DÖNEM: 23 CİLT: 39 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
58inci
Birleşim
17 Şubat 2009 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğanın, Gümüşhanenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 91inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleşin, Türk Medeni Kanununun kabulünün 83üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Karaman ilindeki elma
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.- Suriye Halk
Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrashın davetine icabet edecek olan
TBMM Başkanı Köksal Toptanın beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/688)
2.- TBMM
Başkanı Köksal Toptanın, Katar Şûra Meclisi ve Yemen
Temsilciler Meclisinin davetlerine Parlamento heyetiyle birlikte icabetine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/689)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat
Mercanın, Çek Cumhuriyeti Dışişleri Komisyonu
Başkanı tarafından, Pragda düzenlenecek olan AB Üye ve Aday
Ülkeler Dışişleri Komisyonu Başkanları
Toplantısına ismen davet edildiğine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/690)
4.- Başbakan
Recep Tayyip Erdoğanın, Suriye ve Ürdüne, Mısıra ve
Suudi Arabistana yaptığı
resmî ziyaretlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/691)
B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 28 milletvekilinin, pamuk
üreticiliğindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323)
C)
ÖNERGELER
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün; Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası
A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden
Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin (2/2) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/118)
V.-
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ
1.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 329
sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler halinde
görüşülmesine, Genel Kurulun 17/2/2009 Salı ve 18/2/2009
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı:
96)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı:
307)
3- İstanbul
Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme
Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)
4.-
İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15
Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 5084 ve 5350 Sayılı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999
Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak'ın; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2,375,
2/381, 2/383, 2/387) (S. Sayısı: 329)
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun, işkence ve hak ihlali
iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/4815) Ek cevap
2.-
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun, Abdullah Öcalanın
cezaevindeki durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/5906)
3.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, İmralı Cezaevine başka hükümlülerin
nakline ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/6032)
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, zaman aşımına uğrayan bir
yargılamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/6035)
5.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, İskenderun Belediyesinin
afişlerindeki bir ifadeye ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet
Ali Şahinin cevabı (7/6038)
6.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, AİHMde Türkiye aleyhine açılan
davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/6039)
7.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, etkin pişmanlık düzenlemesinden
yararlananlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/6040)
8.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, hava kirliliğindeki artışa
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/6198)
9.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Erzurum Cezaevinde
yapıldığı iddia
edilen uygulamalara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/6208)
10.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Muş E Tipi Cezaevinde
yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/6209)
11.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, ihbar ve şikayette bulunulan personele
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/6311)
12.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Yeniçiftlikte
yapılan NATO Limanına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönülün
cevabı (7/6324)
13.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTde iki program yapan bir
kişiye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydının cevabı (7/6326)
14.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, usulsüz alınan özürlü
aylıklarının geri ödemesine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelikin cevabı (7/6372)
15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İznik kalelerinin restorasyonuna
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/6373)
16.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, kömür yardımıyla ilgili bir
açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcının
cevabı (7/6375)
17.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, sevk zinciri uygulamasının
kaldırılmasına
ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/6425)
18.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, termik santrallerin çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/6427)
19.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kastamonudaki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/6429)
20.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kırşehirdeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/6439)
21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karabükteki yatırımlara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/6440)
22.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin,
TRT 6ya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydının cevabı (7/6474)
23.-
Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Muğla TOKİ
konutlarının kalitesine
ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/6475)
24.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Adanadaki TOKİ konutlarında
yaşanan bazı sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/6485)
25.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, orman yangınlarında
kullanılacak hava araçları kiralama ihalesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/6495)
26.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTden emekli olanlara ve TRTye
alınan personele,
TRTdeki
bazı kadrolarda çalışan kişilere,
TRTye personel
alımına,
TRTye mütercim
spiker alımına,
TRT Genel
Müdürüne,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı
(7/6496), (7/6497), (7/6498), (7/6499), (7/6500)
27.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bir sivil toplum kuruluşunun
basın açıklamasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/6504)
28.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bayburttaki yatırımlara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/6516)
29.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, TOKİden ihale alan firma ve
taşeronlardan kaynaklanan bazı
sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/6538)
30.-
İstanbul Milletvekili Hüseyin Mertin, bir hac organizasyonunda
hacıların
bağışa yönlendirilmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun
cevabı (7/6540)
31.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanakın,
TOKİnin kentsel dönüşüm projelerine
ilişkin
Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/6545)
32.-
İstanbul Milletvekili Ufuk Urasın, TRTde yayınlanan Maraş
olaylarıyla ilgili programa ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydının cevabı (7/6549)
33.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRT 2de yayınlanan bir programa,
- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün,
TRT 2de yayınlanan bir
programa,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı
(7/6553), (7/6554)
34.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kalıcı organik kirleticilere yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/6579)
35.- Bursa Milletvekili
Onur Öymenin, Akçakale
Sınır Kapısının
sürekli hizmete açılmasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının cevabı (7/6582)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak iki oturum yaptı.
Yapılan
yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı
bulunmadığı anlaşıldığından;
17 Şubat
2009 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime 14.19da son
verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Fatoş
GÜRKAN Harun
TÜFEKCİ
Adana Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.:
63
II.- GELEN KÂĞITLAR
17 Şubat 2009 Salı
Rapor
1.- İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun; 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli
ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Millet-vekilinin; 4447
Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun; 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepenin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383, 2/387) (S.
Sayısı: 329) (Dağıtma tarihi: 17.2.2009)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 28 Milletvekilinin, pamuk üreticiliğindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.02.2009)
17 Şubat 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır.
Hükûmet
konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi
dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz Gümüşhanenin kurtuluş yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğana
aittir.
Sayın
Doğan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğanın,
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 91inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
YAHYA DOĞAN
(Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gümüşhanemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 91inci
yılı münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle çok
değerli Gümüşhaneli hemşehrilerimin de kurtuluş
bayramlarını kutluyor, esenlikler diliyorum.
Doksan bir
yıl önce ilimizi düşman işgalinden kurtaran
atalarımız, düşmanı kovduktan sonra İstiklal
Savaşına verdikleri destekle büyük zaferin kazanılmasında
da diğer vilayetlerimiz gibi önemli ve onurlu bir görevi yerine
getirmişlerdir. Hepsini şükran ve rahmetle anıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir milletin hiçbir ferdine
işgal altında yaşamak yakışmazdı. Milletvekili
olma onurunu taşıdığım Gümüşhanemiz de
diğer bütün illerimiz gibi milletimizin millî ve manevi değerlerinin
en yaygın olarak yaşandığı illerimizdendir. Bu
sebeple, işgali kabul etmek, ona boyun eğmek söz konusu
olamazdı, olmadı da. Asla
bağımsızlığından taviz vermeyen bir ecdadın
torunlarıyız ve dünya durdukça da bağımsız bir millet
olarak kalacağımıza şüphem yoktur.
Gerek Gümüşhanemizin
gerekse diğer illerimizin kurtuluş günlerini sadece o zamanlarda
yaşananların tekrar hatırlandığı bir gün olarak
geçiştirirsek bugünleri bize bırakanlara ve gelecek kuşaklara
karşı görevimizi yapmamış oluruz.
Yörelerimizde ve
ülkemizde ekonomik ve sosyal kalkınmayı gerçekleştirmek temel
hedefimiz olmalıdır. Günlük, kısır, faydasız, bölen
tartışmalar yerine millî birlik ve beraberlik içinde
çalışmak zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti bugün Atatürkün
gösterdiği muasır medeniyetler seviyesini aşma hedefine her
zaman olduğundan çok daha yakındır. Ülkemizin gücünü,
milletimizin başarabildiklerinin ölçüsünü çok iyi görebiliyoruz.
İstiklal Savaşı ile dünyadaki mazlum milletlere önderlik eden
Türkiye, ataları gibi dik durmayı bilenlerin ama asla diklenmeyenlerin
yönettiği bir ülke olarak hâlâ mazlum milletler için bir iftihar
kaynağı olmaktadır.
Bugün
vatandaşlarımız ağır bedellerle ve çok zor
şartlarda kazanılan İstiklal Savaşının ve
akabinde kurulan hür ve bağımsız cumhuriyetin değerini çok
daha iyi bilmektedirler. Cumhuriyetimizin kuruluş ideallerini hayata
geçirmek için atılan her adımın, gösterilen her çabanın
arkasında milletimizin iradesi bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birçok eksikliklerimiz olmakla
be-raber çok şükür düne nazaran gerek ülke gerekse Gümüşhanemiz
olarak daha iyi durumdayız. Cumhuriyet hükûmetlerinin hepsi ülkeye olumlu
bir şeyler yap-manın çabası içinde olmuşlardır.
Hepsine müteşekkiriz ancak en büyük hizmet-ler son yıllarda
Hükûmetimiz tarafından yapılmış, şehirlerimizin
çevresi değiş-miş, medeniyetin nimetlerinden en ücra
köşelere kadar ulaştırılmıştır. Doğu
Karadenizimizin ve Gümüşhanemizin en büyük sorunu olan göçün önlenmesi
için de bazı çalışmalar başlatılmıştır.
Detaylarına zamanın kısıtlı olması sebe-biyle
giremeyeceğim ancak çok kısa bir iki hususa değinmekle
yetineceğim.
Gümüşhanemizde
üniversitemiz kurulmuş, hızla yapılanmasını
tamam-layarak ilçelerimizde de yörenin ihtiyacı ve kaynakları dikkate
alınarak yükse-kokullar açılmıştır. Öğretim
elemanı açığının karşılanması için tüm
öğretim elemanlarımızı Gümüşhane Üniversitesinde görev
almaya çağırıyorum. Keza bölgede tarım ve
hayvancılığın gelişmesine, organik tarım ve
hayvancılığa da-yalı sanayinin kurulmasına yol açacak
ve Kelkitin yıllardır özlemini çektiği Sa-dak Barajı
Hükûmetimizce 2009 yılı yatırım programına
alınmıştır. 6.200 hektar araziyi sulayacak olan bu baraj,
yörenin bereket kaynağı olacaktır. Köse ilçe-mizdeki Köse Barajı
ve sulama kanalları bu sene tamamlanacaktır. Temenni-miz, bu yıl
Köse Barajının sulama kanallarının tamamlanarak hizmete
açılması ve Sadak Barajının da temellerinin aynı gün
atılmasıdır.
Uzağı
gören yatırımcıları bölgemize bekliyoruz. Bu konuda en
büyük emeği geçen ve sözünü tutan Sayın Başbakanımıza
Gümüşhane halkının şükranlarını sunuyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
YAHYA DOĞAN
(Devamla) - Yine, sessiz sedasız, çok büyük işler başaran Çevre
ve Orman Bakanımıza, Türkiyede bir ekol oluşturan ve çok
değerli hizmetlerde bulunduğuna inandığım Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğümüzün mensuplarına teşekkür
ediyor, kendilerini kutluyorum. Daha güzel ve gelişmiş,
kalkınmasını tamamlamış ve Gümüşhanedeki gibi
birbirini seven insanların oluşturduğu müreffeh bir Türkiye olma
umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Gündem
dışı ikinci söz Türk
Medeni Kanununun kabulünün yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleşe aittir.
Sayın
Keleş, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleşin, Türk
Medeni Kanununun kabulünün 83üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı
BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) Sayın Başkan, söz verdiğiniz için
teşekkür ediyor ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün 17 Şubat; 1926 tarih ve 743 sayılı Türk
Medeni Kanununun kabul edilişinin yıl dönümü. Cumhuriyet,
birbirinden ayrı gibi gözüken ama aslında bir bütünün parçaları
olan devrimlerden oluşan bir çağdaşlaşma
atılımıdır, bir çağdaşlaşma projesidir. Türk
Medeni Kanunu da cumhuriyet kurulduktan kısa bir süre sonra gerçekleştirilen
hukuk reformunun en önemli parçalarından bir tanesidir.
Türk Medeni
Kanunu, 2001 yılında yapılan değişiklikten sonra 4721
sayıyla yayımlanmıştır. Kanunda yer alan
değişik bölümlerden bir tanesi de aile hukukudur, 2001
yılındaki değişiklik bu konuyu da kapsamaktadır. O
tarihe kadar mal ayrılığı geçerliyken, o tarihten sonra,
yapılan değişiklikle, evlilik birliği sırasında
elde edilen mallara katılma rejimi benimsenmiştir. Ben, mal rejiminin
değişmesi için 1989 yılından itibaren ilgilenen bir
arkadaşınızım. 2001 yılında yapılan
değişiklik, Türk Medeni Kanununun mal rejimiyle ilgili yeni
hükümlerinin 1 Ocak 2002den önce evlenmiş olan eşlere
uygulanmasını, onların bir yıl içerisinde noterde
sözleşme yaparak yeni mal rejimini kabul etmelerine
bağlamıştır.
Sayın
milletvekilleri, 2002 yılı seçimlerinden sonra, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına söz konusu sözleşme için yasada
verilen sürenin, yani bir yılın uzatılmasını öngören
bir teklif verdim; dikkate alınmayınca, 2003 yılı
başında, 2002 yılından sonra evlenenlerle önce evlenenler
arasında eşitsizliğe yol açan ve bu yönüyle de Anayasanın
eşitlik ilkesine karşı olan durumu değiştirmek için,
eşlerin, Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden itibaren bir
yıl içerisinde başka bir mal rejimini seçmemeleri durumunda, evlenme
tarihlerinden itibaren geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş
sayılmalarını öngören yeni bir teklif verdim. 2007 seçimlerinden
hemen sonra da bu teklifi yineledim çünkü takdir edersiniz ki, belli bir
yıldan sonra evlenenlerle daha önce evlenenlere farklı rejimlerin
uygulanması büyük bir haksızlığa yol açmaktaydı ve
eşitsizlik getiriyordu.
Geçen yasama
döneminin başından itibaren yaptığım tekliflerin
ısrarla gündeme alınmamış olmasını
kınıyorum. Gene, Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu
kurulması için 2003 yılında yaptığım ve 2007
yılında yinelediğim Tüzük değişiklik teklifimin
dikkate alınmamasını da izninizle kınıyorum.
Kadın Erkek
Eşitlik Komisyonunun, aynen, diğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi
komisyonları gibi kurulması ve işlemesi gerekir. Bunun için de
tek maddelik bir Tüzük değişikliği yapılarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi komisyonlarının altına Kadın Erkek
Eşitlik Komisyonu ifadesinin eklenmesi yeterliydi. Bu nedenle de
Sayın Komisyon Başkanının tutanaklarda yer alan sözlerini
hayretle karşıladım.
Sayın
milletvekilleri, çoğulcu ve katılımcı demokrasi, bir
toplumdaki çeşitli kesimlerin örgütlenmesi, siyasal oluşum ve
kararlara ağırlık koymasıdır. Nüfusun yarısı
eğer siyasette çok az sayıda yer alıyorsa o takdirde böyle bir
ülkede çoğulcu ve katılımcı demokrasinin
varlığından söz edilemez.
Anayasamız
ve Türk Medeni Kanunu kadın-erkek eşitliğini öngörmektedir.
Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu ve uygulanan mal rejimi de bu
açıdan büyük önem taşımaktadır. Adalet ve Kalkınma
Partisinin Kadın Erkek Eşitlik Komisyonunu fırsat
eşitliği adı altında yozlaştırmaktan vazgeçmesi
ve mal rejimiyle ilgili yasal değişiklik tekliflerini de büyük bir
haksızlığı ve kadınlar arasında yaratılan
eşitsizliği gidermek için bir an önce gündeme alması gerekir
diye düşünüyorum ve bu konuda Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin
konuyu sadece kendi eşlerini değil ama kendi annelerini,
çocuklarını, kız kardeşlerini düşünerek
değerlendirmelerini rica ediyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
BİRGEN
KELEŞ (Devamla) - ...çünkü gerçekten yıllarca eğitimi, birikimi
olmasa da evde yaptığı işlerle aile bütçesine büyük
katkıda bulunan kadınların, bir süre sonra erkekler farklı
bir ufka yelken açtığında ayağındaki yırtık
lastik pabuçla veyahut da basma elbiseyle ortada kalması çağdaş bir
ülkede hiç kimsenin kabul etmemesi gereken bir durumdur ve bunun için de
yapılacak tek şey mal rejimini evlilik birliği
sırasında elde edilen mallara katılım rejimine
dönüştürmek ve sadece bununla yetinmeyip bunu 2002 yılından önce
evlenenlere de uygulamaktır.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı konuşmaya Adalet Bakanımız cevap
vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türk Kanunu
Medenisinin kabulünün yıl dönümü münasebetiyle biraz önce gündem
dışı söz alan İstanbul Milletvekili
arkadaşımız Birgen Keleşin düşüncelerine ben de kendi
düşüncelerimle katkı sağlamak için huzurunuzdayım.
Gerçekten, bugün,
yani 17 Şubat tarihi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bundan seksen üç
yıl önce Türk Kanunu Medenisinin kabul edildiği bir tarihtir.
Bilindiği gibi, cumhuriyet rejimi millet egemenliğine dayalı bir
rejimdir ama aynı zamanda bir reform hareketidir. Bu reform hareketi daha
çok hukuk alanında kendisini göstermiştir cumhuriyet kurulur
kurulmaz. İlk çıkan temel kanunlarımızdan bir tanesi de
Türk Kanunu Medenisidir, her ne kadar 17 Şubat 1926 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisince kabul edilmişse de hemen yürürlüğe
girmemiş, Türk Medeni Kanununun bir mütemmim cüzü, bir ayrılmaz
parçası durumundaki Borçlar Kanunuyla birlikte 4 Ekim 1926 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Türk Kanunu
Medenisi, dönemin en ileri kanunu kabul edilen İsviçre Medeni Kanunu esas
alınarak hazırlanmıştır. Bu dönemde çıkan tüm
kanunlarda olduğu gibi Türk Kanunu Medenisinde de iki özelliğin ön
plana çıktığını görüyoruz. Bunlardan bir tanesi, hukuk
kurallarının laik bir temele dayanması, ikincisi de
kadın-erkek eşitliğinin ilke olarak kabul edilmiş
olmasıydı.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, nasıl ki canlı organizmalar
doğarlar, büyürler, bir işlev yerine getirirler ve sonra
yaşlanır ve ömrünü tamamlarsa toplumu yönlendiren kanunlar ve
kurallar da zamanın değişimine ve gelişimine paralel olarak
zorunlu şekilde kendisini revize etmek ve değiştirmek durumunda
kalırlar. Tabii, Cumhuriyetle birlikte yürürlüğe giren
kanunlarımız da zaman içerisinde günün ihtiyaçlarını
karşılayamaz hâle gelmiştir. Bunlardan bir tanesi de Türk Kanunu
Medenisi idi. Sanıyorum, daha 1990lı yıllarda Türk Kanunu
Medenisinin değiştirilmesi, yeni bir medeni kanuna ihtiyaç
olduğu hep hukuk çevrelerinde dile getirilirdi. Bu konuda bir bilim heyeti
kurularak üzerinde uzun süre çalışılan yeni Türk Medeni Kanunu
-biraz önce Sayın Keleşin de ifade ettiği gibi- 2001
yılında 4721 sayılı Kanunla Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçti ve yasalaştı ancak 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren
yürürlüğe girdi.
Birkaç cümleyle
yeni Türk Medeni Kanununun hangi özellikleri
taşıdığını sizlere özet hâlinde ifade etmek
istiyorum. Yeni Türk Medeni Kanunu, insan hakları kavramı hususunda
yeni birtakım düzenlemeler getirmiş ve insan hakları
kavramını ön plana çıkarmaya özen göstermiş olan bir
kanundur. Ayrıca, tüzel kişilere ilişkin genel hükümler Türk
Kanunu Medenisine göre daha ayrıntılı şekilde
düzenlenmiş ve özellikle dernekler ve vakıflar yönünden
ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir. Belki de Türk Medeni
Kanununun en önemli, göze çarpan özelliklerinden bir tanesi de
kadın-erkek eşitliğinin bu Kanunla çokça yansıması
olmuştur. Örneğin, evlenme yaşı Türk Kanunu Medenisinde
erkekler için farklı, kadınlar için farklıydı ancak yeni
Medeni Kanun, Türk Medeni Kanunu, bu konudaki farkı ortadan
kaldırmıştır. Ayrıca, ikametgâhla ilgili, evin
iaşesiyle ilgili, evin reisliğiyle ilgili de kadın-erkek
eşitliğine aykırı olan hükümler Kanundan
çıkmış, bu konuda kadın-erkek eşitliğine paralel
düzenlemeler getirilmiştir. Ayrıca, kimsesiz çocukların evlat
edinilmesini kolaylaştırıcı hükümler getirilmiştir ve
biraz önce Sayın Keleşin üzerinde ısrarla durduğu ve bu
konuda kanun teklifleri verdiğini ifade ettiği mal rejiminde de
önemli değişiklik yapmıştır Türk Medeni Kanunu.
Bilindiği
gibi -şimdi eski hâline geldi- Türk Kanunu Medenisi, mal rejimi olarak mal
ayrılığı rejimini benimsemişti ancak yeni Türk Medeni
Kanunu, edinilmiş mallara katılma rejimini benimsemiştir.
Sayın Keleş biraz önce -hatta, bu Kanun çıkmadan önceden beri
üzerinde benim kişisel olarak uzunca bir süre
çalıştığım- Edinilmiş mallara katılım
rejiminin evlilik birliğinin kurulduğu andan itibaren geçerli
olması konusundaki çabalarım hâlâ devam ediyor, bu konuda Meclise
defalarca teklif de verdim. dediler. Doğrusu, Türk Medeni Kanunu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, yanılmıyorsam 21nci Dönemde, Komisyonda ve
Parlamentoda görüşülürken ben de Adalet Komisyonu üyesiydim, dönemin
Adalet Bakanı da Sayın Hikmet Sami Türktü ve Adalet Komisyonunda
uzun bir çalışma maratonundan sonra Türk Medeni Kanunu Komisyondan
geçerek Genel Kurula inmiş ve Genel Kurulca benimsenerek
kanunlaştırılmıştı. Benim kişisel olarak o
dönemde Parlamentoda mensubu bulunduğum siyasi parti üyesi Komisyon üyesi
arkadaşlarımdan farklı bir düşüncem vardı, Sayın
Keleşle aynı düşüncedeydim; o da edinilmiş mallara
katılma rejiminin yürürlük tarihinin Medeni Kanunun yürürlük tarihi olan
1 Ocak 2002 tarihinden itibaren değil, evlilik birliğinin
kurulduğu andan itibaren geçerli olması şeklinde bir
düşüncem vardı. Bunu Komisyonda da ifade etmiştim. Nitekim,
yanılmıyorsam, benim bu konuyla ilgili, Komisyon raporuna muhalefet
şerhim de vardır. Ama, tabii, benim bu tavrım kişisel bir
tavırdı. Hâlâ aynı düşünceyi muhafaza ettiğimi ifade
etmek istiyorum.
Ancak şunu
hemen ifade edeyim: Demek ki 2002nin Ocak ayında yeni mal rejimi
yürürlüğe girdi. O tarihten itibaren evlenenler için, artık,
ileride -Allah göstermesin- bir
boşanma olduğunda, Efendim, şu mal senin üstüneydi, bu mal
benim üstümeydi. diye herhangi bir tartışmaya gerek yok, çünkü o
tarihten itibaren -evlilikler için söylüyorum- artık, kocanın da
üstüne kayıtlı olsa, kadının da üstüne kayıtlı
olsa bu malların -ileride boşanma hâlinde- ortak bir
paylaşımının sonucunu getirmektedir bu yeni mal rejimi. En
azından, yürürlük tarihinden itibaren, bu konuda, özellikle, daha çok, ev
işlerinde çalışan kadınlarımızın
mağduriyetini önemli ölçüde önleyici bir rejim olduğu kanaatimi
huzurunuzda ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, kanunlaşma çalışmaları,
mevzuatımızı yenileme çalışmaları sadece Medeni
Kanunla kalmadı. Bilindiği gibi bizim hükûmetlerimiz döneminde bu
konuda temel kanunlarımızı günün koşullarına ve
ihtiyaçlarına göre yenileme çalışmaları hâlâ devam ediyor.
Türk Medeni Kanunundan sonra Parlamentonun çıkarmış olduğu
en önemli temel kanunlarımızdan bir tanesi de Türk Ceza Kanunudur,
Ceza Muhakemeleri Kanunudur, Kabahatler Kanunudur.
Şimdi
Parlamentonun gündeminde bulunan en çok maddeli temel kanunlarımızdan
bir tanesi de Türk Ticaret Kanunudur. Sanıyorum yetmiş altı
maddesini görüştük. İnşallah onu da burada iktidar-muhalefet el
birliğiyle yasalaştırırız. Çünkü o da bir bilim heyeti
tarafından, üniversitelerimizin, Yargıtayımızın,
barolarımızın, yani bu konuda söz söyleme hakkına sahip
olan tüm kurumlarımızın temsilcilerinin de iştirakiyle
hazırlanmış olan çok önemli bir kanundur.
Borçlar
Kanunumuz Komisyonda görüşüldü. O da Genel Kurulun gündemine indi ve
şu anda Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz Adalet Komisyonunda görüşülmeye
devam ediyor. O da yakın bir zamanda Meclisin önüne gelecektir.
Demek ki
cumhuriyet kurulurken, reform niteliğindeki temel
kanunlarımızı, zaman içerisinde, günün ihtiyaçlarını
karşılamadığı için değiştirme ihtiyacı
doğdu. Bu değişikliği de bu dönemde çokça yapıyor
olmanın kıvancı içerisindeyim. Bunu sizlerle paylaşma
ihtiyacını duydum.
Değerli
arkadaşlar, milletimiz çağdaş uygarlığı
kayıtsız ve şartsız benimsemiştir ve özellikle
mevzuatımızın çağdaş uygarlığı
yakalayacak metinler olmasını milletimiz arzu etmektedir. Bize
düşen, milletimizin temsilcileri olarak milletvekillerine düşen ve
bizlere düşen de bu taleplere uygun hareket etmek, bu ihtiyaçları
karşılamak ve bir an önce yasalaşmasını temin
etmektir. Bu konuda Parlamentonun gündeminde bulunan diğer
kanunlarımızın da tıpkı Türk Medeni Kanunu gibi
kısa sürede yasalaşmasını diliyorum ve milletvekili
arkadaşlarımızın bu sürece katkı vereceklerine
inanıyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Gündem dışı
üçüncü söz Karaman ilindeki elma üreticilerinin sorunları hakkında
söz isteyen Karaman Milletvekili Hasan Çalışa aittir.
Sayın
Çalış, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
Karaman ilindeki elma üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; elma
tarımıyla uğraşan çiftçilerimizin ve elma
fidanının yetiştirilmesinden bahçe yapılmasına,
tüketiciye ulaştırılmasına kadar sektörün mevcut problemlerinden
bir kısmını burada dile getirmek üzere söz aldım. Bu
vesileyle siz değerli vekillerimi ve bizleri izlemekte olan çiftçi
kardeşlerimizi, işletmecilerimizi ve izleyicilerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, elma gerçekten sofralarımızın
sağlıklı, besin değeri yüksek, vazgeçilmez ürünlerinden
birisidir. İçeriğinde bulundurduğu A ve C vitaminleri, yüksek
protein, meyve şekeri ve mineralleriyle gerçekten insan sağlığı
için çok faydalı bir üründür ve bu ürün dünyanın her tarafında
sofralarda kendine yer bulabilen bir üründür. Ülkemizde Karamandan
Ayrancı, Ereğli, Ulukışla, Niğde, Yeşilhisar,
Yahyalı ve yine Karamandan Ermenek, Başyayla, Sarıveliler,
Hadim, Taşkent, Bozkır, Ahırlı, Beyşehir
hattından, Isparta merkezli Eğirdir, Gelendost, Burdur, Bucak,
Çivril, Korkuteli, Elmalı hattında ekonomik anlamda bol miktarda
yetiştirilmektedir. Yine, Amasya, Tokat, Yalova ve Çanakkale
bölgelerimizde de yoğun olarak yetiştirilmektedir.
Karaman ilimiz bu
elma yetiştirilen bölgeler arasında yıllardır rekolte
itibarıyla Isparta ile rekoltede yarışır. Ancak
değerli arkadaşlarım, bugün itibarıyla soğuk hava
depolarımız ağzına kadar elma doludur. Şu anda
soğuk havada elmanın maliyeti ortalama 900 kuruştur,
tüccarın verdiği fiyat 600 kuruştur. Şu anda maliyetin 300
kuruş altında satılmaktadır. Hâlbuki gübre, ilaç, elektrik,
mazot gibi girdilerin her sene birkaç kat pahalanması nedeniyle
çiftçimizin maliyeti her geçen gün artarken maalesef altı yıldır
çiftçimiz ve bu işle iştigal eden işletmecilerimiz, soğuk
hava depocularımız, tüccarlarımız zarar etmektedir.
Sayın
Hükûmetimizden çiftçimizin sesini duymasını bekliyorum. Değerli
arkadaşlarım, bu gidişle bir süre sonra Türkiyede İran
elmasını, Şili elmasını bugünkünün 5 katı fiyata
sofralarımızda tüketmek durumunda kalacağız.
Değerli
arkadaşlar, dünyada elma üretiminde üçüncü sırada olan bir ülkeyi bu
duruma düşürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, bugün -bir diğer konu da- soğuk hava
depolarında fiyatı bu olan elmanın marketlerde kaç lira
olduğunu görüyorsunuz, pazarlarda kaç lira olduğunu görüyorsunuz. Bu
aradaki büyük farkı ortadan kaldırmamız lazım, üretici
birliklerini daha etkin hâle getirmemiz lazım, üreticiyle tüketiciyi
buluşturarak üreticinin alın terinin
karşılığını aldığı, tüketicinin de
ucuz yiyebildiği bir hâle getirmemiz lazım.
Bizim elma
üreticilerimizin şu anda sayın Hükûmetten acil beklentisi, narenciye
üreticisine verilen yetmiş beş dolar teşvikin elma üreticisinden
esirgenmemesidir, kendilerine üvey evlat muamelesi yapılmamasıdır.
Bu acil sıkıntı giderilmezse bugün soğuk hava
depolarında ağzına kadar elma doludur ve mayıs ayı
içerisinde bunlar çürüyecek ve dökülecektir. Bu büyük, bu önemli bir millî
servettir. Bunu heba etmeye hiçbirimizin vicdanı elvermez değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu acil
sıkıntının çözümü yanında elma üretimiyle
uğraşan çiftçilerimizin önemli beklentisi, desteklerin programlı
hâle gelmesi, düzenli hâle gelmesi, zamanında yapılması ve ürüne
destek verilmesidir.
Bir diğer
beklenti ise bu piyasalar oluşturulurken çiftçiye kulak verilmesidir.
Karamanlı üreticiler olarak en önemli beklentimiz,
elmacılığın önemli bir merkezi olan Karamanda meyvecilik
araştırma enstitüsü kurulmasıdır. Bu enstitünün hem yerli
türlerimizi geliştirecek hem de kolay pazar bulacak, kolay ihraç
edilebilecek yeni türde elma bahçelerinin kurulabilmesinin teşvik
edildiği, araştırıldığı, bu konuda
çiftçilerin, işletmecilerin eğitildiği birimler hâline
getirilmesi bizlerin ve bizimle beraber aynı duyguları paylaşan
çiftçilerimizin beklentisidir.
Değerli
arkadaşlar, sözlerimi bitirirken bütün çiftçilerimiz adına,
Türkiyedeki elma üretimiyle uğraşan çiftçilerimiz adına
sayın Hükûmete sesleniyorum: Değerli arkadaşlar, bu
çiftçilerimize sahip olalım. Bugün kriz ortamında bütün sektörleri
nasıl ayağa kaldıracağız diye düşünürken,
çabalarken, paketler getirirken, bu çiftçilerimizin, tüccarlarımızın,
esnafımızın batmasına göz yumamayız.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
1.- Suriye Halk Meclisi Başkanı Mahmoud
Al-Abrashın davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal
Toptanın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/688)
11
Şubat 2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptanın, Suriye Halk
Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrashın davetine icabetle,
beraberinde bir Parlamento heyetiyle Suriyeye resmî ziyarette bulunması
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6. Maddesi
uyarınca, Genel Kurulun 27 Ocak 2009 tarihindeki 49. birleşiminde kabul
edilmiştir.
Anılan
Kanunun 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi
Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı
Soyadı: Seçim
İli:
1) Mehmet
Erdoğan Adıyaman Milletvekili (AK PARTİ)
2) Hüseyin Ünsal Amasya Milletvekili
(CHP)
3) Mahmut Durdu Gaziantep Milletvekili
(AK PARTİ)
4) Hasan Altan Kastamonu
Milletvekili (AK PARTİ)
5) Mehmet
Şandır Mersin
Milletvekili (MHP)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır, okutuyorum:
B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve
28 milletvekilinin, pamuk üreticili-ğindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/323)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde, pamuk
tarımı ve pamuk üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak pamuk üretiminin arttırılması,
üreticilerinin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Anayasanın 98
ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırılması açılmasını arz ve teklif
ederiz. 05.02.2009
1) Mehmet Akif
Paksoy (Kahramanmaraş)
2) Recai
Yıldırım (Adana)
3) Mehmet
Şandır (Mersin)
4) Yılmaz
Tankut (Adana)
5) Alim
Işık (Kütahya)
6) İsmet
Büyükataman (Bursa)
7) Kadir Ural (Mersin)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
10) Beytullah
Asil (Eskişehir)
11) Şenol
Bal (İzmir)
12) H. Hamit
Homriş (Bursa)
13) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
14) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
15) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
16) Hasan
Çalış (Karaman)
17) Ertuğrul
Kumcuoğlu (Aydın)
18) Rıdvan
Yalçın (Ordu)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Reşat
Doğru (Tokat)
21) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
22) Akif
Akkuş (Mersin)
23) Necati
Özensoy (Bursa)
24) Muharrem
Varlı (Adana)
25) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
26) Kürşat
Atılgan (Adana)
27) Süleyman
Latif Yunusoğlu (Trabzon)
28) Hasan Özdemir (Gaziantep)
29) Erkan Akçay (Manisa)
Gerekçe:
Pamuk, tekstilden
barut ve film malzemesi yapımına kadar 50 çeşit sanayi kolunun
hammaddesini oluşturan en önemli tarımsal ürünlerden birisidir. Bunun
yanında ülkemiz sanayisinin öncü sektörü tekstilin stratejik hammaddesi pamuktur.
Bilindiği gibi, pamuğun hammadde olarak
kullanıldığı tekstil sanayi; sağladığı
katma değer, ihracat yoluyla ülke ekonomisine kazandırılan döviz
ve emek yoğun işgücü olmasından dolayı oluşturduğu
istihdam hacmi ile vazgeçilmez bir sektördür. Pamuk tekstil sanayimizde
olduğu kadar harp sanayinin de önemli bir hammaddesidir. Pamuk ayrıca
bir yağ bitkisi olup tohumu, gıda sanayinde bitkisel yağ
üretiminde kullanılmaktadır. Arta kalan küspesi ise, proteini yüksek
bir hayvan yemi olarak büyük önem taşımaktadır. Pamuk sahip
olduğu özellikleri nedeni ile stratejik bir ürün olup uluslararası
ticarette yeri büyüktür. Sentetik elyaf üretimi karşısında dahi
öneminden bir şey kaybetmemiştir. Pamuk tüm bu özellikleriyle de
ülkemizde altı milyon kişinin geçimini sağlamaktadır.
Tekstil sektörümüzün
gelişmesine rağmen dünyaca ünlü kalitesiyle Türk pamuğunun
üretiminin her yıl düşmesi düşündürücüdür. Tüketimdeki
artışa rağmen üretimdeki azalış pamukta dışa
bağımlılığımızı her geçen gün
artırmaktadır. Özellikle Akdeniz Bölgesinde pamuk üretimi artık
yok denecek kadar azdır. Son yıllarda Ege Bölgesinde pamuk ekim
alanlarında belirgin düşüşler gözlenmektedir. Ege Bölgesinde
pamuk ekim alanları yerini hububata (mısır) ve meyve bahçelerine
bırakmaktadır. Pamukta ulusal bir politika oluşturulmazsa üretim
her yıl daha da azalacak ve pamuk ihtiyacının tamamı
ithalatla karşılanmak zorunda kalınacaktır.
İç
talebimizi karşılamak için üretimin artırılması
gerekmektedir. Buda üretim alanlarımızın
artırılması ile mümkündür. Ancak pazarlamadaki en büyük
engelimiz olan fiyatlar üreticimizi tatmin etmemesidir. Ülkemizde hızla
gelişen tekstil ve konfeksiyon sektörüne paralel olarak tüketimin
hızla artması, üretimin artırılmasının zorunluluk
olmasını ortaya koymuş ancak pamuk için belirlenen prim
miktarı yıldan yıla azalmıştır. Pamuğun
üretimindeki girdi kalemlerinde maliyetlerin çok yüksek oluşu üretimin her
yıl daha da azalmasına sebep olmaktadır. Mesela işçilik
maliyeti pamukta önemli bir unsurdur. Ancak kendi yürür pamuk hasat makinesinin
çok pahalı olması ve ithalatta alınan % 18 KDV oranı en
büyük engeller üreticiyi zorlamaktadır.
Genel
tarımın sorunları pamuk için de geçerlidir. Pamuk
pazarlamasında ve piyasa oluşumunda en önemli kurumlardan olan
Tarım Satış Kooperatiflerinin, maddi destek kaynakları
kesilmiştir. Birlikler ürün fiyatlarını kendi imkanları ile
açıklamaktadırlar. Üretici ürününü %9-10 gibi fiyat
artışı ile satarken, %30 faizle zirai kredi
kullanılmaktadır. En azından ürün artışı oranında
kredi kullanma imkanı sağlanmalıdır. Verim
artışı için bölgelere uygun çeşitlerin seçimi ve bu
çeşitlerin sertifikalı tohumluğunun sağlanması
gerekmektedir. Pamuğun gübrelenmesi ve sulanması konusunda bilinçsiz
ve yanlış uygulamalar sonucunda genellikle toprağın
fiziksel ve kimyasal dengesi bozulmaktadır.
Bilinçsiz sulama
özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde tuzlanmaya ve toprak kaybına
sebep olmaktadır. Hastalık ve zararlılar için kullanılan
zirai mücadele ilaçlarının kullanımı sertifikaya
bağlı değildir. Pamuğun en büyük pazarlama kanalı olan
Tarım Satış Kooperatifleri 4572 sayılı yasa ile
yeniden yapılandırma sürecine girmiş ve bu yasaya göre de bu
kooperatiflerin finans desteği kesilmiştir. Pamuk üretimini
desteklemenin bir yolu da kurulmuş olan bu Tarım Satış
Kooperatiflerini yaşatmaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
A) TEZKERELER (Devam)
2.- TBMM Başkanı Köksal Toptanın, Katar
Şûra Meclisi ve Yemen Temsilciler Meclisinin davetlerine Parlamento
heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/689)
09.02.2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM
Başkanı Sayın Köksal Toptanın, Katar Şura Meclisi ve
Yemen Temsilciler Meclisinin vaki davetine icabet etmek üzere beraberinde
Parlamento heyetiyle, anılan ülkelere resmî ziyarette bulunması
hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercanın, Çek Cumhuriyeti
Dışişleri Komisyonu Başkanı tarafından, Pragda
düzenlenecek olan AB Üye ve Aday Ülkeler Dışişleri Komisyonu
Başkanları Toplantısına ismen davet edildiğine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/690)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan,
Çek Cumhuriyeti Dışişleri Komisyonu Başkanı
tarafından 9-10 Mart 2009 tarihleri arasında Prag'da düzenlenecek
olan AB Üye ve Aday Ülkeler Dışişleri Komisyonu
Başkanları toplantısına ismen davet edilmiştir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanun'un 9 uncu Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın, Suriye
ve Ürdüne, Mısıra ve Suudi Arabistana yaptığı resmî
ziyaretlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/691)
12/2/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde
bulunmak üzere, 31 Aralık 2008 tarihinde Suriye ve Ürdün'e, 1 Ocak 2009
tarihinde Mısıra ve 3 Ocak
2009 tarihinde de Suudi Arabistan'a yaptığım resmi
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ömer Çelik Adana Milletvekili
Egemen
Bağış İstanbul
Milletvekili
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım.
Başbakanlık
tezkeresini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.42
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı yok!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır.
Öneriyi
okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 329 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak ve bölümler halinde görüşülmesine, Genel Kurulun 17/2/2009
Salı ve 18/2/2009 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular
ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Tarihi:
17.2.2009
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 17.2.2009 Salı günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Bekir
Bozdağ Hakkı
Suha Okay
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Oktay
Vural Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi
Hareket Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneriler:
Gelen
Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak
dağıtılan 329 sıra sayılı Kanun
Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 4 üncü sırasına alınması ve diğer
kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
329 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İçtüzüğün 91 inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olması,
Genel Kurulun
17.2.2009 Salı ve 18.2.2009 Çarşamba günkü Birleşimlerinde sözlü
sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
Genel Kurulun
17.2.2009 Salı günkü Birleşiminde 15.00-21.00; 18.2.2009
Çarşamba günkü Birleşiminde 14.00-21.00; 19.2.2009 Perşembe
günkü Birleşiminde 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
329 Sıra
sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383,
2/387)
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki Madde Sayısı
1. Bölüm
1-30
30
2. Bölüm
31-35
(33.maddenin 19
fıkrası ayrı madde
olarak ve Geçici 1,2, 3,
4. maddeler dâhil) 27
Toplam Madde
Sayısı 57
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde Sayın Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine mutat,
Salı günü Danışma Kurulu kararı geldi, mutat, ben de yine
aleyhte söz aldım. Konuşmamın arkasından yine AKPli bir
grup başkan vekili çıkacak, bize saldıracak ama bize de
sataşmadan söz verilmeyecek.
Sayın
Başkan, bu Meclis Başkanlığı bana göre çok kutsal bir
görevdir. Orada oturunca çok doğru ve dürüst görev yapılması
lazım.
Bakın,
burada 100 kişi dahi yok, biraz önce Karar yeter sayısı var.
dediniz. Bunlar hoş şeyler değildir. Dürüstlük insanın
özünde olacak, temelinde olacak, icraatında olacak.
SONER AKSOY
(Kütahya) Kâtip üyeler var orada.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ama siz karar
alıyorsunuz, saat 21.00e kadar alıyorsunuz ama bakın, geçen
hafta karar aldınız, yine toplantı yeter sayısını
bulmadınız. 340 tane milletvekiliniz var. Alın, gelsinler
arkadaşlarımız buraya, çalışalım.
Bakın, biz
Meclis açıldığı andan kapanıncaya kadar
buradayız. Tek bağımsızım. Siz de 340 milletvekilinin
184ünü, 139unu bulundurun beyler. Bu sizin göreviniz. (AK PARTİ
sıralarından İşine bak sen. sesi)
Ben işime
bakıyorum, siz işinize bakmıyorsunuz, işinizi
benimsememişsiniz.
Tayyip Bey
çıkıyor Yetmiş dokuz senede ne yaptılar? diyor.
Yetmiş dokuz sene, yedi de kendini eklerseniz, 1923ten beri yani
cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne yapılan şeyleri yok
sayıyor. Tayyip Bey, senin o giydiğin elbiseyi o yetmiş dokuz
sene bu memleketi yönetenler yaptı. İçinde faaliyette bulunulan bu
Meclisi, yine o yetmiş dokuz sene iktidarda bulunan cumhuriyet yaptı.
Şimdi, nereye getiriyor? Cumhuriyeti yok sayıyor ve Osmanlı
Devletine getiriyor.
Beyler, gelin,
sizinle o zaman bu milletvekili yeminini tekrar yapalım. Yani milletvekili
yemini yapılmış. Milletvekili yemininin gereğini evvela bu
çatı altında kaç kişi yerine getiriyor, kaç kişi
getirmiyor? Yani namus üzerine yemin etmek bana göre çok ciddi bir
olaydır, bu namusun gereğini yerine getirmek çok ciddi bir
olaydır ama o yemini ettikten sonra onu yok saymak çok, yine çok ciddi bir
olaydır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, yine sözlü sorular
cevaplandırılmıyor. Zaten, dediğim gibi, geçen hafta,
sorulan sorular cevaplandırılmıyor, doğru dürüst
cevaplandırılmıyor. İşte, Kütahya Şeker
Fabrikasını sizin milletvekiliniz almış. Bakın, orada
57 tane lojman ve 162 dönümlük arazi Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim
Ortaklığı adına kayıtlı iken arkasından, o
özelleştirmeden sonra, bir sene sonra getiriyorlar, tapuda tahrifat
yapıyorlar, Kütahya Çimento Fabrikasına yapıyorlar, bedava mallarına
konuyor. Ben zaten o konuda kendisiyle, Kiler ile beraber uçakta gelirken
iddiaya girdim. Tapuyu getireceğim, orayı her hâlde bana
bağışlayacak; ben de yarısını şehit
ailelerine, yarısını Tuncelideki kurumlara
bağışlayacağım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, bir parlamentoda denetim önemli bir
görevdir. Yani, bilmiyorum, denetimsiz bir parlamento bir şey yapabilir
mi.
Şimdi, bir
Deniz Feneri olayı
Deniz Fenerinde ne kadar bir para
toplandığı ortada. Alman mahkemesi karar vermiş, diyor ki: Şu
kadar para toplandı. Bu paranın esas başmüsebbipleri
Yani
vatandaşın o kutsal din duygularını istismar ederek bu
paralar toplanmış ve bir kısmı Türkiye'ye
aktarılmış. Türkiye'ye aktarılmış ama bunun bir
kısmı Tayyip Beyin ailesine dokunuyor. Yani orada, bakın, bir
gemi alması var.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Gemicik, gemicik!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, Hasan Doğan rahmetli oldu gitti. Bu kişi Tayyip
Beyin oğluna gemi satmış. Bu gemi 4,5 milyon dolar. Şimdi,
bu kişiyle beraber Cihan Kamer diye bir kişi kuyumcu, ortak.
İstanbulda, Eyüpte bir kamu hizmet alanı olan yeşil alanı
alıyorlar Hasan Doğanla Cihan Kamer. Ne yapıyorlar? Orada
ticaret alanı yapıyorlar. Sonra yanında 10 dönümlük bir yer
gecekondu alanı ilan ediliyor, o fakir fukaranın arazisini bedava
alıyorlar. Ne yapıyorlar? Ondan sonra
Cihan Kamer kim? Tayyip
Erdoğanın mal varlığını ispat edemediği
zaman kendisine, mahkemeye ibraz etmek üzere Efendim, kanıtlanmayan bu
mal varlığı bize şu kadar altın getirilerek bozuldu.
diyen kişi. Yani o kadar olaylar birbirine girift oluyor ki ve orada o
delili o zaman bilirkişinin birisi dikkate alıyor, ikinci bir
bilirkişi tetkikatında dikkate almıyor ve beraat kararı
veriliyor, o karar Yargıtaya gitmiyor.
Değerli
milletvekilleri, Almanyada Deniz Fenerinden gelen paranın bir
kısmı Tayyip Beyin oğlunun bacanağının eline
geçiyor. Şimdi, bunlar nasıl ispatlanacak? E, buyurun işte,
araştırma yapalım, bir araştırma önergesini verelim.
Hakikaten bu Deniz Fenerinden ne kadar para geldi? Bu, İstanbulda,
arkadaşlar, o Eyüpteki arsa niye getirildi yeşil alandan konut
alanına çevrildi? Hasan Doğanın Futbol Federasyonu
Başkanı seçilmesi için, getirdiniz, burada son anda kulüplerin 55
trilyon vergisini affettiniz. Bakın, ne kadar güzel değil mi? Hasan
Doğanın Futbol Federasyonu Başkanı olması için
getiriyorsunuz, ondan sonra 55 trilyon liralık kulüplerin vergi borcunu
şey ediyorsunuz. Hasan Doğan, gemisini Tayyip Erdoğanın
oğluna satıyor; ondan sonra Hasan Doğana getiriyorsunuz Eyüpte
5,5 dönümlük bir arazi veriyorsunuz, devletin kamu arazisini; ondan sonra 10
dönüm de gecekondu araştırma alanı yapıyorsunuz, onu da
oraya veriyorsunuz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, geçmişte bir Banko Bilo vardı, bir film
vardı, bilmem izlediniz mi? Banko Bilo diye bir film
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Banker Bilo
KAMER GENÇ
(Devamla) Banko Bilo
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Banker Bilo
KAMER GENÇ
(Devamla) Banker Bilo
Şimdi gemici Bilo çıktı
karşımıza. Bu gemici Biloyu da bir araştıralım
arkadaşlar; tam, güzel bir filmlik olay. Yani şimdi, Almanyada
gidiyorlar, vatandaşın en kutsal düşünceleri, inancı olan
din duygularını sömürüyorlar ve orada paralar toplanıyor.
Getiriyor, kime vereceğiz? Fakir fukaraya vereceğiz. Ee, fakir
fukaraya verilmiyor da birtakım iktidar gücünde olanların mal mülk
sahibi olmasında kullanılıyor. Bunları öğrenmek bizim
görevimiz.
Çıkıp
da meydanlarda
Devletin uçağını kullanarak, bakın,
devletin uçağını kullanarak
Bir defa, değerli
milletvekilleri, eğer bir siyaset adamı, siyaset yapıyorsa,
kongresine gidiyorsa devletin uçağını kullanamaz. Bu,
dürüstlüğün bir gereğidir. Efendim, öğrencileri sen topla,
getir, soğukta orada beklet, ondan sonra gösteriş olsun diye Yahu,
bu öğrencileri niye getirdiniz? Eğer sen hakikaten dürüst bir
davranış içindeysen o öğrencileri oraya getiren valiyi hemen
anında görevden al. Yani böyle şey olur mu? Siz öğrencileri
toplayın, getirin, saatlerce beklesin, o soğukta tiril tiril
titresin, ondan sonra da çıkıp yiğitlik yapın. Devletin
uçağını kullanın, gidin siyaset yapın. E, ben
bağımsız milletvekiliyim, hadi ben de şimdi
çıkayım meydana. Ben kendi arabamı kullanacağım. Beni
gidip de valiler karşılamıyor, devletin arabasını da
kullanmıyorum.
Bakın,
değerli milletvekilleri, dürüstlük çok önemli bir kavramdır.
Dürüstlüğü
Bakın, ben
geçen cuma günü Karşıyaka Mezarlığına gittim. Orada
hocanın bir lafı çok hoşuma gitti, dedi ki: Yalancı
adamın yeri cehennemdir. Bakın, Yalan söyleyenin yeri cehennemdir.
Kim yalan söylüyorsa onda insanlık vasfı yoktur. dedi.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Yeni mi duydun? İlk defa mı duydun?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, ben bunları biliyordum da siz camiye gidiyorsunuz,
bunları diyorsunuz, buna rağmen tersini yapıyorsunuz. Yalan
söylemek kadar
Şimdi,
deniliyor ki: Ben falanca adamları tanımıyorum. E, bir
bakıyorsunuz kendi çocuklarının vekili çıkıyor. E,
nasıl tanımıyorsunuz? E, ben falancayı
tanımıyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yalan söylüyorsun hep.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, insanların,
özellikle politikacıların sözüne güvenilir insan olması
lazım. Eğer politikacılar sözüne güvenilir insanlar
değillerse o memleket zaten bitmiş demektir. Çağınızda
ekonomi sıfıra inmiş. Allahınızı severseniz, o
çocuklarını, işini kaybettiği için, iflas ettiği için
öldüren bu insanlar, cinnet geçiren insanlar hiç mi sizi rahatsız etmiyor
ya? O kendisini diri diri yakan insanlar, ekonomik sıkıntıdan
dolayı, hiç mi sizi rahatsız etmiyor? Ama gidip de Vakkonun
bayiliğini alabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hem bakanlık
yapacaksınız hem Vakkonun bayiliğini alabilirsiniz. Efendim,
hem bakanlık yapacaksınız hem kuyumculuk yapacaksınız.
Kuyumculuğu nerede yapacaksınız?
Kaçakçılığın en yoğun olabileceği bir free shop
mağazasında. ÖTVyi kaldıracaksınız, daha önce tarh
edilmiş ÖTVleri de sileceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP KORAL
(İstanbul) Mezarlığa gidince yerinizi öğrendiniz mi?
BAŞKAN
Buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, peki, bu Türkiye Cumhuriyetini kim
koruyacak ya?
SONER AKSOY
(Kütahya) - Sen varsın ya.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Vergiyi almayacaksınız, devletin bütün
kaynaklarını yandaşlarınıza vereceksiniz. Bakın,
geçen pazar, evvelsi pazar İstanbuldaki bir panele katıldım.
Orada eski İstanbul Belediye Başkanı dedi ki: Benden sonra
beş bin tane, İstanbulda, imar değişikliği
yapıldı. Yeşil alanların, okul alanlarının, resmî
daire yerlerinin, cami yerlerinin imar planı değiştirildi ve
bunlar konut alanına çevrildi. Her bir imar değişikliğinden
50 milyon para sağlandı, rant sağlandı. 250 milyar dolar
Beyler, bu paralar İstanbulda birilerinin cebine girdi. Bunu söyleyen
eski İstanbul Ana Kent Belediye Başkanı. Yahu, gelin bunu
araştıralım, araştıralım! Kimin cebine haram para
girmişse onun burnundan getirelim. Ama başınızı
sallayacağınıza önerge verelim, bunları yapalım. Kim
yalan söylüyorsa Allah belasını versin! (AK PARTİ
sıralarından Amin, amin sesleri) Onun için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Allah bilir kimin cezasını vereceğini.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Lehinde
Sayın Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, her hafta
Meclisimizin Danışma Kurulu önerisi görüşmeleri
sırasında mutat olan görüşmelerinden bir tanesini
yapıyoruz. Şimdi, bir milletvekili arkadaşımız da her
hafta mutat olarak buraya geliyor, aynı üslupla konuşuyor, ondan
sonra inip gidiyor. Biz hep şunu söylüyoruz: Bu kürsü, masum bir kürsüdür.
Bu kürsüyü kirletmemek lazım; sözle de kirletmemek lazım, beyanla da
kirletmemek lazım, eylemle de kirletmemek lazım. Bizim buranın
masumiyetini korumamız lazım. Birtakım dedikoduları,
birtakım iftiraları, birtakım yalanları hakikat gibi takdim
etmek, onlara gerçek vasfını kazandırmaz ancak takdim edenleri
küçültebilir. Bizim burada söylenecek her söze verilecek cevabımız
var, biz onların her birine cevaplar verebiliriz ama o zaman bu Meclisin
sağlıklı, verimli bir biçimde çalışmasına da
imkân tanımamış oluruz. Birtakım dedikoduların,
iftiraların konuşulduğu ve
cevaplandırıldığı yer olarak kalmaya devam eder. Onun
için, biz, pek çok konuda, dikkat ederseniz, susuyoruz, cevap vermemiz gereken
bir kısım şeylere cevap vermiyoruz. Bunları milletimizin
basiretine, vicdan terazilerinin doğruluğuna emanet ediyoruz.
Benim, Sayın
Gençin söyleyeceklerine söyleyecek çok şeylerim var ama hiçbirini
söylemiyorum, söylemeye de gerek duymuyorum. Artık, cevap vermemek
lazım. Doğrusu bu. Hani geçenlerde basında çıktı ya,
kamu görevi yapmış bir devlet büyüğümüz öyle bir ifade
kullanmıştı: Suskunluğumuz asaletimizdendir. Her şeye
verilecek bir cevabımız var. Bir lafa bakarım laf mı diye,
bir de söyleyene bakarım adam mı diye.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sataşma var.
BAŞKAN
Hayır efendim, genel ifadeler var, isim falan geçmedi.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sataşma var efendim, doğru söylüyor.
BAŞKAN
Başka söz talebi yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşana bakarım, adam değilse. dedi.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, o kürsüyü çok taraflı yönetiyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Burada, o kürsüde söylenen o pislikleri sen hep örtmeye
çalışıyorsun. Böyle bir şey olmaz ya!
BAŞKAN
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) ÖNERGELER
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; Üreticilerin
T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve
Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin (2/2) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/118)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/2 Esas
Numaralı Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım
Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan
Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifim
İçtüzüğün 37. Maddesine göre doğrudan gündeme alınması
için 15.01.2008 ve 22.04.2008 tarihlerinde görüşülmüş ancak
doğrudan gündeme alınması reddedilmiştir.
2/2 Esas
Numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince
yeniden doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN
Sayın Öğüt, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çiftçilerin
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifine olan
borçlarının faizlerinin silinip anaparasının beş
yıla yayılmasıyla ilgili vermiş olduğum kanun teklifi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 12 Haziran 2003 yılında, çiftçilerin ve besicilerin
borçlarını iyileştirmek için bir kanun çıkardık ama o
kanun yeterli olmadı. Hâlen, çiftçilerimiz, besicilerimiz, Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatifine olan borçlarından
dolayı hacizli durumda ve insanların evine haciz geliyor hatta
bazı yerlerde jandarmayla birlikte haciz memuru giderek köylünün
hayvanını haczediyor. Böyle bir konumda mutlak surette Büyük Millet
Meclisinin bu kanun teklifini kabul etmesi lazım. Bu kanun teklifi kabul
edildiği zaman çiftçilerin Ziraat Bankasına ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin silinerek
anaparasının beş yıla taksiti yapılacaktır.
Bu nedenle,
çiftçilerimizin bu sıkıntılı günlerinden kurtulması,
krize yakalanmış, özellikle hayvancılık yapan, hayvan
alım satımı olmayan, Doğu ve Güneydoğuda
ağır kış koşullarında olan çiftçilerimiz,
inanın samimi söylüyorum, çok büyük sıkıntı içerisinde
yaşıyor.
14 Şubat
Sevgililer Günü biliyorsunuz. 14 Şubat Sevgililer Gününde ben
Ardahandaydım. Ardahanda, Ardahan Belediye Başkan
adayımız Sayın Yalçın Taştanla beraber sabah 7.00de
sabahçı kahvelerini dolaştık. Sabah 7.00de sabahçı
kahvelerini dolaşırken bir söyledim bin ah işittim.
Çiftçilerimiz perişan durumda. Bakın, isimlerini vereceğim:
Hamit Gökçe, Cemil Başdemir, Ayvaz Lale, Gıyasettin Akdemir,
Sebahattin Hanoğlu, Tuncer Aktürk, Ali Rıza Başdemir. Bu
vatandaşlarımızın bir kısmıyla konuştum
-isim konuşuyorum, belgedir bunlar- vatandaşlarımız
şunu söyledi: Biz sınırda bekçilik yapıyoruz, yedi sekiz
ay kar altında bu ülkenin bekçiliğini yapıyoruz, bu ülkeye
vatandaşlık yapıyoruz. Bizim suçumuz ne? Ziraat Bankasına
gidiyoruz, Ziraat Bankası kredi vermiyor.
İstediği
kredi 3 milyar, 5 milyar, 10 milyar
5 milyar kredi için Ziraat Bankası
şunu istiyor: Memur kefil getir, esnaf kefil getir.
Değerli
arkadaşlar, Adanadan, İstanbuldan, İzmirden tayin olmuş,
Ardahana, Karsa gitmiş memur nasıl oradaki çiftçiye, köylüye kefil
olabilir? Lütfen
Bunu kaldırmamız lazım. Yani Başbakana ve
Ziraat Bankası Genel Müdürüne sesleniyorum, rica ediyorum Hükûmete: Yani
bu Ziraat Bankasından kredi alan insanlara imkân sağlayın.
Bakın, ben
bir örnek söyleyeceğim, bir formül de söyleyeceğim. Çare diyorlar ya
Nedir öneriniz? Önerimiz var. Eskiden hayvanların küpesi yoktu, küpesi
olmadığı için hayvanın cüzdanı da yoktu; şimdi
her hayvanın küpesi var, cüzdanı var, kaydı var. Bu hayvanlar
rehin alınarak kredi verilebilir ve çiftçiler rahatlar. Bugün şimdi
aynı derecede o kahvede oturan bir sürü esnaf perişan. Diyorlar ki:
KOBİlere yardım ettiler, KOBİlere kredi veriyorlar, niye bize
vermiyorlar? Biz burada ağır kış koşullarında
yaşıyorsak, eksi 25 derecede, eksi 30 derecede yaşıyorsak
bizim günahımız ne?
Ardahanda,
hakikaten Doğu ve Güneydoğuda insanlar, esnaf siftah yapmadan
dükkânını açıp kapatıyor, kirasını ödeyemiyor,
çekini ödeyemiyor, senedini ödeyemiyor, vergisini ödeyemiyor, herkes hacizli.
Arkadaşlar,
yani Büyük Millet Meclisinden çare istiyorsak işte bu kanun teklifimizin
kabul edilmesi lazım. Bu kanun teklifi kabul edilirse, ben
inanıyorum, çiftçilerin Ziraat Bankasına ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçları ertelenecektir, faizler silinecektir.
Şimdi,
örneğin, bir belge sunuyorum, belge. Diyorlar ya
Belge işte: Ziraat
Bankası Posof Şubesinin belgesi. 3 milyar kredi almış Sabri
Yalçın, 13 milyar 600 milyon olmuş.
Değerli
arkadaşlar, bu 13 milyar 600ü bu adamın ödeyebilmesi için 15 tane
ineğini satması lazım. Zaten bu adamın 15 tane ineği
yok, 5 ineği var, onu da satsa çocukları aç kalacak. Onun için,
lütfen rica ediyorum, 3 milyar 13 milyar olmuşsa, o zaman, bu 13
milyarın faizinin silinip anaparası alındığı
takdirde, ben inanıyorum, köylüye, çiftçiye, esnafa büyük bir rahatlatma
getirecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bir de yem bitkileri parası
hâlen ödenmedi. Bazı illerde ödenmiş, ne yazık ki Doğu
Anadoluda çoğu ilde ödenmemiş. Yani kış, kar,
kıyamet
İnsanlar hayvanıyla beraber aynı odada
kalıyor. Hayvanını besleyecek yemi için para alacak, parası
yok. Hayvanı mal pazarına götürüyor, satamıyor.
Bakın,
kasım ayında yem bitkileri parasının ödenmesi
lazımdı. Yem bitkisi parası nedir, yem bitkisi? Bu yem bitkisini
önceden verecek ki adam, hayvanını beslesin, bahara
çıkarsın. Zaten bir ay sonra yeşillik çıkıyor.
Şimdi daha hâlen ödenmemiş. Bu nedenle, ben rica ediyorum Hükûmetten:
Yem bitkileri parasının ödenmesi lazım, acilen ödenmesi
lazım. Eğer bu ödenmeyecekse hakikaten çiftçimiz çok perişan
duruma düşecektir, zaten perişan durumda.
Şimdi, yem
bitkileriyle ilgili ödeme yapılmadı, yapılmadığı
gibi bir de yem bitkilerinde düşme olmadı. Hükûmet diyor ya
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öğüt, teşekkür ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bir dakika uzatma süresini veriyor musunuz Başkanım.
BAŞKAN Bir
dakika sürenizi verdim de siz yem bitkilerine geçince süre tamamlanamadı.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Farkında değilim. O zaman selamlayıp ineyim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen, istirham edeyim, zorlamayalım şeyi.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Selamlayıp ineyim Başkanım.
BAŞKAN
Şimdi Sayın Öğüt, bakınız, buradaki olay şu
şimdi: Bir konu hakkında konuşuyorsunuz, oradan başka bir
konuya geçiyorsunuz. Şimdi o konuların hepsini derleme imkânı
vesairesi yok, böyle bir imkân da yok. Onun için, çıkan hatip ne kadar
zamanda ne kadar söz söyleyeceğini bilecek.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN -
Sayın Özkan, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Ensar Öğütün selamlarını iletiyorum
arkadaşım adına.
Şu anda
verdiğimiz kanun teklifiyle Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine üreticilerimizin, köylü kardeşlerimizin borçlanmalarının
faizsiz, anapara sabit kalarak beş yıl ertelenmesiyle ilgili bir
teklifimiz var. Bu teklifin yüce Meclis tarafından kabul edileceğini
umuyorum ve diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, geçenlerde ben burada o çiftçimizin
değerlerini kürsüye çıkarmıştım, bazı
arkadaşlarımız Şov yapıyor. demişti. Şov
yapmadığımızın örnekleri, bugün köylere
gittiğiniz zaman
Ben yaklaşık her hafta Burdur ve çevre
köyleri, Afyonu, Ispartayı, Antalyayı dolaşıyorum. Bu
köylerde gerçekten üreticimiz çok açmazda. Ürettiği buğday para
etmedi, süt şu anda para etmiyor, et para etmiyor, haşhaşı
para etmedi, ürettiği pancar para etmedi, satacağı bir şey
kalmadı; tarım krediye borcu var hayvanları için yem aldı,
Ziraat Bankasına borcu var traktör aldı, hayvan kredilendirmesi
yaptı, damızlık düve aldı, bu borçların ödenmesi
gerekiyor. Ama kriz öyle bir geldi ki beşli dirgen gibi böğründen
girdi, sırtından çıktı, teğet geçmedi kriz.
Böğründen girdi, o üreticinin kullandığı beşli dirgen
gibi. O perişanlık diz boyu. Onun için
Geçen yıl söylüyordu
vatandaşımız Ben Ziraat Bankasına olan borcumu, bu
yıl özel bir bankadan aldım. Özel bankanın ismini vermiyorum,
bunu Trakyadan tanıyorsunuz, Burdurdan tanıyorsunuz, Denizliden
tanıyorsunuz, Adanadan, Balıkesirden tanıyorsunuz. O özel
banka bütün Türkiyeye kol sardı. Arazilerini ipotek etti, kredi
kartı verdi, şu anda araziye alıcı yok. Onun için yasalar
düzenlemeye çalıştık. Arazisini alan yok, ineğini alan yok.
10,5 milyon liraya dana kestiriyordu, şu anda 8,5 lira. 8,5 Liraya; düve
kestiriyordu, şu anda 6-6,5. Bağ bozumu gibi şu anda hayvan
pazarları; düvesi pazarda, danası pazarda, ineği pazarda. O üç
aylık, beş aylık buzağılar sucukluk,
pastırmalık olarak kesime gönderiliyor. Bunlar bacasız fabrika.
Bunlar kesilmesin diyoruz. Onun için bu kanun teklifimizde,
vatandaşımıza, köylümüze, çiftçimize bir can suyu istiyoruz. Bu
can suyu ki o buzdolabına benzemiyor, çamaşır makinesine
benzemiyor. O bacasız fabrika. Gelin, sosyal devlet diyoruz,
dağıtım diyoruz; bu sosyal devlet köylünün elinden tutsun,
çiftçinin elinden tutsun. Bu köylümüze bir kez daha bu güzelliği
kazandıralım istiyoruz kanun teklifimizle.
Geçen gün
Kırklarelinden aradı bir kardeşimiz, ismini sizlere
verebilirim. Hocam diyor İntihar edecek
Bizim on beş ineğimiz
vardı, şu anda üç çuval yemimiz kaldı. Kırklareli Vizeden
aradı, İntihar edecek. diyor. Bu intiharlar çoğaldı
arkadaşlarım, borçlarından dolayı. Burdurda -biz, yediemin
deposu diye bir şey bilmezdik Burdurda- şu anda dört tane yediemin
deposu var. Eskiden buzdolabı, çamaşır makinesi konurdu yediemin
depolarına. Bu yediemin depolarında şu anda sıfır
marka araçlar, traktörler, Ducatolar, Scudolar doldu taştı, sanki
bir oto pazarı gibi, galeri gibi bu yediemin depoları doldu.
İlçeler yediemin depolarıyla dolu, traktörü orada, 50 NCsi orada,
pikabı orada, arabası orada, Şahini orada, Kartalı orada.
Bunları kurtarmamız gerekiyor. Onun için bu kanun teklifimizde bir
iyileştirme yapacağız. Bu iyileştirme ki o çiftçimizin
alın teri gibi baktığı, yemeyip yedirdiği ineğini
kesimden kurtaracak, düvesini kesimden kurtaracak. Bu feryat Türkiye'nin her
yerinden, Anadolunun her yerinden -Diyarbakırından,
Elâzığından, Samsunundan, Antalyasından, Burdurundan,
Edirnesinden- devamlı sizlere de geliyor, duyuyorsunuz. Gerçekten bu
iyileştirmeyi yapmamız gerekiyor bu kanun teklifiyle. O tarım
kredinin önünden geçecek hâle gelmedi. O tarım kredide
çalışanların özlük haklarının neler olduğunu
sizler de biliyorsunuz. O insanlar eli nasırlı insanlar o insanların
maaşlarını çıkarmak için cansiparane
çalışıyorlar ama ürünleri para etmediği için bu
borçlarını ödeyemediler. Onun için bu feryatları sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, yani gerçekten bazen konuşuyoruz
-bakanlarımız yok şu anda- bakanların Türkiyesi tozpembe,
rakamların Türkiyesi de tozpembe, bankaların Türkiyesi de tozpembe;
orada güzellikler var, bakanın olduğu yerde, gittiği yerde
güzellik var. Rakamlarda güzellik var, enflasyon düştü, borsa yükseldi,
gayet güzel bunlar ama gelin bir de esnafı dolaşın, emekliye
gidin, emekli maaşıyla 2 üniversite öğrencisi okutan o annenin
haykırışını, o annenin feryadını gelin hep
beraber dinleyelim. Üretim olsa, üretimi kamçılamış olsak, o
üretilenler para etmiş olsa vatandaş hiçbir şey istemiyor ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk ne diyordu: Çalışmadan,
yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce hasletlerini,
daha sonra istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar. Benim üreticim,
benim köylüm, benim çiftçim, benim esnafım gerçekten çalışıyor,
gerçekten üretiyor, gerçekten yoruluyor ama emeğinin
karşılığını alamıyor; eli hamur, karnı
aç. Onun için bu kanun teklifimizin yüce Meclisin oylarıyla
geçeceğine inanıyoruz. Yaptığımız bu kanun teklifi
üreticiye bir can suyu olacaktır. Bu can suyunda AKPli
kardeşlerimin, MHPli kardeşlerimin, Cumhuriyet Halk Partili
kardeşlerimin hep beraber destek vereceğine inanıyor, saygı
ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş önergenin
doğrudan gündeme alınmasını oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25
Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek
Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25
Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek
Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S.
Sayısı: 328)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 4üncü sıraya alınan, İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan
ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 5084 ve 5350
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11
Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin;
4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15
Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 5084 ve 5350
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11
Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin;
4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2,375, 2/381, 2/383, 2/387) (S.
Sayısı: 329) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
329 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
(x)
329 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Oğuz Oyanın, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın;
şahısları adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun ve Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlunun
söz talepleri vardır.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu adına İzmir Milletvekili Oğuz
Oyana aittir.
Sayın Oyan
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce
adını okurken beş dakika geçirdiğimiz bir torba kanunu,
başka deyişle çorba kanunu konuşmak üzere buradayız,
huzurlarınızdayız.
Efendim, bu
kanunun adı da değişti zaten, Hükûmetin teklifinde
İşsizlik Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
idi ve buna on tane kanun teklifi -biri de benim- eklenmiş idi. Bu, Komisyonda
-haklı olarak aslında- değiştirildi ve şu dendi:
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı. Niye öyle? Çünkü otuz üç madde artı geçici
maddelerden oluşan bu torba kanun tasarısının sadece bir
maddesi esas itibarıyla işsizlik sigortasıyla -bir tane daha var
ama çok önemli değil- ilgili. Dolayısıyla, yani adını
tam torba kanun olarak koymakta yarar vardı, yanıltıcı
olurdu. Ama şimdi şunu sormak lazım: Yirmi dokuz tane yasada
değişiklik yapan bir torba kanunun bir temel yasa olarak getirilmesi gibi
bir garabeti niye yaşıyoruz? Yani iki madde hâlinde görüşeceğiz,
içinde birbiriyle benzemez otuz altı tane madde var. Böyle bir şey
olabilir mi? Yani bunun üzerine herhâlde bu Meclisin düşünmesi gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi Türkiye'nin temel meselesi bugün -dünyanın da aslında çok önemli
temel meselesi işsizliktir- işsizliktir, işsizliğe çözüm
bulmaktır, istihdamdır. Dolayısıyla, bizim burada
bakmamız gereken şey, acaba bu konuda ne getiriyor? Gelen sadece
kısa çalışma ödeneği de olarak
O da bir yenilik
değil, var olan bir düzenlemenin geliştirilmesi. Peki, işsizlik
sigortasıyla ilgili burada birçok kanun teklifi var bu Parlamentonun
değerli milletvekillerinin. Onunla ilgili bir iyileştirme -sisteme
girişlerin kolaylaştırılması, sistemde kalışın
uzaması, işsizlik ödeneğinin yükselmesi- buna ilişkin bir
düzenleme var mı? Ne yazık ki yok. Geçen sene şubat ayında
benim kanun teklifim reddedilmişti. Şimdi Komisyonda geçen gün
görüştük. Sayın Bakan da Bunun bazı şeyleri dikkate
alınabilir. dedi. Bekliyoruz. Yani, herhâlde başka bir düzenleme
gelecek. Burada en azından bizim önerdiğimiz, teklif ettiğimiz
düzenlemeler ortada gözükmüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, İşsizlik Sigortası
Kanunu 2000 Haziranında kabul edilmiştir. 2002 Mart ayında da
işsizlik sigortası ödemeleri başlamıştır. Yani
önce bir biriktirim dönemi, arkasından ödeme dönemi. Peki, marttan
itibaren bugüne, yani ocak sonuna kadar geçen toplam yedi yılda, bir ay
eksiğiyle toplam yedi yıldır, bu toplam yedi yılda ne
kadarlık bir ödeme yapılmış acaba işsizlere diye
bakıyorsunuz. Esas amacı işsizler değil mi? 42 katrilyon
toplanmış bir fon, ocak itibarıyla. 1,9 katrilyon sadece
işsizlere ödenmiş. Yani, fonun sadece yüzde 4,4ü işsizlere
dönük olarak uygulanmış. Bu, çok ilginç bir karşılaştırma.
Yani aslında bu fonun işsizler için
çalışmadığını
Gerçi ben bunu taa 2000
yılında yazmıştım. Bu fon devletin
borçlanmasının, hazinenin uzun vadeli ve kolay yoldan
borçlanmasının bir aracı olarak oluşturuluyor diye taa
2000de ben bunları yazdım. Şimdi bunu siz altı
yıllık iktidarınızda bir kez daha, bir kez daha
kanıtlayarak geliyorsunuz. Yani hiç olmazsa bir iyileştirme yapmaya,
yani bu fonun gerçek amacına uygun çalışmasına dönük bir
çaba içinde olmaya niye bu kadar eliniz titriyor, IMF
karıştığı için mi? IMF size daha geçen yılın
bütçesinde ve bu yılın bütçe görüşmelerinde, aralık
ayının son günlerinde IMFnin görünmez eli geldi, bütçenin
yatırımlarını azalttı, tarım desteklerini
azalttı. Şimdi de görüyoruz ki her düzenlemede bunu görüyoruz:
İşsizlik sigortasıyla ilgili sakın ha düzenleme
yapmayın, o fona dokunmayın, fon devlet borçlanmasına gidecek.
Bakın, size
çok tipik bir başka örnek vereyim: Bu fonun son birkaç yıl
itibarıyla sigorta giderleri, yani işsizlik sigortası ödemeleri,
işte, 2007de 324, 2008de 450 milyon lira -eski deyişle trilyon- işsizlere
ödeniyor. 2009 için ne öngörülüyor? 2009 için 569 öngörülüyor. Yani sanki
Türkiye krizde değil. Bu nerede bu? Bu, DPT genel ekonomik hedefler ve
yatırımlardan söylüyorum. Yani sanki Türkiye krizde değil. 2009
yılında da öyle bir büyük artış, işsizlik
ödeneğinde büyük bir artış öngörülmüyor. Yani o işsizler
bizim işsizimiz değil, onlar yabanların işsizi,
onların bir hakkı yok, yasal hakkı yok. Biz kömür, erzak
dağıtalım, işsizlere bir şey vermeyelim. Kanuni
haklara hayır, keyfî şeylere evet. Böyle bir şey olur mu? Böyle
bir sosyal devlet olur mu? Böyle bir devlet olur mu, bırakın
sosyalini.
Peki, ne
artıyor? Diğer giderler artıyor. Diğer giderler, mesela
2006-2007de 80 milyon lira civarında olan diğer giderler birdenbire
2008den itibaren arttı. 2008de 1.516 yani 1 milyar 516 milyon Yeni Türk
Lirası. Niye 2008de böyle? Çünkü 2008de fonun faiz gelirinin yüzde
10unu GAPa aktarmaya başladık. Tamam, GAPa aktarılsın da
kardeşim, GAPa aktarılan kadar işsiz ödeneği niye yok?
Yani niçin işsiz ödeneği 2008de 450 milyon lira da, GAPa aktarmalar
dolayısıyla o şişen diğer giderler 1,5 katrilyon ya da
1 milyar 516 milyon lira? Yani niye 3 katı? 2009a bakıyorsunuz, 5
katına çıkması öngörülüyor. Yani 2009da daha da kötü olacak.
Bizim gözümüz
onda da değil. Diyoruz ki
Veya bunun yüzde 95ini devlet borçlanma için
kullanıyor. Bırakın, açın şu yolu. Hani, şeyler
çok şeye bağlıysa, yani bu fonun elindeki devlet hazine
kâğıtları, devlet iç borçlanma senetlerini devletin ödeyip fonu
rahat bırakması mümkün değilse -çünkü piyasadan borçlanacak,
daha yüksek faiz- o zaman fona yeni girişleri bari serbest
bırakın. Fona yeni girişler var, her ay yeni girişler var.
Şimdi, öncekine bari bir set çekin, ondan sonrasını gerçek amacına
uygun olarak kullanmaya gayret edin. Ne yazık ki bunlar yok.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, yani, biz
Sayın Bakan da burada. Yani
krize, işsizliğe karşı ciddi bir önlem
olamadığını görüyoruz. Bunun bir başka
rakamını daha vereyim: En son kasım itibarıyla -üç
aylık ortalamalar- işsizlik rakamları açıklandı, 2
milyon 995 bin işsize çıktı işsiz sayısı.
Hızlı bir şekilde yükseliyor ki bu resmî işsiz.
Aslında buna çalışmaya hazır 1 milyon 968 bin kişiyi
katarsanız İstatistik Enstitüsü rakamlarıyla -yani
işbaşı yapmaya hazır, iş bulursa hazır olanları.
İşsizim demiyor ama işbaşı yapmaya hazır- tam 4
milyon 963 bin işsiziniz kasım itibarıyla var. Peki, kasım
ayında işsizlik sigortasından kaç kişiye ödeme
yapmışız? 165 bin kişiye. Nerede 165, nerede 2 milyon 995,
nerede 4 milyon 963? Kıyas kabul etmiyor. Yani, resmî işsizlik
rakamına kıyasla yüzde 5,5; işsizlerin sadece yüzde 5,5u
faydalanıyor. Diyeceksiniz ki: Bunların bir bölümü kayıt
dışı da ondan. Ee, gelin kayıtlı işçiye başvurun,
kayıtlı işçiye oranlayın. Kayıtlı işçiye
oranlayın, 1 milyonu aştı ocak ayında, 1 milyon 79 bin
kayıtlı işsiz, ona oranlayın. Gene çok düşük bir
noktadasınız.
Sayın Bakan,
değerli Hükûmet temsilcileri; bu konu artık ihmal edilebilir bir
durum değildir. Bu konu bir kırmızı çizgidir. Yani bu krizi
ciddiye alıyor musunuz? Siz halkı ciddiye alıyor musunuz, siz
vatandaşlarınızı ciddiye alıyor musunuz, siz
işsizi ciddiye alıyor musunuz? İnsanları insan yerine
koyuyor musunuz? Bu onun çizgisidir.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bu arada şunu da
Bu 2000 krizinden
farklı. 2000 krizinde hem kısa süren bir V tipi kriz söz konusuydu
hem de o zaman henüz kamu iktisadi teşebbüsleri sistemde hâlâ önemli,
hâkim pozisyonları vardı birçok bakımdan. Şimdi kamu
iktisadi teşebbüslerini bütün bu dönem boyunca elden
çıkardınız büyük ölçüde. Dolayısıyla elinizde supap
yok, elinizde supap yok. Onlar bu tür dönemlerde, kamu iktisadi
teşebbüsleri, işçi çıkarmayarak işsizliğin
yükselmesine karşı bir fren görevi görüyorlardı. Şimdi
elinizde bu fren de yok, bunu dikkate alın ve uzun süreli bir işsizlik
ve kriz dönemine giriyoruz. Dolayısıyla, elinizde hangi araçlar var,
doğrusu merak ediyorum. Ha, şimdi bir araç getiriyorsunuz. O araç
nedir? Kısa çalışma ödeneği. Kısa çalışma
ödeneği nedir? Yani burada, tabii, vaktim yok ama kısacası, bu,
var olan bir şeydi. Bu, 4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununun zaten içinde olan bir madde değil ama
uygulanamaz bir madde değil. Niye uygulanamazdı? Çünkü şöyle bir
şeyi vardı, özel bir durum: Yani iş yerinin geçici olarak bir
şey olması, faaliyetlerini azaltması, çalışma
sürelerini azaltması veya iş yerini kısmen veya tamamen belli
bir süre durdurması. En az dört hafta olursa geçerli ve üç aya kadar da bu
durumdaki işletmelere oradaki zor duruma düşen işçiler için bir
telafi mekanizması çalışıyor. Üç ayı aşamayan bir
şey
Şimdi,
burada bir iyileştirme yapıyorsunuz. Ee, güzel
Yani iyileştirme
yani üç ayı altı aya çıkarıyorsunuz. Güzel, tamam... En
azından
Ama niye bir sene değil? Yani bu işsizlik döneminde
niye bir sene değil? Peki, niye çalışmıyordu sistem?
Bakın, size
rakam vereyim: Sayın Bakan, 2008 yılında müteaddit defa,
defalarca işverenleri şeye çağırdınız: Ey
işverenler, işçinizi çıkarmayın, kısa
çalışma ödeneğinden yararlanın. dediniz. Kaç kişi
başvurmuş?
Bakın, ben
size bu kısa çalışma ödeneğinden yararlananların
sayısını vereyim: 2005 yılında 21 kişi, 2006da
217 kişi, 2007de 40 kişi, 2008de sıfır kişi. Yani
Sayın Bakanın en çok çağrı yaptığı 2008 yılında
1 kişi bile yararlanmamış kısa çalışma
ödeneğinden. Tabii, belki şunu diyebilirsiniz: 2008in son
aylarındaki başvurular 2009a kalmış oluyor. Nitekim
2009da 651 kişi, ocak ayında sadece görüyoruz. Ama neyi
açıklar? 651le neyi kurtarırsınız? Biz, burada yüz
binlerden bahsediyoruz, milyonlardan bahsediyoruz Sayın Bakan.
Dolayısıyla, burada, şimdi sizin getireceğiniz şey
gerçekten derde deva olacak bir şey mi yani üç ayı altı aya
çıkarmak? Ha, bir de bunu sadece 2009 yılı için getiriyorsunuz
yani lütfediyorsunuz. Ondan sonra sanki
2009da kriz bitecek ve sanki kriz bitse dahi bu kısa çalışma
ödeneği denilen uygulanamaz mekanizma çok iyiymiş gibi tekrar geriye
döneceğiz. Ee, uygulanamıyor
Yani 10 kişi, 20 kişinin
yararlandığı bir şeye Var. denilebilir mi? O hâlde niye
sadece 2009 için, bunu anlamak mümkün değil.
Kaldı ki
bakın, mevcut, daha henüz değişmemiş uygulamada şu
vardır: Kısa çalışma ödeneği olarak yapılan
ödemeler başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden
düşülür. Yani düşünün, birisi, kısa çalışma
ödeneğinden yararlandı bir işçi, döndü tekrar iş yerinde
çalıştı ama üç ay sonra iş yeri tamamen kapandı;
işsizlik sigortasına başvuruyor; diyorlar ki: Sen üç ay
yararlandın, altı aylık işsizlik sigortan var, o altı
aydan üç ayı düşerim. Ya bu kadar
Yani ilave bir hak değil,
var olan hakkın üzerinden çalışan bir sistem. Böyle bir şey
olabilir mi?
Bunu şimdi
değiştiriyorsunuz, güzel. Diyorsunuz ki yeni düzenlemede: Kısa
çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler
başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden
düşülmez. Güzel. Ee, niye sadece 2009da? Niye sadece 2009da? Niye devamlı
değil? Yani bu kısa çalışma ödeneği bir sistem olarak
olacak mı, olmayacak mı; karar verin. Eğer olmayacak
diyorsanız, eski sistemi devam ettirin, ona dönün gene.
Dolayısıyla
bu ciddi bir düzenleme değil. Yani, burada, bir kere zaten paralellik
sağlamak açısından, işsizlik sigortası ödemeleri
altı aydan başlıyor, altı ay, sekiz ay, on ay.
Dolayısıyla onunla paralellik sağlamanız lazım.
Kaldı ki, işsizlik sigortasında bu ödeme sürelerini
Benim
önerim de odur. Şurada da var, bu elinizdeki sıra
sayısında. Bu sıra sayısı elinize ne yazık ki
yirmi dört saat önce bile geçmedi ancak bugün basıldı. Benim elime
bile on ikide geçti. Bunu okuma fırsatı bulamamıştır
sayın milletvekilleri. Ama burada benim teklifim de var. Ben neyi
öneriyorum? Altı, sekiz, on ay için değil, sekiz, on, on iki ay için
ödensin işsizlik sigortası. Sisteme girişlerde en az altı
yüz gün son üç yılda çalışmış olmak koşulu, son
iki yılda üç yüz güne, son yüz yirmi gün yani dört aydır kesintisiz
çalışmada gelin bunu altmış gün yapalım. Bu şartları
getirin ki sisteme giriş kolaylaşsın yani gerçekten sistem
çalışsın.
İkincisi,
asgari ücretin yarısıyla tamamı arasında diyorsunuz
işsizlik sigortasında. Gelin bunu asgari ücretin dörtte 3üyle 3
katı deyin çünkü asgari ücretin 5 katı üzerinden matrahtan
alıyorsunuz siz bu işsizlik sigortası ödentisini.
Ha, şimdi,
bir de, bu kısa çalışma ödeneğini de yüzde 50
artırıyorsunuz çünkü bu da aynen işsizlik sigortasının
uygulamasına tabiydi. Yani ancak sistem içinde işsizlik
sigortası koşullarından yararlanabilir olanlar kısa
çalışma ödeneğinden yararlanıyor. Yüzde 50
artırıyorsunuz işsizlik sigortasındaki yani yüzde 50
zamlı uygulanır. Niye işsizlik sigortasını yüzde 50
zamlı uygulamıyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Yani fondaki kaynaklar
gerçek sahibine gidecek diye mi korkuyorsunuz? Korkmayın. Gerçek sahibi,
onlar hak sahibi. Aslında hak sahiplerinin de bu haklarını,
biraz daha, tabii, özellikle sendikal dünyanın daha ciddi bir şekilde
takip etmesi lazım.
Değerli
arkadaşlarım, ben bu işsizlik sigortası ya da kısa
çalışma ödeneğinin, bütün bunların istihdam konusuna ve
işsizliğe bir çözüm olamayacağını düşünüyorum.
Burada gerek işsizlik sigortası fonunun düzenlenmesi gerek kamu
yatırımları artışı üzerinden istihdam
yaratılması gerekse tarım destekleri üzerinden tarımda yeni
işsizlik dalgalarının ortaya çıkmamasının
sağlanması gerektiğini düşünüyorum ve IMF talepleriyle bu
tür güdük birtakım tasarıları büyük önlemler, büyük araçlar
getiriyoruz sisteme diye, lütfen, bunu bize hiç olmazsa bu şekilde
pazarlamayın. Milletvekillerinin aklıyla alay etmeyin.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi elbette bu kanunun başka düzenlemeleri
de var. Değerli arkadaşlarım bu konularda görüşecekler.
Madde 2de hukuka aykırı düzenleme yapıyorsunuz. Bu
tasarının 2nci maddesinde sağlık hizmetleri
sunucularına kırk beş, doksan günlük sürelerde yapılan
ödemeler süresini uzatıyorsunuz. Bunu, kırk beş günü,
altmış güne çıkarıyorsunuz. Altmış güne
çıkarmakla kalmıyorsunuz ödemeyi izleyen ayın
yarısına kadar, on beşinci gününe kadar diyorsunuz. Yani
eğer hizmet sunan, bu hizmeti bu ayın, diyelim şubatın
1inde sunduysa, o, kasımın 15ine kadar gidiyor. Yani
kırkbeş gün daha; altmış gün, o süre çalışmaya
başladığı andan itibaren altmış gün, bir de bu
kırk beş günü ekleyin, yüz beş güne çıkan
Yani sizin
derdiniz eczacıları mı batırmak, sizin derdiniz
birtakım hastaneleri mi batırmak, onun yerine özel zincirler
kurulmasını mı istemek? Eğer o ise çok güzel, çok
doğru bir yoldasınız! Eğer derdiniz buysa, Türkiyede bu
mevcut iflas eden esnafın arasına bir de eczacıları katmak
istiyorsanız, bir de hastaneleri katmak istiyorsanız vallahi bundan
iyisi düşünülemezdi! Sizi tebrik ederim!
Diğer
maddelere tek tek giremeyeceğim, çünkü sürem sınırlı. Ama
birkaç şeyi söyleyeyim. Şimdi, bazı düzenlemeler var ki belki
normal zamanda olağan karşılanabilir. Madde 8de gelir vergisi
tevkifatıyla ilgili
10 kişiden az işçi ya da eleman
çalıştıran veya hiç çalıştırmayanların
aslında üç ayda bir beyan vermeleri, muhtasar vermeleri mümkündü. Siz
şimdi bunu Bakanlar Kuruluna verilen yetkiyle aslında bir aya
çekiyorsunuz. Burada yazmıyorsunuz ama onu herkes biliyor. Şimdi,
bunu çekmek normal zamanlarda olabilirdi, kamu gelirlerini artırmak,
girişleri hızlandırmak. Peki, kriz döneminde böyle bir fikir
nasıl aklınıza geliyor? IMF mi söylüyor bunu size? Nereden
aklınıza geliyor bu? Yani millet, esnaf perişan. Normal dönemde
üç ayda verebildiğini kriz döneminde bir ayda ver. diyorsun. Yani
ümüğü sıkmak bu değilse nedir Sayın Bakan? Bu ümük
sıkma değilse nedir? Bu IMF parmağı değilse nedir?
Bana anlatın.
Yani bu arada
krizle ilgili başka bir iki önleminiz var gibi gözüküyor, işte bu
kısa çalışma ödeneği gibi güdük şeyler. Bunların
bazıları da çıkmış, ilk gelen Hükûmet
tasarısında var olan bazı şeyler burada yok. Ama yani bu
arada mesela biz burada o kadar söyledik Bu yatırım indirimlerini
kaldırmayın. diye. Şimdi bu defa yatırımlara
katkı oranı diye 9uncu maddede yeni düzenlemeler getiriyorsunuz.
Peki, ama yani burada hangi yatırımlar, hangi kriterlere göre
ekonomik gelişmişlik kat sayıları
Şimdi, burada
ekonomik gelişmişlik düzeyi, illeri gruplandırmaya ve gruplar
itibarıyla teşvik edilecek sektörleri ve yatırım ve
istihdam büyüklüğünü belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yani biz
burada gayrimamul bir tasarı yapıyoruz, mamul hâline getirmek
Bakanlar Kurulu
Ne olacağını, ne
çıkacağını, hangi ilin hangi gruba gireceğini buradaki
milletvekilinin bilmeye hakkı yok değerli arkadaşlarım,
sizin hakkınız yok. Çünkü siz aslında yasama
organısınız ama yetkileriniz yürütmeye devredilmiş. Bunu
bilmiyorsanız bugüne kadar, bu tasarıyla bir kez daha görün. Hangi
il
Burada birçok ilden arkadaşlar var. Biraz önce bana soruyor bir
arkadaşım Benim ilim giriyor mu, girmiyor mu? diye. Ne bileyim, onu
Bakanlar Kurulu bilecek. Böyle bir şey olabilir mi? Yani burada da tabii
keyfî bir şey var. Yatırımın yüzde 25 ila 45i
arasında kalmak üzere yatırıma katkı oranını
belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili. Yani biz burada verilen teşvikin
miktarını, oranını falan Bakanlar Kuruluna
bırakıyoruz. Bu ne biçim şeydir? Bu, keyfî uygulamaya
açıktır. Kaldı ki tabii, kurumlar vergisi oranını da
yüzde 90a kadar indirimli uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkili. Kurumlar
vergisi yüzde 90a kadar yani kimine yüzde 45, kimine yüzde 50, kimine yüzde 90
mı olacak, nasıl olacak? Yani ben bunun arka planını tam
göremiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir de, tabii çok ilginç, kurumlar vergisinde düzenleme
yaparken gelir vergisi mükellefleri hakkında da uygulanır diye
bunun altında bir şey var. Bu da doğrusu oldukça ilginç bir
düzenleme maliye literatürü açısından.
Şimdi bir
başka düzenleme bu şeyde, dar mükelleflere kurumlar vergisi
avantajı. Yani Türkiyede mukim olmayan birtakım kurumlar vergisi
mükelleflerine yani aslında portföy yönetim şirketlerine önemli bir
kurumlar vergisi avantajı getiriliyor. Herhâlde burada da sermaye
çıkışlarının önlenmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN
(Devamla) Sayın Başkan, biraz uzun süre verirseniz
BAŞKAN
Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Yani böyle bir niyet var herhâlde ama bunlardan daha önemli
birtakım düzenlemeler olduğunu da söyleyebiliriz. Örneğin
KDVde, katma değer vergisinde iadeler izleyen yıla
bırakılıyor yeni düzenlemede yani bu da gelir artırıcı
bir düzenleme ve talep edilme koşuluna bağlanılıyor.
Eğer öyleyse, demek ki siz kriz ortamında vergi indirimleriyle falan
işleri kolaylaştırmak değil, tam tersine, IMFnin de tam
istediği gibi Vergileri artırın, harcamaları azaltın.
politikasını bir şekilde uyguluyor gözüküyorsunuz.
Yani bu arada
tabii madde 13, millî piyango ve diğer şans oyunlarının
özelleştirme işlemlerinin KDVden müstesna kılınması
falan, bunları geçiyorum.
Keza, madde 14 ve
15te çok ilginç bir şey var yani kablosuz ve mobil İnternet
hizmetlerinde, diğer telekomünikasyon şeyinde vergiler, ÖTVler
düşüyor. İyi ama 2006 yılında Yüksek Planlama Kurulunun
kararı var, on sekiz ayda bu verginin kaldırılacağı
taahhüt edilmiş bizzat Yüksek Planlama Kurulu tarafından. Ee, nerede?
Dolayısıyla buna da uygun bir düzenleme değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Efendim, bir de
tabii çok ilginç şeyler var, madde 23, organize sanayi bölgeleri, bunlarla
ilgili, bunların üzerinde bulunduğu gayrimenkuller,
taşınmazlar
Hazinece dava açılmaz, açılırsa
davalardan vazgeçilir. Davalar sonucunda bu taşınmazların mera
olarak sınırlandırılmasına ve özel sicile
yazılmasına dair verilen ve kesinleşen mahkeme kararları
uygulanmaz veya bu uygulanmışsa şerhler terkin edilir. Yani,
güzel, burada teşvik verilebilir ama yani burada bir şeyde, dava
süreci içinde yargının karara bağladığı
şeylere müdahale edip bu şerhleri terkin etmeye kadar giden ilginç
bir yasama-yargı kargaşası görülüyor.
Bir
başka, 28inci madde: Ekonomi
Koordinasyon Kurulu kuruluyor. Ekonomi Koordinasyon Kurulunu niye kuruyorsunuz?
Zaten, bir Yüksek Planlama Kurulunuz var, bir Ekonomik Sosyal Konsey var,
çalıştırmıyorsunuz; bilmem, Para-Kredi ve Koordinasyon
Kurulu
Ya Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulunu kaldırın, kuracaksanız
illa bunu DPTye bağlayın, DPT bu işi götürsün ya da çok yeni
kurullarla ortalığı karıştırmayın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN
(Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum. Çok önemli, hemen şu iki
şeyi söyleyeyim
BAŞKAN - Sayın Oyan, iki dakikalık sürenizi
uzattım ama bundan sonraki arkadaşlar için de böyle bir şey
doğacak
Gelecek arkadaşlara
OĞUZ OYAN
(Devamla) Kritik bir mesele olduğu için Sayın Başkan
BAŞKAN -
İstirham ediyorum, lütfen, yani konuşma şeyleri fazla
OĞUZ OYAN
(Devamla) - Anladım. Hayır,
önemli olduğu için bütünü üzerinde bunu bir söyleyeyim.
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
OĞUZ OYAN
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Efendim, af
getiriliyor. Bu düzenlemelerde özellikle geçici madde 1de, geçici madde 2de, geçici
madde 3te af getiriliyor. Af geldiği zaman, bunu kabul eden 330 kişi
olması gerekiyor. Yani, bu, kritik olduğu için süre istedim. Yani, af
getiren düzenlemeler beşte 3 çoğunlukla Meclisten geçerse, Anayasa
Mahkemesinden dönmez, çünkü Anayasaya aykırılık teşkil
etmez. Ama bugün burada beşte 3lük bir çoğunluğu göremiyorum.
Dolayısıyla burada daha sonra, Meclisten sonra yeni bir yargı
sürecine, anayasal sürece gidecek, düzenlemeler yapılacaktır. Bu
konuda en azından, ben, iktidar partisini daha titiz, özenli olmaya davet
etmek isterim.
Sabrınız
ve dikkatiniz için çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycı.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye bir
taraftan yoğunlaşan ve karmaşıklaşan problemlerin
altında ezilirken, öbür tarafta sanal ve kurgulanmış gündemler
ve siyasetteki kör dövüş nedeniyle asıl meselelere odaklanamamanın
sıkıntısını yaşamaktadır. 29 Mart
seçimlerine kilitlenen siyasi sistemin baskın unsurları, yine
değerler üzerinden mevzilere çekilerek milletimizin asıl
meselelerinin üstünü örtmenin basit hesabını yapmaya
koyulmuşlardır. Bu itibarla, iktidarın gündemi başka, aziz
milletimizin beklentileri ve talepleri bambaşkadır. Bugün ülkemizin
birinci meselesi, ekonominin sürüklendiği kriz
bataklığının kurutulması, bozulan denge ve kaçan
ayarların yeniden eski hâle getirilmesi,
vatandaşlarımızın içine savruldukları geçim
zorluklarının çözüme kavuşturulması olmalıdır.
Başta Sayın Başbakan olmak üzere Hükûmet sözcüleri, ülkemizde
yaşanmakta olan ve artarak devam eden ekonomik krizi küresel finans krizi
ile izah ederek sorumluluktan özenle kaçmaya çalışmaktadır. Ekonomik
bozgunun faturasını saklayacak kılıf
arayışlarına bugünlerde hız verildiği görülmektedir.
Türkiye
ekonomisinin sorunlu yapısı birkaç yıldır sürekli kriz
işaretleri vermiştir. Bu hastalıklı ekonomik yapı,
dış kaynaklı etkilere maruz kalmadan önce ekonomik kriz
ortamının şartlarını kendi bünyesi içerisinde
üretmiştir. Ekonominin gelişmesi için ihtiyaç duyulan tasarruf
eğilimi ve bundan doğacak olan yatırım kararları,
geçtiğimiz yıllar boyunca uygulanan politikaların etkisiyle
frenlenmiş, ekonomik beklentilerde bozulma ortaya
çıkmıştır. Yüksek faiz, düşük kur, sıcak para
tezgâhıyla sürdürülen ithalata dayalı ekonomik düzen ve faiz
sarmalının devamında beklenen zorluk ve güçlükler çok önceden baş
göstermeye başlamıştır.
AKP Hükûmeti
tarafından, bu döneme kadar, gelen sermayeye verilen yüksek faiz, sürekli
bastırılan döviz kuru, dışarıya kaynak ve varlık
transferini deyim yerindeyse azdırmıştır. Yüksek faizle
gelen para tüccarları getirdiğinden daha fazlasını
götürerek, Türk milletinin sofrasındaki ekmeğin dilim dilim
azalmasına neden olmuşlardır.
Bugün gelinen
durum itibarıyla, ekonomik durgunluğun ve darboğazların
bahaneleri, büyümenin yavaşladığı, cari
açığın büyüdüğü, yatırımın
olmadığı, borcun arttığı, sanayici ve
KOBİlerin rekabet gücünün tükendiği, tarımın ve
esnafın çöktüğü AKPnin ekonomik yol haritasında
aranmalıdır.
Şimdi de
ekonomimizde esasen öteden beri kendini etkili şekilde hissettiren
olumsuzluklara dünyada yaşanan mali krizin olumsuz etkileri de
eklenmiş durumdadır. Makroekonomik göstergelerdeki bozulma
eğilimlerinin küresel kriz öncesi dönemde başlaması bunun
açık bir delilidir. İthalatla, yüksek maliyetli sıcak para ve
yoğun borçlanmayla sağlanan ekonomik büyüme oranları, 2004
yılından itibaren sürekli gerilemiş olup yüzde 9lardan
-yıldan yıla azalarak- 2007 yılında yüzde 4lere
düşmüş, 2008 yılı üçüncü çeyrekte binde 5e inmiş ve
dördüncü çeyrekte küçülme olacağı görülmektedir. Bu düşüş,
yapılan revizyonlarla rakamların yükseltilmesine ve millî gelirin bir
gecede yüzde 31 artırılmasına rağmen
yaşanmıştır.
Sanayi büyüme
hızında da 2004 yılından beri her geçen yıl görülen
gerileme, 2008 yılında durgunluğa ve daralmaya
dönüşmüş bulunmaktadır. 2004 yılında sanayi büyüme
hızı yüzde 11,3 iken, her geçen yıl yaşanan düşme
sonucu 2007 yılında yüzde 5,8e gerilemiş, bu gerileme 2008
yılında da sürmüş ve ağustos ayından itibaren
yaşanan ve her geçen ay artan daralmanın etkisiyle de
yıllık binde 9 oranında küçülme yaşanmıştır.
Böylece sanayi üretimi 2001den bu yana ilk kez yıllık bazda
gerilemiştir.
Aylık sanayi
üretim endeksinde görülen, ekim ayında yüzde 7,2, kasım ayında
yüzde 13,9, aralık ayında yüzde 17,6 azalma Türk sanayisinin çökme
noktasına geldiğini açık bir şekilde göstermektedir. Yine
bu durum, 2008 yılının dördüncü çeyreğinde gerek sanayide
gerekse Türk ekonomisinde iki haneli rakamlara ulaşan yüksek oranlı
bir küçülmenin yaşandığını da göstermektedir. 2009
yılının Ocak ayında geçen yılın aynı
ayına göre imalat sanayi kapasite kullanım oranının 16,5
puan azalarak yüzde 63,8 oranında gerçekleşmesi, yine aynı
dönemde otomotiv sanayisindeki üretimin yüzde 66 oranında düşmesi ve
kapasite kullanım oranının yüzde 31e inmesi Türk sanayisinin
sorunlarının 2009 yılında da artarak sürdüğünü,
tehlikeli bir sürece girildiğini ifade etmektedir. Fabrikalarda,
KOBİlerde kapasite kullanım oranları yirmi yılın en
kötü seviyelerine inmiştir. Üretimde son alt aydır görülen ve her
geçen ay artan daralmanın en önemli nedeni iç pazarda öteden beri
yaşanan talep yetersizliğinin yanı sıra son aylarda
dış pazarda da daralma yaşanmasıdır. İhracat
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ekim ayında yüzde 3,1,
kasım ayında yüzde 17,5, aralık ayında yüzde 21
azalmış olup Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre
de 2009 yılı Ocak ayında ihracattaki azalma yüzde 27,9 düzeyine
yükselmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu gelişmelerin bir başka anlamı da iş
yerlerinin kapanması, işçilerin çıkarılması,
işsizlik ve yoksulluğun patlamasıdır. Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği ticaret sicili verilerine göre, 2008 yılı boyunca
kapanan veya tasfiyeye tabi tutulan şirket, kooperatif ve ticari
işletmelerin toplam sayısı önceki yıla göre yüzde 25,6
artmış, kapanan gerçek kişi ticari işletmelerinin
sayısı ise yüzde 51,2 artmıştır. 2008 yılı
toplamında kurulan şirket sayısı yüzde 11,3, ticari
işletme sayısı yüzde 4,3 azalmıştır. Kurulan
şirket sayısındaki azalma 2008 Aralık ayında yüzde 30;
2009 Ocak ayında ise yüzde 35 düzeyindedir. Sanayi bölgelerinde ve
sitelerinde kullanılan elektrik miktarında önemli boyutta
düşüşler görülmektedir. Esnaf, tüccar, sanayici ve iş
adamlarımız bazı işletmelerini veya iş yerlerinin
bazılarını kapatmakla birlikte, kredi ve aidat
borçlarının bulunması, odaların kredi ve benzeri imkânlarından
yararlanabilmesi veya başkaca nedenlerle oda sicilinden kaydını
sildirmediğinden kapanan şirket, fabrika, işletme ve iş
yeri istatistiklere tam olarak yansımamaktadır. Gerçek durumu görmek
için bugün organize sanayi bölgelerine, sitelere, alışveriş
merkezlerine, kentlerimizin ana caddelerine bakmak yeterlidir. Piyasalarda
yaprak kıpırdamamaktadır. Dükkânını siftah yapmadan
kapatan esnafımızın, perişan bir hâlde olan ve var olmaya
çalışan sanayicimizin artan feryatları Hükûmet tarafından
hâlen işitilmemektedir. Bir taraftan kurulan şirket ve ticari
işletme sayısı azalırken diğer taraftan kapanan
fabrika, işletme ve iş yeri sayısı artmaktadır. Ayakta
kalmaya çalışan işletmeler ise talep yetersizliğinden
dolayı üretimini düşürürken işçi sayısını
azaltarak işçi çıkarma yolunu seçmek durumunda kalmaktadır.
Böylelikle zaten var olan işsizler ordusuna yeni işsizler
eklenmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından dün
itibarıyla açıklanan hane halkı iş gücü
araştırması 2008 Kasım dönemi sonuçlarına göre işsizlik
oranı -resmî rakamla bile- yüzde 12,3 seviyesine
çıkmıştır. Bir önceki yılın aynı dönemine
göre 2008 yılı Kasım döneminde Türkiye geneli itibarıyla
işsiz sayısı 645 bin kişi artarak 2 milyon 995 bin
kişiye, iş aramadığı için işsiz sayılmayan
ve çalışmaya hazır olanların sayısı da 298 bin
kişi artarak 1 milyon 968 bin kişiye yükselmiştir. Yani AKP
İktidarı, işsizler ordusuna kasımdan kasıma, bir
yıl içerisinde 943 bin kişi ilave etmiştir. İşsizler,
iş aramayanlar, mevsimlik çalışanlar toplandığında
işsizlik rakamı 6,4 milyona, işsizlik oranı da yüzde 26ya
ulaşmaktadır. 2008 Aralık ve 2009 Ocak aylarında tüketimde,
üretimde ve pazardaki daralmanın daha büyük oranlara yükseldiği
dikkate alınacak olursa bu aylarda işsizlik rakamlarının
hangi boyutlara ulaşacağını tahmin etmek zor değildir.
AKP, vurdumduymaz
tavırlarıyla ülkemizi bir sosyal facianın eşiğine
getirmiştir. Bugüne kadarki aymazlığıyla ekonominin
kontrolünü kaybeden ve geldiği konusunda herkesin hemfikir olduğu
kriz fırtınasına tedbir alacağı yerde bunu fırsat
olarak değerlendirebilecek kadar yönetim aczine düşen AKP Hükûmeti,
ülkemizi sonu meçhul bir karanlık tünelin için sokmuştur.
Yaşanmakta olan krize nasıl bir çözüm bulacağından ziyade
krizin nasıl meydana geldiğini izah etmeye ve Kriz
dışarıdan geldi. diyerek sorumluluktan kaçmaya
çalışan Sayın Başbakan ve AKP yetkililerine işsizlikle
ilgili şu istatistikleri de vermek istiyorum: TÜİK verilerine göre ve
kasım dönemleri itibarıyla işsizlik oranı, 2006
yılında yüzde 9,6; 2007 yılında yüzde 10,1, son
açıklanan rakamlara göre de 2008 yılında yüzde 12,3tür yani
işsizlik oranları yıldan yıla artmaktadır, küresel
krizden çok önce bu olumsuz tablo yaşanmaya
başlanmıştır.
Şimdi de
yine kriz yılı olan 2001 ile takip eden 2002 yıllarına
ilişkin rakamları söylemek istiyorum. O yıllarda aylık
değil çeyrek dönemler itibarıyla istatistikler
açıklandığı için son çeyrek dönemlerine ilişkin
rakamları vereceğim: 2001 yılı dördüncü çeyrekte iş
gücüne katılma oranı yüzde 48,7, işsizlik oranı yüzde 10,4;
2002 yılı dördüncü çeyrekte iş gücüne katılma oranı
yüzde 50,3, işsizlik oranı yüzde 11 düzeyindedir. 2008 yılı
Kasım ayında ise iş gücüne katılma oranı yüzde 48,4,
işsizlik oranı yüzde 12,3 düzeyindedir. Bu durum, hem iş gücüne
katılma oranının düştüğünü hem de bu düşüşe
rağmen işsizlik oranında artış olduğunu, çok daha
vahim bir tabloyla karşı karşıya bulunduğumuzu ortaya
koymaktadır.
Burada bir
başka dikkat çeken konu, iş bulma ümidini kaybedenlerin
sayısının 87 bin kişi artarak 717 bin kişiye
ulaşmasıdır. Yine, hepimizin endişeyle bakması gereken
bir başka olumsuzluk ise 2008 Kasım döneminde, geleceğimizin
teminatı olarak gördüğümüz gençlerdeki işsizlik
oranının yaklaşık yüzde 24e ulaşmasıdır.
Sayın
Başbakan, 4 Şubat 2009 tarihinde, belediye başkan adayları
tanıtım töreninde, işsizliği düşüremediklerini,
çırpınmalarına rağmen hâlâ belirli seviyelerde
seyrettiğini ve ancak bu kadar yapabildiklerini söyleyebilmiştir. Bu
ifadeler, bir iktidarın aczinin, iş bilmezliğinin ve
beceriksizliğinin birinci elden ilanı ve ilamıdır. Bu
beyan, aynı zamanda şu anlama gelmektedir: AKP olduğu sürece
işsizler işsiz kalmaya devam edecek, mağdurlar kitlesine her gün
yenileri eklenecek ve genç nüfus ilelebet işsizliğe mahkûm
olacaktır.
Yine, Sayın
Başbakan, her gittiği yerde, IMFye olan borcun
azaldığından bahsetmekte, iç ve dış borçların
nerelere ulaştığından hiç söz etmemektedir. AKPnin iddia
ettiğinin aksine Türkiye iç ve dış borcun
ağırlığı altında ezilmektedir. Yüksek faiz
dışı fazla hedeflerine ve bu çerçevede vatandaşın
katlandığı fedakârlığa rağmen borç stoku
azalmamakta, aksine artmaktadır. AKP döneminde iç borçlar 125,8 milyar
lira, dış borçlar 168,8 milyar dolar artmıştır.
Türkiye'nin toplam borç stoku 220 milyar dolardan 480 milyar dolarlara
ulaşmıştır.
Kamu
işletmelerinin özelleştirilmesinden ve yabancılara toprak
satışından sağlanan yaklaşık 60 milyar dolar
gelire rağmen iç ve dış borçlanmanın bu kadar artması,
bu kaynakların nereye harcandığı sorusunu akla
getirmektedir. Vatandaşlarımızın refahına da
yansımayan bu paraların hesabı AKP Hükûmetinden
sorulmalıdır ve de sorulacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; fakirlik çığ gibi
büyümektedir. Görülen o ki AKP yine sosyal yardımlara bel
bağlamış durumdadır. Sormak lazım: Fakir
fukaranın, garip gurebanın sayısını artırmakla
mı övünüyorsunuz?
Sosyal devletin
temel amacı, herkese insan onuruna yaraşan asgari bir yaşam
düzeyini sağlamaktır. Sosyal devlet, vatandaşlarına
çalışma, adil ücret, sosyal güvenlik, konut, eğitim ve
sağlık haklarını da sağlayan ve bunların
gerçekleşmesi için gerekli faaliyetlerde bulunan devlettir.
Ülkemizde,
açlıkla boğuşan milyonlara karşılık,
dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Japonyadan daha fazla dolar
milyarderi üreten çarpık ve adaletsiz bir gelir
dağılımı hâkim olmuş, üretmeden tüketen ve
ürettiğinden fazlasını harcama döngüsüne saplanmış bir
ekonomik düzen meydana gelmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu verilerine göre açlık sınırı olarak
belirtilen simit ve çaya bile yetmeyecek gelire göre dahi açlık
sınırı altında geliri bulunanların sayısı
600 binin üzerindedir. Kaldı ki Türk-İş, Kamu-Sen gibi sivil
toplum kuruluşlarının yaptıkları hesaplamalara göre
ise başta asgari ücretle çalışanlar ve emekliler olmak üzere
vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun açlık sınırı
altında geliri bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Devlet
öncelikle vatandaşlarının beden ve ruh
sağlığı içinde insanca yaşamasını
sağlamakla yükümlüdür. Herkesin çalışma hakkı vardır.
Sosyal devlette, çalışma hakkı, yardım alma hakkının
uzantısı olmaktan çıkmış ve insanların sahip
olduğu haklardan biri olmuştur. Kişinin bir işte çalışma
hakkı onun güvenliğini sağlar ve onu gelecek endişelerinden
kurtarır. İnsanın onurunu korur ve onu yaşayabilmek için
başkalarının yardım ve sadakasını beklemekten
kurtarır.
Devlet,
kişinin bugününü, yarınını güven altına alacak,
mesleki, fizyolojik ve sosyoekonomik riskten ötürü kazancı sürekli ya da
geçici olarak kesilen kimselerin geçimini sağlayacak sistemleri
oluşturmalıdır. İnsan devlet için değil, devlet insan
için var olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, muhtaç
durumdaki işsiz aile reislerine iş sağlanmasını,
iş sağlanana kadar asgari ücretin yarısı kadar
işsizlik yardımı ödeme programı başlatılarak
ailelere sosyal koruma uygulamasının yapılmasını
istemekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, esnafımız, işçimiz, iş adamımız
şimdi de tefecilerin eline düşmüştür. Çok yüksek faizlerle borç
almakta, senedini, çekini kırdırmaktadır. Ailelerin borçluluk
oranının artması ve gelir dağılımının
bozulması toplumun sosyal ve psikolojik dengesini bozmakta, her geçen gün
gazetelerde borç yüzünden intihar edenlerin veya cinayet işleyenlerin
haberleri yer almaktadır. Vatandaşın sadece kredi kartları
ve tüketici kredisi borçları ocak ayı itibarıyla 114 milyar lira
düzeyindedir.
BDDK
Başkanı Türk bankacılık sistemi 2008 sonuçları ve 2009
beklentilerine ilişkin 10 Şubat 2009 tarihli konuşma metninde
diyor ki: 2008 yılı boyunca krediler yüzde 29 oranında
artmıştır ve 368 milyar liraya ulaşmıştır.
Eylül 2008 sonrası artış oranı sadece yüzde 1,8dir.
Bankalarımız aslında 2007nin sonlarına doğru
hızlarını yavaşlatmışlardır, ancak
yavaşlama 2008 yılının dördüncü çeyreğinde çok
keskinleşmiştir. Bireysel kredilerde 2007 yılı sonundaki
takipteki müşteri sayısı 1 milyon 338 bin iken 2008 sonunda 2
milyon 170 bin kişi olmuştur. Takibe düşen kişi
sayısı yüzde 62 artmıştır. Takibe düşen kişi
sayısındaki yüzde 62lik artışın temel sebebi
özellikle kredi kartlarına 2008 yılında eklenen yeni kart
borçlularıdır. 2008 bazında kredi kartı takipteki
müşteri sayısı 1 milyon 86
bin iken 2008 sonunda bu sayı 1 milyon 564 bin kişiye
ulaşmıştır. Ekonomideki daralma, işsizlikteki
artış gibi nedenlerle genel olarak tüm kredilerde ama özelde bireysel
kredilerde takip oranlarının artması muhtemeldir. Bunu,
Sayın BDDK Başkanımız söylemektedir.
Türkiyede son yıllarda yaşanan ekonomik durgunluk,
karşılıksız çek, protestolu senet sayısını
da patlatmıştır. Bir yandan talebin gerilemesiyle
satış sıkıntısı yaşayan tüccar ve esnaf
şimdi de sattığı malın parasını tahsil
edebilme sıkıntısını yaşamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik krizin temel ekonomik göstergelerde
yarattığı bozulmalar bütçede de kendini göstermiştir. AKP
Hükûmeti, ekonominin kapısını uzunca bir süredir çalan krize
karşı gerekli, yeterli ve etkili tedbirleri alamamış,
gelişmeleri acemice seyretmiş, hâlâ seyretmektedir. Türkiye,
aslında krizin ötesinde ekonomi politikası üretememe sorunuyla
karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiyede özel sektörü
hızla daralmaya iten nedenlerin biri de belirsizlikten ve yönsüzlükten
kaynaklanan ciddi güven kaybıdır. Hükûmetin küresel krizin olası
etkilerini doğru okuyamayan tavrı ve kriz bizi etkilemez. söylemi
bu güven kaybını daha da artırmış ve ekonomi durma
noktasına gelmiştir.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı, kamuoyuna kriz önleme paketi, kriz paketi gibi
adlarla takdim edilmesine karşılık birkaç madde
dışında maddelerin çoğunluğunun krizle hatta
ekonomiyle bile ilgisi bulunmamaktadır. Ülkemizde üretim daralmakta iken,
işsizlik sosyal barışımızı tehdit ederken,
fakirlik çığ gibi büyürken, vatandaşımız borç
batağına düşmüşken başka konuların ön plana
alınmasını anlamak ve doğru bulmak mümkün değildir.
AKP, konunun ciddiyetini hâlâ kavrayamamış olup gerekli önlemleri
almakta gecikmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kalaycı.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bu tasarı bir
krizi önleme paketi değildir. Çerçicinin sandığı gibi
içinde her şey var. Ekonomik krizden bunalan
çalışanlarımız, tüccarımız, emeklimiz,
işsizimiz, esnafımız, çiftçimiz, hayvancılıkla
geçimini sağlayan vatandaşlarımız, sanayicimiz, iş
adamlarımız, velhasıl tüm vatandaşlarımız,
ekonomik krizin etkilerinden kurtarılması için bir önlemler paketinin
acilen çıkarılmasını istemektedir.
Bu
tasarının çerçeve madde sayısı 35, toplam 56 maddedir.
İçeriğinde krizli ilgisi kurulabilecek birkaç madde vardır.
Diğer maddeler, belki çıkması gereken konular ama bu kriz
ortamında önceliği olmayan konulardır. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, tasarının geneline muhalefet etmiyoruz, destekliyoruz
ancak bu tasarının kriz paketi olmadığını,
hâlbuki acilen alınması gereken önlemler olduğunu belirtiyoruz.
Tasarının
ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesi dileğiyle
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın
Kaplan, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar )
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ, seçim beyannamesinde gençlere iş,
yoksullara aş, öğrencilere burs, memur ve işçiye de enflasyona
ezdirmeme sözü verdi. AKPnin seçim beyannamesinde vergi yükünün hafifletilmesi
ve bazılarının da kademeli kaldırılması, millî
gelirin artırılması, küçük işletmelere destek verilmesi,
sosyal yardım tutarlarının artırılması,
sağlık güvencesinin genişletilmesi, özürlülerin sigorta
bedelinin hazine tarafından ödenmesi, İşsizlik Fonunun
kapsamının genişletilmesi öncelikli vaatler arasında yer
aldı. Demokratikleşmenin sağlanması için başta Anayasa
reformu olmak üzere Siyasi Partiler Yasası, seçim yasalarını
değiştireceğini, Avrupa Birliği müzakere sürecinin
ilerletileceğini, işkenceye sıfır tolerans
tanınacağını, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü
geliştireceğini, çoğulculuktan yana olduğunu, toplumsal
barışı sağlayacağını vaat etti.
Bugün
itibarıyla geldiğimiz nokta yönetememe krizine dönüşmüş.
Devletin zirvesi kavgalı duruma gelmiş; yargı, yürütme, yasama
arasındaki ahenk bozulmuş, Anayasa gereği güçler
ayrılığı güçler birliğine dönüşmüş, yürütme
ve yasama tek elde toplanmış, demokratik anlayış bir yana
atılmış, Meclis çoğunluğu hegemonyası saltanat
anlayışıyla bir kenara bırakılmış,
muhalefet, Meclis âdeta dışlanmıştır.
Sandıkla
gelen, halkın özgür iradesiyle seçilen Mecliste grubu bulunan partilere
karşı Başbakan kendince gerekçeler öne sürerek Görüşmem.
derken, protokollerde dahi nezaket kurallarını ve devlet
adamlığını hiçe sayarak, genel başkanlarla dahi bir
araya gelemeyecek derecede agresif tavırlar sergileyebilmektedir. Bir
yandan ana muhalefet partisi ve lideriyle köprüler atılmış,
kavgalı olmuş, Mecliste bulunan diğer partiler ile diyalog ve
görüşmeleri kesmiştir. Yasama Meclisi çalışamaz duruma
getirilmiştir.
60ıncı
Hükûmet kurulduktan sonra seçim beyannamesinde yer alan ve Hükûmet
Programına yansıyan görüşlerini de uygulamayan Başbakan
toplumu iki yıl meşgul ettikten sonra Anayasa reformunu rafa
kaldırmış, baş örtüsü konusunda geri adım
atmış, asker ve polisin sivil otoritenin emri altında
olması anlayışını terk ederek militerleşmeye
başlamış, toplumsal barışı sağlama
çabaları yerine tezkere ve operasyonlarla barışçıl ve
demokratik çözüm yerine askerî, baskıcı politikalara
yönelmiştir.
Türkiye'nin
gerçek gündemi olan Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu, küresel ekonomik
kriz, çetelerle mücadele, faili meçhul cinayetleri aydınlatma gibi önemli
konuların Meclis gündemine gelmesini engellemiştir.
Ülkenin gerçek
sorunlarını Mecliste, Ankarada tartışma ve çözüm arama
yerine Washingtonda, Brükselde, Bağdatta aramaya
başlamış; dış politikada dış güçlerin etki
alanına girmiş, onurlu bir dış politika yerine
bağımlı bir politika izleyerek IMFye, NATOya, ABDye ve
İsraile bağımlı bir ülke hâline getirmiştir
Türkiyeyi.
Sıfır
tolerans anlayışı iflas etmiş, faili meçhul cinayetler,
işkenceler artmış; 1 Mayıs ve Nevroz gösterilerine,
ardından en temel demokratik hak olan basın açıklamalarına
ve siyasi parti faaliyetlerine, Batman, Diyarbakır, Şırnak,
İstanbul, Van, Hakkâri ve Siirtte emek ve meslek örgütlerine karşı
güvenlik güçlerinin acımasızca orantısız güç
kullandığı bugünlerde de görülmüştür.
Ne yazık ki,
bugün sabah 06.00da bir baba beni aradı ve dedi ki: Gösteriye
katıldığı iddiasıyla güvenlik güçleri çocuğumu
gözünden gaz fişeğiyle vurdular ve dün gece Diyarbakır
Hastanesinde çocuğumun bir gözünü yitirdim. Bunun sorumlusu yok mu
Sayın Vekilim? diye beni aradı sabah namazında.
Çocukların,
tabii ki on beş yaşın altındaki çocukların da
aynı şekilde cezaevlerindeki durumu ayrı bir dram konusu ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde en çok yargılanan ve mahkûm
olan Türkiye bu seneki toplantıya bir
temsilcisi dahi gönderememiştir.
Sayın Adalet
Bakanımızın soru önergemize verdiği cevap, Türk Ceza
Kanununun 215, 216 ve 220nci maddeleri -301i saymıyorum- 26 bin
soruşturma açıldığını gösteriyor. Bu, Türkiyede
ifade hürriyetinin olmadığının en belirgin kanıtı
ve açılan 26 bin davanın yüzde 90ı da partimiz üyesi ve
yöneticilerine açılmış davalardır.
Evet,
işsizlik katlanarak artmış, krizle birlikte toplu işten
çıkarmalar başlamıştır, enflasyon çift haneli rakamlara
yükselmiş, dış borç, cari açık artarken büyüme durmuş,
tarım sektörü gerilemiş, ihracat azalmıştır, ithal
enerji dışa bağımlı politikalar sonucu bütçeye 50
milyarın üzerinde açık yüklemiş, kara para aklanma
yasaları
çıkarılmış, özelleştirmeye hız
verilmiş, Yap İşlet Devret Yasasıyla ülkenin tüm
zenginlikleri satışa çıkarılmış ve yakında
kara yolları yasa tasarısı da Meclis gündemindedir, boğaz
köprüsünü iki tane boğaz köprümüz var İstanbulda- AKP
İktidarı o iki boğaz köprüsünü de satmayı hedefe
almıştır, Galataport ve Harem limanlarından sonra.
Mecliste
denetlenemeyen Millî Savunma Bakanlığı bütçesi, askerî
harcamalar gizlenirken, silahlanma harcamaları artmış. Özellikle
de İsraille ilgili silahlanma harcamaları ve sözleşmelerin
gizli olması, bu ayrıca düşündürücü bir noktadır. On tane
Heron siparişinde verilen paralar ve neden bütün ülkelerle yapılan
sözleşmeler aleni, açık ve Meclis denetimindeyken, Meclisin
onayına sunulurken İsraille yapılan sözleşmeler neden
gizli ve denetim dışı? Hükûmetin bu konuda kürsüde açıklama
getirmesi gerekiyor. Bu açıklamayı Hükûmetten bekliyoruz.
İsraille kaç gizli sözleşme yaptınız? Bunların
hangisi askerî konulardadır, hangisi Orta Doğuyla ilgili stratejiktir?
Öyle, Davosta efelenmenin çok bir anlamı yok. Getirirsiniz
sözleşmelerinizi, içeriğinde ne kadar efelendiğinizi görürüz,
deriz biz de.
Diğer
yandan, askerî harcamalar artarken polis ve jandarmaya, güvenlik güçlerine
bütçe artırılıyor, sağlık, eğitim, adalet ve
sosyal güvenlik alanlarında da kısıtlamaya gidiliyor. Devletin
olanakları yaklaşan 29 Mart yerel seçimleri nedeniyle seferber
edilmiş. Seçmen kütükleriyle yapılan tartışmaların
ardından, şimdi de sosyal devletten uzaklaşılarak sadaka
devlet görüntüsüyle seçim bütçesi uygulamasının maliyesinin 25
milyar dolar olacağını ekonomistler ifade ediyor. Valiler ve
kaymakamların parti temsilcisi gibi çalışmaya
başlaması adil ve eşit bir seçim ortamını şu an
itibarıyla imkânsız kılmaktadır. Dış politikada
itibarsız, etkisiz hâle getirilen ülkemizde Ekonomide küresel kriz
teğet geçti. diyenlere, iki gün önce İstanbul-Kadıköy
Meydanında emek ve meslek örgütlerinin, DİSKin, KESKin,
Türk-İşin, 100 binlerce işçinin meydanlara dökülerek
işsizliğe ve işten çıkarmalara karşı sosyal
patlama eşiğine gelmiş Türkiyede koyduğu tavrı
doğru algılamak gerektiğini düşünüyorum. Evet, bir yandan
ekonomik kriz bu süreçte emek ve meslek örgütlerini ayağa
kaldırırken öbür yandan demokratik hak ve özgürlük taleplerini dile
getiren ve demokratik ülkelerde kendini ifade hürriyetinin en asgari biçimi
olan ülkemiz de bu süreci yaşıyor, Avrupa Birliği üyesi
Ayrımcı politikalar, tepeden gelen ayrımcı
politikaların, maalesef, valilere ve güvenlik yansıması
sonuçları ağır olmuştur. Ya seveceksin ya gideceksinin
arkasından pompalı tüfek, çocuklar, kadınlar da hedeftir
söylemiyle, en son saldırının ucu Meclise yönelmiştir,
Meclis milletvekiline, üyelerine yönelmiştir. Aysel Tuğluk, bir
kadın milletvekili, Diyarbakırda, bir emniyet müdürü ve valinin
bilgisi dâhilinde tartaklanabiliyor. Bir kadın milletvekiline kalkan el
Meclise kalkmıştır, Meclis Başkanlık
Divanını, bu konuda, kendi üyelerine fiilî saldırı
düzenleyen bu güvenlik görevlileri ve valiler hakkında derhâl görev yapmaya
davet ediyorum. Aynı şey Ayla Akat Ata için, Bengi Yıldız
için Batmanda uygulanmıştır. Bu nedenlerle, Hükûmetin bir
yandan krizi görmezlikten gelip, diğer yandan hoşnutsuzluğunu
dile getiren kitleleri susturma anlayışının yeni bir
anlayış olmadığını, bunun tarihte örneklerinin
bulunduğunu ifade etmek istiyoruz.
Evet, küresel
kriz teğet geçip gitmedi. Burada ifade ettik, 2009 bütçe
görüşmelerinde de dedik ki: Küresel kriz vatandaşın
ciğerini delip geçiyor. Eğer ciğerini delip geçmediğini
düşünüyorsanız, Tekirdağda işini, dükkânını,
arabasını yitirip kendini yakan vatandaşın görüntülerine
bir göz atmak yetiyor. Batıda birçok ilde insanlar intihar etmeye
başladı. Bunlar basit olaylar değildir, sosyal patlamalar
eşiğine gelmiş bir ülkede.
Şimdi, G-20
zirvesine giden bir Başbakan, onun iktidarı ve arkasından
dönüyor G-20 zirvesine katılan bütün hükûmetler tedbir alıyor.
Biliyorsunuz, en son, Obama, Senatoda, bir süperman senatörün uçarak gelip
kullandığı oyla 800 milyar dolarlık bir tedbir paketi
geçiriyor Senatodan.
Şimdi, ABD
bunu yaparken, Avrupa Birliği ülkeleri bunu yaparken, bir bakıyoruz,
Türkiyede ne oluyor? Türkiyede, alın size krizin tasarısı
bu. Bunu İşsizlik
sigortasını çözüyorum. diye, Küresel krizi hafifletiyorum. diye,
Küresel krize karşı tedbir alıyorum. derseniz, Halkı
aldatacağım. derseniz yanılırsınız, çünkü hayat,
yaşam devam ediyor.
Mecliste bu
getirdiğiniz tasarıyla ilgili, işsizlikle ilgili bizim de
teklifimiz var, diğer partilerin de
var ve hepsi bir araya geldi, ama şuna baktığınız
zaman bunun bir tek yanı var: Hükûmet, şu ana kadar küresel krizi
reddediyordu, ama bu tasarının gerekçesinde Küresel kriz
vardır. saptamasında bulunuyor. Küresel kriz vardır.
saptaması yetmiyor, çünkü bir gerçeklik var ki, bunu görmek gerekiyor:
Ocak 2008 rakamları ile Ocak 2009
rakamlarını
karşılaştırdığımız zaman
karşımıza çıkan rakam, yani artış, açık,
dehşet verici boyutlardadır. Baktığımız zaman
karşımıza nasıl bir rakam çıkıyor? Çok basit bir
örnekle, Ocak ayında 524 milyon TL olan bütçe açığı 2009
Ocak ayında yüzde 460 katı artıyorsa ve 3 milyar TL olarak
gerçekleşiyorsa, bundan çok önemli dersler çıkarmak lazım. Eğer 2009 bütçesini görüşüyorsak,
IMFnin dayatmasıyla, bütçe görüşülürken 20-25 milyar civarında
revizyon görüyorsa ve IMFnin henüz öne koyduğu dayatmaları
duruyorken ve getireceği 25 veya 30 milyar liralık vereceği
parayı, on sekiz aylık sözleşmeyi, 2009 bütçesine
getireceği 30 veya 40 milyar liralık revizyon
karşısında Meclisin 2009 bütçesini yeni baştan görüşmesi
gerekiyor. Öyle, meydanlarda, seçim meydanlarında değil; seçim
meydanlarında bağırırsınız,
çağırırsınız, oy toplamak için atarsınız.
Atılır da yani, atılıyor da zaten. Rakamlar
dağıtılıyor, vaatler de uçuşuyor. Neler görmedi ki
Türkiye. Bir araba anahtarı dağıtanlar, bir ev anahtarı
dağıtanlar, makarna dağıtanlar, kömür dağıtanlar,
buzdolabı dağıtanlar. Yarın Allah bilir daha neler neler
dağıtırlar. Ama bu İşsizlik Fonunda işçiye üç
ayı altı aya çıkarmakla, teşvikleri bir yıl artırmakla
bu yasanın adı Krizi önleme yasası olamaz. Bunu kimseye
yutturamayız. Buradaki bazı önemli gördüğümüz, bir zerrei miskal
dahi olsa halkın yararına olan bir düzenleme geldiğinde biz
Evet demesini biliriz, destek de veririz. Yanlış, eksik
gördüğümüzü de önergeyle de düzeltiriz. Ama sizler buraya 40 maddelik bir
tasarı getirdiğinizde, bu 40 maddelik tasarının içine
sağlık sigortası ile ilgili hastane harcamalarındaki ödeme
süresi ile eczacılarla yaşadığınız problemi bir
maddeye sıkıştırırsanız
Ki, burada yine
eczacılara tahsilat yöntemi uygulatıyordunuz daha önce, şimdi de
onların paralarını ödemek için süreyi uzatıyorsunuz.
Yine burada,
kurumlar vergisinde, katma değer vergisinde yapılan ufak tefek
değişiklikler var. Bakıyorum Avukatlık Yasası var,
Ahıska Türklerinin durumu var, şans oyunları var, trafik
araçlarının vergi afları var. Yani bunların her birisi
ayrı bir konu Ne alaka. deyip
Her birisi ayrı, bir Bütçe Komisyonu
dışında, Sağlık Komisyonunun, Millî Eğitim
Komisyonunun, farklı komisyonların görevi olan tasarıları
getirip hepsini bir çuval yasa olarak getirirseniz ve bu çuval yasanın da
gelir vergisi reformunu yapmamış bir ülke olarak, yedinci
yılını doldurmuş bir iktidar olarak her seferinde gelir
vergisiyle ilgili bir düzenleme getirirseniz bu bir Makedon salatasına
döner. Bu bir Makedon salatası, çuval yasa tasarısıdır. Bu
çuval yasa tasarısıyla eğer Türk Ticaret Kanununda
değişiklik yapmaya kalkarsanız sorarlar size, zaten Türk Ticaret
Kanunu burada görüşülüyor. Bunun benzeri birçok yasa burada
görüşülürken farklılık getiriyorsunuz. Bu doğru değil.
Şunu çok
açıklıkla ifade edeyim: Bugün yetmiş milyon cep telefonu hemen
hemen bütün ailelerde çocukların cebinde de var. Vergi
oranlarını indirmeye kalkıyoruz. Neden yüzde 15e indiriliyor bu
vergi oranları? Niye bu kadar? Daha önce yüksek, yüzde 55 oranlarına
varıyordu özel iletişim vergileri. Bugün bir ihtiyaç mıdır,
değil midir? Şimdi, pırlanta mı ihtiyaç, cep telefonu mu
ihtiyaç? Pırlanta ihtiyaç değil, orada KDVyi sıfıra
indiriyorsunuz. E, kardeşim, cep telefonunda da indirin. Milletin
çocukları da bundan istifade etsin çünkü artık toplumda güvenlik
kalmamış. Anne çocuğunu arıyor Okulda mısın?
diye, sesini duymak istiyor, oradan eve gelecek mi gelmeyecek mi
kaygısını taşıyor. Buna vergi koymak acımasızlıktır.
Bu dolaysız vergilerle krizi atlatmaya kalkmak acımasızlıktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Eğer işsizlikle ilgili bir şeyler yapmak istiyorsak
köklü çözümler bulmalıyız. Nasıl oluyor, bir defada, bir kalemde
işverenlerin primini yüzde 5 indirip bütçeye 5 milyar lira yük
getirebiliyoruz? O zaman 5 milyar lira
Bir de işçilerin lehine
kullanılacak bir düzenleme getiremez miyiz?
Şimdi bilgi,
iletişim çağındayız. İnternette KDV, vergi yüzde 50
almak günahtır, yazıktır; yapmayın bunu. Bu insanların
bilgisinin, İnternete erişimini, YouTubea erişimini,
Facebooktaki erişimini, dünya ile iletişimini dünyaya
açılmasını, bütün bunları da görün. Bunların önüne vergiler
koyup, insanlarımızı İnternet kafelere yönlendirip İnternet
kafelerde de farklı farklı yasa dışı örgütlenmelerin
kucağına bırakmanın bir gereği yoktur. İnsanlara,
kendi evinde erişim, kendi ailesinde, kendi ebeveynlerinin yanında
iletişim kurma, bilgiye erişme hakkını da
tanıyın.
Burada
konuşulacak o kadar çok yasa hükmü, yasa maddesi birbirine
karıştırılmış ki hangisi konusunda neyi
söyleyelim, gerçekten şaşmış kalıyoruz. Ama bir tek
şey söyleyebiliriz: Biz Demokratik Toplum Partisi olarak Meclise, küresel
krizin araştırılması için, bir Meclis araştırma
komisyonu kurulması için önerge verdik, başka benzer önergelerimiz de
var. Gelin, birlikte tartışalım, birlikte bu soruna çözüm
bulalım, köklü çözümler bulalım, Türkiye'nin bu kriz
karşısında geleceğinin karartılmasını
engelleyelim; önümüzdeki temel sorun budur.
Bu duygularla, bu
yasaya karşı, doğru bulduğumuz maddelerde elbette ki destek
ama doğru bulmadıklarımız karşısında önerge
ama bu anlayışı da tamamen reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. Saygılarımla. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK PARTİ
Grubu adına İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya.
Sayın
Büyükkaya, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı için AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; buraya çıkan bütün milletvekili
arkadaşlarımız, hep, bir krizden bahsediyor. Doğru, dünyada
bir kriz var. Dünyadaki bu kriz, 1929 buhranından daha büyük bir kriz.
Şu anda, dünyanın 12 trilyon doları yok olmuş durumda.
Var... Ve bu sebeple de dünyanın en büyük ekonomisi olarak düşünülen,
hatta böyle bir şeye asla muhatap olmayacağı düşünülen
Amerikada sıkıntı vardır. Amerikada iş yerleri
kapanıyor. Koca koca mağazaların
kapandığını, oralarda işsizliğin
arttığını görüyoruz. Hatta çok uluslu şirketlerin
teker teker devlet desteği sebebiyle devletin kontrolüne girdiğini
görüyoruz. Bu sadece Amerikada mı böyle? Hayır. İngilterede de
aynı şeyler var, Almanyada da aynı şey var, Fransada da
aynı şey var, İtalyada da var yani bütün Avrupada var.
Ayrıca, sadece Avrupada mı? Hayır, Japonyada da var,
İngilterede de var, dünyanın her tarafında var. Peki,
Türkiyede hiç etki yok mu? Var. Eğer bir ekonomi dünyaya açıksa
orada da tabii ki etkilenme olacaktır. Ama burada hepimizin dikkat etmesi
gereken nokta şu: Bu bizim krizimiz mi, yoksa dünyadaki krizden etkilenen
bir durumda mıyız? Evet, etkilenen durumdayız ama bu bizim
krizimiz değil. Bu, 2001 krizi değil. Arkadaşlarımız
karıştırmasınlar, yanlış düşünmesinler bu
2001 krizi değil. Kendimizi dağıtmaya da hiç
ihtiyacımız yok. Bir arkadaşım Bir gecede millî gelir
yüzde 31 arttı. dedi. Onun, biliyorsunuz Avrupa Topluluğu
normlarına uyulmak noktasında geriye doğru da millî gelirin
düzenlendiğini biliyoruz. Ama bir gecede faizlerin 2 bine
çıktığını hepimiz biliyoruz. Bunları bu ülke
yaşadı. Dolayısıyla bu kriz var. Bu krizi, dünyadaki olup
bitenleri biz büyük bir dikkatle takip ediyoruz. Öyle takip ediyoruz ki,
bakın, biz daha dünyada bu kriz tam olarak konuşulmaya
başlamadan önce birçok tedbiri aldık ve uygulamaya koyduk.
Şimdi, bugün
biraz istihdam konuştuğumuz için kısa süreli ödemeyle ilgili
değerlendirme, değişiklikler de yaptığımız
için sadece Mayıs 2008de yapılan düzenlemeyi söyleyeyim. Mayıs
2008de dünyada bu krizle ilgili yeni yeni değerlendirmeler
yapılıyordu, yeni yeni bazı şirketlerin batması,
yardım talepleri başlamıştı. O tarihte biz ne
yaptık? Bir istihdam paketi getirdik Meclise.
İstihdam
paketiyle, bir kere Sosyal Sigorta ve BAĞ-KUR ödemelerindeki prim
borçlarını yirmi dört ay taksite bağladık ve yüzde 25e
varan faiz indirimlerinde, borçlarındaki faizleri de sildik. Böylece
işverenlerimizin rahatlamasını sağladık.
İşverenler
üzerindeki idari ve mali yükleri azalttık. Yaptığımız
en önemli düzenlemelerden biri, işveren sigorta primini yüzde 25
oranında indirdik. Bunun ne manaya geldiğini işçi
çalıştıran herkes bilir ve bunun bütçemize maliyeti 4,7 milyar
TLdir.
Kadınlar,
gençler ve özürlülerin istihdamını teşvik ettik, onlarla ilgili
kolaylıklar getirdik. İşte, biraz önce Hasip Kaplan Bey
söylüyordu: Bunlarla ilgili sizin seçim beyannamesinde
Ama bunları
yaptık biz; söylemedik, yaptık.
İş
gücünün mesleki eğitimine dönük düzenlemeler yaptık.
İstihdama
yönelik, özellikle bölgesel istihdama yönelik önemli bir adım attık.
GAP için yeni yatırım kaynakları ve o bölgedeki işsizliği
önlemek için sadece 2008de yaptığımız harcama miktarı
1,3 milyar Türk lirasıdır. Bunun 2009daki ödeneği de 3,8 milyar
Türk lirasıdır.
Yine istihdam
paketi içerisinde, özellikle işsizlik ödeneğine
başvuruların İnternet üzerinden yapılmasını
sağlayarak işsiz kalan insanlara hemen bundan yararlanma
imkânını getirdik.
Ve en önemlisi de
-bugün tartışılan- kısa çalışma ödeneğini
ilk defa biz 2003 yılında çıkardık. Hiç kimsenin
aklına gelmemişti.
2001 krizinde
-şimdi Mevlüt Bey karşımda oturduğu için söylüyorum,
bankacı olduğu için, dostum- sadece bankacılık sektöründe
100 bin kişi işini kaybetmişti, 2 milyondan fazla insan
işini kaybetmişti. Hiç kimsenin aklına gelmemişti o zaman,
hiç kimsenin aklına gelmemişti. 2003 yılında biz bunu
getirdik ve daha sonra da istihdam paketiyle işsizlik ödeneği
kapsamına aldık. Şimdi de bu ödenekleri daha da artırarak,
daha da iyileştirme yapıyoruz. Biz söz söylemiyoruz, söz üretmiyoruz,
iş yapıyoruz ve biz bu düzenlemelerle, şimdi
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) İşsizlik Sigortası ne zaman kuruldu? Doğru
söyle lütfen!
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Bu sadece krize dönük bir paket değil. Zaten böyle
bir paket sözüne de çok alışıldı, paket diye bir
şey olmaz, tedbirler olur. Bu tedbirler de ihtiyaç duyuldukça adım,
adım, adım yapılır. Anlattıklarım da daha bu kriz
gelmeden bunu hissedip, gerekli tedbirleri almak yönünde oldu.
Sadece ekim
ayında yapılan araştırmada, dünyada bu krizden en az
etkilenen ülkeler arasında, avantajlı ülkeler arasında 15
ülkeden 1i sayılıyor Türkiye. Şimdi bazı
dostlarımız Ya niye bize bu kriz bu kadar vurmadı? Tam, bütün,
şeyden gelecek, tam vuracak, her yer kapanacak, o zaman belki çok mutlu
olacağız! Vurmadı. Hayır. Çok şükür, alınan
tedbirlerle daha hafif atlatmaya çalışıyoruz. Tabii ki var bu
etki, tabii ki. Düşünün, ihracatımızın yüzde 46sı
Avrupa topluluğuna. Bu oranlar bizden önce 58di, unutmayalım, 46ya
düşürdük. Şimdi, burada alımda bir düşme olmuşsa gayet
tabii ki benim ihracatımda da bir miktar düşme olacak. Ama ben bütün
ihracatımı dağıttım ve ülkeler bazında
çeşitlendirdim, ürün bazında çeşitlendirdim ve
dolayısıyla beklediğim etki daha az olacak ve oluyor da zaten.
Bakın,
dediler ki: Bütçe görüşmeleri sırasında yüzde 16-17 indirim
yaptınız. Bütçe tekniğini bilen herkes bilir ki bütçeler ekim
ayından çok önce, daha temmuz, ağustosta bunların
hazırlıkları yapılır, bağlanır, ekim
ayında da Plan ve Bütçe Komisyonuna gelir, ondan sonra da
değerlendirilir. Şimdi, ekim ayında bu bütçe görüşülmeye
başladığında dünyadaki krizin Türkiyeye etkileri bu
noktada mıydı? Hayır. Ama, biz bütçeyi çıkarmadan, gelirde
değil, harcama cephesinde gerekli kesintileri yaptık, çünkü gelirde
de bir miktar düşme olacağını biliyoruz,
hesabımız da o yönde. Dolayısıyla, biz, daima bütçe
disiplinine ve bu noktadaki gelir ve gider dengesine özen gösterdik.
Şimdi,
müsaade ederseniz, bu düzenlemelerle ilgili, yeni bu kanun
tasarısıyla yapmak istediğimiz düzenlemeler hakkında da
sizlere bilgi vermek istiyorum.
Şimdi, ilk
yaptığımız düzenleme ne? Bir kere, kısa
çalışma ödeneğinin, biraz önce de söylediğim gibi, 2003
yılında ilk defa AK PARTİ iktidarında kabul edilen bu
ödeneğin miktarını artırıyoruz. Bu, asgari brüt
ücretin daha önce yüzde 40ı yüzde 80 aralığında
ödeniyordu, şimdi bunu, yüzde 50 oranında artırarak yüzde 60 ve
yüzde 120 aralığında ödeyecek hâle getiriyoruz. Yani, şu
anda üç ay içerisinde bir ay çalışmama durumunda olan bir iş
yeri, 400 lirayla 800 lira arasında bir ödenek alabilecek. Kime bu para
verilecek? Doğrudan doğruya işçiye verilecek, işverene
verilmiyor. İşveren neden kurtuluyor? Bir kere, vergi, SSK, hiçbir
mükellefiyeti yok, artı işine devam ediyor, üretimine devam ediyor.
Çalışacak, iş yerinde sıkıntı olmadan hem
üretimini yapacak hem de ödeme mükellefiyetinden kurtarılıyor. Hem
işçiyi koruyoruz hem işvereni koruyoruz ve bu ödeneği -eskiden
üç ay süreyle ödeniyordu- artırıyoruz yüzde 100, altı aya
çıkarıyoruz. Daha başka ne yapıyoruz? İşsizlik
ödeneği
Diyelim ki daha sonra kapandı, işsizlik
ödeneğinden para alırken buradakini kesiyorduk -eski kanundaki
düzenleme böyleydi, o günkü şartlar böyle bir düzenlemeyi
- ama şimdi
bir kesinti olmadan, eğer tekrar işini kaybederse işsizlik
ödeneğinden de yararlanma hakkını getiriyoruz. Böylece, biraz
önce de söylediğim gibi, hem işvereni hem işçiyi koruyan bir
düzenleme yapmış oluyoruz.
Ayrıca bu
eczanelerle, sağlık hizmeti sunan kuruluşlarla yaşanan
birçok sorunlar vardı. Unutmayın, sağlıkta AK
PARTİnin yaptığı, sadece cumhuriyet tarihinin demiyorum,
geriye doğru bakınız, Osmanlı dönemi de dâhil, en büyük
devrimdir. Burada bir düzen oturtuluyor kuruldukça, sistem işledikçe.
Şimdi kanuni bir düzenleme yapıyoruz, diyoruz ki: Belgelerini takip
eden ayın 15ine kadar getir ver, ondan sonra da ben hemen
altmış gün içerisinde sana avans niteliğinde paranı
ödeyeceğim -ha bir avans olacak çünkü faturalarda bir
yanlışlık çıkma ihtimali olabilir- üç ay, doksan gün
içerisinde de bu işi bitireceğim ve hesabını
kapatacağım.
Şimdi bundan
memnun olmayacak bir kimse var mı? Hayır. İstedikleri de buydu.
Dolayısıyla bu düzenlemeyi yapıyoruz.
Sonra, muhtasar
beyanname ile aylık bildirgeleri birleştiriyoruz.
Değerli
dostum Oğuz Oyan Bey dedi ki: Efendim, bu, krizde olur mu? Biz ödemeyi,
üç aylık ödemesini kısaltmıyoruz ki, sadece beyannamelerini
İki işi tek iş hâline getiriyoruz.
Yaptığımız bu. Onun ödemesini bir aya indirsek
haklısınız. Dersiniz ki: Krizde siz bunu
yapmamalıydınız. Ama onu yapmıyoruz. Sadece
yaptığımız, buradaki bir beyannameyi birleştirerek hem
kaçağı önlüyoruz hem de mükellefiyetini azaltmış oluyoruz.
Evet, bu kanunla
sadece bunları mı yapıyoruz? Hayır. Tabii ki detay olarak
vakit kısa ama birkaç önemli noktayı daha söylemek isterim. Özellikle
9uncu maddede özel bir teşvik sistemi getiriyoruz büyük projeler için. Bölgesel,
sektörel ve proje bazlı bir teşvik getiriyoruz. Bakanlar Kuruluna bu
konuda yetki veriyoruz. Yüzde 90a kadar kurumlar vergisinden indirim yapma
şartını getiriyoruz. Ayrıca daha sonraki bazı
maddelerde arazilerle ilgili düzenleme, arazi tahsisleri ve böylece, büyük
projelerin hayata geçmesine dönük özel bir teşvik sistemi getiriyoruz.
Ayrıca yurt
dışındaki yerleşik portföy yönetim şirketlerinin
Türkiyede ofis açmalarını teşvik eden vergi düzenlemeleri ile
bu portföylerin Türkiyede idare edilmesi ve Türkiyeye gelmesi yönünde düzenleme
yapıyoruz.
Evet, Hasip Bey
diyor ki: Yani bu telefon kullananlara yüzde 15
Yok, hayır. Hasip Bey,
yüzde 5e indiriyoruz vergiyi, yüzde 25, yüzde 15 olan vergiyi yüzde 5e
indiriyoruz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) O zaman yüzde 5e el kaldırıyoruz, önerge
hazırladım yüzde 5 için.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Yüzde 5i
İnşallah
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet diyorsanız, arkadaşlar itiraz etmiyorlar.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) - Yani vermeden almak Allaha mahsustur. Yani o
kaynağı bulabiliyorsak tabii. Bizim hesabımıza göre yüzde
5e indirdiğimiz zaman
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Cep telefonlarından, sabit telefondan yüzde 15 devam
ediyor. Onu da yüzde 5e indiriyoruz önergeyle.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, onun için de Bakanlar Kuruluna yetki tanıyoruz
ve bunları da yüzde 5e kadar indirmek üzere Bakanlar Kurulu yetkili
olacak. Ev telefonları için de bunu yapıyoruz.
Evet, sonra,
neler yapıyoruz? Çok önemli bir düzenleme daha getiriyoruz. Bunların
en önemlilerinden biri de şu: Çekle ödemeler. Bakın, bugün iş
hayatının içinde olan herkes bilir, doğru, çekte vade yoktur ama
bizim kendi iş hayatımızdan kaynaklanan bir sistem doğdu.
Bu bugün mü doğdu? Hayır, yıllardır var. Herkes çeki vadeli
olarak veriyor, hatta senet kalktı, çek verilir, vadeli çek
yazılır, verilir. Bu kriz zamanlarında ne problem
çıkıyordu? İş hayatında kötü niyetli insanlar var.
Gidiyordu, bazen vadesinden önce bankaya götürüyordu o çeki tahsil etmeye
kalkıyordu. Hâlbuki diğer iş adamı ona göre çekini
yazmış, oradaki imkânına göre yazmış. Şimdi
Ancak vadesinde ibraz edilebileceği hükmü getiriyoruz. Bu, bugüne
kadarki oluşan en önemli hastalığı çözebilecek bir
düzenlemedir. Böylece, iş hayatındaki kavgalara, iş hayatındaki
sorunlara en önemli çözüm getirecek maddelerden biri budur.
Ha, Ahıska
Türkleriyle ilgili düzenleme
Bakın, binlerce insan
Bunlar bizim
soydaşlarımız. Bu insanlar yıllardır problem
yaşıyorlar. Ne yapıyoruz? Çifte vatandaşlık.
Bunların Türkiyede oturmalarını, çifte vatandaşlık
hakkını getirerek
Ahıska Türklerini -ki bunların önemli
bir kısmı Stalin zamanında sürgüne gönderilmiş
insanlardır, tarihin en büyük soykırımlarından biri o
dönemde yapılmıştır- şimdi koruyoruz, kendi
soydaşlarımıza sahip çıkıyoruz; bu kötü bir şey
mi?
Bunun
dışında, tabii, vergi kanunlarımızda, özellikle
idareyle ilgili, sosyal güvenlik kurumlarımızla ilgili, biraz önceki
söylediğim düzenlemelerle ilgili birtakım düzenleyici hükümler de
var, getiriyoruz.
Özellikle sit
alanlarıyla ilgili problemler vardı, hazineye ait
taşınmazların alınmalarında buradaki belgeler para
gibi kullanılıyordu, bunlara bir sınır getiriyoruz,
2011den sonra artık bunların yapılamayacağını
söylüyoruz.
Trafik
cezaları
Eski araçlar için özellikle, belli, artık
yaşını doldurmuş araçların -ki, bunlar biliyorsunuz
sıkıntıydı, hep söylenirdi Bu eski araçlarla ilgili niye
düzenleme yapmıyorsunuz? diye. Onlarla ilgili düzenleme yapıyoruz-
hem trafikten çekilmesi hem bunların, eskiyen araçların, artık
teslim edilen araçların vergi problemlerini çözüyoruz. Böylece, daha iyi
bir şekle gelmesini
O insanların hem araçlarının
yenilenmesine, özellikle dayanıklı tüketim mallarında bir
hareketin daha da sağlanmasına dönük bir tedbirdir bu. Böylece,
özellikle otomotiv satışlarını destekleyecek bir
düzenlemedir.
Sonra ne
yapıyoruz? Diyoruz ki: Ekonomi Koordinasyon Kurulunu yasal hâle
getiriyoruz. Kötü bir şey mi? Ekonomi Koordinasyon Kurulunu yasal hâle
getirerek hem iş hayatıyla hem de sivil toplum
kuruluşlarıyla olan irtibatı bir yasal düzene ve
sürekliliğe kavuşturuyoruz. Bu, bundan sonraki dönemlere dönük de
açıkçası, sadece kriz olarak düşünmeyelim olayı ama
ekonominin gidişatı için çok önemli bir düzenlemedir.
Onun
dışında bazı, açıkçası taşınmazlarla,
Tapulama Kanunundaki harçlarla ilgili bazı düzenlemeler var. Bazı
uygulamaya dönük tereddütleri giderici önemli gördüğümüz düzenlemeler de
burada yer almaktadır. Kısaca söylemek gerekirse, bu düzenlemelerle biz
hiçbir şekilde
Efendim, bu, kriz
için özel düzenlenmiş bir önlem paketi değil ama buradaki, dünyadaki
krizin belirli sektörlerdeki ve şekliyle ilgili birtakım tedbirlerin
alındığı düzenlemelerdir.
Hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkaya.
Şahsı
adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yüce Meclisin çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir torba yasa, tabii her ne kadar belirtilmiyorsa da
dünyadaki bu küresel krizin içinde olduğu bir Türkiyede bir tamirat,
tadilat yapılmak istenen bir yasa. Ama yani neyi tamir edeceksiniz bu
gelen yasayla? Hangi torba?
Sayın Bakan,
tabii, burada işsizlikle ilgili birkaç madde var, onu getirdiniz ama ben
önce şunu söyleyeyim: Tarım sigortalılığından
emekli olmuş insanların, 300 milyon maaş alan insanların
hepsinin evine ihtarname gidiyor. Hasbelkader köyünde, hasbelkader ilçesinde
bir şekilde bir iş yapmaya çalışıyor, tekrar
BAĞ-KURlu olmuş, aldığı 270 lira, 300 lira
maaşı iade almak için hepsinin evine haciz gitmiş, bir de
cezalı.
Sayın Bakan,
bir tarafta işsizlik had safhaya gelmiş. Görünen işsizliğin
rakamını artık hepiniz biliyorsunuz, görünmeyen işsizlik
dağlar kadar. Ama ayda 300 lira maaş alan bir tarım
sigortası emeklisinin eğer bu ülkede biz maaşına göz
dikiyorsak hepimiz bundan sorumluyuz, hepimiz vicdanen rahatsız
olmalıyız.
Ben hassaten rica
ediyorum: Bu insanlar çok rahatsızlar. Bir şekilde yeni bir iş
yeri açmış, tekrar BAĞ-KURlu olmuş. Ben ölmemi mi
bekleyeceğim? diyor, 300 lira maaş veriyorsunuz. diyor. Bu konuda
hassaten bu yasanın içinde bu arkadaşlarımızın
sorunlarına çözüm bulmak hepimizin görevi. Bir kez daha bu konuyu tüm
gruplar, zannediyorum ki, hepimiz
Demin MHP Ordu Milletvekili Rıdvan
Kardeşim, o da bu konuyla ilgili önerge verdi, bizim grubumuz verdi ve
hassaten bu soruna çözüm bulmak zorundayız Sayın Bakan.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, dünyada yaşanan bu krizin özü bir likidite
krizidir. Yaşanan bu kriz bir likidite ve Küresel kriz dediğimiz,
ağırlıklı, bir likidite problemiyle kaynaklanmış
ve dünyadaki finansman şirketlerinden kaynaklanan bir kriz başı
çekmiştir. Ama her türlü önlemleri getiriyoruz, getirmeye
çalışıyorsunuz ama ilk bütçe başladığı zaman
ekim ayında biz bunları, Sayın Hamzaçebi hepsini iletmişti,
daha ekim ayında! Ekim ayında, şu gün getirdiğiniz
bazı önlemleri o gün söylemiştik.
Şimdi,
hangilerini? Tabii, bu finansman krizini etkileyecek yani çözecek en büyük
olgu
Bu mevcut Bankalar Kanunu olduğu sürece, arkadaşlar,
bankaları rahatlatamazsınız. Bankalar Kanununun 102nci ve
163üncü maddeleri, zimmet maddesini
Piyasaya yönelik kredilerde herhangi bir
şekilde geciken kredileri hiçbir bankacının yetkisi yoktur
ertelemeye, taksitlendirmeye, piyasayı rahatlatmaya. Eğer ilgili
kurumun, ilgili bankanın yetkilisi bu konuda inisiyatif kullandığı
zaman karşısına zimmet maddesi çıkıyor
arkadaşlar. Kendi grupları hariç, esnafa, üretime, üretene yönelik,
mutlaka ve mutlaka, Bankalar Kanununun o maddesini değiştirmek
lazım.
Ayrıca,
İstanbul Yaklaşımı mart ayında bitiyor. İstanbul
Yaklaşımı mart ayında bitiyor. diye mali yapısı
bozulan hiçbir firmaya yeni bir yaklaşım modeli getirilmiyor. Bu
İstanbul Yaklaşımının mutlaka süresini uzatmamız
lazım. Belli miktarda istihdam yaratan firmaları, en azından İstanbul
Yaklaşımıyla bir yıl uzatarak mali sorunlarına çözüm
bulmak hepimizin görevi arkadaşlar. Bir an önce, Bankalar Kanunundaki iki
maddenin ve İstanbul Yaklaşımıyla ilgili yasanın
uzatılmasının öncelikle getirilmesi lazım.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu yasada bazı
Satır başlarıyla
bahsedeceğim çünkü sürem çok az. Yine ekim ayında söyledik, çeklerle
ilgili iki maddeyi Komisyonda defalarca -ekim ayından beri Genel Kurulda
da Komisyonda da- söyledim. Nitekim, Türk Ticaret Kanunu 711inci madde
uyarınca Elimden rızam dışı çıktı. diye
samimi olmayan, dürüst olmayan, borçluyu koruyan madde değişiyor;
çeki alan dürüst, namuslu insan artık kendi kendini koruyabilecek. Çeki
elinden çıkan insan gidip çekinin elinden
çıktığını ispat etmek zorundadır. Yani burada
dürüst alacaklıyı koruyan bir madde getiriliyor. Bunun için
doğru bir maddedir, hepimiz katkı verdik. Altı aydır
söylüyoruz ama altı ay sonra geldi arkadaşlar.
Yine, çeklerle
ilgili bu yasada vade
Arkadaşlar, artık Çekte vade olmaz. tabiri
bir piyasa gerçeği olmuştur. Ama bu piyasanın bir şekli
var. Piyasada ticaret hacmi -hemen hemen artık senet diye bir şey
kalmadı- tamamen çekle dönüyor. Artık, çeki alan kişiler,
kurumlar, çek alışverişi yapan insanlar, o çekin üstündeki
vadeyi bilerek, görerek kabul ettiğine göre bu vadeden önce gidip
insanların onuruyla oynamak kimsenin hakkı değildir. Ama
geçtiğimiz süreçte -yine ben size burada söyledim- bankalar dahi, kredi
borcunu aldığı çeklerin vadesiyle tasfiye edeceğini bilen
bazı bankalar bile gününden önce -on gün kala, on beş gün kala, bir
ay kala, iki ay kala vadesine yani üzerindeki yazılı tarihe-
gittiler, hepsini takasa sürdüler, arkasını yazdırdılar.
Bırakın kendisini, arkada 6 tane cirantaya, 7 tane cirantaya takip
yaptılar arkadaşlar.
Bu nedenle, bu
yasada getirilen, herkes, artık, çeki aldığı takdirde
Tabii, burada bir süre getirildi, 2009 sonuna kadar. Yani bu küresel krizin
etkisini azaltmak amacıyla bir önlemdi ama en azından 2009 sonuna
kadar, çeki alan, üzerindeki tarih neyse o tarihte bankaya ibraz edebilecek.
Fakat burada bir sakınca var: Burada kötü niyetli çek borçluları
Bu
yasada yok ama herhâlde Çek Kanunu ile sürekli çekleri
karşılıksız çıkan insanların da çeklerini üç ay
sonra, altı ay sonraya beklememek lazım. Orada yine iyi niyetli
alacaklıyı korumak gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, yine burada Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor teşvikle
ilgili. Kişi başına düşen millî geliri saptamak ve
sosyoekonomik gelişmelere göre illeri gruplara ayırma yetkisi
veriliyor. Değerli arkadaşlar, bu yüce Meclis geçen dönem gerek 5084
gerekse 5350 sayılı Teşvik Yasası
çıkarılırken ülkenin bir bütünü için bu yasanın yetersiz
olacağını, bu yasanın işlevini yerine
getiremeyeceğini, bu yasanın ülke ekonomisine çok yararı
olmayacağını defalarca söyledik. Yine ülkenin bir üretim
bacağı olan, ülke üretiminin her şeyi olan Teşvik
Yasasıyla ilgili sadece Bakanlar Kuruluna verilen bir yetki var ve bir de
bir yıl uzatılıyor. Değerli arkadaşlarım,
işveren ve yatırımcı önünü görmek ister. Yasanın bu
şekliyle, bir yıl uzatılan bir Teşvik Yasasıyla
yatırımcı önünü göremez. Mutlaka Bakanlar Kuruluna verilen yetki
çerçevesindeki bir teşvik yasasının çok açık ve net bir
şekilde bir an önce açıklanması gerekiyor. Tüm
yatırımcılar önünü görsün.
Tabii, bir
başka konu, bu ülkede kişi başına millî gelirin tespitinde
bazı illere haksızlık yapılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Firma merkezleri orada olmadığı için
tüm o ilde üretilen millî gelir bir başka ile yazılıyor.
Örneğin Keban Barajı elektrik üretiyor, TEDAŞ ve TEİAŞ
Ankarada olduğu için Elazığ millî gelirinde gözüküyor,
Elazığa bir kuruş faydası yok.
Değerli
milletvekilleri, bu bir çözüm değil. Bu yasa merhem olmaz, bu yasa
istihdama çözüm bulmaz, bu yasa üretime çözüm bulmaz. Bu yasa piyasadaki
bazı uygulamalara kısa da olsa bir rahatlık getirir ama Türk
ekonomisinin bir bütününü, içinde olduğu koşulları kesinlikle
düzeltmez.
Sayın Bakan,
tarım işçileri konusunda herhâlde bize söz vereceksiniz çünkü o
hepimizin sorunu, tüm grupların sorunu. Bu konuda hassaten
yardımınızı bekliyoruz ve hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Aydın Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kumcuoğlu.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına görüş ve
değerlendirmelerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, Türk anayasal düzenine göre temel ilke: Hâkimiyet,
kayıtsız şartsız milletindir ve millet bu hâkimiyet erkini
Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinden kullanır. Bir başka
tamamlayıcı ilke de Türk Anayasasına göre kuvvetler
ayırımı ilkesidir ve kuvvetler ayırımı ilkesine
göre kanun yapma hak, ödev, sorumluluğu Türkiye Büyük Millet Meclisine
aittir. Fakat, son zamanlarda bu ilkenin sürekli olarak ihlal edilme
eğiliminin süreklilik ve ağırlık kazanmakta olduğunu
müşahede ediyoruz.
Şimdi,
Sayın Başkan, elimizdeki İç Tüzüke ve Anayasaya göre, bir
kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde sağlıklı, doğru ve
kanunlara ve nizamlara uygun şekilde müzakere edilebilmesi için
tasarı ve tekliflerin uygun komisyonlarda, uygun biçimde müzakere edilip
huzurumuza getirilmesi gerekiyor. Şimdi, bu kanuna
baktığımızda ve dikkatle incelediğimizde kanun
tasarısının ismi İşsizlik Sigortası Kanunuyla
Bazı Kanunlarda
diye başlıyor ve tasarının ilk yedi
maddesinde çok açık ve seçik surette 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununa, 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa, efendim, 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununa
atıfta bulunuluyor ve bu kanunların belli maddelerinde
değişiklik yapılıyor ama bu tasarı huzurumuza esas
komisyon olarak Bütçe ve Plan Komisyonu tarafından gönderiliyor. Bunun
yanlışlığı son derece açıktır. Burada oturan
bakanımız Çalışma Bakanı, bu kanunun ilk yedi maddesi
doğrudan doğruya Türk çalışma hayatıyla ilgili ve
böyle bir kanun tasarısının esas komisyon olarak Bütçe-Plan
Komisyonundan geçmesi doğru da değildir, mümkün de değildir.
Başkanlık makamı bu konuda tercihlerini kullanır iken
Hükûmetin etkisi altında kalıyor, Hükûmetin arzusu ve dileği
istikametinde tercihte bulunuyor. Dolayısıyla, icra organı
yasamanın önüne geçiyor, üstüne çıkıyor. Bu hayra alamet bir tavır
değildir Sayın Başkan.
Ayrıca, yine
Anayasamıza ve İç Tüzükümüze göre, kanun
tasarılarının ve tekliflerinin bu salonda, Genel Kurulda
görüşülebilmesi için uygun biçimde alt komisyonlarda ve ana komisyonda
konuşulması lazım. Biz bu tasarının ne gün Meclis
Başkanlığına geldiğini biliyoruz, geçen hafta
salı günü geldi. Peki bu tasarı Bütçe-Plan Komisyonundan ne gün
çıktı? Perşembe günü. Aramızda Bu kanunlar aynı
zamanda şu kanunun altında atıfta bulunulan alt komisyonlarda
konuşulmuştur ve bu alt komisyonlar, usulüne uygun şekilde
görüş ve değerlendirmelerini esas komisyon olarak Bütçe-Plan
Komisyonuna gönderilmiştir. diyebilecek bir arkadaşımız
var mı?
Sayın
Başkan, kuralsızlık sıkıntı getirir,
sıkıntı huzursuzluk getirir, huzursuzluk felaket getirir.
Türkiyede demokrasiyi riske atıyoruz ve bu Hükûmet ve bu Hükûmetle
eş zamanlı ve paralel hareket edilen Meclis Başkanlık
Divanı sürekli olarak Türkiyede artık kuralları ihlal etmeye
başlamıştır. Kuralsızlık tehlikedir. Lütfen, bu
gibi yanlış davranışlardan ve tabiri caizse, Anadolu
tabiriyle paldır küldür, alelusul kanun yapmaktan vazgeçelim. Kanun
yapacaksak doğru dürüst, usulüne uygun ve müsaade ederseniz, adam gibi
kanun yapalım. Bu kürsüden biraz önce kimin adam, kimin adam
olmadığına dair birtakım tartışmalar
yaşandı. Bu tür tabirleri de yakışıksız
buluyorum. Bu milletin reyiyle gelmiş 550 kişinin 550si de
adamdır. Bunun böyle bilinmesinde fayda vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Onlar adam olmadığı için başkalarını
adam kabul etmiyorlar. Onlar adam değil. Onu söyleyenler adam değil.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Kamer Bey, ben konuşuyorum.
Sayın
Başkan, şimdi, benden önce buraya çıkan Sayın AKP Grup
Sözcüsü arkadaşımız birtakım değerlendirmeler
yaptı. Keşke biraz daha imsaklı, biraz daha tedbirli, biraz daha
dikkatli olsaydı da benim burada kendisini ve partinizi müşkül duruma
sokacağım bazı beyanlarda bulunmamış olsaydı.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkan; bu kriz yani bu
tasarının dünyada hüküm sürmekte olan ekonomik krizi göğüslemek
için getirildiği iddia edilmesine rağmen, söz konusu krizi
göğüslemek veya menfi etkilerini bertaraf etmek için uzaktan yakından
herhangi bir iyileştirme getirmediğini bilerek ama iddiayı da
göğüslemek amacıyla bazı hususlara açıklık getirmek
istiyorum.
Bu kriz, bizim
krizimiz değildir. Hayır, beyefendiler, bu sizin krizinizdir. Evet,
başlarken Amerika Birleşik Devletlerinde
başlamıştır ama krizin size ait
olmadığını iddia etmek yerinde bir tavır
değildir. Nitekim, bakın, sanayi üretiminde değişim,
Aralık 2008: Krizin çıktığı Amerika Birleşik
Devletlerinde sanayi üretimindeki düşüş yüzde 7,8, hemen
yanımızdaki Yunanistanda yüzde 8,7 ama Türkiyede yüzde 17,6.
Amerika Birleşik Devletleri ile en yakın komşumuzdan 2 misli
daha fazla krizden etkileniyorsunuz. Demek ki, onların yapmadığı
bazı yanlışları yapmaktasınız veyahut da
onların yapmış olduğu veya yapmakta olduğu bazı
doğruları yapamıyorsunuz. Bakın, sizde 17,6 olan oran
Şilide yüzde 3,7, Güney Afrikada yüzde 7, yani sanayi üretiminde
düşüşler.
Başka bir
hususu şey yapmak isterim, büyüme hızıyla ilgili göstergeler,
büyüme hızıyla: 2008 yılının üçüncü çeyreğinde
Türkiye ekonomisi yüzde 2,8 küçülmüş, Macaristanda bu oran binde 2,
İsrailde binde 3 bilerek farklı ülkeler veriyorum- Endonezyada
binde 4, Yunanistanda binde 5, Şilide binde 7, Taylandda binde 9. Sizde
bunun 3, 4, 5 misli, yüzde 2,8. Dolayısıyla krizi göğüslemekte
zorlanıyorsunuz. Doğruları yapmakta maalesef isabetli tedbirler
alamıyorsunuz. Kaldı ki yine dünya çapında Brezilya,
İsviçre, Belçika, Hindistan, Rusya, Güney Korenin büyüme
hızındaki gerileme 2008in üçüncü çeyreğinde yüzde 1,4ün
altında. Yani sizin yarınızın da altında.
Dolayısıyla, bütün bu rakamlar bütün açıklığıyla
ortaya koyuyor ki Adalet ve Kalkınma Partisi, 2007 senesinde Amerika
Birleşik Devletlerinden kaynaklanan ve bütün dünyaya sirayet eden krizin
önlenmesinde ve göğüslenmesinde doğru politikaları bulup,
uygulayıp sağlıklı sonuçlar alamamıştır,
alamamaktadır. Ya onların yaptığı doğruları
yapamıyorsunuz veyahut da onların yapmadıkları
yanlışları yapıyorsunuz ki sizde gerek sanayide gerek
ekonominin bütününde performans ötekilere nazaran çok daha belirgin
şekilde kötü. Onun için, birisinin kalkıp bu yükün üstesinden kalkmak
durumunda olan kişiye yani Sayın Başbakana yardımcı
olması gerekiyor. Kriz önemlidir, kriz derindir, kriz ciddidir, kriz
büyüktür ve bunu aşabilmek için de elinden gelen, herkesin, bu konuda, bu
yükü kaldırmak durumunda olan kimseye yardımcı olması
gerekir. Ama siz bunu yapmıyorsunuz. Sayın Başbakanın her
söylediğini nas kabul ediyorsunuz. Nitekim, Aydında üst ama çok üst
düzeyden bir AKP yetkilisinin iddia ve ifade ettiğinin aksine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Aydında bir AKP yetkilisinin iddia ve ifade
ettiğinin aksine, Sayın Erdoğan peygamber değildir ve onun
söyledikleri de nas değildir. Bunun altını çizerek söylüyorum.
Taraftarlarınız ipin ucunu kaçırmıştır.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sen onu kendi partililerine anlat.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Yok, ne anlatayım canım, böyle diyor
adamınız.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Kendi partinin ne yapacağını anlat sen.
MUHARREM VARLI
(Adana) Sana mı soracak ne konuşacağını? Bundan
sonra yazılı metin ver de öyle konuşalım.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Şimdi, bakın, onun için
onun için, lütfen
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Ne yapacağını anlat.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Lütfen, Türkiyede kuvvetler ayrımı
ilkesini koyun ve mensuplarınızı ikaz edin; ipsiz sapsız,
yalan yanlış, efendim, bu şekilde ifadelerde bulunmasınlar.
Sözlerimi
şununla tamamlıyorum: Sayın Başbakan, bir gazetenin iddia
ettiğine göre, sizin iktidar olmanızdan önceki yetmiş dokuz
yıllık cumhuriyet rejimi için Sinopta Bizden öncekiler yetmiş
dokuz yılda ne yapmışlar ki? demiştir. Eğer böyle
dediyse, lütfen, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Adnan Menderes,
Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit ve Alparslan Türkeş ve bunun
gibi devlete ve millete hizmet etmiş, Türkiyeyi yokluktan bugünlere
getirmiş muhterem zevatlardan halkın önünde özür dilesin. Kendisine
yakışan budur. (MHP sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, yani en umulmadık konularda neyi
tartışıyoruz? Bu dinî naslar belli, kimin son peygamber
olduğu belli, diğer şeyler belli, yani bunun için niye bir
bardak suda fırtına kopartıyoruz, doğrusu ben
anlamıyorum. Lütfen
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Doğru, buyurun efendim.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ahıska
Türklerinden, Gürcistanın Ahıska bölgesine geri dönüş ile
ilgili, 2008 sonu itibarıyla kaç kişi müracaat etmiştir?
Geçmişte devlet olarak Kırım Türklerine geriye dönüşü
teşvik için ev alma, Kırım Türklerine teslim etme projesi
uygulandı. Aynı şekilde ev ve toprak alma ve Ahıska
Türklerine verme şeklinde bir teşvik projesi yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bilindiği
gibi İşsizlik Sigortası Kanunu DSP, MHP ve ANAPın
kurduğu 57nci Hükûmet döneminde yasalaşmıştı. Bugün
itibarıyla bu fonda biriken para miktarı nedir ve bu Kanun sayesinde
bugün evine ekmek götürebilen işsiz sayısı kaçtır?
İşsizlik Sigortası Fonundan yararlanma şartlarını
iyileştirmeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
gerçekten küresel krizin etkileri çok yönlü olarak hissedilmeye
başlandı ve bunun sonuçlarının da çok ağır
olacağı görülüyor. Bu nedenle Meclis araştırması
komisyonu kurulması konusunda önerge verdik ve diğer partilerin de
önergeleri var. Mecliste küresel krizle ilgili bir araştırma
komisyonu kurulması konusundaki Bakanlık düşüncesi nedir? Onu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, maalesef o makamı hakkıyla temsil etmiyorsunuz. Biraz
önce AKP Grubu adına, bana Adam değilsin. diyor ve siz, Mecliste
milletvekilinin hakkını koruması gereken bir kişi olarak
müdahale etmeniz gerekirken AKPnin bir militanı gibi hareket ediyorsunuz.
Bu taraflılığınızı bırakın. O Meclisi
Bakın, karar yeter sayısı yok, Var. diyorsunuz, AKPye destek
veriyorsunuz. O kürsüyü ne olur bir dürüst yönetin canım! Yani size ne
kaybettirir bu? Bilakis bu taraflı davranışlarınız
size çok şey kaybettirir. Bugün 340 milletvekili var arkanızda ama
yarına bunu bulamazsınız. Lütfen o kürsüyü dürüst, tarafsız
yönetin; bir.
İkincisi: Bu
kanunun 25inci maddesinde sit alanları içinde gayrimenkulü bulunanlara,
biliyorsunuz, hazine bunlara bir tahvil ve senet veriyordu, bunlar getirip
bunları kullanıyorlardı. Şimdiye kadar bu sit alanı
içinde gayrimenkulü olan kişilere ne kadar para verilmiştir? Yani
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tankut, buyurun efendim.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
TÜİK açıklamalarına göre 3 milyona yaklaşan resmî
işsiz sayısının dağılımıyla ilgili
olarak bölgesel ölçekte herhangi bir araştırma mevcut mudur? Bugün
itibarıyla işini kaybetmiş olan insanlarımızın
sayısının en yüksek olduğu illerimiz hangileridir?
Teşvik Yasasından faydalanan illerimizin faydalanma süresinin bir
yıl uzatılacağı bu yasa tasarısından Teşvik
Yasası dışında kalan ancak işsiz
sayımızın yüksek olduğu illerimizin faydalanamayacak olması
haksızlık değil midir? Örneğin, bahane edilen küresel
krizden önce yüzde 17lere ulaşan işsizlik oranı ile ülkemizin
en yüksek işsizliğine sahip olan seçim bölgem Adana ilimiz
teşvik kapsamı dışında olduğu için bu
tasarıdan istifade edemeyecektir. Hükûmet olarak bu ve benzeri
haksızlıkları nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Tankut.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Çok kısa ve öz, Sayın Bakanım,
Tarım sigortalı emeklilerinin sorununa çözüm bulacak mıyız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Aslanoğlu.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ahıska
Türkleriyle ilgili bir soru soruldu. Ahıska Türklerinin Gürcistana,
Ahıska bölgesine yerleşmeleriyle ilgili sorunun o boyutuna müsaade
ederseniz yazılı cevap vermek istiyorum ama geneli itibarıyla,
Türkiyede yaşayan Ahıskalı sayısı 52.525 ve
bunların 15.513ünün vatandaşlık işlemleri
tamamlanmış, 540 bininin de vatandaşlık işlemleri
devam ediyor. Bunun dışındaki
vatandaşlarımızın ise bugün Meclise
taşıdığımız bu yasal düzenlemeyle
vatandaşlık işlemleri sorunları giderilmiş olacak.
Yalnız, ifade ettiğim gibi, Gürcistana müracaatla ilgili elimde
kesin rakam olmadığı için onu daha sonra yazılı
cevaplandırmayı
Şimdi,
diğer bir soru, eski tabiriyle, SSK tarım emeklileriyle ilgili. SSK
tarım emeklisi olup çalıştıkları tespit edildiği
için aylığı kesilen 243 vatandaşımız var.
Aylıkların kesilmesi 1983 yılında çıkan 2925
sayılı Kanunun 23üncü maddesine dayanmaktadır.
Aylıkların kesilmesi yerine destek primi uygulaması için bu
tasarıya bir önergeyle bir madde koyuyoruz, bir düzenleme yapıyoruz,
bir fıkra koyuyoruz ve buradaki mağduriyeti gidermiş oluyoruz.
Ben de
teşekkür ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum.
Diğer bir
soru, TÜİK
Tabii ki bölgesel işsizlikle ilgili
araştırmalar var ama onlara takdir edersiniz ki yazılı
cevap vermem daha uygundur. 5084 sayılı Yasanın süresi bir
yıl uzatılıyor, yani kırk dokuz ildeki teşvikler bir yıl
daha uzatılıyor. Biliyorsunuz yeni bir teşvik sistemine geçiyoruz
bölgesel ve sektörel anlamda. Bu arada, bu sisteme geçmeden, bir
mağduriyetin oluşmaması açısından kırk dokuz ile
dönük süreyi bir yıl uzatıyoruz. Sektörel ve bölgesel teşvik
babında, gerek sizin seçim bölgeniz gerekse bizim seçim bölgemiz de bir
rahat nefes alma imkânını bulacaktır diyorum.
Küresel krizle
ilgili bir araştırma önergesine bizim Bakanlık olarak uygun ve
sıcak baktığımızı ifade ediyorum. Bu sorun
Türkiye'den neşet etmiş olan bir sorun değil, küresel, ekonomik
kriz diyoruz. Bunun dünyadaki tahribatları açıktır; çok ciddi
oranda, özellikle istihdama dönük, üretime dönük çok ciddi tahribatları
söz konusudur. Bu ülkeler içerisinde en az etkilenen ülkelerin
başında da Türkiyeye gelmektedir. Türkiye, gerek istihdam gerek
üretim açısından mutlaka etkilenmektedir ama beş altı
yıllık, istikrarlı programların uygulanması
neticesinde bu süreçten biz en az zararla çıkma çabasını
gösteriyoruz. Bugün burada bulunuşumuzun da bu çalışmamızın
da bir amacı bu sürece bu şekilde katkı sağlamaktır.
İşsizlik
sigortasında toplam 39 milyar 358 milyon liralık bir fon
varlığı söz konusudur. Buradan 1 milyon 359 bin kişi
istifade etmiştir, işsiz kalan işçimiz istifade etmiştir.
Yapılan toplam ödeme ise 1 milyar 915 milyon liradır.
İşsizlik fonundan işsizlik ödeneği alanların
sayısı ise 244 bin kişidir ocak ayı sonu itibarıyla.
İşsizlik
sigortasının en çok ödendiği iller: İstanbul 119 bin, Bursa
32 bin, İzmir 28 bin, Ankara 21 bin, Adana 9 bin şeklinde
sıralanıyor.
Evet, genelde
sorulan bunlar. Diğer sorulara -kalan varsa- yazılı cevap
vereceğimizi ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, daha süre var efendim.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süremiz var.
Sisteme giren
arkadaşlara söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bu 26ncı maddeye göre Toprak Mahsulleri Ofisine
ödemek üzere 1 katrilyon liralık bir tahvil çıkarıyorsunuz.
Zaten bütçede tahvil çıkarma yetkisini aldınız. Ayrıca bu
yetki ne oluyor?
Yine, bu
tarım desteklemeden dolayı alacağı olan vatandaşlara
yüzde 50den yüzde 10a kadar bir kesinti yaptınız. Bu nereden
kaynaklanıyor? Hani tarımı destekliyordunuz, çiftçiyi
destekliyordunuz? Yani tek tek maddeleri şu anda sıralamama da gerek
yok.
Neden bu
tarımı
Aslında şu sırada desteklemesi gerekirken
bütçeyle öngörülen yardımın yüzde 10unu da kestiniz. Burada 1
katrilyon liralık Toprak Mahsulleri Ofisi için
çıkaracağınız devlet tahvilinden sağlanan
paraları tarımdaki vatandaşlara verecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Ahıska Türkleriyle ilgili vermiş olduğunuz
cevaplar için teşekkür ediyorum.
Benim esas
söylemek istediğim şurasıdır ki
Biliyorsunuz, bu kanun
içerisinde Ahıska Türkleriyle ilgili bir madde olduğu için
bunları soruyorum, esasında sizin konunuz değil ama lütfen kabul
buyurun.
Şimdi
efendim, biliyorsunuz Kırım Türklerine Kırım Türklerinin
Kırıma dönüşleriyle ilgili olarak ev ve arazi alınarak
onlara teslim edilmiş ve Kırım Tatarlarının
Kırıma dönmeleri teşvik edilmişti. Benim buradaki
düşüncem de odur ki aynı tabloyu, aynı o güzelliği
Ahıska Türklerine de yapalım çünkü Ahıska Türkleri fakir
insanlar ve garip insanlar, dünyanın çok çeşitli yerlerinde de
bulunuyorlar şu anda, bilhassa Rusya Federasyonunda olmak üzere. Ondan
dolayı da, oraya onların dönüşlerinde de Kırım
Türklerine yapılan aynı şekilde ev ve arazi alınarak
onların oraya dönüşünün sağlanması noktasında bir
çalışmanın Hükûmet tarafından yapılmasını
arzu ediyoruz. Ben bu konunun dile getirilmesi noktasında bunları
söyledim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Yaman
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülen bu
torba kanunu ile
Buna Çorba kanunu. diyen arkadaşlar da oldu,
Paldır küldür kanunu. sanal toplantılarda görüşülüp Meclise
sunulan Ben yaptım oldu kanunu. olarak değerlendirmeler de mümkün.
Bu sanal kanunun tali olarak çeşitli komisyonlarda havale edilerek
görüşülmüş gibi gösterildiği de ilgili notta görülüyor.
Ben Sayın
Bakana şunu sormak istiyorum: Aslında, ben İçişleri
Komisyonunda görev yapan, bir devamlı parlamenter olarak böyle bir çorba
kanunun görüşülmediğini biliyorum. AKP olarak Biz yaptık oldu.
anlayışıyla bu tür kanunları içinize sindiriyor musunuz
acaba?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Efendim, şimdi,
kanun yapma tekniği belli fakat şunu da kabul edelim: Birçok iktidar
buradan geldi geçti. Hiçbir iktidar çeşitli kanunlarda
değişiklik yapmayla ilgili bir düzenlemeyi Meclise getirmek istemez.
Bunu bütün samimiyetimle ifade ediyorum fakat hiçbir iktidar da bundan
kurtulamaz çünkü mevzuatımızı biliyorsunuz. Bu mevzuat
içerisinde noktasal önemine binaen bazı değişiklikler olabilir
ve bunları da buraya derli toplu bir şekilde getirip çıkarmak da
ülkenin yararına, insanımızın yararına.
Aslolan
şudur, bakınız: Bu düzenlemeleri getirirken grupları,
milletvekillerini yani tüm milletvekillerini kastediyorum- bilgilendirmeden
yapacağınız çalışmanın hele hele çeşitli kanunlarda
değişiklik şeklinde takdim edilmesine ben de sıcak ve
doğru bakmadığımı açık bir şekilde ifade
ediyorum. Yalnız, eğer bir uzlaşı imkânı varsa,
ülkemizin yararına bir düzenleme ise çeşitli kanunlardaki
düzenlemenin burada gelip geçirilmesi, öyle tahmin ediyorum ki, ülke
insanının sorunlarını çözmekle görevli olan hepimizin de
sıcak bakacağı bir konu olmalıdır; biz de bu yolu
takip ettik. Ben, bütün muhalefet gruplarına çok teşekkür ediyorum,
tabii ki başta AK PARTİ Grubuna, bütün yaptığımız
düzenlemeleri bu uzlaşı içerisinde yaptık ve her bir maddenin
gerek yaşadığımız süreçle ilgili, küresel krizle
ilgili gerekse diğer lokal bazı sorunları çözmeye dönük
düzenleme olduğunu ve ittifak ettiğimiz maddeleri de buraya
taşıdığımızı bilmenizi istiyorum ama geneli
itibarıyla karşı olduğumuz, özelde de ihtiyaç
duyduğumuz bir düzenleme olduğunu da açıklıkla ifade
etmiş olayım.
Toprak Mahsulleri
Ofisine tahsis edilmek üzere 1 milyar liralık bir ödenek tahsis ediliyor.
Hazine bunu özel tertip tahvil vererek sağlıyor. Bu, bir
ihtiyacın neticesi şeklinde gerçekleşiyor, çok yadırganacak
bir şey değil. Yasal düzenleme gerektiği için yapıldı
Sayın Genç. Bu düzenleme ihtiyaca binaen yapılıyor.
Evet, çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Süre
dolmadı
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Bir
dakika Sayın Genç
Sayın
Paksoy, buyurun efendim.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Bakanım, kırk dokuz ilde
uygulanan yatırım teşvik uygulamalarının bu
tasarı ile bir yıl daha uzatılması sizce az değil
midir? Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak üç yıl daha
uzatılmasını teklif etmiştik çünkü Sanayici önünü daha
rahat görür, planlamasını daha rahat yapardı. diyorum.
Yapılan bir senelik uzatma önümüzdeki seçimleri kurtarma düşüncesi
midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, biraz önce Burdur Büğdüz köyünden bir telefon aldım.
İsmail Akgün isminde bir vatandaşımız Bu kriz ortamında,
Sayın Başbakan, Halka hizmet Hakka hizmettir. dedi. Ben de bu söz
üzerine tankerimle beraber köyde traktörlere yakıt verirken jandarma
geldi, tutanak yaptı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu adına 57
milyar ceza kesildi. Bu ceza hakkaniyet ölçülerine uyuyor mu? diye soruyor, bu
konuda bizden bir cevap bekliyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) 5084le ilgili yani
kırk dokuz ille ilgili teşviki bir yıl uzatıyoruz. Bu
arada, yakın zamanda yeni teşvik düzenlemeleri Parlamentonun önüne
gelecek, sektörel, bölgesel teşvikler diye. Dolayısıyla, bunu
daha uzun süreli uzatmayı uygun bulmadık, yeni teşvik sistemine
geçiliyor. Burada bunu, seçime dönük değerlendirmeyi, öyle tahmin ediyorum
ki kırk dokuz ildeki vatandaşlarımız bu şekilde bir
bakış açısını doğru bulmazlar. Yürüyen bir
mekanizmada bir aksaklığın olmaması, yeni sisteme geçerken
bir mağduriyetin oluşmaması, oradaki istihdamın,
yatırımların devamı açısından böyle bir ek süre
ihtiyacından kaynaklanmıştır.
Diğer soruyu
tabii tam da anlayamadım. Bir haksızlık söz konusu ise idari
merciler gereğini yaparlar. Ama, soruyu da Sayın Milletvekilimden
veya tutanaklardan net alıp yazılı cevap verebiliriz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler böylece nihayetlenmiştir.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:19.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
329 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 30uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan
Akçay, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Bayram Meral, AK PARTİ Grubu adına Çorum Milletvekili Cahit
Bağcının söz talepleri vardır.
Sayın Akçay,
buyurun.
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarının birinci bölümü
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak ekonominin durumunun iyi olmadığını,
ekonomik krizin yaklaşmakta olduğunu, gerekli tedbirlerin bir an önce
alınması gerektiğini neredeyse bir yıl önceden beri
söyleyerek Hükûmeti sürekli uyardık ancak uyarılarımız
maalesef yankı bulmadı.
Yine, partimiz,
22 Ekim 2008de ekonomik krize karşı bir an önce tedbirlerin
alınması için Hükûmeti uyarmak amacıyla Mecliste düzenlenen bir
basın toplantısı ile görüşlerini kamuoyuyla
paylaştı. Bütçe görüşmeleri sırasında da gerçekçi bir
bütçe yapılmasını istedik, gerekli önlemlerin alınması
hâlinde destek vereceğimizi ifade ettik. 29 Ocak 2009 tarihinde yine
Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlemiş olduğumuz basın
toplantısında da ekonomik krizin
ağırlaştığı 2008 yılının son
yetmiş beş gününde bütçe harcamaları yüzde 23lük bir
artış gösterirken vergi gelirlerinde yüzde 2lik bir düşüş
olduğunu, krizin yetmiş beş günlük vergi maliyetinin 6 milyar
650 milyon Türk lirası olduğunu, ekonomik krizi ciddiye almayan
Hükûmet bu tutumunda ısrar ederse 2009 yılında 202 milyar Türk
lirası olarak beklenen vergi gelirleri tahsilatının da bütçe
hedefinin yaklaşık 25 milyar Türk lirası altında
gerçekleşeceğini biz öngörü olarak dile getirdik.
Eğer dört ay
önce gerekli önlemler alınsaydı kriz ülkemizi bu kadar derinden
etkilemeyecekti. Ekonomik kriz konusunda gerekli tedbirleri almayıp
ülkemizin, vatandaşlarımızın dört ayının
boşa harcanmasının ve bu krizin sorumluluğu AKP İktidarına
aittir.
Değerli
milletvekilleri, kamuoyuna teşvik kanunu olarak yansıyan bu
yasanın aslında teşvikle bir alakası yoktur. Hükûmetin, bu
kanunla, ağırlaşan ve derinleşen ekonomik krize
karşı geniş önlemler paketi hazırlamaktan
kaçındığını, plansız ve programsız bir
şekilde tali önlemler almaya çalıştığını
görmekteyiz. Yabancı fonları Türkiyeye getirmeyi özendirmek isteyen
düzenleme, yabancı şirketlerin bu fonların iş merkezi olarak
değil daimî temsilcileri sayılmasını sağlamakta,
yabancı şirketlerin Türkiyede tam mükellefiyetini kaldırarak
yabancılara vergi avantajı sağlamaktadır.
Yine Hükûmet, bu
tasarıyla, mükelleflerin katma değer vergisi iadesi alma
hakkını sınırlamaya, hatta tamamen kaldırmaya
çalışmaktadır. Millî Piyangonun özelleştirilmesinin altyapısı
da yine vergi istisnaları yapılarak hazırlanmaktadır.
Yine bu
tasarıdaki düzenlemeyle menkul kıymet yatırım fonu
işlemleri nedeniyle bankalara af getirilmektedir. Ekonomik
sıkıntı ve borç içinde yaşayan milyonlarca çiftçi, esnaf,
memur ve işçinin durumunu ve borçlarını
yapılandırmayı düşünmeyen AKP Hükûmetinin, bankaların
vergi borçlarını affetmeye kalkışmasını hiçbir
gerekçeyle izah etmek mümkün değildir. 2008 yılının ikinci
çeyreğinde büyüme oranlarında başlayan yavaşlama, ihracatta
son dört aydır yaşanan gerileme, istihdam deposu olan tekstil
sektöründe yaşanan iflaslar, otomotiv sektöründe yaşanan çöküş
ve ekonomideki küçülmenin bir sonucu olarak artan işsizlik fazla söze
gerek bırakmadan ekonominin gerçek fotoğrafını gözler önüne
sermektedir.
Krizin ülkemizi
nasıl etkilediğini ekonomik göstergeler gayet açık bir
şekilde göstermektedir. TÜİKin verilerine göre imalat sanayisinde
kapasite kullanım oranı 2008 yılı Ocak ayında yüzde 80
iken 2009 Ocağında 16,5 puan gerileyerek yüzde 63 seviyesinde
gerçekleşmiştir. Sanayi üretim endeksindeki 2008 yılı
Kasım ayındaki yüzde 13lük düşüşten sonra 2008
yılı Aralık ayında 2007 yılı Aralık
ayına göre yüzde 17,6 düşüş yaşanmıştır.
İmalat sanayisi üretim endeksi alt grupları incelendiğinde
radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları
imalatında yüzde 57; motorlu kara taşıtları imalatında
yüzde 52; kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri imalatında yüzde
38 oranında düşüş yaşanmıştır. Bu da
sanayimizin içinde bulunduğu içler
acısı durumu ortaya koymaktadır.
İşsizlik
oranı 2007 yılında yüzde 9,7 iken 2008 yılı Kasım
ayı rakamlarına göre yüzde 12,3e yükselmiş, işsiz
sayısı 645 bin kişi artarak
2 milyon 995 bine ulaşmış, genç nüfustaki işsizlik
oranı ise yüzde 24e yükselmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumundan
yapılan açıklamalara göre Ekim 2008den 15 Ocak 2009a kadar 251 bin
kişi işini kaybetmiştir, kayıt dışı
çalışırken işini kaybedenler bu rakamlara dâhil
değildir.
Yine aylık
ihracat rakamı krizin olmadığı aylarda ortalama 12 milyar
dolarken 2009 Aralık ayında yüzde 41 azalarak 7 milyar dolara
düşmüştür.
Merkez
Bankası verilerine göre 2008 yılının son on bir ayında
ferdî kredi borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 45 binden 204 bin
kişiye, kredi kartları borcunu ödeyemeyen kişi sayısı
172 binden 431 bin kişiye, ferdî kredi ve kredi kartları borcunu
ödeyemeyen kişilerin toplamı 217 binden 635 bin kişiye
çıkmıştır. 2008 yılı boyunca kapanan şirket,
kooperatif ve ticari işletmelerin toplam sayısı bir önceki
yıla göre yüzde 25, kapanan gerçek kişi ticari işletmelerin
sayısı ise yüzde 51 oranında artmıştır.
Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonu verilerine göre 2008 yılında 128 bin
esnaf dükkânını kapatmıştır. Otomotiv sektörü kan
ağlamakta, birçok fabrika ya işçi çıkarmış ya da
üretime ara vermiştir. Aralık
2008de otomotiv satışları yüzde 53 oranında
azalmıştır. Hükûmet krizi iyi yönetemediği gibi bütçeyi de
kontrol edememiş, mali disiplin ve istikrar söylemi sözde
kalmıştır.
Maliye
Bakanlığı tarafından 2009 yılı Ocak ayı
bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Bu rakamları
incelediğimizde ekonomik krizin etkilerini ve Hükûmetin seçim
harcamalarını görmek mümkündür. Ocak ayında bütçe
açığı 2008 yılının Ocak ayına göre yüzde 466
artarak 2 milyar 967 milyon liraya yükselmiştir. 2008 yılı Ocak
ayında bütçeden 5 milyon Türk lirası cari transfer
yapılmışken 2009 yılı Ocak ayında yüzde 39
artarak 7 milyon Türk lirası cari transfer
yapılmıştır. Cari transferlerdeki bu artış,
seçime gidilirken mali disiplinden
uzaklaşıldığını göstermektedir. 2008
yılı Ocak ayında ise 3 milyar 759 milyon Türk lirası faiz
dışı fazla verilmişken 2009 Ocak ayında 816 milyon
Türk lirası faiz dışı fazla gerçekleşmiştir.
Vergi gelirleri ocak ayında yüzde 2,4 oranında düşmüştür.
2009 yıl sonu hedefinin tutmayacağını şimdiden
söyleyebiliriz.
Motorlu
taşıtlar vergisi, dâhilde alınan mal ve hizmet vergileri, özel
tüketim vergileri, petrol, doğal gaz, motorlu taşıt ve alkollü
içecekler ve dayanıklı tüketim mallarından alınan vergiler
olmak üzere yüzde 34e varan azalışlar olmuştur ve bu da tüketimdeki
daralmayı göstermektedir.
Bu ekonomik
krizde tütün mamulleri vergisi yüzde 24 artmıştır, yani sigara
tüketimi artmıştır.
Yol, köprü ve
tünel ücret gelirleri yüzde 11,5 oranında azalmıştır, yani
vatandaşlarımız artık paralı köprülerden ve yollardan
bile geçmemeye başlamışlardır.
Uluslararası
ticaret ve muamelelerden alınan vergiler yüzde 29 oranında
azalmıştır. İthalattaki bu düşüş nedeniyle vergi
hedefiyle vergi tahsilatı arasında çok farklı sonuçlar ortaya
çıkacaktır. Özellikle ithalde alınan katma değer vergisi
başta olmak üzere dolaylı vergilerdeki tahsilatın
aşırı derecede düşük olması, ekonomide meydana gelen
daralmayı ve yaşanan ekonomik durgunluğu açıkça ortaya
koymaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu arada, banka
ve sigorta muameleleri vergisi yüzde 30 oranında artmıştır.
Yani vatandaşlarımızın kredi faizleri altında ezilmesi
nedeniyle faizden alınan vergiler artmıştır.
Yukarıda
belirttiğimiz hususlar, ekonominin ve bütçenin temel göstergeleri, AKP
Hükûmetinin çizdiği pembe tabloları tekzip etmektedir. Ekonomik krize
karşı maalesef AKP Hükûmeti ciddi bir tedbir
almamıştır. Bu kriz karşısında ekonomimiz hâlâ
ayakta durabiliyorsa, bunun en önemli sebeplerinden birisi de 57nci Hükûmet
zamanında alınan, bankalara ve mali yapımıza ilişkin
tedbirlerdir.
Bu
düşüncelerle, değerli milletvekilleri, sözlerime son veriyor ve
hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Meral.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 4447 sayılı Yasada
değişiklik yapan 329 sıra sayılı yasanın
bazı maddeleri üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, elbette ki ülkemiz çok ciddi sorunlarla karşı
karşıya. Çalışanın, çalıştıranın,
esnafın, çiftçinin, köylünün, kısacası ülkemizin
sorunlarının aza inmesinde veya sorunların ortadan
kalkmasında Hükûmetin getirdiği bugüne kadar her türlü yasalara
Cumhuriyet Halk Partisi olarak katkı sağladık ama bugünkü yasa
biraz daha farklılık arz etmektedir. Daha pazar günü
Türk-İşin, DİSKin, KESKin birlikte İstanbulda
yaptığı çok önemli bir miting oldu. Orada, çalışanlar
şunu söylüyordu: Krizi biz yaratmadık, faturasını biz
ödemek istemiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, kriz hangi dönemlerde olmuş ise, sıkıntı
hangi dönemlerde olmuş ise faturası genelde çalışanlara
çıkarılmıştır. Maalesef bugün de yapılan budur
değerli arkadaşlarım. Bugün 57nci Hükûmet döneminde kurduğumuz
bir işsizlik fonu, bugün kullanılmak istenmektedir. Neydi ki de o
dönemki Hükûmet böyle bir fonu ortaya getirmiş?
Değerli
arkadaşlarım, elbette ki cidden krize giren işverenlerin elinden
tutulmasında fayda vardır ama burada, fonda 39 katrilyona yakın
bir para birikmiş. Bunun kullanılması için her türlü dolambaçlı
yollardan bu fonun üzerine gidilmesinin son derece yanlış
olduğunu söylüyoruz değerli arkadaşlarım.
Bakınız, fonun genelde
Bazı
önergeler verdik. Umuyorum ki Hükûmetimiz, AK PARTİ Grubumuz buna ilgi
duyar. Yani sistem kurulduğundan bugüne kadar bana verilen kayıtlar
doğruysa 1 milyon 455 bin 238 işten atılan insan fona müracaat
etmiş. Bunlardan şartları uyan 1 milyon 286 bin 400 kişi
fondan yararlanmış. Yararlanmış da ne yararlanmış
değerli arkadaşlarım? Asgari ücretin bilmem kaç katı.
Taban, tavan, neredeyse yok denecek kadar bir ücret!
Değerli
arkadaşlarım, bunların mutlaka düzeltilmesinde,
iyileştirilmesinde fayda vardır. Bu fon yani getirilen bu yasa
Sayın Bakana elbette ki bir rahatlanma sağlayacaktır ama bu yasa
kapsamına giren işçilerin elinden sendikal hakları
alınmaktadır, ücretleri düşürülmektedir, ikramiyeleri
kaldırılmaktadır, fazla çalışma hakları
ellerinden alınmaktadır, yıllık izin denen bir şey
yoktur, kıdem tazminatı yoktur, ihbar öneli yoktur, süre üç aydan
altı aya çıkarıldı ama altı aydan sonra ne
yapılacağı belirsizdir. Değerli arkadaşlarım, bu,
bir şey daha yapacaktır, kayıt dışını daha
da artıracaktır.
Ve ne
acıdır ki değerli arkadaşlarım, 12 Eylül döneminde
274-275 sayılı yasalar rafa kaldırıldı. Birçok
hakkımız elimizden alındı ama bu Hükûmet döneminde yasalar
tahrip edildi, 657 sayılı yasaya 4/C maddesi, 4/B maddesi eklendi, bu
insanların da sendikal hakları ellerinden alındı. Esnek
çalışma getirildi, kısa süreli çalışma getirildi,
çağrı üzerine çalışma getirildi. Bunların hepsi toplu
sözleşme düzenini tahrip eden maddelerdir değerli
arkadaşlarım.
Burada bir konuyu
da özellikle bilgilerinize sunmak istiyorum: Eğer Sayın
Başbakanımızın buyurduğu doğruysa, Bugüne
kadarki hükümetler ne yaptı? diye böyle bir ifade kullanmışsa,
cidden, değerli arkadaşlarım, hakikaten üzücüdür.
Muhterem
arkadaşlarım, seksen dört yıllık hükûmet döneminde, yani
2002 yılına kadar hükûmetlerin yaptığı iç ve
dış borç, resmî kayıtlara göre, 220 milyar 921 milyon Amerikan
dolarıdır. Şimdi o dönemlerde ne yapılmıştı
değerli arkadaşlarım? Otuz iki adet şeker fabrikası
(3,5 milyon tonluk), kırk dört tane çimento fabrikası, on dört tane
demir çelik fabrikası, TÜPRAŞ, PETKİM, 15 bin kilometrelik
şeyinde kablo döşemesi, 5,5 milyon ton kapasiteli gübre
fabrikaları, 1,5 milyon ton kâğıt fabrikaları, bin
civarında irili ufaklı hidroelektrik santralleri, bunları üreten
45 milyon kilovat saatlik elektrik enerjileri, Sümerbank, Tekel
fabrikaları, Et-Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, hava
yolları, demir yolları, kara yolları, köy yolları
Saymayla
bitmez değerli arkadaşlarım. Bu kadar borca, yani 220 milyar
dolar borca bir cumhuriyetin temel yapıları oluşturulmuş.
Peki, 2002 yılından bu tarafa ne olmuş değerli
arkadaşlarım?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Satılmış.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Muhterem arkadaşlarım, iç borç 216 milyar 555
milyon dolar, dış borç 262 milyar 934 milyon dolar, toplam 479 milyar
489 milyon dolar, aradaki fark 258 milyar 568 milyon dolar.
Şimdi
soruyorum değerli arkadaşlarım size: Bu parayla ne
yaptınız, hangi fabrikayı kurdunuz? İşte, geçen dönem
hükûmetlerde saydığım bu fabrikalar çalışıyordu.
İstihdam söz konusuydu, insanlarda huzur söz konusuydu. Müdürü vardı,
genel müdürü vardı, amiri vardı, üretiyordu. Bunları
sattınız. Hani, bir zamanlar, iktidardan önce, Gelirsek IMFyle
yapılan bütün anlaşmaları söküp atacağız. diyen siz
değil miydiniz? Gelir gelmez
Şimdi IMFye yaklaşırsam
acaba ümüğümü sıkar mı sıkmaz mı, onun
ayarlamasını yapıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, işte, bu kadar
Özelleştirmeyi
sattınız. Bakın, fonda biriken paranın yüzde 98ini
kullanıyorsunuz. Yani onları da katacak olursak sizin şu anda
etmiş olduğunuz borç neredeyse 300 milyar dolara yaklaşıyor
değerli arkadaşlarım.
Ne
yaptınız peki bu parayla, hangi fabrikayı kurdunuz, hangi
fabrikada hangi işçiyi aldınız? Şimdi 70 bin işçi
alacağınızı söylüyorsunuz. 70 bin işçiyi hangi
fabrikada çalıştıracaksınız? Ne üreteceksiniz? Var
mı böyle projeniz? Yani seçimden önce vatandaşı bir kez daha
mı kandırmaya çalışıyorsunuz? Gelin, çıkın
deyin ki 70 bin işçiyi şu fabrikada, şu fabrikada, şu
fabrikada çalıştıracağız, biz de buna inanalım.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kömür dağıttırabilirler!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakınız,
vatandaş sizden buzdolabı, çamaşır makinesi filan istemiyor,
kömür istemiyor, yiyecek paketi istemiyor, Çocuğuma iş ver iş.
diyor, İş ver, onurluca çalışsın, akşam da
filesini doldursun, annesinin kapısını açsın, gelsin.
Köylü, vatandaş, işsiz bunu istiyor. Siz işsizliği had
safhaya çıkardınız. Her gün üç beş tane fabrika
kapanıyor, binlerce işçi kapının dışına
konuluyor. Bununla mı siz işsizliği ortadan
kaldıracaksınız değerli arkadaşlarım? Bu, ülkenin
ciddi sorunu değerli arkadaşlarım. Bunu böyle oldubittiye
getirmeyin. Ben isterdim ki Sayın Bakanım bu yasayı biraz daha
geniş değerlendirseydiniz. Ve burada büyük miktarda bir para
birikmiş. Bunun adı İşsizlik Fonudur. Siz o fonu
başka yerlerde kullanıyorsunuz bugün Sayın Bakanım, bunun
yüzde 98ini başka fonlarda kullanıyorsunuz. Bu birikimin adı
İşsizlere bu para belli
ölçülerde dağıtılacaktır. Bugün 260, 300 bin lira para
veriyorsunuz, o da üç ay değerli arkadaşlarım. Şimdi bunu
altı aya çıkardık. Ne oldu? Bir ortalaması yüzde 50 daha
arttı. Peki, altı aydan sonra ne olacak işler düzelmediyse? Bu
yok. İşte, bizim sorun ettiğimiz, rahatsızlık
duyduğumuz bu değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP KORAL
(İstanbul) Teşekkür et altı aya çıktı diye.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Rahatsız mı
oldun?
RECEP KORAL
(İstanbul) Yok. Teşekkür de et altı aya çıktı diye.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Onu Sayın Başkan bilir. Müsaade edersen o takdiri
Sayın Başkan kullansın. Kusura bakmayın, siz hukukçusunuz,
bunu bilmeniz lazım ama demek ki bazen oluyor.
Değerli
arkadaşlarım, geçmiş görevimde de bugün de şunu söylüyorum:
IMFnin ortaya koyduğu programlar
Yatırımı durdur. IMF
dedi, yatırım durdu. Yatırım durduğu zaman ne olacak?
İşsizlik artacak. Ne istiyor ondan sonra? Tarıma,
hayvancılığa destek verme. Onu da uyguladınız,
tarım da hayvancılık da gitti. Ne oluyor? Emekliliği
zorlaştır. Onu da
yaptınız, emeklilik, bir bölümü ortadan kalktı değerli
arkadaşlarım. Özelleştir. Başkan diyor ki: Şeker
fabrikalarını satacağım. Şeker fabrikalarında
işçiye ne yaptınız biliyor musunuz? Bir bölüm işçiyi
seçtiniz, kadroya geçirdiniz, oradaki yirmi senelik, otuz senelik işçiyi
kapının dışına koydunuz.
Yaptığınız adalet bu değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Meral,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım, toparlıyorum.
Muhterem
arkadaşlarım, bazı arkadaşlarımla önerge verildi. Bu
fonda büyük bir para birikiyor. Belirli kesimler bu fona göz dikti. Bu da biter. Bu işçinin
hakkıdır. İşveren buraya pay ödüyor, devlet buraya pay
ödüyor ama toplu sözleşme görüşmelerinde onu işçiye vermiş
gibi ücret kabul ediyor işverenler
değerli arkadaşım, sözleşmede bu böyledir. Bunu biraz daha
iyileştirelim. Oradaki insanların, işten atılan insanların
belli ölçüde ücretlerini iyileştirelim, süreyi uzatalım. Gerekli
teklifleri verdik, sizden yardım ve katkı bekliyoruz. Bu hepimizin
sorunu değerli arkadaşlarım. İşsizlik, yoksulluk
Bunlar dünyanın önemli sorunları ama Türkiyenin daha çok önemli
sorunları. Bunu kulak ardı etmeye hiç birimizin hakkı yok.
Hükûmet otursun, siyasi partilerle bunun gereğini derinlemesine
tartışsın ve çözüm bulsun. Hani dörtte 1 genç işsiz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Meral, son cümlenizi alayım, teşekkür cümlenizi.
Buyurun.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
4 tanesinin 3
tanesi işsiz. Bunu siz de görüyorsunuz, biz de görüyoruz değerli
arkadaşlarım.
İşsizliğin
altında birçok sorun yatıyor. Bu sorunların ortadan
kaldırılmasının önemli çözümü buna çare bulmaktır.
Buna çare bulmak da yatırım yapmaktır. Hani bir zamanlar
özelleştirmeye çanak tutan işverenlerimiz bugün Hükûmete el
açıyor, devletten medet bekliyor. Hani yapıyordunuz?
Yapamıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Doğuda,
güneydoğuda özel sektör yatırım yapmaz, devlet yapacak burada.
Bunu söylemek istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kışanak, Sayın Bağcının hem şahsı hem
grup adına sözü var. Önceki sözü size vereyim.
Sizinkini
birleştireceğim Sayın Bağcı.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Bana laf atarsan
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, ben laf atmadım,
bana sataşmasın.
RECEP KORAL
(İstanbul) Altı ay meselesini ben söyledim. Yanlış yere gitmeyin
yani.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sen başını kaldırmadın. Hem
okuyor hem konuşuyor musun?
RECEP KORAL
(İstanbul) O kadar olur canım. Sen de yaparsın. Bir kabiliyet
değil yani.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, arkadaşlar, lütfen
Birbirinize
fazla uzak değilsiniz, aynı sıralarda sohbet edebilirsiniz.
Sayın
milletvekilleri, lütfen...
Buyurun
Sayın Kışanak.
DTP GRUBU ADINA
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini dile getirmek üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak, bu yasayla
ilgili bu görüşlerimizi açıklamadan önce, geçen hafta burada
görüşmeye başladığımız ve yarım kalan
Kadın Erkek Eşitliği ya da Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ile ilgili tasarının
unutturulmaması gerektiğini, Meclis tatile girmeden bunun da mutlaka
buradan yasalaşması ve tüm kadınların beklentisine cevap
verilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Eksik de olsa, hatalı da
olsa böyle bir çalışmanın, kadınların özgürlük,
eşitlik ve adalet arayışında önemli katkıları
olacağına inancımızı ifade etmek istiyoruz ve AKPnin
ve Hükûmetin bu konuda duyarlı olacağını ve en kısa
zamanda bu teklifi yeniden gündemimize alacağımızı umuyorum.
Sayın
milletvekilleri, yeni bir torba kanunuyla karşı
karşıyayız. Görüşmekte olduğumuz otuz beş
maddelik tasarıda yirmi dokuz ayrı kanunda düzenleme yapılmak
isteniyor. Yani neredeyse her maddeye başka bir yasa düşüyor. Bu
anlamda buna torba tanımının eksik geldiğini, olsa olsa
çuval yasası demenin daha doğru bir tanımlama
olacağını düşünüyoruz. Birbiriyle ilgisi olmayan
değişik ihtisas komisyonlarında üzerinde çalışma
gerektiren, bu kadar çok sayıda kanunda değişiklik öngören bir
tasarının alelacele, komisyonlarda bile yeterince görüşülmeden
Genel Kurulun gündemine getirilmesi doğru bir yaklaşım
değildir.
Bunun
sonuçlarını şu anda görüyoruz. Daha görüşme başlar
başlamaz arka arkaya önergeler geldi. Öncesinde tamamlanması gereken,
komisyon çalışmaları sürecinde yapılması gereken,
giderilmesi gereken eksiklikler burada verilen önergelerle tamamlanmaya
çalışılıyor. Ancak geçmişte de aynı yöntemlerle
çıkarılan yasalar nedeniyledir ki bugün uygulamada ciddi
sıkıntılarla
karşılaşıldığını ve bunları gidermek
üzere bu yasanın önümüze geldiğini görüyoruz. Umuyorum ki
alelaceleyle, burada el yordamıyla çıkarılan bu yeni
düzenlemelerin yeni eksikliklere ve sorunlara yol açması bu önergelerle
önlenir.
Bu yasa
tasarısının aslında muhatabı yalnızca
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı değildir.
Vergilendirmeyi, teşvikleri, Bakanlar Kurulunun yetkilerinin
genişletilmesini, Harçlar Kanununu, Kurumlar Vergisi Kanununu, Katma
Değer Vergisi Kanunu gibi birçok konuda değişiklik öngören bu
tasarının aslında sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından değil, özellikle maliyeyle ilgili
bakanlıkların da temsilinin olduğu bir ortamda görüşülmesi
gerekirdi.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısı, Hükûmet tarafından ekonomik
krizin etkilerini gidermek için hazırlanmış gibi sunulmuş
olmasına rağmen, idari ihtiyaçlardan doğan, uygulamadaki
sorunları gidermeyi amaçlayan ve krizle ilgisi olmayan maddelerle doludur.
Tasarıda krizle ilişkili bir tek madde bulunmaktadır, o da daha
önce normal dönemlerde uygulanmak üzere çıkartılan kısa
çalışma ödeneği yasasının kapsamını
kısmen genişletmeyi öngören maddedir. Bu konu kamuoyunda ve Mecliste
yeterince tartışılmamış, işçi ve emekçilerin,
sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin önerileri dikkate
alınmadan Genel Kurulun gündemine getirilmiştir.
Emek örgütlerinin
bu konudaki talepleri çok açık ve netti.
Birincisi: Kriz
bahanesiyle yasanın istismarının önlenmesi amacıyla
ödenekten yararlanacak işletmelerin tespitinde sendikaların aktif
olarak denetim sürecine katılmaları.
2) Sosyal adalet
ilkeleri gereğince, bu düzenleme yasalaşmadan önce kriz nedeniyle
işten çıkartılanların işe iadesi.
3) Yasadan
beklenen istihdam korunması işlevi nedeniyle, yasanın
uygulandığı süre boyunca işçi çıkartmanın
engellenmesi.
4) Ödeneğin
cari ücretle bağının kurulması amacıyla nakit ele
geçen ücretin yüzde 80 olması.
Sosyal koruma
ilkeleri gereğince, ücretsiz izne çıkmış işçilerin
ücretsiz izin sürelerinin işçinin prim gün sayılarına dâhil
edilmesi.
Bu taleplerin
dikkate alınması ve gerçekten, yaşanan soruna derman olabilecek
bir düzenleme yapılması gerekirdi. Bu düzenleme, krizin
ağır sosyal tahribatlarına karşı önemli bir destek
sunmakla birlikte, uzun süreli ve genel tedbirlerin alınması ihtiyacını
ortadan kaldırmamaktadır.
AKP Hükûmeti,
şimdiye kadar, kötü ekonomi yönetimi nedeniyle birçok soruna neden oldu ve
bugün içinde bulunduğumuz tablonun da sorumlularından birisidir.
Bunun faturasını tek başına küresel ekonomik krize de
yükleyemez. Bu konuda iki yıldan beri gerek komisyonlarda gerekse de
buradaki Genel Kurulda muhalefet partileri, sokaklarda da emekçiler
uyarılarda bulundu. Ne yazık ki bu uyarıların hiçbiri
dikkate alınmadı. Dün akşam haber bültenlerinde izlediğimiz
rakamlar, bizim, işsizlik, ekonomik kriz ve yaratacağı sosyal
sorunlar nedeniyle ne kadar büyük bir sorunla karşı karşıya
olduğumuzun göstergesiydi. Haberlere konu olan da TÜİKin resmî
verileriydi. Ben burada bir kez daha bunları tekrarlamayacağım.
Ancak yine Hükûmeti, karşı karşıya olduğumuz sorunun
ne kadar büyük olduğu ve palyatif çözümlerle giderilemeyeceği
konusunda uyarmak istiyorum. Ekonomik krizin yol açmakta olduğu çok
ağır sosyal sonuçları ortadan kaldırmak için kamu eliyle
genel, uzun süreli ve etkili tedbirler paketi vakit geçirilmeksizin gündeme
alınmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın az bir süresi kaldı. Bu nedenle
bölgede yaşanan ve Bakanlığımızı ilgilendiren
başka bir sosyal yaraya dikkat çekmek istiyorum. Yer,
Diyarbakırın Lice ilçesi. Basına da yansıyan bilgileri
sizlerle paylaşmak istiyorum. İşsizliğin ve
yoksulluğun had safhaya ulaştığı bölgede insanlar ucuz
iş gücü olarak çalıştırılıyorlar.
Diyarbakırın Lice ilçesinde yoksul ve işsiz oldukları için
kaymakamlığın yardım başvurusunda bulunan
vatandaşlar, Sosyal Yardımlaşma Vakfının Fakir Fukara
Fonundan 150 YTL maaş karşılığında ya da
yoksulluk yardımı karşılığında, sosyal
güvenceden yoksun, sigortasız olarak kamu kurumlarında çalıştırılıyorlar.
Yıllardır süren bu uygulama kapsamında Vakfa başvuran
yoksul ve işsiz 103 kişiden 44ü fakir fukara fonundan, başta
emniyet müdürlüğü, müftülük, okullar, öğretmenevi, kütüphane,
sağlık ocağı gibi resmî kurumlarda kimisi 100 YTLye,
kimisi de 150 YTLye çalıştırılıyorlar. Bunların
çoğu ise birkaç yıldan bu yana bu kurumlarda sürekli çalıştırılıyor.
Yasal hiçbir dayanağı olmayan ve âdeta kölelik gibi
çalıştırılma koşullarına sahip olan bu
yurttaşlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Bu konuda somut
bilgiler var, isimler var. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Basına da yansıdı bunlar. Bakanlığımız da
aslında bu bilgilere bence sahip.
Örneğin,
Yunus Gündoğdu adlı genç taa 2003 yılından bu yana bir
okulda hizmetli olarak çalışıyor. Kaymakamlığa
başvurmuş, 200 YTL karşılığında okuldaki
kalorifer ve temizlik işlerini yapmakla görevlendirilmiş. Ücreti de
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından
ödeniyor. Gündoğdu, Vakıftan nasıl para
aldıklarını çok açık ve ayrıntılı bir
şekilde anlatıyor: Vakfa gidiyoruz, bize çek veriyorlar, o çeki
bankaya götürüyoruz, oradan parayı alıyoruz. Sabah saat 06:00dan
akşam 17.00ye kadar çalışıyoruz. diyor ve Devlet bana
fakirliğimin karşılığında bu parayı vererek
günde on bir saat, on iki saat hiçbir sosyal güvence olmadan beni çalıştırıyor.
diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kışanak.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Sağ olun Başkan.
Gündoğdu,
çok açık ve net bir şekilde, kaymakamlığa gittiğini ve
durumu anlattığını söylüyor, Yarın kalorifer
kazanı patlar ya da herhangi bir kaza olursa benim başıma ne gelecek?
diye soruyor ve Seni o zaman tanımayız, Tesadüfen oradadır.
deriz. cevabını da alıyor.
Ben,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız buradayken bu konuyu
gündemine getirmek, dikkatine sunmak istiyorum ve bu kölelik
koşullarında çalıştırmaya bir an önce son verilmesi
gerektiğini, bu konuda sorumlu olan kişiler hakkında
soruşturma açılmasını ve bu Meclise de soruşturma
sonucu hakkında bilgi verilmesini istiyorum. Çünkü basına da
yansıdığı kadarıyla Sosyal Güvenlik Vakfı
yetkilileri de bu durumu inkâr etmiyorlar ancak durumu kapatmak için Okul aile
birliği bunları görevlendirmiş, parasını ödeyemiyor,
karşılığında da biz ödeme yapıyoruz. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, tamamlayın.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Bu insanlar
yoksulsa bu Vakıftan herkes gibi yararlanmaları,
karşılığında da sigortasız, sosyal güvencesiz
çalıştırılmamaları gerekir.
Bu
uygulamanın sadece Liceyle sınırlı
olmadığını da biliyoruz. Bölgenin birçok ilinde ve
ilçesinde, özellikle kamu kurumlarındaki hademelik dediğimiz
statüdeki işlerin bu yöntemle yapıldığı çok
yaygın ve açık ortadadır. İşte, yardımdan
anladığı, yoksula destekten anladığı budur AKP
Hükûmetinin.
Bu uygulamaya bir
an önce son verilmesini, onların da yurttaş olduklarının,
diğer insanlar gibi sosyal güvenlik hakkı olduğunun
hatırlanmasını istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK
PARTİ Grubu ve şahsı
adına Çorum Milletvekili Sayın Cahit Bağcı.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA CAHİT BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi ve şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, küresel mali kriz nedeniyle tüm dünyada üretim ve istihdam
azalmakta, işsizlik artmakta, ülkelerin millî gelirlerinde
düşüşler görülmekte, dış ticaret önemli ölçüde
daralmaktadır.
Ekonomik daralma
yönünde gelişen bu süreçte hükûmetlerin ekonomiye müdahale ederek
ekonomiyi genişletici maliye politikalarının uygulamaya
konulması bir gereksinim hâline gelmiştir.
Ekonomik
durgunluğun beraberinde getirdiği sosyal sorunların çözümünde de
hükûmetlere önemli görevler düşmektedir. Ekonomiyi yeniden
canlandırarak tam istihdam ile fiyat istikrarının
sağlandığı denge durumuna kavuşturmak için vergi ve
harcama politikalarının önemi büyüktür. Tüketimi canlı tutarak
üretimdeki azalışların önlenmesi istikrarlı büyüme
açısından kuşkusuz büyük öneme sahiptir. Bu düzenleme ile
küresel krizle mücadele amacıyla istihdam ve üretim üzerindeki yüklerin
azaltılması, yerli üretim ve dış ticaretin teşviki,
talep düzeyinin canlı tutulması, işsizlikle etkin mücadele,
işsizliğin olumsuz sonuçlarının telafi edilmesine yönelik
yeni önlemlerin alınması ve düzenlemeler yapılması
amaçlanmaktadır. Ayrıca sosyal sigortalar ve genel sağlık
sigortası sisteminin etkin çalışması ve uygulanmasında
karşılaşılan bazı sorunların da giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı ile 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
değişiklik yapılarak kısa çalışma ödeneğinin
yüzde 50 oranında artırılarak ödenmesi, bu şekilde
yapılan ödemelerin işsizlik ödeneği sürecinden düşülmemesi
amaçlanmaktadır. Yapılan düzenleme ile işsizlik sigortası
sisteminin iş güvencesi ile birlikte uygulanması çalışma
hayatının düzenli bir şekilde işlemesine yardımcı
olacağı gibi, işsizlik sigortası ödeneğinden
yararlanmanın şartları da güncel duruma göre
yumuşatılmaktadır.
Bir diğer
düzenleme ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda değişiklik yapılarak sağlık
hizmeti sunucularının sunmuş oldukları hizmetlere
ilişkin düzenledikleri fatura bedellerinin altmış gün içinde
avans ödenmesi şeklinde yapılmasına yönelik bir düzenlemedir. Bu
düzenleme ile sağlık hizmeti sunucularının fatura bedellerinin
geç tahsilatı da bu şekilde önlenmiş bulunmaktadır.
Tasarıda
getirilen bir diğer düzenleme ise sigortalılığı sona
erenlere ilişkin bildirim ile sandık iştirakçiliğinin
başlama ve bitişine ilişkin bildirimlerde bir düzenlemeye
gidilmesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2822 sayılı Grev ve Lokavt
Kanununda bir düzenlemeyle yetkili sendikanın belirlenmesinde ve
istatistiklerin düzenlenmesinde Bakanlık kendisine gönderilen üyelik ve
istifa bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi
bildirimlerinin, esas alınması getirilmektedir.
Tasarıdaki
bir diğer önemli düzenleme, 5253 sayılı Dernekler Kanununda
yapılan değişiklikle derneklerin iş gücü yetiştirme
faaliyetlerinde bulunmalarına imkân verilmektedir. Bu düzenlemeyle
özellikle özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki
rehabilitasyonu, kendi işlerini kurmaları, özürlülerin iş
bulmasını sağlayacak destek teknolojilerine kamu kurum ve
kuruluşlarının katılmalarının da
özendirildiği görülmektedir. Böylece özürlü ve eski hükümlülerin yani
dezavantajlı grupların iş gücü piyasasına ve ekonomik ve
sosyal yaşama katılmalarının imkânının da
artırılması hedeflenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda yer alan önemli düzenlemelerden biri de 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa yapılan ekleme ile indirimli
kurumlar vergisi uygulamalarının getirilmesidir. Bu çerçevede
istatistiki bölge birimleri sınıflandırması ile kişi
başına düşen millî gelir ve sosyoekonomik gelişmişlik
düzeyleri dikkate almak suretiyle illerin gruplandırılmasına,
teşvik edilecek sektörleri ve yatırım ve istihdam büyüklüklerini
belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Bu uygulama
ile, hatırlayacağınız üzere, daha önceki yapılan
düzenlemelerde cazibe merkezleri ve önümüzdeki dönemde yapılacak bölgesel
teşvike geçişin de zemininin hazırlandığını
görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda yer alan bir başka düzenleme 4760
sayılı ÖTV Kanununda yapılan değişikliktir.
Düzenlemeyle kablolu-kablosuz mobil İnternet servis
sağlayıcılığı hizmeti ÖTV oranı yüzde 5,
diğer telekomünikasyon hizmetlerinin yüzde 15le vergilendirilmesi
getirilmektedir. Düzenlemeyle bu oranların kanuni oranlara kadar
artırılmasında ise gene Bakanlar Kurulu yetkili
kılınmaktadır.
Sözlerime son
verirken, görüşülen tasarının ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bağcı.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329
sıra sayılı kanun hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Bu söz almaktaki
esas amaç, anladığım kadarıyla yerel seçimlere kadar bir
daha ekonomiyi kolay kolay konuşamayacak olmamızla ilgilidir. Yani,
son defa ekonomi iyi de kötü de olsa bu yasayla bir daha Meclise geldi. Çünkü
bunu hep geçici bir biçimde, fazla da ciddiye almadan idare etmeye
çalıştık ama artık Meclis tatil olacağa benziyor, onun
için idare edecek zaman da yok. Ama iş o kadar önem kazanıyor ki
gerçekten
Hakikaten piyasalarda ciddi bir yangın var, ciddi bir ateş
var. Biz de onu küçümsemeye devam ediyoruz ve bakın, tek kanunla
birdenbire yirmi dokuz yasada değişiklik yapıyoruz, yirmi dokuz
tane yasayı değiştiriyoruz. Yirmi dokuz tane yasadaki esas
sistemi, ana sistemi de bozuyoruz. Çok ciddi bir mesele. Bu Mecliste
aslında oturup bir daha bu torba yasalarının adını
madını eleştireceğimize, ona başka adlar
takacağımıza, bu torba yasaları yeni baştan bir düşünmemizde yarar var. Çünkü sistem
öyle bir hâle geliyor ki hiç kimse anlamaz hâle geliyor. Hatta, bu
yasaları yapanların ve bu maddeleri buraya ekleyenlerin
dışında da çok insanın anladığını da
zannetmiyorum zaten. Ama bu Türkiye Büyük Millet Meclisi madem önündeki çok
ciddi meseleleri olan toplumun meselelerini çözmek için var, bunları
toplumun anlaması lazım. Bakın, mesela, çok basit, hazine
arazisi ile ilgili kırk dokuz yıl meselesini birdenbire burada -kiralamakla
ilgili- çözüveriyoruz. Türkiye TMOnun (Toprak Mahsulleri Ofisi) zararına
çare buluyoruz. Çekin üzerinde yazılı tarihte ödenmesini
sağlamaya çalışıyoruz, bu da ekonominin yapısına
aykırı. Dünyanın hiçbir yerinde yazılı tarihte çek
olmaz, çek prezante edildiği, verildiği tarihte geçerlidir. Korkunç
bir ekonomik hata bu. Bunu çok iyi bilmek lazım.
Yatırım
indirimi, teşvikli yatırımlar, kurumlar vergisi, bunlar
doğru olabilir. Hele Doğu Anadoluya yatırım ve
bunları istihdama çevirenler için yapılanlar çok doğru olabilir
ve yararlıdır fakat öyle bir karışıklık,
karmaşa içerisinde ki bu, bunu anlamak için zaten bir sene geçecek. Bir
sene sonra, nasıl uygulayacağımızı bilmeden, tekrar
yeni baştan yasa getireceğiz Türkiye Büyük Millet Meclisine.
Benim hep
dikkatimi çekiyor, dünyanın belki en fazla yasa çıkaran
meclislerinden bir tanesi Türkiye Büyük Millet Meclisi. Farkında
değiliz, aslında biz haddinden fazla çalışıyoruz çünkü
okumadan, çalışmadan, araştırma yapmadan yasa çıkarıyoruz.
Ciddiye almıyoruz bu işi. Sadece Amerikan Kongresinin emrinde 750
araştırmacı var biliyorsunuz. Bizim Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, hele yasalar konusunda ciddi araştırmacı
olduğunu sanmıyorum, olsa
Bu kadar çabuk yasa, bu kadar birdenbire,
kendimizin bile anlayamayıp okuyamadığı yasayı
çıkarmak çok enteresan. Orada galiba altmış yetmiş sayfa
var. İçinizde, belki birçoğumuz okuduk o yasayı. Hakikaten,
dürüstçe, kaçımız anladık bu yasanın tamamını ve
içindekileri? Ben merak ediyorum ve bunu samimiyetle soruyorum. Ben
anlamadım doğru dürüst. İşim de yıllardan beri
ekonomi. Onun için, kendimizi de kandırmamamızda yarar var.
Bürokrasi belki
bu yasayla kendini rahatlatıyor, elindeki birtakım son
atımları, kozları kullanıp kendi kendinin önünü açıyor
ama bakın, Türkiyenin önünü açamıyor, Türk ekonomisinin
sıkıntılarını çözmek değil
Belki Sayın
Bakana, aziz dostum Bakana da bu iş yüklenmiş durumda çünkü en
yumuşak, en rahatlıkla o çıkarabilir çünkü burada belki 7
bakanı ilgilendiren yasa var, değişik yasada
değişiklik var. Bunları bir kere daha oturup burada hep birlikte
konuşmamızda yarar var.
Türkiye ve dünya,
tarihinin önündeki en büyük ekonomik meselelerle meşgul. Biz hem
Türkiyede hem dünyada tarihin en önemli ekonomik meselelerine geçici
çözümlerle, akşam vakti saat 9.00a doğru, kimsenin
olmadığı, ciddiye almadığı, hele
basının hiç izlemediği bir yapıda kendi kendimize çözüm
bulmaya çalışıyoruz, bunlar çözüm olmayacak. Ama ne yazık
ki bir sene sonra yine aynı şeyleri çıkaracağız. Belki
seçimden üç gün önce ani ekonomik tedbirlerle karşımıza
çıkacak Hükûmet. Bu sefer yine feryat edeceğiz. Onun için, seçim
meselesi yapmadan, seçimde bunları kullanmadan ekonomiye daha ciddi bakmak
gerektiğini defalarca arz etmeye çalıştım. Burada bir kere
daha bunun altını vurguluyorum.
Bu yasa
çıkar, bunun gibi başka yasalar da çıkar ama çok dikkat etmemiz
lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Melen.
MİTHAT MELEN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sistemi o kadar
ciddi bir biçimde zedeliyoruz ki kimse de sistemi anlamıyor, izleyemiyor,
takip edemiyor, hatta ne yaptığımızın bile
farkında olamayan binlerce insan var Türkiyede. Onun için, sizden
istirham ediyorum, bu işlere biraz daha dikkat ve itina etmemizde yarar
var.
Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Melen.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Kaplan
Yok.
Sayın
Coşkunoğlu
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda da bu tasarının işsizliğe, işsizlik
düzeyini korumaya -yani indirmeye değil, korumaya- yardımcı olup
olmayacağını sormuştum çünkü siz oradaki
yanıtınızda yapısal sorunlardan söz ettiniz. Şimdi,
2002-2009 arasındaki yapısal sorunlar 2002den önce de 2009dan sonra
da vardı ve olacak, fakat müthiş bir likidite bolluğunda bile
işsizliği, korunamadı son yedi yıldır. Şimdi, bu
tasarıyla bunu koruyabileceğinize nasıl güveniyorsunuz? Bunu
tekrar sormak isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Toprak Mahsulleri Ofisinin 2002 yılı sonundaki borcu neydi, 2008
yılı sonundaki borcu ne kadardır? 2008 yılı sonunda
borçlarına karşılık ne kadar faiz ödemesi yapılmıştır?
İkinci
sorum: İşsizlik Sigortası Fonundan bir işçiye verilen
aylık ücret ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özensoy
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, kasım ayında, Bursada işten çıkarmalar ve
yansımaları adı altında bir gündem dışı
konuşma yapmıştım. Oradaki İŞKURun
rakamlarından bahisle, işsizliğin giderek arttığını
ifade ettim ama siz, verdiğiniz cevapta bunun böyle
olmadığını, sigortalı rakamlarının
yükseldiğini ifade etmiştiniz o gün. Şimdi, kasım ayı
işsizlik rakamları açıklandı: Bir yıl öncesine göre
yüzde 25 arttı, yani yüzde 10,1den 12,5e çıktı. Şimdi, o
konuşmanızı acaba tekzip edebilir misiniz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, gerek
Komisyon ve gerek Hükûmet sırasında oturan kişilerin bu kanunun
kaç maddesini bildiğini ben merak ediyorum.
Geçenlerde, orman
arazilerinin satılmasına ilişkin 2/Byi hazinenin üzerine geçirdik,
o orman sahasındaki arazileri. Getirilen bu kanunla, yani işte
krizden, kim iktidarın taraftarı, ne kadar rant sağlarsa büyük
bir fırsattır, ganimettir, bunu da oraya öyle bir hüküm
getirmişler ki bunun 2/B maddesinde hazine adına kaydedilen arazileri
yine yandaşlara satacaklar; o bir.
İkincisi:
Tabii, şimdi inkâr edecek Hükûmet ama ben çıkınca
konuşacağım burada. Trafik cezalarını genel bütçe
içinden çıkarıyorlar, nereye aktarıyorlar? Bu trafik
cezalarını hangi fona aktaracaklar? O fonu nasıl kullanacak? Onu
merak ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kışanak, buyurun efendim.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Bakanımıza
biraz önce kürsüden de ilettim, soruya yanıt almak istiyorum: Licede
adı, sanı, çalıştığı yerler belli olan bu
kişileri sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştıran
yetkililer hakkında soruşturma başlatmayı düşünüyorlar
mı, düşünmüyorlar mı? Bu konudaki görüşlerini almak
istiyorum. Ya da böyle bir uygulamayı nasıl değerlendiriyorlar,
çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı açısından bu
konuya nasıl bakıyorlar, öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
özel tüketim vergisi gerçekten çok yüksek Türkiyede. Zaten bu düzenlemeyle de
İnternet bağlantıları ve diğer telekomünikasyon, cep
telefonları konusunda bir vergi indirimi düşünülüyor ki bizim
önergemiz var daha da fazla indirilmesini istiyoruz. Bu lüks bir tüketim mi,
bir ihtiyaç mı? İhtiyaç olan bu cep telefonlarının
sayısı yetmiş milyonu buldu Türkiyede ve çok ciddi boyutlarda
bir icra konusu durum da söz konusu. Bu, toplumsal olarak da çok ciddi bir
sıkıntı konusu. Diğer ülkelerle
kıyasladığımızda telefon görüşmeleri bir ihtiyaç
mı, bir lüks mü? Yani buna hangi gözlükten bakılıyor? Bunun daha
fazla indirimi mümkün değil mi? Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Bu ekonomik krizle ilgili olarak özellikle işveren
kesiminin bir talebi var. İşsizlik Sigortası Fonuna
aktarılan işveren hissesinin nemasının, özellikle istihdam
üzerindeki yükün azaltılması için kullanılması talep
ediliyor, bu konuda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Yaman
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben
vasıtanızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Kabahatler Kanununun
17nci maddesi kapsamında belediyelerce kesilen cezaların belediye
bütçelerine aktarılmasını durdurmanız hâlinde bu kapsamda
belediyelerin bu tür cezalardan bir gelir bekliyor musunuz? Acaba, bu gelirin
azalması konusunda sizce etkisi olur mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın
Coşkunoğlu, evet, Plan-Bütçede de konuşmuştuk, 2002-2009
yılları arasında, takriben 2 milyon 995 bin istihdam
gerçekleşmiştir, 2 milyon 995 bin kişi istihdam edilmiştir.
Tabii, bu istihdamı birçok yapısal sorunla ve diğer
gelişmelerle bağlantılı bir şekilde izah etmiş
idik. Türkiye'nin yapısal sorunları var demiştim, 2002
yılında tarımdaki istihdamın yüzde 36 olduğunu
söylemiştim. Bunun şu anda yüzde 26lar düzeyine çekildiğini,
geçmişle yani 2002 öncesiyle bunu götürdüğünüz zaman, bu yapısal
düzelmenin geçmiş dönemlere oranla çok daha seri bir şekilde
gerçekleştiğini ifade etmek açısından söylemiştim.
Yani, 2002 yılından önce, 1990lardan önce de keşke bu düzeyde,
serilikte kırsaldaki bu yoğun istihdamın, tarımdaki bu
yoğun istihdamın olması gerektiği düzeye 2002den önce de
gelmiş olsaydı. Ama, bu dönemde diyorum, bu son altı yıl
içerisinde, tarımdan yoğun bir çıkış
sağlanmıştır ve olması gereken olmuştur, yüzde
26lar düzeyine inmiştir, daha bunun da inmesi gerekiyor. Tabii, Türkiye
şartlarında yüzde 26dan aşağı çekmek tarımdaki
istihdamı kolay bir hadise değildir ama bu mücadeleyi sürdürmemizin
gerekliliği açısından bunu ifade ettim.
Ayrıca, her
yıl, on beş artı nüfus olarak Türkiyede asgari 700 bin
kişi çalışabilir yaşa gelmiş bulunuyor. Bunların
önemli sayıdaki bölümüne de iş verme durumundasınız. Bir
diğer açıdan, teknolojik olarak artık, emek yoğun
değil, teknoloji yoğun bir endüstriyel ilişkilerde
gelişmeleri hepimiz görüyoruz, biliyoruz. Bu anlamda da istihdamın
etkilendiğini ama buna rağmen 10,3ler düzeyindeki işsizlik
oranının 9,9 düzeylerine indiğini -2007 sonu itibarıyla- ve
bu konuda yapısal sorunlardan dolayı işsizlik oranındaki
istediğimiz inişi gerçekleştiremediğimizi açıkça ifade
ettim. Bugün de aynı şeyleri söylüyorum ve bunları söylerken de
politik bir amaç, bir hedef söz konusu değil. Doğru olduğuna
inanıyorum. İşsizlik dünyanın bütün ülkelerinin olduğu
gibi Türkiye'nin de sorunudur. Hele hele yapısal sorunların ülkeler
için daha bir anlam kazandığını ifade etmek istiyorum.
Bu tasarıyla
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının özellikle
İŞKUR bünyesinde iki önemli görevi vardır: Biri,
işsizliği önlemek, istihdamı artırmaktır; diğer
önemli görevi ise bu şekilde kriz dönemlerinde istihdamı korumaktır.
Şimdi bizim bulunduğumuz süreç itibarıyla, dünyanın
bulunduğu süreç itibarıyla istihdamı artırma değil bu
tabii ki arzumuzdur- ama bu küresel krizin karşısında
istihdamı koruma hedefi tedbirleri alma zorunluluğumuz vardır.
Şartlar normale dönünce o zaman da istihdamı artırma
çabalarımızı tabii ki sürdüreceğiz ama şu anda bu
yasayla amaçladığımız: Burada sizlerin bu
sorularınız vesilesiyle söylüyorum, patronlara, işverenlere diyoruz
ki: İşçiyi çıkarma, işsizlik fonundan biz işçinin
ücretini ödeyeceğiz. İşçinin iş akdini feshetme. Asgari
ücretle çalıştırıyorsanız ve işletmenizde üretime
bir ay ara vermek zorunda iseniz 400 milyon lira, eğer daha
yukarısında bir ücret alıyor ise 800 milyon liraya kadar
işçinin ücretini biz ödeyeceğiz. Amaç nedir? Kriz geçicidir.
diyoruz, bu geçici süreçte işçinin iş akdinin feshedilmemesidir,
edilmemesiyle ilgili bir düzenlemedir. Ben inanıyorum ki istihdamı
korumaya dönük önemli işlev görecektir. Onun için bu düzenlemeyi
getirmiş bulunuyoruz.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Peki somut bir hedef veya öngörü var mı
Sayın Bakanım?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Somut bir hedef
Şu
anda kayıtlarımızdaki özellikle işsizlik ödeneği
almaya hak kazanmış olan çalışanlarımız açısından
işletmelerin açık kalmasını ve işçilerimizin iş
akitlerinin feshedilmemesini hedefleyen bir düzenlemedir.
Bu düzenlemeleri
bir başka soru çerçevesinde de birlikte cevaplandırmak istiyorum.
Yani kendimiz oturarak bu kararları alıyor filan değiliz. Sosyal
taraflarla Ekonomik ve Sosyal Konseyde bunları görüştük, Üçlü
Danışma Kurulunda bunları görüştük. Tabii ki bu fon
imkânı, işçinin, işverenin ve kamunun ortak imkânıdır.
Bunların rasyonel kullanılması konusunda atmamız gereken
bir adımdır ve sosyal taraflarla da
paylaştığımız bir konudur.
İşsizlik
sigortasından verilen ücret asgari 266, bunu 400e çıkarıyoruz;
azami 532,8; 533, bunu da 800 milyon liraya çıkarıyoruz. Yani bu
miktarları kısa çalışma ödeneği çerçevesinde yüzde 50
artırıyoruz. Ama işsizlik ödeneklerinin de 266-532 olduğunu
ifade etmiş olayım.
Sosyal
Yardımlaşma Vakfı
Tabii, Kabahatler Kanununda yapılan bir
düzenlemede trafik cezalarından alınan yüzde 50lik pay Sosyal
Yardımlaşma Vakfına giderken, bu buradan alınmış.
Bu düzenlemeyle tekrar bunu Sosyal Yardımlaşma Vakfına iade
ediyoruz.
Ayrıca
Bursayla ilgili Sayın Özensoyun sorduğu bir soru var. Ben
Sigortalı sayısı yükseldi. demedim. Yanlış bilginiz
var.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Tutanaklarda var Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Tutanaklardan
bakarsınız.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bakarız.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Bursada sigortalı
sayısı 466 bin, 459 bine inmiştir. dedim. Yani Olayları
olduğundan abartmayalım. dedim, Küresel kriz
karşısında genelde konuşmalar afaki ve gazetelerdeki
bilgilere dayalı olmasın. dedim. Her ay burada düzenli bir
şekilde resmî verileri bir siyasetçiye yaraşır şekilde
ifade edeceğimi söyledim. Şimdi de bakınız size
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Bakan, 10,1den 12,5e çıkmadı mı?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Bakın size
Bakınız o tutanağı bulursanız, Bursada sigortalı
sayısı yükseldi derseniz ben Genel Kurulun huzurunda sizden özür
dileyeceğim. Yok böyle bir şey ya
Lütfen yani
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunlar iyi mi şimdi Sayın Bakan, iyi mi?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Bakınız ben
size rakamları veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşsiz sayısı
Görmediniz, görmediniz yani,
bugünleri görmediniz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Cevap verirken, bizim anlattıklarımızın
çok abartılı olduğunu söylediniz. Yani o rakamlar
abartılı mı?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Tabii efendim,
şimdi
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletin içinde yaşadığı sıkıntıyı
hiç görmediniz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Bakın, ben
şimdi rakam veriyorum: Eylülde yine aynı rakam 466 bin idi
OKTAY VURAL
(İzmir) Görmediniz Sayın
Bakan, görmediniz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa)
şu anda aralık ayındaki
sigortalı sayısı 437 bin Bursada. Yani takriben 29 bin veya 30
bin bir azalış var Bursadaki sigortalı sayısında.
Yani geçen de kürsüden söylediğim rakam resmî veriydi, bugün de buradan
söylediğim resmî veri. Bunun dışında bir şey
söylememizi herhâlde Türkiye Cumhuriyeti Bakanına
yakıştıramazsınız, yakışmaz zaten.
Kayıt
dışı çalışanlarla ilgili Liceden bir örnek verdiler.
Şimdi bu çalışan kişinin çalışmasının
hizmet akdi kapsamında olup olmadığı Sosyal Güvenlik kontrol
memurlarımız tarafından tabii incelenecek, sonuca göre de bir
işlem yapılacağını ifade edeyim. Biz kayıt
dışılıkla mücadele konusunda önemli düzenlemeler
yaptık ama yasal düzenlemeler tabii ki yeterli değil. Alo 170 hattımız var, bu hatta da
kayıt dışılıkla ilgili ihbarlar
yapılmaktadır. Ayrıca bu şekilde sizler de milletvekilleri
de tüm vatandaşlar da
Kayıt dışılıkla mücadele bir vatandaşlık görevidir
yani. Bu mücadeleyi sürdürmemiz gerekiyor.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Kamu kurumları yapıyor.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Efendim?
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Kaymakamlık yapıyor. Sosyal
yardımlaşma ve dayanışma
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Yani kaymakamlık
Herhâlde şirketi yoktur kaymakamlığın. Özel bir şirket
tarafından bu hizmet görülüyordur, özel şirket sahibi de kayıt
dışı çalıştırıyor ve bize ihbar geliyor veya
bizim denetimlerimize veya banka işlemlerinden tespit ediyor isek
bunların hepsine gidiyoruz, buralarda bir sıkıntı
yaşamadığımızı söyleyebilirim. Ama teşekkür
ederiz yani bu konuda gerekli duyarlılığı
gösterdiğiniz için.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Verilen sosyal yardımın
karşılığında çalışma zorunluluğu
konuyor.
BAŞKAN
Tamamlandı mı Sayın Bakanım?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Yani başka bir
soru
Sayın Genç,
tam sorunuzu anlayamadık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Trafik cezalarını nereye aktarıyorsunuz?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sosyal Yardımlaşma Vakfına.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Maddede yok.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yazın oraya
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Öyle zaten efendim,
yasada öyle
KAMER GENÇ
(Tunceli) Orman arazilerini satıyorsunuz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Trafik
cezalarının yüzde 50si daha önce Sosyal Yardımlaşma
Vakfına giderken Kabahatler Kanununda yapılan düzenleme de oradan
alınmış, şimdi tekrar biz Sosyal Yardımlaşma
Vakfına yönlendiriyoruz. Düzenleme bu, açık, maddeye bakarsanız.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Yeni madde
ihdasına dair üç adet önerge vardır.
Malumlarınız
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklifle çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup
Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21
üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi ilk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı Tasarıya aşağıdaki
çerçeve maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Bayram Meral Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Trabzon İstanbul Malatya
Tekin
Bingöl Mehmet Ali
Özpolat Vahap Seçer
Ankara İstanbul Mersin
Madde 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 50 nci Maddesinin
birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Günlük
işsizlik ödeneği, sigortalının son iki aylık prime
esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama net
kazancının % 75'idir. Bu suretle hesaplanan işsizlik
ödeneği miktarı, onaltı yaşını doldurmuş
işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin net tutarının
üç katını geçemez."
"Hizmet
akdinin sona ermesinden önceki son 60 gün prim ödeyerek sürekli
çalışmış olanlardan, son iki yıl içinde;
a) 300 gün
sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi
ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,
b) 450 gün
sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi
ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün,
c) 720 gün
sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi
ödemiş olan sigortalı işsizlere 360 gün,
Süre ile
işsizlik ödeneği verilir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Komisyonumuzun salt çoğunluğu bulunmamaktadır, bu nedenle katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, davet etsin Komisyonu
Davet
etsin!
OKTAY VURAL
(İzmir) Arkana bakıp saydın mı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Davet etsin Komisyonu Sayın Başkan!
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
Arkadaşlar lütfen
Sayın
Aslanoğlu, önergeyi huzurunuzda, Genel Kurulun huzurunda okudum ve ifade
ettim. Önerge sahiplerinden katılacak olanlar gelir katılır
efendim.
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Davet etmedi
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Nezaketen Komisyon davet edilir. Komisyonun 40 tane üyesi
var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Davet etmedi Komisyonu.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, milletvekiliyiz ve milleti temsil
ediyoruz. Açıktan önergeyi okutuyorum, salt çoğunlukla Komisyon
katılırsa diyorum. O zaman katılacak olan üyeler lütfen
Komisyon sırasında yerini alsınlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, davet etmedi Komisyon Başkanı,
davet etmedi!
BAŞKAN
- İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı Tasarıya aşağıdaki
Çerçeve maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Bayram Meral Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Trabzon İstanbul Malatya
Tekin
Bingöl Mehmet Ali Özpolat Vahap Seçer
Ankara İstanbul Mersin
Madde - 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 51inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanun
uyarınca sigortalı sayılanlardan hizmet akitleri
aşağıda belirtilen hallerden birisine dayalı olarak sona
erenler, Kuruma süresi içinde şahsen başvurarak yeni bir iş
almaya hazır olduklarını kaydettirmeleri, hizmet akitlerinin sona
ermesinden önceki son iki yıl içinde en az 300 gün sigortalı olarak
çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş ve
işten ayrılmadan önceki son 60 gün içinde prim ödeyerek sürekli
çalışmış olmaları kaydıyla işsizlik
ödeneği almaya hak kazanırlar."
BAŞKAN Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz efendim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Saysın efendim.
BAŞKAN
Hayır efendim. Ben salt çoğunluğunuzu görmüyorum da, yani yok
şu anda.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Komisyonumuzun salt çoğunluğu bulunmamaktadır, onun için
katılmıyoruz.
BAŞKAN
Salt çoğunluk bulunmadığından bu önergeyi de işlemden
kaldırıyorum.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı Tasarıya aşağıdaki
Çerçeve maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Bayram Meral Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Trabzon İstanbul Malatya
Tekin
Bingöl Mehmet Ali Özpolat Vahap Seçer
Ankara İstanbul Mersin
Madde- 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 53 üncü
Maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bir önceki
yıl gelirlerinden giderlerin düşülmesi sonucu bulunacak Fon
varlığının en az %10'u her yıl Meslek Geliştirme,
Edindirme ve Yetiştirme Eğitimi Giderleri ile iş bulma
danışmanlığı ve işe yerleştirme hizmetleri
giderlerine ayrılır."
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Komisyonumuzun
salt çoğunluğu bulunmamaktadır, bu nedenle
katılmıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza arz edeceğim.
1inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/676 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1
inci maddesi ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanuna eklenen
Geçici 8 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ Hasip
Kaplan Mustafa
Kalaycı
Yozgat Şırnak Konya
Süreyya Sadi
Bilgiç Özkan
Öksüz
Isparta Konya
Bu maddede
öngörülen ödenek miktarı aynı kalmak kaydıyla, kısa
çalışma süresini 6 ay daha uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Ancak, bu dönemde kısa çalışma ödeneği olarak yapılan
ödemeler, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği
süresinden düşürülür.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 1 inci Maddesi
ile 28/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
Geçici 8 inci maddede yer alan altı ay ibaresinin bir yıl olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Trabzon
Malatya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN - (Afyonkarahisar) Hangisine?
Son önergeye mi?
BAŞKAN
Evet, son okuttuğum önerge, Sayın Hamzaçebinin.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Buyurun.
Gerekçe:
4447
sayılı Kanunun 2 nci Ek Maddesine göre genel ekonomik kriz veya
zorlayıcı nedenlerle işyerinde geçici olarak en az dört hafta
işin durması veya kısa çalışma hallerinde
işçilere çalıştırılmadıkları süre için
işsizlik sigortasından kısa çalışma ödeneği
ödenir. Kısa çalışma süresi zorlayıcı sebebin
devamı süresini ve herhalde üç ayı aşamaz. Tasarı söz
konusu üç aylık süreyi altı aya çıkarmaktadır. Ancak genel
ekonomik kriz şartlarında altı aylık süre de yetersizdir.
Bu nedenle sürenin bir yıla çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/676 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1
inci maddesi ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici
8 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ(Yozgat) ve arkadaşları
Bu maddede
öngörülen ödenek miktarı aynı kalmak kaydıyla, kısa
çalışma süresini 6 ay daha uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Ancak, bu dönemde kısa çalışma ödeneği olarak yapılan
ödemeler, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği
süresinden düşülür.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)- Olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 2008 ve
2009 yıllarında kısa çalışma için yapılan
başvurulara münhasır olmak üzere bu madde ile getirilen ödenek
miktarı aynı kalmak kaydıyla kısa çalışma
süresini 6 ay daha uzatmaya Bakanlar Kuruluna yetki verilmekte ve uzatılan
dönemde kısa çalışma ödeneği olarak yapılan
ödemelerin, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği
süresinden düşüleceği öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, çerçeve 1inci maddeyi oylamadan önce bir geçici madde
eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 1inci
Maddesine aşağıdaki geçici madde eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
M.Akif
Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Harun Öztürk
Trabzon
Malatya İzmir
Geçici Madde 9-
01.10.2008-31.12.2010 tarihleri arasında bu Kanunun 51 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan 600 gün sigortalı olarak
çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş
olması şartı 400 gün, işten ayrılmadan önceki son 120
gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olma
şartı da 60 gün olarak uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)- Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz
efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Harun Öztürk
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Muhalefet
şerhinde de belirttiğimiz gibi, tasarının kırk
başlığından sadece üçü doğrudan krizle mücadeleyle
ilgilidir. Tasarıda, farklı komisyonlarda görüşülmesi gereken
değişiklik tekliflerinin tek bir tasarıda toplanması ve
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi, İç Tüzük ve kanun yapma
tekniklerine uygun değildir. Tasarının maddeler itibarıyla
yükünün ve vazgeçilen gelirin miktarının Komisyon ve Genel Kurula
sunulmaması da 5018 sayılı Kanuna aykırılık
teşkil etmektedir.
Krize
karşı Ekonomik Koordinasyon Kurulu kurulmaktadır. Bu düzenleme,
Hükûmetin kriz yönetimi kuramadığı ve krizi yönetemediği
yönündeki eleştirilerimizi haklı göstermektedir. Hâlâ yasa
maddelerine Krizle mücadele için gerekli tedbirleri ve kararları almak
şeklindeki hükümler koymakla meşgul olduğumuzu görüyoruz. Bugüne
kadar, Varlık Barışı Yasası çıkardık, sonuç
alamadık; Sicil Affı Yasası çıkardık, sonuç
alamayacağız.
Değerli
milletvekilleri, düzenlemeyle kısa süreli çalışma
ödeneğinin miktarını yüzde 50 oranında
artırıyoruz, ödeme süresini de üç aydan altı aya
çıkarıyoruz. Verilen bir önergeyle, Hükûmet, altı ayı da
bir yıla kadar uzatma yetkisi almış durumda, daha sonra
işsiz kaldığında alabileceği işsizlik
ödeneğinden mahsup edilmek koşuluyla.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin mevcut kısa çalışma ödeneği
hükümlerine dayanarak yaptığı uygulamaya bakalım. Ocak
2009da sadece 651 kişiye bu maddeden dolayı ödeme
yapılabilmiştir. Yani burada krize karşı tedbir olarak
getirdiğimiz düzenleme şu anda hâlen mevcut yasada var ve ocak
ayında, biz, yüz binlerce işçi işini kaybederken, firmalar
kapanırken bu konuda tedbir almamış görünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu sınırlı uygulamanın nedenine
baktığımızda, ödeme için İşsizlik Sigortası
Fonundan yapılan ödemelerde aranan koşulları aynen kısa
çalışma ödeneği ödenirken de aramakta olduğumuzdan
kaynaklanmaktadır, yani yapılan bu düzenleme, süre uzatımı,
otomatik olarak yararlanacakların sayısının
artırılması anlamına gelmemektedir. Genel Kurulumuzun ve
milletimizin bunu böyle bilmesi gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, elli yılı aşkın
süredir yasalaştırılamayan İşsizlik Sigortası
Kanunu, 57nci Ecevit Hükûmeti döneminde
yasalaştırılmıştır. Bu Kanun sayesindedir ki,
krizi yaşadığımız bugünlerde ocak ayı
itibarıyla 244.359 işsiz evine ekmek parası götürebilmektedir.
Geçmişte
bazı büyük fonların kötü yönetim ve siyasi müdahaleler sonucu
açık vermesi nedeniyle, başlangıçta İşsizlik
Sigortası Fonu primleri ve fondan yararlanma koşulları biraz
ihtiyatlı tespit edilmiştir.
İşlerini kaybeden vatandaşlarımızın
işsizlik ödeneğine hak kazanabilmeleri için gerekli olan
koşulların iyileştirilerek daha çok işsizin fondan
yararlandırılması, krizin daha az sancılı
atlatılmasını sağlayacaktır. Üstelik 31 Ocak 2009
tarihi itibarıyla net varlığı 39,1 milyar TL olan fonun
önergelerin kabulüyle bir sıkıntı içine düşmesi de söz
konusu olmayacaktır.
İşsiz
kalan vatandaşlarımızdan işsizlik ödeneği alabilmek
umuduyla İŞKURa başvuranların yaklaşık yüzde
20si yasada öngörülen koşullar ağır olduğu için bu
yardımdan yararlanamamaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Kriz
ortamında bu işsizlerimizin içine düştükleri umutsuzlukları
lütfen bu Genel Kurulda hissetmeye çalışalım.
Bu nedenle
önergemize destek vereceğinizi ümit eder, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (DSP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde
üzerinde bir önerge vardır; okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı nın ikinci
maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 97 inci
maddesinin yedinci fıkrasına ilişkin değişiklik
metninde Kuruma teslim ederler. İbaresinden sonra gelmek üzere Fatura
teslim tarihi; süresi içinde teslim edilen faturalar için teslim edildiği
ayın onbeşinci günü, süresi içinde teslim edilmeyen faturalar için
ise teslim edildiği ayı takip eden ayın onbeşinci günü
olarak kabul edilir. ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ Hasan
Çalış Hasip
Kaplan
Yozgat Karaman Şırnak
Öznur
Çalık Mithat
Ekici
Malatya
Denizli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Ülke
düzeyinde faaliyet gösteren 22.500 Eczane, 2.800 Sağlık
Kurum/Kuruluşu ve 4.500 Optikçinin vermiş oldukları
sağlık hizmetine ilişkin faturaların 60 gün içerisinde
düzenli ödenebilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna faturaların teslim
tarihi ile bu faturalara ilişkin ödeme tarihlerinin düzenlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Bekir
Bozdağ Mehmet
Yüksel
Giresun
Yozgat Denizli
Mücahit
Fındıklı Cevdet
Yılmaz
Malatya
Bingöl
Madde 8-
31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun; 119 uncu
maddesine aşağıdaki fıkra, geçici 74 üncü maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Maliye
Bakanlığı, 94 üncü maddeye göre tevkifat yapacaklardan 10 ve daha
az hizmet erbabı çalıştıranlar ile hizmet erbabı
çalıştırmayanlara ilişkin olarak beyanname verme süresinden
itibaren üç ayı geçmeyecek şekilde, ödeme zamanı belirlemeye
yetkilidir.
Geçici Madde 75-
31/12/2013 tarihine kadar, 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
Ar-Ge ve destek personelinin, bu çalışmaları
karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden asgari
geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisinin;
doktoralı olanlar için yüzde doksanı, diğerleri için yüzde
sekseni verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden
indirilmek suretiyle terkin edilir. Bu süre içerisinde, anılan maddenin bu
maddeye aykırı olan hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılıyoruz
efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hem madde hem geçici madde aynı önergeyle nasıl oluyor?
BAŞKAN
Geçici madde ilavesine dair bir önergedir.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
5746
sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanunla Ar-Ge faaliyetlerinde bulunan
işyerlerinde çalışan personel ücretlerinin belli bir
kısmı gelir vergisinden istisna edilmiştir. Eklenmesi öngörülen
geçici maddeyle Ar-Ge personelinin istihdam maliyetinin düşürülmesi amacıyla
söz konusu uygulamadan 31/12/2013 tarihine kadar Ar-Ge harcaması yapan
işletmelerin yararlanmasının sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 8inci
maddeyi kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 9 üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı Tasarının 9ncu maddesi ile
düzenlenen 32/A maddesinin 2nci fıkrasının (b) bendinde yer
alan 25i ibaresinin 35i, 50 ibaresinin 40 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Necati Özensoy Akif Akkuş
Manisa
Bursa Mersin
Abdulkadir
Akcan Beytullah
Asil
Afyonkarahisar
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akçay, konuşacak mısınız?
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce 8inci maddeye geçici madde
eklendi. Bunun üzerine ancak müzakere açmanız lazım. Hem madde hem
geçici madde alırken, oraya Danışma Kurulu kararına... Kanun değil efendim, geçici madde ilave
ediliyor. Geçici madde ilave edildiğinde onun üzerine müzakere
açmanız lazım.
BAŞKAN
Geçici maddelerde bu bahsettiğiniz konu söz konusu değildir.
Sayın Akçay,
buyurun efendim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani bir defa doğrusunu yapın da
İç Tüzük hükmü
açık efendim.
BAŞKAN Yaptık,
yaptık Sayın Genç.
Sayın Akçay,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Efendim, geçici madde ilave
ediliyor bir maddeye. Geçici maddenin ayrıca müzakere edilmesi lazım.
BAŞKAN
Hayır
Önergeyi okuttuk.
Sayın Akçay,
buyurun efendim, siz buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Yani İç Tüzükü rafa kaldırıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Genç, biraz daha çalışmanız lazım, okumanız
lazım efendim.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, geçici madde
İç Tüzük
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik
krizin etkileri ülkemizi hızla sarsmaya devam etmektedir. Kapanan iş
yerleri sayısı ve işsizlik artmakta, esnaf kepenk indirmekte ve
vatandaş evine ekmek parası götürememektedir. Krizin etkileri 2009 yılında
daha çok hissedilecektir. Ekonomik veriler kötüdür, işsizlik gittikçe
artmaktadır, getirilen düzenlemeler ise yetersiz ve
cılızdır. Şimdi, getirilen indirimli kurumlar vergisi
uygulaması yine aynı Hükûmet tarafından kaldırılan yatırım
indirimi müessesinin yeni bir versiyonudur. Hükûmet ekonomik krize
karşı canlanmayı sağlamak için geniş ve çok yönlü
önlemler paketiyle gelmelidir. Bu paket içinde yatırımı
özendirecek tedbirler, sadece vergisel değil diğer faktörlerle
birlikte ele alınmalıdır. AKP Hükûmeti krize nasıl bir
çözüm bulacağından ziyade, krizin nasıl meydana geldiğini
izah etmeye çalışarak vakit kaybetmektedir.
Alınması
gereken tedbirleri üç ana başlık altında toplamak mümkündür.
Bunları kurumsal, mali piyasalar ve reel sektöre yönelik tedbirler olarak
ifade edebiliriz.
Kurumsal
tedbirler arasında dünyanın belli başlı ekonomileri krize
karşı önlemler geliştirirken o ülkelerin parlamentoları da
yoğun biçimde krizle ilgilenmekte ve katkı
sağlamaktadırlar. AKP Hükûmeti önce krizi yok saymış, sonra
teğet geçtiğini söylemiştir ama ekonominin rakamlarından
krizin ne boyutta olduğu ortadadır. Bu bağlamda, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde temsil edilen tüm siyasi partilerin
katıldığı bir kriz komisyonu kurulmalı, küresel kriz
ve Türkiye ekonomisi üzerinde genel görüşme yapılmalı, ekonomik
birimler tarafından Türkiye ekonomisi ve kriz ile ilgili güncel bilgiler
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan siyasi partilere verilmelidir.
Mali piyasalara
yönelik olarak, Hükûmetin mali disipline kesinlikle uyması gerekmektedir.
29 Martta yapılacak yerel yönetim seçimleri sebebiyle bütçe disiplininin
2007de olduğu gibi gevşetilmesi olumsuz etkiler
doğuracaktır. Kısa ve orta vadede kamuya ek kaynak
yaratılması için etkin önlemler alınmalıdır. Kamu finansman
yapısının sağlamlığı, krize
dayanıklılığı mutlaka artıracaktır.
Reel sektöre
yönelik olarak krizin reel sektörü çok olumsuz etkilememesi için
bankacılık sektörünün fonlanmasında kesinlikle daralma ve aksama
olmamasının sağlanması, Hükûmet ve ilgili kurumların
en çok dikkat etmeleri gereken hususlardan birisidir. Çünkü Türkiyedeki reel
sektörün, özellikle KOBİlerin mevcut şartlarda böyle bir
baskıya dayanması imkânsızdır. Hükûmetin acilen çözüm
önerilerine kulak vermesi gerekmektedir.
Yerli üretim ve
yerli malların tüketimi teşvik edilmeli, ithalata dayalı büyüme
politikalarına son verilmelidir. İhracat yapan firmalar
desteklenmeli, ihracat yapılan ülkeler ve ihraç malları
çeşitlendirilerek ihracat artırılmaya
çalışılmalıdır.
Kısa vadede
vergi indirimleri yapılmalı veya teşvikler konularak istihdam
artırılmalıdır.
Kamu
yatırımları artırılarak ve kamu
çalışanları vasıtasıyla piyasaya sıcak para
sürülmelidir.
Kriz öncesi
dönemde primlerini düzenli ödeyen işverenlere prim indirimi ve ertelemesi
gibi yeni imkânlar getirilmelidir.
Kriz sürecinde, devlet,
hiçbir kesimi dışarıda bırakmayan bütüncül politikalar
izlemelidir. Reel sektörü desteklerken istihdamı genişletecek
projelere öncelik verilmelidir.
Kamu kurum ve
kuruluşlarının personel ihtiyaçları bekletmeden
giderilmeli, emekli olanların yerine derhâl yeni personel istihdam
edilmelidir.
Sanayide üretimi
ve özellikle ara malı üretimini teşvik edecek bir politika
geliştirilerek nihai ürün içinde yerli katma değer oranını
artıracak teşvik politikaları geliştirilmeli,
dışa bağımlılık ve ithalata dayalı büyümenin
yarattığı sorunlara karşı yeni bir politika
benimsenmelidir.
İşsizlik
Sigortası Fonunda biriken yaklaşık 37 milyar Türk lirası
para fonun oluşturulma amaçları doğrultusunda
kullanılmalı, fon kaynaklarının istismarına imkân
verilmemelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) İşsizlik Sigortası kapsamında olan
işçilerin fondan yararlanma koşulları geliştirilmelidir.
Bu çerçevede,
işçinin fona ulaşımı kolaylaştırılmalı,
fondan yararlandırılma süresi ve miktarı
artırılmalıdır.
Kamu
bankaları reel sektörün likidite ihtiyacını
karşılayacak şekilde yönlendirilmelidir.
Muhterem
milletvekilleri, bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akçay, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Maddede karar yeter sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN
Madde 9u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına çok az bir vakit
kalmıştır. O bakımdan diğer maddelere geçmiyorum.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 18 Şubat 2009 Çarşamba günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 20.56