DÖNEM: 23 CİLT: 35 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
32nci
Birleşim
20 Aralık 2008 Cumartesi
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312)
2.- 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313)
A)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
1.- Çevre ve Orman
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çevre ve
Orman Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
B)
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Orman Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Orman Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C)
DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D)
DEVLET METEOROLOJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
E)
ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
F)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1.- Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
G)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
H)
DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
I)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.-
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak altı oturum yaptı.
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/656) (S.
Sayısı: 312) ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) görüşmelerine
devam edilerek;
Basın
Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,
Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Bilimler
Akademisi Başkanlığı,
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı,
Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü,
Özürlüler
İdaresi Başkanlığı,
Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü,
Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü,
Millî Savunma
Bakanlığı,
Savunma Sanayii
Müsteşarlığı,
İçişleri
Bakanlığı,
Emniyet Genel
Müdürlüğü,
Jandarma Genel
Komutanlığı,
Sahil Güvenlik
Komutanlığı,
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesapları kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 315 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 3üncü sırasına
alınmasına, diğer işlerin sırasının ise buna
göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun 19 Aralık 2008 Cuma günkü
birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının günlük turlarının tamamlanmasından
sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, bu birleşimde
315 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul
edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/537) (S. Sayısı: 236),
Görüşmeleri
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasına alınan, Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 5
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 34 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (2/346, 2/23) (S. Sayısı: 315)
görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildi.
Alınan karar
gereğince, 20 Aralık 2008 Cumartesi günü saat 11.00de toplanmak
üzere, birleşime 23.44te son verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Adana |
|
Konya |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
20 Aralık 2008 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca bugün iki tur görüşme
yapacağız. Yedinci turda Çevre ve Orman Bakanlığı,
Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü,
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/656) (S. Sayısı:312) (x)
2.- 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313) (x)
A) ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
1.- Çevre ve Orman
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çevre ve Orman
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Orman Genel Müdürlüğü
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Orman Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) DEVLET SU İŞLERİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) DEVLET METEOROLOJİ
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
(x) 312, 313 S. Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008 tarihli 28inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
E) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
F) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI
1.- Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) DEVLET OPERA VE BALESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET TİYATROLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Sayın milletvekilleri, 26/11/2008 tarihli 22nci Birleşimde
bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden
sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakikayla
sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin, konuşmaların
bitimine kadar şifrelerini yazıp parmak izlerini
tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları
gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı
ışıkları yanıp sönmeye başlayan
milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru sahipleri
ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden soracaklardır.
Soru sorma işlemi on dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi
için de on dakika süre verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce
bitirildiği takdirde geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine
söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Sayın milletvekilleri, yedinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Grupları adına, DTP Grubu adına Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan, Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Osman Kaptan,
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, Edirne Milletvekili Rasim
Çakır, Sinop Milletvekili Engin Altay, Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu, Manisa Milletvekili Ahmet Orhan, Mersin
Milletvekili Kadir Ural, Antalya Milletvekili Tunca Toskay; AK PARTİ Grubu
adına Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk, Uşak Milletvekili Nuri Uslu,
Batman Milletvekili Ahmet İnal, İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar, Gaziantep Milletvekili Özlem Müftüoğlu, Elâzığ
Milletvekili Feyzi İşbaşaran, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiç, Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali.
Şahısları adına, lehinde Van Milletvekili
Kerem Altun, Sivas Milletvekili Osman Kılıç, Denizli Milletvekili
Mithat Ekici, Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk, Kastamonu
Milletvekili Hasan Altan; aleyhinde Karaman Milletvekili Hasan Çalış.
DTP Grubu adına ilk söz Iğdır Milletvekili
Sayın Pervin Buldana aittir.
Buyurun Sayın Buldan. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakika Sayın Buldan.
DTP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman
Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü ve Özel Çevre Koruma Kurumu bütçesi hakkında
Demokratik Toplum Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere
huzurlarınızda bulunmaktayım. Divanı ve siz değerli
Parlamento üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği gibi dünya bir krizler dönemine girdi. Gündemde en çok yer
bulan, hükûmetleri seferber eden kriz ekonomik kriz olsa da yaşamsal
varlığımızın bağlı olduğu ekolojik kriz
de alarm çanlarını çoktan çalmaya başladı. Hemen hemen
bütün bilimsel verilerin desteklediği üzere yerküre büyük bir hızla
felakete doğru sürüklenmektedir. Ekonomik kriz nedeniyle etekleri tutuşan
dünya liderleri, muazzam ekolojik tehlike karşısında hâlâ
yeterli düzeye ulaşamayan zayıf çözümler ortaya koymaktadırlar.
Her ne kadar bu ekolojik krizden nüfus artışı ve
insanların tamamı sorumlu olarak gösterilse de felaketin esas
sorumluları saklanmaktadır. Dünyanın neredeyse yüzde 80ini
oluşturan yoksulların sera gazı salma olanaklarının ne
kadar mümkün olacağı malumunuzdur. Geniş halk kitlelerinin bu
dünyayı zehirleyen silah fabrikaları, çimento ve diğer kimyasal
atıkları bulunan fabrikaları, termik santralleri, atom
bombaları, nükleer santralleri yoktur. Toprağı siyanürle
zehirleyen maden ocakları bulunmamaktadır. Dolayısıyla
zehirleyicilerin sahibi olan büyük sermaye sahipleri ve kirli politikalara
sahip siyasi iktidarlar bu felaketin esas sorumlularıdır. Doğa,
dünyayı yönetenler tarafından acımasız bir şekilde
sömürülmektedir ve sonuç olarak da ekolojik kriz günbegün daha da
derinleşmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
ise Hükûmet üyeleri söz birliği yapmış, krizlerin bizi
teğet geçeceğini öne sürüyorlar. Başbakan ekonomik krizin bizi
etkilemeyeceğini söylüyor, çevre ve ormanlarımızdan sorumlu
Sayın Bakan da küresel ısınmanın bizi etkilemediğini
beyan ediyor. Türkiyede son yıllarda ileri düzeyde genişleyen yoksulluk,
ekonomik krizin varlığını söze bırakmıyor.
Diğer yandan, duymayan kalmadı, ülkemiz küresel
ısınmanın birinci derecede etkisi alanındadır ve bu
etkiyi sarsıcı bir şekilde yaşamaya
başlamıştır. Peki, ya Sayın Çevre ve Orman Bakanımız
bilmiyor mu ki Bangladeşi seller yıkarken ülkemiz kuraklıktan
kavrulmaktadır. Ağrı, Cilo, Süphan ve Kaçkarda buzullar
hızla eriyor. Muşta, Konyada, Çukurovada kuraklık sonucu en
verimli ovalarımız çölleşmeye yüz tuttu. İstanbul, son on
yılda verimli arazilerinin yarısından fazlasını
yitirdi. Sulak alanlarımızın büyük bir bölümü yok oldu.
Akşehir Gölü tamamen kurudu. Barajlarımızın doluluk
oranı her yıl daha fazla düşüyor. İşte bütün bu
felaketlere ülkemiz şimdiden maruz kalırken Sayın Çevre ve Orman
Bakanı bunları bilmiyor mu? Kuşkusuz biliyordur fakat durumdan
sorumluluk üstlenmek yerine halka başka masallar anlatılması
tercih ediliyor. Zira, Türkiye'nin hâlâ ciddi bir çevre politikası
bulunmamaktadır. Mevcut çevre politikaları cılız koruma
anlayışı ile sınırlı kalmıştır.
Ülkemizin çevre konusundaki politik hattını Avrupa Birliği uyum
süreci belirlemesine rağmen, bugüne kadar yayımlanmış olan
Avrupa Birliği ilerleme raporlarını bir bütün olarak
değerlendirdiğimizde, Türkiye'nin çevre konusunda ilerleme
kaydetmediği görülmektedir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında kentsel
atık sıralamasında birinci. Türkiye kentleri hava kirliliği
konusunda gelişmiş ülkeleri bile geride bırakıyor.
Türkiyede sanayi tesislerinin yüzde 98inde, turizm tesislerinin yüzde 81inde
atık arıtma tesisi bulunmuyor. 3.227 belediyenin ise sadece 170inde
atık arıtma tesisi bulunuyor.
Türkiyede çevre sorunlarına yönelik bütünlüklü bir
bakış açısının olmayışı çevre yönetim
sisteminin olmadığını göstermektedir. Siyasi iktidarın
çevre ile ilgili kaygıları bulunmamaktadır. Çevresel
gereklilikler diğer sektör politikalarıyla entegre edilmemektedir.
Çevresel altyapı yatırımlarına ayrılan kaynaklar ise
oldukça sınırlıdır. Çevre politikalarının
oluşum ve karar alma süreçlerine toplumun diğer kesimleri dâhil
edilmemekte, çevresel veri ve bilgi edinme sistemleri yetersiz düzeydedir.
Bütün bunlar, çevre ve doğal varlıkların tahribatına
hız kazandırmaktadır.
Değerli milletvekilleri, küresel iklim değişiminin
yanı sıra siyasi iktidardan kaynaklanan basiretsizlikler, ülkemizde
çevresel yıkımın bir diğer nedenini oluşturmaktadır.
Hükûmetin ülkemizin doğal ve tarihî varlıklarını koruma
noktasında en ufak bir kaygısı yoktur. İzlenmekte olan
yanlış enerji politikaları ülkemizi kirletmekte, tahrip etmekte,
varlıklarımızı yok etmektedir. Türkiye bugün için
dünyayı kirletme konusunda en hızlı ilerleyen ülke
konumundadır. İklim Değişimi Ulusal Bildirimine göre, sera
gazı üretiminde lider olan ülkemizde, 1990 ile 2004 yılları
arasında enerji sektöründen kaynaklı sera gazları
emisyonları 132,1den 227,4 karbondioksit eş değerine ulaştı.
Çevre ve Orman Bakanlığı yayınlamış olduğu
Çevre Durum Raporunda hâlen üç dört yıl öncesinin rakamlarıyla
Türkiyede elli sekiz adet çimento fabrikası olduğu ve toplam
kapasitenin 43 milyon ton/yıl olduğu bildirilmektedir. Hâlbuki son
iki yılda Çevre Bakanlığı tarafından onaylanan ÇED
raporları ve hâlen ÇED süreci devam eden fabrikalarla mevcut kapasite
yaklaşık 3 katına çıkartılmaktadır. Benzer bir
durum termik santrallerde de söz konusudur. Çimento fabrikaları ve termik
santrallerdeki bu artışa inanılmaz bir emisyon
artışı Türkiyeyi de beklemektedir fakat Çevre
Bakanlığı ve Hükûmetin pek çok resmî belgesinde bu durum
görmezden gelinmekte, kamuoyu aldatılmaktadır. Santral çöplüğüne
dönen ülkemizde bulunan mevcut termik santraller âdeta ölüm kusmaktadır.
Çevre mevzuatınca metreküpte 100 miligram olması gereken toz, kül
emisyonu bu santrallerde 100 miligramın katbekatından daha
fazladır. Silopide bulunan termik santralin imar planları ile il
özel idaresi tarafından iptal edilmesine rağmen şu anda bir
kaçak yapı statüsünde olan işletme hâlen faaliyetlerine devam
edebilmektedir. Bu santralden çıkan kimyasal atıklar doğrudan
tarım arazilerine karışmaktadır. Silopi Termik Santrali
nedeniyle bölgede kanser ve solunum hastalıkları başta olmak
üzere birçok hastalıkta ve özürlü çocuk doğumu ve düşüklerde
büyük artışlar baş göstermektedir. Santrallerin
yaydığı zehir, bölgenin tek geçim kaynağı olan
tarımdan sağlanan verimi yüzde 50 oranında
düşürmüştür. Afşin Elbistan Termik Santrali, tam yirmi iki
yıldır baca gazı arıtmasız
çalışmaktadır. Bu santrallerin yarattığı
radyoaktif kirlilik Çernobilden tam 49 kat daha fazla, bölgede hasta
oranı 5 katını geçmiş durumda. Tarımın bitmesi ve
hastalıklarda meydana gelen artış insanları göçe
zorlamaktadır. Yine, Çatalağzı Termik Santrali de baca
arıtmasız çalışmakta, çıkan atıklar
arıtılmadan doğrudan Karadenize dökülmektedir ve daha birçok
termik santral bu şekilde doğayı olduğu kadar halk
sağlığını da bozmakta, Çevre ve Orman
Bakanlığı bu olanlar karşısında sadece seyirci
kalmaktadır.
Diğer yandan, ülkemizin yer altı zenginlikleri
yabancı şirketlere peşkeş çekilirken bu
çalışmalar sırasında çevreye verilen zararlara tamamen göz
yumulmaktadır. Ülkemizde Çevre ve Orman Bakanlığının
verdiği bilgiye göre, tam 82 tane yabancı maden arama şirketi
bulunmaktadır. Türkiye, 780 bin kilometrekarelik bir alana sahipken
altın şirketlerine verilen ruhsat alanı 455 bin kilometrekareyi
kapsamaktadır. Altın çıkarılırken kullanılan
siyanür liçinin doğaya verdiği zararları göz önüne alacak
olursak ülke topraklarının yarısından fazlasının
yabancı şirketler tarafından zehirlendiğini söyleyebiliriz.
Bergamada, Kazdağlarında, Munzurda, Uşak
Eşmede içme suları zehirleniyor, ormanlar kesiliyor, hava
zehirleniyor, yörede yaşayan insanlar kimyasal atıkların etkisine
maruz bırakılıyor. Sadece
Çevre ve Orman Bakanlığının bu faaliyetler
karşısındaki tutumu vahimdir. Eşmedeki madenin faaliyetleri
zararlı görülüp Danıştay tarafından durdurulmasına
rağmen Çevre ve Orman Bakanlığının Uşak
Valililiğine gönderdiği yazılı talimatla madenin
açılması istenmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti aynı
yağmayı Hasankeyfte, Allianoide yapmak istemektedir.
Yatırım yapıyorum iddialarıyla bu ülkenin tarihi sulara
gömülmek isteniyor. Yatırım bir ülkeyi ileriye taşımak için
yapılır. Tarihsel, doğal varlıklarımızı yok
ederek bu ülkeyi kalkındıramazsınız. Sayın
Başbakan bu kirli yatırımları ülkeyi muasır
medeniyetler seviyesine yükseltmek amacıyla yaptığını
iddia ediyor. Sayın Başbakanın sahip olduğu medeniyet
anlayışı, Mehmet Akif Ersoyun ifade ettiği gibi, tek
dişi kalmış canavardan başka bir şey değildir.
Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu ise
Hasankeyfte baraj yapımını bölücülerin istemediğini öne
sürmektedir. Sizin politikanız bellidir Sayın Bakan. Ne zaman kirli
işlere kalkışsanız, hesabını
veremeyeceğinizi bildiğiniz yanlışlarınızı
söyleyenleri bölücülükle suçlarsınız. İnsanlığın
yüce değerleri size o kadar uzak ki bu değerlere sahip
çıkanları bölücü addedip milliyetçiliğin nimetleriyle kendinize
yol açmayı umuyorsunuz. Size ve Hükûmetinize göre insan
haklarını savunanlar bölücü, barış isteyenler bölücü,
halkın haklarını savunanlar bölücü, memur bölücü, esnaf bölücü,
çiftçi bölücü.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Öyle
bir şey demiyoruz. Öyle bir şey yok.
PERVİN BULDAN (Devamla) Ve en sonunda ülkesinin
taşına toprağına, tarihine sahip çıkanları da
bölücü olarak addettiniz Sayın Bakan. İsterseniz size
hatırlatalım: Siz çevre ve ormandan sorumlu Bakansınız.
Sizin göreviniz ise ülkemizin doğal varlıklarını korumak.
Siz sadece bunun için varsınız, talancılığa
kılıf uydurmak için değil. Hasankeyf için Başbakanın
söylediklerini tekrar etmek sizi iyi bir Bakan yapmaz.
Başbakan kendince en iyi çevreci lafı Hakkâride
yaptı, Şemdinlide bombalanan dükkânlara su götürdüğünü söyledi.
Ülkemin bu acılı bölgesinde sivil halkımızın
dükkânlarına devlet görevlilerince bomba atılıyor, canları,
malları yağmalanıyor, bu katiller hiçbir cezaya
çarptırılmıyor, Sayın Tayyip Erdoğan oraya gidip bu
halkın gözünün içine baka baka Size hizmet ettim, bombalanmış
dükkânlarınıza su götürdüm. diyor. Şemdinli devlet
görevlilerince bombalanırken Sonuna kadar gideceğiz. diyen
Başbakan dosyayı rafa kaldırdı, katilleri
mükâfatlandırdı. Şimdi Hasankeyf konusunda Çevre Bakanı
Başbakan söz vermiş, Hasankeyfe bir şey olmayacak. diyor.
Böyle söze kim güvenir? Başbakanın verdiği sözleri ne kadar
tuttuğu ortada, sizin ne kadar koruyucu olduğunuz da bellidir.
Sayenizde ormanlarımız da talan edilmekte, ülkemizin her yıl
ciğerleri yanmaktadır. Ormanlar için yangın ve işgal
anlamına gelen 2/Blerle ilgili yasal hazırlıkları siz
yaptınız. Antalyanın en gür ormanlarına sahip Belekte
beş bin ağaç kesildi ve siz sadece seyrettiniz.
Türkiyede orman yangınları 2006 yılına göre 2
kat arttı ki bu orana Doğu ve Güneydoğu Bölgemizde güvenlik
gerekçesiyle yakılan ormanlar dâhil değildir. Bu sene de aynı
şekilde yine. Operasyon bölgesinde çıkan orman yangınları
bölgede yıllardır yaşanmaktadır. Tabii, Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Eroğlu bu yangınların
olmadığını ifade etmektedir. Orman yangınlarına
müdahale ve yanan ağaçların yerine ağaçlandırma
yapılması noktasında ülkemiz bizzat Çevre Bakanının
kendisi tarafından bölünmektedir, ülkenin doğusu kendi kaderine terk
edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti
enerji ihtiyacı gerekçelerini öne sürerek Türkiyeyi çok tehlikeli bir
nükleer maceraya sürüklemektedir. Nükleer enerji pahalı ve risklidir.
Ülkede her gün gün yüzüne çıkmış onlarca tehlikeli atık
varilleri çözüme kavuşturulamamışken nükleer atıkların
ne yapılacağı çok önemli sorundur. Kaldı ki nükleer enerji
nükleer silahlanmanın arifesidir. Oysa bir başka seçenek mümkündür.
Türkiye, yaşanılabilir bir dünya ve ülke için gerekli olan alternatif
enerji kaynaklarına sahiptir.
Enerji Bakanlığının hazırlatmış
olduğu rüzgâr atlası Türkiye'nin rüzgâr enerjisi kapasitesinin tahmin
edilenden 5 kat fazla olduğunu göstermiştir. Türkiye, 31.500
megavatlık jeotermal potansiyeli ile dünyanın 7nci, Avrupanın
ise 1inci ülkesi konumunda. Yıllık güneşlenme süresi iki bin
altı yüz kırk saat olan Türkiye, potansiyelinin yüzde 5ini bile
kullanamıyor. Oysa ülkemiz 80 milyon ton petrole eşdeğer
güneş enerjisi potansiyeline sahip. Bu nedenle temiz enerji
kaynaklarına yapılacak yatırımlar hem ülke ekonomisine hem
insanlarımıza ve hem de çevre sağlığına büyük
katkılar sunacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz
gibi su yaşamsal bir öneme sahiptir ve vazgeçilmezdir. Üretilmesi ya da
yerine bir başka şeyin konulması olanaksızdır. Bu
nedenle yeryüzündeki her canlı su üzerinde vazgeçilemez, devredilemez
eşit bir doğal hakka sahiptir. İşte bu nedenle de suyun
kamusal bir önemi vardır. Bugün su üzerine özelleştirme
çabalarının yoğunlaşması insanların yaşam
haklarının onlara satılması anlamına gelmektedir. Su
konusunda ülkemizde bulunan basiretsiz su yönetimi su
sıkıntılarına kaynaklık etmekle beraber suda özelleştirme
yoluna doğru gidildiğine de işaret etmektedir. Ülkenin bütün
varlıklarını satmakta sınır tanımayan AKP
Hükûmeti akarsularımızı dahi satışa
çıkarmayı planlamaktadır. Bu noktada Beşinci Dünya Su
Forumunun İstanbulda yapılması oldukça anlamlıdır.
Devletin görev ve sorumluluklarının önemli bir
bölümünden vazgeçmek istemesi, bu görev alanlarını özel sermayeye
açması, elli üç yıllık bir kurum olan ve ülkemize çok önemli
katkılar sağlayan DSİyi de etkilemiştir. Su yönetiminde
yılların birikimine sahip olan Devlet Su İşlerinin
tasfiyesine start verilmiştir.
AKP İktidarı döneminde DSİ bölge müdürlerinin yüzde
120si, daire başkanlarının yüzde 100ü, şube müdürlerinin
yüzde 87si, mühendis olarak görev yapan 270 personelin büyük bir
çoğunluğu sürgün edilmiştir, yönetici konumunda görev yapan
personelin yüzde 74ü değiştirilmiştir. DSİ genel
teşkilatında genel idare hizmetleri ve teknik hizmetler
sınıfından olmak üzere toplam 2.260 personel emekli
edilmiştir. Görevlerinden alınan, yerleri değiştirilen ve
emekliye zorlanan personel sayısı ise 3.171dir.
Anlayacağımız, AKP İktidarı DSİde politik bir
kadrolaşmaya giderek DSİnin beynini almıştır.
Devlet yatırım bütçesinin yaklaşık dörtte
1ini kullanarak hizmet veren DSİ, yapılan yasa ve anayasa
değişiklikleriyle genel bütçeye dâhil edilmiş, temel
görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Önceki
yıllardan kalan projelerin tamamlanması için DSİ Genel
Müdürlüğüne yedi yıllık bir süre tanınarak bu alandaki
özelleştirmenin alanı açılmıştır. AKP
İktidarı döneminde DSİ tarafından sadece 513 megavat HES
potansiyeli yaratılmış, bu da zaten önceki dönem hükûmetlerinin
projeleriyle mümkün olmuştur.
Diğer yandan, şehir sularının DSİden
alınarak yerel yönetimlere verilmesi, su yönetimini
baltalamıştır. Başta büyük kentlerimiz olmak üzere suyun
dağıtımında ve daha da önemlisi halka
sağlıklı su eriştirilmesi noktasında ciddi
sıkıntılar ortaya koymuştur. Ülkemizin başkentinde
dahi vahim bir su sorununun yaşanması, ülkemizin su
politikasının ne düzeyde olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ankarada çeşmelerden âdeta zehir akmaktadır. Ankara Büyükşehir
Belediyesi Ankara suyunu birinci kaliteden ikinci kaliteye düşürmüş,
sodyum, sülfat ve klorür değerlerini sınır değerlerine
çekmiştir. Onlarca köy ve kentin kanalizasyon ve yüzlerce fabrikanın
endüstriyel atıklarını taşıyan
Kızılırmak suyu ile ilgili yayınlanan raporlarda Ankaraya
ulaştıktan sonra suda ya mikrobik durumlar tespit edilmiş ya da
aktif klor miktarı sınır değerinin üzerinde
bulunmuştur. Gökçekin bu konuda kendisine düşen bir sorumluluk
bulunmadığını söylemesi, açıklamadan halka gizlice
arsenikli su içirmesi ise tam bir aymazlık örneğidir.
Değerli milletvekilleri, son verilere göre Türkiyede
kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı
yıllık 1.500 metreküptür. Dünya su tüketiminin zaten gerisinde olan
ülkemizde nüfus artışıyla beraber 2030 yılında bu
miktar bin metreküpe düşecektir, tabii mevcut kaynaklarımız tam
olarak korunabilirse. Fakat ülkemizde şebeke suyuna verilen 6 milyar ton
suyun 3 milyar tonunun musluklara varmadan sızıntılarda
kaybolduğunu düşünecek olursak durum pek de iç açıcı
görünmemektedir.
Suyun Mersinde yüzde 65, Ankarada yüzde 58, İstanbulda
yüzde 35 ve İzmirde ise yüzde 44ü kayboluyor. Yıllık 501
milyar metreküp düşen yağışların 274 metreküpü
buharlaşıyor. Oysa içme suyu şebekesindeki kaybın sadece
yüzde 20 azaltılması hâlinde bile 1,8 milyar ton su halkın
kullanımına sunulabilir. Sadece kaçak su kullanımı ve
sızıntıların engellenmesi ile İstanbul ve
Ankaranın iki yıllık su ihtiyacı karşılanabilir.
İşte tüm bu nedenlerle, su yönetimi konusunda hiçbir politikası
olmayan AKP Hükûmetini, ivedilikle bir yönetim birimi oluşturmaya ve
halkın yararı gözetilerek su politikaları
oluşturulması ve gerekli önlemlerin alınması
noktasında göreve çağırıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savaş
en büyük ekolojik yıkımdır. Savaş sadece meydana gelen ölüm
ve yaralanmalarla değil, meydana getirdiği yıkıcı
hasarlarla da çevresel yıkıma neden olur. Birleşmiş
Milletlere göre bugün yaşanan hava kirliliği, toprak kirliliği,
yer altı ve yer üstü su kaynakları kirliliği, tehlikeli
atıklar gibi çevre sorunlarının yüzde 34ü savaşlar ve
savaş hazırlıklarından kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde otuz yıldır yaşanmakta olan savaş
ortamı da toplumsal ve ekolojik yıkıma neden olmuştur ve
olmaya da devam etmektedir. Her operasyonda, her çatışmada binlerce
can yitirdik. Nükleer yakıtla çalışan savaş
uçaklarının her uçuşunda havaya yüz binlerce yıl yok
olmayacak kimyasal atık bırakılmaktadır. Bir F-16
savaş uçağının bir saatlik uçuşunda, ortalama bir
araba kullanıcısının iki yıllık yakıtı
harcanarak hava muazzam bir şekilde kirletilmektedir. Dağa, taşa
bırakılan her bomba havayı ve toprağı zehirlemektedir.
Ülkemizde sürekli düzenlenen operasyonlarda uçaklardan atılan her bomba
patladığında 3 bin ile 5 bin derece arasında bir
sıcaklık yaratılıyor ki bu bölgedeki canlılarla
beraber toprağın alt katmanlarının da kavrulmasına
neden oluyor ve bu toprağın işlenebilmesi için
bombalandıktan sonra en az bin beş yüz ile yedi bin dört yüz yıl
arası bir sürenin geçmesi gerekiyor.
Operasyonlar sırasında kullanılan modern silahlar
aynı zamanda tahrip güçleri kadar içerdiği kimyasallarla da
öldürücüdür. Hâlâ temizlenmeyen binlerce kara mayını her yıl
onlarca çocuğumuzun canını almakta, sakatlanmalara neden
olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı tamamlar
mısınız efendim.
PERVİN BULDAN (Devamla) Bu savaş 40 ile 100 bin arasında
insanın canına mal olurken göçe zorlanan insanlarla beraber 5 milyon
civarında insan savaşın etkilerine maruz kaldı. Binlerce
insanın göç ettiği iller de bu göçlerin olumsuz etkilerini
yaşamaktadır. Sayısı trilyon dolarla ifade edilen ekonomik
maliyet ise cabası.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; atom
bombasının insanlığa verdiği zararı hiçbir
düşünce, hiçbir ideoloji ve hiçbir tarikat vermemiştir.
Hiroşimada hâlâ çiçekler açmıyor. Hiçbir savaş geride
güzellikler bırakmaz çünkü savaş yoksulluktur, savaş sefalettir,
savaş bir insanlık ve çevre suçudur. İşte bu nedenle
öncelikli olarak ülkemizde acil olarak silahların susturulacağı
politikaların devreye sokulması gerekmektedir. Temiz bir toplumun,
temiz bir çevrenin öncelikli koşuludur barış.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Buldan.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis.
Buyurun Sayın Halis. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
DTP GRUBU ADINA ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesi hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bundan tam otuz yıl önce bugünlerde gerçekleşen ve 121
Alevi insanının katline sebep olan müsebbipleri ve Maraş
katliamını kınıyorum. Ayrıca, Alevi
haklarının dillendirildiği bu süreçte İstanbulda camilere
yönelik kundaklama girişimlerini, farklı inanç
topluluklarını birbirine düşürmeyi amaçlayan karanlık
odakların işi olduğuna inanıyor, şiddetle
lanetlediğimin bilinmesini istiyorum. Sekiz yıl önce yine bugünlerde
cezaevlerinde siyasi tutsak ve hükümlülere yönelik Hayata Dönüş adı
altında yapılmış olan cinayeti de yine burada
kınadığımı bilmenizi istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ülkeye kimlik kazandıran
unsurların başında doğal ve tarihsel değerler gelir.
Bin yıllardan bu yana çeşitli uygarlıklara beşiklik
etmiş Anadolu ve Mezopotamya topraklarından Sümerler, Hititler,
Asurlar, Medler, Persler ve daha birçok kültürler geldi geçti. Hâliyle bu
kültürlerin izleri, uygarlıkların izleri bizim kültürümüze de
yansıdı. Böylece tarihin derinliklerinden beslenerek gelen
kültürlerin ve dönemin öneminin de ne olduğu açığa
çıkmış oluyor. Kültürel hakların insan haklarının
bütünleyici bir parçası olduğu günümüzde tüm kültürlerin kendisini
ifade edebilmesi, çağdaş ve hukuk devleti olmanın da bir
gereğidir.
Bakan Sayın Ertuğrul Günayın 2008 yılı
bütçe görüşmelerinde, Kültürel zenginliklerimizin
tanıtılmasını, çeşitliliklerimizin ulusal kültürümüzün
bir parçası olduğuna yönelik anlayışın toplumsal
düzeyde yaygınlaştırılmasını sağlamak
hedefimiz olacaktır. sözleri son derece önemlidir ancak asıl önemli
olan, bu yaklaşımın pratikte de yaşam buluyor
olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bugün Kürt kültürüne yönelik tüm
baskı ve kısıtlamalara rağmen çalışma yürüten pek
çok sivil toplum kuruluşu, yayınevi, enstitü, kültür merkezi, müzik
yapım firmaları ve basın organı bulunmaktadır. Kürt
kültür çalışmaları adına bu alanlarda son yıllarda
ciddi gelişmeler kaydedilirken Kültür ve Turizm
Bakanlığının teşvik edici yanına
rastlanmamıştır. Bunun en temel nedeni hâlen Kürt dili ve
kültürü üzerinde yasal bir güvencenin olmaması ve statüye
kavuşturulmuş olmamasıdır.
Teşvik bir yana, Kültür ve Turizm Bakanlığı
yetkililerince İsviçrede düzenlenen bir sanat festivalinde, Gitmek
adlı film sansürlenmek istendi. Bu sansürün gerekçesi, Bir Türk
kızı bir Kürt gencine aşık olamaz. şeklinde ifade
edildi. Tabii, bu trajikomik olayı daha sonra Bakan Sayın
Ertuğrul Günay, filmin galasına da katılarak, Aşkın
dili, dini ve ırkı yoktur. diyerek mesaj verip bir telafi yoluna
gitti. Biz benzer girişimlerin Kürtlere, Alevilere ve diğer azınlıklara
yönelik bütün haksızlıklar noktasında da telafi edilmesini talep
ediyoruz.
Tabii, bu ülkede yaşayan farklı kimlik ve kültürlerden
gelen halkları küçümsemek, yok saymak, yaptıkları sanatı
yok saymak, tahammülsüz yaklaşmak, kültürel etkinliğini yasaklamak
Türkiye'nin demokratik değerlerine vurulan darbe olacaktır.
Değerli milletvekilleri, son günlerde üzerinde yoğun
olarak tartışılan TRTnin Kürtçe televizyon kurma
çalışmaları önemsenmelidir. Bu önemi ancak Kürt dilini ve
kültürünü bilimsel ve kimliksel bir yaklaşımla ele alarak
anlamlı kılabiliriz. İşin ilginç yanı devlet Kürtçe
yayına başlıyor ama Kürtlerin adı resmen yok, dili resmen
yok, kimliği resmen yok. Hiçbir yasada Kürt kimliği ve Kürt dilini
güvenceye alan bir ibareye rastlamak mümkün değil. Mademki bu ülkede,
artık, bir Kürt dilinin varlığı kabul ediliyor -ki bu kabul
edilmese devletin televizyonunda yayın yapan bir kanal kurulmazdı-
öyleyse Kültür ve Turizm Bakanlığının, Kürt halk
şarkılarının, şiir, masal, mâni, tekerleme gibi sözlü
ve yazılı edebiyat ürünlerinin derlenip yayınlanması ve sistematik
bir biçimde saklanmasının esas alındığı Kürt dili
ve kültürünü geliştirme akademisi kurulması yönünde bir olanak
sunması gerekmektedir, her şeyden önce de anayasal güvenceye
kavuşturulması tabii.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede var olan kültürlerin
anayasal güvenceye alınması Alevi kültürü için de önem
taşımaktadır. Alevi kültürünün gelişmesi,
tanınması ve Alevilerin eşit yurttaşlık hakları
yönündeki taleplerine Kültür ve Turizm Bakanlığı yine Alevi
araştırmalarını hayata geçirecek bir Alevi akademisi kurma
çalışmasıyla da cevap olabilir. Ayrıca, talepler
arasında bulunan, 35 insanın diri diri yakıldığı
Madımakın ibret ve utanç müzesi yapılması
çalışmasının başlatılması da güven
açısından anlam ifade edecektir. Aleviliği sadece bir dinsel inanç
öğretisi olarak değil, zengin bir Anadolu Mezopotamya kültürü ve
yaşam felsefesi olarak anlamak ve algılamak gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, toplumların gelişmesinde
ve kimlik sağlamasında tarihî ve doğal zenginliklerin öneminin
yadsınamaz olduğu günümüzde sizlere biri on bin yıl öncesinden
günümüze kalan bir tarih hazinesi Hasankeyfi, diğeri ise bir doğa
harikası, millî park olan Munzur Vadisinin hangi zihniyetle sulara
nasıl boğdurulmak istendiğini özetlemeye
çalışacağım.
Gelişmiş sosyal devletlerde yönetimlerin amacı
yurttaşın ihtiyaçlarına göre hizmet biçimlendirmektir. Bu
hizmetler biçimlendirilirken kamuoyunun tepkilerini esas alır, bahanelere
ve gerekçelere sığınmazlar; millî çıkarlar adına içte
ve dışta yapay düşmanlar yaratarak demokrasilerini askıya
almazlar yani bizde olmayanı yaparlar. Bugüne kadar düşmansız
yaşanılmayan ülkemizde yapılan haksızlık ve ihlaller
hep hassasiyetlere sığınarak yapıldı. Her zaman, devleti
ve devletin çıkarlarını tehdit altında tutan düşmanlar
var edildi. Dolayısıyla, çoğu kez demokratik hak ve
özgürlüklerden dem vurmak düşmana hizmet etmekle eş anlamlı
değerlendirildi. Her alanda olduğu gibi kültürel ve doğal
varlıkların yok edilmesi istenince de yine her zamanki hassasiyetler
devreye giriyor: Düşmanlar, teröristler.
Başbakan Sayın Erdoğan geçen haftalardaki bir grup
toplantısında aynen şöyle diyor: Teröristler Munzur
Barajını neden istemiyor? Teröristler Ilısu Barajını
neden istemiyor? Hasankeyf ortadan kalkacakmış. Yalan. Denize
nazır bir Hasankeyf yaratılacaktır. Denize nazır bir
Hasankeyf nasıl yaratılacaktır, bilinmiyor ancak denize
boğdurulmak istenen bir Hasankeyf olduğu herkes tarafından
biliniyor.
Bilinen bir şey daha var ki bu barajları istemeyen
yalnız Türkiye'de ve bölgedeki insanlar değil, tüm dünyada
insanı, tarihi ve doğayı seven milyonlarca insanın da
olduğudur. Bundandır ki Almanya Ekonomik İş Birliği ve
Gelişim Bakanlığı, Almanya, Avusturya ve İsviçre
hükûmetlerinin, Ilısu Barajı Projesine bağladıkları
kredileri geri çekeceklerine dair Türkiye'ye uyarıda bulundu.
Şimdi, Ilısu Barajıyla yok edilmek istenen
Hasankeyfe bir bakalım. Bölge, çağlar öncesinden bu yana
medeniyetlere beşiklik etmiş, dolayısıyla İslam
öncesinin ve İslam sonrasının kültürel değerlerini bir
arada bugüne kadar taşıyabilmiştir. Bu bölge, tarih boyunca
Anadolu ve Mezopotamya toprakları arasında geçiş sağlayan
bir köprü görevi görmüştür. Ilısu Barajı
tamamlandığında, göl hacmi bakımından Türkiye'nin
ikinci büyük barajı olacak. Tarihî iki yüz on beş yerleşim yeri
sular altında kalacak, bu yerler arasında Mezopotamya
uygarlığının günümüze kalan tek tanığı olan
Hasankeyf de. Tarih ve kültür açısından değeri biçilmeyen on bin
yıllık kültür mirası, kazanılması bir daha
olanaklı olmayacak şekilde yok olup gidecektir.
Oysaki 2007 yılında, Başbakan Sayın
Erdoğanın Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Bölümünün
açılışında söyledikleri hâlâ hafızalardadır.
Sayın Erdoğan, o gün Tarihî mirasınızı kaybederseniz,
Allah korusun, ülkenizin, yurdunuzun tapusunu kaybedersiniz, bir daha geri
kazanamazsınız, işte esas felaket bu olur. demişti. Tabii,
şimdi soruyoruz: Acaba Sayın Başbakan Hasankeyfi ülkenin bir
parçası olarak görmek istemiyor mu? Oradaki binlerce yıllık
tarihî zenginliği bu ülke için bir miras olarak kabul etmiyor mu?
Kaldı ki çağdaş bir kafa yapısı açısından
bakıldığında, tarihî, kültürel varlıklar dünyanın
neresinde olursa olsun korunmaları gerekmez mi?
Değerli milletvekilleri, bizde Kültür ve Tabiat
Varlıkları Kanununa göre, Taşınmaz kültür ve tabiat
varlıklarının muhafazaları veya tarihî çevre içinde
korunmalarında etkinlik taşıyan korunması zorunlu olan
alanlardır. denmesine rağmen, bir tarih ve kültür hazinesi olan
Hasankeyf yok ediliyor yani suç işleniyor. İnsanların
tepkilerine rağmen, işlenen bu kültür ve tarih cinayetine bizlerin
suskun tanıklığı cinayete ortak olmak anlamına
gelmektedir. Binlerce yıllık değerlerin toplamı, bir daha
kazanılması olanaksız olan Hasankeyfi ömrü elli yıl olan
barajlara kurban vermeyelim.
Yine, AKP Hükûmetinin Kültür ve Turizm
Bakanlığının sözcülerinin Hasankeyf
kalıntılarını taşımaktan veya aslına uygun
kopyalarını yapmaktan bahsetmeleri ve bunu çözümmüş gibi
insanlarımıza sunmaları da hayret verici. Türkiyede kültür ve
turizmi geliştirici sorumlu kişilerin görevleri kopyalar yaparak
halkı ve kamuoyunu kandırmak değil, bu kültürel ve tarihsel
değerler hazinesi yerleşim yerine sahip çıkarak yeni nesillere
gurur duyacakları ülke bırakmak olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Tunceli il sınırları
içerisinde bir millî park var, Munzur Vadisi Millî Parkı. Korunması
birinci derecede önem arz eden bir doğa harikası, ancak bugün sulara
boğdurulmak isteniyor. 42 bin hektarlık bir alana sahip, 1975 yılında
millî park olan Munzur Vadisi, dünyada bitki örtüsüyle çok zengin bir alan
olduğu kadar üzerinde barındırdığı diğer
canlıların çeşitliliğiyle de büyük bir zenginliğe
sahiptir. Munzur Vadisi Millî Parkı florasında 1.518 çeşitli
bitki kayıtlı olup bunlardan 43 çeşidi bu bölge -yani Munzur
Dağları- 227 çeşidiyse Türkiye endemik türlerinden
oluşmaktadır. Millî Parklar Kanununun 14üncü maddesine göre, Bu
kanun kapsamına giren yerlerde tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem
değeri bozulamaz, yaban hayatı tahrip edilemez. Kanun böyle dese de
Nil Nehri üzerinde sadece bir baraj varken Mısır gibi bir ülke enerji
sıkıntısı yaşamazken, Tunceli gibi küçücük bir kentin
can damarı olan Munzur suyu üzerinde sekiz barajın inşa
edilmesini anlamak çok zor. Durum böyle olunca, bu barajların ekonomik
amaçla yapıldığının da
inandırıcılığı ortadan kalkıyor.
1931 yılında da askerî çevrelerin Hükûmete rapor olarak
sunduğu, bugünkü adı Tunceli olan Dersimin lağvedilmesi için
vadilerin suyla doldurulması projesinin gecikmiş bir uygulaması
olarak karşımıza çıkıyor. Şöyle ki
barajların yapılması hâlinde, her şeyden önce bölgedeki
iklimde önemli değişiklikler yaşanacak; bölgede bugüne kadar
görülmemiş bakterilerin ve hastalıkların ortaya
çıkmasına neden olacak. Kar sularıyla beslenen bir su
kaynağı olan Munzur Nehri, suyunun azalması hatta tümden yok
olması tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Barajlarla
birlikte bölgenin ekolojisinde, dolayısıyla ekosisteminde bir değişiklik
yaşanacak, çok zengin olan bitki florası içinde yalnızca bu
bölgeye özgü 43 çeşit endemik bitkiyle beraber birçok bitki türü de yok
olacaktır.
Yine aynı nedenden ötürü bölgedeki diğer canlı
türlerinde yok olmalar baş gösterecek, yaban hayatı son
bulacaktır. Her şeyden önemlisi de bölgede demografik bozulmalara yol
açan, sonu acı olan göçler yaşanacaktır. Bunlar, tarafımdan
değil, uzmanlarca öngörülen sonuçlar.
Bölge insanının tümden karşı olduğu
barajların yapımından vazgeçmek, sonradan telafisi olanaklı
olmayan bir hatadan vazgeçmek olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununa göre sit alanı olmayan Munzur
Vadisinin özellikleri itibariyle sit alanı statüsüne
kavuşturulması bir gerekliliktir hatta zorunluluktur. Tuncelide yapımına
başlanan Munzur Vadisi Barajlar Projesi, ekonomik, sosyal, demografik,
ekolojik ve jeolojik sonuçları düşünüldüğünde, zararları
yararlarından çok daha fazla olan bir mağdur etme projesi olarak
karşımıza çıkıyor. Katledilen bir doğanın
insanlığın da katline kapı aralamak olduğu bilinci ile,
Meclisi, Ilısu ve Munzur Vadisi Barajlarının yapımına
Dur! demeye çağırıyorum. Oradaki insanların sesine kulak
verileceğine inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihin ve
kültürün öneminden söz edenler ne gariptir ki bu alanla ilgili en çok üzerinde
durulması gerekli bir meslek grubunu unutur hâle gelmişlerdir:
Arkeologlar. Diğer dünya ülkeleriyle kıyaslandığında
üzerinde çokça uygarlıklar yaşamış Anadolu Mezopotamya
topraklarında bulunan Türkiye'nin arkeologlara herkesten çok daha fazla ihtiyacı
vardır çünkü arkeologlar binlerce yıllık kültürel değerleri
bilimsel yöntemlerle açığa çıkaran, envanterlerini yapan,
koruyan ve gelecek kuşaklara aktaran akademisyen, uzman emekçilerdir. Bu
önemden dolayı arkeologlara verilen değer, tarihe ve kültüre verilen
değer olarak kabul görmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Halis.
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) Şimdi,
ülkemizdeki arkeologların durumuna kısaca bir göz atalım.
Arkeologlar genel idare hizmetleri sınıfında iken
1987 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu kararıyla
teknik hizmetler sınıfına dâhil edilmişlerdir.
Yaptıkları işler itibarıyla teknik hizmetler
sınıfına alınan arkeologlar teknik hizmetler
sınıfının (c) kategorisinde gösterilerek ek göstergeleri 2.200
olarak belirtilmiştir. Amerikada, Avrupada ve dünyanın çeşitli
yerlerinde çalışan arkeologların meslek grupları içinde üst
düzeyde tutuldukları bilinen bir gerçektir. Yapılan bu
haksızlığın ivedilikle ele alınarak giderilmesi için
arkeologlara 3.600 ek göstergenin verilmesi, kültürel
korumacılığa verilen değerin bir ölçüsü olacaktır.
Arkeologlar dört yıllık üniversite mezunu
olmalarına rağmen, kategorisinde, iki yıllık yüksekokul
mezunları olan çay ve tütün eksperleri ve teknikerlerle eş tutulmaktadırlar.
Arkeologların bu mağduriyetlerinin giderilmesi de tarihe ve kültüre
duyulan bir saygının gereği olmalıdır.
Hepinizi bu inançla tekrar saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Halis.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Osman Kaptan.
Sayın Kaptan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğünün 2009 yılı
bütçe tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, Çevre ve Orman
Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki payı 2007 ve 2008
yıllarında binde 47 iken 2009da binde 48 olmuştur yani binde 1
artmıştır yani artmamıştır. Çevre konusuna
Sayın Rasim Çakır arkadaşımız değineceği
için, ben orman konusuna ağırlık vereceğim.
Sayın milletvekilleri, istiyoruz ki ormanlarımız
yanmasın, yakılmasın, işgal edilmesin. İstiyoruz ki
orman köylülerimizin sorunları çözülsün. İstiyoruz ki orman
işçilerimize sendikasını değiştirme baskısı
yapılmasın. İstiyoruz ki 2/B sorunu çözülsün, orman
vasfını kaybetmiş yerler parası olana değil, ekene
biçene, üzerine ev yapana, zilyetliği olana verilsin. İstiyoruz ki
Antalya Kepezde, otuz kırk yıldır tapusu olduğu hâlde
mahkemeye verilen, aile bireyleriyle birlikte 150-200 bin kişiyi
ilgilendiren sorunlar çözülsün. İstiyoruz ki ormanlarımızdan,
Antalya Belekte olduğu gibi, ilgili genel müdüre göre 80 bin, Turizm
Bakanlığına göre 110 bin, TEMAya göre de 500 binden fazla çam
ağacı kesilmesin. İstiyoruz ki ormanlarımız, maden ve
mermer ocaklarıyla, taş, kum ve çakıl ocaklarıyla köstebek
yuvasına çevrilmesin. İstiyoruz ki Finike Çavdır Tireşe
mevkisinde olduğu gibi sit alanlarına mermer ocağı izni
verilmesin. İstiyoruz ki Yangının tek iyi tarafı bu
ormanlarda kene kalmadı. diyen zihniyet, orman örgütüne egemen
olmasın. İstiyoruz ki orman yangınlarını söndürmek
için rüzgârların dinmesini, yağmurların yağmasını
beklemeyelim.
Sayın milletvekilleri, 2003-2007 yılları
arasında Ağrı, Iğdır, Muş, Van ve Nevşehir
illerimiz dışındaki yetmiş altı ilimizin tümünde orman
yangını çıkmıştır. Sayın Bakan, Plan ve
Bütçe Komisyonu toplantısında, Yunanistanda olan yangın bizde
olsa kısa zamanda söndürürdük. diyor. Sayın Bakan, siz Türkiyedeki
yangını kısa zamanda söndürdünüz mü ki de Yunanistandakini
söndürmeye kalkıyorsunuz? Geçen kasım ayının 9unda
Finikede çıkan yangın derin bir vadide olduğundan havadan
müdahale yapılamadığı için üç dört gün sürmüştür.
Sayın arkadaşlar, neden havadan müdahale
yapılamadı biliyor musunuz? Yangın söndürme helikopterimiz,
yangın söndürme uçağımız yok da ondan. Koskoca Türkiye'nin
yangın söndürme uçağı yok. Yurt dışından
kiralananların da Ekim sonu, sezon sonu denmiş, sözleşmesi
bitmiş. Yangın işçilerine, Sezon bitti, işe paydos.
denmiş. Kasım ayında Akdeniz Bölgesinde, Antalyada, Mersinde,
Finikede orman yangını çıkmayacağını tahmin
edemiyorsa Bakanlık, ormanları artık Orman
Bakanlığından korumak gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, ben Finikedeki yangının
üçüncü gününde ne zaman söndürüleceğini Orman Genel Müdür
Yardımcısına sordum. Bu akşam Finikede yağmur
bekleniyor, yangın söner. dedi. Nitekim yağmur yağdı,
yangın söndü.
Sayın arkadaşlarım, bu nasıl bir
anlayıştır?
Sayın Bakan, 2007 yılında yirmi üç helikopter
kiraladığınız hâlde, 2008de neden yarıya indirerek on
bir helikopter kiraladınız? Neden uçak ihalesini zamanında
yapmadınız? Dünyadaki yangın uçaklarının
sayısı belli, mayıs ayında ihale yaparsanız uçak
bulamazsınız. Sayın Bakan, lüks makam araçları
alacağınıza devlete on beş yirmi adet yangın söndürme
uçağı ve yeterli sayıda helikopter niye almıyorsunuz?
Kurban derilerinin Deniz Feneri yerine Türk Hava Kurumuna verilmesini
özendirerek niye Türk Hava Kurumuna yangın söndürme uçakları
aldırmıyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Bakanın Plan Bütçedeki sunuş konuşmasında, sunuş
kitapçığında 2003-2007 döneminde ortalama yanan alan
Sayın milletvekilleri, Hükûmet yangınla mücadelede
başarısız olduğunu saklamak için gerçek rakamları
vermemekte, yanan alanları küçük göstermeye çalışmaktadır.
Örneğin, Manavgat-Serik sınırları içinde meydana gelen
yangında yanan alanın, Türk Tarım Orman-Sen 17 bin hektar
olduğunu, Orman Mühendisleri Odası
Sayın Bakan, bu rakamların hangisi doğru? Sizin
verdiğiniz rakamların 4 katı daha fazla alan yanmasına
rağmen gerçeği niye saklıyorsunuz?
Yine, yangınların önemli bir kısmı enerji
nakil hatlarından çıktığına göre, Hükûmet bu konuda
niye ciddi önlemler almıyor?
Sayın Bakan, Yangına ilk on beş dakikada müdahale
ediyoruz. diyorsunuz. Ancak Manavgat-Serik yangın bölgesinde 3/8/2008de
Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykalla
yaptığımız incelemede, Serik Karataş köyündeki 2
insanımızın, 60 evin, 88 ahır ve hayvanın yanarak kül
olduğunu bizzat yerinde gördük. Değil on beş dakikada,
yangın süresince hiçbir yangın söndürme faaliyeti
yapılmadığını, dört gündür de Orman
Bakanının köye gelmediğini muhtar ve köylüler bize söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaptan, devam edin.
OSMAN KAPTAN (Devamla) Sayın Bakan siz, Sayın
Başbakanla, yanan o köye sonradan helikopterle havadan baktınız.
Zaten havadan baktığınız için ayağınız yere
değmiyor.
Sayın milletvekilleri, Orman Bakanlığı bir
taraftan ağaçlandırma seferberliği ilan ediyor, bir taraftan da
Afyon Sandıklı, İstanbul Çobançeşme, Düzce orman
fidanlıklarıyla birlikte otuz dokuz adet orman
fidanlığını 1/4/2004 tarih ve 30 sayılı
Bakanlık Kararıyla kapatıyor. Bu işlemi yargı iptal
ediyor, Orman fidanlıklarını satmayın. diyor.
Bakanlık ise Bölümler hâlinde sat. diye Maliye
Bakanlığına izin vererek yargı kararını etkisiz
hâle getiriyor.
Sayın arkadaşlarım, önemli konulardan birisi de
yetişmiş personeli, Hükûmet, kadrolaşma
anlayışına kurban etmiştir. Gülnar yangınında köylüler
bize, Gülnar Orman Bölge Şefimiz görevden alınmasaydı bu
yangın daha kısa zamanda söndürülürdü. demişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Devamla) Hükûmeti, ormanlarımıza, orman
köylülerimize ve çalışanlarına sahip çıkmaya davet ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz.
Sayın Ağyüz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi üzerinde görüşlerimizi
belirtmek üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1954 yılında, ülkemizin su
ve toprak kaynaklarını değerlendirmek, enerji
sorunlarını çözmek için kurulan Devlet Su İşleri, maalesef
bugün işlevsiz hâlde bırakılmıştır. AKP
İktidarınca, son altı yıl içinde, özellikle 2006
yılından bugüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığından devri Çevre ve Orman Bakanlığına
yapıldıktan sonra maalesef işlevini yitirmiş; nitelikli,
donanımlı elamanlar sürgün edilmiştir.
Su ve tarım politikasının sağlıklı
olmadığı ülkemizde maalesef bu politikayı yaşama
geçirecek Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü de fonksiyonsuz
bırakıldığı için, küresel su ve enerji
politikalarının kuyrukçusu hâline gelmiştir. Yapılan yasal
düzenlemelerle katma bütçeli kuruluş olma özelliğinden
çıkarılmış, bağımsız hareket etme
özelliği kaybedilmiştir.
5539 sayılı Yasayla, önceki yıllar
yatırım programında yer alan projelerin tamamlanması için
DSİye yedi yıllık süre tanınarak özelleştirmelerin
önü açılmıştır. Bugüne kadar yapılan tüm
açılışların hepsi geçmiş dönemlerden kalan
yatırımların açılışlarıdır. Sadece,
altı yıllık AKP İktidarında üç baraj, Peçenek, Mavi
Tünel, Ilısunun temeli atılmıştır. Bunlardan sadece
ikisi HEStir. Ilısu Barajının kredi sorunu
çözümlenememiş, ÇED raporu onaylı değildir ve Hazineyle DPTnin
karşı çıktığı bu proje için, geçen gün dün-
alelacele Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmıştır
acele kamulaştırmalar için, 27nci maddeye göre.
Ilısu Barajı, biliyorsunuz, Hasankeyfi ve
civarında 174 yerleşim yerini su altında bırakacak bir
projedir. Sayın Bakan bu sorunu görmezlikten gelerek bu Ilısu
Barajına karşı çıkanları bölücülükle suçlayamaz,
onları dinlemek zorundadır. Konsorsiyum, kredi kaynağı
veren yabancı ülkeler 154 tane eksiğinizi gidermediniz diye ikaz
ediyor, ama Sayın Bakan, sadece ve sadece bir kamulaştırma
kararı çıkarmakla yetiniyor.
Değerli arkadaşlarım, bir örnek vermek istiyorum:
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarından önce elektrik üretiminde
HESlerin payı yüzde 33 iken doğal gazın payı yüzde 18 idi.
2008de HESlerin payı yüzde 18e düştü, doğal gazın
payı yüzde 65e yükseldi. Enerjide dışa
bağımlılık arttı. Bunun faturasını halka
ödettiriyorsunuz. En son yapılan doğal gaz zammı, enerji
zammı, bunlar hep halka yük olarak gitmektedir değerli
arkadaşlarım.
Göllerimizin su seviyesi düşüyor, DSİ duyarsız.
Göllerimiz, nehirlerimiz çoraklaşıyor, kirleniyor, DSİ
duyarsız.
Barajlarımızın ekonomik ömrü eksiliyor.
Elli-altmış yıl sürekli hizmet edecek olan
barajlarımız on beş-yirmi yıla düşüyor.
Erozyon tehlikesini TEMA canhıraş bir şekilde
bağırıyor ama Sayın Bakan erozyon tehlikesini görmek
istemiyor değerli arkadaşlarım.
Bunlar Devlet Su İşlerinin yok edilme
başarısının sonuçlarıdır ve bu fatura Türk
halkına çıkmaktadır, tarıma çıkmaktadır,
çiftçilere çıkmaktadır, tarıma dayalı istihdam beklentisi
içerisinde olan insanlara çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu sorunların
üzerine, şehirlere su getirme görevi olan DSİ baraj yapıyor,
işletmesini ASKİye, İSKİye veya GASKİye veriyor ama
sonunda yaptığı teknik yenileşmede geri
kaldığı için belediyeler başarısız. Bu sefer
belediyeler baraj yapmaya kalkıyor. Özellikle Ankaranın şovmen
Büyükşehir Belediye Başkanının günlerce Sayın Bakanla
tartışmalarını televizyonlardan izledik. Su mu arttı
Ankarada, sağlıklı su mu içiyoruz? Ne Bakanlık görevini
yapıyor ne de yasayla yetki verilen büyükşehir belediye
başkanlarınız görevini yapıyor. Bunlar çelişkidir.
Seçim bölgem Gaziantepi de ilgilendiren GAP projesi, çok büyük
projedir, entegre bir projedir, kalkınma projesidir. Ama gelin görün ki
GAPa altı yıldır çok düşük ödenekler
ayrıldığı için yerinde saymıştır.
GAP Eylem Planı açıklandı. Gaziantepte GAP Eylem
Planına dayalı olarak yapılan bir tek sulama kanaleti ihalesi
yok. Sulanacak araziyi artırmak istiyorsak, Devlet Su İşleri, sulama
suyunun tarlalara girişini, araziye girişini, tarım
topraklarına girişini artıracak tedbirler almak zorundadır.
Değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet dönemine kadar
sulama suyuyla sulanan arazi miktarı 295 bin hektarı bulmuştur.
Toplam ne kadar? 1,7 milyon hektar. Nasıl ulaşacaksınız
buna 1,7 katrilyonluk Devlet Su İşleri bütçesiyle? GAPa mı
ulaşacaksın, DAPa mı ulaşacaksın, KAPa mı
ulaşacaksın? Bu bir çelişkidir. O nedenle, bütçenin tamamı
zaten yatırımdan yoksun, üretimden yoksun, istihdamdan yoksun,
köylüyü korumayan, çalışanları korumayan, emeklileri korumayan
bir bütçe, ayrıca da, bizim göz bebeğimiz GAP projesini de geri
bıraktıracak ödeneklerle
Bırakın 2012
yılını, 2023 yılına kadar yetişirse -bu kürsüde
tutanaklara geçsin diye söylüyorum- ben, buradan çıkıp siyasilerden
özür dileyeceğim değerli arkadaşlarım. Buna tedbir
alması gerekenler duyarsız davranamazlar, davranmamak
zorundadırlar.
Bakın, yeterli sulama suyunu getirmediği için DSİ
Gaziantep bölgesinde çiftçilerimiz sulama suyunu kendisi kuyularla
çıkarıyor, ama kuyuların maliyeti, enerji maliyeti o kadar
yüksek ki 15 milyar, 20 milyar
Günlerdir önergelerle söylüyorum, bu
çiftçilerimizin faiz borcunu silelim, yeniden taksitlendirelim, bunlara bir
cansuyu verelim diyorum, ama maalesef, ekonomik krize nasıl duyarlı
davranmadıysa, bu çiftçilerin feryadına da maalesef Hükûmet
duyarsız davranmaktadır değerli arkadaşlarım.
Suyun stratejik önemini bilemeyen bu Hükûmet ve
Bakanlığın, maalesef, sağlıklı su ve tarım
politikası yoktur. Evvelemirde Dünya Su Forumunda
tartışıldığı gibi su kanunu
çıkmalıdır değerli arkadaşlarım.
Ayrıca son günlerde bütçe konuşmaları nedeniyle
Sayın Başbakanın, Sayın Kemal Unakıtanın
konuşmalarından yeni tanımlar edindik. Siyasetçinin onurunu
iade ettik. diyor Sayın Başbakan. Siyasetçi her zaman onurluydu,
hiçbir dönemde bu kadar yolsuzlukların gözlemcisi
olmamıştı, hiçbir dönemde siyasetçinin çocukları gemi
sahibi olmamıştı, tersane sahibi olmamıştı, iş
sahibi olmamıştı. Neyin onurunu kurtardınız siz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bir tanım daha geldi
Ölümcül durum yok. Sayın Başbakan diyor ki Doktor, ölüm sinyali
vermeyen hastaya kefen hazırlamaz. Ölmemiş hastaya kefen biçtirmem.
Sayın Başbakan, doktorsunuz ama diplomasız doktorsunuz. Korsan
çalışıyorsunuz altı yıldır ve reçete
yazamıyorsunuz. Yazdığınız reçeteler ABnin reçetesi,
ABDnin reçetesi, Dünya Bankasının reçetesi, küresel sermayenin
reçetesi değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu reçete topluma acı geliyor, bunun farkında
değilsiniz. Küresel sermayenin pozisyonunda gidiyorsunuz. Dünya
Bankasının özelleştirme politikalarını -suda,
tarımda, sanayide- uygulayarak gidiyorsunuz. Bu size hayır getirmez
değerli arkadaşlarım. O nedenle, Hükûmetin, toplumu
aydınlığa çıkarmayan, ekonomik rahatlığa
kavuşturmayacak bu bütçeyle başarılı çıkma
şansı yoktur değerli arkadaşlarım. O nedenle de her
seferinde ya Sayın Maliye Bakanı ya Başbakan Mecliste
devamlı gerilim yaratıyor, diyor ki: İktidar önder
olmuştur. Ben, sizin önderliğinize bakıyorum bir önderlik
göremiyorum. Salı gününden beri bütçe görüşmeleri devam ediyor, 10
kişisiniz, 15 kişisiniz, 25 kişisiniz. Yani bu mu bütçeye
bağlılığınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ağyüz, devam edin.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bu mu Hükûmetinize sahip
çıkmanız? Siz bile bu bütçeye inanmıyorsunuz ki, bu bütçenin
halk yararına olduğunu görmüyorsunuz ki gelip, katılıp
görüşlerinizi belirtesiniz. O nedenle, değerli
arkadaşlarım, bu bütçeyle, bu ekonomik politikayla Türkiye'nin
aydınlığa çıkması mümkün değildir.
2007yi mahvettiniz, 2008i tahakküm altına
aldınız, 2009da da gerekli tedbirleri
almadığınız için 2009u da yok edeceksiniz. Ama bu
politikalarla kendisini yoksulluğa mahkûm ettiğiniz insanlar, 2009
Martında hem Hükûmetten hem de şovmen belediye
başkanlarınızdan hesap soracak, sandıkta halkın
iktidarını, gerçek halkın iktidarını
sağlayacaktır.
Ben, bütçenin topluma faydalı olmayacağına inanarak
başarılar diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Rasim
Çakır.
Sayın Çakır, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Çevre
ve Orman Bakanlığı 2009 yılı bütçesiyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, AKP İktidarı
döneminde bence çevreyle ilgili en önemli olay 22nci Dönem Parlamentosu
çalışmaları esnasında çıkarmış
olduğumuz Çevre Yasası. O dönemde bu koltuklarda olan
arkadaşlarım gayet iyi hatırlayacaklar, bu Çevre Yasası
çıkarken Avrupa Birliğinden çevre kirliliğiyle ilgili 30-35
milyar euro yatırım yapmamız gerektiği, bu
yatırımın üçte 1inin özel sektör, üçte 1inin Avrupa
Birliği kaynakları, üçte 1inin Bakanlık tarafından
karşılanarak yapılacağı, bu kanunun çıkmasıyla
Avrupa Birliği fonlarından daha fazla istifade edebileceğimiz
söylenmişti. Ama o günden bugüne maalesef geldiğimiz nokta,
Türkiyede yerel yönetimlerin, sanayinin, organize sanayilerin arıtma
tesisleriyle ilgili geldiğimiz nokta maalesef belli.
Bu kanunla 1/100.000lik çevre düzeni planlarının 2012
yılına kadar bitirileceği, bunlara bağlı 1/25.000lik
planların yapılacağı, bunların yapımında
Avrupa Birliği fonlarından faydalanılacağı
söylenilmişti. Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Kaç tane ilimizin
1/100.000lik planı onaylanmıştır ve mahkemelerden geçerek
uygulamaya konmuştur? Ve buna bağlı kaç tane ilimizin
1/25.000lik planı onaylanmıştır ve yürürlüğe
konmuştur.
Ülkemizde 2 milyon ton tehlikeli atık üretiliyor ve
İZAYDAŞın dışında bu tehlikeli
atığı imha edecek bir tesisimiz yok. O günlerde,
hatırlayacaksınız, bu kanunun yürürlüğe girmesiyle
Türkiyede en az beş altı tane, tehlikeli atığın
imhasıyla ilgili tesisin oluşturulacağı bu kürsülerden
sayın bakanlar tarafından ifade edildi. Bugüne kadar kaç tane
tehlikeli atık tesisi yapıldı? Ve Türkiye tehlikeli atık
mı üretmiyor yoksa üretilen tehlikeli atıklar nerelere gömülüyor da
biz göremiyoruz, bulamıyoruz? Sadece çimento fabrikalarında tehlikeli
atık yakımına izin verilmesiyle Türkiyede bu sorun çözüldü mü?
Değerli arkadaşlarım, bugün geldiğimiz noktada
maalesef AKP İktidarı döneminde çıkarılan Çevre Kanunu ile
Türkiye'nin Avrupa Birliği standartlarına gelmesi noktasında
henüz bir adım olumlu mesafe alabilmiş değiliz. Bugüne kadar
yaptığımız tek şey, giderek artan su -yer altı ve
yer üstü- kaynaklarının kirlenmesine, doğanın kirlenmesine,
çevrenin kirlenmesine yönelik Meclis araştırma komisyonları
kurmak, bu komisyonlar aracılığıyla bölgelere gidip
bunları incelemek ama sorunun çözümüne yönelik somut adımlar atmamak
ve zaten halkımız da artık kurulmuş olan bu Meclis
araştırma komisyonlarının herhangi bir etkisinin
olmadığına
2002 yılında kurulan Ergene Komisyonundan
bugüne Ergenenin daha kirli aktığını, Gedizin,
Menderesin daha fazla kirlendiğini, Van Gölünün, hatta Atatürk
Barajının, Tuz Gölünün, Beyşehir Gölünün, Eğirdir Gölünün,
Sapanca Gölünün daha fazla kirlendiğini hepimiz gözlüyoruz, izliyoruz ve
halkımız da kurulan bu komisyonların olumlu bir netice
vermediğine maalesef inanmaya başladı.
Değerli arkadaşlarım, bu Yasanın en önemli
getirdiği olaylardan bir tanesi de Hava Kirliliği Kontrol
Yönetmeliği. Hava Kirliliği Kontrol Yönetmeliği
çıkarıldı, buna bağlı olarak bütün illerde hava
kirliliğini izlemeye yönelik istasyonlar kuruldu.
Biz niçin bir olayı izleriz, onu izlemek için
yatırım yaparız, para harcarız? Ona çözüm üretmek için. Ama
maalesef geldiğimiz noktada, 18 Aralık günü Sıhhıyede
yapılan ölçümlerde 9.350 mikrogram/metreküp havadaki partikül. Saat
11.40ta yapılan ölçümde de 5.070 mikrogram/metreküp. Sıhhıyede
değerli arkadaşlarım, yani Sağlık Bakanının
oturduğu yerde! Bu rakam ölüm sınırının 2,5 katı.
Dünyada hiçbir gelişmiş ülkenin bu rakamı kabul edebilmesi
mümkün değil. Dün baktım, Sağlık Bakanımızın
sesi kısılmış. Kendisine, derhâl ciddi bir göğüs
hastalıkları uzmanına gitmesini öneriyorum çünkü bu
sınırlarda insanın yaşabilmesi mümkün değil
değerli arkadaşlarım.
Bundan sonra Bakanlıktan yapılan bir açıklama:
Sıhhıyeye konulan aletler bozuk. Peki, inandık,
Sıhhıyeye konulan aletler bozuk. Bu, Bakanlığın
İnternet sitesinden alınmış. Sayın Bakan,
Sıhhıyede aletler bozuk, aynı gün Bartında 995
mikrogram/metreküp, aynı gün Urfada 995 mikrogram/metreküp, Yozgatta bin
mikrogram/metreküp, Kocaelinde 621 mikrogram/metreküp, Konya Meram 716
mikrogram/metreküp, Siirt 813 mikrogram/metreküp, Maraş Elbistan 944
mikrogram/metreküp, Kars 1.139 mikrogram/metreküp, Kayseri 509
mikrogram/metreküp
Daha okuyayım mı Sayın Bakan? Hadi
Sıhhıyedeki alet bozuk, bu illerdeki aletler de mi bozuk Sayın
Bakan?
OKTAY VURAL (İzmir) Hükûmet bozuk.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Bunun üzerine yapılan
açıklama değerli arkadaşlarım: Doğal gazın
fiyatları attı, halkımız biraz daha fazla kömür
kullanımına yöneldi, bu yüzden hava kirliliği illerimizde
artmaya başladı.
Değerli arkadaşlarım, bu, bu durumu izah edebilecek
bir olay mıdır?
Sayın Bakan, İzmir Valimize söyleyin: Balçovada
insanlar termal enerjiden ısınıyorlar, Balçova sokaklarında
valiliğin dağıttığı kömürün ne işi var? (CHP
sıralarından alkışlar)
İllerimizde, yerleşim yerlerimizde insanlar zehir
soluyorlar. AKP Türkiyeye zehir solutuyor ve bunun en önemli sebebi de
değerli arkadaşlarım, Hükûmetin ve AKPli yerel yönetimlerin
vatandaşa dağıttığı kalitesiz kömürden
kaynaklanmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Zehir, zehir dağıtıyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İşi o zaten.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Dağıtılan kömürü
kullanan vatandaşlarımız, yoksul vatandaşlarımız,
maalesef, Türkiyede havanın zehir hâline gelmesine sebep olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çakır, devam edin.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
bu hava kirliliğini izleme ve kontrol Bakanlığın en çok
övündüğü olaylardan bir tanesi. Ama, AKP İktidarının bu
konuda gelmiş olduğu nokta hepimizin ve bütün Türkiyenin gözleri
önünde. Geçmişte, hatırlayacaksınız, bir Sayın
Bakanımız vardı. Diyordu ki Çernobilden sonra, çayı alarak
bütün vatandaşlara baktı ve içti: Korkmayın, çayı için.
dedi. Şimdi bir Sayın Bakanımız var. Türkiyede hava
zehirlenmiş. Çıkıyor, diyor ki: Sizin iktidarınızda
gazeteler maske dağıtıyordu. Sayın Bakan, biz geçmişi
değil, bugünü yaşıyoruz. Bugün insanların
sağlıklı bir hava içerisinde yaşayıp
yaşamadığını bilmek ve görmek istiyoruz. Mustafa Hocam
diyor: Sağlıklı bir insan günde 13 ila 16 bin litre hava
teneffüs ediyor. Bu havanın içerisinde ne kadar kükürtdioksit, ne kadar
azotoksit var? İşte bürokratı böyle, Sayın Bakanı
böyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Sayın Bakanımız bu
tavır içerisinde. Sayın Başbakan da Durmak yok, yola devam.
diyor. Durmak yok, yola devam, ama Kılıçdaroğluna yakalanmadan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çakır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Engin
Altay.
Sayın Altay, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bütçe konuşuyoruz, bütçeden konuşalım. Elimde
gördüğünüz kitapçık kameramanlar yardımcı olur, milletimiz
de görürse sevinirim- Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın 2005 Mali
Yılı Bütçe Kanunu sunuş konuşması, 28 Aralık
2004. Şimdi, Başbakan diyor ki:
ve bir başka örnek: Ekim
2002de bir asgari ücret
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kültür
Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz, Turizm
Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz. Bu iki Bakanlık geçen
dönem burada birleştirilirken ben demiştim ki: Bir bardağa biraz
su koyuyorsunuz, üstüne de zeytinyağı koyuyorsunuz, çalkalayıp
duruyorsunuz. Karışmaz bunlar, bunlar birbiriyle kaynaşmaz,
dedim. Dinlemediniz, kurdunuz. Şimdi muhtemelen yeniden
ayıracaksınız. Yani dönüp dolaşıp aslında
Cumhuriyet Halk Partisinin söylediği noktaya her zaman, her vakit
geldiniz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
bütçe bin yıllık birikimimizdir. Görüştüğümüz bütçe bütün
kazanımlarımızdır, tecrübelerimizdir, değer
yargılarımızdır, inançlarımızdır,
kıvanç ve tasalarımızdır, bütün ürettiklerimizdir, bilgi ve
görgümüzdür, gelenek ve göreneklerimizdir, geçmişten günümüze
taşıdıklarımızdır yani mimari eserlerimizdir, tarihî
anıtlarımızdır, el sanatlarımızdır,
türkülerimizdir, mânilerimizdir, ağıtlarımızdır ve
21inci yüzyılın yükselen yıldızı sektör bazında
turizm sektörü ve onun sorunlarıdır, onun
tanıtımıdır, onun altyapısıdır, yer
altından yer üstüne çıkarılmayı bekleyen kültür ve turizm
hazinelerimizdir. Tüm bunları korumak, geliştirmek, tanıtmak ve
dünyaya sunmak için ortaya koyduğunuz bütçe ise 1,21 milyar YTLdir. Genel
bütçenin binde 38i kadardır.
Sayın Bakan, sizden önce
Bakanlığınızın -Kültür ve Turizm, ayrı ayrı
topladığımızda bile- bütçeye oranı binde
48-49lardaydı. Size, sanıyorum, bu parti üvey evlat muamelesi
yapıyor. Gerçi siz de Fikretin şiirinde zulmeti beyzadeye
benzetmiştiniz. Aksa eğer bir beyaz karanlıktır.
demiştiniz. Sanıyorum bunu unutmamışlar. Buna göre bu
Bakanlığa nakıs davranılıyor. Bu bütçeyle, bu
rakamlarla -çok güzel hazırlamışsınız, elinize
sağlık- bu hazırladığınız bütçe sunumunun,
bunca genel müdürlüğün, bunca organizasyonun iş ve işlemlerini
yapabileceğinize inanıyor musunuz? Zaten onun için de sunumunuz
planlama ve temennilerle dolu.
Hükûmet, siyaseten seçilmişlik
Seçilmiş makamlar
ağlama yeri değildir. Devletin valisi ağlar, kaymakamı
ağlar ama seçilmişler ağlayamaz. Siz, Bakan olarak, Hükûmetin
içinde biri olarak
Günay, Başbakandan turizmci için destek paketi
isteyecek. Devam ediyor. Talebi Hükûmete taşımış
vaziyetteyiz.
Sayın Bakan, bir bakan Hükûmete bir şey taşır
mı? Hükûmete taşırsa milletvekili taşır, siz de
gereğini yaparsınız. Bir kriz var. Turizmcinin sorunları için
siz çözüm müessesesisiniz ama siz ağlıyorsunuz. Siz bir
arayış içindesiniz. Sizin çıkıp demeniz lazım ki Ey
turizm sektörü, şu şu tedbirleri aldık, hayırlı
olsun. Bunu demeniz, diyebilmeniz lazım. Ee siz, bizle birlikte
oturmuşsunuz Ne yapmak lazım? diyorsunuz. Sizin işiniz bu
değil. Sizin işiniz, çözüm, çare.
Şimdi, bir yandan Türkiyede unutulan bir konu var, bu son
günlerdeki yoğun gündem içinde atlanan bir şey var, maalesef,
üzüntüyle görüyoruz. İktidarınız devlet içinde, ülke içinde
dinci kadrolaşma ve kuşatmaya devam ediyor. Şimdi, ülke içi
sanıyorum bitti, ülke dışına, ülke dışı,
yurt dışı temsilciliklerimize bunu yansıtıyorsunuz.
Gazetelerde var.
Sayın Bakan, Hasan Yavuzu tanıyor musunuz? Hasan Yavuz
kimdir? Bizdeki bilgilere göre Deniz Fenerinin kurucusu, Kanal 7nin muhabiri,
İslam Birliği Araştırmaları ve Çalışma
Grubunun kurucusu, Fransa İslam Konseyi Başkanı. Allah daha
ziyade etsin. Müslüman bir adam. Oralarda imamlık yapıyor,
yapsın. Şimdi, onlara da ihtiyaç var. Ama bu adam diyor ki: Türkiyede
eğitilerek gönderilen imamlar arasında büyük bir görüş
ayrılığı var. Bu gerçekten zor. Yani bizim burada
yaşadığımız İslamla, Türkiyeden, Diyanetten
gelen imam arasında fark var diyor. Siz, bunu diyen bir adamı,
zatı, din adamını, kültür tanıtma ataşe
yardımcısı nasıl yaparsınız? Bundan kültürümüze,
tanıtımımıza ne gibi bir katkı beklersiniz? Tek
kişilik bir kararnameyi neye dayanarak imzaladınız? Lütfen,
geliniz, burada bunların cevabını veriniz.
Gene bu anlayışınız
Ben
yadırgamıyorum. Bakın, sizin girdiğiniz parti, AK
PARTİ Sinop İl Disiplin Kurulunun kararını okuyorum size:
Sayın Hikmet Kurada, 30/7/2007 tarihli Bizim Karadeniz gazetesindeki
köşe yazınıza istinaden İl Disiplin Kurulumuzun 14/11/2007
tarih ve 2007/6 sayılı yazısı içeriğinde parti
tüzüğümüzün 115/2 maddesi gereğince kınama cezasıyla
cezalandırıldınız. Sizin İl Disiplin Kurulu üyeniz.
Kime veriyor? AK PARTİ Sinop İl Başkan
Yardımcısına. Niye veriyor, biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, konuşmanızı tamamlar
mısınız Sayın Altay.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ek süreyi verdiniz değil mi
Başkanım?
BAŞKAN Veriyorum efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Teşekkürler.
Niye veriyor, biliyor musunuz? Burada bir milletvekiliniz dedi ki:
Atatürk ilke ve inkılapları Anayasadan çıkarılsın.
Hikmet Kurada da gazetesinde yazı yazdı Başınıza
Atatürk büstü kadar taş düşsün inşallah diye. Bunun için
partiden attığınız, kınadığınız
bir il yönetim kurulu üyeniz var. Ee şimdi, Hikmet Kuradaya bunu yapan,
kültür ve tanıtma ataşe yardımcılığına bir
imamı atamış ne olmuş? Siz, daha önce de bir morgda ölü
yıkayan -neticede bir meslektir, saygı duyarım- imamı da il
kültür müdür yardımcısı yapmadınız mı?
Bakın, bu kısa sürede sektörün hiçbir sorununa değinemedim
maalesef. Ama bu da bir partinizin yanlışıdır.
Bütçeler böyle sekiz dakikayla geçiştirilecek işler
değildir. Bütçe önemli bir konudur. Lütfen, inşallah, bundan sonraki
süreçte bütçelere gerekli hassasiyeti ve duyarlılığı
gösterirsiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Süre bitti.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bütçeniz kötü bir bütçe. Haberiniz
olsun!
Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son söz
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolata aittir.
Buyurun Sayın Özbolat. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi,
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüklerinin 2009 yılı bütçelerinin
son altı yıldır hazırlanan bütçelerden farkı, sadece
rakamsal değerlerdir ki o da enflasyon oranında yapılan
artışlardır. Şöyle bir baktığımızda,
genel bütçeden ayrılan payın yüzdesel ifadeyle herhangi bir
artışı ifade etmediğini rahatlıkla görebiliriz. Genel
bütçedeki payı binde 38e düşen bir Kültür
Bakanlığının bütçesi -0,5 bile değil- o
Bakanlığın Hükûmetteki ağırlığını
ifade eder. Hükûmet diyor ki: Bizim kültür ve sanatla ilgili, turizmle ilgili
bir derdimiz yok. Yani toplam bütçeniz 1 milyar YTL. O, 1 milyar YTL neyi
ifade ediyor? O 1 milyar YTL yaklaşık 700 milyon doları ifade
ediyor. O, 700 milyon dolar neyi ifade ediyor? Ankara Büyükşehir
Belediyesi Başkanı Sayın Melih Gökçekin BOTAŞa olan
borcunu ifade ediyor; hani, Hükûmet bu borcu tahsil edemeyince doğal gaza
yüzde 20 zam yapmak zorunda kalmıştı, işte onu. Benim
Sayın İçişleri Bakanına verdiğim bir önergeye
Büyükşehrin vadesi gelmiş borcu yoktur. dedikten sonra haciz
işlemini başlattıkları rakam; alavere dalavereyle
halkın sırtına yıkılan rakam; Türkiye Cumhuriyetinin
kültür ve turizmine ayırdığı bir yıllık bütçedir,
üzüntü duyuyorum.
Eğer bir Belediye Başkanını böyle
şımartır ve korursanız, o da Hükûmetin bir Bakanına
haddini bildirme cesaretini bulur. Hükûmet içinde, parti içinde bu kadar
koruyan olduktan sonra da 700 milyon doları değil, 7 milyar
doları götürür ve kimse de onun kılına dokunamaz. Nasıl
olsa hazine diye halkın bir kesesi var, oradan halledilir her şey.
Aslında Sayın Bakan kötü bir şey söylemedi, belki
amacını aşan bir cümleydi ama Ankaraya Atatürkten bugüne
çaplı bir yönetici gelmedi. dedi. Bir tek Sayın Gökçek üzerine
alındı, Sayın Bakanın kafası iyiydi herhâlde. diye
cevap yetiştirdi. Bir tek AKPli de çıkıp Sen kendini ne
zannediyorsun? Karşında belediye meclis üyesi mi var? Karşında
bir Bakan var. diyemedi, demedi. Niye? Çünkü, Bakanlığının
bütçesi kadar ağırlığı var Gökçekin
karşısında; ödemeyip üstüne yattığı para kadar
ağırlığı. Aynı şeyi Unakıtana
yapabilir miydi, aynı şeyi Sayın Said
Yazıcıoğluna yapabilir miydi? Said Beyin bütçesi 2,5
katrilyon. Sayın Bakan hadi dese 80 bin imam Gökçekin üzerine yürürdü!
Melik Gökçek, tam dişine göre hem de sonradan partiye
katılmış, rüştünü ispat etmeye çalışan bir Bakana
demediğini bırakmaz, Sayın Bakan da lafı uzatmaz.
Değerli milletvekilleri, kültür ve sanata ilişkin
tavır ve duruş bir bilinç işidir, o bilincin gelişimi
olarak eğitimle doğru orantılıdır. Bugün bu
Bakanlığın bütçesinin 1 milyar YTL gibi komik bir rakam
oluşu şimdiye kadar oluşmuş bir bilincin ürünüdür.
Bakınız, Türkiye'nin eğitim ortalaması 3,6
sınıftır, yani 4üncü sınıfı bile
bitirememiş bir toplumdan bahsediyoruz. Bugün bu Hükûmet tüm Türkiyeyi
ilkokuldan mezun etmeyi hedef koysa, o ortalamayı tuttursak ne böyle komik
bütçeli bir Kültür ve Turizm Bakanlığı ne de böyle bir Hükûmet
kalırdı.
Değerli milletvekilleri, eğitim ortalamamız
yeterince gelişmiş olsa dokunulmazlık zırhına
sığınan bunca bakan, milletvekili olur muydu? Hakkında
yığınla şaibe olan RTÜK Başkanı o koltukta
oturmaya devam edebilir miydi? Mezarda emekli olmasınlar diye
çocuklarını sigortalattıran binlerce aileyi soruşturmakla
görevli bir kurumun başındaki kişi kendi çocuklarını
gizlice sigorta ettirebilir miydi? Ama utanmak da bir bilinç işidir.
Değerli milletvekilleri, bu yılın kayda değer
en önemli kültür sanat olaylarından birisi de -kamuoyunda yoğun tartışıldığı
için bildiğiniz- Sayın Fazıl Say tarafından bestelenen
Nâzım Oratoryosudur, Frankfurt Kitap Fuarında seslendirilmesi için
önce anlaşılıp, sonra da haber bile verilmeden iptal edilen
program. Oysa aynı eser Sayın Bakan ve bazı AKP milletvekillerinin
huzurunda Moskovada ayakta alkışlanmıştı. Ne oldu da
Frankfurta gitmedi? Hani Karadenizin karşısında durup vatan
hasretiyle Karşı kıyı memleket dediği yer Orduya
denk gelir, Sayın Bakanın memleketine. Sayın Bakan, siz
oranın çocuğusunuz. Belki bu Meclis çatısı altında
sizin kadar Nâzımı ezbere okuyan bir ikinci kişi yoktur. Acaba
oratoryonun içerisinde geçen şu ünlü dizeler AKPli vekilleri
rahatsız mı etti?
Açlık ordusu yürüyor,
Yürüyor ekmeğe doymak için,
Ete doymak için,
Kitaba doymak için,
Hürriyete doymak için.
Yürüyor köprüler geçerek,
Kıldan ince kılıçtan keskin,
Yürüyor demir kapıları yırtıp,
Kale duvarlarını yıkarak,
Yürüyor ayakları kan içinde.
Sayın Bakan, acaba arkadaşlarınız
rahatsız mı oldu bu dizelerden? Nâzım bunları yazalı
altmış yıl oldu. O zaman da açlar vardı ama şimdiki
gibi sadakayla doyurulan açlar yoktu.
Değerli milletvekilleri, Nâzım Oratoryosunun
Frankfurta götürülmemesine gerekçe olarak fuar için ayrılan ödeneğin
yetersizliği ileri sürülmüştü. Biliyoruz, Bakanlık, bütçesinin
bir bölümünü çeşitli festivaller için kullanıyor. Bu, zaten onun asli
görevi. Ama elimde 4 Haziran 2008 tarihli, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Sayın Faruk
Şahin imzalı, Sayın Bakanın Olurunu taşıyan bir
inceleme raporu var. Altına imza attığına göre
içeriğini de biliyordur. Olay, 2006 yılında, önceki Bakan
Sayın Atilla Koç döneminde 13üncü Aspendos Opera ve Bale Festivalinde
taşıma ve konaklama giderleri üzerinden toplam 300 bin YTLnin iç
edilmesi olayıdır.
Rapora konu olan haksız kazanç kimler tarafından
yapılmış diye baktığımızda,
tanıdık bir soyadı çıkıyor, Çiçek. Kim bu Çiçek?
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanlığı İdari ve Mali
İşler Daire Başkanı Sait Çiçek. Bu yeğen Çiçek ve
arkadaşları 300 bin YTLyi iç ediyorlar. Rapora göre ihaleyi alan
Betur firması Bodrum Festivalini de başka bir isim altında
yapıyor. Acaba o festivalden ne kadar iç ettiler bu bilinmiyor. Raporun
sonunda haksız edinilen paranın sorumlularından tahsil edilmesi
Bakan Oluruna sunulmuştur.
Soruyorum: Sayın Bakanın imzası olan Olurun
gereği yapılmış mıdır? Suçlular hakkında ne
gibi işlem yapılmıştır? Parayı tahsil etseydiniz
herhâlde Frankfurt Kitap Fuarı Nâzımsız kalmaz, sanatçılar
da mağdur edilmezdi.
Devlet Tiyatroları 750si sanatçı olmak üzere 1.700
kişiyle on dört ilde kırk sahnede hizmet vermeye
çalışıyor. Siyasetçilerin kuruma gereksiz müdahalesi olmasa ve
özerk bir yönetim, yeterli bir bütçeyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özbolat, sözünüzü
tamamlayın.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) -
çalışan emekçilerin özlük
hakları ve ücretleri çağdaş dünyayla aynı noktaya gelse
Türk toplumu kültür ve sanatta gereken noktaya gelir, Devlet Opera ve Balesi
siyasi baskılarla yönetilemez. Sanatçıları mahkeme kapılarında
süründürmeye kimsenin hakkı yoktur. Sanatçılarımıza on iki
ay maaş, dört ikramiye, iki teşvik ikramiyesi son derece yetersiz ve
emekli olduklarında bu ikramiyeleri alamadıkları için emekli
dahi olmak istemiyorlar.
Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera ve Balesi kültür ve
sanatta gereken hizmeti verebilmesi için böyle komik bütçelerle değil,
adam gibi bütçelerle ülkeye hizmet vermelidir, vermesi gerekiyor.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özbolat.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu.
Buyurun Sayın Çobanoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on iki dakikadır.
MHP GRUBU ADINA METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman
Bakanlığı bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, günümüzde çevre kirliliği ve
küresel ısınma o boyutlara gelmiştir ki, artık bu konuda
hiç kimsenin kayıtsız kalma gibi bir şansı
kalmamıştır. Sebebine gelince, bilimsel araştırmalar
neticesinde çevre kirliliğinin ve küresel ısınmanın
neticesinde ülkemiz de dünya da çok olumsuz bir şekilde etkilenmekte,
önümüzdeki günlerde özellikle kutuplardaki buzulların da erimesiyle dünya
üzerinde iklimlerin değişmesi ve birçok alanın çölleşmesi
söz konusudur. Bunun için mutlaka gereken önlemler alınmalı, gereken
bütçeler ayrılmalıdır
Değerli milletvekilleri, bunun en önemli nedeni dünyanın
hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşmesi,
kontrolsüz sanayileşme ve özellikle fosil yapılı
yakıtların dünyada yoğun bir şekilde
kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Artık tehlike çanları
çalmakta, tehlike kapımıza gelmiş durumdadır. Bunu
önlemenin, bozulan doğal dengeyi tekrar doğal hâline getirmenin en
önemli yolu dünya üzerindeki mevcut ormanları korumaktan,
çoğaltmaktan geçmektedir. Fakat bu noktada dünya üzerindeki yeşil
alanlara ve ormanlara baktığımızda çeşitli sebeplerle
orman varlığının da her geçen gün azaldığına
şahit olmaktayız. Bunda tabii nüfus artışı,
tarımsal amaçlı açmalar, orman yangınları, yerleşim
amaçlı ormanların tahribatı, yine orman emvalinden
aşırı faydalanma gibi birçok sebebi sayabiliriz ama
geldiğimiz nokta itibarıyla orman varlığı da dünya üzerinde
azalma göstermektedir. Bu da gerçekten -tabiattaki olan doğal dengeyi-
çevre kirliliği ve küresel ısınmayı hızlandıracak
bir şekilde sürüp gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün geldiğimiz nokta
itibarıyla, Brezilyadaki yağmur ormanlarının yok
oluşundan Türkiyede yaşayan bizler Bana ne? deme
şansını bulamamaktayız. Sebebine gelince, orada bozulan
denge, orada yok olan ormanların çevreye verdikleri zararlar bir müddet
sonra Asyadaki ülkelerde de baş göstermekte ve bizi de tehdit etmektedir.
Dünyada hâl böyle olunca, ülkemizde de bu konuda istediğimiz noktada
olmadığımızı üzülerek ifade etmek istiyorum.
Ülkemizin 27 milyon hektarlık alana yayılmış
ormanlarının yarısı verimli, yarısı verimsiz
durumdadır. Yine ülke genel alanıyla kıyaslayacak olursak, orman
varlığımız ülke alanımızın yüzde 26sı
civarındadır, bu da dünya ortalamasının altında. Dünya
ortalamasını yakalayabilmek için süratle ağaçlandırma yapmak
durumundayız. Bu kadar önemi haiz olan ormanlarımızla ilgili
maalesef Türkiyede de birçok olumsuzluğu bir arada
yaşamaktayız. Bakınız, hâlâ biz, 1935ten beri
ormanlarımızın sınırlarını henüz
belirleyememişiz ve özellikle 2/Blik alanlarla ilgili 31/12/1981 baz
alındığında 500 bin hektarlık bir alanda orman
vasfı kaybedilmiş ama bu konuda da yeterli çalışma henüz
yapılamamıştır. Maalesef, İktidar, bu konuya 25 milyar
dolarlık bir gelir gözüyle, bir arsa, bir rant gözüyle
baktığından dolayı doğru bir çözüm noktasında bugüne
kadar buluşulamamıştır. Muhalefet partileriyle oturulup bu
konuda ülkemizin yararına, ormanlarımızın yararına,
orman köylülerimizin yararına bir ortak nokta da bugüne kadar
bulunulamamıştır.
Değerli milletvekilleri, bakın, 1 santimetreküp
toprağında 500 bin canlının yaşadığı
ormanlarımız, havza içerisinde entegre tesislerdir. Bu tesislerin
ekolojik değeri, ekonomik değerinin tam 2 bin katıdır
değerli milletvekilleri. Bir de bu değere toprak tutma, toprak
muhafazası, havayı temizleme, temiz su üretimi, karbon depolama gibi
stratejik ve hayati öneme sahip fonksiyonlarını göz önüne
aldığımızda, ormanlarımızın değerini
bugün tespit edebilecek dünyada henüz bir veri tabanı ortaya
konmamıştır. Yani yaşamamız için, dünyamız için
bu kadar önemli olan ormanlarımızla ilgili, devlet olarak, ülke
olarak ve Bakanlık olarak yeteri kadar üzerine düştüğümüz
kanaatinde değilim. Bakın, İstanbulda hâlâ ormanlar talan
ediliyor. Bu kadar kıymetli olan, bu kadar yaşamsal öneme sahip olan
varlıklarımız bir kerelik rant için, bir kerelik para kazanabilmek
için o güzelim ormanlar yok ediliyor ve arsa hâline getiriliyor.
Değerli arkadaşlarım, binlerce yılda meydana
gelmiş orman toprağını bir kere kaybettiniz mi tekrar o
toprağı yerine getirmek mümkün değil, o sahayı
ağaçlandırmak mümkün değil, mümkünse de çok çok pahalı. Bu
konuda hepimiz üzerimize düşen hassasiyeti göstermek durumundayız.
Değerli milletvekilleri, mutlaka ve mutlaka,
ağaçlandırma çalışmalarına hız vermek
zorundayız. Orman alanları itibarıyla zaten
ormanlarımızın yarısı verimsiz orman ama dünya ortalamasının
da altında bir orman alanına sahibiz. Bunun için mutlaka yeni alanlar
ağaçlandırılmalı. 2007 yılında, Orman
Bakanlığının Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma
Seferberlik Planında -memnuniyetle karşıladığımız-
beş yıllık bir periyotta 2 milyon 300 bin hektarlık bir
alanın beş yılda ağaçlandırılacağı
varsayılmaktadır. Ama, bu Plan biraz daha detaylı
incelendiğinde, bunun 1 milyon 700 bin hektarı orman içi rehabilite
olarak gözükmektedir; yani geriye 600 bin hektarlık, beş yıllık
bir süreçte bir alan kalmaktadır. 2 milyon 300 bin hektarlık alan
Trakya bölgemizin tamamı kadar bir alandır. Bunu desteklemememiz
mümkün değil ama rakamları gerçekçi bulmuyoruz. Yine, ülkemizin
imkânları ve fidan üretimi konusunda bu, yıllık 400-450 bin
hektarlık bir alanda ağaçlandırma yapılması biraz bize
uzak bir hedef gibi geliyor. Bu konuda mutlaka ve mutlaka bu
başarılabilecekse buna şapka çıkarırız,
destekleriz, saygı duyarız. Ama, vatandaşımıza veya
kamuya yönelik böyle sanal bir ağaçlandırma projesiyle, planıyla
ortaya çıkıp kamu aldatılıyorsa, bizler aldatılıyorsak,
bunun hiç kimseye faydasının olmayacağını da buradan
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine orman
yangınlarıyla ilgili çok ciddi mücadele edilmesi gerektiğine
inanıyoruz. Bakın, bu konuda da endişelerimiz var.
Geçtiğimiz yaz Antalya Serik-Taşağıl bölgesinde çıkan
orman yangınında, gerçekten, ormancı
arkadaşlarımız cansiparane yangınla mücadele
etmişlerdir ama yangın neticesinde çok ciddi bir alan yanarak kül
olmuştur. Fakat bu konuda da basının ve kamuoyunun
yanlış bilgilendirildiğine hep beraber şahit olduk.
Bunu niye vurguluyorum? Eğer bir yerde 16 bin 925
hektarlık bir alan yandı da bunu 4 bin-5 bin hektar olarak
gösteriyorsanız, siz, periyodik olarak yaptığınız bu
yangın tespitlerinde önlemlerinizi alırken, o 5 bin hektarlık alana
göre önlemlerinizi alırsınız. Ama gerçekte 17 bin hektarlık
alan yanmış, siz 5 bin hektara göre hesabınızı ve
önlemlerinizi yapmışsınız. Bu sizi de yanıltır,
ülkemizi de yanıltır. Bu anlamda herkes
vatandaşımızı, kamuoyunu, basını doğru
bilgilendirmek gereğinde hissetmelidir. Kendi kendimizi kandırarak
hiçbir yere varamayacağımız kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, gerçekten Orman
Bakanlığında, Orman Genel Müdürlüğünde çalışan
fedakâr ormancı arkadaşlarımızın birçok
rahatsızlıkları vardır. Bunların başında,
bir kere, sendikal faaliyetleri yürüten birtakım sendikalar konusunda
Orman Genel Müdürlüğü baskıcı bir anlayışla
yaklaşmaktadır. Memur sendikaları noktasında 2002de 500
civarında üyesi olan bir sendika bizim ve ötekiler
anlayışıyla destekleniyor, KESKe bağlı sendikalarla
Türkiye KAMU-SENe bağlı sendikalara üye olan ormancılar
baskıyla istifa ettirilerek kendilerinden TOÇ BİR-SENe üye
olmaları isteniyor.
Değerli milletvekilleri, zorla güzellik olmaz. Sendikalar
memurumuzun haklarını savunmak üzere kurulmuş kurumlardır.
Kanunlarla kurulmuştur. Yöneticilerimizin kendilerine yakın gibi
görerek birtakımını desteklemesi, bir kısmının
aleyhinde olması ve çalışanların da tayin tehdidiyle,
baskıyla o sendikalara kayıt yapmalarını
sağlaması yine kendi kendini aldatmaktır. Zorla güzellik olmaz.
Sendikalar faaliyetleriyle, çalışmalarıyla, o memurun, o
çalışanın hakkını savunmalarıyla memurun gönlünde
yer edecekler ve çalışanlar da istedikleri sendikalara hür
iradeleriyle üye olacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çobanoğlu, devam edin.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Değerli
milletvekilleri, yine böyle bir yanlı davranış noktası da
işçi sendikalarında görülmüştür. Bundan beş yıl önce
TÜRK-İŞe bağlı sendikadan baskıyla istifa ettirilen
işçiler HAK-İŞe bağlı Öz Orman-İşe
geçirilmiştir. Bunu niye söylüyorum? Burada binlerce orman işçisi
şu anda mağdur durumdadır. Mahkemelik olmalarından dolayı
hâlâ toplu sözleşmelerini yapamamışlar, altı
yıllık bir mağduriyet söz konusudur. Yine, henüz
kadrolarını alamamış 2.500 civarında yangın
işçimiz mevcuttur. Önümüzdeki günlerde yine yangın mevsimi gelecek.
Kadrolarını alamamış bu işçilerimizin o orman yangınlarıyla
nasıl mücadele edeceklerini
Diğer arkadaşları
almışlar, küçük sürelerden dolayı kadrolarını
alamamış işçilerimiz moral bozukluğu içerisindedirler.
Yine, Eşit işe eşit maaş.
anlayışıyla Orman Bakanlığında çalışan
teknik personel mağdur edilmiştir. Bu konuda bize birçok şikâyet
gelmektedir. İnşallah bunların da giderileceğini ümit
ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çobanoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Ahmet Orhan.
Buyurun Sayın Orhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yedi dakika efendim.
MHP GRUBU ADINA AHMET ORHAN (Manisa) 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Çevre ve Orman
Bakanlığına bağlı Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün bütçesi üzerine MHP Grubu adına görüşlerimi ifade
etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Son yıllarda küresel ısınmanın sebep
olduğu kuraklık bu yıl da şiddetle devam etmekte olup, yer
altı su seviyeleri düşmüş, sulama amaçlı baraj ve
göletlerimize gelen su miktarları ve kaynak suları
azalmıştır. Gerek baraj ve göletlerimizde depo edilen su
miktarının gerekse akarsularımızın debilerinin her
geçen gün azalmaya devam etmesi su ihtiyacımızı ve
sulamalarımızı olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Bu
gerçekler etrafında Hükûmetin, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün bütçesine konunun hayati önemine rağmen yeterli kaynak
sağlayamaması ülkemizin ve Türk milletinin geleceğine nasıl
ümitsiz ve vizyonsuz bir bakış açısının olduğunun
çarpıcı gerçeğidir.
Su hayattır. Ona gereken önemi vermezseniz ve gerekli
planlamaları yapmazsanız maalesef istemediğimiz müşkül ve
olumsuz gerçeklerle ummadığımız bir anda karşı
karşıya gelebiliriz. Bugün de yaşadıklarımız bu
durumdan farklı değildir.
2001 yılında genel bütçeden yüzde 4,2 payı olan
Devlet Su İşleri bütçesi günümüze kadar azalarak 2007
yılında yüzde 1,9 seviyelerine kadar gerilemiş ve dar bütçeyle
suyun geleceğine dair nasıl bir planlama yapılacağı
kafalarda soru işaretleri ve kaygıları da beraberinde
getirmiştir.
Bu hazırlanan ve kurumun öneminin
farkındalığından uzak bütçe, suya yatırım
yapamıyoruz anlamına gelmektedir. Peki sularımızdan her
yönde verimli bir şekilde istifade edebiliyor muyuz? Sularımızı
koruyabiliyor muyuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kütahyanın Murat Dağından doğan Gediz Nehri, önemli bir
tarım ili olan Manisamızdan geçerek İzmir ilimizde denize
ulaşmaktadır.
Gediz Nehrinin kirliliğinin problem olduğunu
söylemlerinde ifade eden Sayın Bakan Eroğlu Artık laf
değil, iş üretmek düşüncesindeyiz. Büyük hedefler
koymalıyız, kesin eylem planı hazırlayacağız.
Gedizi yeniden kurtarmak boynumuzun borcu. ifadeleriyle, günümüze bakıldığında
ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ayrılan yetersiz
bütçeyle sorunun nasıl çözümleneceği de tüm Manisa ve İzmirliler
tarafından kaygıyla merak edilen bir husus hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, Manisa ilimiz, toplam olarak 480 bin
hektar ekilebilir tarım arazisine sahip bulunmakta ve sulanabilir
alanın ancak yüzde 37si güç şartlarda sulanabilmektedir. Gediz
Ovası Türkiye'nin ilk sulanan ovalarından biri olması nedeniyle
açık kanal sistemi yoğunluktadır. Bu eski ve ekonomik kayba,
israfa sebebiyet veren sistem ile sulama yapıldığından
kullanılabilir suyun yarıdan fazla bir bölümü buharlaşma yoluyla
yok olmaktadır. Bu zor şartlarla geçimini sağlayan çiftçimizin
parasının da devlet yatırımının da israf
olması anlamına gelmektedir. Bu nedenledir ki yoğun
sulamayı gerektiren tarım alanları öncelikli olmak üzere
kapalı sisteme geçme zorunluluğu vardır.
Bölgede en önemli ürünler olan çekirdeksiz kuru üzüm,
mısır başta olmak üzere çeşitli tarla ürünü, sebze ve meyve
yetiştirilmekte olup bu yetişen ürünlerin gelişmesinde azami
suya ihtiyaç duyulmaktadır. Türk çiftçisi, yer altı
kaynaklarından sulaması yapılan bazı bölgelerimizde de
elektrik parasını maalesef ödeyemez duruma gelmiş, icra ve
hacizlerle boğuşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Devlet Su İşleri bütçesi
vesilesiyle Manisa ilinin konuyla alakalı bazı sorunlarını
da dile getirmek istiyorum. Yaşamakta olduğumuz
kuraklığın en çarpıcı örneklerinden birisi de Manisa
sınırları içerisindeki Marmara Gölünde yaşanmaktadır.
Hemen yanı başında kurulu olan, Manisamızın en genç
ilçesi olan Gölmarmaraya adını veren ve sınırları
Salihliye kadar uzanan 85 bin dönümlük göl yatağının bugün
itibarıyla yalnız 20 bin dönümünde su kalmış
bulunmaktadır. Söz konusu göl yatağındaki daralma öyle kalıcı
hâle gelmiştir ki, hâlen 15 bin dönümünde dünün balıkçıları
tarafından tarım yapılmaktadır. Buna benzer bir sorun da,
bölge sulamasının önemli araçlarından birisini oluşturan
Ahmetli Göleti de yaz aylarında tamamen kurumuştur. Gerek Gölmarmara
gerekse Ahmetli Göletinin hayatiyetinin muhafazası için bölgedeki su
kaynakları dikkatlice değerlendirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
diğer önemli husus, enerji ihtiyacımızın
karşılanması açısından sularımızın
durumudur. Toplam 190 milyar metreküpün üzerinde olan yer üstü su
potansiyelimizin 110 milyar metreküplük kısmı kullanılabilir
durumda olup ancak yüzde 36sı değerlendirilmektedir. Buradan da
görülmektedir ki, hidrolik potansiyelimizin büyük kısmı
kullanılamamaktadır. Neredeyse bağımsızlığımızı
sınırlayan ithal enerji kaynaklarının
yarattığı riskin ortadan kaldırılması veya hiç
olmazsa azaltılması için en önemli kaynak sularımızdır
ve mutlak surette sonuna kadar titizlikle değerlendirilme mecburiyeti
vardır. Umarım Sayın Bakanın çok bel bağladığı
özel sermayenin konuya ilgisi yaşanmakta olan ekonomik kriz sebebiyle
azalmaz, öngördüğü yatırımlar devam eder. Aksi takdirde çok
zaman kaybedilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cumhuriyetimizin en önemli altyapı kurumlarından olan Devlet Su
İşleri bütçesini ele alırken çalışanlarının
durumunun da dikkatlice değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. Zor
şartlarda ve hayati projelerde yetersiz imkân ve şartlarda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Orhan, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
AHMET ORHAN (Devamla)
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü teşkilatının personel bakımından
desteklenmesi gerekmekte olup, yıllardan beri süregelen özlük hakları
sorunlarının ivedilikle çözülmesi faydalı olacaktır.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bütçesinin
yukarıda belirtmiş olduğum hususların önemine binaen
yeterli seviyede olmadığının altını çizerken, bu
duygu ve düşüncelerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Orhan.
Sayın milletvekilleri, saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime ara veriyoruz.
Kapanma Saati: 13.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 32nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Yedinci turda yer alan bütçelerin görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Kadir Urala aittir.
Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
MHP GRUBU ADINA KADİR URAL (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, Türk milletinin değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı çerçevesinde Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü ve Özel Çevre Koruma Kurumu bütçeleri hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi, Türk milletini ve iktidar partimizin boş koltuklarını
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime Maliye Bakanımızın bütçe sunuş
konuşmasındaki vatandaşın yastık altındaki
altınlarını çıkarması konusundaki sözlerine
atıfta bulunarak başlamak istiyorum. Sayın Bakan, vatandaş
yastık altındaki altınlarını Sayın Osman Pepenin
oğulları birkaç tane daha tersane açsın diye mi, Sayın
Başbakanın bursla okuyan oğulları birkaç tane daha gemicik
alsın diye mi veya Başbakan hısımlarının
şirketlerine, özellikle Çalık Grubuna bankalardan biraz daha
teminatsız fazla kredi verilsin diye mi çıkarsın? Veya sizin
oğullarınızın şirketleri likidite
sıkıntısı mı çekiyor? Buradan Sayın Bakana
tavsiyem: Altı yedi yıldır KDVsini düşürüp, sizlerin yastık
altına attığınız altınlarınızı,
mücevherlerinizi, vatandaşa örnek olması açısından,
çıkarıp bu milletin faydasına sunmanız. Hatta
şirketlerinizin birkaç tanesinin gelirlerini hazineye
bağışlasanız da bizler de sizlerden örnek alsak. Milletin
parasıyla bedava kömür, makarna dağıtmayla ağalık
olmuyor. Ağalığın kendi paranızla, şahsi paranızla
bir şeyler yaparak olması lazım diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden
önceki arkadaşımız Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü bütçesi hakkında konuştu. Fakat ben de bölgemdeki
problemleri aktarmak istiyorum: Sayın Bakan, Silifke ilçesinin ve
vatandaşlarının Gezende Barajı diye bir baş
belası var. Ne zaman yağmur yağsa bütün Silifke ayakta, gece
gündüz uyuyamaz. Neden? Çünkü Gezende Barajından gecenin bir
yarısı bir su bırakılır, üç beş tane kapak
açılır ve Silifke sular altında kalır. 2004 felaketinde
çiftçi parasını hâlen alamadı. Yüzde 20si ödendi, yüzde 80i
ödenemedi.
Yine, bu yıl Kurban Bayramından önce Silifke yine sular
altında kaldı, yine tespitler yapıldı fakat bu tespitlerden
sonra tarımda oluşan zararın paralarının ödenmesi için
Bakanlar Kurulunun karar alması gerekiyor. Bu
sıkıntıların çözülmesi için yıllardır bölgede
yapılacağı söylenen Kayraktepe Barajının bir an önce
temelinin atılması ve bitirilmesi gerekiyor.
Geçen yıl yine bu zamanlarda Sayın Bakan Silifkeye gelip
müjde verecekti. Silifke ve Silifkeliler sizi bekliyor, müjdenizi bekliyor
Sayın Bakanım. Lütfen Silifkemizi de ziyaret ederseniz memnun
oluruz.
Ayrıca, iki ilçeyi ve altmış-yetmiş köyü
ilgilendiren Aksuvat Barajı veya göletinin de mutlaka yapılması
ve hizmete geçmesi gerekiyor.
Ayrıca, bölgemizdeki Günlerberdat Göleti, Tarsus Pamuklu
Barajı, Evkafçiftliği Sulama Suyu, Mut Ovası Sulama Suyu, Göksü
İkinci Merhale Sulama Suyu Projeleri. Merkez Çavuşlu, Bozyazı,
Aksaz, Erdemli Diniker, yine Erdemli Kodaman Çayı, Silifke Acıca ve
Büyükeceli Deresi, Silifke Akdere ve Kocapınar dereleri, Mut, Ermenek
Çayı, Tarsus Kaleburcu Deresi, Karayayla arazisi, Kusun Deresi, Mersin
Deliçay, Efrenk ve Mezitli dereleri ile Çamlıyayla Kale Deresinin
Taşkın Koruma, Erozyon ve Rusubat Kontrol Tesisleri Projelerinin,
ayrıca Berdan 2-İkinci Merhale İçme Suyu Projesinin bir an önce
acilen tamamlanması gerekiyor. Fakat bu ödeneklerle ve
çalışmalarla nasıl bitirilecek veya yapılacak bunu da merak
ediyoruz.
Ayrıca, Sayın Bakanım, Türkiyede üç yüz elli-dört
yüz arasında sulama işlerinden sorumlu olan kooperatif ve birlikler
var. Bunların bazıları Tarım Bakanlığına,
bazıları İçişleri Bakanlığına
bağlı kurumlar olarak çalışmaktalar, DSİyle
birbirlerine pamuk ipliğiyle bağlılar. Doğru dürüst bir
kanunları, tam oturmuş bir tüzük ve yönetmelikleri bile yok,
keşmekeşlik devam etmekte. Geçmiş yıllarda bu konuda
sorulan sorulara Yeni hazırlıklar var. denilerek cevap verildi
fakat bu hazırlıklar bir türlü bitirilemedi. Özellikle sulama
birliklerinin ekonomik olarak desteklenmesi ve personel yönünden Devlet Su
İşlerinden de destek alınarak iyileştirilmesi gerekmekte,
sulama suyundaki kullanılan elektrik KDVsinin de indirilmesi yönündeki çalışmalara
destek verilerek çiftçilerimiz ve birliklerimiz
rahatlatılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, değerli Başkanım;
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bütçesine değinmek
gerekirse, bu kurum yaşamımız için önemli bir kuruluştur.
Tarımda, turizmde, ulaştırmada, ormanda, çevrede, velhasıl
bütün yaşamımızı etkileyen bir araştırma
birimidir. Fakat alt komisyon görüşme tutanaklarında bile bu kurumla
alakalı olarak sadece Sayın Bakan beş altı
satırlık bir konuşma yapmış, kırk-elli
sayfalık tutanaklarda bu kurumumuz beş altı satırla geçiştirilmiştir.
Siyasi bir anlayıştan uzak, bilimsel çalışmalar
yapması gereken kurum, aldığımız bilgilere göre, Genel
Müdürlük bünyesinde, yani merkezde, çoğunluğu sözleşmeli ve masa
başı işi yapan fazla maaşlı bine yakın elemanla,
1.200e yakın taşrada 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi olarak çalışan personeliyle sanki
sıkıntısız bir kurum gibi görünmekte. Özellikle Meteoroloji
Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatının orta
seviyeli teknik eleman ihtiyacını karşılayan Meteoroloji
Meslek Lisesi Millî Eğitim Bakanlığına 2005
yılında çıkarılan yanlış bir yasayla
bağlanınca okul kurum dışına çıkarıldı;
öğrenciler, mezun olanlar teknolojik gelişmeleri takip edemez hâle
geldiler. Bu yetmezmiş gibi bir de bu okul mezunlarının
Meteoroloji Genel Müdürlüğü bünyesinde
çalıştırılmayacağı Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından Genel Müdürlüğe
yazılınca konu daha da karmaşık hâle geldi. Çözüm, kurum
bünyesinde meteoroloji meslek yüksekokulu açılarak Kurumun ihtiyacı
ölçüsünde öğrenci yetiştirmek için çalışılması olacaktır.
Ayrıca, taşrada genel idare hizmetleri
sınıfında çalışan istasyon müdürleri gerektiğinde
teknik işleri de yapmaktalar, fakat teknik hizmet sınıfında
olmadıkları için teknik işleri yapmalarına rağmen
bazı tazminatlarını alamamaktadırlar. Meteoroloji
çalışanlarının bunun gibi mali ve sosyal
haklarının geliştirilmesi ve adaletli bir ücretlendirmenin
yapılması gereklidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'miz
ve kendi seçim bölgem olan Mersin ve Silifke için önemli
kurumlarımızdan bir tanesi de Özel Çevre Koruma Kurumudur. Belediye
başkanlığı dönemim içerisinde, Kurum içinde
çalışan arkadaşlarla ve Kurumla çok güzel çalışmalar
yaptığımıza inanıyorum. Bu Kurumun geliştirilmesi
ve ülkemizde yaygınlaştırılması gerektiğine de
inanıyorum, çünkü cennet ülkemizde Özel Çevre Koruma Kurumunun el
atması gereken birçok doğal güzelliğimiz var, fakat Kurumun
ödenek yetersizliği ve personel sayısı az olduğundan, özel
çevre koruma alanı ilan edilen yerlerde bile sıkıntılar
yaşanmaktadır.
Sayın Bakanım, 2009 yılı ÖÇK ödeneği
toplam 32 trilyon civarındadır, fakat on dört bölgeye hizmet vermeye
çalışan bu Kurum, ÖÇK bölgelerindeki altyapı hizmetlerinden
tutun da imar planlarına kadar her şeyinden sorumlu ve görevlidir. Bu
yüzden, ÖÇK Kurumunun özellikle yatırım ödenekleri
artırılmalı ve ÖÇK bölgelerindeki yerleşim yerlerinde
yaşayan insanlarımıza daha fazla hizmet verilebilmelidir.
Mesela, sağ olsunlar Taşeli Belediyeler Birliği
Başkanlığım dönemimde başlatmış
olduğumuz Göksu Katı Atık Bertaraf Tesisleri, yani çöp depone
alanı 3 trilyon civarında bir bütçeyle yapılmaya
başlanmış ve bu yıl sonu itibarıyla da teslim edilecek
ve bölgenin bütün belediyelerinin çöp problemi hâlledilmiş olacaktır.
Bunun yanında, yine Göksu Deltası bölgemizdeki
kanalizasyon ve atık su arıtma tesisleri konusunda da
çalışmalar vardır, fakat yetersiz kalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ural, devam edin.
KADİR URAL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Bu bölgedeki belediyelerin de katkısı olacaktır,
fakat bunların da yeterli bütçeleri olmadığından
dolayı bu işleri yapamamaktadırlar. Bu amaçla, bu yıl, 2009
yılı ödeneğinin fazlalaştırılarak, Göksu
Deltası bölgesindeki belediyelerimizin altyapı, kanalizasyon ve
arıtma tesislerinin yapım işlerinin bir an önce de bitirilmesi
gerekmektedir. Yasakçı zihniyetten yapıcı zihniyete geçen ÖÇK
Kurumunu ve başta Kurum Başkanı olmak üzere bütün
çalışanlarını kutluyor, başarılarının
devamını diliyorum.
Bütçenin hayırlara vesile olması temennisiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ural.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son söz, Antalya
Milletvekili Tunca Toskaya aittir.
Buyurun Sayın Toskay. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on üç dakika efendim.
MHP GRUBU ADINA TUNCA TOSKAY (Antalya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2009 yılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinize
saygılar sunuyorum.
Takdir edersiniz ki, kültür ve turizm iki önemli alan; iki önemli
kurum için tahsis edilen süre son derece kısa, tatmin edici
değerlendirme yapmak, fikir yürütmek de bu süre içinde hemen hemen
imkânsız. Bu sürelerin bütçe müzakerelerinde bu kurumlar için
artırılmasının şart olduğunu düşünmekteyim
ama şöyle bir yaklaşım var ise Katkı ve görüşe bizim
ihtiyacımız yok. diye bir görüş hâkim ise, o zaman bütçenin
genelini, gelin, bir iki günde enine boyuna konuşalım ve Meclisin
zamanını da fazla almayalım. Bu konunun tüzük
değişikliği sırasında dikkate alınmasında
ben fayda mülahaza ediyorum.
Ben, bu kısa sürede, konuşmamda daha ziyade,
ağırlıklı olarak turizm bütçesinden bahsetmek
isteyeceğim, oradaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Böyle bir tercih yaptığım için de kültür ve sanat
hayatımızın özel ve kamuya ait çok önemli
kuruluşlarının mensup ve yöneticilerinin ve özellikle Devlet
Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü mensup ve
yöneticilerinin beni bağışlamalarını istirham
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizm
konusundaki değerlendirmeme geçmeden evvel bir özel konuyu sizin
dikkatinize sunmak istiyorum, o da şu: Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumunun bünyesinde çalışan İstanbul, Ankara ve İzmir
Radyoları özellikle Türk sanat müziği ve Türk halk müziği
açısından son derece önemli kurumlar. Türkiye Radyo ve Televizyon
kurumunun, meseleye bir sanayi kuruluşu gibi kâr-zarar açısından
bakarak buradaki sanatçıları tasfiye etmek gibi bir düşüncesinin
olmaması gerekir. Aksine, buradaki bu ciddi kurumlara, bu faaliyeti
yürüten kurumlara imkân verilmeli, genç sanatçıların
yetiştirilmesi sağlanmalı ve değerli eserlerin üretimine de
imkân sağlanmalıdır. Bu sözlerim yalnız Türk sanat
müziği ve Türk halk müziği ile ve yalnız TRT ile ilgili
değil, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası,
Devlet Opera ve Balesi, devlet tiyatroları, bütün konservatuvarlar ve özel
sanat kuruluşlarının hepsinin hayatımıza renk ve anlam
kattığı, toplumun zevklerini geliştirdiği,
yaratıcılık ve verimliliği yükselttiği bilincinde
olarak bu kurumlara ve burada çalışan sanatçılara özen
göstermemiz, destek olmamız ve yeterli kaynağı
ayırmamızın şart olduğunu düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizm
konusunda turizm sektörünün önemini detaylı olarak anlatmamıza gerek
yok. Turizm sektörü Türkiyenin en önemli iki tane sorununa doğrudan
doğruya katkıda bulunan bir sektör. Yapılan
araştırmalar, istihdam yaratmak için diğer sektörlere nazaran
daha az yatırımla turizm sektöründe istihdam
yaratılabildiğini gösteriyor. Bu da Türkiyenin en büyük sorununun
işsizlik olduğunu düşündüğümüzde önemli bir katkı.
Türkiye ekonomisinin özellikle
kırılganlığını ve riskini artıran en önemli
husus cari açığımız ve yine turizm sektörü bu
açığın kapatılması açısından önemli
katkı yapan bir sektör.
Şimdi, o zaman turizm sektörüne biraz daha detaylı ve
yakından bakıp, bu sektördeki verimliliği ve ekonomimize
katkıyı nasıl artırabileceğimizi de
ayrıntılı olarak düşünmemiz gerekir.
Turizmdeki pazar eğilimlerini dikkate alan, doğal,
sosyokültürel çevreye en az baskı yapan turizm çeşitlerini
destekleyen politikalarla turizm sektöründen daha fazla kaynak ve katkı
sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Uzun vadeli verimliliği dikkate
almayan, bütünlüğü olmayan uygulamalar bu alanda da başarısız
olmaya mahkûm. Sinerji yaratmayan yatırımlar, pazar eğilimlerine
tepki vermeyen politikalar, doğal ve sosyokültürel çevredeki bozulmaya yol
açan uygulama ve yoğunlaşmalar turizm sektörünün geleceğini
tehdit eder. Sektörümüze yakından baktığımız zaman bu
söylediğimiz olumsuzluklar konusunda bazı ciddi işaretlerin
verilmeye başlandığını da görmekteyiz.
Şimdi, bu ölçülere, Sayın Bakan, Komisyonda tarihe
duyarlı, doğaya duyarlı, kaliteye duyarlı turizm ölçüsünü
koyuyor. Bunu söylediğiniz zaman arkadan hedeflerinizin de bu
söylediğiniz ölçülere uygun olması gerekir. Arkadan, 25 milyon
turist, 25 milyar dolar gelir ve bunu sağlamak için pazarda satılan
ucuz ürün, belli bölgelerde yoğunluğu artıran tesisleşme gibi
uygulamaları yaptığınız zaman doğaya, tarihe,
kaliteye uygun bir turizmi gerçekleştirme imkânı yoktur.
Burada ilk önce turizm sektörü ile ilgili genel stratejiyi
belirlemek lazım. Bu strateji nedir? Kaba hatlarıyla şöyle
özetleyebiliriz: Türk turizmini pahalı ürün satan, doğal ve
sosyokültürel çevreyi koruyan, geliştiren, markalaştıran uzun
vadeli tutarlı politikalardan oluşan bir stratejiye oturtmak gerekir.
Bunun içinse tanıtma, pazarlama, yatırım, ürün
çeşitlendirme, biraz evvel de ifade ettiğim gibi doğal ve
sosyokültürel çevrenin kalitesini yükseltmek ve benzeri alanlarda tutarlı
ve istikrarlı tedbirler ve politikalar uygulamak gerekir.
Şimdi, bunları yapabilmek için turizm ürününün
bileşenlerine iyi dikkat etmek lazım. Bu bileşenleri konusunda
alınacak tedbirleri de doğru tespit etmek lazım. Bir turizm
ürünü üç önemli bileşenden meydana gelir.
Bir tanesi, turizm pazarında satılan turizm ürününün
fiyatının içinde, bu pazarda faaliyet gösteren, sizin turistik
tesislerinizi ürün hâline getirip satan tur operatörleri ve onların bu
ürünün içinden aldıkları kârdır. Bu pazarda güçlü
olmazsanız fiyatlarınızı artıramazsınız,
fiyatlarınızın düşmesine engel olamazsınız,
talebinizin başka ülkelere zaman zaman kaydırılmasını
da engelleyemezsiniz. O zaman, bu pazarda mutlaka güçlü olmanız
lazım. Bu pazarda güçlü olabilmek için kendi ürününüzün
markalaşmasını,
farklılaştırılmasını, fiyatının
yukarıya doğru yükselmesi eğilimlerini güçlendiren bir
politikayı etkin bir şekilde uygulamanız lazım. İkinci
unsur: Tur operatörlerinin arasında etkili olmanız lazım ki tur
operatörünün pazardan aldığı paydan bir miktarını da
siz alabilesiniz. Bu, klasik olarak tur operatörleri piyasasına girerek
operatörlük yapmaktan geçebilir ama IT teknolojileri çok geliştiği
için klasik olmayan metotlarla da bu pazarda etkili olma imkânı
vardır.
Ürünün içindeki ikinci bileşen ulaşımdır.
Turisti kendi yerleşik olduğu ülkeden alıp turistik ülkeye
getirip oradan tekrar geriye götürmenin bir maliyeti vardır. Ürün
fiyatının içinde bu vardır. Bu sektörde güçlü olmazsanız,
buradan pay almazsanız ve zaman zaman, burada güçlü
olmadığınız sebebiyle risklerle de
karşılaşabilirsiniz, fiyatların artması ve kapasite
bulamama gibi. Bu söylediğimiz riskleri ortadan kaldırabilmek için,
ulaşım sektöründe ve özellikle de havacılıkta güçlü olmak,
buradan pay almak zorundasınız.
Üçüncü unsur, turistlerin geldiği, sizin ülkenizde
harcadığı paralardır. Yani, konaklama tesisine harcanan
para birinci unsurdur, ki bu, ürünün içinde vardır. Pazarda
fiyatınızı yükseltirseniz konaklamaya düşen payı da
artırma imkânınız vardır, bunu başaramazsanız çok
az pay alırsınız. Burada ikinci unsur ise, turistlerin,
geldikleri ülkede konaklamanın dışında
yaptığı harcamalardır; bunu da artırmak
zorundasınız. Bunu artırmanın yolu, konaklama tesislerinin
kalitesi ile turizm olayının içinde cereyan ettiği doğal ve
beşerî çevrenin kalitesi arasında bir dengeyi kurmak
zorundasınız ki turistler otelden dışarı
çıkıp, dışarıda bulunup para harcayabilsinler.
Bunları yapmak zorundasınız.
Bunları yapmak için acaba Türkiyedeki turizm sektörünün
örgütlenmesi yeterli midir? Hayır, değildir. O zaman, nasıl bir
örgütlenme modeli teklif ediyoruz, onu da ana hatlarıyla arz etmek
istiyorum: Bir kere, ulaşım, konaklama sektörü ve seyahat acenteleri
tur operatörlüğünün yasaya dayalı olarak örgütlenmeleri gerekir.
Türkiyede seyahat acenteleri yasaya dayalı olarak örgütlenmiştir ama
ulaşım sektörü ile konaklama sektörü yasaya dayalı bir
örgütlenmeden mahrumdur. Bu üç ana unsur da yasaya dayalı olarak
örgütlenip bunlar bir çatı örgütü oluşturdukları zaman turizm
sektörü örgütlü bir sektör hâline gelir. Turizm sektörü örgütlü bir sektör
hâline geldiği zaman turizm sektörünün sorunlarının çözümlenmesi
açısından kamuyla birlikte önemli katkılar verecektir. Nedir bunlar?
Mesela turizm bölgelerindeki imar planları, bu çatı örgütü, yerel
yönetimler ve Bakanlığın müşterek katkılarıyla
yapılabilir. Tanıtma, pazarlama yine bu sektörün çatı örgütüyle
kamunun birlikte çalışmasıyla yapılabilir. Özel sektörün
ekonomik kaynakları bu işin içinde daha etkin olarak kullanma
imkânına sahip olunur.
İzin verirseniz bir iki noktaya da değinmek istiyorum, o
da şu: Turizm olayı doğal ve sosyokültürel, eski tabiriyle
beşerî çevre içinde cereyan eder. Tarih, bu beşerî çevreyi
oluşturan unsurlardan yalnız bir tanesidir. O zaman tarihe
duyarlı demek yerine, sosyokültürel çevreye veya beşerî çevreye
duyarlı bir turizm kavramı daha isabetli olur diye düşünüyorum.
Kaliteye duyarlılık konusuna da açıklık
getirmek lazım. Bu kaliteye duyarlılık konusunda söylenecek çok
söz var. Sahilde bin-bin beş yüz yataklık, doğaya da son derece
saygılı, çok modern bir konaklama tesisinde yapılan turizm mi
kaliteli bir turizmdir, yoksa bir turizm beldesinin, küçük bir beldenin
yerleşme yerinin ortasında yalnız oda ve kahvaltı veren
butik bir otelde yapılan turizm mi daha kalitelidir? Çünkü bu
söylediğimiz turizm çeşidinde turistler sosyal ve toplumun içine
karışacaklardır. Kahvaltılarını ettikleri zaman
da dışarıda yiyeceklerdir, içeceklerdir; yerel halkla sosyal ve
ekonomik ilişkiye gireceklerdir. Bunun hangisi daha kaliteli turizmdir?
Burada söylenecek çok söz var diye düşünüyorum.
Geçen yılki bütçede de bir noktayı ifade etmiştim,
onu tekrar etmek istiyorum. Antalyanın kruvaziyer turizmde rol
almasını mutlaka sağlamak zorundayız. Özel sektör ve
Bakanlığın bu işte inisiyatif alması gerekli
görülmektedir.
Doğaya duyarlı turizm konusunda somut bir örnekle
bazı düşüncelerimi açıklamak istiyorum. Hem doğaya
duyarlı turizmden yana olduğunuzu söyleyeceksiniz hem de Antalyada
Lara bölgesinde doğal sit alanı üzerinde 70 bin metrekarelik
inşaata izin veren bir temalı park yapacaksınız. Bu ikisini
birbiriyle bağdaştırmak mümkün değil. Bu tasarruf, idari
yargı tarafından durdurulmuştur. Bu tasarrufa esas teşkil
eden yasa, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Ama siyasi
iktidar, 5761 sayılı Kanuna geçici bir 9uncu madde ekleyerek,
tahsis işlemlerinin kaldığı yerden sürmesini
sağlamıştır. Antalyada buna benzer üç yer daha
vardır. Türkiyede de önemli sayıda işlemler aynı
şekilde devam etmektedir. Şimdi, bir taraftan doğaya
duyarlı turizm deyip de bir taraftan bu tasarrufları
yaptığınız zaman, bu konudaki samimiyetiniz
sorgulanır.
Turizm sektörü açısından önemli iki konu daha var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
TUNCA TOSKAY (Devamla) Bir tanesi: Devletin hüküm ve
tasarrufunda olan yerleri, kıyılarda olan turistik tesisler
değişik amaçlarla kullanmaktadır. Bu kullanım
karşısında da bir ecrimisil alınmaktadır. Bu ecrimisil
uygulamasında bir yeknesaklık, standart yoktur, bir keyfîlik
vardır; bunun bir kurala bağlanması gerekmektedir.
Yine aynı şekilde, devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan kıyılardaki sahillerin turistik tesisler
tarafından kullanımı bir sorun yaratmaktadır. Bu tesislerin
yöneticileri, şu anda hapis cezası tehdidi altında ceza
mahkemelerinde yargılanmaktadırlar. Bu problemin bir an evvel
çözülmesi lazım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu konuda
kıyıların yağmalanmaması, haksız rant
sağlanmaması kaydıyla yasaya dayalı bir
değişiklikle bu sorunun çözülmesinden yanayız. Bunun, ocak
ayı içinde, öyle tahmin ediyorum ki sezon başlamadan
Bakanlığın inisiyatifiyle çözülmesi faydalı olur diye
düşünüyorum.
Bu vesileyle, bütçenin milletimize ve sektörümüze
hayırlı olmasını diliyorum. Başta Sayın Bakana ve
Bakanlık mensuplarına, Devlet Opera ve Balesi ve Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü mensuplarına da başarılar
temenni ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Toskay.
AK PARTİ Grubu adına ilk söz sırası Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürke aittir.
Sayın Öztürk, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman
Bakanlığı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı kurum ve
kuruluşlar, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, ÇED ve Planlama Genel
Müdürlüğü, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü,
Ağaçlandırma ve Erozyon Genel Müdürlüğü ve ORKÖY Genel
Müdürlüğüdür.
Başta Bakanımız olmak üzere Çevre ve Orman
Bakanlığı çalışanlarına başarılar
dilerim.
Dünyamızın en önemli sorunu çevredir. Bugün dünyada
küresel ısınma konusunda alınması gereken önlemler ciddi
şekilde tartışılmaktadır. Dünyamız
ısınıyor. Dünyadaki sıcaklık
artışının 2 dereceden fazla olması istenmiyor.
Kyoto Protokolü kanunu bir an önce Meclisimizden geçmelidir. Kyoto
Protokolü 2012 yılından sonra sona erecektir. 2009 yılında,
2012 yılı sonrası için ciddi müzakereler yapılacaktır.
Bu müzakerelerde Türkiye'nin aktif olarak rol alması gerekmektedir. Aksi
durumda, önümüze, 2012 yılı sonrası ciddi yaptırımlar
gelebilir.
Türkiye 2012 sonrası için politikasını mutlaka
belirlemelidir. Türkiye, sera gazı salınımını kontrol
altına alması için, enerji yoğun sanayiden enerji az yoğun
sanayiye geçmelidir. Yenilenebilir enerji teşvik edilmelidir. Karbon az
yoğun yakıtlar desteklenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve
Orman Bakanlığı seksen bir ilde ve bazı ilçelerde hava
kalitesini izlemektedir. Özellikle, ülkemizde kükürtdioksit kirliliğiyle
ilgili ciddi azalmalar gözlenmiştir. Ancak bugünlerde partikül
kirliliği dediğimiz kirlilikte bazı illerimizde ciddi sorunlar
yaşanmaktadır. Bu illerimizde kullanılan yakıtlar
sıkı şekilde denetlenmelidir, kaliteli yakıt
özendirilmelidir.
İnvazyonlu günler önceden tespit edilerek kamuoyuna
duyurulmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. Partikül madde
kirliliğinin yoğun olduğu illerde invazyonun da etkili olduğu
görülmektedir. Özellikle partikül madde kirliliğine neden olan kaynaklar
sıkı şekilde denetlenmelidir.
Hava yönetiminde çok başlılığa son
verilmelidir ve hava dairesinin ve il müdürlüklerinin kurumsal kapasitesi
artırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde yaklaşık 28
milyon ton çöp oluşmaktadır. Ülkemizde 200 adet katı atık
bertaraf tesisine ihtiyaç vardır. Aktif olan düzenli depolama
sayısı 32dir, inşaatı devam eden tesis ise 25tir. Ülkemizde
küçük belediyelerin katı atık bertaraf tesisi kurmaları ve
işletmeleri zordur ve ekonomik değildir. Katı
atıkların bölgesel bazda çözümü için entegre katı atık
yönetim kanununa ihtiyaç vardır.
Bakanlığın, gerekli planlama, denetleme, kontrol ve
yaptırım yapabilmesi için kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi
gerekmektedir.
2007 yılı verilerine göre belediyelere ait atık
suların yüzde 55i arıtılmaktadır. Çevre
Bakanlığı bu konuda ciddi maddi ve teknik katkı
sağlamaktadır. Geriye kalan belediyeler için ciddi yatırımlara
ihtiyacı vardır. Su yönetiminde çok başlılığa
mutlaka son vermeliyiz, entegre su yönetimi sistemini ve kanununu mutlaka
Meclisimize getirmeliyiz. Ülkemiz, su zengini bir ülke değildir, suyumuzu
doğru yönetmek zorundayız. Küresel ısınmayla birlikte
kuraklıkta önemli artışlar gözlenmektedir. Ülkemizde birçok yer
geçen yıla göre daha az yağış almış
durumdadır. Dolayısıyla, Bakanlığımızın
başlattığı ağaçlandırma ve yeşillendirme
çalışmaları başta Meclisimiz olmak üzere tüm kesimler
tarafından desteklenmelidir, kuraklığa dayanıklı
ağaç türü ve çalı türü dikimine önem verilmelidir. Tarımda
basınçlı sulamanın önündeki engeller
kaldırılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk, devam ediniz.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanayide çevresel önlemleri alan sanayi tesisleri ile gerekli
önlemleri almayanlar arasında rekabet ortadan
kaldırılmalıdır. Çevresel önlemleri alan, alacak sanayi
tesisleri özendirilmelidir. Çevre Kanunundaki arıtma tesisleriyle ilgili
enerji bedeliyle ilgili teşvik sistemi uygulamaya konmalıdır.
Sanayide çevresel izin sisteminde çok başlılığa son
verilmelidir. Bakanlığımız bu konuda ciddi
çalışmalar yapıyor. Çevresel önlemleri almayan tesisler,
Bakanlığın kurumsal kapasitesi güçlendirilerek, ciddi şekilde
denetlenmelidir.
Turizm mi balık çiftliği mi? Turizme zarar verecek
balık çiftliklerine son verilmeli. Bakanlığımızın
bu konuda ciddi çalışmaları vardır. Daha
sağlıklı denetim ve yaptırım için Deniz Dairesinin
kurumsal kapasitesi güçlendirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımız çevre düzeni planı
çalışmaları hızlı şekilde devam etmektedir. Çevre
düzeni planı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ediyorum, iyi
çalışmalar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN AK PARTİ Grubu adına Uşak
Milletvekili Nuri Uslu.
Sayın Uslu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ ADINA NURİ USLU (Uşak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Genel Müdürlüğü bütçesi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeryüzündeki ormanların varlığı
insanlığın varlığından daha eskidir. Uzunca bir
süre uyum içinde seyreden insan-orman ilişkisi son yüzyıllarda
ormanlar aleyhine bozulmuş ve ormanlarda tahripler
başlamıştır. Özellikle son elli yılda ormanların
önemi yeniden anlaşılmasına rağmen dünya çapında
yıllık 15 milyon hektara yakın orman alanı tahrip
edilmekte, tarım ve yerleşim alanları hâline
dönüştürülmektedir.
Ayrıca, erozyonla milyonlarca metreküp toprak denizlere ve
göllere taşınmaktadır.
Ülkemizin sahip olduğu orman alanının 21,2 milyon
hektar olduğu ve ülke alanının yüzde 27sini
oluşturduğu unutulmamalıdır ve bu, dünya
ortalamasının da daha altındadır.
Ormanların, insanlığın yaşamını
ve geleceğini etkileyen birçok fonksiyonları vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ormanlar
canlı hayatın ve biyolojik çeşitliliğin garantisidir.
Biyolojik çeşitlilik ise hayatın ve neslin devamının
garantisidir.
Dünyamız muhteşem bir dengeyle var edilmiştir.
Bütün canlı ve cansız varlıklar bir dengeyle birbirine
bağlıdır.
Yeryüzünde var olan canlı ve hayvan türlerinin önemli bir
kısmı ormanlarda yaşamaktadır. Ormanları korumadan
biyolojik çeşitliliği korumak da mümkün değildir.
Ormanlar küresel ısınmanın panzehiridir. Günümüzün
en önemli problemlerinden birisi olan iklim değişikliğinin veya
diğer bir ifadeyle küresel ısınmanın ana nedeni
atmosferdeki karbondioksit fazlalığıdır. Karbondioksidin
ana kaynağı ise sanayi faaliyetleri ve fosil yakıtlardır.
Ülkeler sanayileştikçe, gelişmişliğine uygun olarak
atmosfere saldıkları karbondioksit de artmaktadır.
Ormanlar dünyadaki en önemli karbon yutaklarıdır.
Basitçe değerlendirildiğinde, ağaçlar atmosferdeki
karbondioksidi alır, depolar ve fotosentez yoluyla dışarıya
oksijen olarak verir. O hâlde, ormanlarımızla ilgili olarak mevcut
ormanların korunması ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesi,
ağaçlandırmalar yoluyla da orman varlığının
artırılması sağlanmalıdır.
Ormanlar canlı varlıklardır, insanlığa
düşen görev, ormanların sürdürülmesini sağlamak, koruma-kullanma
dengesi altında işletmek ve halkımızın istifadesine
sunmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ormanları
tehdit eden en önemli etkenlerden birisi orman yangınlarıdır.
Ormanların korunması deyince aklımıza doğal olarak
orman yangınları gelmektedir. Şunu net bir şekilde ifade
edebilirim ki: Türkiye, orman yangınlarıyla mücadelede dünyanın
en başarılı ülkelerinden birisidir. Orman
yangınlarıyla mücadelede günümüzün en gelişmiş
teknolojileri ve en etkin yöntemleri kullanılmaktadır. Orman
yangınları bir doğal afettir. Ne kadar tedbir
alırsanız alın, bazen tabiatla başa çıkmak
imkânsız hâle gelebilmektedir. Ama bu konuda yüz yetmiş
yıllık geçmişe sahip olan ve Türkiye'nin 1/4 alanında
teşkilatlanmış olan Orman Genel Müdürlüğü
teşkilatı, mühendisinden işçisine kadar fevkalade
başarılıdırlar. Genel müdüründen memuruna ve işçisine
kadar hepsini huzurunuzda tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki
21 milyon hektar orman alanının yarısı bozuk orman
vasfındadır. Ormanların yönetiminde en önemli ve öncelikli görev
bu bozuk orman alanlarının rehabilite edilmesi olmalıdır.
Burada 2/B konusuna da değinmek istiyorum. Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilim ve fen bakımından
orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan ormanlar
Tekrar orman
olarak kazanılması mümkün olmayan bu alanlar, tarım veya
hayvancılıkta kullanılmasına yarar bulunan şehir, kasaba
ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler 2/B hazine
arazisi olarak orman dışına çıkarılmaktadır.
1920li, 1930lu yıllardan bu tarafa, günümüze kadar 2/B sahaları
üzerinde köyler, beldeler, ilçeler, fabrikalar, kamu kurum ve
kuruluşlarına ait bina ve tesisler bulunmaktadır. Ortalama 500
bin hektar 2/B arazisi üzerinde 450 bin inşaat ve bunun üzerinde de
BAŞKAN Buyurun Sayın Uslu, devam edin.
NURİ USLU (Devamla) -
1,5 milyon insan
yaşamaktadır. Devlet buralara her türlü altyapı hizmetini götürmüştür.
Bunların hepsi de AK PARTİ döneminden önce
yapılmıştır. Bu, Çevre ve Orman
Bakanlığının bir sorunu değil Türkiye'nin bir
sorunudur. Bu, mutlaka çözülmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada söz
alan bazı sözcü arkadaşlarımız Ormanlar talan ediliyor,
arsa hâline döndürülüyor. dediler. Kolaysa, siz veya başka birisi gitsin
devletin ormanından bir dönüm yer açsın, onu işgal etsin veyahut
da kullansın göreyim! Bak başınıza neler geliyor? Burada,
böyle tabanı olmayan sözler söyleyerek yalan yanlış milleti de
aldatmayalım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca,
yanan orman alanları da Anayasa gereği, yasa gereği aynı
yıl içerisinde ağaçlandırılır ve orman hâline
döndürülür. Bu söyledikleriniz de yalandır. Bunu da belirtmek istiyorum.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Uslu. AK PARTİ
Grubu adına Batman Milletvekili Ahmet İnal.
Sayın İnal, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET İNAL (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DSİ Genel Müdürlüğünün
2009 mali yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kurulduğu 1954 yılından itibaren ülkemizin su
kaynaklarının yönetilmesi, geliştirilmesi ve korunması
konusunda yoğun bir faaliyet gösteren DSİ, inşa ettiği
baraj, hidroelektrik santralleri, gölet ve taşkın koruma tesisleriyle
ülke kalkınmasının önemli kuruluşlarından biri hâline
gelmiştir. DSİ Genel Müdürlüğü 1968 yılından itibaren
ise içme, kullanma ve sanayi suyu temini konusunda da yetkilendirilmiştir.
Türkiyede teorik hidroelektrik potansiyel 433 milyar
kilovatsaattir. Teknik olarak değerlendirilebilir potansiyel ise 216
milyar kilovatsaattir. Teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir
potansiyel ise 130 milyar kilovatsaat olarak hesaplanmıştır.
Günümüz itibarıyla ülkemizde 150 adet hidroelektrik santral
işletmede bulunmaktadır. Bu santrallerin kurulu gücü 13.395
megavattır. Yıllık üretimleri ise 46.793 milyar vatsaattir.
Ülkemiz hâlen mevcut hidroelektrik santral kapasitesinin sadece
yüzde 36sını kullanmaktadır. Yılda 86 milyar kilovatsaat
enerji üretilecek su denize akmaktadır. Ülke olarak yıllık
kaybımız 7 milyar dolar mertebesindedir. Bunu önlemek adına 2003
yılında Hükûmetimiz tarafından özel sektör enerji
piyasasına davet edilmiş ve devlet-özel sektör iş
birliğiyle enerji yatırımlarında ivme kazanılması
hedeflenmiştir.
Özel sektörümüzün yaptığı yatırım
tutarı 28 milyar dolar civarındadır. Bu başvurular
neticesinde şu ana kadar 23 bin megavat kurulu güce
ulaşmıştır. Bu projeler tamamlandığında ise
65 milyar kilovatsaatlik bir üretim ortaya çıkacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarı
kurak iklim kuşağında bulunan ülkemizde gıda güvenliği
açısından tarımda sulama elzemdir. Türkiye'nin
kullanılabilir su miktarının yüzde 74ü tarımsal sulamada,
yüzde 11i sanayide, geri kalanı da içme ve kullanma suyu olarak harcanıyor.
Türkiye'nin yüz ölçümünün yaklaşık olarak üçte 1ini
teşkil eden 28 milyon hektarlık kısmını ekilebilir
araziler teşkil etmekte ve bunun da 25,9 milyon hektarlık
kısmı sulanabilir arazilerden oluşmaktadır. Ancak,
yapılan etütler neticesinde bugünkü şartlarda ekonomik olarak
sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon hektar olarak belirlenmiştir.
Ülkemiz su kaynakları açısından zengin
olmadığı için DSİ Genel Müdürlüğü en akılcı
sulama sistemlerine göre bu projeleri dizayn etmekte ve çiftçiler,
sulamanın tasarruflu yapılması metotları konusunda
teşvik edilmelidir.
DSİ Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülen sulama
projeleri bütçe imkânları ile yirmi beş otuz yılda ancak
bitirilebilecektir. Sulama projelerinin kısa sürede hayata geçirilmeleri
için alternatif finans modellerinin geliştirilmesi zarureti ortaya
çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 1053 sayılı Kanun çerçevesinde Bakanlar Kurulu
kararıyla elli iki şehrimizin içme ve kullanma suyu
ihtiyacını karşılamış, Kanunda yapılan
değişiklik ile nüfus kriterine bakılmaksızın belediyelerin
su ihtiyacı karşılanmaktadır.
Ülkemizin en büyük projelerinden biri olan GAP kapsamında
sulama ve enerji yatırımları gibi önemli projeler DSİ Genel
Müdürlüğünce gerçekleştirilmektedir. Bu proje içerisinde Gaziantep,
Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Batman,
Şırnak ve Kilis illeri yer almaktadır. Dicle ve Fırat
nehirleri ve kolları üzerinde yirmi iki baraj ve on dokuz hidroelektrik
santral yapılarak 7.500 megavat kurulu güç ile yılda 27 milyar
kilovatsaat enerji üretimi ve yaklaşık 1,8 milyon hektarlık brüt
alanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın İnal, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
AHMET İNAL (Devamla) -
sulama yapılması
amaçlanmaktadır. Ancak sulama yatırımlarında enerji
yatırımlarına göre daha az ilerleme kaydedilmiş; Sayın
Başbakanımızın açıkladığı GAP Eylem
Planı dâhilinde bu projelere ciddi ödenekler aktarılarak
hızlandırılmıştır. Bu bağlamda, 2008 yılı
içerisinde 1 milyar 120 milyon YTL bu projeler için ödenek
ayrılmıştır. GAP eylem planı çerçevesinde 2012
yılına kadar 14 milyar YTL ödenek tahsis edilecektir.
Ayrıca şu hususlara da dikkat çekmek istiyorum: Tüm
cumhuriyet hükûmetlerinin çıkardıkları bölgesel teşvik
kanunlarına rağmen, Güneydoğu ve Doğu Anadoluda arzu
edilen özel sektör yatırımları gerçekleşememiş,
dolayısıyla, işsizlik her gün büyük boyutlara
ulaşmıştır. İşsizliği önlemenin en büyük
projesi olarak da GAP yatırımlarını sayabiliriz. Bu kadar
büyük ve önemli projelerde görev alan DSİ Genel Müdürlüğü merkez ve
taşra teşkilatının teknik ve idari personelinin özlük
hakları sorununun bir an önce çözülmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnal.
AHMET İNAL (Devamla) DSİ Genel Müdürlüğü
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN AK PARTİ Grubu adına İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar.
Buyurun Sayın Bayraktar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde grubum
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz ve dünyamız son yıllarda özellikle iklim
değişikliği, hava, su ve çevre konularında
alışılmışlığın dışında
olağanüstü durumlarla karşı karşıya
kalmıştır. Yaşadığımız kuraklık,
su sıkıntıları ve iklim değişikliklerinin
kamuoyunun gündemini meşgul etmesi gibi olaylar, çevre, meteorolojik
gözlemler, hava tahmini ve iklim konularına daha ciddi bir şekilde
eğilmemiz gerektiğini göstermektedir.
Bütçesini görüştüğümüz Çevre ve Orman
Bakanlığına bağlı Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü meteorolojik gözlemler, hava tahmini, meteorolojik
uyarılar ve iklim değişikliğinin izlenmesinden sorumlu
kurumdur. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, havacılık sektöründeki
uçuşlardan, Türk Silahlı Kuvvetlerine verilen meteorolojik
desteğe, karayolu seyahatleri için verilen hava durumu bilgisinden
denizcilik sektörüne verilen çok çeşitli deniz tahmin bilgilerine,
tarım sektöründe ekimden hasada kadar çiftçilerimize verilen zirai
meteorolojik destek hususunda büyük önemlere sahiptir. Çevre, orman
yangınları, enerji ve şehircilik sektörlerine verilen hizmetler,
spor müsabakaları için hava tahmininden sade
vatandaşlarımızın günlük hayatı planlamasındaki
bilgilere kadar meteorolojik çalışmaların,
hayatımızın hemen hemen her alanıyla ilgili olduğunu
bilmekteyiz.
2002 yılında 49 milyon YTL olan Meteoroloji bütçesi 116
milyon YTL olmuştur. Yatırım bütçesinin tamamına
yakını modernizasyon çalışmaları ve otomatik
meteoroloji gözlem sistemlerinin yaygınlaştırılmasına
harcanmaktadır. Meteoroloji Genel Müdürlüğü güncel teknolojiyi ve en
gelişmiş bilgisayar sistemlerini kullanan kamu
kurumlarımızdan biridir. 2003 yılında 250 civarında olan
otomatik meteoroloji gözlem sistem sayısı 2008 yılında
450nin üzerine çıkartılarak ölçümlerde insan kaynaklı hatalar
en aza indirilmiş, standardizasyon ve maliyet tasarrufu ile daha sık
ve sürekli ölçüm verisi sağlanabilmiştir.
Mevcut dört adet meteoroloji radarına ilave olarak yani
Ankara, İstanbul, Zonguldak ve Balıkesirde kurulu radarlara ilave
olarak -altı yeni- Antalya, İzmir, Muğla, Adana, Trabzon ve
Samsun radarlarının ihale süreci devam etmektedir. Yeni
radarların işletime alınmasıyla şiddetli hava
olaylarının daha geniş alanda takibi ve kısa süreli erken
uyarıların tutarlılığı
artırılacaktır. Meteorolojik tahminlerde kullanılan
sayısal hava tahmin modellerinin sayısı artırılarak
geliştirilmiş ve dünyada bu konuda çalışma yapan gruplara
katılım sağlanmıştır. Yürütülen otomasyon
projeleriyle merkez ve taşra birimleri arasında yazılımlar
elektronik ortamlarda yazılır hâle getirilmiştir. e-devlet
sistemi ile aslında ileri teknolojiyi kullanma ve İnternet üzerinden
her türlü bilgileri alma imkânı sağlanmıştır,
haftalık hava raporları gibi. Bir haftalık hava
raporlarını çok rahatlıkla elde etme imkânı var.
Yapılan bu başarılı çalışmalar
neticesinde 2002 yıllarının başında yüzde 80lerde
olan tahmin tutarlılık oranlarının, şu günlerde 83e
ve erken uyarıların tutarlılık oranları ise yüzde
85lere doğru çıktığını görüyoruz. Hedefin yüzde
90 olduğunu ortaya koyan bu çalışmalar sonucu ümit ve temenni
ediyoruz ki en kısa sürede dünya standartları paralelinde yüzde
90ın üzerine çıkacaktır.
Zirai don uyarılarının önceden haber verilmesi,
üretilecek ürünler için meteorolojik şartlara göre en uygun ekim ve hasat
zamanlarının bilinmesi, bölgelere göre zirai tahmin
raporlarının ve toprak sıcaklıklarının
yayınlanması, ürünlerin çeşitlerine göre don riskinin üç gün
önceden izlenebilmesi, tarım raporlarına, kuraklık ve
yağış analizlerine ulaşılabilmesinin, bilinçli
üreticilerimiz için önemli bir hizmet olduğunu düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
geçmişte kamuoyunun meteorolojiye olan ilgisine oranla günümüzde
meteorolojik bilgilere olan talep sürekli artmakta, meteorolojinin
İnternet sitesinin günde 1,5 milyondan fazla ziyaretçiye hizmet
verdiği görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bayraktar, devam ediniz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Kamu kurumları arasında da
meteorolojinin en güvenilir kurumlar arasına girdiğini görmekteyiz.
Dünya Meteoroloji Teşkilatının VI. Bölge Bölgesel Eğitim
Merkezi olarak düzenlenen 20 uluslararası eğitime 50 farklı
ülkeden 300 meteoroloji uzmanı katılmış, iklim
değişikliğinin izlenmesi ve araştırılması
konusunda dünya genelinde yoğun çalışmaların
başlatıldığı bugünlerde Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü Dünya Meteoroloji Teşkilatı VI.
Bölgesi bünyesinde Doğu Akdeniz alt bölge iklim merkezi olarak kabul
edilmiş ve bölgesel iklim değişikliği izleme
çalışmalarının merkezi olmuştur.
2009 yılı bütçesi 116 milyon 167 bin YTL olan Devlet
Meteoroloji İşleri bütçesinin hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, emeği ve katkısı olanlara teşekkür
ediyor ve bu başarılı çalışmaların devamı
dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bayraktar.
AK PARTİ Grubu adına Gaziantep Milletvekili Özlem
Müftüoğlu.
Sayın Müftüoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZLEM MÜFTÜOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Çevre
Bakanlığının konusu olan çevre, genel yaşamı ve
toplum yaşamını doğrudan etkileyen niteliğinden
dolayı canlıların yaşadığı doğal,
yapay, kültürel, toplumsal tüm ortamları kapsar. Bu özelliği
nedeniyle ana konusu su, hava, toprak, biyosfer yönetimidir. Kırdan kente,
üretimden tüketime, tarımdan sanayiye, enerjiden turizme, dış
ticaretten kültüre insan ve canlı yaşamını ilgilendiren
çağdaş standartları belirleyici ve denetleyici olan çevre
yönetimi sadece orman köylüsünü odağına almaz, kırsal ve kentsel
nüfusun tümünün yaşam standartlarıyla ilgilenir.
Çevre konusu ve çevre duyarlılığı günümüz
dünyasında yükselen bir değerdir. Ülkemizde hâlen çevre bilinci ve
çevre olgusu tam olarak yerleşmemiştir. Bu nedenle, günümüz
koşullarında özellikle ilköğretim okullarında haftada en az
bir saat olmak üzere çevre dersinin mutlaka konulması çok önemli ve zaruri
bir ihtiyaçtır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyada
gelişmekte olan ülkeler, bir yandan kendi çevresel sorunlarıyla
uğraşırlarken diğer yandan sanayileşmiş ülkelerin
atıklarıyla da uğraşmaktadırlar. Gelişmiş
ülkelerde çevre konusu genellikle apayrı bir uzmanlık ve koordinasyon
denetim alanı olmuştur.
Özel Çevre Koruma Kurumu, 1989 yılında özel bir yasayla
ve Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuş olup ulusal
ve uluslararası öneme sahip ancak bozulma veya yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalan doğal değerlerin
korunması ve gelecek nesillere intikalinin sağlanması için her
türlü tedbiri almakla görevlidir. Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen on
dört adet bölgeyi kontrolü altında bulundurmaktadır. Görevleri
arasında, hem bölgedeki yapılaşmayı kontrol etmek hem de
çevreyi ve doğal değerleri korumak vardır. Bugüne kadar
yaptığı çalışmalarla özel çevre koruma bölgelerinde
koruma-kullanma dengesini dikkate alarak koruma işlevini tam olarak yerine
getirmeye çalışmaktadır.
Özel Çevre Koruma Kurumuna verilen en önemli yetkilerden biri de
özel çevre koruma bölgelerinin imar planını ve yenileme imar
planlarını yapmak, onaylamak ve kontrol etmektir. Ülkemizin on dört
yerinde yaptığı çalışmalarla gerek katı atık
ve atık su arıtma projeleri ve gerekse de kara, kıyı ve
deniz alanlarında biyolojik çeşitliliğin tespiti, izlenme ve
korunma projeleri ile büyük başarılara imza atmıştır.
Örneğin 2008 yılında on dört özel çevre koruma bölgesinde toplam
iki yüz altmış bir adet proje gerçekleştirilmiştir. Bunun
yanında kurumun görev alanındaki Dalyan Kanalları ve İztuzu
Kumsalı, İngiliz The Times gazetesi tarafından Avrupanın
En İyi Açık Alanı Ödülüne layık görülmüştür.
Ayrıca, Avrupa Çevre Ajansı adına Avrupa Birliği
ülkelerindeki çevre koruma faaliyetlerini izlemekle görevli konsorsiyum üyesi
olan ilk Türk kurumu olmuştur.
Kurum, 2009-2013 dönemi stratejik planı
hazırlamış olup bu bağlamda özel çevre koruma bölgelerinde
kurumca yapılan tüm faaliyetler araştırma, izleme ve koruma
faaliyetleri, planlama ve proje hizmetleri, atık yönetimi hizmetleri,
atık su yönetimi hizmetleri ve çevre tanzimi başlıkları
altında toplanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Özel Çevre Koruma Kurumunun
güçlendirilmesi gerekmektedir. Ulusal veya uluslararası öneme sahip ancak
bozulma veya yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan
doğal değerlerimizin korunması ve gelecek nesillere intikalinin
sağlanması, kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal
kaynakların en uygun ve verimli şekilde kullanılması ve
koruma, ülkenin doğal bitki ve hayvan varlığı ile
doğal zenginliklerinin korunması, geliştirilmesi ve her türlü
çevre kirliliğinin önlenmesi ile ormanların korunması,
geliştirilmesi ve orman alanlarının genişletilmesi,
ormanların içinde ve bitişiğinde yaşayan köylülerin
kalkındırılması ve bunun için gerekli tedbirlerin
alınması, orman ürünlerine olan ihtiyacın
karşılanması ve orman ürünleri sanayisinin geliştirilmesi
için bu kurumun gerek teşkilat olarak daha da güçlendirilmesi gerekse de
çalışan personelin özlük haklarının iyileştirilmesi
gerekmektedir.
Bu düşüncelerle 2009 yılı bütçesinin milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Müftüoğlu.
AK PARTİ Grubu adına Elâzığ Milletvekili Feyzi
İşbaşaran.
Sayın İşbaşaran, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FEYZİ İŞBAŞARAN
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kültür ve
Turizm Bakanlığının bütçesi üzerinde grubum adına söz
almış buluyorum. Hepinize tekrar saygılarımı
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bu Anadolu toprakları üzerinde,
binlerce yıldır, aşağı yukarı otuza yakın
medeniyet yok oldu. Bugün de Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın Türkiye'nin değişik illerinde
kazı çalışmalarını sürdürdüğü o güzelim
medeniyetler, maalesef, artık ölü medeniyetlerdir, ölü dillerdir,
yaşamayan milletlerdir. Ama o medeniyetlerin kaderlerine
baktığımız zaman, bunların tamamı, kendi
dönemlerinde mezhep, ırk, din çatışmaları üzerine
çıkan kavgalar yüzünden yok olmuşlardır. Maalesef, bu toprakların
kaderi böyle gelişmiştir. Bugünlerde yine, aslında Mevlânânın,
Yunusun, Hacı Bektaş Velinin sevgisiyle yoğrulan bu
topraklarda çok hassas olmamız gereken konularda, bu Meclisin
çatısı altında dahi çok faşist, ırkçı söylemlerin
dile getirilmesi Meclisimiz adına talihsizlik olmuştur.
Üzülerek söylemek gerekir ki ulus devletlerin bir zorluğudur
bu. Ulus devletlerin yapısında, kültür zenginliklerini bir arada
tutup, o zenginlikleri kazanca çevirip, o kültür miraslarını
korumanın ulus devlet yapılarında her zaman bir zorluğu
vardır. Ama bunu neyle aşacağız? Bunu, tabii ki çok
çeşitli kültürel zenginliklerimizi anayasal vatandaşlık
kavramı çerçevesinde mutlaka korumamız gerekiyor.
Burada bir arkadaşımızın Sayın
Cumhurbaşkanımızla ilgili söyledikleri
Kendi partisi
tarafından da uyarılması hoş bir davranış
olmuştur ama üzücüdür. Düşünün ki İngiltere Parlamentosunda bir
İngiliz milletvekili, Londra Belediye Başkanı için dese ki Onun
dedesi zaten Türk. zorumuza gitmez mi bizim?
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Olabilir de.
FEYZİ İŞBAŞARAN (Devamla) Olabilir de tabii
ama yani bir İngiliz parlamenter bunu söylerse, biz Türk olarak kendimizi
aşağılanmış hissetmez miyiz? Bizim bugün
Avrupanın değişik parlamentolarında Türk kökenli
milletvekillerimiz var. Herhangi bir parlamentoda herhangi bir milletvekili,
Almanyada, Fransada, Belçikada, herhangi bir ülkede bir parlamenter
çıkıp Türk kökenli bir milletvekili hakkında O zaten Türktür,
onun annesi Türktür. dese zorumuza gitmez mi? Bu faşist ve
ırkçı yaklaşım bizim ülkemiz için çok tehlikeli bir
yaklaşımdır, bölünmemize sebep olur. Onun için bu tür
kafatasçı, ırkçı söylemlerden kesinlikle uzak durmamız
gerekiyor.
Herkes kendi fikrini tabii ki özgürce söyleyebilmelidir. Devletin
görevi düşünce ve düşünceyi ifade etme hürriyetini teminat
altına almaktır. Herhangi birimizin bir fikrini
beğenmeyebilirsiniz. Size tam ters olan, hiç sevmediğiniz,
benimsemediğiniz fikirleri olabilir ama onun fikrini söylemesine müsaade
edeceksiniz. O hoşgörüyü gösteremezsek biz bu topraklarda demokrasiyi
geliştiremeyiz. Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Değerli kardeşlerim, Kültür ve Turizm
Bakanlığı tabii ki çok iyi bir çalışma
yapmıştır. Kendilerine, Sayın Bakanıma,
çalışma arkadaşlarına ve özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda
bütçeye katkıda bulunan her partiden milletvekili arkadaşlarıma
çok teşekkür ediyorum. Çünkü konu kültür ve turizm olunca, bütün siyasi
partilere üye milletvekillerimizin gerçekten büyük katkıda
bulundukları görülmüştür ve belki de hiçbir bakanlığa
gösterilmeyen müsamahayla ödenek bir 15 trilyon kadar daha
artırılarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İşbaşaran, buyurun.
FEYZİ İŞBAŞARAN (Devamla) Ne kadar
kısaymış Sayın Başkanım!
BAŞKAN Maalesef öyle.
FEYZİ İŞBAŞARAN (Devamla) O zaman kendi
ilime döneyim.
Sayın Bakanım tabii ki Elâzığa teşrif
buyurdular, bizim 16ncı Hazar Şiir Akşamları vesilesiyle
geldiler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Elâzığa
Sayın Bakan mı gitti? Elâzığa mı geldi?
FEYZİ İŞBAŞARAN (Devamla) Evet
Müsaadenizle
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Haa!
FEYZİ İŞBAŞARAN (Devamla) Geldiler ve orada
yurt içinden ve yurt dışından gelen 50nin üstünde şairle
birlikte yürüdük, bir şairler yürüyüşü yaptık. Sağ olsunlar
bizim Harput Kalemizle çok yakından ilgilendiler. Kültür
Sarayımızla ilgili çok önemli ödenek aktarımında
bulundular, inşallah kısa zamanda bitiririz. Harput Kalesindeki
evlerin onarımını belediye iş birliğiyle beraber
yapacağımıza dair kendileriyle konuştuk. Kendilerine ilim
adına teşekkür ediyorum. Gerçekten bizim açımızdan çok onur
verici, çok şeref verici bir seyahat oldu. Kendilerinden çok mutlu olduk,
kendilerine tekrar teşekkür ediyorum.
Bütçenin Kültür ve Turizm Bakanlığına,
Bakanlık çalışanlarına, tüm kurumlara hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İşbaşaran.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Orman Bakanlığı da
var, Orman Bakanlığına Hayırlı olsun. demediniz!
Sadece Turizm Bakanlığına dediniz, Orman
Bakanlığına Hayırlı olsun. demediniz!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Elâzığa
gidebiliyorsunuz!
FEYZİ İŞBAŞARAN (Elâzığ)
Malatyaya da gittik biz. Malatya Kültür Sarayını da beraber
inceledik, merak etmeyin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Haberi yok!
BAŞKAN AK PARTİ Grubu adına Isparta Milletvekili
Süreyya Sadi Bilgiç.
Sayın Bilgiç, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün 2009 mali yılı bütçesi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
1949 yılında Devlet Tiyatro ve Operası adıyla
kurulan kurumu iki ayrı kuruma ayıran yasa 1970 yılında
çıkmış ve opera, devlet tiyatrolarından
bağımsız bir genel müdürlük hâlini almıştır.
Çağdaş medeniyetler arasında yerimizi alabilmek
için birçok sanat dalını bünyesinde bulunduran opera ve bale
sanatını ulusal ve evrensel eserlerle halkımıza
tanıtıp yaymak amacıyla kurulan Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü bugüne değin kurulmuş olan beş operasıyla
Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin ve Antalya illerinde düzenli
temsiller ve konserler yapmakta, opera ve bale sahnelemeye mekânı uygun
olan illere de turneler düzenleyerek halkımıza bu sanatı çok
kısıtlı olan bütçe imkânları içerisinde
ulaştırmaya çalışmaktadır.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü daha önce
kararnameleri çıkmış bulunan Samsun, Antep, Sivas ve Van
müdürlüklerinden 2008 yılı içerisinde altıncı opera ve bale
müdürlüğünü Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda müstesna bir yere
sahip olan Samsun ilinde kısıtlı sayıda bir kadro ile olsa
da kurarak, Karadeniz Bölgesinde bu anlamda kurulmuş ilk sanat kurumu
olarak bölge halkının yıllardır beklediği
ihtiyacı gidermeye çalışacaktır.
Bakanlar Kurulunun 10593 sayılı Kararı ile 1997
yılında kurulması kararlaştırılan Antep, Sivas ve
Van illerindeki müdürlüklerimizin ise aynen Samsun Müdürlüğümüzde
olduğu gibi illerdeki valilikler, yerel temsilciler, il özel idareleri,
bölge üniversiteleri, bölgedeki sanat toplulukları, bilim-sanat
insanları ile yürütülen koordinasyon sonunda önümüzdeki süreç içinde
açılması planlanmaktadır. Metropol dışında kalan
bu il müdürlüklerimizin, çocuklarımızdan yaşlılarımıza
kadar yöre insanı için bir kültür merkezi hâline dönüşeceğine,
bölge kaynağını, kültürel dokumuzu, kendi
tınımızı, kendi rengimizi, birikimlerimizi
değerlendirerek evrensel bileşime ulaşmada önemli katkılar
sağlayacağına inanıyoruz.
Yeniden yapılanan Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü, yine bu yıl içerisinde Ankara Devlet Opera ve Balesi
Müdürlüğünü kurmuş, opera ve balesi olmayan diğer bölgelerimize
de müdürlükler kurmak için çalışmalarını sürdürmektedir.
Bugün, Atatürk Kültür Merkezinin onarımıyla İstanbul daha
elverişli bir sahneye kavuşacaktır. Antalya, Mersin sahneleri de
bugünün ihtiyaçlarını karşılayabilir durumdadır. Ancak
İzmir Elhamra sahnesi, gerek İzmirlilerin talebini gerekse İzmir
Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğümüzün performansını
karşılamaktan çok uzaktır. İzmirin yeni bir opera
binasına ihtiyacı bulunmaktadır.
Ayrıca Ankarada Opera Sahnesi, yani eski adıyla Büyük
Tiyatro, Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü ve Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğünce ortaklaşa
kullanılmaktadır. Mevcut potansiyeliyle haftanın her günü
başkentte seyirciye ulaşması zorunlu olan opera ve balenin
kullanabileceği ve orkestra çukuru bulunan tek elverişli sahnesi
Opera Sahnesidir. Başkentin yeni bir çağdaş opera binasına
kavuşturulması zaruret hâline gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, otuz ülkeden oluşan ve
bünyesinde dört yüzü aşkın festival barındıran, Avrupa
Festivaller Birliğinin üyesi de olan Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü, Türkiye'nin ilk ve tek opera ve bale festivali Aspendos
Uluslararası Opera ve Bale Festivali ile Bodrum Uluslararası Bale
Festivali olarak her yıl iki uluslararası festival düzenlemektedir.
Türk balesinin 60ıncı yılının
kutlandığı 2008 yılında, Genel Müdürlüğümüzce, bu
yıl ilk defa 8-13 Eylül 2008 tarihleri arasında Türk balesinin
dünyaya açılımına çok büyük bir katkı sağlayacak olan
1. İstanbul Uluslararası Bale Yarışması
düzenlenmiştir. İki yılda bir düzenlenmesi planlanan
yarışmanın ikincisi, 2010 yılında Avrupa Kültür
Başkenti İstanbul kapsamında yapılacaktır.
Sayın Başkan ve değerli arkadaşlarım;
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün önünün açılması
gerekmektedir. Teknik ve fiziki düzenlemeler yanında insan kaynakları
düzenlemeleri de gerekmektedir. Devlet Opera ve Balesinde, bazı alanlarda
sanatçıların belli bir dönemden sonra fiziki gücünün yetmediği
ve bu nedenle belli bir yaştan sonra sahnede aktif olarak yer
almalarının mümkün olmadığı görülmektedir. Bu durumda
olan sanatçılara kurumda mevcut pozisyon ve unvanlara uygun olarak bale
öğretmeni, notatörü, rejisör, rejisör yardımcısı gibi
kadrolarda yeni görev ve sorumluluklar verilse bile, bu kadroların
doğal olarak sınırlı olması sebebiyle
sağlıklı bir sonuca ulaşılamamaktadır. Köklü
çözümün Emeklilik Yasasında yapılacak değişiklikle mümkün
olabileceği düşünülmektedir.
Bugünkü maaş sistemi emekliliğin önünü kesmektedir ve
aynı zamanda bugünkü uluslararası standartlara
baktığımızda da bu maaşların uluslararası
standartların çok çok altında olduğunu görmekteyiz. Bu
düşük ücretle çalışmakta olan emekli
arkadaşlarımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgiç, devam edin.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) -
emekli
olduklarında ikramiye ve teşvik ikramiyelerini de
alamadıkları için, emeklilik ücretlerine de bu ücretler direkt olarak
yansımadığı için hayat standartları çok düşmektedir.
Yeni bir düzenleme ile ikramiye adı altında ödenen bu altı
maaşın onların ücretlerine yansıtılarak, on ikiye
bölünerek maaşlarının düzenlenmesi, bu durumun da emekli olmak
isteyen ancak ikramiyesi emeklilik maaşına
yansımadığı için emekli olamayan sanatçıların
emeklilik kararlarına da olumlu yansıyacağını ve bu
durumda kadro tıkanıklığının
aşılabileceğini görmekteyiz. Diğer taraftan, misafir
sanatçı olarak çalışmak isteyen sanatçıların da
ücretleri çok düşük olduğundan, kurumda çalışmayı pek
tercih etmemekteler. Bu pozisyonda çalışan sanatçıların da
ücretlerinde iyileştirme yapılmasıyla birlikte bu kadro
tıkanıklığının tamamen
kaldırılacağı düşünülmektedir.
Ülkemizde opera binasının
açılışının altmışıncı
yılındayız. Bu altmış yıllık süreci
değerlendirip bugüne baktığımızda gerek ulusal gerekse
uluslararası alanlarda sanatın işlevinin ve öneminin daha da
belirginleştiğini görmekteyiz.
Emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyor, bu
bağlamda Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün 2009
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bilgiç.
AK PARTİ Grubu adına son söz Balıkesir Milletvekili
Ali Osman Saliye aittir.
Buyurun Sayın Sali. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ OSMAN SALİ
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi
vesilesiyle tiyatro ve devlet tiyatrolarına dair görüşlerimi sizlerle
paylaşmak üzere grubum adına huzurunuzdayım. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, yüz yılların
yaşanmışlıklarına, tarihsel kokuya, dönemlerin
değişim hızına, bir insan elinin diğerine ne kadar
zamanda ulaşacağına, başka dilden, başka sözden,
başka renkten, bambaşka, bilmediğimiz derinliklerden uzanıp
bizim sıcaklığımızda, bizim elimizi
tutmasıdır tiyatro. Yaşanan şey hayattı, gereken
şey sorumluluk, istenen şey ise farkına varmaktı. Neyin
tartışılabilir, neyin eleştirilebilir olabileceği
ancak insanlar arasında olup bitenden çıkarılabilir. Olup biten
şey ise durmadan yinelenen ve yenilenmeye de açık olan zamandır.
Zamana yetişmek için ardından koştum yaşamın,
koşuyordum ama ya çok geç kalıyordum ya da çok erken varıyordum,
hiçbir zaman yetişemiyordum ona, sanki dışındaydım
yaşamın. diyor bir kültür adamımız. Tam da zaman
kavramı üzerinde kuruludur bu sanat. Tam da yetişemeyenlerin
imdatlarına koşan; yetişemeyenlerle, dışarıda
kalanlarla, hayata ve kendine yabancılaşanlarla buluşmaktır
tiyatro. Bazen bir dram, bazen bir komedi, bazen şarkılar
anlatır sahnede hayatı, bazen de şiirler. Tiyatronun hiç
kuşkusuz insan karakterini geliştirmede, onu ruhsal yönden
sağlıklı bir duruma getirmede büyük katkısı
vardır. Tiyatro hem eğlendirir hem eğitir.
Değerli milletvekilleri, zihin dünyamızı
geliştirir, besler tiyatro. Bireyin estetik duygusunu
olgunlaştırır. Kısaca, toplumun empati bilincini
geliştirir.
Değerli milletvekilleri, devletin kendi bünyesi içinde bir
sanat kurumunu desteklemesi, halka hem kendi kültürünü benimsetmenin hem de
çağdaş kültür anlayışı vermenin bir yoludur. Devlet
tiyatrosu, insanlara hem kendi toplumunun çeşitli dönemlerdeki
yaşamlarını tanıtacak hem de başka toplumların
farklılıklarını tiyatro aracılığıyla
gösterecektir. Altmış yıl önce iki sahneyle hizmete
başlayan Devlet Tiyatroları, bugün on dört il ve kırk sahnede
temsillerine devam etmektedir. 2008 yılında perdelerini hiç
kapatmayarak 100 bine yakın tiyatro severe ulaşmıştır.
Değerli arkadaşlar, devlet tiyatrosunun
amacının, hedefinin kuvvetlendirilmesi adına gelişen ve
değişen dünyaya ayak uydurması için devlet desteğini
koruyarak yeni bir yasal düzenlemeyle önünü açmak gerekmektedir. Ayrıca,
tiyatro metin yazarlığı teşvik edilmelidir. Yeni
açılan konservatuvarlar, vasıflı eğiticiler ile
desteklenmelidir. Devlet Tiyatrolarının daha sık
aralıklarla sınav açması, Anadolu sahnelerinin
sayısını artırması, hazırlanmış olan
norm kadrolarının Maliye Bakanlığınca onaylanması
gerekmektedir.
Maaş artı icra ücreti şeklinde performansa
dayalı yeni bir ücretlendirme sistemi
tartışılmalıdır. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununu çok sempatik bulmamakla birlikte, Devlet Tiyatroları için döner
sermaye kurulmalı ve sanatçıların bu sistem üzerinden bedeli
mukabili, gerektiğinde Devlet Tiyatroları dışında da
hizmet vermesi sağlanmalıdır.
Her semtte tiyatro sahnesi olarak kullanılabilecek bir mekân
belirlenmeli ve tiyatro, özellikle çocuklarımızın ta
hayatının içine sokulmalıdır.
Değerli arkadaşlar, ışığı temel
alan bu sanatın, karşılaştığı, mücadele
vermek zorunda kaldığı sorunları gözden geçirmeli ve
yetişilmesi gereken bir zaman varsa yaşamın
dışında kalmadan, hayata yabancılaşmadan, insanı
insana tanıtan bu sanatı, yani tiyatroyu, yani dilimizi, yani
kültürümüzü, yani sesimizi, yani görüntümüzü, yani kendimizi ayakta
tutmalıyız.
Değerli arkadaşlar, 2009 yılı bütçesinin bu
kurumumuza ve milletimize hayırlı olması temennisiyle, Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü çalışanlarına, kültür ve sanatla
ilgisi olduğunu bildiğimiz, düşündüğümüz Sayın
Bakanımıza ve Bakanlığımıza başarı
dileklerimle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sali.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar adına, lehinde, Van
Milletvekili Kerem Altun.
Buyurun Sayın Altun
Yok.
Hükûmet adına ilk söz Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Veysel Eroğlunda.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakika Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çevre ve Orman Bakanlığının 2009
yılı bütçe tasarısı hakkında sizlere bilgi vermek
üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Çevre ve Orman Bakanlığı, çevre, su ve
ormanlarımızın planlanması, geliştirilmesi ve
korunmasından mesul bir bakanlık olarak üstlendiği vazifenin
ehemmiyetini müdriktir. Toprak, hava ve su kaynaklarımızı
kirlenmekten korumaya çalışırken ormanlarımızda
yangınlarla mücadele etmektedir. Bu koruma faaliyetlerinde bütün çevre
değerleri sürdürülebilir, akılcı ve şeffaf bir şekilde
ele alınmaktadır. Bu anlayış neticesinde ulusal ve uluslararası
ölçekte başarılı çalışmalara imza
atılmıştır.
Beş yıl öncesine kadar sadece yüzde 5i bitirilmiş
olan çevre düzeni planlarını hâlihazırda yüzde 58 seviyesine
yükselttik. Otuz sekiz adet katı atık bertaraf tesisiyle takriben 30
milyon kişinin atıkları düzenli şekilde bertaraf edilir
hâle getirilmiştir.
Yüz altmış iki adet barajın
inşaatının devam ettiği su sektöründe ise önemli içme suyu
ve sulama projeleri hizmete alınmış, hidroelektrik enerji
üretiminde de önemli gelişme kaydedilmiştir.
Eylem planlarımızın işaret ettiği 2012
yılına kadar ülkemizin tamamını çevre düzeni
planlarına kavuşturmayı ve takriben 58 milyon kişiye
düzenli atık bertarafı hizmeti vermeyi hedefliyoruz. Ayrıca,
ülkemizde susuz yerleşim birimi bırakmadan bütün sulanabilir arazilerimizi
sulamaya açmayı ve hidroelektrik potansiyelimizi büyük ölçüde harekete
geçirmeyi planlıyoruz.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı OECDnin Türkiye Çevre İncelemesi Raporunda da
dikkate değer bir başarı olarak nitelenen ağaçlandırma
seferberliği, hakikaten dünyanın sayılı
ağaçlandırma projelerinden birisidir. 2012 yılı sonuna
kadar 2 milyon 300 bin hektar alanda iki buçuk milyar adet fidan toprakla
buluşturulacaktır.
Ben sizlere kısaca Bakanlığımızın
genel müdürlüklerinin faaliyetleri hakkında da bilgi arz etmek istiyorum
değerli milletvekilleri. Öncelikle şunu memnuniyetle ifade etmek
isterim ki ülkemizde son yıllarda çevreyle alakalı hassasiyet giderek
artmaktadır. Tabii bu noktada katı atıklar, atık sular ve
hava kirliliğinin önlenmesine yönelik çalışmaların büyük
bir katkısı olmuştur. Çevre ile alakalı bütün konular için,
mevcut durumu tespit ve büyük hedeflerimize ulaşmak için uygulamaya
yönelik eylem planları hazırladık, hemen hemen her sahada. Bu
planların başında da özellikle büyük şehirlerimizde
geçmiş yıllarda acı birtakım hadiselerin de
yaşandığı katı atıkların bertarafı
gelmektedir. Bu maksatla 2008-2012 yılları arasını kapsayan
Katı Atık Eylem Planı hazırlanmıştır ve
uygulamaya geçilmiştir. Nitekim bu uygulama neticesinde -bakın size
bir iki rakam vermek istiyorum değerli milletvekilleri- 2003
yılında sadece 15 adet olan katı atık düzenli depolama
tesisi sayısı 2008 yılında 38e
çıkarılmış ve hizmet verilen nüfus 30 milyona
yükseltilmiştir. Ama tabii ki bu yeterli değildir. Ancak 2008-2012
yıllarını kapsayan, sizlere arz ettiğim Katı Atık
Eylem Planı ile bu sayıyı 130a yükseltmeyi ve takriben 58
milyon nüfusa hizmet vermeyi planlıyoruz.
Ambalaj, atık yağ, tıbbi ve sanayi
atıklarının bertarafı konularında da yoğun bir
gayret içindeyiz. 2008 yılında Ambalaj Atıklarının
Kontrollü Ayrıştırılması Yönetmeliği
hazırlanmıştır. Geri dönüşümü sağlanan
kâğıtlar öğrencilerimize defter, kitap olacak ve böylece
ormanlarımız da korunacaktır.
Sanayiden kaynaklanan atıkların yönetimi için de
öncelikle geri kazanmaya önem verilmektedir. Bakın, 2002 yılında
yetkilendirilmiş 40 tesis mevcut iken bugün itibarıyla tam 177
tesiste sanayi atıklarının geri kazanımı
gerçekleştirilmektedir.
Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliğiyle 2008
yılından itibaren belediyelere konutlarda kullanılmış
kızartmalık yağların toplanması yükümlülüğü
getirilmiştir. 2008 yılında belediyelerimizce yüz binin üzerinde
konuta ulaşılarak atık bitkisel yağ toplama hizmeti
sağlanmıştır. Bu yağların toplanması su
kaynaklarımızın da kirlenmekten kurtarılması
manasına gelmektedir.
Su kaynaklarımızı koruyacak diğer bir önemli
adımsa 13 Şubat 2008 tarihinde yürürlüğe giren Su Kirliliği
Kontrol Yönetmeliğiyle hazırlanan Atık Su Arıtma Eylem
Planıdır.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında belediyelerin
nüfusunun sadece yüzde 34ü atık su arıtma tesislerine
bağlı iken Hükûmetimizin gösterdiği üstün gayretler neticesinde
2008 yılı itibarıyla bu oran yüzde 65e
çıkarılmıştır. Nitekim bakın, bu bir
temizliğin işaretedir, denizlerde, göllerde, nehirlerdeki
temizliğin işareti. Mavi bayraklı tesis sayısı 2003
yılına kadar sadece 139 iken 2008 yılında mavi bayrak alan
tesis sayısı -bakın dikkat edin- 271e yükselmiştir. 139
nerede, 271 nerede? Gerçekten bu, herkesin ciddi
çalışmalarının ve yoğun gayretlerinin neticesidir.
Atık Su Arıtım Eylem Planı hedeflerine göre
2012 yılına kadar belediye nüfusunun yüzde 80inin atık
suları arıtma tesisine bağlanacaktır. Burada önemli olan
nokta şu: Artık, planlarımızın küçük, dar
kapsamlı, kısa vadeli olarak değil, havza bazında
geniş ve uzun vadeli olarak yapılmaya başlanmasıdır.
2008 yılı içerisinde Türkiyedeki her akarsu havzası için koruma
eylem planı hazırlanmaya başlanmıştır, her akarsu
havzası için. Şu ana kadar yüzde 70i tamamlanan havza koruma eylem
planları 2009 yılında tamamen bitirilecek ve havzalardaki çevre
problemleri köklü, bilimsel ve ekonomik çözümlere kavuşturulacaktır.
Atık yönetimi konusunda önem verilen bir başka
başlık ise hava kirliliğinin önlenmesidir. Hava kalitesinin
iyileştirilmesi ve izlenmesi için gerçekten ciddi adımlar
atılmıştır. Temiz hava eylem planı
çalışmaları başlatılmış, ulusal hava
kalitesi izleme ağı oluşturulmuştur. Bugün seksen bir
ilimizin hava kalitesini İnternet üzerinden ve hatta cep
telefonlarından yirmi dört saat izlemek mümkündür.
Yine, doğal gaz kullanımı
yaygınlaştırılıp denetimler
sıklaştırılarak büyük şehirlerde de nefes
alınır bir hava kalitesi meydana getirilmiştir.
Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinin de önemli bir
ayağını teşkil eden çevre mevzuatı konusundaki
çalışmalarda da büyük mesafe katedilmiştir. 2002 yılında
uyum çalışmaları yapılmış 32 mevzuata mukabil,
2008 yılında 110 adet düzenleme tamamlanmıştır.
Nitekim, bildiğiniz üzere, geçtiğimiz salı günü OECDnin Genel
Sekreteri Türkiyeye gelerek çevreyle alakalı ikinci Performans Kriterleri
Değerlendirme Raporunu birlikte sunduk. Nitekim, OECD tarafından
hazırlanan bu ikinci Türkiye Çevresel Performans Raporunda da bu hususun
altı çizilmekte ve Avrupa Birliği çevre mevzuatının iç
mevzuata aktarılmasındaki başarımız takdirle
karşılanmaktadır.
Çevre ve Orman Bakanlığının görev
sahasında toprak, su ve orman kaynaklarının korunması için
geleceğe yönelik planlama yapma vazifesi de bulunmaktadır.
Hükûmetimiz çevre düzenleri planlarına çok büyük bir önem atfetmektedir.
Nitekim, 2003 yılına kadar ülkenin 1/100.000lik çevre düzeni
planlarının ancak yüzde 5,5u tamamlanabilmiş iken şu anda
ülke topraklarımızın yüzde 58ini planlamış
bulunuyoruz. 31 ilin içinde bulunduğu 10 planlama bölgesine ait
1/100.000lik çevre düzeni planları tamamlanarak
onaylanmıştır. 2008 yılı içerisinde 13 ili ihtiva eden
4 planlama bölgesinin ihalesi yapılmış, 10 ili ihtiva eden
Muş, Bitlis, Van planlama bölgelerinin planlama
çalışmalarına da başlanmıştır. Diğer
alanlarda olduğu gibi planlama çalışmalarına hız
verilen GAP illerinin çevre düzeni planları da en kısa sürede
hazırlanacaktır.
Netice olarak, 2008-2009 yıllarında
hazırlanması hedeflenen çevre düzeni planlarıyla birlikte
ülkemizin yaklaşık yüzde 65inin çevre düzeni planları
hazırlanmış olacaktır. 2012 yılı sonuna kadar da
-büyük bir gayretle- ülkemizin tamamının yani 778 bin
kilometrekarelik bütün alanların 1/100.000lik çevre düzeni planları
bitirilecektir.
Malum olduğu üzere, Bakanlığıma
bağlı Özel Çevre Koruma Kurumu vardır. Ülke genelinde 14 adet
özel çevre koruma bölgesinde ise biyolojik çeşitliliğin izlenmesi ve
korunmasının yanı sıra atık su arıtımı,
modern zirai sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılması
gibi konularda projeler yürütülmektedir.
Bu vesileyle sizlere güzel bir gelişmeyi duyurmak istiyorum.
Özel çevre koruma bölgesi olan Dalyan İztuzu bölgesi İngilterede
Avrupanın en iyi korunan açık alanı olarak seçilmiştir. Bu
gerçekten gurur duyduğumuz bir gelişmedir.
Çeşitli kirletici unsurların tehdidi altında
bulunduğundan -özel çevre koruma bölgesi- 2002 yılına kadar 76
adet proje gerçekleştirilmişken 2008 yılı itibarıyla
toplam 296 adet proje gerçekleştirilmiştir. Özel Çevre Koruma Kurumu
ayrıca Avrupa Çevre Ajansının yürüttüğü
Biyoçeşitliliğin Tespiti Projesinde dokuz ülkeyle birlikte görev
alarak Avrupa Birliği standartlarında proje üretmeye
başlamıştır.
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğümüz hava
tahminleriyle ilgili, havacılık, denizcilik, ziraat,
ulaştırma gibi pek çok sayıda sektöre hizmet vermektedir ve
meteorolojik uyarı ve tahminlerde tutarlılık oranları -az
önce değerli milletvekilimiz işaret etmişti- şu anda yüzde
80-85 seviyesinde ama bizim hedefimiz en kısa zamanda bu hedefi yüzde
90a, yani tutarlılık oranlarını, isabet nispetini yüzde
90lara ulaştırmaktır.
Kısa süreli hava tahminleri ve erken uyarı için dört
ilde bulunan meteoroloji radarına ilave olarak Antalya, İzmir,
Muğla, Adana, Trabzon ve Samsunda 6 adet radar daha kurulacaktır.
Bunun müjdesini veriyorum. Ayrıca ülkemizde meteorolojik gözlemin
yapılamadığı ilçe merkezi kalmaması için 400 adet daha
otomatik meteoroloji gözlem sistemi kurulacaktır. Böylece her ilçedeki
rasatlar otomatik olarak kayıtlara girecektir.
İklim senaryoları ile küresel ısınmayla, iklim
değişiklikleriyle alakalı tahminler de yine Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğümüz tarafından
yapılmaktadır. Malum olduğu üzere, iklim değişikliyle
mücadelede atılan en önemli adım da Kyoto Protokolünün ülkemiz
tarafından tanınması açısından taraf olunması
konusunu da Hükûmetimiz Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmiş, şu
anda yüce Mecliste, Genel Kurulda beklemektedir. En kısa zamanda bunun da
görüşüleceğini ümit ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen
yıl Çevre ve Orman Bakanlığına bağlanan Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü ile çevrenin en önemli unsurlarından
biri olan su kaynaklarının yönetimi daha entegre bir hâle
getirilmiştir. Bugün su, hem bölgesel hem de uluslararası
faaliyetlerde vurgulanan, korunması için bütün ülkelerin seferber
oldukları bir kaynaktır.
Su yönetiminin iki boyutu, yani kaynakların korunması ve
doğru bir şekilde değerlendirilmesidir. Su
kaynaklarının korunması için öncelikle uygun planlama
gerekmektedir. İşte bu sebeple atık suların yanı
sıra içme suyu, sulama ve havza koruma eylem planlarını birlikte
hazırladık. Sulak alanlarımızın korunması ve
artırılması için havzalar arası su aktarımı ve
ıslah çalışmaları da dâhil olmak üzere pek çok tedbiri
hayata geçirdik. Gelecek planlamalarda da rehber teşkil etmek üzere mevcut
verilere kolayca ulaşabilmek ve saklayabilmek maksadıyla Su Veri
Tabanı Projesini uygulamaya geçirdik. Su, içme ve kullanma, zirai üretim
maksadıyla sulama gibi faaliyetlerin yanı sıra enerji elde etmek
için de kullanılan temiz bir kaynaktır.
Mevcut su potansiyelimizin doğru değerlendirilmesi için
DSİ tarafından 2003 yılından bu yana suyla alakalı 549
adet tesis aziz milletimizin hizmetine sunulmuştur. Hizmete alınan bu
549 projenin 132 adedi baraj ve gölet, 96 adedi büyük sulama tesisi, 22 adedi
içme, kullanma ve sanayi suyu temin projesi, 292 adedi çevre ve
taşkın koruma tesisidir, ayrıca 7 adet de diğer
ulaşım ve sosyal tesis gibi birtakım tesislerle toplam 549 adet
proje gerçekten ülkemizin hizmetine sunulmuştur.
Değerli milletvekillerim, bakın, bu tesislerle
On şehrimizde 13 milyon insanımıza temiz içme suyu
temin edilmiştir. İstanbulda da 13 milyon kişiye su temin
edildiğinden, toplam 26 milyon kişiye ilave su getirilmiştir.
Bugüne kadar DSİ tarafından toplam 636 adet su depolama tesisi, yani
baraj ve gölet, inşa edilerek işletmeye
açılmıştır. Hâlihazırda ise -az önce de ifade
ettiğim üzere- 162 adet barajın inşaatına devam
edilmektedir.
2008 yılına gelince, biz bu yıl DSİ
tarafından 14 baraj ile 8 adet sulama tesisi, 1 adedi içme suyu, 1 adedi
ulaşım tesisi, 75 adedi ise taşkın koruma tesisi olmak
üzere toplam 99 tesis hizmete aldık bu yıl. Hatta 92sinin toplu bir
şekilde açılışı, bildiğiniz üzere,
geçtiğimiz haftalarda DSİde gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca, DSİ tarafından inşaatı devam eden
Ağrıda Yazıcı Barajı, Bursada Çınarcık
Barajı, Antalyada Dim Barajı gibi toplam 15 tane büyük baraj bu
yıl tamamlandı. Ancak bu dev projelerin resmî
açılışları Sayın Başbakanımız
tarafından yapılacak, şu anda bunların da
açılışları bekleniyor. 5 tane de büyük içme suyu tesisi
var, toplam 20 adet büyük, dev proje Başbakanımızın
açılış merasimini bekliyor.
İçme suyu sektöründe Uşak Arıtma Tesisi 3
Aralıkta hizmete alındı. GAP illerinden Şırnak ve
Adıyamanın içme suyu projeleri ihale edilmiş olup,
inşaatlarına başlandı.
2008 yılı sonuna kadar Afyonkarahisar isale hattı
ve arıtma tesisi, Mardin Kızıltepe İçme Suyu Projesi
tamamlandı. Siirtle ilgili isale hatları inşaatları devam
ediyor. Ve böylece bu tesislerle 660 bin nüfusa yılda 72 milyon metreküp
içme suyu temin edeceğiz.
Ziraat sektöründe 13 Haziranda Aydın Bozdoğanın
sulaması, Çanakkalede Ayvacık ve Umurbey Barajları hizmete
alındı. 3 Aralıkta ise Küçükler sulaması, Susurluk
Çataldağ Barajı ve sulaması, İsçehisar Seydiler Barajı
ve sulaması gibi tesisler işletmeye alındı. 2008
yılı sonuna kadar da Uşak Banaz Ahat Barajı sulaması,
Balıkesir Gönen Ovası sulaması gibi önemli sulama tesislerinin
tamamlanması beklenmektedir. Bütün bu tesislerle 2008 yılı
sonuna kadar
Sulama konusunda atılan en büyük adımsa GAP Eylem
Planıdır. Şu ana kadar yüzde 26sı işletmeye
açılan GAP arazilerinin tamamını 2012 yılı sonunda
sulamayı hedefliyoruz.
Gene 2008 yılında Obruk Barajı
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bu bütçeyle zor!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) 2008 bitti zaten!
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Ömrünüz yetmeyecek!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Allah izin
verirse yeter merak etmeyin. Hep göreceksiniz, yıldırım
hızıyla devam ediyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) - Bu rakamlarla olmaz! Bu
bütçeyle olmaz bu iş!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 2008
yılı sonuna kadar Obruk Barajı ve HES, Antalya Dim Barajı
ve HES, Cindere Barajı ve HES, Torul Barajı ve HESin
tamamlanmasını planlıyoruz, bitireceğiz, hemen hemen bitti.
Enerji sektöründe 2003 yılında ilk tohumları
atılan projelerin meyvelerini de bu yıl bitmeden toplamaya
başladık. Bakın, 2003 yılında Su Kullanımı
Hakkı Anlaşması Yönetmeliği çerçevesinde hidroelektrik
santralleri özel sektöre açtık.
Ben 17 Aralık itibarıyla müracaat edilen hidroelektrik
santrallerin sayısını sizlere arz etmek istiyorum: Tam 1.503
adet hidroelektrik santrale müracaat var. Bunların da toplam kurulu gücü 21.922
megavattır. Bu gerçekten takdire şayan bir husustur. Nitekim
bunlardan altmış bir adedinin temelini 9 Temmuz 2008de DSİde
atmıştık hatırlarsanız. Hatta yıl sonu gelmeden
Elâzığ ile Tunceli sınırındaki Seyrantepe Baraj ve
Hidroelektrik Santralinin açılışı da Sayın
Başbakanımız tarafından gerçekleştirilmişti.
Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizin su konusundaki
tecrübelerini dünyayla paylaşmak açısından Beşinci Dünya Su
Forumunu gerçekleştireceğiz. İnşallah bu forumda sizlerin
de desteklerinizi bekliyoruz. İstanbul için çok önemli, takriben 20 bin
kişinin katılacağı bekleniyor.
Şimdi biraz da ağaçlandırma ve ormancılık
faaliyetleri hakkında bilgi arz etmek istiyorum. Biliyorsunuz
ağaçlandırma ve erozyon kontrolü seferberliğiyle 2012
yılı sonuna kadar 2 milyon 300 bin hektarlık alanda bir
ağaçlandırma yapacağımızı söylemiştik. Ben
şu müjdeyi vereyim. Bir milletvekilimiz dedi ki: Bunu hakikaten
gerçekleştirirseniz takdirle sizi yad ederiz. Bakın, şunu
söyleyeyim: Bu yılki programımız bizim 420 bin hektardı,
şu ana kadar -dün verilen rakam, her bir kurumun ne kadar
yaptığı belli- 448 bin
Ayrıca, yangında filo kurmak için çalışmalar
başladı. Bildiğiniz gibi kiralama süresini yüce Meclis yedi
yıla çıkardı, böylece daha kolay bir şekilde kiralama
yapılabilecek, onu da burada özetlemek istiyorum.
Orman köylüsünün desteklenmesini zaman sınırı olduğu
için belirtmek istemiyorum ama, desteklerin de geçmiş yıllara göre
yüzde 259 nispetinde arttığını burada özellikle vurgulamak
istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Geçici işçilere çözüm üretin.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Doğa koruma
ve millî park faaliyetlerini özellikle kısaca belirtirsem, 2003
yılından bugüne kadar yedi millî park, on altı tabiat
anıtı, on üç tabiat parkı ilan edildi. Hakikaten, biz, bütün
alanları ciddi bir şekilde koruyoruz, korumaya da devam
edeceğiz. Özellikle, sayın milletvekillerim, faaliyetlerimizi
yoğun bir şekilde devam ettiriyoruz.
Yangınlarla ilgili mücadeleyi çok detaylı bir
şekilde sizlere anlatmak isterdim, ancak bunlarla ilgili, orman
yangınlarıyla yaptığımız büyük mücadele konusunda
sizlere özel bir sunum yapmak istiyorum. Çünkü hakikaten Orman Genel
Müdürlüğümüz ve ormanla ilgili, yangınla ilgili
elemanlarımız fevkalade fedakâr bir şekilde
çalışıyorlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hocam, helikopter
alımlarını ne yaptınız?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir
diğer husus, sayın vekillerim, size şunu belirteyim, yanan
alanlar kesinlikle ağaçlandırılıyor. Nitekim, şu anda,
Ağustos 2008 tarihinde Antalya Serik Taşağıl yöresinde
çıkan orman yangınında yanan alanın bir kısmına
23üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Ormanı kuruldu ve her birinizin
adına, bütün milletvekillerimiz adına sizlere de birer fidan dikildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan, devam edin.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Peki, bir
dakikada toparlayacağım efendim.
Fidanların resmi de size verilen bu kâğıtta,
sertifikada mevcut, onu da belirteyim.
Bir diğer husus da, sürem bittiği için şunu
belirterek sözümü tamamlayacağım. Hükûmetimiz döneminde hiçbir orman alanına
tecavüz olmamıştır, 1 metrekarelik dahi bir işgal söz
konusu değildir. 2/B arazileri, tamamen bizim Hükûmetimizden önceki
dönemdeki işgallerdendir. Yoksa, Hükûmetimiz döneminde Türkiye'nin hiçbir
tarafında 1 metrekareyi dahi işgal ettirmiyoruz. Bunu da özellikle
belirtmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) İstanbulda su
havzaları sizin döneminizde işgal edildi.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 31/12/1981
tarihinden önce işgal edilmiş, orman vasfını kaybetmiş
yerlerdir 2/Bler.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Olur mu öyle şey!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hükûmetimiz
zamanında alan yoktur, varsa bizzat kendi elimle onu yıkmaya
hazırım. Bunu lütfen söyleyin.
Efendim, ben özellikle, gayretlerinizden dolayı
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) İSKİ Genel
Müdürlüğünüz döneminde İstanbulda su havzaları işgal
edildi.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
Sayın Bakanım, süreniz doldu efendim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Değerli
milletvekillerim sizlere teşekkür ediyorum.
Bakanlığımızın bütçesinin
hayırlı olmasını gönülden temenni ediyorum, emeği
geçen herkesi şükranlarımla yad ediyorum.
Teşekkür ederim efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Su havzaları sizin
İSKİ Genel Müdürlüğünüzde işgal edildi Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben
hep yıktım, 1 santimetrekare varsa gösterin.
BAŞKAN Hükûmet adına Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay.
Sayın Günay, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakika Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyesi
arkadaşlarım; ben de bana ayrılan süre içinde
arkadaşlarımızın değindiği bazı hususlara
kısaca değinerek açıklamalarda bulunmak istiyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığının bütün
çalışmaları hakkında yaptığımız bir
belge kitap, sanıyorum, dün bütün arkadaşlarımızın
dolaplarına sunuldu.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Okuma imkânı bulamadık
henüz, erken gönderseydiniz belki bir şey söylerdik.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Arkadaşlarımız önümüzdeki süreçte bunu inceledikleri takdirde,
soracakları başka hususlar varsa biz her zaman yanıtlamaya
hazırız. O yüzden, ben Bakanlığın
çalışmalarına uzun ayrıntılarla burada girecek
değilim, bu kitapta bunlar anlatıldı.
Arkadaşlarıma, konuşmacı
arkadaşlarımıza, bugünkü yedinci tur içinde Kültür ve Turizm
Bakanlığı ve bağlı birimlerle ilgili görüş
açıklayan arkadaşlarıma özellikle teşekkür etmek istiyorum,
Sayın Halise, Sayın Altay ve Sayın Özbolata, Sayın
Toskaya, Sayın İşbaşaran, Sayın Bilgiç ve Sayın
Saliye. Esas itibarıyla arkadaşlarımız son derece
yararlı, yapıcı, ufuk açıcı görüşler ifade
ettiler. Bunları not ettim, eksik noktalarımız varsa elbette
gidermeye, bu görüşlerden yararlanmaya çalışacağız.
Bazı noktalar var ki, bunlar da belki eksik bilgiden kaynaklanıyor.
Onları da kısaca burada değerlendirmeye
çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım, sanıyorum bir
arkadaşımız söyledi. Kültür ve turizm gerçekten hepimizin
ortaklaşa bir bakış açısı geliştirmeye
çalışması gereken, özel bir dayanışma içinde yaklaşmamız
gereken bir alan. Kültür, bizim bütün tarihimiz, geleneklerimiz, yaşam
tarzımız, bütün yaşadığımız ortam.
Yaşam tarzımızın ötesinde, hayat tarzımızı
belirleyen ortam. Bütün bunların adı kültür. Bazı çevrelerde
kültür deyince sadece onun bir dalı olabilecek olan güzel sanatlar
anlaşılıyor. Hâlbuki onun dışında oturma kalkma,
davranış tarzımız, konuşma biçimimiz, dili
kullanmamız, yemek yeme tarzımız, âdetlerimiz, bütün bunlar
kültür. O yüzden kültürle ilişkilerimiz bütünüyle yaşama
tarzımızı, hayat tarzımızı yukarıya çekmek
amacına yönelik. Bu, topyekûn, sanıyorum ki, bütün siyasal görüşleri,
bütün siyasal partileri ortaklaşa ilgilendiriyor.
Turizm de, yine bir değerli arkadaşımız
söyledi -Sayın Toskay söyledi sanıyorum- bir yandan, ülkemizin en
temel sorunlarından birisine fevkalade yararlı katkılar getiren
bir alan. İstihdama özel biçimde bir katkı sağlayan alan. Bir
yandan da ekonomideki çok temel sorunlarımızdan birisine, cari
açık meselesine ilk adımda yarar sağlayan bir başka alan. O
yüzden, bir yandan hayat tarzımızın bütünüyle sosyal,
düşünsel açıdan yükseltilmesi, bir yandan da ekonomik açıdan
geliştirilmesi çerçevesinde bu iki alan gerçekten üzerinde özel
durmamız gereken, özel bir bakış açısı
geliştirmemiz gereken bir alan.
Arkadaşlarımın eleştirilerine
katılıyorum bir ölçüde. Onlar eleştirmek için söylediler. Ben
gelecek dönemlere ışık tutar düşüncesiyle aldım, bir
tarafa not ettim. Elbette bütçe imkânlarımızın daha da
artması gerekiyor, ama kısıtlı imkânlar içinde biz kamunun
bir tek kuruşunu ziyan etmeden mümkün olduğu kadar her işi, her
kuruşu yerinde, yararlı biçimde kullanmaya çalışıyoruz
ve görevlerimizi ihmal etmemeye çalışıyoruz.
Geçen dönemde Parlamentomuzun yaptığı bir düzenleme
var. Emlak vergilerinden bir kesinti var, o da doğrudan doğruya
kültür varlıklarının iyileştirilmesi için
kullanılıyor. Bu da ek bir kaynak. Bir ölçüde turizm tahsislerinden
altyapı için katkı alabiliyoruz. Yine geçen dönem Parlamentomuzun
çıkarmış olduğu, kültür girişimcilerine
sağlanmış olan bazı imkânlardan ötürü kültür girişimcilerinden
de katkılar alabiliyoruz. Bu yıl örneğin
yaptığımız iki ön izinle sanıyorum önümüzdeki ay bu ön
izinleri eğer kesin sonuca bağlarsak, eski rakamlarla ifade edersem,
10 trilyonlardan çok daha fazlasıyla ifade edilen bir katkıyı
kültür girişimcilerinden doğrudan doğruya bizim
imkânlarımız içine katmış olacağız. Böyle bir
bakış açısı içinde imkânları iyi kullanmaya
çalışarak uğraşıyoruz.
Bir noktayı da yine bir kez daha değerlendirmek
istiyorum. Kültür ve turizm işlerinin birbiriyle bağdaşıp
bağdaşmadığı konusu sorgulanıyor. Tabii,
bakanlıklar birleşebilir, ayrılabilir; bu, devletimizin
takdiridir ama kültürle turizm işlerinin birbirinden ayrı
olmadığını düşünüyorum. Çünkü biz turizm olarak daha
çok şimdiye kadar
Bu yıl -ayrıca sizlerle paylaşmak isterim-
Antalya 9 milyon 1inci ziyaretçisini önceki gün öğlen uçağından
karşıladı ve kendisine bir teşekkür, bir takdir ödülü,
plaketi verildi. Bu yıl da sanıyorum aralık ayı sonu
itibarıyla 25 milyon rakamının -26ya ne kadar
yaklaşacağız ben de merak ediyorum- üzerinde bir yerde
sonuçlanmış olacağız.
Yani bu rakamlar artıyor ama esas itibarıyla bunlar
Türkiye'de kıyı turizmi eksenli olarak yoğunlaşıyor.
Bizim hâlbuki turizmi Anadoluya yayma, kültür varlıklarıyla turizmi
buluşturabilme, kültür varlıklarımızı dünyaya
tanıtabilme gibi bir başka gayretimiz de var. Bu sadece Anadolunun
bütünü turizmle tanışsın, Anadolunun bütünü turizmden gelir
elde etsin amacına yönelik değil. Eğer biz kültür
varlıklarımızı, kültür değerlerimizi turizm sunumu
içine katabilirsek turizmimiz sıradan olmaktan kurtulacak. Akdeniz
çanağındaki herhangi bir ülkenin mavi tur yolculuklarının
dışında özel bir anlam ve önem taşıyacağız.
Dünyada turizm deyince akla gelen özel bazı yerleşim merkezleri
var, İtalyanın Floransası gibi, İspanyanın
Toledosu gibi. Buralara gitmek, buraları görmüş olmak, belli bir
gelir ve kültür düzeyi üzerindeki insanlarda -anlatırken birbirlerine- bir
itibar vesilesi oluyor. Türkiyede de böyle mekânlar yaratmalıyız
diye düşünüyorum. Türkiyede de dünyada herkesin birbirine Ben Türkiyede
falan yeri gördüm. diyebileceği, örneğin bir Edirne, bir Amasya, bir
Manisa, bir Kütahya, bir Mardin gibi bazı yerleri, bütünüyle ele alıp
turizm sunumlarımız arasına katmalıyız. Böylece, bir
deniz kıyısı sunan ülke olmanın ötesine geçmeliyiz ve
böylece, dünyada marka olmanın, dünyada prestijli turizm ülkesi
olmanın, vazgeçilmez turizm ülkesi olmanın yolunu açarız diye
düşünüyoruz.
Böyle baktığınız zaman kültür ve turizm
birbirinden ayrılmıyor. Böyle baktığınız zaman
kültür alanında yaptığınız her şey, aslında
turizm alanında, turizmi değerli kılmak alanında, turizmi
vazgeçilmez kılmak alanında önemli bir altyapı
katkısı. Böyle bakınca ikisinin birbirinden çok
kopmayacağı anlaşılıyor ama dışarıdan
bakarsanız kültür, daha bir maddi- manevi hayat tarzı meselesi,
turizm bir para kazanma meselesi; değil işte, değil yani turizm
sadece bir kuru para kazanma meselesi değil, ülkenizin değerini bilme
ve ülkenizin değerini kendi insanınızla içselleştirme,
dönüp sonra ona sahip çıkarak dünyaya tanıtma meselesi. Bu çerçeveden
bakınca müthiş bir birliktelik var ikisi arasında.
Değerli arkadaşlarım, kısaca,
arkadaşlarımızın değindiği birkaç noktaya ben de
izin verirseniz değinmek istiyorum. Bir iki şeyden söz etti
arkadaşlarımız. Sayın Altay, bir arkadaşımızı,
daha önce din eğitimi almış olan bir
arkadaşımızı, yurt dışında bir göreve,
kültür ataşesi olarak tayin ettiğimizi söyledi. Kabaca bakınca
bilgi doğru yani gerçekten yaşama Anadoluda dar bir ekonomik gelir
çevresinin bireyi olarak başlamış, din eğitimi
kolaylığından başlamış ama orada durmamış,
yurt dışında, Strasbourg da master yapmış, Marc Bloch
Üniversitesinde doktora yapmış arkadaşımız ve yüzde 90
düzeyinde Fransızcası, orta düzeyin üzerinde İngilizcesi var
ENGİN ALTAY (Sinop) Deniz Fenerinde de
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) -
ve o
dediğiniz davalarla falan da hiçbir hukuki ilişkisi yok yani
kendisine herhangi bir sorumluluk atfedilmemiş. Neden özel olarak
kararnamesi çıkmış? Başbakanlıktan onayı geç
gelmiş. Yani şunu isterseniz yapmayalım: Meslek
gruplarını kategorize etmeyelim. Çok sayıda öğretmenimizin
yükselmesini sağlamaya çalışıyoruz, çok sayıda emniyet
görevlimizin yükselmesini sağlamaya çalışıyoruz. Yani din
eğitimi alarak yola çıkmışsa bir insan, onun yükselmesinin
önünü niye keselim ki? Yani niye keselim? Öğretmen, polis, imam, doktor,
avukat, sanatçı, hepsi bunlar bizim dünyamızın insanları,
bizim ülkemizin insanları ve henüz otuzlarda, kırklarda
yaşı olan arkadaşlarımız kendilerini geliştiriyorlarsa,
bırakalım geliştirsinler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Herkes yaptığı
eğitimde çalışsın!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Sonra, polemik olsun diye söylemiyorum. Sevgili Arkadaşım polemik
olsun diye söylemiyorum, sadece bir ortak bakış açısı
geliştirelim diye söylüyorum.
Yani İstanbulda örneğin, kentin yeni gelişen
önemli merkezlerinden birisini seçim kazanmak için aynı eğitimden
gelen bir arkadaşa vermekte sakınca görmeyip bir kültür
müşavirliği yardımcısını, 90 puanın üzerinde
Fransızcası olan, iki yabancı üniversitede master ve doktora
yapmış olan arkadaşa vermeye dudak büktüğünüz zaman
inandırıcı olmuyor attığınız öteki
adımlar. O açıdan söylüyorum, katiyen bir polemik olsun diye
söylemiyorum. Bir bilgi eksikliğini gidermek için söylüyorum.
Yine biz bir
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Bakanım, adam Diyanetin
yetiştirdiği imamları yetersiz buluyor, kendisiyle çelişik
buluyor. Orada başka bir dinî anlayış yaşıyor.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Hayır, öyle değil, öyle değil.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Sinop) Aynen öyle!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Öyle
değil, tam tersine, yurt dışında bu konuda bir görüş
birliği olması gerektiğini söylüyor. Yurt dışında
bu konuda kafa karışıklığı olmaması, bir
görüş birliği olması gerektiğini söylüyor.
Yine bir başka arkadaşım, yine bilgi
eksikliğinden olsa gerek, bir konseri iptal ettiğimizi söyledi. Bir
iptal söz konusu değildir. Bakın, biz, bir Nâzım Hikmet
Oratoryosunu Moskovada Rusya Kültür Yılının
açılışında değerlendirdik. E, iş Frankfurta
geldi, bir başka önemli sanat eserimizi götürdük, Ahmet Adnan Saygun. Türk
müziği içinde fevkalade duayen, önemli bir isim ve götürdüğümüz
oratoryo, dünyanın bütün sanat mahfellerinde çok değeri bilinen Yunus
Emre Oratoryosu. Bizim dünyaya sunacağımız bir tek eserimiz mi
var? Biz bir tek eseri mi dünyada bütün sahnelerde
dolaştıracağız, yoksa bizim bir değerli
arkadaşımızın yaptığı
çalışmayı Moskovaya, başka birinin
yaptığını Frankfurta, başka birinin
yaptığını Parise, başka birinin
yaptığını Kahireye, başka birinin
yaptığını New Yorka götürmek gibi bir hakkımız
yok mu? Bizi birileri neden, üstelik ciddi ekonomik talepleri de olarak tekeli
altına almaya çalışıyorlar? Ya, bunlara, bu polemiklere
bence, bana doğrusunu sorarsanız, zamanınızı
boşuna tüketmemiş ve burada daha yararlı konular üzerinde
konuşma fırsatını yakalamış olursunuz.
Sayın Toskayın değerlendirmelerine çok
teşekkür ediyorum. Gerçekten benim de çok üzerinde durduğum bazı
noktaların altını doldurmak konusunda çok yararlı
şeyler söyledi. Bunları müzakere etmeye ve geliştirmeye
hazırım. Bir bilgiyi burada da düzeltmek istiyorum. Biz doğaya
saygılı, tarihe saygılı, çevreye saygılı ve
kaliteye saygılı derken gerçekten sözümüz ve
davranışımız arasında bir tutarlılık olmasına
dikkat ediyoruz. Ben, görevde bulunduğum şu bir buçuk yıl içinde
herhangi bir doğa tahribatına imza atmadım, herhangi bir
doğa tahribatına yol açabilecek olan bir yatırıma geçit
vermedim. Ama bu konuda bazı kıstaslar var -yasal kıstaslar
getirdik- o kıstasları harfiyen uyguluyoruz. Burada 70 bin metrekare
temalı park için bir kapalı alan öngörülüyor. denilen alan, 70 bin
metrekarenin öngörüldüğü alan 3 milyon 500 bin metrekare içindedir. 3
milyon 500 bin metrekare içinde 70 bin metrekare yüzde 2 bile olmuyor. Yani
bizim getirdiğimiz sınırlar bazen yüzde 30a çıkıyor,
golf alanlarında yüzde 5e düşüyor, 6ya düşüyor; bu, yüzde
2nin altına düşüyor. Ee hiçbir şey yapmayalım mı
Türkiyede? Yani bazı alanlar bataklık, bazı alanlar bozkır
olarak kalsın mı, yoksa yüzde 1, yüzde 2, yüzde 3 yatırım
yapalım, ama çevresini de imar edelim, ihya edelim,
ağaçlandıralım, gölet yapalım, güzelleştirelim mi?
Dünyada da böyle oluyor. Yani dünyaya bakıyoruz, dünyada yapılan
yanlışlardan ders çıkarmaya çalışıyoruz, dünyada
yapılan doğrulardan yararlanmaya ve ders çıkarmaya
çalışıyoruz ve Türkiye'nin ekonomisi, toplumsal yaşamı
birlikte ileriye gitsin diye uğraşıyoruz. Bütün
arayışımız, gayretimiz bundan ibarettir.
Arkadaşlarımızla bu bilgiyi de paylaşmak istedim.
Onun dışında değerli arkadaşlarım,
yaptığımız bazı şeyleri tabii burada uzun uzun
anlatmak fırsatı olmadı. Biz, müzelerimizi, kütüphanelerimizi,
tarihsel mekânlarımızı bu yıl içinde önemli ölçüde
ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Bir kez daha söylüyorum:
Dünyada hangi önemli şehre gitmişsem müzelerin önünde kuyruklar
gördüm; orada arkeoloji müzelerinin önünde, önemli araştırma
merkezlerinin önünde yerli yabancı çok sayıda insanın
sıraya girdiğini gördüm. Biz bunu yakalamazsak, kendi ülkemizi sadece
güzel deniz, güzel kum, güzel güneşle dünyaya sunmaya
çalışırsak bunun tıkanacağı bir nokta
vardır. Buna önem veriyoruz. Bu yıl bir müze kart
çalışması yaptık. Bunun ötesinde, müzelerimizin
ortamlarını iyileştirmeye çalışıyoruz. Ben, biraz
da üzüntüyle söylüyorum, bir yıldan bu yana, şu bir buçuk
yılın içindeki bir yılın tamamında neredeyse,
geldiğimden bu yana Topkapının içini temizlemeye
çalışıyorum. On yılların, yirmi yılların,
kırk yılların, elli yılların
Dünyanın hiçbir
imparatorluk sarayının has bahçesinin olmayacağı kadar her
kurumun saldırdığı tarihsel mekânlarımız var.
Ankarada Etnografya Müzesinin önündeki Atatürk
Anıtını sevgili ve rahmetli Bahriye Üçok burada, kürsüde
gündeme getirmiş, O kadar bakımsız ki orada onu
bırakmayalım, alalım, Meclisin önüne getirelim. Hiç olmazsa
Meclisin önünde olursa belki bakılır. demiş. Bu yıl onun
bakımını yaptık.
Hiç ayrımsız, hiç ayrımsız tarihin her
dönemine, kültürümüzün, topraklarımızın zenginliğinin her
dönemlerine; tarih öncesine, Osmanlı dönemine, Roma dönemine, cumhuriyet
dönemine ve bilhassa cumhuriyet dönemine elimizden geldiği kadar sahip
çıkmaya çalışıyoruz. Bu topraklarda var olan bütün
değerlerin insanımız tarafından sahiplenilmesi ve
geleceğe taşınması konusunda bir gayreti sergiliyoruz.
Bir şey daha yapmaya çalışıyoruz: Anadolunun
her tarafına, mümkün olduğu kadar, kültür sanat eserlerini,
İstanbulla, Ankarayla, İzmirle sınırlamadan yaymaya
çalışıyoruz.
Ben, aslında dün Malatyaya gidecektim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım, devam ediniz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
fakat uçak saatlerinin az zaman bırakması nedeniyle, Malatya
milletvekili arkadaşlarımın bu zamanı yetersiz bulması
nedeniyle gidemedim. Dün akşam Devlet Tiyatrosu Genel Müdürümüz Malatya
Sahnesini açtı, Elâzığ Sahnesini gelecek hafta
açacağız. Samsun ve Çorum Sahnesini de sanıyorum önümüzdeki bir
iki ay içinde açacağız. Yani, bütünüyle kültürü, bütünüyle
sanatı Anadoluya yaymaya, Anadolu insanının da kültürün,
sanatın, güzel sanatların imkânlarından, getireceği
esenlikten, güzellikten yararlanmasını elimizden geldiği kadar
sağlamaya çalışıyoruz.
Ben, arkadaşlarımızın bu görüşme
vesilesiyle yaptığı değerli katkılara bir kez daha
teşekkür ediyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Şahısları adına, lehinde, Van Milletvekili
Sayın Kerem Altun.
Sayın Altun, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEREM ALTUN (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Çevre ve Orman
Bakanlığıyla Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın bütçeleri üzerinde lehte söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
İki bakanlığımızın bütçelerinin
hayırlı olmasını diliyorum. Zamanın darlığı
sebebiyle sadece Kültür ve Turizm Bakanlığıyla ilgili çok özet
görüşlerimi arz edeceğim.
Değerli milletvekilleri, kültür denince, en geniş
anlamda, ilk insanla el değmemiş doğa arasına
insanoğlunun üretip koyduğu değerler toplamını
anlıyoruz. İnsanı doğaya egemen kılan ve toplumu
düzenli kılan ana etken kültürdür. Hâliyle kültür, gelişme, ilerleme
demektir; kültür, birikim ve büyüme demektir; olgunluk ve derinlik demektir. Bu
nedenle Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. diyen Atatürk, doğru
bir öncelik saptamıştır. Önce kültür diyebilenler, aslında
en önemli değere, insana yatırım yapalım diyebilenlerdir.
Önce insan diyen bir anlayışsa adaleti, barışı ve
refahı istemiş olmaktadır. Çünkü, kültürün tek
alıcısı ve tüketicisi insandır. Bu anlayışla insanı
ve insana özgü olan kültürü önceleyen iktidarımız, kültürü siyasetin
emrine veren tutucu şablon fikirlere kapalıdır. Bilakis,
siyaseti kültürün emrine veren öz güvenli ve özgürlükçü bir anlayış
taşımaktadır.
Millî kültür, bir toplumun ürettiği alamet-i
farikasını oluşturan ortak ve özgün maddi, manevi değerler
toplamıdır. Kültür de insan gibi canlıdır. Onu besleyen ana
damarlar güçlenirse millî kültür canlanır. Milletleşme de böyle
sağlanır. Dil, din, tarih, sanat, gelenekler bu damarlardandır.
Millî kültürümüzü, küreselleşmenin getirdiği engellenemez kültürel
yayılmalara maruz kaldığımız şu çağda
kapanma değil açılım, yanlış savunma değil
rekabetçi anlayışla geliştirmemiz, canlandırmamız
lazım.
Kültürel gelişme kitleden önce bireyin konusudur. Demokrasilerin
de erdemi bireyi öncelemesi değil midir? Demokratik tercih, birey
iradesinin gelişmesi ölçüsünde tercih edilir. Cumhuriyetimizin içerisine
daha çok demokrasi katarak kalite standardını yükseltmenin yolu
bireylerin kültürel düzeylerini yükseltmekten geçmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadim bir
medeniyetin mirasçıları olarak topraklarında var olan bütün
değerlerimizi, farklılıklarımızı bütüncül bir
anlayışla sahiplenmek, çeşitliliği, demokrasi ve hukukun
üstünlüğü çerçevesinde ahenk, uyum ve hoşgörüyle, bir ebru
güzelliğiyle kabul etmek ve geleceğe taşımak kültürel
bakış açımızın esasını teşkil
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, doğum yerimiz neresi olursa
olsun, hangi coğrafi bölgede yaşıyor olursak olalım,
Arasın, Diclenin, Sakaryanın ve Menderesin bu topraklara bereket
katarken gösterdikleri uyumlu işbirliğini unutmayalım. Urfadaki
sıra gecesiyle Çankırıdaki yâren gecesi arasındaki doku
benzerliğinin, horon tepen Karadeniz uşağının, çayda
çıra oynayan gakkoşun, bar tutan dadaşın, efeler gibi
kükreyen zeybeğin meydanda dönerken ortaya koyduğu vakarlı
duruşun; Neşet Ertaşın sazından, Kazancı
Bedihin sesinden, Aşık Veyselin dilinden, Ercişli Emrahın
sözünden dökülen sevda ezgilerinin, Mardinli Şeyhmus,
Kahramanmaraşlı Ökkeş, Trabzonlu Temelin askerlik yaparken
ettikleri yeminini; uygarlığın beşiği Mardinin,
turizm cenneti Antalyanın, peri bacalarının,
Uludağın, Balıklıgölün, Ağrı Dağının,
Van Gölünün, Hasankeyfin dört mevsimi aynı anda yaşayan ülkemizin
doğal ve kültürel zenginliğine sağladığı
zenginliğin; Mevlânânın, Hacı Bektaşî Velinin, Yunus
Emrenin, İbrahim Hakkı Hazretlerinin, Ahmedi Haninin, Fakiye
Teyranın ve binlerce gönül dostunun ruh dünyamıza
bıraktığı manevi mirasın omuz omuza vermemiz için
yeterli ve başlı başına birer neden olduğunu hiçbir
zaman hatırdan çıkaramayız, çıkarmamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Altun, devam ediniz efendim.
KEREM ALTUN (Devamla) Değerli milletvekilleri, ülke
bütünlüğü ve millî egemenliğe saygı çerçevesinde
çoğulculuğa ve çok sesliliğe dayanan hoşgörülü yönetim
anlayışı kültürümüzün bütüncül anlayışı içinde
saklıdır.
Bu duygularla, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altun.
Şahısları adına, aleyhinde, Muğla
Milletvekili Metin Ergun.
Buyurun Sayın Ergun. (MHP sıralarından
alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Konuşmam Kültür ve Turizm Bakanlığının
sadece kültür bölümüyle ilgili olacaktır. Bunlar da
Bakanlığın yapması gerektiği hâlde yeterince üzerinde
durmadığı hususlarla ilgili tespitlerden ibarettir. Tabii ki
zamanımın elverdiği ölçüde bu tespitlerimi her türlü siyasi
endişeden uzak yapmaya gayret sarf ettim. Dolayısıyla ilgililer
de her türlü siyasi mülahazadan uzak olarak dinlerlerse memnun olurum.
Tespitlerimi şu şekilde sıralayabilirim:
I) Yaptığım incelemelerde,
Bakanlığın amaçları, hedefleri ve gerçekleşecek
kazanımlarıyla ilgili olarak tespit edilmiş ve yürütülen genel
bir kültür politikasının olmadığı
anlaşılmaktadır. Açıkçası, Bakanlık, kültürel
olarak neyi amaçlamaktadır ve bu amacını nasıl
gerçekleştirecektir ve bu amaç doğrultusunda neler yapmaktadır,
belli değildir.
II) Yine, Türk dünyası kültür coğrafyasıyla ilgili
genel kültür politikası nedir, belli değildir. Bu genel kültür
politikası eksikliklerinin yanında, özel olarak da şunları
tespit ettim:
1) 1972 yılında imzalanan ve ülkemizin 1983
yılında katıldığı Dünya Kültür ve Tabiat
Mirasını Koruma Sözleşmesi kapsamında oluşturulan
Dünya Miras Alanları İlan Programı kapsamında Türkiye,
tarihî İstanbul Yarımadası, Nemrut Dağı, Pamukkale,
Truva, Safranbolu, Divriği Camisi gibi 9 miras alanına sahiptir. Oysa
miras zenginliği ve coğrafi genişliği Türkiye'nin onda 1i
olan birçok Avrupa ülkesinin 40, 50 ve belki daha fazla mirası dünya miras
listesinde yer almaktadır. Sayın Kültür ve Turizm Bakanı da
zaman zaman bu durumdan şikâyet ederek 9 olan miras sayısının
artırılmasını istemektedir, ama bu konuda yapılan
hazırlıklar yeterli değildir.
2) Türkiye 2003 yılında imzalanan Somut Olmayan Kültürel
Miras Korunması Sözleşmesine 2006 yılında
katılmıştır. Dünyanın somut olmayan kültürel
mirası zengin olan ülkeler arasında yer alan Türkiye, yetersiz kurumsallaşma
yapmaktadır. Somut olmayan miras çalışmaları, mutlaka, bu
konuda kurulacak bir genel müdürlük kanalıyla yürütülmemelidir. Türk
kültürünün korunması, eğitim sistemine dâhil edilerek
yapılması gerekmektedir fakat bu hususta herhangi bir
çalışma yoktur.
3) Kültür ve Turizm Bakanlığı, sinema ve müzik
eserlerinin desteklenmesi ve bu alanda güçlü bir sektör
oluşturulmasını sağlamalıdır. Dünyada birçok ülke
bu alanda sübvansiyonlar yaparak, küresel kültüre karşı kendi
kültürlerini korumak için sinema ve müziği etkin bir kültür yaşatma
ve gelecek kuşaklara aktarma aracı olarak kullanıyor.
4) Türkiye müzecilik bakımından
çeşitlenememektedir. Türk müzeciliği bu alandaki gelişmelere
ayak uyduramamakta, bu alandaki uluslararası gelişmeleri
izleyememektedir. Özellikle Türk kültürünün kaybolan değerlerini koruma ve
gelecek kuşaklara aktarma konusunda önemli bir boşluğu
dolduracak olan ve yaygın olarak folklor, açık hava müzeleri olarak
adlandırılan geleneksel ve yerli kültürü anlatan, insanların
kendi geçmişlerini gösteren bir ulusal müzeye ne yazık ki Türkiye
sahip değildir. Bakanlık böyle bir müze açma düşüncesine
nasıl bakmaktadır, bilmiyoruz.
5) Dünyada son yıllarda kültür turizmi önemli bir alan haline
gelmiştir. Türkiye'nin turizme açmak istediği kültürü nedir? Bu belli
değildir. Bu alanda eski Roma-Grek medeniyeti merkezli kültür
tanıtımının bizim zengin kültürümüzün bütün
çeşitliliği içinde değerlendirilmesine yönelik bir projeleri var
mıdır? Belli değildir.
6) Hızla kentlileşen Türkiyede kültür öğretmede
aileler gün geçtikçe etkisizleşmekte, çocuklar sokağın
insafına terk edilmektedir. Her alanda olduğu gibi bu alanda da
profesyonelleşme başlamıştır. Kreşler ve temel
eğitim kurumları kendi kültürümüzü bir anne şefkat ve
titizliği ile çocuklara aktarmalıdır. Kültür ve Turizm
Bakanlığı bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı
ile koordineli ne tür çalışmalar yapmaktadır? Bu belli
değildir.
7) DÖSİMin il merkezlerinde kitap satış
büroları hızla kapanmaktadır.
8) Bakanlık, Türk kültürünün geleneksel unsur ve ürünlerini
güncelleyerek etkin araçlar vasıtası ile -yani sinema, tiyatro,
televizyon, İnternet vesaire- yeniden toplumla
buluşturmalıdır. Bunun için de kültür, sanat ve bilim
adamlarından ciddi bir şekilde yararlanmalıdır. Bu
eksiktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ergun, devam edin.
METİN ERGUN (Devamla) - 9) Türk kültürü, Türk toplumunun
değerlerini yansıtan çeşitli simge ve semboller de
üretmiştir. Gelişmiş ülkeler bu simge ya da sembollerini üretim
ve tanıtımın her aşamasında kullanmakta, toplumsal
değerlerini dünyaca tanınır hâle getirmektedir.
Bakanlığımız Türk kültürünün simge ve sembollerini ticaret
hayatına ve reklam sektörüne katmak durumundadır. Bu sembollerin ticari
ürünlerin markalaşması sürecinde kullanılması gerekmektedir.
10) Kültür Bakanlığı, devletimizin diğer
kurumlarıyla, özel sektörün de desteğini alarak geleneksel
tiplerimizin yiyecek ve oyuncak sektörüne dâhil edilmesini
sağlamalıdır. Bu noktada gelişmiş Batılı
ülkelerin yöntem ve deneyimlerinden yararlanılmalı, ülkemize ve
kültürümüze has bir yöntem geliştirilmelidir.
Zamanım bu kadarına elverdi. Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ergun.
Sayın milletvekilleri, yedinci turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi sorulara geçiyoruz.
Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çevre ve Orman Bakanına soruyorum: Sayın Bakan,
Ankaranın içme suyu içilebilir nitelikte midir? Güven verebiliyor
musunuz?
Seçim bölgem Gaziantepte Sof Dağının ekolojik
dengesini bozan daha önce de arz ettiğim taş ocakları konusunda
neden bir tedbir alınmıyor?
Ardıl Barajı hangi aşamada? Kılavuzlu
Barajının Gaziantep ayağı, yani
Nurdağı-Fevzipaşa-Islahiye için herhangi bir program
çalışmanız var mı?
Birecik pompaj sulama projesi ile Kayacık sulama projesine
neden gerekli önem verilmemektedir?
Ayrıca, tüm kirliliklerin üzerine son günlerde hava
kirliliği başladı. Acaba bu, Hükûmetinizin övünerek
dağıttığı kömürlerden olabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER (Antalya) Ben sorularımı Sayın Çevre
ve Orman Bakanına iletmek istiyorum. 16 Mayıs 2008 tarihinde
tarafınıza vermiş olduğum soru önergesinde, yangın
riski başlamış olmasına rağmen Antalyaya henüz
yangın söndürme uçaklarının gönderilmediği, burada büyük
çaplı bir yangın çıkıp da söndürülmediği takdirde
bunun sorumlusunun siz olacağınızı tarafınıza
iletmiştim. Bana verilen yanıtta gerekli uçak, cihaz ve personelin bulunduğunu
belirtmiştiniz. 31 Temmuz-5 Ağustos 2008 tarihleri arasında
Serik ve Manavgat yöresinde ülkemiz tarihinin en büyük ikinci yangını
yaşanmıştır. 17 bin hektar alan kül olmuştur. Her
mevsim yangın tehlikesi yaşayan Antalya ve Muğla yörelerinde
yangın söndürmede kullanılmak üzere bir hava filosu oluşturmak
için daha neyi bekliyorsunuz? Defalarca uyarmamıza karşın
gerekli önlemleri almayan zatıalinizin bulunduğunuz görevden
ayrılması için ülkemizdeki bütün ormanların mı yanması
gerekir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Ekici, buyurun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İnsanlar tarihî eserleri yerinde, bölgesinde görmek istiyor.
Bu anlamda, dünya harikası Gaziantep Zeugmada yerinde sergileme yapmak
için yapılan çalışmalar nelerdir? Gaziantep Zeugma antik kenti
arkeolojik park ve müze çalışma projesi ne aşamadadır?
Sayın Günay, 2008 bütçe görüşmeleri sırasında
Madımak Otelinin müze yapılıp yapılmayacağına
ilişkin soruya Bu konuyla ilgili gereken dikkati göstereceğimi
diyerek yanıt vermiş idi. Bugüne kadar Madımak Otelinin müze
yapılması konusunda yapılan somut çalışma nelerdir?
Kültür Bakanlığı şimdiye kadar gerek tiyatro
gerekse sinemalarda çeşitli yollarla sansür uygulamalarına
girişmiştir. Sanatta sansür uygulamasını
çağdaşlıkla ne kadar bağdaştırıyorsunuz?
Zaman içerisinde sansür uygulamalarına devam edecek misiniz?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ekici.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
İlk iki sorum Kültür Bakanına: Sayın Kültür
Bakanım, Adıyaman ilinde bulunan Nemrut Dağının
tanıtılması amacıyla 2009 yılı içerisinde ne gibi
çalışmalar yapılması düşünülmektedir?
İkinci sorum: Ülkemizde yaklaşık olarak 15-16
milyon Alevi yurttaşımız inanç ve kültürlerini cemevlerinde ifa
etmektedirler. Bu bir gerçektir. Bakan olarak cemevlerine gerekli destek ve
iyileştirmeyi düşünüyor musunuz?
Çevre ve Orman Bakanına sorularım vardır.
Sayın Bakanım, Koçali Barajı ne zaman tamamlanacaktır? 2009
yılı için ne kadarlık bütçe ayrılmıştır?
İkinci sorum: Yine, Çamgazi Barajındaki su potansiyeli
ya da başka bir ifadeyle kuraklık ne durumdadır? Bu konuda ne
gibi çalışmanız vardır?
Üçüncü sorum: Yapıldığını
söylediğiniz elli sekiz ilin 1/100.000 ölçekli çevre düzeni
planlarının kaç tanesi mahkemeler tarafından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) İlk sorum Kültür
ve Turizm Bakanıma.
Ulaştırma Bakanlığı,
Malatya-Pütürge-Adıyaman yolunu turizm yolu olarak belirlemiştir ama
Ödenek verirseniz yapacağım. diyor. Acaba, bu yola ödenek verecek
misiniz?
İkinci sorum Sayın Çevre Bakanıma: Yedi yıl
geçti, hâlâ Çevre Bakanlığı ve Orman Bakanlığı
kitapçığında Malatya yer almadı.
Kapıkaya, Boztepe, Darende sulaması, 1995
2008
Hâlâ
bunlar bitecek Sayın Bakan.
Bir başka konu: Yoncalı Barajı için
Arguvanlılar adına ben utanç duyuyorum, o insanlardan
utanıyorum; aynen altını çiziyorum, utanıyorum. Acaba benim
kadar sizin Bakanlığınız da
Biraz onlar utansın.
Son sorum: Malatya Belediyesi Katı Atık Projesi bu sene
bitecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Koçal
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Kültür Bakanımıza sormak istiyorum:
Miletliler tarafından kurulduğu düşünülen Zonguldak Filyos Antik
Tiyatrosundaki kazı çalışmaları üç yıldır
sürüyor Sayın Bakanım. Efes ayarında bir eserin ortaya
çıkacağı bilinmesine karşın, ayrılan
ödeneğin 100 bin YTL civarında olması işin yavaş
yürümesine neden olmaktadır. 2009 yılı için kazı
çalışmalarının amaca ulaşması adına 6-7
milyon civarında bir ödeneğin ayrılmasına ihtiyaç
vardır. Bu konuda Bakanlığınız ne düşünüyor?
Ayrıca, yine, Zonguldak Valiliğinin talebi olan Çaycuma
Kadıoğlu köyündeki kazı çalışmalarının
başlaması için herhangi bir hazırlığınız var
mıdır?
İki: Zonguldaka kalıcı bir devlet tiyatrosu
kurulması düşünülüyor mu? Kısa vadede bu mümkün değilse
Türk halk müziği korosu müdürlüğünün kurulması yönünde
Bakanlığınızın bir görüşü söz konusu olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür Sayın
Başkan.
Kültür Bakanına sormak istiyorum: Mardin Cizre kalelerini halka
ve turizme ne zaman açmayı düşünüyorlar? Şırnakta bir
kültür merkezimiz var. O konuda talepte bulundum. Ayrıca bir devlet
tiyatrosu düşünüyorlar mı? Sanatçıların telif hakları
konusundaki çalışmalarını biliyorum. Özellikle
İnternetten şarkı indirme konusunda bu hakları korumak
için bir çaba var mı?
Çevre Bakanına: Devlet Bakanı Sayın
Şimşek -darphaneden sorumlu- Hasankeyfi Türk lirasına
basacağına dair bize söz verdi. Suların altında kalacak
Hasankeyf. Sizler de destek verir misiniz Hasankeyfin resminin Türk
lirasına basılmasına? Siz baraj yaptınız diye
övünürsünüz. Bizim çocuklarımız eskiden böyle güzel bir Hasankeyf
vardı diye bakarlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım, benim
sorularım Sayın Eroğluna.
Sayın Bakanım, geçici orman işçisi olarak
çalışan arkadaşlarımız, bazı
arkadaşlarına kadro verilmesi nedeniyle kendilerine ne zaman kadro
verilecek diye ümitle beklemektedirler. Ben de soruyorum: Ne zaman kadro
vereceksiniz Sayın Bakanım?
Bir diğer sorum: Ermenek Barajında ne zaman su
tutacağız?
Bir diğer sorum: Orman kadastrosu uygulanan orman
köylerimizde yetmiş seksen yıllık, yüz yıllık
bahçelere altmış yetmiş yıl önce çekilen hava
fotoğrafları nedeniyle tapu verilmemiş ve mahkemelik duruma
düşmüştür. Bu köylülerimizin problemlerini çözmek için ne gibi
çalışmalarınız olacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Benim, Çevre ve Orman Bakanına iki sorum var.
Sayın Bakan, 2008 yılı içinde meydana gelen orman
yangınlarından hangileri yüksek gerilim hattından
çıkmıştır?
İkinci soru: yüksek gerilim hatlarından çıkan
yangınlardan doğan zararlar için TEDAŞtan ne kadar tazminat
aldınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın Eroğluna sormak istiyorum. Ilısu
Barajının yapımı için Türkiye taahhüt ettiği 153
kriterin hiçbiri yerine getirilmedi ve bunun üzerine Avusturya kredi
desteğini dondurdu. 18 Aralık 2008 tarihli yayınlanan Bakanlar
Kurulu kararıyla Ilısu Barajı kapsamında kalan bazı
gayri menkuller ile ilgili acil kamulaştırma kararı
alındı. Karar Kamulaştırma Yasasının 27nci
maddesine dayanıyor. 27nci madde olağanüstü durumlarda
kamulaştırmayı öngörüyor. Bu durumda olağanüstü olan durum
nedir ve kamu yararı olmaksızın kamulaştırma
olmayacağına göre 153 kriterin hiçbirini yerine getirmeyen Türkiye
nasıl bir kamu yararı sağlayacak, öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
İlk sorum Sayın Kültür Bakanımıza.
Sayın Bakanım, Osmaniyede bulunan Kastabala antik kenti
üzerine çimento fabrikası kurulması konusunda
Bakanlığınızca neden önleyici bir tedbir
alınmamıştır? Bakanlığınız bu projeye
neden karşı çıkmamıştır? Antik kentler üzerine
sanayi tesisi yapılması gibi Hükûmet politikası mı
vardır? Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
Bakanlığınızın bu konuda bir zaaf gösterdiğini
düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Sayın Bakanım, Adanadaki
Bakanlığınıza bağlı DÖSİM satış
ofisleri gibi bazı işletmeler kâr etmediği gerekçesiyle
kapatılıyor. Kültür işlerine tüccar gibi yaklaşmak ne denli
doğrudur? Kâr etmediği için Adanada bulunan müzeleri ve benzeri
yerleri de kapatmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yaz çalışmalarında bölgemizde
Balıkesir İvrindide vermiş olduğunuz Ardıçtepe ile
ilgili baraj yapımı devam edecek mi?
Yine Kazdağlarındaki altın arama
çalışmaları ne zaman durdurulacak ve Kazdağları ne
zaman kurtulacak?
Bir diğer sorum: Tarımda kullanılan
yaklaşık 30 milyar metreküp suyun -salma sulama ile büyük oranda,
aşırı ve yanlış şekilde tüketilen suyun- uygun
sulama tekniklerine dönüştürülmesi sağlanmadan su
kaynaklarımızın yanlış ve aşırı
kullanılması sizce doğru mudur? Bu yanlış tüketimi
destekleyen, üstelik havzalar arası su transferini sağlayacak, büyük
ve hatalı projelere girişmeniz ne kadar doğrudur?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aydoğan.
Son soru
Sayın Özdemir, buyurun efendim.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan konuyu kendisi de gayet iyi
biliyor. Seçim bölgem Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinden geçip Nizip
Hancağız Barajına dökülmeye başlayan Nizip Çayı suyu
tam arıtılmadan baraja toplanmaya başlamıştır.
Geçtiği yerleşim bölgesinde sulanan sebze ve meyveler tamamen verimsiz
hâle gelmiştir ve buranın ne zaman arıtılacağı?
İkincisi de yine Gaziantep ilinden geçip Oğuzeli
Sacır suyu da sanayi ve ev artıklarıyla çok kirlidir. Suriye
sınırına kadar olan bu nehir civarda büyük verim kaybı
yapmaktadır. Bu nehir üzerinde de bir arıtma tesisi düşünülmekte
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Bakanlarım, hanginiz cevap vereceksiniz?
Sürenizi ikiye mi bölelim?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Peki
kaç dakika süre?
BAŞKAN Beşer dakika süreniz var efendim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Şimdi, ben mümkün olduğu kadar hızlıca cevaplandırmaya
çalışayım.
Gaziantep Milletvekili Sayın Ağyüzün suali vardı
Ankaranın içme suyuna garanti verebiliyor musunuz? diye. Tabii,
şimdi, şunu ifade edeyim: Ankaranın içme suyu bildiğiniz
gibi Kızılırmaktan ve gelecek dönemde yakın bir vadede ise
Gerede sisteminden karşılanacak. Şu anda
Kızılırmak suyu getirildi. Miktar açısından acil bir
durum söz konusu değil. Gerede sisteminin de projeleri
hazırlandı, inşallah yakında onların da ihalesi
yapılacak.
Kalite açısına gelince, kalite açısından
hiçbir problem yoktur. Gerek TSE içme suyu standartlarını gerek
Avrupa Birliği standartlarını sağlamakta, hatta hem
Bakanlığımız hem Sağlık Bakanlığı
Hıfzıssıhha Enstitüsü tarafından ve aynı zamanda
ASKİ tarafından kontrol edilmektedir.
Şimdi, Kılavuzlu için şunu ifade edeyim:
Kılavuzlu Barajını ve sulamasını biz, gerek Gaziantep
gerek Hatay kısmındaki sulamalar da dâhil olmak üzere GAP
kapsamına aldık. Dolayısıyla hızlı bir
şekilde bunun yürütülmesi için gerekli her türlü desteği
vereceğiz.
Bir de Birecikteki Nizip pompaj sulamasıyla alakalı
Bununla ilgili, bildiğiniz gibi, pompaj istasyonu büyük ölçüde
tamamlandı. Geçen sene önemli miktarda ilave ödenek de verdik. Birinci
kısmın enerji nakil hatları ve pompaj istasyonu ve isale
hatları büyük ölçüde tamamlandı ama inşaat devam ediyor. Onu da
özellikle ifade etmek istiyorum.
Hava kirliliğine gelince: Efendim, hava kirliliği
genelde zaman zaman meydana gelen inversiyon hadisesinden meydana geliyor büyük
ölçüde ama bazen Ankarada, Sıhhiyede olduğu gibi -aynı zamanda
Edirne Milletvekilinin sualine de cevap vermiş olayım- o esnada
özellikle otomatik ölçüm cihazının arızalı olması
sebebiyle yüksek değer vermiş. Hemen anında arkadaşlar
gitti, Genel Müdürüm giderek seyyar, hassas otomatik ölçüm cihazıyla
baktığı zaman standartların üstüne
çıkmadığı anlaşıldı. Özellikle bir de biz,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından
hazırlanan, halka dağıtılan kömürlerin kükürt ve diğer
kalorifik değerlerini de ölçüyoruz. Bunların da, pek çok
ölçtüğümüz yerde, standartlara uygun olduğu anlaşıldı.
Onu da özellikle belirtmek istiyorum.
Şimdi, efendim, Sayın Sünerin sorusu vardı
Antalyada Serik-Taşağıl yangınıyla ilgili olarak. Ben
evvela şunu belirteyim: Bu yangınla alakalı olarak, yangın
esnasında yanan alan miktarı konusunda bana soru soruldu. Ben
özellikle o bölgedeki orman varlığı açısından verimli
orman alanının toplam ne kadar alan olduğunu
öğrendiğimde
4 bin hektar verimli orman alanı var ama hepsi
verimli orman alanı değil. Ülkemizdeki ormanların yüzde 50si
zaten verimsiz, bir kısmı taş kayaydı, bir
kısmında orman alanı yoktu. Dolayısıyla 4 bin hektar
olduğunu ifade etmiştim. Ancak, diğer alanların hepsini
dikkate alırsak: Verimsiz orman alanları, Orman Genel
Müdürlüğünün tespitine göre bu rakam 15.795 hektara ulaştı.
Ancak, biz, şu anda, İstanbul Teknik Üniversitesi ile uzaktan
algılama usulüyle bir ölçüm yaptık. Orada verimli yanan orman
alanının
Şimdi, tabii ki, bu arada, Antalyada 5 adet Türk Hava
Kurumunun helikopter uçağı ile 1 suatar, 1 de Kurumun helikopteri
bulunmaktaydı. O gün Antalyada 3, Türkiyede 18 yangın vardı.
Bu yangına 9 helikopter, 2 amfibik uçak ve 5 tane Türk Hava Kurumu
uçağıyla müdahale edilmiştir. Filo satın alma
çalışmaları da şu anda Sayın Başbakanın
talimatıyla başlamıştır. İnşallah
BAŞKAN Sayın Bakanım, süreniz doldu.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Diğerlerine müsaade ederseniz yazılı cevap vereyim efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Sayın Başkanım, ben de sırayla cevap vermeye
çalışayım.
Metin Ergun arkadaşımızın emek mahsulü olan
alt alta sıraladığı sorularının
cevaplarının çok önemli bir kısmını, bu yirmi dört
saat önce dağıtmış olduğumuz kitapta
bulabileceğini zannediyorum. Örneğin, hemen 27nci sayfadaki bir
büyük Türkiye müzesi, sanıyorum ki burada zikrettiği konulardan
birinin somut cevabıdır. Öteki konuların hepsini sonra isterse
konuşabiliriz.
Gaziantepte bir müzenin, Sayın Ekici, hem de Türkiyenin en
büyük müzelerinden birisinin, geçen yıl, temelini attık belediyeyle
iş birliği içinde. Çok büyük bir müze yapılıyor.
Hiçbir yerde sansür uygulamadım, sansür uygulanmasına da
fevkalade karşı çıkıyorum. Bir yanlış anlama
vardı -daha önce söylendi burada- Gitmek filmiyle ilgili. Ben filmi
gittim, gördüm, hiçbir sakınca yok bizim açımızdan. Sakınca
var diyenler, yani neyi buldular, neyi gördüler, onu bilmiyorum. Orada da
ifade ettim. Hele insanların birbirini sevmesine hiç, bizim ülkemizde,
sınır, sakınca getirilemez. Bir türkümüz var Abdurrahim
Karakoçun Her nesnenin bir bitimi var ama/ Aşka hudut çizilmiyor diye.
Yani bunu yaşamış olan bir ülkede bu tür
sınırların olmayacağı düşüncesindeyim. Burada
basın bazen ustalıkla reklam yöntemleri kullanabiliyor.
Yaşandı, yani belki somut olaylar ortada.
Madımakla ilgili gayretlerimizin sonuçlarını
yakında göreceksiniz.
Adıyaman Nemrut için ayırdığımız, bu
yıl için, 2009 yılı için ciddi bir kaynak var. Nemrut, benim
için çok özel. Bunu biliyorsunuz. Bütçe kitabının kapağında
Nemrut vardı. Burada İstanbul var. Nemrutla hem Malatya yönünden hem
Adıyaman yönünden yolların iyileştirilmesi, hem Malatya yönünden
hem Adıyaman yönünden karşılama mekânlarının
yapılması benim rüyalarıma giren bir sorundur. Ama projeyi
vermiş olduğumuz kurumlar, ne yazık ki bunlar üniversal
kurumlar, yani üniversiteler. Ne yazık ki bizim kadar telaş ve
heyecan içinde değiller. Ama konuyu yakından takip ediyorum.
Cemevleri konusunda hiçbir sınırımız yoktur.
Yani, biz, nerede bu konuda bizim üzerimize düşen bir iş varsa, ödev
varsa, görev varsa ayrımsız hepsini kucaklamaya, sahiplenmeye
çalışıyoruz ve ben, Türkiye insanının hepsini etnik
köken ayırımı olmaksızın, inanç ayırımı
olmaksızın bir ve bütün görüyorum. Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı olan herkes aynı haklardan, aynı imkânlardan yararlanma
hakkına sahiptir ve bizden bu konuda ne beklerse bunun
karşılığını hiçbir ayrımsız
görmüştür ve görmeye devam edecektir. Bu konudaki uygulamamı
biliyorsunuz siz de.
Malatya-Adıyaman yolu için, kaynaklarımız
sınırlı olmakla birlikte elbette bu yolun bir an önce
yapılmasını, biz -başka bakanlıkları da
zorlayarak- takip etmeye çalışıyoruz.
Sayın Koçal, Filyos kazısı... Geçen kazılarla
ilgili biz sıkıntılı başladık arkadaşlar.
Bizim geçen yıl kazılarla ilgili genel bütçemizde 500 bin YTL
vardı; kazıların, yaptığımız projeksiyona
göre bize maliyeti 10 trilyon civarındaydı. Biz, ciddi biçimde
DÖSİM kaynakları ve ciddi biçimde ek ödenekler transfer ederek geçen
yılki bütün harcamaları karşıladık. Bir miktar
artmış paramız var, bu yıla hazırlıklı
giriyoruz ve şunu söylüyorum: Bu yıl herhangi bir yörede bir hoca,
bir kazı ekibi geçen yıl çalıştığının 2
misli çalışırsa biz onun parasını ödeyeceğiz. Ama
bir kazı mevsiminde, ciddi bir kazı için 5-6 trilyon harcanması
katiyen söz konusu değildir. Her çalışanın biz bu yıl
hakkını vereceğiz ve kazıları bu yıl
hızlandırma konusunda tam bir gayret içindeyiz.
Devlet tiyatrosu
2009 sanat mevsiminde Zonguldakta devlet
tiyatrosu açacağım, evet.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Söz
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Evet, evet, açacağım. Yani, bakın Malatyada açtık, haberi
yok arkadaşın, Malatyada açtık. Elâzığda gelecek
hafta açıyoruz. Çorumu söyledim. Samsunu açıyoruz, 19 Mayısta
söz verdim, yerine getiriyorum. İstanbulda 3 tane yeni tiyatro
açtık, Ankarada 2 tane yeni tiyatroyu devreye soktuk. Bakın, gelecek
yıl, 2009 yılı devlet tiyatrolarının kuruluşunun
62nci yılı. Devlet tiyatrolarını -42lerdeyiz şu
anda- gelecek yıl sonunda 60a çıkarmayı hedefliyoruz Türkiye
çapında.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Zonguldak dâhil...
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Zonguldak dâhil. Zonguldak hariç olabilir mi, Zonguldak dâhil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
Malatya-Adıyaman yolunu yapın, hiçbir şey istemiyoruz.
BAŞKAN Süreniz tamam Sayın Bakan. Cevap verecek
misiniz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Yani iki şey kalmıştı, bir cümle.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Cizre Kalesi bu yıl bizim programımızda. Diyarbakır
rölöveye projeler intikal etti, kaynak ayırıyoruz GAP bütçesi
içinden. Cizre Kalesine başlayacağız. Şırnak Kültür
Merkeziyle ilgili değerlendirmenizi aldım. Kastamonuda da,
değerli arkadaşlarım, benim görüşüm, Kastamonuda çimento
sahasının o alan içine girmemesidir. Bu görüşümü
arkadaşlarıma söyledim. Şimdi son çıkan yargı
kararı da bu doğrultudadır. Ben herhangi bir tarihsel
varlığın, öyle, bir çimento fabrikası veya bir başka girişimle
yok edilmesine şiddetle karşıyım ve bunun gereğini
yapmak konusunda dikkatli davranıyorum.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemleri
tamamlanmıştır.
Şimdi sırasıyla, yedinci turda yer alan bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Çevre ve Orman Bakanlığının 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
22 - ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
1. Çevre ve Orman
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 671.105.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 341.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.130.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 365.950.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Çevre Koruma Hizmetleri 231.793.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.270.319.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve Orman Bakanlığı 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Çevre ve Orman Bakanlığının 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Çevre ve Orman
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.024.321.159,08
- Toplam Harcama : 948.622.665,63
- Ödenek Dışı Harcama : 6.724.748,60
- İptal Edilen Ödenek : 82.423.242,05
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 1.350.493,98
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çevre ve Orman Bakanlığının 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.17 - ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Orman Genel Müdürlüğü
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 5.283.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 117.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 861.344.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 866.744.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 214.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 623.744.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 21.960.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 40.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 859.744.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğünün 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğünün 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Orman Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 597.497.000,00
- Toplam Harcama : 577.455.641,27
- İptal Edilen Ödenek : 20.041.358,73
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B- C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 544.600.000,00
- Yılı Net Tahsilat : 647.456.885,32
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
20.91 - DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 26.783.150
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 844.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 15.720.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 5.412.566.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 526.647.150
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 268.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.982.829.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 4.031.740.471,18
- Toplam Harcama : 3.851.900.100,84
- İptal Edilen Ödenek : 176.281.209,27
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 103.326.093,53
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2007
yılı merkezi yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
22.81 - DEVLET METEOROLOJİ
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L İ
Kod Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 114.935.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 175.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 800.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 257.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 116.167.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 102.543.364,19
- Toplam Harcama : 83.274.734,46
- Ödenek Dışı Harcama : 102.883,66
- İptal Edilen Ödenek : 19.371.513,39
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 14.201.717,19
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.33 - ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU
BAŞKANLIĞI
1. Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kod Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 4.223.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Çevre
Koruma Hizmetleri 24.029.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskan
ve Toplum Refahı Hizmetleri 3.816.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 32.069.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 2.135.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 23.494.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.465.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 27.094.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Özel Çevre Koruma Kurumu
Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 31.515.031,00
- Toplam Harcama : 21.441.769,23
- İptal Edilen Ödenek : 10.073.261,77
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B - CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 22.747.000,00
- Yılı Net Tahsilat : 29.916,828,51
BAŞKAN (B) cetvelinini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
21- KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANLIĞI
1. Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 269.864.910
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.256.540
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 5.655.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 224.658.510
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 60.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 519.850.740
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.021.346.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2007 yılı
merkezi yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 944.640.918,11
- Toplam Harcama : 821.256.619,30
- Ödenek Dışı Harcama : 1.450.449,38
- İptal Edilen Ödenek : 124.834.748,19
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 67.974.964,05
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.16- DEVLET OPERA VE BALESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 14.596.445
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 59.480
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 520.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 732.650
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 125.119.425
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
GENEL
TOPLAM 141.028.00
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.655.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 139.336.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 7.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 140.998.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 125.932.520,00
- Toplam Harcama : 110.236.311,41
- İptal Edilen Ödenek : 15.696.208,59
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 122.430.000,00
- Yılı net tahsilatı : 110.087.367,54
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.15- DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 13.421.640
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 31.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.190.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 96.246.360
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 110.889.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 4.740.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 106.094.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 110.839.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2009 yılı
merkezİ yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 101.663.000,00
- Toplam Harcama : 92.508.795,87
- İptal Edilen Ödenek : 9.154.204,13
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini : 98.040.000,00
- Yılı net tahsilatı : 91.893.790,24
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir
Sayın milletvekilleri, böylece Çevre ve Orman
Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün 2009
yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati : 17.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.19
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 32nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi sekizinci tur görüşmelerine
başlayacağız.
Sekizinci turda Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/656) (S. Sayısı:312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (
1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)
I) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
İ) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) TARIM REFORMU GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince tur
üzerindeki konuşmalar bittikten sonra yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız. Soru sorma işlemiyle ilgili
açıklamalar daha önce yapıldığı için tekrarlamıyorum.
Soru sormak isteyen milletvekilleri, konuşmaların bitimine kadar
yerlerinden soru için giriş yapabilirler.
Bilgilerinize sunulur.
Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk
söz Muğla Milletvekili Fevzi Topuza ait.
Sayın Topuz, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA FEVZİ TOPUZ (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Mali Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek
üzere söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin gelişme ve
kalkınma süreci içinde merkezî yönetimin yatırımlarını
gerçekleştiren ve kamunun şehirleşmeyle ilgili önemli
görevlerinin çoğunu üstlenen Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı, son yıllarda devamlı bir şekilde görev
ve yetkilerini kaybetmektedir. Bugün Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının misyonu, ülke genelinde teknolojiyi ve
bilimsel gelişmeleri kullanarak, sürdürülebilir, sağlıklı
kentleşme ve yerleşme için etüt, plan, proje, denetim, afet
hizmetlerini düzenleyici ve denetleyici bir yaklaşımla yapmak ve
yaptırmak olarak tanımlanmıştır. Çalışmalar
sonunda elde edilen nihai vizyon ifadesiyle, çağdaş
kentleşmeyi ve yerleşmeyi hedefleyen politika ve stratejileri üreten
bir lider kurum olmak olarak kendilerini tanımlamışlardır.
Oysa uygulamaları ile ilgili Bakanlık, artık bırakın
lider olmayı görev alanları daraltılarak
tartışılır hâle getirilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğünün Ulaştırma
Bakanlığına bağlanması, imar planı yapma ve
onaylama yetkisinin Özelleştirme İdaresi, TOKİ, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları gibi başka birimlerle
paylaşılmak zorunda kalınması, Afet İşlerinin
Başbakanlığa bağlı bir birime bağlanacak
olması, kamu yatırımları ile ilgili görevlerin de
TOKİ, il özel idareleri, köylere hizmet götürme birliklerine terk edilmesi
karşısında Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının işlevi tartışılır
hâle gelmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının görev alanı iyice
daralmış ve yetkileri azalmıştır. Bakanlık âdeta
tasfiye sürecinin sonuna doğru hızla itilmektedir. Bu süreç
içerisinde merkezî yönetimin imar planları konusundaki yetkilerinin
çoğu başka idarelere devredilmiş, yapım işlerinin,
inşaat işlerinin çok büyük bir kısmı
Bakanlığın görev alanının dışında
bırakılmış, Bakanlığın ana hizmet birimlerinin
ve bağlı kuruluşların Bakanlıkla olan ilgileri
koparılmış, bu kurumları işlevsiz hâle getirecek
girişimlerde bulunulmuştur.
Bilindiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde olan
bir kanun tasarısıyla Afet İşleri Genel Müdürlüğü
Başbakanlığa bağlanmak üzeredir. İller
Bankasının tasfiyesine yol açacak kanun tasarısı geçen
yasama döneminde, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki muhalefetimiz ve Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin oluşturduğu tepkiler
üzerine yasanın çıkarılması engellenmiştir.
Değerli milletvekilleri, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı Türkiyede kamu hizmetlerinde memleketin
imarıyla ilgili işleri yürütmekle görevli kuruluşların
başında olduğu bir kurumdur. Cumhuriyetle birlikte bazı
istisnalar dışında yapımla ilgili bütün
kuruluşları bünyesine toplamış ve onları
yönlendirmiştir.
1 Mart 1922 tarihli Meclis açış konuşmasında
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün Yaşamak için ve ekonomik
gelişmemizin temini için bayındırlık işlerine dört
elle sarılmak mecburiyetindeyiz. ifadesiyle bir ülkenin
modernleşmesi ve kalkınmasının Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı faaliyetleriyle doğrudan
ilişkili olduğu çok güzel anlatılmıştır. Oysa
bugün cumhuriyetin temel değerleriyle birlikte, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı da içinde olmak üzere, tek tek kurumlar
yok edilmektedir.
Turizmi Teşvik Kanunu, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu, Çevre Kanunu, Toplu Konut Kanunu,
Orman Kanunu gibi kanunlarla ilgili merkezî yönetimin kuruluşlarına
imar planı yapma yetkisi verilmekle kalınmamış,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına imar planı yapma yetkisi
verilmiş ve böylece merkezî yönetimin planlama yetkileri çok
başlı hâle gelmiştir.
Bakanlığın en önemli fonksiyonunu oluşturan
imar planları konusundaki yetkilerini merkezî yönetimin diğer
kurumlarına devretmekle Bakanlığın etkisizleşme süreci
sona ermemiş, Bakanlığın kamu yatırımlarıyla
ilgili görev alanlarında TOKİ, il özel idaresi, köylere hizmet
götürme birlikleri gibi kurumlara görev verilmiştir. Artık,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı kamu
yatırımlarını gerçekleştiren kurum olmaktan
çıkmış, TOKİ, il özel idareleri, köylere hizmet götürme
birlikleri gibi kurumlar bakanlıkların projelerini yapmak ve
uygulamakla görevli hâle getirilmiştir.
Yapılan yasal düzenlemeler sonucu TOKİ okul, hastane,
stat, karakol yapar hâle gelmiş, artık TOKİ bütün
bakanlıkların projelerini yapan ve uygulayan bir kurum hâline
dönüştürülmüştür. Benzer şekilde il özel idareleri, köylere
hizmet götürme birlikleri de kamu yatırımlarını uygulama
konusunda yetkili kılınmıştır.
Mahallî İdare Birlikleri Kanunu değiştirilerek hem
merkezî idare kuruluşlarının hem il özel idare birliklerinin
köye yönelik hizmetlerinin yatırım ödeneklerinin köylere hizmet
götürme birliklerine aktarılmasının ve
yatırımlarının köylere hizmet götürme birlikleri
aracılığıyla yapılmasının yolu
açılmıştır.
AKP İktidarının yatırımları ve
bunlarla ilgili ihaleleri TOKİ ve köylere hizmet götürme birlikleri
aracılığı ile yerine getirme isteğinin altında
yatan şey, TOKİ ve köylere hizmet götürme birliklerinin Kamu
İhale Kanununa ve Kamu İhale Kurumunun denetimine tabi
olmamasıdır. Köylere hizmet götürme birlikleri ihaleleri kendi ihale
yönetmeliğine göre yapmaktadır.
Maliye Bakanlığı ile TOKİ bir protokol
imzaladı ve buna göre, dar gelirli vatandaşı ev sahibi yapmak
için kurulan TOKİnin artık sahil kesiminde yabancılara villa
kent ve tatil köyleri kuracağını belirten haberleri her gün
basında görmekteyiz, işitmekteyiz.
Toplu Konut İdaresi, sosyal konut yapan bir kurum olmaktan
çıktı, merkezî yönetimin de yapım işlerini yürüten bir
kurum hâline gelmeye başladı. Yani Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının görev alanına giren birçok
ihaleyi, birçok işi Toplu Konut İdaresi yapmaktadır. Hedefleri
birilerine ihale dağıtma süreci gibi işliyor.
Ülkemizdeki hızlı şehirleşme süreci içinde
imar planı yapma ve onama yetkisi, iktidar paylaşımı ve
rant dağıtımı erkine dönük mücadelelere neden
olmuştur. Ortaya çıkan sonuç, yetki, görev ve sorumluluk
bağlamında yönetsel yapıda dağınıklık, çok
başlılık ve kurumsal bir yapıya kavuşmamış
olmasıdır.
Bu durumda, ilgili Bakanlık çağdaş kentleşmeyi
ve yerleşmeyi hedefleyen, afet statüsü belirleyebilen kurum olma
özelliğini kaybetmiştir.
Bir defa daha tekrarlıyoruz: Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı görev alanı itibarıyla giderek
daralan, küçülen bir bakanlığa dönüşmektedir.
AKP Hükûmetleri ihale eliyle yapılacak işleri
başından itibaren İhale Kanunu kapsamı
dışında tutmak istemektedir.
2002 yılından bu yana İktidarın yerel
destekçilerine denetimsiz ve kontrolsüz bir ortamda pay verebilmek için Kamu
İhale Kanunu defalarca değişikliğe tabi tutulmuş. Kamu
İhale Kanunu kapsamı dışında iş yapma
yaygınlaşmıştır.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, AKPnin iktidar
olduğu dönemde tam 16 kez değiştirildi ve 100e yakın
değişiklik yapıldı. Aynı dönemde İhale Kanunu
uygulama yönetmelikleri toplam 41 kez değişti. Tüm bunlara ek olarak,
otuz yedi yasal düzenlemeyle çeşitli kurumlar ve konular Kamu İhale
Kanununun kapsamı dışında bırakıldı.
Yolsuzluklar almış başını gitmişken bir de Kamu
İhale Kanunuyla açıkça denetimin önünü
kapatmışlardır, yolsuzluklara çanak tutulmuştur. Örnek
olarak bir Şaban Dişli olayı; İskenderun Belediyesinin
konut alanı bir haftada ticari alana çevrilmiş ve verilen izin
23,5tan 32,4 metreye çıkarılmıştır. Bunlar, AKP İktidarının
getirdiği her yasal düzenlemenin, kamu varlıklarının ve
kamu kaynaklarının âdeta birilerine peşkeş çekilmek üzere
hazırlandığını göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, ayrıca İller Bankası,
bankacılık hizmeti yapmakla birlikte asli görevi il özel idareleri,
belediye ve köy idareleri, katma bütçeli idare ve kurumların
yapacakları mahallî tesislerin yapımı olup harita, imar
planı, içme suyu, kanalizasyon gibi çeşitli yapı ve enerji
sektöründe de faaliyetini sürdürmesidir.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri;
daha kendi görev karmaşasını çözemeyen bu yönetim afet
yönetiminin, afet anında ve afet sonrasında nasıl
yapılacağını anlatamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Topuz, devam edin.
FEVZİ TOPUZ (Devamla) Teşekkürler Başkanım.
Değerli milletvekilleri, kentlerin planlaması ve
yönetilmesini akılcı bir biçimde yönlendirebilmek için ülke düzeyinde
coğrafi bilgi sistemi, kent bazında ise kent bilgi sisteminin bir an
önce kurulmasına ihtiyaç vardır. Toplum hayatını sosyal ve
ekonomik anlamda doğrudan etkileyen taşınmaz mal envanterinin
yönetiminde karşılaşılan olumsuzlukların giderilmesi,
ülke kaynaklarının yerinde kullanılmasının temini için
temel altlık niteliğindeki mülkiyet bilgilerinin önemi giderek
artmakta, bu bilgilerin hızlı ve doğru üretilmesi, idame
ettirilmesi ve güncelliğinin sağlanması gereken Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğüne önemli görevler düşmektedir.
Değerli milletvekilleri, özetle ifade etmek gerekirse, bir
dönem proje denildiğinde, yatırım denildiğinde akla
gelen Bayındırlık ve İskân Bakanlığından
eser kalmamıştır. Bu gelişmelerden
Bakanlığın bütçesi olumsuz etkilenmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesinin
genel bütçeli idareler payındaki oranı 2007de 0,5e, 2008de 0,3e,
2009da da 0,28e düşürülmüştür.
Değerli arkadaşlarım, bu bütçe Türkiye'nin
sorunlarını çözecek bir nitelikte olmadığından
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bütçeyi hayırlıyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topuz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Gürol Ergin.
Sayın Ergin, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on iki dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 mali
yılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Sayın Başkan sizi,
değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye tarımda ciddi bir
sıkıntı içindedir. Bu sıkıntının ana
kaynağı 1999 yılında IMFyle imzalanan stand-by
anlaşması ve 2001 yılında Dünya Bankasıyla imzalanan
Tarım Reformu Uygulama Projesidir. Bunu bilmemiz gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet sürekli olarak tarım
desteklerini artırdığından söz ediyor, ama rakamlara
baktığınız zaman bunun böyle olmadığını
görüyorsunuz. 2002 yılında, yani o kriz yılında tarıma
verilen destek gayrisafi millî gelirin binde 5,3ü iken, 2009 bütçesinde bu değer
binde 4,9dur. Sayın Bakanın zaman zaman kendi ifadelerinde bile
tarımın, krizin en yoğun olduğu yıldaki kadar
desteklenmediği anlaşılmaktadır.
Türkiye'de çalışan toplam nüfus içinde yoksulluk
oranı yüzde 15,8 iken, tarım sektöründe çalışanlarda yoksulluk
oranı yüzde 33,9dur. Tarımda kişi başına ortalama
gelir ortalama millî gelirin üçte 1inin altındadır. 2003-2008
yılları arasında millî gelir toplam olarak yüzde 34,8
artmış, aynı dönemde tarımsal gelirin toplam
artışı yalnızca yüzde 1,1 olmuştur. Bütün bu veriler
AKP döneminde çiftçiye destek mi köstek mi olunduğunun en somut
örnekleridir.
2009 yılı bütçesinde bütçe giderleri bir önceki
yıla göre yüzde 14 arttığı, enflasyonun yüzde 7,5
olacağı tahmin edildiği hâlde tarımsal desteklerdeki
artış yalnızca yüzde 1,9dur.
Bütçe görüşmelerinde Sayın Başbakan Çiftçinin ekip
biçtiği mahsulün hakkını veren
anlayışımızı muhafaza ediyoruz. diyor ve devam ederek
bugün asgari ücretle 2002 yılına göre ne kadar daha fazla tavuk eti,
yumurta, süt, toz şeker alınabildiğini anlatıyordu. Halep
oradaysa arşın TBMM çatısı altında. diyordu.
Sayın Başbakan bu söylemiyle aslında asgari ücreti ne ölçüde
artırdığını değil çiftçinin ümüğünü
nasıl sıktığı, çiftçinin ürününün nasıl para
etmediğini anlatmış olmaktadır.
Sayın Başbakan, Sayın Deniz Baykalın,
çiftçinin 3,5 milyon ton mazot kullandığını, bunun için 5
milyar YTL vergi ödediğini söylediğini anımsattıktan sonra
Bu doğru değildir, doğrusu çiftçinin 1,5 milyon ton mazot kullandığı
ve 1 milyar 950 milyon YTL vergi ödediğidir. diyor ve ekliyor: Resmî
rakam budur. Sayın Başbakanın resmî dediği bu rakam
çiftçinin tek ve resmî meslek örgütü olan Ziraat Odaları Birliğinin
verilerine uymuyor. Ziraat Odaları Birliği, çiftçinin
kullandığı mazot miktarını 26 milyon hektar tarım
toprağında ekilen ürünleri dikkate alarak yaptığı
hesaplama sonunda 3 milyar 518 milyon litre olarak ifade ediyor. Ziraat
Odaları Birliğinin rakamları Genel Başkanımız
Sayın Baykalı teyit etmekte, Sayın Başbakanın
söylemini çürütmektedir.
Sayın Başbakan, Sayın Özyürekin Mazottan ÖTVyi
kaldıracak mısınız? sorusuna da Aynen devam
edeceğiz, ülkemiz dışa bağımlı olduğu
ürünlerde dıştan gelen zamma karşı keyif bağlamak
suretiyle fiyatları düşürmez. biçiminde yanıt veriyor.
Sayın Genel Başkanımızın sözünü ettiği, Sayın
Özyürekin dile getirdiği mazottan alınan verginin mazotun
dıştan gelen fiyatıyla hiçbir bağlantısı yoktur.
Çünkü Hükûmet mazota maktu bir ÖTV uygulamakta, ayrıca, hem mazot
fiyatına hem ÖTVye KDV eklemektedir. Böylece bugün İzmit rafinerisi
çıkış fiyatı 69,5 yeni kuruş olan
Sayın Başbakan traktör satışlarına da
değinmekte, 2002-2008 yılları için traktör
satışlarını Otomotiv Sanayicileri Derneği ve New
Holland Traktörü, onları kaynak alarak belirtmektedir. Sayın
Başbakan Otomotiv Sanayicileri Derneğinin verdiği rakamları
verdiğine göre, biz de aynı derneğin rakamlarını
verelim. Otomotiv Sanayicileri Derneğinin Türkiyede 2003-2008
yılları için verdiği satış rakamlarının en
yükseği 2006 yılı için olup 28.386dır. Sayın Başbakanın
verdiği rakam 2006 yılı içindir ve 42.033tür. Otomotiv
Sanayicileri Derneği 1998 için 48.568 rakamını vermektedir. Yani
AKPnin iktidar olduğu dönemde hiçbir yıl 98deki traktör
satışlarına ulaşılamamıştır.
Ayrıca, Sayın Başbakanın verileri ile 2007
satışları 2006dan, 2008 satışları 2007den daha
düşüktür. Sayın Başbakan verdiği rakamlarla yalnızca
98in gerisinde kalındığını kanıtlamıyor,
2006dan bu yana traktör satışlarının sürekli
düştüğünü de bizzat açıklamış oluyor.
Girdi fiyatları bir felakettir. Tam bir
yıkımdır. 2008 yılında çiftçi 2007 yılına
göre taban gübreyi yüzde 136, üst gübreyi yüzde 75, DAPı yüzde 153,
şeker gübreyi yüzde 97 daha yüksek fiyattan kullanmak zorunda
kalmıştır. Bu nedenle 2008 yılı Ocak-Ağustos
dönemindeki gübre kullanımı 2007nin aynı dönemine göre yüzde 12
azalmış, bir kısım çiftçi hiç gübre kullanmadan ekim yapmak
zorunda kalmıştır. Bu durum 2009un ürününe
yansıyacaktır. Hiç kimse 2009da da ürün düşük olduğu zaman
bunu başka koşullara bağlamasın. Enflasyonun yüzde 11
dolayında olduğu bir ülkede çiftçinin gübresine yüzde 100ün üzerinde
zam yapmak çiftçiye yapılan en büyük zulümdür.
Değerli arkadaşlarım, tek tek ürünlere girmek
istemiyorum ama genel olarak söylersek: Şeker pancarında ve tütünde
Hükûmetin uyguladığı kotalarla üretim büyük ölçüde
düşmüş, şeker pancarında 20 milyon tondan 13-15 milyon
tona, tütünde 160 bin tondan 90 küsur bin tonlara inmiştir. Buğdayda
bu yıl zaten fiyat verilmemiş, çiftçi tamamen tüccarın
insafına terk edilmiştir. Ayçiçeğinde, çeltikte çiftçiye verilen
taban fiyatlar asla maliyeti karşılayan fiyatlar
olmamıştır ve Rusyayla yaşanan büyük
sıkıntıdan ötürü, Hükûmetin neden olduğu büyük
sıkıntıdan ötürü bugün narenciye güneyde, Çukurovada dallarda
hâlâ yatıp uyumaktadır.
Değerli arkadaşlarım, zeytinyağında büyük
bir felaket yaşanıyor. Zeytinyağında fiyatlar bugün 3
milyona kadar inmiştir. Çayda hâlâ fiyat bir türlü Sayın
Başbakanın 2002de telaffuz ettiği 750 bin liraları
bulmamıştır, çay üreticisi perişandır. Çayda en büyük
sorun, Hükûmetin bir türlü önüne geçemediği kaçak çay olayıdır.
50 bin ton! Yılda en az 50 bin ton Türkiye'ye kaçak çay girmekte, Hükûmet
bir türlü bunun önünü almamaktadır.
Toprak Mahsullerine gelince
Toprak Mahsulleri, Toprak Mahsulleri
Ofisi olmaktan çıkmış, toprak mahsullerini ithalat ofisi hâline
gelmiştir! Ofis, müdahale kuruluşu görevini
bırakmıştır, zamanlı zamansız ithalat
yapmaktadır. Sonuçta da buğday, mısır ve çeltik üreticisi
tüccar karşısında çaresiz kalmaktadır. Benim çiftçimin
hububatını almayan Ofis, yabancı üreticinin ürününü almakla
meşgul olmaktadır; bir de hiç üstüne görev değilken
fındık alımıyla meşgul olmakta. AKPnin
fındıkta yaptığı siyasi müdahale, hem fındık
üreticisini yakmış hem TMOyu 1,5-2 milyar YTL görev zararına
uğratmış hem de devleti yaklaşık 1 milyar dolar
ihracat gelirinden mahrum bırakmıştır. Bir yanda bilgisizlik,
diğer yanda iyi niyet eksikliği olduğunda böyle sonuçların
çıkması mukadderdir.
Değerli arkadaşlarım, hayvancılık
konusuna özellikle yer vermek istiyorum. Türkiye, hayvancılıkta çok
büyük sorunlar yaşıyor. Bu yıl Bakanlık,
çıkardığı bir kararnameyle hayvancılıkta
destekleme yöntemini değiştirdi; destekleri üçte 1 oranında
azalttı. Daha önce çiftçinin almış olduğu desteklerden
damızlık düve, buzağı, suni tohumlama, soğutma tankı
gibi destekleri kaldırdı; 5 hayvandan az olana verilen destekleri tümden
kaldırdı. Başlangıçta süt desteğini de tamamen
kaldırmıştı ama gelen baskıya dayanamayarak 4 yeni
kuruş süte destek vermeye başladı yani onu da indirdi.
Değerli arkadaşlarım, aynı kararnameyle çiftçinin
ürettiği kaba yem için de verilen destekler yüzde 20 dolayında
azaltıldı.
Şimdi, yıllardır uygulanan bu yanlış
politikaların sonucunda gelinen durum, ayrıca küresel krizin de
etkisi altında, tam bir felakete dönmüş olmaktadır. Krizden en
çok fındık, pamuk, zeytinyağı, kanola ve çiğ süt
üreticileri etkilenmişlerdir. Fındıkta ihracat geliri, ihraç
miktarında ciddi bir azalış olmamasına karşın,
geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 43
azalmıştır. Lif pamuk fiyatı, 371 iplik fabrikasından
201i kapanınca 2,20 YTLden 1,75 YTLye düşmüştür. Hasat öncesi
4,5 YTL olan zeytinyağı fiyatı bugün 3 YTLdir. Kanolanın
hasat döneminde 1 lira olan fiyatı bugün 65 yeni kuruştur ve en
önemlisi çiğ sütte yaşanmaktadır. Bugün süt üretiminde bir
felaket vardır. Süt üreticileri çok ciddi bir felaketle karşı
karşıya kalmışlardır. Daha iki ay önce 62,5 yeni
kuruş olan sütün fiyatı, Manisamda 41 kuruştur. Bu fiyatlarla
süt üretimi yapılamaz. Süte verilen prim 4 yeni kuruştur, bunun en az
1 lira olma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Hükûmeti bu
anlamda göreve davet etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca artık sanayi
süt almama şeklindeki tavrıyla çiftçinin karşısına
geçip üreticiyi tehdit etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ergin, devam edin efendim.
GÜROL ERGİN (Devamla) Aynen Milasta
yaşandığı gibi eğer 500e verirsen sütünü
alırım, yoksa sütünü almam. denmektedir. Sütaş Burdurda 95 ton
sütü almayı bırakmıştır. Çeşitli firmalar
Ispartada, Manisada, Denizlide yılbaşından itibaren süt
alımını bırakacaklarını bildirmişlerdir.
Danone, Meriç bölgesinde süt alımını
bırakmıştır. Bu çok vahim, müthiş bir gelişmedir.
Değerli arkadaşlarım, hiç sözü uzatmadan şunu
söylüyorum: Bir kere okul sütünü yeniden başlatacaksınız.
Eğer süt tüketimini artırmak, Türk çocuğunun gereği gibi
beslenmesini istiyorsanız okul sütünü artıracaksınız. Biraz
önce dediğim gibi sütte primi, kesinlikle 4 kuruştan en az 10
kuruşa çıkaracaksınız.
Bu arada çiftçimizin sözleriyle sözlerimi tamamlayayım.
Çiftçi diyor ki: Sera üretimi yapıyoruz, yılda iki üç ürün
alıyoruz; değil borcumuzu, borcun faizini ödeyemez hâle geldik. Biz
üretici olarak onurlu kimliğimizi, çiftçi, üretici kimliğimizi
istiyoruz.
Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ergin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı
Adana Milletvekili Hulusi Güvel.
Sayın Güvel, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü 2009 yılı mali bütçesiyle ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizdeki araziler, başta
miraslardan kaynaklı bulunmak üzere çeşitli nedenlerle verimliliği
gerçekleştiremeyecek derecede küçük parçalara bölünmüştür. Ülkemizde
işletme başına düşen arazilerin neredeyse yarıya
yakınının büyüklüğü 11 ile 60 dönüm arasında
kalmaktadır. Oysa verimliliğin artırılması için arazi
büyüklüğünün 170 ile 200 dönüm arasında olması gerekmektedir,
ancak bu koşulda ekonomik tarım yapmak mümkün olacaktır.
Arazilerin birleştirilmeleri, hem siyasi partilerin hem konuyla ilgili
sivil toplum kuruluşlarının üzerinde uzlaştığı
bir konudur. Buna rağmen arazi toplulaştırılması meselesinde
çok önemli bir yol katedildiğini söylemek maalesef mümkün değildir.
Planlı dönemde Arazi Toplulaştırma Tüzüğünün
çıkarıldığı 1966 yılından bugüne kadar,
kırk iki yılda ancak 680 bin hektar arazi
toplulaştırılmıştır. Bu,
toplulaştırılması gereken arazinin yüzde 5ine tekabül
etmektedir. Bu kadar süre içinde böylesine düşük bir sonucun
alınması elbette düşündürücüdür.
Parçalı arazilerin toplulaştırılması
görevi, Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne
bırakılmıştır. Kuruma 2007 yılında toplam 42
milyon 641 bin YTL ödenek ayrılmıştır bütçeden, bu
ödeneğin ancak yüzde 56sı yatırımlarda
kullanılabilmiştir. Genel Müdürlüğün 2008 yılı sonunda
toplam bütçe giderleri 42 milyon 218 bin YTL olmuştur. 2009 yılı
ödeneğinin artırıldığını görüyoruz. Bunu da
sevindirici bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.
Yine kurumun görevlerinden olan toprak
sınıflarını belirleme çalışmalarında da
önemli gelişme kaydedildiğini söylemek zordur. Ülkemiz
topraklarının etüdü, tanımlanması, sınıflandırılması,
tarımsal üretim ve verimliliğin artırılması için bir
zorunluluktur. Bunun için analiz laboratuvarlarının ve personel
sayılarının artırılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmetin genel
politikalarına baktığımızda kırsal kesimin
korunduğunu söylemek olanaksızdır. Ülkemizde yaşanan
kuraklık, ardından gelen kriz, ürün bedellerinin ve desteklerinin
zamanında ödenmemesi, girdi maliyetlerindeki yükselişler, uygulanan
yanlış politikaların bedeli hep köylü ve çiftçilerimizin
üzerinde kalmıştır. Köylü ve çiftçilerimiz her geçen yıl daha
da yoksullaşmaktadır. Tarımdaki sanayileşmenin
artırılması, kırsal kesimdeki yoksullaşmayı
önlemeye yönelik projelerin geliştirilmesi şarttır.
Bildiğiniz gibi, tarımda oldukça yoğun bir gizli işsizlik
söz konusudur. Tarımda altyapı sorunlarını çözmeden,
tarımsal sanayileşmeyi artırmadan bu sorunu ortadan
kaldırmak mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Türkiye, tekstil sektöründe lider ülke iken bugün geldiğimiz nokta tesadüf
değildir. Ülkemizde son sekiz yıl içinde pamuk ekim alanları yüzde
22 azalmış, pamuk gibi stratejik bir üründe ithalatımız
aynı yıllar içinde artmış,
kullandığımız pamuğun yarısını
dışarıdan ithal eder hâle gelmişiz. Adana gibi pamukla
anılan illerimizde artık neredeyse pamuk üretilemez hâle
gelmiştir.
Bu gibi yanlış politikaların sonuçları sosyal
sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygulanan
yanlış politikalar, zamanında ödenmeyen destekler, maliyetin
altında açıklanan fiyatlar köylümüzü yoksullaştırmakta ve
toprağından soğutmaktadır. Çiftçinin sulamada
kullandığı elektrik, traktöründe kullandığı
mazot, tarlasına attığı gübre ve ilaç her yıl
zamlanmakta, siyasi iktidarsa bu duruma seyirci kalmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, tarım reformu,
tarımın bünyesindeki temel sorunları ortadan
kaldırmayı amaçlayan, iktisadi verimliliği dikkate alarak çiftçi
gelirlerinin yükseltilmesini hedefleyen önlemler bütünüdür. Ancak tarım
reformu adı altında yapılan pek çok şey uluslararası
tekellerin çıkarlarının korunması, IMF, Dünya Bankası,
Dünya Ticaret Örgütünün bu yöndeki politikalarını üreticilerimize
dayatmak biçiminde ortaya çıkmıştır.
Yaşanan krizin etkilerini hafifletmek için kimi sektörlere
teşvikler verilirken, tarım sektörü âdeta görmezden gelinmektedir.
Gıda güvencemizin sağlanmasında en önemli görevi üstlenen köylü
ve çiftçilerimizin bu kadar olumsuz koşullara maruz
bırakılmasının sosyal faturası çok ağır
olacaktır.
1945 yılından beri ülkemiz tarımında reform
yapılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda pek çok kanun
çıkarılmıştır. Ancak, özellikle toprakların
bölünmüş olması, kadastro sorunları, eğitimsizlik,
yanlış sulama gibi birçok nedenle hemen hemen hepsi
başarısız olmuş, Türkiyede tarımsal üretimde
gözlemlenen düşük büyüme hızını aşacak politikalar
üretilememiştir.
1968-2006 yılları arasında yıllık
ortalama tarımsal üretim artışı sadece yüzde 1,3
olmuştur. 2007 yılındaysa, yanlış politikalar
sonucunda tarımda yüzde 6,8 gibi bir üretim düşüşü
yaşanmıştır. 2008 yılının da uygulanan
yanlış politikalar yüzünden çiftçi ve köylülerimiz
açısından pek iyi olmadığı ortadadır.
Tarım sektöründeki yapısal sorunların çözülmesi
için ciddi bir çaba gerekmektedir. Ancak, görünen odur ki, Hükûmet, geçici
günlük çözümlerle görünüşü kurtarma çabası içindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye,
tarımda güçlü bir ülke olmasına rağmen, tarım ürünleri
ithalatı ihracatımızdan daha hızlı artmaktadır.
Tarım ürünleri dış ticareti, 2002 yılında
ihracatımız lehine 51 milyon dolar fazla verirken, 2008 yılının
ilk altı ayında tarım ürünleri dış ticaretimiz 1,8
milyar dolar eksi vermiştir. Yıl sonunda bu rakamın 2,5 milyar
dolara çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu durum, altı
yılda nereden nereye geldiğimiz konusunda yeterince bir
açıklık getirmektedir.
Ucuz kura bağlı ve ithalata dayalı büyüme modeli,
dış açığı artırmış, ülkeyi birçok tarım
ürünü için ithalat cenneti hâline getirmiştir. Sütten ete, buğdaydan
pamuğa her ürün grubunda ciddi sıkıntılar vardır.
Girdi maliyetleri her geçen gün artmaktadır. Türk çiftçisi 1975li
yıllardaki petrol krizine ve ülkemize uygulanan ambargolara rağmen, 1
kilo buğdayla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Güvel, devam edin.
HULUSİ GÜVEL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
tarımda üretimin ve verimliliğin artırılması
konusundaki her çabayı destekliyoruz; toprak ve su kaynaklarının
doğru kullanılması için gösterilen her çabayı
destekliyoruz; yapısal sorunların çözümü için gösterilen her
çabayı destekliyoruz; ama üreticilerimizi IMF politikalarına, Dünya
Ticaret Örgütüne, Dünya Bankası ya da Avrupa Birliği
politikalarına kurban etmeyi amaçlayan hiçbir politikayı hiçbir
şekilde kabul etmiyoruz.
Tarımın geçmişte olduğu gibi bugün de
Türkiyede önemli bir kesim için yalnızca ekonomik bir faaliyet alanı
olmaktan daha çok bir yaşam biçimi olduğunu hatırlatarak
bütçemizin hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Güvel.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu.
Sayın Tanrıkulu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün
2009 yılı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Yüz elli yılı aşan tarihe, geçmiş ve kurumsal
birikime sahip Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı gerek bütçeden aldığı pay gerekse idari
olarak büyük bir Bakanlıktı. Bakanlıktı diyorum, çünkü
Toplu Konut İdaresi Bakanlığın bünyesinden
ayrıldı. Afet İşleri Genel Müdürlüğünü yeniden bir
yapılanmayla Başbakanlığa bağlayacak olan yasa Genel
Kurulumuza inmek üzere. İller Bankasını anonim şirket
yapacak olan yasa ise gene Hükûmet tarafından hazırlanmış
ve Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda beklemektedir. Diğer yanda, TOKİ
ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,
Bakanlığın imar planı yapma yetkilerinin de önemli bir
kısmını almış durumdadır.
Bu tarihî Bakanlık, AKP Hükûmetleri döneminde âdeta gözden
çıkarılmış bir görüntü sergilemektedir.
Değerli milletvekilleri, rakamlara
baktığımız zaman, aynı küçülmeyi ve gerilemeyi
görmekteyiz. Bakanlığın başlangıç ödenekleri 2006
yılından bu yana sürekli düşüş göstermektedir. 2007 yılı
başlangıç ödenekleri bir önceki yıla göre yüzde 4,56; 2008
yılı ise yüzde 7,11 düşüş göstermiştir. Gittikçe
küçülen başlangıç ödenekleri, merkezî idareden aldığı
payların sürekli azalması ve idari yapısı gün geçtikçe
bozulan bir zamanların bu devasa Bakanlığında gelecekte ne
gibi bir vizyon ve misyon yüklenileceğinin mantıklı bir
açıklamasının da, tahmin ederim, bu bütçe görüşmelerinde
yapılması gerekecektir.
Değerli milletvekilleri, şehircilik üzerinde ciddi bir
master planı olmayan Türkiyede çarpık kentleşme ve çarpık
yapılaşma maalesef süregelmektedir. Bunun en açık örneğini
2003 yılından bu yana verilen daire ruhsat izinlerinde görebiliyoruz.
2003 yılından bu yana ruhsat verilen yaklaşık 2,5 milyon
civarındaki daire sayısının yüzde 40ını
aşan oranı üç büyük şehrimizdedir.
İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimizde artan bu
lüks daire yapımları, yaşanmakta olan kriz nedeniyle konut
sektörünü oldukça tehlikeli bir duruma sokacaktır. Oysa çağdaş
kentleşme ülkemizin tüm yerleşim birimlerinin ihtiyaçlarına
cevap verebilecek şekilde planlanmalı ve uygulanmalıydı. Bu
konuda önleyici ve engelleyici tedbirler olarak imarlaşmaya ve yapı
denetimine de ağırlık verilmesi gerekmektedir. Doğal afet
riski hemen hemen en az olan Avrupa ülkelerinde bile yapı denetimi
konusunda katı ve sert kurallar uygulanmaktadır. Buna rağmen,
ülkemiz gibi afet riski çok yüksek olan bir ülkede, yapı denetimi, sadece
ve sadece tamamlanması gereken bir formalite ve bir devlet bürokrasisi
olarak algılanıyor. Yapı denetimi konusunda bugüne kadar
yapılan uygulamalar dikkate alınarak, sistemin aksayan yönleri ve eksiklikleri
giderilerek, yapı denetimi hakkındaki kanun ve bununla ilgili
yönetmeliklerin de en kısa sürede düzenlenerek Meclisimize getirilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, yapı denetimi kadar
kıyı denetimi de eksikliklerle karşı
karşıyadır. Kıyıların kullanım, planlama ve
denetimini performans denetimine tabi tutan Sayıştay denetçileri,
kıyı yağmasıyla ilgili oldukça çarpıcı ve önlem
alınması gereken tedbirleri yazmışlardır. 2006
yılında Kıyıların Kullanımının
Planlanması ve Denetimi başlıklı performans denetim
raporunda şu söylediklerim tespit edilmiştir:
Karaların koy olarak kazı yapıldığı
ya da moloz, toprak, cüruf veya çöp gibi kirletici etkisi olan
atıkların döküldüğü, iskele ve dalgakıran gibi yapılar
inşa aşamasında önlenemediği için daha sonra
kaldırılmalarında çok yüksek maliyetlere
katlanıldığı, kıyılarda denetimin
yapılamadığı, işgallerin arttığı, bu
işgallerin hatta bir süre sonra kiraya dönüştürüldüğü ve
bazı kamu kuruluşlarının da işgalci
konumlarının devam ettiği gibi birçok çarpıcı
tespitler bu raporda yer almaktadır. Bunlardan en basit bir örnek
verebilirsem, mesela, İzmir Konak Pier alanındaki dolgu
çalışmaları buna benzer sorunları hâlâ daha
yaşamaktadır. Diğer yandan, Bakanlığın
başlattığı Kıyı Alanları Bütünsel Planlama
ve Yönetim Projesi kapsamına da, maalesef, İzmir Körfezi hâlen
alınmamıştır.
Değerli milletvekilleri, bugün, yerinden yönetim
anlayışıyla, il özel idaresi ve belediye yasaları ile
çözüleceği zannedilen birçok problem, maalesef, daha da çözümsüz hâle
gelmiştir. Yetki ve sorumluluklar birbirine
karışmıştır. İl özel idarelerinden ve
belediyelerden hizmet yarışları beklenirken bunlar birbirleri
arasında rant yarışlarına başlamışlardır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
aracılığıyla yapılan imar ve yapılaşma
hizmetleri, kuralları ve esasları tam belirlenmeden belediyelerin ve
il özel idarelerinin inisiyatifine bırakıldığından
dolayı bugün bu sorunları yaşamaktayız.
Bu konuyla ilgili şu aşağıda
sayacağım soruları da yöneltmek zannederim yerinde
olacaktır:
Yapı Denetim Yasası revizyonu hâlâ beklenecek midir?
Denetim zafiyeti ne zaman son bulacaktır?
Ülkemiz güvenli yapılaşmaya ne zaman
kavuşacaktır?
Değerli milletvekilleri, Türkiyede büyümenin lokomotifi olan
inşaat sektörünün büyüme hızı, Devlet Planlama
Teşkilatının en son yaptığı 2009 yılı
program çalışmalarında, 2005 yılında yüzde 21,5 iken
2008in ilk altı aylık gerçekleşmelerinde yüzde 2nin
altına, yüzde 1,9a düşmüştür. İnşaat sektörünün
durması demek iki yüze yakın faaliyet alanının etkilenmesi
ve altı yıldır zaten ciddi bir gelişme sağlanamayan
istihdam artışı ve işsizliğin önlenmesi
noktasında da giderek derin problemlere sürükleneceğiz demektir.
İnşaat sektörünün sorunlarına işte bu yüzden Hükûmetin
öncelik tanıması gerektiği düşüncesindeyiz. Yurt
dışı müteahhitlik hizmetleriyle zaman zaman övünülen ve bunu
bazen siyasi faaliyetlerde de kullanan sayın bakanların da yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerinin sorunlarına çözüm
getirmelerini daha yerinde ve adil bulmaktayım. Zira, bugün yurt
dışı müteahhitlik hizmetleri sektörü, teminat mektubu gibi,
proje kredisi gibi, sigorta ve sosyal güvenlik gibi alanlarda sorunlarla
karşı karşıyadır. Bu sorunların giderilmesi için
de bu sektörün acilen bir bakanlıkla ilgilendirilmesi yerinde olacaktır.
Değerli milletvekilleri, 7269 sayılı Kanunla
deprem, yangın, su baskını, yer kayması, çığ ve
benzeri gibi doğal afetlerde yapı ve kamu tesislerinin genel hayata
etkili şekilde zarar görecek olması veya göreceğinin tespit
edilmesi hâlinde Afet İşleri Genel Müdürlüğü, afet öncesi, afet
anı ve sonrası için birtakım gerekli hizmetleri sunmak üzere
kurulmuştur. Ama biraz önce de belirttim, maalesef bu Genel
Müdürlüğümüz Meclisimizin Genel Kurul gündeminde bulunan bir yasayla
yeniden yapılanmaya tabi tutulmuştur.
Buradan yola çıkarsak, en son 2004 yılında
yapılan Deprem Şûrasında birtakım tedbir ve tavsiyeler
Hükûmete bulunuldu. Bunların bazılarını şöyle
sayabilirim: Afet yönetiminde ülkemizin ağırlık vermek zorunda
olduğu konunun zarar azaltma işleri olduğu, zarar azaltma
kapsamında gerekli kurumsal yapılanma, mevzuat düzenlemeleri,
toplumun afet tehlikesi ve riski konusunda bilinçlendirilmesi, bu nedenle,
şehirleşme ve yapılaşmada yeniden düzenlemelerin
yapılması, imar ve yapı sistemlerinin risk yönetimini içerecek
biçimde yenilenmesi, kamu kurum ve kuruluşları ile çeşitli
meslek gruplarının belirlenen hedefler doğrultusunda etkin
iş birliği ve koordinasyonunun sağlanması ve nihayet acil
durum planlarının hazırlanması, arama-kurtarma
faaliyetlerinde eğitim ve örgütlenmenin sağlanması gibi, afete
hazırlıklı olunması gerekliliği açıklandı.
Bunlar belki daha da fazla çoğaltılabilir. Ama önemli olan şu:
Aradan geçen dört yıllık bir süreye rağmen bu kararlardan
hangilerinin, ne ölçüde yerine getirildiğini kamuoyunun da bilmesi
gerekmektedir. Zira, beklenen depremin zararlarını böyle mi
azaltacağız yoksa önemseyip ulusal bir çalışma yaparak
planları kamuoyuyla mı paylaşacağız? Bütün
bunları bizlerin de bilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, çok eski bir kurum olmasına
rağmen Tapu ve Kadastro belli bir standarda
kavuşturulamadığı için bugün maalesef sorunlu kurumlardan
biri hâline gelmiştir. Kamu arazilerini korumakla görevli olan birimlerin
kuruluş, yapılanma ve konuşlandırma, personel ve araç gereç
noktasında, temininde birtakım eksiklikler vardır. Bu
eksikliklerin yanı sıra yasal düzenlemelerdeki bazı
yetersizlikler ve boşluklar nedeniyle kamu arazilerine işgallerin
devam ettiği ve tespit edildiği ve önlenmesinde de önemli sıkıntı
ve aksamalar söz konusu olmaktadır. Bu durumda, kaçak yapılaşma
da dâhil olmak üzere bu alanlara yapılan müdahaleler maalesef
artmaktadır.
Burada çalışan görevlilerimizin büyük bir
çoğunluğu ekonomik sıkıntılar içerisinde ve zor
şartlar altında görevlerini ifa etmeye gayret etmektedirler. O
yüzden, çalışanların özlük haklarının ve tabii ki
hayat şartlarının düzeltilmesi konusunda da Bakanlıktan bir
icraat beklemek hepimizin hakkıdır.
Değerli milletvekilleri, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü otomasyon sistemine de geçmiş bir genel
müdürlüğümüzdür ve uzun süredir bu sistemi işletmektedir.
Tapu ve kadastronun tamamlanması projeleri Genel
Müdürlüğün en önemli projelerinden bir tanesidir ancak tapu
işlemlerinde bilgi işleme geçilmesine rağmen, günümüzün
teknolojisiyle 2008 yılının sonuna geldiğimiz bugünlerde
dahi maalesef bu proje tamamlanamamıştır;
sağlıklı sorgulamalar yapılamamaktadır, koordinatlar
farklı çıkmaktadır ve bazı teknik sorunları bütün halk
kesimi yaşamaktadır. O yüzden, bu sıkıntıların ne
zaman giderileceğini sormak da elbette hakkımızdır.
Değerli milletvekilleri, yerel yönetimlere planlama ve
projelendirme aşamasında teknik destek vermek amacıyla kurulan
İller Bankası, ne yazık ki Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda
hazırlanan bir kanun tasarısıyla misyonunu kaybedecektir. Bu
tasarıya göre İller Bankası artık bankacılık
yapar hâle gelecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede yaklaşık 3.225
belediye var ve bu belediyelerden gene yaklaşık olarak 2 bininin
nüfusu 5 binin altındadır ve bunların büyük
çoğunluğunun düzenli bir geliri de yoktur. Bu belediyeler İller
Bankasının herhangi bir desteği olmadan altyapı
sorunlarını çözemezler.
Yapılmak istenilen değişiklikle belediyelerin
İller Bankasındaki hisseleri hazineye devredilecektir, Bankanın
kuruluş amacı da hiçe sayılarak sıradan bir banka hâline
getirilecektir. Bundan sonra da eğer belediyelerden vatandaşlara
hizmet götürmesini istersek maalesef bu hizmetin de yerine gelmesini
sağlayamamış olacağız. Çoğu belediyemizde zaten
teknik eleman yoktur ve para sıkıntısı çekmektedirler.
İşte, bu yüzden de hizmet satın alımına gitmeleri de
neredeyse imkânsız hâldedir. Zaten borç içinde olan bu belediyelerimiz
kaderlerine de terk edilmiştir. İşte böylesine teknik bir
Bakanlığın, Türkiye'nin en düşük ücretli memur kadrosuyla
hiçbir ek ödenek verilmeden hâlen yönetilmeye
çalışılmasını da açıkçası
yadırgıyoruz. Bakanlığın
çalışanlarının birçoğu zor şartlarda ve
şantiye ortamında görev yapmaktadırlar ve bu personelin özlük
haklarında da mutlaka iyileştirmeye gidilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, biz her bütçe görüşmelerinde
olduğu gibi, gerek 2008 yılının bütçesinde gerekse içinde
bulunduğumuz 2009 yılı bütçelerinde olduğu gibi,
İktidara, Hükûmete Türkiye'nin şartları doğrultusunda ve
Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda önerilerimizi ve
tespitlerimizi yapmaya devam edeceğiz.
İşte bu baptan yola çıkarak, konuşmamda biraz
önce de ifade ettiğim bazı sorunların yanı sıra
şu aşağıda söyleyeceğim düzenlemelerin de bir an önce
iktidar tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinin uygun
olacağını düşünüyoruz. Bu projelerden ve bu önerilerden,
zaman elverdiği ölçüde bazılarını sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Etkin bir yapı denetimi için gerekli sorumluluk
sigortası mutlaka kurulmalıdır.
İnşaat sektöründe çalışan firmaların ve
üretilen yapıların kalitesini iyileştirmek amacıyla
yapı müteahhitliği tanımını ve müteahhitliğin
asgari çalışma şartlarını belirleyen bir yapı
kanunu derhâl behemehal hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilmek zorundadır. Sektörde politika oluşturmak ve karar
süreçlerinin gerektirdiği bir bilgi sistemine şiddetle ihtiyaç
vardır ve bunun bir an önce kurulması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanrıkulu, devam edin.
AHMET KENAN TANRIKULU (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Nihayet, yapılarda kullanılan malzemelerin kalite
denetimlerinin etkinleştirilmesine ihtiyaç vardır. Kalite denetimi bu
sektörde, inşaat ve kalıp sektöründe olmazsa olmazlardan biri hâline
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu önerilerimiz, tespitlerimiz
ışığı altında önümüzdeki yılın
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün bütçelerinin hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu tekrar şahsım ve grubumuz
adına saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili
Zeki Ertugay.
Buyurun Sayın Ertugay. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika Sayın Ertugay.
MHP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının 2009 yılı bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüde müteaddit defalar ifade
ettiğimiz gibi, tarım sektörü, gelişmişlik düzeyine
bakılmaksızın her ülke için çok büyük önem arz etmektedir. En
fakirinden en zenginine kadar birçok ülke için, dünyadaki her seviyedeki ülke
için hayati önem taşımaktadır. Stratejik bir sektördür. Yine
malumunuz olduğu üzere gerek coğrafi özelliğimiz, coğrafi
zenginliğimiz gerekse sahip olduğumuz yüksek tarımsal
potansiyelimiz, arazi varlığımız, bazı temel
ürünlerimiz başta olmak üzere birçok üründe dünya çapında yüksek
miktarlarda üretimimiz dikkate alındığında
tarımın ülkemiz için önemi ve vazgeçilmezliğinin bir kat daha
yüksek olduğu görülecektir.
Değerli arkadaşlar, 2008 yılının ilk
aylarında dünyada yaşanan gıda darlığına ve
gıda fiyatlarının aşırı yükselmesine
bağlı olarak ortaya çıkan ve bütün ülkeleri yeni ve ciddi
tedbirler almaya zorlayan açlık krizi, tarım sektörünün ve
tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu, ihmal edilmeye asla
gelmeyeceğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ülkemizde kendi
kendine yeterliğin ötesinde, bulunduğumuz coğrafyadaki
insanları da besleyecek yüksek üretim potansiyelimiz ve değerimiz, en
iddialı olduğumuz ürünlerde dahi, bütün bu yüksek değere
rağmen zaman zaman en iddialı olduğumuz ürünlerde dahi
sıkıntıların yaşanıyor olması,
açlığın ve yoksulluğun hâlen önemli bir problem olarak
ortada durması, kırsal kesimde yaşayan insanların yüzde
40ının yoksulluk sınırının altında
olması, şimdiye kadar önemini bahsettiğim bu işin
ciddiyetinin bu iktidar tarafından yeteri kadar
kavranamadığını göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, eğer tarıma uygun
işlenebilir arazi bakımından dünyanın 12nci, Avrupa
Birliğinin 1inci sırasında, hububat üretimi
bakımından Avrupa Birliğinin 3üncü sırasında,
bazı bakliyat ve daha birçok üründe Avrupa Birliğinin ve
dünyanın 1inci sırasında üretici olan bu ülke, tahıl
ambarı olan bu ülke bugün buğday, bakliyat ithal eder duruma
gelmişse ve burada böyle bir sıkıntı geçtiğimiz
yıllarda yaşanmışsa bu ülkede, bu ülkenin
tarımında ciddi problemler var demektir, birçok şey
yanlış yapılıyor demektir ve daha doğrusu doğru
bir tarım politikası uygulanmıyor demektir.
Bakın, biraz önce belirttiğim bu şartlara ve bu
imkânlara sahip ülkemizde bir tarafta milyonlarca insanımız
sağlıklı ve dengeli beslenme imkânından ve yeterli miktarda
gıdaya erişim hakkından mahrumken diğer taraftan altı
yıldır dünyanın en pahalı girdisini kullanan ve yüksek
maliyetlerin altında ezilen Türk çiftçisi çaresizlik içerisinde
kıvranmakta, evini köyünü, yurdunu, çiftini çubuğunu,
toprağını terk etmektedir. Tarımda tam bir yıkım
dönemi yaşanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şimdi, hep birlikte, şu
son altı yıllık tarımdaki duruma, büyüme rakamlarına
ve bütçeye bir bakalım: Son altı yılda gayrisafi millî
hasılanın sektörel dağılımı içerisinde
tarımın payı sürekli olarak ve ciddi oranlarda
düşmüştür. 2002 yılında tarımın gayrisafi yurt
içi hasıladaki payı yüzde 12,2dir. Bu oran 2003te yüzde 11,8e,
2005te yüzde 10,3e, 2006da 9,2ye, 2007de 8,9a düşmüştür. Yine,
Tarım Bakanlığının bütçeden aldığı pay
2007 yılında yüzde 3,29 iken 2008 yılında yüzde 3,10;
şu anda üzerinde görüştüğümüz bütçede yüzde 2,94e
düşmüştür.
Desteklemelere gelince: Bu İktidarın ciddi,
kalıcı, istikrarlı bir destekleme politikasını
uygulamadığını, böyle bir politikayı uygulamada son
derece yetersiz kaldığını defalarca ifade ettik. Bu bütçede
de tarıma ayrılan destekler düşük tutulmuş ve giderek de
azalmıştır. Daha önce de ifade ettik, 2006 yılında
çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanununa göre Öngörülen
destek miktarı gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1inden az
olamayacak. hükmüne rağmen her üç yıldaki verilen destekler bu
oranın ciddi şekilde altında seyretmiştir.
Yine, Tarım Bakanlığına genel bütçeden
ayrılan bütçe içerisinde de desteklemeye ayrılan paylar giderek
düştüğü gibi, Türkiye toplam destekleme bütçesinden tarım desteklerine
ayrılan pay da düşmüştür. 2007 yılında toplam Türkiye
destekleme bütçesinden yüzde 7,91 yani yaklaşık 5,3 katrilyon
almış Bakanlık, 2009 yılında bu oran yüzde 6,31e
düşmüştür, yani rakamsal olarak da 5,6 milyar YTL olarak
gözükmektedir. Şimdi, Sayın Bakan çıkıp diyebilir ki: Biz,
5,4 milyar YTL olan desteği 5,6 milyar YTLye çıkardık.
Değerli arkadaşlarım, bu doğru olmaz, bu
aldatıcıdır, inandırıcı değildir. Bu,
aslında bir artış değil, azalmadır. Önemli olan
bütçeden aldığınız paylardır, mukayeselerin doğru
ve orantılı olarak yapılmasıdır, aksi ikna edici
olmaz.
Bakın, diğer taraftan bu ülke çiftçisi dünyanın en
pahalı mazotunu kullanmaktadır, en pahalı gübresini
kullanmaktadır, enflasyondan en fazla etkilenmektedir ve her yıl
anormal artış gösteren yüksek maliyetler altında ezilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, işin bir diğer yönü
eşit şartlarda rekabete mecbur olduğumuz ama eşit
şartlarda rekabet imkânından son derece uzak olduğumuz Avrupa
Birliği bütçesine baktığınız zaman, tarım
desteklerine ayrılan payların çok yüksek olduğunu ve bu
oranların giderek de arttığını, bir vesileyle
çeşitli yöntemler geliştirerek bu destekleri
artırdıkları ve çiftçilerini ciddi oranlarda küresel gelişmeler
karşısında koruduklarını göreceksiniz. Daha önce de bu
rakamları ifade ettim, 2007-2013 dönemi için Avrupa Birliği
çiftçisinin bütçeden alacağı pay yüzde 43tür.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan bu gerçeğe
rağmen, benim de çok, son derece talihsiz bulduğum Gak diyene
teşvik veriyoruz, guk diyene teşvik veriyoruz. diye, bu meseleye bir
yaklaşım göstermiştir ve böyle bir açıklama
yapmıştır. Sayın Bakana sesleniyorum: Sayın Bakan, gak
diyene, guk diyene teşvik vermeyin; doğru, kalıcı, ciddi bir
destekleme politikası izleyin. Gerçek üreticinin feryadına kulak
verin ve biraz önce de bu kürsüden ifade edildi, yazboz tahtasına
çevirdiğiniz yalan yanlış şu destekleme modeline son verin.
Nitekim, bakın, OECD 2007 raporunda, Türkiyedeki desteklerin
amacından sapmış olduğunu vurguladı, sapmış
olarak uygulandığını ifade etti.
Doğru ve esaslı uygulanabilir bir tarım
politikası oluşturmadan, çiftçinin her yılki üretim
şartlarını dikkate almadan, sadece iç siyasete yönelik, siyasi
rant sağlamaya yönelik günübirlik desteklemelerin kimseye, hele hele Türk
çiftçisine hiçbir faydası yoktur, hatta zararı vardır. Üzülerek
ifade ediyorum, bu politikalarla ülkemizin ve ülkemiz tarımının
gideceği nokta son derece kötü ve yanlış bir noktadır.
Bir örnek vermek istiyorum: Tarım Kredi, çiftçiye kredi,
gübre, mazot, tohum gibi girdileri sağlayan önemli bir
kuruluşumuzdur. Çok zor şartlarda hizmet üretmeye çalışan
bu kuruluşumuza da şöyle bir haksızlık
yapılmaktadır ve bu politikalarla bu kuruluşumuzun da devre
dışı bırakılması, diğer kurumlarda
olduğu gibi, TMOda olduğu gibi, işe yaramaz, atıl hâle
getirilme riski vardır. Bakın, kuraklıktan dolayı geçen
yıl 73 bin çiftçiye Tarım Kredinin 421 milyon YTL olan
alacağı ertelendi ve bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle
bu rakam 527 milyon YTLdir, erteleme kapsamındadır. Doğrudur,
ertelenmesini yararlı görüyoruz ama bugüne kadar bu zararlar hazinece
karşılanmamıştır, karşılanıp
karşılanmayacağı da belli değildir. Hatta
karşılanmayacağı gibi bir izlenim var. Eğer bu böyle
devam ederse, bu çiftçinin en önemli hizmetini gören, girdi temin eden, kredi
veren, dar gününde imdadına yetişen bu önemli çiftçi kuruluşumuz
büyük bir darboğaza girecektir ve bu zararlar karşılanmazsa
kurum tamamen devre dışı kalacaktır. Tabii kurumun devre
dışı kalması çiftçinin cezalandırılması
olacaktır. Güya borcunu ertelediğiniz çiftçinin, iyilik
yapmış gibi göründüğünüz çiftçinin haddizatında
dolaylı yoldan daha ağır bir cezaya çarptırılması
ve çiftçinin tefecinin eline düşme kapısını açan bir iktidar
olarak da değerlendirileceksiniz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, değerli milletvekilleri,
biz, bu ülkemizin üretim potansiyelinin ve bölgesel bazda üretim deseninin
belirlenerek yapısal reformların tamamlanmasının, uzun
vadeli eylem planı hazırlanmasının, dünyayla eşit
şartlarda ve güçlü rekabete hazırlanmasının çok önemli
olduğunu ve bunun için de insan merkezli ve ayakları yere basan,
kendi kaynaklarımıza güvenen, kendi imkânlarımıza göre
hazırlanmış millî bir tarım politikasının
uygulanmasını çok elzem görüyoruz ve Hükûmete de bunu öneriyoruz.
Değerli milletvekillerim, özetle, toplam istihdamdaki yüzde
26lık payı ile ülkemiz istihdamına en büyük katkıyı
sağlayan, kırsalda yaşayan insanımızı da dâhil
ettiğimiz zaman 32 milyon insanı birinci derecede ilgilendiren bu
kesimin durumu içler acısıdır. Bu temelsiz, çarpık, tutarsız,
dünya gerçeğinden uzak anlayışın, tarımın ve
tarım kesiminin önemini bir türlü kavrayamamış bu zihniyetin
Türkiyeyi ve Türk tarımını getirdiği nokta tam bir tasfiye
sürecidir.
Şimdi, mevcut tablo çok vahimdir. Bunu ifade ettik
değerli milletvekilleri. Açıkça ifade ediyorum tekrar: Bugün çiftçi
üretemiyor, ürettiğini satamıyor, karnını doyuramıyor,
tarım küçülüyor, üretim düşüyor, köylü toprağını terk
ediyor; Türkiye, Avrupa Birliğinin ve çevre ülkelerin iştah kabartan
bir pazarı hâline geliyor ve korkarım ki çok yakın gelecekte, en
iddialı olduğumuz temel ürünlerde dahi dışarıya
bağımlılığın artacağı görülüyor ve
Türkiye ve Türk tarımı, maalesef, geriye dönüşümü olmayan bir
yola sokuluyor.
Çiftçinin içinde bulunduğu durumu ve
haksızlığı başka şekilde de defalarca ifade
ettik. Burada da biraz ürün ve girdi paritelerinden bahsetmek istiyorum.
Bakın, 2002ye göre bugünkü çiftçinin ve tarımın daha iyi
durumda olduğunu ifade edenler bu yaptığım
kıyaslamalara lütfen biraz kulak versinler.
Buğday üreticisi olan çiftçinin, 2002 yılında
Değerli arkadaşlarım, bu örnekleri bütün ürünler
için, meyve-sebze için, narenciye için, et için, süt için, hepsi için
çoğaltmak ve çok çarpıcı olarak ortaya koymak mümkün. Ancak,
zannediyorum ki en çarpıcı örnek şu olsa gerek: Sayın
Başbakanın üzülerek izlediğim bütçe açış
konuşmasında verdiği örneklere, halkın alım gücünün,
dar gelirlinin, asgari ücretlinin alım gücünün arttığına
dair verdiği örneklere dikkat ederseniz bu örnekler sadece tarımsal
ürünlerdir; et, süt, beyaz et, fasulye vesaire gibi tarımsal ürünlerdir ve
asla bir başka temel ihtiyaç maddesi, mesela tüp gaz değildir,
elektrik değildir, tarımsal üretimdir. Ben de buradan gerek iktidar
partisine gerek Bakana gerekse Sayın Başbakana sesleniyorum: Bu,
haddizatında halkın alım gücünün artması değil,
çiftçinin alım gücünün dibe vurmasıdır değerli
arkadaşlarım, çiftçinin yok olmasıdır. Çünkü bu,
Başbakanın ağzından, Türk çiftçinin ürettiği ürünün
değerinin sıfır noktaya yaklaştığının
çok açık bir ifadesidir.
Değerli arkadaşlarım, bu mukayeseleri çok
çeşitli ürünler için yapmak mümkündür dedim ama bir de
hayvancılığa bakalım. Besici 2002 yılında
yaklaşık
Değerli milletvekilleri, bu hayvancılık, tarım
politikaları sonucunda ortaya çıkan durum, çiftçi için tam bir
yıkımdır; daha önce de ifade ettim,
hayvancılığımız büyük bir darbe yemiştir, artan
hayvan kaçakçılığı ülke ekonomisine de, ülke
hayvancılığına da, insan sağlığına da
büyük tehdit oluşturur hâle gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ertugay, devam ediniz.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Evet, vakit azlığı
nedeniyle birçok hususa değinemeyeceğim.
Net olarak ifade ediyorum: Bu ülke, bu anlayışla
dünyayla rekabet edemez, bölgesinde söz sahibi olamaz; yakın gelecekte
etini, sütünü, şekerini, buğdayını dışarıdan
satın almak zorunda kalan ve kendi kendini asla doyuramaz hâle gelecek bir
ülke hâline gelir.
Değerli milletvekilleri, vaktim azaldı, son iki
yılda hububat üreticisini perişan eden Toprak Mahsulleri Ofisi
politikalarına, fındıkta, mercimekte, tütünde, vesairede
yaşananlara fazla değinemeyeceğim. Sadece şunu ifade etmek
istiyorum: Görevi piyasayı düzenlemek, özellikle küçük çiftçiyi
spekülasyonlara karşı korumak olan ve 1938den beri, savaş ve
kriz dönemleri dâhil, her yıl buğday alım fiyatı
açıklayan TMO, ilk defa bu yıl fiyat açıklamadı, piyasaya
girmedi, küçük çiftçiyi, yüzde 70i küçük çiftçi olan Türk çiftçisini borç
içerisinde ve piyasaya, piyasanın insafına terk etti.
2009 bütçesinin Türk çiftçisine, Türk tarımına, ülkemize
hayırlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi tekrar
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ertugay.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili
Hakan Coşkun.
Sayın Coşkun, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 mali yılı Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarihî bir geçmişe sahip olan
tarım reformu dünyada ve ülkemizde güncelliğini hâlâ
yitirmemiştir. Toprağın mülkiyet ilişkilerinde onunla
ilişkide olan insanların sosyal, ekonomik ve kültürel olarak etkili
ve kapsamlı projelerinden biri olmuştur.
Cumhuriyet döneminden günümüze toprakların yaklaşık
67 milyon hektar alanının 27-28 milyon hektarı ekilip
dikilebilirken, bunun sadece yüzde 3ünde toplulaştırma
yapabilmişiz. Yapılan toplulaştırmanın
yaklaşık yarısı kapatılan Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü tarafından yapılmıştır; diğer
kısmı da 1973 yılından bu yana, otuz beş yıllık
bir süreçten beri Türk milletine hizmet eden Toprak Reformu Genel
Müdürlüğü tarafından yapılmıştır.
Özelliklerine bakıldığında bu projenin
arkasında ayakları yere basan bir siyasi irade ve projenin maliyetini
karşılayacak rasyonel bir ekonomik destek gerekmektedir. Buna göre,
şu anki mevcut Hükûmetin siyasi söylemleri ve idealleri, iddiaları
dikkate alındığında tarım reformu kapsamında
Türkiye genelinde ve ayrılan bütçeyle özellikle GAPta büyük
atılımlar yapılacağını söylemek
inandırıcı değildir.
Değerli milletvekilleri, tarımsal üretim faaliyetinde
bulunan çiftçilerimizin problemleri sırf bunlardan ibaret değildir.
Çiftçilerimizin problemlerini bu zaman zarfına sığdırmak
mümkün olmamakla birlikte, kısaca bunlardan da bahsetmek istiyorum:
Hükûmetiniz döneminde çiftçilerimizin kullandığı temel girdiler
her yıl enflasyon oranının çok çok üstünde artmasına rağmen,
çiftçilerimizin ürettiği ürünlerin birim fiyatları ya yerinde
saymıştır ya düşmüştür veya yine enflasyonun
altında kalmıştır. Her fırsatta 2002
yılından örnekler vererek, uygulamada olmasa da rakamlarla
çiftçilerimizin refah içinde olduğunu söylemektesiniz. Şimdi, ben
çiftçilerimizin Hükûmetiniz dönemindeki durumunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. 2002 yılı-2008 yılı arasında çiftçilerin en
önemli girdilerden biri olan gübredeki artış oranı yüzde 500,
yine aynı yıllar arasında mazottaki artış oranı
yüzde 150, tohumluktaki artış oranı yüzde 100 ve diğer
girdilerindeki artış oranı da yüzde 100ün altında
değil. Fakat baktığımızda, çiftçilerimizin
ürettiği pamuk, mısır, ay çiçeği, fındık, yer
fıstığı, narenciye, yaş meyve-sebze ve hayvansal
ürünlerin birim fiyatları ise ne yazık ki düşmüştür veya
enflasyonun çok altında kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, gelelim Hükûmetinizin
uygulamış olduğu desteklere. Hükûmetiniz tarafından 2006
yılında çıkarılan 5488 sayılı Tarım
Kanununa göre, Tarımsal desteklemeye bütçeden ayrılan kaynak,
gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden az olamaz. hükmü
bulunmasına rağmen, hiçbir zaman, 2006dan bu yana, yüzde 1in
üzerinde olmamıştır. 2009 bütçesinde de yine yüzde 1in
altında olup, tarımsal desteklemeler enflasyonun altında kalacak
ve çiftçilerimizin sorunları da ne yazık ki 2010 yılına
ötelenecek diyorum.
Sayın Bakan, zaten çiftçilerimizin bittiğini Sayın
Başbakan da bütçe konuşmasında -demin hocamın ifade
ettiği gibi, değerli milletvekilimin de ifade ettiği gibi-
söylemişti, bunu bir daha aktarmak istiyorum. 2002 yılında
asgari ücretle ne alabiliyordu, bugün ne alabiliyor. diyor Sayın
Başbakan. 2002 yılında bir asgari ücretle
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çiftçinin fakirleştiğini
gösteriyor yani.
HAKAN COŞKUN (Devamla) - Evet.
2002 yılında asgari ücretle 1.533 adet yumurta
alınabiliyordu, bugün 2.187 adet. O gün
Bakın, sayın milletvekilleri, nereden nereye!
Çiftçilerimiz nereden nereye gelmiş?
MUHARREM VARLI (Adana) Nereden nereye!
HAKAN COŞKUN (Devamla) - Geçen Osmaniye bölgesinde köyleri
gezerken, çok güzel, bir çiftçimin kendini anlatmasını sizlerle
paylaşmak istiyorum. Osmaniyenin Kadirli ilçesinde bir köyde
çiftçilerimizin problemlerini dinlerken aynen şu lafı kullandı
bir üreticimiz, bir çiftçimiz: Oğlum, o sorunları şöyle bir
boşver, ben sana güzel bir sorun anlatacağım. 2002yi örnek
veriyorsunuz ya, 2002den önce ben Kadirlinin köyünden haftada bir Kadirli
ilçesine giderdim. Öğleyin güzel bir lokanta bulurdum, camın
kenarına otururdum. Dışarıya da bakardım ki
tanıdığım, sevdiğim bir dostum varsa onu da
çağırır, ona da ısmarlardım. Onunla hasbihâl ederdim.
Oğlum, şimdi ayda bir gidemiyorum. Gittiğim zaman da ne
yazık ki
Tablacılar orada dürüm satarlar, bol soğanlı bir
dürüm. Yerken arkamı da dönüyorum, kimse görmesin diye. Kimseye
ısmarlamayacak durumumuz yok. Hâli bu çiftçinin işte, nereden
nereye!
MUHARREM VARLI (Adana) Pasta yesin, pasta!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çikolata yiyebilir, KDVsi
düştü çikolatanın!
HAKAN ÇOŞKUN (Osmaniye) Değerli milletvekilleri,
şimdi gelelim gıda denetimine. Piyasada mevcut hemen hemen her
gıda paketinin üzerinde Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının izniyle üretilmiş. ibaresi olmasına
rağmen, tüketicilerin çok büyük bir kısmı -bu anketlere göre yüzde
72si- gıda güvenliğinden hâlâ Sağlık
Bakanlığının sorumlu olduğunu sanmaktadır yani bu
da ne yazık ki Tarım Bakanlığımızın etkisiz
kalan çalışmalarından birini ifade ediyor. Gıda denetimiyle
ilgili yapılması gereken denetimin yılda bir olmasına
rağmen yüzde 30unu bile denetleyemiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Sayın Tarım ve
Köyişleri Bakanım, görüldüğü üzere, tarımla iştigal
eden çiftçilerimize bir çare olamamıştır fakat çare olduğu
işler bulunmaktadır. Örneğin, mera ıslahı için
mikrobiyal gübre kullanılmasıyla ilgili üniversitelerin ve enstitü
kuruluşlarının, araştırma enstitülerinin olumsuz
görüşüne rağmen, mera ıslahının
ağırlıklı olarak yapıldığı illerde
yakınlarının ithal ettiği mikrobiyal gübre olan Bio-one
kullanılması ve tanıtılması için Bakanlığın
imkânları ve otoritesi kullanılmıştır. Hatta,
Mersinde Bakanlığın toplantı salonunda, bunun
tanıtımı için de bürokratlar bile buna mecbur
kılınmıştır.
Yine, Bakanlığın etki analizi ve 2010-2015
yılına kadarki stratejik planı Bakanlık teknik personeline
hazırlatılmak yerine Danışmanlık adı
altında bir yakınınıza ihale edilmiş olup çok yüksek
miktarda para ödendiği söylentisi dolaşmaktadır. Bunlara bir
aydınlık getirilirse sevineceğim.
Onun haricinde, Tarım Bakanlığında işi
olan kişilerin işlerini takip etmek amacıyla Çayyolunda,
yakınınız olan bir danışman, Bakanlığın
hukuki işlerini emanet ettiğiniz bir kişi ve Genel Merkeze
yakın bir avukattan oluşan bir büro kurulduğu söylenmekte ve
buradan geçmeyen hiçbir akçeli işin olmadığı söylentileri ayyuka
çıkmıştır. Hatta, Atatürk Orman Çiftliğinin de
Çayyolu çetesinin çiftliği hâline geldiği ve yolsuzluk iddiaları
herkes tarafından dile getirilmektedir.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; nereden nereye!
Çiftçilerimiz bol soğanlı dürüme, siz ve bu yollarda beraber
yürüdüğünüz kişiler sırça köşklere, Toprak Mahsulleri Ofisi
de buğday, arpa ithal etmeye devam.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Coşkun.
AK PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekili Yaşar
Karayel.
Sayın Karayel, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YAŞAR KARAYEL (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bayındırlık Bakanlığımızın 2009 mali
yılı bütçesi hakkında grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bayındırlık Bakanlığımız, 1848
yılında Nafıa Vekaleti olarak kurulduğu günden bugüne kadar
Türkiye'nin bayındırlık hizmetlerini yapan önemli
kuruluşları içinde barındırmış, bugün ise Toplu
Konut İdaresini Başbakanlığa, Karayolları Genel
Müdürlüğümüzü Ulaştırma Bakanlığına, Afet
İşleri Genel Müdürlüğümüzü ve İller Bankası Genel
Müdürlüğümüzü de başka birimlere bağlayacak olan kanun
Meclisimizdedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, 17 Ağustos 1999 büyük
Marmara depreminden ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinden sonra kamu
binalarının büyük zarar görmesi ve özel sektör
yapılarının yeterli mühendislik hizmeti almamış
olması ve depremsellik hesaplarının yapı tekniğine
uygulanamamış olması yeni tedbirlerin alınmasını
zorunlu hâle getirmiştir. Bakanlıkça, Türkiye üniversitelerinin
katılımıyla büyük bir deprem şûrası
yapılmış, şûrada alınan kararlar uygulamaya
konulmuştur.
Bundan sonra, yapıların denetlenmeleri için gerekli
kanuni mevzuatlar oluşturulmuş, altyapısı
hazırlanmıştır. Yapı denetim firmalarınca on
dokuz ilde yaklaşık 90 milyar YTL bedelli 223 milyon metrekarelik
inşaatlar denetlenmiştir. Bakanlık Yapı İşleri
Genel Müdürlüğünce yürütülen yapı denetimine ilişkin
çalışmalar ayrı bir önem kazanmıştır. Hâlen ülke
topraklarımızın yüzde 24üne, nüfus olarak da yüzde 50sine
tekabül eden bölgelerde yapı denetim çalışmaları devam
etmektedir. Aynı zamanda, ülkemizde deprem riski yüksek bölgelerdeki
eğitim, sağlık, emniyet binaları gibi önemli kamu
binalarının depremsellik dayanımlarının
araştırılmasına yönelik çalışmalar da
hızlı şekilde sürdürülmektedir.
Yine, Yapı İşleri elemanlarınca beton
santrallerinin maliyetinin altında satış
yaptığının belirlenmesi üzerine, hazır beton piyasa
gözetim ve denetimi yapılmış olup bu denetimlerin ardından
kusur oranları yüzde 8den yüzde 1e kadar indirilebilmiştir. AB
mevzuatına uyumlaştırılması amacıyla yapı
malzemeleri, yangın, ısı yalıtım, binalarda enerji
performansı ve ısı paylaşımı yönetmelikleri çıkartılmış,
bunlarla ilgili hazırlanan yönergeler yürürlüğe konulmuştur.
Türkiyede inşaat sektörünün yurt içi hasıla içindeki
payını düşündüğümüzde, 2005 yılında yüzde 21,5;
2006da yüzde 19,4; 2007de ise yüzde 5e düşmüştür. 2008
yılında negatif olacağı göz önünde bulundurularak mutlaka
Türkiyedeki inşaat sektörünün desteklenmesi şarttır. 2008
yılında Kırsal Alanda Yöresel Mimari Özelliklerin Belirlenmesi
Projesi başlatılmış olup Kayseri ili ise pilot bölge olarak
seçilmiştir. Kayseri, şehirleşme ve yöresel mimarinin
korunmasında örnek şehirlerimizden biri olmuş, bu konudaki
tespit, koruma ve onarım çalışmaları devam etmektedir.
Şehir içindeki tarihî konakların ve tarihî binaların bakım
ve onarımı Büyükşehir Belediyemizce aslına uygun
şekilde yapılarak gelecek nesillere intikali
sağlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, güncel bir konuya da Kayseri
Milletvekili olarak değinmek istiyorum. Kayserinin yetiştirdiği
en mümtaz şahsiyetlerden biri olan Sayın
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, devlet ve milletimizi en iyi
şekilde temsil etmektedir. Milletvekili sıfatına
yakışmayan bir tarzda, Cumhurbaşkanımıza ve ailesine
iftira atan Canan Arıtmanı esefle kınıyorum.
Daha başka tabirler de bulmak mümkün ama bizim terbiyemize
yakışmadığı için kullanmak istemiyorum.
Bizler, Sayın Cumhurbaşkanımızın yedi
göbek soyunu biliyoruz, bu millet de biliyor. Bu Sayın Vekilin kendi
soyunu araştırmasını ve CHPye bile yakışmayan
kafa yapısını ve anlayışını, faşist ve
etnik anlayışını yeniden gözden geçirmesini diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HULUSİ GÜVEL (Adana) Biz gerekeni yaptık.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın
Cumhurbaşkanının kontenjanından geldin herhâlde!
YAŞAR KARAYEL (Devamla) Saygıdeğer
milletvekilleri, Bayındırlık
Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan İller
Bankasıyla ilgili de fikirlerimi sizlerle paylaşmak isterim.
İller Bankası gelirlerinin yüzde 55i, köyün gelirlerini
artırıcı tesislerde kullanılmak üzere -39 bin YTL olarak
her ilin 25 köyüne- 81 milyon lira tahsis yapılmıştır.
Genel Müdürlük, toplam 3.224 mahallî idare birimine, İller Bankası
Genel Müdürlüğünden talep edilen, mahallî idarelerimizin ihtiyacı
olan 1 milyar 350 milyon YTLlik kredi tahsis etmiştir. Bankanın
yatırım programında yürütülen işler için 350, belediyelerin
kendi yatırım programlarında olan işler için 250, malzeme
alımları için de 150 milyon lira tahsis edilmiştir. Uzun vadeli
yatırımların da vadesi beş yıldan on beş
yıla çıkarılmış, faiz oranları da yüzde 35ten
yüzde 9a indirilmiştir. Bunlar yapılırken asla geçmiş
dönemlerde yapılan siyasi ayrımcılık
yapılmamış, Adalet ve Kalkınma Partisinin adil yönetim
anlayışı buralarda da sergilenmiştir. Artı, AK
PARTİ iktidara gelmeden önce kapanmasıyla yüz yüze kalan İller
Bankası, Sayın Genel Müdür Hidayet Atasoy ve
arkadaşlarının çalışmasıyla, sayın
bakanların katkılarıyla bugünkü hâle gelmiştir. Katkı
sağlayanların hepsini tebrik ediyorum.
Her bakanlık kendi inşaat birimini kurmuş,
yapım işine girişmiştir. Merkezî tip projeler yerine yerel
malzemelere de uygunluk projeleri hazırlanmıştır.
Bayındırlık Bakanlığımızın elinde
bulunan imar planı yetkileri çeşitli kurumlara
dağıtılmıştır. Bunların mutlaka bir elde
toplanması ve üst ölçekli planların İmar
Bakanlığı tarafından kontrol edilmesi şarttır.
Bayındırlık Bakanlığımızın
da şehircilik ve imar bakanlığı olarak yeniden
düzenlenmesini istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karayel.
AK PARTİ Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Ali
İhsan Merdanoğlu.
Sayın Merdanoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ İHSAN MERDANOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2009 mali
yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının ulusal ve bölgesel düzeyde yerleşme,
şehirleşme ve yapılaşmaya ilişkin görev, hizmet ve
faaliyetler ile ulusal afet yönetim sistemi hususunda ciddi sorumlulukları
vardır. Bu faaliyetler iki yüzün üzerindeki sektörün harekete geçmesini
sağlamaktadır. İller Bankası Genel Müdürlüğü, yerel
yönetimlerimizin alt ve üstyapı projelerinin gerçekleşmesine teknik
destek vermekte ve bu projelerin finansmanını temin etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kırsal
yerleşmelerimizin sorunlarını çözmek amacıyla Kırsal
Yerleşme Planlaması Projesi başlatılmıştır.
Yerel yönetimlere destek faaliyetleri kapsamında İller
Bankası kârının yüzde 55i köy gelirlerini
artırıcı tesis projelerinde kullanılmak üzere köy
kalkınma payı olarak ayrılmakta olup 2008 yılı için
ayrım yapılmaksızın her ilin yirmi beş köyüne her bir
köy için 39 bin YTL yardım gönderilmekte, Türkiyede toplam 81 milyon yeni
Türk lirası kaynak aktarılmaktadır.
İller Bankası Genel Müdürlüğü 3.225 belediye, 16 su
ve kanal idaresi, 81 il özel idaresi ve 2 ilçe özel idaresi olmak üzere toplam
3.324 mahallî idare birimine hizmet üretmektedir.
İller Bankası 2008 yılında kredi talebinde
bulunan belediyelerden şartları uygun olanların tamamına
kredi sağlamıştır. Bu çerçevede İller Bankası
Genel Müdürlüğünden talepte bulunan belediyelere dokuz yüz yirmi adet
çeşitli işler için 1 milyar 350 milyon YTL kredi tahsisi
yapılmıştır.
2008 yılı Ekim ayı itibarıyla belediyelere
banka yatırım programında yürütülen işler için 350 milyon
YTL, belediyelerin kendi yatırım programında yürütülen
işler için 250 milyon YTL, araç gereç ve malzeme alımları için
150 milyon YTL kullandırılmıştır. 2008 yılında
yapımı tamamlanan 100 adet harita, 34 adet imar planı, 23 adet
içme suyu tesisi, 27 adet kanalizasyon şebeke tesisi, 6 adet atık su
arıtma tesisi belediyelerin hizmetine sunulmuştur.
İller Bankası son yıllarda belediyelerin
yanında il özel idarelerinin yatırım projelerine de önemli
ölçüde finansman temin etmektedir. Yol yapımı, köprülü kavşak
yapımı, okul, içme suyu tesisleri, araç gereç ve malzeme
alımları bunların başında gelmektedir. Çevre
projelerine özel önem verilmektedir.
Öncelikle İller Bankası kâr amacı güden bir kurum
olmaktan çıkarılıp hizmet amaçlı kurum hâline
getirilmiştir. Belediyelerin sorunlarının çözümüne katkı
sağlamak ve daha iyi hizmet sunmak amacıyla kredilerin faiz
oranları düşürülmüş ve vadeleri
uzatılmıştır. Uzun vadeli yatırım kredilerinin
vadesi beş yıldan on beş yıla
çıkarılmış olup faiz oranları yüzde 35ten yüzde 9a
indirilmiş, ayrıca üç yıla kadar geri ödemesiz dönem
uygulaması başlatılmıştır. İlk defa
Türkiyede bankaların uyguladığı faiz oranı yüzde
10un altına düşmüştür.
İller Bankası tarafından gerçekleştirilmekte
olan önemli icraatlardan biri de BELDES projesi kapsamında yürütülen
işlerdir.
Nüfusu 10 binin altında bulunan, şebekeli içme suyu
olmayan veya çok yetersiz olan belediyelerin içme suyu tesisleri İller
Bankasınca projelendirilmekte ve hibe olarak yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünde 1925 yılında kadastro
çalışmalarına başlandı. Bu çalışmalar hâlen
yirmi iki bölgede devam etmekte ve yılda 20 milyon vatandaşımıza
hizmet vermektedir.
Önemli projeler: Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana
tamamlanamayan tesis kadastrosu beş yıl içinde sonuçlanma
aşamasına gelmiştir. Öncelikle 350 köy/mahalle olan
yıllık ortalama kadastro çalışmaları 2004
yılında 1.200 köy/mahalleye, 2005te 4.032ye, 2006da 3.535e,
2007de 3.418e ulaşmış, 2008 yılında ekim ayı
itibarıyla -bitmeye yakın olduğu için- 862 köy/mahalle
gerçekleşmiş bulunmaktadır. Sorunlu olan birim sayısı
1.400den 600e düşürülmüştür. Bu yöntem ile üretimde parsel maliyeti
65 YTLden 50 YTLye düşürülmüş, 170 milyon YTL tasarruf sağlanmış,
ayrıca devlete yıllık ortalama 140 milyon YTL harç ve vergi
geliri bu üretim artışından dolayı
sağlanmıştır.
Kadastro çalışmaları
tamamlandığında: İhtilafların giderilmesi, devlete ve
vatandaşa ait gayrimenkul envanterinin elde edilmesi, vergi kayıplarının
önlenmesi, Avrupa Birliği sürecinde işleyen bir arazi kayıt
sisteminin oluşturulması, e-devlet mekânsal bilgi sistemleri
altlığının oluşturulması sağlanmış
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Merdanoğlu devam edin.
ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Devamla) Ayrıca,
kadastrosu tamamlanan yerlerde çiftçilerimize ödenen doğrudan gelir
desteği ödemelerinde mükerrerlikler telafi edilerek önemli miktarda
tasarruf sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına ait 2009 yılı bütçe
ödenekleri özetle: Bakanlık için toplam 709 milyon TL, Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü için toplam 465 milyon TL olmak üzere merkezî yönetim
bütçesinden toplam 1 milyar 175 milyon TL ödenek öngörülmüştür.
2009 mali yılı bütçesinin hayırlı olması
dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Merdanoğlu.
AK PARTİ Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak.
Sayın Kaynak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Sayın
Merdanoğlunun bıraktığı yerden Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün bütçesi üzerine konuşmaya devam edeceğim. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına bağlı, genel bütçe
içerisinde ayrı bütçeli bir kuruluş olarak hizmet veren bir
kuruluştur. İnsanlık tarihinde toprakla olan ilişkiler
devletlerin hayatından önce başlamış, devlet
anlayışının gelişimiyle de bu hizmetler zamanla düzen
altına alınmıştır.
Mülkiyet sistemini koruyan, güvence altına alan en önemli
unsur tapu ve kadastro hizmetleridir. Hazinenin sorumluluğu altındaki
tapu sicillerini düzenli olarak tutmak ve hizmete sunmak, ülkemiz kadastrosunu
yapmakla görevli Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, yılda
yaklaşık 20 milyon vatandaşımıza hizmet vermektedir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, yaptığı hizmet
karşılığında bütçeden kendisine ayrılan
ödeneğin 5-6 misli de bütçeye gelir temin eden bir kuruluştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hızlı
bir kalkınma ve Avrupa Birliğine giriş
çalışmalarının sürdürüldüğü ülkemizde, birçok kurum ve
kuruluş tarafından toprakla ilgili önemli proje
çalışmaları planlanmakta ve uygulanmaktadır. Bu
çalışmalarda en çok ihtiyaç duyulan bilgiler, tapu ve kadastro bilgilerinden
oluşmaktadır. Kadastro çalışmaları bu dönemde
artık modern teknolojiler kullanılarak yapılmakta ve en üst
seviyede hizmet sunmaktadır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
tarafından bilimsel kurum ve kuruluşlar ile üniversitelerle iş
birliği hâlinde birçok proje çalışması
başlatılmıştır. Bu projelerin en önemlisi, tabii ki
kadastro çalışmalarının tamamlanması projesidir. Bu
dönem içerisinde, cumhuriyet dönemimizde yaklaşık 47.538 birimde
kadastro çalışmaları tamamlanmış, 4.043 birimde de
çalışmalar devam etmektedir.
Çok değerli milletvekilleri, ülkemiz genelinde kadastro
çalışmalarında yıllık üretim ortalama 350 birim iken,
Hükûmetimiz döneminde alınan önlemlerle birlikte, gerek çalışma
metodunun geliştirilmesi ve değiştirilmesi ve gerekse özel sektörden
hizmet satın almak suretiyle yaklaşık 10 kat üretim
artışı sağlanmıştır ve maliyetler
düşerken, sayısal formatta bilgi sistemlerinde, daha uygun, kaliteli
sonuçlar elde edilmeye başlamıştır. Netice olarak, Türkiye
genelinde 52.713 adet birimden şu ana kadar 39.550 adedi
tamamlanmış ve 594 birimin dışında (Orman
sınır ihtilafı, kadastronun istenmemesi gibi sebeplerle)
kadastro çalışmalarına başlanmayan yer
kalmamıştır.
Kadastronun tamamlanması ile mülkiyet belirlemesi
ihtilaflarının giderilmesi, devlete ve vatandaşa ait gayrimenkul
envanterlerinin elde edilmesi, vergi kayıplarının önlenmesi,
düzenli kentleşme sağlanması, yatırım
ortamının iyileştirilmesi, Avrupa Birliği sürecinde işleyen
bir arazi kayıt sisteminin oluşturulması, e-devlet mekânsal bilgi
sistemleri altlığının oluşturulması
sağlanmış olacaktır. 2004 yılında başlanan
Kadastro Bitirme Projesi ile ülkemizin kadastrosunun tamamı bitirilme
aşamasına gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin
bütün kurum ve kuruluşları ile bireyleri kendilerini 21inci
yüzyıla en iyi şekilde hazırlamak zorundadır. Teknolojinin
unsurlarından da en verimli şekilde yararlanılması
gerekmektedir. Bu kapsamda Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro
Bilgi Sistemi Projesi yani kısa adıyla TAKBİS, Tapu Arşivi
Bilgi Sistemi Projesi yani TARBİS, Harita Bilgi Bankası Projesi,
Sürekli Ölçüm Yapan Sabit GPS İstasyonları Projesi ve Türkiye Ulusal
Coğrafi Bilgi Sistemleri Projesini yürütmektedir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ülke genelinde 325 kadastro
müdürlüğü, 1.018 tapu sicil müdürlüğü ve 133 kadastro
şefliğiyle taşrada da hizmet vermektedir.
Büyük bir özveri içerisinde çalışan Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünün merkez ve taşradaki bütün personeline bu sebeple
şükranlarımı sunarken, 2009 yılı bütçesinin ülkemize,
milletimize ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne hayırlar
getirmesini temenni ediyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaynak.
AK PARTİ Grubu adına İzmir Milletvekili Tuğrul
Yemişci.
Sayın Yemişci, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TUĞRUL YEMİŞCİ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 2009 yılı bütçe kanunu
görüşmelerinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
bütçesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti şahsım ve AK
PARTİ Grubumuz adına saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarım, ülkemiz
coğrafyasında vazgeçilmeyecek ekonomik bir uğraştır.
Son yıllarda dünyada artarak yükselen değer olan tarım, bundan
sonra da insanlık tarihinde hem beslenmede hem de sanayide
vazgeçilemeyecek sektör olarak kalacaktır.
Cumhuriyetimizin kurucusu
Yüce Atatürk Köylü milletin efendisidir. sözüyle tarım kesimini
oluşturan köylü vatandaşlarımızın birer yurttaş
olarak önemini belirtmek istemiştir. Cumhuriyetten bu yana geçen sürede
tüm hükûmetler tarımın kalkınması ve dolayısıyla
çiftçiliğin hak ettiği yeri alması için uğraş
vermişlerdir.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) AKP hariç.
TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) Kara sabandan
modern tarım aletlerine, öküzden klimalı traktöre, akıllı
teknolojik seracılığa, suni tohumlamaya, genleri
değiştirilmiş tohuma, suni gübreye, hibrit tohuma tarımda
birçok değişim olmuştur. Hatta son yıllarda dünyada ve
ülkemizde tarım ürünleri biyodizel ve biyobenzin olarak da
kullanılmaya başlanılmıştır. Öte yandan, dünyada
artan nüfus karşısında hâlâ açlık çeken ülkelerin mevcut
olduğunu da biliyoruz. İşte, bu durumda, tarım sektörünün
dünyada artan bir değer olduğu açıkça görülmektedir.
Şimdi, ben, sizlere, AK PARTİ hükûmetlerimizin ülke
tarımına kazandırdıklarından bazılarını
sayacağım ve neler yapılması gerekir, ondan da bahsetmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında Tarım
Bakanlığı bütçesi 1,8 milyar YTL iken şimdi 5 kat artarak
5,9 milyar YTL oldu. Tarımın gayrisafi millî hasıla içindeki
katkısı 2002de yaklaşık 24 milyar YTL iken 2007de 50
milyar YTL oldu. Çiftçimize yapılan desteklemeler, hem çeşit olarak
hem de toplam tutar olarak artırıldı, fakat bunlarla vaktinizi
almak istemiyorum.
Değerli arkadaşlar, çeşitli zamanlarda bu kürsüden
yanlış bilgiler verildiğini tespit ettim. Doğrusunu hem
sizlerin hem de vatandaşlarımızın öğrenmesi için bir
kez de ben tekrarlayacağım. Tütün ve şeker pancarında AK
PARTİ hükûmetlerinin çiftçiyi öldürdüğünden devamlı
bahsediliyor. Hâlbuki, çok iyi hatırlanacağı üzere ve Resmî
Gazeteye de bakılır, çıkan kanunlara da, 2001 yılında
nisan ayında ve ocak ayında çıkan yasalarla tütünde ve
şeker pancarında kota getirilmiştir. Herhâlde AK PARTİ
hükûmetlerinin bunun içinde bir dahli olmadığını kabul
edersiniz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Düzeltseydiniz!
TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) Efendim, Dünya
Bankasından alınan yeni tarım projesi uygulamasıyla 600
milyon dolarlık ikraz anlaşmasına atılan imza, bütün
hükûmetlerin devlette devamlılık ilkesiyle kabul edebileceği
Türkiye adına bir durumdur, onun için hâlâ devam etmekte ama
hükûmetlerimiz bunun üzerinde çalışarak daha iyileştirme
yapmışlardır.
SIRRI SAKIK (Muş) Kökten yasakladınız,
iyileştirme bu!
TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) O sizin kanaatiniz,
öyle bir şey yok, çiftçimiz gayet iyi bunu biliyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bak çiftçi ne diyor, çiftçi
BAŞKAN Sayın Yemişci, lütfen
TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) Şimdi, AK
PARTİ hükûmetlerimizin çıkardığı on iki tane yasa var
değerli arkadaşlar. Seksen beş yıllık cumhuriyet
tarihinde hiçbir hükûmetin çıkaramadığı yasalar var on iki
tane yasanın içinde. Ben bunların hepsini sıralamaya vaktimin
yetmeyeceğini biliyorum, onlardan bahsetmeyeceğim; gerekirse, vaktim
kalırsa sıralayacağım.
Yalnız bir de mazot konusu var. Sayın
Başbakanımızın açılış konuşmasında
mazotla ilgili verdiği rakamın burada yalan yanlış
olduğu ifade edildi. Ben katiyen kabul etmiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Şaşarım kabul etsen
zaten!
TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) Şöyle ki, siz
karar verin kendiniz: Ziraat odalarının verdiği rakam mı
doğru, yoksa TÜİKle o mazot desteğini veren,
kayıtları elinde olan Tarım Bakanlığının
birlikte hazırladığı rakam mı doğru, takdirinize
bırakıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yani ziraat odalarının
rakamı yanlış mı?
TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) Tamamen
Başbakanımızın verdiği rakam doğrudur, onu da
belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii bu çıkan kanunlarla da
tarımın ve çiftçinin işi hallolmuş kabul edilmemeli fakat
bir gerçek ki
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Az bir zaman daha kaldı,
bitireceksiniz yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yemişçi, tamamlar
mısınız.
TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
tabii ki vakit çok kısa, söylenecek çok şey var ama ben bu
konuşmamda hazırladığım ve daha bundan sonraki
konuşmalarda fırsat bulduğumda diğer konuların hepsine
de girmek isterim, çeşitli yanlışlıkları buradan
düzeltip yüce milletimize doğru sözleri buradan ifade etmek isterim.
Dolayısıyla, 2009 yılı Tarım
Bakanlığı bütçesinin Bakanlığımıza,
çiftçilerimize bereket getirmesini, ekonominize katkı
sağlamasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bak çiftçi ne diyor çiftçi?
Fabrikanın elektriği sanayi malı da, çiftçinin ürettiği
enayi malı mı? diyor.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yemişçi.
AK PARTİ Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili
Abdurrahman Müfit Yetkin.
Sayın Yetkin, buyurun. (AK PARTİ sıralarına
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN MÜFİT YETKİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 yılı bütçe görüşmelerinde Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Millî ekonominin temeli tarımdır. Hükûmetimiz
tarımı stratejik bir sektör olarak ele almış, sektörün
geliştirilmesi yönünde önemli adımlar atmış ve atmaya devam
etmektedir. Bu çerçevede, Hükûmetimiz, bir Tarım Strateji Belgesi hazırlayarak
sektörle ilgili değişik konularda on iki temel nitelikteki kanunu
yürürlüğe koymuştur. Bunun sonucunda çiftçilerimiz birçok konuda
desteklenerek tarımsal gelişmelerine katkı
sağlanmıştır.
Devlet destekli tarım sigortası uygulamaları
başlatılmış, böylece, çiftçilerimizin alın teri
güvence altına alınmıştır.
Tarım arazilerinde bölünmez parsel büyüklüğü yüzde 100
artırılarak 10 dekardan 20 dekara
çıkarılmıştır.
Basınçlı sulama sistemi yatırımlarında
yüzde 50 hibe ve sıfır faizli kredi uygulamaları
başlatılmıştır.
Kırsal kalkınma projeleri desteklenmiş;
ayrıca, mazot, gübre ve ürün prim desteklemeleri ile toplam tarımsal
desteklemeler 2002 yılında 1 milyar 868 milyon YTL iken 2007
yılında 5 milyar 542 milyon YTL, 2008 yılında ise
kasım ayına kadar 5 milyar 722 milyon YTL olarak
gerçekleşmiştir. Toplam tarımsal desteklemeler 2002
yılına göre 2008 yılında 3 kat
artırılmış olup 2008 yılı sonu itibarıyla
toplam tarımsal destekleme ödemeleri 5,9 milyar YTLye
ulaşmıştır.
Hükûmetimizce sağlanan desteklerle 2008
yılının ilk dokuz ayında tarımsal
ihracatımız 8 milyar 156 milyon dolar olarak gerçekleşmiş
olup yıl sonu itibarıyla bu rakamın 10 milyar doları
aşacağı tahmin edilmektedir. Bu gelişmelere bağlı
olarak son beş yılda tarımsal ihracatımız 2 kattan fazla
artmıştır.
Tarımda da kişi başına gelir ise 2,5 kat
artmıştır.
Bununla birlikte, çiftçilerimiz, 2.500 tarım
danışmanıyla buluşturulmuştur. Önümüzdeki günlerde de
tarım danışmanlarının sayısı 10 bine
çıkartılarak 36.669 köyümüzde çiftçilerimizin bilgiyle
buluşturulması sağlanacaktır.
Tarımdaki bu gelişmelerin sonucunda tarımın
gayrisafi yurt içi hasılaya katkısı düzenli olarak
artmış ve 2007 yılında yaklaşık 50 milyar dolara
ulaşmıştır.
Ayrıca, inanıyorum ki GAP projesinin bitirilmesiyle
birlikte yalnızca GAP bölgesinde tarımın gayrisafi yurt içi
hasılasına katkısı 50 milyar doları
aşacaktır.
GAP bölgesi hem Türkiye için hem Orta Doğu ve dünyanın
diğer bölgeleri için bir tarımsal üretim merkezi olacaktır. Bu
amaçla, Hükûmetimiz, hem geçmiş dönemlerdeki bu geri
kalmışlığı telafi etmek hem de bölgesel gelişme
alanında bir yenisini daha ilave etmek üzere Güneydoğu Anadolu
Projesi Eylem Planını hazırlamıştır. GAP Eylem
Planında Hükûmetimizin temel amacı Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve istihdam artışı
sağlayarak bölgemizde yaşayan vatandaşlarımızın
refah, huzur ve mutluluğunun artırılmasını
sağlamaktır.
GAPın tamamlanması doğrultusunda başta sulama
olmak üzere temel altyapı ihtiyaçlarının karşılanması
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmenin hızlandırılması hedeflenmiştir. GAP
Eylem Planını gerçekleştirmek için gerekli ödenek
ayrılmış olup, bu ödeneğin kimler tarafından
kullanılacağı da planlanmıştır. Bu amaçla,
yıllardır sözü edilen ve bir türlü gerçekleşmeyen GAP
İdaresinin bölge illerinden Şanlıurfaya
taşınması, Sayın Başbakanımızın
direktifleriyle gerçekleşecektir. Şanlıurfalılar adına
kendilerine teşekkürü bir borç biliyorum.
GAP İdaresinin bölgeye taşınması geçmişte
yapılan hataların tekrarlanmasını önleyecektir.
Geçmişte Harran Ovasına su verildiğinde gerekli eğitim
çalışmaları yapılmadığından, çiftçilerimiz,
vahşi sulama yöntemiyle yanlış uygulama yaparak, Harran
Ovasında toplam 50 bin dekar alanda taban suyu ve tuzluk sorununu
yaşamaktadır. Tarım Bakanlığımız bu sorunu
çözmek için, 9 bin hektarı özel idare tarafından yapılmakta olan
drenaj çalışmalarına ek olarak, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünü
görevlendirmiştir. Bu çalışmanın beş yıldan
kısa bir sürede tamamlanması hedeflenmiştir. 41 bin hektar
arazinin drenaj çalışması için 80 milyon YTLlik bir ödenek
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yetkin, devam ediniz.
ABDURRAHMAN MÜFİT YETKİN
(Devamla) Bu ödeneğin 39 milyon YTLsi 2009 yılında etüt ve
proje çalışmaları tamamlanan 15 bin hektar için
kullanılacaktır. Geri kalan 26 bin hektar alanın etüt ve proje
çalışmaları devam etmektedir. Proje çalışmaları
devam etmektedir. Proje çalışmaları tamamlandıktan sonra hedeflenen
beş yıldan kısa bir sürede bölgemiz çiftçisinin en büyük sorunu
olan taban suyu ve tuzlulaşmadan kurtulmuş olunacaktır. Tekrar
aynı sıkıntıları yaşamamak için, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığınca yürütülen Kırsal Kalkınma
Programı kapsamında, doğal kaynakların korunması ve
sulama suyunun etkin kullanılması amacıyla bireysel sulama
sistem projelerine ve mevcut sulama altyapı yatırımı olarak
toplu basınçlı sulama sistemleriyle ilgili proje konularına hibe
desteği verilmektedir. Program çerçevesinde 2005-2007 yatırım
yıllarında toplam 2.337 adet projeye 66 milyon YTL hibe
verilmiştir.
Bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yetkin.
AK PARTİ Grubu adına Gaziantep Milletvekili Halil
Mazıcıoğlu.
Sayın Mazıcıoğlu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 mali yılı
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Tarım, dünyada olduğu gibi ülkemiz için de stratejik bir
sektördür ve bu stratejik önem ve değer özellikle son birkaç yıl
içerisinde kendisini daha fazla hissettirmektedir. Son iki yılda dünyada
yaşanan kuraklık, tüketim alışkanlıklarının
değişmesi, enerji fiyatlarındaki anormal artış ve
tarımsal ürünlerin enerji amaçlı olarak kullanılmasıyla
birlikte tarım sektörü ve gıdayla ilgili düşünceler de
gelişmeler de önem kazanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ İktidarıyla tarım sektöründe ne gibi gelişmeler
yaşandı onu size kısaca aktarayım. Tarımın
gayrisafi yurt içi hasılaya katkısı düzenli olarak
artmış, 2002 yılında 24 milyar ABD doları iken 2007
yılında yaklaşık 50 milyar dolara
ulaşmıştır. Son beş yılda tarımsal
ihracatımız 2 kattan fazla artmıştır. 2008
yılının ilk dokuz ayında ise tarımsal
ihracatımız 8 milyar 156 milyon dolar olarak gerçekleşmiş
olup, yıl sonu itibarıyla bu rakamın 10 milyar doları
aşacağı tahmin edilmektedir. İki yıl üst üste
yaşanan kuraklığa rağmen gıda maddeleri
ihracatımız 2008 yılının ilk dokuz ayında bir
önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 26,5 artmış
olarak gerçekleşmiştir.
Tarımsal kredi faiz oranları ve tarımsal kredi
kullanım rakamlarına baktığınızda ise, 2002
yılında yüzde 59 olan tarımsal kredi faiz oranları yüzde
17,5a düşürülmüştür. Bazı alanlarda sübvansiyonlu kredi
kullanım imkânı getirilerek faiz oranları yüzde 0 ila 13
aralığına çekilmiştir. Faiz oranlarındaki bu
düşüşle birlikte tarımsal kredi kullanımı önemli
oranda artmıştır. Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatifleri tarafından 2002 yılında 550 bin çiftçiye 529
milyon YTL kredi kullandırılmış iken, bu, 2007
yılında 1 milyon 550 bin çiftçiye kullandırılmıştır.
2008 yılı ekim ayı itibarıyla Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatifleri tarafından 944 bin çiftçimize 7,303 milyar
YTL tarımsal kredi kullandırılmıştır. Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, özel bankaların
kullandırdığı 4 milyar YTLyle birlikte 2007
yılında kullandırılan toplam tarımsal kredi
miktarı yaklaşık 9,4 milyar YTL olarak
gerçekleşmiştir.
Kullandırılan kredilerin geriye dönüş oranı da
oldukça yüksek seviyelerde gerçekleşmiştir. Tarımsal kredilerin
geriye dönüş oranı 2002 yılında Ziraat Bankasında
yüzde 38 iken, bu, 2007 yılında Ziraat Bankasında yüzde 97,4
olarak gerçekleşmiştir. Tarım kredi kooperatiflerinde 2002
yılında yüzde 71 iken, bu oran 2007 yılında yüzde 98e
ulaşmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarımsal desteklere baktığımızda da aynı olumlu
gelişme trendine şahit olmaktayız. Toplam tarımsal
destekleme miktarı 2002 yılında 1 milyar 868 milyon YTL iken,
2008 Kasım ayı itibarıyla 5 milyar 722 milyon YTL olarak
gerçekleşmiştir. Toplam tarımsal destekler 2002 yılına
göre 2008 yılında 3 kat artırılmıştır.
Hükûmetimiz döneminde çiftçilerimize ilk kez mazot desteği
verilmeye başlanmıştır. 2003 yılından bugüne
kadar çiftçilerimize toplam 1,994 milyar YTL mazot desteği
verilmiştir.
Yine, Hükûmetimiz döneminde kimyevi gübre desteği ilk kez
doğrudan çiftçimize verilmiştir. Bu çerçevede, 2005
yılından bugüne kadar toplam 956 milyon YTL kimyevi gübre
desteği çiftçimize verilmiştir.
Sertifikalı tohumluk kullanan üreticilerimize 2005
yılında ilk kez destek verilmeye başlanmıştır. Bu
kapsamda toplam 81,6 milyon YTL destek verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Mazıcıoğlu, devam
ediniz.
HALİL MAZICIOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
İhracata yönelik çeşitlerin yetiştirilmesi ve hasat
sezonunun uzatılması amacıyla meyve bahçelerinin yenilenmesi
çalışmaları 2005 yılında
başlatılmıştır. Bu çerçevede, bugüne kadar toplam
226,4 milyon YTL destek verilmiştir. Yüzde 50 hibe destekli Kırsal
Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
ise 2006 yılında başlatılmıştır.
Bu çerçevede, tarımsal ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi
ve depolanması gibi ekonomik yatırımlar ve modern sulama
yatırımlarının desteklenmesiyle gelir ve istihdam
artırıcı faaliyetlere ağırlık verilmiştir.
Kırsal kalkınma destekleri kapsamında 2006
yılından bugüne kadar toplam proje tutarı 1 milyar 67 milyon YTL
olan 2.683 projeye 385 milyon YTL hibe desteği
sağlanmıştır. Ayrıca, makine ve ekipman destekleri
kapsamında 3.660 adet projeye 56 milyon YTL hibe sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Mazıcıoğlu.
HALİL MAZICIOĞLU (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
Kırsal kalkınma destekleriyle 29 bin 180 kişiye
BAŞKAN Bitirmeniz için açtım.
HALİL MAZICIOĞLU (Devamla) Tamam.
iş imkânı sağlanmış olup
Sözlerime son verirken, 2009 mali yılı bütçesinin
hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Mazıcıoğlu.
AK PARTİ Grubu adına Ardahan Milletvekili Saffet Kaya.
Sayın Kaya, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) Değerli
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının 2009 yılı bütçesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Tüm yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Burada çok değerli konuşmacı
arkadaşlarımızın da özellikle ifade ettiği gibi,
Tarım Bakanlığımızın, özellikle Hükûmetimizin -AK
PARTİnin- son altı yıldır uyguladığı
politikalarla gerçekten çiftçimizin daha da müreffeh bir noktaya gelebilmesi
anlamında çok ciddi katkılarını hiç kimsenin yadsıma
hakkının olmadığına özellikle işaret etmek
istiyorum. Çünkü bunlar rakamlarla da ortada, rakamlarla da varit bir
şekilde
Gerçekten cumhuriyet tarihinde ilk kez reform niteliğinde
sayılabilecek değerlerle de Bakanlığımız
çiftçimize, hayvancılıkla uğraşan insanlarımıza
ciddi bir şekilde sahip çıkmıştır.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Tütünü ne yaptılar?
SAFFET KAYA (Devamla) Özellikle, Doğu, özellikle
Güneydoğu, gerekirse Türkiye
AKİF AKKUŞ (Mersin) Kırsal kesimde kimse
kalmadı.
SAFFET KAYA (Devamla) -
bu anlamda hayvancılıkla
karakterize olmuştur hiç şüphesiz. Hayvancılıkla
karakterize olan bu bölgelerde Hükûmetimizin son altı yıldan bugüne kadar
hayvancılığa verdiği destek 16 kat daha fazla bir
şekilde 2002 yılına göre müspet
artırılmıştır.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Küçükbaş hayvan
kaldı mı bölgede?
SAFFET KAYA (Devamla) Bunu hiç kimsenin inkâr edebilmesi mümkün
değildir.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) 7 liraya kesiliyor etin
kilosu.
SAFFET KAYA (Devamla) Bununla birlikte de kooperatiflerimizin
tarımda ve hayvancılıkta ne kadar çok önemli bir değer
olduğunu çok çok iyi biliyoruz. Yine cumhuriyet tarihinden bugüne kadar AK
PARTİ Hükûmetinin tarım toplumuna sunduğu,
hayvancılığa sunduğu kooperatifçilikte, 287 kooperatifin
2002 yılında var olduğunu biliyoruz, bunun 16 katı bir
kooperatifleşmeye destek verilmiştir. Bu, AK PARTİ Hükûmetinin
bizatihi öneminden, ilgisinden, tarım toplumuna verdiği destekten
kaynaklanan bir gerçeğin ortadaki tablosudur.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Geçen yıla göre yüzde 7 daralma
var.
SAFFET KAYA (Devamla) - İşte AK PARTİ Hükûmetinin
farkı da budur, uygulamadaki çiftçimize verdiği destek budur.
SIRRI SAKIK (Muş) Güneydoğuda çiftçilerin hepsi
tefeciler tarafından öldürülüyor.
SAFFET KAYA (Devamla) - AK PARTİ Hükûmetimizle ilgili her
zaman gurur tablosu olabilecek ve yine ilk olarak gerçekleştirilmiş
olan, arkadaşlarımızın da ifade etmeye
çalıştığı, mazot desteğidir.
HULUSİ GÜVEL (Adana) 2,5 milyar dolar ithalat yaptı
tarım.
SAFFET KAYA (Devamla) - Çiftçimize ilk kez mazot desteğini
veren hükûmet AK PARTİ Hükûmetidir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Toplamı ne?
SAFFET KAYA (Devamla) Dolayısıyla, gerçekten,
Bakanlığımızın bu konuda elbette ki daha etkin
çalışmaları var. Bu etkin çalışmalar içinde yine
Hükûmetimiz tarafından ilk kez gerçekleşen kırsal kalkınma
projelerinin desteklenmesi bu Hükûmet döneminde başlamıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarımız, ilk kez AK PARTİ
Hükûmeti döneminde başlamıştır.
Devlet destekli tarım sigortası uygulamaları
başlamış ve böylece çiftçilerimizin alın teri yine güvence
altına alınmıştır. Yine, bu, AK PARTİ Hükûmeti
döneminde gerçekleşmiştir. Bunlar, bu Hükûmetin ciddi manada
ürünleridir. Organik tarım ve toprak analizi için ilave destek
uygulaması özellikle bu Hükûmet döneminde
başlatılmıştır.
Arıcılığa destek, ilk defa AK PARTİ
Hükûmeti döneminde arıcılığı, üretimi destekleyen bir
süreci gerçekleştirmiştir. Bu Hükûmet döneminde olmuştur bunlar.
SIRRI SAKIK (Muş) Güneydoğuda çiftçiler tefeciler
tarafından öldürülüyor!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bu konuşmaları köylerde
yapabiliyor musunuz?
SAFFET KAYA (Devamla) - Yani bunların aksini inkâr etmek
herhâlde beyaza siyah demekten başka hiçbir şey
olmadığı çok açık bir şekilde ortadadır.
Çiftçimize 2.500 tane tarım danışman, yine bugünkü
Hükûmetimiz tarafından o çiftçimize akil noktada verilerek onların
bilgisinden yararlanmak adına destek verilmiştir. Bu, AK PARTİ
Hükûmetinin tarım toplumuna, hayvancılığa verdiği
desteğin çok net olarak ifadesidir, sonucudur, semeresidir.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Çiftçiler değil arılar bile inanmaz.
SAFFET KAYA (Devamla) Yine, özellikle çiftçimize sağlanan
desteklerin altını huzurunuzda çizmek istiyorum. Geçmiş
dönemlere nispet 3 kat artırılmıştır AK PARTİ
Hükûmeti döneminde.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) 5! 3 değil 5!
SAFFET KAYA (Devamla) Bunun aksini iddia etmek herhâlde
gerçeği inkâr etmekten başka hiçbir şey değildir.
SIRRI SAKIK (Muş) Ama sizi çiftçiler dinliyor ha!
SAFFET KAYA (Devamla) Bazen muhalefetin bir amacı var. Hiç
kimse görmek istemeyecek kadar kör olamaz. Bu hakikaten doğru bir sözdür,
gerçek bir sözdür.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Muhalefet bilmez bunu.
SAFFET KAYA (Devamla) İşte ortada. Gerçek tablolarla
sizlere arz etmeye çalıştığım
Bakanlığımızın ortaya koyduğu ve gerçekten
cumhuriyet tarihinden bugüne kadar
SIRRI SAKIK (Muş) Senin söylediklerine Bakan bile gülüyor.
SAFFET KAYA (Devamla)
ilk kez gerçekleştirilmiş olan
icraatları AK PARTİ Hükûmeti Türkiyenin gerçeğine
sunmuştur.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Köylerde ne yapıyor, köylerde?
SAFFET KAYA (Devamla) Elbette ki başarılı
çalışmalardan ürkebilirsiniz, hiç şüphem yok, ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaya, bitirir misiniz
konuşmanızı lütfen.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Köylü aksini iddia ediyor
Sayın Kaya.
SAFFET KAYA (Devamla) Evet, AK PARTİ demek hiç
şüphesiz ki kesinlikle Türkiyeye hizmettir. Yine, kuraklıkla ilgili
ilk kez desteği çiftçimize veren AK PARTİ Hükûmetidir. Bunun aksini
iddia etmek mümkün müdür? Değildir çünkü AK PARTİ Hükûmeti çiftçinin
dostudur ve dostu olarak kalacaktır. Bu da bir gerçektir kesinlikle. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından alkışlar (!)]
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) AK PARTİ geldi
kuraklık öyle başladı.
SAFFET KAYA (Devamla) Yani, muhalefetin gerçekten bu anlamda
doğruları ilk kez alkışladığını görmek
beni çok mutlu ediyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Bunlar ironi yapıyor, ironi.
SAFFET KAYA (Devamla) Elbette ki iktidarlar
yaptıklarından sorumludur yapmadıklarından da sorumludur
şüphesiz, ama muhalefet doğruları söylemekle de mükelleftir.
Bunun da altını çizmek lazım. Şüphesiz ki muhalefetin bu
konuda Hükûmetimizi alkışlamasını kutluyorum, tebrik
ediyorum. Çok sağ olun. Bu anlamda da teşekkür ediyorum muhalefete
de. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (MUŞ) İroniden de anlamıyorsunuz.
SAFFET KAYA (Devamla) 2009 yılı bütçesinin Tarım
Bakanlığımıza hayırlı olmasını dilerken
özellikle Sayın Bakanıma bölgemle ilgili iki teşekkürümü arz
etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaya, süreniz doldu efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Körler, sağırlar, birbirini
ağırlar.
SAFFET KAYA (Devamla) Herhâlde kendinize benzettiniz Sayın
Sakık, kendinizi ifade ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Kaya
SAFFET KAYA (Devamla) Ardahanda
SIRRI SAKIK (Muş) Siz kendinizi ifade ediyorsunuz. Sana
söyleyecek çok sözüm var. Ardahandaki mimarlığı biliyorum ben.
BAŞKAN Sayın Sakık
SAFFET KAYA (Devamla) Ardahanda
Ardahanda
SIRRI SAKIK (Muş) Biliyorum ben, biliyorum
SAFFET KAYA (Devamla) Sayın Başkanım, mümkünse
bitireyim.
BAŞKAN Sayın Sakık, lütfen
SAFFET KAYA (Devamla) Evet, Ardahanda arıcılık
enstitüsü kurulması konusunda
BAŞKAN Süreniz doldu Sayın Kaya.
SIRRI SAKIK (Muş) Evet, Ardahandaki tetiklediğin
şeyi biliyorum. Milliyetçiliği nasıl tetiklediğini
biliyorum.
BAŞKAN - Sayın Sakık, lütfen germeyelim
ortalığı.
SAFFET KAYA (Devamla) Sayın Sakık, provokasyon
yapmayın!
SIRRI SAKIK (Muş) Sen yapıyorsun! Ben, Ardahanda
gidip ne yaptığını
Senin örgütün sizi protesto etti,
istifa ettin.
BAŞKAN Sayın Kaya
Kürsüyü terk eder misiniz
Sayın Kaya.
SAFFET KAYA (Devamla) Hiçbir şekilde böyle bir durum
olmamıştır. Tamamıyla sizin provokasyonunuzdur.
BAŞKAN Sayın Kaya
SIRRI SAKIK (Muş) Sen provokatörsün!
BAŞKAN Sayın Kaya
Sayın Kaya
SAFFET KAYA (Devamla) Diğer şekliyle, Ardahanda
arıcılık enstitüsü kurulmasına
BAŞKAN Yeter
SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkanım
BAŞKAN - Bitti
Süreniz bitti. Bir dakika uzatamam.
Hayır.
SAFFET KAYA (Devamla) Peki efendim.
Saygılarımı, hürmetlerimi arz ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaya.
AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı, Mardin
Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey.
Buyurun Sayın Şahkulubey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA GÖNÜL BEKİN ŞAHKULUBEY
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına bağlı kuruluş olan
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi üzerinde
AK PARTİ Grubu olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Halka hizmet Hakka hizmettir. şiarıyla hareket eden
AK PARTİnin bu ülke için yapacağı daha birçok hizmet
vardır. Ülkemizde seçim bölgem Mardinin tarım bölgesi olması
dolayısıyla şunu ifade etmeliyim ki Hükûmetimiz altı
yıl boyunca ekonominin önemli dinamiklerinden biri olan tarımda ciddi
reformlar yapmıştır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Nusaybin Ovasında pamuk
kaldı mı, pamuk?
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen müdahale etmeyin,
dinleyin.
GÖNÜL BEKİN ŞAHKULUBEY (Devamla) Pamuk üretiminde
Mardin 3üncü sırada. Bunu da övünerek söylemek istiyorum.
Ülkemizde tarımla uğraşan kesimin büyük bir
kısmının toprağının yetersiz oluşu,
tarım arazilerinin giderek daha düşük parçalara bölünüşü, toprak
mülkiyeti dağılımındaki dengesizlik, kiracılık,
ortakçılık yönetimiyle arazi kullanımı tarımın
çözüm bekleyen temel problemleri olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Tarıma destek olmak, üretimi, verimi, çiftçi gelirlerini
artırmanın yanında müreffeh bir Türkiye hayaline de destek olmak
demektir. Küresel değişim ve eğilimleri iyi takip edenler
göreceklerdir ki tarım her geçen gün daha büyük önem kazanmaktadır.
Türkiye, elindeki tarım potansiyelini iyi bir yatırım
aracına dönüştürerek zenginliğe, birikime, tecrübeye sahiptir,
yeter ki bu inançla çalışmaya devam edelim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlar
Kurulu kararıyla uygulama alanı ilan edilen 37 ilde, 1.814
yerleşim biriminde faaliyet gösteren Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü başta arazi toplulaştırması olmak üzere,
arazi dağıtımı gibi mülkiyete ilişkin düzenlemeler
gerçekleştirmekte, tarımsal üretimin artırılmasına
yönelik arazi kullanım planlaması, yerleşim yerlerinin yeniden
düzenlenmesi gibi verimliliği artırmayı hedefleyen
çalışmalar yürütmektedir.
Tarım arazilerinin küçük, parçalı ve
dağınık yapıda olması, verimliliği ve
tarımsal üretimi önemli oranda düşürmektedir. Tarımsal
işletme sayıları artarken işletme başına
düşen arazi miktarı azalmaktadır. Ülkemizde 21,5 milyon parça
tarım alanı bulunmakta ve işletme başına ortalama yedi
parça düşmektedir, yani çiftçilerimiz yedi ayrı parça arazi üzerinde
çiftçilik yapmaya çalışmaktadır. Parçalı yapı
aynı zamanda ulaşım ve sulama faaliyetlerini de olumsuz yönde
etkilemektedir. Ekonomik olarak üretime imkân vermeyecek şekilde
parçalanmış tarım arazilerinin birleştirilmesi ve
işletmelerin rekabet güçlerinin artırılmasını
hedefleyen arazi toplulaştırma çalışmalarında 1 milyon
hektar alana ulaşılmıştır. Önümüzdeki beş
yıllık GAP Eylem Planı kapsamında Harran Ovasında 40
bin hektar yüksek taban suyu ve çoraklaşma problemi olan alanda drenaj
çalışmasıyla GAP bölgesindeki yaklaşık 1 milyon 227
bin hektarlık alanda arazi toplulaştırma
çalışmaları gerçekleştirilecektir.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün yıllar
itibarıyla bütçe ödeneklerine baktığımızda, 2009
yılı bütçesinin genelinde geçen yıla göre yüzde 403, cari
bütçesinde yüzde 26, yatırım bütçesinde ise yüzde 791 artış
öngörülmüştü. Yatırım ödeneklerindeki yaklaşık 8 katlık
bu artışın büyük bir bölümü GAP sahasında yapılacak
toplulaştırma çalışmaları için
kullanılacaktır.
Değerli arkadaşlar, Kim ne verirse 5
fazlasını vereceğim. söylemiyle tarım politikası
geliştirilemez. Ülkemiz tarım sorunları kapsamlı, makro
politikalar sayesinde, geliştirmek suretiyle çözülebilir. Tarım,
ekonominin diğer kesimlerine de kaynak aktardığı için
birçok açıdan belirleyici bir konumdadır. Tarımsal üretim ve
verimlilik artışının hem kırsal kesimin
gelişmesine hem de ülke ekonomisinin büyümesine katkı
sağlayacağının bilincinde olan Hükûmetimiz tarıma
ayrı bir önem vermektedir. 1987-2002 yılları arasında, on
beş yılda, 5.555 çiftçi ailesine gerçekleştirilen 39 bin hektar
toprak dağıtımına karşılık, 2003-2008
yılları arasında, beş yılda, 6.277 çiftçi ailesine 40
bin hektar arazi dağıtılmıştı. Bu suretle de
toprak dağıtımı yapılan alan miktarı büyük ölçüde
artırılarak 79 bin hektara, topraklandırılan çiftçi sayısı
ise 11.832ye çıkarılmıştır. Hâlen 43 köyde 34 bin
hektar arazinin dağıtım çalışmaları devam
etmektedir.
Su potansiyeli ile toprak haritalarını esas alarak uygun
arazi kullanım şekillerini belirleyen arazi kullanım
planlaması çalışmaları kapsamında Genel Müdürlükçe
bugüne kadar yaklaşık 1 milyon hektar alanda çalışma
tamamlanmış olup hâlen 24 proje ile toplam 903 bin hektar alanda
çalışmalar sürdürülmektedir.
Avrupa Birliği ortak tarım politikaları uyum
sürecinde özellikle verimlilik ve rekabet gücünün artırılmasına
imkân tanınması, tarımsal altyapının ve tarım
işletmelerinin iyileştirilmesi, etkin teknoloji kullanımı
artık bir zorunluluktur.
Bu rakamlar ve yapılan çalışmalar gösteriyor ki,
Hükümetimiz, tarımsal alanda altyapıya yönelik sorunların çözümü
amacıyla, iş başına geldiği yıldan bugüne kadar,
yatırım ve ödenek miktarlarıyla yürütülen projelerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Şahkulubey, devam ediniz.
GÖNÜL BEKİN ŞAHKULUBEY (Devamla) -
önemli oranda
artışlar sağlayarak oldukça başarılı
dönüşümler gerçekleştirmiştir.
Evet, rakamlar ortada. Artık bunu da muhalefetin kabul
etmesini ve görmesini canıgönülden arzuluyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kesinlikle kabul ediyoruz,
kesinlikle!
GÖNÜL BEKİN ŞAHKULUBEY (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle, tarımsal altyapının geliştirilmesine
yönelik çalışmalar sürdüren Tarım Reformu Genel
Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesinin tüm ülkemize ve çiftçilerimize
hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Şahkulubey.
Sayın milletvekilleri, birleşime saat 20.00ye kadar ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
32nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sekizinci turda yer alan bütçeleri görüşmeye devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Şimdi söz sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Van Milletvekili Özdal Üçere ait.
Buyurun Sayın Üçer. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
DTP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2008 mali yılı
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesi
hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi en derin içtenliklerimle, saygıyla
selamlıyorum.
Bakanlığın, Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereğince, ülkenin merkezî
alanlarda ve yerellerde yatırımlarının yapılması,
yerel yönetimlere kaynak sağlanması, alt ve üst yatırımlara
yol açacak her türlü teknik ve kaynak yatırımlarda bulunması
gerekmektedir. Ancak Bakanlığın bütçesinde, her yıl
olduğu gibi, 2009 yılına ait bütçesinde de yatırıma
ayrılan payın bu hizmetlere cevap veremeyecek düzeyde olduğu
açıkça görülmektedir. Hem teknik yatırımlara hem de
Bakanlık bünyesinde çalışmakta olan personellerin özlük
haklarını karşılamaya yönelik yetersiz bir bütçe söz
konusudur.
Anayasanın 125inci maddesi gereğince, devlet sosyal
hukuk devleti olup kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında
uğranılan kişisel zararların tazmininden sorumludur.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmeti ile nedensellik
bağı kurulabilen zararları tazmin ile yükümlü olup idarenin
eylem ve/veya işlemlerinden doğan zararlar, idare hukuku
kuralları çerçevesince hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkesi
gereği tazmin edilmektedir. Öte yandan, nedensellik bağı
idarenin tazmin sorumluluğunun mutlak koşulu değildir.
İdarenin faaliyet alanı ile ilgili önlemekle yükümlü olduğu
hâlde önleyemediği birtakım zararların da nedensellik
bağı aranmadan sosyal risk ilkesi gereğince tazmini
gerekmektedir.
Ülkemizde yaşanan çatışma ortamı ve
yaşanan trajedilere maruz kalan kişiler kendi kusur ve fiilleri
sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. Ortaya
çıkan zararın paylaştırılması, toplumun
diğer kesimleriyle zarara uğramış kişiler
arasında fedakârlığın denkleştirilmesi hakkaniyet ve
sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. Kişilere verilen
zararların belirtilen ilkeler uyarınca karşılanması
devlete olan güveni pekiştirecek, vatandaş-devlet
kaynaşmasını artıracak ve toplumsal barışa önemli
katkıda bulunacaktır.
Vatandaşlarımızın uğradığı
zararların karşılanması, Anayasamızda düzenlenen
sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir. Çatışmalı ortamda
zarar gören ve zorla yerinden edilen kişilerin zararlarının
ulusal ve uluslararası yargı mercilerine gidilmeksizin,
hızlı, etkin ve adil bir şekilde sulhen
karşılanması amacıyla 5233 sayılı Yasa
çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bahsettiğim bu konunun bütçe
konusuyla ne ilgisi olduğu sorulabilir. Konumuzla ilgisi, bu Yasanın
uygulanmasında ortaya çıkan sorunlardan bazılarının
doğrudan doğruya bütçesini görüştüğümüz kurumlarla ilgili
olmasıdır. Söz gelimi, bu Yasanın uygulanışında
orman ve mülkiyet kapsamından kaynaklanan sorunlar söz konusudur.
Zarar tespit komisyonlarına yapılan başvurularda
başvurucuların karşısına çıkan en büyük sorun,
başvurucuların yüzlerce yıldır tarım arazisi olarak
kullanmış oldukları mülklerin orman olduğu ve bu yerlerle ilgili
başvurucuların taleplerinin reddedilmesi sorunudur. Bu yerlere
ilişkin başvurularda başvuru konusu yerlerin orman vasfında
olması gerekçe gösterilerek başvurular reddedilmektedir. Bu durum
hukuka ve adalete aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle
ki: Bölgede orman olarak adlandırılan yerlerin kadastral
çalışmaları ya hiç yapılmamış ya da eksik
yapılmıştır. Orman sınırlarının tam
olarak tespit edilememiş olması ve özel mülkiyete ilişkin
ihtilafların giderilmemiş olması başvurucuların
kusurundan kaynaklanan bir durum değildir.
Arazilerin orman tespitleri 1952 yılında bölgede
yapılan orman kadastro çalışmalarına
dayandırılmaktadır. Bu tarihte yapılan kadastral
çalışmaların yetersiz ve hukuka aykırı olduğu
birçok mahkeme kararına konu olmuştur. Orman kadastrosunun
dışında genel kadastral çalışmalar
yapılmamış olduğundan özel mülkiyet ile orman
sınırlarına ilişkin ihtilaflar giderilememiştir.
Kadastro çalışmaları da devletin yetkili olduğu bir
görevdir. Bu çalışmaların yapılmamış
olmasında devletin kusur ve ihmali vardır. Bu durumda zarar tespit
komisyonları başvuru lehine düşünerek hukuka uygun karar
vermelidir. Şöyle ki: Kırsal bölgede yaşayan insanların
orada bulunan taşınmazlarda tarım yaparak geçimlerini
sağladıkları ve bu topraklarla ekonomik
bağlarının olduğu düşünüldüğünde arazilerin orman
vasfında olmadığı ve başvurucuların bu arazileri
ekip biçtiği ve arazilerle ekonomik bağının olduğu
açıkça görüldüğünden bu olgunun idare lehine takdir edilmesi adil
değildir.
Değerli vekiller, bu Yasanın
uygulanışında ayrıca mülkiyet hakkının
ispatına ilişkin sorunlar da söz konusu olmaktadır. Kadastral
çalışmaları tamamlanmamış köylerde köy yerleşim
birimlerinde kadastral çalışmalarından sonra inşa edilen ve
tapusu bulunmayan ev ve müştemilatlarına ilişkin meydana gelen
zararlar başvuru sahiplerinin mülkiyet hakkını
kanıtlayamadığından bahisle reddedilmektedir.
Kadastral çalışmalar bölgedeki hemen hiçbir köyde fiilî
duruma uyarlanmış değildir. İmar planlaması
olmadığından bu tür fiilî durumlar ortaya
çıkmıştır. Hiçbir köyde imar düzenlemesi
yapılmamıştır. İmar düzenlemesinin
olmadığı yerde tapu kayıtlarıyla fiilî durumun
birbirlerini destekleme imkânı bulunmamaktadır.
5233 sayılı Yasa ve uygulamasını gösteren
yönetmelikte, meydana gelen zararların, zarar görenin beyanı, adli,
idari ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak
belirleneceği belirtilmesine ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin mülkiyet hakkına ilişkin kararlarına rağmen
yapılan işlemler hakkaniyete aykırılık teşkil
etmektedir.
Bölgemizdeki köylerin bir kısmında kısmen kadastral
çalışmaların yapıldığı, kısmen ise
kadastral çalışmalar dışında
bırakıldığı bilinen bir gerçektir.
Komisyonlar tarafından meydana gelen zararların tespiti
amacıyla yapılan keşifler sırasında kadastral
çalışmaların yapılmış olduğu yerlerdeki
zararlar tespit edilmekte, kadastral çalışma dışı
bırakılan yerlerdeki zararlar ise tespit dışı
bırakılmaktadır.
5233 sayılı Yasa başvurucuların gerçek
zararlarını tespit edip tazmin etme amacı gütmesine rağmen,
keşif yapan komisyonun uygulamaları nedeniyle Yasanın bu
amacından saptığı görülmektedir.
Ayrıca, zorla yerinden edilenlerin iskân sorunları da
çözülmemiştir. Köylerinden çıkarılan insanlar için bir iskân
alanı oluşturulmamıştır. Buna bariz bir örnek
verilecek olursa zorla yerinden edilip Vana göç etmek zorunda
bırakılan, Vana yerleşmek zorunda bırakılan Yalı
Mahallesi sakinlerinin tapu sorunları hâlâ giderilmemiş ve
iskânları gerçekleştirilmemiştir ve üstüne, kendilerine
verilecek olan tapular her zaman siyasi bir malzeme olarak
kullanılmış ve oy avcılığına malzeme
edilmiştir. Bunu bu süreçte de iktidar gayet iyi kullanmaktadır.
Hatta bu süreçle ilgili, en son Sayın Başbakanın Vana
yapmış olduğu ziyarette AKP Van milletvekillerinin ve AKP il
yetkililerinin bu mahalle sakinlerine Eğer bu mitinge
katılırsanız, Başbakanı karşılama
programına katılırsanız, bunun
karşılığında derhal tapularınızı
verebiliriz. gibi bir çalışma yapılmıştı, bunu
mahalle sakinleri bizzat kendileri bize iletmişti.
Değerli milletvekilleri, hazine arazilerinin büyük bir
kısmı imarsızken satılmakta,
yatırımcının arsayı imarsızken alıp plan
yapılmasını sağlayarak yüksek rantlar elde etmesiyle
sonuçlanan bir arsa/arazi spekülasyonu durumu yaşatılmaktadır.
Planlama kent topraklarından daha çok rant elde edilmesini sağlayacak
bir araç değildir. Devlet, kamu elindeki arazi
varlığını kamu yararına kullanmakla görevlidir. Eldeki
kamu varlığının fütursuzca tüketilmesi bundan sonra
üretilecek tüm planların uygulanmasını da şimdiden
imkânsız hâle getirecektir.
Ülke topraklarını ve hazine arazilerini daha çok rant ve
daha çok gelir getirecek unsurlar olarak pazarlamayı hedefleyen siyasal
iktidar, rant kapısı olarak görülen hazine arazilerinin
satışı uygulamasını geçici ve koşullu olarak
durdururken hazine arazilerinin satışının tamamen
durdurulmasının söz konusu olmadığını
açıklamaktadır.
Ayrıca, günümüzde kamu arazilerini önce belediyelere,
belediyeler aracılığıyla da paravan olarak kurulan
kooperatifler ile bazı kişilere devrini sağlamaya yönelik
çalışmalar da söz konusudur. 775 sayılı Gecekondu Kanunu,
1580 sayılı Belediye Kanunu ile bu Kanunda değişiklik
yapan 5656 sayılı Yasaya tamamen aykırı olarak, önceden
belirlenen kooperatif ve kişilere tahsisler yapılmakta ve bu
şekilde büyük oranlardaki kamu arazisi elden çıkarılarak önemli
rantlar sağlanmaktadır.
Buna ilişkin bariz bir örnek -basında yer
aldığı gibi- Sayın Maliye Bakanının aile
yakınlarının sahip olduğu şirketin elektrik santrali
kurmasına ilişkin arsa spekülasyonuydu ve AKPli belediyenin mera
alanını bu şirkete tahsisiyle ilgili bir sorundu.
Sayın milletvekilleri, kadastro bilgileri toprak mülkiyetine
devlet güvencesi sağlaması yanında, konumsal özellikli bir tür
projenin kapsamında ve uygulamasında başvurulan altyapı
bilgileri durumundadır. Bu nedenle, bu bilgilerin tüm gereksinimleri
karşılayacak özellikte doğru, güvenilir ve güncel olması
zorunluluğu vardır. Bunun için de ülkemizde olayın teknik
çalışmalarının çok boyutlandırılarak, günümüz
teknoloji koşullarına uygun bir çalışma yapılması
ve ülkenin tüm alanlarında kadastro çalışmalarının
bitirilmesi gerekmektedir. Maalesef, şu anki bütçeyle ve şu anki
programla bunu çözümlemek mümkün değildir.
Önemli sorunlarımızdan biri de kıyı
zenginliklerimizdir. Kıyılardaki sorunları çözebilmek adına
üzeri örtülü afları içeren tasarıların kamuoyundan kaçırırcasına
Meclise sunulması, tarım toprakları üzerinde kaçak
yapılmış tesislerin ücreti karşılığı
affedilmesi, içerisinde planlama sözcüğü geçmeyen yönetmeliklerin
yıpranan kent dokularını koruyacak eşsiz çözüm olarak
tanıtılması, proje ve sınır bazında belirlenecek
kentsel dönüşüm projelerinin kentlerin tüm yapısal
sorunlarını çözecek sihirli anahtarmış gibi gündeme
getirilmesi, en değerli koyların çok yoğun
yapılaşmalara konu olacak biçimde tahsis edilmesi, amacı
dışında kullanılan tahsislere açılan davalardan ücreti
karşılığı vazgeçilmesi
kıyılarımıza verilen önemi de gözler önüne sermektedir. Bu
da iktidar yanlılarına sunulabilecek çok aleni bir rant
mekanizmasıdır.
Belirttiğimiz sorunların giderilmesine ilişkin çok
sağlıklı bir kıyı politikasının belirlenmesi,
kıyılarla ilgili muhalefetin de içinde yer alacağı bir
çalışma ortamının geliştirilmesi, bunların
toplumun ekolojik ihtiyaçlarını karşılayacak bir düzeyde
olması gerekmektedir.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla
birlikte 5302 sayılı İl Özel İdare Kanunu ile özel idareler
yeniden yapılandırılmış, bu yapılanmayla birlikte
sadece Van İl Özel İdaresinde yatırımcı ve idari olmak
üzere on dört birim oluşturulmuştur. Diğer illerdeki
birimleşmeleri resmî istatistiklerde görebilmek mümkündür. Bu birimlerle
beraber, önceden sadece yatırımcı dış kurumlara mali
kaynak ağı sağlayan il özel idare müdürlükleri,
yatırımları direkt olarak yapan yatırımcı bir
yapıya kavuşmuşlardır. Daha önce sadece idari
yapılanma olan kurum birden teknik ve yatırımcı bir
yapıya kavuşunca beraberinde bazı sorunları da
getirmiştir. İl ve ilçe özel idarelerini yöneten vali ve kaymakamlar
mühendis ve teknik eleman kimliğine soyununca işler içinden
çıkılmaz bir hâl almıştır. Yatırımlar
sayısal olarak artıyor görünmesine rağmen, verilen hizmet
nitelik olarak düşmüştür. Hizmet, belediyelerde olduğu gibi,
iktidar partisi mensuplarının taleplerini karşılama
yarışına dönüşmüştür.
Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde Kamu İhale Kanununda
bazı değişiklikler yapılarak ihalelerin şeffaf bir
şekilde yapılmasına yönelik çalışmalar
yürütülmüştür. Nispeten önceki yasaya göre bazı mesafeler
alınmıştır ancak Hükûmet, yatırımları bu
yasa kapsamından çıkarmak için köylerin altyapısını
destekleme, KÖYDES ve BELDES adı altında bütün yatırım kaynaklarını
Köylere Hizmet Götürme Birlikleri ve BELDESe aktararak
yandaşlarının hizmetine sunmuştur. Köylere Hizmet Götürme
Birlikleri mevzuatına göre burada yapılan ihaleler bu, iktidar için
çok sihirli bir sözcük- Kamu İhale Kanununa tabi değildir. İllerde
valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar, KÖYDES adı altında gelen
milyonlarca YTLlik mali kaynağı, sembolik bazı davetiyelerde
çok düşük kırımlarla ve teknik şartnamelere bazı
noktalarda teferruatlı uyularak AKP yandaşlarına ihale
etmişlerdir. Bununla ilgili yüzlerce köyü sayabilirim. Van il
sınırları içerisinde KÖYDES projesi kapsamında köye yol
yapılmıştır, kayıtlarda bu şekilde görülmektedir,
su götürülmüştür, kayıtlarda yine bu şekilde görülmektedir fakat
köye gittiğinizde köyün ne yolu vardır ne de suyu vardır. Bunu
görmek isteyen arkadaşımız varsa buyurur, Vanda konuğum
olur.
Mevcut imar düzenlemelerinde afet olgusu göz ardı
edilmektedir. Yalnızca yapılaşma üzerinde duran kanunda,
yapılaşma öncesi ve sonrası dönemlerle ilgilenilmemektedir.
Mevzuatın bakış açısı tek yapı ölçeğinde
uyulması gereken kurallar ile sınırlıdır. Bunun
yanında, kent ölçeğindeki ihtiyaçlara değinilmemektedir. Sadece,
çıkarılan iki yönetmelikte Afet Yasasının Afet
Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelike atıfta
bulunulmakta ancak bu düzenlemelerin nasıl yapılacağı,
önlemlerin nasıl alınacağı ve denetleneceği konusuna
değinilmemektedir. Diğer yandan, imar mevzuatında mikro
bölgeleme haritaları yapılması, bunlara dayalı olarak
yapılaşmanın şart koşulması gibi bir hüküm de
yoktur. Ülkemizde doğal afetler sık sık yaşanmasına
rağmen, doğal afetlere ne önceden tedbir alma konusunda ne doğal
afetler sonrasında oluşmuş zararların giderilmesi konusunda
bugüne kadar halkın vicdanını rahatlatacak hiçbir icraat
yapılmamıştır. On yıllarca öncesinden bugüne,
uğranılmış doğal afetlerden doğan zararların
çoğu tazmin edilmemiştir. Tazmin edilen vukularda da çok komik hatta
trajikomik sonuçlar, tablolar ortaya çıkmaktadır.
Vakit darlığından dolayı, bahsettiğim
konuları teferruatlı açamayacağım. Bununla ilgili özet
geçmek istiyorum. Özellikle TOKİnin konumuna değinmek istiyorum.
TOKİ, özellikle son dönemlerdeki yapılanmalarda, kentsel dönüşüm
projelerinde, kurumların, bakanlıkların vermiş olduğu
ihalelerde artık bir devlet kurumu olarak değil, bir
yatırım şirketi olarak çalışmakta ve kamu
yararını birincil hedef olarak alan bir işletme olarak
değil, tamamen kâr amacını güden ve sermaye-rant ilişkisi
çerçevesinde boğulmuş, tamamen yapmış olduğu
yapılarla da kent dokusunu zarara uğratan, ekolojik bir
yaşamı hiçe sayan, toplumun sosyal değerlerini hiçe sayan, bina
dokularıyla da kentsel yaşamı felce uğratan bir yapıya
sahiptir ve maalesef ki en büyük ihale usulsüzlüklerinin yapılmış
olduğu alanlar da TOKİye aittir.
TOKİde çevre planlamalarına ilişkin çok hassas
değinildiği ifade edilmektedir. Buna da Vandan somut bir örnek
vermek istiyorum. Van Edremit TOKİde hâlâ altyapı arıtma
mekanizması yok ve onun kanalizasyon sularının, kanalizasyon
atıklarının tamamı, olduğu gibi Van Gölüne akıtılmaktadır
ve bu durum bilindiği hâlde, bir gözlem çalışması yapan, bu
konuda araştırma inceleme çalışması yapan iktidar
yetkilileri, hatta Meclis komisyonu bu konuda gereken raporu oluşturmamıştır,
bizim görüşlerimizi almaya yönelik bir nezaket gösterisi de
sunulmamıştır.
Evet, bahsettiğim şekilde, özellikle bu İktidar
için sihirli sözcük olan ihale. En son, TOKİ Başkanının Bu
arazileri cilalı arsalar hâline getirip yabancılara
satacağız. İhale ve satacağız, satmak ve ihale, iki
önemli kavram bu İktidar için. Neyi, ne kadar satacaksınız? Bu
ülkenin bütün değerlerini sattığınız gibi, bütün
mallarını da satıyorsunuz. Bunun karşısında etkin
bir muhalefetimizin olacağını her zaman bilmenizi isteriz.
TOKİnin kent dokusunu bozduğuna ilişkin çok fazla
bilimsel konuşmaya gerek duymuyorum. Havaalanından Ankaraya
doğru geldiğinizde karşınıza dikilen binaların
görüntüsünün ne derece modern bir şehir hayatına uygun olduğunu,
doğal bir sosyal yaşama uygun olduğunu siz kendiniz takdir edin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak
Sayın Başbakanın ilimize yapmış olduğu ziyaret
esnasında yaşanmış olan gerginliklere değinmek
istiyorum ve bu konuda, Sayın Başbakanın, bir başbakan olsa
bile kimsenin haddini aşmaması gerektiğini bilmesi konusunda,
başkalarına hakaret etmesi konusunda bu kadar fütursuzca
olmasını eleştirerek
Biz Sayın Başbakan Vana
gelmesin. diye bir söylemde bulunmadık, biz Sayın
Başbakanın başbakanlık sorumluluğunu taşıyıp
böylesi bir gerginliğe mahal vermemek adına Vana gelmemesinden bahsettik.
Bunu bile bile provokasyon amacıyla Vana gelmesi yine canların
kaybına neden oldu, yine çocukların yaralanmasına, yüzlerce
çocuğun gözaltında işkence edilmesine neden oldu. Bu
gerginliklerin yegâne sorumlusu Başbakanın kendisidir. Başbakan
eğer Başbakansa yapmış olduğu icraatların tümünü
akilane çerçevede biçimlendirme sorumluluğu olduğunu hatırlamak
zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı tamamlar
mısınız Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Teşekkür ederim.
Ben ona mı soracağım Vanda ne yapıp ne
edeceğimi?
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Sana mı soracak?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Nezaketsiz bir şekilde beni kastederek
yapmış olduğu açıklamaların hepsinin yersiz, uydurma
olduğunu ve bunu kamuoyunun vicdanına sunduğumu belirterek
hepinizi en içten duygularımla, saygılarımla selamlıyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Üçer.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici.
Sayın Binici, buyurun. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
DTP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarım Reformu Genel
Müdürlüğünün 2009 yılı mali bütçesi ile ilgili Demokratik Toplum
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tarım sektörü Türkiye'nin sosyolojik ve ekonomik
yapısı içerisinde önemli yer tutmaktadır. Tarım sektörü
kırsal alanın tek ekonomik gelir kaynağıdır. AK
PARTİ Hükûmetinin tarım politikaları sayesinde sektörün son
yıllarda sürekli kan kaybettiği, iç ticaret hadlerinin korkunç bir
şekilde tarım aleyhine geliştiği, sektörün genelinde üretim
artışlarının nüfus artış hızının
gerisinde kaldığı, çoğu alt sektörde üretimde geriye
gidişlerin yaşandığı, kırsal yoksulluğun
dayanılmaz boyutlara ulaştığı hepimizce bilinmektedir.
Kuşkusuz doğal ve çevre bilimiyle ilgili kaynakları
bakımından oldukça şanslı, biyoçeşitlilik
açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olan
Türkiye'nin hiç de hak etmediği bu yapı kendiliğinden
doğmamıştır. IMF ve Dünya Bankası odaklı
politikaların yıkıcı etkileri sonucu tarım sektörü
çöküş noktasına getirilmiştir.
Yaşanan ekonomik krizle beraber önümüzdeki dönemlerde enerji,
su ve gıda krizlerinin de yaşanacağını tahmin etmek
zor değildir. Tarım ürünlerinin fiyatlarında gelecek
yıllarda çok önemli artışların olacağı herkesçe
bilinmektedir. Bu bağlamda gerekli önlemlerin alınması bir
zarurettir.
Önümüzdeki birkaç yılda küresel ısınma ve
kuraklık sonucunda tarım dünyada stratejik bir konuma gelecektir.
Ülkemiz bunu bir fırsata çevirebilecek tarım alanlarına sahiptir
ancak Hükûmet bu becerilere maalesef sahip değildir.
Tarım ürünlerindeki artış sebebiyle petrol zengini
ülkeler bile Afrikada arazi kiralama gereğini duymuşlardır.
Amaçları gelecekte kendileri için gıda güvenliğini
sağlamaktır. Buna karşın bizde ise var olan potansiyel yok
edilmeye çalışılmaktadır.
Tarımın en önemli sorunu olan sulamayla ilgili birkaç
baraj bitirildiği hâlde sulama kanalları
yapılmadığından sulama faaliyetleri de
yapılamıyor.
Tarımın girdi fiyatları akıl almaz
büyüklüklerde artış göstermektedir. Bizim çiftçilerimiz dünyada yüz
yetmiş bir ülke içinde en pahalı mazotu kullanmak durumunda
kalmışlardır. Ülkemizde uygulanan yanlış politikalar
neticesinde tarım sektöründe ciddi bir tıkanma
yaşanmaktadır. Mısır dışındaki ürünlerin
tamamında azalma görülmüştür. AKP Hükûmetinin yanlış
tarım politikaları sayesinde tarımda yüzde 7 gibi önemli bir
üretim düşüşü yaşanmıştır. Tarım Kanununda
tarıma verilecek desteklerin gayrisafi millî hasılanın yüzde
1inden az olamayacağı hükmüne rağmen, 2009 yılı
bütçesinde desteklemeler için ayrılan pay ne yazık ki yüzde 0,49
olarak açıklanmıştır. Bu, Tarım Kanunuyla AKPnin
tarım politikası arasındaki çelişkiyi açıkça
göstermektedir.
Sayın Başbakan her seçim öncesinde tarıma
ilişkin paketlerini açarken rakamlar da giderek küçülmektedir. 2007
yılına nazaran 2008 yılında tarımda sulama
faaliyetlerinde yüzde 3 oranında azalma yaşanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2000li
yıllarda 684 bin hektarlık alandaki pamuk üretimiyle dünyada 7nci
sırada yer alan ülkemiz, maalesef 2008 yılında 380 bin hektarla
dünyada 11inci sıraya gerilemiştir.
Yine, Sayın Başbakanın her fırsatta iftiharla
dile getirdiği traktör satışları 2002 yıllarında
50 bin civarında iken uygulanan yanlış politikalar sonucu 2008
yılında 12 bine kadar düşmüştür.
Tarım sektörünün içinde bulunduğu sıkıntıların
giderilmesinin ön koşulu, tarımsal sulamalara önem verilmesi ve
sulanabilecek yaklaşık 4 milyon hektar alana su getirilmesine yönelik
faaliyetlerin hızlandırılarak en yakın zamanda bitirilmesi
gerekmektedir.
Çiftçilerimize dönük bir rahatlamayı sağlamaya yönelik
de daha önce uygulanan elektriği düşük ücrete tabi tutma
uygulamasına derhâl geri dönmemiz gerekmektedir.
Tarım sektöründe her geçen gün daralmanın
yaşandığı hepimizce malumdur değerli arkadaşlar.
Son yıllardaki istatistiklere bakarsak, 2005 yılı
itibarıyla kentleşme oranı yüzde 65 olan Türkiye'nin gayrisafi
millî hasılasının yüzde 11,5u tarımdan elde edilirken,
istihdamının yüzde 29una da tarım kaynaklık etmekteydi. 2006
yılının Ocak-Eylül döneminde ise tarım sektörü yüzde 1,2
küçülmüş, istihdam ise yüzde 28,4e gerilemiştir.
Dünya ülkelerinin hemen tümünde tarım alanına kamusal
müdahalede bulunulmakta ve sektör çeşitli biçimlerde desteklenmektedir.
Türkiyede ise AKP Hükûmeti işbaşına geldiği günden bu yana
destek düzeyini giderek azaltırken, araştırma, eğitim,
yayım hizmetleri, denetim ve kontrol hizmetleri, hastalık ve
zararlılara karşı yapılan kamu mücadelesi ve altyapı
hizmetleri de her geçen gün etkinliğini yitirmektedir. Türkiye de
tarımda gerilemeyi yaşamaktadır bu sebeplerle.
2001 yılı genel sayımına göre 3 milyon adet
olan kayıtlı çiftçi sayısı, 2007 sonunda maalesef 2,5
milyona gerilemiştir. Bu veriler gösteriyor ki tarımda gerileme
şiddetli bir şekilde sürmektedir. Teknik ve ekonomik olarak
sulanabilme olanağı bulunan tarım arazisinin henüz yalnızca
yarısı sulanabilmektedir.
Bilindiği üzere, Türkiyede, 2000 yılından itibaren
Dünya Bankası öncülüğünde Tarımsal Reform Programı
uygulanmaktadır. Programın temel hedefi, kırsal bölgelerdeki
istihdam seviyesini orta vadede yüzde 10 civarına indirmektir. Bir
başka deyişle, tarımsal üretim biçimini dönüştürmekte,
kırdan kente göçü zorunlu kılmaktadır. Sürece paralel olarak
girdi fiyatlarının sürekli artması, desteklerin kaldırılması
veya azaltılması, küçük çiftçinin ürün ekemez hâle gelmesine neden
olmuştur. Sadece 2008 yılında gübre ve ilaç kullanımı
yüzde 15 oranında azalmıştır.
Yine, 2008-2009 döneminde 450 bin hektarlık bir alan
ekilmemiştir değerli arkadaşlar. Tütün ekicilerinin
sayısında yüzde 85lik bir azalma olmuştur. Dünya
Bankasının öngörüsü de bu sonuçlara dönüktür.
Gelir desteği ile, alım-girdi
sübvansiyonlarının kaldırılmasını, tarım
kooperatiflerinin işlevsizleştirilmesini ve böylelikle tarımda
tekel hâkimiyetinin sağlanmasını amaçlıyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
uygulanan tarım politikalarıyla ilgili birkaç veriyi sizinle
paylaşmak istiyorum. 2008 yılında burçak desteklemesi 55 YTLden
35 YTLye, sertifikalı fidan desteklemesi 250 YTLden 120 YTLye çekilmiştir.
Bu, AKP Hükûmetinin tarımı destekleme anlayışının
göstergesidir değerli arkadaşlar. Türkiyede tarımsal üretim
değerinin yüzde 63ü bitkisel ürünlerden gelmektedir. Buna
karşılık, gelişmiş ülkelerde yüzde 50nin üzerine çıkan
hayvancılığın payı yüzde 26 gibi oldukça düşük
bir düzeyde bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiyede tarım
işletmelerinin sermaye yapısı gerektiği gibi
değişmemiştir.
Araştırmalara göre Türkiyede tarım
işletmelerinde arazi varlığının toplam varlıklar
içerisindeki payı şimdilerde yüzde 80-90 dolayındadır ve
bunun da yaklaşık olarak yüzde 75ini arazi varlığı
oluşturmaktadır.
Türkiyede kimyasal gübre kullanımı 2000li
yıllarda 3,4 milyon tondu. Ülkemizde bir dönemde kullanılan gübre
miktarı 2007 yılında ortalama
Birim alanında kullanılan ilaç miktarı da
gelişmiş ülkelere göre çok düşük kalmaktadır. Türkiyede
dönüm başına ortalama
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede
tarım sektörünün sorunları çözülemez değildir. Doğru
tarım politikalarını tarıma özgülenen uygun kaynak
büyüklükleri ile eşleyen ve etkin bir tarımsal kamu yönetimi
anlayışı ile uygulamaya geçiren yaklaşımlar, sektörel
sorunları çözüp tarımın büyüme potansiyelini açığa
çıkarabilir. Doğru tarım politikaları, içeride ve
dışarıda sağlam bir analitik tutarlılıkla Türkiye
tarımı için konulan kısa, orta ve uzun vade hedeflerle
duyarlı bir politika seçimini gerektirir.
Dış politika yanında, içeride de maliyet
düşürücü, verimlilik yükseltici, tarımın rekabet düzeyini
artıran politikalara acilen ihtiyaç vardır. Bu çerçevede uygulanabilir
toprak reformu yapılmalıdır. Sulama yatırımları
gerçekleştirilmeli, arazi toplulaştırma ve tarla içi
geliştirme hizmetleri tamamlanmalıdır. Böylece, yaratılan
uygun zemin üzerinde, doğayla ve tüketiciyle dost,
biyoçeşitliliği koruyup geliştiren, sürdürülebilir bir
tarım modeli uygulanmalıdır.
Türkiye, başta tohum olmak üzere, bitkisel ve hayvansal
üretim materyallerini, kullanılması gereken gübre ve tarımsal
savaşım ilacını, tarım alet ve makinelerini ülke
içinde üretip zamanında ve uygun fiyatlarla üreticiye ulaştıran
bir tarımsal girdi politikasını derhâl izlemelidir.
Üretim, ülkesel ve bölgesel planlama ilkelerine uygun olarak
gerçekleştirilmelidir.
Desteklemeler, ürün planlamasının bir aracı olarak
görülmeli ve bu anlayışla uygulanmalıdır.
Şüphesiz, bu politikaların uygun mali kaynaklarla
desteklenmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu bütçe Türkiye tarımına
yetersizdir. Bu durum, tarımın içinde bulunduğu
yatırım ve destekleme açığının da bir
gerekçesidir.
Buna karşılık, yapılan hesaplamalar göstermektedir
ki AB ortak tarım politikasının Türkiyede uygulanması
hâlinde yılda en az 11,3 milyar euroluk kaynağın tarım
sektörüne aktarılması gerekmektedir.
Değerli vekiller, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü,
Anayasamızın Toprak mülkiyeti başlıklı 44üncü maddesinde
belirtilen Devlet, topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan
çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla
gerekli tedbirleri alır. hükmüne işlerlik kazındırmak için
kurulmuş olup, işlevini de Sulama Alanlarında Arazi
Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Yasası gereği topraksız
köylülere toprak dağıtımı yaparak yerine getirmekte iken,
bugün akıl alınmaz bir uygulamayı yürürlüğe
koymaktadırlar.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, hazine arazilerini
topraksız ya da az topraklı çiftçiye dağıtmak yerine;
işletme büyüklüğü azaltıldığı gibi çiftçi
sayısını artırdığı, bu durumun da arazi
parçalanmasını artırarak, Avrupa Birliği müzakereleri
kapsamında karşımıza en önemli olumsuzluk olarak
çıkacağını gerekçe göstererek, bu arazileri köylülere
değil de kullananlara satıyor. Bu ne demektir, değerli
arkadaşlarım, size açıklayayım. Bu şu demektir:
Topraksız veya az toprağı olan köylü benim sorumluğumda
değil demektir. Bu, çiftçilerimizi kaderiyle baş başa
bırakıyorum demektir.
Size daha çarpıcı bir örnek sunayım: Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde varlıklı bir ailenin sahip olduğu arazi, tam
olarak 8.333 yoksul çiftçi ailesinin sahip olduğu araziye eş
değerdir. Bu yoksulluktan dolayı, her yıl, binlerce insanımız,
doğu ve güneydoğu bölgelerinden kalkıp batı bölgelerine
mevsimlik işçi olarak çalışmaya gitmektedirler. Yerini yurdunu
bırakıp çalışmak için gittikleri bu bölgelerde çeşitli
sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Geçmiş yıllarda
yani geçen sene, Karadeniz Bölgesine çalışmak için giden Kürt kökenli
bu vatandaşlarımız, kimi valilerin keyfî tutumlarının,
uygulamalarının sıkıntılarını
yaşamışlardır. Söz konusu bu valilerin talimatlarıyla
bu işçiler yerleşim yerlerini bırakın değerli
arkadaşlar- o bölgede bulunan camilere bile
alınmamışlardır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi her
yıl işçilerin bu yolculuklarında trajik olaylar yaşanmakta,
bazı aileler trafik kazalarıyla yok olmaktadırlar. Geçen sene
yine Adıyamanlı fındık işçileri işten dönerken
iki aile yok oldu değerli arkadaşlar.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) 25 kişi öldü, 25!
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) Tabii.
Yine bunun akabinde Urfada sabah saat beşte kalkıp
tarlalara çalışmaya giden iki traktör dolusu 21
insanımızı kaybettik, 12 insanımız da yaralandı.
İşte devletin tarım politikası ve tarım işçisine
bakış açısı budur. Bu insanların hiçbir sosyal
güvencesi yoktur. AKP de bu noktada dilini kıpırdatmıyor çünkü
insanlık için bir projeleri yoktur değerli arkadaşlar. (DTP
sıralarından alkışlar)
21inci yüzyılda vatandaşlarımız bu
ıstıraplarla yok olurken, doğrusu, bu trajediyi ortadan
kaldırmak için tam anlamıyla tarım reformunun ne zaman
gerçekleştirileceğini merak ediyorum. Böylesine adaletsiz bir arazi
dağılımı söz konusu iken yakın tarihlerde,
değerli arkadaşlar, Suriye sınırında bulunan
mayınlı araziler mayından temizlenecek ve o arazi, değerli
arkadaşlarım, tam 2 Kıbrıs büyüklüğündedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Binici, son dakikanız.
Buyurun.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Bu araziler derhâl temizlenmeli, orada yaşayan topraksız,
az topraklı çiftçilere verilmeli çünkü o arazilerin sahipleri henüz
yaşamdadırlar. Evet, çoğunun ayağı koptu, çoğu
sakat kaldı, sakatlıklarla yaşıyorlar; tapunun yüzde 50si
mayına gitti, yüzde 50sine de devlet el koydu. Onun için, derhâl hak sahiplerine
geri verilmelidir ama AKP Hükûmeti İsrail ve İngiliz firmalarına
bunu peşkeş çekecektir.
Ancak bu şekilde çiftçilerimizin durumunu
iyileştirebiliriz. Ne ABDye ne İngiltereye ne İsrail
politikalarına esir düşmememiz için, bu kirli politikalarından
vazgeçmemiz için hepinizi görev ediyorum.
Hakça paylaşım olacağı günlerin özlemiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Binici.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi şahısları adına lehte Çorum
Milletvekili Murat Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT YILDIRIM (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 bütçesinin sekizinci tur görüşmeleri üzerinde
şahsım adına lehte söz almış bulunuyorum. Milletimizi
ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Son yaşanan global kriz bir kez daha gösterdi ki
değişim ve dönüşüm hareketlerinin sınırlarla
bağlı kalması düşünülemez. Bu çerçevede ülkeler kendilerini
sürekli yenilemek ve geliştirmek zorundadırlar. Ülkelerin
altyapılarının gelişmesinde en önemli ve lokomotif
kuruluşlar bayındırlık ve iskân işleriyle kuruluş
ve sektörlerdir. Bu alandaki çalışma, düzenleme ve oluşan sinerji
yüzlerce sektörü direkt ve endirekt etkilemektedir. Hiç kimse, yeni bir
binanın yapılmasından, afete uğramış insana el
uzatılmasından, belediye ve altyapı hizmetlerindeki kaliteden,
imar ve kadastro uygulamalarındaki sorunların çözümünden
kayıtsız değildir. Bunların tamamı,
vatandaşlarımızı bire bir ilgilendiren ve direkt olarak
yaşam standartlarını etkileyen alanlardır.
Afet işleri konusunda Bakanlığımızın
yaptığı çalışmalar takdire şayandır. Gönül
ister ki hiç kimse afete maruz kalmasın. Bütün tedbirler
alınmasına rağmen afetten tam anlamıyla kaçmak mümkün
olmuyor. Afetten sonra yaraların acilen sarılması gerekiyor.
İşte bu noktada verdikleri hizmetten dolayı
Bakanımızı kutluyorum. Seçim bölgem Çorumda meydana gelen
yangın ve benzeri afetlerde hemen el uzattılar, evleri,
ahırları, köyleri yeniden imar ettiler, insanlarımızın
yüzünü güldürdüler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ İktidarıyla Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde hem
fiziksel hem de zihniyet anlamında büyük değişmeler
yaşandı. Kıyaslama yapıldığında, seksen
yılda yüzde 70 oranında kadastro yapılmışken son
beş yılda yüzde 30 oranında kadastro yapılmak suretiyle
ülke genelinde kadastro sorun olmaktan çıkarılmıştır.
Bu bir rekordur. Bu rekor AK PARTİ İktidarının farkıdır.
Tapuda her yıl 20 milyon insanımıza hizmet
verilmektedir. İktidarımız döneminde
yaygınlaştırılmaya başlanan Tapu ve Kadastro Bilgi
Sistemi Projesi (TAKBİS), ülke genelinde yüzde 70 oranında
tamamlanmıştır. Bugün, kurum, genel bütçeden
aldığının 4-5 kat üstesinde hazineye harç geliri
sağlamaktadır.
Tapu ve kadastro dairelerimizde kaliteli ve şeffaf hizmetin
verilmesi doğrultusunda önlemlerin alınmış olması
bizleri memnun etmiştir. Kamera sistemleri kurularak sahtecilik ve kapkaç
olayları önlenmiştir.
Önemli olan, ahlaksızlık ve hukuksuzluklara
karşı adaleti ve kalkınmayı ön plana çıkaran bir
yönetim anlayışı benimsemektir, AK PARTİ de bunun
temsilcisidir.
Ülkemizin 2003-2008 yılları arasındaki
yaşadığı değişim ve dönüşüm bunun en bariz
göstergesidir. Belediyeler bir dönem İller Bankası paylarından
yapılan adaletsiz kesintiler dolayısıyla mustariptiler. Bir
zamanlar Çorum Belediyesinin geliri yüzde 80 oranında kesintiye
uğratılıyordu, bunları yaşayıp gördük. Bu
haksız ve adaletsiz sistem AK PARTİ İktidarıyla düzeltildi.
Bütün belediyelerin gelirlerine eşit miktarda kesinti uygulanmaya
başlandı. Bu, adil yönetim anlayışının
tezahürüdür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda
dünyanın önündeki en önemli konulardan biri de tarımsal üretimdir.
Tarım ürünlerindeki fiyat istikrarsızlıkları ve üretimdeki
düşüş iddiaları global krizle birlikte daha yüksek sesle
dillendirilmeye başlanmıştır.
Aslında Gıda sıkıntısı denilen
olay adaletsiz dağılımdır. Dünyanın bir yanında
insanlar har vurup harman savururken diğer yanda yiyecek ekmek
bulamamaktadırlar. Bu nedenle israfın önüne geçecek tedbirler
alınmalıdır.
Bu vesileyle şunu belirtmek isterim ki, bugün Filistin
Gazzede bir insanlık dramı yaşanmaktadır. İsrailin
Filistin halkına uyguladığı acımasız ambargo
nedeniyle açlıktan toplu ölümler beklenmektedir. Bu, insan hakları
ihlalidir, bir insanlık suçudur. İsraili bu tutumundan bir an önce
vazgeçirmeye ve dünya devletlerini de İsraile Dur! demeye
çağırıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım
stratejik bir sektördür. İktidarımız döneminde Meclisimizin
desteğiyle çıkan yasalar yapılan çalışmalardaki
başarının da tetikleyicisi olmuştur. AK PARTİ
İktidarıyla ülkemiz diğer alanlarda olduğu gibi
tarımsal alanda da ilkleri yaşamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yıldırım, devam
ediniz.
MURAT YILDIRIM (Devamla) Bu dönemde tarımsal destekler 3
kattan fazla artmış, arz açığı bulunan ürünlerdeki
prim uygulaması 9 kat artırılmıştır.
Yıllarca üvey evlat olarak görülen hayvancılık sektörü
İktidarımız döneminde yeniden hayat bulmuştur. Hayvancılık
destekleri 16 kat artmıştır. Ülkemizin tarımsal strateji
planı ilk defa bu dönemde hazırlanmıştır. 2008 ve 2012
dönemi ise tarımsal gelişmenin ve sürdürülebilir kalkınmanın
üst seviyelere çıktığı bir dönem olacaktır. Bundan hiç
kimsenin şüphesi olmasın.
Bu çalışmaların altına imza atan ve ülkemizi
karanlık günlerden aydınlık günlere taşıyan
Başbakanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan ile çalışma ekibine ve bakanlarımıza
teşekkür ediyor, yüce Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Hangi ülkeden
bahsediyorsunuz?
MURAT YILDIRIM (Devamla) Türkiyede yaşanmaktadır
bunlar. [AK PARTİ ve MHP(!) sıralarından alkışlar]
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yıldırım.
Hükûmet adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker.
Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakika.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2009
yılı bütçesiyle ilgili olarak hem yapılan eleştirilere hem
de Bakanlığımın çalışmalarıyla ilgili,
bugüne kadar yaptıklarımız ve bundan sonra hazırladıklarımızla
ilgili bilgiler sunmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
tarım sektörü zor bir sektördür, kolay bir sektör değildir çünkü
gerçekte hem Türkiyenin sahip olduğu imkânlar açısından,
Türkiyenin sahip olduğu nüfusun dağılımı
açısından Türkiyenin önemli bir kısmında istihdam
alanı oluşturmakta, geri kalan diğer yani istihdam
dışındaki diğer bütün vatandaşlarımız da
tarımla birer tüketici olarak ilgilidirler. Dolayısıyla,
tarım, nüfusumuzun sadece istihdamdaki yüzde 27lik bölümüyle ilgili
olarak değil, yüzde 100lük bir bölümüyle ilgili. İşte
tarımı esasen önemli kılan şey budur. Bu nedenle de biz
temel yapısal sorunlarla ilgili neler yaptık ve bundan sonra ne
yapıyoruz, bunlarla ilgili sizlere bilgi sunacağım.
Biz öncelikle, tabii, tarımı gündelik bakıştan
ve popülist yaklaşımdan stratejik bakışa doğru yeni
bir anlayışla ele aldık. Bu konuyla ilgili olarak on iki tane
temel kanun çıkardık. Bizden önce, tabii, yapılan her olumlu
işi biz saygıyla anıyoruz. Her kim bu memlekette taş üstüne
taş koyduysa minnetle, şükranla anıyoruz ama düşünün ki
Türkiyenin bir tarım kanunu yoktu. Bu Tarım Kanununu biz
çıkardık, Gıda Kanununu biz çıkardık, Toprak Koruma
ve Arazi Kullanım Kanununu biz çıkardık, Organik Tarım
Kanununu biz çıkardık, Tarım Sigortaları Kanununu biz
çıkardık, Tohumculuk Kanununu biz çıkardık, Tarımsal
Üretici Birlikleri Kanununu biz çıkardık, Bitki Islahçı
Haklarının Korunmasına İlişkin Kanunu biz
çıkardık, tarımsal ürünlerle ilgili Lisanslı Depoculuk
Kanununu biz çıkardık; Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kanunu, Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatiflerine olan borçların
yapılandırılması ve buradan doğan kefaletin sona
erdirilmesi hakkında kanunu biz çıkardık ve çiftçilerin yine
kuruluşu olan Türkiye Ziraat Odaları Birliği ile ilgili kanunu da
biz çıkardık ve değerli milletvekilleri, ilk defa, cumhuriyet
tarihinde tarımla ilgili bir tarım strateji belgesini yine biz
hazırladık, biz çıkardık. Bir vizyon
çalışması yaptık. 2012ye kadar da neler
yapacağımıza dair bir vizyon çalışmamızı da
ortaya koyduk.
Bu konuyla ilgili biz on tane yeni kanun üzerinde şu anda
çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde de biz bunları yüce
Meclisin huzuruna getireceğiz. Nedir bunlar: Bakanlığın
teşkilat kanunu, miras hukukunda değişiklik yapan bir konu ki bu
tarımın temel meselesidir çünkü Türkiyede tarım arazileri miras
yoluyla babadan oğula geçerken, çocuğa geçerken sürekli bölünüyor ve
Türkiyenin esasen temel yapısal sorunlarından bir tanesi bu. Bunu
düzeltecek bir düzenleme yapıyoruz. Yine, Tabii Afetlerden Zarar Gören
Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkındaki Kanunda
değişiklik çalışması yaptık, bunu
getireceğiz yüce Meclisin huzuruna. Çiftçi Mallarının
Korunması Hakkındaki Kanunda değişiklik
yapacağız, Su Ürünleri Kanununda değişiklik yapan
tasarı zaten Meclisin gündeminde. Biyogüvenlik kanunu
çıkaracağız. Veteriner hizmetleri, gıda ve yem kanunu,
bitki sağlığı kanunu, tarım iş kanunu gibi
kanunları da biz önümüzdeki dönemde getireceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel
sorunlardan bir tanesi, tarım arazilerinin çok parçalı,
dağınık ve işletmelerin küçük ölçekli olması idi. Bu
konuyla ilgili bakın neler yaptık: Toprak Koruma ve Arazi
Kullanım Kanunu çerçevesinde tarımda bölünemez parsel
büyüklüğüne bir limit getirdik. Daha önceden 1 dekara kadar bölünebiliyor
iken biz bunu önce 10 dekara daha sonra da 20 dekara kadar çıkardık.
Böylece, bölünmeye bir limit getirdik, bir sınır getirdik
işletme yapısını ıslah etmek üzere.
Arazi toplulaştırma çalışmaları hız
kazandı. Demin değerli milletvekillerimizden bazıları bu
konuyla ilgili bilgiler sundular. Esasen, doğru bilgiyi ben size
şimdi arz edeceğim. Bakın, 1961 yılında Türkiyede
arazi toplulaştırma çalışması başlamış,
61de. 61 ile 2002 yılları arasında kırk bir sene
içerisinde toplam 450 bin hektar alanda toplulaştırma
yapılmış, kırk bir yılda. Yılda ortalama 10 bin
hektar alanda toplulaştırma yapılmış.
Bakın, AK PARTİ Hükûmeti döneminde 562 bin hektar,
2003-2008 arasında yapıldı, bitti. Bu, yılda
Önümüzdeki dönemde yine bu konuyla ilgili neler yapıyoruz,
neler yapacağız? Tarımsal arazi edindirme ofisi, bunlar
oluşturulacak ve arazi toplulaştırmasında KÖYDES ve BELDES
uygulamalarında yaptığımız usule benzer bir usul ile
hizmet alımı şeklinde yılda 1 milyon hektar alanı toplulaştırmayı
hedefliyoruz ki bununla Türkiyedeki toplulaştırılacak
arazilerin tamamını tamamlayacağız.
Tarımsal desteklemelerde politika belirsizliği ve kaynak
yetersizliği, tarımla ilgili öteden beri söylenen, dile getirilen
konuların başındaydı. Biz neler yaptık bunlarla
ilgili? Öncelikle, biz, destekleme politikalarında, biraz önce
söylediğim gibi, bir stratejik yaklaşım benimsedik.
Tarımsal desteklemeleri kalite odaklı olarak yeniden düzenledik ve
toplam destek miktarını 3 kat artırdık. Bir de, demin de
söylendi, değerli muhalefet milletvekillerimiz hayvancılık
destekleriyle ilgili söylediler, Azaldı. dediler. Hayır,
azalmadı, aksine arttı.
Bakın, 2002de devraldığımızda
hayvancılığın toplam desteği sadece 83 milyon YTLydi.
Bunun da toplam destekler içerisindeki payı yüzde 4,4 idi. Buna hiç
kimsenin, hiçbir şekilde itiraz etme ihtimali yok.
Bugün toplam destekler içerisinde hayvancılık
desteklerinin payı yüzde 24,4; yüzde 4 değil, yüzde 24,4 ve bizim
sadece hayvancılıkta değil, diğer desteklerde de ilk kez
başlattığımız destekler var. Nelerdir bunlar? İlk
kez, örneğin, mazot desteği ödemesine başladık. Gübre
desteği, 2002de biz geldiğimizde yoktu böyle bir destek, gübre
desteğini biz başlattık. Yoktu arkadaşlar, yoktu. Hububat,
mısır ve baklagil, bunlara biz prim desteği uygulaması
getirdik. Kırsal kalkınma desteklerini biz başlattık.
Basınçlı sulama sistemlerine desteği biz başlattık.
Sertifikalı tohum ve fidan kullanımının desteğini biz
başlattık. Bunlar hep bizim dönemimizde başlayan, ilk defa verilen.
Tarım sigortası desteğini biz başlattık. Toprak
analizi desteğini biz başlattık. Organik tarım
desteğini biz başlattık. İyi tarım desteğini biz
başlattık. Araştırma geliştirme desteğini biz
başlattık. Çay primini biz başlattık, çay primini ve ipek böcekçiliği,
arıcılık, su ürünleri desteği, et desteği de yine ilk
defa bizim Hükûmetimiz döneminde başlayan desteklerdir.
Neler yapacağız bu konuda? Tarımsal havzaların
belirlenmesi ve desteklemelerin havzalara göre yapılması
çalışması sona geldi, biz bunu hayata geçireceğiz.
Tarımsal desteklerin üretim sezonundan önce açıklanması için de
çalışmalar sürdürülüyor, bu konu da, inşallah, ileri bir noktaya
getirilecek.
Değerli milletvekilleri, tarımsal üretimde verimlilik ve
kalite temel sorunlarımızdan bir tanesiydi. Tarımda, tarım
sektöründe yapısal bir sorundu bu. Bakın burada neler yaptık?
Sertifikalı tohum ve fidan kullanımını destekleme
kapsamına almak suretiyle Türkiyedeki örneğin hububatta, örneğin
-spesifik ürün vereyim- buğdayda, 75 bin ton sadece sertifikalı tohum
kullanılır iken, bu 300 bin tona çıktı ve sertifikalı
tohum kullanımı ile verimlilik artışı en az yüzde 25
artıyor, en az yüzde 25. Dolayısıyla, biz bunu Türkiye tarımının
hizmetine koyduk ve bu şekilde Türkiyede tarımsal verimlilik
arttı.
Sertifikalı tohumluk üretimini de biz 2008 yılında
destekleme kapsamına aldık. Yani sadece tohumu kullanana değil,
artık sertifikalı tohum üretene de biz destek veriyoruz.
Yerli sebze tohumculuğuyla ilgili kamu ve özel sektör iş
birliği sağlandı. Biz 65 tane araştırma enstitümüzü
hem özel sektörün hem üniversitelerin hizmetine açtık müşterek
çalışmalar yapmak üzere.
ARGE destekleri başlatıldı ve bu sene örneğin
3 milyon YTL ARGE desteği biz koyduk, Tarım Bakanlığı,
TÜBİTAK kaynaklarından 45 milyon YTL de ARGE destekleri için para
harcadı.
Organik tarım, destekleme kapsamına alındı.
İyi tarım uygulamaları başlatıldı.
Süne ile mücadelede havadan ilaçlamayı, uçakla mücadeleyi
sonlandırdık, yer aletleriyle mücadeleye başladık ve daha
etkin bir mücadele oldu.
Suni tohumlama çalışmalarında büyük bir
gelişme sağlandı. 624 binden 2 milyon 750 bine çıktı.
Mera ıslah çalışmalarında 68 bin dekardan 550
bin dekara kadar bir artış ortaya kondu.
Neler yapılacak? ARGEye ayrılan kaynak
arttırılacak, bilinçli gübre kullanımı için toprak analizi
şartı getirilecek.
Finansman yetersizliği, öteden beri tarımla ilgili
olarak söylenen temel meselelerden bir tanesi değerli milletvekilleri. Bu
konuyla ilgili ne yaptık? Tarımsal kredi faiz oranlarını
düşürdük, finansmanı kolaylaştırmak için, tarımsal
kredi kullanımını artırdık. Bakın, kredi faiz
oranları devraldığımızda yüzde 59du. Tarım
kredilerinden bahsediyorum. 2008de yüzde 17,5. Bunun yüzde 90ı yüzde 0
ile 13 arasındaki faiz oranıyla ödeniyor. Kullandırılan
tarımsal krediler, 2002 yılında 550 bin çiftçi, 529 milyon YTL;
2008 Ekim ayı itibarıyla 944 bin çiftçi, 7,3 milyar YTL. Kredi geri
dönüş oranı 2002de -Ziraat Bankasının- sadece yüzde 38,
2007 yılında yüzde 97,4. Yani Türk çiftçisi aldığı
kredinin yüzde 97,4ünü geri ödüyor. Bu, ödeme gücüne de sahip demektir.
Şimdi, tarım kredide de yüzde 71den yüzde 96ya
çıkmış. Neler yapacağız? Sadece Ziraat Bankası
değil diğer bankaların da, eğer plasmanları varsa,
imkânları varsa tarımsal kredi kullandırmalarına ve çiftçi
lehine birtakım kolaylıkları getirmelerine imkân sağlayacak
bir düzenleme üzerinde çalışıyoruz.
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Bakanım, muhalefete
niye bakmıyorsunuz? Bizlere de bakın, bizlere anlatın.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Bakan, muhalefete
anlatın, biz bunları biliyoruz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ölçek ekonomisi ve işletmecilik teşvik edilecek bu
konuyla ilgili.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Böyle güzel şeyler
yaptınız da bu çiftçi niye çiftçiliği bıraktı?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Değerli milletvekilleri, pazarlama yine temel konulardan bir
tanesi. Bu konuyla ilgili neler yaptık? Küçük ölçekli üreticiler ile
çiftçi örgütlerinin ürünlerini pazarlamada yardımcı olmak üzere
kırsal kalkınma destekleri başlatıldı ve bu destekler
yoluyla, çiftçilerin ürünlerini işlemesine, ambalajlamasına,
paketlemesine, pazarlamasına kolaylık sağlandı. Bu çok
önemli bir destek alanıydı.
Şimdi, 1.670 tane proje hibe sözleşmesi imzalandı,
1.370 tanesi tamamlandı, 300 tanesi şu anda devam ediyor. 166 trilyon
lira bu iş için para kullandırıldı, yani ödendi bu para ve
18 bin kişiye de kırsal alanda istihdam sağlandı; bunlar
yapılan işler.
Şimdi, pazarlamayla ilgili Et ve Balık Kurumunu tekrar
aktive ettik, tekrar özelleştirme kapsamından çıkarıp
üreticiye hizmet edecek şekle getirdik ve şu anda faal, hem modernize
oldu hem faaliyeti devam ediyor. Toprak Mahsulleri Ofisi de yine piyasayı
düzenleme ve müdahale kurumu olarak görevine devam ediyor. Bu da üretici için
pazarlama açısından önemli bir imkân.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Ofis diye bir şey var mı?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Var, var.
Şimdi, neler yapacağız? Kırsal kalkınmada
Avrupa Birliğinin 750 milyon avro hibe kaynağı
karşılığında 2 milyar 500 milyon YTL ulusal kaynak
kullandırılacak 2013 yılına kadar. Sözleşmeli üretim
yaygınlaştırılacak. TMO tarımsal piyasalarda müdahale
kurumu hâline getirilecek, bu rolü etkinleştirilecek. Lisanslı
depoculuk ve ürün borsaları aracılığıyla tarım
piyasalarında fiyat istikrarının sağlanmasına
çalışılacak, hal kanunu ile de üretici ve tüketici
arasındaki fiyat farkı minimize edilecek. Hal kanunu Bakanlar
Kurulunun gündeminde, oradan geçti.
Biz yine üreticinin burada pazarlamaya da imkân sağlayacak
şekilde alet, ekipman alımı yönünde bir proje
başlattık, onlara destek veriyoruz. Altı bin beş yüz proje
uyguladık. Burada biz 74 milyon 400 bin YTL hibe miktarı tahakkuk
ettirdik ve bugüne kadar da bunun 60,4 milyon YTLsi ödendi değerli
milletvekilleri.
Tarımsal yatırımların yetersizliğinden
bahsediliyordu. Neler yaptık? Tarımsal sabit sermaye
yatırımları 2002 yılında 2,2 milyar YTL iken, 2007
yılında 6,67 milyar YTLye çıktı. TİGEM
araştırma enstitüleri ve üretme istasyonları özel sektöre
açıldı. Entegre hayvancılık işletmeleri arttı.
Tarımsal Yatırımcı Danışma Ofisi kuruldu.
Bakın, TİGEM işletmelerinin uzun süreli olarak on
dört tanesinin kiraya verilmesiyle ne oldu, o konuda da bilgi sunmak istiyorum.
On dört tane işletmemizin toplam TİGEM arazisinin yüzde 5,8ini
oluşturan kısmı otuz yıllığına kiraya
verildi. Burada bugün itibarıyla 126 trilyon lira yatırım
yapıldı ve bini daimî, 4 bini de mevsimlik olmak üzere 5 bin
kişilik istihdam sağlandı. TİGEM faaliyetleri de
azalmadı, aksine TİGEMin üretimi de arttı.
Soy kütüğüne kayıtlı 100 baş ve üzeri
büyükbaş hayvana sahip işletme sayısı 47den 697ye
çıktı. Şimdi bu, tarıma yapılan
yatırımı, hayvancılığa yapılan
yatırımı gösteriyor. Çünkü Türkiyede 2002 yılında sadece
47 tane 100 başın üzerinde hayvana sahip işletme vardı,
bugün 697 tane. Şimdi, eğer hayvancılık öldüyse, eğer
tarım öldüyse bu 650 tane ilave 100 başın üzerindeki
işletmeyi kim kurdu? Bunları elbette ki bizim üreticilerimiz, bizim
hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimiz kurdu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
desteklerini ödemiyorsun ama desteklerini.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ödüyoruz, ödüyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Yok, ödemiyorsun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Örgütlenme sorunu: Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; örgütlenmeyle ilgili olarak kooperatifçilerin,
kooperatifleşmenin desteklenmesinde bu dönemde, hiçbir dönemde, Türkiye
Cumhuriyeti tarihindeki hiçbir dönemde olmayacak kadar yüksek bir
artış oranı gerçekleşti. Bakın, 1.491 tane kooperatif
projesine 1 milyar 27 milyon YTL destek sağlandı. Mukayese için
söylüyorum sadece, arkadaşlar, kimse alınmasın: Bizden önceki
dönemde sadece 287 tane kooperatife destek verilmişti ve verilen destek
miktarı da sadece 87 milyon YTL idi. Şimdi, bu dönem zarfında 87
milyon YTL 1 milyara, 287 proje 1.491e çıktı. Yine, burada da 160
bin aile ortak oldu, istihdama bu şekilde katkısı oldu.
Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu çıkarıldı.
Beş ürünle ilgili ürün konseyi kuruldu. Pamuk, fındık,
zeytin-zeytinyağı, turunçgiller ve çayda ürün konseyleri kuruldu.
Diğerleri de yolda, süt de bitmek üzere, hazırlandı. Biz bütün
tarafların bir araya gelip anlaşmasını burada koordine
ediyoruz.
Bundan sonra Bakanlığın uhdesindeki hizmetlerin
sınırlandırılarak ilgili paydaşlara
aktarılması hızlandırılacak, hububatta olduğu
gibi baklagil desteklemelerinin de çiftçi kuruluşları üzerinden
ödenmesi devreye girecek ve çiftçi örgütlerinin
dağınıklığının giderilmesi için de
çalışmalar yapılacak.
Tarımsal üretimin tabiat şartlarına
bağlılığı ve yüksek risk faktörü tarımın
temel sorunlarından bir tanesidir. Dünyanın her yerinde de bu sorun
vardır.
Bakın bununla ilgili ne yaptık: Tarım
sigortaları uygulamasını başlattık. Poliçe bedelinin
yüzde 50sini hibe olarak veriyoruz, hibe. Kuraklık Yönetim Koordinasyon
Kurulu oluşturduk. Kuraklık Eylem Planı hazırlandı.
İlk defa kuraklığa nakdî destek sağlandı, ödendi.
Kuraklığa dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi
çalışmalarına hız verildi. İlk defa basınçlı
sulama yatırımlarına sıfır faizli kredi ve yüzde 50
hibe desteği sağlandı.
Şimdi, değerli milletvekilleri, sulama
yatırımlarına sağlanan yüzde 50 hibe destekle ve sulama
yatırımlarına sıfır faizli kredi uygulamasıyla 1
milyon 575 bin 67 dekar alanda damla sulama ve yağmurlama sulama fiilen
gerçekleşti. 1 milyon 575 bin dekar, iki yıl içerisinde.
Eğitim ve yayınla ilgili sorunlar vardı. Bir
TAR-GEL Projesi başlattık. 2.500 tane ziraat mühendisi ve veteriner
hekimi köylere gönderdik, köylerde istihdam edilip, köylerde çalışmak
üzere. Çiftçi eğitim ve yayın çalışmaları hız
kazandı. Bir de Bakanlığa yeni personel alındı,
takviye edildi.
Neler yapılacak? Sertifikalı tarım
danışmanlığı uygulaması geliyor, parası
ayrıldı ve 2012ye kadar 10 bin kişi bu alanda
Şu anda bin
kişi sertifikasını aldı, 10 bine çıkarılacak. Bir
de tarım danışmanı sayısı da 2012
yılına kadar 10 bine çıkarılacak.
Gıda güvenliğiyle ilgili
Mesela metilbromür
uygulamasına son verdik. Çünkü Türkiyede gerçekten çok önemli bir konu.
İnsanların özellikle meyve-sebzelerde kullanılan kimyasal ilaçlarla
ilgili hassasiyeti haklı olarak var. Biz de Türkiyenin bu konudaki
standardını yükseltmek istiyoruz. O nedenle de metilbromür
uygulamasına son verdik ki, Ottawa Sözleşmesi Türkiyenin 2015
yılında buna son vermesini öngörüyordu. Biz bunu 2008 ilkbaharında
gerçekleştirdik. Yani yedi yıl öne geçirdik.
Daha etkin bir gıda denetimi
Kayıtlı iş yeri
sayısında önemli artış. Mesela 12 binden 47 bine
çıktı kayıtlı gıda ile ilgili iş yeri
sayısı. Gıda denetimi 39 binden 252 bine çıktı. 75
aktif madde ihtiva eden zirai ilacın tedavülden
kaldırılmasıyla ilgili uygulama 1 Ocak 2009 tarihinde
başlatılıyor ve yine tarımda kullanılan
kimyasalların kayıt altına alınması pilot
uygulaması başlatıldı. Bunlar yapıldı.
Neler yapılacak? 1 Ocak 2009dan itibaren reçeteli zirai ilaç
satışı başlıyor. Ulusal gıda referans
laboratuvarı, alo gıda hattı kuruluyor. Laboratuvar
hizmetlerinin geliştirilmesi ve akreditasyonu yapılıyor.
Gıda güvenliğini izleme ve bilgi sistemi 2009 yılı içinde
tamamlanıyor. Tarımda kullanılan kimyasalların kayıt
altına alınması çalışmaları da 2010
yılında tamamlanıyor.
Hayvan hastalıklarıyla mücadelede, keza, etkin bir
mücadele özellikle şapta, kuduzda, kuş gribinde, tüberkülozda ve
brusellada yapıldı. Hastalıklardan ari işletmeler için
ilave destek sağlandı -ki bir büyükbaş hayvan için 50 YTL-
eğer hastalıkla başarılı bir şekilde mücadele
ediliyorsa ayrıca ödeme yapılacak. Büyükbaş hayvanların
kayıt altına alınması sağlandı.
Neler yapılacak? Hastalıktan ari bölgelerin
oluşturulması, hayvan hastalıklarıyla daha etkin mücadele
Yine desteklerin hayvan hastalıklarıyla mücadele şartına
bağlanması uygulaması getiriliyor. Küçükbaş ve tek
tırnaklı hayvanların da kayıt altına alınması
sağlanıyor.
Şimdi, bunlarla birlikte, tabii gerek büyüme
açısından gerekse başka şekillerde Türkiyede hep
söyleniyor: İşte, efendim, tarım gerçekte öldü, bitti,
göstergeleri kötü. falan. Değerli milletvekilleri, bunlar doğru
değil, doğrusu şu: Bakın, 1973 yılından bu yana
Türkiyede tarımın üç sene üst üste büyüdüğü bir dönem yok;
çünkü tabiat şartlarına bağlı ve bir yıl büyümüş,
ertesi yıl kuraklık olmuş, bir afet olmuş, küçülmüş,
ancak 2004te, 2005te, 2006da üst üste üç yıl pozitif, tarım
büyüdü. Arkadaşlar, 2007de kuraklık var, çok şiddetli bir
kuraklık var yani bu kuraklık sebebiyle Türkiyede bir yıl
küçülme oldu. 2008 yılının ilk dokuz aylık rakamı da
0,8 pozitif büyüme, yani bu sene de inşallah bizim beklentimiz, yıl
sonuna kadar bu yine pozitif olacak. Böylece otuz küsur yıldır ilk
defa bizim dönemimizde dört yıl tarım büyümüş olacak.
Şimdi, değerli milletvekillerimiz, Sayın
Başbakanımızın yaptığı bütçe
konuşmasında asgari ücretle ilgili konulara değinirken
İşte, efendim, sadece tarım ürünleri söylendi. Dolayısıyla,
bu aslında çiftçinin fakirleştiğini gösteriyor. dendi, bu da
doğru değil. Bakın, çiftçinin kişi başına geliri
2002de bin dolardı, bugün 2.373 dolar çünkü kişi başına
gelirle ilgili tarımın esas göstergesi şu: Türkiyede 23,7 milyar
dolar iken tarımsal hasıla, bugün 50 milyar dolara çıktı.
Aslında, sadece çiftçilik ürünleriyle ilgili değil, mesela 2002de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum efendim.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
0,51 kilogram ile 1 kilovat saat elektrik kullanılabiliyor
iken, bugün
Ben, tabii süremin kısaldığını biliyorum
ama söylemem gereken bir iki nokta var, onu da müsaadenizle söyleyip
huzurunuzdan ayrılacağım, esasen daha söylenecek çok şey
olmasına rağmen.
Saygıdeğer milletvekilleri, bir
arkadaşımız Bakanlığımızla ilgili bazı
iddialarda bulundu. Sayın Coşkun, bu zat,
Bakanlığımızın 22 Temmuza kadar personeliydi. Belli ki
kendilerine birtakım dedikodular gelmiş, o dedikoduları buraya
taşıdı, söyledi. Benim kendisine tavsiyem şu: Şu anda
da, eğer nöbetçi savcıya gidip müracaat ederse -çünkü hukuk
işlerinden, hukuk müşavirimden bahsetti- derhâl dava açsın. Ben,
hemen yargılanması için izin vereyim, bir. İki, davalarla
herhangi bir şey
Size dedikoduları getirenlere lütfen söyleyin,
herhangi bir bilgi, herhangi bir belge
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, son sözlerinizi alayım
efendim.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Önemli bir konu Sayın Başkanım.
Şimdi, bana, lütfen, bilgiyi, belgeyi getirin, ben onu sonuna
kadar, ardına kadar inceleyeyim, araştırayım. Hiçbir zaman,
hiçbir şekilde Bakanlığımla ilgili bu konularda ne göz
yumulmuş bugüne kadar ne üstü örtülmüş ne de hiç kimseye herhangi bir
yargılama veya soruşturma izni verilmemesi gibi bir konuya
gidilmemiştir. Dolayısıyla, bunu tavsiye ediyorum, bir.
İkincisi, benim hiçbir yakınım ne bu işlerle
uğraştı ne bu işlerle uğraşıyor ne de benim
danışmanımdır.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
KADİR URAL (Mersin) Sayın Bakanım, bu çiftçi
yalan mı söylüyor bize ya? Hiç gidiyor musunuz çiftçilerin arasına?
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Bakan doğru söylüyor.
KADİR URAL (Mersin) Ya siz doğru söylemiyorsunuz ya
çiftçi yalan söylüyor Sayın Bakanım.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bakan doğruyu söylüyor,
siz yalan söylüyorsunuz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bunları ayrıca konuşuruz sizinle.
KADİR URAL (Mersin) Ayrıca niye konuşuyoruz,
oradan konuşsanıza Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Orada cevap verdim.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Kendi adınıza
konuşun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çiftçi, o da çiftçi.
KADİR URAL (Mersin) Ben kendim çiftçiyim, onun için
söylüyorum.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Ben de çiftçiyim.
KADİR URAL (Mersin) - Yani ya çiftçi yalan söylüyor ya
Sayın Bakan doğru söylemiyor.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Sen doğru
konuşmuyorsun, sen.
KADİR URAL (Mersin) Ben çiftçiyim Sayın Bakanım.
BAŞKAN Lütfen Sayın milletvekilleri
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın
Faruk Nafız Özak.
Buyurun Sayın Özak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Bakanlığımızın bütçesi üzerinde düşüncelerimi
anlatmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinize bu vesileyle
saygılar sunuyorum.
Bana on beş dakika kaldı. Tabii, çok
başarılı Tarım Bakanımızın çok daha uzun
dakikalara ihtiyacı vardı. Kendisini başarılı
çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum. Bize eleştiri
getiren değerli arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Katkıda bulunanlara teşekkür ediyorum. Tabii, haksız, delilsiz
suçlama ve delilsiz mahkûmiyette bulunanlara da cevabını
vereceğim.
Değerli arkadaşlar, 2001i hatırlayalım,
ülkemizin neden olduğu, bizim neden olduğumuz bir krizle
karşı karşıyaydık. Şimdi, 2008de, dünyanın
neden olduğu bir krizle Türkiye karşı karşıya. Çok
şükür, makroekonomik dengelere baktığımız zaman, bugün
aslında burada konuşmamız gereken şey, dünyanın bu
krizden etkilendiği bir dönemde Türkiyemizin durumunu
konuşmamız lazım. Dünyada 17nci büyük ekonomi, Avrupada
6ncı büyük ekonomi, inşallah 2023te bu performans devam ederse
10uncu büyük ekonomi. Bunu, hep beraber inşallah, biz görmezsek
çocuklarımız görecek.
Burada Hükûmetimizin başarısından bahsetmek
lazım. Bütün bu yapılan yatırımlar, anlatılan
yatırımlar, bizim yaptıklarımız, Türkiyedeki bu
gayrisafi millî hasılanın artışı, kişi
başına düşen gelirin artışı bu
başarılı altı yılla oldu. Emeği geçen herkese
teşekkür etmek lazım, muhalefetimize de teşekkür etmemiz
lazım çünkü burada çok değerli, önemli kanunlar, yasalar
çıkardık.
Şimdi, 2001de şundan bahsediliyordu: 46 milyar dolar
bankalardan uçmuş, gitmiş. Türkiyede gecelik faizler binler, 2
binler. Bugün Allaha çok şükür, İller Bankamız, yüzde 9 faizle
belediyelerimize üç yıl vadeli, beş yıl vadeli para verebiliyor,
yüzde 9. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bu olabiliyor değerli
arkadaşlar.
Bir de şuraya bakalım: İnşaat sektörü, bizi
ilgilendiren sektör. İnşaat sektörü, burada bu büyümeye nasıl
katkıda bulunmuş? Özellikle şuraya bakmak lazım: İller
Bankamız, Bayındırlık Bakanlığımız,
Çevre Bakanlığımız, Ulaştırma
Bakanlığımız, Karayollarımız, Toplu Konut
İdaremiz (TOKİmiz), belediyelerimiz ve özellikle özel sektörümüz,
inşaat sektörünün büyümesine çok önemli katkılarda bulundular. Ne
oldu? 2005e bakalım, 2006ya bakalım: Yüzde 19,5, yüzde 20lik
büyümelerle inşaat sektörü inanılmaz bu büyümeye katkıda
bulundu.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) 2008de ne oldu Sayın
Bakanım, 2008e bir bakalım.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) Bu
dönem düştü, 2008de düştü. İnşallah, bunu da
toparlayacağız. Ama, burada inanılmaz, Hükûmetimizin
başarılı performansının bir sonucu var.
Bütün bunlardan sonra bakıyoruz, Türkiye, dünya çimento
üretiminde yüzde 2lik payla ihracatta Avrupada 1inci sırada, dünyada
3üncü sırada. Bunları konuşalım lütfen. Hazır beton
üretiminde, dünya üretiminin yüzde 6sına sahibiz, Avrupanın en
büyük 3üncü üreticisiyiz. Türkiye, gaz betonda Avrupanın 2nci,
dünyanın 8inci büyük üreticisi konumunda, düz camda Avrupanın
5inci büyük üreticisi.
Biraz acele ediyorum, zamanım az çünkü söyleyeceğimiz
çok şey var.
Seramik kaplamada, dünya üretiminde yüzde 4lük payla
dünyanın 6ncı, Avrupanın 3üncü büyük üreticisi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakana
hakkını verdin, şimdi bizden hak istiyorsun!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Ülkemiz, seramik sağlık gereçleri üretiminde yüzde 4lük payla
dünyanın 6ncı, Avrupanın 3üncü büyük üreticisi konumunda.
Mevlüt Bey, Malatyadaki işimizi tamamladık, siz bir
şey demeyin bize, tamam.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hakkını
verdin oraya
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
İnşaat boyaları sektöründe dünya üretiminde yüzde 2lik payla
Avrupanın en büyük 6ncı üreticisi. Çelik boruda dünya üretiminde
yüzde 2,5luk payla Avrupanın 3üncü büyük üreticisi. İşte,
Türkiye'nin büyüklüğü. Biz, özel sektörümüze müteşekkiriz, özel
sektörümüze teşekkür ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, Bakanlığımızla
ilgili tabii çok değişik konularda konuşuldu. Bunları
başlıklarıyla ben şöyle sizlerle paylaşıp
cevaplamak istiyorum:
Bir: Ücret dengesizliğinden bahsedildi. Doğrudur, ücret
dengesizliği, eşit işe eşit ücret konusunda hep beraber
şikâyetçi olduk ama dört yıllık bir zaman içerisinde kademeli
olarak tüm kamu kurum ve kuruluşlarında hayata geçebilmesi için 5793
sayılı Kanunun 46ncı maddesi ile 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 3üncü maddesi değiştirildi. Bu
değişiklikle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
göre görev yapan memurlara en yüksek devlet memuru
aylığının, ek gösterge dâhil, yüzde 200ünü geçmemek üzere
Bakanlar Kurulu kararıyla her ay ek ödeme yapılabilmesi hükme
bağlandı ve ne oldu? Diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında görev yapan teknik personelle aynı seviyeye
getirildi.
Tabii ki diğer personelde sorun var. Ondan da bahsedeyim:
Yeni düzenlemeye göre teknik hizmetler sınıfı dışında
kalan diğer personelde dört yıllık süre sonunda inşallah
ücret adaletsizliğinin giderilmiş olacağını tahmin
ediyoruz, buna da uğraşıyoruz. Özellikle bizim
Bakanlığımıza bağlı kuruluşlarda, bilhassa
Tapu ve Kadastroya baktığımız zaman, dağda,
bayırda, çamurda, karda, yağmurda çalışan bu
arkadaşlarımıza ne kadar para versek bu azdır, bunu
biliyorum.
Yapı denetimiyle ilgili gerçekten güzel eleştiriler
oldu, onlara teşekkür ederim. Yapı denetimi, bildiğiniz gibi on
dokuz ilde. Burada önemli sorunlar var. Bunlarla ilgili bir hazırlık
yapıyoruz, huzurunuza getireceğiz. Nedir bunlar? Şimdi, üç
günlük sürede bildirimde bulunmadığı için faaliyetini
durduruyoruz. Bir inşaattaki hata nedeniyle faaliyet durdurulduğunda
firmanın üzerindeki tüm işleri durduruyoruz ve bu nedenle üçüncü
kişilerin mağduriyeti oluyor. İşin bitiminin, yapı
kullanma izni yerine işin fiilen bittiği tarihe çekilmesi gerekiyor.
Kusurun giderilmesi durumunda yapı denetim ilgilileri hakkında cezai
işlem yapılmasının ortadan kaldırılması, biz
bunları
Bir de ayrıca yapı sahibi yapı denetim
kuruluşunu kendisi bulmamalı diyoruz. Bu yöntemle bunun önüne
geçmemiz lazım. Sigorta sisteme dâhil edilmeli, teminat sisteme dâhil
edilmeli. Belki birinci ve ikinci derecede deprem bölgesindeki illerden
başlayarak bunu tüm Türkiyeye yaygınlaştırmamız
lazım. Bu konuda sizlerin de değerli desteklerinize
ihtiyacımız var.
TOKİ çok konuşuldu. TOKİyle ilgili özellikle
-müsaadenizle- bilgi vermek istiyorum.
Başbakanlığımıza bağlı ama bizi de
ilgilendiriyor. TOKİ bir başarı abidesi. Bir kere, genel
bütçeden 1 lira almayan bir kuruluş bakın neler yapmış
değerli arkadaşlar: 81 il, 486 ilçe; 1.147 şantiye, 334 bin
konut inşaatını başlatmış, 231 bin konut
bitmiş. Bu 334 binin 274ü satılmış. Bu, 100 bin nüfuslu 15
tane şehir demektir, doğrudan ve dolaylı olmak üzere 800 bin
kişilik istihdam demektir. TOKİ 284 bin adet sosyal konut üretti.
Bunların 161 bini dar ve orta gelir grubuna, alt gelir grubu ve yoksullara
yönelik 74 bin, gecekondu dönüşümü 35 bin, afet konutları 8.500. Bize
yapıyor. Afet konutlarını çok çabuk yapabiliyoruz. Batmanda
bunun örneğini gördük; 1.200 tane konutu bir yılda tamamladık,
güzel bir görüntüyle vatandaşlarımıza teslim ettik.
Alt gelir gruplarına yönelik 65-
Peki, başka ne yaptık? Şimdi, bakalım,
devletten 1 lira para almadan -bütçeden- kendi imkânlarıyla ne
yapmış? 442 tane okul yapmış, 13 bin derslik, 436 tane spor
salonu yapmış, 324 tane ticaret merkezi yapmış, 263 tane
cami yapmış, 35 kütüphane, 36 hastane, 74 sağlık
ocağı, 22 yurt, 14 sevgi evi, 10 engelsiz yaşam merkezi. Çevre
düzenlemeleri kapsamında 17 milyon metrekare yeşil alan. 2,5 milyon
ağaç dikildi; 3,5 milyon çalı peyzajı. Velhasıl, 18 milyar
YTLlik toplam yatırım bedelli, 12 milyar YTL hak ediş ödemesi
yapmış bir kuruluş.
Bir de bir arkadaşımız
Özellikle
havaalanından buraya gelirken gerçekten gurur abidesi bir iş
yapıldı. Bununla ilgili biraz evvel kendisine de eleştiride
bulundum. Yani orada gecekondusu olan vatandaşlarımızı biz
apartmanlara getiriyoruz. Çağdaşlık bu değerli
arkadaşlarımız, Atatürkçülük bu, vatanseverlik bu. E, bunu
küçümsemek olur mu, bunu eleştirmek olabilir mi? Sanırım bir tek
siz eleştirdiniz Değerli Kardeşim. Biraz evvel de söyledim size.
Böyle bir şey olabilir mi? O insanlar orada gayrisıhhi,
gayriçağdaş, çağdaş olmayan şartlardaydı,
şimdi apartmanda oturacak. Bu, insana verilen
Çağdaşlık
zaten şudur: İnsana saygıdır, insanı insan yapan
değerlere saygıdır.
Gelelim Vandaki eleştirilere. Vandaki eleştirilere,
çünkü altı dakikamız kaldı. Özellikle Vana ben her gittikçe
gurur duyuyorum Vanla. İnanılmaz bir değişim ve
gelişim var.
SIRRI SAKIK (Muş) Vanda?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Vanda, evet.
Hüseyin Beye ve değerli milletvekili
arkadaşlarımıza -bugünkülere ve eskilere- teşekkür
ediyorum. Orada bir toplantı yaptık. Van Gölünün inşallah bu
kirliliğini önleyeceğiz. Biz -İller Bankası Genel Müdürümüz
burada- Çevre Bakanımızla da oturduk konuştuk. Çevre
Bakanlığından arkadaşlar, Karayollarından
arkadaşlar, bizden arkadaşlar oturduk, 80 milyon YTLlik bir projeyle
inşallah buranın çözümünü yapacağız. Bu konuda Hüseyin Bey,
değerli arkadaşlarımız ve biz bu işin takipçisiyiz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Ama, Hüseyin Beyden habersiz ihale olmuyor ki!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) Biraz
evvel BELDESten ve KÖYDESten bahsedildi. Biz BELDES ve KÖYDESten
teşekkür beklerken bu eleştiri son derece
haksızlıktır. Ben hiçbir zaman yöresel farklılık
yapmıyorum. Ülkenin her metrekaresi kutsaldır, her
insanımız saygıdeğerdir. Ama eğer siz Vandan
bahsederseniz, değerli arkadaşlar, 69 tane belediyenin, 69 tane
BELDESe giden paranın 37 tanesi Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgemizde yer almakta; bunun yaklaşık yüzde 60ı, paranın,
75 trilyon buraya kullanıldı. (DTP sıralarından gürültüler)
Onu bırakalım, onu bırakalım değerli
arkadaşım; Van Valimizden gelen notu okuyorum: KÖYDES çalışmaları
hem mahallinde oluşturulan denetleme ekibiyle hem de mülkiye
müfettişleri tarafından denetlenmiştir. Hizmet
yapıldıktan sonra kuraklık veya sel gibi afetler neticesinde
oluşan olumsuzluklar da en kısa zamanda giderilmektedir. Vanda
Mayıs 2007den bugüne 338 köyün şebekeli suyu
yapılmıştır, 213 köyün yenileme yatırımı
yapılmıştır.
FATMA KURTULAN (Van) Takip edemiyoruz, biraz yavaş
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Benim sesim iyi çıkar, ben eski futbolcuyum, dinle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Nüfusu 50nin üzerinde on beş birimdeki şebekeli içme
suyu çalışması tamamlanacaktır. Van ilimizde KÖYDES
hizmetleri her zaman denetlenmeye açıktır. Burada belgesi varsa
hemen getirin. diyemiyorum çünkü böyle bir belge yok. Delilsiz suçlama
insanlık sorunudur, delilsiz mahkûmiyet ahlak sorunudur, bunu kabul etmek
lazım. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Burada Sayın Başbakanımıza laf
atmayı da ben kınıyorum. (DTP sıralarından gürültüler)
Hayır
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Bakan, şimdi bizim
konuştuğumuz oradaki valiler sizin il
başkanınızdır, kaymakamlar ilçe
başkanınızdır.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Kadastro tespitleri sırasında Van Edremit konutlarının
arıtma tesisi vardır, elektrik parasını ödeyemediği
için çalışmamıştır, şu anda
çalışmaktadır değerli milletvekilim. Van Yalım Erez
Mahallesi için Van Belediyesi Kentsel Dönüşüm Projesi uygulamak istedi,
mahalledekiler kabul etmedi.
Milletvekillerimizin
SIRRI SAKIK (Muş) Vana gidiyoruz, Van bir köy gibi, siz
Vanı
ÖZDAL ÜÇER (Van) Vanı bir
BAŞKAN Dinler misin... Sayın Üçer
ÖZDAL ÜÇER (Van) Van ilindeki işleri
değerlendirmenizi
(AK PARTİ sıralarından otur da dinle
sesleri)
BAŞKAN Sayın Üçer, dinler misiniz!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Milletvekillerimizin katiyen bu mahalle için siyasi bir propagandası
olmaz, olmayacaktır.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Burada her zaman her fırsatta
BAŞKAN Siz söylediniz, o da cevap veriyor efendim, dinleyin
efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Değerli arkadaşlar
ÖZDAL ÜÇER (Van) Hiç kimse bizim ahlakımıza laf
söyleyemez!
BAŞKAN Dinleyin efendim, dinleyin
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Değerli arkadaşlar
ÖZDAL ÜÇER (Van) Hiç kimse böyle bir laf söyleyemez! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler.
AHMET YENİ (Samsun) Şov yapma!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Değerli arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Bakan, Genel Kurula hitap edin.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Vanda 2000 öncesi
ÖZDAL ÜÇER (Van) Ben doğruyu söylüyorum
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Vanda 2000 öncesi tapu kadastro bitme oranı yüzde 66dır, şu
anda yüzde 95 bitirilmiştir. Kadastro çalışmaları devam
etmektedir. En hızlı bu şekilde yapmaktayız.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Yüreğiniz varsa, buyurun Vana gidelim.
BAŞKAN Sayın Üçer, lütfen oturur musunuz efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Özellikle hazine arazilerinin yönetimi ve değerlendirilmesi Millî Emlak
Genel Müdürlüğünün görevidir. Ancak şunu belirteyim ki Hükûmetimizin
döneminde yasal bir sınırlama olmamasına rağmen ilkesel
olarak plansız alanlar satılmasına sınırlama
getirilmiş ve belediye sınırlarındaki hazine
taşınmaz mallarının planlandıktan sonra satışı
yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, özellikle afet işleriyle ilgili
neler yaptık? Deprem Yönetmeliği ile ilgili özellikle şunu
söyleyeyim: Yapmış olduğumuz Deprem Şûrasından sonra
inanılmaz işler yapıldı. Bunları anlatmak için
gerçekten buraya aldım, zamanımız yetmeyebilir. Ama şunu
söyleyeyim: Bunları arkadaşlara yazılı olarak
göndereceğim ve yapılması gereken şeyler de var tabii.
Risk yönetiminde Türkiye Afet İşleri Genel
Müdürlüğümüz olarak gayet iyi durumdayız. Kentsel dönüşümü
mutlaka yapmamız lazım. Dönüşüm alanları yasasını
marta kadar, marttan sonra mutlaka çıkarmamız lazım. Bizim ulaştığımız
dünyadaki bu afet yönetimiyle ilgili konularda şunu görüyoruz: Türkiye, bu
konuda en önde. Gerek afete kadar gerek afet anı gerek afet sonrası,
bu konuda gerçekten son derece ilerideyiz. Ama yapı stokumuzu
değiştirmemiz lazım, güçlendirmemiz lazım. Bu konuda
çalışmalarımız devam ediyor, devam edecek. Bunu hep beraber
yapacağız.
Gelelim Afet İşlerinin birleştirilmesi konusuna.
Doğrudur, burada eleştiri geçmişte de vardır. Burada bir
çok başlılık vardı, bunu tek başlı hâle
getireceğiz. Tek başlı hâlinde Afet İşleri Genel
Müdürlüğü, Sivil Savunma ve Başbakanlık Acil Durumla burada
hızı, verimi ve kaliteyi ve çabukluğu ve ekonomiyi ortaya
çıkaracağız ve ülkemizdeki afet sorunlarıyla ilgili gerekse
risk yönetiminde neler yapmamız gerekiyorsa bunları yapmaya
çalışacağız.
İller Bankamızla ilgili şunlar söylendi: Efendim,
İller Bankamız özelleştirilecek. Hayır. İller
Bankamız belediyelerindir, biliyorsunuz onların kesintileriyle
oluşturulmuştur. İller Bankamızdaki zihniyet
değişimini hep beraber biliyoruz, herkesten teşekkür
alıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ayırım
yapmıyor, doğru.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) Biz
de teşekkür ederiz, gerçekten her belediyeye hizmet etmeye
çalışıyoruz. İller Bankamızın sermayesini bu yeni
yasa tasarısı 3 milyar YTLye çıkarıyor, kesintileri
belediyelerden almak istemiyoruz, onlara yük bindirmek istemiyoruz.
Amacımız, proje, teknik danışmanlık ve finansman
sağlayıp çok daha fazla iş yapabilmek, çünkü İller
Bankamızın ne kadar önemli olduğunu hep beraber biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, ben, eleştirilerin çoğuna
cevap veremedim zamanımız on beş dakikaya indirildiği için
Kamu İhale Kurulu, TOKİden bahsedildi. TOKİ, Kamu
İhale Kuruluna tabidir değerli arkadaşlar. Burada bir
arkadaşımız, TOKİyi, il özel idaresinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım, devam ediniz.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
köy
kalkınmasıyla ilgili yapılan ihalelerden bahsetti.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) TOKİden
bahsetmedi, KÖYDESten bahsetti.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
TOKİ, Kamu İhale Kuruluna tabidir, devamlı denetlenmektedir.
Allaha çok şükür, orada herhangi bir sorun yoktur. Köylerle ilgili
yapılan ihalelerde, hızlı yapılsın diye,
valilerimizin, kaymakamlarımızın
başkanlığındaki komisyonlarla beraber
yapılmaktadır.
SIRRI SAKIK (Muş) İl, ilçe
başkanlarınız, valileriniz, kaymakamlarınız ortak
ihale yapıyorlar.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) Ama,
lütfen, yapılan işe bakalım, 4,5 katrilyonluk
SIRRI SAKIK (Muş) Sen de biliyorsun, Allah da biliyor,
herkes de biliyor ki, orada, il, ilçe başkanları, valiler,
kaymakamlar orada ortak ihale yapıyorlar.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Sırrı Bey
BAŞKAN Sayın Sakık
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, biz teşekkür beklemiyoruz ama,
vatandaşımız görüyor ve gelip sandığa oyunu
atıyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Biz de görüyoruz, kör müyüz, biz de
yaşıyoruz Sayın Bakanım.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) O
nedenle 81 ilin 80inde AK PARTİ bu reyleri almıştır,
vatandaşın hizmetindedir, hizmet etmeye de devam edecektir. 4,5
milyar YTLlik bir yatırıma teşekkür etmek lazım, delilsiz
suçlamamak lazım.
Bu duygularla bütçemizin hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
Şahısları adına, aleyhinde, Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan.
Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından
alkışlar)
FATMA KURTULAN (Van) Van Valisinin bir dip notunu unuttunuz
Sayın Bakan; kaç kişiyi öldürdüğünü orada yazıyor, onu
okumadınız. Geldiğinden beri kaç kişiyi öldürmüş, onun
hesabını versin.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu turda görüştüğümüz bakanlık
bütçeleriyle ilgili aleyhte olmak üzere şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, dünyanın ve ülkemizin gündemindeki en
önemli konu ekonomik krizdir. Bu durum tüm sektörleri yakından
ilgilendirdiği ve Hükûmet ve herkes reel sektör kelimesini
ağzından düşürmediği hâlde, tarım sektörü de bu
durumdan en şiddetli etkilenen sektörlerin başında gelmesine rağmen,
hiç kimse tarımı ağzına almıyor ne Hükûmet ne reel
sektörün mensupları. Bunun sonucu olarak, tarım sektörünü reel sektör
saymayan ve tarım ürünlerine dayalı olarak sanayicilik yapanlar
Bu
yılın başında, 2008in başında 880 kuruşun
üzerinde seyreden süt fiyatları önce 630 kuruşa, sonra 520
kuruşa düşmüş durumda. Biraz önce konuşmasını
yapan Çorum Milletvekilimiz ifade ederken kendimi tutamadım.
Değerli milletvekilleri, dün Manisada yapılan bir
ihalede sütün litre fiyatı 41 kuruş olarak tahakkuk etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım en son
şunu söyledi, Tarım Bakanımız Biz teşvik ediyoruz.
dedi. Neyi? Hastalıktan ari işletmeleri. Sayın Bakanım,
Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğünüzün yılbaşında
almış olduğu karar uyarınca hastalıktan ari materyal
temin ederek kooperatiflere teslim etmek üzere açmayı niyetlediğiniz
ihalelerin kaçını hastalıktan ari, mavi sertifikalı belge taşıyan
inekleri sağlayabildiniz de kooperatiflere verebildiniz?
Değerli milletvekilleri, asla -şu anda sizden
farklı düşünen, sizin aranızda oturan bir kişi olarak kabul
edin beni- milletvekili olarak değil, bir veteriner hekim olarak
söylüyorum: Sayın Bakanımın Bakan olduğu günün gündüzünde
-ben milletvekili değilim, o milletvekili- şu bahçede
karşılaştık, Hocam nasılsın? dedi. Ben
şunun hocasıyım: Hayvan yetiştiriciliği ve
ıslahı uzmanıyım, ana konum ıslah ve yetiştirme
ve yan dal istatistik. Sayın Bakanım rakamları alıyor,
takla attırıyor ve başta sizler olmak üzere, kamuoyunu
yanıltıyor. Biraz sonra, zamanım elverdiği ölçüde bunu
ispatlamaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri Hastalıktan arilik için hayvan
başına 50 YTL ekstra prim veriyoruz. dedi. Sayın
milletvekilleri, bir dikey hastalık yayılımı söz konusu,
hayvandan insana bulaşan hastalıklar. Bu hastalıkların
önüne geçmek için şu otuz iki sayfalık Tarım
Bakanlığı bütçesinin her bir faslında, halk
sağlığı giderleri, halk sağlığı
giderleri, halk sağlığı giderleri
Bitkisel üretimle ilgili
giderler ve personel giderleri, üç ana kalem
Bu kalemlerden halk
sağlığıyla ilgili olanlarla neyi
sağlayacaksınız? Hayvandan insana, bitkiden insana, gıdadan
insana bulaşan hastalıkların önüne geçmek için önlem alacaksınız.
Bu amaçla, 2008 yılında, hayvandan insana bulaşan hastalıkların
önüne geçmek için -bu hastalıklar, ihbarı mecburi
hastalıklardır- görüldüğünde ihbar edilmek zorundadır.
İhbar edildiği zaman doğru mezbahaya götürmek
zorundasınız. Mezbahaya götürünce, mezbahada kesim yapan kasap, bunu
değerinin üçte 1i fiyatına alır; 9 YTLye karkas
satılıyorsa 3 YTLye alır. Aradakini, 6 YTLyi, devlet tazmin
etmek zorundadır. Bu yüzden, bu hastalıklara tazminatlı
hastalıklar denir.
Şimdi, hastalık bakımından ülkenin durumunu
taradığınız zaman, hastalıktan ari Trakya bölgesinde
eğer tüberküloz ve brusellozun intensitesi toplam yüzde 20nin altına
düşsün, bir daha bu Meclise ayak basmam. 11 milyon
sığırın -en yoğun doğu bölgesi- batıdan
doğuya giderek intensitesini artırmak, yoğunluğunu
artırmak üzere düşündüğümüzde, yüzde 20, en azını
aldığınız zaman, 11 milyon sığırın 2
milyon 200 bin başı brusella ve tüberküloz
taşıyıcısıdır. Her birine bin YTL tazminat
öderseniz, 2008 bütçesiyle 12 milyon YTL, 12 bin hayvanı ekarte edersiniz,
hastalık taşıyan 2 milyon 200 bin. Şimdi, bunu, 2009
bütçesinde 10a katladınız diyelim, asla öyle bir şey yok; 120
milyon eder, 10a katladığınız zaman. Bin YTLlik
tazminatı düşürün aşağıya, 500 YTL verin, 480 bin
hayvan yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akcan, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
2 milyon 200 bin baş hayvanın
taşıyıcı olduğu hastalıkları eradike etmek
için ne yapmamız lazım? Derhâl iyi bir tarama sistemi kurmamız
lazım. Bunların bedellerini -ne pahasına olursa olsun- ödeyerek,
ödenekleri bu bütçeye koymamız lazım. Eğer bunu
koymazsanız, halk sağlığını ciddi anlamda riske
edersiniz. Bu riski, rakamlara takla attırarak, insanlara, şöyle
atladık, böyle zıpladık diyerek burada bütçe savunması
yaparsa, ben, Bakan oluşundan gerçekten sevindiğim bir insanın
icraatını eleştiririm, bu benim hakkımdır. Derhâl
tedbir alarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) - Bu duygularla, her şeye
rağmen, Tarım Bakanlığı bütçemizin hayırlı,
uğurlu olmasını Cenabı Allahtan diliyorum.
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, bir de
Sayın Bayındırlık Bakanıma teşekkürüm var. Geçen
sene bütçe görüşmelerinde Afyon depremzedesinin yapmış
olduğu konutlara verilen kredilerin faizleri bir haksızlık
oluyor demiştim. Benim bu ricam üzerine Sayın Bakanım harekete
geçti ve Sayın Başbakana konuyu arz ederek faizlerin
kaldırılmasına sebep oldu. Bu nedenle de kendisine yürekten teşekkür
ettiğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akcan.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine
başlıyoruz.
İlk soru Sayın Özkanın.
Buyurun efendim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan, Kırsal
Kalkınma ve Destekleme Fonundan çeşitli tarımsal makine ve
teçhizata ödenen yüzde 50 hibe yardımları zamanında
ödenmemektedir. Bundan dolayı şirket ve bayilerin çekleri vurulup,
senetleri protesto olmaktadır. Ödemeler niçin zamanında
yapılmamaktadır?
Yine, Nevşehir gibi karantinaya tabi tutulan patates
üreticisi bölgelerde üreticilere ödenen desteklemelere borçlarından
dolayı TEDAŞ tarafından tedbir konmaktadır. Üreticiyi
mağdur eden bu uygulamayı ortadan kaldırmayı düşünüyor
musunuz?
Sütte yaptığınız 4 kuruşluk desteği
süt ineklerinin kesime gönderilmemesi için 20 kuruşa çıkarmayı
düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Çolak
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkanım,
Tarım ve Köyişleri Bakanımıza aşağıdaki
soruları sormak istiyorum:
1) Tarımın önemli girdilerinden olan mazot ve kimyevi
gübre için bugüne kadar ne kadar destek verildi? 2009 yılında bu
girdi kalemlerine destek vermeyi düşünüyor musunuz?
2) 2007-2008 yıllarında hem dünyada hem de ülkemizde
görülen kuraklık nedeniyle ne gibi tedbirler aldınız?
Kuraklık nedeniyle önümüzdeki yıl hangi tedbirleri
alacaksınız?
3) AK PARTİ Hükûmetleri döneminde kaç kooperatife ne kadar
süt ineği dağıtılmıştır? Bu projelere ne
kadar kaynak ayrılmıştır?
4) Türk tarımının önemli problemlerinden biri küçük
işletmeler ve parçalı arazilerdir. Bu problemlerin çözümü için ne tür
çalışmalar yapmaktasınız? Toplulaştırma
çalışmalarını genişletmeyi düşünüyor musunuz?
5) Gıda Kanunu çıkarılmış
durumdadır. Bu Kanundan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Enöz, buyurun efendim.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Tarım Bakanına soruyorum: Çiftçimizin durumu
yürekler acısı. Tarım kredi ve Ziraat Bankası ve diğer
özel bankalara olan borçları ödeyebilmek için traktörünü ve
tarlasını satmak zorunda kalıyor. Üretici ne ekeceğini
bilemez durumda, ne ekse zarar ediyor. Verilen desteklemeler çok yetersiz.
Manisada kuru üzüm fiyatlarının şu anda kilosu 1
milyon 250 bin lira. Yani tam altı yıl öncesinin fiyatları. AKP
milletvekili arkadaşlarımız piyasaya TARİŞ
aracılığıyla müdahale edileceğini söylemesine
rağmen hiçbir girişim olmadı. Kuru üzüm piyasasına müdahale
etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Tarım Bakanına sormak istiyorum: 2009
yılına ait tarımsal destek bütçesi 5,5 milyar YTL olarak
açıklanmıştır. Bu durumda 2009 yılı destek
bütçesi son iki yıldır 100er milyon YTL ve her yıl ancak yüzde
1,9 oranında artırılmış olmaktadır. Bütçede yüzde
13-14 artışlar olduğu hâlde tarımı desteklemek için
ayrılan bu kaynağın yüzde 1,9 artırılmasının
sebebi nedir? Bu durum zaten büyük bir sıkıntı içerisinde olan
tarımı daha kötü bir duruma getirmeyecek midir?
Diğer bir sorum: Yaklaşık bir yıl önce
Adananın Kozan ilçesinde ve diğer ilçelerde meydana gelen don afeti
yüzünden binlerce üreticimiz ziyan etmişti. Yüksek maliyetler nedeniyle
tarım sigortası da yaptıramamış olan çiftçilerimize ne
yazık ki sahip çıkılmamış, üreticilerimiz de büyük
sıkıntı içerisine düşmüştü. Bu yıl da benzer
felaketlere karşı primlerini ödeyemedikleri için sigorta
yaptıramayan çiftçilerimize nasıl sahip çıkmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sorum Tarım Bakanımıza. Hem de uyarıcı
olması için rica ediyorum. Aydın bölgesinde Koçarlı, Yeniköy,
Bıyıklı ve Bağarası ovalarımız var.
Buraları Çine Barajının taşkın alanı
içerisindedir. Buralarda bu yıl toplulaştırma işlemi
başlatılmak isteniyor. Ama Çine Barajı su tutmadan eğer
buralarda toplulaştırma başlatılırsa iki açıdan
mahzuru olacak. Birincisi, toplulaştırma masraflarımız,
yaptığımız harcamalar taşkınlardan dolayı
boşa gidecek. İkincisi, buralardaki artezyen su kuyuları ve
üretim yapan çiftçimiz üretim yapamaz hâle gelecek ve çok mahzurlu bir
toplulaştırma zamanı başlayacak. DSİyle Çine
Barajının ödenekleriyle su tutmaya başlayacağı
doğru orantılı zamanda acaba yapmak planlanabilir mi?
İkinci sorum artan rakamlarla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Benim sorum Sayın Tarım Bakanımıza.
Sayın Bakanım, çiftçimizin en önemli problemlerinden
birisi pahalı mazot. Mazotun üzerindeki en önemli problemlerden birisi de
yüksek vergilerdir. Mazot üzerindeki toplam vergiler ne kadardır? Mazotu
ucuzlatabilmek için bu vergileri kaldırmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Güneydoğu Anadolu Bölgesinden Anadolunun
muhtelif yerlerine gitmek zorunda kalan tarım işçilerinin uygun
olmayan vasıtalarla taşınması nedeniyle her sene kazalar ve
can kayıpları olmaktadır. Bu problemi Güneydoğunun bir
milletvekili olarak kökten çözmek için herhangi bir
hazırlığınız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Bakanım Tarım Bakanına soruyorum- çiftçilere fidan, tohum,
hayvancılık destek primi sözünü veren sizsiniz, doğru mu
efendim? Maliye Bakanı değil. Bu parayı vermek sizin sözünüzdür,
sizin görevinizdir. 2007 Eylül ayından bu yana çiftçiler tefeciye
düştü. Söz verdiyseniz, Sayın Bakan sözünüzü yerine getirir misiniz?
İki: Tarım Bakanlığı personeli -özellikle
idari personel; müdür, müdür yardımcıları-
Bayındırlık Bakanlığı personeli, Tapu ve Kadastro
personeli bu ülkenin üvey evlatları. Son 15 Ağustosta yapılan
zamlarla tüm idari müdürler artık yanında çalışanların
maaşlarının altında kaldı. Bunları düzeltmeyi
düşünüyor musunuz?
Üç: Sayın Bayındırlık Bakanım, Balâ
konutları dokuz ayda bitecekti, hâlâ su basmanı seviyesinde
değil, on bir ay geçti; dikkatinize sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim.
Sorum Tarım Bakanına: Sayın Bakan, inceleme ve
soruşturması devam eden kene ilacı alım ihalesinde
Bakanlığınca yazılı soru önergeme verilen cevapta,
ihalenin usulüne uygun bir şekilde yapılarak devleti kâra
geçirdiğinizi beyan etmektesiniz. Ancak soruşturmanın bu
şekilde neticelenmesi için Teftiş Kuruluna baskı
yaptırdığınız iddiaları mevcuttur. Bu doğru
mudur? Teftişte aksi durum tespiti hâlinde müfettişler hakkında
soruşturma başlatmayı planladığınıza dair
duyumlar almaktayız. Netice olarak, Bakanlık olarak bu ve benzer
suçları örtbas etme gayreti içerisinde olma iddiaları ne ölçüde
doğrudur?
İki: Erdal Celal Sumaytaoğlunun Bakanlık Hukuk
Müşavirliği, Atatürk Orman Çiftliği Hukuk Müşavirliği,
ÇAYKUR Yönetim Kurulu üyeliğine ilaveten Yüksek Komiserler Kurulu
üyelikleri ve Bakan adına yetkilendirilmesinin sebebi nedir? Bu bürokrata
bu kadar görev verilmesinin sebebi nedir? Bakanlığınızda bu
kadar çok görev verilen başka bir bürokrat var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Köse, buyurun.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Tarım Bakanına soruyorum: Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren tütün üretiminden vazgeçip alternatif
ürün üretenlere destek verilmesiyle ilgili olarak bu destekler ne zaman
verilecektir? Ne kadarlık bir destek verilmesi söz konusudur?
Sayın Bakanım, Adıyamanın toplam il nüfusu
700 bindir. Bu nüfusun yaklaşık 340 binin geçim kaynağı
olan tütünün üretimi Hükûmetinizce yasaklanmıştır. Tütün
üreticisine vatandaşlarının geçimlerini sağlayabilmeleri
için ne gibi alternatif ürün çalışmalarınız vardır?
Bunları açıklar mısınız? Alternatif ürün sunulmadan bu
kadar insanı açlığa mahkûm etmek nasıl bir tarım
politikasıdır?
Ayrıca -Mersin Milletvekilimiz Ali Rıza Öztürkün- 2000
yılında Silifkede meydana gelen sel felaketinde zarar gören
çiftçilerin zararının yüzde 20si ödenmiştir geri kalan yüzde
80i ödemeye söz vermiştiniz; bu sözü ne zaman yerine getireceksiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son soru.
Sayın Coşkun, buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Şırnak) Sayın Başkan, bizim de
sorumuz vardı. Ben size yazılı dilekçe verdim.
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Sayın
Bakanım, stratejik ürün olan buğdayın 2008 hasat döneminde
ithalatı yapılmış mıdır? Yapıldıysa ne
kadar yapılmıştır. Bu durum iç piyasada üreticiyi olumsuz
etkilemiş midir? Eğer yapılmışsa cumhuriyet tarihinde
ilk defa hasat döneminde ithalat yapan Bakan unvanını almış
olmuyor musunuz?
Bir de Sayın Bakanım, deminki konuda ellerimizde delil
olmaz, bir dedikodu da değildir, bunu biz sizin takdirinize sunduk. Adalet
Bakanımız, İçişleri Bakanımız, biraz da kendi
atadığınız bürokratları telekulakla denetleyin
diyorum.
Takdirlerinize arz ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bakan, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, sistem
çalışmadı.
BAŞKAN Efendim sonra sisteme girmişsiniz, yirmi
yedinci sıradasınız.
SIRRI SAKIK (Muş) Efendim sonra değil. Ben söz için
size yazılı bir başvuruda bulundum.
BAŞKAN Ben burada sırayı değiştiremem
ki.
SIRRI SAKIK (Muş) Efendim, daha sıra olmadan ben
geldim, sizlerle konuştum.
BAŞKAN O zaman herkes Sisteme girmedim. diye bana
kâğıt getirir.
SIRRI SAKIK (Muş) Sizin söyleminiz üzerine bir
başvuruda bulundum.
BAŞKAN Efendim, girmeseydiniz oluyordu; siz
girmişsiniz şimdi.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, efendim daha
arkadaşlar başvuruda bulunmadan önce ben
BAŞKAN Sonra nasıl girdiniz peki?
SIRRI SAKIK (Muş) Efendim, burada bazı sorunlar
yaşıyoruz, arkadaşlar da biliyor.
BAŞKAN Geldi arkadaşlar, hepsi
sıralarını öğrendiler. Ben şimdi onların
sırasını şey yapamam ki.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkanım, bir dakika verin.
BAŞKAN Ne soracaksınız? Buyurun, sorun. Açın
şeyinizi, sorun bakayım. Yani hiç konuşmamış gibi
yapıyorsunuz. Buyurun, sorun hadi. Sorun, hadi bakalım.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. Kızmanıza gerek yok.
BAŞKAN Kızmıyorum ben, hayır. Usulü
bozuyorsunuz, ben ondan rahatsız oluyorum. Yoksa kızacak bir şey
yok.
SIRRI SAKIK (Muş) Hayır, Sayın
Başkanım, usulü bozmuyorum ben.
BAŞKAN Usulü bozmayın lütfen. Kâğıtla bu
iş olmaz. O zaman herkes gelir, Ben sisteme girmedim. diye getirip
burada bana şeyi gösterir.
SIRRI SAKIK (Muş) İsterseniz vazgeçelim, isterseniz
buradan çıkalım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, zaman kaybetmeyelim efendim, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Yani gerçekten, ben farklı sorular soracaktım, eğer
Sayın Bayındırlık Bakanımız çıkıp
buradan Van Valisiyle ilgili açıklamalarda bulunmamış
olsaydı benim bu talebim de olmayacaktı.
BAŞKAN Siz daha önce talep ettiniz.
SIRRI SAKIK (Muş) Şimdi, bakın, Van Valisiyle
ilgili bir sürü övgüler yağdırdı. Oysaki Van Valisinin, 8 Martta,
kendi ilinde 1 insan linç edilmiş.
BAŞKAN Soru mu soruyorsunuz Sayın Sakık?
SIRRI SAKIK (Muş) Evet, soru soruyorum.
BAŞKAN Soru sorun.
SIRRI SAKIK (Muş) 21 Martta 2 insan öldürülmüş.
Onlarca insan orada hâlen sakat ve o olayda görev alan İl Emniyet Müdürüne
ödül vermiş. Şimdi böyle bir valiye övgüler yağdırmak
demokrasi, hukuk, insan hakları adına haksızlık
olduğunu
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Bey,
buyurun, cevap verin efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Özkanın sorduğu soru kırsal
kalkınma yatırımlarının desteklenmesiyle ilgili
ödemelerin yapılmadığı yönünde. Geciktiği yok, yani
orada gecikme yok. Sadece şöyle: Çünkü yatırım
yapılıyor, yüzde 50 hibe var orada. O denetleniyor belirli
aralıklarla, istihkakı yapılıyor, istihkakı
yapılanın da ödemesi yapılıyor. Demin de ben size zaten ne
kadar olduğunu da söyledim. Yani şu ana kadar 1.600
Mesela biz 2.683
tane proje onaylamıştık, bunun hibe sözleşmesi imzalanan
kısmı 1.670, 1.370i tamamlandı bununla ilgili 165 milyon YTL
para ödendi. Şu anda 300 tanesi de devam ediyor. Bunlar
tamamlandığında ödemeleri yapılıyor, önce onu
söyleyeyim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Tarım makineleri
ayrıca
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Tarım makineleri de aynı şey. Bakın
tarım makinelerinde de 6.507 tane proje onaylandı, uygun bulundu.
Tahakkuk eden para 74 trilyon lira, tahakkuku yapılan ve 5.839 adet
projeye ait, 60.4ü ödendi. Aralık ayında intikal eden yani son
günlerde, bugünlerde intikal edenler de ocak ayı içerisinde ödenecek.
Nevşehirle ilgili yine, sizin patates üreticileriyle ilgili:
Tabii, bizim 2007 yılında Nevşehirdeki patates üreticilerine 22
milyon YTL destek yaptık. 2008 yılında 16 milyon YTL destek
yapıldı ve 2008 yılı ödemeleri de devam etmekte, yıl
sonuna kadar bu konuyla ilgili ayrılmış olan bütçenin
tamamı ödenecek.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) TEDAŞ el koyuyor
Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Şimdi, tabii TEDAŞla ilgili konu doğrudan
benim Bakanlığımla alakalı bir konu değil.
Biliyorsunuz o elektrik idaresiyle
Oradaki mesele şu: Borcunu, eğer
kullandığı elektriği ödemediyse onunla ilgili bir
işlem yapılır ama benimle ilgili değil, ben onu ilgili
Bakan arkadaşımıza iletirim.
Sayın Ertekin Çolakın
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Bakan, ona yazılı
cevap verin zaten süreniz kısıtlı; Sayın Çolaka
yazılı cevap verin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Müsaade edin de, ben nasıl cevap vereceğimi
Ben sırayla
gidiyorum Beyefendi.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Zaten icraatlarınızı
anlattınız siz, icraatlarınızı anlattınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sırayla gidiyorum, sırayla. Âdetim böyledir.
Eğer beni izlediyseniz bugüne kadar bilirsiniz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Bakanım,
icraatlarınızı anlattınız. İktidar partisinin
milletvekiliyle zaman geçireceksiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sırayla ki zaten iktidardan bir tane soru var.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakanım, sütü
unuttunuz, sütü. Sırada süt vardı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, biraz önce söylediğim gibi kürsüde, evet, ilk uygulamayı mazot
ödemesinde biz yaptık, mazot desteğinde, gübrede, daha birçok
destekte de ama mazotla ilgili olarak bugüne kadar Hükûmetimiz 1 milyar 994
milyon YTL, yani 1 katrilyon 994 trilyon lira eski parayla mazot desteği
ödemesi yaptık. Bu yıl içerisinde de, 2009 yılında da mazot
destekleri 750 trilyon civarında.
BAŞKAN Sayın Bakan, yazılı cevap verirsiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Peki, yazılı cevap vereyim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, sütü
konuşacaktı Sayın Bakanımız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
primleri, primleri
Destekleme primlerini
Herkes onu bekliyor. Bir tek kelime
eder misiniz destekleme primleri hakkında.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Destekleme primlerini
Bakın, son ödenmemiş bir
95 trilyon lira toplam
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Müsaade eder misiniz
Tarım Bakanlığının bu yıl içerisinde
bütçelenmiş ve ödenmemiş şu ana kadar sadece 95 trilyon lira bir
parası var. Bununla ilgili de Maliye Bakanlığından ödenek
bekliyoruz, ödenek geldiğinde ödeyeceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama söz sizin sözünüz
Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 5,8 milyar YTL ödendi.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen
Buyurun Sayın Özak.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Sayın Aslanoğlunun sorusuna cevap veriyorum.
Ankara Balâ depremi 20 ve 27 Aralık 2007de meydana geldi.
Biz hemen o saatlerde, bir saat sonra Müsteşarımızla beraber
yerindeydik. Defalarca gittik oradaki kaymakam beyle, özellikle hasar tespiti
yaptık, ekipler oluşturduk. Hak sahipliği, yer seçimi, harita ve
plan işleri çok kısa sürede tamamlandı. 27 köy ve 2 beldede 726
konut, yapımı için TOKİye bildirildi. Kamu İhale
Kuruluyla, ihale hükümlerine göre ihale edildiği için bir gecikme oldu ama
5/9/2008 tarihinde bitirilebildi süreç. Şu anda hızla devam ediyor.
İnşallah çok hızlı bir şekilde, bunu en kısa
zamanda teslim edeceğiz. Bu arada biliyorsunuz kira veriyoruz oradaki
arkadaşlarımıza. Mağdur olmalarını önledik.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sekiz aydır verilmediğini
söylüyorlar Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Yok.
Genel Müdürümüz burada, sizi bilgilendirebilir Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Afşar beldemizde o söylendi bize.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Hayır, bu konuda bilgilendiririm sizi.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Lütfedersiniz.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Tabii, hayhay.
Teknik hizmetler sınıfındayken idareci olarak
genel idare hizmetleri sınıfına atananların ücretleriyle
ilgili olarak yapılan son düzenlemelere göre mağduriyeti söz konusu.
Doğrudur. Söz konusu mağduriyetin ortadan kaldırılması
için Bakanlığımız ve ilgili diğer bakanlıklar,
Maliye Bakanlığımız ile birlikte çalışmaları
sürdürüyoruz. Bu konudaki duyarlılığınız için
teşekkür ederiz.
Diğer arkadaşımızla ilgili: Burada bir suçlama
oldu, KÖYDESle ilgili. Biz de Van Valimizden bir bilgi aldık. Van
Valimizin verdiği bilgiyi ben burada tekrar size sunmak istiyorum.
KÖYDES: Çalışmalar hem mahallinde oluşturulan denetleme
ekibiyle hem de mülkiye müfettişleri tarafından denetlendi. Hizmet
yapıldıktan sonra kuraklık veya sel gibi afetler neticesi
oluşan olumsuzluklar da en kısa zamanda giderilmektedir. Vanda
Mayıs 2007den bugüne kadar 338 köye şebekeli su yapıldı,
213 köyün yenileme
SIRRI SAKIK (Muş) Ama Sayın Bakanım, Vanda
mayıstan önce mart var. Martta insan hakları ihlali var. Martta
insanlar öldürülmüş kurban olduğum. O zaman martı da
anlatın. Siz Hükûmetsiniz, iktidarsınız.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Sırrı Bey, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Böyle bir usul yok Sayın Sakık.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Nüfusu 50nin üzerinde on beş birimdeki şebekeli içme suyu
çalışması tamamlanacak. Van ilimizde KÖYDES hizmetleri her zaman
denetlemeye açık. Hizmet gelmesinden rahatsız olanlar
Vatandaşımızın bu mağduriyetlerinin giderilmesinden
rahatsız olmamak lazım. Biz bunu söyledik.
Devletin, Türkiye Cumhuriyetinin valisiyle ilgili böyle
konuşmanızı da ben yadırgıyorum. Ben, tüm
valilerimizin saygıdeğer olduğuna, insan haklarına
saygı duyduğuna inanıyorum değerli kardeşim.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Bakan, benim bahsettiğim nokta
SIRRI SAKIK (Muş) Biz yaşadık ilimizde. Muş
Valisi müsaade etti hiçbir olay olmadı. Kendisine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla
sekizinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve
bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14 - BAYINDIRLIK VE İSKAN
BAKANLIĞI
1. Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 14.100.520
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 446.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 379.199.310
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 52.196.140
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 175.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 263.330.430
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 709.448.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.208.840.010,35
- Toplam Harcama : 1.008.997.793,89
- Ödenek Dışı Harcama : 9.980.891,66
- İptal Edilen Ödenek : 167.966.410,93
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 41.856.697,19
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.81 - TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 463.390.220
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 655.780
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.200.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 465.246.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 934.623.141,00
- Toplam Harcama : 396.023.453,36
- Ödenek Dışı Harcama : 8.194.273,60
- İptal Edilen Ödenek : 6.793.961,24
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
17- TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 70.737.940
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 621.080
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.321.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.363.346.460
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cetvelde gösterilen değişikliğin
aşağıda belirtilen gerekçe ile kabulünü arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Öznur
Çalık |
A. Sibel Gönül |
|
Hatay |
Malatya |
Kocaeli |
|
İhsan Koca
|
|
Saffet Kaya |
|
Malatya |
|
Ardahan |
Kurum: Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı
Yıl: 2009
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
SADULLAH ERGİN (Hatay) Gerekçe
BAŞKAN Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen
162nci maddesinin Değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca
görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır. hükmü
gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Diğer hayvancılık desteklemelerinde
olduğu gibi süt desteklemesinin üreticilere yapılması ve sütün
birincil üretim olması nedeniyle süt destekleme uygulamalarının
ve destekleme bütçesinin, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü bütçesinden
(200.000.000 TL) düşülerek, birincil üretime desteklemeyi yürütmekte olan
Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü bütçesine
eklenmesi gerekmektedir.
Tarımsal Yayım ve Danışmanlık
Hizmetlerinin Düzenlenmesine Dair Yönetmelik çerçevesinde yürütülecek olan
Tarım Danışmanlığı Hizmetleri hibe ödemelerinin
gerçekleştirilmesine dair 27.770.000 TL ödeneğin Tarımsal Üretim
ve Geliştirme Genel Müdürlüğü bütçesinden, Teşkilatlanma ve
Destekleme Genel Müdürlüğü bütçesine yeni açılacak tertibe göre eklenmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi bölümü tekrar okutup kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunacağım:
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.363.346.460
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Çevre
Koruma Hizmetleri 2.447.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 98.619.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 23.466.520
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 30.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 7.591.559.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum.
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 6.862.133.160,00
- Toplam Harcama : 6.931.677.561,73
- Ödenek Dışı Harcama : 142.364.159,61
- İptal Edilen Ödenek : 72.819.757,88
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
17.91- TARIM REFORMU GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.414.800
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 501.050
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 208.352.150
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 212.268.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 42.994.451,00
- Toplam Harcama : 32.563.615,13
- Ödenek Dışı Harcama : 376.730,70
- İptal Edilen Ödenek : 10.807.566,57
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Tarım Reformu
Genel Müdürlüğünün 2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmalarını temenni ederim.
Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 21 Aralık
2008 Pazar günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.20