DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 37
38inci Birleşim
26 Aralık 2008 Cuma
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.Sayısı: 312)
2.- 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S.Sayısı: 313)
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Açıklamalar
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğluna yumruk atması olayı ile ilgili Oturum
Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Meral Akşenerin, bütün grup
Başkan Vekillerince yapılan değerlendirmede kınanmış
olduğuna ilişkin açıklaması ve DTP Grubu Başkan Vekili
Selahattin Demirtaş, CHP Grubu Başkan Vekili Hakkı Suha Okay, AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili Nihat Ergün ve MHP Grubu Başkan Vekili
Mehmet Şandırın aynı konuda açıklamaları
V.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun
30 Aralık 2008 Salı ve 31 Aralık 2008 Çarşamba günleri
çalışmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, F klavyenin zorunlu standart
olarak uygulanmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Zafer Çağlayanın cevabı (7/5554)
2.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, kamu kurum ve
kuruluşlarınca yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/5575)
3.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, bazı rüşvet
iddialarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5601)
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, emeklilere ek ödeme
yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/5630)
5.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, KOSGEBin kredi faizi desteğine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/5639)
6.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun, Türk Patent Enstitüsü eski başkanı
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/5744)
7.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, Turgutlu Organize Sanayi Bölgesi arıtma
tesisine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/5745)
8.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, Salihli Organize Sanayi Bölgesine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/5746)
9.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, Akhisar Organize Sanayi Bölgesine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/5747)
10.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, bir baraj projesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/5771)
11.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir fabrikanın çevreye etkilerine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/5772)
12.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, AB Komisyonu ilerleme raporundaki bazı
hususlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali
Babacanın cevabı (7/5782)
13.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, GAP kapsamındaki illerde
yapılan gençlik ve spor tesislerine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/5833)
14.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelide kurulması
planlanan sanayi atıkları bertaraf tesisine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5856)
15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Gedikler Göleti Projesine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5882)
16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Boğazköy Barajı Projesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/5883)
17.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Babasultan Barajı Projesine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/5884)
18.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Göynükbelen Göleti Projesine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/5885)
19.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirelin, Kınık Göleti Projesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5886)
20.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Cumhurbaşkanı ile bir evde
görüşmesine ilişkin sorusu ve Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/6017)
21.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Ulusa Sesleniş konuşmasındaki
bir ifadesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/6019)
22.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, tutanaklarda yer alan bir
ifadeye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Köksal Toptanın cevabı (7/6239)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00de açılarak dokuz oturum
yaptı.
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/656) (S. Sayısı: 312) ve 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim
Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe
Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve
Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresinin (1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313) görüşmelerine devam edilerek;
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı 21inci maddesine kadar kabul edildi.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/537) (S.
Sayısı: 236),
3üncü sırasında bulunan, Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile
Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/597) (S.
Sayısı: 268),
4üncü sırasında bulunan, Tekirdağ Milletvekili
Tevfik Ziyaeddin Akbulutun; Dernekler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı
Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporunun (2/290, 2/286) (S. Sayısı:
283),
Görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Alınan karar gereğince, 26 Aralık 2008 Cuma günü
saat 11.00de toplanmak üzere, birleşime 01.43te son verildi.
|
|
Meral AKŞENER |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Murat ÖZKAN |
|
Canan CANDEMİR ÇELİK |
|
Giresun |
|
Bursa |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 41
II.- GELEN KÂĞITLAR
26 Aralık 2008 Cuma
Tezkereler
1.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/631) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.12.2008)
2.- Malatya
Milletvekili Mehmet Şahinin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/632) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.12.2008)
3.-
Diyarbakır Milletvekilleri Selahattin Demirtaş ve Aysel
Tuğlukun Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/633) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.12.2008)
4.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/634) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.12.2008)
5.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/635) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.12.2008)
6.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız ve Van Milletvekili Fatma Kurtulanın
Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/636) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.12.2008)
7.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/637) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.12.2008)
8.- Konya
Milletvekili Hüsnü Tunanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/638) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.12.2008)
Sözlü Soru Önergesi
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir firmanın rüşvet
dağıttığı iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1143) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/12/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Beypazarındaki bir su
kaynağına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6192) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Türk Telekom yemekhanelerine et
alımıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6193) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2008)
3.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, BOTAŞın devredildiği
iddia edilen bir arazisine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6194) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
4.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, BOTAŞın sanayicilerden teminat
mektubu istemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6195) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, kadın sığınma
evlerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6196) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
6.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, rüşvet
dağıttığı iddia edilen bir şirketin incelenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6197)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
7.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, hava kirliliğindeki artışa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6198)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
8.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, ekonomik krizle ilgili bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6199)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
9.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, yabancı sermaye çekilmesine yönelik tahvil
hazırlığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6200) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/12/2008)
10.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, don afeti mağduru fındık
üreticilerine yapılacak ödemelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6201) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2008)
11.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, yardım kömürü
dağıtımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6202) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/12/2008)
12.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya Ovaları Projelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6203)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
13.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, TOKİye geçen bir arazideki plaja
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6204)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
14.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Cansuyu Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6205)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
15.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalya Büyükşehir Belediyesinin mali
yönetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6206) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, işkence ve kötü muamele
olaylarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6207) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
17.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Erzurum Cezaevinde
yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6208)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
18.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Muş E Tipi Cezaevinde
yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6209)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
19.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İGDAŞ
davasındaki sürece ve bazı önlemlere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6210)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
20.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, petrol fiyatlarındaki
düşüşün pompa fiyatlarına yansıtılmamasına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6211) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
21.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, enerji borçlarının
yapılandırılmasına ve vadeli kömür satışına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6212) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
22.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir taciz olayında polisin
takındığı iddia edilen tutuma ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6213)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2008)
23.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, polis kıyafetiyle suç
işlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6214) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/12/2008)
24.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlideki hava kirliliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6215) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
25.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursadaki trafik kazalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6216)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
26.- Kocaeli Milletvekili
Hikmet Erenkayanın, Düzcedeki bir çöp toplama ve uygulama projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6217) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
27.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, trafik kazalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6218)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
28.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, milli gelirdeki artışa
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6219)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
29.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yatırımlara bedelsiz tahsis edilen arsa
ve arazilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6220) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
30.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin, Hakkaride görevine son verilen öğretmenlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6221) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
31.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, stajyerlikte eş durumundan
tayine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6222) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
32.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Vandaki bir öğretmen
atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6223) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/12/2008)
33.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, bazı atamalarla ilgili
iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6224) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
34.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, e-devlet uygulamasında köy
öğretmenlerinin durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6225) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/12/2008)
35.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada depreme karşı güçlendirilmesi
gereken okul binalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6226) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/12/2008)
36.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, bir Devlet hastanesinin ihtiyaçlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6227) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
37.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, sevk zinciri uygulamasındaki
sorunlara ve bir ölüm vakasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6228)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
38.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Hazineye ve bağışçılara
devredilen taşınmazlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6229) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2008)
39.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, ziraat mühendisi ve
veteriner hekim alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6230)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
40.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, çiftçilerin kredi borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6231)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
41.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, çiftçilerin sorunlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6232) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
42.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, süt sektöründeki sorunlara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6233) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
43.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bir yönetmeliğin uygulanmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6234) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)
44.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Devlet Demiryollarının
taşınmazlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6235) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2008)
45.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, demiryollarının işletilmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6236) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/12/2008)
46.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya Havaalanının etkin
kullanılamamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6237) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2008)
47.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, el konulan kaçak şekere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6238)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/12/2008)
48.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, tutanaklarda yeralan bir
ifadeye ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/6239) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/12/2008)
26 Aralık 2008 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi programa göre, 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656)
(S.Sayısı:312) (x)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S.Sayısı: 313) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 20 maddesi kabul edilmişti.
Şimdi,
21inci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Personeline
İlişkin Hükümler
Katsayılar,
yurt dışı aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti
MADDE 21- (1) 657 sayılı Kanunun 154
üncü maddesi uyarınca, 1/1/2009-30/6/2009 döneminde aylık gösterge
tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara
çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0,053505), memuriyet
taban aylığı göstergesine uygulanacak taban
aylığı katsayısı (0,7084), yan ödeme
katsayısı (0,016965) olarak; 1/7/2009-31/12/2009 döneminde ise
aylık katsayısı (0,05592), taban aylığı
katsayısı (0,74348), yan ödeme katsayısı (0,01773) olarak
uygulanır.
(2) 22/1/1990
tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin
(c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli
personelin ücret tavanı; 1/1/2009-30/6/2009 döneminde 2.809 Türk
Lirası, 1/7/2009-31/12/2009 döneminde ise 2.935 Türk Lirası olarak
uygulanır.
(3) Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından 2008 yılı Aralık
ayına ilişkin olarak açıklanan 2003=100 Temel Yıllı
Tüketici Fiyatları Endeksinin 2008 yılı Haziran ayı
endeksine göre değişim oranının yüzde dördü
aşması halinde, aşan kısmı telafi edecek şekilde
birinci ve ikinci fıkralarda yer alan ve 2009 yılının
birinci altı aylık dönemine ait katsayılar ile ücret
tavanını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(x) 312, 313 S. Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008 tarihli 28inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
(4)
İdarelerin yurt dışı kuruluşlarına dahil
kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının yurt
dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit
edilinceye kadar, 2/4/2004 tarihli ve 2004/7356 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararına göre ödenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kırklareli Milletvekili Sayın Tansel Barışa
aittir.
Buyurun Sayın
Barış. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 21inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu madde kamuda çalışan personelin
aylıklarının kat sayılarını ve
harcırahlarını ilgilendiren bir maddedir. Bu maddeye göre, 2009
yılında devlet memurlarına ve kamuda sözleşmeli
çalışanların maaşlarına Ocak 2009da yüzde 4, Temmuz
2009da ise yüzde 4,5 zam yapılacağı öngörülmektedir.
Sözleşmeli personelin ücretlerinde tavan 1 Ocak 2009-30 Haziran 2009
döneminde 2.809 TL, 1 Temmuz 2009-31 Aralık 2009 döneminde ise 2.935 TL
öngörülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde her gelen iktidar, kamuda çalışan
personelin sayısının çok olduğu, bu hantal
yapının, kamu personelinin bu hantal yapısının
sayısının daha da azaltılarak daha verimli olması
gerektiği üzerinde birtakım sözler söylemektedirler, ancak her gelen
iktidar da maalesef, bu kamu alanında kadrolaşmak için yoğun
çaba harcamaktadır aynı zamanda. Örnek olarak, son zamanlarda, son
günlerde İstanbul Üniversitesinde bir rektörlük seçimi yapılmıştır.
11 sayın üye burada aday olmuş, 2 binin üzerinde öğretim üyesi
oy kullanmıştır. Sonuçta 6 profesör arkadaşımız
sıralamaya girmiş ve bundan sonra, buraya kadar da her şey gayet
güzel gitmiştir ancak bu 6 arkadaşımız YÖKe
ulaştıktan sonra burada, maalesef, YÖK Başkanı devreye girerek
sıralamayı değiştirmiştir ve bu değişimle
beraber 3 sayın profesörümüz Cumhurbaşkanlığına
gönderilmiştir.
AHMET YENİ
(Samsun) Eskiden nasıl oluyordu? İlk defa mı oldu?
RECEP KORAL
(İstanbul) 1 oy alanı gönderiyordunuz be!
TANSEL BARIŞ
(Devamla) Elbette burada YÖK Başkanının görevini kötüye
kullanması söz konusudur. Umarım, Sayın
Cumhurbaşkanımız bu yanlışı düzeltecektir ve
gereği yapılacaktır.
RECEP KORAL
(İstanbul) 1 oy alanı 1inci yapıp gönderiyordunuz daha önce.
AHMET YENİ
(Samsun) İlk defa mı olmuş bu iş Sayın Vekilim?
TANSEL BARIŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, hantal yapı
dediğiniz bu yüksek sayı diğer ülkelerde nasıl bir
bakalım, gerçekten hantal bir yapı mı diye: Finlandiyada
nüfusun yüzde 10,4ü kamu personeli, Kanadada nüfusun yüzde 8,1i kamu
personeli, Amerika Birleşik Devletlerinde nüfusun yüzde 7,5i kamu
personeli
Yani sanıldığı gibi hantal bir yapı söz
konusu değildir.
Değerli
arkadaşlarım, genel, katma ve özel bütçeli kamu kurum ve
kuruluşlar ile KİTlerde yaklaşık 2,5 milyon
çalışanın olduğu ülkemizde bu çalışanların
yüzde 75inin maaşı 1.065 YTLnin altında ve ancak yüzde
2,9unun maaşı 1.579 YTLnin üzerindedir.
Türk-İşin
yaptığı araştırmaya bakacak olursak 4 kişilik bir
ailenin açlık sınırı 740 YTL, yoksulluk
sınırı ise 2.404 YTL. Bu şu demektir: Kamuda
çalışan personel çok büyük bir oranda yoksulluk sınırı
altında yaşamaktadır.
Kamu
emekçilerinin durumu böyle de özel sektörde çalışanlar nasıl
acaba? Orada durum çok daha kötü. Gerçekten özel sektörde
çalışanların hâli perişan. Daha dün asgari ücret
açıklandı, 503 YTLden 527 YTLye. Değerli
arkadaşlarım, bu maaşla nasıl geçinileceğini siz
sayın milletvekillerime bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye İstatistik Kurumu 2008 yılında 4
kişilik bir ailenin açlık sınırını 255 lira
olarak açıklamıştır. Bu nasıl bir hesap, nasıl
bir kitap? Buradaki ölüm sınırının ne olduğunu
TÜİKin nasıl açıkladığını ve alınan
kalori değerinin nasıl hesaplandığını gerçekten
merak ediyorum. Ben şöyle küçük bir hesap yaptım: Çay ve simit alarak
4 kişilik bir aile 360 lira harcıyor. Demek ki 255 lirayla da
geçinilebilir diyor TÜİKimiz. Bunu gerçekten burada dile getirmek bile
benim için büyük bir utanç vesilesidir.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde işsizlik ayrı bir sorun, 9,3le
başladığımız 2002 yılını bugün 10,3le
sonlandırmış bulunuyoruz. Yani Altı yılda çok iyi
ekonomik göstergeler var. diyen Sayın Bakanımız acaba yüzde 1
olarak artan işsizliği nasıl değerlendirecektir?
Tabii ki
ülkemizde 2,5 milyon işsiz söz konusu değildir, umudunu yitiren
insanlarımızın yani İşçi Bulma Kurumuna müracaat
etmeyenlerin sayısı 1 milyon 720 bin arkadaşlar; bu arada,
mevsimlik işçilerin sayısı 797 bin; bu arada kayıt
dışıların sayısı 600 bin küsur yani 5 milyonun
üzerinde işsiz vatandaşımız söz konusudur.
Bütün bunlar
ortadayken ve ekonomik kriz gelmiş dayanmışken gerçekten
insanlarımızı nasıl bir gelecek bekliyor merak ediyorum.
Hükûmet ekonomik krize çözüm üretmiyor değildir, elbette ki birtakım
işler yapıyordur, ama değerli arkadaşlarım, Amerika
Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Rusya, Japonya mevduata garanti
verirken vergi oranlarını düşürürken bankalara destek vererek bu
işin altından kalkmaya çalışırken maaşları
artırırken bizim ülkemizde Hükûmet ne yapıyor? Bizim Hükûmet de
çuvalla para gelmesi için yasa çıkartıyor, Yastık altı
paralarınız nerede? diye halka soruyor. Ancak bütün bunlar da çare
olmayınca Hükûmet çözümü elbette IMFde buluyor ve IMFyi
çağırıyor.
Sayın
Başbakan bugün ekonomideki sorunları psikolojik olarak
değerlendiriyor.
Eğer
ekonominin bu göstergeleri, yani büyüme hızla sıfıra gidiyorsa,
ihracat hızla düşüyorsa, fabrikalar, iş yerleri, şirketler
peş peşe kapanıyorsa, aç insanların ve yoksulların
sayısı hızla artıyorsa, halkın enflasyonu yüzde
20lere ulaşmışsa ve arkadaşlar, acı olan, insanlar
ekonomik kriz nedeniyle intihar etmeye başlıyorlarsa bu nasıl
psikoloji arkadaşlar? Bunun psikoloji neresinde? Eğer Sayın
Başbakanımız gerçekten Bu, psikolojik bir sorun. ve Ben bu
ülkenin doktoruyum. diyorsa, o zaman bir an önce hemen bu insanların
psikolojisini düzeltmesi lazım. Yoksa arkadaşlar, 2009
yılında bu yaşadıklarımız devede kulak
kalacaktır. Ona göre, Sayın Başbakanımızın bir an
önce bu işe el atması gerekiyor ve bu ülkedeki yaşanan ekonomik
krize çare olması gerekiyor. Ergenekon davasında avukat olan
Sayın Başbakanımız, Ben bu ülkenin doktoruyum. diyorsa, o
zaman buna bir çare bulması gerekiyor. Konuşmakla, laf üretmekle
ekonomi düzelmez değerli arkadaşlarım.
Cumhuriyet Halk
Partisi bütçeye kırmızı oy verecektir. Ben hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Barış.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bütçe Kanunu Tasarısının 21inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinize saygılarımı sunarım.
Bütçe Kanunu
Tasarısının 21inci maddesi kat sayıları, ücret ve
sözleşme ücreti hükümlerini düzenlemektedir. Değerli milletvekilleri,
ülkemizde yaşayan milyonlarca memur, işçi, sözleşmeli personel
ve emeklimiz bu bütçeyle büyük bir haksızlığa maruz
kalmaktadır. Bu haksızlık nereden kaynaklanmaktadır? Bu
haksızlık güvenilir, gerçekçi ve samimi bir bütçe yapamayan AKP
Hükûmetinin memura, işçiye, emekliye, çiftçiye ve esnafa hatalı
bakışından kaynaklanmaktadır.
Bütçenin gelir
bölümüne baktığımızda, 2008 Bütçe Kanununda 204 milyar YTL
olarak öngörülen bütçe geliri, 2009 yılı bütçesinde yüzde 21,5
artışla 248 milyar YTLye bağlanacaktır. Bütçe geliri yüzde
21,5 nispetinde artırılmıştır. Harcama bölümünde
baktığımızda, 2009 yılındaki harcamalar 2008e
göre yüzde 18 nispetinde artırılmaktadır. Bütçede meydana gelen
artışlar memurun, işçinin, emeklinin maaşına ve
refahına yansımamaktadır. Büyüme hedefinin yüzde 4, enflasyon
hedefinin yüzde 7,5 olduğu bir bütçeyle bu gelirleri nasıl
artıracağınız merak edilmekle beraber, enflasyonun yüzde
7,5 hedefinin çok üzerinde gerçekleşeceği şimdiden
görülmektedir. 2009 ekonomi ve bütçe hedeflerinin gerçekleşmeyeceği
şimdiden belli olduğundan, 2009 bütçesi daha çıkmadan iflas
etmiştir.
2008
yılında, gelişmekte olan ülkelerde enflasyon beklentisi ortalama
yüzde 6,9dur. Brezilyada 4,8; Çinde 5,9; Hindistanda 5,2; Meksikada 3,8;
Malezyada 2,4 ve Polonyada yüzde 4,1dir.
Son üç
yıldır enflasyonla mücadelede ciddi sorunlar ve
tıkanıklıklar yaşanmaktadır. Enflasyon oranı 2006
bütçesinde yüzde 5 öngörülmüş, yüzde 9,6 gerçekleşmiştir.
2007de yüzde 4 öngörülmüş, yüzde 6,5 revize edilmiş ancak yıl
sonunda yüzde 8,4 gerçekleşmiştir. 2008 için öngörülen yüzde 4lük
hedefin de tutmayacağı şimdiden ortaya
çıkmıştır. 2008 yılı sonu gerçekleşme
tahmini yüzde 10 olarak belirlenen enflasyon rakamının yüzde 12-13
civarında sonuçlanması bizler için sürpriz olmayacaktır.
Aynı şekilde 2009 hedefi olan yüzde 7,5 oranının da
gerçeklerden çok uzak olduğu açıktır. Bu gidişle 2009 yılı
enflasyon gerçekleşmesinin yüzde 15 civarında
sonuçlanacağını iyimser bir tahmin olarak öne sürebiliriz.
Hedef enflasyon
2007de yüzde 4 dediniz, yüzde 8,4 gerçekleşti; 2008de hedef yüzde 4
dediniz, şimdi de yüzde 12 diyorsunuz; 2009 için de yüzde 7,5
öngörüyorsunuz. Bu hesapların yanlış olduğu ortadadır.
Bu yanlış rakamlara dayanarak ücretliler ve emekliler için maaş
artışı belirlemenin hak ve adalete uygun olmadığı
açıktır. Gerçek enflasyon karşısında her geçen gün
daha büyük sıkıntılara düçar olan ücretlilere ve emeklilere bu
yapılanlar zulümdür. TÜİK rakamlarına dayanılarak Kamu-Sen
in yapmış olduğu asgari geçim endeksi sonucuna göre,
çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı 1.372 YTL
olarak hesaplanmıştır. 4 kişilik bir ailenin asgari geçim
haddi ise 2.724 YTL olarak tespit edilmiştir. Çalışan tek
kişinin açlık sınırı 1.031 YTLdir. 4 kişilik bir
ailenin sağlıklı beslenebilmesi için de gerekli olan günlük
harcama tutarı 20 YTLdir. Toplam tüketim harcamaları içinde
gıda harcamalarının payı yüzde 22 ve ailenin aylık
gıda harcaması tutarı 590 YTLdir. Bir memur, ortalama maaşının
yüzde 86sını yalnızca gıda ve barınma
harcamalarına ayırmak zorundadır. Diğer ihtiyaçları
olan ulaşım, sağlık, eğitim, haberleşme ve giyim
gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması için
maaşının yüzde 14ü olan 168 YTL kalmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu maaşlarla çalışanın mutlu ve huzurlu
olması, geleceğe umut ve güvenle bakması mümkün değildir.
İnsanlarımızın refah seviyesi her geçen gün azalmakta,
gelir dağılımı her geçen gün daha da bozulmaktadır.
Çalışanlara ve emeklilere hedef enflasyon kadar zam yapılmakta,
gerçekleşen enflasyon ise her zaman çok daha yüksek çıkmaktadır.
Enflasyon farkı bir yıl sonra verildiği için de enflasyonun
etkisi telafi edilememektedir. Bu çerçevede, ücretlilere yapılan yüzde 4
artı 4,5 maaş artışı son derece düşük
kalmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ciddi bir durgunluk içinde bulunan ekonominin
canlandırılması için iç talebin canlı tutulması ve
krizin etkilerinin azaltılması için dar ve sabit gelirlilere yönelik
ücret artışlarının yapılması gerekmektedir.
Özellikle bazı özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi
kalemlerinde indirimler yapılmalıdır. Tüm dünya, ekonomik krizi
gündeminin odağına oturtmuş, çıkış
yollarını aramakta ve çözüm üretmektedir. Ekonomik krizin Türkiyeye
etkilerinin boyutunu iç talep belirleyecektir. İç talebin daralmaması
için özellikle dar ve sabit gelirlilerin desteklenmesi şarttır.
İç talebi canlandırmak için yatırımların, özellikle
kamu altyapı yatırımlarının artırılmasında
büyük yarar vardır. Ancak Hükûmette bu tür önlemleri alma inisiyatifini ve
niyetini göremiyoruz, aksine IMF talepleri doğrultusunda ücretlerin,
yatırımların ve çiftçiye desteklerin kısılması
eğilimlerini görüyoruz.
2009 bütçesinde
harcama kalemlerine bakıldığında, iç talep ve üretim
kapasitesindeki daralmayı giderebilecek bir harcama
yapısının bütçede yer almadığını görüyoruz.
2009 bütçesindeki kamu çalışanlarına ayrılan pay bir kere
daha hayal kırıklığı yaratmaktadır. Bütçeden kamu
çalışanlarına ayrılan ödeneklerin gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı 2002deki yüzde 6,3 seviyesinden yüzde 5,1e
gerilemiştir. Bütçedeki personel giderlerine ayrılan pay da 2008
yılındaki yüzde 21,9dan yüzde 21,8e düşmüştür. AKP
Hükûmeti, altı yıllık iktidarı döneminde, yoksulluk
sınırının altında ücret alan
çalışanları ve emeklileri insanca yaşayabileceği bir
ücret düzeyine kavuşturamamıştır. Bütçedeki rakamlar
herhangi bir iyileştirme hedefinin olmadığını
göstermektedir. Hükûmet, ücretli ve emeklilere daha düşük maaş
artışı yapmak için enflasyon hedefini sürekli düşük
tutmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanununun 103üncü maddesindeki gelir vergisi
tarifesinde yer alan dilimler, her yıl belirlenen yeniden değerleme
oranları nispetinde Bakanlar Kurulunca artırılmaktadır
ancak son birkaç yıldır, Hükûmet bu vergi dilimlerini yeniden
değerleme oranlarının yarısı nispetinde
artırmaktadır. Bu durum kamuoyunun, vergi mükelleflerinin ve
ücretlilerin pek dikkatini çekmeyen gizli bir vergilemedir. Vergi dilimlerinin
yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde
yapılan bir artışla vergi mükellefleri ve ücretliler daha fazla
vergilendirilmektedir.
2007
yılı sonunda yeniden değerleme oranı yüzde 7,2 iken,
tarifeler 2008 yılı için yüzde 4 oranında
artırılmıştır. Yine, bir önceki yılda da yeniden
değerleme oranı yüzde 7,8 iken, tarifeler yüzde 7,1 oranında
artırılmıştır. En son yeniden değerleme
oranı yüzde 12 olduğuna göre, 2009 için de yine benzer bir uygulama
yapacak mısınız, yoksa yüzde 12 nispetindeki yeniden
değerleme oranını tam olarak uygulayacak mısınız
sorusuna Hükûmet yetkilileri cevap vermek durumundadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son veriyor, 2009
bütçesinin hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şahısları
adına ilk söz, Kırklareli Milletvekili Sayın Ahmet Gökhan
Sarıçamda.
Buyurun
Sayın Sarıçam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Kırklareli) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 21inci maddesi hakkında grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, bu 21inci madde kamu çalışanlarının
katsayılarını ve sözleşmelerini düzenleyen teknik bir
madde. Bu maddenin içinde özellikle dikkat edilmesi gereken, AK PARTİnin
ekonomi ve maliye politikalarını, ücret politikalarını çok
net bir şekilde ifade eden bir üçüncü fıkra var. Bu üçüncü
fıkra, 2008 yılı Aralık ayı tüketici fiyat endeksinin
2008 yılı Haziran ayı tüketici fiyat endeksinden 4 puan
yukarı olması hâlinde gerekli yükseltmenin Bakanlar Kurulu
tarafından yapılmasına müsaade eden bir fıkra. 2002
yılında, AK PARTİ iktidara talip olup seçim meydanlarına
indiğinde tüm çalışanlara, tüm toplum kesimlerine
halkımızı enflasyon karşısında ezdirmeme,
aynı zamanda da sanal ücret artışları değil alım
gücünü artıracak olan ekonomi politikaları uygulayarak bu ücret
artışlarının vatandaşın cebine
yansıması sözünü vermişti. İşte, bu madde ve bugüne
kadar uygulanan ekonomi politikaları ve ücret politikaları
göstermektedir ki AK PARTİ Hükûmeti 3 Kasım 2002-22 Temmuz 2007, 22
Temmuz 2007 ve bugüne kadar bu sözünün arkasında durmakta, 2009
yılı bütçesini hazırlarken de aynı mantıkla ve
vatandaşlarına vermiş olduğu aynı taahhüde
bağlı kalarak yoluna devam etmektedir. Bununla ilgili bazı
verileri burada size vererek, bunun açıkça karşılaştırmasını
yapmak istiyorum.
Devletin resmî
rakamlarıyla 2003 yılbaşı ile bu yılki kasım
ayı sonu arasında kısa bir karşılaştırma
yaptığımızda, çalışanlara ve emeklilere
verdiğimiz mali imkânlar şöyle gözükmekte: Bu dönemde TÜFEdeki
kümülatif büyüme yüzde 83,1 olmuştur. Bu büyümeye, yani tüketici fiyat
endeksindeki bu artışa rağmen, 2003 yılının
yılbaşıyla 2008in Kasım ayı arasında en
düşük memur maaşındaki artışsa tam yüzde 185
olmuştur. Yine net asgari ücrette artış 184 liradan 503 liraya
çıkarak yüzde 173 olmuştur. En düşük SSK emekli
aylığı 257 YTLden 598 YTLye çıkarak artış yüzde
132,68 olmuştur.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) - Bütçe artışı ne kadar?
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla) Yine en düşük BAĞ-KUR esnaf emekli
aylığı 149 YTL iken 468 YTL olarak artış yüzde 214
olmuştur. Yine hiç gündemde olmayan, adı dahi anılmayan, ne
olduğu bilinmeyen bir de bizim çiftçi BAĞ-KUR emeklilerimiz
vardı.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Seni de memur yapalım. Durumları iyiyse seni
de memur yapalım.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla) 2002 yılında iktidara geldiğimizde
onları unutulmuş bulduk.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) 24 liralık artış var, insaf.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla) Ellerine geçen aylık ücret 2002 Aralık
ayında 66 YTL iken AK PARTİnin uyguladığı sosyal
içerikli ekonomik politikalar ve mali bütçeler sayesinde
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Mesela, doğal gaza zam.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla)
bu 66 YTLlik çiftçi BAĞ-KUR ücreti bugün 2008
Kasım ayında tam 312 YTL olmuş, TÜFEdeki yüzde 83lük
değişime göre artış tam tamına yüzde 372,72
olmuştur.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bunları vatandaş dinliyor ama. 24
liralık, asgari ücrete, zam yaptınız, insaf yahu!
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Dinleyelim beyler, dinleyelim.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla) Şimdi, ayrıca, uygulanan ekonomik politikalar ve
sosyal güvenlik reformu alanında yapılan reformlarla
(CHP
sıralarından gürültüler)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Doğal gaza zam
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Dinleyelim.
BAŞKAN
Hiçbir şey duymuyorum.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla)
gelinen noktada, ayrıca o günlerde bilmiyorum siyaset
yapıp köyleri geziyor muydunuz ama biz o günlerde köylerdeydik. Bu köyde
bir emekli var mı? diye sorduğumuzda, bizim oralarda şöyle
tabir ederler Kiraz beni gibi tek tük insan el kaldırırken bugün
köylerinizi gezdiğinizde Çiftçi BAĞ-KURundan emekli
insanınız var. Dediğinde, belli bir yaşın üzerine
gelmiş herkes AK PARTİ Hükûmeti tarafından, çıkarılan
yasalarla bu sosyal güvenlik şemsiyesinin altına geldiğini ve o
kahvehanelerde yüzlerce insanın çiftçi BAĞ-KURundan emekli olup
bugün önemli bir miktar ücreti kullanabildiğini görmekteyiz. Bunlar bizi
gerçekten fazlasıyla mutlu etti. Bunlar tabii, kendi kendine olmadı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Tabii ki bunlar
kendi kendine olmadı. Bunlar AK Parti hükûmetlerinin ekonomi
politikasını yöneten, maliye politikasını yöneten
bakanlarının ve bürokratlarının gerçekten üstün
gayretleriyle oldu.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Başbakanı da söyle.
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Devamla) Bu sayede Türkiye tam altı yıl üst üste yirmi üç
çeyrek büyüdü. Tüm dünyada ekonomik krizle dünyanın en büyük ekonomisine
sahip Japonya gibi devletlerin resesyon yaşadığı, yani iki
çeyrek üst üste küçüldüğü bir dönemde -belki bizi tatmin etmese de- yüzde
3 bir büyümeyi göstermesiyle oldu. Mali bütçedeki disiplinin
sağlanmasıyla, sosyal güvenlik alanında önemli yapısal
reformların yapılmasıyla bunlar sağlandı.
Ben buradan,
bugüne kadarki bütçelerimizi hazırlayan, içinden geçtiğimiz dünyadaki
krizi dikkate alarak gerçekçi bir bütçe yapan tüm maliye bürokratlarına ve
başlarında bulunan Sayın Bakana teşekkürlerimi sunuyor,
2009 yılında da Türkiye'nin önünün açık olduğunu, bu
krizden el ele vererek siyasi istikrarımızın devam etmesiyle
çıkacağımıza inancımı belirtiyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına son söz Çanakkale Milletvekili Sayın Mehmet
Danişe aittir.
Buyurun
Sayın Daniş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı gelir bütçesinin 21inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 2009 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Ben de az önce
arkadaşımın yaptığı teşekkürü
konuşmamın başında yapmak istiyorum. Bu bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen başta Maliye Bakanımıza,
ilgili bakanlarımıza, değerli bürokratlarına, Plan Bütçe
Komisyonu Başkanı ve üyelerine ve uzmanlarımıza ben de
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sayın Başbakanı unutuyorsunuz, Başbakana da
bir şey söyleyin.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Özür dilerim, Sayın
Başbakanımıza da teşekkürlerimi sunuyorum.
Şimdi,
gerçekten az önce Kırklareli Milletvekilimiz Ahmet Gökhan
Sarıçamın yapmış olduğu konuşmadan sonra da çok
fazla söylenecek bir şey olmadığını düşünüyorum.
Arkadaşımın dediğinden özetle girecek olursak gerçekten de
2002 yılında nasıl bir Türkiye vardı? Köylerde, kentlerde
esnafın arasındaki tepkiler, talepler neydi? Bugüne geldiğimizde
bunların birçoğunun artık kalmadığını ama
yeni sorunların olduğunu dünyadaki ekonomik krizle beraber, hepimiz
müşahede ediyoruz.
Bence önemli olan
konu şudur: AK PARTİ hükûmetleri, yapmış olduğu bütün
iyileştirmeleri toplumun her kesimiyle yani dertlilerin dertleriyle
dertlenerek bu politik, ekonomik gelişmeler
sağlanmıştır, çözümler bulunmuştur. Eğer siz
halktan koparsanız, kulağınızı tıkarsanız,
bunları çözmeniz, gelişim sağlamanız mümkün değildir
diye düşünüyorum. Bugün dünyadaki ekonomik gelişmelere
bakıldığında, mali anlamda eğer Türkiye son altı
yıldır mali dengelerini toparlamamış olsaydı, herhâlde
bugün hiçbirimiz, böyle sizler de gülümseyerek bu bütçe görüşmelerini
yapamaz hâle gelirdik. Buna bütün kalbimle inanıyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Biz sizin konuşmalarınıza gülüyoruz.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Bakın, hani zaman zaman eleştiriyorsunuz
Köylere gitmiyor musunuz, halkın arasına çıkmıyor
musunuz? İddia ediyorum, en fazla gidenler yine bizim
milletvekillerimizdir. Hiçbir zaman kulaklarımızı problemlere,
sıkıntılara tıkamıyoruz. Eğer siz bu dertlerle,
insanların problemleriyle dertlenmezseniz, çözüm üretemezsiniz. Öyle
zannediyorum ki AK PARTİ iktidarlarının şimdiye kadar
başarısı da halkın teveccühü de her seçimdeki artan oy
oranı da bundan kaynaklanmaktadır diye düşünüyorum.
Benden önceki
konuşmacılar teknik olarak birçok konuya değindi,
şahsı adına söz alan arkadaşım da değindi.
Gerçekten de bakıldığında 2002 yılında 230 milyar
dolar büyüklüğünde bir ekonomiye sahip olduğumuz hâlde bugüne
geldiğimizde artık 788 milyar-790 milyar dolarlık bir ekonomik
büyüklüğe erişmiş bulunuyoruz. Sizler bunu gülümseyerek
karşılasanız da 2007 yılında millî gelirimiz 9 bin
doları aşmış, 2009 yılında da 10 bin doların
üzerine çıkacaktır.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Maşallah maşallah! Kemal Abinize teşekkür edin!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Bakın, her zaman itiraz ediyorsunuz ya,
özellikle doğal gaz diyorsunuz. Dışa bağımlı
olduğumuz bir konu.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Kemal Abiniz yapıyor, teşekkür edin.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Ben kendi ilimden bir örnek vermek istiyorum: 2002
yılındaki kira ücretleriyle, Çanakkaledeki bugün kira ücretleri
aynı, bunu biliyor musunuz? Kira demek, bir asgari ücretli, o gün
maaşının 2 katıyla ortalama bir ev tutabiliyordu, iki
asgari ücretle bir ev kiralayabiliyordu. Bugüne geldiğinizde asgari ücretin
altında, kaloriferli ev tutabiliyorsunuz. Niçin? İnşaat
sektöründeki gelişmeler, TOKİnin geliştirmiş olduğu
projeler sonucunda.
RECEP TANER
(Aydın) Asgari ücretin ne olduğunun farkında mısın?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Oysa, bir ücretlinin en büyük gider kalemi
kiradır, maaşının büyük bir kısmını kiraya
harcamaktadır. Ama, Çanakkalede -söylüyorum, bu objektif bir şeydir-
kira gelirleri aynı kalmıştır
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Maaşın tamamını kiraya verse yine
yetmiyor.
MEHMET
DANİŞ (Devamla)
ve bunun sebebi herhâlde sadece altı buçuk
yıllık AK PARTİ İktidarı değildir. Her zaman
söylüyoruz, bakanlarımız da ifade ediyor: Biz, Türkiye'nin bütün
problemlerini, herkesin istediği gibi Avrupa Birliği seviyesinde, 20
bin dolar, 25 bin dolar seviyelerinde çözdüğümüzü iddia etmiyoruz ama
huzur, istikrar ve güven sayesinde Türkiye, belki kurulduğu Atatürkün
döneminden sonraki en büyük ekonomik büyümeyi ve ekonomik istikrarı
yakalamıştır. Bu da sadece bizim
İktidarımızın ifade ettiği değil, bütün ekonomik
toplantılarda, hani ekonomi koordinasyon kurulları var,
gelemediğiniz, gelmediğiniz, sadece zaman zaman Sayın Direnin
falan katıldığı toplantılara gelseniz, işte oda
temsilcileri de bunları orada çok güzel ifade ediyorlar.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Çanakkaleye gel, Çanakkaleye!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Siz buyurun gelin Çanakkaleye, çok şey
değişti Çanakkalede.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Çanakkalede ne yaptın, onu anlat!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Belediyecilik hizmetleri haricinde, çok şey
değişti. Bugün Çanakkalede, Belediye Başkanının
bastırmış olduğu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakın,
Belediye Başkanının bastırmış olduğu hizmet
kitabının yarısı, AK PARTİ iktidarlarının,
zaman zaman da onların bazılarında da, çoğunda da
Sayın Maliye Bakanımız Kemal Unakıtanın desteği
olan projelerdir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Belediye Başkanlığını niye
kazanamıyorsunuz?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Genel, iktidardan yapılan projelerdir. Ama,
Çanakkale çok misafirperver bir ildir, davet ediyoruz, her zaman
kapımız açık, sizleri Çanakkaleye bekliyoruz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yerel seçimleri niye kazanamadınız?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) Olan gelişmeleri hep beraber görelim.
Bakın,
şu anda yine, TOKİnin geliştirmiş olduğu bir
artı bir küçük dairelerden 600 tane başlıyoruz. İsterseniz
beraber temel atmaları biz yapalım, açılışları
Başbakanımız yapıyor çünkü.
Ben bu duygu ve
düşüncelerle 2009 yılı bütçemizin tüm milletimize, ülkemize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bütçeyi sunarken kamu harcamalarının kalitesini artırmayı
hedeflediğinizi söylemiştiniz. Son olarak bütçe ödeneklerinde
yaptığınız kesintiyle tarımsal destekleri ve
yatırım harcamalarını 2008 yılı düzeyinin altına
çektiniz. Yaptığınız son kesintilerle bütçe içindeki faiz
ödemelerinin payı artmış oldu. Kamu harcamalarının
kalitesini artırma hedefiyle tarımsal destekleri azaltmayı, kamu
yatırımlarından vazgeçmeyi, faiz ödemelerinin payını
artırmayı mı kastetmiştiniz?
Sayın Bakan,
bir yanlış yaptınız, bu yanlışı bir
doğruyla düzeltebilirsiniz. Yaptığınız kesintiyi memur
ve emekli maaşlarına artış şeklinde
yansıtabilirsiniz. Bunu Genel Kurulda yapmanıza yasal bir engel
yoktur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
devlet hastanelerinin ve diğer kamu kuruluşlarının temizlik
işi ve bazı diğer işler taşeronlar
aracılığıyla yapılmaktadır.
Bir: Bu
işçilerin sayısı ne kadardır?
İki: Bu
işçileri asgari ücrete mahkûm etmemek için kadroya alacak
mısınız?
Üçüncü soru:
4/Bye göre çalıştırılan öğretmenleri ve diğer
kamu çalışanlarını kadroya almayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tasarının
22nci maddesinde 2009 yılında kamuda istihdam edilecek personel
sayısının, 2008 yılında ölüm, nakil, istifa ve
emeklilik sonucu ayrılan memur sayısının yüzde 25ini
geçemeyeceği hükme bağlanmaktadır. Buna göre, ekonomide
yaşanan krizin en acı sonucunun işsizlik olacağı
düşünüldüğünde, bu yüzde 25 oranının
artırılmasını düşünüyor musunuz?
İki:
Özellikle üniversite mezunu gençlerimizin işsiz kaldığı bir
dönemde bu sınırlama neden yapılmaktadır? İşsiz
gençlerimizin ümüğünü sıkan madde bu mudur? Bu konuda bir IMF
talimatı var mıdır?
Üç: Kamu
çalışanlarında toplamda bayan ve erkek çalışanın
oranı nedir?
Dört: Kamu
çalışanının grevli, toplu sözleşmeli sendikal
hakları ne zaman verilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
asgari ücrete 24 milyon zam yapıldı. Her zaman Hükûmetin dediği
olduğuna göre, Asgari Ücret Tespit Komisyonunu kaldırmayı
düşünüyor musunuz?
Dün verilen
önergeyle DSİ bütçelerinde azalma oldu. DSİ, işlevsiz
kalmasının yanı sıra, bu bütçe eksikliğinden 2009
yılında olumsuz etkilenmeyecek midir?
Krizin olumsuz
etkilerini azaltması için kredi kullanmak isteyen -can suyu ve diğer
krediler- esnafımızın sicil affı sorunu var. Sicil
affı düşünüyor musunuz?
Çiftçilerimizin
sulama suyu, elektrik borcu had safhada. Seçim bölgem Gaziantepte pamuk
ekilmiyor. Bunun için yeni yapılanmaya ihtiyaç var. Bunu düşünüyor
musunuz?
İş
bulamayan üniversite mezunları Kredi ve Yurtlar Kurumundaki kredi borcunu
ödeyemediği için hacizle karşı karşıya. Bunun için
diğer yaptığınız uygulamalarda olduğu gibi
yeniden bir ödeme yapılandırması düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan,
647 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre
Sözleşmeli ve
kadrolu çalışan kimyagerler ve kimya mühendisleri 1954
yılında çıkan Kimyagerlik ve Kimya Mühendisliği
Hakkında Kanuna göre aynı görev ve sorumlulukları
paylaşmaktadırlar. Her iki grup da dört yıllık fakülte
mezunu olmalarına rağmen özlük haklarında büyük
farklılıklar bulunmaktadır. Kimyagerleri bu durum rahatsız
etmekte, motivasyonlarını bozmakta ve iş verimini de olumsuz
yönde etkilemektedir. Kimyagerlerin özlük haklarını iyileştirme
yönünde Hükûmetinizin bir çalışması var mıdır?
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın
Bakanım, Adananın Pozantı ilçesi, güneyi Orta Anadoluya
bağlayan, vadi içinden geçen yol üzerine kurulmuş şirin bir
ilçemizdir. Bu ilçede yaşayan yurttaşlarımız geçimlerini
yol üzerinde kurdukları hizmet sektörüne yönelik otel, lokanta, oto
tamirciliği, lastik tamirciliği, petrol gibi sektörlerde hizmet
vererek sağlamaktadır. Bu güzergâhtan geçecek otoban nedeniyle bu
ilçemizdeki yurttaşlarımızın çok ciddi anlamda mağdur
olacağı aşikârdır. Hükûmetinizin burada yaşayan yurttaşlarımızın
geçimine yönelik bir projesi var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kamu kurumlarından emekli olup da yaşamaya çalışan ya da
vefat edenlerin eşleri ve çocuklarına bağlanan emekli
aylıkları ne yazık ki onurlu bir yaşam için oldukça
yetersiz kalmaktadır. 2009da emekli aylıklarında
iyileştirme için bir düzenlemeyi düşünüyor musunuz veya yapıyor musunuz?
İki: 2008
yılı son değerleriyle ilk yüzde 20lik dilimle son yüzde 20lik
dilimin millî gelirden aldıkları paylar arasında ne kadar fark
vardır? Kamu çalışanlarının yüzde kaçı son yüzde
20lik dilim içerisinde yer almaktadır? Maaş artışlarını
buna göre düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın Öztürk
bütçedeki harcamaları kıstığımızdan dolayı
Bu harcamalardan kıstığınız kadar kısmı
memurlara ücret zammı olarak verecek misiniz? diyor.
Değerli arkadaşlar,
biz geldiğimiz günden itibaren hesabımıza kitabımıza
çok dikkat eden bir hükûmetiz. Çünkü hesabına kitabına dikkat etmeyen
sonunda duvara tosluyor. Bunu 2002den önceki politikalarda gördük. Yani ne
hesap vardı ne kitap vardı, ondan sonra, hadi bakalım, bütün
memleketin ekonomisi gidip batağa saplanıyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakan, yeni şeyler söyleyin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, iki sektör çok önemli
ekonomide: Kamu ve özel. Zaten ikisinin toplamı ekonomi demek.
Şimdi, biz
tabii kamu maliyesini hesaplayıp kamu maliyesini idare ediyoruz ve bu
idarenin sonucunda da bütçemizde disiplini sağladık. Bütçemizde
disiplini sağladık. Nasıl oldu? Bütçe açıklarını
azalttık. Öyle azalttık ki bugün bütçe açıkları yönünden birçok
Avrupa ülkesinden çok daha iyi bir duruma geldik. Bunu bütün otoriteler teslim
ediyor. Bizim Hükûmetimizin en başarılı politikalarından
bir tanesi mali konuda, mali disiplin konusunda gerçekleşmiştir.
Bunun sonucu olarak enflasyon düşük hâle gelmiştir, bunun sonucu
olarak ekonomik istikrar ortaya çıkmıştır, bunun sonucu
olarak
Bugün bütün dünyada fırtınalar kopuyor ve bu
fırtınaların koptuğu ülkeler dünyanın en
gelişmiş ülkeleri. Bugün OECD ülkelerinde işsiz sayısı
10 milyonu aşmıştır değerli arkadaşlar.
Kafamızı kaldırıp biraz dünyaya bakalım Ne oluyor?
diye.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakan, bu bütçe tekniklerinden gelmiyor,
küresel finans krizinden geliyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ondan gelir, ondan
Ondan
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bütçe tekniğini sormuyoruz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) İşte, farkında
değilsiniz. Hâlâ farkında değilsiniz, ben ona üzülüyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Biz çok farkındayız da siz cevap
vermiyorsunuz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bak, burada bu kadar anlatıyorum,
başka zaman anlatmam bunları. İyi dinleyin diyorum size, iyi
dinleyin. Ders çıkarın
Ders çıkarın
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Tespitini iyi yap.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hesabınızı kitabınızı
bilirseniz, ayağınızı yorganınıza göre
uzatırsanız kolay kolay sıkıntı görmezsiniz.
Bugün dünyada
fırtınalar kopuyor, Türkiyeye bakın, Merkez
Bankasının rezervleri artıyor değerli arkadaşlar.
Faizler düşüyor.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Hangi faiz düşüyor?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet, bakın işte ya...
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Enflasyon kaç, faiz kaç?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bugün, bakın bakalım,
şu televizyonlara bakın.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, enflasyon kaç, faiz kaç?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ekonomi televizyonları, haber
televizyonları var, her gün, her saat, her dakika veriyor bunları.
Her dakika veriyor. Onun için, değerli arkadaşlar
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Sayın Başkan, bir sorunun cevabı kaç dakika sürüyor?
BAŞKAN
Devamlı müdahale edilirse soruların cevaplanıp
cevaplanmadığı anlaşılmaz. Yapmayın
Yapmayın
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sorulara cevap gelmiyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) İkincisi: Biz bunları
yaptığımız için, bu hesaplamaları iyi
yaptığımız için bugünlere geldik değerli
arkadaşlar.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Belli oluyor, belli oluyor
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Geldiğimizde ekonomiyi uçurumun
kenarından aldık. Yapmayın bunu
Herkes biliyor bu
sıkıntıları.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Şu anda neredeyiz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Değerli arkadaşlar, burada
yaptığımız: Bu milletin hayrına olan işleri
yapıyoruz. Onun için, bu şekilde değerlendirmenizi rica
ediyorum.
Şimdi,
personel alımı için yüzde 25 dedik.
Değerli
arkadaşlar, devlet kapısı iş bulma kapısı
değildir. Onlar eskiden kaldı. Şimdi, gelirsiniz, seçilirsiniz
Devlet kapısını her iktidar, bizden önce, iş bulma
kapısı hâline değil, seçim kapısı, seçim kazanma
kapısı hâline getirmişti. Hadi şu KİTe şu kadar
adam alalım, şuralara bu adamı alalım, şuralara
şu adamı alalım
Binlerce adam alındı, bu milletin
sırtına bir yük olarak getirildi. Nasıl yük olarak? Şimdi,
lüzumlu lüzumsuz her yere siz işçi doldurursanız, memur
doldurursanız bunun neticesinde nereden ödüyoruz bunu? Bunu sizlerden,
herkesten, 70 milyondan topladığımız vergilerle ödüyoruz.
Peki, bu vergileri topladığımız adamların
paralarına yazık değil mi ya? Yazık değil mi? Neler yaptık?
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) İşçiye vermeyip, hepsini işverene
verdiniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yakılan tütünleri aldık
-efendime söyleyeyim- işe yaramayan bir sürü malları aldık
devletin kapısına trilyonlarca yük bindirdik, ondan sonra tekrar
Bunu hâlâ niye yapmıyorsunuz? diyorlar bize. Ya, onları yapa yapa
zaten devleti o hâle getirdiniz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Öyle denmiyor, Yatırımı niye
artırmıyorsunuz? deniyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Biraz hesabını
kitabını bilin.
Devlete ne kadar
adam lazım? Bakın şimdi e-devlet diyoruz. E-devlet ne demek?
Artık bütün işlerimizi İnternet üzerinden görüyoruz ki
yazıya, kâğıda bile gerek kalmıyor. 10 tane adamın
işini yapacak yerde artık İnternet üzerinden bütün işlemler
en kolay bir şekilde yapılıyor. Tekrar ne diye adam alalım
fazla? Neymiş? Bir yerde işsiz varmış. Tamam onlara
işyeri açılsın, yatırımları artıralım,
onlara çalışalım deyin.
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Amaç o zaten Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ama gelin, en kolay en popülist
iş, devlete niye almıyorsun efendim? Olmaz böyle şey. Devleti
adam gibi idare etmemiz lazım, adam gibi.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Belli oluyor, belli oluyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Maliye Bakanı gibi.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Onu gösterdik biz bu yıl da. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Belli oluyor, belli oluyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet, hesabı bileceksin,
hesabı. Hesabı bilmezsen işte sizin gibi al bakalım
şuraya şu kadar adamı. Bundan önce böyle yaptınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, soru sorulmasının
kaldırılmasını öneriyorum efendim. Madem Sayın Bakan
bildiğini okuyor, icraatın içinden anlatıyor. Somut sorular
soruyoruz. Yapacaksınız, yapmayacaksınız
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Hiçbir soruya cevap vermiyor Sayın Bakan.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ama icraatın içinden anlatıyor. 2008e gel,
2002 hikâyesi bitti. Yaptığınızı söyleyeceksiniz. Soru
sormayı o zaman kaldıralım efendim. Bildiğini okuyor. Hiç
de bilmiyor zaten.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci maddeyi
okutuyorum:
Kadroların
kullanımına ilişkin esaslar
MADDE 22 (1)
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve
kuruluşları; serbest memur kadrolarına 2008 yılında
emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur
sayısının yüzde yirmibeşini geçmeyecek şekilde
açıktan veya diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından
nakil suretiyle atama yapabilir. Bu sınırlar içinde memur
ihtiyacını karşılayamayacak söz konusu idare, kurum ve
kuruluşlardan yükseköğretim kurumları için ilave 4.000 adet,
diğerleri için ilave 21.000 adet atama izni verilebilir.
(2) Hakimlik ve
savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere ve
Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca asistan kadrolarına
yapılacak atamalar, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında veya diğer ilgili
mevzuata göre yapılacak askeri personel atamaları, emniyet hizmetleri
sınıfında bulunan kadrolara yapılacak atamalar, 12/4/1991
tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesi
ve 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak
atamalar ile 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunun 22 nci maddesi ve 4/2/1924 tarihli ve
406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun ek 29 uncu maddesi
uyarınca yapılacak personel nakilleri birinci fıkrada yer alan
sınırlamalara tâbi değildir.
(3) İkinci
fıkrada sınırlamalara tâbi olmaksızın atama
yapılabileceği belirtilen kadrolardan ayrılanlar ile 22/5/2008
tarihli ve 5765 sayılı Kanunla kurulan üniversitelere devredilen
memur sayıları birinci fıkrada öngörülen yüzde elli
sınırının hesabında dikkate alınmaz.
(4) Birinci
fıkra kapsamında 657 sayılı Kanunun 59 ve 92 nci maddeleri
uyarınca yapılacak açıktan atamalar için Devlet Personel
Başkanlığından izin alınması zorunludur.
(5) 2/9/1983
tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
eki cetvelde kadroları yer alan yükseköğretim kurumları;
öğretim üyesi dışındaki boş öğretim elemanı
kadrolarına, 2008 yılında emeklilik, ölüm, istifa, nakil,
eğitimin tamamlanması veya başarısızlık sonucu
kurumlarından ayrılan öğretim elemanı
sayısının yüzde yirmibeşini (araştırma görevlisi
kadroları için yüzde yüzünü) geçmeyecek şekilde açıktan veya
yükseköğretim kurumları ile diğer kamu idare, kurum ve
kuruluşlarından naklen atama yapabilir. Bu sınırlar içinde
öğretim elemanı ihtiyacını karşılayamayacak söz
konusu yükseköğretim kurumları için ilave 5.000 adet atama izni
verilebilir. Ancak, 1/3/2006 tarihli ve 5467 sayılı Kanun, 17/5/2007
tarihli ve 5662 sayılı Kanun ile 22/5/2008 tarihli ve 5765
sayılı Kanunla kurulan üniversitelere verilen ilave atama izninin 500
adedi, bu üniversitelerin 2547 sayılı Kanunun 35 inci maddesine göre
yurtiçinde öğretim elemanı yetiştirmek amacıyla araştırma
görevlisi kadrolarına yapacakları atamalarda kullanılır.
(6) Tıpta
Uzmanlık Tüzüğü uyarınca araştırma görevlisi
kadrolarına yapılacak atamalar ile 8/4/1929 tarihli ve 1416
sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun
uyarınca yurt dışına eğitim amacıyla
gönderilenlerden öğretim elemanı kadrolarına yapılacak
atamalar, beşinci fıkrada öngörülen sınırlamalara tâbi
değildir.
(7) Öğretim
üyesi kadrolarından ayrılan personel sayısı, Tıpta
Uzmanlık Tüzüğü uyarınca atanmış oldukları
araştırma görevlisi kadrolarından ayrılan personel
sayısı ile 5765 sayılı Kanunla kurulan üniversitelere
devredilen öğretim elemanı sayısı beşinci fıkrada
öngörülen yüzde elli veya yüzde yüz sınırının
hesabında dikkate alınmaz.
(8) 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu
idare, kurum ve kuruluşları ile 5018 sayılı Kanuna ekli
(III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar,
kadroları ile pozisyonlarının dolu ve boş durumu ile
bunlarda meydana gelen değişiklikleri gösterir cetvelleri Mart,
Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü itibarıyla
düzenleyerek anılan ayları izleyen ayın yirmisine kadar e-bütçe
sisteminde Maliye Bakanlığına bildirirler. Aynı bilgileri
içeren cetvelleri Devlet Personel Başkanlığına gönderirler.
(9) 1/1/2009
tarihi itibarıyla, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye
Kanununun 49 uncu maddesinde belirtilen oranları aşmış olan
belediyeler ve bunların kurdukları müessese ve işletmeler ile
26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri
Kanununun 18 inci maddesinde belirtilen oranı aşmış olan
mahalli idare birliklerinin boş memur ve sürekli işçi
kadrolarına yapılacak atamalar hakkında 5393 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde grupları adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslana aittir.
Buyurun
Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ALİ ARSLAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 22nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu madde kadroların kullanımına
ilişkin esasları düzenleyen bir madde. Aslında her bütçe kanununda
olan bir madde. Yıllardan beri var, bazen rakamları
değişiyor; bir şablon aslında.
Geçtiğimiz
yıl, 2008 yılı bütçesinde bu emeklilik, ölüm, istifa ve nakil
sonucu ayrılan memurların yüzde 50sini geçmeyecek şekilde
açıktan atama ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından nakil
öneren bir maddeydi. Geçtiğimiz yıl yüzde 50ydi sınır. Bu
yıl bir farkı var, yüzde 25. Yani boşalma hâlinde -ölüm,
emeklilik, istifa, nakille boşalma hâlinde- yüzde 50si kadar değil,
yüzde 25i kadar kamu personeli alma hakkı tanıyor kamu
kurumlarına. Aslında, bu sene bu, Komisyona gelmeden önce yüzde
50ydi, aynı 2008 yılı bütçesindeki gibi yüzde 50ydi.
Komisyonda AKP milletvekillerinin bir önerisiyle yüzde 25e düşürüldü.
Değerli
arkadaşlarım, işte Mecliste tartışmalar oluyor
Efendim, bu bütçe IMF görüşmelerinin gölgesi altında
yapılıyor. diye. Dün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
böyle bir iddiada bulundu, sizler de kızdınız Yok öyle bir
şey! diye. Belki bir yerde haklısınız, IMF müdahalesi bu
bütçe görüşmeleri Genel Kurul salonunda yapılırken olmadı,
IMF müdahalesi -bu maddeden anlaşılıyor ki- daha bütçe Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülürken başladı. O nedenle kanunun kendisinde
yüzde 50 iken, şimdi Genel Kurula yüzde 25 olarak indi.
Değerli
arkadaşlarım, ne zaman indi? Bakın Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programının bir raporu var. Dünyada 177 ülke
arasında genç işsizlik oranında en kötü 10uncu
sıradayız, sondan 10uncuyuz. İşsizlik sayısı
giderek artıyor. Her ne kadar siz kabul etmiyorsunuz da Türkiyede
müthiş bir kriz var. Krizin olacağı da kaçınılmaz. Siz
ne kadar iyi olursanız olun, mal sattığınız ülkelerde
büyük krizler var. Turizmde büyük bir kriz olacak, bu bekleniyor çünkü o
ülkelerde kriz var. Siz ne kadar iyi olursanız olun -iyi olsanız
bile- bu krizin Türkiyeyi etkileyeceği kaçınılmaz.
İşsizlik rekor kırıyor, rekor üstüne rekor
kırıyor. Böyle bir dönemde siz kamuya personel alımlarında
kısıtlamaya gidiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, dediğim gibi her yıl yüzde 50 civarında,
böyle geçiyor kanun. Ne olmuş biliyor musunuz? 2002den beri 320 bin
civarında kamu personeli, memurumuz emekli olmuş. Ne kadar
almışsınız geriye? Bu maddeler çıktığı
hâlde, yüzde 50, yüzde 50, yüzde 50 çıktığı hâlde 320 bin
kişi emekli olmuş -320 bini biraz geçiyor- 72 bin kamu personeli
almışsınız. Yani devleti küçültmeye
çalışıyorsunuz. İşte küçültmek için zaten elinizden ne
gelirse yaptınız. Fabrikaları, büyük büyük kurumlarımızı
sattınız. Yetmiyor, şimdi de kamu personelini
azaltıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, işsizlik gerçekten müthiş
tırmanıyor, büyük bir sıkıntı var. Bakın, çok da
ihtiyaç var aslında.
Muğla
Üniversitesinden birtakım rakamlar vermek istiyorum size: 2002
yılında 13 bin öğrenci varmış -13 bin civarında,
13.095- öğretim üyesi sayısı 641, idari personel
sayısı 520. 2008de ikiye katlanmış öğrenci
sayısı, 25.251 öğrencisi var. Personel sayısıyla
akademik personel sayısı neredeyse aynı kalmış 2002ye
göre, 799 akademik personeli var, idari personel sayısı da 562. Bu
üniversiteler sizlere yalvarıyor Bize kadro verin. diye, vermiyorsunuz,
kıvranıyorlar. Gençlerimiz üniversiteyi bitiriyor, iş yok.
İş bulanların derdi büyük. Son dönemde, bildiğiniz gibi,
krizle ilgili aman işimi kaybedersem korkuları var. Onun ötesinde
başka sıkıntıları da var.
Bakın,
öğretmenlerin çeşitleri, çeşit çeşit öğretmen var,
çeşit çeşit sağlık çalışanları var.
1) 657ye
bağlı kadrolu öğretmenler.
2) 4/Bli
öğretmenler.
Sanıyorum
4/Bliler sözleşmeli mi oluyor?
3) 4/Cli
öğretmenler, geçici görevli.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bilmeden konuşuyorsun, 4/Cli
öğretmen yok.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Yani ezberlemesi bile zor, kendileri de
karıştırdı herhâlde.
4) Vekil
öğretmenler.
5) Ücretli
öğretmenler.
Say say bitmiyor.
Hepsinin maaşları ayrı, statüleri ayrı, sosyal hakları
ayrı. Müthiş sıkıntı çekiyorlar. Özellikle
sağlık alanında da var bu. Çakılı personel diye bir
kanun çıkardık, on yıl tayin isteyemiyor. Eşi İzmirde
kendisi Vanda, çoluğuyla çocuğuyla ayrı, herkes
ağlıyor. Sizlere de mail geliyordur, elektronik posta geliyordur,
Kurtarın bizi, ben çocuğumu özledim, sinirlerim bozuldu, psikolojim
bozuldu. Ne olur beni tayin hakkıyla ödüllendirin! diye yalvaran
elektronik postaları siz de alıyorsunuz. Gerçekten büyük
sıkıntı çekiliyor değerli arkadaşlarım. Kamu
personel rejimimiz maalesef böyle, karman çorman.
Peki, bunlar
işi olanlar. İşsizler? Bildiğiniz gibi, bir KPSSlilerimiz
var bizim, KPSS sınavına girip iş bekleyen
çocuklarımız. Geçtiğimiz gün, onların bir forumu var
İnternette, oraya girdim. İnanır mısınız,
yarım saat kadar okudum, ağlayacaktım. Bakın neler
yazmışlar değerli arkadaşlarım? Yani
işsizliğin hangi boyutlarda olduğunu görün diye okuyorum. Bir
gencimiz yazmış, 81 puan aldım, yerleşebilir miyim acaba?
diye diğer arkadaşlarına soruyor. Gerçi 2006da 82 puanla
yerleşemediğime göre bu sene de hiç yerleşemem zaten. Torpil
olmasa şimdiye yerleşirdik ama ne yapalım. Bu devlette ne zaman
adalet oldu ki şimdi olsun Gencimizin yazdığına
bakın. Hani, Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti nerede? diye
soruyor, size soruyor. Vicdanınızı sızlatmıyor mu
bunlar, bunları çözmeyecek miyiz?
Bir genç
kızımız yazmış değerli arkadaşlarım:
Dört yıldır atama bekliyorum. Söyleyecek çok şey var
aslında. Yazmaktan ve konuşmaktan yoruldum artık. Psikolojim
bozuldu, hayattan zevk almıyorum. diyor gencecik kız. Bizi bu hâle
düşürenlerin
Bir sinkafı, var orayı okumayayım. Lanet
okuyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
Türkiyede bu gençlerimizin sorununu aslında Başbakan da biliyor,
Başbakan çözümü başka yerde arıyor. Ne diyor Odalar ve Borsalar
Birliği Başkanına? Ya kardeşim, o kadar üyen var, alsana
birer tane genç, işsizliğe çözüm olsana ya. diyor. E senin o kadar
boş memur kadron var, sen niye almıyorsun, elinden tutan mı var?
IMF mi tutuyor elinden? Bakın, gençlerimiz KPSS sınavlarına
girmiş, yıllardan beri iş bekliyor.
Değerli
arkadaşlarım, hakikaten çok büyük problemler yaşıyoruz, çok
büyük krizler yaşıyoruz, insanlarımızın, gençlerimizin
psikolojileri bozuldu. İş istediğiniz iş adamları bırakın
işe almayı, işten adam çıkarıyor. Onu da
bırakın, haciz kapılarına gelmiş, intihar ediyorlar
değerli arkadaşlarım, bu hâldeyiz.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Psikolojik!
ALİ ARSLAN
(Devamla) Görev devlete düşüyor. Başbakan diyor ki: Psikolojik,
psikolojik.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Kriz zaten psikolojik.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Başbakan son dönemlerde doktorluğa özendi. Mesela diyor
ki: Hangi doktor hastasına, işte, kefen al der? Böyle bir şey
mi olur?
Değerli
arkadaşlar, ben doktorum. Bir doktorun yapabileceği en büyük hata
şudur: Hastaya Sen sağlamsın. demek. Hastayı
öldürürsünüz. Hastaya moral verirsiniz, hasta morallice ölür, başka bir
işe yaramaz. Bir doktorun, hastaya sağlamsın demesinin
başka bir şeyi yoktur, çok tehlikeli bir iştir. Ha, ne olabilir?
Başbakan bu hâliyle reçete yazma hakkı yok gibi görünüyor,
doktorluğu beceremeyecek gibi görünüyor; Başbakan muska yazabilir
sadece, zaten o da onu yapıyor, moral vermeye çalışıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Obama seçimleri kazandı, bir ekonomik
program açıkladı. Ne diyor?
1)
İşsizliği çözeceğim.
En büyük problem.
Türkiye'nin de en büyük problemi. Herkesin, gençlerimizin psikolojisi bozuk.
2) Ekonomiyi
güçlendireceğim.
3) Aileleri
güçlendireceğim, orta direği güçlendireceğim.
E, bizde orta
direk kalmadı zaten.
Yapılması
gereken ne? Bakın, bize inanmıyorsunuz, Cafer Tayyar Sadıklar,
eski Merkez Bankası Başkanı. Yıllardan beri krizlerin
içinde Merkez Bankası başkanlığı yapmış bir
arkadaşımız. Diyor ki: Yapılması gereken, acilen
öğretmen kadrolarına, sağlık memuru kadrolarına eleman
almaktır. Piyasaya likidite yaratmanız gerekiyor.
E, bize
inanmıyorsunuz, bakın, Cafer Tayyar Sadıklar aynı şeyi
söylüyor. Obama da aynı şeyi yapıyor ama size birileri
Yapmayın. diyor. Kim diyor? IMF. Yapmayın. Türkiye'nin gerçekleri
IMFnin bize söyledikleri değil değerli arkadaşlarım. E,
şimdi, siz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ ARSLAN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, bu bütçe IMFnin gölgesinde hazırlanan,
Türkiye'nin gerçekleriyle uyuşmayan bir bütçe. Türkiye'nin büyümesine,
istihdamına katkıda bulunacak bir bütçe değil. Ha, işinize
geliyor belki, Aman, ne lüzumu var, işsizliğe niye çözüm
bulalım? Veririz kömürü, veririz makarnayı, alırız oyunu,
çok da sorun değil.
Değerli
arkadaşlarım, odun, kömür vereceğinize, makarna, bulgur
vereceğinize, o insanların, 80 puan almış, 82 puan
almış KPSS sınavlarından, iş bekleyen erkek
çocuklarına, kız çocuklarına iş verseniz daha iyi
değil mi? Neden bunu yapmıyor bu Meclis? Gerçekten insanın
vicdanı sızlıyor. Bunu yapmak zorundayız değerli
arkadaşlarım. Bırakın oy avcılığını,
bu gencecik çocuklarımıza iş verelim, işsizliğe çözüm
bulalım.
Değerli
arkadaşlarım, yeni yıl önümüzde, yaklaşıyor.
Keşke, bu yeni yıl öncesinde çok daha mutlu, pembe bir
konuşmayı buradan yapabilme şansımız olsaydı ama
maalesef tablo pembe değil.
Bu duygularla,
hepinizin yeni yılını kutluyorum, bu bütçenin -bakalım,
inşallah, hayırlı olur- hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada
Hükûmet? Burada.
Şimdi 22nci
madde üzerinde söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enözde. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Enöz,
geçen defa da olduğu gibi yine milletimiz sizi izliyor, buyurun.
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Şansımıza
Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 22nci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de kamu kesiminde istihdam edilen sivil personel
toplamı yaklaşık 2 milyon 750 bin çalışandan
oluşmaktadır. Kamu personeli toplam nüfusun yüzde 4üne, ekonomik
etkin nüfusun da yüzde 7sine tekabül etmektedir. Sermaye ve çıkar
grupları kendi çıkarları doğrultusunda her alanda
kuralsızlığı yani ihtiyacına göre değişken
kuralları dayatmaktadır. Devletin ekonomiden elini çekmesini, her
şeyin özel sektöre devredilmesini isteyen küresel güçler AKP Hükûmeti ile
maalesef Türkiye'de hedeflerine ulaşmaktadırlar.
AKP
hükûmetlerinin özellikle iş güvencisinin ortadan
kaldırılmasına yönelik uygulamaları ile son yıllarda
kadrolu eleman istihdamı yapılmamış, sözleşmeli ve
iş güvencesiz istihdam modelleri başta eğitim ve
sağlık kurumları olmak üzere bütün kurumlarda uygulamaya
sokulmuştur. Üniversitelerde, okullarda ve hastanelerde temizlik ve
güvenlik hizmetlerinin özelleştirilmesiyle başlayan bu süreç
öğretmenlerin, öğretim elemanlarının, hemşirelerin ve
doktorların da sözleşmeli statüyle istihdam edilmesine kadar devam
etmiştir.
Dünyanın en
liberal ekonomik politikalarını uygulayan ABD de bile devletin
ekonomideki payı yüzde 32 iken ülkemizde bu oran yüzde 25lere kadar
düşmüştür. Ver kurtul, sat kurtul! mantığıyla
cumhuriyetimizin tüm birikimlerini pazarlayan
Geride kaybedilen millî
varlıkların yanında binlerce özelleştirme mağduru da
bırakmıştır. Özelleştirme sürecinde özelleştirme
mantığının aksine, olumsuzluklar yaşanmış ve
süreç çalışanların iş güvencesi ve ücret düzeylerini
korumanın ötesinde sonuçlara neden olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu bütçe ile üniversiteler ve diğer kamu kurumları
için yapılacak atamada kullanılacak olan kadro sayısı
sınırlandırılmaktadır. 2009 yılı Bütçe
Tasarısında, 2008 yılında, kamu idare, kurum ve
kuruluşları; serbest memur kadrolarına 2008 yılında
emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının
yüzde 50sini geçmeyecek şekilde açıktan veya naklen atama
yapılabilir. 2009 yılında bunun yeterli olmaması hâlinde
ilave 21 bin atama izni verilebilir. ifadesi yer almaktadır.
Yükseköğretim kurumları için 4 bin adet, diğer kurumlar için 21
bin adet yeni yani toplam 25 bin adet kadrodan bahsedilmektedir. Kamuoyu
genellikle 25 bin adet personelin atanacağı kavramıyla
meşgul olmaktadır. Aslında bilmemiz gereken 2008
yılında, emeklilik, istifa, ölüm veya nakil sonucu ayrılan
personel sayısı ne kadardır?
Değerli
milletvekilleri, satılan fabrikalardan ve iş yerlerinden binlerce işçi
çıkartılmıştır. Bu işçilerin bir bölümü 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesiyle geçici
işçi olarak işe tekrar alınmışlardır.
İşe alınanların tamamına yakını kendi
meslekleriyle ilgili işlerden ziyade başka işlerde
çalıştırılmaktadırlar. Kamuda iş güvencesi
olmayan, ne işçi ne de memur sayılmadıkları için görevi
sona erdiğinde işçiler gibi kıdem tazminatı
alamadıkları gibi memurlar gibi de toptan ödeme ya da emekli
ikramiyesinden yararlanamayan, emeğin sömürülmesine yol açan ve giderek
yaygınlaştırılan 657 sayılı Kanunun 4/C
maddesine göre yapılan istihdam şekli ve özlük hakları mutlaka
gözden geçirilmelidir.
AKP
iktidarları döneminde kamu kurumlarında bazı işler özel
şirketler eliyle yaptırılmaktadır. Bu personel, çok
düşük ücretle, iş güvencesi olmadan, kamu görevlisi gibi
çalıştırılmaktadırlar. Hiçbir güvencesi olmayan
şirket çalışanları, daha iyi bir iş bulduklarında
zaten bu görevi bırakmaktadırlar. Dolayısıyla, iş
verimi açısından da bu durum son derece
sağlıksızdır. AKP Hükûmetinin uygulamaya koymuş
olduğu bu işçi çalıştırma metodunun tekrar gözden
geçirilmesi, uygulamanın çalışanlar lehine iyileştirilmesi
gerekmektedir. Hükûmet maalesef kamu kuruluşları personel açıklarını
bu şekilde giderme yolunu seçmiştir. Ancak Anayasamızdaki Kamu
görevi kamu görevlisi eliyle yürütülür. ifadesine
baktığımızda, uygulanan bu personel politikasının
yanlış bir politika olduğunu görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, AKP iktidarları yıllardır devletimizin en üst
kademelerinde görev yapan, deneyimli, liyakat sahibi yöneticilerin
tamamını görevden alarak değiştirmiştir. Bu dönemde
bütün kamu kurumları, il ve ilçe müdürlükleri, müdür ve müdür
yardımcılarına kadar binlerce devlet memuru görevden alınmış,
görevden alınan ve sürgüne gönderilen memur sayısı binlerin
üzerindedir ve bu sayı kamuda bir rekordur. Hükûmetçe böyle bir
uygulamanın tek gayesi siyasi kadrolaşmadır. Bunu da iktidar en
acımasız bir şekilde yaparak hem liyakat sahibi devlet
yöneticilerini kamudan uzaklaştırmış hem de sadece siyasi
görüşüne bakılarak yapılan atamalarla devlet hizmeti verimsiz
hâle getirilmiştir.
Danıştay
içtihatlarını ve aleyhine verilen kararları görmezden gelen
Hükûmet, mahkemeleri de gereksiz yere meşgul etmiştir. Bunun
yanında yargı kararıyla görevine dönme hakkı kazanan kamu
çalışanlarını görevine iade etmeyen veya iade ettikten
sonra zaman geçirmeden tekrar görevden alan Hükûmetin hukuk tanımaz bir
tutum içinde olduğu bilinmektedir. Mevzuattan kaynaklanan
kısıtlamalar nedeniyle dava açamayan, açtığı
davayı idarenin takdir yetkisine dayalı olarak kaybeden
çalışanlar, adil olmayan uygulamalar karşısında
çaresiz kalarak yargı yoluna başvurmaktan Hükûmetin kin
politikası nedeniyle vazgeçmektedirler. Çünkü mahkeme kararı ile
hukuksuz işlemler iptal edilse dahi memurlar sırf yasal
hakkını kullandığı için idarenin ağır
yaptırımlarına maruz kalmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet tarafından açıklanan enflasyon
rakamlarının, vatandaşın altında ezildiği
enflasyonla hiçbir alakası bulunmamaktadır. AKP iktidarları
döneminde ekonomi gerileyerek ülkenin borcu ikiye katlandı, açlık ve
yoksulluk arttı. Hükûmetin enflasyon sepetiyle halkın enflasyon
sepeti arasında büyük bir fark bulunmaktadır. Resmî enflasyon hesap
edilirken konut ve kira harcamalarının etkisi yüzde 43,23 olarak
dikkate alınırken aynı harcama kalemlerinin, en düşük
düzeyde, yüzde 20lik gelir grubu için harcamalarındaki
ağırlığı yüzde 63,5tir.
2008
yılında elektriğe, doğal gaza ve ulaşıma
yapılan zamlar ile artan kira artışları
karşısında açıklanan enflasyon hedefi, asla gerçeği
yansıtmamaktadır. 2009 yılı için Hükûmetin öngördüğü
yüzde 7,5 oranında enflasyon hedefine göre memur, emekli, dul ve
yetimlerin maaşına yapılması düşünülen
artış, enflasyonun çok gerisindedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde, çoğunluğu geçen yıl olmak üzere, her
ile bir üniversite, bilindiği gibi, açılmıştır. Ancak
bu üniversitelerimizde büyük bir personel eksikliği bulunmaktadır.
Hizmetin daha iyi yürütülebilmesi için, üniversitelerimiz için gerekli olan
kadroların bir an önce verilmesi gerekmektedir. Yeni kurulan
üniversitelerimiz bu sorunlarla uğraşırken diğer
üniversitelerimiz de kendi sorunlarıyla uğraşmaktan bilim
yapamaz hâle gelmişlerdir.
Üniversite
çalışanlarımızın sorunlarının çözümündeki
önerilerimizi de sizinle kısaca paylaşmak istiyorum.
Üniversitelerde
öğretim elemanı kadrosuna yapılacak atamalarla ilgili çok
sayıda farklı kısıtlamalar yer almaktadır.
Üniversitelerin öğretim elemanı sıkıntısını
gidermede daha serbest hareket etmelerine imkân verecek şekilde
sınırlamanın öğretim elemanları için
kaldırılması uygun olacaktır.
YÖK Kanunu
ihtiyaçlara cevap veremez durumda olduğundan, yeniden
yapılanması için gerekli yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
Araştırma
görevlilerinin görev tanımı ayrıntılı olarak yeniden
belirlenmeli, araştırma görevlilerinin keyfî uygulamaya muhatap
olmaları engellenmelidir.
657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre, sadece
yardımcı hizmetler kadrosundaki personel tarafından
yapılacak işler taşeron firmalardan hizmet satın alma
suretiyle gördürülecekken, bugün üniversitelerin tamamında devlet
memurları eliyle görülmesi gerekli olan işler taşeron firma
çalışanları tarafından yapılmaktadır.
Taşeron firma çalışanları göreceli olarak devlet memurundan
üst görevde çalıştırılmaktadırlar. Taşeron firma
çalışanı memur anlayışına derhâl son
verilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Okutman,
öğretim görevlisi ve yardımcı doçentler daimî kadroya atanarak
kadro güvencesi sağlanmalıdır. Yardımcı doçentlik
kadrosunun on iki yılla sınırlandırılmasına son
verilmeli, yardımcı doçentlerin önündeki derece, kademe
sınırlaması kaldırılmalıdır.
Yardımcı doçentlik kadrosu sözleşmeli olmaktan
çıkarılıp sürekli hâle getirilmelidir. Doçent unvanı alan
öğretim elemanları kadro şartı aranmaksızın ve
zaman geçirilmeksizin doçent kadrosuna atanmalıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Gruplar
adına, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır.
Buyurun
Sayın Bayındır.
Süreniz on
dakika.
DTP GRUBU ADINA
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 22nci madde üzerine Demokratik Toplum
Partisi adına söz hakkı almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bütçeyi
görüştüğümüz şu anda, saat on iki buçuk, meslek örgütleri,
sendikalar, bütçeye karşı ve özellikle bütçe görüşmeleri
esnasında Sayın Başbakanın Bu kriz psikolojiktir.
söylemine karşı bu krizin psikolojik olmadığı ve
hayatta şu anda açığa çıkan göstergeleri olduğunu
ifade etmek ve bildirmek üzere Meclis Dikmen Kapısındalar. Kamu
emekçileri adına KESK, diğer emek örgütleri adına DİSK,
yine meslek örgütleri adına TTB, TMMOB ve benzeri diğer kurumlar
eylem yapmak üzereler ve şunu belirtmek istiyorlar: Bu bütçede emekçiler
adına yüzde 4 pay belirlenirken kiminle görüştüler? Bizimle
görüşmediler diyorlar. Bizim adımıza karar veriyorsanız
neden bizimle görüşmüyorsunuz ya da görüşmeler neden usulen bir
düzeyde tutuluyor ki onun üzerine Türk-İş de zaten görüşmelerden
çekilmiş bulunuyordu.
Şimdi
görüştüğümüz konu kadrolar, bir sonraki madde geçici işçiler,
şunlar bunlar
Ama, bu kürsüde, özellikle Maliye
Bakanımızın biraz önce sorulara cevap verirken, yöneltilen
sorulara karşı bunlar lüzumsuz işler
Yani, bir insanın
çalışma hakkı lüzumsuz oluyor! Bir insanın insanca
yaşaması için burada hak talep etmek lüzumsuz oluyor! Peki siz hangi
lüzum üzerine oradasınız diye sormak istiyor insan. Yani, biz hangi
lüzum üzerine buradayız? Bu yüce Meclis olarak tanımlıyorsak, en
yüce değer insandır ve emektir diyorsak, insan ve insan hakları
diyorsak, biz hangi lüzum üzerine buradayız? IMFin noterliğini yapma
lüzumu üzerine mi buradayız yoksa insanların insanca
yaşadığı, özgür yaşadığı, demokratik
haklarını icra ettiği ve bu icraatın icracıları
olarak mı buradayız? Ama, ne yazık ki bugün de açığa
çıktığı gibi, bu bütçede de görüldüğü gibi, bütçe
tartışmalarında da açığa çıktığı
gibi, biz, planlarımızı IMFe göre yapıyoruz. Yani,
parayı veren düdüğü de çalıyor. Bir örnek vermek istiyorum bu
konuda: İstihdam kurulları tartışılırken, yine
bir iki yasa ya da SGK Yasası tartışılırken, biz, süt
izinlerinin ebeveyn izni olarak düzenlenmesini istiyorduk, reddedildi. Ama,
2008 İlerleme Raporunda görüyoruz ki Hükûmetimiz taahhüt etmiş, süt
izinleri ebeveyn izni olacak. Kimin sözü üzerine bu noktaya geldi? Kimin sözü
para ediyor? Parayı verenin sözü para ediyor. Biz, burada, halk
adına, halkın temsilcileri, halkın oyu, halkın iradesi
olarak seçilmiş gelmişiz buraya. Halkın, hak ettiği
demokratik eşitlikçi bir sistemde yaşayabilmesi ve bu sisteme uygun
kuralların düzenlenmesi için görüş ifade ettiğimizde,
görüşlerimiz lüzumsuz görülüyor, itibar görmüyor ama parayı veren IMF
ne diyorsa anında, hazır ol vaziyette, tamam deniliyor.
Şimdi,
geçici işçilik, lüzumsuz, insanlar hâline getirilmiş yani. Her insan
gelecek, geçici olarak girecek işe, geçinemeyeceği bir işe,
ekonomiye razı olacak ve bir yıl geçmeden acaba ben her gün yeniden
işimi kaybedebilir miyim kaygısını yaşayacak ve bu
kaygı içinde bu insanlar psikolojik sorun yaşamış olacak.
Tabii ki psikolojik sorun da yaşar çünkü sağlık
tanımı, insanın, ekonomik, sosyal, psikolojik -ben buna
ekolojiyi de dâhil ediyorum- ekolojik olarak iyilik hâlinde olması.
Şimdi, ekonomisini bozduğun, gelirini engellediğin, yemesini
engellediğin, çocuğuna bakımını engellediğin,
hayatını idame ettirmeyi engellediğin, açlığa,
sefalete mahkûm ettiğin bir toplumun psikolojisi de tabii ki bozuk olacak
yani. Burada iyi bir psikoloji mümkün olabilir mi? Polyannacılık
mı oynayacak insanlar burada. Siz intihar eden insanın
malını aldınız, en son bir tek canı
kalmıştı o insanın, o da canına kıyıyor
çünkü sorumlu olduğu işçinin, sorumlu olduğu ailesinin
hayatını sürdüremeyecek, sorumluluklarını yerine
getiremeyecek düzeydedir. O nedenle lüzumsuz olan, insana insanca yaşam
hakkını layık görmemektir. Lüzumsuzluk varsa bu lüzumsuzdur. Bu
sözler geri alınmalı, burada halka bu sözler ifade edilmemelidir.
Yine, 22 bin
geçici kadroyla çalışan işçi var, şu Meclisin
çatısı altında da çalışıyor bu işçiler.
Sağlık alanında da çalışıyor. Eğitimde de
çalışıyor. Yani kamu alanlarının hepsinde artık
herkes geçicidir. Hizmet satın alınan şirket, ihtiyacı
üzerine alıyor işe, yeniden sorumlulukları artmasın,
canı istediği zaman çok rahatlıkla alıp çıkarabiliyor.
Ne söz hakkı var ne örgütlenme hakkı var. Eş durumunda dahi
tayin edilme hakkı bile yok. Yani, bu işçilerin, geçici
işçilerin yaşamda yaşadığı stres bu düzeyde.
Yine, asgari
ücret belirlendi dün. TÜİK, verilerine göre, TÜİK dahi -devletin bir
kurumudur- bir kişinin asgari geçim standardının 720 YTL
olması gerektiğini söylüyor. Peki, Sayın Bakan, niye
dinlemediniz, devletin bir kurumu değil miydi? İşte, bilimsel
olarak veriler hazırlamak için ve
Oradan görüş alarak, ona göre
hayat endeksini belirlemek istemiyor musunuz? Yani, devletin kurumlarını
bile bu kadar işlevsizleştirerek, IMFnin insanlarımıza
uygun gördüğü hayat standartlarını reva görmek, bu hangi adalete
sığar, bu hangi vicdana sığar? Yani, 527 YTLyle siz
geçinebilir misiniz?
Artı, asgari
ücret, bir kişinin geçimi için belirlenendir. Ama Türkiyede 1 kişi
10 kişiye bakmak durumunda kalıyor. Çocuk sayısını
düşünürseniz, anne babasını düşünürseniz, iş
güvencesiz
Yani, 1 kişi 5-6 kişiye bakmak zorunda kalıyor.
Dolayısıyla, sizin belirlediğiniz ya da TÜİKin
belirlediği 720 YTL de bir kişiye göre belirlenmiştir.
Yani, burada,
yoksulluktan bahsetmeyelim, açlıktan bahsedelim, dünyanın en
ağır işkencesi olarak tanımlanan açlıktan bahsedelim.
Bakın, KESKin asgari ücret belirleme verilerine göre, bir kişinin
açlık sınırından kurtulabilmesi için -açlık
sınırı diyorum- 1.250 YTL alması gerekiyor. Yoksulluk
sınırı 2 bin YTLlerin üzerinde olması gerekiyor. Ama biz,
sözle söylüyoruz, rakamları yan yana diziyoruz ve çok rahatlıkla bunu
halka reva görebiliyoruz yani.
Bu nedenle, bu
asgari ücret belirlenmesinin bağımsız bir kurul tarafından
gerçekleştirilmesi gerekiyor. Siz gidip asgari ücreti işveren ve
devlet üzerinden belirlemeye çalışırsanız, burada, zaten,
işçi hayatını nasıl geçindiririn derdine düşmezsiniz, işveren
daha çok ne kadar kazanırın hesabını yapmış
olursunuz; siz de toplumdan aldığınız vergileri halka
nasıl vermeyeceğimin, kısacağımın, ümüğünü
sıkacağımın hesabını yapmış olursunuz.
Lütfen bu hesaplardan vazgeçin. İnsan sağlığı, insan
hayatı, insanın gelişmişlik endeksi, insanın onurluca
yaşamı en temel kriter olmak durumundadır bizler
açısından.
Yine,
çalışma yaşamında, geçici işçilikle birlikte, yani bu
standartları reva gördüğünüz insanlarınızın
çalışma yaşamındaki barışını da
bozmuş oluyorsunuz. A, B, C, D
Alfabenin bütün harflerini
sıralayarak, insanları, çalıştığı yerde
aynı işi yapanları kategorize ederek ayrımcılık
yapmış olmuyor musunuz? Aynı işi yapan
Eşit işe
eşit ücret hakkı, daha 1800lü yıllarda hak edilmiş,
kazanılmış bir haktır. Siz yüz yıl sonra, iki yüz
yıl sonra bu hakkı, ne hakla gasbedebiliyorsunuz? Bu haklar kolay
kolay elde edilmedi. Bu haklar, binlerce işçinin, emekçinin canı,
malı pahasına elde edilmiş haklardır ve uluslararası
sözleşmelerle güvence altına alınmış haklardır.
Siz, ne hakla, bu emekle, bu bedelle elde edilmiş bu hakları bu kadar
rahatlıkla yok sayabiliyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yine,
Çalışma Bakanımız, sendikalarda sendika görevi yapan
kişilerin tayinlerinin rahat yapılması için bir görüşe
sahip olmasına rağmen, ama ne yazık ki sendikalılar
sendikalı diye cezalandırılıyor, tayinleri
yapılmıyor. Bakanlıklar arasındaki bu eş güdümsüzlük
lütfen hızlı bir şekilde giderilsin.
Yine, SES Genel
Başkanı Bedriye Yorgun görevinden alındı, yani, görevden
atıldı. Şimdi soruyoruz: SES çocuk ölümlerini kamuoyuna
duyurduğu için mi bu cezayı veriyorsunuz? Yani, toplumu susturarak,
yöneticiyi susturarak, halkın temsilcisini susturarak, halkın yaşadığı
gerçekleri kamuoyuna yansıtacak olan örgütleri, kişileri,
temsilcileri susturarak nereye varacaksınız? Unutmayın Sultan
Süleymana da kalmadı bu dünya. dediler, size de kalmaz,
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Malatya Milletvekili Sayın Mehmet
Şahine aittir.
Buyurun
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MEHMET
ŞAHİN (Malatya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 22nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz, bir Türkiye rüyası için, milletimize ait
olan bu kutsal çatı altında yine milletimize hizmet için
buradayız ve hepimiz biliyoruz ki Büyük Türkiye rüyasını
gerçekleştirmenin biricik yolu, her gün duvarda gördüğümüz Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir. ilkesini eksiksiz bir
şekilde hayata geçirmektir. Bu temel ilke hayata geçtiği takdirde
adaletsizlikler yerini adalete, umutsuzluklar yerini umuda ve karanlıklar
yerini aydınlığa bırakıyor. Hiç şüphesiz AK
PARTİ iktidarları, umut, adalet ve demokrasi çıtasını
her zamankinden daha yükseğe çıkarmıştır. Bugün bu
süreci büyük bir mutlulukla hep beraber Türkiye yaşıyor.
Evet, bugün
dünden daha aydınlık ve yarın bugünden daha aydınlık
olacaktır. Zira, bugün, Türkiyeyi yöneten siyasi iradeye ve siyasi
kadroya yüce milletimiz en üst düzeyde bir güven duymaktadır. Büyüyen
Türkiyeyle beraber toplum vicdanındaki istikrar ve güven duygusunun
büyümesi en az ülkemizin ekonomik büyümesi kadar önemlidir. Zira, bütün
sorunların, bütün meselelerin çözüm yeri bize göre milletin
vicdanıdır. Umuyor ve inanıyorum ki eşiğinde
olduğumuz, bütçesini hazırladığımız 2009
yılı çok daha hayırlı, çok daha bereketli bir yıl
olacaktır. Evet, bütün derdimiz, bütün meselemiz, yegâne davamız, 70
milyon insanımızın mutluluğudur. Vatandaşlarımızı
bir bütün olarak kucaklayan, ülkenin bütçesini adalet ve hakkaniyet ölçülerine
göre hazırlayan ve ona göre harcayan Hükûmetimizin toplumsal
desteğinin günden güne artmasının sebebi de budur. Siyasi güven
ortamı vatandaşlarımızın öz güvenini de
sağlamıştır. Bunun içindir ki bugünü yorumlarken,
geçmişi konuşurken ve geleceğe bakarken de AK PARTİye
duyulan emniyet duygusu gün geçtikçe artmaktadır, azalmamaktadır.
Siyasi
istikrarın pamuk ipliğine bağlı olduğu eski
istikrarsız günler bir daha geri gelmeyecek şekilde artık tarihe
karışmıştır. Herhâlde bu ülkede zayıf koalisyon
dönemlerini özleyen bir tek vatandaşımız yoktur. Bakın,
bugün Türkiyede konuşulan meselelerin herhangi bir tanesini eski
koalisyon dönemlerinde konuşmuş olsaydık çok büyük krizlere
sebep olmaz mıydı, siyasette mutlaka şiddetli depremler
yaşanmaz mıydı ve dolayısıyla bunun faturası da
millete ödettirilmez miydi? Evet, işte 3 Kasım 2002de bu milletin
eliyle tesis edilen, 22 Temmuz 2007de güçlendirilen siyasi güven ve istikrar
sayesinde oluşan demokratik iklim, sadece birbirine muhalif partiler
arasındaki farkı değil, aynı zamanda partilerin iç
bünyesini, iç yapısını görmemizi de
sağlamıştır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; siyasi üslup
değişimiyle ilgili son günlerde yaşanan çarpıcı bir
örneği dikkatlerinize arz etmek istiyorum: Ana muhalefet partisine mensup
bir hanımefendi devlet ve siyaset geleneğimizde eşi
görülmemiş bir yanlış beyanla hem kendi partisini büyük
bunalımlara soktu hem de kamu vicdanını en ağır bir
şekilde yaraladı. 2008 Türkiyesinde bu üslubun Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında kendine yer bulması, herhâlde,
vicdan sahibi her insanı üzdü, aynı zamanda utandırdı.
Ama
bakınız, aynı partiden Sayın Şükrü Elekdağ, o
Hanımefendinin bütün seviyeleri yok eden beyanından ve üslubundan
hicap duydu ve kamuoyu önünde özür diledi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sen CHPyi ne yapacaksın, sen bütçeye gel,
bütçeye! CHP senin sorunun değil. Sen bütçeye gel, bütçeye!
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
ŞAHİN (Devamla) Benim de işaret etmek istediğim nokta
budur.
Türkiye,
doğal bir seleksiyonla artık bütün yanlış üslupları
tasfiye ediyor ve tasfiye edecektir. Evet, Türkiyedeki büyük değişim
artık muhalefeti de değiştirmeye zorluyor. İşte, hiç
şüphesiz, Büyük Türkiye rüyasını bu değişimle
gerçekleştiriyoruz. Aksi hâlde, diyalog köprülerini yıkarak,
farklı olanı dışlayarak kendi ezberimizde ısrar ederek
kaba, katı, ideolojik, eski ezberleri tekrar ederek Türkiye bir yere
varamayacaktır.
Ankara bugün
Washingtondan sonra ne düşündüğü merak edilen ve dünyanın en
önemli bir merkezi hâline gelmişse işte AK PARTİnin bu
değişimi yakalamasındandır.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Washingtondan önce canım,
Washingtondan sonra
AHMET ORHAN
(Manisa) Washingtondan önce!
MEHMET
ŞAHİN (Devamla) - Bakınız, bu hafta pazartesi günü
İsrail Başbakanı, salı günü Gürcistan Başbakanı,
çarşamba günü Irak Başbakanı neredeydi? Ankaradaydı.
Neden?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
MEHMET
ŞAHİN (Devamla) Artık Ankara, Orta Doğunun ve bir
yönüyle dünyanın kalbi hâline geldi.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçenin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Van
Milletvekili Sayın İkram Dinçer.
Buyurun
Sayın Dinçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
İKRAM
DİNÇER (Van) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bütçenin 22nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bütçe görüşmeleri üzerinde konuşmak üzere bu kürsüye
birçok arkadaşımız çıktı. Herkes kendi bakış
açısına göre çeşitli eleştirilerde bulundu. Gönül isterdi
ki sapla samanı birbirine karıştırmadan, daha çok konular üzerinde
ve meseleleri saptırmadan konuşmaların
yapılmasıydı.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle doğudaki sorunlar ve terörle mücadele
konusunda kullanılan ifadeler gerçekten çok üzücü ve hayret verici.
İfrat ve tefrit üzerine kurulan cümleler beni bu konuşmayı
yapmaya mecbur etti.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) İfrat ve tefrit ne? Bilinmeyen
bir dil mi?
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Dinlersen bilirsin, eğer dinlersen
öğrenirsin.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Bilinen dilde konuşalım, biz
de anlayalım, o yüzden.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, ülkemizi uzun
yıllardır meşgul eden, gerek sosyal bünyemiz üzerinde hem fiziki
ve hem de psikolojik tahribatı gerekse de ekonomik yapımız
üzerinde mali tahribatı çok büyük, ama hepsinden acısı binlerce
insanımızı kaybetmemize sebep olan ülkemizin doğusundaki
sorunlar ve terörle mücadele sıcak bir konu olarak maalesef bugün
karşımızda durmaktadır. Hiçbir sosyolojik gelişmeyi
tarihte geri giderek çözmek mümkün değildir, değerli
arkadaşlarım. Aklın ve bilimin bize binlerce yıllık
tecrübeyle öğrettiği de budur. Türkiye, 1930ların,
1940ların Türkiyesi değildir. 1940ların, 1950lerin
fotoğraflarına bakarak Eskiden yoktu böyle şeyler. diye söylenmenin
hiçbir çözüm gücü de yoktur.
Türkiye son
yarım yüzyılda büyük bir sosyolojik değişim
yaşadı. Anadolu coğrafyası tarihin en büyük göçlerinden
birine sahne oldu. Elli yıl önce bu ülke nüfusunun yüzde 80i köylerde
yaşıyordu. Bugün yüzde 80i şehirlerde yaşıyor.
Türkiye bu göçle bütün gerçeğiyle gün yüzüne çıktı. Bugün
nüfusumuzun yüzde 80i şehirlerde yaşıyor. Türkiye bu göçle,
değerli arkadaşlarım, bütün gerçeğiyle artık görülmeye
başladı. Şehirlerde, taşınmaya başlayınca,
görünür hâle geldi. Bu Aleviler nereden çıktı? Bu Kürtler nereden
çıktı? Bu başörtülüler nereden çıktı? Eskiden yoktu
bunlar. demek, Türkiye hakkındaki cehaletin itirafıdır.
Bunların hepsi bu toprakların yüzlerce yıllık
gerçeğidir değerli arkadaşlarım.
Reformları
ve düzenlemeleri halkımız, milletimiz hak ettiği için
yapıyoruz. Sayın Başbakanımız defalarca, hukuksal ve
ekonomik reformları Avrupa Birliği kriterlerine uymak için
değil, insanımız hak ettiği için
yaptığımızı deklare etti. Bu, çok önemli bir devlet
adamı tavrıdır. İşte bakın, TRTde dün Kürtçe
yayın başladı. Alevi açılımını da aynı
perspektifte değerlendirmeliyiz. Alevi
yurttaşlarımızın inançları ve yaşam tarzları
hürmete layık olduğu ve bu onların en tabii hakkı
olduğu için bu açılımı yaptık.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Günaydın, günaydın!
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Ancak, kendilerini Kürt halkının temsilcileri
olarak ilan eden ama hiçbir zaman bu temsil yetki ve yetkinliğinde olmayan
bir grup, terörü hak arama yolu olarak görmekten, bir türlü vazgeçmeyerek
milletimizin çıkarlarına aykırı davranmaktadır. Bu
arkadaşlarımız ne yazık ki, yapılan reformları
görmezden gelmekte, halkımızın barış ve huzur içinde
yaşaması için yapılan girişimleri sekteye uğratmaya
çalışmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım, bizler, seçim bölgemiz Vana gittiğimizde,
yaptığımız hizmetlerle, alnımızın
akıyla gidiyoruz, bunun onur ve mutluluğunu halkımızla
birlikte yaşıyoruz. Cam kırarak, araba yakarak tahribat yapan ve
hizmet değil laf üretenleri halkımızın sandığa
gömeceğini de çok iyi biliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemide açılacak
bir oyuktan dolacak su hepimizi götürür. Batarsak hep beraber batarız.
Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Alevi, Sünni ya da gayrimüslim; bu ülkede yaşayan
hiçbir kesimin tek başına mutluluğu ve huzuru bulmasına
imkân yoktur. Kaderimiz, uğruna hep beraber canlar verdiğimiz
mukaddes bir iple birbirine bağlıdır. Bu ülkenin bir kesimi
mutlu değilse diğeri de mutlu olmayacaktır.
Ben burada
Yaşasın birliğimiz, yaşasın kardeşliğimiz,
yaşasın Meclisimiz, yaşasın Türkiyemiz. diyerek hepinizi
saygıyla selamlıyor, bütçemizin milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Demirtaş, buyurun.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, Sayın Hatip
konuşmasında işte Vanda araba yakanları, cam
kıranları sandığa gömeceğiz. dedi.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sizinle ne ilgisi var?
İKRAM
DİNÇER (Van) Yarası olan gocunur.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Araba yakanlar, cam kıranlar seçime
giriyorlar kastıyla ifade etti. Müsaade ederseniz ben bu konuda kısa
bir açıklama yapmak istiyorum.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Niye üzerinize
alınıyorsunuz? Siz öyle bir şey yapmazsınız.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Vanda iki partinin milletvekili var,
DTP ve AKP. Dolayısıyla zımni olarak bizi kastetti.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Siz öyle bir şey yapıyor
musunuz?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Van) Müsaade ederseniz bu hususta bir açıklama
yapmak istiyorum.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Cam mı kırıyorsunuz? Cam kıran siz
misiniz? Araba yakan siz mi varsınız?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, kimi
kastettiğini açıklasın.
BAŞKAN
İkram Bey, DTPyi mi kastettiniz?
İKRAM
DİNÇER (Van) Hayır Başkanım. Benim konuşmam gayet
açık.
BAŞKAN
Biliyorum, herhangi bir
İKRAM
DİNÇER (Van) Ben orada, cam kıran, araba yakanlardan bahsettim.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Onlar seçime mi giriyor? Cam
kıranlar partisi mi var, araba yakanlar partisi mi var?
AHMET YENİ
(Samsun) Ya, niye üzerinize alıyorsunuz bunları?
BAŞKAN
Bakın, Sayın Demirtaş
Sayın Demirtaş
Sizi
kastetmediğini söyledi.
AHMET YENİ
(Samsun) Siz alınmayın. Sizi kastetmiyor.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz
BAŞKAN Ama
kayıtlara girdi. Sizi kastetmediğini, parti olarak sizi
kastetmediğini söyledi.
EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkan, Yarası olan
gocunur. da kayıtlara girsin.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Cam kırma, araba yakma
olaylarıyla zımni olarak partimizi kastetti.
AHMET YENİ
(Samsun) Yahu, niye üzerinize alıyorsunuz bu işleri?
BAŞKAN Ama
söyledi. Yani sizi
Şimdi, hatibi zorla Böyle dedi. diye dedirtebilir
miyiz? Diyor ki: Hayır, ben DTPyi
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İKRAM
DİNÇER (Van) Sayın Başkan kendisi Ben mi cam
kırdım, arabayı yaktım? demek istiyor. Ne demek istiyor?
Onu bir açıklığa kavuşturun Sayın Başkan.
AHMET YENİ
(Samsun) Yani siz mi yaptırdınız bu işi?
İKRAM
DİNÇER (Van) Yani siz mi yaptınız?
BAŞKAN Bir
saniye
Bu Mecliste ha bire, niyet okunmasına dair birbirinizi
suçluyorsunuz -bütün milletvekilleri için konuşuyorum- herkes birbirinin
niyetini okuduğuna dair.
Şimdi, sizi,
bakın, ben dinledim, herkes de dinledi, kayıtlara da geçti.
Şimdi, beyefendiye de sordum: Demokratik Toplum Partisini mi kastettiniz?
Hayır. dedi. Dolayısıyla sizi kastetmediğini ikrar etti.
Daha bunun ötesinde ne yaptırabiliriz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Kimi kastettiğini açıklasın.
AHMET YENİ
(Samsun) Siz de camları kırmadığınızı
söyleyin.
BAŞKAN
Evet, 14.00te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
22nci madde
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, madde
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Orhan
Yok.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, bütçe dönemlerinde her toplum kesimi bütçede kendisini
görmek ister. Bizler de milletvekili olarak toplumun beklentilerini
soru-cevapla gündeme getiriyoruz. Ama ne yazık ki Sayın Maliye
Bakanı hem cevap vermeme alışkanlığını hem
siyasi üslubunun tersliğini sürdürüyor: Sen bilmezsin, Sen
anlamazsın, 2002 şöyle. Biz 2002yi sormuyoruz. 2002nin
mirası olmasa siz şimdi burada olmazdınız Beyefendi.
Asgari
ücretlinin sorunu ne olacak?.. Sulama elektrik borcu, sicil affı gelecek
mi? Doğal gaz bağlatamayan emekli ne olacak?, Özürlülerin durumu
nedir? Öğrenci kredisini ödemeyen insanlara haciz gidiyor; bunları çözecek
misiniz? sorularının cevabı çözeceğim veya
çözmeyeceğimdir. Ama görüyoruz ki cevap vermeme
alışkanlığını hâlen sürdürüyor ve siyasi üslubu
da çok saygısızca; Sayın Maliye Bakanı milletvekillerini
alaya alıyor.
Bu bütçenin, ben
faydalı olacağına inanmıyorum. Bu sorularıma cevap
alamadığım için de bu bütçeyle ve Sayın Maliye
Bakanının önderliğinde ülkemizin geleceğini Allah
hayırlara vesile etsin diyorum. Ama bu üslubun da Parlamentoya faydası
olmayacağını tekrar tekrar belirtiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Enöz
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Enöz yok efendim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakanım, sorum direkt size
değil. Dün bu kürsüden bir hatip, Malatya İnönü Üniversitesi ve
Turgut Özal Tıp Merkezi ile ilgili bilimsel olmayan bir açıklama
yapmış ve ihbar etmiş size. Lütfen, sizden ricam, Hükûmetten
ricam, Malatya İnönü Üniversitesinin ve Turgut Özal Tıp Merkezinin
bilimsel yönünü ağzına alma kimsenin haddi değildir. Eğer
bir ihbar yapıyorsa, Türkiye hukuk devletidir, sayın milletvekili
gitsin, oraya ihbar etsin. Lütfen, sayın milletvekilinin
ihbarını bilimsel olarak Sağlık Bakanlığında
değerlendirip sayın milletvekiline cevabını verecek
misiniz? Ve Malatya İnönü Üniversitesi ve Turgut Özal Tıp Merkezinin
kurumsal kimliğine hakaret etmek kimsenin haddi değildir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
Türkiyede ATM memurluğunun ortadan kaldırılmasına yönelik
bütçede herhangi bir önlem alınmamıştır. Bu memurların
ülke ekonomisi üzerinde oluşturduğu kambur nasıl giderilecektir?
BAŞKAN
Sayın Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
önergelerle yaptığınız yaklaşık 3,6 milyar YTL
tutarındaki kesintiyi memur ve emeklilere maaş artışı
şeklinde aynen yansıtıp yansıtmamayı düşünüp
düşünmediğinizi sormuş, düşünmeniz hâlinde buna yasal bir
engel olmadığını belirtmiştim. Tarımsal destek ve
yatırım harcamalarını mali disiplin amacıyla
azalttığınızı ifade ederek memur ve emeklilerin
maaşlarına yansıtamayacağınızı zımnen
ifade ettiniz. Sayın Bakan, millet bizi dinliyor, daha yirmi gün önce bu
bütçe Komisyonda görüşüldü, mali disiplin yirmi gün önce
aklınıza gelmedi de bugün mü geldi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Bakanımızdan saygı çerçevesinde cevap bekliyorum.
Sayın Bakan,
yaşanan krizin bizden kaynaklanmadığını söylüyor. IMF,
16 Kasım 2007de Hükûmete verdiği raporda ülkemizin dünyanın en
kırılgan ekonomisi olduğu uyarısını yaptı.
Ayrıca, Sayın Bakana da somut olarak soruyorum: Küresel krizin
yaşandığı bu dönemde kaç ülke IMFle anlaşmıştır?
G-20 ülkeleri içerisinde Türkiyeden başka IMFle anlaşan ülke var
mıdır? Yedi yıl sonra neden IMF ile anlaşmak zorunda
kalıyoruz? Israrla 2002 öncesini suçlarken, 2002den bugüne, 2008in
Mayıs ayına kadar IMFle birlikte olduğumuz bir gerçek. 2008in
Mayısından bu yana IMFsiz devam ediyoruz. Biz yedi yıl sonra
neden IMFle masaya oturmak zorunda kaldık? G-20 ülkeleri içerisinde
Türkiyeden başka IMFle anlaşan ülke var mı? Lütfen
cevaplayın.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bütçeyi sunuş konuşmanızda Halkımız tasarruf etmesini
bilmiyor. dediniz. Aynı konuşmanızda
kullandığınız Yastık altında halkımız
altın biriktiriyor. ifadesi yurttaşlarımız arasında
gerçekten derin bir infiale sebep oldu. Dün
açıkladığınız asgari ücrette 24 liralık zamla
halkımızın, bırakın altın biriktirmeyi, ekmek
parası götürecek gücü var mı? Bu konuda samimi misiniz? Siz
yakın çevrenizdeki türedi zenginlerle vatandaş çoğunluğunu
karıştırıyorsunuz.
Sayın Bakan,
biraz önce Sivas Gürün Ziraat Odası Başkanı aradı.
Çiftçilere ödenmesi gereken 2007 yılı makine ve ekipman parası
Sivasta ödenmedi. Bu parayı ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın
Ağyüz asgari ücretin durumundan bahsetti, yalnız benim tutumumla
ilgili maalesef Saygısızca. diye ifadede bulundu. Bunu bir defa
reddediyorum, kendisinin de bunu geri almasını istiyorum. Benim
tutumum hakkında Saygısızca. ifadesini kullandı, bunu
geri almasını istiyorum Sayın Başkanım.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kimden geri alacak, onu anlamadım?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Aslanoğlu
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ben saygı duymaya davet ediyorum.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, Sayın Bakan kimden davette
bulunuyor, anlayamadım?
BAŞKAN
Şimdi, bakın, her soru-cevapta bu sistem sürdüğü zaman kimse
kimseyi dinleyemiyor, kimse kimseyi anlamıyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ama Sayın Bakanı anlayamadık Sayın
Başkanım, kimden özür bekliyor?
BAŞKAN Anladım
Şimdi bakın
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Toplumdan özür dilemesi gereken Sayın Bakanın
kendisi.
BAŞKAN
Tamam o zaman, böyle devam edelim, beş dakika dolsun, benim için mahzuru
yok; Sayın Özdemir, hiçbir mahzuru yok.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) 24 YTL ile altın biriktirmeyi vatandaştan
nasıl bekliyorsunuz? Asıl siz vatandaştan özür dilemelisiniz!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Yahu bir dinleyin ya! Bir dinleyin Allah aşkına!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben herkesi burada saygıyla dinliyorum,
herkese saygıyla cevap vermeye gayret ediyorum. Benim
cevaplarımı beğenirsiniz beğenmezsiniz, ben herkesin
beğeneceği cevabı vermek mecburiyetinde de değilim, ben
gerçekleri burada ifade etmek mecburiyetindeyim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Biz de sizi beğenmek zorunda değiliz!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ama bu tutumunuzla bana
karşı Saygısızca. derseniz, o zaman soru sormayın
bana.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Önce siz saygıyı hak edeceksiniz Sayın
Bakan.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Hayır, öyle bir şey hiç yok.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ama soru soracaksanız bir
saygı çerçevesi içerisinde yapalım bunu, bir anlayış
içerisinde
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) 24 liralık asgari ücrete
yaptığınız zamla, dönüp vatandaşla alay edercesine
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)
bir hoşgörü içerisinde, bir
saygı
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas)
Tasarruf bilmiyorsunuz, altın biriktiriyorsunuz.
derseniz, bu, vatandaşa saygısızlık olur.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Lütfen
Şimdi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, soru sormaya devam
ediyorlar!
BAŞKAN
Sayın Elitaş, biraz evvel konuştum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anlaması lazım herhâlde sayın
milletvekillerinin!
BAŞKAN
Arkadaşlarımız hem soru sordular hem tercihleri bu yönde, ne
yapabilirim Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anlamak istemiyorlar Sayın Bakanı!
BAŞKAN
Yani, olmadığı zaman ne yapabilirim? Öneriniz nedir?
Kayıtlara giriyor.
RECEP KORAL
(İstanbul) Bir kere daha uyarın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biraz daha duyarlı olmasını
herhâlde ikaz edebiliriz.
BAŞKAN
Uyarmaya devam edelim. Aynı şeyi burada da yapanlar oluyor. Yani,
yapacak bir şey yok. Şimdi, soru sorulduğu zaman cevabı
dinlenir. Demin de dediğim gibi beğenirsiniz beğenmezsiniz, onu
tekrar konuşursunuz, o başka bir şey ama hiçbir sorunun
cevabı bu şekilde karşılıklı konuşmayla
alınamıyor. İşte, bakın üç dakika kaldı.
Buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Aslanoğlu İnönü
Üniversitesinin bilimsel olduğundan bahsettiler. Burada bir milletvekili
arkadaşımızın bir konuşmasından bahsederek,
direkt beni muhatap almayan bu ilgili milletvekili arkadaşımızla
ilgili sözlerini ben de kaydettim ama o ilgili arkadaşımızla da
görüşürse veya biz de görüşürüz, söyleriz, daha
açıklığa kavuşur. Burada, herhâlde bir yanlış
anlama söz konusudur.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Dün size ihbar etmiş efendim!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben, tam kesin olarak bilmediğim
bir konu hakkında da konuşmak istemiyorum.
Evet, Sayın
Yunusoğlu, ATM memurluğundan bahsetti. Evet, yani bazı
memurlar, eğer vazifesine gelmiyorsa bunlara gerekli cezalar
verilebilmeli, gerekli işlemler de yapılabilmeli ama bazen öyle
işlemler yapıyoruz ki değerli arkadaşlar, gelmemiş,
etmemiş bir kimseye herhangi bir şey söylediğimiz zaman veyahut
da Sen burayı, yerini doldurmuyorsun, sen buranın gereği
vazifeyi yapmıyorsun. deyip de herhangi bir idari işlemde
bulunduğumuz zaman karşımıza Danıştayın
kararı geliveriyor. Yani her şeyden önce, daha biz oradan tayinini
çıkarmadan neredeyse Danıştay kararı geliyor, diyor ki:
Tekrar yerine verilmiştir, tekrar şu olmuştur, tekrar bu
olmuştur. Bunları bir kökten ele almak lazım. Devletteki bu
etkinliği sağlayabilmek için, bu yarayı diyeyim ben, kökten ele
alıp çözmek lazımdır. Bu konuda belli adımlar
atılmıştır, belli gelişmeler
sağlanmıştır ama bana göre de yeterli değildir. Bu
konuda hakikaten ben de doğrusu bu problemin halledilmesini istiyorum ama
sadece Hükûmete düşen bir konu değildir.
Bu sorularda ve
bundan sonraki sorularda da bu asgari ücret meselesi çok gündeme geliyor ve
gelecek.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bize muhalefet partisinden
arkadaşlarımız kızıyor 2002 geride kaldı, ondan
niye bahsediyorsun? diyorlar. Nasıl mukayese yapacağım ben?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Bakan.
Buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, bakınız, asgari
ücret 2002 yılında 184 lira idi, şimdi 527 lira. Yani bu 3 katından
fazla artmış neredeyse.
MUHARREM VARLI
(Adana) Aradan altı sene geçti Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Enflasyona bakıyoruz, bu kadar
Kaç senede dediniz ya, doğru, altı senede diyelim ama enflasyon yüzde
84 artmış, asgari ücret yüzde 300 artmış, kümülatif olarak.
Şimdi, yani bu mukayeseyi yapmayacağız da ne yapacağız
değerli arkadaşlar? Ne yapacağız yani?
Şimdi, bu
mukayeseyi yapmadan, yani salt olarak bir rakam verdiğiniz zaman o bir
şey ifade etmiyor. Bundan dolayı kızmayalım. Bundan
dolayı bir hazımsızlık da göstermeyin. Dinleyin, ben burada
rakamları söylüyorum.
Bu refah
seviyesini yahut da asgari ücreti bu kadar artırmış olan bir
Hükûmetin herhâlde takdir edilmesi lazım. Bırakın, muhalefetten
takdir falan beklemiyoruz ama hiç olmadı doğruları söyleyelim.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, maddeyle ilgili bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinin (3) üncü ve (7) nci
fıkralarında yer alan yüzde elli ibarelerinin yüzde yirmibeş
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nihat Ergün |
Egemen
Bağış |
Fatih
Arıkan |
|
Kocaeli |
İstanbul |
Kahramanmaraş |
|
Ahmet Yeni |
Orhan Karasayar |
Birnur
Şahinoğlu |
|
Samsun |
Hatay |
Samsun |
|
|
Durdu Mehmet
Kastal |
|
|
|
Osmaniye |
|
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Büyümeye devam edin, büyümeye!
BAŞKAN
Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinin
Değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksızın okunur ve oylanır. hükmü gereğince
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
Tasarısının 22 nci maddesinin, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi aşamasında (1) inci ve (5) inci
fıkralarında yer alan yüzde ellisini ibarelerinin yüzde
yirmibeşini şeklinde değiştirilmesi nedeniyle (3) üncü ve
(7) nci fıkralarının da değiştirilen fıkralara
uyumunun sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi
okutuyorum:
Sözleşmeli
personele ilişkin esaslar
MADDE 23 (1)
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen
kamu idare, kurum ve kuruluşlarında, ilgili mevzuatı
uyarınca kadro karşılıksız, 657 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ve ek geçici 16 ncı
maddesi ile yükseköğretim mevzuatı uyarınca kullanılacak
sözleşmeli personel pozisyonlarına ilişkin, unvan, sayı ve
ücretler ile tip sözleşme örneği Maliye
Bakanlığının vizesine tâbidir. Kadro
karşılığı çalıştırılan
sözleşmeli personel için sadece tip sözleşme örneği vizesi yapılır.
Anılan idare, kurum ve kuruluşların 2008 yılındaki
vizeli mevcut pozisyon ve tip sözleşme örnekleri yeni bir vize
yapılmasına gerek kalmaksızın 2009 yılında
kullanılmaya devam olunur. Bu pozisyonlarda 2008 yılında
istihdam edilen personelden, 2009 yılında görevlerine devam etmeleri
uygun görülenlerle, mevcut sözleşme ücretlerine 2009 yılı için
mevzuat uyarınca yapılacak artışlar ilave edilmek suretiyle
yeni sözleşme yapılır.
(2) Birinci
fıkrada belirtilen idare, kurum ve kuruluşlarda ilgili mevzuat
hükümlerine dayanılarak istihdam edilecek yeni sözleşmeli personelin
belirlenmesine yönelik herhangi bir işlem yapılmadan önce, personel
sayısı ve nitelikleri hususunda Maliye Bakanlığından
izin alınması şarttır.
(3) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve
(IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, döner sermayeler,
belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların
müessese ve işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre
kurulmuş olanlar hariç) ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
kapsamı dışında kalan kuruluşlarda, sözleşmeyle
çalıştırılacak personel hakkında 6/6/1978 tarihli ve
7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasına
devam olunur.
(4)
Yukarıdaki fıkralar kapsamında vize edilmiş pozisyonlarda,
birim, nitelik, unvan, isim, tip sözleşme değişiklikleri ile
mevzuat uyarınca yapılması gerekenler dışındaki
ücret değişiklikleri Maliye Bakanlığına vize
ettirilir.
(5) Kanun,
uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı
programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile
hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için ve yılı ödeneğini
aşmamak kaydıyla yapılacak yeni vizeler dışında,
2008 yılı sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir
şekilde aşılamaz.
(6) 5393
sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel
çalıştırılması konusunda birinci, ikinci, dördüncü ve
beşinci fıkra hükümleri uygulanmaz. Belediyeler, il özel idareleri ve
mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmelerinde,
anılan Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel
istihdamı mümkün olan hizmetlerde (anılan maddenin dördüncü
fıkrasında sayılan unvanların dışında olmak
ve o hizmet için ihdas edilmiş kadro bulunmamak kaydıyla kısmi
süreli olarak çalıştırılacak sözleşmeli personel
hariç) 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına
göre ayrıca sözleşmeli personel istihdam edilemez.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkana aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 23üncü maddesinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere, dün
partimizin parti meclisi toplantısı vardı. Bu nedenle birkaç kez
genel merkeze gidip gelmek zorunda kaldım. Mecliste
bulunmadığım sırada Sayın Bayram Özçelik, eksik
olmasın, bayağı kulaklarımı çınlatmış.
Bu konuşmayı benim de oturumda bulunduğum sırada
yapmış olmasının çok daha etik olabileceğini
düşündüm. Ancak, Sayın Özçelikin benim konuşmamdan bir hayli
gocunmuş olacağı belli ki bu tarz bir üslup sergilemiş.
Oysa Sayın Özçelik, herkesten daha iyi bilir ki, benim konuşma
tarzımda belleklere girme, iz bırakma ve halkın konuşma
dili vardır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi sözcülerinin yaptığı gibi,
konuşmalarımda, izleyicileri birtakım rakam
karmaşaları içine sokarak kafalarını
karıştırmam. Bir sürü boş vaatlerle, gerçekleri
yansıtmayan konularla gündemi meşgul etmem. Bunun yerine, görsel
olarak konuşup, konunun izleyiciler ve sizlerce daha
anlaşılır olmasını isterim.
Sayın
Özçelik konuşmasında, kürsüye hayvanat bahçesi kurduğumu
söylüyor. Oysa, kendisi de çok iyi bilir ki, Burdurumuz bir tarım ve
hayvancılık bölgesidir ve yine üreticilerimize kürsüde
gösterdiğim koyunun, keçinin, ineğin Burdur yetiştiricisine
büyük çapta ekonomik getiri sağladığını ve yine
yetiştiricilerin bu konularda büyük mağduriyetler
yaşadığını çok iyi bilmektedir. Benim burada şov
yapmadığımı, kimseyi ve hiçbir kesimi
suçlamadığımı herkes çok iyi biliyor. Ben bu konulardaki
ihmalleri dile getirerek, bu hayvanlarımızın
sayılarının her geçen gün azaldığını, yok
olmaya yüz tuttuğunu ve bunun da millî ekonomimize zarar verdiğini
belirttim.
BAŞKAN
Sayın Özkan, artık, konuya dönebilir misiniz.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Geçiyorum Sayın Başkan.
Ancak, Sayın
Özçelikin benim yokluğumda şov yaparak beni yalancılıkla
suçlamış olmasını kendisine hiç
yakıştıramadığımı buradan belirtmek isterim.
Bayramda süt toplanmadığını söyledim. Buna yalan diyor
Sayın Özçelik. Oysa, bu gerçektir değerli arkadaşlarım.
Burdurda bu toplanmadı, memurlarımız, amirlerimiz gittiler o
sütleri köylülerden -ücretsiz takdim ettiler- aldılar, kimisi peynir
yaptı, kimisi yoğurt yaptı.
Ayrıca,
Sayın Özçelik, kendi partililerime mesaj çekip, Ben kürsüye
çıkacağım, orada güzel bir şov yapacağım.
dediğimi belirtiyor. Oysa mesajım cep telefonumda hâlen
kayıtlı. Mesajda: Meclis TVde bir konuşma yapacağım.
Bilgilerinize. diyorum ve yeni yıllarını kutluyorum. Burada ne
Şov yapacağım. kelimesi var ne de Beni iyi takip edin.
kelimeleri.
Sayın
arkadaşım Bayram Özçelik diş hekimidir. Ahırı,
ağılı, kümesi, hasta olan bir buzağının
başında ağlaşan insanları, doğum yapmış
bir ineğin başında insanların sevincini, tavukları,
kazları, ördekleri gözlerinin önünde diri diri yakılan, toprağa
gömülen köylülerimizin feryadını bilmez.
BAŞKAN
Sayın Özkan, verdiniz cevapları.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Geçiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Artık bütçe konusuna geçin.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) Geldi Bayram Özçelik.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Geldim
Geldim
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Geldi
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, müdahale etmeyin, rahat
konuşsun.
BAŞKAN Dün
anlattı, cevabını da verdi; tamam.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Tamam Başkanım, geçiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dün de belirttiğim gibi bizim tüm çabamız
mevcut sorunları dile getirmek, çözüm getirmek. Siyaset, çözüm bulma
sanatı, sorun çözme sanatı. Bizim mücadelemiz işçimizin,
memurumuzun, esnafımızın, köylümüzün, emeklimizin, yetiştiricimizin
refah seviyelerini yükseltmektir; mutlu ve insanca yaşamalarını
sağlamaktır. Tüm çabamız bunun içindir. Burada birbirimizi
suçlamakla, eleştirmekle kimseye faydamız dokunmaz. Mesele bizlerin kendi
arasındaki sorunlar değil, görevimiz ve sorumluluğumuz da
ülkenin sorunlarını, bunları çözümlemektir.
Görüşülmekte
olan 23üncü madde sözleşmeli personele ilişkin esasları
düzenleyen bir maddedir. Burada 657 sayılı Kanunun 4üncü maddesi
ile yükseköğretim mevzuatı uyarınca kullanılacak
sözleşmeli personel pozisyonlarına ilişkin unvan, sayı ve
ücretler ile tip sözleşme örneğinin Maliye
Bakanlığının vizesine tabi olduğundan söz
edilmektedir. 2008 yılındaki vizeli mevcut pozisyon ve tip sözleşme
örnekleri yeni bir vize yapılmasına gerek duyulmaksızın
2009 yılında kullanılmaya devam olunur. Bu maddede
sözleşmeli personelle ilgili düzenlemeler yapılmaktadır ve bu
bir prosedür gereğidir. Bu nedenle maddeye katılıyoruz ve
destekliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada geçici işçilerimizin
sorunlarını geçen dönem sizlerle paylaştık. Geçici
işçilere 2006 yılında bir kadro verdik. Ancak, 2006
yılını bir milat gibi algıladık. O yıl ormanda,
şeker fabrikalarında ve kamuda çalışan, o yıl
içerisinde girmiş olsa bile altı ayını tamamlamış
geçici çalışanlara kadro verildi. Hâlbuki bu fabrikalarda ve kamunun
değişik birimlerinde on yıldır, on beş
yıldır, yirmi yıldır çalışan, o yıl
içerisinde yalnız altı ay çalışma süresini dolduramayan
binlerce insanımız vardı, onlar bu kadro işinde mahrum
oldular.
Bunlar, bu
taleplerini yetkililere iletmek isteyen işçiler; ki, bu işçilerimiz
gerçekten çalıştılar, yoruldular, ürettiler, şeker
fabrikalarında imalat yaptılar. Yüce Önder Atatürk diyor ya:
Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar
önce haysiyetlerini, daha sonra istiklal ve istikballerini kaybetmeye
mahkûmdurlar. Bu işçilerimiz gerçekten çalıştılar,
ürettiler, yoruldular. Haysiyetlerini korudular, istiklal ve istikballerini
korudular ama biz bunların istiklal ve istikballerini koruyamadık.
Kanunla koruyamadık. On beş yıl çalışmış,
yirmi yıl çalışmış bu işçilerimize altı ay
çalışma koşulunu getirerek, 2006 yılında altı ay
çalışma koşulunu getirerek, kadro vermedik. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu konuyla ilgili, Anayasa Mahkemesine gittik, sürecin
tamamlanmasını dört gözle bekliyoruz.
Bu insanlar o
Sıhhiyede feryat ediyordu: Ben on beş yıl
çalıştım, yirmi yıl çalıştım. Üniversitede
iki çocuk okutuyorum. Ancak, üç ay, dört ay bu şeker fabrikasında
çalışıyorum. Elim hamur, karnım aç. Onun
dışındaki süreçlerde kimimiz fırında
çalışıyor, kimimiz taksi şoförlüğü yapıyor,
kimimiz sıvacılık yapıyor, kimimiz boyacılık
yapıyor. Biz mağduruz. Sağlık güvencemiz bu yeni Sosyal
Güvenlik Yasasıyla verildi ama maaş alamadığımız
için mağduruz. diyorlardı. Bu işçiler gerçekten bu ülkeye katma
değer yarattılar. Bunlara, burada, Millet Meclisinde bir çözüm bulup
-bu işçilerimiz yaklaşık 2.500 civarında- mutlaka ve
mutlaka bir kadro vermemiz gerekiyor. Bu kadro Maliye
Bakanlığından beklenmektedir.
Gelen mesajlara
göre, sözleşmeli personelin çoğu ailesinden ayrı yaşamak
zorunda kalıyor. Boşananlar var, evlenemeyenler var. Sözleşmeli
personel eğitimlere devam edemiyor. İş güvencesinden yoksun.
Hizmet veremiyor. Sözleşmeli personelin sendika üyesi olmasına imkân
tanınmıyor, hakkını araması,
sıkıntılarını aktarması ve sorunlarının
çözümü için birlikte hareket etmesi önleniyor. Sözleşmeli personel bugün
eş durumu tayini ve becayiş hakkı verilmemesi nedeniyle işi
ile ailesi arasında bir tercihe zorlanmaktadır.
Mağdur
edilen ve sorunları görmezden gelinen sözleşmeli personelin güçlü ve
gür sesini Hükûmete duyurmak için -biraz önce de söylediğim gibi-
Sıhhiyede mitinglerinde aralarında bulundum. Gerçekten 12 araçla
gelmişler, 2 minibüsle gelmişler, 12 otobüs. Diyorlar ki: Yani
komşudan, eşten, dosttan para bularak bu yolculuğu
gerçekleştirdik. Biz burada sizlerden görev almak istiyoruz. Hatta 13
tanesini temsilci olarak belirlediler. Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Merkezinde Şükrü Ayalan Beyle görüşmeye gittiler. Bunlar bu
görüşmenin sonucunda ne yapıldığı öğrenmek
istiyorlar. Çünkü bunlar Türkiye'nin Vanından vardı, Burdurundan
vardı, Eskişehirinden vardı, Alpullusundan, Afşinden,
Konyadan, Elbistandan yani şeker fabrikalarının olduğu
bölgelerden gelen insanlar. Bu insanların sorunlarına çözüm
bulmamız gerekiyor çünkü -demin de bahsettim- gerçekten sorunları çok
büyük.
Sağlık
Bakanlığında çakılı sözleşmeli statüyle
çalışan sağlık personeli tayin hakkı
olmadığı için sıkıntılı günler
yaşıyor. Görev yaptıkları illerden ayrılma
şansları olmayan kimi personele aileler kız vermek istemiyor,
kimi yuva kuramıyor, kimi eğitimden mahrum kalıyor.
Sözleşmeli personel eş durumundan tayinlerin açılmasını
ve uygulamanın gözden geçirilmesini istiyor. Sözleşmeli personel
bugün eş durumu tayini ve becayiş hakkı verilmemesi nedeniyle
işi ile ailesi arasında bir tercihe zorlanmaktadır. Birçok
sözleşmeli personelin aile bütünlüğü zarar görmekte, yuvaları dağılmaktadır.
Askerlik dönüşü işe başlamakta sıkıntı yaşamaktadırlar.
Aynı iş
yerinde farklı mali ve sosyal haklara sahip personel olması
çalışma barışını zedelemektedir. Bunların
dışında daha birçok sorunlarla sözleşmeli personel
çalışma hayatını sürdürmeye devam etmektedir. Bu sorunlar
Meclis çatısı altında çözüme ulaştırılmalı,
sorun ortadan kaldırılmalıdır.
Bakın, siz
ilim ve hikmet sahibisiniz. Biliminizden bu insanlar yararlanmak istiyor. Biz
burada ne söylüyoruz? Biz şunu söylüyoruz:
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum tamamlayın lütfen.
Buyurun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Biz söylüyoruz ilmi hikmetten, siz söylüyorsunuz
kilimi kim çaldı mektepten. Biz burada sorunun çözülmesini istiyoruz.
Soruların gerçek cevabının halk adına,
vatandaşlarımız adına, millet adına düzgün olarak
cevap verilmesini talep ediyoruz. Artık, yok kadrolu, yok
sözleşmeli, yok ders ücretli, yok 4/Bli, yok 4/Cli, yok
sınıf öğretmeni, yok branş öğretmeni, yok Her
köye bir tarım gönüllüsü ibarelerini bitirelim, tek tip bir memur, tek
tip bir işçi statüsüne geçelim dileklerimle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mehmet Akif Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözleşmeli personele ilişkin
esasları düzenleyen 23üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin malumu olduğu üzere
Anayasamız Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğunu
hükme bağlamış, aileyi de toplumun temeli
saymıştır. 657 sayılı Yasa ise önemli projelerin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart
olan zaruri ve istisnai hâllere münhasır olmak üzere, özel bir meslek
bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde sözleşmeli
personel çalıştırılmasına müsaade etmiştir. Ancak
Anayasa ve 657 sayılı Yasaya rağmen, Hükûmetiniz, kamu
personelini hukuk devletine yakışmayacak şekilde sözleşmeli
ve kadrolu olarak ayırmakta, yasada istisnai ve geçici olmak
şartıyla izin verilen bu uygulamayı genelleştirerek sürekli
kılmaktadır. Özellikle Millî Eğitim ve Sağlık
Bakanlığının başını çektiği bu
uygulama, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında hızla
yayılmaktadır.
Sözleşmeli
personel istihdamına bir göz attığımızda birden fazla
pozisyon görmekteyiz, hatta Hükûmetinize sözleşmeli uygulaması da
yeterli gelmemekte, ücretli öğretmen, vekil ebe, hemşire
istihdamı yoluna gidilmektedir. Özlük ve mali hakları birbirinden
farklı çok çeşitli pozisyonlarda personel istihdamı, neticede
kamu yönetiminde karmaşaya sebep olmaktadır.
Bizce Hükûmetin
bu işte bir tek amacı var: Kamu görevlilerini terbiye etmek,
tepelerinde Demoklesin kılıcı gibi durmak, hiçbir hak iddia
edemeyecek memur köleler oluşturmak. Neden dersiniz? İzah edeyim: Bir
defa, sözleşmeli personele tayin hakkı verilmemekte, özellikle
eş durumu tayin hakkından mahrum edilen personelin aile bütünlükleri
parçalanmakta, evli olup farklı illerde çalışan personel
eşi veya işi arasında tercihe zorlanmaktadır. Bekâr
personel ise bu şartlarda evlenmeye dahi cesaret edememekte, hiçbir
iş gücü kaybına ve maliyet artışına sebep olmayan
becayiş hakkı dahi sözleşmeli personele
tanınmamaktadır. Siz, anayasal bir zorunluluk olan askerlik hizmeti
için görevinden ayrılan personeli askerlik görevi dönüşü görevine
tekrar başlatmayarak dava açmaya zorluyorsunuz. Dava açıldığı
zaman göreve iade edileceğini bildiğiniz hâlde, bu konuda bir
düzenleme yapmıyorsunuz. Neticede, mahkeme süresince personel mağdur
oluyor, hem hizmet aksıyor hem benzer yüzlerce karara rağmen
mahkemeleri meşgul ediyor, yani yargı kararlarını
etkisizleştiriyor hem de maddi ve manevi yönden devletin hak kaybına
sebep olarak görev suçu işliyorsunuz.
Başka ne
yapıyorsunuz? Sözleşmeli personel arasında farklı ücret
uyguluyorsunuz. Aynı statüde, aynı görevi yapan personel
arasındaki ücret farklılıkları iş barışını
zedelemekte, Anayasamızın eşitlik ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir. Bu personele kadro ve terfi
imkânı vermeyerek görevde yükselme hakkını gasbediyorsunuz.
Mesela, sözleşmeli öğretmenlerin idareci veya müfettiş olma
hakkı yok, hizmet puanları yok, eş, çocuk, doğum
yardımları yok, ücretleri her ilde farklılıklar gösteriyor,
sözleşmeleri yıllık olarak yenilenmek zorunda.
Millî Eğitim
Bakanlığında 50 bini, Sağlık
Bakanlığında 60 bini aşkın sözleşmeli personel,
yukarıda belirttiğim sıkıntılarla boğuşarak,
büyük bir özveriyle görev yapmaya gayret ediyor.
Son olarak,
sizlere sözleşmeli personelin sorunlarını içeren ve Türkiye
Kamu-Sene bağlı Türk Sağlık-Sen yönetimi tarafından
toplu görüşmelerde Sayın Bakana, birçok milletvekiline ve
şahsıma da sorulan Sağlık Bakanlığında
sözleşmeli olarak görev yapan personelin şikâyetlerinden birkaç
tanesini okumak istiyorum:
Muştan bir
bayan: Eşim 4/B statüsünde çalışıyor. Dört aylık
bebeğimiz var. Ben Muştayım, eşim İstanbulda,
bebeğimiz Malatyada. Bu duruma hangi anne, hangi baba dayanır? Bu
durumda istifa etmekten başka çarem yok. Biz ne yapalım? Bekleyelim
mi? Umut var mı? Eşimin durumu çok kötü. Emeğine mi yansın,
çocuğuna mı, bana mı? Bu maili Bakanın
okumasını isterim. Bu mu sosyal hukuk devleti?
İstanbuldan
bir bayan: Ben evlenmek istiyorum. Eşim olacak kişi asker ve
haziranda doğuya tayinci. Ben 4/Bli olduğum için ayrılmak
durumundayım. İstifayı bile göze aldım. Ancak sevdiğim
bunu kabul etmiyor. Beklemekle olmuyor. Becayiş hakkım yok. Tayin
hakkım zaten yok. Özelde çalışayım diyorum, doğuda pek
özel yok. Söyleyin, şimdi ben ne yapayım? Hayatımın en
güzel kararını nasıl vereyim? Üstelik onu severken elim kolum
bağlı. Ne olur yardım edin, gerçekten çok zor durumdayım.
Yine
İzmitten bir erkek; Benim sorunum bütün 4/Bliler gibi askerlik. Ben
askere gitme hazırlığındayım ve döndüğümde ne
olacak bilemiyorum. Bana yardımcı olursanız sevinirim.
Böyle yüzlerce,
binlerce mail, sızlanma, şikâyet var. Bu kürsülerden sürekli
muhalefetin bir çözüm, öneri getirmediğini, yapıcı muhalefet
yapmadığını söylüyorsunuz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, tespit ettiğimiz eksikliklerin ve
yanlışlıkların düzeltilmesi için yapıcı
önerilerimizi defaatle bu kürsüden dile getirdik, getirmeye de devam
edeceğiz. Ancak siz, muhalefetin bu zamana kadar ak dediği hangi
şeye kara demediniz? Hangi öneri ve teklifimizi kabul ettiniz?
İşinize öyle geldiği için Türkiye'yi vekâlet cennetine
çevirdiniz. Yetmedi, sözleşmeli personele azap çektiriyorsunuz.
Hatırlarsanız millî geliri 10 bin dolara
çıkarmıştınız, bununla çok övünüyordunuz ancak 10 bin
dolar gelire rağmen nüfusun yaklaşık yüzde 20sini nasıl
yoksullaştırıp yardıma muhtaç ettiğinizi bir türlü açıklayamadınız.
Yardım fakir vatandaşlarımızın en doğal
hakkı ancak ben ülkesinin fakirliğiyle övünen başka bir hükûmet
görmedim.
Maliyeden kadro
mu alıyorsunuz, personel reformu mu yapıyorsunuz ne yaparsanız
yapın, bizden de katkı ve destek isterseniz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına size söz veriyoruz, her türlü katkı ve
desteğe hazırız. Hiçbir hukuk ve hakkaniyet ilkesiyle
bağdaşmayan, sözleşmeli personelin sorunlarını
çözelim.
Bu duygularla
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, beni sabırla
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın
İbrahim Binici.
Buyurun
Sayın Binici. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) 2009
Yılı Bütçe Kanun Tasarısının görüşülmekte olan
maddesi üzerine Demokratik Toplum Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik politikaların toplumda
yol açtığı en derin etkilerinden biri de kişiler
arasındaki gelir dağılımındaki uçurumdur. 2007deki
bölüşüm ilişkilerine bakıldığında önceki
yıllara göre bir olumlu gelişmeden söz etmek olası
değildir. TÜİKin şaibeli gelir ve tüketim anketleri, yoksulluk
analizi gibi araştırmaları bölüşüm ile ilgili güvenli
bilgileri vermemektedir. Ancak işsizlik, reel ücret ve tarımsal
verilerinden bir bölüşüm fotoğrafı çıkarmak da mümkündür.
Resmî açık işsizliğin büyüme iddialarına karşın
yüzde 10da katılaşması 2007de de sürdü. Resmî verilere göre
işsiz sayısı 2,5 milyonun altına düşmedi. TÜİKin
iş gücü arzını düşük göstererek sakladığı
gerçek işsizlik ise yüzde 20leri, mutlak rakam olarak da 5 milyonu
bulmaktadır. Dolayısıyla gerilemeyen işsizlik hanelerine
yeni gelirler getirmemiştir. TÜİK, 2007 tüketici enflasyonunu
yıllık yüzde 8,7 olarak açıklamıştır. Ancak, alt
ve orta kesimlerin tüketim sepetine daha uygun 130 madde üstünden
yaptığımız araştırma, gerçek tüketici
enflasyonunun yüzde 20nin üstünde olduğuna dair önemli bulgular
içermektedir. İki temel gösterge de ekmekteki yıllık fiyat
artışı yüzde 18, kiradaki fiyat artışı da yüzde
20dir. İmalat sanayisi reel ücretlerindeki gerileme eğilimi 2007de
de sürmüştür. Hükûmetin seçimler nedeniyle
sulandırdığı kamu maliyesiyle hanelere dolaylı bir
gelir damlamışsa da akmamıştır değerli arkadaşlar.
Tarımda
büyümenin negatife dönmesi ve göçler, köylü kesiminde de önemli bir gelir
erozyonu olduğunu göstermektedir.
2007deki seçim
ekonomisinin enflasyonun tırmanmasında etkisi bahane edilerek yeni
zam ve vergiler ise 2008in ilk aylarından itibaren yürürlüğe
sokulmuştur. Ertelenen elektrik, doğal gaz zamlarının
yanında vergi ve harçlarda artışlar da 2008de yine devreye
sokulup milletimize yük olmaya devam etmiştir. Mali disiplinin yeniden
tesisi adına kamuda kemerler hızla sıkılmakta, eğitim
ve sağlık başta olmak üzere sosyal harcamalar budanmakta, kamu
yatırımları kısılıp özelleştirmeye daha da
ağırlık verilmektedir. Türkiye ekonomisine tarihin en derin
krizi olan 2001 daralmasının ardından üst üste
yaşadığı büyüme başarısı öyküleriyle yerli
yersiz övgüler düzülürken ve bu dönemin en önemli kısmında iktidar
olan AKPnin bu başarının da en önemli payını
kendilerine çıkarırken, 400 milyar dolara çıktığı
ve kişi başına 5.500 dolara yükseldiği iddia edilen gelir
pastasının gerçekten sınıflara ve bölgelere göre nasıl
paylaştırıldığından hiç dem
vurmamaktadırlar. Bu çarpık büyümenin getirdiği
katılaşan yüksek işsizlik, azalmayan iç borç yükü, büyüyen özel
sektör borç yükü, askıya alınan sosyal devlet hizmetlerinden ve daha
bir dizi çarpıklıktan hiç de bahsedilmemektedir. Aşırı
değerlenmiş döviz kuru ile abartılı tarzda ölçülen millî
gelir pastasının 2002deki 181 milyar dolarlık
büyüklüğünden, 2006da 400 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştığından
söz edilmektedir. Ancak yaklaşık yüzde 80i kullanılabilir gelir
olarak hanelere giren bu gelirin, haneler arasında nasıl
paylaştırıldığı
araştırıldığında, dünyanın en adaletsiz
gelir dağılımına sahip ülkelerden Türkiye'nin bu makûs
tarihinde bir değişim görülmemektedir. AKP iktidarının ilk
icraat yılı olan 2003te toplam nüfusta yüzde 17,8lik payı olan
kâr, faiz, rant gelir sahiplerinin gelir pastasından aldığı
pay yüzde 53,1 iken, 2006da bu pay yüzde 56,1e çıkmıştır.
Yani büyüyen gelir pastasından esas olarak bu kesimin
faydalanmış olduğu ortadadır. Buna karşılık,
nüfustaki payı yüzde 33ü geçen tarım kesiminin payı, aynı
dönemde 12,7den yüzde 9,5a gerilemiştir değerli arkadaşlar.
Pastayı büyüten ücretli kesimin ise büyüyen pastadan aldığı
payda iyileşme olmamıştır. Gelir
dağılımı, aileler arasında bu adaletsizlikle, bu
çarpıklıkla da sürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yaşanan ekonomik kriz ortamında
tartıştığımız 2009 yılı bütçesinin
sokakta, evde, mutfakta yaratacağı etkileri düşündüğümüzde,
gerçekten halkın huzurunun iyiden iyiye kaçacağı
anlaşılıyor. Bu kriz ortamında ekonomik durgunluğun
had safhada olduğu, esnafın siftah dahi yapamadığı bir
durumda eğer piyasayı canlandıramazsak korkarım ki 2009
yılı esnaf açısından, çiftçi açısından, memur
açısından, işçi açısından, emekli açısından
tam bir hüsran yılı olacaktır. Ekonomiyi canlandırmak için,
hızla vergilerde indirim yaparak maaş ve asgari ücrette
artışa giderek alışverişi artırmak gerekmektedir.
Kredi kullandırma olanaklarının
kolaylaştırılması, birikmiş ve ödenmesi neredeyse
imkânsız hâle gelmiş kredi borçlarının hafifletilmesi ve
gerekirse bir kısmının bankalar ve kamu arasında
paylaştırılarak hafifletilmesi gerekiyor. Ortalık güllük
gülistanlıkken tatlı kârların keyfini süren bankalar ve büyük
işverenler krizden çıkış için de elini taşın
altına koymalıdırlar. Yoksa krizin faturasının
tamamının emekçi, yoksul halka çıkarılması daha büyük
ve ciddi krizlere, sosyal patlamalara yol açacaktır. Buradan AKP
Hükûmetini bir kez daha uyarıyoruz değerli arkadaşlar. Bu
gidişle, sokaklar patlamaya hazır birer bombaya dönüşecektir.
Yoksulluğun yarattığı travmanın boyutları bütün
toplumu yakacak düzeylere ulaşmıştır. Örneğin, dün
açıklanan asgari ücret aylık sadece 24 YTL artışla gerçekleşmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bu asgari ücret, bu toplumla âdeta alay etmektir. 24 YTL
günlük 1 YTLye bile tekabül etmiyor! Asgari ücretlinin nasıl
geçineceğini Sayın Bakana soruyorum. Vicdanlı olmak lazım.
Ankara gibi yerde en ucuz kira 300 YTLdir. Bu insan açlıkla baş
başa kalacaktır. Evet, sosyal arayışlara girecektir.
Çocuğu farklı yerlere girecektir, kapkaç yapacaktır,
hırsızlık yapacaktır değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
2009
yılı bütçesinin ne krizi ne de yoksul halkı dikkate
almadığı açık ve seçik ortadayken bu yasa
tasarısını gönül rahatlığıyla onaylamanız
beklenmemelidir.
Bu nedenle, 2009
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısını reddettiğimizi bu
vesileyle bir kez daha ifade ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Binici.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Mersin Milletvekili Sayın Ömer
İnana aittir.
Sayın
İnan
Yok.
Malatya
Milletvekili Sayın Öznur Çalık.
Buyurun
Sayın Çalık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, ikinci olarak ben söz
istiyorum.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 23üncü
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce sizleri saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
AK PARTİ
İktidarı döneminde uygulanan sağlam bütçe politikaları ve
mali disiplin sayesinde bütçe giderlerinde tasarruf sağlanırken,
bütçe gelirleri sürekli olarak artırılmış ve böylece bütçe
açığının azaltılması yönünde önemli
başarılar elde edilmiştir.
2009
yılı merkezî yönetim bütçesi, enflasyonun düşürülmesi, bütçe
açıklarının azaltılması ve büyümenin sürdürülmesini,
uluslararası piyasalarda oluşan dalgalanmalara karşı
ekonomimizin direncini artırmaya katkıda bulunulmasını
sağlayacak şekilde hazırlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bugünkü söz talebimizi,
biz, dün akşam 20nci maddede istemiştik ve ekonomik verileri ve
bilgileri sizlerle rakamları paylaşacaktık, fakat 18inci
maddede DTP Milletvekili Sırrı Sakıkın yapmış
olduğu konuşmada, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp
Merkezinde yapılan karaciğer nakilleriyle ilgili
vatandaşlarımızın hayatını kaybettiği ve
sakat kaldıklarıyla ilgili ihbarda bulunduğunu söyledi. Bu
vesileyle, dün, hemen, hem Sağlık Bakanımız hem de
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezindeki konuyla ilgili
yetkililerimizle görüştük. Sayın Bakanımız bu konuda
gerekli incelemeleri ve araştırmaları hemen başlatacak,
fakat bunun ötesinde, karaciğer nakilleri, Malatyada, İnönü
Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde dünyada sadece iki merkezden biri
olarak yapılıyor ve bir yıl içerisinde 150 karaciğer nakli
yapılmış ve bu 150 karaciğerin 120si canlıdan
canlıya yapılmış ve hem ülkemizde hem Avrupada hem de
Amerikada olmayan bir sistem sadece Turgut Özal Tıp Merkezinde varken,
münferit bir hadisenin sadece Turgut Özal Tıp Merkezinde böyle bir
vakanın yaşanılıyormuşçasına
anlatılması bizleri derinden üzmüştür.
BAŞKAN
Sayın Çalık, açıklamanızı yaptınız,
şimdi bütçe konusuna dönün lütfen.
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) Sayın Başkan, bu vesileyle biz Değerli Hocamız
Sezai Yılmazla yapmış olduğumuz görüşmeleri burada
paylaşmak istiyorum.
Sağlıktaki
dönüşüm bizim çok önemli projelerimizden bir tanesiydi ve bunu da çok
büyük bir hizmetle bütün vatandaşlarımıza sunduk. Bunlardan bir
tanesi de ambulans helikopterlerimizdi. Yine Muşta yaşayan
Maşallah isimli bir vatandaşımız kanamalı hâldeyken,
koma hâlindeyken Muştan alınarak Turgut Özal Tıp Merkezine
ambulanslı helikopterle getiriliyor ve kardeşinden canlı
karaciğer nakli yapılıyor ve on gün sonra da yeniden
memleketine, Muşa gönderiliyor.
Bu vesileyle ben
hem hastalarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve oradaki
hocalarımıza da çok teşekkür ediyorum.
Biz
sağlıkta dönüşümü tüm Türkiyede gerçekleştiriyoruz;
doğuda, güneydoğuda, batıda, her yerde. Ülkemizdeki bütün
vatandaşlarımız bizim için çok kıymetlidir.
Bu vesileyle ben
bundan sonraki bütçemizin de hayırlar getirmesini temenni ederek hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Mersin Milletvekili Sayın Ömer İnan
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, şahsıma karşı bir
suçlama var
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Beyefendi ihbarcılık yaptınız,
nasıl suçlama? Dün akşam, burada
SIRRI SAKIK
(Muş) Terbiyesizlik etme!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Terbiyesizlik yapmıyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sen terbiyesizlik ediyorsun!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yapmıyorum, burada. burada. Burada
SIRRI SAKIK
(Muş) Soytarı!..
(Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun bulunduğu yere giderek yumruk atması)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bir dakika
Bir dakika
(CHP ve DTP
sıralarından gürültüler; ayakta toplanmalar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sen nasıl ihbarcı diyorsun bana! (CHP ve DTP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 14.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, görüşmelere
geçmeden önce
BAŞKAN Bir
saniye
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULU SUNUŞLARI
A) Açıklamalar
1.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğluna yumruk
atması olayı ile ilgili Oturum Başkanı ve TBMM Başkan
Vekili Meral Akşenerin, bütün grup başkan vekillerince yapılan
değerlendirmede kınanmış olduğuna ilişkin
açıklaması ve DTP Grubu Başkan Vekili Selahattin Demirtaş,
CHP Grubu Başkan Vekili Hakkı Suha Okay, AK PARTİ Grubu
Başkan Vekili Nihat Ergün ve MHP Grubu Başkan Vekili Mehmet
Şandırın aynı konuda açıklamaları
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bundan önceki oturumda meydana gelen olayı
Başkanlık Di-vanı olarak tasvip etmemiz mümkün değildir. Bu
olay, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Köksal
Toptanın da katılımıyla, bütün grup başkan
vekillerimizle değerlendirilmiş ve kınanmıştır.
Bu toplantıda, bu tür olayların Parlamentomuzda bir daha tekrarlanmaması
için, konu hakkında, önce Demokratik Toplum Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Selahattin Demirtaşa, sonra da isterlerse diğer
grup başkan vekillerimize söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Demirtaş.
Üç dakika süre
veriyorum.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Doğrusu,
geçen oturumda yaşanan bu tatsız olaydan dolayı, her şeyden
önce, çok üzgün oldu-ğumuzu ifade etmek istiyorum. Gönül isterdi ki
grubumuz adına savunabileceğim bir konuyla ilgili
karşınızda olsaydım. Ama on bir gündür yoğun bir
tempoyla gece yarılarına kadar çalışan sayın
vekillerimizin yorgunluğuna mı bağlarız bu gerilimi,
bilemiyorum ama hiçbir gerekçe, yaşanan bu olayı elbette ki
haklı çıkarmaz. Her şeyden önce, burada topluma örnek bir
çalışma, barış içerisinde bir yasama faaliyeti yürütme
göreviyle karşı karşıyayız.
TRT -3ten
canlı olarak bütün çalışmalarımız anı anına
Türkiye'nin dört bir köşesinden izleniyor. Dolayısıyla, hem
söylemlerimizle hem de pratiğimizle halkımıza örnek olmak
durumundayız. Çünkü, en nihayetinde, vekiliz, asil olanlar tarafından
sürekli izleniyoruz, denetime tabi tutuluyoruz. Hiçbirimizin, hiçbir an, burada
veya sokakta, yaşamın hiçbir alanında bunu unutmaması
gerekir diye düşünüyorum. Bir daha da asla böylesi bir olayın
yaşanmamasını temenni ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu başta olmak üzere, CHP Grubundan, Genel Kuruldan ve bizleri
izleyen değerli halkımızdan grubum adına özür diliyor,
hepinize bir kez daha saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
Sayın Okay
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir önceki
oturumda, maalesef, hiç de arzu etmediğimiz, bu Parlamento
çatısı altında görmek istemediğimiz müessif bir olay
yaşandı. Tabii, bunun kamuoyuna yansımasında Mecliste yine
kavga! gibi bir intiba uyanacaktır.
Açıkçası,
çok kısaca, niçin olduğunu bir kelimeyle ifade etmek istiyorum.
Sayın Aslanoğlu, Sayın Sakıkın dün akşam Genel
Kurulda yapmış olduğu konuşmasından bir paragrafı
okumuştur. Sayın Sakık diyor ki: İhbarcılık kötü
bir şey ama ben burada, bu akşam bir miktar ihbarcılık
rolüne soyunacağım. Sayın Aslanoğlunun söylediği,
sadece, Sayın Sakıkın dün akşam burada söylediğinin
aynen tekrarıdır. Bunun üzerine, grupta oturduğu yere Sayın
Sakık gelip bir yumruk sallamıştır. Bu yumruk Sayın
Aslanoğluna değmemiştir de. Ancak değse de değmese de
bu çatı altında bir saldırı gerçekleşmiştir.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Teğet mi geçti?
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Pek şık olmadı bu espri bugün, şu ortamda.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Biraz yumuşatmak lazım havayı.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Pek şık olmadı.
Ancak Sayın
Meclis Başkanımız lütfetmişlerdir, Sayın Başkan
Vekilimiz ve tüm grubu bulunan siyasi partilerin grup başkan vekilleriyle
birlikte bir toplantı yapmıştır. Bu konuda her birimizin
değerlendirmelerini almıştır ve bu değerlendirme
sonucunda Demokratik Toplum Partisinin Değerli Grup Başkan Vekili de
hem şahsen hem grubundaki diğer arkadaşların bundan ne
kadar üzüntü duyduklarını ifade etmiştir. Yine, o
toplantıda Değerli Grup Başkan Vekillerimiz Sayın
Elitaş, Sayın Şandır da bu düşüncelerini ifade
etmiştir. Bunun İç Tüzükümüzde bir de müeyyidesi vardır fakat
Sayın Aslanoğlu öyle bir müeyyide talebinde de
bulunmamıştır. Ben, bu çerçevede, bu çatı altında
böylesine olayların bundan sonra bir kez daha yaşanmaması
dileğiyle, her birimizin
Evet, politikada söz vardır, sataşma
vardır ama bunu bu çatı altında fiilî noktaya taşımanın
doğru olmadığını ve bunun geçmişte çok acı
örneklerinin de bu çatı altında yaşandığını
bilen kişileriz.
Bundan sonraki
süreçte böyle bir şeyin yaşanmaması dileğiyle, her
birimizin üzerine çok ciddi görev düştüğüne inanıyorum. Bu
konuda özür dileyen Değerli Demokratik Toplum Partisinin Grup Başkan
Vekiline ve grup üyelerine de ayrıca teşekkür ediyorum ve yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Ergün,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Gerçekten biraz
önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiç olmasını istemediğimiz
bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Bu nedenle hepimiz
son derece üzgünüz ve böyle bir olayı teessüfle karşıladık
ve hepimiz kınadık. İnşallah bundan sonraki
görüşmelerimizde bu tür olayların olmamasını temenni
ediyoruz. Bütün milletvekili arkadaşlarımızın, bütün
gruplarımızın Parlamentodaki yasama faaliyetlerini,
Parlamentonun milletin gözündeki değerine uygun bir şekilde
sürdürmelerini, bu değeri düşürecek en küçük bir davranış
içerisinde bulunmamalarını temenni ediyoruz ve istiyoruz.
İnsan
duygusal bir varlık, hepimizin duyguları var; iyi duygular var, kötü
duygular var. Hep istiyoruz iyi duygularımız öne çıksın.
Ama ne yazık ki öfke gibi kötü bir duygumuz var. Bazen öfkemize yeniliyoruz.
Aklımızı öfkenin rehin almasına izin vermemeliyiz. Öfke
aklımızı ve bilincimizi rehin aldığı zaman
inanın sözlerimiz ve davranışlarımız çok kabul
edilemez bir düzeye çıkıyor. İşte bugün öfkenin
aklımızı ve bilincimizi rehin aldığı bir tabloyla
karşı karşıya kaldık. Eminim, bu tabloyu
televizyonlardan defalarca izleyen arkadaşlar bir baksınlar, o
hareketlerin içerisinde akıl göremeyecekler, bilinç göremeyecekler.
Tamamen, öfke gibi kötü bir duygunun bizi rehin almış
olmasını göreceklerdir. Bu nedenle -her zaman söylüyoruz- Parlamento
kürsüsünde kabul etmediğimiz görüş ve düşünceler ifade
edilebilir, en sert bir şekilde ifade edilebilir. Bunlara tahammül
etmemiz, gerekirse uygun şekilde cevap vermemiz gerekmektedir ve veriyoruz
da. Ama aklımızı ve bilincimizi ortadan kaldıran öfkeli
tavırlarla, öfkeli hareketlerle ve öfkeli cümlelerle
yaklaştığımız zaman inanın canlı
yayında da çok gülünç hâllere düşebiliyoruz, çok
vatandaşımızı üzen hâllere düşebiliyoruz. O nedenle,
hiç olmazsa bugün bunu bir vesile sayalım, bugün olan son olsun
Parlamentoda.
Burada bir
arkadaşımız geçmiş yıllarda hayatını
kaybetti. Bu tür öfkeli davranışlar sebebiyle hayatını
kaybetti. Bunlar Parlamentoya hiçbir şey kazandırmıyor, yasama
faaliyetlerine bir şey kazandırmıyor.
Tekrar, bu
olaydan dolayı grup olarak üzüntümüzü ifade ediyoruz. Bu müessif
olayı kınıyoruz. İnşallah bundan sonra böyle bir olay
olmaması için bütün gruplardaki milletvekili
arkadaşlarımızı sağduyulu ve öfkeye yenilmeden yasama
faaliyetlerini sürdürmeye davet ediyoruz.
Hepinize
teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten
hepimizi üzen, tüm grupların ortak cümlelerle, kelimelerle ifade
ettiği bir müessif hadise yaşanmıştır, bir fiilî
saldırı olayı yaşanmıştır. Bu olay
karşısında grupların, özellikle de DTP Grubunun ortaya
koyduğu tavrı Meclisimiz adına bir kazanç olarak görüyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, büyük Türk milletinin Meclisi; burada
yapacağımız her çalışma, her konuşma, her
davranış bu millete layık olmaya, yakışır olmaya
mecburdur.
Dolayısıyla,
gerçekten ağır bir iş yapıyoruz, kabul edelim ki çok
yoğun bir mesai harcanıyor. Burada yanlış anlamalar oluyor
veya yorgunluğun getirdiği stresler oluyor, öfkeler oluyor,
birbirimize sert sözler söyleyebiliriz; oluyor bunlar, olmasa daha iyi olur.
Tabii ki Türkiyeyi yönetecek hukuk oluşturmak, karşı
görüşleri, farklı görüşleri bir araya getirip bir müzakere
zemini oluşturmak çok da kolay değil. Olmasını istemiyoruz
ama olması hâlini böyle bir müessif hadiseye, bir fiilî
saldırıya dönüştürmek hakkı hiç kimsede yok. Bu, mutlaka
karşılığını bulmalı. Bugün bir
karşılık ortaya koyduk; tüm Türkiye Büyük Millet Meclisi,
başta bu saldırı olayını yaşayan, yaşatan
milletvekilinin grubu, onun sözcüsü, yöneticisi arkadaşımız
üzüntülerini ve tasvip etmediğini ifade etti. Bizler de buna yürekten
katılıyoruz. Gerçekten, Meclisimizde daha geçmiş dönemlerde çok
daha ağır olaylar yaşandı, bir sayın milletvekilimiz
hayatını kaybetti. Bu, yani istenmeden olan bir olaydı, bir
sonuçtu ama oraya ulaşmasını asla tasvip etmeyeceğimiz bu
küçük küçük olaylara zamanında, yeterli tedbiri almadığımız,
zamanında gerekli tepkiyi koymadığımız takdirde, Allah
korusun, sonuçta oluyor.
Onun için, ben,
tüm grup yöneticilerine, özellikle tüm sayın milletvekillerimize,
konuşmalarında ve davranışlarında biraz daha özenli
olmalarını, karşılıklı saygılı olmalarını,
çünkü milletin vekili olarak milletin huzurunda, milletin sorunları için
hukuk oluşturma, onun adına görev yapmanın bilincinde biraz daha
dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum.
Ayrıca,
Başkanlık Divanına da bir sözüm var: Bu türlü olaylarda bu
İç Tüzükün gereğini uygulamak mecburiyetindeyiz. Bu kürsüde
yanlış sözler söyleniyor; Başkanlığın bunu
hoşgörüyle karşılama hakkı yok. O sözü İç Tüzükün
gereği kesmesi gerekiyor veya bu türlü bir tartışmada oturumu
tatil etmesi gerekiyor. Çünkü, sonunun nereye ulaşacağını
bilmediğimiz bir sürecin başlangıcında hoşgörü bu
işe en büyük menfi katkıyı veriyor.
Onun için, bir
daha bu tür olayların yaşanmaması temennisiyle Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bu müessif hadiseyi biz de kınıyoruz,
yaşanmamasını tekrar temenni ediyoruz.
Değerli
Mevlüt Aslanoğlu arkadaşımıza -kendisi olgunluk gösterdi-
üzüntülerimi de ifade ediyorum.
Hepinize çok
teşekkür ediyorum arkadaşlar, sağ olasınız.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın
milletvekilleri, ben de sorumlu ve Parlamentoya yakışan bir
tavır içerisinde konunun çözümüne katkı yapan değerli grup
başkan vekillerine teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
Bu arada, şu
andan itibaren bütçenin diğer maddelerini, görüşmeye devam
ettiğimiz maddelerini görüşmeye başlayacağız.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı:312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)
BAŞKAN
Milletvekillerimizden rica ediyorum. Özellikle konuşmalarında, hangi
konu hakkında konuşacaklarsa şu andan itibaren onların
üzerinde konuşmalarını özellikle rica ediyorum ve 23üncü madde
üzerinde şahsı adına ikinci konuşmacı olan Mersin
Milletvekili Sayın Ömer İnan.
Buyurun
Sayın İnan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ÖMER İNAN
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesiyle ilgili görüşlerimi arz
etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu Bütçe Kanun Tasarısı her yıl bu Meclise
gelir ve Meclisin yaklaşık iki ayını alır ve bu iki ay
süresi içerisinde bütün milletvekilleri yorgunluk emareleri gösterir;
yorulduklarını, maratonda bulunduklarını ifade ederler.
Doğrudur. Ama neticede bir şey yapmışlar mıdır?
Bana göre hayır. Yani milletvekillerinden hiçbirisi çıkıp da
Ben bu bütçe kanun tasarısında şöyle bir katkıda
bulundum. deme durumunda değildir.
Rakam verecek
olursak, 260 katrilyonluk bir bütçe. Ne kadar bir teklifle
değiştirildi bu? İki binde 1; 120 trilyon bir ilave, gider de
artırıcı yönde bir şey. Peki, bunu kim yaptı? Komisyon
yaptı. Bu Genel Kurulda bir tane milletvekili arkadaşımız,
bir tane önergeyle herhangi bir katkıda bulunmuş değil. Bütçe
Komisyonu üyeleri arkadaşlarımız da ciddi katkılarda
bulunmuyorlar. Bu kanun tasarısı Devlet Planlama Teşkilatı,
Maliye Bakanlığı gibi kuruluşlarda hazırlanıyor
ama olgunlaşma yeri Maliye Bakanlığı. Orada hazırlanan
tasarı buraya geliyor ve aynıyla geçiyor. Peki, niye biz
uğraşıyoruz arkadaşlar? Bunu tekrar tekrar, bütün
grupların, muhalefetiyle iktidarıyla düşünüp bir çözüm yolu
bulması lazım. Bu kadar milletvekilinin vaktini israf etmeye
hakkı yoktur diyorum böyle bir çalışmanın, düzeltilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Mesela, bu
23üncü madde, üzerinde şu anda söz aldığım madde, 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede tadat edilen kurumlarda
sözleşmeli nasıl çalıştırılacağını
ifade eden, sözleşmeli çalıştırılmasıyla ilgili
bir hüküm. Nasıl sözleşmeli çalıştırılacak, kim
çalıştıracak, ne kadar çalıştıracak, bunu
düzenleyen bir madde. Bu madde geçen sene de vardı Bütçe Kanununda,
evvelki sene de vardı, on sene evvel de vardı. Hep aynı maddeyi,
biz buraya çıkıyoruz, her yıl tartışıyoruz,
görüşüyoruz. Bu manalı mı arkadaşlar? Bunun da düzeltilmesi
lazım, düzenlenmesi lazım.
Sadece 23üncü
madde değil, birçok madde, açın, bakın, kıyaslayın,
bütçe kanunlarındaki birçok madde, bir önceki senenin
aynısıdır, sadece değişen yıldır. 2009
yazmışız, geçen sene 2008 idi, öbür sene 2007 idi. Bundan
başka bir değişiklik yok ki. Yani bu Meclisi daha verimli çalıştırmak
hepimizin görevi.
Şöyle
söylüyorlar: Bütün ülkelerde bu böyle. Ee o zaman Türkiye olarak biz bir ilk
yapalım, düzgün bir iş yapalım, diğer ülkeler de Bak
Türkiye bunu değiştirdi, biz de değiştirelim. desin. Yani
Maliye Bakanı
Veya şöyle bir şey yapalım: Yetkiyi Maliye
Bakanına verelim arkadaşlar. Hazırladığı tasarı,
kanun da demeyelim adına bütçe diyelim, öylece geçsin.
SONER AKSOY
(Kütahya) Plan Bütçeden geçmeden olmaz.
ÖMER İNAN
(Devamla) Niye olmasın? Değiştirdiğimiz zaman, ne
değiştirmemiz gerekiyorsa, Anayasa, kanun, tüzük, İç Tüzük, ne
değiştireceksek değiştirelim, aklın yolu, doğru
olan ne ise onu yapalım. Buradaki arkadaşları fuzuli
çalıştırmaya hiç kimsenin hakkı yok.
Teşekkür
ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnan.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum:
Tokat ilinde
sigara fabrikasında çalışan işçiler, fabrikanın
yabancı firmalara satılmasıyla beraber 4/C kapsamında Yaprak
Tütün İşletmelerine aktarılmışlardır. Ancak,
burada tütün üretiminde düşüş dolayısıyla iş yoktur.
İşçiler çalışarak aldıkları parayı hak etmek
istiyorlar. Bundan dolayı da başka kurumlara geçmek istiyorlar.
Bunların acısını kabul edip başka kurumlara geçirmeyi
düşünüyor musunuz?
İkinci soru
olarak: Kamu çalışanları, memurlar toplu sözleşmeli sendika
istiyorlar. Hükûmet olarak bunu yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum:
1) İl özel
idaresi sekreterlerinin özlük haklarının iyileştirilmesi ve il
genel meclisi üyelerine oturum başına ücret ödeme yerine aylık
düzenli bir ücret ödenmesi konusunda bir çalışmanız var mıdır?
2) 5018
sayılı Yasa gereğince oluşturulan iç denetim birimlerine
atanan iç denetçiler hangi kriterlere göre atanmaktadır? Atamalarda kul
hakkı yendiği iddialarına ve siyasi
davranıldığı iddialarına katılıyor musunuz,
bu konudaki düşünceniz nedir? Bu iç denetçiler hangi işleri
yapmaktadırlar? 2008 yılında toplam kaç denetçi kaç adet denetim
yapmıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tütüncü
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim iki sorum
var:
Birincisi: AKP
Hükûmetinin açıktan atama yöntemini Sayın Bakan açıklayabilir
mi? Bu yöntemin daha iyiye götürülmesi için acaba düşünülen herhangi bir
önlem var mı ya da bir düşünce var mı açıktan atama
yönteminin daha iyiye götürülmesi açısından? Bu yöntemi
açıklamanızı burada rica ediyorum.
İkincisi:
Bütçe gelirlerine baktığımızda, birinci olarak dolaylı
vergilerden alınıyor, ikinci olarak da işçi ve memurlardan
alınan vergilerden karşılanıyor. Avrupa Birliğinde
bütçe gelirlerinin böylesine adaletsiz şekilde
karşılandığı başka bir ülke var mı,
Türkiyeden başka?
Anlatabildim mi
Sayın Başkan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bir daha söyler misiniz?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Şöyle: Bütçe gelirleri başlıca iki kaynaktan
geliyor. Bir tanesi dolaylı vergiler, yani KDV, ÖTV, iletişim,
şans oyunları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
iki sorum var: Emeklilere refahtan pay verilmemesi için kanun
çıkardınız, buna da sosyal güvenlik reformu dediniz.
Soru 1)
Dünyanın hangi ülkesinde emeklilere refahtan pay verilmiyor?
Soru 2)
Türkiyedeki emeklileri ikinci sınıf vatandaş konumuna getiren
bu yasayı değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Türkiye genelinde taşımalı eğitim için millî
eğitim müdürlükleri ile anlaşmalı olarak servis araç sahipleri
sezonluk iş yapmaktadırlar. Bu servis araç sahipleri ücretlerini
düzenli olarak alamamaktadırlar. Örneğin, Adıyaman, başta
merkez ilçe olmak üzere, Kâhta ve özellikle Gerger ilçesinde üç aydır
ücretlerini alamıyorlar. Bu konuda yardımcı olmanızı
rica ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu kürsüde konuşan iktidar mensubu sayın
milletvekilleri her vesileyle yaptıkları yolları övünerek
anlatıyorlar. Şimdi soruyorum: Adananın ilçelerini birbirine
bağlayan Kozan-Feke, Feke-Saimbeyli, Saimbeyli-Tufanbeyli ilçe
yollarının altı yıllık iktidarınız döneminde
kaç kilometresi yapılmıştır? Bu ilçelerimizin
yollarının yapılması için bütçeden pay
ayrılmış mıdır? Ne zaman bitirilmesi planlanmıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben dünden bu
yana sormaya devam ediyorum. IMF, Türkiyenin dünyanın en
kırılgan ülkesi olduğu, cari açığın millî gelire
oranı, kısa vadeli borçların millî gelire oranı, kamu
borçlarının millî gelire oranı, özel sektöre
açılmış olan kredilerin değişim nispetlerinin millî
gelire oranıyla ilgili 16 Kasım 2007de Hükûmete raporunu
vermiştir.
Şimdi ben
soruyorum: G-20 ülkeleri arasında Türkiyeden başka IMF ile
anlaşan ülke var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, harçlara, çevre temizlik vergisine, motorlu
taşıt vergisine, yeniden değerlendirme oranında yüzde 12
zam yaptığınız ortamda 4 kişilik bir ailenin
açlık sınırı 720 lira iken asgari ücreti 503 liradan 530
liraya çıkardınız. İşçilere layık gördüğünüz
asgari ücretteki artış, vatandaşın anladığı
şekliyle, eline geçen ücretin yıllık ortalaması yüzde 6,4;
yani aylık 33 lira, sizin hesaplamanızla kümülatif 8,58
artırdınız.
Şimdi
soruyorum: Sizin asgari ücrette yaptığınız artış,
vergilere ve harçlara yaptığınız artışlarla
kıyaslandığında adil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Doğru, Tokat fabrikasında çalışan işçilerin başka
kurumlara geçmek istediğini söylediler. Bununla ilgili olarak biliyorsunuz
özelleştirmede Tokat fabrikamız çalışmaya devam ediyor
oradaki işçilerle beraber. Ama isteklerinin neler olduğunu ben de
müsaade ederseniz bir inceleyeyim, ona göre karar vereyim.
Sayın
Işık, İl özel idareleri genel sekterleriyle ilgili olarak bir
iyileştirme düşünüp düşünmediğimizi. söyledi. Öyle bir
çalışmamız şu anda yok.
İç
denetçilerle ilgili Neye, hangi kanuna göre atanıyorlar? dedi. İç
denetçiler 5018 sayılı Kanuna dayanarak atanıyorlar. Neler
yapıyor iç denetçiler diye sorusuna
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ben, hangi kriterlere göre dedim, kanuna göre değil.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bu Kanunda, kendi kanununda, burada
hangi kriterlere göre hareket ediyorlar, görevleri nelerdir, onların hepsi
tek tek yazıyor. İç denetçiler de biliyorsunuz
çalışmalarına başladı, raporlarını da
sunmaya başladılar.
Sayın
Tütüncü Açıktan atamalara daha iyi bir yol nasıl olur? diyor. Yani
açıktan atamalara daha iyi bir yol, herhâlde
Bütün hepsi bu KPSS
sınavı var, o sınavdan geçenler alınıyor, ona göre
bütün atamalar yapılıyor. Onlar da o mealde atanırsa tamamen
objektif esaslara göre bir bağımsız kurul tarafından
yapılan imtihan neticesinde en iyi notu alanların önce atamaları
yapıyor. Ona göre yapılırsa çok daha iyi olur diye
düşünürüm ben de.
Bir de Bu
bütçedeki gelirlerin, vergi gelirlerinin büyük bir kısmını
dolaylı vergilerden, diğerlerini de işçilerden alınan
vergilerden diyor Sayın Tütüncü. Hâlbuki öyle de değil. Bunun
içerisinde kurumlar vergisi var bizim, bunun içerisinde gelir vergisi var,
bunun yanında motorlu taşıt vergileri var, bunlar hepsi direkt
vergiler, dolaysız vergi dediğimiz vergiler. Bunlar da önemli
rakamlar da tutuyorlar. Ancak işçilerden alınan vergileri Batı bütçeleri
dolaylı değil, dolaysız vergi olarak alıyor. Biz de
onları dolaysız vergi aldığımızda ona
katmamız lazım. O zaman Türkiyedeki dolaylı, dolaysız
vergilerin oranları, yani bizim ifade ettiğimiz gibi, kamuoyunun
ifade ettiği gibi değil, çok daha dolaylı vergilerin
artışı lehine bir durum arz ediyor. Onu da belirtmek istiyorum.
Sayın Kaptan
Emeklilere refahtan pay verilmiyor. diyor. Hâlbuki ben bütçe sunumumda,
emeklilere ne kadar artış olduğunu -efendime söyleyeyim,
BAĞ-KURu var bunun içerisinde, memur emeklisi var, sigorta emeklisi var-
en az alan, en fazla alan, ortalama alan, hepsini açıkladım ve
artış oranlarıyla da enflasyon artışını
karşılaştırdığımda, enflasyonun çok üzerinde
artışlar olduğunu, yani reel artışlar söz konusu
olduğunu açık açık ifade ettim. Reel artışlar demek,
refah payından pay vermek demektir. Onun için Refah payından hiç pay
verilmedi, refahtan pay verilmedi. demek yanlış bir yorumlama olur
diye düşünüyorum.
Sayın Köse,
taşımacıların, taşımalı eğitimde bu
taşımayı yapanların paralarının ödenip
ödenmediğini sordu. Ekim ayı sonu itibarıyla tamamen ödedik.
Kasım ayını şimdi ödeyeceğiz ve onu da ödedikten
sonra
Yani çok yakından takip ediyoruz ve tahakkukları bitip
hesapları yapıldığında da ödemeleri yapıyoruz.
Sayın Güvel,
Adananın yollarını sordu. Adananın yollarını
şimdi KÖYDES olarak biz yapıyoruz, bir.
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Köy değil efendim, ilçe yolları, ilçelerimizi birbirine
bağlayan yollar.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Onun dışında,
biliyorsunuz otoyollardan nasibini alıyor Adanamız ve diğer yol
çalışmalarında da gerekli yatırımları orada
hızla yapıyoruz ama miktar olarak ne yollar yapıldı, kaç
kilometre yapıldı, ne kadar para harcandı, bunları -bir
çalışma yapayım- yazılı olarak kendisine bildireyim.
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Zamanımız doldu, teşekkür ederim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
24üncü maddeyi
okutuyorum:
İşçi
istihdamı ve ödeneklerine ilişkin esaslar
MADDE 24- (1)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri, sürekli
işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3)
ile (02.3) ekonomik kodlarında yer alan ödenekleri aşmayacak
sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler.
(2) Toplu iş
sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem
tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı
nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları Maliye
Bakanlığı bütçesinin Personel Giderlerini Karşılama
Ödeneği ile Yedek Ödenek tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma
yapılmak suretiyle karşılanabilir. Birinci fıkrada
belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu
ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler
arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması
yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi
ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti
de ödenemez. Bu fıkradaki kısıtlamalar, kendi bütçe
tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK için
uygulanmaz.
(3) Birinci
fıkrada belirtilen kamu idarelerinin harcama yetkilileri, fazla
çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş
programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla
süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve
ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla
çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler.
Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi,
çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar
Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla
çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin
ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Edirne Milletvekili Sayın Bilgin Paçarızda.
Buyurun
Sayın Paçarız. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen yılki bütçe kanununda
olduğu gibi noktasına kadar değiştirilmeyen 24üncü madde
metninde işçi istihdamı ve ödeneklerine ilişkin esaslar
açıklanmaktadır. Deyim yerindeyse, bütçe tasarısının
demirbaş maddelerinden bir tanesidir. Bundan dolayı ki, sizlere daha
geniş bir düşünceyle değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe, devletin nerelere ne kadar
kaynak ayıracağını ve nerelerden ne kadar kaynak
toplayacağını gösterir, ekonomideki
ağırlıkları ölçüsünde ekonominin gidişatını
belirler. Bir ülkedeki ekonomik faaliyet düzeyi bütçeyle şekillenir.
Ekonominin canlı olduğu dönemlerde vergi toplamak, bütçenin gelir
hedeflerini tutturmak mümkün olabilirken ekonominin faaliyetlerinin
kısıtlı olduğu dönemlerde gelir hedeflerini
gerçekleştirmek gayet zordur.
Sayın
Başbakan, sürekli olarak Gözü var ama göremiyor. ifadesini sıkça
kullanıyor. Ben, şimdi sormak istiyorum: Peki Sayın
Başbakanım, siz acaba görebiliyor musunuz? Bütün dünyayı
dolaşıyor, bununla da övünüyorsunuz. Düne kadar Kriz yok, bizi
etkilemez, teğet geçer. derken, bütün dünya bu krizle kavrulurken,
yurttaşlarımız, işsizlik, yoksulluk ve hayat
pahalılığıyla karşı karşıya
kalırken, maşallah, siz bizlere teğeti öğretmeye kalktınız.
Sormak istiyorum: Yurt dışında
dolaştığınız yerlerde gören gözlerinizle krize dair
hiçbir şey görmedik mi? Hadi görmedik de, duymadık mı? Peki,
bizleri pek dinlemezsiniz de, yurt içinden her türlü kesimden bu konuda çok
açık tespitler size yapıldığı hâlde yine mi görmek ve
duymak istemediniz? 2008 yılının hem dünyada hem de ülkemizde
sancılı bir şekilde geçeceğinin işaretleri 2007
sonlarına doğru açık bir şekilde ortaya çıkmıştı.
ABD ekonomisindeki krizin olası bir derinleşmesinin Türkiye ekonomisi
üzerindeki olası etkilerinin göz ardı edilmesini nasıl
açıklayabileceksiniz? Düşünmek bile istemiyorum; At binenin,
kılıç kuşananın. şeklinde olurdu herhâlde.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şunu unutmamak gerekir:
Bütçeler ne kadar öngörülebilir veya güvenilir ise küresel dünyanın etkin
bir üyesi olan ülkemizin küresel ekonomi içindeki yeri de o derece güçlü ve
sağlam olacaktır. Bizim bütçemizin tam olarak böyle olduğunu
söyleyebilmek mümkün müdür? 2009 yılı bütçe ödeneklerinin uygulanan
ekonomik programın ilke ve hedeflerine ne kadar uygun olduğunu hep
beraber bilmekteyiz. Bu bütçe ödeneklerinin kamu kesimi açıkları ile
enflasyonun düşürülmesi ve reel ekonomideki sorunların çözümü olup
canlanmayı sağlayacak şekilde belirlendiğini söyleyebilir
miyiz? Bütçe dengesinin bir defalık özelleştirme gelirleriyle
tutturulduğunu son birkaç yıldan beri görüyoruz. Orta vadeli mali
plana göre, 2009 ve 2010 yıllarında bütçeye girecek yüklü bir
özelleştirme gelirleri gözükmemektedir. Sağlıksız bir durum
olan bir seferlik gelirlere dayanan finansmanın bu yılki bütçe
dengesinde etkili olamayacağını sizlere hatırlatmak
istiyorum ama siz bu bütçede, özelleştirme gelirlerinde 2009
yılında yüzde 42lik bir artış bekliyorsunuz. Görünen o ki
herhâlde, 2009 yılında 2/B orman yasasını çıkararak
buradan bir 25 milyar dolar bütçeye gelir sağlamak istiyorsunuz. Tabii, bu
ekonomik krizde satabilirsek, bu parayı sağlayabilirsek. 2009
yılı makro büyüklük hedeflerinin gerçekçi olmadığı ve
yüzde 4 büyüme beklemenin zor olduğu açıktır. Bugüne kadar
sağlanan büyümenin ithalata, sıcak para girişine ve
doğrudan yabancı sermaye yatırımına bağlı
olarak sağlandığı da bir gerçektir. Yaşanan büyümenin,
istihdam yaratmayan ve işsizliği azaltmayan bir büyüme olması
ise büyümenin, tamamen yeni kapasite yaratmadan atıl kapasiteye
dayalı ve suni olduğunu ortaya koymaktadır. Bundan
dolayıdır ki sizin İktidarınız döneminde işsizlik
ülkemizin en büyük sorunu olmuştur. İktidar olduğunuz
dönemlerde, kayda değer yatırımlar
yapmadığınız ve istihdam artırıcı yeterli
tedbirler almadığınız için -üzülerek ifade ediyorum
değerli arkadaşlar- 2008 yılının üçüncü
çeyreğinde işsizlik 10,3e yükselmiştir. Bundan sonra daha da
yükseleceği bir gerçektir.
Sizler de
hatırlarsınız, Sayın Maliye Bakanımız, Sayın
Hemşehrim Büyüme hızımızın düşmesiyle birlikte
işsizlik de artabilir.demişti ve aynen gerçek oldu. Büyüme
hızı artsa da büyüme hızı düşse de fark etmiyor,
işsizlik sürekli artıyor, hep artıyor. Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Bu bütçede, 2009 yılında acaba işsizlik
nasıl çözülebilecek? Ayrıca, Hükûmetin sayesinde, tarım kesimini
de ellerinizle bitirmekte son derece kararlı olduğunuzu görmekteyiz.
2009 bütçesinde, bir kez daha, üreten, size rağmen üretmekten vazgeçmeyen,
alnının teriyle ekmeğini kazanmaya çalışan Türk
çiftçisini ve tarımı cezalandırmakta olduğunuzu bilmekte
misiniz? 2009 yılına ait tarımsal destek bütçesi, geçen
yıla göre yüzde 1,9 artışla 5,5 katrilyon yani 5,5 milyar YTL
olarak gerçekleşti. Buna karşılık, 2009 yılı
bütçesinde neler öngörülüyor biliyor musunuz: Beklenen vergi gelirlerinde yüzde
16 artış, ithalde alınan KDVden yaklaşık yüzde 22
artış, dâhilde alınan KDVden yaklaşık yüzde 12
artış bekler iken, çiftçiye desteklemede vereceğiniz rakam yüzde
1,9. Oldu mu şimdi değerli arkadaşlar? Bu, çiftçimizi
cezalandırmak anlamına gelmiyor mu? Bu artış ile
tarımın ihtiyacının karşılanması ve
çiftçilerin diğer ülkelerin çiftçileri düzeyinde desteklenmesi mümkün
olabilir mi?
Değerli
arkadaşlar, son iki yıl bütçelerinde olduğu gibi, 2009
yılı bütçesinde de Hükûmet, Tarım Kanununda yer alan
tarımsal destekleme programlarının finansmanı bütçe
kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanırken,
Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde
1inden az olamaz. der. Ama sizler bunu görmemezliğe devam ediyorsunuz.
Yerine getiremeyeceğiniz herhangi bir şeyi neden kanun maddesi olarak
yazıyorsunuz Sayın Hükûmet?
2002
yılında tarımı desteklemek için millî gelirin 0,53ü
ayrılırken, 2009 yılında bu oran 0,49a neden
düşürülmüştür? Tarımsal destek yasalarla belirtilmiş iken,
neden Hükûmet 5,5 milyar YTL destekleme almıştır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BİLGİN
PAÇARIZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Zaten bunun da
yarısını, yani bu 5,5 milyar YTLnin yarısını da
ÖTV ve KDV ile alıyorsunuz.
Aslında
-süre az geldi- konuşmak isterdim. Fakat Sayın Bakanıma ve
sayın hemşehrime, Maliye Bakanıma bir konuda teşekkür etmek
istiyorum. Altı yıllık iktidarları boyunca Edirnemizde ilk
defa olarak camilerimize, köprülerimize, medreselerimize ve kültür
mirasımıza, Osmanlı kültürüne sahip
çıkılmıştır ve yeterli ödenekler misli misli
verilmiştir ama ben -aynı ödenekleri, aynı yatırımları-
Trakyamızın, Edirnemizin GAPı olan Hamzadere, Koyuntepe
barajları, Çakmakköyü Barajı ve yirmi beş yıldan beri
gündemde olan Suakacağı Barajının da gündemden
düşmemesini rica ediyorum.
2008
yılında barajlarımıza yeterli ödenek çıktı. Zaman
zaman da Maliye Bakanlığımızın bütçesinden ek
ödenekler ayrıldı ama inanın değerli arkadaşlar,
Edirnemizin yatırıma ihtiyacı vardır. Edirnemiz elli
yıldan beri yatırım almamıştır. Umarım,
Sayın Hemşehrimiz, Sayın Maliye Bakanımız bizi, biz
milletvekillerini göz ardı etmez ve bu barajların
yapılmasına yardımcı olur. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paçarız.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
24üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının
bu maddesinde, genel bütçeli ve özel bütçeli idarelerin istihdam edeceği
sürekli işçiler ile çalıştıracakları geçici
işçilerin bütçelerinde yer alan ödeneklerle sınırlı olarak
çalıştırılması hükme bağlanmaktadır.
Ayrıca sadece toplu iş sözleşmelerinden doğacak
yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve
sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek
noksanlıkları için "Personel Giderlerini Karşılama
Ödeneği" ile "Yedek Ödenek" tertiplerinden ödenek
aktarması yapılabileceği, diğer taraftan da afetler ve
ilama bağlı borçlar dışında fazla çalışma
ücret ödemeleri için ödenek aktarması yapılamayacağı hususu
düzenlenmektedir.
Kısacası,
kamuya sürekli ve geçici işçi alımlarına ve fazla
çalışma sürelerine katı bir sınırlandırma
getirilmektedir. Bu düzenleme, AKP hükûmetlerince IMFye verilen niyet
mektuplarında sürekli yapısal kriter olarak taahhüt edilen ve
önümüzdeki bütçe kanunlarında da aynen yer alan kemer sıkmadan öte
ümük sıkma tedbirlerinden biridir! Kamu idarelerince, hizmetin gereği
bile olsa -ki birçok kamu idaresinde personel sıkıntısı had
safhadadır- bütçesinde öngörülenden fazla personel alımını
ve çalışanlara fazla mesai yaptırılmasını
engelleyen bir hükümdür. Hâl böyle olunca, kamu idarelerinin personel
ihtiyaçları çoğunluğu asgari ücretle
çalıştırılan müteahhit personeli
aracılığıyla giderilmektedir. Üniversite mezunları
bile çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.
İdareciler ise çok ucuz iş gücü temin etmekle övünebilmektedir.
Esasen çalışma hayatımızda âdeta Orta Çağda köle
ticaretini andıran bir sistem oluşturulmuştur.
İnsanlarımızın çaresizliğinden, iş bulma
zorluğundan istifade edilmektedir. Asgari ücretin bile altında
ücretle çalışmaya razı insanlarımız bulunmakta ve bu
şekilde kayıt dışı çalışanların
olduğu da acı bir gerçektir.
Dün, 2009
yılında uygulanacak asgari ücret açıklandı. Ocak zammı
yüzde 4,3; temmuz zammı yüzde 4,1 düzeyindedir. Yani memurlara,
emeklilere, dul ve yetimlere verilecek zamla yaklaşık aynı
oranlarda.
Bugünlerde
soğuk kış aylarını yaşamaktayız. Acaba
kömürün fiyatından haberiniz var mı? Ardı ardına
yapılan zamlarla 1 milyar lirayı bulmuş durumda. Bir aile 3 ton
kömürle kışı çıkarırsa 3 milyar lira kömüre vermek
zorunda. Yani asgari ücretle çalışan
vatandaşlarımızın altı aylık ücreti sadece kömür
giderlerini karşılıyor. Bu asgari ücretli ayrıca
kirayı nasıl ödeyecek? Evinin, çocuklarının asgari
ihtiyaçlarını nasıl sağlayacak hiç düşünüyor musunuz?
Sayın Maliye
Bakanı da burada Asgari ücreti, memur ve emekli
aylıklarını şu kadar artırdık. Enflasyonun
üzerinde artış var, reel olarak arttı. diye açıklamalarda
bulunuyor. Sayın Maliye Bakanı, 2002 yılında enflasyonda
düşme olduğu zaman Sayın Tayyip Erdoğan ne diyordu biliyor
musun, aynen kendi ifadelerini söylüyorum: Enflasyon düşmüyor. Hâlâ,
düştü diye rakamlarla halkı maalesef aldatıyorlar. Bu rakamlarla
sofranın ortaya koyduğu rakamlar aynı değil.
Çarşıda, pazarda vatandaşa gidin sorun, bakalım ne diyor.
Evet Sayın
Bakan, ben de size soruyorum: Halkın enflasyonuyla sizin enflasyonunuz
aynı mı? Gidin asgari ücretliye, memura, emekliye
Maaşlarınızı reel olarak artırdım. deyin
bakalım ne diyor. Sadece kira, yakacak, temel gıda ve tüketim
maddelerindeki fiyat artışlarına göre bir hesap yapın
bakalım enflasyona ezdirmiş misiniz ezdirmemiş misiniz bir görün.
Şu asgari ücretle, 400 - 500 lira emekli aylığıyla bir ay
geçinmeye çalışın bakalım kaç gün dayanabilirsiniz. O zaman
görürsünüz enflasyonun ne olduğunu, dünyanın kaç bucak olduğunu!
Temel gıda
maddelerine, tüp gaza, doğal gaza, elektriğe, kömüre, mazota, daha
birçok ürüne bir yılda yüzde 70-80i aşan zam yapın, buna
karşılık asgari ücrete, memur, işçi, dul ve yetim
aylıklarına yıllık ortalama yüzde 6 düzeyinde zam
yapın, ondan sonra Enflasyona ezdirmedim. deyin bu millet de size
inansın!
Aslında AKP
ümük sıkmanın da daniskasını yapmaktadır. Siz biliyor
musunuz, kirada oturan birçok dar ve sabit gelirli vatandaşımız,
yaptığınız zamlardan dolayı kaloriferli dairelerin
yakıt aidatlarının yüksek oranda artması nedeniyle bu
aidatları ödeyemeyecek duruma geldiklerinden sobalı evlere
taşınmak zorunda kalmıştır.
Şimdi
diyorsunuz ki: Dışa bağımlı olduğumuz ürünlerde
zammı yaparız. Zaten her şeyimizi dışa
bağımlı hâle getirmediniz mi? Doğal gaz, elektrik, petrol
ürünlerine yapılan yüksek oranlı zamları böyle savunuyorsunuz,
ama Sayın Erdoğan Hükûmete gelmeden önce böyle demiyordu, Ocak
2002de yaptığı basın toplantısında Hem merkezî
kurumlar hem de belediyeler su, elektrik, doğal gaz gibi temel ihtiyaç
maddelerini vatandaşa kâr etmeyi düşünmeden götürmelidir.
Örneğin, devlet ithal ettiği doğal gaza sınırda kaç
para ödediğini, belediyelere teslim edinceye kadar metreküp
başına ne kadar masraf ettiğini kamuoyuna
açıklamalıdır. Belediyelerin gazı vatandaşa kadar
götürebilmesi için yapacağı yatırım maliyetini ve
işletme giderlerini belirleyerek bir satış fiyatı
oluşturulmalıdır. Ben eminim ki böyle bir hesaplama sonunda
doğal gazın fiyatı en az yarı yarıya
azalacaktır. diyerek hükûmete sesleniyordu: Gelin, bu
vatandaşın ahını daha fazla almayın, gelin insanlarımıza
daha fazla zulmetmeyin.
Evet, Sayın
Maliye Bakanı, Sayın AKP Hükûmeti, kamuoyuna açıklayın
bakalım, doğal gaza, petrole sınırda kaç para ödüyorsunuz?
Masraf ne? Vatandaşa kaça satıyorsunuz?
2008
yılının on bir ayında petrol ve doğal gaz ürünlerine
ait sadece özel iletişim vergisi gelirlerinizi ben söyleyeyim: Tam 22
katrilyon lira. Sadece ÖTV olarak bu kadar gelir elde ediyorsunuz. Ekonomi iyi
diyorsunuz ya, neden bu vergileri indirmediniz? Neden sözünüzün arkasında
değilsiniz? Neden vatandaşın sırtından bu derece
yüksek gelir elde ediyorsunuz? Vatandaşın ahını almaktan,
insanlarımıza zulmetmekten zevk mi alıyorsunuz? Bu ifadeler
benim değil Sayın Başbakanın geçmişte söylediği
ifadeler.
Kriz
dışarıdan geldi, zamlar dışarıdan geldi öyle mi?
Siz işin kolayını bulmuşsunuz. Peki, siz altı
yıldır ne yapıyorsunuz? Siz değil miydiniz, Sayın
Başbakan değil miydi Bizden bir yılda bir şey beklemeyin
ama üç yılın sonunda cebiniz dolacak. Rahatlamaya
başladığınızı göreceksiniz. diyen? Bir yıl
değil, üç yıl değil, dile kolay tam altı yıl geçti.
Soruyorum: Vatandaşın cebi doldu mu? Vatandaş kendini rahat
mı hissediyor?
Kendinizin,
çocuklarınızın, etrafınızın, ihale
verdiğiniz, kamu kaynaklarını peşkeş çektiğiniz
yandaşlarınızın cebi doldu da onu mu kastediyorsunuz
bilmiyorum, ama asgari ücretlinin, memurun, emeklinin, dul ve yetimlerin,
işçinin, çiftçinin, köylünün, esnafın velhasıl kahir ekseriyette
olan vatandaşlarımızın kredi kartı limitleri doldu,
banka kredisi limitleri doldu, boğazına kadar borç doldu. Sadece
kredi kartı ve tüketici kredisi borçları 120 katrilyon lirayı
aştı. Bu borçları ödeyemeyecek duruma düşenlerin
sayısı da 1 milyonu aştı. Siz ne rahatlamasından
bahsediyorsunuz? Ülkemizi, milletimizi içine soktuğunuz ekonomik tablo bu,
eseriniz bu.
Daha önce birçok
yerde ve en son Konyada, Sayın Başbakan; Yeşil kartlı
sayısı geldiğimizde 15 milyon iken 9 milyona düşürdük.
diyor. Bu bilgiler doğru değil. Sağlık
Bakanlığının verileri ortada, lütfen Sayın
Başbakana da doğru bilgileri verin. Şu elimdeki Sayın
Sağlık Bakanımızın hem Plan ve Bütçe Komisyonuna hem
de Genel Kurula yaptığı sunumlarla ilgili kitapçık. Burada,
Sayın Başbakanın dediği gibi, 2002de 15 milyon değil
13 milyon. Kaldı ki 2004 yılında otokopili sağlık
karnesi sistemine geçilmiş, 6,7 milyon 2004 yılındaki yeşil
kartlı sayısı; 2007ye geliyoruz, 14,5 milyon ekim ayı,
2008de 15,5 milyon. Şimdi, geçen yıl aktif durumda olan 9 milyon, bu
yıl 9,5 milyon; dolayısıyla 6,7 milyondan 9,5 milyona
çıkmış aktif sayısı. Bir de 2002de aktif-pasif ayrımı
yapılmadığı için 2002yle bir kıyas yapmak da mümkün
değil ayrım olmadığı için. Dolayısıyla yalan
yanlış bilgilerle bir yere varamayız.
Şimdi de
kalkmış vatandaşa yapılan kömür ve gıda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkanım.
yardımlarını
istismar ediyorsunuz, bir siyasi rant aracı olarak kullanıyorsunuz.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
rahmetli Özal döneminde kurulmuş olup, otuz yılı aşkın
bir süredir yoksul vatandaşlarımıza bu Fondan yardımlar
yapılmaktadır, ama bugüne kadar iktidara gelen AKPden başka
hiçbir siyasi parti, bu yardımları bir siyasi rant amacıyla
kullanmamıştır, sözünü bile etmemiştir, Fonu kuranlar bile
bununla övünmemiştir. Size, muhtaç durumdaki
vatandaşlarımıza neden kömür dağıtıyorsunuz diyen
mi var? Konuyu saptırıyorsunuz. Tek amacınız var, siyasi
rant elde etmek.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bizler, muhtaç durumdaki vatandaşlarımıza
gerekli sosyal yardımların yapılmasını her zaman için
savunagelmişizdir. Ayrıca, muhtaç durumdaki işsiz aile
reislerine iş sağlanması, iş sağlanana kadar asgari
ücretin yarısı kadar işsizlik yardımı ödeme
programı başlatılmasını programında,
beyannamesinde öngörmüştür, vadetmiştir.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Siirt Milletvekili Sayın
Mehmet Yılmaz Helvacıoğluna aittir.
Sayın
Helvacıoğlu burada mı?
Van Milletvekili
Sayın İkram Dinçer?
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
İKRAM
DİNÇER (Van) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bütçenin 24üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, AK PARTİ Hükûmeti olarak Meclis çatısı
altında tartıştığımız yedinci bütçemiz büyük
bir titizlik sonucu hazırlanarak gündeme alınmaktadır.
Hükûmetimiz bütçeyi hazırlarken, bunun yönetilebilir olmasına, şeffaf
olmasına ve en önemlisi de kaynakların önem derecesine göre ihtiyaç
duyulan alanlara aktarılmasına özen göstermiştir.
Geçmişteki
bütçelere baktığımızda, hükûmetlerin bütçe tahminlerinde
hep sapmalar meydana geldiğini göreceksiniz. Mesela, 1990 yılında yüzde 6; 1991 bütçesinde yüzde 31; 1994
yılında yüzde 10; 2002 yılında ise yüzde 18 oranında
bir yanılma meydana gelmiştir. Hükûmetimizin ilk bütçesi olan 2003
yılındaki bütçede ise 146 katrilyon liranın
harcanacağı açıklanmış, ancak 140,4 katrilyon lira
harcanmıştır. Burada, bütçe aşılmadığı
gibi tam tersi altında kalınmıştır. Daha sonraki
bütçelere de bakıldığında aynı durumu göreceksiniz.
Burada AK PARTİ hükûmetlerinin ne kadar hassas davrandığı
ortaya çıkmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, bütçesini en uygun ve verimli alanlarda
kullanmayı bilen bir iktidara, bir hükûmete sahiptir. Göreve
geldiğimizde 230 milyar dolar büyüklüğünde olan bir ekonomiyi
beş yılda 657 milyar dolar büyüklüğe taşıyan bir
iktidarız ve 2002 yılında 7,5 milyar TL olan Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesi 2009 yılında 27,9 milyar TL
büyüklüğe ulaşmıştır. Halkımızın
refahı için, sağlık başta olmak üzere ulaşım,
tarım ve diğer alanlarda da önemli kaynaklar aktararak tarihî
başarılara imza atılmıştır.
Bakınız,
2002 yılında 14 milyon TL olan aşı bütçesi 2008
yılında 201 milyon TLye çıkmış, yine 2002
yılında kamu kesimi tarafından yapılan toplam
sağlık harcaması 9,9 milyar TL iken, bu rakam 2008
yılında 33 milyar TLye ulaşmıştır.
Şimdiye
kadar 106 bin bakıma muhtaç özürlümüze evde bakım ücretinden
yararlanma imkânı sağlanmış, bunun yanında 2003-2007
yılları arasında toplam 8,1 milyon aileye 5,8 milyon ton kömür
dağıtılarak yoksulun, mağdurun, ezilmişin ve kimsesizin
yanında olunmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi soruyorum: Hangi alanlarda 2002den daha
gerideyiz? Tarımda mı, eğitimde mi, sağlıkta mı,
ekonomide mi, dış politikada mı? İnsaf ve vicdan ile
lütfedip bir rakamlara bakarsanız eğer icraatlarımızın
büyüklüğünü kendiliğinden görürsünüz.
Bir partimizin
değerli sözcüsü, değerli arkadaşlarım, kömür
ocaklarının kimsenin babasının malı
olmadığını söyledi. Evet doğrudur. Yer altı
zenginlikleri hepimizin ortak malıdır. İyi de sormazlar mı
2002ye kadar iktidar olan hükûmetler neden bu zenginlikleri
halkımıza sunmadılar? Şimdi biz bu kaynakları ihtiyaç
sahiplerine verdiğimiz için mi bu kadar sesiniz yükseliyor?
YILMAZ TANKUT
(Adana) 2002ye kadar bütün millet dondu! Siz olmasaydınız yani
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Değerli milletvekilleri, toplumun her kesimini
kucaklayan bir yaklaşım ile siyaseti bir hizmet aracı olarak
gören bir partiyiz. Burada bazı partilerimizin sözcüleri zaman zaman
Sizinle 29 Martta hesaplaşırız. gibi ifadeler
kullanıyorlar. Demokratik toplumlarda hesaplaşma anı
sandığın kurulduğu andır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkanım, gündeme gelemedik, bizi
uyarıyordunuz ama.
BAŞKAN
Uyarma işlemini sıraya dizmem lazım.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Elbette o gün hesaplaşacağız.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Az kaldı az!
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Bakınız değerli arkadaşlarım,
milletimiz kadirşinastır; kolay kolay bundan önceki dönemlerde
yaşanan sıkıntıları unutmaz. Bakınız,
bırakın ayları, yıllardır
çalıştırdığı işçinin ve memurun
maaşını ödemeyen, şehir merkezlerinde biriken çöpleri
toplamayan belediyeleri
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen, derhâl tamamlayın.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN
Konunun üzerinden ayrılmayın diye o gerginlikten dolayı özel
olarak rica ettim, dönüp dolaşıp lütfen germeyin.
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Ama ben hiç sapmadım Sayın
Başkanım, bütçe üzerinde konuşuyorum. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben
biliyorum da yani
İKRAM
DİNÇER (Devamla) Evet, değerli arkadaşlarımız,
Hükûmetimiz memurlarımızın, işçilerimizin ve
emeklilerimizin de maaşlarında iyileştirmeler yaparak yaşam
kalitelerini yükseltmiştir. İstihdam politikalarına da önem
vererek bugün Türkiye'nin en önemli sorunlarından birini teşkil eden
işsizliği en aza indirmek için büyük gayretler sarf edilmiştir.
Dönemimizde, geçici çalışan personel daimî ve sözleşmeli kadroya
alınmış, yine 92 yılından bugüne kadar
özelleştirme uygulamaları nedeniyle istihdam fazlası personel de
uygun kurumlara yerleştirilerek bu vatandaşlarımızın
da iş ve aş sahibi olması sağlanmıştır.
Bu duygu ve
düşüncelerle bütçemizin milletimize ve ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Siirt
Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu.
Buyurun
Sayın Helvacıoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin istihdam edeceği daimî işçilerle ilgili bilgi vermek
üzere, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
nedenle hepinize saygılar sunuyorum.
İşsizlik,
bugün, tüm dünya ülkelerini ilgilendiren başlıca sorunlardan biridir.
Bütün uluslararası raporlar göstermektedir ki gelişmişlik
seviyesi ne olursa olsun bütün ülkeler bu ciddi sosyoekonomik sorunla
karşı karşıyadır. Uluslararası Çalışma
Örgütünün Küresel İstihdam Eğilimleri Raporuna göre, 2007 yılında
dünya genelinde toplam işsiz sayısı 189,9 milyondur; 2008
yılı için bu rakama en az 5 milyon kişinin daha ilave
edileceği öngörülmektedir.
İşsizliği
azaltmak ve istihdamı artırmak için en etkili politika,
sürdürülebilir ve yüksek bir ekonomik büyüme oranı sağlamaktır.
Hükûmetimizce uygulanan sıkı ekonomik politikalar ile piyasalara
verilen güven ve siyasi istikrar sayesinde ülkemiz, yaklaşık 2002
yılından beri, uzun süreli, istikrarlı ve yüksek bir büyüme
hızı yakalamıştır. 2002-2007 yıllarını
kapsayan beş yıllık süreçte ortalama büyüme hızı yüzde
6,9 olarak gerçekleşmiştir.
Güneydoğu
Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek
kaydıyla, ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik
yatırımlarda kullanılmak üzere, İşsizlik
Sigortası Fonunun mevcut nema gelirlerinden 1 milyar 300 milyon YTLsi
hazineye aktarılmıştır. 2009-2012 yıllarında Fon
tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin dörtte 1i hazineye
aktarılmıştır. Böylelikle, bölgede ekonomik ve sosyal
kalkınma sağlanacak, istihdam olanakları artacak, işsizlik
oranı azalacaktır.
İstihdam
üzerindeki yüklerin azaltılması amacıyla, özel sektörde, 50 veya
daha fazla işçi çalıştıran işverenlerin eski hükümlü
ve terör mağduru çalıştırma yükümlülüğü
kaldırılarak kamudaki kontenjanlar arttırılmıştır.
Zorunlu özürlü istihdamında işveren sigorta primi tutarının
hazine tarafından ödenmesi öngörülmüştür. Zorunlu
olmadığı hâlde özürlü çalıştırılması
hâlinde işveren sigorta priminin yarısının hazine
tarafından ödenmesi öngörülmektedir. Özürlü istihdamında
sağlanan prim teşvikinden 1/11/2008 tarihine kadar 6.029 iş yerinde
24.246 özürlü vatandaşımız yararlanmıştır.
İşsizlik Sigortası Fonundan sigortalı işsizlere
ödenen işsizlik ödeneği miktarı yüzde 11 artırılarak
işsizlik ödeneğinin başvurulan ay içerisinde
bağlanması sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 yılı Ocak - Ekim
döneminde İŞKURa 855.356 kişi iş isteğiyle
başvurmuş, 80.747 kişiye iş imkânı
sağlanmıştır. Dönem içinde 49.035 kişi İŞKUR
aracılığıyla yurt dışına
gönderilmiştir. İŞKUR tarafından 26.522 kişinin
katıldığı 1.539 kurs düzenlenmiştir. Düzenlenen bu
kurslara katılan 2.555 kursiyere istihdam olanağı
sağlanmıştır. İstihdamın geliştirilmesi ve
işsizlikle mücadelede çok önemli görevler üstlenen İŞKURun
kurumsal kapasitesini güçlendirerek etkin ve süratli hizmet sunan,
çağdaş bir kurum kimliğine kavuşturulması
amacıyla kuruma mali kaynak ve teknik destek sağlayan projeler
uygulanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Aralık 2002 döneminde brüt
250,88 YTL olan asgari ücret, bugün itibarıyla brüt 638,70 YTLye
yükseltilmiştir. Beş buçuk yıllık dönem içerisinde
artış oranı yüzde 155,5 olmuştur. TÜİK verilerine göre
beş buçuk yıllık kümülatif enflasyon oranı yüzde
75,60tır. 2008 yılında uygulanan asgari ücret uzun bir aradan
sonra işçi ve işveren temsilcilerinin uzlaşmasıyla belirlenmiş,
ocak ayında yüzde 4, temmuz ayında yüzde 5 oranında
artırılmıştır. Kamuoyunda istihdam paketi olarak
bilinen 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile
çalışma hayatına ilişkin olarak işveren ve alt
işveren arasındaki sözleşmenin yazılı
yapılması şartı getirilmiş, böylece muvazaalı
durumların önüne geçilebilmesi öngörülmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Devamla) İşletmelerin faaliyete geçmeden önce
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızdan
alması gereken kurma izni yükümlülüğü
kaldırılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; istihdam paketi ile 5510
sayılı Yasada yapılan değişiklikler neticesinde, özel
sektör işverenlerinin prim borçlarının bulunmaması,
kayıt dışı işçi çalıştırmaması ve
cari primlerini süresinde ödemeleri kaydıyla, uzun vadeli sigorta
primlerinden işveren hissesinin 5 puanlık kısmı hazinece
karşılanmaktadır.
Gelir vergisi
muafiyetinden yararlanan ve el sanatlarıyla uğraşan
kadınların on beş gün üzerinden prim ödeyerek otuz gün
sigortalı gösterilmesi olanağı sağlanmıştır.
Önceki kanunlara
göre borçları yeniden yapılandırıldığı hâlde
yapılandırma haklarını kaybedenlerin bozulmuş olan
yapılandırma anlaşmalarının ihyası
sağlanmıştır.
50den fazla
işçi çalıştıran iş yerinde iş yeri
sağlık ve güvenlik birimi kurma, iş yeri hekimi
çalıştırma, iş güvenliğinden sorumlu teknik eleman
görevlendirme yükümlülüklerinin, gerekli şartları taşıyan
personelin görevlendirilmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Devamla)
hizmet alımıyla
karşılanabilmesi, birden fazla iş yerinin ortak birim
kurabilmesi şeklinde de yerine getirilmesine imkân
sağlanmıştır.
Sözlerime burada
son verirken 2009 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Yunusoğlu
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Daha önceki
soru-cevap kısmında çok değerli milletvekili
arkadaşlarımız gerek kamuda gerekse özelleştirmeden
dolayı veya kapanan iş yerlerinden çıkartılan
işçilerin istihdamı konusunda Sayın Maliye Bakanımıza
Bir tedbir alacak mısınız? diye sorulan sorulara Maliye
Bakanımız geçmiş iktidarlar zamanında siyaseten
kadroların çok fazla şişirildiğini, devletin de herkese
iş bulma mecburiyetinin olmadığını söylemişti.
Acaba Hükûmetinizin sosyal devlet anlayışı,
insanlarımızı işten çıkartıp,
işsizleştirip onlara yakacak, makarna, bulgur gibi gıda
yardımı yapmak mıdır, yoksa yeni yatırımlar açmak
suretiyle istihdam sahaları açarak onlara iş bulmak mıdır?
BAŞKAN
Sayın Orhan
AHMET ORHAN
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her ne kadar
Sayın Başbakan tarafından psikolojik olduğu iddia edilse
bile ülkemizde şiddetini her geçen gün artıran bir ekonomik kriz söz
konusudur. Bu süreçte yetersiz olsa bile KOBİler için can suyu projeleri
uygulamaya konmuştur. Toplumumuzun en alt ve yetersiz gelir grubunu
oluşturan çiftçilerimiz için de içinde bulundukları zor durumu
dikkate alarak bir can suyu projesi düşünülmekte midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum:
Eczacılar,
hasta muayene katılım payının kendileri tarafından
tahsil edilmesini istemiyorlar. Bunu kaldırmayı düşünüyor
musunuz?
Sözleşmeli
personel olarak çalışanlar askerlik dönüşü göreve başlamak
ve tayin, nakil istiyorlar. Bu konuda bu insanların beklentilerini
karşılamak için bazı mesleklerde buna izin verilebilir mi?
Emniyet
teşkilatı, adalet teşkilatı personeli, sağlık
personeli gibi bazı kurumlarda memur olarak çalışan insanlar
birinci dereceye kadar inememekten dolayı mağduriyet
içerisindedirler. Bu manada, senesi dolan, olumlu sicil alan bu memurlara
birinci dereceye kadar inip bu yönde bir hak verilebilir mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, son üç ayda çalışırken işsiz kalmış
olan işçi sayısı ne kadardır? Bir önceki üç aya göre bu son
üç aydaki artış ne kadardır?
İşsizlik
Sigortası Fonundan işsiz kalan kişilere ödenen ücret malumunuz
olduğu gibi düşük. Bunu artırmayla ilgili bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
Türkiye Şeker Fabrikalarına bağlı fabrikalarda
çalışan işçilerden altı ay ve üzerinde çalışan
işçiler kadroya alınmış, altı aydan az
çalışan işçilerimiz kadroya alınmamıştır.
Şeker fabrikalarımızda yılda altı aydan daha az
çalışan işçilerimizin de kadroya alınması konusunda
bir çalışmanız var mıdır? Söz konusu işçilere bir
yeni yıl müjdesi verebilir misiniz? Kadro fazlası diyorsanız, bu
işçilerimiz kadroya alınıp başka kurumlarda da
değerlendirilebilir kanaatindeyim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
düzeldiği iddia edilen ekonomide, işsizliğin azalması
gerekirken arttığını üzülerek görüyoruz. Bu noktada,
çalışanlarla ilgili, çalışanların, örgütlenme ve
sendikal haklarını kullandıkları için işlerinden
oldukları
Bu konuda önlem ve tedbirleriniz var mıdır? Sendikal
ve örgütlenme haklarını kullanan işçilerimizin iş
kayıpları noktasında bu konuya maruz kalan iş yerleriyle
ilgili bir tedbirleriniz var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
siz ve değerli AKP hatiplerinin çoğu, konuşmalarınızda
sürekli 2002ye atıfta bulunuyorsunuz. Bu bütçe, altı
yıllık icraatın içinden bütçesi olmayıp yedinci
yıllık bütçedir. Doğru olanı, bir önceki yıla göre
farkları ortaya koyarak geleceği planlamaktır. Bu bütçeyle,
enflasyon, iç ve dış borç, dış ticaret
açığı, cari açık ve işsizlik değerleri geçen
yıla göre yüzde kaç oranında artacaktır? Aynı verilere göre
Hükûmetinizin 2008 yılı performansını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakan, dün bazı önergelerle 2009
yılı bütçesinde yüzde 10 ve yüzde 15,5 gibi önemli kesintiler
yaptınız. Bu karar, 2009 yılında Türk ekonomisinin
aynı ölçüde daralacağı anlamına geliyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Öncelikle
özelleştirme neticesinde işsiz kalan
çalışanlarımızla ilgili bir soru var. Bildiğiniz gibi,
bunlar 4/C kapsamında olan çalışanlarımız. Bunlar,
iktidara geldiğimizde 8.373 kişinin mağduriyeti söz konusuydu.
Daha sonra bizim İktidarımız döneminde de özelleştirme
neticesinde aynı konuma gelen toplam 18.360 özelleştirme
mağduru diye ifade ettiğiniz vatandaşlarımız,
tazminatlarını, gerekli tüm mali haklarını almış
bulunuyorlar ve yeni bir işte de çalışma imkânı bulmuş
bulunmaktadırlar. Burada sıkıntı bunların on on bir
ay çalışmaları durumudur. Bununla ilgili mali
haklarını aldıkları için şu an itibarıyla bir
iyileşme gündemimizde yok ama önümüzdeki süre içerisinde hep beraber
değerlendireceğimiz konulardan bir tanesidir.
Diğer konulara
gelince, işsizlik konusu yoğun bir şekilde
değerlendiriliyor. Şuna katılmak mümkün değil:
Bakınız altı yıllık İktidarımız
döneminde İstihdam yaratmayan bir büyüme gibi bir ifadeye kesinlikle
katılmamız söz konusu değil. Tarım dışı
istihdam 3 milyon, beş yıl içerisinde gerçekleşen rakam 3
milyon. Ayrıca bu süre içerisinde 1,5 milyon vatandaşımız
kırsaldan kente göç etmiş, yani ücretsiz aile işçiliğinden
kente göç ettiği için işsiz kavramıyla, işsizlikle yüz yüze
kalmış; bunların da meslek edinmesi ve iş edinmesi süreci
yaşanmış. Yani tarım dışı 3 milyon
vatandaşımızın istihdam edildiği bir süreci geride
bıraktığımızı bilmemizde yarar var diye
düşünüyorum.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Rakamlar hiç öyle söylemiyor Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Kriz döneminde çiftçiler
için bir Can Suyu Projesi dediniz. Tabii bu konularla ilgili tarımsal
destekleme çerçevesinde yine de geçmişle mukayese edilmeyecek oranda
destekleri hepimiz biliyoruz. Bu konularda 2002yle mukayeseden rahatsız
olmamak lazım. İktidarlar
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bu sene 5 milyonun altına düştü.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Önümüzdeki sene bu seneden daha kötü olacak Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Hayır, 2002yi gündeme
getirmekten rahatsız olmamak lazım çünkü AK PARTİ
İktidarı 2002den bugüne devam ediyor ve icraatlarını
mukayesede baz alacağı nokta da 2002dir. Bu anlamda rahatsız
edici bir durum olduğu kanaatinde değilim. Makro kriz dönemi
Bakınız, küresel krizin, küresel mali krizin hepimiz
farkındayız, hepimiz biliyoruz, bunu da bir istismar konusu
yapmanın doğru olmadığı düşüncesindeyim ama bu
krizin ötesinde öncesine baktığınız zaman makro düzeyde ne
gibi iyileşmelerin olduğunu burada rakamlarıyla zaman yeterli
olmadığı için ifade edemiyorum.
Eczanelerde
Özel
hastanelerle ilgili katılım payının hastanelerde
alınma durumuyla ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz ama
kamu hastanelerinde şu anda yapısal olarak bunun mümkün
olmadığını kendilerine de biz ifade ettik ama onunla ilgili
de bir çalışmayı yapabileceğimizi eczacı
arkadaşlarımıza ifade ettik.
Askerlik
neticesinde, sözleşmeli personelin askerlik dönüşüyle ilgili, ne gibi
bir çalışma var tekrar işe başlamayla ilgili? Buna olumlu
baktığımızı ifade edeyim. Bununla ilgili olumlu bir
değerlendirme içerisinde olduğumuzu bilmenizi istiyorum.
İşsizlik
sigortasından işsizlik ödeneğini alan işçilerimizin,
işini kaybetmiş işçilerimizin rakamı, ekim sonu
itibarıyla, 165 bin kişidir. Bu ödeneklerin 255 ile 510 YTL
arasında bir ödenek olduğunu ifade etmek istiyorum.
Mevsimlik
işçilerle, altı aydan daha az çalışan işçilerle ilgili
olarak, bildiğiniz gibi, geçtiğimiz dönem içerisinde hep beraber
onların sosyal güvenlikle ilgili, sağlıkla ilgili
sorunlarını halletmiştik ama yasal düzenleme altı ay
çalışma zorunluluğunu getirdiği için, altı ayın
altında bir çalışma süresinde
Yani, mevsimlik işçi diye
adlandırdığımız işçilerin sağlık
açısından, sağlık güvenliği açısından bir
problemi yoktur. Fakat yasa altı ay olarak düzenlendiği için, bu
anlamda, tümden, bir yıl itibarıyla, güvence söz konusu
değildir.
Sendikal
haklardan dolayı iş akdi feshedilen işçilerden sürekli
bahsedilir, medyada da yer alır. Bu konuyla ilgili
Bakanlığımızın görevi, gelen şikâyetleri
müfettişlerimiz vasıtasıyla tespit etmek ve eğer gerçekten
haklılık payı varsa ve müfettişlerimizin tespiti
işletme açısından bir şey ifade ediyorsa, yani bu diyalog
bir şey ifade ediyorsa işe başlatmak; eğer değilse,
müfettişin de raporunu delil kabul ederek yargı yoluna başvurabilirler.
Ama ağırlıklı olarak, bu konuların, bu konudaki
değerlendirmelerin yüzeysel olduğu kanaatindeyim. Bize bu konuda
gelen şikâyetlerin, yani sendikal haklardan mahrumiyetten veya
sendikalı olduğundan dolayı iş akdi feshedildiğini
ifade eden işçi sayısının çok çok az olduğunu burada
ifade etmek istiyorum. Ama bakınız, bunun çözümünü de söylüyorum.
Bunun çözümü: Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine hep beraber, bütün
grupların ittifakıyla taşıdığımız
sendikal mevzuat var. O çıktığı zaman tüm bu sıkıntılar
da ortadan kalkmış olacak.
Bilemiyorum,
cevapsız bir soru kaldı mı?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Cevaplanan soru yok ki Sayın Bakanım!
BAŞKAN
Zamanımız da doldu.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.50
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
25inci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli
Hükümler
Uluslararası
kuruluşlara üyelik
MADDE 25 (1)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler
tarafından, kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar
gereği üye olunan uluslararası kuruluşlar
dışındaki uluslararası kuruluşlara, gerekli
ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının uygun
görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik
aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.
(2) Hazine ve
Dış Ticaret Müsteşarlıklarının uluslararası
anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye
olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine
(katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel.
Sayın
Demirel, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
KEMAL DEMİREL (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 yılı bütçe görüşmelerinde Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 25inci maddesi hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum. Herkesi en içten sevgi ve
saygılarla selamlıyorum.
Madde,
içeriğinde olduğu gibi, anlaşmalarla ilgili. Türkiye
Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren kurucusu ve ilk
Cumhurbaşkanımız sevgili Mustafa Kemal Atatürk tarafından
Yurtta barış, dünyada barış. ilkesi doğrultusunda
uluslararası barışı hedefleyen bir dış
politikayı bugüne kadar sürdürmüş ve bundan sonra da sonsuza kadar
sürdürmeye devam edecektir.
Yenilik
hareketleri doğrultusunda Türkiye, siyasal ve hukuksal sistemlerini
modern, çağdaş, laik devlet modellerini örnek alarak
oluşturmayı bugüne kadar benimsemiş ve sürdürmüştür.
Güvenliğini artırabilmek ve uluslararası toplumda modern bir
devlet olarak yer almak için 1932 yılında uluslararası
anlaşmalar ve bağlantılarla uluslararası kuruluşlara
üyeliklerine başladı ve bu süreç günümüze kadar devam etti.
Türkiye
Cumhuriyetinin ilkeleri arasında başta komşuları olmak
üzere bütün ülkelerle dostane ve uyumlu ilişkiler kurmak, her alandaki
uluslararası iş birliği çalışmalarına
katılmak, anlaşmazlıkları barışçı yollarla
çözümlemek, bölgesel ve uluslararası barış, istikrar, güvenlik
ve refaha katkıda bulunmak yer almaktadır. Coğrafi
yapısı gereği kıtalar arasında köprü
oluşturması ülkemize sunulmuş büyük bir nimettir.
Yine, sahip
olduğu iklimler ve doğal yapısı ülkemizin en önemli
zenginlikleri arasındadır. Bu özellikleri en iyi şekilde
kullanmak için çok daha dikkatli olmak zorundayız. Bu bağlamda,
değerlerimizi kazanca dönüştürecek kuruluşlara üyelikler
olması noktasında tercihlerimizi kullanmalıyız.
Bu noktada
özellikle vurgulamak istediğim, geçtiğimiz aylarda raporu
tamamlanmış ve Meclis gündemine gelmiş olan zeytin,
zeytinyağı ve diğer yağlarla ilgili araştırma
komisyonunun Meclise sunduğu raporda dikkatimi çeken bir konuyu dikkate
sunmak istiyorum.
Şimdi biz,
1998 yılında Uluslararası Zeytinyağı ve Zeytin
Komisyonundan kendi isteğimizle çıkmışız. Şimdi,
zeytin, bizim uluslararası alanda en iddialı olduğumuz
ürünlerden bir tanesi. Yani ilk üç arasına girebileceğimiz bir ürünle
ilgili bu Uluslararası Zeytinyağı ve Zeytin Komisyonundan
ayrılmışız ve şimdi tekrar girmek için
müracaatlarımızı yapmışız ve komisyon raporunda
bu konuda acilen girişimlerde bulunulması gerektiği ve bu
sorunun çözümlenmesi gerektiği vurgulanmış ve bize verilen
bilgilerde de -çok ilginçtir- diyor ki Ülkemizin yeniden UZKya, yani Uluslararası
Zeytin ve Zeytinyağı Komisyonuna üyeliği için başvurumuzu
yaptık. Kaç yılında yaptık? 2004 yılında. Fakat,
o günden bugüne kadar ne yazık ki süreç tamamlanmadı. Sürecin tamamlanmamasının
sebeplerinden bir tanesi, resmî üyelik sıfatının kazanılabilmesi
için gerekli iç hukuk onay sürecinin bir an önce tamamlanması.
Şimdi, ben
bu konuda tekrar arkadaşlarımıza sorduğum zaman, Bu iç
hukuk nedir, hangi süreçtedir? deyince -bilgilerimizin ne kadar doğru
olduğunu ben öğrenmek istiyorum Sayın Bakanımdan bu konuda-
efendim, bu üyelik için başvurumuzda istenen meblağın 200 bin
dolar civarında olduğunu söylediler. Acaba, bu meblağ, gerçekten
bu rakam doğru mudur değil midir, bunu da öğrenmek istiyorum.
Çünkü, biz uluslararası alanda eğer gerçekten bu ürünle ilgili
iddialı olabileceksek ve biz iddialı bir konumda isek mutlaka o
komisyonun içerisinde yer almamız gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Bunun da bu konuyla ilgili olarak açıklanmasını istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün ülkemizde bu bütçe görüşmeleri yapılırken
bütün dünyada olduğu gibi bizde de ekonomik krizin her alanda etkilerini
izliyoruz. Bugün bir Bursa milletvekili olarak krizden en büyük etkilenen
illerin içerisindeyiz ve ne yazık ki, Bursa, Türkiye ekonomisine en büyük
katma değer veren illerin ilk üçünde, dördünde olmasına rağmen
hak ettiğini alamamanın ötesinde bu krizin de en ağır
faturalarını yaşayan illerin başında gelmeye
başladı. Buna örnek olarak verebilirsek tekstilde çok büyük
sıkıntılar içerisinde yaşadığımızı
vurgulamak istiyorum. Âdeta, can çekişme demek doğru olmaz, can
çıktı gibi noktasına geldi.
Onun ötesinde,
otomotiv sektörüyle ilgili ben geçenlerde yine bir kanun teklifi
vermiştim, o kanun teklifinin Mecliste kabul edilmesini istemiştim,
ama ne yazık ki o kanun teklifi kabul edilmedi. O kanun teklifi,
yaklaşan krizi de görerek taksicilerin, dolmuşçuların
araçlarının yenilenmesinde bir kereye mahsus olmak üzere ÖTV-KDVnin
alınmaması ve aynı zamanda otomotiv sektöründeki bu krizden
kurtulması ve krizin otomotiv sektörünü etkilememesi, işsizliğin
önlenmesi noktasında önemli olabileceğini
vurgulamıştım, ama ne yazık ki bu teklifimiz de kabul
edilmedi. Eğer o teklifimiz kabul edilmiş olsaydı veya o konuda
ÖTV-KDV içerisinde birtakım iyileştirmeler yapılmış
olsaydı, yerli otomobil sanayisi, bu 100 bin yenilenebilecek olan araçla
ilgili olarak faaliyetlerini çok daha rahat sürdürme noktasında
olacaklardı. Çünkü, bugün Bursada Türkiyede en iddialı olabilecek
olan otomobil fabrikalarından bir tanesi OYAK Renaultdur ve onun yan
sanayileri vardır. Yine aldığımız bilgilerde otomobil
piyasası hem iç hem dış yüzde 50 daralma gösteriyor. Bu
gerçekten çok korkunç bir boyutta. Onun ötesinde, şu anda otomobil
fabrikası ocağın ilk haftasına kadar işçilere izin
vermiş bulunuyor ve aynı zamanda, yan sanayicilerine göndermiş
olduğu üretim planlamasında -bunu özellikle vurgulamak istiyorum
Sayın Bakanım ve Sayın Hükûmet- diyor ki: Ocak ayı
içerisinde otomotiv fabrikası olarak bir günde üreteceğimiz olan 280
otomobili bir ayda üreteceğiz. şeklinde bir planlama
yaptıklarını söylüyorlar. Yani düşünebiliyor musunuz, ayda
üretecekleri araç sayısı 280. Günde 280 üretecekken 280i bir gününe
ki, aradaki farkı da çok açıkça vurgulamış oluyor. Yani
otomotiv sektörü neredeyse günde üç beş araçla gününü geçirecek noktaya
gelmiştir.
Şimdi, zaten
bu krizden payını almamış hiçbir kesim yok. Çiftçilik
derseniz, köylü, çiftçi bu konuda büyük sıkıntılar içerisinde.
Bu sıkıntıları aşma noktasında gerekli destekleri
bekliyorlar ama ne yazık ki çiftçilerimizin ve köylülerimizin çok
sıkıntı içerisinde olduğunu vurgulamamıza rağmen,
çiftçilerimizin ve köylülerimizin iyi olduğunu söylüyorlar. Bu anlamda,
Karacabey Ziraat Odası Başkanı Nuri Karaca diyor ki: Çiftçilerimiz
gübre tarlalara dökmeden, şimdiden, tarlalar gübresiz bir şekilde
üretime geçecektir. Bu da üretimde büyük kayıplara yol açacaktır.
Bilhassa buğdayda çok büyük kayıplar
yaşayacağımızı ve bu anlamda da 5 milyon ton açık
vereceğimizi şimdiden vurguladılar. Onun için, çiftçilerimizin
de bu konuda desteklenmesinin, bu kriz ortamından etkilenmemesi için
gerekli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Şimdi, bu
kadar kriz ortamında, bir de vergilerimize yüzde 12 zam geliyor. Yani hem
kriz herkesi vuruyor ama vergilerimizi yine alma noktasında da yüzde 12
zam geliyor. Bu çelişkinin de ortadan kaldırılmasının
gerekli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Sayın
Bakanın yine geçenlerde bir açıklaması vardı: Cari
açıkta bu sene azalma olacak çünkü petrolle ilgili düşüşün
olduğunu söyledi. Evet, petrol 150 dolarlardan 40 dolarlara kadar geldi
ama bu kadar, yüzde 300lere varan bir indirim olmasına rağmen,
benzinde, mazotta, diğerlerinde indirim olduğunu görebiliyor muyuz?
Sadece göstermelik birkaç kuruşla günler geçiştiriliyor. Hâlbuki aynı
oranda bu indirimler gerçekleştirilmiş olsaydı, gerçekten benzin
ve mazot bugün çok daha ucuz bir noktada olmuş olacaktı.
İşsizliği
zaten vurguladık. Onun dışında, bugün bu ülkenin en büyük
sıkıntısını çektiği trafik teröründen kısaca
bahsetmek istiyorum sözlerimin sonuna doğru. Kısa söylemek istiyorum
sadece, 1900le 2002 yılları arasında depremde ölen insan
sayısı 100 bin değerli arkadaşlarım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
KEMAL
DEMİREL (Devamla)
ama 1980 ile 2002 yılı arasında ise
trafik teröründen ölen insan sayısı 125 bin. Yani siz yüz iki
yıl içerisinde 100 bin kişiyi depremde kaybediyorsunuz ama ne
yazık ki yirmi yıl içerisinde 125 bin insanımız trafik
kazalarında hayatını kaybediyor. Bu noktada da demir
yollarına gereken önemin verilmesini bir kez daha burada vurgulamak
istiyorum. Bunun için de bu seneki bütçelerde demir yolları
noktasında yine Bursanın göz ardı edildiğini,
Bursanın yine üvey evlat muamelesi gördüğünü bir kez daha buradan
vurgulamak istiyorum. Yani Türkiyeye Bursa her türlü katma değerini
veriyor ama ne yazık ki hizmetleri alma noktasında da gereğini
alamadığını, hak ettiğini
alamadığını vurgulamak istiyor, tekrar hepinizi en içten
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2009 Yılı Bütçe Kanun Tasarısının
Dördüncü Kısım Çeşitli Hükümler bölümü 25inci madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce Cizredeki hain saldırıda şehit düşen
askerlerimize Cenabıhaktan rahmet, yaralı askerlerimize acil
şifa, milletimize sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Türkiyenin üye
olduğu uluslararası kuruluşlara bakınca,
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliğinden tutun da İslam
Kalkınma Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü, Karadeniz Ülkeleri Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı gibi ekonomik ve siyasal örgütler
yanında, NATO gibi askerî örgütler, UEFA, FIFA gibi spor alanındaki
örgütlenmeler olmak üzere dünyadaki bir çok kuruluşu görürüz.
Ülkemizin bu tür
kuruluşlara üye olması, dünya üzerindeki konumumuz
açısından önemli bir göstergedir. Tabii bu kuruluşlara üye
olduğumuz için bir çoğuna da ciddi oranda para ödüyor ve
üyeliğimizi devam ettiriyoruz.
Ülkemiz 1 Temmuz
1875 yılında Dünya Posta Birliğine, 1911 yılında
Uluslararası Olimpiyat Komitesine, 24 Ekim 1945'te Bileşmiş
Milletlere üye olmuştur.
Devletlerin üye
olduğu kuruluşlar yanında belediyeler de çeşitli
uluslararası kuruluşlara üye olmuşlardır.
Bazılarının üyelikleri de onlarcadır. Bunların
yanında bazı genel müdürlükler de uluslararası kuruluşlara
üye olmuşlardır. Mesela, Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü, Avrupa Orta Vadeli Hava Tahminleri Merkezine üyedir.
Kurulan
kuruluşların hepsinin bir kuruluş hikâyesi ve hedefi
vardır. Örneğin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı,
İkinci Dünya Savaşından sonra 20nci yüzyılın ilk
yarısında yaşanan ve insanlığa acılar
yaşatan savaşların tekrarını önlemek ve
uluslararası güvenliği koruma amacı ile kurulmuştur.
Ülkemiz de 191 üyeli bu kuruluşa 1948 yılında üye olmuştur.
Bu
kuruluşların devletler arasında iş birliğinden tutun
da barışın korunmasına kadar görevler yapması
tüzüklerinde yazılmıştır. Ancak şu anda Irak
yanıyor. 1,5 milyon insan Amerika Birleşik Devletleri işgalinden
dolayı ölmüş durumdadır. Bunların içerisinde Türkler de
yoğunluk içerisindedir. Afganistan yıkılıyor. Kafkaslar,
Balkanlar, Orta Doğuda yangın var. Acaba bu kuruluşun
görevlerini tam olarak yaptığını söyleyebilir miyiz?
Tarihte bir kaç
devletin kontrolünde, istedikleri kararları çıkartan, istedikleri
ülkelere saldırtan, istedikleri yaptırımları yapan durumdan
kurtulduklarını, tarafsızlık içerisinde
olduklarını söylemek mümkün müdür?
Bugün,
dünyanın birçok yerinde kan akıyor, haksızlıklar
almış başını gidiyor. Bunlar ne yapıyorlar?
Özellikle konu Türkler olunca hiçbir devletin kılı
kıpırdamıyor. Azerbaycanda Hocalıda 1990lı
yıllarda katliam yapıldı. Türklerin bir günde yüzlercesi
öldürüldü, 1 milyon insan kaçkın duruma geldi. Evini barkını,
tarlasını bırakıp zorla göç ettirildiler. Şu anda
Azerbaycanın birçok yerinde bu insanlar maalesef perişan bir
şekilde yaşam mücadelesi veriyorlar. Ancak bir de bakıyorsunuz
ki Birleşmiş Milletler Teşkilatı olsun veyahut da
çeşitli sivil toplum kuruluşları olsun bu insanlara ne gözlerle
bakıyorlar ne de onlarla ilgili çeşitli kararların
alınması noktasında bir girişimde bulunuyorlar.
Tarihe
bakmış olduğumuz zaman, tarihte Kırımdaki,
Ahıskadaki durum da bunlardan farklı değildir. Doğu
Türkistanda yaşananları ise artık dünyada bilmeyen
kalmamıştır. Çin, nükleer denemeleri Türkler üzerinde
yapmıştır. Sakat doğumlar her gün farklı bir
şekilde karşımıza çıkıyor ve bir noktada da
Türklerin soyuna da bir saldırı olmuş olduğunu burada
görüyoruz. Konu Türkler olduğu zaman hiçbir uluslararası
kuruluştan ses çıkmıyor ve seyirci kalınıyor, bazen
sadece bir kınamayla geçiştirilmiş olduğunu da görüyoruz.
İkinci
olarak, NATO Teşkilatı İkinci Dünya Savaşından sonra
kuruldu. Bu esnada dünyada var olan iki kutuptan birinde yer almak gerekiyordu,
ülkemiz de Batıyı, NATOyu seçti. Bu kuruluşun amacı, üye
devletleri silahlı bir saldırı karşısında
korumaktır. Bunun için de NATO devletleri arasında ortak bir savunma
anlayışı geliştirmiş, her ülke de ciddi manada buna
katılım payı olarak para ödemiştir. Yani biz üzerimize
düşen görevi fazlasıyla yapıyoruz. Ülkemiz Büyük Atatürkün
Yurtta sulh, cihanda sulh. sözüne sadık kalarak barışın
yanında yer almış ve taahhüdünü yerine getirmek için gerekirse
Koreye asker göndermiş, Afganistana, Kosovaya, Lübnana da
barış için asker ve para göndermiştir.
Peki, bizim ülke
olarak sormamız gerekmiyor mu? Türkiyeye bir komşu ülkeden PKK terör
örgütü tarafından saldırı yapılıyor. Neden bütün üye
devletler buraya ülkemizi korumak için asker göndermiyor, yardım
yapmıyor? Yardımı bırakın, PKK örgütünü, katilleri
destekliyor, maddi ve manevi yardım yapmış olduklarını
da görüyoruz. Hatta bazı ülkelerin de koruma içerisine almış
olduklarını da görüyoruz.
Artık ülke
olarak bu kuruluşları sorgulayıp bize ne kadar faydası
oluyor diye düşünmemiz gerekmiyor mu? Daha neyi bekleyeceğiz?
Ülkemizin birliğine, dirliğine, kardeşliğine demokraside
gelişim adı altında saldırıyorlar,
saldıranları himaye etmiyorlar mı?
Yine üçüncü
olarak, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünden
bahsedeceğim. Bu örgüt, Karadenizde kıyısı bulunan ve
denizlerden ekonomik olarak yararlanan ülkeler arasında, Türkiyenin
girişimi ile iş birliğini geliştirmek için
kurulmuştur. Türkiye, Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan,
Gürcistan, Moldova ve Rusya kuruluşta yer aldıktan sonra Yunanistan
da bu birliğe katılmıştır.
Yunanistan,
Karadeniz ile bir bağlantısının olmamasına rağmen
Batının baskısıyla bu birliğe katıldı.
Şimdi, sormak gerekmez mi, neden bu birliğe katıldı ve bu
birlikte neredeyiz? Ne tür hizmetler yapılıyor? Daha nasıl iyi
bir şekilde iş birliği yapabiliriz? Bunları
tartışmamız gerekmiyor mu?
Sayın
milletvekilleri, ülkemiz, 17 Temmuz 1998de Uluslararası Ceza Mahkemesine
üye olmuştur. Uluslararası toplumu yakından ilgilendiren
soykırım suçları, insanlığa karşı
işlenen suçlar, savaş suçları ve saldırı
suçlarını işleyen kişiler üzerinde yargı yetkisine
sahiptir. Bu ceza mahkemesi yetkisi içerisinde taraf devlet veya özel bir
anlaşma ile başka bir devlet toprakları üzerinde yerine
getirir. deniliyor. Acaba bu yetkiler, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkler için ne
kadar kullanıldı ve kullanılmaktadır? Ülkeler birbirleriyle
ticari ve ekonomik ilişkileri artırdıkça bu tür
uluslararası örgütlenmeler de hızla artmaktadır. Türkiyemiz,
özellikle 1980li yıllarda girdiği dışa açılma
politikasının sonucu olarak bu tür kuruluşlara üye olma
girişimini de artırmış bulunuyor, ancak bu kuruluşlara
hazine olarak ve üye olan kuruluşlarımız olarak ne kadar para
ödüyoruz, bunun da açıklanması gerekiyor. Buradan Hükûmet
yetkililerine soruyorum: Hepsini bilmeyebilirler ancak şu anda, bazı
önemli, üye olduğumuz kuruluşlara ne kadar para ödüyoruz? Kamuoyu
olarak bunu öğrenmek istiyoruz.
Görüştüğümüz
bu 25inci madde genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçe
idareleri tarafından üye olunan uluslararası kuruluşlar ile
ilgilidir. Maliye Bakanlığı tarafından izne tabi olması,
üyelik aidatı olarak verilen miktarın tespitinde faydası
olacağı kanaatindeyim.
Sayın
milletvekilleri, dünyadaki etkinliği hızla artan sivil toplum
kuruluşları, Türkiyenin Avrupa Birliğine tam üyeliği
yolunda geldiği müzakere aşamasında ülkemiz için daha büyük bir
önem kazanmıştır. Bu süreçte sivil toplum
kuruluşlarının bir araya gelerek şemsiye kuruluşlar
oluşturma yoluyla etkinliklerini artırma girişimleri
yoğunlaşmıştır. Ülkemizdeki kuruluşlar
dış ülkelerdeki benzer kuruluşlarla iş birliği
içerisindedir. Özellikle son yıllarda bunu açık bir şekilde
görüyoruz. Ülkemizdeki birtakım vakıflar ve dernekler yurt
dışındaki ülkemizin lehinde veyahut aleyhinde bulunan
birtakım kuruluşlarla iş birliği içerisindedir.
Bunların açık bir şekilde bir şemsiye adı
altında toplanmakta olduğunun da görüntüsü içerisindeyiz.
Avrupa ve
Amerikadan sonra ülkemizde somut bir güç hâline gelen, yasama, yürütme,
yargı ve medyadan sonra beşinci güç olarak toplumsal yapıdaki
yerini alan sivil toplum kuruluşları, devlet ve ekonomi sektörünün
yanında üçüncü bir sektör olarak meşruiyet kazanmaya
başlamıştır. Bu durumda, İslam dünyasında, Avrupa
Birliği şemsiyesi altındaki kuruluşlar dikkatle takip
edilmesi gerekir duruma da gelmiş durumdadırlar. Yani, onların
çalışmalarını yakinen takip etmek ve gerektiği zaman
da onlara gerekli cevabı vermek mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Sivil toplum
kuruluşlarının önemi küçümsenemez ama hiçbir kimsenin, hiçbir
kuruluşun bu milletin değerlerine, birlik ve beraberliğine
karşı faaliyetlerde bulunması da kabul edilemez. Bu ülkenin
21inci yüzyılda lider ülke olması tarihî sorumluluk olarak mutlaka
gerçekleşmelidir.
Teslimiyetçi
politikalarla, sat kurtul, ver kurtul politikalarıyla büyük devlet
olunmaz. Büyük devlet, kararlı duruş sergileyerek kendi öz değerlerimize
sahip çıkarak olunacaktır. Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya,
Kafkaslar lider ülke Türkiyeyi bekliyor. Bu da Türk milliyetçilerinin hedefi
ve beklentisidir. Bu hedefin mutlaka gerçekleşmesi gerekir çünkü
Balkanlarda barışın olması, Orta Asyada barışın
olması, Orta Doğuda barışın olması, Kafkaslarda
barışın olması güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
lider ülke Türkiye'nin olmasından geçmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Bunu da zaten dış güçler anlamış
olduğu için Türkiyemizde oyun üzerine oyun tezgâhlıyorlar. Oyunlar
öyle bir duruma geliyor ki Türk milletinin millî birlik ve beraberliğinin
bozulmasından tutun da her türlü değerlerine saldırı
şeklindedir. Bu çatı altında da bazen bunlarla
karşılaşıyoruz ama şurası
unutulmamalıdır ki 70 milyonun hepsi kardeştir. 70 milyon
insanımız kimlerin kendisine ihanet ettiğini, kimlerin millî
birlik ve beraberliğini bozduğunu yakından takip ediyor ama ben
inanıyorum ki 70 milyonumuz geçmişte de -tarihin her döneminde
olduğu gibi- zor dönemlerden çıkmasını bilmiş ve
bilecektir. İnanıyorum ki lider ülke Türkiye mutlaka
kurulacaktır.
Bu bütçenin
ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce
Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Sayın Canan Kalsın.
Sayın
Kalsın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CANAN KALSIN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 25inci
maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, 25inci madde uluslararası kuruluşlara üyelikle ilgili
maddedir. Sizlerle Türkiye'nin uluslararası kuruluşlara üyeliği
ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Üye
olduğumuz kuruluşlardan biri Birleşmiş Milletler Genel
Sekreterliğidir. Türkiye, Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine
adaylığını 21 Temmuz 2003 tarihinde
açıklamıştır. Bildiğiniz gibi, ülkemiz
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde kırk yedi
yıldır temsil edilmiyordu. Türkiye, Batı Avrupa bölgesinden aday
olduğu 2009-2010 Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici
üyeliğine grubunda en fazla oyu alarak seçilmiştir. Bu
başarının ardında beş yıllık
çalışma ile bölge ve dünya barışı için
yaptığımız çabaların katkısı olduğunu
düşünüyorum. Türkiye'nin iki yıl sürecek görevini layıkıyla
yerine getireceğine inanıyorum.
Türkiye'nin
dış politikasındaki temel direklerinden biri de NATOya olan
üyeliğidir. Askerlerimiz Bosna-Hersekten Somaliye, dünyanın birçok
bölgesinde NATO askerleriyle birlikte görev yapmaktadır. Afganistanda iki
dönem komutayı elinde bulunduran askerlerimiz bu görevi
başarıyla yerine getirmiştir ve hiçbir kayıp
vermemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Konseyi Parlamenterler
Asamblesi, Türkiye'nin üye olduğu diğer bir kuruluştur ve
ülkemiz, kurucularından biridir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
raporu ve taslak raporunda 2001 yılından bu yana
gerçekleştirilen reformlar ışığında Türkiyenin
denetim mekanizmasına tutulmasına gerek kalmadığı
ifade edilmektedir. Bu, Türkiyenin Avrupa Birliğine tam üyeliği yolunda
atılmış ciddi bir adımdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İslam Konferansı Örgütünde
Genel Sekreterliğe bir Türkün büyük oy çokluğuyla seçilmiş
olduğunu biliyoruz ve hâlen görevdedir.
Diğer üyesi
olduğumuz kuruluş Karadeniz Ekonomik İşbirliği.
İktidarımızda önemi artan Karadeniz Ekonomik
İşbirliğine Amerika Birleşik Devletleri gözlemci üye olma
kararı almış ve başvuruda bulunmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Hükûmetiyle ülkemiz,
bölgeye barış ve istikrarı getirmek için uğraşan,
komşularıyla ticaret hacmi büyüyen, gelişmelere yön veren ve
gündem belirleyen bölgesel aktör hâline gelmiştir. Türkiyenin
dış politikadaki bu başarısı, tabiidir ki iç
politikadaki başarısı, ekonomik alanlardaki
başarıları ve dünya gitgide kendi içerisine kapanırken,
özgürlük mü güvenlik mi dengesinde özgürlüklerinden vazgeçerken Türkiyenin
özgürlük ve güvenlik dengesini sağlayabilmiş olmasındaki
başarılarıdır.
Türkiyenin
attığı en önemli adım, Avrupa Birliği ile 2005 tarihli
çerçeve metnin kabulüyle başlayan üyelik müzakereleri sürecidir. Ancak
ülkemiz, sadece bölgesiyle sınırlı kalmamış, Avrupa
ülkelerinden Orta Doğuya, Orta Doğudan Afrikaya
açılımlar gerçekleştirmiştir ve bu açılımlara
devam etmektedir, Karadeniz İşbirliği, İslam Kalkınma
Teşkilatı, D-8, İstikrar Paktı gibi bölgesel
oluşumlarda da aktif olarak yer almaktadır. Bugün dünya Orta
Doğu bilmecesini Türkiye olmaksızın çözemeyeceğinin
farkındadır.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetimiz, bu bütçeyle, dünyada birçok ülkenin üst üste açıklanan
rakamlarla büyümesinin yavaşladığı bu dönemde söz
verdiği yatırımları sekteye uğratmadan, yoksullukla
mücadelede hız kesmeden, halkın ihtiyaçlarını kısmadan
krizi fırsata çevirebilmek için çalışmaktadır. 2001 krizi
sonrası güçlendirilmiş, önlemlerini almış, sağlam bir
finansal sistemi olan Türkiye için bu dönem inşallah bir fırsat
olacaktır. Kriz geldi, geliyor. söylentileri daha fazla tesir etmekte,
krizin kendisinden daha çok etkili olmaktadır. Bir örnekle basitçe
açıklamak gerekirse, araba alma konusunda talebini erteleyen bir bakkal,
bu konuda fabrikada çalışan işçinin de işini kaybetmesine
sebebiyet vermekte ve o işçi de bakkaldan alışveriş
yapmadığı zaman da krize temel hazırlamaktadır.
Türkiye
artık kırılgan ve rüzgârla savrulan bir ülke değildir. AK
PARTİ İktidarıyla güçlü, bölgesel bir aktördür.
Halkımızın desteği her zaman yanımızdadır.
Bu istikrar ve güvenle Amerikada açıklanan Next 11in raporunda da
belirttiği gibi bu güven ve istikrarla yolumuza devam edersek, Türkiye
2020lerde kişi başına 20 bin doların üstünde gelire sahip
olan bir ülke olacaktır. Bunun bilinciyle, uluslararası
kuruluşlarda ülkemizi hak ettiği şekilde temsil etmeye devam
ediyoruz.
Bu vesileyle,
2009 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalsın.
İkinci
konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Fevzi Şanverdi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 25inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası
anlaşmalar ve kuruluşlar ülkelerin entegrasyonunu, prestijini ve
zenginliğini ifade eder. Türkiye, batı ile doğu arasında
olduğu gibi güney ile kuzey arasında da stratejik bir kesişme
noktasında. Bu yüzden uluslararası kurumlarda üyeliği son derece
önemli olan bir ülkedir. Ancak, AK PARTİ İktidarından evvel
maalesef bu önem yeteri kadar idrak edilmemiş ve
değerlendirilmemişti.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası
kuruluşların başında Birleşmiş Milletler
teşkilatı gelmektedir. 63üncü dönem Birleşmiş Milletler
Genel Kurul toplantısında Güvenlik Konseyinin 2009-2010 dönemi geçici
üyelerinin seçimleri yapılmış, Türkiye bu seçimlerden kırk
sekiz yıl aradan sonra Teşkilata üye 192 ülkenin 151inin oyunu
alarak ilk turda seçilen beş ülkeden birisi olmuştur.
Birleşmiş Milletler bünyesindeki medeniyetler arası ittifak
kurma çalışmaları için İspanya Başbakanı
Sayın Zapatero ile Başbakanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan birlikte görev almışlardır. Ayrıca ekonomik
alanda Türkiye'nin gelmiş olduğu nokta G-20 teşkilatı
üyeliğimizle bir kez daha teyit edilmiştir. Türkiye, G-20 grubunda
dünyanın ekonomik sisteminde karar verici konumuna gelmiştir.
Diğer bir
konu, Birleşmiş Milletler reform ihtiyacı içerisinde olan bir
kuruluştur. Genel Sekreter reform çalışmalarına
katkıda bulunmak üzere on dört ülkeden destek istemiştir. Bu on dört
ülkenin içerisinde yine Türkiye Cumhuriyeti vardır, bu da hepimiz için bir
gurur vesilesidir.
Bir başka
uluslararası kuruluş da NATO organizasyonudur. Az önce
arkadaşınız bu konudan bahsetti, ben bu konuyu geçeceğim.
Ayrıca NATO Parlamenter Asamblesi gibi çok önemli bir kuruluşta hem
ülkemiz hem de Meclisimiz temsil edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üyesi olduğumuz diğer bir
uluslararası kuruluş da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı (AGİT)dır. Bu kuruluş, Orta Asyadan
Kafkasyaya kadar geniş bir üyelik yapısına sahip olan kitle
imha silahlarıyla mücadelede çok önemli, çok etkin kuruluşlardan
biridir.
Avrupa Konseyi
Parlamenterler Asamblesi, Türkiye'nin üyesi olduğu diğer bir
kuruluştur, kurucularından birisidir.
Yine,
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunda da Türkiye kurucu bir üye olarak çok
önemli bir görev yerine getirmektedir. İslam Konferansı Örgütünde ilk
defa zirvede seçim gerçekleştirilmiş ve belki de İslam
dünyasında demokratik bir süreç olarak genel sekreterliğe seçimle bir
Türk aday büyük bir oy çokluğuyla ikinci defa seçilmiştir.
Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatında (OECD)
Türkiye'nin aktif katılımı çok önemlidir ve Türkiye bu
Teşkilatta da ekonomisi en hızlı büyüyen ülke seçilmiştir.
OECDnin özel sektörü geliştirme merkezi İstanbulda
bulunmaktadır. Türkiye'nin kurucusu olduğu ve sekretaryası da
İstanbulda bulunan Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Teşkilatının önemi İktidarımız döneminde daha da
artmıştır. Amerika Birleşik Devletleri de bu kuruluşta
gözlemci üye olma kararı almış ve başvuruda da
bulunmuştur.
Avrupa
Birliği tabii bu kuruluşlar içerisinde en önemlisi. AByle kırk
beş yıllık tarihine rağmen, Türkiye müzakerelere AK
PARTİ İktidarı zamanında başlamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin ortak ve üye olduğu
Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği, Asya Kalkınma Bankası,
Avrupa Kalkınma Fonu, Avrupa Konseyi gibi daha birçok uluslararası
kuruluş bulunmaktadır.
Dünyadaki
sağlık sorunlarını incelemek ve bu konuda gerekli
çalışmaları yapmak ve önerilerde bulunmak üzere Dünya
Sağlık Örgütü, yine ticaretin ve mevzuatın geliştirilmesi
konusunda destek vermek üzere Dünya Ticaret Örgütü, Ekonomik
İşbirliği Örgütü, Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Teşkilatı, Uluslararası Çalışma Örgütü,
Uluslararası Para Fonu gibi daha birçok kuruluşun hepsinde Türkiye
üyedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi tamamlarken 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
ülkemize ve milletimize hayır getirmesini temenni ediyor, yüce heyeti
tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şanverdi.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, üretime destek kapsamında KOBİler
aracılığıyla verdiğiniz sıfır faizli can
suyu kredisine şu an en fazla ihtiyacı olan sektörlerin
başında bütçenize en yüksek katma değeri yaratan ve
KOBİler gibi üretici olan tarım kesimi gelmekte. Tarım kesimine
de bir can suyu vermeyi düşünüyor musunuz?
Bir de
çiftçilerin tarım kredi kooperatiflerine, Ziraat Bankasına ve
diğer bankalara olan tarımsal kredi borçlarının faizsiz
olarak ertelenmesine yönelik bütçe ayırdığınız yönünde
gazetelerde haber var. Bu konuda bütçede bir fon ayırdınız
mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Kamu çalışanları çok büyük geçim
sıkıntı içerisindedir. Geçim sıkıntılarından
dolayı da zaman zaman özellikle kart faizleriyle de karşı
karşıya kalıp icra takibine uğramaktadırlar. Bundan
dolayı da kendi haklarının savunulması noktasında
toplu sözleşmeli sendikalar istiyorlar. Hükûmet olarak toplu
sözleşmeli sendika hakkı vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Hükûmetiniz uluslararası kuruluşlardan yardım alan
sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili bir kayıt tutuyor mu?
Kayıt tutuyorsa 2008 yılı içerisinde hangi sivil toplum
kuruluşları, hangi uluslararası kuruluştan ne kadar
yardım almıştır ve bu yardımları nerelerde
kullanmıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çalış.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı 2002de
yapılan tarımsal destekten daha çok destek
yaptıklarını söyledi ve nöbeti size devretti. Sayın Bakan,
siz de arkadaşlarınıza lütfen hesaplattırınız.
2002de tarımsal desteğe ayrılan kaynak gayrisafi yurt içi
hasılanın binde 5,1i idi. Son kesintilerden sonra 2009
yılında tarımsal destek için ayrılan kaynağın
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı binde 4,5tir. 5,1; 4,5ten
büyüktür. Milletin ve Genel Kurulun doğru bilgilendirilmesi
açısından bu açıklamayı gerekli gördüm.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın
Tütüncü
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben bundan önceki
maddede sormuş olduğum soruyu -Sayın Bakandan özür diliyorum-
kesilme nedeniyle yeterince açık soramadım, şimdi bu vesileyle sormak
istiyorum.
Ben, Türkiyedeki
vergi adaletsizliğinin boyutu hakkında soru sormak istemiştim.
Yineliyorum:
1) Dolaylı
vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki oranı Türkiyede nedir, Avrupa
Birliğinde nedir?
2) İşçi
ve memurların ortalama maaşlarından yüzde kaçı kaynakta
tevkifan vergi olarak kesilmektedir Türkiyede ve Avrupada yüzde kaçı
kesilmektedir?
Ve bu iki
gösterge açısından Türkiyedeki vergi adaletsizliğinin nispi
olarak Avrupa Birliğiyle karşılaştırılması
konusunda bilgi istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Bakanıma sormak istiyorum:
Mersin ve Diyarbakır Belediyeleri, yurt dışı
bağlantılı olarak kaç kuruluşa üyedirler? Bu
kuruluşların çalışma alanları nedir? Bunlara ne kadar
para ödemektedirler ve hangi kalemden ödemektedirler? Yahut bunlardan ne kadar
yardım almaktadırlar?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bal
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Sayın Bakan, daha önce de size sormuştum ama
yazılı olarak açıklayacağınızı ifade
etmiştiniz ama cevap gelmedi. Uluslararası kuruluşlara üyelik
için katkı payı olarak ödenen meblağların bir dökümü var
mı? Bu ödeme katkı paylarına karşılık Türkiye
maddi, manevi ne kazanmıştır, bir analiz yapabilecek durumda
mısınız?
İkinci
sorum: Merkez Bankası döviz rezervinin 74 milyar dolar olduğunu
söylüyorsunuz. Bu dövizi elde tutma maliyeti yıllık nedir? Niçin bu
rezerv veya bir kısmı, dış borçların ödenmesi ve
IMFten alacağınız kredi yerine kullanılmamaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Taner
Can suyu kredisini tarım kesimine de düşünüyor musunuz? dedi. Yani,
Tarım kesimine de kredi verecek misiniz? Sayın Taner herhâlde iyi
biliyorlar. Tarım kesimine biz düşük faizli krediyi her zaman
veriyoruz ve şu anda da bu krediler gayet iyi çalışıyor.
Ziraat Bankası da trilyonlarla Türk lirası kredi veriyor her hafta ve
faiz farkını da bütçeden ödüyoruz. Yani onların daha düşük
faizle kredi kullanmasını sağlamak için bunu da eskiden beri
yapıyoruz, geldiğimizden beri yapıyoruz ve ayrıca da bu
kredileri hacim olarak çok artırdık.
Sayın
Doğrunun kamu çalışanlarının kart faizleriyle ilgili
sorduğu soruyu tam anlayamadım. Yani, Sendika falan da dedi fakat
tam bağdaştıramadım, anlayamadım. Sayın
Doğrudan bir daha rica edebilir miyim?
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Şu anda yok.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki.
Sayın
Çalış, Sivil toplum kuruluşlarını kim takip ediyor,
kim denetliyor? Öyle bir şeyiniz var mı? Ne kadar yardım
alıyorlar, nerelere harcıyorlar? gibi
Biliyorsunuz,
vakıflarla, daha doğrusu derneklerle İçişleri Bakanlığımız
ilgileniyor. Dernekler Masası diye masa da var. O bakımdan ilgili
bakanımızdan bu soruları sorarsak herhâlde kendisinden daha
belirgin cevaplar alırız.
Sayın
Öztürk, Tarımsal desteklerde, gayrisafi yurt içi hasılaya
oranına göre nedir bunlar? diye söyledi. Değerli arkadaşlar,
biz devamlı söylüyoruz. 2002 yılında, Sayın Öztürkün
partisi de iktidardı o zaman, herhâlde ondan dolayı bir
alınganlık göstermiş ama
Gayrisafi yurt içi hasıla o zaman
çok düşük. Kişi başına düşen millî gelir de biliyorsunuz
3.500 dolar civarlarında falan. Şimdi, tabii bugünkü gayrisafi yurt
içi hasıla 2008 yılının -bu yılın- sonunda 10 bin
doları aşacak. O zaman toplam 1 milyar 800 milyon. Benim aklımda
olanı ben şimdi söyleyeyim, 1 milyar 850 milyon. Şimdi 5,5
milyar bu sene 5 milyar 900 milyon olmuş. Ama nispet olarak söyleyip de
Biz yurt içi hasılaya nispet olarak daha fazlayız. dedirtebilmek
için herhâlde, bilmiyorum
Bakalım. Ben bakayım onlara da
yazılı olarak kendisine cevap vereyim.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sabit fiyatlarla ne kadar Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) O mu büyük, bu mu büyük? derken, 1
milyar 850 milyon mu büyük, 5 milyar 900 milyon mu büyük? İkisinin
arasında fark var tabii. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER
(Aydın) Oranı sordu Sayın Bakan, oranı
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Tarımda destekleme 5in altına düştü.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Siz gerçekleşmelere bakın.
Ben size gerçekleşen rakamı söylüyorum, 2008de gerçekleşen.
Bilfiil gerçekleşmiş, parayı ödemiş.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Siz borçları da böyle ölçüyorsunuz, borçları millî
gelire oranlıyorsunuz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Sayın Tütüncü
Türkiyedeki vergilerin toplamını ve Avrupa memleketlerine göre de
dolaylı-dolaysız vergileri
Yani o memleketlerde ne kadar, bu
memlekette ne kadar, onları soruyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Tütüncü, benim elimde liste
var, yazılı olarak vereyim ben bunu size.
Yine Sayın
Akkuşa yazılı olarak cevap vereceğim.
Sayın Bal da
Merkez Bankasının döviz rezervlerini niye kullanmıyorsunuz da
dışarıdan borç alıyorsunuz, IMFden borç alıyorsunuz?
diyor. Ona da cevabım biraz uzun. Ama kısaca şunu söylemek
istiyorum: Merkez Bankasının rezervlerini bir ülke kullanmaya
başladığı an o ülkeye her türlü kötülük gelir. Bir defa
ülkenin riski fevkalade yükselir, faizler fevkalade yükselir, faizler fevkalade
yükselir, enflasyon yükselir ve ekonomi süratle kötüleşmeye başlar
değerli arkadaşlar. Bir ülke, merkez bankasının rezervini
kendi hazine imkânlarına kullanamaz, bu mümkün değildir. Zaten,
Merkez Bankasının bağımsızlığı da bunun
için getirilmiştir. O bağımsızlık da, o
kanunların ilk çıkışı da gene MHPnin de koalisyon
ortağı olduğu yıllarda olmuştur. Bunu, bu tehlikeyi o
koalisyon görmüştür, Merkez Bankası bağımsız olsun
diye ilk adımı atmışlardır.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Doğru
Doğru
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür edin sizden önceki hükûmetlere, bir
teşekkür edin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bir teşekkür etmediniz Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bu memlekete hizmeti geçenlerden Allah
razı olsun.
Bakın,
şimdi bunları da söylüyoruz ama başka söylediklerime de
kızmayın. Sakın benimle arayı bozmayın.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
26ncı
maddeyi okutuyorum:
Kamu idarelerince
işletilen sosyal tesisler
MADDE 26 (1)
Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim
ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve
benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden
elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim
bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2009
yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Isparta Mil-letvekili Sayın Mevlüt Coşkuner.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 26ncı madde hakkında konuşmak üzere grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bunun
yanında bütün ulusumuzun ve ulusumuzda yaşayan insanların
yılbaşını kutluyorum. Ta-bii ki bu kış
gecelerinde de herkese kükürt oranı fazla sohbetler diliyorum(!)
Ülkemizde kamu
personeli eğitim, dinlenme, spor ve benzeri sosyal tesislerden bugün
maalesef yeterince yararlanamamaktadır. Yıllardır sanki
satılması zorunla hâle getirilmek istenircesine, ödeneği
olmasına karşın bu tesislere bakım ve yatırım
yapılmamıştır. Sonunda da iş istenen şekilde
olmuştur, ya buralar satılmıştır yahut da çürümeye yüz
bırakılmıştır.
Kamu personelinin
kendi emeğiyle oluşan bu tesislerden uygun şartlarda
faydalanması en doğal hakkıdır insanların. Bu sadece
tatil ya da eğlence için gerekli değil, aynı zamanda
çalışan annelerin çocuklarına kreş gibi zaruri ihtiyaçlarda
da son derece önemlidir. Kamu personelinin bu tesislerden yararlanmaya gerek
sosyal gerekse ekonomik açıdan ihtiyacı vardır. Kamu
personelinin aldığı maaş ve yaşam tarzı da
ortadadır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, yaklaşık 2,5 milyon kamu
personeline sahip bir ülkeyiz. Ancak bu sayı En az 3 çocuk doğurun.
diyen Sayın Başbakanın tavsiyesine göre bir aileyi 5 kişi
olarak hesaplar isek 2,5 milyon x 5 = 12,5 milyon
yurttaşımızın ortada olduğu görülür. Ekonomik anlamda
da bu insanların durumu ortadadır.
Türkiye Kamu-Sen
tarafından yapılan araştırmada, 2007 Aralık ayı
açlık sınırı olan 895 YTLnin altında ücret alan kamu
personeli sayısı 693 bin iken, bu rakam Mayıs 2008 sonu itibarıyla
344 bin artışla 1 milyon 37 bine ulaşmıştır.
Yurttaşlarımızın
belini büken zamlar hayat şartlarını gittikçe
zorlaştırmaktadır. Doğal gaza yüzde 82, elektriğe
yüzde 43, mazota yüzde 30, tüpe yüzde 27, una yüzde 25, ekmeğe yüzde 30,
pirince yüzde 60, domatese yüzde 40 zam bunun sadece birkaç örneğidir.
Bunun yanında da halkımızın ve
vatandaşımızın borcu 7 kat artmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ne gariptir ki krizin bize
teğet geçtiği söylenmesine rağmen,
vatandaşlarımızın bugün borç batağında
yüzdüğü görülmektedir. Gelir ve gider arasındaki uçurum sebebiyle
geçinmek için insanlar kredi kartı ve tüketici kredilerine yönelince
kendilerini büyük bir girdabın içinde buldukları görülmektedir. Öyle
bir girdap ki daha üç gün önce özel okullarımızdan birinin sahibi kriz
nedeniyle girdiği borçlar yüzünden intihar etmiştir; kendisine
rahmet, ailesine sabır ve başsağlığı dilerim.
Yaşanan
krizin sonuçlarını görmemizi sağlayan maalesef üzücü bir olay da
2008in yılının on ayında ferdî kredi ve kredi
kartları borçlarını ödememiş kişilerin
sayısı 1 milyon 109 bin olarak belirlenirken, bunun 853 bini kredi
kartı borcunu ödememiş kişilerden, 257 bini de ferdî kredi
borcunu ödememiş kişilerden oluşmaktadır. İşsizlik
ve alım gücünün düşmesi sonucu kredi kartı sorunu bu Hükûmetin
ikinci yarısında hayata geçirilmiştir.
Bu dönemde kredi
kartı borç bakiyesi 4 milyar 526 milyon YTL iken, 2005te 13 milyar 524
milyon YTLye ulaşmıştır. Neydi bu artışı
tetikleyen sebepler? Tabii ki Hükûmetin kredi kartı konusunda yeterli
düzenlemeleri yapmaması, yüksek faiz uygulaması ve gerekli tedbirleri
zamanında almaması. 2008e geldiğimizde ise kredi kartı
borç bakiyesi 27 milyar 279 milyona ulaşmıştır.
Yüce Meclisin
değerli üyeleri, ekonomide yaşanan sıkıntıları
anlattım. Ekonomik durumun en önemli göstergelerinden birisi olan iş
yerlerinin kapanma oranı son yirmi beş yılın en yüksek
seviyesine ulaşmıştır. Kapatılan iş yerleri
sebebiyle düşen istihdam gücünün son hâli ise düşündürücüdür. Bugün
71 milyon insanımızın sadece 21 milyonu
çalışmaktadır. Ülkemizde işsizlik oranı haziranda
yüzde 9a, işsiz sayısı 96 bin artışla 2,2 milyon
kişiye ulaşmıştır. Bunu Isparta il müdürlüklerinde de
görüyoruz. İŞKUR Isparta İl Müdürlüğüne başvuru
sayısı bu yıl 5.550 kişidir. AKP döneminde Ispartada
kapatılan iş yerleri de bunu göstermektedir. Bakınız AKP
döneminde Ispartada kapatılan yerler, Devlet Malzeme Ofisi, Sümer
Halı, Tekel satış yeri, Aksu Adliyesi, Şarkikaraağaç
ve Yalvaç Toprak Mahsulleri Ofisi ajansları, Şarkikaraağaç Orman
İşletme Müdürlüğü, Şarkikaraağaç Veterinerlik Okulu ve
Senirkent Cezaevi gibi daha niceleri.
Üretmeyen bir
toplum hâline getirildik sayın milletvekilleri. Oysa bu kriz
ortamında üretimin devamlılığı için finans sektörünün
kredi imkânlarını sanayi sektörüne aktarabilmesi ve onları destekleyebilmesi,
sanayi kuruluşlarımızın daralan bu kârlılık
ortamında iş yükünü sürdürebilmeleri için gerekli önlemlerin
alınması, vergilere kolaylık getirilmesi ve sağlanması
ve sanayi çarkının dönmesini sağlamaktan geçer.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; düşük alım gücünün
yanında sağlık sektöründe yaşanılan
sıkıntılar da son derece önemlidir ve çözüm bekleyen
konulardır. Ispartanın da içinde bulunduğu Sosyal Güvenlik
Kurumu tebliği ile sağlık ocaklarından sevk alma
zorunluluğunun uygulanmasından dolayı mağduriyetler
başlamış ve kuyruklarda insanlar beklemektedir. Özellikle kanser
hastaları maalesef çok daha zor durumdadır. Bunlar için uygulanan bu
uygulama bana göre yanlıştır.
21inci
yüzyılda, yaşadığımız bu dönemde, kasım
ayında Isparta Yenişarbademlide yaşanan üzücü bir olaysa
hastanelerdeki sıkıntıyı gözler önüne sermektedir. Devletin
temsilcisi ve koruyucusu güçlerinden bir polis memurumuzun eşi otuz iki
haftalık hamileyken gece aniden rahatsızlanınca üç buçuk saat
süren ve sonu acıyla biten bir sağlık skandalıyla
karşı karşıya kalmıştır.
Yenişarbademliden ambulansla başlayan 180 kilometrelik merkeze olan
yolculuk, ambulansta son derece güç şartlarda sıkıntı ve sağlık
durumu riskli doğan bebeğe yol boyunca uğranılan
Şarkikaraağaç, Gelendost, Eğirdirde kuvöz ve yeterli teçhizat
bulunmaması sebebiyle tüm müdahalelere rağmen bebeğin
vefatıyla sonuçlanmıştır.
Geçen 22nci
dönem ve bu dönem Sayın Bakana önergeler aracılığıyla
sunduğum özellikle Şarkikaraağaç ve Yalvaçtaki hastane
yetersizliklerinden ise ne bir çözüm ne de tatmin edici bir haber
almamıştım. Biraz önceki aldığım habere göre,
Ispartamıza, Isparta Gülkent Hastanesine bir doktor, Isparta Devlet
Hastanesine bir doktor, Isparta Yenişarbademli Hastanemize 2 doktor,
Şarkikarağaça da 3 doktor gönderilmiştir. Bunlar için de
Bakanın kendisine teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisin
değerli üyeleri, bu gerçeklerden bir tane daha örnek vermek istiyorum:
Keçiborlu ilçemizin çıkışında kalan Afyon-Isparta ve
Afyon-Burdur kara yolu kısmı özellikle yaz aylarında son derece
yoğundur. Fazlasıyla mesken bulunan bölgede bu yol yayalarca da
sık kullanılmaktadır. Bu devlet karayolunun yapımı
yıllardır sürmektedir. Yol yapımı tamamlanmadığı
için de ne bir ışıklandırma ne bir üst geçit ne de bir
hız sınırını gösteren levha vardır. Hemen her
yıl 3 - 5 vatandaşımızın yaşamını
yitirdiği bu yolda sadece Kurban Bayramında 6 can verdik. Can,
diyorum sevgili dostlar, can! Yani geri dönüşümü olmayan bir can. Buraya
da acil çözüm bulunmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
sizlerle paylaşmak istediğim bir diğer önemli konu da
eğitimle ilgili. Yine Isparta Yenişarbademli ilçesinde 178 tane
ilköğretim öğrencisi bulunmaktadır. İnanması çok güç
ama maalesef evlatlarımız derslerini okul binalarında
değil, Hükûmet binasının birinci katında görmektedirler.
Şaşırtıcı ama gerçek bu. Çünkü okulun arsası
belediye imar planında ayrılmış olmasına rağmen,
Millî Eğitim Bakanlığının yirmi bir derslik tip okul
projesi kapsamında olmasına rağmen yıllardır okul
yapılmamıştır ve çocuklarımızın gerçek
eğitim görebilmesi için bunun da acil çözülmesi gerekir çünkü
Yenişarbademli bugün keşfedilmeyen bir cennet olarak söylense de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MEVLÜT
COŞKUNER (Devamla)
buralarda insanlar taş üstüne taş
koyamıyorlar ve buradaki insanlarımızın arazileri çok küçük
olduğu için babadan oğla intikal ederek ve evlatları
arasında bölüşülerek bunlar muattal hâle gelmiştir. Ve Yenişarbademlide
arazi toplulaştırması için karar alınmasına rağmen,
maalesef bu da iptal edilmiştir. Yenişarbademli çok mağdur
ediliyor ve bu konuda da Hükûmetimizin gereken ilgiyi göstereceğine
inanıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizlerle
paylaştığım bu önemli sorunları çözmek adına,
konuları önümüzdeki günlerde ilgili makamlara
ulaştıracağım ve sizlerden de bu konularda destek
bekliyorum, çünkü anlattığım bu ölüm vakası ve okul
vakası ve yine bunun ötesinde Keçiborluda yaşanan trafik
kazaları gerçekten Ispartayı üzmektedir. Isparta milletvekillerine de
sesleniyorum, mutlaka Yenişarbademlinin o kaymakamlık binası
veyahut da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MEVLÜT
COŞKUNER (Devamla)
Hükûmet binasında okuyan
çocuklarımızın orada okumaları engellenmeli ve
çocuklarımız okula kavuşturulmalı, Keçiborlu olayı
çözülmeli ve buradaki insanlarımıza devletimizin eli
uzatılmalı, ama maalesef bugüne kadar bunları görmedik.
Bunların
yapılması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Korkmaz, buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk kamu yönetiminin mütemmim cüzü kabul edilen sosyal
tesisler, kamu lojmanları hakkında söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yönetimde bilişim ve iletişim imkânları ne
kadar gelişirse gelişsin -Sayın Başbakanın birkaç gün
önce açtığı fakat hâlâ bir türlü
çalıştırılamayan e-Devlet Projesinden bahsetmiyorum tabii
ki- elektronik ortam ve cihazlar ne kadar yönetimin emrine verilirse verilsin
değişmeyen gerçek, bu imkânları kullananların insan
olduğu gerçeğidir. Etkin ve verimli bir idarenin değişmez
aktörü dingin, bilgili, motive olmuş kamu personelidir. Bu yüzden,
çağdaş yönetimler personelin niteliklerini, kapasitelerini
geliştirme, artırma hususunda da yatırım yapan
yönetimlerdir. Aynı mantıkla, fakat herhangi bir felsefesi olmadan,
Türk kamu yönetimi de bugüne kadar bu alana yatırım yapmış,
sosyal tesisler, lojmanlar, lokaller, öğrenci yurtları, tüketim
kooperatifleri gibi bir dizi tesis sahibi olmuştur. Bu sahipliğin
bazen bölgeler arası gelişmişlik farkları gibi haklı,
bazen de kurumsal taassup ve siyasi güç gösterisi gibi haksız nedenleri
vardır. Proje üretemeyen, istihdam ve üretim amaçlı ekonomik
yatırım yapamayan hükûmetler ya da bakanlar seçim bölgelerine ya da
seçmenlerine selam gönderme saikiyle Hiç olmazsa bir sosyal tesis
yapalım, üç beş lojman yapalım. demiş ve eldeki tesisler
itibarıyla zengin, ama bir o kadar da müsrif bir yönetimin ortaya
çıkmasına yardımcı olmuşlardır. Burada, maalesef,
insanımız da Benim paramla ne yapıyorsun, bu ülke bu kadar
zengin mi? diye sorgulamamış, sosyal tesisler, moral eğitim
merkezi gibi süslü isimlerle yapılan bu popülist yatırımlara
âdeta müsaade vermiştir.
Mesleğimden
biliyorum. Anadoluda öyle tesislerle
karşılaşırsınız ki, tüm ilçeyi sosyal tesisin
içine doldursanız yine de boşluk kalır. Öyle tesisler
vardır ki, belki parasıyla üç beş okul, üç beş hastane
yaparsınız. Ancak, terk edilmiş, kullanılamaz durumda
sosyal tesisler, âdeta halkın parasını o tesise gömmüş
siyasetçinin mezar taşı gibi dururlar. Etrafınıza
bakarsınız, bütün ilçe, köyleriyle birlikte dökülüyor,
sağlıklı içme suyu problemini, kanalizasyon problemini dahi
çözememiş, sokaklar çamur içinde, ancak eski komünist ülkelerde
görülebilen beton yığını, çirkin, devasa binalar,
etrafında fukaralık, insanımızda adalet duygusunu
paramparça eden bir görüntü. Öte yandan, hakikaten lojman ve sosyal tesis ihtiyacı
olan yerlerde de bunlardan eser yok.
Bir diğer
sıkıntı ise, sosyal tesis var, lojman var, ihtiyacı olan
kullansın ya; hayır, âdeta kurum üst yöneticileri kendilerine özel
mekânlar yapmışlar, alt düzeydeki memurlar bu tesislerden içeri dahi
giremiyor. Bu memurların ne zaman ihtiyacı olup tesislere yolu
düşse aldığı cevap aynı Dolu, yer yok. Hani bu
tesislerin adı moral tesisleri idi. Bırakın moral düzeltmeyi,
moral bozucu, kişinin kurumuna bağlılığını
zedeleyici bir durum.
Değerli
arkadaşlar, illerinizdeki kaç tesisin, doğrusu, bu maksada hizmet
ettiğini takdirlerinize bırakıyorum. Kamu görevlisinin özellikle
deniz kenarındaki tatil yörelerinde bulunan kamu sosyal tesislerine gitme
gibi bir eğilimi var. Tabii ki, bu böyle olacak. Neredeyse açlık
sınırının altındaki maaşı ile nereye
gidecek, beş yıldızlı, yedi yıldızlı
otellere mi, tatil köylerine mi? Onlar Başbakan mı da beş
yıldızlı, yedi yıldızlı otellerde tatil
yapacaklar?
Hakikaten,
sırası gelmişken Sayın Başbakanımıza da bir
tavsiyem olacak: Bir sonraki tatilini daha mütevazı bir öğretmenevinde,
bir polisevinde falan yapsın, hem kamu görevlileriyle kaynaşma
imkânı bulur hem de birazcık mütevazı görüntü çizmiş olur.
Memurun gidebilmek için âdeta kuyruğa girdiği, sıra
beklediği sosyal tesisleri acaba kendisine mi, yoksa kendisini mi oralara
uygun görmüyor merak ediyorum.
AKP Ücretliyi
ezdirmeyeceğiz. diye ortaya çıkmıştır. Zorunlu
ihtiyaç maddelerindeki aşırı zamlara, kira
artışlarına baktığımızda neredeyse yüzde
100ü aşan enflasyon ve ücretlere yansıtılan sembolik, komik
ücret artışları ile maalesef ücretlinin ezilmedik bir yeri
kalmamıştır. Ülkemiz sizin tabirinizle Güllük gülistanlık
olmuştur. Ama kadife gül yaprakları etrafınızdaki mutlu
AKPli azınlığa, bakanlar ve oğullarına, dikeni ise
vatandaşlara düşmüştür. Ama her ne hikmetse vatandaşın
bir türlü günlük hayatında göremediği, sofrasında
bulamadığı refah ile övünüyorsunuz. Bu sanal müreffeh toplum
gerçeğiyle çok değil 29 Martta
karşılaşacaksınız.
Bölgeler
arası ekonomik gelişmişlik farkları vardır. Nüfus
hareketleriyle boşalan, nüfusu azalan yerleşim birimleri vardır.
Ekonomik olmaması dolayısıyla buralara özel sektör de sosyal ve
kültürel tesis yatırımı yapmamaktadır. Ayrıca
bazı bölgelerde terör, güvenlik sorunu vardır. Buralarda kamu
görevlilerinin görev yapmasını teşvik etmek gerekmektedir.
Kastettiğimiz yörelerde sosyal tesis ve lojmanların önemi
ortadadır. Diğer iller ile bu illeri ayrı değerlendirmek
lazımdır. Yine öyle il ve ilçeler vardır ki lojmanların
kirası Ankarada masa başında belirlendiği için piyasa
fiyatlarından daha yüksek olabilmektedir. Bu belirlemeyi yerel makamlara
bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Bu tespitleri
yaptıktan sonra bir hususu da kamuoyuna hatırlatmak istiyorum:
AKPnin hükûmete gelmeden önce kamuoyuna ilan etmiş olduğu Acil Eylem
Planı ve parti programlarında Lojmanları, sosyal tesisleri
satacağız. iddiasının üzerinden altı sene
geçmiştir. Gelinen noktaya baktığımızda bu taahhüdün
de AKPnin kamuoyuna vermiş olduğu sözler kervanına
katıldığını, bu sözden sonra da lüzumsuz yüzlerce lojman
ve lüks hizmet aracı satın aldığını tespit etmek
durumundayız. Örneğin 2002de yaklaşık 225 bin olan lojman,
bugün itibarıyla 250 bine; 2.649 olan sosyal tesis de 3 bine
yaklaşmıştır. Yine gazetelere
baktığımızda 2009 için 5 bin civarında makam
aracı satın almayı planladığını görüyoruz.
Merak ediyorum,
iktidar olunca baktınız ki sosyal tesisler siyasi
yandaşlarınıza hizmet sunma yerleridir, az da olsa istihdam ve
rant yerleridir, acaba bu mudur size sözünüzü unutturan? Yoksa ülke gerçekleri
ile vaatleriniz arasındaki uçurumu yeni mi fark ettiniz? Bu meseleye
Milliyetçi Hareket Partisi nasıl bakmaktadır? Hani diyorsunuz ya:
Hiçbir öneriniz yok. Kulağınızı muhalefete
tıkamışsanız suç bizim mi değerli arkadaşlar?
Allah aşkına, söylediğimiz her şey mi yanlış?
Her konuda
olduğu gibi işte size bu konudaki önerilerimiz:
Devlet nispi
olarak gelişmiş bölgelere lojman ve sosyal tesis yapıp kamu
kaynaklarını heba etmekten kaçınmalıdır.
Az
gelişmiş yörelerimizde hele eğer bir de güvenlik problemi var
ise güvenlikli lojman ve aileleriyle birlikte istifade edebileceği sosyal
tesisler yapılmaya devam olunmalıdır.
İlkesel
olarak, evet, kamu konutlarının bakım ve onarımı ile
sosyal tesislerin işletilmesi, bu tesislerin işletme gelirleri ve
kira gelirlerinden karşılanmalıdır. Bütçeden sübvanse
edilmesi yanlıştır. Diğer kamu görevlilerine
karşı adaletsizliktir. Hele hele şu kriz döneminde takdir
edersiniz ki vatana kötülüktür.
Yapılması
zaruri olan lojman ve tesisler de sosyal barış ve uzlaşma
açısından tevazu sınırlarını
aşmamalıdır. Bu işaret ettiğimiz husus, hizmet
binalarının inşaatı için de geçerlidir.
Lojman ve sosyal
tesisler öncelikle kurum personelinin istifadesine sunulmalıdır.
Eğer kullanımda bir boşluk var ise diğer kamu görevlilerine
yine hâlâ boşluk olmaya devam ediyor ise de yöre insanına yani
halkımıza açılmalıdır.
Desteklenmesi
gereken sosyal kesimlerin hizmetine sunulacak kreş, öğrenci
yurtları gibi tesislerin yapımına öncelik verilmelidir.
Lojman
kiraları ve sosyal tesis ücret tarifeleri, piyasa fiyatları dikkate
alınarak personel maaşları ve işletme maliyeti
arasında dengeli tayin edilmelidir.
Bu tesislerde
aşırı istihdamı dayı-yeğen ilişkilerini
hatırlatacak personel alımı ve görevlendirmelere son
verilmelidir.
Özellikle
gelişmiş yörelerdeki sosyal tesislerin piyasa şartlarına
göre satılması ya da kiralanması sonunda elde edilen gelirlerin
kamu personeline il dışı konaklama ve tatil ödeneği
şeklinde aktarılması düşünülmelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Bu
düşüncelerle sizlere arz ettiğim önerilere birazcık ilgi
göstermenizi rica ediyor, 2009 bütçesinin bütün eksiklikleriyle birlikte
ülkemize ve aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan.
(DTP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 yılı merkezî bütçesinin 26ncı maddesi
üzerinde Demokratik Toplum Partisi adına konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı mali bütçe
görüşmeleri hemen hemen tamamlanmak üzere. Dünyanın çok önemli
sorunlarla boğuştuğu bu hassas dönemde ülkemiz bütçesi
görüşülürken, bu sorunların çözümü amacıyla nasıl bir mali
düzenleme yapılacağı ya da yapıldığı net
olarak ortaya konmadı. İnsanlarımızı daha
şimdiden sarsıcı bir şekilde etkileyen ekonomik kriz
şöyle dursun, ekolojik krizin etkilerinin de ağır bir ekonomik
maliyet getireceği ortada ve dünyadaki bütün kesimler içerisinde bu durumun
aksini düşünen yok. İklim değişikliğiyle ilgili
gerekli dönüşümler yapılmadığı takdirde küresel
ısınmanın dünya ekonomisine yıllık maliyetinin 2002
fiyatları ile 20 trilyon dolar, 2100 yılına kadarki birikimli
maliyetinin ise 2 katrilyon dolar civarında olacağı
öngörülmektedir. Bu büyüklükler, dünya üretiminde yıllık yüzde 6 ile
8 oranında bir küçülmeye işaret etmektedir. Ortalama 4 derecelik bir
ısı artışının yiyecek sektöründe 9,9 milyar euro,
akaryakıt sektöründe 5,9 milyar euro ve bankacılık sektöründe
8,9 milyar euro yatırımları riske atacağı tahmin
edilmektedir. Ortalama sıcaklıkta meydana gelecek 2 derecelik bir
artışın, afetlerle birlikte, dünya toplam üretimini yılda
yüzde 1,9 oranında olumsuz etkileyeceği öngörülmektedir. Dünya
ülkeleri, sera gazı salınımını en azından bugünkü
mevcut düzeninde sabitlemeyi planlıyor. OECD, bu amaçla, karbondioksit
tonu başına 25 dolar fiyat koymayı hedefliyor. Bu şu anlama
geliyor: Bugün için 230 milyon ton karbondioksit salınımı olan
Türkiye için bunun maliyeti 5,7 milyar dolar olacak.
Tabii, iklim
değişiminin getirdiği maliyet sadece sera gazı
salınımından alınan vergi boyutunda olmayacak. Diğer
yandan, birçok bilim adamının beyan ettiği ve OECD raporunda da
belirtildiği üzere büyük kuraklıklar, tropikal kasırgalar,
seller, orman yangınları, doğal yaşam kadar ekonomiyi de
ciddi anlamda sarsacak.
Türkiye ise daha
önce de ifade ettiğimiz gibi iklim değişiminden birinci derecede
etkilenecek ülkeler arasında ve ülkemiz, daha şimdiden küresel iklim
değişiminden dolayı zarara uğramıştır.
Küresel
ısınma Türkiye'de en fazla tarım ürünleri üzerinde olumsuz etki
yaratmıştır. Özellikle tahıllarda rekolte
düşüşüne neden olan kuraklık, gıda sektöründe de ham madde
sıkıntısıyla karşı karşıya
bırakacaktır. Buğday, arpa, mısır ve pamuk gibi önemli
tarımsal ürünlerdeki ciddi üretim kayıpları ithalat ile
karşılanma mecburiyetini doğuracaktır.
Kuraklığın
etkisiyle yem fiyatları yükselmiştir. Yem fiyatlarındaki bu
yükselmenin önümüzdeki süreçte et, süt ve yumurta fiyatlarına yansıması
beklenmektedir.
Yağışların
azalması sonucu Türkiye'de kişi başına düşen su
miktarı 4 bin metrekareden
Küresel
ısınmanın yirmi otuz yıl içinde Akdeniz sahillerini olumsuz
etkileyeceği, 40 dereceyi aşan aşırı sıcaklar
yüzünden bölgedeki deniz turizminin cazibesini yitireceği ve bölgedeki
ülkelerin ekonomilerini etkileyeceği tahmin edilebilmektedir. Ayrıca
kış turizmi de küresel ısınma sonucu geciken ve azalan kar
yağışları nedeniyle zarar görmektedir.
Geçirdiğimiz
yaz Güneydoğu Bölgemiz kuraklıktan kırıldı.
Yaşanan kuraklık nedeniyle Mardin, Şanlıurfa,
Diyarbakır, Batman, Hakkâri, Muş, Siirt, Şırnak, Gaziantep
ve Elâzığda buğday ve arpada zarar oranları yüzde 90a,
kırmızı mercimekte yüzde 60a ulaştı. Türkiye, son
yirmi yılda baklagil ekim alanlarının neredeyse
yarısını kaybetti, baklagil ekilen 2 milyon hektar alan 1,2
milyon hektara geriledi. Üretim miktarı ise 2,2 milyon tondan 1,6 milyon
düzeyine düştü.
Ama Hükûmetin
icraatlarının yanı sıra bütçe görüşmelerinden de
Türkiye'nin bu önemli konu ile ilgili bir programı yok. Programın
olmaması bir yana dursun, sera gazı salınımında dünya
birincisi olacak kadar karbondioksitten sorumlu olan Türkiye, Kyoto'yu
imzalamak üzere ve mevzu konusunda o kadar çevreci bir Çevre
Bakanımız var ki Kyoto'yu imzalıyoruz ama bize bir maliyeti
yok. demektedir.
Sayın
milletvekilleri, Polonya'nın Ponzan kentinde 2 Aralıkta
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı
düzenlendi. İki hafta süren konferansta iklim değişiminde
dünyanın geldiği durum gibi önemli bir konu masaya
yatırıldı.
Avrupa ülkeleri
arasında konferansta bakanlık düzeyinde temsil edilmeyen tek ülke
Türkiye'ydi. Düşünün ki Türkiye Kyoto'yu imzalama arifesindeyken ve
çevrecinin âlâsı olduğunu iddia eden bir Başbakanımız
varken bu önemli konferansta sadece müsteşarlık düzeyinde temsil
edilebildik.
Bu kadar sera
gazı salınımından sorumlu olan ülkemizin alternatif enerji
kaynaklarına yönelmesi hayati bir önem arz etmektedir. Neo liberal
politikalar içerisinde boğulmak üzere olan Hükûmet konunun getirileri ile
ilgili öngörü sahibi değildir, mevcut dünya politikaları içerisinde
bir pozisyon sahibi değildir. Hükûmetin gündemi hâlâ kirli enerji
politikaları ile meşguldür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi kısa bir
süre önce Türkiye Atom Enerjisi Kurumu nükleer santral ihalesine tek teklifi
veren Rus grubun projesini teknolojik açıdan güvenlik kriterlerine uygun
bulduğunu açıkladı. Nükleer santral yapımı ile ilgili
ihaleye tek şirket teklif vermiş olmasına rağmen, ihalenin
hukuksuz bir şekilde devam ettirildiği
anlaşılmaktadır.
Teknolojik
açıdan güvenli bulunan Rus grubun sahibi olduğu, seçim bölgem olan
Iğdır'a sadece
1978
yılında bu Rus grup tarafından kurulan Metsamor Nükleer
Santrali, daha kurulma aşamasındayken sismik değerlendirmeleri
yanlış yapılmış ve bu yanlışlık ancak
1988 yılında yaşanan Spika depremi sonucu ortaya
çıkmıştır.
TAEK'in
teknolojik açıdan güvenli bulduğu Metsamor 1 ve 2 nükleer santralleri
Uluslararası Atom Enerji Ajansı standartlarına göre, dünyadaki
yüz kırk altı nükleer santral arasında, güvenlik
açısından en son iki sırayı alıyor. Bu santral her an
patlama tehlikesiyle karşı karşıya.
Santralden insan
sağlığını ciddi şekilde tehdit eden birçok
radyoaktif madde sızıyor. Buna ek olarak, Arpaçay ve Aras
nehirlerinden çekilen su santralin soğutulmasında kullanılarak,
yeniden nehirlere geri verilerek su kaynakları da kirletiliyor.
Iğdır
Tarım İl Müdürlüğünün verilerine göre, son yıllarda
hayvanların sakat doğumları artmış durumda.
Ayrıca, bölgedeki kanser vakalarında da büyük artış
olduğu belirtilmiştir.
Nükleer
santrallerin yerleşim birimlerine en az
Bazı Sovyet
bilim adamları, Metsamor Nükleer Santralinin Ağrı
Dağı fay hattı üzerinde olduğunu ve bölgenin su
kaynaklarına radyasyon karışımı tehlikesinin yüksek
olduğunu bildirerek, hayata geçmesine karşı
çıkmışlardı.
Metsamor Nükleer
Santralinin etkilerinden Iğdır halkı yıllardır
olumsuz olarak etkilenmişlerdir. Fakat aynı zamanda, bu santral,
hâlâ, yanı başımızda duran her an patlamaya hazır bir
bomba durumundadır. Bilim adamlarının verilerine göre, Metsamor
Nükleer Santralinde olası bir patlama sonucunda, Türkiye'nin tüm
doğusu bundan etkilenecek, üstelik bu sadece birkaç saat içinde gerçekleşecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nükleerin ne menem bir felaket
olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Çernobil
faciası bunu en acı deyimle insanlığa
yaşatmıştır. Ülkemizin böyle bir riske sürüklenmesi enerji,
para ya da başka hiçbir şeyle izah edilemez. Çünkü söz konusu yaşam
hakkı olduğunda, kirli bir enerji yöntemi olan nükleerin ihtiyaç
olmadığı ortadadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
PERVİN
BULDAN (Devamla) - Enerjiye ihtiyacımız var bu konuda hemfikiriz,
fakat bu ülkenin kendisine yetecek olanın fazlasıyla temiz enerji
kaynakları bulunmaktadır. Bu nedenle, devlet bütçesinin bu tür
kazanımcı, temiz yatırımlarda kullanılması
gerekmektedir. Bu yönde bir an önce adım atılması ümidiyle
hepinizi saygıyla selamlarım. (DTP sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına, Ağrı Milletvekili Mehmet Hanifi Alır.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
HANİFİ ALIR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısının
26ncı maddesi üstünde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, altı sene önceye kadar ülkemizde sosyal tesisler,
tesisler, lojmanlar, âdeta ülkemizin ekonomisi üstünde bir kambur idi. Sebebine
gelince, teknolojinin gelişmesiyle bazı genel müdürlüklerin,
bazı kurumların, bazı kuruluşların fonksiyonsuz hâle
gelmesiyle, âdeta bu sosyal tesisler, bu lojmanlar ya birilerinin çiftliği
hâline gelmişti ya da rant merkezî hâline gelmişti. Aslında,
bunu herkes çözmek istiyordu fakat çözebilmek için kendine güvenmek ve cesaret
gerekiyordu. AK PARTİ bu kendine güveni ve cesareti gösterdi,
bunların çoğunu çözdü, geri kalanı da kullanılabilir hâlde;
onarılması gerekenler onarılıyor, değerlendirilmesi
gerekenler değerlendiriliyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Milletvekili lojmanları kime verildi biliyor
musun sen? Kaça verildi biliyor musun?
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Değerli milletvekilleri, 2009
yılına dört gün sonra gireceğiz. Ben,
Ağrılılardan Sayın Kültür Bakanıma ve Sayın
Maliye Bakanıma bir mesaj getirdim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) İkisi de yok burada.
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Ağrılılar 2009da sayın
bakanlarımdan bir sürpriz istiyorlar, bir sürpriz bekliyorlar. Yani
aslında yıllarca gecikmiş olan bir şey. Ağrı
Dağının eteğinde İshak Paşa Sarayının
yakınında bir tane Nuhun Gemisi müzesi istiyorlar.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) İş iste, iş iste!
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Hepimizin de malumu olduğu gibi,
Ağrı Dağı, dik ve heybetli duruşuyla bütün
dünyanın, bütün insanlığın takdirini ve
hayranlığını kazanmıştır ve aynı
zamanda bütün kutsal kitaplara ve bütün literatürlere ve bilimsel
araştırmalara göre Nuhun Gemisinin olduğu yer de gene Ağrı
Dağıdır. Dolayısıyla Ağrı Dağı
bir dünya inanç merkezidir ve bu bizim için, ülkemiz için,
coğrafyamız için büyük bir avantajdır. Maalesef biz bu büyük
inanç merkezini bugüne kadar değerlendirememişiz. Yani bir yerde
bütün insanlığın ikinci doğum yeri Ağrı diye sayılabilir.
Eğer Nuhun Gemisi Ağrı Dağındaysa -ki, bütün veriler
onu gösteriyor- insanlık ikinci sefer bu mekânda bir daha dünyaya
gelmiştir. Bizim elimizde bu kadar güzel bir avantaj varken, maalesef biz
şimdiye kadar bunu gerektiği şekilde
değerlendirmemişiz ve hakeza, yine aynı yörede Urartudan
Selçuklulara kadar onlarca medeniyetin geçtiği yerin maalesef bir müzesi
yoktur şimdiye kadar. Sayın Kültür Bakanımızla
görüştük, söz verdiler. Sayın Maliye
Bakanlığımıza da -bütün Ağrılılar beni aradılar-
istirham ediyorlar, böyle bir talepleri var, 2009un sürprizi olarak
Ağrı Dağının eteğinde bir müze. Bu çok
teferruatlı bir şey değildir. Sadece Tevratın tarif
ettiği şekilde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Trabzon da yapılmasını
istiyor bizim bölgemiz de.
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Onlar da yararlanır.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, 2009
yılına dört gün sonra gireceğiz. Gelin, 2009 yılına
bir ad bulalım. Nasıl Anneler Günü var, nasıl Babalar Günü var,
Sevgililer Günü var ve nasıl 2000 yılı milenyum yılı
diye bir adla adlandırılıyorsa, gelin, 2009 yılına da
ülkemiz adına bir isim bulalım, demokrasi yılı diyelim
buna. 2009 yılı Türkiye'nin demokrasi yılı olsun.
(Alkışlar)
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Toplumsal barış
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Demokrasimiz adına,
insanlarımız adına, aksayan, yürümeyen, tam oturmayan hangi
taraflarımız varsa, el ele verelim, geleceğimiz için,
çocuklarımızın geleceği için, insanlarımızın
geleceği için, daha müreffeh bir ülke için, daha barışık
bir ülke için, daha kardeşçe yaşanır bir ülke için, biz 2009
yılına demokrasi yılı diyelim ve buna sahip
çıkalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Alır
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Değerli milletvekilleri, 2009
yılının ülkemizde yaşayan bütün insanlara, aziz milletimize
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Yeni bütçemizin
hayırlı ve bereketli olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol.
Sayın
İzol, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
İzol, bu defa ek süreniz bir dakikadır, konuşmayı ona göre
ayarlayalım.
Buyurun.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesi hakkında şahsım
ve AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 26ncı maddesine göre,
merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim
ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve
benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin
işletmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu
yerlerde merkezî yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek
üzere 2009 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel
görevlendirilemez.
Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerine ait lojman ve sosyal tesislerin
sayısı 231.927dir. Bunun 228.827sini lojmanlar oluşturuyor.
Özel bütçeli idarelerde 13.963 lojman ve 686 tesis vardır. En fazla
lojmana sahip kuruluş 46.085 ile Emniyet Genel Müdürlüğü olarak
belirlendi. Onu takip eden Millî Eğitim Bakanlığının
44.096, Millî Savunma Bakanlığının 41.701, Sağlık
Bakanlığının 21.153, Jandarma Genel
Komutanlığının 115.209, Adalet
Bakanlığının 13.114, Orman Genel Müdürlüğünün 9.622
lojmanı bulunuyor. Kamunun toplam 3.100 sosyal tesisinin de 843ü Millî
Eğitim Bakanlığı, 381i Orman Genel Müdürlüğü, 327si
Millî Savunma Bakanlığı, 185i Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,
163ü İçişleri Bakanlığı, 122si Maliye Bakanlığı,
110u DSİ tarafından kullanılıyor. Üniversitelerin de 318
sosyal tesisi bulunuyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi 100, İstanbul
Üniversitesi de 66 sosyal tesis ile en çok sosyal tesisi olan yükseköğretim
kurumları arasında yer alıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her hükûmet döneminde hazineye ait
taşınmazlar ve kamuya ait lojman ve sosyal tesislerin
satışları ile ilgili tartışmalar oluyor ve
olacaktır. Hükûmetimiz, devlete ait taşınmazların, lojman
ve sosyal tesislerin ekonomiye kazandırılması ve kamuda
savurganlığı azaltması için birçok idari ve yasal
düzenlemeler yapmıştır. Yapılan yasal düzenlemelerle,
devlete ait taşınmazların satın alınması
yatırımcı açısından cazip hâle getirilmiştir.
Hükûmetimiz lojman ve sosyal tesislerin bir kısmının
satışını gerçekleştirmiştir. Sosyal tesislerin
tümünün satılması söz konusu değildir. Her kamu
çalışanının hak, adalet ve eşitlik noktasında
lojman ve tesislerden yararlandırılması gerekir. Yapılan
özelleştirme uygulamalarında temel yaklaşım, elde edilen özelleştirme
bedelinin yüksekliği veya özelleştirilen kuruluşların
sayısı ile sınırlı olmayan bir anlayışla
üretim maliyetlerini düşürerek verimliliği yükseltmek ve bu sayede de
rekabet gücünü ve istihdamı artırmak olmuştur.
Hâlen
özelleştirme kapsamında 2, kapsam ve programda da 15 olmak üzere
toplam 17 kuruluş bulunmaktadır. Bu kuruluşların 13ündeki
kamu payları ise yüzde 50nin üzerindedir. Ayrıca özelleştirme
kapsam ve programında 62 taşınmaz, 77 tesis yer almaktadır.
Bundan sonraki dönemlerde de rekabet gücünü artıran, yeni pazarlara
açılım sağlayan ve en önemlisi istihdam artıran
özelleştirme uygulamalarına kararlılıkla devam edilecektir.
Değerli
arkadaşlar, bütçeler, hükûmetlerin bir yıl içerisinde halka
sunacağı hizmet ve yatırımları, izleyeceği ekonomik
ve sosyal politikaları ortaya koyarlar. Bütçeler devletin nerelere ne
kadar kaynak ayıracağını ve nerelerden ne kadar kaynak
toplayacağını gösterirler. Hükûmetimiz tarafından
yapılan hizmet ve yatırımlardan her ilimiz gibi
Şanlıurfa ilimiz de kendisine düşen payı
almıştır. Bunları kısaca arz etmek isterim:
Sağlık ocağı sayısı 2002de 66 iken 2008de 81e
çıkarılmıştır, artış oranı yüzde
23tür. Yatak kapasitesi 2002de 1.333 iken 2008de 1.912ye
çıkarılmıştır, artış oranı yüzde
43tür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Yatak başına düşen nüfus 2002de 922 iken,
2008de 684e çıkarılmıştır. Doktor sayısı
2002de 397 iken 2008de 798e çıkarılmıştır,
artış oranı yüzde 100dür. Diğer sağlık personeli
2002de 1.003 iken 2008de 2.662ye çıkarılmıştır,
artış oranı yüzde 243tür. 400 yataklı Kadın
Hastalıkları Hastanesi, 200 yataklı Siverek Devlet Hastanesi,
200 yataklı Viranşehir Devlet Hastanesi, Şanlıurfa Merkez
Karşıyaka Sağlık Ocağı Araştırma
Uygulama Hastanelerinin inşaat yapımı devam etmektedir. 2005
yılı sonunda 13 olan 112 istasyon sayımız 22ye
çıkarılmıştır. Yeni çalışmalarla bütün
ilçelerimizde 112 acil sağlık hizmetleri verilmektedir. 112 acil
sağlık hizmetlerinde ambulans sayısı 2007
yılında
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Sağ ol Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında derslik
sayımız 4.713 iken 2008 yılında derslik sayımız
8.416ya çıkarılmıştır. Bu büyük bir
başarıdır gerçekten. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şanlıurfada inşa edilen GAP
Uluslararası Havaalanı 2007 yılında hizmete
açılmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yaylak Ovası Sulama Projesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla)
sahayı da sulayacak GAP Hilvan-Siverek Pompaj
Sulaması Projesinin inşaat ihalesi de yapılmaktadır.
Bu bütçemizin
bütün kuruluşlarımıza, devletimize, Hükûmetimize, bütün
vatandaşlarımıza hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Daha önce de diğer milletvekili
arkadaşlarımız tarafından müteaddit defalar ifade
edildiği gibi, Türkiye narenciye üretiminin yaklaşık üçte 1ini
gerçekleştiren Adana merkezi Çukurovada narenciye üreticilerimiz büyük
bir sıkıntı içerisindedir. Son yıllarda bahçesini söküp
başka alanlar tercih eden üreticilerimiz bu sene de umduğunu
bulamamıştır. Geçen yıl meydana gelen don afetinden
dolayı bu yıl da verim sıkıntısı yaşayan
üreticilerimiz ne yazık ki bugün ürünlerini de satamamaktadırlar.
Portakal 20, mandalina 20, limon 40 yeni kuruşa kadar düşmüş ve
maliyeti kesinlikle kurtaramaz olmuştur. İç piyasanın yeterli
gelmediği narenciyede zamanında da yeterli ihracat teşvik
primleriyle dış pazarlara açılmak da kaçınılmaz
olmuştur. Hükûmet olarak narenciye üreticilerimizin bu
sıkıntısından haberdar mısınız? Bu
sıkıntıları çözme konusunda bir çalışmanız
var mıdır veya olacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
tarım sektörüyle ilgili bir soru yöneltmek istiyorum:
Ülkemizde
tarımdaki yıllık üretim artışı yüzde 0,8 iken
nüfus artışı yüzde 1,2dir. Dolayısıyla tarım
üretimi nüfusun ihtiyacını karşılayacak durumda
değildir. İçinde bulunduğumuz finansal krizin olumsuz etkileri
sonucu ortaya çıkan ekonomik durgunluk karşısında
alınması gereken bir tedbir olarak tarım sektöründe üretimin
artırılması için planlı ve spesifik müdahaleler
yapılmalı, tarımsal destekler artırılarak sürdürülmelidir.
Bu düşüncelere katılır mısınız? Eğer
katılır iseniz dünkü oturumlarda verilen önergelerle Tarım
Bakanlığı bütçesinin yüzde 10 daraltılmasını
nasıl yorumlarsınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu yıl temmuz ayında çıkarılan bir yasayla
yabancılara imar planlarının yüzde 10una kadar gayrimenkul
edinme hakkının verilmesinden sonra ülkemiz genelinde yabancılar
ne kadar gayrimenkul satın almışlardır? Bu satışlardan
ülkemiz ne kadar gelir elde etmiştir? Bu konudaki 2009 yılı
hedefiniz nedir?
Üniversitelerimizde
önemli sorumlulukları yüklenmiş olan genel sekreter
yardımcıları, daire başkanları ve hukuk
müşavirlerinin eş değerlerine göre olan mağduriyetlerini ne
zaman gidermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İki sorum
var:
1) Kamunun elinde
bulunan sosyal tesislerden yüzde ne kadarı özelleştirilmiştir ve
hazineye ne kadar gelir kaydedilmiştir?
2) Milletvekili
eski lojmanlarının bulunduğu arsa hangi şartlarda ihale
edilmiştir? Hazinenin geliri ne olmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Bakan,
tarımsal sulama amaçlı elektrik fiyatlarında bir düzenleme
yapılması amacıyla yasa teklifi vermiştim. Bu konuda
özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu köylüsü mağdur
olmaktadır. Bu mağduriyet çiftçilerimiz arasında ciddi bir
eşitsizlik ve haksızlığa neden olmaktadır. Neticede
tarımsal verimlilik düşmekte ve ülke ekonomisi bundan zarar
görmektedir. Bu anlamda tarımsal amaçlı elektrik kullanımı
konusunda herhangi bir fiyat düzenlemesi yapılacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Sayın
Özçelik
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Siirti bilirsiniz, Pervariyi de bilirsiniz. Orada bir köy var uzakta. Hani
gitsek de gitmesek de o köy bizim köyümüzdür dediğimiz köylerden biri.
Bilinmeyen dille adı Hoşvan olan köy, bilinen dille de adı Doğanköy.
Doğanköy size sanıyorum bir şeyler hatırlattı. 2002
seçimlerinde, köylerine devletçe hizmet getirilmediği gerekçesiyle
seçimleri boykot edip hiç oy kullanmayan köy ve böylece, Siirt seçimlerinin
iptal edilmesine neden olan köy ve Sayın Başbakanımızın,
Başbakan olmasına bir şekilde neden olan köy. O köy hâlâ
olduğu gibi duruyor. Geçtiğim Ramazan Bayramında onları
ziyarete gittim. Beş altı saatlik belalı bir yolculuktan sonra
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sorular için teşekkür ediyorum.
Köyle ilgili
olarak isterseniz davet edeyim, gelin, görüşelim, elimizden geleni
yapalım. Yani randevuyu ne zaman isterseniz veriyorum, gelin.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Çok sevinirim.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Her şey yapıldı o köye Sayın
Bakanım. Siz öyle cevap verin.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Asayiş berkemal.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Her şey yapıldı
mı, bilmiyorum.
Narenciye
üreticilerinin sıkıntılarının farkındayız.
Şimdi, bu tabii ki, bir teşvik kararnamesi yolda. DFİFten bir
destek söz konusu. Dolayısıyla sıkıntıların da
farkındayız. Yalnız, burada, tabii, uzun dönemde bu
sıkıntıları aşmak için
Bu mevsimsel üretim
artınca fiyatlar düşebiliyor. Onun için mutlaka bizim tarım sanayisini
geliştirmemiz lazım ve bunu daha farklı, daha yüksek katma
değerli ürünlere dönüştürüp zamanla başka taraflara satabilmemiz
lazım. İşin bir boyutu bu.
İşin
diğer bir boyutu, tabii don konusunu gündeme getirdiniz. Aslında,
biz, bu tarım sigortalıları kapsamına bunu da
almıştık ama ilgi de fazla yok. O nedenle biz bir ek adım
daha attık.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Bakanım, primleri yatıramıyorlar.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Primlerin yarısını
biz ödüyoruz.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Ama yine de yatıramıyor çiftçi.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Evet, yani ama yine de bakın
şöyle yapacağız. Muhtemelen o konuda da varsa bir esneklik onu
da yapmaya çalışacağız.
Şimdi,
tarımda yıllık üretim şu kadar, nüfus artışı
bu kadar
Değerli arkadaşlar, gelişmiş ülkelere
baktığınız zaman, mesela Amerikaya bakın,
tarımda çalışan nüfus son derece düşük ama ölçek çok büyük.
Mesela Amerikada ortalama bir tarım işletmesinin büyüklüğü
1.800 dekar. Türkiyede ne kadar? Yanlış hatırlamıyorsam 60
dekar. Ve tarımda çalışan nüfus son derece düşük
Amerikada, yüzde 1,2 yanlış hatırlamıyorsam. Ama ona
rağmen en büyük ihracatçı ülkelerden bir tanesi. Yani bizim
tarımımızın sorunları var. Hatta önümüzdeki en önemli
yapısal problemlerden bir tanesi de bu. Onun için, bu, sadece desteklerle
olacak bir şey değil. Mutlaka temelden bir reform yapmamız
lazım. Toprakları, yani özellikle toplulaştırıp,
özellikle de daha verimli, daha bilgi yoğun ürünlere geçmemiz gerekiyor.
Yalnız şunu da kabul etmek lazım: Son iki yıldır
tarım üretiminde bir yavaşlama varsa, o anlamda varsa da o bir nebze
kuraklıktan kaynaklanıyor. Yani kuraklık tabii ki her sene
olmaz. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda tarım üretiminin normal
gayrisafi yurt içi hasılanın büyümesine paralel olarak gideceğini
ve dolayısıyla bu anlamda bir sıkıntı
olmayacağını öngörmek lazım. Daha önemlisi, sizin
söylediğiniz bir şeye katılıyorum. Mesela, o nedenle de GAP
projesini şu anda hızlandırıyoruz. Özellikle sulama boyutu
çok önemli, özellikle de dediğim gibi eğitim çok önemli. Onun için,
aslında, burada farklı bir düşünce yok.
Dünkü kesinti
Birçok bakanlık bütçesinden kesinti oldu, dolayısıyla onun da
bir parçası olarak görmek lazım: Bir sürü yatırımlar yüzde
16,5 kesilirken mesela tarım yüzde 10 kesildi.
Yabancılara
konut satışı veya gayrimenkul satışı: Tabii o
rakamları tam olarak bilmiyorum ama şunu da kabul etmek lazım:
Burada korkulacak bir şey yok. Egemenlik bizimdir ama oranın
işletme hakkını satın alabilirler. Bakın, burada hiç
kimse
Havaalanında siz, dairesini sırtına yüklemiş,
arazisini sırtına yüklemiş götüren birisini göremezsiniz. Burada
önemli olan, buradaki korkuları bir kenara bırakmak. İspanya
bundan muazzam kazandı, birçok ülke bundan kazanıyor. Bunu Körfezde
bile yapıyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam Dubaide 965
bin kişiye konut satılmış, yabancıya.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, biz de Ne kadar kazandık?
diyoruz.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) O rakamları tam olarak
bilmiyorum. Yani orada kaygılanmaya gerek yok.
Şimdi,
tarımsal sulamada elektrik konusu. Burada iki tane sorun var.
Bir: Tabii ki
ödenmeyen elektrik paraları var. Bu bir stok meselesi. Yeni bir
düzenlemeye gidilerek, yani bu iş daha sağlama bağlanarak belki
o stok konusu çözülebilir. Ama ondan önce şunu da vurgulamakta fayda var:
Bazı illerimiz 1998den beri mesela bu ödemeleri yapmıyorlar. Burada,
aslında, elektrik kullanan ve dolayısıyla
kullandığı elektrik sayesinde daha yüksek verim sağlayan
işletmelerimizin de tabii ki bu ödemeleri yapmaları gerekiyor. Ama dediğim
gibi, bu şu anda bir sorun ve sadece belli bir yörede değil birçok
yerde bu bir sorun. Önümüzdeki dönemde ona da eğilmemiz lazım. Bu,
mikro düzeyde başka bir yapısal problem, devam eden bir problem. Onun
için belki önümüzdeki dönemde böyle bir düzenlemeyi de düşünebiliriz. Ama
bunu, dediğim gibi, önce temelden çözmek lazım, arkasından belki
o birikmiş elektrik borçlarına ilişkin stokun çözümlenmesi
lazım.
Yanlış
hatırlamıyorsam, bir de sosyal tesislerle ilgili bir soru var. O
konudaki rakamları bilmiyorum, size yazılı olarak
arkadaşlarımız iletecekler.
Milletvekili
lojmanlarına ilişkin soruya da benzer şekilde size
yazılı olarak cevap vereceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- genel Kurulun 30 Aralık 2008
Salı ve 31 Aralık 2008 Çarşamba günleri
çalışmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 26.12.2008 Cuma günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
|
|
Köksal Toptan |
|
|
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
|
Mustafa
Elitaş |
Hakkı Suha
Okay |
|
|
Adalet ve Kalkınma
Partisi |
Cumhuriyet Halk
Partisi |
|
|
Grubu
Başkanvekili |
Grubu
Başkanvekili |
|
|
Mehmet
Şandır |
Selahattin
Demirtaş |
|
|
Milliyetçi
Hareket Partisi |
Demokratik
Toplum Partisi |
|
|
Grubu
Başkanvekili |
Grubu
Başkanvekili |
|
Öneriler:
Genel Kurulun 30
Aralık 2008 Salı ve 31 Aralık 2008 Çarşamba günleri
çalışmamasının Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
III.- Kanun tasarı ve
Teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işler (Devam)
A) Kanun tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı: 312) (Devam)
2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)
BAŞKAN
27nci maddeyi okutuyorum:
Muhasebe
kayıtlarından çıkarılacak tutarlar ve tahsil edilmeyecek
alacaklar
MADDE 27 (1)
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun kapsamında izlenen alacakların
dışında kalan ve muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet
alacaklarından tutarı 15 Türk Lirasına kadar olanların
tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak
tutarından fazla olacağının anlaşılması
halinde, bu tutarların muhasebe kayıtlarından
çıkarılmasına genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde
Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir.
(2) 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ile 17/10/1983 tarihli
ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunundan herhangi biri kapsamında
sağlık yardımı alması gerekirken, aynı dönemde
diğer bir sosyal güvenlik kanunu kapsamında hak etmediği halde
sağlık yardımı almış kişilerden, yersiz
olarak sağlık ödemeleri yapan sosyal güvenlik kurumu tarafından
tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle
açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde, tahsil edilmez. Bu borçlara
ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden sosyal
güvenlik kurumlarınca da vazgeçilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Maliye Bakanlığı bütçe tasarısının 27nci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe tasarısının bu
maddesinde genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı,
diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler, 15 YTLye kadar olan kamu
alacaklarının tahsili için yapılacak takibat giderlerinin bu
tutardan fazla olacağının anlaşılması hâlinde bu
tutarların muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına
yetkili kılınmaktadır. Yani devlet 15 YTLye kadar olan
alacağından vazgeçmektedir.
Daha önceki
yıllardaki bütçe uygulamalarında bu tutar 10, 12 ve 25 YTL gibi
değişik miktarlarda uygulanmış, 2006 yılından
beri 15 YTL olarak devam etmiştir. Son birkaç yılın bütçesinde
15 YTL olan bu tutarların hangi kriterlere göre belirlendiği, bu
tutarların bir standardının olup olmadığı,
devletin alacağından vazgeçerken neleri dikkate aldığı
konusunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Ayrıca, muhasebe
kayıtlarından çıkarılacak, tahsil edilmeyecek
alacakların silinme etkisini düzenleyen konular çeşitli
kanunlarımızda dağınık bir şekilde yer
almaktadır. Silinecek alacaklarla ilgili bu yetki düzenlemelerinin derli
toplu bir hâle getirilmesi ihtiyacının var olduğu açıkça
görülmektedir.
Bu kanunla bir
başka soru daha ortaya çıkmaktadır: Devlet,
alacaklarının 15 YTLye kadar olan borçlarını yazıyor,
sonra siliyor. Bu durumda devletin kamu gücü zayıflamakta, devlete olan
parasal borcunu tam ve zamanında yerine getiren vatandaşların
adalet duygusu da zedelenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe tasarısının bu
maddesindeki teknik sorunların yanında ekonomide
yaşadığımız sorunların da bir an önce giderilmesi
gerekmektedir. Ülkemiz ekonomisinin içinde bulunduğu durum hiçbir
şekilde dünyada şu anda yaşanmakta olan krizle doğrudan
ilgili değildir. Dünyada yaşanan ekonomik kriz Hükûmetin bahanesi
olmuştur. Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu sıkıntının
nedeni Hükûmetin eline geçen fırsatları iyi kullanamamış
olmasıdır.
Ülkemizin her
yerinde olduğu gibi seçim bölgem olan Hatayda da işsizlik her geçen
gün çığ gibi büyümektedir. Sanayi bölgelerinde binlerce kişi
işinden oldu. Türkiye, 2001 yılındaki işsizlik düzeyinin
üzerinde bir işsizlik rakamıyla bugün karşı
karşıyadır. Bugün, işsizliğin 10 milyona
ulaştığı belirtilmektedir. Esnaf ve ticaret erbabı
ciddi sıkıntı içindedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; resmî devlet verilerine göre, bu
yılın ocak-ekim ayları arasında kapanan ticaret
unvanlı iş yeri sayısı çok yüksek sayılara
ulaşmıştır. Geçen yılın ocak-ekim döneminde
toplamda 19 bin iş yeri kapanmış, bu sayı bu
yılın aynı döneminde yüzde 72 artarak 33 bin düzeyine
çıkmıştır. Aynı dönemde açılan şirket
sayısında da gerileme söz konusudur. Esnaf siftah yapmadan kepenk
kapatmak zorunda kalmıştır.
Hükûmetin
yanlış ekonomik politikalarıyla çökerttiği bir başka
kesim de eczacıdır. Değerli milletvekilleri, 2006da 484,
2007de 597, bu yıl ise şu ana kadar 800ün üzerinde eczane ekonomik
zorluklar nedeniyle kapanmıştır.
Bozulan ekonomik
düzenin yanı sıra eczacıların işlerini yapmaları
yine Hükûmetin getirdiği düzenlemelerle ayrıca
zorlaştırılmaktadır. Hükûmet tarafından sürekli olarak
Sağlık hizmeti ücretsiz oldu. denilmektedir. Fakat devlet
hastanesine gittiğinizde 3 YTL, araştırma hastanesi için 4 YTL,
üniversite hastanesi için 6 YTL, özel hastane için 10 YTL muayene ücreti
isteniyor. Hükûmetin bunu halktan istemeye yüzü olmadığı için
eczacıya Bunu sen iste. diyor. Hasta, eczaneye geldiğinde ilaç
parasının yanında muayene ücreti kendisinden istendiği
zaman eczacıya Ben hastanede muayene oldum, sana niye para vereyim?
diyor. Böylelikle Hükûmet hasta ile eczacıyı kavga ettiriyor.
Eczacı her gün bu ücreti ödemeyen binlerce insanla karşı karşıya
geliyor.
Eczacılar
yirmi dört saat kesintisiz sağlık hizmeti veriyor ama Sosyal Güvenlik
Kurumunun reçete onay sistemi ayda on gün çalışmıyor. Sonuç:
Hastalar mağdur, sorumlu yine haksız yere eczacı oluyor.
Dahası, eczacı kaynaklı olmayan hataların bedelini yine
eczacılar ödüyor. Artık, Hükûmetin sağlığa
bakış açısı parası olanın
sağlığı olsun, olmayanın ise Allah
yardımcısı olsun şekline gelmiştir.
Eczanelere
bakış açısı ise çok daha vahimdir. Eczanelerin Sosyal
Güvenlik Kurumu reçetelerini karşılayabilmeleri için sözleşme
yapmaları gerekir. Sözleşme hükümleri ise hiçbir zaman eczaneden yana
değildir. Örneğin, şu anda eczaneler Sosyal Güvenlik Kurumundan
alacakları ilaç paralarını ilaçları verdikten
yaklaşık -en erken- doksan gün sonra almaktadırlar. Bu durumun
doğurduğu sonuç çok bellidir. Küçük çaplı eczaneler iflas edip
kapanıyor, büyük ölçekli olanlar ise zayıflıyor. Şu anda on
bine yakın eczane iflasın eşiğindedir. Eczanelerin bir bir kapanmasını,
zincir eczaneler kuracak dev şirketlerin önünün açılmasını
birileri istiyor.
Yeni
eczacılık kanun tasarısındaki Eczacı eczacıyla
ortak olup eczane açabilir. şeklindeki bir madde masum gibi
görünmektedir. Fakat bu çözüm zinciri eczanelerin önünü açmak için
atılacak ilk adımdan başka bir şey değildir. Önce
diyecekler ki: Eczane sayısı bazı yerleşimlerde çok fazla,
eczaneler maddi sıkıntılar da çekiyor, 2 eczacı bir araya
gelip eczane açarsa hem eczane sayısı orantılı artar hem de
güçlü bir maddi yapıda olurlar. Bu söylemler tamamen
kandırmacadır. Zincir eczane sistemine geçilen bazı ülkelerde
aynı adımların atıldığı görülmüştür.
İleride Eczacı-eczacı
ortaklığı olmasa da olur, varsın, ortaklardan biri
eczacı olmasın. diyecekler ve artık ilaç pazarı
şahısların eline geçecek. Öyle olsa ne fark eder? demeyin.
İlaç pazarı eczacıların kontrolünden
çıktığında tüccarların elinde olacaktır,
insanların sağlığını değil, sadece maddi
kazancı düşünenlerin elinde olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu ekonomik krizden çıkılması ve krizin
bitmesi, ekonominin rayına oturması için bir an önce işçi, memur
ve tüm emekçilerin ücretleri mutlaka artırılmalıdır, KDV ve
ÖTV oranları düşürülmelidir. Ekonomik krizden kalıcı bir
şekilde kurtulmanın bir yolu da yolsuzlukla mücadeleden ve bunun
başarılmasından geçmektedir. Mutlak bir şekilde yolsuzlukla
mücadelede başarı gerekir. Ülkemizde vergi yükü de, halkın ödeme
gücü dikkate alınmadan, toplumun geniş kesimlerinin üzerine
yıkılmaktadır. Hükûmet vergide hak ve adaleti rafa kaldırmış,
gücü yettiğinden vergi alır hâle gelmiştir. Kayıt
dışı ekonominin hacmi alabildiğine genişlemiştir.
Devlet vergi mükelleflerinin sayısını artırmak yerine,
vergiyi mevcut mükelleflerin sırtına yüklemektedir. Vergi yükü de diğer
gelişmiş demokratik ülkelerin seviyesinin kat kat üzerindedir.
Değerli
milletvekilleri, bir başka yıkımın
yaşandığı sektör tarımdır. Ülkemizde, son
yıllarda narenciyede üretim kaybı rekor seviyelere
ulaşmıştır. Mazotta, sulamada, gübredeki artışlar
çiftçiyi iflas ettirdi. Hükûmetin görevde olduğu 2002-2008 döneminde, traktör
fiyatlarında yüzde 70lere, mazotta ve yemde yüzde 130lara, sulamada
yüzde 75e, gübrede yüzde 400lere yakın fiyat artışları
ortaya çıkmıştır. Mali krizin devam etmesi hâlinde bir
yandan banka kredileri üzerinde baskı yaratacak, diğer yandan
dış talebi daraltacak üretici fiyatları üzerinde de
ağırlık kuracaktır. Bu kapsamda döviz kurunun yükselmesiyle
birlikte dışa bağımlı tarımsal girdilerde,
örneğin mazot, gübre, ilaç, yem, ham madde fiyatları giderek daha da
artacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ABDULAZİZ
YAZAR (Devamla) Sıkı para politikası nedeniyle aslında
küçük ve orta ölçekli işletmeler için yetersiz olan doğrudan
desteklemeler daha da azalacaktır. Girdilerin pahalı, desteklemelerin
de yetersiz olması üretimi giderek daha da düşürecektir. Üretimin
düşmesiyle gerek üreticilerin gerekse tüketicilerin yeterli örgütlenmeden
mahrum olması nedeniyle üreticiler daha az kazanacaklar, tüketiciler ise
daha yüksek fiyattan gıda bulacaklardır. Bu durum, kayıt dışı
ekonominin büyümesini de körüklemektedir. Vergi sistemindeki bozulma her
alanda, özellikle ahlaki alanda yozlaşmaya, toplum vicdanında
adaletsizliklere, devletin zayıflamasına, demokrasinin güdük
kalmasına neden olmaktadır.
Bütün bu
sıkıntıların ülkemizde bir an önce çözüme
kavuşması dileğiyle yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yazar.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, saat 20.00de toplanmak üzere
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.01
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
27nci madde üzerinde söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldıza aittir.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 27nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
on bir gündür, 2009 yılı bütçesiyle ilgili görüşmeler
yapıyoruz. Maliye Bakanımız, diğer bakanlarımız,
bütçelerini sundular, Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarındaki
arkadaşlarımız da büyük bir coşkuyla
alkışladılar. Bu bütçenin denk bir bütçe olduğunu, 2009
yılında Türkiyedeki sektörleri iyi yöneteceğini ve gider
bütçesi noktasında da doğru bir bütçe olduğu noktasında
fikirlerini beyan ettiler. Yine, Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri, bu bütçe üzerinde söz alarak bu bütçenin ne doğru bir
bütçe olduğunu, denk bütçe olduğunu ve ülkemizin tüm
ihtiyaçlarına cevap vereceğini ifade ettiler ve AKP
sıralarından da böyle yüksek tonda alkışlar aldılar.
Tabii ki hem
bakanlar bütçe sunumlarında hem de milletvekillerimiz kendi
açıklamalarını yaparken mevcut AKP Hükûmetinin 2009
yılı bütçesinden rakamlarla, istatistiklerle övgüyle bahsederken,
2002 yılı Hükûmetinin ne kadar kötü bir bütçe
yaptığını ve ülkeyi iyi yönetemediğini, Türkiyeyi
uçuruma götürdüğünü de ifade etmekten hiçbir zaman için kaçınmadılar.
Değerli
arkadaşlar, istatistikler bir önceki yılla, beş
yıllık, on yıllık, yirmi yıllık ya da konunun
tümüyle yapılırlar. Ama Adalet ve Kalkınma Partisinin
yapmış olduğu karşılaştırma ve
istatistikler, her ne hikmetse, hem komisyonlarda hem kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi sırasında hem de bütçe
görüşmeleri sırasında takılmışlar 2002ye ve
57nci Hükûmete.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Siz de yirmi yıllık getirin!
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Değerli Milletvekilim, Türkiyede -58, 59, 60- siz üç
dönemdir Hükûmetsiniz; 57de de Milliyetçi Hareket Partisi, Demokratik Sol
Parti ve Anavatan Partisi ile beraber üç buçuk yıllık bir iktidarda
kaldık biz. Bunun dışında iktidarımız da
bildiğiniz gibi yok. Bundan önce de 56 tane hükûmet vardı, 56 hükûmete
hiç takılmıyorsunuz, 57nci Hükûmete takılıp
kalıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 57 değil.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Ama çok haklısınız, burada çok
haklısınız. Niye haklısınız? Çünkü biz size
Şimdi, Çok iyi işler yaptık. Duble yollar yapıyoruz,
ekonomiyi kalkındırdık., işte, hastaneleri,
sağlığı, millî eğitimi vesaire anlatıyorsunuz ya,
işte onların temelleri 2002 Hükûmeti döneminde, yani 57nci Hükûmet
döneminde atıldı. Size biz sıfır terör bıraktık
-Tabii ki ben buradan bir kez daha, dün şehit olan askerlerimizin
yakınlarına, Türk milletine başsağlığı
diliyorum ve orada yaralanan askerlerimize, güvenlik görevlilerimize de acil
şifalar diliyorum- yolsuzluğu sıfıra indirdik,
yoksulluğu azalttık. Artık hükûmetler ayaklarının
üzerinde işleri yapar duruma geldi. Siz de
sağlamlaştırılmış temelin üstüne bina yapmaya
çalışıyorsunuz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Keşke yapsalar!
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Onu bile beceremezken durup dönüp 2002deki 57nci Hükûmete
takılmanızı gayet normal buluyorum, ancak bu huyunuzdan
vazgeçmediğiniz sürece kazanabileceğiniz bir şey
olacağını da düşünmüyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün Sayın Devlet Bakanımız Şimşek
burada o bakanlarımızın ve AKP sıralarında oturan
milletvekillerimizin övgüyle bahsetmiş olduğu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul etmiş olduğu rakamlar noktasında 12nci ve
13üncü maddeye gelerek
Karayollarında 485,5 trilyon, DSİde 761,
Millî Eğitimde 248, DLHda 138, Sağlıkta 132, Adalette 42,
Tarımda 550 trilyon civarında, yüzde 16,5ları bulan indirimler
yaptınız. Niçin yaptınız? IMFle yapmış
olduğunuz görüşmelerde sizden bu 3 milyar civarındaki
yatırımların yapılmaması noktasında talepte
bulundu, siz de bu istekleri kabul ettiniz. Ancak bakanlarınız, bütçe
konuşmalarını yaparken, o sunum kitapçıklarında
bulunan değerler üzerinden yapmıştı. Bunun da çok etik
olmadığını tekraren ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetinizin başarısından oldukça bahsettiniz
bu on bir günlük süreç içerisinde ancak Türk milleti bunu da çok fazla
yaşamıyor. Hemen her sektörde bu sıkıntıları hep
beraber yaşıyoruz. Sayın Başbakanımız özellikle
bu küresel krizle ilgili Ağıt yakmak yok, yatırıma devam,
bu fırsatı değerlendirmemiz gerekiyor. diyor. Elbette krizler
psikolojiktir, hem muhalefetin hem iktidarın bunda
yılgınlık göstermemesi gerekir ve kamuoyuna ciddi bir güveni,
istikrarı pompalaması gerekir. Ancak, görüyoruz, Hükûmet kendisi bunu
gerçekleştiremiyor değerli milletvekilleri.
Şimdi,
küresel kriz nedeniyle ülkemizde bazı sıkıntılar
çekildiğini AKP milletvekilleri ve bakanları ifade ediyorlar,
2002deki 57nci Hükûmeti kötülerken de o dönemde yaşanan krizi ifade
ediyorlar. Yani kriz AKP iktidardayken gelirse küresel oluyor, AKPlilerin bu
işte hiçbir dahli, katkısı olmuyor ancak bir daha yaşamak
istemediğimiz, Allah tarafından gelen bir deprem neticesinde
Türkiyede çok ciddi rakamları harcamak zorunda kalan 57nci hükûmeti ve o
dönemdeki, halkına hiçbir sıkıntı çektirmeyen o Hükûmeti
kötülemekten, Allahtan geleni bile inkâr etmekten maalesef
kaçınmıyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki 2009 yılı bütçesiyle ilgili söylenecek
elbette çok şey var ancak bundan önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yasalar görüşülürken, özellikle yerel yönetimlerle ilgili yasada sizleri
uyarmıştık, demiştik ki: Bu
çıkaracağınız yasayla Türkiyede bir kaos
yaratırsınız. Bu kaosun da altında
kalırsınız. 22 Mart 2008de yürürlüğe giren kanunla nüfusu
2 binin altına düşen belediyeleri kapattınız sizlerin
çıkardığı yasalarla. Anayasa Mahkemesi, belediyeleri
kapattıran bu maddeyi, beldelerin nüfusu 2 binin altında
olmasına itiraz yolunu kapattığı için kısmen iptal
etti. Ancak, Anayasa Mahkemesi kararında, beldelerin
nüfuslarının düşmediğini ve bu kanunun
yayımlandığı tarihe kadar bilmediğinden hareketle, bu
tarih itibarıyla itiraz eden belediyeler noktasında statüsünün devam
edeceğine ilişkin bir karar verdi.
Değerli
milletvekilleri, bu kararın Resmî Gazetede yayımlanması 6
Aralık 2008i bulmuştur. Yani bazı beldeler bir itiraz imkânı
olduğunu öğrendiklerinde idare mahkemesine gitme süresi çoktan
dolmuştu. Çünkü bu çeşit itirazların idarenin son
kararından altmış gün içinde verilmesi gerekiyordu. Ancak
Danıştay, kendisine başvuran bir belde belediyesinin durumunu
görüşürken Anayasa Mahkemesinin kararını tartıştı
ve itiraz süresinin 22 Mart 2008de değil, Anayasa Mahkemesi
kararının yayımlandığı 6 Aralık 2008de
başlayacağına hükmetti. Danıştayın bu kararı
sonrası toplanan Yüksek Seçim Kurulu da itiraz süresinin 6 Aralık
2008de başlayacağını kabul ederek dava açan belde
belediyelerinin yapılacak olan 29 Mart seçimlerine
katılabileceğini ifade ettiler. Yani, 862 belediye 29 Martta
yapılacak olan seçimlere katılabilecekler.
Değerli
milletvekilleri, yine AKP milletvekillerinin bu kürsüden özelleştirmeyle
ilgili, özellikle Sayın Maliye Bakanımızın yapmış
olduğu konuşmalarda o özelleştirmeyi öyle anlatıyorsunuz ki
biz de hakikaten oradan dinliyoruz. Yapmış olduğunuz bir tek
tesisi sattınız mı burada? Sizden önce o
beğenmediğiniz, borçlardan, faizlerden bahsettiğiniz o
hükûmetler o borçları, o faizleri niçin ödemişti biliyor musunuz?
Sizin özelleştirmeyle satmış olduğunuz tesisleri yapmak
üzere ödemişlerdi. Yaklaşık 40 milyar dolara yakın sizden
önceki hükûmetlerin yapmış olduğu tesisleri satarak, sizler de
-kilometresi belli olmayan- eğer özellikle Konya-Ankara yolunda
giderseniz, önünüzde de bir dorse varsa, o dorsenin nasıl
sallandığını göreceğiniz bir kısım duble
yolları yaptınız. Siz, sizden sonra gelecek hükûmetlere
satabilecekleri bir tesis bırakabiliyor musunuz? Altı
yıllık Hükûmetiniz döneminde bir tek tesis yapabildiniz mi?
İşte o hükûmetler, beğenmediğiniz hükûmetler sizin
şimdi o övünerek özelleştirdiğinizi söylediğiniz tesisleri
yapmak üzere çalışıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, elbette sizin bu yapmış olduğunuz
yanlış uygulamaları arkadaşlarımız
konuşmalarında ifade ediyorlar, bizler de fırsat buldukça
söyleyeceğiz bunu ancak son günlerde kışın gelmesiyle
elbette fakir, ekonomik durumları düşük olan
insanlarımızın evlerinin ısıtılması
noktasında ihtiyaç, dağıttığınız kömür, buna
karşı değiliz; o kömürlerin daha kalitelisini
dağıtmalısınız ki çevre kirliliğine, doğa
kirliliğine muhatap olmasın insanlarımız. Gidiniz, bütün
yerleşim birimlerinde gerçekten hava çok kötü, kirlilik değerleri çok
yüksek değerli milletvekilleri, bunun da bir an önce önüne geçmenizi
tavsiye ediyorum.
2009
yılı bütçesinin hayırlı olmasını ve 2009
yılının da AKPden kurtuluş yılı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O duaları çok söylediler ama hepsi kendi
gitti.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Benim duam tutar.
BAŞKAN
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Aysel
Tuğluk.
Buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA
AYSEL TUĞLUK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Bütçe Kanununun 27nci maddesi üzerinde
görüşlerimizi sunmak üzere DTP Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın esas gündeminin ekonomik kriz olduğu
kuşku götürmezdir. Küresel ölçekte yaşanan
sarsıntıların ülkemizde de etkili olduğu, olacağı
hem hazırlanan bütçeden hem de hayatın içinden okunabilmektedir.
Kriz,
yapısaldır ve geçmiştekilerden çok yönlü farklılıklar
içermektedir, ulus devletler sistemini derinden etkileyecektir.
Takımadalar modeli artık dünyanın gündemindedir. Bu nedenle,
olayı, kapitalizmin nihai krizi veya devlet müdahalesinin
kaçınılmazlığı uçlarından değerlendirmek,
işin esasını kaçırmak olacaktır. Olup biteni, merkezî
ülkelerin yeni bir sürece geçişi olarak değerlendirmek daha isabetli
olur kanısındayım.
Çok uzun
yıllara dayanan klasik ekonomilerin metabilgi
ağırlıklı ekonomilere geçişinin sancıları
yaşanmaktadır. Özellikle merkez bankalarının eş
güdümlü hareketinin bu yönü kesinlikle gözden
kaçırılmamalıdır. Belki erken olabilir ancak kapitalist
dünyada sözü edilen, dünyanın ebedî serbest piyasa dönemi pratik bir iptal
yaşamıştır. Avrupa Birliği modeli dâhil, birbiriyle
daha sıkı ya da daha gevşek ulus devlet gruplarının
bölgesel hâkimiyet alanları oluşturduğu bir döneme çoktan
girdik. İşte, böylesi bir döneme uyum ve etkinlik sorunu özellikle
Amerika ekonomisinde ciddi gerilimler doğurdu. Bu krizin Türkiye gibi
ülkelerdeki etkisi beklenenden de şiddetli olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; böylesi bir ortamda hazırlanan
2009 bütçesinin öngörü ve çözümden ziyade, halının altına
süpürme mantığını içermesi; ekonomik veri, finans ve
kaynakların ne denli daralan düzeyde olduğunu da göstermektedir.
Türkiye, yüksek cari açığı ile küresel etki ve krizlerden en
fazla etkilenen ve etkilenecek ülkelerden biri konumundadır.
Dolayısıyla, küresel ölçekte yaşanacak en küçük bir kriz dahi
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler.)
Sayın
milletvekillerim, çok yüksek sesle konuşuluyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Hatibi dinleyelim.
Buyurun
Sayın Tuğluk.
AYSEL TUĞLUK
(Devamla)
Türkiye ekonomisinde bütçe dengelerini ve hedeflerini büyük oranda
sarsacaktır.
AKP Hükûmeti
tarafından başarı olarak sunulan ve kamuoyu tarafından
sürekli sorgulanan değerlendirmelerin risk olgusu
karşısında fazla bir direnci yoktur, olamaz.
IMF
direktifleriyle hazırlanan 2009 bütçesi, faiz ödemelerine verdiği
öncelikle, geçmiş bütçelerin kötü bir kopyası durumundadır.
Başka bir ifadeyle, halkın üzerine yüklenen ağır vergiler,
özel sektöre kaynak transferi ve vergi indirimleri, sosyal güvenlik sisteminin
tasfiyesi, sosyal devlet yerine kömür ve makarnayla yurttaşını
dilenci konumuna getiren ve bundan siyasi rant uman bir zihniyetin ürünü
olmaktadır.
Bakınız,
2002-2007 yılları arasında ödenen faiz miktarı toplamı
300 milyar YTLyi aşmış durumdadır. Bu da, kişi
başına, son altı yılda 4 bin YTLyi aşan miktarda faiz
ödediğimizi göstermektedir. Yatırımlar için aynı dönemde
yapılan harcamalar ise, sadece 48 milyar 21 milyon YTLdir. Yani, faize
yapılan ödemeler ile son altı yılda yatırımların
altı katından fazlasını gerçekleştirmek mümkündü.
Kabul edin ya da
etmeyin Türkiye bu kadar büyük bir dış borçla daha fazla yürüyemez,
bağımsız siyaset yapamaz. Bu kadar bağlı,
bağımlı, borçlu olursanız, Afganistana da asker göndermek
zorunda kalırsınız, Irak batağına da çekilirsiniz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçede belirlenmiş kamu
kaynakları iç ve dış borç faiz ödemelerini
karşılayamaz durumdadır. Faiz harcamalarının bütçe
içindeki ağırlığı an be an artmaktadır. Nitekim
2008 yılı ile birlikte son üç yıllık faiz ödemesinin
tutarı 151 milyar YTLyi bulmaktadır. İç borç faizinden
faydalananlar kimler diye bakıldığında yüzde 88,5lik
kısmının bankalar olduğu görülmektedir. Yani ülke
kaynaklarının büyük bir kısmı iç borç faizleri yolu ile
bankalara aktarılmaktadır. Bugün için faizden beslenen çok önemli bir
kesimin varlığı söz konusudur. Tefecilik modern
hayatımızın güzide mesleği olarak vitrine
çıkarılmıştır. Bu bütçenin de farklı bir durum
yaratmayacağı ortadadır.
Çeşitli
bankaların bütçesinde yüzde 10 gibi kısıtlama ve tedbirlere
gidilirken bütçeden ayrıcalıklı payını her zaman
almış güvenlik kurumlarının bunun dışında
bırakılıyor olması apayrı bir polemik konusudur.
Açlık ve yoksulluk koşullarında, 2009 yılı bütçesi
genel harcamaları içerisinde savunma ve güvenlik harcamalarına
ayrılan pay -26,8 trilyon YTL- bir başına apayrı bir kriz
olmaktadır. Dikkat edin, bu rakam genel bütçe harcamalarının
yüzde 10,4üne denk gelmektedir. Yaşadığımız ekonomik
kriz nedeniyle milyonlarca yurttaşımız işsizlik, yoksulluk
ve hayat pahalılığıyla karşı
karşıyayken bütçenin yüzde 10undan fazlasının askerî
harcamalara ayrılması kabul edilemezdir.
Kaynak yok.
diyerek yoksula ve emekçilere kaynak ayırmayan Hükûmet, her açıdan
samimiyetini ve inandırıcılığını
yitirmiştir. Zaten bütçenin hazırlanışında halkın
ve emek örgütlerinin katılım kanallarının
yaratılmamış olması, iktidarın sınıfsal bir
tercihi olarak değerlendirmeye de açıktır. Bu sebeple 2009
bütçesinin kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yaşadığımız ekonomik
kriz ve sorunların küresel bağlantıları bir yana, ülkemizin
dünya standartlarıyla çelişkili hâlde yaşamasıyla da ilgili
olmaktadır. Güvenliğin, özgürlüğün ve demokrasinin
olmadığı ortamda sosyal, siyasal ve ekonomik
başarıyı yakalamak mümkün olmamaktadır.
Sayın
Başbakan yaşadığımız krize Psikolojiktir.
diyor. Kürt sorunu için de aynı şeyi söylemişti:
Düşünmezseniz yoktur. Düşünmezsek, hissetmezsek, algılamazsak
elbette ki sorun olmazdı. Ama bu ülkenin onurlu ve düşünen
insanları olarak kral çıplak diyecek kadar akla ve cesarete
sahibiz. Bu ülke ve toplum yol ayrımına gelmiştir.
Geleceğini ya da denetimi altına alacak ya da hazin kaybedecektir.
Birbirimizi oyalamanın manası ve zemini kalmamıştır.
Tıpkı seksen yıl önce olduğu ve
yapıldığı gibi, ortak geleceğimiz ve
birlikteliğimiz adına tarihî bir karar vermek durumundayız. Bu
koşullar ekonomik açıdan da, sosyal ve siyasal açıdan da
artık sürdürülebilir değildir. Herkes, en başta Kürtler
artık yeter demektedir. Toplumsal uzlaşmayı demokratik
cumhuriyet ekseninde eşit ve özgür bir hukukla yaratabiliriz. Bu zor
değil, imkânsız değildir. Bunu başaramazsak, emin olun ki,
altından kalkamayacağımız kadar sorun ve dayatmalarla yüz
yüze kalacağız. Artık geçiştirecek, erteleyecek, görmezden
gelecek zaman ve koşullara sahip değiliz.
Hepimiz biliyoruz
ki, sürdürülebilir çatışma denilen ve nispeten daha az kanlı
ve siyaset üzerindeki vesayeti de sürdürebilen konsept iflas etmiştir.
Türkiyedeki vesayet rejimi ve derin iktidarcı güçler bu nedenledir ki
soruna ciddi bir iç hazırlık süreciyle başlamış
bulunmaktadırlar. Herkes çok şiddetli bir kapışmaya göre
hazırlıklarını yapmaktadır. Bölgede son
yaşanılan olaylar ve Başbakanın tehditkâr söylemleri bunu
doğrulamaktadır. Bu koşullarda hiçbir şey artık
tesadüf değildir, olmayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yıl vesilesiyle umut ve
temennileri kuru sözcüklerle dile getirmek yerine rolümüz ve misyonumuz her ne
ise bu doğrultuda söz söylemek ve davranmak sorumluluğuna her
zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Başka bir dünya hepimiz
için mümkündür. Uluslararası sermayenin toz dumanında
kanlarımızın hiçbir değer
taşımadığını ve kurguladıkları bu
oyunda olası gelecekleri bu kanla hazırlamaya karar verdikleri bir
ortamda birlikteliğimizi eşit ve özgür hukukla güçlendirmek
durumundayız. Aksi hâlde, dökeceğimiz gözyaşının,
koparacağımız çığlığın ve
acılı ağıtlarımızın anlamsal değeri pek
de kalmayacaktır.
Yeni yılda
onurlu ve adil barışımızı ülkemize ve halklarımıza
armağan edeceğimiz inancıyla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına İzmir Milletvekili Harun Öztürk.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede söz
alışımın nedeni, 29uncu maddeyle ilgili olarak iktidar
grubuna mensup milletvekili arkadaşlarımızın vermiş
olduğu bir önergeyle ilgili olarak testi kırılmadan
uyarılarımızı dikkatlerinize sunmak istedim, o nedenle söz
aldım.
Öncelikle,
eklenmesi öngörülen altıncı fıkranın,
Anayasamızın 161inci maddesindeki bütçe kanunlarına bütçeyle
ilgisi olmayan hükümlerin konulamayacağına dair hükmüne
aykırı olduğunu tekrar hatırlamamızı istiyorum.
Düzenleme
şunu içeriyor önergede: Bizler birlikte 4 Haziran 2008 tarih ve 5766
sayılı bir Yasayla
Katma Değer Vergisi Kanununda sigorta
aracılarıyla ilgili, Gider Vergisi Kanununda banka ve sigorta
muameleleri vergisiyle ilgili, bir de ayrıca Trafik Kanununda
araçların tescil işlemleri için notere gitme mecburiyetinin
kaldırılması ve trafik şube müdürlüklerinde bu
işlemlerin tamamlanmasına izin veren düzenlemeydi.
Bu düzenlemeyi 4
Haziran 2008 tarihinde yaptık ve yürürlüğünü Ağustos 2008 olarak
belirledik. Ancak, Ağustos ayı gelmeden, yine birlikte, 30 Temmuz
2008 tarih ve 5795 sayılı Kanun ile yürürlüğünü Ağustos
ayından 1/1/2009 tarihine çektik. Şimdi bu Bütçe Kanununa eklenmesi
düşünülen hüküm ile söz konusu düzenlemelerin yürürlüğe girişini
31/12/2009 tarihine erteliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, burada ilk ertelemeyle ilgili olarak şunu
düşünebilirdik: Trafik şube müdürlükleri bu işe hazır
değil, otomasyona ihtiyacı olabilir, zamana ihtiyacı
vardır. Birinci ertelemeyi belki bu şekilde haklı görebilirdik.
Ancak, bu tekrar bir yıllık erteleme, bizim
yaptığımız ilk düzenlemede hâlâ kararlı
olmadığımızı gösteriyor. Yani, yapmış
olduğumuz düzenleme eğer içimize sinmiyor ise bunun bir şekilde
eski hâline dönmesi için yasal düzenlemeyi yapmamız gerekiyor ve bu
şekilde bütçe kanunlarına hüküm koyarak yürürlüğünü
ertelememizin doğru olmadığını düşünüyorum.
Önerim,
31/12/2009 yerine -yani çok kısa bir süre kaldığı için
1/1/2009 tarihine- eğer bu değişiklik içimize sinmiş ise,
bir aylık bir uyum süresi vererek 31 Ocak 2009a kadar ertelenebilir ve bu
süre içerisinde Hükûmet ve iktidar grubu kararını verir. Eski
düzenlemenin daha uygun olacağını düşünüyor ise bir
maddelik bir düzenlemeyle bu değişikliği ocak ayı
içerisinde yapabilir. Bir de kaldı ki bu düzenleme sırf
araçların tescil işlemleriyle ilgili yasanın yürürlüğünü
ötelemekle, biz Katma Değer Vergisi Kanunu ve Gider Vergisi Kanunundaki
yaptığımız düzenlemeleri de erteliyoruz. Yani bunun
ertelenmesi doğru mu değil mi, onu da Maliye Bakanlığının
ayrıca değerlendirmesi gerekiyor.
Bu
söylediğim çerçevede bir tedbir alınırsa Parlamentonun
itibarını bir ölçüde koruyacağımız düşüncesiyle,
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DSP, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci maddeyi
okutuyorum:
Tedavi hizmetleri
için katılım payı uygulaması
MADDE 28 (1)
Kamu idarelerinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olarak
istihdam edilenler (bunlardan aylıksız izinli olup, ilgili
mevzuatı gereğince tedavi yardımı hakkı devam edenler
dâhil) ile bunların bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin,
18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamındaki yeşil
kart sahiplerinin ve ilgili mevzuatında 3816 sayılı Kanun
hükümlerine göre tedavilerinin sağlanması hükme bağlanmış
olanların; 2009 yılında, ayakta tedavilerinde hekim ve diş
hekimi muayenelerinden 2 TL katılım payı alınır.
Katılım payı tutarını; birinci basamak
sağlık kuruluşlarında yapılan muayenelerde almamaya ya
da daha düşük tutarlarda belirlemeye veya tekrar aynı tutarlara
getirmeye, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında
yapılan muayenelerde önceki basamaklardan sevkli olarak başvurulup
başvurulmadığı dikkate alınmak suretiyle
yarısına kadar indirmeye veya beş katına kadar artırmaya,
gerektiğinde bu tutarları kanuni tutarlarına getirmeye veya
indirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(2) Birinci
fıkra kapsamına girenlerin 2009 yılında, tedavileri
nedeniyle kullanmalarına gerek görülen ortez, protez, iyileştirme
araç ve gereçlerinin bedelleri üzerinden, gereksiz kullanımı azaltma,
sağlık hizmetlerinin niteliği açısından hayati önemi
haiz olup olmaması, kişilerin gelir ve aylıklarının
tutarı ve benzeri ölçütler dikkate alınarak yüzde 10 ilâ yüzde 20
arasında Maliye Bakanlığınca belirlenen oranlarda
katılım payı alınır. Ancak, bu şekilde
alınacak katılım payının tutarı, sağlık
hizmetinin alındığı tarihteki asgari ücretin yüzde 75ini
geçemez.
(3) 3816
sayılı Kanun kapsamındaki yeşil kart sahiplerinin ve ilgili
mevzuatında 3816 sayılı Kanun hükümlerine göre tedavilerinin
sağlanması hükme bağlanmış olanların, ikinci
fıkra uyarınca ödemiş oldukları katılım
payları, 2009 yılında, talepleri halinde 29/5/1986 tarihli ve
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümlerine göre kendilerine geri
ödenir.
(4) Bir
hastalığın tedavisinin başka tıbbî bir yöntemle
tedavisinin mümkün olmaması nedeniyle yapılacak yardımcı
üreme yöntemi tedavisi dışındaki, yardımcı üreme
yöntemi tedavisinde, 2009 yılında, birinci fıkra kapsamına
girenler için ilk denemede yüzde 30, ikinci denemede yüzde 25 oranında
katılım payı alınır. Bu fıkra gereğince
alınacak katılım payının hesabında, ikinci
fıkrada belirtilen üst limit dikkate alınmaz.
(5)
Katılım payının tahsiline ilişkin esas ve usulleri
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(6)
Sağlık kurum ve kuruluşları, kamu idarelerinde 5510
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendi kapsamında sigortalı olarak istihdam edilenler (bunlardan
aylıksız izinli olup, ilgili mevzuatı gereğince tedavi
yardımı hakkı devam edenler dahil) ile bunların bakmakla
yükümlü olduğu aile fertlerinden, vermiş oldukları
sağlık hizmetleri için anılan Kanunun 73 üncü maddesi
gereğince genel sağlık sigortalısı hak sahiplerinden
alabilecekleri ilave ücretlerin dışında ilave ücret talep
edemez. Maliye Bakanlığı ilave ücret alınamayacak sağlık
hizmetlerini yeniden tespit etmeye yetkilidir.
(7) 5510
sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesinin ikinci fıkrası
gereğince ilgili kayıt ve işlemlerin Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından devralınması halinde, devir tarihinden sonra
anılan Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SACİD YILDIZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 312 sıra sayılı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ve bağlı cetvellerin 28inci
maddesinde yer alan tedavi hizmetleri için katılım payı
uygulaması üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, sağlıklı bir ortamda yaşamak tüm toplum
fertlerinin doğuştan kazanılmış en temel insan
hakkıdır. Bu hak Anayasamızın 56ncı maddesinde de
Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. şeklinde yer almaktadır. Bu nedenle, sosyal güvenlik
hizmeti devletin bir lütfu değildir. Yurttaşlarımız bu
hakka sahip olabilmek için yeterince vergi ödemektedirler.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti tarafından çıkarılan yasalar
sağlıkta dönüşüm adı altında
sağlığı bir hak olmaktan çıkarmış,
sigortalılara yeni haklar getirmek yerine var olan haklarını da
gasbetmeyi amaçlamış ve yeni yükümlülükler getirmiştir. Üzerinde
konuşmak için söz almış olduğum maddede tedavi hizmetleri
için katılım payı uygulamasına yer verilmektedir. Maddeye
göre, 5510 sayılı Kanunun 4üncü maddesi kapsamındaki
sigortalılardan ve yeşil kartlılardan 2009 yılında
ayakta tedavilerinde hekim ve diş hekimi muayenelerinden 2 TL
katılım payı alınacaktır. Bildiğim kadarıyla
daha evvel bu katılım payları yoktu. Bu, birinci kademeden
alınacak, şimdi gene konuşmamda geleceğim.
Bilindiği
gibi, Cumhuriyet Halk Partisi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geneli için Anayasa Mahkemesine
başvurmuştur. Bu başvuru sonrasında Anayasa Mahkemesi de
Kanun içerisinden memurlar ile ilgili olan kısımları memurlar
ile diğer sigortalıların statü hukuku bakımından
aynı kanunda yer alamayacağı gerekçesiyle Kanundan
çıkarmıştır. Bugün 28inci maddenin 2009 yılı Bütçe
Kanun Tasarısına konulma nedeni ise yukarıda belirtilen
sigortalılardan tekrar 2 TL katılım payı almayı
amaçlamaktadır. Ayrıca, bununla kalmayıp maddede bu
katılım payının tutarını artırmaya, yani
birinci basamak sağlık kuruluşlarında yapılan
muayenelerde -ki birinci basamak genellikle koruyucu sağlık
hizmetlerini de içermektedir, bu diğer basamaklardan farklı bir
basamak- almamaya veya düşük tutarlarda almaya veya 5 katına kadar
artırmaya Maliye Bakanlığı yetkili
kılınmıştır. Yani ücretsiz sağlık hizmeti
veren birinci basamak resmî sağlık kurumlarında yapılan
muayenelerde alınacak katılım payı oranı
istenildiği gibi azaltılacak veya 5 katına
çıkartılabilecektir.
Sayın
Bakanımız da burada bir şans olarak, bunlara herhâlde
açıklama getirir daha sonra. Birinci basamakta bir katılım
ücreti, 2 TL geliyor. Yetkinin Maliye Bakanlığına verilmesiyle
de katılım payı sınırları iktidarın
insafına bırakılacaktır. Sağlık hizmetlerine en
çok ihtiyaç duyan düşük gelirli vatandaşımız ise
parasızlık nedeniyle bu hizmetten dışlanacak, belki de
kendisi ve yakınları için hayati önem taşıyan muayene ve
ilaçlardan yararlanamayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından açıklanan 2008
yılı Sağlık Uygulama Tebliğinde ikinci basamak resmî
sağlık kurumlarında 3 YTL, eğitim ve araştırma
hastanelerinde 4 YTL, üniversite hastanelerinde 6 YTL, özel sağlık
kurum ve kuruluşlarında 10 YTL katılım payı
ödeneceği açıkça belirtilmekteydi. Bu 2 TL yeni gelmekte.
Yine, aynı
tebliğde, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi
katılım payı tahsilinin reçete ile ilaç temini için
başvurulan kurumla sözleşmeli eczaneler tarafından tahsil
edileceği belirtilmektedir. Eczacılar ise muayene katkı
payının eczaneler tarafından tahsil edilmesinin kendilerini
tahsilatçı durumuna düşürdüğünü defalarca, her zeminde ifade
etmişlerdir. Altı gün evvel Ankarada, bütün Türkiyeden gelen 10
binlerce eczacının katıldığı miting
gerçekleşmiştir. 27nci maddede bu konuda konuşan eczacı
arkadaşımız Abdulaziz Yazar daha ayrıntılı bilgi
vermişti.
2005
yılında yine AKP İktidarı döneminde SSKlıların
Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle bu süreç
başlamıştır. O dönemde sigortalıların güvencesine
göre muayene ücretleri de değiştiğinden insanlar
uygulamanın gerçek yüzünü ancak anlayabilmişlerdir. 1 Ekimden
itibaren muayene ücretleri kademeli olarak artmış, muayene ücreti
alınan kişilerin kapsamı genişletilmiştir. Uygulama
bir yandan tedavinin ücretsiz gibi görünmesi yanılsamasını
doğurmakta, bu da hastalarla eczacıların karşı
karşıya gelmesine neden olmaktadır.
Tedavi hizmetleri
için alınan katkı payları konusunda hâlâ insanların
kafası netleşmemiştir. Üstelik hastaların çoğu ilaç
alınmadığı takdirde katkı payını
vermedikleri düşüncesini taşımaktadırlar fakat
yurttaşlarımız bu şekilde katkı payından
kurtulamamaktadırlar çünkü borç provizyon sistemine
işlendiğinden, eczaneye gidildiğinde bu kez ödenmeyen katkı
payları da karşısına çıkmaktadır. Yani hasta
reçetesine yazılan ilacı alsa da almasa da veya muayenede reçete
yazılmasa da katkı payı hesabına yazılmaktadır.
Eczacılar, alınan katkı paylarının kendi
kasalarına girdiğini zanneden vatandaşa uygulamayı anlatmak
açısından ciddi sıkıntı yaşamaktadırlar.
Öyle ki gün içerisinde bunu defalarca anlattıklarını
düşündüğümüzde eczacıların işinin ne kadar zorlaştırıldığı
ve kendi asli görevlerinden, yani sağlık
danışmanlığından nasıl
uzaklaştırıldıkları açıkça ortaya
çıkmaktadır. Çünkü o sürede, belki verdikleri ilacın etkilerini,
yan etkilerini, kullanma şeklini anlatacağına, bu
katılım paylarını anlatmak durumunda kalmaktadırlar.
Halkımız
hastaneye gidip muayene ücreti ödemediğinde, o an için, Hükûmetin
gerçekten hastaneleri ücretsiz hâle getirdiğine inanabilir. Fakat eczaneye
gittiğinde sistemde üzerine çıkan borcu gördüğünde ne yazık
ki Hükûmete olan inancını tamamen yitirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 7 Aralık 2006 tarihli Resmî Gazetede Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından sigortalıların tıbbi işlemlerini
elektronik ortamda takip edebilmek amacıyla Medula adı verilen bir
uygulama başlatılmıştır. Medikal ulak anlamına
geliyor. Bilindiği gibi, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödemesi
yapılan her hastaya hastaneye başvurusunda bir takip numarası
verilmektedir. Bu takip numarasına bağlı olarak hastaya
yapılan her işlem Medulaya gönderilerek
faturalandırılmaktadır. Fakat Medula sistemi, takip
numarası verirken herhangi bir kontrol veya kısıtlama
olmaksızın, yazılımdan kaynaklanan nedenlerden dolayı,
hastanın birden fazla takip numarası almasına izin vermektedir.
Alınan her takip numarası da eczanelerde hastadan kesilecek olan
katılım payına eklenmektedir. Sistem, muayene ve kontrol diye
bir ayrım yapmadığından kontrole giden hastalar da
katılım payı ödemek zorunda kalmaktadırlar.
Katılım payı, rahatsızlıklarından dolayı
ayda en az üç beş kez reçete yazdırmak zorunda olan diyaliz
hastalarını da mağdur etmektedir. Bazı ilaçları
yalnızca uzman hekim tarafından yazılan bu hastalar,
sağlık ocağı dışında bir kurumda, genellikle
de diyalize girdikleri merkezlerde bu ilaçları yazdırarak 3 ila 10
YTL arasında katılım payı ödemek zorundadırlar.
Değerli
arkadaşlar, ayrıca kişi için hayati önem taşıyan ve tedavileri
nedeniyle kullanmalarına gerek görülen ortez, protez iyileştirme araç
ve gereçleri hakkında da şikâyetler alıyoruz. Bizi arayan
kolostomiye bağlı yaşayan bir vatandaşımız, üç
aydır malzemelerini alamadığından şikâyet etmektedir.
Devlet tarafından tedavi edilmesi gereken bir hasta olduğuna dair
elinde raporları olan kişi, ağustos ayından bu yana
malzemelerinin karşılığının ödenmediğini,
devlet tarafından kuruma ödenmediğini, bunun için malzemesini
alamadığını ve mağdur edildiğini dile
getirmektedir. İstenirse adreslerini verebilirim. Ülkemizde bu
şekilde yaşayan ve yine aynı şekilde mağdur olan
yüzlerce hasta bulunmaktadır. Yaşanan sıkıntılar göz
önünde bulundurulduğunda, kişi için hayati olan ortez, protez,
iyileştirme araç ve gereçlerinin ne yazık ki AKP İktidarı
için hayati önemde olmadığını görmekteyiz.
Ayrıca,
ortez ve protezlerde Maliye Bakanlığı tarafından yüzde 10
ile 20 arasında katılım payı alınmaktadır, asgari
ücretin yüzde 75ini geçmemek üzere. Bunun da bir adilane şekle
getirilmesi, daha azaltılması gerekmekte, belki yüzde 50ye çekilmesi
lazımdır.
Bir de, gene
28inci maddenin dördüncü fıkrasında
yardımcı üreme
yöntemi tedavisinde, -yani tüp bebek yönteminde- 2009 yılında
İlk denemede yüzde 30, ikinci denemede yüzde 25 oranında katılım
payı alınır. ifadesi yer almaktadır.
Değerli
arkadaşlar, hiç çocuğu olmayan vatandaştan katkı
paylarını normalde ilaçlardan veya diğerlerinden yüzde 10-20
şeklinde alıyoruz ama burada yüzde 30-25 şeklinde. Burada
Başbakanın En az 3 çocuk yapın. söylemi var. Sayın
Bakanımız da buna katılıyor. Hiç çocuğu olmayan
vatandaştan yüzde 30, yüzde 25 alınırsa bu nasıl
bağdaşıyor Başbakanın söylemiyle? Yani üçüncü,
dördüncü, beşinci çocuk olmasın ama çocuk sahibi olamayana
yardımcı olalım. Bu yüzde 30-25leri belki diğerleri gibi
yüzde 10a çekmemiz lazım. Yani çok çocuk söylemiyle
bağdaşmıyor bu yüksek orandaki katılım ücreti. Bunu
dikkatlerinize sunarım. Hiç çocuk sahibi olamayan
vatandaşlarımızdan katılım payının
alınmaması veya daha az alınması inancında olduğumu
bildiririm.
Bir de son
zamanlarda
Ben hekim olarak karşınıza çıktım, bir
üroloji hekimiyim. Başbakanın söylemine değinmek istiyorum,
işte doktorluk konusunda. Önce Kriz var. dendi, sonra Yok. dendi,
Kriz teğet geçti, geçmedi... Sonra Psikolojik. dendi. Krizin
psikolojik olup olmadığını, algılanmanın
psikolojik olup olmadığını ben bilmiyorum fakat şu
gerçek ki bu kriz nedeniyle herkesin psikolojisi bozuldu değerli
arkadaşlar. İntiharları görüyorsunuz zaten. Bugün ülkenin en
ünlü psikiyatristleri kendilerine gelen hastaların son zamanlarda çok
sayıda arttığını belirtmektedirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Gene ben bir
ürolog olarak üreme sağlığıyla da ilgileniyorum, cinsel
fonksiyon bozukluklarıyla da ilgileniyorum. Burada gene cinsel işlev
bozukluklarıyla uğraşan merkez, kendilerine son zamanlarda
gelen, başvuran hastaların yüzde 30 oranında
arttığını ifade etmişlerdir. Gene ünlü bir iş
adamımız bu krizin cinsel fonksiyonları da bozduğunu ifade
etmiştir. Ben ürolog olarak söylüyorum: Bu gidişle, yani
psikolojileri bozulduğu için bu kişilerin -gene korkarım ki
Başbakanın çok çocuk söylemiyle bağdaşmayacak,
zıtlaşacak- hiç çocuğu olamayacak bu strese giren
vatandaşların. Belki psikiyatristlerin
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, dinleyelim.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Buna da dikkatlerinizi çekerim. Çünkü sizin grubunuzda da ürolog
arkadaşlar var, psikiyatristler var. Bunların, üreme
sağlığını, cinsel fonksiyonları bozduğunu
biliyoruz ve Türkiyede bu cinsel fonksiyon bozukluğu nedeniyle
başvuran hastaların yaş ortalaması yirmi dokuz; üretken çağda,
çalışma çağında; yurt dışından daha yüksek
oranda. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam, bu son cümleler olmadı.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle teşekkür eder, hepinizin yeni
yılını kutlar, yüce heyetinizi selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçe kanunu tasarısının 28inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinize saygılarımı sunarım.
Değerli
milletvekilleri, bütçe kanunu tasarısının 28inci maddesi tedavi
hizmetleri için katılım payına ilişkin hükümleri
düzenlemektedir. Sağlık hizmeti bir kamu hizmetidir. Bir hizmetin
kamu hizmeti olmasının en önemli ölçütü ücretsiz,
ulaşılabilir ve nitelikli olmasıdır. Sağlık
hizmeti almak tüm vatandaşlarımızın en temel hak ve
ihtiyaçlarından birisidir. Nitekim, Anayasamızın 56ncı
maddesine göre devlet, herkesin hayatını beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde
gücünde tasarruf ve verimi artırarak iş birliğini
gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını
tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemekle görevlidir.
Sosyal devlet
anlayışı kapsamında her bireyin kaliteli bir
sağlık hizmeti almasını ve sağlık hizmetlerine
kolay bir şekilde ulaşmasını sağlamak devletin
görevidir. Bugün adım adım uygulanan sağlıkta dönüşüm
programı, sağlık hizmetlerinin gittikçe kamusal hizmetin
dışına çıkarılarak piyasa koşullarına ve
insafına bırakılmasını hedefleyen bir program olarak
karşımıza çıkmaktadır.
AKP Hükûmeti
tarafından uygulanmakta olan sağlıkta dönüşüm programı
Türkiyede sağlık sisteminde yaşanan sorunlara çözüm
getirmediği gibi vatandaşların sağlık hakkına
ulaşmasını güçleştirmektedir.
Sağlıkta
dönüşüm programı çerçevesinde sağlık harcamalarındaki
artışın önüne geçmek amacıyla muayene katılım
payı uygulamasına geçildiği anlaşılmaktadır. Bu
amaç doğrultusunda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
çıkarılan Sağlık Uyguluma Tebliğiyle 1 Ekim 2008
tarihinden itibaren Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi sigortalılardan muayene
katılım payı alınması uygulamasına başlanmıştır.
Bu uygulamaya göre, ikinci basamak resmî sağlık kurumlarında 3
YTL, eğitim ve araştırma hastanelerinde 4 YTL, üniversite
hastanelerinde 6 YTL ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
10 YTL muayene katılım payı alınmaktadır.
Hastalardan 1
Ekimden itibaren alınmaya başlanan ve muayene oldukları
sağlık kuruluşuna göre 3 ila 10 YTL arasında
değişen muayene katılım payı vatandaşların
aklını ziyadesiyle karıştırmaktadır. Muayene olan
vatandaşlarımız reçetelerine yazılan ilaçlarını
almaya gittiklerinde hasta ve eczacılar arasında büyük
sıkıntılar yaşanmakta, bu parayı tahsille görevlendirilen
eczacılar ise haklı olarak Muayene ücretini tahsil etmek bizim
işimiz değil. diyerek uygulamaya itiraz etmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, altı yıllık AKP İktidarının
sağlık reformu adı altında yaptığı
düzenlemeler ile genel sağlık sigortası sisteminin 1 Ekim 2008
tarihinde değişmesiyle birlikte hastane-hasta, eczane-hasta
münasebetleri sorunlu hâle gelmiş ve özünde devlet-vatandaş
ilişkileri zedelenmeye başlamıştır.
AKP
İktidarının neden olduğu uygulamalar neticesinde
eczacılar büyük sorunlar yaşamaktadır. Eczaneler dertlere derman
alınan yerler olmaktan çıkmış, bizatihi eczanelerin kendisi
dert yumağına dönüşmüştür. Muayene ücretlerinin eczanelerce
tahsil edilmesi uygulaması, eczaneleri ve hastayı zor durumda
bırakmış ve karşı karşıya getirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, eczaneler tahsil dairesi veya mutemetlik değildir. Bu
uygulamaya derhâl son verilmelidir. Vatandaşlar sözde sağlık
reformuyla artık istediği hastane veya doktora gidememektedir.
Türkiyede bir sağlık devrimi yaptığınızdan
bahsederken, sosyal devlet anlayışının gereklerini yerine
getirdiğinizi ifade ederken tedavi hizmetlerinde katılım
payı alınmasını izah edemezsiniz.
Devlet
memurları ve yeşil kartlı hastalar için de katılım
payı uygulaması 2009 bütçe kanunuyla getirilmektedir. Bütçe
kanunundaki söz konusu düzenlemeye göre ayakta yapılan tedavilerde ve
diş hekimi muayenelerinde 2 TL katılım payı
alınacaktır. Ayrıca, katılım payı
tutarını birinci basamak sağlık kuruluşlarında
yapılan muayenelerde almamaya ya da daha düşük tutarlarda belirlemeye
veya tekrar aynı tutarlara getirmeye ve bu konuda çeşitli
düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanlığı yetkili
kılınmaktadır. Bu hüküm de şunu göstermektedir: 2 TL olarak
belirlenen katılım payı tutarı, Sosyal Güvenlik Kurumu
uygulamasına paralel olarak 3, 4, 6 ve 10 TL olarak uygulanacaktır.
Katılım
payının tahsilatının da nasıl
yapılacağı belli değildir. Katılım payı
tahsilatı Sosyal Güvenlik Kurumundaki uygulamaya paralel olarak eczaneler
vasıtasıyla mı yapılacaktır? Eğer hasta, hastanede
muayene olduktan sonra eczaneye gitmezse bu kişiden katılım
payı alınmayacak mıdır? Ya da kişi eczanede muayene
için ödeyeceği katılım payı tutarı kadar parası
yoksa yazılmış olan ilaçları alamayacak mıdır? Bu
soruların cevapları boşlukta kalmaktadır.
SSKnın
serbest eczanelere açılmasıyla birlikte muayene ücretleri de
eczaneler tarafından tahsil edilmektedir. Ancak genel sağlık
sigortası sisteminin 1 Ekim 2008 tarihinde değişmesiyle birlikte
muayene ücretleri kademeli olarak artmış ve muayene ücreti alınan
kişilerin kapsamı genişletilmiştir. Tedavinin ücretsiz gibi
görünmesini sağlamaya yönelik bu yanlış uygulama hasta ve
eczacıyı karşı karşıya getirmektedir.
Aynı
şekilde, Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında sosyal
güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanmasıyla
birlikte eczacıların üzerindeki ağır yük
kaldırılmamış, aksine her geçen gün yeni yükler
getirmiştir. Bunların başında düzgün çalışmayan
provizyon sistemi gelmektedir. İlaç hizmeti verilirken hastanın hak
sahibi olup olmadığı, ilacın kurum tarafından
ödenebilir olup olmadığı, ilacın ne kadarının
kurum tarafından, ne kadarının hasta tarafından
ödeneceği gibi birçok bilgi devlet tarafından
yaptırılmış bulunan ve kontrolü de hâlen devlet yetkilileri
tarafından yapılan bir sistem olan provizyon sistemi tarafından
sürdürülmektedir. Ancak provizyon sisteminin doğru ve verimli bir
şekilde çalışmaması nedeniyle eczacılar ve hastalar
büyük sıkıntı yaşamaktadırlar.
Provizyon
sisteminin yeterli kapasitede çalışabilmesi, hasta ve
eczacıların mağdur olmamaları için bir düzenleme
yapılıp yapılmayacağı merak konusudur. Yeşil kart
sahiplerinin ödemiş oldukları katılım paylarının,
2009 yılında talepleri hâlinde, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanununun hükümlerine göre kendilerine
geri ödenebileceği belirtilmektedir. Bu amaçla Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Kurumunun 2009 yılı
bütçesinde herhangi bir ödenek öngörülmüş müdür? Sosyal Güvenlik Kurumu
sigortalıları, memur ve yeşil kartlılarda bu uygulama
sonucu elde edilecek gelirin hem Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesine hem de
merkezî yönetim bütçesine toplam katkısı ne kadar öngörülmektedir?
Aynı şekilde, vatandaşlar tarafından sağlık
kurumlarının gereksiz kullanımının önlenmesi sonucunda
bütçeye ne kadar katkı sağlanacaktır? Bu hususların
hesaplamaları yapılmış mıdır? Bu sorduğumuz
hususların Hükûmet yetkilileri tarafından açıklanması
gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son veriyor, 2009
bütçesinin hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akçay, teşekkür ederim.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik.
Buyurun.
DTP GRUBU ADINA
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı
üzerinde söz aldım. Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Tedavi
giderlerine katılım payı olarak belirlenen miktarların
-daha önce de çok ifade ettik- eczaneler üzerinden tahsilinin son derece
yanlış olduğunun, bunun mutlaka düzeltilmesi gerektiğinin,
eczaneleri iflasa sürüklediğinin bilinmesi gerekir. Buna tekrar vurgu
yapıyorum.
Yine,
Sağlıkta Dönüşüm Programının hastalar
açısından ortaya koyduğu kimi sakıncaları da daha
önceki konuşmalarımızda ifade etmiştik, umarım düzenli
bir hâle gelir.
Bugünlerde, yine
sağlıkla ilgili ciddi bir sorundan bahsetmek istiyorum. Siirt ilimiz,
benim seçim çevrem, kışın gelmesi ve sobaların
yakılması, kaloriferlerin yakılmasıyla geçen yıl
Türkiye'nin en kirli havasına sahip il olarak belirlenmişti. Bu sene
aynı hava kirliliği devam ediyor Siirtte. Bunun temel bir nedeni
var: Çok ucuz, kalitesiz kömür yakılıyor. Buna müsaade edilmemesi
lazım, kaliteli kömür kullanımı için gerekli denetimlerin
yapılması lazım. Halkın çok fakir, çok yoksul olduğunu
biliyoruz ancak kentin sağlığı bir bütün olarak tehdit
altında; solunum hastalıkları, astım gibi hastalıklar
baş göstermeye başladı. Ayrıca, bedava
dağıtılan kömürlerin de kalitesiz olduğu konusunda,
özellikle Rusyadan ithal edilen kömürlerin çok kalitesiz olduğu konusunda
basında birçok haber yer aldı. Bu varsa, gerçekten öyleyse buna da
bir son verilmesi gerekir. Halka eğer kömür vereceksek, bari, hiç
değilse kaliteli, sağlığa zararlı olmayan kömürden
vermenin doğru olacağına inanıyorum. Asıl olarak da
tabii, insanların kömür alabilecek bir işe sahip olmalarını
sağlamak lazım. İlimiz, Türkiye'nin en yoksul illerinden biri,
işsizlik oranının en çok olduğu illerden biri. Hiçbir
şekilde sanayiden söz edilemez, küçük, orta ölçekli çok sınırlı
sayıdaki işletme dışında sanayi yok. Kentimiz
tarım ve hayvancılığa dayalı. Tarımda,
biliyorsunuz geçen sene ciddi bir kuraklık yaşandı, üretici
gerçekten çok mağdur oldu. Hayvancılık, temel geçim
kaynaklarından biri ama güvenlik gerçeksiyle, yayla yasağı
nedeniyle insanlarımız hayvancılık da yapamaz hâle geldiler,
hayvanlarını yaylaya çıkaramıyorlar. Koçerler
dediğimiz çok ciddi bir nüfustur, açlıkla karşı
karşıya, bunların sorunlarına bir çare bulmak lazım.
Siirt kentimizin
maden bakımından zengin kaynaklara sahip olduğunu
düşünüyoruz. Petrol olma ihtimalinin çok yüksek olduğu bir il. Hiç
değilse bu konuda araştırmaların yapılması,
sanayi getiremiyorsak hiç değilse doğal kaynakların ortaya
çıkarılmasında Hükûmetin biraz daha yardımcı
olmasını, hassas davranmasını istiyoruz.
Yazın toz
içindeydi, yazın susuzluk çekti bütün Siirt kenti, Siirt kent merkezi
özellikle, şimdi de kışın kirli havasıyla
karşı karşıya. Bizi sevindiren bir şey var, mevcut
Belediye Başkanının bir daha aday gösterilmeyeceği. Her ne
kadar başarısız bir belediye başkanının tekrar
aday gösterilmesi bizim açımızdan bir avantaj gibi kabul edilebilir
olsa da ama başarısız insanların tekrar aday gösterilmemesi
geleneğinin yerleşmesi bakımından olumlu buluyoruz.
Aynı şekilde Bingöl ve Muş belediyelerinin de
başarısızlığı üzerine yeniden aday gösterilmeyeceklerini
basından duyduk, bunun da sevindirici olduğunu düşünüyoruz.
Vanda da aynı başarısızlık var, umarım Vanda da
daha başarılı olabilecek bir belediye başkanının
gösterilmesi
Önemli olan kente
hizmettir. DTP kazansın, başka bir parti kazansın önemli olan o
kente, kentin vatandaşlarına, kent oturanlarına kim daha iyi
hizmet verecekse onların seçilmesidir. Biz burada kıskançlık
yapmayız, önemli olan hizmetin getirilmesidir.
Fazla uzatmak
istemiyorum ama bir iki noktaya da değinmek istiyorum. Baykan Atabağ
beldemiz var, Siirtin Baykan Atabağ beldesi. 3.500 nüfuslu bir belde
burası, şebeke suyu yok, kuyulardan su çekiliyor. 3.500 nüfuslu bir
belde, hâlâ kuyu suyuyla ihtiyaçlarını karşılıyor. Ama
sık sık elektrik kesilmeleri oluyor, son on beş gündür bu
beldemiz karanlıkta, dolayısıyla su da temin edemiyor. Su ve
elektrik ihtiyaçlarının bir an önce karşılanması
konusunda sayın Hükûmet yetkililerini uyarıyorum, dikkatlerini çekmek
istiyorum.
Baykanın,
biliyorsunuz, Veysel Karani ziyaret beldesi var, Veysel Karani Hazretlerinin
türbesinin bulunduğu bir beldemiz. Burada sanayi yok, tarım gerçekten
çok zor koşullarda ama inanç turizmine çok uygun bir yer. Bütün beldeyi
çok rahatlıkla inanç turizmi ile besleyebilecek bir potansiyele sahip.
Buraya el atılması ve Veysel Karani Hazretlerinin türbesinin ve
çevresinin modern bir anlayışla düzenlenmesi, gelecek turistlerin,
gerek yerli gerek dışarıdan gelecek turistlerin
konaklayabilecekleri, hizmet alabilecekleri alanların yapılması
çok pahalı işler değil, devletin yapabileceği şeyler.
Pervaride
Beğendik beldemiz, gerçekten hiçbir hizmet almamış bir belde.
Beldeyi ben gezdim birkaç defa. Belediye Başkanı imamlıktan
gelen bir arkadaş, kendisiyle konuştum, gerçekten zor durumda
olduğunu ve yerel yönetimle ilgili çok fazla deneyimi
olmadığını, kaynakların da yetersiz olduğunu ve
bu beldemizde hemen hemen hiçbir hizmetin üretilemediğini kendisi de
yakınarak söyledi. Bunları da dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Evet, genellikle
biz eleştiriler yapıyoruz ve iktidar partisi üyesi
arkadaşlarımız Siz sadece eleştiriyorsunuz. diyor.
Hayır, biz doğru bulduğumuz şeyleri de destekliyoruz, tabii
ki eleştirilecek yanları da eleştiriyoruz. Mesela, KÖYDES ve
BELDES çerçevesi içinde, maalesef, 21inci yüzyılda hâlâ, bir köyümüze,
bir beldemize yol ve su getirildi diye seviniyoruz. KÖYDES ve BELDES
çerçevesinde suyu ve yolu sağlanan köylerimiz -hepsinin değil- var.
Bunun için teşekkür ediyoruz, teşekkür etmesini de biliyoruz. Bu
21inci yüzyılda hâlâ biz Hükûmete, bir köye su götürüldü, yol götürüldü
diye teşekkür etmek zorunda kalıyorsak gerçekten üzücü bir olay. Yine
de yapılan çalışmaları takdirle
karşılıyoruz. Eksikleri de tabii ki söyleyeceğiz.
Birkaç gün sonra
yeni yıla gireceğiz. Bütün Türkiye'nin yeni yılı
hayırlı olsun. Bir de söylemek istiyorum:
(*)
(*) Bu bölümde Hatip
tarafından, bilinmeyen bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
İyi
akşamlar. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özçelik, ne dediğinizi ben sadece tahmin ettim. Mutlaka anlayan
arkadaşlarımız vardır.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Yeni yılınızı kutladım
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sizin de yeni yılınız kutlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 28 inci maddesinin (5) inci
fıkrasının Katılım payının
gerektiğinde ilgililerin aylık ve ücretlerinden kesilmesine veya
eczaneler ile diğer kurum ve kuruluşlar aracılığı
ile tahsiline ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir. şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Elitaş |
B. Ali
Bayramoğlu |
Abdulkerim
Aydemir |
|
Kayseri |
Rize |
Ağrı |
|
Yüksel Coşkunyürek |
Ahmet Öksüzkaya |
Mehmet Ceylan |
|
Bolu |
Kayseri |
Karabük |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Anayasanın
bütçe görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinin
değişiklik
önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın
okunur ve oylanır. hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Katılım
payının doğrudan hak sahiplerinin kendilerinden, aylık ve
ücretlerinden kesinti yoluyla veya eczaneler ile diğer kurum ve
kuruluşlar aracılığıyla tahsiline imkân
sağlanarak, katılım payının tahsiline ilişkin
esas ve usullere açıklık kazandırılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 29u
okutuyorum:
Kısmen veya
tamamen uygulanmayacak hükümler
MADDE 29 (1) a)
2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 nci maddelerinin ve
3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin özel gelir ve özel ödenek
uygulaması ile devrine ilişkin hükümleri ve 2547 sayılı
Kanunun 46 ncı maddesinin yedinci fıkrası,
b) 12/3/1982
tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci
maddesinin ikinci fıkrası,
c) 2828
sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesi,
ç) 24/11/1994
tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası,
d) 5/4/1983
tarihli ve 2813 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanunun değişik 5 inci
maddesinin birinci fıkrasında geçen özel bütçeli ibaresi,
2009
yılında uygulanmaz.
(2) 13/12/1983
tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkına Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü
maddesinin (j) bendinde yer alan Bakanlık hizmet binaları ve
İçişleri Bakanlığının görüşünü almak
suretiyle, hükümet konaklarının yapımını programlamak,
satınalma işlemlerini yürütmek ve bunların
onarımlarını yapmak, hükmü Bakanlık hizmet
binalarının yapımını programlamak, satınalma
işlemlerini yürütmek ve bunların onarımlarını yapmak,
şeklinde uygulanır.
(3) 27/6/1989
tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4 üncü
maddesinde yer alan her ay için 5 YTL tutarında sendika ödeneği
verilir. ibaresi, 15/1/2009 tarihinden geçerli olmak üzere her ay için 10 TL
tutarında toplu görüşme primi verilir. şeklinde uygulanır.
(4) 23/7/1995
tarihli ve 4123 sayılı Tabii Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve
Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanunun 6 ncı
maddesinin üçüncü fıkrasına göre, 30/9/2008 tarihinden önceki dönemlere
ilişkin başvurulardan Maliye Bakanlığınca uygun
görüş verilmemiş olanlar hakkında herhangi bir işlem
yapılmaz.
(5) 25/4/2001
tarihli ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanununun geçici 4
üncü maddesinde yer alan 31 Aralık
(6) 13/8/1993
tarihli ve 497 sayılı Türkiye Bilimler Akademisinin Kurulması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinde yer alan Devlet
Memurları Kanununa göre en yüksek devlet memuru brüt
aylığının yıllık tutarı kadar
araştırma desteği sağlanabilir. ibaresi, Devlet
Memurları Kanununa göre en yüksek devlet memuru brüt
aylığının yıllık tutarının üç
katına kadar araştırma desteği sağlanabilir.
şeklinde uygulanır.
(7) 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun geçici 35 inci maddesinde yer
alan 2006, 2007 ve
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan.
Sayın Oyan
burada mı?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, öyle bir önerge
veriyorlar ki
BAŞKAN
Önergeyi mi müzakere ediyordunuz?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır. Önerge üzerinde konuşma
yetkimiz yok ama önerge Türkiye'nin tasvip etmediği,
onaylamadığı bir önerge ama maalesef geçiyor. O yüzden,
Sayın Hocamıza bilgi veriyordum.
BAŞKAN
Anladım.
Sayın Oyan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
efendim, şimdi görüştüğümüz 29uncu maddeden daha önemli
şeyler var ama 29uncu maddeyle ilgili bir önerge de ben verdim, onunla
ilgili de konuşacağım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, burada ben evvelsi gün konuştum,
çarşamba günü, 2 kez. Burada şunu söylemiştim: Bir ay sonra
IMFnin müdahalesiyle değişecek bir bütçeyi görüşüyoruz.
Kaldı ki bu bütçe ekonomik krizi, hedefleri içine almıyor. Burada
âdeta konu mankenleri gibiyiz. Demiş idim.
Şimdi
Hükûmet beni doğrulamak için elinden geleni esirgemiyor. Ne yapıyor?
IMFnin görünmez elini Meclisin içine sokuyor. Ne yapıldı dün burada?
Bütçe ödeneklerinden 3,8 milyar YTL ya da eski parayla 3,8 katrilyon lira
ödenek indirimi yapıldı.
Değerli
arkadaşlarım, hangi indirimler yapıldı? Neleri indirdik? Ayrıntıya
girmeyeceğim, birazdan değerli bir başka arkadaşım
size ayrıntı verecek ama ben size sadece birkaç kalem vereyim: 674
trilyon liralık bir tarımsal destek indirimi yapıldı. Düşünün
ki Türkiyede tarıma verdiğimiz destek yaklaşık, millî
gelirin, yüzde yarımı civarında, millî gelirin yüzde
yarımı. Kanun çıkarıldı 2006da yüzde 1den
aşağı olamaz diye, ne 2006da ne 2007de ne 2008de yüzde 1
destek verilmedi. Bu sizin kanununuzdu, kendi kanununuz size ayak
bağı oluyor. Şimdi 2009 bütçesinde bunu da
kısıyorsunuz. Millî gelirin yüzde yarımı kadar
O tarım ki
millî gelire katkısı yüzde 9 dolayında, siz bunun on sekizde
1ini tarıma layık görüyorsunuz. Gelişmiş ülkelerde
tarım kesimine verilen destek, tarımın millî gelir
payının yaklaşık yarısı kadardır. Eğer
tarım millî gelire yüzde 4 destek veriyorsa yüzde 2 civarında
tarıma destek verilir. Türkiyede millî gelirin yüzde 1ini bile
veremiyorsunuz. Bunu çiftçiye uygun görmüyorsunuz. Çiftçiye verdiğiniz
para zaten çok düşük. Bunun adını çeşitlendiriyorsunuz,
doğrudan gelir desteği azalıyor, onun ucundan bir mazot
desteği kırpılıyor, ucundan başka bir şey
kırpılıyor. Hepsini topladığınızda, sürekli
azalan paylar ve burada bunu şimdi tekrar indiriyorsunuz. Hangi maksatla
bütçeye şimdi, dün bu müdahale yapılıyor? IMF efendiniz geliyor
size bu talimatı veriyor ve bunu getiriyorsunuz. Bu, Türkiye
Cumhuriyetine, bağımsızlık savaşıyla
kurulmuş, bir yasama organının nezaretinde verilmiş, bir
bağımsızlık savaşıyla kurulmuş Türkiye
Cumhuriyetine hakarettir değerli arkadaşlarım. Biz burada konu
mankeni olmak istemiyoruz.
Bakınız,
dünyanın bütün ülkelerinde, bütün aklı başında ülkelerinde,
IMF ile anlaşma yapmayan ülkelerinde genişletici politikalar
uygulanırken, yani yatırımlar artırılırken, yani
kamu harcamaları üzerinden ekonomi canlandırılmaya
çalışılırken, burada yapılan nedir? Zaten,
aslında, hiçbir şekilde uyulmayacağı belli olan, hedefleri
ve dayanakları tutmayacak olan bir bütçede bari bunu yapmayın.
Getirip IMFyi gözünüzün içine sokuyorsunuz. Yatırımları 1,8
katrilyon azaltıyorsunuz. Yani çiftçiye 674 trilyonluk bir destek
azalması, yatırımlarda 1,8 katrilyonluk bir yatırım
azalması
Yani, gelişmiş ülkelerin tam aksini yapıyorsunuz.
Yani diyorsunuz ki âdeta haykırarak: Biz az gelişmiş ülkeyiz,
biz gelişmiş ülke değiliz, biz IMF ile ancak, onun
talimatlarıyla yol alabiliriz.
Bakınız
Başbakan ne diyordu: IMF ile -önce hayır, bilmem ne- bu
mayıstan sonra anlaşma yapmayacağız. Şimdi, en son ne
dedi, en son inci nedir? IMF bir akreditasyon kurumudur. yani bir
saygınlık, bir güvenilirlik kurumudur. Peki, o zaman, mayıstan
itibaren aklın neredeydi? O zaman yapsaydın; yapmadın. Peki,
şimdi, niye bize benzer ülkelerin hiçbir tanesi IMF ile anlaşma
yapmıyor, onların saygınlığa ihtiyacı yok mu?
Krizi bizden daha erken gören Portekizi, İspanyası,
Yunanistanı, bunların IMFnin saygınlığına,
IMFnin güvenilirliğine ihtiyaçları yok mu? Sizin varsa eğer,
saygın olduğunuzdan değil, kendi saygınlığınızı
sadece ve sadece IMF sayesinde doğrultmayı düşündüğünüzden.
O ülkeler açısından IMF ile anlaşma yapmak bir saygı yitimi
meselesidir, bir saygı kaybetmedir, bir dünya kamuoyunun güvenini
kaybetmedir. Oysa siz öyle bir noktaya düşmüşsünüz ki, IMF ile ancak,
IMFnin koltuk değnekleriyle kendinize bir yer edinmeye
çalışıyorsunuz.
Bir başka
şeyi daha azaltıyorsunuz. Mal ve hizmet alımlarını
kamunun 1,3 katrilyon lira azaltıyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, toplam olarak baktığınızda 3,8
katrilyonluk bir budama yapıyorsunuz bütçede. Şimdi, bu budama,
toplumda genel olarak talebi daha da azaltacak bir budamadır. Böyle bir
budamayla, Türkiyede işsizliği daha da körükleyeceksiniz, istihdam
azalışını daha da körükleyeceksiniz.
Bu arada, biraz
önce -önergeler üzerine konuşulamıyor- eczacılarla ilgili bir
şey yaptınız, burada bir önerge geçirdiniz, katkı
payları
Değerli arkadaşlarım, eczacılar on binlerce
kişi geldiler burada yürüdüler, Ankarada toplandılar. Sizin, hiç mi
demokratik toplum tepkisine saygınız yoktur? Hiç mi yoktur? On
binlerce eczacı bu ülkenin evladı değil mi? Onlar tepkilerini
dile getiriyorlar. Siz ne yapıyorsunuz? Onlarla alay edercesine bir de
bunu bütçe kanunu metnine ekliyorsunuz, katkı paylarını
kanunlaştırıyorsunuz; hem de bütçe kanunuyla. Bütçe kanununda
böyle bir şey olur mu? Değerli arkadaşlarım, bu, gerçekten
sizin demokratik tepkilere zerre kadar, toplumdan gelen gerçek demokratik
tepkilere değer vermediğinizin yeni bir kanıtıdır.
Şimdi burada
size bir öneride bulunacağım. Birazdan önergem görüşülecek, daha
doğrusu görüşülmeyecek, oylanacak, dolayısıyla da
reddedilecek ama ben size önergemi söyleyeyim: Bu önergeyi, kamu
taşıt alımlarının Türkiyede üretilen ve montajı
yapılan taşıtlardan yapılması için verdim. Çünkü bu
konuştuğumuz 29uncu madde 237 sayılı Taşıt
Kanunu da kapsanmaktadır. Dolayısıyla ben, 237 sayılı
Taşıt Kanunu çerçevesinde geçen şu hükme bir ilave
yapıyorum. 7nci maddesi, ikinci fıkrasında hüküm şudur:
Kullanılacak taşıtların muayyen ve standart tipte lüks ve
gösterişten uzak, memleket yollarına elverişli, ucuz, ekonomik
ve ekliyorum: Üretimi veya montajı Türkiyede yapılanlardan temin
olması şarttır. Üretimi veya montajı Türkiyede
yapılanlardan. Yani değerli arkadaşlarım, Meclis grup
başkan vekilleri, Meclis Amiri, bilmem buradaki diğer değerli
arkadaşlarımız, Kâtipler, vesaire, yerli araba kullansalar bir
şeyleri mi eksilir? Türkiyede üretilen bir araba kullansalar bir
şeyler mi eksilir? Türkiyedeki kamu yöneticileri yerli araba kullansalar
ne kaybederler?
Ama bakın ne
kazanırız: Otomotiv Sanayii Derneğinden aldığım
veriler şunu söylüyor: Her 100 ilave araç 25 kişilik bir istihdam
demek ana sanayide ve yan sanayide. Her 100 araç için
10 bin tane araçsa 2.500
kişi. 10 bin diyorum, aslında Kamu 4.900 alacak. falan deniyor ama
bu resmî bütçe ödeneklerinden alınan rakam. Eğer siz derneklerden,
vakıflardan, sandıklardan alınan hibeleri düşünürseniz ki
bunlara müdahale mümkündür ve
Başbakanlık talimatıyla yayınlayın
bir genelge ve yönlendirin insanları, deyin ki: Kamu
taşıtlarını hibe bile olsa yerli araçlardan alma
önceliği verin. O zaman binlerce işçi ailesi, mühendis, bütün
bunların yan destek hizmetlerinde çalışanlar istihdam
olanağı bulacaklar.
Dünyanın her
tarafında yerli üretim teşvik edilirken, siz, eğer bunu burada
reddederek yapmazsanız benim artık söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Siz, bu ülkenin halkı için, bu ülkenin istihdamı için, bu ülkenin
işsizleri için, bu ülkenin istihdamını korumak için eğer burada
bütçenin bir bölümünde bir düzeltme imkânını kullanacaksanız
gelin bunu kullanın ama böyle bir niyetiniz yoksa benim diyecek gerçekten
bir şeyim yok.
Değerli
arkadaşlarım, bakın size şu bilgiyi de vereyim: Türkiyede
ekim ve kasım aylarında iç araç talebinde yüzde 37 ve yüzde 58lik
azalışlar olmuştur. Sadece kasım ayında, geçen
yılın kasım ayına kıyasla tam yüzde 58lik bir,
satışta, azalma söz konusu, dolayısıyla stoklar giderek
büyüyor. İhracatta on bir ayda hâlâ pozitifte gözükmesine rağmen,
pozitif yüzde 2,9. Aralık rakamları geldiğinde göreceksiniz ki
Türkiye'deki -ki üretimi yüzde 80 ihraç ediyoruz- üretimin toplamında bir
gerileme olduğu gibi ihracatta da bir gerileme olacak. 2009 daha da kötü
bir yıl olarak karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla, eğer, tabii bu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Oyan, konuşmanızı tamamlayınız.
OĞUZ OYAN
(Devamla)
burada dün alınan kararla çok çelişkili. Ben burada
diyorum ki size: Kamu taşıt alımlarını yaparken yerli
araç alın, böylece destek olun istihdama. Ama burada dün alınan
kararla, tam tersine, yatırımları azaltarak, daha IMFyle
anlaşma yapılmadan IMFnin görünmez elini Meclisin içine sokarak,
âdeta Meclisle alay ederek bunun tam tersi kararlar alıyorsunuz.
Umarım, hiç olmazsa bir nebze olsun bu konuda doğru bir karara imza
atılır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 29uncu maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddenin
başlığı Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler.
Bu madde her zaman vardı. Bazen zorunluluk olarak, teknik nedenlerden
dolayı kısmen veya tamamen geçici olarak bazı hükümlerin
uygulanmayabileceğiyle ilgilidir. Ancak, problem bu değildir. Bu sene
bir farklılık var. Gerek makroekonomik hedefler gerek bütçe hedefleri
gerçekten birer ucube. Bu yıl bu maddeye yazılması gereken 2009
yılında bu bütçe uygulanamaz. denmesiydi! Allah ne verdiyse gelir
toplardınız, canınızın istediği gibi de
harcardınız, bir sene sonra da kesin hesabı getirir Türkiye
Büyük Millet Meclisinin önüne bırakırdınız!
Değerli
milletvekilleri, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler
başlıklı 29uncu maddesinin 1/ç bendinde, 24/11/1994 tarih ve
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında
Kanunun 10uncu maddesinin üçüncü fıkrasının 2009
yılında uygulanmayacağı hükmü yer almaktadır.
4046
sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun
10uncu maddesinin üçüncü fıkrasında ise Özelleştirme Fonunun
nakit fazlası, Hazinenin iç ve dış borç ödemelerinde
kullanılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilir.
Özelleştirme Fonundan diğer herhangi bir fona aktarma yapılmaz.
denilmektedir. Bu hükmün 2009 yılında uygulanması
kaldırılarak Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının iç
ve dış borç ödemelerinde kullanılması yerine, bütçeye gelir
olarak aktarılmasını amaçlıyorsunuz. Böylece, sürekli bir
geliri olmayan özelleştirme gelirini bütçeye alarak günü
kurtarıyorsunuz. Bütçe açığımız azalıyor.
diyorsunuz. Doğrusu, bu gelirlerin hazinenin iç ve dış borç
ödemelerinde kullanılmasıdır; yapılan
yanlıştır.
Bir diğer
husus ise hükûmet konaklarının İçişleri
Bakanlığınca yapılması anlaşılabilir gibi
değildir. Bayındırlık Bakanlığı ne
yapıyor? Bayındırlık Bakanlığının
yaptığı bütün işleri başka devlet kurumlarına
yaptırmaya başladınız. Onların tecrübesini bir yana
atıyorsunuz; Toplu Konut İdaresini ayrı bir yere, Afet
İşlerini ayrı bir yere, İller Bankası
hazırlığı ayrı bir yere
Bu kurumun
yıllardır olan birikimini kullanmıyorsunuz.
Okulu, Millî
Eğitim Bakanlığı Toplu Konut İdaresine
yaptırıyor. Sağlık Bakanlığı hastaneyi Toplu
Konut İdaresine yaptırıyor. Bakın, IMF Toplu Konut
İdaresiyle görüşmeye gitti. Sizlerden ve kamu görevlilerinden
birtakım açıklamalar geldi. Nedir bu açıklamalar? Biz IMFye,
başka ülkelere örnek olsun diye katkı sağlayacağız.
dediler.
Bakın,
bütçeyle ilgili söylediklerinizin sonunda bizim söylediklerimize geldiniz. Dün
ödenekleri, yatırım ödeneklerini kesmek zorunda kaldınız.
IMF Toplu Konut İdaresine öğrenmek için gitmedi. Sizin ne yapıp
ne yapmadığınızı, Türk milletinin bilmediğini
onlar öğrenmeye gitti. Bunu yarın bir gün çok rahat göreceksiniz.
900 milyon
YTLlik anlaşma yapıyor TOKİ ile Sağlık
Bakanlığı. 200ünü ödemişsiniz; geri kalan 700ü ne oluyor,
ne olacak? Hastanelerin arsalarını satacaksınız, hem de bu
ortamda satacaksınız. Ondan sonra ne olacak? Bu ödenecek
TOKİye. O kadar kolay değil Sayın Bakanım. Orada
Bayındırlık Bakanlığı duruyor. O kurum yüz elli
yıllık bir kurum. O kurum Türkiyede iki kere kapanmış.
Kapandığı zaman Türkiyede çok büyük sorunlar olmuş.
Nitekim bu iş oraya gidiyor.
Bir diğer
husus: Polis Yükseköğretim Kanununun 25/c maddesinde yapılmak
istenen değişiklik yedi yıldır uygulanmıyor.
Şimdi bir yıl daha erteliyorsunuz, uygulanmayacaksa
kaldırın. Böyle şey olmaz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan bütçenin kendisinin tahmin olduğunu
söylüyor. Tamam bir tahmin var, bir de izan var, bir de mizan var. Değerli
milletvekilleri, şu vergi gelirleri tahmini resmen ucube. Yukarıda
sorduk, cevap alamadık. Soru önergesi verdik, cevap alamadık.
Gerçekten bu tahminin bir tahmin metodunu istiyoruz. Ne olduğunu öğrenmek
istiyoruz.
Niye bütçe
hesabı yapıyorsunuz? Kesin hesabı yıl sonunda, biraz önce
söylediğim gibi, getirin. Daha başlangıçta bu kadar ucube, bu
kadar problemlere maruz kalan bir bütçe olur mu? Sayın Bakan bize,
Komisyonda Bir yıl içinde bütçenin millete sunacağı hizmetleri
izleyeceği ekonomik ve sosyal politikaları ortaya koyarlar. diye
söyledi. 2009 yılının titizlikle
hazırlandığını söyledi. Hükûmetlerin bütçe
hakkının gereği olarak Parlamentodan yetki
aldığını söyledi. Sayın milletvekilleri, Hükûmetin
hedefleri kartondan kaleler gibi. Buradan, daha bütçe kanunlaşmadan bizzat
Hükûmet tarafından tahrip edilmeye başlandı. Dünkü, bugünkü
önergeler bunların en somut delilleridir. Bunlar milletin gözünün önünde
cereyan etmektedir.
Mahallî idareler
konusunda, bakın, Ocak-Kasımda vergi gelirleri yüzde 11 artıyor,
kasımda yüzde 6 düşüyor. Ocak-Kasım bültenine bakıyorsunuz,
bütçede mahallî idare payları yüzde 21 artıyor, 14,2 milyar YTLye
yükseliyor. Bu 2008 yılında, programda 10,3 milyar mahallî idare
payları, yıl sonunda 15 milyar YTLyi aşacak. Fark yüzde 50.
Bunun samimiyet neresinde, bu bütçenin samimiyet neresinde?
2009da mahallî
idareler gelirlerini yüzde 20-24 artırıyorsunuz. Yani vergi
gelirlerini 24, diğer gelirlerini 20 artırıyorsunuz. Bütçede
vergi gelirlerini kaç artırıyorsunuz? Tamamen seçimlere yönelik,
tamamen popülizme yönelik bir harcama artışıdır. Kesintiler
nereden? Dün gördük, yatırımdan. Mahallî idarelerde seçimleri
geçirinceye kadar istismar etmek için her şey var.
2008
programına konulan, 2009 programında gerçekleşme tahmini olarak,
2008 için mahallî idareler dengesi hesabında vergiler arttı, faktör
gelirleri azaldı, kendi istedikleri gelir, kendi elde ettikleri gelirler
azaldı. Harcanabilir gelirleri de azaldı. 1,4 milyar YTL
borçları da arttı. Kimden kestiniz? Çiftçiden,
yatırımlardan, Karayollarından, DSİden kestiniz. Ne
olacak? İşsizlik artacak, tarımsal üretim azalacak, çiftçiden de
kestiniz.
Değerli
kardeşlerim, bugün gazetelere baktım, Krizin yüzde kaçı psikolojik?
demeye başladılar. Bakın, kişi başına gelir,
dolar bazında, 2009 hedef olarak düşüyor, resmî rakamlarda, sizin
bize sunduğunuz rakamlarda düşüyor ama Sayın Bakan Komisyonda
2007 kişi başına doları söyledi, 2009u söyledi; 2008
kişi başına millî geliri söylemedi. Neden? 2008den 2009a
kişi başına millî gelir düşüyor. Gerçekleri
vatandaştan niye saklıyorsunuz?
Şimdi,
şu verilere baktığımızda, yüzde 4lük millî gelir
artışının gerçekçi olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu
vergi artışlarının gerçekçi olduğunu söyleyebilir
misiniz? Vatandaşı aydınlatmamız lazım, ortak
akılda birleşmemiz lazım değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan. Ortak aklın buluşması lazım ama bu sizin
aklınız değil. Şimdiye kadar olanlar bu.
Bir diğer
husus, bir diğer husus ifade etmek istediğim, dünkü gerekçelerde
şunlar söyleniyor: Uygulanmakta olan ekonomik program çerçevesinde söz
konusu ödeneklerin iptal edilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Neden ihtiyaç
duyulmuştur? Bunu milletin bilmesi gerekmektedir.
Bakın,
verdiğiniz, bugünkü, bir diğer önergede eczacılara angarya
yaptıracaksınız, bu Anayasaya da aykırı. Bakın,
Sayın Bakanım, biraz önce Sayın Sağlık Bakanı
buradaydı, Denizli milletvekili arkadaşlarım buradaysa yüzlerce,
isimli, imzalı fakslar geliyor, aile hekimliği, aile hekimlerinin
önünde devlet hastanelerine sevk için vatandaşlardan kuyrukları
görüyoruz. Yaptığınız her iş vatandaşa
sıkıntı vermeye başladı. Bir programı
uygulayabilirsiniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla)
iyi de olabilir ama bu programın bir pilot
uygulamasını yaparken bile başarılı olma
şansınız olmuyor. Millete ıstırap veriyorsunuz.
Dolayısıyla bunların üzerinde çok iyi düşünülmesi
gerekirdi.
Bir diğer
husus, uygulanmakta olan ekonomik program çerçevesinde yine söylüyorsunuz: Bu
düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç var. Gerekçelerde, iki
satırda, bu gerekçelerin neler olduğunu lütfen söyleyin.
Dün Sayın
Bakanın açıklamaları
Burada, şimdi, dün verilen
önergelerle ilgili söylediklerini ifade etmek istiyorum: Bu önlemler niye
gerekliydi? Bu önlemler tabii ki bütçeyi daha gerçekçi bir hâle ve yeni
şartları yansıtacak şekle getirmek için yapıldı.
Demek ki buraya getirdiğiniz, görüşmekte olduğumuz bütçe sizin
daha önce bizim söylediğimiz, sizin kabul etmediğiniz gibi ve şimdi
bizim istediğimize yönelik değişiklikleri yapmaya yönelik
birtakım şeyler istiyorsunuz ama biz bunları istemedik, biz
yatırımları artırın dedik, işsizlik azalsın
gelecek sene dedik. Siz bunların tam tersini yapıyorsunuz. Neden
IMFin eline düştünüz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir diğer
husus: Burada biraz önce ifade ettiğim gibi -biraz önce, benden önce
konuşan konuşmacı arkadaşım söyledi- kanun
çıkardınız. Millî gelirin yüzde 1i kadar çiftçiye vereceksiniz,
veremiyorsunuz. Bütçeye koyduğunuzu da daha bütçe çıkmadan burada
kesmeye başladınız. Kesilmedi mi?
Kim
rahatsız?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kime bağırıyorsun?
RECEP KORAL
(İstanbul) Sakin ol, sakin.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Ne oluyor yani?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir defa, ne bağırıyorsun?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Söylüyorum, konuşuyorum
Ne oluyor?
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Kimse sana bir şey söylemedi.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Ne oluyor yani? Söylüyorum
Sayın
Başkan, konuşmamı engelliyor bunlar benim.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, süresi bitti zaten.
RECEP KORAL
(İstanbul) Sakin sakin dinliyoruz. Sen bağırıyorsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Ayhan,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Faizlerden kesemiyorsunuz, tefecilerden kesemiyorsunuz;
çiftçiden kesiyorsunuz, yatırımlardan, istihdamdan kesiyorsunuz.
Bunun sonu ne olacak? Bakın, 2009, böyle giderse, bu milleti çok daha
büyük sıkıntılara gark edecek. İkazları anlamak
istemiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teğet geçecek. diyorsunuz, Dümdüz
aşağıya doğru inecek. diyorsunuz. Sonra, geliyorsunuz, o
tedbirleri almaya başlıyorsunuz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, sağ olun. Bilmukabele
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.
Buyurun
Sayın Geylani. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madde üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik krizin ağır etkisini hissettireceği
2009 yılı için geçerli olacak asgari ücret zammı
açıklandı. Buna göre, on altı yaşından büyükler için 1
Ocak 2009 tarihinden itibaren net 527,13 YTL, on altı
yaşını doldurmuş işçiler için ise net 456,21 YTL olarak
belirlendi. Bunlar AKP Hükûmetinin rekor rakamları!
Değerli
arkadaşlar, bakınız, Türk-İşin aralık ayı
için yaptırdığı hesaplamalara göre dört kişilik bir
aile için açlık sınırını yaklaşık 740,
yoksulluk sınırını ise 2.409 YTL olarak hesapladı.
Demek ki, şu an tespit edilen asgari ücret açlık
sınırına yirmi, yoksulluk sınırına ise sadece
altı gün yetebilecektir. Yine, en düşük emekli aylığı
açlık sınırını on dokuz, yoksulluk
sınırını da altı gün karşılayabilir.
Şimdi,
sosyal devlet emeklinin, işçinin, emekçinin, köylünün onurunu böyle
ağır bir şekilde incitecek bir yapı mı olmalı?
Öte yandan, vergi artırımlarıyla gizliden elektriğe zam
yaparak, önergelerle bütçe yasa tasarısında bulunan yatırımları
kısarak bir yere varılamayacağı da ortadadır.
Değerli arkadaşlar,
şimdi de kısaca bir konuya bir kez daha değinmeden
geçemeyeceğimi belirtmek istiyorum. Sayın Kürşad Tüzmen
birtakım hayalî ihraç rakamlarını burada huzurunuzda
açıkladı. Tabii ki, bunun detayına girmiyorum ama seçim bölgem
olan Hakkâriyle ilgili 2007 yılında 178 milyon dolar, 2008 için ise
115 milyon dolar ihracat yapıldığını söylüyor. 30
kalem içinde çok ilginç maddeler de var; birkaç tanesini söyleyelim: Demir,
çelik, nükleer reaktör, elektrikli makine, traktör ve pamuk gibi malları
saymıştır. Ayrıca Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının da 2008 yılına ait Hakkâri
İline Yönelik Faaliyetlerimiz adı altında bir kitapçıkta
sadece düdüklü tencereden bahsediyor. Bu da ayrı bir komedya. Şimdi,
Sayın Tüzmene tekrar soruyoruz: Bu işin arkasında -belki sizin
de bilginiz dâhilinde- hangi paravan şirketler vardır, bu hayali
ihracatın rantından kimler nemalanıyor?
Değerli
arkadaşlar, izin verirseniz, şimdi de bütçesi olacak ve
yılbaşında da yayına girecek, AKPnin övündüğü ve bize
göre yerel seçimde bir siyasi ranta dönüştürmek istediği TRT Kürtçe
TVden kısaca söz etmek istiyorum. Kürtçe TV yayınının,
büyük bir demokrasi reformu ve giderek Kürtlere bir lütuf gibi sunulması
kabul edilecek bir şey değildir. Hadiseyi, bugüne kadar tabu olan bir
tarihî gerçekliğin gündeme gelmesi ve tartışılıyor
olması, çok ağır bedeller sonucunda demokrasi ve barış
mücadelesinin yarattığı bir gündem ve tartışma olarak
algılamak gerekir her şeyden önce. Bu anlamda, gündeme gelmesi ve
tartışılıyor olması ayrı bir olay. Ama devletin
çizdiği sınırlar, sistemin bakış açısı,
öngörülen kadro, bunların niteliği ve aranacak koşullar, tahmin
edilen programların içeriği ve olası konulacak yasakların,
hiç de bu mücadelenin ve olumlu niyetlerin yanıtı
olamayacağı endişesini taşıyoruz.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Biraz bekleyin de görürüz.
HAMİT
GEYLANİ (Devamla) Onu da söyleyeceğiz Sayın Hocam, onu da
belirteceğim. Bize göre, insanın kendi diliyle insana
haksızlık edilmesi ve kutsal değerlerin politikaya alet
edilmesi, dil yasağından da daha ağır bir hadisedir. Ama
umarız ve dileriz, otuz yıla yakındır ülkemizde
yaşanan şiddet ve çatışma kültürünü ortadan kaldıracak
bir ses olsun. Kuşkusuz öyle bir durumda kutlamak gerekir ve tavrımız
da olumlu olacaktır, hiç kuşkunuz olmasın. Zaten yayına başladıktan
sonra kamuoyunun bakış, görüş ve değerlendirmeleri niyetin
ne olduğunu tam olarak ortaya çıkaracaktır.
Sayın
milletvekilleri, ayrıca -önemli olan burası bence- bu yayınla
istenilen düzeyde yayın yapılsa bile, bu, tek başına ana
dil özgürlüğünün ifadesini, yazılı yayın, eğitim,
öğretim ve örgütlenme serbestisini sağlamayacaktır. Çünkü, bu
alanda yasaklanan, ana kaynağını 82 darbe Anayasasından
alan nice yasalar var.
Birkaç tanesi:
Anayasanın başta 3, 42/9 ve 60/1inci maddeleri Türk dilinden başka
diğer dillerin eğitim, öğretim ve benzeri kültürel
haklarını baştan yasaklıyor zaten. Anayasadan
kaynağını alan ve aynı yasakları koruyan Siyasi
Partiler Yasası, Yabancı Dil Eğitim ve Öğretim Yasası,
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Yasa, Dernekler Yasası, Nüfus Yasası, İl Özel İdaresi
Yasası, Türkiye Radyo ve Televizyon Yasası, Türk Harflerinin Kabul ve
Tatbiki Hakkında Yasa, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Yasanın çokça maddesi, ayrıca yüzlerce düzenleme,
binlerce yasaklı uygulamalar. Bugüne kadar acılı deneyimleri hep
birlikte yaşadık.
Değerli
arkadaşlar, oysaki Türkiye devleti kültür mozaiğini Mezopotamya ve
Anadolu coğrafyasından almaktadır. Bu miras ve geleneğe
sahip çıkılmaması nedeniyle günümüzde yaşanan sosyoekonomik
ve siyasal acılar sistemin tek dil, tek kültür, tek din, tek mezhep ve
kadın özgürlüğünü dışlama ezberinden
kaynaklanmaktadır. Ama bireyin kimliğini belirleyen olgular bir
ülkede yaşayan farklı etnik kimliklere ait ortak bir mirastır.
Bu hakların yaşam bulması ancak kolektif bir anlayışla
mümkündür. Buna karşın bireysel olduğunu savunmak, bu hakkı
toplumsal yaşam alanından çıkarıp yok sayma anlamına
gelir. Kısaca özetlediğimiz bu doğal, hukuksal, evrensel ve
meşru hak talepleri karşısında uygulanan yasaklar 21inci
yüzyılda çağın gereklerine, bilime, demokratik hukuk devletine
ve bunun gereklerine, uluslararası sözleşmelere ve Türkiye'nin
toplumsal dokusuna aykırıdır.
Sözlerime son
verirken, ülkemizin demokrasi ve toplumsal barış dokusunun
yaratılması dileğiyle yeni yılınızı kutlar,
hepinize saygılar sunarım. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Madde üzerinde üç
adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2009 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 29 uncu maddesine aşağıdaki (6)
numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Ayhan Sefer
Üstün |
Turan
Kıratlı |
|
Hatay |
Sakarya |
Kırıkkale |
|
Mehmet Nil
Hıdır |
Ayşe
Türkmenoğlu |
Canan
Kalsın |
|
Muğla |
Konya |
İstanbul |
|
Ahmet Yeni |
|
|
|
Samsun |
|
|
(6) 30/7/2008
tarihli ve 5795 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun, 1 inci maddesinde yer alan 1/1/2009
tarihinde ibaresi, 31/12/2009 tarihinde olarak uygulanır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının 29 uncu maddesine (3) numaralı
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (4) nolu
bendin eklenmesi ve müteakip bent numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Oğuz Oyan |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Hulusi Güvel |
|
|||
|
|
İzmir |
Malatya |
Adana |
|
|||
|
Sacid
Yıldız |
Tansel
Barış |
|
|||||
|
İstanbul |
Kırklareli |
|
|||||
(4) 237
sayılı Taşıt Kanununun 7 nci maddesinin ikinci
fıkrası: Kullanılacak bu taşıtların (1
Sayılı Cetveldekiler hariç) muayyen ve standart tipte, lüks ve
gösterişten uzak, memleket yollarına elverişli, ucuz, ekonomik
ve üretimi veya montajı Türkiyede yapılanlardan temin olunması
şarttır. şeklinde uygulanır.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Oylamaya geçince. Sayın Dibek, sırası geldiğinde karar
yeter sayısı isteğinizi dikkate alacağım.
Evet, en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer
alan (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, aynı fıkraya aşağıdaki
bendin eklenmesini ve yedinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Elitaş |
Bayram Ali
Bayramoğlu |
Veysi Kaynak |
|
Kayseri |
Rize |
Kahramanmaraş |
|
Mehmet Ceylan |
Yüksel
Coşkunyürek |
|
|
Karabük |
Bolu |
|
"ç)
24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası, Geçici 23
üncü maddesinin ikinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlesi,
Geçici 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi ile üçüncü
fıkrası, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununun 14 üncü maddesinin beşinci
fıkrasının üçüncü, dördüncü ve beşinci cümleleri,"
"e)
22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun
51 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ile 3/7/2005
tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 68 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendi,"
"(8)
1/1/2009 tarihinden sonra verilmesi gereken elektrik ve havagazı tüketim
vergisi beyannamelerine uygulanmak üzere, 26/5/1981 tarihli ve 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanununun; 35 inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "ilgili belediyeye" ibaresi
"kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi
dairesine" şeklinde, 39 uncu maddesinde yer alan "belediyeye bir
beyanname ile bildirmeye ve vergiyi aynı sürede ödemeye
mecburdurlar." ibaresi "kurumlar vergisi yönünden bağlı
bulundukları vergi dairesine, Maliye Bakanlığınca
belirlenecek usul ve esaslara göre bir beyannameyle bildirmeye ve vergiyi
aynı sürede, Genel Bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek
üzere, ödemeye mecburdurlar. Verginin tarh, tahakkuk ve tahsiline ilgili vergi
daireleri yetkilidir." şeklinde uygulanır. "
"(9)
22/5/2007 tarihli ve 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı
Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunun 5 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "2 aylık süre" ibaresi
"8 aylık süre" şeklinde uygulanır."
"(10)
24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları
Hakkında Kanunun Geçici 24 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının ikinci cümlesi ile 20/2/2001 tarihli ve 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 14 üncü maddesinin
beşinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "özel
gelir" ibareleri "gelir" şeklinde uygulanır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen önerge
ile yeniden düzenlenen (ç) bendi ve maddeye yeni eklenen 10 uncu fıkra ile
4046 sayılı Kanun ve 4628 sayılı Kanunda öngörülen
özelleştirme gelirlerinden bütçeye aktarılanların
karşılığında ödenek eklenmesini düzenleyen hükümlerin
2009 yılında uygulanmaması sağlanmaktadır. Maddeye
eklenen (e) bendi ile mahalli idarelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi
kaynak gerektiren alt yapı projelerinin finansmanı için
yapacakları borçlanmaların daha iyi takip edilmesi ve belirli bir
limit ölçüsünde gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Maddeye eklenen 8
inci fıkra ile 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu
uyarınca belediyeler tarafından alınmakta olan elektrik ve
havagazı tüketim vergisinin 2009 yılında genel bütçeye gelir
kaydedilmesi öngörülmektedir. Maddeye eklenen 9 uncu fıkra ile 5664
sayılı Kanun uyarınca Konut Edindirme Yardımı
ödemelerine ilişkin listelerde yer almayan kişilerin
başvuruların incelenmesi ve sonuçlandırılabilmesi
amacıyla Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
2 aylık süre 8 aya çıkartılmaktadır.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının 29 uncu maddesine (3) numaralı
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (4) nolu
bendin eklenmesi ve müteakip bent numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz
Oyan (İzmir) ve arkadaşları
(4) 237 sayılı Taşıt
Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası: Kullanılacak bu
taşıtların (1 Sayılı Cetveldekiler hariç) muayyen ve
standart tipte, lüks ve gösterişten uzak, memleket yollarına
elverişli, ucuz, ekonomik ve üretimi veya montajı Türkiyede
yapılanlardan temin olunması şarttır. şeklinde uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılmıyoruz çünkü
Türkiye'nin yaptığı uluslararası anlaşmalara da
aykırı bu.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Büyük bir
ekonomik krizden geçildiği dönemde Türkiyede önemli bir üretim ve
istihdam düzeyine erişmiş olan otomotiv sanayinin de önemli üretim ve
istihdam kayıpları yaşadığı ve bunun daha da büyüyeceği
görülmektedir. Bu olumsuz koşulları bir nebze olsun hafifletecek
önlemlerden biri de gelişmiş ülkelerde dahi örnekleri görüldüğü
gibi yerli malı kullanma kampanyalarıdır. Türkiyede otomotiv
sanayi için böyle bir kampanyaya gereksinim olduğu ve kamu kesiminin buna
öncülük yapması gerektiği düşünülmektedir. Bu amaçla eğer
bir özveri gerekiyorsa öncelikle kamu taşıt alımlarından
başlamanın en doğru yol olduğu kanısıyla bu
değişiklik önergesi hazırlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2009 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 29 uncu maddesine aşağıdaki (6)
numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah
Ergin (Hatay) ve arkadaşları
(6) 30/7/2008
tarihli ve 5795 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun, 1 inci maddesinde yer alan 1/1/2009
tarihinde ibaresi, 31/12/2009 tarihinde olarak uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5766
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin (a) bendinin yürürlük tarihinin
31/12/2009 olarak değiştirilmesi amacıyla önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Öztürk, ben sisteme girdiğinizi yeni gördüm. Bir sonraki
maddede mi sorarsınız veya oyladıktan sonra kısa
açıklama yapmak için ben size söz mü vereyim? Uygun mudur?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Olur Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam.
Kabul edilen
önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
Öztürkün yerinden kısa bir açıklama için söz talebi vardır, ona
söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir önergeyle sağlık hizmetlerinde katkı paylarının
eczacılar aracılığıyla tahsil edilmesine imkân
tanıdınız. Yani bir kamu hizmetini yerine getirmek üzere,
eczacılara görev verdiniz. Bir eczacının
topladığı katkı paylarını kamuya aktarmadığını
düşünün. Bu durumda eczacı zimmet suçunu mu, yoksa emniyeti suistimal
suçunu mu işleyecektir?
Bir diğer
konu Sayın Başkan: Kabul edilen son önergeyi ve tartışma
usulünü Plan ve Bütçe Komisyonuna ve Parlamentoya yapılmış büyük
bir haksızlık olarak değerlendiriyorum. Eğer bu
şekilde yasama faaliyeti yürütülecek ise Hükûmetin kanun gücünde kararname
çıkarma yetkisi almasını öneriyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
30uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 30 (1) Bu
Kanun 1/1/2009 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, aslında bu madde üzerine, öyle sanıyorum ki AKP Grubunun
da dikkat edeceği ve belki de belirli ölçüde, burada AKPlilerin haberi
olmadan neler yapılmakta olduğunu göstereceğimiz bir
konuşma yapmak istiyordum ancak az önce 29uncu maddedeki önergelerle
ilgili yaşanan hadiseleri gördükten sonra bu önergeler üzerinde
konuşma ihtiyacını hissetim.
AHMET YENİ
(Samsun) Biz her maddeye dikkat ederiz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Şimdi, bir kere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
29uncu madde üzerinde burada konuşan İzmir Milletvekilimiz
Sayın Oğuz Oyan madde üzerinde konuşurken 29uncu madde üzerinde
değişiklik önergesi veriliyor. Böyle bir şey olabilir mi,
doğru mu değerli arkadaşlar? Yani bu, bu kadar ucuz mu, bu kadar
basit mi? Yani burada ana muhalefetin ya da diğer muhalefetin
milletvekillerinin önerge üzerinde bir bilgi sahibi olması neden
istenmiyor? Yani bunun doğrusu şudur: Bir gün önceden veriniz
değişiklik önergelerini. Bizler de o önergeleri inceleyelim ve yasama
işlevine daha fazla katkıda bulunalım. Bunu bizden
esirgiyorsunuz ve dolayısıyla, bu kutsal çatının
işlevinden esirgiyorsunuz. Bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Yani
yapmayınız böyle. Hadi bir gün önceden vermediniz ama en azından
konuşmadan bir on dakika önce veriniz değerli arkadaşlarım,
inceleyelim. Bütçe kanununda önergeler üzerinde de konuşma hakkı
olmadığına göre ve o madde üzerinde grup sözcüsü konuşurken
önergeyle ilgili hiçbir şey söyleyemiyor, önergeyle ilgili de hiçbir
şekilde bilgilendirilmiş değil. Bir kere bu yanlışı
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
İkincisi,
29uncu maddeyle ilgili verilen bir başka önerge, değerli
milletvekilleri, geçti buradan. Noterlerin ikinci el araç alım -
satımına aracılık etme ile ilgili işlemler geçen
yıl yapılan bir yasal düzenlemeyle doğrudan trafik şube
müdürlüklerine verilmiş idi ve böyle bir yasa
çıkarılmıştı. Şimdi bu yasanın
uygulamasını bir yıl erteliyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım ve bu önergeyle, ikinci el araç alım -
satımıyla ilgili işlemler bir yıl daha noterlerde
yapılacak. Yapılır yapılmaz, ama burada vurgulanması
gereken konu şudur: Bir yıl önce bir yasa çıkarıyorsunuz ve
bir yıl sonra, o yasanın uygulamasını erteliyorsunuz.
Gerekçe nedir? Gerekçe bulunur, yığınla gerekçe bulunur.
Efendim, teknik altyapısı işte trafik şube
müdürlüğünün, yeterli değildir, işte noterler birdenbire
sıkıntıyla karşılaşacak vesaire. Bunları
neden daha önceden düşünmüyordunuz? Burada vurgulanması gereken nokta
şudur Sayın Başkan, değerli milletvekilleri: AKP altı
yıllık bir iktidar deneyimine sahiptir ancak bir yıl önce
yaptığı bir yasal düzenlemeyi yaşama geçirebilme becerisine
ve iradesine hâlâ sahip olamamıştır ve bu erteleme, yani bir
yıl önce yapmış olduğunuz yasayı yürürlüğe girme
noktasında bir yıl daha erteleme durumunda kalmanız, işte bu
iradesizliğin en canlı örneğidir. Bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum
ve zabıtlara geçiriyorum.
Şimdi,
başka bir şey. Yine, 29uncu maddede, kabul edilen bir önergeyle,
altı yasada değişiklik yapıyorsunuz. Şimdi, böyle bir
şey olabilir mi! Yıllardan bu yana, hemen hemen her yıl, geçen
dönem ben Plan ve Bütçe Komisyonundaydım, hemen hemen her Plan ve Bütçe
Komisyonunda, bütçelerde söyledik, burada, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri
defalarca söyledi: Yapmayınız, Anayasanın 162nci maddesi
var. Anayasanın 162nci maddesine hep aykırı hareket
ediyorsunuz. Bakınız ne diyor Anayasanın 162nci maddesi:
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe kanunu
tasarılarının Genel Kurulda görüşülmesi
sırasında, gider artırıcı veya gelirleri
azaltıcı önerilerde bulunamazlar. Anayasa, bütçenin
görüşülmesiyle ilgili 162nci madde.
E şimdi
burada, bakınız, 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanun, 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu,
5393 sayılı Belediye Kanunu, 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanunu ve 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Kanununda
bütçe tasarısı görüşülürken verilen önergelerle
değişiklik yapıyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? E ne
olacak? Buradan hemen şunu da izninizle sormak istiyorum: Değerli AKP
milletvekillerinden acaba bu değişikliklerden haberi olan ya da bu
değişiklikleri bilen kim var? Var mı?
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Ben varım.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Eğer içinizde herhangi birisi varsa gelsin, burada bu
değişiklikleri bize anlatsın, biz de öğrenelim ama burada
bu değişikliklerin anlatılması ve bizim bilgilendirilmemiz,
bu işlevin, daha doğrusu bu tavrın Anayasaya
aykırılığını ortadan kaldırmaz. Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine gideceğiz. Hukukun
üstünlüğünü savunan, hukukun üstünlüğünün her şeyden önce bu
Parlamento çatısı altında savunulmasını her zaman ön
planda tutan Cumhuriyet Halk Partisi olarak buradan ifade ediyoruz ki Anayasa
Mahkemesine gideceğiz ve Anayasa Mahkemesi de bunları iptal
edecektir.
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Nereden biliyorsunuz?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Orayı da mı ele geçirdiniz?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Nereden biliyorsunuz? diyorlar arkadaşlar. Değerli
arkadaşlarım, bundan önce onlarca, belki de yüzlerce örnekleri var.
Ne yazık ki değerli arkadaşlarım, AKP bu alışkanlıktan
vazgeçmek mecburiyetindedir. Yani elinizi tutan mı var? Tek
başına iktidardasınız, üçte 2 çoğunluğa
yakın bir çoğunluğunuz var. Niye getirmiyorsunuz bu yasalardaki
değişikliklerle ilgili yasa teklifi ya da tasarılarını
ve bu yasama organının doğal süreci içinde neden
tartışma ve katkı yapma fırsatını bize
vermiyorsunuz ve Anayasayı da ihlal ediyorsunuz?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok yazıktır. Yani bu
bütçenin son görüşmelerinde ya da görüşmelerinin sonunda böyle bir
konuşmayı yapmış olmanın gerçekten üzüntüsünü ve
sıkıntısını taşıyorum ama biz gereğini
yapacağız. Aslında bu maddeyle ilgili konuşmamı bir
sonraki maddede yapma durumunda kaldığımı da ifade etmek
istiyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle bu maddenin hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten gecenin bu saatinde
konuşmanın bir anlamı yok. Ben bu kanaatle konuşma talep
etmemiştim ama Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsünün beyanları,
hassasiyeti, aynı şekilde benim ve grubumun da hassasiyeti. Sizinle
de paylaşmak istiyorum, bu sebeple söz aldım. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu söylediğim ilk değil tabii, hemen her
kanunda aynı şeyi yaşıyoruz. Kanunun, tasarı olarak
Bakanlar Kurulundan Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği şeklin çok
fazla değişikliğe uğrayarak, değiştirilerek bu
Genel Kuruldan çıkışına birçok defa şahit olduk. On
beş maddelik kanunun buradan kırk altı madde hâlinde
çıktığını hepimiz biliyoruz. Hatta, Meclis Başkanının
uyarısını alan komisyon başkanları olduğunu da
biliyorsunuz. Hükûmetten gelen tasarının dışındaki
kanunlarda değişiklik yapılan kanun tasarılarını
da biliyoruz. Bundan dolayı Meclis Başkanından tenkit alan
komisyon başkanları olduğunu da biliyoruz. Bunu her
defasında yapıyorsunuz. Son anda -tabii şunu söylemek
istemiyorum- yani bir yerlerden emir mi alıyorsunuz? Siz uyarı
mı alıyorsunuz da aklınız başınıza son anda
geliyor? Bunu söylemeyi yakışık bulmuyorum ama niye böyle bu?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Söyleyin Sayın Başkan, doğru
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Şimdi, Sayın Bakanımızın hem
sunuş konuşmasını dinledim hem komisyondaki sunuş
konuşmasını dinledim, kitapçığını okudum hem
de -kapanışta söylediği- burada bütçeyi sunarkenki son
konuşması -kitabı da burada- 24 Aralık konuşması
da elimde. Her defasında kendinden emin, iddialı, kararlı bir
şekilde bu bütçe kanununun titizlikle
hazırlandığını, güzel
hazırlandığını, doğru olduğunu, gerçekçi
olduğunu, samimi olduğunu iddia etti, ifade etti. İnanmak durumundayız,
devletin bakanı konuşuyor. Şimdi bu önergelerin anlamı ne?
Bütçe kanunu bu Genel Kurulda ilk defa çıkmıyor, geçen sene de
çıktı, önceki seneler de çıktı. Niye bu
değişikler son dakikada? Ne anlamı var?
Getirdiğiniz
önergenin gerekçesini okudunuz mu Sayın Bakanım? Yani ne
getirdiğinizi de anlamak mümkün değil. Kanunun maddesi
görüşüldükten sonra önergeler dağıtılıyor. Okumak
mümkün değil, yani anlamak mümkün değil, kanunlarını bulup
nerede ne değişiklik yaptırdığınızı
anlamak mümkün değil. Komisyon üyelerimi çağırıyorum,
burada ne değişiklik yapılıyor diye soruyorum, onların
ifade etmesi mümkün değil. Gerekçeyi okuyoruz, bir anlamı yok.
Sayın
Bakanım, niye? Şimdi, burada diyorsunuz
Yani birtakım
iddialarda bulunmak mı gerekiyor? Ne oluyor yani? Bütçenizin sonucundan
emin değilsiniz de birtakım gelirleri bütçeye dâhil etmek için hukuki
bir zemin mi hazırlamaya çalışıyorsunuz? Burada
söylüyorsunuz: Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca belediyeler
tarafından alınmakta olan elektrik ve havagazı tüketim
vergisinin 2009 yılında genel bütçeye gelir kaydedilmesi
öngörülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Bir yandan yerel yönetimleri
güçlendireceğiz diyorsunuz, yerel yönetimler kanunları
çıkartıyorsunuz, bir yandan da gecenin son saatinde, bütçenin son
maddesinde böyle bir önergeyle bir değişiklik yapıyorsunuz. Ne
oluyor, yani ne oluyor Türkiyede arkadaşlar?
Değerli
milletvekilleri, milletin vekilleri, büyük Türk milletinin asil vekilleri; size
soruyorum: Ne oluyor? Allah aşkına ya! Bunu anlamakta gerçekten
zorlanıyoruz.
Yani,
bakınız, el kaldırıp indirerek bu sorumluluğa
katıldığımızın idrakinde olalım. Lütfen
Sayın Bakan anlatsın, kalksın desin ki, şu sebepten
şunu yapıyoruz desin.
Bir önerge
getirdiniz, sordum AKP milletvekili arkadaşımıza, eczacı
arkadaşımıza: Ne oluyor dedim ya. Yani bu önergeyle
eczacılara yüklenen bu yüke siz nasıl razı oluyorsunuz? Bu bir
angarya değil mi? İşte çok açık, net diyor: Eczaneler ile
diğer kurum ve kuruluşlar aracılığıyla tahsiline
ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir. Yani, Maliye Bakanlığı oturacak, eczacılara
Siz, şu şekilde, şu miktarda parayı keseceksiniz. diye
talimat verecek. Bu bir angarya değil mi arkadaşlar? Memurunuz mudur
sizin eczane? Kanuna aykırı değil mi, Anayasaya
aykırı değil mi, genel hukuk kurallarına aykırı
değil mi bu? Şimdi, ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yalnız bu defa değil, her defasında da böyle
oluyor bu. Bir önerge getiriyorsunuz, önergede, sayılırsa, beş
altı tane kanunun bilmem hangi maddesinde değişiklik
yapıyorsunuz. Dolayısıyla, bundan büyük rahatsızlık
duyuyoruz. Demokrasilerde, kanun yapma hukukunda, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin teamüllerinde vazgeçmememiz gereken, hepimizin hassasiyetle üzerinde
durması gereken yasama kalitesi diye bir hadise var. Milletin gözünün
önünde, bana göre, gülünç duruma düşüyoruz arkadaşlar. Bu olmaz. Buna
ne siz layıksınız, müstahaksınız ne de bizler böyle
bir şeye mecburuz. Buna itiraz ediyorum. Yoksa, gecenin bu saatinde
konuşmak, tenkit etmek falan değil meselemiz. Konuşmak gibi bir
arzumuz da yoktu ama bakın, işte, Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü de
aynı endişelerle, sizlerin hassasiyetinize, dikkatinize sunmak için
söz aldı, biz de öyle. Gerçekten nelerin olduğunu Sayın Hükûmet
burada bize anlatmalı bu bütçeyle ilgili.
Değerli
dostlar, değerli milletvekilleri; bütçeler, milletin adına milletin
kaynaklarının nasıl kullanılacağının
hukukunu belirleyen metinlerdir. Siz bu konuda, işte, bütçe
görüşmelerinde kuralı belirlersiniz. Acaba, bir tereddüt mü var, bir
sıkıntı mı var, bir endişe mi var, böyle gecenin son
saatinde Anayasa Mahkemesine müracaat edeceğiz. diyorlar? İncelendiğinde,
biz de şu kısa sürede yaptığımız incelemelerde
aynı sıkıntıları duyduk. Böyle Anayasa Mahkemelik bir
kanunu çıkartmaya niye mecbur kalıyorsunuz? Niye bu son saatte böyle
bir değişiklik yapıyorsunuz?
Biraz sonra bir
başka Danışma Kurulu kararıyla tekriri müzakere önergesi
vererek yeni bir değişikliği daha yapacağız. Bunlara
mecbur değilsiniz. Düşünerek, taşınarak
Çok
yapıcı, çok uzlaşmacı bir muhalefetiniz var. Bundan
faydalanmanız gerekir. Ama, siz, her defasında, Endişem
şudur, tepkimin kaynağı budur, muhalefete gol atmak
Muhalefetin bu uzlaşmacı tavrını istismar etmek
noktasına gelen bu tavrınız bizi çok rahatsız etmektedir ve
biraz önce yaşadığımız gibi, sinirler ayağa
kalkmakta, buraya yakışmaz, millete yakışmaz olaylara sahne
olunmaktadır.
Onun için,
değerli milletvekilleri, bu önergelerle yapılan bu
değişikliklerin sebebinin öğrenilmesine zaruri ihtiyaç
vardır. Bu sebeple, yürütmeden sorumlu Hükûmetin Sayın
Bakanının nelerin olduğunu bize anlatmasını istiyorum.
Hepinize gecenin
bu saatinde saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Hükûmet
adına Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan.
Şimdi mi
konuşacaksınız, bir sonraki maddede mi?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi söylenilenlerle ilgili
olarak konuşacağım.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, bir açıklama yapacaksanız buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu bütçe görüşmeleri, tabii
uzun, vakit alıyor, hem Komisyonda geniş, enine boyuna
tartışılıyor hem de Genel Kurulda
tartışılıyor ve bu bütçenin kanunu gereği, özel
olması gereği bununla ilgili Anayasamızda da, İç Tüzükte
de bazı hükümler getirilmiş. Şimdi, Anayasamıza göre bütçe
kanunu Genel Kurula geldiği zaman gelir azaltıcı,
masrafları, giderleri artırıcı bir önerge getirilemiyor,
değişiklik yapılamıyor. Neden? Devletin menfaati korunsun.
Yani Komisyonda konuşulur, ondan sonra orada ne karar alındıysa
alınır, buraya geldiği zaman tekrar artık yeni bir
önergelerle bütçe bozulmasın, esas bu ve bununla ilgili olarak
Bir defa
bu kaide. Yani biz, burada, hiçbir zaman giderleri çoğaltalım,
gelirleri azaltalım, böyle bir şey veremeyiz, hiç kimse de veremez.
İkincisi,
bütçe müzakereleri uzun sürdüğü için, verilen önergeler, diğer
zamanlarda, işte önergeyi verenler gelirler, fikirlerini söylerler, her
türlü tartışma yapılır ama bütçe kanununda önergeler tekrar
müzakere edilmez, okunur, gerekçesi okunur, ondan sonra da oylanır ve
geliri azaltmayan, gideri çoğaltmayan önergeler her zaman verilebilir.
Şimdi,
burada yapılan
Bu devletin idaresinde, değerli arkadaşlar,
dinamik bir yapı olduğu için, ekonomik durum dinamik bir yapı
olduğu için her zaman yeni yeni önergeler Genel Kurulda da verilir, Plan
ve Bütçede de verilir. Buna mâni bir hüküm yok ama ne olduğunu
söylemiş. Ayrıca Bunlar hakkında müzakere yapılmaz.
diyor, o derece önemli ama şimdi bizde kanun maddesi geçmiş, ondan
sonra gelmişiz 2nci maddeye
30uncu maddeyi konuşuyoruz şu
anda. 30uncu madde diyor ki: Bu Kanun 1/1/2009 tarihinde yürürlüğe
girer. Şimdi biz bunu bırakıyoruz, bir önceki maddeye tekrar
dönüyoruz. Bu bir defa usulen yanlış. Bir defa İç Tüzükümüz
bunun müzakeresine fazla şey vermiyor yani Yapamazsınız bunu.
diyor ama Genel Kurulda sanki hiç önerge verilmez gibi, muhalefet partisi
Bundan benim haberim yok. diyor, Bundan niye benim haberim yok, niye daha
önce söylemedin? Hangi önergeyi burada iki gün önce veriyoruz, hangi önergeyi
bir gün önce veriyoruz? Bize, buraya geliniyor, biz her türlü
açıklamayı gelen değerli bütün milletvekillerine anlatmaya
gayret ediyoruz parti farkı gözetmeksizin, bu şunun için verildi,
bunun için verildi, anlatmaya çalışıyoruz. Ayrıca burada
gerekçede de var. Ama derlerse ki bana Maliye Bakanı, sen bunu verdin,
biz de bunu anlamadık, bununla ilgili bir konuşma yap, hayhay, ben
geleyim anlatayım. Yani sanki gümrükten mal kaçırıyoruz gibi
böyle bir havaya sokmanın âlemi yok. Ne yapıyorsak burada açık
açık veriyoruz.
Bir de sayın
milletvekillerim Sizin bundan haberiniz var mı, sizin bundan haberiniz
var mı
Var tabii, burada grup başkan vekili var, buna imza atan
milletvekillerimiz var. Bunlar gözlerini kapayıp imzalamıyor ki bunu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Maalesef öyle Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Hayır efendim, hayır efendim,
hayır efendim...
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Herkes geliyor bana, grup başkan
vekilleri başta olmak üzere, tek tek izah ediyoruz. Hatta sizin gruptan da
arkadaşlarımız geliyor, onlara da izah ediyoruz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İmza atanlardan birisi çıkıp
konuşsaydı Sayın Bakan.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) İmza atanlardan birisi çıksın anlatsın
bakalım, ne varmış önergede, bir duyalım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Sayın Milliyetçi Hareket Partisinin
değerli milletvekilleri geliyor, ona da anlatıyoruz. Ama deyin ki
bana Gel bir de kürsüde anlat, kürsüde anlatayım.
Yani bu
şekilde böyle bizi nitelemenin âlemi yok. Yaptığımız,
Anayasaya da uygun, İç Tüzüke de uygun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Angarya yok Anayasada ama Bakan, angarya
eczacılara.
BAŞKAN
Sayın Özçelik
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Angarya değil değerli
arkadaşlar. Okumuyorsunuz tam şimdi, tam okusanız... Bakın
şimdi, orada eczacılar, diğer kurum ve kuruluşlar, bilahare
biz karar vereceğiz. Eczacıları çağıracağız,
Gel kardeşim bakalım. Yeşil kartlı
Ben maaş
alanları maaştan kesiyorum. Yeşil kartlılar maaş
almıyor ki. Onları da bir şeye bağlayacağım.
Şu anda yüzde 20 ilaç katılım payını zaten yıllardan
beri eczacılar kesiyor, yeni kesmiyor ki bunu.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Biz kesemiyoruz maalesef.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yeni yapılmıyor ki bu. Al, Sosyal
Güvenlik Kurumunun katılım payları için eczacılar yeni
alıyor ama bir problem varsa oturulur, konuşulur, halledilir bunlar.
Orada da zaten illa eczacı demiyor, diğer kurum ve
kuruluşlar diyor. Oturulacak, bunlar konuşulacak değerli
arkadaşlar. Maliye Bakanlığı olarak her zaman
yaptığımız iş, Çalışma
Bakanlığının her zaman yaptığı iş.
Oturulur, konuşulur, anlaşılır
Ha, bazı yerde ihtilaf
da çıkabilir ama mühim olan devletin hizmetlerinin görülmesidir. Devletin
hizmetlerini nasıl göreceğiz biz?
Burada bütün
işimiz, devletin menfaatlerine bir halel gelmesin, aman,
vatandaşlarımızın problemlerini çözelim, bunlar için
uğraşıyoruz.
Şimdi,
burada özelleştirme
Bakın şimdi, bir değişiklik
yapmışız, birkaç tane söylüyoruz, Buralardan elde edilen
gelirleri tahsisen bir yere vermeyeceğiz, yalnız bütçeye gelir
yazacağız. diyoruz. Ne var bunda, ne var yani?
RECEP TANER
(Aydın) Bütçe açığını kapatmak.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Komisyonda getirseydiniz burada getireceğinize.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Efendime söyleyeyim, şu anda
Değerli
arkadaşlar, bakın, belediyeler daha önce bütün aydınlatma
giderlerini ödüyorlardı. Şimdi, bunu bütçeden ödüyoruz, sokak
aydınlatmalarını bütçeden ödüyoruz, bütçeye de bununla ilgili
madde konuldu. Belediyelerin sokak aydınlatmaları devlet
tarafından ödeniyor, buradan, bütçeden ödüyoruz. Belediyeler de
aydınlatma vergisi diye bir vergi alıyorlar. Madem öyle, biz
ödüyoruz, o verginin de bütçeye ait olması lazım. Bundan daha tabii
bir şey yok. Sanki bunu üç gün önce size söylesek ne çıkacak yani
bundan? Ne getireceksiniz bununla ilgili? Gayet tabii olan şeyler bunlar.
Yani bir şey varmış gibi -30uncu madde yürürlük maddesi- dön
geriye... Esas o İç Tüzüke aykırı. Nerede görülmüş? Bir
madde konuşulurken bir madde gerisini anlatmanın âlemi yok ki. O
madde geçerken konuşalım. Ama geçmişiz artık. İç
Tüzüke aykırılıksa budur.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Siz de aynı şeyi yapıyorsunuz, Sayın Bakanım.
Siz de geçmişi konuşuyorsunuz şimdi.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz her
şeyimizi açık yapıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Anayasaya aykırı.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Evet, muhalefetin
yapıcılığına teşekkür ederiz,
anlayışına da teşekkür ederiz ama bu konularda bizi lütfen
suçlamayın. Yani, yanlış bir iş yapıyormuşuz
gibi, gecenin bu saatinde efendim hiç kimsenin haberi olmadan bir şeyler
yapıyoruz
Bu intiba yanlış.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Öyle yapıyorsunuz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yapmayın Allah aşkına,
yapmayın!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, belediyelerin gelirlerinin bütçeye
gelir kaydedileceği hususu çok önemli bir husus. Bunu Komisyonda
görüşmüyorsunuz.
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Devamla) Görüştük efendim, görüştük Sayın
Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Niye orada kabul edilmedi Sayın Bakan?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Görüştüyseniz orada önerge verseydiniz
Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız
efendim, lütfen.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Orada kabul edilmedi de son anda böyle bir önergeyle
getiriyorsunuz buraya.
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Sayın Şandır, görüştük.
Yani, bütçeden ödenecek belediyelerin şeyleri diye görüştük.
Aydınlatmalar bütçeden ödenecek. Hatta bununla ilgili ödenek var. Rica
edeceğim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bunu Komisyonda niye yapmıyorsunuz da böyle son
saatte önergeyle geçiyor bu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Efendim, bakınız, şimdi,
İç Tüzüke göre Komisyonda illa her türlü değişiklik
yapılır, Genel Kurulda yapılmaz diye bir hüküm mü var Allah
aşkına? Var mı böyle bir şey?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, söz konusu olan İç Tüzük değil.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Genel Kurulda yapılmaz diye bir şey
var mı?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Anayasaya aykırı.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ben orada da yaparım, burada da gerekli
görülürse yaparız. Bunu yapamazsınız diye bizi
bağlayamazsınız siz. O zaman Anayasaya aykırı hareket
edersiniz. Genel Kurulda efendim hiçbir önerge verilmez, hiçbir değişiklik
yapılmaz! Yapın bakalım öyle bir kanun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konu vuzuha kavuştu galiba. Teşekkürünüzü
alayım ve bitireyim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, işte bütün itiraz ettiğimiz bu.
Burada titizlikle hazırlandığını söyleyen sizsiniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Sayın arkadaşlar, mesele vuzuha
kavuşmuştur. Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde Sayın Dibekin bir sorusu var.
Sayın Dibek,
buyurun efendim.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, gerçi, sanıyorum gruplar soru sormamak ve kişisel
görüşlerde konuşmamak üzere anlaşmışlar ama Sayın
Bakanımızın bu konuşmasından sonra konuşmamak ya
da soru sormamak mümkün değil.
Şimdi,
Sayın Bakanımız çıktı, kürsüde
Çok güzel
Ben çok
farklı bir şey söylediğini de pek düşünmüyorum ama
kalkıp da 30uncu maddede konuşurken, niçin 29uncu maddedeki
önergelerle arkadaşlarımız gelip konuşuyor? demek bana
göre bu Meclise yapılan bir saygısızlıktır çünkü bizim
30uncu maddeyle ilgili konuşabilmemiz için, öncelikle 29uncu maddedeki o
önergelerin daha önceden bizim önümüze gelmesi lazım. Buradaki sözcümüz
Sayın Oyan oraya çıktığında o önergelerden haberi yok.
29uncu maddeye geçiyor, önergeler konuşma sırasında geliyor.
Sayın Bakanın burada, bunu bilerek bu konuşmayı
yapması çok üzücü.
Ben şunu
sormak istiyorum: Sayın Bakanım, bütçe bir yıllık bir
kanun. Az önce burada Sayın Tütüncü de altı tane kanundan bahsetti.
Bunlar sürekli kanunlar, bunlarda değişiklikler yapıyorsunuz.
Bunun Anayasaya aykırı olduğuna dair yüzlerce karar varken
bunlar niye yapılıyor?
Diyorsunuz ki
Gecenin bu saatinde, biz burada, yangından mal mı
kaçırıyoruz? Evet, yani bu tavrınız, buradaki
yaşadığımız bu süreç, maalesef, yangından mal
kaçırdığınızı bizlere gösteriyor. Yani bu
değişiklikler IMFnin talimatı mıdır da gecenin bu
saatinde bunlar geliyor?
Şimdi,
belediye gelirlerini azaltıyorsunuz, işte alıyorsunuz, bütçeye
burada dâhil ediyorsunuz. Seneye ne yapacaksınız? Önümüzdeki
yıl, bir yıl sonra ne olacak? Yani siz Maliye
Bakanısınız, bunların hepsini biliyorsunuz ama buradaki
arkadaşlarımız ve bizler, en azından, asgari ölçülerde o
önergelerden, bizlere olan saygınız gereği daha önceden haberdar
olmamız gerekir diye düşünüyorum ve saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tütüncü
Ama o zaman ben
sınırlama yapacağım çünkü başka giren arkadaşlar
da var, mecburen
Buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında
Sayın Bakanımızın açıklamalarını büyük bir
dikkatle izledik. Ben şunu sormak isterim Sayın Bakanımıza:
Anayasa hükümleri mi daha üsttedir yoksa İç Tüzük hükümleri mi? Biz burada
Anayasaya aykırılıktan söz ederken ve Sayın
Bakanımızın, Anayasada gerçekten, Genel Kurulda gelir
azaltıcı, gider arttırıcı birtakım önergelerin
verilmeyeceğini de söylemesine rağmen, böyle bir konuşmayı
nasıl yapmış olduğunu bir daha düşünüp bize
açıklamasını rica ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Ayhan
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
şunu sormak istiyorum: Sayın Bakanım, ben madde 29da söz
aldım. Konuşmam bittikten sonra bu önergeyi gördüm. Bu sizce uygun
mu? Söylemek istediğimiz bu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Uygun uygun, hiçbir mahzuru yok!
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; birinci konuşmacı Sayın Milletvekilinin,
böyle, benim hakkımda saygısızca işte saygı
dışı gibi nitelemelerine doğrusu üzüldüm. Yani ben herkesi
hem dinlemede hem Genel Kurula karşı çok saygılı bir
bakanım. Saygılı bir bakanım ama kalkıp da her benim
konuşmamı beğenmeyen, kabul etmeyen, iştirak etmeyen kimse
beni saygısızlıkla nitelendirmesi doğrusu çok
yanlış bir tutum. Benim görüşüme katılmayabilirsiniz, beni
tenkit edebilirsiniz ama ikide bir saygısızca lafını
kullanmanız
Doğrusu ben bunu reddediyorum. Yani bunu söyleyen arkadaşa
reddediyorum ben bunu. Burada Hükûmetin bir bakanı oturuyor. Haa, siz
söylersiniz fikrinizi, ben de söylerim fikrimi. Sizin fikrinizi ben
beğenmeyebilirim, sizin tekliflerinize iştirak etmeyebilirim, benim
fikirlerimi siz beğenmeyebilirsiniz. Zaten çok beğenseniz bizim
fikrimizi muhalefet olmazsınız. Şimdiye kadar hangi fikrimizi
beğendiniz?
O bakımdan,
değerli arkadaşlar, birbirimize saygı çerçevesi içinde,
konuşmalarımıza, hareketlerimize dikkat edersek, herhâlde daha
iyi olur.
Şimdi, bugün
yaşanan hadiseyi hepimiz gördük. Bir kelimeden çıktı:
İhbarcısın
Değilsin
Şimdi, yani zaman zaman siz
sinirlerinize hâkim olamayabilirsiniz, ben olamayabilirim. Bunlara fırsat
vermeyelim. Bize yakışmaz bunlar.
İkincisi,
Sayın Tütüncü
Sayın Tütüncü çok eski milletvekili bir
arkadaşımız, benim de hemşehrim; saygı duyduğum,
sevdiğim bir arkadaşım. Kendisi de zaten
konuşmalarında fevkalade beyefendi bir şekilde konuşur.
Sayın Tütüncü diyor ki: Ya, bu verdiğiniz, Anayasaya
aykırı. Bugüne kadar ben yüzlerce defa muhalefetten bu şeyi
dinledim: Anayasaya aykırı
Ne yapılıyor o zaman?
Anayasaya aykırı
O zaman Anayasa Mahkemesine gidiliyor, kararı
Anayasa Mahkemesi veriyor.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Biz de onu diyoruz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Anayasa Mahkemesi de muhalefetin
Aykırı. dediği birçok şeye Hayır, aykırı
değil. diyor, kararını veriyor. O zaman ne oluyor bu iş?
Hiçbir şey olmuyor. Aykırı. deyip Hakikaten
haklısınız. diyor, iptal ediyor. O zaman da gerekli kanunlara
taşınıyor bu. Şimdi, onlarca bunun misali var, ben gördüm
bugüne kadar. Gene, şimdi, siz diyorsunuz Anayasaya aykırı.
biz diyoruz Hayır, değil efendim. O zaman hep beraber
gideceğiz Anayasaya, Anayasa Mahkemesi de kararını verecek. Bu
kadar.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Ne gerek var Sayın Bakanım oraya kadar?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani prosedürler belli. Onun için,
birbirimizi kırmanın âlemi yok. Herkes prosedüre göre hareket etsin,
ondan sonra da hiç, ne kavga çıkar ne gürültü çıkar ne şey
çıkar. Ama değerli arkadaşlar, ne olur birbirimizin fikrine
hürmet edelim. Biz sizleri sayıyoruz, bir meclisin muhalefetsiz
olmayacağına inanıyoruz ve katkılarınızdan
dolayı teşekkür ediyorum ve zaten konular
anlaşılmıştır. Bundan sonra
Biz geldik bunları
oyladık, kabul edildi. Bundan sonra yapılacak neyse ona göre hareket
edelim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelik,
siz de sormak istemişsiniz, vaktimiz de var.
Buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanı dikkatle dinliyoruz. Şimdi, biliyorsunuz 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanunu aşağı yukarı Türkiyede otuz
yıla yakın uygulanan bir yasa ve bu Yasanın içindeki mahallî
vergilerin oranlarının altı yıllık AKP Hükûmeti
döneminde tedricen modernize edilmesi, günümüz şartlarına
uydurulması gerekirken, bu yola gidilmemekte ve önergelerle bütçe
kanunlarına eklenen bazı hükümlerle bunlar ya
etkisizleştirilmekte ve yerel yönetimlerin gerçek anlamda
kurumsallaşmasının da bu şekilde önüne geçilmekte, mahallî
idarelerin mali disiplini ortadan kalkmakta, her yıl bütçe
kanunlarıyla getirilen hükümlerle ilgili tertipten belediyelere ve özel
idarelere paralar gönderilmektedir.
Şimdi,
burada ben şunu soruyorum: Bu elektrik
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkanım, son sözümü tamamlayabilir
miyim.
BAŞKAN
Efendim, otomatik kesiyor. Benim bir şeyim yok.
Muhterem
arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Bir dakikalık zaman
az bir zaman değildir. Eğer yorumsuz sorulursa çok net sorular
sorulabilir.
Siz tekrar
girerseniz ben açarım. Otomatik kesiyor çünkü. Sistemi ayarlıyorum.
Buyurun
Sayın Çelik.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Son olarak
şöyle bağlamak istiyorum: Şimdi, doğal gazın özellikle
bu şekilde bir uygulamayla belediyeyle ilişkilerinin yeniden
düzenlenmesi anlamına gelen bu uygulamadan sonra acaba elektrikte ve
doğal gazda yeni bir ÖTV getirilmesinin zemini mi, altyapısı
mı hazırlanıyor? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet, Sayın
Bakanım
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hayır, böyle bir şey
düşünülmüyor hiçbir zaman. Onu yaparken altta acaba şu mu var, bu mu
var diye hiç öyle şüpheye de kapılmayın. Öyle bir şey söz
konusu değil. Zaten biz bir şeyi yapmak istediğimiz zaman onu
açık açık söylüyoruz, yani şudur, budur deriz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
31inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 31 (1) Bu
Kanunun;
a) Türkiye Büyük
Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı,
b)
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreteri,
c)
Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini
Sayıştay Birinci Başkanı,
ç) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve
Maliye Bakanı,
d) Özel bütçeli
idarelere ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili
olduğu bakanlar ve Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve
denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya
kurum başkanları,
f) Diğer
hükümlerini Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü.
Buyurun
Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, aslında Sayın Maliye Bakanımızı
incitmek ve üzmek gibi bir düşüncemiz kesinlikle olmadı, olamaz da.
Burada tabii ki İç Tüzükü biliyoruz, yani İç Tüzüke göre geçen bir
madde üzerinde, bir sonraki maddede konuşmak doğru değil. Ama
benim konuşmama başladığımda,
anımsayacaksınız, vurgulamak istediğim nokta da burasıydı.
Ben demiştim ki, Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü kürsüde konuşurken
ve kürsüden indikten sonra o önerge veriliyor. Eğer Cumhuriyet Halk
Partisi Sözcüsü çıkmadan önce o önergeler verilmiş olsaydı tabii
ki o madde üzerinde, yani 29uncu madde üzerinde konuşacaktık, o
önergelerle ilgili düşüncelerimizi o madde üzerinde ifade edecektik ve
böylece daha sonraki maddede konuşma ihtiyacını
hissetmeyecektik. Konu Anayasaya aykırılık açısından
önemli olduğu için, bu çerçevede biz bir sonraki maddede konuşma ihtiyacını
hissettik. Bunun da açıklanması gerekiyordu. Kusura bakmayın bu
konuyu tekrar dile getirdiğim için.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam burada
Hükûmetin verdiği bir önergeyle bir oylama yapıldı. Sonuçta ne
oldu? Önümüzdeki bu tasarıdan toplam 3,8 milyar YTLlik bir ödenek
kesintisi yapıldı. Yani eski, önceki parayla yaklaşık 4
katrilyonluk bir kesinti yapıldı önümüzdeki bu gördüğümüz
bütçede. Yani, bu bütçe buraya gelirken kaynağı olduğu, bizzat
Sayın Maliye Bakanı ve bizzat Sayın Başbakan
tarafından iddia edilen ödeneklerden yaklaşık 4 katrilyon lira
kesildi. Neden kesildi? Kimin isteğiyle kesildi? Tabii ki IMFnin
isteğiyle kesildi. Tabii ki IMFnin isteğiyle kesildi ve böylece biz,
dün akşam, o önergeyle birlikte, IMFnin önünde diz çöken -bu kriz
ortamında- dördüncü ülke olduk. Sırbistan, Macaristan ve
İzlandadan sonra Türkiye, dün akşamki o oylamayla zımnen
IMFnin önünde diz çökmüştür. Hani IMFye halkımızın
ümüğünü sıktırmayacaktık?
Bakınız
nasıl sıktırmışız ve nerelerden kesinti
yapılmış? İzmir Milletvekilimiz Sayın Oyan kısa
geçtiler ama konu o kadar önemli ki, burada, bu bütçenin son maddesinde
ayrıntıya girmek zorunluluğunu hissediyorum.
Tarım
teşviklerinden, tarımsal teşviklerden kesinti
yapılmış. Hepimiz anımsayacağız ki Millî gelirin
yüzde 1i düzeyinde tarımsal teşvikler olacak. diye siz yasa
çıkardınız. Hiçbir zaman böyle bir destek vermediniz tarım
ve hayvancılığa ve şimdi dün akşamki kesintiyle de
millî gelirin yüzde 0,55ine ya da 0,6sına yakın bir desteği ancak
veriyorsunuz. 674,5 milyon YTLyi tarımsal teşviklerden kestiniz.
Sizi buradan çiftçilere şikâyet ediyorum. Can suyu vermeniz gereken bir
kesime -son anda IMFnin direktifiyle- can suyu vermek bir yana
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Can alıyorlar.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla)
canını alacak bir tavır içine girdiniz.
İkincisi,
nerelerden kesinti yaptınız? Yatırım harcamalarından,
Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarından
kesinti yaptınız; Sağlık Bakanlığının
yatırımlarından kesinti yaptınız; Karayolları
Genel Müdürlüğünün yatırımlarından kesinti
yaptınız; Devlet Su İşleri yatırımlarından
kesinti yaptınız -o Devlet Su İşlerinin
yatırımları ki projenin ortalama bitiriliş süresi on
beş yıldır, daha da uzattınız- ulaştırmadan
-DLHdan- kesinti yaptınız ve Adalet Bakanlığı
yatırımlarından da kesinti yaptınız ve toplam kesinti
1 katrilyon 808 milyar lira.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) 3 katrilyon.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Bu, sadece yatırımlardan yapılan.
Yatırımlardan yüzde 16,5; yani toplam yatırım
ödeneklerinden böylece yüzde 16,5 oranında kesinti yaptınız. Az
önce söylediğim tarım teşviklerinden yapmış
olduğunuz kesinti oranı yüzde 10 idi, yatırım
harcamalarından -daha mürekkebi kurumamış, önümüzde,
görüştüğümüz bu bütçede- yüzde 16,5 kesinti yaptınız. Bunu
nasıl yaparsınız değerli milletvekilleri? Böyle bir
şey olabilir mi? Taşı sıksa suyunu çıkaracak o genç
insanlarımız işsizlik bunalımı altında inim inim
inlerken, kendi geleceklerini, kendi kişiliklerini kendi elleriyle
oluşturma hakkından giderek yoksun kalırken siz nasıl olur
ki yatırımlardan böylesine kesinti yaparsınız?
Ve üçüncüsü de
mal ve hizmet alımlarından yüzde 10luk kesinti yapıldı, 1
katrilyon 323 milyar lira.
Evet, toplam 3,8
milyar YTL IMFnin direktifiyle bütçeden kesildi.
Hani kriz
Türkiyeye dokunmuyordu, teğet geçiyordu? Şimdi ne oldu?
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Psikolojisi bozuldu!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Kriz devlet bütçesine de girdi. Devlet bütçesine de girdi. Dün
akşam yapmış olduğunuz o oylama krizin Hükûmet
tarafından da tescilidir, tescil edildi.
Şimdi,
birçok atasözümüz var. Bir tanesini bu içinde
yaşadığımız olayla ilişkilendirelim, söyleyelim.
Demiş ki atalarımız: Büyük lokma ye, büyük söz etme! Büyük
lokma ye, büyük söz etme!
Evet, AKP büyük
lokma yiyor. Anlaşılıyor ki o büyük lokmaları yemeye devam
edecek ama hiç olmazsa büyük söz söylemeyin bundan sonra.
CEMAL TAŞAR
(Bitlis) Büyük parti büyük söz söyler, millet adına söyler.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Büyük söz söylemeyin, ayıp oluyor!
Biz bu filmi,
yani yatırımlardan kesinti yapılması filmini eskiden de
görmüştük. Türkiye, ne yazık ki, ekmek kadar, su kadar, hava kadar
muhtaç olduğu kamu sabit sermaye yatırımlarının
yapılamamasının ağır faturasını çekiyor ve
yakın gelecekte de çok ağır bir şekilde çekecek. Öyle ki,
Türkiye, gelişmiş Avrupa Birliği ülkelerinin her yıl
yapmakta olduğu kamu sabit sermaye yatırımlarının
-Devlet Planlama bütçesinde konuşurken de belirtmiştim- ancak ve
ancak yüzde 15ini, yüzde 20sini yapabilmektedir değerli milletvekilleri.
Bu ne anlama geliyor: Avrupa Birliği ülkeleriyle arayı
kapatacağımıza, ülkemizin sosyal ve fiziksel altyapısı
açısından arayı kapatacağımıza daha da geriye
düşüyoruz. Böylece ülkemizin geleceğini gizli ama son derece
ağır bir borç yükü altına sokuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu durum bize yurt içi tasarruf açığının
yaşamsal önemini bir daha vurgulama sorumluluğunu yüklüyor. Bu bütçe
görüşmelerinde altının önemle çizilmesi gereken nokta bu. Çünkü
Türkiyenin temeldeki sorunu, yurt içi tasarrufların yetersizliğidir.
Yatırımların az yapılmasının altında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Yatırımların yetersiz yapılmasının
altında bu sorun vardır ve Türkiyenin kronikleşmiş en
büyük sorunlarından biri olan cari işlemler
açığının temelinde de yurt içi tasarruf yetersizliği
sorunu vardır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, yurt içi tasarruf oranını, tabii ki bu kriz
ortamının içinde olmaz ama en kısa zamanda öncelikle yüzde
20lere, sonra da yüzde 25lerin üzerine çıkarmayı hedef
almalıdır ve bunun için de Avrupa Birliği standartlarında,
yine kriz ortamında zordur ama en uygun zamanda ciddi bir vergi reformu ve
bunu destekleyecek bir harcama reformu yapmalıdır. Türkiye'nin yurt
içi tasarruflarının millî gelire oranı yüzde 15e
düşmüştür. Değerli milletvekilleri, yüzde 15e
düşmüştür. Değerli Maliye Bakanımız, bütçe
tasarısında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, istirham edeyim efendim. Bu vakitte, bakınız
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, toparlama diye bir şey yok. Ben toparlama kelimesini Türkçe
olarak zaten fazla sağlıklı bulmuyorum da
Konuşmanızı
tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Yeni yıllarını kutlayayım o zaman.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Evet, Sayın Maliye Bakanımız bütçe
konuşmasında yıllardan sonra ilk defa bu konuya bir bütçe
mantığı çerçevesinde değinmiştir, bu sevindirici bir
olaydır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yeni yılınızı içtenlikle kutluyorum. Yüce
Tanrıdan daha nice yeni yıllara daha sağlıklı, daha
mutlu ve daha iddialı bir Türkiye içinde ulaşmamızı
diliyorum. En iyi dileklerimle sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlu.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde sizleri fazla yormak
niyetinde değilim. Bütçe müzakerelerinin sonuna geldik. Yorucu bir
maratonu tamamlamak üzereyiz. Hepimiz siyasetçiyiz. Zaman zaman burada iktidar
kanadından arkadaşlar bütçeyi savunmak için, biz muhalefet
kanadından arkadaşlar bütçeyi eleştirmek için söz aldık.
Ben öyle tahmin ediyorum ki bütçede konuşmak isteyip de
konuşamadım diyen bir tek milletvekili arkadaşımız
yoktur. Biz siyasetçiyiz, zaman zaman polemik yaptık belki de, belki de sınırları
zorladık, demagoji diye adlandırılabilecek noktalara da
taşıdık müzakereleri. Bugün yaşadığımız
gibi bazı tatsız olaylara da şahit olduk ama bu memleket bizim.
Biz, bu kriz döneminde bu memleket için en doğruyu yapmak zorundayız.
Evvelsi gün,
burada yaptığım konuşmada dünkü önergeyi öngördüğümü
ifade etmiştim. Dün buraya bir önerge geldi, bütçeden kesinti yaptık.
Bu önergeyi hazırlamanın Maliye Bakanı için kolay
olmadığını biliyorum. Siz milletvekilleri için de bu
önergelere Evet demenin kolay olmadığını biliyorum ancak
bu tür kriz dönemlerinde bütçe yapmanın, bütçe uygulamanın da son
derece zor olduğunun farkındayım çünkü ben Türkiye'nin 70 sente
muhtaç olduğu bir dönemde Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğüne
getirildim.
Şimdi,
arkadaşlar, bu kesinti önergesiyle bu bütçe ıslah edilemez çünkü bu,
böyle, bir tırpanı vurma olayıdır ama gerçek bütçecilikte
durum olur ki bir projeyi bütünüyle sistemden ayıklarsınız,
gerekirse bir başka projeye birkaç kuruş, birkaç lira daha ilave
edersiniz. Bu bütçe yapma işi sadece bir nicelik meselesi değildir,
rakamları alt alta, üst üste koyma, ondan sonra onları bir demet
hâline getirip Meclisin huzuruna getirme olayı değildir; nitelikler
vardır. Bu gibi kriz dönemlerinde her bir projeyi ayrıca krize
karşı en doğru proje, en haklı, en yerinde proje
olduğuna inanarak getirmeniz lazım. Bu durumda, bu bütçe
kanunlaştığı anda maalesef depase olacaktır, yani
geçerliliğini yitirecektir. Peki, bu noktada ne
yapılmalıdır?
Sayın
Bakanım, değerli milletvekilleri; gelin, aklın gereğini
yapalım. Bakın, önümüzde daha beş gün var. Sayın Bakan
gitsin, Kabinede durumu anlatsın. Pazartesi sabah buraya bir daha gelelim
ve bir geçici bütçe yapalım, Hükûmete üç aylık süre verelim. Hükûmet,
ocak ayı sonunda veyahut da şubat ayının 15inde bize yeni
bir bütçe getirsin, onu süratle tartışalım ve 1 Nisandan
itibaren bu yeni bütçe uygulamaya girsin. Biz bunu mazide denedik,
çalıştı. Bakın, böyle bir şey
yaptığınız takdirde ne olur: Bir kere, böyle tek kalemde
kesme olayının getirdiği çarpıklıkları
önlersiniz. İkincisi, daha sağlıklı bir bütçe yapma
imkânınız olur. Üçüncüsü, burada IMF edebiyatı yapacak
değilim ama IMF tarafını da tatmin edersiniz çünkü onların
en büyük korkusu 29 Mart dolayısıyla popülist politikalar izler mi
bu Hükûmet? Bütçe zıvanadan çıkar mı? korkusudur, böylece bu
korku geçer. Ondan sonra, hiçbir şeyden de kesinti yapmamış
olursunuz çünkü 2008 bütçesi yürümeye devam eder, hiçbir kesinti
yapmamış olursunuz, memur maaşları dışında
bütçeniz de ciddi ölçüde küçülmüş olur. Onun dışında, 1
Marttan itibaren hem de 2008 yılı geride kalmış olur,
Amerikada, Avrupada, dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli
finans kurumlarının, şirketlerin bütçeleri vesaire ortaya
çıkmış olur. Ondan sonra kalkarız 1 Marttan itibaren
doğru dürüst bir bütçemiz olur ve 2009u bununla çıkarırız.
Aksi takdirde, ben size söyleyeyim, bunu yapın veya yapmayın, zaten
bu Hükûmet, ocak, değilse şubat, değilse nisan ayında bizim
önümüze yeni bir revizyon bütçesi getirmek, yani ek bütçe getirmek durumunda
kalacaktır. Gelin, bunu üç ay geciktirmeyelim, geçici bütçe yapma işi
üç dört maddelik bir iştir ve iki günlük bir iştir. Bunu
yılbaşından önce tamamlarız, hepimiz rahat içinde evimize
gider, 1 Nisandan itibaren de krizi göğüsleyecek bir bütçeyle bu işin
içinden çıkarız.
Benim
söyleyeceğim budur, ister itibara alınır ister alınmaz ama
ben kendim ve grubum adına, grubumun da müsaadesiyle bu tarihî görevi
yerine getirmek istedim. Hepinize saygılar sunuyorum, iyi geceler, iyi
yıllar diliyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kumcuoğlu.
Son olarak
şahsı adına Mehmet Emin Ekmen, Batman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ekmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Son konuşmacı olmanın
verdiği zorluk duygusu içerisinde iki hayırlı olsun
dileğimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 2009 bütçesi, Avrupa Birliği Maastricht Kriterlerini
yakalayan, yer yer daha ileri hedefleri ortaya koyan, bütçe
açığını neredeyse sıfırlayan, borç dengemizi
makul seviyelere çeken, dış ticaret temelli büyüme ile
uluslararası marka ve imajımızın oluşmasına
katkı sağlayan bir bütçedir. Özellikle eğitim, sağlık
ve sosyal harcamalar ile toplumun farklı kesimlerini gözeten, bu yönü ile
de sosyal devleti, sosyal adaleti hayata geçiren ve model üreten bu bütçenin
hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 2009 yılı, tıpkı bu bütçe gibi farklı
ve hayırlı birçok yeniliğe sahne olacaktır. Bu yeniliklerin
en önemlilerinden biri de TRTnin farklı dil ve lehçelerde yayın
yapması olacaktır. Dünden itibaren deneme yayınlarına
başlayan ve halkımızın deyişiyle Şeş TVnin
tüm Türkiyede bir heyecan dalgası yarattığını
gözlemlemek mümkündür. Bu yayın, şüphesiz devrim niteliğinde bir
yayındır. Bu yayın, Türkiyede devlet ve milletin
buluşmasını, birlik ve beraberliğin güçlenmesini,
kardeşlik ve eşitlik duygusunun bireylerde zirveye
ulaşmasını sağlayacak bir yayındır. Kürtçe yayın,
bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan Anadolu ve Mezopotamya
medeniyetlerinin oluşumuna diğer milletlerle birlikte katkı
yapan Kürtlerin dil, kültür ve örflerini izleme, yaşatma ve tüm dünyaya
gösterme imkânı sağlayacaktır.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Bunu dinledik kulaklarımızla, oradan söylediler.
MEHMET EMİN
EKMEN (Devamla) Kürtçe TV bir haktır, lütuf değildir. Her etnik
unsurun kendi dilini yaşama ve yaşatma hakkına sahip
olduğuna inanan bu Hükûmet, sadece Kürtlere değil Türkiyede
yaşayan tüm etnik gruplara bu hakkı vererek önemli bir tabuyu
yıkmıştır.
RECEP TANER
(Aydın) Bütçeyle ne alakası var?
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Bütçeyle ne ilgisi var?
MEHMET EMİN
EKMEN (Devamla) Şeş TV, Hükûmetimizin farklılıkları
zenginlik gören demokrasi ve insan hakları eksenli
anlayışının bir yansımasıdır. Bu yayın,
hükûmetlerimizin altı yıl boyunca toplumun tüm kesimlerini
kucaklayan, hangi etnik, dinî kökenden gelirse gelsin
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Bütçe üzerine konuş, bütçe!
MEHMET EMİN
EKMEN (Devamla)
tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını
eşit ve onurlu vatandaş olarak gören uygulamalarının önemli
bir halkası olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bilinmelidir ki bu ve benzeri uygulamalar, Türkiye
Cumhuriyetinde vatandaşlarımızın aidiyet duygusunu
güçlendirerek iç gerilimlerini aşmış bir ülke olarak bizi lider
devletler ligine taşıyacaktır. Bölünme korkusuyla verilmeyen
haklar sadece toplumsal ayrışmaları derinleştirir,
geleceğimize bir katkı yapmaz.
Ben
birliğimize, kardeşliğimize büyük katkı sağlayacak bu
yayının ve yeni yılın milletimize hayırlı
olmasını diliyor, herkese hayırlı geceler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ekmen.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, kanun tasarısının tümü
açık oylamaya tabidir. Açık oylama yarınki birleşimde son
konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Şimdi 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza arz
edeceğim:
2007 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU
TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2007 yılı bütçe giderleri toplamı
200.206.449.414,00 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2007 yılı
bütçe giderleri toplamı 12.661.479.001,26 Yeni Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2007 yılı bütçe giderleri toplamı 1.473.982.406,01 Yeni Türk
Lirası,
olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 1inci maddeyi daha evvel kabul edilen cetvellerle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği üzere 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2007 yılı bütçe gelirleri toplamı
185.715.244.477,55 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2007 yılı
bütçe gelirleri toplamı 13.043.253.100,84 Yeni Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2007 yılı bütçe gelirleri toplamı 1.585.185.634,47 Yeni Türk
Lirası,
olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
Şimdi (B) cetvelinin genel toplamlarını okutup
oylarınıza sunacağım.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B - CETVELİ
Bütçe
Tahmini 2007
Yılı Net Tahsilâtı
YTL YTL
GENEL TOPLAM: 200.131.515.000,00 185.715.244.477,55
RED VE İADELER ( - ):
15.889.000.000,00
184.242.515.000,00 185.715.244.477,55
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi (B)
işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde (B) işaretli cetvelle birlikte
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 1
inci maddede yazılı bütçe giderleri ile 2 nci maddede
yazılı bütçe gelirleri toplamı arasında, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2007 yılında 14.491.204.936,45 Yeni Türk Lirası
bütçe gider fazlası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2007
yılında 381.774.099,58 Yeni Türk Lirası bütçe gelir
fazlası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2007 yılında 111.203.228,46 Yeni Türk Lirası bütçe gelir
fazlası,
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Nazım gelir
ve gider
MADDE 4- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gider ve gelir cetvellerinde gösterildiği
üzere 2007 yılında 385.849.604,69 Yeni Türk Lirası nazım
gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar gider gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Tamamlayıcı
ödenek
MADDE 5- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, kamu
idarelerinin 2007 yılında ödenek üstü giderlerini
karşılamak için 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
için toplam 5.100.135.217,15 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için toplam
4.755.805,44 Yeni Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar için
toplam 23.963.990,00 Yeni Türk Lirası,
tamamlayıcı
ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 6- (1)
Merkezi Yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin toplam 114.525.923,87 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam 9.989.787,07
Yeni Türk Lirası,
2007
yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla bir sonraki yıla
devrine izin verilen ödeneği ertesi yıla devredilmiştir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
İptal edilen
ödenek
MADDE 7- (1)
Merkezi Yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 2007
yılı içinde kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel
ödenekler dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı
Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin toplam 13.870.171.925,09 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam
2.099.931.183,91 Yeni Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
toplam 220.312.502,85 Yeni Türk Lirası,
ödeneği iptal edilmiştir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci maddeyi
okutuyorum:
Devlet
borçları
MADDE 8- (1)
Devlet borçlarına ilişkin cetvellerde gösterildiği üzere 2007
yılı sonu itibariyle;
a)
6.134.000.001,04 Yeni Türk Lirası kısa vadeli Devlet iç borcu ve
249.175.982.305,36 Yeni Türk Lirası orta ve uzun vadeli Devlet iç borcu olmak
üzere, toplam 255.309.982.306,40 Yeni Türk Lirası Devlet iç borcu,
b)
78.569.590.754,59 Yeni Türk Lirası Devlet dış borcu,
c)
9.831.562.987,21 Yeni Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 10u
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylama yarınki birleşimde son
konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Böylece, 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddeleri kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, programa göre, bütçenin tümü üzerindeki son konuşmalar ve
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007
yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
açık oylamalarını yapmak için, 27 Aralık 2008 Cumartesi
günü saat 10.00da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum;
katkılarınız için hepinize teşekkür ediyorum; sizlerin ve
bizi izleyen aziz milletimizin yeni yılını kutluyor,
hayırlar getirmesini diliyor, hepinize hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 23.07