DÖNEM: 23 CİLT: 37
YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
42nci
Birleşim
8 Ocak 2009 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara
Milletvekili Zeynep Dağının, Nazım Hikmet Ranın Türk
vatandaşlığına geri dönmesine imkân veren Bakanlar Kurulu
kararına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankarada doğal gaz zehirlenmesi
sonucu yaşamını yitiren 7 gencimize ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, İzmirin çevre ve su sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Çamlı Barajıyla ilgili
açıklaması
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Meral Akşenerin, tüm milletvekillerinin İç
Tüzükün ve Anayasanın koyduğu kurallara uymak zorunda olduğuna,
kendisinin de Riyasette olduğu zaman son derece adil ve tarafsız
olmaya gayret ettiğine; milletvekillerinin nezaket kuralları
dışına çıkmadan, iyi niyetle görüşmeleri sürdürmesi
gerektiğine ilişkin konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 19 milletvekilinin, Bandırma
açıklarında batan gemi olayının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/297)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 23 milletvekilinin, öğretmen
atamalarındaki haksızlık ve usülsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/298)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 24 milletvekilinin, Maraş
olaylarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/299)
B) Tezkereler
1.- Başbakan
Recep Tayyip Erdoğanın, Hindistana yaptığı resmî
ziyarete iştirak eden milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/653)
2.- Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın, İngiltereye
yaptığı resmî ziyarete iştirak eden milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/654)
3.- Başbakan
Recep Tayyip Erdoğanın, Amerika Birleşik Devletlerine
yaptığı resmî ziyarete iştirak eden milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/655)
4.- Başbakan
Recep Tayyip Erdoğanın, İsviçreye yaptığı resmî
ziyarete iştirak eden milletvekiline ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/656)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Tapu Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/526) (S. Sayısı: 218)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, çok ortaklı
şirketlerin oluşturdukları mağduriyetlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/4760) (Ek Cevap)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, turunçgillere ihracatta teşvik primi
verilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin cevabı (7/4914)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, cezaevlerindeki hukuk dışı ve
keyfi uygulama iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/5371)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, ticaretteki olumsuz gelişmelere ve
krize karşı alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/5839)
5.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, sanayi ve ticaretteki gelişmelere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/5841)
6.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankaradaki istihdama ve işsizlik
sorununa ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/5849)
7.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, ödenek üstü harcamalara ve menkul varlıklar
hesabına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/5902)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik krize yönelik tedbirlere ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/5928)
9.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, soru önergelerine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı
(7/5965)
10.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, TOKİnin
Diyarbakırdaki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/6009)
11.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, İstanbul-Hadımköydeki arsa spekülasyonu
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/6015)
12.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
yetkilileriyle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/6029)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, SGKnın Kütahya
teşkilatındaki yetersizliklere ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/6051)
14.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, kadına
yönelik şiddetle mücadeleye ve bir sığınağın
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/6188)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00te açılarak beş oturum
yaptı.
Kars Milletvekili Zeki Karabayır, Sarıkamış
Harekâtının 94üncü yıl dönümüne,
İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Osmaniyenin
düşman işgalinden kurtuluş gününe, İsrailin Filistine
yaptığı saldırıyı kınadığına
ve Milliyetçi Hareket Partisinin, Meclis çalışmalarına muhalefet
olarak verdiği yapıcı katkıyı bundan sonra da devam
ettireceğine,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Adana Milletvekili Kürşat Atılgan, Osmaniyenin
düşman işgalinden kurtuluşuyla ilgili bir açıklamada
bulundu.
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1020, 6/1101),
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun (6/1116),
Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldığına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların
geri verildiği bildirildi.
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20
milletvekilinin, taksici esnafının sorunlarının (10/294),
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 19 milletvekilinin,
sendikal örgütlenmedeki sorunların (10/295),
Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 milletvekilinin, kara
mayınları konusunun (10/296),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın, Suriyeye,
Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun,
Almanyaya,
Sağlık Bakanı Recep Akdağın,
Bosna-Herseke,
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin, Polonyaya,
Yaptıkları resmî ziyarete iştirak eden
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının;
1inci sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96)
görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
2nci sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/537) (S.
Sayısı: 236) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam, Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın, sözlerini
çarpıttığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.
8 Ocak 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime 20.00de son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Harun TÜFEKCİ Fatma
SALMAN KOTAN
Konya Ağrı
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yaşar TÜZÜN
Bilecik
Kâtip
Üye
No.: 45
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Ocak 2009 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 19 Milletvekilinin, Bandırma
açıklarında batan gemi olayının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/297)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.12.2008)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 23 Milletvekilinin, öğretmen
atamalarındaki haksızlık ve usülsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/298) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.12.2008)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 24 Milletvekilinin, Maraş
olaylarının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/299) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.12.2008)
8 Ocak 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42nci
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Nazım Hikmet Ranın
Türk vatandaşlığına geri dönmesine imkân veren Bakanlar
Kurulu kararı üzerine söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Zeynep
Dağıya aittir.
Buyurun Sayın Dağı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Zeynep
Dağının, Nazım Hikmet Ranın Türk
vatandaşlığına geri dönmesine imkân veren Bakanlar Kurulu
kararına ilişkin gündem dışı konuşması
ZEYNEP DAĞI (Ankara) Büyük Türk şairi Nazım
Hikmetin elli sekiz yıl sonra yeniden Türk
vatandaşlığına kabul edilmesi vesilesiyle söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlar Kurulunun almış olduğu bu karar,
Nazımı ideolojinin zincirlerinden kurtararak
özgürleştirilmesine, Anadolunun bütününe ve zenginliğine dâhil
edilmesine de imkân tanıması açısından oldukça
sevindiricidir.
1902 yılında doğan Nazım, Osmanlı ve
cumhuriyet kültürünün de önemli bir sentezidir. Nazımın
devraldığı emperyal miras ve sonradan benimsediği enternasyonal
sosyalist kimlik onu besleyen ana kaynaklardandır.
Nazım ile birlikte gerçekte bu ülkenin siyasal tarihindeki
sancılarına, soğuk savaş siyasetinin ideolojik
kurbanlarına, ideolojik kıskacına tanıklık etmek de
mümkün. Nazım özelinde sistemle ters düşen insanların
acısını ve bu ülkenin yakın tarihine damgasını
vuran sorunlu devlet-toplum-birey ilişkisini de görmek mümkün.
Türkiye'nin yirminci yüzyılda yetiştirdiği en
önemli global şahsiyetlerden olan Nazım sisteme ters düşerek,
vatan hainliği de dâhil olmak üzere, pek çok suçlamayı hiç hak
etmediği hâlde taşımak zorunda kaldı. Vatan hainliği
damgasının ağırlığını memleketine olan
hasretiyle dindirmeye çalıştı. Orta Asyadan gelip Akdenize bir
kısrak başı gibi uzanan memleket Nazımın dizelerinde
ete ve kemiğe büründü. Karşı kıyıdan, Varnadan Memleket,
memleket diye seslenişi, o ulaşıldıkça ulaşılmaz
olan hasreti muhalif olmanın somut diyetiydi aslında. Nazım
memleketinin artık kendisine bir yıldızlar kadar uzak
olduğunu bilerek, muhalif kimliğini ölünceye kadar
taşıdı.
Mademki bu kerre mağlubuz
Netsek, neylesek zaid
Mademki bu fetva bize ait
Verin ki basak bağrımıza mührümüzü.
Nazım Şeyh Bedreddin Destanındaki bu dizelerle
aydının muhalif kimliğine de vurgu yapar ve gerektiğinde
mağlubiyetini de öne çıkarır. Onun için gerçek yenilgi
aydının muhalif kimliğini terk etmesidir, yoksa sistem
tarafından yenik gözükmesi değil.
Vasiyetinde dile getirdiği, öldüğünde Anadolusuna
kavuşma özlemi ise hâlâ devam ediyor. Mezarlar gelmeli mi ya da ne zaman
gelmeli bu da bir başka tartışma konusu aslında. Muhalif
kimliklerinden ötürü,
düşüncelerinden ötürü memleketlerinden koparılan, gurbete
müebbeten mahkûm edilen insanların acılarını dindirecek
olan bedenlerinin geri dönüşümüdür. Nazım özelinde, sürgünlerimizin
mezarlarını ülkemize getirmek ancak bu ülke her kesimden
insanıyla barıştığında anlamlı
olacaktır. Diğer türlü, o mezarlar dışarıda
otoriteryenizme kafa tutan sembollerimiz olarak kalmaya devam etmeli bence. Pek
çok uygarlığa ev sahipliği yapmış ve Ne olursan ol
yine gel. diyen Mevlevi geleneğinden beslenmiş bu toprakların
kendi insanını ve farklılıklarını
kucakladığında gerçekleşmeli bu düş.
Son olarak bir yanılgının da önüne geçmek
gerektiğine inanıyorum. Biz Bakanlar Kurulu kararı ile
Nazıma iadeyi itibar kazandırmadık, onun ulusal ve uluslararası
ölçekteki itibarı zaten tartışılmaz bir gerçekliktir ama
biz bu kararla demokrasimize iadeyi itibar kazandırmaya devam ediyoruz.
Devlet ile vatandaşını barıştıran TRT 6, TRT
Şeş gibi, Alevi vatandaşlarımızı kucaklama
açılımlarına, demokrasilerimizin
sağlamlaştırılması yönünde iadeyi itibara da devam
edeceğiz.
Nazımın bu topraklara ve güneşine olan özlemine,
oğlunun adı Memetle birlikte bu toprağın bütün
insanlarını kucaklayan yüreğine bugün de ihtiyacımız
var. Nazım ve Nazım gibi yaşayan veya yaşamayan tüm
sürgünlerimiz bu topraklara ve Memetlerine seslenmeye devam ediyor. Bu
seslenişte, kimse düşüncelerinden dolayı topraklarından
koparılmasın isteniyor.
Yaşadığı tüm acılara rağmen bu
özgürlük ve aşk sevdalısı adamın dizelerinde öne
çıkardığı iyimserlik gibi, Güzel günler göreceğiz.
ve ben bu, güzel günler göreceğiz umudunu taşıyarak hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dağı.
Gündem dışı ikinci söz Ankarada doğal gaz
zehirlenmesi sonucu yaşamını yitiren 7 gencimizle ilgili söz
isteyen Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateşe aittir.
Buyurun Sayın Ateş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, Ankarada doğal gaz zehirlenmesi sonucu
yaşamını yitiren 7 gencimize ilişkin gündem
dışı konuşması
YILMAZ ATEŞ (Ankara) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bütün Türkiye, Filistinde İsrail
bombaları altında can veren Müslüman kardeşlerimizin
dramıyla yeni yıla girerken, biz Ankaralılar da Çankayada 7
üniversite öğrencisinin gaz zehirlenmesinin acısıyla girdik; biz
Ankaralılar ve bütün Türkiye çifte bir acıyla yeni bir yıla
girdik. Başta, hayatını kaybeden bu öğrencilerimize
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine de başsağlığı
diliyorum.
Sayın milletvekilleri, bu olayı duyar duymaz olay yerine
gittim. Savcıdan önce olay yerine intikal ettiğimde gördüğüm
manzara içler acısıydı. Orada gerek Başkent Gaz
yetkililerinden gerekse Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkililerinden
aldığım bilgiye göre, ihbar yapılmış saat
04.30da, emniyet görevlileri ve gaz yetkilileri saat 05.00te gelmişler,
ilk müdahale saat 05.09da yapılmış, o gaz yetkilileri gelmişler,
sadece o dairenin gazını kesmişler, diğer apartman
dairelerine hiç dokunmadan o olay yerini terk etmişler. Hatta bizzat
yaşayanların bana anlattığına göre, sağlık
görevlileri uyarılmış, Bu alt dairelerde de var, bunlara da
bakılsın. denmiş, Ya bir gidelim, sonra başka ekip de
onlara bakar. denmiş; Başkent Gaz yetkililerine o hastaneye
kaldırılan ailenin çocuğu Ya alt dairelerde de insanlar var,
onlara da bakalım. dediğinde, Yarın gelen ekip de onlara da
bakar denmiş ve Genel Müdür, her ne hikmetse...
Değerli arkadaşlar, bu ihmalkârlık sonucu bu 7 tane
gencimiz hayatını kaybetti. Yine yetkililerden aldığım
bilgiye göre, eğer saat 05.09da buna müdahale edilmiş olsaydı
bu gençlerimizin kurtulacağı yönündedir çünkü ölüm olayının
takriben saat 06.30 dolaylarında gerçekleştiğidir.
Şimdi, Genel Müdür bu görev ihmali üzerine
yaptığı basın toplantısında bu öğrencilere
iftira etmiştir, Yarı bellerine kadar çıplaktılar.
iftirasını atmıştır; bu, görev ihmali nedeniyle o
ailelerin ve vicdan sahibi her vatandaşımızın
vicdanını yeniden kanatmıştır.
İstifa gerekçesi de çok ilginç, istifa gerekçesi Efendim,
ben Sayın Belediye Başkanını korumak için, ona
uzanmasın diye istifa ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bunlar bizim çocuklarımız da
olabilirdi. İstifa, sorumluluğu olan, ihmali olan herkesten hesap
sorulmasına engel bir durum değildir. Bunun hesabının
mutlaka sorulması gerekir.
Değerli arkadaşlar, Genel Müdür Türkiye kamuoyunu da
yanıltmıştır. Önce demiştir ki: Bütün binanın
gazı kesilmiştir. Ama iki gün sonra, bütün binanın
gazının kesilmediğinin belgelerini Sabah gazetesi kendi
sayfalarında, Türkiye baskısında yer verdi.
Yine, Sayın Genel Müdür Belediye Başkanını
koruyorum. diyor. Hangi Belediye Başkanını koruyor değerli
arkadaşlar? Son yirmi yılda Ankarada doğal gaz zehirlenmesinden
20 tane vatandaşımız hayatını kaybetmiş, sanki bu
yetmiyor gibi Belediye Başkanı, doğal gaz boru
hattının üzerinde, 70 metrede olan güvenlik şeridini 20 metreye
indirmiştir, o doğal gaz borusunun üzerine 70 bin metrekare kapalı
alanı olan bir iş merkezini kurmuştur. Şimdi, bu Belediye
Başkanı korunuyor. Bu Belediye Başkanı başka ne
yapıyor?
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin
kapatılma davası Anayasa Mahkemesinde görüşülürken, yine bu
Belediye Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanının
damadına çok kıyak bir ihale vererek ihya etmiştir. Bununla
yetinmemiştir, yine Anayasa Mahkemesi üyelerinden birinin çocuğuna 30
trilyonluk bir ihale vererek davayı etkileme yoluna gitmiştir.
Tabii, bütün bu Belediye Başkanı ve sorumsuz
yetkililerin tavrı kadar üzücü olan bir başka nokta da iktidar
partisinin tavrıdır. İktidar partisinin Ankarada 15 tane
milletvekili vardır, o cenaze törenine bir tek kişi
adımını atmamıştır. Bu ülkenin
Başbakanı vardır, bakanı vardır, belediye
başkanı vardır, bir tanesi başsağlığı
dileğinde dahi bulunmamıştır. Bununla şu mu denilmek
isteniyor: Yılbaşını kutlayan herkesin sonu böyledir, biz
de bunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) Biz de buna seyirci mi
kalırız. denmek istenmiştir?
Böyle bir vicdan sahibi olunabilir mi? Yetkili, Türkiye Cumhuriyetini
yöneten iktidarın bu 7 gencin ailesine bir
başsağlığı dileme nezaketi yok mudur? Bu
vicdanlarınızı sızlatmıyor mu değerli
arkadaşlarım?
RECEP KORAL (İstanbul) Bu nasıl bir mantık ya!
YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, o
nedenle, bu gençlerin ölümünde ihmali olan herkesin üzerine gidip hesap sormak
bizden önce iktidar partisine düşer. Bu sorumluluğunuzu yerine
getirmenizi diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, son saniyemi de şöyle
değerlendirmek istiyorum:
İsrailin o Müslüman Filistinlilerin katliamına vize veren
iktidar demokratik yöntemlerle geldi. Yolsuzluğa, işsizliğe,
hırsızlığa batan iktidarını faşist
yöntemlerle sürdürerek, Türkiye Cumhuriyetinin
bağımsızlığı, ulusal bütünlüğü için
çalışan, ömrünü veren insanları da Gazze katliamı gibi
tutuklatmıştır; bunu da kınıyorum bu kürsüde.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ateş.
Gündem dışı üçüncü söz İzmirin çevre ve su
sorunlarıyla ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kamil
Erdal Sipahiye aittir.
Buyurun Sayın Sipahi.
Süreniz beş dakika.
3.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahinin, İzmirin çevre ve su sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, on üç gündür Gazze Şeridinde masum
insanlara, Filistinli kardeşlerimize karşı, kadın, çocuk,
hedef gözetmeden yaşanan insanlık dramını, katliam ve facia
boyutlarına varan hayâsızca saldırıları nefretle
kınıyorum. İstanbulda, Diyarbakırda toplanan on binlerin
başlatıp Türk milletinin ortak üzüntü, öfke ve nefretine dönüşen
davranışlarının ciddiye alınmasını ve
Hükûmetimizin sıradan sözler yerine daha ciddi tepki ve eylemlere
başvurmasını bekliyoruz. Bizler Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının kapılarda bekletilmesini hazmedemiyoruz ve
aşiretler seviyesine indirgenen dış politikamızın
artık kendine gelmesini ve bir ağırlık
kazanmasını diliyoruz.
Çevre konusuna İzmir Kozak Yaylası ile
başlayacağım. Sayın Bakanımız da buradalar, ben
Kozak Yaylası ile ilgili olarak Sayın Bakana bir yazılı
soru önergesi vermiştim. Ancak, sanıyorum cevap gözlerinden
kaçtı. Sorulan hiçbir soruya cevap verilmediği gibi, Orman Kanununun
numarası veya ÇED raporunun nasıl alındığı gibi
konuyla ilgisiz cevaplar maalesef Bakanlığımıza
yakışmamıştır.
İzmir Bergama İlçesi sınırları içerisinde
bulunan Kozak Yaylası, 66.500 dekarlık bir alanda Türkiyenin çam
ağacı potansiyelinin yüzde 27sini, çam fıstığı
üretiminin ise yüzde 77sini sağlamaktadır. Bu bölgedeki 17 köyde
yaşayan on bin civarındaki insanımızın hemen tek geçim
kaynağı çam fıstığıdır. Yıllık
üretim 50-60 milyon dolarlık bir ekonomik değer olup, bunun 35-40
milyon doları ihracat kalemidir.
Ayrıca, yöre bir doğal hazine ve turizm merkezi
durumundadır. Yöre halkı elde ettikleri gelirle devlete yük olmak bir
yana bu bölgedeki tüm devlet kuruluş ve tesislerine destek
olmaktadır.
Kozak Yaylasındaki mevcut altın arama işletme
tesisi yeteri kadar tepki çekerken, şimdi yeni altın arama
ruhsatlarıyla daha büyük bir tehlike altına itilmektedir; örnek Madra
Dağı.
Bu yöredeki madencilik faaliyetlerinin devamı hâlinde çam
ağaçlarının yer altı sularından
yararlanamayacağı ve ekosistemin tümüyle zarar göreceği yönünde
bilimsel çalışmalar mevcuttur. Ayrıca, su havzaları da
zarar görecektir. Yöre halkı tepkilidir. Sadece ekonomik geleceğinden
değil, bu doğal cennetin geleceğinden de endişelidir.
Yörenin başka bir ile, Balıkesire bağlanması dâhil çare
aramaktadırlar. Bölgede yöre milletvekili bir Sayın Bakan ve
diğer yetkililer tarafından toplantılar
yapıldığı ve yöre halkının sorunlarının
dinlendiği malumlarımızdır ancak bu toplantılardan
somut bir sonuç çıkmadığı gibi somut bir vaatte de
bulunulmamıştır. Yöre halkı bu konuda Hükûmetten öylesine
ümit kesmişlerdir ki Temmuz 2008 başında yöredeki on iki köyün
kadınları konuyu Allaha havale edip hatim indirmek durumunda
kalmışlar, ertesi gün de merkez camisinde altın
madenciliğine karşı mevlit okutma umutsuzluğuna
düşmüşlerdir
Bir yetkilinin yöredeki Kaplan köyünde Altın madeninden 20
milyon dolar kazanacaksınız. şeklindeki ifadesi ise Tercih
halktan mı yoksa vahşi sermayeden mi? sorusunun acı bir
ifadesidir. Her yıl 50-60 milyon dolar gelir getiren bir doğa ve 10
bin insan yerine bir defalığına 20 milyon dolar teklif edilmesi
yetkililerin yetkilerini ve tercihlerini kimden yana
kullandıklarının vahim bir ifadesidir.
Geçen ay bölgede, Ovacık köyünde yapılan bir ÇED
toplantısında yöre halkı ve TEMA temsilcileri altın
şirketinin adamlarınca hakaret ve saldırılara
uğramışlardır. 14 Ocakta yani sekiz on gün sonra yine
Ovacık köyünde yeni bir ÇED toplantısı yapılacaktır.
Bu toplantıdan çevre halkı tedirgindir, can güvenlikleri dâhil tehdit
ve baskılara maruz kalacaklarından endişelidir. Sayın
Bakan, bu konuda size uyarıda bulunuyorum: Bu toplantıyı
güvenliğin sağlanabileceği bir yere, örneğin Bergama ilçe
merkezine alın, aksi hâlde çıkacak olaylardan siz sorumlu olursunuz.
Diğer taraftan Danıştay 6. Dairesi Ovacık
altın madeniyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Bu
durumda madenin 29 Ocak 2009 tarihine kadar kapatılması
gerekmektedir. Maden şirketi ise bu kararı ciddiye almamakta, tam
aksine, kapasite artırım çalışmaları yapmaktadır.
Bu konuyu bilgilerinize sunuyor ve Danıştay kararının bir
hukuk devleti olarak uygulanmasını bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Sayın Bakan,
bir yanda 10 bin bölge insanı, bir doğal hazine ve Danıştay
kararı, öte yanda maden şirketinin menfaati; sizden tercihinizi
doğru yönde kullanmanızı bekliyoruz.
Diğer konulara gelince: Kuzeyde Bergama, Kınık
ovalarını sulayacak Yortanlı Barajı bitti ancak
Havzasında tarihî bir şehir vardır. diye su verilemiyor. Bir
bakanlık Böyle bir tarihî şehir var. diyor, öbür bakanlık
Yok. diyor; Kınıklılar, Bergama Ovası ise su bekliyor.
Gediz Nehri Menemen Ovasına mikrop, hastalık ve pislik
taşımakta, yetkililer toplantı üzerine toplantı
yapıyorlar; Menemen ise temiz su bekliyor ve pislikten kurtulmayı
bekliyor. İzmirde ciddi su sıkıntısı gündemde,
yağacak her damla yağmurun tutulması gerekli, Çamlı
Barajı yağmur suyunu tutsun diye İzmirli bekliyor, En az 50 bin
kişiye su sağlansın. diyor; Bakanlık bu baraj
havzasına altın ruhsatı veriyor, Gördes Barajını
bahane olarak öne sürüyor. Küçük Menderes havzası insanları su
beklemekte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, İzmir çiftçisi Kuraklık var, mecburen
yer altı suyunu kullanamıyorum, zor durumdayım. diyor; Hükûmet
Bu suyun elektrik borcunu ödeyemedin, elektrik ve suyunu kestim. diyor.
Örnek: Bayındır ilçesinin 1.800 nüfuslu Pınarlı köyü
bayramı susuz ve elektriksiz geçirmiştir.
Sözlerime son veriyor, İzmirliler adına Sayın
Bakandan somut cevaplar bekliyoruz.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
Hükûmet adına Çevre Bakanı Sayın Veysel
Eroğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, Milliyetçi Hareket Partisi İzmir Milletvekili Sayın
Kamil Erdal Sipahi Beyefendinin İzmir ilinin gerek maden gerek su ve
diğer, Gediz Nehrinin kirlenmesiyle alakalı yaptığı
gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, evvela şunu ifade edeyim: Çevre ve Orman
Bakanlığı maden ruhsatı veren bir kurum değildir.
Bilindiği üzere, bu Meclisten çıkarılan Maden Kanununa göre
yani yüce Meclisin çıkardığı Maden Kanununa göre
işlem yapılmaktadır. Özellikle eğer maden sahası
ormanlık bir alansa, üzerinde orman varlığı varsa bu
takdirde maden ruhsatına istinaden Bakanlığımıza
müracaat etmekte, Orman Genel Müdürlüğü tarafından yörede incelemeler
yapılmakta, evvela herhangi bir mahzur olup olmadığı -su
kaynakları açısından, orman varlığı
açısından- incelenmekte, daha sonra, bütün bunlar tamamlandıktan
sonra ÇED yani çevre etkileri değerlendirmesi çalışması
yapmak üzere ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğüne gönderilmektedir. Yani
burada da bütün kurumların görüşleri alınmak suretiyle,
aynı zamanda bölgede toplantılar yapılmak suretiyle böyle bir
faaliyete izin verilip verilemeyeceği tespit edilmektedir. Yani buna ben
karar vermiyorum, tamamen, gerek mahallî idareler gerek devlete ait birimlerin
görüşleri alınarak buna göre izin veriliyor. Bunu özellikle, hassaten
belirtmek istiyorum.
Kaldı ki ben şahsen vahşi madenciliğe
karşıyım. Ama sağlıklı bir şekilde
madencilik yapılacaksa, çevreyle ilgili, uyumlu, çevreyi kirletmeden,
tahrip etmeden madencilik yapılacaksa bu madenciliğin desteklenmesi
gerektiği kanaatindeyim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) O sizin kanaatiniz, yapıyorlar
mı?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Çevreye saygı
duyuyorlar mı?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
Dolayısıyla burada dikkat çekici bir çizgi var. Vahşi
madenciliğe hayır, fakat çevreyle uyumlu madenciliğe evet
diyorum. Dolayısıyla, özellikle şunu ifade edeyim: Malum
olduğu üzere biz, 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren bütün -tebliğ
yayınlamak suretiyle- madencilere şu talimatı verdik: Bundan
sonra her türlü müracaatta, eğer orman sahasıysa -bundan sonra
yapılacak- maden çıkarıldıktan sonra rehabilitasyonla
ilgili uygulama projelerini bize gösterecek, tasdik edilecek ondan sonra izin
verilecek şeklinde bir tamim yayınladık, bir genelge
yayınladık. İnanır mısınız, o tarihten sonra
madenciler de kendi aralarında toplanarak Bundan sonra rehabilitasyon
olmadan, rehabilitasyon planları, ıslah planları
hazırlanmadan madencilik yapılamaz. diye karar aldılar ve
birlikte mutabakata vardık, buna göre işlem yapılıyor, onu
özellikle belirtmek isterim.
Altın madenine gelince: Tabii, yörede toplantılar
yapılıyor. Ama Sayın Milletvekilimizin dediği gibi
eğer bir baskı, vesaire varsa onu da ben dikkate alacağım.
Burada tavsiye ettiği başka herhangi bir husus varsa onları da
dikkate alacağım, takip edeceğim. Şu anda zaten o süreç işliyor,
henüz müsaade edilmiş değil, sadece müracaat edildi, ÇED süreci
işliyor. Onu özellikle belirtmek isterim.
Diğer bir husus da özellikle Ovacık altın madeni
aramasıyla alakalı Danıştayın bir kararı var.
Elbette Danıştay kararlarına uyacağız, onu özellikle
belirtmek istiyorum. Onunla ilgili karar geldi, bu konuda Danıştayın
kararı neyse ona uyacağımızı belirtmek istiyorum.
Yalnız Sayın Milletvekili, İzmirin su
meselesinden, Çamlı barajından bahsetti. Bakın, Çamlı
barajıyla ilgili konuyu ben defalarca belirttim burada. Çamlı
barajı konusunda yazımız da var, bakın kendisine de
verebilirim. Biz Çamlı barajının yapılmasına
karşı değiliz. Ancak daha önce İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanlığı İZSU Genel Müdürlüğü, Devlet
Su İşlerine müracaat ederek bu barajın kendileri tarafından
yapılmasını istemişti. Fakat zaman içinde, daha sonra bu
barajın yapımından vazgeçtiklerini ifade ettiler, tekrar talep
ettiler. Ancak biz bunu reddetmedik, dedik ki: Bunun planlaması çok eski,
dolayısıyla aradan geçen zaman zarfında iklim
değişikliği, küresel ısınma var. Bunu su
kaynakları açısından, Çamlı barajından alınacak
yıllık su miktarı açısından yeniden inceleyin,
planlama çalışmaları yapın, buna göre
değerlendirilecek. diye kendilerine de resmen bir yazıyla durumu
bildirdik, reddetmiş değiliz. Planlama çalışmaları
geldiği zaman değerlendirilecek, ona göre karar verilecektir.
Yalnız, özellikle şunu ifade etmek istiyorum:
Değerli milletvekilleri, İzmir de elbette çok önem verdiğimiz,
Egenin yıldızı bir şehir. Dolayısıyla, buradaki
vatandaşlarımızın susuzluk çekmesini istemiyoruz. Ancak bunun
akıllıca yönetilmesi ve gerçekten mahallî idareler, yani
Büyükşehir Belediyesi, İZSU, DSİ ve diğer, bakanlıkla
ilgili koordinasyon ve iş birliğiyle bu işin yürütülmesi
gerektiği kanaatindeyim. Şöyle ki: Bakın, ben İzmirle
ilgili su ihtiyaçlarını belirledim. Adrese dayalı nüfus
sayımına göre bunları belirledik. Hatta, bizim 2040
yılına kadar hazırladığımız İçme Suyu
Eylem Planı kitapçığında İzmirin su ihtiyaçları,
gelecekteki nüfusları, bunlar bire bir Bakanlığımız
tarafından belirlendi.
Çamlı barajının İzmir için yıllık
verim açısından fevkalade düşük bir baraj olduğu,
dolayısıyla bunun için köklü bir çözüm gayesiyle Gördes
Barajının yapılması gerektiği ve buradan yılda 59 milyon metreküp suyun verilmesi
gerektiği ortaya çıktı açık bir şekilde. Çünkü
Çamlı barajından alınacak su miktarı çok cüzi. Geçmiş
yıllarda yapılan planlamaya göre, kuraklığa göre,
yılda alınacak su miktarı da neredeyse yarı yarıya
azalmış; İzmirin birkaç günlük su ihtiyacını
karşılamaktan öteye geçmiyor. Ama barajın yapımı zaman
alacak, planlaması zaman alacak. Dolayısıyla, bunu dikkate
alarak, Sayın Başbakanımızın talimatıyla, 2011
yılında tamamlanacak olan Gördes Barajını, talimat verdik,
ilave ödenek gönderdik, gece gündüz çalışmak suretiyle 2008
yılı sonunda tamamladık. Hatta bu barajın
açılışı da 17 Ocak 2009 tarihinde Sayın
Başbakanımız tarafından İzmirde yapılacak.
Tabii, bu baraj hem içme suyu hem de sulama suyu maksatlı.
Esasen, isale hatlarının projesini İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanlığı yapacaktı. Bizden müsaade istedi
ve Devlet Su İşleriyle İZSU yani İzmir Su ve Kanalizasyon
İdaresi arasında yapılan bir protokol gereğince isale
hattı, yani Gördesten İzmire su getirecek olan isale
hattının projelerinin İZSU tarafından bir an önce
yapılması talebi uygun görüldü, yani bunu dahi uygun gördük. Ama
İZSU bu barajdan getirilecek olan boru hattının, yani isale
hattının projelerini hazırlamakta gecikti. Bunun üzerine geçen
yılın sonlarında Sayın İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı ve İZSU Genel Müdürü beni makamımda ziyaret
ettikleri zaman ben kendilerine aynen şunu söyledim: İzmir için ne
yapılması gerekiyorsa onu yapmaya hazırız. Yani, bunun için
gerekirse isale hattını biz yapalım, projeyi geciktirmeyin, bir
an önce tamamlayın diye kendilerine söyledim. Onlar da en azından
otuz dört kilometrelik bir boru hattı yapılırsa Gördesten bir
an önce mevcut isale hattına su bağlanabilir dediler. Bunun
yapımı konusunda yardım istediler. Hatta, ben bizzat DSİ
Genel Müdürüne talimat verdim, bu isale hattının projesinin bir an
önce tamamlatılması konusunda siz de gayret edin, ben de Bakan olarak
değil de bir teknisyen olarak, bir mühendis olarak yardım edeyim
dedim. Neticede proje takip edildi, birtakım eksiklikler var, herhâlde
proje bu ay içinde tamamlanacak isale hattı projesini kastediyorum- ve
neticede, hepimiz, bunun İZSU tarafından geciktirileceği
kanaatiyle Sayın Başbakanımızın talimatıyla,
isale hattının da Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından yapılması konusunda talimat verdim.
Esas itibarıyla İzmirin su meselesini çözecek olan
Gördes Barajıdır. Ayrıca Gördes Barajından başka
diğer barajların yapımı da söz konusudur Gördesle
bağlantılı. Bunların hepsinin planlaması
yapılmıştır, inşallah 2009 yılında Gördes
isale hattının hem platform inşaatına hem de isale
hattı inşaatına hızla başlanacak ve oradan yılda
59 milyon metreküp su İzmire verilecektir. Bu, gerçekten benim için de
büyük bir mutluluk kaynağıdır, çünkü iki yıl sonra bitecek
olan barajı iki yıl önce bitirmenin mutluluğunu
yaşıyorum.
Yani, biz, İzmir için yapılması gereken her
şeyi yapacağız, buna söz veriyorum. Biz, esasen, bu hizmetlerde
asla ve kata hiçbir şekilde parti ayırımı yapmıyoruz,
yapmamız da doğru değildir. Bu sudur, oradaki insanlar da bizim
insanlarımız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Karsa su vermişsek, Mardine
su vermişsek, Kızıltepeye su vermişsek, Mersine su
götürmüşsek isale hatlarıyla, elbette İzmire de elimizden gelen
her türlü desteği vereceğiz, onu özellikle vurgulamak istiyorum.
Bir diğer husus da
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Ankaraya Gerede suyunu
getirin. Ölüyoruz, ölüyoruz
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Onu da
getiririz merak etmeyin, onu da getiririz. Ankaranın suyunu da
konuşuruz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Başbakanın
ifadesi var
BAŞKAN Sayın Ergin, lütfen
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri, bir diğer husus da tabii,
İzmirdeki kirlilik. Gedizle alakalı.
GÜROL ERGİN (Muğla) Her işiniz takiye, her
işiniz takiye!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Özellikle
Sayın Milletvekilimiz Gedizle alakalı kirlilikten bahsetti. Gedizle
ilgili master plan öncelikli havza olarak ele alınmıştır.
Sadece Gedizde birkaç tane şehir veya ilçenin atık su arıtma
tesisinin yapılması değil, bütün havzanın ele alınmak
suretiyle master plan hazırlıkları yapılıyor.
Biliyorsunuz bununla ilgili atık su arıtma tesislerini yapmakla
mükellef belediyeler ama belediyeler bunu yapamaz diye netice olarak biz de
Bakanlık olarak maddi-manevi her türlü desteği verelim diye karar
aldık. Hatta atık su arıtma tesislerinin üçte 1i maliyetinin
Çevre ve Orman Bakanlığı kaynaklarından
sağlanması konusunu da ben İzmire gittiğimde ilan ettim.
Dolayısıyla belediyeler bir adım yaklaştığı
zaman biz de onu kucaklamaya hazırız. Ama Gedizle ilgili problemin
de zaten planlamamıza göre 2012 yılı sonuna kadar bütünüyle
çözüleceğini ben burada müjdelemek istiyorum.
Bu güzel duygularla hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum, teşekkürlerimi sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Sipahi, sisteme girmişsiniz
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Evet efendim.
BAŞKAN Önce ben sizi bir dinleyeyim, ondan sonra söz
vereceğim.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Bakan
bazı konulara cevap vermedi veya yanlış bir bilgilendirme var
herhâlde
BAŞKAN 60ncı maddeye göre söz istiyorsunuz. Ben size
pek kısa bir söz vereceğim, buyurun.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Bakanım, cevaplarınız için teşekkür ederim ancak bu
Çamlı barajı ile ilgili olarak İzmir Belediyesi projeden
vazgeçmemiştir, Ben yapamayacağım, bu bir DSİ projesidir,
o yapsın. demiştir.
İkincisi: 50 bin kişiye yetecek bir su projesini
küçümseyemezsiniz.
Üçüncüsü: Bu baraj havzasına altın ruhsatı
verilmesiyle ilgili olarak gerçekten net cevaba ihtiyacımız var.
Yortanlı Barajı konusuna ise hiç değinilmedi. Bu
konudaki sizin tavrınızı biliyorum ancak Bergama Ovası da
su beklemekte, Kınıklılar da sulama kanallarını
beklemekte.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bu konuyla ilgili bir
açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, tekrar Sayın Başkanımızı ve değerli
milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Milletvekilim, evvela Yortanlı ile ilgili sizlere
cevap vereyim: Yortanlı Barajı benden çok önce
başlamış ama çok cüzi ödenekler veriliyormuş, ben o
bölgedeki insanların su ihtiyacını bildiğim için
hızlandırdım. Ancak kazı yapılırken, baraj
inşaatına başlanırken
Orada Paşa Ilıcası
adıyla anılan bir kaplıca var. Bu kaplıcada tarihî eserler
olabilir diye Bergama Müze Müdürlüğü ile Devlet Su İşleri
arasında bir protokol imzalanmış ve kazı başkanı
olarak da bir yardımcı doçent eleman orada görevlendirilmiş.
Ancak 2005 yılına gelindiğinde, bu barajın niye
bitmediğini bizzat yerinde görerek, bir de arkeolojik kazıların
ne derece yavaş gittiğini görerek bunların
hızlandırılmasını ben rica ettim. Ama kazı
başkanı, sadece bu Paşa Ilıcasında kazı
yapılacağı yerde, bunu genişletti ve hatta orada, hiçbir
belge olmadığı hâlde, bakın, bunu ben her yerde açıkladım-
Allianoi adıyla tarihî bir kaplıca şehri bulduğunu iddia
etti. Ama ben bunun belgesini istedim. Tarihî kayıtlara baktık.
Hatta, TRTye belgesel hazırlatmış, TRTye yazı
yazdım, mademki bu belgesel, bu belgeselin de bana belgesini gönderin
diye. Hiçbir belge göndermediler.
Bakın, ben de yıllarca baraj inşaatında
bulunmuş, pek çok tesis açmış ve tarihî kazılarla yüz yüze
gelmiş bir kişiyim. Bizzat yerine giderek, orada geçmiş
dönemlerde
Evet, orada bir sıcak su var, Romalılar zamanında
bir tesis yapılmış fakat Bizanslılar zamanında bu
tesisler harap olmuş. Daha sonra Osmanlılar zamanında Paşa
Ilıcası adıyla orada, her yerde olan bir hamam inşa
edilmiş. Biz kazılara baktığımızda sadece orada
sütunlar çıktı, herhangi bir mahzur yok, kil altında kalmış
zaten onlar, dere yatağı içinde olduğu için kille örtülmüş
üzeri ve mille örtülmüş. Sadece, orada, adına peri kızı
dedikleri bir heykel çıktı, onu da belgeli olarak müze
müdürlüğüne teslim ettik. Bir de mozaik ortaya çıktı. Onun için
de dediler ki: Bu mozaikler her yerde bulunacak basit mozaikler.
İsterseniz kaldırın bunu da götürün dedik.
Kaplıcaya gelince, bu kaplıca, geçmişte bir
İzmir valisi tarafından restore edilmiş. Orada baktık,
mermerler, betonlar sonradan yapılmış zaten, hatta, o kadar
iptidai bir çatı yapılmış ki, dolayısıyla, bu
ılıca, herhangi bir özelliği yok. Koruma Kuruluna müracaat
ettik, ne istiyorsunuz dedik. Onlar da dediler ki: Bunun üzerini yeniden kille
örtelim, nasıl olsa barajın ömrü var. Bunlara karar veriyoruz.
Birkaç defa projeyi göndermemize rağmen, maalesef, Koruma Kurulu tam
olarak karar veremedi, projede tadilat istedi. Ne istiyorsa yapacağız
dedik; tarihî eserlere saygımız var, bunların
korunmasını istiyoruz. Neticede, tahmin ediyorum, Sayın Kültür
ve Turizm Bakanımızla da görüştük, o da konuyu takip ediyor,
muhtemelen ocak ayı sonunda veya şubat ayı sonunda karara
bağlanacak. Ne isterlerse biz onu yapacağız ve böylece orada su
tutmamız lazım. Bunu sizlere sunuyorum.
Diğer hususa gelince, Çamlı barajına gelince, evet,
geçmişte barajın yapılmasını istemiş, sonra
tarihleri var, ben size tarihlerini de ileteceğim- 1999 yılında
bu barajın kendileri tarafından yapılmasını
istemediklerini, DSİ tarafından yapılmasını talep
etmişler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade
ederseniz hemen özetleyeceğim.
Ancak DSİ de Bu barajın yeniden planlamasının
yapılması gerekiyor, çünkü, geçmişte, yılda alınacak
su miktarında büyük bir azalma var, dolayısıyla, bunun yerine,
Çağlayan ve bu Gördes Barajlarından alınması daha uygun
olur. diye yazı yazmış. Bunun üzerine Büyükşehir
Belediyesi tekrar yazı yazdı Biz bunu yapalım. diye, ÇEDe
müracaat etti. Biz de dedik ki, planlamasını yeniden yap, istiyorsan
Çamlı barajını yapabilirsin, çünkü altın madeni uzak koruma
alanında. Mevcut, Su Kirliliği Yönetmeliğine göre mutlak
kıyı veya yakın, kısa koruma alanında
olmadığı için herhangi bir mahzuru yok, Su Kirliliği
Kontrolü Yönetmeliğine göre buna cevaz verilebilir. O bakımdan,
altınla ilgili de müracaatlar çok önce yapıldığı için
durum bundan ibarettir.
Aynen ifade ediyorum: İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanlığı bu Çamlı barajını yapacaksa biz
hazırız, planlama çalışması için yazı
yazdık, bir sene oldu neredeyse, onu getirdiği zaman gerekli izinler
verilecektir.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Genç, sisteme girdiniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
Çamlı barajıyla ilgili bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, Çamlı Barajıyla ilgili açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, daha önce Tayyip Erdoğan
Beyin Ben Çamlı barajını yapayım ki İzmirliler suya
kavuşsun. İzmirdeki belediye, CHP bunun sayesinde itibar mı
kazansın? şeklinde basına intikal eden bir beyanatı var.
Ben o sırada İzmirde de bir toplantıya
katılmıştım, İzmir Belediye Başkanı
Sayın Aziz Beyle konuştum, dedi ki: Biz bu barajı kendimiz
yapmak istiyoruz fakat Hükûmet müsaade etmiyor.
Şimdi, Bakan burada yanlış bilgi veriyor. Varsa bu
konuda açık delilleri, getirsin Meclise yazıları bildirsin yani
çıkıp da burada, burada olmayan bir belediye
başkanının beyanatını çürütecek beyanatlarda
bulunmasınlar.
Esas olan şudur: İzmir Ana Kent Belediye
Başkanlığı İzmirdeki Çamlı barajını
yapmak istiyor İzmir suyunun daha kaliteli olması için ama bu Hükûmet
engelliyor efendim, gerçek bu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Açıkladınız siz onu.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Hayır ama belgesini istedi.
BAŞKAN Şimdi, bakın, usul yok. Sizin yedi
dakikanız kalmıştı deminden
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Yerimden sadece bir cümleyle
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan,
cevaplamasını istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakan, yani oradan da olmuyor işte,
usul yok.
Şimdi, ben sizin konuşmalarınızı dikkatle
izledim, çok teknik açıklamalar yaptınız. Milletimizin,
İzmirin de onları dinlemesi gerektiği için, yarıda
bıraktığınız yedi dakikayı tamamlamanız
için, bu usul olmamasına rağmen yeniden söz verdim. O açıdan,
yazılı olarak bildirirsiniz arkadaşlara. Ayrıca da
açıkladınız, teşekkür ederim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Başbakanımız öyle bir söz söylememiştir.
RECEP KORAL (İstanbul) Diğerlerine niye söz verdiniz?
BAŞKAN 60ıncı maddeye göre pek kısa söz
talebi verdim, birer dakika verdim.
RECEP KORAL (İstanbul) Hepimiz konuşalım beş
yüz dakika eder o zaman. Öyle şey olur mu, kahveye döndü burası!
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Birer dakika
hepimiz isteyelim!
BAŞKAN Sayın Birinci
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Birer dakika
hepimiz isteyelim!
BAŞKAN Buyurun isteyin.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Hayır, benim
ihtiyacım yok ama o teamül ona dönerse işin içinden
çıkamayız.
BAŞKAN Şimdi bakın, ben dünden beri
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Siz mi yönetiyorsunuz, Başkan
mı yönetiyor ya!
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Siz susun!
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Ne diyorsun?
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Başkanla
konuşuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, azıcık
susarsanız bir konuda bir bilgi vermek istiyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) Siz de 60ıncı maddeye
göre söz verdiniz. Sayın Bakanın da söz hakkı olur efendim.
BAŞKAN Olur! Buyurun siz gelin yönetin!
RECEP KORAL (İstanbul) Olur!
BAŞKAN Peki, kalkıyorum, buyurun gelin!
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Meral
Akşenerin, tüm milletvekillerinin İç Tüzükün ve Anayasanın
koyduğu kurallara uymak zorunda olduğuna, kendisinin de Riyasette
olduğu zaman son derece adil ve tarafsız olmaya gayret ettiğine;
milletvekillerinin nezaket kuralları dışına çıkmadan,
iyi niyetle görüşmeleri sürdürmesi gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Şimdi, bakın, İç Tüzükümüze göre,
Meclis başkan vekili görevini yürüten insanlar;
1) Tarafsız olmak zorunda.
2) Adil olmak zorunda.
3) Biz burada 546 milletvekiliyiz. Her birimiz farklı
görüşlerden, farklı siyasi partilerden; kimimiz başka partilere
mensup, kimimiz bağımsız seçildik, milletimiz bize oy verdi,
geldik. İki görevimiz var. Biri: Kimse bize zorla Seçilin demedi,
kendimiz talep ettik, seçildik, vatandaşımız, milletimiz oy
verdi, geldik. Bir, geldiğimiz gün burada bir yemin ettik. Birincisi, bu
yemine uymaktır. İkincisi, İç Tüzüke uymaktır. Bir Anayasa
var, bir İç Tüzük var. Ben de sizler de ona uymak zorundasınız.
İkinci konu: Anayasayı beğenmeyen
arkadaşlarımız olabilir. Bunu değiştirmek için yollar
bellidir. Bu çatının altında bu değişiklik canı
istenirse, uygun görülürse yapılır.
İç Tüzükü de bu Meclis yapmıştır. Eksiği
vardır gediği vardır, şusu vardır busu vardır,
eleştirilecek tarafları vardır ama sonuç itibarıyla cari
olan kurallar, bugün itibarıyla geçerli olan İç Tüzüktür. İç
Tüzükte de beğenmediğimiz, doğru
bulmadığımız yerler varsa bir çalışma yapar bu
yüce Meclis, o İç Tüzükü de değiştirebilir.
Ayrıca, bizlerin görevleri ile sizlerin
davranışları bu İç Tüzüke göre
ayarlanmıştır. Sataşmalar için bir İç Tüzük maddesine
göre söz verilir. Efendim, Pek kısa söz talebi diye bir
60ıncı madde var, bir dakikayı geçmemek üzere bu
uygulamayı yaparsınız. Bunu kötüye kullanmak, istismar etmek
isteyebilirsiniz, onu siz bilirsiniz ama bizlerin görevi ise adil
olmaktır, tarafsız olmaktır.
Ben Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekiliyim, oradan seçildim
geldim. Ama, dün Sayın Genç -ondan evvel de birkaç kere- sizin grubunuzu,
Adalet ve Kalkınma Partisini koruduğumu söyleyerek, bana göre
adalet kavramına, adil olma görevime bu, benim için çok önemli bir
kavramdır- büyük bir hakaret etmiştir. Ama ben, ne Milliyetçi Hareket
Partisini ne Cumhuriyet Halk Partisini ne Demokratik Toplum Partisini ne Adalet
ve Kalkınma Partisini korumak ya da tam tersi davranmak gibi bir görevle
görevli değilim.
Burada konuşma yapan pek çok arkadaşımız
oluyor. Bazılarına, bireysel olarak bazı görüşlerin tek bir
noktasına dahi katılmıyorum ama bugüne kadar tek bir
milletvekiline sen diye hitap etmedim, tek bir milletvekilini sayın
demeden buraya davet etmedim, teşekkür etmeden oturtmadım,
sürelerinizin hiçbirini kısıtlamadım, ne burasının ne
burasının ne burasının ne bağımsızların
ve milletvekillerinin mümkün olduğunca konuşmasını
sağlamaya çalıştım.
Şimdi, bakın, biraz evvel, diyelim ki muhalefet partilerinin
de eleştireceği bir iş yaptım ben. Neyi yaptım?
Sayın Bakanımız konuşmasını yapıp
oturmuştu, yedi dakikası kalmıştı. Böyle bir usul de
yoktu ama Sayın Erdal Sipahi dedi ki: İşte, şu şu
konularda biz cevap alamadık, yani İzmirliler bekliyor, teknik
konularda... Ve bu konuların daha iyi anlaşılabilmesi için ben
Sayın Bakanımıza tekrar söz verdim. Bunun üzerine
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ondan
dolayı teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekküre gerek yok, bir şeyi anlatmaya,
bir mantığı, bir bakış açısını
anlatmaya çalışıyorum.
Sayın Genç de 60ıncı maddeye göre söz istedi,
kendisine de o sözü verdim.
Sayın Birinci, siz de isteyebilirsiniz, sizin
arkadaşlarınızdan da isteyenler oldu bugüne kadar. Ben,
milletvekilleri mümkün olduğunca konuşabilsinler diye İç
Tüzükün bana verdiği yetkileri, son derece adil olmaya gayret ederek ve
tarafsız olmaya gayret ederek kullanmaya çalışıyorum, ama,
yani, birbirimize nezaketle
Sizin şahıslarınız için
konuşmuyorum bunu, dünden itibaren gelişen hadiselerle ilgili
söylüyorum, Meclisi germemek için bu konuşmayı dün
yapmamıştım. Milletvekillerimiz laf atabilir, çeşitli
konularda itiraz edebilir. Ama konuları nezaket ve üslup noktasından
taşırırsak o zaman karşılıklılık ilkesi
devreye girer.
Benim milletvekilliğinde üçüncü dönemim, üslup konusunda
hiçbir sorunum olmamıştır, yani üsluba üslupla
karşılık verme konusunda hiçbir sorunum
olmamıştır. Ama bu sandalye, bu kürsü, tarafsız, dürüst ve
adil olmamı emrettiği için kolları bağlı bir
şekilde burada durmak durumundayım. Yüzüme karşı
dışarıda konuşulabilirse ben hazırım,
arkadaşlarımıza duyuruyorum. Ama bugünden itibaren nezaket
kurallarının dışına çıkmamamız, iyi niyetin
dışına çıkmamız gerekiyor. Milletimiz bizden
kendilerinin sorunlarının giderilmesi için gayret bekliyor.
Şimdi, biraz sonra bir kanun geçireceğiz, orada
çeşitli görüşler açıklanacak. Zaten bütün grup başkan
vekilleri partilerine yapılan herhangi bir
yanlışlığı cevaplamakla, onun hakkını, hukukunu
korumakla yükümlüdür. O açıdan, birbirimizin sabrını
sınamazsak iyi olur, nezaket çerçevesinden çıkmazsak da iyi olur.
Bunu çok samimiyetle söylüyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal ve 19 milletvekilinin, Bandırma açıklarında batan
gemi olayının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/297)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
14.09.2008 tarihinde Bandırma - Ambarlı Seferini yapmak
üzere yola çıkan Marmara N Denizcilik Anonim Şirketine ait Hayat N
Gemisi limandan ayrılmasından kısa bir süre sonra batmıştır.
1 kişinin hayatını kaybettiği, 4 kişinin de
kaybolduğu kaza ile ilgili olarak pek çok basın yayın
organında çeşitli haberler yer almıştır. Bu
haberlerde; batan geminin sahibi olan şirketin ortaklarından Mehmet
Koçun Deniz Feneri iddianamesinde adının geçtiği ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile eskiye
dayanan iş ve arkadaşlık ilişkilerinin olduğu ifade
edilmiştir. Ulaştırma Bakanı ise konuyla ilgili olarak çıkan
haberleri yalanlamıştır. Hayat N Gemisinin sahipleriyle hiçbir
ilgisinin olmadığını ve batan gemiye imtiyaz
tanınmadığını belirtmiştir.
Ancak, Denizcilik Müsteşarlığı tarafından
24.08.2007 tarihinde çıkarılan 28210 sayılı Gemilerin
Teknik Niteliklerine Yönelik Uygulama Kuralları Yönergesinin 10.
maddesindeki düzenleme şöyledir;
15/4/1948 tarihli ve 6884 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Ticaret Gemilerinin Teknik
Durumları Hakkında Tüzük'te tanımlanan tekne, makine kazan
vesair teferruat, can kurtarma tesisleri, yangından korunma ve yangın
söndürme tesisleri, yolcu sayısının tayini ve yolcu ve gemi
adamları yerleri, yolcu ve gemi adamları yerlerinin durumu ve yolcu
taşıma şartları ve diğer çeşitli donanımlara
ilişkin hükümlere uygun olmak kaydıyla ve bu durumun Bölge
Müdürlükleri tarafından kurulacak komisyon marifetiyle uygun görülmesi
durumunda, Bölge Müdürlüklerince bu maddenin 1 inci fıkrasında
belirtilen haz iznine sahip olan ve düzenli hat
taşımacılığı yapan ro-ro yük gemilerinin sadece
taşıdıkları tırların ve kamyonların
şoförlerini taşımalarına izin verilebilir.
Bu düzenleme ile Hayat N Gemisine açık bir imtiyaz
sağlanmıştır. Çünkü 14.08.2006 tarihinde Resmi Gazete'de
yayınlanarak yürürlüğe giren Yolcu Gemilerinin Emniyetine ve
Gemilerdeki Yolcuların Kayıt Altına Alınmasına
İlişkin Yönetmelik, 24.08.2007 tarihinde çıkarılan
yönergenin 10. maddesi ile
düzenlenen konunun tam aksi düzenlemeler içermektedir. Bu yönerge ile
14.08.2006 tarihli yönetmelik ihlal edilmiş olmaktadır.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü
kurallarına göre mürettebat dışında 12'den fazla yolcu
taşıyan her ticaret gemisi yolcu gemisi sayılır.
İşte ulusal ve uluslararası düzenlemelere
rağmen 24.08.2007 tarih ve 28120 sayılı Denizcilik
Müsteşarlığı Yönergesi'nin 10. maddesi ile tır ve
kamyon sürücüleri yolcu kabul edilmemiş olmakta ve yolcu gemilerinin sahip
olması gereken güvenlik koşullarının önemli bir bölümünden
muaf hâle gelmektedir. Hayat N Gemisinin alınmasından sadece 3 ay
sonra çıkarılan bu yönerge, âdeta bu gemiye özel olarak
çıkarılmış bir yönergedir. Hayat N Gemisine imtiyaz
sağlanmıştır. Fransız Loydunda yük gemisi olarak
görünen Hayat N Gemisi'nin hiçbir şekilde tır sürücüleri dahil yolcu
taşıma şansı yoktur. Ancak bu, çıkarılan yönerge
ile değiştirilmiştir. Ulusal ve uluslararası tüm yasal
düzenlemelere aykırı olan bu yönerge ölümle sonuçlanan bir kazaya
neden olmuştur.
Ortaya çıkan bu durum batan Hayat N Gemisi ile ilgili pek çok
soruyu da gündeme getirmiştir. 24.08.2007 tarih ve 28210 sayılı
Denizcilik Müsteşarlığı Yönergesinin Hayat N Gemisi'nin
alınmasından 3 ay sonra çıkarılarak yük gemilerinin yolcu
gemilerinin sahip olması gereken güvenlik koşullarının
önemli bir bölümünden muaf hâle getirilmesi ve bu yönergeden kaç geminin
faydalandığı araştırılmalıdır.
Batan Hayat N Gemisi'nin batma nedeni, 28210 sayılı
Denizcilik Müsteşarlığı Yönergesi ile tanınan
ayrıcalığın nedenlerinin ve bu yönergedeki düzenleme nedeni
ile yaşanabilecek diğer kazaların önlenmesi için alınacak tedbirlerin
tespiti amacıyla, Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
02.12.2008
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Abdullah Özer (Bursa)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Ahmet Ersin (İzmir)
6) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
7) Tekin Bingöl (Ankara)
8) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
9) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
10) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11) Atila Emek (Antalya)
12) Hüseyin Ünsal (Amasya)
13) Şevket Köse (Adıyaman)
14) Rasim Çakır (Edirne)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) Tayfur Süner (Antalya)
17) Osman Kaptan (Antalya)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Sacid Yıldız (İstanbul)
20) Selçuk Ayhan (İzmir)
2.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalış ve 23 milletvekilinin, öğretmen atamalarındaki
haksızlık ve usülsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/298)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Öğretmen atamalarında ortaya çıkan haksız ve
usulsüzlüklerin araştırı!arak, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM
içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca araştırma
açılmasını saygılarımla arz ve talep ederiz.
1) Hasan Çalış (Karaman)
2) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ali Uzunırmak (Aydın)
5) Cemaleddin Uslu (Edirne)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Hasan Özdemir (Gaziantep)
11) Alim Işık (Kütahya)
10) Mehmet Şandır (Mersin)
12) Kadir Ural (Mersin)
13) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
14) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
15) Beytullah Asil (Eskişehir)
16) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
17) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
18) Mustafa Enöz (Manisa)
19) Ahmet Bukan (Çankırı)
20) İzzettin Yılmaz (Hatay)
21) Reşat Doğru (Tokat)
22) Osman Ertuğrul (Aksaray)
23) Behiç Çelik (Mersin)
24) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
Gerekçe:
Bir ülkenin kalkınması ve çağdaş ülkeler
seviyesine yükselmesi ancak çok iyi yetişmiş insan gücü ile
gerçekleştirilebilir. İyi yetişmiş insan gücü
bakımından eğitim-öğretimin önemi her geçen gün
artmaktadır. Dünden bugüne tüm mesleklerin temelinde öğretmenlik
vardır. Öğretmenlerimiz, ülkemizde sayısız meslek
mensuplarını yetiştirmenin ve ülke kalkınmasına destek
sağlamanın yanı sıra çağdaşlaşma yolunda da
büyük hizmetler sunmaktadır.
Bugün maalesef üzülerek belirtmeliyiz ki eğitimin temel
sorunlarına köklü çözümler üretilememiştir. Geçim
sıkıntısı öğretmenlerimizi ek iş yapmaya
zorlamıştır. Yapılan araştırmalar,
öğretmenlerimizin yüzde 72'sinin ek iş yaptığını
ortaya koymaktadır. Ne yazık ki ülkemizde öğretmen
açıkları kapatılamamış ve derslik
sayısındaki yetersizlik bir türlü giderilememiştir.
Okulların ödenek ve personel ihtiyacı artmış, çoğu
okul velilerden toplanan paralarla ihtiyaçlarını karşılar
hâle gelmiştir. Ortalama 30-40 kişilik sınıflarda ders
güçleşmiştir. Kalabalık sınıf mevcutları ve
yetersiz öğretmen maaşları gibi sorunlar, gençlerimize yeni
ufuklar açılmasını etkilemiştir.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen gönlü ulus ve insan sevgisiyle
dolu olan öğretmenlerimiz, ülkemizin her köşesinde zor şartlarda
görevlerini en iyi şekilde yerine getirme konusunda büyük çaba
harcamaktadır.
Bir tarafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 60. Hükümet
programını sunuş konuşmasında öğretmen
atamaları, terfi ve tayinlerde adam kayırma uygulamasına son
verildiğini belirtirken, diğer tarafta Milli Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik, "Benden torpil istemeyin. Sistem Elektronik
çalışıyor. Her türlü iş ve idari işlemleri kamuoyu ile
paylaşılarak, bilgilendirmeye açık, net ve şeffaf bir
yöntem anlayışı içerisinde sergiliyoruz. Dış müdahale
yok. Atama ve yer değiştirme süreçlerinde dış müdahale
olmadan, ilk atamalarda Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS)
puanı, açıktan atamalarda hizmet süresi ve yer
değiştirmelerde de hizmet puanlan esas alınarak atama ve yer
değiştirmeler gerçekleştirilmektedir" şeklinde
açıklama yapmaktadır.
Bakanlıkta yapılan ve basına da intikal eden son
öğretmen ataması, Milli Eğitim Bakanlığı'nda
atamaların Sayın Başbakan ve Sayın Bakanın sözlerinin
tam tersi bir şekilde gerçekleştirildiğini göstermektedir. 2007
yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS)
57.172 puan alan Beytullah Yağız, Milli Eğitim
Bakanlığının taban puanı "90" olarak
belirlediği Aralık-2007 döneminde, "sözleşmeli matematik
öğretmeni olarak Van'ın Saray İlçesi'nde Ahmet Nacar Lisesine
atanmıştır.
Bu atama, elektronik ortamda KPSS puanına göre yapılan
öğretmen atamalarına olan güveni tamamen sarsmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki haksız ve usulsüz
öğretmen atamaları bir yandan atama sistemine olan güveni sarsarken
diğer yandan da, gönlü insan ve vatan sevgisi ile dolu olarak görev
bekleyen öğretmenlerimizi üzmüştür. Bu atama, "bakanlıkta
"torpilli atama yapılıyor" söylentilerinin artmasına
neden olmuştur.
Ayrıca bakanlık tarafından yapılan İller
arası atamalarda da, bir takım haksız ve usulsüzlüklere
gidildiği belirtilmektedir. Elektronik ortamda bazı İllerde
ihtiyaç duyulmasına rağmen branş öğretmeni için kadro
açılmıyor. Dolayısıyla bu İller ilgili branş
öğretmenlerine kapalı bir İl konumunda görünüyor. Buralara tayin
için müracaat alınmıyor. Ancak tayinlerden sonra bir bakıyorsunuz,
elektronik ortamda kapalı görünen bu İlimize el altından
branş öğretmeni ataması yapılıyor.
Bu nedenle, KPSS puanı "90" olan atama bekleyen
öğretmen adaylarının yerine, KPSS puanı "57.172"
olan Beytullah Yağız'ın hangi gerekçeyle Van'ın Saray
İlçesi'nde Ahmet Nacar Lisesi'ne matematik öğretmeni olarak göreve
başlatıldığının, buna benzer başka hangi
İllere kaç atama yapıldığının ve elektronik
ortamda branş öğretmeni kadrosu açılmayan İllere tayin
sonrası nasıl ve ne şekilde atama
yapıldığının araştırılması konuda
Yüce Meclisimize büyük görevler düşmektedir. Yüce Meclisimizin bu görevi
yerine getirmesi için Anayasa'nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105.
maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması
gerekmektedir.
3.- Kahramanmaraş Milletvekili
Durdu Özbolat ve 24 milletvekilinin, Maraş olaylarının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/299)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kahramanmaraş'ta yaşanılan vahşetin 30.
yılında, ortaya çıkarılmamış, hâlâ gizli kalan
yönleriyle, kamu vicdanını yaralayan, karanlık olay ve
ilişkilerin aydınlatılması için, Anayasanın 98 inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
2) Ahmet Ersin (İzmir)
3) Hulusi Güvel (Adana)
4) Şevket Köse (Adıyaman)
5) Erol Tınastepe (Erzincan)
6) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
7) Kamer Genç (Tunceli)
8) Osman Kaptan (Antalya)
9) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
10) Vahap Seçer (Mersin)
11) Ahmet Küçük (Çanakkale)
12) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
13) Ali Koçal (Zonguldak)
14) Esfender Korkmaz (İstanbul)
15) İsa Gök (Mersin)
16) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
17) Turgut Dibek (Kırklareli)
18) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
19) Rahmi Güner (Ordu)
20) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) Ali Oksal (Mersin)
24) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
25) Abdulaziz Yazar (Hatay)
Gerekçe:
Başlangıç tarihi olarak, her ne kadar 24 Aralık
1978 belirtilse de, dönemin sanık, tanık, yargı makamı,
savcı, hükümet görevlilerinin açıklamaları, tutanaklar,
Kahramanmaraş'ta "planlı bir kalkışmanın"
çok önceden hazırlanmış olduğu yönünde, yoğun
şüpheler içermektedir.
Bu gün, her isteyenin rahatlıkla, internet ortamında, o
günlere ilişkin yaşanılanlar hakkında, kabaca bilgi sahibi
olabilmeleri mümkündür. Örnek olsun diye bunlardan bazı
alıntılar yapacak olursak;
"...Küçük çocukların ve yaşlı adamların
üzerine gaz dökülerek yakılmış, insanlık
dışı olaylar işlenmiştir. Toplu katliam olayları,
toplu halde ceset bulunmasıyla doğrulanmaktadır. Ölü sayısının
resmi miktarı aşarak iki yüzü aşacağını tahmin
ediyorum." (Dündar Saner/ Dönemin Maraş Davası
Savcısı) ... Hastaneye getirilen ölülerden elli ikisini inceledim.
Bunlardan üç tanesi sopayla öldürülmüş, diğer ölüler mermilerle...
Boğularak öldürülenlerin olduğunu söylediler. Yetmişlik
yaşlıları, üç yaşında bebekleri vurmuşlardı.
Bir cehennem aleminden geldim. (Mete Tan/ Dönemin Ecevit Hükümeti
Sağlık Bakanı) ... Karşımızda oturan ve bir gözü
görmeyen 80 yaşındaki, yaşlı Cennet Çimen'in evine
gittiler. Bu kadını, 'Gel nene, gel' diyerek elinden tutup
dışarıya çıkardılar. Cennet Kadın, gözleri görmediği
ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan
habersizdi. Sanıklardan Cuma Yalçın ve Nuri Boğa tornavida ile
onun gözlerini oydular, sonra silah sıkarak öldürdüler.
Yakınında bulunan helanın çukuruna baş üzeri atıp,
üzerine at arabasını devirdiler... (Maviş Toklu/ Katliam
mağduru ve tanığı).
İfadeler, o günlerde yaşanılanların,
basında işlendiği gibi Maraş "olayları"
değil, "katliamı, vahşeti, kıyamı" olarak
adlandırılabilecek tanımlara uygun olduğunu göstermektedir.
Katliamın faili olarak 804 kişi yargılandı.
Katliamda birinci dereceden rol oynayan 68 kişi hiç yakalanmadı. 379
kişi beraat etti. 1 ila 15 yıl arasında mahkûmiyet cezası
ile yargılanan 314 kişinin cezalarında önce 1/6 oranında
indirim yapıldı, sonra hepsi mahkeme sürecinde salıverildi. 29
kişi hakkında verilen idam ve yedi kişi hakkında verilen
müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. 1991'de
çıkan Terörle Mücadele Yasası'nda yapılan değişiklikle
katliam sorumlularının hepsi salıverildi. Böylece Maraş
Katliamı dava dosyası sessiz sedasız kapatılmış
oldu. Bundan sonra da bu dosya hiç açılmadı.
Dünyanın hiçbir yerinde toplumlar, yaşam biçimi, inanç,
ırk, dil farklılıkları gerekçesiyle, birbirlerine
'kendiliğinden gelişen' nedenlerle, plansız ve
hazırlıksız saldırı yapmazlar. Yaşanılanlar
sadece sonuçtur...
2 Temmuz 1993'de Sivas'ta yaşanılan ve 35
yurttaşımızın yakılarak öldürüldüğü,
katliamın, 'içerik olarak' bir benzerinin yaşandığı
Maraşta, yapılan yargılamada aynı şekilde güruh
niteliği taşıyan unsurların
yargılandığı görülmektedir.
Ama dönemin Başbakanı Sayın Bülent Ecevitin evinde
çıkan belgeler ve onun işaret ettiği açıklamalar daha
detaylandırılarak ve üzerine gidilerek, örtülmüş gerçeklere
ulaşmak mümkün olabilir.
Maraş Katliamı öncesi, şehre gelerek otellerde
kalan yerli, yabancı unsurların tespit ve ilişki
ağının ortaya çıkarılması, gerçek suçlulara
ulaşmak için önemli bir adım olacaktır.
Bu nedenle bu sorunun Yüce Meclisimiz tarafından
oluşturulacak bir komisyon tarafından incelenmesini Anayasanın
98, içtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın Anayasanın 82nci
maddesine göre verilmiş dört tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.- Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın, Hindistana yaptığı resmî ziyarete
iştirak eden milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/653)
31/12/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 20-24
Kasım 2008 tarihlerinde Hindistana yaptığım resmi
ziyarete, ekli listede yer alan milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ömer Çelik Adana
Milletvekili
Şevket Gürsoy Adıyaman
Miletvekili
M. Hanifi Alır Ağrı
Milletvekili
Abdulmuttalip Özbek Hakkâri
Milletvekili
Sadullah Ergin Hatay
Milletvekili
Egemen Bağış İstanbul
Milletvekili
Nursuna Memecan İstanbul
Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu Kastamonu
Milletvekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın, İngiltereye yaptığı resmî
ziyarete iştirak eden milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/654)
31/12/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın,
Londrada düzenlenen World Travel Market isimli turizm ihtisas fuarına
katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte, 9-11
Kasım 2008 tarihleri arasında İngiltereye
yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
İsmet Büyükataman Bursa
Milletvekili
Öznur Çalık Malatya
Milletvekili
Engin Altay Sinop
Milletvekili
Gülşen Orhan Van
Milletvekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın, Amerika Birleşik Devletlerine
yaptığı resmî ziyarete iştirak eden milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/655)
31/12/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
G-20 Zirvesine katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere,
bir heyetle birlikte 12-17 Kasım 2008 tarihlerinde Amerika Birleşik
Devletlerine yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ömer Çelik Adana
Milletvekili
Suat Kınıklıoğlu Çankırı Milletvekili
Egemen Bağış İstanbul
Milletvekili
Nihat Ergün Kocaeli
Milletvekili
Dr. Cüneyt Yüksel Mardin
Milletvekili
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın Sayın Başkanım,
yani burada oyladığınız milletvekili sayısı yani
bütün
Çünkü, demin de
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, konuyla ne alakası var?
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Neye göre
konuşuyor?
KAMER GENÇ (Tunceli) Milletvekili görevli gidiyor, devletin
kesesinden harcırah alıyor.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 42nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başbakanlık tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.- Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın, İsviçreye yaptığı resmî ziyarete
iştirak eden milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/656)
5/1/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 17-18
Kasım 2008 tarihlerinde İsviçreye yaptığım resmi
ziyarete, İstanbul Milletvekili Egemen Bağışın da
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Tapu Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu
(1/526) (S. Sayısı: 218) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 218 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun Sayın Gök.
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 218
sıra sayılı Tapu Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Arkadaşlar, önünüzdeki sıra sayısını
kontrol ederseniz, dört tane kanun görürsünüz: Tapu Kanunu -ilk sırada o
var-, Orman ve Kadastro Kanunu ve Harçlar Kanunu. Tapu Kanunundaki
değişikliğin teknik bir yanı olduğunu fark edersiniz.
Harçlar Kanunundaki değişikliğe de bir şey demiyoruz, zira
teknik bir düzenlemedir. Kadastro Kanununun harcırahla ilgili maddesinin
yani asıl görevli olduğu müdürlüğün yetki alanı
dışında geçici görevle gönderilen personele arazi tazminatı
yerine Harcırah Kanunu gereği ödeme yapılmasına bir
itirazımız yok. Teknik düzenlemelerden oluşuyormuş gibi
gelen bu Hükûmet tasarısının aslında içinde iki tane son derece
önemli kanun var ve iki tane kanunda o kadar önemli değişiklikler
yapılıyor ki bu tasarının içerisine sıradan teknik
düzenleme gibi sokulmuştur.
İlk kanun, arkadaşlar, 6831 sayılı Orman
Kanunu. Orman Kanununa karşı zaten AKP İktidarının
olumsuz tavrını biliyoruz. Bu Kanunla çok fazla
uğraştığını biliyoruz ve hatta
katıldığım bir komisyon toplantısında, AKPli
kimi arkadaşların ormanlara karşı düşmanca bir
yaklaşımı olduğunu biliyoruz, bunu ben bizzat
görmüştüm. Öyle ki, hatta hatırlarsınız, 2003
yılında bir değişiklik yapmıştınız. Bu
değişiklikle, arkadaşlar, fıstık çamlıkları
ve palamut meşelikleri kanunla orman dışına
çıkarılmıştı ama asıl önemlisi
kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikleri
orman dışına çıkartmıştınız. Neyse ki
Anayasa Mahkemesi bunu gördü ve bu sözcüklerin uygulanmasından
doğacak, sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve
zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması
için yürürlüğü durdurdu arkadaşlar ve Türkiyenin
kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerden oluşan
ormanları kurtarılmış oldu ama aynı Kanunla siz
fıstık çamlıkları ve palamut meşeliklerini
perişan ettiniz. Bu Orman Kanununa karşı hasmane tutum, şu
anda gelen bu tasarı içerisinde de var.
Hepiniz mutlaka biliyorsunuz ama ben size izah edeyim:
Arkadaşlar, iki tür kadastro vardır. Bir tanesi orman kadastrosu. Bu,
yerini 6831 sayılı Orman Kanunundan alır. Bir de arazi
kadastrosu deriz, genel kadastro denebilir buna. Bunun da yeri 3402
sayılı Kadastro Kanunundan gelir. Türkiyenin kadastrol sistemi bu
tasarıyla hiç de fark ettirilmeden değiştirilmek isteniyor.
Aslında, Meclis Başkanlığının doğrudan
kusuru var çünkü bu tasarının, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna gittiği gibi, mutlaka, hukukla alakası sebebiyle Adalet
Komisyonuna gelme zorunluluğu vardır ama siz bu tasarıyı,
hiç adaletle, hukukla alakası yokmuş, teknik düzenlemeymiş gibi
o komisyondan geçirerek, sessiz sedasız, doğrudan Genel Kurul
gündemine taşıdınız ama Türkiye'nin temelinden bir
sistemini değiştiriyorsunuz.
Arkadaşlar, Türkiyede aslolan orman kadastrosudur.
Arkadaşlar bilirler, bu konuda 19 ve 20. Hukuk Dairesinin başta olmak
üzere Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun o kadar çok kararı vardır
ki. Ben size 20. Hukukun kararından bir tanesini okuyayım
arkadaşlar, diyor ki: Genel kadastro ile -yani o arazi kadastrosu
ile- orman kadastrosu birbirleri için ikinci kadastro sayılamaz. Genel
kadastro yapılıp kesinleşen yerlerde her zaman orman kadastrosu
yapılabilir. Yani aslolan özel kadastro, orman kadastrosudur diyor. Bizim
hukuk sistemimiz, bizim davalar sistemimiz tümüyle bunun üzerine
kurulmuştur. Günlük yaşamdan bilirsiniz, arazi kadastrosu gider,
falanca yerdeki araziyi ada, pafta, parseline böler, amir üstünü yazar, geçer,
gider; derken, buranın aslında orman arazisi olduğu ortaya
çıkar, bu tapular iptal olur. Neden? Çünkü orman kadastrosu
asıldır. Buradan şuna gelmek istiyorum: Arkadaşlar,
bakın, 2/Bler konusunda, yani 1981 tarihinden önce orman
vasfını yitiren yerlerin sorununun giderilmesi konusunda,
vatandaşların Antalya Kepezde olduğu gibi bu
sorunlarının giderilmesi konusunda dürüstçe, iyi niyetle teklifi
getirin, konuşalım. Bu vatandaşlarımızın
mağduriyetini, satarak değil, Genel Başkanımız
Sayın Deniz Baykalın söylediği gibi bu insanlara atadan, babadan
gelen arazi kadastrosu veya Osmanlıdan gelen tapulara istinaden bu tapuların
verilmesi konusunda yardımcı olalım. Genel
Başkanımızın bu konuda müteaddit beyanları vardır
ama siz bunu yapmıyorsunuz. Siz bu kanunla enteresan bir şey
yapıyorsunuz arkadaşlar, bakın ne yapıyorsunuz. Bu iki
kadastroyu anlattıktan sonra ve farkını anlattıktan sonra,
arkadaşlar, bu Orman Kanunundaki eski hükümle, yeni tasarıdaki yeni
hükümleri size anlatmak istiyorum, iki kadastro farklıdır.
Arkadaşlar, Orman Kanunu 7nci madde diyor ki -hataları falan,
işlemleri saymış-
fennî hataların düzeltilmesi
işleri orman kadastro komisyonları tarafından
yapılır. Orman kadastro komisyonları, yani 6831
sayılı Kanuna göre kurulan orman kadastro komisyonunca
yapılır diyor. Yeni tasarıda, Hükûmet aynı maddeye, 7nci
maddeye bir fıkra ilave ediyor ve diyor ki: Ancak, henüz orman
kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı
Kadastro Kanunu hükümlerine göre
Bakın, arazi kadastrosu yapılan
kanuna göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonunca
belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır yani arazi
kadastrosunun belirlediği orman çalışmasını orman
kadastro komisyonu yapmış gibi sayılır diyor. Orman
kadastro komisyonu yapmamasına rağmen, arazi kadastrosu
çalışmasını orman kadastrosu olarak kabul ettiriyorsunuz;
hukuk dışılık.
Diğer maddeye geliyorum. Arkadaşlar, Orman Kanununun
9uncu maddesi yedi fıkradan oluşuyor. Yedinci fıkra orman
tahditleriyle alakalıdır arkadaşlar. Bu maddede -ilgili
kısımları atlıyorum-
bu hatalar Orman Genel Müdürlüğünün
bilgisi ve denetimi altında orman kadastro komisyonlarınca
düzeltilir. diyor. Özellik arz eden bir durum, orman kadastro
komisyonlarını yetkili kılıyor.
Arkadaşlar, tasarıda diyor ki -aynı yerin
değiştirilme tasarısında-
hataları 3402
sayılı Kanunun 4üncü maddesine göre -yani Kadastro Kanununa göre- oluşan
kadastro ekibince düzeltilir. diyor. Bunu izah edeyim size: Kadastro Kanununa
göre bir kadastro ekibi vardır, bir de kadastro komisyonu vardır.
Kadastro ekibi ayrıdır, komisyon ayrıdır ama Orman
Kanununda doğrudan bir kadastro komisyonu vardır.
Devam ediyoruz arkadaşlar, bununla bitmiyor. Orman Kanununun
45inci maddesi var arkadaşlar; diyor ki: Amme müesseselerine -bu Orman
Kanununun hâlihazırda uyguladığımız maddeleri
arkadaşlar- ait ormanların tahdit işini de 7nci maddede
yazılı orman kadastro komisyonları yapar. Bunu
değiştiriyorsunuz, diyorsunuz ki: Amme müesseselerine ait
ormanların kadastrosu da bu Kanunun 7nci maddesi hükümlerine göre
yapılır. Bakın ama, buradaki değişiklik şu: 7nci
madde değişikliği yaptınız bir, orman kadastro komisyonunu
kaldırdınız, arazi kadastro komisyonunu, arazi kadastro ekibini
kurdunuz. Orman Kanununun 45nci maddesinde bunu değiştiriyorsunuz.
Arkadaşlar, devam ediyor: Orman Kanunundaki bu kadar orman
kadastro komisyonunun yetkisini kaldıran değişiklikler yetmiyor
gibi 3402 sayılı Kadastro Kanununun geçici bir maddesi var
arkadaşlar, geçici 7nci madde. O diyor ki: Bu Kanuna göre yapılacak
çalışmalardan önce 6831 sayılı Orman Kanununa göre
başlanan orman kadastrosu, orman kadastro komisyonlarınca sonuçlandırılır.
Yeni tasarıda arkadaşlar ne diyor biliyor musunuz: Bu Kanuna göre
yapılacak çalışmalardan önce 6831 sayılı Orman
Kanununa göre başlanan orman kadastrosu, bu Kanunun 4 üncü maddesine göre
sonuçlandırılır. Orman kadastrosu
kaldırılmış. 4üncü madde ne? Arazi kadastrosu, arazi
kadastro komisyonu, arazi kadastro ekibi.
Şimdi geleceğim arkadaşlar. Hem Orman Kanununda
hem Kadastro Kanununda, orman kadastro komisyonlarının yetkileri,
arazi kadastro ekiplerine niye veriliyor? Bunun çözümünü öğrenmek
aynı kanunda var. Kadastro Kanununun, arkadaşlar, 3üncü maddesi,
Orman Kanununun da 7nci maddesi, bu komisyonların teşekkülünü izah
eder. Orman kadastro komisyonları özel ve önemli komisyonlardır. Bu
yüzden de Orman Kanunu yani 6831 sayılı Kanunun 7nci maddesi bu
orman kadastro komisyonlarının teşekkülünü şöyle arz eder,
der ki:
1) Komisyon Başkanı orman yüksek mühendisi veya orman
mühendisi olacak.
Bu konuyu Sayın Şandır bilirler.
2) Komisyonun ikinci üyesi orman yüksek mühendisi olacak.
3) Ziraat yüksek mühendisi bir üye daha olacak, yoksa ziraat
mühendisi.
4) Ziraat odası temsilcisi olacak. Ziraat odası
temsilcisi de, malum, ziraat mühendisi.
5) Belediyede encümen, köylerde muhtarlıkça bildirilecek bir
kişilik üye daha var.
Arkadaşlar, ne oldu? Orman kadastro komisyonu 5 kişiden
müteşekkil. Belediye ve muhtarlıktaki 1 kişiyi saymazsanız,
4 kişiden 2si ziraat yüksek mühendisi, ziraat mühendisi; 2si orman
yüksek mühendisi. Başkanı var, bu komisyonda başkanlık
vardır. Orman yüksek mühendisi de komisyon başkanı.
Gelelim Kadastro Kanununa yani arazi kadastrosu ekibine. Ekip
ayrı, komisyon ayrıydı burada hatırlarsanız. Bu ekipte
ise, arkadaşlar, 6 kişi vardır. Arazi kadastrosu, genel kadastro
ekibi 6 kişiliktir. Bir: Kadastro teknisyeni, başkanlık yoktur.
İki: Yine bir kadastro teknisyeni. Üç: Mahalle veya köy muhtarı.
Dört, beş, altı: Mahallî bilirkişi yani eşraftan Ahmet,
Mehmet, Osman amca. Kadastro ekibi 6 kişidir, bunlardan oluşur
arkadaşlar. Kadastro komisyonu ayrıdır, itirazları inceler.
Burada ise kadastro müdürü, kadastro üyesi, kontrol mühendisi veya kontrol
memuru vardır.
Şimdi, bakınız, orman gibi bir yerin kadastrosunu
yapıyorsunuz. Tüm dünya mevzuatlarında orman kadastrosunu orman
mühendisleri yapar çünkü ağaçların niteliği, toprağın
vasfı, hava fotoğraflarının okunması,
ağaçların geçmişi, her şey orman mühendisliğinin ve
özellikle yüksek mühendisliğinin bilgisi ve uzmanlığı
dâhilindedir. Değil mi Mehmet Bey?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet.
İSA GÖK (Devamla) Uzmanlık budur. Tüm dünyanın
-Rusyadan Amerikaya kadar gidin arkadaşlar- orman
kadastrolarını orman mühendisleri yapar. Orman ayrı bir
bilimdir. Arazi kadastrosunu kadastro teknisyeni yapar. Ada, pafta, takeometrik
ölçüm
Bunu yapar. Ormanla alakası yoktur. Bu yüzden de Türkiyede arazi
kadastrosunu yapanların -bütün arazi kadastrosu yapanlar- hepsi de orman
arazilerini anlamazlar, orman görmezler, tapu keserler. Daha sonra sorunlar
çıkar.
Arkadaşlar, bu kanunla varılacak olan yer nedir biliyor
musunuz? Sakın ha sakın bize 1981 öncesi ormanlık yere yer
yapanların, arazi yapanların, ev yapanların, babadan kalan
yerlerin, mağdur olan insanların kurtarılması değil
Biz bunların kurtarılmasına taraftarız, yardımcı
oluruz biz size bu konuda, olacağız. Bu kanun, bu tarihten sonra
orman kadastrosu yapma işini arazi kadastrolarının teknik
ekibine, ormancı olmayanlara vererek ormanların yeniden ve bu
tarihten sonra talanının önünü açmaktadır, talanının
önünü açmaktadır.
Bakın arkadaşlar, AKP sıralarında oturan
arkadaşlar bunların farkına varsalar bu tasarı buraya kadar
gelmez. Teknik bir olaymış gibi buraya kadar geliyor ama
aslında, arka tarafında, planın arkasında son derece
tehlikeli bir yapılanma var. Türkiyede ormanların bu tasarının
yasalaşmasından sonra, 2009 yılından sonra talanı var.
Sayın Hükûmet tarafı da diyecektir ki şimdi bana: Ama Kadastro
Kanununun 4üncü maddesinde bir değişiklik yapıldı. Niye?
Arazi kadastro ekibine biz orman mühendisi ilavesini koyduk. diyecekler.
Doğrudur arkadaşlar çünkü bu kafayla 2005 yılında zaten
Kadastro Kanununa, Nasıl yaparız da bu tarihten sonraki orman
talanının önünü açarız diye 5304 sayılı Kanunla bu
getirilmeye çalışılmıştı. Ama nasıl
getirildi? İş öyle biliniyor ki, öyle uzmanları var ki bu
işin
6 kişilik arazi kadastrosu teknik ekibine -3ü mahallî
bilirkişi, 1i muhtar, 2 tanesi
kadastro teknisyeni- ilaveten 1 ormancı, yoksa orman teknikeri, 1 de
ziraat teknisyeni kondu. Sayı 8e çıkıyor.
Ama arkadaşlar, son kadastro çalışmalarında
-Genel Müdür açıklasın- bu 4üncü maddeye göre yapılan kadastro
çalışmalarında dahi 8deki o orman mühendisi muhalefet
şerhi koyuyor ama çoğunluk oyu hayır oluyor. Hep muhalefet
şerhli ama çoğunluk oyunun muhalefet şerhine itibar etmemesi
sebebiyle mahallî bilirkişi ve teknisyenlerin laflarıyla, çoğunluk
oylarıyla arkadaşlar koca koca
orman arazilerinin tapuları kesilmeye çalışılıyor.
Şu anda buna başlandı ve bu tapular arkadaşlar -bakın
tekrar ediyorum- 2/Byle alakası yok bunun, şu anda mağdur olan
insanlara tapularının verilmesiyle alakası yok. Bütün tehlike,
2009 yılından sonra yeni yapılacak olan orman
talanının önünü açıyorsunuz, bilerek veya bilmeyerek.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Hiç ilgisi yok.
İSA GÖK (Devamla) Bilmeyerek yapıyorsanız
düzeltin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bilerek
Bilerek
İSA GÖK (Devamla) Bilerekse bunun adı, bunun adı
bu topraklara ihanettir. Bakın arkadaşlar, ihanet kısmı
hassas bir kısım.
Geçenlerde Meclisin kapısının önüne 2 tane muhterem
insan geldi arkadaşlar. 1 tanesi TEMA Vakfı Onursal Başkanı
Sayın Hayrettin Karaca, diğeri de Sümerolog Doktor -hocamız-
Sayın Muazzez İlmiye Çığ. İkisinin önünde
saygıyla eğiliyorum. Bu insanlar birkaç pankartla gelmişlerdi.
Ne demişlerdi: Tarım alanları satılamaz! Ne
demişlerdi arkadaşlar: Şehit kanlarıyla sulanmış
vatan toprağını satamazsınız! Çılgın
ihtiyarlar. demişlerdi kendilerine. Birinin yaşı seksen yedi,
diğerinin doksan dört.
Eğer bu tasarıyı, 2009 yılından sonra
ormanları talana açma tasarısını bilerek
getiriyorsanız, bu 2 tane çılgın ihtiyardan vatan sevgisi
konusunda kesinlikle bir feyzalmanız lazım, ders almanız
lazım. Polis arkadaşlar, o 2 tane çılgın ihtiyarın
pankartlarını dahi aldılar. Dizlerine battaniye örtüp sessiz
protestoda bulundular. Bu insanların vatanseverliğinin bu Meclise
yansıma zorunluluğu vardır.
Arkadaşlar, bu sebeple bu kanunun, Orman Kanunu ve Kadastro
Kanunundaki yapılan değişikliklerin mutlaka ve mutlaka geri
çekilme zorunluluğu vardır. Biliriz ki Türkiyede zengin olmanın
yolu devlet mallarını gasbetmekten, devletin hazinesini gasbetmekten
geçiyor. Yeni bir rant alanı yaratmayınız. Bu topraklar, bu
vatan evlatlarının hepsinindir.
O iki tane çılgın ihtiyarın dediği gibi,
ormanlarınıza sahip çıkma, bu vatan topraklarına sahip
çıkma konusunda sizleri hassasiyete ve bu tasarıdaki Orman Kanunu ve
Kadastro Kanununun -harcırah
kısmı hariç- o maddelerinin geri çekilmesine davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Batman Milletvekili
Sayın Ayla Akat Ata.
Buyurun Sayın Ata. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
DTP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı Tapu Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısıyla ilgili Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini
sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, İsrailin Filistin
topraklarına gerçekleştirdiği hava ve kara
saldırısı sonucunda Gazzede yaşamını yitiren
masum insanların anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, insanın
tarihini, kimliğini, kültürünü yansıtan ögelerden biri ve en önemlisi
yaşadığı coğrafya ve toprak parçasıdır.
İnsan yaşamını kolaylaştıran ve kalitesini artıran
başta bayındırlık ve iskân olmak üzere
kamulaştırma, ulaşım, tarım reformu, belediye
hizmetleri gibi taşınmazlara ait bütün yatırımların
temelini ise Anayasanın teminatı altındaki mülkiyet
hakkının tespiti ve kullanılmasına ilişkin devletin
sorumluluğu altında yürütülen tapu ve kadastro hizmetleri
oluşturmaktadır.
Tasarıyla, tapu ve kadastro hizmetlerinde etkinliğin
sağlanması, ülkemiz kadastrosunun en kısa sürede bitirilmesi ve
orman kadastrosuna ilişkin karşılaşılan
aksaklıkların giderilerek uyumun sağlanması amacıyla
tapu ve kadastro mevzuatında bazı teknik değişikliklerin
yapıldığı öngörülmektedir.
İnsanoğlu ihtiyaçlarına çözüm ararken, üzerinde
yaşadığı doğanın doğal dengesine
aykırı düşünce ve kararlara imza atmamalıdır. Hele ki
sosyal ve ekonomik yaşamımızın bir parçası olan toprak
ve kullanımına ilişkin kararlar söz konusu olduğunda imtina
edilmelidir ve bu alanda hizmet veren tapu kadastro çalışmaları
için gereken çaba ve özen her zaman gösterilmelidir.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiyede de büyük gelişme ve
değişmeler yaşanmış, küreselleşmenin etkisi
başta haberleşmede olmak üzere birçok sektörde kurumsal bazda
hissedilmiştir. Harita, kadastro sektöründeki uygulamalı teknolojiyi
kullanım üretimde verimliliği ve inceliği
artırmıştır. Ancak kamu kurum ve
kuruluşlarımızın verimsiz çalışmaya müsait
yapılanması yanında, bilişim teknolojilerini ve
yazılım üreten ve geliştiren kadrolar oluşturulmadan her
kurumun kendince sistem kurması, kurmak istemesi ve bu bağlamda kimi
zaman gereksiz teknoloji ürünlerinin alımı ülkede veri
karmaşası ve demirbaş ürün çöplüklerinin oluşmasına,
korkulan olumsuzlukların derinleşmesine de neden olmuştur. Bu
durumda, özellikle kamu kurumlarında verimli, düzenli, disiplinli bir
çalışma ve hizmet üretimi için -üniversiteler- uygulayıcı
iş birliğini geliştiren alternatifli işletme
şartlarının oluşmasına gerek vardır.
Kadastronun temel görevi, araziler üzerindeki fiilî kullanım
durumunu hukuki kurallara dayandırmaktır, çalışmaları
ise hizmet üretilen faaliyetlerdir. Ancak Türkiyede kadastro
çalışmalarının yavaş ilerlemesinin, idari uygulamalar,
sosyoekonomik yapı, orman, mülkiyet anlaşmazlıklarının
ortaya çıkması gibi bir çok nedeni bulunmaktadır.
Türkiye kadastrosu, çıkışı itibarıyla
çağının ötesinde bir sistem olmayı amaçlamış,
ancak bugüne kadar kadastronun ülke genelinde inşası günümüz
teknolojisine uygun bir seyir izlememiştir. Tapu sicil müdürlükleri
de gerek
bilgi sistemlerinin kurulması açısından gerekse de artan
iş yükünü taşıyabilecek fiziki mekânlar ve yeterli sayıda
nitelikli elemana kavuşturulması yönünden istenen düzeyi
yakalayamamıştır.
Bilgi ve verinin etkin bir biçimde kullanılması,
geliştirilmesi, insanlığın hizmetine sunulması
öncelikli konular arasında yer almaktadır. Mekânsal, konumsal
bilginin yönetiminde ve kullanımında coğrafi bilgilerin etkin
bir şekilde kullanılmasının önemi ortaya
çıkmaktadır.
Kadastro çalışmaları doğa-insan
ilişkilerinin düzenlenmesi noktasında temel bir nitelik
taşımaktadır. Bu alanda yapılması planlanan
çalışmaların mevcut eksiklikleri gideren ve bu
çalışmalara bir an önce işlerlik kazandıran özelliğe
sahip olması gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye, kadastro
çalışmalarında dünyadaki gelişmeleri takip ederek
kadastrosunu gereken ihtiyaçlar doğrultusunda yenilemeli, ortaya çıkabilecek
sorunları günümüzün gereklerine uygun olarak çözme
anlayışını esas almalıdır.
Devlet dairelerinde gereksiz şekilde uzayan bürokratik
işlemler yaşanan en önemli sorunlardandır. Ancak buradan
hareketle kırtasiyecilik işlemlerini azaltmak amacıyla yapılan
çalışmalar, çalışanların güvencesiz olarak
çalıştırılmalarına ilişkin kaygıları da
getirmektedir. Bu durum sosyal devlet anlayışından uzak, özel
teşebbüs anlayışına yakın bir
yaklaşımın parçası olmanın ötesine gidilmediğini
de göstermektedir. Sorunun çözümüne ilişkin çabalar bütünlüklü bir plan
dâhilinde yapılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu zamana
kadar orman olarak nitelenecek alanların belirlenmesi,
sınırlanabilmesi ve mekânsal düzenlemelere ilişkin çeşitli
kanun ve yönetmeliklerle orman kadastrosu çalışmaları
yürütülmüştür. Ülkemizde orman kadastro alanlarıyla ilgili olarak
1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Orman
Kanununa göre orman sınırlarını belirleme
çalışmalarının beş yıl içinde bitirileceği
belirtilmiştir ancak 20 milyon 703 bin hektar orman
alanımızın beşte 1inin tapu işlemlerinin
tamamlandığı bilinmektedir. Geçmişte yapılan orman
mülkiyet haritalarının tescile esas nitelikte
olmayışı, orman mülkiyet kadastrosunda ortaya çıkan
farklılıklar ve sınırlandırmalara ilişkin yapılan
itirazlar gibi faktörler de söz konusu durumlarda etkili olmuştur.
Yine 1973 yılında 6831 sayılı Orman Kanununda
yapılan değişikliklerle, orman vasfını kaybeden
alanların orman rejimi dışına çıkarılması
gerçekleşmiştir. 2/B olarak bilinen bu uygulamalar ilerleyen
senelerde yapılan değişikliklerle bugüne kadar gelmiştir.
İlk olarak 1973 yılından itibaren on yıllık bir zaman
için öngörülmüş olan orman sınırı dışına
çıkarılması işlemi daha sonra yapılan
değişikliklerle süresiz hâle getirilmiştir. Orman köylülerine
yerleşim ve tarımsal etkinlikler için yer sağlamak amacıyla
belirlenen 2/B uygulamaları günümüzde ise bütçeye önemli bir girdi olarak
görülmektedir. Bu alanda kamuoyuna yansıyan tartışmaların
devam ediyor olması konunun güncelliğini yitirmemesine imkân
sağlamaktadır, yapılan uygulamaların hangi çıkarlara
hizmet ettiği ve hangi geçerli ölçütlere
dayandırıldığı noktasında
tartışmaları ve şüpheleri de beraberinde getirmektedir.
Mülkiyet kavramı insanlık tarihinde
insanlığın üretime geçtiği andan itibaren gündeme gelen bir
konudur. Ülkemizde mülkiyetin temel yasal dayanağı,
Anayasamızın 35inci maddesinde yer alan, Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir. hükmüyle tanımlanmıştır. Ancak
bugün 2/B alanlarının herkese satılabilir hâle getirilmesi
çalışmaları sürdürülürken özellikle başta Karadeniz Bölgesi
olmak üzere yüzlerce köyde yapılmakta olan kadastro
çalışmalarında yaşanılan ciddi sorunlardan birisi de
orman alanları ile tarım ve kültür arazileri arasındaki
sınırın belirlenmesinde yaşanmaktadır. Çay
bahçelerinin, mısır tarlalarının ve çayır
alanlarının orman sınırı olarak çevrildiği,
yüzyıllık evlerin bile orman sınırı içinde
kaldığı, orman köylüsünün üretimden koparılacağı
ve neredeyse kendi topraklarında kiracı konumuna
düşürüleceği, orman köylüsünün yüzlerce yıldır
yaşadıkları bu topraklardan sürgün konumuna itilecekleri, orman
sınırının belirlenmesinde kullanılan harita ve
paftalar ile amenajman planlarının gerçeği yansıtmadığı,
orman sınırlamasıyla ilgili mevcut kanunların orman
köylüsünün aleyhine kullanıldığı, gözlemsel
değerlendirmelerin yapıldığı, 25.000 ölçekli
haritaların askerî amaçlı ve nitelikte olduğu,
dolayısıyla mülkiyete esas veri olarak kullanılamayacağı
tartışmalarına uygulamada köklü bir çözüm getirilmelidir. Yine,
2/B arazisi olarak nitelendirilmemesi gereken alanların bir şekilde
orman dışına çıkarılmasına ilişkin
yanlışlıkların yapıldığı da
bilinmektedir. Bu olumsuzlukların önünü alabilmek için bilim ve fen olarak
orman vasfını yitirme durumuna net bir açıklık getirilmelidir.
Bunun en önemli ölçütü ise yapılan uygulamaların doğa ve insan
aleyhine gerçekleşmemesi olmalıdır.
Yabancılara toprak satışı konusunda 1954ten
2008e kadar değişik zamanlarda birtakım süreçler
işletilmiştir. 2003 yılından itibaren ise Tapu Kanunu, Doğrudan
Yabancı Yatırımlar Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu gibi
birçok yasada yabancıların taşınmaz edinimi yönündeki
engeller kaldırılmıştır. Bir yandan ise Anayasa
Mahkemesi bu değişiklikleri Anayasaya aykırı bularak iptal
etmektedir. Yine Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararı dikkate
alınarak hazırlanan tasarıda, kendi ülkelerinin kurallarına
göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri ile
yabancı uyruklu gerçek kişilerin enerji, sulama, maden, sit ve
kültürel özellikleri sebebiyle korunması gereken alanlar, özel koruma
alanları ve stratejik yerlerde, kamu yararı ve ülke güvenliği
bakımından taşınmaz ile bağımsız ve sürekli
nitelikteki sınırlı ayni hak edinemeyecekleri alanları
belirleme yetkisi de Bakanlar Kuruluna ait olacaktır.
Hazine Müsteşarlığının 2003-2007
verilerine bakıldığı zaman, yabancıların
almış oldukları gayrimenkullerin toplamının 10 milyar
dolar gibi değere ulaştığı görülmektedir. Yapılan
bu toprak satışlarından sağlanan gelirle bütçe
açığının kapatılmaya çalışılması
da ne kadar akılcı bir politikadır? Kendi ülkenizdeki
insanların yaşam yerlerini kentsel dönüşüm projeleri adı
altında yok edeceksiniz ancak yabancılara toprak
satışını ise bütçe açıklarını kapatmak için
gelir aracı hâline getireceksiniz. Sermayenin hizmeti ve birtakım
çevrelere arsa rantı sağlamak için vatandaşlarını
sokakta yaşamaya mahkûm eden bir anlayışla hareket edilmektedir.
Yine, Turizmi Teşvik Kanunuyla birçok orman alanı
turistik tesis olarak kullanılmak amacıyla yabancılara tahsis
edilmektedir. Yabancılara çeşitli kullanım imkânları
sağlanan ülke toprakları, öncelikle kendi insanımız için,
toprak paylaşımındaki adaletsizliğin giderilmesi ve arazi
düzenlemeleriyle vatandaşlarımız için gelir getirici bir duruma
getirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; orman
alanlarımız Karadeniz Bölgesi hariç ülkenin diğer bölgelerinde
giderek azalmaktadır. Bir yandan tarım ve hayvancılık
politikalarından uzaklaşılması, köylerin hızla
kentlere doğru kayması, orman köylüsünün bu kimliğinden
uzaklaşması yaşanırken diğer yandan bu alanlara
yönelik kullanım dışı uygulamaların gündeme
geldiği görülmektedir. Orman alanlarımızın bakım ve
geliştirilmesi, gençleştirilmesi ve gelişen bilim ve
teknolojiyle daha verimli hâle getirilmesi kaçınılmaz bir görev iken
bu yönde çalışmalarımızın başarılı bir
şekilde yürütüldüğü ne kadar söylenebilir? Yetmiş yılda orman
alanlarımızın sınırları belirlenerek tapuya
tescil işlemleri bitirilememiş, mekânsal bilgi sistemi çerçevesinde
ormanlarla ilgili envanter bilgileri toplanarak belirli bir standart ve
erişim çerçevesinde sürekli güncellenen bir şekilde kayıt
altında tutulması bitirilememiştir. Daha önemlisi, ulusal
konumsal veri altyapısı oluşturularak orman
alanlarımızla ilgili her türlü doğa olayı, afet ve
felaketlere yönelik acil durum yönetimi oluşturulamamıştır.
Toprak, insan ve orman ilişkisi ve yönetimi kurulamamıştır.
Kısaca, bilim ve teknolojinin gerisine düşülmüştür.
Çevre, insanın işgalci anlayışına
karşı yeni bir anlayış yaratılarak
korunmalıdır. Doğal yapıyı tahrip eden karar ve
eylemlerden özenle kaçınılması gerekmektedir. Ne yazık ki
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü yerine çözümsüzlük
politikalarında ısrar, telafisi zor ve hatta imkânsız
birtakım sonuçlar doğurmuştur. Yıllardır süren
savaşın en ağır etkileri insan ve çevre üzerinde
olmuştur. Dağa taşa bırakılan her bomba havayı,
toprağı ve insanlarımızı zehirlemektedir. Millî
servetimiz dediğimiz ormanlarımız güvenlik gerekçesiyle, başta
Anayasa olmak üzere hukuk kuralları hiçe sayılarak yok edilmektedir.
Bu, doğal bir yok oluş değildir, bizzat insanın tarafı
olduğu bir yok oluştur.
Ülkenin batı illerinde yaşanan orman
yangınlarına karşı gösterilen duyarlılık,
sıra bölge illerinde bilerek ve istenerek yakılan ormanlara
geldiğinde, Görmedik, duymadık, bilmiyoruz.
anlayışına dönüşebilmektedir. Bu anlayış,
güvenlik söz konusu olunca ülkemizin bir tarafındaki ormanlar ve
yerleşim alanları teferruattan ibarettir mantığıyla
işlerlik kazanmaktadır. Öyle ki bu durumun gündeme getirilmesi ve bu
yönlü girişimlerde bulunulması dahi engellenmektedir. Kamuoyunun
bilinci bulandırılarak insanlık tarihinin ortak değeri olan
Hasankeyf başta olmak üzere Munzur Vadisi ve Fırtına Vadisine
yapılmak istenen barajlar da doğa katliamının bir
parçası hâline dönüştürülmektedir. Bu da Hükûmetin ülkemizin
doğal ve tarihî varlıklarını koruma noktasında en ufak
bir kaygısı olmadığını ve kaygı
taşımadığını göstermektedir. Bu topraklarda yaşamış
halkların ortak mirası olan yerlerin korunması tarihe,
doğaya ve insana duyarlılığın ve çevre bilincinin
geliştirilmesiyle aşılabilir. Doğal kaynaklarımız
ve kültürel zenginliklerimizin rant hâline dönüştürülmesinin ve güvenlik
gerekçeleriyle yok edilmesinin önüne geçmek gerekmektedir. Bu konuda en büyük
sorumluluk da biz yasa koyuculara düşmektedir.
Değerli milletvekilleri, bilimin ve teknolojinin hızla
geliştiği bir yüzyılda doğal afetler, deprem, erozyon,
kuraklık, orman yangınları ve benzeri konularda çağdaş
ve tutarlı bir politikanın olmayışı her geçen gün
ülkemizi çölleşmeye bir adım daha yaklaştırmaktadır.
2007 ve 2008 yıllarında ülkemizin doğusunda ve
batısında yaşanan büyük kuraklık karşısında
Hükûmet, umursamaz politikalarıyla en verimli tarım alanlarını
çölleşmeye mahkûm etmektedir. Sorunun çözümüne dönük ciddi çabaların
olmaması da gelinen aşamada önemli bir etkiye sahiptir.
Çölleşme, erozyon, aşırı otlatma, iklim
değişikliği, ormanların tahribi, toprağın
aşırı kullanımı ve yanlış sulama yöntemleri
kullanılması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Kurak, yarı
kurak ve az yağışlı alanlarda iklim değişimleri,
insan aktivitelerinin de dâhil olduğu çeşitli etmenlerin sonucunda
oluşan arazi bozulum süreci olarak tanımlanan çölleşme,
kıtlık, yoksulluk, sağlıksız beslenme, sel, taşkın
felaketleri, göçler, toprak anlaşmazlıkları ile savaşlara
bile neden olabilmektedir.
Doğal çöl şartlarının mevcut
olmadığı ülkemizde belirli bölgelerdeki düşük
yağış oranları, tarım alanlarındaki
çoraklaşma, verimliliğin azalması, ormanlar, meralardaki tür ve
çeşitliliğin ve doğal yapının bozulması,
yanlış arazi kullanımı uygulamalarından kaynaklanan
betonlaşma, toprak kirliliğiyle ülke topraklarının yüzde
86lara varan kısımlarında erozyon, toprak kaybının
yaşanması çölleşme riski göstergeleri olarak kabul edilmektedir.
Çölleşme ile mücadele için, arazi
sınıflandırılması, sürdürülebilir arazi yönetimi,
erozyon kontrolü, çölleşme hakkında bilinçlenme, halkın
katılımcılığı, ormanların korunması
gibi çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Ekolojik toplum anlayışının benimsenip
geliştirildiği bir anlayıştan hareketle, öncelikle,
çevremize karşı yapılan bu amansız politikaların terk
edilmesi gerekmektedir. Yine üzerinde yaşadığımız
toprak parçasının ticari bir metaya dönüştürülerek
satılması anlayışından vazgeçilmelidir. Kendi
ülkesinin insanının en temel sorunu olan barınma ihtiyacına
çözüm bulması gereken devletin kentsel dönüşüm projeleri adı
altında kentsel bölüşüm projelerini hayata geçirdiği
görülmektedir. Çevreye ilişkin tüm sorunların
ortaklaştırılması yolu ve üretilen politikaların
yetersizlikleri deşifre edilerek çözüm bulunabilir. Bu çerçevede
demokratik, ekolojik, katılımcı bir anlayışla toplumun
tüm kesimlerinin görüşleri ve ihtiyaçlarını esas alan bir
örgütlülük yaşama geçirilmelidir.
Bugün çevreye ilişkin atılan her adım geleceğe
doğru atılmış adımlardır. Şimdi uygulanan
çevre politikalarının önüne geçilmez ise önü alınamayacak
yıkımlara ve tahribatlara yol açılması
kaçınılmazdır. Buradan bir kez daha diyoruz ki:
Yaşadığımız topraklara karşı düşmanca
politikalar geliştirmek yerine, koruyucu ve önleyici çabalar için ortak
mücadele etmemiz gerekmektedir.
Saygılarımı sunuyorum. Teşekkürler. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ata.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu ve bazı kanunlarda
değişiklik içeren kanun tasarısı hakkında Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini sunmak için huzurunuzdayım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, yılbaşı gecesi 7
gencimizin hayatına mal olan facia dolayısıyla üzüntülerimi
ifade ediyorum ve bu 7 gencimize Cenabı Allahtan rahmet diliyorum,
kederli ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Bir başka faciayı daha yaşamaktayız. Gazzede
kaçma, kurtulma şansı bulunmayan Filistin halkına
karşı girişilen katliamı telin ediyor, bu katliamda
canlarını kaybeden gencecik evlatlarımızı,
çocukları, anneleri, babaları huzurunuzda yâd ediyorum, onlara
Cenabı Allahtan rahmet diliyorum ve milletimize Başınız
sağ olsun. diyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüştüğümüz
tasarı, Tapu ve Orman Kanunu ile Harçlar Kanununda değişiklik
yapılmasını içeren bir tasarıdır. Tapu dediğimiz
zaman aklımıza da mülkiyet hakkı gelmektedir. Mülkiyet
hakkı, gerçek kişiler ile eşyalar arasındaki ilişkiyi
düzenleyen hukuki bir değerdir ve mülkiyet hakkı, insanlık
tarihi boyunca da mukaddes olarak anılmıştır; bütün
evrensel hukuk değerlerinde, uluslararası anlaşmalarda,
anayasalarda ve kanunlarda aynı değer ile itibar görmektedir.
Gayrimenkul hukukunda ise mülkiyet hakkı ile gerçek ve tüzel
kişiler arasındaki ilişkiyi tapu senedi dediğimiz belge
düzenlemektedir. Bu belgelerin oluşturulmasında ve gayrimenkullerin
devir ve ferağında ülkemizde çok ciddi sıkıntılar
yaşandığını hep beraber bilmekteyiz. Bir türlü,
Türkiye'nin gayrimenkul hukukunu düzenleyen tapu kayıtlarının
oluşturulması yani kadastro işlemi tamamlanamamıştır.
Bunun tamamlanamamış olmasında, siyasi iradenin tam olarak bu
sorunun arkasında yer almamış olması bir sebeptir, yeterli
ödeneklerin ayrılmamış olması bir başka sebeptir, bu
işle görevli kişilerin hizmet heyecanından yoksun olacak bir
hayat standardının altında yaşıyor olmaları bir
sebeptir, mevzuat kargaşası bir sebeptir, velhasıl bu sebepleri
saymak mümkündür ve uzatmak mümkündür ancak oluşturulmuş olan tapu
kayıtlarının mülkiyetin devri sırasında
kullanılmasında da çok ciddi sorunlar bulunmaktadır. Bu
sorunları çözebilecek yasal düzenlemeler, görev ve yetkileri bir araya
getirip önemli bir konuyu Meclisimizin çözmesi gerekirken maalesef bu konularda
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarından herhangi bir
teşebbüs görmemekteyiz. Temennimiz odur ki, tapu
kayıtlarının oluşturulması sırasında mahallî
bilirkişi sıfatı ile dinlenen kişilerce mülkiyetin orada
bulunan kişinin namı ile ifade edilmesi sonucunda, malikin ismindeki
küçücük bir hata, örneğin Ali yerine Hacı Ali
yazılması, Mehmet yerine, Mehmet Ali yazılması
mahkemelere kadar taşınmakta, mahkemeler keşfe kadar gitmekte ve
neticede bu masraflı yolu vatandaşlarımız tercih
etmemektedir.
Yine tapu kayıtlarındaki harçların yüksekliği
ve gereksiz harçların alınmış olması tapu
kayıtlarındaki intikalleri geciktirmektedir ve bundan dolayı da
gerçek malik ile tapudaki malik diye karşımıza çıkan
kayıt dışı bir mülkiyet durumu ortaya
çıkmaktadır. Siyasetin kayıt
dışılığını anladık, ekonominin
kayıt dışılığını anladık ama tapu
kaydının kayıt dışılığını
anlamak mümkün değildir. Bunu düzeltmek için gerekli tedbirleri
almamız gerekmektedir. İşte bu tedbirler cümlesinde, önümüzdeki
kanun tasarısında da Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bunlara
kısmi çözüm getirebilecek önergeleri sunduk. Temenni ederiz ki, yüce
Meclisin değerli üyelerinin bunları, ülkemizin her sorununa
olduğu gibi bu sorununa da Milliyetçi Hareket Partisinin ortak akla
dayanarak yapmış olduğu bir çözüm önerisidir, şeklinde
değerlendirmesini beklemekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunun 1inci maddesiyle
ilgili olarak düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kanunun
1inci maddesinde tapu memuru yerine, tapu görevlileri şeklinde bir
yeni tanımlama getirilmektedir. Tapu memuru, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi, tapu sicil müdürlüğünde çalışan
tapu sicil memuru, tapu sicil kâtibi ve veri hazırlama ve kontrol işletmeni
diye tanımladığımız üç kalem memurdan
müteşekkildir. Tapu görevlileri dediğimiz zaman, bu üç kalemin
içerisine, arşiv memuru -ki meslek memuru değildir- müstahdem -ki
meslek memuru değildir- 657 sayılı Kanunun 4/B maddesine göre
çalışan kişiler -devlet memuru niteliğinde değildir-
ve işçi statüsündeki kişiler de -devlet memuru niteliğinde
değildir- girmektedir. Oluversin demek mümkün değildir, çünkü
Anayasamızın 128inci maddesi, mukaddes nitelikteki mülkiyet
hakkının oluşmasında ve devrinde kullanılan kamu
hizmetinin, asli ve devamlı görev ifa eden memurlar marifetiyle
yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu mülkiyet
hakkıyla ilgili gerek bu mülkiyet hakkının kayden
oluşturulması ve gerek devir ve ferağıyla ilgili olmak
üzere asli ve daimî olmayan kişilerin
çalıştırılması, Medeni Kanunun 1007nci maddesindeki
rücuen tahsil dediğimiz, oluşan zararlara karşı rücuen
tazmin dediğimiz sorunu karşımıza çıkaracaktır.
Dolayısıyla, meseleyi önemine uygun bir şekilde kamu görevlileri
marifetiyle yapmak gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz tapu
memurları yerine tapu görevlilerinin ikame edilmesine muhalefet etmekte
ve bunun madde metninden çıkarılması gerektiğini
düşünmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki böyle önemli bir hakkın
tesisiyle ilgili bir kanun geldiğinde bu kanunun gereken özenle
hazırlanması icap etmekte ve hazırlanış şekli
itibarıyla da içinde mevcut bulunan aksaklıkların giderilmesine
çalışılması gerekmektedir. İşte bunlardan 1inci
maddenin beşinci fıkrasında vergi kimlik numarasından
bahsedilmektedir. Madem bir değişiklik yapılacak, artık
vergi kimlik numarası uygulaması geçmiştir, onun yerine Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarasının, vatandaş kimlik numarasının
burada değişikliğe ilave edilmesi gerekirdi; böyle bir
değişiklik bulunmamaktadır.
Yine atıflar bulunmaktadır bu Kanunda. Elbette ki
Tatbikat Kanununun 21inci maddesine göre oradaki atıflar yeni Medeni
Kanuna yapılmış sayılır falan da ama bu Kanun
içerisinde madem bir değişiklik yapıyoruz, eski Medeni Kanunun
maddesine yapılmış olan atfı da burada düzeltmek gerekir.
Yine 11 Ocak 1926 gün ve 711 sayılı Kanundan
bahsedilmektedir bu değiştirilmesi istenen metin içerisinde. Hâlbuki
bu Kanun 1988 yılında kaldırılmıştır ve
yürürlükten kalkan bu maddenin de yürürlükten kaldırılmış
olduğu genelgelerle vesairelerle teşkilata duyurulmuştur. O
zaman, özenle bu yasalar hazırlanır iken ya da yeterli özen
gösterilirken bu eksikliklerin de giderilmesi gerekirdi; maalesef, böyle bir
özeni görememekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, bu Kanunun orman
kadastrosuyla ilgili hükümleri de bulunmaktadır. Orman kadastrosu ve
özellikle 2/B diye bilinen Orman Kanununun 2nci maddesinin B maddesi
çerçevesi içerisinde orman dışına çıkarılan arazilerle
ilgili, Hükûmetin gerek kanun çalışmaları gerek Anayasa
değişikliği çalışmaları bir güvensizlik
yaratmıştır, kamuoyunda ormanların peşkeş
çekileceğine dair bir kaygı yaratmıştır. Genelleşmiş
olan bu kaygıyı biz de paylaşmaktayız.
Dolayısıyla, buraya getirilen hükümler içerisinde kapıyı
arkadan dolanabilecek ve iyi niyetinizden şüphe edilebilecek hâlleri
getirmemeniz gerekirdi.
Şimdi, tasarının 2nci maddesinde bir hüküm sevk
ediyorsunuz. Bu hükme göre, eğer orman kadastrosu
yapılmamış olan yerlerde arazi kadastrosu yapılıyor
ise arazi kadastrosunun belirlediği sınır orman
sınırı sayılır. Nasıl sayılır, neye
göre sayılır? Siz dediğiniz için sayılır mı?
Karşınızda Anayasa var, karşınızda Orman Kanunu
var. Bu iki temel kanun ve bunlara uygun yüzlerce oluşmuş
Yargıtay içtihadı dururken, bunu buradan çıkarırsanız
ne olur? Çoğunlukla çıkar, gider Anayasa Mahkemesinden bir daha döner
gelir eskiden döndüğü gibi. Bu, ciddi ve vahim bir durumdur, bu ciddi ve
vahim duruma uygun bir tarzda bu kanun görüşülmeli ve 2nci madde
tasarı metninden çıkarılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bir başka husus ise,
orman kadastro çalışmalarını ihale yöntemiyle de yapmak
üzere bir yetki aldınız ve bu ihale yöntemiyle özel şirketlere
arazi kadastrosu yaptırılması çerçevesi içerisinde görevler,
yetkiler verdiniz. Bugün, Bergamada, Boluda, Kastamonuda, Mardinde bu
heyetler çalışmaktadır. Anayasanın belirttiği devlet
memurlarının asli ve daimî kamu hizmeti sunma özelliği
dışındaki kişiler tarafından, yani özel şirketler
tarafından bunlar yapıldığı içindir ki -bugün burada
bulunan milletvekili arkadaşlarımız bunları inceleyebilir-
özel şirketler, kamu hizmeti niteliği değil, kâr hizmeti veya
kâr elde etme amacıyla bu işi yaptıklarından,
olabildiğince masrafları minimize ederek, ancak kârı maksimize
ederek bu hizmeti yürütme anlayışı içerisinde olduğundan,
buralarda orman sınırlarının belirlenmesi konusunda çok
ciddi kaygılar ve kuşkular bulunmaktadır.
Bize gelen bilgiler doğruysa, her ne kadar 5304
sayılı Yasa gereği orman mühendislerinin bu heyetlerin içerisine
dâhil edilmesi gerekiyorsa da, orman mühendisleri ya davet edilmemekte ya da
şeklen davet edilmiş gibi görünmekte ya da elden
yapılmış olan tutanakları araziyi görmeden
imzaladıkları iddiaları bulunmaktadır. Böyle bir durum
varsa, bu, Anayasanın orman sınırlarını koruyan
hükmünü, Orman Kanununun ormanın devamını sağlayabilecek
olan hükümlerini ihlal etmektedir ve -ileride- çok ciddi sorunları da
içermektedir.
Değerli arkadaşlarım, bir teknik düzenleme var, bu
teknik düzenlemeye biz de katılıyoruz. Yani teknoloji
gelişmiştir, sınırların belirlenmesinde teknolojinin
verdiği imkânlardan yararlanılması gerekir ancak burada maddi
hataların düzeltilmesi sırasında orman
sınırının düzeltilmesine sıra geldiğinde
tasarıya bir hususun eklenmesi gerekmektedir, o da: Orman
miktarının azaltılmaması kaydıyla. İşte bu
çerçeve içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bir önerge verdik,
yüce Meclisin bilgisine o önergeyi de takdim etmekteyim.
Değerli arkadaşlarım, Harçlar Kanunu ile ilgili
düzenleme vardır. Harçlar Kanununun 1/b fıkrasının
düzenlenmesi, imar parselizasyonu, pay sahiplerinin tekrar paylarının
giderilmesi, şüyulandırılması işlemiyle ilgili
harcı ortaya koymaktadır. Görünürde palyatif bir tedbir gibi
getirilmiştir ancak ben bunu sizin biraz daha geniş bir şekilde
bilginize sunmak istiyorum.
İmar parselizasyonu dediğimiz hadise, İmar
Kanununun 18inci maddesine göre belediyelerin yetkisi dâhilinde olup
gayrimenkul sahiplerinin mülkiyet hakkından yüzde 35-40 civarında
düzenleme ortaklık payı alındıktan sonra bakiye kalan
parseldeki hissenin başka bir parsel ile birleştirilmesidir. Bu,
vatandaşın rızası dışında yapılan bir
işlemdir. Vatandaşın rızası dışında bu
işlemin yapılmış olması, düzenli kentleşme
çerçevesinde, şehirleşme çerçevesi içerisinde makuldür ve
doğrudur. Burada mülkiyet hakkı
sınırlandırılmaktadır, hatta mülkiyet hakkı
bedelsiz olarak belediye lehine devredilmektedir. Ancak vatandaşın
bakiye kalmış olan gayrimenkul üzerindeki hakkının
başka bir parsele götürülerek orada paydaş kılınması
ve paydaş kılındıktan sonra bu imar parselinden
ayrılması işleminden harç alınması ancak Deli Dumrul
hikâyesine benzemektedir; gelenden 1, geçenden 2 harç alınması ya da
baç alınması gibi bir meseledir. Dolayısıyla, biz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, imar parselasyonunun pay sahiplerinden
binde 9 oranında, taksim, rızai veya hükmi bir taksim
sırasında binde 9 oranında harç alınması hususunu
makul ve adil bulmuyoruz. Dolayısıyla bunun madde metninden çıkarılmasını
talep etmekteyiz.
Bir diğer husus ise: Yine Harçlar Kanunuyla ilgili olmak
üzere, 6ncı maddede, mirasen intikallerde harcın
alınmayacağına dair bir hüküm sevk edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, harçlar, kanunla
alınır. Kanunda yazılı olmayan harç zaten tahsil edilemez,
dolayısıyla buraya bir istisna koymanın anlamı
bulunmamaktadır. Dolayısıyla da intikalinde alınmak
kaydıyla ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arzu etmekteyiz.
Toparladığımız zaman, gayrimenkulle ilgili
yüksek miktardaki harç, gayrimenkullerdeki mevzuat kargaşası, görev
ve yetki kargaşası hep birlikte değerlendirildiğinde, bizim
tapu kayıtlarımız, tertemiz olması gereken, mülkiyet
hakkını ortaya koyan bu belgeler net ve gerçek maliki göstermesi
gerekirken tam bir arapsaçı hâlindedir. Dolayısıyla gerek tapu
kayıtlarının oluşturulması gerek oluşmuş
tapu kayıtlarının devir ve ferağı,
vatandaşın tapu dairesine gitmesini engelleyecek pek çok engelle
karşı karşıya bulunmaktadır. Vatandaş
gitmemektedir. Anasından, babasından, dedesinden, ebesinden kalan
gayrimenkullerinin intikalini üzerine yaptıramamaktadır.
İntikaller üzerine yapılamadığı için gerçek malik ile
tapu kaydındaki malik çelişmektedir ve buradan daha büyük sorunlar
çıkmaktadır. Bunların ortadan kaldırılması için
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının tam bir sorumluluk
duygusu içerisinde hareket etmesi ve -bu bağlam için ifade ediyorum,
diğerlerini bir kenara bırakıyorum- harçlar ve vergilerle ilgili
ciddi kolaylıkları getirmesi gerekmektedir.
Yaşadığımız kriz üzerine küresel krizi ilave
ettiğimizde vatandaşın üzerindeki yükü indirmemiz gerekir.
Tabii ki 2002-2005 tarihleri arasında vergi yükü altında
boğulmuş olan vatandaşlarımızın, tapu
harçlarıyla ilgili ayrıca bir sıkıntı içerisinde
kalması hepimizi rahatsız etmektedir. 2002 yılında
vatandaş başına düşen vergi payı 857 lira iken, 2007
yılına geldiğimizde, değerli arkadaşlarım, bu,
2.425 liraya çıkmıştır. Yani, her Türk
vatandaşının 2002 yılında 857 lira vergi öderken
şimdi ödemek zorunda olduğu vergi 2.425 lira, 3 katına
artmıştır. Bu tapu harçlarını da kapsamaktadır.
Zamanım kalmadığı için diğer bilgileri
veremeyeceğim, ama birkaç tanesini söylemekle iktifa edeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun.
FARUK BAL (Devamla) Sağ olun.
Değerli arkadaşlarım, vergi ve harçlardaki bu 3
katı aşan mükellefiyet genişler iken vergi mükelleflerinin
sayıları azalmıştır. Vergilerin çeşitlerinde
artış olmuş, dolaylı vergilerle birlikte doğrudan
vergilerde artış olmuş. İşte, bu harç dediğimiz,
tapu harcı dediğimiz hadise de bu kapsam içerisinde ciddi bir külfet
getirmektedir. Buna ilişkin önergelerimizin yüce heyetinizce
değerlendirilerek olumlu bir şekilde
sonuçlandırılmasını ümit ve temenni etmekteyiz ve yüce
heyeti bu duygularla saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Tasarı üzerinde AK PARTİ Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 218 sıra
sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün Hazreti
Hüseyinin şehadetinin 1369uncu yıl dönümüydü. 10 muharrem bir matem
günüdür, 10 muharrem Kerbela günüdür. Kerbelayı anlamak, mazlumu ve
zalimi anlamaktır. Kerbela, mazlumların ve mağdurların
sembolüdür. Hazreti Hüseyin, zulme başkaldırının
bayrağıdır. 10 muharrem aşure günüdür. Acı
hepimizindir, feryat hepimizindir, Hazreti Hüseyin hepimizindir.
Gözyaşlarımız bir daha Kerbela olmaması içindir. Hazreti
Hüseyinin bize öğrettiği şey her zaman adil olmaktır,
onurlu olmaktır, asil olmaktır, asla zulme boyun eğmemektir.
Onun için, Hazreti Hüseyin ve şehit olan ehlibeyt mazlumlarını
yâd ederiz.
Endonezyadan Bosnaya, Kırımdan Sudana kadar her
coğrafyada gözyaşı dökülür, ağıtlar yakılır,
mersiyeler yakılır. Bizler Caferisiyle, Alevisiyle, Sünnisiyle bir
arada yaşar, ehlibeyt için ağlar, mazlumları savunuruz ama bugün
İslam coğrafyasında her yer Kerbela, her gün aşuredir
neredeyse. Bugün Kerbelaya çevrilen Filistinin, mazlum ve mağdur
Filistin halkının yanında olduğumuzu, zalim İsrail terörünü
kınadığımızı, lanetlediğimizi tekrar
haykırmak isterim.
Değerli arkadaşlar, Anayasada teminat altına
alınan mülkiyet hakkının tespiti ve kullanılmasına
ilişkin devletin sorumluluğu altında yapılmakta olan tapu
ve kadastro hizmetleri, başta bayındırlık ve iskân,
kamulaştırma, ulaşım, tarım reformu, belediye
hizmetleri gibi taşınmazlara dair bütün yatırımların
temel unsurunu oluşturmaktadır.
Ülkemizde kadastro çalışmaları sırasında
özellikle çalışma alanında bulunan ormanların kadastrosuna
ilişkin karşılaşılan sorunların çözümlenmesi ve
6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerinin Kadastro Kanununda
yapılan değişikliklerle uyumlu hâle getirilmesi zorunlu bir hâle
gelmişti.
Orman kadastrosuyla ormanların içinde ve
bitişiğinde bulunan her türlü taşınmaz mallar ile
müşterek sınırları tespit edilmektedir. Orman
sınırları içerisindeyken 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen
bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerin
tarım arazisi, yerleşim yeri ve hayvancılıkta
kullanılan otlak, yaylak ve kışlak hâline dönüştüğünün
orman kadastro komisyonlarınca tespit edilerek, uygulama yapılan
alanın, devlet ormanı ise hazine adına, gerçek kişilere
veya tüzel kişiliklere ait orman alanı ise bunlar adına orman
sınırları dışına çıkarılması
uygulaması, 6831 sayılı Orman Kanununun 2nci maddesinin (B)
bendi hükümlerine göre yapılmaktadır.
Devlet ormanlarının tahdit/kadastro edilmesine, 1937
yılında yürürlüğe giren 3116 sayılı Orman Kanunu
kapsamında başlanmıştır. 1945 yılında
yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun sonrasında ise gerek
devlet ormanları gerekse hususi ormanların tahdit işlemleri
orman tahdit komisyonları tarafından yürütülmüştür.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz tarafından 2003
yılından itibaren orman kadastrosuna gereken önem verilerek en
kısa sürede orman kadastrosunun bitirilmesi planlanmıştır.
2003 yılına gelindiğinde ülkemiz ormanlarının ancak
yüzde 75inin kadastrosu yapılabilmiştir. Orman kadastrosunun önemi
gereği orman kadastro komisyon sayısı
artırılmış, teknik donanım ve eleman eksiklikleri
giderilerek geçmiş yıllardaki gerçekleşmelerin 3 katına
çıkarılmıştır. Orman kadastrosunun Orman Genel
Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce müşterek
yapılmasını sağlayan kanun değişikliği
gerçekleştirilmiştir.
Bu düzenlemeler sonucu, altmış altı yılda
yüzde 75i yapılabilmiş olan orman kadastrosunun son beş
yılda yüzde 20si daha yapılarak yüzde 95 seviyesine
çıkarılmıştır. Ormanlarımızın yüzde
95inde kadastro çalışmaları yapılmış
olmasına rağmen, içinde 6831 sayılı Orman Kanununun 2nci
maddesinin (B) bendi sahalarının da bulunduğu orman
kadastrosunun yüzde 75i tescil ettirilememiştir. Bunun sebebi, tescilde
yetkili Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü mevzuatının orman
kadastrosu mevzuatıyla uyumsuz olmasıdır.
6831 sayılı Orman Kanununun 2/B alanlarında, kamu
kurum ve kuruluşlarına ait bina ve tesisler, tarım
alanları, otlak, yaylak, kışlak, mera, mezarlık ve
yerleşim yerleri bulunmaktadır. Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan bu araziler
sahipsiz kalmış, hiçbir bedel ödenmeden kullanılmakta, alım
ve satıma konu edilmektedir. Orman Kanununun 2nci maddesinin (B) bendi
uygulamasına, 1961 Anayasasının 131inci maddesinin
değişikliği ve 1974 yılında, 15/10/1961 tarihinden önce
bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş
alanların orman sınırları dışına
çıkarılmasıyla başlanmıştır. 82
Anayasasıyla orman vasfını kaybetme tarihi 31/12/1981 tarihine
çekilmiştir. Bu uygulamalar, orman kadastrosunun bitirilmesi sonucu
gündemden kalkmış olacaktır. İlk uygulamanın
başladığı 74 yılından 2007 yılı sonuna
kadar 473 bin hektar alan orman sınırları dışına
çıkarılmıştır. 6831 sayılı Orman Kanununun
2/B sahalarının nitelikleri doğrultusunda değerlendirilmesi
durumunda neler olacak? Orman halk ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen
birçok mülkiyet sorunu bir kere çözülmüş olacak. Hâlen bu alanları
,fiilen kullanmakta olanlar hak sahipliği konumunu elde edecekler ve
usulsüz olarak kendi tasarruflarında bulunan yerlerin kanuni sahipleri
olacaklar. Hak sahipliğiyle ilgili iş ve işlem süreçleri
başlayacak ve bu durum ekonomiye bir canlanma getirecektir. En önemlisi
de, mevcut haliyle kesinlikle orman vasfını kazanamayacak olan bu
yerler orman köylüsünün sosyoekonomik yönden kalkınmasında büyük bir
katkı sağlayacaktır. Elde edilecek kaynaklar, öncelikle
ağaçlandırma, orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi, yerinde kalkındırılmaları mümkün olmayan
orman köylülerinin naklinde kullanılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke nüfusunun artışı ve
kırsal kesimden kentlere göç sebebiyle kentsel alanların
genişlemesi sonucu ortaya çıkan zorunlu imar hizmetleri ile
tarımsal alanlardaki arazi düzenleme, sulama, yol, turizm ve diğer
bayındırlık hizmetleri için zorunlu altyapı durumundaki
kadastro ve harita hizmetleri ile tapu işlemlerine yönelik talep ve
ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Bu nedenle, Başbakanlık
bünyesinde kamu yönetiminde bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin
azaltılması çalışmaları kapsamında Tapu ve Kadastro
Hizmetlerinde Etkinlik Raporu düzenlenmiştir.
Hazırlanan bu tasarı ile Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü hizmet süreçlerinin gözden geçirilmesi, hizmet kalitesinin
ölçülmesi ve geliştirilmesi, bürokrasiyi ve kırtasiyeciliği
artıran gereksiz süreç ve işlemlerin ayıklanması,
hizmetlerin, etkili, verimli, süratli, vatandaşların ihtiyaç ve
taleplerine uygun şekilde sunulmasını sağlayacak
şekilde çalışmaların yapılması ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amaçlarının gerçekleşmesi hedeflenmiştir.
Ayrıca, Hükûmet programı ve Acil Eylem Planında da ülkemiz
genelinde tesis kadastrosunun süratle bitirilmesi hedeflenmiştir. Bu hedef
doğrultusunda 3402 sayılı Kadastro Kanununun günümüz
şartlarına uyarlanması amacıyla hazırlanan 5304
sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun 03/03/2005 tarihinde yürürlüğe girmiş. Tapu ve
kadastro hizmetlerinde etkinliğin sağlanması, ülkemiz
kadastrosunun en kısa sürede bitirilebilmesi ve orman kadastrosuna
ilişkin karşılaşılan aksaklıkların
giderilerek uyumun sağlanması amacıyla tapu ve kadastro
mevzuatında bazı değişiklikler yapılması zorunlu
olduğundan bu kanun tasarısı hazırlanmıştır.
Hazırlanan bu tasarıyla, özetle ifade etmek gerekirse,
tapu hizmetlerinin işleyişinde karşılaşılan
yoğunluğun ve yığılmaların önlenmesi
amacıyla, personel istihdamında güçlük çekilen, işlem hacmi az
tapu sicil müdürlüklerinde akitli ve akitsiz işlem yapma yetkisinin Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yakın il veya ilçe tapu sicil
müdürlüklerinde çalışan personele verilmesi, konut kredisi
işlemlerinde uygulamada birlik sağlanması, bu işlemlerin
daha kısa sürede sonuçlandırılması suretiyle
vatandaşlarımızın yakınmalarını ortadan
kaldırmış olacağız. Ayrıca, iş
yoğunluğunun fazla olduğu tapu sicil müdürlüklerinde
işlemlerin gecikmeksizin tamamlanması amacıyla 2644
sayılı Kanun uyarınca resmî senet tanzimiyle görevli
kılınan görev unvanlarının güncelleştirilmesi ve resmî
senetlerin düzenlenmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi
sağlanacaktır. Ormanların kısa sürede tapuya tescil edilmelerinin
sağlanması amacıyla Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile
Orman Genel Müdürlüğü arasında yürütülen çalışmalarda
ortaya çıkan aksaklıklar giderilecek, kadastro
çalışmaları süratle tamamlanacaktır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı
Kanunla değişik 4üncü maddesinin üçüncü fıkrasıyla,
çalışma alanında orman bulunması ve Orman Kanununa göre
orman kadastrosuna başlanılmamış olması hâlinde,
çalışma alanındaki ormanların bu maddede belirtilen
kadastro ekibince sınırlandırma ve tespitlerinin
yapılması sağlanacaktır. Bu amaçla henüz orman kadastrosuna
başlanılmamış yerlerde 3402 sayılı Kadastro
Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırının, orman
kadastro komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliği
kazanacağına yönelik olarak Kadastro Kanununda yer alan hükme uygun
bir düzenleme yapılmıştır. Kadastro Kanunu uyarınca
yapılmakta olan kadastro çalışmalarının
aksatılmadan ve süratle tamamlanması değişik kurumlarca
birbirinden farklı yapılan uygulamalar ile mükerrer
çalışmalara neden olunarak gereksiz maddi kayıpların ve
emek israfının önlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca,
vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan
diğer aplikasyon, ölçüm ve çizimden kaynaklanan yüz ölçümü ve fenni
hataların kısa sürede giderilmesinin sağlanması ve kadastro
çalışmalarının bitirilmesi gerçekleşmiş
olacaktır.
Çalışma alanında orman bulunması ve 6831
sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna
başlanılmamış olması hâlinde orman kadastrosu ve bu
ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz
malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini
ve tespitinin kadastro ekibi tarafından yapılacağı hüküm
altına alındığından, amme müesseselerine ait
ormanların da Kadastro Kanununda yapılan değişiklik
kapsamında kadastrolarının yapılabilmesi için bu
değişiklik yapılmaktadır. 6831 sayılı Orman
Kanununun 2/B kapsamında orman dışına çıkarılan
alanların işgalcilerine zilyetlik gerekçesiyle tescile yönelik dava
açılarak hazine zararına sebebiyet verilmesi de önlenmiş
olacaktır.
Anayasanın 170inci maddesi de orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin
değerlendirilmesinin kanunla düzenleneceği hükmünü getirerek bu
taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altında
diğer taşınmazlardan farklı bir statüye tabi
olmasını benimsemiştir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunan taşınmazların, Türk Medeni Kanununun 713üncü maddesi
uyarınca kazandırıcı zaman aşımı ile mülk
edinilmesi mümkün iken Anayasanın 170inci maddesi hükmü gereği özel
kanunla düzenlenmesi öngörülen 2nci madde alanlarının bu
niteliği gereği kazandırıcı zaman aşımı
ile mülkiyetinin elde edilmesi mümkün olmayacağı hâlde, Türk Medeni
Kanununun ilgili hükümlerine dayanarak tescil talebiyle davaların
açıldığı bilinmektedir. Orman sınırları
dışına çıkarılan bu yerlerin hazine adına tescil
edilmesi yasal zorunluluk olmakla beraber, teknik ve mali zorluklar nedeniyle
kısmen tescili sağlanmıştır. Ayrıca bu alanlarda
orman kadastrosundan önce oluşmuş tapular da bulunduğundan, bu
tapuların iptali üzerine ancak tescil sağlanabileceğinden tescil
işlemleri tamamen ikmal edilememiştir. Bu nedenle, 74
yılından beri orman dışına çıkarılan bu
alanlarda, çıkarma tarihinden itibaren Türk Medeni Kanunundaki
kazandırıcı zaman aşımı süreleri dolan yerler
için mahkemelerce zilyedi adına tescile dair kararlar verilmektedir. Bu
alanların, Anayasa ve 6831 sayılı Kanuna uygun
değerlendirilebilmesini sağlamak, ayrıca ormanların
işgalinin önlenmesi sağlanmış olacaktır.
Taşınmazların mirasçılara intikalinde tapu
harcı alınmamak suretiyle bu işlemlerin
yapılmasının teşvik edilerek, hâlen ölü malikler adına
kayıtlı olup taşınmazların hâlihazırdaki
maliklerini yansıtmayan tapu sicillerinin güncel olarak tutulması
sağlanacaktır.
Ülkemiz kadastrosunun en kısa sürede tamamlanması
amacıyla, 3402 sayılı Kadastro Kanununa göre yapılacak
çalışmalardan önce 6831 sayılı Orman Kanununa göre
başlanan orman kadastrosunun 3402 sayılı Kanunun 4üncü maddesi
hükümlerine göre sonuçlandırılması sağlanacaktır.
Değerli arkadaşlar, tasarılar komisyonlarda
görüşülürken ihtiyaç hâlinde tabii alt komisyonlara da sevk ediliyor. Bu
noktada birbirinden değerli olan milletvekili
arkadaşlarımız, gerek komisyonlarda gerekse alt komisyonlarda
görev alarak çalışmalarını tamamladılar. Az evvel vatana ihanet suçlaması yapan
milletvekili arkadaşımız, burada kendisinin partisine de mensup
milletvekili arkadaşlarımız da alt komisyonda bulunmuşlar,
komisyonda bulunmuşlar; onların da herhangi bir şekilde ne
muhalefet şerhleri var ne de karşı oy yazıları var.
Keşke bunları bilerek konuşmuş olsaydı. Bu ihanet suçlamasını
kendisine iade ediyorum. Bu çatı altında herkes Anayasaya yaptığı
sadakat yemini ölçüsünde bu vatan, bu millet, bu bayrak, bu devlet için
gerektiğinde canını feda etmekten çekinmeyecek niteliktedir,
şereftedir. Bu şeref, bu onur bizim gururumuzdur,
mutluluğumuzdur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
katkılarından ve desteklerinden dolayı bütün milletvekili
arkadaşlarımıza ve Genel Kurulumuza teşekkür ediyor;
tasarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Şahıslar adına ilk söz Uşak Milletvekili
Sayın Nuri Usluya aittir.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
NURİ USLU (Uşak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, konuşmama başlamadan önce on üç gündür
Filistinde, Gazzede Filistinli kardeşlerimizi hunharca bir
saldırı altında tutan İsraili şiddetle
kınıyorum ve Filistinli kardeşlerimize Allahtan yardım
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu kanun tasarısında yer alan üç tane önemli kanun
vardır: Birisi Tapu Kanunu, bir diğeri Orman Kanunu, bir diğeri
de Harcırahlar Kanunu. Şimdi, bu üç önemli kanun, bakınız,
birisi 1934 tarihli, Orman Kanunu 1956 tarihli ve bu her iki kanun da, şu
anda, ülkemizde, devletle millet arasındaki mülkiyet kavgasını
bitirebilecek ve bitirmesi gereken ve bu kanunda değişiklikler
yapılarak ancak bu mülkiyet kavgasını ortadan
kaldırabilirsek devletle millet arasındaki bu
hısımlığı sağlayabiliriz.
Şimdi, Orman Kanunu 1956 yılında
çıkmış, ta 1937 yılından bu tarafa o zamanın
hükûmetleri orman kadastrosunu beş yılda bitirmeye karar vermiş
ama gel gör ki sene 2009, hâlâ daha ormanların kadastrosu
bitirilememiş. Siyasi malzemeler yapılmış, bazı
yerlerde, bazı bölgelerde birkaç kere kadastro çalışmaları
yapılmış. Bu, artık, günümüzde, teknolojinin, bilimin son
derece kullanıldığı ve çok önemli teknolojik alet ve
araçların, gereçlerin olduğu günümüzde, bu alet ve araçlardan,
metotlardan istifade etmek suretiyle orman kadastrosunu mutlaka bitirmeliyiz
diye o zaman karar vermiştik, 2003 yılında. 2003
yılında geriye baktığımızda, 20 milyon hektar
orman alanının 12 milyonunda orman kadastrosu yapılmış
ancak sadece 3 milyon hektarı tapuya tescil edilebilmiş, 9 milyon
hektarı, maalesef, o zaman kullanılan metotlardan, o zaman
kullanılan alet ve araçların geri olmasından dolayı tescil
edilememiştir. Biz, bu sorunu çözmek için, arazi kadastrosunun, orman
kadastrosunun tek elden, birlikte yapılması
Onların
yaptığına, arazi kadastrosuna, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğünün çalışmalarına Orman Genel Müdürlüğü
itiraz ediyor, Orman Genel Müdürlüğünün yaptığı
çalışmalara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü itiraz ediyor, tapuya
kaydetmiyor, bu böyle sürüp gitmiş. 2005 yılında
çıkarılan bir kanunla, orman kadastrosu, genel kadastro tek elden
yapılmak suretiyle orman sınırları, arazi
sınırları, meraların sınırları, mülkiyetler,
bugünün teknolojisini kullanmak suretiyle yapılıyor ve tescilleri de
tek elden devam ettiriliyor.
Değerli milletvekilleri, bu kanunun esas amacı, kadastro
hizmetlerini, tapulama hizmetlerini süratle tamamlamak, etkinliğini
artırmak ve kısa sürede de bunu bitirmek için
yapılmıştır. Bu kanunun 1inci maddesinde tapu sicil
muhafızı ve memurları yerine tapu sicil müdürü ve görevlileri
değişikliği yapılmıştır. Aynı zamanda,
tapuda yapılan akitli işlemlerin tamamlanabilmesi için
Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğünde çalışan normal 657 sayılı devlet
memurlarının yanında bir de sözleşmeli memurlar
çalışıyor; işte bu sözleşmeli memurların da
akitli işlemleri yapabilmesi için tapu sicil müdürlüğü ve görevlileri
diye değişiklik yapılarak böylece o kolaylık
sağlanmıştır.
Şimdi, 2nci maddede, orman kadastrosu
başlamış alanlarda, 3402 sayılı Kanunun 4üncü
maddesine göre kurulan komisyon marifetiyle buraların kadastrosu
tamamlanıyor. Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü
arkadaşımızın şöyle bir beyanı oldu: Arazi
kadastrosunun içerisinde 6 eleman var. 7nci ve 8inci personelin birisi ziraat
mühendisi, birisi orman mühendisi. Orman alanlarında, kesinlikle orman
teşkilatının ve orman mühendisinin sözleri doğrultusunda, onun
işareti doğrultusunda; onlar sadece ölçme ve biçme yapmaktadır
ama vasıf tayini, orman sınırlarının belirlenmesi ve
bunun tescil edilmesi kesinlikle orman mühendisi
arkadaşımızın, orman mühendisinin yetkisindedir.
MEHMET ŞANDİR (Mersin) Kanunda böyle bir hüküm yok.
NURİ USLU (Devamla) Sayın Şandır, siz de orman mühendisisiniz, biliyorum,
değerli ve saygı duyduğum bir insansınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İyi niyetle olmaz bu iş.
NURİ USLU (Devamla) Ancak, bu orman kadastro
tutanakları biliyorsunuz ki ilan ediliyor. İlan edildikten sonra her
bölge müdürlüğünde kurulu olan komisyonlar bu kadastroyu incelemek
suretiyle, eğer bir yanlışlık varsa hemen bunu mahkemeye
götürüyor ve bundan dolayı da, inanın, şu anda orman
teşkilatı çok sıkıntılı durumda. Bir kadastro
geçen bölgede yüzlerce, iki yüz tane, üç yüz tane, mahkemeye bu şekilde
konu taşınabiliyor. Yani, arkadaşımızın,
değerli milletvekilimizin belirttiği gibi, orman mühendisi olmadan,
sadece orada kadastro teknikerinin ve oradaki mali bilirkişilerin
gösterdiğiyle bu iş olmuyor, onu belirtmek istiyorum.
3üncü maddesinde ise: Bir de orman teşkilatının
bugüne kadar tamamlayamadığı veya kadastrosunu
tamamlamış olduğu orman kadastro haritalarında hatalar var.
Bu hatalardan dolayı tapu daireleri bunları tescil etmiyor. Bu tescil
işleminin yapılabilmesi için bu haritalardaki ölçüm, çizim
hatalarının giderilmesi
Ama şunun altını çizerek
belirtiyorum: Buradaki vasıf tayini, orman sınırının
belirlenmesi, 2/B alanlarının belirlenmesi kesinlikle tekrar orman
teşkilatına gönderiliyor ve orman komisyonları tarafından
düzeltiliyor. Buradaki bu yanlış bilgiyi de düzeltmek istiyorum.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) Tam tersi!
Yanlış konuşuyorsun!
NURİ USLU (Devamla) Benim çok iyi bildiğim konular
bunlar Hanımefendi.
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) Nerede
yazıyor bunlar? Kanunun neresinde yazıyor?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kanunun neresinde yazıyor
söylediklerin? 3402de mi yazıyor, 5304de mi yazıyor, nerede
yazıyor bu dediklerin?
NURİ USLU (Devamla) Sayın milletvekilleri, 4üncü
maddede de çok önemli bir değişiklik getirildi. O da şu:
Kadastro tutanakları mahallinde ilan ediliyor. Orman
teşkilatının, orman kadastro komisyonlarının
yapmış olduğu kadastro sınırlamaları,
haritaları altı ay ilan ediliyor, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğünün yapmış olduğu ilanlar bir ay. Bu
değişiklikle biz, bu altı aylık ilan süresini bir aya ve
bir de valilik onayını da kaldırmak suretiyle
Kadastronun ne
olduğunu, nasıl yapıldığını, kadastro
haritasının ne olduğunu bilmeden, nasıl oluyorsa
valiliğin onayına veriliyor! Bu valilik onayı da
kaldırılmak suretiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
NURİ USLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bir de bu 2/B ile ilgili bir konuyu gündeme getirmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bu kanunla 2/B alanlarının nasıl
değerlendirileceği filan gündeme gelmiyor. Bu kanunla bir kere orman
alanlarımızı, mera alanlarımızı, arazi
alanlarımızı sınırlandırmak suretiyle, önümüzde
bu 2/B denilen şey nedir, ne kadarı vardır, hangi ilde ne
kadardır, vasfı nedir, kim kullanıyor, ne durumdadır; bütün
bunları tespit etmeden 2/Bnin üzerinde de konuşmamız biraz
beyhude oluyor. İşte, bu envanter çalışmalarının
neticesinden sonra 2/Byle ilgili görüşlerimizi serdedebiliriz. Efendim,
gruplar bu konuda görüşlerini bildirebilirler ancak 2/Byle ilgili
envanter çalışması, işte bu çalışmalar, bu kanun
neticesinde tamamlanacak.
Ben, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde ve Orman Genel
Müdürlüğünde çalışan arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
Şahıslar adına ikinci söz, Rize Milletvekili
Sayın Bayram Ali Bayramoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ne kadar kafiyeli bir isim!
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Bayram mı?
BAŞKAN - Evet.
Buyurun.
Süreniz on dakika.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı kanun hakkında şahsım
adına tümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Benden önce gerek muhalefet milletvekilleri gerekse bizim
milletvekillerimiz, Tapu Kanununun resmî boyutu üzerinde bu kanunla ilgili
konuları uzun uzadıya gündeme getirdiler. Ben teknik olarak kanun
hakkındaki bazı içerikleri konuşmamın son bölümünde
belirtmekle beraber, biraz da olayın ekonomik boyutuna değinmekte,
olayın Türkiyenin ekonomisine ne şekilde yansıyacağı
konusunun üzerinde durmakta fayda görüyorum.
Şimdi, Türkiyenin en çok istihdam oluşturan, gayrisafi
millî hasılasının içerisinde en önemli payı oluşturan
sektörlerimizin başında gayrimenkul sektörü gelmektedir. Özellikle
2002den bu yana başta TOKİ ile başlayan gayrimenkul yatırımlarıyla
ilgili hızlanmış olan yatırımlar, birçok
şehrimizdeki özel sektörlerin de buna katılımıyla yıl
bazında ortalama 120 ile 130 bin konutun üretimine vesile olmuş,
bunun yaklaşık 500 bine yakınını
330 binini
TOKİ, diğerlerini de özel sektör firmaları
yapmıştır. Genelde, Türkiyenin batı bölgesi dediğimiz
ve özellikle yabancıların çok ilgi gösterdiği, hatta ekonomik
olarak çok büyük katkı da sağlayacağına
inandığımız bölgelerimizde ise başta imarla ilgili
problemler olmak üzere, tapu, orman arazileri gibi, kadastroyla ilgili
yapılan çalışmaların yetersizliğinden kaynaklanan
sıkıntılar, maalesef, ülkedeki ekonomik
gelişmişliğimizi ve büyümemizi engeller niteliğe doğru
gelmiştir.
Bundan yaklaşık beş altı ay kadar önce, burada
yine bir Tapu Kanunu değişikliğinde, yabancıların mülk
edinmesi konusuyla ilgili konuştuğum sırada aynı
rakamları vermiştim, bir daha hatırlatmakta fayda görüyorum.
Genellikle bürokratik işlerini tamamıyla bitirmiş, özellikle
başta Avrupa ülkelerinin insanlarına gayrimenkul satan İspanya,
İtalya, Fransa gibi ülkelerin en başında gelen İspanya,
yılda ortalama 150 bin gayrimenkulünü yabancılara satmaktadır,
150 bin gayrimenkul, yılda. Bu 150 bin gayrimenkulün ortalama rakamsal
değeri 250 bin euro bazında değerlendirildiğinde, her
yıllık içerisine giren euro bazlı rakamın yanında, bu
mekânların içerisinde ikamet eden insanların ortalama olarak her
yıl içerisinde İspanya ekonomisinin gayri safi hasılasına
yaptığı destek de kişi başına 15 euro ile 50 bin
euro arasında değişmektedir. Yani sadece satmıyorsunuz,
sattığınız gayrimenkulün içerisini kullanan insanlar,
aynı zamanda, ekonomik katkılarını o ikamet ettikleri
alandan sonra ülkenize vermeye ve o kaynaklarını sizin ülkenizde
harcamaya devam etmekteler. Ama dünya cenneti olan, güneşiyle,
kumsalıyla, tarihsel değerleriyle, dağıyla, ormanıyla,
tarihî ve otantik bölgeleriyle son derece önemli olan ülkemiz, turizmde
göstermiş olduğu başarılı atağını ve
gelen milyonlarca insan sayısını maalesef ekonomik olarak
gayrimenkul sektörüne aynı oranda yansıtamamıştır.
2008 senesinin haziran ayı itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinde
yabancıların mülk edinme toplam adedi İspanyanın bir
yılda sattığının yarısı kadardır,
toplamı 74.900 küsur adettir. Hâlbuki bizim ekonomik olarak bunların
önünü açmamız, gayrimenkul sektöründeki bürokratik problemleri ortadan kaldırmamız,
tapu, hazine, maliye, orman, kadastro gibi meselelerin tamamını
ortadan kaldırmamız lazım ki insanların bize
bakışları ve geldikleri zaman bu mülkleri edinmenin kendileri
açısından ne kadar rahat olduğunu gözlemlemiş ve
yaşamış olmaları lazım.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Kolaysa tabii.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) - Bugün ekonomik olarak
özellikle Ege Bölgesindeki yabancılara sattığımız
mülklerin birçoğu maalesef şu anda mahkemelik konumdadır, hem
tapu probleminden dolayı hem orman probleminden dolayı hem de
kadastro probleminden dolayı. Bir de bunun yanına belde ve ilçe
belediyelerinin imar yanlışlıkları da eklendiği zaman,
maalesef uluslararası arenada ciddi bir imaj problemini de beraberinde
yaşamayla karşı karşıya kalmış oluyoruz.
KADİR URAL (Mersin) Satmayalım o zaman!
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Yani o zaman kendi
başımıza oturalım, ne satalım ne alalım.
FEVZİ TOPUZ (Muğla) Almayın demedik ki
satmayın dedik.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) - Eğer
uluslararası arenada ekonomik olarak gelişmeyi düşünüyorsak,
Türkiye'nin hem ekonomik olarak kalkınmasını hem de kültürel
turizm elçiliğini bazı insanlara yaptırtmak istiyor isek o zaman
bu insanlarla olan iletişimimizi, bu insanlarla olan dostluğumuzu
mutlak ve mutlak bir yerlere bağlamak zorundayız. Sadece benim ona
selam göndermem, onun bana selam göndermesiyle bu işler olmuyor. Özellikle
ekonomik bir temele bir şeyi oturtmadan maalesef birçok şeyi de
başaramıyoruz.
Şimdi yeri gelmişken bu kanunla ilgili birkaç tane de
faydaları konusunda birkaç tane maddeye de değinmek istiyorum. Bunun
bir tanesi hepimizin en çok tenkit ettiği kurumlardan bir tanesi tapu
idareleridir; zaman açısından, bekleme açısından, süre
açısından, yoğunluk açısından ve
insanlarımız maalesef tapu dairesine giderler, sabahtan akşama
kadar otururlar, koskoca bir günlerini imha ederler. Neden? Çünkü bazı
bölgelerde çok yoğun işlem vardır, bazı bölgelerde çok az
işlem vardır. İşte, bu kanunla özellikle bu yoğunluğu
azaltabilecek işlemlerde tapu daireleri arasında sanki bir yerde
transfer yapılabilirmiş gibi, uzman heyetlerin birbirini
desteklemesinin önü açılmıştır ve böylece,
yoğunluğu olan yerlerde özellikle insanların işlemlerini
mümkün olduğu kadar hızlıca yaparak bürokratik engelleri ortadan
kaldırmak birinci derecedeki asli iş olarak görev içerilmiştir
bu kanun içerisinde.
İkinci önemli konu -bu rakamların altını
kalın kalemle çiziyorum, lütfen, bu rakamları hepimizin bilmesinde
fayda var diye söylüyorum- bakın, 2005ten önceki orman kadastrosuyla
ilgili yapılmış olan toplam kadastro işlemlerinde
Türkiye'nin bilinen ve literatüre geçmiş toplam orman arazisi 207 bin
kilometrekaredir. Yani Türkiye'nin toplam yüz ölçümünün üç buçukta 1i orman
arazisidir. 2005ten önce yapılmış olan bütün kadastrol
çalışmalarla bunların yüzde 90ına yakını, yani
yaklaşık 184 bin kilometrekaresi kadastro alanı olarak paftalara
işlenmiştir ancak bunların sadece ve sadece yüzde 20si tescil
işlemlerine tabi tutulabilmiştir. Yani bugün itibarıyla, 2009
yılı itibarıyla orman arazilerinin toplam 140 bin
kilometrekaresi daha tescil edilememiştir. Dolayısıyla, bu
tescil işlemlerinin teknoloji ve hız içerisinde yapılabilmesi
için bir planlamaya ihtiyaç vardır. İşte, kanun, en önemli amir
hüküm olarak bu görevleri kendisine vazife edinmiştir. Böylece 140 bin
kilometrekarelik alan tapu ve kadastro idaresinin orman idaresiyle
bütünleşerek yapacak olduğu çalışmalarla tescil edilecek ve
resmileştirilecektir. Bunun yanında, toplam 475 bin hektar alanın,
2/B statüsünde diye düşünülen arazinin de maalesef tescil işlemleri
doğru dürüst yapılmamıştır. Dolayısıyla,
bugün 2/Byle ilgili yapılacak çalışmaları da
nazarıitibara aldığımızda, bunların bir tescili,
bir tapu muamelesi aşamasına gelindiği takdirde bunların
hukuki işlemlerinin rahatça yürütülebilmesi için de ciddi bir tescil
işleminin rehabilite edilmesi ve aynı zamanda, bu tescil
işlemleri yapılırken bütün o arazilerdeki istimlak edilen veya o
arazilerdeki işgallerin de tamamı bu işlem içerisinde aradan
çıkartılmış olacaktır. Yani sadece ezbere
konuşmak değil, hangi alan 2/B alanıdır, bu 2/B
alanının içerisinde kim nereyi işgal etmiştir, buraya neyi
imal etmiştir; bu kadastro işlemleriyle, yapılacak bu
işlemlerle bunların tamamı bundan sonraki süre içerisinde tescil
alanı içerisine alınmış olacaktır.
Bir diğer konu da özellikle miras konusunun, veraset ve
intikal konusunun yine tescil edilememesinin böylece önünün
açılmış olmasıdır. Türkiyedeki şu ana kadar
yapılmış olan veraset ve intikal uygulamalarında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
iki kademeli bir sistem uygulanmaktaydı. Birinci kademede,
veraset ve intikalle intikal etmiş olan arazi, mülk, gayrimenkul neyse
binde 9luk yani yüzde 0,9luk oranı yatırmak suretiyle birinci
aşamada tescil ettiriyordunuz, ondan sonra eğer diğer vârisler
varsa -3, 5, 10 neyse- ikinci aşamada ikinci bir binde 9u yatırmak
suretiyle ancak onlara intikal yapabiliyordunuz. İşte,
vatandaşlar bu birinci binde 9luk dilimi ödememek için onlarca yıl,
beşlerce yıl veraset ve intikali üzerine geçirmiyordu. Şimdi,
birinci aşama intikallerde tamamen veraset ve intikal vergisi
kaldırılmıştır. Ondan sonraki aşamada bir tescil
işlemi için müracaat edildiği takdirde uygulama yüzde 1,8. Yani iki
tane binde 9un birleşimini ondan sonraki tescil aşamasında
yaptırtmak suretiyle resmî belgelerin de düzenlenmesine vesile
olacaktır.
Dolayısıyla, bu kadar önemli bir kanunun en kısa
zamanda hayata geçmesi ve bu konuda son derece önemli görev düşen Tapu ve
Kadastro Müdürlüğündeki yetkililere teşekkür ediyor,
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bayramoğlu
Tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkanım, birinci
sorum: Antalya Çıplaklıda yapılan TOKİ konutları
inşası iki buçuk sene önce başlamasına rağmen hâlâ
bitirilememiştir. TOKİ Basın ve Halkla İlişkilerden
alınan bilgilere göre konutların yapımı çok ağır
bir şekilde devam etmektedir. Ancak, tarafımıza ulaşan
duyumlar, ilgili inşaatın müteahhidinin iflas ettiği yönündedir.
İnşaat ne zaman bitecek ve ev sahiplerine hangi tarihte teslim
edilecektir? Ev sahiplerinin mağduriyeti nasıl
karşılanacaktır? Güvenilir bir kurum olarak gözüken
TOKİnin anlaştığı müteahhidin bu durumda olması
sizce kurumun güvenliğini sarsmamakta mıdır? Bu müteahhidin yaptığı
evler ne kadar güvenilirdir?
Eğer sorular müsaitse ikinci sorumu sorabilir miyim
Başkanım?
BAŞKAN 5 kişi var soru soran, dolayısıyla on
dakikalık süreyi ikiye böldüm yani ikişer dakika olarak
konuşabilirsiniz.
TAYFUR SÜNER (Antalya) İkinci sorum: Antalya
Büyükşehir Belediyesinin 15/12/2008 tarihli Meclis toplantısında,
Karayolları Bölge Müdürlüğünün karşısında yer alan 20
bin metrekare yüz ölçümlü ve 1173 parsel bir araziye iş,
alışveriş ve eğlence merkezi yapılması için bir
imar planı değişikliği yapılmıştır. Bu
değişiklikle birlikte parsele komşu olan pazar yeri, ilköğretim
okulu ve yeşil alan da düzenleme görmüştür. Pazar yeri, aynı
emsalde, eş değer bir yer gösterilmeden ortadan
kaldırılmış, yeşil alan ve okul, tabiri caizse
kuşa çevrilmiştir. İmar planı değişikliği
yapılan arazinin mimarı kimdir? Acaba, bu kadar imtiyazlı,
tamamen ranta dönük imar hakkı verilen kişi kimdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öztürk
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum: Sayın Bakan, tasarının 2nci maddesinde:
henüz orman
kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı
Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman
kadastro komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliğini
kazanır. denilmektedir. Bu hüküm, henüz orman kadastrosu yapılmayan
yerler için Orman Genel Müdürlüğünün orman kadastrosu yapma yetkisini
tümüyle ortadan kaldırmak mıdır? Yani, her iki komisyon, bu
değişiklikten sonra, çalışma yapılmayan farklı
yerlerde ayrı ayrı orman kadastrosu çalışması
yapabilecekler midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Birinci sorum şu Sayın Başkanım: 2003 ile 2009
arasında yapılan orman ve arazi kadastro miktarı ne
kadardır?
İkinci sorum: Tapulu bir arazinin yapılan kadastro
çalışması sonucunda -kadastronun yanlış
değerlendirmesi sonucunda- vatandaşın arazisi tapulu
olmasına rağmen kadastroda bunun tapusunun başka birisine
geçirilmesi hâlinde -Kanunda da hüküm var- Bu şekilde kadastroda
kazanılan tapular üzerinden on yıl geçtikten sonra dava
açılamaz. diyor. Bu doğru mudur? Doğruysa, haksız bir
davranıştır. Bugün, özellikle ülkemizde, yurt
dışında çalışan birçok insan var. Kendi arazisinin
olduğu yerde, tapulu bir arazi üzerinde bir kadastro yapılıyor.
Kadastroda da yanlışlıkla o tapulu arazinin bir kısmı
başka birisine geçiyor. Kanundaki bu hüküm gereği on yıl
geçince tapu kadastro üzerinde dava açılmıyor. Bence bu, eğer
doğruysa, çok adaletsiz bir şeydir. Tapulu vatandaşın
hakkı gasp edilmektedir.
İkincisi, bugüne kadar, şu anda 2/B niteliğini
kazanmış ne kadar arazi vardır? Bu araziyi Hükûmet devamlı
spekülasyon konusu yapmaktadır. Efendim, işte, bunu satarsak 25
milyar dolar elde edeceğiz, hazineye büyük kazanç
sağlayacağız. diyor. Bu 2/B ile ilgili Hükûmet ne
düşünüyor, nasıl bir işlem yapmayı düşünüyor?
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Bakanım, TOKİ tarafından Adana
Yüreğir ilçesinde yaptırılan ve 2007 yılında hak
sahiplerine teslim edilecek olan konutların büyük bir bölümü Adanalı
gazete çalışanları tarafından satın
alınmıştı. Hâlâ taksitlerini ödeyen ve 2009
yılına girilmesine rağmen evleri teslim edilemeyen gazeteci
arkadaşların bu konutlarını ne zaman bitirmeyi
düşünüyorsunuz? Bu mağduriyetlerini nasıl telafi edeceksiniz?
İkinci sorum, Sayın Bakanım: TOKİ
tarafından yaptırılan konutlar müteahhitlere her şey dâhil
-altyapı, okul, cami, yeşil alan gibi- metrekaresi 350 ile 430 YTL
arasında ihale edilmekte. Oysa bu konutlar vatandaşa peşin
bedelle metrekaresi 1.500 ile 2.500 aralığında
satılmaktadır. Örneğin, 2008 yılında Yenimahallede
yapılan ve milletvekillerine de teklif getirilen brüt 143 metrekare
konutların peşin fiyatı 190 bin ile 210 bin YTL arasında idi.
Sayın Bakanım, bunu yapan müteahhit bu konutların
metrekaresini 380 liraya yaptı, yani bir daireyi yaklaşık 56 bin
liraya TOKİye -her şey dâhil- teslim etti. Bu aradaki bu kadar büyük
farkı nasıl izah edeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benim ilk sorum: Sayın Bakan, neden 2/B, 2/A yasasıyla
bu yasayı -aynı konuda- birleştirip getirmediniz?
İkinci sorum: Özellikle bu kadastro
çalışmaları ihtilafları önlemek için ama basına
yansıdığı kadarıyla Deyrulumur Manastırı
-397 yıllarında kuruldu- bin altı yüz yıllık tarihi
olan bu manastır bugün orman kadastrosu nedeniyle ihtilaflı bir
duruma düştü. Buna uluslararası kamuoyunun ilgisi var,
milletvekilleri geliyor yakın zamanda -epey çok oldu- ama sınır
ihtilafı gibi gözüken bu olay aslında orman alanı gibi gözüken
bir ihtilaf. Bu konuda -sorunun çözümü konusunda-
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır?
Üçüncü sorum: Hasankeyf çalışma alanı içinde tapu
ve kadastro çalışması yapılmayan köyler var. Eski
Osmanlı tapuları var zaten onların veya zilyetlikle vergi
ödemeleri var. Örneğin, Çavuşlu köyü. Bunlardan kaç köyün
kamulaştırması yapılamadı? Bu köylülere neden bugüne
kadar hiç sular altında kalacakları biline biline para ödenmedi? Bu
konuda Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır?
Son olarak: Bu orman kadastrosuna bağlı Orman Kanununa
göre olan süreler ile normal kadastroya bağlı süreler farklı.
Arkasından, Osmanlı tapuları ve zilyetlik durumları
farklı. Bu yasal düzenlemeyle bunun giderilmesi mümkün değildir. Bu,
yeni ihtilaflar doğurmayacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
On iki dakika süreniz var.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özellikle şunu söylemek istiyorum, bugüne kadar tespit edilen
2/B alanlarının toplamı -biraz evvel arkadaşlarımız
da ifade etti- 475 bin hektardır. Kadastro çalışmaları
tamamlandıktan sonra bir ayda ilan ediliyor, bundan sonra da on
yıllık bir dava açma süresi var. Bundan sonra artık tapular
kesinleşiyor Sayın Gençin ifadesiyle ilgili.
TOKİyle ilgili sorulara
Tabii ki TOKİ
Başbakanlığa bağlı bir kuruluş ama özellikle
Antalyayla ilgili iki tane konu var; bir tanesi, değerli
milletvekillerimizin söylediği: İki buçuk sene evvel
başlamış, bitirilmedi müteahhidimizin iflas etmesi nedeniyle
Diğeri yine, basın mensuplarına verilecek olanlar. Bunlarla
ilgili bilgiyi ben takdim edebilirim ancak fiyatlarla ilgili şunu
söyleyeyim: Genellikle TOKİden ucuz bina yapıp satıyor diye
bir şikâyet var. Sayın Milletvekilimizin söylediği: Metrekareye
300-350-400 YTLlik bir maliyet var, neden bu kadar fazlaya
satılıyor? Tabii arsa payını koymak lazım, bir.
İkincisi, peşin satmıyor, vadeli satıyor, bunu koymak
lazım. TOKİ iki tip veya üç tip konut yapıp satabiliyor. Bir
tanesi sosyal konut, arsayı devletten alıyor belki sübvanse ediyor,
uzun vadeli ve ucuz fiyatla satıyor. Çok çok ucuz fiyatlarla 60 bin tane
yaptı sattı. Bir tanesi, hasılat paylaşımıyla
yapıp satıyor. Buradan kazandığı paralarla işte
hastane yapıyor, okul yapıyor, sosyal donatı yapıyor ve
sosyal konutları sübvanse ediyor, hasılat
paylaşımından da para kazanarak bunları yapabiliyor. Tabii
o iki tane konuyu özellikle ben TOKİden isteyip
arkadaşlarımıza bilgi verebilirim.
Şimdi, 2/B ile 2/Ayı niye birlikte getirmediniz
Bugün
getirdiğimiz yasa bizim 2/B yasası değildir. Biraz evvel yine
arkadaşlarımız çok güzel ifade ettiler, kendilerine
teşekkür ederim. Şu anda bizim bilmediğimiz konu şudur: Ne
kadar metrekare 2/B arazisi olduğunu bilebiliyoruz ama bunun
sınırlarının kadastrosu yapılmamış. Burada
işgalci kimdir? Bunları bilmiyoruz. Envanteri belli değildir.
Bunları tespit etmeye çalışıyoruz. Aslında
bunları geciktirmek gerçekten ülkeye zarar vermektir.
Biraz evvel çok ağır ifadeler kullanıldı,
ihanet. Ben, bunu bu Meclis çatısı altına hiç
yakıştırmadım. Arkadaşlar cevap da verdiler.
Aslında eğer ihanet varsa, bunu geciktirmek olarak ben niteliyorum
çünkü AK Parti İktidarı döneminde 1 metrekarelik orman işgali
olmamıştır değerli arkadaşlar. Bunu ben
huzurlarınızda söylemek istiyorum.
Yine tabii ki bu şeylere cevap vermemiz gerekiyor. Özellikle
manastırla ilgili ona tabii ki bakmam gerekiyor. Kiliseyle ilgili inceleme
devam ediyor. Kadastro çalışmaları sorunsuz olan alanlarda
tamamlandı, sorunlu alanlarda sorunu çözdükçe kadastrosu yapılacak.
Biraz evvel de söyledik, cumhuriyet kurulduğundan bugüne
kadar, 2002ye kadar seksen yılda yapılan yüzde 70ti, beş
buçuk-altı yılda bunun yüzde 29,5unu tamamladık. Aslında
bu da özel sektörden özellikle hizmet alarak yapıldı.
Faruk Beyin bir ifadesi var, ona da cevap vermek lazım
belki. Özellikle kadastro çalışması yasa metninde de kadastro
ekibince yapılıyor. Özel sektör sadece teknik ölçü, taşıma,
iaşe, ibate işleri yapmakta. Kadastro tutanaklarının tutulması,
kontrol ve tescili yine yasada olduğu gibi kadastro ekibince yani kamu
görevlilerince yerine getirilmektedir.
Neden, biz, bu biraz evvel söylenen, bu 4üncü maddede söylenen
orman kadastrosuyla ilgili, 3402yle ilgili bunu ilişkilendiriyoruz?
Yapılanın yüzde 80i tescil edilememiş değerli
arkadaşlar. Biraz evvel Ali Bayramoğlu Bey de söyledi, diğerleri
de söyledi, özellikle yapılan çalışmaları tescil
edemiyoruz. Neden edemiyoruz? Çünkü hatalar var. Hatalar olduğu için
tescil edilemiyor. Şimdi yapılan işler birlikte
çalışarak, yine orman mühendisini, ziraat mühendisini kullanarak
Biraz evvel ilk konuşmacı arkadaşımız söyledi orman
teknikeri diye, hayır, orman mühendisi ve ziraat mühendisini de komisyona
alarak bunları yapmaya çalışıyoruz. Özellikle 2005 yılından
önce orman kadastrosu gerçekleştirilen alanların yüzde 80i maalesef
tescil edilemedi hatalı olduğu için. Biz bunları beraber
çalışarak, hızlı yaparak ve birlikte yaparak bu işi
tamamlayamaya çalışıyoruz. Çünkü burada tamamladığımız
zaman -biraz evvel de anlatıldı-devletin, milletin işgal edilen
alanı var, talan var, bu talanın önüne geçmeye
çalışıyoruz.
Başka sorumuz Bu, orman kadastro yetkisini ortadan
kaldırıyor mu? Orman kadastro yetkisi eğer devam ediyorsa zaten
var, devam etmiyorsa biz bunu yapıyoruz. Yine müştereken bunun
kararı verilebiliyor, onların itiraz hakkı da devam ediyor.
2003-2009 yılları arasında yapılan orman
arazisi kadastrosu ne kadardır? Onu hemen söyleyeyim: 207 bin
kilometrekare orman alanımız var, biraz evvel söylendi. Bunların
yüzde 95inin tahditleri yapıldığı hâlde yüzde 80i tescil
edildi. Bizim dönemde, yani 2003-2008 döneminde 45 bin kilometrekare daha evvel
yapılmıştı. Bunun yarısı kadar alan bizim dönemde
yapılabildi. Yani orman alanının, cumhuriyet döneminde yapılan
tescilli orman alanının yarısı kadarını
yaptık beş yılda.
45 bin kilometrekarelik alan seksen yılda yapıldı, 22.500
kilometrekarelik alan da beş yılda yapılabildi. Bunu kim
yaptı? Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yaptı. Bu, şunu
gösteriyor: İşi ehline teslim ediniz, destekleyiniz, bu iş
yapılabilecektir. Bunu yaparken biz de elimizden gelen gayreti göstermeye
çalışıyoruz.
Hizmet alımında nasıl aldınız?ı da
biraz evvel söyledim. Unuttuğum konular varsa onları da daha sonra
cevaplandırırım.
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Sayın Bulut, buyurun.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Vatandaşın
kullandığı zeytinlik alanı var. Bu alanın kendisinde
tapusu var ancak Orman gelmiş Burası hazinenin, devletin.
demiş ve elinden almışlar.
Şimdi, zeytinlik alanın altı sürülemiyor; zeytin
oluyor, zeytini toplanmıyor; budanması gerekiyor, budanamıyor;
millî servet orada heba olup gidiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Bakan
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Bu,
sanırım 2/Byle çözebileceğimiz bir konudur. Bu tip problemleri
ülkemizde, sayısı az da olsa, yaşıyoruz. Karadeniz
Bölgesinde de böyle problemlerimiz var, bazı bölgelerde de var. 2/Byle
ilgili bunları çözebileceğimizi ben düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum, karar
yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.49
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 42nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
218 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının maddelerine geçilmesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
1inci maddeyi okutuyorum:
TAPU KANUNU İLE BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu
Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş, mevcut birinci
fıkrasındaki tapu sicil muhafızları veya memurları
ibareleri tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlileri olarak, mevcut üçüncü fıkrasında
yer alan memur ve tapu sicil muhafızı imzalar ibaresi Tapu Sicil
Müdürlüğü görevlileri imzalar, tapu sicil müdürü veya görevlendirilen
yetkili memur onaylar olarak, mevcut altıncı fıkrasındaki
tapu sicil muhafızı veya memuru ibareleri tapu sicil müdürü veya
tapu sicil görevlileri olarak, mevcut yedinci fıkrasındaki tapu
sicil muhafızlarınca ibareleri tapu sicil müdürlerince olarak
değiştirilmiş ve mevcut beşinci fıkrasında yer
alan sözleşmeleri ibaresinden sonra gelmek üzere ile arsa payı
karşılığı inşaat sözleşmeleri ibaresi ile
mevcut son fıkrasının başına Konut kredisi ve
ibaresi eklenmiştir.
İllerde bulunan tapu sicil müdürlükleri
dışındaki müdürlüklerden akitli ve akitsiz işlemleri
yıllık 500ün altında olan yerlerde işleri yapmak üzere,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yakın il veya ilçelerde görevli
tapu sicil müdürü ile görevlendirilen yetkili memura belirli günlerde yetki
verilebilir.
Resmi senetlerin düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüte aittir.
Buyurun Sayın Öğüt.
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Tapu Kanununda
değişiklikle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1inci maddede bizim de
katılacağımız ve onayladığımız hususlar
vardır.
Buradaki değişiklik: Tapu muhafızı yerine
tapu müdürü, tapu memuru yerine tapu sicil görevlisi olarak
değiştiriliyor. Bunlar gayet normaldir. Muhafız ismi zaten
eski bir tabirdi, onun yerine müdür olması daha uygun. Zaten müdür
olarak geçiyordu ama tapunun üzerinde muhafız yazılması
insanları tedirgin ediyordu, acaba ne muhafızı burada? Bunlar
gayet normal.
Ancak orman kadastrosu ile tapu kadastrosu arasındaki
çelişkilerden dolayı, hem orman köylüleri hem normal kadastro
çalışmasındaki köylerimiz korkunç derecede zarar gördü
Sayın Bakanım. Bunu ben açıklayacağım, ama ondan önce
Ardahan-Ardanuç yolu var, Doğu Anadoluyu Karadenize bağlayan yol.
Onu ben istirham ediyorum -siz bizim
başkanlığımızı yaptınız, ben
Trabzonsporluyum, siz de başkanlığımızı
yaptınız- inşallah, umarım 2009 yılında
bitireceğiz
Evet, Sayın Bakanımdan sözü aldık.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Ardahanın
köylerinden kadastro geçti. Örneğin Posof. Posofun bütün köylerinde,
çoğunluğu ormana yazılmış ve başkasının
üzerine yazılmış. Gölenin bütün köylerinde,
çoğunluğu, bir kısmı ormana yazılmış, bir
kısmı hazinenin adına yazılmış, bir
kısmı yanlış insanların adına
yazılmış. Çıldırda aynen, Hanakta aynen, Damalda
aynen, Ardahan merkez, Düz Ardahan, Hoçvan bölgesinde aynen.
Şimdi, bu yanlışlıklarla ilgili ben çok
sayıda soru önergesi verdim. Örnek vereceğim. Şimdi, Ardahan
merkez Ölçek köyü var Sayın Bakanım. Bunu lütfen not alın. 200
hanelik köyde 810 kişi mahkemelik. Bakın, örnek veriyorum, Ölçek
Köyünde -200 haneliktir- 810 kişi mahkemelik. Bütün köyler böyle; eksik
yazılmış, başkasının üzerine
yazılmış.
Bakın şimdi, hak sahiplerini tespit eden kadastro
bilirkişileri var. Hak sahiplerini tespit eden kadastro
bilirkişilerini kimse dinlemiyor. Özel firmalara ihale
yapılıyor. Özel firmalar ne yapıyor? İş bir an evvel
bitsin, diye yalan yanlış milletin üzerine yazıyor. Bütün millet
birbirine girmişti. İnanın, ben Göleye gittim, Gölede
Muhtarlar Derneği bütün köylüleri toplamış, kadastrocular
gelmiş, yığılmış, millet birbirine girmiş.
Neredeyse kavga edeceklerdi.
Bunların mutlak surette düzeltilmesi lazım.
Göle demişken
Sayın Bakanım, şu dosyalar Göle Kaymakamlığı Mal
Müdürlüğü tarafından ecrimisil ihbarnamesi olarak gönderilmiş
Dereyolu köyüne. Bakın, burada isimleri var, ben fotokopisini çektirdim,
vereceğim zatıalinize. Bir de Gölenin Durançam köyünde var. 1985
yılında buradan kadastro geçmiş. Orada, bütün gayrimenkulü,
tarlaları, köylünün arazisini hazineye yazmışlar, hazinenin
adına, Maliye hazinesine yazmışlar. Bunlara da demişler ki:
Halledeceğiz, merak etmeyin. Köylü de inanmış, asliye hukuka
on yıllık itiraz süresini de geçirmiş; o on yıllık
itiraz süresi de geçince, şimdi, köylülere ecrimisil ihbarnamesi geliyor.
Bakın, bu ecrimisil ihbarnamesinde sadece Dereyolu köyünde, burada -ben
geçen hafta Ardahandaydım- on yıllığına kira 3,5
trilyon istiyorlar, 3 milyon 500 bin YTL. Yani bunu köylünün ödemesi mümkün
değil. Nasıl yapmak lazım? Bunlar yüz elli-iki yüz
yıllık, dedesinden kalan yerler. Zilyetlik hakkı
Yani Medeni
Kanunda biliyorsunuz, hilafsız, ihtilafsız, çekişmesiz yirmi
yıl bir kişi bir yeri kullandığı zaman kendi mülküdür
çünkü orayı kullanma hakkı yapıyor, zimmetine geçiriyor.
Şimdi, siz, burada köylüye 3,5 trilyon ecrimisil, işgaliye
parası çıkarıyorsunuz. Bunu köylünün ödemesi mümkün değil.
Köylü ne yapıyor? İşte, yerel basında, burada, köyü
satılığa çıkarmış, ben geçen hafta da
konuştum, köy satılık.
Bakın, enteresan bir şey söyleyeyim, Muhtar Ekrem
Işıkla konuştum, burada söylüyorum, ben geçen hafta
kendisinden teyit ettim: İsrailli
bir iş adamı arıyor köyü, muhtarı Köyü satar mısın
bana? diyor. Siz kimsiniz? Ben İsrailli bir iş
adamıyım. diyor. Evet, bu konuşmalarım tutanağa
geçtiği için konuşuyorum. Ekrem Işık belki elli
kişinin içerisinde bana bunu konuştu. Köyün muhtarı Ekrem
Işık.
Değerli arkadaşlar, yani öyle bir duruma geldik ki,
kadastro çalışmaları öyle bir duruma geldi ki, inanın,
köylünün köyünü satmaktan başka çaresi kalmadı. Şimdi, ben
inanıyorum -burada fotokopileri vereceğim- Sayın Bakanım
iyi niyetlidir, benim de eski başkanımdır, Sayın Genel
Müdürüm de çok gayretlidir, bunları halledecekler. Dereyolu Köyü ve eski
ismi Hımıskar, yeni ismi Durançam köyü.
Değerli arkadaşlar, burada bir de 2/B var. Bu 2/B,
biliyorsunuz Anayasanın 170inci maddesine göre 31/12/1981den önce orman
vasfını kaybetmiş yerlerdir. Şimdi, geçen dönem bu 2/B
yasası geldi, geçmedi. Niye? Çünkü, iyi hazırlık
yapmamışlardı, envanter yoktu. Nerede ne kadar var, bunlar
yoktu. Şu anda Bakan açıkladı, 475 bin hektar 2/B alanı
var. Şimdi, bu 2/B alanı büyük bir kangren. Bundan kurtarmak
lazım.
Şimdi, burada üç tane husus var, 2/Bde; buraya lütfen dikkat
edin:
Bir: Orman köylüsünün, orman içi olan köylerin sorunları var.
Bu 2/B alanlarını mutlak surette köylüye bedava vermemiz lazım.
Çünkü, TÜİKe göre araştırmalarda orman köylüsünün
yıllık 500 dolar geliri var. Yani onun için, ikinci
bir bahara ödeyemez.
İkinci olarak: 2/B, belediye sınırları
içerisinde imarı olan yerler. Bunlar değerlendirilebilir.
Üçüncüsü: Bir felaket! Nedir o felaket? İnsanların kendi
parasıyla almış olduğu mülkünün üzerinde 2/B şerhi
var, tapusunun üzerinde. Yüz elli yıldır el
değiştirmiş, belki üç yüz sene el değiştirmiş;
siz gitmişsiniz tapu dairesine, parayı vermiş
almışsınız ve 1996da geçen orman kadastrosu Burası
benimdir. demiş, tapulu mülke şerh koymuş. İnşaat
yapamıyor vatandaş, satamıyor, alamıyor. Düşünebiliyor
musunuz, adam emekli parasını getirmiş, yatırmış
bir arsa almış ve ameliyat olacak arsasını satıp
ameliyat olamıyor
Ben bunları yaşadım değerli
arkadaşlar. Bu, bu devletin ayıbıdır.
Lütfen, mülkü tapulu olan, şahısların üzerindeki,
gayrimenkullerin üzerindeki şerhler derhâl kalksın. Böyle bir devlet
olabilir mi? Yani sen vatandaşın malını gasbetmişsin
yahu! Tapulu mülkünü kim kimin gasbedebilir? Şu anda, diyelim sizin bir
tapulu bahçenize bir vatandaş girerse ne yaparsınız? Adamı
vursanız bile haklı çıkarsınız çünkü mülkünüze
girmiş ama devlet vatandaşın elindeki mala şerh
koymuş, orman şerhini koymuş, on yıldır ne
kaldırıyor ne indiriyor ne de bindiriyor. Onun için sizden istirham
ediyorum, bu orman şerhlerini kaldırın, tapulu mülkü olan
yerlerden Değerli Bakanım.
Değerli arkadaşlar, burada çok şey konuşmak
lazım. Biz birbirimizi kandırıyoruz. Şimdi, herkesin
gayrimenkulü var, malı var, mülkü var, dairesi var. Tapuda kaçar para
gösteriyorsunuz? Aldığı fiyatı gösteren var mı, bana
el kaldırsın, Ben kardeşim, 500 bin YTLye almış
olduğum daireyi 500 bin YTL
gösteriyorum tapuda. diyen var mı? Hayır. Yahu, böyle bir zulüm
olabilir mi arkadaşlar? Biz kaçakçılık yapıyoruz resmen
yahu! 500 bin YTLye almış olduğumuz daireyi 50 bin YTL
gösteriyoruz. Yahu, biz kendi kendimizi aldatıyoruz.
Bakın, burası Büyük Millet Meclisi arkadaşlar.
Gelin, bu kanunu çıkartalım. Sayın Bakanım, getirin,
vergileri düşürün, herkes kaça alıyorsa aynı fiyattan koysun.
Bu, Türkiye'nin ayıbıdır, bizim ayıbımızdır.
Büyük Millet Meclisinde biz yasamayı yapıyorsak bu kanunları
çıkartalım Sayın Bakanım, bu da sizin şerefiniz olsun.
İnanın üzülüyorum ben. Şimdi soruyorum: Arkadaşım,
ben 300 bin liraya
aldığım gayrimenkulümü 300 bin lira gösterdim, 100 bin liraya
aldığımı 100 bin lira gösterdim. diyen bir adam varsa
kardeşim, elini kaldırsın; ben özür dileyeceğim. Yok.
Türkiye böyle.
Ben bir mülk satıyordum Bayramoğlunda -eskiden
milletvekiliydi; inanın, samimi söylüyorum, bu anımı
anlatacağım, öyle bitireceğim- tapuya gittik, kendi kendimize
diyoruz: Yahu, bu adam milletvekili, tapuda şimdi tam değer
göstermemiz lazım, ayıp olur. Yani adam der ki: Yahu, siz
kaçakçılık mı yapıyorsunuz, vergi mi
kaçırıyorsunuz? Gittik Şu fiyata almışsınız
tapuyu bu fiyattan göstereceğiz bu kadar harç olur. dedik, aman yahu,
öyle bir şey yapmayın. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun
tamamlayın.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Aman, öyle bir şey yapmayın
kardeşim, düşük gösterin, bu kadar vergiyi ben nasıl
ödeyeceğim. dedi. Şimdi, değerli arkadaşlar, vergiyi
düşürdüğümüz an herkes almış olduğu fiyatı
gösterir ve Türkiye de bu ayıptan kurtulur.
Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Birbirimizi
karalamakla hiçbir yere gidemeyiz. Çözümleri üreteceğiz, Hükûmete ve
sayın bakanlara ileteceğiz; onlar da olayları, sorunları
çözecek. Bu şekilde davranır, bu şekilde yaparsak hem Büyük
Millet Meclisinin halk nezdinde saygın bir yeri olur hem devlet ayakta
durur hem de sorunlar çözülmüş olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili
Sayın Hasan Çalış, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Tapu
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun
kabul ettiği metnin 1inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, günlerdir
televizyonlarımızda, öncelikle, Filistinde aç bırakılan,
yoksul bırakılan, yetim bırakılan kadınların,
çocukların, yaşlıların, silahsız masum insanların
hunharca katledildiğini görüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve
şahsım adına, bu katliamı işleyen İsraili
kınıyorum. İsrailin, geçmişte kendine reva görmediği
bu davranışı masum insanlara yıllardır
uygulamış olduğunu, bir insanlık ayıbı olarak
gördüğümü belirtmek istiyorum.
Kıymetli arkadaşlar, tasarının 1inci
maddesine baktığımız zaman, Yasaya yeni bir
anlayış getirilmeye çalışılıyor. Nedir bu
anlayış? Tapu sicil muhafızları ve memurları kavramı
yerine tapu sicil müdürü ve tapu sicil görevlileri ibaresi getiriliyor.
Uygulamada tapu sicil müdürleri ibaresinin karşılığı
açık ama görevli tabiri, ilk bakışta bazı önemli
sıkıntıları çözüyormuş gibi görünse de gelecekte
gerçekten önemli tartışmaların, önemli hukuki
karşılıklı mahkeme yoluna gidecek olayların sebebi
olacaktır. Çünkü tapu sicil müdürlüklerimizde 657 sayılı Yasaya
tabi devlet memurlarımız çalışmaktadır. Yine 657
sayılı Yasaya göre çalışan, 4/B grubunda çalışan
vardır, geçici işçi kadrosunda çalışanlar vardır.
Tabii ki bazı kurumlarımızda, artık giderek
yaygınlaşan, biraz daha geniş kadroyla çalışan
kurumlarda temizlik hizmetlerinin, vesair hizmetlerin satın
alındığını görüyoruz. İleride, eleman
sıkıntısı olan yerlerde temizlik firmasından
satın alınan hizmetli görevlilerinin içerisinden de bu kadrolarda
insanların çalıştırıldığını
göreceğiz. Bunlardan dolayı da yasalarla karşı
karşıya gelmiş insanları göreceğiz. Bu, ileride ciddi
tartışmalara neden olacaktır. Bunun için biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak -biraz önce Değerli Sözcümüzün de belirttiği gibi- bu
görevliler tabiri yerine açık olarak memur tabirinin
konulmasını istiyoruz. Çünkü bu yolla, ileride çıkabilecek pek
çok tartışmanın şimdiden önünü kapatmış
olacağız.
Bir diğer husus değerli arkadaşlar,
yıllık yaptığı işlem miktarı olarak beş
yüzün altında olan tapu sicil memurluklarına tapu sicil müdürü ve
tapu sicil görevlileri tabiri getirilmektedir. Gerçekten bu tür kurumları
sürekli çalıştırmayıp da bir müdür ve yanına memur
görevlendireceksek tamam, bu bunu karşılar. Ama niyetimiz -orada
kurulu bir sistem var- zaman zaman yetkili görevlendirmekse buradaki tabiri
veya olarak değiştirip, buraya açıklık getirmek
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, benden önceki konuşmacılarımız
da belirttiler, gerçekten bu tasarının getirdiği düzenlemeler
derdime derman olsun diye bekleyen Anadolunun her köşesinde
insanlarımız var. Bunların
sıkıntılarını çözmemiz gerekiyor. En önemli
sıkıntımız, değerli arkadaşlar, orman
sınırlarının tespitiyle ilgilidir. Gerçekten orman
sınırlarının tespitindeki anlaşmazlıklardan
dolayı, babasının kullandığı, oğlunun
kullandığı, torununa bırakmaya hazırlandığı
araziler, bahçeler bugün sahipleri tarafından kullanılamaz hâle
gelmiştir. İnanın, öyle yerlerimiz var, öyle köylerimiz var ki
babasından oğluna miras kalmış evlerinin üzerinden bugün
mahkeme kararı geçmiştir, hazineye kaydedilmiştir ve
boşaltılması istenilmektedir. Benim seçim bölgem olan Karamanın
Bozkandak köyünde, Çukurbağ köyünde, Kızılca köyünde böyle
canlı örnekler vardır. Hepimizin seçim bölgesinde buna benzer
örnekler vardır. Benim Sarıveliler ilçemin Dumlugöze köyünde,
inanın, orman dairesiyle mahkemelik olmayan insan neredeyse yoktur.
Mahkemelik olmayanlar da, inanın, mahkeme masrafını
karşılayamayacak durumdadır veya avukat tutamayacak
durumdadır, hakkını aramaktan vazgeçmiştir değerli
arkadaşlar.
Bir diğer husus: Meralarımızdaki
sıkıntı, hazine arazilerindeki sıkıntı ve
özellikle ferman tapularından ve geçmişe yönelik belgelerin ibrazıyla
ilgili anlaşmazlıklardan dolayı, bugün gerçek anlamda
vatandaşlarımız mağdur edilmiştir. Bu
mağduriyetlerin giderilmesi lazım.
Değerli arkadaşlar, ormanlarımız, orman
varlıklarımız, meralarımız, yaylalarımız çok
önemlidir; korumak gerekiyor. Ama bunu korumak için oralarda yaşayan
insanların ormanın değerini, ormanın kıymetini,
meranın kıymetini, yaylanın kıymetini bilmesi lazım,
bunu severek koruması lazım. Biz bu sevgiyi aşılayamazsak
her ağacın yanı başına bir orman görevlisi
bırakalım, inanın koruyamayız değerli arkadaşlar.
İnsanların sevgisini kazanabilmek için, o zaman -biz Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak yasaları düzenlemekle görevliyiz değerli
arkadaşlar, problemleri çözmekle görevliyiz- bu insanlarımızdan
irade isterken ne diyoruz? Biz sizin her türlü
sıkıntınızı çözmek üzere vekâlet istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi ben soruyorum: Bu
tasarıyla, gerçekten, gerçekten mağdur edilmiş Anadolunun
kırsalında yaşayan insanlarımızın
sıkıntılarını çözebiliyor muyuz? Sayın
Bakanım, çözebiliyorsak bu müjdeyi televizyonları başında
bizleri izleyen veya izleyemeyen mağdur edilmiş insanlara
verebiliyorsanız sizlere minnettar kalacağız.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, tapulama çok önemli.
Ormanlarımızın, meralarımızın,
yaylalarımızın hudutlarının belli olması,
mirastan kaynaklanan problemlerin halledilmesi için çok önemli, büyük
şehirlerimizin mücavir alanlarındaki problemlerin çözülmesi için
önemli, ama bu önemli problemi çözerken bazı şeyleri birbirinden
ayırmamız lazım. Öncelikle, Anadolu kırsalını
bekleyerek o topraklara sahip olmamızı sağlayan mağdur
insanların problemlerini, İstanbul gibi, Ankara gibi, İzmir gibi
şehirlerin gelişim alanı içerisinde olup çok büyük rant
getirebilecek yerlerle, Muğla gibi, Antalya gibi bölgelerimizdeki turizm
alanlarındaki çok önemli rant alanlarındaki
sıkıntılarla kırsal kesimin
sıkıntılarını, yaylalarımızın,
meralarımızın sıkıntılarını, hazine
arazilerimizin sıkıntılarını ayrı tutmamız
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) Ayrıca değerli
arkadaşlar, ormanlarımızın, gerçekten ekonomik değeri
olan vasıflı, vasıfsız, ormana elverişli arazilerimiz
ve orman vasfını kaybetmiş arazilerimizin ciddi bir envanterini
yapıp, buna göre çözüm yollarını da ortaya koyup, bu
sıkıntılar üzerinden rant elde etmek isteyenlerle bu
sıkıntıların mağdurlarını ayırıp,
mağdurların dertlerine derman olmak gibi hepimizin bir görevi var
değerli arkadaşlar. İnşallah 23üncü Dönem Parlamentosu
-hiçbir parti ayırmadan söylüyorum- bu
vatandaşlarımızın derdine derman olmanın şerefine
sahip olur.
Bütün bu duygu ve düşüncelerle, çözmeyeceğini bile bile,
bu tasarının sıkıntılarımızı çözmesini
temenni ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu, mülkiyet hukuku çok
önemli, boşuna da Adalet mülkün temelidir. denilmemiştir.
Anayasanın teminatı altında olan mülkiyet hakkı, bunun
tespit ve kullanılması çok önemli çünkü Türkiye uluslararası
sözleşmelerin de artık tarafı. Mülkiyet hakkı davaları
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Protokolüne
bağlı 1inci madde de artık Türkiye'nin en önemli davaları
olarak geçiyor. Zaten geçmişte koalisyon hükûmetleri döneminde
kamulaştırma davalarının çoğalması sonucu da
Anayasa değişikliği yapılmıştı.
Tabii, bugünkü bu tasarıyla ilgili birkaç söz söylemek
istiyoruz. Biz kamuda çalışmalarda bürokrasinin, kırtasiyenin,
zamanın azaltılması, verimli kullanılması
gerektiğini, hele hele Türkiyede elli yıl, altmış yıl
süren köy davalarının ne denli kan davalarına, husumetlere,
ihtilaflara yol açtığını çok yakından biliyoruz. Bu
nedenle tapu ve kadastro hizmetlerinde etkinlik sağlanmasına yol
açabilecek, verimli çalışmayı sağlayabilecek düzenlemelerin
partiler üstü olarak ele alınması gerektiğinin ve bu
şekilde kamuya yararlı bir çalışma yapılması
gerektiğinin üzerinde duruyoruz.
Çok açık ifade etmek istiyoruz ki: Ormanlar söz konusu
olduğunda biz, hepimiz, bütün Türkiye çok hassaslaşırız;
Marmariste ormanlar yanar saçlarımız tutuşur, Antalyada
ormanlar yanar yüzümüz yanar, Mersinde ormanlar yanar deriz ki Ciğerimiz
yandı, Cudide ormanlar yanar, deriz ki Yüreğimiz yandı ama
hepsi de korkunç acılar demek.
Ormanlarımızı bir yandan korumak ama bir yandan
mülkiyet hakkı ihlallerinin de önüne geçmek, bir yandan suistimallerin,
rantiyenin de önüne geçmek çok, çok, çok önemlidir. Çünkü bunu
yapabildiğimiz sürece ülkemizde birçok suistimali de önlemiş
olacağız.
Evet, İstiklal Savaşını kazandık,
cumhuriyeti kurduk; seksen beş yıldır ülkemizin
yarısının tapusu hâlâ yok. Yani bu ülkede, yurttaşlar,
tapularını alıp güvenle yarınlarına bakamadılar.
Osmanlıdan kalma ferman tapularını biliriz. O dönemin beyleri,
ağaları veya tarhiyat kâtiplerine kadar, beş köyü üstlerine nasıl
tapuladıklarını çok iyi biliriz. Daha sonra zilyetlik,
cumhuriyetin kuruluşuyla beraber mübadelenin getirdiği çok ciddi
gayrimenkul sorunları yaşamış bir ülkede
yaşıyoruz.
Bu gayrimenkul el değiştirmeleri apayrı bir olay.
Ama geçmişte, kadastro çalışmalarında yargı boyutunu
da göz ardı edemeyiz. Çok yanlış kadastro tespitlerinin,
parsellemelerin, paftaların davaları kırk yıl, elli
yıl hâlâ sürdürdüğünü de çok iyi biliyoruz.
Bunun için, elbette ki 1inci maddede belirtilen
değişiklikler olumlu. Müdürlüğün adının, personelin
işlevinin ihtiyaca göre düzenlenmesi son derece önemli. Ancak
sorunları çözücü yanına dikkat çekmemiz gerekiyor. Örneğin,
orman kadastrosu ile normal kadastronun birleştirilmesi söz konusu
olduğunda hemen 1950lerde 1/250.000 ölçekli fotoğrafla orman
haritası akla geliyor, mahkemeler buna bakıyor. Yukarıdan
çekilen fotoğraflarda yeşil alanların hepsi orman gözüküyor.
Evet, ona bakarsanız, İzmitten Bursaya, Bursadan İstanbula,
İstanbuldan Tekirdağa her taraf yeşildi. Şimdi de bir
fotoğraf çekin bakayım, bu ölçeklere göre kaçta kaç yeşil
kaldı, bunu da görmek gerekiyor.
Bu nedenle, kadastro hizmetlerinin etkinleştirilmesi,
yetkinleştirilmesi, zaman kazanılması konusunda bu çabayı
birleştirmek gerekirdi diye düşünüyorum, çünkü 2/B yasası
arkasından gelecek, orman alanlarıyla ilgili, Türkiyede ortalama
olarak bir Kıbrıs büyüklüğü söz konusu olacak orman
alanları
Yine, işgalci durumu var, rantiye durumu var, turistik,
tarihî yerler durumu var. Yani şöyle, şu haritadaki şu fotoğraf
bile, bir yandan evet, ihtilafları giderelim 2/B konusunda, bir taraftan
hakları teslim edelim ama bir taraftan da ne edersek edelim,
suistimallerin de önüne geçelim imkânını sağlayacak
şekilde, köylülerden devredilecek alanların, orman köylülerinin durumunu,
hepsini birlikte düşünmemiz gerekiyor.
Hâlâ dava açan köylüler -Karadeniz kıyılarında
görüyoruz özellikle- bu ölçek haritalarına göre geçmişler,
zamanında iki yüz sene önce köylerini kurmuşlar. Fındık,
özellikle Karadeniz yöresinde fındık bahçeleri var, yukarıdan
haritası çekilmiş fındık bahçeleri de yeşil gözüküyor,
orman gözüküyor. Şimdi, dava açınca vatandaş soruyor: İyi
de bu yasa değişecek, Orman Kanununu mu uygulayacaksınız,
Kadastro Kanununu mu? Çünkü Orman Kanununda on yıllık süre zaman
aşımı var, diğerinde farklı bir uygulama var. Bunu
düşündüğümüz zaman bu yasa belki şu aşamada çok kısa
bir nefes aldırabilir kadastro çalışmalarında ancak köklü,
temelli bir Türkiye'nin haritasının çıkartılması
gerekiyor artık. Teknoloji değişti, haritalar, fotoğraflar
artık uydudan... İnternetten girebiliyoruz, İnternetteki en
ufak noktayı beş yaşındaki çocuklarımız
görebiliyor, tespit edebiliyor ama bu teknik gelişme
karşısında, babasından kalan bir gayrimenkulü
mirasçılar veraset intikal vergisini yatırmadan, ilamını
almadan, harcını yatırmadan tescilini yapamıyor. Zaman
zaman bırakılan 4, 5, 10 kişi mirasçı, birisi yurt
dışında oluyor, birisi başka yerde oluyor, bunları bir
araya getirmek mümkün olmuyor ve maalesef bu tür durumlarda genellikle
iştirak hâlinde kalan mülkiyet ciddi husumet ve ihtilaf nedenlerine yol
açıyor. Bunların mutlaka bir kolayının bulunması
gerekiyor. Gerçi yasanın ileri maddelerinde Harçlar şu kadar
yatırılır
Ama bunu yatırmadan intikalini yapıp zaten
gayrimenkul üzerinde borç varsa borç olarak gayrimenkulün ipoteği gibi
üzerine derç edilebilir ve istediği zaman satsın vatandaş,
satınca peşin alır vergisini, olay çözülür. Ama herhâlde
kadastro çalışmalarında bir elli-altmış
yıldır süren davaları bitirmeden bu çalışmaların
da çok fazla faydası olduğunu düşünmüyorum.
Yine ben, bürokratlarla da demin görüştüm, Midyatta Deyrül
Umur Manastırı ile ilgili bir davalık konu, belki ileride
gereksiz yerlere çekilebilir, haksız bir konu olarak önümüze
çıkabilir. Aşılmayacak bir konu değil çünkü Midyat
Kaymakamlığının da çabasıyla bir futbol
sahasının yapılmasını Hıristiyan-Müslüman
problemine çevirip uluslararası diasporanın dikkatinin çekildiği
bir davaya çevirmenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Bunun da bir problem olarak gösterilmesinin hiçbir anlamı
yok. Bunun çok rahatlıkla Orman Genel Müdürlüğünün ilgisi,
teftişi sonucu çözüleceğine inanıyorum. Çünkü sonuçta burada
Midyat Kaymakamının bilgi, destek ve dâhillerinde yapılan bir
futbol sahasının bir orman ihlali olmadığını, bin
altı yüz yıllık tarihî bir mirasın, aksine, çok da
güzelleştirilmiş
İlk çamların o bölgede bu manastırda
ekildiği, büyüdüğü dikkate alındığında -bir sonra
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
gelecek- böyle bir tarihî, kültürel varlığın ülkemizde turizme,
medeniyetlerin ittifakına, inançların özgürlüğüne büyük
katkı sunacağına inanıyorum. Bu konuda
çalışmalara olumlu bulduğumuz sürece destek sunacağız.
1inci madde de öyle gördüğümüz bir maddedir.
Saygılarımla teşekkür ediyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 42nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
218 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci madde üzerine şahısları adına ilk söz
Aydın Milletvekili Ahmet Ertürke aittir.
Sayın Ertürk, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET ERTÜRK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Tapu Kanunu üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasamızın teminatı altında olan mülkiyet
hakkının en belirgin örneği olan tapu konusunda Hükûmetimizin
yaptığı düzenleme Tarım Komisyonumuzda yapılan
çalışmalarla olgunlaştırıldı ve Parlamentomuzun
önüne getirildi.
Tabii, Dünyada mekân ahrette iman. duygularıyla Anadolu
insanının çok önemsediği tapu konusunda insanlarımızın
beklentilerini çözebilmek için ve devletle vatandaşımızın
saç saça baş başa kavgalı olan durumlarını da düzeltip
onların, bir an evvel, hem zamanlarının iyi
değerlendirilmesi hem de uyum ve bütünlük konusunda ortaya güzel
çalışmaların sunulması bakımından bu tasarı
gerçekten çok önemli. Pratiklik kazandıran, uygulayıcılara
kolaylık kazandıran ve insanlarımızın da çok
değerli olan zamanlarını kullanabilmeleri konusunda onlara
fırsatlar yaratan ve bir kurallar, kaideler ülkesi olan ülkemizde de tapu
konusunun netleşmesi bakımından güzel bir tasarı
olduğunu ben de yapılan gerek Komisyondaki çalışmalarda
gerekse Parlamentoda konuşan değerli milletvekillerimizin
çalışmalarında ve katkı sağlayan muhalefet
partilerimizin de duruşlarıyla bunu görüyorum. Tabii bu birliktelikle,
inşallah, geçen Parlamento döneminde çıkarılan 2/B
yasasının Anayasa Mahkemesinden geri dönmesiyle
insanlarımızın beklentilerinin çözülmesi yönünde, merayla
ilgili, mera vasfını kaybetmiş yerlerin düzeltilmesiyle, hatta,
gene, geçen dönem yasalaştırılan aşırı
kestanelikler ve Karadeniz Bölgesindeki kızılağaçların da
yasal düzenlemelerinin yapılmasıyla ve gene Anadoluda
Bakanlığımızın yaptığı
çalışmalarla yoğun bir şekilde dikimi sürdürülen
fıstık çamlıklarının da mülkiyet
durumlarının netleştirilmesiyle güzel bir çalışma
ortamı sergilenebilecek gibi görünüyor.
Tabii, siyasi partilerimizin 2007deki seçim beyannamelerine
baktığımız zaman da, orada, bu kanuni düzenlemelerin
yapılabileceği, devleti ile insanlarının kavgalı
olmadığı daha güzel bir Türkiye'nin bütün partilerimizin özlemi
olduğunu da görüyoruz.
Tapu çalışmaları yapmamız lazım. Şu
anda yapılan çalışmalarla bunları daha da geliştirerek
fıstık çamlıkları konusunda, orman mevzuatı konusunda,
mera vasfını kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi
konusunda, orman vasfını kaybetmiş kültür arazisi olmuş
veya yerleşim yeri olmuş yerlerin değerlendirilmesi konusunda ve
bilhassa kestaneliklerin, fıstık çamlıklarının da
değerlendirilmesi konusunda güzel bir çalışma ortamı
görülüyor. İnşallah bunları yasalaştırmak ve
vatandaşlarımızın beklentilerini, özlemlerini,
arzularını yerine getirmek, 23üncü Dönem Parlamentosunun da önemli
görevlerinden olur diye düşünüyorum.
Tabii, 1inci madde üzerinde de
Tapuda görev yapan değerli
çalışanlarımızın, memurlarımızın
statüleri, unvanları değiştiriliyor. Bununla, tabii, bir uyum sağlanıyor
Türkçemizin daha etkili bir şekilde kullanılmasında. Daha önce
muhafız gibi statü verilen görevlilerimizin daha derli toplu, güncel
Türkçemizin güzellikleriyle onlara kamuda çalışan
memurlarımızın diğerleriyle uyumlu bir çalışma
fırsatı ve ortamı da sağlanmış oluyor.
Tabii, bütün bunların yanında gene bir değişik
çalışma ortamı sergilendi. Ben aynı zamanda zeytin ve
zeytinyağıyla ilgili gene Büyük Millet Meclisimizde kurulan bir
araştırma komisyonunun da üyesiydim. Orada milletvekillerimizle
beraber bir güzel çalışma yaptık. Böyle pırnatlık,
hayıtlık, çalılık gibi tarımda olmayan, tarımda
kullanılamayan, ancak hazineye ait de olmayan, bozuk, baltalık orman
alanı gibi görülen yerlerin de tarıma kazandırılması,
ülkemiz insanlarının burada meyveli, zeytin gibi, keçiboynuzu gibi
muhtelif ürünlerin yetiştirilebildiği, ağaçlıkların,
dikilebildiği veya aşılanabildiği ortamların da
yapılabileceği yönünde gene bir müşterek çalışma ortamı
sergilemiştik. Bunları, inşallah, Hükûmetimiz
çalışıyor, bakanlarımız çalışıyor ve
parti gruplarımızın da çalışmalarıyla bu
çalışmaların insanlarımızın beklentilerini
karşılayabilecek olgunluğa ben kısa zamanda
oluşturulmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ertürk,
konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Bu dileklerimle beraber bu yasal
çalışmanın da, öncelikle tapu konusundaki mevzuat
çalışmalarının güncelleştirilmesini,
insanlarımıza yeni fırsatlar ve gelişimler
sağlamasını ve tapuda çalışan değerli
arkadaşlarımızın da özlük haklarının
iyileştirilmesi, pratikleştirilmesi yönünde faydalar ve imkânlar
sağlamasını diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ertürk.
Şahsı adına ikinci konuşmacı Bolu
Milletvekili Sayın Fatih Metin.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATİH METİN (Bolu) Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili olarak şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın teminatı
altındaki mülkiyet hakkının tespiti ve kullanılmasına
ilişkin devletin sorumluluğu altında yapılmakta olan tapu
ve kadastro hizmetleri, başta bayındırlık ve iskân,
kamulaştırma, ulaşım, tarım reformu, belediye
hizmetleri gibi, taşınmazlara dair bütün yatırımların
temel unsurunu oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, ülke nüfusunun artışı ve
kırsal kesimden kentlere göç sebebiyle kentsel alanların
genişlemesi sonucu ortaya çıkan zorunlu imar hizmetleri ile
tarımsal alanlardaki arazi düzenleme, sulama, yol, turizm ve diğer
bayındırlık hizmetleri için zorunlu altyapı durumundaki
kadastro ve harita hizmetleri ile tapu işlemlerine yönelik talep ve
gereksinim gün geçtikçe yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle,
Başbakanlık bünyesinde, kamu yönetiminde bürokrasinin ve
kırtasiyeciliğin azaltılması çalışmaları
kapsamında, Tapu ve Kadastro Hizmetlerinde Etkinlik Raporu
düzenlenmiştir. Bu çalışmayla Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü hizmet süreçlerinin gözden geçirilmesi, hizmet kalitesinin
ölçülmesi ve geliştirilmesi, bürokrasiyi ve kırtasiyeciliği artıran
gereksiz süreç ve işlemlerin ayıklanması, hizmetlerin etkili,
verimli, süratli, vatandaşların ihtiyaç ve taleplerine uygun
şekilde sunulmasını sağlayacak çalışmaların
yapılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amaçlarının gerçekleşmesi hedeflenmiştir.
Tasarının 1inci maddesiyle, personel istihdamında
güçlük çekilen, işlem hacmi az tapu sicil müdürlüklerindeki akitli ve
akitsiz işlem yapma yetkisinin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce
yakın il veya ilçe tapu sicil müdürlüklerinde çalışan personele
verilmesi, konut kredisi işlemlerinde uygulamada birlik sağlanarak bu
işlemlerin daha kısa sürede sonuçlandırılması
suretiyle vatandaş yakınmalarının da ortadan
kaldırılması öngörülmüştür. Ayrıca iş yoğunluğunun
fazla olduğu tapu sicil müdürlüklerinde işlemlerin gecikmeksizin
tamamlanması amacıyla, 2644 sayılı Kanun uyarınca
resmî senet tanzimiyle görevli kılınan görev unvanlarının
güncelleştirilmesi ve resmî senetlerin düzenlenmesine ilişkin usul ve
esasların yönetmelikle belirlenmesinin sağlanması
amaçlanmıştır.
Bu itibarla, tapu işlemlerine kolaylık getiren bu kanun
tasarısının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini
temenni eder, saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Metin, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Taner
Yok.
Sayın Orhan
AHMET ORHAN (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, tapu ve kadastro hizmetlerinin yeterli
süratte karşılanmasında personel konusu hemen ön plana
çıkmaktadır. Tapu ve kadastro hizmetlerinin yürütülmesinde personel
donanımına sahip olunması mutlaka istenmektedir. Bu konuda Tapu
ve Kadastro Meslek Yüksekokulu, bir adet, bulunduğunu biliyorum ben. Bunun
dışında eleman ihtiyacının
karşılanmasında profesyonel bir yapılanma düşünüyor
musunuz, düşünüyorsanız nasıl bir tedbir öngörüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Orhan.
Sayın Paksoy
Yok.
Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Bakanım; Gülnarda uzun zamandır vatandaş tarafından
kullanılan ve emlak vergisi ödenen arsa ve araziler 2006da geçen orman
kadastrosu ile hazineye yazılmış, vatandaş mağdur
edilmiştir. Bu mağduriyetlerin ülkenin her yerinde
yaşandığı kanaatindeyim. Dolayısıyla birçok
vatandaşımız sıkıntı içindedir. Bu konuda bir
çalışma var mı? Acilen bir çalışma başlatabilir
misiniz?
İki: 18inci madde adı altında yaygın olarak
bilinen imar uygulaması ile yola yakın değerli bir yere sahip
olan kişinin arsası daha değersiz olan yerle
değiştirilmektedir. Bu konuda açılmış dava
sayısı nedir, nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, Bakanlığınızla ilgili
Adıyaman ve Şırnak illerimize 2009 yılında
yapılacak olan yatırımlar nelerdir? Bunlar için ne kadar ödenek
ayrılmıştır? Genel bütçeden aldığı pay
oranı olarak nasıldır? Türkiye genelinde kaçıncı
sırada bulunmaktadırlar?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Sayın Doğru
Yok.
Sayın Asil
Yok.
Sayın Şandır, buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, gerçekten bana göre çok iddialı bir sözünüz
oldu: AK PARTİ İktidarı döneminde 1 metrekarelik orman
işgali olmamıştır. dediniz. Bu, tabii sizin konunuz
değil, Orman Bakanına sormam lazım soruyu ama bir
açıklık getirmek açısından soruyorum.
İktidarınız döneminde ormandan açma davası hiç mi
açılmadı? Benim bildiğim kadarıyla her yıl Orman
Bakanlığıyla orman içi köylüsü arasında 50 bine ulaşan
dava açılmaktadır. Bunların da büyük kısmı veya bir
kısmı ormandan açma davasıdır. 1 metrekarelik orman
işgali olmamıştır. sözü doğru mudur? Açılan dava
miktarı ne kadardır? Kayıtlara düşmek açısından
istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
Sayın Bakana soruyorum.
6831 sayılı Orman Kanununa göre başlatılan ve
orman kadastro komisyonları tarafından yürütülen orman kadastro
çalışmalarının bile kadastro ekipleri tarafından
sonuçlandırılması öngörülmektedir. Tasarı öngörüldüğü
gibi yasalaştığında orman kadastro komisyonları
üzerinde baskılar daha da yoğunlaşacak, böylece orman
sayılan herhangi bir yerin 6831 sayılı Orman Kanununun
yukarıda da yer verilen 2/A ve 2/B maddeleriyle orman
sayılmamasına yönelik iş ve işlemler çok daha kısa
sürede ancak kesinlikle orman sayılan yerlerin daralmasına yol
açabilecek doğrultuda sonuçlanacaktır.
Soru: Yine bu konuda da bir denetim mekanizması öngörmekte
misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Sayın Bakanım, buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Sayın Başkanım, yeterli surette personel donanımına
sahip olmayla ilgili Gazi Üniversitesiyle yapmış olduğumuz
görüşmede yüksekokul kontenjanlarını artırıyoruz.
Ayrıca, dört yıllık bölüm açılması için bir karar
alındı. Ayrıca, biz, hizmet içi eğitimle bu konudaki
açığımızı kapatmaya çalışıyoruz.
Özellikle Gülnardaki konu doğrudur. Ülkemizin muhtelif
yerlerinde böyle problemlerle karşılaşıyoruz. Biraz evvel
de bu konuda, zeytinlikle ilgili, bir arkadaşımızın
söylemiş olduğu konuyla aşağı yukarı aynı
bu. Bu 2/Byle ilgili, bunun çözümünün olacağını biz düşünüyoruz.
Adıyaman, Şırnakla ilgili, müsaade ederse Milletvekilimiz Sayın Köse, buna
yazılı cevap verelim çünkü şu anda hepsini bir anda
koymamız çok zor. Türkiyede kaçıncı sıradadır, bizim
iktidarımız döneminde ne yapılmıştır?
Bunları, müsaade ederlerse, kendilerine biz yazılı olarak
verelim.
Şimdi, Sayın Şandır Beyefendinin konusunu
cevaplayayım. Biraz evvel ilk konuşmacımız, Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili çıktığında şunu söylemişti:
Orman düşmanlığı var AK PARTİ İktidarı
döneminde, işte talan var. Birtakım daha aşırı
iddialar oldu, burada söylemekten ben biraz da utanıyorum yani ihanetle
suçlandık. O arada, ben, Sayın Bakanımızdan not aldım,
Sayın Bakanımızın notunu size aynen ilettim. Tabii ki,
işgal var ama mahkemelik, mahkemelik bunlar ama. Hiç 1 metrekare yer gitmez ki, mahkemenin, yüzde
99unu, yüzde 100ünü orman lehine sonuçlandırdığını
siz bizden iyi biliyorsunuz. O anlamda bunu söylemiştik.
İkincisi, orman varlığını artıran
nadir ülkelerden birisi olduğumuzu, Sayın Bakanımızın
notunda, sizinle paylaşmak istiyorum. Ayrıca, 2008-2012
yılları arasında 2 milyon 300 bin hektarlık da alanda
ağaçlandırma ve orman ıslahı
yapılacağını da sizinle paylaşmak istiyorum.
Sayın Özdemirin konusuna cevap vermek istiyorum. Bu, Orman
Bakanlığınca başlanan kadastro
çalışmalarının Kadastro Kanununa göre
sonuçlandırılmasının denetimi Orman Kanunundaki ilan,
itiraz ve benzeri mekanizmaların tamamı bu çalışmada da
geçerli olacaktır. Birlikte çalışmayı orman idaresi talep
ediyor. 2005ten bu yana hiçbir sorun yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde üç adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 218 sıra sayılı
Tasarının 1inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2644
Sayılı Tapu Kanununun 26. maddesinin 5. fıkrasında geçen
vergi kimlik numaraları ibaresinin kaldırılarak yerine TC.
Kimlik numaraları ibaresinin yazılmasını saygı ile
arz ederiz.
Faruk Bal Hasan
Çalış Alim
Işık
Konya Karaman Kütahya
Kürşat
Atılgan D.
Ali Torlak
Adana
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 218 Sıra Sayılı Tapu Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1. maddesi ile değiştirilen 2644
Sayılı Tapu Kanununun 26. maddesinin 1., 5. ve 8.
fıkralarında yer alan görevlileri kelimesinin çıkarılarak
yerine memurları kelimesinin yazılmasını,
Tasarı ile madde metnine eklenen 2. fıkrasında
geçen sicil müdürü ile görevlendirilen ibaresi içinde yer alan ile
kelimesinin metinden çıkarılarak yerine veya kelimesinin yazılmasını
saygı ile arz ederiz.
Faruk Bal Hasan
Çalış Alim
Işık
Konya Karaman Kütahya
K. Erdal Sipahi Yılmaz Tankut Ahmet Orhan
İzmir
Adana
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 218 sıra sayılı Tapu Kanunu
ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında
kanun tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Yeni Ünal Kacır
Giresun Samsun İstanbul
Mehmet
Nil Hıdır Kayhan
Türkmenoğlu
Muğla
Van
Madde 1- 22/12/1934 tarihli 2644 sayılı Tapu Kanununun
26 ncı maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar eklenmiş, mevcut birinci
fıkrasındaki "tapu sicil muhafızları veya
memurları" ibareleri "tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlileri"
olarak, mevcut üçüncü fıkrasında yer alan "memur ve tapu sicil
muhafızı imzalar" ibaresi "tapu sicil müdürlüğü
görevlileri imzalar, tapu sicil müdürü veya görevlendirilen memur onaylar"
olarak, mevcut altıncı fıkrasındaki tapu sicil
muhafızı veya memuru" ibareleri "tapu sicil müdürü veya
tapu sicil görevlileri" olarak ve mevcut beşinci fıkrasında
yer alan "sözleşmeleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile
arsa payı karşılığı inşaat
sözleşmeleri" ibaresi eklenmiş, mevcut yedinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve son
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"İllerde bulunan tapu sicil müdürlükleri
dışındaki müdürlüklerden akitli ve akitsiz işlemleri
yıllık 500'ün altında olan yerlerde işleri yapmak üzere,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yakın il veya ilçelerde görevli
tapu sicil müdürü veya görevlendirilen yetkili memura belirli günlerde yetki
verilebilir.
Resmi senetlerin düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir."
"Kamu kurum ve kuruluşları (Ordu
Yardımlaşma Kurumu dahil), bankalar, Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve
Kefalet Kooperatiflerince açılacak tüm kredilere karşılık
teminat gösterilen gayrimenkullerin ipotek işlemleri, tarafların
istemi halinde resmi senet tanzim edilmeksizin alacaklı ile borçlu ve
varsa kefilleri arasında yapılan kredi veya borç sözleşmelerine
istinaden, tapu sicil müdürlüklerince tapuya tescil edilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) Olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Birinci mi, ikinci mi, üçüncü mü?
BAŞKAN Üçüncü önerge efendim, son okuduğum önerge.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Üçüncü önergeye katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile, personel istihdamında güçlük çekilen işlem
hacmi az tapu sicil müdürlüklerinde akitli ve akitsiz işlem yapma
yetkisinin, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yakın il veya ilçe
tapu sicil müdürlüklerinde çalışan personele verilmesi, konut kredisi
işlemlerinde uygulamada birlik sağlanarak, bu işlemlerin daha
kısa sürede sonuçlandırılması suretiyle vatandaş
yakınmalarının ortadan kaldırılması
öngörülmüştür.
Ayrıca, iş yoğunluğunun fazla olduğu tapu
sicil müdürlüklerinde işlemlerin gecikmeksizin tamamlanması
amacıyla 2644 sayılı Kanun uyarınca resmi senet tanzimi ile
görevli kılınan görev unvanlarının güncelleştirilmesi
ve resmi senetlerin düzenlenmesine ilişkin usul ve esasların
yönetmelikle belirlenmesinin sağlanması amaçlanmıştır.
Tapu ve kadastro hizmetlerinde etkinliğin
sağlanması, bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin
azaltılması çerçevesinde bankalar, Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve
Kefalet Kooperatifleri veya kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak
sözleşmelere göre malik ya da kanuni temsilcisi tarafından tescil
talebinde bulunulması halinde süreçte hızlılık ve tasarruf
sağlanacaktır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, kabul etmiş
olduğunuz
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, oyladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Maddede
BAŞKAN Maddeye geçerken
Kabul etmiş olduğumuz bu önergeyle madde bütünüyle
değişmiş olduğundan diğer iki önergeyi işleme
koyma imkânı kalmamıştır, dolayısıyla
işlemden kaldırıyorum.
Şimdi maddeyi kabul edilen önerge istikametinde
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.14
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 42nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
218 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edilen önergeyle birlikte maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman
Kanununun 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Ancak, henüz orman kadastrosuna
başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro
Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro
komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliğini
kazanır."
BAŞKAN Madde üzerinde ilk konuşmacı Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar
Ağyüz.
Sayın Ağyüz, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı Yasa
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tapu ve kadastro, Tapu ve
Kadastro teşkilatı, tapulama, kadastro ülkemizde yıllardır
kamuoyunu, Türkiye Büyük Millet Meclisini her bütçe döneminde meşgul eden
ve üzerinde uzun süre tartışılan konulardır.
Biliyorsunuz, 657-658 sayılı yasalarla birlikle Kadastro
Kanunu 1925te başlamış, sonra belirli aşamalarla,
değişe değişe günümüze gelmiştir. Esas temeli de 5602
sayılı Tapulama Kanunudur, 1950de yürürlüğe girmiştir.
Ondan sonraki yasalarla da, 3402 sayılı Kadastro Kanunu ve onu değiştiren
yasalarla bugüne gelinmiştir.
Ayrıca, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün de ülkemiz
için çok yararlı, ülke genelinde kadastro ve tapulama hizmetleri yapan bir
kurum olarak da kuruluşu 1936 yılına rastlamaktadır.
Kadastroyu bugüne kadar hep bütçe dönemlerinde, bir süre verilerek
tartışmışızdır. Ülkenin kadastrosu yirmi
yılda bitecek. sözü, Birinci Beş Yıllık Plandan
başlayarak 90lı yıllara kadar gelmiştir. 90lı yıllardan
sonra da gerek Tapu ve Kadastro teşkilatının özverili
çalışmaları gerek 90lı yıllarda
işbaşında bulunan bakanlarımızın ve devam eden
bakanlık görevinde bulunanların katkılarıyla, bugün
Türkiye'de kadastro sorunu büyük çapta bitirilmiştir ama ne yazık ki
cumhuriyet döneminin her aşamasında Tapu ve Kadastro kurumu ve Tapu
ve Kadastro bütçesi, gerektiği ölçüde layık olduğu bütçeye
kavuşmamıştır. Tapu ve Kadastronun ve
teşkilatının layık olduğu vizyon ve misyon, maalesef
görmezden gelinmiştir. Oysa bilinmelidir ki kadastrosuzluk, sosyal,
toplumsal bir yaradır ve gelişmekte olan ülkelerde her şeyin
altlığı olan kadastroya büyük önem vermemiz gerektiği de
açık ve seçik bir gerçektir.
Tabii, Türkiye'de kadastro bugüne kadar niye sürüncemede
kalmış, başarılı olamamıştır? Kadastro
gereken ilgiyi hükûmetlerden görememiştir. Elemanlar, sayı olarak da
nitelik olarak da eğitim olarak da yetersizdir. Metotlar günü gelmiş
yetersiz kalmıştır, kurumlar arası eş güdüm
sağlanamamıştır, fotogrametriye ilgi çok uzun süre
bekledikten sonra gösterilmiştir ve ayrıca da TÜBİTAKla
birlikte 1985 yılında yapılan protokolle yürürlüğe giren
HAKAR Projesi maalesef kadük kalmıştır, ağır aksak
yürümüştür. O nedenlerle, kadastro, beklenen görevini belli sürelerde
aksatarak gelmiştir.
Şimdi asıl sorun Türkiye'de orman kadastrosu
meselesidir. Orman kadastrosu hakikaten 1937 yılında
çıkarılan 3116 sayılı Yasayla bugüne gelmiş ama
yeterli başarıyı gösterememiştir. Orman kadastrosunun
yapılmasında da yine Beş yıl içerisinde orman kadastrosu
bitirilecektir. iddiaları, her zaman, her oturumda, her toplantıda,
her bütçe döneminde söylenmiştir.
Bundan önce yapılan değişiklikle, orman
kadastrosuna da Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün, gerek ihale
yöntemiyle gerek elemanlarıyla katkıda bulunması ve yapması
büyük ölçüde yasal işlerliğe kavuşturulmuştur. Şimdi
ise bunun gerek 6831 sayılı Yasayla uyumunu sağlamak gerekse de
3402 sayılı Yasaya uyum sağlamak amacıyla yeni bir
düzenleme yapılmaktadır.
Yeni bir düzenleme yapılması olumludur işlerlik
kazandırılması açısından, ama -demin bir
yanlış bilgim vardı- orman vasfının
kazandırılmasına önem gösteren orman teşkilatı
elemanlarının bu komisyonlarda bulunmasında büyük zorunluluk
vardır. Buna özen gösteriliyorsa, buna dikkat gösteriliyorsa özellikle
orman vasfının tayininde bu komisyonlarda Orman Genel
Müdürlüğünün taşra teşkilatı temsilcilerinin veya Genel
Müdürlük temsilcilerinin bulunmasında ben şahsen büyük yarar
görüyorum.
Tabii, değerli arkadaşlarım, bu
teşkilatın bu kadastro çalışmalarına hız
kazandırırken önemli olan elemanlarının da özlük
haklarıdır. Maalesef, Tapu ve Kadastro teşkilatında
çalışan arkadaşlarımız devlet bütçesine çok büyük
katkıda bulunmalarına rağmen, örneğin kendilerine tahsis
edilen bütçedeki pay 200 trilyonsa, kendileri, günü gelmiş 700-800
trilyon, bugün de herhâlde 1,5 milyar YTLyi bulan rakamlarla katkı
sağlamaktadırlar. O nedenle, bu insanların da özlük
haklarına özen göstermek gerekmektedir değerli
arkadaşlarım.
Tabii, orman kadastrosu bizim açımızdan, gerçekten orman
köylüsü açısından önemli ama son günlerde gazetelerde yeniden
yeşeren bir tartışma, maalesef, siyasetçi olarak ve sivil toplum
örgütlerinde, etkin kesimlerde ve TEMA Vakfında büyük ölçüde
tartışılır hâle gelmiştir. Ben bu yasanın onunla
ilintisi olduğu düşüncesinde değilim ama ne yazık ki
bugünlerde birtakım çevrelerden servis yapılan 2/B arazilerinin
yeniden satılması için taslak hazır. şeklindeki haberler,
maalesef bu yasaya da büyük ölçüde bununla bağlantılı olarak
büyük gölge düşürmüştür. Tabii, bunun giderilmesi, özellikle
Sayın Bakanımızın açıklamalarıyla, Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünün açıklamalarıyla mümkündür. 2/B Türkiyede
kanayan bir yaradır ama bunun çözümü bir konsensüsle mümkündür, siyasi
partilerle, sivil toplum örgütleriyle, TEMA Vakfıyla bir konsensüsle
mümkündür ve işin sosyal boyutu, özellikle kentleşme boyutu, planlama
boyutu düşünülmeden yapılacak olan bir 2/B düzenlemesini, sırf
kaynak gelsin diye, Maliye Bakanlığına girdi sağlansın
diye yapılacak olan bir 2/B düzenlemesini ben büyük ölçüde uygun görmem
değerli arkadaşlarım.
Ayrıca da hepimizin bildiği gibi, bugüne dek gerek
özelleştirmelerle, gerek hazine arazilerini satarak altı
yıldır geçen bir dönemi yaşıyoruz -yaklaşık altı
yıldır- ama dünyanın hiçbir yerinde altı yıldır
satarak, özelleştirerek borcunu artıran bir ülke görülmemiştir.
Bu ülke de ne yazık ki Türkiyedir. OECD raporlarında da dünyada
örnek gösterilen, yolsuzluk iddialarının da en çok
arttığına örnek gösterilen ülke, maalesef Türkiyedir. Biz
bunları taşıyamayız. Yani bu kaynak israfını
taşıyamayız, bu yolsuzluk iddialarını taşıyamayız.
Bunu çözmesi gereken Hükûmetin kendisidir. Hükûmet eğer yolsuzlukları
gülerek geçiştirmek düşüncesinde ise, bu, ileride de bizim ülkemize
büyük sakıncalar, büyük olumsuzluklar getirecek bir özelliktir
değerli arkadaşlarım. Her siyasetçinin en büyük özelliği
yolsuzluğa bulaşmamış, pırıl pırıl bir
siyasi yaşamını tamamlamak olmalıdır. Aramızda
çok değerli, bu işle ilişkisi olmayan
arkadaşlarımız var, çokça sayıda
arkadaşlarımız var ama maalesef yolsuzluk göstergesi dünya
kamuoyunda Türkiyeyi hak ettiği noktanın çok çok üstünde, ön
sıralara getirmiş, oturtmuştur değerli
arkadaşlarım.
Ayrıca, günümüzde tabii ekonomik krizle birlikte, ekonomik
dalgayla, olumsuz dalgayla birlikte bir Ergenekon dalgası da
yaşanmaktadır. İddianamesi bomboş, ucunun nereye değeceği
belli olmayan bu olayın siyasi bir anlayışla
değerlendirilmesi kaygısı da toplumu rahatsız etmektedir.
Özellikle, geçtiğimiz bu nazik dönemde iktidar partisi grup başkan
vekillerinin bugün yaptığı toplantıyı bir siyasetçi
olarak çok esefle karşılıyorum. Hele hele ana muhalefet partisi
liderini bu olayla bağlantılı olarak göstermelerini ben siyasi
nezaketsizlik olarak kabul ediyorum. Önce, bunların dönüp kendilerine
bakmaları lazım. BOP Eş Başkanı olan Başbakanlarınız
dururken, kendi kendini arabulucu ilan edip, barışsever ilan edip
hiçbir şey elde edemeyen Başbakanınız dururken siz bu
olayın içerisinde hiç ilişkisi olmayan, sadece cumhuriyeti,
demokrasiyi savunmak adına bu olaya girmiş olan, savunan Sayın
Deniz Baykala Türkiye kamuoyu içerisinde bu suçlamalarda
bulunamazsınız, bulunmamanız da gerekir değerli
arkadaşlarım. Ben beklerdim ki sayın grup başkan vekilleri
o anlamsız ve yersiz suçlamalarından geri adım atsınlar ve
özür dilesinler diye beklerdim değerli arkadaşlarım.
Tabii, 2008 yılını bitirdik, 2009un
başındayız. Hepimizin dileği ülkemizin daha iyi noktaya
varması ama göstergelere baktığımız zaman da bu tür
umutları göremiyoruz. İş yeri kapanma sayısı
artıyor, işsizlik sayısı artıyor. Bugün hepiniz
televizyonda görmüşsünüzdür, sanayi üretimi yüzde 14 düştü ama
maalesef Hükûmetten beklenen çaba, beklenen efor yok. Dün Sanayi
Bakanımızı izledik. Dört dörtlük bir paket
açılımından ziyade parça parça açılımlarla idare eden,
ekonomik krizi aşmaya çalışan bir uygulamanın
içerisindesiniz değerli arkadaşlarım.
Hâlen gündemimizde bulunan Ergenekonla beraber Deniz Feneri
dosyası kapanmış değil değerli arkadaşlarım.
Yolsuzluk dosyaları, Hüseyin Üzmez davası
Bunlar hep Türkiye'nin
gündemini 2008 yılında işgal etmiştir ve Hükûmet ekonomiye
ayıracak zaman bulamamıştır. Ekonomiye ayıracak zaman
bulamadığınız için de ekonomik yapısal
değişimleri sağlayacak, köklü değişiklikler
sağlayacak zamanı ayıramadığınız için de
maalesef türbanla uğraşan, yargıyla kavga eden, kurumlarla kavga
eden ve üniversitelerdeki kadrolaşmayı tamamlayan bir
anlayışla geçirdiniz değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) Çarşafla devam eden
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) O nedenle ben 2009
yılının da bu duygularla, bu boş işlerle heba
edilmemesi gerektiğine inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağyüz, birkaç saniyenizi rica
ediyorum.
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla)
Ayrıca da dünyada ve Orta Doğuda barışı
sağlamaya çalışan Sayın Başbakan önce toplumla
barışık olmalıdır, sivil toplum örgütleriyle
barışık olmalıdır, yargıyla
barışık olmalıdır, ana muhalefet partisiyle
barışık olmalıdır, TÜSİADla
barışık olmalıdır, sanayi ve iş çevreleriyle
barışık olmalıdır. Kendi ülkesinde
barışı sağlamayan, başka ülkelerde
barışın teminine soyunamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Milletle
barışığız biz milletle!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir
Milletvekili Sayın Metin Çobanoğlu.
Buyurun Sayın Çobanoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 218 sıra
sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bu görüşmekte
olduğumuz tasarının 2nci maddesiyle, 6831 sayılı
Orman Kanununun 7nci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek
üzere şöyle bir fıkra eklenmektedir, Ancak, henüz orman kadastrosuna
başlanmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu
hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro
komisyonunca belirlenmiş orman sınırı sayılır.
denmektedir. Niye böyle bir fıkra eklenmesine ihtiyaç duyuldu? Tabii,
bunun nedeni, 2005 yılında yapılan 3402 sayılı Yasada
değişiklik yapan 5304 sayılı Kanunla değişiklik
yapılması neticesinde ortaya çıkan ve 6831 sayılı
Yasayla da bunu uyumlu hâle getirmek için bu düzenleme yapılmaktadır.
5304 sayılı Yasayla yapılan değişikliklerde, 3402
sayılı Yasaya göre yapılan kadastro
çalışmalarında, bu çalışmalar esnasında eğer
ormana rastlanırsa -bu yapılan çalışmalar
sırasında- bu belirlenen orman sınırı, orman kadastro
komisyonlarınca belirlenen orman sınırı sayılır
denmektedir. Şimdi bu iki yasayla birlikte, bu yapılan
değişiklikle de uyum sağlanmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, böyle bir değişikliğe
ihtiyaç var mı? Biz, parti grubu olarak da şahsım olarak da
böyle bir değişikliğe ihtiyaç olduğu kanaatinde
değiliz. Tabii ki kanunun gerekçesine bakıldığında ve
burada iktidar partisinden konuşan arkadaşlarımızın
sözlerine bakıldığında şöyle bir şeye
dayanılıyor: İşte, uzun yıllardan beri orman
kadastrosu tamamlanamamıştır. Tamamlanamadığından
dolayı, bu 3402yle çalışan kadastro heyetlerinin
yaptığı çalışmalarda da orman
sınırlarının bir an önce belirlenmesi noktasında sonuç
alınacak. denmiştir. Değerli arkadaşlarım, bugüne
kadar orman sınırlarının yani orman kadastro çalışmalarıyla
orman sınırlarının tam olarak belirlenmediği fiilî bir
durumdur, bir vakıadır. Tabii ki biz de orman
sınırlarının bir an önce belirlenmesi gerektiğine
inanıyoruz. Fakat keşke böyle değil de bu konuda ihtisas sahibi
olmuş orman kadastro komisyonlarının eğer eksiklikleri
varsa onlar giderilseydi, sayısal olarak artırılması
gerekiyorsa sayısal olarak bu orman kadastro komisyonlarının
sayısı artırılsaydı, teknik birtakım
yetersizlikleri söz konusuysa teknik imkânlar sağlansaydı, teknik
eleman eksikliğinden dolayı bazı aksaklıklar varsa teknik
eleman takviyesinde bulunulsaydı. Şimdi, niye itiraz ediyoruz?
1937den beri orman kadastro çalışmalarını yürüten, Orman
Genel Müdürlüğüne bağlı orman kadastro
komisyonlarıdır. Şimdi, bundan vazgeçiyoruz, 3402yle
çalışan kadastro komisyonlarına bu tespiti yapma
hakkını veriyoruz. Tabii, burada şu söylenebilir: Bu tespitler
yapılırken 3402ye göre tespitleri yapan, çalışmaları
yapan kadastro komisyonlarına 1 ormancı üye, orman bölge
müdürlükleri, işletme müdürlükleri tarafından bir hafta içerisinde
verilecek, yine ziraat müdürlükleri tarafından ziraatçı üye
verilecek, ama bunun yeterli olacağı kanaatinde değilim.
Bakın, toplam 6 kişilik olan bir heyete 2 tane ilave bir teknik
eleman veriyorsunuz ve sonuç itibarıyla bunların yaptıkları
tespitleri siz orman kadastrosunun yaptığı tespit olarak kabul
ediyorsunuz yani bugünkü yaptığımız şey. Şimdi,
buradaki itirazımız niye? Yıllardan beri belli bir birikime
sahip olmuş bu komisyonları bir anlamda yok sayarak yeni komisyonlara
bu komisyonların birer üyesini vererek sonuç almaya
çalışıyoruz.
Şimdi, biraz önce de ifade ettim, şuna hiçbir
itirazımız yok: Ormanlarımızın sınırı
bir an önce belirlenmeli. Bakın, hepimiz için hayati öneme sahip
ormanların mülküne sahip olabilmek için sınırlarını
bilmemiz lazım, tapusuna bunu tescil ettirmemiz lazım. Buna hiçbir
itirazım yok ama bu tescili yapacak, bu sınırlamayı
belirleyecek noktada ormancıların, orman kadastro komisyonlarının
devre dışı kalmasını doğru bulmuyoruz. Bu konunun
bir kere daha düşünülmesinde fayda olacağı kanaatindeyim.
Bakın, Anayasamızın 169uncu maddesinde, Orman
sınırları daraltılamaz. denmektedir. Yine bunun tek bir
istisnası olarak da 2/B yani orman vasfını kaybetmiş
alanları, o da 31/12/1981 tarihinden önce orman vasfını
kaybetmiş alanları ayrı tutmaktadır. Şimdi bu
yapılacak çalışmalarla, orman sınırlarının
tespiti konusunda endişeler ve ihtilaflar doğacağını
düşünüyorum ve açılacak birçok dava bu süreci tekrar uzatır hâle
gelecektir.
Şimdi, 1937den bugüne kadar
sonuçlandırılamamasının en büyük nedeni
Bakın
1937den günümüze kadar tam on tane kanun çıkarmışız.
Kadastro komisyonları ne yapsın? Gitmişler, bir köyde
çalışmışlar, orman sınırını
belirlemişler. Biz burada toplanmışız, bir kanun
çıkarmışız, tekrar sil baştan olmuş. O kadastro
komisyonu tekrar gitmiş o köye, o çıkarılan kanuna göre bir kere
daha çalışma yapmış, orman sınırlarını
belirlemiş. Tescil edilmeden bir kanun daha çıkarılmış,
o çalışma tekrar sıfırlanmış. 1937-2009
arasında tam on ayrı kanunla bu noktaya gelmişiz. Peki, burada
acaba bu kanunları çıkaranların hiç mi kabahati yok? Tabii ki
iyi niyetle çıkarılmış ama sonuç itibarıyla
geldiğimiz noktada orman kadastrosunu ülke olarak bitiremedik. Hepimiz
için hayati ve stratejik öneme sahip Türkiyedeki ormanların
bırakın bizimle ilgili kısmını, dünyayı
ilgilendiren bu konuda biz üzerimize düşeni yapamadık ama getirilen
bu tasarıyla da doğru çözümler, doğru sonuçlar elde
edeceğimiz kanaatinde değiliz.
Yine şunu ısrarla belirtmek istiyorum: Orman kadastro
komisyonlarının sayılarını arttıralım,
imkânlarını arttıralım, teknik güçlerini
arttıralım, teçhizatla donatalım ama gelin, bu orman
sınırlarının tespitini yapmak konusunda yıllardan beri
bu konuda çok ciddi birikimi olan orman kadastro komisyonlarını
tekrar görevlendirelim.
Değerli milletvekilleri, bakın, Fransızlar
Hatayı işgal ettiklerinde ilk yaptıkları, Hatayın
kadastro meselesini halletmek olmuş ama bakın, biz hâlâ ne 3402yle
ilgili kadastro meselemizi ne 6831 sayılı Yasayla ilgili orman
sınırlarını bugüne kadar belirleyebilmiş değiliz.
Bu da gerçekten, bizim için düşündürücü
bir konudur.
Değerli arkadaşlarım, yine, Anayasamızın
169uncu maddesine göre orman sınırlarının
daraltılmasının tek bir istisnası olan 2/Byle ilgili de
ciddi endişeler taşımaktayız. İşte basından
hep beraber takip ediyoruz, Maliye Bakanlığı ve Orman
Bakanlığımız bir çalışma yürütüyor. Bu
çalışma da işte 2/Byle ilgili bir sonuç almak, bir
değişiklik yapmak üzerine.
Şimdi, buradan şunun da özellikle altını çizmek
istiyorum: Eğer Maliye Bakanlığı ve Orman
Bakanlığı bu konuya, 500 bin hektar orman dışına
çıkarılmış 2/Blik alanı, buraları satıp
Biz devletin maliyesine 25 milyar dolar para kazandıracağız.
gözüyle bakıyorlarsa, biz parti grubu olarak peşinen böyle bir
anlayışın da karşısındayız; ekonomik olarak
değerini hiçbir veri tabanıyla ölçemeyeceğiniz
ormanlarımızı bir arsa gibi görmek şansına ve
hakkına sahip değildir.
Bunun için, bakış açımız, 2/Blik alanlarda,
özellikle Sultanbeyli gibi üzerinde yerleşim olmuş, artık, orman
olarak geri döndüremeyeceğimiz yerleri ayrı tutarak bir çözüm
üretebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çobanoğlu, buyurun
konuşmanızı tamamlayınız.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Ama bu 500 bin hektara yakın bir alanda, buraları
satıp Biz devlet hazinesine gelir kaydedeceğiz.
yaklaşımıyla bu 2/Bye yaklaşılırsa sonuna kadar
da karşısındayız.
Ayrıca, buradan elde edilecek gelirin, mutlak orman
köylülerine ve orman alanlarının ağaçlandırılmasına
harcanması noktasında da bu Mecliste bir karar alarak bunun da
istismarı mutlaka önlenmelidir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu konuda bir şeye de
teşekkür etmek istiyorum. 6831 sayılı Yasaya eklenen bir
maddeyle de zilyetlikle orman alanlarının şahıslar
adına tapuya tescili önlenmiştir, gerçekten bu da son derece olumlu
olmuştur, burada kanunda bir boşluk vardı. 2/Blik alanlar orman
dışına çıkarılmış, tapuya hazine adına
tescil edilmemişlerse yirmi yıl geçmesi hâlinde zilyetleri adına
tapuya tescil edilebiliyordu, bu geçici maddeyle de önlenmiştir. Bu konuda
da teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına Konya Milletvekili Özkan Öksüz.
Sayın Öksüz, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddeyle "
henüz orman kadastrosuna
başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro
Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro
komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliğini
kazanır." Bu şekilde bir şey eklenmiştir.
Arkadaşlar, kadastro bölgesindeki her köy ile belediye
sınırları içinde bulunan mahallelerin her biri kadastro
çalışmaları alanını teşkil eder. Kadastro müdürü,
kadastro başlanacak mahalleye veya köye en az on beş gün önce, bölge
merkeziyle çalışma alanı ve komşu köy, mahalle ve
belediyelerde alışılmış vasıtalarla duyurur. Bu
duyuruda, çalışma sınırlarının tespitine hangi
gün ve saatte başlanacağı belirtilir. Çalışma
alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa
göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması hâlinde
orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit
taşınmaz malların ormanlarla müşterek
sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi
tarafından yapılır. Ancak bu çalışmalarda kadastro
ekibine Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca
görevlendirilecek en az 1 orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile
tarım müdürlüklerince görevlendirilecek 1 ziraat yüksek mühendisi veya
ziraat mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak
ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin
katılmaması hâlinde çalışmalar resen devam ettirilir.
Ormanla ilgili yapılan itirazların incelenmesinde
kadastro komisyonunda itiraza konu tespitlerde görev almayan Orman Genel
Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek 1 orman
yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince
görevlendirilecek 1 ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi iştirak
ettirilmesi ise zorunludur.
Çalışma alanındaki ormanlar bu ekipçe
sınırlandırılma ve tespitleri yapılarak otuz günlük
kısmi ilana alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu
yapılmış sayılır. Orman kadastrosu
kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur. Kadastro ekibi
kadastro çalışma alanı sınırının tespitinde
il ve ilçelerin belediye sınırları ile köy
sınırlarını dikkate alır. Bu sınırlar
mahalle, belediye, köy idare sınırları sayılmaz.
Sınır tespitinde komşu mahalle veya köyün bilgi ve belgelerinden
de istifade edilir. Tespit edilen sınır, harita veya ölçü krokisinde
gösterilir. Kadastro teknisyenlerince tespit edilen sınıra yedi gün
içerisinde kadastro müdürlüğü nezdinde itiraz edilebilir. Kadastro müdürü
bu itirazı inceleyerek yedi gün içerisinde karara bağlar.
İlgililer hazırsa tefhim, değilse derhâl tebliğ edilen bu
karara karşı yedi gün içerisinde kadastro mahkemesine itiraz
edilebilir. Bu itiraz, duruşmasız ve gerektiğinde mahallinde
inceleme yapılarak on beş gün içinde kesin karara bağlanır
ancak tespit edilen bu sınıra karşı kesinleşmiş
mahkeme kararı var ise aynı konuda itirazda bulunulmaz.
Arkadaşlar, bununla, henüz orman kadastrosuna
başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro
Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro
komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliğini
kazanacağına yönelik olarak, Kadastro Kanununda yer alan hükme uygun
bir düzenleme yapılmıştır.
Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öksüz.
Şahsı adına Hatay Milletvekili Sayın Orhan
Karasayar.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 218 sıra sayılı Tapu Kanununun 2nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, ülkemizin tesis
kadastrosunu yaparak hazinenin sorumluluğu altındaki tapu sicilini
oluşturmak, taşınmaz mallarla ilgili her türlü alım,
satım ve tescil işlemlerini yürütmek gibi çok temel görevleri bulunan
bir kuruluştur.
Kadastro çalışmalarına 1925 yılında
başlanmış olup bu çalışmalar, hâlen 22 bölge
müdürlüğü, 1.018 tapu sicil müdürlüğü ve 325 kadastro müdürlüğü
bünyesinde 16.747 personelle sürdürülmekte ve yılda yaklaşık 20
milyon vatandaşımıza hizmet verilmektedir.
Kadastro çalışmaları sırasında özellikle
çalışma alanında bulunan ormanların kadastrosuna
ilişkin karşılaşılan sorunların çözümlenmesi ve
6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerinin Kadastro Kanununda
yapılan değişiklikler ile uyumlu hâle getirilmesi
zorunluluğu doğmuştur.
Bu itibarla, tapu ve kadastro hizmetlerinde etkinliğin
sağlanması, ülkemiz kadastrosunun en kısa sürede bitirilebilmesi
ve orman kadastrosuna ilişkin karşılaşılan
aksaklıkların giderilerek uyumun sağlanması amacıyla
Tapu ve Kadastro Mevzuatında bazı değişiklikler
yapılması zorunluluğu doğduğundan bu kanun
tasarısı hazırlanmıştır.
Bu madde ile henüz orman kadastrosuna
başlanılmamış yerlerde 3402 sayılı Kadastro
Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırının, orman
kadastro komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliğini
kazanacağına yönelik olarak, Kadastro Kanununda yer alan hükme uygun
bir düzenleme yapılmıştır.
Ülke nüfusunun artışı ve kırsal kesimden
kentlere göç sebebiyle kentsel alanların genişlemesi sonucu ortaya
çıkan zorunlu imar hizmetleri ile tarımsal alanlardaki arazi
düzenleme, sulama, yol, turizm ve diğer bayındırlık
hizmetleri için zorunlu altyapı durumundaki kadastro ve harita hizmetleri
ile tapu işlemlerine yönelik talep ve gereksinim gün geçtikçe
yoğunlaşmaktadır.
Başbakanlık İdareyi Geliştirme
Başkanlığı ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce
müştereken yürütülen çalışmalar sonucu, tapu ve kadastro hizmet
süreçlerinin gözden geçirilerek bürokrasiyi ve kırtasiyeciliği
artıran gereksiz süreç ve işlemlerin ayıklanması,
hizmetlerin, etkili, verimli, süratli, vatandaşların ihtiyaç ve
taleplerine uygun şekilde sunulmasını sağlayacak
çalışmaların yapılması hedeflenmiştir.
Ayrıca, Hükûmet Programı ve Acil Eylem Planında
ülkemiz genelinde tesis kadastrosunun süratle bitirilmesi hedeflenmiştir.
Tapu hizmetlerinin işleyişinde
karşılaşılan yoğunluğun ve
yığılmaların önlenmesi amacıyla personel
istihdamındaki güçlük çekilen işlem hacmi az tapu sicil
müdürlüklerinde çalışan personelce yapılabilmesinin sağlanması
ve görev unvanları güncelleştirilerek yetki devri ve
verimliliğin sağlanması ve bazı işlemlerin
basitleştirilmesi, ormanların kısa sürede tapuya tescil
edilmelerinin sağlanması amacıyla Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü ile Orman Genel Müdürlüğü arasında yürütülen
çalışmalarda ortaya çıkan aksaklıkların giderilerek
kadastro çalışmalarının süratle bitirilebilmesi, 6831
sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi kapsamında orman dışına
çıkartılan alanların işgalcilerince zilyetlik gerekçesiyle
tescile yönelik dava açılarak hazine zararına sebebiyet verilmesinin
önlenmesi, taşınmazların mirasçılara intikalinde tapu
harcı alınmamak suretiyle bu işlemlerin
yapılmasının teşvik edilerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun konuşmanızı
tamamlayınız.
ORHAN KARASAYAR (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
hâlen ölü maliklerin adlarına kayıtlı olup
taşınmazların hâlihazırdaki maliklerini yansıtamayan
tapu sicillerinin güncel olarak tutulmasının sağlanması,
geçici görev ile görevlendirilen personele harcırah ödenmesine
ilişkin uygulamada görülen aksaklıkların giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle 218 sıra sayılı Tapu
Kanunu Tasarısının ülkemize hayırlı
olmasını diliyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karasayar.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, Aydın ili
Koçarlı Mazon bölgesi ve civarı ülkemizin en önemli çam fıstığı
yani künar merkezlerinin başında gelmektedir. Bölgede yaşayan
orman köylüleri, bir yandan meyveli ağaç olarak kabul edilmeyen künar
çamlarının üretimi ve bakımı sırasında yaşadıkları
Orman Kanunu sıkıntılarıyla, diğer yandan da
sağlıklı verilerle desteklenmeyen kadastro
çalışmalarıyla yıllardır yaşadıkları
topraklarda hayatlarını sürdüremez hâle gelmişlerdir. Orman
köylülerinin yetmiş yıldır devam eden bu sorunlarının bu
yapılan düzenlemeyle ortadan kaldırılacağına
inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, Adana Akçatekir beldesinde Maliye
Bakanlığının açtığı davalar sonucu
yaklaşık 18 bin tapu iptal edilmiş ve hâlen tapu sahiplerinin
karşı davalar açması sonucu tapu iptal davaları devam
etmektedir. Komisyon Başkanımız Sayın Kirişcinin de
yakinen vâkıf olduğu ve Millî Emlak denetmenlerince bir
kısmı 2/B, bir kısmı orman ve bir kısmı da
hazineye ait olduğu bildirilen söz konusu tapuların iptalinin gündeme
gelmesi ve davaların hâlen devam etmesinden dolayı otuz kırk
hatta elli altmış yıldır tapu sahibi olarak bölgede
yaşayan vatandaşlarımız büyük bir sıkıntı
içerisinde mağduriyetlerinin giderilmesini beklemektedirler. Bu konuyla
ilgili olarak Hükûmetinizin kısa zamanda Akçatekirde yaşayan
vatandaşlarımızın mağduriyetini önleyebilecek herhangi
bir somut çalışması var mıdır? Şu anda
televizyonları başında Akçatekirde yaşayan
vatandaşlarımız sizden müjdeli ve net bir haber
beklemektedirler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın Ural
KADİR URAL (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Türkiye'nin birçok
yerinde olduğuna inandığım Mersin ili Silifke ilçesi Narlıkuyu
beldesinde olan bir sorunu iletmek ve çözümü konusunda ne
yapılacağını öğrenmek istiyorum.
Narlıkuyu beldesi sınırlarında 70li
yıllarda kadastro sınırı belirlenmiş, hemen hemen
beldenin tümü kadastro ölçüm sınırı içine alınmasına
rağmen, ölçülen ve kadastrosu yapılan, vatandaş üzerine
tapulaması yapılan alan çok dar bir alan olarak tutulmuş,
diğer yerler ölçülmeyerek tapulama harici yer yapılarak
vatandaşın yıllarca kullandığı yerler hazine
arazisi hâline getirilmiş ve vatandaş mağdur edilmiştir. Bu
konunun çözümü konusunda tekrar bir kadastro çalışması
yapılması gerekmektedir. Bu konunun çözümü ne olacaktır?
İkinci konum, yine biraz önce Gülnar ilçesiyle alakalı
olarak sorulmuştu fakat tam olarak cevabını alamadık. 83
yılında orman kadastrosu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Asil
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tapu personeli taşrada fiziki bakımdan yetersiz
binalarda görev yapmakta, çok yerde evden, dükkândan bozma kiralık
yerlerde görev yapmaya çalışmakta, hiçbiri zaman
aşımına tabi olmayan evraklarını saklamak için
arşiv sıkıntısı çekmektedir. Her ilçenin veya ilin
nüfusuna, işlem yoğunluğuna göre hazırlanacak tip projelere
uygun lojman, arşiv ve sosyal tesisleriyle bir bütün tapu ve kadastro
hizmet binaları inşa edilmesiyle ilgili
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Adıyamandaki Tapu ve Kadastro
Müdürlüğü binasının zemin etüdü ve deprem testi yapılmadan
inşa edildiğine dair haber çıkmıştır. Bu
doğru mu? Doğruysa harabe durumdaki bu bina için ne gibi
işlemler yapmayı düşünüyorsunuz?
Üçüncü kuşak deprem bölgesi olan şehrimizde yeterli etüt
yapılmadan inşa edilmiş olan binada onlarca insanımız
görev yapmaktadır. Olası bir doğal felaket durumla ilgili
herhangi bir tedbir var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tuncelinin hangi ilçelerinde orman kadastrosu ve arazi kadastrosu
yapılmıştır, hangi ilçelerinde
yapılmamıştır? Bu yapılmayan orman ve arazi
kadastroları ne zaman yapılacaktır? Çünkü uzun zamandan beri
maalesef burada ciddi bir çalışma yok, büyük de ihtilaflar var bu
arazilerden dolayı.
Ayrıca, Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
çocuklarının Karacabeyde 50 bin dönümlük bir köy merasını
taş ocakları için kiraladıkları söylenmektedir. Yine,
Taşlık köyünde de 630 dönümlük bir araziyi aldıkları doğru
mudur? Bunlar yasalara uygun bir tahsis midir?
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Sayın Mersin Milletvekillerimiz birinci sorusunda yüzde yüz haklıdır.
O konuda Sayın Zafer Üskül Beyin vermiş olduğu bir önerge var.
Yeniden bir kadastro yapacağız. Biraz sonra veya önümüzdeki günlerde
-salı günü- önergeyi burada oylayacağız.
Bu, tabii ki Adıyamandaki Tapu Kadastro Müdürlüğü
binası çok eski bir binadır yani bizden evvel
yapılmıştır ama biz her yerde binalarımızla
ilgili depreme dayanıklıdır-değildir diye
araştırma yapıyoruz, zemin etüdü yapıyoruz. Bu da o
binalarımızdan biridir, yaptığımız
binalarımızdan biridir. O konuda çok hassas olduğumuzu bilmenizi
istiyorum.
Özellikle Değerli
Adana Milletvekilimizin sorusu: Mera Kanununda bir değişiklik
gerekmişti, bunu yapmıştık biz. Üst mahkemenin devamlı
vatandaşların lehine karar vermesi sevindirici bir gelişme, ama
bu değişiklik zaten yapıldı Mera Kanununda.
Sayın Tanerin, Aydın Koçarlı orman köylülerinin
çam fıstığıyla ilgili sorusu: Bu bölgede ormanla
yaşanan sıkıntıdan dolayı vatandaşların
mağdur olmaması için biz kadastro çalışmalarını
durdurduk. Durdurduk, mağdur olmasın diye. Bu konuda 2/B yasasının
çıkmasıyla çözülebileceğini biz düşünüyoruz çünkü burada
vatandaş mağdur oluyor, bunu biliyoruz, siz de şey
yaptınız.
Sayın Kamer Gençin sorusunu cevaplandırayım:
Tuncelide toplam 41 mahalle, 376 köy var. Sadece 42 köy sorunlu olduğu
için yapılamamış, gerisi tamamlanmış.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sorunları ne zaman çözeceksiniz
Sayın Bakan, onu söyleyin.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
Bunları, biliyorsunuz, biraz evvel de söyledik konuşmamızın
başında. Türkiyede çok şükür 602 tane köy ve mahalleye kadar
inebildik yani yüzde 99,5unu çözdük. Oralarda birtakım sorunlar var,
birlikte çözmeye çalışıyoruz. Yalnız Tuncelide değil,
Güneydoğuda değil, Karadenizde de var böyle sorunlar. 602 tane köye
inebildik, Sayın Genç.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, madde
üzerinde önerge de vardır ama vaktin tamamlanmasına birkaç
dakikamız var onu da dikkate alarak bugünkü
çalışmamızı sonlandırmak istiyorum.
Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 13 Ocak 2009 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.58