DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 36
34üncü Birleşim
22 Aralık 2008 Pazartesi
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.
- GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.Sayısı: 312)
2.- 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S.Sayısı: 313)
A)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
C)
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.-
Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.-
Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
D)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.-
Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.-
Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1.- Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.-
Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
F)
DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
G)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
H)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1.-
Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.-
Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
I)
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J)
REKABET KURUMU
1.- Rekabet
Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Rekabet
Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K)
MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
1.- Millî
Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L)
KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M)
TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1.-Türk
Akreditasyon Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-Türk
Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1.-Türk
Standartları Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-Türk
Standartları Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
O)
TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
1.- Türk Patent
Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk Patent
Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
3.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
4.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)
5.- Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının Kıymetini
Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314)
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu heyetine
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın, sözlerini
çarpıttığı iddiasıyla konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın, konuşmasında şahsına
sataştığı iddiasıyla ve Başkanın tutumuna ilişkin
konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, son günlerde TOKİ
inşaatlarında meydana gelen işçi ölümlerine ilişkin
açıklaması
VIII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 22 Aralık 2008
Pazartesi günkü birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının günlük turlarının
tamamlanmasından sonra, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; bu birleşimde 314 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/4752)
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bazı kamu görevlilerinin AK PARTİ
Siyaset Okuluna katıldıkları iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/4768)
3.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Ergenekon soruşturmasında gizlilik
ilkesinin ihlaline ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/4809)
4.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Tarsusa yönelik bir projeye ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/4816)
5.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Almanyadaki bir dernekle ilgili dava
çerçevesindeki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/4944)
6.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir dernekle ilgili dava hakkında
Almanya Büyükelçisi ile görüştüğü iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/4973)
7.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, cezaevlerindeki bir uygulamaya
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı
(7/4986)
8.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Ankara Cumhuriyet
Başsavcısının bir soruşturma hakkında bilgi
vermesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/5142)
9.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Selim ilçesindeki bazı
köylerin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5164)
10.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir cinayetin ve bazı faaliyetlerin
soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/5192)
11.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, Amasyada karayolu kenarına konulan
bazı tabelalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5203)
12.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Ergenekon soruşturmasını
yürüten savcı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/5210)
13.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Ergenekon soruşturmasını yürüten
savcı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/5213)
14.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Sinoptaki bir köye yapılacak
köprüye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/5227)
15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Bursa Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5237)
16.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Antalya Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5238)
17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Samsun Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5239)
18.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Kars merkeze bağlı
bazı köylerin yol sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5244)
19.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Digor ilçesinin bazı
köylerinin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5247)
20.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyada aydınlatma direklerinden elektrik
verilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/5248)
21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5251)
22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Bursa Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5253)
23.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Adanada yapılan sosyal yardımlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının cevabı (7/5360)
24.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Selim ilçesindeki bazı
köylerin yol sorunlarına ve su baskını riskine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/5392)
25.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsta merkeze bağlı
bazı köylerin yol sorunlarına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/5472)
26.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008 yılları arasında Erzurum
Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare arsa ve
arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/5479)
27.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008 yılları arasında Antalya
Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare arsa ve
arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/5482)
28.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008 yılları arasında Konya
Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare arsa ve
arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/5487)
29.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, 2002-2008 yılları arasında
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel
idare arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (7/5489)
30.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, kütüphanelerde internet
bağlantısının yaygınlaştırılmasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/5540)
31.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, kütüphanelere ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5541)
32.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, müzelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5542)
33.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, futbolun geliştirilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlu nun cevabı (7/5558)
34.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Erzurum Lala Paşa Camii
çevresindeki ağaçların kesilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5591)
35.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, bir heykelin
Kahramanmaraş Müzesine nakline ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5666)
36.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalya İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğündeki personel hareketlerine ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5668)
37.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraş
DSİ Bölge Müdürlüğünün kapatılacağı iddiasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/5711)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00te açılarak dört oturum
yaptı.
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/656) (S. Sayısı: 312) ve 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim
Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe
Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve
Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresinin (1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313) görüşmelerine devam edilerek;
Millî Eğitim Bakanlığı,
Yüksek Öğretim Kurulu,
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi,
Üniversiteler;
Ankara Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe
Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul
Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi,
Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,
Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Uludağ
Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi,
Erciyes Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, 19
Mayıs Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi,
İnönü Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Yüzüncü
Yıl Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Harran Üniversitesi, Süleyman
Demirel Üniversitesi, Adnan Menderes Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Balıkesir
Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Celâl Bayar
Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Mustafa Kemal Üniversitesi,
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart
Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Muğla Üniversitesi, Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Ahi Evran Üniversitesi,
Kastamonu Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi,
Uşak Üniversitesi, Rize Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi,
Erzincan Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Hitit
Üniversitesi, Bozok Üniversitesi, Adıyaman Üniversitesi, Ordu Üniversitesi,
Amasya Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Sinop
Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi, Çankırı Karatekin
Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi,
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesapları;
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Siirt
Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, Kilis Yedi Aralık Üniversitesi,
Bilecik Üniversitesi, Bitlis Eren Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi,
Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Muş Alparslan
Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesi, Batman Üniversitesi, Ardahan
Üniversitesi, Bartın Üniversitesi, Bayburt Üniversitesi, Gümüşhane
Üniversitesi, Hakkâri Üniversitesi, Iğdır Üniversitesi,
Şırnak Üniversitesi, Tunceli Üniversitesi, Yalova Üniversitesi,
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri;
Kabul edildi.
Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici, Başkanlığın
tutumu hakkında açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 22 Aralık 2008 Pazartesi
günü saat 11.00de toplanmak üzere, birleşime 00.36da son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
Fatma SALMAN KOTAN |
|
Murat ÖZKAN |
|
Ağrı |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 39
II.-
GELEN KÂĞITLAR
22
Aralık 2008 Pazartesi
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında Karşılıklı Yardım ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/660) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.12.2008)
2.-
Uluslararası Hidrografi Örgütü Hakkında Sözleşmeye
Değişiklikler Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/661) (Milli Savunma ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.12.2008)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Angola Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve
Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/662) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.12.2008)
Teklifler
1.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahimin; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve
Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere
Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanuna Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/356) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.11.2008)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 2 Milletvekilinin;
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi
Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Silinmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/357) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.11.2008)
3.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Urasın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/358) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2008)
4.- Erzurum
Milletvekili Muzaffer Gülyurtun; Bazı Kamu Personeline Tayin Bedeli
Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/359) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.12.2008)
5.- Edirne
Milletvekili Necdet Budakın; 2809 Sayılı Yükseköğretim
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/360) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2008)
6.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 Milletvekilinin; Polis Vazife ve Selahiyet
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/361) (İçişleri ve Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2008)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün; Kars İli Susuz İlçesinin
Adının Cilavuz Olarak Değiştirilmesi ile İlgili Kanun
Teklifi (2/362) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4.12.2008)
8.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; 3065 Sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununa Geçici Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun
Teklifi (2/363) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5.12.2008)
9.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; 298 Sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna Geçici
Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi (2/364) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.12.2008)
Sözlü Soru Önergeleri
1.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Alevi taleplerine ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) sözlü soru önergesi
(6/1118) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
2.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, kamu idarelerinin bütçelerinden yardım
yapılan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1119) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/11/2008)
3.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Habur Sınır
Kapısındaki yoğunluğa ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) sözlü
soru önergesi (6/1120) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/11/2008)
4.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, imar planında cem evlerine yer
verilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1121) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/11/2008)
5.-Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, otomotiv sektöründeki daralmaya
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1122)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
6.-Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, tarım sektöründe
istihdamın artırılmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1123)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
7.-Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, üreticilerin kredi sorununa
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1124) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
8.-Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili
bazı hususlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
9.-Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, inşaat sektörünün
canlandırılmasına ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
10.-Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, Aksarayın, ÇATAK kapsamına
alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1127) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/11/2008)
11.-Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bazı KİT personelinin
ücretini düşüren bir tebliğe ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1128) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/12/2008)
12.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepteki yönetici atamalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1129)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
13.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, emeklilerin maaşlarında
intibak düzenlemesi yapılmasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1130)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
14.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, esnafa sicil affı
çıkarılmasına ve inşaat sektörünün
canlandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1131) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
15.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, hidroelektrik enerji potansiyelinin
değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1132) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/12/2008)
16.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Bulgaristandaki tartışmalı bir
intihar olayına ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1133) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/12/2008)
17.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, hipermarketlere yönelik tasarı
taslağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1134) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.-Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Kuvvet Komutanlıkları bünyesinde
yapılan golf sahalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6002) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
2.-İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İmralıda başka hükümlülerin
kalabilmesi için yapılacak inşaata ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6003) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
3.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, kamu idarelerinin bütçelerinden yardım
yapılan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6004) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
4.-Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Kestel TOKİ konutlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6005)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
5.-Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, MİT ile ilgili bazı hususlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6006)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
6.-İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, süt üretimi ve tüketiminin teşvikine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6007)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
7.-Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, seçmen sayılarına ve AGİTten
gözlemci istenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6008) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
8.-Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanakın, TOKİnin
Diyarbakırdaki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6009) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/11/2008)
9.-Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolatın, akredite edilmeyen gazetecilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6010)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
10.-İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, MİTle ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6011) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/11/2008)
11.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün seçmen sayısındaki artışa ve
seçimlerin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6012) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
12.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, kayıt dışı istihdama
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6013)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
13.-Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir sınır
kapısına x-ray cihazı alımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6014) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/12/2008)
14.-Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, İstanbul-Hadımköydeki arsa spekülasyonu
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6015) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
15.-İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Arnavutköy TOKİ konutlarındaki
sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
16.-İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Cumhurbaşkanı ile bir evde
görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6017) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
17.-İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, okullaşma
durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
18.-İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Ulusa Sesleniş konuşmasındaki bir
ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6019)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
19.-Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Gümrük Müsteşarının Cenevrede
katıldığı bir toplantıya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6020) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008)
20.-Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, kamudaki zorunlu özürlü istihdamına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6021)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
21.-Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, yerli malının kullanılmasına
yönelik genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6022) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
22.-Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdalın, Mardinde bir kuyuda bulunan ceset
kemiklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6023)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
23.-Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, Erzurumda TOKİden ihale alan
firmaların borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6024) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
24.-İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, MKEnin bir taşınmaz ihalesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6025)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
25.-İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Karaağaç Bektaşi
Dergahının korunmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6026) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008)
26.-Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, Balıkesirde verilen bir
yapılaşma iznine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6027) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
27.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köprünün onarımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6028)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
28.-Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
yetkilileriyle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6029) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/12/2008)
29.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, milletvekillerinin
dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik
dosyalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6030)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
30.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaşın, Adana Karataş Kadın
Kapalı Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6031) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/11/2008)
31.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, İmralı Cezaevine başka hükümlülerin
nakline ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6032) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
32.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, F tipi cezaevlerinde bir genelgenin
uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6033) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
33.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, bir gazetede çıkan açıklamasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6034)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
34.-İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, zaman aşımına uğrayan bir
yargılamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6035) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
35.-İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlakın, İstanbulda yedieminde
bulunduğu halde batan gemilere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6036) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/11/2008)
36.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaşın, Türk Ceza Kanununun bazı
maddelerine göre hakkında dava açılan 18 yaşından küçüklere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6037)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
37.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, İskenderun Belediyesinin
afişlerindeki bir ifadeye ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6038) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008)
38.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, AİHMde Türkiye aleyhine açılan
davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6039) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
39.-İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, etkin pişmanlık düzenlemesinden
yararlananlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6040) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
40.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, karşılıksız çek
davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6041) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
41.-Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bazı yönetmeliklerin
çıkarılmasındaki yetki aşımı iddiasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6042)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
42.-Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün
GAP kapsamındaki İl Özel İdarelerine yönelik işlerine
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6043) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
43.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaşın, Diyarbakır
Araştırma Hastanesinin etrafındaki arazilere ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6044) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
44.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, deprem ve diğer afetlere yönelik
çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6045)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
45.-Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, İşsizlik Sigortası
Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6046) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
46.-İstanbul
Milletvekili Ümit Şafakın, toplu işten çıkarmalara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6047) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008)
47.-Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, kamudaki zorunlu özürlü istihdamına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6048) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008)
48.-Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, KEY ödemelerinde itiraz
süresinin uzatılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6049)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
49.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, prim ödemelerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6050) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
50.-Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, SGKnın Kütahya teşkilatındaki
yetersizliklere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6051)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
51.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sosyal güvenlik prim
borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6052) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008)
52.-Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrakın, Çaykurdaki yetkili sendikaya ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6053) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
53.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Mersin Orman Bölge Müdürlüğündeki bazı
personel işlemlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6054) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/11/2008)
54.-Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, Bilecik Belediyesinin ormana zarar
verdiği iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6055) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008)
55.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirdeki balık
çiftliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6056) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
56.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, bir gölet projesine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6057)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
57.-Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, Babaeski ilçesi içme suyuna
arsenik karıştığı iddiasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6058)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)
58.-Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, Orman Genel Müdürlüğündeki
atamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6059) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)
59.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, ağaçlandırma programına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6060) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
60.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir gölet projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6061)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
61.-Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Aktütün saldırısıyla ilgili
açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi
(7/6062) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
62.-Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, terör hakkında yaptığı
bazı açıklamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi
(7/6063) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)
63.-Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, kalkınma ajanslarının
kuruluşuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/6064) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
64.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, SPKnın denetimlerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/6065) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008)
65.-Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, Halk Bankasının verdiği
kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/6066) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
66.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, büyükşehir belediyelerinin Hazine garantili
dış kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Şimşek) yazılı soru önergesi (7/6067)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
67.-Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraştaki tekstil
fabrikalarına enerji desteği ödemelerine ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi
(7/6068) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
68.-İzmir Milletvekili
Bülent Baratalının, TRTde bazı kadroların iptal
edilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/6069) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008)
69.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, TRT Genel Müdürlüğündeki
bazı danışmanlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Aydın) yazılı soru önergesi (7/6070) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/11/2008)
70.-Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, TRTde program sunan bir kişiye
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/6071) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)
71.-İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Başbakanın Ulusa Sesleniş
programındaki bazı açıklamalarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/6072)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
72.-Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, ABnin sınır ötesi
işbirliği programı çerçevesinde Trakyada yürüttüğü projeye
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6073) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
73.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, İncirlik Üssünün tutuklu taşımada
kullanıldığı iddialarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6074) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
74.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, maden ve taşocaklarının
denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6075) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008)
75.-Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, TEKin, yeniden
yapılandırılmasının sonuçlarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6076)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
76.-Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, buhar sağlamada
doğalgazdan kömüre geçen fabrikalara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6077)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)
77.-Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, bir fabrikanın
doğalgazının borcundan dolayı kesilmesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6078) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
78.-Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Nabucca Projesine ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6079)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
79.-İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, BOTAŞın OSBlerden
teminat mektubu istemesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6080)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
80.-İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, Nabucco Projesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6081) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
81.-İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, Bilecik Belediye Başkanının bir
açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6082) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008)
82.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Osmangazi İlçesindeki bazı köylerin
sulama suyu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6083) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008)
83.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Osmangazi İlçesindeki bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6084) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008)
84.-İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlakın, Kadıköy iskelesinin
batmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6085) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/11/2008)
85.-Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vanda ölüm ve yaralanmaya yol açan bir patlamaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6086) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
86.-Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, Bilecik İl merkezinden geçen Devlet
karayolundaki trafik kazalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6087)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
87.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Ottowa Antlaşmasının
yükümlülüklerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6088) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/12/2008)
88.-Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanakın, 5233 sayılı Kanunun
uygulamasına ve Diyarbakırdaki başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6089)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)
89.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Ardahanda DTP konvoyuna yönelik
saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6090) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/12/2008)
90.-Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Ankarada toplu
taşımacılıktaki bazı sorunlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6091)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
91.-Konya
Milletvekili Atilla Kartın, ABDde bulunan bir Emniyet
Teşkilatı görevlisine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6092) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/12/2008)
92.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantep Büyükşehir ve
Şahinbey Belediyelerinin imar taahhütleri içeren protokollerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6093) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
93.-Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyada yardım kömürü
dağıtımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6094) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/12/2008)
94.-Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir belediyenin imar planı yapımı
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6095) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
95.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, İskenderun Belediyesinin
afişlerindeki bir ifadeye ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6096) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008)
96.-İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Aliağada kurulması düşünülen
termik santralle ilgili yazı ve görüşlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6097)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
97.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki yerel yöneticiler hakkındaki
ihbar ve şikayetlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6098) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008)
98.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova İlçesi sınırları
içinde kalan mallara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6099) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008)
99.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, polis kıyafet ve malzemelerinin
başkalarınca kullanılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
100.-Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Tekel Müzesine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6101)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
101.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Niğde ilindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6102) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
102.-Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, bir KDV Genel Tebliğine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6103)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
103.-İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, Edirnenin Lalapaşa İlçesinin
kuraklık kararnamesi kapsamına alınmasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
104.-Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, dahilde alınan KDVye ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6105)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
105.-Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, ithalde alınan KDVye ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6106)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
106.-İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, bir okuldaki Türk Büyükleri köşesinde
asılı bir resme ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6107) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
107.-Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, bir ilköğretim okuluna yapılan müdür
atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6108) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/11/2008)
108.-Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, bir tarih öğretmeninin
dağıttığı ders notlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6109)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
109.-Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, Balıkesirdeki yükseköğretim
yurdu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6110) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
110.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, öğretmenlerin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6111) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
111.-Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, derslik ve öğretmen ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6112) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
112.-İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, bir öğrenci yurdunda
yaşandığı iddia edilen olaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6113)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
113.-Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Van doğumlu veya Vanda görev
yapmış okul müdürlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6114)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)
114.-Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, iki öğretmenin rüşvet
aldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6115)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
115.-Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Zonguldakta işitme engelliler
için yapılacak liseye ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6116) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008)
116.-Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, müzmin hastalıklar için
sağlık ocağından sevk alınacağı
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6117) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/11/2008)
117.-Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Beyhekim sağlık kampüsüne
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6118) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
118.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, sağlık kurum ve
kuruluşlarının deprem dayanıklılık analizlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6119) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
119.-Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, bir hastanedeki bebek ölümlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6120)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
120.-Van
Milletvekili Özdal Üçerin, tutuklanan Van İl Sağlık Müdür
Yardımcısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6121) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
121.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalya Devlet Hastanesinin Eğitim ve
Araştırma Hastanesine dönüştürülmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6122)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
122.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki bazı hastane
binalarının değerlendirilmesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6123)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
123.-Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, sanayicilerin krize yönelik
önerilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6124) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/11/2008)
124.-Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, personele banka promasyonu ödemesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6125) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
125.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki esnafın durumuna ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
126.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, belediye iştiraki şirketlerin
denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6127) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)
127.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, gırgır ile su ürünleri
avcılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6128)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
128.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, üreticilerin kredilendirilmesinin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6129) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
129.-Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, Türk Telekomun sabit hat ücretine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6130)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
130.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Iğdır Havaalanının
tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6131) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008)
131.-İstanbul
Milletvekili Ümit Şafakın, Karaköy Vapur İskelesinin
batmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6132) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008)
132.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Karayolları Genel
Müdürlüğünün ödediği kamulaştırma bedellerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6133)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
133.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Karaburun ilçesine yönelik
bazı çalışmalara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6134)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)
134.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaşın, Diyarbakıra çevre yolu ve
sivil havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6135) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/11/2008)
135.-Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, asfalt çalışmalarına ve
Bilecik İl merkezinden geçen karayolundaki trafik kazalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6136) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
136.-Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, tren kazalarıyla ilgili
prodüksiyon yapımına ve bazı bürokratlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6137)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)
137.-Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Habur Sınır Kapısındaki
yoğunluğa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/6138) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
138.-Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, Eskişehirde yapılması
planlanan stadyuma ilişkin Devlet Bakanından (Murat
Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/6139)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
139.-Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlideki özürlülere ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/6140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)
140.-Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, ABDnin İncirlik Üssü üzerinden
Guantanamoya esir naklettiği haberlerine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6141)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
141.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mardin İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6142) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
142.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mardin İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6143) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
143.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mardin İlindeki yatırımlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6144) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)
144.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mardin İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6145) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/11/2008)
145.-Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir yayındaki muta nikahıyla
ilgili bilgiye ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said
Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/6146)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)
146.-Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, TBMM'de çalışan
sözleşmeli ve geçici personelin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/6147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)
147.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaşın, siyasi parti grup
danışmanlarının özlük haklarına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/6148) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2008)
148.-Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, bazı kurumlara sınavsız
personel alındığı iddialarına ilişkin Devlet
Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi
(7/6149) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)
149.-Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanakın, kadına yönelik şiddet
olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6150) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
22 Aralık 2008 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemimize göre 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program
uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.
Onuncu turda
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Ulaştırma
Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Denizcilik
Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı: 312) (x)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (x)
A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
(x) 312, 313 S. Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008 tarihli 28inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU
1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, soru-cevap işlemi için yirmi
dakikalık bir süre vardır. Arkadaşlarımız sisteme
girebilirler.
Onuncu turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
AK PARTİ
Grubu adına: Lütfi Çırakoğlu, Rize; Mehmet Tunçak, Bursa;
Sebahattin Karakelle, Erzincan; Hasan Altan, Kastamonu; Faruk Septioğlu,
Elâzığ; Saadettin Aydın, Erzurum; Kâzım Ataoğlu,
Bingöl; Hasan Angı, Konya milletvekilleri.
DTP Grubu
adına: Gültan Kışanak, Diyarbakır milletvekili.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Mehmet Sevigen, İstanbul; Ali Rıza Ertemür,
Denizli; Çetin Soysal, İstanbul; Metin Arifağaoğlu, Artvin;
Hüsnü Çöllü, Antalya; Tayfur Süner, Antalya milletvekilleri.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Osman Durmuş, Kırıkkale;
Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar; Ali Torlak, İstanbul; Kürşat
Atılgan, Adana milletvekilleri.
Şahısları
adına: Lehte, Yusuf Coşkun, Bingöl; aleyhte, Osman
Coşkunoğlu, Uşak milletvekilleri.
İlk söz, AK
PARTİ Grubu adına Rize Milletvekili Lütfi Çırakoğluna
aittir.
Sayın
Çırakoğlu? Yok.
Sayın Mehmet
Tunçak burada mı efendim? Yok.
Sayın
Sebahattin Karakelle, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ulaştırma
Bakanlığımız ve bağlı
kuruluşlarının 2009 yılı bütçe teklifleri üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ulaştırmada
görev anlayışımız, Edirneden Hakkâriye, Hataydan
Rizeye, bu vatan emanettir bize çünkü biz sınırları şehit
kanlarıyla çizilmiş bu coğrafyada 70 milyonu kardeş
sayıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hızlı bir gelişim ve
değişimin yaşandığı bir dünyada bin
yıllık tarihî birikimi, coğrafi konumu ile stratejik bir role
sahip olan ülkemizde ulaşım ve iletişim, insan ve toplum
hayatının olmazsa olmaz mihenk taşlarından biridir.
Ülkemizin millî birlik ve bütünlüğünün sağlanmasında, bölgeler
arası kalkınmışlık farkının ortadan
kaldırılmasında, ülkenin savunmasında ve ekonominin
gelişmesinde, takdir edersiniz ki ulaşımın rolü büyüktür.
Dolayısıyla, ulaşım ve iletişim, bir ülkenin can
damarıdır. İşte bu gerçeklerden hareket ederek
Ulaştırma Bakanlığının faaliyetlerini
incelediğimizde, ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinde AK
PARTİ İktidarında muazzam bir atılımın
gerçekleştiğini görmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her alanda olduğu gibi
ulaştırma alanında da ülkemizin geleceği, milletimizin yüce
iradesiyle yeniden şekilleniyor. Yaptığımız ve
yapacağımız çalışmaların Türkiye'nin ve Türk
milletinin istikbali olduğunun farkındayız. Son altı
yıldır, milletimizden aldığımız yetkiyle,
ülkemizin sorunlarını çözmek, insanımızın
umutlarını gerçeğe dönüştürmek için
çalışmalarımız kararlılıkla sürmektedir. Bu
bağlamda, 2003-2008 yılları arasında, güzel memleketimizin
her yöresine binlerce kilometre otoyol ve bölünmüş yol yaptık, mevcut
yolların standardını yükselttik. Ulaştırma
Bakanlığı olarak şimdiye kadar otoyol için yapılan
toplam harcamalar 17,8 milyar dolardır. Ayrıca, kara yolu
taşımacılığında yapılan düzenlemeler ve
uygulamalarla ülkemiz birçok Avrupa Birliği ülkesinden daha iyi bir konuma
gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırmanın
diğer bir kolu havacılık sektöründe ise yapılan
serbestleşme ve uygulamalarla, uçakla seyahat etmek imtiyaz olmaktan
çıkarılıp ihtiyaca dönüştürülmüştür.
İktidarımızda, hava yolu halkın yolu olmuştur.
İşte, AK PARTİ farkı bu; başkaları hayal eder,
bizim İktidarımız gerçekleştirir. 2002 yılında,
Türk Havayolları tarafından 2 merkezden 25 noktaya yapılan tarifeli
iç hat seferleri, özel sektör kuruluşlarının iç hatlarda
seferlerine başlamasıyla birlikte, bugün 5 hava yolu
işletmesiyle 7 merkezden 43 noktaya ulaşmıştır. 2007
yılı sonu itibarıyla uçakla yolculuk yapan kişi
sayısı 70 milyonu aşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarları
demiryolları için projeler üreten ve üretilen projeleri de hayata geçiren
bir iktidardır. Bu nedenle geçmiş iktidarların hayali olan ancak
İktidarımızın gerçekleştirdiği hızlı
tren projeleriyle Türkiyemiz bu alanda Avrupada 6ncı, dünyada 8inci
sıraya yükselmiştir. Yapımı devam eden ve belgesellere konu
olan Marmaray Projesi Türkiye'nin yüz akı ve prestijidir.
Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Sivas, Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars,
Kars-Bakü-Tiflis ve Halkalı-Bulgaristan hudut projeleriyle Onuncu Yıl
Marşı'mızdaki "Demir ağlarla ördük ana yurdu dört
baştan" anlayışı 21inci yüzyıl
şartlarıyla hayata geçmektedir. Ekonomik ve sosyal
hayatımızdaki önemi yanında yüz elli iki yıllık mazisi
olan ve günümüzde 81,2 milyon yolcu taşıma rakamına ulaşan
kara tren ve demir yollarımız türkülerimize konu olmaya, folklor ve
kültürümüzdeki zengin yerini korumaya devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz son yıllarda
denizcilikte de ciddi bir atılım gerçekleştirmiştir.
Denizler İktidarımızla bir kez daha şenlenmiştir. Yat
ve gemi inşa sanayimiz dünyanın ilk beş ülkesiyle
yarışır hâle gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye 21inci yüzyılın,
bilgi çağının parlayan yıldızı olma yolunda emin
adımlarla ilerliyor. Evrensel manada hizmet için Elektronik
Haberleşme Kanunu çıkarılmış, bilgi toplumunu
geliştirmeye yönelik projeler üretilmiş, üretilen projeler tek tek
hayata geçirilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karakelle, nefes al biraz.
Buyurun,
konuşmanızı tamamlayanız.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) 1.800 okula kazandırılan bilgisayar teknoloji
sınıfları yanında 227 askerî kışlada, 884 halk
eğitim merkezinde, 271 mesleki eğitim merkezinde, 186 kütüphanede
kamu İnternet girişim merkezi kurulmuştur. TÜRKSAT 3A uydusu
Türkiyeyle birlikte Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Çine
kadar uzanan bir kapsama alanıyla hizmet verir hâle gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüldüğü üzere her alanda
olduğu gibi ulaştırma ve haberleşmede de Sayın
Başbakanımızın ifadesiyle, nereden nereye geldiğimizin
en iyi şahidi, değerlendirmelerinde izan ve insafı hiçbir zaman
elden bırakmayan yüce milletimizdir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, uzakları yakın eden, AK PARTİ
iktidarları dışındaki birçok geçmiş iktidarların
ulaştırmada hayal edip de bir türlü gerçekleştiremedikleri
yarım asırlık projeleri altı yıl gibi kısa bir
süreye sığdıran Ulaştırma Bakanımız
Sayın Binali Yıldırıma şahsım ve
televizyonları başında bizleri izleme lütfunda bulunan aziz
milletim adına çok teşekkür ediyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Millet adına teşekkür etme, millet teşekkür etsin!
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) 2009 yılı ulaştırma bütçemizin
milletimize hayırlı, uğurlu olmasını
Cenabıhaktan niyaz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin
adınıza da milletime çok teşekkür ediyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Aman ha, aman ha, bizim adımıza teşekkür etme!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Lütfi
Çırakoğlu, Rize Milletvekilimiz.
Buyurun
Sayın Çırakoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın ilgili
kuruluşları: Sosyal Güvenlik Kurumu, İŞKUR Genel
Müdürlüğü, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı.
Bağlı kuruluşları da: Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkanlığı ve
Ereğli Kömür Havzası Amele Birliği Yardım
Sandığıdır.
Bakanlığımızın
işçisinden işverenine, çocuğundan emeklisine, özürlüsünden
gazisine, hastasından sağlıklısına, ev
hanımına kadar her kesimi yani tüm yurttaşlarımızı
ilgilendiren sorunların çözümü için ciddi çalışmalar yapmaktadır.
Çalışan
ve emekli tablosuna baktığımızda, 15 milyon 631 bin 204
çalışanımız, 8 milyon 635 bin 19 emeklimiz ve kayıt
dışı olarak da 9 milyon 900 kayıt
dışımız vardır. 9 milyon 900 bin kayıt
dışı, yaklaşık yüzde 47ye tekabül etmekte ve bu
kayıt dışı istihdam önemli bir sorun olarak
karşımızda durmaktadır. Kayıt
dışılığı azaltmaya yönelik tedbirler
alınmakta ve bununla ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dağınık ve kaliteli
hizmet sunmakta zorlanan SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı gibi
kurumlarımız Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında bir
araya toplanmış ve böylece insanımıza etkin, adaletli
hizmet sunumu yolu açılmıştır. Ülkemiz şu anda genç
nüfusa sahip ancak geleceğe yönelik öngörüler nüfusumuzun hızla
yaşlanacağını göstermektedir. Yaşlanan nüfus, sosyal
güvenlik sisteminin gelirlerinin azalmasına, diğer taraftan da
giderlerinin artmasına neden olmaktadır.
Bu öngörü dikkate
alınarak ülkenin geleceği için çok önemli bir altyapıyı
teşkil eden sosyal güvenlik reformu gerçekleştirilmiştir. Kanun,
tarafların, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak mümkün
olduğu kadar geniş bir mutabakat sağlanarak
yapılmıştır, kolay olmamıştır. Hatta
komisyon çalışmalarında bir sivil toplum kuruluşunun
başkanı olan, benim de tıp fakültesinde hocam olan Değerli
Hocam Sayın Prof. Gençay Gürsoyun şu ifadesini
huzurlarınızda nakletmek istiyorum. İfadesi aynen şu: Bu
netameli konuya dokunmak cesaret ister. Bu cesareti gösterdiğiniz için
kutluyorum. demişti. Gerçekten katkı sağlayan taraflara ve
muhalefet milletvekillerine saygılarımı huzurlarınızda
arz ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasada yer almasına rağmen yirmi altı
yıldır bir türlü dokunulamayan genel sağlık sigortası
çıkarılarak ülkemizde tüm vatandaşımız
sağlık sorunları açısından güvence altına
alınmıştır. İnsanımız artık
istediği hastaneye gitmekte, istediği doktora gidebilmekte, özellikle
eskiden SSK hastanelerinde yaşanan kuyruk çilesi bitmiş ve
vatandaşlarımız, hastalarımız
rahatlamıştır. Hastanelerde sağlık karnesi tarihe
karışmıştır. On sekiz yaşın altında tüm
çocuklarımız hiçbir şart aranmaksızın sağlık
hizmeti alabilmektedir. Tüm bunlar devrim niteliğinde değişimlerdir.
Gerek sosyal güvenlik ve gerekse istihdam yönünden Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarının vatandaşımıza getirdiği
kolaylıklar ve yeniliklerin bazılarını yüce heyetinize arz
etmek istiyorum.
Bu
çalışmalarda Değerli Bakanımız Sayın Faruk
Çelikin geniş istişareyle konuları ele alması ve mutabakat
sağlaması açısından yaptığı
çalışmalara huzurlarınızda da teşekkür etmek
istiyorum.
SSK
kapsamında çalışan kadın sigortalılara doğum
nedeniyle çalışamadıkları süreler için dört yıla kadar
borçlanabilme hakkı getirilmiştir.
Bakıma
muhtaç özürlü çocuğu bulunan kadınlara beş yıl erken
emeklilik hakkı getirilmiştir.
Vefat eden
memurun eş ve çocuklarına maaş bağlanabilmesi için en az on
yıl çalışması gerekiyordu. Bu şart ortadan
kaldırılmış ve daha az yıllar için maaş
bağlanabilme hakkı getirilmiştir.
SSKlı yüz
yirmi gün, BAĞ-KURlu iki yüz kırk gün prim ödemesi hâlinde eşi
sağlık hizmetinden yararlanabiliyordu. Bu şartlar
kaldırıldı, otuz güne indirildi.
Eskiden
BAĞ-KURlu vatandaşımızın ve ailesinin
sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için prim borcu olmaması
gerekiyordu. Yeni yasayla prim borcu altmış güne indirildi.
BAĞ-KURda
basamak sistemi kaldırıldı, beyan edilen gelir üzerinden prim
ödeme getirildi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir taraftan zamanıma
bakıyorum, süre sürekli kısalıyor. Anlatmakla bitmez bu
konularla ilgili yenilikler ama ben kısaca tekrar özetlemeye
çalışıyorum, devam ediyorum.
Evlerde el
emeğiyle gelir temin eden kadınlar on beş gün prim ödeyerek bir
aylık sigortalı olabilecekler.
Emzirme
yardımından BAĞ-KURlu anneler de yararlanabilecek.
Çiftçilerimize ve
köy muhtarlarımıza yarı yarıya düşük prim ödeyerek
otuz gün sigortalı olma hakkı getirildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çırakoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Devamla) - Mevsimlik işçiler
çalışmadıkları sürelerde sağlık hizmeti
alamıyordu, yeni düzenlemeyle alabilecekler.
Mevcut istihdama
ilave olarak işe alınacak kadınlar ve on sekiz-yirmi dokuz
yaş arası gençlerin işveren sigorta primleri beş yıl
boyunca kademeli olarak İşsizlik Sigorta Fonundan ödenmek suretiyle
hem gençlerimize hem de kadınlarımıza istihdam yolu
açılmış oldu.
İlk kez
SSKlı olanların emekli olma hakkı dokuz bin günden yedi bin iki
yüz güne düşürüldü. Özürlülerle alakalı çok şey getirildi.
Özürlü vatandaşımıza -yenilik- evde bakım yardımı
olarak her ay asgari ücret tutarında ödeme yapılıyor.
Özürlülerin eğitimi için kişi başına 406 YTL ödeme
yapılıyor.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
Bakanlığımızın 2009 yılı bütçesinin
hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Çırakoğlu, teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına Tahir Öztürk, Elâzığ Milletvekili.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı 2009
yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet öncesi
Ulaştırma
Bakanlığı devlet demir yolları sektörüne gereken önemi
vermekte, bu bağlamda demir yollarında büyük projeler üretilerek, bu
projeleri bir an önce tamamlamak üzere sunulması
çalışılmaktadır.
Bu projelerden
biri yüzyılın en önemli projelerinden biri olan Marmaray Projesidir.
Marmaray, İstanbulun kentsel yaşantısını
sağlıklı olarak sürdürebilmesini sağlayacak, bireysel
ulaşıma ve kara yoluna bağımlılığı
asgari düzeye indirecek bir projedir. Marmaray Projesi kentin bugün en önemli
sorunu olan trafik sorununa köklü bir çözüm getirecektir. Marmaray Projesi tek
yönde saatte 75 bin, çift yönde ise 150 bin yolcuyu taşıyarak, mevcut
kapasitesi olan Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinde tıkanmayı
azaltacaktır. Marmarayın tamamlanmasıyla İstanbul
ulaşımında demir yollarının payı yüzde 6,4ten,
yüzde 27,7ye yükselecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan
arasında doğrudan demir yolu hattı tesisi amacıyla
planlanan Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatı yapımı,
Gürcistan ile Azerbaycanla mutabakata varılarak
planlanmıştır. Söz konusu projenin yeni inşa edilecek
kısmının 76 kilometresi sınırlarımız içerisinde,
29 kilometrelik bölümü ise Gürcistan sınırları içerisindedir.
Hasbelkader bu törende bizim de bulunmamız ayrıca sevindirici bir
olaydır. İşin ihalesi tamamlanmış olup inşaat
çalışmaları devam etmektedir. Günümüze kadar yüzde 26,60
oranında gerçekleşme sağlanmış.
Eş zaman
olarak da yapımı öngörülen projenin Gürcistan tarafının temeli
Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev ve Gürcistan
Cumhurbaşkanı Sayın Mihail Saakaşvili tarafından 21
Kasım 2007 tarihinde atılmıştır.
Projenin Türkiye
ağının temel atma töreni ise 24 Temmuz 2008 tarihinde Karsta
gerçekleştirilmiş olup Kars-Tiflis-Bakü Demir Yolu Projesi hayata
geçirildiğinde demir yollarının Asya çıkışı
bu hat üzerine bağlanacak ve bölge ekonomisine büyük canlılık
getirecektir.
Gerek Marmaray
Projesi gerek Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Projesi gerekse Ankara-İstanbul,
Ankara-Konya, Ankara-Sivas, Sivas-Erzincan, Erzincan-Erzurum-Kars,
Kars-Bakü-Tiflis, Tekirdağ-Muratlı, Halkalı-Bulgaristan hududu
projelerinin tamamlanmasıyla bölge uluslararası yük ve yolcu taşımacılığı
merkezi hâline gelecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 58, 59, 60ıncı hükûmetler
döneminde ise ülkemizin ihtiyaç duyduğu güvenli, ekonomik, rahat
erişebilirliği sağlayan bir kara yolu ulaşımı
için Acil Eylem Planı kapsamında
2009
yılından da düşünülen
2002
yılından önce, yıllar süren çalışmalara rağmen
ancak yüzde 45i bitirilmiş olan Gerede-Gümüşova oto yolunun Bolu
Dağı Geçişi Projesi de bu dönemimizde
tamamlanmıştır.
Bakanlığın
gerçekleştirdiği otoyol projesiyle birlikte otoyol kullanıcılarına
zaman ve paradan tasarruf sağlayacak OGS ve KGS kartları daha
yaygınlaştırılmış. Böylece OGS
kullanıcı sayısı 1,5 milyondan 2 milyona
çıkmıştır.
2008
yılında otoyollardan geçen 3 milyon araçtan toplam 642 milyon YTL
gelir elde edilmiştir. Kaza oranlarında da iyileştirme
çalışmaları neticesinde -yüzde 64 ölüm oranında, yüzde 89
yaralanma oranında, yüzde 73 de maddi hasar oranında- yüzde 65
iyileşme sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerimiz; Türkiye denizciliğinde de
son yıllarda Hükûmetimiz döneminde çok büyük bir atılım
yapılmış olup ciddi bir gerçekleşme olmuştur. Bu
bağlamda, ÖTV kaldırılarak, gemicilere, kapotaj hattında
çalışan gemilere 2004 yılında 190 milyon YTL, 2005
yılında 246 milyon YTL, 2006 yılında 263 milyon YTL, 2007 yılında
da 281 milyon YTL, 2008 Eylül itibarıyla 199 milyon YTL destek
sağlanmıştır. Böylece gemiciliğimizin gelişmesine
destek sağlanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
TAHİR ÖZTÜRK
(Devamla) 1998-2000 yılları arasında tersanemizde 160 bin DWT
gemi teslim edilmişken, 2003-2007 yılları arasında 1 milyon
180 bin DWT gemi teslim edilmiş, 1998-2000 yılları arasında
ise tersanemizde 56 adet gemi ihraç edilmişken, 2003-2007 yıllarında
183 adet gemi ihraç edilmiştir.
Türk uçak
filosuna gelecek olursak, bu uçak filosuna 115 hava aracı
katılmış olup 2002 yılında hava yolu
ulaşımı taşımacılığı şirket
sayısı 13 iken 18e çıkmış, Türk tesciline
kayıtlı büyük gövdeli uçak sayısı ise 150den 264e
çıkmıştır. Ayrıca, 2002-2007 yılları
arasında uçak trafiğinde iç hatlarda yüzde 132, dış
hatlarda yüzde 50 oranında bir artış vardır. Sivil
havacılık alanındaki gelişmelerde taşınan yük
miktarı da kendini göstererek yüzde 131lik bir artış sağlanmış
olup taşınan yük miktarı 1 milyon 550 bin ton seviyesine
çıkmıştır.
Ulaştırma
Bakanlığımızın diğer bir hizmet kolu olan
haberleşme sektöründe son yıllarda büyük bir atılım
yapılmış olup Ulaştırma
Bakanlığımızca sektör serbestleştirilirken ülkemizde
sayısal uçurumu en aza indirgemeye, bilgisayar okur yazarını
artırmaya ve ülkemizin bilgi toplumuna dönüşmesini
hızlandırmaya yönelik olarak Evrensel Hizmet Kanunu kapsamında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız, cümlenizi
tamamlayınız lütfen.
TAHİR ÖZTÜRK
(Devamla) Ulaştırma Bakanlığımızı bu ciddi
çalışmaları neticesinde teknolojiye ve ülkenin geleceğine
hizmet edecek çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, Ulaştırma
Bakanlığı 2009 programının da memleketimize,
milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına Elâzığ Milletvekili Sayın Faruk Septioğlu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AK PARTİ
GRUBU ADINA FARUK SEPTİOĞLU (Elâzığ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2009
yılı Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel
Müdürlüğü, yol kullanıcılarının talebini
karşılayacak diğer ulaşım sistemleriyle uyumlu,
güvenli, konforlu, çevreye duyarlı, çağdaş ihtiyaçlara cevap
verecek şekilde yasayla kendilerine verilen yetkiler çerçevesinde otoyol,
devlet ve il yollarını planlamak, projelendirmek, inşa etmek,
her türlü iklim şartlarında bakım ve işletmesini yapmak
suretiyle, ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasına katkıda
bulunmak misyonuyla hareket etmektedir. Vizyonlu, güvenilir ve konforlu
ulaşım hizmeti veren, gelişmiş teknolojileri kullanan,
gerçekçi, insana ve çevreye duyarlı projeler üreten, güçlü mali yapı
ve çalışmalarıyla çağdaş yönetime sahip bir
kuruluş olmaktadır.
Merkezi Ankarada
bulunan Karayolları Genel Müdürlüğü 18 bölge müdürlüğü, 117
şube şefliği, 285 bakımevi, 28 otoyol bakım ve
işletme şefliği, 1 ikmal, 1 atölye müdürlüğünde toplam 17.
622 personeliyle hizmet vermektedir.
Otoyollar, devlet
ve il yollarının planlanması, projelendirilmesi, yapımı
ve bakımı, işletmesiyle görevlendirilen Karayolları Genel
Müdürlüğünün sorumluluğu altında
Ayrıca,
Trafik
yoğunluğu nedeniyle kapasitesinin artırılması gereken
ana arterlerde yapılan bölünmüş yol çalışmalarıyla
trafik kaza sayıları da asgariye indirilmiştir. Daha önce
sayısız vatandaşımızın hayatını
kaybetmesine neden olan kaza noktaları teker teker tespit edilip gerekli iyileştirme
ve çalışmalar öncelikli olarak yapılmış ve kaza
oranında yüzde 100lere yakın bir azalma meydana gelmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devlet ve il yolları üzerinde
sadece 2007 yılında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Septioğlu.
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla)
oto korkulukları, tel çitler, köprüler,
sismik güçlendirmeler ve asfalt yenileme çalışmaları Hükûmetimiz
tarafından medeniyetin göstergesi olarak bilinen yollarımıza ve
dolayısıyla insan hayatına verdiğimiz önemin bir göstergesi
olmuştur.
Bu hizmetler
üreticimizin, çiftçimizin, sanayicimizin, esnafımızın ve tüm
halkımızın yaşam standartlarının en üst düzeye
çıkarılması için yapılan çalışmalardan sadece bir
kısmıdır. AK PARTİ sadece halkına ve ülkesine hizmet
felsefesiyle yoluna devam etmektedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette AK PARTİ Hükûmeti döneminde Karayolları
Genel Müdürlüğü tarafından yapılan hizmeti beş dakikaya
sığdırmak imkânsız. Zaten verilen emekler gözler önündedir.
Ben,
şahsım ve milletvekili arkadaşlarım adına, bu hizmetlerin
altında imzası bulunan başta Sayın
Başbakanımız ve bakanlarımız olmak üzere tüm
emeği geçenleri kutlar, 2009 yılı bütçesinin ülkemize
hayırlı olması temennisiyle yüce heyetinizi saygı ve
sevgiyle selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Septioğlu.
AK PARTİ
Grubu adına Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET TUNÇAK (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 yılı bütçe görüşmelerinde Mesleki
Yeterlilik Kurumu hakkında grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Parlamentoyu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizin en
büyük zenginliklerinden biri olan gençlerimiz ve genç nüfusumuz, gelecekte
bilim ve teknoloji yarışında ülkemizi en önde
taşıyacak büyük değerlerdir. Bu değerlerin her alanda
gelişmesi ve küresel rekabette yerini alabilmesi, dünya ülkeleriyle bilim,
teknoloji ve bilişim alanında mesafeyi kapatması ancak
eğitime yapılan yatırımlarla mümkün olacaktır. Bu
bakış açısıyla, teknolojinin baş döndürücü bir biçimde
geliştiği dünyada, insanımızın bu yarışta
var olması, iyi donanımlı yetişmesiyle doğru
orantılıdır. Modern dünyada iktisadi
kalkınmışlığın güç kaynağının, iyi
yetişmiş, mesleki branşlarda yeterli eğitimi
almış insan olduğu hususunda otoritelerin düşünceleri
olduğu da kesindir. Bu açıdan, ülkeler sadece petrol, kömür,
altın vesaire gibi maddelere sahip olduklarından dolayı
değil, iyi eğitimli, çalışkan ve dinamik yurttaşlara
sahip oldukları için de zenginleşip güçleneceklerdir.
Mesleki
yeterliliğin güncel ihtiyaçlara göre temininin sağlanması
artık kaçınılmazdır. Bu da insanımızda, yeni
mesleklerde iş bulma ve özellikle değişen teknolojiye uyum
sağlama, yeni beceriler edinme ve sürekli kendini geliştirme
adına önemli bir kazanımdır. Bu noktadan
bakıldığında mesleki yeterlilik eğitimini kamuoyuna
tanıtmak, ilgi ve isteği artırmak, ülke için çok önemli
eğitim kollarından biridir. Her türlü üretimin standartlara
ulaştırılması bu şekliyle de ortaya çıkacaktır.
Piyasanın uluslararası firmalarla rekabet edebilecek şekilde
gelişmesi sağlanacak, teknik ara insan gücü kaynaklarının
toplum hizmetine sunulması da kuvvetlenecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde ulusal yeterlilik
sisteminin kurulmasına yönelik çalışmalar 1980li
yılların sonunda başlatılmışsa da geçtiğimiz
süreç gelene kadar yasal düzenlemeler de mümkün olmamıştır. 2006
yılı tarihinde yüce Meclisimizce kabul edilen 5544 sayılı
Kanunla çalışma hayatımız bu konuda da büyük bir
eksikliği kapatmıştır.
Eğitim
standartları ve eğitim programlarının meslek
standartlarına göre hazırlanacağı ve böylece mesleki ve
teknik eğitimin içeriğinin iş piyasası tarafından
belirlenmiş olacağı dikkate alındığında,
işçi ve işveren örgütlerine, meslek kuruluşlarına, sivil
toplum örgütlerine önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Zira bu
hizmetlerin kalitesi, Mesleki Yeterlilik Kurumunun objektif ve isabetli seçim
yapmasının yanında, yetkilendirilen kurum ve
kuruluşların yetkinliğiyle de doğru orantılı
olacaktır. Bu nedenle mesleği temsil yetkinliğine sahip iş
dünyası örgütlerinin, üniversitelerin ve kamu-özel eğitim
kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, gerçek ve tüzel
kişilerin meslek standardı hazırlama ve sertifikasyon sürecinde
hizmet sağlayıcısı olmaları büyük önem arz etmektedir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumunun kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesine, sivil toplum
kuruluşları tarafından mesleki yeterlilik sistemini destekleyen
meslek standardı, sınav ve belgelendirme merkezlerinin oluşumuna
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle Mesleki Yeterlilik Kurumunun
kuruluş süreciyle eş zamanlı olarak tamamına
yakını Avrupa Birliği hibesinden oluşan yaklaşık
11 milyon avro bütçeli Mesleki Yeterlilik Kurumu ve Ulusal Yeterlilik
Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi hazırlanmıştır. Üç
yıl uygulama süresi olan söz konusu projenin 2009 yılında hayata
geçirilmesi de ayrıca hedeflenmektedir. Kurumun Avrupa yeterlilik
çerçevesine uyumlu yapılandırılmasında söz konusu proje çok
yardımcı olacaktır. Aynı zamanda bu proje kapsamında
Mesleki Yeterlilik Kurumu Genel Kurul üyesi sosyal tarafların da
yararlanıcı olabilecekleri meslek standartları geliştirme,
bilgi ve beceriyi ölçme, değerlendirme merkezleri oluşturmak isteyen
kurum, kuruluşlara önemli miktarlarda hibeler sağlanacaktır.
Böylece sosyal tarafların teşvik edilmesine ve mesleki yeterlilik
sisteminin sürdürülebilir kılınmasına da ayrıca katkı
sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerekli destek verilip
sabırlı olunduğunda Mesleki Yeterlilik Kurumunun kanunda verilen
görevlerinin başarıyla yerine getirileceğine hep birlikte
inanıyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın
bütçelerinin ülkemiz ve milletimiz adına hayırlı
olmasını diliyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tunçak.
AK PARTİ
Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Saadettin Aydın.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SAADETTİN AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
2009 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Mevzuat
dağınıklığının önüne geçilmesi, sektörde
rekabetin tesisi, işletmelerin önündeki belirsizliğin
azaltılması ve ARGEye kaynak aktarılması amacıyla
hazırlanan Elektronik Haberleşme Kanunu bildiğiniz gibi 10
Kasım 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunla birlikte,
27 Ocak 2000 tarihinde kurulan Telekomünikasyon Kurumunun adı da Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu olarak
değiştirilmiştir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu, Türkiyede telekomünikasyon sektöründe sektöre özgü
bağımsız, düzenleyici kurum olarak görevlendirilmiştir.
Kurumda yaklaşık 560 çalışan bulunmakta, ana birimlerin yer
aldığı merkez teşkilatı yanında yedi bölge
müdürlüğüyle hizmet sunmaktadır.
Kurumun
görevleri: Kurum, elektronik haberleşme sektöründe rekabetin tesis
edilmesi ve bunun sonucunda tüketici refahının
artırılması amacıyla düzenleme, yetkilendirme, denetleme ve
uzlaştırma faaliyetlerini yürütmektedir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna 2009 mali yılı bütçe
teklifi olarak toplam 1 milyar 330 milyon TL ödenek öngörülmüştür. Bu
ödenek, 2008 mali yılı bütçe başlangıç ödeneği olan 1
milyar 172 milyon 247 bin YTLye göre yüzde 13 oranında bir
artışa tekabül etmektedir.
Sektörde ihtiyaç
duyulan düzenlemelerin çoğu yapılmış, yönetmelik ve
tebliğler yayınlanmış bulunmaktadır. Böylece, belirgin
bir düzenleyici çerçevenin oluştuğundan söz etmek mümkündür. Sektöre
özgü bir kanun niteliğindeki Elektronik Haberleşme Kanununun
yasalaşması ile ikincil düzenlemelerin gözden geçirilmesi de söz
konusu olmuştur. Elektronik haberleşme sektöründeki en önemli
gelişme, 1 Ocak 2004 tarihinde Türk Telekomun ses ve altyapı
hizmetlerindeki tekel hakkının sona ermesi ve bu tarihten sonra
alternatif işletmelerin de bu alanlarda hizmet sunmaya
başlamasıdır. Böylece hizmet çeşitliliği
artmış, fiyatlarda hızlı bir düşme görülmüş ve
sektör büyükleri buna paralel olarak iyi yönde gelişmiştir. Sektör,
2002 yılından sonra hızlı bir gelişme
kaydetmiştir. 2002 yılında 97 olan işletmeci sayısı,
1 Ocak 2004 tarihinden itibaren süreç hızlı artmış ve 2008
Eylül itibarıyla faaliyet gösteren işletmeci sayısı 259a
ulaşmıştır.
2002
yılında 5,74 milyar dolar düzeyindeki ülkemiz telekomünikasyon
sektörü, 2007 sonunda 16,7 milyar dolar seviyesine
ulaşmıştır. 2008 Eylül ayı itibarıyla sabit ve
mobil işletmecilerin net satış gelirleri yaklaşık 14
milyar YTLyi geçmiştir. 2002 yılında 190 milyon YTL olan sabit
yatırım tutarı, 2007 yılı sonu itibarıyla
yaklaşık 1 milyar YTLdir. 2004 yılında 948 milyon YTL olan
mobil yatırım tutarı, 2007 yılı sonu itibarıyla
1.493 milyon YTLye ulaşmıştır. 2002 yılında
geniş bant ADSL hiç yokken, 2008 yılı Eylül itibarıyla
Türkiyede yaklaşık 5,6 milyon ADSL abonesi bulunmaktadır.
Arama
ücretlerinde de büyük düşüşler gerçekleşmiştir. 2002
yılında Almanyayı aramanın dakikası 77 yeni
kuruş iken, 2008 yılında 10,6 yeni kuruşa, şehirler
arasını aramaksa 29 yeni kuruştan 8,1 yeni kuruşa
inmiştir.
Sabit
aramaların yanında, GSM aramaları da
ucuzlamıştır. Şebeke içi görüşmenin dakikası 2002
yılında 49 yeni kuruş iken, 2008 yılında 33 yeni
kuruşa gerilemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde bilginin önemi ve
değeri her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bilginin üretilmesi,
aktarılması ve paylaşılması çağın olmazsa
olmazları arasında yer almaktadır. Bu konuda devletimiz
tarafından 2006 ile 2010 yılları için bilgi toplumuna
dönüşümü sağlayan stratejiler yayınlanmıştır.
Bilgi toplumuna dönüşüm tek bir kuruluşun çabalarıyla
gerçekleşebilecek bir hedef değildir. Her kuruma, her vatandaşa
bazı sorumluluklar düşmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
SAADETTİN
AYDIN (Devamla) Bilgi ve iletişim gibi temel altyapıların
gelişmesinin sağlanması bilgi toplumuna dönüşüm
açısından hayati önem taşımaktadır. Sektörde rekabetin
gelişmesi, sürdürülebilir bir rekabet ortamının tesisi, ekonomik
büyümeye sektörel katkıların maksimize edilmesi amaçları
doğrultusunda yetkilendirme, düzenleme, denetleme ve uzlaştırma
görevleri yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Sektöre
ilişkin çalışmalarda Avrupa Birliği direktifleri ve Avrupa
Birliği uygulamaları göz önünde bulundurulmakta ve bu örneklerden
faydalanılarak o ülkelerde yaşanan olumsuzlukların ülkemizde
yaşanmaması için azami özen gösterilmektedir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
AK PARTİ
Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Kâzım Ataoğlu.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA KÂZIM ATAOĞLU (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Denizler
bilindiği gibi ülkelere güvenlik ve ekonomik anlamda büyük imkânlar
sunarlar. Bu anlamda ülkemiz dünyada benzeri olmayan bir avantaja sahiptir.
Koyları ve doğal güzellikleriyle deniz turizminden, Avrupa, Orta
Doğu ve Orta Asya arasındaki konumuyla taşımacılığa
kadar her alanda gereken tüm imkânlara sahiptir. Taşıma maliyetinin
demir yolu, kara yolu ve hava yoluna göre birkaç kat daha ucuz olması
deniz yolu taşımacılığını daha da önemli bir
hâle getirmiştir.
Ayrıca,
ülkemiz, Asya, Avrupa ve Orta Doğu arasında âdeta bir köprü görevi
gördüğü için deniz taşımacılığı yönünden
önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak bütün bu imkân ve avantajlara
rağmen, denizcilik sektörü her geçen gün artan sorunlarla
boğuşan bir sektör olmaktan kurtulamamış ve
halkımız denizlerimizin bu nimetlerinden yeteri kadar
faydalanamamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önceki dönemlerde denizcilik
sektörüne yeteri kadar ilgi gösterilmediği için bu sektör ülkemizde hak
ettiği yeri maalesef alamamıştır. Ancak, AK PARTİ
Hükûmetleri döneminde uygulanan politikalar sonucunda denizcilik sektöründe
kısa sürede önemli mesafeler katedilmiş, büyük başarılar
elde edilmiştir.
Birkaç cümleyle
denizcilik sektöründeki bu önemli gelişmelere değinmek istiyorum.
Öncelikle Türk limanları arasında çalışan gemiler için Ocak
2004 yılından itibaren özel tüketim vergisi
sıfırlanmış yakıt uygulaması sektöre önemli
ölçüde katkı sağlamıştır. Bunun sonucu olarak, kabotaj
hattında taşınan yolcu ve araç miktarında 2003
yılına göre yüzde 50lere varan bir artış
gerçekleşmiştir. Bu uygulamayla, kabotaj hattında
çalışan gemilere sadece 2008 yılı Eylül sonu
itibarıyla 199 milyon YTL destek sağlanmıştır.
2002
yılında 37 adet olan tersane sayısı Eylül 2008
itibarıyla 92 adet tesise ulaşmıştır. Bu arada, gemi
sanayimizin istihdam kapasitesi 13 binlerden 35 binli rakamlara
ulaşmıştır.
Yine, 1998-2002
yılları arasında tersanelerimiz 142 gemi teslim etmişken,
2003-2008 yılları arasında 368 adet gemi tamamlanmış,
bunun 183 adedi ihraç edilmiştir. Bunlarla birlikte 2002 yılında
tersanelerimizin aldığı toplam gemi siparişi 83 adet iken,
ülkemiz Eylül 2008 itibarıyla 238 gemi siparişiyle dünya
beşincisi olmuştur. Tüm bunlara ilave olarak ülkemiz, mega yat
inşasında ise İtalya ve ABD-Kanada toplamının
ardından dünya üçüncülüğüne yükselmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; başarının ancak
nitelikli personelle sağlanacağını hepimiz biliyoruz. 2002
yılında denizcilik kökenli personel sayısı sadece 57 iken
bu sayı 2008 yılı itibarıyla 340a yükselmiş,
denizcilik idaresinde yönetim tamamen ehil insanlara teslim edilmiştir.
Meslekten gelen bu ehil kadronun çabaları sonucu gerçekten denizcilik
sektöründe büyük başarılar elde edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
KÂZIM
ATAOĞLU (Devamla) Bu başarılarından dolayı öncelikle
Sayın Bakanımızı ve denizcilik sektöründeki
bürokratlarımızı yürekten tebrik ediyorum. Ayrıca, yük ve
yolcu taşımacılığının daha hızlı,
güvenli, konforlu ve ekonomik olması yönündeki
çalışmalarında başarılar diliyor, Denizcilik
Müsteşarlığı bütçesinin hayırlı olması
temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ataoğlu.
AK PARTİ
Grubu adına son konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Hasan
Angı.
Sayın
Angı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HASAN ANGI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Ulaştırma Bakanlığı Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Günümüzde
küreselleşmeyle birlikte dünyadaki ticaret hacminin hızla
artması ulaşım sektörünü dünya ekonomisinin en önemli
aktörlerinden biri hâline getirmiştir. Global dünya sisteminin
oluşumunda en etkili unsurlardan biri olan havacılık, bu
sistemin sürdürülebilmesinin de en önemli koşulu olarak liderlik, iş
birliği, ortaklık ve eş güdüm çabalarını gerekli
kılmaktadır.
Dünyada
yaşanmakta olan küreselleşmeye paralel olarak hızla büyüyen
havacılık sektörü 2003 yılında Ulaştırma
Bakanlığınca başlatılan bölgesel havacılık
politikasıyla ülkemizde de büyük bir gelişim göstermiştir. Her
Türk vatandaşı hayatında en az bir kez uçağa binecektir.
sözüyle Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından başlatılan bölgesel hava
taşımacılığı politikası Türk sivil
havacılık tarihinde bir milat olmuştur.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi 12
milyon 6 bin YTL olarak öngörülmüştür.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü, 18 Kasım 2005 tarih ve 5431
sayılı Kanun
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde, hizmetin mahallinde
sunulması amacıyla yoğun iş ve işlemlerin yürütülmekte
olduğu dünya kenti İstanbulda ve ardından da Antalyada
temsilcilikler açılmıştır. Buradaki temel amaç,
havacılık faaliyetlerinin yoğun olduğu bu iki ilimizde
denetim ve gözetim faaliyetlerini daha etkin kılmaktır.
Öte yandan 2003
yılında başlatılmış olan Bölgesel
Havacılık Projesiyle özel sektörün önündeki engeller
kaldırılmış, bu suretle sivil havacılık sektörü
âdeta şaha kalkmış ve ciddi bir atılım
yapmıştır.
Projeyi sizlere
uçuş noktalarıyla ifade etmek gerekirse: 2002 yılında
sadece Türk Hava Yolları tarafından 2 merkezden 25 noktaya
yapılan uçuşlar bugün 5 hava yoluyla 7 merkezden 43 noktaya
gerçekleşmektedir.
Çapraz
uçuşlara baktığımızda, Ankara ve İstanbul
dışında 5 merkezde 20 havaalanına çapraz uçuşlar
başlatılmıştır. Büyük çoğunluğu ilk kez
gerçekleştirilen bu çapraz uçuşlar Anadolunun kalkınması
için önemli bir görevi üstlenmiştir.
Bu
gelişmeler sonucunda sivil havacılık sektöründe 2002
yılında 50 bin civarında olan personel sayısı bugün
itibarıyla 100 bini aşmış, bu da sektördeki istihdam
seviyesinin yüzde 100 artmış olduğunun göstergesidir.
Mevcut hava yolu
işletmelerinin ve hava aracı sayısının süratle
artmış olmasıyla bilet fiyatlarındaki
iyileştirmelerden sonra hava yoluyla seyahat yurt sathında tercih
edilir duruma gelmiştir. İç hatlardaki bu artış âdeta
patlama etkisi yaratmış ve tüm hava yolu
taşıyıcılarımızı ülkenin belli
başlı merkezlerinin ötesindeki noktalara da uçmaya sevk
etmiştir.
Sivil
havacılık alanında dünyada yüzde 5 olarak gerçekleşen
sektörün büyüme hızı ülkemizde rekor bir gelişmeyle yüzde 53
olarak gerçekleşmiştir. Büyüme sonucu oluşan rekabet ortamı
sektördeki işletmelerin hizmetlerine yansımış, yolculara
yeni fırsatlar sunulmuş ve hava yoluyla seyahat lüks olmaktan
çıkarılarak bir ihtiyaç hâline getirilmiştir. 2002
yılında 150 adet olan uçak sayısı bugün itibarıyla
yüzde 76 artış göstererek 264e ulaşmıştır.
Koltuk kapasitesi de buna paralel olarak 2002 yılında 27 bin iken
bugün itibarıyla 43 bini aşmıştır. Bölgesel
havacılığın son altı yıllık süreç
içerisindeki geldiği nokta: 2002 yılında iç hatlarda 8,5 milyon
olan yolcu sayısı Ekim 2008 sonu itibarıyla 30 milyona
yaklaşmış, dış hatlarda ise yıl sonunda dünya
genelinde yaşanan ekonomik krize rağmen, 2007 rakamlarını
geçmesi hedeflenmektedir. Sivil havacılık alanındaki
gelişmeler taşınan yük miktarında da kendini göstererek
yüzde 131lik bir artış ortaya konmuş olup, burada da sürekli
ilerlemeler sağlanmış; Türk ekonomisindeki gelişmeyi çok
somut anlamda ifade etmektedir.
Ülkemizi kullanan
ve transit geçen hava aracı sayısında da önemli oranda
artışlar yaşanmış, 2008 yılı sonunda 1
milyona ulaşan uçak trafiği meydana gelmiş olacaktır.
Havacılık sektöründe dünyada yaşanan hızlı
gelişmelere paralel olarak bu alandaki ülkemiz ihtiyaçlarının
giderilmesi ve bu suretle uluslararası platformdaki itibarının
ve rekabet gücünün artırılması hedeflenmiştir. Sivil
havacılık alanında en önemli önceliğimiz, uçuş
emniyeti ile havacılık güvenliği alanında Avrupa
Birliği standartlarına ulaşmaktır. Bu iki temel konudan
taviz verilmesi kesinlikle söz konusu değildir, bundan sonra da olmayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Angı.
HASAN ANGI
(Devamla) Uçuş emniyetinin sağlanmasına yönelik olarak
havaalanlarımızın seyrüsefer hizmetleri denetimi kapsamında
tüm meydanlarımızın denetlenmesine
başlanılmıştır. 2007 ve 2008 yılları Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü denetimlerinde rekor bir
artış yaşanarak 2008 yılı Kasım ayı sonu
itibarıyla 2.237 adet denetim gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda,
hava taşıma işletmelerimizin faaliyetleri uluslararası
standartlara uygun olarak sürdürülmesi için sürekli denetim ve gözetime tabi
tutulmaktadırlar. Bu faaliyetler sonucunda denetimlere de hız
verilerek 16 Aralık 2008 tarihi itibarıyla 39 adet havaalanı ve
18 adet helikopter iniş kalkış alanı denetlenmiştir.
2008 yılı ilk on bir ayında 528 SAFA ve 260 SANA denetimi
gerçekleştirilmiş olup yıl sonunda Avrupa üyesi kırk dört
ülke arasında ilk beşte yer almak hedeflenmektedir.
Bütün bu özverili
yoğun çalışmaları sebebiyle, Sayın Ulaştırma
Bakanımız Binali Yıldırım başta olmak üzere,
sivil havacılık sektöründeki tüm şirketlere, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü tüm personeline teşekkür ediyor,
başarılı çalışmalarının devamını
diliyor, 2009 yılı bütçesinin hem sektöre hem
Bakanlığımıza hem de ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Angı.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
Demokratik Toplum Partisi Grubu, sıralarının değişme
talebinde bulunmuşlardır ve mutabakata varmışlardır.
Onun için, şimdi görüşmelere Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki
milletvekili arkadaşlarımızın konuşmalarıyla
devam edeceğiz.
İlk
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen.
Sayın
Sevigen, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on iki
dakika Sayın Sevigen.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
sevgi, saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede 1983
yılında Danışma Meclisinde görüşülmeden sadece
oylanarak kabul edilen 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmeleri Grev ve Lokavt Kanunu 12
Eylül rejiminin en eski yasaları olarak varlıklarını
sürdürmektedir.
1983
yılından günümüze değin defalarca tadilat geçirmiş bu yasaların
tümüyle değiştirilmesi ise sendikaların sürekli talebi olarak
yirmi beş yıldır gündemdedir. Bu yasalar nedeniyle ülkede her
yer yıl uluslararası çalışma örgütlerinin kara listesinde
Ülkemiz, Uluslararası Çalışma Örgütünün kara listesinde yer almaktadır.
Anılan
yasaların ILO Sözleşmelerine aykırı bulunan kimi hükümleri
şöyledir: Sendika üyeliği ve istifaların ücretli olarak noterden
yapılmak zorunda olması; sendikada toplu iş sözleşmeleri
yetkisinin bakanlık tarafından belirlenmesi; sendikaların toplu
pazarlık hakkına sahip olması için gereken yüzde 10luk ülke
barajı; iş yerinde toplu pazarlık hakkının elde
edilmesi için gereken 50 artı 1 barajı; grev yasak
kapsamının alabildiğine geniş tutulması; iş kolu
sayısının uluslararası normlara göre yüksek tutularak
işçilerin bölünmesine yol açılması; hükûmetin grev erteleme
yetkisini gereğinden fazla kullanarak müdahalede bulunması; grev
uygulamalarında baskı ve kısıtlamaların sürmekte
olması.
Görüldüğü
gibi, Hükûmet ILO standartlarını gerçekleştirmede ve Avrupa
Birliği normlarına uyumda son derece başarısız
olmuştur. 12 Eylülün sendikaları etkisizleştiren yasaları
olduğu gibi durmakta ve sendikalar AB ve ILO standartlarıyla
uyuşmayan engellemeler altında giderek toplumsal etkilerini
yitirmişlerdir. 12 Eylül öncesiyle kıyaslandığında
büyük güç kaybına uğramışlardır. Unutulmasın ki,
çağdaş dünyada ve demokrasilerde sermaye kadar emek de önemlidir.
Emek örgütleri bu gidişle, sürmekte olan krizin de etkisiyle, ileride
neredeyse kapılarına kilit vuracaklardır. Kamuda her gün
özelleştirmeler nedeniyle güç yitiren sendikalar, özel sektörde de rekabet
gerekçesiyle yok olmaktadır. Böyle giderse, emeğin koruyucusu
örgütler olan sendikalar yok sayılacak. Sendikaların yok olduğu
bir demokrasi, bir siyasi düzen olamaz. Bu, eşyanın tabiatına
aykırıdır; bu, tarihin ters yüz edilmesidir. Sendikaların
bu denli yok oluş sürecine girdiği ülkemizde siyasi partilerin
varlıklarını sürdürmeleri zorlaşır. Onun için bir an
önce noter şartı ve sendikal barajlar kaldırılmalı,
kamu çalışanlarına Avrupa Birliği standartlarında
olduğu gibi toplu iş sözleşmeleri ve gerekli sendikal haklar
sağlanmalıdır. Gelelim sadede şimdi, bu bizim böyle bir
özel düşüncemiz.
Sevgili
milletvekili arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı -Sayın Bakan da burada, arkadaşlarım da
burada, bütçesini görüşüyoruz- şimdiye kadar gazetelere en çok
çıkan Bakanlık oluyor. Yani bakıyorsunuz, gazetelerin
manşetlerinde, bu Çalışma Bakanlığımız bütün
manşetlerde.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Çalışıyor.
MEHMET SEVİGEN
(Devamla) Ama siz de diyorsunuz ki: Çok çalışıyor, çok
başarılı, tabii ki yaptığı işlerden
dolayı manşetlere çıkacak. Ama Sayın Çalışma
Bakanlığımızın bütün manşetleri şöyle
elimde, ya işçiyi döverken ya da yaptığı görevini
yapamamaktan kaynaklanan uygulamalardan kaynaklanıyor. Çalışma
Bakanlığının görevleri nelerdir Sayın Bakanım?
Gidip iş yerlerini denetlemek, orada olacak kazaları önlemek, oradaki
sendikalı işçiler var mıdır, yok mudur onları kontrol
etmek, bu iş yerleri nasıl çalışıyor, kimlerle çalışıyor,
bu iş yerleri hangi şartlarda çalışıyor, işçi
sağlığı, işveren sağlığını,
onların arasındaki uyumu denetlemek değil midir, bunlara hakemlik
yapmak değil midir? Allah aşkına size soruyorum: Siz bunun
hangisini yaptınız? Tuzlada bu kadar insanlar öldü, bir kere
gittiniz de o Tuzladaki insanlara çare mi buldunuz? Şimdi hepsi
çıkıyor, sokaklara dökülüyor. Rahat mısınız?
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Kaç kere gitti Sayın Milletvekili.
ÖZLEM
PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (İstanbul) Kaç defa gitti, kaç defa.
MEHMET SEVİGEN
(Devamla) Bırakın bir dakika arkadaşlarım, bir dakika
müsaade edin.
Her şey
olduktan
Burada on defa konuştuk, gündem dışı
konuşmalar yapıldı, Meclis araştırmaları verildi
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Mehmet Bey, gitti.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla)
Çalışma Bakanı burada yoktu onun
yerine Sevgili Ulaştırma Bakanımız vardı. Ben burada,
hatta, Ulaştırma Bakanına dedim ki: Keşke Çalışma
Bakanı burada olsaydı da ben onun gözlerine baka baka, o
insanların
Niye önlem almadınız diye söyleseydim.
Sevgili
arkadaşlarım, onu bırakıyoruz, şu 1 Mayısta olan
olaylara bakın Allah aşkına. Çalışma
Bakanlığı
1 Mayısı yaşıyoruz
İnsanlar
sadece, hakkı, Taksimde gidip bir eylem yapalım diyorlar. Ya, sadece
düşüncemizi
Mitingimizi yapalım, bayram yapalım, halay çekelim
İşçinin sadece bir ricası, sendikaların, ortak
sendikaların -bir kısım sendika, bir kısım
arkadaşlarım katılmayabilir- ama Başbakan onlara
ayaktakımı diyor Sevgili Bakanım. Sevgili
arkadaşlarım, şu manşeti görüyor musunuz?
Ayaktakımı diyor Başbakan, Çalışma
Bakanlığının içinde bulunduğu Hükûmet.
Şimdi, merak
ediyorum, gerçekten siz bu işçilere gittiğiniz zaman Bursada dün
yuhalandınız mı? İşçiler sizi
Kendi bölgesine giden
bir Çalışma Bakanı eğer bu işçilerine sahip
çıkmadığı zaman böyle şeyler de olur. Siyaset
adamı için en ağır laf budur. Sevgili
arkadaşlarımız, gittiğiniz bölgede,
yapmadığınız, işinizi, görevinizi
yapmadığınız zaman istifa edersiniz çünkü sizin döneminizde
her gün ihmalinizden dolayı insanlar ölüyorlar Sevgili Bakanım. Bu,
Başbakanlığın, Devlet Denetleme Kurulunun raporunda da var.
Davutpaşada eğer önlem alabilseydiniz, o iş kollarına,
oradaki kot yıkamalarıyla ilgili o iş yerlerinin orada
olduğunu, oradaki tiner çalışanlarının, oradaki
çatapatçıların orada olduğunu görseydiniz, eğer onlara
müdahale etseydiniz o Davutpaşadaki 23 kişi ölmezdi Sayın
Bakan. Oturuyorsunuz bu koltukta. Samimi olarak söylüyorum, inanın, samimi
olarak söylüyorum, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun eğer kendi
çalıştığı iş kolunda ihmalden dolayı, kendi
yöneticilerinin, kendi arkadaşlarının ihmalinden dolayı,
kim olursa olsun, 1 kişi, 2 kişi dahi öldüğü zaman o bakan orada
istifa eder, yerinde oturmaz. Ama bizde böyle bir duygu yok sevgili arkadaşlarım.
Bizde böyle bir olay var mı? Bizde böyle bir durum var mı? Bizim için
önemli değil çünkü insan ölüsü bizim için çok kıymetli değil.
Her gün insanlarımız ölüyorlar. Şu madenlerde ölen
Kaç tane
maden var böyle izinsiz çalışan Sayın Bakan? Maden
sayısını biliyor musunuz?
Ben, buradan
sizden rica ediyorum. Buraya geldiğiniz zaman
Bu yer altında
çalışan madenlerde, kaç tane izinsiz maden çalışıyor
ve şimdiye kadar bu madenlerde kaç tane işçi ölmüştür Sayın
Bakanım? Bunları bilmeden, bunları kontrol etmeden, bunları
gözlemeden, bunları izlemeden nasıl bakanlık
yapacaksınız sevgili arkadaşlarım? Bakanlık yapmak
zor. Çok kısa süre olduğu için sürekli böyle konudan konuya geçerek
söylüyorum.
Şu Tekel
işçilerine bakın Allah aşkına
Haklarını korumak
için çaba sarf ettiler, Ankaraya yürüyüş yaptılar Sayın
Bakanım. O Tekel işçisini polis zoruyla burada dövdürdünüz,
insanları yerlerde sürüklettiniz; ağzı burnu
kırıldı insanların, perişan oldular. Orada yatan
işçi de Samsunlu bir arkadaşım, cebinden Türk Bayrağı
çıkartıyor, diyor ki: Sayın Milletvekilim, benim oğlumun
adı Recep Tayyip. Samimi olarak söylüyorum ve şunu merak ediyorum: O
kadar iş vermiş insanlar, size oy vermiş, sizin patronunuz
onlar; sizin burada oturduğunuz imkânı sağlıyor onlar. Siz
buradan maaş alıyorsanız, siz burada oturuyorsanız, bu ülkede
bakanlık ve milletvekilliği yapıyorsanız, o dövdüğünüz
adam sayesinde yapıyorsunuz Sayın Bakanım, sizin patronunuz o.
Özür dilediniz mi? Arattırıp telefonla hatırını
sordunuz mu? Yok, çünkü sizin için insan önemli değil.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Niye Genel Kurula hitap edilmiyor da Sayın Bakana
hitap ediliyor? Genel Kurul burada.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Sana da hitap ederim arkadaş. İstiyorsan,
konuşuruz. Sana da konuşurum, sana da konuşurum. Doğru
söylüyorsun ama bu işin muhatabı
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Gidersin, konuşursun
BAŞKAN
Sayın Hıdır, lütfen
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Sevgili arkadaşlarım, canım
hemşehrilerim, bakın, siz milletvekillerisiniz. Sizin
yüreğinizin kanaması lazım. Burada sen bana laf
atacağına diyeceksin ki: Mehmet Bey, sen haklı söylüyorsun.
Biz, Sayın Bakana bunun hesabını sorarız. Sayın
Bakana, geldiği zaman biz de bunun hesabını sorarız. Çünkü
milletvekilisiniz, gittiğiniz yörede, sizde emekle, işçiyle
çalışan fabrikalar yok mu? Son dönemde kapanan fabrikalar yok mu?
Merak ediyorum, şu Sigortanın, işçinin, emekçinin, memurun
alın teri olan sigorta hastanelerini hep sattınız, kimlere
sattınız bunları, Sayın Bakanım? Bu kadar
arsaları vardı Sigortanın. Bu arsaları kimlere
sattınız? Çok merak ediyorum şu Sigortanın arsalarını.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Size soruyorum. Kimlere sattınız, neye
sattınız?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hepsi bizde, bizde.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Burada soracağız arkadaşlar. Burada
konuşmazsak nerede konuşacağız canım
hemşehrilerim?
Sevgili
milletvekilleri, laf atarak, konuşarak, kavga ederek bu işler olmaz.
Bu işler olmaz. Bu işleri, çıkarsınız, bundan sonraki
Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetici çıkar Arkadaş, sizin
yaptığınız Mehmet Bey, yanlış söylüyorsunuz,
bunlar çok doğru şeyler değil, bizim Bakanımız çok
çalışkan, çok başarılı, bizim Bakanımız bu
Hükûmete çok hizmet etti. dersiniz, översiniz, ben de başka bir şey
söylerim.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sosyal Güvenlik Yasasını niye
çıkarmadınız?
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Ben bu Hükûmetin döneminde şimdiye kadar
işçilerimizin katledildiğini, dövüldüğünü, sövüldüğünü,
işlerinden atıldığını, iş yerlerinin
kapatıldığını, sendikalaşmanın önünde
binlerce zorluk çıkartıldığını söylemeye
çalışıyorum. Bu Çalışma Bakanlığı
çalışan insanlarımıza sahip
çıkmamıştır. Bunu haykırıyorum, bunu söylüyorum,
bunu söylemeye de devam edeceğim. Bunu nerede söyleyeceğim? (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Yanlış söylüyorsun!
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Biz bir aile değil miyiz? Biz, bunu burada
söylemeyeceğiz de nerede söyleyeceğiz canım hemşehrilerim?
Faruk Çelik,
Sevgili, Sayın Bakanım, Türkiyede 20 milyonun üstünde
çalışan var. Canım hemşehrim, sevgili milletvekilleri, yine
Bakana dönüyorum, hitap ediyorum. 20 milyonun üzerinde çalışan
işçi var. İnanın, üç tane konfederasyon dahil, üç tane
konfederasyonun toplam çalışan işçisi 600 bin. Geri kalan bu
insanlar ne yapacaklar? Hep kayıt dışı. Alın bir
kenara koyun. Anayasamızın 51, 90ıncı maddeleri,
Sendikalar Kanununun 30uncu, 31inci maddeleri özgürlük,
sendikalaşmanın, örgütlenmenin önündeki imkânları
açmıştır. Bu, Avrupa Birliğiyle, ILO sözleşmeleriyle
de uyum içindedir. Eğer bunları yapmadığınız
zaman, bunları yapmayan insanları Türk Ceza Kanununun 118iyle
hapisle bile yargıladılar sevgili arkadaşlarım. Biz
bunları göz ardı ediyoruz.
Bakın,
Susurlukta Yörsan işçileri var. Bilin diye söylüyorum. Yörsan
işçileri
300 tane işçi çalışıyor orada. Onlar
sırf sendikaya kayıt olmak için müracaat ettiler. Bunlar kaç
aydır biliyor musunuz, belki de kaç yıldır, o insanlar orada,
daha grevleri devam ediyor. Bunlardan haberiniz var mı Sayın
Bakanım? Susurluktaki Yörsan işçilerinden haberiniz var mı? Bu
300 tane işçi -hâlâ olduğu gibi- yıllardır o yerlerinde
duruyorlar. Yani bir işçi sendikalaşmaya
başladığı zaman bir iş yerinde, hemen onu engellemeye
çalışıyorsunuz, ya onu içeri attırıyorsunuz ya da
onları susturup çoğunu iş yerlerinde görevden alıyorsunuz
Sayın Bakanım.
Emekliler
hakkında bilginiz var mı Sayın Bakanım, emekliler
hakkında? Emekliler sürünüyor. Bakın, samimi olarak söylüyorum,
sevgili arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri; ekmek
kuyruklarında ölen emeklilerimiz var. Mezarda emeklilik diye bir yasa
çıkardınız. Yıllardan beri geliyor yasalarınız.
Şimdi, mesela dört ay çalışacak işçi, nasıl emekli
olacak? Aileler birbirine girdi, sekiz yaşındaki, yedi
yaşındaki, on yaşındaki çocukları sigortalı
yapmak için, yollara düştüler. Bir tanesi de manşet
Sizin bürokratlarınızdan
bir tanesinin de ismi var, doğrudur yanlıştır bilemiyorum.
Siz araştırma dediniz, sayın bürokrat yalanladı
onları.
80 bin ölüye
emekli maaşı verildi uzun süredir. Bunlardan haberiniz var mı?
Bunlar nereye gidiyor? Nasıl engelleyemiyorsunuz bunları? Bu
nasıl çalışmadır Sayın Bakanım? Yani siz
geliyorsunuz, altı yıldır siz yönetiyorsunuz bunu. Sayın
Bakan bir buçuk yıldır yönetiyor, on yıla yakındır
milletvekili ama. Ama bundan önce de Çalışma Bakanı Adalet ve
Kalkınma Partisinin Hükûmetinin içinde değil miydi sevgili
arkadaşlarım? Bu kadar insana bu devletin, yetimin hakkı,
fakirin fukaranın hakkı eğer böyle bir
yanlışlıkla verildiyse bunun hesabını kim verecek?
Burada oturan milletvekilleri mi verecek, yoksa burada Sayın Bakan ve
bürokratlar mı verecek sevgili arkadaşlarım? Bunun
hesabını da biz mi verelim? Bunun da hesabını biz verelim
isterseniz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Muhalefet verecek muhalefet!
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Doğru söylüyorsun, çıkalım diyelim ki:
Yaptığınız her şeyin hesabını biz verelim.
Bakın,
sevgili arkadaşlarım, Çalışma
Bakanlığımızın denetlememesinden dolayı, yani
gidip o iş yerlerini
Bu kaza olan var ya
Mesela özel önlem
alınmadığı için günde 1-2 kişinin öldüğü bu
iş yerlerinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sevigen.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
denetlenmemesinden dolayı devlet 20
milyar zarara uğruyor biliyor musunuz? 20 milyar!... Çünkü her gün 1-2
kişi ya ölüyor ya sakat kalıyor. Davutpaşadaki patlamayı
biliyorsunuz, 23 kişi öldü orada. Biraz önce de söyledim, çoğu
sigortalı değil. Her gün yalvarıyor orada ölen çocuklardan bir
tanesinin babası, 2 tane yetim yavrum kaldı, oğlumu
sigortalı yaptıramıyorum. diyor, feryat ediyor, bas bas
bağırıyor. Bunlardan haberiniz var mı? Bu 20 milyar zararı
nasıl ödeyeceğiz? Sakat kalıyorlar, sakatlanıyorlar,
işte hastane masrafları, ölümlerde bağlanan aylıklar,
bunların hepsi devleti 20 milyar zarara sokuyor sevgili
hemşehrilerim.
Yani
kısacası sevgili arkadaşlarım, birbirimize ne kadar böyle
karşılıklı laf atsak bile, milletvekili olarak bizim
görevimiz yapılan yanlışlıkları burada millete
anlatmak, hatırlatmaktır, Sayın Bakanın da, buraya gelen
sayın yöneticilerin de bunun önlemini alması, bir daha bu
yanlışlıkların yapılmaması üzerine millet
adına bizlere söz vermesidir, biz bunu istiyoruz.
Beni dinlediğiniz
için hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
Çalışma
Bakanlığı bütçemiz hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sevigen.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Denizli Milletvekili
Sayın Ali Rıza Ertemür.
Sayın
Ertemür, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika Sayın Ertemür.
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı bütçesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izlemekte olan
vatandaşlarımızı şahsım ve grubum adına saygılarımla
selamlıyorum.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerek bütçesinin büyüklüğü
gerekse Bakanlığa bağlı kuruluşların vermiş
olduğu hizmet ağının genişliği nedeniyle
toplumumuzun tamamını ilgilendiren bir
bakanlığımızdır. Bu Bakanlığımıza
bağlı olan kuruluşlardan biri de Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığıdır.
Uluslararası
alanda saygın ve güçlü bir ülke olmak, sağlıklı,
istikrarlı ve güven veren bir ekonomiye sahip olmaktan geçer. Güçlü bir
ekonominin en önemli dinamiği yetişmiş iş gücü ve
beşerî sermayedir, insana ve eğitime verilen değerdir.
Bugün ülkemizde
iş piyasasının temel sorunlarının başında
mesleki eğitimde yaşanan sorunlar gelmektedir. Ülkemizde iş
gücünün iki temel sorunu vardır: Bunlardan ilki mesleki eğitim
düzeyinin düşük olması, ikincisi ise istihdamdaki iş gücünün
nitelik itibarıyla iş piyasasının ihtiyaçlarını
karşılama konusunda yetersiz kalmasıdır. Avrupa
Birliğiyle uyum sürecinde öne çıkan konulardan biri de
istihdamın niteliği ve istihdam politikalarıdır.
Ülkemizde
istihdam edilen nüfusun eğitim durumuna bakıldığında,
lise düzeyinde ve altında eğitim alanların oranının
yüzde 70ler düzeyinde olduğu görülür. Bu tablo, işsizlikle birlikte
vasıflı iş gücü konusunda da sıkıntı
olduğunu ve kalifiye iş gücü ihtiyacı ile istihdam sorununun bir
arada yaşandığını göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu oran, ülkemizde iş gücü eğitim düzeyinin ne kadar
düşük olduğunu göstermektedir. Gerek dünyayla gerekse Avrupa
Birliği ülkeleriyle rekabet açısından büyük bir dezavantaj
oluşturan bu tablo, bir an önce yaygın eğitim
politikalarıyla düzeltilmelidir. Mesleki Yeterlilik Kurumu daha etkin ve
etkili bir şekilde hareket ederek çalışma hayatımız
için çok önemli olan mesleki standartlarını ortaya koymalı ve
ulusal yeterlilik sistemini kurmalı ve işletmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer konu da,
işsizlik Sigortası Fonunun içler acısı durumudur.
Bilindiği gibi, bu Fonumuz işsizlikle mücadele ve iş gücünün
eğitimi amacıyla kurulmuştur. Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten bugüne kadar İşsizlik Sigortası Fonunun
toplam geliri yaklaşık 41 milyar YTLdir. İşsizlik
Sigortasının uygulanmaya başlandığı Mart 2002
tarihinden 31/11/2008 tarihine kadar Fondan yararlanmak için 1 milyon 395 bin
855 kişi başvuruda bulunmuş, bunlardan 1 milyon 240 bin 576
kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır. Hak
kazananlara yaklaşık olarak 1,7 milyar YTL ödeme
yapılmıştır. Bu rakamlardan da
anlaşıldığı gibi, İşsizlik Sigortası
Fonundan bugüne kadar işsiz kalanlara ödenen kaynak Fonda toplanan
paranın yaklaşık yüzde 5idir. Geri kalan yüzde 95inin ise
nerede ve hangi amaçla kullanıldığı belli değildir.
Fonda biriken bu kaynak, işsizlikle mücadele ve iş gücünün
eğitimine harcanmalıdır. Bugün, Türkiyede resmî verilere göre 2
milyon 439 bin işsiz vardır. Oysa, gerçek işsiz sayısı
5 milyondur. Bu da işsizlik oranının yüzde 18 dolaylarında
olduğunu göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; büyük bir hızla gelişen
teknolojiye, toplumun değişen ihtiyaçlarına, ekonominin iş
gücü talebine uygun yetişmiş eleman ihtiyacı için etkin ve
geçerliliği olan mesleki eğitim politikalarının
oluşturulması şarttır.
Bütçesini
görüşmekte olduğumuz Bakanlığın görev ve yetki,
sorumlulukları da dikkate alındığında, uzun süren,
ekonomik piyasaları etkileyen ekonomik durgunluk ve küresel krizin neden
olduğu olumsuzluklara ilişkin bir değerlendirme yapmak gerekirse
Hükûmetin son yıllarda açıkladığı büyüme
rakamlarına rağmen, üretim ve işsizlikte durum giderek vahim hâl
almaktadır.
AKP
İktidarında istihdam yaratmayan bir büyüme politikası
izlenmiştir. Hükûmet, yabancı sermayeyi cazip kılmak
amacıyla yüksek faiz, düşük kur politikası izlemiş, bu
politika neticesinde yurt dışından ara mal ithalatı büyük
ölçüde artmıştır. Bu süreç KOBİleri son derece olumsuz
yönde etkilemiş, KOBİler istihdam yaratmak için işçi
çıkarma yoluna gitmişlerdir. Yanlış politikalar nedeniyle
piyasalarda uzunca bir süredir yaşanmakta olan durgunlukla birleşen
küresel kriz piyasalarda âdeta bir deprem etkisi yaratmıştır.
Daha birkaç ay öncesine kadar büyüme ve ihracat rekorlarıyla övünen
sayın bakanlar her nedense son yetmiş yılın en büyük
borçlanma rekorunu, tarihimizin en büyük cari açığını, kriz
açıklamalarında olduğu gibi, teğet geçmişlerdir.
Devletin yetmiş yıllık birikimlerini tek tek satarak ekonomiyi
ayakta tutmaya çalışan AKP İktidarı, şimdi çareyi tekrar
IMFnin kapısında aramaktadır. IMFnin yazacağı bu
acı reçete ne kapanan iş yerlerinin açılmasını
sağlayacak ne üretimi artıracak ne de işsizliği
önleyecektir. Bu reçete, seçim öncesinde iktidarı rahatlatmaktan
başka bir işe yaramayacaktır. Bu acı reçete, yerel seçimler
sonrasında halkımıza zam, vergi artışı ve
işsizlik olarak geri dönecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet, kriz konusunda
yaptığı açıklamalarda ve değerlendirmelerde her konuda
olduğu gibi yine yanılmıştır. Hükûmet, yaşanan
krizi inşallahla, maşallahla geçirmeye çalışıyor. Bu
büyük krizin ülkemize teğet geçeceğini söyleyen Başbakan,
çaresizlik içinde şimdi de IMFyle masaya oturmaya
çalışıyor. IMFye ümüğümüzü
sıktırmayacağını söyleyen Başbakana acaba kim
inanır? İşsiz kalan insanlarımız mı?
Kapısına kilit vuran sanayicimiz mi? Kışın
ortasında evine doğal gaz alamayan, elektriğini, telefonunu
ödeyemeyen emeklimiz mi? BAĞ-KUR primini dahi ödeyemeyen esnafımız
mı? Yoksa tarlasına tohum ve gübre atamayan çiftçimiz mi? Yoksa,
yüzde 4 maaş artışını reva gördüğünüz
memurlarımız mı? Sayın Başbakan, artık, reel
sektörün umutla beklediği ve geçiştirdiğiniz şu paketi bir
açıklayın da bu paketin içinden ne çıkacak, bu paket kaç
kişinin dermanı olacak, bir görelim. IMFyle yapılacak anlaşmanın
satır aralarında saklanan gerçekler nelerdir? Bu acı fatura
kimlerin canını yakacaktır?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi gemisi, devletin bel
kemiği niteliğindeki stratejik kurumları, kâr eden KİTleri
satarak yürümez. Yoksullukla mücadele, kömür dağıtarak, gıda
paketi dağıtarak, sadaka toplumu yaratarak yapılmaz.
İnsanlarımıza iş verin, üretimi artırıcı
tedbirler alın, sanayiyi, tarımı yeniden canlandırın.
Ülkenin doğal kaynaklarını etkin bir şekilde işletin.
Dünya ölçeğinde rekabet gücü olan başta tekstil sektörü olmak üzere
reel sektöre destek sağlayın. Doğru dürüst işlerliği
olan bir teşvik politikası uygulayın. Çözüm başka yerde
değil, tek çözüm vardır, o da çiftçiyi, köylüyü, sanayiciyi yeniden
üretir duruma getirmektir, esnafı yeniden ayağa
kaldırmaktır. Çözüm, yoksulluk hatta açlık
sınırının altında yaşayan memura, emekliye,
işçiye, dul ve yetimlere hak ettiği ücreti vermekten geçmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Devamla) AKP, yolsuzlukları bitireceği, yoksulluğa
son vereceği ve milletvekili dokunulmazlığını
kaldıracağı sözünü vererek iktidara geldi. Yaşanan olaylar
gösteriyor ki AKP İktidarı, bırakın yolsuzlukla mücadele
etmeyi, hem yerel yönetimlerde hem de merkezî yönetimlerde yolsuzluk
bataklığına saplanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; perşembenin gelişi
çarşambadan belli olur. Acil önlem ve tedbir alınmaması
durumunda 2009 yılı, her alanda zor geçeceği bir yıl
olacaktır.
2009 bütçesinin insanlığımıza
ve ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ertemür, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, İstanbul Milletvekili
Sayın Çetin Soysal.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Ulaştırma Bakanlığı üzerinde söz almış
bulunmaktayım ve elbette ki kısa zamanı en iyi şekilde
değerlendirmeye çalışacağım.
Az önce
arkadaşımız söyledi, Ulaştırma
Bakanlığı kendisine bağlı tersanelerle ilgili bugüne
kadar hiçbir çalışma yapmamıştır. 2,5 milyar
dolarlık bir katma değeri olan, 40 binin üzerinde
çalışanı olan, ne yazık ki son zamanlarda 115 kişinin
ölümüyle sonuçlanan, gerek kazalarla
Ki kendi sektörüyle ilgili olmasına
rağmen bu konuda üç maymunu oynamıştır. Ama öte yandan ne
yapmıştır? Ben adını koydum: Ulaştırma
Bakanlığı ne yazık ki bulaştırma
bakanlığı olmuştur. O kadar çok şeye
bulaşmıştır ki! Bunları sizlere örnekleriyle vermeye
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, bir gemi batmıştı: Hayat-N
gemisi. 5 kişi ölmüştü ve orada, o geminin batışında
ne yazık ki bir ayrıcalık olduğuna tanık olduk. 5
kişinin ölümüyle sonuçlanan o kazada bir yük gemisi olan Hayat-N gemisine
bir ayrıcalık tanınmıştır. Nasıl
tanınmıştır? 24/8/2007 tarihli ve 28210 sayılı
Denizcilik Müsteşarlığı Yönergesine göre. Yani yönergeyle
yönetmelik delinerek, geminin alınmasından üç ay sonra
çıkarılan
yük gemilerinin, yolcu gemilerinin sahip olması
gereken güvenlik koşullarının önemli bir bölümünden muaf hâle
getirilmesi
Bu bir tesadüf olamaz. Burada bir ayrıcalık
vardır. Hayat-N gemisine tanınan ayrıcalık ne yazık ki
ölümle sonuçlanmıştır. Buna göz yumulmasının nedeni,
biraz sonra anlatacağım örneklerle ortaya çıkacaktır.
Örneğin Atlas 1 ve Hayat-N gemilerinin Haydarpaşa Gümrük
Limanlarına yasalara aykırı olarak demirlenmesi bile çok ciddi
bir ayrıcalık olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki Bakanın
güvenilirliği ve inandırıcılığı da bu
noktada kalmamıştır.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Hayat-N gemisiyle ilgili kendi
yapmış olduğu, gazetelere vermiş olduğu tekziplerde
görüldüğü gibi
Kendisi Sayın Bakanın tekzip etti. Bu geminin
sahibi olan Gayret Denizcilikle, Marmara-N ile ve Serhat Feribotla
yakından uzaktan ilgim yoktur. Burada çalışmadım, burada
görev almadım, burada genel müdürlük görevinde bulunmadım. diyen ve
bunları da gazetelere tekzip ettiren Sayın Bakan ne yazık ki
doğru konuşmamıştır, burada dürüst davranmamıştır.
Gayret Denizcilik Hayat-N gemisinin sahibi olan kişilerle
aynıdır. Burada tekzip ettirdiğine aykırı
davranmıştır ve Gayret Denizcilikten ne yazık ki 2000-2002
senesi arasında maaş almıştır. Herhâlde orada
odacı olarak görev yapmamıştır, muhtemelen orada bir
yönetici olmuştur. Aynı zamanda İGDAŞta görev
yapmıştır. Her iki görevi bir arada götürmüştür. 2002deki
seçimlere kadar yani milletvekili seçilene kadar iki yıllık süre
içerisinde burada görev yapmıştır.
Peki, mademki
burada bu görevi yaptınız -burada belgeleriyle açıkladık-
niçin Gayret Denizcilikle ve onun sahipleri olan ve üstelik de Deniz Feneri
davasının dokuzuncu ve yüz beşinci sayfalarında
yargılanan kişilerle hiçbir ilişkim yoktur tekzibini verdiniz?
Niçin böyle bir yalan söylemeye ihtiyaç duydunuz? Bunu anlamakta zorluk
çekmiyoruz, çünkü sizin buradaki ilişkileriniz açık, net
ortadadır. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Yani, Hayat-N gemisinin
batışı saadet zincirinin Susurluku olmuştur. Bununla ilgili
Meclis araştırması verdik. Şayet bu konuda kendinize ve
yüreğinize güveniyorsanız gelin, bu konuyu inceleyelim,
araştıralım ve bunun da peşini
bırakmayacağımızı burada ifade etmek istiyorum. Çünkü
buranın içine girdiğimiz zaman bütün denizcilik yönetmelikleri,
uluslararası denizcilik sözleşmelerine
aykırılığı göreceksiniz. Sizin çıkarmış
olduğunuz denizcilik yönetmeliğine aykırılık
göreceksiniz ve ölümle sonuçlanan bu kazanın nasıl bir
ayrıcalık içerisinde yapıldığına tanık
olacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ben bu konuya çok daha fazla değinmek
istiyorum ama bunları önümüzdeki süreçte tartışmaya devam
edeceğiz ama bunların dışında da yaşananlar var.
En çok övündüğünüz nedir? Tren yolları değil mi? Tren
yollarıyla alabildiğine bir övünç duyuyorsunuz. Tren
yollarını geliştirdiğinizi ifade ediyorsunuz. Ne yazık
ki tren yolları İstanbul-Ankara arası
Elbette ki ben
demiryollarını çok önemsiyorum. Demiryolları, o sizin ortaya
atmış olduğunuz duble yollarından çok daha önemlidir. Kazayı
en aza indirecek, yok sayacak koşulları yaratmak demiryollarıyla
mümkündür, trafik kazaları açısından söylüyorum.
Şimdi
baktığımızda 6 milyar dolarlık bir bütçe
ayrıldı ve bu paranın çok önemli bölümü kullanıldı ama
ortada hiçbir şey yok, hiçbir şey yok.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Marmaray
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Marmaray da tarihî kültürel mirasa nasıl ihanet
ettiğinizin açık belgesidir. Onları da konuşuruz
ayrıca.
Şimdi,
bakınız, İstanbul-Ankara arası en çok
ulaşımın olduğu bölge ve bu bölgede ne yazık ki
Eskişehirle yetinmek zorunda kalınmıştır,
Eskişehir-Ankara arasına razı olunmuştur, Ankara-Konya
arasına razı olunmuştur. 2002 senesinden bu yana demir
yollarıyla ilgili Sayın Başbakanın bu bütçe
konuşmasında da her bütçe konuşmasında da övünerek
anlattıkları yatırımların aslında hiçbir
şekilde gerçekleşmediğini, yaşama geçmediğini, güdük
kaldığını, zayıf kaldığını ve
orada 6 milyar dolarlık harcamanın aslında 8.000 kilometrelik
bir demir yolu ağıyla özdeşleştiğini söylemek
lazım, 8.000 kilometrelik bir demir yolu. Bugün Türkiyede
Değerli
arkadaşlarım, bir başka konu Siemens, dünya çapında
rüşvet vermekle suçlanan Siemens şirketleriyle ilgili
gelişmeler. Pek çok ülkede soruşturmalar başlatıldı,
yargılama aşamasına geçildi. Bizde ise hâlâ
atılmış bir adım yok. Şimdi, bu gelişmeler
yaşanırken burada dikkat çekici bir gelişme yaşanıyor.
Bu şirketin telekomünikasyon bölümünün eski Finans Müdürü Michael
Kutschenreuter, şirkette yaşanan rüşvet skandalıyla ilgili
olarak savcılığa açıklamalarda bulunuyor. Bu bir
itirafnamedir. Bu, aslında burada Türkiyeyle ilgili olarak da
çalışmalarda bulunuyor. Siemens şirketinde rüşvetleri dağıtan
kişi olan Tonio Arcainiye üst düzey görüşmelerde bulunmak için yetki
verdirdiğini söylüyor ve Ankarada bir ihale öncesi ne yazık ki
Bakanla görüştüğünü ifade ediyor, ihale bedelinin yüzde 2sini de
Bakanla anlaştığını söylüyor. Bununla ilgili ne
yazık ki kamuoyumuz yeterince tartışma
yapmamıştır, bununla ilgili yeterince değerlendirme
yapmamıştır. Her gün -ki Siemens biliyorsunuz Amerikada mahkûm
oldu- dünyanın birçok ülkesinde açılan davalar var. Ne yazık ki
Türkiyede üç maymunu oynuyoruz. Bu ilişkiler yok ise niçin dava
açılmıyor? Bu ilişkiler yok ise niçin Siemensin üzerine
gidilmiyor? Bu ilişkiler yok ise gelin bununla ilgili ciddi bir Meclis
araştırması yapıp bu konunun üzerinde de ciddi bir
değerlendirme yapmaktan kaçmayın, oturalım, konuşalım.
Tabii, vaktimi
kullanmaya çalışıyorum ama görünen o ki, Ulaştırma
Bakanlığı, az önce dediğim gibi bulaştırma
bakanlığı olmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Soysal, buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, 14 Eylülde batan Hayat-N gemisi,
Siemens şirketi, demir yollarına ayrılan kaynağın ne
yapıldığı, Tuzlada yaşanan ölümler -115
kardeşimiz orada öldü ve sektörle ilgili yapılan hiçbir
çalışma yok- Ispartadaki uçak kazasında hayatını
yitirenler, 2008 Ocak ayında Kütahyada yaşanan tren kazası ve
burada sayamayacağım kadar
Hızlı trenin hayata geçmesiyle
İstanbul-Ankara arasında işleyen demir yolundaki kazalar. Burada
daha sayamayacağım birçok kazanın nedenini gördüğümüz zaman,
kan ve göz yaşının Ulaştırma
Bakanlığına nasıl bulaştığını
söylemek mümkün.
Şimdi, ben
burada Sayın Bakana çağrıda bulunuyorum: Çok
çalışıyoruz, yatırımlar yapıyoruz. diyorsunuz.
Eğer kendinize güveniyorsanız, gelin bunları masaya
yatıralım, hepsini inceleyelim. Buna Hayat-Nden de
başlarız, Siemensi de konuşuruz, demir yollarını da
konuşuruz ve bununla ilgili vermiş olduğumuz araştırma
önergesine AKP milletvekillerini de sahip çıkmaya davet ediyorum. Gelin,
inceleyelim araştıralım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Yüreğiniz varsa, kendinize güveniyorsanız, bu
bulaştırma bakanlığı olmamış
diyorsanız, burada saadet zincirinin Susurluku değil
diyorsanız, gelin hep beraber inceleyelim, araştıralım.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Soysal.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Zambiya gözüyle bakıyorsunuz. Hayallerini
anlatıyorsun, hayallerini
Bunlar hayallerinin ötesinde işler.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sana öyle geliyor. Sen sırça köşkten
bakıyorsun, yaşayarak bakmıyorsun. Yaşayarak
baktığın zaman böyle olmadığını
anlayacaksın.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın Metin
Arifağaoğlu.
Buyurun
Sayın Arifağaoğlu
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Sen Zambiyadan bakıyorsun, Zambiyadan
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, ben Zambiyadan bakmıyorum. Ben Türkiyenin
gerçeğini izliyorum.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Ulaştırma hayalleri gerçekleştiriyor,
hayalleri
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sana öyle geliyor. Bir sırça köşkten, bir
halkın arasından baktığın zaman öyle
olmadığını göreceksin.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Biz köylü çocuğuyuz, köylü çocuğu
Sizin gibi
Boğazda yaşamıyoruz.
BAŞKAN
Lütfi Bey, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Buyurun
Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğünün 2009
yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
Karayolları
Genel Müdürlüğü ağı içinde 64 bin kilometre yol
bulunmaktadır. 64 bin kilometre yol yaklaşık, dünya çevresinin
1,5 katıdır. 64 bin kilometrelik yolun 9.500 kilometresi bitümlü
sıcak karışımlı kaplamadır. 51 bin kilometrelik
kısmı sathi kaplama ve 3.500 kilometrelik kısmı da
stabilize ve toprak yol olarak hizmet vermektedir.
Biliyorsunuz
sathi kaplama yollar tercih edilen bir imalat değildir, asfalt
yapıldıktan sonra yüzlerce, binlerce otomobilin camları
kırılmaktadır. Sathi kaplamalı yol bilhassa
yağışlı bölgeler için tercih edilmeyen bir imalattır.
Bu nedenle 51 bin kilometrelik sathi kaplamalı yolun, yağış
alanları dikkate alınarak, kademeli olarak bitümlü sıcak
karışım planlaması yapılmalıdır.
Karayolları
çok önemli kuruluşlarımızdan biridir. Çok iyi yetişmiş
insan gücüyle yıllardır ulaşım sorunlarını
çözmede Karayolları mensuplarının çalışmaları her
türlü takdirin üstündedir. Mühendisinden teknikerine, formeninden
topografına, iş makinesi operatöründen düz işçisine kadar
çalışan personelin ücret politikasının iyi olduğunu
söylemek mümkün değildir. Otuz yıllık bir mühendisin
aldığı ücret ile üniversitede okuyan çocuğuna ve zaruri ev
ihtiyaçlarına maaşını yetiştirmesi mümkün
gözükmemektedir. Yetki verdiğiniz ve iş beklediğiniz teknik
kadroların maaşlarının iyi olduğunu söylemek mümkün
değildir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Karadeniz Sahil Yoluna 1998
yılında başlanmıştır. Ancak Meclis
tutanaklarını okuduğumuzda bu yolla ilgili taleplerin 1973
yılında başladığını görüyoruz.
Kırşehir Milletvekili Sayın Mustafa Aksoy, Karadeniz Sahil Yolu
ve bu yolu İç Anadoluya ve Akdenize bağlayan bir yolun
ihtiyacından bahsetmektedir. Sayın Aksoy, 1973 yılında
Zonguldak, Bartın, Amasra, İnebolu, Sinop, Samsun ve Sarp arasındaki
yollara dikkat çekiyor ve otuz beş yıl önce bu yolların
yapılmasını talep ediyor.
Bilindiği
gibi Karadeniz Sahil Yoluna 1998 yılında
başlanmıştır ve on yıllık çalışma ile
Samsun-Sarp arasının bazı eksikliklere rağmen
tamamlanmış olarak sayılabileceğini buradan sizlere
aktarıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kara yolları ağı il
hudutları dâhilinde Artvinde
Hopadan
Borçkaya doğru 2007 yılında başlayan bitümlü sıcak
karışımlı kaplama Cankurtaran mevkiini geçerek
Artvin ilinde
kara yollarının yıllardır devam eden projelerine tekrar
değinmek istiyorum. Bu kürsüden birçok kez değindim ancak izninizle
bu projeleri tekrar hatırlatmak istiyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Artvinde devam eden üç adet önemli
proje vardır. Bunlardan biri Borçka-Camili yoludur. Borçka-Camili yolu
yaklaşık 43 kilometredir. 1991den günümüze kadar on yedi yıl
geçmiştir, ancak 28 kilometresi yapılmıştır, 15
kilometresi yapılmayı beklemektedir.
Camili yolu için,
bu yıl, 2008 yılı bütçesinde 500 bin YTL gözüküyordu,
yaklaşık bunun 4 katı bir ek kaynak
sağlanmıştır, ancak bu da yeterli değildir. Camili
yolunda bugün fiziki gerçekleşme yüzde 60 seviyesindedir, yüzde 40ı
hâlen daha beklemektedir.
Diğer önemli
proje Ardanuç-Ardahan yoludur. Ardanuç-Ardahan yolunun Artvin ili
hudutları içinde kalan bölümü 31 kilometredir. Bu yola 1993
yılında başlanmıştır, 12,5 kilometreye kadar olan
bölümün 9 kilometresi tamamlanmıştır, 3,5 kilometresi hâlen daha
yapılmayı beklemektedir.
Yine, bu yolun da
bugün, bu sene 1 milyon YTL ödeneği vardı, bunun 3 katı kadar ek
ödenek bulunmuştur, ancak bu da yeterli olmamıştır.
Buradaki fiziki gerçekleşme yüzde 72 seviyesindedir ve yüzde 28lik bir
kısım hâlen daha yapılmayı beklemektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ben geçen hafta bu bölgedeydim,
Ardanuçtaydım. Bölge insanlarıyla bir toplantı yaptım ve
bu sene yeni güzergâhın yapılmadığını, mevcut
ödenekle sanat yapılarının yapıldığını
belirttiler. Oysaki burada yaşayan insanların öncelikle yeni
güzergâhın açılması yönünde bir taleplerinin olduğunu
özellikle sizlere aktarmak istiyorum.
Diğer önemli
bir proje Ayrım-Meydancık Yolu Projesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) -
6,5 kilometrelik kısım
tamamlanamamıştır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, ben size önemli
projelerden bahsettim, ancak bu önemli projelerin yanında bir konuyu daha
aktarmak istiyorum. Artvin, barajlardan dolayı yeni güzergâhlara sahiptir.
Borçka-Artvin arasında 11 adet tünel, Borçka-Murgul arasında da 1
adet olmak üzere 12 adet tünel bulunmaktadır. Bu tünellerden bir tanesi
şehre çok yakındır, yaya olarak bile geçilememektedir.
Vasıtalara binmek istemeyen vatandaş Milletvekilim ne olur bu tünel
bir an evvel aydınlatılsın. diyor. Ben de on sekiz aydır
bu kürsüden ilgililere aktarıyorum.
Sayın
Bakanım, kadınlarımız diyorlar ki: Biz bahçede
ürettiklerimizi kamyona, vasıtaya binmeden pazara götürüp satmak
istiyoruz. Biz bu tünelden geçemiyoruz. Bu tünelde viraj vardır, hiçbir
şekilde bir ışıklandırma, aydınlatma yoktur. Hiç
değilse, geçici şekilde bir aydınlatma yapılması
talepleri vardır.
2009
yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Denizcilik Müsteşarlığının 2009 bütçesiyle ilgili söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Denizci kökenli
bir milletvekili olarak, denizlerimizin Türk ekonomisinin can simidi olabilecek
bir potansiyele sahip olduğunu, Türkiye'nin yüzünü daha fazla denize
dönmesi gerektiğini sürekli vurgulamaya çalışıyorum. Hele
ekonomik küresel krizin dalga dalga yayıldığı bugünlerde bu
çok daha önemli bir noktaya gelmiştir.
Yaklaşık
780 bin kilometrekare olan kara vatanımızın yanı sıra
300 bin kilometrekare civarında da ülke kara sularımız, daha
doğru bir tanımla mavi vatanımız vardır. Bu yönüyle de
Türkiye, kıskandırıcı bir deniz ülkesidir. Güneyimizde
yılın üç yüz gününde iyi bir havanın, sıcak iklimin hüküm
sürdüğü Akdeniz, batımızda eşsiz koylar ve adalarıyla
Ege Denizi, kuzeyimizde yeşille mavinin iç içe bulunduğu Karadeniz
vardır. Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale Boğazı da
bu güzelliği taçlandırmaktadır. Böyle bir tablo da aslında
bizim için birçok fırsatı, olanağı da beraberinde
getirecektir.
BAŞKAN
Sayın Çöllü, üç beş saniyenizi rica edeyim, sürenize ilave
edeceğim.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Suriye-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubu heyetine Başkanlıkça Hoş
geldiniz denilmesi
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Köksal Toptanın resmî konuğu olarak
ülkemizi ziyaret etmekte olan Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk
Grubu Heyeti şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.
Kendilerine Genel Kurul adına Hoş geldiniz diyorum.
(Alkışlar)
Sayın Çöllü,
buyurun.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı: 312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)
A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
(Devam)
1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Devamla) Ancak, Türkiyenin deniz potansiyelini kullanabildiğini, AKP
İktidarı döneminde önemli bir yol katettiğini söylemek mümkün
değildir. Sayın Bakanın Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığı konuşmaya baktım. Sayın Bakan uzun uzun
anlatmış. Hava yolunu anlatmış, kara yolunu
anlatmış, ama demir yolu ile denize zaman yetmemiş. Sayın
Bakan bir buçuk saati aşkın bir süreyle konuşma
yapmış. Denizcilikle ilgili sadece, maalesef, üç dört cümle
görebildim. Birisi, gemi inşa sanayindeki gelişmeden övgüyle söz
ediyor, diğeri de Denizcilik Müsteşarlığının
bütçe rakamlarından. Nedense denizcilik sona kalmış! Sayın
Bakanın denizcilik konusundaki bilgisini ve deneyimini bilmesem diyeceğim
ki, Bakanlığın bu konudaki bir stratejisi ve planlaması
yok. Çünkü bir strateji ve planlamanın olmaması hâlinde denize ancak
böyle bakılabilir, hiçbir ilerleme sağlanması da mümkün olmaz.
Bakın bir
örnek daha vereyim sizlere iktidarın denize bakışıyla
ilgili: Geçenlerde burada bir kanun görüşüldü, torba bir kanun.
İçinde her şey vardı. Bir maddesinde de liman
özelleştirmelerinden elde edilen gelirlerin kara yoluna
aktarılması. Yani limanları satıp kara yoluna kaynak
aktarıyoruz. Bu anlayışı denizciliği geliştirme
hedefiyle bağdaştırmak mümkün değildir arkadaşlar.
Bugün Yunanistanın denizcilikten kişi başına
sağladığı millî gelir 10 bin dolar iken, bizimki 700 dolar
civarındadır. Yani alınması gereken daha çok yolumuz
vardır.
Peki Denizcilik
Müsteşarlığının, Ulaştırma
Bakanlığının denizcilik sektörü vizyonu nedir? Deniz
ulaştırmasında, deniz
taşımacılığında, deniz turizminde dün neredeydik,
bugün nereye geldik, daha da önemlisi yarın nereye
ulaşacağız ve bunu nasıl yapacağız? Böyle bir
planlama ve strateji var mıdır? Olduğunu söylemek bence mümkün
değil.
Taşımacılıkta
Türk bayraklı gemilerin payını artıralım. diyoruz,
ama bir türlü başaramıyoruz. Hatta Türk bayraklı gemi
sayısı her geçen gün azalıyor. Denizciliğin rotasını
çizmesi gereken Denizcilik Müsteşarlığının hâlen bir
kanunu yok. Sayın Bakana sormak istiyorum: Altı yıldır
iktidardasınız; bunu bir sorun olarak mı görmüyorsunuz, yoksa
denizciliğin böyle bir düzenlemeye, böyle bir vizyona ihtiyacı yok
diye mi düşünüyorsunuz? Denizcilik Müsteşarlığının
ulaşım, taşıma, gemi inşa sanayi ve turizm
boyutlarıyla sektöre yönelik tüm hizmetlere odaklanan yeni ve
kapsamlı bir organizasyona ihtiyacı olduğu açıktır.
Değerli
milletvekilleri, her tarafımız deniz ama deniz
taşımacılığımızın payı yüzde 3e
bile ulaşamıyor. Daha güvenli ve daha ucuz olmasına
karşın deniz ulaşımını bir türlü
gerçekleştiremiyoruz. Deniz turizmi turizm gelirlerimiz içinde önemli bir
yer tutar. Bunu kat kat artırmak pekâlâ mümkündür. Kruvaziyer turizm
önemli bir gelir kapısı olabilir. Peki, bizim kruvaziyer limanlara
ilişkin bir stratejimiz var mı? Yok. Akdeniz çanağında
beş yüz-altı yüz bin civarında tekne, yat dolaşıyor.
Bunları ülkemize çekebilmeliyiz. Peki, bizim
marinalarımızın bağlama kapasitesi ne? Yaklaşık
on sekiz-on dokuz bin civarında. Yeterli mi bu kapasite? Tabii ki
hayır. Peki, yeni marinalara ilişkin bir strateji var mı? O da
yok. Bu kadar yokun olduğu bir ortamda denizciliğimizin katma
değer yaratması nasıl mümkün olacak?
Amatör
denizciliğimizi geliştirmeden denizciliğimizi
geliştiremeyiz, denizci ülke hedefini yakalayabilmemiz olanaklı
değildir. Buradaki en büyük sorun nedir? Motorlu taşıtlar
vergisi ve özel tüketim vergisi. Tekne bedelinin yüzde 40ına ulaşan
oranlarda vergi alınmaktadır. Böyle bir ortamda nasıl
geliştireceğiz denizciliğimizi?
Bunun için el
birliği ile iktidar ve muhalefet bir kanun teklifi hazırladık.
Bu aşamada emeği geçen herkese bu kürsüden teşekkür etmek istiyorum
ama burada da Maliye Bakanlığı engelini bir türlü
aşamadık. Maliye Bakanlığı konuya sadece vergi olarak
bakınca tam istenilen bir metin ortaya çıkmadı. Eksikleri olsa
da bir adım oluşturması açısından bu teklife destek
verdik. Genel Kurul gündemine geldi ama bir türlü gündeme gelemedi, arka
sıralara ötelendi.
Denizde uygulanan
cezalarla ilgili bir sorun ortaya çıkmıştı, onu hep
birlikte, el birliğiyle çözdük. Sayın Bakandan vergilerle ilgili
düzenlemede de daha aktif bir rol oynamasını, Maliye Bakanlığını
ikna etmesini Türk denizciliği adına talep ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, denizcilik sektörünün, yük ve yolcu
taşımacılığı, limancılık faaliyetleri,
gemi inşa ve tersanecilik hizmetleri ve deniz turizmi yanı sıra
balıkçılığıyla ülkemizin lokomotif sektörlerinden
olması gereği tartışılmaz bir gerçektir; bunların
yanına eğitimi de ekleyebiliriz. Bugün gemi adamı
yetiştirme konusunda bir politikamız, bir stratejimiz var mı?
Ama bu yolla hem ülke gençlerimize istihdam kapısı açılabilir
hem de ülkemize önemli bir gelir sağlayabiliriz. Bu nedenle,
denizciliğimizi bütün yönleriyle planlayabilmeliyiz. Bütün unsurları
içine alan bir kıyı master planı hazırlanması Türkiye
için önemli bir adım olacaktır. Bu kapsamda, denizciliğimizin
müsteşarlık düzeyinde değil bakanlık düzeyinde
örgütlenmesinin sağlanması, sektörle eş güdüm içerisinde
denizciliğimizin yeniden planlanmasında fayda görüyoruz. Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak parti programımıza da bu konuları
aldık.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda gemi inşa
sektöründen övgüyle bahsetti demiştim. Sayın Bakan diyor ki: Gemi
inşasında çok önemli bir sıçramayı bu dönemde
gerçekleştirdik. 23üncü sıradan 5inci sıraya geldik. Benzer
gelişmeyi yat inşaatında
Artık, Türkiye dünyanın
gelişmiş ülkelerine mega yat satan bir ülke hâline geldi; dünya
3üncüsü olduk. 1incisi İtalyanlar, 2ncisi Amerika ve Kanada, 3üncü de
Türkiye. Bu da ülkemiz adına gurur verici, sevindirici bir
gelişmedir. Sayın Bakana sormak isterim: Bugün de aynı
şeyleri söyleyebiliyor muyuz? Sayın Başbakan Kriz teğet
geçti. diyor ama tablo hiç de öyle değil. Kriz, denizcilik sektörüne
teğet geçmedi arkadaşlar. Sektörün -denizci tabiriyle-
bordasından bodoslama girdi!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çöllü.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Devamla) Şimdi, övgüyle andığımız gemi inşa
sektöründe binlerce işçi işsiz kaldı, aşını
işini kaybetti. Son sekiz ayda iptal edilen proje sayısı 54,
dondurulan proje sayısı ise 70 ve bu kaybın parasal değeri
2,5-3 milyar dolar civarında oldu. Türkiyede faaliyet gösteren 84
tersaneden yalnızca 5i son sekiz ay içerisinde sadece 12 gemi
siparişi alabilmiş yani sıfır düzeyinde bir talep. Bu tablo
da fiyatların düşmesine yol açıyor. Sektör temsilcilerinin
verdiği rakam yüzde 60a ulaşan oranlarda fiyatın
gerilediği şeklinde.
Bu, işin bir
boyutu, diğer boyutunda da taşımacılık var. Deniz
taşımacılığında yüzde 93e varan bir gerileme
olduğu söyleniyor. Buna bağlı olarak da navlun gelirlerinde
yüzde 80lik bir kayıp olacağı bildiriliyor. Ben şimdi
Sayın Bakana sormak istiyorum: Sizin elinizdeki rakamlarla bu rakamlar
örtüşüyor mu? Örtüşüyorsa bu tabloya ilişkin bir
çalışmanız var mı, bir öneriniz var mı? Milyar
dolarlık kayıplar söz konusu. Yatırım bütçesiyse 23,5
milyon YTL düzeyinde. Bu yatırım rakamından da krize
odaklanıldığını ve bir vizyonun parçası
olduğunu söylemek güç. Bu nedenle sektör temsilcilerinin krediler ve
istihdam konusundaki maliyetlerle ilgili taleplerine kulak verilmeli, acil ve
gerçekçi önlemler bir an önce devreye sokulmalıdır. Aksi hâlde
denizciliğimiz büyük yara alacaktır.
Değerli
milletvekilleri, denizciliğimiz adına
uyarılarımızın dikkate alınmasını ve
Denizcilik Müsteşarlığımızın 2009 bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çöllü.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son konuşmacı Antalya Milletvekili
Sayın Tayfur Süner.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki sivil havacılık
faaliyetlerinin sürdürülebilir gelişimini sağlayacak
altyapıyı oluşturmak üzere, tarafsız olarak düzenleme ve
denetleme yapma yetkisine sahip olan kurumumuz olması gerekirken,
ülkemizde havacılık sektörünün plansız ve kontrolsüz büyümesinin
sonucu altyapı eksiklikleri göze çarpmaktadır.
Altyapının
en önemli kalemlerinden biri havaalanlarımızdır. Büyük
kentlerimizdeki pist uzunluğunu genişletmek için havaalanı
çevresinde yeterli alanlar mevcuttur. Sadece İstanbul Atatürk
Havalimanında yeterli genişletme alanı mevcut değildir.
Eğer havaalanı pisti, çalışma
yaptığınız gibi Ataköy 9uncu Kısımdaki
yaşam alanına doğru 2 bin metre uzatılırsa
yerleşim alanına havadan olan uzaklık 75 metreden 40 metreye
inecektir. Yapılacak pist ile Beykoza kadar olan kısımda yaşayan
vatandaşlarımız büyük tehlike altına gireceklerdir.
Olabilecek bir kaza sonucunda yaşamını kaybedecek
vatandaşlarımızın sorumluluğunu üzerinize alabilecek
misiniz? İnsan hayatı sizin için bu kadar değersiz midir?
Atatürk Havalimanına uzatılan bölüm dâhil gürültü kesici paneller
konulacak mıdır? Şimdiden gerekli altyapı
çalışmalarına başlamak ileride doğacak
sıkıntıları önleyecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Hava Yolları, yavaş
yavaş tüm hizmetleri özelleştirip çalışan
sayısını azaltmayı planlamaktadır. Çağrı
Merkezi hizmetleri bu ay sonu itibarıyla özel şirketler
tarafından işletilmeye başlanacaktır. Yetişmiş
olan personel başka birimlerde sil baştan iş mi öğreneceklerdir?
Alınan duyumlara göre, Türk Hava Yolları, Türkiyede en çok bilet
kesen İstanbul Taksim ofisini satmak için hazırlık
yapmaktadır. Bu doğru mudur Sayın Bakan? Türk Hava Yolları
özel sektörden hizmet alma bahanesiyle parsel parsel satılmak mı
istenmektedir?
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünü kurum yapısından çok kendi
özel şirketi gibi yönetmekte, sözleşmeli çalışan personelin
ve diğer memurların çıkarlarını kollamak yerine
gariban tabir ettiği uçak firmalarıyla ikili görüşmelerine
ağırlık vermektedir. Buna örnek vermek gerekirse, Türk Hava
Yollarında diğer kuruluşlarda olduğu gibi büyük
kadrolaşmalar yaşanmaktadır. Türk Hava Yolları Uçuş
Emniyet ve Kalite Güvence Başkanlığı makamı, Genel
Müdürden sonra ikinci yetkili makamdır. Uçuş, bakım, yer ve
eğitim hizmetlerini tümüyle denetleyen çok önemli bir ünite olup, sistemin
beynidir. Şu anda bu makamda, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü Yönetmeliğindeki yeterlilikleri taşımayan birisi
oturmaktadır. Bu yüzden Türk Hava Yollarının işletme
ruhsatının iptal edilmesi olasıdır. Yönetmeliklere
aykırı olmasına rağmen bazı kilit noktalara
istedikleri kişiyi getiren yönetim, bu kez de müfettişleri hedef
almıştır. Müfettişleri uzman sıfatıyla
değişik yerlere atayan yönetim, bu uygulamasıyla kurum
içerisinde infial yaratmaktadır. Sivil Havacılık Genel Müdürü
lütfen bu konuya gereken hassasiyeti göstersin.
Geçen günlerde,
Türk Hava Yolları Genel Müdürünün, havaalanında VIP salonunda
terlikle görüldüğünü basından takip ettik. Star Alliance üyesi,
120ye yakın uçağı bulunan ve çıtasını
yükselttiğini her fırsatta dile getiren bir havayolu şirketinin
genel müdürüyseniz, her konuda azami dikkati göstermeniz gerekir. Bu görüntü,
apronda deve kesilmesi zihniyetinin hâlâ değişmediğini
göstermektedir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Deve de iyi deveydi ama!
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Değerli milletvekilleri, kış aylarının
gelmesiyle birlikte Antalyada hava kirlilikleri yeniden
başlamıştır. Kaçak ve kalitesiz kömür kullanımı
nedeniyle hava kirliliği son üç yılda önemli ölçüde artmıştır.
Antalya da, diğer kalitesiz kömür dağıtılan kentlerimiz
gibi zehir solumaya devam etmektedir. Özellikle Kepez bölgesinde;
Kepezaltı, Santral, Fatih, Göçerler, Kütükçü, Ahatlı ve Fevzi Çakmak
mahallelerinde bu sıkıntı yoğun olarak
yaşanmaktadır, buralarda nefes almak imkânı yoktur.
16 Mayıs
2008 tarihinde Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğluna
vermiş olduğum soru önergesinde, yangın riski
başlamış olmasına rağmen Antalyaya henüz yangın
söndürme uçaklarının gönderilmediği, burada büyük çaplı bir
yangın çıkıp da söndürülemediği takdirde bunun sorumlusunun
kendisi olacağını iletmiştim. Bana verilen yanıtta,
yeterli uçak, cihaz ve personel bulunduğunu belirtmişti.
31 Temmuz-5
Ağustos tarihleri arasında Serik ve Manavgat yöresinde ülkemiz
tarihinin en büyük ikinci yangını yaşanmış, 17 bin
hektar alan kül olmuştur. Her mevsim yangın tehlikesi yaşayan
Antalya ve Muğla yörelerinde yangın söndürmede kullanılmak üzere
hâlâ bir hava filosu kurulmamıştır.
Hafta sonunda,
Hatayın Samandağ ilçesinde çıkan orman yangını da
yine ulaşım sorunu yüzünden geç söndürülmüştür. Oysa,
yangın, uçak filosu zamanında kurulsaydı, başlamadan
bitirilebilir, çevre illerden yardım istenmezdi. Çevre ve Orman
Bakanlığının bütçesinin görüşülmesi
sırasında Sayın Bakana yine sordum ama ısrarla yanıt
vermekten kaçınıyor. Sayın Veysel Eroğlu bu sorunlara çözüm
bulmakta yetersiz kalmıştır. İstifa etmek için acaba ülkemizdeki
bütün ormanların yanmasını mı bekliyor?
AKP
İktidarı özellikle Antalyada süpermarket ve hipermarketlerin
şehir dışına taşınması sorununu bir türlü
çözmeyip yenilerini de eklemek suretiyle esnafımızı bitme
noktasına getirmiştir; bu da yetmiyor gibi yollara
yaptığı battı çıktılarla ve yapmaya
çalıştığı tramvayla Antalyayı ikiye bölüp esnafa
bu projelerle son darbeyi vurdular.
AKP Antalya
Büyükşehir Belediyesi her konuda olduğu gibi Antkartı da ranta
çevirmeyi başarmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi İzmir
Büyükşehir Belediyesi Kentkartı binde 8 ile ihale ettiği hâlde,
AKP Antalya Büyükşehir Belediyesi yüzde 11 ile ihale ederek rant konusunda
ne kadar becerikli olduklarını gösterdiler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAYFUR SÜNER
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti
icraatlarını yaparken kendi yandaşlarını
kayırmayı ihmal etmemektedir. Bu konuda gösterdikleri
duyarlılığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Sayın Hilmi Gülerin de hatırlayacakları bir sohbette ben de
yaşadım. 6/3/2008 tarihinde makamlarına vermiş olduğum
Aksa Enerji ile ilgili soru önergemde Antalyadaki termik santralin
yapılacağı yer olan Kovanlık ve Selimiye köyleri
arasının birinci sınıf tarım arazisi olması ve
Kırkgöz yer altı su kaynaklarını tehdit etmesi nedeniyle
gerekli duyarlılığın gösterilmesi gerekliliğini
vurgulamıştım. Bugüne kadar yer değişikliği
konusunda herhangi bir çalışma yapıldığı konusu
tarafıma ulaşmamıştır.
Ama gördük ki
çıkarlarından hiçbir ödün vermeyen AKP İktidarı devletin
tüm arazilerini özellikle geleceği olan yerleri kendi çıkarları,
özellikle kendi hazinelerini genişletmek uğruna kullanmaktan
çekinmemektedirler.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunar, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını dilerim.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Süner, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan grup
konuşmaları tamamlanmıştır.
Saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Bütçe kanunu
tasarılarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Demokratik Toplum
Partisi Grubunda kalmıştık.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak.
Buyurun efendim.
(DTP sıralarından alkışlar)
Sayın
Kışanak, sadece siz kullanacaksınız değil mi süreyi?
DPT GRUBU ADINA
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Evet.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı ve
bağlı kurumların bütçeleri üzerinde Demokratik Toplum Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Temel olarak
çalışma yaşamından, iş sağlığı ve
güvenliğinden, sosyal güvenliğin sağlanmasından ve
geliştirilmesinden, istihdamın artırılmasından ve
korunmasından, mesleki verimliliğin geliştirilmesinden sorumlu
olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sosyal
devlet ilkesinin hayata geçirilmesinde en çok sorumluluğu olan
bakanlıktır. Demokratik Toplum Partisi Bakanlığa bu önemi
vermekte ve eleştirilerini de bu çerçevede geliştirmektedir.
Sayın
Başbakanın Hamdolsun teğet geçiyor. söylemine rağmen,
Türkiyeyi teğet geçmeyeceği artık görülen küresel krizin
yaşandığı bu süreçte Bakanlığın yönetim
anlayışı daha da önem kazanmıştır.
İstanbul
Sanayi Odasının verilerine göre, 2008 yılının ilk on
ayında açılan iş yeri sayısı yüzde 4,6
azalmıştır, kapanan iş yerlerinin sayısı ise
yüzde 40,5 oranında artış göstermiştir. Bu daha krizin başlangıç
aylarıdır. Durumun 2009 yılında daha da kötüye
gideceği çok açıkça ortadadır. Ne dün ne de iletişim,
ulaşım ve bilginin bu denli hızlı
yayıldığı bugün, dünyanın hiçbir yerinde, yaşanan
sosyal, siyasal, ekonomik ve çevresel değişimin bizi
etkilemeyeceğini söylemek doğru değildir ve söylenemez de.
Ancak, geçmiş dönemdeki dünya genelindeki olumlu koşulları iyi
değerlendiremeyen AKP Hükûmetinin kriz sürecini nasıl fırsata
çevireceği de merak konusudur. Özelleştirme gelirleri ve 2002den
itibaren dünyada dolaşan sıcak para sabit sermayede gerçek bir
artışa dönüştürülememiş, bilakis bütçe açıkları
artarak devam etmiştir.
Maliye
Bakanı Sayın Unakıtan kendilerinden önceki on sekiz yılda
yapılan özelleştirmenin 5 katı özelleştirme geliri elde
etmekle övünmektedir. Fakat bu özelleştirme gelirine, yine övündükleri
tarihin en yüksek yabancı para girişine rağmen istihdam sorunu
çözülememiş, pahalılık artmış, dış borçlar
artmıştır. Şimdi 2009 yılında dünyada
rüzgârın tersine estiği bir süreçte ülkemizi ne gibi ekonomik
felaketlerin beklediğini de doğrusu merakla ve dikkatle izliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, özelleştirme ve dış borçlar maalesef kendi
zenginlerini yaratmak için AKP Hükûmeti döneminde
kullanılmıştır. Bu politikaların bir sonucu olarak
işsizlik, eşitsizlik, yoksulluk, pahalılık, hukuksuzluk ve
savaş devam ettirilmekte, bunların bedeli de halka ödetilmektedir.
AKP Hükûmeti kendi zenginlerini yaratmayla meşgul olurken ülkedeki
adaletsizlik de giderek artmıştır. Türkiye, Avrupa Birliği
ülkeleriyle ABye aday diğer ülkeler arasında gelir dağılımı
en adaletsiz ülke sıfatını hâlâ korumaktadır.
Türkiyede
nüfusun en yoksul yüzde 10u gelirden sadece yüzde 2,3 pay alırken en
zengin yüzde 10un aldığı pay yüzde 30,7dir. Hükûmet yüzde
20lik dilimlerle bu karşılaştırmayı yapmayı esas
alıyor çünkü aradaki uçurum yeterince görünmüyor, yüzde 20lik dilimlerde
yapılan karşılaştırmada 7,6 kat fark vardır.
Ancak yüzde 10luk dilime ilişkin bir karşılaştırma
yapıldığında yoksullarla zenginler arasındaki
farkın 13 kat olduğu görülüyor.
Türkiye, OECD
ülkeleri içerisinde de Meksika ve ABDden sonra gelir dağılımı
en bozuk üçüncü ülkedir. Gelir dağılımındaki adaletsizlikte
Türkiye, Jamaika, Moldova, Moritanya, Endonezya, Pakistan, Tayland, Tunus,
Özbekistan, Kırgızistan gibi ülkelerin de gerisindedir. Yani adında
adalet kelimesi bulunan bir hükûmetin iktidarda olduğu bir ülkede
adaletsizlik diz boyudur.
Sayın
milletvekilleri, işsizlik, güvencesiz çalışma
koşulları, seri cinayetlere dönüşen iş kazaları ve
yoksulluk sınırı altındaki asgari ücretler emekçi
halkımızı ezmektedir. AKP Hükûmetinin çalışmaları
ise kendi zenginini yaratmak ve yoksul halkın ihtiyaçlarını
seçim malzemesi olarak kullanma ekseninde devam etmektedir. Hükûmetin gelir
dağılımındaki anormal durumu örtmek için bireylerin
günübirlik ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanması gelir
dağılımındaki adaletsizliği daha da
artırmaktadır. Çünkü adaleti sağlayacak en önemli araç istihdam
yaratmaktır. Ancak, Hükûmet, işsizlikle, kayıt
dışı istihdamla mücadeleyi bir kenara
bırakmıştır. TÜİKin işsizlikle ilgili verilerine
ilişkin eleştirilerimi saklı tutuyorum. Geçen yıl burada
görüşülürken de bu konudaki verileri elde etme yönteminin sakat
olduğunu ve gerçeği ifade etmediğini belirtmiştim. Ancak,
buna rağmen, bu resmî rakamlar bile AKP Hükûmetinin son bir yıl
içerisinde işsizlikte daha geriye gittiğini göstermektedir. Resmî
verilere göre tarım dışı istihdam 2007 yılında
yüzde 12 iken 2008 yılında 13,3e yükselmiştir. Genç nüfustaki
işsizlik yüzde 19dan yüzde 21,1e yükselmiştir. Türkiyede
kayıt dışı ekonominin büyüklüğü konusunda, kayıt
dışılığın tanımı gereği üzerinde
çok da mutabakata varılan bir rakam bulunmamaktadır. Ancak, yine de
resmî rakamlara göre çalışanların yüzde 45,9u hiçbir sosyal
güvenceye sahip değildir. 10 milyon 196 bin emekçi hiçbir sosyal güvencesi
olmadan çalışmaktadır. Bu, her 2 çalışandan 1inin
sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaya mecbur
bırakıldığını göstermektedir.
Emekçilerin en
büyük sorunlarının, sendikal örgütlenmenin ve hak arama mücadelesinin
önündeki engellerden birisi de bu kayıt dışı ekonomidir.
Türkiye kayıt dışı istihdamda OECD ülkeleri arasında
ilk sırada yer alıyor. OECD ortalaması yüzde 18 olan kayıt
dışılık oranı, Türkiyede, yine OECDnin verilerine
göre, yüzde 32,1i buluyor. Resmî rakamlar bunu söylerken gerçek durum daha
vahimdir. İşsizliğin gerçek boyutlarını her iş
ilanında yaşanan izdihamda görmek mümkündür. Geçtiğimiz aylarda
Zonguldakta maden işçisi olarak çalıştırılmak üzere 3
bin kişi için iş ilanı verilmişti, 1.033ü üniversite
mezunu olmak üzere tam 35.291 kişi bu 3 bin kişilik iş için
başvurdu ve sınavla işin içinden
çıkılamadığı için kurayla iş elde etme
şansı yakalamaya çalıştı işsizlerimiz.
Sayın
milletvekilleri, işsizlik ve yoksulluk, güvencesiz köle
işçiliğine devam ettirilen kadın ve çocukları daha çok
istismar etmektedir. Niteliksiz, kişisel gelişimi desteklemeyen,
sağlıksız, düzensiz işler ucuz iş gücü olarak
kadın ve çocukların çalıştığı alanlar olmaya
devam etmektedir. Sayın Başbakan dahi tekstil sektöründe çalışanların
yüzde 75inin kaçak çalıştırıldığını,
bunların çoğunluğunun kadın ve çocuklardan
oluştuğunu ifade etmektedir. Sayın Başbakanın
gerçekleri söylemesi bir işe yaramaz. Kayıt dışı
istihdamla mücadele etmek, kadınların çalışma
koşullarını düzeltmek, kadın istihdamını
artırmak için peki sen ne yaptın? diye Hükûmete sormazlar mı?
Sosyal güvenlik,
işverenin vicdanına bırakılamayacak bir konudur. Tam
tersine, gerekli önlemler alınmadığı zaman sadece Hükûmeti
değil sosyal devlet ilkesini bile tartışmaya açacaktır.
Ülkemizde toplam istihdamın sadece yüzde 26,7sini kadınlar
oluşturmaktadır. Bu oran 2002de 27,92ydi. Yani, kadın
işsizliği AKP Hükûmeti döneminde daha da arttı. Kadın
işsizliği ciddi bir sorun olmayı sürdürürken
kadınların karar alma süreçlerinde yer alması, çalıştıkları
iş yerlerinde inisiyatif sahibi olmaları da ciddi bir sorun olarak
önümüzde durmaktadır.
Eğitim
düzeyi arttıkça istihdam olanağı artmaktadır. Ancak,
iş yaşamında eğitimli kadınlara ne vaat ettiğimiz
de bir tartışma konusudur. Kamuda üst düzey yöneticilerin
yalnızca yüzde 18i kadınsa, 93 rektörden yalnızca 5i
kadınsa, hâlâ bu ülkede kadın vali yoksa toplumsal cinsiyet ezberinin
de kadını engellediği çok açık bir şekilde ortada
durmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, yüksek işsizlik kadar, iş
sağlığı, güvenliği alanında da can
kayıpları iş hayatımızın en önemli sorunu olarak
önümüzde durmaktadır. Tersanelerde dört gün önce Hızır Akbulut
adlı işçi yaşamını yitirdi son olarak. Artık,
bunlara iş kazası demek anlamsızdır. Bunlar, açıkça,
yaşanan cinayetlerdir. Bu seri cinayetler 116 emekçinin hayatını
yok etti. Sorumlulara ise en fazla 710 YTL ya da 14 bin YTL arasında
değişen para cezaları verildi. Sayın Başbakanın
göz kamaştırıcı bulduğu tersane sektörü, emekçi
aileleri için gözyaşı sektörü olmaya devam etmektedir ve kamuoyunun
bütün baskılarına rağmen Hükûmet bu konuda, henüz, yeterli ve
sonuç alıcı önlemler almaktan da uzaktır.
Kot taşlama
işinde çalışan emekçilerin sesini de kimse duymuyor. On iki-otuz
beş yaş arasında gencecik insanlar, emek
yaşamının en vahşi koşullarının
uygulandığı kot taşlama atölyelerinde birkaç yıl
içinde slikozis hastalığına yakalanıyorlar. Bu ölümcül bir
hastalık, tedavisi yok ve ne yazık ki bu sektörde
çalışanların sosyal güvencesi de yok. Bu hastalığa
yakalanan emekçiler yeşil kartlarıyla tedavi olma derdine
düşüyorlar bir de. Düşük ücretle, sigortasız, dar ve
havasız atölyelerde yoğun kum solumaları sonucunda işçiler,
madencilerin on beş-yirmi yılda yakalandığı bu meslek
hastalığına iki yıl içerisinde yakalanıyorlar. Kaçak
çalışıyorlar yerlerini bulamıyoruz. diyor Sayın
Bakan. Bu bir âcizliktir. Bir an önce kum püskürtmeyle kot eskitme
işleminin yasaklanması ve bu işte çalışanların
tümü için ücretsiz tedavi imkânı sağlanması gerekmektedir. Kot
Taşlama İşçileri Dayanışma Komitesinin verilerine
göre, bu ölümcül hastalığa yakalanan işçilerin sayısı
4 bin civarındadır. Bu korkunç bir rakamdır. AKP Hükûmeti bu 4
bin kişinin yavaş yavaş ölümünü mü bekleyecektir?
İnşaat
sektöründe de durum farklı değildir. Sosyal güvenceden yoksun
inşaat işçileri iş güvenliği de
sağlanamadığı için her gün iş kazalarında
yaşamlarını yitiriyorlar. Tamamen kontrol dışı
olan bu sektörde, ne yazık ki yılda kaç kişinin
yaşamını yitirdiğini tespit etmek bile mümkün
değildir. Sayın Çalışma Bakanının verdiği
rakamlar bile iş kazalarında AKP döneminde korkunç bir
artış olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bilgilere
göre, iş kazalarında 2003 yılında 810, 2004
yılında 844, 2005te 1.071, 2006da 1.592 kişi
yaşamını yitirmiştir. 2007deki rakam da bundan çok
farklı değildir, 1.043 işçi iş kazası denilen
cinayetlerde yaşamını yitirmiş, AKP Hükûmeti de
bunları seyretmiştir.
Balıkçılık
sektöründe bulunan 60 bini aşkın emekçinin de benzer sorunları
bulunmaktadır. Bu yaşanan sorunların sebebinin başında
ilgili resmî kurumların göstermiş olduğu ilgisizlik ve yetersizlik
gelmektedir. Balıkçılığın, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına bağlı alt düzey bir
daireden idare edilmesi, bahsetmiş olduğumuz ilgisizliğin en
açık kanıtıdır.
Mevsimlik işçilerin
yaşadığı sorunlara karşı da AKP Hükûmeti
kayıtsızlığını sürdürmektedir. Özellikle bölge
illerinden çıkıp fındık, pamuk ve narenciye
tarlalarında mevsimlik olarak çalıştırılan
insanların yaşadıkları, artık dayanılmaz bir
drama dönüşmüştür. Modern kölelik anlamına gelen bu durum
karşısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı parmağını bile kıpırdatmamaktadır.
Kamyon kasalarında yapılan yolculuklar can pazarına
dönüşmüş; içme suyu ve tuvalet ihtiyacının dahi
karşılanmadığı çadırlarda süren yaşam,
insanlık adına utanç verici boyutlara ulaşmıştır.
Bütün bunların üzerine bir de gittikleri yörelerde, özellikle yerel
yöneticilerin ayrımcı, ırkçı, dışlayıcı
ve onur kırıcı yaklaşımlarıyla
karşılaştıkları da kabul edilmez bir durum olarak
önümüzde durmaktadır. Bazı verilere göre sayıları 1,5
milyonu bulan mevsimlik tarım işçilerinin
yaşadığı bu drama AKP Hükûmeti gözlerini,
kulaklarını kapamış, bu insanları yok
saymıştır.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin en çok övündüğü icraatı ise Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasıdır. Emek
örgütlerinin tüm itirazlarına ve direnişine rağmen, Meclisten geçirilen
bu Yasa ile emekçilerin kazanılmış birçok hakkı
gasbedilmiştir. Emeklilik yaşı altmış beşe
çıkartılarak mezarda emekliliğe resmiyet
kazandırılmıştır. Kadınların iki yıl
erken emekli olma hakları gasbedilmiştir. Emeklilik
maaşında alt sınır uygulaması kaldırılarak
emekliler açlığa mahkûm edilmiştir. Sağlık
hizmetlerinde ise artık ne kadar para o kadar hizmet
anlayışı tamamen hayata geçirilmiştir. AKP Hükûmeti, emek
örgütlerinin, sosyal tarafların görüşlerini dikkate almak yerine, bu
Yasaya itiraz eden emekçilerin üzerine, her zaman olduğu gibi, yine
polisi sürmüştür. Yani AKP Hükûmeti, polis copu ve gaz bombası
desteğiyle emekçilerin haklarını gasbeden bu Yasayı
Meclisten geçirmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyede ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamın
olduğu kadar çalışma yaşamının da önemli
problemlerinden bir diğeri ekonomik eşitsizliktir, bölgeler
arasındaki farktır. Bu konuda değerlendirme yapmadan önce,
Hükûmetin üzerinde çokça politika yapmaya çalıştığı
GAP projesinin istihdamla ilgili boyutuna ilişkin bir iki cümle söylemek
istiyorum.
Sayın
Başbakan GAP Eylem Planını açıklarken, beş yıl
içerisinde tamamlanması planlanan bu proje kapsamında tam 4 milyon
kişinin istihdam edileceğini söylemiştir. Planın
açıklanmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçti ve
Hükûmetin iddialarına göre büyük bir hızla da çalışmalar
devam ediyor. Şimdiye kadar kaç kişiye istihdam olanağı
yaratıldı, soruyoruz? Çünkü bir yıl geçti, kaldı dört
yıl. Biz bu 4 milyon istihdam vaadini unutmayacağız, bu
asılsız vaadin hesabını her fırsatta sormaya devam
edeceğiz.
Sayın
milletvekilleri, bölge zorunlu göçün, yerinden edilmenin, savaşın
bütün tahriplerini yaşamaktadır. Tarım dışı
işsizlik bölgede yüzde 19, kırsal kesimlerde ise yüzde 25 olarak
Türkiye ortalamasının neredeyse 2 katıdır. Yeşil kart
sahiplerinin, yani açlık sınırında yaşayan
insanların yüzde 46sı bölge illerinde yaşamaktadır.
Zorunlu göç mağdurlarının bir kısmı ise köylerinde mülk
sahibi oldukları gerekçesiyle yeşil kart bile alamamaktadır.
Yoksullukla
mücadele kömür ve makarna dağıtarak yapılamaz. Yoksulluğu
önlemek için istihdam yaratmak, iş olanağı yaratmak gerekir ama
AKP Hükûmeti döneminde bölgede istihdam imkânı yaratan tek bir
yatırım yapılmamıştır. Tam aksine, bölgedeki kamu
işletmeleri de özelleştirme kapsamına alınarak
işsizlik artırılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, çalışma yaşamındaki sorunlar emeği
dikkate alan politikalarla ancak giderilebilir ama ne yazık ki Türkiyede
emeğin örgütlü gücü giderek zayıflamakta, Hükûmet örgütlenme önündeki
engelleri kaldırma taleplerine de göz kapamaktadır.
Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam örgütlenme
hakkını fiilî olarak engellediği gibi, sendika üyeliğinin
noter şartına bağlanması ve iş kolu barajı gibi
yasal engeller de kaldırılmıyor. Kamu emekçilerinin grevli,
toplu sözleşmeli sendika hakkı da AKP Hükûmeti tarafından gasp
ediliyor.
Son olarak, TÜM
BELSEN, toplu sözleşme hakkıyla ilgili olarak AİHMde
açmış olduğu davayı kazandı. Artık, kamuda toplu
sözleşme ve grev hakkı önündeki yasakçı zihniyetten vazgeçilmeli
ve AİHM kararının gereği yerine getirilmelidir.
Türkiye,
gayrisafi millî hasılasından kamu personeline en az pay ayıran
ülke durumundadır. Avrupa Birliği ortalaması 10,7dir,
Türkiyede ise bu rakam 6,6dır. Kamu Emekçileri Sendikasının
yaptığı son araştırmada 4 kişilik bir ailenin
insanca yaşam standardına kavuşabilmesi için 2 bin 310 YTLye
ihtiyaç vardır. Sağlıklı beslenebilmek için de asgari 730
YTLye ihtiyaç vardır. Bu rakamlar, kamu emekçilerinin bir ay içerisinde
yirmi üç günü açlık sınırında, yedi günü de yoksulluk
sınırında geçirdiğini gösteriyor. Bu tabloyu
değiştirecek tek şey, kamu emekçilerinin grevli, toplu
sözleşmeli sendika hakkına kavuşması ve üretimden gelen
güçlerini kullanabilme olanağına kavuşmasıdır.
Ayrıca,
sendikal faaliyetlerinden dolayı kamu emekçileri ciddi bir baskı
altındadır. Yüzlerce sendika üyesi ve yöneticisi, sendikanın
aldığı kararlar doğrultusunda yapılan eylemlere
katıldıkları için haklarında idari ya da cezai
soruşturmalar açılmaktadır. Sağlık Emekçileri
Sendikası Genel Başkanı Bedriye Yorgun, Zekâi Tahir Burak
Doğum Hastanesindeki bebek ölümlerini ortaya
çıkardığı, oradaki koşullara dair açıklamalar
yaptığı için Sağlık Bakanlığı Yüksek
disiplin Kurulu kararıyla memuriyetten men edilmiştir. Diyanet ve
Vakıf Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Lokman Özdemirin
de, Hükûmete yönelik eleştirileri içeren bir basın
açıklaması yaptığı için memuriyetine son
verilmiştir. Lokman Özdemir, Hakkâri Merkez Camisinde imam olarak görev
yapmakta ve DİVESin Genel Başkanlığını
yapmaktaydı. AKP Hükûmetini eleştirdiği için memuriyetten men
edildi.
İşçi
sendikalarına yönelik de aynı baskılar devam etmekte ve
örgütlenme hakkı fiilî olarak engellenmektedir. Bu nedenledir ki,
sendikalaşma oranı her geçen gün düşmektedir. Son olarak
Deri-İş Sendikasının örgütlenmeye
çalıştığı DESAda sendikal çalışmalara
katıldığı için sekiz yıllık işçi Emine Aslan
işten çıkarıldı. Arkasından 41 işçi daha
işten atıldı. DESAda emekçilerin direnişi devam ediyor,
Bakanlık ise seyrediyor.
Sayın milletvekilleri,
Diyarbakırda 700 tekstil işçisinin -Akyıl Tekstilde-
sendikalı oldukları için işlerine son verildiğini,
farklı isimlerle yeniden işletmenin hayatına devam ettiğini
buradan, bu kürsüden geçen yıl ayrıntılı olarak
anlatmıştım. Eminim ki işverenlerin, kanunları hiçe
sayarak yaptığı bu uygulamaları Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı da bütün ayrıntılarıyla
biliyor ancak hiçbir şey yapmıyor.
Bütün bunları yapmıyor, peki ne
yapıyor AKP Hükûmeti? Dünya emekçilerinin evrensel günü olan 1
Mayısı kutlamak isteyen emekçilerin üzerine polisleri sürüyor. Bu
yıl 1 Mayısta emekçilere öylesine vahşi bir saldırı
yapılmıştır ki tüm dünya bu durumu
kınamıştır. Avrupa Birliği İlerleme Raporunda
bile bu duruma yer verilmiş ve kabul edilemez olduğu ifade edilmiştir.
Çalışma yaşamındaki bu sorunlar AKP Hükûmetinin emekten,
emekçiden, haktan, adaletten ne kadar uzak bir Hükûmet olduğunu,
yaptığı yardım şovlarına rağmen sosyal
devlet ilkesiyle hiçbir alakasının olmadığını
ortaya koymaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
bütçesine ilişkin yaptığımız bu eleştirilerin
dikkate alınacağını umuyor, şimdi de
Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili görüşlerimizi
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Ulaştırma
sektörü, etkileri ve sonuçları itibarıyla sosyoekonomik yapı
üzerinde neredeyse belirleyici düzeyde etkisi olan bir sektördür. Bir hükûmetin
ulaştırma politikalarına bakarak ülkedeki ekonomik ve sosyal
kalkınmayı nereye doğru yönlendirmek istediğini görmek
mümkündür. Ulaştırma imkânlarının ve araçlarının
artması hem insanın yaşam kalitesini artırmakta hem de
kaynaklara ve piyasaya erişimi kolaylaştırdığı
için ekonomik kalkınmayı tetiklemektedir. Aynı zamanda, uygun
şekilde tasarlanmamış ulaştırma stratejileri ve
programları yoksulların durumunu kötüleştiren, çevreye zarar
veren, ihtiyaçları göz ardı eden ve kamu finansmanını heba
eden sonuçlara da yol açmaktadır. Araştırmalar,
uluslararası ulaştırma maliyetinin gelişmekte olan
ülkelerin ihracattaki rekabet gücünü büyük ölçüde belirlediğini
göstermektedir. Yapılan bilimsel araştırmalarda bir ekonomide
taşıma maliyetinin 2 katına çıkması hâlinde o
ekonominin büyüme oranının yarım puan daha
azaldığına işaret etmektedir. Gerek ekonomik kalkınma
gerekse sosyal gelişmede bu kadar önemli rol oynayan ulaştırma
sektörü, ülkenin makro düzeyde üretilen politikalarına göre
şekillenmektedir.
Ulaştırma
yatırımları iktidarın genel politik tercihlerinin ve
yaklaşımlarının temel bir göstergesidir. Ülkemizde
Ulaştırma Bakanlığı kamu yatırımları
içerisinde en büyük paya sahip olan bakanlık durumundadır. 2009
yılı bütçesinde Ulaştırma Bakanlığının
yatırım bütçesi bağlı kuruluşlarla birlikte toplam 6,6
milyar YTL civarındadır. Tek başına
Karayollarının yatırım bütçesi 3 milyar 477 milyon 246 bin
YTLdir. 2008 yılı bütçesinde de kamu yatırım
paylarının sektörel dağılımında en yüksek pay 3
milyar 957 bin 997 YTL ile ulaştırma sektörüne
ayrılmıştır. 2007 yılında ulaştırma ve
haberleşme sektöründe 6,4 milyar YTLlik yatırım
yapılmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı, 2007
yılı kamu yatırımlarının illere ve sektörlere
göre dağılımına ilişkin verilerini
yayınladı. Buna göre, 21 milyar YTLlik toplam kamu
yatırımları içerisinde üçte 1lik payı 6 milyar 477 milyon
YTL ile ulaştırma ve haberleşme sektörü aldı. Toplam kamu
yatırımlarının üçte 1ini Ulaştırma
Bakanlığı tek başına kullandı. Doğu ve
güneydoğuda bulunan 23 ile, ulaştırma ve haberleşme
sektöründe yapılan toplam kamu yatırımları ne kadar biliyor
musunuz sayın milletvekilleri? Yanlış mı hesapladım
diye birkaç kez yeniden hesapladım ama bu utanç verici rakamı
değiştiremedim. 6,5 milyarlık yatırımdan 23 ile
yapılan toplam yatırım 222 milyon 575 bin YTL. Yani,
Ulaştırma Bakanlığı, Türkiye genelinde
yaptığı yatırımların sadece yüzde 3,4ünü ancak
bölgedeki 23 ile ayırabilmiştir. İstanbul, tek başına,
1 milyar 940 milyon YTL yatırım almıştır. 2nci
sırada yer alan Adana, tek başına, 220 milyon YTL
yatırım almıştır yani Adana, tek başına,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 23 ilin ulaştırmada
aldığı kamu yatırımı kadar pay alabilmiştir.
Bursa da bundan farklı değildir, Bursa da 203 milyon YTL
yatırımla 3üncü sıradadır ve Bursanın
aldığı yatırım da tek başına bölgenin 23
iline yaklaşmaktadır.
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Nazım
Ekren, 2009-2011 döneminde uygulanacak kamu yatırım politikaları
ve öncelikleri hakkında bilgi verirken enerji ve ulaştırma
sektörlerinin yatırım paylarının 2010 yılına
kadar düzeyini koruyacağını ve 2010dan sonra da tedricen benzer
bir trendin devam ettirileceğini açıklamıştır. Yani,
bu bilgiler bize şunu gösteriyor: Daha uzun yıllar kamu
yatırımlarının büyük bir kısmı
ulaştırma sektörüne ayrılacaktır ve Kürtlere yönelik
ayrımcılık da daha uzun yıllar devam edecektir. Bu
bilgiler, devletin yani AKP Hükûmetinin, bölgeyi kalkındırmak diye
bir derdinin olmadığını, bölgeler arası
gelişmişlik farkını azaltmak diye bir
politikasının olmadığını göstermektedir. Bu
tabloyu çok iyi bilen Sayın Başbakan boşuna bölücülüğü
başka yerde arıyor. Bu tablonun yanına bir de Beğenmeyen
gitsin! söylemi eklenince gerçek bölücülük tam anlamıyla ortaya
çıkıyor. Sayın Başbakan her yerde ve her fırsatta
tekrarlıyor, bütçe görüşmeleri sırasında da bir kez daha
tekrarlama ihtiyacı duydu: Biz ne dedik? Tek millet dedik. Ne dedik?
Tek bayrak dedik. Ne dedik? Tek vatan dedik? Ne dedik? Tek devlet dedik.
Buna kim karşı çıkabilir ya! Buna karşı
çıkabilenin bu ülkede yeri yok. Bu, Sayın Başbakanın
Mecliste yaptığı konuşmadır, bütçe görüşmeleri sırasında
bu kürsüden yaptığı konuşmadır.
Başbakanın
bu söyleminde dikkat çeken iki nokta var: Birincisi, bu ülkede yaşayan ve
vatandaşlık bağıyla bu ülkeye bağlı olan tüm
yurttaşlara tekliği dayatması ve farklılığı
reddetmesidir. Bu söylem, bu ülkede bin yıllardan beri yaşayan Kürt
halkına kimliğini terk etme dayatmasıdır. Sayın
Başbakanın bu söyleminin altında Kürt yurttaşlara, Kürt
kökenli Türküm. dedirtme dayatması vardır.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Yalan söylüyorsunuz!
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sen doğru söylüyorsun!
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Bu ne anlama geliyor?
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Yalan söylüyorsunuz!
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Dinlersen anlayacaksın.
Bu söylem, Ben
Kürtüm. diyenlere Senin bu ülkede yerin yok. demektir.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Hiç kimse Kürt halkına
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, siz olur olmaz her şeye müdahale
ediyorsunuz. Niye müdahale etmiyorsunuz?
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Arkadaşlar, tamam.
Bu ülkede
asırlardır birlikte yaşamış
BAŞKAN
Sayın Sakık, bir tek kelime söyledi, benden önce siz müdahale
ettiniz.
SIRRI SAKIK (Muş)
Yakışıyor mu size bu? Ayıp, ayıp!
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla)
dedeleri bu ülke için canını vermiş,
geçmişi bu topraklarda olan
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Yalan! Buramıza geldi yahu!
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) O senin yalanın, bizim
yalanımız değil, Başbakanın yalanı.
BAŞKAN
Sayın milletvekili
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Lütfen susup dinleyin.
BAŞKAN
Necat Bey, lütfen
Lütfen.
Buyurun
Sayın Kışanak.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Bu ülkede asırlardır birlikte
yaşamış, dedeleri bu ülke için canını vermiş,
geçmişi bu topraklarda olan, geleceğini de bu topraklarda arayan,
ortak vatanda özgürce yaşamak isteyen 70 milyon yurttaşımız
vardır. Bu yurttaşların bir kısmı kendisini Türk olarak,
bir kısmı da kendisini Kürt olarak tanımlıyor. Buna
karşı çıkmak, Hayır, illaki tek olacaksın. Olmuyorsan
bu ülkede yerin yok. demek bölücülük değil de nedir?
Bu konuşmada
sorunlu olan bir başka nokta da şudur: Buna kim karşı
çıkabilir ya! söylemidir. Buna kim karşı çıkma cüreti
gösterebilir? diye meydan okumaktadır Sayın Başbakan.
Sayın Başbakan kendisinden farklı düşünmeyi düşünce ve
ifade özgürlüğü kapsamında görmek yerine bir cüret konusu olarak
görmekte, konuşmasının sonuna Ya! ünlemini de ekleyerek âdeta
meydan okumaktadır. Bu yaklaşımla, bu üslupla yürütülen
yöneticiliğin siyasi literatürdeki adı diktatörlüktür.
Demokratik
ülkelerde yurttaşların görüşlerini ifade edebilmek için illaki
cesur olmaları, illaki bedel ödemeyi göze almaları gerekmez. Çok
şükür ki -ama çok şükür ki- bu ülkede, Sayın Başbakanın
buyruklarına rağmen, bu buyruklara karşı çıkma
cesareti gösteren, buna cüret eden ve bedel ödemekten de çekinmeyen yüzlerce
politikacı, aydın ve milyonlarca yurttaşımız
vardır. Tekçilik dayatmasına boyun eğmeyen onlarca siyasi parti
kapatıldı, seçilmiş milletvekilleri yaka paça cezaevine
götürüldü, yıllarca cezaevinde yattılar. DEP milletvekili Sayın
Mehmet Sincar ve onlarca politikacı, aydın öldürüldü, katledildi.
Beş bin köy ve mezra yakıldı, milyonlarca insan yerinden
yurdundan edildi, dört bine yakın faili meçhul cinayet işlendi. Daha
geçtiğimiz gün Refah Partisi milletvekili Sayın Mehmet Fuat
Fırat bile gazetelere yansıyan açıklamalarında 1990lı
yıllarda yaşanan vahşete ışık tutan
açıklamalarda bulundu. Sayın Fırat 1990lı yıllarda
insanların gözaltına alınıp kaybedildiğini ve
BOTAŞta kuyulara atıldığı iddialarını
doğruladı.
Sayın
Başbakan, bu ülkede insanlar gözaltında öldürülüp asit
kuyularına atıldılar, köylülere dışkı yedirildi,
siyasi partiler kapatıldı ama kimse tekçilik dayatmasına boyun
eğmedi, bundan sonra da eğmeyecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede doğruyu söyleme cesareti gösteren ve bedel
ödemekten korkmayan aydınlar da var. Avrupa Birliği süreci nedeniyle
bu ülkede yasal dayanağı da oluşturularak İnsan
Hakları Danışma Kurulu oluşturuldu ve şimdi
Cumhurbaşkanlığı makamında olan Sayın Abdullah
Gülün de o dönem başkanlığını yaptığı
bu Kurula bağlı olarak Azınlık Hakları ve Kültürel
Haklar Çalışma Grubu oluşturuldu. Sayın Profesör Doktor
Baskın Oran ve Profesör Doktor İbrahim Kaboğlunun
hazırladığı Azınlıklar ve Kültürel Haklar Raporu,
bu ülkede birçok sorunun demokratik zeminde tartışılmasına
olanak tanıyan bir rapordu. Raporda milletin bölünmez bütünlüğü
kavramı milletin tek parça, monolotik olduğunu söylemektir ki milleti
oluşturan çeşitli alt kimlikleri inkâr anlamına gelen ve
dolayısıyla demokrasinin özüne karşı olan bu söylemin
doğru olmadığı ifade edilmişti. Hakların
sınırlandırılmasında kullanılan ölçüler
arasında millî güvenlik ve toprak bütünlüğünün bulunabileceğini
ama milletin bütünlüğünün yani alt kimlikleri reddeden monolotik
yapının doğru olmadığı ifade edilmişti.
Aydınlar,
yargılanmaktan korkmayıp bu raporu geri çekmediler. Ne yazık ki
bu raporu ısmarlayan Hükûmet, raporu hazırlamakla
görevlendirdiği kişilerin arkasında durmadı ve rapor
bölücülükle yargılandı. Profesör Doktor Baskın Oran ve
Sayın Kaboğlunun hazırladıkları Azınlık ve
Kültürel Haklar Raporu davası sonucunda son olarak geldikleri aşama Yargıtay
8. Ceza Dairesinin bozma kararıdır. Bu kararın ardından geçtiğimiz
günlerde konuyu yeniden görüşen Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi de durumu
Adalet Bakanlığına havale etmiştir. Çünkü meşhur
301inci madde kapsamında yargılanma konusunda Adalet
Bakanlığının izin vermesi gerekmektedir.
Şimdi top
Adalet Bakanlığındadır. Sayın Bakan ya düşünce ve
ifade özgürlüğüne bir darbe daha vurarak raporun 301inci madde
kapsamında yargılanmasına izin verecek ya da Sayın
Başbakanın aksine cesaret göstererek, cüret ederek bu yargılanmaya
izin vermeyecektir. Bu yaklaşım, demokrasiyle, düşünce
özgürlüğüyle, hakla, adaletle, yani demokratik hiçbir ilkeyle
bağdaşmaz. İnsanlar en aykırı düşüncelerini bile
demokratik zemin içerisinde ifade edebilme olanağına
kavuşmalıdır. Buna imkân tanımadığınız
ve zorunlu vatandaşlığı gönüllü vatandaşlığa
dönüştüremediğiniz sürece dağa giden yolu kapatmanız mümkün
olmayacaktır.
Sayın
Başbakan, biraz yakın geçmişte
yaşadıklarımıza bakarsanız, bu ülkede baskı ve
şiddet adına yapılmadık hiçbir uygulamanın
kalmadığını görürsünüz. Bu yol çıkmaz bir yoldur. Cesaret
edilmemesi gereken bir şey varsa o da halkları karşı
karşıya getirme politikasıdır. Cesaret edilmemesi gereken
bir şey varsa, o da bu ülkeyi sınırsız şiddet
ortamına sürüklemektir. Bir kez daha hiç kimse bu ülkeyi 90lı
yıllardaki şiddet ortamına sürüklemeye cesaret etmemelidir.
Sayın
Başbakanın bütçe görüşmeleri sırasında söylediği
Sayın Bahçelinin az önce söylediği şeyleri ben de
paylaşıyorum, farklı düşünmüyorum. sözleri de dikkat
çekiciydi. Neydi Sayın Başbakanın paylaştığı
düşünce? Demokratikleşme, çok kültürlülük, alt kimlik, ana dilde
eğitim, genel af ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin ülkeyi bölmeye
yönelik bir dayatma ve tehlike olduğu fikriydi.
Sayın
Başbakan ve AKP Hükûmeti 22 Temmuz öncesinde bunların tam tersini
söyleyerek halktan oy aldılar. Bu nedenle bu ülkeyi çağdaş,
demokratik bir yapıya kavuşturmak isteyen her kesimden,
demokratlardan, liberallerden, Kürtlerden, tüm ötekileştirilenlerden oy
aldılar. Ancak gelinen noktada bu oylara layık olmadıkları
da ortaya çıktı. Bu nedenle Sayın Başbakana, topluma
AKPnin gerçek yüzünü görme fırsatını verdiği için
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kışanak, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Gerçekten de Sayın Başbakanın ifade
ettiği gibi, AKP tekçi, çok kültürlülüğü tehdit olarak gören,
Kürtlerin ana dilde eğitim taleplerini bölücülük olarak
değerlendiren, demokratikleştirmeyi bir dayatma olarak kabul eden bir
partidir. Ancak, önümüzde yine bir seçim var. AKP seçim yaklaştıkça
yeniden demokrat bir maske takınma ihtiyacı duyabilir ama nafile,
artık AKPnin gerçek yüzü ortaya çıkmıştır, kimse bu
söylemlere itibar etmeyecektir.
Konuşmamı
burada bitiriyorum. Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Kırıkkale
Milletvekili Sayın Osman Durmuş.
Sayın
Durmuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının 2009 yılı bütçesiyle ilgili olarak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, çalışma hayatı, sendikal hayat, sigortalılık,
işçi-işveren ilişkileri, ücretleri ve sosyal hizmet ve sigorta
primleri, iş sağlığı ve güvenliği doğru,
aktüel veriler üzerinden yapılabilir. Yurt dışında çalışan
işçilerimiz, onların sosyal güvenliği, istihdam ve meslekte
yeterlilik sisteminin oluşturulması ve işletilmesi de bu
verilerle yapılabilir.
Ancak, AKP
hükûmetlerinin verileri sanaldır. Sadece seçimi düşünerek veriler
oluşturmakta, vatandaşı bir seçimde daha yönlendirmek için
verilerle oynanmaktadır. Bir günde bir bakanın
açıkladığı veriyi bir diğeri yalanlamakta, hatta bazen
kendi kendilerini tekzip etmektedirler. Bir önceki Çalışma
Bakanı toplanamayan SSK primini 25 milyar YTL, Sayın Çelik ise 45
milyar YTL olarak açıklıyor. Açıklanan rakamlar çok afaki ve
inandırıcılıktan uzaktır.
Bakanlığın
2009 yılı bütçe büyüklüğü 143 milyar YTL olarak tahmin
edilmektedir; buna 37 milyar YTL İşsizlik Fonu da dâhil edilmiş.
Sayın Bakanın verilerine göre 3 milyon 180 bin işçi
sendikalıdır. Burada yüzde 58 gibi görülen sendikalı, kayıt
dışılığın yüzde 48-50lerde olduğu
düşünülürse, yine burada rakamlar tutarlı değildir.
Memurlarımızın ise 931 bini sendikalıdır.
12 Eylül darbesi
ile birlikte ciddi güç kaybına uğrayan işçi sendikaları,
işveren veya hükûmet yandaşı sendika gibi yeni kavramlarla
anılmaktadır. Sendika ve yürütme birbirine karşıt
pazarlık taraflarıdır. Ne yazık ki ülkemizde sarı
sendikacılık yaygın hâle gelmiştir.
Toplu
sözleşme vaadiyle aldatılan memur, toplu görüşmede aylarca
süründürülüyor ve gerçek enflasyonun 1/3ü düzeyindeki bir ücrete mecbur
ediliyor.
Emeklilerin
sendikaları olmayınca emekliler yok sayılıyorlar, yoksulluk
ile açlık sınırında yaşıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, çalışma hayatı Anayasamızın
öngördüğü ve ILO sözleşmelerinin beklediği gelişmelerden
çok uzaktadır. Sendikalı memurlar, hükûmete yandaş sendikalara
geçmeleri yönünde ciddi baskı ve sürgünlere maruz kalmaktadır.
Ehliyet ve
liyakatin, görevde yükselme sınavlarının yerini, yandaş
sendika üyeliği almıştır.
5510
sayılı Yasada yapılan değişiklikle iş yerinde
spor tesisi, anaokulu kurma, kreş, emzirme odası açma
yükümlülüğü işverenden kaldırıldı. Sayın Bakan bu
sonucu başarılmış bir iş gibi sunuyor.
Çocuklarımızın, annelerimizin ve
çalışanlarımızın kazanılmış hakkı
elinden kanunlarla alınıyor ve bunu da başarı diye
sunuyorlar.
Kadınlarımız
ile on sekiz-yirmi dokuz yaş arası gençlerimize kademeli teşvik
düzenlemesi getirildi. Sigorta primlerini işveren yerine devlet, dört
yıl süreyle kademeli olarak ödeyecek. Ancak bunu işveren,
kıdemli ve ücreti yüksek çalışanının sigorta primini
devletin ödediği gençlerle değişme fırsatı olarak
değerlendirebilir.
Değerli
milletvekilleri, tilkiye sormuşlar Tavuk yer misin? diye. Oturmuş
ağlamaya başlamış Bu da sorulur mu? diye. Kıdemli
işçi ve ustaların işten çıkarmalarını durduran
tedbirleri alan önergelerimizi reddettiniz. Şimdi, kıdemli
işçiler, ustalar işsiz kalacak diyecektim ki, ekran
başındaki seyircilerin Ne kıdemlisi, ekonomik kriz sonrası
herkes işini kaybediyor. İki gün önce Fordda 300 kişinin
işten çıkarıldığını duymadın mı?
Grundigte de -biraz evvel gazetede okudum- ondan daha fazlası işten
atılmış. dediklerini duyar gibiyim. Durum bir toplumsal
felaket, intihar ve cinnete dönüşüyor.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin başı yedi yıldızlı
otellerde, zevküsefa içinde Lale Devri sefahatini yaşıyor,
Hamdolsun, biz iyiyiz. diyor. Çalışanlar işini kaybediyor.
Televizyonlarda naklen yayın intiharlar gösteriliyor, Başbakan Bize
bir şey olmaz. diyor. Gazeteler Sayın Pepenin oğlunun yeni
tersanesini yazıyor. Size bir şey olmayacağı açık.
İşsizlik
sigortası 57nci Hükûmetin kanunla kurduğu sosyal bir fondur ve
işsiz kalanlara verilecek Fonda toplanan prim 37 milyar YTLyi buldu. AKP
Hükûmeti altı sene yan geldi yattı, yerel seçim yaklaşınca
güneydoğu oylarını almak, doğuluyu kandırmak için
İşsizlik Fonundan 8 trilyonun GAPa aktarılması
akıllarına geldi. Şu ana kadar sulama kanalları için kaç
lira kullanıldı? Aktarılan 8 katrilyonun nerede
kullanılacağını bütçede izleyebilecek miyiz? Ekonomik
krizin yoğunlaştığı ve toplu işten
çıkarmaların başladığı bu dönemde bu Fon
parası cari açık kapatma ve seçim fonu olarak kullanılacak
mı?
Değerli
milletvekilleri, belediye seçimleri için -geçim için değil- 5 katrilyonun
güneydoğuya aktarıldığını Bakanımızdan
işittik. Hak-İş susuyor, Türk-İş susuyor, DİSK
susuyor, iş yerleri kapanıyor, işçiler atılıyor, ancak
nasılsa sendikalarımız primlerini topluyor.
Eski hükümlü ve
terör mağduru insanlarımızın yüzde 3ü oranında
çalıştırma yükümlülüğü AKP Hükûmeti tarafından
kaldırılmıştır. İşitme engelli duymaz, görme
engelli görmez, ortopedik engellilerin gücü yetmez diye düşünüyorlar
zahir. Görmez dedikleriniz duyar, işitmez dedikleriniz görür, ortopedik
özürlü, aksak dediğiniz, aparatla veya bisikletle de olsa
sandığa gider, hakkını arar.
Kamu iş
yerleri özelleştirildiğine göre, eski mahkûmlar ve engellilerin
çalışma alanı daha da daralmıştır. İş
kapısı kapandı, engelliler ve eski mahkûmlar gözden
çıkarıldı.
Geçen hafta
basına yansıdı, 17 bin engellinin işine son verdiniz,
trilyonlarca lira tazminat ödemeye mahkûm ettiniz. Bir yandan engelliyi
işten atıyorsunuz, diğer taraftan yardım paketine mahkûm
ediyorsunuz.
Başbakan dün
televizyonda Veren eli diğer el görmeyecek. diyordu. Kamerayla naklen
yayın yapıyorsunuz. Her şeyi oya tahvil ediyorsunuz.
Pişkinlikle takvayı nasıl bir arada götürdüğünüzü
sanıyorsunuz? AKPliler engellileri idrak engelli mi sanıyor? Bunu
anlamayan idraksizlere bu hesabı elbette sandıkta sorarlar.
Değerli
milletvekilleri, yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen
4817 sayılı Yasayla 2003ten bu yana 46.193 yabancıya
çalışma izni verilmiştir. Kendi evlatlarımız
işsiz ve bunalımda; kaçak işçiye iş veriyorsunuz. Türk
evladı can veriyor, kan veriyor, kan kusuyor, yabancılar her yerde
iş buluyor.
Eğitimsiz ve
iş yeri sağlık güvencesi olmayan işçilerimiz
hayatlarını kaybetmeye devam ediyor. Tuzlayı jurnalleyen
Hükûmetimiz orada çalışan 40 bin kişinin gemi inşa
işini ve sipariş işini bozmuştur, şu anda onlar da
işsiz kalıyor.
Hükûmet,
denetçileri baskı altına tutmakta, statüsünü indiriyor ve sürgüne
gönderiyor. Burada denetçilere sesleniyorum: Elinizdeki bilgi ve belgelerin
değer bulacağı günler yakındır. Adliyenin üzerindeki
baskı kalkınca, milletimiz hipnotizmanın tesirinden kurtulunca o
raporların gereğini biz MHP olarak yerine getireceğiz. Moralinizi
bozmayın. Sayılı gün tez geçer. Dokunulmazlık arkasına
saklananların bu zırhını milletimiz
kaldıracaktır. Yaptıkları kimsenin yanına kâr
kalmayacaktır.
Kayıt
dışılığa bir taraftan lakayt kalınmakta,
diğer taraftan sizden olmayanları denetim elemanlarıyla
baskı altına alıp yandaşlarınızı
güçlendiriyorsunuz. Adalet bunun neresinde? Kalkınma bunun neresinde?
Tersanelerimizi, tanker
filolarımızı, gemiciklerimizi görmüyor musunuz? derseniz, ben
görüyorum da milletten saklıyorsunuz. Sayın Pepenin oğlunun
tersanesini bu hafta öğrendik. Yalovada diğerlerinin kokusu
yakında çıkacaktır.
Avrupa
Birliği süreciyle ilgili olarak İşçilerin Serbest
Dolaşımı başlıklı ikinci fasıl Türkiye
lehine kullanılmamıştır, sonuçlanmamıştır.
Gümrük Birliğine daha yeni dâhil olan ülkeler serbest dolaşım
hakkını kullanırken, Türk iş adamlarının seyahati
bile engellenmektedir. Bu da AKPnin müzakere becerisidir!
Sayın Bakan
5510 sayılı Kanunla sosyal sigortalar açısından
kazanılmış haklar korundu, mevcut emeklilerin
aylıklarında düşme söz konusu değil. diyorsunuz. Ancak bu
durum gerçeği ifade etmiyor. Eski çalışanların prim ödeme
gün sayısı yedi bin gün idi, BAĞ-KUR ve Emekli
Sandığı mensupları için dokuz bin gün teklif ettiniz, yedi
bin günden yedi bin iki yüz güne çıkardınız.
Genel
sağlık sigortası hayata geçirildi. Bütün vatandaşları
kapsamayan, ama yeşil kartı ve kamu çalışanlarını
kademeli olarak iki üç yıl içerisinde bünyesine almayı hedefleyen bir
düzenleme yürürlüğe girmiş bulunuyor. Niçin hemen dâhil etmiyorsunuz?
Yoksa her seçimde bir kez daha istismar edip, rantını mı
alacaksınız?
Sürdürülebilir
genel sağlık sigortası için sürdürülebilir finans sistemi
olması gerekir. 2009 sağlık prim gelirimiz 18,8 milyar YTL,
giderimiz ise 27,6 milyar YTL tahmin edilmektedir. Bakanın ifadesine göre,
sağlık ödemeleri 2003te 10 katrilyon, 2008de tahmin- ise 25
katrilyondur. Sayın Bakan, bunlar bütçe rakamları değil,
transferlerle kapatılan bütçe açığı rakamlarıdır.
Bu tahmine bakınca, 35 milyar dolar olarak ifade edilen sosyal güvenlik
açığı nasıl 9 milyara düşüyor; anlayanınız
varsa bize de anlatsın. AKP hükûmetlerinin hiçbir tahmini doğru
çıkmıyor. Üç yıllık bütçeler içinde israf, yolsuzluk ve
kayırmaları öteleyerek saklamaktadırlar.
Muayene
katılım paylarını hastanelerde kuyruk görüntülerini
gizlemek için eczacılara yüklemişsiniz. Tehditle tahsildar görevi
yaptırıyorsunuz. Dün 24 bin eczacı meydanlardaydı. Devlet
resim, damga ve vergilerini kamu çalışanları
aracılığıyla tahsil eder. Koruyucu hizmet veren
sağlık ocaklarında para alınıyor, tahsilatı
eczacıya yaptırıyorsunuz. Makbuz yok, kayıt yok. Siz
ayıplı bir iş yaptığınızın
farkındasınız, eczacıya Bu parayı sen keseceksin.
diyorsunuz.
Anayasamız
kişiyi angaryada çalıştırmayı suç saymaktadır.
Sorumluluktan korkanlar itiraz, şikâyet, kavgayı eczaneye
taşıdılar. Düzcede 1 No.lu Sağlık Ocağına
giden hasta 7 milyon liralık ilaç yazdırıyor, eczaneye muayene
parasıyla birlikte 20 milyon lira ödüyor. Eczacıyı kendi muayene
ücretinin tahsildarı sanıyor.
Hasta
hakları konusuna gelince: Onların tedavi seçeneklerinde tasarruf
yapılamayacağını ve en son teknolojiyi teşhis ve
tedavide kullanma hakkının hastaya ait olduğunu hepimiz
biliyoruz. İlaç ödemelerinde sıkıntı çıkarmamamız
gerekiyor ancak zaman zaman özellikle lösemili, kan kanserli hastalarda
ilaçları ödenmediği için ölen çocuklarımızın
haberlerine şahit oluyoruz. Kanserli hastanın ilacını
vermiyorsunuz, Türk milleti adına karar veren Danıştay sayesinde
hastamız ilacına kavuşuyor.
Sizden
olanların bir eli yağda, bir eli balda; sizden olmayanlar da
kaybettiği işini geri almak veya ilacını almak için mahkeme
koridorlarında sürünmektedir.
Bir tarafta bir
aylık prim borcunu geciktirdiği anda sağlık güvence
hakkını kullandırmayacaksınız, diğer taraftan
sigortalıyı prim borcu nedeniyle iş göremezlik ödeneğinden
yoksun bırakacaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Vatandaşımızın
gelecek güvencesini, mutluluk ve huzurunu tehlikeye düşürecek böylesi bir
uygulama kabul edilemez.
Sosyal Sigortalar
Kanununda isteğe bağlı emeklilikte yüzde 25 oranında olan
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primini yüzde 7
oranında artırdınız, yüzde 32ye çıkardınız.
650 milyon maaş alan işçi emeklisine 12 milyon lira zam verdiniz, 45
milyon 500 bin TL ek prim alıyorsunuz. Emekli aylıklarını
hesap ederken millî gelir artış payını
yansıtmıyorsunuz. Sorulunca Düzelttik. diyorsunuz. Nasıl düzelttiniz?
Yüzde 30unu verdiğinizi, yüzde 70ini elinden
aldığınızı söylemiyorsunuz.
Emekli
aylıklarına emeklinin kendi isteği dışında haciz
konulamıyordu, şimdi haciz işlemi yapılabiliyor.
Yeşil kart
aylık geliri ve aile içindeki gelir payı net asgari ücretin 1/3ünden
az olan vatandaşlara verilmelidir ama siz bunu da yeni kriterlere
bağladınız.
Değerli
milletvekilleri, iki göz odada yaşayan yoksul ve aç insanların sosyal
devletin asli görevi olan bu sağlık hakkından mahrum edilmesi
insaflı değildir, doğru değildir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Durmuş, tamamlayın lütfen
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. Söyleyecek söz çok ama vaktimiz
sınırlı. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan.
Sayın Akcan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Ulaştırma
Bakanlığının bütçesiyle ilgili görüş ve düşüncelerimi
huzurlarınızda ifade etmek maksadıyla, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu
on bir dakikalık süre içerisinde koskoca Ulaştırma
Bakanlığının bütçesi ve buna bağlı
Karayollarının, çok önemli bir kuruluşumuz olan
Karayollarının bütçesini eleştirmek pek kolay değil. Ancak,
bazı hususları özet olarak ve tabii ki eleştirilecek yönlerini
ön plana çıkararak ifade etmek istiyorum.
Türkiye'nin
ulaştırma politikasının felç olduğu,
yapılabileceklere karşılık çok az şeyin
yapıldığı, altı yıla yakın bir zamanın
geçtiğine sağduyulu herkes şahit olmuştur. Ehliyet ve
liyakatten yoksun yöneticilerin tercih edildiği AKP iktidarları
döneminde Ulaştırma Bakanlığı da bundan en derin
düzeyde nasibini almıştır. Heyecansız, hedefsiz, idealsiz
bir zihniyetin Türkiye'nin ulaştırma stratejisini endişe verici
bir biçimde tahrip ettiğini görüyoruz değerli milletvekilleri.
Milletimizin alın teriyle verdiği vergilerle oluşturulan
Ulaştırma Bakanlığının kaynak ve varlıkları,
yağma ve talan anlayışıyla âdeta pay edilmiştir.
2003ten itibaren
Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tam
anlamıyla yolsuzluk ve usulsüzlük girdabına hapsolmuştur.
Hızlı tren yapacağız. diyerek yıllardan beri
milletimizi oyalayan Hükûmet, yandaşlarına devletin
imkânlarını peşkeş çekmiştir. Bu hızlı tren
konusuna kısaca şöyle değinmek istiyorum değerli
milletvekilleri: Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesi, birinci
etabı Ankara-Eskişehir, Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon
ortağı olduğu dönemde ele alınmış,
projelendirilmiş, kaynağı bulunmuş, ihalesi yapılmış
olduğu hâlde yüce milletimize Kimse bunu hayal edemezken biz
yaptık. deme cüreti gösterilmiştir. Bunu huzurlarınızda
milletimize şikâyet etmek istiyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi 1999 yılında bu işi planlamış ve
gereğini yapmıştı. 2003 yılı Haziran ayında,
Sayın Başbakan, 2005 yılının Aralık ayında
Ankara-İstanbul arasını üç saate indireceklerini ifade
etmişti. Bırakın bu hattı, hızlı tren daha
Ankara-Eskişehir etabını tamamlayıp kullanıma
sunulamamıştır. Şimdi de Sayın Bakanın Demir
yollarında biz de varız diyebilmemiz için kesintisiz 2019
yılına kadar yatırım yapmamız lazım.
Yapacağımız asgari yatırım da 20 milyar doların
altında olmamalıdır. sözlerini başarısız ve
basiretsiz bir ulaştırma politikasının üstü örtü
itirafı olarak değerlendirdiğimizi buradan açıklıkla
ifade etmek istiyorum. Ulaştırma alanında geçtiğimiz
altı yılın kayıp yıllar olduğu dikkate
alındığında, bu sözlerle, şimdi, geleceğin ipotek
altına alınmaya çalışıldığı
görülmektedir. Demir yollarına ayrılan ödeneklerde ciddi
artışların olduğu bilinirken ve buna rağmen hâlâ bu
alanda somut bir ilerleme görülmezken nasıl olur da gelecekle ilgili böyle
bir kanaat ileri sürülebilmektedir, bunu hayretle karşılıyoruz.
Hatırlanacağı
üzere hızlandık, hızlandırdık,
hızlanıyoruz derken AKP Hükûmetinin aymazlığı ve
ısrarı yüzünden 39 vatandaşımızın geçtiğimiz
yıllarda bir tren kazasında ölmesi, hepimizin hafızalarında
tazeliğini korumaktadır.
Demir
yollarında baş gösteren ve bizim tarafımızdan izlenen
acımasız kadrolaşma sonucunda, kurumsal huzur ve güven tam
anlamıyla kaybolmuştur. Kamu işletmeciliğinin bu
asırlık çınarının içine düşürüldüğü teknik,
idari ve insani buhranın, güvenli ve emniyetli yolculuk amacı
taşıyan vatandaşlarımız açısından da risk
taşıdığını ifade etmek istiyorum.
AKP döneminde
sivil havacılık alanında yaşanılan olumsuzluklar ve
alınmayan önlemlerden kaynaklanan kazalarda birçok
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Ne üzücüdür
ki siyasi tolerans ve yakınlıktan kaynaklanan
kayırmacılık, yanlış politikalarda ısrar,
hatalı uygulamalar, hava yolu
taşımacılığında
vatandaşlarımızın can ve mal kaybına sebep
olmaktadır. Hava yolu taşımacılığında
alınan mesafeyle övünen AKP Hükûmeti, nedense yaşanılan uçak
facialarını hiç gündeme getirmemektedir. 2007 yılında
Adanadan Iraka Türk işçilerini taşırken Bağdat
yakınlarına düşen uçağa, çok geri teknolojiye sahip
olmasına rağmen uçuş izni verilmiş olmasını,
Sayın Bakanın uçağın sigortasının olmasıyla
açıklamasının çok garip
karşılandığını, kamuoyunun bunu çok garip
karşıladığını bilmesinde fayda görüyorum.
Öte yandan,
Ispartada meydana gelen ve 57 insanımızın hayatını
kaybettiği uçak kazasının raporu, yaklaşık bir sene
sonra nihayet açıklanmıştır. Raporda kazanın muhtemel
sebebi olarak, aralarında uçuş ekibinin yayınlanmış
alçalma planlarındaki usulleri doğru uygulamadığı,
karşılıklı çapraz kontrolü
sağlayamadığı gibi hususların yanı sıra,
uçuş öncesi arızalı olduğu bilinen fakat arızası
bir türlü kayıtlara geçmeyerek düzeltilmeyen geliştirilmiş yere
yakınlık çarpma ikaz sisteminin uçak Isparta Havaalanına
doğru alçalarak yaklaşırken Türbetepeye doğru tehlikeli
bir şekilde alçalmasına rağmen sesli sinyal vermeyerek
pilotları uyaramadığı da raporda ifade edilmiştir. Uçuş
eğitim eksikliği, teknik yetersizlikler gibi nedenlerle uçuşuna
izin verilmemesi gereken uçağın kazaya neden olmasıyla onlarca
insanımızın hayatına mal olmasının
hesabının elbette siyasi iktidar tarafından verilmesi gerekir.
Değerli
milletvekilleri, bu bütçe kanunu içerisinde ele almayı istediğim,
Karayolları bütçesidir. Özellikle güncelleştirerek ifade etmek
istiyorum. Sayın Bakan, bundan çok kısa bir süre önce Erzincanda ve
iki gün önce de İstanbulda araç muayene istasyonlarını
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dinlemiyor ki Sayın Bakan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Sayın Bakan bizi izlerse mutlu olacağız
Sayın Başkan.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Dinliyorum, dinliyorum.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gözleriyle değil kulaklarıyla dinliyor
Sayın Bakan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Öyle mi yapıyor Sayın Grup Başkan Vekili? O
zaman siz beni kulaklarınızla canı gönülden dinleyin.
Yapmış
olduğumuz ihaleyi Yolsuzluk yaptılar. gerekçesiyle iptal eden
58inci Hükûmet dönemi Bayındırlık ve İskân Bakanı,
daha sonra, Sayın Bakanın içinde bulunduğu Özelleştirme
Yüksek Kurulu marifetiyle yeniden ihale etti. Bu iki ihale arasındaki
farkı şimdi size izah edeceğim ve bunun asla peşini
bırakmayacağımızı ifade edeceğim.
Birinci ihale,
kaç para alırsanız alın, bedeli devlet tarafından
belirlenen araç muayene bedelinin yüzde 30u konsorsiyumun, yüklenicinin, yüzde
70i devletin iken; sizin döneminizde iptal sonrası yapılan ihalede,
ilk üç yıl yüzde 30u devletin, yüzde 70i müteahhidin; takip eden yedi
yıl yüzde 60ı müteahhidin, yüzde 40ı devletin; takip eden on
yıl yüzde 50si müteahhidin, yüzde 50si devletin ve
ağırlıklı ortalama, devletin payı yüzde 41,9,
konsorsiyumun payı yüzde 58,1.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanın açılışında,
konsorsiyumun sorumlusu Sayın Ferit Şahenk, sorumlu olmanın
getirdiği yetkiyle Bu devlete biz yirmi yılda 10 milyar dolar para
kazandırıyoruz bu işlemle. diyordu. Eğer, yüzde 41,9u 10
milyar dolar ise, bir önceki iptal edilen ihalede yüzde 70i devletindi,
aradaki fark net 7 milyar dolardır.
Sayın
Başbakan, burada, bütçe görüşmelerinde IMFye olan borcumuz 8-8,5
milyar dolar mertebesinde. diye daha bir hafta önce ifade etti. Kaybedilen,
bizim iktidarımız döneminde asla bir yolsuzluk
olmadığını iddia ettiğim bu ihalenin altına imza
koyan bakan olarak söylüyorum; vardı da yolsuzluk niye benim yakama
yapışmadınız? Vardı da yolsuzluk, bu ihaleyi
gerçekleştiren komisyonların üyelerinden niye bugüne kadar hesap
sormadınız? (MHP sıralarından alkışlar) Ve
Sayın Bakan beni dinlemek yerine başka şeylerle
uğraşıyor orada.
Değerli
milletvekilleri, bu ihalede asla yolsuzluk yoktu. İlk ihaleyi alan
müteahhit firma mahkemeye başvurdu. Sayın Başbakan, sayın
bakanlar, sayın AKP sözcüleri bu ülkede hukuk devleti olduğumuz
iddiasını dillerinden düşürmüyorlar. Madem hukuk devleti
iddiasındasınız, öyleyse iptal ettiğiniz ihaleyi iptal
nedeniyle sizi mahkemeye veren, Karayollarını mahkemeye veren ve
davayı kazanan ve bütün davaları kazandıktan sonra kendilerine
bu iş teslim edilmesi gerekirken devamen başka yolla ihale edip
başkalarına ihaleyi verdikten sonra neden sebep 7 milyar dolar bu
ülkenin kaybına, kaybetmesine, kasasına soktuğumuz 7 milyar
doları kasadan çıkartıp müteahhide hortumlatma pahasına
başkalarının cebine indirdiniz? Bunun hesabı sorulacaktır.
Bakın, 1 Ocak 2009dan itibaren üstüne gideceğimiz konu budur.
Değerli
milletvekilleri, 58inci Hükûmet döneminin kara yollarından sorumlu
bakanı başlıyor. Ne diyor? Bizden önce Karadeniz Sahil
Yolunda, başka kara yollarında keşif artışları
verilmiştir. 1 milyar dolar mertebesinde keşif artışı
verilmiştir. Ben bu konuyu teftiş kuruluma havale ettim ve bunlar
için gereken her şeyi yapacağım. Yaptılar. Keşif
artışlarını iptal ettiler. İptal edilen keşif
artışlarından sonra bu keşif artışlarında
imzası bulunan herkesi mahkemeye verdiler. Bu herkesten bir kişi
bir gün dahi, 1 kuruş dahi ne maddi ne başka türlü ceza almadı.
Hepsi Yargıtayın da onaylamasıyla aslanlar gibi beraat ettiler
ve bu ülkeye adam gibi devlet adamı sıfatıyla hizmet
ettiklerini gösterdiler. Mahkeme kararıyla da tescil edildi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) - Şimdi kara yollarından sorumlu bakan, o günkü bakan
veya şimdiki Bayındırlık ve İskân Bakanı
mahkemeye yolsuzluk yaptığı iddiasıyla verdikleri bu
bürokratların beraat etmelerinden dolayı özür dileyecekler mi?
Bunların manevi kayıplarını tazmin edecekler mi?
Değerli
milletvekilleri, aynı bakan Bakın arkadaşlar, bizim
projelerimiz şunlar şunlar şunlar
diyor. Bursa çevre yolu,
Antalya-Alanya yolu, Karadeniz Sahil Yolu, İzmir çevre yolu,
Antep-Şanlıurfa otoyolu, Kemerhisar-Pozantı otoyolu
Bu
söylediklerim hep 2003 yılının başında söylenen
sözler, yani 58inci Hükûmetin yeni işbaşına geldiği
dönemde söylenen sözler. Şimdi, sizden önceki hükûmetlerin
yaptıkları icraatları Biz, bu ülkede devrim yaptık,
şu kadar bölünmüş yol yaptık, şu kadar otoyol yaptık
Bana söyleyin Sayın Bakan: Hükûmetiniz döneminde kaç kilometre yolun
ihalesini yaptınız, startını verdiniz, tamamlayıp
hizmete sundunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Siz kaç kilometre yol yaptınız?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Sizin hizmete sunduklarınızın kaç kilometresi
sizden önceki hükûmet döneminde planlanmış, bütçelendirilmiş,
işin gereği yapılmış? Yolun yarısı
yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ben şunu söyleyeyim: Aydın-Nazilli yolundan
bahsediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Müsaade ederseniz bu cümleyi tamamlayayım Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Aydın-Nazilli yolunun sadece asfaltlanması
kalmıştı değerli milletvekilleri. Sayın Başbakan,
bugünkü Cumhurbaşkanımız temel atmaya gitti oraya.
OKTAY VURAL
(İzmir) Asfalt temeli!
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Asfaltlanması kalmış, bitmiş yolun
temelini atmaya gittiniz. Bununla milleti kandıra kandıra nereye
kadar gideceksiniz? Partinizin adının Adalet ve Kalkınma Partisi
olduğunu teyit edecek icraatlar yapın, aldatma ve kandırma
partisi olduğunu değil.
Hepinize saygılar
sunarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı
İstanbul Milletvekili Ali Torlak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
kapsamında Denizcilik Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili
olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, finans sektöründe başlayan küresel krizin reel sektöre
sıçraması, dünya ölçeğinde mal ve hizmet üretiminde yaşanan
düşüş uluslararası ticarete ve dolayısıyla Türk
denizciliğine olumsuz şekilde yansımıştır. Bu
krizde uluslararası ticaret ve deniz yolu taşımacılığına
bağlı olarak da liman işletmeciliği, gemi ve yat inşa
sektörleri zincirleme olarak olumsuz etkilenmişlerdir. Bu durum sadece
taşımacılık alanında değil, bu yükleri
taşıyacak yeni gemi ihtiyacında da ciddi azalmalara yol
açmıştır. Kriz nedeniyle son sekiz ayda yaklaşık 160
gemi inşasının iptali Türk gemi inşa sektöründe
yaşanan tehlikenin boyutunu ortaya koymaktadır.
Deniz
taşımacılığımız yüzde 40lar seviyesinde
gerilemiş, navlun ücretleri ise yüzde 90lara varan oranlarda
düşmüştür. Gerek İstanbulda ve gerekse petrol
taşımacılığının kalbi İzmitte iş
bulamadığı için bekleyen gemi sayısı her geçen gün
artmaktadır. Bu gemiler demirleyecek yer aramaktadırlar. Müsteşarlığımız
acil olarak laidup dediğimiz faaliyette bulunmayan gemiler için yeni demir
yerleri tespit etmeli ve gerekli tahsisleri bir an önce yapmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, denizciliğimizin bir başka konusu ise
marinalarımızın yetersizliğidir. Yat turizmi, kruvaziyer
turizmi genel turizm gelirleri arasında önemli paya sahip alt sektörlerdir
ancak ülkemizde bu iki konu da ihmal edilmiş durumdadır. Akdenizde
yarım milyon civarında yat ve tekne dolaşmakta ve
bağlayacak fiyatları uygun marinalı ülkelerde
konaklamaktadırlar. Ülkemizdeki yetersiz marina ve yat çekek yerleri
kapasitelerinin artırılması bu açıdan önemlidir. Kruvaziyer
turizmi ise aynı şekilde ülkemizin ihmal edilmiş bir konusudur.
Kuşadası, İstanbul ve İzmir dışında ne uygun
bir liman vardır ne de altyapı bulunmaktadır. Türkiyede
denizcilik yatırımlarında yer tahsisi konusunda
aşılması zor bir bürokrasi anlayışı vardır.
Ülkemizin kıyı master planı yoktur. Yapılacak bu planda
göllere ve nehirlere de yer verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Denizcilik Müsteşarlığımızın
önemli bir eksikliği de ARGE faaliyetlerine verilen önemin verilmemesidir.
Denizcilik Müsteşarlığı her ne kadar hizmet üreten ve
denetleyen konumda olsa da verdiği hizmetin geliştirilmesine yönelik
faaliyetlerine önem vermelidir. Uluslararası Denizcilik Örgütü IMOda etkin
temsil edilerek karar verici ülkelerle aynı masada oturmak esas
olmalıdır. Bu nedenle, sektör ile sıkı koordine içinde
bulunulmalı ve stratejik plan yapılmasını sağlamak
gerekmektedir. Dünya denizciğinde söz sahibi olmak için uluslararası
nitelikte bir yönetim anlayışı ihtiyacının
yanında iyi bir bütçe planlamasına da ihtiyaç duyulacağı
çok açıktır.
Ancak, 2007 yılı Bütçe Kanunuyla
ilgili olarak Komisyon raporunda da açıkça belirtildiği şekilde
son üç yıldır Denizcilik Müsteşarlığı bütçesinde
ortalama yüzde 35 oranında sapma olduğu görülmektedir. Bütçenin
uygulanmasında yüzde 35 gibi büyük oranlarda fazla harcama
yapılması düzgün planlama yapılmadığının bir
göstergesidir. 2007 bütçesinde 82 milyon 154 bin YTL harcama yapan
Müsteşarlığımıza 2009 yılı için 74 milyon 91
bin YTL bütçe tahsis edilmesi daha başlangıçta bazı
şeylerin doğru planlanmadığını göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, denizcilik denilince ilk akla gelen gemi ve deniz
araçlarıdır. Kısaca, pervanesi dönen gemi oldukça denizcilikle
ilgili sorunlar mutlaka olacaktır. Geminin pervanesi dönmeden ne gemi
adamına ne gemi adamı eğitimine ne tersaneciye ne de yan
sanayiciye ihtiyaç duyulacaktır. Bu nedenle, denizcilik sektörünün
birbirine çok bağlı bileşenlerden oluştuğu herkes
tarafından özellikle bilinmelidir. Dolayısıyla, sektörün
sorunlarını da bir bütün olarak değerlendirmek gerekmektedir.
Türk denizcilik
sektörünün birçok sorunu olduğu hepimizin malumlarıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemli gördüğümüz bazı
sorunları sizlerle paylaşmak ve çözüm önerilerini de sunmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, yaşlanan koster filosu nedeniyle Akdenizdeki rekabet
gücünün azaltılması transit taşımacılık için
önemli bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu
maksatla Türk deniz ticaret filosunun yenilenmesi için armatörlere gemilerini
Türk tersanelerinde yaptırmaları koşuluyla destek verilmelidir.
Sipariş konusunda sorunlarını gidermek üzere MİLGEM gibi
askerî projelerin ve İDOnun yolcu gemisi taleplerinin Türk tersanelerinde
inşası gerçekleştirilmelidir.
İçinde
bulunduğumuz ve büyük olasılıkla giderek artacak küresel mali
krizin denizcilik sektörü üzerindeki etkilerini azaltmak üzere Hükûmetin tedbir
alması gerekmektedir. Mali sorunların çözümü kapsamında
özellikle de iç kredilerin özel bankalardan alınarak bir fona
aktarılmasında ve bu fonun her türlü teminatlar alınarak devlet
veya devlet bankaları tarafından yönetilmesi alternatifi
değerlendirilmelidir.
Ayrıca,
gerek Dünya Bankası ve gerekse Eximbank imkânları kullanılarak
sektöre düşük faizli uzun vadeli kredi verilmesi gündeme
alınmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
D. ALİ
TORLAK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Devlete ait
yüklerin taşınmasında Türk Bayraklı gemilerle
taşımacılığa öncelik verilmelidir.
Yan sanayicimiz
KOBİ kapsamında maddi olarak desteklenmelidir ve bu kapsamda gemi
inşa sektöründe yerli malzeme tercihi yüzdesi artırılmasına
yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, denizde fırtınaya yakalanan denizciler
sığınacakları güvenli liman ararlar ancak şu anda çok
daha büyük sıkıntılar içinde olduğumuzu belirtmeden
geçemeyeceğim. Atalarımızın ifadesiyle, Deniz, büyük
gemiye büyük, küçük gemiye küçük dalga verir. Unutulmamalıdır ki
Türkiye Cumhuriyeti devleti çok büyüktür ve kriz dalgasından da bu büyük
oranda etkilenecektir, hassasiyetimiz bundan kaynaklanmaktadır.
Fırtınalı bu denizden çıkmak için alınacak tedbirlerin
hep beraber değerlendirilmesi ve uygulamaya konulması gerekmektedir.
Bu vesileyle,
Müsteşarlık bütçesinin büyük Türk milletine hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Milliyetçi
Hareket Partisi adına son konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Kürşat Atılgan.
Sayın
Atılgan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ilk uçağın, daha doğrusu
ilk uçan aletin yapılışından yüz beş yıl geçti.
1903 yılında Wright kardeşler, bildiğiniz gibi ilk aleti
uçurdular ve bu uçuş sadece on iki saniye sürdü. O günden bugüne geçen
sürede havacılığın ilerlemesi âdeta jet hızıyla
gelişti ve 1950lerden sonra da jet teknolojisine geçildi.
Havacılık
sayesinde ülkeler arasındaki iletişim, siyasi, kültürel, ekonomik,
her alanda iş birliği en üst düzeylere çıktı. Bugün
hayatınızdan havacılığı
çıkarırsanız hayatın ne kadar
yavaşlayacağını hep birlikte göreceksiniz.
Havacılık bir teknik iştir, aynı zamanda çok pahalı
bir iştir, aynı zamanda çağdaşlığın
ölçüsüdür. Bir ülkenin ne kadar çağdaş olduğunu anlayabilmek
için o ülkenin havacılık gücüne şöyle bir bakmak yeterlidir.
Aslında, ilk
uçağın uçuşundan sekiz yıl sonra -yani 1911
yılında- bugünkü havacılığımızın temeli
olan Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluşunu sağlayan Türk milleti, askerî
alanda havacılığını çok doğru bir zeminde devam
ettirmektedir. Yani, bugün, Türk Hava Kuvvetleri dünya hava kuvvetleri içinde
üç dört hava kuvvetinden biri hâline gelmiş ve çok doğru bir zeminde,
çok doğru ellerde hedefine doğru ilerlemektedir. Ancak, Mustafa
Kemalin işaret ettiği İstikbal göklerdedir. vecizesiyle,
havacılıkla ilgili milletimize göstermiş olduğu gelecek
noktasında sivil havacılığımızın aynı
noktada askerî havacılık gibi doğru bir zeminde ve doğru
ellerde gittiğini söylemek mümkün değildir. Neden derseniz; birinci
neden sivil havacılık teşkilatı genel müdürlük seviyesinde
teşkilatlanmıştır. Genel müdürlük seviyesi bugünkü
havacılığımızın, havacılık sektörünün
ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır. Bu Genel
Müdürlük bu havacılık sektörünün gereklerini yerine getiremez, âdeta
43 numara ayakkabı giyen bir insanın ayağına 40 numara
ayakkabı giydirilmiş gibidir. Dolayısıyla, Genel Müdürlük
bu sektöre ıstırap vermeye devam etmektedir.
İkinci sebep
ise personeli yetersizdir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde
130 civarında personel vardır. Bu personelle, ulusal ve
uluslararası şirketlerin veyahut da uluslararası kurumların
Türk hava sektöründen beklediği görevleri yerine getirmek mümkün
değildir.
Üçüncü neden, bu
personel yeterli değildir, kalifiye değildir, havacılıktan
anlamamaktadır. 130 civarında havacılıktan anlamayan insan
bu sektörün içindeki şemsiye görevi olan Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğüne doldurulmuştur, ne yaptığını
bilmemektedir, sivil havacılığımızı bir felakete
doğru götürmektedirler. Geçen sene bu kürsüden Türk havacılığını,
sivil havacılığını İETT mantığıyla
yürütemezsiniz. dediğimizde Sayın Bakan alındı.
Aslında ben bunu söylerken İETTyi küçümsemek için söylememiştim.
İETT de bu devletin önemli bir kurumudur, saygın bir kurumudur.
Ancak, kurallarını siz koyarsınız, koyduğunuz kurallar
çerçevesinde istediğiniz gibi
çalıştırırsınız. Ama, sivil
havacılığın kurallarını siz
koyamazsınız. Sivil havacılığın kuralları uluslararası
kurallardır. O kurallara uymak zorundasınız. O kuralların
gerektirdiği işleri yapmak zorundasınız. Yapmazsanız
ikaz ederler. Yine yapmazsanız zorlarlar. Yine yapmazsanız hava
sahalarını kapatırlar. Ekonomik bir savaş olan bu alanda
Türkiyenin havacılığını başkaları gelir, yürütür.
Dolayısıyla,
en kısa zamanda sivil havacılığımızın
müsteşarlık seviyesine çıkarılması gerekir.
İkincisi, 400 civarında bir personelle istihdam edilmesi gerekir. O
da yetmez. Mutlaka ve mutlaka bu 400 personelin teknik,
havacılığın içinde yoğrulmuş, havacılığın
içinden gelmiş, particilikten uzak insanlarla bezenmesi gerekir. Aksi
takdirde, sivil havacılığımız böyle kör topal, ne
yaptığını bilmez bir şekilde devam eder.
Tam bu noktada,
Kurallara uymazsanız sizi uydururlar. dediğim noktada Isparta
uçağının düşüşüyle ilgili, ilgili kurulun
hazırlamış olduğu raporu satır satır okudum ve
altını tek tek çizdim. Değerli milletvekilleri, bu
raporların arkasında tavsiyeler bölümü olur. Tavsiyeler şu
demektir: Siz bu işleri şöyle şöyle şöyle yanlış
yaptınız, bu işlere dikkat edin demektir. Yani bu kazanın
oluşmasında suçu olan, günahı olan, eksikliği olan kim
varsa onlara tavsiyelerde bulunur. Kırk yedi tane tavsiye vardır.
Sivil havacılığın bütün unsurlarına tavsiyeler
vardır. Bakımından meydanına, Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünden uluslararası kuruma kadar kırk yedi tane
tavsiye vardır. Zaman yetersizliği nedeniyle bu konuyu detaylı
söylemeyeceğim. Ama, Sayın Bakan isterse, buradaki Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün neden işlerini
yapamadığını, neden az önce söylediğim konuların
dikkat edilmesi gerektiğini sanıyorum ki tartışmaya
hazırım.
Ayrıca,
bakın bu kurum, inceleme kurumunun içinde, öncelikle Sivil
Havacılıktan kimse olmaması gerekir. Başlangıçta
inceleme kurumu oluştururken, Genel Müdürlükten kimseyi
almayacağı noktasında Sayın Bakanın Genel Müdürü
terslediği noktasında bilgi almıştım ve çok
sevinmiştim ve kendisini ilk gördüğümde tebrik edeceğim
demiştim. Çünkü kazayı yapan, direkt sorumlu olan bir genel
müdürlüğün personelinin bu incelemenin içinde yeri olmaması gerekir
ama teknik imkânsızlıklar nedeniyle, kurulun başkanı
-altı kişilik bir kuruldur- maalesef Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünden görevlendirmek zorunda kalmıştır.
Uluslararası
sivil havacılıkla ilgili ciddi ülkeler bunu nasıl yapıyor?
Bağımsız bir denetleme kurulu oluşturuyor, direkt bakana
bağlı ve havacılığın üzerindeki bütün
kurumların üzerinde bir kurum oluyor. İnşallah bu konudaki
çalışmalarını Bakanımız bir an önce yerine
getirir ve böyle, havacılığın kurallarının, kanla
yazılı kuralların böyle, dönüp dönüp kanla
yazılmasını engelleyecek, bu kurumun ciddi denetlemeler yapacak,
ciddi kaza kırımları inceleyecek bir hâle gelmesi için bir an
önce faaliyete geçerler çünkü altı yedi sene bakanlık yapmak ve bu
kurumları kurmak zor bir iş değildir. Yeter ki, profesyonel insanlar
bu kurumda görev yapsınlar. Çünkü sivil havacılıktan anlamayan
-bakın, iddia ediyorum, anlamayan- Sayın Bakanım, bu
Bakanlıkta size çok büyük sıkıntılar verir.
Daha önce de
söyledim, bu Bakanlığın sivil havacılığı çok
teknik insanların elinde gitmek zorundadır. Havacılık, emin
olun ki, particilikten uzak yürütülmesi gereken bir iştir. Sayın
Oktay Vural Ulaştırma Bakanıyken bir tane kaptan pilot
yanına danışman aldı. Partili miydi o adam? Hayır,
benim devre arkadaşımdı. MHP ile bir alakası da yoktu ama
havacılık alanında kendisini çok iyi yetiştirmiş bir
insandı. Emrinizde yüzlerce çok iyi yetişmiş insan var. Birini
danışman alın, particilikten uzak bir insan yanınızda
bulunsun, havacılığımızın içinde bulunduğu
vahim durumları tarafsız gözle size anlatsın. Bir an evvel,
gözünüz arkada kalmayacak bir sivil havacılık genel müdürü bulun.
Bulamıyorsanız, ben size, sizin emrinizde -bakın, sizin
emrinizde- en az bir düzine insanın adını vereyim. Bunun bizim
partimizle veya başka bir partiyle alakası olmayan insanlar,
yıllarını bu konuya vermiş olan insanların
Çünkü bu
bir teknik iştir, yıllarını vermeden olmaz. Neden bunu
böyle söylüyorum? Daha bir sürü konu var, dile getirmek mümkün değil bu
kadar kısa sürede ama yıllarını bu işin içinde geçirmeden
atamalar yaparsanız aksaklıklar olur.
Şimdi, bu
noktada, başka bir konu Türk Hava Yollarının uçak seçimi de
yanlış yapılmıştır. Daha önceki yönetimin
opsiyonu olan 26+23 Boeing 707-800 uçağının 26 opsiyonu
kullanılmış, 23 uçağı
kullanılmamıştır 2003 yılında. Dönülmüştür
2005 yılında tekrar 23 uçaklık bir anlaşma
yapılmıştır ve daha fazla para ödenmiştir.
Günahtır, memleketin parasını böyle harcamak günahtır. Daha
sonra ne olmuştur biliyor musunuz? A321 uçakları
alınmıştır, bu da havacılıkta istenmeyen bir
durumdur. Yani birden fazla uçak alırsanız onun bakımı,
işletmesi, idamesi, parça temini anormal derecede yük bindirir
şirkete. Dolayısıyla, mümkün olduğu kadar bütün dünya hava
yollarında bir tek uçak üzerinde mümkünse mutabakat kılmaya
çalışırlar çünkü her türlü standardizasyonu böyle kolaydır.
Şimdi,
burada Sayın Bakanım birazdan gelecek ve Hava Yollarını
nasıl büyüttüğünü anlatacak, yüzde 20, yüzde 25
Değerli
Bakanım, bu durum felakettir. Bakın, bir hava yolu şirketi bir
yılda yüzde 20 ve yüzde 25 büyüyorsa kaza kırım oranı,
uçuş emniyet riski süratle artıyor demektir. Dünya sivil
havacılık operatörlerinin yıllık planlamaları yüzde
6-8 büyümedir. Eğer yüzde 8-12 büyüyorsanız kaza kırıma
açık hâle geliyorsunuz. Ben üs komutanlığı yaparken bana
yüzde 15 civarında, bir yılda, fazla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Sayın Başkanım, bitiriyorum.
uçak verdiler, o
filonun uçak kaza kırım yapmaması için her günümü o filoda
geçirdim çünkü onun altyapısını oluşturmak mümkün
değildir. Dolayısıyla bu aradaki büyüme çok kontrolsüzdür,
yılda altı sekiz uçağın dışına çıkmamak
gerekir. 60 pilot, 150 hostesten daha fazla büyüdüğünüz zaman kaza
kırım ve kalitesizlik artar.
Değerli
arkadaşlarım, eğitim konusu daha berbattır. Personel
politikası felakettir. Mesela, birkaç çarpıcı örnek vermek
gerekirse Denizcilik İşletmesi boya personelinin uçak
boyamacısı olarak tayini, İETT otobüs şoförlerinin push
back, yani uçağı geri iten aletlerde
çalıştırılması, Batmandaki bir terzi
çırağının harekât personeli olarak atanması, bir
aylık bir personelin Milanoya müdür atanması gibi partizanca
atamalar vardır. Bu, havacılıkta doğru işler
değildir.
Lütfen,
Sayın Bakanım, benim bu söylediğim konular -vakit
olmadığı için burada kesiyorum- bir partici gözüyle değil,
hayatını bu işe vermiş, havacılık deyince gözü
yaşaran bir insanın, profesyonel bir insanın sözleri olarak
dikkate alın ve gerektiği zaman da bu hususları eğer
tartışmak isterseniz hazır olduğumu bildirmek istiyorum.
Diğer bir
konu, 3G ihalesiyle ilgili. Zaman kalmadığı için geçiyorum.
Geçen sene de söylemiştim. İlk başta
yaptığınız 321 milyon dolara 3G ihalesi geçen sene
Telekomünikasyon Kurulu tarafından iptal edildi. Bu sene tekrar
yapıldı ve 970 milyon avro kazandığınızla
övünüyorsunuz. Peki, bu doğru muydu? Türkiyenin üç tane operatörü girdi.
Tabii, hepsi yabancı operatörler aslında. Turkcellin de, Vodafoneun
da, Aveanın da büyük hissedarları yabancılar. Kendi
aralarında anlaştılar, biri A tipi lisansa 358, diğeri B
tipine 250, diğeri de 214 milyon avro verdi. Peki, bu konuda Almanya kaç
milyar dolar? 44. İngiltere? 35. İtalya? 12,5. Tamam, bunlar
gelişmiş ülkeler ve konuşma masrafları çok fazla. Bizden
çok daha komünikasyon hizmetlerine para ödeyen Mısır kaç lira? 3
milyarın üzerinde. Dolayısıyla bu konuda da Türkiyenin para
kaybettiğini söylemek istiyorum.
İkinci bir
konu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika daha verirseniz
teşekkür edeceğim.
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Atılgan,
lütfen.
KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) Başüstüne.
Cep telefonuyla
ilgili bu ülke, maalesef, 19-20 milyar dolar resmî, kaçak gelenlerle 40 milyar
dolar para vermiştir. Lütfen, artık ARGEye biraz para
ayırınız da -bir cep telefonu yapacak know howla falan- bu ülke
cep telefonlarına -şimdi ipodlar çıktı- 100 milyon
dolarlara yaklaşan para vermesin.
Bir konu da tabii
-kurumla alakalı olarak- dinlemelerdir. Artık telekulak olarak
adlandırılan dinleme konusu ayyuka çıkmıştır.
Köydeki hamalın bile kendinin dinlendiği noktasında kaygıları
vardır. En temel insan hakkı olan dinleme konusunda,
insanlarımız çok büyük bir kaygı içindedirler. Bu
kaygıyı giderecek şekilde de lütfen, kurum üzerine düşen
görevleri yerine getirip insanların konuşma hürriyetlerindeki
kısıtlayıcı unsurları ve kaygıları ortadan
kaldırsınlar diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Bütçenin lehinde
Bingöl Milletvekili Sayın Yusuf Coşkun.
Sayın
Coşkun, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF COŞKUN
(Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma Bakanlığı ile ona bağlı
Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçeleri hakkında söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz genelinde
AK PARTİ İktidarı döneminde kara yolları, demir
yolları, hava ulaşımı, haberleşme ve PTT
alanındaki değişim ve gelişimi halkımız çok iyi
görmekte ve takdir etmektedir. Ben de Ulaştırma
Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinden
Bingöl iline yapılan ve yapılması planlanan hizmetlere
kısaca değinmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Bingöl ilimiz, arazi ve iklim şartları
itibarıyla hizmetin ulaştırılmasında
sıkıntı çekilen yerlerdendir. 2002 yılı sonuna kadar
Bingöl ilinde toplamda sadece
Sayın
Bakanım, şüphesiz Bingöl halkı bu hizmetleri takdir etmekte ve
şükranlarını sunmaktadır. Ancak, Bingöl için çok önem arz
eden Bingöl-Genç-Diyarbakır ve Bingöl-Erzurum arasındaki
bölünmüş yol çalışmalarının da önümüzdeki sene
içerisinde başlatılmasını istemektedir.
Sayın
Bakanım, Bingöl halkı yıllardır, hasretle, havaalanına
kavuşacağı günü beklemektedir. Bu hasretimizin bir an önce
giderilmesi için yaptığımız girişimler
Bakanlığınızca da uygun görülmüş, DLHA Genel
Müdürlüğünün 19/11/2008 tarihli yazısıyla Bingöl
havaalanının 2009 yılı yatırım programına alınması
Devlet Planlama Teşkilatına teklif edilmiştir. Ancak
havaalanımızın mevcut durumu da dikkate alınarak bir
adım daha atılmış, bu kez 3/12/2008 tarihli yazıyla,
2009 yılı yatırım programına teklif edilen Bingöl
havaalanı inşaatının YPK kararıyla 2008 yılı
yatırım programına alınmasının Bakanlıkça
uygun görüldüğü belirtilmiştir. Bu olumlu gelişme Bingölde
sevinç ve heyecanla karşılanmıştır. Biz de
şükranlarımızı sunuyoruz.
2009 Nisan
ayından itibaren Solhan Karaköy barajının inşaatına
başlanacaktır. Bu barajın yapımıyla birlikte,
Elâzığdan gelip Bingölden Muşa geçen Murat Nehri
kenarındaki demir yolu su altında kalacağından, aynı
güzergâhlardan ve baraj suyu seviyesinin üstünde kalacak biçimde, modern ve son
teknolojiye uygun yeni demir yolumuzun yapımı yönündeki Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğü nezdindeki gayretli
çalışmaları da takdirle izliyoruz.
Bingöl Merkez ve
Solhan-Genç ilçelerimizdeki PTT müdürlük hizmet binalarında deprem
güçlendirmeleri yapılmış, Kiğılı ilçemizin PTT
binasının güçlendirilmesi de 2009 bahar ayında bitecektir.
Ayrıca, 2005te meydana gelen depremde ağır hasar gören Karlıova
ilçemizin PTT binasının yıkılarak yeniden
yapımına karar verilmiş, ihalesi tamamlanmış, 2009
yılında yapımı tamamlanarak hizmete açılması
planlanmaktadır.
Öte yandan,
Bingöl genelinde bu dönemde 280 okulumuza İnternet erişimi
sağlanmış, ilçe ve belde merkezlerine 11 adet İnternet evi
kurulmuştur. Kırsal alanda 35 köye telefon verilerek 74 adet köyümüze
de Globalstar uydu telefonu hizmeti götürülmüştür. İl ve ilçe
merkezlerimizdeki telefon hatlarının çoğu yinelenerek yer
altına alınmıştır.
Bu hizmetlerin
artan bir hızla devam etmesi temennisiyle, başta Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere,
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali
Yıldırıma ve milletvekili arkadaşlarıma Bingöl
halkı adına şükranlarımı sunar, bütçenin
hayırlı olmasını dilerim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkun.
Hükûmet
adına ilk konuşmacı Ulaştırma Bakanı Sayın
Binali Yıldırım.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan, yüce
Meclisimizin saygıdeğer üyeleri, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma Bakanlığının 2009 bütçe
görüşmeleri münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Bizi izleyen vatandaşlarımıza
da en kalbî duygularımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, ulaşım ve iletişim, insan ve toplum
hayatının olmazsa olmaz en önemli ihtiyaçlarından biridir.
Aynı zamanda ülkemizin kalkınması, rekabet gücünün
kazanılması, insanımızın yaşam kalitesinin
artırılması, hayatının
kolaylaştırılması da geliştirilmiş, yaygın,
erişilebilir, ulaşılabilir bir altyapının
gerçekleştirilmesine bağlıdır.
Bakanlığımız
bir yandan ulaşımla ilgili temel altyapı projelerini
gerçekleştirirken, diğer yandan da ülkemizin iletişimini,
altyapısını en iyi şekilde gerçekleştirmek,
İnternet otoyollarıyla ülkemizin 780 bin kilometrekare
topraklarını donatmak için altı yıl boyunca gece gündüz
demeden çalışmaya devam etmektedir.
Şüphesiz,
Genel Kurulumuzda bütçemizin görüşmeleri esnasında gerek iktidar
partisi sözcüleri gerek muhalefet partisi sözcüleri bütçeyle ilgili
görüşlerini dile getirdiler, önerilerini sundular, şikâyetlerini de
ifade ettiler. Biz, bütçenin daha da ayrılan kaynaklarla en iyi
şekilde kullanılması için katkı sağlayan, önerilerini
burada ifade eden değerli milletvekillerimize
şükranlarımızı sunuyoruz. Tenkitlerini de düzeyli bir
şekilde dile getiren sözcülere de ayrıca teşekkür ediyoruz.
Tabii,
Ulaştırma Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin
kuruluşundan bugüne kadar ulaşım ve iletişimle ilgili bütün
yetkilerin tek bakanlıkta toplandığı bir dönemi
yaşıyor. Dolayısıyla vatandaşımız günde
yirmi dört saat, haftada yedi gün, yılda üç yüz altmış beş
gün boyunca tüm yaşamında ulaşımla, iletişimle iç içe,
devletle olan işlerinde, ticaretle olan işlerinde, seyahatlerinde,
alışverişlerinde sürekli bizim hizmetlerimizi görmekte, bizim
hizmetlerimizin getirdiği yaşamı
kolaylaştırıcı sonuçları fiilen
yaşamaktadır. İşte ulaştırmadan (kara yolundan,
deniz yolundan, demir yolundan, hava
taşımacılığına) posta hizmetlerinden,
iletişime (telli-telsiz iletişimden uydu iletişimine)
varıncaya kadar geniş bir alanda hizmet vermeye çalışan bu
Bakanlık, son altı yılda altmış yıla
sığdırılamayan hizmetleri gerçekleştirmiştir.
Bunun tabii ki bazı çevrelerce kıskançlık konusu yapılması
gayet doğal karşılanabilir.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, kıskanmıyoruz da altmış
yıllık hizmet yok ortada.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlar, âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Şimdi, bizim
yaptığımız işlerde illüzyon olmaz.
Yaşarsınız, yol varsa gidersiniz, telefon çekiyorsa mutlu
olursunuz, uçağa binerseniz onun konforunu yaşarsınız.
Türkiyede son altı yılda ne olmuş, hep beraber bakalım:
Türkiye
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bursadaki havaalanı ne olmuş?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bir görelim bakalım, neler olmuş bir görelim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Dinle, dinle, önce dinle
bakalım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Dinliyorum ben, dinliyorum.
BAŞKAN -
Sayın Soysal
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Bakan, siz anlatın.
BAŞKAN -
Lütfen, arkadaşlar karşılıklı konuşmayalım.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Daha dün gelip bugün
ortalıkta aslı astarı olmayan iddialar ortaya koyma, ona da
geleceğim.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Geleceksin tabii. Aslı var mı, astarı var
mı, hep beraber göreceğiz!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Tecrübeye ihtiyacın var.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bu azarlamayı Başbakandan öğrendiniz
herhâlde!
AHMET YENİ
(Samsun) Dinleyeceksin!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Hükûmetimizin 2003 yılında
ortaya koyduğu bir hedef var: 15 bin kilometre bölünmüş yol. 6.100
kilometreyle devraldık, 15.350 kilometreye ulaştık, 15 binden
daha fazla. 2011 hedefi ne?
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Köy yolları dâhil mi buna?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiyenin yıllardır kangren olan yolları var,
kazalarda binlerce insanımızı kaybettiğimiz önemli
yolları var. Bu yolları hepiniz biliyorsunuz. Nedir bu yollar?
Ankara-Samsun, Ankara-İzmir, Antalya-Mersin, Bursa-İzmir, Karadeniz
Sahil Yolu, Afyon-Antalya, Şanlıurfa-Habur,
Delice-Yozgat-Sivas-Refahiye-Erzincan-Erzurum-Doğubeyazıt,
Bozüyük-Mekece-Adapazarı, Ankara-Çankırı, Afyon-Konya-Ereğli,
Pozantı-Adana, Gaziantep-Urfa Otoyolu, İzmir Çevre Yolu ve Bolu
Dağı Geçişi.
Dillere destan
olmuş bu projelerin başlangıcı 90lı
yılların başıdır değerli arkadaşlar. 2002ye
geldiğimizde projelerde bir arpa boyu yol alınmıştır.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bursa çevre yolunun üçte 2si bitmişti, üçte 1ini
bitiremediniz daha.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Sadece 4.800
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Altı yılda üçte 1i bitmedi.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Arkadaşlar, siz her şeyi
söyleyebilirsiniz ama rakamlar doğruyu söyler. Biz rakamlarla
konuşuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Hani yolda giderken anlaşılıyordu?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Şakşakçılığı bırakın!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi, sadece bu
saydığım yolların toplam kilometresi 4.805 kilometredir.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Şakşakçılığı bırakın!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Kıskanmayalım! Kıskanmayalım!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Şakşakçılığı bırakın!
Bakanla ne işin var? Şakşakçılığı
bırakın!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Mezitler durdu, mezitlerde hiçbir şey yok. Ödenek yok,
ödenek!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Oluşturulan şirketleri
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Sus da dinle be adam!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bunların 3.574 kilometresi
trafiğe açılmıştır. Bu sene içerisinde de
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Mezitler niye durdu Sayın Bakan, mezitler?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Dönen dolapları da görüyor millet!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Dolap yok!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) 2008 yılında
Karayollarına ayrılan kaynak 1,7 katrilyondur ama 2008 sonu
gerçekleşmesi 6,5 katrilyondur. İşte yatırım budur!
İşte başarı budur! Laf yok, iş var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Açtığınız tüneller çöktü, tüneller!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hepsi size bağlı. Şakşakçılık
yapıyorlar.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli arkadaşlar
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Terbiyesizlik yapma terbiyesizlik! Hep sustuk ya!
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Ağzından çıkana bak! Utanmaz
herif!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bırakın bu işleri!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Şakşakçı sensin!
AHMET YENİ
(Samsun) Terbiyesizlik yapma!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Şakşakçı sensin! Ne ayıp bir şey ya!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Nesi ayıp? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, arkadaşlar; lütfen Sayın Bakanı
dinleyelim.
Sayın
Selamoğlu, Sayın Yeni
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Ne ayıp bir şey ya!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Şakşakçılık yapıyorsun.
AHMET YENİ
(Samsun) Terbiyesizlik yapma!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Sensin şakşakçı.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, Sayın Bakanı dinleyelim lütfen.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sen kıskançlık diyeceksin, ben
şakşakçılık diyorum, cevap veriyorum sana.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Ayıp ya!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Cevap veriyorum sana.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Çok ayıp ya!
BAŞKAN -
Sayın Öz, lütfen
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Kıskançlık yapma. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Cevap veriyorum. Bunun nesini kıskanacağım! Bu
şakşakçılıktır.
BAŞKAN -
Sayın Yeni
Lütfen Sayın Bakanı dinleyelim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli milletvekilleri,
şu haritaya bir göz atın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ölçü ve izan lazım. Şu, 2003 yılındaki
Türkiye'nin bölünmüş yol haritasıdır. Görüyorsunuz, şehir
çıkış
Şunları saymayın, bunlar otoyol.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Kırklareli) Sayın Bakanım, biraz daha çevirin,
göremiyoruz.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi, sadece şehir
çıkışlarında 1-
OSMAN
ERTUĞRUL (Aksaray) Sayın Bakan, Koçhisar Aksaray arasını
4 defa söktünüz yaptınız, hâlâ bir şeye benzemiyor.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yanlış ARGE çalışmalarıyla
yatırımlar yarım bırakılıp yeniden
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri
Sayın Soysal
Sayın Ertuğrul
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) İşte arkadaşlar bu
da 2008 yol ağıdır, 2008 bölünmüş yol
ağıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bu yollardan geçtiniz mi?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) 2008 bölünmüş yol
ağıdır. Görüyorsunuz, Türkiye'nin tıkanan
damarlarını açıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Türkiyeyi tıkadınız,
tıkadınız.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ulusal
Doğudan batıya,
kuzeyden güneye otoyollarla, bölünmüş yollarla donatıyoruz. KÖYDES
projesiyle Türkiyeyi Atatürkün işaret ettiği çağdaş
uygarlık seviyesine çıkardık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Atatürkün demir yollarına ne oldu Sayın Bakan,
Atatürkün demir yolları projesine ne oldu?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Demir yollarına da geleyim.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bursa Havaalanı çalışmıyor, Bursa
havaalanı. 2,5 milyonluk şehrin havaalanı
çalışmıyor.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bak
Demir yollarını
mı merak ediyorsun? Dinle, dinle.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Dinliyorum.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Demir yollarında bak neler yapmışız
Kara yollarını geçiyorum. Madem demir yollarını istiyorsun,
hemen oraya geleyim.
YUSUF COŞKUN
(Bingöl) Rüya görüyorlar rüya.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Kara yollarını bitirdiniz mi Sayın
Bakanım?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Kara yolları çok. Bana
verilen süre yirmi dakika. Burada yirmi saat konuşurum, hepinizin
söylediğini de teker teker çürütürüm.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Haydi çürüt, çürüt; çürüt de görelim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ben boş konuşmam.
Konuştum mu Türkiye'nin gerçeklerini konuşurum,
yaptığımız işleri konuşurum.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sen bulaştığın işleri anlat.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Kafa karıştırma,
iftira atma, illüzyon yapma bizim kitabımızda yok.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Belgeler burada! Belgeler burada!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bizde iş var, sonuç var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Belgeler burada!
BAŞKAN
Sayın Bakanım
OKTAY VURAL
(İzmir) Kim boş konuşuyor Sayın Bakanım?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ben de konuşsam yüz saat konuşurum. Belgeler
burada!
BAŞKAN -
Arkadaşlar, bir dakika, sakin
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Lütfen, Sayın Bakanı da uyarın.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Bakanı uyarın.
BAŞKAN -
Sayın Ayhan, lütfen
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ne demek? Boş konuşuyorlar. diyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli arkadaşlar
(MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen
Arkadaşlar
Arkadaşlar
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İllüzyonu yapan kendisi!
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, burada konuşan bütün
milletvekilleri, Sayın Bakan da dinledi, diğerleri de dinledi. Lütfen
dinleyin.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) İllüzyon yapmakla suçluyor, böyle bir şey olabilir
mi?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Türkiye, cumhuriyet tarihinde
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Şakşak için arkadaşlarımız
kızıyordu.
BAŞKAN
Gereken ikazı yaparım ben.
Buyurun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Türkiye, cumhuriyet tarihinde,
önce
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Onlar şakşak yapıyordu zaten. Biz boş
konuşmadık, soru sorduk. Soru da mı sormayalım!
BAŞKAN Her
zaman yapıyor.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) 11 bin kilometre
11 bin kilometre
(AK PARTİ
sıralarından Dinle! sesleri, gürültüler)
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Dinle be kardeşim ya! Dinle
be kardeşim ya!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Rakamı yanlış söylüyor, doğruyu
konuşalım.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.
Sayın
Soysal
Sayın Soysal
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Kardeşim, Türkiye Cumhuriyeti
kurulduğunda demir yolu ağı
AKİF
AKKUŞ (Mersin) 1600 yılında nasıldı Sayın
Bakan?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) 1853 yılıdır,
Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlı döneminde demir yoluyla tanışma
tarihi yüz elli iki yıl öncedir. Şimdi, cumhuriyet tarihinde,
1923-1950 yılları arasında fevkalade önemli bir demir yolu
yatırımı yapılmıştır. Neden? Büyük Atatürkün
demir yollarının önemini görmesi ve 1920 yılında
söylediği Memleketin bütün merkezleri yek diğerine az zamanda
şimendiferle bağlanacaktır.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bursaya ne zaman tren gelecek?
EYÜP FATSA (Ordu)
Sus Allah aşkına!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sana mı soracağız?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bu çerçevede seferberlik
başlamış ve çalışmalar sonunda, 1951e kadar
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kaç kilometre Sayın Bakanım?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Yapılan yol
miktarını söyleyeyim: 1951den 2002ye kadar yapılan yol
miktarı, elli bir yılda 541 kilometredir arkadaşlar.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kaç?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Proje mi, yapılan mı?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Devam eden işleri
kastediyorum, inşaatı devam eden işleri kastediyorum, projeleri
değil.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bitirin de ondan sonra söyleyin.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) İnşaatına
başlanan 537 kilometredir.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Siz aldığınız zaman 11 bin kilometreydi.
Şu ana kadar yaptığınız
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Soysal
Lütfen
arkadaşlar.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Rakamı çarpıtıyorsunuz.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Arkadaşlar, bak, böyle bir
görüşme yapamayız. Kusura bakmayın.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Eğer biz bunu panel
şeklinde, tartışma şeklinde yapacaksak bunun da usulü var,
hepinizle her platformda konuşurum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin.
Buyurunuz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Rakamları doğru konuşalım.
NURİ USLU
(Uşak) Siz de konuşurken biz de böyle habire laf atalım.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yapıyorsunuz zaten.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) 2003te başlanan,
inşaatı devam eden projelerin uzunluğu
ŞİNASİ
ÖKTEM (İstanbul) Biten ne kadar Sayın Bakan?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ne kadar harcadınız?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) 250 kilometresi bitmiştir.
Şimdi, elli
yılda, elli bir yılda
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul)
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Neye itiraz ediyorsunuz, anlamak
mümkün değil.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Hayalleri almıyor, ondan.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Haa, arkadaşlar, şunu
diyebilirsiniz: Daha çok yap. Daha çok yap. diyorsanız daha
çoğunu da yaparız. Bizim insanımız daha fazlasına da
layıktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Bakan, ifadeniz var 6 milyar dolar harcadık.
diye. Şunu bir açar mısınız? 500 kilometrelik yola mı
harcadınız?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi, arkadaşlar
Sayın
Başkanım, lütfen, vaktimi, kaybolan zamanlarımı istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hızlıdan vazgeçtik biz.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi, tabii,
konuşmacılar burada demir yollarıyla ilgili Efendim, koalisyon
hükûmeti döneminde biz Ankara-İstanbul demir yolunu
başlatmıştık.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Neyse, demir yollarında iflas ettiniz de şu
Hayat-Ne bir gelsene Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Sayın Soysal, istirham ediyorum
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayat-Ne bir gel bakalım.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen efendim
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Şu Hayat-Ne bir gel bakalım, şu Gayret
Denizcilike bir girelim bakalım.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi, evet, bu
Ankara-İstanbul Demiryolu Projesi 2000 yılında ihale
edilmiş -koalisyon hükûmeti döneminde- ancak 2002 yılına kadar
hiçbir şey yapılmamış. Geldik, bir karar vermek
zorundaydık, ya bu ihaleyi iptal edecektik ya da devam edecektik.
İhale sadece mevcut demir yolu hattının rehabilite edilmesini
öngörüyor. Biz ise bunu yeniden iki yüz elli kilometrelik demir yolu
yapılması şekline dönüştürdük ve sözleşmeyi
imzaladık, ihalesini yaptık.
Şimdi,
Ankara-Eskişehir hattı bitti, test çalışmaları
yapılıyor. Ankara geçişinde, Atatürk Orman Çiftliğinde alt
geçit yapacağız, idari yargı durdurdu. Bak, millete şikâyet
ediyorum: Sizin belediyeniz durdurdu.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Niye durdurdu? Kentin göbeğine yapıyorsun, onun
için durdurdu.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bu hızlı tren gecikiyor.
Ankara Garının yapımını da durdurdu. Bunları
Ankaralılara şikâyet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Çünkü hukuka aykırı yapıyorsun! Hukuka
aykırı yapıyorsun!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bak, burada şikâyet ediyorum:
Bu gecikmelerin sebebi CHPli belediyedir.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kentin göbeğinden demir yolu geçiriyorsun!
Hızlı treni kentin göbeğinden, yolu uzatarak geçiriyorsun!
Neyse
Şu
Hayat-Ne gelelim, şu Hayat-Ni bir konuşalım. Şu Siemense
bir gelelim.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli arkadaşlar,
şimdi, diyorlar ki: Efendim, demir yolları
6 milyara şu kadar
yol yapıldı, bu kadar yol yapıldı. Rakamlar burada var.
Her şey açıktır, şeffaftır, halkın gözü
önündedir. Bizde öyle işlerde gizli saklı, kapılar
arkasında ihaleler, pazarlıklar olmaz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Buna kargalar bile güler!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Yaptığımız
işler, her şey kamuoyunun önündedir, yargı denetimindedir,
milletin denetimindedir. Her yaptığımız işin
hesabını da baştan sona vermeye hazırız.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Vereceksiniz
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bizi ikide bir Yüce Divanla,
onunla bununla tehdit etmeye kalkmayın.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Vereceğiz.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz buraya gelirken her türlü
işin hesabını vermeyi peşinen kabul ederek geldik, buna da
hazırız.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Meclis araştırması yapalım,
yüreğiniz yetiyorsa Meclis araştırması yapalım,
şüpheli konuları daha geniş konuşalım.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz, milletimize iş yapmaya
devam ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi,
Ankara-İstanbul demir yolunu yargıya taşıdılar, iki
yıl kaybettik, Eskişehir-İstanbul bölümünü.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kentin göbeğine yapıyorsun, yanlış yere
yapıyorsun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - İki yıl sonra yargı
bizi haklı buldu, bizi haklı buldu.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Tercihini yanlış kullanıyorsun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben sevinemedim. Niye sevinemedim?
Çünkü iki yıl kaybetti bu ülke, Türkiye iki yıl kaybetti. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yanlış yere yapıyorsun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
tabii denizcilikle ilgili, havacılıkla ilgili birçok soru soruldu.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Tren kazasına gel, tren kazasına!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Burada, Sayın Sözcü, efendim,
havacılık çok gelişirse kaza olurmuş. O zaman hiç
havacılık yapmayalım, kaza olmasın, vatandaş da yaya
gitsin.
Böyle bir
şey olur mu değerli arkadaşlar? Vatandaşın uçağa
binmesini çok mu görüyorsunuz? Bugün hava yolu halkın yolu hâline geldiyse
bunu kim başardı değerli arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Resmen şakşakçılık
yaptırıyorsunuz!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi, efendim
İşten anlamayan adamları iş başına
getiriyorsunuz kaza oluyor
Çok üzüldüm, kendisi hakikaten
havacılıkta değerli bir insandır ama unutmayın,
Diyarbakır kazası Sayın Bakanın getirdiği genel müdür
döneminde oldu. Genel müdür mü suçlu peki? Diyarbakır kazası neden
oldu? Yani genel müdür mü verecekti bunun hesabını?
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Bakan, bakan
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bakan gitti, hesap filan veremedi.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sorsaydın hesabı, varsa yüreğin sorsaydın.
Ne var ki soracak? Ne var ki soracak?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Sayın Bakan Ne var ki
soracak?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne var ki soracak?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben de o soruyu soruyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ee o zaman ne soruyorsun, cevabını bildiğin
soruyu niye soruyorsun?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bir kazanın oluşunu
incelemeden, bir kazanın neden olduğunu ortaya koymadan
çıkıp hemen bileti birine kesmek işin
kolaycılığıdır.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşte, rapor var.
Demir
yollarında gaza bastırdınız, 37 kişinin ölümüne
sebebiyet verdirdiniz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayat-N gemisinde beş kişi öldü.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz her türlü incelemeyi
yaptırıyoruz. Isparta kazası da
OKTAY VURAL
(İzmir) Hızlandırılmış demir yolu
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Hızlı treni kim devirdi?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Isparta kazası da,
Bağdat kazası da soruşturma raporları
hazırlanmış, yargıya intikal etmiştir. Yargı,
gereken neyse onu yapacaktır. Bu konuyu gensoru konusu bile
yaptınız. İşte her şey ortaya çıktı. Bu
sigorta poliçesinin tahrif edildiğini Moldova Hükûmeti kabul etti,
yazılı olarak bize bildirdi. İşte burada sorumlular da
belli, sonuçlar da elbette ki bellidir. Şimdi arkadaşlar, havacılıkta
böyle.
Denizcilikte
geldiğimiz mesafe ortada. Bunları küçültmeye çalışmak, yok
göstermeye çalışmak için siz siyaset
yaptığınızı düşünebilirsiniz ama milletimiz
bunları yaşıyor, görüyor, ona göre de takdirini veriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - 22 Temmuzda bunu takdir etti,
cevabını da verdi. Bundan sonra 29 Martta da yine milletin önüne
gideceğiz, hesabımızı göreceğiz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayat-N gemisini anlat
Hayat-N gemisini anlat
Oradaki
ilişkilerini anlat, Gayret Denizciliki anlat, Serhat Feribotçuluku
anlat, Marmara-Ni anlat, orada ölenleri anlat! Nasıl yönergeyi
değiştirdiğini anlat! Anlat onları da bilelim, anlat da
bilelim bunları
Onlara şunları anlat: Kan ve gözyaşı
olduğunu anlat! Orada ölenlerin sorumluluğunun üzerinde olduğunu
anlat!
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) - Bırakın, kimse şakşakçılık yapmasın!
Bu bir hesaplaşma
Şakşakçılık yapmayın!
YUSUF COŞKUN
(Bingöl) Niye kıskanıyorsun?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ne kıskanacağım, neyini
kıskanacağım Allah aşkına? Kan ve gözyaşı
var orada, sen kıskançlık diyorsun. Hangi kıskançlıktan
bahsediyorsun? Onun cevabını versin de görelim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
Sayın
Bakanım, buyurun.
Konuşmanızı
tamamlayınız.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yazıklar olsun be! Objektif değerlendirmeler
yapıyorsunuz değil mi? Hayat-N gemisinde kan ve gözyaşı
var.
BAŞKAN
Sayın Soysal lütfen
Sayın Soysal
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, lütfen
Böyle bir usul yok.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli milletvekilleri,
burada yine bir muhalefet sözcümüz, yatırımlarda Doğuya,
Güneydoğuya ayrımcılık yapıldığı ve bu
bölgelerin ihmal edildiğini söyledi. Bunları
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bu Hayat-Ni sorgulayacağız. Ona geleceksin, ona.
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ona geleceksin ona
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ona geleceksin
Ona geleceksin
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen
Sayın
Kılıçdaroğlu, istirham ediyorum.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Gayret Gemicilikteki ilişkilerini, Salih Zeki Çakırla
ilişkilerini anlatacaksın. Mehmet Koçla ilişkilerini
anlatacaksın. (AK PARTİ sıralarından Sayın
Başkan! sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Soysal
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Oraya geleceksin
Oraya geleceksin
BAŞKAN
Sayın Soysal, lütfen.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, burada, Sayın Üye kendisine
ikazınızı kabul etmiyor, siz müdahale etmiyorsunuz.
BAŞKAN
Ediyorum, ediyorum
Sayın
Bozdağ, lütfen.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ben cevap istiyorum ya! Demokratik hakkımı
kullanıyorum.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Demokratik hak böyle mi kullanılır?
BAŞKAN
Sayın Soysal
Sayın Soysal, böyle bir demokrasi yok. Lütfen
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Ayıp be!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Demokratik hakkımı kullanıyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli arkadaşlar
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hakaret ediyor, Oyun oynuyorsunuz burada. İllüzyon
yapıyorsunuz. diyor, sesinizi çıkarmıyorsunuz.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Ayıp be!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kimin yaptığı ayıp, göreceğiz.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Değerli arkadaşlar, GAP
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi rica edeyim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
bölgesinde bölünmüş yollar
için...
BAŞKAN
Sayın Bakanım, mikrofon kapalı, lütfen
Sayın
Soysal, lütfen, bakınız Sayın Bakan
çıktığından beri sürekli olarak söz atıyorsunuz. Böyle
bir demokrasi varsa ben bilmiyorum, bağışlayın yani.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Demokrasi, sorularımıza sağlıklı
cevap verilmesidir.
BAŞKAN
Hayır. Kimsenin konuşmasına fırsat vermiyorsunuz.
Bakın, siz
konuştuğunuz için
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sorularımıza cevap versin.
Sorularımıza
cevap versin, çarpıtmadan, amenna.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Senin istediğin gibi mi cevap verecek?
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Sanki mahalle kahvesi, Meclis değil de!
BAŞKAN
Demokrasi hem kendi konuşmak hem de başkalarının
konuştuğunu dinlemektir. Lütfen
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan,
değerli üyeler; Cumhuriyet Hükûmeti, 58, 59, 60ıncı Hükûmet
yatırımlarda bölgesel hiçbir ayrıcalık
yapmamıştır. Aksine, ayrıcalığı doğuya,
Ankaranın doğusuna yapmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) GAP projesiyle
yapmıştır, Doğu Anadolu Projesiyle
yapmıştır, KÖYDES projesiyle yapmıştır, BELDES
projesiyle yapmıştır.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Rakamları söyleyin, rakamları
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) İşte bakın
rakamları söylüyorum: GAP bölgesinde bölünmüş yol
miktarını
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Yüzde kaç? Oran kaç, oran?
BAŞKAN
Sayın Kışanak, lütfen
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
350 kilometreyle devraldık
1.256 kilometreye artırdık. 4 kat artış. 4 kat
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
KÖYDES battı.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) İşte, rakamlar burada,
daha ne söyleyeyim.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Çevre yolu olmayan tek büyükşehir
hangisi Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bölgede yapılan
yatırımın toplamı 5 katrilyonun üzerindedir.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Yetmiyor Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bu, cumhuriyet tarihinde
yapılan yatırımların 5 katından fazladır
değerli arkadaşlar.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Yaptığınız yolların hepsi altı ay içinde
darmadağın oldu!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Niye Doğuya,
Güneydoğuya hizmetlerin gitmesinden rahatsızlık duyuyoruz?
Böyle bir şey olabilir mi? Oradaki de bizim insanımız,
Kırklarelindeki de bizim insanımız, Samsundaki de bizim
insanımız, Antalyadaki de bizim insanımız.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Daha fazla gerekiyor!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Başbakan diktatörlük
yapıyor. diyorsunuz. Başbakan diktatörlük yapsa siz burada
olmazsınız. Hepimiz demokrasinin ürünüyüz, hepimiz demokrasinin
ürünüyüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne demek ya, ne demek?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Demokrasi olduğu için hepimiz
geldik, sorunlarımızı burada görüşüyoruz.
Başbakanın dediği
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) - Başbakan kim oluyormuş? Kim oluyor, kim oluyor? Biz
milletin iradesiyle buradayız.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Başbakan ne diktatördür,
Türkiye Cumhuriyeti de ne de diktatörlük rejimidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti demokrasiyle
yönetilir, demokrasisini de günden güne geliştirmektedir.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Başbakan diktatör olsaydı
Başbakan buraya gelemezdi, Başbakan. Buraya milletvekilleri gelir!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Başbakan ne diyor: Tek
Bayrak; tek millet, tek devlet, tek bayrak altında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Bakanım
Sayın Bakanım
OKTAY VURAL
(İzmir) Sözünü geri al!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bırak bu sloganları bırak! Bırak
bunları yahu! Siemense gel, Siemense!
BAŞKAN
Sayın Bakanım
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
istiklal mücadelesini verdiysek,
nasıl omuz omuza mücadele ettiysek istikbal mücadelesini de aynı
şekilde yapacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Siemense gel, Siemense!
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Yaptığınız yolsuzlukların hesabını verin
her şeyden önce!
BAŞKAN -
Sayın Bakanım
Dinler misiniz?
Sayın Bakanım
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Kültürel
ayrılıklarımızı zenginliklerimiz sayacağız
ama etnik siyaset yaparsak, kimlik siyaseti yaparsak o zaman ülkenin
birliğine ve beraberliğine hizmet vermiş olmayız. (DTP
sıralarından gürültüler) Onun için, değerli arkadaşlar
BAŞKAN -
Sayın Bakanım dinler misiniz?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bu nasıl demokrasi, Bakan kürsüyü işgal ediyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bakan, mikrofon kapalı, bir dinler misiniz?
Saygıdeğer
arkadaşlarım
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Bakanım, burası AKP Kongresi değil!
BAŞKAN
Sayın Günal, değil, doğru söylüyorsunuz. Değil zaten öyle
bir şey yok.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) - Niye rahatsız oldunuz? Rahatsız olmayın!
MUHARREM VARLI
(Adana) - Siz rahatsız olmayın siz!
BAŞKAN -
Arkadaşlar, bakınız
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, bakın,
milletvekillerimiz eleştiri yaptılar, Sayın Bakan da
eleştirilere cevap versin. Böyle hakaret edemez. Bizim
konuşmalarımızda en küçük hakaret oldu mu?
BAŞKAN
Tamam, Sayın Demirtaş veriyor. Fakat Sayın Bakana o fırsat
verilmiyor.
Yani Sayın
Bakanın vurgulamak istediği
Sayın
Bakanım
Arkadaşlar
Sayın
Demirtaş, lütfen
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Biz sanki Başbakanın iki
dudağının arasından çıkan lafla buraya gelmişiz,
Başbakan diktatör olsaymış biz burada
olamazmışız!
Biz atanarak
gelmedik, biz KPSSyle gelmedik Sayın Bakan buraya; seçilip geldik,
atamayla gelmedik, dikkatinizi çekerim!
BAŞKAN
Sayın Bakanım
Sayın Bakanım, bir dakika süre veriyorum,
teşekkür cümlenizi alayım, tamamlayalım.
Buyurun efendim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti diktatörlükle
idare edilen bir ülke değildir, Başbakan da diktatör değildir.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Edilemez de!
SIRRI SAKIK
(Muş) Böyle bir şey dediğimiz yok! Bravo!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Hepimiz demokrasinin verdiği
nimetlerle, milletimizin verdiği oylarla buradayız. Benim
dediğim budur, çarpıtmaya, saptırmaya lüzum yok.
Şunu
diyorum: Ülkenin zenginliklerini, farklılıklarını
zenginliğimiz kabul edeceğiz
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Biz de öyle yapalım diyoruz
Sayın Bakan!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
farklılıklarımızı kaşıyıp
ayrılıkçılığı körüklemeyeceğiz. Benim
dediğim budur arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O zaman el ele bu ülkenin her türlü sorununu çözeriz.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) O zaman Çekin gidin lafını geri
alacaksınız Sayın Bakan. Kimse bir yere gitmiyor,
buradayız!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Benim dediğim budur.
Şimdi,
sözlerimin sonunda şunu söylüyorum: Bir arkadaşımız
konuşmamın başından beri laf atıp duruyor.
Şahsımla ilgili
BAŞKAN
Sayın Bakanım
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
hizmetlere bir şekilde
değinmedi, zaten değinmesini beklemiyorum
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kısaydı, daha değineceğiz! Daha
değineceğiz!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
ama yapamadıklarımızı
keşke söyleseydi de biz de ondan bir istifade etsek, bir şeyler
yapsaydık.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Vakit kısaydı, daha değineceğiz!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bana dedi ki: Ulaştırma
Bakanlığı, bulaştırma bakanlığı. Yani
Bakanlığımın adının önüne
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, son bir dakika veriyorum
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ben bir dakika istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yarım saat oldu Sayın Başkan!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ulaştırma
Bakanlığının başına, Unun başına bir
B koydu. Ben bunu Binali Yıldırım olarak kabul ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ulaştırma
Bakanlığı, bulaştırma bakanlığı. dedi.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bulaştığın işlerin Bsi o!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Umarım bu bir dil
sürçmesidir.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Hayır, değil!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Eğer öyle değilse bir
atasözünü size hatırlatayım: Üslubu beyan, aynıyla
insandır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim
işimiz bulaştırmak değil, bizim işimiz
ulaştırmaktır arkadaş!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Şu Hayat-Ni bir anlat! Hayat-Ni bir anlat! Bulaştığın
işleri bir anlat! Gayret Denizciliği bir anlat! Gayret
Denizciliği bir anlat! Bulaştığın işleri bir
anlat!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bizim işimiz
buluşturmaktır, eriştirmektir,
vatandaşımızın gönlünü fethetmektir. Şimdi, böyle düzeysiz
bir konuşmaya, sataşmaya
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
burada cevap vermeye terbiyem
elvermiyor
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Cevap veremiyorsun! Cevap veremiyorsun! Belgeler burada!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
ama ben size Hazreti
Mevlânânın bir sözünü hatırlatıyorum
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sığınma, hoşgörüye
sığınma! Sende var olmayan şeye sığınma!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Cehalet insanı
çirkinleştirir / Suskunluğum asaletimdendir / Her lafa verilecek
cevabım vardır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yok! Yok! Yok! Cevabın yok!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Lakin, lafa bakarım laf
mı diye / adama bakarım adam mı diye.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) - Cevabın yok! Belgeler burada.
Burada belgeler,
cevabı yok.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP, MHP ve DTP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÇETİN SOSYAL
(İstanbul) Belgeler burada Sayın Bakan. Burada belgeler diyorum.
Yok
Hiçbir şeye cevap vermedin, cevap veremedin. Yazıklar olsun!
Yazıklar olsun! Cevap verememiştir.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
On birinci turda
yer alan bütçeleri görüşmeye kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, Sayın Bakan cevabında benim
söylediklerimi çarpıttı. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
Geçen oturumda mı oldu?
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Evet efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, oturum değişti, olmaz.
BAŞKAN Ama
oturum kapandıktan sonra tekrar dönmek şeyi yok.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Yani teknik bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Bir
dakika dinler misiniz Sayın Milletvekilim.
Şimdi,
bakanların konuşma süresi kırk dakika, o yarım kaldı.
Şimdi, on beş dakika Sayın Bakan konuştuktan sonra ancak
size verebilirim. Onu kesemem.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Efendim, Sayın Bakan benim söylediğimi
çarpıttı.
BAŞKAN
Hayır, efendim, söz veremem şimdi size, verme imkânım yok.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Peki, bittikten sonra mı efendim?
BAŞKAN
Bittikten sonra düşünelim.
KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) Peki.
BAŞKAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik.
Sayın Bakan,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanım, süreniz on beş dakikadır.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Bir
yanlışlık var efendim.
BAŞKAN On
beş dakika kalmış efendim sizin için, Sayın Bakan yirmi
beş dakika konuşmuş.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın
Başkanım, yirmi üç dakika kullandı Sayın Bakan.
BAŞKAN
Peki, on yedi olsun efendim.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşülmesi dolayısıyla
Bakanlığımızın bütçesiyle ilgili bilgiler sunmak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımın
bütçesi üzerinde değerlendirmeler yapan bütün milletvekili
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Katkılarını
not aldığımızı, değerlendireceğimizi ve bundan
sonraki çalışmalarımıza da rehberlik edeceği
düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum.
Değerli
milletvekilleri, çalışma hayatını, işçi-işveren
ilişkilerini, iş sağlığı ve güvenliğini
düzenlemek, denetlemek, yurt dışında çalışan
işçilerimizin hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek, sosyal
güvenlik imkânını sağlamak, istihdamın korunması,
işsizliğin önlenmesi, mesleki yeterlilik sisteminin
oluşturulması ve işletilmesi
Bakanlığımızın temel görevleri arasındadır.
Bu hizmetler
Bakanlığımızın merkez ve taşra
teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlardaki toplam
28.818 personelle gerçekleştirilmektedir.
Bakanlığımızın 2009 yılı toplam bütçesi 26
milyar 401 milyon 9 bin TLdir. Bakanlığımız ve ilgili
kuruluşlarca 2009 yılı itibarıyla hükmedilen büyüklük
toplam olarak 143 milyar 864 milyon TL olup merkezî yönetim bütçesinin yüzde
52si kadardır.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bütçe üzerinde milletvekili
arkadaşlarımızın önemli değerlendirmeleri oldu.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: 58, 59 ve 60ıncı
Hükûmetler nasıl bir çalışma performansını ortaya
koydular -herhâlde bunun en önemli göstergeleri seçimlerdir- seçimlerde
vatandaşımız bunları değerlendirdi; gerek 58 gerek
59uncu hükûmetleri nasıl desteklediğini, nasıl
akladığını, nasıl onayladığını hep
beraber gördük. Şimdi 60ıncı Hükûmet olarak
huzurlarınızdayız ve bazı arkadaşlarımız burada
bazı ifadelerde bulundular. Tabii, muhalefet olarak bütçe
görüşmelerinde bazen ölçüyü aşan, bazen yerini bulmayan
atışlar olabilir, bunu da saygıyla karşılayalım
ama şöyle bir cümleyi kabul etmek, herhâlde, takdir edersiniz ki mümkün
değil: Çalışma Bakanlığı
çalışmıyor. Çalışma Bakanlığı
çalışmıyor. ifadesi, bizzat Bakanlığın ismiyle
mütenasip olmayan bir ifadedir. Kaldı ki eğer olayların içinde,
yüce Meclisin içerisinde, sorunları takip eden bir milletvekili bunu
söylemiş olsa Başımızın üstünde yeri var. diye ifade
ederiz. Yine, halkın arasında, halkın dertleriyle dertlenen bir
anlayışla siyaset yapan bir arkadaşımız olsa,
inanıyorum ki bunu söyleme şansı olmayacak idi ama bu talihsizliği
burada beyan ettiler; takdir kendilerinindir.
Şimdi
değerli arkadaşlar, küresel krizin veya küresel mali krizin hangi
boyutlarda olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu krizin karşısında
İyi ki AK PARTİ var. diyoruz, İyi ki istikrarlı bir
hükûmet var. diyoruz çünkü gözlerinizi kapayıp bir an için geriye
döndüğünüz zaman, geçmiş hükûmetlerin, zayıf hükûmetlerin,
koalisyon hükûmetlerinin ne gibi zorluklarla karşı karşıya
kaldıklarını, bizzat millet olarak hepimiz yaşadık,
hepimiz gördük. Onun için böyle önemli ve kritik süreçte yapılacak olan
değerlendirmelerin de adresine teslim olmasının, yerini
bulmasının, noktasal atışların
yapılmasının yani bir faydanın temin edilmesine dönük bu
değerlendirmelerin yapılmasının önemli olduğunu ifade
ediyorum.
Şimdi,
nasıl ifade edersiniz? Yıllardır Türkiye genel sağlık
sigortasıyla ilgili sosyal güvenlikte reformu bekledi. Gerçekleşti
mi? Gerçekleşti. (GSS) Genel Sağlık Sigortasına geçti
Türkiye ve bunu sıradan bir olay gibi görmek, Türkiye'nin ideallerinden
birisinin, ulaşmaya çalıştığı hedeflerden
birisinin gerçekleştirilmesini sıradan bir olay gibi
değerlendirmek, bir şey olmamış gibi değerlendirmek
insafla bağdaşır mı bilemiyorum.
Sayın
Sevigen, burada sendikal mevzuattan bahsetti; esti gürledi gitti. Asıl
olan, burada söylediklerinizin cevabını da alacaksınız ve
medeni ölçüler içerisinde, bunun bütçe çerçevesinde müzakeresinin önemli
olduğuna inanıyoruz.
Bakınız,
2821 ve 2822 sayılı sendikalarla ilgili kanunların 12 Eylül
ürünü olduğunu hepimiz söylüyoruz. Birçok yasa, birçok mevzuat
değişikliğe uğradı ama 2821le 2822de bir değişiklik
olmadı.
SIRRI SAKIK
(Muş) Niye değiştirmiyorsunuz o zaman?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Birçok alanda
reformlar yapıldı ama bu yasa bu şekliyle kaldı.
Neymiş efendim? Noter şartı var; tamam, kaldıralım.
Yüzde 10 barajı var;
kaldıralım. İş kolu sayısı yirmi sekiz, on
dokuza indiriyoruz; indirelim. E, başka ne yapalım? Toplu iş
görüşme sürecini kısaltalım; e, kısaltalım. E, resmî
ara buluculuk ihtiyari hâle gelsin; e, gelsin. Örgütlenmenin önündeki engelleri
kaldıralım. Yani bunu defalarca söylüyorum. Bir iş yerinde
işçiler örgütlenecek -mevcut mevzuata göre söylüyorum- işçiler
gerekli örgütlenmeyi yapıyorlar, Bakanlığımıza
gönderiyorlar. Bakanlığımız değerlendirmeyi
yapıyor, yaptığı değerlendirmede yazıyı
işverene gönderiyor. İşveren diyor ki sabahleyin, 10 tane
işçi ise: 10 işçiyi çıkardım. Dolayısıyla
örgütlenme şansı kalmamıştır. Mevcut mevzuat, şu
andaki meri mevzuat bu. E, şimdi, bunun karşısına Bunun
değişmesi gerekir.
ALİ ARSLAN
(Muğla) Değişsin!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Doğru,
değişmesi gerekir. Biz de bunları düşünerek
Çalışma Bakanlığı olarak 2821 ve 2822 sayılı
Yasalarla ilgili düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdik,
komisyondan geçti, Genel Kurul safhasına geldi. Şimdi, tabii,
Çalışma Bakanlığı, yalnız kamu
açısından temsil edilen bir bakanlık değil,
Çalışma Bakanlığının çok ciddi partnerleri var.
Kim? İşçi, işveren temsilcileri ve ilgili konfederasyonlar.
Onlarla birlikte biz bu çalışmaları sürdürüyoruz, götürüyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevki noktasında çok ciddi
çalışmalar yaptık, günlerce toplandık, işçi ve
işverenle mutabakat sağladık, getirdik, gruplar arasında
mutabakat sağlandı. Fakat şu anda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Genel Kurulunda bu yasanın beklemesinin sebebi, işçi ve
işveren konfederasyonlarının buna,
uzlaştığımızın zıddına bir görüş
beyan etmelerinden kaynaklanmaktadır. Onun için, bizim görevimizi bu konuyla
ilgili yaptığımızı da ifade ediyorum.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Uzlaşma yapmadınız ki Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ayrıca, bir
isnatta bulunması gerekiyor ise ben değerli arkadaşıma
şunu söylüyorum: 1992 yılından beri birçok bakan
arkadaşınız iktidarda idi. Yani 2821 ve 2822 sayılı
Yasalar bugün çıkmadı, 12 Eylülden sonra geldiğine göre ne zaman
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kuruluna indirilebildi? Yani, ben
hatırlıyorum geçmiş dönemlerdeki bakan arkadaşları,
Cumhuriyet Halk Partisinde siyaset yapmış olan arkadaşları;
bu konuyla ilgili bir gayretleri olmadığı gibi Genel Kurulun
gündemine de bunu getirmeyi hiç düşünmemişlerdi. Ama bunun
edebiyatını yapmak başka bir şey, bu konuyla ilgili
çözümden yana olmak başka bir şey. Burada ifade ettiğiniz bütün
sorunları çözücü düzenlemeyi içeren yasa, grupların ittifakıyla
Genel Kurulun gündemine gelmiştir. Gruplarla yine de görüşmeye
hazırız. İlgili sosyal partnerlerimiz de bu konuda baştan
ifade ettikleri noktada dururlarsa, uzlaşma noktasında dururlarsa çok
kısa süre içerisinde Parlamentodan geçmemesi için hiçbir neden
olmadığını ifade ediyorum.
Bunu söylememin
sebebi şu: Bir şeyler yapılmamış, bir şeyler
yapılıyor her alanda; soysal güvenlik alanında da, genel
sağlık sigortası alanında da, şimdi birazdan
bahsedeceğim sendikal mevzuat alanında da, iş
sağlığı güvenliği alanında da. İş
sağlığı güvenliği mevzuatı Türkiyenin yoktur,
müstakil iş sağlığı güvenliği mevzuatı yok.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Ölümler niye arttı?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi biz, onu da
önümüzdeki hafta içerisinde, kısa süre içerisinde, iş
sağlığı güvenliği mevzuatını da Parlamentoya
sevk edeceğiz ve bu müstakil yasayı da yasalaştırma
imkânını birlikte gerçekleştirmiş olacağız.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, burada birçok değerlendirmeler
yapıldı. Bu değerlendirmelere baktığımız
zaman, bu değerlendirmelerin birçoğunun bilgi eksikliğinden
kaynaklandığını görüyoruz.
Sayın
Durmuş, burada dediler ki Sağlık ocaklarında muayene
katılım payı
Sağlık ocaklarında muayene
katılım payı yok, ama, aile hekimi, yani birinci basamakta
muayene katılım payı yok. Bu yanlış bilgi nereden
ediniliyor bilemiyorum, bunun burada da bu şekilde ifade edilmesi
doğru olmamıştır.
Ayrıca,
Sayın Kışanak Alt sınırı aylığı
diyor; Emekli aylığı alt sınır aylığı
kalktı. Bu da doğru bir beyan değil. 4447 sayılı Yasa
ile alt sınır aylığı getirildi.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Kaçtı, söyler misiniz Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Bizler hep birlikte ne
yaptık biliyor musunuz? Bizler, bunu, yüzde 35i 5 puan daha
artırdık çeşitli şartlara uygunluk çerçevesinde ve yüzde
40a çıkardık.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Rakam kaç Sayın Bakan, rakam kaç? 270
YTLye nasıl geçinir?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bunun, kalktı
demek hiç doğru olmamıştır.
Yine, buradan,
Sayın Durmuş, prim oranları itibarıyla malulen emekli
olanların veya malul olan vatandaşlarımızın prim
oranlarının 25ten 32ye çıktığını ifade
ettiler. Belki şunu söyleyeceklerdi: İsteğe bağlı
sigortalılıkta böyle bir şey oldu. O, sürçülisan mı oldu
veya yanlış mı bilgilendirildi, onu da bilemiyorum.
Yine,
kadınların istihdama katılım oranlarıyla ilgili sanki
bir gelişme olmamış gibi, Hükûmet olarak bir adım
atmamışız gibi bir beyanda bulunuldu. Onu da şu
şekilde ifade edelim: 2002 yılında kadınların
istihdama katılma oranı yüzde 15,5 ama 2008 yılında 17,9.
Ayrıca, bakın, dezavantajlı gruplara
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) İşte bu başarı
değil Sayın Bakan. Çok düşük
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Bakınız,
çalışmalarımızı söylüyoruz.
Dezavantajlı
gruplara dönük bazı düzenlemeleri yaptık. Yani kadın
istihdamıyla ilgili pozitif ayırımcılık içeren
düzenlemeyi istihdam paketinde geçirdik. Dolayısıyla burada bir
iyileşmenin olmadığını söylemek doğru
değildir. Yine de bunun yanında yaptığımız yasal
düzenlemelerle kadın istihdamını artırmaya dönük bir
faaliyetin olmadığını, gelişmenin
olmadığını söylemek de haksızlıktır diye
ifade ediyorum. Ayrıca mesleki eğitimin çok önem arz ettiği bu
süreç içerisinde çok yaygın bir şekilde mesleki eğitimi
başlatmış bulunuyoruz ve mesleki eğitimde tabii ki
kadınlara, dezavantajlı gruplara daha da öncelik vereceğiz. 300
trilyonluk bir kaynağı her yıl nitelikli, vasıflı
eleman yetişmesi konusunda kullanacağımızı da ifade
ediyorum. Bu düzenlemeyi zaten yüce Mecliste birlikte çıkarmış
olduk değerli arkadaşlar.
Yine buradan
ifade edilen emzirme odası ve kreş açma
Bunlar
kaldırıldı dendi. Arkadaşlar, doğru değil.
Lütfen, çıkardığımız yasaları okuyalım,
bakalım. Böyle bir şey söz konusu değil. Ama burada aynı
zamanda hizmet alımı da getirildi, bir esneklik getirildi. Bu
şekilde söylenseydi daha doğru olurdu.
Yok efendim,
Avrupa Birliğiyle ilgili ikinci fasıl
Yani Tarama süreci tamamlandı,
bu olumsuz sonuçlandı. diye bir ifade kullanıldı. Bu da
doğru değildir. Tarama süreci tamamlanmıştır.
Diğer yine
burada yapılan değerlendirmelerde kayıt dışı
istihdamla ilgili, yıllara göre kayıt dışı istihdamda
sanki bir artış varmış gibi beyanlarda bulunuldu. 2001
yılında 52,9 kayıt dışı, şimdi 46,9.
Takdirleri yüce Meclise bırakıyorum.
Yine burada kot
kumlama yapılan iş yerleriyle ilgili bir değerlendirmenin
olmadığı
Bununla ilgili denetimler
yaptığımızı ve kapattığımız
iş yerlerinin olduğunu, denetim yaptığımız
iş yerlerinde çok sağlıklı bir çalışma
ortamının olduğunu ifade ettik. Bahse konu olan ölümlerin
1990lı yıllardan kaynaklanan sağlıksız çalışma
ortamından kaynaklandığını da ifade etmek istiyorum ve
bu şekilde diğer konulara gelmek istiyorum.
Şimdi,
Tuzlayla ilgili bazı değerlendirmeler yapıldı burada.
Değerli arkadaşlar, Tuzlaya defalarca gittik, onlarca defa gittik.
Boş gitmedik. Her defasında -iş yoğunluğunun çok
arttığı Tuzlada neler yapılabilir iş
sağlığı güvenliğiyle ilgili- birçok değerlendirme
yaptık. Yalnız kendi kendimize de yapmadık, oradaki
işverenlerle yaptık, oradaki sendikalarla birlikte yaptık,
protokoller yaptık, birlikte anlaşmalar imzaladık. 17.898
çalışanın eğitimini, iş sağlığı
güvenliği eğitimini gerçekleştirdik. Birçok denetimler
yaptık, birçok kısmi kapatmalar yaptık. Netice itibarıyla,
orada bir iş sağlığı güvenliği ofisini de
açtık ve Tuzlayla ilgili, önemli ölçüde Bakanlığımızı
ilgilendiren konularla ilgili, bir dayanışma içerisinde, birliktelik
içerisinde, sorunları çözdük.
Efendim,
Çalışma Bakanlığı işçilerle birlikte olur,
emekçilerle birlikte olur
Şimdi Sayın Sevigene ben soruyorum:
Zonguldakta
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Gittik, hepimiz gittik Sayın Bakan.
Sayın Bakan, Tuzlada insanlar öldükten sonra, kamuoyu harekete geçtikten
sonra gittiniz!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ben gittim.
Bakınız bir tane örnek veremediler orada bize. Biz, bakın, bir
buçuk senelik Bakanlığım döneminde Zonguldakta kömür madenine,
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Bakan, yeni gidiyorsunuz, yeni. Yirmi senedir
gidiyoruz, yirmi senedir. Yirmi senedir biz oralardayız.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani, emek ve
emekçiden yana olmak, tabii yerin altında da oluyor. Bizzat
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süre veriyorum size.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yirmi senedir oralardayız biz.
BAŞKAN
Sayın Anadol, lütfen
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani, buralara
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Üretimi artırdınız mı, üretimi?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Üretim de
artıyor. Üretimin artması için eleman takviyesi gerekiyor idi. 3 bin
kişi şu anda Zonguldakta -çok arzu ediyordunuz, siz de bizden
istemiştiniz -istihdam ediliyor, Zonguldaklılara hayırlı
olsun. Zonguldaklılar bunu çok iyi biliyorlar değerli
arkadaşlar. Şimdi
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Siz gittiğiniz yerlere turistik seyahate
gidiyorsunuz. Turist olarak gidiyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Belediye seçiminde görüşeceğiz, belediye seçiminde,
Zonguldakta, 29 Martta.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani, Kemal Bey,
biliyorsunuz, öteden beri, seçimlerin neticesini hep görüyoruz, birlikte burada
uzunca bir süre oturduk, nasıl neticeleniyor biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Bakan, iddiaya girelim Zonguldak için! İddiaya
girelim Zonguldak için!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bu sonucun hiç
değişmediğini, değişmeyeceğini söyleyebilirim.
Ama değişme emareleriniz var. Bu değişme emarelerini
sürdürürseniz o zaman bir şey diyemeyeceğimi burada ifade etmek
istiyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İddiaya girelim Zonguldak için, var mısınız?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Burada tabii,
Sayın Başkanım, birçok söylenecek konu var, zaman yeterli
değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının alanı çok geniş,
sağlığından Sosyal Sigortalarına varıncaya kadar,
iş sağlığından sigorta, çalışma
hayatına kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) İnsanlarımız onun için ölüyorlar!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
çok cüzi, yüzde 5lik
bir bölümünü sizlerle değerlendirme imkânım oldu.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süreniz doldu efendim, süreniz doldu.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sizin döneminizde denetimsizlikten dolayı
kaç kişi öldü Sayın Bakan biliyor musunuz? Sizin döneminizde
sırf denetleme yapmadığınız için bu iş yerlerinde
kaç kişi öldü biliyor musunuz?
BAŞKAN - Son
sözlerinizi alabilir miyim Sayın Bakanım. Son sözlerinizi alayım
efendim.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Tabii, tabii.
Umuyorum ki
önümüzdeki süreç içerisinde bunları bolca konuşacağız,
anlatacağımız çok şeyler var.
Yaptığımız şeyleri, size açık söylüyorum, bir
bakanlığın bütçesini, yalnız Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının yapmış olduğu
faaliyetleri sıralasak dört saatin yetmeyeceğini burada söylüyorum.
Bunu da önümüzdeki süreç içerisinde konuşuruz diyorum.
Tekrar bütçenin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ederim.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sizin döneminizde kaç insanın aç
kaldığını bir düşünün yatarken böyle,
başınızı yastığa koyduğunuz zaman Ben
denetlemediğim için kaç kişi aç kaldı, kaç kişi öldü, kaç
kişi yetim kaldı?..
BAŞKAN
Sayın Sevigen, müsaade eder misiniz
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) AK PARTİ
İktidarı döneminde aç, açıkta kimse kalmaz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen oradan şey yapmayalım.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) - Bakın, o dönem, babası daha
sigortasız 2 tane küçük çocuk öldü ya Sayın Bakanım!
İnsanlar feryat ediyorlar!
BAŞKAN
Sayın Sevigen
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Sosyal devlet ilkesi
bu dönemde tam oturmuştur, merak etmeyin.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Oturmadığı için bu insanlar aç,
perişan!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Varsa, devletin valisi
ve kaymakamına gönderebilirsiniz.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) - Neyse, yaşayacağız
Yok, oturmadığı
için perişan. Kömür dağıtmaktan başka
yaptığınız bir şey yok yani dağıtın
bakalım! Kimsenin ahı kimseye kalmaz, bu Yüce Allah büyüktür.
BAŞKAN
Sayın Sevigen, müsaade eder misiniz.
Sayın Vural,
kâğıt göndermişsiniz, neyle ilgili efendim konuşmanız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Sayın Bakan konuşmasında
Diyarbakırdaki uçak
BAŞKAN
Hangi Bakan efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ulaştırma Bakanı.
BAŞKAN O
oturum kapandı efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Diyarbakırdaki uçak kazasının
BAŞKAN O
oturum kapandı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim?
BAŞKAN Ben
bilgi sahibi değilim, burada size sataşıp
sataşılmadığını bilemem.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Tutanaklar var canım!
BAŞKAN Ben
sadece 60ncı maddeden size söz verebilirim.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman bundan önceki bölümlerle ilgili hiç bilgi sahibi
değilsiniz. Tutanaklar gelsin.
BAŞKAN
Yerinizden açıklama yapabilirsiniz efendim 60ncı maddeye göre.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutanaklar gelsin.
BAŞKAN
Tutanaklar gelsin. Ben yoktum çünkü. Size hakaret edip etmediklerini
bilmiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim?
BAŞKAN
Sataşma olup olmadığını bilmiyorum dedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman ara verin, tespit ettirin.
BAŞKAN
Şimdi tutanaklar gelir efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, ara verin tespit ettirin. O yalanların ne
olduğunu tespit ettirin, ona göre
BAŞKAN
Sayın Atılgan
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, Sayın Ulaştırma
Bakanımız konuşması esnasında benim uluslararası
bir standartla ilgili söylediğim, uçuş emniyetini direkt ilgilendiren
ve uluslararası operatörlerin yıllık büyüme
oranlarının standardını söylediğim bir konuyu
çarpıtarak Türk milleti uçağa binmesin mi?
Benim, Türk milletinin
uçağa binmesinden kıvanç duymaktan başka bir şeyim olmaz.
Ama burada bir standart söylüyorum ben. Bu
çarpıtılmıştır. Bu konudaki fikrimi beyan etmek için
bir dakika süre istiyorum.
BAŞKAN
Efendim, yerinizden bir dakika vereyim. Zaten açıklamanızı
yaptınız. Ama yerinizden vereyim efendim size.
Sayın
Atılgan, buyurun efendim.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Kürşat Atılganın,
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın,
sözlerini çarpıttığı iddiasıyla konuşması
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Değerli arkadaşlarım, Türk Hava Yolları
yıllık yüzde 20 civarında büyüyor. Bütün ciddi uluslararası
hava yollarının öngördüğü yıllık 6 ile 8 arasında
büyüme uçuş emniyetinin ve personel gelişiminin, eğitiminin
düzgün şekilde yürümesi için öngördükleri bir büyümedir. Eğer bir
hava yolu yüzde 8 ile yüzde 12 arasında büyüyorsa beraberinde riskler
getiriyor. Buradaki en önemli risk, personel yetersizliği falan önemli
değil ama uçuş emniyeti aksamakta ve kaza kırımlara yol
açmakta. Dolayısıyla Türk Hava Yollarındaki bu denli büyümenin
kaza kırımlara yol açmaması için ekstra birtakım tedbirler
almak gerekir. Onu izah etmek için söylediğim bir standardı Bir
sayın milletvekili Türk milletinin uçağa binmesini istemiyor mu?
gibi bir tezviratla konuyu açıkladı. Bu doğru değildir.
Artı, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün yapması gereken o kadar çok
büyük işler vardır ki, bunlar yapılmıyor. Mesela ben size
söyleyeyim: ATCOS diye bir kontrol noktası var. Bu nedir diye ben
geçmişte çok inceledim.
BAŞKAN
Sayın Atılgan, çok kısa olmak zorunda efendim.
Açıklamanızın kısa olması lazım.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Bitiriyorum efendim, bitiriyorum.
Bu, hava
yolları üzerindeki kontrol noktası. Bunun üzerine gelince uçaklar
ben şuradayım diye kontrol verir. Anlamsız birtakım
kelimeler. Çok eski bir pilotla konuşurken buldum sonunda. Nedir biliyor
musunuz? O kontrol noktasını yapan müteahhidin adı Atilla
Coşkundur.
BAŞKAN
Sayın Atılgan, ben size kürsüde söz vermedim.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Atilla Coşkun, adının ve soyadının
başını, adam, oraya verdirmiştir.
BAŞKAN
Bitirir misiniz lütfen!
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Dolayısıyla, Sivil Havacılık,
dokümantasyonda da çok yetersizdir. Demek istediğim budur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Vural,
siz de girseniz sisteme
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, tutanaklar gelsin.
BAŞKAN
Hayır, ben tespit etmesem ne yapacaksınız peki?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim?
BAŞKAN O
zaman nasıl konuşacaksınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlayamadım?
BAŞKAN Ben
getirtsem, tutanaklara baksam, size sataşma olmadığına
karar versem ne yapacaksınız? Oylama yapacağım, oturacaksınız
OKTAY VURAL
(İzmir) Yapın.
BAŞKAN E,
olmaz ki o zaman. Siz açıklama yapın işte yerinizden.
OKTAY VURAL
(İzmir) Elinizi tutan mı var Sayın Başkanım,
yapın.
BAŞKAN
Peki, ben takdirimi kullanacağım o zaman, tamam.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, sizin ianenize muhtaç değiliz.
BAŞKAN Ben
takdirimi kullanacağım efendim. Takdirime
bağlısınız, madde öyle diyor çünkü, takdirime
bağlısınız.
Sayın
Sakık, siz de söz istemişsiniz. Hayrola sizin ki ne?
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Kısa olsun lütfen.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, son günlerde TOKİ inşaatlarında meydana
gelen işçi ölümlerine ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK
(Muş) Teşekkür ediyorum Başkan.
Şimdi,
geçenlerde yine burada gündeme getirmiştim ama sahipsiz olan bir kesim
var. Bu TOKİde çalışan işçiler her gün patır
patır düşüyorlar ve ölüyorlar. Geçen gün, bayramın birinci günü
yaşamını yitiren bir vatandaşımız ve bugün yeni
bir haber aldım, hem yaşamını yitirmiş hem ortada
kalmış hem de hastane ailesinden 30 milyar lira bir para talep
ediyor. Hem Çalışma Bakanımız burada hem Sağlık
Bakanımız da burada ve Türkiye'nin sahipsizleri bu insanlar. Bunlarla
ilgili bir duyarlılık bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı: 312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı:
313) (Devam)
A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
(Devam)
1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Telekomünikosyon Kurumu
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, şimdi, şahısları adına
aleyhinde Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu.
Sayın
Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 2009 yılı bütçesi bağlamında
Ulaştırma Bakanlığı bütçesi, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu bütçesi üzerine görüşlerimi sunacağım.
Sayın
Bakanın -Ulaştırma Bakanı- bu dönem, Karayolları Genel
Müdürlüğünün de portföyüne eklenmesi sonucunda ağır bir yük
altında olduğu görülüyor. O ağır yükün etkisiyle olsa
gerek, burada çok ilginç bazı açıklamalarda bulundu. Bunlardan
birincisi -kısaca iki tanesine değineceğim, aslında çok
ilginç açıklamalarda bulundu- şu: 1923-50 arasında -Sayın
Bakanın rakamı-
Şimdi,
Sayın Bakan, bir de Yirmi saat konuşurum, her sorunun
yanıtını veririm. dedi. Sayın Soysalın
sorularına yanıt vermedi. Sayın Genel Başkanımız
Deniz Baykal bütçenin tümü üzerine konuşmasında açık ve net bir
şekilde, Türk Telekomun yüzde 55ini yabancı bir aileye satarken,
sattıktan hemen sonra, kurumlar vergisinin yüzde 30dan yüzde 20ye
indirilmesi, yani 300 lira vergi verecekken 200 lira vergi veren bir kurum
hâline getirmesinden doğan değeri, kıyağı diyeyim,
nereye gittiğini, nasıl olduğunu ve bunun sadece bir aileye,
yurt dışından bir aileye, Arap dünyasından bir aileye bir
hediye mi olduğunu sordu. Bunun da yanıtı yok. Ondan sonra
Yirmi saat konuşurum, her şeye yanıt veririm. diyerek
Bu
soruların yanıtını biz arayacağız, aramaya devam
edeceğiz, sormaya da devam edeceğiz. Zaten halkımız da
soruyor bunu. Bu çekilen kıyakların nereye gittiği, nasıl
değerlendirildiği merak ediliyor.
Değerli
arkadaşlarım, sık sık lafı edilen, bilgi
çağı, bilgi toplumu. İçinde bulunduğumuz çağın en
önemli sektörü telekom sektörüdür. Telekom sektöründe olan bitenleri
yıllardır her platformda dile getiririz. Ama, hiçbir yanıt
onlara da alamayız. Bu sefer başka bir yöntem deneyeceğim. Benim
zaten yıllardır söylediğim, 2004te serbestleşme
gerçekleşmiş olması gereken yasaya göre serbestleşmenin
aradan dört yıl geçmesine rağmen neden tamamlanmamış
olduğunu her fırsatta soruyorum. Onun da yanıtı yok. Bir de
AKP İktidarını her fırsatta desteklemeyi görev bilen Avrupa
Birliğinin 6 Kasımda yayınladığı İlerleme
Raporundaki ifadelerle sorayım. Aynen şöyle diyor: Sabit ve
geniş bant piyasalarındaki rekabet yetersiz seviyededir. Daha da
önemlisi, düzenleyici organ Telekomünikasyon Kurumu -şimdiki adıyla
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu- özellikle yetkilendirme
sürecinde yeterince bağımsız değildir. Telekomünikasyon
Kurumunun karar alma süreci şeffaf değildir. Hükûmetin, Bakanın
ve Başbakanın baskısıyla hareket eden bu değerli
kurumu Hükûmetin artık rahat bırakması gerekir. Bu sadece 6
Kasımda açıklanan İlerleme Raporu değil, 19 Aralıkta,
yani geçtiğimiz cuma günü, biliyorsunuz, bilgi toplumu ve medya faslı
da müzakerelere açıldı. Orada da ifade ediliyor, İngilizce; ben
buradan, gayriresmî, Türkçe olarak, çevirerek okuyacağım: Rekabet,
hâkim, egemen
Pazardaki egemen operatörün rekabeti önleyici
davranışlarının önlenmesi gerekir. Yani sektör rekabete
açılmalı, yüzde 55i satılarak özel tekel hâline gelmiş
olan kuruluş rekabete zorlanmalıdır, diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan, son cümlelerim.
BAŞKAN Son
cümlenizi alayım efendim.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Yine cuma günü Avrupa Birliği Bakanlar
Kurulu tarafından açıklanan bu onuncu faslın müzakereye
açılmasıyla ilgili kriterlerde Telekom kurumunun -şimdiki
adıyla BTK diyelim- şeffaf, öngörülebilir ve bağımsız
olması isteniyor.
Değerli
Bakanım, Hükûmetin şimdiye kadar bu değerli kurum üstündeki etki
ve baskılarını bırakmasını diliyorum. Bu, Türk
Telekomun satışından hemen sonra yapılan, yüzde 30dan
yüzde 20ye kurumlar vergisindeki indirimden ne kadar kâr
sağlandığı, beklenmedik kâr sağlandığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Tabii bu önceden söylenmişti ama
bunların da açıklanmasını diliyorum.
Bu vesileyle
bütçenin hayırlı olmasını diler, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Sayın
milletvekilleri, onuncu turda konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
İlk soru,
Sayın Kaptan, buyurun efendim.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Çalışma Bakanına bir sorum var: Sayın Bakan, asgari
ücretten vergiyi kaldırtacak mısınız?
Kısa, net
sorular Sayın Başkan.
Şimdi
Ulaştırma Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakan,
Antalyaya tren ne zaman gelecektir?
İkinci
sorum: Antalyanın batı ilçelerinden uygun olan birisine
havaalanı yaptırmayı planlıyor musunuz?
Üçüncü soru:
Sayın Bakan, rakamlarla konuşmayı seviyorsunuz. Her şey de
kamuoyunun gözü önündedir. diyorsunuz. Ben de buna dayanarak şunu
soruyorum: Sayın Bakan, Sayın Başbakanın ve bakanların
ve eski bakanların çocuklarının kaç tane gemisi var ve tersanesi
var? Yapılması için sipariş verilen gemi sayısı
kaçtır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Korkmaz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ben Sayın Bakana, Ulaştırma Bakanımıza
Isparta kazasıyla ilgili soru yöneltmek istiyorum: Biliyorsunuz bir
yıl önce bir kaza olmuş ve 57 vatandaşımız
hayatını kaybetmişti. Uzman raporları beklenmeden pilotaj
hatası denip kurum ihlallerinin üzeri örtülmek gibi bir durumla
karşı karşıya kalındı. Ancak, raporlar ortaya
çıkınca farklı kaza nedenleri de kamuoyunun gündemine geldi.
Bunlardan birkaçını soru olarak cevaplandırmanızı
istirham ediyorum. Kokpit ses kaydedicisi 21 Kasım 2008 tarihinden
itibaren arızalıdır ve bu arızayla bir hafta uçuşa
devam etmiştir. Bu husus Ulaştırma Bakanlığına
rapor edilmemiştir. Merak ediyorum, bu bilgi size ulaşmış
mıdır? Ulaşmışsa ne zaman haberiniz olmuştur?
İkinci
sorum: Hava yolu şirketinin simülatör eğitim programlarında
araziden kaçınma eğitimi yoktur. Bu eğitim programı
Bakanlığınızın onayına tabidir, bu onay
verilmiş midir?
Üçüncü sorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorularım
Sayın Ulaştırma Bakanınadır.
1)
Kütahyanın komşuları ve il içi kara ve demir yolu
ulaşım ağı sorunlarıyla ilgili olarak
Bakanlığınıza verdiğim toplam on beş adet soru
önergemin hiçbirisine cevap vermemenizin nedeni nedir? Sizin için Kütahya ili
önemsiz midir yoksa yaptığınız bir çalışma
mı yoktur?
2) 2006da
yatırım programına alınıp 2009da bitirilmesi
planlanan Altıntaş Zafer Havalimanı Projesinde şahıs
arazilerinin, hazine arazileriyle takas
işlemi tamamlanmış mıdır? Geçen yıl 2011de
bitirilmesinin planlandığı cevabını verdiğiniz havalimanı için 2009
yılında ne kadar ödenek ayrılmıştır? İhaleye
ne zaman çıkılacaktır?
3) Planlanan
Antalya-İstanbul hızlı tren hattı en kısa güzergâh
üzerinde olduğu hâlde neden Kütahya il merkezinden geçirilmemektedir?
4) Oger
Telekomun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
İlk sorum Sayın
Çalışma Bakanımıza:
Avrupa
Birliği 2008 yılı İlerleme Raporunda, Sokaklarda
çalışan çocuklar dâhil çocuk işçiliği konusu sorun olmaya
devam etmektedir. Çocuk işçiliği alanında 2007 İlerleme
Raporunda dile getirilen, mevzuattaki eksiklikler devam etmektedir.
Türkiyenin çocuk işçiliğiyle mücadele için çabalarına devam
etmesi gerekmektedir denilmekte. Sayın Bakan, bu saptamaya
katılıyor musunuz? Bakanlığınızca ne gibi
önlemler alınmıştır?
Sayın
Ulaştırma Bakanımıza sorularımı yöneltiyorum:
Sayın Bakan,
19 Kasım 2008 günü Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Ulaştırma Bakanlığı
bütçesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına konuşma yapan Sayın Hamzaçebi, Bartının, Amasra
ve Kurucaşile yollarının yapılmasının otuz
beş yıl önce Karayolları bütçesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına o dönemin
Kırşehir Milletvekili Mustafa Aksoy tarafından
istendiğinden söz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Güvel.
Sayın
Tankut, buyurun.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Çalışma Bakanına sormak istiyorum:
Resmî
kayıtlara göre işsiz sayısının 2,5 milyon kişi
olduğu ifade edilmektedir. Bu sayı içerisinde daha önce işi olup
da işini kaybedenlerin oranı nedir? İşsizlik Fonunda
biriken paranın 37,5 milyar YTL olduğu belirtilmektedir. Ancak bu
Fonun sadece 1,5 milyar YTLsinin 160 bin işsiz için
kullandırıldığı ifade edilmektedir. Bu rakamlar
doğru mudur? Doğru değilse doğru rakamları verebilir
misiniz? Şayet bu rakamlar doğruysa hiç işe başlamamış
ancak İŞKURa başvurmuş olan kayıtlı
işsizlere de bu Fondan destek sağlanabilir mi?
Son olarak,
İşsizlik Fonunda biriken bu paranın Hükûmetiniz tarafından
farklı amaçlarla kullanılabileceği söylenmektedir. Hükûmetin
böyle bir düşüncesi var mıdır? Varsa, hangi amaçlar için bu
fondaki paraları kullanmayı planlıyorsunuz? Bu kullanım
yasal mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Ben sorularımı Sayın Ulaştırma
Bakanına iletmek istiyorum.
Soru 1) 29 Ekim
2008 tarihinde açılacağı iddia edilen Antalya Gazipaşa Hava
Limanının açılmamasının sebebi nedir?
Soru 2)
Havaalanlarının yerleşim merkezlerinin ne kadar
uzağına yapılması uygundur?
Soru 3)
İstanbul Atatürk Havaalanının 0624 pistine inen uçakların
uçuş emniyeti için tehlike arz ettiği gerekçesiyle Bahçelievler Hafız
Ali Camisi minaresinin kısaltılması istenmiş midir?
Aynı
gerekçeyle, yeni yapılan üçüncü pistin uçuş koridorunda bulunan
Küçükçekmece, Kartaltepe ve Tevfikbey mahallelerinden de yaklaşık 800
binanın tıraşlanması istenmiş midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Süner.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, benim birinci sorum Sayın
Çalışma Bakanımıza.
Sayın
Bakanım, 2022 sayılı Yasaya göre maaş alan kişiler
gerçekten zor durumda olan kişiler. Maaşlarının
artırılmasına rağmen yetmiyor. Bizlere de
sıkıntılarını iletiyorlar. Özel bir düzenlemeyle, bu
2022 sayılı Yasaya göre maaş alanları rahatlatma
programınız var mı?
Bir diğer
sorum Sayın Ulaştırma Bakanımıza.
Sayın
Bakanım, bu sorumu, Tokat Vekilimiz Sayın Reşat Doğru
Beyin bulunmaması nedeniyle onun adına soruyorum. Tokat
Havaalanına seferler artık düzenlenmemektedir. Türk Hava
Yollarımızın Tokata sefer düzenleme gibi bir programı
olacak mı? Bunu Tokatlılar merak ediyorlar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın Yeni,
buyurun efendim.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Ulaştırma Bakanımız, Türkiyenin her
tarafını demir ağlarla, duble yollarla örmeye devam ediyorsunuz.
[CHP ve MHP sıralarından alkışlar (!)] Milletimizin tamamına
Türk Hava Yolları ile uçuş imkânı sağladınız.
Samsun-Bafra arasındaki 50 kilometrelik duble yolu bitirmek üzereyiz.
Karadeniz Sahil Yolundaki tünellerden geçerken milletimiz heyecan
yaşıyor. Samsun Milletvekili olarak size teşekkür ediyorum.
Ankara-Samsun
arasında seksen yıldır iki şeritli yolda devam ediliyor.
Şimdi
sorularım: Havza tünel ve viyadüklerini ne zaman açıyorsunuz?
Samsun-Ankara
duble yolunu ne zaman açacaksınız?
İkinci
sorum: 70li yıllarda birinci Boğaz Köprüsünün yapılmasına
karşı çıkanlar milletimizce bilinmektedir. Bugün, yine Marmaray
projesine ve üçüncü Boğaz köprüsüne karşı çıkanlar var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yeni.
Sayın Çöllü
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) Sorum Ulaştırma Bakanına.
Sayın
Bakanım, Antalyanın özellikle Konyaaltı bölgesinin
yaşadığı ulaşım probleminin çözümü için Batı
Çevre Yolunun tamamlanması büyük önem taşımaktadır. Bu
konuda nedense bir türlü ilerleme sağlanamamaktadır.
Sorum şu:
Batı Çevre Yolu için bugüne kadar ne kadar harcama
yapılmıştır? 2009 yılı için ayrılan ödenek
ne kadardır? Bu yol ne zaman tamamlanacaktır?
İkinci
sorum: Antalya-Ankara arası hava yolu ulaşım imkânları
Anadolu Jet ile yapılmaktadır. Koltuk aralarının
sıkışıklığı, kabin için bagaj koyma
yerlerinin yetersizliği nedeniyle sizlere de yansıdığını
bildiğim mutsuzluklar yolcular tarafından dile de getirilmektedir.
Turizmde Türkiyenin kalbi sayılan Antalyaya bu seferlerin yanı
sıra Türk Hava Yolları ile de günde iki kere bile olsa bir sefer
yapılması düşünülüyor mu?
Üç: Antalya-Kemer
yolundaki tüneller hâlâ tamamlanıp ulaşıma
açılamamıştır. Bu tünellerin açılması için ne
kadar ödeneğe ihtiyaç duyulmaktadır? 2009 yılı için ne
kadar ödenek ayrılmıştır? Bu çalışmalar ne zaman
tamamlanacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ulaştırma
Bakanıma soruyorum: Sayın Bakanım, ulaşımda büyük
atılım yaptığınızı söylüyorsunuz. Altı
yıldır iktidardasınız. Adıyamanı
Diyarbakıra bağlayacak olan Atatürk Köprüsü, Adıyaman
Havaalanının uçak iniş pisti genişletme
çalışması var mıdır? Adıyamanı Çelikhan
üzerinden Malatyaya bağlayacak olan yol dardır ve
virajlıdır. Adıyamanın Gölbaşı, Besni ve Kâhta arasındaki
yollar -altı yıldır hâlâ
Bir çalışma
başlatılmış ama- ne zaman bitecektir? Bir.
İki:
Sayın Çelik Bakanıma soruyorum. Kayıt dışı
istihdamın azaltılması konusunda 2009 yılı içerisinde
ne gibi düzenleme yapılacaktır?
Üçüncü sorum: Bu
sene yaşanan krizle birlikte işsizlik de had safhaya çıktı.
İşsizlerin insan gibi yaşaması için ne gibi bir düzenleme
yapılacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Son
soru, Sayın Varlı, buyurun efendim.
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Ulaştırma Bakanına soruyorum: Mersine yeni bir havaalanı
yapılacağı, Adana Havaalanının da Mersine
taşınacağı iddiası vardır. Biz Adana
milletvekilleri olarak Mersin Havaalanına karşı değiliz
ancak Adana Havaalanının kaldırılmasını da kabul
edemeyiz ve sonuna kadar karşısında
olacağımızı belirtir, iddiaların doğru olup
olmadığını öğrenmek isterim.
İki:
Ceyhan-Yumurtalık yolunun yapımı ve bitirilmesi ne zaman
gerçekleştirilecektir?
Üç: Niğde
Havaalanı inşaatı ne zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Asgari ücretten
vergi alınmamasıyla ilgili bir değerlendirme yaptılar.
Takdir edersiniz ki vergi düzenlemeleri diğer bir bakan
arkadaşımızın alanına giriyor, ama asgari geçim
indirimini uygulamaya koyduk, 4 çocuklu bir aileden nedeyse vergi
alınmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ayrıca Asgari Ücret Komisyonu çalışmalarını bu hafta
itibarıyla tamamlıyor. 2009 yılında uygulanacak olan yeni
asgari ücret de bu hafta tespit edilmiş olacak.
İlerleme
Raporunda çocuk işçiliğiyle ilgili, çocuk işçiliğinin
önlenmesiyle ilgili konuya gelince: Çocuk işçiliğini önlemeye dönük
birçok projeyi gerçekleştirdik ve Türkiye, bu konuda önemli
gelişmeleri kaydeden ülkelerin arasında yer alıyor. Ayrıca
Başbakanlık bir genelge yayımlayacak, tarafların
görüşüne sunmuş bulunuyor şu anda. Önümüzdeki günlerde bu
genelge çocuk işçiliğini önlemeye dönük yayımlanacak ve tüm
tarafların, tüm sosyal tarafların da bu konuya
duyarlılığının artması sağlanacak.
Bir de, Sosyal
Güvenlik Reformunun yasalaşması sürecinde 132.420 on beş
yaş altı çocuğun sigortalılığı söz konusu
olmuş idi. Bunlarla ilgili incelememiz de devam ediyor. 20.891
sigortalı incelenerek iptal edilmiş, diğerlerinin de incelenmesi
devam etmektedir.
Kayıt
dışı istihdamla ilgili, Sosyal Güvenlik Reformunda önemli
düzenlemeler getirdik, bunlar yürürlüğe girdi. Birçok önemli düzenleme de
1/1/2009 tarihinde yürürlüğe giriyor.
İşsizlik
had safhada. diyorsunuz. İşsizlik o boyutta değil.
Arkadaşlar, konuyu abartmayalım. Bizim sigorta
kayıtlarımız var -zorunlu sigorta, işten
çıkışlar- aylık olarak, haftalık olarak bunları
tutuyoruz. Sıkıntılı bir süreçtir, doğrudur, fakat
Türkiyede ah, vah ettirecek bir tablonun olmadığını da
net bir şekilde ifade ediyorum. Bundan dolayı reel sektör-finans
sektörü arasındaki diyaloğun geliştirilmesiyle ilgili
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Özürlü
aylıkları konusunda şunu ifade edeyim: Tabii ki geçmiş
dönemle mukayese edilmeyecek noktalara taşındı. Yani
altmış beş yaş artı yüzde 70 ve üzerinde özürlü olan
vatandaşlarımıza 249 lira aylık veriliyor, 70in
altındakilere 166 lira veriliyor. Ayrıca, bildiğiniz gibi,
seksen beş yaşında olan vatandaşlarımızın ve
yüzde 70 özürlü olan vatandaşlarımızın
aylıklarını da evlerinde teslim etmeye başladık. 240
bin vatandaşımız aylıklarını evlerinde almaya
başladılar bu süre içerisinde.
İşsizlik
Fonunda ne kadar para var? diye ifade ediliyor. İşsizlik Fonunda
-eski ifadeyle- 37 katrilyon 553 trilyon lira bir imkân var. Bunu farklı
amaçlarla kullanabilir miyiz? ifadesine de şu şekilde cevap vermeyi
uygun buluyorum: Bizim Bakanlığın önemli görevlerinden bir
tanesi istihdamı korumak ve istihdamı artırmaktır,
istihdamı geliştirmektir. Kriz dönemlerinde istihdamı
geliştirmek zor bir hadisedir ama istihdamı koruma adına
yapılması gereken ne varsa
Bu Fon işçi için
-dolayısıyla işverenin ve işçinin payı olan bu imkân-
kullanılabilir ama bu mutlaka sosyal taraflarla birlikte alacağımız
bir kararla kullanılabilir. Ben istihdamı koruma adına
-özellikle üstüne basa basa söylüyorum- istihdamı koruma
şartıyla bu Fonun değerlendirilebileceğini defalarca ifade
ettim, burada da ifade ediyorum.
Bilemiyorum, bir
başka soru kaldı mı. Önümdeki notlara göre hepsini
cevaplamış oluyorum.
Çok teşekkür
ediyorum arkadaşlar.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım, buyurun efendim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Kaptanın Antalyada batı ilçelerine havaalanı düşünülüyor
mu? Antalyaya ne zaman tren gelecek? sorusu
Antalyada, biliyorsunuz,
Antalya Havaalanı var, uluslararası standartta hizmet veren, 10
milyon yolcu kapasitesinde. Bir de son zamanlarda, yeri çok uygun
olmamasına rağmen, daha önce başlayan ve zamanımızda
bitirilen Gazipaşa Havaalanı var. Gazipaşa Havaalanını
yap-işlet-devretle bir işletmeciye verdik. O şu anda pist
genişletme, uzatma çalışmaları yapıyor, ondan sonra
işletmeye açılacak.
Antalyanın
çok zor bir coğrafyası var, tarihî dokuya da zarar vermeden
havaalanı yapılması kolay bir şey değil ama bu konuda
bir etüt çalışmamız var.
Yine,
Antalyanın Batı Çevre Yoluyla ilgili olarak Sayın Hüsnü
Çöllünün söylediği
Batı Çevre Yolu yapılacak şüphesiz.
Şu ana kadar 2,5 katrilyon ayrıldı, harcama yapıldı ama
orada en büyük problem kamulaştırma problemidir. Belediye 18
uygulaması yapmak suretiyle kamulaştırmayı
tamamladıktan sonra kalan kısmını da yapacağız.
Biz de bu projenin öncelikli olduğunu biliyoruz.
Antalyaya bir
demir yolu bağlantısı çalışması uzun süreden beri
devam ediyor. O da Isparta-Burdur üzerinden 130 kilometrelik bir hattır
ama oldukça zor bir araziden geçiyor ve maliyeti yüksek. Proje
çalışmaları devam ediyor, ileride bunu yap-işlet-devret
modeliyle yapmayı planlıyoruz. Sayın Kaptanın bir sorusu.
Yine Sayın
Tayfur Sünerin sorusu var Atatürk Havaalanıyla ilgili.
0624 pistinin
kısa olduğunu biliyoruz. Bu, havaalanının fiziki
yetersizliklerinden kaynaklanıyor. Şimdi bunun paralelinde bir
başka pist daha yapacağız, bu pisti bakıma
alacağız. Öyle 2 bin metre falan uzatma söz konusu değil. Zaten
yaklaşma kriterlerine göre bu mümkün de değil.
Hava trafiği
çok arttı, Türkiyede iç hatlarda 8,5 milyondan 33 milyona
çıktı. Sabiha Gökçende trafik yoktu, şu anda 4,5 milyona
çıktık. Bütün bunlara rağmen Atatürk Havaalanındaki
trafiğin payı 64ten yüzde 46ya geriledi ama miktar olarak 20
milyona çıktı. Yani şimdi havacılığımız
gelişiyor, turizmimiz gelişiyor, ekonomimiz gelişiyor,
taşımacılığımız gelişiyor. Sorun
yaşayacağız diye bizim bu gelişmelerin önünde engeller
çıkarmamızı kimse bizden beklemesin. Engelleri de teker teker
aşarak hem havacılığımızı
geliştireceğiz hem de bu sorunları çözeceğiz.
Sayın
Atılgan Bir bilgi
dedi. ATCOS, efendim, bir müteahhidin adı.
dedi, burada da bir yanlış bilgi var. ATCOS, 06 pistinin 9 DME
açığında Marmarada bulunan izafi bir noktadır. Siz de çok
iyi bilirsiniz, uluslararası kurallara göre, beş harften oluşan
bir kısaltmayla bunların tanımı yapılır.
Havaalanı
Yani Marmaranın içinde ne müteahhit
çalışmıştır ne de orada bir müteahhidin ismi söz
konusudur. Bu yanlış bilgiyi düzeltmek istiyorum. Bu vesileyle bunu
da söylemiş olayım.
Şimdi,
Sayın Işık milletvekilimiz Kütahya ile ilgili sorular sordu.
Tabii Kütahya Zafer Havaalanı Uşaka, Afyona, Kütahyaya hizmet eden
bir bölgesel havaalanı olacak. Kamulaştırmalar büyük oranda
tamamlandı, yüzde 95 oranında; yüzde 5i vermek istemiyor, takasa
girmek istemiyor. Bunların da parası verilerek tamamlanacak ve bu
havaalanı 2009 yılında yap-işlet-devret modeliyle ihaleye
çıkacak. Buradaki durum da budur.
Mersin
Havaalanı, Adana Havaalanı, Mersin-Adana kavgası
Maalesef çok
anlamsız buluyorum. Çukurovaya
ALİM
IŞIK (Kütahya) 2010 yılında bitecek. deniyor Sayın
Bakan, 2010da bitebilecek mi dersiniz?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Daha başlamadan bitecek olur
mu ya? Kamulaştırma için birbuçuk senedir uğraşıyoruz.
Ama kamulaştırmayı yapacağız önce
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu ilanı o ilçemizin belediye başkanı
veriyor, bakınız: 2010da tamamı bitecek diyor.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) -
Efendim, ben size ne yaptığımı söylüyorum:
Kamulaştırmayı bitireceğiz, ihaleye
çıkacağız, ondan sonra bitiş tarihini de sizinle
paylaşacağız. Benim söylediklerimden ben mesulüm.
Şimdi bir
başka konu, Çukurova Bölgesel Havaalanıdır. Bu havaalanı
sadece Mersinin, Adananın değil, orada yaşayan 5 milyona
yakın nüfusa hitap edecek bir bölgesel havaalanı projesidir, bunun da
etütlerini yapıyoruz. Bu ne Adana Havaalanına alternatiftir ne de
bir başka havaalanına alternatiftir, bu bölgenin
ihtiyacıdır. Orası bir turizm bölgesi olmaya adaydır. Bir
sanayi endüstri bölgesi, liman bölgesi ve petrol dağıtım
bölgesi, enerji bölgesi olmaya adaydır. Buna yönelik bir çalışma
sürdürülmektedir.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu efendim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Son olarak, zamanım
kalmadı
Sayın
Coşkunoğlu bir şey söyledi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Isparta kazası Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Tabii bu Türk Telekom
özelleştirilmeden önce kurumlar vergisi indirildi, dolayısıyla
yarar sağlandı. Bu konu çokça konuşuluyor. Bu konunun
yapılacağı 2005 yılının başında ilan edildi.
Türk Telekomda özelleştirme 2005in Kasım ayında -15inde- gerçekleşti. 2006da bundan
altı bin tane firma yararlandı yani altı bin firma yüzde 30
yerine yüzde 20 kurumlar vergisinden yararlandı.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Onlar da Telekom ayarında mı? Diğer firmalar da
Telekom ayarında mı?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Bunun içinde Akbank var,
İş Bankası var, TÜPRAŞ var, hepsi var. Yani bir firma
yararlanmasın diye altı bin firmayı mağdur mu etseydik? Bu
mantıkla biz bir yere varamayız, bu bir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Satışı ona göre yapacaktık Sayın Bakan.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Niye üç gün sonra satışlar?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) İkincisi, yüzde 30dan yüzde
20ye indirdiğimiz zaman toplanan vergi miktarları da 9 milyardan
11,9 milyara yükseldi yani oran düştüğü için kurumlar vergisi yüzde
15in üzerinde arttı. Takip eden yıllarda bu artış yüzde 23
oldu. Diğer soruları da daha sonra
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yüzde 10a düşürün daha da artsın Sayın
Bakan, madem öyle! Vergiden anlamıyorsunuz!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Uçak kazası
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Uçak kazasıyla ilgili
raporlar hazırlandı, savcılıklara verildi.
Savcılıklar bundan sonra kimi suçlu bulduysa cezasını da
verecektir. Arkadaşlar, bu işi istismar etmeyelim. Bakın, kaza
her zaman olabilir.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Tazminatları Sayın Bakan?..
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Tazminatların da verilmesi
için rapor hazırlanması gerekiyordu. Rapor hazırlandı,
teslim edildi, artık tazminatlar ödenecek. Herhangi bir sigorta problemi
yok. Her şey yerli yerindedir.
Şimdi, bir
şey söyledi Sayın Bakan yalan söylüyor, yalanları ortaya
çıksın. dedi Sayın Vural. Ben şunu söyledim:
Havacılıkta kaza olur ve nitekim, biz göreve gelir gelmez, 8 Ocakta
Diyarbakırda uçak düşmüş, kaza olmuştur. O zaman
görevlerinin başında olan Serdar Cebecidir. Sayın Bakanın
atadığı Genel Müdürdür. Yani, Genel Müdür mü suçlu bunda? Kaza
raporu hazırlanmış, çıkmış, gereği de yapılmıştır.
Dolayısıyla, bir kazada direkt birini suçlu olarak ilan etmek ne
insafa ne hukuka ne de izana sığar değerli arkadaşlar.
Onun için, 2002
yılı öncesine kadar, kazalarda kaza soruşturma heyeti tamamen
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden oluşturuluyordu.
Bakın arşivlere, göreceksiniz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, çok uzadı ama süreniz.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Oradaki kaza kırım
heyeti başkanı da Genel Müdürdür. Biz, 2003ten sonra, aynı
kuruluş kaza kırım heyetinde olmasın dedik, buna
bağımsız, dışarıdan insanları da dâhil
ettik. Bizim yaptığımız, uluslararası uygulamalara
daha uygun düşecek iş olmuştur. Bunu da bu vesileyle ifade etmek
istiyorum. Amacım kimseyi suçlamak değil, bir gerçeği ortaya
koymak.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Bakanım, biraz da doğuya gel,
Adıyamana gel.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Adıyamanın projeleri
devam ediyor, merak etmeyin. 2009da daha fazlası yapılacak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Ortada bir şey yok ki !
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, biraz önce, ben
BAŞKAN
Kimseyi suçlamak niyetimiz yok. dedi ama siz ne
açıklayacaksınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, herhâlde, kendileri niyetini açıklayabilecek
yetenekte birisidir. Müsaade ederseniz, ben kendi niyetimi belirteyim. Niyet
sözcülüğü yapmayınız.
Sataşmadan
dolayı söz istedim sizden.
BAŞKAN
Efendim, veremem. Siz tecrübeli bir kişisiniz. 69uncu maddeye göre ikinci
birleşimde söz hakkı veremem size.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim birleşim değil bir kere, bu bir.
BAŞKAN
Birleşimdir efendim. Siz iyi biliyorsunuz onu!
OKTAY VURAL
(İzmir) İkincisi, Sayın Başkan, burada daha sonra
sayın milletvekillerine söz verdiniz. Eğer bu konuda
BAŞKAN
Sataşmadan vermedim efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir)
sataşmadan dolayı söz vermeyeceksiniz, tutumunuz
hakkında usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN
Sataşmadan vermedim efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutumunuz hakkında usul tartışması
açılmasını istiyorum.
BAŞKAN
Sataşmadan vermedim efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yanlış yapıyorsunuz, tutanaklarda da vardır.
Tutanakları getireceğim, sataşma varsa yapacağım.
dediniz.
BAŞKAN
Bekliyoruz, tutanaklar geliyor efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, ben usul tartışması açıyorum,
madem öyle.
BAŞKAN
Oturur musunuz yerinize efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biraz önce hayır dediniz.
BAŞKAN
Neye hayır dedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, bir taraftan diyorsunuz ki: Tutanaklar gelecek.
BAŞKAN
Geliyor efendim, bekliyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, Yok, veremem. diyorsunuz. Hangisine
BAŞKAN
Yani bakacağız. Sizin aslında talebiniz yersiz yani.
Bakacağım ben ama talebiniz yersiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, daha fazla ısrar etmek
istemiyorum, usul
BAŞKAN
Açalım mikrofonu, konuşun oradan efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, usul tartışması
açıyorum.
BAŞKAN
Hayır efendim, usul tartışması açmıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutumunuz hakkında usul tartışması 69a
göre
BAŞKAN
Açmıyorum efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yanlış yaptınız, bu konuşmalar
sırasında vermeniz gerekir.
BAŞKAN
Tutumumda hiçbir şey yok efendim. Tutumum gayet normaldir benim.
OKTAY VURAL
(İzmir) 69a göre usul tartışması açmak
zorundasınız.
BAŞKAN
Hayır efendim, 69a göre söz alamazsınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Açmak zorundasınız.
BAŞKAN
Alamazsınız efendim, 69a göre söz alamazsınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, 63e göre usul tartışması açıyorum
tutumunuz hakkında. Buyurun
BAŞKAN
Buyurun, konuşun bakalım.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın,
konuşmasında şahsına sataştığı
iddiasıyla ve Başkanın tutumuna ilişkin konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Yani beni kızdıramazsınız, istediğiniz kadar
konuşun. Yalnız ölçüyü kaçırmamak şartıyla.
OKTAY VURAL
(Devamla) Efendim?
BAŞKAN
Ölçüyü kaçırmamak şartıyla. Beni
kızdıramazsınız. Ölçüyü kaçırmayın.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Efendim, bizim her zaman ölçümüz vardır.
BAŞKAN O
zaman tereddüdüm yok.
OKTAY VURAL
(Devamla) Size göre de vardır, Hükûmete göre, herkese
BAŞKAN
Bana göre olması lazım.
OKTAY VURAL
(Devamla) Biz ölçülü bir hareketiz.
Dolayısıyla,
tabii, Sayın Başkan, Sayın Bakanın konuşması
sırasında bir konuyla ilgili kamuoyunda yanlış
anlaşılabileceği şekilde bana hitaben birtakım sözler
ifade etti ve bu konudaki sataşmadan dolayı söz istedim ama maalesef,
siz önce Tutanakları getirteceğim, bakacağım. dediniz,
benden sonra iki sayın milletvekiline söz verdiniz.
BAŞKAN
Onlara söz vermedim efendim. Bakın, yine aynı hataya
düşüyorsunuz siz. Ben onlara sataşmadan dolayı söz vermedim,
sadece yerinden, 60ıncı maddeye göre söz verdim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Efendim, ben sizin uygulamanızı eleştiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Evet, buyurun, devam ediniz efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bu uygulamalar sizin.
BAŞKAN
Devam ediniz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Dolayısıyla, bu konuda tabii, doğruları
bilgilenme hakkı vardır sayın milletvekillerinin. Sayın
Bakanın da elbette burada söylenenlere cevap vermesi son derece doğaldır.
Ancak, şunu ifade edeyim ki, Diyarbakırda uçak kazası 8 Ocak
2003te oldu. O zaman zannederim Sayın Bakan Bakandı -galiba,
bilmiyorum ama- dolayısıyla, Bakanın siyasi sorumluluğunu
bir Genel Müdürün sorumluluğuna indirgemek
Burada sivil
havacılık konusunda görüşlerini ifade edenler Şu
sorumludur, kazayı bu yapmıştır. diye herhangi bir ifadede
bulunmadı. Bu konuda Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün
eksiklikleriyle ilgili bilgiler verdiler. Burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, milletvekillerinin hiçbir zaman bir sayın bürokratı
suçlamak gibi bir niyeti olmaz, muhatabı sizsiniz. Pası genel
müdürlere vererek sorumluluktan kaçınmak doğru olmaz, bu doğru
bir yaklaşım değil.
Sayın Genel
Müdür, evet, 30 Temmuz 2002de atandı, ben 3 Ağustos 2002de seçimler
münasebetiyle ayrıldım. Herhâlde, benden daha fazla zannederim, sizin
zamanınızda Genel Müdürlük yaptı. Önemli olan, bu Genel Müdürlük
sırasında yaptığı işlerdir.
Şimdi, böyle
bakıldığı zaman, tabii, Diyarbakırdaki kazanın
sebebi, yoğun sis, ILSin olmaması ve ısrarla inmek istemiş
olması, açık seçik raporlarda belirlenmiş. Ancak, sanki, bu
Genel Müdür suçluymuş ya da Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
suçluymuş gibi bir iddiada bulunmanızı çok yadırgadım.
Yani, o kazadan dolayı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne
atfedilen kusurlar konusunda doğrusu çok bilgi sahibi değilim ama
onları suçlamanız doğru değil.
Burada,
Ispartada düşen uçakla ilgili, biraz önce, Isparta Milletvekilimiz de
sordu, eğitimlerle ilgili konuları sordu, lisanslarla ilgili sualleri
sordu, CVRı sordu. Bunlarla ilgili hususlar, Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün denetiminde olan hususlardır. Bu bakımdan bu
Genel Müdürlükten bu konularla ilgili bilgi gelip gelmediğini
sorguladı. Kaldı ki sizin döneminizde hazırlanmış hava
aracı kazası nihai raporu da burada, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğüne yapılan tavsiyelerde bulunmaktadır.
Dolayısıyla
böyle olduğu zaman, yani, beni
Açıkçası 8 Ocak 2003teki
Diyarbakırdaki uçak kazasına bakarsanız aynada kendinizi
görürsünüz. 22 Temmuz 2004teki tren kazasına bakarsanız yine
kendinizi görürsünüz. 9 Ocak 2007de Irakta düşen uçağa
bakarsanız yine kendinizi görürsünüz. 14 Eylül 2008de batan Hayat-N
gemisine bakarsanız kendinizi görürsünüz. Siyasi sorumluluk gereği
bunlara cevap vermeniz gerekmektedir.
O bakımdan
bu konularla ilgili, sanki Diyarbakırda düşen bir uçakla ilgili
olarak o zamanın Genel Müdürünün sorumluluğu varmış gibi,
burada bulunmayan ve sorumluluğu olmayan bir kişinin âdeta suçlu gibi
addedilmesi ve bugün tartışılan Ispartadaki uçakla ilgili
illiyet bağı kurulmasını doğru bulmuyorum. Gerçekten
yanlıştır, çünkü Ulaştırma Bakanlığında
açıkçası haksız bir şekilde görevden alınma konusunda
açılan soruşturmalardan vazgeçmek kaydıyla Genel Müdürlükten
almak istemenizi de doğrusu yönetim anlayışınıza
bağlıyorum. Bir bürokrata soruşturma açtırıp, ondan
sonra
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(Devamla)
bu soruşturmalardan dolayı
BAŞKAN
Sayın Vural, benim tutumum hakkında söz istemiştiniz!
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet.
BAŞKAN
- Hani? Hep sataşmadan
bahsediyorsunuz, benimle ilgili bir şey konuşmadınız.
Aynı oldu, sataşmadan söz almış oldunuz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Peki efendim, sizin tutumunuza geleyim.
BAŞKAN
Buyurun, konuşun efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Dolayısıyla, böyle, Genel Müdürlükten ayrılmam
hâlinde soruşturma konularından vazgeçileceğine dair teklifi
hukuki ve ahlaki bulmayan kişilerle çalışmama takdirinizi
elbette size bırakıyorum, kiminle isterseniz onunla çalışırsınız.
Ama lütfen Diyarbakırdaki uçak kazasıyla ilgili benim
bakanlığımı ya da benim bakanlık dönemimde
atanmış bürokratlar
Eğer öyle olursa -kendi
bakanlığı döneminde atanmış olursa-
açıkçası, bir başka bakanlık döneminde -muhtemelen Adalet
Partisi döneminde- de işe girdiğini bir mazeret olarak ortaya koyabilirler.
İşte
ben bunları açıklamak için sataşmadan dolayı söz istedim
Sayın Başkan. Bunlar doğru değildir.
BAŞKAN
Tekrar okursunuz İç Tüzükü.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Dolayısıyla
BAŞKAN
İç Tüzükü tekrar okursunuz efendim, ben bir şey demiyorum.
OKTAY VURAL
(Devamla) Efendim?
BAŞKAN
İç Tüzükü tekrar okursunuz. 69uncu maddeyi tekrar okuyun efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Okuyun efendim.
BAŞKAN
Okuyun, siz okuyun efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Yok bende.
BAŞKAN Siz
okuyun efendim... Benim ihtiyacım yok ki ben okuyayım. Siz okuyun
efendim
Benim ihtiyacım yok, ben biliyorum.
Yani size laf
olsun diye söz verdim; buyurun, konuşun efendim. Tutumum hakkında söz
istediniz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, bakın, sözünü tamamlamak üzere. Niye
geriyorsunuz?
BAŞKAN -
Buyurun, konuşun efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hayır, niye geriyorsunuz? Sözünü tamamlamak üzere.
BAŞKAN
Konuşunuz Sayın Vural, konuşunuz. Hiç kızmam yani, bir
şey yapmam.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla)
Evet
BAŞKAN
Beklemeyin beni.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Sayın Başkanım, kaç dakika vermiştiniz?
BAŞKAN On
dakika verdim size.
OKTAY VURAL
(Devamla) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ama
bir dakikanız kaldı, onu da bilin.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, teşekkür ederim.
Uzatacak
mısınız?
BAŞKAN
Hayır efendim, niye uzatayım?
OKTAY VURAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, dolayısıyla sizin bu
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, sekiz dakika verdiniz.
BAŞKAN
Hayır efendim, ondan evvel
Sonra açtım ben, sonra açtım.
Sayın
Paçarız, siz bilirsiniz beni, hak yemem. Lütfen
OKTAY VURAL
(Devamla) Efendim, isterseniz ben ineyim, siz konuşun.
BAŞKAN
Hayır, siz konuşun. Benim hakkımda konuşmadınız
ki ben konuşayım.
OKTAY VURAL
(Devamla) Dolayısıyla bu hususları
Tabii, öncelikle,
Sayın Başkan, Divanı yöneten Meclis Başkan Vekili olarak,
her şeyden önce, hepimizi temsil ettiğinizi biliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Bu konuda şahsınıza yönelik eleştirimizin
gerçekten İç Tüzük hükümlerini uygulamamaktan
kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Sizi
kızdırmak gibi bir niyetimiz yok. Burada kızan bakanlar var
çünkü, size gelmez, orada sıra gelmez efendim size. Daha kızan çok
bakanlar olacak. (MHP sıralarından alkışlar) Biz Hükûmeti
kızdırmaya kararlıyız, sizi kızdırmaya
değil. Siz yine adil yönetiminizi Türkiye Büyük Millet Meclisine
gösteriniz.
O bakımdan,
bu konuları açıklamak için söz almıştım ama maalesef
Sayın Başkan bunlar için fırsat vermedi.
BAŞKAN
Hâlen fırsat vermediysem
OKTAY VURAL
(Devamla) - Bu vesileyle usul tartışmasını bir usul
edinerek görüşlerimi ifade ettim.
Saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Usule uygun olmadı ama
açıkladınız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı: 312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı:
313) (Devam)
A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
(Devam)
1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Telekomünikasyon Kurumu
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla 10uncu turda yer
alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
18 - ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 23.452.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.113.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.491.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 219.802.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
09 Eğitim
Hizmetleri 150.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 26.155.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
GENEL
TOPLAM 26.401.009.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 25.975.964.094,00
- Toplam Harcama : 25.974.053.316,10
- İptal Edilen Ödenek : 1.910.777,90
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığının 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.50- MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1. Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 2.923.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 3.294.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 6.217.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
05 Diğer
Gelirler 6.217.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 6.217.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 951.419,00
- Toplam Harcama : 397.793,04
- İptal Edilen Ödenek : 553.625,96
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
-Bütçe Tahmini : 0
- Yılı Net Tahsilatı : 1.469.494,28
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir
Ulaştırma
Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
16- ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1. Ulaştırma Bakanlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 13.531.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 272.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
işler ve Hizmetler 1.141.832.840
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.155.636.740
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Ulaştırma
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 840.143.341,00
- Toplam Harcama : 662.201.837,77
- Ödenek Dışı Harcama : 4.802.240,89
- İptal Edilen Ödenek : 182.743.744,12
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 72.446.648,15
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.91 - KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Karayolları Genel
Müdürlüğü 2009 Mali Yılı Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 28.829.750
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 432.310
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 4.650.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 4.660.646.640
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 2.168.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.696.727.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Karayolları Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 5.706.141.611,82
- Toplam Harcama : 5.638.479.955,08
- İptal Edilen Ödenek : 59.927.321,55
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 22.513.751,87
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.02 BİLGİ
TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1. Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 75.110.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 20.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.234.890.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
GENEL
TOPLAM 1.330.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.196.055.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 133.945.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 1.330.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Kanunla Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu adını alan
Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Telekomünikasyon Kurumu 2007
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 1.100.180.000,00
- Toplam Harcama : 1.086.787.607,72
- İptal Edilen Ödenek : 13.392.392,28
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 906.180.000,00
- Yılı Net Tahsilatı : 1.086.787.607,72
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı 2009 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
16.81 - DENİZCİLİK
MÜSTEŞARLIĞI
1. Denizcilik
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 6.090.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 468.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 67.374.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
07 Sağlık
Hizmetleri 157.900
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 74.091.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Denizcilik
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 82.154.445,20
- Toplam Harcama : 77.421.918,64
- Ödenek Dışı Harcama : 106.294,71
- İptal Edilen Ödenek : 4.838.821,27
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 700.035,11
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum.
40.49- SİVİL HAVACILIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 2.529.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 500.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 8.976.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
GENEL
TOPLAM 12.006.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 19.415.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 6.552.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 25.967.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 17.260.239,14
- Toplam Harcama : 4.596.035,89
- İptal Edilen Ödenek : 12.664.203,25
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 23.656.000,00
- Yılı Net Tahsilatı : 37.273.853,22
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü
2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı,
Karayolları Genel Müdürlüğü, Denizcilik
Müsteşarlığı ve Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün 2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesapları, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile
Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını
temenni ederim.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.50
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi, on
birinci tur görüşmelerine başlayacağız.
On birinci turda,
Sağlık Bakanlığı, Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet
Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk
Akreditasyon Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü
bütçeleri yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı:312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı:
313) (Devam)
H) SAĞLIK BAKANLIĞI
1.- Sağlık Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J) REKABET KURUMU
1.- Rekabet Kurumu
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ
GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1.- Türk Akreditasyon Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1.-Türk Standartları Enstitüsü
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-Türk Standartları Enstitüsü
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
1.- Türk Patent Enstitüsü
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk Patent Enstitüsü
Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet buradalar efendim.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik.
Sayın
Özçelik, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika Sayın Özçelik.
DTP GRUBU ADINA
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçe
tasarısı üzerine Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini sunmak
üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık
kavramının bilimsel tanımı yapılmadan tüm
boyutlarıyla konuyu kavramının mümkün
olmadığını düşünerek, çok tekrarlanıyor olsa da,
Dünya Sağlık Teşkilatının sağlık tarifini
yapmak gerekiyor.
Sağlık,
fiziksel, zihinsel ve sosyal tam iyilik hâli olarak tanımlanmaktadır.
Her devlet vatandaşının sağlığını
korumakla görevlidir. Sağlıklı yaşam vazgeçilmez temel
insan hakları arasında sayılmaktadır. Devlet, koruyucu sağlık
hizmetleri konusunda önlem almak ve fiziksel rahatsızlıkların
önüne geçmek zorundadır. Hastalığın ortaya
çıkması hâlinde de hastalığın teşhisi, tedavisi
ve hastanın rehabilitasyonu tüm aşamalarda devletin ücretsiz
sağlamak zorunda olduğu görevlerdendir.
Devlet,
vatandaşlarının ruh sağlığını da
korumak zorundadır. Vatandaş, üyesi olduğu devlete tam bir güven
duygusu içinde olmalı, haksızlığa
uğramayacağı, kendisinin
kandırılmadığı, kendisine yalan söylenmediğinden
emin olmalıdır. Çalışması ve başarısı
oranında takdir edileceğinden herhangi bir kuşku
duymamalıdır vatandaş.
Devlet,
vatandaşına iş güvencesi, temiz bir çevre,
yaşanılabilir bir konut, mümkün olan en üst düzeyde eğitim
olanağı, fırsat eşitliği, kültürel, bilimsel,
sanatsal, sportif etkinliklere katılma ve bu tür etkinliklerden yararlanma
hakkı, yasalar karşısında eşitlik, düşünce ve
ifade özgürlüğü, örgütlenme ve yönetime katılma haklarını
vatandaşına sağlamak zorundadır. Cinsler,
sınıflar ve bölgeler arasında ayrım
yapılmamalıdır yani devlet sosyal devlet olmak zorundadır.
Sağlık ve eğitim hizmetleri tamamen ücretsiz
olmalıdır. Ülkelerin gelişmişliği, devletin sosyal
devlet olma düzeyiyle ölçülmektedir. Sosyal devletin vatandaşları
fiziksel, ruhsal ve sosyal tam iyilik hâlinde olurlar ve ancak bu
koşulların hazırlanmış olması hâlinde
sağlıklı bir toplumdan söz edilebilir. Devlet, sadece çok
parası olanın değil, gelir durumu ne olursa olsun her
yurttaşın doğumdan ölüme kadar gerek koruyucu sağlık
gerek tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine anında ulaşabilmeleri ve
eşit olarak yararlanabilmelerini sağlayıcı önlemleri almak
zorundadır.
Sağlık,
yani yaşam, alınıp satılabilen bir ticari meta olarak
algılanamaz. Sağlık hizmetlerinin ticari anlayışla ve
kâr amaçlı sağlık işletmeleri
aracılığıyla yürütülmesi son derece tehlikeli ve kötü
kullanıma açıktır.
Sağlık
hizmetlerinin tümünün devlet eliyle yürütülmesi, sağlıkta özel
sektörün dışlanması gibi bir görüşe sahip değiliz.
Burada vurgulamak istediğimiz, dar gelirli ve yoksulların
sağlık olanaklarında güvencesiz kalmamasıdır.
Türkiye'de,
birçok konuda olduğu gibi sağlık hizmetlerinde bölgeler ve iller
arası dengesizlikler, eşitsizlikler mevcuttur. 2007 yılına
göre her 100 bin nüfusa düşen hasta/yatak sayısına ilişkin
birkaç örnek vermek istiyorum. Örneklerimizin bir bölümü Karadeniz, Orta
Anadolu, Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesindeki illerden
seçmelerden oluşmaktadır. Örneğin İzmirde her 100 bin
kişiye 302 yatak, Manisada 282 yatak -her 100 bin kişiye- Afyonda
337, Uşakta 278, Eskişehirde 391, Boluda 453, Ankarada 359,
Antalyada 336, Ispartada 735, Kayseride 307, Zonguldakta 348, Trabzonda
398, Rizede 330, Artvinde 410 olarak görünüyor. Türkiye'nin doğu ve
güneydoğu illerinde bu oranlar neredeyse üçte 1e inmekte. Bakın,
Bingölde 171, Tuncelide 179, Vanda 161, Muşta 161, Hakkâride 83, Bitliste
145, Adıyamanda 147, Kiliste 160, Şanlıurfada 123,
Diyarbakırda 223, Mardinde 80, Batmanda 186, Şırnakta 75,
Siirtte 145. Bölgeler arasındaki dengesizliğe işaret eden
rakamlar bunlar, neredeyse üçte 1.
Aynı illerde
uzman hekim sayıları, 2006 yılına göre,
aşağıdaki gibidir: İzmirde 4.722 iken -diyelim- Bingölde
84, Manisada 1.620 iken Tuncelide 41; Afyonda ve Vanda eşitlik var,
374; Uşakta 142, Muşta 110; Eskişehirde 900, Hakkâride 78;
Boluda 217, Bitliste 95; Ankarada 8.021, Adıyamanda 203; Antalyada
1.848, Kiliste 46; Ispartada 444, Şanlıurfada 450; Kayseride
1.582, Diyarbakırda 813; Zonguldakta 589, Mardinde 176 -bunlar rastgele seçilmiş iller-
Erzurumda 755, Ağrıda 158; Edirnede 425, Iğdırda 56.
Uzman hekim sayıları bakımından iller arasında ve
bölgeler arasında yine en az üçte 1 oranında bir fark var yani 1e 3
veya 3e 1.
Verdiğimiz
bu tablolar, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda, diğer
kalkınmışlık kriterlerine benzer şekilde,
sağlık alanında da çok açık bir geri
bırakılmışlığı göstermektedir.
Yeşil kart
dağılımına ilişkin kimi verilere de değinmek
istiyorum. Bilindiği gibi yeşil kart, hiçbir sosyal güvenlik
kurumunun şemsiyesi altında bulunmayan ve aylık geliri ve aile
içi geliri asgari ücretin -sigorta primi ve vergiler düşüldükten sonra
geriye kalan bölümün- üçte 1inden az olan yurttaşlara verilmektedir. Halk
arasında sefalet belgesi olarak adlandırılan yeşil
kartın, doğu ve güneydoğu illerindeki sayıları
şöyledir: Bingölde 134.888, Bitliste 167.434, Tuncelide 22.288, Vanda
495.752, Muşta 178.080, Hakkâride 135.961, Adıyamanda 253.326,
Şanlıurfada 592.669, Diyarbakırda 518.782, Mardinde 312.951,
Batmanda 219.347, Şırnakta 194.846, Siirtte 130.943,
Ağrıda 303.631, Iğdırda 68.063, Karsta 104.442.
Neredeyse Türkiyede dağıtılan tüm yeşil kartların
yarısını, bu on iki, on üç ilimizin toplamı
kapsamaktadır. Bu neye işaret ediyor? Bu sayılar kimi illerde il
nüfusunun yüzde 50sine tekabül etmekte. Örneğin Vanda,
Şanlıurfada ve Diyarbakırda neredeyse yeşil kartlı
insan sayısı nüfusun yarısı kadar. Kimi illerde, -en az, en
düşük iller- bu saydığım iller arasında nüfusun yüzde
30una en azından tekabül ediyor. Bu, Türkiye ortalamasının
yaklaşık 5 katı kadardır.
Batı illerinde yeşil kart sahibi
yoksulların büyük bir bölümünün de batıya göç etmiş bölge
insanlarından oluştuğu da ayrı bir gerçektir. Yani
İstanbuldaki yeşil kartlı da, Edirnedeki yeşil
kartlı da, Ankara ve İzmirdeki yeşil kartlıların da
bir bölümü veya belki de çoğunluğu -bunun henüz istatistiği yok
elimizde- bölgeden göç eden insanlara ait.
Yeşil kart
dağıtımında mülki amirler keyfî davranmakta, korucu ve
iktidar, düzen yanlısı kişilere yasal koşulları uygun
olmadığı hâlde yeşil kart verilmekte, yoksul olmasına
karşın muhalif olduğu bilinen kişilerin yeşil kart
talepleri geri çevrilmektedir. Partimiz Demokratik Toplum Partisinin tüm eylem
ve etkinliklerinde polis, neredeyse tek tek katılımcıları
kamerayla tespit ediyor, katılımcıların yeşil
kartlarının iptal edilmesi için çaba sarf ediyor. Çoğu zaman
etkinliklerimize katılanların yeşil kartları iptal
edilmektedir. Buna karşın, eczaneme -eczacıyım, eczanem
var- lüks arabalarıyla gelip yeşil kartlarıyla ilaç alan iktidar
yanlısı yüzlerce insana tanık oldum.
Bugün Radikal
gazetesinde yayınlanan bir araştırma Eğitim hizmeti
Kürtlere uzak, haneler kalabalık, gelir az ve işsizlik yüksek
başlığıyla verilerek Türkiye'nin modernizasyon sürecinde
Kürtler çok geri kalmış durumda. denmektedir. Bugünkü gazetenin
araştırması yayınlandı. Kürtlerde işsizlik yüzde
29,6; yani her 3 kişinden 1i işsiz. Yine her 3 Kürtten 1i sosyal
güvenlikten yoksun.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yani güneydoğuda demek istiyorsunuz değil mi?
OSMAN
ÖZÇELİK (Devamla) Bu araştırmanın dilini
konuşuyorum.
Kürtlerin yüzde
52sinin ciddi şekilde yoksulluk içinde olduğu tespit edilmiş.
Bugün Radikal gazetesinde yayınlanan veriler.
Türkiye petrol,
elektrik, tarımsal ürün ve ağır iş gücü
ihtiyacının yaklaşık yüzde 30unu karşılayan
bölgenin ve bölge insanlarının sefaletinin nedenini kim, nasıl
açıklayabilir? Bunun adı ayrımcılıktır, bunun
adı bölücülüktür. Diyarbakır Tabip Odası ile Sağlık
ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yaptıkları ortak
açıklamalarda, bölge insanlarına gerçek bir sağlık
hizmetinin verilebilmesi için öncelikli olarak sağlık personeli ile
hastalar arasında sağlıklı bir iletişimin
kurulabilmesini şart olarak belirtmekte, bunun için iletişimde bölge
halkının dili olan Kürtçenin önündeki engellerin
kaldırılmasını istemektedir. Biz bölge milletvekillerinin
burada, Parlamento kürsüsünde kimi zaman kullandığımız
Kürtçe sözcük ve cümleler bile tutanaklara bilinmeyen dil olarak geçmektedir.
Bu koşullarda kendimizi eşit haklara sahip yurttaşlar olarak
görmemiz mümkün değil. Eksiksiz, eşit haklara sahip yurttaşlar
olma mücadelemiz eksiksiz bir demokrasi tesis edilinceye kadar devam edecektir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyenin sağlık politikalarından muzdarip
olanlar sadece bölgemiz insanları değil. Türk Tabipler Birliği
Sağlıkta Dönüşüm Programının sağlık
hizmetlerini paralı hâle getirdiğini, programın yoksul
insanları değil sermayeyi koruduğunu ifade etmektedir. Türk
Tabipler Birliği, hekimler dâhil sağlık alanında
çalışanlar için, kamu veya özel bütün çalışma alanlarında
işten çıkarılmalarından, ücretlerinin azaltılması
hatta ödenmemesi uygulamalarından yakınmakta, özelde
çalışan meslektaşlarının güvenceli sözleşmelere
kavuşturulmasını talep etmektedirler.
Türk Tabipler
Birliği, sağlık alanında çalışanların
çalışma koşullarının düzeltilmesini, maruz
kalınan risklerin önlenmesini ve daha sağlıklı
koşullarda çalışabilmek için iş yeri sağlık
birimlerinin kurulmasını ve işlerliğinin
sağlanmasını belirtmektedirler.
Sayın
milletvekilleri, sağlık politikalarından en muzdarip
sağlık meslek mensuplarının başında
meslektaşlarım eczacılar gelmektedir. Bir ilaç ve
sağlık danışmanı olarak eczacının rolünü bir
tedarikçi olarak sınırlamaya çalışan, eczacılık
hizmeti vermeyi zorlaştıran ve binlerce eczaneyi kapanma noktasına
getiren yasal ve ekonomik düzenlemeler eczacıyı dayanma
noktasının sınırına getirmiştir.
Eczacılar
halka en yakın sağlık çalışanı, eczaneler ise
vatandaşların ücretsiz danışmanlık hizmeti
alabileceği merkezlerdir. Eczacıların ilaç
danışmanlığı dışında birinci basamak
sağlık hizmetlerindeki işlevleri çok boyutludur. Bunu görmezden gelen
Hükûmet ve Sağlık Bakanlığı eczacıyı
Artık yeter! deme noktasına getirmiş ve 21 Aralık 2008
günü, dün, eczacı, eczane çalışanı ve eczacılık
fakültesi öğrencilerinden oluşan 30 binden fazla bir kitleyle
Ankarada Artık yeter! mitingi düzenlediler.
Talepler ve
şikâyetler özetle şöyle:
İlaç
şirketlerinin devlete yaptığı kamu kurum
iskontolarının perakende satış fiyatı üzerinden ve
eczaneler kanalıyla yapılması eczanelerin ekonomik kayba
uğramalarına neden olmakta, eczacıyı kendisiyle ilgisi
olmayan bir işlemi yapmak zorunda bırakmaktadır. Maliye
Bakanlığı ve Türk Eczacılar Birliği arasında
yapılan protokole göre bu duruma son verilmesi
kararlaştırılmışken uygulama hâlâ devam etmektedir.
Kamu ve özel
hastanelerde muayene ücretleri kademeli olarak artırılmış
ve muayene ücreti verecek kişilerin kapsamı
genişletilmiştir, muayene ücretlerinin eczaneler tarafından
tahsil edilmesi gibi anlaşılmaz bir uygulama
başlatılmıştır. Eczacılar, devletin
tahsildarları değildir, böyle bir eğitim almadılar,
Sağlık Bakanlığının
tahsildarlığını yapma gibi bir görevleri yok.
Sağlık hizmetlerinin bedava olduğu propagandası
yapıldığından vatandaş eczaneye bu ödemeyi yapmak
istemiyor. Eczacı ve vatandaş karşı karşıya
getiriliyor. Aynı sorun vatandaştan alınacak ilaç
katılım paylarında da yaşanmakta. Uygulamaya kesinlikle son
verilmelidir.
Sosyal güvenlik
kurumları ile sözleşmeli eczanelerin kuruma teslim ettikleri fatura
bedellerinin bir bölümünün avans olarak, diğer bölümünün daha sonraki bir
tarihte verilmesi eczaneleri iflasa sürüklemektedir. Yeşil kart ve
konsolide bütçe uygulamasına tabi kurumlara ait ilaç
faturalarının sözleşmeyle belirlenen sürelerden çok daha geç
ödenmesi eczanelerin firmalara karşı ödeme dengelerini altüst etmekte,
eczacılar gecikme faizi ödemek zorunda kalarak zarar etmektedirler.
İlaç Fiyat Kararnamesi değiştirilerek ilaç fiyat
değişikliklerinden eczacıların zarar görmeleri
önlenmelidir. Zaman zaman ilaç fiyatlarında düşüşler oluyor;
kamu yararına, halk yararına olduğunu, doğru olduğunu
da kabul ediyoruz. Ancak, eczacı, pahalıya aldığı
ilacı ucuza vermek gibi, düşen fiyat karşısında ucuza
vermek gibi bir durumla karşı karşıya kalıyor, zaten
kısıtlı olan kâr oranı böylece erimiş oluyor.
Eczacılara
karşıladıkları her reçete için belli bir oranda meslek
hakkı ödenmelidir. Eczacı, aldığı eğitimle,
ortaya koyduğu sermayesiyle ve emeğiyle sağlık hizmeti
veren bir kişidir. Burada sadece ilacın alış ve
satış fiyatı üzerinden eczaneye bırakılan iskonto
eczanenin masraflarını karşılayamaz oranlardadır. Bu
nedenle, bütün mesleklerde olduğu gibi, eczacılara da ayrıca bir
meslek hakkı, bu hizmet karşılığı hakkın
ödenmesi Türk Eczacılar Birliğinin ve tüm eczacıların
talebidir.
Eczacıların
bu son derece haklı ve makul taleplerini demokratik ve kitlesel bir tarzda
dile getirdikleri mitinge, aynı sorunları yaşayan AKPnin
eczacı milletvekillerinin katılmamış olması eczacıları
üzmüştür. AKP milletvekillerinin nasıl bir hiyerarşik baskı
altında tutulduklarını görmek bakımından anlamlı
olduğuna inanıyorum. Aynı meslektaşlarımla benzer
sorunları paylaşıyoruz, aynı sorunları dile
getiriyoruz ancak on binlerce eczacının katıldığı
ve kendi sorunlarını dile getirdiği bir mitinge bir tek AKPli
eczacı milletvekili katılamıyor. Neden? Padişahlık
sistemi var da ondan.
Hepinize
bedensel, zihinsel ve sosyal tam iyilik hâli diliyorum.
Saygılarımla.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özçelik.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş.
Buyurun
Sayın Karabaş. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
DTP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2009 yılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
ve bağlı kuruluşların bütçesiyle ilgili Demokratik Toplum
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, sanayi
dediğimiz zaman 1800lü yıllara bir dönmemiz gerekiyor. Sanayi
devrimi 1800lü yıllarda İngilterede başlamış ve
1900lü yılların sonunda Avrupanın birçok noktasında ileri
sanayi düzeyine gelinmiştir. Tabii, bir ülkede sanayinin gelişmesi,
bir ülkenin sanayileşmesi beraberinde sosyal, toplumsal, ekonomik, siyasal
değişiklikler, kentsel yaşamda yeni bir anlayış ve
yasalarda, hukukta yeniden bir bakış ve demokratikleşme de
getirmektedir.
Şimdi, bugün
yoğun bahsettiğimiz demokratikleşme ve demokrasinin
esasları sayılan tüm uluslararası yasalar, sözleşmeler ve
uygulanan ilkeler bu sanayileşmeyle birlikte
başlamıştır. Onun için, sanayiyi, sanayileşmeyi,
sanayi devrimini demokrasiden, demokratik hukuk anlayışından,
bölgelerarası eşitsizliğin giderilmesinden, insana, herkese
eşit bakmaktan, tüm kültürleri, farklılıkları kabul eden, herkesi
eşit gören bir anlayıştan bağımsız
tutamayız. Bunun gerçekleştirilmediği hiçbir ülkede şu anda
da sanayi de gelişkin değildir. Onun için, sanayinin
gelişmesiyle demokrasinin, demokratik anlayışın
gelişmesi bire bir birbirine bağlıdır.
Sayın
milletvekilleri, bugün gelişkin dünya, Amerika, Avrupa Birliği ve
Uzak Doğuda Japonya, benzer ülkeler artık sanayi devrimini
aşmış, sınai gelişmeyi tamamlamış, şu
anda bilgi çağındadır.
Sanayi devriminin
anlayışı neydi? Maliyeti, insan üzerindeki etkisi, ekoloji
üzerinde, doğa üzerinde yarattığı sonuçlar ne olursa olsun
sürekli büyüme, sürdürülebilir bir büyümeyi sağlamaktı. Ancak, bugün
dünyada en öne alınmış olan, herkesin temel tartışma
konusu olan ve ozon tabakasının delinmesinden tutun küresel
ısınmaya kadar insanlığın ortak çözüm bulmaya
çalıştığı sorunlar bu tür sanayileşme
anlayışından geçmiştir. Artık sanayileşme
devrimini aşmış ülkeler yüksek teknolojiyi ve bilgi
çağını tartışıyor; artık her türlü üretimi
çevreyle birlikte, sosyal, toplumsal çevreyle birlikte, kültürel çevreyle
birlikte, doğal ekolojik çevreyle birlikte ele alıyor. Bizdeyse,
bugün sık tartıştığımız ve birçok zaman,
bazen Hükûmet üyelerinin de kabul ettiği, tüm parti gruplarının,
toplumun, sivil toplum örgütlerinin ve halkın tüm kesimlerinin üzerinde
tartıştığı ve olumsuz gördüğü sonuçlara rağmen,
Türkiyede hâlâ Sanayinin geliştirilmesi denildiği zaman bu tür
etkenler, insan yönü ve insanın, toplumun geleceği yönü çok dikkate
alınmıyor. Hatta ne yazık ki bazen Başbakanın bazen
bir bakanın bazen Parlamentoda halk tarafından seçilmiş bir
milletvekili tarafından, yapılan bir yatırım veya
sanayideki bir gelişmenin yarattığı ekonomik fayda
düşünülerek, Canım, bu tür şeyler olurken bazı insani
kayıplar da bazen doğaya zarar vermek de olabilir. şeklinde bir
mantık işletiliyor.
Şimdi,
sanayileşmeyle ilgili başladığımız zaman
şunu demiştik: Sanayileşme demokrasiyle atbaşı
yürür. Peki, demokratik bir yapının oturmadığı bir
yerde sanayileşme olur mu? Türkiyeye bakalım: Şimdi, Türkiyede
eğitim alanında -70 milyon nüfusu olan, genç, dinamik bir nüfusu olan
Türkiyede- hâlâ önemli oranda okuryazar olmayan insan var. Hâlâ beş
yıl okul okumuş
Şimdi ilköğretime geçtik; buna rağmen
daha önce beş yıl okuyan, şimdi de ilköğretime
başlayıp beşinci yıldan sonra bırakan kişiler var
ve yine önemli bir oranda kişi sadece ilköğretim mezunudur. Birçok
insan bu eğitimi çok uygunsuz, çok zor koşullarda ve uygun olmayan
ortamlarda görüyor.
Yine, dünyaya
baktığımız zaman eğitimin amacı, hem insanı
bilgi, birikim, sosyal yaşam, toplumsal yaşam, kültürel yaşam
anlamında geliştirmek, belli bir düzeyi yakalatmakken diğer
taraftan, toplumun ihtiyacı olan bir insan gücünü, emek gücünü ortaya
çıkarmak, belli bir birikim düzeyine gelmiş, belli bir teknik düzeye
gelmiş insanı yetiştirmektir.
Avrupa ülkelerine
ve bugün gelişmekte olan birçok ülkeye baktığımız
zaman, eğitimde üçte 2 oranında mesleki eğitim, üçte 1
oranında genel eğitim yapılmaktadır. Ancak Türkiyeye
baktığımız zaman bu tam tersidir. Birçok zaman sanayi ve
ticaret odalarımızın ve kurumlarımızın
yaptıkları istatistiklerde, Türkiyede muazzam bir işsizlik
olmasına rağmen, ciddi oranda da teknik eleman
sıkıntısı yaşanmaktadır.
Şimdi,
yıllardır -sadece AKP hükûmetleriyle sınırlı
değil- Türkiye 1960tan beri, bazen ithal ikameci bazen ihracata yönelik
sanayi politikalarından bahsediyor. Birçok zaman da bunlar süslenerek
söyleniyor, Ağır sanayi hamlesi deniyor, farklı şeyler
deniyor. Ama 1960tan beri temel ekonomik gelişmesini sanayileşme
üzerine kurmuş bir ülkede hâlâ meslek okulu oranı genel eğitim
görenlerin üçte 1i oranındadır. Eğer bu orandan imam hatip
liselerini çıkarırsak
Ki, imam hatip liseleri kendi alanlarında
ihtiyaç duyulan miktarın üzerinde okuyor, birçoğu imam hatip lisesini
bitirdikten sonra farklı mesleklerde veya farklı okullarda,
üniversitelerde okuyor. Bunu Türkiye değiştirmediği sürece, AKP
bu konuda adım atmadığı sürece bu söylediği hedeflerin
-2012ye, 2021e yönelik dile getirdiği hedeflerin- havada
kalacağını bilmesi gerekiyor.
Yine, bir ülkede
refahı sağlamanın, bir ülkede sanayiyi gerçek anlamda
geliştirmenin, bir ülkede teknolojiyi, bilimi geliştirmenin yolu
toplumun tüm kesimlerini, tüm dinamiklerini harekete geçirmekten geçiyor.
Şimdi,
Türkiyeye baktığımız zaman, kadın toplumsal üretimin
dışında. Dünyanın her yerinde, üretimde, bazı nüanslar
dışında, kadın nüfusu yarısıdır. Kafadan,
nüfusun yarısının toplumsal yaşamın ve toplumsal
üretimin dışında olduğu bir ülkede, sanayileşmeyi,
refahı gerçekleştirmek mümkün değildir.
Yine, Türkiyede,
yıllardır, geçmiş hükûmetlerden bugüne kadar, seksen
yıllık cumhuriyet döneminde, bir tarafta Kürtler, Aleviler, bazen
dönemine göre sosyalistler, bazen dönemine göre iktidardaki hükûmete, iktidar
olan hükûmet anlayışına göre dindarlar, yani toplumun
çeşitli kesimleri düşüncelerinden, inançlarından, muhalif
olduklarından dolayı toplumsal üretimin dışında
tutuluyor veya her ülke insanının önünü açan, onun gerçek bilgi
birikimini, emeğini, toplumsal üretime katmasını sağlamaya
çalışırken Türkiyede bu kesimler sürekli engellenmiş veya
üretimin dışında tutulmaya
çalışılmıştır. Türkiye bunu
gerçekleştirmediği sürece, Türkiye Kürt sorununu demokratik bir
şekilde çözmediği sürece, Türkiye kadını toplumsal
yaşama, siyasal yaşama, siyasete katmadığı sürece,
üretime doğrudan katmadığı sürece, Türkiye Aleviye, Türkiye
sosyaliste, Türkiye muhalif olan insana farklı baktığı, onu
dışladığı sürece, yeri geldiği zaman farklı
inançları olan dindarı dışladığı sürece bunu
yakalaması mümkün müdür?
Şimdi, bu
konuda devletin uyguladığı teşviklere, teşvikin
gittiği noktalara baktığımız zaman, sadece AKP
Hükûmeti değil, seksen yıllık cumhuriyet döneminde tüm
kıstaslar bunlara göre yapılmıştır. Muhalif olan bunun
dışında tutulmuştur. Bu söz, Türkiyede birçok zaman en üst
düzeyde devlet yetkilisinden tutun en alttaki vatandaşa kadar Sen bu
devletin ekmeğini yiyorsan bu devlete hizmet edeceksin, bu devlet gibi
düşüneceksin. denilmiştir. Bunun gibi düşünmeyen, işin,
devletle ilişkilenmenin, ticaretin dışında
tutulmuştur, ticareti engellenmeye
çalışılmıştır. Siz bunları gerçekleştirmeden
bölgeler arası farklılığı ortadan
kaldırmanız mümkün değildir.
Yine, bugün
gelinen küresel krizden, küresel krizin geldiği noktadan bahsetmemiz
gerekiyor. Şimdi, 2002den başlayarak 2007nin sonuna kadar tüm
dünyada muazzam bir likidite hareketi yaşandı. 2002
yılından bu yana yaşanan likidite bolluğu Türkiyeye özgü
veya AKP Hükûmetinin bire bir politikalarından kaynaklanan bir olay
değil. Nitekim, AKPnin çok övündüğü büyümeyi OECD ülkeleri içinde kıyasladığımız
zaman, otuz tane OECD ülkesi içinde Türkiye 23üncü sırada yer
almaktadır. Hâlbuki AKPnin 2002den bu yana bu likidite bolluğu ve
buna bağlı büyümeyi dile getirdiği zaman, sanki dünyada hiç
kimsenin başaramadığı bir başarıyı elde
etmiş gibi bir izlenim ediniyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, bu dönemde belli olanaklar, likidite bolluğunun,
sıcak paranın belli alanlara aktarılarak sanayinin
geliştirilmesi, sosyal, toplumsal dokunun değiştirilmesi; yine,
kültürel yaşamın geliştirilmesi, çevreye yönelik
politikaların geliştirilmesi olanağı varken, AKP Hükûmeti
bu süreci maalesef değerlendiremedi. 2007 yılının sonunda
ABDde başlayan, başta Avrupa olmak üzere, gelişmiş ülkeler
olmak üzere tüm dünyayı etkileyen kriz karşısında AKP
seyirci kaldı, hatta çok ilginç tutumlar sergiledi. Başbakan krizin başladığı
günden bugüne kadar, bugün bile, bütçe görüşmelerinden sonra bile, krizle
ilgili düşüncesini açıklayan, krizle ilgili atılması
gereken adımları tartışan, başta işveren kesimleri
ve onların odaları, kurumları olmak üzere, toplumun tüm
kesimlerine, siyasi parti gruplarına, siyasetçilere, Siz krizden
bahsediyorsunuz, krizi davet ediyorsunuz
İlginç sözlerle, Ölüye kefen
biçilmez. gibi ilginç söylemlerde bulunuyor.
Yine, bu konuda
bu tutumu sergileyen sadece Sayın Başbakan değil, Sayın
Maliye Bakanımız hem daha önceki bazı söylemlerinde hem de
Meclisteki görüşmelerinde ilginç iddialarda bulunuyor. Şimdi, ABDde
ortaya çıkan kriz herhâlde ABDnin Sayın Kemal Unakıtan gibi bir
maliye bakanının olmamasından kaynaklıdır.
MUSTAFA CUMHUR
(Trabzon) Nasıl anladın onu ya!
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) - Çünkü Sayın Unakıtan Bahçeşehir
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından
düzenlenen global finansal kriz ve Türkiyeye etkileri konulu konferansta
aynen şunları söylüyor: Dünyanın bu krizde krizi yönetmeleri
biraz zayıf kalıyor. Çok uzun bir zaman sonra böyle bir krizle
karşı karşıya kalınca, daha önce hazırlıklar
olmayınca da birden bire bazı kararlar aceleyle alınabiliyor
veya yetersiz kalıyor. Bunu söylemekten de çekinmememiz lazım.
Eğer bu işleri çok bilselerdi şimdiye kadar bunların önüne
geçerlerdi. Türk milleti olarak krizlere şerbetliyiz.
Sayın
milletvekilleri, ne Türk milleti ne de dünya üzerinde herhangi bir millet, bir
devlet krizlere veya ekonomik bunalımlara şerbetli değil. Siz
ancak önleminizi aldığınız zaman bunları atlatabilir,
bunların etkisini, bunların toplumun üzerinde yaratacağı
etkileri asgariye düşürebilirsiniz.
Şimdi,
birçok zaman, Sayın Sanayi Bakanımız konuştuğu zaman,
diğer Hükûmet yetkilileri açıklama yaptıkları zaman sözcük
anlamında KOBİyi çok öne çıkarırlar. Evet, KOBİler
önemlidir. Türkiyede ve Türkiye benzeri ülkelerde KOBİler önemlidir
çünkü Türkiyedeki işletmelerin yüzde 99u KOBİlerden oluşuyor.
Yine Türkiyedeki istihdamın yüzde 80i KOBİler eliyle oluyor,
KOBİler aracılığıyla oluyor. Onun için, eğer
siz
Ayrıca, bir ülkede bölgeler arası eşitsizliği
kaldırmanın temel kıstası, temel yolu KOBİleri
yaygınlaştırmak ve KOBİlere destek sunmaktır. Ancak,
biz, 2002 yılından bu yana AKP Hükûmetinin, hem genel olarak Türkiye
genelinde KOBİlere ayırdığı desteği,
sağladığı desteği ve teşviki hem de
KOBİlerin bulundukları bölgeye göre aldıkları teşviki
kıyasladığımız zaman, dikkate
aldığımız zaman AKPnin bu konuda böyle bir
politikasının, böyle bir derdinin olmadığını
görüyoruz.
Şimdi, 2009
bütçesinde KOBİlere kredi veren KOSGEBin bütçesinde yüzde 51
artış sağlanmıştır. Bu, doğru. Ancak tüm
yetkililer -Sayın Maliye Bakanı da belirtiyor- dünyanın
gelişmiş ülkeleri, Amerika, Avrupa ve diğer ülkeler bugüne kadar
2 trilyon dolar civarında bir kaynak aktardılar krizin etkilerini en
aza indirmek için. Krizin etkilerinin görülmeye başlandığı
ve önümüzdeki yıldan itibaren ciddi bir şekilde Türkiyeyi
etkileyeceği bilinmesine rağmen, hem KOSGEBin hem diğer
alanlarda sanayiye, KOBİlere aktarılması düşünülen ve dile
getirilen rakamlarla bu krizin atlatılması mümkün müdür? Sanayi
sektörünün, reel sektörün, KOBİlerin ayakta kalması mümkün müdür?
Yine şunu
belirttik: Bir ülkede gelişmenin, çağdaşlaşmanın,
demokrasinin temel kıstaslarından biri bölgeler arası
eşitsizliktir. Türkiyenin Avrupa Birliğine girme yolunda uzun bir
süredir çabası var. AKP Bunu gerçekleştirecek adımları
attım ve bu benim esas hedefimdir. diyor. Peki, siz bölgeler arası
eşitsizliği ortadan kaldırmadan ABye girebilir misiniz? ABnin
temel kıstaslarından biri bölgeler arası eşitsizliği
ortadan kaldırmak değil midir? Şimdi, bölgeler arası
eşitsizlik her dile geldiğinde sonuçta burada özellikle iktidar
koltuklarında homurtular başlıyor, Yine bölgeyi dile
getirdiniz. Peki, eğer, siz, Türkiyedeki 81 il içinde bölgenin 21 tane
ilinin 19unu tüm insani, tüm gelişmişlik endekslerinde en son
sıralara atmışsanız, o düzeye getirmişseniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabaş, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Bunu biz dile getirmeyeceğiz de neyi dile
getireceğiz?
Şimdi, dile
getirilmesi gereken çok şey var, önerilmesi gereken çok şey var.
Ancak, ben, Bitlisle ilgili bir iki bilgiyi size sunmak istiyorum. Bu, Bitlis
Valiliği İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü tarafından
verilmiştir: Herhangi bir sosyal güvencesi olmayan nüfus
bulunmamaktadır. diyor. Buna rağmen sosyal güvence kapsamında
değerlendirdiğimiz yeşil kartı ve 2022 sayılı
Yasadan yararlan kişiler muhtaç veya yoksulluk
sınırındadır. diyor bu Valiliğin şeyi. Ve
sayıyor: Bu sınırda olanlar, yeşil kartlılar 202 bin
ve yine 2022 kapsamında olanlar 8.779. Yani Bitlis nüfusunun yüzde 53ü
yoksulluk sınırındadır, muhtaçlık
sınırındadır.
Bitlis beş
bin yıllık tarihî bir kenttir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Bitliste 1960lı yıllarda Tekel Sigara
Fabrikasında ve kamunun diğer kurumlarında
çalıştırılacak işçi bulunamıyordu. İnsanlar,
Üç beş kuruşa gidip devlete çalışmam diyordu. Şimdi,
bu nüfusun yüzde 53ü devlete muhtaçtır ve bu raporda belirtiliyor.
Valiliğin raporu, Bitliste işsizlik oranı yüzde
Hepinize
saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karabaş.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Haluk Koç.
Sayın Koç,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika Sayın Koç.
CHP GRUBU ADINA
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sürenin kısıtlı olmasından dolayı hemen başlamak
zorundayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede
2002den itibaren uygulanan ve bir ideolojik tercih olan neoliberal politikalar
sayesinde sosyal devletin ve kamusal hizmet alanlarının tümünde bir
daralma, gerileme olduğu çok açık. Sağlık da bunlardan en
önemlisi. 58, 59uncu hükûmetler dönemlerinde başlayan Sağlıkta
Dönüşüm Programı ve ekleri, yoğun propaganda ve reklam
kampanyalarıyla hedef kitle memnuniyeti yaratma çabalarına
karşın
Burada Sayın Başbakanın bir sözünü irdelemek
gerekiyor: Hamile olan hanım kardeşimizi helikopterle doğum
yapacağı yere götürüyoruz, misafir ediyor, sonra götürüyoruz. Bu,
buzdağının üstündeki küçük bir nokta; buzdağının
altı olduğu gibi duruyor, o da ayrı bir sorun. Bu
sağlıkta dönüşüm olayı, sağlıkta gelecekte
yaşayacağımız problemlerin temelini
oluşturmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, temel gerçeklere değineceğim.
Sağlığın finansmanı, artık, yapılan bu
değişimlerle piyasa temeline oturmak üzeredir. Aynen
öykündüğümüz Amerika Birleşik Devletlerindeki sistem gibi, sigorta
temelli sağlık finansmanına dayalı bir sağlık
hizmeti. Amerika örneği, 1,7 trilyon doları sağlığa
harcayan ama temel sağlık hizmetlerinde dünyada 54üncü sırada
olan bir Amerika örneği. 1 Ekim 2008de genel sağlık
sigortası devreye girdi biliyorsunuz. Bunun anlamı, Türkiye,
artık sağlık harcamalarını genel bütçeden değil,
sigorta sisteminden karşılayan ülkeler arasına girmesi
anlamıdır.
Olayın özü
çerçevesinde detayına, ayrıntıya girmeye zamanım yok. Ben,
bazı sorularla Sayın Bakana tüm düşüncelerimi ifade etmek
istiyorum.
Sayın Bakan,
8 Eylülde sona eren Sosyal Güvenlik Kurumu prim borcu affı sonrasında
Türkiyede prim borcu olan kişi sayısı nedir? Bu kişilerin
bakmakla yükümlü oldukları aile bireyleri ile birlikte toplam sayı
nedir? Bu kişiler hastalandıklarında sağlık
sorunlarını nasıl çözeceklerdir?
Ben hemen bir
yansıtma yapıyorum algılanması için: Mevcut sistemde, 2004
yılı verileriyle, SSK kapsamında bulunan nüfusun yüzde 27si,
BAĞ-KUR kapsamında bulunan nüfusun ise yüzde 40ı prim
yükümlülüklerini yerine getirememekten dolayı sağlık karnesine
ulaşamamaktadır. Genel sağlık sigortasında prim
ödenmemesine bağlı olarak ne kadar bir nüfusun yakın gelecekte
sistem dışında sağlık hizmeti alamaz hâle
geleceğinin Sayın Bakan tarafından projeksiyonunu rica ediyorum.
İki: Prim
borçlusu olduğu için ya da katılım payı ödemediği
için, ödeyemediği için evini, tarlasını, arabasını
satmak zorunda kalan, kredi vesaire yöntemlerle borç alarak ihtiyaç
duyduğu sağlık hizmetinden yararlanmaya çalışan
kişileri kayıt altına almak ve sorunlarını çözmek için
herhangi bir girişim söz konusu olmuş mudur?
Üç: Yeni yasaya
göre -burada da Sayın Başbakanın müşteri memnuniyetine
dönük ifadeleri olmuştu ama gerçeği söylüyorum- on sekiz
yaşını doldurduğu için ana-babalarının
sağlık yardımından yararlanamayacak olan bekâr, hâlen
çalışmayan kadın
sayısı kaçtır? Bu kişiler hastalandıklarında
sağlık sorunlarını nasıl çözeceklerdir?
Dört: Kamuya ait
sağlık hizmeti sunucularının otelcilik hizmeti adı
altında -piyasalaştık ya, her hizmetin bir
karşılığı olacak- vatandaşlarımızdan talep
edecekleri ücret nedir? Bu ücretler nasıl tahsil edilecektir?
Beş: Kamuya
ait sağlık hizmeti sunucularının istisnai sağlık
hizmetleri adı altında vatandaşlarımızdan
alacakları ücretler nelerdir? Bu ücretler nasıl tahsil edilecektir?
Toplanan bu ücretler nerelerde kullanılacaktır?
Altı: 2008
yılında yurt çapında faaliyet gösteren özel sağlık
kuruluşu sayısı nedir? Bu kuruluşların kaçı 2008
yılında ya da daha önce denetlenmiştir? Denetim sonuçlarına
göre, mevzuata aykırı çalıştığı saptanan
kuruluş sayısı nedir? Banka şubesinden çok özel hastanesi
olan bir ülke olma noktasındayız. Herkes kendi seçim bölgesini
düşünsün.
Yedi:
Vatandaşlarımızın özel sağlık
kuruluşlarından hizmet alırken belirlenen ücretin en çok yüzde
30unu ödedikleri nasıl denetlenmektedir? Sağlık sektöründe
kayıt dışı tahsilatı önlemekle ilgili neler
yapmayı planlıyorsunuz?
Sekiz:
Katılım payı alınmayacak kişi ve hâller
sıralanır iken aile hekimi muayenesi bu kapsamda
değerlendirilmiştir. Yurttaşlarımızın
sağlık ocaklarına yaptırdıkları tedavi edici
hizmetler için katılım payı alınacak mıdır?
Dokuz: Devlet
hastaneleri ile üniversite hastanelerine yapılan başvurularda sevk
zinciri aranacak mıdır? Bir koydunuz, bir kaldırdınız.
Yani bu konuda da -tıpkı mecburi hizmet gibi- bize sunduğunuz kitapçıktaki
daireler gibi hareket ettiniz, sürekli döndünüz. Eğer aranmayacaksa devlet
hastaneleriyle üniversite hastanelerinde yapılan muayenelerde
katılım payı tutarı ne olacaktır?
Değerli
arkadaşlarım, burada vereceğiniz yanıtlar muhtemelen
şu sonucu verecektir, bunu çok açık söylüyorum: Artık
sağlık, kapitalist bir meta aracıdır. Alınıp
satılabilir, hak olmaktan çıkmıştır. Yakın
gelecekte bu soruların rakamsal yanıtları da bizi bu sonuca
götürecektir.
Ülkemizi saran
bir krizle karşı karşıyayız. Bu krizin yoksulluğu
artıracağı, işsizliği artıracağı,
bilinen rakamlarla gerçek bir boyuttur. Bu durum, sağlığın
diğer belirleyici noktalarında, iş, barınma,
ısınma, yeterli gıda, temiz içme suyu gibi noktalarda
halkın sağlığını ne yönde tehdit edecektir?
Hazırlığınız var mı?
Değerli
arkadaşlarım, sonuçta sağlık hizmeti kullanımında
eşitsizlikler zamanla artacaktır. İlaç fiyatlarının
artmasıyla ilaca erişimde zorluklar yaşanacaktır. Tüm
sağlık göstergelerinde bozulmalar kısa ya da uzun vadede
beklenecektir. Hem fiziksel hastalıklarda hem ruhsal bozukluklarda
artış olacaktır. Çalışma sürelerinin uzaması ve
ağırlaşması -ki emek üzerine yaratılan yoğun geri
kazanım taleplerini biliyoruz- artacak ve sıkıntılar
olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, son bir dakikamda
Dün Ankarada bir gösteri oldu,
eczacılar ilk kez sokağa çıktılar. Yani sorunlar
onları bunalttı, çıldırma noktasına getirdi ve
eczacıları sokağa döktünüz. Sayın Domaç burada, eski
Başkan, iktidar partisi milletvekili. Sayın Bakan, belki siz ilgili
değilsiniz, Sosyal Güvenlik Kurumu size bağlı değil ama
konunun bir boyutu size de dokunuyor, teğet geçiyor sizi, öyle söyleyeyim.
Bunlar sorunlarını kitap hâline getirdiler, Mecliste herkesin elinde
var. Görmezden gelmeye devam ediyorsunuz. Arkadaşlarım söyledi, eczacılar
üzerinden tahsilat yaptırtıyorsunuz, eczacıların
sorunları için yasa değişikliği hazırlıyorsunuz,
eczacılar istemediği hâlde ortaklık koyuyorsunuz, 30 Haziranda
Sayın Başbakana grubunuzda Eczacıların
sorunlarını çözdük. dedirtiyorsunuz. O gün hallettik
dediğiniz sorun bugün aynen ortada duruyor ve 30 bin eczacı
bağırıyor. İlgili bakanların ve kurumların
dikkatine: Eczacı arkadaşlarımızın
feryatlarını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir kez daha
burada dikkatlerinize sunmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Koç, devam ediniz.
A. HALUK KOÇ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son bir nokta:
Bugün yeni vali atamaları oldu. İlgi çekici bir atama da var içinde,
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Çanakkale Valisi olarak atandı.
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) Hayırlı olsun!
A. HALUK KOÇ
(Devamla) Hayırlı olsun, evet.
Mülki idare
kökenli bir bürokratın Sağlık Bakanlığında
işi ne? Bu şahsın Sağlık Bakanlığı
bürokrasisinde özel bir çalışma alanı olarak, bilgi, deneyim,
tecrübe olarak bizim bilmediğimiz bir yönü varsa buyurun
açıklayın. Sağlık Bakanlığı bürokrasisine ne
katkısı oldu? Acaba orası, diğer konularda olduğu gibi
kadrolaşmada bir tramplen olarak mı kullanıldı?
Sağlık personeli planlaması konusunda ne deneyimi vardı? Bu
soruların cevabı da merak ediliyor kamuoyu tarafından.
Sekiz dakikada
bizi izleyen yurttaşlarımızın tüm sorunlarını,
sağlık çalışanlarının tüm sorunlarını
dile getirmek olanaklı değil. Ben, bütçemizin hayırlı olmasını
diliyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Koç.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici.
Sayın Ekici,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 yılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sadaka zihniyetinden ve sadakaya muhtaçlıktan
kurtulmuş, üreterek tüketen, emeğe değer veren bir Türkiye
dileklerimle sözlerime başlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2009 bütçe tasarısı Türkiyede küresel mali krizin
etkilerinin son derece yoğun hissedildiği bir zamana denk
gelmiştir. Her ne kadar Başbakan Kriz teğet geçti.
Elhamdülillah krizi atlattık. veya Önce atlatıp sonra zirveye
çıktı, iniyoruz. dedi ise de
Siz de katılıyor musunuz?
SONER AKSOY
(Kütahya) Tabii, teğet var.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Siz de katılıyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından Tabii sesleri) Yanlış yoldasınız,
yanlış yoldasınız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Biz de katılıyoruz da, gülmekten
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Büyümenin yüzde 5lerde olduğu, kapanan
iş yeri sayısının binleri, on binleri bulduğu,
işsiz sayısının had safhaya dayandığı, iflaslar
ve işsizliğin bunalımı nedeniyle insanların
intiharlarda bulunduğu, cinayetlerin suç oranlarının
arttığı, iç-dış borç toplamının 500 milyar
doları geçtiği, yıllık faiz ödemesinin 55 milyar YTLyi
geçtiği, kredi kartı ve ferdi borçlanmanın 125 milyar
doların üzerinde olduğu bir dönem içerisinde bütçeyi
görüşüyoruz. Kara bir tablo içerisinde bu bütçe görüşmeleri
yapılıyor.
Fakat Krizden en
asgari düzeyde etkilendik. derken, herhâlde madalyonun bu yüzüne değil de
öbür yüzüne de bakmak gerekiyor. Yani madalyonun iki yüzü var. Bir yüzüne ne
yazarsanız onu okursunuz, öbür yüzü gerçek yüzüdür. Öbür yüzünde ne var?
Öbür yüzünde yoksulluk var, yokluk var, açlık var. Ama, sizin
gördüğünüz tarafta ne var? Gıda fabrikaları var, yem fabrikaları,
gemicikler, alışveriş merkezlerinde hisseleri olanlar,
tasarruflu ampul ithal edenler, mısır ithal edenler var. Tabii ki
bunların krizle bir problemi yoktur, krizi yaşamayacaktır
bunlar. Arsa imar tadilatından dolayı yetmiş iki saatte 72
trilyon rant sağlayanlar var.
Değerli
arkadaşlarım, damatlar var, oğullar var, kızlar var,
kızların dünürleri var. Tabii ki bunlarda kriz yok.
Değerli
arkadaşlar, herkes bu ayrıcalıklı azınlık gibi
belediyelerden, kamu kurumlarından ihaleler alamıyor. Biz Kriz
Türkiyeyi çok ciddi etkiledi. derken bu ayrıcalıklı
azınlığa bakmıyoruz. Onların işleri, hepimizin
malumu, gayet tıkırında. Devletin resmî kurumlarının
açıkladığı, biraz önce de saydığım
dış ve iç borç, büyüme, işsiz vatandaşların
sayısı, kapanan iş yerleri gibi verilere bakarak kriz var
diyoruz.
Bir noktayı
vurgulamak istiyorum değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan
geçen hafta yaptığı konuşmada Rakamlar yalan söylemez.
dedi. Evet, rakamlar yalan söylemiyor ama sizler doğruları
söylemiyorsunuz topluma. Sayın Başbakan 2008 Ocak-Ekim ayında
263 bin otomobil satılmış. diyerek ekonominin iyi olduğunu
göstermeye çalışıyor ama bu araçların büyük bir bölümünün
krediyle alındığı ve kredi taksitleri ödenmediği için
haciz edildiğini söylemiyor. Hacizli araçlarla dolup taşan yediemin
depolarından bahsetmiyor.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin yanlış ekonomi politikaları zaten
gelmekte olan krizi küresel mali krizle birleştirince sanayicimiz,
esnafımız, sanatkârımız, çiftçimiz çok ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya
kalmıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı toplumun
bu kesimlerinin sorunlarıyla ilgilenmek, bu sorunlara çözüm bulmak
zorundadır. Bu anlamda Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza
çok ciddi sorumluluklar düşmektedir. Ancak belirtmek istiyorum ki
Bakanlığımız bu çalışmaları yeterince yerine
getirebilmiş değildir.
Sayın Bakan
oda başkanıyken sanayicinin ve sektörün sorunlarını biliyor
her fırsatta dile getiriyordu. Biz de o fikirlere katılıyorduk.
Bakan olduktan sonra da bu sorunların çözümünde etkin adımlar atacak
diye haklı da bir beklentimiz vardı. Ancak geldiğimiz noktada
bunun böyle olmadığını, beklentilerimizin boşa
çıktığını da görmüş durumdayız.
En basitinden bir
örnek vermek istiyorum: Sayın Bakan, hem bir sanayici hem bir oda
başkanı olarak yıllarca elektrik zammından şikâyet
edip durdu. Hatta geçmişte Başbakan Erdoğan ile, Türkiye, OECD
ülkeleri arasında sanayicisine en pahalı enerjiyi satıyor
iddiasında bulundu. Bu konuyla ilgili de Başbakanla defalarca
karşılıklı polemiğe girdi.
Hükûmet son bir
yılda sanayisinde kullanılan elektriğe toplam 51,7 zam
yaptı. 51,7lik zam yapıldıktan sonra Sayın Bakan
çıkıp Eski bir sanayici olarak elektrik zammını savunmakta
zorlanıyorum. dedi. Tabii, bu şekilde beli bükülen sanayicinin
belini doğrultması da mümkün değildir, doğrultamaz da. Bu
yapılan zamlarla sanayicinin iç piyasada ve ihracatta rekabet gücü
zayıflamış, üretim yapmakta zorlanmaya
başlamıştır. En vahimi ise fabrikalar kapanmaya
başlamış, binlerce insan işten çıkartılmış.
Tabii, bu zam
sadece elektrikle sınırlı değil. Doğal gaza
yapılan zamlar da ortada.
Hâlihazırda
yüzde 1lik, 2lik kârla çalışma durumunda olan sanayici
ihracatını yapmakta zorlanmaktadır. Birçok işletmemiz
ihracat pazarlarını korumak için zararına ihracat yapmayı
zorlamaktadır. Daralan kâr marjları sanayide sermaye birikimini
yavaşlatmaktadır. Enerji fiyatlarına yapılan zam zaten
yüksek olan girdi maliyetlerini biraz daha artırmıştır,
rekabet gücünü biraz daha zayıflatmıştır, hiçbir alanda
iyileşme sağlanamamıştır.
Hem kriz var hem
de doğal gaza ve elektriğe aşırı zamlar gelmiş,
yetmiyor. Buna bir de BOTAŞın yeni bir uygulaması
Ne istiyor
şimdi BOTAŞ sanayiciden? Doğal gaz kullanan sanayiciden iki
aylık teminat mektubu istiyor. Neden? İki aylık doğal gaz
bedelini ödeyip ödemeyeceğiyle ilgili tereddüdü olduğu içindir. Buna
söylenecek söz yok değerli arkadaşlar. Yazıktır,
günahtır, ayıptır. Bu ülkenin sanayicisi nasıl
batırılır, bunun en canlı örneğini bu Hükûmet
döneminde yaşıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, insanın hatırına bu noktada şu geliyor,
bende şu çağrışım oluyor -bilmiyorum sizlerde de var
mı- bunu bir komplo teorisi olarak algılamamak gerekir: Dünyayı
yönetmekle ilgili iddia sahibi olan, iddiada bulunan Amerika Birleşik
Devletleri emperyalizmi Orta Doğu Projesi diye bir projeyi bölgemizde uygulamaktadır.
Türkiye'nin Orta Doğu bölgesinde güçlü bir ekonomiye sahip lider bir ülke
konumuna gelmesi tabii ki Amerikan emperyalizminin hesaplarıyla
çelişmektedir.
Evet, sizlere
hatırlatmak istiyorum: Geçtiğimiz yıl içerisinde Sayın
Başbakan Büyük Orta Doğu Projesine, yani BOP denen projeye
Türkiyede eş başkanlık ettiğiyle ilgili bir iddiada
bulunmuştu. Ben buna da inanıyorum, bunu komplo teorisi olarak da
görmüyorum. Bu iddiası içerisinde Türkiyede ne yapılması
gerekiyor? Önce insanları yoksullaştırıp, sadakaya muhtaç
hâle getirip, yurttaşlık, vatandaşlık bilincini yok
edeceksiniz, sonra oylarını alacaksınız, peşinden,
ülkenin canlanmakta olan sanayisini, dirilmekte olan sanayisini
baltalayacaksınız. Bundan daha büyük ihanet var mıdır
değerli arkadaşlarım, ülke sanayisine, ülke tarımına
bu darbeyi vurmaktan daha büyük bir ihanet var mıdır? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tarımı yok ettiler.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, ben de bir
sanayiciyim, tekstil bölümünde sanayiciyim, bayrağımızı
Çinden alma durumuna gelmiş bir ülkenin sanayicisiyim,
bayrağımızı Çinden alma, ithal etme durumuna gelmiş
bir ülkenin sanayicisiyim. Neden bunu söyledim, neden Sanayiye ihanettir, bu
ülkeye en büyük ihanettir. dedim BOP Eş Başkanının
yaptığını? 2003 yılında Teşvik Yasası
diye bir yasa çıkardınız değerli arkadaşlar, bu yasa
bu ülkeye ihanet yasasıydı, sanayiye ihanet yasasıydı.
Gelişmekte olan, rüştünü ispat etmiş, mesafe kat etmiş, her
türlü gücüyle yürüyen sanayi şehirlerine Dur dediniz. Nereye Dur
dediniz? Gaziantepe Dur dediniz; nereye Dur dediniz? Denizliye Dur
dediniz; nereye Dur dediniz? Eskişehire Dur dediniz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Bilecike, Bilecike!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Her tarafa Dur dediniz. Fabrikalar
kapanıyor, işçilerimiz işsiz kalıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Kapandı fabrikalar Sayın Bakanım, gülme!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ekici, buyurun efendim.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Ben üzülerek görüyorum, burada bazı
milletvekili arkadaşlarım gülerek karşılıyor bunu.
Üzülerek bakmalısınız değerli arkadaşlar, buna
üzülmelisiniz, vicdanınız sızlamalı, üzülmelisiniz buna!
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Ağlanacak hâle gülüyorlar!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Ülkenin bu hâle gelişindeki
katkılarınızdan dolayı üzülmeniz gerekiyor. Grup
Başkan Vekili dâhil olmak üzere, bu konuyla ilgili gülündüğünü
gördüm, benim içim sızlıyor değerli arkadaşlar.
SONER AKSOY
(Kütahya) 10 bin dolar oldu kişi başına gelir.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Üzülerek, maalesef, içler acısı
durumunuza gülüyorsunuz.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Bakan da gülüyor!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Şimdi, Bakanla ilgili konudan geçtik, zaman
dar olduğu için
Sayın Bakanla ilgili söylemek istiyorum, görevini
yapmadı, umutlarımızla ilgili gelmişti.
Umutlarımızla ilgili gelmişti. Ama Bakanı suçlamıyorum
burada. Neden suçlamıyorum? Diktatör bir rejim heveslisi insanın
yönetiminde çalışıyor çünkü, konuşma özgürlüğü yok,
içinden geleni içinden geldiği gibi konuşamama durumunda. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değiştirdiğiniz
tüzüğünüze bakın siz!
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Siz tüzüğünüze
bakın!
AKİF
EKİCİ (Devamla) Başbakanı konuşturmuyor kendisini.
Başbakanı konuşturmuyor.
Zafer
Çağlayan, bizim tanıdığımız, sevdiğimiz bir
insan, değerli bir insan, oda başkanı, sanayiyi bilen bir insan,
ama Başbakanın baskısı altında kalmış bir
bakan, Başbakanın baskısı altında kalmış bir
insan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ekici.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Bir dakika daha verin!
BAŞKAN
Hayır efendim, verdim bir dakika. Hiç haksızlık yok öyle,
hayır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AKİF
EKİCİ (Devamla) Sen anlamıyorsun arkadaş! Sen hiçbir
şeyden anlamıyorsun gerçekten, ama sen milletvekili olmuşsun!
Yazık! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şinasi
Öktem.
Sayın Öktem,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ŞİNASİ ÖKTEM (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığına
bağlı Millî Prodüktivite Merkezî ve Rekabet Kurumuyla ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Küresel mali
krizin dünyayı sarstığı bu süreçte, IMF ile görüşmeler
sürerken tartışılan 2009 bütçesinin, ekonominin
sorunlarını çözecek, topluma umut verecek nitelikte
olmasını dilerdim. Ne yazık ki üretim yerine faizi odak alan,
iş gücü maliyetini düşürmek için kazanılmış emekçi
haklarını gerileten, ücret ve maaş
artışlarını sınırlayan, istihdamı daraltan,
yeni vergiler ve vergi artışları öngören adaletsiz bir bütçeyle
karşı karşıyayız. Türkiye'nin en temel ihtiyacı
olan yatırım ve üretim, istihdam ve kalkınma Hükûmetin
gündeminde yok. TÜİK verileri bile yılın üçüncü
çeyreğindeki büyüme hızının yüzde 0,5 olduğunu
göstermektedir, dördüncü çeyrekten Allah bizi korusun.
Halkımız
yüzde 20yi aşan bir işsizlik ortamında mevcut
varlığını korumaya çalışarak, borçlanarak ayakta
kalmaya çabalamakta, yoksulluk sınırının altında
yaşayanların sayısı ise hızla çoğalmaktadır.
Hükûmetin küresel mali krizin arkasına saklanarak, yerli ve yabancı
sermaye gruplarının çıkarlarını gözeten, neoliberal
politikaları güçlendiren bir bütçe yerine
sosyal boyutu olan, odağı emek olan, odağı insan
olan, yatırımı, üretimi, istihdamı, kalkınmayı ve
adil paylaşımı öne çıkaran, işten çıkarmalarla,
yüksek orandaki işsizliklerle mücadele eden adil rekabet ve
verimliliği sağlayacak uzun ve kısa vadeli programları
ortaya koyması gerekirdi.
Değerli
arkadaşlarım, önemli olan, Hükûmetin adaletsizliği, emek
sömürüsünü, ekonomik ve siyasal bağımlılığı daha
da artıran bir bütçeyi savunması değil, ekonomik ve siyasal
bağımsızlığımızın ne kadar önem
taşıdığını anlamasıdır, siyasal
bağımsızlığımızın ekonomik
bağımsızlığa paralel olduğu bilincine
kavuşmasıdır, bu gerçeği görmesidir. IMFyle yapılan
programların ekonomik bağımsızlığımızı
yok ederken siyasal bağımsızlığı da yok
ettiği gerçeği üzerinde Hükûmet durup biraz daha düşünmelidir.
Ekonomik,
dolayısıyla siyasal bağımsızlığın
olmadığı bir düzende, arkamızda Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. yazılıyken
konuşmanın sorumluluğunu, üzüntüsünü ve acısını
yaşıyorum. Bu bütçe halkın bütçesi değildir. Alınan
kararlar ve ortaya konan uygulamaların ise Ulu Önder Mustafa Kemalin ilke
ve idealleriyle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur.
Değerli
arkadaşlar, gelelim, adını bile söylemekte
zorlandığımız, görevi Türkiye'nin uluslararası rekabet
yeteneğini, toplumsal refah düzeyini yükseltmek, verimlilik bilincini
benimsetmek, verimliliği artıracak ilke ve yöntemlerin
geliştirilmesine, uygulanmasına,
yaygınlaştırılmasına yönelik etkili ve kapsamlı
hizmetler sunmak olan Millî Prodüktivite Merkezine.
İsterseniz,
işe bunun adından başlayalım: Millî Prodüktivite Merkezi.
Prodüktivitenin anlamı üretkenlik, verimlilik. Bana sorarsanız, önce,
bu kurumun adı değiştirilmelidir. Örneğin Ulusal Verimlilik
Merkezi sanırım daha anlaşılır olur, telaffuzu daha
kolay olur. Sonra, kurumu kavram kargaşasından kurtaralım.
Statüsünü daha net belirleyelim. Kurumun Genel Sekreteri Kerim Ünal
Gaziantepteki bir toplantıda bakın ne diyor: Ne deveyiz ne kuş
ne de deve kuşu. Merkez TİSK, TOBB, TÜRK-İŞ, YÖK, Türkiye
Ziraat Odaları Birliği ve Hükûmet temsilcisinden oluşuyor. Yedi
kocalı Hürmüz gibiyiz.
Sayın Bakan, kurumun Genel Sekreteri böyle diyor.
Siz ne diyorsunuz? Bu kurum deve mi, kuş mu, deve kuşu mu? Sanayiden
tarıma, kamuya ait işletmelere, bürokrasiye, hizmet sektörüne, hukuk
sistemine kadar birçok alanda üretkenlik, verimlilik ve kaliteyi
artırıcı çalışmalar
yaptığınızı, yapacağınızı iddia
ediyorsunuz. Verimlilik artışını sağlayıcı
yöntem ve ilkeler geliştirdiğini, kısa ve uzun dönemli proje ve
programlar gerçekleştirdiğini sanıyoruz ya da bize öyle
diyorlar. Bunun olanaksız olduğunu bu yapıyla bile bile
kendimizi mi kandırıyoruz?
Değerli
arkadaşlar, kurumun bu hâliyle bu işlevlerini nasıl yerine
getireceği Hükûmetin yanıtlaması gereken bir soru ya da çözmesi
mutlak olan bir sorundur. Gelişmiş ekonomilerde artık
kurumlaşmış olan verimlilik çalışmalarının
kalkınmadaki payı göz önünde tutularak yeni yasal düzenlemelerle,
geleceğe yönelik ihtiyaçları karşılayacak nitelikteki
hedefler ortaya konmalıdır. Yeni eğitim, yeni yatırım
projeleri de devreye sokulmalıdır. Yeni teknolojiler üretilmeli,
insan gücü geliştirilmeli ve kullanılmalıdır.
Çalışma programları yeni teknolojik gelişmeleri kapsayacak
biçimde kısa ve uzun vadeli olarak
yapılandırılmalıdır. Kaynakların doğru ve
etkin kullanımı sağlanmalıdır. Millî Prodüktivite
Merkezi dengeli ve tarafsız bir kuruluş hâline getirilmelidir.
Kuşkusuz
adil ve dengeli ekonomik yapılanma için gerekli unsurlardan biri de adil
rekabet ortamının, serbest rekabet ortamının
oluşmasıdır. Anayasanın 167nci maddesi devlete
piyasalarda oluşacak fiilî veya anlaşma sonucu doğacak
tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önleyici bir görev vermiştir.
Piyasadaki teşebbüslerin yıkıcı bir yarış içine
girmeleri, yarışma yerine toplumsal refahı ve ekonomik gelişmeyi
olumsuz olarak etkileyebilecek iş birliklerine gitmeleri, ekonomik
güçlerini kullanarak sömürücü ya da dışlayıcı eylemlerde
bulunma riski devlet müdahalesini kaçınılmaz kılmaktadır.
Rekabet, teknolojik gelişmeleri teşvik etmeli, bilişim
özgürlüğünün önünü açmalı, temel demokratik hak ve özgürlükleri
sekteye uğratmamalıdır. Ancak böyle bir süreç, kaynakların
etkin dağılımını sağlayarak toplumsal refahı
artırabilir.
Uluslararası
Rekabet Araştırmaları Kurumunun, ilk kez
yapıldığını bildiğim, iller arası rekabet
haritası basınımıza yansıdı. Türkiye'nin rekabet
haritasına baktığımızda birinci sırada
İstanbulu, sonuncu sırada da Şırnakı görüyoruz. En
düşük rekabet seviyesine sahip ilk yirmi il büyük oranda Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde. Bu, herkesi düşündürecek çok riskli
bir sonuçtur. Emperyalizmin Orta Doğu ve Türkiye'yi yeniden
yapılandırmaya çalıştığı bu süreçte dikkatle
tartışılıp değerlendirilmesi gereken bir sonuçtur. Sadece
bu sonuç bile bize adil rekabet düzeninin ne olduğunu anlatmaya yetmelidir.
Evet, rekabet
hukuku ülkemiz açısından yeni bir hukuk dalıdır,
doğası gereği piyasalar değiştikçe değişmeye
ve zenginleşmeye ihtiyacı vardır. Birkaç kez
değişmesine rağmen özellikle piyasalardaki rekabet ihlallerini
ortaya çıkarma ve yaptırım uygulama açısından yeterli
olmadığı, yeni değişiklere gereksinim duyduğu
ortadadır. Rekabet hukukunun güçlendirilmesi gerektiği, bunun da
kanun ve diğer düzenlemeler yoluyla olacağı, bu görevin de
Türkiye Büyük Millet Meclisine düştüğüyse çok açıktır.
Rekabet
Kurumundan beklenen fayda ne yazık ki soruşturma, inceleme
usullerindeki aksaklıkla, yargıda yaşanan sorunlar nedeniyle
eksik kalmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öktem, devam edin efendim.
ŞİNASİ
ÖKTEM (Devamla) Kurumun personelinin hızla özel sektöre geçtiği,
nitelikli eleman bulmakta zorluk çektiği, kan kaybettiği
gözlenmektedir. Bu konuda ne yapılacak? Kurum personelinden esirgenen
haklar onlara ne zaman verilecektir? Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarının
gündeminde bulunan kanun tasarısının eksikleri tamamlanarak
Meclis gündemine gelmesi ne zaman sağlanacaktır? Sorulması
gereken birçok soru ve tartışılması gereken birçok sorun
var. Tümünün Hükûmetin gündemine girebilmesini diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
önce güçlü, adil ve halkçı bir ekonomik program, önce güçlü, adil ve
halkçı bir bütçe, buna bağlı olarak da daha iyi, daha kaliteli,
daha ucuz üretim, yenilikler yapmaya yönelen bir rekabetin sağlanması
ve korunması. Bana göre, başarmamız gereken,
başarılması gereken budur.
Genel Kurulu en
içten saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öktem.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Buyurun
Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bütçesi ve
KOSGEB bütçesiyle ilgili olarak -sekiz dakika süreyle- sizlerle, ülkenin içinde
bulunduğu, sanayisinin, ticaretinin, esnafının
sorunlarını konuşmaya gayret edeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, önce, KOSGEB bütçesiyle ilgili bazı
düşüncelerimi sizlere söylemek istiyorum. KOSGEB, aslında amaç ve
kuruluş hedefleri bakımından çok önemli bir kuruluşumuz. Özellikle
işletmelerinin yüzde 99u küçük, orta boy işletme ve mikro
işletme olan ülkede, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme
ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) çok önemli bir
kuruluş. Ülkenizin sanayi politikalarını tespit eden,
değerlendiren ve onu, teşvikleriyle -ülkenin sanayi gelişmesini-
dünya üzerinde rekabetçi konuma getirebilen çok önemli bir kuruluş. Böyle
bir kuruluşun, Türkiyede, önemi büyük, işleyişi de büyük
olmalı ama kuruluşu ve yapılandırılması güçlü
olan bu yapının, maalesef Türkiyede işletilmesi çok olumsuz ve
eksik bir şekilde kendini göstermektedir. Söyleyeyim: KOSGEB Genel
Kurulunun yılda 2 kere toplanıp, KOSGEBin ülkedeki bu
söylediğim sanayi stratejilerini KOSGEB Genel Kuruluna katılan bakanlıklar,
ilgili borsa, TESK, üniversite ve benzeri kuruluşların
temsilcileriyle yılda 2 kere strateji belirleyip, onu da icra kuruluyla
ayda yaptığı toplantılarla değerlendirip KOSGEB
Başkanlığıyla onu icra etmesi gerek. Ancak bu KOSGEB, 2002,
2003, 2005 yılında hiç genel kurul yapmıyor yani strateji
belirlemiyor arkadaşlar, hiçbir strateji belirlemiyor. Bu KOSGEB, bu
anlayışıyla, sadece, icra kurulu da doğru dürüst işlem
yapmadan, Küçük ve Orta Boy Sanayi Geliştirme
Başkanlığının inisiyatifine terk edilmiş ve bu
inisiyatifle iş gören bir kuruluş hâlinde bugün devam ediyor.
Sayın Sanayi
Bakanı, geldikten sonra biraz daha konunun üzerine eğildi, KOSGEBle
ilgilenmeye çalıştı. Ama yaptığı şey, bu
ilgili kurulları çalıştırıp bir strateji bulmak ve
buna ilişkin bir politika uygulamak yerine, sadece KOSGEBi bazı
kamudan gelen tepkileri yok etmek için can suyu kredileriyle kamuoyunun gözünü
boyama noktasında bir politikanın ötesine geçemedi. Ne küçük, orta
boy sanayinin stratejisini koymak ne o stratejinin gelişen bilimsel,
teknolojik nitelikle işletmelerin niteliğini yükseltmek ve
verdiği krediyi takip eden, izleyen, o kredilerin kullanılıp
kullanılmadığını bilen bir anlayışla
gelmedi. Bu benim eleştirilerim değil arkadaşlar. Diyebilirsiniz
ki: Sen bir muhalefet milletvekili olarak böyle söylüyorsun. Hayır, bu
yine devletin, Devlet Planlama Teşkilatının KOSGEBle ilgili
yaptığı çalışmanın verileri sonucu çıkan
sonuçlar. Yani bir başkası, Devlet Planlama Teşkilatı KOSGEBle
ilgili bu söylediklerimi söylüyor. Yani
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) Can suyuna gel, can suyuna!
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Geleceğim can suyuna da.
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) Ne zaman verildi o kredi?
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Can suyuna da geleceğim, can suyuna da. Hiç merak etme!
Değerli
arkadaşlarım, bu anlamıyla KOSGEB, bizim
anladığımız ve işlevini doğru bulduğumuz ama
işlerliğini yetersiz bulduğumuz bir kurum olarak bugün kendini
göstermektedir.
Şimdi zaman
sınırlı olduğu için bazı şeylere gireceğim.
Bugün Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, gerçekten
piyasanın içinde bulunduğu koşullarda piyasanın
sıkıntılarını giderecek çözümler üretemiyor.
Bakınız, az önce Akif Bey, Sayın Sanayi Bakanı ile ilgili, sanayici
olma ve ona duyduğu o sevgi ve saygıyı belirtmek üzere bir
tespit yaptı, Sanayi Bakanımız da oradan güldü, dedi ki:
Başbakanın sözünün dışına
çıkamadığı için iş yapamıyor. Evet, onun net bir
örneğini vereceğim şimdi. Hipermarket yasasını bir
yıl önce buraya getireceğiz diye hem Bakan söz verdi hem Adalet
Bakanı söz verdi.
ALİ ARSLAN
(Muğla) Ali Coşkun da söz vermişti.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Bütçe görüşmelerinde Bakan ne demiş biliyor
musunuz? Okuyorum, aynı kendi görüşünü: Büyük mağazacılık
yasa tasarısı, Başbakanlıktan ilgili etki analiziyle
beraber önümüzdeki dönemde Büyük Millet Meclisine sevk edilecek. Ne zaman
söylemiş? On beş gün önceki yaptığı konuşmada.
Bir kanun
nasıl çıkar? Sen Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak
hazırladığın kanunu Başbakanlığa
gönderirsin, bakanlar imzalar, gönderilir buraya, komisyonlara gelir, Meclis
bunu onaylar. Ee, kardeşim Başbakanlık etki
değerlendirmesinden sonra göndereceğim. dediğin kanun bir
yıldır Başbakanlıkta bekliyor. Bir yıldır, bu
kriz ortamında esnaf, sanatkâr, işletmeler hipermarket kanununu
bekliyor. Hani sen Akifin dediğine gülüyordun? İşte konu bu, bu
kadar net bir şekilde.
Değerli
arkadaşlar
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Şimdi de sana
gülüyorum.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Bana gülemezsin Sayın Bakan. Sen, sanayici olarak
çık sanayi sitelerine, organize bölgelerine de, ne dediklerini biliyorsun.
Değerli
Bakan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı konumunda bulunan bir bakan
olarak, bugün, ciddi bir şekilde can suyu kredilerinde de
sıkıntılı bir süreci başlatıyorsunuz.
Vereceğiz dediğiniz krediyi alacak işletme sayısı 11
bine yaklaşıyor sizden onay alan, KOSGEBden onay alan. Ama bu
kişileri bankaların insafına terk ediyorsunuz. Neden kredi
garanti fonlarıyla bu insanların alacakları krediye siz kefalet
verip de kredi kullandırmıyorsunuz? Kooperatifçilik
Haftasının yaşandığı bu hafta, hangi
kooperatifin içinde bulunduğu koşullar geçmiş döneme göre daha iyi?
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Devletleştirelim o zaman.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Devletleştirme demiyorum, kooperatifçilik, bütün
çağdaş ülkelerin, Avrupanın, Avrupa Birliğinin önemli
kuruluşudur. Siz eczacısınız, EDAK Kooperatifi Türkiyenin
en başarılı kooperatifidir, sen de gelip onu açtın bir
zamanlar.
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Ben de kurdum, ben de.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Onun için, kooperatifçiliği hiç küçümsemeyin,
kooperatifçilik güzel iştir.
ALİ ARSLAN
(Muğla) Meydanlarda yoktun, meydanlarda.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Değerli arkadaşlar, onun için, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımız, bugün, yapacağız, edeceğiz,
strateji hazırlıyoruz, veri tabanı oluşturuyoruz demekten
çıkıp, yangını söndürecek politikaları hayata geçirmek
zorundadır. Diyebilirsiniz ki esnafa kredi verdik, az sonra Kadir
başkan çıkacak Verdik diyecek. Esnafa
kullandırdığınız kefalet kooperatifleri kredileriyle,
aynı şekilde faiz oranlarıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Susam, son bir dakika veriyorum, buyurun efendim.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) O dönemde en pahalı faiz oranı yüzde 50ydi ama
enflasyon yüzde 70ti. Şimdi enflasyon yüzde 10, kredi yüzde 20nin
üzerinde, yüzde 100 farklı.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Allah Allah!
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Onun için, rakamlarla oynamadan, esnafların ve
sanayicinin içinde bulunduğu koşulları ciddi şekilde
iyileştirmek zorundasınız. 10 bin kişinin can suyuyla bu
iş bitmez, milyonlarca esnaf, milyonlarca sanayici bugün yangın
yerinde. Onlara destek vermek zorundasınız. Hâlâ bir ekonomik paket
oluşturup, kamuoyunun önüne çıkıp bir program
koyamadınız. Bu krizi Teğet geçti. yok Şu kadar
etkiledi. diye konuşmanın ötesinde somut hangi teşvik, hangi
miktarda para, hangi kaynak, hangi fonla bu krizin karşısına
çıktınız? Hiçbir şey yok. Sadece konuşuyorsunuz ve
sadece acz içerisinde bakıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, onun için bu bütçe hiçbir şekilde bu ülkeye çözüm
getirmeyecektir. Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Susam.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son söz Hatay Milletvekili Fuat Çaya aittir.
Sayın Çay,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz
sekiz dakikadır.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Oda
başkanıyken maaş almadım ben.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Doğruları söyleyeceğiz Sayın
Bakanım. Sen de dinleyeceksin. Sana bu konularda yardımcı
oluyoruz, önünü açmaya çalışıyoruz. Sesini daha yüksek
çıkartmana fırsat sağlıyoruz.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Oda
başkanıyken maaş almadım, onu söylüyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çay.
CHP GRUBU ADINA
FUAT ÇAY (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi
Bakanlığı bütçesi içinde Türk Standartları Enstitüsü, Türk
Akreditasyon Kurumu ve Türk Patent Enstitüsü bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize ve
televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımıza partim ve şahsım adına
saygılar sunuyorum.
Türkiye ekonomisi
tümüyle dış ekonomik gelişmelerin ve karar vericilerin etkisine
açık hâle getirilmiştir. Dünyadaki ekonomik bolluk dönemine denk
gelen 2001 ve 2006 yılları arasındaki var olan iyimser hava,
Hükûmetin aczi nedeniyle reel krize dönüşmüş bulunmaktadır.
2000li yılların başında bankacılık ve finans
alanında gerçekleştirilen radikal değişiklikler nedeniyle
krizden etkilenmeyeceğimizi iddia eden Hükûmet, bugün etkilendik ama az
edebiyatıyla gerçekleri kapatmaya çalışmaktadır.
Hükûmet, krizin
sadece finans krizi olmayıp reel sektör krizi olduğunu
görememiştir. Hükûmet, hâlâ, 2002 ve 2007 rakamlarıyla
konuşmayı sürdürmektedir. Büyük, küçük ve orta ölçekli sanayicilere,
esnafa dönük umut verici tedbirler bugüne kadar açıklanmamıştır.
Krizin gerçekliğini göremeyen Hükûmetin krizin gerektirdiği önlemleri
hızla alması mümkün değildir. Kriz teğet geçer, teğet
geçtikçe, dokunmadır. gibi laf salatalarıyla vakit harcanırken
kriz ekonominin tam kalbini vurmaya doğru ilerlemektedir.
Değerli
arkadaşlar, Değerli Sanayi Bakanımız geçen yıl bütçe
konuşmalarında, krizi, 2007 yılında genel seçim
yapılmış olmasına, mortgage sistemindeki çöküntüye ve
petrol fiyatlarındaki yükselişe bağlamıştı.
Türkiyede çok partili yaşama geçildiğinden beri on altı
milletvekili genel seçimi yapılmış, bir o kadar da mahallî seçim
yapılmıştır. Bugüne kadar kimse çıkıp da Seçim
oldu, kriz çıktı. dememişti. Aslında Sayın
Bakanın bu sözleri, AKPnin 2007 seçimlerinde avantajlı konuma gelmek
için plan, program dışında para harcadığının
bir itirafıdır. 2008de seçim yoktu, petrol fiyatları
düştü, krizin mortgage krizi olmadığı
anlaşıldı. Peki, kriz niye büyüyerek sürüyor, sanayicinin
işleri daha kötüye gidiyor?
Sayın Bakan
bu yıl biraz mahcupça Kriz herkesi etkiledi, bizi de etkiliyor fakat ne
kadar etkileyeceğini tahmin edemiyoruz. diyor. Sayın Bakan
bunları bize değil Sayın Başbakanına, Sayın
Başbakana vaktinde söylemesi gerekiyordu. Sayın Başbakan,
Hamdolsun iyiyiz. derken, Kriz teğet geçiyor. derken, Bir dakika
Sayın Başbakan, benim sanayicim, benim esnafım hızla tedbir
alınmasını istiyor. Tedbirleri alalım yoksa krizin bizi ne
ölçüde etkileyeceğini bilemeyiz. diyebilmeliydi Sayın Bakan.
Elbette krizin
sorumlusu Sayın Bakanımız değil. Kendisinin gayret içinde
olduğunu da biliyoruz ama Sayın Bakan Babasıyım.
dediği kesimler, bu sanayicimiz, esnafımız ile Başbakan
arasında daha iyi aracılık yapmalıydı. Sayın
Bakan Büyüme sürecek. diyor, Hükûmet IMFyle sıfır büyüme vaat
edecek anlaşma imzalamaya çalışıyor. Otomotiv sektöründeki
büyümeyle haklı olarak övünüyor Sayın Bakan, fakat Sayın
Bakanımız bu konuşmasını yaparken otomotiv sektöründe
üretim durduruluyor, işçiler zorunlu izne ayrılıyor.
Değerli
arkadaşlar, bütçe gerçekler üzerinde inşa edilir, geçmişe ait
hikâyelerle yapılmaz. Gerçekleri ortaya koymadan, siyasi
çıkarlarınıza göre gerçekleri çarpıtarak sanayiciyi,
esnafı ve halkı kandıramazsınız. Sayın Bakan,
2002-2007 arası ihracattaki artıştan, gayrisafi millî hasıladaki
artıştan söz ediyor fakat Sayın Bakan, bu dönem içinde borçlanmadaki
artıştan, cari açıktan, cari açıktaki artıştan
söz etmiyor; ara malı ithalatındaki yüksek artıştan,
ithalata dayalı üretim ve ihracatın yeteri kadar katma değer
yaratmadığından söz etmiyor; artan işsizlik
oranlarından bahsetmiyor. Sayın Bakan, bugün Sanayi Bakanı
sıfatıyla konuşuyor. Acaba bugün sanayi odası
başkanı sıfatıyla konuşuyor olsaydı aynı
şeyleri söyleyebilir miydi?
Sanayi
Bakanlığımız Türkiyedeki çok başlı karar alma
süreçlerinden ve yetki karmaşasından en çok etkilenen
Bakanlığımızdır. Çoğu konuda davul kendindedir,
tokmak başkasının elindedir. Teşvik sistemimizdeki
aksamalar bunun en iyi örneğidir. Ne adalet söz konusudur ne de üretimi ve
istihdamı artırıcı doğrudan etki. Bakanlığın
sanayimizi geliştirme, sorunlarını çözme ve sanayi politikalarını
oluşturma doğrultusundaki etkinliği
zayıflamıştır. Bakanlığın neredeyse bütün
faaliyetleri, Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde Avrupa Birliğince
istenen değişiklikleri yapmaktır. Türk Patent Enstitüsü, Türk
Standartları Enstitüsü ve Türk Akreditasyon Kurumunda yapılanlar da
bu çerçevededir.
Rekabette
standart ve kalite çok önemli unsur hâline gelmiştir fakat Türk
Standartları Enstitüsü tümüyle politik kadrolaşmayla
uğraşmaktadır. Personel kıyımı ve yargı
kararlarına rağmen bürokratların fiilî uygulamalarla mağdur
edilmesi tüm hızıyla sürmektedir. Hukukçu kadrolarının
varlığına rağmen birilerinin avukatına sözleşme
karşılığı büyük paralar ödenmektedir.
Türk
Standartları Enstitüsü Kanununda yapılacak değişiklerin
yandaş kadrolaşmayı sağlamak amacıyla değil,
faaliyet konularında dünya ölçeğinde bir kurum hâline getirme
amacıyla yapılmasını umuyoruz.
Belgelendirme
hususunda pek çok resmî ve özel kuruluş faaliyet yürütmektedir. Bu
işlemler bu kuruluşların gelir getirici faaliyeti olarak
görülmemelidir.
Piyasada
belgelendirmeye güvenin artırılması
sağlanmalıdır. Türk Akreditasyon Kurumunun yürüteceği
akreditasyon çalışması bu yönüyle önemlidir. Sadece belge vermek
yeterli değildir. Bu belgelerin kullanımı da sıkı bir
şekilde denetlenmelidir. Hatta bu denetlemeye Meclisten de
başlanmalıdır. Meclisin ek binasında hâlen
bulaşıklar elle yıkanmaktadır. Değerli
arkadaşlar, bu boşluğun doldurulması ve sistemin
fonksiyonel hâle gelmesi için yeni yasal düzenlemenin hızla
yapılması şarttır.
Ekonomik alanda
gelişme göstermenin tek yolu, uluslararası piyasada rekabet
edebilecek şekilde üretimin artırılmasıdır. Bunun için
de ARGE uygulamaları önem kazanmaktadır. Sanayi
Bakanlığının bu alanda yetkisi ve faaliyeti
genişletilmelidir. ARGE, bakanlıklar arası yetki
karmaşasına kurban edilmemelidir.
Teknolojimizi
mutlaka geliştirmek zorundayız. Sadece iş gücü maliyetini
azaltmaya dönük prim ve vergi oranlarının azaltılması
yoluyla rekabet gücümüzü artıramayız. Bilgi ve teknoloji
üretemediğimiz sürece rekabet etme imkânımız azalmaya devam
edecektir. Bu çerçevede teknoloji geliştirme merkezleri hızla
artırılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çay, devam ediniz efendim.
FUAT ÇAY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakanlığa
bağlı özel bütçeli kuruluşların bütçelerinde likiditeyi
sağlamak amacıyla dönem sonu nakit uygulaması her dönem
tartışılmaktadır. Diğer kamu
kurumlarımızın aksine, bu kuruluşlardaki nakit tutma
uygulaması anlaşılamamaktadır. Gelirleri giderlerine denk
olarak kabul edilen bu kuruluşlarda gelirlerin hazineye
aktarılması ve ihtiyaç hâlinde ödenek aktarımı yoluyla
ihtiyaçların karşılanması daha doğru görülmektedir.
Türkiyede
diğer sanayi mülkiyet başvurularında olduğu gibi, patent
başvurularında önemli artışlar da görülmektedir. Bu, tek
başına bir anlam ifade etmemektedir. Önemli olan, bu
buluşların sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve
Bakanlık tarafından yürütülecek projelerle üretime kazandırılmasıdır.
Aksi takdirde bunlar ulusal ekonomimize katkı sağlamaz ve
yabancı pazarlara kaptırırız.
Bu kadar önem
verilen bir konuyla ilgili faaliyet yürüten Türk Patent Enstitüsünün bütçesinin
düşürülmesini anlamak güçtür. Kurumun altyapısıyla ilgili bütçe
ödeneklerinin Kurumun çalışmalarıyla ilgili kalemleri aktarılarak
Enstitünün faaliyetlerinin artırılmasına bütçe desteği
sağlanmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son
sözünüzü alayım efendim.
FUAT ÇAY
(Devamla) Son söz efendim.
Bu
düşüncelerle, bütçenin ülkemize, ulusumuza hayırlı
olmasını diliyor, saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çay.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 20.20ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Genel Kurulun 22 Aralık 2008 Pazartesi günkü
birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının günlük turlarının tamamlanmasından
sonra, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; bu
birleşimde 314 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarihi:
22.12.2008
Danışma
Kurulunun 22 Aralık 2008 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
|
|
|
Eyyüp Cenap
Gülpınar |
|
|
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı
V. |
|
Bekir
Bozdağ |
|
Kemal Anadol |
|
Adalet ve
Kalkınma Partisi |
|
Cumhuriyet Halk
Partisi |
|
Grubu
Başkanvekili |
|
Grubu
Başkanvekili |
|
|
|
|
|
Oktay Vural |
|
Selahattin
Demirtaş |
|
Milliyetçi
Hareket Partisi |
|
Demokratik
Toplum Partisi |
|
Grubu
Başkanvekili |
|
Grubu
Başkanvekili |
Öneriler:
Gündemin kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında bulunan 314 sıra sayılı kanun teklifinin bu
kısmın 3 üncü sırasına alınması, diğer
işlerin sırasının ise buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 22
Aralık 2008 Pazartesi günkü (bugün) birleşiminde 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının günlük
turlarının tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi, bu birleşimde 314 sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2009
Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı:312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313) (Devam)
H) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1.- Sağlık Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J) REKABET KURUMU (Devam)
1.- Rekabet Kurumu
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam)
1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ
GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1.-Türk Akreditasyon Kurumu
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.-Türk Standartları Enstitüsü
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-Türk Standartları Enstitüsü
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türk Patent Enstitüsü
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
Sayın
milletvekilleri, on birinci turda söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunda.
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükümet yerinde.
İlk söz
Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Çalışa attir.
Sayın
Çalış, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, söz sıraları
silinmiş.
BAŞKAN
Listeler arkadaşlarımız tarafından alınmış.
Gerçi fazla milletvekili arkadaşımız yok, ama ben okuyayım
isimleri. Birinci sıradan başlamak üzere okuyorum: Sayın Tankut,
Sayın Işık, Sayın Güvel, Sayın Özdemir, Sayın
Asil, Sayın Yıldız, Sayın Bayındır, Sayın
Paksoy, Sayın Arslan, Sayın Bulut, Sayın Hıdır,
Sayın Akkuş, Sayın Çalış, Sayın Özkan, Sayın
Köse, Sayın Uslu, Sayın Kışanak, Sayın Taner,
Sayın Demirtaş, Sayın Susam, Sayın Sakık, Sayın
Doğru.
Buradaki
sıraları da arkadaşların belli.
Sayın
Çalış, buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz
aldım. Bu vesileyle saygı ve hürmetlerimi arz ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, sağlık ailesinin içinden gelen bir
arkadaşınız olarak yıllardır Sağlık
Bakanlığındaki gelişmeleri takip ederim. Nitekim,
Sayın Bakanımızın sağlıkta dönüşüm
raporlarını, yaptığı icraatları, nitekim Plan ve
Bütçe Komisyonundaki sunumlarını ve Genel Kurulumuzdaki
sunumlarını da dikkatlice inceledim. Tabii ki bunlara
baktığımız zaman, acil servis hizmetlerinde, koruyucu
hekimlik hizmetleri alanında, ana-çocuk sağlığı,
tedavi edici hizmetler alanında alınan mesafeler tespit edilmiş.
Aslında, son yirmi yirmi beş yıl içerisinde görev yapan
bakanlarımızın bu kürsüde, bu Mecliste yaptıkları
sunumları yan yana koyarsak, sürekli, sağlıkta bir
gelişmenin olduğunu, ilerlemenin olduğunu, sunulan hizmet
kalitesinin yükseldiğini, problemlerin azaldığını ama
öbür tarafta, sağlık sistemimizdeki devasa problemlerin de
durduğunu görürüz. Tabii ki sağlık hizmetlerinin çok önemli
problemlerinin çözümünde tek başına hükûmetler önemlidir. Koalisyon
hükûmetleriyle, hele hele kısa ömürlü hükûmetlerle problemlerin
hakkından gelmek zordur. Altı yıl bir görevi devam ettirmek ve
-daha önü açık bunun, yedi yıl, sekiz yıl, dokuz yıl, on yıl,
ne kadar olacağını zaman gösterecek- arkasında 338 ile 370
arasında çok önemli bir Parlamento desteği. Arkadaşlar, bu
tablo, Türkiyenin son elli yılda yakaladığı en önemli
fırsatlardan birisidir. Geriye dönüp altı yılın
yapılanlarına gerçekten objektif bir gözle
baktığımız zaman, bu, Türkiyenin önüne gelen fırsat
gerçekten değerlendirilebilmiş mi, sağlık sektörünün devasa
problemleri çözülebilmiş mi? Değerli arkadaşlarım, bu
soruya gerçekten canı gönülden Tamam, Türkiyede sağlığın
çok önemli meseleleri, problemleri çözülmüştür demeyi 2009da, 2010da
beklemeye devam edeceğiz. Bu kürsüde değerli kadronun hizmetlerini
takdir etmek için bekliyorum değerli arkadaşlar, bir hekim olarak.
Nitekim,
gerçekten geriye dönüp baktığımız zaman, evet, bazı
şeyler yapılmış ama her dönemde bir şeyler
yapılarak gelmiş fakat elle tutulur önemli ne var? SSK hastaneleri ve
bazı kamu kurumlarına ait hastanelerin Sağlık
Bakanlığına bağlanması elle tutulur en önemli
aşamalardan birisi.
Tabii ki
yapılan icraatların bazısında da şunu görüyoruz
değerli arkadaşlar: Gerçekten, iyi niyetle, doğru bir hamle
yapılmış ama hamlenin üç yıl, beş yıl, on
yıl sonrasını öngörmek gerekiyor, öngörülemediğini
görüyoruz.
Şimdi,
Sayın Başbakanımızın sunumunda da dikkatimi çekti.
Tifo gibi, kızamıkçık gibi veya ambulans alımı gibi
bir konuyu alarak oradan sağlıkla ilgili çok önemli problemlerin
çözüldüğü intibaını verecek bir tablo çizilmeye
çalışılıyor.
Mesela, örnek
vereyim değerli arkadaşlarım. Ben hatırlıyorum, sizler
de hatırlarsınız, Sayın Başbakanımız
televizyonlara çıktı Benim vatandaşım artık hastane
kuyruklarında beklemeyecek, eczane kuyruklarında beklemeyecek;
isteyen dışarıdaki eczanelerden ilacını alacak,
isteyen özel hastanelere gidecek. dedi. Bu, doğru bir hareket mi?
Doğru ama neticesine bakıyoruz: Şimdi, o gün, o heyecanla özel
sektörümüz ciddi bir ivme içerisine girdi. Yatırım yaptılar,
borçlandılar ve belli bir noktaya geldikten sonra yeni bir düzenlemeyle
Arkadaş, bundan sonra herhangi bir değişiklik
yapacağınız zaman, hatta kadronuzda değişiklik
yapacağınız zaman, yeni bir yere hastane
açacağınız zaman benim iznime bağlı
Şimdi,
tabii, bu uygulama karşısında maalesef hızla gelişen
sağlık özel sektörümüz ciddi bir sıkıntıya girdi
değerli arkadaşlar ve şu anda önemli bir kısmı
gerçekten ayakta durma telaşesinde; kapanma, kapatma, el
değiştirme korkusuyla yaşıyor. Nitekim, serbest eczane
uygulamasında geldiğiniz nokta nedir? Serbest eczane
uygulamasında geldiğiniz nokta, maalesef, bugün eczanelerimizin
kapısında sıkça gördüğümüz bir yazı var. Ne diyor?
Almakta olduğumuz katılım payının eczanemizle ilgisi
yoktur. Ve eczacı arkadaşların ciddi
sıkıntısı şu: Yani biz bu parayı almazsak zaten
bizim hesabımızdan kesiliyor. Ve bu alınan paralara
baktığımız zaman, hastamızı kamuya yönlendirmeye
çalışıyoruz. Doğru mu? Doğru, ama kamuya yönlendirmek
için öncelikle kamu hastanelerimizin özel sektör mantığıyla
yönetilir hâle getirilmesi ve sunduğu hizmetin kalitesinin
artırılarak hastaların kamuyu tercih etmesinin yolunun
açılması gerekiyor. Tabii ki kamudaki bu yığılmalar
çözülemediği için hastalarımız sıkıntı içerisinde
kalıyor.
Şimdi, bu
durumda, hem özel hastaneler, özel sağlık kuruluşları hem
de dün sokaklardaki eczacılarımızın endişesi nedir?
Biz zaman içerisinde sistemin dışına mı itiliyoruz, biz
sermayenin emrine mi gireceğiz korkusuna kapılmış
durumdalar. Bu korkuyu ortadan kaldırmak, önce Sayın
Bakanlığımızın, sonra bu dönem Parlamentosu olarak
hepimizin görevi değerli arkadaşlar. Tabii ki, dışarıya
gitmek isteyen, özel sağlık kuruluşlarına gitmek isteyen
arkadaşlarımız bunun bedelini ödesin ama gitmek istemeyenlere de
biz kamuda arzu ettiği hizmeti verme imkânı bulalım.
Değerli
arkadaşlar, bu uygulamanın yanında, bugün Anadoluda
çektiğimiz sıkıntı nedir? Uzman hekimlerimiz küçük
şehirlerden büyük şehirlere doğru bir baskı içerisindedir
ve Anadoluda hekim tutmakta, uzman hekim tutmakta zorluk yaşanıyor.
Bunun en önemli nedeni, sağlık özel sektörünün yolunu açarken
zamanında tedbir alamamış olmamızdan; bir de sağlıkta
tek çatı sistemini kurarken tıp fakültelerini, askerî hastaneleri,
özel vakıf hastanelerini, yani sağlık hizmeti veren bütün
kurumları tek sistemle, aynı politikalarla yönetecek bir hamleyi
yapamadığımız için. Bugün üniversite hastanelerinde hizmet
veren bir profesörün maaş dışındaki döner sermaye gelirleri,
aynı ildeki devlet hastanesindeki bir uzman hekimin döner sermaye
gelirlerinin çok altındadır. Tabii ki üniversite hastanelerinde
verilen hizmetin gereği olarak orada çalışan kişilerin de
problemlerinin beraber çözülmesi lazım. Tabii ki bunun neticesinde
Anadoluda küçük hastanelerde özellikle hekim tutamıyoruz. Nitekim,
Sağlık Bakanlığımızın sunumuna
baktığımız zaman, 2005 yılından beri her yıl
yeni uzmanlar göreve başlamış olmasına rağmen uzman
hekim sayımız belli bir yerde sayıyor. Niye sayıyor?
İşte üç yıl önceden, beş yıl önceden bu günleri
göremememizden kaynaklanıyor. O zaman yapacağımız iş
nedir değerli arkadaşlar? Aksayan yönleri süratle halletmemiz
gerekiyor.
Bir diğer
husus, değerli arkadaşlar, eşit işe eşit ücret;
halledemediğimiz gibi, aynı hizmeti veren, aynı sağlık
hizmetini sunan kişiler aynı anda farklı okullardan mezun
olabiliyor ve aynı anda farklı kadrolara mensup olabiliyor. Örnek
vereyim: Aynı hemşirelik hizmetini veren, aynı serviste
çalışan hemşire hanımlardan normal devlet memuru olanlar
var, 4/B kadrosunda çalışanlar var, 4/C kadrosunda
çalışanlar var, sağlık kuruluşlarındaki temizlik
firmalarında geçici işçi statüsünde çalışıp aynı
hizmeti verenler var. Değerli arkadaşlar, aynı hizmeti veren
insanlarımıza aynı kadroları vermemiz gerekiyor. Aynı
hizmeti veren insanlarımıza, aynı hizmeti veren personelimize
gene aynı ekonomik imkânları ve kadro imkânlarını
eşitlememiz gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çalış, konuşmanızı
tamamlayınız.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) Bunun yanında, bu arkadaşlarımızın
okullarından dolayı doğan farkı YÖKle yapılacak özel
bir protokolle, özel bir eğitim sistemiyle, lise mezunu olan veya meslek
edindirme kurslarından görev almış olan -özellikle
sağlık memurlarında, laboratuvar teknisyenlerinde, anestezi
teknisyenlerinde bu durum var- arkadaşlarımızı üniversite
mezunu edecek, aynı statüye getirecek tedbirleri almamız gerekiyor
değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer husus da ödenemeyen faturalar ve bu faturalardan
dolayı, ödenemeyen senetlerden dolayı çok müracaatlar oluyor. Bu kriz
döneminde bu müracaatlar artacaktır. Bu konuyu da Sayın Hükûmetimizin
çözmesi gerekiyor.
Ben bu duygu ve
düşüncelerle bu bütçenin hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu.
Sayın Uslu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2009 bütçe
ödeneklerinde 2008 yılı başlangıç ödeneklerine göre yüzde
92 oranında bir artış olduğu görülmektedir. Genel bütçe
ortalamasının oldukça üstünde görülen bu artışı
yaşadığımız kriz ortamında çok önemli buluyorum.
Bakanlık bütçesinin bu denli artmasında Sayın Bakanın mutlak
bir katkısı ve çabası olduğu inancıyla kendisini
tebrik ediyorum.
Gerçekten de
Bakanlık bütçesinin alt kalemlerine baktığımızda, cari
transferlerde yüzde 143,9 oranında, sermaye giderlerinde yüzde 382,9
oranında, sermaye transferinde yüzde 225,3 oranında ve borç verme
ödeneklerinde yüzde 78,7 oranında bir artış bulunmaktadır.
Bu artırılan ödeneklerin teknoloji geliştirme bölgeleri,
organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri yapım işleri ile
kamulaştırma işlerinde ve KOBİler için kullanılacak
olması sevindiricidir.
Diğer
taraftan, girişimci bilgi sisteminin kurulması Türk sanayisi
açısından memnuniyet verici bir durumdur. Ancak, Türk sanayisi ve
KOBİlerimizin çok sıkıntılı bir dönemden geçmekte
olduğunu da ifade etmeliyim. AKP Hükûmetlerinin uyguladığı
ekonomi politikalarının bir sonucu olarak genel ekonomik büyüme ve
sanayi büyüme hızında 2004 yılından beri her geçen yıl
görülen gerileme, 2008 yılında durgunluğa ve daralmaya dönüşmüş
bulunmaktadır.
2004
yılında genel ekonomik büyüme yüzde 9,4, sanayi büyüme hızı
yüzde 11,3 iken, her geçen yıl yaşanan düşme sonucu 2007
yılında genel ekonomik büyüme yüzde 4,6, sanayi büyüme hızı
da yüzde 5,8e gerilemiştir. Gerileme 2008 yılında da sürmüş
ve ağustos ayından itibaren üretimde daralma yaşanmaya başlanmıştır.
Ekim ayından itibaren hissedilmeye başlanan küresel krizin etkisiyle
de üretimde yaşanan daralma büyük boyutlara ulaşmış
bulunmaktadır. Gerek genel ekonomik büyüme gerekse sanayi büyüme
hızının 2008 yılının son çeyreğinde eksi
olacağı şimdiden görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu tespitlerimin doğruluğunu Devlet Planlama
Teşkilatının 2009 Yılı Programında da görmek
mümkündür. 2009 Yılı Programının 157nci sahifesinin son
paragrafında şöyle yazıyor: Sanayinin reel faizlerin
yüksekliği, kayıt dışı ekonomi ve düşük
fiyatlı ithalattan kaynaklanan haksız rekabet, bürokrasinin
fazlalığı, kamunun sağladığı bazı
girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre
yüksekliği, vergi oranlarındaki yükseklik gibi temel sorunları
devam etmektedir. Yani sorunlar vardır. Demek ki
İktidarınız süresince bu konular, bu sorunlar hâla
çözülememiştir.
Değerli
milletvekilleri, bir başka sorun da BOTAŞın
uygulamalarında vardır. BOTAŞ Yönetim Kurulu
aldığı bir karar ile tüm sanayi kuruluşlarından iki
aylık gaz karşılığı nakit, banka teminat mektubu
veya ipotek karşılığı teminat istemektedir. Büyük bir
sanayi kuruluşundan talep edilen
teminat miktarı milyonlarca doları bulmakta hatta organize sanayi
bölgeleri için bu rakam 100 milyon dolarları bile aşmaktadır.
Hatta teminat yıl sonuna kadar karşılanmaz ise gazın
kesileceği tehdidinde bulunulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, şüphesiz bir sanayi tesisisin gazının kesilmesi
üretimin durdurulması anlamına gelir. Kamu
kuruluşlarından toplam 8
milyar dolar alacağını tahsil edemeyen bu kurumun kurtuluş
yolu sanayicinin sırtından geçmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlığın önemli görevlerinden biri de esnaf
ve sanatkârlarımızla ilgili koruyucu ve destekleyici tedbirleri almak
ve uygulamaya koymaktır. Peki, gerçekte durum böyle midir? En son verilen
Cansuyu Kredisinin esnaf ve sanatkâra faydası minimum düzeyde
kalmıştır. Zira, kredi, imalatçı esnaf ve sanatkârlara ve
KOBİlere dağıtılmış olup genel hizmet
alanlarında emek veren esnaf ve sanatkâr bundan hiçbir şekilde
faydalandırılmamıştır.
Siyaseten verilen
demeç ve açıklamalar bu kesimde yer alan esnafımızda beklenti
yaratmış ancak bugüne kadar bu konuda somut bir adım
atılamamıştır.
Diğer
taraftan, sicil affı çıkarılmadan Cansuyu ve buna benzer
kredilerle esnaf ve sanatkârımızın destekleneceğini
söylemek koca bir aldatmacadır. Bu faizsiz kredileri alabilecek esnaf ve
sanatkâr sayısı yok denecek kadar azdır. Türkiyede borcu
olmayan ve borcunu ödemekte sorun yaşamayan, çekinin arkası
yazılmamış esnaf ve sanatkâr sayısı yok denecek kadar
azdır. Sicil affı çıkarılmadan esnaf ve sanatkârlara
kredi dağıtmak abesle
iştigaldir.
Son zamanda
çıkarılan vergi taksitlendirmesi de beklentilerin çok
uzağında kalmış, açıkçası dağ fare
doğurmuştur. Zira, anapara ve faizden oluşan esnafın vergi
borcuna bir de yıllık yüzde 3 gibi bir faiz bindirilmiş, on
sekiz ay gibi kısa bir süre taksitlendirilmiş ve bu da esnaf ve
sanatkârımıza bir nimet gibi sunulmuştur.
Bir başka
husus ise, Hükûmetin 2008 Yılı Eylem Planında esnaf ve sanatkârlar
için strateji ve eylem planı hazırlanacağı ve esnaf ve
sanatkâr şûrası toplanacağı taahhüt edilmesine rağmen
bunlar yerine getirilmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızla ilgili
bir başka konu, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin
mevcut sorunlarıdır. Bildiğiniz gibi bu kuruluşlar,
cumhuriyetimizin kurulduğu ilk yıllardan itibaren özellikle özel
sektör sermayesinin yetersiz olduğu dönemlerde devlet eliyle kurdurulan ve
zamanla sanayi tesislerini kuran ve ülkemizin gelişmesinde lokomotif olan
kuruluşlardır. Diğer taraftan, yıllardır devlet
destekleme alımlarıyla görevlendirilmişler hatta hükûmetlerin
tarım kesimine siyaseten ulaşma aracı olmuşlar ve Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının en önemli faaliyetleri arasında
sayılmışlardır.
Değerli
milletvekilleri, 16 Haziran 2000 yılında yürürlüğe giren
birliklerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanunun bu
aralık ayı sonu itibarıyla süresi sona ermektedir, bu
birliklerin yapılandırılmasıyla ilgili husus.
Dolayısıyla bu kanunun genel olarak amacına
baktığımızda, tarım satış kooperatifleri ve
birliklerine ilişkin hükümleri düzenlemek ve bu kuruluşların
yeniden yapılanması için yasal bir çerçeve oluşturarak tarım
satış kooperatifi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uslu.
CEMALEDDİN USLU (Devamla)
ve
birliklerini etkin ve sürdürülebilir bir şekilde özerk ve mali yönden
bağımsız kılmaktır. Peki, yeniden
yapılandırma sürecinde ne olmuştur ve bugünkü durum nedir?
Yeniden yapılandırma döneminde Gülbirlik, Kozabirlik,
TİFTİKBİRLİK ve FİSKOBİRLİKin yeniden
yapılandırılmasına ilişkin faaliyetler
sonuçlandırıldığından bu birlikler yeniden
yapılandırma programından çıkarıldılar;
TASKOBİRLİK ve KAYISIBİRLİK 2000 yılı
sonrası kullandığı kredileri ödeyemedikleri için 6183
sayılı Kanun kapsamında takibata alındılar; diğer
birlikler hâlen yapılandırma programına dâhildirler.
Değerli
milletvekilleri, bu birliklerle ilgili yapılacak öncelikli şey, bir
an önce bu 31/12/2008 itibarıyla düşülecek olan yasal
boşluğun giderilmesi bakımından: Yaz aylarından
itibaren alım kampanyaları başlıyor ve
dolayısıyla bu yasal düzenleme bir an önce çıkarılmalı
ve birliklerin birikmiş borçları silinmeli ve bilançoları yeniden
kredi alabilir hâle getirilmelidir.
Sözlerime son
verirken Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bütçesinin
hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Üçüncü
konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Millî Prodüktivite Merkezi ve Rekabet Kurumu 2009
yılı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün faaliyetlerini sürdürmekte olan Millî Prodüktivite
Merkezi, 17/4/1965 tarihinde yürürlüğe giren 580 sayılı Yasayla
kurulmuştur.
Gelişmiş
pek çok ülke prodüktivite merkezlerine sahiptir. Bu merkezler, verimlilik
konusunda yaptıkları çalışmalarla ülkelerinin kalkınma
çabalarında önemli bir pay sahibi olmuşlardır. Toplumların
ve bireylerin yaşamında etkileyici bir yeri olan verimlilik
konusundaki çalışmalar özellikle yüzyılımızın
başlarından itibaren büyük önem kazanmış ve
kurumsallaşmıştır.
Ülkemizde bugünkü
anlamda verimlilikle ilgili çalışmaların 1940lı
yılların sonlarında başladığını
söylemek mümkündür. Bir grup mühendis ve işletmeci 1948de
yaptıkları bazı çalışmalarla bu
başlangıcın sahipleri olmuşlardır. Verimlilik
konusundaki ilk kamu girişimi ise 1954 yılına rastlar. Bu
tarihte çıkarılan bir kararnameyle Vekâletlerarası Prodüktivite
Komitesi kurulmuş, böylelikle ilk kez verimlilik kavramının ülke
çapında tanıtılması ve verimlilikle ilgili çalışmalar
yapılması bir görev olarak belli bir organa verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Millî Prodüktivite Merkezinin görevleriyle ilgili kısaca
bilgi vermek gerekirse:
- Ülke
ekonomisinin verimlilik ilkelerine uygun biçimde gelişmesinde yararlı
olacak önlemleri araştırmak, bu önlemlerin uygulamaya
konulmasını sağlayacak çalışmalarda bulunmak,
- Kamusal ve özel
kesim kuruluş ve iş yerlerinde verimliliği artıracak
teknik, yöntem ve yaklaşımları tespit etmek, bunların
uygulanabilme imkânlarını araştırmak ve uygulama ile izleme
hizmetleri vermeyi de ihtiva eden eğitim ve danışmanlık
çalışmaları yapmak,
- Verimlilikle
ilgili teknik yardımları sağlamak,
- Kamusal ve özel
kesim iş yerleri, işçi, işveren ve uzmanlık
kuruluşları, eğitim ve öğretim kurumları ve bilimsel
kuruluşlar ile dış ülkelerde benzer amaçlarla kurulmuş
örgütlerle ilişki ve iş birliği kurmak ve ekonominin tümünde ve
belirli kesimlerinde verimliliği ölçmek,
- Ulusal ve
uluslararası verimlilik karşılaştırmaları yapmak
ve sonuçları yayımlamak,
- Verimlilikle
ilgili dernekler kurulmasına yardımcı olmak ve söz konusu
derneklerle yoğun iş birliği içinde bulunmaktır.
Ülkemizin
verimlilik çalışmaları alanında hizmet veren tek kamu
kuruluşu olan Millî Prodüktivite Merkezi, bu çalışmalar
kapsamında ekonominin hemen tüm kesimlerinde gerek sektör gerek
işletme düzeyinde verimlilikle ilgili gelişmeleri izlemekte,
değerlendirmekte ve sonuçları dönemsel olarak
yayımlamaktadır.
Millî
Prodüktivite Merkezinin bu görevleri vardır, ama Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti ülkede verimliliği artırmak için acaba ne
yapmaktadır?
Saygıdeğer
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetlerinin
uygulamalarında vizyon yoktur.
Vizyonu olmayan programlar, elbette, sadece geçmişte
yapılanları ortaya koyan ve pragmatik olarak yapılacakları
saymaktan ibarettir. Türkiyede gelir dağılımı
adaletsizliği artarak devam etmektedir. AKP Hükûmetleri döneminde,
maalesef, yoksulluk daha da artmıştır. Maalesef, yine Hükûmet ekonomi
politikasının bir amacı olarak gelir
dağılımını düzeltme yoluna gitmek yerine meseleye
sadece sosyal yardım açısından bakmıştır. Oysa,
ekonomi politikasının amaçlarından biri de gelir
dağılımını düzeltip yoksullukla mücadele
olmalıdır, yani devletin sosyal devlet olma özelliği aynı
zamanda ekonomi politikasının sosyal sonuçlar doğurabilmesini
sağlamak olmalıdır. Yardımlara muhtaç kesimin artması,
ekonomi politikasının istenen amaçları
sağlayamadığını, gelir dağılımı
bozukluğunu giderek artırdığını ortaya
koymaktadır. Böyle bir ekonomi politikası uygulamasında
verimliliğin ne kadar artabileceğini sizlerin takdirlerine
bırakıyorum.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmet Programında Uluslararası bilgi, birikim ve
teknoloji getiren, rekabet gücünü artıran, dış denge
açısından finansman kaynağı oluşturan, yeni pazarlara
açılım sağlayan ve en önemlisi istihdamı artıran
uluslararası doğrudan yatırımların Türkiyeye
gelmesini sağlamak temel hedeflerimizdendir. ifadesi vardır. Bugün
Türkiyeye yatırım olarak gelen kaynaklar hiçbir zaman yeni teknoloji
getirmemiş, istihdam sağlamamış, dışarıdan
öz kaynak getirmemişlerdir. Hükûmetin yabancı sermaye
uygulamaları kendi söylemlerinden oldukça uzaktır.
Enerji
politikaları konusunda da maliyetler azaltılamamış,
vergilerle ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Verimli
işleyen bir piyasa söz konusu değildir. Hükûmet, enerjiye maalesef
sürekli zam yapmaktadır. Türkiye, çalışabilir nüfusunu istihdam
edecek bir perspektifi ortaya koyar ve bu istihdamı sağlarken de
ileri teknoloji, daha yüksek katma değer doğurabilecek sektörel
tercihlerle bu nüfusu istihdam edebilirse tarihin getirdiği bir
sıçramayı başararak gelişmiş ülkeler arasına
girme fırsatını yakalamış olacaktır.
Bir ülkenin
muhakkak surette, çalışabilir nüfusunun niteliğini artıracak,
yüksek istihdam edebilecek sektörel yapılanmayı sağlayabilecek
bir perspektife, vizyona sahip olması gerekir. Bu boyutuyla
sanayileşmeyi sağlaması, sanayi ile birlikte bilgi ekonomisini,
bilim ve teknoloji üreten, bilim çalışanı üretebilecek bir yapıya
getirebilmesi gerekir. Bu vizyonu Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetlerinde görmediğimizi burada belirtmek istiyorum. Bilgi ve
teknoloji dinamiğinin dikkate alınması gerekir. Daha yüksek
nitelikli ürünler sizin rekabet gücünüzü artıracaktır. Bunun için
nitelikli insan gücünüz olacak ve ona yatırım yapacaksınız.
Bütün iktisatçıların da uzlaştığı bir konu
vardır. Devletin asli görevi, millî ekonomilerini uluslararası
seviyede rekabet gücü yüksek hâle getirmektir. Devletin temel görevi budur.
Şimdi, küreselleşme sürecinde, gelişmiş ekonomiler kendi
ekonomilerini uluslararası piyasada rekabet gücüne sahip hâle getirirken
siz onların yaptıklarına seyirci kalırsanız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Devamla) -
küreselleşme sürecinden faydalanmış
olamazsınız, başkalarının küreselleşme
sürecindeki amacına hizmet etmiş olursunuz. Adalet ve Kalkınma
Partisi dışarıdaki ülkelerin ekonomik aktörlerinin Türkiye'de
rol almasına öncelik vermektedir. Ekonomide millî aktörlerin de olduğu
unutulmamalıdır. Bu aktörler yeterince dikkate
alınmadığı zaman bu piyasada etkinliğinizin
olması ve piyasadan yeterli pay almanız imkânsız hâle
gelecektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2009 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlara vesile olması temennisiyle yüce heyetinizi en derin
saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu.
Sayın
Serdaroğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Maliye
Bakanı Sayın Unakıtana göre ülkemiz küresel mali krizin
etkisindedir ancak Sayın Başbakana göre ise kriz bizi teğet
geçmektedir. Soruyorum ki: Krizin içinde miyiz, krizin dışında
mıyız; teğet mi geçiyor, yoksa tam ortasından delip mi
geçiyor? Bunu öğrenmek istiyoruz, bunu milletimiz de duymak istiyor.
Aslında Maliye Bakanı ekonomi yönetimindeki
başarısızlığı ve acziyeti küresel krize
bağlayarak işin içinden sıyrılmak istemektedir ama
sıyrılamayacak. Çünkü bizdeki kriz küresel krizden çok çok önce
başladı.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmete göre fert başına gelir 10 bin dolara
çıkmıştır. Bu rakamda gerçekten bir
yanlışlık ve bir garabet vardır. Şunu hemen belirteyim
ki: Ülkemizde 17,5 milyon aile vardır. Ülkede fert başına millî
gelirin 3 bin dolar olduğu 2003 yılında fakir 700 bin aile
varken fert başına millî gelirin 10 bin dolara
çıktığı 2008 yılında, ülkemizde fakir aile
sayısı 4,5 milyonu aşmıştır ve bunlar, kömür
torbalarına, erzak poşetlerine veya para çeklerine muhtaç hâle
getirilmiştir; dolayısıyla, iradeleri de ipotek altına
alınmıştır. Bunda bir garabet yok da ne var? Hayır,
yok. diyorsanız, fakir aile sayısı 700 binden 4,5 milyona
nasıl çıktı? Dolayısıyla, bu 10 bin dolar kimlerin
cebine veya kasasına girdi? Demek ki allayıp pullamaya
çalıştığınız bu bütçeler, sizin övdüğünüz
gibi çıkmıyor; aksine, halkı fakirleştiriyor.
Bakınız,
iktidarınızın ikinci yılında yani 2004te açlık
sınırının altında yaşayanların
sayısı 1 milyon iken bugün 10,5 milyon olmuştur değerli
milletvekilleri. Aynı yıl, yoksulluk sınırının
altında yaşayanlar 18 milyon iken bugün bu sayı 52 milyona
çıkmıştır. Böylece, ortaya çıkan sonuç ve tablolar,
yaptığınız bütçelerin ve uyguladığınız
ekonomik politikaların doğru olmadığını
göstermektedir. Allaya pullaya sunduğunuz, pembe tablolarla süslemeye
çalıştığınız, kara mı, ak mı, turuncu
mu olduğu bilinmeyen belirsizlikler ve sıkıntılı
sonuçlar iktidarınızın foyasını ortaya
çıkarmış, şapka düşmüş, kel görünmüştür.
Milletimiz
hatırlayacaktır, 2002 yılında Üç yıl sonra bu ülkede
sorun kalmayacak. diye yola çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi,
altı yıl sonra ülkeyi devasa sorunlarla baş başa
bırakmıştır ve benim vatandaşım da artık
gerçekleri görmeye başlamıştır. Az evvel de ifade
ettiğim gibi, gerçekten ama gerçekten şapka düşmüş, kel
görünmüştür. Bakınız benim vatandaşımın, ülkemin
güzel insanlarının ekonomisi alım gücüdür, mutluluğudur,
zenginliğidir, cebidir. Vatandaşım elini cebine
attığında ekonominin nasıl olduğunu hepimizden daha
iyi bilmektedir. Bakın, vatandaşımın ekonomisi, sabah evden
çıkarken eşinin veya evladının bir isteğine
karşı akşam eve dönerken başının dik mi,
eğik mi olduğuna bağlıdır. Vatandaşımın
ekonomisi o bankaya, bu bankaya, kredi kartına, esnaf odasına,
tarım krediye veya Ziraat Bankasına, kısaca şuraya buraya,
daha da vahimi tefeciye olan borcudur. Esnafın ekonomisi çekmecesidir,
tezgâhıdır, rafındaki malıdır.
Hemen bu arada
ifade etmek isterim ki, sicil affıyla ilgili kanun teklifimizin
kanunlaştırılması noktasında Sayın
Bakanımızın ve değerli iktidarın katkı
sağlamasını istemekteyiz.
Çiftçimizin
ekonomisi boş ambarıdır, mazotunu koyamadığı
traktörüdür, gübresini dahi atamadığı, değerine
satamadığı ürünüdür. Bakınız, Taşköprüde
sarımsak Gökırmaka dökülmeyi bekliyor. Sanayicinin ekonomisi
üretimidir, rekabet gücüdür. Kapanan fabrikalar, çıkarılan
işçiler, borçla çevrilen sermaye sanayicinin ekonomisidir. Emeklinin,
memurun, işçinin ekonomisi onların alım gücüdür değerli
milletvekilleri. İşsizin ekonomisi altı yıldır
yaratamadığınız istihdam eksikliğidir.
Netice
itibarıyla, altı yıldır yaptığınız
bütçeler ve uyguladığınız yanlış ekonomik
politikalar sayesinde, ifade etmeye çalıştığım
sonuçlar ülkemin ve milletimin kaderi olmamalıydı değerli
milletvekilleri.
Sonuçta,
sayın iktidar, siz ne derseniz deyin, siz nasıl
anlatırsanız anlatın, vatandaşımın ekonomisi ve
bütçesi cebinden bellidir. Benim vatandaşım gerçekten elini cebine
attığında her şeyi hepimizden daha iyi bilmektedir. Siz,
ülkenin 60 hükûmeti içinde tek başına iktidar olan 4 siyasi partiden
1isiniz. Diğer 3 siyasi parti bu ülkenin insanlarını
zenginleştirirken, maalesef siz yoksullaştırdınız.
Değerli
milletvekilleri, altı yıldır yaptığınız
bütçeler ve çıkardığınız yasalar sonucunda zaafa
uğrayan ekonomi ve asayiş sorunlarına bağlı olarak
ülkemizde 15 milyon insan ruhsal sorunlu hâle gelmiştir. Bu sizin
dikkatinizi çekmiyor mu? Kapanan kepenkler, çıkarılan işçiler,
milyonlarca diplomalı işsiz, işsizlikten evlenemeyip yuva
kuramayan gençler ve nihayet her 3 kişiden 1i icrada olan
vatandaşlarımın durumu sizi üzmüyor mu? İşte bunlar,
iktidarınızın ve yaptığınız yanlış
bütçelerin sonucudur.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak çok ama çok hak etmenize rağmen
bağcıyı dövmenin peşinde değiliz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak milletimizin üzüm yemesinin yanındayız. Bu
düşüncemiz, siyasetteki varlık sebebimizin doğal bir sonucudur. Onun
için lütfen bize kulak verin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, Maliye
Bakanımız sanal başarılarını
anlattığı konuşmasında At binenin, kılıç
kuşananın. demişti. Ben de diyorum ki, ifade etmeye
çalıştığım gerçeklerle ekonominin içinde
bulunduğu durum gösteriyor ki Sayın Unakıtanın
kuşandığı kılıç, tahtadandır. At binmeye
gelince: Binmeyi bilemediğiniz için, at bineni sırtından
atalı, bizim oraların da deyimiyle at bineni tepeli daha çok zaman
oldu.
Sizleri bu
düşüncelerle tekrar saygıyla selamlıyorum. Bütçenin
hayırlara vesile olmasını diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Niğde
Milletvekili Mümin İnan.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; KOSGEB ile Türk
Patent Enstitüsü Başkanlığının bütçeleri hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ekonomi idaresi
devletin merkezini oluşturur. Ekonominin finansmanı, devletin en
önemli görevidir. Bütçeler ise bu fonksiyonun hayata geçirilmesinin hukuki
yoludur. Bu bütçenin de finansmanı, maalesef, her zaman olduğu gibi,
aşırı vergilerle vatandaşa yüklenmektedir.
Hükûmet,
geçtiğimiz yıllarda dünyada yaşanan finans bolluğundan
faydalanarak ekonomiyi borç yükünden kurtarıp sağlam temeller üzerine
oturtmak yerine, ekonomik büyümeyi, yıllardır yabancılardan
borçlanma ve ithalat üzerine bina ederek, yapılan yanlışlar
yetmezmiş gibi, bir de millî gelir hesaplama yöntemleri
değiştirilerek, bir gecede millî geliri yüzde 50 artırıp,
buna da inanarak planlamaları buna göre yapmış, dünyada ekonomik
sıkıntılar yaşanmaya başladığından beri
de ne yapacağını şaşırmış
durumdadır ve hâlâ çözüm paketi açıklamak yerine sağa sola
çatmakla meşguldür.
Bankaların
ve reel sektörün toplam dış borcu 2008de 190 milyar dolara, hane
halkı borç düzeyi de 96 milyar dolara ulaşınca, Maliye
Bakanı Sayın Unakıtan, bugün Türkiyenin ekonomik
kırılganlığını özel sektörün aşırı
borçlanmasına bağlamaktadır.
DEİK
Olağan Genel Kurulu toplantısında konuşan Sayın
Başbakan, Türkiyeye felaket senaryoları
yakıştıranların bulunduğunu ifade ederek, Henüz ölüm
sinyalleri vermeyen bir hastaya, siz kalkar da ölümü hatırlatan bir doktor
veyahut da kefenini hazırlayan bir doktor, aile gördünüz mü, duydunuz mu?
diyor. Şu anda hiç kimse böyle bir şey demiyor. Söylenen, ekonominin aylardır
hastalık belirtileri verdiği ve bir an önce tedbir reçetesinin
hazırlanarak, ihtiyaç duyulan tedavi programının
uygulanması gerektiği, aksi hâlde durumun daha da kötüye
gideceğidir. Bu konuda geç kalındığı bir gerçektir,
daha da gecikilirse vatandaş açısından ödenecek bedel çok daha
ağır olacaktır. Bunun çözüm yolu, hastayız diyen ilgili
tarafların feryatlarına kulak vermektir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinde, hazine yardımı ve gelirden ayrılan paylar
hariç 262,1 milyar gidere karşılık, iadeler hariç 248,8 milyar
TL gelir hedeflenmiş, bu gelirlerin 202,1 milyar TLsinin vergi gelirinden
oluşacağı öngörülmüştür. 2009da da vergi gelirlerinde
yüzde 18 civarında bir artış beklenmektedir. Vergi gelirlerinin
yaklaşık yüzde 65i yine dolaylı vergilerden hedeflenmektedir.
Maliye
Bakanlığının yayınladığı faaliyet
raporu incelendiğinde, eylül ayından itibaren dahilde alınan mal
ve hizmet vergilerinde, yani KDV ve ÖTV gibi dolaylı gelirlerinde önceki
yıla göre azalma olduğu, bu azalmanın Kasım 2008de bir
önceki yıla göre yüzde 21 oranında olduğunu belirtmek isterim.
Ülkemizde
yaşanan talep daralmasını dikkate
aldığımızda, yeni ekonomik tedbirler alınmazsa, vergi
gelirlerinde bırakın yüzde 18 artışı, geçen
yılın rakamlarını bile yakalamamız mümkün
değildir.
Vergi
gelirlerinin yüzde 35i gelir ve kurumlar vergisi gibi doğrudan ödenen
vergilerden, yüzde 65i ise KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerden
beklenmektedir. Bu gibi dolaylı vergiler sonunda tüketiciye
yansımaktadır. Yani kısaca bu vergiler kazanç sağlayanlar
tarafından değil, tüketici tarafından ödenmektedir. Bunun en
güzel örneği de geçen gün vergi uzmanı ve aynı zamanda bir
köşe yazarı olan bir profesörümüzün köşesinde dile getirilmiştir.
Buna göre benzinin rafineri satış fiyatı nakliye ve bayi
kârları dâhil toplam maliyeti 86 kuruş olmasına rağmen,
1,92 YTLlik vergi yükü binince fiyatı yaklaşık 2,8 YTLye
çıkmaktadır. Yani bugün itibarıyla benzindeki vergi yükü yüzde
409 olarak hesaplanmaktadır.
Bu duruma
bakmadan yakın bir tarihte başta Sayın Başbakan olmak üzere
bazı Hükûmet yetkililerinin dünyada petrol fiyatlarının
yarıya düştüğünü ancak bunun pompalara
yansımadığını ifade ederek mazotun ve benzinin pompa
fiyatının yüksekliği konusunda hedef saptırmaya
çalışması dikkat çekicidir.
2009 bütçesinde
vergi dışı gelir tahmini 2008e göre yüzde 40
artırılarak 46,7 milyara çıkarılmıştır.
Dünyada yaşanan ekonomik daralma ve büyük işletmelerin önemli bir
kısmının geçen dönemlerde özelleştirildiği dikkate
alınırsa, bunun nasıl sağlanacağı belirsizdir.
Sonuçta 13,4 milyar YTLlilik tahmin edilen 2009 yılı bütçe
açığı da öngörülenden yüksek olacaktır.
Nüfusumuzun
yaklaşık üçte 1ini oluşturan çiftçilerimize destek için ise
bütçeden ayrılan paya baktığımızda 5,5 milyar YTL
olduğu görülmektedir. Gerek yüksek maliyetli girdiler yüzünden gerekse
çiftçilerimizin kamuya olan zirai kredi ve tarımsal sulama, elektrik
borçlarını yapılandırmayıp hepsinin haczedilmesi
Hükûmetin bu insanları gözden çıkardığını ortaya
koymaktadır. Bu bütçeye göre çiftçilerimizin bu yıl da sahipsiz,
sorunlarıyla kendi başına mücadele içinde üretmeye
çalışacağı anlaşılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 5000
sayılı kuruluş kanununda Türk Patent Enstitüsünün temel amaçları,
Türkiye'nin teknolojik ilerlemesine katkıda bulunmak ve
araştırma geliştirme faaliyetlerinin gelişmesi, sınai
mülkiyet haklarının tesisi ile korunmasının
sağlanması şeklinde ifade edilmiştir.
2009
yılı merkezî bütçesinin bu kuruma ayrılan ödenek cetvelinde 2008
yılına göre yüzde 10 civarında bir azalma, teşebbüs ve
mülkiyet gelirlerinde ise yaklaşık yüzde 15lik bir artış
beklentisi söz konusudur. Umarız, bu ekonomik ortamda bu beklenti
gerçekleşir ve kurumun çalışmaları aksamaz.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının ilgili kuruluşu olan KOSGEB ise 1990
yılında 3624 sayılı Kanunla, ülkenin ekonomik ve sosyal
ihtiyaçlarının karşılanmasında küçük ve orta ölçekli
sanayi işletmelerinin payını ve etkinliğini, rekabet
güçlerini ve düzeylerini artırmak ve gelişimlerini sağlamak
amacıyla kurulmuştur.
Ekonomimizin
motor gücü olan KOBİler bugün çok zor durumdadır. Birçoğu
üretime ara vermiş, birçoğu da kapanma noktasına gelmiştir.
Ülkemizin genelinde olduğu gibi, Niğdede de birçok fabrikanın
kapandığına, vardiyaların azaldığına ve
bugünlerde de birkaç büyük fabrikanın üretime ara vermeye
hazırlandığına ne yazık ki üzülerek şahit
olmaktayız.
KOBİlerin
ülkemizdeki toplam işletmelere oranı yüzde 99un üzerinde
olmasına rağmen, maalesef, toplam istihdam, üretim, ihracat ve
kredilerden aldıkları paylar bakımından istenilen ve
beklenilen düzeyde olmamıştır. Bu oranların dikkate
alınarak KOBİlere yönelik yeni yolların geliştirilmesi
faydalı olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MÜMİN
İNAN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hâlen
müracaatları devam eden can suyu kredilerinin kapsamının
genişletilerek imalatçı olmayan ticaret erbabının da bu
kapsama alınması ve geçmişte mali sicili bozulanların bu
kredilerden faydalanmaya yönelik çalışma yapılması zor
durumda olan esnafın en büyük beklentisidir.
Ayrıca,
Niğde gibi teşvikli illerdeki
yatırımcılarımız 5084 ve 5330 sayılı
teşvik yasalarından yararlanma sürelerinin 31/12/2008 tarihinde sona
erecek olmasından dolayı son derece tedirgindirler. Acil olarak
teşvik sürelerinin uzatılmasıyla ilgili yasal
çalışmaları ve bu kapsamda hazine tarafından firmalara iade
edilmesi gereken günü geçen ihale ödemelerinin derhâl yapılması
beklenilmektedir.
Ayrıca,
ülkemizin bu krizden en az hasarla çıkması için iç talebi
artırıcı ve istihdamı koruyucu politikaların
belirlenmesi, dolaylı vergilerin düşürülmesi, IMF ile olan
belirsizliğin açıklığa kavuşturulması, ihracat
kredilerinin artırılması iş çevrelerinin beklentileridir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımızın bütçesindeki artışı
olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Sayın Bakana ve
çalışma arkadaşlarına başarılar dilerken 2009
bütçesinin ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK PARTİ
Grubu adına ilk konuşmacı Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan.
Sayın
Zeydan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası, sağlıklı yaşamayı bir hak
olarak tanımlamış ve insan hayatının beden ve ruh
sağlığı içinde devam etmesi için devlete düzenlemeler yapma
görevi vermiştir. Bu görevi yerine getirirken başta insan gücü olmak
üzere bütün kaynakların verimli ve iş birliği içinde
kullanılması amacıyla tek elden planlanması
öngörülmüştür. Sağlıkta halkımızın kolay
ulaşabileceği kaliteli sağlık hizmetini hakkaniyetle
alabilmesi için Sağlıkta Dönüşüm Programını
geliştirdik ve uygulamaya koyduk. Sağlıkta Dönüşüm
Programının merkezine de önce insan olgusunu yerleştirdik.
İnsanımıza verdiğimiz sağlık hizmetinin devletin
sağladığı bir lütuf değil, bir hakkın teslimi
olduğuna inandığımız için bunu yaptık.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı, planlayıcı ve denetleyici
Sağlık Bakanlığının, herkesi tek çatı
altında toplayan genel sağlık sigortasının,
yaygın, erişimi kolay ve güler yüzlü sağlık hizmetinin,
bilgi ve beceriyle donatılmış yüksek kapasitede
çalışan sağlık insan gücünün, sistemi destekleyecek
eğitim ve bilim kurumlarının, nitelikli ve etkili
sağlık hizmetleri için kalite ve akreditasyonun, akılcı
ilaç ve malzeme yönetiminde kurumsal yapılanmanın sağlık
bilgi sisteminin gerçek adıdır.
2003-2008
yılları sağlıkta birçok taşın yerinden
oynadığı önemli bir dönem olmuştur. Sağlıkta
didişim dönemi bitirilmiş, sağlıkta transformasyon ve
sağlıkta dönüşüm gerçekleştirilmiştir. Artık
kuyruklardan çok hasta memnuniyeti, sağlık hizmetlerine
erişimden çok hasta güvenliği ön plana
çıkarılmıştır. Altı yıllık
iktidarımızda sağlık yatırımlarımız
için bugünün fiyatlarıyla 7,5 katrilyon kaynak
kullanılmıştır ve memnuniyetle ifade edebilirim ki, bu 7,5
katrilyonun 3,5 katrilyonu kalkınmada öncelikli illere ve
doğu-güneydoğu illerine kullanılmıştır.
Her hekime bir
muayene odası prensibiyle atıl kapasiteyi harekete geçirdik. Yeni
yaptığımız bütün hastaneleri insani bir
yaklaşımla ve modern hastanecilik gereklerine göre projelendirdik ve odasında
banyo ve tuvaleti olan hasta yatakları sayısını 3
katına ulaştırdık. 20 bin yeni hasta yatağı
oluşturduk. Yoğun bakım yatak kapasitemizi 7,5 katına
çıkardık. En temel haklardan olan hekim seçme hakkını
850ye yakın hastanemizde gerçekleştirdik. İlaç temininin
önündeki engelleri kaldırdık. Yeşil kartlı
vatandaşlarımız dâhil herkesin ilaçlarını eczanelerden
almasını sağladık ve yeni Atama Nakil Yönetmeliğiyle
adil ve dengeli personel dağılımı gerçekleştirdik. 110
bin tane yeni sağlık personeli istihdam ettik. Ülkemizin
doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bina, ekipman ve
sağlık personelinin eksik olduğu yerlere öncelik verdik.
Bölgeler arası dengesizliği ortadan kaldırdık.
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Bravo.
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) 4/B ve 4/C maddeleri ve çakılı kadro diye anılan
kadrolarla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine 7 bini
aşkın sağlık personelini konuşlandırdık.
Vekil ebe ve vekil hemşire uygulamasına bu bölgelerde geçtik. Kendi
seçim bölgem olan Hakkâri ilimizde bile 150şer yataklı 2 tane devlet
hastanesini modern bir şekilde halkımızın hizmetine sunduk.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve personel
sayısını yüzde 70 arttırarak, 2002 yılında 11
uzman hekim var iken Hakkâri ilimizde 60a yakın bir uzman hekimi
konuşlandırdık ve Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla yüzde 40larda olan memnuniyeti yüzde 70lere çektik.
Aile
hekimliğini ilk kez bu dönemde getirdik ve otuz ilde aile hekimliğine
geçtik.
Birinci basamak
sağlık hizmetlerinde yeniden yapılanmayı oluşturduk.
Hizmetleri zamanla gerilemiş olan sağlık ocakları ve
sağlıkevlerini her yönüyle faal hâle getirdik. Altı yılda,
birinci basamak sağlık hizmeti kuruluşlarında faal durumdaki
oda sayısını yüzde 155 oranında arttırdık.
Evet, Hakkâride
de, bugüne kadar görülmemiş bir sağlık hizmetinin en büyük
payını almış bir il olarak ben de Sayın
Bakanımıza ve o ekibin bir parçası olan tabii ki kendime de teşekkürlerimi arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Ve ülkemizde bir ilk olmak üzere, 64 adet kar paletli
ambulansı ve 12 adet hasta kabinli kar aracını öncelikle benim
ilim, sonra da ona ihtiyaç duyan Türkiyedeki bütün iller gördü ve hava
ambulans sistemi ilk kez bu dönemde gerçekleştirildi ve gerçekten de 17
helikopter ve 3 uçakla, Allahın izniyle, 2009da bu necip millete
sağlık hizmetini hak ettiği şekilde vermeyi bir kez daha
Allah bu iktidara nasip edecektir inşallah.
Bebek dostu
hastaneleri 3 katına kadar çıkardık ve gerçekten,
kızarmış bir Türkiye yerine, hiçbir vaka sayısına
kızamıkçıkta -kızamıkta özellikle-
ulaşılmamıştır. Bu da bağışıklama
hizmetlerinin Türkiyede ne kadar önemli bir yere geldiğinin en
anlamlı ifadesidir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Keneyi ne yaptınız, keneyi?
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Efendim, bu kadar inatlaşmayın milletle. Gerçekten, bir
üstadın lafını size hatırlatmak isterim. Bu millet
sandıkta inadınızı hep kırmıştır. Bir
üstadımız -hanımefendilerden özür dileyerek- der ki: Memuru
süslü avrat, zengini hayırsız evlat, siyasetçiyi kuru inat bitirir.
İnadınızdan vazgeçin ve bu iktidara şapka
çıkarın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Onun içindir ki
bu bütçenin halkımıza ve milletimize, seçim bölgemde olan bütün
vatandaşlarımıza ve bütün bu necip millete hayırlara vesile
olmasını yüce Allahtan niyaz ediyorum. Sizin de bir gün bu
hizmetlere erişeceğinizin umudunu bir kez daha yenileyerek hepinize
sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizin gibi hiç gitmeyeceğini sanan çok iktidar
vardı, hepsi gitti, siz de gideceksiniz.
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) Ben cevabı verdim
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizi de gönderecek bu millet.
BAŞKAN AK
PARTİ adına ikinci konuşmacı, Gümüşhane Milletvekili
Kemalettin Aydın
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Hakkâri bu kadar
hizmeti aldı da Gümüşhane almadı mı? diye Gümüşhane
bana şimdi onun hesabını sorar. İzninizle iki satırla
da Gümüşhaneden bahsedelim.
2002
yılında ortalama 16 uzman hekimin olduğu, günlük 400
hastanın bakıldığı, yılda 1.400 hastanın
ameliyat edildiği bir kentte bugün günde bin hasta bakılmakta ve bir
yılda 3.300 hasta ameliyat edilmekte ve ortalama her aylık olarak da
36 uzman hekim bulunmaktadır. Dolayısıyla, sadece Hakkâri
değil, sadece Gümüşhane değil, Ağrısı da
Iğdırı da, bugüne kadar ihmal edilmiş kentlerimiz
sağlıktan yeteri kadar hizmeti almaktadır ve almaya devam
edecektir.
Bağlıca
görevi bulaşıcı hastalıkların
yayılmasını önlemek temeline dayanan Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü, 1924 yılında bu adı
almasına ve faaliyetlerini bu ad altında sürdürmesine rağmen,
bulaşıcı hastalıkların önlenmesi konusunda ülkemizde,
ilk başlayan yıllardan itibaren bu kuruluş var ola gelmektedir.
Bu mücadelenin başlangıcı ta 1800lü yıllara
dayanmaktadır ve ll. Mahmutun emriyle kurulmuştur. 1924
yılından itibaren, Hudut ve Sevahil Sıhhiyesi Müdüriyeti
Umumiyesi -yani bugünkü adıyla- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü olarak adı değiştirilmiştir.
Ülkemiz ve dünya
sağlığının korunmasına katkıda bulunmak
amacıyla uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yetki ve
gelirleri kullanarak Türk boğazları ile hudut ve sahillerde
sağlık denetimleri yapmak, uluslararası geçerliliği olan
sertifikaları düzenlemek ve küresel yayılım gösteren
bulaşıcı ve salgın hastalıkların ülkemize
girmesini ve çıkmasını önlemek misyonuna sahip olan bu Genel
Müdürlüğün aslında ne işe yaradığını size
hem ekonomik hem de turistik bir kısım değerlerle
paylaşarak anlatmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2002 yılında 30 milyar dolar olan
ihracatımızın son yılda 130 milyar doları
aştığını hepimiz biliyoruz. Bu ihracatın da 220
ülkeye yapıldığını, bu ülkeler içerisinde Sudan,
Moritanya, Mali, Burkina Faso -bunların ne anlama geldiğini biraz
sonraki okuduklarımla özdeşleştireceğiz- Sierra Leano,
Liberya, Fildişi Sahili, Ruanda, Brundi, Nikaragua, Kostarika gibi birçok
ülkeye ihracat yapan ve bu ihracatın da önemli bir oranını da
yine Uzak Doğu ülkeleri olan Kamboçya, Endonezya, Malezya gibi ülkelere
ihracat yapan ve bir rekor düzeye, 130 milyar doların üzerinde
ihracatı oluşan bir ülkeye, aynı zamanda da yine doksan ülkenin
üzerinde ülkeden turistin geldiği ki bu ülkeler Avrupa Birliği
ülkelerinin dışında özellikle Mısır, Irak, Güney
Afrika Cumhuriyeti, Bangladeş, Çin Halk Cumhuriyeti, Endonezya, Singapur, Brezilya,
Kolombiya, Şili gibi ülkelerden gelmektedir. Yani burada biz neyi
anlatmaya çalışıyoruz? Bu kadar ihracatın
yapıldığı, bu kadar da turistin ülkemize geldiği,
globalleşen dünyada sadece ve sadece 2008 yılında hangi
bulaşıcı hastalıkların salgınları
olmuştur ve bu salgınların ülkemize ne tarz etkileri
olabileceği konusunda da şöyle hızlıca bir 2008
yılında olan salgınlarla sizleri baş başa
bırakmak istiyorum.
2 Ocaktan
itibaren Mısırda kuş gribi, Sudanda Rift Vadisi humması,
Vietnamda, Brezilyada kuş gribi, sarı humma, Ugandada
kanamalı ebola virüsü hastalığı, Afrikada menenjit
hastalığı, Pakistanda kuş gribi, Madagaskarda Rift
Vadisi, Liberyada sarı humma -ve böyle geliyor- Kamboçya,
Mısır, Endonezya ve Irakta kolera gibi birçok uluslararası
bulaş gösterebilecek, globalleşen dünyada ülkelerin değil
dünyanın sorunu olan bu bulaşıcı hastalıklardan
korunmak için Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ülkemize
giriş çıkışlardaki bütün bu kontrolleri yapagelmektedir.
Dünyanın
sorunu olan ve bulaşıcı hastalıkların temeline
doğru indiğimizde çağların değişmesine, ülkelerin
ve imparatorlukların son bulmasına, savaşların son
bulmasına neden olan bulaşıcı hastalıklarda bizi
bekleyen bu tehlikelerin içerisinde AIDS, basilli dizanteri, deli dana hastalığı,
difteri, pandemik grip, şarbon, sarı humma, SARS gibi birçok
hastalıkla dünya bugün mücadele etmekte ve büyük sorunlar
yaşamaktadır ama ülkemize geldiğimizde, hem Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü hem de bunun üst kurulu olan
Sağlık Bakanlığının ülkemizde yapmış
olduğu çalışmalarda, aşı oranlarının yüzde
96ları geçtiği, gelişmiş ülke düzeyine
ulaştığı, kızamığın olmadığı,
sıtmanın 80 binlerden 125ler düzeyine indiği, tifonun 30
binlerden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN
AYDIN (Devamla) -
208-209 vaka düzeyine indiği bir ülkede bu hizmetleri
ve bu başarıları sağlayan hem Sayın
Başbakanımıza, Sayın Sağlık Bakanımıza
ve Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne teşekkür
ediyor, Sağlık Bakanlığının dışa
açılan penceresi konumunda olan ve Uluslararası Sağlık
Tüzüğü uygulamalarını Sağlık Bakanlığı
adına yürüten Genel Müdürlüğün bu görevlerini eksiksiz olarak yerine
getirdiğine inanıyor, ülkemize ve sadece ülkemize değil,
bulaşıcı hastalıklar anlamında tüm dünya insanlarına
hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
AK PARTİ
Grubu adına, Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül.
Sayın Akgül,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009
yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, esnaf ve sanatkârlar için aynı teşkilatta
yirmi beş yıldır beraber
çalıştığımız ve Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz alan değerli arkadaşım Mehmet Ali Susamın
fikirlerine katılmakla birlikte, Süpermarket Yasasının bir
yıl içinde Başbakanlıktan gelmediğini söylerken, bugün,
süpermarketlerin bir gün içinde ortaya çıkmadığını,
yirmi beş yıl öncesinin sorunu olduğunu, yirmi beş yıl
önce de buradaki arkadaşlarımızın hiçbirinin milletvekili
olmadığını ancak bizim, üçümüzün de, Mehmet Ali
Susamın da, Abdulkadir Akgülün de, Derviş Gündayın da
başkanlık yaptığı döneme geldiğini ve bir suç
varsa öncelikle üçümüzden başlaması gerektiğini sizlere ifade
etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak ülkemizin
sanayi politikasını belirlemek, ülkemiz sanayi ve ticaretinin
gelişmesini ve ilerlemesini sağlamakla görevli olan Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımız içinde bulunduğumuz ekonomik ortamda
kendisine en fazla iş düşen bakanlıklarımızdan
birisidir. Küreselleşmenin bütün ülkelerin ekonomik ve sosyal
gelişmelerini önemli ölçüde etkilediği bir gerçektir. Bu sebepledir
ki Eylül 2008de ortaya çıkan ve tüm dünya piyasalarını etkisi
altına alan küresel mali krizin etkileri ülkemizde de hissedilmeye
başlanmıştır.
Ancak, ülkemizin
geçmişte yaşadığı krizlerden edindiği tecrübeler
ve 2002 yılından bu yana sürdürülen sıkı para ve maliye
politikaları bu kriz ortamında ülkemize önemli avantajlar
sağlamıştır. Krizin küresel olduğu dikkate
alındığında mutlaka orta ve uzun vadede olumsuz etkileri ülkemizde
de yaşamaya devam edecektir. Hükûmetimizin izleyeceği politikalar bu
nedenle çok büyük önem taşımaktadır. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı da bu ortamda özel bir öneme sahiptir. Reel
sektörümüzün yönünü geliştirdiği politikalarıyla tayin eden ve
bu konuda üzerine düşen görevi başarıyla yerine getiren Sanayi
ve Ticaret Bakanlığımız, küresel krizin reel sektörümüz
üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için bir dizi önlemler
almış ve bu önlemleri hızlı bir şekilde hayata
geçirmiştir. Bu bağlamda KOSGEB kaynaklarından KOBİlere,
esnaf ve sanatkârlara destekler sağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlarımız ülkemiz ekonomik ve
toplumsal yapısında çok önemli bir yer tutmaktadır. Sayısal
büyüklükleri ve istihdama sağladıkları büyük katkı, ülke
politikaları belirlenirken bu kesimin kollanması ve gözetilmesi
gerektiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Ülkemizde
yaklaşık 2 milyon esnaf ve sanatkâr bulunmaktadır. Bunların
yanlarında çalışanlar ve aileleri de dikkate
alındığında ülke nüfusunun neredeyse beşte 1ini
oluşturduklarını söylemek mümkündür. Dolayısıyla bu
kesime yönelik çalışmalar ülkenin beşte 1ini yakından
ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Bu nedenle de üretimi arttırıcı
ve reel sektörü desteklemeye yönelik özellikle esnaf ve sanatkârlar ile küçük
ve orta ölçekli işletmeleri teşvik edici ve girişimciliği
özendirici politikalar belirlenmelidir. Esnaf ve sanatkârlara yönelik
politikalara bakıldığında geçmişte kapsamlı ve
sistematik uygulamalar olduğunu söylemek mümkün değildir. Esnaf ve
sanatkârların devletten aldıkları düzenli ve sistematik tek
destek esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri
aracılığıyla Halk Bankası tarafından
kullandırılan esnaf kredilerine sağlanan hazine desteği
olmuştur. Bunun dışında, büyük bir potansiyeli
olmasına rağmen esnaf ve sanatkâr kesimi geçmişte çeşitli
nedenlerle göz ardı edilmiş; gelişmesi, ilerlemesi ve büyümesi
için uygun ortamlar oluşturulmamıştır.
Küresel krizin en
önemli etkilerinin ekonomik durgunluk ve işsizliğin artması
yönünde olacağı öngörülmektedir. Bu da, yoksulluğun daha
geniş kesimlere yayılması ve artması sonucunu
doğuracaktır. Bu sürecin olumsuz etkilerini azaltmakta esnaf ve
sanatkârlar önemli bir işlev üstlenebilecektir.
Esnaf ve
sanatkârlar, küçük sermayeleri ile mal ve hizmet üretimi yapmakta, istihdam
yaratmakta, bu özellikleriyle ülke genelinde ekonominin canlanmasına ve
gelir dağılımının daha dengeli hâle gelmesine
katkıda bulunmaktadır. Ülkemiz istihdamının yaklaşık
yüzde 60ının bu kesimden sağlandığı gerçeği
esnaf kesiminin desteklenmesini zorunlu hâle getirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız 2008
yılında esnaf ve sanatkâr kesimine yönelik olarak bir ilki
gerçekleştirerek esnaf ve sanatkâr, strateji, değişim,
dönüşüm ve destek eylem planı hazırlamıştır.
Böylelikle, esnaf ve sanatkârlarımızın ülke ve dünya genelinde
yaşanan değişime ve dönüşüme ayak uydurabilmesi, bu
süreçten güçlenerek çıkabilmesi için strateji alanları
belirlenmiş ve gelecek beş yıl planlanmıştır. Bu
planın titizlikle takibi, uygulanması ve planda yer alan eylem ve
projelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bugün için
ülkemizde yardıma ve desteğe en çok muhtaç olan kesim esnaf ve
sanatkârlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Akgül
ABDULKADİR
AKGÜL (Devamla) Bu konuda sadece Bakanlığa değil, iktidar ve
muhalefet partilerine, esnaf ve sanatkârların yasal temsilcisi olan
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonuna, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birliği TESKOMBa, ilgili
bakanlıklara, diğer kurum ve kuruluşlara büyük iş
düşmektedir. Bugüne kadar sanayi sektörüne ilişkin veri
tabanını oluşturamamış ve sektör analizleri yapılamamıştı.
Cumhuriyet tarihimizde ilk defa bir sanayi envanteri, yeni adıyla
Girişimci Bilgi Sistemi hazırlanmıştır. Bu bilgi
sistemiyle artık ekonominin genelindeki durum son verilerle
izlenebilmektedir. Bu veriler sayesinde reel sektörün tümünün analizinin
yapılması imkânına kavuşulacaktır. Başta TESK ve
TESKOMB olmak üzere esnaf kuruluşlarına destek verilmesi, hizmet içi
ve meslek eğitim faaliyetlerinin düzenli hâle getirilmesi, 5362
sayılı Kanundaki esnaf ve sanatkâr tanımının
güncel ekonomik gelişmelere uygun hâle getirilerek örgüt
yapıları ve kurumsal kapasiteleriyle üyelerine hizmet yeteneklerini
yükseltecek yapıya kavuşturulması zorunlu hâle gelmiştir.
Hükûmetimizin
reel sektörü, özellikle de esnaf ve sanatkârı destekleyen
girişimlerinin artarak devam edeceğine olan inanç ve güvenimi
sizlerle paylaşırken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULKADİR
AKGÜL (Devamla) -
esnaf ve sanatkârların yüce Meclisteki temsilcisi
olmaktan büyük bir mutluluk ve sevinç duyduğumu ifade ediyor, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akgül.
AK PARTİ
Grubu adına Trabzon Milletvekili Mustafa Cumur.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA CUMUR (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2009
yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüldüğü
gibi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı her kesimi ilgilendiren bir
kamu kuruluşudur. Burada yapılan çalışmaların sonucu
alınan kararlar ülkemizin geleceğini, ekonomisini, sanayisini,
başta KOBİler olmak üzere esnaf ve sanatkârları, tüketicileri,
kısaca herkes ve her kesimi yakından ilgilendirmektedir. Az önce
Abdulkadir kardeşimizin söylediği gibi, esnaf ve sanatkârlar
özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke
çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınmaya ve gelişmeye
katkıları yönünden de üzerinde durulması gereken bir kesimdir.
Ülkemizde 1 milyon 905 bin 756 esnaf bulunmaktadır. Tabii, esnaf ve sanatkâra
ciddi anlamda destek verilmektedir. 2002 yılında 52 bin esnaf ve
sanatkâr Halk Bankası kredilerinden faydalanırken, bu sayı 2008
yılında 800 bin civarındadır.
Tabii, altı
yıl önce esnaf ve sanatkâra verilen kredi yüzde 49lar seviyesindeyken
şu anda yüzde 13ler seviyesine indirilmiştir. Bir de esnaf kredi
kooperatifleri aracılığıyla altı yıl önce
kullandırılan kredi miktarı 153 milyon YTL iken bu 3 milyar YTL
civarına çıkmıştır. Şu anda, 3 milyar YTL dönen
parayı düşündüğünüz zaman, yıllık bu para 10 milyar
YTL civarındadır. Geriye dönüşümle beraber bunu böyle
hesapladığımız zaman ortaya çıkan oranın bu
olduğu ortaya çıkar.
Az önce can suyu
kredileriyle ilgili konuşan arkadaşlar, tabii 26 Kasımda bu can
suyu kredileri verilmeye başladı. Daha üzerinden bir ay geçmeden
eleştirilmeye başlandı. Bu kredileri kullanan insanlar, esnaf ve
KOSGEB tarafından kullandırılan krediler nasıl
kullanılmış, bunlar daha hesaplanmadan burada eleştiri
okları ortaya konulmasına bir anlam veremiyorum. Bu, 700 milyon YTL gibi
bir kredi; 26 Kasımdan bugüne kadar kullanılması bana göre çok
önemli bir gelişmedir.
Ayrıca,
sanayimizin üretimi ve ihracatında sağlanan önemli gelişmelerde
Bakanlık faaliyetlerinin büyük payı ve rolü vardır. Bunu
örneklemek gerekirse otomotiv sektörüne bakalım: 2007de otomotiv sektörü
20 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirmiştir. 2008
yılının 11inci ayına baktığınız zaman
bu ihracat tutarı 23 milyar dolar seviyelerine çıkmıştır.
Bakanlıkça gerçekleştirilen garanti belgesi ve satış sonrası
hizmetleri, yeterlilik belgesi işlemleri, hiçbir evrak alınmadan,
İnternet ortamında elektronik imza ile yürütülmeye
başlanmış ve 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren e-imza zorunluluk
hâline getirilmiştir. Bu uygulama ile bürokratik işlemler son derece
kısıtlanarak, müteşebbislerin zaman ve mekâna bağlı
kalmaksızın belge müracaatında bulunabilme imkânları
sağlanmıştır. Ayrıca, noter masrafları ve
aracı firmalar için müracaat sahiplerinin yaptıkları harcamalar
nedeniyle maliyet olarak tüketicilere yansıtılan milyonlarca YTL
tasarruf edilmiştir.
Küreselleşmenin
her alanda kendisini hissettirdiği ve buna bağlı olarak
rekabetin yoğunlaştığı günümüz koşullarında
çevresel değerleri koruma hedefiyle sürdürülen planlı
sanayileşme hamlesi, OSB ve küçük sanayi sitesi uygulamaları ile
önemli rol üstlenmektedir. Özellikle sanayileşme ve istihdam sağlama
gibi nitelikleriyle ülkemiz kalkınmasına büyük katkı
sağlayan ve kurumsal bir nitelik kazanmış olan OSBlerin önemi
KOBİlerimize sağlanan her türlü altyapı imkânıyla daha da
belirginleşmiştir.
Bu arada, bizim
Trabzon ilimizin Beşikdüzü ilçemizde kurulan organize sanayi bölgesi
bitmiştir. Şimdi de kendi ilçem olan Akçaabattaki organize sanayi
bölgesine Sanayi Bakanımızın ve arkadaşların,
bürokratların gösterdiği desteklerden dolayı kendilerine
teşekkür ediyoruz.
Tabii, 107 adet
organize sanayi bölgesinde 750 bin kişi istihdam edilmiştir. Tabii bu
tam kapasiteye geçildiği zaman 1 milyon kişiye istihdam demektir.
Bunun
yanında, küçük sanayi sitelerinde 2007 yılının sonuna kadar
89.872 iş yerinden oluşan 416 tane küçük sanayi sitesi vardır.
Üst yapı ve altyapı inşaatı tamamlanmış olup
yaklaşık 450 bin kişiye istihdam sağlayan bir sanayi
kuruluşudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Cumur, buyurun.
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Öte yandan bilgi ve teknolojinin artık
çağımızın en önemli gerçeği olduğunu, bilgi ve
teknoloji üretip satmayan bir ülkenin uluslararası alanda rekabet
edemeyeceğini hepimiz biliyoruz. İleriye dönük
politikalarımızı bu bilinç çerçevesinde oluşturuyoruz. Bu
realiteden hareketle, ülkemizde de bu çalışmaların
yapılabileceği, kurumsal yapılanmanın ve mekanizmanın
oluşması amacıyla teknoloji geliştirme bölgeleri yaygınlaştırılmış
bulunmaktadır.
Burada bir
sitemimi de dile getirmek istiyorum. Şimdi üniversitelerimizdeki
hocalarımız daha çok siyaset yapıyorlar. Siyaset yaparken
buradaki teknoloji bölgelerini geliştirme noktasında
çalışmaların hızlandırılması gerekmektedir. Bu
çalışmalara katkı
Siyaset yapsınlar, bunun yanında bu
teknoloji bölgelerine ARGE çalışmalarını
hızlandırmaları gerekiyor.
Ben, son olarak,
Sanayi Bakanlığımızın
çalışmalarını başarılı buluyorum ve
katkılarından dolayı Sayın Bakanımıza ve
bürokratlarına teşekkür ediyorum.
Bunun
yanında az önce arkadaşlarımızın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Bir şey söyleyip, bitireceğim.
Biz burada
altı tane bütçe geçirdik. Her geçirdiğimiz bütçede iktidar partisi
kendi tezlerini ortaya koyuyor, muhalefet partisi de muhalefet ediyor; fakat,
muhalefet ederken ortaya koyacağımız Tamam, ben buna muhalefet
ediyorum ama karşılığında da şunu yapsanız
daha iyi olur. diye söyleyeceğimiz bir gerçeklik yoktur.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Başka bir şey bilmiyorsunuz. Bunları söylemekten
başka bir şey bilmiyorsunuz.
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Sayın Başkanım
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Kendi işine bak, bırak muhalefeti.
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Cumur, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Muhalefetin bütçesi görüşülür mü ya? Hayret bir şey ya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir bütçeyi oku!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hakikaten ya Meclise devamın yok senin! Ben seni ilk kez
görüyorum.
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir bütçeyi oku bakalım!
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Ben senin kadar biliyorum. Sana da öğretecek kadar varım
ben.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Devam edersen öğrenirsin.
OKTAY VURAL (İzmir)
Muhalefete öyle uluorta laf atma!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Marifet zannetmeyin bu türlü söylemleri, konuşmanıza
bakın.
BAŞKAN
Sayın Vural
Sayın Korkmaz
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Sayın Başkan, bu arkadaşların söylediği
neye benziyor? Bizim oradan birisi İstanbula gitmiş, yolun
kenarında arabaları seyrediyormuş
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, anılarla vakit geçirmeyelim, böyle
ekstra zaman da vermeyelim.
BAŞKAN
Sayın Cumur, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA CUMUR
(Devamla)
karşıdan bir vatandaş sormuş: Ya, beyefendi
karşıya nasıl geçilir? Bizimki de demiş ki: Ya
kardeşim, zaten karşıdasın!
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Biraz sonra ben konuşacağım tekrar. Sana söylerim
neler yapılacağını!
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Şimdi, biz buradaki politikaları anlatıyoruz, bunun
karşısında arkadaşlarımız, zaten siz muhalefet
ederek karşıda duruyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen masal anlatıyorsun şimdi!
MUSTAFA CUMUR
(Devamla) Masalı siz anlatıyorsunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Parlamentoda görelim seni de ondan sonra bunları dinleyelim.
Meclise geldiğinde, bir dahaki sefere anlatırsın. Öbür bütçede
geldiğinde anlat bunları!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK PARTİ
Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ali Rıza Alaboyun,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2009 Mali Yılı
Bütçe Kanun Tasarısının Rekabet Kurumu ve Millî Prodüktivite
Merkezi bütçeleri üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
bütçemizin milletimize, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor,
emeği ve katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi ülkemiz 24 Ocak 1980 kararlarıyla
birlikte rekabet anlayışına dayalı piyasa ekonomisine
geçmiştir. Piyasa ekonomisi modelinde devletin ekonomik faaliyetlerinden
elini çekerek asli işlevi olan alanlarda sorumluluk üstlenmesi ve
piyasalar bakımından sadece düzenleyici bir rol üstlenmesi
esastır.
Piyasa
ekonomisinin esası olan serbestlik son derece önemlidir ancak
sınırsız değildir. Anayasamızın 167nci maddesi
devlete, tekelleşme ve kartelleşmeye karşı önlem alma
görevi yüklemiştir.
Bugün gelinen
noktada Rekabet Kurumu, ülkemizde mal ve hizmet piyasalarında hukuka
aykırı olan tekelleşme ve kartelleşme ile diğer
rekabeti sınırlayıcı eylem ve işlemlerle mücadele
etmektedir.
Rekabet Kurumu,
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına görüş vererek hukuki
düzenlemelerin mümkün olduğunca rekabeti bozmayacak şekilde kabul
edilerek yürürlüğe girmesi için çaba göstermektedir.
Rekabet Kurumu,
hem rekabeti sınırlayıcı firma
davranışlarını önleyerek hem de düzenlemelerin rekabet
üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılmasını sağlayarak
rekabetin korunması ve geliştirilmesi işlevini yerine
getirmektedir.
Değerli
arkadaşlar, Rekabet Kurumu, rekabetin korunması ve
geliştirilmesi işleviyle ülke ekonomisinin kalkınma ve
büyümesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Bu noktanın altını
çizmekte yarar gördüğümü ifade etmek istiyorum. Zira, bir taraftan
ekonomik kalkınma ve büyüme ülkenin öncelikli meselesi iken, diğer
yandan bu ekonominin dayandığı siyasi modelin tekel ve
kartellerle tehlikeye atılması kabul edilebilir değildir.
Rekabet Kurumu,
aynı zamanda ülkemizde Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde rekabet
politikası faslı bakımından kilit bir konuma sahiptir.
Bugün gelinen
noktada Rekabet Kurumu, başta Avrupa Komisyonu olmak üzere OECD,
Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Rekabet Ağı gibi
kuruluşlar tarafından kurumsal kapasitesi, insan kaynağı ve
inandırıcı uygulamalar bakımından önemli ölçüde
uluslararası standartlara uygun olarak değerlendirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin gelişme tarihleri
incelendiğinde, kalkınmanın büyük ölçüde teknolojik ilerleme ve
buna bağlı olarak verimlilik artışlarından
kaynaklandığı görülmektedir. Ülkemizde de başarılması
gereken en önemli işlerden biri büyüme performanslarındaki verimlilik
artışlarının payını en üst düzeye
çıkarabilmektir. Orta dönemde sürdürülebilir bir büyüme ve gelişme
ancak verimlilik artışlarına dayandırılırsa
kalıcı ve sağlıklı olabilecektir.
Millî
Prodüktivite Merkezi, kuruluş yasasının kendisine vermiş
olduğu görevler kapsamında, kalkınmanın verimlilik
artışlarına dayalı olarak sürdürülmesini sağlayan
çalışmalarını gerek yurt içinde gerekse yurt
dışında giderek artan bir ivmeyle sürdürmektedir. Verimlilik
konusunun günümüzde hemen her alanda, her platformda sıklıkla
telaffuz edilir hâle gelmiş olmasında Hükûmetimizin bu konuya
vermiş olduğu önem büyük bir rol oynamıştır. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak Millî
Prodüktivite Merkezi verimlilik bilgi ve bilincini ülke genelinde tüm sektörlere
ve kesimlere yayma konusunda yoğun bir mesai harcamaktadır. Millî
Prodüktivite Merkezi iller düzeyinde verimliliği artırma projeleriyle
başta sanayimiz ve KOBİlerimiz olmak üzere hizmetlerini toplumun
farklı kesimlerine yaygınlaştırmıştır. Bu
kapsamda danışmanlık ve eğitim hizmetleri ile ekonomimizin
rekabet gücünü artırıcı çalışmalar
yapılırken bir yandan da aralarında öğrenciler,
öğretmenler, güvenlik güçleri ve özürlü vatandaşlarımız
olmak üzere değişik sosyal gruplara yönelik eğitim ve
bilinçlendirme çalışmaları yürütülmektedir. Kuruluş biçimi
ve amaçlarına baktığımızda, işçi, işveren ve
hükûmet kesimlerinin dengeli bir şekilde temsil edildiği bu
kuruluş...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Alaboyun, mahsus baktım yani, mikrofon kesilmiş mi,
haberin var mı diye.
ALİ RIZA
ALABOYUN (Devamla) Sayın Başkanım, ben de ilave süremi
bekledim.
toplumsal
mutabakat ve uzlaşmanın da güzel bir örneğini
oluşturmaktadır. Bu güzel örnek ülkemizde tüm kesimlerin ekonomik ve
sosyal çıkarlarını koruyarak kaynakların daha
akılcı ve verimli bir şekilde kullanılmasının
yollarının araştırılması ve tavsiyelerinin
geliştirilmesine çok uygun bir platform oluşmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz, ülkemizin sahip
olduğu zenginlikleri harekete geçirerek milletimizin hizmetine
sunmuştur. Hükûmetimizin yaptığı bütçeler, ülkemiz için
büyük kazanımlar sağlamıştır. Hükûmetimizin yedinci
bütçesinin de aynı kazanımları sağlayacak bir bütçe
olduğuna inanıyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, kalkınmaya odaklı, refaha dönük, güçlü bir yönü
olan 2009 mali yılı bütçesinin Türkiyemize, ülkemize ve Hükûmetimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK PARTİ
Grubu adına Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Sanayi
Bakanlığının bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubum
adına beş dakikalık bir süre içerisinde KOSGEB ve
KOBİlerle ilgili fikirlerimi paylaşmak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinize hayırlı akşamlar
diliyorum.
Bir ülkenin
girişimci sayısı arttıkça, ekonomik kalkınma ve
refahın yanı sıra hukuk devletinin, demokrasinin, özgürlüklerin
alanı da genişler ve istikrar kazanır. Bir ülke,
girişimciye, onun üretimi ve ticaretine ihtiyaç duyduğu kadar,
girişimci de hak ve özgürlüklerin garanti altına
alındığı, toplumsal çatışmalardan uzak,
sağlıklı bir iklime ihtiyaç duyar; böyle bir ortamda üretebilir,
ürettiğini satabilir. Özellikle ekonomik ve toplumsal yaşamda büyük
bir öneme sahip olan KOBİler, yeni iş alanları ve yeni istihdam
imkânları yaratırlar. Koşullara kendini uyarlayabilen esnek
üretim yapısına sahiptirler. Geniş bir coğrafyaya
dağılmış olmalarıyla, bölgeler arası gelir
dengesizliğinin giderilmesinde rol oynarlar. Ülkelerin işletme
sayılarının yüzde 90ından fazlası KOBİlerden
oluşur. İstihdamın yüzde 50den fazlasının,
yatırım ve ihracatın yüzde 40ının KOBİler
tarafından gerçekleştirildiği gerçektir. Ülkemizde KOBİler
tüm işletmelerin yüzde 99unu, istihdamın yüzde 81ini,
yatırımların yüzde 26,5ini, ihracatın yüzde
16,6sını oluşturmaktadır.
KOBİlerin yurt içi hasıla içindeki payı yüzde
40tır. KOBİler yarattıkları katma değerle
ekonomimizin omurgasıdırlar. Ancak bu durum, KOBİlerimizin
sorunsuz bir zeminde üretim ve ticaret yaptıkları anlamına
gelmemektedir. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, 2002
krizinden sonra, AK PARTİ hükûmetleri döneminde KOBİlerimizin en
önemli sorunu olan finansman sorununda, destek ve kredi çeşitlerinin ve
miktarlarının artırılması sayesinde büyük ölçüde
rahatlatma sağlanmıştır. 2003 yılına kadar KOBİlerimizin
kredi ve desteklerden aldıkları paylar Avrupa Birliği ülkeleriyle
kıyaslanamayacak düzeydeydi, toplam Türkiyedeki kredi miktarı
içerisindeki pay yüzde 3 ve 4 civarındaydı. AK PARTİ hükûmetleri
döneminde bu rakam yüzde 25lere çıkmıştır.
KOBİlerimizin
finansman sorunu dışında nitelikli insan kaynağı,
bilgi ve teknolojiyi kullanma, teknoloji, ARGE ve yenilikçilik eğilimi,
pazarlama, tanıtım, kalite ve standardizasyon gibi alanlarda da sıkıntıları
bulunmaktadır. KOBİler yerel üretici ve satıcı olarak hareket edemezler, global rekabete açık
ve hazır olmak zorundadırlar. KOBİlerimiz bu gerçeğin
farkında, yurt dışı deneyimleri, bilgileri ve global
düşünebilme yetenekleri de gelişmektedir, kendilerini global oyuncu
olarak görebiliyorlar ve bu cesareti kazanmak istiyorlar.
Faaliyet
alanı KOBİler olan ve KOBİleri uluslararası rekabete
hazırlamak üzere 1990 yılında özel bir yasayla kurulan KOSGEB,
55 uygulama merkezi, 76 sinerji odağı, 35 işletme
geliştirme merkezi ve 20 teknoloji merkezi ile KOBİlerimize hizmet
vermektedir. KOSGEBin yüzde 60ı KOBİ uzman ve yardımcılarından
oluşan nitelikli bir eleman kadrosuna sahiptir.
KOSGEB, 2003
yılına kadar hedef kitlesi olan KOBİlere finansman desteği
sağlamaktaydı. 2004 yılında uygulanmaya başlanan kredi
faizleri destekleri arasında sıfır faizli can suyu kredisi, ihracat
kredisi, esnaf kredisi, bin artı bin yatırım kredisi, yeni
krediler yoğun taleplerle karşılanmaktadır. KOSGEB veri
tabanının 2007 rakamlarına göre işletmelerin yüzde 33ü
kredi kullanmaktadır. İşletmelerimizin kredi
kullanımlarını engelleyen yüksek maliyet ve teminat bulma
güçlüğü gibi sebeplerin yanı sıra, işletme
itibarlarını düşürmeme, mali acziyet içinde algılanmama
gibi psikolojik faktörler de etkili olmaktadır. Bu konuda KOBİleri
rahatlatmak adına Kredi Garanti Fonunun ve KOBİ AŞnin daha
aktif olarak devreye konulması ve desteklerin devam etmesi gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) 2003-2007 yılları arasında özellikle
KOBİlere yapılan destekler ciddi anlamda artmıştır.
Kendi seçim bölgemden size birkaç örnek vermek istiyorum: Malatyada 2003
öncesi KOSGEB desteklerinden yararlanma miktarımız 251 bin YTL idi.
2003-2008 yılları arasında KOSGEB desteklerinden 602
işletmemiz istifade etmiş ve destek tutarı 4 milyon 307 bin
YTLdir. KOBİ destek kredisinden 843 işletme yararlanmış,
destek tutarı 76 milyon YTLdir. Dolayısıyla Doğu ve
Güneydoğu Anadolunun bir parçası olan Malatyanın KOSGEBin
desteği ve Sanayi Bakanlığının desteklerinden
fevkalade mutluyuz.
Bundan sonraki
desteklerin de devam etmesi dileğiyle, gerek KOSGEBin gerekse Sanayi
Bakanlığımızın çalışmalarını
takdirle karşılıyoruz. Bundan sonraki desteklerinin de
sanayicinin ve üreticinin yanında olması dileğiyle bütçenin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Kerim Özkul. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA KERİM ÖZKUL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Türk
Standartları Enstitüsü ve Türk Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerinde grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi Türk Standartları Enstitüsünün temel
görevi her türlü ulusal standardı hazırlamak, laboratuvar ve
belgelendirme hizmetlerini vermektir. Kurulduğu günden beri TSE bu
hizmetleri gerek yurt içi gerekse yurt dışında
başarıyla yerine getirmektedir. TSE 2006 senesinde
çalışmalarına başladığı 2008-2012
yıllarını kapsayan stratejik planını
tamamlamış ve yayınlamıştır. 2008-2012
yılları arasında, planlanan faaliyet ve projelerin
amaçlarından kısaca bahsetmek istiyorum.
Türk
Standartları Enstitüsü faaliyet alanlarının
çeşitliliğini, kalitesini ve personel yetkinliğini
artırmayı, profesyonel tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini
yaygınlaştırmayı, çağın gereklerine uygun
teknolojik altyapıyı kullanarak akreditasyon kapsamlarını
genişleterek ulusal ve uluslararası kuruluşlarla rekabet gücünü
yükseltmeyi öncelikli olarak hedeflemektedir. Bunun yanı sıra kurum,
kaynakların verimli kullanımını sağlayarak
planlı, kaliteli, optimum maliyetli hizmet üretimini ve denetimini
gerçekleştirecek sistemler kurarak kurumsal gelişimi
sağlamayı, ihtiyaç duyulan nitelikli personeli yetkinlik esasına
göre görevlendirerek zamanında, etkin ve katma değeri yüksek
hizmetler sunmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Enstitü, sanayi
tarafından ihtiyaç duyulan konularda laboratuvarlar kurarak akreditasyon
kapsamının genişletilmesi, 2009 yılı sonuna kadar
Enstitü birimlerinin tümünde süreçlerin analiz edilerek iyileştirmeyi
sağlamak üzere yeniden tasarlanması ve 2010 yılı sonuna
kadar temel süreçlerde kıyaslama çalışmalarının
yapılmasını hedeflemektedir. 2009 yılı sonuna kadar,
idarenin yönetimiyle hizmetlerin geliştirilmesi, birimsel ve kurumsal
düzeyde performansın değerlendirilmesiyle ilgili bilgi ve verilerin
toplanmasına ve istatistiki analizlerin yapılmasına yönelik
olarak yönetim bilgi sisteminin geliştirilmesi
çalışmalarının tamamlanması ve sistemin işler
hâle getirilmesi de vardır. TSE -bildiğiniz üzere- 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre özel bütçeli bir
kuruluş olup bahsedilen faaliyet ve projeleri kurum, genel bütçeden
herhangi bir pay almadan, kendi hizmetlerinden elde ettiği gelirlerle
yerine getirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türk Akreditasyon Kurumu ise, ürün ve hizmetlerin kalite ve
güvenlik kıstaslarına uygunluğunu tescil etmekle görevli kamu
kurumu olarak 4 Kasım 1999da, 4457 sayılı Kanunla
kurulmuş olup bu yönde hizmetlerine devam etmektedir. Son yıllarda,
ürünlerin ve hizmetlerin ilgili standartlara ve teknik düzenlemelere
uygunluğunu tespit etme çalışmaları, modern ekonomilerin
birbirleriyle ilişkilerinde önem kazanan bir konu hâline gelmiştir.
Bu bağlamda, uluslararası standart kuruluşları, küresel
ticarette teknik engellerin ortaya çıkmaması için, aynı ürünler
için farklı standartlar ve teknik düzenlemelerin hazırlanmasını
önleyici tedbirler ve politikalar geliştirmektedirler.
Diğer taraftan, ürünlerin ilgili
standartlara uygunluğunu tespit etmek, tüketici beklentilerini
karşılar nitelikte olduğunu ortaya koymak için yapılan
deney, muayene ve belgelendirme çalışmalarının nitelik
itibarıyla ülkeden ülkeye farklılık göstermeden yürütülmesini
sağlayan düzenlemeler gündemde yer almaktadır.
Dünya Ticaret
Örgütünün yanı sıra Avrupa Birliği, APEC ve NAFTA ekonomik
blokları, kısaca uygunluk değerlendirmesi olarak nitelendirilen,
deney, muayene ve belgelendirme çalışmalarının
uluslararası kriterlere göre uyarlanmış biçimde
yapılanmasını temin etmek amacıyla bir dizi tedbirler
almıştır. Bunlardan, Dünya Ticaret Örgütü tarafından
gerçekleştirilen Ticarette Teknik Engeller Anlaşması kayda
değer nitelikte olup uygunluk değerlendirmesi hizmeti veren
kuruluşların, uluslararası ilgili kriterlere göre faaliyet
göstermelerini sağlamak için anlaşmaya imza atan ülkelere
akreditasyon sistemlerini kurma şartı getirilmiştir. Buna
ilaveten, tarafı olduğumuz Avrupa Gümrük Birliği
Anlaşmasında standardizasyon, belgelendirme ve metroloji
konularında Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatına ve
uygulamalarına uyum sağlanması şartı mevcuttur.
Ülkemizde üretilen malların piyasalarda dolaşımı için
yukarıda değinilen anlaşmaların öngördüğü
şekilde, güvenilir ve şeffaf uygunluk değerlendirmesi
işlemlerinden geçirilerek ilgili rapor ve belgelerin tanzim edilmesini
sağlamak Türk Akreditasyon Kurumumuzun temel amaçlarındandır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KERİM ÖZKUL
(Devamla) - Sayın Başkanım
BAŞKAN
Süreniz devam ediyor, siz konuşun lütfen.
KERİM ÖZKUL
(Devamla) Ayrıca, Türk Akreditasyon Kurumu 2009 yılı
içerisinde de ülkemizde bulunan ve teknik düzenlemelere konu olan ürün
güvenliği, kalite, muayene ve belgelendirme çalışmaları
yapan laboratuvar ve belgelendirme kuruluşlarının
yeterliliklerini tescil etmek ve uluslararası geçerliliklerini
sağlamayı hedeflemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı bütçemizin
kurumlarımıza, Bakanlığımıza, ülkemize ve yüce
milletimize hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkul.
AK PARTİ
Grubu adına son konuşmacı Balıkesir Milletvekili Ayşe
Akbaş.
Buyurun
Sayın Akbaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AYŞE AKBAŞ (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve
ilgili kuruluşların bütçesi üzerine görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamda
küreselleşen dünya ekonomisi üzerinde büyük önem arz eden, sanayi ve
teknolojinin gelişmesi için anahtar role sahip olan sınai mülkiyet
hakları üzerinde durmak istiyorum. Türk Patent Enstitüsü 1994
yılında kurulmuş olmasına rağmen, ülkemiz 1871 tarihli
Alamet-i Farika Nizamnamesiyle bugünkü Marka Kanununu ve 1879 tarihli
İhtira Beratı Kanunuyla da Patent Kanununu yürürlüğe
koymuştur. Bu yönüyle dünyada sınai mülkiyet haklarının
korunması için ilk yasal düzenlemeleri yapan ülkeler arasında yer
almaktadır.
Türk Patent
Enstitüsü, kuruluşundan itibaren patent, marka, endüstriyel
tasarımlar ve coğrafi işaretlerin korunması için
çalışmalar yapmış, bununla ilgili hazırlanan kanun
hükmündeki kararnameler yürürlüğe girmiştir. Türk Patent Enstitüsü,
yürürlüğe giren yasaların tanıtımı için ülke genelinde
periyodik eğitimler ve konferanslar düzenlemiş, bunun yanı
sıra başta KOSGEB, TÜBİTAK gibi kuruluşlarla iş birliği
yaparak KOBİlere ve buluş sahiplerine çeşitli destekler
sağlamıştır. Bu faaliyetler sonucunda, marka ve patent
başvuruları başta olmak üzere hizmetlerde büyük
artışların sağlandığı Enstitü
istatistiklerinde görülmektedir.
Türk Patent
Enstitüsünün kuruluşuyla beraber sürekli artan iş hacmine
karşılık personel azlığı nedeniyle zaman zaman
dosya birikimi yaşanmış, başvuruların
sonuçlandırılmasında gecikmeler olsa da son yıllarda
uygulanan birçok tedbir ve düzenlemelerle bu ve benzeri sorunlar en aza
indirilmiştir. Uygulanan bu tedbirler çözüme büyük katkı
sağlamış, hizmet kalitesinin artırılması ile
sanayici ve girişimcilerimizin şikâyetine konu olan pek çok
sıkıntı ortadan kaldırılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde sınai mülkiyet
bilincinin yeterince yerleşmemiş olmasından dolayı
Enstitünün tanıtım ve bilinçlendirme çalışması en
fazla ağırlık verdiği faaliyet alanı hâline
gelmiştir. Bu itibarla, bilgiye erişimi kolaylaştırmak,
sınai mülkiyet bilincini artırmak için çalışmalar
yapılmıştır. Ülke çapında birçok üniversitede ve
meslek kuruluşları bünyesinde otuz sekiz adet bilgi ve dokümantasyon
birimi oluşturulmuştur. Enstitü, bu çalışmayla benzer
bilgilendirme merkezleri sıralamasında Avrupadaki uygulamaların
en üst seviyelerinde yer almaktadır.
Bilindiği
üzere son yıllarda kamu kurum ve kuruluşlarında elektronik
başvurular hızla yaygınlaşarak artmaktadır. Bu
çerçevede, Türk Patent Enstitüsünün başvuru sahiplerine, hızlı,
kaliteli ve etkin hizmet sunma çabası içerisinde olduğunu
memnuniyetle ve takdirle izlemekteyiz. Geçtiğimiz yıl e-devlet
uygulamaları kapsamında patent, marka, tasarım,
araştırma ve dosya takibi hizmetleri İnternet üzerinden
verilmeye başlanmıştır. Başvuru sahiplerince büyük
ilgi gören bu uygulamayla ayda bir buçuk milyon adet başvuru online olarak
doğrudan alınabilmektedir. Ayrıca, elektronik ortamda son iki
yıldır, marka, patent ve tasarım başvuruları da
yapılabilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu çalışma ve
gelişmelerin sonucunda toplumda sınai mülkiyet bilinci
artmıştır. Türk Patent Enstitüsünün kuruluşundan bugüne
kadar işlem istatistikleri incelendiğinde, gelinen noktaya
ışık tutması için 2002 başı ve 2008 Ekim ayı
sonu itibarıyla bir karşılaştırma yapmak gerekirse,
patent ve faydalı model başvurusu sayısı 2.806dan
12.590a, aynı dönemde marka başvuru sayısı 36.429dan
54.957ye, endüstriyel tasarım başvuru sayısı 3.883ten
5.482ye ulaşmıştır. Meclisimiz tarafından kabul
edilen 5805 sayılı Kanunla 555 sayılı Coğrafi
İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
yapılan değişiklikle coğrafi işaret sayısı
başvurularının da hızla artacağına
inanıyorum.
Bu rakam ve
gelişmeler gösteriyor ki ülkemiz, AK PARTİ iktidarı döneminde bu
alanda da Avrupanın birçok ülkesini geride
bırakmıştır. Sınai mülkiyet hakları, ülkeler
arasındaki ekonomik ilişkileri etkileyen bir konudur. Avrupa
Birliği sürecinde de fikrî ve sınai mülkiyet haklarının
varlığı ve etkin korunması Birliğin önem verdiği
konuların başında gelmektedir.
Sınai
mülkiyet alanında 13 uluslararası anlaşmaya taraf olan ülkemiz,
son dönemde uluslararası platformda inisiyatif kullanan ve yönlendiren bir
konuma gelmiştir. Enstitümüzün üyesi olduğu uluslararası
kuruluşlarla yoğun iş birliği içerisinde olması
ülkemiz adına memnuniyet verici olup bu kuruluşlar tarafından
model kuruluş olarak gösterilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
AYŞE
AKBAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetimizin 2009 yılı programında yer alan Türk Patent Kurumu
kurulmasına yönelik hazırlanan kanun tasarısının bir
an evvel yürürlüğe konulması ve Enstitümüzün Kuruluş Kanununda
öngörülmüş olmasına rağmen bugüne kadar çıkarılamayan
marka patent vekilliği sistemi yasal düzenlemesinin öncelikle hayata
geçirilmesi en büyük temennimizdir.
Bu vesileyle,
başta Sayın Başbakanımız ve Sayın
Bakanımız Zafer Çağlayana ve Hükûmetimize olmak üzere, yüz otuz
yedinci hizmet yılında gerçekleştirdiği faaliyetler ve
atılımlarını yakından takip ettiğimiz
Enstitümüzün emeği geçen tüm yöneticilerini ve çalışanlarını
kutluyor, 2009 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Bütçenin lehinde
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl.
Sayın Erdöl,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmeleri
yapılan on birinci tur bütçeleri üzerinde şahsi görüşlerimi
lehte olmak üzere arz etmek istiyorum.
Öncelikle
sağlıkla ilgili birkaç kelime arz etmek isterim. Sayın
Başbakanımızın dediği gibi biz Türkiyeyi,
eğitim, sağlık, adalet ve emniyet, dört temel ayak üzerinde
kalkındıracağız. Burada da Sağlık
Bakanlığımızın yapmış olduğu çok ama
çok önemli şeyler var. 22nci ve 23üncü Dönem Parlamentosunda bu
katkıları veren milletvekillerinin hepsine teşekkür ediyorum.
Özellikle on sekiz yaşından küçük tüm çocukların sigorta
kapsamına alınması, tüm vatandaşlarımızın
çok kaliteli hastanelerde hizmet alabilmesinin önünün açılması,
hastanelerin birleştirilmesi, halkımızın sağlık
hizmetini almakta çok rahatlamasını sağlamıştır.
Özellikle
BAĞ-KURluların ve sigorta mensuplarının üniversite
hastanelerine gidemediğini düşünürsek burada ne kadar
zorlukların çekildiğini anlamış oluruz.
Özellikle
BAĞ-KURlu ve sigortalı hastaların yurt dışına
çıkışlarında, yurt dışından tedavi hizmeti
almalarında çok büyük zorluklar vardı. Bu, sadece Emekli
Sandığı mensuplarına, memurlara mahsus bir şeydi. Bunu
bütün vatandaşlara Hükûmetimiz açtı, bakanlarımıza çok
teşekkür ediyoruz.
Gördüğümüz
tablo şudur ki: Türkiyeden yurt dışına tedavi için
insanlar değil ama yurt dışından Türkiyeye tedavi için
insanlar gelmektedir. Bu da sağlık sistemimizdeki yapılan
revizyonun ne kadar verimli olduğunu göstermektedir.
Hastanelerde
rehin kalan insanların, bebeklerin, cenazelerin artık
görülmediği bir ortamdayız hamdolsun. Bunun yerine, hastanede
doğumunu yapan annelere şartlı nakit transferi çerçevesinde az
da olsa maddi katkı yapılabilmektedir.
Yapılan en
önemli şeylerden birisi koruyucu hekimlikte
yapılmıştır. Bunu Sayın Bakanımız belki
biraz sonra söyleyecektir ama ben affına sığınarak söylemek
istiyorum: 30 binli rakamlarda alınan ama iktidara geldiğimizde 7
bin-10 bin civarında olan yıllık kızamık
sayısı, yapılan uygun aşılama metotlarıyla ve
uygun aşılama çalışmalarıyla, hamdolsun, bugün
sıfıra indirilebilmiştir. Bu, gerçekten, takdire ve
alkışa değer bir değerdir. Sayın Bakanımı ve
emeği geçen tüm sağlık personelini candan kutluyorum.
Bunun gibi,
Sağlık Bakanlığımızın önderliğinde yaptığımız
ve bu yüce Mecliste kabul edilen -2008in ilk kanunu olan- tütünden, dumandan
kurtuluşumuzu sağlayan sigarayla ilgili kanunla da ülkemizin
sağlığı için gerçekten bir aşı yapılmıştır,
sağlık aşısı yapılmıştır. Buna,
lütfen, tüm milletvekillerimiz, tüm toplum olarak sahip çıkalım.
Tıpkı kızamıkta olduğu gibi -nasıl ki
sıfıra indi kızamık hastası- birkaç yıl sonra
göreceğiz ki felçli olan hastalarda, kalp krizinden ölenlerde, kanserli
hastalarımızda önemli miktarda azalmalar olacaktır, hastaneye
müracaat eden astımlı bebeklerin sayısında ciddi azalmalar
olacaktır. Bizim bunu da büyük bir sağlık projesi olarak
desteklememiz lazım.
En önemli
katkılardan birisi de şu: Biz, yurt dışından gelip bir
hastayı ambulans uçak aldığında gıptayla bakardık
ve Şu memlekete bak, ne kadar modern memleket, hastasını geldi
uçakla aldı, helikopterle aldı! derdik. Biz şimdi o seviyeye
geldik. Başka ülkeler bize imreniyorlar. Ben Sayın Bakanı ve
ekibini kutluyorum; gerçekten çok önemli, ülkemiz açısından prestij
kazandıran projelere imza attılar.
Bir iki kelam da
Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızdan bahsetmek istiyorum. Bir
hekim olarak Sanayi Bakanlığından niye bahsedecekseniz derseniz,
şöyle: İki hekim olarak Erzurum Milletvekilimiz Sayın Muzaffer Gülyurt
ile benim, yani ikimizin imzasıyla, sanayiciyle üniversiteyi
birleştiren SANTEZ projelerine imkân veren kanun çıktı. Bundan
da büyük bir mutluluk duyuyoruz çünkü bu kanundan sonra 38 üniversiteden 400ün
üzerinde proje Sanayi Bakanlığına geldi ve bunlardan 120nin
üzerindeki projeyi Sanayi Bakanlığımız desteklemektedir,
yüzde 75 karşılıksız desteklemektedir. Bu bize çok büyük
bir gurur vermektedir.
Ayrıca, ARGE
ve inovasyon bakımından, özellikle Türkiyede ilaç ARGEsinin mutlaka
kurulmasını arzu etmekteyiz. Bununla ilgili olarak her iki
bakanımızı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEVDET ERDÖL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Sayın
Sağlık Bakanımız ve Sanayi Bakanımızı
birlikte ilgilendiren bir proje olduğu için arz etmek istiyorum. Özellikle
küçücük bir ülke olan İrlandadan örnek vermek istiyorum ki İrlanda
40 milyar doların üzerinde ilaç ihracatı yapabilmektedir. Bizim bunu
yapmamamız için hiçbir sebep yok. Onun için, öncelikle ilaç sanayisini ve
ilaç ARGE merkezlerini Türkiyeye kazandırmamız lazım. Bu konuda
da her iki Sayın Bakanımızın gayretlerini ben biliyorum,
kendilerine şükranlarımı arz ediyorum. İnşallah
önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye özellikle ilaç sanayisinde çok önemli
adımlar atacaktır diye beklenti içerisindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, 2009 bütçesine çok kişinin emeği geçmiştir,
başta sayın bakanlarımız ve bürokratları olmak üzere
tüm emeği geçenleri kutluyorum.
2009 bütçesinin
-Sanayi Bakanlığımız ve Sağlık
Bakanlığımızın bütçeleri olmak üzere diğer tüm
bütçelerimizin de- ülkemize, milletimize, memleketimize hayırlı,
uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Hükûmet
adına ilk konuşmacı Sağlık Bakanı Sayın
Recep Akdağ.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Saygıdeğer Başkanım,
yüce Meclisimizin değerli milletvekilleri; sizleri ve
şahsınızda aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığımızın 2009 mali
yılı bütçesi üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin malumu olduğu üzere, AK PARTİ hükûmetleri
olarak sağlıkta geniş kapsamlı bir dönüşüm
programı yürütüyoruz. Bu programı tanzim ederken devletimizin
vatandaşlarına hakkaniyeti gözeten bir sağlık hizmeti sunma
gücünün varlığına inanarak yola çıktık ve
attığımız her adımda hükûmetlerimizin, partimizin
Önce insan diyen temel prensibini gözettik. 2008 yılı da
attığımız kararlı adımlarla
vatandaşlarımızın takdirini toplayan güzel bir
çalışma yılı olmuştur.
Bugün Sağlıkta
Dönüşüm Programının sağlıklı hayata
katkılarını ve önemli sonuçlarını ülkemizde hep
birlikte yaşıyoruz. Kuşkusuz hâlâ önemli eksiklerimiz var.
Ancak, ambulansla hasta taşınması için kendisinden veya
yakınından ücret istenen, acil servislerinden hastalarının
geri çevrildiği, hastanede yatış ücreti ödeyemediği için
hastalara, hastaların yakınlarına rehin almanın reva
görüldüğü, hatta çocuk cenazelerinin rehin alındığı
günleri Türkiye, hamdolsun, tarihin sayfaları arasında
bıraktı. Hastalarımız bütün sağlık
kuruluşlarından memur, işçi, esnaf, emekli, bu şekilde
hiçbir ayrım yapılmaksızın hizmet alabiliyorlar ve
ilaçlarını da bütün eczanelerden temin edebiliyorlar.
Özel
sağlık kuruluşlarının sundukları hizmetler için
Biliyorsunuz, Hükûmetimiz özel sağlık kuruluşlarından da
hizmet alınmasının önünü açmıştır. Geçmişte
vatandaşımızın kapısından bile geçemediği
özel sağlık kuruluşlarından hizmet alırken
vatandaşımızı koruyucu şekilde bu hastanelerin, bu
kuruluşların alacakları ücretlere de bir sınır
koymuş bulunuyoruz. Son birkaç aydır Türkiye bunun
tartışmasını yaşıyor. Özel hastaneler bu
sınırla ilgili birtakım taleplerde bulunuyorlar. Mutlaka bu
sınır veya benzeri uygulamalar makul çerçevede devam ettirilecektir
ama sonuçta, vatandaşımızı koruyucu üslup burada da yerini
bulmuş durumdadır.
Acil veya
yoğun bakım gerektiren durumlar için ise özeller dâhil- hiçbir
sağlık kuruluşu bugün ücret talep edemiyor. Bu hastaların
nakil işlemlerini 112 acil servisimizin, komuta kontrolümüzün
koordinasyonunda gerçekleştiriyoruz ve hastane hastane
dolaştırmaların da önüne geçiyoruz. Çok nadiren sistemi yerli
yerinde kullanmayan yöneticiler veya sağlık kuruluşları
çıkmıyor değil, gerekli hassasiyetin zaman zaman gösterilmediğine
de şahit oluyoruz. Bunun için de zamanında soruşturmalar yaparak
sorumlular hakkında gerekli işlemleri gerçekleştiriyoruz.
Değerli
milletvekilleri, artık 112 hizmetini yani acil çağrı hizmetini
sadece kentlerde değil köylerdeki vatandaşımız da
kullanabiliyor ve acil hasta taşıma kapasitemizi, taşıdığımız
acil hasta sayısını 4 katına çıkardık.
Aslında,
böyle, kısa bir bütçe sunumu konuşmasında, benden önceki
değerli konuşmacı arkadaşlarım veya ben, böyle, 4
katına, 3 katına, 6 katına dediğimiz zaman, bunlar
başlangıçta sanki kolay başarılacak, başarılabilir
hedeflermiş gibi gelebilir ama bakınız değerli
arkadaşlarım, 618 ambulanstan 2.250 ambulansa
çıkmışız. Tabii, bu ambulanslar sadece ambulans satın
almakla hizmet etmiş olmuyor. Bunlara yetiştirilmiş eleman
lazım, organizasyon lazım. Bugün yetmiş beş adet kar üstü
araçla ülkemizin kışın ulaşılamayan köylerine
ulaşıyoruz. Biraz önce değerli bir milletvekili
arkadaşımız, başlattığımız hava
ambulansı hizmetlerinden bahsederken Yani bunlar buz
dağının görünen üst kısmı, bir de alt kısmı
varmış. dedi.
İyi ama
değerli arkadaşlar, yani bugün Erzurumun, benim şehrimin bir
ilçesinden, Hınıs ilçesinden seksen yedi yaşında bir
ihtiyar dedem bir hava ambulansıyla, bir helikopterle, enfarktüs
geçirdiği sırada donanımlı bir hastaneye
kavuşturulabiliyor ve hayatı kurtarılabiliyorsa
Aslında,
bizim geçmişte çok böyle, ne bileyim, büyük bir şeyle
baktığımız, büyük bir iltifatla, özenle, imrenmeyle
baktığımız ülkeleri hatırlıyoruz. Hani Efendim,
birisinin Türkiyede önemli bir hastalığı olmuş da
Fransadan hava ambulansı göndermişler de Fransaya
götürmüşler. derdik. Bugün, şükürler olsun ki çağdaş bir
ülkenin yapması gereken bir işi Türkiye Cumhuriyeti olarak
gerçekleştirebiliyoruz ve bununla da iftihar ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bugün dört ilimizde
başlatmış olduğumuz uygulama, 2009 yılının
sonuna kadar bütün illerimizi kapsamış olacak, on yedi helikopter ve
üç uçakla bu hizmeti yürütür hâle geleceğiz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Abartılacak bir şey yok Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi bu
laf atma güzel iş. Gerçekten, buradaki, kürsüdeki konuşmacıya
iyi paslar da atılmış oluyor. Değerli bir milletvekili
diyor ki: Abartılacak bir şey yok. Tamamen katılıyorum,
abartılacak herhangi bir şey yok. Yani, Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetleri, 58, 59, 60ıncı cumhuriyet hükûmetleri
sağlıkta üstüne düşeni yapmaya çalışıyor, üstüne
düşeni yapıyor, vatandaşın verdiği görevi yerine
getiriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Daha önce yapılanların üstüne
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ama değerli arkadaşlarım,
yani biz bu ülkede on yıllarca kızaklarla yahut at sırtında
köyünden şehre inmeye çalışan hastaların
hatıralarıyla büyümedik mi? Yaşlarımız birbirine
benzer. Dolayısıyla, önemli olan zaten yapılması gereken
işi başarmaktır. Hiçbirimiz sihirbaz değiliz, hiçbirimiz
olağanüstü işler yapmak için yaratılmadık. Ama milletimiz
bize bir emanet veriyor, milletimiz bize diyor ki: Muasır medeniyet ne
gerektiriyorsa ben bu emaneti sana tevdi ediyorum, sen şimdi git
muasır medeniyet seviyesine bu ülkeyi ulaştırmak için, her
alanda olduğu gibi sağlıkta da ulaştırmak için
çalış. Bizim yaptığımız bundan ibarettir. Tekrar
söylüyorum: Aslında bu yaptıklarımızı bir lütuf olarak
falan hiç görmedik, hiç görmüyoruz, hiç görmeyeceğiz. Vazifemizi ne kadar
yapmışsak kendimizi o kadar bahtiyar addedeceğiz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Bitlis, Muş, Diyarbakır milletvekilleri
nerede?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiyede
2.500 kişinin üzerinde bugün gönüllü bir ulusal tıbbi kurtarma ekibi
var.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Hastaların yarısı yolda ölüyor
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, bu Diyarbakır için oradan
söz atan DTPli arkadaşım...
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Söz değil, gerçeği dile getiriyorum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakın, bizim Diyarbakıra
yaptığımıza, bizim Diyarbakıra
yaptığımız hizmete, bizim Şırnaka
yaptığımız hizmete, bizim Hakkâriye
yaptığımız hizmete senin hayalin bile yetişmez. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, DTP
sıralarından gürültüler) Çünkü hayal edebilmek için de bir vizyona
sahip olmak gerekir, çünkü hayal edebilmek için de kardeşlik duygusunun ne
olduğunu tam anlamıyla kavramak gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
koruyucu sağlık hizmetlerine 2009 yılında 4 milyar YTL
ayırıyoruz. Koruyucu sağlık hizmetlerine
ayırdığımız pay, Sağlıkta Dönüşüm
Programı öncesine kıyasla yüzde 58 artmış durumdadır.
Biraz önce bir husustan bahsediyordum. Bu laf atma meselesiyle başka bir
konuya girmiş oldum. 2.500ün üzerinde bugün gönüllü bir ordu var
Türkiyede, afetlerde hizmet etmek üzere. Bunların içinde ortopedi
uzmanları var, diğer cerrahlar var, hemşireler var,
sağlık teknisyenleri var ve gerçekten çok mükemmel yetişmiş
olan bu değerli arkadaşlarımız yurt dışında
da göğsümüzü kabartan, iftihar ettiğimiz başarılara
geçmişte imza attılar; Endonezyada, İranda, Pakistanda.
Tabii, Türkiyede hiçbir afet olmamasını arzu ediyoruz. Allah
muhafaza etsin. Ama, sonuç itibarıyla buna da hazırlıklı
olmak gerekiyor.
Evet, 1.572 olan
çalışır durumdaki sağlık evini 4.798e
ulaştırdık. Bu çok önemliydi. Özellikle kırsalda gezici
hizmetler yapmak, kırsala ulaşmak, oradaki annelerin, bebeklerin,
yatalak durumda olan hastaların sağlığı için son
derece önemlidir. Bugün vatandaşlarımız, yurdun her
tarafında sağlık ocaklarımızdan, aile hekimlerimizden,
dispanserlerimizden, herhangi bir sosyal güvenlik belgesi istenmeksizin tamamen
ücretsiz olarak hizmet alabiliyorlar. Hani, bu kürsüden yine benden önce
konuşan bazı değerli milletvekilleri, neoliberal politikalardan
bahsettiler. İşte, bazıları sağlığın
piyasalaştırılmasından bahsediyorlar.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri, sağlığı bütün
vatandaşların ayağına götüren, gerek koruyucu
sağlık hizmetleri açısından gerek tedavi edici hizmetler
açısından, bu ülkenin bütün insanlarını onurlu insanlar
olarak başının üstüne koyan bir hükûmet olmuştur, bundan
sonra da böyle olacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bulaşıcı
hastalıklara karşı verdiğimiz mücadele de Tabii, olur
böyle şeyler, bunları yapmanız gerekirdi. diye
yorumlanıyor. Değerli milletvekilleri, bugün biz, Avrupalı
ülkelerden Türkiyeye kızamık gelmesin diye gayret ediyoruz, evet.
Benden önce, Değerli Erdöl 7 binlerde olan kızamık
vakasının sıfıra yaklaştığından
bahsetti. Aslında kızamık her iki üç yılda bir salgın
yapar. Türkiyede de on yıllar boyunca böyle olmuştur. 20 bine, 30
bine çıkan vakalar olur bazı yıllarda ama 2006 yılında
vaka sayımız 30 küsurdur, 2007de 3 tanedir, 2008de hiç
kızamıklı vakamız yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şimdi, biz
kızamığı, sıtmayı, tifoyu ülkemizden elimine
etmenin gayreti içindeyiz. Evet, belki kanserlerle, kalp
hastalıklarıyla, bundan sonra, bundan sonraki on yıllarda daha
çok ciddi mücadeleler vereceğiz, tıpkı sigara konusunda sizlerle
beraber yaptığımız güzel işler gibi ama Türkiye
artık, az gelişmiş ülkelerin sağlık problemleriyle
boğuşmuyor. Bu çok önemli bir merhaledir, çok önemli bir
noktadır.
Peki, bütün
bunları yaparken
Mesela aşılama için, dönüşüm
programı öncesi yılda harcanan 14 milyon YTL, 2009 yılında,
değerli milletvekilleri, genel bütçeden ve döner sermaye
kaynaklarımızdan aktaracağımız paralarla 300 milyon
YTL olacak. Neden 14ten 300e çıktık? Çünkü artık
çocuklarımıza kızamıkçık, kabakulak, menenjit
aşılarını da ücretsiz yapıyoruz, çünkü artık
çocuklarımıza zatürree aşılarını da ücretsiz
yapıyoruz. Bütün bu yaptığımız aşılar, bugün
dünyada en gelişmiş yirmi ülkenin çocuklarına yaptığı
aşılar kapsamındadır ve şunu da ifade etmek isterim:
Aslında, çok akıllıca bir biçimde parayı
kullanmamış olsaydık, bu aşıları bugün kullanmaya
bütçemizin gücü yetmezdi. Bugün, en son olarak ekim ayında kullanmaya
başladığımız zatürree aşısından
bahsedeyim, Pnömokok aşısından. Bu aşıyı
Türkiyeye biz 16 dolara mal ettik. Dünyada bir tek firmada var yani rekabet
şansı da çok düşük olan bir üründür ve bizim 16 dolara mal
ettiğimiz bu aşı bizden sonra dünyada en ucuza 35 dolara mal
edilebilmiştir Meksikada ve bu sayededir ki çocuklarımıza bu
aşıları yılda 300 milyon lira harcayarak, yılda,
ücretsiz bir şekilde yapabiliyoruz. Böylesine iyi bir satın alma
politikasıyla aşıları elde edemiyor olsaydık 300
milyon da yetmezdi, o zaman 900 milyon lira gerekecekti.
Değerli
milletvekilleri, özel önem verdiğimiz anne ve çocuk
sağlığında büyük ilerlemeler kaydettik. Ücretsiz
dağıttığımız koruyucu ilaçlarla çocuklarda demir
eksikliğini, D vitamini eksikliğini büyük ölçüde ortadan
kaldırdık. Bunlar bir ülkenin geleceği anlamına gelir. Siz
çocuklarınızı eğer iyi besleyemezseniz, birtakım bu
bahsettiğim mikro elemanlar açısından yeterince besleyemezseniz
gelecek nesilleriniz de riske girer hem zihinsel açıdan hem bedensel açıdan.
Türkiye bunları yıllarca yaşamıştır.
Bugün Türkiyede
anne ölüm oranlarını yüz binde 19lara çekmiş durumdayız.
Türkiyeyle aynı gelir grubunda olan ülkelerde -mesela bunların
içinde Meksika var, Arjantin var, başka ülkeler var- anne ölüm
oranları yüz binde 91dir. Aradaki farka dikkatinizi çekiyorum. Türkiyede
de 1998 yılında yüz binde 70ti. Ama bunu yaparken bir dedektif
hassasiyetiyle ve büyük bir şefkatle her bir annenin nasıl
önlenebilir bir biçimde bir problemle karşı karşıya gelip
gelmediğinin peşine düştük yani artık Türkiyede bebek
ölümleri, anne ölümleri yıl sonunda il sağlık müdürlüklerince
Sağlık Bakanlığına bildirilen istatistikler değil
-geçmişte böyleydi- şimdi her bir vakanın peşindeyiz ve
ciddi bir motivasyon sağladık. Sağlık
çalışanları, ebesinden doktoruna kadar, sağlık
yöneticisine kadar buna inandılar. Ben sizlerin huzurunuzda şunu
açıkça ifade etmek isterim ki: Değerli sağlık
çalışanları, beyaz önlüklülerin, bu programın ruhuna bu
kadar inanan, bu kadar meseleye inanan davranışları,
davranış biçimleri
olmasaydı, daha doğrusu davranış biçimleri bu
şekilde değişmeseydi, biz bu başarıları
yakalayamazdık. Onun için, huzurunuzda bütün beyaz önlüklülere de
şükranlarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hepinizin
bildiği gibi tedavi kuruluşlarındaki hizmetlerde
ayrımcılığı kaldırdık. Kamu hastanelerini
tek çatı altında toplayarak, özel kuruluşlardan yararlanma
imkânı getirerek herkese hastanelerin kapısını açtık.
İlaç teminini kolaylaştırırken, Türkiyede kullanılan
ilaç miktarını 2 katına çıkarırken, ilaçta harcamalar
sadece yüzde 16 arttı. Tabii ki bunlar da
uyguladığımız yeni ilaç referans fiyat politikalarıyla
oldu.
Kamu
hastanelerini cihaz fakiri olmaktan çıkardık. Değerli
milletvekilleri, bunu sadece satın almalarla değil, hizmet
alımları yoluyla, geliştirdiğimiz yeni yöntemlerle
gerçekleştirdik.
Bakınız,
mesela, MR sayısını 18den 200e çıkarmışız.
Bundan altı sene, yedi sene önce Türkiyede kamuda MR çektiremezdiniz,
özel sektörde de 400-500 lira vermeden MR çektiremezdiniz. Oysa, bugün, kamuda beklemeden
MR çektirebiliyorsunuz. Dışarıda MR çektireceğiniz zaman da
yine 80 liraya, 90 liraya çektiriyorsunuz. Yani o 450 liralar, enflasyonu da
üstüne koyun, bugün 700 lira, 800 lira olurdu ama bu satın alma
politikaları Türkiyede aslında sağlık hizmetlerinde
harcamaları da artırmadı. Yani parayı da bütün dönüşüm
programı boyunca çok akıllıca bir biçimde kullandık.
Değerli
milletvekilleri, burada doğudan, güneydoğudan bahsediliyor. Tabii,
Allaha şükürler olsun, hayatının en güzel
yıllarını doğuda hizmet etmiş biri olarak geçiren bir
bakan olduğum için neyin ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Bakınız,
mesela, burada birkaç tane örnek aldım
ben. Türkiyede uzman sayımız, değerli milletvekilleri,
bizim dönemimizde sadece yüzde 20 artmıştır, yüzde 20. 20 binden
24 bine çıktı kamuda çalışan uzmanların
sayısı ama Şırnakta çalışan uzmanlar 21den 85e
çıktı. Yüzde 305
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) İhtiyaç ne kadar?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hakkâride çalışan uzmanlar
10dan 50ye çıktı, yüzde 460.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Kişi başına düşen doktor
sayısını söyle. Bir doktora kaç kişi düşüyor? Onu
verin Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ağrıda çalışan
uzmanlar 10dan 110a çıktı, yüzde 450.
Kişi
başına düşen doktor açısından Türkiyenin en iyi
beş iliyle en kötü beş ili arasındaki fark 1e 8di, 1e 8.
Şu anda en iyi beş iliyle en kötü beş ili arasındaki fark
1e 2,5 oldu. Hiç merak etmeyin
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Müsaade ederseniz bitiriyorum Değerli
Başkanım.
Bundan sonra da
vatandaşımızın AK PARTİmize ve hükûmetlerimize
verdiği destekle o aradaki farklar 1e 2,5tan da 1e 2ye inecek, 1e
2den de 1e 1,5a inecek ve ülkemizin her yerinde dengeli ve hakkaniyetli bir
hizmet sunmaya devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, sağlıkta dönüşüm programıyla
sağlık hizmetlerinden vatandaş memnuniyeti yüzde 39dan yüzde
67ye ulaşmıştır. Vatandaşımız
sağlık hizmeti alırken finansal riskten artık korunmaktadır
büyük ölçüde ve sağlık göstergelerimiz de iyileşmeye devam
etmektedir.
Şunu ifade
edeyim değerli milletvekilleri: Biraz önce de söyledim, bütün bu
hizmetleri geliştirirken parayı gerçekten iyi kullandık. Mesela
99-2002 yıllarında, dört yılda karşılaştırma
olabilmesi için dört yıllık süreleri veriyorum- kamu sağlık
harcamalarındaki reel artış yüzde 56dır, nominal
değil reel artış. 2003-2006da, dört yılda, yüzde 23 reel
artışla bütün bunları gerçekleştirmiş durumdayız.
Yaşadığımız bu verimli süreç sonunda geriye dönüp
baktığımızda aldığımız mesafe net
olarak görülmektedir. Tabii ki, biz gelinen noktayı yeterli görmüyoruz.
2009 yılında da programın bileşenlerini geliştirmeye
devam edeceğiz, eksiklerimizi tamamlamaya devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, yapacak daha çok işimiz, verecek çok hizmetimiz,
akıtacak çok terimiz var.
Bütçenin
hazırlanmasında, Genel Kurula getirilmesinde ve Genel Kurulumuzda
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Hepinize sağlık ve
afiyetler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Hükûmet
adına ikinci konuşmacı Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Zafer Çağlayan.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ve Bakanlığıma bağlı, ilgili,
ilişkili kuruluşlarla ilgili özellikle yapıcı
eleştiriler, öneriler getiren konuşmacı arkadaşlarıma
teşekkür ederek konuşmama başlamak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; evet, Türkiye, son altı
yıldır, özellikle çok önemli bir yapısal değişim ve
dönüşüm süreci içine girmiştir, gerek ekonomik alanda gerek sanayi
alanında gerek esnaf ve sanatkâr alanında. Bugün, Türkiye, dünyanın
17nci büyük ekonomisi, Avrupanın 6ncı büyük ekonomisi. Avrupada
otobüs üretiminde 1inci, demir çelik ve çimento üretiminde 3üncü olan bir
ülke olmakla beraber, diğer taraftan Türkiye yüzde 90ı sanayi
mamullerinden oluşan, bunun da yaklaşık yüzde 35i, yüzde
40ı ileri teknoloji ürünlerinden oluşan 130 milyar dolarlık bir
ihracatı gerçekleştirmiş bir ülkedir. Daha düne kadar makineyi,
her türlü teçhizatı almış olduğumuz Avrupaya, bugün -şükürler
olsun- yapmış olduğumuz ihracatımızın yüzde 50sini
yapıyoruz. Bugün, sadece, tek başına otomotiv sektörü
yapmış olduğu toplam satışlarının yüzde
81ini ihracat olarak gerçekleştiriyor. Bugün, Türkiye, Türk
sanayicisiyle, özel sektörüyle, esnafıyla, sanatkârıyla, AK
PARTİ hükûmetlerinin kendisine açmış olduğu bu yolda 659
milyar dolarlık bir gayrisafi millî hasılayı
gerçekleştirmiş ve artık, sanayi mamullerinin, makine teçhizat
ürünlerinin Avrupaya ihracatını yapan bir yapı hâline
gelmiştir.
Bugün Türkiye,
kendisine üç saatlik uçuş mesafesindeki ülkelere ihracatının
yüzde 85ini yapan bir ülkedir. Bugün Türkiye, birçok sanayi ve
yatırım alanında -iddia ederek söylüyorum- dünyanın en
önemli cazibe merkezlerinden biri olma yolunda süratle ilerleyen bir ülkedir.
Bunu söylerken değerli arkadaşlar, şunun altını çizmem
lazım ki, ben bunları gazete köşe yazarlarından, televizyon
programlarından, oradan veya buradan duymadım. Yirmi yedi sene bu
ülkede bilfiil sanayicilik yapmış, üretimin, yatırımın,
istihdamın, ihracatın ne olduğunu bilen, çek ödemenin ne olduğunu
bilen biri olarak bunları söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, böylesine
önemli bir ihracat yelpazesine sahip olan bir Türkiye, doğaldır ki
dışarıdan ithal etmek zorunda kalmış olduğu,
böylesine dünyada gelişen, evet mortgage kaynaklı bir ekonomik krizin
neticesinde, tabii ki dünyayla bu kadar entegre olmuş, dünyayla bu kadar
ticaret yapan, dünyayla bu kadar ekonomik ilişkiye girmiş olan global
bir aktör olan bir Türkiyenin de etkilenmesi tabii ki kaçınılmazdır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Demek bulaşıcı hastalıklar artmış
Sayın Bakan!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET
ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bugüne kadar hep bunları söyledim ve
bugüne kadar da söylediğim şeyleri söylerken, ben başkaları
gibi öyle gazete köşe yazarlarının, ekonomik anketlerle onun
bunun söylediğini değil arkadaşlar, ben cumhuriyet tarihinde
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak bir devrim mahiyetinde
gerçekleştirmiş olduğum ve elimde 3.800 sektörün, 2 milyon 10
bin 377 işletmenin bütün verileriyle beraber konuşuyorum bunu. Öyle tahminlerle,
gazete köşeleriyle, ondan bundan duyduğumla konuşmuyorum. Onun
için, burada lütfen benim söylediğim şeyleri çok iyi dinlemenizi ve
bunları not almanızı da kesinlikle size tavsiye etmek istiyorum.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Tutanaklardan alırız Sayın Bakan.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Evet, bugün
şunun çok net altını çizeyim: Değerli arkadaşlar,
cumhuriyet tarihinin bir ilkini gerçekleştirdik. Bu yapmış
olduğumuz çalışmayla 2 milyon 10 bin 377 işletme nerede, ne
kadar üretir, kârı nedir, zararı nedir, aktifi nedir,
alacağı nedir, borcu nedir, ne kadar insan
çalıştırır, ne kadar ücret öder, oluşturduğu
katma değer nedir; bunların tamamının bilgisine sahip
olduğumuz, eski adıyla sanayi envanteri denilen, bugün adına Girişimci
Bilgi Sistemi dediğimiz elimizde bir radarımız var. Tek tek
sektörlerimizi buradan inceliyoruz. Tek tek sektörlerimizi buradan irdeliyoruz.
Hangi sektörümüzün bu dünyadaki küresel likidite krizinin yaratmış
olduğu ortamda dış pazardan nasıl etkileneceğini, iç
pazarlarıyla nasıl etkileneceğini, hangi sektörümüzde kur
riskinin ne olacağını, hangi sektörlerimizde finansman riskinin
ne olacağını, sektörlerimizin borçlarının ne
kadarının iç borç olduğu, ne kadarının dış
borç olduğu, ne kadarının uzun vadeli, ne kadarının
kısa vadeli olduğunu bilen bir bilgi portalına sahibiz. Ha, ben
konuşurken şimdi bunun üzerinden konuşuyorum. Onun için,
dinleyenlerin de konuşanların da böyle bir veri seti üzerinden
söyleyeceğim şeyleri dinleyip, buna göre üzerinde görüş
belirtmesi, değerli arkadaşlar, çok doğru bir şey
olacaktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizim konuşmalarımız da verilere dayalı.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Evet, ben şunu
söylüyorum: Mutlaka söylenecek olan şeylerin gelip burada söylenip
Eleştiri, başımın üstünde yeri var; tenkit,
başımın üstünde yeri var. Ancak, bunların ne
söylendiğinin ve tabanının ne olduğunu bilerek
konuşmak lazım.
Değerli
arkadaşlar, bakın, cumhuriyet tarihinde bir ilki daha yaptık
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak. Benim
Bakanlığımın etki alanını anlatmama gerek yok.
Bugün Türkiye'nin bana göre en önemli bakanlıklarından biri. Yani
ilgili kuruluşlarına bakın, ilişkili kuruluşlarına
bakın, bağlı kuruluşlarına bakın. Bugün Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının 70 milyonu ilgilendiren tüketici
hizmetlerine bakın, piyasa gözetim ve denetim hizmetlerine bakın.
Böylesine geniş bir yelpaze içinde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı bugüne kadar hiç kimsenin yapamadığı
-ama yıllardır, benim on iki yıl sanayi odası
başkanlığı yaptığım dönemde her zaman
istediğim, özel sektörün, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
sürekli istemiş olduğu- sanayi envanterini bugün yaptık ve bunun
yanı sıra şu anda Bakanlığımızda bir
Sektörel İzleme ve Değerlendirme Merkezi kurduk arkadaşlar.
Bu sektörel
izleme ve değerlendirme merkezlerinde sektörlerimizi tek tek irdeliyoruz,
sektörlerimizi tek tek inceliyoruz. Otomotiv sektöründe ortaya çıkan bir
problemin hangi ilde, nasıl problem yaratacağını bu bilgi
sistemi çerçevesinde ancak konuşabiliriz. Onu da konuşmaya kendimi
mezun görüyorum, çünkü benim elimde veri var. Evet, bugün bir otomotiv sektörü
yapmış olduğu satışlarının yüzde 81ini
ihracat yapan bir sektördür. Bir Bursada otomotiv sektörünü etkileme
oranı farklıdır, bir Aksarayda farklıdır, bir
başka ilde farklıdır ve sektörlerimizin kümelenme,
sektörlerimizin hangi ilde, hangi konularda nasıl birlik beraberlik içinde
olduğunu, birbiriyle etkileşiminin ne olduğunu, değer
zincirlerinin ne olduğunu biz elimizdeki bilgilerden, belgelerden ve veri
portalından görüyoruz. Bu veri portalı canlı bir portal, bir
sefere mahsus yapılıp kenara konulacak olan bir sayım
değil.
Bununla beraber
yapmış olduğumuz bir şeyi daha anlatayım... (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, bakın, bunları dinleyin, öğrenmenizde fayda var
gerçekten, her zaman anlatamayabilirim çünkü böyle fırsat geçmez.
Bugün, iki yüz
yirmi dört sektörü ben Bakanlık olarak tek tek inceliyorum. İç
satışlarından nasıl etkileniyor? Dış
satıştan nasıl etkileniyor?
Finansman yükünden nasıl etkileniyor? Ve bu yapmış
olduğumuz çalışmaları bizzat Ekonomi Koordinasyon Kuruluna
ve bunun arkasından Bakanlar Kuruluna getirerek sürekli bunlar üzerinde
fikir üretiyoruz, çalışıyoruz.
Deniliyor ki:
Efendim, paket ne oldu? Değerli arkadaşlar, geçen gün Sayın
Başbakanımız burada söyledi, demek ki, herhâlde iyi
anlaşılamamış.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bombalı paket çıktı, bombalı.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ben size bir kez
daha bu paketle ilgili neler yapıldığını
anlatayım. Bunları belki hakikaten bilmenizde, bunları belki bir
tarafa not etmenizde fayda olacaktır. Ama, şimdi
AHMET YENİ
(Samsun) Muhalefete Sayın Bakan, muhalefete
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Tabii ki, zaten kime
söylediğimi biliyor benim.
Dolayısıyla,
böyle bir ortamda, efendim, deniliyor ki: Kriz ne oldu, ne
yaptınız? Bakın, cumhuriyet tarihinin ilklerini
gerçekleştirdik. Sosyal güvenlik reformu: Bugüne kadar kimsenin yapmaya
cesaret edemediği ve geçmiş dönemlerin Türkiyesinde yapılan
hatalı popülist politikalar neticesinde Türkiye'nin sosyal güvenlik
sistemini bozanların ayıbını biz temizledik. Ve geldik,
sosyal güvenlik reformunu yapacak
-Allaha şükürler olsun- kararlılığa ve cesarete
sahip bir parti olarak AK PARTİ bunu gerçekleştirdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
bununla kalmadı. AK PARTİ, kendisinden önceki dönemde, benim de bir
sanayici olarak yaşadığım ve her fırsatta
gördüğüm ve her fırsatta tenkit ettiğim, işverenin önüne
âdeta bir engel olarak konulmuş olan zorunlu istihdam denen
Bugün
bitmiş olan, yönetim sistemlerinde dahi olmayan, komünizmde dahi olmayan
zorunlu istihdam konusunda -Allaha şükürler olsun- bu
kararlılığı, bu cesareti de AK PARTİ gösterdi ve
istihdam paketiyle dört ay evvel bunu kaldırarak istihdamın önünü
açtık.
Bunun
arkasından, değerli arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kanununda
istihdam paketiyle on sekiz-yirmi dokuz yaş arasındaki istihdama bir
taraftan destek verirken, prim desteği yaparken bir taraftan da 5
puanlık indirim yaptık işveren payında. Bakın, bu,
yüzde 25lik bir indirim yapar.
Değerli
arkadaşlar, şimdi bunu bilmek için, bakın, bunu anlamak için
benim gibi yılda yaklaşık 150-200 insan
çalıştırıp onların sigortasını ödeyenler
ancak bunların ne olduğunu anlar. Ben çünkü bunu fiilen
yapmış bir arkadaşınızım, yirmi yedi yıl
sanayicilik yapmış, insanın sigortasını, vergisini,
maaşını ödemiş bir arkadaşınızım.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Biz uzaydan mı geldik Sayın Bakan?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bugün 5 puanlık
indirim 5 milyar YTLlik bir paradan vazgeçmek demektir. Evet, bunları,
işte, istihdam konusu, işte, üretim konusu ve Türk sanayisinin
rekabet gücünün artması için yaptık. Yine bununla yetinmedik,
kurumlar vergisi yüzde 33ten yüzde 20ye düşürüldü. İşte,
bunların tamamı Türk özel sektörünün rekabet gücünün
artırılması ve Türk özel sektörünün bu konuda özellikle
uluslararası alanda başarılı olması ve yabancı
doğrudan sermayenin Türkiyeye gelmesi anlamındaydı.
Efendim, biraz
evvel bahsedildi, benim Bakanlığıma bağlı KOSGEB.
Değerli arkadaşlar, KOSGEBi eleştirirken gerçekten biraz insaf
ve izan sahibi olmak lazım. KOSGEB bugün cumhuriyet tarihinde hiç kimsenin
hayal edemediği çok önemli projeler gerçekleştirmiştir. Biraz
evvel bir arkadaşım dedi ki: KOSGEBin yapmış olduğu
şeyler göz boyamadır.
Arkadaşlar,
bakın şimdi size anlatacağım, sadece 2008 yılında
yapmış olduğumuz şeyleri söylüyorum: KOSGEB 2008
yılına 1.000+1.000 makine teçhizat destek kredisi vererek
başladı. 1.000+1.000 makine destek kredisiyle hedeflediğimiz,
bir taraftan istihdam alınması, bir taraftan da Türk özel sektörünün,
makine imalat sektörünün üretmiş olduğu makinelerin KOBİlerimiz
tarafından alınmasıydı. Bununla beraber
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Kaç para verdiniz Sayın Bakan?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Söyleyeceğim,
bakın, beklerseniz söyleyeceğim hepsini.
1.984
başvuru yapıldı ve KOSGEB tarafından onaylanan işletme
adedi 1.055tir, onaylanan kredi miktarı 275 milyon YTLdir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bunun hemen arkasından bir de makine
teçhizat kredisi almak isteyenlere, ayriyeten istihdam etme mecburiyeti koyduk,
2.500 kişi de istihdam sağladık. Bilmeyenler için söylüyorum: Bugün
Türkiyede 1 kişiye istihdam yaratmak için yapacağınız
yatırım minimum 150 bin dolar seviyesindedir. Bakın, sadece
2.523 insana biz buradan iş sağladık. Hemen bunun
arkasından, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılan ilk imalatçı
esnaf ve sanatkâr için sıfır faizli, on sekiz ay vadeli bir kredi
gündeme getirdik ve bu krediye 5.927 başvuru geldi. 5.761 kişi, 145
milyon 725 bin 500 YTL, sıfır faizli, imalatçı esnaf ve sanatkâr
aldı. Ben şunu çok iyi biliyorum: Değerli arkadaşlar, ben
esnaf ve sanatkârın içinden gelmiş biri olarak ve yirmi dört saatini
esnaf ve sanatkârla beraber geçiren biri olarak, esnaf ve sanatkârın bu
konudaki medyunuşükranını ve her fırsatta
teşekkürlerini görüyorum. Hatta şimdi isim vermek istemiyorum,
bazı muhalefet milletvekilleri, Meclis tatile girdiği zaman, illerine
gittikleri zaman bana telefon açtılar. -İsimleri bende mevcut-
dediler ki: Sayın Bakan, teşekkür ediyoruz. Biz muhalefetiz ama,
çıkarmış olduğunuz bu imalatçı esnaf ve sanatkâr
kredisinden dolayı size teşekkür ediyoruz. Ne olur, sadece
imalatçıyla bağlı kalmayın, diğer esnaf ve sanatkâra
verin. Yani bu, bana, takdirler, bu konuda yapılan teşekkürler,
bizzat muhalefet partisi mensuplarından geldi, gerekirse isimlerini de
söylerim.
Ve bunun hemen
arkasından durmadık. Bakın, dedik ki: İhracat kredisi.
Değerli arkadaşlar, bugün, dünyada, döviz bazındaki krediler,
yüzde 12, yüzde 14 faizlerle para alınıp veriliyor. Böyle bir
ortamda, KOSGEB, yine KOBİlerimize yönelik, 6 bin ihracatçımız
için, sıfır faizli -bakın, sıfır faiz, hiç faiz yok-
altı ay vadeli, işletme başına 100 bin dolar olacak bir
ihracat kredisi verdik ve bu krediye 4.900 müracaat yapıldı, 3.714
kredi onaylandı.
En son
çıkartmış olduğumuz istihdam endeksli can suyu kredisi.
Bakın, altını çizerek söylüyorum, istihdam endeksli can suyu
kredisi. Burada dedik ki: İmalatçı esnaf ve sanatkâr olacak,
KOBİler olacak. 1 ila 9 işçi çalıştıran mikro
işletmeler 25 bin YTL kredi alacak ve onun üzerinde her 1 işçi çalıştıran
2 bin YTL ilave kredi alacak. 100 bin YTLye kadar
Bugün dünyada finansal
krizin yaşandığı, bankaların reel sektöre sırt
çevirdiği bir ortamda, kasım ayında başlatmış
olduğumuz bu çalışmayla, biz, önce 350 milyon YTLlik bir kredi
paketi oluşturduk ve buna 551 milyon YTL teklif geldi.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Elektrik zammı etkilemeyecek mi bunu?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Sabır olursa
her şeyi söylerim, benim söylemeyecek hiçbir sözüm yok, her şeyi
söylerim.
551 milyon
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğal gaz zammından da bahset.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Tamam, dinleyin
önce, bunu sordunuz ya öğrenin hiç olmazsa. Bakın, bunları her
zaman söylemem size, bugün söylüyorum, kaçırmayın bunu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, Meclis istediği her zaman söylemek
durumundasınız.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Yani, 551 milyon
istihdam endeksli kredi verdik arkadaşlar ve arkasından da
baktık ki çok fazla talep geldi, hemen KOSGEBin bütün imkânlarını,
orasını burasını seferber ettik ve dedik ki: Biz, 551
milyon YTLye başvuran, bütün bu başvuru yapanların hepsine
kredi vereceğiz. Yetmedi, bayram öncesi dedik ki: Esnaf ve
sanatkârımızı sevindirelim, KOBİlerimizi sevindirelim.
Sağ olsun, Sayın Maliye Bakanımızdan rica ettik. Sayın
Maliye Bakanımızın bize 20 milyon YTLlik bir desteğiyle
-bakın arkadaşlar, altını çizerek söylüyorum- şu bir
ayda, şu anda 20.544 kişinin
başvurduğu, 700 milyon YTL,
sıfır faizli, on iki ay vadeli bir krediye başvurular
geldi ve şu ana kadar KOSGEB, sadece bu yıl, 2008
yılında, değerli
arkadaşlar 1,6 milyar TL -eski
parayla söyleyeyim, belki daha iyi anlaşılır 1,6 katrilyon TL-
sadece kredi desteği vermiştir.
Efendim,
şimdi, KOSGEB bunları verdi, vermedi
KOSGEB cumhuriyet tarihinde bir
ilki gerçekleştirdi ve KOSGEB cumhuriyet tarihinde bir ilki
gerçekleştirirken imalatçı esnaf ve sanatkârı, öyle sözde
değil özde destekledi. Bir taraftan, TESKOMB vasıtasıyla Halk
Bankası kredileri verirken, bir taraftan da sıfır faizle esnaf
ve sanatkârlarımız desteklendi.
Efendim, bunlar
göz boyama. diyen arkadaşımın gidip gözlerini mutlaka muayene
ettirmesini tavsiye ederim kendisine. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunun neresi göz boyama! Yani 1,6 milyar YTL kredi vereceksiniz,
bunun adına göz boyama diyeceksiniz. Arkadaş, gerçekten gözleri
muayene ettirin.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yüzde 65 elektrik zammı, yüzde 65.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bakın
arkadaşlar, bu kredilerin ne kadar adil dağıtıldığıyla
ilgili sizlere bir örnek vereceğim. En son vermiş olduğumuz
şu 700 milyon YTL istihdam endeksli krediyle
Arkadaşlar bakın,
5.342 başvuru erkek esnaf tarafından yapılmış, 613
başvuru bayan esnaf tarafından, çünkü biz bayanlarımıza
vermiş olduğumuz önemin bir göstergesini bir adım daha ileriye
götürerek bayan imalatçı esnaf sanatkârlarımıza da destek
verdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bu noktada
bayan imalatçı esnaf sanatkârlarımıza 30 bin YTL destek verdik
ve 613 başvuru buradan geldi. KOBİlerden 14.590 başvuru geldi.
Arkadaşlar,
bu vermiş olduğumuz, bize yapılan en son başvurudaki KOSGEB
istihdam endeksli can suyu kredisi için, bakın mikro bazda 9.700
işletme başvuru yaptı. Küçük bazda 7.859 işletme
başvuru yaptı, orta bazda 2.986 işletme başvuru yaptı
ve yine bunun yüzde 20sini Doğu Anadoluya, Güneydoğu Anadoluya,
yüzde 20sini kalkınmada öncelikli yörelere, yüzde 60ını da
gelişmiş yörelere veriyoruz.
Değerli
arkadaşlar, şunu çok net ifade edeyim: Evet, KOSGEB bu destekleri
yaparken yine bir konuşmacı arkadaş, esnaf ve sanatkârın
içinden geldiğini söyleyen, ama esnaf ve sanatkârla ilgili ne hizmetler
yaptığını yakinen benim bildiğim arkadaşım
dedi ki: Efendim, KOSGEB genel kurul toplantısı yapmamış.
İnsaf be kardeşim! Ayıptır yani! İnsan bunu söylerken,
benim en azından, arkadaşlara iki dakika içinde talimat
vereceğimi Çıkarın bakalım KOSGEBin genel kurulları,
ne yapılmış? diyeceğimi bilmesi lazımdı. 2003
yılında yapmış, 2005 yılında iki kere
yapmış, 2006 yılında yapmış, 2007
yılında yapmış, 2008in de yapılmasıyla ilgili
önümüzdeki günlerde KOSGEBin genel kurulu yapılacak, fakat
çıktı bir arkadaşımız, dedi ki: KOSGEB 2002den beri
hiç genel kurul yapmadı. Allahtan korkmak lazım arkadaşlar!
Allahtan korkmak lazım ve şunu çok net ifade edeyim: Yine dedi ki:
Efendim, KOSGEB sadece can suyu kredisi veriyor. Yani ne olacak; işte 1,6
milyar YTL sıfır faizli kredi veriyor!
Arkadaşlar,
1,6 milyar YTL KOBİler ve esnaf, sanatkâr için çok önemli bir kredidir.
Çünkü ben yaklaşık 25 bin işletmeye kredi vermiş
olacağım bu yolla ve bakın, KOSGEB sadece parasal destek
vermiyor. KOSGEB, bunu bu sene, bu kriz ortamında esnaf ve
sanatkârımızın geleceğini garanti altına almak ve onların
nakit sıkıntısını gidermek için yaptı. KOSGEB
bilişim desteği veriyor, teknoloji geliştirme desteği
veriyor, kalite geliştirme desteği veriyor, pazar araştırma
desteği veriyor, uluslararası işbirliği geliştirme
desteği veriyor, bölgesel kalkınma desteği veriyor. Veriyor da
veriyor. Yani bunları sayarım ama vaktim yetmez. Onun için burada
şunu çok net ifade edeyim: Arkadaşlar, değerli
arkadaşlarımızın dile getirmiş olduğu
hususların keşke bir tanesini yapmamış olsaydık da
deseydim ki: Haklısınız. Dediler ki: Stratejik plan yok.
KOSGEBin stratejik planı ne? 2007 29 Ağustosunda göreve geldim,
gelir gelmez
Tabii, ben KOSGEBi 1990dan beri tanıyorum arkadaşlar,
benim öyle bir avantajım var. Ben KOSGEBi bugün tanımadım veya
KOSGEBin önünden geçmeyenlerin KOSGEBle ilgili kalkıp fikir yürütmesi
gerçekten beni aslında çoğu zaman düşündürüyor.
KOSGEBde, gelir
gelmez arkadaşlarımızla KOSGEBin stratejik planını
yaptık, 2008-2012 ve iki tane amaç belirledik.
1)
KOBİlerin rekabet gücü artırılacak. dedik.
2) KOSGEB hizmet
ve desteklerinde kalite ve etkinlik artırılacak. dedik.
Efendim, bir
eleştiri daha: TESKOMBun vermiş olduğu yani kooperatifler
vasıtasıyla kullandırılmış olan kredilerin
faizlerinin yüzde 20 olduğunu söyledi o yine esnaf ve sanatkârın
içinden gelen arkadaşımız, ki ben kendisinin daha evvel Esnaf ve
Sanatkârlar Kefalet Kooperatifinde de görev aldığını
biliyorum, öyle biliyorum en azından.
Şimdi,
Hükûmetimiz mukayese edilmeyecek şekilde esnaf ve sanatkâra destek
veriyor. Şu anda 765 bin esnaf ve sanatkâra -değerli arkadaşlar,
rakamı not alın lütfen- 9,9 milyar YTLlik kooperatifler
vasıtasıyla -bir rekordur bu- kredi
kullandırılmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve bu kullandırılan
kredilerle ilgili -işte, TESKOMBun eski Başkanı burada,
Değerli Milletvekili Arkadaşım burada- şu anda bir
çalışma yapıyoruz TESKOMBla beraber. Bakın,
yaptığımız çalışma, bunu da bir müjde olarak
veriyorum: TESKOMB tarafından, kefalet kooperatiflerinden kredi
almış ama kredilerini bugüne kadar ödeyememiş olanlara -madem öyle oldu buradan
açıklayalım, buradan herkes duysun- TESKOMBla oturduk görüştük
kefalet kooperatiflerine bunların birçoğu eskiden gelen rakamlar-
burada anaparasını ödediği takdirde faizine beş yıla
kadar vade yapacağız. Helalühoş olsun esnaf ve
sanatkârımıza bir kere bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
değerli arkadaşlar, şuna gelmek istiyorum: Bakın, biz
bazı şeyleri yapıyoruz. Efendim, bu TESKOMBun
kullandırmış olduğu kredilerin faizi yüzde 14,3.
Şimdi, ben arkadaşım burada olsa iddiaya girecektim. Bakın,
TESKOMB, Halk Bankasının kredilere uygulamış olduğu
cari faizin yüzde 65ini uygulamak durumunda. Bugünkü rakamlarla, son dönemdeki
faizlerin yükselmesiyle beraber, şu anda Halk Bankası tarafından
kullandırılan kredinin faizi yüzde 14,3tür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakikada tamamlayacağım.
BAŞKAN
Tabii, tabii
Buyurun.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, yüzde 14, 3
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakanım, ben de size bir küçük soru sormak
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından Dinle kardeşim, dinle
sesleri)
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bitireyim, bir
dakika
Yüzde 14,3
SIRRI SAKIK
(Muş) - Sizin doğduğunuz şehrin verileri bu değil.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ya, nasıl olsa
soru soracaksınız bana, oraya oturacağım.
SIRRI SAKIK
(Muş) - Yok
Soramıyorum, onun için feryat ediyorum.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Yüzde 14,3, Halk
Bankasının TESKOMBa (Kefalet Kooperatifi) vermiş olduğu
kredileri dört yıl vadeli kullanıyor bugün esnaf ve sanatkâr ama
diyorum ya bunları bilmek için onların içinde olmak lazım, gece
gündüz esnafla, sanatkârla beraber olmak lazım, onların içine gidip
onlarla konuşmak lazım ve 14,3 kullandırılan bu kredinin
üzerine kefalet kooperatiflerinin uygulamış olduğu, Halk
Bankasının uygulamış olduğu diğer teminatlar,
diğer yüklerle beraber -arkadaşım burada olsaydı,
keşke öğrenseydi ama tutanaklara bakar- yüzde 20 değil yüzde 16
faizle, bugün, dört yıl vadeli bir krediyi verecek olan hiçbir mekanizma
yoktur arkadaşlar...
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Enflasyonun üstünde mi altında mı Sayın Bakan?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla)
ve bu, esnaf ve
sanatkârımız için, Hükûmetimizin, özellikle geliştirmiş
olduğu çok önemli bir mekanizma ve esnaf ve sanatkârımıza
gerçekten önemli bir desteğidir.
Efendim, bunun
yanı sıra kooperatifçilikten bahsettiler. Dediler ki:
Kooperatifçiliği desteklemiyorsunuz. Yani, insanın eline gözüne
durur hakikaten ya! Bakın arkadaşlar, kooperatifçilik strateji
belgesini ben, Bakanlık olarak hazırlamışım ve bununla
ilgili çalışmalarımı yapmışım -2009-2014- ve çok yakında da
bunu yürürlüğe koymak üzereyim. Şu anda, Bakanlık olarak yirmi
beşten fazla kanun üzerinde çalışıyorum.
Şimdi son
bir şeye geleceğim. Efendim, elektriğe zam yapıldı,
şu oldu bu oldu, falan filan. Değerli arkadaşlar, bakın,
ben yine sanayicilik yaptığım yıllarda, bu ülkede beş
yıl elektriğe zam yapılmadı, onu da söylemeniz lazım
burada yani Zam yapıldı. derken bunu da söyleseydiniz (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) ve diğer taraftan, bugün enerjiye zam
yapılmışsa, elektriğe bir zam yapılmışsa
OKTAY VURAL
(İzmir) Çok zam, çok zam
Toptan zam yapıyorsunuz.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla)
tabii ki ben bir sanayici olarak
elektriğe niye zam yapıldığını kalkıp
söylemem
OKTAY VURAL
(İzmir) Şikâyet et, şikâyet et! Sayın Bakan, Hükûmeti
şikâyet et!
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla)
ama benim
söyleyeceğim şudur: Bu zamlar, gördüğünüz gibi, göreceksiniz,
önümüzdeki yıl başından itibaren petrol fiyatındaki
düşüşlere bağlı olarak düşecektir.
ABDULLAH ÖZER
(Bursa) İş işten geçtikten sonra mı?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ben de tabii ki
BOTAŞın kalkıp teminat mektubu istemesini doğru bulmuyorum
ve arkadaşlar, şimdi sonuca geliyorum. Bakın, burada, bütün
Türkiye bizi izliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Durum iyi mi şimdi?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Türkiye'nin bizi
izlediği bir yerde, muhalefet yapma adına, arkadaşlar,
kalkıp, bakın, topluma negatif enerji vermeyin. Türkiye çok önemli
bir yapıya sahiptir. Bugün Türkiye Avrupanın en önemli tedarik
merkezidir. Bugün Avrupanın üretemediği ve tüketmek zorunda
olduğu birçok malı
Bugün Türkiye'nin Avrupayla saat farkı bir
saattir, bir saat içinde İngiltereden verilen bir siparişin
Türkiyeden İngiltereye uçakla gönderilmesi üç saattir, kamyonla on iki
saattir. Bugün Avrupa kalkıp Türkiyeden alacağı malı,
kendisine yedi saat mesafedeki ne Çinden ne Uzak Doğudan ne Amerikadan
alacak, Türkiye
Bunu arkadaşlar görmek lazım, rakamları bilmek
lazım. Bakın, çok net ifade ediyorum. Bugün ülkemizin üç saatlik
uçuş mesafesindeki çevresindeki ülkelerde 10 trilyon dolarlık bir
ekonomi var ve bugün Türkiye'nin dört saatlik uçuş mesafesindeki ülkelerde
1,5 milyar insan yaşıyor ve Türkiye'nin
İddia ederek
söylüyorum, sanayici olarak söylüyorum, yirmi yedi yılını bu
işe vermiş olan biri olarak söylüyorum, göreceksiniz çok kısa
süre sonra bu krizin mutlaka bir inişi çıkışı da
olacak ve Türkiye Avrupanın çok önemli üretim, Avrasyanın mal ve
hizmet üretim üssü olacak, tedarik merkezi olacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Durum iyi mi Sayın Bakan, durum iyi mi? Hâl ve gidiş
iyi mi?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Siz isteseniz de
istemeseniz de bu olacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Bakan, teşekkür edin artık.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Üretmezsek ne satacağız?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Çünkü Türk özel
sektörü buna müsaittir. Biz bunu söylerken istikrara güveniyoruz, Türk reel
sektörüne güveniyoruz.
En son bir
şey söyleyerek arkadaşlar huzurunuzdan ayrılmak istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, biraz daha süre verin, Sayın Bakan heyecanla
anlatıyor, dinleyelim biraz daha.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Efendim, denildi ki:
Sayın Bakan, Başbakana bunları söylüyor mu söylemiyor mu?
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakanın doğduğu şehir Türkiye'nin
en yoksul şehridir. O veriler doğduğu şehre ait değil,
doyduğu şehre ait. Ankarada doyduğu için o verileri veriyor.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Arkadaşlar, biz
öyle bir Sayın Başbakana sahibiz ki, hiçbirinizin hayal
etmeyeceği kadar geniş hepimizin görüşlerine imkân veren,
hepimizin görüşlerine yer veren bir Sayın Başbakana sahibiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bitmedi, bizim
Başbakanımıza dili sürçerek, bizim Başbakanımıza,
Genel Başkanımıza dili sürçerek diktatör diyenlerin daha dün
kabul ettiği tüzüklerini gözden geçirmesini tavsiye ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakan, doğduğunuz şehir Türkiye'nin en
yoksul şehri. Siz doğduğunuz yere göre değil,
doyduğunuz yere göre konuşuyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Durum iyi mi Sayın Bakan?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Evet, bu, Sanayi
Bakanlığımızın ilgili, bağlı, ilişkili
kuruluşlarının bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlı uğurlu olmasını temenni ederken bu bütçede
katkı veren bütün bürokrat arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe
Komisyonuna ve yüce Mecliste, burada değerli görüşlerini ifade eden
bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor, Türkiye'nin bu krizi en
kısa süre içinde, dünyadaki ülkelerden daha erken bir süreç içinde en az
hasarla atlatacağını elimdeki bilgilerle tekrar söylüyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kriz yok, teğet geçti Sayın Bakan!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bir buçuk senede 180 derece dönmüşsünüz!
BAŞKAN
Evet, bu turda, bütçenin aleyhinde, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Doğu ve Güneydoğuda göç, yoksulluk ve
sağlıksız yaşam sonucunda bebek ölümleri artmış
ve Türkiyede 7,5 milyon çocuk sosyal güvencesi olmayan şekilde
yaşıyor. Türkiyede doğan her bin bebekten 100ü ölüyor.
Türkiyede Batıda evde doğum oranı yüzde 8,1 iken Doğu ve
Güneydoğuda evde doğum oranı yüzde 45,5. Hiç aşı
olmamış çocuk oranı Batıda binde 4ken, Doğu ve
Güneydoğuda 6,5.
LÜFTİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Elli sene önceki rakamları söylüyorsun, elli sene!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Geçmiş yıllarda...
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Müsaade eder misiniz?
Doğu ve
Güneydoğuda doğum yapan kadın ölümleri binde 93ken
Batıda binde 12.
LÜFTİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) CHP dönemi o, iktidardaki CHP dönemi!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Sayın Bakan demin ortalama rakamı verdi ve 8 kat farklı.
Değerli
arkadaşlar
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) CHP döneminde kaçtı? Onları söyle!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ya, bırak CHP dönemini! Bakan söyledi, Binde
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) CHP iktidara gelmedi.
Bakın,
şu gazete daha dünkü gazete, Boğuluyoruz. diyor.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Biz de bakalım.
AHMET YENİ
(Samsun) Gazete reklamı yapma!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bu gazete diyor ki -Palandökende çekilen resim- ölüm
sayısı Erzurumda yüzde 100 artmış. Manisada da, Manisa
Valisinin beyanatı var burada, çocuklar burada var, Çocuklar artık
dışarıda gezemiyor. diyor Sayın Bakanım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) O gazete kimin, o gazete?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bakın, bunlar çok önemli. Bunlara cevap istiyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Reklamını yapma gazetenin.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, burada birbirimizi
karalamanın bir anlamı yok. Yapacağımız olay
şudur: Sayın bakanlardan, devletten rica ediyoruz, Doğuya,
Güneydoğuya ve memleketin her köşesine hizmet gitsin, biz bunu
istiyoruz.
Ardahanda yüz
elli yataklık devlet hastanesi -Sayın Bakanım, vermiş
olduğunuz cevapta- başlayacak. diyorsunuz. Ne zaman başlayacak,
onun lütfen cevabını verin.
Gölede yüz
yataklı devlet hastanesi ne zaman yapılacak, onun cevabını
verin.
Doğu ve
Güneydoğuda hastalar hizmet görmezse, doktor olmazsa, işte sonuç
böyle olur, bebekler ölür ve kadınlar doğum yaparken ölür.
Bakınız şimdi arkadaşlar, tablo burada, bebek ölümlerini
söyleyeceğim. Zamanım yok ama
Birinci sırada Ardahan binde 77
Sayın Bakanım, ikinci sırada Erzurum binde 65, üçüncü
sırada Kars binde 65
SIRRI SAKIK
(Muş) En yüksek il de Sayın Çağlayanın ili.
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) Yanlış.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Yanlış rakamlar veriyorsun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Eski ve yanlış veriler.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) -
dördüncü sırada Siirt binde 63, beşinci sırada Van
binde 61. Lütfen bunlara cevap verin. Doğu ve Güneydoğuya hizmet
gittiğini buradan göreceksiniz!
Bakın
arkadaşlar, lütfen, şey yapmayın, zamanım yok.
Sağlık ocaklarımız yoktur, sağlık
ocaklarında doktor yoktur, ebe, hemşire yoktur. Burada Doğu ve
Güneydoğulu en çok mağdur olan bölgedir. İşte herkes orada
yaşıyor, görüyor insanlar.
Burada,
Sayın Bakanım Zafer Çağlayan çok saygı duyduğum bir
bakanımdır. Halk Bankası, bakın, Ardahanlı 508 esnaf,
kefalet kooperatifi üyesi
Sayın Kaya da biliyor. Kefalet kooperatifi
Başkanı Erol Kayatürk, biraz önce de aradı, 508 üyeye iki
yıldır 300 milyar lira kredi alamıyor. Adam başı 590
bin lira. Adam başı 590 bin lira iki yıldır alamıyor
Halk Bankasından, ama aynı Halk Bankası, Çalık Grubuna bir
defada 375 milyon dolar, 500 trilyonun üzerinde veriyor. Bu nasıl
adalettir, bu nasıl kalkınmadır arkadaşlar? (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir zulüm olabilir mi?
Şimdi
bakın, burada bunları söylüyorum değerli arkadaşlar, bunlar
önemlidir. Sayın Bakanım, ben sizden rica ediyorum, Ardahandaki
esnaf bitmiş, tükenmiş, sekiz ay karlar altında, ağır
kış koşulları altında çalışıyor -sadece
Ardahan değil, Doğu ve Güneydoğu, Hakkâri de öyle, her yer öyle-
lütfen, Halk Bankasına talimat verin, oradaki esnafın
yaşaması için onlara biraz daha kredi imkânları versinler. Siz
KOBİlerden bahsediyorsunuz ama esnaf bitmiş, tükenmiş. Yani 300
bin lira, adam başı 590 bin lira, 600 bin lira kredi istiyorlar. Çok
bir şey mi isteniyor devletten değerli arkadaşlar? Bunlara
itiraz etmeyin lütfen.
KADİR URAL
(Mersin) Başbakanla akrabalık kurması lazım,
Başbakanla akrabalık kuracak!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
Değerli arkadaşlar, esnaf kefalet kooperatifinin
dışında, bakın, şunu söyleyeyim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Endişe etme, Sayın Başkan beş dakika daha ek
süre verecek sana.
BAŞKAN
Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Zaman çok çabuk geçiyor değerli arkadaşlar.
Ardahan merkez
Yalnızçam köyünde doktor, ebe, hemşire eksikliği var.
Bağdaşan köyünde sağlık ocağı var, hiçbir
personel, doktor yok.
AHMET YENİ
(Samsun) Ardahana selam!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Demin Sayın Bakan var dedi, hiçbir şey yok
Bağdaşan köyünde. İsim veriyorum size. Sulakyurt köyünde var ama
Hoçuvanın Tunçoluk köyünde doktor yok ve sağlık ocağı
iyi durumda değil. Hoçuvan Hasköyde onarılması gereken
sağlık ocağı var ama onarılmıyor, doktor yok. Ebe
hemşire var ama doktor yok.
Bakın,
Posofun Binbaşıeminbey köyü keza öyle, Aşıkzülali köyü
öyle, Süngülü köyü öyle.
Değerli
arkadaşlar, ben köylerin isimlerini söylüyorum. Hanak Ortakent öyle, keza
Hanakın Koyunpınarı köyü aynı. Çıldırın
Aşıkşenlik köyünde doktor yok ve Çıldıra yedi
kilometre, gelişte hakikaten perişan oluyor insanlar. Ebe,
hemşiresi keza aynı öyle. Gölenin Köprülü köyü 3 bin kişilik
bir beldedir, sağlık ocağı var, ancak hizmet
dışında ve hizmet vermiyor değerli arkadaşlar.
Kurtkale Sağlık Ocağı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öğüt, son cümlelerinizi alayım. Teşekkür ediniz
lütfen, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Kurtkale nerede biliyor musunuz?
Kurtkale tam Gürcistan sınırında ve hakikaten orada kale gibi
ülkenin sınır taşı olan bir yerde. Doktor yok, ebe yok,
hemşire yok değerli arkadaşlar. Sayın Bakandan ben istirham
ediyorum, Sayın Bakanım sizden ricam kavga, gürültü değil,
istemiyoruz, hizmet istiyoruz. Hizmeti yapın, gelin burada konuşun,
biz de sizi takdir edelim.
Bütçenin
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şimdi soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz. Yalnız, burada tespit edilen
arkadaşların durumu var, sistemde bir arıza olmuş.
Şimdi arkadaşlarıma tek tek söz vereceğim.
Sayın
Tankut, buyurun efendim.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
İlk sorum
Sayın Sanayi Bakanına: Az önce de konuşmanızda
bahsettiğiniz gibi, Bakanlığınızın KOBİlere
verdiği destekten imalatçı olmayan esnaf ve sanatkârlar
faydalanamamaktadır. Bu desteklerin kapsamını imalatçı
olmayan esnaf ve sanatkârları da kapsayacak şekilde genişletmeyi
düşünüyor musunuz? Ayrıca, bu destekten kredi kartı veya kredi
borcu olan işletmeler de faydalanmamaktadır. Bu konuda bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Diğer sorum
Sayın Sağlık Bakanına: Adanada Çukurova Kadın
Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi ile Adana Kadın
Doğum ve Çocuk Hastanesi birleştirilerek tek bir başhekimlik
şemsiyesi altında hizmet verecekleri doğru mudur? Doğruysa,
hangi ihtiyaca binaen bu düzenleme yapılmaktadır? Her iki hastanenin
birleştirilmesi durumunda başhekimlik yetkisi hangi hastaneye
verilecektir? Hastaneler arasındaki 7-
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İlk
sorularım Sayın Sanayi Bakanına:
1)
Başlıca emek yoğun sektörlerden olan seramik, porselen ve
tekstil sanayisindeki daralma ve işçi çıkarmaların
durdurulması için hangi tedbirleri almaktasınız?
2) Esnaf ve
sanatkârlarımızın sicil affını sağlayacak kanun
teklifimizi ne zaman gündeminize almayı düşünüyorsunuz?
Diğer
sorularım Sayın Sağlık Bakanına:
1)
Kütahyanın merkez ve ilçelerinde ihtiyaç duyulan ve
Bakanlığınıza iletilen 63 doktor açığından
kaçı 23üncü dönem kuralarına dâhil edilmiştir?
2) Özel ve devlet
hastanelerinde muayene olan hastaların eczanelerden ilaç alırken
karşısına çıkarılan 10 ile 3 YTLlik muayene
katkı payı ödemelerini kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Sanayi
Bakanına sorumu yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakan,
Bakanlığınızın faaliyet alanıyla ilgili
konuların takip ve koordinasyonu için Bakanlığınıza
bağlı çalışan bir kamu görevlisini AKP İletişim Merkezinde
görevlendirdiniz mi? Bu zat göreve devam ediyor mu? Bunun yasal bir
dayanağı var mıdır? Bu uygulama vicdanınızda
zaman içinde bir rahatsızlık yarattı mı?
İkinci
sorum: Sayın Bakanım, 31 Aralık 2008de sona erecek 5084
sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki Yasasını uzatmayı düşünüyor musunuz? Adana
ilini kapsam içine alacak mısınız? 2008 yılı içinde
Adana Sanayi Odasında yaptığınız toplantıda
sözünü verdiğiniz sektörel bazda teşvik ne zaman uygulanacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Sağlık
Bakanına soruyorum: Seçim bölgem Gaziantepteki serbest eczacılar
diğer illerde de olduğu gibi devletin angarya işlerini yapmaktan
bıkmışlardır. Devletin tahsil etmesi gereken imalatçı
katılım iskontosu ve muayene katılım payının
tahsilini devlet kendi kurumlarına ne zaman yaptıracaktır?
İkinci
sorum: Aile Hekimliği Projesi çerçevesinde pek çok bölge ve illerimizde
aile hekimliği uygulamasına geçilmiştir. Seçim bölgem
Gaziantepte bir yılı aşkın zamandır söylenmesine
rağmen aile hekimliği uygulamasına bir türlü geçilmemiştir,
sebebi nedir?
Üçüncü sorum:
Eczacı-eczacı ortaklığı yasa taslağı
eczacılıkta şirketleşmenin önünü açacak, ilaç sektörü büyük
ve güçlü sermayenin eline geçecektir. Küçük esnafı yok ettiniz, küçük
eczacıları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
KOBİlerimiz
ile ilgili hâlen kaç kuruluş karar verici konumundadır? Bu
kuruluşları bir araya toplamaya yönelik ne gibi ve ne zaman bir
çalışmanız olacaktır?
Geçtiğimiz
mayıs ayında uygulaması yapılan 1.000+1.000 makine,
teçhizat yatırım kredisi faiz desteği programına kaç
müracaat olmuştur? Programın ileri teknoloji ayağına
müracaat neden düşük kalmıştır? Burada planlanan ile
gerçekleşen arasındaki farkı nasıl izah ediyorsunuz? Bakanlığın
uygulamaya koyduğu bu tip programların ilan süresi ile müracaat süresi
arasında neden süre kısa tutulmaktadır? KOBİlerimizden bu
yönde gelen şikâyetler neden dikkate alınmamıştır?
Kriz
ortamında doğal gaza ve elektriğe yapılan yüksek
zamları içinize sindirebildiniz mi? Bunları neyle izah edeceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sağlık Bakanımıza: Sayın Bakan, bizlere göndermiş
olduğunuz ilerleme raporları ve sunumlarınızdaki
istatistiki verilerin abartılı olduğunu siz biliyorsunuz, ben de
biliyorum. Hastanelerde hekim seçme özgürlüğünün yüzde 97 seviyesine
geldiğini söylüyorsunuz. 144 ilçemizde uzman doktor yok. O hastanelerde
hasta hangi doktoru seçecek?
Yine,
hastanelerin pek çoğunda her dalda bir tek uzman var, hangi seçimden
bahsediyorsunuz? 2004te 6,7; 2005te 10,8; 2006da 12,5 milyon, 2007de 14,5
milyon yeşil kart, 2008 seçimlerinden sonra inmiş 9,5 milyona. Demek
ki siz seçimle ilgileniyorsunuz!
Yine, Sayın
Bakan, bu göndermiş olduğunuz sunumun 30uncu sayfasında, 1999
yılında 90 milyon muayene yapıyor uzman hekimlerimiz 16.223
doktorla, 2008de 24.250 doktorla 210 milyon muayene yapıyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bayındır
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ve siz Yüzde 75ten yüzde 45e düştü. diyorsunuz. Bu
saymayı kontrol edin.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, sorularım
Sağlık Bakanına.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bunları bile doğru yapmayı bilmiyorsunuz
Sayın Bakan.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Lütfen zamanıma müdahale etmeyin.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, lütfen
Sayın
Bayındır, buyurun.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Bakanlığınızın sunumunda
2008 yılının
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hesap yapmayı bilmiyorsunuz!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İyi yap hesabı! Ben iyi biliyorum. Çünkü ben mali
müşavirim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Şimdi yapacağım sana bu
hesabı!
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Ama lütfen yani
Yeniden
başlatın, ben kabul etmiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bayındır, buyurun.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Yeniden başlatın.
BAŞKAN
Hayır, otomatik devam ediyor zaten. Buyurun lütfen.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Bakanlığınızın sunumunda
2008 yılının ilk on bir ayında Türkiyede kızamık
vakası sayısı sıfır gösterilmiştir. Kızamık
vakasının sıfırlanma nedeni, bu vakaların dermatit
olarak yazılması mıdır?
İkinci
sorum: İki aydır faaliyete geçen Şırnak Devlet Hastanesi
temelden çökmeye başlamıştır. Devlet hastaneleri kamu
ihaleleriyle yaptırılmaktadır. Bu ihaleye kaç firma
girmiştir, kime verilmiştir, ihaleyi alana herhangi bir öncelik
verilmiş midir, ihale koşulları tam olarak yerine
getirilmiş midir? Hastaneler yaşam ve sağlık
haklarının korunması gereken hizmet alanlarıdır.
Şu anda hastanede yatan hastaların yaşam hakları tehdit
altındadır. Bu konuda ne tür tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
Üçüncü sorum:
Başbakan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayındır, teşekkür ediyorum.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Hayır, zamanım bu kadar değil.
Hayır, hakkım gasbedildi, kabul etmiyorum, bir soru daha
soracağım Sayın Başkan, kabul etmiyorum. (AK PARTİ
sıralarından Süre bitti. sesleri)
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) -
Teşekkür ederim.
İki sorum
Sanayi Bakanına
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Hakkım gasbedilmiştir.
BAŞKAN Vakit
kalırsa yaparım. Sayın Paksoyu engellemeyelim lütfen.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Hayır, kabul etmiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bayındır, Sayın Paksoyu engellemeyelim lütfen.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Bakan, reel sektörden gelen birisiniz.
Seçim bölgem olan Kahramanmaraşta tekstil sektörü durma noktasına
geldi, işçi çıkartmalar başladı, şu ana kadar 7 bin
olduğu söyleniyor. Korkarım, artarak devam edecek. Sorumluluk
mevkiinde olan birisi olarak tekstil sektörü için hangi olumlu tedbirleri, ne
zaman alacaksınız? En basiti, sanayicilerimiz nisan ayından beri
enerji destek primlerini alamamışlardır. Sayın Bakan,
tekstili gözden çıkarttınız mı?
İkinci
sorum: Ülkemizde toplam kaç işletme vardır? KOSGEB kredisi için kaç
işletme başvurmuştur, kaç işletmeye kredi verdiniz?
Bir de
Sağlık Bakanına soracağım. İnşaatına
2008 yılında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Arslan
ALİ ARSLAN
(Muğla) Sayın Başkan, ben de
aracılığınızla Sayın Sağlık
Bakanına bir soru yöneltmek istiyorum. Gerçi, ben bu soruyu her bütçe
görüşmesinde soruyorum ama Sayın Bakan, Türkiyede ne kadar çok
sayıda hastane yaptıkları ve hasta yatak
sayılarını arttırdıkları konusunda cevaplar
veriyor. Bu sefer net cevap istiyorum.
Bakanlığınız
döneminde Muğlada kaç kamu hastanesi yaptınız,
başlayıp bitirdiniz?
Yıllardan
beri dile getiriyorum, Ortaca devlet hastanesini ne zaman
yapacaksınız? Çok kötü koşullarda hizmet vermek durumunda
arkadaşlarımız. Yaz aylarında turizm potansiyelinin çok yüksek
olduğu bölgeler buralar ve gerçekten, çok büyük ihtiyaç var. Net cevap
istiyorum, Ortacaya devlet hastanesini ne zaman yapacaksınız
Sayın Bakan?
Ben, Türkiyedeki
başarılarınızın rakamların abartılarak
ortaya çıktığını çok iyi biliyorum. Sorum net ve
kısa, bu soruya cevap istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sağlık Bakanıma soruyorum: Sayın
Bakanım, Sayıştay Başkanlığının
kurumunuzda yapmış olduğu performans denetimi sonucunda tespit
ettiği şu hususları ne zaman tamamlamayı
düşünüyorsunuz? Hastanelerin önemli bir kısmında enfeksiyon
kontrol programı oluşturulmamış olup mevcut enfeksiyon
kontrol programları ise içerik olarak yetersizdir. Hastanelerde yürütülen
sürveyans sistemi konusunda uygulama standartları bulunmamaktadır.
Hastanelerde enfeksiyon kontrol komitelerinde görevli enfeksiyon kontrol
hemşireleri sayı ve nitelik olarak yetersizdir. Enfeksiyon kontrol
hekimlerinin eğitimi ve sertifikalandırılması konusunda
herhangi bir girişim bulunmamaktadır.
Bunun gibi birçok
eksik var bu denetim raporunda. Bu eksiklikleri ne zaman tamamlamayı
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Sorular
tamamlanmıştır.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan
Sayın Başkan,
sürem bitti ben bir sorumu soramadım. Lütfen, rica ediyorum
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, süreyi adaletli
kullanmadığınız için
Biz de soru soracaktık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biraz daha süre verin Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim?
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Ben sorumu soramadım.
BAŞKAN On
dakika soru on dakika cevap diyor, benim yapacağım bir işlem
yok.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Ama ben kabul etmiyorum, sorumu soramadım,
kabul etmiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Hayır, kabul etmiyorum, kabul etmiyorum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım,
teşekkür ediyorum.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Bu uygulamanızı protesto ediyorum.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım,
arkadaşlarımız dinleyeceklerse cevap verebileceğiz, yoksa
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Soru soramadım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Özkan, istirham ediyorum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yani süremizi öyle başlatın,
şu meseleyi bir halledin de.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
Efendim,
milletvekillerimizin sorularına cevap verecekler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biraz sorulardan yediniz de cevaptan da gitsin biraz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım, Adanada
hastanelerin birleştirilmesi konusunda şu anda bir
çalışmamız yok. Ama benzeri uygulamaları
başlattığımız bütün şehirlerde verimliliği
ve vatandaş hizmetini artırmayı maksat edinerek bu
birleştirmeleri yapıyoruz.
Kütahyaya
23üncü dönem kurasında 15 hekim vermiş durumdayız.
Eczanelerde
alınan, daha doğrusu devlet hastanesi için 3 özel hastaneler için
alınan 10 YTL katkı payı Sosyal Güvenlik Kurumunun bir
uygulamasıdır. Ama bunun kaldırılmasını şu
anda düşünmüyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Özel hastanede 10 lira niye alıyorsunuz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Gaziantepte veya başka illerde
serbest eczacılara devlet herhangi bir angarya yüklememiştir. Bundan
sonra da yüklemeyecektir.
Aile
hekimliğine Gaziantepte 2009 yılı içerisinde gerekli
eğitimler bittiği takdirde başlayabileceğiz.
Eczacı-eczacı
ortaklığı şeklinde Bakanlığımızın
bir yasa tasarısı veya hazırlığı yoktur. Birileri
kendinden menkul birtakım düşüncelerle harekete geçmişler ve
tamamen politik bir biçimde maalesef bu meseleyi speküle etmektedirler.
İstatistiki
verilerin abartılı olduğunu söylemek, aslında, elinde bir
veri olmadığı hâlde bunu söylemek, açıkçası,
yapılanları hazmedememekten ileri gelmektedir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Size ispat ederim Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Şimdi, müsaade ediniz. Nasıl
olmuş da acaba, size verdiğim kitaplardaki 30uncu sayfaya
bakarsanız, muayene sayısı yüzde 135 artmasına rağmen
hekim başına düşen günlük muayene sayısı niçin
azaldı? Bir altındaki satırı okusaydınız mesele
yoktu.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yazarken yanlış yazmışsınız.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Çünkü, muayene oda sayısı bu
hastanelerde 6 binden 21 bine çıkarılmıştır, üç buçuk
katına çıkarılmıştır. Dolayısıyla,
doktorlarımız atıl beklemiyorlar ve ödediğimiz performans
ödemeleriyle birlikte bu hususta bu mesele çözülüyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Eğrilere bak.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın Milletvekilim, hesap
bilmediğini anladım. Ne gösterip duruyorsun?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Gel, sana öğreteyim matematiği.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) E bilmiyorsun işte hesap canım.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen efendim
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, çocuğunuzu
azarlamıyorsunuz. Üslubunuzu korumak zorundasınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekiline Hesap
bilmiyor. demek ne demek? Niye müdahale etmiyorsunuz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın milletvekili önce hitap etmeyi
öğrenecek.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sizin çocuğunuz değil, milletvekili o,
azarlayamazsınız.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Önce sayın milletvekili onu söylüyor. Önce o
öğrenecek.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri, lütfen
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Adabınızı, terbiyenizi
koruyacaksınız. Böyle bu.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Önce sayın milletvekili
öğrenecek.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz? Sizin
aracılığınızla soruyoruz.
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Grup Başkan Vekili, o sayın milletvekili de biz
sayın milletvekili değil miyiz?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Siz sayın milletvekili diyeceksiniz. O da bir
milletvekili. Terbiyenizi koruyacaksınız.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) E o senin milletvekilin söylerken niye ona
dönüp çıkışmıyorsun?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne demek Hesap bilmiyor. demek milletvekiline?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
Üslup doğru mu yani Allah aşkına?
BAŞKAN
Sayın Akcan, bakınız, Bakanlık yapmış bir
arkadaşsınız. Niçin
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Çocuğunu azarlamıyor. O, milletvekili.
BAŞKAN -
Sayın Akcan, bak, ben Sayın Bakana
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, sizin
aracılığınızla soruyoruz. Aynı zamanda size
yöneltiyoruz soruları.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Sayın Grup Başkan Vekili, bağırmakla bir şey
çözemezsiniz.
BAŞKAN -
Böyle bir üslup yok.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bakın, siz tutanakları
çıkarırsınız, önce sayın milletvekilinizin
söylediğine bakarsınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Baktık, baktık.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ben de onun söylediğinden farklı
bir şey söylemiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz lütfen.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ben onun söylediğinden farklı bir
şey söylemiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, sizin
aracılığınızla soru soruyoruz. Sayın Bakanın
hitabı aynı zamanda sizedir.
BAŞKAN
Doğrudur.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Siz yöneltiyorsunuz soruları, hesap kitap bilmiyor musunuz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın Bayındır, bu ülkede
hiçbir hekim kızamıklıları dermatit diye yazmaz.
BAŞKAN
Bakınız
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi göstereceğiz size, hesap kitap
bilmediğinizi şimdi göstereceğiz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, üç beş saniye müsaade eder misiniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Buyurun Değerli Başkanım.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bakınız, birbirimize hitap ederken
Ben Sayın
Bakanımızı ikaz ettim, Sayın Bakanım, lütfen
dedim
fakat siz ayakta çok yüksek sesle konuştuğunuz için benim
hitaplarımızı duymadınız.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) İçimiz yanıyor, sağlık
ocakları kapanıyor.
BAŞKAN
Lütfen
Evet, aynen
Burada, bütün arkadaşlarım duyuyor. Ben Sayın Bakana hitap
ettim, lütfen dedim. Evet, karşılıklı olarak birbirimizin
hukukuna riayet edelim. Buna Sayın Bakanlar da dâhil, sayın
milletvekilleri de dâhil.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Bu sizin
başarısızlığınızın agresifliğidir
Sayın Bakan.
BAŞKAN -
Sayın Akcan, lütfen efendim, sakin olun.
Sayın Bakanım,
buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
BAŞKAN
Lütfen daha itinalı, özenli konuşalım efendim, lütfen.
Buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Evet
Tutanakların
çıkarılıp bakılması lazım. Kimin ne söylediği
orada belli.
Sayın
Bayındırın söylediği hususu da esefle
karşılıyorum. Türkiyede hiçbir hekim, bir dermatitli hastayla
kızamıklı hastayı birbirine karıştırmaz.
Karıştırdığını varsayalım; bu program,
döküntüsü olan, kızamığa benzer döküntüsü olan bütün hastalardan
aynı zamanda kan numuneleri alınarak, kızamık antijeni
bakılarak yürütülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, yani siz AK PARTİ Hükûmetini veya AK PARTİ
Hükûmetinin sağlıktaki başarısını küçültmek
isterken, Türkiye Cumhuriyetinin başarısını küçültmeye
çalıştığınızın farkında değil
misiniz?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) - Hükûmeti bırakın, Bakanlığı
anlatın.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yani burada biz size, devletin verilerini,
Türkiye İstatistik Kurumunun verilerini sunuyoruz. Bunları
abartılı diye bahsetmeyi, ben hakikaten talihsiz ifadeler olarak
görüyorum. Yani, evet, yanlışsa
yanlışlığını gösterin. Niçin abartılı
diyerek buradaki başarıyı gölgelemeye
çalışıyorsunuz?
Değerli
Başkanım, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Sanayi Bakanımız da cevap verecekler mi efendim?
Buyurun.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Şırnak Hastanesiyle ilgili bir şey
söylemediniz Sayın Bakan. Hastane yıkılıyor.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın Sanayi Bakanımız cevap verecekler.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de sorulan sorulara süre içinde cevap vermeye
çalışayım, biraz da olmazsa hızlı hızlı
söyleyeyim.
Özellikle -daha
evvel de sorulmuştu- Bakanlığın bağlı, ilgili,
ilişkili teşkilatlarından hiçbir kimse AK PARTİde
görevlendirilmemiştir, görevlendirme olmamıştır. Bir kere
bunun altını çizerek netleştirmek istiyorum.
Bir diğer
konu özellikle Bu tekstil, konfeksiyon sektörüyle ilgili bir çalışma
var mı? diye soruldu. Tekstil, konfeksiyon sektörü, evet, Türkiyenin göz
bebeği, başımızın tacı bir sektördür. Tekstil,
konfeksiyon sektörü, gerek istihdamıyla gerek ihracatıyla gerek
üretimiyle gerek yatırımıyla Türkiye açısından her
zaman önem atfetmiştir, önem atfetmeye devam olacaktır ve bu noktada
da tekstil konfeksiyon sektörüne yönelik cumhuriyet tarihinde bir ilki
gerçekleştirerek sektöre strateji, destek, dönüşüm eylem planı
hazırladık ve 2009 yılı başından itibaren bu
eylem planı uygulanmaya başlayacak. Tekstil, konfeksiyon sektörüne
bakışımızın bu olduğunu çok net ifade etmek
istiyorum.
Aslında,
birkaç konu söyledim ama tekrar istenildiği için yeniden söylememde gerek
var, bu KOSGEB Kanunuyla ilgili
Bakın, KOSGEB Kanunu, şu anda
sadece imalatçı esnaf ve sanatkâr ve KOBİlere kredi vermek üzere
dizayn edilmiş bir kanundur ama şu anda Bakanlık olarak,
ihtiyacı göz önünde bulundurarak KOSGEB Kanunundaki değişiklik
maddemizi hazırladık ve hemen bütçemizin arkasından, Bakanlar
Kurulu arkasından yüce Meclisimize getirerek KOSGEB Kanununda
değişiklik yapacağız ve KOSGEB Kanununda tüm hizmet
sektörünün de bundan faydalanmasını sağlayacak olan
çalışmayı gerçekleştireceğiz. Bu noktada şunu çok
net ifade edeyim ki biraz evvel konuşmamda söyledim- Türkiyede 2 milyon
10 bin 377 toplam işletme var. Ayrıyeten 1 milyon 905 bin esnaf ve
sanatkâr var. Ancak bunların içindeki imalatçı sayısı
toplam 302 bindir. Geri kalan ticaret sektörüdür, hizmet sektörüdür.
Girişimci bilgi sistemine, şu anda hangi ilimizde, neresinde, kaç
imalatçı, kaç esnaf, kaç sanatkâr, kaç KOBİ, kaç ihracatçı ve
hangi sektörlerde olduğunun tek tek bütün bilgilerine sahip olacak bir
bilgi setine sahip olduğumuzu tekrar, bir kez daha hatırlatmak
istiyorum.
Evet, KOSGEB
kredi veren bir müessese değil, KOSGEB bir banka değil. KOSGEB
elindeki çok dar imkânları bir işletmeci mantığıyla,
faiz desteği vererek bankalar arasında yapmış
olduğumuz yarıştırmayla bankalara kredi verdiriyoruz. Yani
verilmiş olunan kredilerin bütün riski bankalara aittir. Dolayısıyla,
buradaki kredinin bütün teminatları bankadan alınmaktadır. Ancak
biz de KOSGEB olarak, Bakanlık olarak bankalarla çok sıkı
sözleşmeler yapıyoruz. Müracaatların nasıl
alınacağı, nasıl cevaplandırılacağı, ne
kadar sürede yapılacağıyla ilgili tek tek bunların hepsi belirtilmiştir ve bu noktada da
tabii ki krediyi veren bankalar geriye dönüşleri de hesap etmek
noktasında gerekli teminatları istiyor. Bu noktada yine KOSGEBin
ortak olduğu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yarı
yarıya ortak olduğu Kredi Garanti Fonu, yeterli ipoteği ve
teminatı olmayan imalatçı esnaf sanatkâr veya KOBİlere kefalet
desteği veriyor -Kredi Garanti Fonu- ve bu noktada yüzde 1lik gibi çok
düşük bir komisyonla bunu gerçekleştiriyor. Ancak yapmış
olduğumuz bu çalışmada biz müracaatlarımızı belli
limitlerle çıkıyoruz. Örneğin,
en son istihdam endeksi can suyu kredisinde dedik ki toplam 150 milyon
YTL bir kaynak vereceğiz ve bunları bilgisayar ortamında,
rektörlük ortamında ve noter tespiti yaptırarak sıralamada
yanlışlık olmasın diye aldırıyoruz ve 1den
başlayarak 150 milyon YTL nereye kadar gelirse o işletmeler veriyor.
Ancak bu işletmelerin içinde eğer kredi almaya hak kazanmayan
işletmeler varsa veya kapasite raporu yoksa veya imalatçı
olduğunu tevsik edemiyorsa, tabii ki onlar açısından bankalar bu
uygulamayı yapamıyorlar.
Şimdi, bunu
belirttikten sonra şunu da ifade edeyim: Teşvik sisteminde de sorulan
bir şey var.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
Sayın Başkan, Sayın
Bakanın da süresi bitti.
OKTAY VURAL
(İzmir) Süre bitti efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Milletvekillerine gösterdiğiniz titizliği aynı
şekilde Sayın Bakana da gösterin. O sorulara da yazılı
cevap versin.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, isterseniz diğerlerini
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Son bir dakika
Bir
dakika
BAŞKAN -
yazılı olarak cevap verin.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Peki, teşekkür
ediyorum.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim efendim?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır efendim.
Sayın
bakanlar cevap verirken süre var, soru sorarken süre yok mu efendim?
İstirham ederim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Müsaade ederseniz bir cümle söyleyebilir miyim Sayın
Başkan? Bir cümle
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan
Sayın Bakan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Sağlık Bakanı dedi ki: Özel hastanelerde
on bir ay ücret alıyoruz, devlet hastanelerinde
Bu sözü
açıklarlarsa memnun olurum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla on birinci turda
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan
Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN -
yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
Sataşma diye bir şey yok.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Hakaret ediyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sonrasında efendim. Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Hesap bilmediğini söylemek ne demek Sayın Başkan?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ben hiç muayene olmadım.
BAŞKAN Efendim,
bakınız, böyle bir şey olursa ben getirtirim, tutanaklara
bakarım.
Lütfen Sayın
Yıldız, istirham ediyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, ne tutanağı getirteceksiniz? Uyardım.
dediniz.
BAŞKAN
Şimdi, sırasıyla, on birinci turda yer alan bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Sağlık
Bakanlığının 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(MHP ve CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
AHMET YENİ
(Samsun) Bütçede ilk defa yoklama isteniyor. (MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın Vural,
Sayın Akcan, Sayın Uslu, Sayın Taner, Sayın
Yıldız
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Bundan sonra böyle!
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Bakan, sizin döneminizde hiç yoklama istendi mi?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Evet, arkadaşlarınız istedi.
BAŞKAN -
Sayın Asil, Sayın Ural, Sayın Özkan
AHMET YENİ
(Samsun) Bütçelerde?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Arkadaşlarınız istedi, bakın
tutanaklara.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yol arkadaşlarınız istedi.
BAŞKAN
Sayın Paksoy, Sayın Özdemir, Sayın Işık, Sayın
Coşkun, Sayın Çelik, Sayın Tankut, Sayın Bulut, Sayın
Akkuş
AHMET YENİ
(Samsun) Tarihe geçecekler.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sizin Sağlık Bakanınız
milletvekiline hakaret etmekten tarihe geçti zaten.
BAŞKAN
Sayın Sacid Yıldız, Sayın Güvel, Sayın
Kulkuloğlu, Sayın Arslan, Sayın Ekici, Sayın
Yalçınkaya.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ismini yazmış olduğumuz
arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
KADİR URAL
(Mersin) Sahte oy kullanılmasın Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kullanılmaz merak etmeyin.
KADİR URAL
(Mersin) Sabıkalı oldukları için söylüyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
KADİR URAL (Mersin)
Kâğıtları okuyarak yoklama yapın Sayın
Başkanım. Sabıka olduğu için söylüyorum yani.
BAŞKAN
Arkadaşlar, sükûneti sağlayalım, Başkanlık Divanı
görevini yapar.
Sayın
milletvekilleri, pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel
Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, bitti Sayın Başkan. Evet, yoktur.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.40
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:00.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
İstem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2009
Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı
Merkezî Yöne-tim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı:312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bil-dirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Ko-misyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S. Sayısı:
313) (Devam)
H) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1.- Sağlık Bakanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J) REKABET KURUMU (Devam)
1.- Rekabet Kurumu
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam)
1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ
GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1.-Türk Akreditasyon Kurumu
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.-Türk Standartları Enstitüsü
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-Türk Standartları Enstitüsü
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türk Patent Enstitüsü
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk Patent Enstitüsü
Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sağlık
Bakanlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
15- SAĞLIK
BAKANLIĞI
1. Sağlık Bakanlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 35.750.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 329.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 850.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 12.683.384.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.720.313.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sağlık Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sağlık
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 9.937.426.213,27
- Toplam Harcama : 10.390.277.309,64
- Ödenek Dışı Harcama : 740.533.403,28
- İptal Edilen Ödenek : 287.650.395,82
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 145.471.639,42
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sağlık Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.19 - HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 5.583.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 77.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.400.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 93.999.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 101.059.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
01 Vergi
Gelirleri 93.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 708.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 2.589.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 96.297.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 131.427.125,50
- Toplam Harcama : 38.937.383,13
- İptal Edilen Ödenek : 92.489.742,37
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 6.082.297,46
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 78.000.000,00
- Yılı Net Tahsilatı : 98.413.177,04
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007
yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
19 SANAYİ VE TİCARET
BAKANLIĞI
1. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 217.495.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.604.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 419.889.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 37.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 639.025.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 334.522.915,94
- Toplam Harcama : 294.229.805,87
- Ödenek Dışı Harcama : 707.594,32
- İptal Edilen Ödenek : 41.000.704,39
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Rekabet Kurumu 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.07- REKABET KURUMU
1. Rekabet Kurumu 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 25.084.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 646.835
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
işler ve Hizmetler 12.980.619
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 38.711.954
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 480.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 38.231.954
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 38.711.954
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Rekabet Kurumu 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Rekabet Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Rekabet Kurumu
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 42.250.676,00
- Toplam Harcama : 34.894.707,92
- İptal Edilen Ödenek : 7.355.968,08
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 30.915.000,00
- Yılı Net Tahsilatı : 33.347.232,26
BAŞKAN (B) cetvelinini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Rekabet Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Prodüktivite Merkezi 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.23 MİLLÎ
PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
1. Millî Prodüktivite Merkezi
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.981.600
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 160.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 8.976.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
GENEL TOPLAM 13.118.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 637.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 3.818.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 3.663.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 8.118.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Prodüktivite Merkezi 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Milli Prodüktivite Merkezi 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Milli Prodüktivite
Merkezi 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 9.927.000,00
- Toplam Harcama : 8.786.734,30
- İptal Edilen Ödenek : 1.140.265,70
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 5.897.500,00
- Yılı Net Tahsilatı : 9.121.868,75
BAŞKAN (B) cetvelinini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Milli Prodüktivite Merkezi 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.30 - KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ
GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1. Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 17.145.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.500.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 310.685.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
GENEL
TOPLAM 329.330.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 2.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 205.634.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 52.626.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 70.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 10.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 270.330.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 261.968.000,00
- Toplam Harcama : 241.178.244,39
- İptal Edilen Ödenek : 20.789.755,61
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 126.249.000,00
- Yılı Net Tahsilatı : 162.961.490,45
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi
Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.21- TÜRK AKREDİTASYON
KURUMU
1. Türk Akreditasyon Kurumu 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 5.066.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.066.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 5.066.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 5.066.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Akredisyon Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Türk Akredisyon Kurumu 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 4.618.000,00
- Toplam Harcama : 3.491.481,11
- İptal Edilen Ödenek : 1.126.518,89
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 4.618.000,00
- Yılı Net Tahsilatı : 7.377.705,22
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.22 TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ
1. Türk Standartları
Enstitüsü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 25.980.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.200.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 137.545.000
BAŞKAN- Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 164.725.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 137.155.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 88.445.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Red
ve İadeler .600.000
BAŞKAN- Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 225.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2007 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Türk Standartları
Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 176.985.000,00
- Toplam Harcama : 115.542.640,35
- İptal Edilen Ödenek : 61.442.359,65
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 185.900.000,00
- Yılı Net Tahsilatı : 215.119.516,15
BAŞKAN (B) cetvelinini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü
2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.24 TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
1. Türk Patent Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 14.246.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
02 Savunma
Hizmetleri 18.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 600.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 17.203.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 32.067.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR C E T V E L
İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 74.945.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 23.044.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 97.989.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Türk Patent Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek Toplamı : 30.506.000,00
- Toplam Harcama : 18.711.735,53
- İptal Edilen Ödenek : 11.794.254,47
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
B- CETVELİ
(YTL)
- Bütçe Tahmini : 51.800.000,00
- Yılı Net Tahsilatı : 74.655.098,48
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü
2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, böylece Sağlık Bakanlığı,
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük ve
Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu, Türk
Standartları Enstitüsü ve Türk Patent Enstitüsünün 2009 yılı
merkezî yönetim bütçeleri ve 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesapları kabul edilmiştir.
Bakanlıklarımıza
ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
Basılı
gündemin 1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Basılı
gündemin 2nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, basılı gündemin 3üncü sırada yer alan,
Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylünün Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk
Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 23 Aralık
2008 Salı günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 00.26