DÖNEM: 23 CİLT: 38 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
45inci
Birleşim
15 Ocak 2009 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının bazı uygulamalarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Edirne
Milletvekili Necdet Budakın, Tarım Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, emeklilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, 10 Ocak 2009 tarihinin Türkiyede tarım
öğretiminin başlamasının 163üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin, sözlerini çarpıttığı iddiasıyla
açıklaması
VI. -BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 24 milletvekilinin, bir Alman şirketine
yönelik rüşvet iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/305)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 20 milletvekilinin, kot taşlama
atölyelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/306)
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 20 milletvekilinin,
suç örgütleriyle mücadeledeki son gelişmeler konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/9)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Tapu Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu
(1/526) (S. Sayısı: 218)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun; Dernekler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253
Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile
İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S. Sayısı: 283)
VIII.- OYLAMALAR
1.- Tapu Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, öğretmenlerin özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/5929)
2.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, işsizlere ve İşsizlik
Sigortası Fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5951)
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, öğretmenlerin
ve ilköğretim müfettişlerinin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/5986)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, öğretmen atamalarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı
(7/5991)
5.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, MKEnin bir taşınmaz ihalesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
Gönülün cevabı (7/6025)
6.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Yapı İşleri Genel
Müdürlüğünün GAP kapsamındaki İl Özel İdarelerine yönelik
işlerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Faruk Nafız Özakın cevabı (7/6043)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, İşsizlik Sigortası
Fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelikin cevabı (7/6046)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, prim ödemelerine ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/6050)
9.- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrakın, Çaykurdaki yetkili sendikaya ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/6053)
10.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, personele banka promosyonu ödemesine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/6125)
11.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, gırgır ile su ürünleri
avcılığına,
- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, üreticilerin kredilendirilmesinin
desteklenmesine,
- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mardin İlindeki yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/6128), (7/6129), (7/6142)
12.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, ABDnin İncirlik Üssü üzerinden
Guantanamoya esir naklettiği haberlerine ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/6141)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak altı oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter, Siirt ilinin sorunlarına,
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, son yıllarda yaşanan Anayasa ve
hukuk ihlallerine,
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, Ankara Büyükşehir Belediyesinin su
faturalarındaki uygulamalarından kaynaklanan vatandaşların
mağduriyetine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Siirt
Milletvekili Afif Demirkıran, Fatma Nur Serterin, Siirt ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasında
değindiği konularla ilgili bir açıklamada bulundu.
Niğde
Milletvekili Mümin İnanın (6/1080) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri
verildiği bildirildi.
Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 34 milletvekilinin, kadın
girişimciliği ve kadın istihdamındaki sorunların
(10/303),
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37 milletvekilinin, madencilik
sektöründeki sorunların (10/304),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının;
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
3üncü
sırasında bulunan, Markaların Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun (1/663) (S. Sayısı: 319),
4üncü sırasında
bulunan, Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi
ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların
Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve 2 Milletvekilinin; Giresun Milletvekili Ali Temürün;
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (1/664, 2/59, 2/261, 2/357,
2/370) (S. Sayısı: 320),
5inci
sırasında bulunan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun (1/608) (S. Sayısı: 266),
6ncı sırasında bulunan, Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine
Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri
Komisyonları Raporlarının (1/597) (S. Sayısı: 268),
7nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263),
8inci sırasında bulunan, Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlunun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak
ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman
Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun (2/283,
2/270, 2/277) (S. Sayısı: 272),
Görüşmeleri;
2nci sırasında bulunan, Tapu Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun
(1/526) (S. Sayısı: 218) görüşmelerine devam edilerek, 9uncu
maddesine kadar kabul edildi, verilen aradan sonra;
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
9uncu sırasında bulunan, Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun; Dernekler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253
Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile
İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporunun (2/290, 2/286) (S. Sayısı:
283) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
15 Ocak 2009 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00te toplanmak üzere, birleşime 19.56da son
verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Yusuf
COŞKUN Canan CANDEMİR ÇELİK
Bingöl Bursa
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatoş
GÜRKAN
Adana
Kâtip
Üye
No.: 49
II.- GELEN KÂĞITLAR
15 Ocak 2009 Perşembe
Tasarı
1.- Türk Ceza Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/670) (Avrupa Birliği Uyum ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.1.2009)
Teklifler
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin; 351 Sayılı Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/371) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.1.2009)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin; 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu
Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı
İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı
İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/372) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.1.2009)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 10 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/373) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.12.2008)
4.- Antalya Milletvekili
Sadık Badak ve 20 Milletvekilinin; Günün 24 Saat Taksimine Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/374)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.1.2009)
5.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/375) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.1.2009)
Rapor
1.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321) (Dağıtma tarihi: 15.1.2009) (GÜNDEME)
Genel Görüşme Önergesi
1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 20 Milletvekilinin, suç örgütleriyle
mücadeledeki son gelişmeler konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/9) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.01.2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 25 Milletvekilinin, bir Alman şirketine yönelik rüşvet
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/305) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2008)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 20 Milletvekilinin, kot taşlama
atölyelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/306)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.01.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergesi
1- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlunun, Almanyada bir dernekle ilgili dava
çerçevesindeki soruşturmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5364)
15 Ocak 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR
ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
bazı uygulamaları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili
Gürol Ergine aittir.
Buyurunuz Sayın Ergin.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının bazı uygulamalarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
GÜROL ERGİN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde tarım öğretiminin
başlamasının 163üncü yıl dönümünü kutlamak, Türk
çiftçisinin durumu ve Tarım Bakanlığının kimi
uygulamaları konusunda görüşlerimi açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan
sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde tarım öğretimine başlanması her yıl 10 Ocak
tarihinde kutlanmaktadır. Ben de 1846 yılında başlanan
tarım öğretiminin 163üncü yıl dönümünde, ziraat mühendislerimizin
eğitim ve öğretiminde görev alan tüm öğretim üyelerimizi
saygı ve sevgiyle selamlıyor, sonsuzluğa göçenleri rahmetle
anıyor, anıları önünde saygı ve şükran
duygularıyla eğiliyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülke nüfusumuzun yaklaşık üçte 1ini oluşturan tarım
kesimi, gerçekten çok ciddi, inkârı mümkün olmayan bir
sıkıntı içindedir. Bu sıkıntının bir nebze
olsun azaltılması için, Ziraat Bankası, özel bankalar,
tarım kredi kooperatifleri ve TEDAŞ tarafından
başlatılan icra işlemlerinin derhâl durdurulması, bunun
yanında, çiftçilerin bu kuruluşlara olan tarımsal kredi
borçlarının faizsiz olarak üç yıl ertelenmesi ve KOBİler
gibi sıfır faizli kredi kullanabilme olanağı getirilmesi
gerekir. Bu arada, Niğde ve Nevşehirde patates üreticilerine
karantinadan dolayı verilen destek ödemelerine, 2008 yılında,
TEDAŞa borçlarından dolayı tedbir konmuş olması yöre
çiftçilerini son derece mağdur etmiştir. Çiftçilerin alacakları
desteklerden bu tedbirler hemen kaldırılmalı ve ivedi karar
alınarak çiftçilerin hak ettikleri destekler kendilerine hemen
ödenmelidir.
Değerli milletvekilleri,
bugün gündeme getirmek istediğim asıl konu desteklemelerle ilgili bir
Bakanlık uygulamasıdır. 15 Nisan 2008 tarihli Bakanlar Kurulu
kararında desteklenecek kaba yemler sayılmış, sonra 14
Kasım 2008 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile daha önce belirlenen
kaba yemlere kuruda yonca, kuruda silajlık mısır
eklenmiştir. Bu ekleme haklı ve mantıklı bir
uygulamadır. Ancak Bakanlığın Bakanlar Kurulu kararının
uygulamasına yönelik 18 Aralık 2008 tarihli tebliğine bakınca
çok dikkat çekici bir durumla karşı karşıya
kalmaktayız. Çünkü bu tebliğle, kuru koşullarda yapılan
yonca ve silajlık mısır ekilişlerine ait
başvuruların 19 Aralık 2008 tarihinde sona ereceği
bildirilmektedir. Lütfen dikkat ediniz, tebliğ tarihi 18 Aralık, son
başvuru tarihi 19 Aralık. Yani hak sahipleri bir gün içinde
tebliğden haberdar olacaklar ve hemen başvurularını
yapacaklar. Bu mümkün müdür? Ben tebliği incelediğimde başvuru
tarihinde bir baskı hatası olabileceğini düşünerek konuyu
hemen gündeme getirmedim, bir süre bekledim. Bugüne dek tebliğde
belirtilen tarihte bir değişiklik
yapılmadığını görünce konuyu sizlerin önüne getirdim.
Değerli
arkadaşlarım, bu durum ister istemez Sayın Maliye
Bakanının bir zamanlar mısırda gümrük vergisini birkaç gün için
indirmesini, bu süre içinde mahdum beyin mısır ithalatı
yapmasını akla getiriyor. Şimdi, ben önce sizlere ve büyük
milletime soruyorum: Üreticiye bir hak verildiyse bunun başvuru tarihi
tebliğin yayımlandığı tarihin ertesi günü sona
erdirilir mi? Eğer böylece bir günde sona eriyorsa
Başvuru süresinin
bu kadar kısa tutulması sizlere mantıklı geliyor mu?
Şimdi de Sayın
Bakana soruyorum: Bu değişiklik kim ya da kimler için
yapıldı? Bir günlük başvuru süresinden daha önce el
altından bilgi sızdırılmamış tek bir üreticinin
haberdar olması ve başvuru yapması mümkün müdür? Bu uygulamaya
hangi il ve ilçeden kaç üretici başvurmuştur? Bunlar kimlerdir ve
tebliğden nasıl haberdar olarak anında başvuru yapabilmişlerdir?
Bu kısa sürede başvuramayanların hakkı ne olacaktır?
Değerli milletvekilleri,
kimileri, Hükûmetin, zor durumda olan esnaf, tüccar ve sanayicinin
sıkıntısını azaltmak için bir kısım önlemler
aldığını, çiftçilerimiz için böyle bir önlemin görülmediğini
ileri sürüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Haksızlık
ediyorlar, Hükûmet daha ne yapsın? Önce bu yıl çiftçiye verilen
destekleri artırmayarak çiftçiyi ne denli düşündüğünü ortaya
koydu, sonra bununla da yetinmedi, bütçe görüşmeleri sırasında
IMFnin talimatlarına tam bir sadakat içinde
artırmadığı desteklerden Bu destekler çiftçiye çoktur.
diyerek 675 trilyon, yeni para birimiyle 675 milyon lirayı da kesti.
Kurtarma paketinden çiftçiye düşen, ekmeğinin elinden
alınması oldu. İşte, Hükûmetin çiftçiye verdiği destek
bu oldu. Hâlâ Çiftçiye destek yok. diyen kötü niyetlilere duyururum.
Sözlerimi burada tamamlarken,
Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve büyük ulusumu
tekrar saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergin.
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum)
Sayın Başkan, yerimden bir dakika açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Sayın
Ertugay, yerinizden bir dakika.
Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın, 10 Ocak 2009 tarihinin
Türkiyede tarım öğretiminin başlamasının 163üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
meslektaşıma çok teşekkür ediyorum.
10 Ocak 2009 Türkiyede
tarım öğretiminin başlamasının 163üncü yıl
dönümü. Bu vesileyle, ben de bir meslek mensubu olarak, değerli
meslektaşlarımın, tarım camiasının bu
yılını kutluyorum. Bu vesileyle, Türk tarımına uzun
yıllar çok değerli hizmetler etmiş, bugünkü noktaya gelmesinde
çok büyük emekleri olmuş aziz, değerli
meslektaşlarımızdan ebediyete intikal etmiş olanlara
Allahtan rahmet diliyorum, hayatta olanlara sağlık ve
başarılar diliyor ve bütün tarım camiasının yıl
dönümünü kutluyorum.
Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ertugay.
Gündem dışı
ikinci söz, Tarım Haftası münasebetiyle söz isteyen Edirne
Milletvekili Necdet Budaka aittir.
Buyurunuz Sayın Budak.
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Edirne Milletvekili Necdet Budakın, Tarım
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
NECDET BUDAK (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Haftası
nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
OECD ve FAOnun 2007-2016 Tarım Tahmin Raporu ve Dünya
Bankasının 2008 Tarım Kalkınma Raporunda da
bahsedildiği gibi enerji ve tarımsal girdi fiyatlarındaki
artış, küresel ısınma ve kuraklık, biyodizel
üretiminde tarımsal ürünlerin kullanılması, Çin ve Hindistandaki
tüketim alışkanlıklarının değişmesi gibi
birçok nedenle dünyada 2016 yılına kadar tarım ürünlerinin
fiyatlarının artacağı öngörülmektedir.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizde tarım, sabit üretici fiyatlarına göre 2004, 2005, 2006
yıllarında üst üste büyürken 2007 ve 2008 yılında
kuraklık ile birlikte yaşanan küçülme ekonomiye olumsuz olarak
yansımıştır. Ekonomik olarak gıda ürünlerindeki fiyat
artışları enflasyona, yine tarım ürünleri ithalatı ise
cari açığın büyümesine yol açmaktadır. Ürün çeşitliliği,
iklim, toprak, su kaynakları ile dünyanın on dördüncü büyük tarım
ülkesi olan ülkemiz yaratacağı katma değerle bu sorunları
aşacak güce sahiptir.
Sayın milletvekilleri,
dünyada yaşanan küresel mali krizle birlikte yükselen değer olan
tarım sektöründe Türkiye de gerekli pozisyonunu almak durumundadır.
AK PARTİ iktidarları döneminde on bir temel kanun
çıkartılmıştır. Bu kanunların hızla
uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. Tarım Kanununda öngörülen
tarım havzaları acilen oluşturulmalı, ürün konseyleri
hızla kurulmalı ve işlevsel hâle getirilmelidir. Tohumculuk Kanunundan
da yararlanarak dünyanın önemli gen merkezi ülkemiz, Avrupa, Orta
Doğu ve Kuzey Afrikanın ortasında tohum ihracatı yapan bir
ülke konumuna gelebilir, getirilebilir. Hollandada büyük sermayeli ama küçücük
ofislerle idare edilen tohum şirketleri Türkiye üzerinden tohum üretimi ve
ticareti yapmaktadırlar. Örneğin, bu firmalar, ülkemizde buğday
tarlalarında yetiştirilen gelincik gibi tıbbi bitkileri Egede
çiftçilerle sözleşmeli olarak üretiyorlar, ürettikleri bu tohumları
yine Avrupadaki ilaç firmalarına satıyorlar, satılan bu
tohumlardan yapılan ilaçlar yine ülkemize satılıyor. Böyle
olunca, bizim ülkemizin iklimi, toprağı, suyu ve insan gücü
kullanılıyor. O zaman, bizim, bunun farkında olarak kendi özel
sektörümüzü ve sanayicimizi, bu teknolojiye sahip yabancı firmalarla en
azından ortaklığa yönlendirmemiz, teşvik etmemiz ya da yeni
politikalar üretmemiz gerekmektedir.
Tarımsal üretimde, birim
alanda yüksek verimliliği ve kaliteyi sağlayacak ve uluslararası
alanda rekabeti sağlayacak biyoteknolojiden yararlanmalıyız.
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, genetiği
değiştirilmiş ürünler ve ulusal biyogüvenliğimizle ilgili
bir politika ortaya koymamız gerekmektedir. Hayvansal üretimle
iştigal eden küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin kümeleme
modeli çerçevesinde üretim yapacağı sistemler geliştirilmeli ve
kooperatifçilik teşvik edilmelidir.
GAP, DAP ve KOP projelerinin
yanı sıra, ülke ekonomisine kısa vadede dönüşüm
sağlayacak sulama projelerine öncelik verilmelidir.
2007 yılında
yağlı tohumlara 1,7 milyar dolar öderken geçtiğimiz yıl
içerisinde 2,8 milyar dolar ödedik. Acilen yağlı tohumlar
politikasını ele almamız gerekmektedir. Amerika ve Çin
yağlı tohumlar politikasını soyayla çözdü, Avrupa kolzayla
çözdü. Biz, soya için sadece yılda 750 milyon dolar ödüyoruz ve millî bir
soya politikasına ihtiyacımız var.
Gelişmiş ülkelerde
petrol bize göre daha ucuz olmasına rağmen, onlar, kendi
çiftçilerini, kendi akaryakıtlarını karşılayacak
ürünler üretmek için teşvik etmektedirler. Üretim maliyetini artıran
akaryakıt için Türkiyenin, her yerde yetiştirilebilen kanolayı
üretici birlikleri üzerinden sözleşmeli olarak üretilmesini
sağlayacak, çiftçilerin kendi akaryakıtını sağlayacak
modeller geliştirmemiz lazım.
Yine, yeşil gübreleme
yöntemiyle bir yıl içerisinde üretim sezonu kaçırılmadan
buğdaygil ya da baklagillerin toprak altına gömülmesi veya hayvansal
gübrelerin, kanatlı hayvanların ya da yarasa gübrelerinin
kullanılarak topraklarımızın organik yapısının
iyileştirilmesi gerekir. Bu uygulamalar sayesinde çiftçimizin gübre
masrafı azaltılabilir. Ülke olarak dünyada tekel olan gübre
sektöründe bağımlılığımızın
azaltılması için bu yöntemleri teşvik etmemiz gerekir. Amerika
yarasa gübresini 1856 yılında keşfetti, kanun çıkardı
ve dışa satımını yasakladı ve Amerika
tarımında büyük başarılara sahne oldu yarasa gübresi ve
Türkiye 40 bin mağarası ve 6 milyon ton yarasa gübresiyle dünyada
mağara cenneti olan bir ülke ve böyle bir potansiyeli var ve ülkemizde her
yıl 5 milyon ekilmeyen, nadasa bırakılan alanlar bu gübrelerle
organik yapısı iyileştirilerek ülke ekonomisine
kazandırılabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NECDET BUDAK (Devamla) Yine
güneşi ve rüzgârı bol olan ülkemizde -Hollanda örneğinde
olduğu gibi- seraların üzerine konulan yeni teknolojilerle
işletmelerin enerji masrafları karşılanabilir, üretilen
fazla enerji satılabilir. Bu teknolojilerin ülkemizde de
yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri,
akaryakıt, gübre, tohum konusunda çiftçilerimizi rahatlatacak bu
yaklaşımlar ve bütçeden ayrılacak desteklemelerle üretim
maliyetini düşürebiliriz ve tarımın ekonomiye katkı
payını artırabiliriz.
Ben bu duygu ve
düşüncelerle tarım camiasının ve ziraat fakültesinden gelen
bir öğretim üyesi olarak hocalarımın, öğrencilerin
bayramını kutluyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Budak.
Hükûmet adına Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker.
Buyurunuz Sayın Eker.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Zirai öğretimin
başlangıcının 163üncü yılı münasebetiyle
yapılan gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii tarım sektörü,
hâlâ Türkiyede istihdamın yüzde 26-27sini karşılayan ve
ekonomimiz içerisinde çok önemli bir paya sahip, bizim için de son derece hem
stratejik değeri hem ekonomik değeri yüksek bir sektör.
Kuşkusuz, Türkiye'nin geçen zaman içerisinde tarım alanında
kaydettiği gelişmede zirai öğretimin teknik olarak daha iyi
yapılması ve burada, hem bu öğrenimle birlikte yetiştirilen
teknik elemanların, ziraat mühendislerinin, teknikerlerin, teknisyenlerin,
konuyla ilgili herkesin çok büyük katkıları, çok büyük emekleri var.
Ben, huzurlarınızda hepsine ayrı ayrı
şükranlarımı sunuyorum. Hayattan ayrılanlara rahmet diliyorum,
yaşayanlara da mutlu, uzun ömürler diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, bugün, Türkiye'nin gerek beslenme
ihtiyacı gerekse ihracat amaçlı olarak döviz kazandırma
fonksiyonu gerekse ekonominin önemli bir sektörü olarak istihdam yaratması
sebebiyle tarım sektörü ciddi bir büyüklüğe, ciddi bir gelişmeye
sahiptir. Bizim de bunun çok daha iyi bir noktaya gelmesi, özellikle
çiftçilerimizin dünyada rakipleriyle daha iyi rekabet edebilmesi için, rekabet
yeteneğinin güçlendirilmesi için yaptığımız bir dizi
çalışma var, bir dizi tedbir var.
2002 yılında
devraldığımız noktada Türkiyedeki tarımsal destekler
sadece birkaç alanla sınırlıydı. Desteklerin
yaklaşık yüzde 86sını sadece doğrudan gelir
desteği oluşturuyordu ve bir miktar yağlı tohum primleri,
bir miktar hayvancılık desteği ile çay desteği
dışında başkaca da bir destek grubu yoktu. Geçen zaman
içerisinde, biz, bunları değiştirmek suretiyle, geliştirmek
suretiyle çok yeni destekleme sistemleri getirdik. Örneğin, 2005
yılında, hububatı destekleme kapsamına aldık prim
desteği yoluyla. Keza, mazot, gübre, dane mısır,
arıcılık, sertifikalı fidan, sertifikalı tohum,
kırsal kalkınma, su ürünleri, sigorta, tarım sigortaları,
toprak tahlili, organik tarım ve araştırma-geliştirme ile
ilgili 2003ten bu yana, Hükûmetimiz döneminde bu destekler kapsam alanına
kondu ve bunlarla birlikte üreticilerimiz sadece birkaç alanda değil,
tarımın birçok alanında, özellikle teknoloji geliştirmeye,
verimliliği artırmaya dönük olarak çok yeni destekleme modelleri
ortaya kondu.
Bunlardan bir tanesi de,
üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da sübvansiyonlu kredi
uygulamalarıdır. İyi tarım uygulamaları, organik
tarım, sertifikalı tohum kullanımı, sertifikalı tohum,
fide ve meyve üretimi ve bunların kullanımı, ARGE, hayvansal
üretim, tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinde
yapılacak hayvansal üretim faaliyeti, su ürünleri, tarımsal sulama,
tarımsal mekanizasyon, kontrollü örtü altı tarımı,
ihracatı yapılan doğal çiçek soğanlarının
üretimi, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği, diğer
işletme ve yatırım kredileri gibi çok sayıda
başlık altında yapılan faaliyetler yüzde 30 ila yüzde 100
arasında kredi faiz sübvansiyonundan faydalanmaktadır. Örneğin,
damla sulama yatırımlarında, yağmurlama sulama
yatırımlarında kredi faiz sübvansiyonu yüzde 100dür ki, bu,
tarımı modernleştirme açısından son derecede önemli
bir alandır. Keza, sigortada yüzde 50 destekleme uygulaması
yapılmaktadır.
Şimdi, çiftçilerimizin
aldığı, şu anda kullandığı krediyle ilgili
-çünkü bundan bahsedilmektedir sık sık- şunu bilmemiz gerekiyor:
Türkiye, 2008 yılında 951 bin Türk çiftçisine Ziraat Bankası ve
tarım kredi aracılığıyla 8 milyar 178 milyon kredi
kullandırmıştır, 8 milyar 178 milyon. 951 bin çiftçi bundan
istifade etmiştir ve bunun yüzde 90ı biraz önce söylediğim
kredi faiz sübvansiyonu uygulamasına tabidir. Yüzde 30 ila yüzde 100
arasında değişen oranlarda kredi faiz sübvansiyonu
uygulanmaktadır 8 milyar 178 milyona. Şimdi, kredi kullanan 951 bin
Türk çiftçisinin yüzde 97,6sı borcunu ödemiştir, yüzde 97,6sı.
Yani geriye dönüş oranı bu kadar yüksek. Bu şu demektir: Yani
Türk çiftçisi örneğin 2002de 529 milyon kredi kullanabilmişti, yüzde
59 faiz vardı ve 550 bin çiftçi bundan istifade ediyordu. Buna göre
sayı olarak neredeyse 2 kat daha fazla çiftçi, miktar olarak ise çok daha
yüksek düzeyde bir kredi kullanımı söz konusu ve yüzde 97,6sı
da -en önemlisi bu- borcunu, aldığı krediyi geri ödemiştir
2008 yılı içerisinde. Bu, dün Ziraat Bankasından
aldığımız son rakamlar.
Şimdi, tabii ki bizim
gönlümüz Türkiyede tarımsal desteklerin çok daha iyi bir noktaya gelmesi.
İmkânlarımız ölçüsünde de biz bunu yapacağız.
Arkadaşlarımız, Bütçe Kanunu sırasında bütçenin
bazı kalemlerinde, bazı maddelerinde -ki, bu arada tarım da
maalesef bunun içerisinde- yüzde 10luk bir kısıtlamaya gidilmesini,
tabii, tarım sektörünün dikkate alınmadığı
şeklinde yorumluyorlar. Tabii bizim de gönlümüz bu kesintinin
yapılmamış olması, hatta üstüne çok daha fazla kredi
destekleme verilmiş olmasıydı ama ülkenin şu andaki içinde
bulunduğu durum ve dünyada yaşanan ekonomik kriz bu tedbirleri bütçe
açısından almayı gerekli hâle getiriyordu.
Şunu size
hatırlatmak istiyorum: 2002 yılında biz geldiğimizde 1,8
milyar YTLydi çiftçiye verilen destek, bugün 5 milyar 26 milyon lira 2009
bütçesi. Önümüzdeki aylarda, bütçenin gelir durumuna göre elbette ki yıl
içerisinde yine düzenleme yapılabilecektir. Geçen birkaç yıl
içerisinde de zaten biz yıl içerisinde de farklı desteklemeleri
kaynak temin ettiğimiz takdirde bunları uyguladık. Örneğin,
2007 ve 2008 yılında kuraklıkla karşı
karşıya kaldı ve biz, 2008 yılında 535 milyon YTL -o
günün parasıyla, 535 milyon TL oldu artık- Türk çiftçisine
kuraklık desteği sağladık. Bu, bütçede yoktu. Keza 2007
yılında da 270-280 milyon YTL civarında bir parayı yine
Türk çiftçisine verdik. Bu da bütçede yoktu. Yani ihtiyaç hissedildiğinde,
kaynak temin edildiğinde, biz her zaman Türk çiftçisine destek
olmayı, ona katkı sağlamayı önemsiyoruz ve bunu da
geçmiş yıllardaki uygulamalarımızda ortaya koyduk, bunun da
böyle olabileceğini de geçmiş uygulamalarda gösterdik.
Dolayısıyla, bundan sonraki süreçte de bunun böyle
olacağını bilmemiz lazım.
Sayın Erginin bir
sorusu oldu, kuruda yonca ekimiyle ilgili bir değerlendirmesi, işte
Bir gün önce yayınlandı, bir gün sonra son ödeme tarihi
Tabii, ben o konuyu
inceleyeceğim ve Sayın Ergine de şahsen bilgi vereceğim.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Hayır, incelemenize gerek yok, tebliğ yanımda.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Ben
vereceğim size; bilgiyi, açıklamayı vereceğim, endişe etmeyin
GÜROL ERGİN (Muğla)
Orada bir dalavere var Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yok, yok
Hiçbir şey yok onda. Siz de göreceksiniz ki
GÜROL ERGİN (Muğla)
Bir gün içinde başvuru yapılabilir mi?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Öyle değil,
yanlışlık var sizin söylemenizde.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Niye yanlış?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Yanlışlık var. Onu ben size anlatacağım, şimdi
karşılıklı konuşmayalım. Ben size
göstereceğim bunu.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Hayır, bana göstermeyin, burada, burada!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Göstereceğim, göstereceğim
Endişe etme
GÜROL ERGİN (Muğla)
Bu sizin tebliğiniz! Hazırlıksız mı geldim sanıyorsunuz!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -
Bağırmanıza gerek yok, oturun, ben size onu göstereceğim,
merak etmeyin.
GÜROL ERGİN (Muğla)
- Efendim, ben şimdi gösteriyorum.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Orada,
Türkiyede bazı bölgelerde, değerli arkadaşlar, kuruda da yonca
ekimi yapılıyor. Türkiyede, her yerde değil, bazı
mikroklima alanlarında ve -çiftçilerimizden bu doğrultuda talepler
geldi- Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde -örneğin Doğu Anadolunun
bazı bölgelerinde; Ağrı bölgesinde, Ardahan bölgesinde- iklimin
müsait olduğu yerlerde kuruda da yonca ekilebileceğine dair
çiftçilerimiz gerekli incelemeleri yapınca onlarla ilgili olarak bir
düzenleme yapıldı ama burada usule aykırı bir durum söz
konusu değil. Konuyuda, bilginizi de netleştirecek şekilde size
onu ayrıca sunarım, o konuda da endişe etmeyin.
Ben, tarım sektörünün
Türkiyede önünün açık olduğunu, Türkiye için giderek stratejik
değeri artan bir sektör olduğunu ve Hükûmetimizin de bugüne kadar olduğu
gibi bundan sonra da bu konuyla ilgili hassasiyetle gerekli
çalışmaları yapacağını,
hazırladığı projeleri uygulamaya koymaya devam
edeceğini, yeni adımlar atacağını da burada tekrar
huzurunuzda ifade etmek istiyorum.
Ben, bu düşüncelerle, bu
ifadelerle, zirai öğrenimin başlamasının 163üncü
yılının tekrar tüm camiamıza ve milletimize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Eker.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Gündem
dışı üçüncü söz
GÜROL ERGİN (Muğla)
Sayın Başkan, 69uncu maddeye göre söz istiyorum çünkü Sayın
Bakanın konuşmalarından sanki ben olmayan bir şeyi gündeme
getirmişim gibi bir durum ortaya çıktı. Ben bunu önümdeki kendi
belgesinden okumak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim, düzeltiniz.
ALİ İHSAN
MERDANOĞLU (Diyarbakır) Ne düzeltmesi?
GÜROL ERGİN (Muğla)
Şimdi ne düzeltmesiyi görürsünüz, düzeltmenin ne
olacağını görürsünüz.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin, sözlerini
çarpıttığı iddiasıyla açıklaması
GÜROL ERGİN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sevgili
arkadaşlarım, ben altı yıldır bu Meclisteyim ve bu kürsülerde
konuştuğum zaman hiç kimse bana söylediklerimin doğru
olmadığını söyleme cesaretini bulamadı ama arada böyle
Sayın Bakan gibileri de çıkıyor.
Şimdi ben, bana niye
öyle söylenemeyeceğini buradan okuyacağım satırlarla ifade
ediyorum. Bakınız, yem bitkileri ekilişleri için başvurular
1 Ocakta başlar, 31 Ekim tarihinde son bulur. Yem bitkisi desteğinden
yararlanmak isteyen üreticiler yem bitkisini hasat etmeden önce form dilekçeyle
müracaat eder. Bu normali. Şimdi, sonradan eklenen kurudaki ürünler için
de şu getirilmiş: Sadece 2008 yılı için kuru
şartlarda yapılan yonca ve silajlık mısır
ekilişlerine ait başvurular 19 Aralık 2008 tarihinde son bulur.
Yayınlanma tarihi 18 Aralık 2008 Perşembe, son başvuru
tarihi 19 Aralık 2008 Cuma. Bu, Bakanlığın tebliğidir
arkadaşlar, Gürol Erginin yazıp getirdiği bir kâğıt
parçası değil. Şimdi, Sayın Bakan bana şunu
diyebilmeliydi: Evet, bir gün içinde insanlar haberdar olur, başvuru da
yapar. Sen neyden şikâyet ediyorsun? demeliydi. Ama kendi tebliğinin
farkında değilmiş gibi davranınca ben bunu ne Bakanın
şahsiyetine yakıştırırım ne cumhuriyetin bir
bakanına yakıştırırım ve ne de doğru bulurum
değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey olur mu? Tebliğ
burada. Ama siz derseniz ki Evet, bir gün içinde bunlar olur, biter. Aynen
Maliye Bakanınızın yaptığı gibi yapar,
bitirirsiniz. Ne olacak? Mahdumlar da ne gerekiyorsa onu yapar.
Teşekkür eder,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergin.
Gündem dışı
üçüncü söz, emeklilerin sorunları hakkında söz isteyen Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkana aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Özkan.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, emeklilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerin
sorunlarını ve çözüm önerilerini dile getirmek için söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu arada Tarım
Haftasını yürekten kutluyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde yaklaşık 8,5 milyon emekli var.
Aileleriyle birlikte bir de çocuğunu sayarsak yaklaşık 25,5
milyon emeklinin, ailenin sorunlarını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Hayat
pahalılığı altında ezilen emeklilerimiz emekli
maaşının yaklaşık yarısını doğal
gaza, ısınmaya ve aydınlanmaya ayırıyor.
Bir yaşlı amcayla
konuşuyordum. Oğlum, her şey var, bütün güzellikler var, dünya
bal oldu ama kaşığın sapı kırıldı. Biz
perişanız, bizi kurtarın. diyor. Bizler devletimize,
milletimize yirmi beş yıl, otuz yıl, kırk yıl
çalıştık, tam rahat edeceğimiz zaman da işsizlikten
bunalan oğlumuzun, gelinimizin, torunumuzun sorunlarıyla baş
başa kaldık. Emekli maaşımızı kendimiz
harcayacağız sandık ama uygulanan ekonomik politikalar
gündemimizi değiştirdi. Ne olacak bu hâlimiz? diye feryat ediyorlar.
AKP İktidarı kömür veriyor, ömür alıyor. diyorlar. Artık
köyümüze, kentimize, şehrimize kömür kokusundan giremiyoruz. diyorlar. Sayın
Başbakan simit aldığı gence 100 lira bahşiş
veriyor ama bize gelince eli titriyor, asgari ücretliye de aynı
şekilde. diyorlar.
Geçen gün Burdurda, Burdur
Belediye Başkan Adayımız Şevket Aksözle
dolaşıyoruz, bir yaşlı emekli amca Oğlum,
geçmişte ben dua ederken Allahım, zeval verme ayağıma
dizime, muhtaç etme oğluma, gelinime, kızıma. derdim ama
şu anda oğul da kız da gelin de benim maaşıma ortak
oldu. Ben onlara muhtaç olmayayım derken -bu işsizlikten, üniversite
mezunu evladım var, iş bulamadım- onlar bana muhtaç oldu ama bu
emekli maaşı benim eşim içindi, benim içindi. Bize yetmiyor,
onlar ortak oldu. İş sahasına gidiyoruz, iş buluyoruz,
çalışmak istiyoruz, Hükûmet bizim gelirimizden yüzde 15 ortaklık
payı alıyor. Bunları Mecliste dile getirin. O masaya öyle bir
yumruk vurun ki bu Türkiye duysun. diyor. Arkadaşlar, hep beraber bu sese
kulak vermemiz gerekiyor, emeklilerin sesine kulak vermemiz gerekiyor.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) Yavaş vur, yavaş.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) Yavaş, yavaş
Yani siz de duysanız bunları,
siz de aynı şeyleri
Sizin emekliliğiniz çok güzel, ben emekli
maaşımla
Sizler milletvekilisiniz. diyor. Benim üç ayda
aldığımı şahıs olarak biriniz alsın, bir ay
geçinsin, çocuğunu düşünmesin, ben size madalya takacağım.
diyor değerli arkadaşlarım. Onun için, bu emeklilerin
feryatlarını bir an olsun, Meclis olaraktan dile getirmemiz
gerekiyor, çözüm bulmamız gerekiyor.
Emeklilerin durumlarıyla
ilgili, mutlaka, enflasyon oranında değil, gerçek anlamda bir fiyat
artışı yapılmalıdır ancak bu şekilde şu
anda ülkemizde yaşanan cinnetin, cinayetin intiharların önüne
geçebiliriz.
Değerli
arkadaşlarım, Burdurda son iki yıl içerisinde sadece 5 tane
Belediye işçimiz veya diğer iş kollarından
arkadaşlarımız, Silahlı Kuvvetlerden
arkadaşlarımız silah ile veya urgana kendini asarak intihar
etti. Bu, Burdur genelinde de var, ülke genelinde de var. Bunları, bu
feryatları duymamız gerekiyor, bu sorunları duymamız
gerekiyor.
8,5 milyon emekli ile,
emekli, dul ve yetimin yüzde 90ı açlık sınırında,
açlık sınırının altında maaş alıyor ve
yataklarına aç giriyorlar. Bu çıkardığımız 5510
sayılı Yasayla altmış beş yaş emekliliği
getirdik, bununla da mezarda emekliliği sağlamış olduk.
Emekliler şu anda faal çalışanlarla arasındaki makasın
açıldığını belirtiyorlar. Aradaki fark 500-600 YTLyle
ölçülüyor. Bu makasın bir an önce daraltılması gerekiyor.
İnsanlar eskiden emekli olmak için gün sayardı, şimdi emekli
olmamak için gün sayıyorlar. Herkesin gıpta ile baktığı
ve ulaşmak istediği emeklilik eşittir yoksulluk oldu değerli
arkadaşlarım. Emeklilik eşittir yoksulluk oldu. Buna bir an önce
çözüm getirmemiz gerekiyor.
Acilen emekli
aylıkları arasındaki farkları ortadan kaldıracak olan
intibak yasasının çıkarılması gerekiyor.
Emekli aylık
artışlarında ülkenin büyüme oranı dikkate
alınmalıdır diyoruz.
Tüm emeklilere yılda 2
kere, en az, ikramiye verilmelidir önerilerini yapıyoruz.
Hastanelerde emeklilerimize
sıra beklemeden tedavi olma şanslarını vermemiz gerekiyor.
Biliyorsunuz, hastane sıralarında, sabahın erken saatlerinde
gidip o sıralarda, kuyruklarda -emeklilerimiz bir genç gibi enerjik
değil, dayanıklı değil- onlara bir öncelik
tanımamız gerekiyor. Konu emekli olduğunda bunları
söylüyorum ama işsizimiz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) -
işçimiz, köylümüz, memurumuz, esnafımız,
öğrencimiz, öğretmenimiz, hemşiremiz, muhtarlarımız,
kısaca fakir fukaramız aynı sorunları yaşıyor. Şunu
söylüyorlar: Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar. atasözünü
sizlerle de paylaşmak istiyorum. Bunun tek koşulu var: Üretim,
üretim, üretim; çalışmak, çalışmak, çalışmak. Bu
koşulları hep beraber oluşturmamız gerekiyor.
Avrupanın emeklileri
ülkemize geliyor tatil için, değerli arkadaşlarım, benim emeklim
bir çay içmek için kahvehaneye gidemiyor, kahveye gidemiyor çünkü emekli
maaşını ancak yakıtına, kirasına,
çocuklarının geleceğine harcıyor. Elin emeklisi geliyor
Türkiyede bir hafta, on beş gün tatil yapıyor, denize giriyor ama benim
emeklim köyündeki kahveye gidemiyor.
Çalışan
emeklilerden sosyal güvenlik adı altında yüzde 15 pay
alıyoruz, destek primi adı altında. Bunun mutlaka
kaldırılması gerekiyor. Bu, haksızlıktır.
TÜFE alacakları acilen
ödenmelidir. Emekli öğretmen, emekli polis, emekli astsubay, emekli memur
çalışma yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) Bu çalışmasının
karşılığında emekli olduktan sonra yüzde 15 gibi bir kesinti var. Bunlar zevkten
çalışmıyor. Çocuğunun geleceği için, üniversite okuyan
kızı için, çocuğu için Bir artı değer üretebilir
miyim, namerde muhtaç olmadan yavrularıma iyi bir eğitim aldırabilir
miyim diye çalışıyor.
Bunların
sorunlarına hep beraber Meclis olarak eğilmemizi öneriyor, tümünüze
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın milletvekilleri,
şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır. Önergeleri okutuyorum:
VI.-BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 24 milletvekilinin, bir
Alman şirketine yönelik rüşvet iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/305)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Alman endüstri devi
Siemens'in yöneticileri, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 20
ülkedeki ihalelerde milyarlarca dolar rüşvet
dağıttıkları nedeniyle, Almanya'da
yargılanmaktadırlar.
Türkiye'de de askerî-sivil
ihalelere katılan Siemens'in bazı siyasiler dahil çok sayıda
kişilere yüklü rüşvetler dağıttığı; bu
yüzden ihalelerde kayırıldığı, hatta şirket lehine
adrese teslim ihaleler yapıldığı iddiaları
yoğundur. Bu iddialardan bir bölümü, BOTAŞ'a yönelik yapılan
Mavi Hat Operasyonu sonucu açılan davada mahkeme tutanaklarına da
girmiştir.
Siemens'in
dağıttığı rüşvetlerle ilgili, Almanya
dışında bazı ülkelerde de soruşturmalar
açılmış olmasına karşın, iddiaların
odağında olan Türkiye'de bu konuda herhangi bir girişim
başlatılmamıştır. Oysa, rüşvet iddiaları
hakkında Türkiye'de de hemen bir soruşturma açılması ve
hatta Türkiye ve Almanya'nın da taraf olduğu, Ceza işlerinde
Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesinin 3. ve
4. Maddeleri gereği Almanya ile istinabe yoluyla işbirliği
yapılarak, sorumluların ortaya çıkarılması gerekirken
bunlar yapılmamıştır.
Konu ile ilgili, sayın
Başbakan'a yönelik verdiğim 11.06.2008 ve 01.08.2008 tarihli
yazılı soru önergelerim de yanıtlanmamıştır.
Dolayısıyla, sayın Başbakan'ın bu tutumu, Siemens'in
ülkemizde dağıttığı ileri sürülen rüşvetlerin ve sorumluların
ortaya çıkarılmasında istekli olmadığı izlenimi
vermektedir.
Sunulan nedenlerle, Alman
endüstri devi Siemens'in son beş yılda, Türkiye'deki askerî-sivil
ihalelerde avantajlar sağlamak amacıyla, aralarında bazı
siyasilerin de bulunduğu kişilere rüşvet verip vermediği,
sözkonusu ihalelerde bu yöntemle Siemens'e kolaylıklar sağlanıp
sağlanmadığı ve sorumluların tespiti için,
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereği
bir Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz.
1) Ahmet
Ersin (İzmir)
2) Canan
Arıtman (İzmir)
3) Tekin
Bingöl (Ankara)
4) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
5)
Nevingaye Erbatur (Adana)
6) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
7) Rasim
Çakır (Edirne)
8)
İsa Gök (Mersin)
9) Akif
Ekici (Gaziantep)
10)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
11)
Şevket Köse (Adıyaman)
12) M.
Ali Özpolat (İstanbul)
13) Erol
Tınastepe (Erzincan)
14) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
15) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
16) Ahmet
Küçük (Çanakkale)
17)
Hulusi Güvel (Adana)
18)
Tacidar Seyhan (Adana)
19)
Selçuk Ayhan (İzmir)
20) Çetin
Soysal (İstanbul)
21) R.
Kerim Özkan (Burdur)
22) Zekeriya
Akıncı (Ankara)
23) Gürol
Ergin (Muğla)
24) Kemal
Demirel (Bursa)
25) Sacid
Yıldız (İstanbul)
2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel
ve 20 milletvekilinin, kot taşlama atölyelerinde işçi
sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/306)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Kot
Taşlama Atölyelerinde İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği" konusunun Anayasanın 98.,
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri doğrultusunda
araştırılması için TBMM bünyesinde bir Araştırma
Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Ahmet
Türk (Mardin)
3)
Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Fatma
Kurtulan (Van)
5) Emine
Ayna (Mardin)
6) Ayla
Akat Ata (Batman)
7) M.
Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Bengi
Yıldız (Batman)
9)
Sırrı Sakık (Muş)
10) M.
Nuri Yaman (Muş)
11) Özdal
Üçer (Van)
12) Aysel
Tuğluk (Diyarbakır)
13)
Pervin Buldan (Iğdır)
14)
Gültan Kışanak (Diyarbakır)
15)
Akın Birdal (Diyarbakır)
16)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
17) Hasip
Kaplan (Şırnak)
18)
Sevahir Bayındır (Şırnak)
19)
Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman
Özçelik (Siirt)
21) Hamit
Geylani (Hakkâri)
Genel Gerekçe:
Kot taşlama, kotlara
eskitilmiş görünümü verilmesi için, kumun kuru hava kompresörleriyle
kotların yüzeyine tutularak aşındırılması
işlemidir. Bu işlem sırasında solunan tozlar akciğerde
silikozis hastalığına yol açmaktadır. Kumun özü olan
silisyum ciddi hastalıklara yol açan bir maddedir. Hastalık
aslında tünel, yol yapımında, döküm işinde
çalışanlarda rastlanan klasik madenci
hastalığıdır.
Kot kumlamaya bağlı
gelişen silikozis hastalığı, dünyada ilk kez Türkiye'de
görüldü. Doktorlar bu durumla ilk kez 2004 yılında
tanıştı, ilk olgular 2005 yılında Atatürk Üniversitesi
Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve İstanbul Yedikule
Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nden bildirildi. Kot kumlamaya
bağlı silikozis, 2005 yılından bu yana çeşitli ulusal
ve uluslararası tıp kongrelerinde de konu oluyor. Hasta
sayısı çoğaldıkça doktorların bu konudaki bilgisi ve
duyarlılığı arttı. Türk Toraks Derneği'nin 2006
yılında gerçekleşen kongresinde, olayın sosyal boyutunun
önemi üzerinde duran doktorların müdahalesi ile, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı konuyu gündemine almak zorunda
kaldı. Bakanlık, 2007 yılında Ulusal Pnömokonyoz Eylem
Planı'nda kot kumlamayı da önlem alınması gereken
işkollarına ekledi.
Kot taşlamanın
ulaştığı böylesi ağır boyutlara rağmen,
halen İstanbul'un Sultançiftliği, Küçükköy, İkitelli, Halkalı,
Alibeyköy, Esenyurt semtlerinde her türlü denetimden uzak çok sayıda kot
taşlama atölyesi var. Kot taşlama küçük, merdiven altı
atölyelerin işi gibi yansıtılmaya
çalışılmaktadır; ama bu atölyeler büyük firmalar için
çalışmaktadır. Bu şirketler işleri taşerona
vererek işçilerin iş güvenliğini sağlama ve
sağlığını koruma zorunluluklarını, iş
kanununa aykırı şekilde yerine getirmemişler ve binlerce
işçinin sağlığıyla oynamışlar,
onlarcasının ölümüne sebebiyet vermişlerdir.
Dünyada makinelerle
yapılan blue-jeans ya da kotu beyazlatmak-eskitmek işi, Türkiye'de
ucuz diye elle yapılmaktadır. Doğu ve Güney Doğu illerinden
15-25 yaş arasındaki gençler, bu iş için İstanbul'a
geliyorlar. Bingöl'ün Karlıova Taşlıçay Köyü'nde neredeyse her
evde bir "kumlama hastası" var. Bazı evlerde bu sayı
3-5 hastaya kadar varıyor. Köylerinden kalkıp geldikleri
İstanbul'da sigortasız, maskesiz, havalandırması bile
olmayan kot taşlama atölyelerinde, çok değil 6 ay ile 2 yıl
arasında çalıştıktan sonra, öleceklerini öğreniyorlar.
Aslında maden işçilerinin "meslek hastalığı"
olan silikozis hastalığına maden işçilerinin bir bölümü,
20-30 yıl çalıştıktan sonra yakalanırken kot
taşlama işi yapanlar kısa vadede yakalanıyor.
Resmi kayıtlara göre
Türkiye'de şu anda bu hastalığa yakalananların
sayısı 150yi geçti. 20'den fazlası da öldü. İşçiler
20-30 yaş arasında, yani genç oldukları için şikayet hemen
ortaya çıkmıyor. Teşhisi konulan hastalar meslek
hastalıkları hastanesine gönderiliyorlar ve belli bir oranda iş
göremezlik raporu alıyorlar. Bu insanlara 60-80 YTL maaş
bağlanıyor ve tazminatlarını almaları da imkansız
hale geliyor. Çünkü ne yazık ki birçoğu sigortasız
çalışan işçiler, çalıştığını dahi
ispatlayamıyor.
Kot taşlama işine
uluslararası rekabet nedeniyle sessiz kalan Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ve hükümet bu sosyal felaketten birinci
derecede sorumludur ve Bakanlık kot taşlamayı her ne kadar önlem
alınması gereken iş kollarına eklemiş olsa da pratikte
bu önlemlerin uygulanmadığı da açığa
çıkmıştır. Sosyal güvenlik hakkı; Anayasa ile devlet
güvencesi altına alınmış en temel insan haklarından
biridir. Anayasanın 49. maddesinde herkesin çalışma hakkına
sahip olduğu belirtilmiş ve devamla 60. maddesi uyarınca da
devletin sosyal güvenliği sağlayacak tüm tedbirleri almakla yükümlü
olduğu açıkça düzenlenmiştir. Buna rağmen; işçiler kot
taşlama atölyelerinde sigortasız
çalıştırılmış ve sosyal güvenlik haklarından
mahrum bırakılmışlardır. Şimdi hastalıkla
mücadele eden işçiler sosyal güvenceden yoksun bir halde, yeşil
kartın sağladığı sınırlı
sağlık hizmetlerinden yararlanmaya çalışmaktadırlar.
Daha da önemli bir sorun ise sigortasız, kayıt dışı
çalışan işçilerin sağlık hizmetlerinden tamamen yoksun
kalmasıdır. Sigortasız çalışan yüzlerce işçi,
işçi olduklarını kanıtlayamadıkları için
hastanede tedavi olamamaktadır. Bir hukuk savaşı veren
işçileri bu mağduriyetten kurtarmak ve bu hukuki süreci gidermek
Adalet Bakanlığı'nın sorumluluğundadır.
Tüm bu sebeplerle,
Bugüne kadar kayıt
dışı işçilikten de kaynaklı olarak, kot taşlamada
silikozis hastalığına yakalanan işçilerin
sayısının tam olarak belirlenebilmesi,
Tüm kot taşlama
atölyelerinde iş güvenliği düzenlemelerinde işverenler
tarafından toplu koruma önlemlerinin alınıp
alınmadığının anlaşılması,
Önlem alınması
gereken işkolları kapsamında olan kot taşlamada
standartlara uygun koşulların hayata geçirilebilmesi amacıyla
Meclis bünyesinde bir Araştırma Komisyonu kurulması önerisinde
bulunuyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Genel görüşme
açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 20
milletvekilinin, suç örgütleriyle mücadeledeki son gelişmeler konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/9)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yasadışı suç
organizasyonları olan çetelerle mücadelede ortaya çıkan son
gelişmeler konusunda Anayasanın 98nci ve İçtüzüğün 101,
102 ve 103üncü Maddeleri uyarınca bir Genel Görüşme
açılması için gereğini arz ve talep ederiz. 14.01.2009
1)
Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Ahmet
Türk (Mardin)
3) Fatma
Kurtulan (Van)
4) Emine
Ayna (Mardin)
5) Ayla
Akat Ata (Batman)
6)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
7) M.
Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Bengi
Yıldız (Batman)
9)
Sırrı Sakık (Muş)
10) M.
Nuri Yaman (Muş)
11) Özdal
Üçer (Van)
12) Aysel
Tuğluk (Diyarbakır)
13)
Pervin Buldan (Iğdır)
14)
Gültan Kışanak (Diyarbakır)
15)
Akın Birdal (Diyarbakır)
16)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
17) Hasip
Kaplan (Şırnak)
18)
Sevahir Bayındır (Şırnak)
19)
Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman
Özçelik (Siirt)
21) Hamit
Geylani (Hakkâri)
Gerekçe:
Türkiye gündemini son
yıllarda sayıları hızla artan adına Çete, Gladio
Kontr-gerilla denilen yasadışı suç örgütleri
oluşturmaktadır. Bir taraftan çeteler vatansever, milliyetçi,
Atatürkçü, muhafazakâr, ulusalcı ve derin devlet olarak kamuoyunun
dikkatine sunulurken, diğer taraftan bu örgütlenmelerin uyuşturucu
ticaretinden yolsuzluğa, ihaleye fesat karıştırmaktan adam
öldürmeye, kadın ticaretinden tefeciliğe kadar birçok suça
bulaştığı da gözlemlenmektedir.
Türkiye'de yakalanan
çetelerin en belirgin özelliği, başta devlet olmak üzere tüm kutsal değerlerin
çetelerin çıkarlarına alet edilmesidir. Her türlü yolsuzluğu,
hukuk dışılığı ve insan hakları ihlallerini
hiçbir kaygı duymadan uygulayan çetelerin, arka fonlarına koydukları
bayrak, vatan, ülkü, ülke, devlet gibi değer ve olguları
malzeme olarak kullanmaktadırlar. Kendilerine gizemli bir hava vererek ve
devletin derinliklerinde oldukları havasından yararlanmak
marifetiyle, gerek kendilerini yakalamaya çalışan kolluk güçlerine
meydan okumayı, gerekse de bunları yargılama keyfiyetinde olan
hakim ve savcıları etki altında bırakmayı amaçlamakta,
toplum üzerinde de baskı kurmaktadırlar.
Devlet kurumlarının
uyumlu çalıştığı, hukukun önemsendiği, adaletin
hakça dağıtıldığı bir sistem çetelerin
barınması açısından önemli dezavantajlar içerir. Çetelerin
varlıklarını devam ettirebilmesi, insanların ve
toplumların korkmasına, paniğe kapılmasına ve onlara
ihtiyaç duymasına bağlıdır. Bir yandan ülkenin
bölüneceği, diğer yandan Müslümanların
Hıristiyanlaştırılacağı iddiası
abartılı ve yalan rakamlarla kamuoyuna sunularak toplum içerisinde
husumet, öfke ve düşmanlık arttırılarak, korkunun ve
kaygının arttırılması, komplo teorileri, hayali
düşman senaryolarıyla, doğruların yanına yanlış
ve yalanların eklenmesi yöntemiyle büyük bir bilgi kirliliği yaratılmaktadır.
Çetelerle mücadelede
toplumsal duyarlılık ve medya son derece önemlidir. Çünkü çeteler, en
fazla toplumun sahip olduğu değerlerden yararlanarak ayakta
kalmayı başarabilmektedirler. Toplumu yanıltmaktadırlar,
insanlığın ortak değerlerine karşı
çıkmaktadırlar, tüm kutsalları kendi çıkarları
doğrultusunda kullanmaktadırlar. Devlet her şeyi hukuk dairesi
içinde çözemez anlayışı ile kendini silahlı güçlerin
sayısı bir buçuk milyonu aşan askerin ve güvenlik güçlerinin
yerine koyarak; değerler sistemini aşındırmaya, çete
argümanlarını hakim kılmaya çalışan çetelere
karşı mücadele bilincinde demokrasi, hukuk ve insan hakları
önemli bir yer tutmaktadır.
Türkiye'yi komplo teorileri,
provoke eylemleri ve abartılı yayınlarıyla korkuya
hapsetmeye çalışan çetelerin, sürekli suçlayıcı, korku ve
nefret yayıcı, intikam ve öç almayı teşvik edici
taktiklerini yakından tanıdığımız ölçüde,
yaşam alanlarını daraltabiliriz. Çetelerin değirmenine su
taşıyan anlayış, onlar konusundaki yanlış
bilgilere sahip olunması veya çetelerin kanıksanması riskidir.
Çetelerle mücadelede
toplumsal duyarlılık şarttır. Özellikle kurumlara
karşı bir güvensizlik söz konusudur ve
aşılmalıdır. Bu güvenin başlangıcı ise
çetelere karşı etkin, verimli ve tavizsiz bir mücadelenin
yapıldığının topluma gösterilmesi ve toplumla
paylaşılmasıdır. Siyasetin demokrasiyle bireysel hak ve
özgürlüklerin vazgeçilmezliğiyle, insan haklarının ve hukukun
üstünlüğünün sağlanmasıyla mücadele etmesi gerekir.
Azınlıklardan,
başka dinlerden ve uluslardan nefret eden, kendileri
dışındakileri düşman gören, nefret aşılayan,
ülkelerini kaçınılmaz bir şekilde bölünmeye gittiğine
inanmaları ve her yerde bir düşman olduğu paranoyasına
sahip olan; ötekileştirici olarak topluma sürekli gerilim pompalayan
çetelere karşı, iç uzlaşımızı, demokrasimizi,
hukukumuzu, insan hakları sicilimizi ve sükûnetimizi koruduğumuz
ölçüde başarılı olabiliriz. Çetelerden arınma herkesin
elini taşın altına koyması ile mümkündür. Meclis sorumluluk
üstlenmeli, siyaset kurumu görev ve sorumluluğunu yerine getirmeli, genel
görüşme yaparak önlem almalıdır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
şimdi gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (1/526) (S. Sayısı: 218) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde 8inci
maddeye bağlı ek madde 2 kabul edilmişti. Şimdi 8inci
maddeye yeni iki ek madde eklenmesine dair iki önerge vardır.
Bildiğiniz üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup komisyona
soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla -burada 13 üyeyle-
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi ilk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (218)
sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 8inci
maddesinin çerçevesinde geçen madde ibaresinin maddeler olarak
değiştirilmesini ve aşağıdaki maddenin ek madde 3
olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Veysi Kaynak Azize Sibel Gönül
Kayseri Kahramanmaraş Kocaeli
Tuğrul
Yemişci Abdurrahman
Arıcı
İzmir Antalya
El Birliği Mülkiyetinin
Paylı Mülkiyete Dönüştürülmesi
Ek Madde 3- Bir
mirasçı, miras ortaklığından doğan elbirliği
mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu
takdirde tapu sicil müdürü, diğer mirasçılara çağrıda
bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını
bildirmeye davet eder. Tebligat masrafları ilgilisince
karşılanır.
Elbirliği mülkiyetinin
devamına yönelik bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan
herhangi biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı
takdirde, istem konusu taşınmaz mal üzerindeki elbirliği
mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürülerek, hissedarlık
esaslarına göre mirasçılar adına tapu kütüğüne tescil
edilir.
(x) 218 S.
Sayılı Basmayazı 8/1/2009 tarihli 42nci Birleşim
Tutanağına eklidir.
BAŞKAN - Komisyon, önergeye salt çoğunlukla
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Peki.
Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Gruplar adına söz
isteyen?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yaşar Ağyüz konuşacak.
BAŞKAN - Peki.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Şahsım adına
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Yaşar Ağyüz
Gaziantep Milletvekili
Sayın Ağyüz, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Tapu Kanununa, yine AKPnin
alışılmış bir taktiğiyle verilen bir ek madde
önergesiyle karşı karşıyayız. Bu konuda CHP Grubu
adına söz aldım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
mülkiyet Anayasada güvencesini bulan ve her vatandaşımızın
doğal olarak kullanması gereken bir hak. Mülkiyete ilişkin
sorunları çözmek de elbette ki ilgili bakanlığın ve ilgili
kurumun temel görevidir. Şu anda da, el birliği mülkiyetinin
paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde, tapu sicil müdürü, isteyen,
başvuran mirasçıya, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak,
belirleyeceği süre içinde itirazlarını bildirerek bunu
paylı mülkiyete çevirme yetkisi veriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu konunun özellikle Komisyonda verilen bir önergeyle
veya madde ilavesiyle görüşülmesi gerekirken, enine boyuna tartışılması
gerekirken, burada bir oldubittiye getirilerek
Hatta dün akşam geç
saatlerde yapılmaya çalışılan bir operasyondu, ama maalesef
Komisyon üyelerinin, nasıl ki AKPli milletvekilleri Meclise ilgisizse,
Komisyon üyelerinin de Meclise ilgisizliğinden dolayı
çoğunluğu bulamadığınızdan bu önergeyi
veremediniz değerli arkadaşlarım. Bu, Meclisin iradesine
tahakküm koymaktır, Komisyonun iradesine tahakküm koymaktır.
Eğer bu Komisyonda görüşülmüş olsaydı, enine boyuna,
eksiği yanlışı, vatandaş yararına, mülkiyet
sahibi yararına olup olmayacağı tartışılır
ve belki de daha iyi bir şekilde tebarüz ettirilmiş olurdu, ama yine
inceleme ortamı yaratılmadan, yine inceleme, araştırma
olanağı tanınmadan bir oldubittiyle karşı
karşıyayız değerli arkadaşlarım. O nedenle, biz
diyoruz ki, yasalar yazboz tahtası değildir. Siz
çıkardığınız yasayı, örneğin bir İhale
Yasasını 15 kez değiştiren bir Meclis unvanını
taşıyorsunuz. Sosyal Güvenlik Yasasını yazboz
tahtasına çeviren bir Meclis unvanını taşıyorsunuz.
Şu anda da on bir maddelik bir tapuyu, senenin başında Komisyona
gelmiş olan ve günlerdir, aylardır bekleyen bir yasayı yine
ucundan kıyısından değiştirmeye
çalışıyorsunuz. Biraz sonra, kısmen 2/Byi ortaya atacak
olan bir teklifle de karşı karşıyayız. Niye
bunları açıkça söylemiyorsunuz? Komisyonda, Sayın Bakan,
Bakanlık yetkilileri niye bunu açıkça ortaya koymuyor? Ne
kaçırmak istiyorsunuz? Maliye tasarılarında görüyoruz; vergi
affıyla yüzlerce, binlerce, affedilmemesi gereken insanı
affediyorsunuz ama esnafa sıra geldiği zaman da, ama çiftçiye
sıra geldiği zaman da, elektrik borçları altında, sulama
elektrik borcu altında inim inim inleyen vatandaşlarımız,
çiftçilerimiz beklerken onlar için parmağınızı
kıpırdatmıyorsunuz değerli arkadaşlarım, bu
yanlıştır. Sorun çözmek elbette ki Meclisin görevidir. Soruna
yapıcı, önerici çözümlemelerde bulunmak elbette ki her
milletvekilinin hakkıdır ama bunun yöntemi, bunun biçimi bu
olmaması lazım. Bu önergelerle değiştirilen bir yasa hüviyetini
taşıyan bir yasanın da güvenirliği kalmaz değerli
arkadaşlarım.
Çok iyi niyetli olarak
amacına baktığımız zaman da orman kadastrosunun
çabuklaştırılması olarak anladığımız,
iki yasa arasındaki uyumsuzluğu gidermek amacına yönelik olduğunu
gördüğümüz bir yasaya destek vermek amacındayız, ama gelin görün
ki siz bu yasayı birtakım emellerinize, Çevre ve Orman
Bakanlığının emeline, iştahı bir türlü
kapanmayan, nereden ne özelleştiririm, nereden ne para bulurum amacı
içerisinde bulunan Maliye Bakanınızı tatmin etmek için 2/Bye
dönük, Anayasaya aykırı bir düzenlemeyi de yapma çabası
içerisindesiniz değerli arkadaşlarım. Bu tür şeyler gruplar
arası dayanışmalarla olur, gruplar arası görüşmelerle
olur. Bu tür görüşmeler -2/B konusunu kastediyorum, mülkiyet konusunu
kastediyorum- ilgili meslek odalarının görüşü alınarak olur
ama siz Ben yaptım, oldu. anlayışıyla bu yasal
düzenlemeleri yaparsanız ileride Anayasa Mahkemesine de kafayı
çarparsınız, ileride daha onulmaz sorunlarla da karşı
karşıya gelirsiniz ve o zaman da iş işten geçmiş olur
değerli arkadaşlarım.
Zaman kazanmaya
çalışırken zaman kaybeden bir iktidar anlayışıyla
karşı karşıyayız. Ben yaptım, oldu.
anlayışıyla karşı karşıyayız. Bunu ben
çok yanlış görüyorum, demokratik teamüllere göre yanlış
görüyorum, Parlamento içindeki işleyişe göre yanlış
görüyorum ve komisyonlara bir baskı, bir teyakkuz olarak görüyorum bu
hareketi komisyonların üzerinde kendini gören bir anlayış
içerisinde. O zaman, komisyonlar niye var? Niye uzmanlık alanında
bulunan kişiler bu komisyonlara giriyorlar kendilerini ifade etmek için?
Bu konularda dışarıda uzman olan kurumlardan, kamu kurum ve
kuruluşlarının dışında sivil toplum
örgütlerinden, Harita Mühendisleri Odasından, Ziraat Mühendisleri
Odasından, Orman Mühendisleri Odasından, TEMA vakfından
müşterek davranış içerisine girmek için niye bir
arayışa girmiyoruz değerli arkadaşlarım?
Onun için, ben bu tür
oldubittilerle karşılaşılan bir Meclis ortamında
yasaların yapıcı, yön gösterici, sorun çözücü
anlayışla geçeceği inancında değilim. O nedenle, bu
tavrınızdan vazgeçiniz. Köklü sorunları çözmek için üretken,
yapıcı çözümlerinizi komisyonlarda, bakanlıklarınızda
olgunlaştırarak getiriniz, biz de onunla yapıcı
önerilerimizi, eleştirilerimizi sunalım ve daha iyi hâle getirelim.
Beş dakika içerisinde getirdiğiniz oldubitti bir önerge içerisinde
biz de somut önerilerimizi, somut eleştirilerimizi sunmak zorluğu
içerisinde kalıyoruz. Bu, yasayı Meclisten kaçırma
taktiğidir değerli arkadaşlarım.
O nedenle, ben bu tür
oldubittilerle karşılaşılan bir yasal düzenlemeyi CHP Grubu
adına doğru bulmadığımızı, komisyonlara
baskı, komisyonların iradesine baskı olduğunu söylüyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz.
Gruplar adına başka
söz isteyen? Yok.
Şahısları
adına Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak.
Buyurun Sayın Kaynak.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 218 sıra sayılı Tapu
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısına ek bir madde eklenmesiyle ilgili
olarak benim de imzam bulunan önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ek maddeyle ilgili hususa
geçmezden önce, görüştüğümüz tasarının işin
esasında orman kadastrosu-sivil kadastro ayrımından kaynaklanan
bir kısım sakıncaları, bir kısım
aksaklıkları ortadan kaldırmaya yönelik hayırlı bir
tasarı olduğunu özetle de ifade ediyorum.
Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; verdiğimiz ek
madde önergesinin esası şudur: Bildiğiniz gibi medeni
hukukumuzda iki türlü mülkiyet vardır. Bir tanesi, El birliğiyle
mülkiyet, eski tabiriyle İştirak hâlinde mülkiyet, bir diğeri
ise Müşterek mülkiyettir. El birliğiyle iştirak hâlinde
mülkiyette paydaşlar olmadığı için, herkes hep beraber
malik olduğu için paydaşların bu mallar üzerinde tasarruf
imkânları bulunmamaktadır. Mirasın
açıldığında da yine Türk Medeni Kanununa göre, mirastan
kalan tereke mirasçılara el birliğiyle mülkiyet hâlinde, iştirak
hâlinde mülkiyet hâlinde geçer. Bu sebeple Medeni Kanunumuzun 598inci
maddesine göre, mirasçıların, sulh hukuk mahkemesine müracaat
etmeleri ve paylarını gösteren mirasçılık belgesini, eski
adıyla veraset ilamını almaları gerekir ancak bu belgeden
sonra tapu sicil müdürlüklerine giderler, hep beraber giderler ve iştirak
hâlindeki mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirirler. Ondan sonra da her bir
paydaş kendi taşınmazı üzerinde ancak tasarruf
imkânına sahip olur. Türkiyede gerek nüfus, demografik sistem gerekse
başka sebeplerle çok uzun yıllar bu iştirak hâlindeki mülkiyet
müşterek mülkiyete çevrilememekte ve aslında mirasçı olduğu
hâlde insanlar taşınmazlarını tasarruf edememekte ve istifade
edememekte idiler. Getirilen bu düzenlemeyle mirasçılarından birinin
veya birkaçının mahkemeden almış olduğu veraset
ilamına göre tapu sicil müdürlüğüne müracaatı, tapu sicil
müdürlüğünün tebligat masraflarını da ilgiliden almak
kaydıyla taraflara makul bir süre için davet göndermesi ve bu süre sonunda
yine mahkemeden alınmış mirasçılık belgesine istinaden
pay ve paydaşları belirlemesi, dolayısıyla da netice
itibarıyla müşterek mülkiyete geçilmesi amaçlanmaktadır, önerge
budur. Bu, aynı zamanda, TAKBİS sisteminin de rahat
çalışmasını sağlayacaktır ve böylece
insanların uzun yıllar kendilerine miras kalmış maldan
tasarruf edememeleri gibi bir sakıncayı da ortadan
kaldıracaktır diyorum.
Verdiğimiz önergenin
özeti, esası budur diyor, önergeye desteklerinizi istiyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaynak.
Şahsı adına
Bursa Milletvekili Ali Koyuncu.
Buyurunuz Sayın Koyuncu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOYUNCU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün gerçekten, burada,
şu anda -görüşmekte olduğumuz madde- Türkiyede çok önemli bir
sorunu ortadan kaldıran maddenin görüşülmesini
gerçekleştiriyoruz. Yıllardan beri kangren olmuş, üç kuşak,
beş kuşak geçmiş, dedesinin dedesinden miras yoluyla kalan
gayrimenkullerin bir şekilde vârislerine intikal ettirilememesi nedeniyle
ciddi anlamda vatandaşlarımızın bu konuda
sıkıntıları vardı. İşte bu maddeyle,
vârislerin üzerine düşen hisselerin hisseli bir şekilde
dağıtımını sağlayan bir düzenlemeyi bugün
gerçekleştiriyoruz. Daha önce, bu kanun çıkmazdan önce, bu madde
eklenmezden önce, sizler, vâris olmuş olduğunuz bir mülkiyeti
üzerinize alma noktasında ciddi anlamda sıkıntılar
yaşıyordunuz. Bütün vârislerin bir araya gelmesi, bu vârislerin bir araya
gelmesi neticesinde rıza göstermeleri, rıza gösterdikten sonra da
üzerinize düşen hisseli tapunun alınması sağlanıyordu.
Bu değişiklikle birlikte bizler neyi getiriyoruz? Artık,
vârislerden herhangi biri, tapu harcını ödemek kaydıyla ve
şartıyla hisseli bir şekilde tapusunu alabiliyor. Daha önce bu
hisseli tapuyu alamıyordu. Üzerine düşen hisse miktarı belli
değildi. Bunun ortadan kaldırılmasıyla birlikte çok ciddi
anlamda sıkıntıdan vatandaşlarımızı
kurtarıyoruz. Gerçekten Türkiyemizde, baktığınızda,
bu hisseli tapuların hisseli bir şekilde mirasçılara
dağıtılması noktasında binlerce mirasçısı
olan ve çözülemeyen, kangren olmuş tapuları, mülkiyetleri hep
birlikte biliyoruz, görüyoruz.
İşte, değerli
arkadaşlar, bu madde, mirasçılardan herhangi birisinin intikal
harcını ödemesi kaydıyla bütün mirasçılara düşen hisse
paylarının gerçekleştirilmesini sağlayan bir maddedir.
Hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Koyuncu.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Bir tek soru görüyorum,
Sayın Doğruya ait.
Buyurunuz Sayın
Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorumun birinci bölümü,
maddelerinin birçoğu ormanla ilgili olan bu kanun acaba neden Orman
Bakanlığı tarafından Meclisimize getirilmedi de sizin
Bakanlığınız tarafından getirilmiştir?
İkinci konu olarak, Tapu
ve Kadastro personeli yoğun çalışan bir memur grubudur.
Aldıkları ücret konusunda bizce mağdur durumdadırlar. 200
YTL civarında bir ek ödemenin yapılacağı ifade
edilmiştir. Bu 200 YTL taşra teşkilatını veyahut
merkez teşkilatını mı kaplıyor ve
devamlılığı olacak mıdır? Ayrıca birçok
kuruluşta, Sağlık Bakanlığıyla ilgili
çeşitli kuruluşlarda döner sermaye gelirlerinden
çalışanlara pay verilmektedir. Bu yönde de bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkan, biraz sonra
vereceğimiz bir önergeyle buradaki çalışmalarda
yaklaşık 200 TLlik bir katkı gelmesini planlıyoruz. Tabii,
diğer, döner sermayeyle ilgili, arkadaşımızın
söylediğine katılıyorum. Döner sermayeden pay alma konusunda
çalışmalarımız devam etmektedir. Biz dün de söyledik, Tapu
ve Kadastro çalışanları gerçekten sıcakta soğukta,
çamurda yağmurda, her türlü zor şartlarda arazide çalışan
gerçekten çok saygıdeğer arkadaşlarımız,
kardeşlerimiz. Onların haklarını alıp ödemeye
çalışıyoruz. Bu konudaki duyarlılığından
dolayı Değerli Vekilime teşekkür ediyorum.
Bu sorunuzun ilk
kısmı da
Orman ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ortak
çalışmasıyla bu yasa Meclise getirildi. Onu söyleyeyim.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
III.- Y O K L A M A
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Yoklama talebimiz var efendim.
BAŞKAN Yoklama
talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Okay, Sayın Ergin, Sayın Kaptan, Sayın
Süner, Sayın Arat, Sayın Keleş, Sayın Seyhan, Sayın
Ağyüz, Sayın Yıldız, Sayın Gök, Sayın Kart,
Sayın Kesici, Sayın Serter, Sayın Küçük, Sayın Ersin,
Sayın Ünlütepe, Sayın Genç, Sayın Diren, Sayın
Şandır, Sayın Ural.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum. Adlarını okuduğum sayın üyelerin yoklama için
elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 15.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN
(Adana)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
218 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesine
bağlı ek madde 3ün oylamasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle
yeniden yoklama yapacağız.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
218 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
(Devam)
2.- Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (1/526) (S. Sayısı: 218) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi ek madde 3ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, 8inci maddeye
yeni bir ek madde daha eklenmesine ilişkin önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (218)
sıra sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 8inci maddesine aşağıdaki ek
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Yılmaz Tunç Azize Sibel Gönül
Kayseri Bartın Kocaeli
Rüstem Zeydan Ali İhsan Merdanoğlu Celal Erbay
Hakkâri Diyarbakır Düzce
"Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin
kadastrosu ve tescili
Ek Madde 4 - 6831
sayılı Orman Kanununun 20.6.1973 tarihli ve 1744 sayılı
Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23.9.1983 tarihli ve 2896
sayılı, 5.6.1986 tarihli 3302 sayılı Kanunlarla
değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca
Hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate
alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait
olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri
kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar
hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen
askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın
öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir.
Bu maddeye göre
yapılacak kadastro çalışmaları ikinci kadastro
sayılmaz.
Bu maddeye göre
yapılacak kadastro sırasında orman ve Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin
sınır nokta ve hatları; orman kadastro tutanakları esas
alınmak suretiyle orman işletme müdürlüğünce görevlendirilecek
en az bir orman yüksek mühendisi ya da orman mühendisinin iştirak
ettirildiği kadastro ekibince zemine aplike edilir. Bu
çalışmalar sırasında kadastro veya orman haritalarında
düzeltmeyi gerektiren tutanak, pafta ve zemin uyumsuzluğunun tespiti
halinde, yukarıda oluşturulan kadastro ekibince teknik mevzuata uygun
hale getirilir. Bu çalışmalara kadastro kontrol mühendisi de
iştirak ettirilir. Çalışma sonucunda bir zabıt düzenlenir
ve bu zabıt ekip görevlileri ile kontrol mühendisi tarafından
birlikte imzalanır. Düzeltme işlemleri, orman mevzuatı ile tapu ve
kadastro mevzuatına göre yapılmış ve bu Kanuna göre
yapılacak askı ilanı ile de ilan ve tebliğ edilmiş
sayılır.
Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan yerler, daha
öncesi tescil edilmiş olduğuna bakılmaksızın Maliye
Bakanlığının talebi üzerine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce
fiili kullanım durumları dikkate alınmak suretiyle ifraz ve/veya
tevhit de yapılabilir. Bu işlemler sırasında, orman ve
kadastro haritalarında tespit edilen fenni hatalar, yukarıdaki üçüncü
fıkrada belirtilen usul ve esaslara göre düzeltilir.
Bu madde kapsamındaki kadastro,
ifraz ve tescil işlemleri, 3194 sayılı İmar Kanunu ile
3.7.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi
olmaksızın yapılır.
Kadastro
çalışmalarına başlanılmadan önce, Hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin içerisinde özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken
alanlar bulunup bulunmadığı kadastro müdürlüğünce ilgili
kurum ve kuruluşlarına yazı ile sorulur. İlgili idarelerce
15 gün içerisinde kadastro müdürlüğüne bilgi verilir. Bu süre içinde cevap
verilmediği takdirde, söz konusu alanların bulunmadığı
yönünde cevap verilmiş sayılır. Bu bilgilere veya ilgili
idarelerce zeminde gösterilen sınırlara göre bu yerler içindeki bu
alanların sınırları ölçülerek krokisinde gösterilir ve
beyanlar hanesinde belirtilir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Şimdi, ek
madde 4 için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle bir usul meselesini tekrarlamak istiyorum. Kanunlar ülkemizin ve
toplumun ihtiyaçlarını hukuk zemininde çözebilmek veya çözümlere
hukuki zemin oluşturmak için yapılır. İhtiyaçlar ne kadar
şiddetliyse ve ne kadar genişse, yoğunsa, bu konuda yapılan
hazırlıkların, düzenlemelerin de o derinlikte, o kapasitede
olması gerekir. Bana göre toplumun çok temel bir sorununu ve
yaklaşık seksen yıldır çözemediğimiz, çözüme
kavuşturamadığımız bir sorununu çözmek için bir hukuk
geliştiriliyor, bir kanun yapılıyor. Başka kanunlarda da
aynı şey oluyor. TRTnin elli yıllık kanununu
değiştiriyoruz, komisyonlarda çalışılıyor, alt
komisyonlar kuruluyor, sonunda Genel Kurula geldiğinde son maddede, son
saatte bir önerge getiriliyor; kanunun vasfını
değiştiriyor, karakterini değiştiriyor, yeni bir husus
ekliyor. Tabii, birtakım soruların sorulması, endişelerin
ifade edilmesi kendiliğinden geliyor. Madem bu sorun önemli, madem bu
sorunu çözmek noktasında bir niyetiniz, iradeniz var, bu kanunları
hazırlarken, bu önergeleri veya bu değişiklikleri niye
zamanında yapmıyorsunuz? Burada, tabii kendiliğinden bir niyet
sorgulaması geliyor önümüze. Buna mecbur değilsiniz, yeterli gücünüz
var, iradeniz var, bilgi birikiminiz var, dirayetiniz var, neden böyle bir
şeyi ısrarla yapıyorsunuz, gerçekten anlamakta
zorlanıyoruz, öncelikle bunu ifade ediyorum. İşte, bugün, yine
böyle bir olaya şahit oluyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bakınız ormanlar bu toplumun vazgeçilemez, en önemli yaşam
değeridir. Ormanlarla ilgili bir düzenlemenin, bir sorunun çözümünün böyle
kaşla göz arasında birtakım düzenlemelerle geçiştirilmesi,
gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmıyor.
İktidar partisi grubunun bu noktada gerekli
duyarlılığı göstermesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
Tapu Kanununu görüşüyoruz, 6831 sayılı Orman Kanununu
değiştiriyoruz. 1986 yılından bu yana her hükûmetin
teşebbüs ettiği, orman rejimi dışına
çıkartılan arazilerin değerlendirilmesi konusunu Tapu Kanunu
bünyesinde çözmeye çalışıyoruz. Bu yanlış değerli
arkadaşlar. Bu doğru değil. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
söylüyorum ve orman yüksek mühendisi bir arkadaşınız olarak
söylüyorum, orman vasfını kaybetmiş arazilerin tespiti ve
değerlendirilmesi bu ülkenin çok temel sorunlarından biridir,
çözülmelidir; çözülmesi için hem doğru hukuk kurmamız hem de bir
toplumsal mutabakat temin etmemiz gerekir. Bu sorunun çözümünü yalnız
ormancılara, Orman Genel Müdürlüğüne, orman mühendislerine
bırakmak haksızlık olur. Her defasında, siyasetçilerin
ortaya koyduğu birtakım kurallarla orman mühendislerinin
başı derde girmektedir, mahkemelere düşmektedirler. Adam gibi,
doğru, gerçekten bir yerlerden geri dönmeyecek bir kanunu çıkarmak,
burada, muhalefetiyle iktidarıyla hepimizin sorumluluğundadır.
Bakın, bu konuda
Sayın Orman Bakanıyla
Maalesef burada yok, yani, ormancılıkla ilgili çok
önemli bir konuyu görüşüyoruz, ama burada Orman Bakanı yok. (AK
PARTİ sıralarından Burada sesleri)
Buradaydı,
çıktı.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) - Genel Kurulda olmayan Sayın Bakandan bize ne Allah aşkına!
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
- Sayın Bakanla onun daveti üzerine bu konuyla ilgili toplantılar
yaptık ve görüşlerimizi de ifade ettik, bu konunun çözümüyle ilgili
yardımcı olacağımızı da ifade ettik.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) - Çadır devleti anlayışıyla devlet
yönetiyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
- Bakın, değerli milletvekilleri, ancak maalesef konunun özünü,
kendisini burada, getirip tartışmaktan kaçınarak, Tapu
Kanununda son dakikada bir önergeyle 2/B maddesinin sorununu, yani Anayasa Mahkemesinin
iptal gerekçesini aşmaya çalışıyoruz. Yani, Anayasa
Mahkemesi orada duruyor. Bu inatlaşmaya niye gerek var? Niye ihtiyaç
duyuyorsunuz?
Değerli arkadaşlar,
sizler de biliyorsunuz yani, halkımıza bilgi vermek noktasında
söylüyorum, yoksa sizin bildiğinizi biliyorum- Anayasa Mahkemesi, bunu,
işte 1987den bu yana
Biliyorsunuz, 1981den bu yana orman
niteliğini kaybetmiş arazilerin değerlendirilmesi için ormanla
ilgili kanunlarda değişiklik yapıldı. İlk
değişikliği 3402 sayılı Kanunun 45inci maddesini
değiştirerek yaptılar. Anında Anayasa Mahkemesi 1989/13
sayılı ve 14/03/1989 tarihli kararıyla bunu iptal etti. O günün
iktidarı bu defa 1991 tarihli 2924 sayılı Kanunda bir
değişiklik yaptı, bu 2/B maddesiyle dışına
çıkartılan araziyi satabilmek için. Anayasa Mahkemesi 93
yılında yine iptal etti. Sonra, 4706 sayılı Kanunda bir
değişiklik yapılarak bu yol tekrar açılmaya
çalışıldı. Bu defa Anayasa Mahkemesi 23/01/2002 tarihinde
2002/21 karar sayılı kararıyla yine iptal etti.
İktidarınız döneminde de çıkarttığınız
kanunla ilgili yine iptal gördünüz. Bu inatlaşma niye?
Şimdi, şunu
bilmemiz lazım: Anayasanın 170inci maddesi yerinde durduğu
sürece, siz, orman olarak tanımlanan yerlerden ilim ve fen
bakımından orman vasfını kaybetmiş arazileri satamazsınız.
Değerli arkadaşlar,
çok net. Anayasa Mahkemesinin bu konuda dört beş tane kararı var.
Satamazsınız, kişiler adına tescil edemezsiniz. 170inci
madde buna çok amir hüküm. Diyor ki: Bu arazileri orman içi köylerinin kalkındırılması
için tahsis edersiniz. Onlara da satamazsınız. Orman içi köylüsüne de
satamazsınız. Anayasa Mahkemesinin bu noktadaki her teşebbüse
karşı oluşturduğu gerekçeli kararlar bunlar. Şimdi bu,
göz göre göre ortadayken ve her defasında Anayasa Mahkemesinin
duvarından geri dönerken bu inatlaşma niye?
Şimdi burada
getirdiğiniz ek maddeyle de yeniden bunu denemeye
çalışıyorsunuz. Ben sordum Sayın Bakana, yani niyet
okumuyoruz, bir kötü niyet aramıyoruz, ama getirdiğiniz ek maddede
sordum, teknik olarak sordum. Mühendis arkadaşlarınız var
içinizde. Kadastro, ifraz ve tescil işlemleri
Satmayacağınız parselin ifrazı niye gerekli
arkadaşlar? Ayrıca çok açık yüreklilikle de zaten söylüyorsunuz,
4,5 milyon kilometrekare 2/B maddesine dayalı arazi var, bunu satarak 25
milyar dolar hazineye gelir elde edeceğiz. diyorsunuz. E, satabilmek için
de 170inci maddeyi değiştirmeniz lazım. Çok net söylüyor, diyor
ki 170inci madde: 6831 sayılı Orman Kanununun 2nci maddesinin (B)
fıkrası kapsamında 1981 yılından sonra orman
vasfını kaybetmiş arazileri orman içi köylerin
kalkındırılması için tahsis edeceksiniz. 169uncu maddeyi
ormanları geliştirmek için kullanacaksınız.
Değerli arkadaşlar,
altı yıl oldu iktidarınız. Bence toplumsal bir
adaletsizliğe tedbir geliştirmek anlamında, özellikle büyük şehirlerin
etrafında ormandan kazanılan veya ormandan yağmalanan arazilerin
şahısların uhdesinde bir gelir kaynağı
olmasının önünü kesmek sorumlusuyuz. O tüm toplumun malı, tüm
Türkiye'nin malı. Dolayısıyla 170inci maddede yapılacak
değişiklikle orman dışına çıkartılan
arazilerin en azından orman köylüsüne kazandırılamayacak, ormana
döndürülemeyecek kısımlarının hazineye gelir olarak
kazandırılmasının hukuki tedbiri alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
bu noktada çözüm önerisi de geliştirdik, Sayın Bakanla da bunu
sohbet ettik. Bu yapılmalıdır, bu Meclisin bu topluma karşı
bir borcudur bu. Her geçen gün birilerine isteyerek, bilerek olmasa bile
buradan rant elde ettiriyoruz. Dolayısıyla, bunu çözelim.
Eksiğiniz yok, engeliniz yok. Anayasanın 170inci maddesi, 169uncu
maddesi, 44üncü maddesi, hatta 168inci maddesindeki değişikliklerle
bunu gerçekleştirerek
Bana göre, siyasi iktidarların ayıbı
bu, Türkiyeyi yönetenlerin ayıbı. Bu toplumsal soruna, yağmaya,
toplum kaynaklarının yağma edilmesine engel olmak sorumlusuyuz,
görevlisiyiz; bunu gerçekleştirmemiz lazım ama burada,
getirdiğiniz bu önergeyle maalesef siz -yani ben de bu kanaatteyim- 2/Byi
aşabilmek, 2/Byle ilgili gelişen hukuki ve siyasi endişeleri
aşabilmek için, Tapu Kanununda böyle bir ek maddeyle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Gerekçede ifade ettiğiniz hususlar inandırıcı değil.
Problemleri aşmak, kadastro işlemlerinin ve tescilinin
çabuklaştırılmasını temin etmek. gerekçesi için bu kadar
detaylı, bir tüzük mahiyetindeki maddeye gerek yok. Dolayısıyla,
kendi elinizle, birilerinin niyet sorgulamasına, okumasına zemin
hazırlıyorsunuz ve 2/Byle ilgili yapacağınız
düzenlemeyi tehlikeye düşürüyorsunuz. Bundan sonra getireceğiniz 2/B
uygulaması da aynı şekilde bir toplumsal ve mesleki tepkiyle
karşı karşıya gelecektir; dolayısıyla doğru
yapmıyorsunuz, yanlış oluyor. Buna da ihtiyacınız yok;
zaten Tapu Kanununda yaptığınız düzenlemelerle bu işi
arazi kadastrosuna devrettiniz, ki biz onun da Anayasaya aykırı
olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, bu yanlış olmuştur.
Bu önergenin sahibi kimse,
hiç kimseyi ilzam etmiyorum ama kimse
Bu önergeyi burada savunacak kimsenin
olacağını düşünmüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Dolayısıyla, yol yakınken bu önergenin geri çekilmesini -bu
işin birlikte çözülmesini biz gönüllü olarak ifade ediyoruz- birlikte
çözülmesini, bir an önce, iktidar
olarak, önümüze, bu Genel Kurula getirilmesini size tekrar teklif ediyorum. Bu
önerge yanlıştır, bu madde yanlıştır. Bu maddenin
çekilmesini tekrar dikkatinize sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili İsa Gök.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verilen son
dakika önergesi hakkında CHP adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, bu önergenin
amacı ne? Bu önergenin amacı ne, bunu açık konuşalım.
Zaten Orman Kanunundaki yapılan değişikliklerle orman kadastro
komisyonlarının fiilen çalışmamasını
hazırladınız. Arazi kadastro komisyonlarına, arazi kadastro
ekiplerine yetki vererek orman kadastro komisyonlarının yapması gereken
işleri arazi kadastro ekiplerine yaptırıp orman kadastro
komisyonu yapmış gibi hüküm düzenlediniz, ormanları bitirmeyi
planlıyorsunuz. Bu, kesinlikle 2/Bleri çözmek için getirilen bir önerge
falan değil. 2/Bleri çözme konusunda Anayasanın 170inci maddesi
zaten yüce Meclise yol gösteriyor ve CHP ne diyor? Anayasa 170e uygun olarak
2/Bleri çözelim. Orman köylüsünün sorunlarını giderelim. diyor CHP.
Bunu gidermek Meclisin görevidir. Biz bunda varız. Sayın Genel
Başkan bunu Antalyada açıkladı. Siz ne yapıyorsunuz? Siz
bunu yapmıyorsunuz. Siz, 2009un 15 Ocağından sonra, 15 Ocak
2009 tarihinden sonra yeni orman talanlarına malzeme yaratıyorsunuz,
mevzuatı buna göre düzenliyorsunuz.
Arkadaşlar, bakın,
Anadoluda, Antalyada, Kepezde, Mersinde, Yalovada, Egede insanların
sorunu, 1981 tarihinden önce orman vasfını yitirmiş yerlerin
sorununun giderilmesidir. Sizin düzenlemeniz ne? 1981 tarihinden önce orman
vasfını yitirdiğinden bahisle o mağdur olan insanların
sorununu çözmek değil, 2009 15 Ocaktan sonra yeni orman
talanlarının önünü açmak. Bu böyle çözülmez. Bunun adı
kapkaçtır, başka bir şey değildir arkadaşlar. Siz ne
yapıyorsunuz? Bakın, Anayasa 170 ne diyor? Orman köylüsünün korunması
diyor. Orman köylüsünün korunması konusunda, 1981 öncesi orman
vasfını yitiren arazilerin orman köylüsüne tahsisi konusunda yol
gösteriyor. Siz ne diyorsunuz arkadaşlar? Satmaktan bahsediyorsunuz,
satmak. Neyi satacaksınız? Yeni hâlde ormanları
satacaksınız. Kime satacaksınız? Keyfinizin çektiğine
satacaksınız. Bunun adı nedir biliyor musunuz? Bunun adı
kaynak yaratmaktır. Özelleştirmeyle limanları,
fabrikaları, kullanım haklarını, intifaları
sattınız, yediniz, bitirdiniz, 2009dan sonra para lazım size.
Ne satacaksınız şimdi? Ee, ormanlar var ya, ormanları
satın gitsin! Arkadaşlar, sattınız, sattınız,
sattınız, sıra ormanlara geldi.
Bu önergeyle, elimde
tuttuğum önergeyle bu ormanları satma imkânınız yok.
Anayasa 44, Anayasa 169, Anayasa 170 bunlara engel, bunlara engel. Bunlar
Anayasadan döner, ama bu süreç içerisinde o 2/B mağduru dediğimiz
orman köylüsünün durumu çözülmez. Çünkü diyeceksiniz ki: Bakın
yargıda, çözülemiyor, bekleyeceksiniz. Beklemeye alacaksınız.
Bunu yapmayın arkadaşlar. Dürüstçe getirin bunları çözelim, ama
satma konusunda ortam yaratmayın.
Arkadaşlar, önerge ne
diyor? Diyor ki önerge:
bu Kanunun 11inci maddesinde belirtilen askı
ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle
kadastrosu yapılmış sayılacak. İlanlardan kaçırıyorsunuz.
Ne kadar güzel! Bu maddeye göre yapılacak -yeni önergenize göre- kadastro
çalışmaları ikinci kadastro sayılmaz. diyorsunuz. Yani
siz, ikinci kadastro yapacaksınız. 1981 öncesi olanlar, 81 tarihli
kadastroya göre 2/B gereği ayrılan yerlerdir. Siz bu önergede yeni
kadastro diyorsunuz, yeni kadastro! Bunun adı 1981 öncesinde
mağdur olanların mağduriyetine son vermek değil, 2009 15
Ocaktan sonra yeni alanlar açmaktır. Ne diyorsunuz arkadaşlar?
Kadastro sırasında orman adına yer çıkarsa -o gün
bahsettiğim şey- orman kadastro komisyonu vasfında komisyon
kurmayacağız, 1 tane orman mühendisi koyacağız, arazi
kadastro ekibine hallettireceğiz ve arazi kadastro ekibinin
yaptığı işlemler, düzeltme işlemleri orman
mevzuatı ile tapu ve kadastro mevzuatına göre yapılmış
ve bu Kanuna göre yapılacak askı ilanı ile ilan ve tebliğ
edilmiş sayılır. Yani, yapılan işlemler orman
kadastrosu işlemi gibi farz edilecek diyorsunuz. Hani ormancı? Yok.
Onu da kapıyorsunuz.
Devam ediyorsunuz: Hazine
adına orman sınırları dışına
çıkarılan yerler Maliye Bakanlığının talebi
üzerine
Falan falan gidiyorsunuz, düzeltmeler
Maliye
Bakanlığına göndereceksiniz, satış
Kime
satış? Orman köylüsüne mi? Hayır, ihale. Bastır
parayı, gir, Türkiye'nin en güzel yerlerine. Böyle bir şey olmaz.
Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Ne diyoruz biz? Orman köylüsünün
mağduriyeti böyle giderilmez. Sizin derdiniz kaynak yaratma.
Ne diyor arkadaşlar? Bu
madde kapsamındaki kadastro, ifraz ve tescil işlemleri, İmar
Kanunu ile Toprak Koruma Kanunundaki kısıtlamalara tabi
olmaksızın yapılır. Önünüzde hiçbir şekilde İmar
veya Toprak Koruma Kanununun engellerini de istemiyorsunuz. Yani dikensiz gül
bahçesi
Ben gireyim ormana, parselleyeyim, satayım, vereyim, bitireyim
ormanları! Bu ne kadar güzel bir anlayış ya! Bu ne güzel bir
ormancılık anlayışı! Tebrik ediyorum! Hakikaten sizi
tebrik etmek lazım, bravo!
Devam ediyor,
arkadaşlar: Kadastro çalışmalarına başlanılmadan
önce, hazine adına orman sınırlarının
dışına çıkarılan yerlerin içerisinde özel
kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken alanlar bulunup
bulunmadığı kadastro müdürlüğünce ilgili kurum ve
kuruluşlarına yazı ile sorulur. Soracaksınız.
İlgili idarelerce 15 gün içerisinde kadastro müdürlüğüne bilgi
verilir. Bu süre içinde cevap verilmediği takdirde, söz konusu
alanların bulunmadığı yönünde. -yani orada özel bir alan
bulunmadığı yönünde- cevap verilmiş sayılır. Bu
nasıl bir düzenleme? Yani, ben yazıyı yazdım, on beş
günde cevap gelmedi
Arkadaş, sen buraya itiraz etmemiş, sen buraya
özel alan dememiş; özel orman, genç orman, hiçbir şeye girişmemiş,
doğrudan kabul etmiş sayılıyorsun. Yani idareyi
bağlıyorsunuz, Orman Genel Müdürlüğünü bağlıyorsunuz
ve başında siz varsınız. Kadastroların hepsini
bağlıyorsunuz, dikensiz gül bahçesini yapıyorsunuz. Tek derdiniz
satmak, başka bir şey değil.
Bu önerge
Arkadaşlar,
öncelikle bir yargıdan görüş alınması lazım, ilgili
kuruluşlardan görüş alınması lazım, kamuoyunda
tartışılması lazım. Bu önerge vatandaşın
derdine çare mi, yoksa vatandaşa ikinci bir yük mü, yoksa satış
mı, bunların konuşulması lazım. Yangından mal
kaçırıyorsunuz, kaçırdığınız mal orman. Hem
de kaçırdığınız malı orman köylüsü için
kaçırmıyorsunuz, 2/B mağdurları için
kaçırmıyorsunuz; satacağınız paralı yerler için
kaçırıyorsunuz. Yani, bu, özelleştirme bitti, satacak mal bitti,
gelecek para bitti, ama bizim paraya ihtiyacımız var. Bu parayı
da zaten bu halk için harcamadığınızı cümle âlem
biliyor. Harcansa bu noktaya gelmez bu halk, aç biilaç kalmaz. Yeni satacak yer
arıyorsunuz. Ormanlara, arkadaşlar, dokunmayın, dokunma
yöntemini Anayasa 170 belirtmiştir. Ormanlara ancak tahsis yöntemli,
kanunun öngördüğü ölçüde orman köylüsüne yardım için dokunulabilir,
aksi hâlde satmak için dokunulmaz.
Bu önergeye ret oyu
vereceğiz. Kabul edeceksiniz. Çünkü, yangından mal
kaçırırcasına komisyonu topladınız, bu kanunu
geçireceksiniz, Anayasa Mahkemesi iptal edecek. Neyi çözmüş
olacaksınız? Mertçe getirin, bu sorunu çözmeye beraber
çalışalım.
Saygılar sunuyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Gök.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Nuri Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Uslu,
şahsınız adına da daha önce talep etmişsiniz, ikisini
birleştiriyorum.
Buyurunuz.
AK PARTİ GRUBU ADINA
NURİ USLU (Uşak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hazine adına orman
sınırlarının dışına çıkarılan
yerlerin kadastrosu, tescili ve iktisap yasağı üzerine verilmiş
olan önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri,
küresel ısınmanın ve onun getirdiği iklim
değişikliğinin dünyanın her tarafında
yankılandığı bugünde -ülkemizde de
yankılandığı bugünde- ormanların ne demek
olduğunu, ormanların ne menem biyolojik zenginlik olduğunu,
ormanların ne kadar doğal kaynağa sahip olduğunu sizler de
çok iyi biliyorsunuz, biz de çok iyi biliyoruz ama Türkiye Cumhuriyetinin,
Türk milletinin geçmişten bir geleneği var, gelişi var. Anadolu
yüzyıllarca medeniyetlere beşiklik etmiş. Milletimizin 1920li
yıllarda, 30lu yıllarda, 40lı yıllarda, 50li
yıllarda yaşam şartlarını şöyle bir gözünüzün
önüne getirin, değerlendirin ve ondan sonra bu olaya bu pencereden bakarak
değerlendirmeye çalışın. Ülkemizde geçmişten günümüze,
işte bu söylediğim yıllardan bu tarafa -insanlarımız,
milletimiz yaşamak için, geçim için- ormanlarımızda açmalar
olmuştur, yerleşmeler olmuştur. Ormanlar şu anda ülkemizde maalesef
yerleşim yerlerinden uzaklara doğru gitmiştir. İşte
1960 ihtilalindeki ihtilal yönetimi o zaman bakıyor, orman
teşkilatının içerisinde, orman idaresinde 40 binlere varan orman
suçlarının olduğunu, davalarının olduğunu görüyor
ve diyor ki: 1961 yılına kadar bilim ve fen bakımından
artık bir daha orman olma niteliğini kaybetmiş olan bu yerler
orman sınırları dışına çıkarılır
ve Anayasamızın 170inci maddesine göre de değerlendirilir. ve
bu, Anayasamızın 169 ve 170inci maddesinde de yer alıyor.
Şimdi, bu yıllarda
çok önemli bir konu daha oluyor, bir yasal düzenleme daha oluyor bu, bütün
gruplarımızın gözlerinden kaçan bir olay- o da şu: 1945
yılında, ormanların korunmasına yönelik, ormanların
ehemmiyetine yönelik bir kanun çıkarılıyor. Deniyor ki bu kanunda:
Tapulu tapusuz bütün ormanlar devletindir. Ancak burada şöyle bir
problem çıkıyor işte bu kanundan sonra: Diyelim ki sizin 100
dönüm bir yeriniz var, bu 100 dönümün içerisinde, 6 dönüm de ormanlık alan
var. O tapu tek tapu olduğu için, bütün alan
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Devletin mülkiyetine geçiyor.
NURİ USLU (Devamla) -
devletin mülkiyetine geçiyor ve işte, 2/Bnin esas geldisi de buradan
başlıyor.
Televizyonlarda
dinliyorsunuz, bazı insanlarımız, köylülerimiz Burası
nasıl orman olur? Ben bunu dedemden beri sürüyorum; babam sürdü, dedem
sürdü, ben de sürüyorum. diyor. Ama orman idaresi gidiyor oraya, diyor ki:
Burası orman. Nasıl orman? diyor. İşte, 1950, 1960,
1970, 1980 yıllarındaki çekilen hava fotoğrafları, gizli
haritalar orman teşkilatının elinde var ve böylece, işte,
bu 2/B meselesi ülkemizin, milletimizin çok önemli bir sorunu olarak orta yere
çıkıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubundaki bütün arkadaşlarımız -gerçekten bu bir
sorundur 2/B- bunun çözülmesi gerektiğini düşünüyorlar, biz de
düşünüyoruz. Beş yıldır bu konuda ciddi
çalışmalar yaptık orman teşkilatıyla birlikte ancak ta
1937lerde başlayan orman kadastrosu maalesef henüz daha
tamamlanamadı. Hele 2000li yıllara gelene kadar 12 milyon, 13
milyon, 14 milyon hektar alanda orman kadastrosu yapmamıza rağmen
sadece bunun 3 milyon hektarını tescil ettirebildik. Orman
kadastroları ayrı bir metot, ayrı bir yöntemle
çalışıyor, genel kadastro ayrı bir yöntemle
çalışıyor; ikisini bir araya getirip çakıştırarak
tapuları vermek, kadastroyu yapmak, bitirmek mümkün değil. Biz de
dedik ki, bu bir sorundur. Bu, bakınız, hiçbir partinin de bir sorunu
değildir. Yani geçmişten bu tarafa gelen, 20li, 30lu, 40lı
yıllardan bu tarafa gelen bizim bir sorunumuzdur yani bizim Türk milletinin
bir sorunudur, bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Genel kadastrodaki ekip ve orman
kadastro ekibi yaptıklarını tescilde çok zorluk çekiyor, bu
kadastroyu tek elden yapalım ama bu kadastronun içerisine -Sayın
Şandırın da çok iyi bildiği gibi- o bölgenin ormanlık
alanına göre olmak üzere en az 1 tane orman mühendisini -bakın, en az
1; bu, 3 olur, 5 olur, 10 olur- burada bulundurmak üzere kadastroyu birlikte
yapalım, tescilini bitirelim, tek elden yaparak bu kadastro işini
bitirelim. Aksi hâlde
Köylümüz, insanımız, onlar Bizim diyor o araziye,
biz orman teşkilatı olarak Hayır, orman. diyoruz, arada, orman
teşkilatı ile orman köylüsü arasında özellikle bu şeyi
sağlayamadık. Bunu sağlamamızın yolu da herkes yerini
bilecek. Orman teşkilatı orman sınırını bilecek,
arazinin sahibi de arazinin yerini bilecek, herkes yerini bilmiş olacak
böylelikle.
Şimdi, bundan
dolayı, 2/B çalışmaları
1980 ihtilalindeki yönetim de,
60la 80 arasında, baktı ki, yine yüz binlerce dava
çoğalmış. Bu davayı eritmenin yolu olarak milat, yani
31/12/1961e kadar olan, orman niteliğini kaybetmiş olan yerlerin
orman sınırı dışına çıkarma miladı 1981
yılına çekilmiştir. Şu andaki Kanunumuza göre,
Anayasamıza göre 31/12/1981 tarihine kadar orman niteliğini bilim ve
fen bakımından kaybetmiş olan yerler orman
sınırından çıkarılır, hazine adına tescil
edilir.
Peki, orman kadastro
komisyonları bunları da yapmaya başladı. Ama maalesef
Bakın bir şeyi daha söyleyeyim. Şu anda 2002 yılındaki
bilgileri vereyim size: 473 bin hektar 2/B alanı vardı, orman sınırı
dışına çıkarılmış alan vardı. Bunlardan
ne kadarı tescil edildi biliyor musunuz? Sadece 37 bin hektarı.
Şimdi bazıları diyorlar ki: Ya bu 2/Byi kaldıralım.
2/Byi kaldıramayız. Orman kadastrosu devam ettiği müddetçe 2/B,
yani orman sınırlarına çıkarma işlemi, Anayasamızda
olduğu için devam edecektir. Orman kadastrosu bittiği gün 2/B de
bitecektir. İşte biz bu yasalarla, bu değişiklikle,
bunlarla bunu hızlandırıyoruz.
Bakın bir şeyin
altını çizerek bir daha söylüyorum: 2/B, orman dışına
çıkarılan alanların -lütfen buna dikkat edin- burada envanter
çalışması var, kadastro çalışması var, tescil
çalışması var. Burada satışla ilgili en küçük bir
kelime yok. Bunu daha sonra görüşeceğiz. Sayın Şandır
Orman mühendisidir, görüştük. Sayın Bakanımız dedi ki: Ben
gruplarla görüştüm, gruplarımıza bilgi verdim. Esas, öncelikle
2/B alanları ne kadardır, sınırları nelerdir
sınırlarını tescil edelim, arkasından, 2/B
alanlarının içerisinde, işte o alanların içerisindeki
oranın işgalcileri kimdir, o alanların statüsü nedir, orası
mera mıdır, ekilen yer midir, yerleşilen yer midir, sera
mıdır, zeytinlik midir, fındıklık mıdır,
bunları işte bu envanter çalışmasıyla
yapacağız. Bu önerge tamamen buna yönelik bir önergedir. Asla,
arkadaşlarımızın söylediği gibi, satmaya yönelik
hazırlanmış bir önerge değildir. Bu, çok iyi bildiğim
bir şey.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Hiç alakası yok
Hiç alakası yok
NURİ USLU (Devamla)
Lütfen, oradan müdahale etmeyin. Bu, tamamen 2/B alanlarının
kadastrosuna, tesciline
Ve önemli olan bir de bu kanunda bir şeyi
getiriyoruz, o çok önemli. Sağ olsun, Milliyetçi Hareket Partisindeki grup
sözcüsü arkadaşımız belirtti.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Boşa demagoji yapma!
NURİ USLU (Devamla)
Burada, yirmi yıldan fazla eğer 1 kişinin iktisabında
kalmışsa bir yer, burası aslında iktisap edilebilir ama biz
bu kanunla o iktisap edilme hakkını da ortadan
kaldırıyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Kaldırdık, kime vereceğiz?
NURİ USLU (Devamla)
Kaldırdık, kime vereceğiz? değil mi? Çok güzel
söylüyorsun.
Şimdi, biz bu kanunlarla
orman kadastrosunu bitirdik, orman dışına çıkarılan
alanların sınırlarını belirledik; esas önemli olan, bu
sınırlar içerisindeki o işgalcileri de belirledik, statülerini
belirledik, fotoğraf elimizde. İşte o zaman bütün gruplar,
siyasetçiler oturacak, Biz bunu nasıl değerlendirelim
İşte, Anayasanın 169uncu maddesi Ormanların
sınırı daraltılamaz. diyor. Anayasanın 170inci
maddesi de bu orman sınırı dışına
çıkarılan yerlerin nasıl değerlendirileceğini
belirliyor. İşte üç tane kanun çıkarıldı, bu üç
kanunun üçünü de Anayasa Mahkemesi Anayasanın 170inci maddesine
terstir. diyerek iptal etti. Ha, biz şimdi bu kanunları
çıkardıktan sonra, envanter çalışmalarını
bitirdikten sonra önümüze koyacağız, işte o zaman
tartışacağız.
KADİR URAL (Mersin)
Ya, önce bu işi yapalım, ondan sonra onu yaparız.
NURİ USLU (Devamla) O
zaman tartışacağız. Önündeki mal belli olmadan bir
şeyi nasıl satacağını düşünemezsin.
KADİR URAL (Mersin)
Önündeki mal belli ya, önündeki mal 170inci madde.
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
Hangi sattığın şeyi gruplarla görüşüyorsun?
NURİ USLU (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşım Sayın Şandır Bey,
Anayasanın iptaliyle ilgili söyledi. Burada satışa yönelik
herhangi bir düzenleme olmadığı için bu tamamen teknik bir düzenlemedir.
Zaten 2005 yılında çıkarmış olduğumuz orman
kadastrosu ile arazi kadastrosunun
-genel kadastronun- tek elden yapılması devam ediyor ve biz
çok ciddi yol aldık bu konuda.
Şu anda ormanların yüzde 97sine yakınının
kadastrosunu yaptık ve bir taraftan da tescil işlemleri devam ediyor.
Ancak şöyle zorluklarımız var orman teşkilatı olarak:
Geçmişte kadastrosu bitirilmiş -yani ölçmüşüz, haritaları
yapmışız, ama o zaman kullanılan alet, araç gereç ve
tekniklerle- şimdi baktığınız zaman burada hatalar
görülüyor, ölçüm hataları görülüyor. İşte bu hataları
gidermek, bunları tek elden tekrar düzeltip tescil edebilmek için bu
kanunda ve bu getirmiş olduğumuz önergelerle bunları
sağlamış olacağız.
Altını çizerek
söylüyorum, bu önergeyle ve bu kanunla hiçbir şekilde orman
dışına çıkarılan alanların satılmasına
yönelik ima bile yoktur, tamamen tesciline, tamamen kadastrosuna ve tamamen
tesciliyle ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü
tamamlayınız.
NURİ USLU (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Kısacası
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Nuri Bey, ifrazı ne
yaptınız?
NURİ USLU (Devamla)
itirazı söyleyeyim: Eğer bu kadastro çalışırken, yani
3402nin 4üncü maddesine göre kurulu komisyon kadastro yaparken, orada bir
sorun olursa -yani orman açısından- işte oradaki orman
görevlisi, en az orman yüksek mühendisi ile 1 kişi, en az 1 kişi,
hemen buna itiraz ediyor ve o bölgede kurulmuş olan kadastro itiraz
komisyonları var, bu kadastro itiraz komisyonları, yani orman
komisyonları bunu sonuçlandırıyor ve genel kadastronun ekibi de
buna uymak mecburiyetinde kalıyor. Kısacası, bu önergeyle ve bu
kanunla tamamen 2/Bnin kadastrosuna, tesciline ve 2/B sınırları
içerisindeki kullanıcıların, şâgillerin belirlenmesine ve o
alanların statüsünün belirlenmesine yöneliktir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Uslu.
Ek madde 4 üzerine
şahsı adına Bursa Milletvekili Ali Koyuncu.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ KOYUNCU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
az önce Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşlarımız,
Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsü arkadaşlarımız burada
konuştular. Ama, ben onların ifade ettiklerinden şunu
anladım: Bu getirilen ilgili kanun maddesinin
okunmadığını anladım. Öncelikle Anayasaya
yapılan aykırı bir işlem ve işleyiş yoktur.
Burada da, bu kanun maddesinde satışla ilgili de hiçbir kelime, cümle
de yoktur. Bunu öncelikle belirterek şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin
ormanla ilgili programından size birkaç satır okumak istiyorum:
Orman tahdit ve kadastro işlemleri en kısa sürede tamamlanacak.
Kadastro yanlışlıkları düzeltilecek. Orman vasfını
yitirmiş olan toprakların orada oturmakta olan çiftçinin
kullanımına açılması sağlanacak. Değerli
arkadaşlar, bu, Cumhuriyet Halk Partisinin programı, ormanla ilgili.
Biz bugün 2/B alanı bu ormanla ilgili neresi? Orman alanları... Ne
kadar 2/B alanı var? Bu 2/B alanları üzerinde kimler işgalci, ne
kadarı tapulu ve benzeri sorunları bilmeden nasıl karar
vereceğiz, bunların tespit ve tescilinin yapılmasıyla
ilgili bir madde düzenliyoruz. O zaman, sizin anlayışınıza
göre, burada, saçı bitmedik yetimin hakkı olan bu 2/B alanları,
orman alanlarının işgal edilmesiyle alakalı,
işgalcilerin tespit edilmesini siz istemiyorsunuz. O zaman biz buradan
şöyle bir seslenmemiz lazım: Ey Türk milleti, muhalefetteki arkadaşlarımız
orman alanlarıyla ilgili, 2/B alanlarıyla ilgili işgalcilerin
belirlenmesini istemiyor, bundan sonra işgale devam dememiz lazım.
Biz işgali kaldırmak istiyoruz değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Demagoji yapma!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Bu işgalin kaldırılmasından, orman alanlarının,
2/B alanlarının tespit edilmesinden niye rahatsızlık
duyuyoruz ben bunu anlamış değilim. Ayrıca, burada
satışla alakalı, orman alanlarının, 2/B
alanlarının satışıyla alakalı bir cümle bize
gösterin değerli arkadaşlar. O zaman, bunu
okumamışsınız siz!
Onun akabinde, bu orman
alanlarının yeni düzenlemeyle tespit edilmesinde, kadastro ölçü
ekibinde orman mühendisi, ziraat mühendisi yer almakta, orman
sınırları bunların gösterdiği şekilde tespit
edilmekte. Ayrıca, orman işletme müdürlükleri de en ufak tereddütte
çalışmaları durdurmakta ve itiraz etmektedirler. Yani yeni
prosedür 6831 sayılı Orman Kanunuyla aynı şekilde
işlemekte ve işletilmekte.
Değerli arkadaşlar,
ayrıca, bu, 31/12/1981den önce orman vasfını kaybeden, Orman Genel
Müdürlüğünce orman dışına çıkarılan 2/B
alanlarında teknik eksiklerden dolayı tescili
yapılmamış orman alanlarının ve 2/B
alanlarının tespitinin ve envanterinin çıkartılmasını
sağlayan, memleket için, millet için, ülke için hayırlı bir
kanundur.
Şimdi, buradaki
arkadaşlarımız şunu söylediler: Burada satışla
alakalı hiçbir konu yok.
KADİR URAL (Mersin)
Maliye Bakanlığı niye devrede?
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Öncelikle bu alanların kimler tarafından işgal edildiği,
hangi şekilde, ne şekilde işgal edildiğinin envanterini
çıkartmamız lazım. 475 bin hektar -yaklaşık- 2/B
alanı olduğu söyleniyor. Bunun ne kadarı işgalci, kimler
tarafından işgal edilmiş, hangi amaçlarla kullanılıyor?
Bunların hiçbirisi belli değil. Burada amaç bunları belirlemek.
Bu sizi niye rahatsız ediyor? Gerçekten ben bu noktada hâlâ daha
aklımı ve mantığımı
çalıştırdığımda bu sorunun cevabını
bulmuş değilim.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Anlayamazsın zaten.
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Biz demek ki değerli arkadaşlar bu kanunu enine boyuna incelememişiz,
irdelememişiz. Bu kanun memleket için, millet için hayırlı
kanundur; işgalciler için hayırsız kanundur. Hayra evet
diyoruz değerli arkadaşlar. Hayırlı olsun memlekete. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Koyuncu.
Sayın milletvekilleri,
şimdi soru-cevap işlemi bölümüne geçiyoruz.
Sayın Genç, Sayın
Ağyüz, Sayın Gök sisteme girmişler, sırayla söz
vereceğim.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, biraz önce o kadar yanlış bilgi veriliyor ki.
Efendim, satışa ait hiçbir şey yok. diyorlar. Burada arazi
Bu orman sahası dışına çıkarılan yerler hazine
adına kaydedilir. diyor birinci fıkranın sonunda. Hazine
adına kaydedilen binlerce arazi sattınız, katrilyon seviyesinde
gelir sağladınız. Bunu, bu kadar, insanları kandırmaya
hakkınız var mı?
İkincisi, gazeteler
yazdı, deniliyor: Kemal Beyin Sarıyerde çok büyük arazileri var.
Senetle elde edilmiş orman sahası. Bu kanun yarın
çıktığı zaman, Kemal Bey başta, gidecek bunları
kendi adına tescil edecek ve katrilyonlar kazanacak. Şimdi, bu kanun
çıktıktan sonra Sayın Başkanım, özellikle
rantçılar gidecekler, siyasi iktidar yandaşları gidecekler, en
güzel deniz kıyısındaki orman alanı içinde kalan yerleri
orman sahası dışına çıkaracaklar, adlarına tescil
edecekler. Bunun anlamı budur ama burada getirip de böyle olayı
dışarıya çıkarmanın anlamı yok.
Ben sorularımı
sorayım: Efendim, burada sormak istediğim birinci konu, bu maddeye
göre yapılacak kadastro çalışmaları ikinci kadastro
sayılmaz. Daha önce, yani bu kanun yürürlüğe girdikten sonra
yapılan kadastro sahasına kadastro yapacak mısınız?
İkinci sorum:
İfraz ve tescil işlemleri 3194 sayılı İmar Kanunu ile
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunundaki
kısıtlamalara tabi olmaz. diyorsunuz. Peki neye göre olacak? Yani
imar planına aykırı siz burada bir parselasyon yapacak
mısınız? Burada yapılaşmaya gidecek misiniz?
Ayrıca, 169uncu madde
diyor ki: Orman mülkiyeti devredilemez. Siz burada getireceğiniz şeyle
hazineye devrediyorsunuz. Hazineye devrettikten sonra da özel kişilere
satıyorsunuz. Yani böyle danışıklı dövüş, bu
insanların karşısına çıkıp da Efendim, biz
işgalcilerin tespitini istiyoruz da muhalefet istemiyor. Hayır. Siz
işgalcilerin eğer hakikaten karşısındaysanız
buyurun, iktidarsınız yedi senedir, o işgalcileri oradan
çıkarın. Sizin yapacağınız burada, gitmiş
devletin arazisini işgal etmiş kişilerin arazi kadastrosunu
yapmak suretiyle yandaşlarınıza bedava vereceksiniz. Sizi tebrik
ederiz. Sattınız zaten her şeyi, bir şey kalmadı. Bunu
da sattıktan sonra nereyi satacağınızı size sormak
istiyorum: Camileri de satacak
mısınız!
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Genç.
Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Tapu
Kanununu görüşüyoruz, Orman Kanununda değişiklik yapmak için
öneri getiriyorsunuz ve maalesef size, duruşunuza da saygımız
var- Sayın Çevre ve Orman Bakanı yok. Günlerdir gazetelerde de 2/B
sorununun, TOKİye verilerek, çözümleneceği konusunda yayınlar
var. Bakın, bu yasada zaten orman kadastrosunun
çabuklaştırılması için yetkilendiriyoruz sizleri.
Kadastroyu yetkilendiriyoruz, uyum hâline getiriyoruz. Sayın sözcüler
burada doğruyu söylemiyorlar. Bu satışı
kolaylaştırmak için gelen bir önergedir. Doğrusu bu. Bunu okuyan
herkes bilir.
Bakın, 3194
sayılı Yasadaki tevhid, ifraz işlemlerini ortadan
kaldırıyorsunuz. Bu, olacak iş değildir, görülmüş
iş değildir bu. Sonra, 31/12/1981 tarihini aşmayı özendiren
bir tekliftir bu. Bakın ne diyor: Fiili kullanım durumları
dikkate alınmak
Neye göre dikkate almak? Adamın elinde belge
olacak, kullanım belgesini
Oranın vergisini vermişse, ecrimisil
vermişse, ecrimisil
Bunları aramadan diyorsunuz ki: Fiili kullanım
durumları dikkate alınmak
Yarın, işgal eden insanı
da mı hak sahibi sayacaksınız?
Bu ucu açık bir
önergedir ve bu yasa -bu öneri- çok tehlikeli bir yasadır. Siz
etrafını dolaşıyorsunuz 2/Bnin ama sözcüler de
doğruyu söylemiyor burada. O bakımdan, bu maddenin geri çekilmesi
gerekir, bu önergenin geri çekilmesi gerekir.
Bu önerinin, kanun olarak
-2/B- gruplar arası dayanışma, iş birliği
sağlanarak, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak
yapılması zorunludur. Her alan değil, yapılması
zorunlu olan alanlar yapılmak zorundadır. O nedenle, bu yasa teknik
olarak da uygun değildir.
Bu yasada verilmiş olan
yetkileri tekrar niye teyit etmek durumunda kalıyorsunuz? Bunları
bilmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz.
Sayın Gök
İSA GÖK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP adına konuşan
az önceki Komisyon üyesi arkadaş, satışla alakası yok
falan dedi. Yani, şimdi, konuşmasının
mantığını bulmaya çalışıyorum. Madem öyle
bir niyet yok da orman adına tescilli araziyi oradan alıp hazine
adına niye tescil ediyorsunuz? Hazine adına tescil edilince, buradan
Millî Emlak vasıtasıyla satmayacaksınız da üzerindeki
işgalciyi orman işgalcisi olmaktan çıkartıp hazine
işgalcisi mi yapacaksınız? Gün gibi açık ki buraları
satacaksınız. Amaç satmak. Ama işin tehlikeli yanı, 81
öncesi değil, bundan sonra parselini yapacağınız yeni
yerleri de satacaksınız. Tehlike burada. Olay daha da büyük çünkü bu
Kadastro Kanunu ve Orman Kanununda yaptığınız
değişikliklerle yeni kadastro sistemini değiştirdiniz. Yeni
kadastro sistemini değiştirerek arazi kadastro tespit
komisyonlarının yaptığı tespitler üzerine
satış yetkisi alıyorsunuz. Bu, ormanların yeniden
kadastrosunu yapmak ve hepsini satmak anlamına gelir. Bunu
anlamadığımızı mı düşünüyorsunuz yani? Bunu
herkes anlıyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Gök.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
aracılığınızla, net, konunun aydınlanması
için Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
İfraz nedir? Niçin
yapılır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akcan.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkanım, bir kere,
burada, bir tescil yaparak, bize göre, talanın ve işgalin önüne
geçmeye çalışıyoruz. Şu anda 1981den önceki 2/B alanı
hâline gelmiş olan arazilerin Millî Emlake tescilinden ne anlıyoruz?
Burası şu anda orman arazisi değil, 2/B arazisi. Peki, tescilli
mi? Hayır değil. Peki, bunu Millî Emlake, yani devlete tescil
etmenin ne zararı var, nedir buradan ürkülen tablo? Ben bunu
anlamış değilim.
Şimdi, burada, biz
işgalcileri tespit ediyoruz. Kim işgal etmiş, ne kadar yer
işgal edilmiş, ne kadar alandır bu? Bunun fiilî durumunu tespit
ediyoruz. Eğer biz bunu yapmadığımız takdirde bu işgal
yıllarca devam edecek, çocuklarına gidecek, torunlarına gidecek
ve böylece büyük bir haksızlık, büyük bir yağma olacak. O
bakımdan burada yapılan işlem gayet gecikmiş bir
işlemdir. Biraz evvel değerli konuşmacılar söyledi.
Yıllardır hükûmetler, 1986dan beri -Değerli Konuşmacı
söyledi- bunu yapmak ister ama bugüne geldi, bugüne nasip oldu. Ha şu
söylenebilir: Bunu bir sonraki yasada yapalım. Bu Tapu Kanunudur, Orman
Kanunudur. Orman Bakanımız buradaydı. O,
Cumhurbaşkanımızın karşılayacağı, yurt
dışından gelen bir değerli başbakanı veya
cumhurbaşkanını karşılamak için gittiler. Bu, Tapu
Kanununu ilgilendiren bir konu olduğu için zaten ben iki üç gündür
buradayım, bugün de buradayım.
Şimdi, burada
yaptığımız hadise bizim, bir satış değildir,
kati surette bir satış değildir. Bunu defalarca anlattık,
biraz evvel Nuri Bey anlattı, Nuri Bey gayet güzel anlattı ve
lisanımünasiple anlatmaya çalıştı. Aslında, biz,
dışarıda arkadaşlarımızla anlaşıyoruz
ama maalesef kürsüde ve içeride anlaşamıyoruz. Aslında hedefi
bir. Biraz evvel Değerli Arkadaşımız Milliyetçi Hareket
Partimizin programını gösterdi, Cumhuriyet Halk Partimizin
programında da bu var. Bu çalışmaların
yapılmasını öneriyorsunuz. Biz de bu çalışmaları
yapıyoruz. Burada yapılan iş, hazineye tescil edilmesidir, Millî
Emlake tescil edilmesidir. Daha sonra bir araya geleceğiz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Önergeyle
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Değerli Milletvekilim, sizin
dediğinize ben de katılıyorum. Bir araya geleceğiz, bunu
nasıl çözeceğiz
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Yasalar bu yetkiyi veriyor size.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Bir araya geleceğiz, nasıl
çözeceğiz
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Bu önerge şaibeli bir önerge.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Ama, bakın, bakın, Anayasaya
göre verilmiyor. Şu anda bunu almazsak bunu yapamıyoruz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Hiç ikna edemezsiniz, ikna edemezsiniz.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Bunu yapamıyoruz. Yüzde 80 kadastrosu
yapılmış. Bunun tescili yapılanı biraz evvel Nuri Bey
anlattı. Böyle devam edersek, bu, elli yıl, altmış yıl
daha gidecek. Yazık değil mi bu ülkeye?
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Bu yasa çabuklaştırıyor zaten onu!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Hayır, burada hiç korkulacak bir
şey yok. Hep beraber
Bundan sonraki aşama da
şudur: Geleceğiz bir araya, Orman Bakanımız, bizler bir
araya geleceğiz. Bu konuda değerli uzman arkadaşlar var. Orman
köylüsü bizim canımız, ciğerimizdir.
Daha evvel zilyetlikle ilgili
Sayın Mehmet Beyin oradaki soru işaretlerine biz de
katılıyoruz. Burada gerçekten zilyetlikle ilgili çok önemli bir madde
geçirdik. Aslında burada bir teşekkür almamız gerekiyordu. Bunu
hep beraber atladık. Bu gerçekten inanılmaz bir olay. Ben burada
yirmi yıl kalacağım, burası benim. Hayır, öyle
değil. Senin olamaz, bu devletindir. Bunu önlüyoruz burada. Şimdi bu
maddeyle de devlete ait olan arazileri işgalcilerden kurtarıp Millî
Emlake tescil ediyoruz. Daha sonra bunun ne yapılacağını
-biraz evvel Nuri Bey de söyledi, arkadaşlar da söyledi- inşallah
birlikte çözeceğiz.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
Aklınız son anda mı başınıza geliyor Sayın
Bakan da, önergeyle yapıyorsunuz?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Şimdi bir şey söyleyeyim.
Değerli konuşmacımız şunu söyledi: 1986dan beri,
otuz yıllık, kırk yıllık sorun
1961deki hükûmetin
neler düşündüğünü, 1981den sonraki, evvelki bu fiilî durumu ortaya
koyduk. 1981den sonra
Biz şunu söylemiyoruz değerli
arkadaşlar: Bu 2/B arazilerinde AK PARTİyle ilgili hiçbir günah
yoktur. Bu günahı da biz hep beraber alıyoruz, diyoruz ki:
Hepimizin sorunudur. Yani, bizim AK
PARTİ olarak 2/Bli olan arazilerde hiçbir sorumluluğumuz var
mı? Hayır, yok. Ama biz Burada suç sizdedir. de demiyoruz. Bu
Türkiye'nin sorunudur, bu genel sorundur, hükûmetlerimiz bunu çözmeye
çalışmışlardır. Hep beraber çözelim. diyoruz.
Şimdi, ifraz nedir? Bunu
Sayın Bakanım iyi biliyor, buna cevap vermeme gerek yok. Yani ifraz,
fiilî durum dikkate alınarak tescil edilmesi. Yoksa, oranı,
parsellenmesi değil, bunu söyleyeyim Sayın Bakanım.
Yasa gereği 2/B olarak
orman dışına çıkarılan alanlar hazine adına
tescil edilmek zorundadır, bunu söylemiştim.
Kadastro
çalışmaları İmar Kanununa tabi değil değerli
milletvekilim. Fiilî durum esas alınarak tescil yapılmakta. Maddede
bu belirtilmekte.
TOKİye verilecek.
Bunlar doğru değil. Gazetede çıkan yayınları ben de
okudum. Hatta bizim yasa görüşmeden evvel çıkmıştı.
Bunlar hep beraber önümüze gelecek, birlikte hazırlayacağız
komisyonlarda. İnşallah, bunu geçirelim, bu kanun yürürlüğe
girsin, birlikte bu çalışmayı yapacağız.
Burada Satarak para
kazanacağız, edeceğiz
Yani bunlar doğru şeyler
değil, ama işgalden kurtarmak, buradaki insanların da
çocuklarına, torunlarına sorun bırakmamaları için
sorunları ortadan kaldırmak, belediyelerin hak ettikleri
harçları, vergileri, resimleri almasını sağlamak, orman
köylüsüne verilecekse, nasıl verilecekse bunu tespit etmekle
Efendim,
biz para bulalım. Nasılsa sattık, özelleştirdik
Çok
şükür, özelleştirme, yabancı sermaye konusunda Türkiye son
altı yılda altın çağını yaşadı. Bunu
söylemek lazım. Geçmişte 1 milyarlık bir yabancı sermaye
geçen yıl 18-19 milyarlık bir rakama gelmişse bundan gurur
duymamız lazım. Eğer biz satıp da
borçlarımızı ödeyeceksek ve bu satışa da birlikte
karar vereceksek bunlardan da gurur duymamız lazım. 27 milyar
dolarlık IMFye olan bir borç 6,5-7 milyar dolara düşebilmişse
bunlar özelleştirmelerdendir, bunlar gayrisafi millî hasılanın
artışındandır, bunlar kurumlar vergisini düşürmemize
rağmen vergideki tahsilatın çoğaltılmasıyla ve
makroekonomik dengelerle ilgilidir. Türkiye Cumhuriyetinin Avrupada
6ncı, dünyada 17nci büyük ekonomi olmasından herhâlde hepimiz gurur
duymaktayız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
şimdi
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Ek madde 4ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur. (AK PARTİ sıralarından Ooo! sesleri)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, öbür tarafı saymadınız,
komisyon sıralarında 30 arkadaş var.
BAŞKAN On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
218 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 8inci
maddesine bağlı ek madde 4ün oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi ek maddenin
bağlı olduğu çerçeve 8inci maddeyi, maddede geçen madde
ibaresini maddeler şeklinde düzelterek oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi 9uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9.- 3402
sayılı Kanunun gecici 7 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"GEÇiCi MADDE 7.- Bu
Kanuna göre yapılacak çalışmalardan önce 6831 sayılı
Orman Kanununa göre başlanan orman kadastrosu, bu Kanunun 4 üncü maddesine
göre sonuçlandırılır."
BAŞKAN - 9uncu madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır konuşacaktır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Şandır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biz konuyu ciddiye
alıyoruz ve samimiyetle katkı vermeye çalışıyoruz. Ama
iktidar partisinin değerli milletvekilleri, polemik yapıyorlar,
muhalefet partilerini işgalin ortadan kalkıp kalkmaması
konusunda sorgulamaya çalışıyorlar. Bu, doğru değil,
bu, şık değil. Çok net söylüyorum: Bu, bugünün sorunu
değil; bu, 1986 yılından bu yana, hatta 1945 yılından
bu yana ormanlarımızda yaşayan, orman içinde yaşayan bugün
yaklaşık 8-9 milyon, bir ara nüfusumuzun yarıdan
fazlasının yaşadığı ormanlarda, orman içinde
yaşayan insanlarımızın geçim kaynağı, yaşam
alanı olan ormanların yöneticisi, sahibi, işletmecisi olan
idareyle sayısı yüz binlere ulaşan ihtilafları, hepimizin
sorunudur, Türkiyenin sorunudur ve Türkiyenin ayıbıdır.
Bugün orman içinde ve
kenarında bulunan köylerde yaşayan vatandaşlarımızdan,
insanlarımızdan orman idaresiyle davalı olmayan, mahkeme
kapılarında sürünmeyen hiçbir insan yoktur. Orman idaresi ile orman
içi köylüsü hısım değil, hasım durumundadır.
Şimdi rakamı bilmiyorum ama bazı yıllar yılda elli bin
davanın açıldığını biliyoruz.
Dolayısıyla, bu sorunu çözmek, bana göre, bu Meclisin mecburiyeti, bu
Meclisin görevi. Bu konu ciddi bir konu, bu konuda hiç kimsenin kimseyi
suçlamadan çözüme katkı vermeye davet etmesi, teşvik etmesi gerekir.
Biz Milliyetçi Hareket partisi olarak samimiyetle her davete icabet ederek bu
konuda katkı vermeye çalışıyoruz. Ancak, değerli
milletvekilleri, yani bu konuyu hafife alan arkadaşımızın
kendi takdiri, bir şey söylemiyorum ama bu konuda Milliyetçi Hareket
Partisini ve muhalefeti suçlamaya hakları olmadığı
kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar,
tabii ki 6831 sayılı Orman Kanununun 2nci maddesinin (B)
fıkrasına göre orman rejiminin dışına
taşınan, çıkartılan arazilerin nasıl
değerlendirileceği konusu bu kanunun konusu değil, bunun için
bir ayrı kanun lazım ama esas mesele o. İşgalci dediğiniz
insanların yüzde 98i orman içi ve kenarında yaşayan
köylülerdir, onları suçlayamazsınız. Bu işin
rantını yiyen İstanbulun, Mersinin, Antalyanın
çevresindeki arazi işgalcilerini sorun olarak ortaya koymak Hükûmetin
sorumluluğunda ama doğduğu, büyüdüğü ve doyduğu
topraklarda işgalci duruma düşen köylünün sorununu burada bir suçmuş
gibi ifade etmek veya bunu konuşmayı bir eksiklik gibi söylemek
doğru olmamıştır.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, Sayın İktidar Partisi Sözcüsünün söylediği
tespit meselesi doğru, elhak doğru; önce bu arazilerin tespit
edilmesi, tescil edilmesi, ne kadar arazi var, ne durumdadır, bunun
bilinmesi gerekir ki değerlendirme yapılabilsin, nasıl
değerlendireceğimiz sorusunun cevabı bulunabilsin. Buna itiraz
etmiyoruz ama getirdiğiniz önergeyle ihdas ettiğiniz maddede öyle
hususlar ifade ediyorsunuz ki bu bir niyet sorgulamasına sebep oluyor.
Diyorsunuz ki: Fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve
varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya
kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı
kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle
Buna hakkımız yok, bu, Anayasaya aykırı. Bunu Anayasa
Mahkemesi iptal etti, karar burada. İşte 30/3/1993 tarih, 93/14
sayılı Kararla, Anayasa Mahkemesi Orman rejimi
dışına çıkartılan arazilerin kadastro
tutanaklarına dâhil edilmesi Anayasaya aykırıdır çünkü
orman arazileri üzerinde zilyetlik ibraz edilmez. hükmü dolayısıyla
iptal etti. Şimdi, siz ihdas ettiğiniz bu maddeyle bunu tekrar hüküm
hâline getiriyorsunuz. Biz de soruyoruz: Niye? Göz göre göre niye?
Bir başka şey:
6831 sayılı Kanunla veya 1981 yılından sonra orman
dışına çıkartılan orman kadastro heyetleri
vasıtasıyla tespit edilen arazilerde yapılacak düzenlemeler
ikinci kadastro sayılmaz. diyorsunuz. Böyle bir hükmü yazmaya niye
gereklilik duydunuz arkadaşlar? O zaman, biri çıkar veya birileri
çıkar, size: Siz 1981den sonraki orman vasfını kaybeden
yerleri de bu kapsama dâhil etmek niyetinde misiniz, değil misiniz? diye
sorar. Buna niye gerek duyuyorsunuz?
Bir başka şey, yine
soruldu: Tespit ve tescil gerekliliğini ifrazla niye destekliyorsunuz?
İfrazı hepimiz biliyoruz arkadaşlar. Satacağınız
malın ifrazını veya tevhidini yaparsınız. Niye?
Değerli arkadaşlar,
bir başka şey: Değerli milletvekilleri, iradelerinizle
kanunlaşan hususun hukuki olmak gibi bir mecburiyeti vardır. Türkiye
hukuk devletidir. Anayasa Mahkemesinin kararlarına rağmen burada
kanun çıkartmak, hukuk oluşturmak hukuk devleti olmak ilkesine
aykırı olsa gerek ve bu bize yakışmaz.
Bir başka şey: Bu
madde kapsamındaki kadastro, ifraz ve tescil işlemleri İmar
Kanunu ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunundaki kısıtlamalara tabi değildir. Hâlbuki bu
kısıtlamalar Anayasanın güvencesindedir, değil mi
arkadaşlar? Anayasanın güvencesindeki kısıtlamalardan bu
getirdiğiniz maddeyi niye istisna tutuyorsunuz? Dolayısıyla,
sorular cevapsız kalmaktadır.
Niyet sorgulaması yapmak
istemiyoruz ama ülkenin temel sorunu, toplumun temel sorunu,
halkımızın büyük kısmının temel sorunu orman
rejimi dışına çıkartılan arazilerin üzerinde
işgalci durumunda bir cezaya muhatap olmalarıdır. Birileri ceza
görmeli, bedel ödemelidir ama orman içinde veya kenarında yaşayan
insanlarımızın, bu köylerde yaşayan
insanlarımızın emeğiyle ekmeğini kazandığı
yaşam alanları üzerindeki işgalci vasfından,
suçlamasından kurtarılması gerekir. Temel sorun budur, bu sorunu
aşabilmek için ısrar ediyoruz. Önce Anayasanın 170inci
maddesini değiştirmemiz lazım. Yaptığınız
tespit ve tescili ne için yapıyorsunuz? Bunun değerlendirilmesi için
tekrar Anayasanın 170inci maddesine gitmeyecek misiniz? Biz de size bunu
hatırlatıyoruz: Gelin, önce bunu düzenleyiniz. Tespitini yapıp
tescilini yaptığınız arazilerin değerlendirilmesi
konusunda neyin olacağını, nasıl yapılacağını
halkımız bilsin, insanımız bilsin. Hâlbuki siz, yani
kulağı ters göstermek gibi veya birtakım niyetleri saklamak
gibi, Tapu Kanununda Orman Kanununun çok temel bir sorununu çözmeye
çalışıyorsunuz. Bunun samimiyetine nasıl inanalım
değerli arkadaşlar? Polemik yaparak, nutuk atarak geçmiyor bu iş
ve ben tekrar ediyorum, bu sorunun çözümünü yalnız Orman Genel
Müdürlüğünden, ormancılardan beklemek hakkına sahip
değiliz. Bu sorun çözülmelidir. Bu sorunun çözülmesinde arazi
kadastrosunun da devreye konulmasını bazı mahzurlarıyla
beraber iyi niyetli bir girişim olarak kabul edebiliriz ama ifadeleriniz
var, diyorsunuz ki: Gelir elde edilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Sayın Başkanım, bitireceğim.
Bu da olmalıdır ama
bunu yapacaksanız, bunu yapmak niyetinde samimiyseniz önce
Anayasanın 44üncü maddesini, 168inci maddesini, 169uncu maddesini,
170inci maddesini yeniden düzenlemeniz lazım. Hatta daha da ötesi,
ormancılık anlayışını, orman anlayışını
yeniden sorgulamamız lazım.
Değerli arkadaşlar,
bizim Orman Kanunumuzda, bizim ormancılık eğitimimizde,
ormancılık anlayışımızda insan yoktur, ben orman
yüksek mühendisiyim. Ormancılık eğitimi, ormancılık
hukuku, insana rağmen, insana karşı bir yapıda
düzenlenmiştir. Ormancılığın merkezine insanı
koymak, insanın huzurunu, mutluluğunu, geçimini,
çıkarını koymak, temel çözüm ancak buradan geçer. Bunu
düzenlemeden sizin, ormanları korumak veya geliştirmek anlamında
yapacağınız düzenlemeler, maalesef, her defasında bir
yerinden eksik kalıyor ve sonuçta sorun süreklilik kazanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, biz bir önergeyle, Tapu
Kanununa getirilen bu ilave maddelerin sorunu çözmeyeceğini, ifade
ettiğiniz tespit ve tescil işleminin hızlanmasına
katkı vermeyeceğini, dolayısıyla, şimdi daha sonra
getirmeyi düşündüğünüz 2/B düzenlemesini de zora
sokacağını ifade ediyoruz ve sizi uyarıyoruz. Hiçbir kötü
niyet olmadan Milliyetçi Hareket Partisi olarak, muhalefet partileri olarak,
toplumun, halkımızın bu sorununun çözümüne katkı vermek
arzusuyla bunları söylüyoruz. Bunların dikkate alınıp
alınmaması sizin takdirinizdedir ama sizi milletimizin de
vicdanına tevdi ediyoruz, onlar da değerlendireceklerdir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır.
Şahsı adına
Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk.
Buyurunuz Sayın Ertürk.
AHMET ERTÜRK (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanuni düzenlemeyle,
mülkiyet hukukunun en önemli konusu olan tapu konusundaki
çalışmalarda yasanın son maddelerine doğru
yaklaştık. Tabii, burada verilen ek önergelerle, Komisyonumuzun da
kabulüyle yapılan düzenlemede, aslında bir yeknesaklık, bir derleme
toplama, parçalı olan tapulama çalışmalarındaki uyumu bir
araya getirme niyetiyle bu çalışmalar yapıldı. Ancak,
muhalefet partilerine mensup milletvekillerimiz olayları çok farklı
şekilde değerlendirdiler. Elbette,
katıldığımız pek çok noktalar da var. AK PARTİye
mensup milletvekillerimiz de konuyu açıklayıcı konuşmalar
yaptılar.
Ancak, şöyle bir noktaya
geldiğimizi görüyoruz: Demek ki 2/B ülkemiz için bir sorundur, bu sorunun
çözülmesi için de vatandaşıyla, milletiyle saç saça, baş
başa kavgalı olan devletimizin bu sorunu çözebilecek yegâne yeri
Büyük Millet Meclisi olduğuna göre parti grupları arasında gayet
güzel bir ortam var. İnşallah bu güzel ortam, Sayın
Bakanımızın da açıkladığı,
konuşmasında söylediği hususlarla beraber bir derleme toplama ve
Anayasa Mahkememizin de yol göstericiliğinde iptal ettiği yasal
düzenlemeyle, daha önce 22nci Dönemde çıkarılan yasal düzenlemeyi
iptal gerekçelerindeki yol göstericiliğiyle, inşallah 23üncü Dönem
Parlamentosunda bu sorun çözülmüş olur.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde mülkiyet belirleme çalışmalarına, başka bir
ifadeyle kadastro çalışmalarına cumhuriyetimizin ilanı ile
başlanmıştır. Fakat bugün gelinen bu noktada bu hizmetin
kurumlar arasında koordinasyon sağlanarak tek elden yürütülmesi
zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu noktadan hareketle
Hükûmetimiz tarafından 2005 yılında 3402 sayılı
Kadastro Kanununda bir değişiklik önerilmiş, Parlamentomuzda bu
değişiklik kabul edilmiş ve ondan sonra, 2005 yılından
bu tarafa uyumlu, gayet koordinasyonlu bir çalışma
sürdürülmüştür. Ancak, 2005 yılından önce, 3402 sayılı
Yasada yapılan bu değişiklikten önceki çok başlı
yapı -Tapu ve Kadastro ayrı bir çalışma sergilemiş,
orman kadastrosu ayrı bir çalışma sergilemiş ve
koordinasyon sağlanamamıştır- nedeniyle 2005 yılından
önceki farklı kamu kurumları tarafından gerçekleştirilen
çalışmalar, teknik yetersizlikler, hatalı ölçüm ve hesaplamalar
ve benzeri nedenlerle tapuya tescil edilen söz konusu alanlar işgale maruz
kalmış, korunamamıştır. Şimdi bunun
sıkıntısını yaşıyoruz.
2005 yılından önce
orman kadastrosu gerçekleştirilen alanların yüzde 80i maalesef
tescil edilememiştir. Tapuya tescil edilemeyen çalışmaların
arşivlerde dosyalarda saklanmasının kime faydası olduğu
da malumdur. 2005 yılından sonra müştereken gerçekleştirilen
kadastral işlemlerin tescilinde hiçbir sorun yaşanmamaktadır,
çünkü tapu kadastro ile orman kadastrosu idaresi birlikte çalışarak
işleri sonuçlandırmaktadırlar.
Şimdi,
çalışılan bu yasal düzenlemeyle gerçekleştirilen, 2/B
alanı içinde veya dışında olsun, teknik, hukuki veya
başka nedenlerle tescil edilememiş alanların kurumlar arası
bir çalışma yapılarak tescilini gerçekleştirecek bir hukuki
altyapı oluşturulmasıdır. Bu alanlar içerisinde fiilen
orman olan yerler de belirlenecek, orman olarak tescili de
sağlanacaktır. Bu çalışmalar sonucunda işgalcilerin ve
işgal ettikleri alanların tespiti de mümkün olacaktır.
Böylelikle önemli bir envanter de ortaya çıkarılacaktır.
Ormanlar bütün
insanlığın ortak malıdır. Korunabilmesi için öncelikle
belirlenip tescil edilmesi gerekir. Bugüne kadar bu çalışmalar
sonuçlandırılıp ormanlar tescil edilmiş olsaydı ne bu
işgal olayları yaşanır ne de 2/B diye ülkemize özgü,
tartıştığımız bir sorunla karşı
karşıya kalırdık.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yeni hazırlanan tasarının 9uncu
maddesiyle daha önce 6831 sayılı Kadastro Kanununa göre orman
kadastrosuna başlanmış alanın Kadastro Kanununun 4üncü
maddesine göre yapılması imkânı da sağlanmış
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET ERTÜRK (Devamla)
Böylelikle çalışmalar orman mühendisi ve ziraat mühendisinin de
bulunduğu kadastro ekibince yapılarak sınırlandırma
çalışmalarının Kadastro Kanununda öngörülen süre içerisinde
ve daha kısa zamanda ve ihtilafsız olarak yapılması
görüşmekte olduğumuz bu maddeyle mümkün hâle gelecektir.
Bu duygularımla bu
maddedeki düzenlemenin öncelikle orman teşkilatımıza, tapu
teşkilatımıza ve orman mevzuatıyla bugüne kadar
sorunları çözülemeyen ama çözüm bekleyen insanlarımıza
yararlı fırsatlara vesile olmasını diliyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ertürk.
Şahsı adına
Bursa Milletvekili Ali Koyuncu.
Buyurunuz efendim.
ALİ KOYUNCU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Değerli dostlar, 9uncu
madde Tapu ve Kadastro çalışanlarıyla ilgili. Tapu ve Kadastro
çalışanları, gerçekten kışın soğukta,
yazın da sıcak hava şartlarında, ciddi anlamda arazi
koşullarında çileli ve özverili bir çalışmayla Türkiyede
tapu ve kadastro çalışmalarını gerçekleştiriyorlar.
Yüz altmış
yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren bu kurum,
kuruluşlarda maalesef nitelikli elemanın tutulması noktasında
da ciddi anlamda sıkıntılar var. Nitelikli elemanlar
yetiştikten sonra da özel sektörün bir şekilde onlara daha yüksek bir
ücret vermesiyle birlikte özel sektöre geçtiklerini hep birlikte görüyoruz,
biliyoruz. Kadastronun daha önce yüzde 70i tamamlanmıştı, bizim
AK PARTİ hükûmetleri döneminde yüzde 99,5un tamamlanması
noktasında da bu personelin fedakâr ve cefakâr çalışmaları
sonucunda da bunların bitirilmesi sağlanmıştır. Ayrıca,
yine tapu-kadastro bilgi sisteminin
kurulması, harita bilgi sisteminin kurulması ve benzeri
çalışmalar da bu personelle tamamlanmıştır.
Her yıl
yaklaşık 20 milyon vatandaşımızın tapu-kadastro
hizmetlerinden istifade ettiği bir kurum, kuruluşta tabii ki bu
çalışan arkadaşlarımızın da ücretlerinin bir
şekilde iyileştirilmesi noktasında ilk defa bizler de bu 9uncu
madde ve biraz sonra gelecek olan önergeyle bir nebze ücretlerinin
artırılması noktasında onların istifade
sağlamasını öngörüyoruz. İlk defa, bu arkadaşlarımıza,
yaptıkları fazla mesai ve görevlendirilmeleri neticesinde ücret
alabilmeleri sağlanacak. Daha önce, il dışına
çıkanlarda sadece arazi tazminatı ödeniyordu, şimdi bu
düzenlemeyle, geçici görev yolluğu ödenmesi sağlanmış
olacak. Haksızlığın da bir nebze giderilmesini
sağlamayı amaçlıyoruz.
Ayrıca, yine biraz sonra
gelecek olan önergeyle de birlikte, mesai mefhumu tanımadan,
yaptığı işten dolayı Medeni Kanunun 1007nci maddesi
gereği ağır sorumluluk taşıyan bu personele, mesai
saatleri dışında yaptıkları çalışma için
genel bütçede belirlenen rakamın 3 katına kadar fazla mesai ödenmesi
de sağlanmış olacaktır.
Tabii ki biz bunları bu
çalışan arkadaşlarımıza, fedakâr ve cefakâr
çalışan, arazi şartlarında çalışan
arkadaşlarımıza yeterli bulmuyoruz ama bir nebze
iyileştirilmesini bu Hükûmetimiz döneminde öngörüyoruz.
Bu yasanın Türk
milletine hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılarımı ve muhabbetlerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Koyuncu.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Buyurunuz Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Sayın Bakanım, gerçekten mal canın
yongasıymış. Hem Meclis TVnin hem de bu yasanın ne kadar
izlendiğini gelen telefonlardan takip ediyoruz; gerçekten çok ilginç
sorular da geliyor. Belki biz anladık veya vatandaşlarımız
anlayamadı ama özellikle Çanakkale Ayvacık ilçesinin işte
Küçükkuyu beldesinden, Arıklı köyünden, Adatepebaşı
köyünden, Adatepeden, o bölgenin özellikle Midilliye bakan yöresinde
gerçekten problemlerin çok olduğunu gördük ve o bölgelerdeki
vatandaşlarımız, bu yasanın kendileri için ne getiriyor ne
götürüyor gerçekten tartışıyorlar ve özellikle bu bölgelerden
gelen ortak bir soru var. Bu ortak soruyu şu şekilde ben derledim
toparladım: Vatandaşların en çok üzerinde durduğu bir konu,
diyor ki: Biz iki tarla komşusuyuz, elli yıldır ormanlık
alanı kullanmaktayız. Komşum, ormanlık alanda
ağaçları keserek bu alanı tarım arazisi olarak kullanmaya
devam etti. Ben ise ağaçları korudum, ağaçları kolladım,
hatta baktım, ağaçlar içindeyken tarım arazisi olarak bunu
değerlendirdim ve bu bağlamda yapmış olduğunuz bu yeni
düzenlemeyle bize yansıyan: Bu ağaçları kesen
arkadaşımıza bunlar, tarlalar verilecek, ama bize verilmeyecek.
noktasında bir duyum geldi. Böyle bir durumda ben ağaçları
kolladıysam, ben ağaçları koruduysam
Yani karşı
tarafı, keseni ödüllendirmekse, biz cezalandırılıyorsak, bu
da adalet değildir, bu da adaletli olmamaktadır. Yani bu gibi
konuları, özellikle o bölgeden, Ayvacık yöresinden, Bayramiç
yöresinden ve Ezine yöresinden çok gelen telefonlardan anlıyoruz. En çok
da en can alıcı nokta burasını gördüm.
Vatandaşlarımız,
tabii burada yasa çıkarken, kanun çıkarken hem adaleti hem
hakkaniyeti hem de bu kullanımdan doğan gelişmeyi -çıkacak
yasada vatandaşlarımızın- lehine veya aleyhine olabilecek
durumları değerlendirip bizleri izlemekte. Bu konuda da, bu
yasanın hazırlanmasında ve bu yasayı hazırlarken
adalet ilkesine ve vatandaşlarımızın bu temennilerine kulak
vermemizi özellikle istirham ediyorlar ve size de saygılarını
ilettiler. Bu konunun üzerinde de durulmasını diliyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz.
Buyurun Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkanım, tabii
Sayın Cengizin ifade ettiği sorunları yaşıyoruz,
doğrudur. 31/12/1981den evvel orman vasfını yitirmiş
araziyse bu konuda bir sorun yok. Ama diğer konuda, ormanı koruyanla
korumayanın aynı teraziye konulması gibi bir sorunla
karşılaşıyoruz. Belli ki bugünkü yasada bunu
görüşmüyoruz ama bundan sonraki yasada eğer öyle bir sorunu
düzeltebilirsek birlikte düzeltmeye çalışalım. Doğru,
haklısınız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Şimdi madde 9a
bağlı geçici madde 7yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi maddeye iki yeni
geçici madde ilave edilmesine ilişkin önergeler vardır, ayrı
ayrı okutup, işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 218
sıra sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9. maddesinin çerçevesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş M. Zafer Üskül Veysi Kaynak
Kayseri Mersin Kahramanmaraş
Osman Demir
Mustafa Ünal
Tokat Karabük
Madde 9- 3402
sayılı Kanunun geçici 7. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 8- Bu Kanunun
yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro
çalışmalarında tespit dışı bırakılan
tapuda kayıtlı taşınmazlar ile kamu kurum ve
kuruluşlarına ait yerlerde ve çalışma alanı içinde
orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda,
daha sonra kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman
sınırı dışında kalan tapulu ve tapusuz
taşınmazların 3402 sayılı Kanun hükümleri
gereğince kadastrosu yapılır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizdeki kadastro
çalışmaları 1934 yılında başlamış ve
hâlen devam etmektedir. Kadastro çalışmaları
sırasında, kadastrodan önce tapuda kayıtlı olmasına
rağmen maliklerinin o yerde ikamet etmemeleri, muhtar ve
bilirkişilerce de mülkiyet durumunun bilinmemesi nedeniyle tespit
dışı bırakılmış taşınmazlar
bulunmaktadır. 3402 sayılı Kanun 1987 yılında
yürürlüğe girdiğinde Kanunun 22 nci maddesi ile bu nitelikli
taşınmazların kadastroya tabi tutulmasına imkân
sağlanmış iken, bu hüküm 2005 yılında yürürlüğe
giren 5304 sayılı Kanunla uygulamadan kaldırılmış,
bunun sonucunda da bir kısım vatandaşlarımızın
mağduriyetine neden olunmuştur.
Diğer taraftan, mülga
766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 2 nci maddesine göre, ormanların
TKGM tarafından tapulama veya kadastroya tabi tutulması mümkün
olmadığından, çalışma alanı sınırı
içinde kalan bu nitelikte yerler tespit harici bırakılmaktaydı.
Daha sonra 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri uyarınca bu
alanlarda yapılan çalışmalar sırasında, kanunun 1 inci
maddesine göre orman sayılmadığından Orman Kadastro
Komisyonlarınca orman sınırı dışına
bırakılan özel mülkiyet konusu taşınmazların, 3402 sayılı
Kanunun 22/1 maddesi uyarınca kadastroya tabi tutulması mümkün
olmadığından hak sahiplerince tescil davaları
açılmaktadır.
Bu nedenlerle, söz konusu
düzenlemenin yapılması zorunluluğu doğmuştur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza
OKTAY VURAL (İzmir) Karar
yeter sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN Karar yeter
sayısına bakacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.25
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
218 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 9uncu
maddesine bir geçici madde ilave edilmesine ilişkin Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, elektronik cihazla oylama yaparsak çok daha
isabetli olacak zannederim, çünkü burada yeterli sayı yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Kabul edilmiştir. dedi Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Şu anda sayarlarsa, sayalım teker teker, yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Var, var.
BAŞKAN Şimdi,
çerçeve 9uncu maddeye bir geçici madde ilave edilmesine ilişkin
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 218
Sıra Sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9 uncu maddesinin çerçevesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Zafer Üskül A. Sibel Gönül
Kayseri Mersin Kocaeli
Osman Demir
Mücahit
Fındıklı
Tokat
Malatya
Madde 9 3402
sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
geçici maddeler eklenmiştir.
Geçici Madde 9- 31/12/2012
tarihine kadar, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra
teşkilatı kadrolarında görev yapan personel ile sözleşmeli
personele (3üncü maddenin son fıkrasındaki ödemeden yararlananlar
hariç), fiilen yaptıkları fazla çalışma
karşılığında ayda 60 saati ve yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanununda belirtilen fazla çalışma saat ücretinin üç
katını geçmemek üzere, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenecek
esaslar çerçevesinde döner sermaye bütçesinden fazla çalışma ücreti
ödenir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün önümüzdeki dört yıl içinde yürüteceği tapu
kayıtlarının elektronik ortama aktarılması ve yurt
sathında kadastro çalışmalarının yoğunluğu
dikkate alınarak bu süre zarfında anılan genel müdürlüğün
merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görev yapan personel
ile, kadro karşılığı sözleşmeli ve
sözleşmeli personeline normal mesai saatleri dışında
yapmış oldukları çalışmalar
karşılığında fazla çalışma ücreti ödenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Şimdi, geçici maddelerin
bağlı olduğu 9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına söz yok.
Şahıslar
adına? Yok.
10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
11inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Gruplar
adına söz yok.
Şahıslar
adına? Yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben
varım Sayın Başkan, söz istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından Geçti, geçti sesleri)
BAŞKAN Geçti.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi,
tasarının tümünü oylamaya geçmeden önce, aleyhte Tunceli Milletvekili
Sayın Genç... Lehte kim konuşacak? Yok. Peki.
Aleyhte, buyurunuz Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, AKPnin taktiğini bozmaya
çalıştım; orada, biraz kapıda bekledim bir önceki maddede.
Yok, aslında geç de kalmadım. Beni burada görünce hemen 2 tane
milletvekili çıkarıyorlar İşte bu kanun çok mükemmeldir.
diyorlar. Vallahi, benim korkum size yeter. Yani, siz her vesileyle benden bu
kadar çekinin yeter benim için de. Ama, size şu tavsiyede bulunuyorum:
Lütfen, şu memleket bizim memleketimiz, doğru dürüst kanun getirin.
Şimdi, bakın,
getirdiniz, 2/Bde, Orman Kanununda bir değişiklik
yaptınız. İşte Tayyip Beyin geçmişte orman suçuyla
ilgili bir cezası bu kanuna göre affedilecek mi affedilmeyecek mi; onu
göreceğiz.
Yine, Orman Kanununda
2/Byle ilgili olarak, sizin, çok önemli mevkilerde bulunan kişiler
Tabii, yani belirli yerlerde bulunan insanlarımız servete doymuyor
kardeşim. Ne bileyim ki! Hayret yani! İnsanların bir noktadan
sonra servete doyması gerekirken, maalesef doymuyor. İşte
basına intikal eden şeyler bu 2/Blerle ilgili olarak:
Sarıyerde 50 dönüm arazisi olanlar
var, Türkiye Cumhuriyetinin en güzel coğrafyasında bu orman
arazisini işgal etmiş kişiler var. Tabii, burada getirip de son
bir önerge veriyorsunuz, ondan sonra da yarın Tayyip Erdoğan
çıkacak diyecek ki: Biz, orman işgalcileri için kanun
çıkardık, buna karşı çıktılar. Birisi de der:
Ya yalancı
? Yalancı kim? Yani, böyle bir şey yok beyler.
Bakın, bir memlekette
yalan söyleyerek, insanları kandırarak politika
yapıldığı zaman o memleketin sonu felaket olur. Bakın,
bu kürsü bana göre milletin kürsüsüdür. Bu kürsüde yalan söylememek lazım.
Sizin, burada çıkıyor, işte
Bir defa, kanunu savunan Bakan
kanundan habersiz. Kanunu savunan Komisyon kanundan habersiz. Efendim, diyorlar
ki Biz bu arazileri satmayacağız. Yahu şimdi, açın
Özelleştirme İdaresinin sizin zamanınızda
sattığı hazine arazilerine bir bakın bakalım. Kaç
tane, kaç metrekare, milyonlarca metrekare hazine arazisini
satmışsınız. Şimdi, bu kanunla getirdiğiniz o 2/B
ile ilgili diyorsunuz ki: Orman sahasından çıkarıyoruz, hazine
adına kaydediyoruz. E, hazine adına kaydedilince ne yapacaksınız?
Satacaksınız. İşte, Millî Emlak
Ondan sonra, en güzel
arazileri getireceksiniz yandaşlarınıza vereceksiniz ve hem de
çok düşük bedelle vereceksiniz. Keşke bunlar gerçek, rayiç bedelleri
üzerinden insanlara, kişilere satılsa da burada devlet de hak
ettiği bir kazancı sağlasa. Maalesef bu da yok. Biraz önce dışarıya
çıkarken bir AKPliye dedim ki: Yahu arkadaş, bak senin sözcün diyor
ki Efendim, biz bu arazileri satmak için bir hüküm getirmedik. ama hazinenin
adına kaydediyorsunuz. Dedi ki: Tamam, yani orman arazisini satmıyoruz
ama hazine arazisini de getiriyoruz hazine adına kaydediyoruz, hazine
arazisini satıyoruz. Bu, tabii, şeytanlığın
daniskası. Yani, tabii, şimdi, Anayasanın o 169uncu maddesine
karşı yapılan en büyük hile.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, burada birbirimizi suçlamaya gerek yok. Bu memlekette,
bakın, yarın öbür gün göreceğiz, bu kanun çıkacak,
yürürlüğe girecek ve burada konuşan o sizin sözcünüze, o
Bakanınıza, bir gün geleceğiz bu kürsüde diyeceğiz ki: Sen
bu kanunu çıkarırken dedin ki: 1 dönüm veya 1 metrekare, orman
sahası dışına çıkan araziyi satmayacağız
dediniz. ve ondan sonra da eğer satarsanız ve biz de diyeceğiz
ki: Yahu peki kardeşim, yani sen, en azından bir utanma duygusu
duymuyor musun? deriz ama, deme hakkımız var. Ha, siz şimdi dua
edin, bu kanun çıktıktan sonra devletin sahillerinde, en güzel
yerlerinde, Sarıyerinde -işte Kemal Beyin o 50 dönümden falan
bahsediyorlar, tabii söylüyorlar, ben de bilmiyorum da, söylüyorlar- eğer
bunları kendi adlarına tescil ederlerse siz bilin ki
ALİ KOYUNCU (Bursa)
Senin var, Uludağ yolunda senin var!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
1977 yılında Uludağda bir yer aldım arkadaşlar. Bir
yer aldım, otuz bir sene sonra
ALİ KOYUNCU (Bursa)
Kaçak inşaat var, kaçak inşaat!
KAMER GENÇ (Devamla)
Hayır, hayır, aldım efendim, paramla aldım yahu, tapulu
mal. Otuz bir sene sonra
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, 1977
yılında Uludağda 3,5 dönümlük, yol üzerinde, tapulu arazi
aldım. O arazide kendin pişir, kendin ye diye ufak bir restoran
vardı ve siz iktidara geldiğiniz için bunun yıkım
kararını aldınız ve 45 milyar da para cezası kestiniz.
ALİ KOYUNCU (Bursa)
Kaçak inşaat!
BAŞKAN Sayın
Koyuncu
KAMER GENÇ (Devamla) Ben de
dava açtım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Siz o
kadar zalimce hareket ediyorsunuz ki
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Efendim, orada orman arazisi
varsa güç sizde yahu, sizde. Yani, bakın, otuz bir sene önce alınan
bir yerde, otuz bir senedir burada restoran faaliyeti yapılıyor ve
ben size muhalefet ettiğim için
Benim şu kadar bir suçumu
bulsanız beni boğarsınız. Gittiniz 45 milyar
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Eklentiler var, doğru söyle!
KAMER GENÇ (Devamla) Sen
otur!
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Eklentiler var!
KAMER GENÇ (Devamla) Git,
bir sene iki aylık mahkûmiyet cezan var, o bir sene iki aylık
mahkûmiyet cezanı çek, gel.
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Doğru söylemeye davet ediyorum seni, eklentiler var!
KAMER GENÇ (Devamla) Senin
konuşma hakkın yok burada.
BAŞKAN Sayın
Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Git, o
bir sene iki aylık
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayınız.
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, Sayın Başkan, beni konuşturmuyorlar. Ama böyle bir
şey olur mu?
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız lütfen.
Siz sözünüzü
tamamlayınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
Arkadaşlar, benim orada otuz bir sene önce alıp
Orada kendin
pişir, kendin ye diye bir restoranım var. AKP iktidara geldi, otuz
bir sene önceden beri işletilen bu müesseseyi yıkma
kararını aldı, 45 milyar lira para cezası kestirdi.
Neymiş? Beni susturacak. Ulan siz kimsiniz beni susturacaksınız
yahu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun)
Orman arazisi
Yakalandın değil mi?
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
mahkemeye başvurdum, mahkeme ne karar verirse onu şey ederim, isterse
elden de gitsin önemli değil. Ama canınıza okuyacağım
bundan sonra bu kürsüde, en ufak bir kanun dışı hareket
yaptığınız zaman şey edeceğim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Niye çok bozuldun? Doğru söylüyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkan, bana çok müdahale ettiler.
BAŞKAN Verdim ek
sürenizi efendim.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, bir dakika daha verseniz ne olacak yani?
BAŞKAN Ek sürenizi
verdim Sayın Genç, bitti.
AHMET YENİ (Samsun)
Niye bozuldun o kadar?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, oylamaya geçelim.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
bir dakika istiyorum efendim, konuşturmadılar ki. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen
AHMET YENİ (Samsun)
Niye rahatsız oldun?
KAMER GENÇ (Devamla) Bir
teşekkür edeyim.
BAŞKAN Sayın
Genç, sözünüzü tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, bakın
AHMET YENİ (Samsun)
Niye rahatsız oldun?
KAMER GENÇ (Devamla) -
çok rahatsız oluyorsunuz. Ben, burada,
çok iktidarları sildim, sizi de sileceğim. (AK PARTİ
sıralarından Ooo! sesleri) Sizinle ilgili benim elimde o kadar
büyük belgeler var ki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İftirayı bırak!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ey
Türk halkı, bunların yaptıkları
hırsızlıklarla, soygunlarla ilgili belgeleri bana gönderin
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Utanmazlık yapma! Bırak!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben bu
AKPyi sileceğim.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen kimsin ki
bizi siliyorsun!
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Pusula
gönderenleri okuyalım Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet, pusulaları okursak Sayın Başkanım...
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Süre bitti Sayın Başkan.
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 200
Kabul : 187
Ret :
13 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Şimdi,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özakı kısa bir konuşma yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı sizlerin destekleriyle
burada tamamlandı. Emeği geçen, katkıda bulunan, bu yüce
çatı altındaki üsluba uygun şekilde davranıp
eleştirilerini yapan herkese teşekkür ediyorum.
Özellikle burada
birtakım soru işaretleri vardı, onları ortadan
kaldırdığımızı düşünüyorum. Bunlara cevap
vermeye çalıştık. Bunlar neydi?
Bir kere, bu komisyonlarda
orman mühendisi vardı, ziraat mühendisi vardı yoktu; bunlar ortadan
kalktı. Zaten 2005te çıkan yasada orman kadastro
komisyonlarında orman mühendisi, ziraat mühendisi vardı biliyorsunuz.
Ama kadastro ekibinde, 2005ten sonra bu komisyonlarda 2 tane teknisyen, 1 tane
orman mühendisi, 1 tane ziraat mühendisi olduğu ortaya çıktı.
Yani yapılan işlem zaten birlikte yapılıyor. Şöyle
söylemek lazım: Dünyada hangi ülke bu işi çift başlı
yapıyor? Hiçbir ülke yok değerli arkadaşlar. Bir tek Türkiyede
yapılıyor, onun için de verim ortada, randıman ortada, sonuç
ortada.
Değerli
konuşmacılarımız burada katkıda bulundular, kendileri
bu meslekten. 86dan beri bu konuda uğraş veriyor tüm hükûmetler,
hepsine teşekkür ederim. Gelinen noktada bir suç var, bir suçlu var, ama
ceza yok ve bir işgal var ve Maliyenin, devletin tescil edilmeyen
arazileri var. Bunları tescil etmeye çalışıyoruz. Burada
satışla ilgili hiçbir hüküm yok ama bundan sonra birlikte
çıkaracağımız yasaya ön bir hazırlık var. Bütün
bunlar zaten bu Parlamentoda yapılıyorsa bunu AK PARTİ yaptı, AK PARTİ kullanacak diye de bir şey yok. Bunu
86da çıkarmak isteyen hükûmetler kendileri için mi yaptılar?
Hayır. Bir sonraki hükûmet de yapabilirdi. Şunu söylemek istiyorum:
Bu bizim iktidarımıza nasip oldu, bunu yapmaya
çalışıyoruz. Bundan sonra birlikte
çalışacağız, 2/Byi beraber çıkarmaya
çalışacağız. 2/B nedir? Satışlar nasıl
olacak? Orman köylüsü ne yapılacak? Onu zaten biraz evvel de söyledim.
Bir kere, şunu söylemek
lazım: Özellikle Orman Genel Müdürlüğümüzün yapmış
olduğu çalışmalar gayet başarılı olsa dahi
tescilde sorunlar vardı. Biz, 2005ten sonra almış
olduğumuz yetki ile 45 bin kilometrekarelik bir tescil yapabildik. Bu,
cumhuriyet tarihinde yapılanın 2 katıydı.
Ayrıca çok önemli bir
maddeyi burada geçirdik. 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi
kapsamında orman dışına çıkartılan alanların
işgalcilerince zilyetlik gerekçesiyle tescile yönelik dava açılarak
hazine zararına sebebiyet verilmesinin önüne geçiyoruz değerli
arkadaşlar. Bu, inanılmaz güzel bir maddedir ve burada büyük bir
haksızlığı önlüyoruz.
Ayrıca tapu harcı
alınmalarında, taşınmazların mirasçılara
intikalindeki sorunları çözüyoruz ve bu maliklerin tespitine gerekli
önceliği tanımaya çalışıyoruz. Buradaki, harçlarla ilgili
maddeyi zaten biliyorsunuz.
Geçici görevle
görevlendirilen personele harcırah ödenmesine ilişkin uygulamada
görülen aksaklıkları gideriyoruz. Bu arada, personelimizin -az da
olsa fazla mesai ödenmek suretiyle- özlük haklarına yönelik
mağduriyet giderilmeye çalışıldı. Burada da Maliye
Bakanlığımıza ve milletvekillerimize teşekkür ederim.
Bütün arkadaşlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün
çalışanları ile ilgili çok güzel ifadeler kullandılar,
döner sermayeden pay almasını söylediler, onlara teşekkür
ediyorum. Bu konudaki bizim çalışmalarımız, taleplerimiz
devam etmektedir. Çok zor şartlar altında
arkadaşlarımız çalışmaktadır. Gerçekten bunun
bilincindeyiz. Bu konuda çalışmalarımız devam edecek.
Türkiye, orman
varlığını artırmakta devam eden nadir ülkelerden biri.
Orman
varlığımız hem alan hem de hacim olarak artmakta. 2008-2012
yılları arasında 2 milyon 300 bin hektarlık alanda
ağaçlandırma ve orman ıslahı yapmaya
çalışıyoruz.
Özellikle sıkça, orman
kadastrosuyla mülkiyet kadastrosunun birlikte yapılması hâlinde orman
kadastrosu komisyonunun devre dışı
bırakıldığı dile getirildi. Bunun böyle
olmadığını anlatmaya çalıştık. 2003
yılından bu yana değiştirilen orman kanunlarında orman
sınırlarının daraltılmasıyla ilgili bir hüküm
bulunmadığını söyledik. Genellikle buradaki ifadeler Orman
daraltılıyor. Hayır, orman alanları
daraltılmıyor, onu anlatmaya çalıştık.
BAŞKAN Sayın
Bakan, lütfen
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) Peki.
Burada, orman talanına
katiyen zemin hazırlamadık, tescil edilerek
BAŞKAN Lütfen,
yasayı tekrar anlatmak yerine
Lütfen, arkadaşlarımız,
sayın milletvekilleri bu konuda
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Gruplara da söz hakkı doğar Sayın Başkan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
tam aksine bunu önlemeye
çalıştık. 31/12/1981 tarihini koymuş. Bu tarihten sonra
orman vasfını değiştirmek zaten mümkün değil.
Ben, emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum. Hep beraber bu kanunu çıkardık.
Hayırlı, uğurlu olsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özak.
Sayın milletvekilleri,
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
3üncü sırada yer alan,
Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun; Dernekler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253
Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile
İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun; Dernekler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli
ve 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay
ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S.Sayısı:
283) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde
teklifin tümü üzerinde şahıslar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştı.
Soru-cevap işlemi yok.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler böylece tamamlanmış oluyor.
Maddelere geçilmesini
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yok.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
(x) 283 S.
Sayılı Basmayazı 14/1/2009 tarihli 44üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
283 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin maddelerine
geçilmesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddelere geçilmesini yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yok.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.28
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
283 sıra
sayılı Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddelere
geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi okutuyorum:
DERNEKLER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 4/11/2004 tarihli ve
5253 sayılı Dernekler Kanununa aşağıdaki 27/A maddesi
eklenmiştir.
MADDE 27/A - Türkiye
Kızılay Derneği uluslararası anlaşmalara göre tayin
edilen nitelik ve duruma göre; Merkezinde genel kurul, yönetim kurulu ve
denetim kurulu, şubelerinde genel kurul ve yönetim kurulu
oluşturulması şartıyla tüzüğünde belirlenen
şekilde teşkilatlanır ve yönetilir. Kızılayın
iş ve işlemleri; kanunların verdiği görev ve yetkilere,
tüzüğüne ve yönetim kurulunca çıkarılan yönetmeliklere göre
yürütülür.
BAŞKAN 1inci madde
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız.
Buyurunuz Sayın
Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SACİD
YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
283 sıra sayılı 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27.
Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu
Raporunun 1inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Kızılayın amacı şu şekilde belirtilmektedir: Her
nerede görülür ise hiçbir ayrım yapmaksızın insanın
acısını önlemeye veya hafifletmeye çalışmak,
insanın hayatını ve sağlığını korumak,
onun kişiliğine saygı gösterilmesini sağlamak ve insanlar
arasındaki karşılıklı anlayışı,
dostluğu, saygıyı, iş birliğini ve sürekli
barışı getirmeye çalışmaktır. Kızılay,
ihtiyaç anında dayanışmanın, ıstırap anında
eşitliğin, savaşın en kızgın anında
insancıllığın, tarafsızlığın ve
barışın simgesidir.
Ayrıca,
Kızılay, Uluslararası Kızılay-Kızılhaç
Topluluğunun temel ilkelerini paylaşır. Bunlar, insaniyetçilik,
ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık,
hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik ilkeleridir.
Kızılay, tüzel kişiliğe sahip özel hukuk hükümlerine, yani
Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanununa tabi, kâr amacı gütmeyen,
yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu
yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur.
Dernek, Türkiye tarafından imzalanan Cenevre Konvansiyonunda belirlenen
ilkelere göre faaliyetini yürütmektedir. Kızılay teşkilatı,
genel merkez ve şubelerden oluşmaktadır.
Kızılayın genel müdürlük teşkilatı
dışında kalan bütün kademelerindeki görevler fahridir.
Sayın milletvekilleri,
adını birçok projede duyduğumuz Türk Kızılayı
peki bu temel ilkelere uygun faaliyette bulunmakta mıdır? Acaba
amacı insanlık uğruna çalışmak olan bir dernek
günümüzde ne gibi faaliyetler içerisindedir? Üzülerek ifade ediyorum ki Türk
Kızılayı şimdilerde çalışanlarını
haksız yere işten çıkarmasıyla gündemdedir. Örgütlenme
çalışması yürütülen Kızılay Çapa Kan Merkezinde sendikaya
üye olan emekçiler sürgün edilerek örgütlenme hakları engellenmeye
çalışılmaktadır. Sendikaya üye olan 8 hemşire, 1
şoför ve 1 hizmetli personel, sendikaya üye olduktan sonra, on
beş-yirmi yıldır çalıştıkları
Kızılay Çapa Kan Merkezinden haksız bir şekilde
Kızılay istasyonları dahi olmayan Şırnak ve Ardahana
atamaları yapılmıştır. Bu işlemler tamamen hukuka
aykırı işlemler olup kurumdaki sendikal örgütlenmenin önüne
geçilmektedir. Peki, ihtiyaç anında dayanışmanın,
eşitliğin yanında olmak Kızılayın temel ilkeleri
değil midir? Bu ilkeler sadece felaket ve savaş anında mı
geçerlidir? Çok yazık ki Türk Kızılayının bu
tavrı antidemokratik ve baskıcı bir yönetime işaret
etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Kızılayın yaptığı faaliyetlerden birkaç tanesini
isterseniz bilgilerinize sunayım. Mesela, milyon dolarlar
karşılığında Ukraynadan yüzen hastaneler satın
alınmış mıdır? 1930 yılından beri 2.005
mezun veren Halide Edip Adıvar tarafından
bağışlanmış hemşirelik okulunu Finanse edecek
durumumuz yok. diye, son sınıfta eğitim gören 33 hemşire
adayının mezun olmasını bile beklemeden kapatıp, okul
arazileri satışa çıkarılmış mıdır?
Mültecilerin yıllarca yaşadığı Kızılaya ait
bina yap-işlet-devret modeliyle milyon dolarlık gelir sağlayacak
rezidans hâline getirilmiş midir? Bu sorulara verdiğiniz cevaplar
evet ise itibarınızı geri kazanmak için bir şeyler
yapmanız gerekecektir herhâlde.
Şunu da
hafızalarınızı tazelemek için belirtiyorum, tekrar etmesin
diye: Bir yardım kuruluşu olan Kızılay 2006
yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve
Başbakan Recep Tayyip Erdoğana takdim edilmek üzere üstün hizmet
nişanı verme kararı almıştı. O dönemde
Kızılay hakkında çıkan yolsuzluk iddialarından ve
ödülün maddi değerinin yüksek olduğundan da rahatsız olan Cumhurbaşkanı
Sezer bu nedenle ödülü reddetmişti. Gerçek değeri 54 bin Türk
Lirası -yani öncekine göre YTL, şimdikine göre 54 bin Türk
Lirası- olan nişanı 21 bin, o günün parasıyla 21 milyara
yaptıran Kızılay yetkilileri, on yılda takdim edilecek on
takımı da aynı tarihte yaptırarak firmaya 210 bin Türk
Lirası yani 210 milyar vermişlerdi. O dönemde vatandaşların
büyük tepkisine yol açması üzerine, Kızılay Başkanı,
önce nişanların parasının Kızılaydan
karşılanmadığını, hayırsever bir
vatandaş tarafından karşılandığı
açıklamalarında bulunmuştur fakat basının eline geçen
bir belgeyle bunun böyle olmadığı, 23 Mayıs 2006 tarihli
Yönetim Kurulu toplantısında Kızılayın nişanları
yaptırma kararı aldığı
anlaşılmıştı.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, toplanan yardım paralarıyla bu kadar pahalı
ödüller vermek, açıkçası kurumun kendi ilkeleriyle
çelişmektedir. Hele de ilkokullarda Kızılay için para
toplandığı ve çoğu zaman çocukların kendi
harçlıklarından artırarak bu parayı verdikleri
düşünülürse durum daha da içler acısı bir hâl almaktadır,
vicdanlarımızı yaralamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Türk Kızılayı maalesef geçmişte ülkemizin
yaşadığı deprem felaketleri ardından yolsuzluk
iddialarının da merkezine oturmuştur. Kızılay gibi bir
yardım derneğinin yolsuzluk ismiyle yan yana gelmesi kamu
vicdanını derinden yaralamış, toplumun Kızılaya
olan güvenini sarsmıştır. Oysaki göz bebeğimiz olan bir
kuruluştur Kızılay.
Bütün bu olanlara rağmen
Derneğin yolsuzluk iddialarının yanında, 2008 Mart ayı
içerisinde, Urfada bir buçuk yaşında bir çocuğumuza
götürüldüğü hastanede verilen kanın Kızılaydan temin
edildiği ve kanda HIV yani AIDS yapan virüsün olduğu ortaya
çıkmıştır. Bu çok büyük bir skandaldır. Bu skandalın
bir benzeri, gene on iki yıl önce Urfada, hamile bir kadına
Kızılay kan merkezinde HIV virüslü kanın verilmesi olayıyla
yaşanmıştı. Anlaşılan o ki on iki yıl
geçmesine rağmen bu vahim olaydan ders
çıkarılmamıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütün bu dediklerime rağmen biz bu yasa
teklifini destekliyoruz. Düzelsin diye bunları ben ifade ettim, bir
hafızalarınıza hatırlatmak için bunları söyledim. Türk
Kızılayına hepimizin destek vermesi lazım. Bu yasayı
da o açıdan destekliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi selamlar, saygılarımı iletirim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Şenol Bal.
Buyurunuz Sayın Bal.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ŞENOL
BAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 283
sıra sayılı Dernekler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
1868de kurulan, ilk adı Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere
Yardım Cemiyeti, daha sonra da Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti olan ve
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün 1935 yılında
Kızılay adını verdiği dernek ülkemizin en köklü ve en
eski sivil toplum kuruluşudur. Bu yıl 140ıncı
yılını tamamlamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Türk Kızılayına daha nice yüz kırk yıllar
ülkemize ve insanlığa hayırlı işler
yapmasını ve başarılarının artarak devam etmesini
diliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmış olan Kızılayın
Dernek Tüzüğünün hukuki statüsü şöyledir: Kızılay, tüzel
kişiliğe sahip ve özel hukuk hükümlerine tabi bir kurumdur.
Uluslararası Kızılay-Kızılhaç temel ilkeleri olan;
insaniyetçilik, ayrım gözetmemek, tarafsızlık,
bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve
evrensellik ilkelerine bağlı olarak faaliyet gösterir. Dernek
Tüzüğünün Amaçlar başlıklı maddesine göre
Kızılayın amaçları felakete uğrayanları koruyan
12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ile Türkiye Cumhuriyeti
devletinin taraf bulunduğu uluslararası anlaşmaların
kendine yüklediği hizmetleri görmek, bunların yerine getirilmesine
yardımcı olmak.
Yine, barışta, yurt
içinde ve yurt dışında meydana gelen her türlü afet ve
felaketlere karşı Tüzük dâhilinde üzerine düşen hizmetleri yerine
getirmek.
Yine, insaniyetçi hukuk
ilkelerine bağlı kalmak, sağlık ve sosyal
dayanışmayı desteklemek, sosyal refahın
geliştirilmesine yardımcı olmak.
Uluslararası
Kızılhaç Komitesi, Kızılay-Kızılhaç Dernekleri
Federasyonu ve bu Federasyona dâhil ulusal kuruluşlarla amaç ve iş
birliği yapmak.
Evet, bu kadar çok yoğun
bir amaç dizini içinde Kızılay görevlerini yerine getirmeye
çalışmaktadır.
Biliyorsunuz, Türk
Kızılayı, yapmış olduğu çalışmalara
baktığımız zaman uluslararası insani bir yardım
kuruluşu ve Türkiyenin adını, yapmış olduğu
insani yardımlarıyla duyuran ve görüldüğü yerde sevgi ve
saygıyla karşılanan bir kuruluşumuz, yani ülkemizin bir
noktada gurur kaynağı. Son, Gazzeye
ulaştırdığı yardım, gıda ve ilaçlarla da
belki o bölgenin tek umut kaynağı olan kuruluşumuzla gerçekten
gurur duymaktayız.
Türk Kızılayı,
Türkiyede deprem, yangın, sel, heyelan gibi benzeri afetlerle 650yi
aşkın şubesi 260 bini aktif 1 milyonu aşkın gönüllü
ordusuyla faaliyetlerini sürdürüyor. Bölge ve yerel afet müdahalesi ve lojistik
merkezleriyle kan merkezleri, toplum merkezleri, ilk yardım merkezleri,
huzurevleri, gençlik kampları, öğrenci yurtları, aşevleri,
işletmeleri, büyük mal varlığı ile ülkemizin en
yaygın, en etkin ve en güçlü organizasyon yapısına sahip.
Bilirsiniz, hepimizin,
çocukluk yıllarından beri ders kitaplarımızda ve
anlatılanlar ile Kızılaya karşı sonsuz sevgi ve
güvenimiz var. Bu konu üzerinde gerçekten durmak gerekir. Son yıllarda
pıtrak gibi çoğalan ve milletimizin, kadirşinas milletimizin
hayır hasenatlarıyla, bağışlarıyla birçok
yolsuzluğa adı karışan birçok yardım derneğinin
niye bu kadar öne çıktığını da iyi
değerlendirmemiz lazım. O yüzden Kızılayın
güçlenmesinin çok önemli olduğunu burada vurgulamak istiyorum.
2000 yılından
itibaren toplam 42 deprem, 106 sel, 49 yangın ve 10 diğer afete
müdahale edilmiş yurt içinde Kızılay tarafından; yurt
dışında da toplam 93 ayni ve 104 nakdî yardım
yapılmış, 26 yerleşik ekip kurulmuş. Şimdi, Türk
halkının dünyadaki merhamet eli olan Türk Kızılayı
Balkanlardan Kafkaslara, Güney Asyadan Orta Doğuya, Afrikadan Orta
Asyaya, dünyanın dört bir yanında toplam elli sekiz ülkedeki ihtiyaç
sahiplerini yalnız bırakmamıştır.
Şimdi,
Kızılayın web sayfasına girdiğimizde, 1995-2008
yıllarında dünyanın diğer ülkelerine yapılan ayni ve
nakdî yardım miktarları verildiği hâlde, Türkiyedeki afetler
için miktarın belirtilmemiş olduğunu görmekten üzüntü
duyduğumu da burada ifade etmek istiyorum çünkü Kızılayın
çok daha fazla şeffaf olmasını hatta yıllık
bilançolarının İnternet sayfasında
yayınlanmasının daha çok güven oluşturacağına da
inanmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
yüz kırk yıllık tarihi ile ülkemizin en köklü yardım
kuruluşu olan, uluslararası statüsüyle ülkemizi dünyada
başarıyla temsil eden ve yurt içinde birçok alanda faaliyet gösteren
Türk Kızılayı tüm bu çalışmaları yürütürken
bazı güçlüklerle karşı karşıya bulunmaktadır.
Gücünü ve etkinliğini kadirşinas Türk milletinin gönül bağışlarından
alan Türk Kızılayı, devletten hiçbir ad altında bir gelir
elde etmemektedir. Buna karşın, Türk Kızılayı
yardım çalışmalarında kullanılmak üzere
aldığı gıda ürünleriyle afet araçları için KDV ve ÖTV
ödemektedir. Böylelikle bir anlamda vatandaşların
bağışları vergilendirilmiş olmaktadır.
Yapılan her 100 YTL bağış için 18 YTL vergi ödenmekte, bu
durum da bağışların sayısını ve
etkinliğini etkilemektedir. Özetle, ihtiyaç sahiplerine daha az
çadır, daha az gıda ulaştırılması söz konusu
olmaktadır. Tüm dünyada Kızılay, Kızılhaç bu tür
vergilerden muaf tutulmaktadır. Ülkemizde de Türk
Kızılayının bu tür vergi muafiyetlerine sahip olması
zaruriyeti bulunmaktadır. Olası afetlerde aç ve açıkta kalan yüz
binlerce kişiyi doyurması ve barındırmalarını
sağlaması beklenen bir kurumun bu tür muafiyetleri olması son
derece doğal karşılanmalıdır.
Unutulmamalıdır ki Türk Kızılayı bu ülkenin ortak
değeridir, ortak değeri olarak da kalmalıdır. Bu yüzden
Kızılay için vergi muafiyetine ilişkin yasal bir düzenleme
yapılması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri,
biraz önce de sayın hatiplerin ifade ettiği gibi, zaman zaman
basına yansıyan Kızılayla ilgili haberlere şahit
olduk. Biraz önce, Sayın CHP Milletvekili hatip
arkadaşımızın ifade ettiği gibi, 138inci yıl
dönümünde Başbakana verilen bir nişandan söz ettiler. Ben de yeri
gelmişken şunu ifade etmek istiyorum: Bu Türk milletini böyle kömür
torbalarına, erzak torbalarına muhtaç bırakan Başbakandan
bu nişanın alınmasının çok anlamlı
olacağını ifade ediyor; bu kanun teklifini desteklediğimizi,
Kızılayımızın olması gereken yerde olduğunu
ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bal.
1inci madde üzerine
şahsı adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.
Buyurunuz Sayın Yeni.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 283 sıra
sayılı, 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde
Kızılay İle İlgili Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Kızılay Derneği nerede bir
acil durum varsa orada. Depremlerde, yangınlarda, sel felaketlerinde, her
türlü afette Kızılayı görüyoruz. Türk Kızılayı
dünyanın neresinde bir felaket varsa orada. Darfurda, Filistinde,
Irakta, Bosnada, savaş olan her yerde hiçbir ülke, millet, insan, din,
ırk ayrımı yapmadan Türk Kızılayımız her an
oraya koşmaktadır.
Son yıllarda
Kızılay Derneği gerçek hüviyetine kavuşmuş, daha da
güçlü hâle gelmiştir, halkımızın Kızılaya güveni
artmıştır. Kızılayımız da bu güvene
layık olmak için gece gündüz demeden çalışmaktadır.
Kızılay geçmişte yolsuzluklarla anılan bir dernekti. Ancak,
şimdi şükrederiz ki gözde bir dernek hâline gelmiş,
halkımızın gerçekten güvenine kavuşmuştur.
Kızılayın
sıradan bir dernek muamelesine tabi olması gerçekten
Kızılayın işlerini zorlaştırmaktadır.
İş ve işlemlerini daha kolay yürütebilmesi gerekmektedir. Bunun
için bu düzenlemeyi yapmaktayız. Kızılay Derneğinin
şubeleri bugüne kadar genel kurul yapamıyorlardı, zorluklar
yaşanmaktaydı. Bu düzenlemeyle, şubelerde genel kurul
yapılabilme imkânına kavuşmaktadır.
Türk
Kızılayımızın tüm dünyadaki mağdurlara uzun
yıllar yardıma koşması konusundaki dileklerimi tekrar
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yeni.
1inci madde üzerinde
şahsı adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurunuz Sayın
Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Başımdan geçen bir
olayı anlatacağım size, Sağlık
Bakanımızın da burada olması bir şans. 2 Ocak günü
İstanbulda Floryada, milletvekili lojmanlarına yakın, bir
milletvekili arkadaşımızın çocuğu
rahatsızlandı. En yakın yer Çekmece Kızılay Dispanseri
oldu. Daha sonra bana haber verdiler, ben de hemen gittim, bir başka
milletvekili arkadaşım da geldi. Serum veriyorlardı. Oradaki
çalışanların hâletiruhiyesini anlatmak bana bir görevdir
arkadaşlar.
Sayın Bakan, tüm bu
dispanserlerdeki ambulansları alıyorlarmış ellerinden. Kim
alıyor bilmiyorum. Ambulanslarımızı elimizden
alıyorlar
Bilmem
Herhâlde Kızılay Genel Merkezi. Orada
çalışan insanlar Ne olacağız? Kızılay
dispanserleri kapatılıyor mu? Ne yapacağız? Ekmeksiz mi
kalacağız? diyorlar. Böyle bir hâletiruhiyede o insanların
önünde saygıyla eğiliyorum, o kadar sevgi dolu hizmet veriyorlar ki
Hakikaten bizim ne kişiliğimizi bildiler ne kimliğimizi, sade
bir vatandaş olarak gittik. Oradaki arkadaşlara teşekkür
ediyorum. O dispanserde görev yapan -kim görev yapıyorsa- oradaki o geceki
doktorundan hemşirelerine kadar hepsine teşekkür ediyorum.
Ben sadece bunu bir görev
bildim. Sizin burada olmanız da
Bu dispanserler kapanıyor mu?
Vatandaşın evi gibi gittiği yerler bunlar. Kızılay
dispanserleri, vatandaşın evi gibi gittiği yerlerde eğer
bir sağlık hizmeti veriyorsa, buralarda başarılı bir
sağlık hizmet veriyorsa biz buralara destek olmak zorundayız.
Ben hepinizin dikkatine
sunuyorum. Yani ambulansları ellerinden alınan oradaki
çalışanlar Biz yarın ne olacağız? diye böyle korkulu
bir şekilde çalışırsa, buna rağmen çok
başarılı hizmet veriyorsa, ben hepinizin takdirine sunuyorum.
Bunu anlatmak benim
görevimdi, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Özensoy ve
Sayın Doğru sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Özensoy.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
geçmişte bir tsunami felaketi yaşanmıştı Endonezyada
okyanusta. Bu kapsamda Türkiyede bir kampanya düzenlendi. Bu kampanya
neticesinde ne kadar yardım toplandı ve bu yardımlar hangi
vakıf veya dernekler vasıtasıyla iletildi? Bu verilen
yardımların
Bu vakıfların veya derneklerin arasında
Deniz Feneri var mıydı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Özensoy.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Karadeniz Bölgesinde Kelkit
Vadisi, deprem kuşağında Kuzey Anadolu fay hattında
bulunmaktadır. Bu bölge her zaman risk altındadır. Amasya,
Taşova, Erbaa, Niksar, Reşadiye hattında Kızılayın
bölge deposu kurmasını düşünüyor musunuz?
İkincisi,
Kızılay kurumu olarak deprem riski taşıyan bölgelerde
uygulamalı, halkın da katıldığı acil eğitim
programları yapıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Doğru.
Buyurunuz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Tsunami faaliyeti
sırasında tabii Türkiyeden hem Kızılay tarafından hem
de farklı kuruluşlardan yardımlar toplanarak bu ülkeye iletildi.
Ayrıca Başbakanlık kaynaklarından da yardımlar iletildi.
Dolayısıyla, takdir edersiniz ki şu anda ne kadar yardım
toplandı, bu hangi vakıf ve derneklerle iletildi, bunun bilgisi bende
yok.
Ama işin şu
tarafını da söylemek gerekir, doğrudan Kızılayla veya
Başbakanlık kaynaklarıyla iletilenler dışında
derneklerin müstakil olarak kendilerinin
topladıkları, kendilerinin götürdükleri yardımlar
hususunda zaten hükûmetin veya devletin bu hususta söyleyeceği bir
şey olamaz. Onlar sivil toplum örgütlerinin kendi yaptıkları
yardımlardır.
Aslında
Kızılayın topladığı paralar veya
yaptığı yardım da bu çerçevede düşünülmelidir. Ama
Kızılay sürekli olarak hükûmetlerle, Hükûmetimizle de devlet
kuruluşlarıyla da yakın iş birliği içinde
çalışan bir kuruluştur. İşin böyle bir tarafı da
var. Çoğu zaman Başbakanlık acil yönetimiyle birlikte, yerine
göre Sağlık Bakanlığı, yerine göre TİKA, yerine
göre Kızılay -doğrudan bir Hükûmet kuruluşu olmamasına
rağmen- belli ortaklıklarla çalışmaktayız.
Bu Kelkit Vadisinde
Kızılay bir bölge deposu yapacak mı? Tabii, bu da
Kızılayın kendi takdirindeki bir iştir. Bunu kendi yetkililerine
sizin bu verdiğiniz bilgilerle birlikte ben ileteceğim. Ancak
şunu ifade edeyim: Sağlık Bakanlığı olarak
Türkiyede on bir bölgede, tabii ki deprem başta olmak üzere, afete
karşı bir hazırlık yapmış durumdayız. Bir
taraftan, daha önce de çeşitli vesilelerle yüce Mecliste ifade
ettiğim gibi, acil sağlık ekipleri, afete
hazırlıklı acil sağlık ekipleri yetiştirmiş
durumdayız -bunların sayısı 2.500 civarındadır;
şu anda Avrupanın bu hususta yetişmiş en büyük ekibine
sahibiz ve gerçekten çok iyi yetişmiş bir gönüllü ekiptir- bir
taraftan da doğrudan sahra hastaneleri kurabileceğimiz,
ısıtmalı ve soğutmalı, içinde ameliyathaneleri olan
böyle on bir merkez oluşturuyoruz.
Kürsüden de ifade edilen iki
husus olmuştu, müsaadenizle, ona da kısaca temas edeyim: Bu
Kızılay dispanseriyle ilgili meseleyi ben yine Kızılay
yetkilileriyle görüşeceğim.
Bir de, değerli
milletvekilleri, Hükûmetin, Sayın Başbakanımızın da
talepleri ve talimatlarıyla Vatandaşımız soğukta
kalmasın. diye yaptığı kömür yardımları
aslında sosyal devletin bir gereğidir. Hiçbir zaman şunu
söyleyemeyiz: Türkiyede fukaralık veya vatandaşlar kömür
alamadığı için vatandaşların soğukta kalması
problemi bu Hükûmetin problemi değildir. Türkiye geçmiş dönemlerde
çok ciddi krizler geçirdi. Bunu konuşmak gerekirse, herhâlde en önemli
darbeyi de vatandaşımız fukaralık konusunda 2001 krizinde
yemiştir; bunu hepimiz biliyoruz. Ama şöyle ifade edeyim
ŞENOL BAL (İzmir)
Sayın Bakan, hiç öyle değil!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Şu zaman veya bu zaman.
Sosyal bir devlet
dünyanın her yerinde çeşitli yollarla vatandaşına
yardım etmelidir. Bakınız, zaman zaman
Bu önemli bir konu, bu
her zaman gündeme getiriliyor. Ben Erzurumluyum. Orada soğuktan on
yıllar boyunca titreşen dulları, yetimleri, yaşlıları
ben çok iyi biliyorum, ama bugün onlar soğukta titremiyorlar. Kötü bir
şey yapmıyoruz yani.
Burada şunu da ifade
etmek lazım değerli milletvekilleri
ŞENOL BAL (İzmir)
Sayın Bakan, ihtiyacı olanların sayısı
artmıştır.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Şu çok önemlidir, bakınız.
Bazıları bu yapılan yardımların nakdî yardım
olarak yapılmasını öneriyorlar. Ben tamamen bunun aksine bir
fikre sahibim. Nakdî yardımlar, bu ailelerin bir kısmında -tabii
ki hepsinde değil- özellikle aile reisleri, ailedeki işsiz erkekler
veya benzeri kişiler tarafından farklı bir şekilde de
kullanılabilmektedir. Dolayısıyla, aile üyelerinin hepsini
düşünmek lazım. Kömür vereceksiniz, yiyecek vereceksiniz,
çocuğuna ayakkabı alacaksınız, bunların hiçbir mahzuru
yok. Gücünüz yeterse ona konut yapacaksınız, bakın şimdi bu
programlarımız da var. Bunlar sosyal devletin gereğidir,
dünyanın her yerinde bunlar yapılıyor. Dolayısıyla,
bunları tabii karşılamak gerektiği kanaatindeyim.
Sorularınız için de
çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, Sayın Milletvekilimin gündeme
getirdiği konuyu Sayın Bakan kendince çarpıtarak ifade
etmiştir. Dolayısıyla, bunun açıklığa
kavuşturulması lazım. Kimse yapılan yardımları
eleştirmiyor, Sayın Bakan yanlış yerden göstermesin.
Sayın Milletvekilimize lütfedin -süre de var- o konuda
BAŞKAN Bir dakika size
süre verelim, açıklayınız lütfen, yanlış
anlaşmaya yol açmayın.
Buyurun.
ŞENOL BAL (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tabii ki,
biz sosyal devletin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Sanki bugüne kadar
fakir insanımıza, yoksul insanımıza sadece altı
yıldır AKP İktidarının yardım
yaptığını ifade edip duruyorsunuz. Bizim burada
itirazımız, yoksul sayısının her geçen gün
artmış olması, yani yoksul sayısını
Daha
Beşinci Aile Şûrasında Sayın Başbakan, geçen yıl
1 milyon 300 bin kişiye kömür verirken bu yıl 2 milyon 100 bin
kişiye kömür vereceğini kendi ağzıyla ifade ediyor.
Sayının arttığını düşünüp biraz
düşünmenizi sağlamaya çalışıyoruz
konuşmalarımızda, yoksa sosyal devlet tabii ki yoksulunu
koruyacak. Sanki sadece bu altı yıl boyunca AKP İktidarı
yoksullara bunları veriyor. Hayır efendim, öyle değil. Oya
tahvile yönelik yardımlarınızın ne olduğunu artık
bu yüce millet de biliyor. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu size
duyurmaya çalışıyoruz, bunu milletimize duyurmaya
çalışıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bal.
Şimdi, 1inci madde
üzerinde iki önerge vardır. Bu iki önergeden bir tanesini işleme
alamıyoruz. Neden alamayacağımızı da şöyle
açıklayayım sayın milletvekilleri: Mersin Milletvekili
Sayın Mehmet Şandır ve arkadaşları tarafından,
uluslararası düzeyde görev ifa eden Kızılay Genel Merkezi
Yönetim Kurulu üyelerine görevleri süresince kırmızı pasaport
verilmesine dair bir önerge verilmiş. Ancak, bildiğiniz üzere, hususi
damgalı pasaportların kimlere verilebileceği 5682
sayılı Pasaport Kanununun 14üncü maddesinde düzenlenmiştir.
Verilmiş olan önerge, esas olarak Pasaport Kanununda değişiklik öngördüğünden, İç Tüzükün 87nci
maddesi gereğince işleme konulmamıştır.
Bilgilerinize sunarız.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 283
sıra sayılı yasa teklifinin birinci maddesi Anayasaya
aykırı olduğundan teklif metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Genç, buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu getirilen 1inci maddenin Anayasaya
aykırı olduğu yolunda bir önerge verdim. Bunu savunmak için söz
aldım, hepinize saygılar sunuyorum.
Aslında, tabii, bu
önergeyi verdiğim zaman, AKP, benim burada bir kanunla ilgili olarak
verdiğim önergelerde konuşmamam için komisyonu topladılar oraya
ve işte önergelerimize katıldılar. Tabii, sırf benim önümü
böyle kesmesinler diye, ben de Anayasaya aykırılık önergesini
verdim. Çünkü, Anayasaya aykırılık önergesine
katıldıkları takdirde, o zaman o kanun tümüyle düşüyor.
Yani tabii, siz bize karşı hile düşünürseniz bizde hileye
karşı çare bulma, çare alma durumu bitmez.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii, Kızılay, hakikaten ülkemizin gözbebeği,
zor günde vatandaşın imdadına yetişen, uzun zaman
hayırsever insanların bağışta bulunduğu çok
saygıdeğer bir kurumdur. Bu saygıdeğer kurum, maalesef,
zaman zaman siyasi iktidarların siyasi amaçları uğruna kullanılması
nedeniyle insanlarımızın bu güzel, yardımsever
duygularını bu kuruma yapma konusundaki isteklerine darbe vurdu. Ama
AKP iktidara geldikten sonra, bu, haddini aştı. Hele yani o
Kızılayda kaç tane kongre yaptılar yönetimi yönetimden almak
için. Yani bu hayır kurumlarını dahi bırakmadılar ki,
kendi başına çalışsın, vatandaşın en güzel
duygusu olan yardımsever duyguları nedeniyle bu kuruma
yaptıkları bağışların işte, hiç olmazsa
ihtiyaç sahibi insanlara iletilmesi konusunda.
Şimdi, biraz önce,
tabii, Hükûmet sırasında oturan Bakan diyor ki: Efendim, biz kömür
veriyoruz da karşı çıkıyorsunuz. Yahu kardeşim, kimse
senin fakir fukaraya yaptığın, yani fakir fukaraya yardıma
karşı çıkmıyor. Bunu istismar ediyorsunuz. Bunu
çıkıp da Tayyip Erdoğan diyor ki: Bu millet onurlu
insandır, oyunu kömüre satar mı? E, satmaz. Yani, ama onurlu insan
satmaz da en büyük onursuzluk, o insanların oyunu almak için ekonomik güç
kullanan insanların davranış biçiminden doğmaktadır.
Yoksa, biz de tabii ki fakir insanlara Anayasamızın 2nci maddesinde
belirtilen sosyal amaca uygun genel bir düzenleme yaparak
Bu
insanlarımıza böyle hareket etmemiz lazım.
En büyük şeyi, bir Deniz
Feneri. Yani Almanyada bir Deniz Feneri Derneği kuruldu. Şimdi,
burada, o yurdundan kopmuş, gitmiş; yıllarca Almanyada
çalıştılar, büyük sıkıntılar içinde çalıştılar,
yemediler, içmediler, paralarını biriktirdiler ama maalesef özellikle
Selamet Partisi, Refah Partisi zamanında ve sonra da AKP zamanında
gidildi, bu insanlardan Deniz Fenerine para toplandı. Bu paralar nereye
harcandı? İşte Alman mahkemesi belirtiyor, diyor ki: Kardeşim,
bunlar siyasi amaçla toplandı ve bunun esas failleri de Türkiye'dedir.
Kimdir? Hükûmet partisinin, AKPnin içinde. diyor. Şimdi, yani, bu
kadar, insanların bağış yapma, hayırsever
insanların hayır işleme duygularına karşı bu
Deniz Feneri o kadar büyük bir darbe vurdu ki
Orada gittiler o insanların
o güzel duygularını istismar ettiler ve büyük bir para
topladılar yani aşağı yukarı 45-50 milyon euro
toplandı. Bunun büyük bir kısmı Türkiye'ye geldi. O hâlde Deniz
Fenerinin Türkiye'de bir bağlantısı var. İşte orada
Kimse Yok Mu diye bir dernek daha var.
Şimdi, orada mahkûm
oldu. Buradakiler kendilerine bu dokunduğu için onu, bu derneğin
Türkiye'deki yaptıkları suistimalleri hâlâ soruşturmuyorlar. E,
şimdi ben Ergenekon Savcısına soruyorum: Bakın, en büyük
çete bu Deniz Fenerinde var, hadi onu da alsana! Alamaz çünkü siyasi iktidara
ucu dokunuyor.
AYHAN YILMAZ (Ordu)
Gerekirse alır canım!
KAMER GENÇ (Devamla)
Alsın işte, buyurun aldıralım.
AYHAN YILMAZ (Ordu) Senin
demenle olmaz o!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
diyorum ki: Kardeşim, bu Deniz Fenerinden gelen paranın büyük
Yani
10 milyon euronun üzerinde para geldi. E, geldiği kişi belli.
İşte, RTÜK Başkanının hâlâ hakkında
soruşturma açmadınız. Niye açmadınız? Çünkü buraya
kanunu getirdiniz, RTÜK Başkanı hakkında soruşturma açma
iznini Başbakanın iznine bıraktınız. Ee Başbakan,
bu Deniz Fenerinden gelen paralarla
Çok yakından bilen kişi. Niye
bilen kişi? Tayyip Bey ile işte Zekeriya Karaman dünür,
çocukları bacanak. Şimdi, o gemiler alındı.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Gemicik, gemicik!
KAMER GENÇ (Devamla) O
gemiler hangi parayla alındı? Yahu, arkadaşlar, biz istiyoruz.
Yahu, bu gemiler hangi parayla alındı? Allahınızı
severseniz, çıkın söyleyin de biz de bir daha bu kelimeyi burada söylemeyelim
yahu! Yani, dilimizde tüy bitti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani
bu şeyden gelen, Deniz Fenerinden, yurt dışından gelen bu
13 mü, 14 milyon euroyla Türkiyede gemi alındı mı
alınmadı mı? Mesela, Tayyip Beyin çocuklarının kaç
tane gemisi var? Bunu öğrenmek istiyoruz yahu! Yahu, devleti yöneten
insanların önemli bir şeyi var.
Şimdi, efendim, Abdullah
Gül bu Deniz Feneri olayı çıktıktan sonra çıktı,
beyanat verdi: Aman ha! Ey hayırsever vatandaşlar, bu olaydan
dolayı sakın siz şey edip de bu Deniz Fenerine
bağışta bulunmayı kesmeyin. dedi. Böyle bir şey olur
mu? Evvela, sen, vatandaşın hayırsever duygularını
istismar ederek topladığın paraları getirip kendine özel
servet aracı yaparsan
EYÜP AYAR (Kocaeli) Sen
hayatında 1 kuruş yardım ettin mi? Samimi ol!
KAMER GENÇ (Devamla)
vatandaş o kadar şey mi yani? Vatandaş da o kadar, yani bu
konuları bilmiyor mu?
EYÜP AYAR (Kocaeli) Sen
hayatında 1 kuruş yardım ettin mi?
KAMER GENÇ (Devamla)
İşte, burada, AKPnin iktidara gelmesiyle maalesef bu insanların
hayırsever duyguları istismar edildi ve
EYÜP AYAR (Kocaeli) Bu
yaptığın da bir istismar!
KAMER GENÇ (Devamla)
bu
hayırsever düşüncelere dayanarak yapılan
bağışları maalesef kendi ceplerine aktardılar; bu,
bizi üzen bir şey.
Bu Dernekler Kanununa
getirilen şey de bana göre Anayasanın 33üncü maddesine
aykırıdır.
Saygılar sunuyor, karar
yeter sayısı da istiyorum Sayın Başkan.
SELAMİ UZUN (Sivas)
İstemesen olmaz!
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, önerge reddedildi mi kabul edildi mi?
BAŞKAN Kabul
edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
karar yeter sayısı yok.
BAŞKAN Var.
Madde oylamasına geçtik
efendim.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Ali
Arslan.
Buyurunuz Sayın Arslan.
CHP GRUBU ADINA ALİ
ARSLAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 5253 sayılı Dernekler
Kanununun 27nci Maddesinde Kızılay ile İlgili
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu Raporu üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Kızılay, yüz kırk yılı
aşkın çok köklü tarihî geçmişi olan, hepimizin onur
duyduğu, hepimizin çok sevdiği, gözümüz gibi koruduğumuz,
küçücük yaşlarda harçlıklarımızdan üçer beşer
kuruş yardım ederek bize yardım etme erdemini kavratmış,
öğretmiş göz bebeğimiz bir kurum. Savaş anında,
doğal afetlerde, depremde, selde ilk yanımızda gördüğümüz,
hemen yanı başımızda gördüğümüz çok anlamlı,
değerli bir kurumumuz. Sadece Türkiyede değil dünyanın birçok
ülkesinde insanların yardıma muhtaç olduğu dönemlerde ilk göreve
koşan Uluslararası Kızılhaç Örgütüyle bütünleşmiş,
Sudanda, Endonezyada, daha işte dün Gazzede oradaki mazlum
insanların, yardıma muhtaç insanların yardımına ilk
koşmuş, gerçekten hepimizin çok sevdiği, özünde
benimsediğimiz bir derneğimiz. Tabii, bu derneğin, böylesine
önemli bir derneğin önemli özelliklerinden bir tanesi de siyasetin
dışında olması, partiler üstü olması,
bağımsız olması, bütün toplumu kapsayıcı,
kucaklayıcı olması. Kızılay bunu elinden geldiğince
AKP iktidara gelene kadar başarmaya çalışıyordu. Ama son
yıllarda, maalesef eleştirirken bizim bile içimizin
sızladığı Kızılay Derneği, akla hayale
gelmeyen, bugün burada eleştirmek durumunda olduğumuz bir dernek
hâline geldi.
Değerli
arkadaşlarım, bu değişiklik ihtiyacı nereden
kaynaklandı? 2004 yılında Dernekler Yasasında bir
değişiklik yaptınız, ki bilerek midir bilmeyerek mi ama
2004 yılından beri yandaş yardım
kuruluşlarının gelişimine baktığımızda
bence bilerek yaptınız o değişikliği,
Kızılayın elini ayağını
bağladınız, örgütlenme konusunda, ekonomik gelişme
konusunda elini ayağını bağladınız ve yandaş
yardım kuruluşlarının önünü açtınız. Ancak
görüldü ki artık Kızılay hareket edemez hâle geldi,
örgütlenmesinde büyük sıkıntılar var, ekonomik gelişmesinde
büyük sıkıntılar var. Bugün, örgütlenmesiyle ilgili
sıkıntılarını bu değişiklikle çözmüş
olacağız.
Ancak,
Kızılayın tek sorunu bu değil. Dediğim gibi, dünyada
benzeri başka yardım kuruluşlarının birçok
hakları var, muafiyetleri var. Gelirlerini artırma konusunda o
ülkeler, kendi ülkelerindeki yardım kuruluşlarına büyük haklar
veriyor. Kızılayın da sanıyorum böyle bir
çalışması var. Keşke o çalışma da bu
çalışmayla beraber yan yana götürülseydi, Kızılayın
problemlerini bir an önce çözmüş olacaktık.
Değerli
arkadaşlarım, benden önceki konuşmacı
arkadaşlarım dile getirmeye çalıştı. Bildiğiniz
gibi geçtiğimiz yıllarda hepimizi endişelendiren, üzen bir olay
yaşadık Kızılayda: O zamanki rakamıyla 54 milyar
liralık, işte bugün 54 bin liralık, Başbakana nişan.
Ee, siz bağışlarla insanlara hizmet götürmeye
çalışacaksınız, sonra da 54 bin liralık nişan
vereceksiniz. Olacak iş değil, insanın aklı almıyor.
Bakın, iki gün önce
Kızılayın bir yöneticisi Komisyonda bir açıklama
yaptı, Gazzeye giden ilk yardım kuruluşu ve tek yardım
kuruluşu Türkiyeden biziz. dedi. Kızılayın görevlisi bunu
söyledi, iki saat sonra, sizin kanatlarınız altında gelişen
başka bir yardım kuruluşu cep telefonlarımıza mesaj
gönderdi İki tane hastane kurduk. diye. Arkadaşlar, birisi yalan,
hangisi yalan? Kızılayın yöneticisi mi yalan söylüyor, yoksa
-bize gelen o- sizin kanatlarınızın altında olan
yardım kuruluşu mu yalan söylüyor? Kızılay idaresi diyor
ki: İlk ve tek yardım kuruluşu biziz. Öbürü diyor ki: Biz iki
tane hastaneyi kurduk bile. Bunun burada düzeltilmesi gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Gazzede bir insanlık dramı
yaşanıyor. Gerçekten, hepimizi üzen, suçsuz, masum çocukların
öldüğü -insafsız bir savaş da diyemeyeceğim, savaş en
azından iki taraflı olur- insanlık dışı bir
vahşet yaşanıyor. Değerli arkadaşlarım, nefretle
kınıyoruz tabii.
Ama bakın, oradaki
insanlara ilk yardıma koştuğunu iddia eden Kızılay
başka bir insan hakkı konusunda da kendi
çalışanlarını mağdur ediyor. Nedir? Sendikalaşma
da biliyorsunuz çok önemli bir insan hakkıdır. Her
çalışanın sendikalaşma özgürlüğü var. Bundan kısa
bir süre önce Kızılay DİSKe bağlı bir sendikada
sendikalaştıkları için 15 çalışanını
işten attı. Değerli arkadaşlarım, bu da bir insan hakları ihlali. Eğer
çalışanlarınız kendi sosyal haklarını
geliştirmek için sendikalaşıyor da siz onları işten
atıyorsanız sizin Gazzeye yaptığınız
yardımın hiçbir anlamı yok. Bakın, bu insanlar
Kızılayın kendi hemşirelik okullarında okumuş,
yatılı okumuş, gerçekten, nerede ihtiyaç varsa, depremde,
savaşlarda, Kızılayın görev gösterdiği her yere
koşmuş insanlar. 15 çalışanımız, 2006 yılında sözleşmeli
oluyorlar, sonra da en doğal, anayasal haklarını kullanıp
sendikaya üye oluyorlar. Sırf bu nedenle, sendikalı oldukları
için, önce, daha kan merkezinin olmadığı illere tayin
ediliyorlar ve üç gün içinde göreve başlamaları söyleniyor; itiraz
ediyorlar, bu sefer de iş akitlerine son veriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunun bir an önce düzeltilmesi gerek. Bu,
Kızılaya yakışmıyor. İnsani yardımı
kendine ilke edinmiş Kızılaya bu yakışmıyor.
Bakın, bu
çalışanların çocuklarından birinin bir ifadesi var,
annesinin iş akdine son verildikten sonra diyor ki: Anneciğim,
artık, annesi-babası olmayan çocuklara kim bakacak? Yani bu
insanlar, Kızılaycılığı,
yardımseverliği, yardıma koşmayı o kadar çok
benimsemişler ki, kendi çocukları da aynı anneleri gibi
yardımseverlik konusunda gerçekten iliklerine işlemiş. Siz ne
yapıyorsunuz? Sendikalısın sen kardeşim -ki yöneticilerin
ifadeleri var, o nedenle sizi atıyoruz diye- iş akdine son verdi.
Bunun düzeltilmesi gerekiyor.
Ben, Kızılay gibi
gerçekten hepimizin çok sevdiği, benimsediği, Kızılay gibi
bir kurumumuz olduğu için onur duyduğumuz bir derneği
eleştirirken içim sızlıyor, ama maalesef gerçekler de bunlar. Bu
konudaki yanlışlıkların düzeltilmesini umarak bu
yasayı desteklediğimizi belirtiyorum.
Hepinize iyi akşamlar
diliyor, saygılar, sevgiler sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Arslan.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz 283 sıra sayılı yasanın 2nci
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce görüşmüş olduğumuz Tapu Kanununda hem
milletvekilleri hem de asiller gerçekten ilgi göstermişti. Gördüğümüz
kadarıyla, bu Tapu Kanunu görüşülürken, biz dışarıda
bulunurken telefonlarımız sürekli çalmakta ve Çanakkalenin birçok
ilçesinden ve köyünden telefonlar gelmekteydi bize. Tabii, Kızılay
kanununa geçilmesiyle birlikte vekillerin Meclisi, asillerin de Meclis TVyi
terk ettiklerini öğrendik. Dolayısıyla, Kızılay
kanununu da biz bize görüşüyoruz, böyle bir durumla da karşı
karşıyayız. Gerçekten herkes kendine yarayan kanunları
takip ediyor, vekiller de herhâlde öyle, biz de burada kalanlarla
görüşeceğiz. Ama tabii, yüz kırk yıllık geçmişi
olan ata yadigârı Kızılayımızı ilgilendiren alan
70 milyon Türk milleti olduğu gibi, belki de dünya coğrafyasında
elini uzatmış birçok insana da yardım götüren, yardım
akıtan bir kuruluş olarak, dünya coğrafyasındaki birçok
insanı da ilgilendiren bir kuruluş olarak bugün
Kızılayı konuşmak ve Kızılayla ilgili de duygu ve
düşüncelerimizi Mecliste paylaşma fırsatı bulduk. İnanıyorum
bu paylaşma fırsatımızdan Hükûmetimiz, ilgililer gerekli
duyarlılığı gösterir, bu konuda gerekli mevzuat
değişikliğini de yaparlar.
Tabii tarihî bir misyonu
omuzlarında taşıyan Türk Kızılayının misyonu
ise toplumun güç ve kaynaklarını harekete geçirerek her koşulda,
her yerde ve zamanda hiçbir ayrım yapmaksızın korumasız
insanlara yardım ederek her ne sebeple ortaya çıkarsa
çıksın insan ıstırabını dindirmek ve insanlar
arasındaki karşılıklı anlayışı,
dostluğu, saygıyı, barışı ve iş
birliğini geliştirmek için ve insan onurunu korumak için yola
çıkmış yüz kırk yıllık büyük bir çınar
olarak ecdat yadigârı bir dernektir.
Kızılay ismini de
Ulu Önder Atatürkün vermesiyle birlikte daha büyük bir anlam kazanan
Kızılay, gerçekten Dernekler Kanununun içine
sıkıştırılacak, Dernekler Kanunuyla yönetilebilecek
ve Dernekler Kanununun içinde de uluslararası düzeyde bir faaliyet
gösterebilecek konumda değildir. Bugün farklı derneklere farklı
imtiyazlar tanınırken, Kızılaya böyle bir imtiyaz
tanınmaması ve daha dar alanda görev yapması gerçekten
manidardır. Özellikle Kızılay, bizim, hilalli
bayrağıyla dünya coğrafyasının her yanında
Türk-İslam âlemini gerçekten gururla temsil eden, göğsümüzü kabartan,
savaşlarda, savaş dışında da, dünya
coğrafyasının her noktasında deprem ve felaketlerde insan
ıstırabını dindirmek ve insanlığa sıcak bir
el, sıcak bir kucak, bir yardım eli noktasında her köşeye
uzanmaya çalışan gerçekten Türk milletini onurla, gururla temsil eden
bir derneğimizdir. İşte bu dernek, Genel Müdürlük
noktasında teşkilatlandırılmış -beldelere kadar
şubesi olan, ilçelere kadar şubesi olan- yedi yüz civarında
şubesi ve 1,5 milyon civarındaki gönüllü üyesiyle, gerçekten,
Türkiye'nin ve de dünyanın en önemli sivil toplum
kuruluşlarından biri olarak karşımıza
çıkmaktadır. İşte, böyle bir yapılanmanın, böyle
bir hacimli kuruluşun ve böyle bir teşkilatın bir Dernekler
Yasasıyla idare edilmesi mümkün değildir.
Mutlaka,
mevzuatımızla, Kızılayı ayrı bir yere kurarak,
Kızılay, uluslararası düzeydeki yardım
çalışmalarında mutlaka daha hareketli, daha aktif, daha
hızlı olmalı ve bizim de itibarımızı yükseltecek,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin prestijine prestij katacak bazı
aksiyonları da yerine getirmelidir. Özellikle seçimle gelen ve 11
kişiden oluşan Kızılay Genel Merkez Yönetim Kurulu
üyelerine yeşil pasaport veya kırmızı pasaport gibi
Hem onlara
bir itibar kazandırabilecek hem de dünya coğrafyasında
hızlı hareket edebilecek, kapılarda giriş ve
çıkışlarda gerçekten yardımı en hızlı bir
şekilde ulaştırabilecek bir düzenlemenin mutlaka
gerektiğine inanıyorum.
Özellikle
Kızılayımızın, bugün, gerçekten, hem
alımlarında hem satımlarında ÖTV ve KDV noktasında,
hayır noktasında vergi alınmaması gerekir. Mutlaka bu KDV
ve ÖTV konusunda da düzenleme yapılarak, ÖTVnin ve KDVnin
Kızılay işlemlerinden çıkarılması elzemdir diye
düşünüyoruz.
Kızılayın faaliyetlerine
baktığımızda, Kızılayın, kaynak suyu, maden
suyu, okulları, hastaneleri, kan merkezleri, dükkânları, iş
merkezleri ve birçok il ve ilçede de gayrimenkulleri, tarlaları,
arsaları var. Gerçekten çok büyük bir hinterlanda hizmet eden ve bu
gayrimenkulleri, bu sistemi yönetebilecek bir kanuni düzenlemenin de gerekli
olduğunu, bu kaynakların da en rantabl bir şekilde yönetimi
anlayışının Kızılay teşkilatına
kazandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun, mutlaka
üzerinde durulması ve irdelenmesi gereken bir konu olduğunu da
buradan hatırlatmak istiyorum.
Özellikle, tabii, dünya
coğrafyası içinde, Endonezyadan Afrikaya, Kafkaslardan Balkanlara
kadar çok önemli bir görevi ifa eden Kızılayı geçen gün Bolu
Dağında on bir saat mahsur kalan yolculara yolda yardım elini
uzatırken gördük, işte erzak, benzin ve mazot yardımı
yapıyordu. Bakıyoruz, Filistindeki o çocuklara, o insanlara
yardım elini uzatmak için kapılarda günlerce bekleyen bir
Kızılay var. Endonezyada yine Kızılay var. Her felaketin,
her savaşın kenarında bir Kızılay çadırı,
yanındaki hilalli bayrağıyla Türk milletini ve
Kızılhaç karşısında da İslam âleminin misyonunu
yüklenen bir Kızılayımız var. Bu mutlaka ele
alınmalı ve ayrı bir şekilde değerlendirilmeli diye
düşünüyorum.
Gerçekten arkadaşlarımız
burada Kızılayla ilgili duygu, düşüncelerini dile getirdi,
Kızılayda olabilecek, olmuş olanları dile getirdi ama yüz
kırk yıllık ata yadigârı ve bizim de emanetimiz olan, daha
nice yüzyıllar boyunca insana ve insanlığa hizmet etmeyi misyon
ve amaç edinmiş bu kuruluşumuzun mutlaka günümüz
şartlarında revize edilmesi gerekir ve bizleri de en iyi şekilde
dünya coğrafyasında temsil ederken de
Kızılayımıza hem aksiyonel bir hareket hem de daha işlerlik
kazandırılmasının, bu, bizim Meclis olarak da, hükûmet
olarak da görevimiz olduğunu düşünüyorum. Gerçekten
Kızılayımızda görev yapan insanlar fahri bir görev
yapmaktadır, hem bu insanlarımıza, Yönetim Kurulu üyelerine hem
de şubelerine kadar, beldelerdeki şubelere kadar fahri görev yapan,
hiçbir karşılık beklemeyen bu insanlara ben teşekkür
ediyorum. Türk milleti olarak da burada Kızılaya sahip
çıkmamız ve Kızılayın hem kaynaklarına hem de
işlerine sahip çıkarak Kızılayı yüceltmemiz gerektiğine
ve bu mirasa da en iyi şekilde layık olmamız gerektiğine
inanıyorum. Özellikle farklı kurumların, farklı derneklerin
farklı imtiyazlarla para topladığı veya yardım
noktasında bunlar mercek altına alınarak
Kızılayın ön plana çıkarılması, bazı
kuruluşların da kendi misyonları dışına
çıkarak farklı işlere girdiği noktadan itibaren
bunların faaliyetlerini kısıtlama hatta yasaklama getirilerek
Kızılay gibi devlet eliyle kontrol edilen bu derneklere öncülük ve
hız verilmesi gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum ve bu
vesileyle sözlerime son verirken buradan Türk milletine Kızılayımıza
sahip çıkın diyorum.
Bugün Makedonyada Kurban
Bayramında fakirlere elini uzatan, kavurma dağıtan, orada
kurban kesen Kızılay Yönetim Kurulu üyelerimiz var. Kafkaslarda
Kızılayı görüyoruz, Endonezyada görüyoruz, Filistinde
görüyoruz. Gerçekten çok fahri, manevi değeri yüksek bir görev ifa
ediyorlar. Onların yanında olmamız lazım, onları
desteklememiz lazım.
Ve ben bu duygu,
düşüncelerle buradan bir kişiyi de yâd etmeden geçemeyeceğim.
Değerli sanatçımız, milletvekili olmadan önce de
Kızılay Yönetim Kurulu üyeliği yapmış,
Kızılay Yönetim Kurulu üyesiyken mevzuat gereği istifa etmek
zorunda kalan, daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altına bizlerle birlikte milletvekili olarak giren, daha sonra
amansız bir hastalık sonucunda hastalığa yenilen ve yine
Meclis çatısı altında aramızdan ayrılan değerli
milletvekilimiz ve çok değerli sanatçımız ve
arkadaşımız Osman Yağmurdereliyi de Kızılay
yönetimindeki hizmetlerinden dolayı burada yâd etmeden geçmek istemiyorum.
(Alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Devamla) - Ve bu vesileyle de bu değerli sanatçımız, eski vekil
arkadaşımıza Kızılaya vermiş olduğu
hizmetlerinden dolayı da burada yüce Meclis adına teşekkür ediyorum.
Toprağı bol olsun, mekânı cennet olsun diyorum.
Kızılaya emeği geçen, ahirete intikal etmiş diğer
insanlara da burada rahmet diliyor ve yâd ediyorum, emeği geçenlere
teşekkür ediyorum ve haftanın bu son dakikalarında da yüce
Meclise, değerli vekil arkadaşlara iyi tatiller diliyorum, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz.
Şahıslar adına
söz yok.
Soru-cevap sistemine 3
arkadaşımız girmiş: Sayın Ural, Sayın Taner,
Sayın Serdaroğlu.
Buyurunuz Sayın Ural.
KADİR URAL (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Kızılay, son dönemlerde İsrailin Filistinlilere
yapmış olduğu saldırı sonucunda çok kötü durumlara
düşen insanlara ne gibi yardımlar yapmıştır? Nakdî ve
ayni yardımların miktarı belli midir?
İkinci sorum:
Vatandaşımızın bilgisi olması manasında
soruyorum, Kızılaya yapılan yardımlar vergiden
düşülebiliyor mu? Düşülmüyorsa böyle bir kanun hazırlamayı
düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ural.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın)
Sayın Bakan, Hükûmetiniz döneminde yandaş yardım
kuruluşlarına sağladığınız avantaj ve
destekler ile Türk Kızılayına
sağladığınız avantajları kıyaslayabilir
misiniz?
Bir ikinci sorum da: Gazze
için Kızılayımız, Başbakanlık, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, değişik kuruluşlar yardım toplarken, okullarda
okul aile birlikleri vasıtasıyla toplanan yardımı
mantıklı buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Taner.
Sayın Serdaroğlu
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
Kızılaya bağlı dispanserlerin eskisi kadar etkili
sağlık hizmeti vermediğini hep beraber görmekteyiz; az evvel bir
değerli arkadaşımız da bunu ifade etmeye
çalıştılar. Bununla beraber, devlet hastanelerimizde de doktor
yetersizliğinden dolayı hizmetler aksamaktadır. Özellikle Anadoludaki
devlet hastanelerinde doktor sayıları azalmıştır.
Geçmiş dönemde, 2001, 2002 yıllarında heyet raporu veren
Kastamonu ili Taşköprü ilçesindeki devlet hastanesinde bugün 1 uzman ve
birkaç tane pratisyen doktor vardır. Aynı durum yine Bolu Devlet
Hastanesinde ve aynı durum Kastamonu Tosya ilçemizdeki devlet hastanesinde
de geçerlidir. Bu hastanelerimize ilave doktor vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Buyurunuz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Kızılayın
Gazzeye yaptığı nakdî ve ayni yardımların şu
anda takdir edersiniz ki bende rakamları yok. Bunları, inşallah,
yazılı olarak iletelim. Ancak şunu ifade etmek isterim: Aslında,
daha önceki birçok afette olduğu gibi ama özellikle bu son Gazzeye
yapılan saldırıda da Türk Kızılayı, TİKA,
Sağlık Bakanlığı, Başbakanlık
koordinasyonunda bütün bu işleri birlikte yürütüyoruz. Daha
saldırının ilk gününden itibaren koordinasyon içerisinde
çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Tabii,
Dışişlerimiz de yardımların yerine
ulaştırılması için bu konuya destek veriyor. Üzülerek ifade
etmek isterim ki gerek İsrail tarafının gerekse Mısır
tarafının bu hususta çok büyük bir desteği
olmamıştır. Günlerce, gönderdiğimiz yardımlar
kapılarda bekletilmiştir. Tıbbi yardım olarak
Sağlık Bakanlığı tarafından bir uçak
vasıtasıyla gönderdiğimiz yardımları ancak Dünya
Sağlık Örgütüyle iş birliği hâlinde, Dünya Sağlık
Örgütünün de biraz konunun üzerinde ısrarla durması neticesinde
günler sonra yerine ulaştırabildik. Yaralı alma konusunda da
aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. Şu anda 20
yaralı ve 20 refakatçisini birlikte taşıyabilecek şekilde
bir uçağımız günlerdir hazır. Ama biliyorsunuz sadece 10
yaralı getirebildik. Dolayısıyla, buradaki ana sorun bir
açık hava hapishanesi hâline getirilmiş ve kendisine ambargo
uygulanan, bir taraftan ciddi bir zulme uğrarken bir taraftan da bu
ambargonun uygulandığı Gazzeye ulaşma sorunudur. Yani
yardım ulaştırma konusunda, yardım teşkil etme konusunda
bir problem gerçekten yok.
Okullarda yardım
toplanması konusunu söylediniz. Ben bunu çok makul buluyorum. Sonuç
itibarıyla Türk halkı çocuklarıyla, erişkiniyle bir defa bu
acıyı yüreğinde hissetmektedir. Okullarda da bu yardımın
toplanması bence çok makuldür. Yani, dünyanın her yerindeki afetlere
ve sakıntılara buna benzer yardımlar yaparken Gazzeye niçin bu
yardımı yapmayalım? Ben çok makul buluyorum. Makul buluyor
musunuz? diye sordunuz. Son derece makul bulduğumu ifade etmek isterim.
Şu yandaş dernekler
konusu, değerli arkadaşlar
Yani bizim bir yandaş
derneğimiz falan yok. Dernekler, Türkiyede Dernekler Kanununa göre
iş ve işlemlerini yürütürler. Her türlü denetlemeleri bu anlamda bu
kanuna ve diğer ikincil mevzuata göre yapılır. Bir meseleyi çok
konuşunca yüce Meclis çatısı altında veya başka
yerlerde, bunun, haksız isnatların AK PARTİye
yapışacağı düşünülüyorsa, yani halkımız bunu
anlayacaktır, ben size söyleyeyim. Bizim yandaş bir derneğimiz
falan, böyle bir şeyimiz yok. Yani bunun böyle olduğunu herkes de
biliyor. Burada müsaadenizle, Kızılaya bazı
konuşmacıların, özellikle
Burada çünkü Kızılayı
savunacak hiç kimse de yok, yani Kızılayın temsilcisi yok burada
ama Kızılayla belki de Türkiyede en yakın çalışan
kişilerden birisi benim. Şunu açıkça ifade etmek isterim ki, son
birkaç yıl içerisinde Türk Kızılayı çok büyük
başarılara imza atmıştır, gerek örgütlenme
açısından gerek organizasyon açısından gerek verdiği
hizmetler açısından. Bakınız, Türkiyede 250 bin
civarında yılda kan temin edebilirken Kızılay, 2008de bu
miktar 750 bin üniteye ulaştı. 2009da bunun 1 milyon üniteye
ulaşmasını bekliyoruz ve birlikte mükemmel bir çalışma
uyumumuz var. Şunu da ifade edeyim ki, birtakım işçileri
sırf sendikalı olduğu için veya çalışanları
-sağlık çalışanları- Kızılayın
işten çıkarmış olduğu düşüncesine de ben
-tanıdığım Kızılay açısından
söylüyorum- katılmıyorum. Onların hukukunu da burada
korumamız lazım.
Hepinize çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
KADİR URAL (Mersin) Yardımlar
vergiden düşülebiliyor mu Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Kızılaya yapılan yardımlar,
bildiğim kadarıyla vergiden düşülmüyor.
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) Kastamonu hastaneleriyle ilgili, Sayın Bakan
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Gücümüz yettiği kadar Kastamonudaki hastanelere doktor
vermeye devam edeceğiz Değerli Milletvekili. Doktor
sayısındaki eksikliğin Türkiyenin bir sorunu olduğunu
biliyoruz. Biz şunu yapmaya çalışıyoruz: Tamamen
hakkaniyetli bir biçimde oluşturduğumuz dağılım
grafiklerine göre hekimleri, Türkiyedeki hekim sayısını dengeli
biçimde şehirlerimize, kasabalarımıza
dağıtıyoruz. Bu anlamda sizin uyarınızı da
dikkate almaya gayret edeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akdağ.
2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz yok.
Bir soru var.
Buyurunuz Sayın Taner.
RECEP TANER (Aydın)
Sayın Bakanım, bu Mecliste İsraili kınama yönünde bir
gayret yapıldı ama o gayretten maalesef netice çıkmadı.
Gelin, madem İsraile, yapmış olduğu bu
saldırıdan dolayı Gazzeye yardım konusunda
Kızılaya destek çıkacağız, Meclisten bir karar
çıkaralım, bir 10 milyon TL, şu kanunun içine bir madde
koyalım, beraber destek çıkalım. Hükûmet olarak da bu
desteği hep beraber sağlayalım. Yani, bizim, orada
Kızılayın yaptığı yardımları savunmayan
kimse yok, herkes Kızılayın yaptığı
yardımları savunuyor zaten. Burada dediğimiz şey şu:
Kızılayın vergi muafiyeti olmamasına rağmen bazı
yerlere verilen vergi muafiyetleri, Kızılaya sağlanmayan
bazı imkânların başka derneklere, yandaş dernek
dediğimiz Deniz Feneri gibi Cansuyu gibi derneklere
sağlanmış olması. Sayın Bakan, istiyorsanız hemen
bir önerge hazırlayalım -bir 10 milyon TLlik- önergeyi sunalım
Meclise.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Taner.
Buyurunuz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Değerli milletvekilleri, Kızılayın
kendi vergi muafiyeti var, kamu yararına çalışan bir dernek
olarak. Şimdi, bütün bunlar takdir edersiniz ki kanunları ve
kuralları çerçevesinde yapılıyor. Kamuya yararlı bir dernek
hükmünü, hüviyetini aldıktan sonra, herhangi bir dernek, onun kendi
vergileriyle ilgili bazı kolaylıklar var ama sizin sorunuz:
Kızılaya yapılan yardımlar veya başka derneklere
yapılan yardımlar için bir vergi indirimi var mı? Hiçbir dernek
için böyle bir vergi indirimi olduğunu ben bilmiyorum. Tekrar ifade
ediyorum, lütfen, bu kabil iddialarda veya suçlamalarda bulunurken objektif
konuşmak lazım. Bakınız, ben açıkça söylüyorum: AK
PARTİ hükûmetleri; 58incisi, 59uncusu, 60ıncısı bu
şekilde hiçbir derneğe bir ilave imkân, kazanç vesaire
sağlamamıştır, bundan sonra da sağlamayacaktır.
Bizim yandaş bir derneğimiz falan yoktur, bundan sonra da yandaş
bir derneğimiz falan olmayacaktır. Ama kamuya yararı olan,
kamuya yararı kabul edilen derneklere bugüne kadar ne
yapılmışsa, bütün hükûmetler ne yapmışsa AK PARTİ
hükûmetleri de onları yapmıştır, bundan sonra da
onları yapacaktır.
Bu 10 milyonluk önerge
nasıl verilecek, nasıl olacak, bunu bilmiyorum ama şunu ifade
edeyim, tekrar ifade ediyorum: Gazzeye yapılacak yardımlar
konusunda, tabii sadece bu saldırılar sonrasında değil,
rehabilitasyon için de çok ciddi paralara ihtiyaç olacaktır. Bir defa
Hükûmetimizin bu konuda hiçbir kısıtlaması yok, yani Sayın
Başbakanımızın bize verdiği bir talimat var. Sonuna
kadar hangi imkânlar varsa bunları biz Hükûmet olarak kullanıyoruz.
Kuşkusuz Kızılay da kendi imkânlarını kullanıyor.
Alakanıza teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akdağ.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergeleri ile kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Ocak
2009 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.56