DÖNEM: 23 CİLT: 39 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56ncı
Birleşim
11 Şubat 2009 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Karamanda süt inekçiliği
yapan çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Erzincan
Milletvekili Sebahattin Karakellenin, 13 Şubat Erzincanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 91inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Sakarya
Milletvekili Münir Kutluatanın, Sakaryanın Karasu ilçesinde bir
Fransız firması tarafından yapılması düşünülen
termik santralin çevre ve sağlık sorunlarına yol
açacağına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- KKTC
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Fatma Ekenoğlu ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/687)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, yerel basın ve
yayın kuruluşlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/321)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 34 milletvekilinin, Kütahya Şeker
Fabrikasının özelleştirilmesindeki usulsüzlük ve yolsuzluk
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/322)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S.
Sayısı: 307)
3.- İstanbul
Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme
Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi)
(2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Adanada atıl
bırakılan deprem konutlarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/3448) Ek Cevap
2.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, dinlenme ve izlenme
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/5509) Ek Cevap
3.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bazı yönetmeliklerin
çıkarılmasındaki yetki aşımı iddiasına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı
(7/6042)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, sözleşmeli
personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı (7/6536)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, TOKİ taksitlerini
ödeyemeyenlerin durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/6539)
6.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, TOKİ taksitlerini ödemede
sıkıntı yaşayanlara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/6543)
7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, THYnın reklam filminde tercih edilen
yabancı aktöre ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/6581)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak beş oturum yaptı.
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraşın kurtuluşunun
89uncu yıl dönümüne,
Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, Dünya Sigarayı Bırakma
Gününe,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Milliyetçi Hareket Partisinin 40ıncı
kuruluş yıl dönümüne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Yozgat
Milletvekili Osman Coşkun ve 19 milletvekilinin, boşanma
olaylarının sebeplerinin araştırılarak Türk aile
yapısının sağlamlaştırılması için (10/319),
Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, Batmandaki petrol tesislerinin
çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin
araştırılarak (10/320),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türk Silahlı
Kuvvetleri Deniz Unsurlarının; Korsanlık/Deniz Haydutluğu
ve Silahlı Soygun Eylemleriyle Mücadele Amacıyla Yürütülen
Uluslararası Çabalara Destek Vermek Üzere, Gereği, Kapsamı,
Zamanı ve Süresi Hükümetçe Belirlenecek Şekilde Aden Körfezi, Somali
Karasuları ve Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde
Görevlendirilmesi ve Bununla İlgili Gerekli Düzenlemelerin Hükûmet
Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin
Anayasanın 92nci Maddesi Uyarınca Hükûmete Bir Yıl Süreyle
İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresinin (3/682)
görüşmeleri tamamlanarak, yapılan oylamadan sonra kabul edildi.
Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı, tezkerede yer alan korsanlık/deniz haydutluğu
ifadelerine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 328, 21, 67, 42, 26, 29, 310 ve 301 sıra sayılı
Kanun Tasarı ve Tekliflerinin, bu kısmın sırasıyla 3,
9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15inci sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 10 Şubat 2009 Salı günkü birleşimde sözlü sorular
ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine, 11 Şubat 2009
Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine;
Genel Kurulun; 10 Şubat 2009 Salı günkü birleşiminde 328
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 11 ve 12 Şubat 2009 Çarşamba ve
Perşembe günlerindeki birleşimlerinde ise 14.00-20.00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin,
Şahsına
sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
Küçük ve Hafif Silahlar
Üzerine Parlamenter Forumun (The Parliamentary Forum on SALW), 13-14 Şubat
2009 tarihlerinde Berlinde Küçük ve Hafif Silahların
Yaygınlaşması-Avrupa Ülkelerinin Alması Gereken
Sorumluluklar, Karşılaştıkları Zorluklar ve
Fırsatlar başlığı altında düzenleyeceği
konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin
katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın, 5464 Sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/307), İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporunun (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25
Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek
Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporunun (2/211, 2/112, 2/311) (S.
Sayısı: 328) tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlanarak, 1inci
maddesi üzerinde bir süre görüşüldü, istem üzerine yapılan
yoklamalarda Genel Kurulda toplantı yeter sayısı
bulunmadığı anlaşıldığından;
11 Şubat
2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime 22.48de son verildi.
Meral
AKŞENER |
Başkan
Vekili |
|
Fatoş
GÜRKAN Canan
CANDEMİR ÇELİK |
Adana Bursa
|
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
Harun
TÜFEKCİ |
Konya |
Kâtip
Üye |
No.:62
II.- GELEN KAĞITLAR
11 Şubat 2009 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 21 Milletvekilinin, yerel basın ve yayın
kuruluşlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/321) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.02.2009)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık ve 34 Milletvekilinin, Kütahya Şeker
Fabrikasının özelleştirilmesindeki usulsüzlük ve yolsuzluk
iddialarının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/322) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.02.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, BOTAŞın
teminat mektubu talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6241)
2.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, bir
şirketin ihalelere fesat karıştırdığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6242)
3.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki yeşil
kartlılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6243)
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, BOTAŞın
sanayi kuruluşlarından teminat istemesine ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6251)
5.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, EPDKnın
bazı işlemlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6252)
6.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Ankaradaki hava
kirliliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6253)
7.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Besnideki
bazı köy yollarının yapımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6254)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, seçmen kütüğüne
yazılan teröristlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6255)
9.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, Karayolları Trafik Kanunu
Tasarısı taslağındaki bazı düzenlemelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6256)
10.- İzmir Milletvekili Recai Birgünün, İstanbuldaki kaçak
kazı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6257)
11.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda
taşımalı eğitim sorunlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6261)
12.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, Halk Eğitim
Merkezlerindeki sınavlara hazırlık ve destek
kurslarının kapatılacağı iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6262)
13.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, avans ödeme uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6265)
14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, eczacılara ilaç bedeli
ödemelerinin geciktirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6266)
15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, kan ürünü ilaçların
eşit ve sıralı dağıtımına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6267)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, eczanelerin bir
mağduriyetine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6268)
17.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Manyas
Gölündeki balıkçılığa ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6269)
18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, tarım
sektörünün desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6270)
19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Horasan ile Ağrı
arasına demiryolu yapılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6271)
20.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
bir hastanede yaşandığı iddia edilen bazı olaylara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6277)
11 Şubat 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Karamanda süt inekçiliği yapan çiftçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Hasan
Çalışa aittir.
Buyurun Sayın
Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, Karamanda süt
inekçiliği yapan çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve şu anda
bizleri izleyen değerli çiftçilerimizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Karaman ilimizde hayvan yetiştirerek geçimini sağlamaya
çalışan çiftçilerimizin durumu her geçen gün kötüye gitmektedir. Bu
sıkıntıları değişik şekillerde Milliyetçi
Hareket Partisi olarak defalarca dile getirdik ancak Sayın Bakanın bu
konularla ilgili açıklamasını, konuşmalarını
görünce gerçekten her defasında şaşırdık çünkü bizim
bildiğimiz çiftçimizin durumundan farklı şeyler söylüyordu.
BAŞKAN Sayın
Çalış, bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
çok büyük bir uğultu var. Sizleri sükûnete davet ediyorum.
Arkadaşımızı dinleyelim lütfen.
Buyurun Sayın
Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Tahmin ediyorum ki şu anda salonumuzda yok, teşrif eder ve
konuşursa bizleri izleyen çiftçilerimiz Sayın Bakanın
bahsettiği çiftçiler gerçekten kendi seçim bölgesinde veya başka
vilayetlerde varsa bu imkânları bizlerden niye esirgiyor? demekten
kendilerini alamayacaklardır.
İlimizde
yaklaşık 36 bin büyükbaş hayvan mevcut olup yılda 20 bin
küpe takılıyor. Hedeflenen 56 bin hedefi yerine sayı 36 binde
kalıyor. Çünkü, emeğinin karşılığını
alamayan çiftçi, giderek artan bir şekilde, elindeki hayvan
sayısını ya azaltmak ya da tamamen ahırını
boşaltarak işsiz kalmakla karşı karşıyadır.
2002 yılında,
Sayın Hükûmet,
ineklerini satmak zorunda kalan çiftçiye AB destekli projeler yaparak Biz
çiftçileri AB fonlarına çalışır hâle mi getirmek istiyor?
diyor bizim çiftçilerimiz. Gene çiftçilerimiz Türkiyede süt üretiminin fazla
olduğu söyleniyor. Peki, o zaman neden Bakanlık tarımsal
kalkınma kooperatifleri kurdurarak inek dağıtıyor?
diyorlar. Yine Niye sosyal dayanışma vakıfları
aracılığıyla dar gelirli insanlara süt ineği
veriyorlar? Bu fiyata işin içinden çıkamayan çiftçi nasıl
geçinecek, borcunu nasıl ödeyecek?
Süt fiyatları böyleyken
13 Haziran 2008 günü Resmî Gazetede bildirilen kararla süt ve anaç
sığır başına verilen destek yüzde 10
aşağıya çekilmiştir. Ekonomik kriz nedeniyle esnafa,
sanayiciye, sanatkâra değişik teşvikler üzerinde
çalışırken çiftçiden bu imkânlar niye esirgeniyor? En
sıkıntılı olan çiftçi, süt ineği sayısı
5ten aşağı olandır. Bunlara niçin destek verilmiyor? Benim
çiftçilerim soruyor: Biz üvey evlat mıyız? Biz çiftçiler olarak
dışarıdan gelen veya gelecek olan süt, süt tozu, et, köpek
maması, et ve süt ürünlerinin, gebe düve hatta spermaların kaçak veya
yasal yollardan ülkemize gelmesinin engellenmesini, bunların yerli
üretiminin teşvik edilmesini istiyoruz. diyorlar.
Yine çiftçilerimiz diyorlar
ki: Biz devletten, bizim sütümüz, peynirimiz, etimiz, et ve süt ürünlerimiz
para etsin, emeğimizin karşılığını
alalım. Eğer devletimiz, Sayın Hükûmetimiz bize bu
imkânları sağlamazsa bizim teşviklere ihtiyacımız kalmaz,
teşvikleri başka yerlere kullansınlar.
Değerli arkadaşlar,
özet olarak söylemek istediğim şu: Çiftçi her alanda gerçekten büyük
sıkıntı içerisinde.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Köyünde geçinemeyen, karnını doyuramayan, akşam evinde çoluk
çocuğuna karşı mahcup olan, karnı tok başı dik
olamayan çiftçimiz köylerini terk etmek zorunda kalıyor.
Değerli arkadaşlar,
son altı yılda 3 milyon çiftçi köyünü terk etmek zorunda
kalıyorsa bu, büyük şehirlerin kenar mahallelerinde biriken yoksullar
demektir, yeni problemler getirmeye devam edecek demektir.
Sayın Hükûmetten
çiftçilerimiz adına ben de istirham ediyorum, ne olur elinizi
vicdanınıza koyun, yandaşlarınıza
sağladığınız imkânları yarın 29 Martta
ihtiyacınız olan çiftçilerimizden esirgemeyin diyorum,
saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çalış.
Gündem dışı
ikinci söz 13 Şubat Erzincanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 91inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzincan
Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelleye aittir.
Buyurun Sayın Karakelle.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellein, 13 Şubat
Erzincanın düşman işgalinden kurtuluşunun 91inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Erzincanın düşman işgalinden kurtuluşunun 91inci
şeref yılı münasebetiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle Erzincanlı hemşehrilerimin kurtuluş
bayramlarını kutluyor, can Erzincanımızı bizlere
armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere dünden
bugüne tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize uzun ömürler,
şehit yakınlarına sabır ve metanet diliyorum. Tüm
şehit anne ve babalarının ellerinden öpüyor, önlerinde
saygıyla eğiliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doksan bir yıl önce geldikleri gibi giden
Rusların arkalarında bıraktıkları Ermeni çetelerinin
yaptıkları katliamlar üzerinden neredeyse bir asır geçti. Bir
asır değil, birkaç asır da geçse o günlerin
acısını Erzincanlı ve Erzincanlının
şahsında tüm yüce milletimiz asla unutmayacaktır. Çünkü tarih
milletlerin hafızasıdır. Hafızasını
kaybetmiş, benliğini yitirmiş, mazisini unutmuş toplumlar tarihin
enkazları içerisinde kaybolup yok olmaya mahkûmdurlar. Kurtuluş
günlerimiz, bizi bize anlatan günler olma yanında, yanmış,
yıkılmış Anadolunun külleri üzerinde Türkiye Cumhuriyeti
devletinin temellerinin atıldığı günlerdir; yine Kürtüyle,
Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle, Sünnisiyle birlikte
kahramanlık destanlarının yazıldığı, yüce
Türk milletinin bir ferdi olmanın haklı gururunun
yaşandığı günlerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mensubu bulunmaktan gurur duyduğumuz yüce milletimizin
şanlı bir geçmişi, kaynağını adalet, istiklal ve
hürriyetten alan şanlı bir tarihi vardır. Üç kıtanın
neredeyse yarısına yüzyıllarca hâkim olan Osmanlı Devleti,
onlarca mezhep ve ırkın bir arada yaşamasını, sahip
olduğu adalet anlayışı, yaradılanları Yaradandan
ötürü sevme düsturu ve hoşgörü üzerine kurulmuş birleştirici
yönetim anlayışını hâkim kılması sayesinde
sağlamıştır tarih boyunca birçok medeniyetlere ev sahipliği
yapmış güzel Erzincan Birinci Dünya Savaşı sonunda Ruslar
tarafından doğudaki birçok ilimizle birlikte işgal edilmiş,
ardından da Ermeni çetelerine teslim edilmiştir. Ermeni tebaa
yaklaşık bin yıl Müslüman Türk milletinin hoşgörü ve adalet
anlayışı sayesinde bu topraklarda hayatlarını refah
içerisinde sürdürmüş, ancak fırsatını bulunca, beraber
yaşadığı bu büyük millete en zor zamanlarında dünyada
eşi benzeri görülmemiş katliamlar yapmış, mezalimler
gerçekleştirmişlerdir. Bugün tarihin gerçeklerine sırtını
dönmüş bir kısım ülkelerin parlamentolarında hiç de
üzerlerine vazife değilken kabul edilen sözde soykırım
hadiselerine gerçek manada ışık tutmak için Erzincan ve
havalisinde yaşananları incelemek yeterlidir. Kaldı ki,
bunların tamamı arşivlerimizde mevcuttur.
Tarihin hemen her
safhasında milletimizin mazlumların yanında olduğu,
farklı anlayış ve inançlara hoşgörülü
davrandığı, bunu kendisine düstur edindiğinin en iyi
şahidi tarihtir. Tarihin sayfaları bunları anlatan birçok
tebriki misallerle doludur. Akifin güzel eseri Asımda Kanayan bir yara
gördüm mü yanar ta ciğerim/Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte
yerim/Adam aldırma geç git, diyemem,
aldırırım/Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar
kaldırırım. anlayışı geçmişte olduğu
gibi günümüzde de birçok tarihî olaylarda kendisini göstermiştir.
1500lü yıllarda 500 bin
Museviye kucak açan anlayış ne ise Kuzey Iraktan ülkemize
sığınan Peşmergelere uzatılan el yine aynı eldir.
Kosovada, Bosnada yapılan katliamlara karşı gerçekleşen
tavır ve yaklaşım ne ise Gazze için Davosta gerçekleşen
dik duruş da aynı duruştur. Bu duruşlar bu yüce milletin
mazisinde olan hasletleridir. Bugün Anadolu coğrafyasının her
karışında yaşayan 71 milyon insanımızın
kardeş sayılması bu anlayışın, yani Tek millet,
tek devlet, tek bayrak, tek vatan. anlayışımızın bir
tezahürüdür. Millet olmak ortak acılar, ortak kazançlar, ortak amaçlar
demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Devamla) Bu vesileyle can Erzincanımızı ve bütün vatan
topraklarını bizlere bahşeden aziz şehitlerimizi bir kez
daha rahmetle anıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Karakelle.
Gündem dışı
üçüncü söz Sakaryanın Karasu ilçesinde çevre ve sağlık
sorunlarına yol açabilecek termik santral kurulması hakkında söz
isteyen Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluataya aittir.
Buyurun Sayın Kutluata.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Sakarya Milletvekili Münir Kutluatanın, Sakaryanın
Karasu ilçesinde bir Fransız firması tarafından
yapılması düşünülen termik santralin çevre ve sağlık
sorunlarına yol açacağına ilişkin gündem
dışı konuşması
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sakaryayla ilgili ciddi
bir sorunu dile getirmek üzere gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Suez adlı bir
Fransız firması Sakaryanın Karasu ilçesinde en nadide güzelliklerin
arasında, tabiat varlıkları, çevre ve insan
sağlığı açısından büyük tehlikeler arz eden bir
termik santral yapımı peşindedir.
Kömüre dayalı termik
santrallerin atmosfere, toprağa, suya ve insan
sağlığına verdikleri zararlar herkesin malumudur. Ülkemizde
belirli bölgelerin bu yüzden yaşanamaz hâle geldiğini hepimiz
biliyoruz.
Bir yabancı kuruluş
tarafından Türkiyede, Sakaryada böyle bir santralin kurulmasına
izin verilmesi gayet manidar bir davranış olarak görünüyor. Lütfen
bir an için düşününüz: Bu firmanın bunu kendi ülkesi Fransada
kurmasına izin verilir mi? Sayılan bu zararları Fransız
tabiatına ve insanına reva görürler mi? Herhangi bir Avrupa ülkesinde
veya herhangi bir medeni ülkede buna izin verilir mi?
Bu tür kuruluşlar
tabiata ve insan sağlığına kıymet verilmeyen sahipsiz
ülkelere yönelirler. Türkiye elbette sahipsiz değildir ancak üzülerek
ifade etmek gerekir ki bu tür işlerin içinde yer alanlar ülkemizin
görüntüsüne zarar vermektedirler.
Değerli milletvekilleri,
Sakarya fakirlikten kırılıyor. Çiftçisi, fındık
üreticisi, hayvancısı, esnafı, sanayicisi, bütün kesimleriyle
ilgi beklerken, ne hikmetse, Sakaryayı kirli atıkların ve kirli
sanayilerin ilgi alanı olmaktan kurtaramıyoruz. Adapazarı
merkezde İstanbul ve çevresinin zehirli atıkları için bir
toplama merkezi kurulmasının şimdilik önüne
geçilebilmiştir. Sakarya Nehri boyunca uzanan çakıl ocakları
yataklarına yine İstanbul atıklarının depolanması
gibi dünyada eşi görülmeyecek bir ilkel uygulama konusunda il
yöneticilerinin direndiklerini biliyoruz. Sakaryanın şehir
merkezinde deprem sonrası kurulan sağlam zeminli Yenikente çimento
fabrikası kurma çalışmalarının hikmetini
anlayabilmiş değiliz. Suez adlı Fransız firmasının
tehdidi sadece Karasuya değil, Kocaali, Kaynarca, Ferizli, Söğütlü
ilçeleri ile Adapazarı merkeze yöneliktir. Daha önce bir Türk iş
adamı aynı yerde 660 megavatlık bir termik santral kurma
müracaatında bulunmuş, sivil toplum örgütleri ve Karasu
halkının tepkisiyle bu teşebbüsünden vazgeçmişti. Söz
konusu iş adamının halkın üzüntüsüne saygılı
davranıp bu kararından vazgeçerken yaptığı
açıklama manidardır ve bugünkü gelişmelere ışık
tutacak cinstendir. Sayın müteşebbis diyor ki: Bizi buraya sizin
siyasetçileriniz çağırdı, biz de istek üzerine geldik. Tepki
gösteriyorsanız kurmayız. Bu iş adamımıza Karasuya
ve Sakaryaya kıymadığı için teşekkür ediyorum.
Görülüyor ki bu defa halkın isteklerini,
sağlığını, varlığını dikkate
almayacak yabancı birileri bulunmuştur. Hem de 2 misli tahribat
gücüyle. 660 megavata karşılık 1.200 megavat. Şimdi bu
kuruluş, bütün tepkilere rağmen, sonuç alma aşamasına
gelmiştir. Bilgilendirme çalışmaları adı altında
ikna çalışmaları yürümektedir. Türk milleti ve Sakarya halkı
adına sorumlulara ikazımız, bu işlerin takipçilerini ve
yürütülen ikna çalışmalarının metotlarını iyi
izlemeleridir. Bu arada, firmanın ikna çalışmalarına zemin
hazırlamak ve yöre halkının direncini kırmak üzere
muhtarların, Çevre ve Orman İl Müdürlüğünce imza
karşılığı yabancı şirket temsilcilerine
muhatap edilmesini gereksiz bir gayretkeşlik olarak gördüğümüzü ifade
etmeliyim.
Bu santral, ön ÇED raporuna
göre saatte 392 ton, günde 10 bin tona yakın kömür işleyecektir ve
bu, yılda 3,5 milyon ton kömür demektir. Kendi verimlilik hesaplarına
göre, yüzde 44 verimliliğe göre yılda 2 milyon ton zehirli atık
çevreye salınmış olacaktır. Bu santral Doğu
Karadenizin bütün güzelliklerine sahip olan, ilave olarak Marmara iklimi
özellikleri taşıyan, turistik potansiyeli yüksek bir yöreye, aynı
zamanda Avrupanın ve Türkiye'nin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla)
-
tek parça olarak en büyük longozu olan Acarlar Gölü kenarına kurulmaya
kalkışılıyor.
Acarlar longozu dünyanın
dikkatini yeni çekmeye başlamış, içinde su menekşesi
yetişen tek longozdur, ayrıca kuşların göç yolunda önemli
bir mola yeridir.
Sakaryada doğa
tahribatının bir başka örneği olarak çakıl ve taş
ocakları sorunu yaşanmaktadır. Bu probleme bir örnek olmak üzere
size bir köy halkının feryadından kısa bir pasaj
okuyacağım: Biz Sakaryanın Karasu ilçesine bağlı
Paralı köyü sakinleri olarak, uzun süredir köyümüze
Değerli milletvekilleri,
Sakaryayı kirli atıkların ve kirli sanayilerin cazibe merkezi
hâline getirmeye çalışanlara karşı, Sakarya
basınını, Sakarya sivil toplum platformu mensuplarını
ve Karasu sivil toplum platformu mensuplarını gayretlerinden
dolayı kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kutluata.
Gündeme geçiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup
bilgilerinize sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Fatma Ekenoğlu
ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/687)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 03 Şubat 2009 tarih ve 41
sayılı Kararı ile KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Sayın Dr. Fatma Ekenoğlu ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret
etmesi uygun bulunmuştur.
Sözkonusu heyetin ülkemizi
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin,
yerel basın ve yayın kuruluşlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/321)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yerel basınımızın
sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98. İç tüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
bir Meclis Araştırması açılması için gereğini arz
ve talep ederiz.
10.02.2009
1)
Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3)
Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
4)
Durmuşali Torlak (İstanbul)
5) Hasan
Çalış (Karaman)
6) Recep
Taner (Aydın)
7)
Beytullah Asil (Eskişehir)
8) Mehmet
Günal (Antalya)
9)
Rıdvan Yalçın (Ordu)
10) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir)
11) Hasan
Özdemir (Gaziantep)
12)
Cemaleddin Uslu (Edirne)
13)
Hüseyin Yıldız (Antalya)
14)
Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
15)
Muharrem Varlı (Adana)
16)
Necati Özensoy (Bursa)
17)
İsmet Büyükataman (Bursa)
18)
Mustafa Enöz (Manisa)
19) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
20) Behiç
Çelik (Mersin)
21) Metin
Ergun (Muğla)
22)
Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe :
Haber alma içgüdüsü
insanoğlunun yaradılışından itibaren sürekli olarak
var olmuştur. Bu nedenledir ki, haber alma özgürlüğü, ifade özgürlüğü
ve basın hürriyeti gibi değerler, diğer ülkelerin
Anayasalarında olduğu gibi, bizim Anayasamızda da yerini
almıştır.
Toplumda yaşanan günlük
olayların diğer kesimlere aktarılması ve gelecek için
yansımaların neler olacağı, toplumun
aydınlatılması ancak yazılı ve görsel basın
aracılığı ile mümkün olmaktadır.
Medya ve iletişim içinde
bulunduğumuz çağda en önemli ve en hızlı teknolojik
gelişme gösteren bir sektör olup, 21. yüzyılın yükselen
değerleri olarak birinci sırada yerini almıştır.
Matbaacılığın
icadından sora yayınlanmaya başlanan gazeteler ile basın
gerçek önemini kazanmaya başlamış ve yirminci yüzyılın
başlarından itibaren dördüncü kuvvet olarak demokratik sistem
içersindeki yerini almıştır.
MiIletin müşterek sesi
olarak nitelediğimiz basın, ülkemizde de artık yargı,
yasama ve yürütme erklerinden sonra dördüncü güç konumuna gelmiştir.
Anadolu basını
olarak nitelendirdiğimiz yerel basın, her türlü eksikliklerine
karşılık, Anadolu'nun gören gözü, işiten kulağı
ve konuşan dilidir.
Türkiye'de yerel
basının halkla bütünleştiği ve en etkin olduğu dönem
ise şüphesiz Kurtuluş Savaşı yıllarıdır.
Büyük önder Atatürk'ün "Fazilet Adaları" olarak
tanımladığı yerel gazeteler, bu dönemde hem kurtuluş
hareketinin öncülüğünü yapmış hem de Anadolu'nun düşman işgali
karşısında gösterdiği direnişin sesi olmuştur.
Gazeteciliğin
mutfağı olan, yerel basın, yöresindeki olaylara
ağırlık veren, bölgesinin kalkınması için çaba
harcarken, devletle vatandaş arasında bir köprü görevini yerine
getirerek kamu görevlileri ve hizmetlerinin denetlenmesinde etkin birer
unsurdurlar.
Yerel basının
gelişmiş olması ve güçlenmesi, yerel iletişimi
arttırmakta, bu iletişim yerel yönetimi etkilemekte, bu da yerel
demokrasinin, yerel demokratik yönetimin güçlenmesine ve halk tarafından
benimsenmesine yardımcı olmaktadır.
Bilişim sektöründe yaşanan
teknolojik gelişmeler ile birlikte yasalarda yapılan
değişiklikler ile yerel basın önemli oranda gelişme
göstermiştir. Radyo ve televizyon yayınlarındaki devlet
tekelinin kaldırılmasından sonra bölgesel ve yerel radyo ve
televizyonlar da yerel basın içersindeki yerini almıştır.
Bugün, ülkemizde
yazılı basın, bölgesel ve yerel olmak üzere günlük,
haftalık ve aylık yayınlar yapmaktadır. Değişik
veriler olmakla birlikte, bu şekilde yayın yapan gazete
sayısı iki binden, dergi sayısı iki bin beş yüzden fazladır.
Radyo ve Televizyon sayısının ise, radyo
sayısının binden fazla, televizyon sayısının da
500e yakın olduğu bildirilmektedir.
Ülkemizde geniş bir
şekilde yaygınlaşmış olan yerel
basınımızın karşı karşıya olduğu
birçok sorunları vardır.
Basın çalışanlarının
hakları başta olmak üzere, basın
çalışanlarının Meslek Odası bulunmamaktadır.
Sendikalaşma ve akreditasyonla ilgili sorunları ile,
çalışanlar tarafından kurulan derneklere yeterince devlet
yardımı yapılmaması,
Ekonomik sorunları
ağırlıklı olmak üzere; resmi ilanlardan yeterince
yararlanamama, yayın hayatına geçtikten sonra uzun bir süre
ilanlardan yararlanamama ve ilanların ihale limitleri ile ilgili
problemlerin çözülmesi,
Sadece belli günlerde gazete
çıkarılmasının önlenmesi ve buna ilişkin rekabet
şartlarının düzenlenmesi,
Basın İlan
Kurumunda mevcut olan yerel basın temsilci sayısının
artırılması ve 250.000den fazla nüfus olan merkezlerde
Basın İlan Kurumu şubelerinin açılması,
Basın Yayın
Enformasyon Genel Müdürlüğü basın kartları komisyonunda
temsilinin sağlanması,
Bunların yanında,
gelişen teknoloji ve yetişmiş insan gücünden faydalanma ile
İletişim Fakülteleri ile işbirliğinin geliştirilmesi
gibi sorunları mevcuttur.
Millî mücadelede Kuvay-i
milliye ruhu ile Anadolu'nun düşmandan temizlenmesinde büyük
başarıları olan, Atatürk'ün "Fazilet Adaları"
olarak nitelendirdiği yerel basınımızın sorunları
ve çözüm yollarının tespitinin, Türkiye Büyük Millet Meclisince araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi yerinde olacaktır.
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 34 milletvekilinin,
Kütahya Şeker Fabrikasının özelleştirilmesindeki usulsüzlük
ve yolsuzluk iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/322)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına,
Kütahya Şeker
Fabrikası A.Ş.'nin özelleştirilmesinde yapılan usulsüzlük
ve yolsuzlukların araştırılması konusunda,
aşağıda belirtilen gerekçeyle Anayasamızın 98'inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 10.02.2009
1) Alim Işık (Kütahya)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Cumali Durmuş (Kocaeli)
5) Muharrem Varlı (Adana)
6) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
7) İsmet Büyükataman (Bursa)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Durmuşali Torlak (İstanbul)
10) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
11) Kürşat Atılgan (Adana)
12) Hakan Coşkun (Osmaniye)
13) Recai Yıldırım (Adana)
14) Murat Özkan (Giresun)
15) Hasan Çalış (Karaman)
16) Osman Çakır (Samsun)
17) Şenol Bal (İzmir)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Beytullah Asil (Eskişehir)
20) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
21) Erkan Akçay (Manisa)
22) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
23) Münir Kutluata (Sakarya)
24)
Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
25)
Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
26) Cemaleddin Uslu (Edirne)
27) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
28) Recep Taner (Aydın)
29) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
30) Mustafa Enöz (Manisa)
31) Hüseyin Yıldız (Antalya)
32) Reşat Doğru (Tokat)
33) Rıdvan Yalçın (Ordu)
34) Hasan Özdemir (Gaziantep)
35) Akif Akkuş (Mersin)
Gerekçe:
Kütahya ilinin gerek
ekonomisi gerekse istihdamında önemli yer tutan KİT'lerden olan
Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş. Ekim-2004'te, Kütahya'daki 6
milletvekilinin de AKP'den seçildiği AKP iktidarının ilk
döneminde özelleştirilerek satılmış, özelleştirmeleri
takiben ilde istihdam açısından önemli daralmalar olmuş ve
birçok kamu çalışanı diğer kamu kurumlarına
görevlendirilmiştir.
AKP iktidarı döneminde
gerçekleştirilen birçok özelleştirme ihalesinde olduğu Baha Esat
Tekand Kütahya Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi
sürecinde; ihaleye fesat karıştırıldığı,
fabrikanın ihalesine katılacak Pancar Üreticileri Kooperatifi'nin
ihale öncesi elendiği, ihaleye katılan TORUNLAR Gıda Sanayi ve
Ticaret A.Ş. ile KİLER A.Ş'nin fabrika devir teslim
işlemlerinden sonra ortak oldukları, fabrikanın
özelleştirilmesi öncesinde ilgili mahkemelerce tespit edilen değerin
çok çok altında bir değerle fabrikanın TORUNLAR A.Ş. ye
satıldığı, fabrikanın kasasındaki nakit para ile
stoklarındaki şeker varlığının neredeyse
özelleştirme bedelinden daha yüksek olduğu vb. gibi son derece ciddi
iddialar gerek yerel gerekse ulusal basında ve TBMM gündeminde yer
almış ve almaya devam etmektedir.
Diğer yandan,
özelleştirme işlemlerinden sonra da Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş. üzerine kayıtlı
Belirtilen nedenlerle,
Kütahya Şeker Fabrikasının gerek özelleştirme sürecinde
gerekse özelleştirme sonrasında yapılan yolsuzluk ve
usulsüzlüklerin araştırılarak sorumlular hakkında yasal
işlem yapılması ve gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla bir Meclis Araştırmasının
açılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S.
Sayısı: 307)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan
İstanbul Milletvekili Sayın Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin;
Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili
Sayın Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini
İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Sayın
Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın erkek
Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin;
Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini
İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328) (X)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
1inci madde üzerinde
Ağrı Milletvekili Sayın Fatma Salman Kotan ve
arkadaşlarınca verilen önergenin oylamasında
kalınmıştı.
Şimdi önergeyi
hatırlatmak için tekrar okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 3/328
sıra sayılı Kanun Teklifinin başlığında ve 1
inci maddesinde Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu ibarelerinin
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. 10/2/2009
Fatma Salman Kotan
(Ağrı) ve arkadaşları
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Karar yeter sayısı.
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:14.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1inci maddesi
üzerinde Ağrı Milletvekili Sayın Fatma Salman Kotan ve
arkadaşlarınca verilen önergenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Teklifin 1inci maddesini
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Komisyonun kuruluşu
MADDE 2- Üye sayısı
Danışma Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurulca belirlenecek
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunda; siyasi parti grupları
ile bağımsızlar Meclisteki sayılarının -boş
üyelikler hariç- üye tam sayısına nispet edilmesi ile bulunacak yüzde
oranına uygun olarak temsil edilirler.
Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu üyeleri belirlenirken kadın milletvekilleri
ile insan hakları konusunda uzman milletvekillerine öncelik
tanınır.
Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu üyelikleri için, bir yasama döneminde iki seçim
yapılır. Her iki devre için seçilenlerin görev süresi iki
yıldır.
Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu siyasi parti gruplarının yüzde
oranlarına göre bir başkan, iki başkanvekili, bir sözcü ve bir
kâtip seçer. Bu seçim, üye tamsayısının salt
çoğunluğuyla toplanan Komisyonun, toplantıya
katılanlarının salt çoğunluğunun gizli oyuyla
yapılır.
BAŞKAN Madde üzerinde
ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın İsa Göke aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 328 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde CHP Grubu adına görüşlerimizi
arz edeceğim.
Arkadaşlar,
meslektaşım Sayın Nazan Moroğlu aramıştı
geçen gün İsa Bey, bu, Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunu
daha ileriye götürebilir miyiz? demişti. Ben de kendisine Vallahi,
korkarım komisyonda geçtiği ittifakla Genel Kurulda bu iş olmaz.
AKPli arkadaşlar mutlaka buna bir çelme takarlar demiştim. Nazan
Hanım herhalde dinliyordur beni, dediğim oldu, çelme
takıldı.
Komisyonun adını,
Kadın Erkek Eşitliğinden Fırsat Eşitliğine
çevirdiniz. Nimet Hanım meslektaşımdır, bilirler ki,
fırsat eşitliği, kadın erkek eşitliği içerisinde
mündemiçtir, eskilerin deyimiyle. Yani, fırsat eşitliğini
kadın erkek eşitliği barındırır. Kadın erkek
eşitliği daha geniştir, fırsat bunun bir alt baremidir, bir
alt koludur.
Komisyonun adını
değiştirmekle, esasen, iradenizi, kadın erkek eşitliği
konusunda değil, alta indirerek, daraltarak olması gerektiği
konusunda AKPli vekiller bir irade koydular. Benim üzüldüğüm, bu değişiklik
önergesine AKPden kadın vekil arkadaşlarımızın imza
koymasıydı, hakikaten üzüldüm.
Arkadaşlar, bu
komisyonun kurulması için asıl emeği veren CHPli
arkadaşlarımdır. İlk 11 Mart 2003 tarihinde Sayın Oya
Araslı, Ankara Vekilimiz, bu komisyon konusunda kanun teklifi
vermişti. Ondan sonra 27 Mart 2003 tarihinde İstanbul Vekilimiz
Sayın Birgen Keleş bu konuda kanun teklifi vermişti Kadın
Erkek Eşitliği Komisyonu kurulması hakkında. Daha sonra
Birgen Keleş 2007 yılının 15 Ağustosunda kadük kalan
teklifini yeniledi ve tekrar yenilemeyle Kadın Erkek Eşitliği
Komisyonunun kurulmasını istedi. Oya Hanımın teklifi de
Nevingaye Erbatur tarafından yenilendi ve 27 Aralık 2007 tarihinde
kadın erkek eşitliğinin sağlanması konusunda
İzleme Kurulu adı altında, daha sonra komisyona çevrildi, bir
kanun teklifi verilmiş idi. Dolayısıyla bu emeğin
başında CHPli kadın vekillerimiz var, bununla hakikaten gurur
duyuyorum.
Bu komisyon yalnızca
Türkiyede mi var arkadaşlar? Hayır, Almanyada, Avusturya
Parlamentosunda, İsrail Parlamentosunda, Hırvatistanda,
İngiltere, Çek Cumhuriyeti, İspanya, Fransa, Portekiz, Avrupa
Birliği Parlamentosunda, her tarafta var. Yani bu Türkiye'nin buluşu
değil, tüm dünya bunu çok daha önce bulmuştu.
Komisyon kurmak yeterli
değil arkadaşlar. Asıl olması gereken, sihirli sözcük
pozitif ayrımcılıktır. Yani kadınlar lehine bu
ülkede en az bir jenerasyon, bir yirmi beş otuz
yıllığına pozitif ayrımcılığın
kabulüne dair yasal düzenlemeyi bu Meclis yapmak zorundadır eğer gerçekten
kadın erkek eşitliğini düşünüyorsa.
Pozitif
ayrımcılık konusunda Anayasa madde 10daki hüküm düzeltilebilir.
Ki, madde 10daki düzeltme, yani kadın ve erkeğin eşit haklara
sahip olduğu madde değişikliği konusunda da Oya
Araslının mücadelesini daha dün gibi hatırlıyoruz madde 10
değişikliğinde.
Arkadaşlar, Türkiye'nin
kadın erkek eşitliği konusundaki mücadelesinin tarihi biraz daha
geri tabii. En önemli metin 1985teki CEDAW denen kadına karşı
her tür ayrımcılığın giderilmesine ilişkin
sözleşme, uluslararası sözleşmedir, 1986da yürürlüğe
girmiştir. Ondan sonra 1998de bir kanun var ki 4320 sayılı
Ailenin Korunmasına Dair Kanun. Bu, güzel bir gidişattı. 2002
yılında Medeni Kanun, yani 4721 sayılı Medeni Kanun
yürürlüğe girerken büyük bir hata yapıldı. 4722 sayılı
Medeni Kanunun Yürürlük Kanununun 10uncu maddesinde, ne yazık ki bu
Meclis, kadın ve erkeğin edinilmiş mallara katılma rejimine
2002 sonrası dâhil olması önerildi. Evliliğin başından
beri ideal olan bu rejime girmesi engellendi ve Türkiyede yedi yıldır
bu kadın erkek eşitliği konusunda darbelerden biri olan uygulama
kanunun geçici 10uncu maddesi yürürlükte. Bunun, edinilmiş mallara
katılma rejimini düzenleyen Medeni Kanunun 202nci maddesi ve
devamının buna göre düzenlenerek hâlihazırdaki eski tüm
evliliklere de uygulanması gerektiği muhakkaktır. Pozitif
ayrımcılık yasal düzenlemeleri ve edinilmiş mallara
katılma rejiminin geçmişe sâri uygulanması bir zorunluluktur.
Bunu Meclisin mutlaka düşünmesi gerekmekte.
Arkadaşlar, Medeni
Kanunda, ikinci ayrımda edinilmiş mallara katılma rejimi
düzenleniyor, üçüncü ayrım mal ayrılığı, dördüncüsü
paylaşmalı mal ayrılığı, beşincisi mal
ortaklığı. İdeali, edinilmiş mallara katılma
rejimidir. Ben tüm Meclise sesleniyorum: Türkiyede kadınların bu
sömürüsüne bir son vermek için bu düzenlemeyi yapmak zorundadır Meclis.
Yapmazsa ne olur? Arkadaşlar, bakın ne olur? İşte
kadının hâli: Beş buçuk aylık hamile olan falancayı
eşi feci şekilde dövdü. Burnu kırılan, yüzünde morluklar
oluşan kadın şikâyetçi olmayınca eşi serbest
bırakıldı. Sevgi Hanımın şu sözleri Türkiyede
kadınların içler acısı hâlini bir kez daha ortaya koydu:
İki çocuğum var, hamileyim ve gidecek yerim yok. Eşim hapse
girerse bize kim bakar? İşte, Meclis, pozitif
ayrımcılıkla bu sorunları mutlaka gidermek zorundadır.
Yalnızca eşit olma
isteği yetmiyor, Türkiyede feodalizmin ortadan
kaldırılması lazım. Kadınların sömürüldüğü
alanlardaki feodalizmin etkisini hepimiz bilmekteyiz. Feodalizmden beslenenler
var bu ülkede siyaseten de, ekonomik olarak da.
Arkadaşlar, kadın
erkek eşitliğini istiyorsak, feodalizmin tasfiyesi bu ülkede bir
zorunluluktur.
Öte taraftan arkadaşlar,
kadınların eşitliğinin asıl sağlanması
ekonomik yaşama katılmasıyla olur. Hukuk bir üstyapı
kurumudur. Siz üretim ilişkilerinde kadına ağırlık vermezseniz,
siz kadını yalnızca dilim varmıyor ama- ikinci bir süje
olarak değerlendirirseniz, kadın erkek eşitliği konusunda
yapacağınız her şey ne yazık ki boşa çıkar.
Bu yasal düzenlemeler büyük bir anlam ifade etmeyecektir.
Önümüzde 29 Mart var, yerel
seçimler var. Bir bilgi vermek istiyorum arkadaşlar. Türkiye'nin ilk
belediye başkanı Sadiye Hanım Artvin ili Yusufeli ilçesi
Kılıçkaya beldesi Başkanı idi 1930 yılında. Bir
Mersinli olarak övünç duyuyorum, ilk il belediye başkanı Sayın
Müfide İlhandır, Mersin İl Belediyesi Başkanı 1950
yılında. 2009 yılına geldiğimizde Cumhuriyet Halk
Partisi Halk Partisi Bursada Sena Kaleli, Aydında Özlem Çerçioğlu,
Kastamonuda Müjgan Alagöz, Erzincanda Nuran Uygun ve Hatayda İris
Şentürkü göstererek 5 tane ilde belediye başkan adayı
göstererek, aslında
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) 6 oldu, Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkan
adayı da var.
İSA GÖK (Devamla) 6
oldu evet, orası da oldu.
büyük bir
atılımı gerçekleştirmiştir. Bu hanım
arkadaşlarımızın seçimi kazanmasını
canıyürekten diliyorum, kadın hareketi açısından aynı
zamanda.
Arkadaşlar, Komisyonda
bir şeyden bahsetmiştim, Mecliste de karşımıza geldi.
Bakınız, kadınların eğitiminden bahsediliyor,
kadınların yeteri kadar yaşama kabul edilmeyişinden bahsediliyor.
Ama bir düşünün, acaba burada karısını kendine eşit
görmeyen, annesini kendine eşit görmeyen, kızını kendine
eşit görmeyen, kız kardeşini kendine eşit görmeyen
erkeklerde midir sorun? Asıl eğitilmesi gereken, siz bu önergeye de
evet oyu veren erkeklerde mi sorun, hanımlarda mı? Türkiyede
kadın erkek eşitliği konusunda asıl eğitilmesi gereken
grup kadınlar değildir, bu hakları verme konusunda ayak sürüyen,
az önce de Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunun adını
değiştirip, yalnızca fırsata indirgeyen erkek egemen
Türkiye ve erkek egemen Meclisteki erkek vekillerdir. Eğitilmesi gereken
asıl bunlardır. Bu zihniyetin eğitilmesi gerekiyor
arkadaşlar. Ben, Türkiyede kadın ve erkeklerin gerçekten ama
gerçekten, lafta değil, realiteyle, yaşamla eşit olması
günleri diliyorum ve kadın örgütlerimiz -bakın faks çekmişler-
Talebimiz, fırsat değil, fiilî eşitlik. diyorlar, fiilî
eşitlik ve Meclis AKP Grubu getirdiği önergeyle fiilî
eşitliğe izin vermeyeceğini, alta indirgeyerek fırsat
düzleminde eşitliğe izin vereceğini ne yazık ki ortaya
koydu. Kadın hareketi, kadın erkek eşitliği hareketi
anlamında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSA GÖK (Devamla)
Sağ olun Başkan.
Yıllardır süren
kadın erkek eşitliğinin sağlanması konusundaki
kadın hareketine vurulan bu darbeden dolayı son derece üzgünüm ama
Türkiyede kadın hareketi bu eşitliği mutlaka
sağlayacaktır sizlerin bu olumsuz düşüncelerinize rağmen.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Madde üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Süleyman
Nevzat Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 328 sıra sayılı Kadın Erkek
Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin 2nci
maddesi üzerinde şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına görüşlerimizi sizlerle paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tarih yazanlar, geride bıraktığımız yüzyıl ve
içinde bulunduğumuz yılları insanlığın ortak
değerlerinin yeniden yorumlandığı ve yeni anlamların
yüklendiği bir zaman dilimi olarak yazacaktır. Artık günümüzde
toplumların ve toplumsal üretimin ana uğraş alanları, neyin
nasıl, kimin için ve ne kadar üretildiğinden ziyade, üretilen
artı değerlerden toplumsal destek verilmesi gereken kesimlere ne pay
ayrıldığı, ne kadar önem verildiği hususudur. Bu
değerlendirmeleri yaparken medeni dünya milletleri artık gayrisafi
millî hasıla, fert başına millî gelir ya da ticaret hacmi gibi
ekonominin kavramlarıyla değil, insani gelişmişlik
sıralamasında nerede bulunduğuyla ölçmektedir. Bu ölçme ve değerlendirme
ışığında mesela Amerika Birleşik Devletleri gibi
trilyon dolarlık ekonomiler bu sıralamada ilk sıralarda yer
alamamaktadır. İnsana ve onun sosyokültürel gelişimine,
hakkaniyet ve eşitlik anlayışı ile karar
mekanizmalarında çoğunluk ve çoğulculuğa yatırım
yapan toplumlar bu sıralamalarda tepelerde yer almakta ve örnek
gösterilmektedir. Örneğin İrlanda Cumhuriyeti gibi.
Yüzyıllardır ihmal
edilen kadınlarımızın cumhuriyetimizin kuruluşuyla
birlikte yeniden sosyal hayatın içine çekilmesi çabaları bugün bu
hususta milletlere önderliğe soyunan toplumlara nazaran daha eski ve daha
köklüdür. Çağına göre gerçekten Devrim addedilebilecek
dönüşümü gerçekleştiren Türkiye bu husustaki
kararlılığını sonraki yıllarda maalesef
gösterememiş ve bugün neredeyse her kesimde şikâyet konusu olan
toplumsal eşitsizlikler ile erkek egemen bir toplumun kapısı
aralanmıştır.
Elbette sosyal
dönüşümler akşamdan sabaha olmamıştır,
olmayacaktır. Bu dönüşümü sürekli kılacak sosyokültürel temeller
atılıp eğitim altyapısı
oluşturulamadığından uygulamada
başarısızlıklarla
karşılaşılmıştır. Buna maalesef siyaset
kurumunun çözümler üretememesi, hatta eşitsizliğin artması
yönünde yanlış müdahalelerde bulunması da katkı
yapmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Türk kadınının eğitim sorunu vardır, kendisini ifade
etmek üzere kimlik sıkıntısı çekmektedir. Çağdaş
normlarda sosyal, iktisadi ve siyasal hayata katılımında ciddi
sıkıntıları vardır. Ülke geneli için tespit odur ki,
kadınımızın iş hayatında, hizmet sektöründe,
sanatsal ve kültürel alanda olduğu gibi, siyasal organlar ve karar
mekanizmalarına katılımlarında yeterince var
olduklarını söylememiz güçtür. Şayet bir şeyler
yapılmaz ise de bu boşluk kendiliğinden doldurulmayacaktır.
Kadınlarımızın
içinde yaşadığı, çalıştığı,
ürettiği ve sosyal aktivitelerini sürdürdüğü ortam ve
şartlarının iyileştirilmesi mutlaka sosyal dönüşümün
izlenmesi mekanizmalarının kurulmasını gerektirmektedir. Bu
gereklilik, her siyasal iktidarın anlayışına, daha
doğru bir ifadeyle, insafına terk edilmeyecek kadar ciddi bir konudur
ve kurulacak izleme süreci mutlaka sürdürülebilir
bir sisteme bağlanmalı, kural ve müeyyidelerle desteklenmelidir.
Görüştüğümüz kanun teklifinin 2nci maddesi bunu amaçlamaktadır.
Madde, Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunun nasıl
teşekkül edeceğini düzenlemektedir. Öncelikle, bu teklifin sahibi Sayın
Bakan Nimet Çubukçu Hanımefendi ve arkadaşları ile diğer
tekliflerin hazırlayıcıları olan Sayın Erbatur ve
Sayın Ağırbaş hanımefendilerin de gayret ve
çalışmaları dolayısıyla kendilerini tebrik ediyorum.
Önemli bir husus bu teklifler
dolayısıyla Meclis gündemine gelmiştir. Ancak özellikle, müsaade
buyururlarsa da Sayın Bakana şu sitemimi iletmeden
geçemeyeceğim: Kadın erkek eşitsizliği siyaset üstü bir
konudur ve ülkemizin meselesidir. Bu kadar önemli bir problemin gündeme
gelmesinde kadından sorumlu Devlet Bakanı Sayın Çubukçunun,
Meclis içerisinde partiler arasında bölünmüşlük izlenimini veren
ayrı teklifler verilmesi yerine her partideki kadın
milletvekillerinin ortak imzalar vereceği bir teklifle kamuoyunun önüne
gelinmesinde öncülük yapmasını beklerdik. Bu teklife hiçbir
kadın milletvekilinin, daha doğrusu, hiçbir milletvekilinin
hayır demesi mümkün olmadığı gibi, şayet böyle
yapılabilseydi Meclisteki kadın milletvekilleri arasındaki
dayanışma da sergilenebilir ve kamuoyuna da güzel bir mesaj verilebilirdi.
Yine dün Genel Kurulda
yaşamış olduğumuz bu isim
farklılaştırması olayında da birkaç cümle sarf etmek
istiyorum: Sayın Bakan dün açıkladılar; İçerik
değişmiyor sadece komisyon ismi değişiyor. diye. Madem
içerik değişmiyorsa, komisyonda, yukarıda sağlanan bu güzel
mutabakatı Genel Kurula taşıyıp üzerinde hiçbir itiraz
noktası bırakmadan geçirmek gerekiyordu. Bu, sadece bu kanunu
görüşürken elde edeceğimiz sonuç açısından değil bundan
sonraki mutabakatların da Genel Kurulda delinmemesi için, devam etmesi
için bir zaruret idi. Keşke böyle bir noktaya gelinmeseydi diye
düşünüyorum. Ancak, bu zikretmiş olduğum eksikliklerin
mevcudiyeti teklif sahibi kadın milletvekillerimizi tebrik etmemizi
engellemez, kendilerine tebrik ve teşekkürlerimi yinelemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri
-beyleri kastediyorum tabii ki- hanım milletvekili
arkadaşlarımızın bu teklifine hem Komisyonda hem de Genel
Kuruldaki yakın ilginiz kamuoyundan takdir görmüştür. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde üzerinde tam mutabakat sağlanan nadir tekliflerden
birisidir. Ancak, burada işimiz bitmemektedir, kadın erkek
eşitliği meselesinde en az kadınlarımız kadar
erkeklerimiz de mücadele vermelidir. Toplum adına temsilcilik yapan, kural
koyan sizler, bizler her platformda bu anlayışa nasıl hizmet
verebiliriz diye düşünmeliyiz, düşünmelisiniz.
Kadınımızın sosyal ve ekonomik hayattaki
noksanlığı toplumun tatsız, tuzsuz olmasına yol
açmakta, toplumdaki güç ve amaç birlikteliğini baltalamakta, sadece
kadının değil erkeklerin de hareket alanını
daraltmaktadır. Toplum her türlü problemine kadın ve erkeğiyle
birlikte çözüm üretmelidir.
Kıymetli
arkadaşlarım, sorunları sadece tespit etmek yeterli
değildir. Toplumumuzu âdeta tek ayaklıymış gibi gösteren bu
eşitsizliğin sosyal, kültürel, ekonomik, hukuki ve siyasi nedenleri
vardır. Bu nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler üretmeden
bu hususta atılacak adımlar iyi niyetli, ancak sonuçsuz adımlar
olarak kalacaktır.
Başbakanlık
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün verilerine göre ülkemizde, örneğin
her 3 kadından biri şiddete uğramaktadır, asıl
acı olan bu kadınların yaklaşık yüzde 65inin bu
şiddeti Elbet bir haklı nedeni vardır. şeklinde
algılamasıdır. Kadınların yüzde 20si okuma yazma
bilmemektedir. Kadınların iş gücüne katılım oranı
yüzde 22lere kadar düşmüştür. Yine yaklaşık 2.500
kadın, her yıl, anne olmak isterken yaşamını
kaybetmektedir gibi can acıtıcı veriler ortada durur ve bununla
ilgili proje ve çözümler üretemez iken çıkaracağımız bu
yasanın bu sorunu çözmede ne kadar çare olabileceğini yüce Meclisin
takdirlerine arz ediyorum. Kısaca, meselenin özüne inmek, popülist
söylemlerden kaçınmak gerektiğini söylüyorum. Bir de çözüm üretirken
bu konuda çalışan sivil toplum örgütlerinin ürettiği bilgi ve
tecrübelerinden istifade etmenin önemini de yine vurgulayarak sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Her parti gibi Milliyetçi
Hareket Partisi de kadının karar mekanizmalarına
katılımı yönünde kendi zaviyesinden bu eksikliği görmekte
hem parti içinde hem de yerel ve genel siyasette daha çok kadınımızın
görev almasını arzulamakta ve bunu teşvik etmektedir. Bu hususta
gerek Meclisimizin gerekse sivil toplumun üreteceği çözümlerde yer almaya
ve gayret göstermeye hazırdır. Çünkü karşılıksız
sevdiğimiz aziz Türk milletini kadını ve erkeğiyle birlikte
seviyoruz. Sayın Genel Başkanımızın bu hususta
teşkilatlarımıza birçok talimatları olduğunu da
kamuoyuyla bir kez daha paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu düşüncelerle
Meclisimizde çıkarılacak yasanın toplumumuza, ama özellikle tüm
kadınlarımıza hayırlı olmasını,
kadını ve erkeğiyle özlenen medeniyet düzeyini
yakalamış toplumsal yapının ortaya
çıkışında olumlu katkılar getirmesini temenni ediyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Korkmaz.
Madde üzerinde Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan
Kışanak.
Buyurun Sayın
Kışanak. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama hepinizi saygıyla selamlayarak
başlamak istiyorum.
Ne yazık ki, bir hafta
önce büyük bir kadın dayanışması ve uzlaşı
içerisinde bu Meclisin gündemine getirdiğimiz tasarı üzerinde son
dakikada AKP Hükûmetinin, AKP Grubunun yapmak istediği değişiklik
hepimizin şevkini, heyecanını ve umutlarını bir parça
kırmıştır. Bu nedenle, öncelikle teessüflerimi belirtmek
istiyorum ve bu durumun arkasında yatan nedenlere ilişkin biraz
açıklamalarda bulunmak istiyorum.
Bu yaklaşımın
en önemli göstergelerinden birisi, AKPnin her zaman olduğu gibi yine bir
kandırma siyasetiyle bizi yüz yüze bıraktığını
görüyoruz ve bu konu gerçekten siyasi etiğe hiçbir şekilde
sığmayan bir durum. Daha bir hafta önce komisyonun tüm üyelerinin,
çoğunluğu AKPli olan komisyonun tüm üyelerinin oy birliğiyle
kabul edilerek ve bütün kadın örgütlerinin desteğini alarak buraya
getirilen teklifte bir değişiklik yapılması ve bunun AKP
Grup Başkan Vekili tarafından da bizzat şu cümleyle
açıklanması hepimizi derinden üzmüştür: Aslında bizim arkadaşlarımız
orada da muhalefet edecekti ama biz dedik ki, etmeyin, nasılsa Genel
Kurulda değiştiririz. Bu nedir? Bu, çok açık ve net bir
şekilde, Biz sizi kandırdık, biz bütün kadın örgütlerini
kandırdık, bu yasanın çıkmasında emeği geçen herkesi
kandırdık. demektir. Bunun ne siyasi etikle ne siyasi ahlakla hiçbir
alakası yoktur ve bu çatı altında hiçbir siyasi partinin ve
hiçbir milletvekilinin böyle davranmaması gerektiğini
düşünüyoruz.
İkincisi, bu şunun
da göstergesi: Bu çoğunluk diktatörlüğünün, demokrasiyi
anlamamanın da göstergesi, Benim nasılsa sayısal çoğunluğum
var, istediğimi getirir, bu Genel Kurulda yaptırırım.
mantığıdır. Oysa demokrasi çoğulculuk rejimidir,
başkalarının da görüşlerini dikkate alan, bunları da
hesaba katarak politika yapma rejimidir. Eğer AKP Hükûmeti kendi
sayısal çoğunluğuna dayanak burayı yönetecekse ve bu
Meclisteki çalışmaları bu mantıkla yürütecekse lütfen bizi
buna alet etmesin. Sayısal çoğunluğu komisyonda da vardır,
o sayısal çoğunluğuna dayanarak komisyondan istediği
şekilde yasalarını çıkartsın ve desin ki: Benim
demokrasi anlayışım bu kadardır. Ben, sayısal
çoğunluğum neyi gerektiriyorsa, canım ne istiyorsa
çoğunluğuma dayanarak bunu yaparım. Kimseyi de bu, kendi,
kandırma siyasetine ve sahte demokrasi siyasetine alet etmesin.
Bu tutumun bir başka
göstergesi, aslında AKP Hükûmetinin sıkça, burada lafını
ettiği uzlaşma kültüründen ne kadar uzak olduğunun en temel ve
en açık göstergesidir. Günlerce konuşulmuş,
tartışılmış, komisyonda herkes konuşmuş
tartışmış ve üzerinde mutabakata varılmış
bir konuyu hiçbir gerekçe de sunmadan Canım, ne olur ki bir kere de AKP
Grubunun dediği olsun. mantığıyla
Hani haklı bir
gerekçesi varsa, tamam, biz geri adım atalım. Neden
değiştiriyorsun bu ismi? diyorsun. Yok, hiçbir şey
değişmeyecek, amacı aynı kalacak, görevleri ve sorumlulukları
aynı kalacak. Sadece, benim dediğim olsun diye ben adını
değiştiriyorum. diyor. Sayın Bakanımızın bize
yaptığı açıklama bu. Zaten bir şey
değişmeyecek. Bir kere de benim grubumun dediği olsun. diyor.
Böyle bir siyaset anlayışı olabilir mi, böyle bir demokrasi
anlayışı olabilir mi, böyle bir uzlaşma
anlayışı olabilir mi? Yani, bütün bunların gerçekten
muhasebesinin çok iyi yapılması ve bundan sonraki, bu Meclis
çatısı altında yapılacak çalışmalara etkisinin
görülmesi gerekirdi ve yine uzlaşma kültüründen o kadar uzak bir
yaklaşım ki
Tamam, vazgeçtik, sizin
dediğiniz olsun, şunu ekleyelim: Kadın erkek ve fırsat
eşitliği. Hepimiz Türkçeyi çok iyi biliyoruz. Oradaki ve
bağlacı hem kadın erkek eşitliği hem de fırsat
eşitliği anlamına gelecekti. Bu ve bağlacının
bile oraya konulmasına karşı çıktılar. Neden? Sadece
ve sadece benim dediğim olsun mantığıyla. Eğer
böyleyse, gerçekten, bu, siyasi ahlak açısından sorgulanması
gereken bir yaklaşım ama böyle değilse de ardında bu
komisyonun amacına dönük başka bir yaklaşımları varsa
bunu da çıkıp açıkça konuşmaları lazım. O zaman
Biz kadın erkek eşitliğini aslında düşünmüyoruz,
fırsat eşitliğini yanına ekleyerek bu durumu kurtarmak
istiyoruz. desinler. Ya Amacımız farklı. desinler ya da Biz,
sadece ve sadece kendi dediğimin siyasetini yaparım
anlayışında olan diktatörlük anlayışına sahip bir
siyasi partiyiz. desinler. Bu ikisini, gerçekten ikisinden biri
dışında başka bir yorum ve mantık, iki günden beri
yaptığımız görüşmeler sonucunda başka bir yorum çıkartamıyorum
ama bir başka yorum daha çıkartabiliriz bu tutumdan: Demek ki AKP
Hükûmeti ve AKP, Avrupa Birliğinin baskısıyla
yaptığı bu değişikliklerin aslında
amacını hazmedemiyor ve bir şekilde bu yasal
değişikliklerin içini boşaltmanın telaşına
düşüyor. Esas özü bu. Bu, diğerlerinin hepsi, gerçekten burada hiçbir
şekilde, siyaseten de bizim hiçbir partiye yakıştırmak
istemediğimiz yorumlardı. O zaman, eğer Avrupa Birliğinin
dayatmasıyla bu yasayı çıkartıyorsa, Avrupa Birliğinin
sosyal politikalar konusundaki başlığının müzakereye
açılması için bir zorunluluk şart olarak gördüğü için bunu
çıkartıyor ama kendi zihniyetine de ters geldiği için içini
boşaltmak istiyorsa bunu da çıkıp burada siyaseten açıkça
savunsun. Desin ki Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.
Kadın ve erkek fıtratı gereği zaten eşit olamaz,
eşit değildir. Ancak ve ancak ben var olan imkânlardan lütfederim,
onların da eşit imkânlardan yararlanmasını
sağlayabilirim. Bu da benim lütfumdur. desin. Eğer
yaklaşımı buysa, bunu da çok açık ve net bir şekilde
çıkıp buradan söylesinler.
Gerçekten, ben bu kadar sert
bir konuşmayı yapmayı hiç düşünmezdim. İki
yıldır bu Meclisteyiz. Özellikle Sayın Nimet Çubukçunun
Bakanlığıyla ilgili görüşmelerde, gerek komisyonda ve gerek
burada üslubumuza, yaklaşımımıza ve kadın
bakış açımıza uygun bir yaklaşımla bu
tartışmalara her zaman dâhil olmaya özen gösterdik. Kadın
politikaları konusunda yapılan birçok yanlışa rağmen
sert bir üslup kullanmadık. Dışlayıcı, reddeden,
kadını rencide eden bir yaklaşım içerisine girmedik. Kabine
içerisinde tek bakandır. Bizim bunu korumamız lazım, kadın
sayısını artırmamız lazım. Varsa eksikleri de hep
beraber bunu gidermenin yollarını aramamız gerekir dedik.
İki yıldır burada, ne komisyonda ne de burada, Sayın Nimet
Çubukçunun bakanlığıyla ilgili hiçbir konu görüşülürken,
rijit bir konuşma, sert bir konuşma, zora sokan bir konuşma
yapmadık ve bir sürü de problem var, kadınlar konusunda yaşanan
dünya kadar sorun var ama bunları bu üslupla dile getirmedik fakat son bir
hafta, on gün içerisinde yaşananlar ve dünden bu yana uzlaşma
konusunda yaptığımız her tür öneriye karşı kesin
bir ret duvarıyla karşılaşmak, sonuçta bizi bu noktaya
getirdi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Emir demiri keser!
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla)
Evet, sonuçta, ben yine de şuna inanmak istiyorum: Sayın Nimet
Çubukçunun da içine sinmemiştir bu, erkek egemen zihniyetin sonuna kadar
hâkim olduğu AKPnin dayatmaları sonucunda, parti
politikalarını dayatmaları sonucunda o da buna boyun
eğmiştir diye düşünüyorum, böyle düşünmek istiyorum, iyi
niyetle böyle yaklaşmak istiyorum ve bunu da yine kadın
mücadelesiyle, kadın hareketinin yürüttüğü mücadeleyle
aşılacak bir sorun olarak görmek istiyorum.
Neden bu kadar
karşı çıkıyoruz? Birkaç cümleyle de bunu açıklamak
istiyorum. Fırsat eşitliği başlangıç itibarıyla
eşitler arasındaki duruma uygulanabilecek bir durumdur. Zaten şu
pozisyonda eşit olsaydı kadınlar ve erkekler, fırsat
eşitliği yeterli bir politika olabilirdi. Bundan sonraki süreçte var
olan imkânların eşit yararlanmasını öngörmek bundan sonrada
eşitliğin devamını öngörmek anlamına gelirdi ama biz
burada her gün konuşuyoruz, kadınlar ve erkekler eşit
değil, kadınlar hangi göstergeye bakarsanız bakın, ekonomi
mi, istihdam mı, mülkiyet sahipliği mi, sosyal statü mü, bürokrasideki
yetkinlik mi, siyasette temsiliyet mi, hangi konuya bakarsanız
bakınız kadınlar erkeklerin en az 4-5 kat daha gerisindeler.
Eşit pozisyonda
olmayanlara tanınan fırsat eşitliği, var olan
eşitsizliği ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Zaten bugün
Türkiyenin kadın politikalarında tıkandığı nokta
da budur. Yasalarda yapılan düzenlemelerin uygulamada duvara çarpması
ve doğru sonuçlar vermemesinin nedeni de budur. Ortada çok ciddi bir
eşitsizlik ve ayrımcılık vardır. Bundan sonra
eğer kadın erkek eşitliği konusunda stratejik bir
yaklaşım kabul ediliyorsa pozitif
ayrımcılığı öngören
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla)
Teşekkür ediyorum Başkan.
var olan eşitsizliği
ortadan kaldırmayı öngören politikalara ihtiyaç vardır. Ama siz
bu Komisyonun adını Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak
koyduğunuz sürece, bu Komisyonun amacını, görevlerini ve
çalışma alanını, sanki kadınlar ve erkekler
eşitmiş gibi bundan sonraki imkânların eşit
paylaşılmasına endeksleyen bir yaklaşıma getirirsiniz.
Bu, çok açık ve nettir. Ben, AKP içerisinde politika yapan kadın
arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun bunun
farkında olduğunu biliyorum, hiç de öyle adını
değiştirmekle bir şey değişmez
olmadığını çok iyi bildiklerini biliyorum. Ama parti
politikaları, partideki bu zihniyet, kadın erkek eşitliğini
hazmedemeyen bu zihniyet sonuçta galip gelmiştir ve AKPdeki kadın
arkadaşlar da buna direnememişlerdir. Bunu da acı bir şey
olarak görmek istiyorum.
Ama, ben, bir tek cümleyle,
yıllardan beri bu yasanın çıkması için emek ve çaba sarf
eden, emeği geçen, kadın hareketinin her bir üyesine, her bir
örgütüne çok çok teşekkür ediyorum ve bu yasanın bundan sonra daha iyi
bir şekilde çıkmasının mücadelesine de devam
edeceğimizi ifade etmek istiyorum. (DTP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kışanak.
Hükûmet adına Devlet
Bakanı Sayın Nimet Çubukçu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
On dakika süreniz var.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle burada çok önemli ve çok anlamlı bulduğum bir komisyonun
kuruluşu üzerinde görüşme yapıyor olmaktan ve bu
görüşmelerin sağlıklı bir şekilde sonuçlanması
ümidimi koruyarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Komisyon
görüşmeleri esnasında ve şahsıma atfen kullanılan
bazı kelimeleri, hem siyasi nezakete hem uzlaşma kültürüne hem de
kadın dayanışması adına doğrusu
yadırgadığımı söylemek istiyorum. Hem kadın
dayanışmasından söz edeceksiniz hem siyasi nezaketten söz
edeceksiniz hem uzlaşma kültüründen söz edeceksiniz, arkasından da
çoğunluk diktatoryası, AK PARTİli kadınlar erkek egemen
kültür içerisinde boyun eğmişlerdir., Bu böyle
değiştiği için şu şöyle olmuştur. gibi gerçekten
siyasi anlamda bu yorumlara asla yol açamayacak bir şekilde
suçlayacaksınız!
Şimdi, öncelikle
Komisyonda, Komisyon görüşmeleri esnasında -orada bulunan sorumlu bir
Bakan olarak- orada da arkadaşlarımız Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği olarak Komisyonun adının
değiştirilmesi teklifini vermişlerdir. Dolayısıyla
Komisyonun adının öyle veya böyle olması ne Komisyonun
amacını ne görevlerini ne yetkilerini ne de bu anlamda ifa
edeceği görevleri değiştirecek bir unsur değildir. Ama
bugün burada, Genel Kurulda -ki daha sonra da göreceğimiz gibi- bazı
maddeler üzerinde önergeler verilebilir ve bu konuda ısrarcı da
olunabilir. Ben Bakan olarak da kendi adıma orada da söyledim, bu önerge
verilirken de, bir kere her şeyden önce verdiğimiz teklif bizim
Fırsat Eşitliği komisyonudur. Dolayısıyla Avrupa
Birliğinde, özellikle, yer alan ülkelerde -neredeyse on beş ülkede-
aynı şekilde neredeyse yer alması, Avrupa Parlamentosu
çatısı altında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu olarak aynen böyle kuruluyor olması, kurulmuş olması
-Belçikada, Almanyada, Fransada, İspanyada- bir terminoloji
uyumlulaştırması da bizim açımızdan önemlidir.
İkincisi: Uyum
dediğimiz şey, Allah aşkına, sadece sizin dediğinizin
olması mıdır? Koskoca bir grup
Sizinle yaptığım
konuşmayı da burada yalan yanlış,
anladığınız ve algıladığınız
şekilde aktarmanızı doğrusu çok yadırgıyorum.
Yaptığım konuşmada size aynen şunu söyledim:
Cumhuriyet Halk Partisinin, Demokratik Sol Parti Milletvekilinin ve AK
PARTİnin tüm kadın milletvekillerinin verdikleri teklifler
birleştirilmiş, bütün maddeler konusundaki önergeler kabul
edilmiş ve uzlaşmayla çıkarılmıştır.
Dolayısıyla, burada uzlaşma kültürüyse eğer bunun en iyi
örneğini sergilediğimizi düşünüyorum şu konuda ama koskoca
bir grup ve bu konuda da bir talep var. AK PARTİ Grubunun dediği
hiçbir şey yapılmayacak, bizim dediğimiz olursa eğer
uzlaşacağız. Böyle bir uzlaşma kültürü yok, böyle bir
anlayış yok. Öyle olmadığı zaman da çoğunluk
diktatoryası, AK PARTİli kadın milletvekilleri erkek egemen
kültürün emri altında gibi oradaki kadın milletvekillerini rencide
edecek, aşağılayacak bir üslup kullanmış
olmanızdan dolayı da son derece müteessirim.
Dolayısıyla,
arkadaşlar, burada her şeyden önce birbirimizi anlamamız
lazım. Bu ülkede her ne kavga çıkıyorsa terminoloji üzerinden
çıkarmanın da anlamsızlığına bir vurgu yapmak
istiyorum ama burada bunun olmaması için bu kadar büyük bir kavga
verilmesi doğrusu içerik itibarıyla da çok anlamlı değil.
Bir kere her şeyden önce
hem 1inci maddede yer alan kadın erkek eşitliğinin
sağlanmasına yönelik hususlar hem de 3üncü maddede yer alan
hususlar, öte yandan Anayasanın 90ıncı maddesinde yer alan ve
CEDAW gereği zaten Fiilî eşitlik sağlanıncaya kadar
ülkelerin yoğun çalışmalarının sürdürülmesi. ilkesinden
hareketle bütün bunlar zaten ilkesel olarak kabul edilmiştir.
İktidar olarak 58, 59 ve
60ıncı hükûmetler döneminde, kadın hakları alanında
yasal anlamda -eğer göz önüne alırsanız- devrim
niteliğindeki değişiklikler bu dönemde olmuştur. Bizim, kadın
hakları alanında bu topluma, bu ülkenin kadınlarına
verilmiş sözlerimiz var ve bunları gerçekleştiriyoruz.
Dolayısıyla, bunları gerçekleştirirken bir taraftan bu
normatif anlamda gelişmeyi sağlarken, diğer taraftan da bu
hakların hayata geçirilmesi, bizatihi kadınların
hayatlarında hissettirilmesi için çalışıyoruz.
İşte bugün Meclis çatısı altında, yasama denetimi
altında bir kurumsal mekanizmanın kurulması için mücadele
ediyoruz.
Bugün gösterilen bu
uzlaşmaz kültür -her ne kadar grubum ve ben uzlaşmaz gibi
gösteriliyorsam da- doğrusu bu konuda çıkarılan ihtiraz bana
Anayasanın 10uncu maddesi üzerindeki tartışmaları
hatırlattı. Anayasanın 10uncu maddesi değişirken de
Türk Ceza Kanunu değişiklikleri yapılırken de burada
yapılan konuşmalarda, tam tersine, AK PARTİnin bu
değişikliklerinin kadınların aleyhine olduğu,
dolayısıyla bu değişikliklerin kadınların
hayatında bir ilerleme değil, gerileme olacağı sözleri
söylendi. O günkü konuşmalara atfen Oya Araslının, Anayasa
Komisyonu üyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekilinin o gün bu
kürsüde Anayasanın 10uncu maddesi değişirken
yaptığı konuşmaları da hatırlıyorum.
Muhalefet her zaman
Bu
konuda da tutum eğer alınacaksa iktidar ile muhalefetin; muhalefet
edilmemesi gereken konularda da muhalefet edildiğine bu kürsü
tanıktır. Ama biz iktidar olarak bir çoğunluk diktatoryası
anlayışı değil
Bunu reddediyorum ve son derece
rahatsız olduğumu söylemek istiyorum. Gösterdiğimiz uzlaşma
kültürünün yansımasının ve anlayışının da bu
denli ters olmasından da rahatsızım. Dolayısıyla,
bütün bu kanunlar geçerken gösterilen tepkiler, bu kürsülerde izah edilen
şeyler daha sonra Evet, bu kanunları kadın hareketi ve biz
başardık. şeklinde de övünme vesilesi olmuştur. Yani, ben
bunları da biliyorum, yani Biz başardık. denmiştir.
Bugün, biliyorum ki bu düzenleme geçtikten sonra bu çatı altında
görev yapan bütün milletvekilleri, bütün gruplara ait milletvekilleri bunun
gururunu birlikte paylaşacağız. Dolayısıyla, bu gururu
birlikte yaşayalım. Bu ülkenin kadınları bugün burada bir
çatışma değil, buradan uzlaşmayla çıkacak bir
komisyonun kendileri için oluşturacağı hak ve fırsatlar
konusunda kendilerine ne sağlayacağı konusunda ümitvarlar.
Dolayısıyla, bu ümitleri bu anlamda bir çatışma kültürüne
kurban etmeyelim diyorum. Dolayısıyla, bizim iktidar olarak burada
çoğunluk değil, başından beri mevcut görüşümüzü
koruduğumuzu bir kez daha söylemek istiyorum.
Anayasa Komisyonunda bu, bu
şekilde olabilir ama bugün Genel Kurulun yetkisi, Genel Kurulda
çeşitli önergeler olabilir, sizlerden de olabilir ve biz gerçekten o
Komisyonda söylenen her şeyi bir uzlaşma kültürü içerisinde
gerçekleştirdik, gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Haksız ithamlarla, tekraren söylediğim gibi, siyasi nezakete,
uzlaşma kültürü kavramına, demokrasi anlayışı ve
algılamasına, terminolojiye ve kadın dayanışması
adına söylenen bütün sözlere bu içerikte itirazlarımı Genel
Kurulla paylaşmak istedim.
Bundan sonraki maddelerde de
göstereceğiniz destek için şimdiden bütün Genel Kurul ve gruplar
adına teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahıslar adına
ilk söz Aksaray Milletvekili Sayın İlknur İnceözde. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
İnceöz.
Süreniz beş dakika.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 328 sıra
sayılı Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Kanun teklifinin 2nci maddesinde
Komisyonun kuruluşuna ilişkin hususlar belirlenmiştir. Buna
geçmezden evvel, Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu
kurulmasının üzerinde, Kadın Erkek Eşitliği ya da
bugünkü tabirle kadın erkek fırsat eşitliği komisyonunun
kurulmasının önemine değinmek istiyorum. Çok değerli
milletvekillerim, adı her ne olursa olsun, ister Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu olsun ister Fırsat Eşitliği
Komisyonu olsun, dün itibarıyla başladığımız ve
bugün Genel Kurulda görüşmelerini sürdürdüğümüz ve geleceğe dair
yaptığımız, oluşturduğumuz komisyon hakikaten çok
önemli ve reform niteliğindedir. Avrupa ülkelerine
baktığımız zaman görmekteyiz ki Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonudur. Bu anlamda, isim üzerinde çok takılmak,
içi boş mudur dolu mudur tartışmaları üzerinde durmak istemiyorum
çünkü temel itibarıyla haksız ve yersiz tartışmaların,
yapılan güzel çalışmaları gölge altında
bırakmaktan başka herhangi bir şey ifade ettiğini
düşünmüyorum.
Değerli milletvekilleri,
her şeyden önce cinsiyet eşitliğinin sağlanması için
çıkarılan ve yasaların çokluğundan öte, toplumun cinsiyet
eşitliği bilincine ve duyarlılığına
kavuştuğunda gerçek anlamda bir eşitlikten ve demokrasiden
bahsedilebileceği evrensel bir gerçekliktir. Biz Hükûmet olarak,
çıkarılan yasaların benimsenmesi ve halkın bilinçlenmesi
için yasaları projeler ve kampanyalarla desteklemekteyiz. Bunlardan en
önemlisi, sırf kadın oldukları için şiddete maruz kalan
kadınların bilinçlenmesi amacıyla Kadına Yönelik
Şiddete Son kampanyası Anadoluda birçok kadının sesi
olmuştur. Yine fırsat eşitliğinin sağlanması,
daha çok kız çocuğunun okutulması için Haydi Kızlar Okula
kampanyası ile kız çocuklarımızın eğitim düzeyi
yükseltilerek son derece başarılı bir şekilde kız
çocuklarımız okullara kavuşturulmuştur.
1934 yılında
kadına seçme seçilme hakkı verilmesine rağmen, ilk defa
milletvekili olarak Meclise girmiş, daha sonra 2007de.. 1935
yılında yüzde 4,6 olan vekil oranı 2007 seçimleriyle yüzde 9,1
seviyesine çıkarılmıştır. Elbette ki bunları
yeterli görmüyoruz. Dün Sayın Başbakanımızın grup
toplantısında da belirttiği üzere, biz, her 3ten 1inin yerel
yönetimlerde kadın olmasını tercih ediyoruz, aynı önemi
gençlerimiz için de veriyoruz. Sadece yasalarla değil, fikir ve zihniyet dönüşümüyle
de biz bunun arkasında kararlılıkla durduğumuzu
uygulamalarımızla göstermekteyiz. Kadınlar için en önemli
haklar, 1926 Medeni Kanunun kabulü, 1934 yılında kadına seçme
ve seçilme hakkının verilmesi çok önemlidir bu anlamda.
Sayın milletvekilleri,
ülkemiz, Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesine ilk imza atan ülkelerden bir tanesidir. Bu
yükümlülüklerin yerine getirilmesi konusunda önemli çalışmalar da
yapılmaktadır. Kadın erkek eşitliği bakış açısıyla
hazırlanan Medeni Kanun 2002de yürürlüğe girmiştir. Yine 2003te
aile mahkemeleri kurulmuş, 2004te Anayasanın 10uncu ve
90ıncı maddelerinde kadın erkek eşitliğini
güçlendirecek nitelikte düzenlemeler yapılmıştır. 2004
yılındaki Türk Ceza Kanununda kadının lehine düzenlemeler
yer almış, yine 2003 yılında yapılan değişikliklerle
-İş Kanunundaki değişiklikler-, 2004te Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğünün teşkilat yasası yürürlüğe
girmiştir. Ailenin Korunmasına Dair Kanun olmak üzere daha burada sayamayacağımız
pek çok yasal düzenlemeler Hükûmetimizin bunun arkasında ne derece
durduğunun göstergesidir. Cinsiyet eşitliğini gözetmek konusunda
Başbakanlık genelgesi de bunlara ilave edeceğimiz
düzenlemelerden bir tanesidir.
Hükûmetimiz döneminde
gerçekleşen bu hızlı değişim ve dönüşüm, toplum
düzeyinde proje ve kampanyalarla desteklenmeye çalışılsa da
elbette ki biz yeterli olduğunu düşünmüyoruz. İşte, bu
nedenle, bugün, burada isminin üzerinde çok tartışmalar
yapılmaya çalışılsa da İspanya, Fransa, Portekiz ve
İngiltere gibi ülkelerde de Kadın hakları veya Fırsat
eşitliği adı altında ya da Fırsat eşitliği
komisyonları olarak yapılandığını görmekteyiz.
Biraz evvel söylediğim üzere, bu örnekler de göstermektedir ki bunun
üzerindeki tartışmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Biz
tabii, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üzerinde
kadınlarımızın yekvücut, aynı söylemler üzerinde
birleştiklerini gösterir bir tutum içerisinde, uzlaşıcı
olduklarını burada da göstermelerini tercih ederdik fakat ne
yazık ki görmekteyiz ki bu anlamda da kısır döngü bir
çekişme mevcuttur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum tamamlayın lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ
(Devamla) Ben, bugün, burada görüşülmeye devam eden ve ümit ediyorum ki
çok kısa sürede de yasalaşacağını, Genel Kuruldan
geçeceğini düşündüğüm Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun reform niteliğinde bir düzenleme
olduğunu düşünüyor, Avrupaya uyum açısından da çok önemli
olduğunu bir kez daha vurgulamak suretiyle bu Komisyonun
oluşturulmasında, yasa teklifinin oluşturulmasında
emeği geçen, kadınlara verdiği değer niteliğiyle de
Sayın Başbakanımıza başta olmak üzere, daha
sonrasında çok değerli Bakanımıza ve yine bürokratlara, çok
değerli hanım milletvekillerimize, çok değerli erkek
milletvekillerimiz de dâhil olmak üzere bugün burada katkılarını
sunan herkese teşekkür ediyor, yasanın hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İnceöz.
Şahıslar adına
ikinci söz hakkı Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işıkta.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 328 sıra
sayılı Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Her ne kadar biraz önce
görüşülmüş olan 1inci maddede bu teklifin adı değişti
ise de şu anda önümüzde yazılı metin bu olduğu için bu
hâliyle ismini vermeyi uygun buldum. Bu vesileyle, yüce Meclisi ve bizleri
izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
bu teklifle resmen kurulacak olan Komisyonun, başta
kadınlarımız olmak üzere hem milletimize hem de ülkemize
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Bu girişimi
desteklediğimi belirtiyor ve bunda emeği geçen, başta kadın
milletvekillerimiz olmak üzere herkesi kutluyorum.
Ancak, bu vesileyle, gerek
dünyada gerekse Türkiyemizde bazı gerçekleri ve yapılması
gerekenleri de sizlerle kısa bir süre de olsa paylaşmak istiyorum.
Başta, Türk-İslam kültüründe kadının ne denli önemli bir
yere sahip olduğu hepimizce yakından bilinmektedir.
Kadınlarımız, her şeyden önce,
çocuklarımızın anası, ailede ve toplumda vazgeçilmez bir
birey, evin direği, cennetin ayakları altında olduğu
müjdesiyle asırlar önce müjdelendirilmiş kutsal bir bireydir. Ancak,
bu özel yerlerine karşın toplumda hak ettikleri yerlere de
gelemediklerini söylemek çok yanlış olmasa gerek.
Yine
yayımlanmış bazı verileri sizlere aktararak bu tezimi
doğrulamak istiyorum. Dünyadaki yaklaşık 1,5 milyar yoksul
insanın yüzde 70inin, 27 milyon dolayındaki mültecinin de
yarısının kadınlardan oluştuğu bir gerçek.
Birleşmiş Milletler araştırmalarına göre, küresel
üretimin yaklaşık üçte 2si kadınlar tarafından
gerçekleştirilmesine rağmen kadınların küresel gelirden
aldıkları pay ise yaklaşık yüzde 10lar düzeyinde. Yine
kadınların mal varlıklarının ise sadece toplam
varlıkların yüzde 1i dolayında olduğu bu verilerden
anlaşılmakta.
Türkiyede de durumun çok
farklı olmadığını söyleyebiliriz. Örneğin,
TÜİK verilerine göre her yıl Türkiyede çalışabilir
durumdaki kadınların yüzde 25i iş gücüne katılıyor.
Bu oran 1990larda yüzde 35ler seviyesinde iken bugün yüzde 25lere
düşmüş. İstihdam edilen toplam 6 bin dolayındaki
kadının ise yüzde 72si kayıt dışı olarak
faaliyet gösteriyor.
Birleşmiş
Milletlerin 2004 İnsani Kalkınma Raporuna göre, ilk, orta ve yüksek
eğitimde kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde
68. Türkiye bu oranda dünyada 110uncu sırada. Okuma yazma bilmeyen
kadın nüfusu ise yaklaşık 5,5 milyon civarında.
Türk kadının
siyasetteki yeri de biraz önce, -benden önce- konuşan değerli
kadın milletvekilimiz tarafından belirtildi. Kısaca, Türkiye
Avrupa Birliği ortalaması olan yaklaşık yüzde 20lerin -siyasetteki temsil oranı
açısından- çok gerisinde bir
ülke durumunda.
Türk kadını ilk kez
1843te Tıbbiye Mektebi bünyesinde aldığı ebelik
eğitimiyle sosyal hayatta yerini almaya başlamış.
İş yaşamına 1897de ücretli işçi olarak giren
kadınlarımız 1913 yılında da devlet memuru olma
hakkını kazanmıştır. İlk kadın belediye
başkanı Müfide İlhan 1950de Mersinden seçilirken ilk kadın
bakan Türkân Akyol 1971de, ilk kadın vali Lale Aytaman 1991de
atanmış, ilk kadın başbakan da Tansu Çiller
Hanımefendi 1993te hükûmeti kurmuştur. Bugün
kadınlarımızın geldiği değişik makamlar
hepimizin malumudur. Bu açıdan da kendilerini yapmış oldukları
başarılı çalışmalardan dolayı tekrar kutluyorum.
Kocasının
yanında kendi soyadını alma hakkı
kazanılmış, 1997 yılında Kadının Statüsü ve
Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunca
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİM IŞIK (Devamla)
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
on üç il valiliği
bünyesinde kadının statüsü birimleri kurulmuş, kadının
evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte kendi
soyadını kullanabilmesi de yine 1997 yılında Medeni
Kanunda yapılan bir değişiklikle onlara verilmiş
durumdadır.
Evet, sözlerimin sonunda,
ülkemizde her anlamda vazgeçilmez bir birey olarak yerini almış olan
kadınımızın bundan sonra hak ettiği yere gelmesi
konusunda başta kadın milletvekillerimiz olmak üzere erkek
milletvekillerimiz de üzerine düşeni yapacaklardır. Ancak hepimizin
de malumu ki kadınımızın uğradığı
şiddet başta olmak üzere birçok haksızlıkların
toplumun gerçekleri ve kaçınılmazları olduğu da bilinmekte.
Başta kadın temsilciler
olmak üzere tüm Türk kadınlarını bu elde ettikleri yeni haktan
dolayı kutluyor, hepsine saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Arıtman
CANAN ARITMAN (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Komisyonun
ismiyle ilgili AB ülkelerinden verdiğiniz örnek inandırıcı
olmamıştır çünkü medeniyetler arasındaki zaten
bakış açısındaki temeldeki farklılık kadına bakış
açısıdır. Batı medeniyetlerinde kadın eşit
bireydir zaten, eşit hakka sahip eşit bireydir. Onun için orada isim
önemli değil ama bizde sorun kadını eşit haklara sahip,
eşit birey görmeme, ikinci sınıf insan olarak görme sorunudur ve
çözüm için yapmamız gereken, toplumsal zihniyet değişimini
sağlamaktır. Bu zihniyet değişimi için Komisyonun
adının Kadın Erkek Eşitliği olması çok
önemliydi. AKPnin bu ismi istemeyip değiştirmesi acaba gerçek
anlamda bir kadın erkek eşitliğini istememesinden midir diye
soruyorum.
BAŞKAN Sayın
Erbatur
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana bazı
şeyleri ben de hatırlatmak istiyorum. Çünkü Türk Ceza Kanunu
görüşülürken kadın örgütlerinin, Cumhuriyet Halk Partisinin talep
etmesine rağmen Namus saikiyle işlenen cinayetler müebbet hapisle yargılanır.
ifadesi yasaya giremedi, sadece töre saikiyle işlenenler girdi. Bugün
görüyoruz ki pek çok davada pek çok kadın namus adına öldürülüyor ve
bu kadınlarla ilgili yargılamada sorunlar yaşanıyor. Aynı
tür sorunlar yaşanmasın diye burada Kadın Erkek Eşitliği
Komisyonu olması için uğraşıyoruz.
Aynı şekilde tekrar
hatırlatmak istiyorum: Anayasanın 10uncu maddesi
değiştirilirken Cumhuriyet Halk Partisi Kadın erkek
eşittir, devlet bu eşitliği sağlamakla yükümlüdür.
maddesinin arkasına Kadınlar için pozitif ayrımcılık
yapılabilir, bu ayrımcılık sayılmaz. ibaresinin
eklenmesini istemişti. Sayın Oya Araslı bu konuda çok çaba sarf
etmişti ama bu da konamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaptan
Yok mu Sayın Kaptan?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Yok.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın Bakana soruyorum:
Ülkemizin hemen hemen her bölgesinde olduğu gibi seçim bölgem Gaziantepte
de kırsal kesimde yaşayan kadınlarımız, hem tarla ve
bahçe işlerinde çok zor şartlar altında, fizik gücüyle ve ev
işlerinde yorucu olarak çalışıp hem de küçük
çocuklarına analık görevini yerine getirmeye
çalışmaktadırlar. Bunlar, maddi yönden güçsüz, eğitimleri
az ve örgütsüz insanlardır. Özellikle kırsal kesimlerdeki
kadınlarımızın çocuklarının gündüz saatlerinde
eğitimi, beslenmesi ve bakımı için kreşler
yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan,
kadınların iş gücüne katılımı azalan bir
eğilim göstermektedir. Kadınların istihdam oranı Avrupa
Birliği ve OECD ülkeleri arasında en düşük seviyede
bulunmaktadır. Bu konuda yapılan yasal düzenlemelere rağmen, uygulamada
yaşanan sorunlar konusunda Bakanlığınızca yapılan
herhangi bir çalışma var mıdır? Üniversite mezunu kadınlarımız
arasında işsizlik oranı çok yüksektir. Bu konuda yapılan
çalışmalar nelerdir? Bu oranı azaltıcı önlemler
Bakanlığınızın gündeminde var mıdır?
İkinci sorum Sayın
Bakanım: Başbakanlığın ilgili genelgesine rağmen,
kadına karşı şiddet vakaları son günlerde büyük
artış göstermiştir. Örneğin geçtiğimiz hafta sonu
Adanada bir kadın sokak ortasında şiddete uğradı ve
emniyet kuvvetleri olaya çok geç müdahale etmiştir. Emniyet kuvvetleri
olaya müdahale edene kadar tesadüfen yoldan geçen 2 vatandaş olayı
önlemiştir. İlgili bakanlık genelgesine rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Arat
NECLA ARAT (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Komisyondaki üye sayısının partilerin
Meclisteki üye sayılarının üye tam sayısıyla
orantı içinde belirlenmesi içinize siniyor mu? Eşitlik Komisyonu
adını taşıyan bir mekanizmada cinslerin eşit temsili
ya da olumlu ayrımcılık uygulanarak yüzde 50+1 şeklinde
gerçekleşmesi daha uygun olmaz mıydı?
İkinci sorum: Hepinizin
bildiği gibi bir toplum her şeyden önce cinsler arasındaki
eşitliği, yani kadın erkek eşitliğini
sağlamalıdır ki sıra sonra fırsat eşitliğine
gelsin. Eşit donanımı olmayanlar zaten fırsatlardan yararlanamazlar.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
başlığı, yine kadınları harcayarak muhafazakâr
çevrelere verilen bir ödün müdür acaba?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle Sayın
Arıtmanın söylediği
Medeniyetler arasında
Yani bu isim
değişikliği yapılırken doğrusu, evet, o ülkelerde
öyle olabilir ama bizim ülkemizde medeniyetler arasında bir fark var.
Batıda kadın eşit birer birey, batı medeniyetinde, ülkemizde
kadın insan olarak dahi görülmüyor, eşit bir birey olarak değil vesaire
dediniz.
Gerçekten bu anlamda bir
medeniyet karşılaştırması yapmayı ve Batı
medeniyetini bu anlamda daha daha yukarıda bir yerde görmeyi doğrusu
anlamlı bulmuyorum çünkü eğer o toplumlarda da böyle bir sorun
olmamış olsaydı ne böyle mekanizmalar olurdu ne de böyle
kurumlar olurdu. Batı da kendi medeniyeti içerisinde kadın
hakları açısından son derece problematik, son derece sorunludur.
Bakın hâlâ daha tüm dünyada da ülkemizde olduğu gibi kadına
yönelik şiddet başta olmak üzere kadın sorunları
Batıda da tüm hızıyla sürüyor. Nasıl ki 19uncu
yüzyılda başlayan bir hak hareketi, kadın hareketi, 21inci
yüzyıla girerken neredeyse benzer söylemlerle, benzer taleplerle
ilerliyor. Eğer dünya bu konuda bu kadar ileri gitmiş olsaydı
ben, bugün bu konuları hâlâ konuşuyor olmazdık diye
düşünüyorum.
O açıdan, kendi ülkemiz
medeniyetiyle Batı medeniyetini karşılaştırıp
Batı medeniyetini daha yukarıda görme gibi bir
anlayışı da ben kendi adıma yerinde bulmuyorum. Çünkü,
bakın bugün biz bir şiddet raporu açıkladık ama bizim
açıkladığımız raporda -benden önce Avrupa delegasyonu
temsilcisi de konuştu- her üç günde bir İngilterede 1 kadın
öldürülüyor. Almanyada yılda 600e yakın kadın öldürülüyor ve
ev içi şiddet ve cinayet gibi nedenler kadınların artık
kanser ve trafik kazaları ölümlerinden daha yüksek oranda
gerçekleşiyor. Bu sadece Avrupa Birliği rakamları değil
dünyada da böyle. Dolayısıyla, bunu bir medeniyet
karşılaştırmasından ziyade bir dünya gerçeği
olarak ele alıp kadınların temel insan haklarının
gerçekleşmesi bağlamında ülkemizde de bu
çalışmaların ve mücadelenin, çabanın sürdürülmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Kaldı ki bu anlamda tabii ki
medeniyetimizle de övüneceğimiz, gurur duyacağımız çok da
yönlerimiz var. Özellikle birçok açıdan da
karşılaştırdığımız zaman ülkemiz
medeniyetinin o anlamda ders alacak değil, ders verecek durumda
olduğunu düşünüyorum.
Sayın Erbaturun söylemi
Gerçekten Türk Ceza Kanunu ve Anayasa değişikliklerinde biz
bunları istedik ama olmadı, o zaman da buna muhalefet edildi. dendi.
Gerçekten bugün Anayasanın 10uncu maddesindeki değişiklik,
Türk Ceza Kanunundaki değişiklikler hem bizlerin, siyaseten o
dönemde buna katkı sağlayan, bir kadın milletvekili olarak
hepimizin gurur duyması gereken şeyler diye söyledim.
Dolayısıyla bunun bir muhalefet, sırf muhalefet etmiş olmak
için yapılan iyi bir şeyi gölgede bırakma çabasının da
doğru olmadığını düşündüğümü söyledim.
Şimdi, Sayın
Özdemir
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana)
Sayın Çubukçu, eksiklerini söyledik, muhalefet değil, lütfen
Eksiklerini söyledik.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Şimdi o konu
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Hâlâ namus cinayetleri devam ediyor, kadınlar öldürülüyorlar.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın Erbatur, o konuda sizinle Komisyonda da
çok tartıştık.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Hâlâ kadınlar namus adına öldürülüyorlar. Bunu söylemek
istedim.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Şimdi ben o konuya ayrıntılı
olarak girmek istemedim ama
Şimdi, bakın, töre kavramının
içermesiyle
Ben hukukçuyum
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Bütün uğraşımıza rağmen namus cinayeti
terimini kullanamıyoruz bu ülkede.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Müsaade edin. Müsaade edin.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Hâlâ kullanamıyoruz.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Efendim, müsaade edin.
Şimdi, namus
kavramı ile töre kavramı birbirinden farklıdır ve namus
kavramı Türkçede sadece ve sadece kadınlara özgü bir kavram
olmadığı gibi, namus ve ahlak kavramları çok geniş
manada içermeleri kapsar.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Hiç de öyle değil.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Bunlardan bir tanesi iş ahlakı, iş
namusudur ve bir kadının
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Namus kavramı Erkeğin namusu kadındır. diyerek
kadını namus olarak tanımlayıp kadınlar namus
adına öldürülüyor Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın
Erbatur
Sayın Erbatur
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Bir saniyenizi rica edeceğim. Lütfen...
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Bunu görmezden gelemezsiniz!
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın Erbatur, bir saniyenizi rica
edeceğim.
K.KEMAL ANADOL (İzmir)
Cinayete töre diyemezsiniz.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Ben cevap veremiyorum Sayın Başkan, süre
ekler misiniz?
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Cinayete töre diyemezsiniz, böyle bir şey yok. Töreleri bu
işe karıştırmayın. Kadınlar namus adına
öldürülüyorlar.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Müsaade ederlerse efendim
BAŞKAN Zaten zaman
doldu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Sayın Bakan müsaade
etsinler de konuşsun.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sorumuzun cevabını bekliyoruz.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Her şeyden önce
BAŞKAN Sayın
Bakan bir dakika.
İlginç olan bir şey
var; kadınlarla ilgili bir kanun çıkarıyoruz, sorulan sorulara
cevaplar alınacak. Dolayısıyla belli bir dikkat içinde
karşılıklı sorar ve cevaplandırırsak herkes bundan
faydalanır çünkü ben biliyorum ki bütün kadın örgütleri, bütün bu
konuyla ilgili yazar, çizer kadın veya erkek arkadaşlar bu komisyonla
ilgili kanunun çıkışına yönelik tartışmaları
izliyorlar. Kakofoni olursa anlayamayız.
Evet, maalesef
zamanınız doldu. Sonuç itibarıyla, şimdi iki dakika süre
veriyorum ben size, soruları cevaplandırın.
Buyurun.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Diğer soruya geçeyim.
Şimdi, bu konu da çok
tartışma yapılan bir konu. Bir hukukçu olarak, namus
kavramını içermesinin yine çok geniş manada olduğunu iddia
ediyorum. O gün de bunu savunuyordum. Çocuğuna, beş
yaşındaki çocuğuna birisi tecavüz ederken annenin
işlediği fiil de namus kavramı içerisinde algılanabilir,
anılabilir ve o zaman da yüksek yargı organları bize dediler ki:
Biz bir anneyi bile gerektiğinde koruyamayız bu düzenleme bu
şekilde olursa. Bu bir yerde sadece kadınları değil
Toplumdaki bu suçların sadece mağduru değil kadınlar, faili
de olabilir. Dolayısıyla, bu kavramdan hareketle korunması
gereken yarar yine kadınların yararıdır. Bu nedenle böyle
davranıldı.
Sayın Özdemir,
kadınların fizik gücüyle, evet kırsalda hem
çalışmaları hem çocuklarına bakmaları, ev sorumlulukları
açısından son derece ağır sorumluluklar içerisinde
çalışıyorlar, yaşıyorlar. Bu anlamda
kadınların özellikle sadece kırsal kesimde değil, yani
iş gücüne katılamayan, mesleki eğitimden yoksun bütün
kadınlara bu anlamda çok değişik çalışmalar yürütüyoruz,
ama kapsam itibarıyla çok uzun. Sayın Özdemir, ben bunu size
ayazılı olarak göndereyim, bütün hepsini. Çünkü KOBİlerle,
istihdama katılım başta olmak üzere kadınların iş
gücüne katılımının çok düşük olduğu veya
düştüğü
Evet, son on yıl içerisinde kadın istihdamı
oransal olarak düşüyor. Bunu biz de izliyoruz. Çeşitli nedenler ve
etkenler var. Daha doğrusu, ekonominin dümeni ve tek belirleyicisi,
iş ve istihdam politikalarının tek belirleyicisi iktidar ve hükûmetler
değildir. Dolayısıyla, ekonomi kendi içerisinde, piyasa
koşulları içerisinde şekilleniyor. Bunu desteklemek
anlamında beş yıl süreyle kadın istihdamında,
kadın çalıştıranların hazine tarafından
primlerinin ödenmesi, devlet tarafından karşılanmasından
tutun da sayısız tedbirler alınmıştır bu konuda
tarafımızdan. Ben bunu da kapsamlı olarak Sayın
Milletvekilimize ayrıntılı olarak göndereyim. Ama üniversite
mezunu kadınların da kadın istihdamında düşüyor konusu
doğru değil, yüzde 60ın üzerinde. Avrupa Birliği
üyelerinden daha yüksek bir oranda üniversite mezunu
kadınlarımızın istihdama katılım oranı var.
Dolayısıyla
ŞENOL BAL (İzmir)
Yüzde 30 oranında düşüyor Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Üniversite mezunlarının.
ŞENOL BAL (İzmir)
Üniversite mezunlarının.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Efendim, bizdeki veriler bunu doğrulamıyor,
dolayısıyla ben elimdeki verilerle bunu izah etmeye
çalıştım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Madde üzerinde
bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
328 sıra
sayılı kanun teklifinin 2. maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Komisyon üye
sayısının en az yarısının kadın olması
zorunludur.
|
Sebahat Tuncel |
M. Nezir Karabaş |
Gültan Kışanak |
|
İstanbul |
Bitlis |
Diyarbakır |
|
Sırrı Sakık |
Pervin Buldan |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Iğdır |
Şırnak |
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
ilgili maddede yeterince açıklık var bu konuda Kadın
milletvekillerine öncelik tanınır. şeklinde.
Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Efendim, fiilî bir imkânsızlık durumunda
komisyon teşekkül edemeyeceği düşüncesinden hareketle
katılmıyoruz.
BAŞKAN İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel, buyurun.
Süreniz beş dakika.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önemli bir yasayı görüşüyoruz iki
gündür. Doğrusu, hem Türkiye kamuoyu bunu takip ediyor hem de
kadınlar. İlk maddede moral bozukluğuyla başlıyor
olmak doğrusu bundan sonraki motivasyonumuz açısından da iyi
olmadı.
Sayın Bakanın
Gültan Hanımın sözlerine yönelik eleştirileri üzerine birkaç
şey söylemek istiyorum. AKP Grubunun erkek egemen zihniyetten
bağımsız olduğunu yani kadın bakış
açısıyla bir iktidara sahip olduklarını ima etti. Oysa
bunun gerçek olmadığını bugün çok net olarak görüyoruz. Bu
komisyonun adının değişmesi bile burada aslında erkek
egemen zihniyetin ne kadar hâkim olduğunu gösteriyor.
2003 yılında
KA-DERin bir toplantısı vardı Siyasette Kadının
Yeri diye. Orada KA-DER Başkanlığını yürüten
kadın arkadaşımız şöyle ifade etmişti: Yurdumuz
Anadolu, Meclisimiz baba dolu. Ne yazık ki 2009a geldik, hâlâ yurdumuz
Anadolu ama Meclisimiz hâlâ baba dolu. Belki 50 tane kadın arkadaş
geldi, bu noktada önemli bir aşama ama erkek egemen zihniyetin bu Mecliste
hâkim olduğunu hiçbir kadın arkadaşımız inkâr edemez,
etmemelidir. Biz kadınlar burada bu zihniyetin değişmesi için
mücadele ediyoruz.
İşte kadın
erkek eşitliği bu açıdan önemli bir komisyondu. Kadın erkek
eşitliğinin ana politikalara yedirilmesi ve bu noktada mücadelenin
tam da buradan yasalarla birlikte değişmesi konusunda bir adım
olacaktı; dün de ifade ettik, tek başına komisyon
oluşturmak yetmez, bazı tedbirler de almak gerekir. Sayın Bakan
yine Anayasanın 10uncu maddesini ifade etti. Dün de ifade etmiştim,
zaten, Sayın Bakan, bu Anayasa Türkiye halklarının
ihtiyacına cevap vermiyor, hele kadınların ihtiyaçlarına hiç
cevap vermiyor. Kadınlar yıllarca çok mücadele etti, TCKnın
değişmesi, kadına karşı şiddet konusunda
bazı adımlar atıldı; siz de ifade ettiniz, Gaye Hanım
da ifade etti, bazı adımlar da atılmış olabilir ama bu
yasanın, Anayasanın kendisinin değişmesi gerekiyor zaten.
Bu açıdan, böyle ifade etmek gerekiyor.
Diğer bir konu, hani
bizi üzen bir nokta: Bu yasanın, aslında Türkiyedeki kadınlar
ve erkeklerin ihtiyacı olduğu için yeni bir sistemsel zihniyet
değişikliğiyle ele almaktan ziyade Avrupa Birliği için yapıldığını,
yine Sayın Bakanın kendisi ifade ediyor, diyor ki: Avrupa
Birliği literatüründe kadın erkek fırsat eşitliği
var. Avrupa Birliğinde öyle olabilir, biz aynı şeyi kullanmak
zorunda değiliz.
Yine Sayın Bakan, bu
konuda neden muhalefetin bu kadar ısrar ettiğini, uzlaşmaz
olduğunu ifade ediyor. Sayın Bakan, iki gündür biz sizinle
uzlaşabilmek için çaba harcadık, hatta şunu önerdik: Bütün
siyasi partilerdeki kadın arkadaşlarımızla bir araya gelin,
birbirimizi ikna edelim, tartışalım. En son ve kelimesini bile
kabul etmediniz ve şunu, şöyle ifade ettiniz bu kürsüden: Biz zaten
başından beri bu komisyonun ismini böyle önerdik. Ee şimdi
sormak gerekiyor: Sayın Bakan, biz mi ısrar ediyoruz bu konuda siz mi
başından beri aslında uzlaşmaz tavrınızı
devam ettiriyorsunuz? Hatta bu konuda, kurnaz bir yaklaşımla da
Nasıl olsa komisyonda çıkmaz; biz, sayısal
çoğunluğumuz da var, bu sayısal çoğunluğumuz konusunda
bunu ifade edebiliriz.
Şimdi, verdiğimiz
önergeye ilişkin birkaç şey söyleyip bitireceğim. Doğrusu,
bu komisyon, sonuç itibarıyla bu yasanın çıkmış
olması, kadınların yıllardır verdiği emeğin
ve mücadelenin bir sonucu. İstediğimiz gibi çıkmamış
olabilir ama bunu gerçekten kadınların istediği bir noktaya getirebilmek
için çalışacağız.
Diğer bir konu da,
mesela burada konuşan erkek arkadaşlarımız hep kadın
arkadaşlarımızı kutladı. Bence erkek
arkadaşlarımız da sorumluluk alsın; kadın ve erkek
eşitliği. Doğru, sizin ayrımcı bir yanınız
var, daha egemensiniz, ülke kaynaklarından daha çok faydalanıyorsunuz
ama bu konuda, kadın ve erkek eşitliğinde kadınlar ve
erkeklerin eşit şekilde sorumluluk alması gerektiğini
düşünüyorum.
Şeye ilişkin de
doğrusu bu Komisyon kurulduğunda Komisyonun başkanı
umuyoruz ki bir kadın arkadaşımız olur. Ama şöyle bir
kaygımız var: Bu Komisyon -hani şey ifade edilmiş olsa da-
işte kadın milletvekillerinden ve insan hakları
uzmanlarından olur, diye ifade edilmiş olsa da arkadaşlar,
önümüzdeki dönemde sadece erkeklerin oluşturabileceği ya da
erkeklerin çoğunlukta oluşturabileceği bir komisyon kadın
erkek eşitliğini ifade edemez. Çünkü erkek
arkadaşlarımız bu zihniyetten kurtulmadıkları için
arkadaşlar, kendileri erkekler lehine karar verecek. Dün AKPli bir
kadın arkadaşım ifade etti işte bu köy heyetinin durumunu,
ihtiyar heyeti gençlere spor sahası istemiş. Ancak öyle olur, erkeklerin
hâkim olduğu komisyonda da dolayısıyla erkeklerin istediği
şeyler olur. Bunun önüne geçmek için bu önergemizin dikkate
alınması gerektiğini düşünüyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın, lütfen.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu Komisyonun, başta
kadınlar olmak üzere tüm halkımıza, önemli bir, mücadelesi
açısından önemli bir başarı olduğunu ifade ediyorum ve
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tuncel.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Sayın Başkan, yoklama önergemiz var.
BAŞKAN Önergeyi
oylamaya sunmadan önce, bir yoklama talebi vardır.
Sayın Anadol? Burada.
Sayın Arıtman?
Burada.
Sayın Süner? Burada.
Sayın Baytok? Burada.
Sayın Erbatur? Burada.
Sayın Güvel? Burada.
Sayın Korkmaz? Burada.
Sayın Çöllü? Burada.
Sayın Yazar? Burada.
Sayın Seçer? Burada.
Sayın Bingöl? Burada.
Sayın Serter? Burada.
Sayın Arat? Burada.
Sayın Koçal? Burada.
Sayın Tüzün? Burada.
Sayın Ağyüz?
Burada.
Sayın Topuz? Burada.
Sayın Aydoğan?
Burada.
Sayın Kaptan? Burada.
Sayın Seyhan? Burada.
Sayın Mengü? Burada.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Yoklama için üç
dakika süre vereceğim ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin;
Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini
İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunmadan evvel, Komisyon Başkanının bir ifade düzeltme talebi
vardır.
Buyurun Sayın
Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
1inci madde görüşülürken biliyorsunuz komisyonun ismiyle alakalı bir
değişiklik yapılmıştı -fırsat kelimesinin
girmesi- dolayısıyla bu 2nci madde ve bundan sonraki maddelerde
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak zikredilmesi
gerekmektedir. Bunu açıklama ihtiyacı duyduk.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Bu ifade
düzeltmesiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Komisyonun görevleri
MADDE 3- Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonunun görevleri şunlardır.
a) Kendisine esas veya tali
olarak havale edilen işleri görüşmek, Başkanlığın
talebi üzerine ya da is-tenildiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan kanun tasarı ve teklifleri ile
kanun hükmünde kararnamelerin kadın erkek eşitliği konusunda TC
Anayasasına, uluslararası gelişmelere ve yükümlülüklere
uygunluğunu inceleyerek ihtisas komisyonlarına görüş sunmak,
b) Her yasama
yılının sonunda Türkiyedeki kadın erkek
eşitliğinin sağlanmasına yönelik geliş-melere ve
Komisyonun o yılki faaliyetlerine ilişkin bir değerlendirme
raporu hazırlamak ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Hükümetin
bilgisine sunmak,
c) Kadın hakları
ile kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik olarak
diğer ülkelerdeki ve uluslararası kuruluşlardaki
gelişmeleri takip etmek, gerektiğinde yurt dışında
incelemelerde bulunmak ve bu geliş-meler konusunda Türkiye Büyük Millet
Meclisini bilgilendirmek,
ç) Kadın erkek
eşitliği konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına ilişkin gerekli bilgi ve dokümanları temin
etmek,
d) Türkiye Cumhuriyetinin
taraf olduğu uluslararası anlaşmaların kadın erkek
eşitliği ve kadın hak-ları konusundaki hükümleri ile TC
Anayasası ve diğer ulusal mevzuat arasında uyum sağlamak
için yapılması gereken değişiklikleri ve düzenlemeleri
belirlemek,
e) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca havale edilen kadın erkek
eşitliğinin ihlaline ve cinsiyete dayalı
ayrımcılığa dair iddialar ile ilgili başvuruları
incelemek ve gerekli gördüğü hallerde ilgili mercilere iletmek,
f) Kadın erkek eşitliği
konusunda kamuyu bilgilendirici etkinlikler yapmak.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Necla Aratta.
Buyurun Sayın Arat. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA NECLA ARAT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
328 sıra sayılı ve adı son dakika değiştirilen
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu, yani değişiklikle
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu hâline getirilen yasa
önerisinin 3üncü maddesi üzerinde görüşlerimi dile getirmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bir toplumda cinsler arasındaki eşitlik perspektifi tüm bireylere mal
olmadığı sürece insan haklarından da gerçek demokrasiden de
söz edilemez. Bu gerçeği bütün dünya kabul etmiş durumda. Nitekim
daha 1993te Viyanada yapılan İnsan Hakları Dünya
Konferansında kadın haklarının evrensel insan
haklarının ayrılamaz bir parçası olduğu
vurgulanmış ve cinsiyet temeline dayalı her türlü
ayrımcılığın ortadan kaldırılması
evrensel bir hedef olarak benimsenmişti. Dünya kadınlarının
karşılaştıkları eşitsiz ve ayrımcı
muamelenin ortadan kaldırılması, toplumsal cinsiyet
eşitliği, yani, kadın erkek eşitliği sağlanarak
kadınların ilerlemeleri ve güçlenmeleri bir yerde bütün dünyanın
hedefi hâline gelmişti. Nitekim 20nci yüzyılın son
çeyreğinde dört büyük dünya kadın konferansı
gerçekleştirilmişti. Bunlardan birincisi 1975te Mexico City de,
ikincisi 1980de Kopenhagda, üçüncüsü 1985te Nairobide, sonuncusu 1995te
Pekinde yapılmıştı. Hepsinde amaç, eşitlik,
kalkınma ve barışa ulaşmaktı. Bakın, şimdi
2000li yıllarda bu amaçların hangisine ulaştık,
sanıyorum bunun tartışmasını yapmamız gerekiyor.
Söz konusu amaca
ulaşmakta toplumda eşitlik anlayışının
yerleşmesinin, kadınların güç kazanmalarının, karar
verme ve yetki odaklarına katılmalarının öncelikli
koşullar olduğu her dört konferansta da vurgulandı. Ayrıca,
kadın hakları insan haklarıdır görüşü onaylandı.
Dördüncü Dünya Kadın
Konferansı, uluslararası toplumun 2000li yıllara ilişkin
program ve beklentilerini içeren, umut verici vizyonunu yansıtan Pekin
Bildirgesini ve Eylem Platformunu oluşturdu. Eylem Platformu ise
kadınların güçlendirilmelerini sağlayacak gündemi belirledi. Bu
gündemde öncelik, kadınların ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal
karar verme süreçlerinde tam ve eşit paya sahip olmalarını
sağlayarak, toplumun ve özel yaşamın bütün alanlarına etkin
katılımlarını önleyen engelleri ortadan
kaldırmaktı. Yani, önce eşitliği sağlamak, sonra
fırsat eşitliğini gerçekleştirmekti. İspanya, Fransa,
Portekiz, İngiltere gibi Avrupa Birliği ülkeleri yasalarında
eşitlik konusunu artık aştıkları ve fırsatlar
alanındaki yarışma aşamasına geldikleri için
komisyonlarında kadın erkek fırsat eşitliği
adını kullanıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti Pekin
Bildirgesini ve Eylem Planını çekince koymadan imzaladı.
Hükûmetimiz bu imza ile 2000 yılına kadar Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesine koyduğu çekinceleri kaldıracağını,
kadın okuryazarlık oranını yüzde 100e
çıkartacağını, ulusal mekanizmaları artırıp
geliştireceğini, kadın bakışının egemen
olacağı bir çerçeve eşitlik yasası
çıkaracağını, gerekli yasal düzenlemeleri yaparak aile içi
sorumluluk ve yetkinin kadın ve erkek arasında eşit
paylaşımını sağlayacağını
vadetmişti. Bunlara ek olarak, kota sistemi uygulayarak siyasal partilerin
her düzeydeki karar ve yürütme organına kadın
katılımının artırılacağı da sözü
verilmiş bir konu idi.
Bunların yanı
sıra, kadın sığınma evlerinin
sayılarının artırılacağını, tüm kadınları kapsayacak bir sosyal
güvenlik sistemi oluşturacağımızı da vadetmiştik.
Birbiri ardı sıra verilen bu sözlerden bir bölümü yerine getirildi
gerek koalisyon hükûmeti gerekse AKP Hükûmeti zamanında ama 2000li
yılları kadınlarımız açısından gerçekten
yepyeni ve hakça bir dönem kılmak, kadın haklarını
artık belgelerden çıkarıp yaşama yansıtmak için
önümüzde hâlâ çok uzun bir yol var.
Kadınlarımızla
ilgili son veriler, ne yazık ki onların yaşamın bütün
alanlarına etkin katılımlarını ve eşit paya sahip
olmalarını engelleyen engellerin henüz ortadan kalkmadığını
dile getiriyor. İşte bugün yüce Meclise sunulan bu yasa önerisi belki
bu engelleri ortadan kaldırmakta ve Türkiyede kadın
haklarını geliştirmekte atılacak önemli adımlardan
biri olarak görülebilirdi. Keşke bu adımı çok önceleri
atsaydık daha çok yol almış olabilirdik. Bunu şunun için
ifade ediyorum: Bir Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
kurulmasına ilişkin olarak değişik yasama dönemlerinde
değişik partilerden kadın milletvekillerinin verdikleri yasa
önerileri hep ülkemizde Kadın erkek eşitliği
Anayasamızın 10uncu maddesiyle güvence altına
alınmıştır. gerekçesiyle göz ardı edilmişti.
Oysa, bizim de onayladığımız gerek CEDAW Sözleşmesi
gerekse Pekin Bildirgesi ve Eylem Planı pozitif ayrımcılık
ya da geçici özel önlemler olarak adlandırılan yeni bir eşitlik
anlayışını öngörmekteydi. Öyle görüyoruz ki, biz bu yeni
eşitlik anlayışının henüz kıyısına bile
yanaşmamış durumdayız.
Değerli milletvekilleri,
yasama organlarında kadın erkek eşitliği
komisyonlarının kurulmasını da içeren, kadın
örgütlerimizin yıllardan beri mücadelesini verdiği, Parlamentoda da
bu mücadelenin yine kadın parlamenterler tarafından
desteklendiği bir gerçekken, ancak Avrupa Parlamentosunun ve Avrupa
Birliğinin yoğun talepleri sonucunda imzalanmış sözleşmelere,
yayımlanmış yönergelere ve tavsiye kararlarına
uyulması yönündeki çalışmalar sonucunda Anayasa Komisyonumuz
Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu kurulmasına ilişkin yasa
önerisini kabul etti.
Sanıyorum bu
tasarıyı en az memnuniyetle karşılayan kadın
milletvekili benim bu Parlamentoda çünkü yasa önerisinin Amaç maddesinde dile
getirildiği üzere bu Komisyonun işlevi izlemek, bilgilendirmek, esas
veya tali olarak havale edilen işleri görüşmek, istenildiğinde
-kendisi istediğinde değil, resen değil- ihtisas
komisyonlarına görüş sunmakla sınırlandırılmış
bulunuyor. Bu da Komisyonun yasal yetkilerle donatılmayıp
yalnızca bir danışma kurulu olarak görevlendirileceğini,
hatta daha sonra 5inci maddede de görüleceği gibi, yıllık
faaliyet ve değerlendirme raporunun bile ancak danışma kurulunun
görüş ve önerisi doğrultusunda Genel Kurulun gündemine
alınacağını değil alınabileceğini içeren bir
sınırlandırma. Bu nedenle, karar alma gücü olmayan bu Komisyonun
Avrupa Parlamentosu standartlarında olduğu söylenemez. Bu güçten
yoksun bir komisyon yasalarda var olan kadın erkek eşitliğini
zedeleyici ögeleri nasıl temizleyecektir, yasalardaki cinsiyet
ayrımcılığına son verecek önlemleri nasıl
alacaktır?
Türkiye'nin daha demokratik
bir topluma dönüşme sürecinde Meclisimizin komisyonları arasında
da yetkiler açısından ayrımcılık
yapılmamalı, eşitlik sağlanmalıdır. Yalnızca
görüş sunan, izleme ve bilgilendirme yapıp gerekli belgeleri
sağlayan, uyum sağlamaya ilişkin değişiklik ve düzenlemeleri
belirleyen, cinsiyetçi ayrımcılığa ilişkin
başvuruları inceleyip ilgili mercilere ileten, kadın erkek
eşitliği konusunda kamuyu bilgilendirici etkinlikler yapan bir
komisyon -ki bu işlerin hepsini kadın dernekleri zaten büyük bir
yetkinlikle yapıyorlar, Meclise ait bir komisyonun onlardan daha farklı
nitelikleri olması gerekirdi- böyle bir komisyon, hiçbir
yaptırım gücü ve karar hakkı bulunmadığı için
kadın erkek eşitliğine ilişkin reformlara kolay kolay
öncülük edemez.
Ayrıca, adında
eşitlik kavramı bulunan bu Komisyonun kuruluşunda üyeliklerin
parti gruplarındaki milletvekili oranlarına göre değil de sorum
cevaplanamadı Sayın Bakan tarafından, zaman yetersizliği
nedeniyle- eşit sayıda kadın ve erkek milletvekilinden
oluşması ya da yüzde 50 + 1 şeklinde kadınlara
ayrıcalık tanıyan bir şekilde oluşması, konuya
ilişkin -varsa eğer- bu Meclisin
duyarlılığını ve içtenliğini gösterecekti.
Ayrıca, bu Komisyonda,
yıllarca bu konuda emek veren kadın örgütleri temsilcilerinin
bulunmamasının da büyük bir demokratik eksiklik olduğuna
inanıyorum. Onlar da bu inancı paylaştıkları için
dünden beri protesto ediyorlar bizleri ve nitekim izlemeye gelmediler, gelenler
de erken ayrıldı, gitti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NECLA ARAT (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu görüş ve
eleştirilerimiz saklı kalmak koşulu ile CHP Grubu olarak
tasarıya olumlu oy vereceğimizi -her ne kadar benim içime sinmiyorsa
da- bildiriyor, yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum. (CHP ve DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arat.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.
Buyurun Sayın Asil. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 328 sıra sayılı Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
ifade etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti selamlar, kurulacak
olan bu Komisyonun mağduriyetleri ortadan kaldıracak
adımları atmasını, kadın erkek eşitliğini
sağlamaya yönelik çalışmalara hız
kazandırmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
21inci yüzyıl tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadın
haklarına, kadın erkek eşitliğine yönelik çok önemli
atılımlara, adımlara şahitlik ediyor. Günümüzde, önceki
nesillerin kadın hakları ve eşitliğine yönelik
çabalarını saygıyla anıyoruz. Bu çabaların sonucu
dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkesinde
kadın hayatın her kademesinde aktif rol alıyor, kararlara etkin
katkıda bulunuyor. Buna rağmen, hâlâ, iş hayatında,
yükseköğretimde, politik hayatta kadına eşitsizlik tam
anlamıyla giderilebilmiş değil. Erkeğin ve geleneklerin
baskısı hâlâ kadının üzerinde. Uygulanan yanlış
ekonomik politikalar sonucu işsizlik son yılların en yüksek
düzeyine ulaşmış, iş bulmaktan umudunu kesenler milyonlarla
ifade edilir hâle gelmiştir. Bunun sonucu da doğal olarak kadın
istihdamı yüzde 45lerden yüzde 25ler seviyesine gerilemiştir.
Kayıt dışı istihdam giderek artmakta, iş bulabilenler
de kayıt dışı, uygun olmayan koşullarda, uzun mesai
sürelerinde çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri,
bir fark yaratmanın, bir değişikliğin zamanıdır.
Kimden, nereden kaynaklanırsa kaynaklansın medeni toplumlarda doğru
ve güzel olan benimsenir. O hâlde mücadelenin büyüğü bu yönde
olmalıdır. Bu Komisyonun kurulması ilk adım. Bunu ileriye
doğru atılacak büyük adımların izlemesini diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
sürdürülebilir kalkınma açısından kadınlara yapılacak
eğitim yatırımları mutlaka
artırılmalıdır. Genel bütçeden eğitime ayrılan
pay oranı yükseltilerek eğitimden yoksun kalmış kız ve
kadınların yaygın eğitim yoluyla kişisel
gelişimlerine imkân verilmelidir. Bununla birlikte, zorunlu
ilköğretime devam edemeyen kızların aileleri öncelikle ikna
yoluyla ve gerektiğinde var olan yasal metinlerin uygulamaya
konulmasıyla mutlaka bu konu halledilmeli, zorunlu temel eğitim her
ferdimiz tarafından yapılması mutlaka sağlanmalıdır.
Kadın eğitiminin önemi ve toplumsal gelişime
kadınların ancak eğitim yoluyla olumlu
katkılarının olacağı, ilköğretimden
başlayarak tüm kız ve erkek öğrencilere örnekleriyle
açıklanmalıdır. Kadınların eğitimine verilen önem
ve kadın eğitiminin yaygınlaşması onların aile
içindeki konumlarının iyileşmesine, çalışma
yaşamına daha nitelikli ve nicelikli girmesine, teknolojiyi kullanma
ve üretmesine, siyasal katılımlarına olumlu yönde etki
edecektir. Bu katılımın artması toplumsal refahın
ilerlemesine de neden olacaktır. Kadının statüsünün yükselmesiyle
ilgili engeller ve sorunlar net bir biçimde tanımlanmış
politikalar ve insana önem veren katılımcı kalkınma
programlarının uygulanması ile aşılabilecektir.
Kadınlara daha fazla imkân ve karar süreçlerinde yer almaları mutlaka
sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
mademki konuyu kadın erkek eşitliğinden çıkardık,
fırsat eşitliğine dönüştürdük, fırsat
eşitliği konusunda bir eşitlik olmadığını
kabul ediyoruz, niçin pozitif ayrımcılık konusunda korkak
davranıyoruz? Doğrunun, güzelin benimseneceği güne kadar,
eğitimimizi tamamlayıncaya kadar, ekonomik meselelerimizi çözünceye
kadar pozitif ayrımcılık yapalım, bunu
hukukileştirelim, kadınlar lehine mutlaka bir pozitif
ayrımcılık yapalım.
Değerli milletvekilleri,
kadın örgütlenmesinin başındaki bir kadının gözünden
bu konunun nasıl göründüğüne baktığımızda, diyor
ki: Anayasanın 2004te değiştirilen 10uncu maddesi Devlet
kadın erkek eşitliğini sağlamakla yükümlüdür. Ancak
kadınlar söz konusu olduğunda, Anayasa ya da yasa hükümleri ne derse
desin uygulanmıyor. Yasalar değişiyor ama hayat
değişmiyor. İktidarı ve muhalefetiyle, Türkiyede
dünyanın en katı erkek egemen sistemlerinden biri uygulanıyor.
Dolayısıyla yasalardaki değişiklikleri uygulama iradesi
gösterilmiyor. Ne kanunları çıkaranlar haklara saygı duyuyor ne
de bu haklar toplumda yeni bir hayat biçimi, kadınlar ve erkekler
arasında demokratik ve eşitlikçi ilişki biçimini
doğuruyor.
Değerli milletvekilleri,
bu sözler mutlaka altı çizilerek ele alınmalı, doğru
söylenen ne varsa düzeltilmeli, yanlış algılanan bölümleri de
ele alınıp algı mutlaka düzeltilmelidir. Kadın
örgütlenmesinin başındaki arkadaşlarımızın da,
bizlerin de, sorunun asıl kaynağının insanın
kafasında olduğunu, kafalar değişmeden ve gelişmeden
ne erkek ne de kadın eşit olamayacağını, bu nedenle
çalışmalarımızı bu yöne kanalize etmemiz
gerektiğini bilmeliyiz. İnsanlar, eşitsizliğe yol açan
faktörleri kafalarından atmadıkları müddetçe insan üzerindeki
baskı ve eziklik kalmaya devam edecektir. Şu asla
unutulmamalıdır: Medeni toplumlarda doğru ve güzel olan
benimsenir.
Bu duygu ve düşüncelerle
az sonra yasalaşacağına inandığım ve
arzuladığım bu kanun tasarısının kadın erkek
eşitliğine olumlu katkılar yapacağına inanıyor,
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Asil, çok teşekkür ederim.
Sayın Şandır,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Asil iyimser
ayrımcılığı yani kotayı savundu, bilgilerinize
sunuyorum. Çok güzel
Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan.
Buyurun Sayın Buldan.
(DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
328 sıra
sayılı Kadın Erkek -fırsat demek istemiyorum çünkü bir
türlü içimize sindiremedik bu fırsat kelimesini- Eşitliği
Komisyonu oluşturulmasına dair kanun tasarısının
3üncü maddesi hakkında Demokratik Toplum Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 6,5 milyar olan dünya nüfusunun
yarısını oluşturan kadınlar, cinsiyetinden, etnik
kimliğinden, inancından kaynaklı siyasal, ekonomik ve sosyal
alanlarda birçok zorluklarla karşı karşıya
kalmaktadır. Kadın haklarının yasal çerçevesini
oluşturan ilk ülkelerden olmamıza karşın pratik alanda ise
gerekli gelişmeler sağlanamamıştır. Bu durumun
temelinde yatan etkeni yani erkek egemen kültürün şekillendirdiği
toplum yapısının kadına yönelik
bakışını net bir şekilde görmek gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler insani kalkınma raporlarında yer alan
ve 1997 yılından bu yana hesaplanan toplumsal cinsiyet
geliştirme eksenli gelişme endeksi ve toplumsal cinsiyet güçlendirme
endeksine göre Türkiyede kadın erkek eşitliğine ilişkin
gerçek bir ilerleme olmadığı ve bu alandaki gelişmelerin
yetersiz kaldığı belirtilmektedir.
Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programının 2007-2008 İnsani Gelişme
Raporuna göre ise Türkiye dünyanın 17nci büyük ekonomisi olmasına
karşın toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda 111inci
sırada yer almaktadır. Programda cinsiyet eşitliğinin
demokratikleşmeye önem veren ülkelerde en önemli sorunlardan biri
olduğu belirtilmiştir. Türkiyede gerekli olan yasal düzenlemelerin
yapılmasına karşın kadının iş, sosyal ve
siyasal yaşama katılımında atılması gereken
önemli adımların bulunduğu da belirtilmiştir.
Yine, 2008 Avrupa
Birliği İlerleme Raporunda cinsiyet eşitliğini taahhüt
altına alan yasal çerçevenin düzenlendiği ancak bunun sosyal bir
gerçekliğe dönüştürülebilmesi için gerekli çabanın
gösterilmediği belirtilmektedir. Ekonomik katılım ve
fırsatlar, eğitime erişim, sağlık, yaşam süresi
ve siyasi güç alanlarında kadınlar ve erkekler arasındaki
uçurumun ciddi düzeyde devam ettiğine vurgu
yapılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1985 yılında taraf olduğumuz
Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Pekin
Deklarasyonu ile birtakım taahhütler altına girmemize
karşın gerekli çalışmaların yapılması konusunda
bugüne kadar yetersiz kaldığımız bir gerçekliktir.
Değişik hükûmet zamanlarında değişik siyasi iktidarlar
bu konulara el atmış, geliştirmeye çalışmış
ancak bir türlü yaşama geçirememişlerdir.
Yine, Avrupa Birliği
tarafından Katılım Ortaklığı Belgesinde de
kadın haklarından söz edilmiş, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin giderilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması ve pratikte yaşam bulması Avrupa Birliği
üyeliğinde önemli bir kriter olmuştur. Bu çerçevede, Avrupa
Birliği müktesebatı kapsamında Türkiye siyasi, sosyal ve istihdam
alanlarında kadın erkek eşitliğinin sağlanması
konusunda birtakım taahhütlerde bulunmuş, yine kadın erkek
eşitliğinin uygulamada sağlanması öncelikli konular
arasında yer almıştır.
Kadın hakları
alanında yapılan yasal düzenlemelere rağmen aile içi şiddet
hâlen yaygın bir şekilde yaşanmakta, namus cinayetleri, erken
yaşta ve zorla evlendirmeler devam etmektedir. Ayrıca, kadına
yönelik şiddet ve namus cinayetlerinin sıklığına
ilişkin güvenilir verilere ulaşma sorunu da yaşanmaktadır.
Şiddet gören kadınlar için kadın sığınma
evlerinin ve danışma merkezlerinin sayısının
yetersizliği yaşanan önemli sorunlardandır.
Yine, Türkiyede
kadının ekonomik alanda istihdamı da istenen düzeyde
değildir. Ülkemizde 2002de toplam istihdamın yüzde 27,92sini
kadınlar oluşturmakta iken bu oran 2008de yüzde 26,7ye
gerilemiştir. Kadın istihdamında yasal bir engel olmamasına
karşın çeşitli sosyokültürel nedenlerden dolayı istenen
düzeyde katılım sağlanamamaktadır. Kadının
çalışma yaşamının ev içi ile
bağlantılandırılması, eğitimden mahrum
bırakılması, kayıt dışı olarak
çalıştırılması, yine ücretsiz aile işçisi olarak
çalıştırılması gibi faktörler etkili olmaktadır.
Toplumsal yaşamda
ağırlığını hissettiren geleneksel düşünceler
kadının ev dışında çalışmasına
sınırlandırmalar getirmektedir. Her şeye rağmen bu
Komisyon, kadının istihdamını etkileyen geleneksel
bakış açısını değiştirmeye dönük
çalışmalara yer vermelidir. Kurumlarda ve iş yerlerinde
kadın erkek eşitliğini denetleyen ve uygulayan mekanizmalar
kurulmalıdır. Yine, kadının çalışmasıyla
ilgili geleneklerin değişim hızının kadının
lehine ağır ilerlemesini tersine çevirecek çalışmalar
gözetilmelidir.
Toplumsal cinsiyet
ayrımcılığının sonuçları sağlık
hizmetlerinden yararlanmada da ortaya çıkmaktadır. Kadının
düşük statüde olması en fazla doğurganlık davranışını
etkilemektedir. Türkiyede kadın sağlığı
sorunları incelendiğinde, doğumda erkek çocuğun tercih
edilmesi, erken yaşta evlilik ve gebelik sonucu ortaya çıkan sorunlar
görülmektedir. Yine, kadınlar, ana dilinde sağlık hizmeti
alamamaları nedeniyle de bu haklarından mahrum kalmaktadırlar.
Bu nedenle, sağlık ve eğitim alanında da toplumsal cinsiyet
eşitliği anlayışının yerleştirilmesi
sağlanmalıdır.
Komisyonun temel misyonu,
genel fırsat eşitliğini, kadın erkek eşitliğinin
ana politikası hâline getirmek olmalıdır. Kadının
insan haklarını vurgulayan ve geliştiren kampanyalar
düzenlenmeli ve desteklenmelidir. Uluslararası belgelerin
imzalanmasını, takip ve uygulanmasını teşvik
etmelidir.
Yine, mevzuatımızda
var olan eksiklikleri tespit ederek tüm alanlardaki kadınının
toplumsal statüsünü arttıran, cinsler arası eşitliği
sağlayan, ayrımcılığı önleyen politikalar
izlenmelidir. Kadın erkek eşitliği ilkelerinin
tanımlanacağı eşitlik çerçeve yasasının
çıkarılması için gerekli çalışmalar
yapılmalıdır.
Kadın Erkek Eşitlik
Komisyonu ile bilinç artırma ve geliştirme amaçlı yapılan
çalışmaların desteklenmesi başlıca ilkelerinden biri
olmalıdır.
3üncü maddede ayrıca
Komisyon o yılki faaliyetlerine ilişkin hazırlanan raporunu
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmetin bilgisine sunmak zorundadır.
ibaresinde Komisyonun hükûmete bilgi vermemesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Ayrıca, her ne kadar geç
kalınmış bir çalışma ve AKP Hükûmetinin bir
ayağını törpülemiş olmasına rağmen, teklifin
hayata geçmesinde katkısı olan başta kadın hareketinin her
bireyine, kadın kurumlarına teşekkürü bir borç biliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Buldan.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Bursa Milletvekili Sayın Canan
Candemir Çelikte.
Buyurun Sayın Çelik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CANAN CANDEMİR
ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kurulması
Hakkında Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şüphesiz dünyanın
her ülkesi, her bölgesi ayrı kültürel özellikler arz etse de
kadınların toplumsal hayata katılmaları bütün dünyanın
ortak bir meselesidir. Zira medeniyetin temel kriterlerinden biri
kadınların eğitim başta olmak üzere istihdama, üretime,
toplumsal hayata katılmada haksız rekabete maruz kalmamaları,
her türlü hizmetten hakkıyla istifade edebilmeleridir. Bu anlamda
kadın haklarını insan hakları kavramından ayrı
tutmak mümkün değildir. Kadın hakları ile savunulan,
kadınların ayrıcalıklı haklara sahip olması
değil, sırf insan oldukları için her yerde ve herkes için
geçerli olan haklara sahip olmalarıdır.
Tüm dünyada
kadınların uzun yıllara yayılan mücadelesi sonucunda
kadın hakları konusunda önemli adımlar atılmış ve
önemli kazanımlar sağlanmıştır. Ancak dünyanın
baş döndürücü değişim ve dönüşüm hızıyla
kıyaslandığında bu gelişmeler çok yavaş
gerçekleşmekte ve dünyanın birçok ülkesinde kadınlar hâlâ
şiddete uğramakta, eğitimden sağlığa, istihdamdan
karar alma mekanizmalarına kadar hemen her alanda eşitsizliklere
maruz kalabilmektedir.
Ülkemizde yıllardır
uygulanan sosyal devlet politikalarının sonucu olarak desteklenmesi
gereken gruplar arasında değerlendirilen kadınların
sorunlarını çözümlemek üzere son yıllarda çok ileri adımlar
atılmıştır, ulusal mevzuatımızda pek çok
düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Ülkemiz ölçeğinde sorunlara
bakıldığında ulusal mevzuatımızda başta
Anayasa, Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu, İş Kanunu ve 4320 sayılı
Ailenin Korunmasına Dair Kanun olmak üzere tüm yasalarda kadın erkek
eşitliği sağlandığı görülmektedir.
Yasal düzenlemeler çok önemli
olmakla beraber tek başına yeterli olmamaktadır.
Kadının toplumdaki yerinin sağlamlaşması için
şiddetle mücadeleyi ve toplumsal zihniyet dönüşümünü
gerçekleştirici faaliyetler daha önem arz etmektedir. Keza dünyada
yaşanan hızlı değişim ve gelişme süreci toplumsal
değişim ve dönüşümlere duyulan ihtiyacı artırmıştır.
Bu değişim ve gelişmeleri izleyerek uyum sağlamak artık
toplumların geleceğe yönelik önemli hedefleri arasında yer
almaktadır.
Ülkemizde 2004
yılında Anayasanın 10uncu maddesinde yapılan bir ekle
devlete cinsiyete dayalı ayrım yapmanın da ötesine geçerek
kadın ile erkeğin her alanda eşit haklara, eşit imkânlara
kavuşması için düzenlemeler yapma, gerekli tedbirleri alma
yükümlülüğü getirilmiş, devrim niteliğinde olan bu
değişiklikle ülkemiz, anayasasında bu tür bir hükme yer veren az
sayıda ülkeden biri olmuştur. Türkiye de şu anda kadın
hakları konusunda hızlı değişmeler göstermektedir.
Ülkemizde kadın
hakları konusunda son yıllarda yapılan yapısal ve yasal
düzenlemelerde önemli gelişmeler sağlanmasına rağmen
kadınlarımızın günlük hayatında henüz bu
ilerlemelerden tam anlamıyla faydalanılmadığı, önemli
bir gerçek olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bunun en
önemli nedeni de geleneksel değer yargılarının hâlâ
varlığını sürdürmesidir. Bu değer
yargılarını ortadan kaldırmanın yolu, biraz önce
bahsettiğim zihniyet değişiminden geçmektedir.
Bu gelişmeler
doğrultusunda Parlamentoda kadın erkek eşitliğiyle ilgili
bir komisyonun varlığı, Parlamentonun kadın erkek
fırsat eşitliğinin sağlanmasına verdiği önemi
göstermesi açısından öncelikle politik bir öneme sahiptir. Öte
yandan, parlamenterlerin yasa tasarı ve tekliflerini cinsiyet
eşitliği perspektifinden inceleyebilmeleri, bu alandaki ulusal ve
uluslararası standartlara uygunluğu denetleyebilmeleri, kadın
erkek eşitliği konusunda kamuoyunda bir farkındalık
yaratılmasına katkıda bulunmaları açısından da
değer taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri,
kadınlarımıza her alanda fırsat eşitliği
sağlandığında bunun sadece kadınları
güçlendirmekle kalmayacağı, aileyi, toplumu ve ülkeyi de her
bakımdan daha güçlü ve daha sağlıklı bir yapıya
kavuşturacağı inancındayım.
Bu duygu ve düşüncelerle
sözlerime son verirken, Türk kadını için tarihî bir dönüm
noktası olduğuna inandığım teklifin,
yıllardır haklı mücadelesini veren kadınlarımıza
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Şahıslar adına
ikinci söz Tokat Milletvekili Sayın Dilek Yüksele aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yüksel.
Süreniz beş dakika.
DİLEK YÜKSEL (Tokat)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu
Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili olarak
görüşlerimi açıklamak üzere şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclisimizde kadın erkek
eşitliğiyle ilgili bir komisyonun varlığı, kadın
erkek eşitliğinin sağlanmasına verilen değeri
göstermesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Diğer taraftan,
milletvekillerinin yasa tasarı ve tekliflerini cinsiyet eşitliği
açısından inceleyebilmeleri, bu alandaki ulusal ve uluslararası
şartlara uygunluğunu denetleyebilmeleri, kadın erkek
eşitliği konusunda kamuoyu oluşturulmasına katkıda
bulunmaları açısından de değer taşımaktadır.
1998 yılından bu
yana, her yasama döneminde, ülkemizde ve dünyadaki gelişme ve oluşan
eğilimlere paralel olarak gelişmeler yaşanmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kadın erkek eşitliğini
izlemekle görevli bir komisyon kurulması için gerek iktidar gerekse
muhalefet milletvekilleri tarafından çeşitli teklifler verilerek konu
Meclis gündemine taşınmıştır. Bu noktadan hareketle,
kadınların toplumsal konumlarına dayalı mevcut
sorunların aşılması ve buna yönelik tüm tedbirlerin
alınması büyük bir zorunluluk olarak karşımıza
çıkmaktadır. Dünyada, kadınla erkek arasındaki eşitlik
kavramı, insan hakları sorunu, sosyal adaletin önemli bir koşulu
ve aynı zamanda eşitlik, kalkınma ve barışın
vazgeçilmez unsuru olarak kabul edilmektedir değerli arkadaşlar.
Ülkemizde bu alanda cumhuriyet döneminde pek çok kazanımlar elde edilmiş
olmasına rağmen, toplumsal cinsiyet eşitliğinin uygulamada
toplumsal hayata yansımadığı maalesef görülmektedir.
Türkiye'de uzun bir
geçmişi olan toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili olarak ulusal
eylem planı hazırlanmıştır. Kadınların
toplumdaki rolünü güçlendirmeyi hedefleyen devlet politikaları, başta
Anayasada olmak üzere, Türk Ceza Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve İş
Kanununda pek çok düzenlemeyle geliştirilmiştir. Yayımlanan
2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesiyle, kadına
şiddetle mücadeleye ilişkin önemli bir adım atılarak konu
en üst düzeyde ele alınarak sahiplenilmiştir. Toplumdaki genel
eğilime bağlı kalarak, temel amaç, kadının birey
olmasının sağlanmasıdır. Hangi sosyal politikalar bunu
sağlayacaksa onlar hayata geçirilmeli, altyapı buna göre
kurulmalıdır. Toplum hayatının her alanında
eşitlik sağlanmalıdır. Kadın da erkek gibi sosyal
hayatın bir parçası olarak kabul edilmeli, toplumsal haklardan ve
kaynaklardan eşit şekilde yararlanmalıdır.
Kadınımız, ehliyet ve liyakatiyle erkeklerle yarışabilmelidir.
Hiç kimse cinsiyeti nedeniyle ayrıma tabi tutulmamalıdır.
Kadın erkek eşitliğinin arzu edilen düzeye
ulaştırılması, ekonomik, kültürel, sosyal gelişmelerle
ilgilidir. Kadını her alanda erkeklerle eşit haklara sahip,
onurunu koruyacak düzeye ulaştıracak tüm çalışmalar çok
anlamlı olup desteklenmelidir. Kadınların
yaşadıkları sıkıntılar konusunda erkeklerin de
payının bulunduğu unutulmamalı, gerekli eğitim ve
bilgilendirmenin yapılması ise bir zorunluluk hâlini
almıştır.
Milletimiz, kadını
ön plana çıkararak kadını ve erkeğiyle toplumu bütün olarak
değerlendiren bir millettir. Ülkemizde kadınlarımız Fransa
ve İngiltereden önce seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur.
Kanun teklifi uzun
zamandır tüm kadınlarımızın beklediği son derece
önemli bir adımdır değerli arkadaşlar. Pozitif anlamda
ayrımcılık yapılmasının desteklenmesi Türkiye
Büyük Millet Meclisine farklı bir bakış açısı ve
derinlik katacaktır.
Bu teklif, Avrupa
Birliğine adaylık sürecinde Sosyal Politikalar
başlığının açılması yönünden çok önemlidir.
Birliğin kadın erkek eşitliğiyle ilgili yönergeleri üye
devletleri bağlamakta, iç hukuk sistemlerine bu yöndeki düzenlemeleri
yansıtma yükümlülüğü getirmektedir. Özellikle kadına
karşı şiddetin önlenmesiyle ilgili adımlar
atılmalı ve Meclisimiz bu konuda üzerine düşen görevi
yapmalıdır.
Önemli olan
başlamaktır değerli milletvekilleri. Bu vesileyle, başlama
adına vereceğiniz desteğe şimdiden teşekkür ediyor,
saygılarımı yüce Meclise sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yüksel.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:17.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
328 sıra
sayılı Teklif üzerindeki görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada
Hükûmet? Burada.
Şimdi madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Reşat
Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: Ülkemizde son yıllarda ailenin ve özellikle annelerin en önemli
sorunlarından birisi de legal ve illegal madde kullanımıyla ilgilidir.
Madde kullanımı gün geçtikçe artıyor. Özellikle evlerde
çocukların tiner kullandığı da çeşitli mahfillerde
anlatılmış durumdadır. Ayrıca, özellikle cezaevlerinde
mahkûmların suçları incelenirse ikinci büyük çoğunluk madde
bağımlılığıyla ilgili suçlardan olduğu
görülecektir. Bu durumda, aileden sorumlu bakanlık olarak ailelere ve
çocuklara ne türlü bir önlem alıyor, çalışmalar
yapıyorsunuz? Özellikle okullarla ilgili bir çalışma var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Ağırbaş
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: Ekonomik özgürlüğü olmayan kadın şiddete maruz
kalınca evini terk ettiğinde sığınma evlerine
sığınmak durumunda kalıyor. Ülkemizde kadın
sığınma evlerinin -sayısı oldukça az olmakla birlikte-
sayısı kaçtır? Nüfusu 50 binin üzerindeki belediyelerin
sığınma evi açmakla ilgili yükümlülükleri varken kaç belediye
bunu gerçekleştirmiştir? Bakanlığınızın,
belediyelerin bu görevlerini yerine getirmesi konusunda bir
çalışması var mıdır?
Diğer bir sorum da
kadınların, toplumun yarısını oluşturan
kadınların sorunlarını çözmek için ayrılan bütçe,
kadın başına 10 kuruştur. Bu bütçeyle sorunları çözmek
adına sağlıklı bir çalışma
yapılabileceğine inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kışanak
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, tabii,
savundunuz, konuştunuz, anladık ama bu kanunu, teklifinizde
Fırsat Eşitliği Komisyonu diye getirmişsiniz. Komisyondan
çıkarken de Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu diye
getirildi. Sonra, burada bir önergeyle değiştirdiniz. Tabii, kanunun
metninde bu değişikliği yansıtma imkânınız
olmamış, olmadı.
Şimdi, kanunun birçok
maddesinde Kadın Erkek Eşitliği. İşte, 3üncü
maddede böyle, diğer maddelerde de hep böyle. Yani konu, fırsat
eşitliği şeklinde değil kadın erkek eşitliği
şeklinde tanzim ediliyor. Dolayısıyla, bu kanunun ruhuyla
lafzı birbiriyle çelişiyor çünkü kadın erkek eşitliği
ayrı bir tanımdır, hukukta ayrı bir tanımdır,
yapısal tanım olarak da farklıdır. Kadın erkek
eşitliği ayrı bir hadisedir, fırsat eşitliği
ayrı bir hadisedir. Çok önemli, çok gerekli bir komisyon kuruyoruz,
Meclisimize yakışıyor ama kurulurken yanlış oluyor
diye düşünüyorum. Çünkü, kanunun lafzında sürekli olarak Kadın
Erkek Eşitliği diye geçiyor. Fırsat eşitliği
ayrı bir hadise. Bunu nasıl düzelteceksiniz? Bunu sormak istiyorum.
Kanunu tekrar çekip yeniden redakte etmeyi düşünür müsünüz?
Bir de kadın erkek
eşitliği ile fırsat eşitliği
tanımlarını nasıl aynılaştırıyorsunuz?
Bunu gerçekten, anlattınız ama bence makul değil çünkü
farklı şeyler.
Bir başka husus daha
söylüyorum: Eğer fırsat eşitliği
Sürem var galiba Sayın
Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Hayır yok.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Bakanım, kadın ailenin, toplumun temel
taşıdır. Türkiye'nin içinde bulunmuş olduğu ekonomik
sıkıntılardan aileler zarar gördüğü gibi, aileyi
geçindirmekle eşiyle birlikte aynı sorumluluğu taşıyan
kadın
Milliyetçi Hareket Partisinin Ankara Büyükşehir Belediye
Başkan Adayı, eski Beypazarı Belediye Başkanı Mansur
Yavaşın Beypazarında uyguladığı,
kadınları üretime katmak, üretime ortak etmek ve üreten bireyler
hâlinde kazançlarıyla ailelerini geçindirmek adına sizin
Bakanlık olarak hanımların, kadınların üretmesi
konusunda bir projeniz, böyle bir hazırlığınız var
mı efendim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kışanak
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) Sayın Başkan, ben de Sayın
Bakanımıza
Fırsat eşitliğinin kadın ve erkek
eşitliğini fiilî olarak ve gerçek anlamda sağlamak için tek
başına yeterli olmadığını mı düşünüyor
ki bu komisyonun adını böyle koyduk? Çünkü kadın erkek
eşitliğini sağlamaya giden yolda kullanılan birçok araç ve
birçok yöntem var. Fırsat eşitliği de bunlardan sadece biri.
Sayın Bakanımız bundan farklı mı düşünüyor? Kadın erkek eşitliğine giden
yolda başka araçlara ihtiyaç olmadığını mı
düşünüyor? Bu nedenle mi bu komisyonun adı değiştirildi?
Buna açıklık getirmesini istiyorum. Dünden beri bu tartışma
sürüyor ama hiçbir şekilde neden böyle bir değişikliğe
ihtiyaç duyulduğunu teorik olarak izah eden ve bizi ikna eden bir
açıklama duymadık. Biz bu açıklamayı duymak istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Bakan
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın Reşat Doğrunun
sorusu: Ailenin üzerinde, son yıllarda özellikle gençlerde madde
kullanımının arttığı ve bu yönde bir
çalışma yapılıp yapılmadığına
ilişkin aileden sorumlu Bakan olarak bir soru soruyorum. dedi. Hepinizin
de bildiği gibi Bakanlığım aileden sorumlu Devlet
Bakanlığı olmakla birlikte aile yönünde projeler
geliştirmek, politikalar belirlemek, bu politikaların
uygulayıcı bakanlıklar nezdinde takibini sağlamakla
görevli. Doğrudan uygulayıcı -bu alanda uygulayıcı-
olmamakla birlikte ülkemizde özellikle gençlerde madde
kullanımının önlenmesi konusunda ailelerin bilinçlendirilmesi,
aile içi iletişimin güçlendirilmesi son derece önemli. Bu nedenle 2006
yılında başlattığımız
Sağlıklı Gençlik, Sağlıklı Gelecek Projesiyle
Millî Eğitim Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımız,
İçişleri Bakanlığımız, biz, kapsamlı bir
koordinasyonla, önce okullarımız, emniyet mensuplarımız
tarafından özellikle gençlerin bilinçlendirilmesi, ailelerin bu konuda
duyarlılık ve farkındalıklarının
artırılması yönünde kampanya sürdürüyoruz epey uzun bir süredir.
Ümit ediyorum ki bu konuda gösterdiğimiz çabalar yol alsın. Zira, tüm
dünyada olduğu gibi ülkemiz de -her ne kadar verilere
baktığımız zaman dünyada uyuşturucu madde
kullanımı açısından çok çok iyi bir ülke olmamıza
rağmen- risk grubu içerisinde ve belirgin bir artış var.
Dolayısıyla, bu artış doğrultusunda, bu yönde
çalışmalar sürdürüyoruz.
Sayın
Ağırbaşın sorduğu
Ülkemizde gerçekten özellikle
şiddete uğrayan kadınların şiddet
karşısında alacakları tutum söz konusu olduğunda hem
kamu kurumlarından hem de belediyeler ve diğer STKlar
tarafından yararlanacakları sığınma evlerinin
olması ve oluşturulması son derece önemli. Bu konuda hem
kurumsal mekanizmaların yerleşmesi hem de güçlendirilmesi çok önemli.
2004 yılında Belediyeler Yasasında, Büyükşehir
Belediyeleri Yasasında nüfusu 50 bini aşan belediyelerin
sığınma evi oluşturması zorunluluğu konusunda
kanun teklifi veren 4 kadın milletvekilinden biri olarak, bugün
geldiğimiz noktada, belediyelerin, hem kurumsal kapasiteleri hem de diğer
unsurlar göz önüne alındığında ciddi bir gelişme
sağlamadıklarını görüyoruz. Şu anda yirmi dört
belediyede STK iş birliğiyle belediyelerin sığınma
evleri var. Bu doğrultuda sık sık Bakanlık olarak belediye
başkanlarımıza bu konuda çalışma yapmaları konusunda
yazılar gönderiyoruz, cevaplar alıyoruz.
Bunun yanı sıra
bizim Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne
bağlı -kamu kurumu, genel bütçe içerisinde- sığınma
evlerimiz var. Toplamda kırk dokuz sığınma evimiz var ve bu
yıl itibarıyla uygulayacağımız Avrupa Konseyi
Projesiyle sekiz ayrı sığınma evi daha inşa
edeceğiz. Bu proje de İçişleri Bakanlığına
bağlı olarak çalışacak ama sığınma evi
olmayan illerimizde dahi her ilde bir acil istasyon şeklinde bir
uygulamaya geçtik ve sığınma evi başvurusunu
yaptığı hâlde yani şiddete uğradığı
hâlde bir kamu kurumuna başvurup yerleştiremediğimiz tek bir
kadın örneği yok. Mümkün olduğu kadar değil, kesinlikle ve
kesinlikle gerektiğinde sosyal hizmetlere ait başka kurumlardan
yararlanmak suretiyle kadınları şiddet
yaşadıkları ortamdan uzaklaştırıp güvenli bir
kamu merkezine yerleştirme konusunda son derece duyarlı
davranıyoruz ve kadınların bu sığınma evlerinde
aldıkları hizmetler olarak da onları hem geleceğe
taşıma hem de o dönemlerini en azından mesleki bilgi edinme
açısından da faydalı bir şekilde geçirmelerini
sağlamaya çalışıyoruz.
Zannediyorum sürem çok
azaldı. Fırsat eşitliği komisyonu
İsim konusunda
yeteri kadar açıklama ve izahat yaptığımı
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır)
Hiçbir açıklama yapmadınız, hiç. Sadece böyle olacak
diyorsunuz.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Siz tatmin olmayabilirsiniz.
BAŞKAN Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
328 S. Sayılı Kanun
Teklifinin 3. maddesinin (b) bendinde geçen Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve
Hükümetin bilgisine sunmak ibaresinin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmak
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Abdülkadir Akcan |
Recep Taner |
|
İzmir |
Afyonkarahisar |
Aydın |
|
Hüseyin Yıldız |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
|
Antalya |
Trabzon |
|
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
TBMM, Hükûmete bilgi sunmaz.
TBMMde görüşülen raporun Başkanlıkça ilgili yerlere
gönderileceğine dair 5. maddede hüküm bulunmaktadır.
Değişiklik bu gerekçelerle talep edilmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ama karar yeter sayısı da
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.30
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde verilen, İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural ve arkadaşlarının Komisyonun
takdire bıraktığı ve Hükûmetin
katıldığı önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylamadan önce Komisyonun bir talebi vardır.
Buyurun Sayın
Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım, bu
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonuna 1inci maddedeki
değişiklik önergesi çerçevesinde fırsat kelimesi
girmişti; onu bu maddede ve bundan sonraki maddeler bakımından
düzeltiyoruz, öyle zikredilmesi gerekiyor.
BAŞKAN Evet, daha önce
de bu ifade düzeltmesini yapmıştınız.
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) Ama sadece Komisyonun isminin geçtiği yerlerde.
BAŞKAN Tekrar
aynı ifade düzeltmesiyle ve kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Komisyonun yetkileri
MADDE 4- Komisyon görevleri
ile ilgili olarak genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile gerçek ve
tüzel kişilerden kanunlarda öngörülen usullere uyarak bilgi istemek ve
ilgililerini çağırarak bilgi almak yetkisine sahiptir.
Komisyon görev alanıyla
ilgili faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler,
sivil toplum örgütleri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının çalışmalarından yararlanabilir.
Komisyon gerekli
gördüğünde uygun bulacağı uzmanların bilgisine
başvurabilir, Ankara dışında da çalışabilir.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın İsa Göke aittir.
Buyurun Sayın Gök.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Efendim, değiştirmiştik.
BAŞKAN Kime devretti?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Nesrin Baytoka.
BAŞKAN Ankara
Milletvekili Sayın Nesrin Baytok.
Buyurun Sayın Baytok.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA NESRİN
BAYTOK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu Kanun Teklifi diye
başlayıp iktidar partisinin son dakika golü ile Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanun Teklifi şekline
dönüşen yasa önerisi üzerinde konuşuyoruz.
Parlamentomuzda nihayet bu
konuda bir komisyon oluşturulacak olması hiç kuşku yok ki
memnuniyet verici bir gelişmedir. Yine de Adalet ve Kalkınma
Partisinin tek parti iktidarında bile bu konunun ancak yedinci
yılında ele alınabilmesi, kadın erkek eşitliği
ele alınırken de kaşıkla verip kepçeyle geri
alınıyor olması, iktidar partisinin kadın sorunlarına
bakışı hakkında bir parça ipucu veriyor diye
düşünüyorum. Bu anlayışın son örneğini geçen yıl
çıkarılan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda kadınlar aleyhine yapılan düzenlemelerde görmüştük.
Kadınlar lehine nadir düzenlemelerden birisi olan erkeklere göre beş
yıl daha erken emekli olabilme hakkı kadınların elinden
alınıvermişti.
Saygıdeğer
milletvekilleri, dünyada bütün toplumları ilgilendiren çok temel bir
konuyu, kadın erkek eşitliğini ele alıyoruz. Ele
aldığımız konu insanlığın temel bir
meselesi. Kadınlar toplumun ezilen, şiddete maruz kalan,
haksızlığa uğrayan, çoğu kere söz sahibi bile olmayan
bir kesimidir. Sorunları özel bir önemle ele alınmalıdır.
Cumhuriyetten önce nüfus sayımına dâhil bile edilmedikleri
hatırlanacak olursa içinde yaşadığımız bu
coğrafyada, ülkemizde kadınların işlerinin ne kadar zor
olduğu anlaşılabilir. O dönemde, cumhuriyet kurulmadan önce
nüfus sayımı yapılırken erkekler ve bir de hayvanlar
sayılıyordu, kadınlar sırada yoktu. Tam da o dönemde yüce
Atatürk kadınlara çok büyük haklar sağlamıştır. O
günden bu yana da kadınlar yasalarda çok ciddi ilerlemeler elde
edebilmiştir.
Komşumuz İranda
geçtiğimiz aylarda İran Parlamentosuna teklif edilen bir yasa
taslağı vardı. İranlı kadınların tepkisi
nedeniyle şimdilik rafa kaldırıldı. O teklife göre
İranlı erkekler ikinci evliliklerini yaparken ilk eşlerine
bildirmeden evlilik yapabileceklerdi. Bu zihniyet hemen yanı
başımızdaki İranlı erkeklerde bulunan bir zihniyet,
yaşadığımız coğrafyanın
koşullarını görmek bakımından önemli bir örnek diye
düşünüyorum.
Türkiyede kadınlar
Atatürk sayesinde çağ atlamışlardır. Ancak
kadınlarımız yasalarda önemli haklar elde etmiş olsalar da
çoğu kere uygulamada bu hakları kullanamamaktadırlar. Geleneksel
bakış açısı toplumda kadına ikinci sınıf bir
rol vermektedir. Kadınlar kendisini erkeklerle eşit
hissedememektedir; daha hak talebi yapmadan önce erkek karşısında
kendi konumunu ikinci sınıfa yerleştirerek
yetiştirilmektedir. Böyle yetişmiş bir kadın kendi
haklarından nasıl haberdar olabilir; haberdar olsa bile bu hakkı
talep edemiyorsa sorunu nasıl aşacağız?
Sayın milletvekilleri,
her 3 kadından 1isi fiziksel şiddet görüyor. Hiçbir şekilde
kabul edilemez, hiçbir mazereti olamaz. Kadınlara yönelik şiddet
eylemlerinin en belirgin nedeni toplumda kabul gören genel ahlak ve namus
anlayışıdır. Bu anlayışa uymadığı
iddia edilen kadınlar şiddetle cezalandırılıyor,
yaralama ve öldürme gibi ağır şiddet eylemleri
toplumsallaştırılıyor, geleneksel ahlak ve namus
anlayışıyla meşrulaştırılıyor.
Kadının bedeni kendisine değil başkalarına ait. diye
düşünülüyor. Sahibi var ve o sahip de başkaları. Bir anlamda
kölelik zihniyeti. İşin en dramatik yönlerinden birisi de
kadınların, erkeklerin kadınları dövmesini haklı
buluyor olması. Yemeği yakma, kocasına karşılık
verme, parayı lüzumsuz yere harcama, çocukların
bakımını ihmal etmek gibi nedenler için erkek dayak atabilir. diye
düşünüyorlar. O kadınlara erkeklerin böyle bir hakkı
bulunmadığını anlatabilmeliyiz ki kadına
karşı şiddetin önüne geçebilelim. Kadına karşı
şiddete sıfır hoşgörü. diyerek yola
çıkmalıyız, sıfır! Bu konuda en ufak bir esneklik
olamaz, hafifletici hiçbir neden olamaz; aksine,
ağırlaştırıcı nedenler vardır.
Sayın milletvekilleri,
hangi açıdan bakılırsa bakılsın Türkiyede
kadınların durumu tam bir felakettir. Dünya Ekonomik Forumu
tarafından açıklanan Küresel Cinsiyet Uçurumu 2007 Raporuna göre,
Türkiye kadın erkek eşitliği açısından 128 ülke
arasında 121inci sıradadır, 121inci sıra. Bu durumu bize
reva gören erkeklere soruyorum: Annenizin, kız kardeşinizin,
eşinizin, kızınızın ne suçu, günahı var Allah
aşkına? Ne yaptı bu kadınlar siz erkeklere? Olsa olsa
iyilik yaptılar. Bakıp beslediler, saçlarını süpürge
yaptılar. Her zaman desteklediler, her zaman gizli gücünüz oldular.
Sayın milletvekilleri,
2007 yılı verileriyle on beş-on dokuz yaş arasında 850
bin kişilik okula gitmeyen, iş aramayan, ev işleriyle
meşgul dev bir genç kadın ordusu mevcuttur. Kadınlarda istihdam
oranı yüzde 22. Avrupa Birliğinde bu oran en düşük yüzde 34, en
yüksek yüzde 72, Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin ortalaması yüzde 58.
Bu kadınların ekonomiye katılmaları sağlanabilse Türkiye
ne olurdu?
Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğünün hazırladığı Türkiye'de
Kadının Durumu Raporuna göre, kadınlara karar alma
mekanizmalarında da yer verilmiyor. Örneğin ilköğretimde
çalışan kadın öğretmenlerin oranı yüzde 49-50
civarında, ortaöğretimde bu oran yüzde 41 civarında, ancak
bakıyoruz okul müdürlerinin sadece yüzde 9u, müdür
yardımcılarının sadece yüzde 11i kadın. Bu oran
elbette kırsal kesimde çok daha düşük.
Karar alma
mekanizmalarında kadın yönetici oranı Türkiye'de yüzde 6 iken bu
oran Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 46, Rusyada yüzde 39,
komşumuz Yunanistanda yüzde 26 düzeyinde.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye'de her 5 kadından 1i okuma yazma bilmiyor yani 5 milyon 732 bin
kadın okuma yazma bilmiyor. Yaklaşık 6 milyon deyin siz buna.
Daha bu 6 milyon kadınımıza okuma yazma öğretememişiz.
Bu konuda Türkiye derhâl seferber olmalıdır. Eğitimden yola
çıkmalıyız. Ne kadar adım atıldıysa yetersizdir.
Anne babalara, kızlarının eğitim alması hâlinde
yaşamlarında nasıl daha başarılı ve mutlu
olacaklarını anlatacak projeler geliştirmeliyiz. Bu konuda
programlar hazırlamalıyız. Medyayı bu anlamda
kullanmalıyız. Nasıl Dumansız Hava Sahası
reklamları yayınlatıyorsak aynen o şekilde kız
çocuklarının eğitiminin önemine dikkat çeken renkli reklam
kampanyaları hazırlamalıyız, var olan
çalışmaları yeterli saymamalıyız. Bu reklam
kampanyalarının bir kısmı da yetişkin
kadınların haklarını anlatan kampanyalar olmalıdır.
Bakınız,
araştırmalara göre şiddeti kabullenme durumu kadının
eğitimine göre çok büyük farklılıklar gösteriyor.
Kadınların fiziksel şiddet için erkekleri haklı buluyor
olma oranları eğitim durumuna göre bir uçurum denilecek kadar yüksek
oranlarda fark ediyor. Bu yüksek orandaki farklılıklar kabul
edilemez. Dayağa hak veren kadınların varlığı
asıl mücadele edilmesi gereken hedeftir. O kadınları böyle
yetiştiren zihniyet asıl hedefimiz olmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
önce üzerinde durulması gereken noktanın eğitim ve o sayede de
eşitlik bilinci olduğunu düşünüyorum. Önce, biz kadınlara
eşit olduklarını öğretebilmeliyiz. Erkek, sadece erkek
olduğu için kadınlara göre daha fazla haklara sahiptir diye
düşünülmemelidir. Eşitlik bilinci, kadın erkek herkeste yer
etmiş olmalıdır. Siz ancak eşitlik bilincinden sonra
fırsat eşitliği verebilirsiniz. Hepimiz kadın veya erkek
olma bilincinden öte, insan olma bilincine erişmeliyiz. İnsan, önce
insan; her şeyden önce insan. Kadın insandan sonra gelir, erkek
insandan sonra gelir, önce insan gelir. İnsan bilinciyle yaklaştığımızda,
artık kadına verilecek haklardan değil, kadınlara yönelik,
insanlara yönelik bir haksızlığa engel olmaktan bahsetmeye
başlarız. Eşitlik kafalarda böylece başlamış
olur. Bir erkek bir diğer erkeğe hangi bilinçle, hangi haklara sahip
olduğunu düşünerek bakıyorsa bir kadına da aynı insani
bilinçle bakar, bakmalıdır. Önce bunu yerleştirmeyi denemeliyiz.
Okullarda, özellikle ilköğretimde ders kitaplarında kız ve erkek
çocuklara farklı roller vererek değil, annesine yaptığı
işte yardımcı olan, babasına yaptığı
işte yardımcı olan çocuk rolleri vererek eğitimde
ayrımcılığı ortadan kaldırmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NESRİN BAYTOK (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ayrımı daha
oralardan kaldırırsak, çocuklarımızı insan evladı
olarak görüp yetiştirirsek soruna doğru bir başlangıç
yapmış oluruz. İnsandan kadına, insandan erkeğe
varmalıyız. O zaman yasalarımızda düzenleme yaparken
eşitlik duygusu zaten var olan bir bilinç olarak bizlere yön verir. O
zaman kadına kalkan el kalkamaz olur. O zaman kadın istihdamı
yüzde 22-23lerden yüzde 50-60lara doğru tırmanışa geçer.
O zaman kadınlar, erkeklerin dayak atma hakları
bulunmadığını bilerek yetişirler. Erkek
çocuklarını o bilinçle yetiştirirler. Siz ancak o zaman
fırsat eşitliği sağlamayı hedefleyebilirsiniz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kadınlar erkeklerin hayat arkadaşıdır,
yoldaşıdır, erkeklerin varlık sebebidir. Eşit bireyler
olarak birbirimize saygı gösterebilmeliyiz.
Milletimize,
kadınlarımıza bu yasanın hayırlı olması
dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Baytok.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN
ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu kurulmasıyla ilgili tasarının 4üncü maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, siz
değerli arkadaşlarıma ve şu anda bizleri izleyen ve
izleyemeyen tüm kadınlarımıza saygı ve
selamlarımı arz ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu tasarının bu aşamaya gelmesi, görüşülmesi ve
çıkması yönünde gösterilen irade gerçekten önemli bir aşamadır.
Bunun için teklif vererek emek sarf eden değerli milletvekillerime,
Değerli Bakanıma ve destek vererek çıkmasını
sağlayan tüm vekillerime ben şükranlarımı arz ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu vesileyle bir hususu da vurgulamak istiyorum. Ülkemizin belli kesimlerinde,
o bölgelerin de çok küçük kesimlerinin geleneklerinden göreneklerinden
kaynaklanan bazı problemler olabiliyor. Bu problemler özellikle magazin
basını, medyası ve bazı çevrelerce yurt içinde ve yurt
dışında istismar ediliyor ve gerçekten Türk
kadınının gerçek fotoğrafı buymuş gibi bütün Türk
kadınları, Türk toplumu âdeta mahkûm ediliyor. Ben böyle bir duruma
katılmadığımı, yanlış olduğunu
belirtmek istiyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, tarih içerisinde toplumsal hayatta kadının statüsünü
kültürümüzün derinliklerinde aramak gerekiyor. Cennet anaların
ayağı altındadır., Ana gibi yâr olmaz.
anlayışından hareketle kültürümüzün derinliklerini
yokladığımız zaman kendi devri içerisinde her devirde
gerçekten Türk toplumunun diğer toplumlara göre daha iyi durumda
olduğunu söylemek mümkündür. Düşünün ki: Kız
çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü,
kadınların esir pazarlarında satıldığı,
köleliğin yaygın olduğu dönemlerde Türk milletinin kültüründe
böyle olayların olmaması önemli bir durumdur. Böyle bir dönemde
İslamiyetin kadınlara, kızlara, kölelik
anlayışına karşı sağladığı
yenilikler, getirdiği imkânlar gerçekten kadın hakları ve insan
hakları açısından önemli bir devrimdir.
Kıymetli
arkadaşlar, Anadolu coğrafyasında bugün, Türkiyemizin
geçmişinden bugüne Selçuklular döneminde, Osmanlılar döneminde
aslında kadının sosyal hayattaki durumunu, sosyal hayat
içerisindeki varlığını irdelerken toplumun
meşgalesiyle, toplumun uğraştığı işlerle
beraber yargılamak gerekiyor. Tabii ki bir tarım toplumunda,
tarım ağırlıklı, hayvancılıkla, çiftçilikle
geçinen bir toplumda, bugün Anadoluda kadınlarımızın
sosyal hayatın içindeki durumu neyse, yüzyıllarca böyledir
değerli arkadaşlar.
Gene, bugün Anadolumuzdaki
durum şudur değerli arkadaşlarım: Bütün ailelerimiz, bu
ülkenin doğusundan batısına, köyünden kasabasından kentine,
herkes, bilgisi, görgüsü, imkânları oranında, kız-erkek
ayırmadan, çocuklarını en iyi okullarda okutmak, en iyi
şekilde eğitim aldırmak ve emekle, çabayla,
çalışmayla, gayretle gelinebilecek veya siyasetle gelinebilecek bütün
noktalara evlatlarının gelmesi için destek veriyorlar, gayret
gösteriyorlar; bu da ayrıca tespit edilmesi gereken bir durumdur.
Tabii ki burada bir hususu
daha söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Bazı bayan
arkadaşlarımız -fikirlerine ben saygı duyuyorum- erkek
egemen Parlamentodan vurgu yaptılar; doğrudur, sayı olarak
erkeklerimiz fazladır ama işte bugün, çıkmasından memnun
olduğumuz bu yasa, kadın erkek hepimizin katkısıyla,
hepimizin ortak iradesiyle ve hepimizin desteğiyle çıkıyor. Ben
onun için, burada bu yüce Meclise tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
19uncu ve 20nci yüzyıldan sonra günümüzde, bu yüzyıllardan günümüze
doğru, bilimdeki, teknolojideki, sanayideki gelişmeler, toplumsal ve
teknolojik hayatımızda önemli değişmelere, yeni iş
alanlarına, yeni mesleklerin oluşmasına neden olmuştur;
âdeta, yeni fırsatlarla yeni problemler yan yana gelmiştir.
Kadın ve erkeğin statüsünde, mesleklerinde, günlük işlerinde
önemli değişikliklere neden olmuştur. Kadın ve erkek
açısından fırsatların eşit kullanılmaması
dünyanın önemli bir problemidir. Zaman, mesleklerde de, statülerde de
hızlı değişiklikler yapmaktadır.
Kıymetli
arkadaşlar, şu salonda bulunan bizler, hangimiz eşimizin
ümitlerinin, beklentilerinin gerçekleşmesine yardımcı
olmayız? Hangimiz bilgi birikimini kullanmasından mutlu olmayız?
Hangimiz kızlarımızın en iyi okullarda eğitim
almasını istemeyiz? Hangimiz kızımızın toplumsal
hayat içerisinde önemli mevkilerde olmasını istemeyiz? Hangimizin gönlü
kızıyla, oğlunu ayırabilir?
Anayasamızda ve
yasalarımızda kadın erkek fırsat eşitliğine
yönelik düzenlemeler, gerçekten dünyanın pek çok ülkesine göre daha
öndedir. Ancak bu fırsatların yeterince kullanılamaması,
hayata geçirilememesi problemini kültürümüzün derinliklerinde, eğitim
sistemimizin derinliklerinde ve toplumsal yapımızın
derinliklerinde aramak lazım. Aslında çözüme de buradan gitmek
lazım. Tabii ki bu oluşturulan Komisyon bu çözümlere önemli katkılar
sağlayacaktır diye düşünüyorum. Tabii ki problemlerin bir
kısmına da objektif bir gözle bakarsak, değerli arkadaşlar,
kadın olarak, erkek olarak, -ben bir hekim olarak söylüyorum- fiziki,
biyolojik, psikolojik yapılarımız farklıdır, bundan
dolayı tercihlerimiz de farklı olabilmektedir, meslek tercihlerimiz
de farklı olabilmektedir. Bazı mesleklere bayanların ilgisi
fazla olabiliyor, bazı mesleklere erkeklerin ilgisi fazla olabiliyor,
bazı mesleklere de bir cinsin hiç ilgisi olamayabiliyor. Sosyal hayat
içerisinde bütün meslek alanlarında -bunun içerisine ben siyaseti de
koyuyorum- kadınla erkeği eşitlemeye çalışmak,
birazcık toplumsal, biyolojik ve psikolojik realiteyi zorlamak olur diye
düşünüyorum. Çünkü gerçekten bazı mesleklere bir cinsin yoğun ilgisi
varken bazı meslekler ilgisini çekemeyebiliyor. Mesela, öğretmenlik,
hemşirelik, doktorluk, avukatlık, bankacılık, öğretim
üyeliği, maden işçiliği, sanatkârlık, sanayicilik, ticaret
Meslekleri alt alta yazın ve tercihleri koyun, gerçekten benzer bir tablo
çıkacaktır değerli arkadaşlar. Zaman bazı şeyleri
halleder, demiştik. Benim tıp fakültesi yıllarımda bizim
okulumuzda bayan-erkek oranı neredeyse 5e 1di. Bugün benim
kızım da tıp fakültesi öğrencisi ve onun fakültesinde
kız öğrenci sayısı daha fazla. Genelleme
yaptığımız zaman bütün üniversitelerimizde her geçen gün
kız öğrencilerimizin sayısı artmaktadır. Bence
problemin çözümü de buralarda yatıyor değerli arkadaşlar.
Dikkat çekmek istediğim
bir başka husus değerli arkadaşlar, bugün küresel sermaye,
magazin basınını, magazin medyasını kullanarak popüler
bir kültür oluşturmaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Oluşturmak istediği bu kültürün ortasına koymak istediği
insan motifine, özellikle kadın motifine, kadının statüsüne
dikkat çekmek istiyorum. Bu memlekette karar vericiler noktasında olan
bizlerin bu noktalara da kafa yormamız gerekiyor değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
bir diğer husus da şu: Türkiye Cumhuriyeti, şu noktalara, Başbakanlık
noktasına kadar bir bayanı taşıyabilmiştir. Ama o gün
o Değerli Bayan Başbakanımızın partisindeki
Başkanlık Divanına, milletvekili tablosuna ve Bakanlar
Kurulundaki durumuna baktığımız zaman, demek ki siyasetin
doğasından kaynaklanan bazı problemlerden dolayı her zaman
iki kere iki dört etmiyor değerli arkadaşlar.
Yani bu arada son bir cümle
söylemek istiyorum. Gerçekten, iktidar partimizde bayan milletvekili
sayısı fazla ve zaman içerisinde Bakanlar Kurulunda, Meclis
Başkanlık Divanında, hatta grup başkan vekilliklerinde
bayanlarımızı görmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Bu noktada sayın iktidarın tutumunu da izlemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu duygu ve düşüncelerle bu tasarının hayırlı
olmasını diliyorum, saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çalış.
Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (DTP
sıralarından alkışlar )
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4üncü madde üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Bu maddenin bir özelliği
var arkadaşlar. Bu madde, Komisyonda, görev faaliyet alanıyla ilgili
kamu kurum kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve
onlarla ilgili meslek kuruluşlarının
çalışmalarından yararlanabilir, hükmünü içeriyor.
Bir bakacağız, bu
tasarı hazırlanırken bundan ne kadar yararlanıldı, ne
kadarına uyuldu? Bu konuda samimi miyiz, değil miyiz? Buna bir
açıklık getirmek istiyorum.
Şimdi,
baktığımız zaman, bir komisyon görüşmesi
yapılmış. Komisyonda tartışmalar
yaşanmış. Belli ki Kadın Erkek Eşitliği
Komisyonunun ismi konusunda da bir tartışma yaşanmış.
Şimdi bu tartışmaya bakıyorum. Çünkü, bu Komisyon
çalışmalarına sivil toplum örgütleri de katılmış.
Sayın Bakanım, sizin sözlerinizden okumak istiyorum, Komisyon
tutanağından aynen:
Devlet Bakanı Nimet
Çubukçu Fakat Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu kavramı
eşit fırsat ve imkânları da kapsadığı ve içine
aldığı için biz daha kısa ve daha
Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu olabilir diyoruz. Dikkat edin, Sayın
Bakanın düşüncesi bu. Ancak, üye Ayhan Sefer Üstün, Fırsat
Eşitliği üzerinde direttiği zaman, yine bir cevap var ve bu
cevaba karşı, tekrardan bakıyoruz, Sayın İsa Gökün
bir açıklaması var Kadın Erkek Eşitliği daha
mantıklıdır, Anayasaldır diye. Arkasından yine
tartışmalar var. Komisyonun adı konusunda kadın üyeler
konuşuyor. Üyemiz Sayın Aysel Tuğluk, Diyarbakır Milletvekili
de Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu kavramı olsun diyor.
Tartışmaların
sonunda, önerge sahibi Sayın Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili,
diyor ki: Sayın Başkan, çekelim o zaman bizim önergemizi.
Başkan da diyor ki: Önergesini geri alıyor, isim bölümünü
çekmiş oldu. Böylece bir önerge kalmış oldu. Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu şeklinde oylarınıza arz ediyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir. Bu, Komisyon
görüşmeleri.
Şimdi, bu Komisyon
görüşmelerinden geldik buraya, ne değişti iki üç günde, bu
komisyonunun adını değiştirmek için iktidar partisi buraya
bir önergeyle gelip, bütün grupların, kadın örgütlerinin, sivil
toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin görüşlerinin mutabık
kaldığı bir konuda çıkıp burada önerge veriyor. Üç
tane grubu olan partiyi, olmayan milletvekillerini, hepsinin bütün
düşüncelerini, bütün katılımcılığını,
bütün çoğulcu anlayışlarını yok sayarak Ben
çoğunluğum, bildiğimi okurum diyor. Siz bildiğinizi
okursanız, meydanlar, sokaklar ve kadın örgütleri de size
bildiğini okur, bunu bilin. Bilmek istiyorsanız, 11 Şubat saat
13.00
Okuyacaksınız bunu. Birazdan arkadaşlarımız tam
metnini okuyacak. Bunun altında kadın örgütlerinin imzaları var,
tek tek okuyacaklar. Ne diyor kadın örgütleri? Biz, tam eşitlik istiyoruz.
Talebimiz fırsat değil, fiilî eşitliktir. Yapmayın
arkadaşlar! Fırsatçılık yapmayın! Buraya getirip bu
kadar tartışmayı yok sayarak, bu kadar iradeyi yok sayarak, bu
kadar ortaklaştığımız, desteklediğimiz bir konuda
kendi başınıza önergeler verip bildiğim bildik,
dediğim dedik, çaldığım düdük diyemezsiniz. Derseniz,
Türkiyede kadın hareketinin, sivil toplumun, meslek örgütlerinin,
baroların taa Osmanlıdan bu yana verdiği mücadeleyi size
hatırlatırız.
Bakın, biraz geriye
gideceğiz. 1856, Osmanlı, köle ve cariye alınıp
satılması yasaklandı. İsterseniz oradan
başlayalım. 1871 Mecelle, o zamanki Osmanlı Medeni Kanunu.
Hukuki Aile Kararnamesi ile evlilik sözleşmesinin resmî memur önünde
yapılması, evlilik yaşının erkeklerde on sekiz,
kadınlarda on yedi olması sağlanıyor. Zorla evlendirmelerin
de geçersiz sayılması sağlanıyor.
Bakın, Osmanlıda
Mecelle döneminde çıkarılan bu yasalardan daha sonra, AKP Hükûmetleri
öncesi -2001 yılında- koalisyon hükûmetlerinin
çıkardığı Medeni Kanunda, benzeri bir hükmün dahi, evlilik
yaşının dahi küçültülmesi çabalarının, gayretlerinin
olduğunu görüyoruz burada.
Şimdi, bunu geçiyorum.
Cumhuriyet dönemine geçiyoruz. Cumhuriyet dönemi, 1926 Türk Medeni Kanunu,
kadın ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı
boşanmasına ilişkin düzenlemeler yeniden düzenleniyor. Velayet
hakkı, mallar üzerindeki taraflar yeniden düzenleniyor. Ama önemli bir
şey daha o tarihlerde, 1930, Belediye Yasası
çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme
ve seçilme hakkı tanındı.
Şimdi bütün partileri,
Mecliste grubu bulunan bulunmayan bütün partileri yarın Yüksek Seçim
Kurulu aday listelerini açıkladığı zaman kadının
eşitliğine ve temsil oranına verdiğiniz katkı, destek,
gösterdiğiniz adaylarla ortaya çıkacak. Göreceğiz, kaç tane
şehirde, kasabada, kazada kadın belediye başkan adayı
gösterdiniz? Gösterdikleriniz, gösterdiklerinizin oranı kaçta kaçtır?
Bunu göreceğiz. Bu, bir zihniyet olayıdır, mantalite
olayıdır, kafa olayıdır, kavrama olayıdır,
kadına bakış olayıdır. Siz bu bakış
olayını içinizde hazmetmediğiniz sürece, gelirsiniz buraya 340
milletvekiliyle ama sizin oranınızda çok düşük bir kadın
temsili olur.
Biz bir küçük grubuz. Öyle
lafta değil, bizim tüzüğümüzde, Mecliste yüzde 33 oranında
kadın temsiliyetinin sağlanması vardır. İktidar
olduğumuz zaman bunu sağlayacağız. Biz, olmadan bunu hayata
geçiriyoruz, işte milletvekili grubumuz ve Türkiyede 18 kadın
belediye başkanından 9unun DTPli kadın belediye
başkanı olmasıyla da övünüyoruz. Bütün partiler bir DTP etmez.
Onun için, bırakın
fırsat eşitliğini
Eşitlik, eşitlik, eşitlik;
temsilde eşitlik, üretimde eşitlik, işte eşitlik, hayatta
eşitlik, sosyal eşitlik, her alanda
Ben, 2009 cumhuriyetinin
bugünlerinde Dışişleri Bakanlığı gibi en önemli
bir kurumumuzda kadın müsteşarlarımız evli
olmadığı zaman büyükelçi olamıyorlar. Böyle bir
ayıbı nasıl kadın milletvekilleri taşıyor, neden
bu konuda bir önerge vermiyor? Bunu sormak istiyorum. Örnek mi istiyorsunuz:
Vatikan Büyükelçisi Müsteşarı, bayan, evli olmadığı
için büyükelçi olamayacak. Bunun gibi kaç tane bu yasalarda
ayrımcılık var.
1934 Anayasa
değişikliğiyle kadınlara seçme, seçilme hakkı
tanındı. Dönüyoruz, ILO Sözleşmesi 66; dönüyoruz yakın
tarihe, İstanbul Üniversitesinde 1989da ilk kuruluyor; dönüyoruz, Türkiye
Barolar Birliği, gerçekten de, muhteşem bir örgütlenmeyle kadın
komisyonlarını kuruyor: ÇATOM 1995te Güneydoğuda ilk
kuruluyor; saymakla bitmez. Siz yedi senedir iktidarsınız
kardeşim, siz neyi çözdünüz bu ülkede? Bunu sorma hakkını,
hukukunu kendimizde buluyoruz. Bir baş örtüsünü çözemediniz.
Üniversitelerde özgürlük. dediniz, bir baş örtüsünü çözemediniz. Hâlâ
Genelkurmayın protokollerine eşlerinizle giremiyorsunuz. Hâlâ
fırsat eşitliğinden bahsediyorsunuz. Ayıptır, günahtır,
yazıktır! Bu eşitlik kavramını fırsata
dönüştürmeyin. Fırsatçılık zamanı değil.
Eşitlikse eşitlik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Tanrı, kadınları, erkekleri ehlîleştirmek için
yarattı. diyor Voltaire. Siz Peygamberimizin sözlerine bakın:
Cennet anaların ayaklarının altındadır.
Peki, sizin
programınızda ne vardır? Açmışım: Kadın
erkek eşitliğini en etkin şekilde sağlama düzenlemeleri.
Bu kadar. Bütçe görüşmesi, Başbakan. Bu da Hükûmet Programınız.
Ne yaptık? Kadın hakları konusunda aynı söz: Aile içi
şiddet, töre, namus cinayetleriyle ilgili bir çalışma.
Arkadaş, bir tek şey yaptınız, Türk Ceza Kanunu
değişikliği, onu da kadın örgütlerinin sayesinde, cinsel
ayrımcılığa ilişkin hükümler gelebildi, o da sizin
zamanınızda tasarı hazırlanmamıştı, sizden
önceki hükûmetlerin, ondan önceki koalisyon hükûmetlerinin
hazırladığı bir taslaktı, onlar getirdi. Siz hiçbir
şey yapamazsınız. Bu kafa, bu mantaliteyi
değiştirmezseniz yapamazsınız. Biz buna rağmen destek
vereceğiz, ama anlayışınızı da açığa
çıkarmak bizim görevimiz.
Teşekkür ederim. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Şahıslar adına
ilk söz Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğruya aittir.
Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 328 sıra
sayılı Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun
kurulmasıyla ilgili Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Milletlerin
uygarlığının kadına verilen değerle
ölçülebileceği tartışılamayacak bir gerçektir. Kadın,
aile ve toplum arasında köprü görevi görür, sosyal sistemin
ilerleyişinde katkısı büyüktür. Kadınların toplumsal,
ekonomik ve siyasal yaşamın her bölümünde aktif olarak yer
alması gerekmektedir. Türk tarihinde kadın kahramanlara çok
rastlanmaktadır. Bunlardan birisi de Kuvayımilliye döneminde
kahramanlık yapan Kara Fatma namıyla Fatma Seher
Hanımefendidir. Fatma Seher Hanım, kahramanlıklarıyla
bütün ordunun takdirini kazanmış ve milletimizin gönlünde yer
kazanarak herkese örnek gösterilmiştir. Sosyal hayatta ise Türk
kadını -iş hayatında olarak- 1897 tarihinde işçi
olarak çalışmasıyla görülür.
Kadınlar, ilk kez 1913
yılında devlet memuru olarak çalışmaya
başladılar, siyasi hayatta var olma mücadelesine 1923
yılında geçtiler, ilk kadın partisi olarak Kadınlar Halk
Fırkasını 1923 yılında kurdular. 29 Ekim 1923
cumhuriyetin ilanı Türk kadınları için bir dönüm noktası
olmuştur. Bu tarihten itibaren kadınların kamusal alana
girmesini sağlayan yasa ve yapısal reformlar
hızlandırılmış, Türk kadını siyasi ve sosyal
alanda yer almaya başlamıştır.
Kadınlarımızın her millette olduğu gibi milletimiz
için de çok yüksek bir önemi vardır. Türk milletinin Asyadan Avrupaya,
oradan bütün dünyaya yayılan kahramanlık mücadelesinde
kadınlarının rolü çok önemli olmuştur. Kıymetli
analarımız Atatürk gibi faziletli evlatlar yetiştirmişler
ve onlar da Türk tarihine damgasını vurmuşlardır.
Bizim milletimiz esas
terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti için ana, kardeş
kelimeleri çok önemlidir, ana dendi mi akan sular durur. En güzel
değerlerimizin adını ana kelimesiyle
taçlandırırız. Milletimiz için öz anası gibi dört tane daha
anası vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Ana
vatan, ana dil, millî tarih, Türk kültürü ve töresi. Bu dört anaya da öz
annemiz gibi sahip çıkmalıyız, onun uğrunda her türlü
fedakârlığı yapmalıyız. Atatürk diyor ki: Şuna
kani olmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey
kadının eseridir. Türk milleti esas eğitimini aileden
almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki, her dönemin büyük
adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını
daha yüksek kuşaklar yetiştirmeye de yeteneklidir.
Türkiye Cumhuriyeti
anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en
saygın düzeyde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir
varlıktır. Türk kadını dünyanın en aydın, en
erdemli ve en ağır kadınıdır, evin temel
direğidir.
Son yıllarda Doğu
Türkistanda mücadele eden Rabia Kadir Hanımefendi de Türk tarihine bir
kahraman olarak geçmiştir. Çinin zulmüne, eziyetlerine karşı
yiğitçe direnmiş ve yıllarca hapis yatmasına rağmen
hiç yılmamıştır. Onun şanlı mücadelesini takdirle
karşılıyorum.
Şu an itibarıyla da
yine Kerkükte, özellikle Karabağda Ermenilerin işgaliyle beraber
analar ağlamış, yaklaşık olarak 1 milyonun üzerindeki
Azerbaycanlı kendi öz toprağından koparak başka yerlere
sürülmüştür. Oralarda da şu an itibarıyla anaların
ağladığını, ailelerinin yandığını
ve dünyanın ilgisini beklemekte olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ancak, Kara Fatmalar, Rabia Kadirler olduğu sürece bu milleti tarihten
hiçbir güç, hiçbir kimse silemeyecektir.
Türk toplumunda
kadının saygın bir yeri vardır. Orta Asyada kurulan ilk
Türk devletlerinde kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Devlet
yönetiminde hakanların yanında Hatun adı verilen eşleri
de söz sahibiydi. Kadınlar ata binip ok atar, top oynar, güreş gibi
ağır sporlar yapar ve savaşlara katılırlardı.
Asenalar, Kara Fatmalar, Sabiha Gökçenler hiçbir zaman unutulmaz.
Atatürk,
kadınlarımızın medeni, siyasal ve sosyal haklarına
kavuşması gerektiğine inanıyordu. Türk
kadınının bu durumunu Atatürkün şu sözü en güzel
şekilde ifade eder: Dünyada hiçbir milletin kadını Ben Anadolu
kadınından daha fazla çalıştım, milletimi
kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret
gösterdim. diyemez. Atatürk bir konuşmasında Türk kadını
dünyanın en aydın, en faziletli ve ağır kadını
olmalıdır. demişti. Atatürk Bizim dinimiz hiçbir vakit
kadınların erkeklerden geri kalmasını talep
etmemiştir. Allahın emrettiği şey Erkek ve
kadının beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasıdır.
sözüyle toplum hayatında kadının önemini belirtmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, cennetle müjdelenmiş olan kadınlarımıza
verdiğimiz değere herkes şahittir. Gazi Meclisimizin Başkan
Vekilliği de şu an itibarıyla Türk kadınına
verilmiştir.
Bugün, üzülerek belirtmek
isterim ki kadınlarımız sıkıntı içerisindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) Mutfağındaki yangın
kadınlarımızı üzmektedir. Evladının
sıkıntısı, eşinin derdi kadının da derdidir.
Kadınlarımız huzuru için mutfaktaki yangını mutlaka
ama mutlaka söndürmeliyiz.
Kadınımızın
layık olduğu yere ulaşması için gerekli her şeyi
yapmamız gerektiğini ifade ediyor, bu kanunun ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Şahıslar adına
ikinci söz Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönülde.
Buyurun Sayın Gönül. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AZİZE SİBEL GÖNÜL
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 328 sıra
sayılı Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin 4üncü maddesi hakkında söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
üretime ve yönetime katılma imkânına erişen kadınlar
toplumsal gelişme çabalarında, devletlerin demokratikleşmesinde
etkin roller üstlenmişlerdir. Kadını özel alana hapseden, kamu
alanından dışlayan, cinsiyet
ayrımcılığına dayalı, baskıcı ve tutucu
anlayışlar medeni olamaz. Medeniyet, kadınların seslerinin
daha fazla duyurmalarının, siyasete ve yönetime, çalışma
hayatına daha etkili katılmalarının önünün
açılmasını gerektirir.
Toplumun temel dinamiği
olan ailede ağırlıklı bir rol üstlenen kadınlara
gösterilen saygı, verilen değer, gelişmişlik seviyesinin de
en önemli göstergesidir. Kadınların sosyal ve siyasi hayata daha
fazla katılmaları tüm insanlığın kazanımı
olarak değerlendirilmelidir. Bunu sağlamak için de tüm bireylerin
-kadın erkek ayrımı yapılmaksızın- eğitim
seviyesinin ve kalitesinin yükseltilmesi gerekmektedir. Zira, toplumdaki tüm
bireylere eğitimde eşitlik sağlanmadan gelişmeden söz
edilmesi mümkün olmaz.
Değerli milletvekilleri,
kadın sorunları sadece kadınların sorunu değildir.
Toplumun her kesiminin her türlü sorunu ortak bir anlayış ve iş
birliğiyle yine toplumun tüm kesimlerinin çabasıyla çözümlenebilir.
Kadınlarımızın hayatın her alanında aktif roller
üstlenebilmesi için de ortak gayret göstermemiz gerekir. Toplumsal
gelişmeyi ne sadece kadınlar ne de sadece erkekler tek
başına başarabilir. Mutlu bir toplum için hepimiz birbirimizin
hukukunu gözetmek zorundayız. Medeniyetin gereği budur,
insanlığın gereği budur.
Türkiyede
kadınlarımızın siyasi ve hukuki haklarını pek çok
Batı ülkesinden daha önce elde etmiş olduğu aşikârdır.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren kadınlara tanınan
siyasi ve toplumsal, ekonomik haklar sayesinde Türk kadınına
ülkesinin gelişimine katkıda bulunma imkânı verilmiştir.
90lı yılların ikinci yarısından itibaren ülkemizde
kadın haklarının geliştirilmesi yönündeki
çalışmalar özellikle hız kazanmıştır.
Çeşitli uluslararası sözleşme ve kararlar ile Avrupa
Birliğine uyum kriterleri ülkemizde kadın hakları alanında
yapılan çalışmalara yön vermiştir.
Kadınlarımızın ulusal ölçekte hayatın her alanına
eksiksiz katılabilmesi için gerekli bütün yasal düzenlemeler
yapılmıştır. Nitekim, son olarak Medeni Kanunda ve
Anayasada yaptığımız değişiklikler, kadın
erkek eşitliğinin güçlendirilmesi, özellikle kadınların
toplumsal hayatta karşılaştığı sorunların
giderilmesi doğrultusunda attığımız adımlar ve
düzenlemeler en somut örneklerdir. Kadın erkek eşitliğinin
sağlanmasında reform niteliğinde yasal düzenlemeler
gerçekleştiren Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu komisyonun
kurulması, ülkemizde kadının insan haklarının korunması
ve geliştirilmesi, erkeklerle birlikte eşit hak ve fırsatlara
ulaşabilmeleri bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle,
teklifin hazırlanışında, başta Bakanımız
Sayın Nimet Çubukçuya, milletvekili arkadaşlarıma, katkıda
bulunan sivil toplum örgütlerine ve kadın örgütlerine teşekkür
ediyorum.
Bu kanun teklifiyle,
şimdiye kadar gerçekleşmemiş olan kadın erkek
eşitliği alanındaki birçok eksikliğin giderileceği ve
kadın üzerindeki olumsuz etkilerin biraz olsun azaltılmasıyla
ilgili daha etkin bir uygulamanın yapılacağı
düşüncesiyle kanunun ülkemize, kadınlarımıza
hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gönül.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Arıtman
CANAN ARITMAN (İzmir)
Sayın Bakan, Başbakanımız Medeniyetler
İttifakının Eş Başkanıdır. Diğer
Eş Başkan da İspanya Başbakanı Zapaterodur.
Kadın erkek eşitliği konusunda ve cinsiyet
ayrımcılığı konusunda bu iki ülke arasında çok
büyük fark var. İspanya listenin en üstlerinde, çok iyi yerde. Biz de
uluslararası raporlara göre listenin en altlarında, en kötü
yerlerdeyiz. İspanya kabinesinin yarısı kadın. Bizde tek
kadın bakan var. İspanya Başbakanı özel sektörde üst düzey
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Erbatur
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Sayın Bakan, komisyonun adının kadın erkek
eşitliği olması güncel uluslararası standartlara uygunluk
için gereklidir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi madde 2 ve 4te dile getirilen anlayış
fiiliyatta eşitlik ve sonuçlarda eşitlik prensiplerine
dayandığına göre komisyonun adını fırsat
eşitliği ile sınırlandırmak taraf olduğumuz CEDAWda
talep edilen eşitlik anlayışının gerisine düşmek
değil midir?
Anayasanın 10uncu
maddesine göre kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Devlet,
kadınların ve erkeklerin eşitliğinin yaşama geçmesini
sağlamakla yükümlüdür. Bu eşitliğin yaşama geçirilmesi,
ülkemizdeki eşitsizlik ve ayrımcılık göz önünde
bulundurulduğunda, ancak kadınlar için olumlu
ayrımcılık ve fırsat öncelikleri tanınarak mümkün
olacaktır. Bu durumda komisyonun fırsat eşitliği
adıyla kurulması Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
aykırı değil midir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kışanak
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) Sayın Başkan, ben de Bakanımıza bir kez
daha sormak istiyorum: Biraz önce Komisyon tutanaklarından da okundu. Çok
açık ve net bir ifadesi var Sayın Nimet Çubukçunun: Kadın erkek
eşitliği, fırsat eşitliğini de kapsayan daha kapsayıcı
ve geniş bir tanımlamadır. Bu nedenle, Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu olmasını ben de uygun görüyorum. diye,
çok açık ve net bir şekilde komisyonda ifade etmiş. Ne değişti
de görüşünü değiştirdi? Biz bunu merak ediyoruz ve gerçekten, bu
isim değişikliğinin komisyonun çalışmalarına etki
yapmayacağına inanıyor mu? Bunu çok açık ve net bir
şekilde ifade etmesini istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Buldan...
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana bir kez
daha sormak istiyoruz: Bu fırsat eşitliği kelimesinin ne
anlama geldiğini bir kez daha bize açıklamasını talep
ediyoruz. Gerçekten, bu konuda tatmin olmuş değiliz. Son bir kez
açıklama bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın
Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma
tekrar sormak istiyorum: 3üncü maddede, madde
bağımlılığıyla ilgili soru sormuştum.
Bakanım cevabında, çocuklara ve ailelere madde
bağımlılığıyla ilgili çalışmalar
yaptığını ifade ettiler.
Sayın Bakanım,
ülkemizde legal ve illegal madde bağımlılığı istatistiklerin
daha da üzerinde, büyük bir özellik arz etmektedir. Özellikle Avrupa
ülkelerinde bunu daha da fazla görüyoruz. Avrupadaki
çocuklarımızın büyük bir çoğunluğu bu suçla ilgili,
hapishanelerdedir. Şu an itibarıyla yaklaşık olarak 30
binin üzerinde çocuk Almanyadaki hapishanede yatmaktadır.
Buradan şuna gelmek
istiyorum: Geçen, yaklaşık olarak beş altı ay önce Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki uyuşturucuyla ilgili komisyon raporunu
tamamladı ve Meclise sundu. Bununla ilgili çalışmaları, bu
verilen rapor doğrultusunda takip ediyor musunuz?
İkinci olarak da,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde şu an itibarıyla 78inci ve
89uncu sıralarda iki tane kanun teklifi vardır. Bunlardan bir tanesi
çocukların uçucu maddelerden korunmasıyla ilgilidir. Bu konuda, bu
kanunların çıkarılmasıyla ilgili bir çalışma
yapmanızı bekliyoruz.
Bunları ifade etmeye
çalıştım. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çalış...
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
1inci madde ve 4üncü maddeye baktığımız zaman, komisyon
kendine âdeta bir tali komisyon havası vermiş oluyor. Acaba komisyona
mevcut yasalarımızı, yönetmeliklerimizi tarayarak, ihtiyaç olan
kanunları çıkarma gibi bir yetki vermeyi düşünüyor musunuz?
Bir diğer husus da,
komisyonun adıyla 2nci maddenin ikinci fıkrası uyumlu mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakan...
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, tekrar tekrar,
belki aynı konuyu bir kez daha ve son kez izah etmeye
çalışacağım. Bundan sonra bu yönde sorular gelse de
doğrusunu isterseniz cevaplandırmayacağım, daha
doğrusu cevaplandırdığımı düşünüyorum dünden
itibaren bu konuya ilişkin olarak. Bu komisyonun kuruluşunda,
maddelerin hazırlanmasında, içeriğinin belirlenmesinde mümkün olan
en üst düzeyde, Bakan olarak, siyasi sorumlu olarak en üst düzeyde maksimum
uzlaşmayı sağlamaya gayret ettim ve üç ayrı milletvekili ve
arkadaşlarının vermiş olduğu kanun tekliflerini
birleştirdik. Birleştiremediklerimiz
İki ayrı İç Tüzük
değişikliği teklifini İç Tüzük değişikliği
teklifi olduğu için birleştirememekle birlikte, içeriğinde yer
alan görev, yetki ve sorumluluklarını kanun içerisine aldık. Bu
soru ısrarla sorulduğu için
Sayın Gaye Erbatur
Hanımın sorduğu soruda
Kendi önerisi, komisyon önerisi
kadın erkek eşitliğini izleme kuruluydu, bir kuruldu. Bir
komisyondan çok daha zayıf bir teklifti. Üstüne üstlük bırakın
bu kanun teklifinde hazırlanan güçlendirilmiş yetkili bir komisyonu,
sadece ve sadece izleme yetkisine sahip bir kuruldan söz ediyordu. Hep bir
araya geldik ve en doğrusu, en iyisi nasıl oluru oturduk
konuştuk ve kararlaştırdık. Ne değişti?
deniyor. Şu ana kadar da gelen önergelere bakarsam
Tabii ki Genel Kurul,
her ne kadar komisyonda bir karar alınmış ise de, her zaman
yetki olarak daha üstündedir ve birtakım önergeler gelir. Ben burada
bazı önergelere katıldığım gibi -muhalefetten de
geldi- bazılarına da katılmayabilirim. Bu komisyonun isminin
değişmesi, komisyonun içeriğindeki yetkilerinin, gücünün
değişmesi anlamına gelmeyeceği gibi, en başta 1inci
maddede yer alan, amaç maddesinde birinci fıkrada
kadın erkek
eşitliğinin sağlanmasına yönelik olarak ülkemizde uluslararası
alandaki gelişmeleri izlemek, bu gelişmeler konusunda Türkiye Büyük
Millet Meclisini bilgilendirmek, kendisine esas veya tali olarak havale edilen
işleri görüşmek
denilmektedir. Komisyonun kuruluşu maddesinde,
devam eden 3üncü maddede, kadın erkek eşitliğine yönelik olarak,
kavram olarak, içerik olarak hemen hemen her yerde, 3üncü maddenin (ç) fıkrasında
Kadın erkek eşitliği konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına ilişkin gerekli bilgi ve dokümanları
temin etmek, gibi
Komisyonun amacı,
komisyonun görevleri, bu alandaki çalışmalarını kısıtlayan
bir hüküm olmadığı gibi asıl önemli olan içerik
itibarıyla bir uzlaşmanın sağlanmış
olmasıdır. Sonuçta AK PARTİ Grubu tarafından verilmiş
olan bu önergelerin komisyonda da verildiğini siz de burada okudunuz.
Dolayısıyla bu önergenin kabulüyle komisyon isminin
değiştirilmiş olmasını bu denli siyasi bir mesele, bir
ihtilaf konusu hâline getirilmiş olmasını doğrusu anlamakta
güçlük çekiyorum.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Biz de anlamıyoruz Sayın Bakan. Biz hiç anlamıyoruz.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Çünkü biz bu uzlaşmanın zemininin içerik ve
öz olduğunu düşünüyoruz.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Burada üzgün olan biz, mağdur olan biz, anlamayan siz.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Ve içerik ve
öz olarak kadınlara yönelik bu denli olumlu, pozitif ve kapsamlı bir
çalışmanın gölgelenmesine yönelik bir çalışma olarak
görüyorum.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Siz önce katılmıştınız Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu olmasına.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) - Dolayısıyla bu konudaki tutumun tamamen
muhalif unsurlarla veya muhalefet etmek zihniyetiyle hareket edildiğini
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Hiç muhalefet etmek niyetimiz yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Rica ederim Sayın Bakan. Bir veyi çok gördünüz. Ve ilave edilecek,
bir ve
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) Soru hakkımızı kullanmadık kanun
çıksın diye, ta ki siz ismini değiştirinceye kadar.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Muhalefetle uzlaşma içinde olmadığınızı
gösteriyor Sayın Bakan.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.44
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:19.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
5inci maddeyi okutuyorum:
Komisyonun çalışma
usul ve esasları
MADDE 5- Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üye tam sayısının en az
üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt
çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir
şekilde üye tam sayısının dörtte birinin bir
fazlasından az olamaz.
Komisyon yıllık
faaliyet ve değerlendirme raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunar. Bu rapor, Danışma Kurulunun
görüş ve önerisi ile Genel Kurul gündemine alınabilir ve üzerinde
görüşme açılabilir.
Komisyon raporu,
Başbakanlık ve ilgili bakanlıklara Başkanlıkça
gönderilir.
Komisyon Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığınca kendisine havale olunan
başvurularla ilgili, başvuru sahibine, yapılan işlem ve
başvurunun sonucu hakkında havale tarihinden itibaren en geç üç ay
içinde bilgi verir.
Komisyon
çalışmaları ile ilgili olarak, yurt içi ve yurt
dışı görevlendirmelere ait giderler, Komisyon kararı ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının onayı ile 6245
sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre Türkiye Büyük Millet
Meclisi bütçesinden karşılanır.
BAŞKAN Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tekin
Bingöl söz alacaktır.
Buyurun Sayın Bingöl.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu
Kurulmasına Dair Kanun Teklifi diye başlamak istiyordum ancak dün
akşam saatlerinde verilen bir önergeyle kanun teklifinin
başlığı değiştirildi. O nedenle, konuşmama
başlarken 328 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5nci maddesi
üzerinde konuşacağımı ifade ederek başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
hepinizce malum, Türkiyede kadınların çok farklı nedenlerden
kaynaklanan ciddi sorunları ve bazen de ayrımcılığa
varan bir anlayışla karşılaştıkları
problemleri söz konusu. Bu problemlerin mutlaka halledilmesi elbette ki çok
önemli. Problemler çok farklı. Yasalardan ve yönetmeliklerden kaynaklanan
sorunlar söz konusu, birtakım yaşam tarzından kaynaklanan
sorunlar söz konusu ya da anlayış farklılığından
kaynaklanan çok ciddi sorunlar olarak karşımıza çıkmakta.
Kimi kadınlar doğduğu andan itibaren nüfus kimliğine sahip
değildir, kimileri kendileriyle ilgili sorunlarını çözmekte söz
sahibi değillerdir, kimileri nüfusa kayıtlı değildir,
bazıları okullardan uzak tutulurlar, bazılarıysa doğum
sırasında bir ebeden dahi yardım alamayacak kadar sığ
bir anlayışla doğum yaparlar. Bu örnekleri çoğaltmak
mümkün. Bu örnekler, Türkiyenin her kesiminde çok yaygın bir şekilde
ifade edilen ve kendisini hayatın her alanında gösteren kadın
sorunları olarak karşımıza çıkar.
Dolayısıyla bu sorunların bertaraf edilmesi için elbette bu tür
komisyonların kurulması, yasal düzenlemelerin yapılması
gerekir.
Bir hekim olarak,
kadınlar Türkiyede sağlık alanında acaba birtakım
sorunlar yaşıyor mu diye bakmamız da gerekir ya da bir
ayrımcılık söz konusu mudur diye düşünülebilir ama bir
yandan da anayasal korunma altında olan insanların
tamamının böyle bir anlayıştan uzak, böyle bir
ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaması
düşünülebilir.
Ben bir iki örnekle
kadınların Türkiyede sağlık alanında nasıl
sorunlar yaşadığını sizlere göstermek istiyorum:
Değerli milletvekilleri, Türkiyede kadın hastalıkları
sıralamasında kanser vakalarında ikinci sırada olan rahim
ağzı kanserleri diye nitelendirilen çok önemli bir hastalık
vardır. Bu hastalığın son yıllarda aşıyla
önlenebilmesi mümkün. Çok olumlu sonuçlar alınabiliyor ve dünyanın
birçok ülkesinde bu aşı ve bu hastalık sosyal güvenlik kurumunun
güvencesi altındadır. Türkiyede ise aşı, maliyetler
mazeret gösterilerek Sosyal Güvenlik Kurumu altında
değerlendirilemiyor. Oysa, bu hastalık, diğer hastalıklar
gibi, hepinizin de çok iyi bildiği gibi, hastalıktan korunması
hastalığın tedavisinden çok daha az maliyetli olmasına ve
kadın hayatı, ne olursa olsun, onun maliyetinden daha da önemli olmasına
rağmen bu gerekçeyle bu aşı maalesef sosyal güvenlik
kapsamında değil.
Başka bir örnek vermek
istiyorum değerli milletvekilleri: Kadınlarımız için çok
önemli olan bir tetkik var: Mamografi. Bu tetkiki yapmak için cihaz gerekli ama
maalesef Türkiyenin sağlık kurumlarında yeterli sayıda bu
cihaz olmadığı için, erken teşhisin hayat
kurtardığı bu hastalıklarda maalesef
kadınlarımıza altı aydan bir yıla varan sürelerde
randevu verilmekte. Bunlar çok basit, ayrımcılık gibi
görülmeyebilir ama bu örnekleri
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) Ne alakası var!
TEKİN BİNGÖL (Devamla)
- Ya çıkar konuşursun Lütfi
Bey.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) Doğru değil ama, daha dün onkoloji hastanesi
açıldı, bütün Türkiyenin en büyük, dünyanın en büyük onkoloji
hastanesi, altı ay mamografi
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Evet, değerli milletvekilleri, ben bu tür konuşma
tarzına alışkın değilim.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) Lütfen, lütfen ama
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) - Bu, sağlıklı
bir anlayış değil, bu kürsü hepimiz için uygun ortamlarda
konuşmaya elverişli bir kürsü ama böyle laf atarak bu işi çirkinleştirmek
uygun değil, çıkar burada gereğini söylersiniz.
Sağlıksız bir anlayışla götürüyorsunuz bu işi.
Değerli milletvekilleri,
bu örnekleri artırmak mümkün. Bakınız, bir başka örnek
vereceğim: Türkiyede acil servislerde, şiddete maruz olan kadın
ve kızlar başvurduklarında, onların fizikî olarak
tedavileri yapılabilmekte ama ruhsal travmalarının alt edilmesi
için, uzmanların eğitilerek acil servislerde mutlaka bulunması
zorunluluğu var. Fiziksel sorunlar halledilebiliyor ama o travmaların
üstesinden gelinemiyor.
Bir başka sorun,
kadınların maruz kaldığı şiddettin önlenmesinde
etkili ve caydırıcı unsur olan emniyet güçlerinin de mutlaka
hizmet içi eğitimden geçirilmesi gerekir.
Bu ve benzeri örnekleri
çoğaltmak mümkün. Bunların tümünün üstesinden gelmek için öncelikle,
kadının eğitimde, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi anlamda
mutlaka özgür kılınması ve bu hakları olabildiğince
kullanmalarının sağlanması gerekiyor. Siz bunu yok sayarsanız,
siz Türkiye'de en önemli sorun olan aile içi şiddetin temelini teşkil
eden yoksullukla mücadeleyi temel olarak almazsanız, bu tür
komisyonların işlevleri maalesef çok cılız kalır.
Değerli milletvekilleri,
aslında sadece komisyonlar kurmak ya da yasal düzenlemeler yapmak
olayları çözmüyor, bu işin bir de bütçe boyutu var, bütçenin mutlaka
toplumsal cinsiyete dayalı bir bütçelemeyle halledilmesi gerekiyor. Bu
yapılırsa, bu komisyon ve benzeri çalışmalar daha da
anlamlı kılınır ve bu sorunların giderilmesi, asgariye
indirilmesi anlamında mesafe kat edilir.
Bütün bunlar için bu komisyon
gerekli ama bu komisyon için, dün akşam saatlerine kadar Parlamento
çatısı altında çok ciddi bir anlayış söz konusuydu.
Kadın parlamenterlerin birlikteliği, uzlaşma kültürü çok net bir
şekilde bu Parlamento çatısı altında hâkim
kılınmıştı ve büyük bir özveriyle, Parlamentoda bu
kanun teklifi çok seri bir şekilde görüşülüyordu. Ama nedense, hangi
anlayışla, anlamadığımız bir şekilde, bir
önergeyle bu kanun teklifinin adı değiştirildi. Sayın Bakan
birkaç kez izah etti, bu değişikliğin kanun teklifinin
içeriğine, anlamına, işleyişine hiçbir zarar
vermeyeceğinden bahisle bir açıklama yaptı. Olabilir Sayın
Bakan. Eğer hiçbir şey değişmiyor ise, komisyonda oy
birliğiyle çıkan bu kanun teklifinin, büyük bir uzlaşma
kültürünün çok güzel örneklerinden birisi sergilenirken niçin böyle bir
anlayış hâkim kılınarak, bu önerge verilerek bu
uzlaşma kültürünün çok temel bir anlayışı bertaraf edildi,
altüst edildi? Bunu anlamak mümkün değil. Hadi fırsat kelimesi
ilave edildi, hiç olmazsa kadın parlamenterlerimizin talebi olan ve
kelimesi ilave edilerek bu uzlaşmanın, bu oy birliğiyle ortama
getirilen kanun teklifinin sürekliliğini sağlamak daha da
anlayışlı olmaz mıydı? Anlaşılan o ki daha işin
başındayken yalın ama çok anlamlı olan Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu, adı değiştirilerek içi
boşaltılmış ve daha işin başındayken bu
komisyon işlevsiz bir hâle getirilmiştir. Burada üzüntü verici olan
olay, kadın parlamenterlerin dayanışma
anlayışını bir önergeyle, basit bir kelimeyle altüst eden
anlayıştır, bu anlayış kabul edilemez. Oysa bu tür
anlayışlar, uzlaşma kültürüyle bu Parlamento çatısı
altına getirilen bu teklifler ne kadar çok çoğaltılırsa
Parlamentonun uyum içerisinde, büyük bir dayanışma içerisinde ülke
menfaatlerine, yurttaşlarımızın menfaatlerine olan
yasaların çıkması daha da hız kazanacak, daha da
anlamlı olacak ama maalesef AKP İktidarı dün vermiş
olduğu bir önergeyle hiç de içi dolu olmayan, aslında bu
anlaşmanın, bu komisyonun tamamen seyrini değiştiren bir
önergeyle, maalesef fırsat kelimesiyle fırsatçı bir
anlayışı hayata geçirmiştir. Umut ediyorum ki bundan
sonraki çalışmalarda, uzlaşmayla Parlamento çatısı
altına getirilen bu tür yasa çalışmalarında bir daha böyle
bir şey yaşanmaz. Üzüntü verici olan, kadın haklarıyla
ilgili, kadın erkek eşitliğinin konuşulduğu bir kanun
teklifinde bu şekilde bir anlayışın getirilip Parlamentoya
dayatılması olmuştur. Bütün bunlara rağmen, komisyonun daha
başında sabote edilmesine rağmen atılmış olumlu
bir adım olarak nitelendirmek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla)
fakat diğer birtakım kanun tekliflerinde
yasalaştıktan sonra gördüğümüz gibi, maalesef daha işin
başında bu komisyonun çok da fazla birtakım işler
yapamayacağı anlayışı hâkim olmuştur. Üzüntümüz
budur ama buna rağmen bu kanun teklifini desteklediğimizi belirtir,
hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bingöl.
Madde üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Süleyman Latif
Yunusoğlu.
Buyurun Sayın
Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Fırsat Eşitliği Komisyonu hakkındaki
kanunun 5inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizler, Yüce Allahın
eşrefi mahlukat olarak yarattığı kadın ve
erkeği en mukaddes varlık olarak tanır ve inanırız.
Yan yana sefer eden ulu atalarımızla, ak saçlı ninelerimizden
miras aldığımız asil Türk terbiyesi kadını,
erkeği ve anneyi başına taç etmiştir. Bizim anlayışımız
Cennet anaların ayakları altındadır.
anlayışıdır. Annene of bile demeyeceksin. diyen bir
inancımız, itikadımız var. Bu inançla, kadın ve
erkeği birbirinin sağında solunda, önünde ve arkasında yer
alan, çatışan iki güç değil, birbirini tamamlayan, birbiri için
var olan ve birbirine eş olan iki varlık olarak kabul ediyoruz.
Kadın ve erkek fırsatları, fıtratları, görevleri ve
fonksiyonları farklı olmakla beraber, yaradılış
gayeleri, insan olmaları ve birbirlerinin eksikliklerini
tamamlamaları sebebiyle bir bütünün iki eşit unsurlarıdır
çünkü kadın ve erkek aynı özden yaratılmıştır.
Dinimiz kadının bizatihi varlığını,
şahsiyetini ön plana çıkartırken Türk aile ve devlet
geleneğinde de kadının çok önemli bir mevkisinin olduğuna
tarihin kendisi şahittir. Bizim kültürümüzde Türk kadını asla
ikinci sınıf bir varlık olarak değerlendirilmemiştir.
Bu durum, millet hayatında kültür belirleyicisi ve yaşatanı
olarak, ekonomik anlamda üreten ve tüketen bir birey olarak, sosyal anlamda da
aile içi bir eğitici ve öğretici olarak
kadınlarımızı daha belirleyici ve etkileyici bir konuma
getirir. Bu duruş, daha seviyeli, daha saygın, toplumun ahenginin
devamlılığına ve de yaradılış nizamına
daha uygun bir davranış biçimi olacaktır. Yani kadın,
toplumun problemi değil problemleri bizatihi çözen bir fert hâline
gelecektir. Türk kadını, Türk kültür ve medeniyetinin
yaşatılmasını ve gelecek nesillere
aktarılmasını sağlayan bir köprü vazifesi görür, bir kültür
taşıyıcısıdır. Esasen Türk kadını, Türk
aile hayatında da eşiyle aynı haklara sahip olduğu gibi
geleceğimiz olan evlatlarımızı millî ve manevi değerler
istikametinde yetiştirmek, aynı zamanda onlara yön vermek görev ve
sorumluluğunu da üstlenmiş bir öğretmendir. Kadının
ihmal edildiği bir toplumun varlığını
sağlıklı bir şekilde sürdürmesinin mümkün
olmadığına inanıyorum. Ziya Gökalpin Kadın tamam
olmadıkça eksik kalır bu hayat. veciz ifadesi bu gerçeğe
işaret etmektedir.
Özetle, geleneksel Türk
toplumunda kadın daima Batı ve Doğudaki diğer örneklerine
göre oldukça ileri sayılabilecek bir konumda bulunmuştur. Orhun
Abidelerindeki ifadelerden eski Türk devletlerinin yönetimine kadar bunun
birçok örneğini görmek mümkündür ancak çağdaş gelişmeler
doğrultusunda ülkemizde kadınlar sosyal, kültürel ve ekonomik hayata
iştirak için Tanzimat Fermanından itibaren, özellikle de 19uncu
yüzyıl başından beri yoğun mücadele vermişlerdir. Bu
mücadele cumhuriyetimizin ilanından sonra oldukça ileri bir düzeye
ulaşmıştır. Bu çerçevede cumhuriyetin ilk
yıllarında Kadın Halk Fırkası kurma girişiminden
Türk Kadınlar Birliği adıyla bir derneğin faaliyete
geçmesine kadar birçok gelişmeye şahit olmuşuzdur. Türk
kadınları 1930 yılında belediye meclislerine, 1933
yılında muhtarlığa, 1934 yılında
milletvekilliğine seçilme hakkı elde etmişlerdir. Bu
düzenlemelerle, parlamenterlikten yöneticiliğe ve yargıya kadar hemen
her alanda önemli kurumlara gelen kadınlarımız, böylece
Batıdaki hemcinslerinin asırlar süren mücadeleler ve çekilen büyük
acılarla ulaştıkları haklara kısa sürede
kavuşmuşlardır. Ancak, bu durum, kadınlarımızın
elde ettikleri hakları etkin şekilde kullanmalarını ve
geliştirmelerini sağlayamamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde kamu sektörü başta olmak üzere
çalışma hayatında giderek artan bir oranda yer almalarına
rağmen, kadınlarımızın hâlâ çözüm bekleyen çok önemli
sorunları bulunmaktadır. Ülkemizde kadın nüfusunun önemli bir
bölümünün eğitim sorunu vardır. Bilhassa kırsal kesimde, okuma
yazma bilmeyen, örgün öğretim imkânlarından
yararlanamadığı için kendini yetiştirememiş
kadınlarımızın sayısı oldukça fazladır.
Köyünde tarlasında veya şehirde fabrikada, büroda, evinde bütün gün
çalışan ama sosyal güvencesi olmayan milyonlarca
kadınımız vardır. Köyünü, yuvasını
bırakıp büyük kentlere göçen kadınlarımızın
sosyal güvence dışında da birçok sorunları
bulunmaktadır. Hayatın her alanında tutunmaya çalışan,
bunu yaparken gerçekten çok büyük sorunlarla boğuşan, âdeta
varlık yokluk mücadelesi veren kadınlarımız da vardır.
Gecekonduda, derme çatma barakalarda, sağlıksız konutlarda
oturmak zorunda kalan, kocası işsiz olduğu veya
aldığı ücret evini geçindirmeye yetmediği için ailesine,
çocuklarına bakmaya çalışan kadınlarımız
vardır.
Tüm bu olumsuzluklara
rağmen, Türk kadınının birçok alanda başarıdan
başarıya koştuğu da bir gerçektir. Ev kadınından
sanatçısına, çiftçiden politikacısına kadar her düzeyde Türk
kadını, sürekli gelişen bir bilinçle toplumdaki konumunu
sorgulamaktadır, sorunlarını ve bunların çözümü talebini
her geçen gün daha yüksek sesle dile getirmektedir.
Kadın sorunu, esasen bir
demokrasi sorunudur da. Türkiye demokratlaştıkça, özgürlük
alanları genişledikçe, kadınlarımızın
sorunlarının çözümleri de kolaylaşacaktır. Özellikle
eğitim düzeyinin yükselmesi kadının iş hayatındaki
yerini artırmakta ve konumunu güçlendirmektedir.
Değerli arkadaşlar,
kadınlar insanlık birikiminin ve medeniyetimizin eşit ortaklarıyken
bilhassa tarihin belli dönemlerinde ve hâlen çeşitli toplumsal katmanlarda
eşitlikle bağdaşmayan ve kabul edilemez
ayrımcılıklara maruz kalmaktadırlar.
Kadınlarımızın emekleri, çabaları, heyecanları,
yaşadıkları toplumda mücadele etme istekleri birtakım
zorluklarla karşılaşmaktadır. İletişim ve bilgi
çağında bu arzu ve istekler hem küresel bir şekle bürünüyor hem
de çok boyutlu bir süreci zorunlu kılıyor. Çalışan
kadın, okuyan kadın, siyasette rol alan ve almak isteyen kadın
erkeklere kıyasla daha zor şartlara katlanmak durumunda. Bu durum ne
yazık ki mevzuatı aşan bir pratiğe sahiptir. Bu yüzden de
kadınların eşit haklara sahip olması hususunda mevzuat
değişikliklerinin ötesinde bir zihniyet değişikliğine
ihtiyaç vardır.
Türkiye, Osmanlı
modernleşme tarihinden beri kadın hakları hareketine sahip
olagelmiştir. Bu mücadeleler ve onun etrafında gelişen
tartışmalar Türkiye kamuoyunda derin bir birikim yaratmayı
başarmıştır. Bu birikimin neticesinde hukuki, kültürel,
iktisadi ve toplumsal alanlarda kadın hakları lehinde ilerlemeler
sağlanmıştır. Bu ilerlemeler, kadın
haklarının yarattığı ivmeyi destekleyen cumhuriyet
döneminde Atatürkün gayretleriyle de sıçramaya dönüşmüştür.
Medeni ve siyasi haklarda sağlanan eşitlik neticesinde cumhuriyet
vatandaşı olarak kadınlarımız eşit bir statüye
sahip olmuşlardır. Bu sıçrama çağın birçok Avrupa
ülkesine göre de takdir edilecek değerlerdedir.
Kıymetli
arkadaşlar, kadınlarımızın sosyal, siyasi, ekonomik
karar verme ve yönetim kademelerine tam ve eşit
katılımını sağlamak için engelleri, bariyerleri
kaldırmak gerekiyor. Siyasi irade, kadını güçlendirmenin
gereğine inanmalı ve bu doğrultuda bütün kurumları
yönlendirmelidir. Fırsat Eşitliği Komisyonu da bu anlayışla
kurulmalı, çalışmalarını bu yönde
yoğunlaştırmalıdır. Ancak, kabul etmeliyiz ki, olumlu
hukuki düzenlemelere rağmen, hayatın içinde kadın erkek
eşitliğinden hâlâ daha çok uzaklardayız. Eğitim
kademelerine eşit erişim hedefi kadınlarımızın
sosyoekonomik statülerinin güçlendirilmesiyle mümkün olabilecektir. Ümit ediyorum
ki bu komisyonun kurulması zihniyet değişikliği için bir
ilham kaynağı, kadın zarafetinin daha geniş bir alana
yansıması için tetikleyici bir unsur olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, bu kanun teklifinin kabulü için oy
kullanacağımızı belirtmek istiyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yunusoğlu.
Madde üzerinde Demokratik
Toplum Partisi adına Iğdır Milletvekili Sayın Pervin
Buldan. (DTP sıralarından alkışlar)
Sayın Buldan, süreniz on
dakika.
DTP GRUBU ADINA PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşülmekte olan
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunun isminin
değiştirilerek Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu olarak çıkarılması, sadece biz muhalefet partisinin
milletvekillerini değil, onlarca kadın kurumunu da hem
şaşırtmış hem de kandırmış.
Şimdi, biraz önce
Demokratik Toplum Partisi Grubuna -bize yani- bir faks geldi kadın kurumlarından.
Ben bu faksı tam olarak okumak istiyorum Sayın Bakanın
dikkatine:
Tam eşitlik istiyoruz.
Talebimiz, fırsat değil, fiilî eşitlik. Türkiyedeki kadın
erkek eşitsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla bir
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu kurulması için 1998
yılından bu yana verilen çabaların ardından yasa teklifi 29
Ocak 2009 tarihinde Anayasa Komisyonundan tüm partilerin ittifakı ve ortak
çabasıyla geçti. Kadın örgütleri tarafından da desteklenen bu
teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisinde daimî bir kadın erkek
eşitliği komisyonunun kurulmasını öngörmekte. Son dakikada
yaşanan gelişmelerle Anayasa Komisyonunun ortak kararının
göz ardı edilmesi ve komisyonun adının fırsat eşitliği
olarak değiştirilmesi dolayısıyla amaç ve işlevlerinin
daraltılması kabul edilemez bir geri adımdır.
Fırsat
eşitliği komisyonları birçok ülkede denenmiş ve fiilî
kadın erkek eşitliğini sağlamak konusunda
başarısız olduğu için toplumsal cinsiyet eşitliği
komisyonu olarak değiştirilmiştir. Çünkü fırsat
eşitliği kavramı, kadın erkek arasında var olan mevcut
eşitsizlikleri gidermeye yönelik politikalara değil, var olan durumda
kadın ve erkeği zaten eşit kabul eden politikalara dayanır.
Ülkemizde hâlihazırda ekonomik, sosyal ve siyasi birçok alanda kadın
erkek eşitsizliği devam etmekte ve toplumsal yaşamın birçok
alanında kadınlar cinsiyet ayrımcılığı ile
karşılaşmaktadır. Bu eşitsizliğin
ulaştığı boyutlarda Türkiye, kadın erkek
eşitliği konusunda Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret
Örgütü gibi uluslararası kurumlar tarafından yapılan
değerlendirme çalışmalarında en gerideki ülkeler
arasında yer almaktadır.
Kadın erkek
eşitsizliği ve kadına karşı
ayrımcılığın ortadan kaldırılması
yönünde atılacak somut adımlar için Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kurulacak komisyonun kadın erkek eşitliği komisyonu olarak
kurulması, söz konusu komisyonun var olan eşitsizlikleri ve
ayrımcılığı gidermek için geçici özel önlemlerin
uygulanmasına önayak olması gerekmektedir. Bu önlemler, Türkiye'nin
imzaladığı birçok uluslararası sözleşmede de hayata
geçireceğini taahhüt ettiği olumlu ayrımcılık, olumlu
eylem ve gerekli alanlarda fırsat önceliğini içermelidir.
Bütün milletvekillerimizi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda sergilenen partiler üstü
ittifaka sahip çıkmaya ve fiilî ve eksiksiz kadın erkek
eşitliğinin sağlanması için bir kadın erkek
eşitliği komisyonunun oy birliğiyle kabul edilmesine
çağırıyoruz.
Anayasa Kadın Platformu,
TCK Kadın Platformu, Amargi Kadın Dayanışma Kooperatifi,
Ankara Kadın Dayanışma Vakfı, Cumhuriyet
Kadınları Derneği, Çanakkale Kadının El Emeği
Değerlendirme Derneği Kadın Dayanışma Merkezi,
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi, Edirne
Kadının İnsan Hakları ve El Ürünleri Girişimi, Filmmor
Kadın Kooperatifi, İRİS Eşitlik Gözlem Grubu, Kadın
Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA-DER),
Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği,
Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kaya Derneği, Kırk
Örük Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kooperatifi, KAOS GL Ankara,
Lambda İstanbul, Mor Çatı Kadın
Sığınağı Vakfı, Okmeydanı Morkâğıt
Kadın Atölyesi, Türk Kadınlar Birliği, Uluslararası Af
Örgütü Türkiye Şubesi, Umut Işığı Kadın
Kooperatifi, Van Kadın Derneği, Yaşam Kadın Kooperatifi,
Bitlis Güldünya Kadın Derneği, Çanakkale Morabbin Ev
Kadınlarını Destekleme Komisyonu, Çiğli Evka 2 Kadın
Kültür Evi, Erciş Kadınları Koruma ve Dayanışma
Derneği, İzmir Konak Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi,
Kadınlara Hukuki Destek Merkezi Derneği, Sosyal Kalkınma ve
Cinsiyet Eşitliği Politikaları Merkezi ve Van Saray Kadın
Derneği.
Biz de Demokratik Toplum
Partisi olarak, bu kadın örgütlerinin arkasında olduğumuzu bir
kez daha ifade ediyor ve yol yakınken Sayın Bakandan bir adım
daha atmasını öneriyoruz.
Teşekkür ediyoruz. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Buldan.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Denizli Milletvekili Sayın
Selma Aliye Kavafa aittir.
Buyurun Sayın Kavaf. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SELMA ALİYE KAVAF
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 328 sıra
sayılı Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Demokrasi ve siyaset
köprüsünden geçmek istiyorsak o köprünün taşlarını bizim örmemiz
gerekir. Görüşmelerini tamamlamak üzere olduğumuz Kadın Erkek
Eşitlik Komisyonu kanununu bu köprünün en önemli ayaklarından biri
olarak kabul ediyoruz. Kadın erkek, insanlık değeri
açısından tartışmasız eşittir. Kadının
aktif siyasete, iş hayatına, sosyal yaşama
katılımı, bütün bu alanlarda olduğu gibi, dünyadaki
barış sürecine kadar birçok şeyi olumlu anlamda
değiştirecektir.
Kadın iki bin
yıldır mücadele etmiştir. Topluma karşı, toplumun
kurallarını koyanlara karşı bunu bir medeniyet mücadelesi
olarak görmek gerekir. Kadınlar, sosyal sermayenin iştirakçileri
olarak kendi bakış açıları ile mücadele ettikleri için, bir
medeniyeti inşa etme gücüne de sahiptirler. Yatırım, sadece para
olarak değil, sosyal sermaye olarak da düşünülmelidir; sosyal sermayenin iştirakçileri de
kadınlardır.
Toplumsal cinsiyet
eşitliği açısından en önemli göstergeler, kadının
iş gücüne katılımı, istihdamı ve eğitim
oranlarıdır. Türkiye ve Avrupa Birliği ülkelerine
karşılaştırmalı olarak
bakıldığında, Türkiyedeki erkeklerin istihdam oranı
Avrupa Birliği ülkelerindeki erkeklerin istihdam oranına yakın
olduğu hâlde Türkiyedeki kadınların istihdam oranının
Avrupa Birliği ülkelerindeki kadınların istihdam
oranının yarısından bile daha az olduğu görülür.
Türkiyede kadın ve erkeklerin iş gücüne katılım
oranları eğitim durumlarına göre
ayrıştırılarak incelendiğinde, lise altı
eğitime sahip kadınların iş gücüne katılımı
yüzde 21,3; erkeklerin yüzde 70; lise mezunu kadınların iş
gücüne katılımı yüzde 31, erkeklerin yüzde 73;
yükseköğretim mezunu kadınların iş gücüne katılımı
yüzde 70, erkeklerde ise yüzde 83tür.
Rakamlardan da görüldüğü
gibi, eğitimin sürdürülebilir olması, kadının iş
gücüne katılımı noktasında çok önemli bir belirleyendir.
Özellikle yükseköğretimi tamamlamış olan kadınların
iş gücüne katılım noktasında oranın yüksekliği,
eğitimin sürdürülebilir olmasının önemini bir kez daha ortaya
koymaktadır.
Kadına yönelik
şiddet ve iş gücüne katılımla ilgili bu veriler, her
şeye rağmen, eğitim sürecinin, bireylerin toplumsal cinsiyetle
ilgili değer, tutum ve davranışlarında yeteri kadar
değişim ve dönüşümü sağlayamadığının da
bir göstergesidir.
Toplumda genel olarak
kadının aile içindeki rolü ön planda kalmaya devam etmekte,
eğitim ise genellikle kadının bu rolünü pekiştiren,
destekleyen bir araç olarak algılanmaktadır. Buna bağlı
olarak daha çok sayıda kadının daha uzun süre eğitim
alır hâle gelmesine rağmen, toplumsal cinsiyet rolleri
açısından köklü bir değişimin gerçekleşebilmesi için
zihinsel değişim ve dönüşümün gerçekleştirilmesi
kaçınılmazdır. Toplumsal değer ve dinamiklerin toplumsal
cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesini gerçekleştirecek
biçimde dönüşümü, bireyin karar ve tutumlarında kısa süreli
değişim sağlanmasının ötesinde bir süreci gerektirir.
Söz konusu dönüşüm, hem kişisel değerler sisteminde hem de
bireyler arasındaki toplumsal ilişkilerde kökten bir
değişimin gerçekleşmesiyle sağlanabilir.
Eğitim, toplumsal
değer ve dinamiklerin toplumsal cinsiyet eşitliğini
sağlayıcı şekilde dönüşümü için en etkili mücadele
alanlarından birisidir. Böyle bir dönüşümün sağlanabilmesi için,
eğitim sisteminin dışında, çalışma ve aile
hayatı gibi diğer mücadele alanlarında da etkin
politikaların hayata geçirilmesi gerekir. Bu alanda geçtiğimiz altı
yedi yıl içerisinde gerçekleştirilen yasal düzenlemelerin yanı
sıra daha ileri düzenlemelerin yapılabilmesi, bunların hayata
geçirilmesi ve sosyal politikalarla desteklenmesi noktasında kurulacak
olan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna çok büyük
sorumluluklar düşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SELMA ALİYE KAVAF
(Devamla) Teşekkür ederim.
Gelecekte kadına yönelik
tehditler ve tehlikeler, savaş, göç, ekonomik kriz dikkate alınarak
ülkenin genel stratejik planlaması içerisinde kadın politikalarına
bunlar da yer verilmelidir. Kalkınma topyekûn gerçekleşen bir
şeydir. Yaşamın her alanında kadın erkek fırsat
eşitliğinin gerçekleşeceğine olan inancımla Komisyonun
hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kavaf.
Madde üzerinde
şahıslar adına ikinci söz hakkı Mardin Milletvekili
Sayın Gönül Bekin Şahkulubeyde.
Buyurun Sayın
Şahkulubey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
GÖNÜL BEKİN
ŞAHKULUBEY (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 328 sıra sayılı Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin
5inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet tarihimiz boyunca
ülkemiz kadın haklarına ilişkin olarak dünyada istisnai ve özgün
bir tarihsel deneyim yaşamıştır. Kadınların
ilerlemeleri ve güçlenmeleri adına alınan kararlarda ve uygulanan
politikalarda bu tarihsel deneyim ve birikimin etkisini görmek mümkündür.
Ülkemizde kadınlar,
gerek eğitim düzeyleri gerek geleneksel yaşam biçimleri ve toplumsal
değer yargıları yasalardaki ayrımcı hükümler nedeniyle
içinde yer aldıkları siyasal sistemlerle yeterince etkin olamamışlardır.
Yasal olarak olumlu gelişmeler yaşanmasına rağmen
uygulamada aksamalara engel olunamamıştır. 1930lu, 1940lı
yıllarda Avrupada birçok ülkede seçme ve seçilme hakkı
tanınmamışken Türkiyede 1934 yılında kadınlara
seçme ve seçilme hakkı verilerek döneme göre oldukça ileri düzeyde haklar
sağlanmıştır ancak bu düzenlemeleri hayata geçirmek uzun
zaman almıştır. Eğitimde, istihdamda, ekonomik
kaynakların kullanımında, yönetme ve karar alma mekanizmaları
ile siyasal temsilde eşitlik sağlanamamıştır.
Kadınların siyasal
karar mekanizmalarında eksik temsili demokrasinin anlamına uygun
olmadığı gibi yönetime katılma konusunda da cinsler
arası eşitsizlik sorununu gündeme getirmektedir.
Kadınların karar
alma süreçlerine eşit katılımı sadece adalet ve demokrasi
talebi değil, aynı zamanda statülerinin geliştirilmesinin de
gerekli bir koşuludur.
Yönetim ve karar alma
süreçlerinde eşitlik yerleştirilmeden kalkınma ve
çağdaşlık hedeflerine ulaşılamayacaktır.
Toplumsal yaşamda
karşılaşılan eşitsizlikleri gidermenin en önemli
yöntemlerinden biri de kurumsallaşmaktır. Türkiye,
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini 1985
yılında imzalamış ve sözleşme gereklerini yerine
getirmeye devam etmektedir.
Hükûmetimiz, Avrupa
Birliği sürecine paralel olarak kadın erkek eşitliğine
ulaşma yolunda etraflı stratejiler ve politikalar
oluşturmuştur. Bu bağlamda, Anayasada gerekli
değişikliklere, düzenlemelere gidilmiş ve Anayasanın
gerektirdiği şekilde Medeni Kanunda, Ceza Kanununda, İş
Kanununda ve diğer kanunlarda gerekli değişiklikler
yapılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Komisyonun yapacağı
çalışmaların belli sonuçlara bağlanması 1985
yılından beri taraf olduğumuz Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin de
gereklerinin yerine getirilmesini sağlayacaktır.
Komisyonun işlerlik
kazanmasıyla kadınların haklarını erkeklerle eşit
bir biçimde koruyacak mekanizmaların kurulması, yetkili kurumlar
vasıtasıyla herhangi bir ayrımcılık karşısında
kadınların etkili bir biçimde korunması, kamu kurum ve
kuruluşlarının kadınlara karşı
ayrımcılık niteliğindeki eylem veya işlemlerinden
kaçınılması, bu kurumların sözleşmeden doğan
yükümlülüklerine uygun davranmaları daha etkin bir biçimde
sağlanacaktır.
Kadınlara
karşı ayrımcılık oluşturulan mevcut hukuki
düzenlemelerin, gelenek ve uygulamaların değiştirilmesi ya da
kaldırılması için gerekli her türlü çalışmalar
Komisyonun kurulmasıyla ivme kazanacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; günümüzde refah düzeyi yüksek olan ülkelerde
kadınların toplumun tüm katmanlarında söz sahibi
olduklarını açık bir biçimde görmek mümkündür.
Hükûmet
politikalarımızın en önemli dinamiği kadın ve ailenin
güçlenmesidir. Milletimizin en önemli özelliklerinden biri de aile
değerlerini gözümüzün ışığı gibi korumaktır.
Bizi diğer toplumlardan farklı kılan şey aile müessesesine
verdiğimiz önemdir. Bu gerçekten yola çıkarak kadınların
toplumda etkin rol oynamalarına öncülük edecek politikalar üretiyoruz.
Hükûmetimizin bu yönde attığı adımlar, ülkemizde kadın
hak ve özgürlüklerinin temini noktasında birer kilometre
taşıdır. Bu alandaki iyileştirmeler kuşkusuz ki
iktidarımızın en öncelikli meselelerinden biri olmaya devam
edecektir.
Kadını güçlendirmek
toplumu güçlendirmektir. Hükûmetimiz bu bilinçle hareket ederek, özellikle,
Doğu ve Güneydoğudaki kız çocuklarının
eğitilmelerini sağlamak için çeşitli çalışmalar
yapmış ve yapmaya da devam etmektedir. Haydi Kızlar Okula,
Baba Beni Okula Gönder gibi kampanyaların yanında, çocuğunu
okula gönderen annelere yapılan eğitim yardımları en güzel
örnekledir.
Ülkemizin dört bir
yanında maddi ve manevi emekleriyle toplumumuzu kalkındıran,
nesiller yetiştiren ve her zorluğa metanetle göğüs geren
değerli kadınlarımızın haklarının
korunması ve hak ettikleri yaşam standartlarına erişmeleri
için yasanın çıkmasında, başta, her platformda kadın
erkek eşitliğini savunan Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana, büyük bir özveriyle Komisyonun kurulması için
desteklerini esirgemeyen Bakanımız Sayın Nimet Çubukçuya, katkılarını
esirgemeyen bütün milletvekili arkadaşlarıma
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
GÖNÜL BEKİN
ŞAHKULUBEY (Devamla) -
ve gayretleriyle bizi teşvik eden sivil
toplum örgütlerine teşekkür etmek istiyorum.
Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun biz kadınlara hayırlı
olması dilekleriyle tüm vatandaşlarımızı hürmetle
selamlıyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şahkulubey.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Kışanak
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Bakanımıza,
kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi konusunda alınan önlemler
içerisinde yerellerde, illerde kadına yönelik şiddeti izleme
kurulları oluşturmayı düşünüp düşünmediklerini, bunun
faydalı olup olmayacağına dair bir fikirlerinin olup
olmadığını sormak istiyorum. Çünkü bu konu
yaklaşık bir yıldır gündemimizde. Merkezde böyle bir kurul
oluşturuldu. Bu merkezî kurulun yerellerdeki ayağını oluşturmadan
çok sonuç alamayacağımıza dair çeşitli defalar
görüşmelerimizde bunu ifade ettik. İllerde kadına yönelik
şiddeti izleme kurulları oluşturma konusundaki
değerlendirmeleri öğrenmek istiyoruz.
Ayrıca, kadına
yönelik şiddeti önlemeyle yetkili ve sorumlu kılınan birçok kamu
kurumu var, Başbakanlığın bu konudaki genelgesi çok
açık ve net. Buna rağmen, kadının idari, adli
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Buldan
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Biraz önce konuşma yaparken kadın örgütlerinin
göndermiş olduğu bir metin vardı, okudum. Kadın örgütlerine
Sayın Bakanın nasıl bir cevabı olacak; öğrenmek
istiyorum, daha doğrusu merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağırbaş
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, tüm
STKlarla birlikte isteğimiz fırsat değil tam eşitliktir.
Şiddete maruz kalan kadının hakkının ne olduğunu
bilmediği ya da haklarını gerektiği gibi kullanmalarının
engellenmesi tespit edilmiş bir olgu. Bu konuda bilgilendirmek ve
bilinçlendirmek adına Bakanlığınızın bir
çalışması var mıdır?
Kadınların
sorunlarını çözmek için ayrılan bütçe kadın
başına 10 kuruştur. Bakan olarak bu bütçeyle sorunları
çözmek adına sağlıklı bir çalışma
yapılabileceğine inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Arıtman
CANAN ARITMAN (İzmir)
Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak istiyorum: Kabinesinin
yarısını kadınlardan oluşturan İspanya
Başbakanı yaşamın her alanında kadın kotası
uygularken en son olarak da özel sektörde kadın yöneticilerin
oluşması için bir kota uygulamasını
yasalaştırmıştır. Her zaman erkek kabine kuran
Sayın Başbakanımız ise cinsiyet kotasına şiddetle
karşıdır. Sizce acaba Medeniyetler İttifakının
bu iki başkanı arasındaki, bu iki Başbakan arasındaki
fark neden kaynaklanmaktadır? Kadın erkek eşitliği
konusunda bizim ülkemiz çok kötü durumdadır, İspanya çok iyi
durumdadır. Bu iki toplum arasındaki fark neden kaynaklanmaktadır?
Acaba bu, kadına bakış açısından kaynaklanan bir durum
mudur?
Eşitsizliği
gidermek için en önemli faktör olan toplumsal
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, ülkemizde
yaşanan derin ekonomik krizin de etkisiyle giderek artan işsizlik ve
işten çıkarmalar hiç şüphesiz ki genel anlamda tüm toplumu,
özellikle de üniversite mezunu gençlerimizi başta ekonomik, sosyal ve
psikolojik birçok sorunla muhatap etmiş ve etmektedir. Kadın ve
aileden sorumlu Devlet Bakanı olarak Bakanlığınız
döneminde kadın istihdamının artırılması ve
kadın potansiyelimizin ekonomik yönden değerlendirilmesi konusunda
hangi projelerinizi uygulamaya koyabildiniz, kaç kişiye istihdam
yarattınız;bu konuda geleceğe yönelik projeleriniz nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Kadına karşı şiddetle mücadelede
kitlelere ulaşma yeteneği sebebiyle medya çok önemli bir
araçtır. Medyada diziler, programlar, TV filmleri gibi
yayınların kullanımı yoluyla kadına karşı
şiddetle mücadelede bilinçlendirmenin yapılması artan
şiddet olaylarının önüne geçmede önemli bir yoldur. Medyada benzeri
bir çalışma yapılabilmesi için medya yöneticileri, senaristler,
çalışanlarla ortak bir çalışma yapılması
düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Medeni
Kanunun 10uncu maddesi gereğince 2002 yılı Medeni Kanun
değişikliğiyle yapılandırılan mal
ortaklığı ilkesinin sadece evliliği o tarihten sonra
gerçekleşmiş çiftler için geçerli olması ve 2002
yılından önce mal ayrılığına tabi tutulan evli
çiftlerin bu madde gereği mağdur durumda kalmasını önlemek
adına ilgili maddede ne zaman değişiklik yapılacaktır?
İkinci soru: AB
ülkelerinde hedeflenen 2010 yılında yüzde 60 kadın
istihdamının sağlanması karşısında
geçmiş yıllarda yüzde 24,8 olan Türkiye kadın istihdamı
oranının alınacağı söylenen tedbir ve
oluşturulacağı söylenen projelere
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakan
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Kışanak,
Şiddeti izleme kurulu illerde oluşacak mı? diye bir soru
sordu. 2006 tarihli Başbakanlık genelgesinden sonra bu anlamda
oluşturulan kurul bir koordinasyon kuruludur, Bakanlığıma
bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü de taşra
teşkilatı olmayan merkezî bir birimdir. Bütün oluşan kurum ve kurullara,
bu anlamda çalışmalara destek olur.
Şiddeti izleme konusunda
-şiddet de bir insan hakları ihlalidir- illerde
oluşturulmuş insan hakları kurulları tarafından,
kadına yönelik şiddet de, içermesi daha geniş olduğu için,
öngörülebilir diye düşünüyorum. Bizim ayrıca koordinasyon kurulu
olarak bu tür bir kurul oluşturma düşüncemiz şu aşamada
yok.
Sayın
Ağırbaş, fırsat konusuna tekrar girdi, kadın
bakanlığının bütçesine değindi. Bu, benim
Bakanlığımın bütçesi görüşülürken de veya Genel Kurul
gündeminde de çok sık gündeme getirilen bir konu. Tekraren söyleyeyim: Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü merkezî bir birimdir ve araştırma,
politika belirleme kurumudur. Dolayısıyla, uygulayıcı bir
Bakanlık olmadığı için, böyle,
Bakanlığımın bütçesini Türkiyedeki kadınların
sayısına bölerek bulunan 10 kuruş rakamı, hiçbir bütçe hesabında
karşılığı olmayan, doğrusu, mali hükümler
açısından da anlamı olmayan bir konu, açıkça söylüyorum.
Çünkü, kadın bu toplumun dışında, genel bütçenin
dışında değil ki. Kız çocuklarının
eğitimi dediğimiz zaman, buna, herhâlde Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğüne ayrı bir bütçe verecek değilsiniz, bu Millî
Eğitim Bakanlığının bütçesinde. Sağlık
harcamalarına ilişkin bütçe kadın ve erkekler için aynı
şekilde ama teşvik edici veya destekleyici bazı geçici özel
önlemler de buna dâhildir. Yani kadın sorunları, ulusal sorunlardan
ve bu sorunlara bağlı bütçeden bağımsız
değerlendirilemez. Biz, bir izleyici, yol gösterici, politika belirleyici,
koordine edici kurumuz. Dolayısıyla, bizim bütçemiz hiçbir zaman
böyle mali anlamda da bölünerek bulunamaz diye düşünüyorum. Zira, bunun
bir anlamı da yok. Kadın konusuna ve kadın sorunlarına
verdiğimiz önem, bu konuda izlediğimiz tutum belli.
Sayın Arıtman
sanıyorum ikinci kez sordu, geçen bölümde cevaplayamadığım
için ona geçeceğim. Türkiye-İspanya Medeniyetler İttifakı
Projesinin eş başkanlığını yürütüyor ve bu görev
İspanya ve Türkiye başbakanlarına dönemin Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri tarafından,
Kofi Annan tarafından tevdi edilmiş bir görevdir. Demek ki iki
ülkenin böylesine önemli bir projede eş başkanlık
yapabileceği, iki medeniyetin temsili anlamında iki ülke
başbakanının böyle bir görevi en iyi şekilde
yapabileceği düşünülmüş ve böyle takdir edilmiş.
Dolayısıyla, bu tür
meselelerde karşılaştırma yaparken, Türkiye'nin özellikle
kadın konusunda bazı göstergelerinin gerçekten iyi
olmadığının hepimiz farkındayız.
Dolayısıyla, burada bunlar çok çok iyi durumda falan diyecek
değilim. Ama biraz da kendimize ait, bu anlamda toplumların
değişiminin daha tedricî olduğunu
Yasaları
değiştirmek on beş yirmi dakikamızı belki alabilir,
bugün birkaç günümüzü alabilir ama toplumları değiştirmek çok
daha uzun bir zaman alır. Burada değiştirilmesi gereken
zihniyettir. Ama bu medeniyetler ittifakı konusunda da o anlamdaki
çabalarda da en önemli potansiyelin ülkemiz kadınları olduğuna
inanıyoruz. Medeniyetler İttifakı Projesinde Kadının
Rolü konulu uluslararası bir kongre düzenledik. Önümüzdeki dönemde tekrar
Bahçeşehir Üniversitesiyle benzer bir toplantıyı
yapacağız. Medeniyetin belirlenmesinde kadının rolünün de
çok çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Kadına yönelik
şiddet konusunda medyanın rolü, bu konuda bir çalışma
yapılıyor mu? dedi. Geleceğin profesyonellerine yönelik bir
eğitim çalışması yürütüyoruz. Ayrıca kadının
medyada yer alış şekli başta olmak üzere, sorun
alanlarını tespit ediyoruz ve bu alanda çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Cevap veremediğim
sorular var, yazılı vermeye çalışayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
sıra sayılı kanun teklifinin 5 inci maddesinin, ikinci
fıkrasının son cümlesinin, aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
|
Gültan Kışanak |
Sırrı Sakık |
Pervin Buldan |
|
Diyarbakır |
Muş |
Iğdır |
|
Hasip Kaplan |
M. Nezir Karabaş |
Aysel Tuğluk |
|
Şırnak |
Bitlis |
Diyarbakır |
Bu rapor Danışma
Kurulunun görüş ve önerisiyle genel kurul gündemine alınır ve üzerinde
görüşme açılır.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
mevcut metin yeterince bence konuya, soruna cevap veriyor.
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi
okutayım?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyon raporunun takdire
bırakılmadan genel kurulda görüşülmesinin daha doğru
olacağı.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(AK PARTİ
sıralarından Var, var sesleri)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Yok ya hu, nerede var?
BAŞKAN Şimdi, en
irite olduğum konulardan bir tanesi oradan buraya akıl verilmesi.
Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi
okutuyorum:
Uygulanacak İçtüzük
MADDE 6- Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonunun çalışmalarında, bu kanunda
düzenleme olmayan hallerde Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
hükümleri uygulanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
gereğince komisyonlar üzerinde haiz olduğu denetleme yetkisi bu
Komisyon için de geçerlidir.
BAŞKAN Kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 12
Şubat 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.56