DÖNEM: 23 CİLT: 36 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
37nci
Birleşim
25 Aralık 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312)
2.- 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313)
3.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
4.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)
5.-
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği
Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S.
Sayısı: 268)
6.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun; Dernekler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253
Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile
İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S. Sayısı: 283)
V.-
OYLAMALAR
1.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 13üncü
maddesinin oylaması
VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, Diyarbakır
Lice ilçesinde bir kişinin öldürülmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (7/5533)
2.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, cinsel istismara
uğrayan çocuklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/5571)
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Başbakanlık Basın Merkezinin
bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/5572)
4.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, bazı gazetecilerin Başbakanlık
akreditasyon kartlarının yenilenmemesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/5759)
5.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, bazı Başbakanlık muhabirlerine
akreditasyon kartı verilmemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/5760)
6.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, Başbakanlığın bazı
gazetecilere yasak getirdiği haberlerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı (7/5762)
7.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın istihdamına
ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/5765)
8.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadınların mağdur olduğu
bazı sosyal sorunlara yönelik çalışmalara,
Bir davanın
SHÇEK tarafından takibine,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/5780), (7/5781)
9.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, bazı gazetecilerin
akreditasyonlarının yenilenmemesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydının cevabı (7/5843)
10.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın haklarına yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/5847)
11.-
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, evlat edinme ve koruyucu aile
düzenlemelerindeki yaş şartlarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/5881)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Başbakanlık akreditasyonu
verilen ve iptal edilen gazetecilere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/5892)
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, akredite edilmeyen
gazetecilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/6010)
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, TBMM'de çalışan
sözleşmeli ve geçici personelin özlük haklarının iyileştirilmesine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdilin cevabı (7/6147)
15.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, siyasi parti
grup danışmanlarının özlük haklarına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin
cevabı (7/6148)
16.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, İş Bankası promosyonunun
personele ödenmeyen kısmına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/6191)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak altı oturum yaptı.
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/656) (S.
Sayısı: 312) ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresinin (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) görüşmelerine
devam edilerek;
Maliye
Bakanlığı,
Gelir
İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı,
Kamu İhale
Kurumu,
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesapları;
Gelir Bütçesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı 9uncu maddesine kadar;
Kabul edildi.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanakın, konuşmasında partisine
sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaşın, iktidar partisinin, her
eleştiriye cevap vermek gibi bir hakkı olmamasına rağmen
buna fırsat verdiği iddiasıyla, Başkanın tutumu
hakkında usul tartışması yapıldı.
Genel Kurulun 24
Aralık 2008 Çarşamba günkü (bugün) ve 25 Aralık 2008
Perşembe günkü birleşimlerinde 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının günlük programlarının
tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde 314 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 25 Aralık 2008 Perşembe
günkü birleşiminde ise 283 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/537) (S.Sayısı: 236),
Görüşmeleri
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylünün; Türk Parasının Kıymetini
Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun (2/21) (S.Sayısı: 314)
görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildi.
25 Aralık
2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere, birleşime 23.00te son verildi.
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
TBMM
Başkanı Vekili
Yaşar TÜZÜN Yusuf
COŞKUN
Bilecik Bingöl
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Harun TÜFEKCİ
Konya
Kâtip
Üye
No.: 40
II.- GELEN KÂĞITLAR
25 Aralık 2008 Perşembe
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, BOTAŞın limit içi teminat
mektubu istemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1135)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2008)
2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, TRTdeki bazı personel
hareketlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü
soru önergesi (6/1136) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2008)
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, branş öğretmenliklerine
yapılan bazı atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1137) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/12/2008)
4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, doğalgaz satışında
taksit yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1138)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2008)
5.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, TOKİnin Yoksula Konut
Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1139)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2008)
6.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bazı harcamalarına ve BOTAŞa borcuna ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2008)
7.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Bakırköy ve
Bahçelievlerdeki asayiş olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1141) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/12/2008)
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, öğrenim ve harç kredilerinin geri
ödemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1142) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, seçmen kütüklerindeki sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6151)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
2.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, işten
çıkarılanlara ve kapanan işyerlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6152)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, Rusyadan kaçak kömür sokulduğu
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6153) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2008)
4.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, Ankaraya Kesikköprü Barajından
sağlanan suyun iletimindeki elektrik maliyetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6154)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2008)
5.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, Kızılırmaktaki hidroelektrik
santrallerinde üretimde kullanılamayan suya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6155) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2008)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, emeklilerin durumlarının
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6156) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2008)
7.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, araç muayenesindeki sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6157)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
8.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, tsunami felaketinden zarar gören
Güney Asya ülkelerine yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6158)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
9.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, sabit gelirlilerin
maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6159) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2008)
10.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncının BOTAŞın bazı
araçlarının bedelsiz devredildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6160)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
11.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Eurovision Şarkı
Yarışmasına Ermenistan adına katılacak gruba
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6161)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
12.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, TCKnın 301inci
maddesine göre verilen yargılama izinlerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6162)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
13.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Türkiye Adalet Akademisi
Başkanının istifasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6163) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2008)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, cezaevi personelinin özlük
haklarına ve af söylentilerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6164) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2008)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya E Tipi Cezaevinin personel ve
fiziki yetersizliklerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6165) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/12/2008)
16.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, engellilere verilen
akülü tekerlekli sandalyelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6166)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2008)
17.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, gazilerin özel sağlık
kuruluşlarına başvurusundaki sevk zorunluluğuna
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6167) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2008)
18.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, 5. Dünya Su Forumu organizasyonuna
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6168) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2008)
19.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki hava
kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6169) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/12/2008)
20.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bor madeniyle ilgili bazı
gelişmelere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6170) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2008)
21.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, enerji geçişi projeleriyle ilgili
bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6171) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2008)
22.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, petrol fiyatlarındaki
düşüşün akaryakıt pompa fiyatlarına
yansıtılmamasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6172)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2008)
23.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkındaki inceleme ve soruşturmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6173)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
24.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, ABDde görevli bir Emniyet
Teşkilatı mensubunun aldığı sağlık
raporlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6174) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/12/2008)
25.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Keşandaki orman
vasfını yitirmiş bir arazinin tahsisine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6175)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2008)
26.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, yurt dışına gönderilen
bir Emniyet Teşkilatı mensubuyla ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6176)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
27.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, mülteci, sığınmacı ve
kaçaklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6177) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
28.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya Toptancı Hal Derneğine yönelik
bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6178) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2008)
29.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, bazı Hazine
arazilerinin tasarrufuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6179) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)
30.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, engellilere verilen
akülü tekerlekli sandalyelere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6180) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2008)
31.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisa Bilim ve Sanat Merkezi
inşaatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6181) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2008)
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisadaki derslik ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6182) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
33.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisaya Fen Lisesi açılmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6183) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
34.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, ilköğretim
müfettişlerinin özlük haklarına ve eğitimdeki teftiş
sistemine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6184) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
35.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bazı üniversitelerde
öğrencilere ayrımcılık, baskı ve şiddet
uygulandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6185)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
36.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, aşı üretimi ve ithalatına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6186) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2008)
37.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, IMF ile yapılacak anlaşmaya
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı
soru önergesi (7/6187) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/12/2008)
38.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, kadına
yönelik şiddetle mücadeleye ve bir sığınağın
desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/6188) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2008)
39.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
Fransadaki bir toplantıya ülkemizin davet edilmemesine
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6189) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
40.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, kuru üzüm üreticilerinin desteklenmesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6190) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
41.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, İş Bankası promosyonunun
personele ödenmeyen kısmına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/6191)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2008)
25 Aralık 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda hazır
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tekrar elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi programa göre 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656)
(S.Sayısı:312) (x)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S.Sayısı:
313) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 8inci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi,
9uncu maddeyi okutuyorum:
Resmi taşıtlara
ilişkin hususlar
MADDE 9 (1) Bu
Kanuna ekli (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok
acil ve zorunlu hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili
bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile
edinilebilir.
(x)
312, 313 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008
tarihli 28inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(2) Vakıf,
dernek, sandık, banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri
kuruluş veya kişilere ait olup 237 sayılı Kanun
kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu
kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarınca kullanılan
taşıtların giderleri için (güvenlik hizmetlerinde
kullanılan taşıtlar hariç) kurum bütçelerinden hiçbir şekilde
ödeme yapılamaz.
(3) Türk
Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil), Emniyet Genel Müdürlüğü ile
Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel
Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca hibe edilecek
taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın
Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(4) Emniyet Genel
Müdürlüğüne ait taşıtlar, 12/4/2001 tarihli ve 4645
sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde
gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi İçişleri
Bakanının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi
üzerine alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tâbi
olmaksızın mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir.
Aradaki fiyat farkı, döner sermaye gelirleri, sosyal tesis veya kantin
gelirleri ile Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı
gelirlerinden karşılanır.
(5) Türk
Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ait taşıtlar, 30/5/1985
tarihli ve 3212 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli
cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi Milli
Savunma Bakanlığının (Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için
ise İçişleri Bakanlığının) talebi ve Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu
kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı Kanuna tâbi
olmaksızın mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir.
Aradaki fiyat farkı, sosyal tesis gelirlerinden, kantin gelirlerinden,
döner sermaye gelirlerinden veya bağış yoluyla (Jandarma Genel
Komutanlığı için Jandarma Asayiş Vakfı gelirlerinden)
karşılanır.
(6) Türk
Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ait taşıtlardan,
trafiğe tescil tarihi itibarıyla en az 10 yaşını
doldurmuş olanlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek
bulunmaksızın, cinsi ve adedi, ilgisine göre Milli Savunma
Bakanlığı veya İçişleri
Bakanlığının kararıyla, 4734 sayılı Kanuna
tâbi olmaksızın ve satılacak taşıt sayısı
satın alınacak taşıt sayısından az olmamak ve
satın alınacak taşıt sayısı Milli Savunma
Bakanlığı için 40 adedi, Jandarma Genel
Komutanlığı için 10 adedi ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı için 5 adedi geçmemek üzere mübadele yoluyla
yenileriyle değiştirilebilir ve aradaki fiyat farkı, bütçeden
karşılanabilir. Bu fıkrada yer almayan hususlar hakkında
3212 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı, Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın
İbrahim Binici söz istemişlerdir.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Gökhan
Durgunda.
Buyurun
Sayın Durgun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
9uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun düşüncelerini
ifade etmek üzere huzurunuzdayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce dün şehit olan 3 askerimiz için Tanrıdan rahmet
diliyorum. Başta aileleri olmak üzere milletimize
başsağlığı diliyorum. Yaralı askerlerimize de
acil şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 2009 yılında alınacak araçlarla ilgili
bir maddeyi konuşuyoruz, bunu düzenleyen bir madde. Önümüzdeki yıl
alınması öngörülen araçların sayısı (T) işaretli
cetvelde gösterilmiş. Toplam sayı 4.945, bunların 4.488 tanesi
genel bütçeli kuruluşlarca, 457 tanesi de özel bütçeli idarelerce
kullanılacak. Bunların içine baktığımızda,
değeri 80-90 bin YTL olan binek tipi lüks araçlar da var, 108 tane
bisiklet de var Millî Savunma Bakanlığı tarafından kullanılmak
üzere, arazi tipi araçlar, lüks araçlar, otobüsler, minibüsler var. Geçen
yıllardaki araç alımlarına baktığımızda, bu
seneki rakamların çok daha altında araç alınmış geçen
yıllarda. Yani bir kriz söylemi yokken, bir kriz tehdidi yokken, bir
tasarruf problemi söz konusu değilken daha az araç alınması söz
konusuyken, bugün bu kriz ortamında, tasarruf yapılması gereken
bir ortamda, ne yazık ki, çok daha yüklü miktarda araç
alındığını görüyoruz.
108 tane
bisikletten bahsettim Millî Savunma Bakanlığında
kullanılacak. Ben merak ediyorum, Millî Savunma Bakanlığının
hangi ünitesinde, hangi biriminde bu bisikletler kullanılacak?
Değerine baktığım zaman da 1.500 YTL olduğunu
görüyorum. Biraz inceledim, en iyi bisikletin fiyatı 700-800 YTL
civarında. Yaklaşık 2 kat bir fiyatla bir bisiklet, 108 tane
bisiklet alımı var. Bunu gerçekten merak ediyorum. Yoksa bisiklet
şampiyonasına mı katılacağız, yarışma
mı yapacağız orasını anlamak mümkün değil.
Yaşamakta
olduğumuz ekonomik krizden çıkmak için tasarruf yapmanın
şart olduğu bir dönemde 4.945 araç almak tam bir israf örneğidir.
Dünden bu yana iki tane önemli açıklama var; birisi IMFnin
yaptığı açıklama. İMF dün uyardı, dedi ki:
Gelecek aylar daha kötü olacak. Yıl- başından sonra yeni dalga
yolda. Türkiye için söylüyor İMF bunu. Sayın Başbakan da bir
açıklama yaptı, Bu yaşanan kriz psikolojiktir. dedi.
Sayın Başbakan daha önce bunu teğet geçen bir kriz olarak
nitelendirmişti, dün de bunun bir psikolojik kriz olduğunu söyledi.
Dünyada yüzden fazla ülke var. Hangi ülke -ekonomisi güçlü olan var, ekonomisi
zayıf olan var, sıkıntılı olan var, iyi olan var-
hangisi bu krizi psikolojik olarak nitelendirip geçiştirmeye
çalışıyor?
Değerli
arkadaşlarım, daha dün 2 tane iş adamı intihar etti borcunu
ödeyemediği için, biri Ankarada, biri İstanbulda. Bunlar da bu
psikolojik krizden etkilenerek mi intihar etti? Kapanan işyerlerine
bakalım, psikolojik mi, değil mi? Oradaki rakamlar bize ne
gösteriyor?
Ekonomik durumun
en önemli göstergesi iş yerlerindeki kapanma oranı, işsizlik
oranı ve yoksul insan sayısıdır. Son dönemde yirmi beş
yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır iş
yerlerinin kapanma oranı. 2008 yılının ocak-mayıs
döneminde, her açılan 100 iş yerine karşılık 54
iş yeri kapanmıştır, yani açılanın
yarısı kadar kapanıyor. Açılan her 100 tane ticari küçük
işletme, iş yerine karşılık 148 tane kapanıyor,
daha fazlası kapanıyor. Şirket ve kooperatifler
dışında kalan küçük işletmelerde, ocak-mayıs döneminde
22 bin iş yeri açılırken 21 bin iş yeri kapanıyor,
yani yüzde 94 seviyesinde bir kapanma var.
Kapanan bu küçük
işletmelerin faaliyet gösterdikleri ekonomik alanlara
baktığımızda, bunların toptan ve perakende ticaretle
uğraşan iş yerleri olduğunu görüyoruz. Toptan ve perakende
ticaretle uğraşan iş yerlerinde kapanma oranının yüzde
148e fırladığını görmek mümkün. Bu alanda, 2008 yılının
ocak-mayıs döneminde 11.271 firma açılırken, kapanan ticari
firma sayısı 16.694 olmuştur, yani 5 bin daha fazla firma
kapanmıştır.
Ekonomik
bozulmadan ikinci sırada etkilenen küçük işletmeler tarım
sektöründe de faaliyet göstermektedir. 2008 yılının beş
aylık döneminde firma hâline gelebilmiş tarım
işletmelerinden yüzde 137ye varan bir kapanma vardır.
Değerli
arkadaşlarım, piyasada inanılmaz bir durgunluk
yaşanıyor. Tüccarımız, esnafımız, deyim
yerindeyse sinek avlayarak dükkânını kapatmak durumunda. Hâl böyle
olunca da vergisini ödeyemiyor, kredisini ödeyemiyor, SSK primini ödeyemiyor,
çareyi iş yerine kilit vurmakta buluyor.
Dün, Sayın
Maliye Bakanı Hep şikâyet ediyorsunuz, biraz da çözüm söyleyin.
dedi. Buyurun size çözüm Sayın Bakan
Buna karşı nasıl
önlem almak gerekir? Ben -çok basit- söylüyorum: İş yerlerinin
kapanmaması, işçi çıkarmalarını önlemek için üç
beş ay süresince asgari ücretten vergi almayın. İş yerlerinin
ödemekle yükümlü olduğu SSK primini almayın. Enerji girdilerinde, enerji
fiyatlarında indirime gidin. Eğer bunun kamuya bir yük
olacağını düşünüyorsanız, yük olmayacaktır çünkü
bu iş yerleri kapanmayacaktır, çalışacaktır,
çalıştıkça gelir artacaktır, gelir artınca vergi
artacaktır, bu açık oradan otomatik olarak kapanacaktır;
istihdam devam edecektir, piyasa canlanacaktır. Eğer bu ekonomik
tedbirler bir an önce alınmazsa, ülkemiz girdiği bu kısır
döngünün içinden çıkamayacaktır.
Kapısına
kilit vuran işletmelerin işsizlik oranına da olumsuz bir etkisi
yansımaktadır. Bugün Türkiye'nin toplam iş gücü 26 milyondur, ne
yazık ki, bunun 5 milyonu işsiz durumdadır yani toplam
işsizlik oranı yüzde 15in üzerine
çıkmıştır. Bu
rakamlar, her geçen gün yaşanan bu ekonomik krizden dolayı daha da
artmaya devam etmektedir.
Toplumun temel
taşı ailedir, hanedir. Peki, Türkiyede ailelerin durumu nedir?
Bugün, Türk ailesinin borcu dört
yılda 7 kat artmıştır, geliri ise sadece 2 kat
artmıştır. Ailelerin bankalara ve tüketici finans
şirketlerine 2003 yılında 13,4 milyar YTL borcu varken 2007
yılında bu 100,6 milyar YTLyi bulmuştur. Borçlarla birlikte ailelerin ödediği
faiz miktarı da 4 kat yükselmiştir. Aileler sadece 2007
yılında 15,6 milyar YTL faiz ödemiştir. Aileler,
giderek daha fazla tüketip daha az tasarruf yapmaktadır. Son üç
yılda, ailelerin parasal varlıkları yüzde 64,5 artarken
borçları da yüzde 258 oranında büyümüştür. Aileler çocuklarının okul
masraflarını bile borçla karşılar durumdadır.
Yiyeceği borçla alıyor, faturalarını ve kirasını
kredi kartıyla ödüyor, kredi kartı borcunu da ödeyemeyince başka
bir kredi kartıyla o borcu ödüyor ya da tüketici kredisi çekerek bu
borçları ödemeye çalışıyor. Bu durum, Türkiyede zengin ve
yoksul arasındaki uçurumu keskinleştirmektedir, toplumun sosyal ve
psikolojik dengesi bozulmaktadır. Sayın Başbakan, psikolojik
denge burada bozuluyor, ekonomik krizin sonucunda bozuluyor.
Son dönemde,
ailelerin borcu millî gelirin yüzde 12sine ulaşmıştır. Son
beş yılda, ailelerin borcu Türkiye'nin millî gelirinden daha yüksek
oranda artmıştır. Bu nedenle, 2002 yılında 1,9 olan
ailelerin borcunun millî gelire oranı son beş yılda 11,7ye
yükselmiştir. Vatandaş borç içinde yüzüyor, cinnet denizinde
boğuluyor. Her gün gazetelerde intihar edenlerin haberlerini izliyoruz.
Borcunu ödemek için böbreğini satmak üzere ilan verenler var.
Bankalarda durum
nedir? Bankaların da artık kimliği, ismi değişti.
Kimisi hacizbank oldu, kimisi fabrikabank. Vatandaş, işçi,
çiftçi, tüccar kredi borçlarını ödeyemeyince bankalara gitti,
bankalardan kredi kullandı. O borçları da ödeyemeyince
tarlasını, fabrikasını, dükkânını,
taşıtını bankalara haciz yoluyla vermek durumunda
kaldı. Bugün sadece İş Bankasının satışa
çıkarttığı gayrimenkullerin tahmini bedeli 232 milyon
YTLyi bulmuştur. Vakıfbankın elinde çok sayıda fabrika bulunmaktadır.
Şu andaki tahmini rakam 160 milyon YTL civarındadır. Yani
Vakıfbank da artık bir fabrikabank olmuştur.
Ayrıyeten,
bankalar emlâkçı dükkânına dönmüştür. Elindeki gayrimenkulleri
satabilmek için kelepir fiyatla onları almak isteyen insanların kuyruğa
girdiği bir döneme gelinmiştir. Çok ilginç, Albaraka Türkün elinde
kümes bile vardır, satılık kümes bile Albaraka Türkün elinde
satışa çıkmış durumdadır.
Değerli
arkadaşlarım, son olarak, çok ciddi bir konuyu anlatmak istiyorum,
4/C personeli. Özelleştirme adı altında babalar gibi
sattığınız iş yerlerinden binlerce işçi
çıkarttınız. Bunları 4/C statüsünde işçi olarak tekrar
işe başlattınız. Bunlar şu anda on ay
çalışıyor, iki ay işten çıkartılıyor.
Aldıkları maaş, lise mezunu 630 milyon, ilkokul mezunu 600
milyon civarında. İzin hakları yok, sendika hakları yok,
hatta emeklilik hakları yok, hatta ayda iki günden daha fazla hastalanma
hakları yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
sizden bir ricamız var Sayın Bakan: Babalar gibi
sattığınız bu kuruluşlarda mağdur ettiğiniz
bu çalışanlara bir babalık daha yapın, bunlarla ilgili bir
yasal düzenleme çıkartın ve bu insanlarımız da bu
çektiği mağduriyetten, yaşadığı bu
sıkıntıdan kurtulmuş olsun.
Bu duygu ve
düşüncelerle sevgi ve saygılarımı sunuyorum, iyi günler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Durgun.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Muharrem
Varlı.
Buyurun
Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 312 sıra sayılı kanunun 9uncu maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, dün hain bir saldırı sonucunda şehit olan
3 askerimize Allahtan rahmet, ailelerine de
başsağlığı diliyorum. Bir taraftan bu kurşunu
sıkanlara gizli görüşmelerle af arayanlar, öbür tarafta da
kurşun sıkmaya devam edenler
Bu af çalışmasını
yapanları da milletimizin huzurunda kınadığımı
belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu maddede devletin resmî taşıt
alımlarıyla ilgili konuda, burada, baktığımız
zaman yüzlerce yeni taşıt alımı yapılacak ve bu
taşıtların fiyatları 86 bin YTL ile yani 86 milyar ile 95
milyar arasında rakamlar. Yine efendim, motorlu bisiklet, bisiklet türü
araçlar 1.500 YTL ile 6.500 YTL arasında değişen fiyatlar.
Tabii, işte, kriz, kriz; ekonomik sıkıntı
İnsanlarımız her gün sokaklarda aç sefil dolaşırken,
çöplüklerde ekmek ararken, her gün yeni yeni fabrikalar kapanıp binlerce
insan işsiz kalırken acaba böyle bir israfa, böyle bir yeni
alıma neden gerek görüldü? Bunu da anlamak mümkün değil.
Baktığımız zaman, işte Bakanlık hizmetinde
kullanılmak için
Yani şu ana kadar Bakanlık hizmetinde
kullanılacak otomobil, taşıt, araç yok muydu da acaba yenisini
satın alıyorsunuz? Baktığımız zaman, yine
değişik birimlerde, değişik bürokrasi kademesinde
kullanılacak otomobil alınıyor. Yani şu ana kadar bu
otomobiller yok muydu, bunlar hizmet vermiyor muydu da yeni otomobiller almaya
gerek görüyorsunuz? Hele hele böyle sıkıntılı kriz ortamında,
insanlarımız aç sefil dolaşırken böyle bir karar almak ne
kadar doğru? Onu da yüce milletimizin vicdanına
bırakıyorum, takdirine bırakıyorum.
Şimdi,
Türkiye zaten, bir, gerek siyasetçilerin gerekse bürokratların otomobil ve
israf cenneti hâline gelmiş durumda. Bunu engellenmek açısından
yeni çözümler üretmek gerekirken yenisini katmak da ne kadar doğrudur?
Bunu da yine milletimizin takdirine bırakıyorum.
Şimdi, dün
gazetenin bir tanesinde bir haber gördüm. Baktığımız zaman,
Türkiye resmî araç sayısında dünya altıncısı, dünya
altıncısı. Dünyada Japonyayı, İspanya gibi dünyadaki
ekonomik devleri araç sayısında geçmişiz. Acaba, neden ekonomide
dünya devi değiliz, dünya
altıncısı değiliz; bilimde, teknolojide, kültürde neden
dünya devi değiliz, dünya altıncısı değiliz? Herhâlde
bu noktada, AKP İktidarıyla birlikte Türkiye, araç
sayısında dünyada birinci olmaya karar vermiş.
İnşallah birinci olduğu zaman da madalyasını en iyi
şekilde takdim etmek lazım, kendilerini kutlamak lazım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakana bir ödül daha verecekler.
MUHARREM VARLI
(Devamla) Biz, ekonomide birinci olmamız, bilimde, teknolojide birinci
olmamız lazımken, dünyaya bu manada kendimizi ispat etmemiz
lazımken araç sayısında dünyada altıncı oluyoruz. Çok
büyük başarı, tebrik ediyorum!
Yine, haktan
hukuktan, adaletten bahsedip devletin uçağıyla,
Başbakanlığın uçağıyla Sayın
Başbakanın il ve ilçe kongrelerine
katıldığını görüyoruz. Bu da ne kadar doğrudur?
Şimdi, size tahsis edilen, resmî ziyaretlerde kullanmanız için veya
dünyadaki ekonomik ve ticari anlaşmalarda kullanmanız için, gitmeniz
için tahsis edilen uçağı il ve ilçe kongrelerinde, efendim, o
gezilerde kullanmak ne kadar doğrudur? Bunu da yine sizlerin ve
milletimizin takdirine bırakıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bravo!
MUHARREM VARLI
(Devamla) - Şimdi, her gün gazetelerde yeni haberler görüyoruz. Efendim,
adam okul açmış, ekonomik sebeplerden dolayı okulun
masraflarını karşılayamaz, okulu işletemez hâle
gelmiş ve en sonunda da kafasına bir kurşun sıkarak intihar
etmiş. Yine, çocuklarına bakamadığı için, onların
eğitim masraflarını, onların ihtiyaçlarını
karşılayamadığı için cinnet geçiren bir anne
çocuklarını katletmiş. Şimdi bu ortamda böyle israflı,
insanların ekonomik yaşantısını dikkate almadan böyle
hunharca israf içerisinde olmanın ne manası var? Bunu da anlamak
mümkün değil.
Sayın
milletvekilleri, şimdi yine baktığımız zaman,
çiftçinin durumu çok kötü, çok sıkıntıda. İnsanlar,
traktörlerine mazot koyup tarlalarını ekmekten aciz hâle gelmiş,
gübre alıp tarlalarına atmaktan aciz hâle gelmiş. Biz,
bunları desteklememiz, bunları kollamamız, bunlara maddi kaynak
aktarmamız gerekirken devletin milyonlarca dolar parasını yeni
araç alımlarına yatırıyoruz. İşte eğer iyi
bir şey yapacaksak gelin Ziraat Bankasındaki çiftçilerin kredilerini
dört yıllığına uzatalım, en azından bir yıl
faizsiz erteleyelim. Biz Paralarını affedin, anaparalarını
kaldırın, anaparalarını almayın. demiyoruz, ama en
azından bir yıllığına faizsiz erteleyelim ve dört
yıla uzatalım bu kredilerin vadelerini. Çünkü, insanlar bu krizle
birlikte, zaten geçmişte çok büyük sıkıntı
içerisindeydiler, ne yazık ki borçlarını ödeyemez hâle geldiler.
Her gün yeni yeni hacizlerle karşı karşıya kalıyorlar.
Eğer iyi bir şey yapmak istiyorsanız, güzel bir şey yapmak
istiyorsanız gelin bu kesimi kurtaralım. Çünkü çiftçiler, üreten,
üretime katkı sağlayan insanlar. Eğer bugün buğdayı
üretemez isek -biliyorsunuz buğday çok stratejik bir üründür- dünyaya
bırakın maddi bağımlılığı, manen de
bağlanmak zorunda kalmış oluruz. Onun için çiftçilerimizi ve
esnafımızı korumak mecburiyetindeyiz.
Emeklinin durumu
ortada, işçinin durumu ortada, memurun durumu ortada; Sayın Bakan
memura zam verirken yüzde 2lerde seyrediyor, ama bakıyorsunuz araç
alımında 96 bin YTLlerden bahsediliyor, işte efendim, bilmem
hangi birimin hizmetinde kullanmak açısından. Yok mu bu birimde
araçlar? Görüyoruz, sivil plakalı bir sürü bürokrat aracı görüyoruz,
sivil plakalı bir sürü bakanlık makamında- dolaşan araçlar
görüyoruz. Var. Ama, ne hikmetse, esnafımız, çiftçimiz, memurumuz,
işçimiz kollanması gerekirken, onların maddi durumları
düzeltilmesi gerekirken, şu kriz ortamında onlara destek
çıkılması gerekirken, biz, yeni araç alımlarıyla,
Başbakanlık hizmetinde, bakanlık hizmetinde, bilmem hangi
birimin hizmetinde kullanılması için bir sürü, yüzlerce araç
alıyoruz.
Sayın Bakan
buradayken bir konuya daha temas etmek istiyorum: Vergi daireleri esnafın
üzerine çok aşırı derecede gidiyor Sayın Bakan, çok fena
sıkıştırıyor esnafı. Zaten insanlar
sıkıntı içerisinde, kendi günlük
yaşantılarını nasıl kurtarabilirimin düşüncesi
içerisinde, vergi daireleri de çok aşırı baskı uyguluyor.
Lütfen bu konuda da biraz çare bulunuz. Adamın bir tek araç taksiti,
temmuz taksiti veya ocak taksiti yatmamış diye aracı
bağlanıyor. İnsanların şerefiyle, haysiyetiyle
oynanmasın lütfen bir tek taksit yatmamış diye. Ama, öbür
tarafta, milyarlarca lira veya milyonlarca dolar borcu olan insanlara da göz
yumuluyor. Lütfen bu konuda da bir tedbir alırsanız sizlere
teşekkürlerimizi bildiririz.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın
İbrahim Binici. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
DTP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 9uncu maddesi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hazırlanan 2009
yılı mali bütçesi hakkında bu kürsüden bütün
arkadaşlarımız görüşlerini açıkladılar. Bütün bu
açıklamalarda şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır: Bu
bütçenin emekçileri, köylüleri, memurları ve yaşanan ekonomik krizi
düşünerek hazırlanmış olabileceğinden
halkımızın kuşkusu büyüktür. 2009 bütçesi egemenlerin
bütçesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sayın
bakanlarımız bu kürsüde ekonomik göstergelerle ilgili birtakım
rakamlar açıkladılar. Doğrusu, bu rakamları hangi
Türkiyeden aldıklarını merak ediyorum. Halkın
yaşadığı Türkiyeden mi, yoksa kendilerinin
yaşadığı Türkiyeden mi? Doğrusu, bu, merak konusudur.
Sanki gübre fiyatları bu ülkede 400 yeni kuruştan 1,500 YTLye kadar
yükselmemiş, mazot fiyatı yüzde 150 oranında artmamış,
doğal gaz yüzde 82 oranında zam almamış, sanki elektrik
fiyatları neredeyse 2 katına çıkmamış, sanki tekstil
sektörü çöküşe geçmemiş, sanki fabrika işçileri
alacaklarını almak için kendilerini fabrikalara kapatmamış.
Bu verileri çoğaltmak da mümkündür değerli arkadaşlar. Bakanlar
bizim yaşadığımız ülkeden farklı ülkeden olsa
gerek değerli arkadaşlarım. Bu verileri uydurmuyoruz, reel
sektörün verileridir bunlar.
Ekonomik
yapımızın göstergelerini kısaca ifade ettikten sonra, biraz
da AKP Hükûmetinin hizmet anlayışına bakalım. Kendi yandaşlarına
getirim sağlama konusunda tescil olmuş bu partinin
yolsuzluklarına kısaca ana başlıklarıyla bakalım.
Örneğin, Deniz Feneri olayı gibi kamu vicdanında
yargılanıp mahkûm olan bu yolsuzlukların baş aktörleri
herkesçe bilinmektedir. Bu verileri uzatmak ve çoğaltmak da mümkündür
değerli arkadaşlarım.
Adı adalet
ve kalkınma olan bu partinin iki sıfatla anılması
elzemdir. Değerli arkadaşlarım, adalet sıfatına
baktığımızda, AKPnin adaleti 21 Mart ve 1 Mayısta
bütün dünya kamuoyunda mahkûm edildi. Sokak ortasında vurulan gençleri
söylemeye gerek yok sanırım. Baran Tursun, Engin Ceber ve
diğerleri bu ülkede yaşanmamış galiba. Biz kötü bir rüya
mı görüyoruz acaba değerli arkadaşlar?
Kalkınma
sıfatının durumu daha da vahimdir. AKP Hükûmeti, köylere su götürürken
ve köy yollarını yaparken bir kıstasa bakıyor değerli
arkadaşlarım. Peki, bu kıstas nedir? Bu kıstas, AKPye oy
verme kıstasıdır değerli arkadaşlarım.
Heyecanlanmayın, somutlaştırarak örneklendiriyorum: Kendi seçim
bölgem Şanlıurfada, özellikle Suruç ve Siverek ilçelerine, KÖYDES ve
BELDES projelerine bir göz atalım. Örneğin, AKPyle
yakınlığı bilinen köyün 5 kilometrelik yolunu asfalt
yaptılar; ben defalarca söylememe rağmen, kendi köyüme 2,5 kilometre
kalan yolu yapmadılar. Kış ayında traktörle bile kendi
köyüme gidemiyorum. Bu ayrımcılık değil de nedir? Köylerin
ismini vereyim değerli arkadaşlarım: Büyüksergen, Küçüksergen,
Zeytin, Atyolu, Yalpı, Sallıkuyu, Mermer ve daha da sayabilirim.
Diğer tarafta, Siverek ilçemizde 2 tane sayın vekilimiz var iktidar
partisinden -inanmak istemeyenleri davet ediyorum, götürüp gezdireceğim-
özellikle 2 vekilimin bağlı bulunduğu aşiret köylerinin tek
birinde asfaltsız yol yok, suları tamam ama Karacadağ bölgesinde
-isim veriyorum yine- Gedik, Böğürtlen, Koptepe, İleri, Eğriçay,
Kamışlı, Ekili, Kıyıcık köylerine bu
kış mevsiminde ulaşmak mümkün değil. Nedeni ise AKPye oy
vermemektir. Evet, AKP İktidarı şunu söylüyor: Biz
vatandaşlarla aynı mesafedeyiz.
Değerli
arkadaşlarım, bugünün yarını da var, işte 29 Mart;
göreceğiz, bire bir çalıştığınız yerler
dışında sizi göreceğiz, alamayacaksınız.
Yine,
değerli arkadaşlarım, GAPta enerji üretiminin yüzde 90ı
bitmiş, sulamanın ise sadece yüzde 16sı bitmiştir.
Başta Suruç olmak üzere, Hilvan, Ceylanpınar, Viranşehir ilçelerinin
sulama kanallarının süratle bitirilmesi gerekiyor. AKP Hükûmeti yine
bütün vatandaşlara eşit mesafede olduğunu zaman zaman bu
kürsüden ifade etmektedir.
Yine sürgünlerle
ilgili
Değerli arkadaşlarım, bu ülke cumhuriyetle idare edilen
bir ülkedir ve insanlar demokratik çerçevede haklarını aramak
durumundalar ama ne hikmetse AKP karşıtı duran, sendika üyesi
olan, özellikle kamu görevlisi memurların nerelerden nereye sürgün
edildikleri ortadadır.
Yine açık ve
bariz örnek vereyim: Öz yeğenim olan, sadece seçim sürecinde bir gün
büroma gelen öğretmen Server Binici, Hükûmetin kurulmasından bir
hafta sonra derhâl sürgün edilmiştir. Ama diğer tarafta AKP
adaylarının çantalarını taşıyan, peşlerinde
koşanlar şu anda il millî eğitim müdürlüklerinde müdür olarak
onore edilmişlerdir. Bundan vazgeçmeniz gerekiyor, insanları
kutuplaştırmaktan vazgeçmeniz gerekiyor. Yoksa ülkeyi
çatışmalı ortama çekme, insanları birbirine düşman
etme niteliğini geliştiriyorsunuz. Vicdanen ne kadar rahatsız
olduğunuzu tahmin etmekte fayda var. Vicdanınızı yoklamaya
davet ediyorum sizleri.
Değerli
arkadaşlarım, yine bir başka olay: Biliyorsunuz, iki
Kıbrıs büyüklüğünde olan Suriye sınırında
mayın temizleme işlemi yakın tarihte başlıyor. Evet
değerli arkadaşlar, iki Kıbrıs büyüklüğünde. O
mayınlı arazilerde topuklarını kaybeden, ölen,
mağduriyetini çeken insanlar yine devre dışı
bırakılıyor. Hatta hatta daha acı bir olay,
vatandaşın arazisinin yüzde 50sine zamanında el koyulmuş,
mayın döşenmiş, yüzde 50si de vatandaşın elinde ama
bu mayın temizleme yöntemiyle kırk dokuz
yıllığına temizleyene peşkeş çekilecektir. Hem de
Türkiye Cumhuriyeti şirketleri değillerdir. Bu daha acı bir
olay. İsrail ve İngiltere firmalarına peşkeş
çekilecektir. Yazık değerli arkadaşlar, yazık!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
Yazık
değerli arkadaşlar. Orada babasını, atasını
kaybeden, yıllarca orada, yoksul köylüye, çiftçiye bu topraklar
verilmeliydi. O topraklar İsraile ve İngiltereye peşkeş
çekilmemeli.
Yine, AKPnin
vicdanen, AKP milletvekillerinin özellikle kendilerini sorgulamak durumunda
kalmalarını ve düşünmelerini tavsiye ediyorum. Yazık
oluyor; insanlar orada can vermiş, arazileri ellerinden
alınmış ama sözüm ona organik tarımı İngiltere ve
İsrail yapacak diye de İngiltere ve İsraile peşkeş
çekilecek.
Değerli
arkadaşlarım, bu halk sizden hesap soracaktır. Gün, bugünkü AKP
İktidarıyla sonlanmayacaktır, ileriki süreçlerde, her bölgede
haksızlığa uğrayan işçisi, köylüsü, memuru, çiftçisi
AKPye hesap sorma gününü kendilerinde sorumluluk bileceklerdir.
Bu duygu ve
düşüncelerle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Zamanınız doldu Sayın Binici.
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Söylenecek daha
çok şey var ancak zamanım bu kadar elveriyor. 2009 yılı
bütçesinin ne krizi ne de yoksul halkı dikkate almadığı
açık seçik ortadayken bu yasa tasarısını gönül
rahatlığıyla onaylayacağımız beklenmemelidir.
Bu nedenle, 2009
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısını reddettiğimizi bir
kez daha ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Binici.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Erzurum Milletvekili Sayın Muzaffer
Gülyurta aittir.
Buyurun
Sayın Gülyurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MUZAFFER GÜLYURT
(Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 9uncu
maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dün Cizrede hain bir saldırı sonucu şehit
olan 3 askerimize Allahtan rahmet diliyorum. Ailelerine ve ülkemize
başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum. Hain saldırıyı yapanları ve
onlara destek olanları da nefretle kınadığımı
burada ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu maddeyle ilgili konuşacağım. Ancak, biraz
önce konuşan hatibin söylediklerine de bazı şeyleri burada ifade
etmek gerekliliğini hissetmiş bulunmaktayım.
Ben Erzurum
Milletvekiliyim. Erzurum, güney ilçeleri etnik olarak Kürt kökenli
vatandaşlarımızdan, kardeşlerimizden oluşan bir ildir.
Burada yaşayan insanlarımıza, bizler hiçbir ayrım yapmadan
-çünkü AK PARTİ Hükûmeti, AK PARTİ felsefesinde hiçbir insanı
ayırmaz, herkesi, 70 milyon insanı bir kardeş olarak görür ve
oralara hizmetler götürür- biz buralara hizmet götürdük. KÖYDES ve BELDES
projeleriyle bu köylerimizin yollarını yaptık, bu köylerimize su
götürdük ve bu insanlar 2002 seçimlerinde bir başka partiye oy verirken
2007de 22 Temmuz seçimlerinde AK PARTİye oy vermişlerdir.
Bakın, ben
size oradan bir hatıramızı anlatmak istiyorum. Bu köylerden,
Kürt kökenli vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin
yaşadığı köylere seçim gezisine gittiğimizde bir
yaşlı nine aynen şunu anlattı. Daha önce kendisinden Kürt
kökenli bir aday oy istemeye gitmiş, DTPli olan bir aday. O nine
kendisine şunu söylüyor, diyor ki: Bana bak bana! Şu evin
karşısında duran şu su deposu olduğu müddetçe,
yollarımız bu şekilde yapıldığı müddetçe
bizden size oy yok. Ben bugüne kadar sırtımda su
taşıdım, arkamda su taşıdım, elimde su
taşıdım bu ihtiyar hâlimle. Ama, AK PARTİ benim evime suyu
getirdi, akıttı. diyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) DTP kaç defa iktidara geldi?
Yapacaksın tabii. Görevin bu. Yapmayacaksın da ne yapacaksın? O
köylü vergi vermiyor mu? Hak etmiyor mu yol, su? Su deposunu hak etmiyor mu?
Fazla bir şey mi yapmışsın?
BAŞKAN
Sayın Demirtaş
Sayın Demirtaş
MUZAFFER GÜLYURT (Devamla) Bakınız
ben size şunu söyleyeyim: 3 Kasımda 35 bin oy alanlar 15 bin oy
almışlardır 22 Temmuzda.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ hiç kimseye ayırım yapmadan, herkese
hizmet götürmüştür ve bunun karşılığını da
her vatandaşımız, Kürtüyle Türküyle takdir etmektedir.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Onun için iktidara geliyorsun.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Oy vermeyen de cezasını bulmuştur.
MUZAFFER GÜLYURT (Devamla)
Değerli arkadaşlar, 2002 yılında iktidara gelen partimiz,
sağladığı istikrar, birlik ve beraberlik sonucunda ülkemizi
dünyanın on yedinci büyük ekonomisine sahip bir ülke seviyesine
çıkarmıştır.
Ekonomide
büyüklük açısından baktığımız zaman şunları
görebiliyoruz: İktidara geldiğimizde 230 milyar dolar olan ekonomik
büyüklük beş yılda 657 milyar dolara yükselmiştir. 2009
yılında da 788,4 milyar dolar olacağı beklenmektedir.
Böylece altı yıl içerisinde yüzde 6,8 oranında bir ekonomik
büyüme sağlanmış bulunmaktadır. Bütçe
açığının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki
payı 11,5tan 1,6ya getirilmiş, 2009da da bu oran 1,2 olarak tahmin
edilmektedir. Kişi başına düşen gelir biz geldiğimizde
2.500 dolar civarındayken 2007 yılında 9.305 dolar olmuş,
inşallah 2009da da 10.913 dolar olacağı düşünülmektedir.
Ekonomideki bütün
bu düzelme ve iyileşmeler, Hükûmetimizin göreve geldiğinden beri
uyguladığı gelir artırıcı ve gideri
azaltıcı politikalar ve gerçekleştirilen yapısal reformlar
sonucu olmuştur. Görüşmekte olduğumuz bütçe kanununun 9uncu
maddesinde de Resmî taşıtlara ilişkin hususlar
başlığı altında, aynı bakış
açısı ve aynı politikayla hareket edilmiştir. (T)
cetvelinde yer alan taşıtların alımı ancak çok acil ve
zorunlu hâllere münhasır kılınmış, ilgili
bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla temin
edilmesi sağlanmıştır. Kanunun bu maddesinde, 237
sayılı Kanun kapsamında bulunan vakıf, dernek ve banka gibi
kurumlar ile özel kanunla kurulmuş üst kurul ve kuruluşların
kullandığı taşıtların giderleri için kurumun
bütçesinden hiçbir şekilde ödeme yapılamayacağı hükmü
getirilmiştir. Bu hüküm hem tasarruf etme açısından önem
taşımaktadır hem de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) -
amacı dışında kullanmanın önüne
geçilmiş bulunmaktadır. Tabii, güvenlik hizmetlerinde kullanılan
taşıtlar bu kısıtlamanın dışında
tutulmuşlardır.
Yine, Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz ile Emniyet Genel Müdürlüğümüzün ihtiyaç
duyduğu taşıtların gerek hibe gerekse satın alma
yoluyla temin edilmesinde kolaylık getirilmiş, (T) cetvelinde
gösterilmesine gerek bulunmaksızın ilgili bakanlığın
teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile alınabileceği hükme
bağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar ve muhalefetin yoğun ve
yorucu çalışması sonucu çıkartılmakta olan 2009
yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisimizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gülyurt.
Şahıslar
adına ikinci söz İstanbul Milletvekili Sayın Özlem
Piltanoğlu Türköneye aittir.
Buyurun
Sayın Türköne. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ÖZLEM
PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 mali yılı bütçesinin Mali
Politikaya İlişkin Hükümler başlıklı bölümünün 9uncu
maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde görüşmekte olduğumuz bütçelerin asıl
fonksiyonları nelerdir? Bir ekonomide üretilen, aslında,
hasılanın israf edilmeden ve tasarruf hassasiyetiyle harcamaya,
aslında, dönüştürülmesinden bahsediyoruz biz bütçeden bahsederken
fakat bu süreç ne derece şeffaf işliyor burası çok mühim ve
kontrol edilebilirliğin ve hesap verilebilirliğin ne derece temini
mümkün bu da çok mühim. Bu açıdan bakıldığında bütçe
bizim açımızdan büyük çaplı bir tasarruf, aslında,
tedbiridir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğimiz üzere dünya giderek
küreselleşiyor ve bu üretim kaynaklarına da ister istemez
yansıyor ve üretim kaynakları her geçen gün hırpalanıyor.
Bugün bütün dünya ekonomilerinin yöneldiği ana kaynak israf ekonomisi
olmayı sürdürmekte. Bu noktada israf ve tasarrufun ben
tanımlarının yeniden yapılmasını çok önemsiyorum.
İsraf, malı boşa harcamak, faydasız hâle getirmek ya da
faydalı olamayacak bir biçimde sarf etmek ama tasarruf ne diye
baktığımızda, görüyoruz ki bugünün iktisat teorilerinde de
bir sorun olarak kabul edilen ciddi bir aslında çözümlenmeyi bekleyen bir
husus.
Nedir tasarruf?
Sınırlı ekonomik kaynakların tam ve etkin
kullanımıyla ekonomik büyüme ve kalkınma sorunlarına
karşı kullanılabilecek en etkin aslında çözüm yöntemi ve
etkin kullanım meselesi de bu bakımdan çok önemli. Çünkü etkin
kullanılan kaynaklar, toplumun ve onu oluşturan bireylerin
refahını artırırken, israftan kaynaklanan kanaatsizlik ve
geçim sıkıntısı şikâyetleri de kaybolmaya aslında
başlayacaktır.
Günümüz
toplumlarının eğilimlerine de baktığımızda
bunları aslında görüyoruz hep birlikte. İnsanlar her geçen gün
kredi, Mortgage ve benzeri yollardan finans kuruluşlarına
aslında borçlanıyorlar ve bireyler olarak daha çok
çalışmalarına rağmen her geçen gün daha zor
geçinebiliyorlar. Bu noktada israf konusunun sadece bireylerin meselesi
olmadığını, bu konuda devletin de önem arz etmesi ve
hassasiyet göstermesi gerektiğini ben bir kez daha vurgulamak isterim.
Biraz önce burada
konuşan hatipler AK PARTİ hükûmetlerini bu bakımdan
eleştiriyorlar ama bence haksızlık ediyorlar bizlere; çünkü
rakamlar bunları söylemiyor, rakamlar tam tersini gösteriyor. Bizlerin
yoksulların hakkını korumadığımız
iddiası tamamıyla içi boş bir iddiadan öteye gitmiyor.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Göreceğiz
Göreceğiz
ÖZLEM
PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (Devamla) Elbette bir ülke
vatandaşının idarecilerden, hükûmetlerden beklediği, söz
konusu kaynakların doğru şekilde, etkin, verimli
kullanılmasıdır ve israf edilmeden
kullanılmasıdır. Öyleyse, eski bütçelerle, geçtiğimiz
yılların bütçeleriyle, geçtiğimiz hükûmetlerin bütçeleriyle AK
PARTİ hükûmetlerinin bütçelerinin yaklaşımını
karşılaştırmamızda ben bir fayda mülahaza ediyorum.
Örneğin,
2002 yılına döndüğümüzde, 2002 yılı bütçesine
baktığımızda faiz ödemelerine epeyce bir pay
ayrıldığını görüyoruz. Hepinizin bildiği üzere,
faiz ödemeleri nedir? Faiz ödemeleri, toplumun üst gelir
kısmının üst gelir grubuna, sermaye sahiplerine, bütçe yoluyla
aslında bir nevi para aktarılmasıdır. 2002 yılı
bütçesinde faiz ödemelerinin bütçenin yüzde 45ine tekabül ettiğini
görüyoruz ve biliyoruz ki böyle bir bütçe algılamasıyla sosyal
politika araçlarının kullanılması neredeyse
imkânsızdır. AK PARTİ hükûmetleri ise bu tabloyu tamamıyla
tersine çevirmiştir ve bu rakamlar sırasıyla 2007, 2008
yıllarında yüzde 45lerden yüzde 25lere indirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, lütfen bir göz atalım. O zaman eminim soruyorsunuz,
diyorsunuz ki: Madem bu rakamları düşürdünüz, tasarruf ettiniz, bu
tasarrufları nerede değerlendirdiniz? Söyleyeyim size: Bu
tasarrufları biz, bakın, örneğin personel harcamalarında
kullanmışız yani memurumuzu korumuşuz, daha fazla, daha iyi
imkânlar sağlamışız. Örneğin, 2002 yılında
tarım sektörüne bütçeden verdiğimiz pay yüzde 1,56 civarında
iken bugün ise bu rakam yüzde 2,6lara çıkmıştır, 2009
yılı mali bütçesinde. Bakıyoruz sağlık
harcamalarına, aynı şekilde, yüzde 1,85ten biz bunu yüzde
3,20ye çıkarmışız. Aynı şekilde, sosyal güvenlik
harcamalarına da bakıyoruz, bütçeden aldığı paya
bakıyoruz, burada da artışların görüldüğünü
söyleyebiliriz. Ve bir başka örnekle daha devam edelim: Örneğin eski
hükûmetler döneminde emeklilik yaşı 38-40
aralığındaydı ve dünya ülkeleri ortalamasına
baktığımızda bunun 60-65 yaş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZLEM
PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Ve israftan ve
tasarruftan bahsediyoruz. Erken emeklilik dolayısıyla bu ülkede
kaybedilen toplam paraya baktığımızda 37 katrilyon yani 37
milyar yeni Türk lirası olduğunu görürüz. Demek ki, yapılan
düzenlemeler, tasarrufu sağlayan, israftan kaçınan, kaynakların
doğru, etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını
sağlayan bir yapıdır.
Ben bu vesileyle,
2009 mali yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum ve yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türköne.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım;
aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum.
Sayın
Bakanım, teşviklerde etkinlik, teşvikin miktarı kadar vaat
edilen teşvikin zamanında ödenmesine de bağlıdır. 2008
yılı bütçesi içerisinde bütçelendirilmiş olup teşvik olarak
vaat edilen tarım sektöründeki makine teçhizata dayalı hak
edişler, teşvik hak edişleri bugüne kadar ödenmemiştir ve
bunun ödenmeme nedeni de Maliye Bakanlığından gerekli
kaynağın aktarılmamasına bağlıdır. Dün
Sayın Ferit Aslanoğlu da ifade etti. Gerçekten bu para
aktarılmadığı için ödenemiyor. Çiftçilerimiz bu açıdan
mağdur, sanayicimiz de mağdur. Durumla ilgili ne değerlendirme
yaparsınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Ankara, İstanbul, İzmir il emniyet müdürleri dışındaki
il emniyet müdürlerimizin araçları makam araçları değildir. Bu
eşitsizliği gidermek için diğer il emniyet müdürlerinin
araçlarını da makam aracı yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Hükûmetin enflasyon artışına gerekçe
yaptığı enerji fiyatları bazı diğer girdi
fiyatlarını düşürmektedir. Diğer taraftan talepte de önemli
bir daralma vardır. Enflasyon düşme sürecine girmişken enflasyon
hedeflemesi politikasını uygulamak doğru mudur? Bu durumda
ekonomiyi nasıl rahatlatacaksınız? Maliye Bakanı olarak bu
konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Hükûmet üyelerindeki olumlu gelişmeleri takdirle izliyoruz. Sayın
Adalet Bakanımız, Engin Ceberin cezaevinde işkenceden ölümü
nedeniyle özür dilemiştir. Sayın Kültür Bakanımız
yaptığı bir konuşmasında Geçmişte yapılan
bütün yanlışlar adına devletin şu anda bir görevlisi
sıfatıyla özür diliyorum. dedi. Sayın Bakan, siz de altı
yıllık bir Maliye Bakanı olarak ülkede vergi reformu
yapamadığınızdan, kayıt dışını
önleyemediğinizden dolayı başarısız olduğunuzu söyleyip
özür dileyecek misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yeni
AHMET YENİ
(Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Doğu ve Güneydoğuya KÖYDES ve BELDES için ne kadar
yatırım yaptınız? 2009 yılı içerisinde bu
bölgemize ne kadar kaynak ayırdınız? Bugüne kadar o bölgede
yapmış olduğunuz çalışmalardan dolayı da sizleri
tebrik ediyorum, size teşekkür ediyorum.
Bir de GAP
bölgesi için ayırmış olduğunuz kaynağı bu 2008,
2009 ve 2010 yıllarında kullanabilecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Beş gündür aynı soruyu soruyorsun,
cevabını alamadın mı?
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, lütfen
Soru anlaşılmıyor.
Sayın
Ağyüz, siz şimdi birazdan soru soracaksınız, aynı
şey yapılsa, nasıl, hoşunuza gider mi?
Buyurun
Sayın Taner.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, resmî araçların kullanımına
ilişkin hükümler belli iken, Ulaştırma Bakanlığı
makamına, şahsına, Telekoma ait 06 BE 4312, 2007 Audi A8; 06 AP
8702, 2006 Mercedes Vito; 06 AR 3750, Honda Accord vesaire devam ediyor, 9
araç. 3 tanesi Bakanın şahsına, 2 tanesi Bakanın evine, 1
tanesi şoförüne tahsis edilmiş olan bu araçların
kullanılması yasal ve ahlaki midir? Milletin vergileriyle
alınıp emirlerine verilen bunca araç varken Telekomun bunca
aracının Sayın Bakana ayrıca tahsis edilmesini
nasıl
karşılıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
küresel finans krizinin ülkemizi etkilediğini artık Sayın
Başbakan ve zatıalinizin telaffuz etmesinden çok mutluluk duydum.
Alınacak tedbirleri de bölük pörçük açıklıyorsunuz.
İki kesim
çok sıkıntılı: Çiftçilerin sulama, elektrik borçları
yeniden yapılandırılacak mı? Öğrenimi
sırasında kredi alan üniversite öğrencileri mezun olduktan sonra
bu kredi borçlarını ödemediler. Şimdi hacizle karşı
karşıyalar. Bunlar için yeniden bir yapılandırma
düşünüyor musunuz?
Zam yapmakla ünlü
Enerji Bakanımızın doğal gazda indirim yapacağı
düşüncesine ve önerisine katılıyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
Beş dakika
süreniz var.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Daha vaktimiz vardı Sayın Başkan, bir soru
daha sorabilirdik.
BAŞKAN
Sekiz saniyeniz var, sekiz saniyede sorabilecek misiniz?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Efendim, vakit bitinceye kadar
BAŞKAN
Artırırsak sordururum, tamam.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Akcan
tarım teşvikleriyle ilgili olarak ödeme
yapılmadığını söyledi. Biz bu AK PARTİ Hükûmeti
döneminde tarıma, çiftçilere en büyük teşvikleri veren hükûmetteniz.
Biz geldiğimizde tarıma verilen para, çiftçilere verilen para 1
milyar 800 milyon küsurdu, şimdi 5,5 milyar YTLyi aştı bu
rakamlar. Yani, bu sene itibarıyla, şu anda ödediğimiz 5 milyar
800 milyon. Dolayısıyla, biz bu ödenekleri, hatta zaman zaman
ödeneklerin biraz da üstünde paraları Tarım
Bakanlığına aktarıyoruz ama hangi teşvikleri verip
hangilerini veremedi, onu da bilemiyorum tabii. Fakat bütün hepsini
verdiğini ben tahmin ediyorum ama bu konuda bir şey varsa yine
Tarım Bakanıyla gerekli görüşmeleri yapıp, gerekli
incelemeleri yaptırırız.
Sayın
Özdemir Emniyet müdürlerinin araçları makam aracı olacak mı
diyor. Tabii, Emniyet Genel Müdürlüğünün bir tasarrufu olsa gerek bu.
Çünkü emniyetin istedikleri araçları, Devlet Planlama
Teşkilatının da onayıyla biz gerekli isteklerini yerine getirmeye gayret
ediyoruz, bütçe ölçüleri çerçevesinde. Ondan sonraki uygulamalar ilgili
kuruluşlara aittir.
Yine, enflasyon
hedeflemesiyle ilgili olarak, bildiğiniz gibi, enflasyonla ilgili bizim
kuruluşumuz, bağımsız kuruluş olan Merkez
Bankasının bir politikasıdır. Merkez Bankası, kendi
politikalarını da hükûmetin, ekonominin politikalarına uygun
olarak kendisi tayin eder.
Yine, Sayın
Güvel diyor ki: Vergi reformu yapamadığınız için özür
dileyecek misiniz? Şimdi, değerli arkadaşlar, burada en fazla
geçen kanunlar Maliye Bakanlığına ait kanunlardır. Dikkat
edin, Adalet Bakanlığına ve Maliye Bakanlığına
ait kanunlar. Çünkü vergi meselesi, ekonomi meselesi dinamik bir hadisedir. Bu
dinamik değişimlere uygun olarak biz sürekli değişimler
yaparız. Kaldı ki Kurumlar Vergisi Kanununu yeni baştan
yaptık biz, daha yakında bu Meclisten geçti. Bu kurumlar vergisi
başlı başına bir reform. Muhasebei Umumiye Kanunu
vardı, 5018 sayılı Kanunu getirdik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Maliye teşkilatını berbat ettiniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Efendim!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Berbat ettiniz maliye teşkilatını.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Maliyeden anlayanlar bunu
konuşursa iyi olur diye düşünüyorum!
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Evet, ben de aynen katılıyorum.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Anlayan anlamayan herkes
konuşursa işte böyle oluyor.
Değerli
arkadaşlar
KAMER GENÇ
(Tunceli) 5018 sayılı Kanun
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Sayın Yeni KÖYDES
projelerine, BELDES projelerine ne kadar harcadınız? diyor.
Değerli
arkadaşlar, biz bildiğiniz gibi 4,7 milyar harcadık bunlara, bu
sene de 500 milyon koyduk. Ayrıca köylerin elektrifikasyonu için de 1
milyarın üzerinde yatırım yapıyoruz.
Yine BELDES için
10 binin altındaki belediyelere her sene 300 milyon ayırıyoruz;
onlar içme sularını getirsinler, yollarını yapsınlar
yani altyapılarına harcasınlar diye bunları
ayırıyoruz. Nitekim bu KÖYDES olsun, BELDES olsun bu projelerin ne
kadar başarılı olduğunu bütün ülkemiz gördü.
Şimdi GAP
için ne kadar? diyor. Onu da kısaca bildireyim, fazla anlatmayayım
çünkü İktidar partisi milletvekilinin sorularına çok cevap
veriyorsunuz. diyorlar bana, az vereyim. 14,5 milyar harcayacağız
bunun için de, 2013 yılına kadar 14,5 milyar harcayacağız.
Sayın Taner
Ulaştırma Bakanlığına Telekom dokuz tane araç
vermiş. diyor.
Verdi mi vermedi
mi ben bunu bilmiyorum. Bir de plakalarını verdi, bir bakalım.
RECEP TANER
(Aydın) Belgesi burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Plakalara bakın, plakalar burada.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi çok güzel de, burada
Ulaştırma Bakanı da oturdu, bütçesini gördünüz, ona
sormadınız mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Taşıt Kanunu ile ilgili Sayın Bakan bu,
Taşıt Kanunuyla ilgili. Taşıtlarla ilgilidir, resmî
makamların kullanacağı taşıtlarla ilgilidir,
cevabı sizin vermeniz gerekir.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi bakın Sayın
Vural, sen tecrübeli bir milletvekilisin, bakanlık da yaptın.
Şimdi Telekomun taşıtı bizim bu Taşıt Kanununa
giriyor mu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Girmiyor. Nasıl kullandırıyorsunuz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani onu Ulaştırma
Bakanına niye sormadınız?
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz soracaksınız!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Öyle mi! İyi, peki.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Burada Hükûmet temsilcisi siz değil misiniz? Siz
soracaksınız!
OKTAY VURAL
(İzmir) Kamu görevlilerinin özel taşıtlarına bu
şekilde nüfuz kullanması konusunda takibi yapmanız gerekiyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Öyle mi!
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz Maliye Bakanısınız, değil misiniz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki.
BAŞKAN -
Süreniz doldu.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bizim bütçeye etkisi var mı
bunun?
OKTAY VURAL
(İzmir) Değil misiniz?
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bütçeye değil tabii ya
OKTAY VURAL
(İzmir) Değil misiniz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ee tabii ya
Siz bakanlık
yaptınız yani bunu bilirsiniz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Etkisi var tabii. Milletin vermediğini özel sektörden niye
alıyorlar?
BAŞKAN
Süreniz doldu. Diğerlerini
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN
Tabii, daha henüz bir şeye geçmedik.
Şimdi,
Sayın Işık beni uyarmıştı sekiz saniye kaldı
diye. Sayın Öztürke sekiz saniye borçluyum. Kendisinden özür diliyorum. Sırada
o vardı, onu da
ALİM
IŞIK (Kütahya) On sekiz saniye vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN O
zaman on sekiz saniye için Sayın Öztürkten özür diliyorum, bir dahaki
sefere ekleyeceğim. Size de teşekkür ederim
uyardığınız için. Adaletli bakış
açınıza özel teşekkür ediyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Maliye Bakanına bir dakika ilave
yaptınız.
BAŞKAN
Şimdi, 9uncu maddeyi oylarınıza sunacağım fakat karar
yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, burada 139 kişi yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç, bir muhalefet
KAMER GENÇ (Tunceli)
139 kişi yok. Kâtipler AKPli
BAŞKAN
Hayır, 2si AKPli değil, buradaki MHPli.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, bakın, burada 139 kişi
yok. Vallahi yok, billahi yok!
BAŞKAN
10uncu maddeyi okutuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, böyle bir şey olabilir mi! Bu kadar da AKPyi
korumayın!
BAŞKAN
Şimdi, bir muhalefet, bir de iktidar kâtip üyelerinin sözleriyle karar
verdim.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe
Uygulamasına İlişkin Hükümler
Aktarma ve ekleme
işlemleri
MADDE 10 (1) a)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinin "Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan
ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile gerektiğinde
"Yedek Ödenek" tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin
tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tâbi
olmaksızın Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek
Ödenek" tertibine aktarmaya,
b) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu
idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek
olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma
ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda
gerekli işlemleri yapmaya,
c) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı bütçelerinde yer alan Silahlı
Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile
bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından
yürütülmesi halinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar arasında
karşılıklı olarak aktarmaya,
ç) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri için 2009 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
yılı yatırım programında değişiklik
yapılması halinde, değişiklik konusu projelere ait
ödeneklerle ilgili kurumlar arası aktarmaya,
d) Kamu
idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe
kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların hazırlanması
ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri
için gerekli düzenlemeleri yapmaya,
Maliye
Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma
yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde yirmisine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde yirmiyi geçen
diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye
Bakanı yetkilidir.
(3) Genel bütçeli
idareler, 13/12/1983 tarihli ve 180 sayılı Bayındırlık
ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında
Bayındırlık ve İskan Bakanlığına
yaptıracağı işlere ilişkin ödeneklerini
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bütçesine
aktarmaya yetkilidir.
(4) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı; cari yıl içinde aralarında
yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla
varılacak mutabakat üzerine, bütçeleri arasında karşılıklı
aktarma yapmaya yetkilidir.
(5) Özel bütçeli
idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli
cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler
ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen ödenekleştirilmeyen
finansman karşılıklarını ve gerçekleşen finansman
fazlalarını, idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni
açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Maliye
Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde kamu
idareleri yetkilidir. Sermaye ödenekleri, 2009 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar Esaslarına
göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
(6) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek
aktarma suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki
idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk
işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler
karşılığı tahsil edilen tutarlar, bir yandan (B)
işaretli cetvellere gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvellere
ödenek olarak kaydedilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Sayın Fehmi Murat Sönmeze aittir.
Buyurun
Sayın Sönmez. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ben de şehit
olan askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
2009
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 10uncu maddesi,
bütçede belirli bir tertibe tahsis edilmiş olan ödeneğin bir
tertipten düşülerek başka bir tertibe eklenmesini düzenlemektedir.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan bütçe görüşmelerinde, bu konu
yani aktarma ve işlemini düzenleyen maddenin içeriği
bakımından Maliye Bakanına verilen yetkilerin
genişliğinin, bütçenin şeffaflık ilkesine ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bütçeyi yapma iradesine aykırı olduğu, konuyla
ilgili konuşan sayın milletvekilleri tarafından
eleştirilmişti. Eleştiriye konu olan düzenlemenin aynı
şekilde, görüşmekte olduğumuz 2009 Bütçe Kanunu
Tasarısında da tekrarlandığını görüyoruz. Bu
yüzden ben de buradan tekrar etmek istiyorum: Bütçe kanunları
yapılırken şeffaflık ilkesine ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütçeyi yapma iradesine gerekli özenin gösterilmesi gerekmektedir.
Ne yazık ki bu maddede bu özeni göremiyoruz. Örneğin 1inci maddenin
(b) bendinde, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti
yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine, bütçesinden, yıl
içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın
ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya Maliye Bakanı
yani yürütme yetkili kılınmaktadır. Bunun çok açık şekilde
Parlamentonun iradesine ve bütçe yapma hakkına bir müdahale niteliği
taşıdığını düşünmekteyiz. Aktarmaya konu
olan ödeneğin, Parlamentonun uygun gördüğü fonksiyonla ilgili bir
hizmete aktarılması gerekmektedir. Aksi hâlde Parlamentonun ödenek
tahsis etmesi suretiyle kurumun sunduğu hizmet yerine başka bir
hizmete ödeneğin aktarılması söz konusu olabilecektir.
Örneğin sağlık için veya eğitim için kurumun bütçesine
aktarılan kaynak, yol yapımı için ekonomik hizmetler sektörüne
kaydırılabilecektir. Bu yüzden bu konuda yürütmeye devredilen yetki,
Parlamentonun bütçe yapma iradesini aşmayacak şekilde
sınırlanmalıydı.
Tabii, bütçeler
hükûmetlerin tercihlerini de ortaya koyan belgelerdir. Örneğin
hazırlanan bütçenin gelir dağılımına etkisi
nasıldır? İşsizler, yoksullar ve dar gelirliler için neler
getiriyor? Ya da varlık sahipleri için neler sağlıyor? Uzmanlar
genellikle bütçenin bu yönlerini inceliyor.
Türk-İşin
yaptığı açıklamaya göre, yoksulluk
sınırının 2.404 YTL, açlık
sınırının 738 YTL olduğu bir ortamda iktidarın
çıkıp da Altı yıl içinde ben asgari ücreti 503 YTLye
çıkardım. diye övünmesi hiç de anlamlı değildir.
Sayın Başbakan 2009 bütçesinin görüşmelerinde
yaptığı konuşmada Göreve geldim, yüzde 10,3 işsizlik
vardı, şu anda da yüzde 10,3 işsizlik var. diyerek altı
yıldır bu konuda bir arpa boyu bile yol
alınmadığını itiraf etmiştir.
Artma
eğilimini sürdüren işsizlik, ülkemizi teğet geçtiği iddia
edilen krizin etkileri ortaya çıktıkça daha da artmaktadır.
Önümüzdeki günlerde daha açık şekilde anlaşılacaktır
ki kriz teğet geçmemiş, tam merkezden geçmiştir. Her gün
gazeteler ülkemizin şehirlerindeki işten çıkarmaları
yazmaktadır, kapanan iş yerlerini yazmaktadır. Seçim
bölgelerimizdeki işletmelerin ne durumda olduklarını üzülerek
görüyoruz. Örneğin Eskişehirde Toprak Grubuna bağlı
iş yerlerinde çalışan binlerce işçi aylardır
ücretlerini alamıyorlar, aileleri perişan haldedir. Bozüyükte iki
fabrika, Eskişehirde bir fabrika üretimini tamamen durdurmuş,
diğer devam eden fabrikalar da kapanma, üretimini durdurma riskiyle
karşı karşıyadır. Buradaki işçiler sekiz
maaş tutarındaki maaş alacaklarını, ihbar ve
kıdem tazminatı alacaklarını alamamışlardır.
Hükûmet ise aylardır bu sıkıntıları yaşayan
işçiler ve aileleri için kılını bile
kıpırdatmamaktadır. Daha yeni İnönüde Otosanda 300
kişi işten çıkarılmıştır.
Türk
insanının en büyük özelliği sıkıntıdaki
komşusunun o sıkıntısını gidermek için çaba sarf
etmesi, çözüm bulmasıdır. Fakat siz kurtarmak yerine günü idare
edecek yardım yapmayı ve onları kendinize bağımlı
hâle getirmeyi sağlayan bir özelliği Türk milletine kabul ettirmek
istemektesiniz. Fakat insanımız bu gerçeği görecek,
iktidarın, sadece yardım yapması değil, aynı zamanda
kendilerini bu sıkıntıdan kurtaracak çözümler bulması
gerektiğini de 29 Martta AKPye hatırlatacaktır.
Bakın,
geçtiğimiz günlerde basın-yayın organlarında da yer
aldı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı ekim ayında OECD Ülkelerinde Gelir
Dağılımı ve Yoksulluk başlıklı
kapsamlı bir rapor yayımladı. Bu raporda gelir
dağılımı eşitsizliğinde OECD ülkeleri
arasında Türkiye Meksikadan sonra ikinci sırada yer almaktadır.
Yani diğer bir deyişle, OECD ülkeleri arasında Türkiye gelir
dağılımı adaletsizliğinde en önde gelen ülkelerden
biridir.
Şimdi,
Sayın Maliye Bakanı, bütçe sunuş konuşmasında 2002
yılında 3.517 dolar olan kişi başına millî gelirin
yıl sonunda 10 bin doları aşacağını
belirtmiştir. Yani millî gelirde aradan geçen sürede yaklaşık
yüzde 300lük bir artış olduğunu söylemiştir. Bakmak
lazım, toplumun tüm kesimi bu millî gelirdeki artıştan eşit
olarak paylarını almışlar mıdır?
Sayın Bakan
aynı konuşmasında artan bu millî gelirin nasıl
dağıtıldığını da esasında
söylemiştir. Bakana göre, aynı dönem içerisinde asgari ücretli yüzde
300lük millî gelir artışının sadece yüzde 147sini
alabilmiştir; işçi emeklileri yüzde 132sini, memur emeklisi yüzde
105ini alabilmiştir. Sormak gerekir, Sayın Bakanın
rakamlarıyla arz ettiğim bu tabloya göre millî gelirdeki
artışın adaletli olarak
dağıtıldığını söylemeye imkân var
mıdır? Daha da önemlisi, artan bu millî gelirden hangi kesimler
yüksek oranda yararlanmıştır? Sayın Bakan bunları da
açıklarsa mutlu oluruz.
AKP hükûmetleri
döneminde bırakın artan millî gelirden pay almayı,
bulunduğu noktadan daha da geriye giden bir kesim vardır, bu da
tarım kesimi. Örneğin, bir buğday üreticisi 2008
yılında 2000 yılının maliyet fiyatlarının
daha da altında ürününü satmak zorunda kalmaktadır. Hâlbuki bu
dönemde gübrede -aynı dönemde- anormal fiyat artışları
olmuştur. Örnek olarak DAP gübresini ele alacak olursak da, bu gübrenin
fiyatı 2008 yılına gelindiğinde 2000 yılına
oranla yüzde 400e varan oranda artmıştır.
İktidar
sürekli başarıdan söz ederken hangi meslek kolunda acaba büyük bir ilerleme
sağlanmıştır? İşte, eczacılarımız
ortadadır. Eczacılarımız mesleki açıdan yüksek ve çok
büyük sorunlar yaşanan günler geçirmektedir. Sağlıkta
Dönüşüm Programı, eczacılık mesleğini yapılamaz
hâle getirmiştir. Devlet muayene ücretlerini bile para almıyorum
diyebilmek için eczacıların üstüne yüklemiştir. Taleplerine
karşılık alamayan eczacılarımız pazar günü 30 bin
kişiyle miting yaparak seslerini Hükûmete duyurmaya
çalışmışlardır.
İktidarın
unutmaya çalıştığı bir olay da 99 depremidir.
İktidara geldikleri 2002 yılından beri mevcut risk
altındaki binalarda nasıl bir iyileştirme
çalışması yapılmıştır? Hangi ödeneği
ayırıp da acaba, hiç olmazsa bir şehrimizde, eski
binalarında insanlarımız daha güvenli oturabilir hâle gelmişler
midir? Hâlâ inşaatlarda düzgün bir kontrol sistemi mevcut değildir.
Komik bir şekilde müteahhit, kendi denetim firmasını, kendi
parasıyla, kendi istediği şekilde seçmekte ve istediği gibi
denetletmektedir. Bu şekilde sağlıklı bir denetim
yapılması mümkün müdür?
İnşaat
denilince, TOKİnin artık yoksulu ev sahibi yapmak faaliyetleri
yerine, şehirlerin en güzel yerlerindeki arsaları yandaş
müteahhitlere verme çabası içine girdiğini de görmekteyiz.
Örneğin Eskişehirde -ki, Bakanımız aynı şehirden
olduğu için bu şehirden örnek vermek istiyorum- stadyumun şehrin
dışına taşınması ve buraya bir rezidans
yapılması projesi açıkça söylenmekte, gündemde
dolaşmaktadır. Bir ay evvel bunu soru önergesi olarak gündeme
getirdik, ilgili Bakana sordum. Sorduğum soru çok basit: Böyle bir proje
var mı, yok mu? Bir aydır böyle bir projenin olup
olmadığına dair bilgi sahibi bile olamadık.
Gene
Ulaştırma Bakanımız da konuşmasında Biz
sözümüzün eriyiz. deyince biraz kendisini hayretle ve üzüntüyle dinledim.
Çünkü Sayın Ulaştırma Bakanımız da 2006
yılında Eskişehir-Ankara arası hızlı trenin
biteceğini, 2008 yılında İstanbul-Ankara arasının
faaliyete gireceğini söylemişti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FEHMİ MURAT
SÖNMEZ (Devamla) - Fakat bu sözleri veren, Sözümüzün eriyiz. diyen Bakan tam
iki yıl üstünden geçmesine rağmen hem bu faaliyetlere
geçmemiştir; şimdi de daha fazla gecikmeler de olabileceğini,
fakat bunların kendisinden kaynaklanmadığını, yeni
geçitler yapılması gerektiğini, bu geçitlerin de Cumhuriyet Halk
Partili belediyelerin alanlarında olduğu için bundan sonraki
gecikmelere de Cumhuriyet Halk Partisinin neden olabileceğini komik bir
şekilde burada belirtmiştir. Geçitler -kaç yıldır-
şimdi mi aklınıza geldi? AKPnin İktidarının her
işi ellerine yüzlerine bulaştırdıkları ortadadır.
İşte seçmen kütükleri, işte önce kapatılan şimdi
seçime girmesine izin verilen belediyeler, yolsuzluğa
karışanları koruma altına alacak olan kanunlar.
Nasıl olur
da Almanyaya girmesine bile izin verilmeyen, başka hiçbir görev
almaması gerekirken şirketlerde ortak olduğu ortaya çıkan,
boyunca yolsuzluğa battığı ortadayken böyle bir
şahsın dokunulmazlık altına alınmasını,
bütçe görüşmelerinde kurumunu temsilen Meclis çatısı
altında bulunmasını içinize sindirebiliyorsunuz!
Hepinize
saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sönmez.
Birleşime
saat 14.00te toplanmak üzere ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Şimdi söz
sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncelde.
Buyurun
Sayın Tuncel. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
DTP GRUBU ADINA
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe
görüşmelerinin sonuna geliyoruz. Milletvekillerinin çoğu bütçenin
ülkemize hayırlı uğurlu olması temennisinde bulundu. Bu
bütçenin halkımıza hayırlı olmayacağı
başından itibaren belli aslında. 2009 bütçesinin ve daha
öncekilerin de toplumsal cinsiyet eşitliğine göre
oluşturulmaması bunun en temel nedenidir. Kadınlar ve erkekler
toplumda birlikte yaşasalar da yaşamın yükü ne yazık ki
kadınların omzunda kalmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Başbakan,
İspanya ile medeniyetler arası diyaloğu geliştirmek için
temaslarda bulunuyor. İspanyanın 15 bakanından 8i kadın,
bizim ise sadece 1 bakanımız var, o da kadından ve aileden
sorumlu.
Yine birçok
Avrupa ülkesinde eşitlik bakanları var. Bizde, bırakalım
eşitlik bakanlığını, eşitlik komisyonu için
verdiğimiz kanun teklifi dahi gündeme alınmıyor.
Önümüzdeki
yıl ve yıllarda umuyoruz bütçe oluşturulurken genel politik
düzlemde cinsiyetler arası eşitlik perspektifi benimsenir ve
eşitsizliklerin giderilmesi yönünde sadece kadınlar için ayrı
bir bütçe değil her alanda bütçe belirlenirken toplumsal cinsiyet
eşitliği esas alınır. Çünkü mevcut bütçe
eşitsizliklerin aracı olarak karşımızda durmaktadır.
Türkiye'nin
Avrupa Birliği standartlarına ulaşabilmesinin yolu da kadınların siyaset
yaşamına daha etkin ve güçlü katılmasından geçer.
Önümüzde yerel
seçimler var. Ka-Derin hazırlığı afişte olduğu
gibi umarız daha çok kadın aday gösterilmesi konusunda bütün liderler
hemfikirdirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın en çok
tartıştığı ve geleceğimizi doğrudan
ilgilendiren ve bugünden tedbir almamızı gerektiren iki noktaya daha
dikkatinizi çekmek istiyoruz: Birisi, hepimizin gündeminde olan ancak AKP
Hükûmetinin bu sorunla daha az hasarla nasıl çıkabiliriz, bu konuda
muhalefet partilerinin uyarılarını dikkate almak yerine
yokmuş gibi davranmayı politik bir hat olarak belirlemiş
olduğu ekonomik kriz. İşçilerin, emekçilerin,
kadınların ve ezilen tüm toplum kesimlerinin kalbinin orta yerine
isabet eden ekonomik krizi nasıl bertaraf edebileceğimizi
tartışmak ve tedbirler almak yerine Başbakanın bunun
psikolojik bir durum olduğunu vurgulaması ise trajikomik bir
durumdur. Eğer sorun psikolojikse Sayın Başbakan, o zaman
Türkiye'nin acil bir psikoloğa ihtiyacı var demektir. AKP
İktidarı, her geçen gün yoksullar ordusuna yeni yoksullar
eklendiği ülkemizde toplu terapilerle sorunu çözer umarız.
İkinci nokta
ise küresel ısınmadan kaynaklı yaşanacak ekolojik sorunlar.
Bütçe görüşmeleri sırasında bu konuya neredeyse hiç
değinilmedi. Bu tehlike de kapımızda. Yaşanılabilir
bir çevre ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda AKPnin
programını öğrenemedik Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanının Birbirimizi yemeyelim fındık yiyelim. önerisi
dışında. Oysa küresel ısınmadan kaynaklı
yaşayabileceğimiz sorunlar da öncelikli gündemlerimizden birisi olmak
durumunda. Bu yıl Türkiyeye etkisini kuraklıkla gösterdiğini
çok yakıcı olarak gördük. Bu da halkımızın daha yoksullaşmasına
neden oldu. Tedbir almazsak olmaya da devam edecek.
Sayın
milletvekilleri, Bursada Cavit Çağlara bağlı Nergis ve
Şifa Tekstil işyerlerinde 1.250 işçi sendikaya rağmen,
hiçbir sosyal hakları verilmeden işten çıkarıldılar;
Malatya Organize Sanayisinde bulunan Çalıka bağlı
İpaş, Anateks, Mert İplikte çalışan toplam 3 bin
işçi işten atıldı; Grundig Elektronik iç ve dış
piyasalardaki durgunluk sebebiyle 20 Aralık itibarıyla 432
işçiyi işten çıkardı; Bursada kurulan Sönmez Filament
işçisi 229 kişi geçtiğimiz hafta kriz nedeniyle işten
çıkarıldı; İstanbulda Mervem Tekstilden 40 işçi
ücret, kıdem ve ihbar tazminatı verilmeden işten
çıkarıldı; yine bir iki gün önce Ümraniye Dudulluda Sinter
Metal İşten 379 işçi hiçbir gerekçe gösterilmeden işten
çıkarıldı. Bunlar, yaşanan ekonomik krizin sadece son
birkaç hafta içerisinde emekçi ve işçilerin dünyasını nasıl
etkilediğini anlatan kısa bilgilerdi. Bu bilgiler dahi, yaşanan
küresel ekonomik krizin Türkiye'yi ne düzeyde etkilediğini
çarpıcı bir şekilde göstermektedir. İşten
çıkarmalarla, işsizliğin yarattığı sorunlarla
savaşırken, hâlâ bir işe sahip olanlar ise her gün
İşten çıkarılacak mıyım? korkusuyla yaşamaktadırlar.
Bugüne kadar 50 bin esnaf kepenk kapattı, 300 bin işçi işten
çıkartıldı. Kriz nedeniyle başta metal ve gemi
inşası, tekstil olmak üzere pek çok sektörde işçi
kıyımları, ücretsiz izin, esnek çalışma işçilere
dayatılıyor. Tekstil sektöründe son iki yılda 200 bin işçi
işten çıkartılırken, ekim ayından bu yana ise binlerce
tekstil işçisi işçi kıyımına maruz kaldı. AKP
Hükûmeti ise maalesef patronlara yeni rant alanları açmak için IMFyle
anlaşma peşinde. AKPnin bu yaklaşımından cesaret alan
tekstil patronları, ekonomik krizi de bahane ederek işten
çıkarmaları, sigortasız çalışmayı yaygınlaştırıyor.
Düşük ücret dayatmaları ve sıfır zam uygulamaları
sürüyor. Ücretsiz izinler, işten atmalar, işçilerin ödenmeyen
maaşları gibi hak gaspları artarak devam ediyor.
Türk-İş
tarafından her ay düzenli yapılan açlık ve yoksulluk
sınırını belirleme araştırmasına göre, geçen
yılın aralık ayında 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı 688 YTLdir. 2008 yılı Aralık ayı
açlık sınırı ise 740 YTL olarak hesaplandı.
Araştırmaya göre Aralık 2008 için hesaplanan yoksulluk
sınırı ise 2.409 YTL oldu. Bu durumun göz önünde bulundurularak
asgari ücretin belirlenmesini isteyen Türk-İşin Yaşanan
ekonomik kriz gerekçe yapılarak ve 2009 yılı enflasyon hedefi
öngörülerek belirlenecek asgari ücret, çalışanların içinde
bulunduğu olumsuz geçim koşullarını daha da bozacak ve ülkemizdeki
yoksulluğu daha da yaygınlaştıracaktır.
açıklamasında bulunması son derece önemlidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin başa
geldiği 2002 yılında 337 YTL olan açlık
sınırı, 2,29 kat artarak 2008 yılı ortalaması
için 721 YTL olmuştur. Yine, 2002 yılında 1.025 YTL olan
yoksulluk sınırı ise 2 kattan fazla artarak 2008 yılı
ortalaması için 2.347 YTLye ulaşmıştır.
Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, geçtiğimiz günlerde
80ler ve 90ların iktisat politikalarının sosyal plandaki
yıkıcı etkilerini çarpıcı biçimde gözler önüne seren
bir rapor yayımladı. Bu rapora göre, Türkiye, gelir
dağılımı eşitsizliğinde Meksikanın
ardından ikinci sırada yer alıyor. Yoksulluk ise, Türkiyede son
yıllarda iyice gözle görülür hâle gelmiştir.
Burada
çarpıcı bir başka durum ise artık çalışıyor
olmanın yoksul olmamak anlamına gelmediğidir. OECD ülkelerinde
yoksulların yarıdan fazlası düşük gelirle çalışan
hanelerde yaşıyor. Düşük gelirin nedeni ya yıllık
çalışma süresinin emekçinin isteği göz önünde
bulundurulmaksızın az olması ya da saat ücretinin düşük
olması.
Yaşanan bu
kriz, neoliberal diye adlandırılan ve ücretleri düşüren,
kamusal harcamaları azaltan, zenginlerin vergilerini düşürüp yoksul
sınıfların doğrudan veya dolaylı vergilerini artıran,
tüm kamu hizmetlerini paralı hâle getiren ve kamuyu üretim alanından
çekip her şeyin özelleştirilmesini savunan ekonomik ve siyasi
politikaların sonucudur. Kriz, sosyal devletin tahribi sonucu ortaya
çıkmıştır. Çözüm de sosyal devletin yeniden ve daha güçlü
uygulanmasıdır.
Sosyal devlet
yaklaşımı, çağdaş bir hak ve anayasal gerekliliktir.
Anayasamızda iktisaden güçsüz durumda olanları korumak üzere sosyal
adalet ve toplumsal dengeyi sağlamakla görevli olan sosyal devlet
anlayışı birlikte düzenlenmiş bulunmaktadır.
Artık
yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele eden, sosyal adaletin ön planda
olduğu politikalar önem kazanmaktadır. Eğer bu yapılmazsa
temeli ekonomik olan etnik ve dinsel çatışmalar ön plana
çıkabilir, faşizm tırmanabilir. Türkiye de bu süreçte nerede
olacağına karar vermeli ve artık partiler ekonomiyi gündemlerine
almalıdır. Çünkü, halkın öncelikleri değişecektir.
Küreselleşme ve dünya ekonomisini düzenleme anlamında yeni bir dönem
başlıyor. Bu krizden çıkıldığında, kurumsal
olarak düzenlenmiş, üretime önem veren, ağırlıkla
işsizlik, bölgesel eşitsizlik gibi adaletsizliklere çözüm arayan bir
küreselleşmeye doğru gideceğiz.
Yaşanan
ekonomik kriz boyutlarını aza indirebilmek ve emekçilerin
omuzlarındaki yükü daha fazla artırmamak için birkaç naçizane
önerimizi sunarak konuşmamı sonlandırmak istiyorum.
İşten
çıkarmaların kaçınılmaz olduğu durumlarda işçiye
alacaklarının hemen ve kesintisiz olarak ödenmesi ön koşul
olmalıdır. Kamu eliyle kullanılmakta olan tüm yardım
fonları Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilmeli ve aile yardımları
şeklinde sürdürülmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Asgari ücret bir
ailenin geçimini sağlayacak şekilde tüm ülke için tek rakam olarak
belirlenmeli ve her şeyden önce vergi dışı
bırakılmalıdır. Bölgesel asgari ücret, gençler için
düşük ücret gibi düşünceler ise gündeme bile alınmamalıdır.
Ağırlıklı olarak dar ve sabit gelirli kesimlerin
tükettiği zorunlu temel ihtiyaç maddeleri üzerindeki dolaylı vergiler
kaldırılmalıdır. İşsizlik sigortası
kapsamında olmayan işten çıkarılan işçilerin zorunlu
giderlerini karşılamaya yönelik olarak dayanışma geliri
uygulanmalı; ayrıca elektrik, su, doğal gaz, yakacak, kira gibi
ödemeleri belirli bir süre kamu bütçesinden sağlanmalıdır.
Elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar hem üreticiyi hem de tüketiciyi
olumsuz etkilediğinden doğal gaz zammı geri alınmalı,
elektrik ve doğal gaza yeni zamlar yapılmamalıdır.
Kamu kesiminde
oluşan memur ve sözleşmeli personelin maaşları
gerçekleşen enflasyon oranını yansıtacak biçimde
belirlenmelidir. İşçi ücretlerinin satın alma gücü istihdam
kaybına yol açmadan artırılmalıdır. Bir bütün olarak
aynı ekonomik ve sosyal uygulamaların etkisinde bulunan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) -
işçi ve memur kamu çalışanları arasında
fark ayrımı yapılmamalıdır.
Bu temelde
eşit ve adaletli sosyal ve ekonomik politikaların pratikleşmesi
ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
Şahıslar
adına madde üzerinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Sekmene aittir.
Buyurun
Sayın Sekmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET SEKMEN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin aktarma ve eklemelere ilişkin
10uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ
Hükûmeti olarak 2002 yılından bu yana kamu mali yönetimiyle ilgiyle
birçok düzenlemeler yapıldı. Kamu gelir, harcama ve borçlanma
politikalarında birbiriyle uyumlu bir bütünlük sağlanması ve
mali disipline titizlikle riayet edilmesi için gereken çaba gösterildi. Bütün
bunların hedefi, harcamaların daha etkin ve verimli
yapılmasıdır. Bu amaçla kamu idarelerine önemli mali yetkiler
verildi. Bütçenin uygulanmasında merkezî yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin inisiyatiflerinin artırılması amacıyla
idarelerin aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20sine kadar
kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilmelerine imkân
tanınmaktadır. Bu da kurumlara mali yönetimde bir esneklik getirerek
hizmeti daha etkin, daha verimli üretmelerini sağlayacaktır. 5018
sayılı Kanunun 21inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan sınırlamalar ortadan kaldırılarak personel giderleri
tertiplerinden aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten
aktarma yapılmış tertiplerden aktarma yapılmasına
imkân verilmektedir. Ayrıca gene bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine
bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine ödenek
aktarma yetkisi verilmektedir. Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının
kendi aralarında bütçelerinde yer alan ikmal ve tedarik hizmetlerinin
karşılıklı olarak aktarılmasına imkân
verilmektedir. Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için yatırım
programında değişiklik yapılması hâlinde
değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar
arası aktarma sağlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
10uncu madde bütçe uygulamasına ilişkin aktarma ve ekleme
işlemlerini düzenlemektedir. Bu düzenlemeyle yapılacak olan
projelerden başlayarak sunulan tüm hizmetlerin hızlı, etkin,
verimli olması amaçlanmaktadır.
Görüşmekte
olduğumuz 2009 yılı bütçesi, temel hedefi olan milletimizin
refahını artırmak dışında dünyada yaşanan
küresel finans krizini Türkiye için fırsata dönüştürmeyi de hedeflemektedir,
sağlanan güven ortamının devam ettirilmesine
çalışılmaktadır. Hükûmetimizin çalışmaları
sayesinde gerek bankacılık sektörü gerekse diğer sektörler
istikrarlı gidişatlarına devam etmektedirler. Yaşanan
küresel kriz, bu yüzyılın en büyük krizidir. Küresel mali kriz dünya
piyasalarında kısa sürede reel ekonomiyi etkisi altına
aldı. Önümüzdeki dönemde dünyada krediler daralacak, borçlanma maliyetleri
artacak ve ekonomik büyümeler eskisi gibi olmayacak.
Huzurlarımıza
getirilen 2009 yılı bütçesi AK PARTİ hükûmetlerinin 7nci
bütçesi olup yeni kamu mali yönetim sistemine uygun hazırlanan 4üncü
bütçesidir. Bütçeler, hükümetlerin bir yıl içerisinde vatandaşlara
sunacağı hizmetleri, izleyeceği ekonomik ve sosyal politikaları
ortaya koyar. Bütçeler, devletin nerelere ne kadar kaynak
aktaracağını ve nerelerden ne kadar kaynak
toplayacağını gösterirler. Bir ülkenin ekonomik faaliyet düzeyi
bütçesiyle şekillenir. Bugün dünyamızı sarsan küresel mali
krizden asgari şekilde etkileniyorsak bu, altı yıldır uygulanan
akılcı bütçe politikalarının, mali disiplinin, yapısal
reformların, güçlü bankacılık sisteminin, özelleştirmeler
ve mali sistemin sonucudur.
2009
yılı bütçesi, dünyamızı sarsan büyük krizlere,
sıkıntılara rağmen, titiz bir
çalışmanızın sonucu hazırlanarak
huzurlarımıza getirilmiş bulunmaktadır. Bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyor,
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sekmen.
Madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Genç
Yok.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz önceki
maddede Sayın Bakana sorduğumda, hak edişlerin, teşvik
anlamında hak edişlerin ödenmemesinin nedeni olarak ödeneği
transfer etmemenize bağlanmıştı. Biz sizin ne kadar
teşvik verdiğinizi sormamıştık Sayın Bakan. O
verdiğiniz teşvik 5,8 milyar YTL olabilir ama unutmayınız
ki 2002 ile karşılaştırmanızda mazotun litresi 1.100
iken şimdi 3 binden çiftçi aldı ve ÖTVsi olarak 5 milyar YTLyi siz
ÖTV olarak tahsil ettiniz. Bu nedenle, bu noktaya açıklık getirmek
istiyorum.
İkinci
sorum: Geçen 2008 yılı bütçe görüşmelerinde, Tarım
Bakanlığının çalışanlarından veteriner
hekimlerin maaşlarının düzeltilmesini unuttuğunuzu ifade
etmiştiniz, bunu telafi edeceğinizi söylemiştiniz ve telafi
ettiniz. Ancak edilen telafi emeklilik müktesebine yansımıyor
Sayın Bakan. Bunu nasıl düzelteceksiniz?
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
Yok.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, dünkü konuşmanızda 2008
yılındaki yatırım artışlarından bahsederken
kamu ve özel sektör yatırımlarını birlikte
değerlendirdiniz ve yatırımların
artığını söylediniz. Kamu borç stokuna geldiğinizde
ise özel sektörün dış borçlarını borç olarak görmüyorsunuz.
Yatırımlarda devletin tamamlayıcısı olan özel sektörün
borçlara geldiğinde dışlanmasının gerekçesi nedir?
Özel sektör borçları devleti hiç mi ilgilendirmemektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Geçen
yıl, Maliye Bakanı olarak, özel sektörün dış
borçlarının Hükûmetinizi ilgilendirmediğini söylemiştiniz.
Bu yıl da aynı düşüncede misiniz?
İkinci
sorum: Emniyet teşkilatının bilhassa motorize ekip otoları
eski ve yakıtları da yeterli değildir. Emniyet
teşkilatı için araç son derece önemlidir ve araçların
yenilenmesi ve yakıt istihkaklarını diğer fasıllardan
aktararak artırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Bakanlığınız bütçesi ve faaliyetleriyle
ilgili renkli baskı, oldukça lüks dokümanlar için öncelikle teşekkür
ediyorum. Ancak içinde bulunduğumuz bu kriz döneminde, acaba bu kadar lüks
baskıya neden ihtiyaç duyulmuştur?
Diğer
yandan, Bakanlığınızın 2009 Performans Esaslı
Bütçesi ve Stratejik Planı kitapçıkları da 2007 faaliyet
raporunu hazırlayan firma tarafından mı tasarlanıp
bastırılmıştır? Bu dokümanlardan kaçar adet
bastırılmış, hangi fasıldan toplam kaç para bu amaçla
ödenmiştir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın
Bakanım, iktidarınızda, il özel idareleri ve belediyelere kaynak
transferi ve yasal yetkiler vererek yatırım yetkisinin yerelleştirilmesi
yolu tercih edilmiştir. Hizmetin yerelleştirilmesi ve
hızlandırılması gibi kolaylıklar getirmek
yanında, kamuoyuna çok fazla yolsuzluk ve suistimal iddiaları
yansımıştır. Bu iddiaların yanında, iktidar
yandaşlarının korunup, kollandığı yönünde de
iddialar yansımıştır. Bu nedenle, bu iddialarla ilgili,
yolsuzluk iddialarıyla ilgili kaç adet teftiş
yapılmıştır? Mahkemeye ne kadarı intikal
etmiştir, neticeleri nelerdir?
Bir diğer
sorum, emisyonda çok miktarda yeni para basıldığı
iddiaları vardır. Son üç ayda ne kadar yeni para
basılmıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çelik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
benim sorum, gep.gov.tr İnternet sitesinde yayınlanan verilere
göre, 2008 yılı Ocak-Kasım döneminde vergi gelirlerinde
tahsilat/tahakkuk oranında 2006-2007 yılının aynı
dönemine göre düşüş göstermiştir. Bu oran düşüklüğünün
sebebi nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan,
Hükûmetinizce ekonomik krize teşhis konuldu: Kriz psikolojik. Peki,
psikolojik krizin etkisiyle 1 Eylülden bu yana Adanada üretime ara veren,
iş yerini kapatan, kapasitesini düşüren kaç mükellefiniz vardır?
Bu kuruluşlardan ne kadar işçi
çıkarılmıştır? Bunların ekonomiye negatif etkisi
ne olmuştur? Bakanlığınızca ne gibi önlemler
alınmaktadır?
İkinci sorum
Sayın Bakanım, biraz önceki soruma verdiğiniz cevapta, en fazla
reformun vergi yasalarında olduğunu söylediniz. Bu nasıl reform
Sayın Bakanım, kayıt dışı devamlı
büyümektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, ben, aslında buradaydım.
BAŞKAN Siz
yoktunuz, ilk sizindi; söyledim, yoktunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben gitmemiştim.
BAŞKAN O
zaman yetmemişti.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben gelmiştim
BAŞKAN
Anladım Sayın Genç, tamam
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dün akşam da ben söz istedim, oradaki Başkan Vekili diyor
ki burada yanmıyor. Bunları bir kontrol ettirin.
BAŞKAN
Olur, hayhay, hemen kontrol ettireyim Sayın Genç. Hayhay, hemen kontrol
ettireyim. Çünkü bir ara şöyle bir şey oldu: Sayın Öztürk ve
size sıra kalmamıştı. Sayın Öztürkünkü gitti, sizinki
de gitti. Sonra sizinki tekrar geldi. Ben de yeniden girdiniz zannettim. Ama
şimdi arkadaşlara söyleyeceğim
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Genel Kurulda
yoktu Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır hayır, o faslı demiyorum ben. O başka bir şey
söyledi. Dolayısıyla, izah ettim, arkadaşlara da
söyleyeceğim, baktıracağım.
Buyurun
Sayın Bakan.
Bir dakika
ekleyeceğim bir dakikanız gittiği için.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Akcan,
tarım teşvikleriyle ilgili olarak ben anlamakta mı güçlük
çekiyorum, bilemiyorum. Tarım teşviklerinin ödenip ödenmemesini mi
bana soruyorsunuz? Yoksa bir daha tekrar edersen daha net cevap vereyim.
Şimdi,
mesela mazot desteği
Biz biliyorsunuz -mazotla ilgili olarak o zaman
şu kadardı mı ama şimdi bu kadar diyorsunuz- çiftçiye belli
bir mazot desteği veriyoruz; mesela 2008 yılında 492 milyon,
2009da da 584 milyon vereceğiz toplam olarak. Gübre desteği
aynı şekilde veriyoruz. Bir de biliyorsunuz, son zamanlarda genel
olarak dünyadaki bazı malların fiyatları düşmeye
başladı, mazotun da düşmeye başladı biliyorsunuz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Makine, teçhizat desteğiyle ilgili ödemeler
Sayın Bakan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Efendim, alet desteği, alet
Alet, edevat
desteği
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Şimdi tabii, tarım ve alet
desteği diyelim, bununla ilgili olarak da biz aynı şekilde
Tarım Bakanlığının bütün ödeneklerini ödediğimiz
için, Tarım Bakanlığı eğer ödeyemediyse bunu da
herhâlde 2009un başlarında öder diye düşünüyorum. Onu da
Tarım Bakanlığıyla bizim bir görüşmemiz lazım. Ona
göre de size gerekli cevabı verelim.
Arkadaşlar o
teşviklere de baktılar, onun da ödeneklerinin tamamını
ödemişiz ama yine Tarım Bakanıyla bir görüşelim.
Sayın Taner,
Özel ve kamu yatırımlarını birlikte söylediniz, özel ve
kamu borçlarını niye ayırıyorsunuz? diyor. Şimdi, ilk
bakışta sanki hepsi birmiş gibi ama ekonomideki
yatırımları tespit edebilmek için, yani Türkiyeye yapılan
yatırımları tespit edebilmek için kamunun ve özel sektörün yaptıkları
yatırımların tamamı ekonomi için geçerlidir. Fakat borçlarda,
kamunun borçları kamuya ait. Özel sektörün borçlarında, biliyorsunuz,
biz kimseye bir kefalet vermiyoruz, hazine garantisi de vermiyoruz.
Dolayısıyla, özel sektörün borçları, hazine garantisi olmayan
veyahut da devletin kefaleti olmayan borçlar. Özel sektör kendi gücüne göre
borç aldı. Bunun karşılığında kimisinde teminat
gösterdi, kimisinde göstermedi, şahsi kefalet verdi, kimisinde başka
banka garantisi verdi ama özel sektör hiçbir zaman devletin garantisini
almadı, devlet de vermedi zaten, böyle bir garantiyi vermedi. Son
zamanlarda, dikkat ederseniz, hazinenin borçlanmalarının
dışında, çok nadir yerlere garanti verilmiştir. O da
altyapı yatırım projeleridir ve belediyeye aittir, kamuya aittir
yani, o da çok cüzi miktarda. Onun dışında, hazine, sadece kendi
borçlanmalarının garantisi oluyor, başka garanti vermiyor.
Şimdi, özel
sektörün borcu o ülke için borç mu? Evet, o ülke için borçtur. Ama kimin
borcudur? Özel sektörün kendi borcudur. Peki, o özel sektörün kendi
borçlarında çok büyük sıkıntılar olursa bundan Türkiye için
problem çıkar mı, sıkıntı olur mu? Evet, olur. Yani,
burada özel sektörün borçları, onun için, kamudan ayrı
borçlardır. Önce bunlara karşı özel sektör mesuldür. Falanca
şirket borcunu ödemedi, devlet onun borcunu, ödesin mi? Hayır. Niye
ödesin ki devlet onun borcunu. Alacaklı olan da zaten teminatını
özel sektörün kendisinden almıştır.
RECEP TANER
(Aydın) Bankalar vermiş.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Hiç merak etmeyin, oralarda da bir
problem çıkmaz. Özel sektör kendi borcunu herkesten daha iyi kendisi
düşünür, hiç merak etmeyin.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Özel sektörün parası kimin parası?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Biz devlet olarak kendi borcumuzu da
biliyoruz, ona göre de rahatız yani.
Şimdi Emniyet
araçları çok önemli. diyor Sayın Özdemir. Evet, emniyet
araçları çok önemli. Bakın, ben Maliye Bakanı olduğumdan
beri bu araç konusunda en fazla emniyete önem veririz. Neden? Sabah akşam,
yirmi dört saat aranır, oraya buraya giderler gelirler bu güvenliği
sağlamak için. Onun için, onların isteklerini en önde tutarız ve
en çok da oraya veririz. Aracı en çok oraya veririz.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakanım, bilhassa motorize ekipler,
yani devriye gezen ekipler.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Şimdi, bakın, Hasan Bey, hiç
ileri-geri gitmeyin, bu yılki taşıt cetveline bir bakın, en
fazla kim alıyor? Emniyet, en fazla emniyet alıyor. Hakları da
var. Biz de onlara mümkün mertebe
Hani, çok fazla da yıpranmış
arabalarla devam etmemesi için değiştiririz, kısa vadede
değiştiririz.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Bir de benzin sıkıntıları
var Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Yıpranma katsayısı
orada daha fazla. Sizin hassasiyetinizi biliyorum ama biz de buna
hassasız.
Sayın
Işık kitaplardan bahsediyor. Biz kitapları böyle
gıdımla yaparız, öyle doldur, herkese dağıt falan
Burada milletvekillerine dağıtırız, çok önemli
vereceğimiz kimselere veririz, onun dışında biz gram fazla
yapmayız. Bizim Maliye Bakanlığının huyundan mı,
suyundan mı, hepsi israfa karşıdırlar. Bakın, ben size
bir şey anlatayım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan, bitti.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hemen şunu söyleyeyim.
BAŞKAN
İki dakika eklemiştim. Şimdi, öbürlerine vermedik, ayıp
olur.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki o zaman.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısının
aranmasını istiyorum.
BAŞKAN
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin 2 nci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlelerin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah
Ergin Murat
Yıldırım Özlem
P. Türköne
Hatay Çorum İstanbul
Mehmet Ocakden
Nusret Bayraktar Mehmet Sekmen
Bursa İstanbul İstanbul
2009 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karara uygun olarak 2009 Yılı Yatırım Programına ek
yatırım cetvellerinde yer alan projeler arasında aktarma
yapılması halinde bu aktarmanın gerektirdiği tertipler
arası ödenek aktarması işlemleri 5018 sayılı Kanunun
21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara
tabi olmaksızın bu fıkra hükümlerine göre yapılır. Söz
konusu işlemlerle sınırlı olmak üzere bu fıkrada yer
alan yüzde yirmi oranı yüzde yüz olarak uygulanır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Olumlu görüşle Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, katılıyoruz ama müsaade eder misiniz, bir cümleyle bunun
şeyini de söylemek istiyorum bütün arkadaşlara.
BAŞKAN Tek bir cümle.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet.
Bu değişiklik tamamen bürokratik muameleleri
kısaltmak için yapılan bir değişikliktir, teknik bir
değişikliktir; hiçbir zaman, başka bir şeyi de yoktur
bunun. Onu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN Tamam. Teşekkür ederim.
Anayasanın
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
eğer bu konuda gerçekten bürokratik işlemleri artıran bir 5018
sayılı temel Kanunda bir sorun var ise gelin, yapısal olarak
çözümü konusunda bir öneri getirin, bütçe kanununda yapmak yerine, 5018 sayılı
Kanundan kaynaklanan bu bürokratik şeyi
Yani uygulamanın
kaldırılması konusunda bir şey yaparsak daha uygun olur
diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162nci
maddesinin
değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksızın okunur ve oylanır. hükmü gereğince
önergenin gerekçesini okutuyorum:
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Müzakere
yapılmaz. demek Gerekçe de okunmaz. demektir.
Gerekçe: 2009 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak 2009 Yılı
Yatırım Programında değişiklik yapılması
halinde değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili ihtiyaç
duyulan ödenek aktarmalarının, 5018 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi
olmaksızın yapılabilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Ne diyeceksiniz Sayın Genç? Bir şey
dediniz, ben duymadım. Önergeyi oylatacağım da.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, şimdi önergenin gerekçesini
okuttunuz. Müzakere yapılmaz. demek, Gerekçesi de okunmaz. demektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Önergeler gerekçesiz verilmez
kardeşim. Önerge gerekçesiz olur mu? Önerge bir bütündür gerekçeyle.
BAŞKAN Bakın, Anayasanın bütçe
görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinin
değişiklik
önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın
okunur ve oylanır. hükmü gereğince
Dolayısıyla
OKTAY VURAL (İzmir) Uygulamanız doğrudur
Sayın Başkanım. Önergeler gerekçeleriyle birlikte okunur.
Gerekçesiz önerge olmaz ki.
BAŞKAN Dolayısıyla, Sayın Genç, yani aynen
Anayasa maddesine göre konuştuk. Anladım, dinledim. Bakın ben
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, müzakere edilmemesi lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) Müzakere değil. Önerge gerekçesiz
olur mu ya?
BAŞKAN Müzakere etmiyoruz zaten.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi okutuyorum:
Geçici hizmet karşılığı yapılacak
ödemeler
MADDE 11 (1) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;
a) Arızi nitelikteki
işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir
ayı aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya
çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,
b) İlgili mevzuatı
uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın alınan
kişilere yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986 tarihli ve 3308
sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince
aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören
öğrencilere yapılacak ödemeleri,
ç) 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C)
fıkrası gereğince çalıştırılan geçici
personele yapılacak ödemeleri,
bütçelerinin (01.4) ekonomik
sınıflandırma kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak
şekilde yaparlar. Söz konusu ekonomik koda, bütçelerin başka
tertiplerinden (bu ekonomik koda ilişkin tertiplerin kendi arasındaki
aktarmalar ile bu Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi kapsamında yapılan aktarmalar hariç) ödenek
aktarılamaz ve ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak,
özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü
çerçevesinde 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu
idarelerinde istihdam edilecek personel için gerekli olan tutarları ilgili
tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün
Aydoğana aittir.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve dün
kaybettiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
da başsağlığı diliyorum.
Devletin ekonomiden elini çekmesini, her şeyin özel sektöre
devredilmesini isteyen küresel güçler Türkiyede hedeflerine
ulaştılar. Dünyanın en liberal ekonomik politikalarını
uygulayan ABDde bile devletin ekonomideki payı yüzde 32 iken, ülkemizde
bu oran yüzde 25lere kadar düşmüştür. En son bankacılık
sektöründe yaşadığımız bu satışlardan da
anlaşılmaktadır.
Ver kurtul, sat kurtul. mantığıyla cumhuriyetimizin
tüm birikimlerini pazarlayan Hükûmet, geride, kaybedilen millî
varlıkların yanında binlerce özelleştirme mağduru
bırakmıştır. Satılan fabrikalardan ve iş
yerlerinden binlerce işçi çıkarılmıştır. Bu
işçilerin bir bölümü 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
4/C maddesiyle geçici işçi olarak işe tekrar
alınmışlar, işe alınanların tamamına
yakını kendi meslekleriyle ilgili işlerden ziyade getir, götür
işlerinde çalışmaktadırlar.
Özelleştirilen 194 kurum ve kuruluştan 70 ayrı
vilayete gönderilen 21.193 kişi bulunmaktadır. Bu uygulamayla aile
bütünlüğünün de ortadan kalktığını üzülerek görüyoruz.
Özelleştirme mağdurlarının önce ellerinden
işleri alındı, daha sonra da meslekleri. Bununla da yetinilmedi.
İşçi iken aldıkları ücretin bir bölümü ücrete talim etmek
zorunda kaldılar. 4/Cli çalışanlar 2007 yılı
Şubat ayında büyük umutlarla Başbakana
ulaştıklarında Başbakanın buna
yaklaşımı Siz bu şartları bilerek kabul ettiniz.
Sizin için bir şey yapmamız mümkün değil. İşinize
gelmeyeni de zorla tutmuyoruz, bırakır gidersiniz. demiştir.
Buradan Siz benim çalışanım değilsiniz. diye
anlıyoruz. Sayın Başbakan, belediyelerde 220 bin geçici
işçi aynı şartları bilerek işe girdiler. Neden kadroya
aldınız? diye de buradan Sayın Başbakana soruyoruz.
4/C kapsamındaki insanlarımız birlikte
çalıştıkları 4/A kapsamında olan emsalleriyle
aynı işi yapmalarına rağmen onların yarısı
kadar maaş alabiliyorlar. Mesai mefhumu olmadan çalıştırılıyorlar.
Memur gibi sorumlulukları var ama
özlük hakları memurlar gibi değil. Geçici personelin
çalışma saat ve sürelerinin de
Devlet memurları için uygulanan
çalışma koşullarının dışında
çalışma saat ve süreleri dikkate alınırken burada geçici
personel kendisine verilen görevleri çalışma saatlerine
bağlı kalmaksızın sonuçlandırmak zorundadırlar.
Geçici personelin hizmet sözleşmesinin feshinde ihbar, kıdem veya
sair adlar altında herhangi bir tazminat da ödenmez.
Sonuç olarak 4/C kapsamındakiler Biz ülkemizde insan
olduğumuzu bilmek ve insan gibi yaşamak istiyoruz. diyorlar. Haksız
değiller.
Değerli arkadaşlar, klasik devlet düşüncesinde
ekonomi yönetimi, devlet yönetimi bir alt ilintisi olarak görülür. Türkiyede
hâlen yaygın görüş de budur. Oysa yeni bir dünyanın
yapılanmasında, yeni devlet anlayışında ekonomi
yönetimi devlet etmenin, yönetmenin ta kendisi olarak yorumlanmaya
başlanmıştır. Şayet ekonomi yönetiminde
başarısızsanız insan yaşamı ve kalitesini
koruyamazsınız, asayişi koruyamazsınız, standartlarınızı
koruyamazsınız. Şayet iyi bir ekonomi yönetiminiz yoksa, iyi bir
diplomasiniz de olmaz. Ekonominiz kötüye gidiyorsa,
caydırıcılığınız azalır. Neticede,
güvenliğini sağlamakta sıkıntılar yaşanır.
Eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe,
bayındırlıktan dış politikaya kadar her devlet
faaliyetinde yeterli bir ekonomik alt yapıya ihtiyaç vardır. Alt
yapının sürdürülebilmesi için de her devlet faaliyetinin aynı
zamanda bir ekonomik vizyon olması gerekir. Oysa bugün içinde
bulunduğumuz küresel ekonomik kriz dalgasında, ne yazık ki, bırakın
iyi bir ekonomi yönetimini, mevcut AKP İktidarı Türkiyeyi her alanda
büyük bir bilinmezliğin ve yozlaşmanın içine sokmuştur.
Kriz yok., Kriz
teğet geçecek., Krizi fırsata çevireceğiz. dediklerini
yaşıyoruz. Evet, krizin fırsata çevrildiği doğrudur.
Krizi fırsata çeviren güçler vardır, bunlar iktidara yakın
gruplardır. Dağıtılan yardımların AKP
İktidarına yakınlar tarafından, bir bölüm iktidarın
yakınlarını zenginleştirdiğini üzülerek görüyoruz.
İktidarın başındaki insan krize karşı nasıl
tedbir alırız diye düşünmek yerine, yüce Mecliste geometri
dersi verdiğini de gördük.
Yine, değerli arkadaşlar, doktor Sayın
Başbakanımız teşhisi koydu: Kriz psikolojiktir. dedi.
Yani kapanan işyerleri, işsizliğin hızla artması,
ödenmeyen çek ve senetler ve yaşanan sıkıntılar nedeniyle
kendisini intihar etmek durumunda bırakan koşulların nedeni
acaba psikolojik midir diye buradan, doktor Sayın
Başbakanımıza soruyoruz? Evet, doktor Sayın
Başbakanımızın ekonomiyle ilgili yapmış olduğu
teşhis ne yazık ki yanlıştır. Yanlış
teşhiste tedavinin sonuçları yanlış olur.
Doğal gaz ve elektrik zamları tekstilciyi kömür
kullanmaya mecbur bıraktı. Tekstilcilerin bu doğal gaz
zammından kurtulmak için, 500 avro verip doğal gaz kazanını
kömüre döndürdüğü, kazancılarda sıra oluşturulduğu
görülmektedir. Hükûmetin popülizm anlayışı ile doğal
gazlı evlere kömür dağıttığını, kömür
alanların kömürleri sattıklarını
16 milyon aileden 2
milyon aileye kömür dağıtıyoruz, demek ki yoksuluz. Demek ki
kâğıt üzerinde millî gelirin 10 bin dolar olduğunu söylemekle
ekonominin iyi olmadığını yaşıyoruz. Denizlide
fabrikalar kapanıyor, 10 bin kişi işsiz kalıyor. 2008de
büyüme hedefi yüzde 4 iken büyümenin yüzde 2 olduğu ve de 2009
yılında büyümenin daha da gerileyeceğini bugünkü koşullarda
yaşıyoruz.
İMKB şirketleri, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasında işlem gören şirketlerin, borsada işlem gören 314
şirketin 255inin piyasa değeri defter değerinin yüzde 25
altına düştüğünü, yirmi günde 30 bin işsizin
31 Ekimden 19
Kasıma kadar 29.600 kişinin işsizlik sigortası almak için
İŞKURa başvurduğunu görüyoruz. 42 milyon 663 bin
kişiye AKP döneminde yardım yapıldığını
görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri;
eğer Türkiye ekonomisi Başbakanımızın ve ekonomiyi
yönetenlerin ifade ettiği gibi bu kadar iyiyse, millî gelirimiz 10 bin dolar
ise bu tabloyu yaşamamamız gerekiyor. Borsanın 50 bin seviyesine
çıktığında Başbakanın Göreceksiniz borsa 60 bin
olacak. dediğini birlikte gördük. Oysa bugün 24 bin endeksinde
olduğunu görüyoruz. Eğer borsa 50 bin endeksindeyken
başarılı isek 24 bine indiğinde bu neyi gösteriyor? Bu da
ekonominin başarısızlığını gösteriyor.
Yine, insanların umut aradığı, ekmek
aradığı, nafaka aradığı iş
kapılarında, Kastamonuda orman geçici işçisi olabilmek için
insanların cambazlıklara tabi tutulduğunu, şınav çektirildiğini,
mekik çektirildiğini,
zıplattırıldığını, ülke insanının
onuruyla oynandığını görüyoruz. Zonguldaktaki yer
altı madeninde çalışabilmek için üniversite mezunlarının
tomruk taşıdığını görüyoruz. Ülkemizde
satılacak yer kalmayınca taşınmaz kamu binalarının
Arap sermayesine satış hazırlıklarının
yapıldığını, bir süre sonra kendi
binalarımızda kiracı durumuna düşmek üzere olduğumuzu
görüyoruz.
Sayın Başbakan, fakir fukarayı siz
bulmadınız, siz fakirleştirdiniz. TOKİnin
dağıttığı anahtarları tören sonunda geri
topladınız. Dün haberlerde gördük. Balıkesirde ikinci etap
toplu konutlarına doğal gaz bağlanmadığını,
asansör boşluklarının olduğunu, çatıların
düşmek üzere olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; dün
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Sayın Tanıl
Küçükün ifade ettiği gibi
Diyor ki İstanbul Sanayi Odası
Başkanı Tanıl Küçük: Bugün sanayimiz âdeta yatağa
düşmüştür ve bazı sektörlerimizin hayati fonksiyonları
neredeyse durmak üzeredir. Bir taraftan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Tabii, içinde bulunduğumuz ekonomik koşulların bu
kadar ağır olduğu bir ortamda Türkiyenin içinde bulunduğu sorunları
on dakikada özetlemek elbette mümkün değil. Bu nedenle, iddia
edildiği gibi, krizin teğet geçmediği, krizin
yaşanmadığı, ekonomide sorunların
olmadığını hiç kimse söyleyemez çünkü biz ekonomideki
sorunları, halkımızın yaşadığı
sorunları her gün yaşıyor ve görüyoruz. Bu bütçenin bir
yatırım bütçesi, sorunları çözmek üzere kurulan bir bütçe
olmadığını, faizleri ödemek ve borç bütçesi olduğunu
biliyoruz.
O nedenle, bu bütçenin bugün yaşadığımız
sorunları çözemeyeceğini, halkımıza, emekliye, işçiye,
memura, köylüye, çiftçiye
Çiftçinin sorunlarını çözemeyeceğini
üzülerek görüyoruz.
O nedenle, bu bütçenin sorunları çözmeyeceğini
bildiğimiz için, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak katılmıyoruz.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, 2009 bütçesinin ulusumuza hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Sayın Selahattin Demirtaş, buyurun. (DTP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2009 yılı bütçe kanunu tasarısı 11inci
maddesi üzerinde DTP Grubunun görüşlerini paylaşmak üzere söz
aldım.
Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmelerinin sonuna
yaklaştığımız bugünlerde bizleri izleyen değerli
halkımız da, maalesef ki, 2009 yılına dair kendisini
umutlandıracak tek bir gelişmeye dahi tanıklık
etmemiştir bu görüşmeler esnasında. Yıllardır
açlığın ve yoksulluğun pençesinde kıvranan
vatandaşların derdine derman olması beklenen 2009 bütçesi de,
yaşanan tartışmalarla ortaya çıkmıştır ki,
aslında bir hüsran bütçesidir.
Ekonomik krizin ülkemizi teğet geçmediği artık
iyice anlaşılmış, ancak bu bütçenin yoksulları, emekçileri
teğet geçtiği de bariz bir şekilde ortaya
çıkmıştır. Savunma bütçesine aslan payının
ayrıldığı, eğitimde yatırım kaleminin komik
düzeylerde tutulduğu, kamu yatırımlarından önemli ölçüde
vazgeçildiği, gelir dağılımı ve bölgeler arası
gelişmişlik farklarının gözetilmediği bir bütçenin,
Türkiyenin temel sorunlarına çözüm getirmeyeceği bu görüşmeler
sırasında da açığa çıkmıştır.
Hükûmetin bölgeler arası gelişmişlik
farkını ortadan kaldıracağı iddiasıyla yeniden
ısıtarak kamuoyunun gündemine sunduğu GAP projesinin
geldiği aşamayla ilgili de kısaca, birkaç başlıkta
bilgi vermek istiyorum değerli milletvekilleri. Örneğin GAPın
sulanabilir toplam 1 milyon 820 bin hektarlık arazisinin 680.964
hektarı, yani toplamın yüzde 37si seçim bölgem olan Diyarbakır
il sınırları içerisinde bulunmaktadır. Buna rağmen,
2007 yılı itibarıyla Diyarbakırda sulanabilen arazi toplam
arazinin sadece yüzde 7sidir, yani GAP projesinde arazinin yüzde 37si
Diyarbakırda ama bu arazinin sadece yüzde 7si hâlen sulanabilir durumdadır.
Ayrıca, GAP kapsamında bugüne kadar sulamaya açılan
alanlarda drenaj kanalları yapılmadığından bu
alanların yüzde 90ında çoraklaşma başlamış
durumdadır. Toplam tarım arazisinin yüzde 57sinin sulanabilir
olduğu düşünüldüğünde 663.333 hektarlık alan yani yüzde
93lük gibi bir kısım sulama yatırımı beklemektedir
hâlen. Bununla birlikte 18.290 hektar sulanabilir arazi
varlığına sahip olan örneğin Kocaelide bu sulamanın
yüzde 41,50si devlet imkânlarıyla yapılmaya devam edilmektedir.
914.381 hektar tarım alanı ve 813.943 adet hayvan
varlığına sahip olan Diyarbakır, 2002-2007
yılları arasında GAP projesi kapsamında yer almasına
rağmen, toplam 170.197 hektar tarım alanı ve 209.061 adet hayvan
varlığına sahip olan Kocaeliyle yine
karşılaştırıldığında, 2002-2007
yılları arasında ülke genelinde yaşanan ekonomik büyümeden
hiç etkilenmemiş, tarım yatırımlarında herhangi bir
artış kaydetmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin,
yatırımları dengelemek gibi bir politikasının
olmadığı, yıllar itibarıyla Türkiyede toplam kamu
yatırımlarının yüzde 30unu teşkil eden
ulaştırma yatırımları grafiklerinde çok net bir
şekilde gözlemlenmektedir. Özel sektör açısından
yatırım cazibesi oluşturan ulaşım ve haberleşme
altyapısı, 2002-2007 yılları arasında ayrılan
kaynaklar itibarıyla bölgesel gelişmişlik farkını
gidermek bir yana bu farkı artırmaya hizmet edecek bir
dağılım göstermektedir. Zira, cumhuriyet tarihi boyunca sürekli
bir gerileme yaşayan Diyarbakıra daha gelişmiş olana daha
fazla kaynak aktarma politikaları ile kamu yatırımları
yapılmamıştır. Bu da yetersiz altyapı nedeniyle özel
sektör yatırımlarının da çok kısıtlı düzeyde
kalmasına neden olmuştur. Ulaştırma altyapısı
2002 yılından önce büyük oranda tamamlanmış olan Mersin
hariç tutulduğunda, ülke genelinde Diyarbakıra göre daha
gelişmiş illere daha fazla kaynak aktarılması nedeniyle
bölgeler arası gelişmişlik farkı daha da
derinleşmiştir.
Yaşanan yoğun zorunlu göç nedeniyle en yüksek
işsizlik oranına sahip illerden biri olan Diyarbakırda istihdam
yaratacak en önemli yatırım alanlarından biri olan imalat
sanayisine dönük yatırımlar konusunda, diğer birçok
yatırım kaleminde olduğu gibi yine Diyarbakırdan daha
gelişmiş illere daha çok kaynak aktarılması, Hükûmetin
politik tutumunu göstermektedir.
Bir tarih ve kültür kenti olma özelliğine sahip olan
Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman, Van gibi kentler,
otuza yakın uygarlığın izleri, zengin tarihî ve kültürel
kimliği ile önemli birer bölge merkezi durumundadırlar. Her yeni
gelen medeniyetin kendi kültürünü önceki kültürlerle kaynaştırıp
daha zengin bir kültür yaratmadaki incelikleri bu şehirlerin açık
hava yazıtlar müzesi olarak anılmasını
sağlamıştır. Bu nedenle, bölge tarih, kültür ve inanç
turizmi bakımından çok önemli bir potansiyele sahiptir.
Turizmin çok önemli bir kalkınma dinamiği olduğu
günümüzde kamu yatırımları açısından 2002-2007
yılları arasında Diyarbakıra turizm
yatırımları olarak neredeyse sıfıra yakın kaynak
aktarılmıştır. Ama buna karşılık, sanayi
kentlerine turizm yatırımı yapıldığı ve
bütçeden kaynak aktarıldığı gözlemlenmekte, turizm kenti,
tarih kenti olan Diyarbakır, Van, Mardin, Adıyaman, Urfa gibi
kentlere maalesef ki turizm yatırımları hâlen, kamusal anlamda
en azından, yapılmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede yüzde 88,3 olan
okur-yazarlık oranı doğu-güneydoğuda yüzde 70
ortalamasındadır. Bu oran kadınlarda yüzde 56ya kadar
düşmektedir. Örneğin ortaöğretimde okullaşma oranı
Türkiye genelinde yüzde 87 iken, bu oran Diyarbakırda yüzde 50ye kadar
gerilemektedir. Türkiyede yatırımların planlanmasında ve
illere kaynak aktarılmasında gelişmişlik
farklarının dikkate alınmadığının en somut
göstergelerinden birini de eğitim yatırımları
oluşturmaktadır. Yaklaşık 1,5 milyon nüfusa sahip olan ve
bunun 522.260ı beş-on dokuz yaşları arasında bulunan
Diyarbakırda, yani çok genç, hatta çocuk nüfusa sahip olan -neredeyse
yarısından fazlası- Diyarbakırda düşük okullaşma
oranı nedeniyle ancak 389 bin öğrenci bulunmaktadır. Diğer
bir ifadeyle, öğrenim çağında bulunan nüfusun yüzde 26sı
eğitim olanaklarından hâlen yoksundur. Eğitim çağında
olan bu nüfusa karşılık, aynı nüfusa sahip ve tüm
eğitim göstergelerinde Türkiye ortalamalarının da üzerinde
bulunan Kocaeliye Diyarbakırın yaklaşık 3 katı
eğitim yatırımı yapıldığı gözlemlenmektedir.
Yukarıda derslik başına düşen öğrenci
sayılarına bakıldığında, Diyarbakırda hem
ilköğretimde hem de ortaöğretimde sınıfların daha
kalabalık olmasına, dolayısıyla çok daha fazla
yatırıma ihtiyaç duyulmasına rağmen, 2002-2007
yılları arasında -yine kıyaslama yapmak açısından
ifade ediyorum- Mersin ve Kocaeliye daha fazla yatırım
yapıldığı gözlemlenmektedir. Elbette ki buradan kastım
diğer illere yatırım yapılmaması değildir.
Mersinin de, Kocaelinin de şu anda yapılan yatırımlardan
bile daha fazlasına ihtiyacı olduğu muhakkaktır. Ancak
düşünün ki bu kadar yüksek yatırım almasına rağmen
hâlen kaynak ihtiyacı duyan illere karşılık, geri
kalmış bölgelere ve illere ısrarla daha düşük kaynaklar
ayrılması hususudur eleştirdiğimiz konu.
Doğrudan halkın yaşam standardını ve
refah düzeyini etkileyen yatırımların yer aldığı
diğer kamu hizmetleri yatırımlarında gerek geri
kalmış bölgelere ayrılan kaynağın yetersizliği
gerekse de bu kaynağın yıllara göre azalma trendine girmesi
çarpıcı sonuçlar doğurmaktadır. Zaten gelir ve istihdam
yaratacak kamu yatırımlarından yoksun olan geri kalmış
bölgelerin bir de gündelik yaşamı kolaylaştıracak
hizmetlerin gerçekleşmesi için gereken kamu yatırımlarından
yeterince pay alamaması, gelişmiş illerle arasında olan
uçurumu derinleştirmekte, kent halkının
yaşadığı sosyal ve ekonomik sorunları daha da
ağır yaşamasına neden olmaktadır.
2009 yılı bütçesinin de bu sorunları çözmek yerine,
özellikle bölgeler ve iller arasındaki gelişmişlik
farkını ve gelir dağılımındaki adaletsizliği
derinleştirdiği hem rakamlarla hem yatırımların
dağıtımıyla çok net bir şekilde ortaya
çıkmıştır. Bu nedenle DTP olarak halkın temel hiçbir
sorununa kalıcı çözüm getirmeyen popülist bir yaklaşımla
hazırlanmış bu bütçeyi onaylamamız elbette ki beklenmemelidir.
Bu vesileyle bir kez daha sizleri sevgiyle, saygıyla
selamlıyor, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Manisa
Milletvekili Sayın Mehmet Çerçiye aittir.
Buyurun Sayın Çerçi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı gelir bütçesinin 11inci maddesi üzerinde
görüşlerimi aktarmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum ve bu bütçenin ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 2002 sonundan itibaren
yaklaşık altı yıldır AK PARTİ İktidarı
bütçesini hazırlıyor ve bu yüce Meclise sunuyor. Her seferinde yine
değerli muhalefet sözcülerinin, muhalefet üyelerinin bütçe
hakkındaki
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Muhalefete bakma,
konuşma muhalefeti. Ayıptır ya! Kendi görüşlerini anlat, ne
ilgin var muhalefetle?
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Siz her gün konuşuyorsunuz
burada. Her gün konuşuyorsun ya! Beş dakika sabredemiyorsun ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ne ilgin var
muhalefetle, kendi görüşünü söyle Allah aşkına ya!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Siz kendi görüşünüzü söylüyorsunuz,
iktidara ne diyorsunuz
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
Sayın
Aslanoğlu
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) İki dakika sabredemiyorsunuz,
ne bu tahammülsüzlük?
BAŞKAN Sayın Çerçi, siz de lütfen Genel Kurula hitap
edin.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Sayın Çerçi, siz bize
konuşun, bize.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Ben size övgüler düzecektim, bir
şey de söylemeyecektim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Haa!
BAŞKAN Sayın Çerçi, Genel Kurula hitap edin lütfen.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Hayır, ben Sayın Milletvekilinin
tahammülsüzlüğüne
İsmini anmaya bile tahammül edemiyor, Muhalefet.
denmesine tahammül edemiyor.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Sayın Çerçi, onlar millete
de tahammül edemiyor!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Ne diyelim size, iktidar mı
diyelim? Az kaldı, 2058 yılında falan siz de geleceksiniz
iktidara! (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) 2058i
bekleyin, fazla kalmadı!
Şimdi siz görüşlerinizi serbestçe ifade edeceksiniz, biz
de edeceğiz, bırakın da biz de edelim. Şurada beş
dakikayı çok mu gördünüz?
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Siz
zamanınızı iyi değerlendirin, topu topu bir iki senelik
ömrünüz kaldı zaten.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Şimdi değerli
arkadaşlar, bakınız, ben muhalefetin görüşlerine saygı
duyuyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hah, öyle söyle!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Onu söylüyordum zaten müsaade
etmedin ki, cümlemi tamamlayamadım.
Şimdi bakın, sabote etmeyin lütfen, şu süremi bir
kullanayım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, her seferinde sizler
dediniz ki: Bu bütçe yama bütçesidir, bu bütçe sakat bütçedir, bu bütçeyle bir
şey olmaz.
Her seferinde, biz de buraya altı senedir getirdik ve Türkiye
de biliyor. Arada seçimler de yaşadık, en son 2007 seçimlerini
yaşadık. O bütçelerle ülkeye ne hizmetler gittiğini milletimiz
en büyük hakem olarak takdir etti, sizin burada böyle
konuşmanızın bir anlamı yok. Siz gereğini
yapacaksınız, biz de iktidar olarak gereğini yapıyoruz. En
büyük hakem milletimiz.
Bütçe açıklarına bakın, bütçe rakamlarına
bakın, faiz rakamlarına bakın, enflasyon rakamlarına bakın,
büyüme rakamlarına bakın
Gelip de, 2008 yılında
dünyayı sarsan
Bakın, Türkiyenin en büyük ekonomistleri diyor ki:
Bu, 1929 buhranından daha büyük bir ekonomik buhrandır. Türkiyeyi
de bu mutlaka etkileyecektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Psikolojik!
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Doktor öyle demiyor, doktor!
YILMAZ TANKUT (Adana) Başbakan Psikolojik. diyor,
Başbakan!
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Doktor böyle diyor, bak
doktorun dediğine!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Boş konuşma, boş!
BAŞKAN Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Doktor öyle demiyor!
BAŞKAN Sayın Ağyüz
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Şimdi, bakın, Türkiyede
kriz tellalları var. Krizden nemalanmak isteyenler var. Bir de krizi sanki
Kriz gelsin de Hükûmet gitsin. gibi isteyen bir zihniyet var, bunu anlamak
mümkün değil.
YILMAZ TANKUT (Adana) Başbakan Psikolojik. diyor,
Başbakan!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Bu kriz sizi de etkileyecek, bizi de
etkileyecek, bütün insanlarımızı etkileyecek.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ya doktora bak, doktora!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Gayret edelim, destek olun. Olumlu
yönleriyle katkıda bulunun da şu krizi hep beraber nasıl
atlatırız diye birlik olalım, beraber olalım. Bu ülke
hepimizin.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ya baş doktor ne diyor
bak! Baş doktor!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Hükûmeti eleştirinize,
iktidarı eleştirinize saygı duyuyorum değerli
arkadaşlar. Bakın, her alanda
-eğitimden sağlığa bakın, altyapıdan ulaşıma
bakın- bu ülke
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ekonomiye bak, ekonomiye!
BAŞKAN Sayın Ağyüz, lütfen...
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Ekonomiye bakıyoruz, bir de siz
bakın!
Şimdi, bu ülkede
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Buradan bir şey
göremiyoruz, boş sayfa görüyoruz.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Evet, değerli arkadaşlar,
biz, hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülke hepimizin.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bak
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Otur, otur
Bu ülkenin ileri gitmesi sizin de menfaatinize, bizim de
menfaatimize. Siz de biraz sabırlı olun Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarım, biraz sabırlı olun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ya arkadaşım, buna
cevap ver.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Size de gelecek sıra, az
kaldı, az! Size de iktidar yakında, 2058de falan tahmin ediyorum
gözüküyor bu ülkede.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Allah sizin durumunuza
düşürmesin!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Bu bütçenin ben tekrar milletimize,
memleketimize, ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum ve önümüzdeki en
büyük mücadelenin de dünyayı sarsan, dünyayı saran bu krizde,
iktidarıyla, muhalefetiyle, bizim de birlik, beraberlik içerisinde,
herhangi bir siyasi oportünizme başvurmadan ülkemiz adına neler
yapabiliriz bunun mücadelesi içerisinde
Bugün birlik zamanıdır. Bugün
bir araya gelme zamanıdır. Bugün siyasi oportünizm zamanı
değildir. Ben tekrar bunları sizlere hatırlatıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) Bu bütçenin ülkemiz için, milletimiz
için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çerçi.
Şahıslar adına ikinci söz Muş Milletvekili
Sayın Medeni Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEDENİ YILMAZ (Muş) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, dün kaybettiğimiz 3 tane
şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, madde teknik bazı düzenlemeler
içeriyor ancak bundan önce bütçedeki harcama kalemlerini incelediğimizde,
önceliklerin, tercihlerin ağırlıklı olarak nerelerde
kullanıldığına baktığımızda 58, 59 ve
60ıncı AK PARTİ hükûmetlerinin programlarında açıkça
belirtildiği gibi, insanı önceleyen bir temel felsefeyi görmek
mümkündür. Burada, süremizin izin verdiği ölçüde birkaç örnekle bunu
sizlerle paylaşmak isterim.
Mesela, Sağlık Bakanlığının
bütçesine baktığımızda, 2002 yılı bütçesi 2,3
katrilyon iken bu rakam 2009 yılında 12,7 katrilyon olmuş. Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesinde, 2002 bütçesi 3,9 katrilyon
iken 2009 yılında 27,8 katrilyon. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğünün bütçesine baktığımızda, 2002
yılı 121,6 trilyon iken 2009 yılı bütçesi 1,5 katrilyon.
Adalet Bakanlığı bütçesinde durum yine aynı, 2002 yılında
808 trilyon, 2009 yılında 3,5 katrilyon. Karayolları Genel
Müdürlüğü bütçesine baktığımızda, 2002 yılı
bütçesi 1,7 katrilyon, 2009 yılı bütçesine
baktığımızda bu rakam 4,7 katrilyon. Bu rakamın 2008
yılı içerisinde aktarılan ek ödeneklerle gerçekleşme
oranının yaklaşık 8 katrilyonun üzerinde olduğunu
düşünürsek 2009 yılında, benzer şekilde, yaklaşık
10 katrilyonun üzerinde gerçekleşmesi tahmin ediliyor. Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü bütçesinin 2002 yılında 2,1
katrilyon, 2009 yılında 5,9 katrilyon olduğunu görüyoruz. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu örneklerle izah etmeye
çalıştığım konu, elbette insana yönelik
yatırım ve hizmetlerle, eğitimde, sağlıkta,
ulaşımda ve sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmede
AK PARTİ hükûmetlerinin öncelikleri ve bireye verdiği değerdir;
çağdaş bir devlet, yaşanabilir bir ülke olmanın
gerekleridir. KÖYDES projesiyle, üç yıl gibi kısa bir sürede, 4,5
katrilyonluk bir bütçeyle, köylerimizin yaklaşık yüzde 90-95inin
içme suyu ve yol problemlerinin, üstelik yıllarca çözülmeyen bu
problemlerin çözümü demektir.
Biraz önce, değerli bir milletvekili
arkadaşımız, bütçede yatırımın
olmadığını söyledi. Şimdi, bunlara yatırım
demiyorsak bunlara başka bir isim koymak gerekir. O ismi de sizlere bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, yıllardır kaplumbağa
hızıyla, köylerimizin ortasına bir çeşme kondurabilmek için
muhtarlarımız uğraşır dururlardı. İşte,
bu KÖYDES projesiyle artık, köylerin ortasında bir çeşme
değil her evde akan musluklarla, şebekeli içme sularıyla
insanımızın yaşam standardının düzeltilmesi, köy
yollarının asfaltlanmasıyla ulaşım
imkânlarının artırılması, çağdaş devlet
olmanın, bu çağdaş ülkenin uygar insanları olmanın
gerekleri, yine AK PARTİ İktidarı döneminde yapılan
yatırımlarla gerçekleşti.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Hangi köyden
bahsediyorsunuz?
MEDENİ YILMAZ (Devamla) - Köy okullarında derslik,
öğretmen ihtiyaçlarının karşılanmasının
yanında bilgisayar ve İnternet kullanılmasıdır.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Gelin götürelim sizi
köylere!
MEDENİ YILMAZ (Devamla) - Çocuklarımızın ve
gençlerimizin en ücra yerlerde bilişim teknolojisiyle
tanışmasıdır.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Hatip, gelin sizi
götürelim köylere!
MEDENİ YILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşım,
benim ilimde, 2002 yılında, birçok köy okulu kapalıydı,
öğretmen yoktu, okullarda derslik ihtiyaçları had safhadaydı,
70, 80, 90 öğrencili sınıflar, derslikler vardı. Şu
anda bu ortalama yüzde 30lara çekildi. Bunları eğer görmüyorsak
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Buyurun Balıkesire,
sizi davet ediyoruz.
MEDENİ YILMAZ (Devamla) - Bunları görmüyorsak
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Buyurun, misafir etmek
istiyoruz sizi.
OKTAY VURAL (İzmir) Davet ediyor, gidin beraber.
MEDENİ YILMAZ (Devamla) -
o zaman, biraz gözlerimizi kontrol
ettirmeye ihtiyacımız var demektir.
Yeni ve modern hastanelerin, sağlık
ocaklarının yapılması
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Balıkesir Türkiye'nin
en batısında.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
MEDENİ YILMAZ (Devamla) -
sağlık personelinin
temini, doktor temini demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Olur mu efendim öyle
şey! Batının en ucuna, Balıkesire buyurun, sizi misafir
edelim.
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, lütfen.
MEDENİ YILMAZ (Devamla) Bu, bakış tarzıyla
çok yakından ilgilidir değerli arkadaşlar. Neden ilgilidir, onu
da söyleyeyim: Benim ilimde 2002 yılında 20ye yakın uzman
doktor vardı.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sizi misafir etmek
istiyorum.
MEDENİ YILMAZ (Devamla) Şu anda 100e yakın uzman
doktor var. Lütfeder misafir olursanız
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Ben misafir edeceğim
sizi, ben!
MEDENİ YILMAZ (Devamla)
benim ilimde sağlıkta,
eğitimde, ulaşımda, duble yollarda, KÖYDES projeleriyle köylerin
içme sularında, köy yollarında nelerin
yapıldığını beraberce gezip sizlerle paylaşmaktan
büyük mutluluk duyacağım.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Ben davet ediyorum sizi,
ben.
BAŞKAN Sayın Aydoğan, neyse,
karşılıklı olarak birbirinizin illerine gidersiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ispartaya gelin.
MEDENİ YILMAZ (Devamla) 1991 yılında çok iyi bir
düşünceyle yeşil kart verilmişti vatandaşımıza,
ama ancak muayene olabiliyordu sağlık ocaklarında. Reçetesi
eline veriliyordu, eczaneye gönderiliyordu. Hani bu insanımız dar
gelirliydi, hani bu insanımız yoksuldu? Sadece muayene etmekle onun
sağlık hizmetlerini yerine getirmiş oluyor muyduk? Ama iyi bir
başlangıçtı, onlara teşekkür ediyorum. Ama AK PARTİ
Hükûmeti bu yarım yamalak hizmeti tamamına erdirdi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
MEDENİ YILMAZ (Devamla) Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sekiz bin tane köyde ebe
yok, sekiz bin.
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçeceğim.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
kamu sosyal devlet anlayışıyla, bir baba
anlayışıyla insan çalıştırır. Geçen dönem
yaklaşık 200 bin geçici işçiyi kadroya aldık, ama beş
ay yirmi dokuz gün çalışan insanları kapı
dışarı ettik. Bunlar da bizim insanımız. Burada 28 bin
kişi kaldı dışarıda. Hepsi 228 bin kişiydi, 200
bin kişiyi aldık, 28 bin kişiye Seni almıyoruz. dedik.
Bunlar bizim insanlarımız. Bu 28 bin kişinin de sorununu sosyal
devlet anlayışıyla bu yıl çözecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Bakan, Türkiyede üretilen benzinin
yarısını 45 yeni kuruştan ihraç ediyoruz. Kendi
tüketicilerimize, yurttaşlarımıza pompa fiyatı 2,74 YTLye
satıyoruz. 8 Temmuzda benzinden alınan verginin rafineri
çıkış fiyatına oranı yüzde 180 idi. Bu oran 17
Aralık itibarıyla yüzde 409a fırlamıştır.
Sayın Bakan, kayıt dışını
önleyemediniz. Artık yurttaşlarımız bu dolaylı vergi
yükünü kaldıramaz olmuştur. Hem size göre ekonomi de artık
rayında olduğundan bu dolaylı vergileri uygar ülkeler düzeyine
indirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, il özel idarelerine aktarılan paylarda
yörelerin kalkınmışlığı dikkate
alınıyor mu? Siz, yolu ve suyu olan ülkenin batısındaki bir
köy ile Adıyaman veya doğudaki herhangi bir köye aynı oranda
ödenek veriyorsunuz, doğrudur. Onun için Doğu ve Güneydoğu
bölgeleri yıllardır hizmet alamamıştır, hâlâ da
alamıyor. Adıyaman İl Özel İdaresine verilecek payın
artırılmasını talep ediyorum. Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, gerçekten devlet kadrolarımızda
aynı hizmeti normal devlet memuru olarak, 4/B, 4/C, sözleşmeli, hatta
hizmet satın alma yöntemiyle yürütmekteyiz. Mesela, hemşire
örneğini vereyim size. Normal memur olan var, 4/B kadrosuyla
çalışan var, 4/C kadrosuyla çalışan var, sağlık
kurumlarındaki temizlik hizmetlerini yapan firmalarda çalışanlar
var. Böyle bir kadro abesliğinden dolayı devletin aynı
işini yapan kişilere aynı kadroyu verme ve eşit ücret ödeme
gibi bir çalışmanız olacak mı önümüzdeki dönem?
Bir diğer sorum da: Piyasada dolanan para miktarıyla
ilgili son günlerde tartışmalar var. Son üç ayda ne kadar para
basılmıştır YTL olarak? Çünkü bankamatiklerde bugünlerde
hiç kullanılmamış, sıfır YTLlerle çok sık
karşılaşıyoruz. Bu soruma daha önce de cevap alamadım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan,
yaptığınız açıklamalarda cari açığın
çok önemli olmadığını, önemli olanın büyüme
olduğunu söylüyordunuz. Son çeyrek büyüme de yüzde 0,5 çıktığına
göre ve bu da son yılların en düşük seviyesi olduğuna göre
şimdi cari açık için ne diyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İç ve dış talebin kesildiği, başka bir
deyişle, müşterinin yok olduğu bu koşullarda sanayimiz için
nasıl bir çıkış yaratacağız? Üretimi,
ihracatı nasıl devam ettireceğiz? İstihdamı nasıl
koruyacağız? Büyümeyi nasıl sürdüreceğiz? Türkiye
ekonomisinin bu yılın üçüncü çeyreğinde sadece yüzde 0,5
büyüdüğünü ve imalat sanayi katma değerinin üçüncü çeyrekte yüzde 1,1
azaldığını görüyoruz. Bu koşullarda istihdam ve
işsizlik konusunda ne yapacağız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, bugün
Gaziantep ilimizin kurtuluşunun 87nci yıldönümü. Engin ve ebedî Türk
tarihinin şanlı sayfalarında eşsiz bir yeri olan Gaziantep
savunmasını -bu arada- kutluyorum. Bütün bu duygu ve
düşüncelerimle, Türk milletinin bağımsızlık
ateşini yakan, Antepin gazi olmasını sağlayan ve Antep
savunmasındaki 6.317 şehide bir kez daha Allahtan rahmet diliyor ve
gazilerimize uzun ömürler diliyorum ve Gaziantepli hemşehrilerime
saygı ve selamlarımı arz ediyorum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Sorunuz yok muydu?
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Yok efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür
ediyorum sorular için Sayın Başkan.
Şimdi, bu geçici işçilerle ilgili olarak tabii devlet
baba anlayışıyla yaklaşıyor mu yaklaşmıyor
mu bilmiyorum ama Türkiyede yaklaşık olarak 50,1 milyon
çalışma çağında nüfus var, bunun yaklaşık 2
milyonu kamuda çalışıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Bakanım, devlet adam kandırmaz, onları almışsın
zamanında.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade
edin cevap vereyim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Şimdi, geçici işçiler
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama, devlet
BAŞKAN Sonuçta beş dakika sonra mikrofonu
kapatacağım ben, dolayısıyla hiçbir soruya cevap
verilmemiş olacak müdahale ettiğiniz takdirde.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçici işçiler, yılın en fazla altı aylık
bir süresi için çalıştırılan işçi grubudur.
Örneğin, orman yangınlarıyla mücadele yılın beş
aylık bir dönemi için geçerli; TÜİK istatistik anketi
yaptırıyor, bunun için birkaç ay çalıştırıyor.
Bunun benzeri birçok geçici işçi var. Dolayısıyla, bunların
on iki aylık bir süreyle çalıştırılmalarına hem
devletin ihtiyacı yok hem de dediğim gibi, yani eğer gerçekten
bir babalık anlayışı içerisinde olacaksak, o zaman
çalışma çağındaki bütün nüfusu kamuya almamız
lazım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Altı ay
aldın, beş ay yirmi dokuz gün
Sayın Bakan vicdanın rahat
mı senin?
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Şimdi, değerli arkadaşlar, diğer bir soru, il özel idarelerine
genel bütçeden verilen paylarda gelişmişlik farklarının
dikkate alınıp alınmadığı sorusuydu. Evet, bu
5779 sayılı Kanunla 1 Ağustos 2008 tarihinden itibaren illerin
gelişmişlik endeksine göre belirlenen katsayıları dikkate
alınıyor, dolayısıyla o bahsettiğiniz konu bu
geçtiğimiz dönem içerisinde yasaya dercedilmiş durumda.
HULUSİ GÜVEL (Adana) Benzinden bahset.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Şimdi, benzine ilişkin soruya gelince
Doğrudur, Türkiyede
bazı ürünlerde dolaylı vergiler yüksektir. Benzine uygulanan vergiler
maktu vergilerdir. Bu fiyatlar, yani petrol ve diğer ürünlerin
fiyatları yükselirken maktu vergi aslında bir avantajdı tüketici
açısından ama tabii fiyatların düştüğü bir ortamda bir
dezavantaja dönüşmüş durumda.
Burada şöyle bir konu var: Türkiyede kurumların ve
çalışanların verdikleri, yani gelir ve kurumlar vergisinin
tümünün toplamının millî gelire oranı yaklaşık yüzde
6,3, ama yüzde 6,3le Türkiye'nin
HULUSİ GÜVEL (Adana) Kayıt
dışılığı önleyin o zaman efendim.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade
edin arkadaşlar, müsaade edin. Soruyu sordunuz, müsaade edin yani, lütfen
Şimdi, yüzde 6,3le Türkiye'nin kamu ihtiyaçlarını
bizim karşılamamızın imkânı olmadığı da
ortada. Dolayısıyla, Türkiye belli ürünlerde dolaylı vergileri
Ve bu yeni bir dönem de değil, bizim getirdiğimiz yeni bir
dolaylı vergi yok. Biz yeni bir ciddi dolaylı vergi düzenlemesi
yapmadık. Ama şu anki fiilî
durumda Türkiye, gelirlerinin önemli bir kısmını
dolaylı vergilerden elde ediyor. Türkiyede toplam vergi gelirlerinin
millî gelire oranı yüzde 20 civarında. Bu oran birçok Avrupa
ülkesinin çok altında ve özellikle de kurumlar vergisi ve gelirler
vergisini yine Avrupayla karşılaştırdığımızda
-AB on beş ile AB yirmi yedi ile
karşılaştırdığınız zaman-
yarısı kadar bile değil, yani millî gelire, oran olarak. Onun
için, tabii ki bu sıkıntılar var. Verginin daha fazla tabana
yayılması lazım ve vergi oranlarının daha makul düzeye
çekilmesi lazım, doğrusu da bu. Bu da kayıt
dışıyla mücadeleyi gerektiriyor.
Geçtiğimiz dönemde gerek istihdam yasasında gerek sosyal
güvenlik reformunda kayıt dışılıkla mücadelede çok
önemli adımlar atıldı. Mesela, istihdam üzerindeki birtakım
maliyetler -hem idari hem mali birtakım maliyetler- aşağıya
çekildi.
Son üç ayda ne kadar para basıldığı konusu:
Tabii, biz bankalarımıza likidite desteği verdik, o anlamda bir
genişleme söz konusu olabilir. Ama şu anda rakam tam olarak
Yani ben
yanlış bir rakam vermeyeyim diye, isterseniz ona yazılı
olarak cevap verebiliriz.
Ben hiçbir dönemde Türkiyede cari açık problem
değildir. demedim. Hiçbir dönemde benim ağzımdan böyle bir
ifade çıkmamıştır. Cari açık Türkiye'nin yapısal
bir problemidir ve cari açığın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Zamanımız doldu, diğerlerine yazılı cevap
verirsiniz.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12nci maddeyi okutuyorum:
Ödenek devir ve iptal işlemleri
MADDE 12 (1) a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinin (özel ödenekler ve 03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik
kodunda yer alan tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile ilgili
tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan
kısımları, hizmetin devamlılığını
sağlamak amacıyla ödeneklerinin yüzde otuzunu aşmamak üzere
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesinin tanıtmaya ilişkin 21.01.36.00 ve
21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik koduna
ilişkin tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten
harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı
tertibine devren ödenek kaydetmeye,
ç) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinin
19.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1 tertibinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren
ödenek kaydetmeye,
d) İlgili mevzuatı gereğince özel gelir kaydedilmek
üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde söz konusu mevzuatta
belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten
gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya,
yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2008 yılından
devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek
kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin
esas ve usulleri belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Sermaye ödenekleri, 2009 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına
göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim
Özkana aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 12nci maddesinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Yüce
heyeti ve televizyonları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar bakanlık sıraları, vekil
sıraları, millet sıraları, resmî erkân sıraları,
kordiplomat sıraları boş olsa da bazı sorunları
televizyonları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum.
Bu maddeyle, bakanlık ve kuruluşlarda ait olduğu
yıl içinde harcanmayan ödeneklerin ertesi yıl bütçesine devredilmesi
istenmektedir. Yerinde bir karardır, fuzuliye kaçmamak koşuluyla
aynı yıl içinde kullanılmasında sakınca yoktur.
Ekonomiyi konuşuyoruz, yani parayı konuşuyoruz.
Napolyonun dediği gibi: Para, para, para.
Paranın kaynaklarını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Paradan para kazanma zamanı geçti. Üretime yönelik
teşvikler sağlanmalı. Üreterek gelişmek gerekiyor. Şu
an üreticide nakit para yok ve bankalara yığınla borçları
var, bu nedenle üretmekte sıkıntı çekiyor. Birçok şirket bu
ekonomik sıkıntıdan dolayı tarım ve
hayvancılığı terk ediyor. Devletin sıcak ve
şefkatli eli isteniyor. Teşvikler kesildi, birlikler sudan
çıkmış balığa döndü. Bu nedenle ucuz gübre, ucuz
mazot, ucuz yem desteği sağlanmalıdır. Üretici, tüketici
kooperatifleri birleştirilmelidir.
Bakın, değerli arkadaşlarım, koyunun
popülasyonu, şu anda
Bu koç oğluyla beraber.
AHMET YENİ (Samsun) Düştü!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Düşmez!
Bunu ihmal ettik. Bunun popülasyonu 50 milyon
civarındaydı, şu anda 25 milyonlara düştü. Sütü para
etmiyor, eti para etmiyor, derisi para etmiyor. Bu şekilde
yaşamayı sürdürmek istiyor. Bu meraları kullanıyordu -sizden para pul da istemiyordu-
meraları paralı hâle getirdik, şu anda, vatandaş, 5 milyar
gibi, 10 milyar gibi mera parasını nasıl ödeyeceğim diye
tir tir titriyor.
Yine, değerli arkadaşlarım, keçi
Bunu
iktidarınız döneminde terörist ilan ettiniz; o olayla beraber,
hâlbuki doğal gıdaydı bu, ormanda yaşıyordu,
ormanın içinde, fundalıklara girmiyordu. Yetişmiş
ormanlarda yıllarca bu popülasyon 100 milyonlardan 50 milyonlara
düştü. Bunu da ihmal ettiniz. Orman köylüsü bunun sayesinde köyünü terk
etmiyordu, şu anda köyünü terk ediyor, kentin varoşlarında sorun
olmaya devam ediyor.
Yine, aynı şekilde, inek
Bunun şu anda sütü para
etmiyor değerli arkadaşlarım, sütü 40 kuruşa düştü,
sütü 40 kuruşa düştü, sütüne bakan yok.
O dokuz günlük Kurban Bayramında
insanlarımızı kurban ettik, biliyorsunuz, 156
insanımızı trafik kazalarında kaybettik, 850
insanımız da hastane köşelerinde şu anda şifa
bekliyor. Ölenlere rahmet diliyorum. O dokuz günlük tatilde
Önlem
almıyoruz değerli arkadaşlarım, can kaybı oluyor,
savaş gibi. 156 insanımızı kaybettik,
canlarımızı kaybettik. Günahtır.
Bakın
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) 1,5 milyar destek verdik biz buna.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Destek verdiniz ama destekle
Şu anda, bununla ilgili olarak Sayın Bakanımız diyor ki:
100 başın üzerinde işletmeler 47ydi, 697ye çıktı.
Şu anda, o 650 işletmeye gidin, bir konuşun. Vatandaş
bundan nasıl kurtulacağım diye
Çünkü, Kurban Bayramında
-sütünü de para ettirmedik- o dokuz gün sütler sokağa döküldü.
Bakın, Ankaranın suyu kullanılmıyor, çok
şey var. Ankaranın suyu kullanılmıyor. Bundan böyle, bu
Ankarada çocuklarımıza süt ikram etmemiz gerekiyor değerli
arkadaşlarım.
Bu süt, doğal gıda
ÜNAL KACIR (İstanbul) Döküyorsun!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Dökülsün. O, bereket,
bereket.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Cihazları bozacaksın.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Dökülsün, bereket. Onda sorun
olmaz.
Bu sütü ihmal ettik değerli arkadaşlarım. Şu
anda üreticinin elinde 41 kuruş. Buna 4 kuruş destek veriyoruz, 4
kuruş. Defalarca söyledim burada, buna hiç olmazsa 20 kuruş destek
verelim, bu damızlık ineklerimiz kesime gitmesin diye defalarca
yalvardık. Onu da ihmal ettiniz.
Değerli arkadaşlarım, bu deve
Apronlarda
Bu
pehlivan
Bu pehlivan
. Türkiye'nin pehlivanı. Kültür bu. Kültür
Bakanlığı bütçesi buna destek veriyor güreşlerde, ama
develeri kesmeyin. Bunlar pehlivan, Ppehlivanlar kesilmez. Bu, Türkiye'nin
Denizlisinde güreşiyor, Manisada güreşiyor, Aydında
güreşiyor, Nazillide güreşiyor, Balıkesirde güreşiyor,
Çanakkalede güreşiyor. Bunu ihmal etmeyin. Antalyada, Kumlucada
güreşiyor. Bu pehlivanı kurban etmeyin değerli
arkadaşlarım. Bunu apronlarda kestiniz. Yazıktır,
günahtır. Bunun popülasyonu Türkiyede 2 bin idi, şu anda 1.057 tane
deve kaldı. 1.057, sayı bu. Müzelik. Bunu Kültür Bakanlığı
destekliyor, önümüzdeki dönemde güreşlerimize desteklerinize devam edin.
Bunda, bir haftalık sürede bunun güreştiği bölgelerde ekonomi
düzeliyor, insanlar o güreş haftasını bekliyor, orada pazarlar
kuruluyor, panayırlar kuruluyor. O beldenin, o köyün çehresi
değişiyor. Bunun adına camiler yapılıyor, bunun
adına okullar yapılıyor, bunun adına çeşmeler
yapılıyor, havuzlar yapılıyor, köy konakları
yapılıyor bu güreşlerden elde edilen gelir ve getiri ile.
Değerli arkadaşlarım, mandayı da zaten tarih
unutmayacak. Mandamız da perişan. O da artık müzelik oldu. Durum
bu şekilde.
Bu deve Boynumun eğri büğrü olduğuna
bakmayın, ben düz yolu severim. diyor. Bazen kendi kendinize
haksızlık yapıyorsunuz 9 bin kilometre yol yaptık diye.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Devenin
havudunu da göster AKPlilere. Havuduyla götürdüler
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, 9 bin kilometre değil o; o, 45 bin kilometre.
Çünkü yaptığınız yollar en az beş kere söküldü,
kazıldı, sürüldü, tekrar yapıldı. Müteahhit zengin ettiniz,
müteahhit zengin ettiniz. Yapılanlara hasetlik yok bizde, teşekkür
ediyoruz, ama düzgün yapın, doğru yapın.
Bakın, akşamleyin Balıkesirde TOKİ
inşaatları konuşuldu. Aynı sorun Burdurda da var.
TOKİ inşaatları dökülüyor arkadaşlarım. İzleyin.
Bu bizim paramız, sizin paranız, hepimizin parası.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) Burası hayvanat bahçesi
mi?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Hayvanat bahçesi değil,
bunlar benim grafiklerim. Ben veteriner hekimim. Ben bunlarla yirmi yıl
uğraştım. Bu vatandaşın sorunlarını sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bunlar açmazda, bunların sorunları, bunlar
ekonominin gelir ve getiri kaynakları. Geçiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tarımsal ürünlere
gelince, onlar mantardan başlıyor, haşhaşta sorun var.
Mantarın girdisinde saman var, at gübresi var, tavuk gübresi var; bunlar
kullanılıyor. Dönüşümlü, suyu dahi dönüşümlü. Hiçbir ürün
atılmıyor. Bunda Gelin, KDVyi düşürün. dedik mantarda,
altı yıldır söylüyoruz bu kompozedeki yüzde 18lik KDVyi
düşürmediniz. Şu anda mantar üreticisi de perişan.
Haşhaş: Bakın arkadaşlar, şu bizim yerli
tohumumuz, şu da sertifikalı tohum, verdiğiniz tohum. Bundan
ürün çıkmıyor. Şunu ektiğimiz zaman tarla alabildiğine
yemyeşil; ama bunu ektiğimiz anda biri orada, biri orada, biri orada
çıkıyor. Kılçık gibi; büyümüyor. Üretim burada, bizim kendi
ürünümüzde ama sertifikalı tohum yasası çıkardık, tohum
yasasıyla vatandaşı mağdur ettik.
Kuş gribiyle tavuklarımızın, bunların
genlerini kaybettik; Denizli horozunu bulmanız mümkün değil şu
anda.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Onun suçunu da mı bize
yüklüyorsun?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Bunun suçunu size
yüklemiyorum. Nerede şimdi o göçmen kuşlar, nerede kuş gribi
şimdi? Kuş gribiyle milyonlarca hayvanı katlettik bu memlekette.
Denizli horozu Ötemiyorum. diye feryat ediyor artık. Bunun
yumurtasını da memleketten aforoz ettik likit yumurtayla. Ben geçen
dönem de söyledim: Bundan böyle sizler de bizler de bu yumurtayı
kırmadan veya kendimiz soymadan yersek günah işlemiş oluruz
değerli arkadaşlarım çünkü bu yumurtayı
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Aman düşürme!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Düşsün, kaynattım
geldim Değerli Arkadaşım, tedbiri alındı onların,
hiç merak etme, sütte bir hatamız oldu.
Bunu da korumamız gerekiyor, bu da açmazda şu anda.
Bunlar üretimin materyalleri Türkiye'deki. Artık adamlar, Japonya uçak
yapıyor, uçak, 1 liraya satıyor uçağı. Çin oyuncak
yapıyor, oyuncakları gayet güzel, 1 milyona, 1 YTLye oyuncak
veriyor. Onlarla bizim mücadele etmemiz mümkün değil. Türkiye'nin
kurtuluşu üretimde, tarım ve hayvancılıkta.
Bakın, bu sene elma para etmedi. Soğuk hava
depoları elmayla dolu. Şu anda 75 kuruş. Kent
varoşlarında 2 liraya elma alamıyorsunuz ama depolar dolu.
Üretici ve tüketici kooperatiflerini birleştirin -size akıl
veriyoruz- belediyeleri birleştirin, halktan halka üretimi
sağlayın.
Bu yıl domatesimiz tarlalarda kaldı, gelincik
tarlası gibiydi tarlalarımız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hani domates deyince göstermedin!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Para etmedi, Burdurun
Gölhisarında, Yusufçasında, Çamlıkında perişan
oldu, şu an da öyle.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Ben domates bölgesinden
geliyorum, ayıp ediyorsun, Fethiye domatesi 2 liraya çıktı!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Fasulye, bizim Burdur
İnsuyunda, Çatağılımızda bu sene 20 kuruşla 50
kuruş arasında fiyat buldu. Sertifikalı tohum aldı, tohumda
sorunlar yaşandı, bunları ilgililere yansıttık fakat
üreticinin mağduriyeti giderilmedi.
Havuç, soğan, iskelen
Bizim Burdurun Gölhisar,
Karamanlı ve Yusufça bölgelerimiz soğan üretir ama soğanda da
patateste de aynı mağduriyeti yaşıyoruz değerli
arkadaşlarım. Bunlar üretim kaynakları. Teknolojiyle hareket etmeniz
mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bir dakikada oyuncaklarını
ancak toplar zaten!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Patlıcan
Hal
Yasasıyla vatandaş mağdur edildi; o yüzde 16, yüzde 12, yüzde
15, Hal Yasasıyla vatandaşımız mağdur edildi. Ne olur
birbirimizi anlayalım değerli arkadaşlarım. Birbirimizi
anlamamız gerekiyor, anlayalım. Şu milleti, mutluluğa,
bakın mutluluğa, sevgiye
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sevgi mi bu?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) -
dostluğa, üretime, insanca
yaşamaya beraber ulaştıralım; bütün dileğimiz bu,
bunun için uğraşıyoruz.
Siyaseti niçin yapıyoruz? Siyaset, sorun çözme sanatı.
Bu sorunları çözmediğimiz sürece bu koltuklarda niçin oturuyoruz? Biz
buraya niye geldik? Hepimizin meslekleri vardı, hepimiz bölgelerinde birer
kahramandı, kimimiz doktordu, kimimiz veteriner hekimdi, kimimiz
iktisatçıydı, kimimiz yöneticiydi, çalışıyorduk ama bu
ülkenin sorunlarına çözüm koymak gerekiyor. Bunun için çabamız,
konuşmamız, sizlerle bu şekilde karşılıklı
anlatımlarımız bu toplumu refah içinde yaşatmak içindir.
Bu duygularla, tekrar yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum, bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyorum. Bunları lütfen unutmayalım.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkan.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sütü iç, sütü
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Ankara suyundan ucuz.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Bundan sonra süt koysunlar oraya.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, beş
dakika ara verin de toparlasınlar
BAŞKAN İlkokulda, ilkokul öğretmenlerine önce
şu söylenir: Yaparak, yaşayarak öğretme. Sayın Özkan da
yaparak yaşayarak öğretme metodolojisine uygun bir tavır
sergiledi ama bundan sonraki bütçede ve daha sonra konuşma yapacak
arkadaşlardan ricam, bu çok bölüyor, dolayısıyla
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN - Anladım da ben sizi, bakın, kesmedim
sözünüzü. Şimdi ortalık toparlanırken
Dolayısıyla
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Ankarada su çok pahalı
biliyorsunuz.
BAŞKAN - Öğrendik, bilgilendik fakat
Gruplar adına ikinci söz hakkı Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaşta.
Buyurun Sayın Karabaş. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütçenin 12nci maddesi
üzerine Demokratik Toplum Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
On gündür 2009 yılı bütçesini
tartışıyoruz burada. Tabii, birçok şey dile getirildi ancak
ben, Sayın Başbakanımızın sürekli dile getirmeyi
sevdiği, sürekli tekrarladığı, bazen de bazı
sayın bakanlarımızın ve milletvekillerimizin tekrar
ettiği bir sözden başlamak istiyorum. Hep şunu söylüyor:
İstanbulla Diyarbakır arasında, Hakkâriyle İzmir
arasında, Antalyayla Şemdinli arasında hiç fark yok.
İstanbulda ne varsa Vanda da o vardır, Ankarada ne varsa Bitliste
de vardır. diyor. Ben de Bitlis Milletvekili olarak Bitliste neyin
olduğunu biraz dile getirmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Sanayi Bakanlığı
bütçesinde çok kısa dile getirmiştim ama şimdi biraz
açacağım. Bitlis Valiliğinin İl Planlama ve Koordinasyon
Müdürlüğünün 2006 yılı raporu var. Şimdi, bu raporda önce
şöyle bir belirleme yapıyor, diyor ki: İlimizde sosyal güvence
kapsamında olan kişi yoktur. Buna rağmen, sosyal güvence
kapsamında değerlendirdiğimiz yeşil kartlı ve 2022
sayılı Yasadan yararlanan kişilerin muhtaç ve yoksulluk
sınırında olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi, bu rakamları verelim: SSKlı 12.299
kişi, BAĞ-KURlu 18.365 kişi, Emekli Sandığı
5.384 kişi, bunların toplamı 36.048 kişi. Bunları
beş kişilik aileyle birlikte hesapladığımız zaman
180.240 kişi. 2006 yılındaki nüfus sayımına göre
Bitlisin nüfusu 388 bin. Şimdi bunları
çıkardığımız zaman, nüfusun yüzde 46sı olan bu
kısmını çıkardığımız zaman, yeşil
kartlı ve 2022 sayılı Yasaya tabi olanların
sayısı 210 bini ve oranı Bitlis nüfusunun yüzde 54ünü buluyor.
Yani, Bitlis halkının yüzde 54ü, Valilik İl Planlama ve Koordinasyon
Müdürlüğünün raporuna göre muhtaç ve yoksulluk
sınırındadır.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Genel sağlık
sigortası var.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Şimdi,
İstanbulda ne varsa, İzmirde ne varsa, Antalyada ne varsa
Bitliste o mu vardır? Elbette, Türkiyenin birçok yerinde işsizlik
sorunu, Türkiyenin birçok yerinde ekonomik zorluklar,
sıkıntılar var, ama bu oranın yüzde 54 olduğu,
yeşil kartlının nüfusun yüzde 50den yukarısını
oluşturduğu, nüfusun yüzde 54ünün muhtaç ve yoksulluk
sınırında olduğu başka bir il var mıdır?
Yine, Bitliste ne varsa İstanbulda da o var. deniliyor.
Sayın milletvekilleri, Bitlisin merkez nüfusu 45 bindir ve
Bitlisin merkezinde dört tane dere akmaktadır. Bu derelerin en uzak
olanının il merkezine uzaklığı 7-8 kilometredir,
diğerleri 3-4 kilometredir. Bitlisin mevcut siyasilerinin, 2002
seçimlerinden bu yana dört milletvekilinin üçü ve yedi ilçe, on beş belde
belediye başkanlarının, bir ilçe ve bir belde
başkanının dışında, 2004 yılından bu
yana tüm belediye başkanları AKPlidir.
Şimdi, Ankarada üç gün sular kesildi, kıyamet koptu.
Tabii ki doğaldır. Üçüncü bin yılda bir kentte suyun kesilmesi
kabul edilemezdir, ilkeldir, toplum da buna tepki gösterecek.
Ancak Bitliste -dört tane derenin aktığı-
derelerin aktığı kaynakta hiçbir işlem yapılmadan,
hiçbir arıtmaya ihtiyaç olmadan rahatlıkla içilebilecek bu sular,
yıllardır borulara devredilip insanların musluğuna
getirilmiyor. Üç dört senedir AKP Belediyesi döneminde olur olmaz zamanlarda su
kesiliyor. Şimdi bir belediye veya Elektrik Kurumu elektriği herhangi
bir nedenle belli süre kesecekse, suyu akıtmayacaksa, vatandaşa
Falan saatler arasında şu gerekçeyle su akmayacak, su kesilecek.
denilir ancak Bitliste bu da yoktur. Hangi saatte suyun akacağı,
hangi saatte kesileceği belli değildir. Bitlise gittiğimde,
Bitlis Sayın Valisinin, Belediye Başkanının, AKP Bitlis
İl Başkanının, İl Emniyet Müdürünün olduğu
ortamda dile getirdim, bunları aktardım, Bitlisin milletvekillerine
aktardım ancak bugüne kadar bu konuda hiçbir adım
atılmış değil.
Yine AKPli milletvekillerinin yaptığı
konuşmalarda tütünle ilgili belli açıklamalar yapıldı,
denildi ki: Yüz kırk yıldır Türkiyede sigara, alkol ve benzeri
maddeler Tekelin denetimi altındadır ancak 4733 sayılı Yasa
ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu kurulmuştur. Bu Kurul,
Tütün üreticisi ile tüccarı buluşturup üreticinin ürününü
değerlendirmesi ve satmasına yardımcı olmuştur.
Şimdi soruyorum, Bitlis üreticisine soruyorum, Muş
üreticisine soruyorum, Adıyaman üreticisine soruyorum: Bugüne kadar sizin
tütününüzü üretirken, bu konuda, tütün değerlendirme konusunda, tüccarla
buluşma konusunda ne zaman size yardımcı olundu? Bunu dile
getiren AKPli milletvekillerine de soruyorum, Bitlis milletvekilleri de var:
Tütün üreticisi ile tüccarı ne zaman buluşturdunuz? Bitliste
-bölgenin birçok ilinde öyledir- daha önce 18 bin tütün üreticisi vardı;
şimdi, merkezde 1.923, Yolalanda 1.332, Hizanda 1.275, Mutkide 1.411,
Kavakbaşında 1.904, Güroymakta 2.478, Gölbaşında 1.771
olmak üzere toplam 12.094 tütün üreticisi vardır. Bunu aile
nüfuslarıyla, 5le de çarptığımız zaman, Bitliste
şu anda da 50-60 bin kişi geçimini tütünle sağlıyor.
Tütünün üretildiği alanlar alternatif bir tarım ürünü
üretmeye de uygun değil. Bitlisteki tütün üretim alanlarının
birçoğu 4-5 dönümü veya en fazla 5-6 dönümü geçmemektedir. Tarım
Bakanlığı birçok zaman bazı rakamlar vermekte. Sayın
Tarım Bakanımız alternatif ürünlerden bahsetmektedir. Ancak
Tütün Üreticileri Birliği son dönemde kuruldu. Tarım İl Müdürlüğüyle
yaptıkları her görüşmede, Bitlis Tarım İl
Müdürlüğünün alternatif ürünle ilgili bir çalışmasının
olmadığı söyleniyor.
Şimdi, Sanayi Bakanlığının Bitlis iline
yönelik 2008 yılında yapılan faaliyetleri var burada. Şimdi
bu faaliyetlere baktığımız zaman -işte, tartı
aletleri, oradaki sanayicinin, esnafın envanteri- belli şeylerden
bahsediliyor. Onun dışında, daha önce başlanan, 2004
yılında biten ve yarı yarıya boş olan Ahlat Küçük
Sanayi Sitesinin bitirildiği söyleniyor; doğru, bitirildi ama
yarı yarıya boş. Güroymakta küçük sanayi sitesi projesi var,
hâlâ başlanmadı, ihalesi yapıldı, başlanmadı;
organize sanayi bölgesi yıllardır gündemde olmasına rağmen,
hâlâ bitirilmedi. Onun için buradan Sanayi Bakanına da ilettim- bir an
önce bunlara el atılması gerekiyor.
Ancak, Bitliste yapılması gereken tarım ve
hayvancılığa bir an önce destek verilmesidir. Şimdi,
Sayın Maliye Bakanımız dün Hayvancılıkta
bayağı gelişme sağladık. dedi. Ancak, Türkiyedeki
rakamlara göre, Türkiyede son yıllarda hem küçükbaş hem
büyükbaş hayvanda büyük oranda düşme olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Özellikle küçükbaş hayvan anlamında bölgenin deposu olan
bölge illerinde hayvancılık bitme noktasına gelmiştir.
Bitlis yaylaları ve diğer illerin yaylaları
yasaklanmış, küçükbaş hayvancılık bitme noktasına
gelmiş. Son dönemde arıcılıkta gelişme var. Bir birlik
kuruldu Bitliste. Bu birlikle ilgili, birliğin başkanı ve
yetkilileri geldi, tüm bakanlıklarla görüştü. Bir an önce onlara
destek sunulması gerekiyor.
Son bir konuyu dile getireceğim, önemlidir. Valiliğe
Ahlatın Ovakışla beldesinden verilen bir dilekçe var.
Ahlatın Ovakışlası, yıllardır, Türkiyedeki,
bölgedeki çatışma ve şiddet ortamına rağmen, hiçbir
sorunun yaşanmadığı bir beldedir. Son dönemde, kaymakam,
koruculuğu dayatmaktadır. Beldenin belediye başkan
yardımcısı, 5 tane muhtar ve yüzlerce dilekçeli bir başvuru
var, valiliğe başvuru. Bu tür, koruculuk gibi uygulamaları,
Ovakışlayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir dakika ekledim ya
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - Şu cümlemi
tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Hiç yapmadım, bir dakika veriyorum, ama çok
hızlı toplayın.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bitlis Valiliğine verilen Ovakışla Belediye
Başkanının, 5 tane muhtarın ve yüzlerce
Ovakışlalının imzasının bulunduğu bu
dilekçeyi İçişleri Bakanlığına aktaracağım,
mutlaka bir an önce üzerinde durulmasını, Ovakışlada Ahlat
Kaymakamının koruculuğu dayatmasının gerekçesinin de
açıklanmasını istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Şahıslar adına Hatay Milletvekili Sayın Orhan
Karasayar.
Buyurun Sayın Karasayar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 12nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetler ekonomik ve sosyal amaç ve önceliklerini maliye
politikaları aracılığıyla yerine getirirler. Maliye
politikalarının en önemli uygulama araçları ise bütçeleridir.
Hükûmetlerimiz döneminde gelir artırıcı, harcama
azaltıcı politikalar ile birlikte gerçekleştirilen reformlarla
bütçe disiplini sağlanmıştır. 2009 yılı
bütçesinde eğitim, sağlık, sosyal nitelikli ve bölgesel
gelişmişlik farklılıklarının
azaltılmasına yönelik harcamalara öncelik verilmiştir.
Bu bütçeyle küresel mali krize karşı ekonomimizin
dayanıklılığının
artırılmasını, vatandaşlarımızın hayat
kalitesinin yükseltilmesini amaçlıyoruz. Bugüne kadar
uyguladığımız bütçe politikaları ile mali disiplin,
yapısal reformlar ve özelleştirmeler temel politikalarımız
olmuştur. İktidarımız döneminde uygulanan güçlü maliye
politikaları sayesinde bütçe, sağlam, öngörülebilir, saydam ve
güvenilir bir yapıya kavuşmuştur. Böylece, bütçe disiplini
sağlanmış, kamu borçlarının çevrilebilme endişesi
ortadan kaldırılmıştır.
Bu bütçeyle, insanımızın en temel eğitim ve
sağlık ihtiyacını karşılamaya devam ediyoruz,
yoksullukla mücadelemizi hız kesmeden sürdürüyoruz. Devletimizin
imkânları ölçüsünde çiftçimizin ekip biçtiği mahsulün
hakkını veren; köylümüzü, yol, su ve diğer altyapı
hizmetlerine kavuşturan; işçinin, memurun alın terini karşılıksız
bırakmayan; emeklinin geçimini ön planda tutan, öğrencinin
eğitim, barınma, yiyecek ihtiyaçlarını
karşılayan, özürlü ve bakıma muhtaç
vatandaşlarımıza destek olan
anlayışımızı muhafaza ediyoruz. Ülkemizin dört bir
tarafına ihtiyaç duyduğu yatırımları götürüyor, reel
kesimleri destekliyor, bilime, araştırmaya, geliştirmeye yine
önemli payı ayırıyor, mahallî idarelerimize destek oluyoruz.
Türkiye'nin seksen bir vilayetinde altyapı
yatırımlarından tutun da üstyapı
yatırımlarına varıncaya kadar hizmetler götürülmektedir. Bu
yatırımlar, önceki bütçelerde olduğu gibi, 2009 bütçesinde de
ekonomik kalkınmaya odaklanmış, bireysel ve toplumsal
refahı gözeten sosyal yönlü güçlü bir bütçedir.
Son yıllarda vergi gelirlerinde gösterilen yüksek performans
sayesinde bütçe açığının azaltılması yönünde
önemli bir başarı yakalanmıştır. 2009 yılı
bütçe ödenekleri de, uygulanan ekonomik programın ilke ve hedeflerine
uygun olarak kamu kesimi açıkları ile enflasyonun düşürülmesi ve
reel ekonomideki büyümenin sürdürülmesini, dışsal şoklara
karşı ekonomimizin direncini artırmaya katkıda
bulunmasını sağlayacak şekilde belirlenmiş ve kamu
idarelerinin hizmet öncelikleri dikkate alınarak tahsis edilmiştir.
Küresel ekonomilerde dalgalanmalar her zaman olabilir. Önemli
olan, önümüze çıkan her zorluğu kolayca bertaraf edebilecek
şekilde hazırlıklı olmaktır. Bu doğrultuda
yapısal reformlara devam etmek suretiyle Türkiye'nin dış
şoklara karşı dayanıklılığını
artırabilir ve kalıcı başarılar elde edebiliriz.
Nitekim, dışımızda gelişen dünya krizi sürecinde
Türkiye cari açığa ve enflasyona kalıcı çareler
bulduğu ölçüde bu krizi fırsata dönüştürmüş olacaktır.
Türkiye'nin, genç nüfusuyla önümüzdeki yıllarda üretimi,
verimliliği ve refahı daha da güçlendiren, hızlı büyüyen ve
ihracatı daha da artan bölgesel ekonomik güç olacağından hiç
kimsenin kuşkusu olmasın. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde
sağladığımız ekonomik ve siyasi istikrar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ORHAN KARASAYAR (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
iyi yönetim, beşerî sermaye gelişimi ve teknoloji
kullanımı dâhil birçok sosyoekonomik gösterge bakımından
hem eski yıllara ve hem de birçok ülkeye göre çok daha iyi bir konuma
gelmiştir. 2009 bütçesi küresel kriz dikkate alınarak ülke
ihtiyaçlarına uygun olarak hazırlanmıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle 2009 yılı bütçesinin
ülkemize hayırlı olmasını diliyor ve yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karasayar.
Şahıslar adına son söz Bursa Milletvekili
Sayın Canan Candemir Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CANAN CANDEMİR ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 yılı gelir bütçesinin 12nci
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım
adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi dünya 1929
buhranından sonra en büyük krizi yaşıyor. Kısa zamanda
etkisini hissettiren kriz reel ekonomiyi tehdit eden boyutlara
ulaştı. Açıklanan önlem paketleri bile krizin
derinleşmesini ve diğer ülkelere sıçramasını
engelleyemedi. Küresel ekonomileri etkisi altına alan bu
gelişmelerden ülkemiz çok da fazla etkilenmedi. İşte bugün bütün
dünyayı sarsan küresel mali krizden asgari şekilde etkileniyorsak,
bu, son altı yıldır AK PARTİ İktidarı
tarafından kararlılıkla uygulanan mali disiplinin, sağlam
bankacılık sisteminin sayesindedir. 2002 yılından itibaren
kararlılıkla uygulanan makroekonomik politikalar ve yapısal
reformlarla ekonomimiz sağlam temellere oturtuldu. 2002-2007 arasında
ortalama yüzde 6,8 oranında büyüyen ekonomimiz çarpıcı bir
performans sergiledi. 230 milyar dolar olan ekonomi beş yılda 657
milyar dolara ulaştı. 2009
yılı hedefi ise 788 milyar dolardır. Kamu kesimi borçlanma
gereği uzun bir süreden sonra ilk kez negatife dönüşmüştür. 2002
yılında yüzde 10 olan bu oran 2007 yılında binde 10a
gerilemiştir. Bu rakamlar, ülkemizin yıllardır belini büken borç
sarmalından kurtulduğunu çok açık bir şekilde
göstermektedir. Bu göstergelerden yola çıkarak, AK PARTİ
İktidarı bugün bütün sözlerini yerine getirmiş,
alışkanlıkları değiştirmiştir. AK PARTİ
İktidarı Türkiyeyi kriz ve bunalımların adresi olmaktan
kurtarmıştır. Borçlarını ödeyemez hâlde
devraldığımız idare bugün tarihinin en sağlam
bütçesini yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ekonomide de
başarının kilit noktası güvendir ve son altı
yıllık çalışmalarımıza
bakıldığında sadece yurt içinde değil,
uluslararası boyutta da güvenin yeniden tesis edildiği belirgin bir
şekilde fark edilmektedir. Toplumun her kesimi, oy versin ya da vermesin,
desteklesin ya da desteklemesin AK PARTİ İktidarına güvenmekte
ve ekonomi politikalarında başarılı olacağına
inanmaktadır. Bu da hem yerli hem de yabancıların önlerini
görebilmelerini, buna göre yatırım yapmalarını
sağlamaktadır. İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. felsefesiyle ilerleyen AK PARTİ, insanı merkezine
alan, insanın refahını gözeten bir ekonomi anlayışı
sergilemiştir. Bu anlayışla ekonomideki olumlu göstergelerin
daha da çok sokağa yansımasını, üretimin, özellikle de
istihdamın artması partimizin temel amacıdır. AK
PARTİnin yalnızca ekonomide değil, tüm alanlarda
başlattığı yeniden yapılanma mücadelesi her kesimin
destek ve güvenini almaktadır. Türkiyenin aydınlık
yarınlarına ulaşmak için heyecanımız ortaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, titizlikle hazırlanan 2009
yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, emniyet teşkilatımızda trafik
tescil bürosunda dış görev yapması gereken 4.200 personel idari
hizmetli olarak çalışmakta. Bunların trafik hizmetlerinde
çalışması daha doğru. Bunların yerine sözleşmeli
2.500 personel alınarak bu hizmet yerine getirilebilir. Devlet Personel
Başkanlığı olumlu görüş bildirdiği hâlde henüz
kadro tahsisi yapılmadı. Kadro tahsisi yapmayı düşünüyor
musunuz? Çünkü bu kadro tahsisi yapıldığında, trafikte
dışarıda görev yapması gereken 4.200 çalışan
yerine 2.500 kişiyle bu hizmetler yapılabilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, biraz önceki
açıklamanızdaki dolaylı vergilerle ilgili. Toplam vergi
gelirleri içindeki direkt ve dolaylı vergilerin 2002 yılındaki
oranları nedir, 2008 yılındaki oranları nedir?
Bir de direkt vergilerin içindeki stopaj vergilerin 2002 ve 2008
oranlarını alabilir miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım,
Balıkesirden muhasebeci Uğur Erol diyor ki: Bunu Sayın Bakana
sorun. Benim mükelleflerim vergi borçlarını ödeyemiyorlar. On sekiz
ay taksitlendirildi ancak bunu da ödeyemedikleri için tekrar borçları
katlanıyor. Bu taksit oranını otuz altı aya çevirmek mümkün
müdür? Ayrıca, KOSGEB için müracaat eden 7 müşterimin sadece 1
tanesine Halkbanktan yedeklerdesiniz diye cevap geldi. diyor. KOSGEBten
sadece üretim yapan firmalara kredi verildiğini ifade etmekte. Bu krediyi
genelleştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ekici
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Anadoluda tam bağımsızlık mücadelesinin
meşalesini yakan Antep, seksen yedi yıl önce bugün emperyalist
işgalden 14 bin nüfusunun 6.317sini şehit vererek kurtulmuştur.
Tüm şehitlerimize rahmet diliyor, Gaziantepli hemşehrilerimin
kurtuluş gününü kutluyorum.
Sayın Bakana sorum: Sayın Bakan, Bakanlık
binalarını körfez sermayesine satmayı planlıyorsunuz,
basından edindiğimiz bilgilere göre. Bakanlıkları
kiracı yapmayı hedefliyorsunuz. 6.317 insanımız
canını kanını vererek şehit olmuştur. Bu
şehitlerin kemiklerinin sızlayacağını düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
1) Sayın Bakan, kapatılan belde belediyeleriyle ilgili
olarak Yüksek Seçim Kurulu, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi karar ve
açıklamalarıyla bu belediyelerin durumları iyice
belirsizleşmiştir. Bu belediyelerimiz 29 Mart seçimlerine girebilecekler
midir? Eğer giremeyerek köye dönüştürülecek olurlarsa şimdi
belediyelere göre düzenlediğiniz bu bütçeyle ödeneklerini nasıl
kullandırmayı düşünüyorsunuz?
2) Bugünkü bazı gazetelerde IMFyle tedbir büyüklüğü
konusunda beş aşağı beş yukarı anlaşıldığını
ifade ettiğiniz yazılmaktadır. Buna göre, ne kadarlık bir
miktarda anlaştınız? Yüzde kaç faizle bu krediyi
kullandıracaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım, bu
soruma daha önceki maddede cevap alamadığım için tekrar
ediyorum.
Sayın Bakanım, İktidarınızda il özel
idareleri ve belediyelere kaynak transfer ederek ve yasal yetkiler vererek
hizmetleri yerelleştirme yolu tercih edilmiştir. Bu uygulama hizmetin
süratinde ve hızında olumlu yansımalara sebep olurken gerçekten
çok ciddi yolsuzluk ve iktidar yandaşlarının korunduğuna
dair iddiaları da gündeme getirmiştir. Bu konudaki teftiş
raporları ve mahkeme sonuçlarıyla ilgili kamuoyunu aydınlatmak
adına bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, merkezi Adanada bulunan ÇUKOBİRLİK ve
bağlı otuz dört tarım satış kooperatifinin 140 milyon
YTL kredi borçlarını yeniden yapılandırmayı
düşünüyor musunuz? Kredilerinin faizlerinin silinmesi söz konusu mudur?
İkinci sorum: Türkiyede faaliyet gösteren on altı
tarım birliğinden birçoğu aldıkları kredileri
yıllardır ödeyemiyor. Borçları, Yeniden Yapılandırma
Kurulu aracılığıyla erteleniyordu. Kurul bu yılın
sonunda tasfiye edilecek. Birliklerin destekleme fonundan aldıkları
krediler de kesilecek. Bu borçların ertelenmesi ya da silinmesi söz konusu
mudur? Yeni dönemde tarım birliklerinin borçları konusunda ne
yapılması planlanıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
Sayın Ağyüz yok mu?
Sayın Köse, çok az bir vaktimiz kaldı, hızlıca
sorun lütfen.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, küresel mali krizle birlikte tüm
gelişmiş ülkeler stratejik öneme sahip kurumları
özelleştirmenin yanlışlığını anlamışlardır
hatta özelleştirilen bazı kurumların
kamulaştırılması yapılmaktadır. Bu süreçte siz
hâlâ satmaya devam edecek misiniz? 2003-2008 yılları arasında
yapılan ihaleler nelerdir? Bu ihalelerden toplam ne kadar gelir elde
edilmiştir? Elde edilen gelir tatmin edici midir, ulusal
çıkarlarımıza uygun mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Son sorudan
başlayayım.
Tabii, özelleştirme aslında bir reformdur, sadece bir
gelir kaynağı olarak bakılmaması lazım. Eğer
özelleştirme serbestleşmeye, rekabete ve tüketici için, bütün ülke
için daha kaliteli bir hizmete, inovasyona ve
verimliliğe yol açıyorsa -ki genelde açıyor- o
açıdan Türkiyenin menfaatlerinedir. Benim bildiğim kadarıyla,
2002 sonu-2008, bugüne kadar TMSFnin yaptığı
satışları da dâhil ederseniz yaklaşık 41,5 milyar
dolar civarında bir varlık satışı veya
özelleştirmesi söz konusu. Bu dönemde, bunun, özellikle dediğim gibi,
verimliliğe katkısı olduğu ortada.
Bakın, 1990lı yıllarda birçok ülke
telekomünikasyon şirketlerini özelleştirdi ve bugün Avrupada mesela
geniş bant İnternet son derece yaygın, telefon ücretleri son
derece ucuz, rekabet var ve dolayısıyla bu ülke için de sonunda
tüketici için de son derece büyük faydalar yarattı. Türkiye bu konuda
mesela bir miktar gecikti ama bu yeni yapılan özelleştirmeyle
birlikte -ki bunun bir sonraki aşaması daha çok serbestleşmedir-
o beraberinde bence çok büyük bir fayda getirecektir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün 4/B talebi Maliye
Bakanlığı tarafından incelenmektedir,
değerlendirilecektir.
Mükellefin vergi borçlarını, bildiğiniz gibi, on
sekiz aya yaydık ve burada aslında yüzde 3 gibi çok düşük bir
faiz oranı uygulanıyor. Dolayısıyla, yani bu borçların
katlanması gibi birtakım yorumlar pek makul bir yorum değil ama
yüce Meclisimiz uygun görürse ve bunu otuz altı aya yayarsa
Yayabilir ama
ben ilke olarak, şahsen, bu vergi aflarını, prim
aflarını doğru bulmadığımı bir daha ifade
etmek istiyorum bu vesileyle.
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) Ama
çıkarıyorsunuz.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan paylar kanunla
belirlenmiş. Her ay toplanan vergiler belediyelere bu oranda
aktarılmaktadır. Bu uygulamaya 2009 yılında da devam
edilecektir. Burada herhangi bir belediye ayrımı da söz konusu
değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlar
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, köy olursa ne
olacak?
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade
edin bir cevap vereyim.
Köy olursa, bu karmaşık bir konu. İsterseniz onu
biraz düşünüp
OKTAY VURAL (İzmir) Yazılı cevap verin.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
tekrar
size yazılı cevap vereyim.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Öğrendik Sayın
Bakanım.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu dolaylı vergilerin toplam
vergilere oranı 2008 yılında yüzde 65,02, bu oran 2002
yılında yüzde 59,45ti. Dolaysız vergilere
baktığınız zaman 2002 yılında yüzde 40,55ti,
2008 yılında yüzde 34,98e düşmüş durumdadır. Bunda
sigorta primi hariç. Sigorta primi koyarsanız, o zaman, aslında,
dolaylı vergilerin payı yüzde 48,3e iniyor, dolaysız vergilerin
payı da yüzde 51,65e o şekilde düşüyor. Dolayısıyla,
burada, aslında, eğer sosyal güvenlik primlerini dâhil ederseniz
Avrupa Birliğinden de çok farklı değiliz. Yani tabii,
birtakım ülkelere göre farklılıklar arz edebilir.
Diğer bir sorunuz vardı. Bu ücret ve ücret
sayılarını ödemeler üzerinden tahakkuk edilen gelir vergisinin
toplam vergi gelirleri içerisindeki payı 2007 yılında yüzde
11,9; bu oran 2001 yılında yüzde 11,1; 2002 yılında yüzde
10,5 civarında idi.
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) Beyan yoluyla kaç
Sayın Bakanım?
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Şimdi, diğer sorulara bir bakayım.
BAŞKAN Yazılı cevap verebilirsiniz çünkü hiç
vaktiniz kalmadı.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Yazılı cevap vereyim arkadaşlar, ona yazılı cevap
vereyim.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hiç müzakere yapmayalım.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir kere, birtakım
bakanlıkların binalarının oraya buraya satılması,
bunlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, bitti.
Teşekkür ederim.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın Bakanım,
öyle bir şey yok ya.
BAŞKAN Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri
önce geliş sırasına göre okutacağım.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Var mı, yok mu? Bir
tek kelime.
BAŞKAN Sayın Ekici
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Efendim, sorumuza cevap
istiyoruz.
BAŞKAN Yazılı verecek. Bitti vakit.
Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum, daha sonra ikinci önergeyi okutup
işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2009 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Yasa
Tasarısının 12. maddesinin (2.) fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Şevket
Köse Kemal
Kılıçdaroğlu Akif
Ekici
Adıyaman
İstanbul Gaziantep
Tansel
Barış Hulusi
Güvel
Kırklareli
Adana
(2) Sermaye ödenekleri 2009 Yılı Programının
Uygulanması, Eşgüdümü ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına
göre yılı yatırım programlarıyla
ilişkilendirilmesinde Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 12 nci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah
Ergin Akif Gülle Ahmet Yeni
Hatay Amasya Samsun
Lütfi
Çırakoğlu Ahmet
Koca
Rize Afyonkarahisar
"(3) Genel bütçeli idarelerin bu Kanuna ekli (A)
İşaretli Cetvellerinin; 03- Mal ve Hizmet Alım Giderleri
tertiplerinde yer alan ödeneklerin (03.9- Tedavi ve Cenaze Giderleri
tertiplerinde yer alan ödenekler, Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü
bütçelerinin 03- Mal ve Hizmet Alım Giderleri tertiplerinde yer alan
ödenekler ile Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.30.00-01.5.0.00-1-03.5 tertibinde yer alan ödenek hariç) yüzde 10'u, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı Bütçesinin
17.01.30.00-04.2.1.01-1-05.4, 17.01.30.00-04.2.1.03-1-05.4,
17.01.33.00-04.2.1.03-1-05.4, 17.01.31.00-04.2.1.03-1-05.4,
17.01.32.00-04.2.1.04-7-05.4, 17.01.30.00-04.2.1.04-7-05.4, 17.01.30.00-04.2.1.12-1-05.4,
17.01.30.00-04.2.1.13-1-05.4, 17.01.31.00-04.2.1.13-1-05.4,
17.01.30.00-04.2.1.22-1-05.4, 17.01.32.00-04.2.1.22-1-05.4,
17.01.33.00-04.2.1.22-1-05.4, 17.01.00.23-04.2.1.22-1-05.4,
17.01.32.00-04.2.1.23-1-05.4, 17.01.00.23-04.2.1.23-1-05.4,
17.01.30.00-04.2.1.24-1-05.4 tertiplerinde yer
alan ödeneklerin yüzde 10'unu ve Adalet Bakanlığı, Milli
Eğitim Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü bütçelerinin 06- Sermaye Giderleri
tertipleri ile Ulaştırma Bakanlığı bütçesinin
16.01.30.00 kurumsal kodundaki 06- Sermaye Giderleri tertiplerinde yer alan
ödeneklerin yüzde 16,5'i iptal edilmiştir. Bu fıkra hükümleri
gereğince yapılan iptaller sonucunda ilgili tertiplerde kalan
ödeneklerin Kuruş tutarları dikkate alınmaz. Bu konuda
çıkacak tereddütleri gidermeye, gerekli işlem ve düzenlemeleri
yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEREM ALTUN (Van) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Katılıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Müsaadenizle bu konuyla ilgili bir
bilgi arz etmek istiyorum.
Sayın Başkanım, bu bütçe, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde siyasi iktidarın önümüzdeki yıl işlemleriyle ilgili
ortaya koyduğu, gerçekçi ve samimi olmak durumunda olan bir bütçe. Bugün
bu bütçenin samimiliği ve gerçekliği yoksa bütçe de yok demektir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, önerge üzerinde konuşma hakkı yok. Sayın
Başkan Vekili ne amaçla konuşuyor?
BAŞKAN Bir bilgi vereceğini söyledi, önergeyle ilgili
bir şey demiyor daha.
OKTAY VURAL (İzmir) Bugün buradaki bu bütçedeki ödeneklerin
gerçekçi olmadığını ortaya koyuyor, samimi değil.
Samimi olmayan, gerçekçi olmayan bütçeyi nasıl bu makro dengelerle
birlikte oylayabiliriz ve bunu müzakere edebiliriz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz
önce bir önerge sahibine ilettiniz, Gerekçesinden başka okunmaz.
dediniz. Sayın Grup Başkan Vekili öbür maddede konuşsun.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu yönüyle
bakıldığı zaman bu, milletin ve devletin ümüğünü
sıkma projesidir ve bütçeyi azaltma ile ilgili bir projedir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir) Bu konuda Maliye
Bakanlığının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu
makroekonomik bütün göstergelerin hepsini de bozacak bir teklifle
karşı karşıyayız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) Sayın
Başkanım, önerge üzerinde hiçbir milletvekilinin açıklama
hakkı yoktur. Anayasanın 162nci maddesini okudunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Diğer yönden de bu
numaraların da ne anlama geldiğinin bir bilgisini versinler. Hangi
fasılda, hangi ödenekte, nedir bunlar?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) Müzakere edecek efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) Olur mu, önerge müzakere
edilir mi?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hayır, büyümeyi ne kadar
etkileyecek? Bu önemli.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani nedir bu ya! IMFnin
talimatlarını Meclise onaylattırıyorsunuz, ümüğünü
sıktırıyorsunuz milletin! Nedir bu! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
AHMET YENİ (Samsun) Ha, onu yapabilirsin, karar yeter
sayısı.
BAŞKAN Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen
162nci maddesinin Değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca
görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır. hükmü
gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulanmakta olan ekonomik program çerçevesinde sözkonusu ödeneklerin
iptal edilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza...
RECEP TANER (Aydın) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.20
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 37nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Tasarının 12nci maddesi üzerinde verilen Hatay
Milletvekili Sayın Sadullah Ergin ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, daha önce okunan İstanbul
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve
arkadaşlarının önergesi geri çekilmiştir.
Şimdi, maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü maddeyi okutuyorum:
Mahalli idarelere yapılacak Hazine yardımları
MADDE 13- (1) Maliye Bakanlığı bütçesinin;
a) 12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek,
13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi
çerçevesinde, il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine
devredilen personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal
haklarına ilişkin ödemelerini karşılamak üzere 2/7/2008
tarihli ve 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun geçici 1
inci maddesi çerçevesinde il özel idarelerine veya büyükşehir
belediyelerine,
b) 12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek,
Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES)
kapsamında köylerin altyapı ihtiyaçları için il özel idareleri
ve/veya köylere hizmet götürme birliklerine, tahakkuk ettirilmek suretiyle
kullandırılır. Bu fıkra kapsamında ilgili idarelere
yapılan Hazine yardımları haczedilemez ve üzerine ihtiyati
tedbir konulamaz.
(2) Birinci fıkranın (b) bendinde yer alan
ödeneğin, 2009 Yılı Yatırım Programında
belirlenmesini müteakip il bazında dağılımı,
kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin esas ve
usuller Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Kemal Kılıçdaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünyanın yaşadığı bir ekonomik kriz var ve Türkiye de
bu ekonomik krizi yaşıyor. Biz ana muhalefet partisi olarak
ısrarla Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bu konuda
sağlıklı ve tutarlı bir politika izlemediğini, izlemek
istemediğini, olayı sağlıklı görmediğini,
göremediğini de ısrarla dile getirdik ama her seferinde iktidara
mensup arkadaşlar, bu kürsüye çıktıklarında ısrarla
ana muhalefet partisinin bu konuda sağlıklı bir söylemde
bulunmadığını da ifade ettiler. Hatta, her kürsüye
çıkan arkadaş, 2009 bütçesinin ne kadar önemli olduğunu, bu
bütçenin Türk halkına büyük yararlar sağlayacağını da
ifade ettiler.
Sayın Başbakan, hatırlarsanız, bundan bir süre
önce Biz istersek IMFnin parasını son kuruşuna kadar öderiz.
Biz IMFye mahkûm değiliz. diye bir açıklamada bulunmuştu. Bu
yaza doğru yapmıştı bu açıklamayı. Daha sonra,
ortaya ekonomik kriz çıkınca Sayın Başbakan yine bir
açıklama yaptı, dedi ki: Ekonomik kriz bizi teğet geçecek.
Dolayısıyla, biz çok fazla etkilenmeyeceğiz.
Arkasından, bir süre sonra ekonomik kriz kapıya
dayandı, politika üretilemedi, İktidar bu konuda
sağlıklı bir duruş sergileyemedi ve ekonomik kriz geldi,
bütün sektörleri vurdu ve gerçekten, reel ekonomi dediğimiz ekonomi çok
ciddi sorunlarla karşı karşıya: Pek çok işçi şu
anda sokakta, işçiler işlerinden oldular, işverenler
fabrikalarını kapattılar, bazı işverenler üretimlerini
bir miktar kıstılar, bir kısmı da fabrikada zorunlu izne
tabi tuttular işçileri.
Arkasından, Sayın Başbakan dün bir açıklama
daha yaptı ve krizin Psikolojik olduğunu ifade etti. Yani
aslında Türkiyede bir kriz yok ama kriz Psikolojik! Herhâlde dünyada
ilk teşhisi bu şekliyle koyan bir başbakan Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanı. Bu krizin bizzat yurttaşlar
tarafından yaşandığını, alışveriş
merkezlerine gittiğimizde bunun görüldüğünü, sanayi merkezlerine
gittiğimizde bunu gördüğümüzü hepimiz biliyoruz.
Şimdi, Sayın Başbakan çok önemli bir açıklama daha
yaptı, IMFyle pazarlıkların gündeme geldiği bir dönemde
Sayın Başbakan yine söz alıp konuştu ve Ben
yurttaşımın ümüğünü IMFye sıktırmam. dedi. Biz
de sevindik Herhâlde Sayın Başbakan artık kararlı bir
tutum sergiledi, IMFye mahkûm olmayacak. dedik. Çünkü IMFye ekonomik kriz
dolayısıyla mahkûm olan tek bir ülke var, o da Türkiye Cumhuriyeti.
Şimdi, bakın, az önce bir önergeyi oyladık. Ben
eminim, önergeye Evet oyu kullanan Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin büyük bir kısmı bu önergeye niçin el
kaldırdığının farkında bile değil.
Bu önergeyle, değerli milletvekilleri, genel bütçeye ait
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Hangi önerge?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bakın, Değerli
Milletvekilim, genel bütçeye ait mal ve hizmet alımlarının yüzde
10unu kesiyorsunuz bu önergeyle. Yine, bu önergeyle, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının ödenekleri
sayılmış burada numaralar itibarıyla, o ödeneklerin yüzde
10unu kesiyorsunuz. Adalet Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı,
Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün 2009daki yatırımlarının yüzde 16,5unu
iptal ediyorsunuz, kesiyorsunuz. Ulaştırma
Bakanlığının yine yatırımlarının yüzde
16,5unu iptal ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, kriz döneminde mademki biz
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ümüğünü
sıkmayacaksak, yatırım ödeneklerinin kesilmesi değil tam
tersine artırılması lazım, harcamaların
artırılması lazım ki sanayi canlanabilsin, sanayi
gelişebilsin. Eğer siz
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Kaynak nerede, kaynak?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Kaynak, efendim, bu bütçe
gelirken kaynağı yok muydu? Vardı. Bu bütçe gelirken var
mıydı? Vardı.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Yoktu,
şişirilmişti gelirler.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Peki, o zaman, buraya
çıkan Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri
söylemediler mi Bu bütçe samimidir, bu bütçe doğrudur, bu bütçe
doğru dürüst hesaplandı buraya geldi. O zaman ne oldu da, nerede ne
oldu da bu yatırım ödeneklerinin önemli bir kısmı
birdenbire bir önergeyle iptal ediliyor.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Biz IMFden borç alalım,
yüzde 10unu da ilave edelim diyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Demek ki ortaya çıkan
gerçek şu: Bu bütçe samimi değil. Bu bütçe, IMFnin direktifleri
üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin oylarıyla
geçen bir bütçedir. Bu bütçe, işsizlik yaratacak bir bütçedir. Bu bütçe,
yatırımları kısıtlayan bir bütçedir. Siz
istihdamı nasıl artıracaksınız? Yatırımları
iptal ediyorsunuz, nasıl artıracaksınız istihdamı?
Değerli arkadaşlarım, siyasal iktidarların
parlamentoya bütçe getirirlerken samimi olmaları lazım. Baştan
kesip buraya getirselerdi derdik ki ön görüşmeleri vardır, samimi
olarak hazırlanmıştır, bütçe buraya gelmiştir. Ama,
bütçenin şu son günlerinde önemli miktardaki yatırımları
kesiyorsanız, o zaman, bu Hükûmet, ekonomik kararları
bağımsız alabilecek bir hükûmet değildir. Bu Hükûmet,
IMFnin talimatları çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosundan
bütçe geçirmeye çalışan bir hükûmettir, bütçeyi kaçırmaya
çalışan bir hükûmettir. O nedenledir ki ben İktidar
kanadındaki değerli milletvekillerimi uyarmak istiyorum. Önergelere
el kaldırırken mesela Sayın Bakan çıkıp şunu
söyleyebilirdi: Buradan ne kadarlık yatırım kesiliyor?
Harcamaların ne kadarı kesilecek? Siz biliyor musunuz
arkadaşlar? Bilen arkadaş lütfen el kaldırıp bunu
söyleyebilir mi? 2009 bütçesi ne kadar kesildi efendim?
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Her şeyi
sen mi biliyorsun?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ne kadar kesildi efendim?
Söyleyin efendim.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Ne kadar kesildiğini
Maliye Bakanlığı bilir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hayır, hayır. Ne
kadar kesildi efendim, söyleyin, biz öğrenelim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Kılıçdaroğlu, Genel Kurula lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Milletvekillerine haksızlık
yaptınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ben mesela öğrenemedim.
Sayın Bakan eğer bu önergeyi sunarken
Önergedeki bir
arkadaşımız çıkıp diyebilirdi Şu kadar oldu.
diye.
RECEP KORAL (İstanbul) Sen niye öğrenmedin?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Evet, yeri geldiğinde
insanların bilgi sahibi olmaları, bilgi öğrenmeleri kadar yüce
bir şey yoktur.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sen mi öğreteceksin?
BAŞKAN Sayın Hıdır
RECEP KORAL (İstanbul) Sayın Başkan, devamlı
bilmeden konuşuyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bilmemek ayıp
değildir, öğrenmemek ayıptır. Ben size bu dersi de vermek
zorunda değilim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Siz, mutlaka, el
kaldırırken, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına felaket
getirecek olan bir bütçeye el kaldırıyorsunuz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Felaket filan gelmez, merak
etme. Felaketi sizin gibi tellallar getirir.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu önergenin milletvekillerine
onaylattırılmasına yazıktır. Günahı yok
milletvekillerinin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Parlamentonun görevi ekonomik
krizi bu kadar ağır atlatmak değildir. Bu bütçenin eğer
gerçekten yurttaşlara, gerçekten halkımıza, gerçekten Türkiye
Cumhuriyetine yararlı olması isteniyorsa IMFden talimat alan bir
hükûmeti sizin mutlaka indirmeniz gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Felaket
tellallığı yapıyorsunuz, tellallık!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) IMFden talimat alıyor bu
Hükûmet.
OKTAY VURAL (İzmir) Size onaylattırmasınlar.
Hükûmete verin yetkiyi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Siz bu Hükûmeti
savunmayın. Siz yasama organı üyesisiniz. Siz Hükûmetin
ASIM AYKAN (Trabzon) IMF ile anlaşın. diyenler
kimdi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Kim anlaşamıyor
diyorsunuz?
ASIM AYKAN (Trabzon) Kim
söylüyordu?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ben söylüyorum. Bakın
OKTAY VURAL (İzmir) Neden milletvekillerine
onaylattırıyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
şu önerge IMFnin
isteği üzerine verilmiş bir önergedir.
RECEP KORAL (İstanbul) Kıvırdın gene bak.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bakın, yakında
göreceksiniz, IMF ile uzlaşma sağlanacak. Bu önerge nedir biliyor musunuz?
Bu önergenin bir ayıbı daha var değerli arkadaşlar. Bu
önergeye göre aslında Hükûmet isterse -Bakanlar Kurulu- bu
yatırımı yapmayabilir, yatırım ödeneklerini
harcamayabilir, böyle bir yetkisi var ama IMF güvenmiyor. IMF diyor ki: Kanun
çıkaracaksın, bu ödenekleri iptal edeceksin, ben göreceğim
bunu.
OKTAY VURAL (İzmir) Belki de Başbakan Ne
yapalım, Meclis karar aldı. diyecek.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
ve siz iptal ediyorsunuz bu
ödenekleri. Sorun buradan kaynaklanıyor değerli arkadaşlar. Ben
sizin sinirlendiğinizi biliyorum, ama ben doğruları söylemek
zorundayım.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Biz sakiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Sayın Bakan
çıksın, benim söylediklerimi yalanlasın. Hayır, biz
yatırım ödeneklerini iptal etmedik, genel bütçeye dâhil idarelerin
mal ve hizmet alımlarını yüzde 10 oranında iptal etmedik.
Buradan herhangi bir tasarruf da söz konusu değil. Vergi gelirlerimizi de
biz zaten buna göre hesaplamıştık. desin, ben de diyeyim ki
Sayın Bakan doğruları söylüyor.
Ben hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Madde üzerinde gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhanda.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 13üncü
maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz
etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 5286 sayılı Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 7nci
maddesi: İl özel idareleri ve büyükşehir belediyelerinin gelirlerine
ilişkin yeni bir kanuni düzenleme yapılıncaya kadar bu idarelere
devredilen personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal
haklarına ilişkin ödemeler Devlet bütçesinden il özel idarelerine
veya büyükşehir belediyelerine kaynak aktarmak suretiyle
yapılır. şeklinde bir düzenlemeydi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Denizli
büyükşehir belediyesine
Denizli, büyükşehir belediyesi oldu
değil mi?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Denizlideki Sayın
Başkan Nihat Beye 168 lira, Kocaelideki Sayın Nihat Beyin
belediyesine ne kadar? 562 lira. Adalet AK PARTİnin adında var,
adil değil.
Değerli kardeşlerim, burada, bakın -görüldüğü
üzere- Köy Hizmetleri personelinin devri sonrası ortaya çıkan yükün
önemli bir bölümü il özel idarelerinin üzerinde kalmıştır.
İl özel idareleri bir yandan sınırlı bütçeyle il genelinde
birçok hizmeti yerine getirmeye çalışırken diğer taraftan
bütçe etkinliğini de bozacak böyle bir yükün altında
kalmıştır. Uygulamanın beş yılı aşan
süreyle sınırlanması il özel idarelerinin üzerinde ileriye dönük
mali riski daha da artırmaktadır.
KÖYDES projesi kapsamında harcanan toplam tutar tam olarak ne
kadardır? İçişleri Bakanlığının
İnternet sayfasında yer alan
bilgilere göre: 2007 yılında bitirilen iş sayısı
17.387 ve toplam proje sayısı 23.747 iken, 2008 yılında bu
tutarlar sırasıyla 57.983 ve 61.649a yükselmiştir. 2008 yılında
sadece 500 milyon YTL kaynak ayrılmasına rağmen proje
sayılarındaki bu hızlı artışın nedeni nedir?
KÖYDES projesinin kaç yıl daha devam etmesi planlanmaktadır? Bu kadar
kaynakla, bu ödemelerin, bu projelerin gerçekleştirilmesi mümkün müdür?
AKP maalesef getirdiği tasarılarda, getirdiği hususlarda samimi
değildir.
Değerli kardeşlerim, sayın milletvekilleri;
bakın, geçen yıl, yılbaşında gelen bir tasarı var, il özel idarelerine ve
belediyelere genel bütçeden pay verilmesiyle ilgili. Bu kanunun
muhtevasında haddizatında ne vardı? Doğrudan mahallî
idarelerin vatandaşlardan alacakları vergiler vardı. Hükûmet ne
yaptı? Getirdi, alt komisyon kurdu. Alt komisyonun üyesi olduk. Sonra
baktık ki alt komisyon çalışmadı. Defalarca sorduk.
Baktık, Hükûmet tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinden
çekmiş. Daha sonra tasarı ne
olarak geldi? Tasarı teklif olarak geldi, AKP milletvekillerinin teklifi
olarak geldi. Peki, sonunda ne oldu? Teklifte tasarının gerekçesi
aynı, 2000li yıllara dayanıyor, 2000 yılının
başına dayanıyor. Yeni bir rakam yok, düzenleme yok. Peki, ne
oldu sonunda? Adaletsiz bir sonuç ortaya çıktı.
Değerli milletvekilleri, bakın, Denizli Belediyesine 168
lira kişi başına, Malatya Belediyesine 168 lira
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Haşa, haşa!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Kocaeli Belediyesine 562 lira.
Biz bunların rakamlarını uzun süre elde edemedik maalesef, yok.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu konu üzerinde daha
fazla durmak isterdim ancak bugünkü gelişmeler bizleri başka
hususlarda konuşmaya zorunlu kıldı.
Değerli milletvekilleri, bakın, bugün kriz bir sosyal
travmaya dönüşüyor, Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal depresyonun
eşiğine geldiğini görüyoruz, intiharlar var, işten
çıkanlar patronlarını öldürüyorlar, her tarafta problemler
oluyor, hiç kimse Hükûmetin bu konularda gerekli tedbirleri
aldığını maalesef görmüyor, sonuç alınamıyor.
Şimdi, biz, bu bütçe Komisyonda görüşülürken söyledik:
Bu bütçe samimi değil. Yüzde 4lük büyüme gerek Türkiye'nin kendi ülke
şartları ile ekonomik şartlarını gerek küresel krizin
Türkiyeye dayattığı şartları karşılayacak
muhtevada, güçte, yapıda değil, makroekonomik hedeflerde problem var,
bize Değil. dediler. Daha sonra, daha bütçe görüşülürken,
ihracatın yüzde 8den fazla artacağını, ithalatın
yüzde 6dan fazla artacağını söyleyen sayın bakanlar, daha
bütçe burada görüşülmeden, tamamlanmadan, bize bütçenin, ihracatın
yüzde 17, ithalatın yüzde 25 düşeceğini söylediler. Burada
samimi olmadılar. Samimi olmadıklarını biz söyledik.
Sayın Maliye Bakanı dedi ki: Bunlar birer hedeftir. Bakın,
bunlar birer hedeftir ama bu Parlamentoda maliye geleneğinden, ekonomi
geleneğinden gelen arkadaşlar var. Gerek bürokratlar gerekse
siyasiler buna çok üzülürdü. Yabancı ülkelerde de bu konu çok hassas takip
ediliyor. Bu konularda memleketine zarar veren bürokratlar, zarar veren siyasiler
çok kötü davranış biçimi içine giriyorlar -ifade etmek istemiyorum,
Allah korusun- fakat gerçekten söylediğim gibi bu bütçe ekonomik
gerçeklerle paralel değil. Gerek ülke gerek küresel ekonominin
gerçekleşmelerini karşılayamaz dedik.
Peki, vergi gelirleri
Yüzde 15 düşüyor ithalde alınan
KDV. Hedef olarak yüzde 22 artacağını söylüyorsunuz, cevap
alamadık Bunu nasıl hesapladınız? dediğimizde.
İlave olarak soru önergesi verdik, hâlâ cevap alamadık.
Bu bütçenin gelirleri de gerçekçi değil.
Dolayısıyla, size IMF tarafından dayatılan bu önergeler,
maalesef Hükûmetin değil, bizzat siz sayın milletvekillerine
onaylattırılıyor ki ne oluyor? Sorumluluğu sizlerin üzerine
bu Hükûmet atıyor.
Maliye Bakanlığı bütçesinde, daha bütçe
görüşülürken Maliye Bakanı yok. Biz ona samimi
olmadığını yukarıda söyledik, Komisyonda söyledik.
Yüzde 10, yüzde 16,5 kesiliyor baktığınız zaman. 16
katrilyonluk bütçe yatırım ödeneklerinde kaçını
kesiyorsunuz Sayın Bakan? Hiç olmasın, Şu kadar miktar
kesiyoruz. diye, şunun altına, gerekçesine bir satır, iki
satır bir şey ilave edin. Ancak sorarak öğreniliyor,
bürokratlara sorarak öğrenmeye çalışıyoruz. Onlar
çekiniyorlar, açıklamak istemiyorlar. Sayın Bakan, bunların bu
millete izah edilmesi lazım.
Bununla yatırımları yapmıyorsunuz.
Yatırımların olmaması demek, işsizliğin
artması demek.
Bununla çiftçileri girdaba sokuyorsunuz. Zaten çiftçiler
problemli. Büyük problemler içinde yaşıyorlar.
Ulaştırmada, vesairede burada
baktığınız zaman, Karayolları Genel Müdürlüğünün,
Devlet Su İşlerinin ödeneklerinin kesildiğini görüyorsunuz.
Yaklaşık, kabaca baktık -doğruları siz test edin-
yüzde 20ye yakın yatırım ödenekleri kesiliyor burada. Bunu,
niye, bize, yukarıda Komisyonda veya kamuoyuna samimi olarak söylemediniz,
son günlerde, Parlamentoda geçerken, kimsenin anlamayacağı bir
şekilde, gerekçesinde bile detayı olmayan bir şeyi milletin
önüne koyuyorsunuz? Biz, burada, bütçe hakkını millet adına
kullanıyoruz, millet için kullanıyoruz. Ama siz ne yapıyorsunuz?
Bizim bunu görmemizi, okumamızı, millete anlatmamızı
engelliyorsunuz. Ne oldu? Bir ay öncesinden beri ne değişti de bunu
yapıyorsunuz? Size kim yaptırıyor? Bunları milletle çok net
bir şekilde paylaşın. Bunun böyle olacağı belliydi.
Biz söylerken, siz bana hedeftir dediniz.
Bakın, cari işlemler açığına
bakıyorsunuz, programa koyamadınız nasıl
finansmanını koyacağınızı. Onu da soru önergesi
olarak getireceğim. Nasıl finanse edeceksiniz? Merkez Bankası
bize yukarıda sunum yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın
lütfen.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Çeşitli alternatiflere göre cari açığın
düşeceği yeri söyledi. Siz bunları onlarla paylaşmıyor
musunuz?
Şimdi, burada ifade etmek istediğim bir husus var. Bunu
size kimin yaptırdığını, neden
yaptırdığını, neden bu durumda olduğunuzu, neden
bunu yapmak zorunluluğu hissettiğinizi bu millete anlatmanız lazım.
Şeffaflık bunu gerektirir. Yok teğet geçecekti, yok
aşağı inecekti, inmeye başlamıştı, psikolojikti
Vatandaşın gerçekten psikolojisi bozuldu. Krizin kendi psikolojisi
değil, krizin yarattığı travmanın psikolojisi milleti
mahvetti. Siz insan içine çıkmıyor musunuz? Anadoluyu gezmiyor
musunuz? Biz de geziyoruz. Vatandaşları görüyoruz, vatandaşların
çektiği ıstırabı biliyoruz.
Denizliden işsiz vatandaşlar bana iş bulmak için
geliyor da Sayın Mehmet Yüksele, Aliye Hanıma gelmiyorlar mı?
Geliyorlar. Bu ıstırabı sizler duymuyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Sizin
kapılarınıza gelmiyor mu? Gelin, bu millete bu
yaptığınızı gayet net ve açık bir şekilde
izah edin.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bütçenin hayırlı olması ümidiyle saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Madde üzerinde gruplar adına üçüncü söz, Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelike aittir.
Buyurun Sayın Özçelik. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarının 13üncü maddesi üzerinde grubum Demokratik Toplum
Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Saygılar
sunuyorum.
Bütçe Meclisimizde görüşülüyor, daha önce
görüştüğümüz birçok yasa gibi. Ancak, muhalefet olarak bizim buradaki
görüşlerimizin gerek bütçenin gerekse daha önce görüştüğümüz
yasaların reddi veya kabulü konusunda herhangi bir etkisi
olmadığını biliyoruz. AK PARTİ sayısal
çoğunluğuna dayanarak, kimi zaman gerekli sayıyı da
bulundurmadan Mecliste, bu yasa tasarılarını geçirdiği gibi
bütçeyi de geçirmektedir. Ama biz, halkımıza karşı olan
sorumluluğumuz gereği, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi
açısından ve tarihe not düşmek bakımından, gerek bütçe
gerekse diğer yasalarla ilgili görüşlerimizi sunmaya ve
yapıcı eleştirilerimizi kamuoyuyla paylaşmaya ve sizlerle
paylaşmaya devam edeceğiz.
Sayın milletvekilleri, şu anda Türkiyenin önünde
tarihsel olarak ve yaşamsal olarak çok önemli bir konu var. Bu konu da
ekonomik kriz konusudur. Dünyada ekonomik krizin ortaya çıkmasıyla
birlikte Sayın Başbakan bu krizden Türkiyeden etkilenmeyeceğini
söyledi, krizi hamdolsunla karşıladı. Kriz teğet
geçecek. dedi. Keşke öyle olsaydı. Oysa bütçe görüşmelerimiz sırasında
Maliye Bakanımızın, Sayın Unakıtanın sunuş
konuşmasında bir krizden söz ettiğini gördük. Diyor ki
Sayın Bakan: Parasal önlemlerle krizden çıkmanın mümkün
olmadığını, sistemin kökten değiştirilmesini
bizzat kendisi söylüyor. Yani zannedildiği gibi kriz teğet geçmiyor,
bir krizin içindeyiz. İkincisi: Bu krizi parasal önlemlerle
aşabilmemiz mümkün değil, sistemde köklü değişiklik
yapmamız gerekiyor. Bu ikinci bir itiraf. Yani sistemde köklü
değişikliğin gereği ne zaman ortaya çıkar?
Yaptığınız uygulamaların
yanlışlığı ortaya çıktığında
kökten bir değişiklik yapma ihtiyacını hissedersiniz. Yani
burada ikili bir itiraf var: Yok. denen kriz Var. diyor Sayın Maliye
Bakanı; ikincisi, uygulanan ekonomik politikaların yanlış
olduğunu, kökten bir değişikliğe ihtiyaç olduğunu
söylüyor.
Yine Sayın Bakan Üretmeden, verimliliği artırmadan
bir ekonominin dönmesi, refahın, sürdürülebilir kalkınmanın
sağlanması çok güçtür. diyor, yani Üretim yapacağız,
verimliliği artıracağız, refahı ve sürdürülebilir
kalkınmayı bu şekilde sağlayabileceğiz, yoksa
işimiz zor. diyor.
Krizin teğet geçeceğini söyleyen Başbakan burada
derin geometri bilgisiyle bize geometri dersi vererek teğetin
anlamını söyledi. Yani teğet dokunmakmış, sadece
dokunmakmış. Dokunurken de tabii biraz da zedeleyebileceğini
söyledi. Peki, kriz gerçekten teğet mi geçiyor? Teğet mi geçiyor,
yoksa merkezden delip mi geçiyor, önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Daha şimdiden Türkiye'ye sermaye girişi durdu.
Piyasalardan yabancı sermaye, 5,5-6 milyar dolarlık dış
sermaye piyasadan çekildi. Sermaye girişinin durması ve mevcudun
çekilmesi iç talebi doğal olarak daraltır. İç talep
daralması ekonomik büyümeye negatif, olumsuz bir etki yaratır. Hazine
dış borç bulmada da zorlanıyor. Dış borçlar iç
borçlarla karşılanmak durumunda. İç borç stoku artacak bu
şekilde, böyle görünüyor. İç borç stokunun artması nominal ve
reel faizlerin yükselmesine işaret ediyor. Faiz oranlarının
yükselmesi kamu açıklarını artırıyor, kamu
açıklarının kontrolü güçleşince enflasyonla mücadele
zorlaşıyor. Bunlar, temel ekonomi kuralları. Ekonomist
değilim, uzmanların görüşlerini sunuyorum size. Dış
ticaret açığının uzmanların bu çerçevedeki
değerlendirmelerine göre- 20 milyar dolar olacağı, enflasyonun
da 2009 yılı itibarıyla yüzde 50 ve 60ları
bulacağı söyleniyor.
Sayın milletvekilleri, ekonomik büyüme yüzde 6lar, yüzde
7lerden yüzde 1,5-2lere
Önümüzdeki yıl için de öngörülen yüzde 4tür
Gerçi, özel bir görüşmede Sayın Başbakanın Yüzde 4
hedefledik ama yüzde sıfır gerçekleşmesi olasılığına
karşı uyaranlara, bunu söyleyemeyiz, sene sonunda, ne yapalım, 4
bekliyorduk ama olmadı diyebiliriz; sakın bunu kamuoyuyla
paylaşmayın. uyarısı yaptığını basından
duyduk.
Sayın Unakıtan, Ticaret daralacak, büyüme düşecek,
işsizlik artacak. diyor. Daha
şimdiden işten çıkarmalar başladı. Grundigte 432
kişi
Brisada üretim durduruldu. Doğuş Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığında personel
çıkarıldı. Demisaş Döküm Emayede, bazı bölümlerinde
üretime ara verildi, işçi çıkarma kararları alındı.
Ceytaş Madencilik Tekstilde 198 çalışandan 170 kişi
çıkarıldı. Aksu İplik Dokuma ve Boyada 250-300 kişi
çıkarıldı. Bisaş Tekstilde üretime ara verildi. Kütahya
Porselen Sanayisi dört fabrikasından 1ini kapattı, 250 kişi
işten çıkarıldı. Deniz Ticaret Odası, 52 gemi yapımının
iptal edildiğini, 61 gemi siparişinin dondurulduğunu
Bilişim sektöründe yüzde 10-15 oranında çalışanın
işsiz kaldığını, Tuzla deniz sanayisinde
işçilerin işten çıkarıldığını, otomotiv
sanayisinde üretimin yüzde 30, yüzde 40 düştüğünü,
dolayısıyla ÖTV ve KDV gelirlerinin azalacağını
görüyoruz. Ereğli tersanelerinde 200 işçi çıkarıldı.
Metal İş Sendikası Genel Sekreteri, bugüne kadar 100 binden
fazla işçinin işten çıkarıldığını ve
sadece Bursada şimdiden 5 bin kişinin işten
çıkarıldığını söylüyor. İşten
çıkarmalar devam ediyor ve basına yansıyanlar bunlarla da
sınırlı değil. Önümüzde çok sarsıntılar
yaşayacağımız bir tablo var.
Sayın Başbakan, analizlerin, yorumların
sağduyudan uzak ve pervasızca olduğunu söylüyor, ekonomi
uzmanlarını, eleştirmenleri felaket tellalı olarak
niteliyor ve Millet bu numaraları yutmaz. diyor.
Sayın Başbakan, ekonomik kriz teğet geçmiyor.
Yoksul halkı, emekçileri, emeklileri, köylüleri, esnafı, kalbinden,
cebinden vuruyor. Teğet geçmiyor kriz ama sizin teğet geçtiğiniz
şeyler var. Avrupa Birliği üyeliği konusundaki
çalışmalarınız bu konuda teğet geçtiğinizi
gösteriyor. Kürt sorununa demokratik çözüm bulacağım, devletin
yanlışlıklarını düzelteceğim. dediniz, bu soruna
teğet geçiyorsunuz. İnsan hakları ihlalleri konusunda her geçen
gün grafik yükseliyor, çok daha fazla sayıda insan hakları ihlalleri
var, teğet geçiyorsunuz. Sokakta polis uyarıya uymadı diye
insanları öldürüyor, buna teğet geçiyorsunuz. İşkenceye
sıfır tolerans dediniz, işkence her gün gazetelere, basına
yansıyor. Kendimiz yaşıyoruz. İşkence konusundaki
önlemlere teğet geçiyorsunuz. Yolsuzluklara teğet geçiyorsunuz.
Bölgeler arası kalkınmışlık farklarını
azaltacağız, eşitlik sağlayacağız. dediniz,
teğet geçiyorsunuz. Yani demokrasi adına, insan hakları adına,
barış adına ortaya koyduğunuz programın neredeyse
tamamına teğet geçiyorsunuz ama teğet geçmediğiniz
şeyler var. Teğet geçmediniz şeyler: Devletin bütün
kurumlarında kadrolaşma konusuna teğet geçmiyorsunuz. Teğet
geçmediğiniz başka şeyler de var. Sayın
Başbakanın, büyük bir minnet duygusu içinde, kendisinin Başbakan
olmasına yol açan tutumu nedeniyle Siirt Belediye
Başkanının onlarca basına sürmanşet olmuş
yolsuzlukları konusunda kılı kıpırdamadı. Bu
konuda çok kararlı bir şekilde o Belediye Başkanını
son güne kadar görevde tuttu. Bu konuda büyük bir vefa örneği gösterdi, bu
da teğet geçmek olmadı.
Evet, bu halkın seksen beş yılık acıyla,
emekle biriktirdiği malların özelleştirme adı
altında satışını sağladınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın
lütfen.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
50 milyar dolar kazanç sağladığınızı
söylediniz, har vurup harman savurdunuz, bir mirasyedi gibi tükettiniz. Ülkenin
dış borçları 2 katına çıktı. Şimdi,
mirasyediler önce eldeki nakit parayı harcarlar, sonra mal mülk satmaya
başlarlar; dükkân, tarla, arsa, ne varsa. Mirasyediler daha sonra ne
yaparlar? Eşinin, kardeşinin, anasının elindeki bilezikleri,
ziynet eşyalarını, değerli eşyaları satmaya
başlarlar. Sıra ona geldi. Siz de halkın yastık
altında zuladaki ziynet eşyalarına el koydunuz. Yani, bu, sizin
tükenişinizin ifadesidir. Bu teğet geçmeler, önümüzdeki ilk genel
seçimde ortaya çıkacak. Siz iktidara, iktidar size teğet geçecek.
Buna inanıyorum.
Saygılarımla. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özçelik.
Hükûmet adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet
Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bir önceki maddeyle ilişkili önergenin detaylarını
vereceğim size. Ayrıca, bu maddeyle ilgili de bir önerge var, onunla
ilgili olarak da sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Bu aldığımız tedbirlerin temelinde şu
var: 12 Eylülden bu yana, dünya çok hızlı bir şekilde
derinleşen bir krizle karşı karşıya. Bu, Türkiyeye
özgü değil, sadece Türkiyede
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) 12 değil, 11 Eylül!
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Müsaade
edin arkadaşlar, bir açıklayayım, tedbirleri
açıklayacağım.
Sadece Türkiyeye özgü bir olay değil. Bütün dünyada üretim
azalıyor, istihdam azalıyor, ihracat azalıyor. Sizleri rakamlara
boğmak istemiyorum ama Japonyanın ihracatı yüzde 27 düştü,
Tayvanın yüzde 29 düştü, Türkiye'nin yüzde 20 düştü.
Ukraynanın sanayi üretimi yüzde 29 düştü, Rusyanın sanayi
üretimi yüzde 9a yakın düştü, Türkiye'nin yüzde 8,5 düştü. Yani
bütün dünya çok ciddi, hatta yüz yıldan bu yana en büyük bir krizle
karşı karşıya.
Şimdi, bu önlemler niye gerekti? Bu önlemler, tabii ki
bütçeyi daha gerçekçi bir hâle, bu yeni şartları yansıtacak
şekle getirmek için yapıldı. Biz, gelirlerimizi kontrol edemeyiz
ama giderlerimizi kontrol edebiliriz. Bu ilke bütün hane halkları için,
bütün şirketler için ve bütün ülkeler için geçerlidir.
Şimdi, aldığımız tedbirleri ben
açıklayayım: Diğer mal ve hizmet alım giderlerinde yüzde
10luk bir kesinti yaptık. Bu kesinti yaklaşık olarak 705,3
milyon YTLye denk geliyor. Yatırım harcamalarında
yaklaşık olarak 1,8 milyar YTLlik bir kesinti yaptık. Hangi
birimlerden kesinti yaptınız? diye sorarsanız: Türkiye
Cumhuriyeti Karayollarından yaklaşık 485,5 milyon YTL kestik, DSİden
yaklaşık 761,7 milyon YTL kestik, Millî Eğitim Bakanlığının
yatırım bütçesinden yaklaşık 248,2 milyon YTL kestik,
Ulaştırma Bakanlığı, DLHdan yaklaşık 138
milyon YTL kestik, sağlık yatırımlarından yaklaşık
132,6 milyon YTL kestik, adaletten yaklaşık 41,8 milyon YTL kestik ve
bunları topladığınız zaman
(MHP
sıralarından Tarım sesleri) Geleceğim arkadaşlar,
müsaade edin, bundan sonrakileri de açıklayacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Keşke 12nci maddede
açıklasaydınız Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Ya
arkadaşlar, bakın, zamanım
OKTAY VURAL (İzmir) - Önerge sırasında
yapsaydınız daha iyi olurdu. Onaylandıktan sonra artık
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi,
tarım destekleme ödeneklerinden de yaklaşık yüzde 10luk bir
kesinti yapıyoruz. Bu da 548,7 milyon YTLye denk geliyor.
Bütün bu az önce saydığım önlemlerin miktarı
yaklaşık olarak 3 milyar 61 milyon 932 bin YTLye denk geliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu küresel kriz, tabii
ki 12 Eylülden bu yana derinleşti. Türkiye, IMFyle program yapan tek ülke
değil. Bakın, bugüne kadar Macaristan, Latvia, Ukrayna, İzlanda,
Pakistan, Sırbistan ve benzeri bir sürü ülke, 12 Eylülden bu yana IMFyle
program yapıp tamamlamış ülkelerdir. IMFyle program
yapılacaksa, tabii ki, ben her zaman söyledim, ülkemizin menfaatlerine
yaparız. Neden? Çünkü, 2009 yılına
baktığınız zaman, Türkiyede özel sektörün en büyük
kaygısı ne? Dış finansman imkânları bulabilecek miyiz
bulamayacak mıyız? Çünkü, Türkiye, tabii ki dışa açık
bir ekonomi. Türkiye, tasarruf açığı olan bir ülkedir.
Bakın, istediğiniz yıla gidin, Türkiyenin küçülme dönemleri
hariç, her zaman cari açık, tasarruf açığı olmuştur.
Bu yeni bir dönemde değil, bu, her dönemde var olan bir durum. Ha, bunu
gelin beraber düzeltelim, daha sağlam bir sosyal güvenlik reformu
yapalım. Gelin hep beraber yapalım. Tasarrufları
artıralım. Doğrudur. ARGE Yasasını yaptık,
inşallah katma değeri yüksek ürünlere geçeceğiz; bu,
katkıda bulunacak. Enerji piyasası reformu yapıldı,
istihdam reformu yapıldı. Onun için, bakın, 2000 yılında
Bütçe Kanununda benzer değişiklikler yapılmış.
Bakın, 2001 yılında Bütçe Kanununda benzer
değişiklikler yapılmış. Şimdi, bundan önce
sürekli burada tartışıldı ve haklı bir şekilde
dediniz ki Bütçe hakkı. Bakın, işte, Meclisimizde bütçe
geçmeden bu konuları getirdik. Bütçe geçtikten sonra Hükûmet
kararıyla da yapılabilirdi bunların bir kısmı ama
yapılmadı. Sizin bilginize ve Meclisimize bu konu getirilmiştir
ve dolayısıyla, bütçe hakkı konusu
tartışılıyordu, bütçe hakkını yüce Meclisimize
vermişizdir. Bu, çok daha gerçekçi, tabii ki, bir noktaya getirecektir.
Burada IMF, hiçbir şekilde bize şu, şu, şu
kalemlerden şu, şu kesintileri yapacaksınız diye bir
şey dikte edemez. Onlar şunu söyler: Bizim sizinle bir program
yapmamız için şu ölçekte bir tedbir lazım der ki bu her zaman
olan bir şeydir ve göreceksiniz, bu dönemin sonunda, bu tedbirlerin
miktarı, şu ana kadar yapılmış hiçbir programla
karşılaştırılamayacak kadar düşük bir tedbir
miktarıdır. Miktar olarak da, millî gelire oran olarak da göreceksiniz
son derece düşük rakamlar.
Bakın, bundan sonraki maddede de bir değişiklik
yapacağız. Onu da şimdiden size açıklayayım, hem
içeriğini hem miktarını.
Biz Köy Hizmetlerinden il özel idareleri ve belediyelere transfer
edilen memur ve işçilerin ücretlerinin üçte 1inin idareler
tarafından karşılanması tedbirini de getiriyoruz bir
önergeyle. Bu önergenin karşılığı yaklaşık
500 milyon YTLdir. Bunu da tabii ki takdirlerinize sunacağız.
Değerli arkadaşlar, burada eğer Türkiye 2009
yılına ilişkin dış finansman
kaygılarını giderebilirse muhtemelen bu, ekonomimizdeki küresel
krizin yansımalarını sınırlar, muhtemelen istihdamdaki
muhtemel azalışı sınırlar ama hiçbir ülke, buna
Türkiye de dâhil, bu krizin etkilerine bağışık
değildir. Eğer ihracat azalıyorsa, talep dışarıda
daralıyorsa üretim de azalır, tabii ki istihdam da azalır. Bütün
mesele hep birlikte bunun sınırlı bir hâlde Türkiyeye
yansımasını sağlamaktır. Bunun için
MEHMET GÜNAL (Antalya) Onun için yatırımı
azaltıyorsunuz!
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bir saniye
arkadaşlar
Şimdi, bakın, şu tedbirleri bugüne kadar
aldık: Kamu harcamaları -üçüncü çeyrekte zaten belli oluyor millî
gelir hesaplarında- artmasaydı belki muhtemelen Türkiye eksi
büyüyecekti üçüncü çeyrekte ama küçük de olsa miktarda artı büyüdüğü
Bu neden kaynaklanıyor? Kamu harcamaları arttığı için.
KEY ödemelerini yaptık, 3 milyar YTL. Ek denge tazminatı
şeklinde 1,6 milyon memurumuza 2,5 milyar YTLlik bir taahhütte bulunduk,
ödemeleri başlattık. GAP, DAP gibi, KOP gibi birtakım projelere
biz ekstra para aktardık. Mahallî idarelere ekstra kaynak aktardık.
Bunların ötesinde işveren üzerindeki sosyal güvenlik primini 5 puan
indirdik ve bu yaklaşık 5 milyar YTLlik bir desteğe denk geliyor.
Sadece onunla da durmadık, birtakım idari yükleri de
aşağı çektik. Merkez Bankamız vasıtasıyla
özellikle TL likiditesi olsun, döviz likiditesi
Örneğin
bankalarımızın döviz borçlarının rollover rasyosu,
yani bu sene sendikasyon olarak geri ödedikleri miktar yaklaşık 8,6
milyar dolar; geri aldıkları para yaklaşık 7,2 milyar
dolar. Yani rollover rasyosu yüzde 83. Biz ne yaptık? Bankalara
verdiğimiz döviz desteğinin, döviz kredisinin faizini indirdik,
vadesini uzattık ve miktarını da ikiye katladık ve 10,8
milyar dolara çıkarttık. Niye yapıyoruz bunu? Çünkü
bankalarımız reel sektöre destek olsun diye yaptık bunu.
Yine, bu döviz mevduatlarının
karşılıklarını da indirdik ve 2,5 milyar dolarlık
ek imkânı bankalarımıza verdik. Neden? Çünkü geleceğe
ilişkin bankalarımızın kaygıları azalsın,
bankalarımız reel sektörü daha fazla desteklesin diye.
Bundan sonra da gerekli önlemleri tabii ki almaya devam
edeceğiz. Çünkü, Hükûmet olarak bizim görevimiz, tabii ki krizin
yansımalarını mümkün olduğunca,
kaynaklarımızın elverdiğince sınırlamak.
Ama şunu da kabul etmek lazım: Türkiye'nin para birimi
bir rezerv para birimi niteliğinde değildir. Yani, biz
istediğimiz kadar harcayıp istediğimiz kadar dış
talebi telafi edemeyiz. Amerika yapıyor bunu. Federal Reservein, yani
Amerikan Merkez Bankasının bilançosu son üç ayda 1,5 trilyon dolar
arttı, yani resmen 1,5 trilyon dolarlık para bastılar ama
Türkiye'nin böyle bir lüksü yok. Çünkü bizim para birimimiz bir rezerv para
birimi değildir.
Aynı şekilde, biz, çok rezerv zengini bir ülke
değiliz. Bakın, komşumuz Rusyanın, bu krize girerken,
ağustos ayında 597 milyar dolarlık rezervi vardı. Bugün o
rezerv neredeyse 170 milyar dolar azalmış durumda. Ona rağmen,
Rusyadaki, ekonomideki, daha doğrusu, sanayi üretimindeki küçülme bizden
daha fazla, borsadaki düşüş bizden daha fazla. Onun için, gerçekçi
olmak lazım.
Bu kriz dünyanın krizi, herkesi etkiliyor, bizi de etkiliyor.
Bu etkileri sınırlamak için elimizden geleni yapıyoruz, bundan
sonra da yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu program da eğer yapılırsa, belki bir miktar,
dediğim gibi, dış kaynak kaygılarını
azaltır. Bu anlamda istihdama ve yatırımlara, özellikle de özel
sektör yatırımlarına destek olur.
Biz, bu önlemler konusunda tabii ki sizleri daha önce
bilgilendirseydik belki daha yararlı olurdu ama bu fırsat
çıktı, bu şekilde sizi bilgilendirmiş oldum.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Malatya
Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öze aittir.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Bütçe Kanununun 13üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçeler, bir ülkenin gelecek için yaptığı plan ve
hazırlıkların en önemli yol haritalarıdır. O yüzden,
bugün üzerinde konuştuğumuz 2009 yılı bütçesi, ülkemiz ve
milletimiz için büyük önem arz etmektedir.
Yeni bin yılın temel dinamiği hiç şüphesiz
yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimleri güçlü olan ülkelerde demokrasinin de,
insan haklarının da, evrensel hukuk normlarının da iyi
işlediğine şahit olmaktayız.
Çağımızda önemi ve işlevi giderek artan yerel
yönetimlerin, önümüzdeki süreçlerde daha da belirleyici olacağı
aşikârdır.
Demokratik ülkelerde, yerel yönetimler, geleneksel ilkelerin,
anlayışların ve modellerin değiştiği bir dönemin
öne çıkan kurumlarıdır. Yerel yönetimler demokrasinin
beşiğidir, demokrasinin kılcal damarlarıdır.
Farklı bir tespit olarak söylemek istiyorum ki,
küreselleşme, aynı zamanda yerelleşmenin de motoru
olmuştur.
Ülkemizde son çeyrek yüzyılda yerel yönetimler alanında
çok önemli gelişmeler olmuştur. Özellikle büyük kentlerde
yaşanan göç ve nüfus artışı sonucu hizmetlerin
aksaması ve gecikmesi, bu alanda yaşanan sorunların yerinde
çözümü için yeni bir perspektif gerektiği ortaya
çıkmıştır.
Değişimi fark eden, değişimin gereklerini
yerine getiren toplumlar çağa uyum sağlamada güçlük çekmemektedir.
Çünkü yeni sorunlara klasik yöntemlerle değil, yeni sorunlara yeni
çözümler getirecek teknikleri geliştirip, uygulayarak sorunları
aşmak mümkün olacaktır.
Bir ülkede, eğer, kalkınmayı,
gelişmişliği, demokrasiyi, refahı, toplumsal huzuru ölçmek
istiyorsanız, yerel yönetimlerini incelemek yeterli olacaktır. Bunun
bilincinde olan partimiz, en küçük biriminden büyükşehir belediye
başkanlıklarına kadar tüm yerel yönetim birimlerine gerekli
önemi vermektedir. Parti Programımızda yer alan
Katılımcı ve temsil gücü yüksek bir demokrasinin temelinde
yerel yönetimler yatar. anlayışı temel ilkemizdir. AK
PARTİ Hükûmeti ile birlikte yaşanan dönüşüm süreci,
şüphesiz ki Türkiye'nin yapısal birçok meselesinin çözümü için ciddi
bir dinamik oluşturmaktadır. Türkiye'nin çözüm bekleyen pratik,
hayati meseleleri var, bunu hepimiz biliyoruz ve hiçbir zaman İş
bitti. demedik. 22 Temmuz sonrasında da Yolun
başındayız. dedik ve sorunları tek tek, çöze çöze
gelişmiş ve müreffeh bir Türkiye hedefine doğru
koşmaktayız. Aslolan, siyasetin çözüm zemini olarak
varlığını güçlü bir şekilde koruması ve ülkeyi
sahiplenmesidir. İşte biz bunu yapıyoruz. Zira, demokratik
siyaset çözümlerinin tek ve gerçek zemini budur, bunu biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, sizlerin de yakından
takip ettiği gibi, ülkemizde son yirmi beş yıl içinde gelen
bütün siyasetçiler, bütün iktidarlar, koalisyonlar, hükûmetler, yerel
yönetimlerin güçlendirilmesinden, yerel demokrasinin yerleştirilmesinden
bahsetti ancak ne yazık ki bu, sözden öteye gidemedi. AK PARTİ yerel
yönetimlere verdiği önemi açıkça göstermiş, merkezî yönetimde
olan birçok imkân ve kaynak yerel yönetimlere, yerel birimlere devredilmiştir.
Yerel yönetimlerle ilgili olarak, 22nci ve 23üncü Dönem
çalışmalarında, Yerel Yönetimler Reformu çerçevesinde
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu, Mahallî
İdare Birlikleri Kanunu, Belediye Kanunu, Büyükşehir Belediye
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, bir
diğeri de İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun bizim dönemimizde
çıkarılmıştır.
Kaynakların Ankaradan dağıtıldığı,
imkân ve yetkilerin merkezde olduğu bir yönetim biçiminde, yerel
yönetimlerin, il özel idarelerinin etkin ve verimli bir hizmet ortaya
koymasını beklemek hayalidir. Bu yeni kanunla modern yönetişim
ilkelerine, hemşehrilerinin yönetime katılımlarına,
kadın ve çocuk sorunlarına önem verilmiştir. Stratejik plan,
performans planlaması, kent konseyi gibi kurumlar yerel yönetimlere yeni
bir soluk getirmiştir. Yeni bir yerel yönetim ve yöneticilik kültürü
oluşmasının zamanı çoktan gelmişti ve geçmişti
yani bu bir zorunluluktu. Bunu yaparken de olaya asla dar parti
çıkarları açısından yaklaşmadık,
katılımcılığı biçime indirgemedik. Aksi takdirde
hem demokrasimize hem de kentlerimize ve halkımıza zarar vermiş
olurduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ÖMER FARUK ÖZ (Devamla) Peki Sayın Başkanım.
Biz insanımıza daha iyi hizmet sunmanın
derdindeyiz. Biz milletimizin ve devletimizin lehine olan düzenlemeleri siyasi
olarak ne getirir ne götürür hesabıyla değil, yarınlar için,
yarının aydınlık ve kalkınmış Türkiyesi
için yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, yerel seçimlere doksan iki
gün kala bütün siyasi partilerdeki hareketlilik giderek artmaktadır. Seçim
sürecinin ülkemiz ve milletimiz için şimdiden hayırlı
olmasını diliyorum. Biz her yerde barış içinde, demokratik
bir yarış olsun istiyoruz. Gerginlik üreten taraf asla
olmayacağız.
Ben bu duygu ve düşüncelerle 2009 bütçesinin milletimize
hayırlı olması temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Şahıslar adına son söz Samsun Milletvekili
Sayın Cemal Yılmaz Demire aittir.
Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CEMAL YILMAZ DEMİR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şu an görüştüğümüz tasarının 13üncü
maddesi mahallî idarelere yapılacak hazine yardımlarını
düzenlemektedir. Bu maddeyle, Köylerin Altyapısını Destekleme
Projesi kapsamında köylerin ihtiyaçları için ödeneğin, il özel
idareleri veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından
kullanılması sağlanmaktadır. Bu vesileyle KÖYDES projesi
hakkında bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, KÖYDES projesi, AK PARTİ
iktidarı döneminde 2005 yılından itibaren, içme suyu ve yolu
bulunmayan veya yetersiz olan köy ve bağlılarının yeterli
ve sağlıklı içme suyuna kavuşturulması ve köy
yollarının standardının yükseltilmesi amacıyla
başlatılan bir projedir.
Projenin amacı, yıllardır ihmal edilen ya da hak
ettiği hizmeti tam olarak alamayan köylerimizin mağduriyetinin
giderilmesi, köylerde yaşam kalitesinin artırılması,
köylerin ekonomik ve sosyal gelişiminin sağlanmasıdır.
Hükûmetimizin yüz akı projeleri arasında yer alan KÖYDES
projesine yıllara göre ayrılan ödenekleri de huzurlarınızda
dile getirmek istiyorum: 2005 yılında 200 milyon YTL, 2006
yılında 2 milyar YTL, 2007 yılında 2 milyar YTL, 2008
yılında ise 500 milyon YTL. Toplam 4,7 milyar YTL bu önemli proje
için tahsis edilmiş bir rakamdır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetimizin KÖYDES projesiyle en
büyük hedeflerinden birisi, iller ve bölgeler arasındaki
gelişmişlik farkını en aza indirmektir. Geçmişteki
iktidarlar köyün ve köylünün sorunlarının giderilmesi için sadece laf
üretirken AK PARTİ İktidarı sorunlara çözüm getirici projeler
ortaya koymuştur. Bu projelerin en önemlilerinden birisi de işte bu
KÖYDES projesidir. Bu, AK PARTİnin bir farkıdır.
Ödenek tahsisinde esas alınan kriterler az gelişmiş
il ve bölgelerimize daha fazla ödenek tahsisine imkân verecek şekilde
seçilmiştir. Bizim için ülkemiz coğrafyasının her
köşesi aynıdır, Doğusu da Güneydoğusu da Karadenizi
de birdir. Bu bakışımızın yansıması ise
KÖYDES projeleri kapsamında dağıtılan ödeneklerin
istatistiksel rakamlarıdır. 2005-2008 yılları arasında
coğrafi bölgelere göre dağıtılan ödenek
rakamlarını sizlere açıklama istiyorum: KÖYDES projesine tahsis
edilen ödeneklerin yüzde 27,3lük bölümü Karadeniz Bölgesinde, yüzde 20,8lik
bölümü Doğu Anadoluda, yüzde 14lük bölümü Güneydoğu Anadoluda;
İç Anadolu Bölgesinde yüzde 12,7, Akdeniz Bölgesinde yüzde 10, Ege
Bölgesinde yüzde 8,5 ve Marmara Bölgesinde ise yüzde 6,8dir.
Bu oranlara bakınca, içme suyu ve yol bakımından
ihtiyacın daha fazla olduğu bölgelerimize daha fazla kaynak aktarmak
suretiyle gelişmişlik farkları önemli oranda
azaltılmıştır.
Sayın milletvekilleri, KÖYDES kapsamında illere tahsis
edilen ödenekler, illerin ihtiyaçları ve kapasiteleri göz önünde
bulundurularak çok sayıda değişkenin
kullanıldığı, en önemlisi, dışarıdan
herhangi bir müdahalenin mümkün olmadığı, bilimsel ve objektif
bir dağıtım yöntemiyle belirlenmektedir.
Peki, tahsis edilen 4,7 milyar YTLlik ödenekle KÖYDES
kapsamında neler yapılmıştır? Köy yollarında
50.623 kilometre stabilize yol, 63.161 kilometre asfalt yol, 1.626 kilometre
beton yol, 1.324 kilometre ham yol, 5.063 kilometre tesviye, 11.848 kilometre
onarım, 20.402 kilometre menfez ve 764 köprü
tamamlanmıştır. İçme sularında ise yolu bulunmayan
3.527 adet köy ve bağlısına şebekeli içme suyu tesisi
yapılmış, içme suyu yetersiz 23.445 köyün de içme suyu tesisleri
yenilenmiştir. İçme suyu getirilen veya şebekesi yenilenen köy
ve bağlısında toplam 7 milyon 491 bin 234
vatandaşımız yaşamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek KÖYDES
projesinde gerekse ülkemizin kalkınması için
hazırladığımız bütün projelerde
yaptıklarımız, yapacaklarımızın
teminatıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
CEMAL YILMAZ DEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bu duygu ve düşüncelerle 2009 yılı bütçemizin
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, 12nci maddede yüzde
10 ile yüzde 16,5 indirim yapılması yönündeki önerge Hükûmetinizin
öngörüsüzlüğü müdür, IMFin dayatması mıdır? Bu önergeyle
548 milyon lira tarım desteklerinin düşürülmesi, Hükûmetinizin
tarıma ve çiftçiye bakış açısının tescili midir?
Son olarak, Sayın Başbakanın tabiriyle, milletin
ümüğünü Hükûmet mi yoksa IMF mi sıkmaktadır?
Bir de merak ettim, bütçe görüşmelerinde Maliye Bakanı
varken siz geldiniz, oturdunuz. Bu acaba IMFnin önergeleri için midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Paksoy
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan,
bırakıp gitmeyin, yanlış işler yapıyor
Şimşek.
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Bakan,
Hükûmetiniz döneminde en çok zarar gören kesim çiftçilerimiz olmuştur.
Çiftçi, bırakınız kâr edip de geçimini temin etmeyi; çiftçi,
mahsul sonunu zararla kapatır hâle gelmiştir; tarlasını,
alet ve makinesini satar duruma gelmiştir. 2002 yılında
tarımı desteklemek için millî gelirin binde 65i
ayrılırken, 2009da bu oran binde 49a düşmüştür. Bir de
üstüne üstlük, bütçe teklifinizle 100 milyon YTL artırmayı
düşündüğünüz tarım bütçesini 12nci maddeyle yüzde 10 kesinti
yaparak 550 milyon YTL daha düşürdünüz. Bunu yapmakla, can çekişen
çiftçiyi öldürdünüz. Sanki IMF talimatıyla yapılmış gibi
geliyor, ne dersiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce de sorduğum gibi, IMF ile
beş aşağı beş yukarı
anlaştığınızı ifade ettiğiniz kredi
büyüklüğü, kullanım şartları ve faiz oranları nedir?
İki; dün Sayın Maliye Bakanımıza sordum, cevabını
alamadım. Net soruyorum: Asgari ücreti vergi dışı
bırakacak mısınız?
Üç; takipteki tarım kredileri son aylarda kriz nedeniyle
giderek artmış ve birçok çiftçimizin traktörü ve tarlası
hacizlik duruma düşmüştür. 2009 yılı için çiftçi
borçlarının nasıl
yapılandırılacağını söyleyebilir misiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Eczacılara katılım payı adı
altında, hastanelerde muayene olan hastalardan para
aldırılmaktadır. Eczacının görevi olmayan bu durumu
Hükûmet olarak düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Ülkemizin her yerinde olduğu gibi, Tokat ili Kazova ve Kelkit
çiftçileri devlet kurumları yanında özel sektöre de
borçlanmış, borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir,
icralar gelmeye başlamıştır. Bu
insanlarımızın durumuyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Kredi kartları vatandaşların borçlarını
ödeyememekten dolayı büyük sıkıntılara sebep olmuştur.
Vatandaşı bu borç batağından, bankaların elinden
kurtarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Başlangıçta Hükûmet IMF ile anlaşmaya boş
verip sanal bir 2009 bütçesi yaptı. Vergi gelirlerini yüzde 4 büyüme
varsayımına göre oluşturdu, gelire göre de harcama düzeyini
belirledi. Görünümde sıkı bir bütçe vardı. Bütçe büyüklükleri
açıklandığı gün gelir düzeyinin gerçekçi
olmadığı ortaya çıktı. IMF ile anlaşmayı
hâlâ yapamadığınıza göre ekonomi öngörüleriniz gerçekçi
değil. AKP Grubunun verdiği önergeler, harcamayı
kısıtlayan önergeler, IMFin isteklerini mi yansıtıyor? O
hâlde bu bütçe IMF gölgesinde kalmayacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öztürk
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Büyümenin negatife gittiği, iç talebin
daraldığı, özel sektör yatırımlarının
azaldığı bir ortamda kamu harcamalarının
kısılmasının ekonomi biliminde yerini Sayın Bakan
Türkiye Büyük Millet Meclisine açıklayamamıştır. Sayın
Bakan, size bu öneriyi dayatanların, krizde kullanacağınız
bütçe aracını elinizden almak istediğinin, borçların
ödenmesini garanti altına almaya
çalıştığının farkında değil misiniz?
Acaba faiz ödeneklerinden niye kesinti yaptırmıyorlar dersiniz?
Ekonomik önlemler alma konusunda silahsızlandırılmak
istediğinizin ne zaman farkına varacaksınız? Birileri
Silahlarınızı bırakın, teslim olun. diyor lütfen bu
gaflet uykusundan uyanın.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
KÖYDES uygulamasının köylerin tüm sorunlarını
çözdüğü iktidar tarafından ifade edilirken ilimiz Balıkesirde
yolu olmayan, içme suyu olmayan, kanalizasyonu olmayan, elektrikleri sık
sık kesilen, ebesi olmayan köylerimizin sorunları devam ederken
makyaj olarak köy meydanlarına kilitli taş döşeniyor. Bu
sorunların çözümü için yeni tedbirleriniz nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse, hızlıca sorun zaman
doluyor.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek tarafına
Sayın Bakanım size soruyorum: Körfez sermayesini çekmek için bir yasa
taslağı hazırlamıştınız. Buna göre Körfez
tabiri çıkarılarak, kamu binalarımızı,
otoyollarımızı, köprülerimizi Arap sermayesine teslim etmeyi
düşünüyor musunuz? Bu çalışma ne aşamadadır? Bu
çalışma ile ne hedeflenmektedir? Devletin kendi binasında Arap
sermayesinin kiracısı olmayı nasıl
karşılıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Arkadaşlar, sorular için teşekkür ediyorum.
Burada bütçenin gerçekçi olmadığına dair birçok
eleştiri duyduk. Takdir edersiniz
ki bütçe yaz aylarından başlanarak hazırlanıyor ve siz de
takdir edersiniz ki Eylül ayına kadar sadece Türkiyede değil bütün
dünyada aslında öngörüler makuldü; yani 2009 yılında büyümenin
devam edeceği, bir miktar yumuşayacağı, bir miktar
yavaşlayacağı ama büyümenin devam edeceği şeklindeydi.
Gerek IMFye gerek OECDye, nereye bakarsanız bakın, yani Eylül
ayı başında bizim öngörülerimizle bu öngörüler arasında çok
büyük bir fark yoktu. Ama takdir edersiniz ki son aylarda, son haftalarda kriz
statik olarak kalmadı ve çok derinleşti, bunun yansımaları
var. Onun için, bu eleştirileri kabul etmekle birlikte bu
Tabii ki bütçe
her gün değişen tahminlere göre yapılamaz. Bütçe bir kez
yapılır, sonra gerektiğinde tedbir alınır ve daha
gerçekçi bir hâle getirilir. Bence, bunu, bu çerçevede değerlendirmekte de
büyük fayda var.
IMF önergeleri. diye
Kemal Beyin yerine ben oturmuyorum. Maliye Bakanımız tabii
yorulmuştu, biraz da geç geldi. Aslında, bir iki mesaj da gönderdim
yani Gelseniz. diye. Onun için
OKTAY VURAL (İzmir) Tesadüfün böylesi!
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, çiftçilerimize biz büyük bir destek
sağladık ve çiftçilerimize verdiğimiz desteği
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Parasını
vermiyorsun, parasını; iki yıldır.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade
edin
Müsaade edin
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Ne oluyor yahu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Arkadaşlar
Arkadaşlar, bakın, bu çiftçilerimize verdiğimiz
destek sadece ve sadece bütçedekiyle sınırlı değil.
Bakın, size bir rakam vereyim: Bu sene bizim fındık için,
fındık alımı için yapacağımız destek
miktarını biliyor musunuz?
AHMET YENİ (Samsun) Bilmezler!
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bizim,
yine, kuraklık nedeniyle verdiğimiz desteği biliyor musunuz?
Miktarları toplayın, yüzde 1den o kadar da hiç aşağı
değil. Bir de dolaylı destek diye dikkate alırsanız.
Tarım Bakanımız söyledi, yüzde 2,5
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Bakan, siz gübrenin
fiyatının ne kadar olduğunu biliyor musunuz?
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Devlet Su
İşlerinin verdiği desteği biliyor musunuz arkadaşlar?
Onun için
MUHARREM VARLI (Adana) Ne alakası var?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Şimdi, DFİFten destek veriyoruz, Devlet Su İşlerinden
destek veriyoruz, fındık alımında destek veriyoruz,
kuraklık kararnamesinde destek veriyoruz. Bunların hepsini
toplayın, millî gelirin yüzde 2,5unun altında bir destek söz konusu
değildir.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, su birlikleri
hep icrada.
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
Şimdi değerli arkadaşlar, IMFyle müzakereler devam ettiği
için henüz size kredinin büyüklüğü ve tabii ki süresi konusunda -henüz bu
aşamada değilim yani- o bilgileri vermek isterdim ama veremem.
Yalnız şöyle bir şey var: Şu anda IMF kredilerinin faizleri
en son Kasım ayı itibarıyla yüzde 2,6ya düşmüştü. Ben
bakmadım yakın bir dönemde. Muhtemelen faizler yüzde 2nin
altına düşmüştür; muhtemelen diyorum. Yani, burada,
aslında, IMFden alınacak kredi, Türkiyenin o anlamda menfaatine.
Ucuz bir kredi ve Türkiyede 2009 yılında dış finansmana
ilişkin kaygıları azaltarak ekonomiye destek
sağlayacağına ben inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, libor+2
değil mi?
DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Yok, yok
arkadaşlar, sadece 2. Libor yok burada. Bu arada libor faizi de yüzde
1,5un altına düştü değerli arkadaşlar.
Şimdi, IMF borçlarını garantiye mi alıyor, siz
niye faiz ödeneklerini düşürmüyorsunuz? Arkadaşlar, faizler piyasada
belirleniyor. Keşke bu memleketin borcu olmasa ve keşke biz
borçlanmak zorunda kalmasak ve faiz ödemesi yapmasak ama bir gerçek var.
Türkiyede zamanında büyük bütçe açıkları verilmiş, bu
bütçe açıkları borca dönüşmüş, bu borçlar tabii ki bir
şekilde idame edilmek zorunda ve bunun piyasası var. Piyasa
tarafından belirlenir. Bunlar bir gerçek. Yani bu kürsüde ben otursam, siz
otursanız hiçbir şey fark etmez. Bu faizler piyasa tarafından
belirleniyor. Dolayısıyla, başka da bir seçenek olduğunu
sanmıyorum.
Şimdi, Körfez sermayesine gelince. Bizim bir yasa
taslağımız var. Bu yasa taslağında biz hazinenin
finansman enstrümanlarını çeşitlendirmek istiyoruz. Birçok
bölgede birçok değişik enstrümana ilgi olabilir. Onun için, yani,
Körfeze yönelik eğer, yine, bu Türkiyenin
sıkıntılarını, Türkiyedeki yatırımı
artıracak sadece kamu sektörü diye bakmamanız lazım. Bugün
Türkiyede şu anda katılım bankaları var. Adamlar kendi
imkânlarını belli enstrümanlarda değerlendirmek istiyorlar. Onun
için, şu çerçevede bakıyoruz. Henüz son hâline getirmedik. Son hâline
getirdiğimizde zaten yüce Meclisimiz bunu tartışacak, uygun
bulursa kabul edecek. Dolayısıyla benim kamu binalarını
bilmem oraya buraya peşkeş çektiğim
Böyle bir şey söz
konusu değil. Bir gelsin, bir görün. Yani hangi varlıklar kiralama
usulüyle işte gelir yaratmada kullanılacak bir bakalım arkadaşlar.
Egemenlik tabii ki Türkiyenindir ve burada onun için olaya o şekilde
bakmakta ben çok fayda görüyorum.
Asgari ücret üzerindeki vergi yükü arkadaşlar, evli ve dört
çocuklu bir aile için yani yüzde 11,5tan yaklaşık yüzde 6,2ye
düşürülmüştür. Biz zaten bu senenin başında asgari geçim
indirimini getirdik ve asgari geçim indirimi çerçevesi içerisinde asgari
ücretin çok büyük bir kısmını vergi dışı
bıraktık. Tabii, bununla ilişkili ileride biz vergi
tabanını yaydıkça vergileri daha fazla düşürmeyi
imkânımız olursa daha fazla da düşüreceğiz. Yani asgari
ücret bu seviyelerde, tabii ki Türkiye için belki geçim anlamında çok iyi
bir düzeyde olmayabilir ama asgari ücreti belirlerken tabii ki Türkiyenin
rekabet gücünü de dikkate alması lazım. Bizim firmalarımız
Çinle, Hindistanla, Mısırla, Brezilyayla, Meksikayla rekabet
ediyor. Bunlara da dikkat etmezlik edemeyiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesine (1) inci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve diğer fıkranın buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah
Ergin Ayhan Sefer Üstün Öznur Çalık
Hatay
Sakarya Malatya
Vahit
Kiler Cemal
Taşar
Bitlis
Bitlis
(2) Birinci fıkranın (a) bendinde yer alan
ödeneği, il özel idareleri ve belediyelerin gelir ve gider durumları
ile aynı fıkra kapsamında belirtilen personelin
sayısını ve bu personele yapılacak aylık ve diğer
her türlü mali ve sosyal haklara ilişkin ödemelerin tutarını
dikkate alarak ilgili tertipteki ödeneğin 1/3 üne kadar daha az tahakkuk
ettirtmek suretiyle kullandırmaya Maliye Bakanı yetkilidir. İl
özel idaresi veya belediyece sözkonusu personele yapılacak ödemelerin
tutarlarının Maliye Bakanlığınca tahakkuk ettirilerek
aktarılacak tutarlardan fazla olması halinde aradaki fark ilgili il
özel idaresi veya belediye bütçesinden karşılanır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNATIKAN (Eskişehir)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen
162nci maddesinin Değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca
görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur. hükmü
gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Uygulanmakta olan ekonomik program çerçevesinde bu
düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bari bilgi versinler, gerekçede hiçbir
şey yok Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının 13üncü maddesinin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair
bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 312 sıra sayılı
Tasarının 13üncü maddesinin açık oylama ile
oylanmasını arz ederiz.
BAŞKAN Sayın Işık? Burada.
Sayın Uslu? Burada.
Sayın Taner? Burada.
Sayın Varlı? Burada.
Sayın Günal? Burada
Sayın Özensoy? Burada.
Sayın Ayhan?
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Yerine Sayın Çalış.
Sayın Kumcuoğlu? Burada.
Sayın Paksoy? Burada.
Sayın Kutluata? Burada.
Sayın Büyükataman? Burada.
Sayın Yıldız? Burada.
Sayın Doğru? Burada.
Sayın Akkuş? Burada.
Sayın Sipahi? Burada.
Sayın Homriş? Burada.
Sayın Ertugay? Burada.
Sayın Uzunırmak? Burada.
Sayın Çelik?
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN Yerine Sayın Akcan.
Sayın Ural? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık oylama elektronik
cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Tasarının 13üncü maddesinin açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 264
Kabul : 224
Ret : 38
Geçersiz : 2 (x)
Böylece 13üncü madde kabul edilmiştir.
BAŞKAN 14üncü maddeyi okutuyorum:
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Yükseköğretim kurumları ile ilgili işlemler
MADDE 14 (1) Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3
(Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibinde yer alan ödenek, bu
proje kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim
kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere,
görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim
alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir.
Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan ilgili
yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer
yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim
kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 43 üncü maddesinin (d) bendi, 46, 58, ek 25, ek 26 ve ek 27 nci
maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi
uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim
kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre
kullandırılır. (B) işaretli cetvelde gelir kodları
itibarıyla tahmin edilen gelirleri aşan öz gelir tahsilâtları
karşılığı kadar (A) işaretli cetveline ödenek
eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller
çerçevesinde yükseköğretim kurumları yetkilidir.
(3) Yükseköğretim
kurumu bütçelerinde öz gelir karşılığı olarak ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel
sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler
arasında (Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanlıkları
altında öz gelir karşılığı tefrik edilen
ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma
yapılamaz.
(4) Yıl içinde eklenen
sermaye ödenekleri, 2009 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
(5) Yükseköğretim
kurumlarının bütçe ödeneklerinin kullanılması, tertipler
arasında aktarma yapılması ve diğer bütçe işlemlerinin
gerçekleştirilmesi konusunda esas ve usuller belirlemeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit
Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, demin bir önerge kabul ettiniz. Bu
önergede belediyeler ve özel idarelerden 500 milyon geri aldınız.
Değerli arkadaşlarım, yönetim ve hükûmet etmek adil
davranmaktır. Bu ülkede yaşayan her vatandaşın
hakkını en adil şekilde vermektir. Bizim
anladığımız yönetim anlayışı budur arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede bir Büyükşehir
Kanunu var. Altı yıldır söylüyoruz. Vicdanlarınıza
bırakıyorum. Dikkatle rakamları söylüyorum size: 368 bin nüfuslu
bir büyükşehir -368 bin nüfusu var- bir başkasının 450 bin,
bir başkasının 470 bin. Hangisini sayayım? Bunlara, bu
belediyelere, her birine siz yılda 160 trilyon -TL olarak
konuşayım- ödenek veriyorsunuz yani en düşük, 360 bin nüfusu
olana 160 trilyon veriyorsunuz. Bir sonraki, bir üstteki belediyeye ise 200
trilyon, bir üsttekine de 220 trilyon veriyorsunuz. Peki, değerli
arkadaşlarım, 650 bin nüfuslu Şanlıurfa halkının
hakkını burada yiyor muyuz, yemiyor muyuz?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Yiyorlar, yiyorlar!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben burada
Şanlıurfa milletvekillerini Şanlıurfanın
halkının hakkını kimseye yedirmemeye davet ediyorum. Van
milletvekillerini göreve davet ediyorum. Vanın nüfusu nedir? 368 bin
nüfuslu bir başka şehir 168 trilyon alıyor arkadaşlar! Bu
şehir
Nüfusu 368 bin
Vanın nüfusu nedir arkadaşlar?
NURETTİN AKMAN (Çankırı) Yavaş konuş!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hakkını
yersen
SADIK BADAK (Antalya) Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Antalyada eğer
bu hakkı yenseydi, burada sen de gelip bağırırdın.
AHMET YENİ (Samsun) Bağırmaya gerek yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Bağırırım arkadaş, altı senedir
bağırıyorum. Hükûmet etmek ülkedeki her insanın
hakkını vermektir. Peki, 650 bin nüfuslu Şanlıurfanın
hakkı
Arkadaşlar, bakın, 650 bin nüfus, 368 bin nüfus
Senede,
aldığı fark 100 trilyon arkadaşlar! Yani, hükûmet etmek
adaletli olmaktır, adaletli olmaktır arkadaşlar.
Van, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş, Denizli,
Balıkesir, Trabzon, Manisa. Bu illerin tümü, Türkiyedeki mevcut
büyükşehirlerden daha büyüktür arkadaşlar.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Malatyayı saymadın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben, bu konuyu sonuna kadar bağıracağım
çünkü Malatya halkının hakkını yiyorsunuz.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ferit Bey, sadece nüfus değil
kriter.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşlar
Sen
de 368 bin nüfuslu bir şehre senede 100 trilyon fazla verirsen
Ben
paramı istiyorum. Beni büyükşehir yapma, ismimi büyükşehir
koyma. Paramı istiyorum. Ben, o 100 trilyon parayla Malatyaya her
şeyi yaptırırım, belediye başkanı kim olursa
olsun arkadaşlar. Paran varsa yaparsın, paran yoksa yapamazsın.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Adalet yok bu işte!
SUAT KILIÇ (Samsun) Her şeyini biz yapıyoruz zaten
Malatyanın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
hiçbir şeyini yapmıyorsunuz, hiçbir şeyini yapmıyorsunuz.
SUAT KILIÇ (Samsun) Toplu konutunu, hastanesini,
yollarını, duble yollarını, köy yollarını, içme
sularını
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben paramı
istiyorum arkadaşlar, hakkımızı istiyoruz,
hakkımızı. Malatya belediye sınırları içerisinde
yaşayan insanların hakkını istiyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) Üniversiteye kadroyu verdik
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Şanlıurfada yaşayan 650 bin kişinin hakkını
istiyoruz ama Kocaeliye gelince kişi başı 700 lira
arkadaşlar!
SUAT KILIÇ (Samsun) Kocaelide
Malatyada yok mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Samsun
Tabii çok
rahatsın, 450 bin nüfuslu Samsun, senede benden 120 trilyon fazla para
alacak.
SUAT KILIÇ (Samsun) 530 bin nüfuslu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Onun için, ben de
olsam rahat konuşurum.
SUAT KILIÇ (Samsun) Samsunun nüfusu 530 bin, 450 bin
değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Beyefendi, ben de
olsam rahat konuşurum.
Beni büyükşehir yapmayın, bu şehirleri
büyükşehir yapmayın ama hakkını verin.
AHMET YENİ (Samsun) Samsunun hakkını koruyoruz
biz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Samsunun
hakkını
Ben de Malatya halkının hakkını korumak,
Denizli halkının hakkını korumak
Ben burada, sayın
Van milletvekillerini, Şanlıurfa milletvekillerini,
Kahramanmaraş milletvekillerini, Malatya milletvekillerini, Balıkesir
milletvekillerini, Denizli milletvekillerini, Trabzon milletvekillerini, Manisa
milletvekillerini göreve davet ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) İllerinin hakkını korumak adına göreve
davet ediyorum. Eğer ilin hakkını ben korumazsam o ilden
milletvekili olmak bana haram olsun!
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Akif Akkuş.
Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 312 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısının Yükseköğretim kurumları ile
ilgili işlemler başlığını taşıyan
14üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl
yaptığım bir konuşmada, üniversitelerin nasıl kurumlar
olduğunu, dünya medeniyetinin bugünkü hâline gelmesinde
katkılarının ne olduğunu ve Türkiye üniversitelerinin
gösterdiği gelişmeleri belirtmiş, üniversitelerin neleri
yapması gerektiğini de ortaya koymuştum. Bu yüzden, onlar
üzerinde fazla durmayacağım. Ancak, geçen süre içerisinde,
üniversitelerimizin sıkıntılarından
kurtulamadıkları, gerek öğretim üyesi kadro kanundaki
sıkıntılar gerekse özlük haklarının korunması ve
teminindeki güçlüklerin hâlen devam ettiği, ayrıca fiziki
imkânsızlıkların da sürdüğü gözlenmektedir.
Üniversiteler, toplumu hür ve bilimsel düşünme gücüne sahip,
insan haklarına saygılı, yapıcı, yaratıcı ve
verimli kişiler hâline getirmekle yükümlüdür. Ancak üniversitelerimiz
açılırken bu kriterlere ulaşmak gayesinden uzak bir şekilde
olduğumuz dikkati çekmektedir. Çünkü üniversitelerimiz, vatandaşa hür
ve bilimsel düşünme ve değerlendirme, insan haklarına
saygılı olma gibi özellik kazandırmaktan ziyade o ilde, o ilin
ekonomisine nasıl katkıda bulunur anlayışıyla hareket
edilerek açılmaktadır. Bu, bilimsel bir yaklaşım
değil, popülist bir yaklaşımdır. Böylece, üniversitelerin
kurulmasını düzenleyen Anayasanın 130uncu maddesine de
aykırı hareket ettiğimiz anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bütçe kanununun 14üncü maddesiyle,
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığıyla ilgili 14üncü
maddesiyle Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi kapsamında yer alan
ödenek, lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal
ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere, öğrenci
sayıları ve kullanım alanları dikkate alınarak
tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. denmektedir. Ayrıca bu
ödeneğin (B) cetveline kaydı öz gelir olarak, (A) cetveline ise
ödenek kaydedilmesi, ilgili yükseköğretim kurumuna verilmektedir. Yani
burada yükseköğretim kurumuna bir avantaj, bir tolerans sağlanmış
durumda. Yükseköğretim kurumu, yani bir üniversite bunu istediği gibi
değiştirme hakkına sahiptir diye belirtiyoruz.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerimiz bütçeden
aldıkları ve bütçe dışı kaynaklardan elde ettikleri
gelirlerle kendilerinden beklenen çalışmaları yapacak durumda
değiller ve bunlar Türkiyeyi dünya medeniyetine katkıda bulunacak
bilimsel kurumlar hâline gelemezler. Bu ödenekler, üniversitelerimizin her
kesimi için, yeni açılanı için de, eski üniversitelerimiz için de
hazır. Biz bu ödeneklerle üniversitelerden beklediğimiz hizmeti
kesinlikle alamayız diye belirtiyorum.
Üniversitelerimize ayrılan bütçe ödenekleri, ancak akademik,
idari ve yardımcı personel ihtiyacı ile fiziki alanların
mevcut durumlarını sürdürmelerine karşılık gelebilecek
kadardır. Dolayısıyla üniversitelerimize daha fazla kaynak
ayrılmalı ve bu kaynaklar da yerli yerinde
kullanılmalıdır. Özellikle akademik personele daha fazla ücret
verilmesi mutlaka sağlanmalıdır. Bugün öğretim
elemanları, yoksulluk sınırına yakın bir seviyede
yaşamaktadır; çalışmalarında kullanacağı
araç ve gereci kolayca temin edemez durumdadırlar ve bunları kolayca
temin edecek hâle getirilmelidir diyorum.
Bugün doksan dört adet devlet üniversitemiz bulunmaktadır.
Bunların dokuz adedi geçtiğimiz yasama döneminde
açılmış yeni üniversitelerimizdir. Bu üniversitelerimize
ayrılan ödeneklere baktığımızda, bunların bu
ödeneklerle kısa zamanda gelişmelerini sağlamalarının
mümkün olmadığı görülmektedir. Bu yüzden bu üniversitelerimizin
altyapıları kısmen de olsa sağlanıncaya kadar gelişmiş
üniversitelere daha fazla öğrenci alınmasının uygun
olacağı açıktır. Yani biz bu yeni açılan
üniversitelere gönderdiğimiz öğrencileri üniversiteden
beklediğimiz gayelere hizmet edecek şekilde yetiştiremeyiz
değerli arkadaşlar. Bu yüzden diyorum ki gelişmiş
üniversitelerin kontenjanını biraz daha artıralım ve
bunların altyapıları kısmen temin edilinceye kadar
Çünkü
-geçen konuşmamda belirttim- bir üniversitemize tayin olan rektör,
yanına aldığı rektör yardımcısı ve
üniversite sekreteri sadece bir odaya birer masa koyarak
yerleşmişler. Dolayısıyla, bunların burada hizmet
vermeleri mümkün olmaz diye belirtiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir üniversiteden istenilen
sonuçların alınabilmesi için şüphesiz sadece fiziki şartlar
yeterli değildir; yetişmiş öğretim elemanlarının,
kaliteli, vatanına ve milletine
sevdalı, insanları seven ve onların
sıkıntılarını gidermeyi ülkü hâline getirmiş
olmaları da gerekiyor. Böyle öğretim elemanları yetiştirmek
ana hedeflerden biri olmalıydı. Yurt dışına gönderilen
yüksek lisans ve doktora öğrencileri, yarın döndüklerinde fiziki
imkânlardan yoksun mekânlarda ve şehirlerde çalışmak istemezler.
Bunlar da dikkate alınmalı ve ödenekler o ölçüde
ayarlanmalıdır.
Bu maddeyle üniversitelerimizin bütçe dışı gelir
elde etmeleri sağlanmaktadır. Bu da bazı olumsuzluklara meydan
vermektedir. Mesela bakıyoruz şimdi, her üniversite, hemen hemen her
üniversite birer beden eğitimi yüksek okulu; bir resim, müzik bölümü, bir
de özel yetenekle öğrenci alacak programlar açıyor. Bunlara gerçekten
ülkemizin bu kadar çok ihtiyacı mı var da bunun her biri bunu
açıyor? Hayır. Biraz da gelir elde etmeye bakıyorlar. Çünkü bir
programa 60 öğrenci girecektir, ama bu programa başvuran öğrenci
sayısı 1.500-2.000dir, bunların arasından seçilecek bu 60
kişi. Seçimin tabii adil yapılıp yapılmaması bir
başka özellik ama bu 1.500-2.000 kişinin her biri buraya
-aşağı yukarı geçen yılki rakamlar- 200 milyon TL
ödeyerek kayıt yaptırıyordu. Üniversiteler de böylece gelir elde
etmeye çalışıyorlardı. Peki, ne yapsın üniversiteler?
Yani, böyle bir gelir elde etmesinler mi? Yok
Bütçeden
ayırdığımız ödeneklerle üniversitelerimizin başarı şansı
yakalamaları söz konusu bile olamaz. Bu yüzden böyle bir yola
yöneliyorlar.
Değerli milletvekilleri, bu bütçeyle güzelliklerin
yakalanması ve başarılması mümkün değil. Bütçe
yatırımları oldukça yetersiz. Yatırım olmayınca
da ülkenin kalkınıp yükselmesi söz konusu olamaz.
Tabii birtakım şeyler daha söylemek gerekirse
Şimdi şöyle düşünelim, bütçemize bakıyoruz
-biraz da buna değinmekte fayda var kanaatindeyim- bütçemiz, 262 trilyon
gideri, 248 trilyon da geliri olan bir bütçe. Arada 14 trilyonluk bir açık
var.
MEHMET CEYLAN (Karabük) Milyar
Milyar
AKİF AKKUŞ (Devamla) Neyse
Biz eski şeyle
konuşuyoruz. Biz biraz eski adamız. Teşekkür ederim. Milyar
diyoruz, hadi milyar olsun.
MEHMET CEYLAN (Karabük) O zaman katrilyon olur.
AKİF AKKUŞ (Devamla) - Dolayısıyla
arkadaşlar, düşünün, her biriniz aile reisisiniz, evinizde
gelirinizden çok harcıyorsunuz; ne olur o ailenin yapısı? Yani,
Sayın Bakanım bize gerçekten Avrupanın ve dünyanın en iyi
bakanlarından birisi olduğunu kendi söylediği için, ben de öyle
olmasını umut ediyorum, dolayısıyla Ne olur? diyorum. Bu
aile bir gün gelir yıkılır. Ülkemiz de bu tür bütçelerle
yıkıma doğru hızla gider Allah göstermesin. Bu yüzden
tedbir alınsın diye söylüyoruz bunları.
Tabii burada, değerli milletvekilleri, biz Meclise
geldiğimiz günden beri arkadaşlarımız, muhalefet, iktidar
konuşmalar yapıyoruz milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Elbette ki iktidar yaptıklarını söyleyecek ama
yapamadıklarını da bizden duyacak, muhalefetten duyacak. Ama,
bakıyoruz, çıkan milletvekili arkadaşlarımız
muhalefete muhalefet etmeyi bir başarı olarak görüyorlar galiba, her
çıkan arkadaşımız Şunu yaptık da bunu
yaptık da siz bunu değerlendirmiyorsunuz, bunu gündeme
getirmiyorsunuz. Bizim üstümüze geliyorsunuz. diyorlar.
Biz birçok şeye teşekkür ederiz. Yani, köylerimizi
güzelleştiriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Ama, milletimizin psikolojisini
bozuyorlar.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Gerçi köylerde de nüfus
kalmadı ama. Yani nüfus da kalmadı köylerde ama bunun yanında
size bir şey belirtmek isterim, diyorsunuz ki: Her okulu bilgisayarla
donattık. Arkadaşlar, dünya gelişiyor, teknoloji
gelişiyor. Dün cep telefonu diye bir şey var mıydı? Yoktu.
Nereden alacaktık?
Ben size -müsaade ederse Sayın Başkan- bilgisayar
olayını anlatmak istiyorum. 1975 yahut 1976da idi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Çok hızlıca lütfen
AKİF AKKUŞ (Devamla) Tamam, efendim.
Karadeniz Teknik Üniversitesine bir bilgisayar geldi.
Bilgisayarın kart delicisi bir kamyonet kadar, kart okuyucusu bir kamyonet
kadar. Onları değerlendirmek de yine bir kamyonet kadar aletle
yapılıyordu. Biz bunları şimdi bütün okullara yayabilir miydik?
Ayrıca bunlar da binlerce dolarla gelmiş idi.
Dolayısıyla, şunu kabul edin: Yani bizler
artık bu gelişmelere ayak uyduracağız.
BAŞKAN Selam verin lütfen.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Millet bizi bunun için
gönderiyor.
BAŞKAN Bilgisayarı anlattınız, selam verin.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Siz de millete ayak uydurun.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Biz ayak uyduruyoruz, bizim
ayaklarımız uyumludur.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır.
Buyurun Sayın Bayındır. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 14üncü madde
üzerine Demokratik Toplum Partisi adına görüşlerimi ifade etmek üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bütçe görüşmeleri daha yapılıyorken bu
bütçenin yazboz tahtasına dönmesi gerçekten içimizi acıttı.
Zaten adil olmayan bütçe dağılımı ile yeniden, yoksulun
aleyhine düzenlemelerle toplumun sağlığından,
eğitiminden, üretiminden, yemeğinden kısmaya
başladınız. Tebrik ediyoruz sizi bu
başarılarınızdan dolayı.
Tabii, Hükûmetinizin temel
düşüncesi şuydu, Sayın Başbakan 2002de Moskovaya
gitmişti bir seçim sonrası, orada ona bir soru sormuşlardı:
Kürt sorunu var mı? Kürt sorununa nasıl bakıyorsunuz?
Cevabı çok önemliydi, Bir
şeyi düşünmezseniz yoktur. demişti. Yani aslında
Başbakanı yeni keşfetmiyoruz. Sadece krize, ekonomik krize
karşı bir yaklaşım değildir bugün sergilediği,
yok saydığı Değdi değmedi.
tartışmasına
O nedenle bu fikrin ezelden beri sahibiydi ve buna
devam etmeye çalışıyor istikrarlı bir şekilde. Ancak
bu kriz bizim açımızdan değerlendirildiğinde bir demagojiyi
aşmalıdır. Neden? Çünkü biz ekonomik olarak hem finans boyutuyla
hem pazar boyutuyla hem üretim boyutuyla her açıdan Avrupa Birliğine
ve Amerikaya bağımlı hâle gelmişiz. Şimdi bu kadar
bağımlı olacaksınız; ABD ve Avrupa Birliği,
milyar dolarlar, trilyon dolarlar ve milyar eurolar harcayacaklar kendi iç
krizlerini gidermeye dönük ve siz bu kadar bağımlıyken Bize
değip geçecek. diyorsunuz. Kusura bakmayın, değmesine gerek
yok, rüzgârı bile yeter Türkiye ekonomisinin sarsılması için,
rüzgârı bile yeter diyoruz, değmesine gerek yok yani ve bunun
sarsıntılarının sonuçlarını görüyoruz.
Ben aslında bugün bu madde üzerine,
ağırlıklı olarak, işte, çocuk hakları, çocuk
işçiliği, çocuk emeği, göç eden çocukların şehirlerde
yaşadığı işsizlik durumu, yine tarım işçisi
olarak çalıştırılan çocukların durumu, eğitim
hakkını elde edemeyen çocukların durumu vesaire bu konularda..
Tabii görüşlerimi yine ifade etmek istiyorum ama tam da bu konuda
Sayın Bakanın bu alanlara, bu problemli sosyal alanlara, çocuklara,
geleceğe, yani yaşamın çekirdeğine katkı sunması,
bütçeden pay ayırması gerektiği üzerine taleplerde bulunmaya
çalışırken ve ne yazık ki daha konuşmama
başlamadan, konuşma sırası gelmeden, işte, Tarım
alanındaki yatırımlardan şu kadar kıstık,
eğitime şu kadar kıstık, işte, sağlıktan
şu kadar kıstık
Peki, siz toplum adına, toplum hizmetleri
ve sosyal hizmetler, en temel hakları boyutuna bu kadar cimri davranma
hakkını nereden buluyorsunuz ve toplumu yoksulluğa reva görmenin
cömertliğini, hakkını kim size veriyor? Bu
haksızlığı, bu adaletsizlik hakkını kim size
veriyor? Niye kendinize cimri davranmıyorsunuz? Buyurun, servetinizi
getirin koyun ortalara. Yatlarınızı, katlarınızı,
gemilerinizi, daha bilmediğimiz nice servetinizi, holding sahibi
çocuklarınızı korurken, onlar konusunda asla bir tasarrufa
gitmeden, siz, bu toplumun sağlığından, eğitiminden,
emeğinden, boğazından geçecek iki lokma ekmekten nasıl
tasarruf hakkını elde ediyorsunuz? Bu hangi vicdana sığar?
Bu hangi adalette vardır, söyler misiniz lütfen?
Yani, tabii, burada, muhalefet partileri olarak bütçe üzerine
görüşlerimizi ifade ettiğimizde, her şekilde karşı
çıkışlarla karşı karşıya kalıyoruz. Ama
unutmayın ki biz sizin söylemleriniz ve taleplerinizi onaylamak için
burada değiliz; biz halkın ihtiyaçlarını burada ifade etmek
ve bu ihtiyaçların giderilmesi için gerekli kaynağın, ödeneğin,
istihdamın, altyapı hizmetinin sunulmasını sağlamak
üzere buradayız.
O nedenle, elimdeki verileri söyleyeyim. Sayın Millî
Eğitim Bakanımız, geçen, gerçekten övgüyle
çalışmalarını anlatmaya çalıştı. Neydi?
Diyelim Türkiye nüfusunun 16 milyonu çocuk, 2006 TÜİK verilerine göre. Bu
16 milyon çocuğun 958 bini, yani yaklaşık 1 milyonu tarım
işçisi ve bu tarım işçisi çocukların büyük
çoğunluğu Kürt illerinden; Diyarbakırdan, Vandan, Batmandan,
Şırnaktan, Siirtten, Urfadan Çukurovaya pamuk toplamaya,
Karadenize fındık toplamaya gidiyor. Ne zaman gidiyor biliyor
musunuz? Nisan ayında gidiyorlar, yani daha eğitimin sonuna gelmeden,
iki ay kala ve yeniden ne zaman dönüyorlar? Hasat bittikten sonra, kasım
ayında dönüyorlar. Yani bu çocuklar, bu 1 milyon Kürt çocuğu
tarım işçiliği nedeniyle okullarından oluyorlar ve yine,
Sayın Bakan İşte, şu dönem arasında şu kadar
öğrenci eğitime başladı. Evet, başladı da ne
kadarı devam etti diye sormak lazım size, takip ediyor musunuz?
Başlatıyorsunuz da sürdürebiliyor musunuz? Böyle rakamlar üzerinden,
sadece sonu gelmeyen başlangıçlar üzerinden, şu hizmeti
yaptık, şu kadar iş yaptık niye takdir etmiyorsunuz demek
gaflettir bize göre. Bizim görevimiz, burada, gerçekleri halkın lehine
topluma sunabilmektir.
O nedenle, biz, çocuk işçiliği
En kötü
şartların önlenmesi için sözleşmeler var. Anayasada 50nci
maddede, yine 90ıncı maddede
Türkiyede, Anayasa elvermese de
uluslararası sözleşmeler ve haklar geçerlidir,
bağlayıcıdır. İmzalamışsınız sözleşmeleri,
neden buna aykırı davranıyorsunuz?
Ana dil hakkı yine
Birleşmiş Milletler Çocuk
Sözleşmesinde ana dilde eğitim hakkını vermişsiniz.
Peki, sürekli kıtalar arası medeniyetler buluşmasından
bahsediyorsunuz. Medeniyetler buluşması kıtalar arası
paraya bağlı inanç buluşması değildir. Gelin burada,
kıtalarda değil bu çatının altında medeniyette
buluşalım. Kürt dili, Mezopotamya medeniyetinde Kürt
halkının dili değil midir? Peki, neden Anadolu ve
Mezopotamya
uygarlığını buluşturmuyoruz? Gülerler insana.
Sen önce kendi çatının altında doğru konuş, doğru
yap ki
Gerçekten uygarlıkları buluşturuyor musun?
Uygarlıkları ayrıştırıyor musun?
Dışlıyor musun? Tüketiyor musun? Bu soruların
cevabının öncelikle verilmesi gerekiyor. Benim içimi
acıtıyor şu anda şu Mecliste şu tutanaklara
bilinmeyen bir dil olarak geçmesi Kürtçenin. O çocuklar ana dillerini
istiyorlar. Biz ana dilimizi istiyoruz. Burada da yazılacak. Öyle, hamasi
söylemlerle çıkıp Ben yirmi dört saat televizyonda Kürtçe yayın
yapıyorum. diyerek oy avcılığına çıkacaksınız
ama şurada, şu Mecliste o halkın iradesiyle seçilmiş, zor
koşullar altında seçilmiş milletvekilleri
halkımızın taleplerini burada dile getirirken kendi diliyle
konuşmaya çalışırken bilinmeyen bir dil diyeceksiniz!
Bilmeyebilirsiz Kürtçeyi, bilmiyorsunuz zaten. Ama bilmediğimiz şey
bilinmeyen bir şey değildir. Yok sayarsanız yok olmaz,
vardır. Kürtçe de vardır, Kürt dili vardır, Kürt dili kadim bir
dildir, Hint-Avrupa dil grubundandır ve bu dili
Uluslararası
sözleşmelerde çekince koyduğunuz şartları
kaldırın, bir an önce okullarda ana dil eğitimlerine başlayınız
çocuk haklarını korumak açısından.
Şimdi, 14üncü madde üniversiteler üzerineydi.
Üniversitelerin şartları uygun değil ama ben daha çok
üniversiteye gidemeyenler, o hakkı hiç kullanamayan Kürt çocukları,
yoksul çocuklar için konuşmak istedim burada, bu çelişkiyi ifade
etmek istedim. Var olanın eksikliği bir yana, ama yoksun olan,
yoksulluğun kendisi ayrı bir sorun olarak durmakta.
Yine Sayın Bakan dedi ki: Biz adaletten kıstık.
Çok doğru söyledi. Hakikaten adaletten kısarak bu kadar adaletsizlik
olabilir. Şimdi siz, adaleti mülkün temeli yaparsanız, en hakiki öge
olarak ele almak isterseniz, tabii ki, kısmaya gitmezsiniz, adaleti
kesmezsiniz, adalete cimri davranmazsınız o zaman. Adaleti keserseniz
tabii, adaletin kestiği parmak kanıyor çünkü adalet değil bu
yani. Bu antidemokratik hukukun kestiği parmak, yürek, dil kanıyor.
Buna son vermek gerekiyor. Dolayısıyla, çocuklar her ne şart
altında olursa olsun, işlediği fiil ne olursa olsun
yaşı on sekizin altındaysa o hâlâ çocuktur. Sayın Adalet
Bakanı burada mıdır bilmiyorum ama, yani bu nasıl bir
adalet ki, senin kendi kanunlarında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) Teşekkür ediyorum.
hem uluslararası sözleşmelere imza
atacaksınız çocuk haklarını korumaya dönük, çocuk
mahkemesini oluşturmaya dönük, ama kendi ülkendeki on sekiz
yaşın altındaki çocuğa suçlu muamelesi yapacaksın, bir
erişkin gibi ağır ceza mahkemelerinde yargılayacaksın!
Cizrede 15 Şubatta eylem yapan çocuklar hâlâ cezaevinde. Onlar çok
kamuoyuna girmedi. Daha çok panzerin altında kalan çocuk belki bir
şekilde ifade edildi. Ama şimdi, işte dün, bugün Adanada, dün
Diyarbakırda, daha önceki Vanda, her yerde çocuklar hukuksuz bir
şekilde, adaletsiz bir şekilde özgürlüklerinden, haklarından
yoksun bırakılıyorlar. Babası gözaltına alınan
bir çocuk Silopiden, iki buçuk yaşında, babasının
ziyaretine gitti, depresyona girdi. Bu çocuklara bunu reva gören sizsiniz.
Hakkını arayan çocuklara da bu haksızlığa lütfen son
verin, bu hukuksal ayıbı ortadan kaldırın diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bayındır.
Şahıslar adına ilk söz İstanbul Milletvekili
Sayın Necat Birinciye aittir.
Buyurun Sayın Birinci. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bütçe kanununun 14üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ile
selamlarken dün Cizrede kanı vatan toprağına düşen
fidanlarımıza rahmet, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli Başkan, konusu yükseköğretim olan madde
etrafında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi
sırasında pek çok şey söylendi, tenkitler yapıldı,
ilaveler yapıldı, tartışıldı; bunlardan söz açmak
istemiyorum. Devlet üniversitelerinin 53ten 94e, vakıf üniversitelerinin
23ten 36ya, 81 ilimize üniversite açılmış olduğundan söz
etmek istemiyorum. Üniversite ARGE ödemelerinin yüzde 600, TÜBİTAK ARGE
bütçesinin yüzde 700, YÖK ödeneğinin yüzde 400,
araştırıcı sayısının yüzde 35, öğrenci
kredilerinin yüzde 500, YÖKün bütün baskılarına rağmen
üniversitelerimizin projelerinin birlikte çalışmalarının
sayısının yüzde 50, bazı üniversitelerimizde yüzde 200e
Ama iki üniversitemizde, Erzurum ve Ankara Üniversitesinde bir düşüş
olduğundan söz etmek istemiyorum. Ayrıca 2005 yılından
itibaren her yıl bin öğrencinin dünyanın en önemli
üniversitelerinde öğretim üyesi ve araştırıcı olarak
yetiştirilmesi için yapılan çalışmalardan ve bugüne kadar
da 1.600 öğrencinin gönderilmiş olmalarından da söz açmak
istemiyorum.
Benim asıl üzerinde durmak istediğim, bir zihniyet
değişikliğinin sancılarını Türkiye'nin
yaşamasıdır. Hâlen, şunu iyi bilmeliyiz ki 19uncu
yüzyılın ortasında Avrupada gelişen pozitivist ve
materyalist felsefenin, 19uncu yüzyılın üçüncü çeyreğinde
Hausner tarafından ve arkadaşları tarafından
geliştirilen ve döneminde küçük burjuva materyalizmi, hatta bir dönemde de
materyalist milliyetçilik anlayışının hâlen üniversitelerimizde
ve sosyal hayatımızda hâkim kılınmak istenen bir zihniyet
olduğu üzerinde durmak istiyorum. Bunun, İttihat Terakkinin dünya
görüşüne esas kabul ettiği ve ne yazık ki ilk cumhuriyet
yıllarına da aktardığı ve yakın zamana kadar da
getirdiği bir anlayış olarak önümüzde durduğunu görüyoruz.
Bunun canlı bir iki örneğini size vermek isterim:
Değerli milletvekilleri, birkaç gün önce, İslam Konferansı
Örgütünün Başkanlığına yeniden seçilen Profesör Doktor
Ekmeleddin İhsanoğlunun, birkaç gün önce yine merkezi Pariste
bulunan Bilim Tarihi Akademisi tarafından kendisine tevdi edilen Koyre
Bilim Ödülünü birlikte duyduk ve alkışladık. Bunu niye
söylüyorum? Değerli arkadaşlar, Ekmeleddin İhsanoğlu,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Osmanlı Bilim Tarihi Ana
Bilim Dalının Başkanı idi. 2000 yılının
rektörü, bu bölümün kapatılmasını YÖKe teklif etti. YÖK, dört
gün içinde Osmanlı Bilim Tarihi Bölümünü kapattı; zihniyet budur.
Çünkü bu zihniyet, bu anlayış, Osmanlı bilim tarihini incelemek,
vülgermateryalizme veya materyalist milliyetçiliğe ve bugünkü moda
adıyla ulusalcılığa uymuyordu.
Bunun bir başka örneği: Esefle
hatırladığımız Danıştay
baskınının, orada ölenlerin arkasından, 17 Mayıs günü
YÖK Başkanının, hiçbir araştırmaya ilgi duymadan Bu,
laikliğe doğrudan saldırıdır. demesi, arkasından
Üniversitelerarası Kurulun beyanı ve aynı gün yine dönemin
Cumhurbaşkanının aynı mahiyette beyanda bulunması. Bu
da materyalist, Vülgermateryalizmin veya milliyetçi materyalizmin veya bugünkü
adıyla ulusal milliyetçiliğin en güzel ifadesidir. İşte bu
zihniyetin değişmesini üniversitelerimiz kırmak üzeredir.
İttihat veTerakkinin mirası ve ne yazık ki cumhuriyet döneminde
yaşayan bu anlayış, artık 21inci yüzyıla
taşımanın utancını millet olarak bu Meclisin de
taşımaması gerekir ve bu anlayışla üniversite
bütçesini ona göre genişletmesi ve o çalışmaları bu konuda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum tamamlayın lütfen.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Koskoca profesör
ulusal milliyetçilik diye Türkçe olmayan bir tabir kullanır mı?
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Hayır, ulusal
milliyetçilik değil, materyalist milliyetçilik.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Hayır, öyle
dediniz.
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Hayır, diğer
adıyla ulusalcılık, bugünkü moda adıyla
ulusalcılık, dedim. Ben ne dediğimi biliyorum. (MHP
sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sizden daha fazla
materyalist olan var mı?
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Öyleyse
değiştiriyorum. Yanlış anladınız arka arka
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Siz de materyalist
muhafazakârsınız.
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Müsaade eder misiniz
söyleyeyim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Materyalist
muhafazakârsın!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Lütfen oturun ve
dinleyin.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Materyalistsin!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Lütfen oturun ve
dinleyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Birinci
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hocam, materyalist milliyetçilik
diye bir şey yok.
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Ben, materyalist
milliyetçilik
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Olur mu öyle bir şey?
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Nerede var?
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Kitapları okuyun.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Hangi kitap?
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Size bir kitap
Büchnerin Varlık ve Kuvvet bunları okuyun.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Size kim profesörlük
unvanı verdi?
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Cumhuriyet
İdeolojisini, Celal Nuriyi okuyun
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Ayıp! Ayıp!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Kılıçzade
İsmail Hakkıyı okuyun, Abdullah Cevdeti okuyun. Lütfen
Lütfen
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Bu milletin
ekmeğini yiyip, profesör olmuşsun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani milliyetçiliği mi mahkûm
etmeye çalışıyorsunuz?
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Hayır, katiyen öyle
bir şeyim yok.
BAŞKAN Sayın Birinci, Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekillerimiz
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Ama materyalist
milliyetçiliği ve ulusalcılığı mahkûm ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Materyalist milliyetçilik diye bir
şey yok Hocam, doğru konuşun. Öyle bir şey yok!
KADİR URAL (Mersin) Siz de materyalist
muhafazakârsınız!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Ve arkadaşlar,
seksen bir ilde üniversite açılması bu kürsüden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECAT BİRİNCİ (Devamla)
o bölümlerin, o
yörelerin, ki esefle karşılıyorum, Kürt illeri denilen, ki
böyle bir şey yoktur
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ne demek yok? Kürtlerin
varlığını inkâr edemezsiniz!
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Ben de sizi esefle
karşılıyorum, Kürt coğrafyası
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Meclisin
tutanaklarında Kürdistan kelimesi bile var.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ne demek yok?
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Türkiye Cumhuriyetinin
illeridir onlar, Kürt illeri değildir. Orada Türk de yaşıyor,
Çerkez de yaşıyor, Boşnak da yaşıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Hayret bir şey!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Bölemezsiniz
PERVİN BULDAN (Iğdır) Kürtleri de Kürt
coğrafyasını da inkâr edemezsiniz!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Kendi illerine kurulan
üniversitelerin büyük bir mirası tevarüs edecek üniversiteleri
alkışlamak gerekirken
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) - Kendini kanıtlamaya
çalışıyorsun!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Saçından utan,
saçından!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) -
onların
açılmasına engel olabilmek, yöreyi yine yokluğa, 13, 14, 15inci
yüzyılın o aydınlık döneminin yörelerinin, Türkiye
Cumhuriyetinin bugün önemli parçalarının, Osmanlı Devletinin
de birer kültür şehri olan bu illerin yeniden aydınlığa,
üniversitelerine kavuşacağını belirtir, bu duygularla
hepinize sevgiler, saygılar sunarım.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Osmanlı yokken de
vardı orası!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Sayın Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun da materyalist milliyetçiliğinin kendilerinin
savunduğu milliyetçilikle ilgisi olmayabilir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yanlış konuşuyorsun,
hayır! Materyalist milliyetçilik yoktur!
NECAT BİRİNCİ (Devamla) Ama kendileriyle her
platformda bu konuyu tartışmayı hazır olduğumu
bildirir, hepinize sevgiler, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP ve DTP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birinci.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan,
sataşma var.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Başına
Atatürk kadar taş düşsün!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biraz da şu azalan millî eğitim
bütçesini savunsaydın!
BAŞKAN Sırayla konuşalım. Herkes bir
ağızdan bağırırsa kimi duyacağım ben?
(Gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hocam, bunları bir
başkası söyleseydi neyse ama size yakışmadı!
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Müsaade buyurun
Şu anda Meclisin
yarısı ayakta.
Sayın Bayındır, bir dakika, dinleyeceğim
sırayla.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Materyalizm ile milliyetçiliği
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun ne diyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
kürsüde
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ermeni açılımına da
imza atsaydın!
BAŞKAN Sayın Yıldız
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) İndir elini!
KADİR URAL (Mersin) Grup Başkanı konuşuyor,
az dinle!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hocam, milletvekilini
azarlayamazsınız!
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Size değil,
arkanızdakine diyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Böyle bir şey yok!
BAŞKAN Sayın Yıldız
Sayın
Şandır
KADİR URAL (Mersin) Okul mu zannediyorsun Hocam burayı
ya, üniversite mi burası? Ayıp Hocam ya! Sen bari yapma Hocam ya!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hocam, yanlış tabirler
kullanıyor. Materyalizm ile milliyetçiliği bir araya getirmek masum
olamaz. Kimi suçlamaya çalışıyoruz? Materyalizm ile
milliyetçiliği bir araya getirmek bazı şeyleri masum gösterme
niyeti ortaya koyar ki bu gerçekten bölücülüğe, bu Türkiye'nin, Türk
milletinin
Milliyetçilik bu millete mensubiyet duymaktır. Bunun neresi
materyalizm oluyor? Doğru değil Hocam!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Burası üniversite kürsüsü
değil, burada
AKİF AKKUŞ (Mersin) Galiba siz paradan başka bir
şey düşünmüyorsunuz Hocam!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Materyalizm size
yakışır da bize yakışmaz!
KADİR URAL (Mersin) Yani herkese yakışır da
Hocam size yakışmaz!
BAŞKAN Sayın Bayındır
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Hatip benim
konuşmama atıfta bulunarak Esefle kınıyorum. dedi.
BAŞKAN Sayın Bayındır, siz
konuşmanızın içinde Kürt illeri dediniz...
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Evet, yanlış değil.
Ben kürsüden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bayındır, Sayın
Bayındır, beraber konuşuyoruz.
Kürt illeri dediniz. Şimdi, cari kanunlarımıza
göre
Kürt illeri, Türk illeri, Çerkez illeri, işte sayılıyor
ya, son dönemde otuz dokuz etnik grup olduğuna dair rivayetler var
Türkiyede. Dolayısıyla şu iller, bu iller yok, cari
hukukumuza, kanunlarımıza göre yok, ama ben
SIRRI SAKIK (Muş) Hepimiz Tayyip Erdoğanın
illeriyiz!
BAŞKAN Sayın Sakık, bir dakika
bana not gelmesine rağmen, yani sözünüzü düzelttirmem için
not gönderilmesine rağmen, ben, sizin insicamınızı bozmamak
amaçlı, herhangi bir şekilde sözünüzü kesmedim. Ama, hukuki kurallara
göre, cari kanunlarımıza göre -Sayın Özçelik de mülki idareden
geliyor, bu konuyu benden daha iyi bilir- bu manada bir tarifimiz yok bizim.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Şimdi tamam da
BAŞKAN Bir saniye
Dolayısıyla
Sayın Birinci bu konuda ayrı bir tarif
yaptığınız için sizin konuşmanızla ilgili esefle
kınıyorum. dedi.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Dedim.
BAŞKAN Dediniz biliyorum, ben de duydum.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Hâlâ da
arkasındaysa yine derim.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Arkasındayım
ve cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, sonuç itibarıyla
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) - Söz hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Müsaade buyurun, konuşuyoruz.
Dolayısıyla burada bir cevap hakkı sadece esefle
kınama kısmına vardır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) 63e göre usul
hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Yani esefle kınama kısmına
vardır. Onunla ilgili olarak çıkıp düzeltebilirsiniz. Ama
yeniden
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
HASİP KAPLAN (Şırnak) Usul hakkında söz
istiyorum. Başkanlık Divanının bu uygulamasıyla ilgili
usul hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır, ben daha sözlerimi bitirmedim Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Usul hakkında söz
istiyorum, bu uygulamanız hakkında
BAŞKAN Daha herhangi bir uygulama başlatmadım ki.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan,
söz hakkımı kullanmak istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hatibin söylediğinin
tekrarlanması açısından, elimde Meclis tutanakları var.
Meclis tutanaklarından teker teker okuyorum: Meclisin kuruluş günlerinde Kürdistan
mebusları, Kürdistan coğrafyası
(MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Şimdi bakın, iş buraya
Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz okumak
istemiyorsanız
BAŞKAN Sayın Kaplan
Sayın Kaplan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, herkes bu
Anayasaya sadık olmak mecburiyetindedir. Bu, Anayasanın neresinde
var? Var mı böyle bir şey? (DTP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Anayasaya sadık
olacaksınız!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yok böyle bir şey. Bu Meclisin
hoşgörüsünü istismar etmeye hiç kimsenin hakkı yok!
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Usulen söz hakkı
istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu, Anayasanın neresinde
yazıyor Sayın Başkanım?
BAŞKAN Evet, hepinizi dinledim. Şimdi ara veririm,
zaten ortadan kalkar. Bakın, ben sizi
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bayındır
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Bu Anayasaya uymayacak
olan çıkar gider.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
efendim
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.43
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.05
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 37nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi 14üncü madde üzerinde söz sırası
şahsı adına Sinop Milletvekili Sayın Abdurrahman
Dodurgalıya aittir.
Fakat Sayın Dodurgalı, bir saniye
Yüce Meclisimize, milletvekillerimize şunu
hatırlatmayı uygun gördüm: Her birimiz milletimizden yetki
aldık, geldik ve bu kürsüde bir yemin ettik, Anayasaya sadık
kalacağımıza dair bir yemin ettik. Bütün milletvekillerimizin bu
yeminimize sadık kalacağına inancımla şimdi Sayın
Dodurgalıyı davet ediyorum.
Buyurun Sayın Dodurgalı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmaya başlamadan önce 12nci maddeyle ilgili olarak
burada muhalefet milletvekili arkadaşlarımızın sözlerine
hem bize göre büyük bir dirayetle hem de çok güzel bir üslupla cevap vererek
buradaki havayı daha da yumuşatan Sayın Bakanımız
Mehmet Şimşek Beye hem teşekkür ediyorum hem de tebrik
ediyorum.
Biz bu bütçenin 12nci maddesinde getirilen
değişikliğin de bir anlamda muhalefetin bütçe hakkındaki
yapmış olduğu tespitlere uygun bir davranış
olduğunu da düşünüyoruz. Çünkü konuşmasında Sayın
Bakanımız dedi ki: Bunun daha gerçekçi rakamlara ulaşması
için bunu yaptık biz, çünkü önümüzdeki süreçte böyle bir gelir
noksanlığı olabilecek. O zaman hayalî bütçe yapma gibi bir
ithamla karşı karşıya kaldık ama daha gerçekçi
rakamlara oturtma erdemini de biz gene göstermiş oluyoruz burada. Bundan
niye rahatsız olunur, doğrusu, ben kendi adıma anlamakta güçlük
çekiyorum.
Gelirlerin az olduğu iddia edildiği bu bütçenin, biz,
insanımızın refah seviyesini yükselteceğine,
insanımızın sofrasına daha fazla ekmek
taşıyacağına, insanımızın hayatına daha
modern açılımlar getireceğine; ona, ulaşımda,
emniyette, eğitimde, sağlıkta yapmış olduğumuz
hizmetleri daha da ileriye götüreceğine emin bulunuyoruz. Bütçemize
güveniyoruz ve bu son yapılan değişikliğin, önergeyle
yapılan bu değişikliğin bütçemizi daha da sağlam bir
yapıya kavuşturduğunu düşünüyoruz.
Benden önce konuşan arkadaşım, üniversitelerimize,
yükseköğrenimimize getirmiş olduğumuz imkânlardan rakamsal
olarak bahsetmeyeceğini söyledi. Ben bu rakamları bir daha
hatırlatmak istiyorum: 2002 yılında yükseköğretimin
gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı binde 71 iken 2009
yılında bu oran binde 79a yükseltilmiştir. 2008
yılına göre de 2009 yılındaki artış oranı
yüzde 19 civarındadır. 2002 yılında 2,5 milyar YTL olan
yükseköğretim bütçesi 2009 yılında 8,8 milyar YTLye yükseltilerek
tam yüzde 252lik bir artış sağlanmıştır.
Ayrıca, ARGE çalışmaları için de ayrılan kaynak 86
milyon 623 bin liradan, yüzde 330 artışla, 373 milyon 77 bin 613 YTL
olmuştur.
Ayrıca şunu da hatırlatalım: Özel bütçeli kamu
idarelerinde en çok ödenek Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna
ayrılmış, ikinci sırada da Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurumuna ödenek verilmiştir. Bütün bunlar bizim
yükseköğretime ne kadar önem verdiğimizi gösteriyor. Ben, üniversite
açılım çalışmaları içinde 81 vilayette açılan ve
81 vilayeti üniversiteye kavuşturan çalışmamızın
burada yeteri kadar değerlendirilmediğini düşünüyorum. Bir
üniversitenin bir kent için neler ifade ettiğini, o kente öncülük
edeceğini, o kente sadece bilimsel açıdan değil, ekonomik
açıdan, sosyal yaşam açısından, hayatı anlama,
algılama açısından çok büyük yenilikler getireceğini
düşünüyorum. Onun için, bu 81 vilayette açılan üniversitelerle, hem
medeniyetler buluşturmasına -ki bu terimi inanarak, güvenerek
kullanıyoruz- hem de Avrupa Birliğine ülkemizi, ülkemizin gençlerini,
ülkemizin yarınlarını
hazırladığımızı düşünüyoruz. Bu
hazırlığı kolaylaştırmak için de, bakın,
bugün müracaat eden her yükseköğretim öğrencisine burs vermeyi
taahhüt ediyor bu bütçe, bu Hükûmet, 2005 yılından itibaren
başvuru yapan tüm öğrencilere burs vereceğini taahhüt ediyor.
Birçok konuda yük altına giren, özürlülerimize,
yaşlılarımıza imkânlar getiren, şimdi
işsizlerimize yeni imkânlar getiren Hükûmetimizin bu konuda da çok önemli
bir açılım yaptığını düşünüyorum. Bir bursun,
bir kredinin, verilen kredinin bir yükseköğretim genci için ne demek
olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Devamla) - Bunun yanında, yine çok
büyük bir atılımla, 5 bin kişilik bir, uzman personel
yetiştirmek üzere, yüksek lisans yapmak üzere her sene 1.000 kişiyi
yurt dışına göndermeyi taahhüt ediyor.
Ben, yükseköğretim konusunda yapılan bu
açılımlardan, inşallah, çok güzel bir üniversite kenti
olacağını düşündüğümüz Sinopun çok
yararlanacağını düşünüyorum. Birçok konuda En olan Sinop,
asayişin en güzel olduğu yer, trafik
ışıklarının hiç olmadığı yer,
insanların bu kadar saygılı davrandığı bir yer;
insanların, kültür, tarih, turizm konusunda son derece hassas olduğu
bir yer; inşallah, üniversite konusunda da Hükûmetimizin bunun önünü
açacağını düşünüyorum. Yakında ilan edilmesini
umduğum üç küçük Anadolu kentinden birinin Sinop olacağını
düşünüyorum ve bu imkânın da öğrencilerimize ve civara çok
önemli getiriler sağlayacağını düşünüyorum. Bir an
önce Boyabat iktisat ve işletmecilik fakültesinin de ödeneğe
kavuşturularak açılmasını temenni ediyorum.
Bütün bu duygular içinde bütçemizin hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ülkemizdeki bütün çiftçiler 2008 yılında ürünlerinin
para etmemesi dolayısıyla zarar ettiler. Paralarının
olmadığı bu kış aylarında bankalar
tarafından icralar ile karşı karşıya kalmış
durumdadırlar. 2009 yılı bütçesinde de -geçmiş
olduğumuz maddelerde- 580 milyon, çiftçi destek primini, düşürdünüz.
Önümüzdeki yıl için üretime başlayacak olan bu insanlara ne tavsiye
ediyorsunuz?
Ayrıca, 2022 sayılı Kanun gereği 87 YTL
aylık alan yaşlı insanlar bu parayla geçinemiyorlar. İnsan
onuruna yakışmayan bu durumu düzeltmeyi düşünüp bu
insanların aylıklarını artırmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum: Sayın Bakan, aylarca sizin de katılımınızla
Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışmalar yaptınız. 2009
bütçesini Türkiye Büyük Millet Meclisine siz sundunuz. Bu bütçenin ülke
şartları için yapılabilecek en iyi bütçe olduğunu size özgü
üslubunuzla anlattınız, arada bir de muhalefeti anlayamamakla
suçladınız. Ancak siz yokken Sayın Bakan Mehmet
Şimşek, Plan ve Bütçe Komisyonuna getiremediği
yatırımlardan kesintileri değişiklik önergeleriyle
kesintiler yaptırdı. Bilginiz var mı? Sizin yokluğunuzdan
mı istifade ettiler? Açıklamanızı istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Kamu İhale Kanununda yapılan
değişiklik uyarınca Kuruma gelen yolsuzluk ihbarlarını
ve medyada yer alan yolsuzluk iddialarını Kurumun
incelemeyeceğini açıklamıştır. Oysa yapılan
yolsuzlukların açığa çıkarılmasında
şikâyetler ve ihbarlar önemli rol oynamaktadır. Bu
değişiklik hangi amaçla yapılmıştır?
Yolsuzlukların belirlenmesinde ve ortaya çıkarılmasında
nasıl bir yöntem izlenecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, benim sorularım 14üncü maddenin
YÖKle ilgili olması nedeniyle bununla ilgili olacak.
Dokuz Eylül Üniversitesinde rektör atamalarıyla ilgili olarak
bir mahkeme kararı ortaya çıktı. Görülüyor ki, pek çok
üniversiteyle ilgili benzer mahkeme kararları olacaktır. Bu mahkeme
kararları konusunda Sayın Hükûmetinizin tutumu ne olacaktır?
Bir diğer sorum: Malum olduğu gibi, yeni üniversiteler
kurduk. Fakat bu üniversitelerimizin en büyük sıkıntısı
öğretim üyesi. Bu öğretim üyesi ve teknik altyapı
ihtiyacını karşılayabilmek için yeni kurulan üniversiteler
ile gelişmiş üniversiteler arasında kardeş üniversite
uygulamasıyla karşılıklı yardımlaşmayı
ve iş birliğini geliştirecek bir projeye Hükûmetiniz nasıl
bakar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Dünyanın bütün
gelişmiş ülkelerinde ceza infaz personeli ile polisler aynı mali
haklara sahip olarak görev yapmaktadırlar. Ülkemizde ise ceza infaz
personelinin aleyhine yüzde 60lara varan olumsuz bir durum mevcuttur.
Örneğin 7nci derecede bir polis memuru 1.559 YTL alırken, aynı
derecede infaz koruma memuru 1.124 YTL, cezaevi kâtibi ise 918 YTL
almaktadır. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, ceza
infaz personeli ve çalışanları yani Adalet
Bakanlığı mensupları adaletsiz bir uygulamayla
karşı karşıya bulunmaktadırlar. Ceza infaz
personelinin bu mağduriyetlerini gidermek için Hükûmet olarak herhangi bir
çalışma yapmakta mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, sizden önceki
Bakanımız konuşması sırasında dolaylı
vergilerde yani 70 milyonun aynı miktarda ödediği KDVden ÖTVye
kadar vergilerde Hükûmetiniz döneminde yüzde 6 artış olduğunu
söyledi. Bu, kazananın kazancı üzerinden yeterli vergiyi
toplayamadığınız için fakir fukarayı ezme
manasına gelmiyor mu?
Bir de, biraz önceki konuşmada bütçedeki üniversitelerin
aldığı payın bu dönem
artırıldığını söyledi. Geçen yıl ile bu
yıl arasında üniversiteler ne kadar artmıştır?
Yaptığınız bu artışın yeterli olduğu
kanaatinde misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana
soruyorum: Şimdiye kadar Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK
kanalıyla yurt dışına gönderilen gençlerimizden kaç
kişi yurda geri dönüş yapmamıştır? Bunların
tazminatlarının ne kadarı geri tahsil edilebilmiştir? 2009
yılında yurt dışına hangi alanlarda, kaç gencimiz
yüksek lisans ve doktora için gönderilecek? Bunların geri dönmelerini
sağlamak için hangi tedbirler alınmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
Yok.
Sayın Bakan
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Doğrunun sorusunu tam anlayamadım. Onun
için, cevaplandırmak için bir daha, izninizle rica edebilir miyim acaba?
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Cevap süresi
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Efendim?
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Cevap süresinin hep bir
dakikaları soru tekrarıyla gidiyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)
Uzatırım, merak etmeyin, cevapta şeyim yok benim.
O zaman müsaadenizle
Sayın Yıldız Bir önerge geçirildi, bu önergeden
sizin bilginiz var mı yoksa sizin yokluğunuzda Bakan bundan istifade
etti mi? diyor.
Hükûmet olarak oturuluyor burada biliyorsunuz.
Dolayısıyla, bizim hem bilgimiz var hem de bir
arkadaşımızın diğerinin yokluğunda diye bir
şeyi söz konusu olmaz, ondan istifade ederek hiç kimsenin beklemediği
bir şeyi çıkarmaz. Buradaki verilen kararlar da Hükûmetle danışılarak
yapılan önergelerdir. O bakımdan, öyle bir şey asla söz konusu
olamaz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Üç gün devam etti Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Üç gün sonra sizin
söylediğinizin tersine
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) O zaman bütçeyi niye sundunuz
burada?
BAŞKAN Sayın Yıldız
Sayın
Yıldız
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bana bir soru
sordunuz, o soruyu cevaplandırıyorum. Başka bir soru
soracaksanız bir daha söz alın, onu bana sorun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Yine sorarım, merak etmeyin!
BAŞKAN Sayın Yıldız, lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Köse diyor ki Kamu İhale Kurumuyla ilgili olarak
Kamu İhale
Kurumunun Başkanı, Efendim, ben onlara bakmam. diye, yani Bana
yolsuzlukla ilgili bir şey söylenirse bakmam. diye söylerken Kanunlar
çerçevesinde kendine düşen vazifeyi yaparım ben. diyor. Şimdi,
Kamu İhale Kurulunun vazifesi ihale sürecinde çıkan çözümsüzlükleri
çözmeye çalışmaktır, problemleri çözmeye
çalışmaktır. Eğer illa bir yolsuzluk varsa, bu ihaleye
çıkan ilgili kuruluş neyse ona bildirilir, bakanlık kimse ona
bildirilir. Denilir ki Bunun hakkında soruşturma yap. diye. Eskiden
de böyleydi, yeni değil bu iş. Yani kendisi soruşturma
açtım da şudur budur
İlgili bakanlığa diyor ki: Sen,
böyle böyle bir problem var burada, şüpheli bir durum var, bunun
hakkında soruşturma aç. Şimdi, daha da ileri bir şey
olursa cumhuriyet savcılarına gidiyor bu iş.
Ama, İhale Kurulunun yapması gereken nedir? İhale
Kurulunun yapması gereken de ihaleleri şeffaf bir şekilde bütün
kamuoyuna duyurmaktır. Nitekim onu da yapıyor. Ayrıca,
teknolojik altyapılarını geliştirmek suretiyle, diğer
ileri ülkelerin yaptığı gibi, bunları bilgisayar
ortamında yapmaktır, ihaleleri; kimsenin kimseden haberi olmadan o
bilgisayar ortamında hemen bunları yapabilmek. Şimdi onun için
de altyapıları müsait hâle getirildi. Bunları mesela çok ileri
ülkeler yıllar önce yapıyordu, yıllar önce. Hatta ihaleye girmek
için kimsenin kimseden haberi olmadığı gibi, Washingtonda
açılan ihaleye taa bilmem neredeki, en güneydeki, en kuzeydeki, en
doğudaki, batıdaki bir insan oturduğu yerden ihaleye girebiliyor
ve ihale de bir iki saat sonunda da neticelendirilip yine bilgisayar
ortamında herkese kim niçin kazandığından dolayı da
bildiriliyordu. Şimdi o ortamlara Türkiyenin de geçmesi lazım
artık. Onunla ilgili de gerekli çalışmaları
tamamlamış durumda Kamu İhale Kurulu.
Yine, Sayın Çalış Üniversiteye yapılan
atamalarla ilgili olarak mahkeme kararları karşısında
Hükûmetinizin tutumu ne olacak? Oturulur, Hükûmet ile konuşulur.
Mahkemeler, biliyorsunuz, bağımsızdır.
Bağımsız yargı kararlarına herkes de saygı
gösterir. Şimdiye kadar Hükûmetimiz yargının
bağımsızlığı üzerine fevkalade hassasiyet
gösterdi, bundan sonra da göstermeye devam edecektir. Bağımsız
yargı kararlarına her zaman saygılı olmuşuzdur ve
onları uygulamışızdır.
Sayın Tankut Ceza infaz personeli mağdur durumda.
dedi, Onu bir iyileştirme yapacak mısınız?
Biz şimdi, tabii, devlette çalışanları,
yalnız ceza infaz memuru, yalnız şu memuru bu memuru diye ele
almıyoruz. Daha yakında, biz bütün memurlarımıza ilave bir
zam yaptık. Şimdi, bugün en düşük devlet memuru 1.118 lira net
maaş alıyor, net eline geçeni, en düşüğü.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Yeter de artar bile!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Siftah,
bismillah, girdim, hadi bakalım, al sen 1.118 dönüyor. Yani böyle bir
durum var.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Açlık
sınırı da 1.100 lira.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bütün devlet
memurlarına bir şey yapılırsa ki, yıldan yıla
yapılıyor, zaman zaman da aralarda yapıyoruz. Elimizden gelen,
bütçe imkânları dahilinde yapabileceğimiz ne varsa, azamisini
yapıyoruz değerli arkadaşlar, bunu bilmemiz lazım.
Sayın Taner Dolaylı vergiler, işte, herkesten
alınan vergiler. diyor. Doğrudur. Yalnız, dolaylı vergiler
mal üzerinden alınan vergiler veya hizmet üzerinden alınan vergiler
olduğu için, o malı alanlar, o hizmetten istifade edenler bunu
kullanıyor. Mesela, akaryakıtı kim kullanıyorsa vergisini o
veriyor, köprüden kim geçiyorsa vergisini de o veriyor, ücretini o veriyor;
şekeri kim tüketiyorsa veyahut da herhangi bir malı kim tüketiyorsa
KDVsini o veriyor. Bunun gibi
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır)
Pırlanta
Sayın Bakan, pırlanta tüketen de veriyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet,
pırlantanın üzerinde de
En yüksek vergiyi biz pırlantadan
alıyoruz.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) KDV var
mı, KDV?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hayır,
KDV yok ama ÖTV diye bir vergi var, 20nin üstünde vergi alıyoruz biz,
yüzde 20nin üstünde vergi alıyoruz. Bütün pırlantacılar bizim
kapımızın önünde, Bu kadar yüksek vergiyle biz iş
yapamıyoruz. diyorlar ama biz de o vergiyi almaya devam ediyoruz. Onun
için pırlanta deyip onu istismar etmeyin, üzerindeki vergiyi bir hesap
edin.
Şimdi, dolaylı vergiler
Eskiden beri denir ki:
Efendim, dolaylı vergiler azalsın, dolaysız vergiler
çoğalsın. Ama bunun belli bir oranı da vardır. Şimdi,
vergi literatüründe artık değişiklikler olmaya
başladı. Mesela katma değer vergisi bir dolaylı vergidir.
Fakat en fazla alınan dolaylı vergiler Avrupa Birliğindedir
-yani KDV olarak söylüyorum- en fazla, KDV olarak, Avrupa Birliğindedir.
Bizim birçok KDVlerimiz Avrupa Birliğinin çok çok altındadır,
bunu özellikle hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, yavaş yavaş
toparlayın, süremizi geçtik.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki, o zaman
yavaş yavaş hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Özellikle teşekkür ediyorum.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saat 20.00de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 37nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 15inci maddesini okutuyorum:
Fonlara ilişkin işlemler
MADDE 15 - (1) Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef
planı uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile
gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları
için yıl içinde yapılacak harcamalar, 7/11/1985 tarihli ve 3238
sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları,
bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdi imkanlar
birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince
tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.
(2) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe
ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden birinci fıkra hükümleri
gereğince tespit edilecek tutarları; Emniyet Genel Müdürlüğüne
bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden helikopter, uçak alımları
ile revizyonlarına, hava araçlarına füze önleme, tespit sistemlerinin
takılmasına ve Helikopter Elektronik Harp (HEWS) projesine
ilişkin tutarları; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük
bütçesine kaydedilen ödeneklerden motorbot alımına yönelik
tutarları; Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
araştırma gemisi alımına yönelik tutarları; Gümrük Müsteşarlığına
(Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü) bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
motorbot alımına yönelik tutarları; ilgili hizmetleri
gerçekleştirmek üzere Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye ilgisine
göre Milli Savunma, İçişleri, Sağlık, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı veya Gümrük Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
(3) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye
yatırılacak paraları bir yandan genel bütçeye gelir, diğer
yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine
ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Selçuk Ayhana
aittir.
Buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA SELÇUK AYHAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 2009 yılı
bütçesinin fonlara ilişkin 15inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi,
Türkiye içinde bulunduğu coğrafya, stratejik konumu, yer altı
yer üstü zenginlikleri, Türkiye ve Orta Doğu üzerinde hesabı olan güçlerin
bölgedeki oyunları, bazı iş birlikçilerin bu oyunlara alet
olması nedeniyle 1985 yılında kurulan Savunma Sanayii Destekleme
Fonu büyük bir önem arz ediyor. Geçtiğimiz yıl bu fona bütçeden
aktarılan kaynak 847 milyon dolar ve bugüne değin teröre harcanan
para Türkiyede 100 milyar doların üzerinde. Doğal olarak bu
sağlık gibi, eğitim gibi, altyapı gibi birçok konuda
Türkiyenin kendi illerine, ilçelerine, köylerine, kendi insanlarına
yeterince yatırım yapmasını şu veya bu şekilde
olumsuz olarak etkilemektedir. O nedenle, bir yandan Türkiyede stratejik önem
arz eden bu konularda teknolojik yatırımları desteklerken bir
yandan da ulusal birliğimizi, bütünlüğümüzü ve
dayanışmamızı geliştirmek durumundayız.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
şimdi 2009 yılı bütçesini görüşüyoruz. Bu bütçe sanki hayal
dünyasında hazırlanmış, gerçeklerden uzak, krizin k
harfini bile taşımayan bir bütçe. Vergi gelirleri, giderler, büyüme
oranı, özelleştirme gelirleri, ithalat, ihracat
Her anlamda hayalî
rakamlar içeren bir bütçe. Birkaç örnek vermek gerekirse, dolar şu an 1,5
lira mertebesinde. 2009 yılında hedeflenen dolar 1,28 YTL. Bu kriz
koşullarında bunun gerçekleşmesi mümkün değil.
Özelleştirmede 2008 yılı hedefi olan 11 milyar doların bile
8 milyarını bu yıl gerçekleştirebilmiş durumdayken
önümüzdeki yıl için yüzde 51 mertebesinde bir artışı
öngörüyoruz. Tüm dünya, dünyanın en gelişmiş ülkeleri para
krizine girmişken, para kaynağı arama peşinde koşarken
bunun gerçekleşmesi nasıl mümkün olacak? Bu, ancak hacizli malların
icra dairelerinde yok pahasına satılması gibi fiyat
belirlemeleriyle mümkün olabilir. Bu da ulusal değerlerimizin boşa ve
bedavaya gitmesi anlamına gelir.
Öngörülen yüzde 4lük büyüme hedefine, yine bu kriz
koşullarında ulaşmamız mümkün değil. Zaten 2008
yılında şu ana değin yüzde 2nin altında
kalmışız, büyüme hedefine ulaşma noktasında.
Kaldı ki Sayın Maliye Bakanımızın demeçlerinde de bu
hedeflere ulaşamayacağımız görülüyor. Ayrıca IMFyle
yapılan görüşmeler sonunda ümüğümüz
sıkıldığında da bu hedeflere
ulaşamayacağımızı bir kez daha göreceğiz.
Öngörülen 249 miyar liralık gelirin 202 milyar
lirasının vergi gelirlerinden oluşmasının
sağlanmasını düşünüyoruz.
Sanayi çökmüş, birçok iş yeri kapanmış,
ithalatta ciddi bir daralma var. Bu koşullarda bu gelirlerin
gerçekleşmesi mümkün mü değerli arkadaşlarım?
Anlaşılan bu bütçeyi gerçekleştirmek adına önümüzdeki
mevcut vergileri artıracağız, belki insanlardan nefes alma
vergisi alacağız.
Bir öneri de ben sunayım: İlden ile giderken
sınırlara bir teşkilat kuralım, ilden ile ayak bastı
vergisi alalım. Yani Türkiyenin gittiği süreç bu. Bu komedi gibi
gelen, komik gibi gelen şeyler yarın karşımıza gerçek
olarak çıkmasın.
Özetle, hazırlanan bütçeye göre Türkiyede kriz yok, her
şey güllük gülistanlık. Kendi tabiriyle, milletin Ergenekonda
savcısı olan, şimdi ekonomide de doktoru olan Sayın
Başbakan da krizi psikolojik olarak açıkladı, bu krizin
psikolojik olduğunu söyledi. Eğer krize böyle yaklaşırsak bunun
tedavisini de Söke Bağarasındaki hocanın yazacağı muskaya
havale etmek zorunda kalırız.
Aslında global kriz olmasa bile Türkiyede bir krizin
kaçınılmaz olduğunun hepimiz bilincindeydik. Hızla yükselen
cari açık, Türkiyeden yüksek faiz alarak giden aşırı
sıcak para, Türkiyede ihracatın dinamiğini oluşturan reel
sektörlerdeki daralma, 2002-2008 yılları arasında tarım
kesiminde 2 milyon 350 bin kişinin iş bırakması bunun
bazı göstergeleri.
Ama Sayın Başbakan kriz için Hamdolsun bize bir
şey olmaz., Kriz bizi teğet geçer. dedi. Daha geçtiğimiz
günlerde otomotiv sektöründeki kapatma kararlarını hepiniz
biliyorsunuz. Bu sektörler birer fabrikadan ibaret değil. Bunlara iş
yapan, mal satan, yan sanayi olarak çalışan, bayilik yapan, bayilere
mal satan, hizmet satan birçok sektörü bir araya getirdiğinizde durumun
vahametini çok daha açık görebilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, inşaat sektöründeki
durgunluğu biliyoruz. İnşaat sektörüne bağlı
yetmiş ayrı sektörün bundan etkilenmemesi mümkün mü? İzmir
Atatürk Organize Sanayisinde 10 bin işçi işsiz kaldı bir günde.
Bu firmalara iş yapan yan sanayiyi, hizmet sektörünü,
taşeronları düşünün. Olayın vahameti büyüktür.
Demek ki kriz bazılarına teğet geçiyor olabilir
ancak kriz iş adamını, sanayiciyi, esnafı, işçiyi,
taşeronu, vatandaşı, herkesi vurmuştur. Kriz
aldığı emekli maaşıyla evinin temel
ihtiyaçlarını bile karşılayamayan emekliye teğet
geçmemiştir, kriz evindeki bebeğine süt alamayan anneyi teğet
geçmemiştir ama kriz Mehmetçik Vakfına bile tanınmayan bazı
muafiyetlerin tanındığı bazı dernekleri,
kurumları teğet geçmiş olabilir. Daha iki gün önce 2 iş
adamımızın intihar haberlerini okuduk. Demek ki kriz herkesi
teğet geçmiyor.
2009 yılı için daha bugünden halkımızı
yeni vergi ve harçların beklediğini biliyoruz. Bu oranlarda yeniden
değerlendirme oranlarına bağlı olarak zaten yüzde 12 bir
artış olacak; bu, taşıt vergisinden pasaport harcına
kadar her alanda yansıyacak. Bu bütçeyi tutturmak için yerel seçimlerden
sonra başlamak üzere yeni vergi yükleri getirmek zorunda kalınacak ve
bu bütçe yerel seçimler için yapılacak popülist harcamalar nedeniyle daha
da delinecek, daha da açılacak; telafisi, onarımı mümkün olmayan
bir hâle gelecek.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
gördüğünüz gibi teşhis yanlış, tedavi yanlış,
bütçe hayalî. Vay halkımızın hâline! Fazla bir şey söylemeye
gerek yok.
Ekonomik kriz konusunda TÜSİADtan, Borsalar
Birliğinden, esnaf odalarından, sivil toplum
kuruluşlarından, sendikalardan ses çıktığı zaman
posta koymakla krize çözüm bulamayız. Ciddi bir kriz değerlendirme
yapılanmasına gitmek zorundayız. Krizle mücadele hacı hoca
işi değildir, krizle mücadele psikoloji işi değildir. Değerli arkadaşlar,
bu, ciddi bir devlet sorumluluğu gerektiren iştir. Yoksa Türkiyede
ne devlet kalır ne millet kalır.
Böyle bir bütçeye nasıl evet diyelim? Lütfen bir an önce
savcılığı, doktorluğu bırakalım, gerçeklere
dönelim, gerçeklerle yüzleşelim, Türkiye için gereken doğru
şeyleri yapmaya çalışalım.
Her şeye rağmen bu bütçenin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Günal.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; şahsım ve grubum adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle dünkü terör saldırısında
hayatını kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet, başta
yakınlarına ve tüm Türk milletine başsağlığı
diliyor, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada maalesef bütçe
görüşmüyoruz. Burada bir tiyatro oyunu sergileniyor, bugün bu iyice
ispatlandı. Ben size kaç gündür konuşuyorum, Komisyonda
konuşuyorum ama
Gerçi tiyatro
oyunu demekle tiyatroculara haksızlık olacak çünkü orada belli bir
mizansen var, belli bir çalışmanın ürünü var, ortaya konulan
çabalar var ama bütçe olmadığını anlatmak için
kullanıyorum. Böyle bir alınganlık olacaksa baştan
sanatçılardan özür diliyorum
Yukarıda konuşurken Sayın Bakana sormuştuk: Bu
kimin bütçesi, neyin bütçesidir? Bu doğru mudur? Bu hedefler -dün de
konuştuk- ne kadar gerçekçidir? Sizlere de İnanıyor musunuz?
diye sormuştum ama bir gün geçmeden durum değişti. Yani siz
zaten kendi kendinize burada söylediklerinizi yalanlamış oldunuz. Biz
Evet, bu bütçe doğru değildir. derken daha fazla ödeme
ayrılması gerekir, daha çok harcama yapılması gerekir,
zaten krize de girdik diye düşünüyorduk. Siz onu galiba gene
yanlış anladınız, bu sefer ödenek kesme yoluna gittiniz.
Değerli arkadaşlar, burada bütçeyi kim yapıyor,
Plan ve Bütçe Komisyonu ne işe yarıyor, ben merak ediyorum. Daha önce
de birçok kanunları bizden habersiz, yangından mal kaçırır
gibi, ilgili komisyonlara göndererek tali komisyonlardan geçirmiştiniz.
Tek fonksiyonumuz bütçe çıkarmaktı, şimdi onun da bir esprisi
kalmadı. E bir bakıyoruz
Bir de sizlere de yazık yani.
Baktım, Plan ve Bütçe Komisyonundan hiç kimsenin o önergelerde oyu yok,
AKPli arkadaşlarımın
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Günal,
yalnız, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri burada önergeye imza atamazlar
İç Tüzük gereği, bunu bilmeniz lazım; imza
atamazsınız, İç Tüzük gereği imza atamazsınız.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Tabii, tabii, tabii... İşte,
diyorum
Şimdi şunu söylüyorum: Bizim bir şeyimiz yok. Bizim
çıkardıklarımız nereye gitti?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük gereği
imza atamazsınız siz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) İşte, onu söylüyorum.
Şimdi, yok, olmuyor zaten. Teşekkür ediyorum İç Tüzükü
hatırlattığınız için. Ben de onu söylüyorum.
Yukarıda görüştüğümüz şey, bizim imza hakkımız
olmadığı gibi görüşme hakkımız da yok; Genel
Kurulda bu konuda konuşulmuyor zaten, yani hemen oylanıp geçiliyor.
Onu anlatmaya çalışıyorum.
Şimdi, bakın, kıstığınız
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Öğreneceksin sen de.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Siz zaten günah keçisi hâline geldiniz,
ben size acıdığım için onu söylüyorum. Hükûmetin getirip
onu yapması gerekiyordu ve yukarıda yapması gerekiyordu.
Hükûmetin bunu getirmediği için de size burada Genel Kurulda imzayla
yaptırıyorlar. Onu anlatmaya çalışıyorum. Size de
yazık. Çünkü burada neleri kesiyoruz değerli arkadaşlarım,
Devletin verdiği temel hizmetlerden kesinti yapıyoruz; adaletten,
güvenlik, savunmadan, sağlıktan ve eğitimden. Şimdi, bütün
devletler önlem alırken krizden çıkmak için harcamalarını
artırma yoluna gidiyorlar, biz, zaten reel olarak azalan kamu
yatırımlarımız vardı, buradaki diğer giderlerden,
mal ve hizmetlerden de kısıntıya gidiyoruz. Bu arada, bir anda
Sayın Bakan kaşla göz arasında geldi, IMFnin isteklerini
yaptırdı. Az önce Sayın Unakıtan Benim haberim var. dedi
ama nedense o madde oylanırken Sayın Şimşek geldi ve sonra
gitti, IMFnin istediklerini aldı gitti.
Şimdi, bakın, Sayın Şimşekin dün
açıklaması var gazetelerde, IMFyle uzlaşma noktasına
geldik, beş aşağı beş yukarı
uzlaşıyoruz. diyor.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Yani aynı yerdeyiz!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hayır, beş aşağı
değilmiş yüzde 16,5 aşağıymış. Yani
rakamlarda da bir şey olmadı. Şu andaki
azalışımız yüzde 16,5 oranında.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Bakanlar Kurulundan
çıktı o karar, IMFden değil!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hangisi? Hangisi Bakanlar Kurulundan
çıktı efendim?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Bütün kararlar oradan
çıkıyor!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bu şey kararı mı? Önerge
mi?
Gazetelerde açıklaması var beş
aşağı beş yukarı diyor, ben de diyorum ki yüzde 16,5
aşağı olmuş. Orayla bir alakası yok.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Aydın Doğanın
gazetelerine güvenme! Geç onları sen!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sizin gazeteden baktım, Yeni
Şafaktan baktım. Aynen burada ne diyor okuyayım size:
Hazırlıksız değiliz, anlaşma sağladık,
beş aşağı beş yukarı anlaşıyoruz.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Ne var bunda?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bir şey yok işte, oradan okudum
diyorum yani. Beş aşağı beş yukarı
değilmiş yüzde 16,5 aşağıymış, beş
değilmiş daha aşağıymış
anlaştığınıza göre, onu anlatıyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir de önergenin
gerekçesinde bir yazım yanlışlığı olmuş
galiba, onu da belki
Bazen alıyorsunuz ya düzeltme yetkisiyle beraber
redaksiyon yetkisi
Gerekçede diyor ki: Uygulanmakta olan ekonomik program
çerçevesinde. Bence, galiba sehven yazılmış. Uygulanmakta
olan yerine, IMFyle yapılacak anlaşma gereğince uygulanacak
olan
demeniz gerekirdi diye düşünüyorum. Sizin takdirinize
bırakıyorum Sayın Bakan, eğer arkadaşlar uygun görürse
redaksiyon yetkisiyle bunu düzeltmenizi öneriyorum. IMFyle yapılacak
olan anlaşma uyarınca uygulanacak olan ekonomik program gereği.
Evet.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada, Sayın
Unakıtan -demin dediğimiz gibi- hemen gitti, o arada Sayın
Şimşek geldi, verilen talimatları sizlere onaylattırdı
ve gitti.
Sayın Unakıtanın geçen günden kalan birkaç
söyledikleri vardı, tekrar dün aynı konuya girdi. Ben o konuya
girmeyecektim ama size özelleştirmeyle ilgili çok fazla hararetli
şeyler söylediği için
Bir iki tane tablomuz kalmıştı,
girmeyi de düşünmüyordum ama yeniden ısrarla Sayın Unakıtan
özelleştirme meselesine girdi. Bakınız, hem de vergileri
konuştuk dün. Kasım ayı itibarıyla yüzde 6 oranında,
geçen yılın Kasım ayına göre vergi gelirlerinde
azalış olduğunu söylemiştik.
Ben, şimdi, size Sayın Unakıtanın
yaptığı işten dolayı vergi
kaybımızı
Türk Telekomun vergi beyanlarını, 2005,
2006, 2007
Görüyorsunuz, değerli arkadaşlar, 1 milyon 323 eski
rakam; 764, 2006; 820, 2007. Yani,
Türkiye'nin ne kadar vergi kaybı olduğunu
Bir kalemde sağa sola
veriyoruz, ondan sonra yeni vergilerle toplayacağız diye
uğraşıyoruz.
Yine, burada, değerli arkadaşlarım, Türk Telekomun
aşağı yukarı yüzde 55ini, yirmi bir yıl süreyle, 6,5
milyara özelleştirmişti. Yirmi bir yılda yaklaşık 7
milyar dolarlık bir vergi indirimi avantajı doğuyor. 4 milyarını
da zaten Öger Telekoma iade etmiş oluyoruz. Burada da mutlak rakamlarını
merak ediyordum. Verilen vergilerin matrahlarını sizlere de takdim
edebilirim.
Öte yandan, yine Sayın Bakanın özelleştirmeyle
ilgili övünerek söylediği TÜPRAŞ ihalesi vardı, çokça söyledi.
Aslında, ben Sayın Bakanın oraya girmeyeceğini düşünüyordum
çünkü zeki bir insan olarak sıkıntılı arazilere girmemesi
gerekir. Şimdi, neyini övünerek anlatıyor, ben anlamıyorum.
Rakamları size ben söyleyeyim yeniden: Yüzde 65,76sını 1,3
milyara satmıştı, mahkeme iptal etti. Bunun toplam değeri
nereye geliyordu? 1,979. İptalden sonraki satışımız
kaç? Yüzde 51ini 4,1 milyar dolara sattık. Toplam değeri 8,2
milyar. Şimdi, 2 milyarı bile
bulmayan bir değere sattığınız şeyi, sonra 8
milyara satıyorsunuz. Ya onu mahkeme iptal etmemiş olsaydı bunun
hesabını kim verecekti? Bunun nesiyle övünüyorsunuz? Yani, 4 misline
değil dörtte 1ine satmış olduğunuz şeyi mahkeme
bozmuş. Ya bozmasaydı ne olacaktı? 2 milyardan daha az bir
fiyata gitmiş olacaktı.
Yine, Sayın Bakan, Ofere satışla ilgili de yine
aynı konuya değiniyor. Çok net bir şey var burada değerli
arkadaşlarım. Yüzde 14,76sını 446 milyona
satmışız 3 Martta ama
sonra bakıyorsunuz, nereye çıkmış değeri?
Yaklaşık 1,1 milyara çıkmış hemen operasyondan sonra.
Yine bununla ilgili en son yapılan halka arzda da
Telekom ile ilgili de
halka arz yapıldı. Biz 13 milyar değer üzerinden halka arz
ettik. O hisseyi elinde bulunduranlar 20 milyar dolar değer üzerinden
gitti, yaklaşık 7 milyar dolarlık bir vurgun da orada var.
Şimdi, bunlarda çok savunulacak bir şey yok değerli
arkadaşlarım.
Size son bir şeyden daha bahsetmek istiyorum: Şimdi,
Sayın Başbakanın bugünkü açıklamaları dikkatimi çekti
ve Sayın Bekir Coşkun köşesinde yazıyor Doktor diyor ki
diye.
Şimdi arkadaşlar, burada, daha önce ekonomi konusunda
bize ders verdi geometri, teğet diye. Ben size hep söylüyordum
Sayın Başbakan ekonomi konusunda yanlış bilgilendiriliyor
galiba. diye. Şimdi, bugün kesin kanaat getirdim neden yanlış
bilgilendirildiği konusunda. Daha önce teğeti anlattı. Yani
matematikçilere danışıyormuş. Sonra Ben bir doktorum.
dedi. Efendim Doktor, hastanın durumu ne kadar kötü olursa olsun Durumun
çok kötü, gidiyorsun. demez. diyor. Yani Durum kötü ama ben gidiyorsun
diyemem. diyor doktor olarak. Aslında tersinden
baktığınız zaman durumun kötü olduğunu kendisi kabul
ediyor Sayın Başbakan.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Tersinden bakma o zaman.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ama diyor ki Ölüm sinyali vermeyen
hastaya kefen mi biçeceksiniz? Öbür taraftan, bugün geldi Kriz
psikolojiktir. diye. Yani Sayın Başbakan matematikçilere,
doktorlara, psikologlara danışıyor. Hangi konuda? Ekonomi
konusunda. Yanlışın kaynağı böylece belli olmuş
oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Şimdi, burada, değerli arkadaşlar, psikolojik
olarak en son kapattık ama psikolojik değilmiş. Bugün bunu,
sizin burada kabul etmiş olduğunuz önergeyle yüzde 16,5, temel
hizmetlerde, devletin sosyal yükümlülüklerini yerine getirdiği hizmetlerde
yüzde 16,5luk kesinti yaparak bunların zaten böyle
olmadığını, IMF ile anlaşmak zorunda
kaldığınızı, IMFnin de bizim ümüğümüzü
sıktığını, ümük sıkma sonucunda da
bazılarında yüzde 10, bazılarında da yüzde 16,5luk bir
bütçe indirimine gitmek zorunda kaldığınızı maalesef
görmüş olduk.
Allah Türk milletinin yâr ve yardımcısı olsun. Bu
şartlarda bu teşhislerle, psikolojik tahlillerle, tıbbi
tahlillerle bu işin olmadığı daha bu bütçe bitmeden
görüldü. Biz size söylemiştik, Bu bütçenin hiçbir tarafı doğrul
değil, hiçbir gerekçesi doğru değil, hiçbir ekonomik hedefleri
tutarlı değil. demiştik. Maalesef bugün burada bu tiyatroyu
daha fazla sürdürmek istemiyoruz.
Gerçeklerle, vicdanınızla sizleri baş başa
bırakıyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili
Sayın Şerafettin Halis.
Buyurun Sayın Halis. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına sizleri selamlıyorum.
Tabii, bu bütçe görüşmelerinde öğrendik ki Tunceli de
ihracat yapan iller arasında; yalnız Tunceli değil, Muş,
Hakkâri de dâhil. Şimdi, biz merak ettik acaba ne ihraç ediyormuşuz,
bu ihraçtan nasıl milletvekili olarak bizim haberimiz yok? Hakkâri ve
Muş milletvekilimizin ihracat kalemlerini sorduğunda verilen cevap:
Hakkâride pamuk, Muşta ise mısır.
AHMET YENİ (Samsun) İhracat
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) İhracat.
Tabii ben sorma gereği duymadım. Bize de mandalina ve
muz ihracatı düşüyor. Tabii, bir Hükûmet kendi bütçesini yaparken bu
kadar açık ve bariz bir hatayı yapar mı? Yapmaması
gerekiyor, yapmaz da. Düşündük taşındık, küresel
ısınmadan dolayı yirmi yıl sonrasına yönelik bir
öngörü sunmuş olacaklar ki iklim değişiklikleri ya da iklimlerin
alan değişiklikleri Tunceline mandalina, muz; Hakkâriye pamuk,
Muşa da mısır ihraç ettirecek.
Tabii, değerli milletvekilleri, ihracat yapan Tunceli ilinin
1.584 dolarlık kişi başına düşen millî geliri var.
Tabii bu, Türkiye ortalamasının altında olsa da Kürtlerin
yoğunluklu yaşadığı illerde yani Doğu ve
Güneydoğu Anadolu illerinde üst sıralarda bir yerde. Tabii, ihracat
noktasında ne kadar gerçekçilik varsa bu rakamın da o denli gerçekçi
olabileceğini düşünüyoruz.
Tabii, millî gelirden payı böyle olan Tuncelinin ne
olduğuna bir bakmakta yarar var diye düşünüyorum. Sanayi ve ticaret
alanında, iş ve istihdam alanında bu bütçede Tunceline bir
şey yok. Hizmetler alanında, KÖYDES yatırımları
dâhilinde Tunceline düşen pay yüzde 0,85. Tabii, buna da razı olmak
durumundayız ancak bu KÖYDES hizmetleri dâhilinde bile gelen
yatırımlar, yine etnik ve inanç kimliklerine göre, adaletsiz ve
eşitsiz bir şekilde dağıtılıyor. Şimdi,
Hükûmetin ya da devletin adaletsiz ve eşitsiz yaptığı bir
hizmetten sonra oradaki insanların birbirine karşı çok dostça
kalabileceklerini düşünüyor musunuz? Ama yine de orada
insanlarımız dost; düşman olma gibi bir niyetleri yok ama bundan
da rahatsızlar; bunun bilinmesinde yarar var.
Yapılan yollar ne yazık ki üzerinden bir kış
geçtikten hemen sonra kullanılamaz hâle geliyorlar. İşte, bunun
niye böyle olduğunu sorduğumuzda, Altyapısı yoktu,
sıkıştırılmamıştı, zemin iyi
değildi, biz asfaltı döktük ama olmadı. Şimdi, siz gider,
sıkıştırılmamış zemin üzerine ya da ön
çalışmaları yapılmamış zemin üzerine asfaltı
döker, çeker giderseniz, bu, müteahhide para kazandırmak anlamına
gelir ki Tuncelide bugüne kadar yapılmış yolların
ömrü ancak bir kış kadar, bir
kışlık oldu.
Tabii, bütçelerin amacı, karnı tok sırtı pek
bir toplum yaratmaktır. Karnı tok olsa bile sırtı pek
değilse o toplumun huzurundan bahsedilemez çünkü biz sırtı
peklikten, o ülkede insanların düşünceleriyle, düşündüklerini ifade
etmeleriyle özgürce bir şekilde yaşamalarını
anlıyoruz. Tabii, Tunceline bakıyoruz: Tuncelideki insanlar,
karnı tok olsa bile ne kadar sırtı pek? Tunceliye hangi
noktadan girerseniz girin, il sınırları içinde, mutlaka sizi
bekleyen bir gümrük duvarı var. Orada, kim olursanız olun, sivil
olarak, mutlaka sizin kimliğiniz, künyeniz sorulur. Nereden
geldiğiniz, nereye gideceğiniz sorulur; hatta, nerede, kimde,
nasıl misafir olacağınız sorulur. Öyle ki bu sorgu, dönem
dönem, bizim il ve ilçe belediye başkanlarımıza da
yapılır. Tabii, bir ülkede, düşünün, bir ülkenin belediye
başkanlarının dahi arabaları aranıyorsa, kimlikleri
soruluyorsa, oradaki insanların huzurunun ne olduğunu da iyi hesaplamak
lazım.
Tabii, yalnız bunlar değil, ulaşımda ciddi
sıkıntılar var. Ulaşımda gösterilen
sıkıntılar yine iletişim alanında da var. Şehir
merkezinde yine gezen jammerler yani frekans kırıcılar
iletişimi çekilmez hâle getirmiştir. Bu, ister istemez bir yandan
insanların iletişiminde sıkıntı yaratırken
diğer taraftan da zaman açısından, harcanan kontörlerin de
vatandaşın cebinden gittiğini herkesin bilmesi gerekiyor.
Tabii, ekonomik durum Tuncelide sıfır noktasında.
İşsizlik had safhada. Bundandır ki, ilimizde zaten
çatışmalardan dolayı yaşamı olumsuz kılan bütün
olanaklara bir de işsizlik eklenince, göç son derece yoğun
şekilde kendisini göstermiş ve bu anlamda da kala kala orada
yaşayan insanların hayvancılık yapma gibi bir seçeneği
kalmıştır.
Tabii, hayvancılık deyince de koyunculuk ve
arıcılık akla geliyor. Koyunculuk yapan insanlarımız
da, bu insanlarımız da çok ciddi sıkıntılar
yaşıyor. Yine meralar belli alanlarda güvenlik gerekçesiyle
yasaklanıyor ve meralardan yararlanmak için, izin almak için daha
doğrusu, izin veren merciyle koyun sahipleri arasında, üreticiler
arasında bir simsarlar zinciri oluşuyor. Tabii, bir hukuk devletinin
kendi meralarını kendi halkına yasaklaması bir yana, bir de
simsarlar zincirinin oluşması çok daha kötü bir durum. Yine
arıcılık ha keza. Arıcılığa olanak sunan
bölgeler arıcılara kapatılıyor. Böyle olunca da
arıcıların da bu üretiminde çok ciddi bir verimsizlik görünüyor.
Tabii, sorunların biri de köylerine yeni baştan dönmek
isteyenlere, istemiş oldukları olanakları devletin
sunmamasıdır. Sunulmuş olanakların da, bugüne kadar
kıt kanaat olanakların da hem Maliye Bakanlığına hem
İçişleri Bakanlığına
takıldığını ve kısmi gelen paraların da yine
valilikler aracılığıyla -bu bölge sadece Tunceli
değil, bölge illeri için geçerli bir durumdur- bekletildiği ya da
istedikleri köylere verdirtme gibi bir keyfiyeti gösterdiklerini görüyoruz.
Bunun mutlaka önüne geçilmesi ve gerçekten mağdur olan bu
insanlarımıza zarar, ziyanlarının mutlaka geri verilmesi
gerekmektedir.
Şimdi böyle olunca, tabii on dakikada, eğitimden
sağlığa kadar bir yığın sorunları olan böyle
bir yerin sorunların tümünü anlatmanın olanağı yok. Ancak,
ben eğitim bütçesinde okulların eğitim durumunu
anlatmıştım, ama sağlık konusunda da çok ciddi zaaflar
yaşanmaktadır. 92 sağlıkevi kapatılmış,
bugün 15 sağlık ocağı bulunmaktadır ve 15
sağlık ocağında da kadrolu elemandan ziyade vekil ebe,
hemşire bulundurulmaktadır. Yine 22 sağlık
ocağından 14ü çalışıyor. Şimdi, Sayın
Başbakan, sağlık hizmetlerinde jet ambulans projesini burada
sundu. Biz jet ambulans projesinden önce, sağlıkevlerimize ebe ve
hemşire, sağlık ocaklarımıza mutlaka doktor ve bir
arabanın verilmesi bölge ihtiyacına kısmen de olsa cevap
olacaktır diye düşünüyoruz.
Sevgili milletvekilleri, tabii, bir bölge insanını
sevmeyenin o bölgenin doğasını da çok sevebileceğini kimse
iddia edemez. Bölgede dünya harikalarından biri sayılan, üzerinde 43
tane sadece o bölgede olan endemik bitki türünün bulunduğu, resmiyette
millî park olarak da kabul gören Munzur Vadisi sulara boğdurulmak
isteniyor. Şimdi böyle dünya harikası bir yerde Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununa göre de bir tek çivinin bile
çakılmaması, oradaki yabani hayatı bozan, doğayı bozan
herhangi bir faaliyetin mutlaka yapılmaması noktasındaki bir
maddeye rağmen, orada sekiz baraj yapılmak isteniyor. Şimdi, düşünün
Nil Nehri üzerinde bir tek baraj var. Siz tutuyorsunuz Tuncelinin can
damarı küçücük bir nehrin üzerine sekiz tane baraj inşa ediyorsunuz.
Tabii uzmanlara soruyoruz, bu barajın ekonomik manada bir getirisi yok.
Olsa olsa elli yıllık bir ömrü olur, elli yıllık bir ömür
için böyle bir doğa parçası feda edilemez. Ama bu, böyle olmakla
beraber Hükûmete
Bundan önceki hükûmetler döneminde de alınmış
kararlar bu Hükûmet döneminde de devam etti. Yine keza, Ilısu Barajı
noktasında da aynı zihniyet mevcut. Biz bu konuda da gerçekten,
Hükûmetin duyarlı olmasını ve Munzur Vadisinin mutlaka
kurtarılmasını istiyoruz.
Ayrıca, ormanları yakma sorunu var. Şimdi, Bu
vatanın her karış toprağı kutsaldır.
mantığı eğer gerçekten bir samimiyetin ifadesi olarak
söyleniyorsa, doğudan batıya kadar, bu kutsallık aynı
derecede önem arz etmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) - Şimdi
bakıyoruz, batıda orman yangınları var. Bu bizim içimizi
sızlatıyor. Bu konuda ne çalışmalar var? Helikopter
filolarının yaratılması, yine ekipman
çalışmalarının çoğaltılması, yararlı
böcek üretme, kuş yuvası asma, karınca yuvaları nakli
yönünde ödenekler ayrılıyor. Şimdi, biz buna karşı
değiliz ama doğuda yanan ormanların, yakılan
ormanların da bizim ormanlarımız olduğunun bilinciyle,
herkesin, başta Hükûmet olmak üzere herkesin bu konuda bir
duyarlılık göstermesi gerekmektedir.
Ben, bundan böyle bir duyarlılık gösterileceği
inancıyla hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Halis.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Burdur
Milletvekili Sayın Bayram Özçelike aittir.
Buyurun Sayın Özçelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 15inci maddesiyle ilgili olarak söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İktidarımız döneminde uygulanan güçlü maliye
politikaları sayesinde bütçe güvenilir bir yapıya
kavuşmuştur. Böylece bütçe disiplini sağlanmış, kamu
borçlarının çevrilebilme endişesi ortadan
kaldırılmış, diğer bir ifadeyle, bütçe milletimize
daha kaliteli hizmetler sunmamıza fırsat veren bir araç hâline
getirilmiştir.
Kuşkusuz, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kamu mali
yönetim sistemi dinamik olmak durumundadır. Bu nedenle, bugüne kadar
yürüttüğümüz çalışmalar bundan böyle de aynı
kararlılıkla devam edecektir. Temel hedefimiz, kamu
kaynaklarının elde edilmesinde ve kullanılmasında
etkinliği ve verimliliği sağlamak ve nihayetinde
vatandaşlarımıza sunulan kamu hizmetlerinin kalitesini
artırmaktır.
Yaşanan son küresel ekonomik kriz bir daha göstermiştir
ki, ülkelerin mali sistemlerinin çok güçlü olmaması hâlinde
vatandaşların refah düzeyleri bir gün içinde önemli seviyelerde
değer kaybedebilmektedir. Mali politikaların ekonomik istikrar
üzerindeki bilinen bu önemli etkilerinden dolayı birçok ülke, hem makro
hedeflere dayalı bir mali yönetim hem de mikro düzeyde rasyonel kaynak
dağılımını sağlayacağı düşünülen
harcama anlayışını geliştirmeye yönelmektedir.
Kamu harcamalarında kalitenin artırılması,
çağdaş bir devletin en önemli sorumluluklarından biri olarak
görülmektedir. Geleneksel bütçeleme süreci ve harcama yönetimi
anlayışı ise, söz konusu sorumluluğun yerine getirilmesinde
yetersiz kalmaktadır.
Lütfen, sizi düşünmeye davet ediyorum. Küresel mali kriz,
haftalarca bakanlar kurulunu toplayamayan ve ekonomi bakanları ayrı
ayrı partilerin üyesi olan bir koalisyon hükûmeti dönemine gelmiş
olsaydı, enflasyonu yüzde 30, yüzde 40larda olan, faiz oranları
yüksek, al takke ver külah ekonomisiyle işlerin gittiği bir ülkede
olsaydı, herhâlde geçmişteki krizlerin birkaç misliyle
karşılaşmış olurduk. Şimdiye kadar Hükûmetimizin
aldığı tedbirleri Başbakanımızın bütçe
sunuş konuşmasından öğrenmek mümkün. Hiçbir şey
yapılmadı imajı vermeye çalışmak politik olsa gerek,
ekonomik gerçeklerle örtüşmemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 15inci maddesinin birinci fıkrasında, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Stratejik Hedef Planı uyarınca
çalışmalar yapılmaktadır. Türk şirketlerinin iş
payının 1,2 milyar dolar olduğu Atak Projesi bunlardan biridir.
Bir diğer proje ise Altay Projesidir. Başlatılan bu projeyle
de, fikrî mülkiyet ve ihracat haklarına tümüyle ülkemizin sahip
olacağı bir millî tasarım tank prototipi gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada
bu kürsüde 12nci madde üzerinde, çok değerli, iki dönemdir
milletvekilliği yaptığımız Ramazan Kerim Özkan
burayı hayvanat bahçesine çevirdi ve konuşmasının birçok
yerinde de
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Ramazan Bey yok burada şimdi.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Keşke olsaydı. Bekledim,
çok bekledim.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Ramazan burada olduğu zaman
konuş.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Zaten vaktim az kaldı, o
kadar şey yapmayın canım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Görsel bir konuşma yaptı,
görsel.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Ben yapamadım diye kıskanma!
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Şimdi,
konuşmasının yaklaşık dört beş tane yerinde
Ramazan Kerimin özelliği odur, bir milletvekili,
teşkilatlarına, benim partililerime mesaj çekip Ben kürsüye çıkacağım,
beni iyi takip edin, ben orada güzel bir şov yapacağım. diyorsa
bu doğru bir şey değildir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Ne alakası var ama yani?
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Şimdi diyor ki: Bayramda
dokuz gün süt toplanmadı. Yalan!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bir milletvekili arkadaşına
şu söylediğin hiç doğru değil.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Bayramda dokuz gün süt
toplanmadı. Yalan!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Senin yaptığın da
şov. Ayıp!
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Burdurda TOKİ
konutları dökülüyor. dedi, yalan!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ramazan Beyi kıskanıyorsun
diye bakacak Burdur.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) 1.008 tane merkezde, 264 tane
Bucakta, 92 tane Çavdırda
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kıskanma diyecek sana.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Daha ikinci etaplarımız
var.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ramazan Beyi kıskanma diyecekler.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Şimdi, o insanlar bunu
dinledikten sonra bu milletvekili hakkında nasıl yorum yapar? Zaten
biz biliyoruz da, şu Meclis biraz bilsin diye ben tanıtmaya
çalışıyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Et üstüne et koymuyorsun!
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Ah keşke burada olsaydı,
güzel şeyler de söyleyecektim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kendisi yok, kendisi yok.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Manda bitti, deve bitti, koyun bitti,
hayvancılık bitti, Ramazan Bey onu söylüyor.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Bakın, Burdurda 700-800 ton
günlük süt toplanıyor, yüzde 85ini başka illere gönderiyoruz.
Keşke bizim de imalathanelerimiz olsaydı.
Aynı zamanda, işte Meralar para
karşılığı otlatılıyor. Ya Mera Kanunu
çıktığından beri bu memlekette otlatma için para ödeniyor.
O paralar da hiçbir zaman 5 milyar 10 milyar olmamıştır.
Ah keşke olsaydı, bir şey söyleyecektim ama, yok.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) O zaman konuşma
arkadaş!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Yarın, yarın
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Ben Burdurdaki kürsüde kendisine
çok şey söyledim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Yarın gelecek, yarın yüzüne
karşı söylersin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Ramazan, ne kadar büyükmüşsün!
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Şimdi, Burdurumuzda günlük
700-800 ton sütümüz var ve samimiyetle söylüyorum, şu anda bakteri
sayısı 100 binin altında yaklaşık 10un üzerinde
köyümüz var. Müthiş bir şekilde hayvancılık yapıyor.
100x2de, 50x4te altı yıl içerisinde yaklaşık yirmi dört
tane kooperatifimize destek sağladık. Yani 5 bin tane
damızlık düve Burdurun dört bir tarafında
tanıtıldı. Şimdi, amacımız, toplu
hayvancılık bölgeleri oluşturabilir miyiz, süt akredite
laboratuvarını Burdurda kurabilir miyiz? Bunları konuşmak
lazım gelirken, tabii, arkadaşımız biraz daha farklı
boyutlara geçiyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Süt kaç para biliyor musun?
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) Değerli milletvekilleri, 2009
yılı merkezî bütçemizin hayırlı olmasını diler,
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahısları adına son söz Konya Milletvekili
Sayın Abdullah Çetinkayaya attir.
Buyurun Sayın Çetinkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 15inci maddesiyle ilgili olarak söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, 2009 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Hükûmetlerimiz döneminde, kararlılıkla uygulanan para ve
maliye politikaları sonucunda makroekonomik istikrarın
sağlanmasında büyük başarılar elde edilmiştir. 2009
yılı merkezî yönetim bütçesi hazırlanırken, uygulamakta
olduğumuz bu ekonomi politikalarının temel hedef ve öncelikleri
göz önünde bulundurulmuş, bu hedef ve öncelikler çerçevesinde, ödenekler,
kamu açıkları ile enflasyonun düşürülmesini, reel ekonomideki
büyümenin devam ettirilmesini, dış şoklara karşı
ekonomimizin direncinin artırılmasını sağlayacak
şekilde kamu idarelerinin öncelikleri dikkate alınarak
belirlenmiştir.
2009 yılı bütçesi, küresel finans krizini Türkiye için
fırsata dönüştürme bütçesidir. Tıpkı önceki altı
bütçemizde olduğu gibi, yedinci bütçemiz de, Türkiye'nin potansiyelini
açığa çıkaran, Türkiye'nin zenginliğini, dinamizmini,
imkânlarını, kaynaklarını, fırsatlarını yine
Türkiyeye kazandıracak bir bütçe olmuştur.
Bu bütçeyle, milletimizin en temel ekonomik
ihtiyaçlarını, eğitim ve sağlık ihtiyacını
takip etmeye ve karşılamaya devam ediyoruz. Yoksullukla mücadelemizi
hız kesmeden sürdürüyoruz.
Devletimizin imkânları ölçüsünde, çiftçinin ekip biçtiği
mahsulün hakkını veren; köylümüzü yol, su ve diğer altyapı
hizmetlerine kavuşturan; işçinin, memurun alın terini
karşılıksız bırakmayan, emeklinin geçimini ön planda
tutan
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Nerede o nerede?
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Devamla) -
öğrencinin eğitim,
barınma, kitap, yiyecek ihtiyaçlarını karşılayan,
özürlü ve bakıma muhtaç vatandaşlarımıza destek olan
anlayışımızı sürdürüyoruz.
Ülkemizin dört bir tarafına ihtiyaç duyduğu
yatırımları KÖYDESle köylerimize, BELDESle beldelerimize
götürüyor, reel kesimi destekliyor, bilime, araştırmaya,
geliştirmeye yine önemli pay ayırıyor, mahallî idarelerimize
destek oluyoruz.
Önceki bütçelerimizde olduğu gibi 2009 bütçemizde de ekonomik
kalkınmaya odaklanmış, bireysel ve toplumsal refahı
gözeten, sosyal yönü güçlü bir bütçeyi Türkiyeye kazandırıyoruz.
Değerli milletvekilleri, günümüzde uluslararası alanda
artan rekabet, ulusal savunma sanayilerinin korunması yönünde bazı
uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Birçok devlet, kendi iç
pazarlarında ulusal sanayilerini koruyarak, firmalarını
uluslararası rekabet ortamına hazır hâle getirme yönünde
politikalar benimsemişlerdir. AK PARTİ Hükûmetimiz de, aynı amaç
çerçevesinde, yerli savunma sanayisi imkânlarını artırarak, yurt
dışı bağımlılığının
azaltılmasını, bu sayede yurt dışına kaynak
akışını önlemeyi hedeflemektedir. Bu hedef kapsamında,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin savunma altyapı yatırımları
içinde kullanılmakta olan Savunma Sanayii Destekleme Fonu
kaynaklarından, ihtiyaç hâlinde, yerli savunma sanayisi
firmalarımızın finansman desteği sağlanacaktır.
Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, tankımızı,
savaş gemimizi, insansız uçağımızı, elektronik
sistemlerimizi kendi firmalarımız tasarlıyor, üretimlerini de
kendi firmalarımız gerçekleştireceklerdir.
Savunma sanayimizin cirosu ilk defa 2 milyar doları,
ihracatı ise ilk defa 400 milyon doları geçmiştir. Türk
Silahlı Kuvvetleri modernizasyon ihtiyaçlarının millî sanayimiz
eliyle karşılanma oranını önümüzdeki dönemde yüzde 50lerin
üzerine çıkarmayı hedeflemekteyiz. Bu seviye 2003 yılına
göre 2 misli bir artışı ifade etmektedir. Yine, savunma
sektörümüzün ihracat rakamını önümüzdeki dönemde 1 milyar dolara
çıkarmayı hedeflemekteyiz. 2003-2008 yılları arasında
çok önemli projelerin altına imza attık, Türkiye'nin ilk millî
tasarım savaş gemisi (MİLGEM) projesini başarıyla
sürdürüyoruz. Bu kapsamda üretilen, bir ilk olma niteliği
taşıyan Heybeliada gemisini, Preveze Deniz Zaferinin yıl dönümü
olan 27 Eylül 2008 tarihinde denize indirdik.
Değerli milletvekilleri, şunu gururla ifade edebilirim
ki, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Hükûmetimizin yaptığı
yatırımlar neticesinde her geçen gün çok daha güçlü, hareket
kabiliyeti çok daha yüksek bir ordu konumuna ulaşıyor. Özellikle
havacılık alanında Türk sanayisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum.
bugün dünyanın önde gelen şirketleriyle iş
birliği yapabilecek bir seviyeye gelmiştir. Uluslararası
fuarlarda Türk savunma sanayisi şirketleri kendi tasarımları
olan ileri teknoloji savunma sistemleriyle dikkati çekmeye
başlamıştır. Bu arada, ülkemizde savunma sanayisinin
tedarik ihtiyacını karşılama noktasında pek çok önemli
unsuru bünyesinde barındıran Konya ilimizin bu sektörde üretim ve
ihracat yapabilecek her türlü altyapıya sahip olduğunu belirtmek
isterim.
2009 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diler, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Bakan, Adanada kurulu bulunan Çukurova Elektrik
AŞnin hisselerini elinde bulunduran küçük hisse sahibi 22.500
yurttaşımız şirkete el konulması nedeniyle uzun
zamandan beri mağdur edilmiştir. Bu insanların hiçbir
günahı yoktur. Hisseleri küçük olan yurttaşlarımızın
durumu konusunda Hükûmetiniz herhangi bir şey yapıyor mu? El konulan
şirket gelirlerinden küçük hissedarlara pay vermeyi düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum: Bildiğiniz gibi bu sene ocak ayında
Adanada narenciye alanlarında bir don olayı
gerçekleşmişti, üreticimiz büyük zararlar görmüştü.
Çiftçilerimizin meyve ve bağ alanlarında iklime bağlı
olarak oluşacak don zararlarını önleyebilecek rüzgâr makinesi
alabilmeleri için bu ekipmanlarda KDV indirimi yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce Sayın Bakanımız Beş
aşağı beş yukarı IMF ile anlaştık. diyor.
Peki o zaman üzerinde görüştüğümüz bütçe anlamsız hâle
gelmeyecek mi? Ne yiyip ne içeceğimize, neyi ne zaman, nasıl, neden
yapacağımıza Hükûmet değil IMF karar vermeyecek mi? Bu,
millî iradeye saygısızlık değil mi?
Bugün açıklanan asgari ücret 527,13 YTL oldu. Oysa yoksulluk
sınırının 750 YTL olduğu araştırmalar
sonrasında biliniyor. Bu çalışanlarımızı
yoksulluk sınırının üzerine nasıl
çıkaracaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldız
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum bir önceki maddeyle ilgiliydi. Önemli olduğu için
şimdi soruyorum: 1 Ekimde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik
Yasasına göre
Üniversitelerde parttaym çalışan öğrenciler
300-500 lira para alıyorlardı. Bu, sosyal sorumluluk projesi
içindeydi. Bunlara yüzde 2 yapılan kesinti yüzde 33,5a çıktı.
Bunlar üniversitelerin sosyal alanlarında -kütüphane, yemekhane gibi-
çalışıyorlar ve üniversite için de çok gerekli olan
elemanlardı ve Türkiyede 20 bin kadar civarında. Acaba bunların
vergileri, bu kesintileri için yeni düzenleme düşünüyor mu Sayın
Maliye Bakanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben de bugün açıklanan o asgari ücretle ilgili Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Yani sosyal bir devletten bahsediyoruz. Geçen
yıl doğal gaza yüzde 82 dolayında bir zam yapıldı.
Bugün bu yoksullara yapılan 20 liralık zammı içine sindiriyor
mu? Gerçekten bu konuda çok dostça bir soru sordum. Sayın Bakanım
içine sindirebiliyor mu bunu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, alternatif ürün yetiştirmeyi tercih eden
ve yaprak tütün alım ve işletme müdürlükleriyle 2008
yılında sözleşme imzalamış olan başta
Adıyaman ve diğer illerdeki tütün üreticilerine Yılda bir
defaya mahsus olmak üzere 2009, 2010 ve 2011 yıllarında destekleme
ödemesi yapılacaktır. deniliyor. Bu konuda bir açıklama yapar
mısınız? Miktarı ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özçelik
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Bakan, Sayın
Başbakanımız bütçe üzerine yaptığı konuşmada
Doğu ve Güneydoğu illerimize altı yılda toplam 11,6 milyar
YTLlik yatırım yaptık. dedi. Buna göre, yılda ortalama 2
milyar YTL yatırım yapılmış. Yirmi iki-yirmi üç il söz
konusu olduğuna göre her il için
yılda yaklaşık 100 milyonluk yatırım söz konusu.
Seksen beş yıldır doğru dürüst devlet hizmeti
almamış kentlerimizin bu şekilde geri
kalmışlıktan kurtarılamayacağı açıktır.
Üstelik, yapılan bu yatırımların önemli bir bölümünün de
güvenlik harcamaları olduğunu biliyoruz. 11,6 milyar YTL içinde güvenlik
amaçlı yatırım miktarı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bayındır
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Başbakan ve Hükûmetimiz bütçe görüşmeleri
yapılırken her fırsatta 1 Ocak itibarıyla yirmi dört saat
Kürtçe TV yayını başlayacağı ile övünürken, daha iki
gün önce Denizli Devlet Hastanesi ve Pamukkale Üniversitesi Hastanesine
sağlık raporu almak için başvuran Safiye Özdemir ve
kızı Makbule Timurtaşa Kürtçe konuştukları için rapor
verilmemiştir.
Hipokrat yemini ile bağdaşmayan bu
ayrılıkçı tutum, söylenen ve uygulanan arasındaki
farkın, ayrımcılığın göstergesi değil midir?
Sağlık hizmetlerinde Kürtçe bilen yeminli tercüman tutmayı
düşünüyor musunuz? Bir de bu uygulamayı yapanlar hakkında
herhangi bir soruşturmanız olacak mı?
Yine, geçen defa Sağlık Bakanına sormuştum,
acil olduğu için tekrarlamak istiyorum: Şırnak Devlet Hastanesi
yıkılmak üzere. Daha iki ay olduğu faaliyete geçeli. Bu konuda
acil bir tedbir yapmayı düşünüyor musunuz?
Ve yine bahar gelecek, Kürtler yollara düşecek göçmen
kuşlar gibi, Çukurovaya pamuk, Karadenize fındık toplamaya
gidecekler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Güvelin, küçük hissedarlarla, devlet tarafından
el konulmasıyla ilgili sorusu.
Şimdi, bu küçük hissedarlar için daha önce birtakım
çalışmalar yapıldı. Sermaye Piyasası da yaptı,
diğerleri de yaptı. Ama kanuna göre, eldeki mevzuata göre küçük
hissedarlarla ilgili olarak herhangi bir şey yapılamadı
maalesef; bu bir.
İkincisi KDV indirimi düşünüyor musunuz? diyor
narenciye için? Narenciye için sadece
HULUSİ GÜVEL (Adana) Narenciye için değil.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Hayır,
bir KDV indirimi düşünmüyoruz. Çünkü zaten indirildi o KDVler. Yani
gıdadaki bütün KDVler indirildi. Ama bundan daha da düşük
imkânı yok. Yani onu düşünmüyoruz şu anda.
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Bakanım, narenciyede
değil, ekipmandaydı efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Sayın
Aydoğan, bu bütçe
Tabii, ikide bir muhalefetin söylediği bu bütçe
IMF bütçesi, bu bütçe şu bütçesi, bu bütçe bu bütçesi
Yahu, bu bütçe
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesi. Bunu artık bilin yani. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yani birtakım
kondurmalarla, yakıştırmalarla gerçekleri önleyemezsiniz. Haa
dersiniz ki Türkiye Cumhuriyeti
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) IMF ile
anlaştıktan sonra değiştirmeyecek misiniz?
BAŞKAN Sayın Aydoğan, lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Bakın,
ben size anlatayım değerli arkadaşlar. Şimdi, Türkiye,
ekonomi olarak çeşitli safhalardan geldi buralara. Türkiye, ikide bir, on
yılı bulmaz bir krizin içerisine girerdi. Öyle mi? Hepiniz
biliyorsunuz.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Yedi yıldan beri siz
yönetiyorsunuz, şu anda da kriz içindeyiz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Kendi içinden
kaynaklanan krizdi. Yani, şimdiki gibi küresel kriz değil. Kendi
içinden kaynaklanan kriz ve Türkiyede bir gecede doların fiyatı iki misli
çıkardı.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Şu anda da faizler
çıkıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, eskiden Türkiyenin karşı
karşıya kaldığı krizler kendi içinden kaynaklanan,
küçük olmasına rağmen yönetilemediği için Türkiyenin
başına çok badireler açan krizler oldu.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) 16 Kasımda IMF
uyarmadı mı sizi?
BAŞKAN Sayın Aydoğan, lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bakın,
bir gecede faizler yüzde 7 bin-8 bin oldu. Onları çabucak unuttunuz.
Şimdi, geliyorsunuz, bütün dünya toz duman gidiyor; Türkiyede, bakın
şimdi, Merkez Bankasındaki döviz 74 milyara çıkmış
yine mevduat artmış.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Karnımızı
doyurmuyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Senin
karnın doyuyor, iyi doyuyor. Ya bak, iyi doyuyor. Memleketi de, halkı
da iyi analiz edin. Burada karnınız doymuş, boyuna, muhalefet
olsun diye söylüyorsunuz.
Şimdi, IMF dediğiniz zaman, hatırlayın, Kemal
Dervişin geldiği günleri hatırlayın canım. Yani o
kadar ülkenin gündemini almıştı ki, bütün gazeteciler
toplanmış, Ankaranın kameraları Kemal Dervişin
arkasındaydı çünkü Türkiye ölüm kalım savaşı
veriyordu.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Aynı programı
sürdürüyorsunuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Gitti Kemal, geldi Kemal, bir
şey değişmedi ki.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ekonomi iyi
yönetilemediği için
Bunları unutmayın. IMFnin
kapısına gittiniz o zamanlar, ayaklarınız titriyordu
ayaklarınız, bacaklarınız böyle titriyordu.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Şimdi niye gidiyoruz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) 10 milyar, 20
milyar alabilmek için ve Türkiyeyi de borçlandırdınız IMFe,
biz ödedik onları da. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Şimdi siz borçlandırdınız,
biz ödeyeceğiz. Ne kadar aldınız borcu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yalan mı
kardeşim ya! Doğruyu konuşun.
Haa, şimdi dünyada kriz var. Bakın, sağa sola
bakın; Rusyaya bakın, Avrupaya bakın, Amerikaya bakın,
Japonyaya bakın, Hindistana bakın, nereye bakarsanız
bakın, dünya kaynıyor krizle, krizle kaynıyor.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) 16 Kasımda IMF
uyarmadı mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Türkiye, buna
rağmen
Bakın, dolar bir gecede, iki misli mi yükseldi? Yüzde 100 mü
arttı? Faizler yüzde 8 bine mi çıktı?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Borsa ne oldu?
BAŞKAN Sayın Aydoğan, lütfen
Bir sürü soru var
daha cevap verilecek.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ne oldu
borsa? 10 binden aldık, 10 binden borsayı. Biz geldiğimizde 10
binin altındaydı borsa, 9 bindi.
Faizler düşüyor
değerli arkadaşlar. Bankalardaki mevduat artıyor. Merkez
Bankasında paranız kalmadı. Bir gecede götürdünüz, bütün paralar
gitti.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Nereye götürdük?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)
Sattınız, piyasalara
Ya, götürdünüz dediğimiz zaman, Merkez
Bankasındaki rezervleri tükettiniz, rezervleri.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Siz nereye götürdünüz? Biz fabrika
yaptık.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Onun için,
değerli arkadaşlar, sırf muhalefet yapacağız diye,
böyle, olur olmaz konuşmayın. Bir dengeye getirin de, ne
konuşuyoruz, nereye gidiyor
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bütçe dengesi mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi
efendim, kalkıyorsunuz, burada, efendim, bunu yüzde 4
Bakınız,
ben size söyleyeyim: Yüzde 4 büyüme gösterdiniz, bu olur mu, buna
inanıyor musun? Sayın Günal da çıkmış Sayın
Bakan, inanıyor musun?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Buradayım Sayın Bakan.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Şu anda kaç büyüyoruz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet
inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın Bakan, süreniz
doldu.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) 2000de MHP
olarak iktidardaydınız.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Şu anda kaç büyüyoruz,
şu anda?
BAŞKAN Sayın Bakan, diğer soruları
yazılı cevaplandırın.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Büyümeyi
yüzde 4,5 gösterdiler
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)
eksi yüzde 9
oldu birader ya! Bunları unutmayın. Ben size karşı
saygı gösteriyorum ama siz de yapın. Ağzınıza geleni
söylüyorsunuz.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Yedi yıldan beri siz
yönetiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
Evet, teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben de
teşekkür ederim.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.06
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.19
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR
ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 37nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 15inci maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
16ncı maddeyi okutuyorum:
Yabancı ülkelere yapılacak hizmet
karşılıkları
MADDE 16 (1) Maliye Bakanı;
a) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve
uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine
getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından
alınan kira veya ücret tutarlarını,
b) Türk Silahlı
Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve
eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan
giderler karşılığında ilgili devletlerce ödenen
tutarları,
c) NATO makamlarınca
yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının
bakım ve onarımları için ödenecek tutarları,
aynı amaçla
kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan
yukarıda yazılı idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere
ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı
içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye
yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Vahap
Seçere aittir.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesi hakkında grubum Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, krizle ilgili ne zaman
Sayın Maliye Bakanına bir eleştiri gelse hemen 2001
yılına dönüyor ve o 2001 yılıyla bu yılların,
2008 küresel krizin karşılaştırmasını
yapıyor. Tabii, takdir edersiniz ki, her olayı kendi ortamında,
kendi mekânında, kendi tarihinde değerlendirmek lazımdır. O
günün şartlarında gelişen kriz ile bugünün şartlarında
gelişen kriz farklı boyutlarda krizler.
Dolayısıyla, bakınız, eylül ayının
ortasından bu yana dünya küresel krizi konuşuyor, biz küresel krizi
konuşuyoruz, Mecliste bu konuda sürekli müzakereler yapılıyor,
sürekli eleştiriler yapılıyor, Hükûmet bu konuda
çıkıyor kendini savunuyor, muhalefet suçlamalarda bulunuyor ama
tabii, yurttaşlar da ağzını açmış, gözlerini
açmış, sanayici, iş adamı, tüccar, esnaf, herkes bizden
çözüm bekliyor. Ama bugün gelinen noktada bakıyorsunuz ki, herhangi bir
somut adım atılmamış. Bu krizi yönetecek, derli toplu bir
somut çözüm önerileri içeren bir paket, bir tedbir paketi henüz Hükûmet
tarafından kamuoyuna aktarılmış değil.
Bu süreç boyunca, küresel krizin ortaya
çıktığı süreç boyunca, burada da aslında Hükûmet
yetkilileri bu krizi üzerlerine almak pek istemediler, bunu pek kabullenmek
istemediler. Bu konuda da Sayın Başbakanın çok beyanatı
oldu, bu kürsüde de defaatle bu belirtiliyor: Teğet geçer; olur, olmaz;
bizi etkilemez. Ama öyle görülüyor ki bu böğrümüzü delip öbür taraftan
çıkacak bu kriz.
Az önce Sayın Bakan Şimşek buradan birtakım
açıklamalarda bulundu. Benim oradan edindiğim intiba, hissiyat, bu
krizin ciddi olduğuna artık bakanlar da kanaat getirmiş. Bize,
küresel krizin şu anda diğer ülkelerdeki tahribatlarından
bahsetti ve önümüzdeki dönemin, 2009 yılının da bu anlamda,
krizin etkileri anlamında ve sonuçları anlamında kolay bir
yıl olmayacağını bize anlatmaya çalıştı ve
bu savunmalardan sonra da zaten bir önergeyle bütçeyi yüzde 10 civarında
bir rötuşlama, bir tıraşla bazı kurumlarda, bazı
bakanlıklarda ödeneklerde iskontoya gitti, kesintiye gitti.
Ben, bugün konuşmamı hazırlarken, tarım
konusunda 2009 yılı bütçesinin, üç aşağı beş
yukarı 5,5 milyar YTLlik tarıma ayrılan destek bütçesinin
yetersizliğinden bahsedecektim ama bugün konuşma sıramı
beklerken, sanıyorum, 12nci maddede verilen bir önergeyle yapılan
değişiklikle Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının da bütçesi, yüzde 10 ödenekleri kısıntıya
gitti. Ayrıca, Devlet Su İşlerinin bütçesinde de 761 milyon
YTLlik bir ödenek kısıntısına gidiliyor. Tabii, DSİ
ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığını birbirlerine
bağlantı kurmamın sebebi, ikisinin de netice itibarıyla
direkt olarak tarımı ilgilendiren, Türkiyedeki tarımsal üretimi
ilgilendiren, üreticileri ilgilendiren kurumlar. Zaten, takdir edersiniz,
DSİ, son beş altı yıldır tıraş ede ede
kuşa çevrildi, artık dumura uğramış bir kurum hâline
getirildi, işlevselliği ortadan kaldırıldı, hareket
alanı daraltıldı, hantal bir kurum yapısına
büründürüldü. Oysaki DSİnin hizmetlerini yıllardır, elli
yıldan, altmış yıldan bu yana tarımsal üretime,
Türkiye ziraatına yaptığı katkıları burada
anlatmakla bitiremeyiz. Tarla içi hizmetleri, sulama hizmetleri, baraj hizmetleri,
köy yolları hizmetleri, vesaire vesaire.
Tarıma gelince: Değerli arkadaşlarım, her
zaman tarımdan konuşurken tarımın hep sosyal yönünden
bahsediyoruz, istihdama katkılarından bahsediyoruz. İstihdamda
Türkiyedeki, ülkemizdeki tarımın yüksek oranından bahsediyoruz.
Tarımdan geçinen nüfusun oldukça yoğun olduğundan, yüzde 30lar
civarında bu nüfusun tarımdan geçindiğinden bahsediyoruz.
Dolayısıyla tarım her zaman için bu ülkenin başat bir
sektörü olmalı. Elbette gelişmiş bir ülke olmak için nüfusumuzun
tarımda yüzde 30, yüzde 40 seviyeleri çok yüksek oranlar ama, tabii ki
bizde arzu ediyoruz bu oranları yüzde 10 seviyelerine çekelim, ama
Türkiyenin burada zamana ihtiyacı var. Avrupa Birliğinin
dayatmalarıyla bunu damdan düşer gibi yaparsanız, bu ülkede
ciddi meselelerle karşı karşıya gelirsiniz, sosyal
sorunları, sosyal boyutları büyütürsünüz.
Bakın, hep söylüyoruz: 2002den bu yana öngörülen Avrupa
Birliği kaynaklı tarım politikaları neticesinde 1,5 milyon
insanın köylerden kentlere göç etmek zorunda kaldığından
bahsediyoruz. İlgimi çeken, hem Tarım Bakanı hem Sayın Maliye
Bakanımız tarım konusu gündeme geldiği zaman Biz
tarıma yeterli destek veriyoruz. derler ve sürekli
kullandıkları bir rakam vardır: 2002de 1,8 milyar YTL
tarıma destek verilirken, bugün 5,5 milyar YTL tarıma destek verdik.
diyorlar ama, eğer tarıma bu kadar büyük boyutlu destek veriliyorsa,
tarımda son yıllarda meydana gelen bu kopuş, bu nüfus
boşalması neden diye kendilerine sormak lazım.
Gerçekten son yıllarda tarımda büyük tahribatlar
yapıldı değerli arkadaşlarım. Bakın, kendi seçim
bölgelerinize gittiğiniz zaman, kırsal alanları
dolaştığınız zaman üreticiler hâlinden memnun
değil. Bugün rakamlar da bize bunu gösteriyor. Son verilere göre üçüncü
çeyrekte tarım 2,2 büyümesine rağmen ilk dokuz aylık döneme
baktığınız zaman ancak yüzde 0,7 gibi bir büyüme
oranına sahip. 2007 yılına baktığınız zaman
bu oranın eksi yüzde 7,3 olduğunu görürsünüz. Eğer yeterli
destek veriyorsanız, üretimi artırıcı yönde tarımsal
politikalarınız varsa, tarım sektöründe 2007 yılında
sektör niçin eksi 7,3 civarında küçüldü, bunu sorgulamamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu kriz sürecinde, krizden
etkilenecek en büyük sektörlerin başında tarım sektörü geliyor.
Bunları görüyoruz. Dolayısıyla, bu sektörde bugünlerden ciddi
tedbirler almamız gerektiğini düşünüyorum.
Üreticilerin sürekli bizden arzu ettikleri
Mevcut Ziraat
Bankası borçları, tarım kredi borçları, özellikle ve
özellikle elektrik borçlarının, geriye dönük bu borçların
yapılandırılması yönünde, faizlerinin affedilmesi,
kendilerine bir şans tanınması yönünde bizden sürekli istekte,
talepte bulunuyorlar. Biz de bunu buradan Hükûmet yetkililerine
ulaştırmaya çalışıyoruz ama bu kriz önünde hâlâ
alınmış bir tedbir yok. Bakınız, bu gerçekten 2009
yılında -önümüzdeki yıl-
Türkiye'nin tarımsal üretimini ciddi anlamda vurur, tarımsal
üretimde daralmaya gider.
Bakın, geçtiğimiz sonbahar döneminde Türkiye'nin önemli
bir üretim kaynağı olan -ki 20 milyon ton- Türkiye'nin bugün
tarım yapılabilir arazisinin yüzde 50sinde ürettiğimiz
tahılda insanlar ekimlerini gübresiz yapmak zorunda kaldı. Elbette bu
üreticilerin imkânları var olsa böyle bir ekim sistemine giderler mi?
Gübrelerini atarlar, elbette ki onlar daha ileride, hasat döneminde daha iyi
bir ürün alma, istihsalde daha yüksek üretim yapma arzusu içerisinde
olurlardı. Ama bir gün bakıyorsunuz imkânsızlıklar
insanları gübresiz üretim yapmak zorunda bırakmış.
Geçenlerde seçim bölgemde bir dağ köyünü ziyaret
etmiştim. Bir haber kanalında da ana haber bültenine konu
olmuştu satılık köy diye. Buradan Sayın Maliye
Bakanından köylüler adına yardım istiyorum. Buradan bu köylülere
bir babalık yapmasını kendisinden talep ediyorum. Bu insanlar
orman köylüsü. Dağlık bir arazi, bu insanların oradan,
ormanlık alandan, dağlık alandan elde ettikleri defne
yaprağından başka bir gelirleri yok.
2002 yılında bir kooperatifleşmeye gidiyorlar ve
orada bir kooperatif kuruyorlar, bu alandan topladıkları defne
yapraklarını orada paketleyip, ilgili yerlere, kimya sanayisine,
kozmetik sanayine pazarlama amacıyla. Bunların başında, 3-5
tane köy muhtarı dâhil, bunlara önderlik eden birkaç tane
arkadaşımız 165 üyeli bu kooperatifi kurduruyorlar.
Şimdi, ben üreticilerle görüştüm. Bu insanların
yaklaşık olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum tamamlayın lütfen.
VAHAP SEÇER (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
her birinin anapara 6 milyar lira borcu var, yeni para 6 bin YTL.
Bu, faizleriyle beraber -bu para ödenmemiş- 10 bin YTLyi buluyor toplamda
165 kişinin borcu. Bir köyün tamamını, aşağı
yukarı tamamını ilgilendiriyor. Bu insanların bu
parayı ödeyecek gücü yok. Bu insanlar dağlık bir arazide
yaşıyorlar, bu insanların ciddi gelirleri yok,
karınlarını zor doyuruyorlar. Dolayısıyla,
demokrasilerde çareler tükenmez. Burada
belki hukuksal bir çözüm bulamayız ama siyasi bir çözüm bulabilir
Bakanlık. Hazine bu insanlara haciz göndermiş, tebligatları da
burada. Lütfen Sayın Bakan, bu konuda bu mağdur
vatandaşlarımıza yardımcı olmanın cihetine
gidelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Sayın Gültan Kışanak.
Buyurun Sayın Kışanak. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Demokratik Toplum Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada yaptığımız görüşmeler
sırasında bütçenin 12nci ve 13üncü maddelerinde verilen
değişiklik önergesi aslında bize bu bütçenin karakteri konusunda
gerçekten çok önemli ipuçları verdi ve AKP Hükûmetinin ekonomiyi
nasıl yönettiğine dair de ciddi ipuçları verdi. Bunlardan en
önemlisi öngörüsüzlüktü çünkü bu kriz öyle birden ortaya çıkmadı, ani
olarak gelmedi hatta bir iki yıl öncesinden bunun ipuçları vardı
-Türkiyede Mortgage Yasası tartışılırken Amerikadaki
Mortgage sisteminin çöktüğü ve bunun bir kriz yaratacağı
biliniyordu, bu yaklaşık iki yıllık bir tartışma-
ve son yedi sekiz ay içerisinde de bütün emareleriyle ortaya
çıkmış bir krizdi. Bunu öngörmeyen ve bütçesini buna göre
hazırlamayan bir hükûmetle karşı karşıyayız.
Bugün yapılan değişiklikler bize AKP Hükûmetinin ne kadar
öngörüsüz olduğunu gösterdi.
İkincisi; aslında AKP Hükûmetinin kamuoyunu
yanıltmaya dönük bir politikası olduğunu kanıtladı bu
değişikler; çünkü daha bir ay sürmedi, Başbakan çıkıp
Ümüğümüzü sıktırmayız. dedi ve bunun üzerine politika
yapılmaya çalışıldı ama bugün görüyoruz ki
aslında ümük de sıkılmış, kemer de
sıkılıyor!
Üçüncüsü; aslında bu yapılan değişiklikler AKP
Hükûmetinin bir yatırım düşmanı Hükûmet olduğunu da
ortaya çıkardı ve özellikle burada çokça bahsedilen özgürlük,
güvenlik, huzur, refah denkleminde her zaman özgürlüğün yerine
güvenliği, huzurun yerine de refahı tercih etmediğini ortaya
koyan bir yaklaşımla karşı karşıya olduğunu
görüyoruz çünkü öncelikle hemen getirilen, Nereden kısıtlama
yaparız? sorusuna karşılık ilk akla gelen şey
yatırım hizmetlerinden kısıtlama yapmak, öncelikle de millî
eğitimde, ulaştırmada, sağlıkta, adalette
kısıtlama yapmak ama Millî Savunma Bakanlığında,
Jandarma Genel Komutanlığının ve Emniyet Genel
Müdürlüğünün bütçelerine hiçbir şekilde dokunmamak. Bu ülkede, bu
sorun, gerçekten herkesin senelerdir dile getirdiği,
kaynaklarımızı heba eden sorunları çözerek krizi
atlatabileceğimiz başka kısıtlamalara gitmemiz gerekirken
gene güvenlikle ilgili hiçbir kaleme dokunulmayan ama hizmet ve
yatırımla ilgili bütün kalemleri kısıtlayan bir
yaklaşımla karşı karşıyayız.
Dördüncü olarak da; aslında AKP Hükûmetinin dışa
bağımlı olduğunu ortaya çıkaran bir
değişiklikti bu önerge. Burada her ne kadar bunun politikası
yapılmaya çalışılsa da Bu, devletin bütçesidir; kimse
karışmamıştır. denilse de yapılan
değişiklikler, aslında bu işin dışarıyla,
IMFyle, Dünya Bankasıyla ne kadar bağlantılı olduğunu
çok açık ve net olarak ortaya koyuyor.
Ayrıca, ben, burada şu konuya değinmek istiyorum:
Biz, geçen yıl bütçe burada değerlendirilirken, hep likidite
bolluğundan, sıcak para girişinden, dünyadaki ekonomik duruma
ilişkin göstergelerin iyiliğinden, dünya genelindeki kalkınma
trendinden bahsedip bunun Türkiye'ye yansımalarından
bahsettiğimiz zaman, AKP Hükûmeti Hayır, bu bizim
başarımızdır, Türkiye'deki durum dışarıyla
ilgili değildir. diyor, ama bugün görüyoruz ki aslında yavaş
yavaş AKP Hükûmeti ortaya çıkacak faturanın tüm yükünü de
dışarıya havale etme eğilimi içerisine girecektir, biz buna
da müsaade etmeyeceğiz. Aslında iyi bir yönetimle bu krizin ülkemize
olan faturası önlenebilirdi. Bu konuda, biz her ne kadar dünya
sistemindeki krizin etkilerinden bahsediyorsak da AKP Hükûmetinin buradan
kaçmaya ve kendisine kaçacak yol aramaya hakkı
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bir konuya daha değinmek
istiyorum bu görüşmemizde, çünkü AKP Hükûmetinin gerçekten özgürlüklere ne
kadar düşman bir hükûmet olduğunu ifade edecek en temel
göstergelerden birisi, 2006 yılı Haziran ayında bu Meclisten bir
yasa tasarısı geçirildi. Terörle Mücadele Yasasında
değişiklik yapılmasını öngören bir yasa
tasarısıydı ve bu yasa geçtikten sonra, Terörle Mücadele
Yasasının 6ncı maddesine dayanarak, bu ülkede
durmaksızın anında hukuksuzluk işlenerek 50den fazla
gazeteye kapatma cezası verilmiştir, kapatma kararı
verilmiştir. Bu süreç nasıl işliyor? Neden hukuksuzdur?
Birincisi şöyle işliyor: Gazeteler matbaadan çıkar
çıkmaz savcıya gidiyor ve savcı, hemen nöbetçi mahkeme
yargıcından Terörle Mücadele Yasasının 6ncı maddesi
gereğince kapatma kararı verilmesini istiyor ve genellikle de en üst
sınır olan bir ay kapatma cezası verilerek, daha gazetenin ömrü
bir günlükken gazeteye kapatma cezası veriliyor.
Bunun hukuksuz olduğu, yasa Köşke gittiğinde
dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından
çok açık bir şekilde görülmüş ve konu Anayasa Mahkemesine
götürülmüştür, bu maddenin iptal edilmesi istenmiştir, gerekçelerde
çok açık ve net olarak ortaya konulmuştur. Bunlardan birincisi:
Yayın sahiplerine ve yazı işleri sorumlularına verilen
ağır hapis cezaları ve
para cezalarıdır. Suça iştirakleri olmasa dahi ceza verilmesini
öngören bir düzenlemelidir. Bu da Anayasamızın suçların
şahsiliğiyle ilgili 12nci maddesine aykırıdır.
Ayrıca, düşünce özgürlüğünü ve basın özgürlüğünü ifade
eden 26ncı ve 28inci maddelere de aykırıdır. Bu maddenin
iptal edilmesi gerekiyor. dedi.
Bir başka gerekçesi de şuydu ve esas önemli olan, bugün
burada anlatmaya çalıştığım kapatma cezalarıyla
ilgili olan madde de şuydu: Anayasamızın 28inci maddesinde
basın özgürlüğünün hangi şekillerde
kısıtlanacağı çok açık ve net olarak tarif
edilmiş, bunlardan dağıtımın engellenmesi, yayın
yasağı, toplatma ve geçici kapatma kararlarıdır ve bunlar
bir yargı süreci işletildikten sonra verilebilecek, özellikle kapatma
cezası yargı süreci işletildikten sonra verilebilecek bir
cezadır.
Ancak, getirilen yeni hükümle Terörle Mücadele
Yasasının 6ncı maddesi gereğince yeni bir ceza türü ihdas
edilmiştir, geçici olarak yayın durdurma bahanesiyle, çünkü
yargılama kapatma cezası verildikten sonra devam ediyor. Bu,
tıpkı şuna benziyor: Bir kişiye en ağır ceza olan
idam cezasını verip idam etmek, arkasından da
yargılamayı devam ettirmek gibi bir şey. Bir yayın
açısından verilebilecek en ağır ceza kapatma cezasıdır.
Bunu, bir yargı süreci yaşanmadan, mahkeme yapılmadan,
savcının takdirine bırakarak, göstermelik bir hâkim
kararıyla anında uygulayan, arkasından da
yargılamaları devam ettiren bir uygulama söz konusu. Bunun, gerçekten
ne hukuka ne adalete ne düşünce ve ifade özgürlüğüne, hiçbir şeye
sığan bir tarafı yoktur. Bu yasanın acil olarak
değiştirilmesi ve tamamen ortadan kaldırılması
gerekmektedir. Ne yazık ki, Anayasa Mahkemesi de iki yıldır
kendisine yapılan bu başvuruyu gündemine dahi almamış, bu
konuyu görüşme ihtiyacı bile duymamıştır.
Bu konuyla ilgili önümüzde Türkiyeyi gerçekten büyük para
cezaları beklemektedir ve bunun işaretleri vardır. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine bu gazete kapatmalarıyla ilgili
40ın üzerinde başvuru yapılmıştır; bunlardan
2si şu anda sonuçlandı, 2sinde de Türkiye mahkûm edildi bu
maddelerin düşünce ve ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne
aykırı olduğu gerekçesiyle.
Bunlardan birisi, bu ülkede Kürtçe yayın yapan tek gazete
olan Azadiya Velat gazetesine verilen kapatma kararıydı ve gerekçe
olarak da Abdullah Öcalanın fotoğrafı ve 1 Eylül Dünya
Barış Günü nedeniyle çeşitli kesimlerden yapılan
açıklamalara yer verilmiş olmasıydı. Bundan AİHMde
mahkûm edildi.
Son olarak da geçtiğimiz Kasım ayında, 29
Kasımda haftalık Yedinci Gündem gazetesine verilen kapatma
cezası nedeniyle Türkiye AİHMde mahkûm oldu. Daha sırada
40ın üzerinde dava var. Bunlar peş peşe gelecek. Üstelik de
AİHM, ilk kez düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili davaları
öncelikli olarak görüşmek ve Hükûmetten öncelikli olarak savunma isteme
kararı aldı. Bu konuyu ciddi bir şekilde gündemine
aldığını görüyoruz. Ama ne yazık ki, bu konudaki
uygulamaları AKP Hükûmeti ısrarla sürdürüyor ve İstanbulda bu
kapatma kararlarının verildiği merkezde davaları takip eden
hukukçulardan aldığımız bilgilere göre, şifahen, bu
kararı uygulayan kişiler Ankaradan bize talimat geldi. Siz boş
verin cezaları. Ne kadar ceza gelirse gelsin biz öderiz, yeter ki siz bu
gazetelerin yayınlanmasına izin vermeyin. talimatının
geldiğini ve bu talimat doğrultusunda hukukun hiçe sayılarak bu
uygulamanın ısrarla sürdürüldüğüne dair hukukçuların
edindiği bilgiler vardır. Bu ülkede bu yaklaşımlar çok
görüldü. Bu yaklaşım fiili bir sansür uygulamasıdır. Zaten
Sayın Necdet Sezer de Anayasa Mahkemesine yaptığı
başvuruda sansürle ilgili konuya atıfta bulunmuştur. Bir yayın,
henüz tasarlanmadan, basılmadan, yayınlanmadan yasaklanamaz. Sizin
geçici kapatma kararı dediğiniz hikâye, yayınlanacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkan.
olası yayınlara dönük bir karardır. Açıkça
sansürdür. Bu ülkede sansürü hortlatmaya kimsenin haddi olmaması gerekir.
AKP Hükûmetinin de bu uygulamadan acilen vazgeçmesi, bu konuyu Anayasa
Mahkemesinin öncelikli olarak gündemine alıp bu utanç verici yasadan bu
ülkeyi kurtarması gerekiyor.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Sayın Ali Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Saygıdeğer hazırun, merkezî hükûmet bütçemizin 16ncı
maddesi üzerinde söz aldım. Hepinize en derin saygılarımı
sunarak konuşmama başlıyorum.
Değerli arkadaşlar, karar alıcılar ve
yöneticiler için en sakıncalı durum taassupla hareket edilmesidir.
Eğer taassupla hareket edilirse bunun neticelerinde, o kararlardan ve
uygulamalardan etkilenenler çok büyük zararlar görür.
Kıymetli arkadaşlar, eğer bana deseler ki: Demokrasi
nedir, bir cümleyle tarif et. Tabii ki hepimiz diyebiliriz ki: Seçme ve
seçilme özgürlüğüdür. Eğer bunun arkasına ikinci bir cümle
eklenmesi gerekirse ne gibi bir cümle ekleriz? Azda kalanların da hak ve
hukukunun teminat altına alındığı çoğunluğun
yönetimidir. deriz. Peki, acaba üçüncü bir cümle eklersek bunun arkasına,
demokrasiyi daha sıralayabileceğimiz başka cümlelerle, neyi
eklememiz gerekir? Eğer seçileni tercih etmemiş olsak bile seçileni
denetleyebilme özgürlüğüdür. olmalıdır. Eğer seçileni
denetleyemiyorsanız o zaman o seçilmenin, o çoğunluk yönetiminin
demokraside hiçbir anlamı olmaz; orası çoğulcu olmaktan
çoğunlukçu olmaya geçmiş, karar alıcıların dikte
ettirildiği bir yönetim şekline dönmüştür.
Dolayısıyla bugün yüce Meclisimizde -Cumhuriyet Hükûmeti hepimizin hükûmetidir
ama- ben kıymetli milletvekillerimizle ve halkımızla şunu
paylaşmak istiyorum: Acaba, iktidarın en geniş yetki alanı
olan bütçeyi, 2007nin, 2008in kesin hesaplarıyla, yerindelik, etkinlik,
verimlilik açısından kim denetledi, kim denetleyebildi? Şimdi,
birçok hizmetten bahsediliyor, çok teşekkür ediyoruz; elbette ki en
yanlış saat bile günde yirmi dört saatte iki defa doğruyu
gösterir. KÖYDES projesidir, BELDES projesidir, başka başka
alanlardır. İktidar milletvekillerine sorsam, bu bütçeye evet,
hayır, neticesinde bir taassupla hareket eden arkadaşlarıma
sorsam: Acaba, KÖYDES projelerinde, bu ülke kaynaklarında, ortalama,
hizmetlerde yüzde kaç kırımla ihaleler gerçekleşmiştir;
dolayısıyla, kamu kaynağı, yerinde, etkin, verimli
kullanılmış mıdır? Bu yatırımlar, köylerdeki
hizmetlerde, yerindelik, öncelikli hizmet, etkinlik, verimlilik
açısından ne kadar gerçekçi olmuştur desem, kaç tane
milletvekili arkadaşım bana, kendi bölgesindeki projelerle ilgili
bile bu rakamlara hükmedebildiğini söyleyebilir? Değerli
arkadaşlar, bu, mesuliyetli bir iştir. İşte, taassup burada
karşımıza çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti bütçesi, 2002li
yıllardan bugünlere kadar, verimlilik, etkinlik, yerindelik ve üretkenlik
açısından çok değişmiştir. Değişmenin sebebi
nedir? 2002den bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti bütçesindeki, yerindelik,
etkinlik, üretkenlik ve verimlilik açısından
değişikliği neyle izah etmemiz gerekir? Kıymetli
arkadaşlar, 2002li yıllara gelinceye kadar, Türkiye Cumhuriyeti
âdeta devasa bir ekonomik şirketti, KİTler dolayısıyla,
her alanda ama her alanda, ayakkabıdan, bezden, enerjiden
havalimanına varıncaya kadar her alanda yatırım yapar ve buralara
finans desteği sağlardı; dolayısıyla, yatırım
bütçeleri çok geniş olurdu ama 2002li yıllardan sonra,
yap-işlet, yap-işlet-devret gibi, birtakım çıkan yasalarla,
artık Türkiye Cumhuriyeti stratejik alanların dışında
ekonomiden çekildi, buraları yap-işlet, yap-işlet-devret
modelleriyle yatırım ve finansman yükümlüğünden kurtuldu. Bunun
yanında, dünyada bollaşan likidite, dünyadaki artan kaynaklar ve
Türkiyeye akan sermayeyle de özel şirketler dolayısıyla bütçe
yatırımlardan rahatlamıştır, daha başka alanlara
harcayabilir duruma gelmiştir. Dolayısıyla Türkiye
Cumhuriyetinin 2002den sonraki bütçeleri araştırılırken,
eleştirilirken, yerinde, etkin ve üretkenlik açısından
eleştirilmeli ve değerlendirilmelidir.
Kıymetli arkadaşlar, bugün Türkiye birçok şeyi
tartışıyor. Tartıştığı en önemli konu,
elbette ki küresel krizdir. Ama bu küresel krizi tartışırken,
Türkiye, alışageldiği bir krizin olmadığını
öncelikle kabullenmelidir, öncelikle bunu kabullenebilmesi için geçmişte
yaşanan olayları yaşandığı şartlar
içerisinde analiz etmelidir.
Kıymetli arkadaşlar, 2001 yılında kriz
yaşanırken şunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum:
Bunu bir iktidar-muhalefet çekişmesi içerisinde görmesinler
arkadaşlarımız. Hepimiz bu ülkenin sahipleriyiz ve hepimiz sorumluyuz
kıymetli arkadaşlar. Dolayısıyla, 2001li yıllardaki
kriz yaşanırken, açık yüreklilikle şunu ifade ediyorum:
Birtakım YPK kararlarına baktığınızda ve
birtakım o gün battı denilen bakan dâhil birçok
arkadaşımızın eleştirdiği banka batış
hadiselerinde, daha önce AKP Hükûmetinde görev yapan ama önce başka parti
isimleri altında hükûmetlerde görev yapan birçok bakan
arkadaşımızın YPK kararlarında yetersiz kredilerde,
yetersiz banka kuruluşları izinlerinde imzalarının
olduğunu göreceksiniz. Öyle imzalarla o izinleri vererek, yetersiz
kredileri öteleyerek 57nci Hükûmetin kucağına
bıraktığınız birçok ekonomik birikimin neticesinde
yaşanan bir kriz vardır ve kıymetli arkadaşlar, 2001li
yıllarda yaşanan kriz Türkiye istihsalinin, sanayi üretiminin
aşağı yukarı üçte 2sini temin eden, Türkiye nüfusunun
aşağı yukarı üçte 2sini istihdam eden, oturan bir bölgede
bir deprem meydana gelmiştir. Bu depremin yaraları, o günkü Hükûmetin
şartları içerisinde yüklediği birtakım yükümlülükler inkâr
edilemez bir gerçektir. Bütün bunlardan sıyrılarak, haksızca
eleştirerek çıkan arkadaşlarımız yazmadan kâtip,
okumadan âlim... Ellerine tutuşturuluyor birtakım kâğıtlar
ve birtakım sözler buralarda ifade ediyorlar. Onlar onları söylerse,
bizim de birtakım şeyleri söyleme hakkımız olur. Eğer
siz, bu YPK kararlarını araştırmadan, depremi dikkate
almadan Bankalar battı. dendiğinde
Biz buradan Sayın Bakana
sorduk: O gün bankalara konulan nedir? 21 milyar dolar. Peki, bu Hükûmetin
dünden bugüne gelirken, 2002li yıllardan sonra bankaların
lisanslarından, satışından elde ettiği gelir nedir?
17,5 milyar dolar hazineye gelen para var. Ee, şimdi, sen konan paraya
Battı. diyeceksin, vatandaşı 17,5 milyar dolar hazineye
girdiğinden bilgilendirmeyeceksin; elinde tertemiz Ziraat Bankası,
Halk Bankası, başka başka birtakım bankalar kalacak, bütün
her şeyi 57nci Hükûmetin sırtına yıkacaksın. Ben, bu
Hükûmetin mantığını şöyle anlarım: Eğer,
Fatih Sultan Mehmet gemileri karadan denize, Haliçe indirmeyip de eğer
İstanbulu uçakla fethetseydi, Türkiye'nin bütçesi, Türk milletinin
sırtına bu kadar yük olmazdı da diyebiliriz kıymetli
arkadaşlar. Dolayısıyla
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Ne alakası var?
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Tabii ki sen alakayı
kuramadığın için zaten o taassubun içerisindesin. O taassubun
içerisinde olduğunuz için bunları anlayamıyorsunuz.
Kıymetli arkadaşlar, ben, görme özürlü
vatandaşlarımızdan özür dileyerek bir şeyi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Görme özürlü insanlar görmese de güneş
doğar, fonksiyonlarını yerine getirir ve batar. İşte
gören insanlar, görmeyen insanları güneşin fonksiyonlarıyla
doğup battığıyla ilgili uyarırlar. Sayın
Başbakan, dünyada meydana gelen kriz ve Türkiyede alınması
gereken tedbirlerle ilgili uyaran herkese Bunlar kriz tellalı. diyor.
Bizim tellallık gibi bir niyetimiz yok, ama Türkiye'yi uyarmak da bizim
görevimizdir kıymetli arkadaşlar.
Aslında, sizlerle paylaşmak istediğim şudur:
Kıymetli arkadaşlar, halkın içine indiğinizde, Türkiye,
alışılmadık bir krizle zaten iki senedir baş
başaydı. Türkiye'de bugüne kadar yaşanan
alışılmış krizler kamu finansmanından kaynaklanan
krizlerdi. Ama bugün, iki senedir vatandaşın
yaşadığı kriz fakirlik krizidir, fakirleştirilmenin
krizidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Türkiye'de bu krizden
etkilenmeyecek olanlar kimlerdir? Bu krizden etkilenmeyecek olanlar Türkiye'de,
yukarıda siyasetin etrafında çöreklenmiş belli sayıda,
sayısı aşağı yukarı bini bulan bir aile var ve bu
bin ailenin eteklerinden tutunmuş 1 milyona yakın da bir nüfus var.
Türkiye'de krizden etkilenmeyen, bu gemiciklerle, başka başka
alanlarla bu ailelerin eteklerinden tutunmuş 1 milyon insandır. Onun
dışındaki herkes zaten krizi yaşayagelmektedir,
yaşamaktadır krizi kıymetli arkadaşlar.
Dolayısıyla, işte burada da ne
yapmıştır? Hemen gider bütçesinden birtakım
kısıtlamalar yapılmıştır; bu kolaydır. Yani,
kıymetli arkadaşlar, fındıkçı geldi. Şimdi,
acaba, gelir artırma bütçesinden, yarınlarda Hükûmet ne
yapacaktır? Arkadan kabakçı gelecek. O kabakçı, bu millete,
herhâlde çok farklı bir şekilde bu krizi yaşatacak.
Hayırlı uğurlu olmasını diliyorum,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, on günü aşkın bir süredir
bütçe görüşmelerini yapıyoruz. Yaklaşık bir ay süreyle Plan
ve Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmeleri üzerinde, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyesi arkadaşlarımız bütçeye fikirleriyle, önerileriyle,
önergeleriyle destek verdiler.
Bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç
Tüzüğüne göre kanun tasarı ve teklifleri komisyonlarda uzman olan
milletvekillerinin ve komisyon uzmanlarının, Hükûmetin nezaretinde
yapılırlar ve burada da Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyelerinin bilgilerine sunulur, değerli milletvekilleri de bu konuda,
konuşmacı, siyasi partilerin temsilcilerinin konuşmaları
çerçevesinde oylarını aynı paralelde verirler.
Şimdi, buraya çıkan konuşmacı
arkadaşlarımız, iktidar milletvekillerinin konuyu bilmeden ifade
ettiklerini açıkçası yadırgıyorum. Nasıl ki iktidar
partisi milletvekili arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve diğer
komisyonlarda, kendi grubuna mensup milletvekillerinin fikirleri
doğrultusunda o mutfakta yoğrulmuş, yapılmış
bütçeye, kendi arkadaşlarına güvenleri doğrultusunda
oylarıyla destek verirken, muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarımız da bütçeyle ilgili, diğer kanun tasarı
ve teklifleriyle ilgili kendi komisyonundaki arkadaşların söylemleri
doğrultusunda evet veya hayır oyunu veriyorlar. Burada
yaptığımız görüşmelerde,
yaptığımız kanun tasarı ve tekliflerinin
değerlendirmelerinde, çoğunda, bir kısmında, muhalefet
milletvekili arkadaşlarımızın veya muhalefet partisine
mensup grubun önergelerini de, uygun bulduğumuz önergeyle, gruplar arasındaki
yaptığımız ittifak sonucunda beraber desteklediğimiz
de oluyor. Yani, açıkça parti taassubu diye ifade etmenin ben
anlamsız olduğunu düşünüyorum, çünkü komisyon üyesi
arkadaşlarımız o konuda gerekli çalışmaları
yapıyorlar. Yani şunu diyebilir misiniz: Adalet ve Kalkınma
Partisinin buraya getirdiği bir kanuna hangi muhalefet partisi
milletvekili evet oyu vermiş şimdiye kadar? Parti taassubu sizde
yok mudur? Ha, bunu parti taassubu diye açıklamanın hiçbir faydası
olmadığı kanaatindeyim.
Bakın değerli arkadaşlar, bütçeler önemli bir
belgedir. Bütçelerin önemli belge olmasının en önemli unsuru, bundan
faydalanan yediden yetmiş yediye herkesin, sıfır
yaşındaki yeni doğan çocukla en ileri yaştaki insanımızı
etkileyecek bir belgedir, bir kaynaktır. Bu kaynakla ilgili,
vatandaşlar, sivil toplum örgütleri, bankalar, şirketler, herkes,
bundan sonraki yapılacak bütçede hükûmetin ve ekonomik kararların ne
yönde olacağıyla ilgili kanaatlerini oluştururlar.
İşte, buradan, bütçeler idare edenlerin, o bütçeyi uygulayıcılara
olan güvenin en önemli unsurlarından ortaya çıkar.
Arkadaşlarımız şimdi diyorlar ki: Niye Fatih Sultan
Mehmetten bu tarafa bunları almıyorsunuz? Fatih Sultan Mehmet uçakla
gidip de İstanbulu fethetmiş olsaydı, onu karadan gemileri
yürütmenin verdiği masraflarla birlikte bugün çıkan herhâlde
açıkları -kapatmaktan dolayı- olmazdı. diye ifade
ediyorlar.
Arkadaşlar, bütçeler ciddi bir kavramdır. Bütçeyle
ilgili açıkçası böyle ta beş yüz sene önceye, altı yüz sene
önceye giderek kendi dönemizde yapılan eksiklikleri ifade etmenin bir
anlamı yok. Kendinizi aklamayla ilgili bir söylem
olmadığını da ifade etmek istiyorum.
Biz niye 2002 yılından bu tarafa bütçeyi
değerlendirmeye çalışıyoruz? Biz, bizim dönemimizle ilgili
yapılan işlerin bir fotoğrafını çektik. 3 Kasım
2002 tarihinde Türkiye'nin fotoğrafı bu dedik ve ondan sonra, bu
fotoğraf çerçevesinde geçmişle 2002 tarihinden bu tarafa Türkiye
ekonomisinde yapılan iyileşme ve güzellikleri ortaya koyup halkımızla
bunu paylaşmak istedik ve o günden bu tarafa 2004 yılında
2007
yılında da bir seçim oldu, halkımız bizim
yaptığımız icraatlarımıza ibra verdi, güvenoyu
verdi ve her seferinde de yükselterek Buyurun, durmak yok, yola devam. dedi.
İnşallah 29 Mart 2009 seçimlerinde de yine
yaptığımız icraatlarla birlikte halkımız bize bu
güvenini tazeleyecektir diye ümit ediyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İnşallah
tazelemeyecektir. İnşallah buradan gidenlerin yerine siz de
gidersiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bakın, bütçeler, konulan hedefler ve gerçekleşmeleriyle ölçülür.
Nasıl? Eğer konulan hedef ve gerçekleşmeler birbirine çok
yakınsa o bütçeyi idare eden o bütçeyle ilgili uygulama makamına,
icra makamına güven duyar ve programını da ona göre yapar. 2000
yılında konsolide bütçe harcamaları hedef 46.713,
gerçekleşme 46.705; yani gerçekleşmeyle hedef arasında çok
minimum seviyede bir farklılık var. 2002 yılında da 48.360,
gerçekleşme 80.579, yani 2 misline yakın bir farklılık
ortaya çıkmış. Yani hangi hükûmete güven duyulur? Nitekim güven
duymayan vatandaş 3 Kasım 2002 tarihinde Sen bu memleketi idare
etmeye ehliyetli, liyakatli değilsin, çekil kenara. demiş,
kırmızı kartı göstermiş.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sizin sonunuz da aynı olacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 2002 yılında hedef
98.131, gerçekleşme 115.682: 2003 yılında AK PARTİ iktidara
gelmiş, demiş ki: Ben bütçe hedefini 145.949 olarak koyuyorum.
Gerçekleşme 140.455. 2007 yılına kadar konulan hedef ile
gerçekleşme arasında yüzde 1lerle, 2lerle ifade edilen bir fark var.
Faiz ödemelerine bakalım: 2000 yılında faiz ödemesi
21.133, gerçekleşme 20.440; 2001 yılında faiz ödemeleri hedefi
16.677, gerçekleşme 41.062. AK PARTİ İktidarı döneminde ne
olmuş? 2003 yılında hedef 65.450, gerçekleşme 58.609, yani
7 milyar YTLlik bir eksilmeyle birlikte. Bu neyi gösteriyor? Halkın,
iktidarına güvenin bir unsuru, bir tezahürü olarak ortaya
çıkıyor. İşte, bu, altı yıllık
iktidarımız döneminde milletimizin bize gösterdiği güvenin en
önemli unsurudur.
Bakınız değerli milletvekilleri, Türkiyede
çeşitli zamanlarda krizler oldu. Bunu elli yıllık dönem
içerisinde de değerlendirebiliriz, altmış yıllık dönem
içerisinde de değerlendirebiliriz. Ama serbest piyasa ekonomisine
geçtiğimiz 1980 yılından bu tarafa -ki 1980 yılına
geldiğimizde 24 Ocak kararları oldu. 24 Ocak kararlarında,
Türkiye 70 sente muhtaç hâle getirilmişti. O günlerde IMFnin
kapısına da gidemiyorduk, o günden bu tarafa geldiğimizde,
özellikle 1994 yılında, kendi iç dinamiklerini idare edemeyen bir
iktidarın sonucunda 5 Nisan kararlarına geldik. 1993
yılının sonunda 14 bin lira civarında olan döviz, 5 Nisan
tarihinde 42 bin liraya çıktı, dövizde 3 misli civarında bir
artış ortaya çıktı.
Yine, Türkiye, kendi dinamiklerini idare edemediği bir
dönemle karşılaştı. 2000 yılının Eylül
ayında Güçlü Ekonomiye Geçiş Programıyla ilgili ortaya sunulan,
1998 yılındaki iktidarın hazırladığı ve 1999
yılında bu olmazsa olmaz diye ortaklığın ön
şartlarından biri olan IMFnin yaptığı programı
kabul eden üçlü hükûmet, 2000 yılının eylül ayında, o zaman
Türkiye Masası Şefinin uyarılarını hiç dikkate
almadan
Türkiye ekonomisinde büyük bir ısınma var, bunları
soğutmamız gerekir, mali sistem büyük bir sıkıntıya
gidiyor denilmesine rağmen, hiç ciddiye alınmadı, dikkate
alınmadı. Nitekim, kasım ayının 15inde, 16sında
mali sistem çatırdamaya başladı ve 28 Kasım tarihinde mali
sistem çatırdadı, 1 Aralıktan itibaren 5-6 tane bankaya el
konulmak zorunda kalındı ve o gün mevduata yüzde 100 güvence verildi;
bu milletin alın teri, emeği, birikmiş kazançları
olduğu gibi birilerine transfer edilmeye çalışıldı.
Onların bankalarını hortumlayarak, onların
bankalarının içinin boşaltılmasına zamanında göz
yumulduğundan dolayı
Eski Bankalar Kanununun 64üncü maddesi
kapsamında olan on sekiz tane banka vardı. 64üncü madde
kapsamında olan bankalar, halk arasında, piyasada en güvenli banka
olarak görülürdü. Niye? Çünkü o bankalara yatırılan mevduat devlet
güvencesi altındaydı. O bankalar arasında müthiş bir faiz
yarışı vardı. Hatta, 2000 yılının Kasım
ayında geceliği yüzde 1.000e, yüzde 2.000e çıkan faiz
yarışı ortaya çıktı. Nitekim, 2001 yılı
Şubat ayında geceliği yüzde 7.500 olan faiz
yarışıyla karşı karşıya kaldık.
Şimdi, bu kriz, dünya ekonomisinin içinde bulunduğu bir
kriz. Eğer Amerikan ekonomisi, eylül ayında başlayan, 12 Eylül
tarihinde patlayan, ondan önceki iki yıllık süreç içerisinde
Mortgage diye ifade edilen balonu daha önce görmüş olsaydı,
ekonomik tedbirlerini almış olsaydı, Türkiye ekonomisinin
yaşadığı problemlerden ders çıkarmış
olsaydı, açıkçası, kapitalist sisteminin,
bırakınız yapsınlar sisteminin hafif bir ekonomiyi
yönlendirme, ekonomiyi düzeltme yönündeki müdahalelerine imkân vermiş
olsalardı, o tarihte, 12 Eylül tarihinde büyük bir bankanın batmasına
imkân vermemiş olacaklardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bugün, dünya ekonomisi de bu
krizden etkilenmemiş olacaktı.
Bakın, değerli milletvekilleri, bundan iki yıl
önce, üç yıl önce cirosu Türkiye'nin gayrisafi millî
hasılasından yüksek olan bir şirketin borsa değeri 1 milyar
700 milyon dolar. Amerika Birleşik Devletlerindeki General Motorsun
borsa değeri, üç gün önceki itibarıyla değeri 1 milyar 700
milyar dolar. Bundan üç yıl önce biz bir beyaz eşya
fabrikamızı 760 milyon dolarlık bir değere sattık.
Şu anda dünya ekonomisindeki krizden Türkiye ekonomisinin minimum seviyede
etkilenebilmesi için gayret gösteriyoruz. Buna hepimiz katkı sağlamak
zorundayız. Ekonomiyi, eğer idare ederseniz, anlatırsanız
tıbbi terimlerle de anlatmak mümkün.
Şu anda açık ve net ifade ediyorum: Sorumluluk sahibi
olan herkesin psikolojik etkiyle olumsuzluğu kat kat üstüne alan ekonomik
faaliyetlerde katkı sağlamak amacıyla
Açıkçası,
psikolojik etkiyi azaltıp milletimize moral motivasyon etmenin tam
zamanıdır diye düşünüyorum. Önümüzdeki 29 Mart seçimleri gelip
geçer ama Türkiye'nin küresel
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
krizden minimum seviyede
etkilenmesini sağlamak hepimizin boynunun borcudur diye düşünüyorum.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Karabük
Milletvekili Sayın Mehmet Ceylana aittir.
Buyurun Sayın Ceylan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET CEYLAN (Karabük) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2009 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesine ilişkin şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlarken, dün kaybettiğimiz şehitlerimize de
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu madde, özellikle Millî
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
gibi kuruluşlar tarafından yabancı ülkelere ve yabancı
kuruluşlara verilen hizmet karşılıklarıyla ilgilidir.
Maddeyle kısaca bu yabancı ülkelere ve yabancı kuruluşlara
verilen hizmetler karşılığı elde edilen gelirlerin
ilgili kuruluşların bütçelerine ilave edilmesi, ödenek kaydetme
yetkisi Maliye Bakanına verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Genel Kurulda on bir gündür
2009 mali yılı bütçesini görüşmekteyiz. Bu bütçe AK PARTİ
hükûmetlerinin yedinci bütçesidir. Bütçe görüşmelerinde iktidar partisi
temsilcileri bütçeyi ve hükûmet icraatlarını savunurken muhalefet
üyeleri de eleştirmektedir. Bu doğaldır, normaldir. Ancak,
altı yıldır olduğu gibi bu yılki bütçe
görüşmelerinde de bir konu özellikle dikkatimi çekiyor. Bakıyorum ki
birçok muhalefet temsilcisi arkadaşımız, hemen her yıl
benzer konuşmaları yaparak Hükûmetimizin hazırlamış
olduğu bütçelere samimi olmayan, gerçekçi olmayan, hayalî gibi
gerçeği yansıtmayan haksız eleştiriler yöneltmektedirler.
Bunun doğru olmadığını, gerçeği yansıtmadığını
sizlere vaktimin elverdiği ölçüde ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, elimdeki şu tablo 2000
ile 2009 yılları arasındaki bütçelerin hedef ve
gerçekleştirmelerini yansıtmaktadır kalemler itibarıyla.
Değerli arkadaşlarım, demin Grup Başkan
Vekilimiz Mustafa Bey de ifade etti: AK PARTİ iktidarları döneminde,
2003 yılından itibaren yapılan bütçelerde görüyoruz ki gerçekten
hem gelir kalemleri açısından hem de harcamalar açısından
hedefler tam manasıyla tutturulmuş, hatta harcamalar
açısından hedefin gerisinde kalınmış, tasarrufa
gidilmiş. Gelirler açısından baktığınızda da
hedefin çok üstünde gelirler elde ettiğini görüyoruz. Hatta gelirlerde
2003 ile 2008 yılları arasındaki gelirleri
kıyasladığımızda hedefi- yüzde 10ları aşan
bir gelirle karşı karşıya bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlarım, bütçe kalemlerinde hem
gelirleri hem de harcamaları kümülatif olarak birlikte değerlendiren
bütçe açığı dengelerine birlikte bakalım isterseniz.
Şu grafik pek açık göstermektedir ki bütçe
açıkları 2001 ve 2002 yıllarında maksimum düzeyde
olmuş, pik yapmış.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Mehmet Bey, cari açık
rakamı da var mı orada?
MEHMET CEYLAN (Devamla) - Ondan sonraki dönemlerde, 2003ten
itibaren bütçe açıkları giderek azalmış.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Onları dinledik. Başka
bir şey söylemiyorsunuz, hep aynı şeyleri söylüyorsunuz.
MEHMET CEYLAN (Devamla) - Bakın değerli
arkadaşlarım, 2003 yılında AK PARTİ
İktidarının ilk bütçesinde bütçe açığı 45 milyar
YTL iken gerçekleşme 40 milyar olmuş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Cari açığı da
söyleyin Mehmet Bey, cari açığı!
MEHMET CEYLAN (Devamla) - 2004te yine 46 milyar YTL iken 30
milyar olmuş yani 15 milyar YTL daha az gerçekleşmiş.
2005te 21 milyar YTL daha az
gerçekleşmiş bütçe açığı. 2006da öyle, 9 milyar YTL,
2007de 3 milyar YTL, 2008de de krizin olduğu yılda bile 4 milyar
YTL daha az olacaktır bütçe açıkları.
Değerli arkadaşlarım
KADİR URAL (Mersin) Cari açık yazıyor mu orada,
cari açık?
MEHMET CEYLAN (Devamla) Yazıyor, yazıyor, hepsi
yazıyor.
KADİR URAL (Mersin) O bilgiyi vermediler herhâlde size.
Sayın Bakanım, O bilgiyi de verin de onu da açıklasın
arkadaşım.
MEHMET CEYLAN (Devamla) Yine, bakın, bütçe
açığının gayrisafi millî hasılaya olan grafiğini
göstermektedir.
KADİR URAL (Mersin) Cari açıkları da,
ithalat-ihracat açıklarını da açıkla kardeş!
BAŞKAN Sayın Ural
MEHMET CEYLAN (Devamla) 2001 ve 2002 yıllarında pik
yapmış, maksimum düzeyde yapmış.
KADİR URAL (Mersin) Cari açıklar
BAŞKAN Sayın Ural
MEHMET CEYLAN (Devamla) 2001 yılında yüzde 12,1 bütçe
açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı.
2002de yüzde 11,4 ve giderek azalıyor ve son dört yılda da
Maastricht Kriterlerinin de altında, yani yüzde 3ün, değerinin altında.
Son dört yılda bütçe açığının gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı yüzde 1ler seviyesinde, değerli arkadaşlar,
yüzde 1ler!
KADİR URAL (Mersin) Yüzde 1 mi cari açık?
MEHMET CEYLAN (Devamla) - Bunlar göstermektedir ki değerli
arkadaşlarım, AK PARTİ hükûmetlerinin yapmış
olduğu tüm bütçeler samimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET CEYLAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Tüm bu veriler gösteriyor ki AK PARTİ İktidarları
döneminde her alanda olduğu gibi bütçelerde de istikrar ve disiplin
sağlanmış bulunmaktadır. Bütçeler, geçmişte
olduğu gibi delik deşik olmaktan, halk tabiriyle kevgir olmaktan
kurtuldu. Onun için diyoruz ki: Yaptıklarımız
yapacaklarımızın teminatıdır. 2009 bütçesi de,
geçmiş bütçeler gibi samimi ve gerçekçi olacaktır.
Bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını, halkımıza refah ve mutluluk getirmesini diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci söz Kütahya
Milletvekili Sayın Hüseyin Tuğcuya aittir.
Buyurun Sayın Tuğcu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HÜSEYİN TUĞCU (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İktidarı devraldığımızdan itibaren
sağlanan siyasi ve ekonomik istikrar, kararlılıkla uygulanan
ekonomik ve mali politikalar ve piyasalarda sağlanan güven sayesinde hem
makroekonomik göstergelerde hem de bütçe uygulamalarında hızla
iyileşme sağlamış, en önemli bütçe performans
göstergelerinden olan bütçe açığı açısından önemli
başarılar elde edilmiştir. Uzun yıllar, yüksek seviyelerde
seyreden bütçe açığı sorunuyla karşı karşıya
kalan ülkemiz, son yıllarda gelir ve gider politikaları arasında
gerçekleştirilen uyum, bütçe giderlerinde sağlanan etkinlik ve
tasarruf ile vergi gelirlerinde gösterilen yüksek performans sayesinde bütçe
açığının azaltılması yönünde önemli bir
başarı yakalanmıştır. Bu başarının
ardında, kararlılıkla sürdürülen maliye politikaları ve
gerçekleştirilen yapısal reformlar yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002
yılında iktidara geldiğimizde bütçe açığı 40
milyar YTL ve bu açığın gayri safi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 11,5 idi. 2003 yılından itibaren
sağladığımız siyasi ve ekonomik istikrar ve uygulamaya
koyduğumuz makroekonomik politikalar ve yapısal reformlar ile taviz
vermeden uyguladığımız maliye politikaları neticesinde
2007 yılında bütçe açığının gayri safi yurt içi
hasılaya oranı yüzde 1,6ya inmiştir. 2002 yılında
faiz giderlerinin gayri safi yurt içi hasılaya oranı yüzde 14,8 iken
2008 yılı sonunda bu oranın yüzde 5,5 seviyesine inmesi
beklenmektedir. 2009 yılında ise bu oranın yüzde 5,2ye inmesi
hedeflenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye,
bütçe açıklarının azaltılması bakımından
gösterdiği büyük başarı sayesinde örnek gösterilen bir ülke
hâline gelmiştir. Bildiğiniz gibi, Avrupa Birliği üye
ülkelerinde ekonomik istikrarın ve malî performansın bir göstergesi
olarak Maastricht Kriterlerini oluşturmuştur. Bu kriterlerden birisi
de bütçe açıklarının gayri safi yurt içi hâsılaya
oranının yüzde 3ün altında olmasıdır. Türkiye 2005,
2006 ve 2007 yıllarında bütçe açığı
bakımından Maastricht Kriterlerini
karşılamıştır. 2008 yılında ve 2009, 2011
bütçe döneminde de bu kriteri karşılamaya devam edecektir. Bu da
yürüttüğümüz malî politikaların başarısının
açık bir göstergesidir.
2009 yılında merkezî yönetim bütçe rakamlarına
bakıldığında, bütçe ödeneklerinin 262,2 milyar, bütçe
gelirlerinin 248,8 milyar, bütçe açığının 13,5 milyar, faiz
dışı fazlanın ise 44 milyar TL olarak öngörüldüğü
görülmektedir. Bütçe büyüklükleri dikkate alındığında,
bütçe açığının gayri safi yurt içi hâsılaya
oranının yüzde 1,2; faiz dışı fazlanın ise yüzde
4 olması öngörülmektedir. Bu oranlara bakıldığında,
malî disipline, geçmiş yıllarda olduğu gibi aynı
kararlılıkla 2009 yılında da devam edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki
bütçelerimizde olduğu gibi, 2009 bütçemizde de ekonomik kalkınmaya
odaklanmış, bireysel ve toplumsal refahı gözeten, sosyal yönü
güçlü bir bütçeyi ülkemize kazandırıyoruz. Bunun için de
geleceğe umutla bakıyoruz. Yaptıklarımızı sadece
birer başlangıç olarak görüyor, ülkemizi daha ileri noktalara
taşımanın inancını ve gayretini gösteriyoruz.
Demokrasiyi, insan haklarını, istikrarı ve güveni
güçlendirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HÜSEYİN TUĞCU (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Son derece dirençli, son derece sağlam,
sağlıklı, geleceğe güvenle bakan, umutla bakan, gelecek
güzel günlere inanan bir Türkiyeyi inşa etmenin mücadelesini verdik,
vermeye de devam edeceğiz. Sadece bir örnek vermek gerekirse: Batı
Anadoluda, en uçta bir teşvik bölgesi olan Kütahyada bile son birkaç
yılda yerli-yabancı onlarca hatta yüzün üzerinde
yatırımcı iş adamı yatırım için kolları
sıvadılar.
ALİM IŞIK (Kütahya) Nerede, nerede? Bir tane var
mı?
HÜSEYİN TUĞCU (Devamla) - Bunda Kütahya, Uşak,
Afyon arasında kurulacak olan Altıntaştaki uluslararası
Zafer Havalimanının payı çok büyüktür. Bunu değerli
arkadaşımız, Alim Işık kardeşimiz de çok iyi
bilir. Bölgesinde dünyaya, güçlü, itibarlı, saygın bir Türkiyeyi
hayal olarak görmüyoruz. Biz bu hedeflere inanıyoruz. Bu hedefleri
gerçeğe dönüştürmek için mücadele veriyoruz.
Konuşmama bu duygularla burada son verirken bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen başta Maliye
Bakanlığı çalışanları olmak üzere herkese
teşekkür eder, 2009 yılı bütçesinin ülkemize ve devletimize
hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygılarla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Maliye Bakanımız yok ama sorumuzu soruyorum. Sayın
Bakan biraz önce, yaşanan krizin bizden
kaynaklanmadığını söyledi. IMF 16 Kasım 2007de
Hükûmete verdiği raporda ülkemizin dünyanın en kırılgan
ekonomisi olduğu uyarısını yaptı. Ayrıca,
Sayın Bakana somut olarak soruyorum: Küresel krizin
yaşandığı bu dönemde kaç ülke IMF ile
anlaşmıştır. Yedi yıl sonra neden IMF ile
anlaşmak zorunda kalıyoruz? Eğer IMFle anlaşmanın
kötü olduğunu, biraz önce Bakanımız, daha önceki dönemlerde
ayaklarımızın titrediğini söylemişti. Yedi yıldan
beri yönettiğiniz bir ülkede tekrar IMFle neden anlaşmak zorunda
kaldık? Burada, IMFin raporunda cari açığın millî gelire
oranı, kısa vadeli borçların millî gelire oranı, kamu
borçlarının millî gelire
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Bakanım, Adana ilinde 527 bin hektar sulanabilir
alan bulunmaktadır. Bunun 217 bin hektarı sulanabilmekte, 310 bin
hektarı ise su beklemektedir. Bu bölgeler sulamaya açılsa yılda
iki, hatta üç ürün alma imkânı doğacak, verim 4-5 kat
artacaktır. Hükûmetinizden önce başlanılan sulama ve yenileme
projeleri yetersiz ödenekler yüzünden ilerleme gösterememiştir. Bu sene
ayrılan ödeneğin bu yatırımlara yeteceğini
düşünüyor musunuz yoksa sulanamayan Adana çiftçisinin toprakları daha
uzun yıllar susuz mu kalacaktır? Hükûmetinizin tarım
alanlarının sulama projelerine bakış açısı
nasıldır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakanıma
soruyorum.
Biraz önce, yaklaşık iki buçuk saat önceki yemek
arasında Kütahyalı bir iş adamı hemşehrimin telefonla
arayıp bana ilettiklerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kendisi 40a yakın işçi
çalıştırdığını, bunları işten
çıkarmamak için direndiğini, ancak bugün TEDAŞa olan 40 bin YTL
elektrik borcunu kesmek için fabrikasına TEDAŞ yetkililerinin
geldiğini, elinde 85 bin YTL çeki olmasına rağmen bu çekini
hiçbir bankada bozduramadığını ifade etmiş;
Hükûmetimizin bu ve benzeri durumda birçok iş adamının bu
sıkıntıdan kurtulması konusunda yapabileceklerini iletmem
için sizlerle bunu paylaşmamı ifade etti. Ben de hemşehrim
adına size soruyorum: Hükûmetiniz, bu ve benzeri durumda çok
sıkıntılar içinde olan iş adamlarımızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, dün Maliye Bakanına sormuştum, cevap
alamamıştım, tekraren soruyorum:
Reel sektörü desteklemek amacıyla reel sektörün önemli finans
kaynaklarından olan kredi maliyetlerini düşürmek için banka sigorta
muameleleri vergisinde ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonunda oran
indirimi yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özçelik
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Teşekkür ederim.
Sayın Devlet Bakanı Mehmet Şimşek,
oturumların birinde bir soru üzerine, bütçenin yaz aylarında
hazırlanmaya başlandığını, yeni yıl
bütçesinin o günün ekonomik verileri ve öngörülerine göre hazırlandığını,
ancak krizin iki üç ay önce ortaya çıktığını ifade
ederek, bu bütçenin ekonomik krize karşı bir önleminin
olmadığını zımnen de olsa kabul etmiş oldu.
Yeniden bir bütçe yapmanın zorlukları ortada. Hükûmet ve AKP Grubu
bütçede bir düzenleme yapmak amacıyla yerel yönetim kaynaklarını
kısma yolunda bir önerge verdi ve kabul edildi. Henüz yol yakınken
savunma harcamalarından da bir kesinti yapmanın mümkün olup
olmadığını sormak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kışanak
Sayın
Bayındır
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın
Başkanım, sorum yarım kalmıştı devam etmek
istiyorum.
Tarım işçileri çalışacakları yerlere göç
ederken yollarda trafik kazaları geçirmekte, gittiği yerlerde
sağlıklı olmayan koşullarda yaşamakta ve
barınmadan yoksun kalmaktadır. Bu sorunların giderilmesi için
bütçeden herhangi bir pay ayrılmış mıdır? Bu
yaşam koşullarının düzeltilmesi ve hayat
standartlarının yükseltilmesine dönük bir
yaklaşımınız var mı?
Ayrıca, okulunu okuyamayan öğrencilerin gittiği
yerlerde okullarına devam edebilmeleri için ne tür bir katkı
sunmayı düşünüyorsunuz?
Yine, Avrupa Sosyal Şartı gereği asgari yardım
şartı uygulamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kışanak, lütfen çok kısa
olsun; geçtik
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Efendim, çok kısa
soracağım.
Bir buçuk yıldır buradan soruyoruz kürsüden her
fırsatta, bir kez daha soruyorum: Millî gelirin illere göre
dağılımına ilişkin üretilen en son veri 2001
yılına ait. Neden bu bölgeler arası bir eşitsizliği
gösteren en önemli gösterge konusunda yeni veriler üretilmiyor? Millî gelirin
illere ve bölgelere göre dağılımı konusunda bir veri
üretilecek mi önümüzdeki günlerde? Biz AKP Hükûmeti döneminde bölgeler
arası gelişmişlik farkının daha da
arttığını görecek miyiz?
İkinci sorum da şu: Ben biraz önce konuşmamda da
söyledim. Hükûmetin bu kadar öngörüsüz davrandığını gene de
düşünmek istemiyorum krizle ilgili. Acaba şunu mu hesapladılar:
Hani biraz daha yavaş gelir, iki üç ay atlatırız, yerel
seçimlerden sonra ister tufan olsun diye mi düşünüyor merak ediyorum?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet,
teşekkür ediyorum.
Efendim, şimdi, Sayın Işıkın, Sayın
Paksoyun sualini yazılı olarak cevaplandıracağız.
Şimdi, özellikle Sayın Özçelik, Sayın Bakanın
yaz aylarında bütçenin hazırlanmaya
başladığını, krizin sonradan
çıktığını, dolayısıyla bütçenin bir nevi
geçerli olup olmadığını ifade ettiğinden bahsetti.
Esasen, hakikaten Maliye Bakanlığımız bütçe hazırlama
konusunda son derece hassas. Yedi yıldan beri bütçe çok iyi bir
şekilde işliyor, yani hedefler yakalanıyor.
Dolayısıyla ben de bu bütçenin de uygun bir bütçe olduğu ve
-zaman içinde göreceğiz- çok iyi bir şekilde işleyeceği
kanaatindeyim.
Şimdi, Sayın Bayındır, tarım işçilerinden
bahsetti. Tabii tarım işçilerinin hayat seviyesi, tabii gelir
arttıkça, özellikle
Kışanak da aynı soruyu sordu, yani
Doğu Anadoludaki bazı illerde gelir dağılımında
büyük bir farklılık olduğunu söyledi. Ama biliyorsunuz,
Hükûmetimiz, gerek GAP gerek DAP projeleriyle, aynı zamanda KOP
projeleriyle Doğu Anadoludaki yatırımları çok
hızlandırmıştır. Siz de biliyorsunuz bunu ve bugün
müteahhitler, gerek sulama gerek içme suyu gerek baraj, gölet inşaatlarında
gece gündüz çalışmaktadır. Duble yollar devam ediyor. Yani bu
aradaki gelir farkını azaltmak için Hükûmetimiz çok büyük bir gayret
gösteriyor. Bunun da siz de farkındasınız.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Bakan,
mevsimlik göç işçileriyle ilgili alınan özel tedbirler nelerdir diye
sordum.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Şimdi, Sayın Aydoğanın sorusunu yazılı olarak
cevaplandıracağız.
Sayın Güvel Adanadaki sulama yatırımlarından
bahsetti. Şimdi, özellikle şunu ifade edeyim: Sayın Güvel,
Adanadaki sulama yatırımlarına çok büyük önem veriyoruz ve onu
da bölgesel kalkınma projeleri içerisinde, Adanadaki sulama projelerini
dikkate aldık, bilhassa aşağı Seyhan Ovası
sulamalarını hızlandırdık. Bunun dışında,
biliyorsunuz, orada çok önemli bir alan var, 70 bin hektar büyüklüğündeki
İmamoğlu Ovası. Bunun için Yedigöze Barajı şu anda
yapılıyor. Onunla ilgili sulamaların projelerinin bir an önce
tamamlanması talimatı verdim. Yedigöze Barajıyla paralel olarak
75 bin hektarlık alanda sulama çalışmaları
başlayacaktır. Adanayı hakikaten son zamanlarda büyük miktarda
ödeneklerle takviye ediyoruz. Özellikle bunu belirtmek istiyorum.
Ayrıca Adanayla ilgili başka, diğer projelerimiz
var. Drenaj problemleri var biliyorsunuz Aşağı Seyhan
Ovasında. Bu konuda da Genel Müdürlüğümüz çalışma
yapıyor.
Ayrıca, şunu da belirtmemde fayda var: Şimdi,
geçmiş dönemlerdeki projeler maalesef açık sulama sistemine göre
yapılmış ama biz bunu terk ettik 2003 yılından bu
yana. Artık bütün projeleri, misal olarak az önce ifade ettiğim 75
bin hektar büyüklükte bu meşhur İmamoğlu sulamasını
biz en modern, en ileri kapalı basınçlı dediğimiz sulama
sistemine göre projelendiriyoruz. Bunu da sizlere bilgi olarak sunmuş
olayım.
Bunun dışında, özellikle Doğu Anadoludan
bahsettiniz, özellikle sayın milletvekilleri. Doğu Anadoludaki
yatırımlara bakarsak, bakın, pek çok ilimizde su yoktu;
Mardinde, Kızıltepede su yoktu; elli yıldan beri beyaz suyun
hasretini çekiyordu. Buraya bu suyu biz getirdik biliyorsunuz.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Yapılanları
değil yapılmayanları eleştiriyoruz,
yapılmayanları soruyoruz; yapılmayanlara ilişkin cevap
istiyoruz Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Şu anda Şırnakta su yok.
Yıldırım hızıyla Şırnaktaki içme suyu
projesi devam ediyor. Bakın bu bölgelere -Şemdinli de su yoktu-
buralara biz su getiriyoruz. Yani buraya suyu getiren biziz, yolu yapan biziz,
elektriği getiren biziz. Dolayısıyla, bunları takdir etmek
lazım diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ankarada musluklardan
zehir akıyor Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Biz,
velhasıl, o bölgedeki insanları seviyoruz, hiçbir ayrım
yapmıyoruz. Ben de bizzat defalarca gidiyorum o bölgenin insanına ve
Şanlıurfadan tutunuz da Adıyamana, Erzuruma varıncaya
kadar bütün bölgelerin ne ihtiyacı varsa, gerek ağaçlandırma
gerek sulama, yol, elektrik, her türlü sıkıntısını
gidermek için elimizden gelen gayreti sarf ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakanım
Hangi Avrupa ülkeleri IMFle anlaşma yapmamıştır? diye
sormuştum.
BAŞKAN Yazılı cevap vereceğini söyledi
Sayın Aydoğan.
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) - Sayın Bakan, iki tane
temel gösterge var millî gelirin iller arası
dağılımıyla ilgili. Sosyoekonomik gelişmişlik
göstergesini istiyoruz, bunu verin. Biz de görelim AKP döneminde ne kadar
düzelme olmuştur.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
TÜİK yayınlayacak.
BAŞKAN Evet, bitti mi?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet,
teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
KADİR URAL (Mersin) Karar yeter sayısı istiyoruz
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından Geçti, geçti
sesleri)
BAŞKAN Ona bakacağım.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
17nci maddeyi okutuyorum:
Bağış, hibe ve yardımlara ilişkin
işlemler
MADDE 17 (1) Maliye Bakanı;
a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak
yıl içinde elde edilecek imkânların Türk Lirası
karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının
teklifi üzerine gereğine göre bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider
kaydetmeye,
b) Dış kaynaklardan veya uluslararası
antlaşmalarla bağış ve kredi yoluyla gelecek her çeşit
malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin
ödenmesi amacı ile bunların
karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut veya yeni
açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye ve gereken işlemleri yapmaya,
c) 2009 yılı içinde Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı
devletlerden askeri yardım yoluyla veya diğer yollardan fiilen
sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini, bağlı (B)
işaretli cetvelde açılacak tertiplere gelir ve
karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak özel
tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,
yetkilidir.
(2) Türkiye-Avrupa Birliği mali işbirliği
kapsamında sağlanacak mali imkânların
karşılığı olarak ilgili idare bütçelerinde (05), (06)
ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan
tutarların Ulusal Fona ödenmesine ilgili bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler
başka bir hizmet veya faaliyete tahsis edilemez. Ancak, bu tutarlardan
ödeme esnasında kur farkı nedeniyle oluşan fazlalıklar ve
ilgili projeler için harcanamayan kısımlar, Ulusal Fon
hesaplarında tutulmaya devam edilir ve gerektiğinde bu Kanun
kapsamındaki diğer idarelere ait projelerin eş finansmanı
için kullanılabilir. Ulusal Fona ödeme işlemi Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın talebi üzerine ve projelerin finansman planlamasına uygun
olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir.
(3) İkinci fıkra uyarınca Ulusal Fona ödenen bu
tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve 4802 sayılı Kanun kapsamında
onaylanan Mutabakat Zabıtlarında yer alan hükümler çerçevesinde
kullanılır.
(4) Mali işbirliği kapsamındaki projelerin
yürütülmesine ilişkin çerçeve anlaşmada öngörülen nedenlerle Avrupa
Komisyonuna iadesi gereken hibe, kur farkları ve benzeri türden
doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı, Maliye Bakanlığı
bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden aktarma
yapılmak suretiyle karşılanabilir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüte
aittir.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖGÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; merkezî hükûmet bütçesinin 17nci maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bu kanunda yurt içi ve yurt
dışı kaynaklardan hibe olarak bütçeye gelir kaydedilen
paranın harcama yetkisinin Maliye Bakanlığına verilmesi
var. Bu doğal, olabilir. Ama şunu söyleyeyim: Yurt içi, yurt
dışından gelen fonlar var, bir de diğer fonlar var. O
fonların paraları nereye gidiyor onu bilemiyoruz. Ama bu diğer
fonların özellikle Türkiyedeki kalkınmakta öncelikli olan illere ve
oradaki sağlık, eğitim, altyapı ve diğer harcamalara
gitmesi lazım.
Şimdi örnek vereceğim:
Doğu ve Güneydoğuda eğitim oranı çok düşük.
Üniversiteye girmede Doğu ve Güneydoğu Anadolu en sonuncu, üniversiteye
giremiyor, bebek ölümlerinde 1inci. İller bazında Ardahan 1inci,
Erzurum 2inci, Kars 3üncü. Sağlık Bakanımız da Erzurumlu
çok şükür! Kadın doğumlarındaki ölüm oranında yine
Doğu ve Güneydoğu 1inci. Göç ve yoksulluk, okuma yazma oranı,
buna benzer diğer sorunlar.
Değerli arkadaşlar, bir de orada yaşayan insanlar
var. Doğu ve Güneydoğu olmasa sizin sofranıza kimse et getirmez.
Hayvancılık bitti çok şükür! Hamdolsun hayvancılıkta
teğet geçmedi, hayvancılığı bitirdik. Nasıl
bitirdik? 2010 yılında 98 bin ton kırmızı et
açığı var -yani iki yıl sonra Sayın Bakanım- 2025
yılında 371 bin ton et açığı olacak. Bu sene Kurban
Bayramında insanlar hayvan getirdiler, dikkat ederseniz, hayvan çok çabuk
bitti. Niye bitti? Çünkü eskiden adam 10 tane hayvan getiriyordu, şimdi 5
tane getiriyor. Yani hayvan kalmadı efendim, hayvan üreticisi
kalmadı. Şimdi, böyle olunca
Değerli arkadaşlar, niye böyle oldu? Şimdi, Hükûmet
geçen dönem tarım için çok az para koydu, bu sene de 5,5 katrilyon koydu,
onun da yüzde 10unu bir önergeyle geri çekti bu sene -yani 500 trilyonu daha
aldı- ama mesela çiftçiye ödenecek yem bitkisi parası var, hâlen
ödenmedi. Şu anda kara kış Doğu ve Güneydoğuda.
İnsan parasını alacak ki yem alsın, hayvanına
yedirsin, bahara çıkarsın. Şimdi parayı vermezseniz
insanlar hayvanını bahara nasıl çıkaracak? Mazot
parası ödenmedi, gübre parası ödenmedi.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sütte de ödenmedi.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Değerli arkadaşlar, yani
çiftçiyi destekleme
Demin Sayın Şimşek söyledi, yani biz
İngilterede yaşamıyoruz, Türkiyede yaşıyoruz. Yani
Doğu Anadoluya gidin, erkekseniz orada bir hafta kalın bir köyde
bakayım.
AHMET YENİ (Samsun) Sen hiç kaldın mı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bakın, ben bir
araştırma yaptım değerli arkadaşlar bizim eski
milletvekilimiz Sayın Ersin Arıoğluyla beraber, 16 ilde
-Sayın Ahmet Bey, iyi dinle- 6 milyon 300 bin insan yaşıyor, 6
milyon 300 bin insandan 2,5 milyon insanın banyosu ve tuvaleti yok, 1
milyon 800 bin insanın suyu yok. Hani temizlik imandan geliyordu? 1950den
beri sağ hükûmetler insanların inanç yapısını sömürdü,
Allah, Müslüman, Peygamber dedi -biz hepimiz ona inanıyoruz- ama
Temizlik imandan gelir. cümlesini kullanıp o insanlara su götürmedi, o
insanlara banyo yapacak imkân verilmedi.
Değerli arkadaşlar, bakın, ben geçen gün de dedim,
şimdi yine diyorum, bizim canımız yanıyor. Ardahan Esnaf
Kefalet Kooperatifinin 508 tane ortağı var, 300 milyar lira kredi
istediler, Hükûmetten, devletten. Bana geldiler, iktidar milletvekiline
gittiler, Bakana gittik, efendim, herkese gittik. Diğer bakanlar Ardahana
geldiler, orada anlattık. 300 milyar kredi istediler. 300ü 508e
bölerseniz 590 bin lira adam başı. Kredi alamadılar, bakın.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Niye alamadılar?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Halk Bankasından alamadılar.
Ama aynı Halk Bankası Çalık Grubuna bir kalemde 375 milyon
dolar verdi, 500 trilyon
Niye alamadığını, kardeşim,
araştırın, burada tutanakları al, oku! Kooperatif
kapanmış
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Temcit pilavı gibi karıştırma!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Daha önceden borcu
vardır.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Yahu, tamam da bu vatandaş
sınırda
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Bırak demagoji
yapmayı!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Değerli kardeşim, demagoji
değil, sen demagoji yapıyorsun. Sen desene, çık burada erkeksen
de ki: Çalık Grubuna nasıl 500 trilyon veriyorsun da 1 kişiye
500 bin lira para vermiyorsun?
Bırakın bunları ya! Ayıptır!
Konuştukça batarsınız, batıyorsunuz! Olmaz böyle şey!
Haklıya haklı, haksıza haksız deyin!
AHMET YENİ (Samsun) Ensar Bey, karıştırma o
işi.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi vatandaş, şu anda
eksi 30 derecede kar kış içerisinde orada hayvanıyla beraber
baş başa ahırda yaşıyor, ona 590 bin lira kredi
vermiyorsunuz, Başbakanın damadı Çalık Grubuna 500 trilyon
birden para veriyorsunuz. Bir kişiye! Bakın, 500 kişi mi fazla,
1 kişi mi fazla? Bunun matematiğini bilin, gelin
AHMET YENİ (Samsun) Karıştırma o işi,
karıştırma!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ha, tabii, karıştırma.
Şimdi, bakın, başka bir şey söyleyeceğim.
Şimdi, burada şu gazeteyi okuyun lütfen. Ne yazıyor burada
biliyor musun? Satılık köy diyor. Bu AKPnin
ayıbıdır!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kimin gazetesi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Son Vilayet gazetesi, Ardahanda
çıkıyor. Ardahanda çıkıyor. Bu gazetenin sahibi de
DTPlidir
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen mi çıkarıyorsun?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, müsaade eder misiniz.
Lütfen
DTPlidir, DTPli Fakir Yılmaz diye bir arkadaşın
gazetesidir. Satılık köy. Niye satılık köy?
AHMET YENİ (Samsun) Alsana o köyü o zaman, zengin
adamsın, alsana.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sana satayım
BAŞKAN Sayın Yeni
Sayın milletvekilleri
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Hakkı benim müşteri.
Hakkı benim müşteri, ama daha fazla para verirsen sana satarım.
Bakın değerli arkadaşlar, polemik yapmayalım.
Bakın, Gölenin Ağılyolu köyünde kadastro geçerken
-Sayın Bakanım, lütfen bu tutanakları alın- köyün bütün mal
varlığını tutmuş devlete yazmışlar. Devlet
vatandaşın elindeki bütün zilyetlik hakkını
almış. Hâlbuki, Medeni Kanuna göre, hilesiz hurdasız,
çekişmesiz yirmi yıl zilyetliğinde bulunan gayrimenkul kişinindir. O kişiye değil,
köylülere değil, almışlar devlete vermişler, vatandaşın
elinden alınmış. Adamlar da kalkmış diyorlar ki:
Artık madem devlet bizim elimizden arazimizi aldı, köyümüzü de
satılığa çıkarıyoruz, köyü de alan varsa gelsin
alsın. Burada belgeyle konuşuyorum değerli arkadaşlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şahidin DTP mi oldu?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bu belgedir.
AHMET YENİ (Samsun) Gazete senin mi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) DTPli bir arkadaş
çıkarıyor. dedim.
Durun şimdi
Bakın, Ziyaddin Gültekin ve Recep Atalayın köyü,
işte belgeler de burada, tutanakları burada, Göle
Kaymakamlığı Mal Müdürlüğü tutanakları. Değerli
arkadaşlar, işte resmî belge bu. Kaymakamlığa inanıyor
musun sen? İşte belge.
Şimdi, dur bakalım, bizim orada Eşeğin
büyüğü ahırdadır. derler ya. Gel buraya
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Estağfurullah.
HASAN KARA (Kilis) Bir daha söyler misin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Eşeğin büyüğü
ahırdadır. diye bizde bir atasözü var.
Şimdi, bu resmî belge. Değerli dostum, iyi dinle,
fotokopisini vereceğim.
Hayvan haciz tutanağı
Hayvan haciz tutanağı
AHMET YENİ (Samsun) Doğru, ödememişse ne
yapsın?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bir dakika kardeşim, resmî
belgeden bahsetmiyor muyuz?
Erzurum-Pasinlerde, bakın, adamın 10 tane
hayvanını haczetmişler. Ne zaman?
AHMET YENİ (Samsun) Ödemeyince ne yapsın, ödemeyince?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bir dakika arkadaşlar.
Bakın, tarihini de söyleyeyim, on birinci ayın 17sinde,
yani 17 Kasım 2008de. Jandarmayla beraber gitmiş, jandarmayla
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Alacaklı kim?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Alacaklı Ziraat Bankası.
AHMET YENİ (Samsun) Niye alsın banka?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bravo, aferin. Tarım kredi
kooperatifi, Ziraat Bankası.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)- Siz iktidara gelin, geri
almayın.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Müsaade eder misiniz. Bakın,
diyorsunuz ki
AHMET YENİ (Samsun) Polemik yapma!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ya bir dakika arkadaşlar,
demagoji yapmayın.
AHMET YENİ (Samsun) Parayı verip geri almasın
mı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Demagoji yapmayın. Diyorsunuz ya
Biz tarıma bu kadar kredi verdik. Çiftçiyi böyle
kalkındırdık, geliştirdik. Gerçekleri konuşalım,
birbirimizi karalamayalım ya! Ben sizi karalamıyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Ensar, karalamadığın
şey yok!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Elimde belgeyle konuşuyorum
Ahmetçiğim. Bir dakika ya!.. Elimde ben size belgeyle konuşuyorum.
Bakın, adam ne yapmış biliyor musunuz
arkadaşlar: 300, 300 daha, 200, 600, 800 bin lira daha nakliye parası
ödemiş. 10 tane hayvanını kamyona yükletmiş, kamyon için de
ayrıca nakliye parası almışlar.
Ya bakın değerli arkadaşlar, siz köylüyü, çiftçiyi
öldürüyorsunuz. Haciz varakasını gösteriyorum, gülüyorsunuz. Ama
inanıyorum 29 Martta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Millet kan ağlıyor,
onlar gülüyor. Sen devam et.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
29 Martta bu halk size ders
verecektir değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) Parayı ver, geri alma değil
mi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, değerli
arkadaşlar, birbirimizi karalamayalım. Birbirimizi kötülemeyelim. Ben
şimdi bu belgeyi göstermeden Ya nerede belge? Nerede haciz? Herkes rahat,
huzur, refah içerisinde. diyecektiniz. İşte belgeyi gösterdim,
fotokopi burada. Haciz tutanağı burada.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kaç tane var bunlardan?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Erzurum 4. İcra Müdürlüğü
Beyefendi, Erzurum 4. İcra Müdürlüğünden ismini de söylemek
istemiyorum- Ziraat Bankası Erzurum Şubesi haczetmiş
Beyefendi. Ziraat Bankası Erzurum
Şubesi
Bakın, bir tane daha gösteriyorum: Bunda sıkı dur,
dinle, Konyalı var mı burada? İyi dinle.
AHMET YENİ (Samsun) Parayı geri almasın mı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Konyadan 5. İcra Dairesi Ceza
şeyinden 27 milyar lira anapara varmış, 139 milyar olmuş.
139 milyar lirayı kaç milletvekili ödeyebilir şimdi borcunuzun?
Ödeyebilir misiniz? Köylü ne ödeyecek? Köylü değil hayvanını,
kendisini satsa ödeyemez değerli arkadaşlar. Bu gerçekleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür
edebilir miyim?
BAŞKAN Edemezsiniz, çünkü süre verdim.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Değerli arkadaşlar,
birbirimizi karalamayalım. Ben belgeleri getirdim, bu belgelerin
fotokopilerini sizlere dağıtacağım. Lütfen tedbirinizi ona
göre alın.
Teşekkür ederim. (CHP ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
adına bütçe kanununun 17nci maddesi üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önce çok önemli bir şeyden söz
etmek lazım, o da şu: Elimizde şu anda Türkiye İstatistik
Kurumunun değerli bir belgesi var. Burada, satın alma gücü paritesine
göre 27 ülke içerisinde gayrisafi yurt içi hasıla mukayesesi
yapılmış, karşılaştırması
yapılmış; bu karşılaştırmada toplamın
100 olduğunu kabul ederek, yani 27 ülkenin 100 olduğu kabul
edildiği zaman, mesela burada Türkiye 44 değer almış,
Lüksemburg 267, İrlanda 156, Hollanda ise 131. Mesela, bize en yakın
ülkelerden Arnavutluk 24, çok ilginçtir daha yeni devlet olmaya
çalışan Sırbistan Karadağ bile 43 civarında.
Şimdi bakın, çok önemli bir şeyi
tartışıyoruz, Türkiye'nin 2009 yılını ve
geleceğini tartışıyoruz. Aslında, gerçekten bütçe
önemli bir siyaset belgesi, geleceğe dönük önemli bir yapılanmanın
imzalanması ve burada, Parlamentoda bunun altının çizilmesiyle
ilgili ve ben çok dikkat ediyorum, dikkatimi çekiyor, hiç o konularda
tartışmıyoruz, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili
tartışmıyoruz. Geçmişiyle ilgili de kesin hesap kanunu var,
kesin hesap kanununu da tartışmıyoruz. Şimdi burada
bazı itiraz ettiğimiz, hatta O Hükûmet, bu Hükûmet; şu
yılda bu yapıldı, bu yapıldı. diye
eleştirdiğimiz
E, niye peki o zaman o kesin hesap kanunlarına
ret oyu vermediniz? O kesin hesap kanunları elinize geldi. Şimdi
tekrar öyle. Mesela, 2007 yılındaki kesin hesap kanununu
tartışıyoruz, hiç konuşulmuyor; o da bir seçim
yılıydı. Hele bu 17nci madde önemli mesela; burada, çok ciddi
kaynakların, hibelerin aktarılması meselesi var.
Aşağı yukarı buna benzer maddeler 2007 yasasında da
var. Onlarla ilgili hiçbir şey tartışmadık çünkü gerçekten
bütçeye karşı, nedense, her geçen gün bu Mecliste bir ilgi
azalması var. Bu, burada katılımdan daha önemli bir şey,
yani sadece katılmak değil; bakın, medyanın koltukları
da boş, Türkiye'nin geleceğe dönük yapılanmasını
gerektiren orta ve uzun vadeli planları da içerisinde olan bütçeyle ilgili çok az ilgi var
Türkiyede. Sadece iktidar partisinde değil, muhalefet partilerinde de
var. Ama arada sırada birbirimizi yemekle uğraşıyoruz; o da
çok önemli değil. Yani Türk ekonomisini bütün bunlar hakikaten kurtaramaz
çünkü zor bir de 2009 yılı bizi bekliyor, zor bir 2010 yılı
bizi bekliyor. Onun için
Hele bu 44 puan almak çok ciddi bir mesele yani biz, sözüm ona
ortak üye olacağımız veya yakında işte, müzakere
ettiğimiz, edeceğimiz Avrupa Birliğinin yarısından
daha az bir düzeydeyiz demek bu. Peki, biz nasıl o düzeyi
yakalayacağız? Bence, benim anladığım anlamda, dünya
gayrisafi millî hasılasından yüzde yarıma yakın pay alan
Türkiye'nin nüfusu yüzde 1; yüzde 1 pay alması gerekiyor önce, her
şeyden önce. Benim anladığım gerçek milliyetçilik de bu,
Türkiyeyi sevmek de bu, Türkiye'nin bu bölgedeki önemini kavramak da bu, önce
ekonomik olarak güçlü olmak da bu ama görünüyor ki kamu hazinesi ve kamu maliyesinde
bu zaaf, hâlâ daha gücü göstermiyor.
Mesela, bu maddeyle ilgili birkaç şeyi de söylemek istiyorum.
Önce hibeler, biz hep hibeler aldık. Bunun YTL
karşılıklarını, işte navlunların,
vergilerin, Savunma Bakanlığının tümünün karşılıklarını
yazdık bütçeye ve bu güvenlik için genellikle olan şeylerin mesela
yetkisi Sayın Maliye Bakanında, yine bu maddede var aynı
şey. Ama Avrupa Birliğinden aldığımız
fonların, ulusal fonların ve onları kullandığımız,
ki ona bir o kadar daha bizim katkıda bulunmamız lazım, onlar
karşılıklı değil, onlar da ilgili bakanlıklarda
Yani bir kere, o bütçe disiplininde kimin ne yaptığı da çok
önemli bir biçimde belli değil. Yani özellikle finansman ve kamu maliyesi
açısından, kamu hukuku açısından ciddi bir eksiklik var.
Yani bir taraftan Maliye Bakanı imzalıyor, öbür taraftan ilgili
bakanlıklar imzalıyor, ilgili bakanlar imzalıyor. Efendim,
işte Avrupayla ilgili bir bakan onun imzası veya hazineden sorumlu
bakan
Bir kere, önce, gelin hep birlikte, bu ekonominin kaosa girdiği bir
dönemde ekonomi hukukuyla ilgili ciddi önlemler alalım. Piyasayı
düzeltmekten önce, gelin bir kere de şu kamu hukukunu, özellikle ekonomi
hukukunu kamu için yeni baştan düzenleyelim. Aksi hâlde bu işlerin
içinden çıkamayız. Bir kere, kimin ne yaptığı şu
yasada bile çok açık değil. Ayrıca bu yasayı yazan 5-10
kişinin de anladığı bir şey bu, onu da arz etmekte
yarar var. Yani birçoğumuz -ne kadar çok üzerinde dursak da- şurada
yazanı çok fazla da anlamadığımıza ben
inanıyorum. Ben çok anladığımı iddia etmiyorum. Ama
oradaki bürokratlar
Zaten bakıyorum, bazen orada oturan
bürokratların sayısı bizden daha fazla oluyor burada. O daha da
ilginç. Hep el yordamıyla yaptığımız için pek de biz
işi ciddiye almıyoruz herhâlde o konuda.
Şimdi, mesela ekonominin genel hâli o kadar önemli bir
şey ki ekonominin genel hâli bu bütçeye hiçbir şekilde
yansımıyor. Yani biz oturup gelecek altı aylık dönemde,
aman kimse yanlış anlamasın Bir krize girelim, takla
atalım. falan da diyen yok ama gelecek bu altı ayda bu ekonominin hâlinin
bunları yansıtmadığını biraz önce Sayın
Bakan açıkladı, Biz, üç ay önceki verilere göre yaptık. dedi.
Ee peki, bu kadar ciddi bir şey varsa ekonominin hâlini yansıtmayan
bir bütçeyi sunmak bir parça yanlış değil mi?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Ne yapalım?
MİTHAT MELEN (Devamla) Bu bütçeyi
değiştireceğiz, değiştireceğiz.
Yapacağımız o, şimdiden değiştirmek,
şimdiden revize etmek lazımdı, çıktıktan sonra
değil.
Yapılacak şey açık, Çek Kanunu yetki vermiş
zaten. Ama, ileride bunları tekrar burada konuşmak zorunda
kalacağız. Bence şimdiden yapmak lazımdı.
Mesela bakın, bu senenin sonunda Türkiyede çok ciddi bir
toplantı var, IMF ve Dünya Bankasının uluslararası
toplantısı var. O, önemli bir toplantı. Niye? Türkiyeye
geliyor, öyle bir dönemde geliyor ki dünya altüst olduğu zaman geliyor.
Ona bile bir hazırlık yapmış değiliz, orada bir
şey üretmemiz lazım. Belki bir İstanbul deklarasyonu önemli olur
dünya ekonomisi için. Onun için bile bir hazırlık yapmıyoruz.
Yani dünya ekonomisi öyle yeni bir hâl alıyor ki, ben ona
katılıyorum, sadece Türkiye değil bu işin içinde. Ama ne
bütçe ne o, hiç bu konuda
Yani bizim etkilendiğimiz ve
etkileyeceğimiz sektörler için ciddi bir
hazırlığımız yok, ileride zamanı gelince
bunları yaparız diye.
Belki eski teorilere, maalesef, yani çok da fazla iştirak
etmememe rağmen, ama o eski yapıya, daha kısılma, kapanma
yapısına dönmek zorunda kalacağız 2009 yılında.
Bunu da Türkiye için tehlikeli görüyorum. Gerçekten, özellikle İstanbulda
sıkıntıların büyük olduğunu da söylemek istiyorum.
İstanbuldaki sıkıntıların, piyasada yanan ateşin
büyük olduğunu söylemek de bence hoş bir şey değil.
Anadoluya da yeni sirayet ediyor, Anadolu da yavaş yavaş bu
ateşle yanmaya başlıyor. Onun için, şimdiden fazla
tartışmadan, gelin, hep birlikte bu altyapıyla ilgili,
ekonominin altyapısıyla ilgili yasaları çıkarmaya
çalışalım; en azından ocak ayında başlayalım
buna, ilgili konulara.
İki tane yasa çıkardık ekonominin
altyapısıyla ilgili: Bir tanesi
araştırma-geliştirmeydi, öbürü de sosyal güvenlikti; ikisi de
tam değildi. Onun için, hep birlikte bunu düşünelim. Sadece bütçe
içinde ekonomiyi konuşmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MİTHAT MELEN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bu Parlamentonun yeni yapılanması içerisinde gerçekten
yeni bir ekonomik komisyona ihtiyaç var ve bu ekonomik komisyona da mümkün
olduğu kadar bütün kurumların hesap vermesini sağlamak
lazım, yani raporlamayı sağlamak lazım. Bu bütçeyi
çıkardıktan sonra da hiçbir konuda izlemiyoruz, taa bir sene sonraya
kadar. Çünkü geçen sene de ben aynı sözleri söyledim. Aradan geçen dönemde
hiçbir şey değişmedi, yine aynı şeyleri söylüyorum.
Bir sene sonra yine aynı şeyler olacak. Ama bir sene sonra,
inşallah, Türkiye'nin krizde olduğunu söylememek lazım,
söylememeye çalışmalıyız. O görev de sanıyorum bu
Parlamentoya düşüyor.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Melen.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Iğdır
Milletvekili Sayın Pervin Buldan.
Buyurun Sayın Buldan. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Demokratik Toplum Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, burada bütçe görüşmeleri
yapılıyor ama maalesef, Maliye Bakanımız Sayın Unakıtan
burada yok. Gerçi burada olsa bile muhalefetin hiçbir sorusuna doğru
düzgün cevap vermedi, bütün soruları geçiştirdi. Bu açıdan, ben
farklı bir konuya değinmek istiyorum, aslında hem
İçişleri Bakanlığını hem de Adalet
Bakanlığını ilgilendiren bir konu.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere ülkemizin
yakın tarihinde binlerce insanın katledildiği,
kaybedildiği, köylerin boşaltıldığı bir
insanlık felaketi yaşandı. 1992 yılında Vedat
Aydın cinayetiyle start alan faili meçhul bırakılmış
cinayetler süreci ve yine eş zamanlı olarak binlerce
insanımızın kaybedilmesiyle karanlık bir ülke tarihi
yaşanmıştır. Bu süreçte, analar, babalar, kızlar,
oğullar, eşler, her biri can parçası olan binlerce insan
yitirilmiştir. Genç, yaşlı, çocuk gözetmeksizin, özellikle
birçoğu Kürt kökenli olan binlerce yurttaşımız
kaybedilmiş, birçoğunun kaybedilişinin ardından cesetlerine
ulaşılmış ve binlercesinin de akıbetinden hâlâ haber
alınmış değildir. Bu karanlık dönemin payına
düşen en acı deneyimlerden birini yaşamış olmama
rağmen, kaybettiği yakınının bedenine, sesine,
varlığına veya sadece herhangi bir zerresine ilişkin hiçbir
şeye ulaşamayan kişilere kıyasla kendimi şanslı
hissetmenin daha da ağırlaşan acısını
taşımaktayım. Bu konuda yaşanan gelişmelerse, bu
ülkenin bir yurttaşı olarak yaşadığımız
acılara bir de utancı eklemektedir.
Siyasi cinayetlerin ilk kurbanı olan değerli siyasetçi
Vedat Aydına o ilk kurşunu sıkan bulunamadı ve
sonrasında her yıl ve hatta her gün daha da artarak binlerce
insanımıza aynı kurşun sıkıldı. Aynı
kurşun, insan hakları savunucularına, aydınlara,
gazetecilere, iş adamlarına, köylülere, gazete
dağıtımcısı çocuklara ve nihayetinde evinin
kapısının önünde beklemekten başka hiçbir suçu ve edimi
bulunmayan on iki yaşında bir yürek olan Uğur Kaymaza
sıkıldı. Aynı kurşunun sahipleri, binlerce
insanımızı da kaçırıp kaybettiler. Görgü
tanıkları hep aynı noktada birleşti; kaçıranların
resmî kimlikleri ve silahları vardı. Aynı eller tarafından
işlenen cinayetlerden geriye kalan bedenler üzerinde bırakılan
aynı işkencelerin izleriydi. Kafataslarından ve göğüsten
sıkılan kurşunlar, beden üzerinde eritilmiş naylonlar ve
söndürülen sigaralar.
Tüm bunlar yaşanırken Susurlukta patlayan gerçeklik bu
insanlık trajedisinin organizatörlerine ilişkin bilgiler ortaya koydu
ancak derin devlet ya da kontrgerilla olarak kabul edilen sorumlular bizzat
devlet tarafından alenen korumaya alındı. Meclis bünyesinde
kurulan Susurluk Araştırma Komisyonu da hiçbir sonuca
vardırılmadı. Susurluk Komisyonu hazırlamış
olduğu raporunda cinayetlerin faillerinin yer aldığı bölümü
sansürleyerek kamuoyundan gizledi.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller 1993 yılında
İstanbul Holiday Inn Otelinde yaptığı basın
toplantısında Örgütlere yardım eden Kürt iş
adamlarının listesi elimizde, bunlardan hesap soracağız.
diyerek Kürt iş adamlarını hedef tahtasına koymuş ve
arkasından Kürt kökenli iş adamlarına yönelik faili meçhul
tutulan cinayetler serisi başlatılmıştır. Kürt kökenli
iş adamları olan Savaş Buldan ve arkadaşlarının
kaçırılarak katledilmesi olayı tam da bu beyandan sonra
gerçekleştirilmiştir.
Bu cinayetlere ilişkin birçok delil ve beyan olmasına
rağmen resmî merciler hiçbir girişimde bulunmamıştır.
Savaş Buldanın öldürülmesi devlet açısından yararlı
bir olaydır. diyerek olaydaki suçunu sahiplenen kişilerin
beyanlarına rağmen, Mehmet Ağarın Bin operasyon
düzenledim. demesine rağmen, hâlâ bu bin operasyonun ne olduğu ve
kimlere yönelik olduğu öğrenilmedi. Bu bin operasyonda kaç cinayetin
olduğu ve kaç insanın kaybedildiği gerekli soruşturmalar
yapılmadığından kimse tarafından bilinemedi.
İşte bu nedenledir ki aynı güçler
varlıklarını sürdürmeye, insanlara korku ve dehşet salmaya
devam ettiler. Yüksekova, Hakkâri ve Şemdinlide aylarca devam eden
bombalamaların failleri Şemdinli olayı ile gün yüzüne
çıktı. Halk kendi katillerini bizzat kendisi yakaladı ve devlete
teslim etti. Sivil mahkemede otuz dokuz yıl ceza alan sanıklar askerî
mahkemede tahliye edildiler ve yeni tayinlerle ödüllendirildiler. Bazılarının
bu iyi çocukları gittikleri yerde de boş durmadılar.
Şemdinli sanıklarından uzman çavuş olan Tanju Çavuş,
Ispartada Van ili nüfusuna kayıtlı olan müteahhidin öldürülmesinden
dolayı zanlı olarak tutuklandı. Şemdinli olayı
yaşandığı zaman Sonuna kadar gideceğiz. diyen
Başbakan, kendisine çözüm talebiyle giden Şemdinli halkına
Benden su isteyin, okul isteyin, yol isteyin ama başka hiçbir şey
istemeyin. diyebildi. Başbakan, adaletin, can güvenliğinin
olmadığı bölgeye yapabileceği tek şeyin bina
olabileceğini söyleyerek Şemdinli dosyasını kendisi
açısından kapattı.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar faili meçhul
bırakılan cinayetler ve kayıp sayısı konusunda
sayısal bir veriye ulaşmak ne yazık ki mümkün
olmamıştır. Resmî makamların da bu konuda herhangi bir
çalışması bulunamamaktadır. Sadece bizim bildiklerimizin
sayısı on binleri bulmaktadır.
Yaşanan bunca kayıp ve cinayet, çoğu kez
sorumluların adreslerini ele vererek deliller ve görgü
tanıklarını bıraktı geride. JİTEM
itirafçısı olan Abdülkadir Ayganın itirafları, JİTEM
eliyle kaybedilen insanların ve faili meçhul olarak bırakılan
cinayetlerin tanıklığını anlatıyordu. Vedat
Aydın cinayeti de bunlardan birisiydi. Ancak, ülkemiz adaletine, her zaman
olduğu gibi, tanıklar ve deliller yeterli gelmedi.
Biz, bugüne kadar, kayıp yakınları ve faili meçhul
bırakılan cinayetlerde yakınlarını yitirenler olarak
birçok alanda taleplerimizi dile getirdik. Davalarımızın
birçoğu, Türkiyede iç hukuk yolları tıkanıklığından
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) Sayın Başkan, bunlar
bütçe maddeleri mi?
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Bu bütçe,
İçişleri Bakanlığının bütçesi bu insanların
öldürülmesine gitti.
SIRRI SAKIK (Muş) Sen niye rahatsız oluyorsun?
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sen pompalını
alda gel, pompalını!
PERVİN BULDAN (Devamla) İçişleri ve Adalet
Bakanlığını ilgilendiren bir konu. Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tarafından
cezalandırıldığı zaman, bizlere, ceza olarak, para
vermiştir ve bu bütçeden gittiği için beni ilgilendiriyor, sizi çok
fazla ilgilendirmeyebilir.
BAŞKAN Sayın Buldan, Genel Kurula hitap edin lütfen.
PERVİN BULDAN (Devamla) Kayıplar geçmişe ait bir
gerçeklik değildir. Bu gerçeklik, hâlâ, bizim ülke gerçekliğimizdir
ve zaman ilerledikçe daha da ağırlaşan bir gerçekliğe
dönüşmektedir.
Birleşmiş Milletlerin bildirisinde de
yayınlandığı üzere, zorla kayıp etme eylemi, gerçek
açıklığa kavuşmadıkça devam eden bir suç olarak kabul
edilmektedir. Gelinen aşamada Türkiye daha fazla bu suçun
taşıyıcısı olmamalıdır ve biz de artık
bu suçun tanıklığını yapmak istemiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ne kadar
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay Türkiye faili
meçhul cinayetler ülkesi olmaktan çıkmıştır. dese de,
Türkiye hâlâ bir kayıplar ve faili meçhuller ülkesidir. Ülkemizde
aydınlatılmamış bunca cinayet dosyası varken ve hâlâ
bulunamamış binlerce kayıp insanımız varken, bu ülke
hiçbir zaman Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, faili meçhul
cinayetler ülkesi olmaktan çıkamayacaktır. Demokratik bir hukuk devleti
olmak Sayın Bakanın algıladığı kadar basit
değildir. Bizzat devlet eliyle cinayetler işlenmiş ve bu
cinayetlerin hesabı görülmemişse ve hâlâ açılmayı bekleyen
onlarca toplu mezar varken, bu Hükûmet, maalesef, aklanamaz.
Bu ülkede işlenen cinayetler aslında faili meçhul
değildir. Her cinayetin bir faili vardır kuşkusuz. Fakat bu
failler saklanarak, cinayetler faili meçhul
bırakılmıştır. Derin devlet gibi, çete gibi
tanımlamalar havada uçuşarak, aslında, bizzat devletin
kendisinin bu kirli işleri sakladığı görülmüştür.
Şimdi, hepimizin bildiği gibi Ergenekon Davası
görülmektedir. Belki de Türkiye'nin karanlık tarihinin
aydınlatılmasına olanak sağlayacak nitelikte
sayılabilecek bir dava olan Ergenekon Davası, maalesef ki, daha
başlamadan çok ciddiyetsiz bir mahiyete büründü. Davanın sadece
birkaç kişi üzerinden yürütülmeye çalışılması ve hâlâ
JİTEM gibi bazı oluşumların kabul edilmemesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
PERVİN BULDAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Genelkurmayın temiz tutulması çabası bu
davayı gölgelemiştir.
Demokratikleşmeye, toplumsal barışa ve
kardeşçe yaşama şiddetle ihtiyaç duyduğumuz şu
dönemde, ülke tarihinde hâlâ sayısı on binleri bulan cinayetlerin
aydınlatılmamış olması, kardeşçe
yaşamı, demokratikleşmeyi ve toplumsal huzuru imkânsız
kılmaktadır.
Biz özür dilenmesini beklemiyoruz. Biz, her yurttaşın
devletinden temel beklentisi olan adaleti, bir an önce ertelemeden ve
saptırmadan sağlamasını istiyoruz. Bu bağlamda,
özellikle faili meçhul cinayetlerin en yoğun işlendiği dönem
olan 1991-1995 savaş konseptinin sorumlusu olan dönemin
Başbakanı Tansu Çillerin, dönemin Emniyet Genel Müdürü ve
İçişleri Bakanlığı görevinde bulunan Mehmet Ağarın
bir an önce yargılanmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz
Konya Milletvekili Sayın Hüsnü Tunaya aittir.
Buyurun Sayın Tuna. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HÜSNÜ TUNA (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısının 17nci
maddesi bölümünde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe, Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları
içerisinde yaşayan 70 milyon vatandaşımızın
hakkını, hukukunu ilgilendiren bir husustur. Bu nedenle,
insanlarımızın arasındaki ilişkileri ilgilendirecek
bazı konulara temas etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bir kısım zevatın
Ermenilerden özür dilemeliyiz. diyerek başlattığı imza
kampanyalarına karşılık, kimileri de Özür
dilemeyeceğiz. kampanyaları başlatarak yeni bir gerilim
kaynağı oluşturulmaktadır. Kim kimden ve niçin özür
dileyecek ve ne nasıl unutulacak? Ortada yüz yıl öncelerde meydana
gelen büyük sosyal travmaların olduğu ve korkunç trajedilerin
yaşandığı bir durumun olduğu gerçek. Osmanlı
çökerken yaşanan büyük sosyal travmadan zarar görmeyen bir halk kesimi
kalmış mıdır ki sadece Ermenilerin başına
gelenler için üzülelim? Savaş sonunda asırlarca
yaşadıkları Anadoludan zorla sökülüp götürülen binlerce
Hristiyan Rumun ve Yunanistandan Anadoluya getirilen binlerce Müslüman
Türkün acıları sanki daha mı az idi? Bu dönemde büyük bir
sosyal travma ve trajedi topluca yaşanmıştır.
Çeşitli etnik yapılardan oluşan bir toplumsal
yapıya sahip ülkede ve atmosferde özür dilemek veya dilememenin
tarafları yeniden ve daha da hınçlı bir şekilde
saflaşmaya sürükleyeceği ortadadır.
Bu özür dileme tartışması sürerken, bir
milletvekili, 17 Aralık günü yaptığı ve daha sonra da devam
ettirdiği açıklamalarında Cumhurbaşkanımız
Sayın Abdullah Gülü Ermenistanla münasebetleri düzeltme yolunda
atılan adımlar dolayısıyla eleştirmiş, sonra
eleştirilerini akıl ötesi noktalara kadar vardırıp,
annesinin etnik kökeninin araştırılması, hatta daha da
ileri giderek DNA testi yapılmalı. gibi son derece kaba,
şovenist bir kavmiyetçilik sergilemesine şahit olduk. Söz konusu
milletvekili bu açıklamalarıyla o eli öpülecek annenin etnik
kökeninde Ermenilik olduğu intibaı vererek aşağılamaya
çalışıyordu. Bu milletvekilinin daha önce de Kürtlerin çok fazla
çoğalmasından da yakınarak ve buna karşı tedbir
alınmasını önerecek kadar ırkçı ve faşist bir
görüntü sergilediği henüz unutulmadı. Bir kişi niçin bu densiz
söz ve tavır karşısında asırlarca öncesinden beri
ailesinin köklerinin Müslüman ve Türk olduğunu açıklamak zorunda
kalsın!
Bu ırkçı, kafatasçı ve faşist
anlayış nedeniyle, Anadolu gibi tarih devirleri içerisindeki büyük
çalkantılardan geçen bir coğrafyada insanların hangi kavimden
olduğu, hangi etnik kökenden geldiğinin tartışılması
yerine soy ve kan bağının indi yorumlardan ibaret olduğunu
ve kimsenin maddi hamurunun diğerinkinden daha üstün
olmadığını, insanlar arasındaki tek ayrım
ölçüsünün insani faziletler olduğunun ifade edilmesinin daha anlamlı
olduğunu düşünüyorum.
Uğrunda emek vermediği, doğuştan edindiği
bir özelliğe dayanarak kendini üstün, başkasını
aşağı görme geleneğini İblis
başlatmıştı. Ben ateştenim, Ademse topraktan.
diyordu. İlk etnik köken davası, böylece, İblisin küfrüyle
başlamış oldu. Etnik kökeniniz itibarıyla beş yüz
yıl, hatta bin yıl gerilere gittiğinizde ne olacak, hem bu neyi
ispatlayacak? Sonrası bir karanlık zaman tüneli değil mi?
Bütün insanların Hazreti Ademle Havvanın
çocukları olduğunu düşündüğünüzde geçmişlerinizin
hangi din veya kavimden, etnik kökenden olmalarını nasıl önemli,
hayati bir ölçü olarak alabiliriz? Hem, kimin etnik kökeni birkaç yüzyıl
geriye doğru gidildiğinde çeşitli kavimlerle karışmaz
ki? Kaldı ki bir imparatorluktan geride kalan bir halkta her kavimden ve
her dinden insanların bulunmasından daha tabii ne olabilir?
Binlerce yıldır Türk, Kürt, Rum, Ermeni, vesaire
Anadoluda birlikte yaşamış bir toplumun kendi içlerinden
çıkan bazı kesimlerin suç veya mücadeleleri yüzünden bütünüyle suçlu
sayılması hak ve insaf ölçüleriyle bağdaşmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HÜSNÜ TUNA (Devamla) İttihat ve Terakkinin resmî
ideolojisinin Türkçülük temeline dayandığı ve bugün hâlâ da
sürdüğü bilinen bir şeydir. İçinde bulunan bütün tebaayı
Allahın bir emaneti olarak algılayan bir devlet
anlayışı yerine, sadece, Filan veya falan kavimden olmak ya da
olmamak. gibi ölçüler getirilince böyle bir kısım kanlı tabloların
olması kaçınılmazdır. Bu topraklarda yaşayan herkes,
etnik ve dinî kökeni ne olursa olsun barış ve huzur içinde
yaşamalıdır.
Faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkmasını
isteyenler, Ergenekon soruşturmasında AK PARTİnin iradesine
destek vermelidir. Bugün son günlerde ortaya çıkan faili meçhul cinayetlerin
faillerinin ortaya çıkması AK PARTİ İktidarının
iradesiyledir. Ergenekon soruşturması sulandırılırsa
Ergenekon savcısının kademe ilerlemesini durduran
kişilerden hesabını sormakla ancak bunun
sulandırılması önlenebilir. Aksi takdirde, o faili meçhulleri
işleyen güçler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSNÜ TUNA (Devamla)
bugün Ergenekonu devam ettirmek isteyen
savcıları da baskı altına almaya
çalışıyorlar.
Onun için, burada herkes Ergenekon soruşturmasına, AK
PARTİ iradesine destek verirse faili meçhuller bundan sonra kalmayacak ve
üstelik hepsi açığa çıkacak demektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Yargıyla Hükûmet birbirine
karıştı galiba.
BAŞKAN - Şahsı adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
görüştüğümüz bu bütçe AK PARTİ İktidarının
yedinci bütçesidir. Bundan önce kabul edilen bütün bütçeler gibi yine bu
bütçemiz de milletimize hizmet anlamına en uygun hizmetin
verilebileceği bir bütçe olacaktır ve bunu da AK PARTİ bugüne
kadar başarıyla getirdi. AK PARTİ İktidarı bütçe
disiplininden hiçbir zaman taviz de vermemiştir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ bütçelerinin millet
için hazırlanan sosyal bütçeler olduğu hiçbir zaman
unutulmamalıdır. Geçmişteki AK PARTİ bütçelerinde
olduğu gibi, 2009 yılında da maliye politika hedeflerimiz aynı
şekilde devam edecektir. Hükûmetimiz döneminde tesis edilen mali disiplin
devam edecektir.
Bir konudan da kısaca bahsetmeden geçemeyeceğim. Şu
an dünyayı saran ekonomik kriz malumunuz. Söz konusu küresel mali krizden
ülkemiz asgari şekilde etkileniyorsa, bu, altı yıldır AK
PARTİ tarafından uygulanan piyasa önlemlerinin, uygulanan bütçe
politikalarının ve mali disiplinin bir sonucudur. Değerli
arkadaşlar, işte bu politikalarladır ki AK PARTİ ile
Türkiye çağ atlıyor, büyüyor ve gelişiyor. 2002den bu yana ki
ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz- bizler bu bütçeyi ne
şekilde, nasıl kullandığımızı
halkımız çok çok iyi biliyor. Hafızai beşer nisyan ile
maluldür hesabı uyarınca ben çok kısa ve öz olarak,
değerli arkadaşlar, 2002deki tablo ile bugünkü tabloyu şöyle
nereden nereye geldiğimizi ispat açısından, halkımızın
bunları biraz daha böyle başını iki elinin arasına
alarak, düşünerek hakikaten AK PARTİ İktidarının
nelere kadir olduğunu görmesi açısından ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce muhalefetten bir
arkadaşımız burada bir gazete kupürünü gösterdi. Şimdi ben
eğer 2002den önceki gazete kupürlerini getirseydim, emin olun, o
kupürlerde neler olurdu. Bütün sayfalarında birtakım canavarlar
olurdu. Neydi bu canavarlar, hatırlayın şöyle bir: Zam
canavarı var mıydı? Enflasyon canavarı var mıydı?
Trafik canavarı var mıydı? Faiz canavarı var
mıydı? Evet, bunların hepsi o tarihlerde vardı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Şimdi yok mu?
AHMET AYDIN (Devamla) O günün iktidarları o
canavarları maalesef yenemediler.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Trafik canavarı yok mu
şimdi mesela?
AHMET AYDIN (Devamla) - O canavarlar büyüdü, gelişti, o
canavarlar o günkü iktidarları yedi.
O karanlık tabloların yerine bugün, çok daha geleceğine
güvenle bakan bir hükûmet ve beraberinde büyüyen bir ülke söz konusu.
Gayri safi millî hâsılamız, değerli
arkadaşlar, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, yani 2002ye kadar,
seksen beş yıllık süreçte 230 milyar dolar idi.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Borçlarımız ne kadar,
borçlarımız?
AHMET AYDIN (Devamla) - Biz bunları altı yılda 3e
katladık. Bakın, seksen beş yıldaki birikimi biz altı
yılda 3e katladık ve 650 milyar dolarlara getirdik. Hakeza,
kişi başı millî gelir de aynı oranda artmış
bulunmaktadır.
Enflasyonumuz, işte, kocamandı,
canavarlaşmıştı, ortalama yüzde 70lerdeydi biz iktidarı
devraldığımızda, tek haneli rakamlara düştük, şu
anda yine yüzde 11lere falan çıktı bu malum kriz nedeniyle.
Değerli arkadaşlar, ihracatımız 36 milyar
dolar idi, şu anda 130 milyar dolarlar sınırında, yine 3
kat artmış durumda.
SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon)
İthalatımız ne kadar?
AHMET AYDIN (Devamla) - Yani seksen beş yıllık
Türkiyenin geldiği nokta ile bizim altı yılda yapmış
olduklarımız çok açık ortada.
Buna karşın bütçe açığını ne
yapmışız? Daha önceki iktidarlar döneminde, 2002
yılında yüzde 11,5lardaymış, biz bunu yüzde 1,2lere kadar
düşürdük.
Bir taraftan, değerli arkadaşlar, hatırlayın,
böyle işte, her tarafta toplu konutlar
Cumhuriyet tarihi boyunca 48 bin
toplu konut yapılmışken, biz şu anda 340 bin, 350 bin
civarında toplu konut yapmış bulunmaktayız. KÖYDES, BELDES
hakeza
Bölünmüş yol, değerli arkadaşlar, trafik
canavarları
İşte, şu anda bölünmüş yollardaki hem
trafik kaza oranları düştü hem de kazalardaki ölüm oranları
düştü. Toplam, Türkiyenin bölünmüş yol uzunluğu 6.101 kilometre
iken, biz altı yılda 9 bin kilometre ilave ettik. Bunlar küçümsenecek
rakamlar değil değerli arkadaşlar.
Millî eğitimde hakeza, 81 ilimize üniversite kuruldu. Bütün
okul kitapları ücretsiz dağıtıldı, yine aynı
şekilde okullara bilgisayar sınıfları kuruldu.
Sağlık alanında Sağlıkta Dönüşüm Projesi
çerçevesinde birçok yeni yatırımlar, birçok yeni gelişmeler
oldu. Her alanda; sosyal alanda, ekonomik alanda, sağlıkta,
eğitimde, emniyette, adalette
Gezin işte adalet
saraylarını her yerde görüyorsunuz, yeni kurulan hastaneleri her
yerde görüyorsunuz. Bunları ifade etmeye gerek yok ama halkımız
zaten bunların bilincinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre verdim, tamamlayın lütfen.
AHMET AYDIN (Devamla) Halkımız bunları görüyor
ama arzu ediyoruz ki sizler de gerçekten
Böyle yerimizde rahat oturabiliriz
ama bu kürsüye çıktığımızda doğruları
konuşalım arzu ediyoruz.
Bu manada ben bu bütçenin hayırlara vesile olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan
Gerçi Sayın
Bakanımız cevap verecek mi bilmiyorum da
2009 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Tasarısına göre kâr amacı gütmeyen
kuruluşlara yapılan transferler babında yardım alan dernek,
birlik, kurum ve kuruluşlara, sandıklara ayrılan 152 milyon 551
bin liralık transfer kaleminin ayrıntılarını
öğrenebilir miyiz? Mesela bu derneklerin içinde Deniz Feneri Derneği
var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, TÜİKin
yaptırdığı adrese dayalı nüfus bağlamında,
Adıyamanın Besni ilçesi Suvarlı beldesinde yapılan
sayımda 2.120 seçmen kayıtlı görülmektedir. Yapılan
tespitlere göre 425 kişi beldede oturmadıkları hâlde kayıtlarda
gözükmektedir. Tüm bu itirazlara rağmen yanlışlıklar
giderilmemiştir. Mağduriyet nasıl giderilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Bakan, özel poliklinikler ve hastanelerdeki
çalışan hekim kadroları zaman içinde yetersiz kalmaktadır.
15 Şubatta çıkardığınız bir genelge ile Bu
kurumlar ilk açıldıkları kadrolar ile çalışabilir,
yeni bir uzman doktor ancak boşalacak yere alınabilir. hükmünü
getirmiştiniz. Ancak Danıştay bu uygulamayı iptal etti ama
uygulamıyorsunuz. Kararın uygulanmaması nedeniyle bu kurumlarda
sıkıntılar yaşanmakta, kalite düşmekte, hizmet
yeterince yerine getirilememektedir. Danıştay kararını
uygulamayı düşünüyor musunuz? Ne zaman?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben, Sayın Maliye Bakanımız yok ama ısrarla
şeyi sordum. Bugün bu asgari ücretle ilgili soruyu hep yeniledim, cevap da
alamadım. 23 liralık şeyi içlerine sindirebiliyorlar mı?
Eğer sindiriyorlarsa, afiyet olsun.
BAŞKAN Sayın Bayındır
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Sağlık Bakanımıza sormak
istiyorum. O gün
soramamıştım, bir önceki oturumlarda sordum ama kendileri burada
Şırnak Devlet Hastanesiyle çok övündüler. Her seferinde
Şırnak ve hastaneler. dendi ama hastane yıkılmak üzere.
Bu konuda ne tür acil tedbirler almayı düşünüyorlar?
Yine, kadınların doğum yapmak için yeterli hastane
koşulları yok, kadın-doğum hastaneleri fazlaca yok.
Şırnakta bir kadın-doğum hastanesi kurma projeleri var
mı 2009 yılında?
Yine, bölgede yanıklı hastalar ya Çukurovaya ya da
başka yerlere gitmek zorunda kalıyorlar. Bölgede bir yanık
üniteleri açmayı düşünüyorlar mı?
Bu soruları sormak istedim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çelik
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Gerçi bundan önce Sayın Maliye Bakanına birçok kez soru
sordum ama hiçbirine cevap alamadım. Şimdiki sorum: 2008
yılı bütçe verileri açıklanırken tahmin edilen makro
verilerden büyüme oranı, enflasyon oranı, döviz kuru beklentisi,
deflatör hedeflerinin tutmadığı görülmektedir. 2009
yılı makro hedefleri tutacak mı?
Ayrıca, gelir hedefi tutması için bütçede öngörülmeyen
hangi kamu mallarının satışı düşünülmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Geylani
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, Sayın
Hükûmet Sözcüsüne çok kısa bir sorum var.
Bugün açıklanan asgari ücretteki komik artışa
eş zamanlı olarak açıklanan 1 Ocak 2009 tarihinden geçerli olmak
üzere elektriğe de konutlarda yüzde 1,8, sanayide 1,57 oranında zam
yapıldı. Asgari ücretteki artış sadece bu zamları
karşılayabilecek mi? Bu bir çelişki değil mi?
Yanıtlarsa memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
dün akşam Maliye Bakanımız vardı. Çanakkalede de 4/Cliler
toplanmış. Bu akşam yine Maliye Bakanımızı burada
görünce yine toplanmışlar, beni aradılar. Özellikle
sağlıkları bozulmuş bu arkadaşların. Gerçekten
450-500 YTL para alıyorlar. Hem eğitimde hem sağlıkta hem
de ev geçindirmede ve kira ödemede çok büyük mağduriyetleri olduğunu,
geçinememe zorluklarını acı bir mektupla da bana
iletmişler. Bu konuda yıl başında, bu yeni yılda acaba
bir müjde var mı? 4/Clilerle ilgili bir çalışmamız var
mı? Ve bu 4/Cli arkadaşlar Türkiyede bir müjde bekliyorlar, bir
haber bekliyorlar. Acaba sağlıklı bir haberi Sağlık
Bakanımızdan alabilir miyiz diye de soruyorlar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Maliye Bakanlığınca, ismi biraz önce değerli
milletvekili tarafından zikredilen derneğe herhangi bir yardım
yapılmamıştır. Herhâlde sorunun net bir cevabı
olmuş oluyor.
Şimdi, özel poliklinik ve hastanelerle ve bunların
istihdam edeceği sağlık personeliyle ilgili bir soru geldi. 15
Şubattan itibaren Türkiyede tıpkı kamuda olduğu gibi özel
hastanelerin de kaynak kullanımıyla ilgili planlama kuralları
getirdik.
Değerli Milletvekilim, Türkiyenin sağlık
sisteminin hakkaniyetli bir biçimde vatandaşlara hizmet sunabilmesi için
bu gereklidir. Bugün bize göre insan kaynakları çok daha zengin olan,
sayıca zengin olan Batı Avrupa ülkelerinde bu türden planlamalar
yapılmaktadır. Son olarak 2008 yılında Dünya
Sağlık Örgütünün on iki ülkede yaptığı bir incelemede
Almanya, Danimarka, İngiltere, Fransa, Finlandiya gibi bugün dünyanın
sağlığa en çok para ayıran ve insan kaynakları da en
zengin olan ülkelerinde bile hem özel sektör için hem kamu sektörü için bu
çeşitten planlamalar vardır. Siz, bugün, bir hekim olarak Almanyada
belli bir eyalette çalışmak isteseniz, size, orada çalışamayacağınız,
çünkü orada çalışma kotalarının dolu olduğu
söylenebilir, başka bir eyalette çalışmak zorunda
kalabilirsiniz. Bu husustaki uygulamalarımız ülkenin seksen bir
ilinde ve her köşesinde kamu tarafından sağlık
hizmetlerinin sağlıklı olarak yürütülebilmesi için, dengeli
hizmetin verilebilmesi için ortaya konmuş kurallardır ve gerçekten
ülkenin şartları açısından geçerlidir. Bakınız,
bugün, birinci, ikinci bölge illeri ile beşinci, altıncı bölge illeri
arasında uzman hekim oranları açısından kamuda çok az fark
kalmıştır, ciddi bir denge sağladık. Ama özel sektörde
hâlâ ciddi bir dengesizlik var. Türkiyenin sayıca az olan
sağlık insan kaynaklarını, sadece özel sektörün arzu
ettiği büyük şehirlere veya para getirebilecek yerlere
yığamayız. Onun için, vatandaşımızın
sağlık hizmetini alabilmesi açısından bu kurallar
geçerlidir. Özel sektörümüzle bu kuralların şekli hususunda da
sürekli bir irtibat içerisindeyiz.
Asgari ücretle ilgili farklı sorular soruldu. Şunu
rahatlıkla ifade edebiliriz: Hükûmetlerimiz döneminde asgari ücretin
artırılmasıyla ilgili oranlar, sürekli olarak
vatandaşın reel alım gücünü artıracak biçimde
olmuştur. Hem nominal artışlar açısından hem de reel
artışlar açısından dönemimizde asgari ücret önemli ölçüde
artmıştır. Bunu, vatandaşlarımıza asgari ücret
belirlemek açısından daha yüksek noktalarda olsun istemez miyiz?
Elbette isteriz. Ama ülkenin gerek özel sektörünün rekabet gücü
açısından gerek istihdamın kolay gerçekleşmesi
açısından gerek kayıt dışı istihdamın
önlenmesi açısından bu rakamların ülke gerçekleriyle
örtüştüğünü de ifade etmek gerekir. Yani ülkenin gerçekleriyle asgari
ücret arasında bir dengeyi de kurmak gerekiyor değerli
arkadaşlar. Bu husustaki kanaatimi böylece ifade etmiş oluyorum.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Eş zamanlı
zammı nasıl izah ediyorsunuz Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Şimdi, o
bahsettiğiniz zamla asgari ücrete gelen ilaveyi kıyaslarsanız
ikisinin arasında çok büyük fark var.
Şırnakta yapılan mükemmel hastanenin
yıkılmak üzere olduğuna dair bizde herhangi bir bilgi yok ama
Değerli Milletvekilimiz bir önceki sefer de böyle bir soru sordular.
Şimdi ben bunu bir ihbar kabul ederek bu meseleyi müfettiş ve
bilirkişiler tarafından değerlendireceğim. Eğer müteahhit
yanlış bir iş yapmışsa tabii ki gereken
yapılır. Ama Değerli Milletvekilimiz hem Şırnakta hem
Cizrede yaptığımız hastanelerin gerek planlama
itibarıyla, yani vatandaşımıza verilecek modern
sağlık hizmetleri açısından gerekse donanımları
itibarıyla ne kadar modern hastaneler olduğunu zannediyorum kendisi
de bilmektedir ama eğer buranın yapımıyla ilgili bir kusur
varsa şimdi bunu bir ihbar kabul ederek ben soruşturma
yaptıracağım.
Bir kadın doğum hastanesine Şırnakta ihtiyaç
olduğu kanaatinde değilim. Çünkü nüfusları itibarıyla büyük
nüfusu olmayan şehirlerde ikinci, üçüncü hastaneler kurmak sadece insan
kaynağımızı dağıtmak anlamına geliyor ve
bunun yararı olmuyor. Yani şu anda Şırnakta ve Cizrede
biliyorsunuz iki tane çok modern, yüz ellişer yataklı büyük hastane
yaptık. Bu hastanelerin yatak sayıları şu anda
Şırnak halkına yetecek ölçüdedir. Yani hiçbir zaman doluluk
oranları bu hastanelerde yüksek değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, zamanımız doldu.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Tamamlıyorum,
bir cümle müsaade ederseniz.
BAŞKAN Bir dakikalık bir süre veriyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hükûmetimizin
bütçe yaparken, bütçe dengelerini oluştururken, makro verilerle,
tasarlanan makro verilerle gelirler arasında geçtiğimiz bütçelerde
büyük bir dengeyi tutturduğu aşikârdır. Bu bütçede de bu
dengenin ben tutturulacağına inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.32
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.44
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 37nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 18inci maddesini okutuyorum:
Muhtelif gelirlere ilişkin hususlar
MADDE 18 (1) Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin
bedeli ve yabancı ülkelerden aldığı meteorolojik
ürünlerinin diğer yabancı ülkelere veya yurt içindeki kişi ve
kurumlara, yabancı ülkelerin de anılan Genel Müdürlüğün
meteorolojik ürünlerinin diğer ülke ve kişilere
satışından yıl içinde elde edilecek döviz cinsinden
tutarlar, T.C. Merkez Bankası nezdinde açılacak özel hesaba
yatırılır. Bu tutarlardan ilgili anlaşmalar gereğince
yurt dışı kuruluşlara ödenmesi gereken tutarlar, bu özel
hesaptan Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün
talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca transfer edilir. Geri kalan
tutarlar, ilgili Genel Müdürlüğün talimatıyla T.C. Merkez
Bankasınca döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına
çevrilerek Genel Müdürlüğün ödemelerini yapan muhasebe birimi
hesabına aktarılır. Muhasebe birimi hesabına aktarılan
bu tutarlar, genel bütçeye gelir kaydedilir.
(2) 2006 yılından önce katma bütçeli olan idarelerden
5018 sayılı Kanunla genel bütçe kapsamına alınanların
ilgili mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel bütçe geliri olarak
tahsil edilir.
(3) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik
Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi,
İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi
Hakkında Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin
işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı
genel bütçeye gelir kaydedilir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Şevket Kösede.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 18inci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
18inci madde genel bütçeye kaydedilen gelirler üzerine düzenleme
yapmaktadır. İlgili maddenin üçüncü ve son fıkrası elektrik
üretimine ilişkindir.
Bu noktada hemen belirtmekte yarar görüyorum: Sayın
milletvekilleri, tarımsal sulamada kullanılan elektrik
fiyatlarının düzenlenmesi amacıyla bir yasa teklifi
vermiştim. Teklife göre, 2005 yılı rakamlarına göre Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından sulama hizmeti
götürülen çiftçilerimizden dönüm başına 8 YTL sulama bedeli tahsil
edilmektedir. Buna karşın yatırımı kendi
olanaklarıyla gerçekleştiren çiftçilerimizden dönüm başına
alınan enerji bedeli ortalama olarak 80 YTLdir. Bu durum aynı anda
sulama yapan çiftçilerimiz arasında ciddi bir eşitsizlik ve
haksızlık yaratmaktadır. Bu haksız uygulama çiftçilerimizin
sulama borçlarını ödeyememesini beraberinde getirmekte ve birçok
çiftçimiz borçları nedeniyle icralık duruma düşmektedir ve
yaşanan bu sorun tarımsal verimi de aynı zamanda
düşürmektedir. Açıkçası her açıdan toplumsal bir maliyeti
olan bu sorundan kurtulmak için sunduğum yasa teklifinin yeni yılda
kabul edilmesini diliyorum.
Değerli üyeler, 5648 sayılı Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 1inci maddesi bağlamında Tarım ve
Köyişleri Bakanımıza bir soru yöneltmiştim. Aldığım
yanıt ise yalnız beni değil, tüm Adıyaman kamuoyunu
şaşırttı çünkü Adıyaman -çok zengin bir ilmiş
gibi- desteklenecek iller kapsamında sayılmamıştı.
Oysaki sayın milletvekilleri, Doğu ve Güneydoğuda,
özellikle de Adıyamanın çiftçisi, esnafı, iş adamı,
işçisi, sanayicisi, müteahhidi, velhasıl halkın çoğu geçim
sıkıntısı içerisinde can çekişiyor, âdeta psikolojik
depresyon geçiriyor. Bunun tek sorumlusu ise ülkeyi altı yıldır
tek başına yöneten AKP yönetimi ve zihniyetidir.
Açıkçası bunu dile getirirken şu belgeyi de
göstermeyi gerekli görüyorum. 12/6/2008 yılında Adıyaman Milletvekili
Şevket Köseye gelen bir faksa göre -Adıyaman Sanayi ve Ticaret
Odası Başkanlığının göndermiş olduğu
resmî belgedir, bu belge Cumhuriyet Halk Partisinin bir örgütüne gelmiş
değildir, bu belge Adıyamanda sanayi ve iş
adamlarının kayıtlı olduğu bir kurumdan geliyor- otuz
beş fabrika şu veya bu nedenlerle kapatılmıştır,
SANKO Holding 1.050 işçiyle fabrikasını
kapatmıştır, 4 bin insan işsizdir ve bu tablo da
Adıyamanın ne durumda olduğunu göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, alternatif ürün projesinin
gerçekleşmemesi nedeniyle maalesef çiftçimiz zor durumda
kalmıştır. Bakın, Resmî Gazetede 14 Kasım 2008
tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulunun, Tütün
Üretiminden Vazgeçip Alternatif Ürün Yetiştiren Üreticilerin
Desteklenmesine Dair Kararının 1inci maddesine göre Alternatif
ürün yetiştirmeyi tercih eden ve yaprak tütün alım ve işletme
müdürlükleriyle 2008 yılında sözleşme imzalamış olan
Adıyaman, Batman, Bitlis, Burdur, Diyarbakır, Hatay, Mardin, Muş
ve Trabzon illerindeki tütün üreticilerine, yılda bir defaya mahsus olmak
üzere 2009, 2010, 2011 yıllarında destekleme ödemesi
yapılır. diyor. Bu ödemenin şekli nasıl olacaktır,
bunun bir an önce açıklanmasını diliyorum.
Değerli üyeler, bütçe görüşmeleri esnasında kürsüye
gelen AKP milletvekilleri ya da Hükûmet yetkilileri, ekonominin ne kadar iyi
gittiğini, ne kadar güzel bütçe hazırladıklarını
anlattılar. Ben kendilerini dinlerken doğrusunu isterseniz
konuşmacıların farklı bir ülkede
yaşadığı duygusuna kapıldım. Ekonomide iyi bir
gelişme olunca Hükûmet kendi başarısı olduğunu
söylüyor, ekonomi kötüye gittiğinde uluslararası piyasaları
suçlu ilan ediyor. Hükûmet her konuda aynı taktiği izlemektedir ve
izlemeye de devam ediyor. Yağmur yağarken sesi çıkmaz., Su
bitince Allahın işine karışılmaz., Yağmurun
yağmasını biz mi engelliyoruz? der. Oysa diyoruz ki
Yağmur yağarken neden önlem almıyorsunuz? Tamam, yağmur
yağdıramazsınız ama yağarken de önlem alabilirsiniz.
Ekonomi de aynı yağmur gibidir. Ekonomi elbette uluslararası
gelişmelerden etkilenir fakat ne kadar önlem alır, ne kadar ekonomiyi
güçlendirirsek krizin etkisini o kadar az görürüz.
Sayın milletvekilleri, işsizler ordusu her gün yüzlerce
yeni üye kazanıyor, her çocuk borçlu doğuyor. Her türlü tüketim
ürününün fiyatı ateş pahası. Sayın Genel
Başkanımızın sık sık yaptığı ve
dile getirdiği görüşmelerden birkaç şey aktarmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de inşaat sektörü
durmuştur. Otomotiv sektörü yüzde 50 oranında üretimini
kısıtlamaya gidiyor. Tarım ve hayvancılık can
çekişiyor. Ülke genelinde istihdam azalmıştır. İhracat
sıkıntıdadır. Geleceğimizin teminatı olan
gençlerimiz iş bulamıyor.
Değerli arkadaşlar, işçi, memur, emekli zorda.
Esnaf iflasta ve şaşkın, ayakta zor duruyor. Kısacası,
toplumun her kesimi vurgun yemişe benziyor.
Değerli milletvekillerim, manzara bu. Kriz teğet
geçmiyor. Kriz yiğit ve namuslu vatandaşlarımızı
kalbinden de beyninden de vurmuştur.
Değerli milletvekilleri, söylemiştim: İşçiyi,
emekliyi, memuru, dar gelirliyi elektriğe zam yaparak mı bu
sıkıntıdan kurtaracaksınız? Sadece elektrik
değil, sorun aynı zamanda doğal gazda da
yaşanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, iki gün önce Rusya lideri Putin
dünyaya ne dedi biliyor musunuz? Artık ucuz doğal gaz devri bitti.
Peki, size soruyorum: Dünyada en çok hangi ülke etkilenir bu durumdan? Tabii ki
şüphesiz Türkiye en çok etkilenen ülkelerin başında gelmektedir.
Yani, başka bir deyişle, daha kriz henüz Türkiyeye gelmedi.
Umarım olmaz ama daha krizin bedelini ödemedi Türkiye. Hükûmet önlem
almakta gecikmiştir. Yine de zararın neresinden dönülürse
kârdır, şimdiden itibaren önlemler alınmalıdır.
Sayın milletvekilleri, krizi önlemek için kamu
hortumlarının, kamu kaynaklarının peşkeş
çektirilmesini önlemeliyiz. Reel sektör ile finans sektörü ilişkisinde
devletin garantisi şarttır, bunu sağlamalıyız.
KOBİlere kredi vermek yetmez, aynı zamanda pazarda talep
oluşturmalıyız. KDVyi daha da düşürmeliyiz. Ekonomi taraflarını buluşturup
krizi aşan projeler üretmeliyiz.
Değerli arkadaşlarım, her şeye rağmen ben
umudumu yitirmiş değilim. Biraz önce açıkladığım
gibi, ekonominin tüm taraflarının bir araya gelmesiyle gerçekten
krizler önlenebilir.
Ülkemizin en çok bu krizden
etkilenen kesimi de hiç şüphesiz Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgeleridir. Ben, burada bir ayrımcılık içerisine
girmek istemiyorum ama kendi ilimden örnek vereceğim. Örneği de son
kez vermek istiyorum. Adıyamanın nüfusu 700 bindir, bu 700 binin 340
bin kişisi yaşamını,
hayatını, geçimini tütüncülükle geçirmekteydi. Maalesef
iktidarınız zamanında, her ne şekilde olursa olsun
alternatif ürün sunmadan, elektrik şalterini indirir gibi bu tütün
üretimini piyasadan kaldırdınız.
Peki, 700 bin nüfusu olan ve 340 bini bu tütünden geçimini
sağlayan insanların geçimini neyle sağlayacaksınız?
Buna cevap verebilecek misiniz? Ben bir Adıyaman Milletvekili olarak
Sayın Başbakanımdan, Sayın Maliye Bakanımdan,
diğer Hükûmet yetkililerinden rica ediyorum. Beni de yanlarına
alsınlar, gidelim Adıyamanda, Adıyaman Hükûmet Meydanında
bu durumu Adıyamanlılara anlatalım. Ben Adıyamandaki
insanlarımın gülmesini istiyorum, mutlu ve huzurlu olmasını
istiyorum. Gerçek budur. Bunlar hayal değildir.
Tabii ki bu durum sadece Adıyamanda değildir. Urfada,
Diyarbakırda, Şırnakta, Muşta, Siirtte, ülkenin dört
bir yanında mevcuttur. Biraz önce Şırnak Milletvekilimiz
anlattı. Gerçekten mayıs, nisan ayı geldiği zaman,
Adıyaman nüfusunun yüzde 50ye yakını ırgatlık yapmak
için, batıya gelmek için yollara düşüyor. Bunların bir
kısmı trafik kazalarında can veriyor. Bu, Adıyamanlıların
kaderi olmamalıdır; Türkiyede yaşayan, doğuda ve
güneydoğuda yaşayan herkesin kaderi olmamalı diye
düşünüyorum.
Adıyamanda, yine söylüyorum, 700 bin nüfusun 242 bin
insanı yeşil kartlıdır arkadaşlar. Siz burada bir
refah düzeyinden bahsedebilir misiniz? Tabii ki sizler de mutlu
değilsiniz, tahmin ediyorum ama gelin, herkes elini vicdanına koysun,
tüm insanlarımız için bir şeyler üretelim, projeler üretelim.
Ülkemizin insanları en güzel yaşantıya layıktır. Hep
birlikte el ele verirsek bu Mecliste güzel şeyler çıkarabiliriz.
Ben bu duygularla hepinize teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum tekrar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köse.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın Sakık. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) İyi akşamlar
hepinize. Saatin bu kadar ilerlediği bir zamanda çok da fazla
zamanınızı almayacağım.
Değerli arkadaşlar, Sayın Sağlık
Bakanım burada. İhbarcılık kötü bir şey ama ben bu
akşam bir miktar ihbarcılık rolüne soyunacağım. Daha
önce Sayın Bakanımızla da bir iki kez sohbet etme
şansımız oldu. İnönü Üniversitesinde, Malatyada sürekli
karaciğer nakli yapılıyor ve burada, özellikle Egede ve
Ankarada doktorlar karaciğer nakli yapılıyor ve burada
özellikle Egede ve Ankarada doktorlar Karaciğer nakli yapılamaz.
raporuna rağmen orada sürekli karaciğer nakli
Bir hafta içerisinde
yatırılıyor hastalar ve tetkikler bir hafta içerisinde
Oysaki
bu konuda uzman olan arkadaşlarımızdan
aldığımız bilgiler, yani bu tetkikler için kırk
beş günlük bir süre gerekli ve bu olaydan dolayı 2 insan
yaşamını yitirdi ve 2 insan da sakat kaldı. Sayın
Bakanıma bu konuda ihbarda bulunuyorum. Diliyorum kendisi bu konuyla
ilgilenir.
İkinci bir ihbar konumuz: Ben dün burada konuşurken bu
ceset kuyularıyla ilgili, o kuyularda olup bitenlerle ilgili
konuşurken AKPden duyarlı birkaç arkadaşımız bana
geldiler, dediler ki: Bu Ergenekonda olup biten iddialar mı yoksa sizin
elinizde önemli belgeler, bilgiler var mı? Var dedik. Eğer bunu
getirirseniz Parlamentoya, bize sunarsanız biz de bir yerden tutar, bir
katkı sunarız. ve ben bu noktada
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Aynen katılıyoruz
Sayın Sakık, teşekkür ediyoruz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ben de teşekkür ediyorum.
Eğer birbirimize kulak verebilirsek aslında
çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yok. Önyargılarımız var.
Önyargılarımızı bir tarafa bırakabilirsek, eminim ki
hepimiz Türkiyenin demokratikleşmesi, bu faili meçhul cinayetlerin aydınlığa
kavuşması için epeyce çaba sarf edebiliriz.
Değerli arkadaşlar, bu, Silopiye bağlı
Doruklu köyünde 1996da olmuş, 7-8 tane ceset bir kuyudan
çıkarılmış. Bu, bir itirafçının yani JİTEM
elemanı olan bir itirafçının beyanından sonra
Asıl
önemli olan konu -zaman çok fazla yok, onun için- 2008 yılında
dönemin Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Emekli Albay Hasan
Atilla Uğur -şu an Ergenekondan tutuklu- 1993 yılında
Katarlı köyünü güvenlik gerekçesini göstererek boşaltıyorlar.
Sonra köylüler köye dönüyorlar, geliyorlar. Onların içme suyu olarak
kullandıkları o kuyuların kapalı olduğunu, üstlerinin
kapatıldığını ve üstlerine beton döküldüğünü
Ve
köylüler kuşkulanıyor, şüpheleniyor ve bir sürü de kayıp
insanlar var. Sonra Mardin İHDye başvuruyorlar. İHD savcılığa
başvuruyor. Savcılık bu kuyuyu açıyor 2008 yılı
Ekim ayında, içinde iki tane ceset ve hâlen kuyuların tam o
derinliklerine inilmedi, bir sürü kemik ve giysiler
Şimdi, buradan tekrar
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonunu göreve davet
ediyorum. Yani biz bunları araştırmayıp da neyi
araştıracağız? Burada bir insan hakları ihlali var ve
herkes bu noktada üzerine düşen sorumluluğu yerine getirirse, eminin
ki çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz kalmaz diye düşünüyorum.
Şimdi, çok kısa hemen değineceğim. Bugün
asgari ücretle ilgili bir tespit yapıldı. Şimdi, bu tespit
yapılırken yani ne ölçülere göre yapılıyor, ben Sayın
Bakanıma sordum, dedi ki: 2002 Ama 2002de kira neydi, akaryakıt
neydi, elektrik neydi? Biz hâlen 2002nin ruhunu taşımıyoruz ki.
Onun için mağdurlara yönelik bu insafsız politikalardan
vazgeçeceğiz.
Bakın, Futbol Federasyonu, bir zatın
maaşını 100 milyardan, 260 milyara çıkarıyor. E,
onlara var, onun aldığı bir yıllık ücret 600 küsur
asgari ücretlinin aldığı maaşla eş değerde. Yani
onlara gücünüz yetmiyor, sonra mağdurlara dönüyorsunuz Biz sosyal
devletiz. Fakir fukaranın hakkını, hukukunu yerli yerine
oturtuyoruz. diyorsunuz. Biz buradaydık, görüşmeleri izleyen
Bulanık ilçesinden bir kardeşimiz aradı, dedi ki: Seçimlerde de
bizim bu eğitim ve süt parasıyla ilgili paraları biriktirdiler,
seçimlere birkaç gün kala ödeme yaptılar. Şimdi de
paralarımızı vermiyorlar. Acaba seçime kadar vermeyecekler mi?
Sayın Bakanım, tekrar soruyorum. Zaten verdiğiniz 20 milyon
liralık bir para, onları da seçimlerde böyle üst üste verince 200-300
milyon, bölge yoksul ya, epeyce de işe yarıyor. Bu tür şeylerden
hepimiz vazgeçersek çok iyi olur.
Ama bir şey daha söyleyeyim ama kızmayın.
Şimdi, buralarda arkadaşımız
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Kızılacak bir
şey söylemezseniz kızmayız.
SIRRI SAKIK (Devamla) Yok, yok, kızmayacağız
birbirimize. Kürtler diyor:
(*)
yani sessiz sedasız birbirimize soracağız. Şimdi,
bazı arkadaşlarımız buraya çıkıyor, yani
Iraktaki Kürt liderlerle ilgili aşağılayıcı sözler,
tepeden bakan, buyurgan... Bunun hiç kimseye bir yararı yok. Orada o
insanlar, Türkmeniyle, Kürtüyle, Arapıyla çok mutlu bir hayat
sürdürüyorlar, kendi aralarında iyi ilişkileri var. Yani bizim orada
bu ilişkiyi daha da çok ete kemiğe büründürme şansımız
varken neden bunu tırmandırıyoruz? Şimdi, oradaki
Türkmenlere sahip çıkarken oradaki Kürtü aşağılarsak,
buradaki Kürt kardeşimizin şeyi kalmaz mı? Yani o da insan.
Yahu kardeşlerim, bizi dinleyin, bize inanın, bizim (A)
projemizin dışında (B) projemiz yok. Biz, bu ülkede birlikte
yaşamak istiyoruz. Evet, bizim güneyli Kürtlerle kan bağı ve gen
bağımız var, ama sizlerle daha kutsal bir bağımız
var: Duygu bağıdır. Ona inanın. Bu duygu
bağını daha da çoğaltmalıyız. Onun için, oradaki
insanları rencide edecek, buradaki Kürtleri rencide edecek söylemlerden
uzak durun. Bazı arkadaşlarımız Kürt
coğrafyası
Kıyametler kopuyor. 1920de Muş Milletvekili,
çıkıyor kürsüde diyor ki:
(**) Türkçesi de şu: Türk
kardeşlerim, bizden korkmayın. Bizim dilimizle sizin diliniz
kardeştir. İki kardeş dili yan yana getirirsek
sorunlarımız çözülür. Bu ülkeyi bölmemiş, tam tersine
kardeşlik duygularını eğer pekiştirebilirsek birliği
daha da çok yakalayabiliriz. O vesileyle, yani birbirimizden korkarak
Şimdi, bir hatip buradan konuşuyor, MHP Grubundan ona
bir sataşma olunca, ee, ırmaklar toprağın zayıf
noktasında halka yapar, zayıf halka DTP, hemen saldırıyor,
Siz hainler! Bunlar doğru değil. Yani oraya cevap vereceğinize
bize saldırmaya gerek yok. Birbirimizi dinleyebilirsek bence
sorunlarımızı çözebiliriz.
Biraz zamanı fazla kullandım, arkadaşlara da
sözümüz vardı. Ben hepinize iyi yıllar diliyorum, görüşmek
üzere. (DTP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahısları adına Bursa Milletvekili Sayın
Mehmet Emin Tutan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Beş dakika süreniz var.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Teşekkür ederim.
(*) Bu bölümde Hatip
tarafından, bilinmeyen bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
(**) Bu bölümde Hatip
tarafından, bilinmeyen bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu
ilerlemiş saatinde fazla vaktinizi almayacağım. Ben, burada çok
Değerli Maliye Bakanımdan Bursa halkı adına bir ricada
bulunmak istiyorum.
Sayın Bakanım, Bursayı çok iyi biliyorsunuz. Bizim
bölgemiz lodosu çok fazla alan bir bölge. TEDAŞ da size bağlı.
Bursada yaklaşık üç dört yıldır hatları yer
altına alıyoruz ancak maalesef, daha tamamlayamadık. Özellikle
geçtiğimiz ay içerisinde Bursada hatlar yer altına
alınmadığı için elektrikler üç gün, beş gün kadar
kesildi. İnşallah, bu bütçe döneminde -tabii, Çanakkaleyi de burada
söylemem lazım, o da çok lodos alıyor, Balıkesir de var-
Balıkesir, Çanakkale ve Bursaya özellikle iletim hatlarının yer
altına alınmasında umuyorum ki gereken desteği
vereceksiniz.
Bütçemizin hayırlı olması dileğiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına diğer söz
Ağrı Milletvekili Sayın Abdulkerim Aydemire ait.
Buyurun Sayın Aydemir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 18inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygılarla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi bütçe, belli bir dönem içinde toplanacak
gelirlerin ve yapılacak harcamaların tahmini ve
karşılaştırmalı cetveli olup yetkili organlar
tarafından bu giderlerin yapılması ve gelirlerin toplanması
için verilen bir izindir. Hükûmetler bunun için parlamentoda yetki
almaktadırlar.
İktidarımız döneminde uygulanan basiretli
politikalar sayesinde bütçe sağlam, öngörülebilir, güvenilir bir
yapıya kavuşmuştur. Milletin sırtında yük olmaktan
çıkarılıp hizmet eder hâle getirilmiştir. Böylece bütçe
disiplini sağlanmış, kamu borçlarının çevrilebilme
endişesi böylelikle tarihe karışmış
bulunmaktadır.
Ben zamanınızı fazla kullanmak istemiyorum. 2009
yılı bütçemizin istikrar bütçesi olduğu, refah bütçesi
olduğu ve sosyal devlet gereklerine uygun olarak
hazırlandığı bir gerçektir.
Bütçemizin, milletimize, devletimize ve halkımıza
hayırlı olmasını diliyor, yüce Parlamentomuzu bir kez daha
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sabah saat 11.00den beri oturuyoruz, tabii bize bir söz
hakkı gelmiyor.
Sayın Başkan, biraz önce burada konuşan bir
arkadaşımız Kürtlere hakaret ediliyor. dedi. Bu salonda
değil Kürtlere, hiçbir ırka hakaret edilmiyor. Böyle bir hakaret
yapılsa en başta ben karşısında duracağım.
Lütfen, insanları, böyle bir kitleyi üzerine alacak şekilde
Siyaseti
daha uygun zeminde yapalım, iftiralarla dolu zeminde siyaset
yapmayalım. Bu devlet bizim devletimiz, bu millet bizim milletimizdir. Bu
topraklar içinde yaşayan herkes kardeştir. Kimsenin, kimseye hakaret
ediliyor iddiasını öne sürerek bunun üzerinden siyaset yapmasını
özellikle şiddetle reddediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Bravo Kamer Bey, bravo (!)
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi efendim, bu terörden zarar gören
insanlarımız var Tuncelide. Bu paralar ödenmiyor, ne zaman ödenecek?
Özellikle onu sormak istiyorum.
Bir de bu resmî plakalı arabalar -o zaman soracaktım
sıra gelmedi- maalesef özel plaka takıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sisteme tekrar girebilir misiniz.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
bu, tabii, Taşıt Kanununa
aykırı bir davranış. Şimdi eskiye nazaran çok resmî
plakalı araba olmasına rağmen, maalesef sokaklarda hep özel
plakayla geziyor, bu, Taşıt Kanununa aykırı.
Ayrıca öğrenmek istiyorum, Çankayada kaç tane resmî
plakalı araba var, kaç tane uçak var? Başbakanlıkta kaç tane
devlete ait araba var, kaç uçak var, kaç helikopter var? Bunları özellikle
öğrenmek istiyorum.
Sayın Başkan, tabii, aslında bu bütçeyi bu kadar
geciktiren AKP Grubudur. Şimdi, iktidar partisi konuşmaz iş
yapar. Burada muhalefet partisinin yol gösterici konuşma yapması
lazım. Geçmişte biz bir günde, yani bütçenin bu son gününde yüz
maddelik kanunlar geçiriyorduk ama maalesef burada olay rayından
çıkıyor. Yani, bizde hep aynı kişiler konuşuyorlar.
Bence iktidar partisinin burada söyleyecek şeyleri varsa gider
bakanlarına söyler. Yani burada yapılan bazı
konuşmaların bizi rahatsız ettiğini de belirtmek istiyorum
ama maalesef söz hakkımız olmadığı için bunları
burada dile getirmiyoruz.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, biraz önceki
konuşmanızda Merkez Bankasının 74 milyar dolar döviz
rezervi olduğunu söylediniz. Şimdi soruyorum:
1) Bu para nerelerde tutulmaktadır?
2) Küresel finans krizinin ülkemiz döviz rezervi üzerinde ne kadar
etkisi olmuştur?
3) Tedbir olarak tutulan bu rezervin getirisi ne kadardır,
götürüsü ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yunusoğlu
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, daha önce köstebek skandalı olarak
adlandırılan ve bazı önemli devlet görevlileri ile siyasilerin
mal varlığı ve vergi bilgilerini sorguladığı
ortaya çıkartılan kişiler hakkında herhangi bir işlem
yapılmış mıdır?
İkinci sorum: Yurt dışındaki Türklere ait
paraların yurt içine getirilmesi amacıyla Maliye
Bakanlığının Meclise sevk ettiği yasa
tasarısı örtülü af içermektedir. Tasarıda düzenleme kişi
veya kurumların 2003 sonundan 2008 yılı başına kadar
olan dönemdeki vergi kaçaklarına örtülü af getiriyor. Tasarı
paranın yurt dışından getirildiğine dair geçiş
mekanizmalarında boşluk bıraktığı için
mükelleflerin yurt içindeki parasını yurt dışından
getirmiş gibi işlem yapmasına da imkân tanıyacak. Sizin bahsettiğiniz
bütçe anlayışı ve disiplinine bu durum aykırı
değil midir?
BAŞKAN Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
dün akşam da sormuştum, Sağlık Bakanımızdan da
sağlıklı cevap alamadık zamanı yetmediği için,
özellikle son günlerde 4/Cli arkadaşlardan çok çok sık telefon ve
mektup alıyoruz. Bu arkadaşlarımızın özellikle satacak
ve satarak da geçinecek hâlleri kalmadığı ve özellikle 450-500
YTL maaşla da geçinemedikleri, çocuklarına sağlıklı
eğitim veremedikleri ve sağlıklı bir aile kuramadıkları
noktasında acıklı mektuplarını da alıyoruz.
Acaba, Maliye Bakanımız bizim durumumuzdaki
arkadaşlarımıza ve bizlere bir yılbaşı hediyesi
veya müjdesi verir mi, veremez mi? diye sık sık soruyorlar. Benim de
bu üçüncü sorum, sizden de bir cevap bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Genç, Resmî araçlara özel plaka takıyorlar, bu da
Taşıt Kanununa aykırı. diye soru sordu ve bir de
Başbakanlıkta, Çankayada, diğer yerlerde ne kadar böyle özel
plaka takılıyor? diye sordu.
Şimdi, ben, tabii, bu konuda, özel plakayı kimler
takıyor, kimler takmıyor, bilemiyorum ama bazen güvenlik
gerekçeleriyle bu yola başvurulabiliyor. Yani, buna bir imkân var. Ama
KAMER GENÇ (Tunceli) Sadece güvenlik değil,
arabalarını özel işlerinde kullanıyorlar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bunun
dışında, o makamın sahibi istedi diye normal resmî plakada
böyle değişiklikleri yaptıklarına pek inanmıyorum ama
bu konuda ben de bir araştırma yapacağım, Sayın Gençe
de bir bilgi veririm diye düşünüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Terör paraları
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bir de terör
parası vardı. 19 milyon YTL, sırf Tunceli için, terörden zarar
görenlere yardım yapıldı. Yani, biz, bu terörden zarar
görenlerin paralarını her ay İçişleri
Bakanlığına ödüyoruz, İçişleri
Bakanlığı da kendi elindeki isteklere göre bunu
dağıtıyor. Değerli arkadaşlar, bugüne kadar -bütçede
en büyük kalemlerden birisidir- 730 milyon YTL oldu ödemelerimiz ve bu
çıkıyor, milyarlara çıkacak bu.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Bakanım, iç
barışı sağlayalım, paraları çarçur etmeyelim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ama bundan
dolayı da biz, ödemeyelim, etmeyelim demiyoruz ve her ay ödeniyor. Bu,
bütçede de önemli kalemleri tutuyor, bunu da arz etmek istiyorum. Yani, burada,
efendim, ödenmiyor, işte, bize gelmiyor falan
Hayır. Herkese
gidiyor, oradaki müracaatlara göre, hak ediş sıralarına göre,
adaletli bir şekilde
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Bakan, benim köyüm 1993
yılında yakıldı. Ben de hak sahiplerinden biriyim ama Allah
adına bugüne kadar bir kuruş almadım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) O zaman
İçişleri Bakanlığına soralım Sayın
Sakık. Vardır bir şey, ya davayı kazanamadın ya bir
şey, onlar da olabiliyor bazen. Müracaatına
SIRRI SAKIK (Muş) Valiler durumdan vazife
çıkarıyorlar.
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) Daha başvuruların sadece yüzde 20si
sonuçlandı, daha yüzde 80i duruyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Düşünün
sadece yüzde 20si diyor, ben onu araştırırım ama
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Bunun da sadece yüzde
46sı ödenmiş.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - 730 milyon
-730 trilyon eski parayla- parayı dağıttık yani.
Şahıs şahıs dağıtıyoruz, daha ne
yapalım yani. Ama bizim de tabii bir ödeme gücümüz var. Yani, sonsuz bir
kaynağımız yok, onu da biliyorsunuz.
Evet, Sayın Taner Merkez Bankası rezervleri nerede
tutuluyor? diyor. Onu ben de merak ettim ilk geldiğimde, ya bu
paraları nerede tutuyorsunuz dedim. Şimdi bu paraları
Merkez
Bankasının özel bir politikası var, yani,
bazılarını nakit, hemen ihtiyacı olacak gibi,
bazılarını belli yerlerde tutuyorlar, onların o
politikalarını Merkez Bankası tayin ediyor. Ama bugüne kadar da,
hiçbir zaman, Merkez Bankası rezervini kötü bir yerde tuttu,
yanlış bir yerde tuttu. diye kimse söyleyememiştir. Yani,
şimdiki de, daha önceki de dâhil bunlara. O bakımdan, Merkez
Bankasının, bu konuda hakikaten özel bir şeyi var,
politikası var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan, siz de mi
çözemediniz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - O
bakımdan hiç merak etmeyin, Merkez Bankası rezervlerine bakın.
Ha altınlar nerede derseniz, onlar depolarda, böyle kalıp kalıp
duruyorlar. Girip bakmadık ama duruyor.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, Merkez Bankası
rezervi
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Şimdi
ben bir cevap vereyim. Bir daha sefere sorun siz, ben size anlatayım.
RECEP TANER (Aydın) Merkez Bankası rezervi şu
anda 74 milyar dolar. Ülkemiz şu anda dışarıdan daha yüksek
faizle borç alıyor. O paralar İsviçre bankalarında, ABD
bankalarında blokajda. Bizim aldığımız faiz ile
ödediğimiz faiz arasında
Yani Merkez Bankasının
blokajının bize getirisi, götürüsü nedir?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bakın,
şimdi o soru yanlış bir soru. Neden derseniz, Merkez
Bankası, bağımsız ve rezervleri de ona ait. Merkez
Bankası, ben hazine olarak borç alıyorum, ondan almayayım da
Merkez Bankası kaynaklarını kullanayım dediğiniz an
ülkenin riski fevkalade yükselir ve bizim faizlerimiz de yükselir çok fazla.
Şimdi, bütün şeyler, sanayici-banka-şirket
ilişkisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, yavaş yavaş değil,
hızlı bir biçimde kestik, zaman doldu.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkana ben hak veriyorum.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
on dakika doldu sorulara cevap alamadık.
BAŞKAN - Yazılı cevap olarak verilebilecek
Sayın Cengiz.
Teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bir dahaki
sefer size özel anlatacağım.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - 4/Cliler cevap
bekliyorlar.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Devlet Borçları ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine
İlişkin Hükümler
Hazine garantili imkân ve dış borcun ikrazı limiti
ve borçlanmaya ilişkin işlemler
MADDE 19 (1) 2009 yılında, 28/3/2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanuna göre sağlanacak;
a) Garantili imkan ve dış borcun ikrazı limiti 4
milyar ABD Dolarını,
b) Hazine Müsteşarlığınca belirlenecek
koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye aktarılacak
şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika,
senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak garanti
tutarı 2 milyar ABD Dolarını,
aşamaz.
(2) Birinci fıkranın (b) bendinde yer alan tutarı
bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(3) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile belirlenen başlangıç
ödeneklerinin yüzde birine kadar ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma senedi
ihraç edilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Yılmaz Ateşte.
Buyurun Sayın Ateş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan, kamu finansmanı ve borç yönetimi
düzenlemeniz her geçen yıl bozulmaktadır. Garanti imkânı ve
dış borcun ikraz limitini 2 milyar dolardan 4 milyar dolara
çıkarıyorsunuz. Gerekçeniz de yaşanmakta olan mali kriz
nedeniyle daralan kredi imkânlarını genişletmek. Büyüme ve
istihdam açısından ihracatçıların ve KOBİlerin kredi
ihtiyaçlarını karşılamak istiyorsunuz. Peki
uygulamanız böyle mi? Hayır, uygulamanız tam tersine.
KOBİlerin, gerçek üreticilerin onuruyla oynuyorsunuz. Can suyu kredisi
vereceğiz. dediniz, çek-senet borçlarını ödedikleri hâlde
Merkez Bankasının kara listesinden şirketleri çıkarmıyorsunuz.
Ödenmiş ama fi tarihinde çekiniz karşılıksız
çıkmış, senediniz protesto olmuş. deyip tek kuruş
kredi vermiyorsunuz. Bu hangi ahlaka, hangi yasaya sığmaktadır?
Sanayi Bakanı Sayın Çağlayan dahi isyan ediyor. Ya elinden
gerçekten bir şey gelmiyor ya da o da timsah gözyaşı döküyor.
Bana bir tek şirket, bir tek kuruluş, firma gösterin ki, bir tek çeki
karşılıksız, bir tek senedi de ödenmemiş olsun.
Vermiyorsanız vermiyoruz deyin, bu kuruluşlarla da, bu
kuruluşların onuruyla da oynamayın. Ama KOBİlere bunu
yaparken Sayın Başbakanın damadının firmasına bu
kuralı uygulamıyorsunuz. 750 milyon dolarlık krediyi kamu
bankalarından alıp damadın yönettiği holdinge vermekte
sakınca görmüyorsunuz. Devletin parasıyla, damadı, devletin
televizyon ve gazete grubunun patronu yapıyorsunuz. Bu da yetmiyormuş
gibi üstüne hediye olarak da bedelsiz, Bursada 10 milyon dolarlık
gayrimenkulü de hediye ediyorsunuz.
Denizlide falçatayla boğazını keserek intihar eden
tekstilci Mehmet Ağcabay, Sayın Bakan, sizin bu yanlış
politikalarınızın kurbanıdır.
Otuz beş yıllık onurlu eğitimci Yücel
Kalınyazganın onur intiharı, sizin bu yanlış
politikalarınızın eseridir.
Floryada poligonda intihar eden Levent Yener yanlış
politikalarınızın kurbanıdır.
Hele bir de sorumluların büyük bir pişkinlikle
başsağlığı dileyip Nasıl vefat ettiği hiç
önemli değil, niçin vefat ettiği şu an sorgulanacak bir şey
değil. deme pişkinliğini göstermek de herhâlde ayrı bir
yetenek sahibi olmak gerektirir.
Sayın Bakan, politikalarınız yanlış,
uygulamalarınız yanlış oğlu yanlış.
Bakınız, 2002-2004 döneminde yüzde 6,9 büyüme hızı ve yüzde
2,2 cari işlemler açığı oranına
karşılık olarak 2008 yılı ilk dokuz aylık
döneminde Türkiye'nin büyüme hızı yüzde 3e düşmüş, cari
işlemler açığının millî gelir içindeki payı yüzde
7,5a yükselmiştir.
İhracatı, yüksek ithalat bağımlısı
yaptınız. 1996 yılında ihraç edilen her 100 liralık
üründe 57 liralık ithal mal kullanılırken 2008 yılında
bu oran 74 lira olarak gerçekleşmiştir. Yani devri
iktidarınızda ihracatı yapılan her 100 liralık üründe
ülke içinde kalan kısmı sadece 26 lira olmuştur.
Sayın Bakan, başta siz olmak üzere iktidar
mensuplarınız büyük bir fiyakayla, büyük bir cakayla hep 70 milyar
döviz rezervimiz var. diyorsunuz. İktidara geldiğiniz 2002
yılında ülkemizin dış borcu 130 milyar dolar iken 2008in
ikinci çeyreğinde yani aradan geçen altı yıllık süre
sonunda 284 milyar dolara yükselmiştir. Bunun yüzde 67si özel
sektöründür. Bu, özel sektörün, KOBİlerin nasıl bir tehlikeyle
karşı karşıya olduğunun da işaretidir. 2002
yılında Türkiyenin toplam borcu 220 milyar dolar iken bugün 500
milyar dolar olmuştur. Büyüme düşmüş; işsizlik, yoksulluk,
açlık artmıştır. Siz bu 4 milyar doları gerçekten
KOBİlere mi, yoksa hazineyi yağmalattığınız
yandaş belediyelere ve bütçe açıklarınız için mi
kullanacaksınız, bunu hep birlikte göreceğiz. Yalnız,
yönetme yönteminiz yanlış.
Bakınız, hazinenin vadesi geçmiş ve gelecek
alacaklarının toplamı 25 milyar 218 milyon yeni Türk
lirasıdır. Bunun 13 milyar 984 milyon Türk lirası mahallî
idarelerindir. Mahallî idareler içinde 4 milyar 526 milyon yeni Türk
lirası ise tek başına Ankara Büyükşehir Belediyesinindir.
Yani toplam hazine alacaklarının yüzde 18ini bu kalem
oluşturmaktadır. Hazinenin vadesi geçmiş alacaklarının
toplamı 8 milyar 127 milyon yeni Türk lirası. Ama bunun 4 milyar 86
milyon yeni Türk lirası tek başına Ankara Büyükşehir
Belediyesinindir. Yani yüzde 50,3ünü oluşturmaktadır bu rakam.
Kapatmaya çalıştıklarınızla beraber Türkiyede 3.225
belediye var. Bütün belediyelerin hazineye vadesi geçmiş, yani
ödenmemiş borçlarının toplamı 6 milyar 620 milyon YTLdir.
Bunun 4 milyar 86 milyon Türk lirası sadece tek başına yine
Ankara Büyükşehir Belediyesinin. Yani toplam borcun, ödenmemiş toplam
borcun yüzde 61,7sini oluşturmaktadır.
Sayın Bakan, şimdi soruyorum: Bu devletin hazinesi
Ankara Büyükşehir Belediyesinin kasası mıdır? Hazine
belediye başkanının gizli kasası mıdır? Böyle bir
devlet yönetimi olur mu? Fiyaka atıp duruyorsunuz, bütçede disiplini
sağladık diye. Peşkeşleriniz, kıyaklarınız
bununla da bitmiyor Sayın Bakan. Bakın, 16/11/2007 tarihi
itibarıyla BOTAŞın kurumlardan tahsil edemediği
alacaklarının anapara ve faizlerinin toplamı 12 milyar 304
milyon yeni Türk lirası iken bunun tek başına 1 milyar 176 milyon
yeni Türk lirası Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı EGO
Genel Müdürlüğünündür.
Sayın Gökçekin ricasıyla özel kanun
çıkardınız, 236 milyon yeni Türk liralık faizini sildiniz
ama buna rağmen ana parayı dahi hâlen tahsil edebilmiş
değilsiniz. Bu kıyakları çektiniz de ne oldu? Ankara Türkiyenin
en borçlu belediyesi oldu. İkinci kalite suyu, dünyanın en
pahalı suyu olarak Ankaralılara satıyorsunuz, Türkiyenin en
pahalı doğal gazını Ankaralılara tükettiriyorsunuz,
Türkiyenin en pahalı toplu taşım araçlarından
Ankaralıları yararlandırıyorsunuz.
Sayın Bakan, bu nasıl bütçe disiplinidir?
BOTAŞın tahsil edilemeyen ve takibe geçilmiş alacakları
toplam varlıklarının yüzde 45ini oluşturmaktadır.
BOTAŞın 2005 yılı hesaplarının KİT
Komisyonunda incelenmesi ve denetlenmesi, yönetiminin büyük bir bölümünün
tutuklu olması nedeniyle 2006 yılında
yapılamamıştı. Alacaklarını tahsil edemeyen
BOTAŞ yüksek faizli iç borçlanmayla yeni bir kamu zararı
oluşturmuştur. Kamu zararı nedeniyle KİT Komisyonunun
Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulunması gerekirdi. Suç duyurusunda bulundu mu, size sormak gerekir
Sayın Bakan.
Özetle, ne kalkınmayı sağladınız ne
adaleti, ne yoksulluğu ortadan kaldırdınız ne de
yasakları. Türkiyeyi sadece yolsuzluklar cennetine çevirdiniz.
Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ateş.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mithat Melen. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Melen.
MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. Bütçe kanununun 19uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına.
Bu konuda önemli bir şeyden bahsetmek istiyorum. Bir kere,
her şeyden önce burada Amerika Birleşik Devletleri doları
lafı var; garantiler. Acaba Amerikan bütçesinde Türk lirası
lafı var mı, sözü var mı? Niye ısrarla Amerika
Birleşik Devletleri doları üzerinden yapıyoruz Türkiye
bütçesini? Geçen sene de böyleydi bu, ondan önceki yıla da baktım,
böyle. Bu önemli bir nokta. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri
doları çok istikrarlı da değil ayrıca. Biz niye onu
Yani,
rakamlar üzerinde falan tartışmadan önce, önce gerçekten niye bu Türk
bütçesi içerisinde dolar var, niye bu dolarla bu garantileri vermeyi düşündük,
onun önemli bir izahı olması lazım, herhâlde burada Sayın
Bakan veya hazine yetkilileri verecek. Ben onu geçen yıl da
sormuştum, ona ciddi bir cevap alamamıştım.
Gene bu noktadan hareketle garantili imkân ve dış borcun
ikraz limiti 4 milyar Amerika Birleşik Devletleri dolarına
çıkarılmış. Yani, belki 1 misli artıyor geçen
yıla nazaran. Bu yıl Daha mı iyi borçlanacağız?
demek, Daha çok mu borçlanacağız? demek, yoksa Daha fazla garanti
mi vereceğiz? demek. Bakın, çok fazla incelersek, biraz daha
derinine inersek zaten verdiğimiz garanti üç tane kamu kurumuna ve bir iki
belediyeye; o da yüzde 80i buluyor. Orada da bir tehlikeli risk var. Yani
hazine gereksiz risk almış durumda oluyor bu limitleri
arttırdıkça. Hâlbuki bu limitleri arttırmak yani hazinenin daha
iyi borçlanır bir hâle gelmesi için mi yoksa bir borç idaresinden proje
yönetimine dönmesi gereksinimi için mi? Gerçekten artık hazine Türkiyede
borç yönetmekten proje yönetmeye dönüştürmesi lazım kendi yapısını
çünkü gelecek yıl, 2009 yılı içerisinde 100 milyar dolar borç
çevirmemiz lazım. Bunun için de bu borcu şu veya bu şekilde
bulmamız lazım. Bu günde yaklaşık 1 milyar dolara
eşit. Bir de kamu açıklarının gelişmesi, KDV ve
ÖTVnin düşmesi Türk lirası cinsinden tekrar piyasalardan yabancı
cinsten para almayı gerektiriyor, bu borçları ödemek için. O zaman,
bir o kadar daha parayı eklerseniz 2009 yılı için günde 1 milyar
dolardan bahsetmek gerekiyor. Bu,
önemli. Beraberinde sadece bütçe kanunlarına borçlanma limitini
artırarak değil hazinenin yeni proje üretmesiyle mümkün. Yani nedir
yeni proje? Belki Türkiyeye çekilecek yeni fonlardır, yeni
yapılanmalarla ilgilidir. Mesela, hem kurumlar vergisi düşük
Türkiyede şu anda hem de reel faiz yüksek ama bunlarla yeni fonları
çekmek, yeni projeleri desteklemek gerekiyor. Aksi hâlde, seneye bu limitleri
artırarak da bu işleri yapmakta zorlanabiliriz.
Bir de tabii önemli bir ikinci madde var. İkinci maddede
ilginç bir biçimde 2 milyar dolar bir garantiden bahsediyor ve bunun
artırılmasını, 2 misli artırılmasını
yani 4 milyar dolara çıkarılmasını sadece Bakanlar Kurulu
kararına bırakıyor. Burada da bir tehlike beraberinde var. Yani,
devamlı olarak bütçeyi zorlayarak, yasaları zorlayarak, bir yerden
icraatı rahatlatmak için uğraşırken öbür taraftan dengeleri
bozuyoruz. Borçlanma limitlerini artırdıkça enflasyonu da bir yerde
tetiklediğinizi unutmamakta yarar var. İşte, onun için belki
Merkez Bankasının ciddi sıkıntısı buradan ileri
geliyor. Merkez Bankası yapabileceğini yapıyor. Başta da
neyle uğraşıyor? Enflasyon hedeflemesiyle
uğraşıyor. Enflasyon hedeflemesiyle uğraşırken
para arzındaki genişlemeyi borçlanarak önleyemez durumda.
İşte, burada, belki özellikle bu 19uncu maddeyi çok dikkatli
kullanmak lazım ama geçmiş yıllarda çok dikkatli
kullanamadık. Benden önceki hatip de söyledi, birdenbire borçların
bir yerde toparlanması kamuyu da sıkıntıya sokan bir olay.
Onları ödemek için gerçekten kamu sıkıntıya düşüyor ve
tekrar borç almak zorunda kalıyor. Yani, öyle bir kısır döngü
içerisine düşüyorsunuz ki, borcu borçla ödemek zorunda kalıyorsunuz,
sonunda sistem zorlanıyor.
Onun için, bu maddeleri hep oynayarak biz gerçekten zorladık.
Mesela Sayın Bakan kesintilerden bahsetti. Biz nelerden kesinti
yapmışız bütçelerden, biliyor musunuz? Yatırımdan
kesinti yapmışız ve eğitimden yapmışız. Bir
taraftan çok iddialı olarak Türkiyenin kalkınma
hızını artırmak, büyümesini çoğaltmakla
uğraşıyoruz, öbür taraftan da Sayın Bakan tasarrufun
yatırım ve eğitimden olduğunu söylüyor. Türkiyenin iki
tane önemli sorunu, yani Türkiyede tüm bu
Hatta sayın grup başkan
vekili de aynı şeyi söyledi, psikolojik etkiden bahsetti. Psikolojik
etkiyi nasıl artıracaksınız? Hükûmet olarak biraz kesenin
ağzını açarak artıracaksınız. Enflasyondan
korkuyorsunuz onun için. Enflasyondan korkunca da yatırımları
durduruyorsunuz ve eğitimden kesinti yapıyorsunuz. Ee, nasıl
halk psikolojik olarak rahatlayacak?
Bugün dünyada öyle bir hâle geldi ki para çok bollaştı.
Çünkü mecburen herkes elini cebine attı, piyasaları parayla doldurdu.
Bakın, gelecek dokuz ay içerisinde hem Avrupa Birliği hem Amerika
Birleşik Devletleri toparlanacak, toparlandığı zaman bizim
elimize de o paralardan yararlanma fırsatı geçecek ama biz gelecek
dokuz ay için, Sayın Bakanın ağzından,
yatırımları kıstığımızı ve
eğitimden de tasarruf ettiğimizi söylüyoruz. Bir taraftan da
Türkiyenin en önemli sorununun eğitim şart diye
Hatta bir
anekdotu var eğitim şart
Peki, eğitimi artırmazsak, katma
değeri yüksek mal ve hizmet üretmezsek nasıl Türkiyede
yatırımları artıracağız? İnsan
kaynaklarına nasıl yatırım yapmadan Türkiyeyi 21inci
yüzyıla taşıyacağız?
Tabii, bu saatte belki zor konular bunlar. Hele on ikiden sonra
taksilerin bile çift tarife aldığı yerde, bizim de artık
yapımız yavaşlıyor. Onun için, belki zor ama
Yine, Türkiye
İstatistik Kurumunun ilginç bir rakamı var. Avrupa Birliği
içerisinde 27 ülke arasında, 44 endeks numarasıyla biz gayrisafi
millî hasıla sıralamasındayız, tüketim
sıralamasında da 46, yani yüzde 46. Yani Avrupanın
yarısı kadar bile üretmeyip yarısı kadar bile tüketmiyoruz,
özetle. Buradaki tüketimden kaçmak, tüketimden korkmak değil ki amaç; tam
aksine daha fazla yatırım yapıp daha fazla üretim yapıp ama
daha fazla değil az borçlanıp, borcu borçla ödeyip değil, borcu
üreterek ödemek meselesi var. O da sadece ve sadece 19uncu madde üzerine
ağırlıkla değil. Türkiye, gerçekten, bütçelerini
değil, nakit akışını döndürmekte zorluk çeken bir ülke
hâline geldi. Her yıl nakit akışında ciddi problem var.
Aynı problem bugün piyasa içinde var. Türkiyede nakit dengesini çözemeyen
piyasada- bir yapı var. Ama önce kamu yönetiminin nakit dengesini ciddi
biçimde çözmesi gerekiyor. Eğer en kısa zamanda bunu çözemezsek
seneyi zor geçireceğiz, 2010u da zor geçireceğiz, toparlanamayacağız.
İşte, bence, esas psikolojik mesele burada. Esas psikolojik mesele,
Türkiyede yatırımların önünü açmakta, borçlanmanın dozunu
da azaltmakta. Çünkü tasarruf eğilimini de yükseltmenin yolu üretmekten
geçiyor.
Fazla vaktinizi almadan, bu duygu ve düşüncelerle, bu
bütçenin hayırlı olmasını ve borçsuz bir yıl geçirmek
dileğiyle saygılarımı sunuyorum. (MHP, AKP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Melen.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili
Sayın Hamit Geylani.
Buyurun Sayın Geylani. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, biz her konuda sözümüzün
arkasındayız. Bu akşam bu saatte zaman ekonomisinden de
kısıntı yapacağımızın sözünü verdik, onun
için konuşmamı kısa tutacağım.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Hadi bakalım, görelim.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Göreceğiz.
Değerli arkadaşlar, 2009 bütçesinde en büyük payın
borçlanma faizlerine gideceği bütçe görüşmelerinde ortaya
çıkmıştır. Türkiye son yirmi beş yılda 433 milyar
dolar faiz ödemiş. Bu da her yıl bütçenin dörtte 1inin faize
harcandığı anlamına geliyor. 2007 yılı sonu
itibarıyla yaklaşık 256 milyar YTL olan iç borç stoku 2008
yılı Ekim sonu itibarıyla 272 milyar YTLye
çıkmıştır. Yine 2007 yılı sonunda 247 milyar
dolar olan dış borç stoku ise yüzde 15 artışla bu yıl
haziran sonu itibarıyla yaklaşık 285 milyar dolara
çıkmıştır. Bu da her yıl Türkiyenin borç yükünün
arttığının ve bütçenin büyük bir kısmının sırf
borçlanma faizlerine gittiğinin belirgin bir ifadesidir. Tüm bu
göstergeler çalışandan, emekçiden ve yoksuldan alınan vergilerin
borç faizlerine harcandığını göstermektedir.
Sayın milletvekilleri, 2009 yılı bütçesini bir
bütün olarak değerlendirdiğimizde, topluma hiçbir yaşamsal
alanda özgür vatandaş olma sevincini sunmuyor. Çünkü böylesi bir sunum,
gerçek sosyal devlet anlayışıyla olanaklıdır. Sosyal
devlet düzeninde ekonomik refahla birlikte siyasal haklar da tüm
baskılardan uzak, herkes için eşit, halkın özgür iradesini
yansıtacak bir şekilde olmalıdır. Ne yazık ki tekçi ve
inkârcı bir siyasetin ürünü olan bu bütçe de özlem duyulan iradeyi
yansıtmaktan oldukça uzaktır. Özgür irade demokratik bir ortamda
anlam bulur. Gerek insan hakları gerekse temel vatandaşlık
hakları arasında yer alan kimlik, dil, kültür ve diğer haklar iç
ve evrensel hukuk normlarıyla korunması doğal bir hak ve
demokrasinin vazgeçilmez kazanımıdır.
Değerli arkadaşlar, ekonomik kriz, siyasi kriz,
yargı krizi ve ağır borç yükü tüm toplumsal dokuları
kirletirken, Sayın Başbakan da bir şey olmamış gibi
çıkıp grafiklerle pembe tablolar çiziyor, millete ve Parlamentoya
geometri dersi veriyor ve ortalıkta bir yerlere ok gibi saplanacak teğet
hayaleti dolaşıyor. Bu, bütçenin sanırım belirgin
sözcüğü oldu.
İddia edildiği gibi sosyal, siyasal, ekonomik ve
kültürel kriz kirlenmesi ülkeyi teğet geçmiyor, ne yazık ki
yurttaşın tam yüreğine saplanıyor. Bakınız,
halkın beslenme, ısınma, giyim, eğitim, sağlık ve
diğer konulardaki taleplerini sokağın sesinden dinlemek
gerekiyor. AKP Hükûmeti 2009 bütçesiyle, plan ve programlarıyla, atama
kadrolarıyla partinin arka bahçesi durumuna getirdiği devlet
kurumlarıyla ve kaymakam, valileriyle yerel seçimlere kilitlenmiştir
değerli arkadaşlar. Tek cümleyle bu bütçe de bir seçim bütçesi
olacaktır.
Ekonomik büyümenin durma noktasına geldiği, cari
açığın hızla büyüdüğü, yoksulluk ve açlık
sınırının giderek yükseldiği bir dönemde bu
abartılı rakamlar hiç de gerçeği ifade etmiyor. Yüzde 10
civarında belirlenen işsizlik oranı doğru değil,
kendileri de inanmıyorlar. Gerçek işsizlik rakamları sokakta,
kahvelerde, amele pazarlarında ve kapanan iş yerlerinde ortaya
çıkmaktadır.
Hükûmet enflasyonun tek haneli rakamlara düşmesiyle övünüyor
ancak gerçek enflasyon yoksul halkın cüzdanında ve filesinde
bulunmaktadır.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Hamit Bey, hani kısa
konuşacaktınız?
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Peki,
kısıtlayayım.
Değerli arkadaşlar, korkular ülkesinin yasaklar
bölgesinde hâlen fiilen OHAL rejiminin baskı ve uygulamaları devam
etmektedir. Yıllardır süren bu ezberler sonucunda ve bastırma
politikalarıyla hadiseye yaklaşan AKP, çözümü güvenlik güçlerine
havale etmiştir. Yani hakkını yememek lazım, seçmenlerine verdiği
sözü bile tutmayarak başörtü ve diğer vazgeçilmezlerinden de
vazgeçerek sistemin derinine teslim olan bir hükûmetten başka bir şey
beklenemez.
Onun içindir ki biz diyoruz: Yüzde 47 oyla hükûmet olmuş AKP
ama ne yazık ki iktidar olamamış, iktidar başka güçlerde.
Halkın gerçek iktidarında buluşma ve ortaklaşma
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Geylani.
Şahıslar adına ilk söz Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Fatih Arıkana aittir.
Buyurun Sayın Arıkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 19uncu madde özü itibarıyla
devlet kurum ve kuruluşlarının yatırımları için
ihtiyaç duyacağı dış kredileri daha uygun koşullarda
alabilmesi veya çıkaracakları borçlanma senetlerine verilecek hazine
garantilerinin üst limitini belirlemektedir.
Ben bu vesileyle Sayın Bakanımdan,
Kahramanmaraşın da istifade ettiği 5084 sayılı
Teşvik Yasasının süresinin en az bir yıl daha
uzatılmasını talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın Ünal
Kacır.
Buyurun Sayın Kacır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Bütçe Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesi
üzerine bir yanlışı düzeltmek için söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe konuşmaları
sırasında bazı konuşmacı arkadaşlar Geçen
yıl yolsuzluklar nedeniyle KİT Komisyonu BOTAŞı
görüşememişti. şeklinde ifadeler kullanmaktadırlar. Bu
sözler gerçeği yansıtmamaktadır. Bilindiği üzere, KİT
Komisyonu toplantılarında, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu raporları, alt komisyonlar tarafından hazırlanan
raporlar, kuruluşlar tarafından alt komisyonlarımıza
gönderilen cevaplar dikkate alınarak denetim yapılmaktadır. Bu
belgelerle ilgili eksiklikler olduğunda veya Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul çalışmalarındaki önemli görüşmeler ya da
yoğunluklar nedeniyle zaman zaman komisyon programlarında ertelemeler
söz konusu olabilmektedir. Herhangi bir kuruluşla ilgili yolsuzluk
söylentileri Komisyon çalışmalarının ertelenmesine gerekçe
oluşturmamıştır, oluşturamaz.
Yine bilindiği gibi, bu dönem KİT Komisyonumuz
çalışmalarını 20 Kasım 2008 tarihinde denetim
kapsamına giren tüm kuruluşların 2006 ve önceki yıllara ait
denetimleri Komisyonumuzca eksiksiz tamamlanmıştır. Denetimi
yapılacak hiçbir kurum ve kuruluş kalmamıştır.
Herhangi bir kuruluşla ilgili KİT Komisyonu
toplantısının erteleme gerekçesi yolsuzluk söylentileriyle
ilişkilendirilecek olursa, bu mantıkla bakıldığında,
denetimi yapılacak hiçbir kuruluşun kalmamış olması,
denetimlerin eksiksiz tamamlanmış olmasının ne manaya
geldiği hususunu yüce heyetinizin ve milletimizin takdirlerinize sunuyorum.
Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.
Sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.51
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 37nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
19uncu madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Cengiz
Yok.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakanım, benzinin
TÜPRAŞ rafineri çıkış fiyatı 45 kuruş. Üzerine
yüzde 425 oranında vergi yükü bindirilerek vatandaşa 2 lira 70
kuruştan benzin satılıyor. Temmuz ayında
akaryakıttaki, benzindeki dolaylı vergilerin oranı yüzde 180
iken, şimdi yüzde 425e yükselmiş durumda. Sizce bu adil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sakık
Yok.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan bu soruyu daha önce sordum, cevabını da
aslında biliyorum. Ama ola ki, şu gecenin güzelliğinin
hayrına bir güzellik yaparsınız umudundayım.
Siz de biliyorsunuz efendim. Yani kayan arabanın frenine
basılmaz, gazına basılır. Şimdi Kriz var deniliyor.
Krizden çıkış yolu da -siz ifade ettiniz- üretime destek vermek,
üretmek ve tasarruf etmek. Üreten kesimlere destek verilmesi için can suyu
kredisi çıkarttınız, teşekkür ediyoruz muhalefet olarak.
Ama bu can suyu kredisini kullanmak isteyen esnaf ve sanatkârlar,
KOBİler, maalesef, işte zamanında ödeyemediği bir
çekinden, bir senedinden dolayı siciline nokta düşülmüş;
bankalar da zaten bahane arıyorlar, bunu ileri sürerek bu kredinin
kullanılmasına engel oluyorlar.
Esnaflarımız adına, siyaset adına, toplum
adına istirham ediyorum. Lütfen, bu sicil affını
çıkartınız. Zaten var, ama uygulanması yönünde bir talimat
veriniz. Bu yönde bir merhamete gelir misiniz diye soruyorum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Çelik
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Ben IMF ile ilişkiler konusunu sormak istiyorum. IMF ile
muhtemelen ocak sonunda bir anlaşma imzalanacağı basında
yer almaktadır. Hükûmet olarak IMFye hangi taahhütlerde bulundunuz? Bütçe
rakamları ile IMF öngörüleri uyuşuyor mu? Örneğin IMF büyüme
tahminini yüzde sıfır ila 1 aralığında öngörüyor, bu
da vergi tahminlerinin daha düşük gerçekleşeceği anlamına
geliyor. Hangi gerekçeyle 2009 yılı bütçesinde büyüme hedefi bu
anlamda yüzde 4 alınmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım
-yine biz önden girdik ama arkaya kaldık- iki akşamdır
sorularıma cevap alamıyorum. Şimdi, dışarıda on
beş dakika verilen arada yine bütün herkes, 4/Cliler televizyonun
başında, sizden acaba yılbaşı müjdesi alır
mıyız diye Tekrar Bakanıma hatırlat. dediler. Gerçekten
4/Clilerin özellikle anlattıkları olay şu:
Çocuklarımıza eğitim veremiyoruz, ailemizi geçindiremiyoruz,
kömür dahi alamadık, gerçekten çok mağduruz, mutlaka bunun bir
Bakanımız tarafından bizi böyle rahatlatacak herhangi bir söz
olabilir mi, bir müjdesi olabilir mi; ne olursunuz. diye iki
akşamdır televizyonda sizi burada gördükçe hemen telefona
sarılıyorlar, özellikle bizi tanıyanlar. Tabii elçiye zeval
olmaz, ben 4/Cliler adına bunu iletiyorum. Gerçekten hepsi şu anda
televizyonun başında Sayın Bakanımızdan böyle müjdeli
bir şey alır mıyız diye heyecanla bekliyorlar. Ben bunu
tekrar soruyorum. Mutlaka da bir cevap almak dileğiyle
Sağlık
Bakanımız şey yapamadı, zaman yetişmedi; sağlıklı
bir cevap alacaktık Sağlık Bakanımızdan ama
olmadı. İnşallah Maliye Bakanımızdan
alacağız.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz, daha
sağlıklı olması için yazılı verin Sayın
Bakanım.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Gecenin bu saatindeki bu görüşmeler, bu atmosfer hakikaten
beni de çok etkiledi Sayın Başkan. Bundan sonraki bütçe
görüşmelerini on ikiden sonra yapabilir miyiz acaba?
BAŞKAN Sayın Bakan, çorbayı bana
ısmarlatıyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Maliye olarak
veririz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben de olsam on ikiden sonra yaparım, yani
maliyecilerden tık yok!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yarın da
ikrama devam ederiz. Daha güzel ikramlara devam ederiz.
Şimdi, müsaade ederseniz bir konu vardı. Bir
konuşmacı arkadaş
Ben konuşmacı arkadaşları
saygıyla dinliyorum burada, bazen de notlar da alıyorum, benim için
de faydalı oluyor. Ancak kamuoyunu aydınlatma bakımından,
şimdi, Ankara Büyükşehirden en fazla kesintiyi yapan Bakan benim.
Şimdiye kadar Melih Beyden kimse o kadar kesinti yapmamış.
Şimdi, bu madde, hazine garantisiyle ilgili bir madde. Ankara
Belediyesine ilk hazine garantisi Sayın Karayalçına verilmiş,
onun zamanından geliyor bu borçların çoğu.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Nerede onun zamanından geliyor
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Evet,
bakın, şimdi, ASKİ
ABDULLAH ÖZER (Bursa) BOTAŞın borçlarını
söyle!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani ben
sadece bilgi veriyorum. Yani hiç öyle şey için söylemiyorum bunu; bilgi
olarak söylüyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Olur mu öyle şey!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - ASKİ,
EGOnun borçları ödenemediği için de o zaman hazine garantisi
verilmiş.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Bu kadar da olmaz yani. Bu kadar
pişkinlik olmaz!
RASİM ÇAKIR (Edirne) Karayalçın sizi ne kadar korkuttu
Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yok, yok niye
korkayım ben.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Hiç ağzınızdan
düşürmüyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hiç, hiç
Rasim Bey, sen bilirsin; o bizim eniştemiz, yani korkmam ben o kadar!
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de Sayın
Cengiz, çok güzel ifadelerle 4/Cyle ilgili yani bir iyileştirme
istiyorum
Şimdi, Sayın Cengiz geçen dönemde burada yoktu.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Hep söylüyoruz Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Ama bu
Meclisin kapılarında bir özelleştirme yapılmış,
her şey bitmiş, bütün tazminatları ödenmiş. Bakın, bir
şirkette çıkacak adamlara tazminatları ödenir; hakkı neyse
ona ödenir. Biz normalinden daha fazla bir ödeme yaparak özelleştirmelerde
bu arkadaşlarımızın bütün tazminatlarını ödedik
ve şöyle bir şey oldu: Dediler ki o arkadaşlar o gün, geldiler
Evet, biz alacaklarımızı aldık. Ama bizim emekli
olmamız için ne olur bizi tekrar kadrolarda gösterin. O kadrolar için bu
AK PARTİ hükûmetleri hiç kimsenin yapmadığı bir işi
yaptı, kadroya tekrar aldılar,
4/Cye alındı. Yani, onların emekliliklerine az
kalmış, emekli olsunlar diye, birtakım haklarını
kazansınlar diye. Yoksa normalde verilmişti, bütün hakları
verildi.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ve bizi o
zaman bu Meclis kapısından
Ben biliyorum, o kararları
aldık diye alkışlar, alkışlar içerisinde geçti.
Şimdi, oturduk bir konuşma yaptık, Buna razıyız biz,
aman olalım. Hepsine razıyız. Onlara beklemediği kadar
şeyler yaptık. Aldık, işte belli bir müddet
çalıştırıyoruz, şu oluyor, bu oluyor. Ee, şimdi
onlar unutuldu. Şimdi, acaba yılbaşı hediyesi olarak bir
şey var mı diye
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
unuttuğunuz bir şey var orada.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ee, şimdi bu bütçede saçı bitmedik
yetimin hakkı var, bunları bizim gıdım gıdım
harcamamız lazım. Yani orayı, burayı, falan falan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Özelleştirme
dışında 4/Cliler var.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ona bir
hediye, buna bir şey
Bunları yapmamız mümkün değil. Biraz
da bunlar popülist yaklaşımlar.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
orada da sizin atladığınız bir şey var.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sizin
şahsınıza bir şey söylemiyorum.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Bakın, ben
kendileriyle toplantı da yaptım. Şimdi 4/C olayında
arkadaşlar yedi yıl önce kapsama girmişler; 5 milyar, 6 milyar,
10 milyar, 12 milyar civarında tazminat almışlar.
AHMET YENİ (Samsun) 20-25 milyar aldılar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) O tarihte
neyse, onu fazlasıyla verdik yani.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Bu arkadaşlar,
450-500 YTL para alıyorlar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani,
başkasının alamadığı parayı verdik.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Bunlar iki ay
çalışmıyorlar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)
İsterseniz yüce Meclisi şey yapmayalım, çünkü benim sürem hemen
bitecek.
BAŞKAN Zaten süre doluyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bir
arkadaşa daha cevap verelim. Ben sizi
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Hayır, iki ay
çalışmıyorlar ve gerçekten geçinme zorluğu var, satacak bir
şeyleri de kalmadı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Cengiz, Maliye Bakanlığına davet edeyim ben sizi.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım
geliriz tabii, ifade ederiz ama
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Beraber
Hem
size
İşte şey edelim, konuşalım.
Sayın Şandırın bir şeyi
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Özelleştirme
dışında 4/Cliler var, özelleştirme kapsamı
dışında da 4/Cliler var. Mesela Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çalışan ve 4/Cden maaş alan memurlar var, işçiler var. Ama
çok ciddi de bir adaletsizlik var.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ama
onların bir sorunu yok Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Var Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yok
onların sorunu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, biri 2 lira alıyorsa
4/Cli 1 lira alıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Getirin bana,
ben bakayım; ne sorunu varsa getirin dinleyeyim, olur.
Bir de Sayın Şandır sicil affından bahsetti.
Değerli arkadaşlar, biz bundan önceki dönemde sicil
affı yaptık. Sayın Ali Coşkun Sanayi Bakanıydı ve
o sicil affını biz çıkardık. Orada da bazı bankalar
bunu tuttu, bazıları tutmadı. Özel bankadır, biz de bir
şey de yapamıyoruz, bir şey diyemedik. Ama şimdi çok büyük
bir şey varsa biz buna da varız; yani yok değil, buna da
varız. Ama, şimdi sicil affı ne getirecek, ne götürecek? Yani
ikide bir Meclise sicil affını getireceğiz! Eğer bir
faydası olacaksa reel sektöre biz reel sektörün yanındayız,
üreticinin yanındayız.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sanayi Bakanı da
savunuyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi,
onu zaten kendi aramızda biz konuşuruz, Sanayi Bakanıyla da
görüşürüz. Ondan sonra, illa hemen bir kanunla
Eğer birçok kimselere
faydalı olacaksa hayhay
Biz, ülkenin problemlerini çözmek için varız
burada hepimiz, muhalefetiyle iktidarıyla hepimiz. Millet bizi onun için
seçti, yani onların problemlerine gelelim diye. Biz buna varız. Bir
bakalım, inceleyelim, olursa yaparız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki, çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
20nci maddeyi okutuyorum:
Görev zararları
MADDE 20 (1) Kamu iktisadi teşebbüslerinin 8/6/1984 tarihli
ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca doğmuş ve
doğacak görev zararı alacakları ile 12/12/2001 tarihli ve
2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar
kararları kapsamında üretilen şekerin, Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş.nin özelleştirme programına
alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve
bağlantısı yapılmış olan dahilde işleme
rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından
doğan ve/veya doğacak görev zararları ile muhtelif Bakanlar
Kurulu kararları uyarınca doğmuş ve/veya doğacak görev
zararı alacakları ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün
ilgili mevzuatında belirtilen esas ve usullere göre doğmuş ve
doğacak görev zararı alacakları, (anılan Genel
Müdürlüğün 2004-2005 kampanya döneminde dahilde işleme rejimi
kapsamında doğan ve/veya doğacak görev zararları hariç)
avans olarak Hazine Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla
öngörülen ödeneklerden karşılanır.
(2) Hazinenin pay sahibi
olduğu ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı
dışındaki şirketlerin Hazineye tekabül eden temettü
tutarlarının (geçmiş yıllarda gelir kaydı yapılmış,
ancak gider kaydı yapılmamış olanlar da dahil olmak üzere)
tamamı veya bir kısmı, şirketlerin ödenmemiş
sermayesine ve/veya görev zararı alacaklarına mahsup edilebilir. Söz
konusu mahsup işlemlerine Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan; mahsup işlemlerini Hazine
Müsteşarlığının teklifi üzerine bütçenin gelir ve
gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili
Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
(3) Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin
politik risk kapsamında yapacağı tahsilâtın ve
Bankanın faaliyet karlarından Hazineye tekabül eden temettü
tutarlarının ve olağanüstü yedek akçelerinin tamamı veya
bir kısmı, Bankanın politik risk alacağına ve/veya
ödenmemiş sermayesine mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup
işlemlerine Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan; mahsup işlemlerini Hazine
Müsteşarlığının teklifi üzerine bütçenin gelir ve
gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili
Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Abdullah Özer.
Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ABDULLAH ÖZER (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının birinci kısmın görev zararlarıyla
ilgili 20nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede yer alan Türkiye Şeker Fabrikaları, Toprak
Mahsulleri Ofisi ve Eximbank ile ilgili görev zararları konusunda
görüşlerimi aktarmaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan bir
konuşmasında Görev zararı diye bir şey bizim
kitabımızda yazmıyor, inşallah da olmayacaktır
diyordu. Şimdi bakalım görev zararı var mı yok mu? Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına inceleme ve denetim görevi yapan
Sayıştayın 2005 yılı raporlarına
baktığımız zaman Toprak Mahsulleri Ofisi ve Türkiye
Şeker Fabrikalarının hazineye olan borçları bu
kurumların görev zararı alacaklarına ve sermaye paylarına
mahsup edilmiş, mahsup edilen bu tutarlar
karşılığında ise bütçe gideri kaydı
yapılmamıştır. Yani gerçek görev zararları kamufle
ediliyor, bütçenin şeffaflık ilkesi çiğneniyor. Toprak
Mahsulleri Ofisi için 610 trilyon, Şeker Fabrikaları için 360
trilyon, toplam 970 trilyon; ödenmemiş sermaye alacaklarının
mahsup edilenlerle birlikte 1 katrilyon 368 trilyon. Bu kadar tutar bütçe
gideri yazılmadan silinen alacağa karşı mahsup ediliyor.
2006 yılı için hazırlanan Sayıştay raporlarında
da bu rakam 1 katrilyon 500 trilyon.
Değerli arkadaşlarım, burada bir AKP
mantığı var. Bu bütçe açıklarını olduğundan
az gösteren, bütçe giderlerini tam olarak yansıtmayan,
şeffaflığı tamamen ortadan kaldıran bir uygulama.
Gerçekler Meclisten gizleniyor ve Sayın Maliye Bakanı çıkıp
Biz bütçe açıklarını ilan ettiğimiz rakamın
altında gerçekleştiriyoruz. diyor. Sayıştayın tespit
ettiği rakamlar bütçede gider gösterilse, açığın ilan
edilenden çok daha fazla olduğu ortaya çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri, size Şeker
Fabrikalarının ve Eximbankın faaliyetleriyle ilgili birkaç
konudan da bahsetmek istiyorum.
Pancar üretimine kota uygulaması Türkiye Şeker
Fabrikalarında işlenen pancar miktarının azalmasına,
kampanya döneminin kısalmasına sebep olmuştur. Türkiyedeki
şeker fabrikaları kapasitelerinin altında
çalıştırılmaktadır. Acaba bunun sebebi Cargillin
ürettiği nişasta bazlı şekerin Türkiyede daha fazla
satılmasını sağlamak mıdır? Yani, Cargille ve
diğer nişasta bazlı şeker üreten firmalara avantaj mı
yaratmak isteniyor?
Bütün dünyadaki eğilim pancar ve kamış şekeri
üretiminin artırılması yönünde olmasına rağmen, bizde
tam tersi bir uygulamayla karşı karşıyayız. Dünyada
pancar şekeri üretimini desteklemeyen tek ülke durumundayız. Pancar
şekerine alternatif olarak nişasta bazlı şeker üretimi
âdeta teşvik edilmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika
Birleşik Devletlerinde nişasta bazlı şeker
kullanımı ortalama yüzde 3 olarak müsaade edilmesine rağmen,
ülkemizde yüzde 15lere dayanmıştır.
Çocuklarda şeker, büyüklerde kanser riski
taşıdığı Dünya Sağlık Örgütü ve halk
sağlığı kuruluşları tarafından
açıklanan nişasta bazlı şeker kullanımının
ülkemizde dünya standartlarından 6-7 kat fazla olması, AKP
Hükûmetinin, çocuklarımızın ve halkımızın
sağlığına ne kadar önem verdiğinin açık bir
göstergesidir.
Amerikan menşeli nişasta bazlı şeker üreten
bir şirketin bu üretimini iç piyasada satması için pancar üretimine
kota koyan ve nişasta bazlı şeker kullanımını
yüzde 15lere çıkartan bu Hükûmet, resmen halkımızın
sağlığıyla oynamaktadır.
Eğer insanlarımızın
sağlığını düşünüyorsanız, nişasta
bazlı şeker kullanımını, önce kendi halkının
sağlığını düşünen Avrupa Birliği ülkelerinin
düzeyine, yani yüzde 15lerden yüzde 3lere indirmeyi ne zaman uygulamaya
koyacaksınız? Ne zaman bu Hükûmet halkının
sağlığını düşünecek, doğrusu, merak
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi de sizlere Türkiye
İhracat Kredi Bankası, yani Eximbankla ilgili bazı önemli
konuları aktarmak istiyorum. Başbakanlık oluruyla BDDK Bankalar
Yeminli Murakıplar Kurulu Başkanlığının
İzmirde faaliyet gösteren ve giyim ihracatı yapan bir firmaya
kullandırılan kredilerle ilgili hazırlamış olduğu
raporda, adı geçen firmaya, temerrüde düştüğü kredilerini geri
ödediği miktarda kredi tutarına ilave olarak yaklaşık 11
trilyon lira tutarında ilave kredi kullandırılmış,
ayrıca, teminat indirim şartlarını ihlal etmiş bulunan
firmadan yüzde 35 eksik teminat alınmak suretiyle, bankanın
zararının artmasına neden teşkil eden işlemlerin de
bankanın o günkü görevli ve sorumlu yöneticilerince
gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Eximbanktan kredi kullanan bu
şirketin kredi riski 59 trilyona ulaşmış, daha sonra
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 27/10/2003 tarihinde firmanın
iflasına karar vermiştir. Temerrüt ve taahhüt açığı
cezası dâhil toplam 64 trilyon 823 milyar lira Eximbankın
alacağı olarak iflas masasına bildirilmiştir.
Dolayısıyla, banka, o günkü yöneticilerin ihmali ve görevi kötüye kullanma
nedeniyle, yeterli teminat almamaları sebebiyle 64 trilyon 823 milyar lira
zarara uğratılmıştır. O tarihte Eximbank Yönetim
Kurulu Başkanı, bugün, Hükûmette bakan olarak görev yapmaktadır.
Sizlere kısaca anlatmaya çalıştığım
ve Başbakanlık oluru ile BDDK, Bankalar Yeminli Murakıplar
Kurulu Başkanlığının hazırlamış
olduğu bu rapor hasır altı edilmiş, beylerin işine
gelmediği için bu raporu hazırlayan Kurul
Başkanlığından yeni bir rapor hazırlanması
istenmiş ve bu ikinci raporla o günkü yöneticiler
aklanmıştır. Aynı kurul tarafından hazırlanan,
birbirine tamamen zıt bu iki raporu sizlerin ve kamuoyunun dikkatine
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, kendi yandaşlarının
yaptığı yolsuzlukları örtmekte ve görmezlikten gelmede çok
mahir olan AKP Hükûmetinin artık sonu yaklaşmıştır.
Şimdi sayacağım konular tüm ülke kamuoyu tarafından
bilinmesine rağmen, hâlâ görevinin başında olan ve işi
pişkinliğe vuran bir bakanımızla ilgilidir.
Bakan olmadan önce Albaraka Türkte Yönetim Kurulu Üyesi iken
naylon fatura düzenlemek ve hayalî ihracattan yargılanan ve bu davadan aklanmak
için af kanunu çıkaran ve hâlâ görevine devam eden bir bakan dünyanın
başka bir ülkesinde var mıdır?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Hâlâ takıldınız
oraya ya!
ABDULLAH ÖZER (Devamla) 2/B orman arazisinde 53 dönümlük bir
alanı muhtar senediyle satın alan ve yaptırdığı
villası kaçak olan bir bakan dünyanın hangi ülkesinde görevine devam
etmektedir?
Gece yarısı Ofer ve Kutmanla görüşüp ertesi günü
bir onayla TÜPRAŞ hisselerinin yüzde 14,76lık kısmını
Oferlere satan ve bu satış dolayısıyla hazineyi 750 milyon
dolar zarara uğratan bir bakan dünyanın hangi ülkesinde görevine
devam etmektedir?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Yapmayın ya!
ABDULLAH ÖZER (Devamla) Tekelin 2004te İspanyadan 13
milyon 800 bin euroya aldığı makinelerin ithalatındaki
yolsuzluk konusunda Başbakanlık raporunda oğlu hakkında suç
duyurusunda bulunan bir bakan dünyanın hangi ülkesinde görevine devam
etmektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ABDULLAH ÖZER (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
İzmir Foçada bir arsayı 15 milyar 600 milyon liraya
kendi şirketi adına satın alan ve bu arsayı on sekiz ay
sonra özel bir finans kuruluşuna 1 trilyon 260 milyar liraya satan bir
bakan dünyanın hangi ülkesinde görevine devam edebilir?
2001 yılında bir bakanın çocukları ve eşi
tarafından kurulan şirket Mersin Limanı işletim sistemi
ihalesini 2 milyon dolara alıyor, bir bakanın eşi ve
çocuklarının kurduğu şirketin devletten ihale
aldığı ve o bakanın hâlâ görevinde olduğu dünyada
başka bir ülke var mıdır?
Yine, Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanının üstün
zekâlı çocukları tarafından kurulan bir şirket ülkesindeki
kuş gribi sırasında pastörize yumurta işine giriyor
AHMET YENİ (Samsun) Geçmişi var onun.
ABDULLAH ÖZER (Devamla) -
ve ne hikmetse pastörize yumurtadaki yüzde 18lik KDV oranı bir anda
yüzde 8e düşürülüyor. O bakanın hâlâ görevde olduğu dünyada
başka bir ülke var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özer.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Hangi bütçeyi konuşuyoruz
biz?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Senin gibi geçen dönem
konuşanlar gitti!
ABDULLAH ÖZER (Devamla) Bütün yolsuzlukları tekrar
Meclisimizin ve kamuoyunun dikkatine sunuyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2009 yılı
bütçesinin 20nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bütçe kanunu tasarısının 20nci maddesi,
KİTlerin, diğer kamusal özellikli şirketlerin, Türkiye
İhracat Kredi Bankasının görev zararlarının
karşılanmasının esas ve usullerinin düzenlenmesi üzerine
bina edilmiştir.
Arkadaşlar, bütçe görüşmeleri bir hükûmetin karnesini
ifade eder. Eğer hükûmet, ciddi, tutarlı, halkın çıkar ve
beklentilerini önceleyen bir bütçe iradesi ortaya koyabilseydi karnesi yüksek
notlarla dolardı. 2008 bütçe gerçekleşmeleri ve 2009 beklentileri
karnenin zayıflarla dolu olduğunun en önemli
kanıtıdır.
2009 yılı bütçe hedeflerini burada görüşürken, 2008
yılı boyunca neler olmuş, isterseniz ona bir göz atalım.
2008 yılı yani geçen yılki bütçe gerekçesinin 18inci
sayfasında 2006 ve 2007 gerçekleşmeleri ile 2008, 2009, 2010
tahminleri yer almaktadır. Şimdi, buna göre, bakınız,
AKPnin 2008 temel ekonomik büyüklüklerinin hedeflerini hatırlatmakta
yarar var:
Büyüme oranı hedefi yüzde 5,5; TÜFE enflasyonu yüzde 4,
ithalat hedefi 182 milyar dolar, deflatör yüzde 5.
Peki, Bu rakamlar muvacehesinde gerçekleşme nedir? diye
baktığımızda, enflasyon yıl sonu beklentisi
itibarıyla yüzde 12ye yakın, büyüme oranı yüzde 2, on
aylık ithalat 178 milyar dolar -ki on iki aylık beklenti bağlamında
190 milyar doların üzerine çıkacağı ifade edilmekte- ve
şimdi bu iki tablodan hareketle enflasyonda sapma oranı yüzde 200,
büyümede sapma oranı yüzde 64 daha düşük. Deflatör ise baz
değişikliği nedeniyle ne yazık ki
kıyaslanamamaktadır. Yani 2008 yılı tahminlerinde tutan
hiçbir şey yok. Tutan ne var? Sayın Maliye Bakanının her
zaman övündüğü bütçe açığı var.
Peki, bütçe açığı nasıl tutuyor? Sene
başında sermaye gelirleri, yani kamu mallarının
satışı tahminî olarak belirtiliyor. Nedir bu rakam? 4 milyar 306
milyon YTL. On bir aylık gerçekleşme 8 milyar 286 milyon YTL
olmuş. Planlanandan daha fazla kamusal kıymetler
satılmış. Ayrıca, işçilerimizin alın teri olan ve
kazançlarından kesilen kaynaklardan meydana gelen İşsizlik
Fonundan el konulan ve bütçeye aktarılan meblağı da bu arada
mütalaa etmemiz gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, bakınız, başka ne
olmuş? Bankaların kârları artmış, kurumlar vergisi
tahsilatı artmış.
Peki, bankalar kârı nereden elde ediyor? Kredi kartı
sahiplerinin borçlarından. İşçi, memur, esnaf, çiftçi, emekli,
tüm geçim sıkıntısı çeken toplum kesimlerinin kredi
kartına yüklenmeleri sonucunda ödeyememe durumuyla karşı
karşıya kalmalarından dolayı, bunların sonucunda
gelirlerinin büyük bir kısmını enflasyonun 5-6 katı
oranında faiz olarak bankalara ödemek zorunda
bırakılmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Böylece bankaların
kârlılığı artarken kurumlar vergisi de tahsilat
itibarıyla fahiş bir şekilde artıyor.
Değerli arkadaşlarım, burada kurumlar vergisi
demişken bir hususu özellikle vurgulamak istiyorum: Kurumlar vergisi
mükellefi, en büyük yüz mükellefin 2006 yılında ödediği kurumlar
vergisi oranının toplam kurumlar vergisi tahsilatı içindeki
payı yüzde 44. Kalan yüzde 56 diğer kurumlar vergisi mükelleflerini
teşkil ediyor. 2007 yılında bu oran yüzde 49a
çıkıyor. Demek ki burada ilk büyük yüz kurumlar vergisi mükellefinin
gittikçe arttığını gösteriyor. Bu şu demektir:
Soyuluyoruz, yani sonuç itibarıyla soyuluyoruz. Halk, geniş kitleler
gittikçe fakirleşmekte; zengin, daha zengin olmaktadır. Böylece,
kurumlar vergisi tahsilatında hedefin üzerine çıkılırken
yüksek vergi oranları ve enflasyona rağmen tüketim azalmış;
özel tüketim vergisi tahsilatı, KDV tahsilatı, gelir vergisi
tahsilatı hedefin altında kalmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başka
neler olmuş, o rakamlara bakalım: Verilerine inanmaya mecbur
bırakıldığımız TÜİK rakamlarına göre
konuşuyorum. Tüketici güven endeksi yüzde 68,88. Kurulan şirket
sayısı yüzde 37 azalmış. Tüketici güven endeksi de tabii
yüzde 68,88e düşmüş. İşsizlik oranı yüzde 10,3e
çıkmış. Üretim durmuş fakat ithalat
fırlamış. Kapasite kullanım oranı yüzde 72ye
düşmüş. Motorlu taşıt satışları bıçak
gibi kesilmiş. Otomotiv sanayisi üretimi durdurarak işçi
çıkarmaları başlatmış. Böyle bir tabloyla
karşı karşıyayız.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2009 yılı bütçe gerekçesinin
on sekizinci sayfasında yer alan temel ekonomik göstergelere bir göz
gezdirirsek: Büyüme hedefi yüzde 4 ama IMF ve uluslararası
kuruluşlara göre bu sıfır ya da 1 aralığında.
Enflasyon hedefi yüzde 7,5 ama yine IMF ve uluslararası kuruluşlara
göre enflasyon 2009 yılında yüzde 15. İthalat hedefi 218 milyar
dolar deniyor ama dış ticaretten sorumlu Bakana göre bu yüzde 25
düşecek. Bütün bunlar ne demek oluyor? Hükûmetin bütçeyi hazırlarken
almış olduğu tüm temel göstergeler gerçeği
yansıtmıyor. Görüşülen bütçe, kâğıt üzerinde bir
bütçe. IMF ile ocak ayında imzalanacak metin millî iradenin üzerinde
olacağa benziyor.
Devam edelim. Büyüme oranında meydana gelen düşüş,
vergi tahsilatını da mutlaka düşürecektir. İthalat
azalınca yüzde 26ya varan artış, beklenen ithalattaki KDV
rakamı hedefinin altında kalacaktır. Enflasyonda meydana gelen
artış ise kamu harcamalarını artıracaktır. Bu
durumda, bütçe açığının AKP yönetimince azaltılması
için daha fazla kamu malı satışa çıkarılacaktır.
Nitekim, sermaye gelirlerinde 2008 yılı bütçesine kıyasla 2009
bütçesinde yüzde 200ün üzerinde kamu malları satışlarından
elde edilecek bir gelir öngörülmüştür ama yüzde 200 artış bile
kâfi gelmeyecek, tüm devlet emvalinin tasfiyesi dahi gündeme getirilecektir.
Kamu tesisleri ve binalarının tümünün satışı için bu
yüce çatıya kanun tasarısı getirilirse
şaşırmayalım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ocak-Eylül
2008 aralığında KİTlerin görev zararlarının 1
milyar 371 milyon YTLye ulaştığı
anlaşılmaktadır. Bu zararın Toprak Mahsulleri Ofisi ve
Şeker Fabrikalarından özellikle kaynaklandığı
ortadadır. KİTler iyi yönetildiği takdirde, devlete yük olma
bir tarafa, aksine, gelir kaynağı olabilir. İlgili KİT
kuruluşu tarafından talep edilen görev zararının rapor ile
kesinleşmesi beklenmeden nakit ihtiyacı görev zararı ödemesi
yapılabilir. Bir fark ortaya çıkarsa taraflar ödeme yükümlülüklerini
yerine getirirler.
Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım, bu bütçe bir
teslimiyet bütçesidir. Biz, Türkiyenin ve Türk milletinin selameti, esenliği,
refahı ve mutluluğunu düşünerek iktisadi zaferlerle taçlanacak
bir bütçe iradesini görmek isterdik, ne yazık ki bunu göremedik. Düyun-u
Umumiyeyi, ekonomik ve mali esareti yaşamış bir millet olarak
ağır bir bedel ödememek için zararın neresinden dönersek
kârdır diyorum. Bu düşüncelerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre; tamamlayın lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bu arada Sayın Bakana yöneltmiş olduğum
soruların
Bu ithalat ve KDV ilişkileri, yine tahsilat, tahakkukla
ilgili konu ve IMFyle ilişkiler, özellikle bunlara cevap vermediler,
onları da hatırlatmak istiyorum ve bu düşüncelerle, 2009
bütçesine karşı olduğumu özellikle ifade etmek istiyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz. 1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok?
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S.Sayısı: 236)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile
Dışişleri Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S.
Sayısı: 268)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Sayın
Tevfik Ziyaeddin Akbulutun Dernekler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Sayın
Ensar Öğüt ve 22 milletvekilinin 23.11.2004 tarihli ve 5253
sayılı Dernekler Kanununun 27nci Maddesinde Kızılayla
İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Tekirdağ Milletvekili
Tevfik Ziyaeddin Akbulutun; Dernekler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ve 22 milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı
Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S. Sayısı: 283)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Programa göre, 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2007 Mali Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarılarının oylanmamış maddelerinin
görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için, 26 Aralık 2008
Cuma günü saat 11.00de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.43