DÖNEM: 23                              CİLT: 39                       YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

58’inci Birleşim

17 Şubat 2009 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş’in, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün  83’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Karaman ilindeki elma üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER

1.- Suriye Halk Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrash’ın davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/688)

2.- TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, Katar Şûra Meclisi ve Yemen Temsilciler Meclisinin davetlerine Parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/689)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, Çek Cumhuriyeti Dışişleri Komisyonu Başkanı tarafından, Prag’da düzenlenecek olan AB Üye ve Aday Ülkeler Dışişleri Komisyonu Başkanları Toplantısına ismen davet edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/690)

4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye ve Ürdün’e, Mısır’a ve Suudi  Arabistan’a yaptığı resmî ziyaretlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/691)

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 28 milletvekilinin, pamuk üreticiliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323)

C) ÖNERGELER

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/118)

 

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine, Genel Kurulun 17/2/2009 Salı ve 18/2/2009 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına  Dair  Kanun  Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307)

3- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)

4.- İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma  Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2,375, 2/381, 2/383, 2/387) (S. Sayısı: 329)

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un, işkence ve hak ihlali iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4815) Ek cevap

2.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5906)

3.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, İmralı Cezaevine başka hükümlülerin nakline ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6032)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, zaman aşımına uğrayan bir yargılamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6035)

5.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İskenderun Belediyesinin afişlerindeki bir ifadeye ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6038)

6.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, AİHM’de Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6039)

7.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, etkin pişmanlık düzenlemesinden yararlananlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6040)

8.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, hava kirliliğindeki artışa ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6198)

9.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Erzurum Cezaevinde yapıldığı iddia  edilen  uygulamalara  ilişkin  sorusu  ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6208)

10.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Muş E Tipi Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6209)

11.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, ihbar ve şikayette bulunulan personele ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/6311)

12.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Yeniçiftlik’te yapılan NATO  Limanına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül’ün cevabı (7/6324)

13.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’de iki program yapan  bir  kişiye  ilişkin  Başbakandan  sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/6326)

14.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, usulsüz alınan özürlü aylıklarının  geri  ödemesine  ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/6372)

15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İznik kalelerinin restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/6373)

16.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, kömür yardımıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/6375)

17.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, sevk zinciri uygulamasının kaldırılmasına  ilişkin  sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı  Faruk Çelik’in cevabı (7/6425)

18.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, termik santrallerin çevreye  etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6427)

19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kastamonu’daki yatırımlara ilişkin  sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı  (7/6429)

20.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/6439)

21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karabük’teki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/6440)

22.- Hatay Milletvekili  Süleyman Turan Çirkin’in, TRT 6’ya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/6474)

23.- Muğla  Milletvekili  Metin Ergun’un, Muğla TOKİ konutlarının kalitesine  ilişkin   Başbakandan  sorusu ve  Devlet  Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/6475)

24.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’daki TOKİ konutlarında yaşanan bazı sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/6485)

25.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, orman yangınlarında kullanılacak hava araçları kiralama ihalesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6495)

26.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’den emekli olanlara ve TRT’ye alınan personele,

TRT’deki bazı kadrolarda çalışan kişilere,

TRT’ye personel alımına,

TRT’ye mütercim spiker alımına,

TRT Genel Müdürüne,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/6496), (7/6497), (7/6498), (7/6499), (7/6500)

27.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir sivil toplum kuruluşunun basın açıklamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/6504)

28.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bayburt’taki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/6516)

29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TOKİ’den ihale alan firma ve taşeronlardan  kaynaklanan  bazı  sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/6538)

30.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, bir hac organizasyonunda hacıların  bağışa yönlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/6540)

31.- Diyarbakır  Milletvekili  Gültan  Kışanak’ın,  TOKİ’nin   kentsel dönüşüm  projelerine  ilişkin  Başbakandan   sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/6545)

32.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, TRT’de yayınlanan Maraş olaylarıyla ilgili programa ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/6549)

33.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT 2’de yayınlanan bir programa,

- Mersin  Milletvekili  Ali  Rıza  Öztürk’ün,  TRT 2’de  yayınlanan bir programa,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/6553), (7/6554)

34.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, kalıcı organik kirleticilere yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6579)

35.- Bursa  Milletvekili  Onur  Öymen’in,  Akçakale  Sınır  Kapısının sürekli  hizmete açılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/6582)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

17 Şubat 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 14.19’da son verildi.

                                                          Meral AKŞENER

                                                            Başkan Vekili

           Fatoş GÜRKAN                                                                      Harun TÜFEKCİ

                  Adana                                                                                     Konya

               Kâtip Üye                                                                               Kâtip Üye

                                                                                                                                No.: 63

II.- GELEN KÂĞITLAR

17 Şubat 2009 Salı

Rapor

1.- İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Millet-vekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383, 2/387) (S. Sayısı: 329) (Dağıtma tarihi: 17.2.2009)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 28 Milletvekilinin, pamuk üreticiliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.02.2009)

 

17 Şubat 2009 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır.

Hükûmet konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz Gümüşhane’nin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’a aittir.

Sayın Doğan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhane’mizin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yılı münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle çok değerli Gümüşhaneli hemşehrilerimin de kurtuluş bayramlarını kutluyor, esenlikler diliyorum.

Doksan bir yıl önce ilimizi düşman işgalinden kurtaran atalarımız, düşmanı kovduktan sonra İstiklal Savaşı’na verdikleri destekle büyük zaferin kazanılmasında da diğer vilayetlerimiz gibi önemli ve onurlu bir görevi yerine getirmişlerdir. Hepsini şükran ve rahmetle anıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir milletin hiçbir ferdine işgal altında yaşamak yakışmazdı. Milletvekili olma onurunu taşıdığım Gümüşhane’miz de diğer bütün illerimiz gibi milletimizin millî ve manevi değerlerinin en yaygın olarak yaşandığı illerimizdendir. Bu sebeple, işgali kabul etmek, ona boyun eğmek söz konusu olamazdı, olmadı da. Asla bağımsızlığından taviz vermeyen bir ecdadın torunlarıyız ve dünya durdukça da bağımsız bir millet olarak kalacağımıza şüphem yoktur.

Gerek Gümüşhane’mizin gerekse diğer illerimizin kurtuluş günlerini sadece o zamanlarda yaşananların tekrar hatırlandığı bir gün olarak geçiştirirsek bugünleri bize bırakanlara ve gelecek kuşaklara karşı görevimizi yapmamış oluruz.

Yörelerimizde ve ülkemizde ekonomik ve sosyal kalkınmayı gerçekleştirmek temel hedefimiz olmalıdır. Günlük, kısır, faydasız, bölen tartışmalar yerine millî birlik ve beraberlik içinde çalışmak zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti bugün Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyetler seviyesini aşma hedefine her zaman olduğundan çok daha yakındır. Ülkemizin gücünü, milletimizin başarabildiklerinin ölçüsünü çok iyi görebiliyoruz. İstiklal Savaşı ile dünyadaki mazlum milletlere önderlik eden Türkiye, ataları gibi dik durmayı bilenlerin ama asla diklenmeyenlerin yönettiği bir ülke olarak hâlâ mazlum milletler için bir iftihar kaynağı olmaktadır.

Bugün vatandaşlarımız ağır bedellerle ve çok zor şartlarda kazanılan İstiklal Savaşı’nın ve akabinde kurulan hür ve bağımsız cumhuriyetin değerini çok daha iyi bilmektedirler. Cumhuriyetimizin kuruluş ideallerini hayata geçirmek için atılan her adımın, gösterilen her çabanın arkasında milletimizin iradesi bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birçok eksikliklerimiz olmakla be-raber çok şükür düne nazaran gerek ülke gerekse Gümüşhane’miz olarak daha iyi durumdayız. Cumhuriyet hükûmetlerinin hepsi ülkeye olumlu bir şeyler yap-manın çabası içinde olmuşlardır. Hepsine müteşekkiriz ancak en büyük hizmet-ler son yıllarda Hükûmetimiz tarafından yapılmış, şehirlerimizin çevresi değiş-miş, medeniyetin nimetlerinden en ücra köşelere kadar ulaştırılmıştır. Doğu Karadeniz’imizin ve Gümüşhane’mizin en büyük sorunu olan göçün önlenmesi için de bazı çalışmalar başlatılmıştır. Detaylarına zamanın kısıtlı olması sebe-biyle giremeyeceğim ancak çok kısa bir iki hususa değinmekle yetineceğim.

Gümüşhane’mizde üniversitemiz kurulmuş, hızla yapılanmasını tamam-layarak ilçelerimizde de yörenin ihtiyacı ve kaynakları dikkate alınarak yükse-kokullar açılmıştır. Öğretim elemanı açığının karşılanması için tüm öğretim elemanlarımızı Gümüşhane Üniversitesinde görev almaya çağırıyorum. Keza bölgede tarım ve hayvancılığın gelişmesine, organik tarım ve hayvancılığa da-yalı sanayinin kurulmasına yol açacak ve Kelkit’in yıllardır özlemini çektiği Sa-dak Barajı Hükûmetimizce 2009 yılı yatırım programına alınmıştır. 6.200 hektar araziyi sulayacak olan bu baraj, yörenin bereket kaynağı olacaktır. Köse ilçe-mizdeki Köse Barajı ve sulama kanalları bu sene tamamlanacaktır. Temenni-miz, bu yıl Köse Barajı’nın sulama kanallarının tamamlanarak hizmete açılması ve Sadak Barajı’nın da temellerinin aynı gün atılmasıdır.

Uzağı gören yatırımcıları bölgemize bekliyoruz. Bu konuda en büyük emeği geçen ve sözünü tutan Sayın Başbakanımıza Gümüşhane halkının şükranlarını sunuyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun konuşmanızı tamamlayınız.

YAHYA DOĞAN (Devamla) - Yine, sessiz sedasız, çok büyük işler başaran Çevre ve Orman Bakanımıza, Türkiye’de bir ekol oluşturan ve çok değerli hizmetlerde bulunduğuna inandığım Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzün mensuplarına teşekkür ediyor, kendilerini kutluyorum. Daha güzel ve gelişmiş, kalkınmasını tamamlamış ve Gümüşhane’deki gibi birbirini seven insanların oluşturduğu müreffeh bir Türkiye olma umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Gündem dışı ikinci  söz Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş’e aittir.

Sayın Keleş, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş’in, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün 83’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

BİRGEN KELEŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ediyor ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün 17 Şubat; 1926 tarih ve 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilişinin yıl dönümü. Cumhuriyet, birbirinden ayrı gibi gözüken ama aslında bir bütünün parçaları olan devrimlerden oluşan bir çağdaşlaşma atılımıdır, bir çağdaşlaşma projesidir. Türk Medeni Kanunu da cumhuriyet kurulduktan kısa bir süre sonra gerçekleştirilen hukuk reformunun en önemli parçalarından bir tanesidir.

Türk Medeni Kanunu, 2001 yılında yapılan değişiklikten sonra 4721 sayıyla yayımlanmıştır. Kanun’da yer alan değişik bölümlerden bir tanesi de aile hukukudur, 2001 yılındaki değişiklik bu konuyu da kapsamaktadır. O tarihe kadar mal ayrılığı geçerliyken, o tarihten sonra, yapılan değişiklikle, evlilik birliği sırasında elde edilen mallara katılma rejimi benimsenmiştir. Ben, mal rejiminin değişmesi için 1989 yılından itibaren ilgilenen bir arkadaşınızım. 2001 yılında yapılan değişiklik, Türk Medeni Kanunu’nun mal rejimiyle ilgili yeni hükümlerinin 1 Ocak 2002’den önce evlenmiş olan eşlere uygulanmasını, onların bir yıl içerisinde noterde sözleşme yaparak yeni mal rejimini kabul etmelerine bağlamıştır.

Sayın milletvekilleri, 2002 yılı seçimlerinden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına söz konusu sözleşme için yasada verilen sürenin, yani bir yılın uzatılmasını öngören bir teklif verdim; dikkate alınmayınca, 2003 yılı başında, 2002 yılından sonra evlenenlerle önce evlenenler arasında eşitsizliğe yol açan ve bu yönüyle de Anayasa’nın eşitlik ilkesine karşı olan durumu değiştirmek için, eşlerin, Kanun’un yürürlüğe giriş tarihinden itibaren bir yıl içerisinde başka bir mal rejimini seçmemeleri durumunda, evlenme tarihlerinden itibaren geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılmalarını öngören yeni bir teklif verdim. 2007 seçimlerinden hemen sonra da bu teklifi yineledim çünkü takdir edersiniz ki, belli bir yıldan sonra evlenenlerle daha önce evlenenlere farklı rejimlerin uygulanması büyük bir haksızlığa yol açmaktaydı ve eşitsizlik getiriyordu.

Geçen yasama döneminin başından itibaren yaptığım tekliflerin ısrarla gündeme alınmamış olmasını kınıyorum. Gene, Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu kurulması için 2003 yılında yaptığım ve 2007 yılında yinelediğim Tüzük değişiklik teklifimin dikkate alınmamasını da izninizle kınıyorum.

Kadın Erkek Eşitlik Komisyonunun, aynen, diğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları gibi kurulması ve işlemesi gerekir. Bunun için de tek maddelik bir Tüzük değişikliği yapılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarının altına “Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu” ifadesinin eklenmesi yeterliydi. Bu nedenle de Sayın Komisyon Başkanının tutanaklarda yer alan sözlerini hayretle karşıladım.

Sayın milletvekilleri, çoğulcu ve katılımcı demokrasi, bir toplumdaki çeşitli kesimlerin örgütlenmesi, siyasal oluşum ve kararlara ağırlık koymasıdır. Nüfusun yarısı eğer siyasette çok az sayıda yer alıyorsa o takdirde böyle bir ülkede çoğulcu ve katılımcı demokrasinin varlığından söz edilemez.

Anayasa’mız ve Türk Medeni Kanunu kadın-erkek eşitliğini öngörmektedir. Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu ve uygulanan mal rejimi de bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisinin Kadın Erkek Eşitlik Komisyonunu “fırsat eşitliği” adı altında yozlaştırmaktan vazgeçmesi ve mal rejimiyle ilgili yasal değişiklik tekliflerini de büyük bir haksızlığı ve kadınlar arasında yaratılan eşitsizliği gidermek için bir an önce gündeme alması gerekir diye düşünüyorum ve bu konuda Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin konuyu sadece kendi eşlerini değil ama kendi annelerini, çocuklarını, kız kardeşlerini düşünerek değerlendirmelerini rica ediyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - ...çünkü gerçekten yıllarca eğitimi, birikimi olmasa da evde yaptığı işlerle aile bütçesine büyük katkıda bulunan kadınların, bir süre sonra erkekler farklı bir ufka yelken açtığında ayağındaki yırtık lastik pabuçla veyahut da basma elbiseyle ortada kalması çağdaş bir ülkede hiç kimsenin kabul etmemesi gereken bir durumdur ve bunun için de yapılacak tek şey mal rejimini evlilik birliği sırasında elde edilen mallara katılım rejimine dönüştürmek ve sadece bununla yetinmeyip bunu 2002 yılından önce evlenenlere de uygulamaktır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı konuşmaya Adalet Bakanımız cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Kanunu Medenisi’nin kabulünün yıl dönümü münasebetiyle biraz önce gündem dışı söz alan İstanbul Milletvekili arkadaşımız Birgen Keleş’in düşüncelerine ben de kendi düşüncelerimle katkı sağlamak için huzurunuzdayım.

Gerçekten, bugün, yani 17 Şubat tarihi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bundan seksen üç yıl önce Türk Kanunu Medenisi’nin kabul edildiği bir tarihtir. Bilindiği gibi, cumhuriyet rejimi millet egemenliğine dayalı bir rejimdir ama aynı zamanda bir reform hareketidir. Bu reform hareketi daha çok hukuk alanında kendisini göstermiştir cumhuriyet kurulur kurulmaz. İlk çıkan temel kanunlarımızdan bir tanesi de Türk Kanunu Medenisi’dir, her ne kadar 17 Şubat 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmişse de hemen yürürlüğe girmemiş, Türk Medeni Kanunu’nun bir mütemmim cüzü, bir ayrılmaz parçası durumundaki Borçlar Kanunu’yla birlikte 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Türk Kanunu Medenisi, dönemin en ileri kanunu kabul edilen İsviçre Medeni Kanunu esas alınarak hazırlanmıştır. Bu dönemde çıkan tüm kanunlarda olduğu gibi Türk Kanunu Medenisi’nde de iki özelliğin ön plana çıktığını görüyoruz. Bunlardan bir tanesi, hukuk kurallarının laik bir temele dayanması, ikincisi de kadın-erkek eşitliğinin ilke olarak kabul edilmiş olmasıydı.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, nasıl ki canlı organizmalar doğarlar, büyürler, bir işlev yerine getirirler ve sonra yaşlanır ve ömrünü tamamlarsa toplumu yönlendiren kanunlar ve kurallar da zamanın değişimine ve gelişimine paralel olarak zorunlu şekilde kendisini revize etmek ve değiştirmek durumunda kalırlar. Tabii, Cumhuriyetle birlikte yürürlüğe giren kanunlarımız da zaman içerisinde günün ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle gelmiştir. Bunlardan bir tanesi de Türk Kanunu Medenisi idi. Sanıyorum, daha 1990’lı yıllarda Türk Kanunu Medenisi’nin değiştirilmesi, yeni bir medeni kanuna ihtiyaç olduğu hep hukuk çevrelerinde dile getirilirdi. Bu konuda bir bilim heyeti kurularak üzerinde uzun süre çalışılan yeni Türk Medeni Kanunu -biraz önce Sayın Keleş’in de ifade ettiği gibi- 2001 yılında 4721 sayılı Kanun’la Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçti ve yasalaştı ancak 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.

Birkaç cümleyle yeni Türk Medeni Kanunu’nun hangi özellikleri taşıdığını sizlere özet hâlinde ifade etmek istiyorum. Yeni Türk Medeni Kanunu, insan hakları kavramı hususunda yeni birtakım düzenlemeler getirmiş ve insan hakları kavramını ön plana çıkarmaya özen göstermiş olan bir kanundur. Ayrıca, tüzel kişilere ilişkin genel hükümler Türk Kanunu Medenisi’ne göre daha ayrıntılı şekilde düzenlenmiş ve özellikle dernekler ve vakıflar yönünden ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir. Belki de Türk Medeni Kanunu’nun en önemli, göze çarpan özelliklerinden bir tanesi de kadın-erkek eşitliğinin bu Kanun’la çokça yansıması olmuştur. Örneğin, evlenme yaşı Türk Kanunu Medenisi’nde erkekler için farklı, kadınlar için farklıydı ancak yeni Medeni Kanun, Türk Medeni Kanunu, bu konudaki farkı ortadan kaldırmıştır. Ayrıca, ikametgâhla ilgili, evin iaşesiyle ilgili, evin reisliğiyle ilgili de kadın-erkek eşitliğine aykırı olan hükümler Kanun’dan çıkmış, bu konuda kadın-erkek eşitliğine paralel düzenlemeler getirilmiştir. Ayrıca, kimsesiz çocukların evlat edinilmesini kolaylaştırıcı hükümler getirilmiştir ve biraz önce Sayın Keleş’in üzerinde ısrarla durduğu ve bu konuda kanun teklifleri verdiğini ifade ettiği mal rejiminde de önemli değişiklik yapmıştır Türk Medeni Kanunu.

Bilindiği gibi -şimdi eski hâline geldi- Türk Kanunu Medenisi, mal rejimi olarak mal ayrılığı rejimini benimsemişti ancak yeni Türk Medeni Kanunu, edinilmiş mallara katılma rejimini benimsemiştir. Sayın Keleş biraz önce -hatta, bu Kanun çıkmadan önceden beri üzerinde benim kişisel olarak uzunca bir süre çalıştığım- “Edinilmiş mallara katılım rejiminin evlilik birliğinin kurulduğu andan itibaren geçerli olması konusundaki çabalarım hâlâ devam ediyor, bu konuda Meclise defalarca teklif de verdim.” dediler. Doğrusu, Türk Medeni Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yanılmıyorsam 21’nci Dönemde, Komisyonda ve Parlamentoda görüşülürken ben de Adalet Komisyonu üyesiydim, dönemin Adalet Bakanı da Sayın Hikmet Sami Türk’tü ve Adalet Komisyonunda uzun bir çalışma maratonundan sonra Türk Medeni Kanunu Komisyondan geçerek Genel Kurula inmiş ve Genel Kurulca benimsenerek kanunlaştırılmıştı. Benim kişisel olarak o dönemde Parlamentoda mensubu bulunduğum siyasi parti üyesi Komisyon üyesi arkadaşlarımdan farklı bir düşüncem vardı, Sayın Keleş’le aynı düşüncedeydim; o da edinilmiş mallara katılma rejiminin yürürlük tarihinin Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren değil, evlilik birliğinin kurulduğu andan itibaren geçerli olması şeklinde bir düşüncem vardı. Bunu Komisyonda da ifade etmiştim. Nitekim, yanılmıyorsam, benim bu konuyla ilgili, Komisyon raporuna muhalefet şerhim de vardır. Ama, tabii, benim bu tavrım kişisel bir tavırdı. Hâlâ aynı düşünceyi muhafaza ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Ancak şunu hemen ifade edeyim: Demek ki 2002’nin Ocak ayında yeni mal rejimi yürürlüğe girdi. O tarihten itibaren evlenenler için, artık, ileride    -Allah göstermesin- bir boşanma olduğunda, “Efendim, şu mal senin üstüneydi, bu mal benim üstümeydi.” diye herhangi bir tartışmaya gerek yok, çünkü o tarihten itibaren -evlilikler için söylüyorum- artık, kocanın da üstüne kayıtlı olsa, kadının da üstüne kayıtlı olsa bu malların -ileride boşanma hâlinde- ortak bir paylaşımının sonucunu getirmektedir bu yeni mal rejimi. En azından, yürürlük tarihinden itibaren, bu konuda, özellikle, daha çok, ev işlerinde çalışan kadınlarımızın mağduriyetini önemli ölçüde önleyici bir rejim olduğu kanaatimi huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, kanunlaşma çalışmaları, mevzuatımızı yenileme çalışmaları sadece Medeni Kanun’la kalmadı. Bilindiği gibi bizim hükûmetlerimiz döneminde bu konuda temel kanunlarımızı günün koşullarına ve ihtiyaçlarına göre yenileme çalışmaları hâlâ devam ediyor. Türk Medeni Kanunu’ndan sonra Parlamentonun çıkarmış olduğu en önemli temel kanunlarımızdan bir tanesi de Türk Ceza Kanunu’dur, Ceza Muhakemeleri Kanunu’dur, Kabahatler Kanunu’dur.

Şimdi Parlamentonun gündeminde bulunan en çok maddeli temel kanunlarımızdan bir tanesi de Türk Ticaret Kanunu’dur. Sanıyorum yetmiş altı maddesini görüştük. İnşallah onu da burada iktidar-muhalefet el birliğiyle yasalaştırırız. Çünkü o da bir bilim heyeti tarafından, üniversitelerimizin, Yargıtayımızın, barolarımızın, yani bu konuda söz söyleme hakkına sahip olan tüm kurumlarımızın temsilcilerinin de iştirakiyle hazırlanmış olan çok önemli bir kanundur.

Borçlar Kanunu’muz Komisyonda görüşüldü. O da Genel Kurulun gündemine indi ve şu anda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’muz Adalet Komisyonunda görüşülmeye devam ediyor. O da yakın bir zamanda Meclisin önüne gelecektir.

Demek ki cumhuriyet kurulurken, reform niteliğindeki temel kanunlarımızı, zaman içerisinde, günün ihtiyaçlarını karşılamadığı için değiştirme ihtiyacı doğdu. Bu değişikliği de bu dönemde çokça yapıyor olmanın kıvancı içerisindeyim. Bunu sizlerle paylaşma ihtiyacını duydum.

Değerli arkadaşlar, milletimiz çağdaş uygarlığı kayıtsız ve şartsız benimsemiştir ve özellikle mevzuatımızın çağdaş uygarlığı yakalayacak metinler olmasını milletimiz arzu etmektedir. Bize düşen, milletimizin temsilcileri olarak milletvekillerine düşen ve bizlere düşen de bu taleplere uygun hareket etmek, bu ihtiyaçları karşılamak ve bir an önce yasalaşmasını temin etmektir. Bu konuda Parlamentonun gündeminde bulunan diğer kanunlarımızın da tıpkı Türk Medeni Kanunu gibi kısa sürede yasalaşmasını diliyorum ve milletvekili arkadaşlarımızın bu sürece katkı vereceklerine inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gündem dışı üçüncü söz Karaman ilindeki elma üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Karaman Milletvekili Hasan Çalış’a aittir.

Sayın Çalış, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Karaman ilindeki elma üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; elma tarımıyla uğraşan çiftçilerimizin ve elma fidanının yetiştirilmesinden bahçe yapılmasına, tüketiciye ulaştırılmasına kadar sektörün mevcut problemlerinden bir kısmını burada dile getirmek üzere söz aldım. Bu vesileyle siz değerli vekillerimi ve bizleri izlemekte olan çiftçi kardeşlerimizi, işletmecilerimizi ve izleyicilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, elma gerçekten sofralarımızın sağlıklı, besin değeri yüksek, vazgeçilmez ürünlerinden birisidir. İçeriğinde bulundurduğu A ve C vitaminleri, yüksek protein, meyve şekeri ve mineralleriyle gerçekten insan sağlığı için çok faydalı bir üründür ve bu ürün dünyanın her tarafında sofralarda kendine yer bulabilen bir üründür. Ülkemizde Karaman’dan Ayrancı, Ereğli, Ulukışla, Niğde, Yeşilhisar, Yahyalı ve yine Karaman’dan Ermenek, Başyayla, Sarıveliler, Hadim, Taşkent, Bozkır, Ahırlı, Beyşehir hattından, Isparta merkezli Eğirdir, Gelendost, Burdur, Bucak, Çivril, Korkuteli, Elmalı hattında ekonomik anlamda bol miktarda yetiştirilmektedir. Yine, Amasya, Tokat, Yalova ve Çanakkale bölgelerimizde de yoğun olarak yetiştirilmektedir.

Karaman ilimiz bu elma yetiştirilen bölgeler arasında yıllardır rekolte itibarıyla Isparta ile rekoltede yarışır. Ancak değerli arkadaşlarım, bugün itibarıyla soğuk hava depolarımız ağzına kadar elma doludur. Şu anda soğuk havada elmanın maliyeti ortalama 900 kuruştur, tüccarın verdiği fiyat 600 kuruştur. Şu anda maliyetin 300 kuruş altında satılmaktadır. Hâlbuki gübre, ilaç, elektrik, mazot gibi girdilerin her sene birkaç kat pahalanması nedeniyle çiftçimizin maliyeti her geçen gün artarken maalesef altı yıldır çiftçimiz ve bu işle iştigal eden işletmecilerimiz, soğuk hava depocularımız, tüccarlarımız zarar etmektedir.

Sayın Hükûmetimizden çiftçimizin sesini duymasını bekliyorum. Değerli arkadaşlarım, bu gidişle bir süre sonra Türkiye’de İran elmasını, Şili elmasını bugünkünün 5 katı fiyata sofralarımızda tüketmek durumunda kalacağız.

Değerli arkadaşlar, dünyada elma üretiminde üçüncü sırada olan bir ülkeyi bu duruma düşürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Değerli arkadaşlarım, bugün -bir diğer konu da- soğuk hava depolarında fiyatı bu olan elmanın marketlerde kaç lira olduğunu görüyorsunuz, pazarlarda kaç lira olduğunu görüyorsunuz. Bu aradaki büyük farkı ortadan kaldırmamız lazım, üretici birliklerini daha etkin hâle getirmemiz lazım, üreticiyle tüketiciyi buluşturarak üreticinin alın terinin karşılığını aldığı, tüketicinin de ucuz yiyebildiği bir hâle getirmemiz lazım.

Bizim elma üreticilerimizin şu anda sayın Hükûmetten acil beklentisi, narenciye üreticisine verilen yetmiş beş dolar teşvikin elma üreticisinden esirgenmemesidir, kendilerine üvey evlat muamelesi yapılmamasıdır. Bu acil sıkıntı giderilmezse bugün soğuk hava depolarında ağzına kadar elma doludur ve mayıs ayı içerisinde bunlar çürüyecek ve dökülecektir. Bu büyük, bu önemli bir millî servettir. Bunu heba etmeye hiçbirimizin vicdanı elvermez değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÇALIŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu acil sıkıntının çözümü yanında elma üretimiyle uğraşan çiftçilerimizin önemli beklentisi, desteklerin programlı hâle gelmesi, düzenli hâle gelmesi, zamanında yapılması ve ürüne destek verilmesidir.

Bir diğer beklenti ise bu piyasalar oluşturulurken çiftçiye kulak verilmesidir. Karamanlı üreticiler olarak en önemli beklentimiz, elmacılığın önemli bir merkezi olan Karaman’da meyvecilik araştırma enstitüsü kurulmasıdır. Bu enstitünün hem yerli türlerimizi geliştirecek hem de kolay pazar bulacak, kolay ihraç edilebilecek yeni türde elma bahçelerinin kurulabilmesinin teşvik edildiği, araştırıldığı, bu konuda çiftçilerin, işletmecilerin eğitildiği birimler hâline getirilmesi bizlerin ve bizimle beraber aynı duyguları paylaşan çiftçilerimizin beklentisidir.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi bitirirken bütün çiftçilerimiz adına, Türkiye’deki elma üretimiyle uğraşan çiftçilerimiz adına sayın Hükûmete sesleniyorum: Değerli arkadaşlar, bu çiftçilerimize sahip olalım. Bugün kriz ortamında bütün sektörleri nasıl ayağa kaldıracağız diye düşünürken, çabalarken, paketler getirirken, bu çiftçilerimizin, tüccarlarımızın, esnafımızın batmasına göz yumamayız.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER

1.- Suriye Halk Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrash’ın davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/688)

                                                                                                                        11 Şubat 2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın, Suriye Halk Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrash’ın davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Suriye’ye resmî ziyarette bulunması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca, Genel Kurul’un 27 Ocak 2009 tarihindeki 49. birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanun’un 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurul’un bilgisine sunulur.

                                                                                                                Köksal Toptan

                                                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                      Başkanı

Adı Soyadı:                                     Seçim İli:

1) Mehmet Erdoğan                      Adıyaman Milletvekili (AK PARTİ)

2) Hüseyin Ünsal                           Amasya Milletvekili (CHP)

3) Mahmut Durdu                         Gaziantep Milletvekili (AK PARTİ)

4) Hasan Altan                                               Kastamonu Milletvekili (AK PARTİ)

5) Mehmet Şandır                         Mersin Milletvekili (MHP)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 28 milletvekilinin, pamuk üreticili-ğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde, pamuk tarımı ve pamuk üreticilerinin sorunlarının araştırılarak pamuk üretiminin arttırılması, üreticilerinin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırılması açılmasını arz ve teklif ederiz.               05.02.2009

1) Mehmet Akif Paksoy                 (Kahramanmaraş)

2) Recai Yıldırım                            (Adana)

3) Mehmet Şandır                         (Mersin)

4) Yılmaz Tankut                           (Adana)

5) Alim Işık                                     (Kütahya)

6) İsmet Büyükataman                 (Bursa)

7) Kadir Ural                                  (Mersin)

8) Recep Taner                                              (Aydın)

9) Ahmet Kenan Tanrıkulu          (İzmir)

10) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

11) Şenol Bal                                  (İzmir)

12) H. Hamit Homriş                     (Bursa)

13) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

14) Kamil Erdal Sipahi                  (İzmir)   

15) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

16) Hasan Çalış                              (Karaman)

17) Ertuğrul Kumcuoğlu                              (Aydın)

18) Rıdvan Yalçın                          (Ordu)

19) Mustafa Enöz                          (Manisa)

20) Reşat Doğru                            (Tokat)

21) Kemalettin Nalcı                     (Tekirdağ)

22) Akif Akkuş                               (Mersin)

23) Necati Özensoy                       (Bursa)

24) Muharrem Varlı                      (Adana)

25) Sabahattin Çakmakoğlu         (Kayseri)

26) Kürşat Atılgan                         (Adana)

27) Süleyman Latif Yunusoğlu     (Trabzon)

28) Hasan Özdemir                       (Gaziantep)

29) Erkan Akçay                            (Manisa)

Gerekçe:

Pamuk, tekstilden barut ve film malzemesi yapımına kadar 50 çeşit sanayi kolunun hammaddesini oluşturan en önemli tarımsal ürünlerden birisidir. Bunun yanında ülkemiz sanayisinin öncü sektörü tekstilin stratejik hammaddesi pamuktur. Bilindiği gibi, pamuğun hammadde olarak kullanıldığı tekstil sanayi; sağladığı katma değer, ihracat yoluyla ülke ekonomisine kazandırılan döviz ve emek yoğun işgücü olmasından dolayı oluşturduğu istihdam hacmi ile vazgeçilmez bir sektördür. Pamuk tekstil sanayimizde olduğu kadar harp sanayinin de önemli bir hammaddesidir. Pamuk ayrıca bir yağ bitkisi olup tohumu, gıda sanayinde bitkisel yağ üretiminde kullanılmaktadır. Arta kalan küspesi ise, proteini yüksek bir hayvan yemi olarak büyük önem taşımaktadır. Pamuk sahip olduğu özellikleri nedeni ile stratejik bir ürün olup uluslararası ticarette yeri büyüktür. Sentetik elyaf üretimi karşısında dahi öneminden bir şey kaybetmemiştir. Pamuk tüm bu özellikleriyle de ülkemizde altı milyon kişinin geçimini sağlamaktadır.

Tekstil sektörümüzün gelişmesine rağmen dünyaca ünlü kalitesiyle Türk pamuğunun üretiminin her yıl düşmesi düşündürücüdür. Tüketimdeki artışa rağmen üretimdeki azalış pamukta dışa bağımlılığımızı her geçen gün artırmaktadır. Özellikle Akdeniz Bölgesinde pamuk üretimi artık yok denecek kadar azdır. Son yıllarda Ege Bölgesinde pamuk ekim alanlarında belirgin düşüşler gözlenmektedir. Ege Bölgesinde pamuk ekim alanları yerini hububata (mısır) ve meyve bahçelerine bırakmaktadır. Pamukta ulusal bir politika oluşturulmazsa üretim her yıl daha da azalacak ve pamuk ihtiyacının tamamı ithalatla karşılanmak zorunda kalınacaktır.

İç talebimizi karşılamak için üretimin artırılması gerekmektedir. Buda üretim alanlarımızın artırılması ile mümkündür. Ancak pazarlamadaki en büyük engelimiz olan fiyatlar üreticimizi tatmin etmemesidir. Ülkemizde hızla gelişen tekstil ve konfeksiyon sektörüne paralel olarak tüketimin hızla artması, üretimin artırılmasının zorunluluk olmasını ortaya koymuş ancak pamuk için belirlenen prim miktarı yıldan yıla azalmıştır. Pamuğun üretimindeki girdi kalemlerinde maliyetlerin çok yüksek oluşu üretimin her yıl daha da azalmasına sebep olmaktadır. Mesela işçilik maliyeti pamukta önemli bir unsurdur. Ancak kendi yürür pamuk hasat makinesinin çok pahalı olması ve ithalatta alınan % 18 KDV oranı en büyük engeller üreticiyi zorlamaktadır.

Genel tarımın sorunları pamuk için de geçerlidir. Pamuk pazarlamasında ve piyasa oluşumunda en önemli kurumlardan olan Tarım Satış Kooperatiflerinin, maddi destek kaynakları kesilmiştir. Birlikler ürün fiyatlarını kendi imkanları ile açıklamaktadırlar. Üretici ürününü %9-10 gibi fiyat artışı ile satarken, %30 faizle zirai kredi kullanılmaktadır. En azından ürün artışı oranında kredi kullanma imkanı sağlanmalıdır. Verim artışı için bölgelere uygun çeşitlerin seçimi ve bu çeşitlerin sertifikalı tohumluğunun sağlanması gerekmektedir. Pamuğun gübrelenmesi ve sulanması konusunda bilinçsiz ve yanlış uygulamalar sonucunda genellikle toprağın fiziksel ve kimyasal dengesi bozulmaktadır.

Bilinçsiz sulama özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde tuzlanmaya ve toprak kaybına sebep olmaktadır. Hastalık ve zararlılar için kullanılan zirai mücadele ilaçlarının kullanımı sertifikaya bağlı değildir. Pamuğun en büyük pazarlama kanalı olan Tarım Satış Kooperatifleri 4572 sayılı yasa ile yeniden yapılandırma sürecine girmiş ve bu yasaya göre de bu kooperatiflerin finans desteği kesilmiştir. Pamuk üretimini desteklemenin bir yolu da kurulmuş olan bu Tarım Satış Kooperatiflerini yaşatmaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

A) TEZKERELER (Devam)

2.- TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, Katar Şûra Meclisi ve Yemen Temsilciler Meclisinin davetlerine Parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/689)

                                                                                                                        09.02.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın, Katar Şura Meclisi ve Yemen Temsilciler Meclisi’nin vaki davetine icabet etmek üzere beraberinde Parlamento heyetiyle, anılan ülkelere resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                                Köksal Toptan

                                                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                      Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, Çek Cumhuriyeti Dışişleri Komisyonu Başkanı tarafından, Prag’da düzenlenecek olan AB Üye ve Aday Ülkeler Dışişleri Komisyonu Başkanları Toplantısına ismen davet edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/690)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan, Çek Cumhuriyeti Dışişleri Komisyonu Başkanı tarafından 9-10 Mart 2009 tarihleri arasında Prag'da düzenlenecek olan AB Üye ve Aday Ülkeler Dışişleri Komisyonu Başkanları toplantısına ismen davet edilmiştir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 9 uncu Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.

                                                                                                                Köksal Toptan

                                                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                      Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye ve Ürdün’e, Mısır’a ve Suudi Arabistan’a yaptığı resmî ziyaretlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/691)

                                                                                                                        12/2/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 31 Aralık 2008 tarihinde Suriye ve Ürdün'e, 1 Ocak 2009 tarihinde Mısır’a ve 3 Ocak  2009 tarihinde de Suudi Arabistan'a yaptığım resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                         Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                    Başbakan

Liste

Ömer Çelik                      Adana Milletvekili

Egemen Bağış                                 İstanbul Milletvekili

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım.

Başbakanlık tezkeresini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.42

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı yok!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır.

Öneriyi okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine, Genel Kurulun 17/2/2009 Salı ve 18/2/2009 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

                                                                                                                        Tarihi: 17.2.2009

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 17.2.2009 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                 Nevzat Pakdil

                                                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                    Başkanı V.

                           Bekir Bozdağ                                           Hakkı Suha Okay

                Adalet ve Kalkınma Partisi                          Cumhuriyet Halk Partisi

                      Grubu Başkanvekili                                    Grubu Başkanvekili

                            Oktay Vural                                          Selahattin Demirtaş

                 Milliyetçi Hareket Partisi                        Demokratik Toplum Partisi

                      Grubu Başkanvekili                                    Grubu Başkanvekili

Öneriler:

Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4 üncü sırasına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

329 sıra sayılı Kanun Tasarısının İçtüzüğün 91 inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Genel Kurulun 17.2.2009 Salı ve 18.2.2009 Çarşamba günkü Birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

Genel Kurulun 17.2.2009 Salı günkü Birleşiminde 15.00-21.00; 18.2.2009 Çarşamba günkü Birleşiminde 14.00-21.00; 19.2.2009 Perşembe günkü Birleşiminde 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

329 Sıra sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383, 2/387)

Bölümler         Bölüm Maddeleri                                  Bölümdeki Madde Sayısı

1. Bölüm                  1-30                                                                   30

2. Bölüm                31-35

                        (33.maddenin 19 fıkrası ayrı madde

                      olarak ve Geçici 1,2, 3, 4. maddeler dâhil)                 27

                        Toplam Madde Sayısı                                               57

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine mutat, Salı günü Danışma Kurulu kararı geldi, mutat, ben de yine aleyhte söz aldım. Konuşmamın arkasından yine AKP’li bir grup başkan vekili çıkacak, bize saldıracak ama bize de sataşmadan söz verilmeyecek.

Sayın Başkan, bu Meclis Başkanlığı bana göre çok kutsal bir görevdir. Orada oturunca çok doğru ve dürüst görev yapılması lazım.

Bakın, burada 100 kişi dahi yok, biraz önce “Karar yeter sayısı var.” dediniz. Bunlar hoş şeyler değildir. Dürüstlük insanın özünde olacak, temelinde olacak, icraatında olacak.

SONER AKSOY (Kütahya) – Kâtip üyeler var orada.

KAMER GENÇ (Devamla) -  Ama siz karar alıyorsunuz, saat 21.00’e kadar alıyorsunuz ama bakın, geçen hafta karar aldınız, yine toplantı yeter sayısını bulmadınız. 340 tane milletvekiliniz var. Alın, gelsinler arkadaşlarımız buraya, çalışalım.

Bakın, biz Meclis açıldığı andan kapanıncaya kadar buradayız. Tek bağımsızım. Siz de 340 milletvekilinin 184’ünü, 139’unu bulundurun beyler. Bu sizin göreviniz. (AK PARTİ sıralarından “İşine bak sen.” sesi)

Ben işime bakıyorum, siz işinize bakmıyorsunuz, işinizi benimsememişsiniz.

Tayyip Bey çıkıyor “Yetmiş dokuz senede ne yaptılar?” diyor. Yetmiş dokuz sene, yedi de kendini eklerseniz, 1923’ten beri yani cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne yapılan şeyleri yok sayıyor. Tayyip Bey, senin o giydiğin elbiseyi o yetmiş dokuz sene bu memleketi yönetenler yaptı. İçinde faaliyette bulunulan bu Meclisi, yine o yetmiş dokuz sene iktidarda bulunan cumhuriyet yaptı. Şimdi, nereye getiriyor? Cumhuriyeti yok sayıyor ve Osmanlı Devleti’ne getiriyor.

Beyler, gelin, sizinle o zaman bu milletvekili yeminini tekrar yapalım. Yani milletvekili yemini yapılmış. Milletvekili yemininin gereğini evvela bu çatı altında kaç kişi yerine getiriyor, kaç kişi getirmiyor? Yani namus üzerine yemin etmek bana göre çok ciddi bir olaydır, bu namusun gereğini yerine getirmek çok ciddi bir olaydır ama o yemini ettikten sonra onu yok saymak çok, yine çok ciddi bir olaydır.

Şimdi, değerli milletvekilleri, yine sözlü sorular cevaplandırılmıyor. Zaten, dediğim gibi, geçen hafta, sorulan sorular cevaplandırılmıyor, doğru dürüst cevaplandırılmıyor. İşte, Kütahya Şeker Fabrikasını sizin milletvekiliniz almış. Bakın, orada 57 tane lojman ve 162 dönümlük arazi Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Ortaklığı adına kayıtlı iken arkasından, o özelleştirmeden sonra, bir sene sonra getiriyorlar, tapuda tahrifat yapıyorlar, Kütahya Çimento Fabrikasına yapıyorlar, bedava mallarına konuyor. Ben zaten o konuda kendisiyle, Kiler ile beraber uçakta gelirken iddiaya girdim. Tapuyu getireceğim, orayı her hâlde bana bağışlayacak; ben de yarısını şehit ailelerine, yarısını Tunceli’deki kurumlara bağışlayacağım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, bir parlamentoda denetim önemli bir görevdir. Yani, bilmiyorum, denetimsiz bir parlamento bir şey yapabilir mi.

Şimdi, bir Deniz Feneri olayı… Deniz Fenerinde ne kadar bir para toplandığı ortada. Alman mahkemesi karar vermiş, diyor ki: “Şu kadar para toplandı.” Bu paranın esas başmüsebbipleri… Yani vatandaşın o kutsal din duygularını istismar ederek bu paralar toplanmış ve bir kısmı Türkiye'ye aktarılmış. Türkiye'ye aktarılmış ama bunun bir kısmı Tayyip Bey’in ailesine dokunuyor. Yani orada, bakın, bir gemi alması var.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Gemicik, gemicik!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, Hasan Doğan rahmetli oldu gitti. Bu kişi Tayyip Bey’in oğluna gemi satmış. Bu gemi 4,5 milyon dolar. Şimdi, bu kişiyle beraber Cihan Kamer diye bir kişi kuyumcu, ortak. İstanbul’da, Eyüp’te bir kamu hizmet alanı olan yeşil alanı alıyorlar Hasan Doğan’la Cihan Kamer. Ne yapıyorlar? Orada ticaret alanı yapıyorlar. Sonra yanında 10 dönümlük bir yer gecekondu alanı ilan ediliyor, o fakir fukaranın arazisini bedava alıyorlar. Ne yapıyorlar? Ondan sonra… Cihan Kamer kim? Tayyip Erdoğan’ın mal varlığını ispat edemediği zaman kendisine, mahkemeye ibraz etmek üzere “Efendim, kanıtlanmayan bu mal varlığı bize şu kadar altın getirilerek bozuldu.” diyen kişi. Yani o kadar olaylar birbirine girift oluyor ki ve orada o delili o zaman bilirkişinin birisi dikkate alıyor, ikinci bir bilirkişi tetkikatında dikkate almıyor ve beraat kararı veriliyor, o karar Yargıtaya gitmiyor.

Değerli milletvekilleri, Almanya’da Deniz Fenerinden gelen paranın bir kısmı Tayyip Bey’in oğlunun bacanağının eline geçiyor. Şimdi, bunlar nasıl ispatlanacak? E, buyurun işte, araştırma yapalım, bir araştırma önergesini verelim. Hakikaten bu Deniz Fenerinden ne kadar para geldi? Bu, İstanbul’da, arkadaşlar, o Eyüp’teki arsa niye getirildi yeşil alandan konut alanına çevrildi? Hasan Doğan’ın Futbol Federasyonu Başkanı seçilmesi için, getirdiniz, burada son anda kulüplerin 55 trilyon vergisini affettiniz. Bakın, ne kadar güzel değil mi? Hasan Doğan’ın Futbol Federasyonu Başkanı olması için getiriyorsunuz, ondan sonra 55 trilyon liralık kulüplerin vergi borcunu şey ediyorsunuz. Hasan Doğan, gemisini Tayyip Erdoğan’ın oğluna satıyor; ondan sonra Hasan Doğan’a getiriyorsunuz Eyüp’te 5,5 dönümlük bir arazi veriyorsunuz, devletin kamu arazisini; ondan sonra 10 dönüm de gecekondu araştırma alanı yapıyorsunuz, onu da oraya veriyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, geçmişte bir Banko Bilo vardı, bir film vardı, bilmem izlediniz mi? “Banko Bilo” diye bir film…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Banker Bilo…

KAMER GENÇ (Devamla) – Banko Bilo…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Banker Bilo…

KAMER GENÇ (Devamla) – Banker Bilo… Şimdi gemici Bilo çıktı karşımıza. Bu gemici Bilo’yu da bir araştıralım arkadaşlar; tam, güzel bir filmlik olay. Yani şimdi, Almanya’da gidiyorlar, vatandaşın en kutsal düşünceleri, inancı olan din duygularını sömürüyorlar ve orada paralar toplanıyor. Getiriyor, kime vereceğiz? Fakir fukaraya vereceğiz. Ee, fakir fukaraya verilmiyor da birtakım iktidar gücünde olanların mal mülk sahibi olmasında kullanılıyor. Bunları öğrenmek bizim görevimiz.

Çıkıp da meydanlarda… Devletin uçağını kullanarak, bakın, devletin uçağını kullanarak… Bir defa, değerli milletvekilleri, eğer bir siyaset adamı, siyaset yapıyorsa, kongresine gidiyorsa devletin uçağını kullanamaz. Bu, dürüstlüğün bir gereğidir. Efendim, öğrencileri sen topla, getir, soğukta orada beklet, ondan sonra gösteriş olsun diye “Yahu, bu öğrencileri niye getirdiniz?” Eğer sen hakikaten dürüst bir davranış içindeysen o öğrencileri oraya getiren valiyi hemen anında görevden al. Yani böyle şey olur mu? Siz öğrencileri toplayın, getirin, saatlerce beklesin, o soğukta tiril tiril titresin, ondan sonra da çıkıp yiğitlik yapın. Devletin uçağını kullanın, gidin siyaset yapın. E, ben bağımsız milletvekiliyim, hadi ben de şimdi çıkayım meydana. Ben kendi arabamı kullanacağım. Beni gidip de valiler karşılamıyor, devletin arabasını da kullanmıyorum.

Bakın, değerli milletvekilleri, dürüstlük çok önemli bir kavramdır. Dürüstlüğü…

Bakın, ben geçen cuma günü Karşıyaka Mezarlığı’na gittim. Orada hocanın bir lafı çok hoşuma gitti, dedi ki: “Yalancı adamın yeri cehennemdir.” Bakın, “Yalan söyleyenin yeri cehennemdir. Kim yalan söylüyorsa onda insanlık vasfı yoktur.” dedi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yeni mi duydun? İlk defa mı duydun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, ben bunları biliyordum da siz camiye gidiyorsunuz, bunları diyorsunuz, buna rağmen tersini yapıyorsunuz. Yalan söylemek kadar…

Şimdi, deniliyor ki: “Ben falanca adamları tanımıyorum.” E, bir bakıyorsunuz kendi çocuklarının vekili çıkıyor. E, nasıl tanımıyorsunuz? “E, ben falancayı tanımıyorum.”

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yalan söylüyorsun hep.

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, insanların, özellikle politikacıların sözüne güvenilir insan olması lazım. Eğer politikacılar sözüne güvenilir insanlar değillerse o memleket zaten bitmiş demektir. Çağınızda ekonomi sıfıra inmiş. Allah’ınızı severseniz, o çocuklarını, işini kaybettiği için, iflas ettiği için öldüren bu insanlar, cinnet geçiren insanlar hiç mi sizi rahatsız etmiyor ya? O kendisini diri diri yakan insanlar, ekonomik sıkıntıdan dolayı, hiç mi sizi rahatsız etmiyor? Ama gidip de Vakko’nun bayiliğini alabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hem bakanlık yapacaksınız hem Vakko’nun bayiliğini alabilirsiniz. Efendim, hem bakanlık yapacaksınız hem kuyumculuk yapacaksınız. Kuyumculuğu nerede yapacaksınız? Kaçakçılığın en yoğun olabileceği bir free shop mağazasında. ÖTV’yi kaldıracaksınız, daha önce tarh edilmiş ÖTV’leri de sileceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP KORAL (İstanbul) – Mezarlığa gidince yerinizi öğrendiniz mi?

BAŞKAN – Buyurun konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, peki, bu Türkiye Cumhuriyeti’ni kim koruyacak ya?

SONER AKSOY (Kütahya) - Sen varsın ya.

KAMER GENÇ (Devamla) - Vergiyi almayacaksınız, devletin bütün kaynaklarını yandaşlarınıza vereceksiniz. Bakın, geçen pazar, evvelsi pazar İstanbul’daki bir panele katıldım. Orada eski İstanbul Belediye Başkanı dedi ki: “Benden sonra beş bin tane, İstanbul’da, imar değişikliği yapıldı. Yeşil alanların, okul alanlarının, resmî daire yerlerinin, cami yerlerinin imar planı değiştirildi ve bunlar konut alanına çevrildi. Her bir imar değişikliğinden 50 milyon para sağlandı, rant sağlandı.” 250 milyar dolar… Beyler, bu paralar İstanbul’da birilerinin cebine girdi. Bunu söyleyen eski İstanbul Ana Kent Belediye Başkanı. Yahu, gelin bunu araştıralım, araştıralım! Kimin cebine haram para girmişse onun burnundan getirelim. Ama başınızı sallayacağınıza önerge verelim, bunları yapalım. Kim yalan söylüyorsa Allah belasını versin! (AK PARTİ sıralarından “Amin, amin” sesleri) Onun için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Allah bilir kimin cezasını vereceğini.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Lehinde Sayın Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, her hafta Meclisimizin Danışma Kurulu önerisi görüşmeleri sırasında mutat olan görüşmelerinden bir tanesini yapıyoruz. Şimdi, bir milletvekili arkadaşımız da her hafta mutat olarak buraya geliyor, aynı üslupla konuşuyor, ondan sonra inip gidiyor. Biz hep şunu söylüyoruz: Bu kürsü, masum bir kürsüdür. Bu kürsüyü kirletmemek lazım; sözle de kirletmemek lazım, beyanla da kirletmemek lazım, eylemle de kirletmemek lazım. Bizim buranın masumiyetini korumamız lazım. Birtakım dedikoduları, birtakım iftiraları, birtakım yalanları hakikat gibi takdim etmek, onlara gerçek vasfını kazandırmaz ancak takdim edenleri küçültebilir. Bizim burada söylenecek her söze verilecek cevabımız var, biz onların her birine cevaplar verebiliriz ama o zaman bu Meclisin sağlıklı, verimli bir biçimde çalışmasına da imkân tanımamış oluruz. Birtakım dedikoduların, iftiraların konuşulduğu ve cevaplandırıldığı yer olarak kalmaya devam eder. Onun için, biz, pek çok konuda, dikkat ederseniz, susuyoruz, cevap vermemiz gereken bir kısım şeylere cevap vermiyoruz. Bunları milletimizin basiretine, vicdan terazilerinin doğruluğuna emanet ediyoruz.

Benim, Sayın Genç’in söyleyeceklerine söyleyecek çok şeylerim var ama hiçbirini söylemiyorum, söylemeye de gerek duymuyorum. Artık, cevap vermemek lazım. Doğrusu bu. Hani geçenlerde basında çıktı ya, kamu görevi yapmış bir devlet büyüğümüz öyle bir ifade kullanmıştı: “Suskunluğumuz asaletimizdendir. Her şeye verilecek bir cevabımız var. Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ  sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sataşma var.

BAŞKAN – Hayır efendim, genel ifadeler var, isim falan geçmedi.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sataşma var efendim, doğru söylüyor.

BAŞKAN – Başka söz talebi yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Konuşana bakarım, adam değilse.” dedi.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o kürsüyü çok taraflı yönetiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada, o kürsüde söylenen o pislikleri sen hep örtmeye çalışıyorsun. Böyle bir şey olmaz ya!

BAŞKAN – Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) ÖNERGELER

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/118)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/2 Esas Numaralı “Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifim” İçtüzüğün 37. Maddesine göre doğrudan gündeme alınması için 15.01.2008 ve 22.04.2008 tarihlerinde görüşülmüş ancak doğrudan gündeme alınması reddedilmiştir.

2/2 Esas Numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince yeniden doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Ensar Öğüt

                                                                                                                     Ardahan

BAŞKAN – Sayın Öğüt, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifine olan borçlarının faizlerinin silinip anaparasının beş yıla yayılmasıyla ilgili vermiş olduğum kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 12 Haziran 2003 yılında, çiftçilerin ve besicilerin borçlarını iyileştirmek için bir kanun çıkardık ama o kanun yeterli olmadı. Hâlen, çiftçilerimiz, besicilerimiz, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifine olan borçlarından dolayı hacizli durumda ve insanların evine haciz geliyor hatta bazı yerlerde jandarmayla birlikte haciz memuru giderek köylünün hayvanını haczediyor. Böyle bir konumda mutlak surette Büyük Millet Meclisinin bu kanun teklifini kabul etmesi lazım. Bu kanun teklifi kabul edildiği zaman çiftçilerin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin silinerek anaparasının beş yıla taksiti yapılacaktır.

Bu nedenle, çiftçilerimizin bu sıkıntılı günlerinden kurtulması, krize yakalanmış, özellikle hayvancılık yapan, hayvan alım satımı olmayan, Doğu ve Güneydoğu’da ağır kış koşullarında olan çiftçilerimiz, inanın samimi söylüyorum, çok büyük sıkıntı içerisinde yaşıyor.

14 Şubat Sevgililer Günü biliyorsunuz. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde ben Ardahan’daydım. Ardahan’da, Ardahan Belediye Başkan adayımız Sayın Yalçın Taştan’la beraber sabah 7.00’de sabahçı kahvelerini dolaştık. Sabah 7.00’de sabahçı kahvelerini dolaşırken bir söyledim bin ah işittim. Çiftçilerimiz perişan durumda. Bakın, isimlerini vereceğim: Hamit Gökçe, Cemil Başdemir, Ayvaz Lale, Gıyasettin Akdemir, Sebahattin Hanoğlu, Tuncer Aktürk, Ali Rıza Başdemir. Bu vatandaşlarımızın bir kısmıyla konuştum -isim konuşuyorum, belgedir bunlar- vatandaşlarımız şunu söyledi: “Biz sınırda bekçilik yapıyoruz, yedi sekiz ay kar altında bu ülkenin bekçiliğini yapıyoruz, bu ülkeye vatandaşlık yapıyoruz. Bizim suçumuz ne? Ziraat Bankasına gidiyoruz, Ziraat Bankası kredi vermiyor.”

İstediği kredi 3 milyar, 5 milyar, 10 milyar… 5 milyar kredi için Ziraat Bankası şunu istiyor: Memur kefil getir, esnaf kefil getir.

Değerli arkadaşlar, Adana’dan, İstanbul’dan, İzmir’den tayin olmuş, Ardahan’a, Kars’a gitmiş memur nasıl oradaki çiftçiye, köylüye kefil olabilir? Lütfen… Bunu kaldırmamız lazım. Yani Başbakana ve Ziraat Bankası Genel Müdürüne sesleniyorum, rica ediyorum Hükûmete: Yani bu Ziraat Bankasından kredi alan insanlara imkân sağlayın.

Bakın, ben bir örnek söyleyeceğim, bir formül de söyleyeceğim. Çare diyorlar ya… Nedir öneriniz? Önerimiz var. Eskiden hayvanların küpesi yoktu, küpesi olmadığı için hayvanın cüzdanı da yoktu; şimdi her hayvanın küpesi var, cüzdanı var, kaydı var. Bu hayvanlar rehin alınarak kredi verilebilir ve çiftçiler rahatlar. Bugün şimdi aynı derecede o kahvede oturan bir sürü esnaf perişan. Diyorlar ki: “KOBİ’lere yardım ettiler, KOBİ’lere kredi veriyorlar, niye bize vermiyorlar? Biz burada ağır kış koşullarında yaşıyorsak, eksi 25 derecede, eksi 30 derecede yaşıyorsak bizim günahımız ne?”

Ardahan’da, hakikaten Doğu ve Güneydoğu’da insanlar, esnaf siftah yapmadan dükkânını açıp kapatıyor, kirasını ödeyemiyor, çekini ödeyemiyor, senedini ödeyemiyor, vergisini ödeyemiyor, herkes hacizli.

Arkadaşlar, yani Büyük Millet Meclisinden çare istiyorsak işte bu kanun teklifimizin kabul edilmesi lazım. Bu kanun teklifi kabul edilirse, ben inanıyorum, çiftçilerin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları ertelenecektir, faizler silinecektir.

Şimdi, örneğin, bir belge sunuyorum, belge. Diyorlar ya… Belge işte: Ziraat Bankası Posof Şubesinin belgesi. 3 milyar kredi almış Sabri Yalçın, 13 milyar 600 milyon olmuş.

Değerli arkadaşlar, bu 13 milyar 600’ü bu adamın ödeyebilmesi için 15 tane ineğini satması lazım. Zaten bu adamın 15 tane ineği yok, 5 ineği var, onu da satsa çocukları aç kalacak. Onun için, lütfen rica ediyorum, 3 milyar 13 milyar olmuşsa, o zaman, bu 13 milyarın faizinin silinip anaparası alındığı takdirde, ben inanıyorum, köylüye, çiftçiye, esnafa büyük bir rahatlatma getirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir de yem bitkileri parası hâlen ödenmedi. Bazı illerde ödenmiş, ne yazık ki Doğu Anadolu’da çoğu ilde ödenmemiş. Yani kış, kar, kıyamet… İnsanlar hayvanıyla beraber aynı odada kalıyor. Hayvanını besleyecek yemi için para alacak, parası yok. Hayvanı mal pazarına götürüyor, satamıyor.

Bakın, kasım ayında yem bitkileri parasının ödenmesi lazımdı. Yem bitkisi parası nedir, yem bitkisi? Bu yem bitkisini önceden verecek ki adam, hayvanını beslesin, bahara çıkarsın. Zaten bir ay sonra yeşillik çıkıyor. Şimdi daha hâlen ödenmemiş. Bu nedenle, ben rica ediyorum Hükûmetten: Yem bitkileri parasının ödenmesi lazım, acilen ödenmesi lazım. Eğer bu ödenmeyecekse hakikaten çiftçimiz çok perişan duruma düşecektir, zaten perişan durumda.

Şimdi, yem bitkileriyle ilgili ödeme yapılmadı, yapılmadığı gibi bir de yem bitkilerinde düşme olmadı. Hükûmet diyor ya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öğüt, teşekkür ediyorum.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bir dakika uzatma süresini veriyor musunuz Başkanım.

BAŞKAN – Bir dakika sürenizi verdim de siz yem bitkilerine geçince süre tamamlanamadı.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Farkında değilim. O zaman selamlayıp ineyim.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, istirham edeyim, zorlamayalım şeyi.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Selamlayıp ineyim Başkanım.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Öğüt, bakınız, buradaki olay şu şimdi: Bir konu hakkında konuşuyorsunuz, oradan başka bir konuya geçiyorsunuz. Şimdi o konuların hepsini derleme imkânı vesairesi yok, böyle bir imkân da yok. Onun için, çıkan hatip ne kadar zamanda ne kadar söz söyleyeceğini bilecek.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Özkan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğüt’ün selamlarını iletiyorum arkadaşım adına.

Şu anda verdiğimiz kanun teklifiyle Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine üreticilerimizin, köylü kardeşlerimizin borçlanmalarının faizsiz, anapara sabit kalarak beş yıl ertelenmesiyle ilgili bir teklifimiz var. Bu teklifin yüce Meclis tarafından kabul edileceğini umuyorum ve diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, geçenlerde ben burada o çiftçimizin değerlerini kürsüye çıkarmıştım, bazı arkadaşlarımız “Şov yapıyor.” demişti. Şov yapmadığımızın örnekleri, bugün köylere gittiğiniz zaman… Ben yaklaşık her hafta Burdur ve çevre köyleri, Afyon’u, Isparta’yı, Antalya’yı dolaşıyorum. Bu köylerde gerçekten üreticimiz çok açmazda. Ürettiği buğday para etmedi, süt şu anda para etmiyor, et para etmiyor, haşhaşı para etmedi, ürettiği pancar para etmedi, satacağı bir şey kalmadı; tarım krediye borcu var hayvanları için yem aldı, Ziraat Bankasına borcu var traktör aldı, hayvan kredilendirmesi yaptı, damızlık düve aldı, bu borçların ödenmesi gerekiyor. Ama kriz öyle bir geldi ki beşli dirgen gibi böğründen girdi, sırtından çıktı, teğet geçmedi kriz. Böğründen girdi, o üreticinin kullandığı beşli dirgen gibi. O perişanlık diz boyu. Onun için… Geçen yıl söylüyordu vatandaşımız “Ben Ziraat Bankasına olan borcumu, bu yıl özel bir bankadan aldım.” Özel bankanın ismini vermiyorum, bunu Trakya’dan tanıyorsunuz, Burdur’dan tanıyorsunuz, Denizli’den tanıyorsunuz, Adana’dan, Balıkesir’den tanıyorsunuz. O özel banka bütün Türkiye’ye kol sardı. Arazilerini ipotek etti, kredi kartı verdi, şu anda araziye alıcı yok. Onun için yasalar düzenlemeye çalıştık. Arazisini alan yok, ineğini alan yok. 10,5 milyon liraya dana kestiriyordu, şu anda 8,5 lira. 8,5 Liraya; düve kestiriyordu, şu anda 6-6,5. Bağ bozumu gibi şu anda hayvan pazarları; düvesi pazarda, danası pazarda, ineği pazarda. O üç aylık, beş aylık buzağılar sucukluk, pastırmalık olarak kesime gönderiliyor. Bunlar bacasız fabrika. Bunlar kesilmesin diyoruz. Onun için bu kanun teklifimizde, vatandaşımıza, köylümüze, çiftçimize bir can suyu istiyoruz. Bu can suyu ki o buzdolabına benzemiyor, çamaşır makinesine benzemiyor. O bacasız fabrika. Gelin, sosyal devlet diyoruz, dağıtım diyoruz; bu sosyal devlet köylünün elinden tutsun, çiftçinin elinden tutsun. Bu köylümüze bir kez daha bu güzelliği kazandıralım istiyoruz kanun teklifimizle.

Geçen gün Kırklareli’nden aradı bir kardeşimiz, ismini sizlere verebilirim. Hocam diyor “İntihar edecek…” Bizim on beş ineğimiz vardı, şu anda üç çuval yemimiz kaldı. Kırklareli Vize’den aradı, “İntihar edecek.” diyor. Bu intiharlar çoğaldı arkadaşlarım, borçlarından dolayı. Burdur’da -biz, yediemin deposu diye bir şey bilmezdik Burdur’da- şu anda dört tane yediemin deposu var. Eskiden buzdolabı, çamaşır makinesi konurdu yediemin depolarına. Bu yediemin depolarında şu anda sıfır marka araçlar, traktörler, Ducato’lar, Scudo’lar doldu taştı, sanki bir oto pazarı gibi, galeri gibi bu yediemin depoları doldu. İlçeler yediemin depolarıyla dolu, traktörü orada, 50 NC’si orada, pikabı orada, arabası orada, Şahin’i orada, Kartal’ı orada. Bunları kurtarmamız gerekiyor. Onun için bu kanun teklifimizde bir iyileştirme yapacağız. Bu iyileştirme ki o çiftçimizin alın teri gibi baktığı, yemeyip yedirdiği ineğini kesimden kurtaracak, düvesini kesimden kurtaracak. Bu feryat Türkiye'nin her yerinden, Anadolu’nun her yerinden -Diyarbakır’ından, Elâzığ’ından, Samsun’undan, Antalya’sından, Burdur’undan, Edirne’sinden- devamlı sizlere de geliyor, duyuyorsunuz. Gerçekten bu iyileştirmeyi yapmamız gerekiyor bu kanun teklifiyle. O tarım kredinin önünden geçecek hâle gelmedi. O tarım kredide çalışanların özlük haklarının neler olduğunu sizler de biliyorsunuz. O insanlar eli nasırlı insanlar o insanların maaşlarını çıkarmak için cansiparane çalışıyorlar ama ürünleri para etmediği için bu borçlarını ödeyemediler. Onun için bu feryatları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, yani gerçekten bazen konuşuyoruz -bakanlarımız yok şu anda- bakanların Türkiye’si tozpembe, rakamların Türkiye’si de tozpembe, bankaların Türkiye’si de tozpembe; orada güzellikler var, bakanın olduğu yerde, gittiği yerde güzellik var. Rakamlarda güzellik var, enflasyon düştü, borsa yükseldi, gayet güzel bunlar ama gelin bir de esnafı dolaşın, emekliye gidin, emekli maaşıyla 2 üniversite öğrencisi okutan o annenin haykırışını, o annenin feryadını gelin hep beraber dinleyelim. Üretim olsa, üretimi kamçılamış olsak, o üretilenler para etmiş olsa vatandaş hiçbir şey istemiyor ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk ne diyordu: “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce hasletlerini, daha sonra istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” Benim üreticim, benim köylüm, benim çiftçim, benim esnafım gerçekten çalışıyor, gerçekten üretiyor, gerçekten yoruluyor ama emeğinin karşılığını alamıyor; eli hamur, karnı aç. Onun için bu kanun teklifimizin yüce Meclisin oylarıyla geçeceğine inanıyoruz. Yaptığımız bu kanun teklifi üreticiye bir can suyu olacaktır. Bu can suyunda AKP’li kardeşlerimin, MHP’li kardeşlerimin, Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerimin hep beraber destek vereceğine inanıyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş önergenin doğrudan gündeme alınmasını oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 4’üncü sıraya alınan, İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2,375, 2/381, 2/383, 2/387) (S. Sayısı: 329) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 329 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

                        

(x) 329 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; şahısları adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ve Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun söz talepleri vardır.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’a aittir.

Sayın Oyan buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  biraz önce adını okurken beş dakika geçirdiğimiz bir torba kanunu, başka deyişle çorba kanunu konuşmak üzere buradayız, huzurlarınızdayız.

Efendim, bu kanunun adı da değişti zaten, Hükûmetin teklifinde İşsizlik Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı idi ve buna on tane kanun teklifi -biri de benim- eklenmiş idi. Bu, Komisyonda -haklı olarak aslında- değiştirildi ve şu dendi: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı. Niye öyle? Çünkü otuz üç madde artı geçici maddelerden oluşan bu torba kanun tasarısının sadece bir maddesi esas itibarıyla işsizlik sigortasıyla -bir tane daha var ama çok önemli değil- ilgili. Dolayısıyla, yani adını tam torba kanun olarak koymakta yarar vardı, yanıltıcı olurdu. Ama şimdi şunu sormak lazım: Yirmi dokuz tane yasada değişiklik yapan bir torba kanunun bir temel yasa olarak getirilmesi gibi bir garabeti niye yaşıyoruz? Yani iki madde hâlinde görüşeceğiz, içinde birbiriyle benzemez otuz altı tane madde var. Böyle bir şey olabilir mi? Yani bunun üzerine herhâlde bu Meclisin düşünmesi gerekir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi Türkiye'nin temel meselesi bugün  -dünyanın da aslında çok önemli temel meselesi işsizliktir- işsizliktir, işsizliğe çözüm bulmaktır, istihdamdır. Dolayısıyla, bizim burada bakmamız gereken şey, acaba bu konuda ne getiriyor? Gelen sadece kısa çalışma ödeneği de olarak… O da bir yenilik değil, var olan bir düzenlemenin geliştirilmesi. Peki, işsizlik sigortasıyla ilgili burada birçok kanun teklifi var bu Parlamentonun değerli milletvekillerinin. Onunla ilgili bir iyileştirme -sisteme girişlerin kolaylaştırılması, sistemde kalışın uzaması, işsizlik ödeneğinin yükselmesi- buna ilişkin bir düzenleme var mı? Ne yazık ki yok. Geçen sene şubat ayında benim kanun teklifim reddedilmişti. Şimdi Komisyonda geçen gün görüştük. Sayın Bakan da “Bunun bazı şeyleri dikkate alınabilir.“ dedi. Bekliyoruz. Yani, herhâlde başka bir düzenleme gelecek. Burada en azından bizim önerdiğimiz, teklif ettiğimiz düzenlemeler ortada gözükmüyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, İşsizlik Sigortası Kanunu 2000 Haziranında kabul edilmiştir. 2002 Mart ayında da işsizlik sigortası ödemeleri başlamıştır. Yani önce bir biriktirim dönemi, arkasından ödeme dönemi. Peki, marttan itibaren bugüne, yani ocak sonuna kadar geçen toplam yedi yılda, bir ay eksiğiyle toplam yedi yıldır, bu toplam yedi yılda ne kadarlık bir ödeme yapılmış acaba işsizlere diye bakıyorsunuz. Esas amacı işsizler değil mi? 42 katrilyon toplanmış bir fon, ocak itibarıyla. 1,9 katrilyon sadece işsizlere ödenmiş. Yani, fonun sadece yüzde 4,4’ü işsizlere dönük olarak uygulanmış. Bu, çok ilginç bir karşılaştırma. Yani aslında bu fonun işsizler için çalışmadığını… Gerçi ben bunu taa 2000 yılında yazmıştım. Bu fon devletin borçlanmasının, hazinenin uzun vadeli ve kolay yoldan borçlanmasının bir aracı olarak oluşturuluyor diye taa 2000’de ben bunları yazdım. Şimdi bunu siz altı yıllık iktidarınızda bir kez daha, bir kez daha kanıtlayarak geliyorsunuz. Yani hiç olmazsa bir iyileştirme yapmaya, yani bu fonun gerçek amacına uygun çalışmasına dönük bir çaba içinde olmaya niye bu kadar eliniz titriyor, IMF karıştığı için mi? IMF size daha geçen yılın bütçesinde ve bu yılın bütçe görüşmelerinde, aralık ayının son günlerinde IMF’nin görünmez eli geldi, bütçenin yatırımlarını azalttı, tarım desteklerini azalttı. Şimdi de görüyoruz ki her düzenlemede bunu görüyoruz: “İşsizlik sigortasıyla ilgili sakın ha düzenleme yapmayın, o fona dokunmayın, fon devlet borçlanmasına gidecek.”

Bakın, size çok tipik bir başka örnek vereyim: Bu fonun son birkaç yıl itibarıyla sigorta giderleri, yani işsizlik sigortası ödemeleri, işte, 2007’de 324, 2008’de 450 milyon lira -eski deyişle trilyon- işsizlere ödeniyor. 2009 için ne öngörülüyor? 2009 için 569 öngörülüyor. Yani sanki Türkiye krizde değil. Bu nerede bu? Bu, DPT genel ekonomik hedefler ve yatırımlardan söylüyorum. Yani sanki Türkiye krizde değil. 2009 yılında da öyle bir büyük artış, işsizlik ödeneğinde büyük bir artış öngörülmüyor. Yani o işsizler bizim işsizimiz değil, onlar yabanların işsizi, onların bir hakkı yok, yasal hakkı yok. Biz kömür, erzak dağıtalım, işsizlere bir şey vermeyelim. Kanuni haklara hayır, keyfî şeylere evet. Böyle bir şey olur mu? Böyle bir sosyal devlet olur mu? Böyle bir devlet olur mu, bırakın sosyalini.

Peki, ne artıyor? Diğer giderler artıyor. Diğer giderler, mesela 2006-2007’de 80 milyon lira civarında olan diğer giderler birdenbire 2008’den itibaren arttı. 2008’de 1.516 yani 1 milyar 516 milyon Yeni Türk Lirası. Niye 2008’de böyle? Çünkü 2008’de fonun faiz gelirinin yüzde 10’unu GAP’a aktarmaya başladık. Tamam, GAP’a aktarılsın da kardeşim, GAP’a aktarılan kadar işsiz ödeneği niye yok? Yani niçin işsiz ödeneği 2008’de 450 milyon lira da, GAP’a aktarmalar dolayısıyla o şişen diğer giderler 1,5 katrilyon ya da 1 milyar 516 milyon lira? Yani niye 3 katı? 2009’a bakıyorsunuz, 5 katına çıkması öngörülüyor. Yani 2009’da daha da kötü olacak.

Bizim gözümüz onda da değil. Diyoruz ki… Veya bunun yüzde 95’ini devlet borçlanma için kullanıyor. Bırakın, açın şu yolu. Hani, şeyler çok şeye bağlıysa, yani bu fonun elindeki devlet hazine kâğıtları, devlet iç borçlanma senetlerini devletin ödeyip fonu rahat bırakması mümkün değilse -çünkü piyasadan borçlanacak, daha yüksek faiz- o zaman fona yeni girişleri bari serbest bırakın. Fona yeni girişler var, her ay yeni girişler var. Şimdi, öncekine bari bir set çekin, ondan sonrasını gerçek amacına uygun olarak kullanmaya gayret edin. Ne yazık ki bunlar yok.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, yani, biz… Sayın Bakan da burada. Yani krize, işsizliğe karşı ciddi bir önlem olamadığını görüyoruz. Bunun bir başka rakamını daha vereyim: En son kasım itibarıyla -üç aylık ortalamalar- işsizlik rakamları açıklandı, 2 milyon 995 bin işsize çıktı işsiz sayısı. Hızlı bir şekilde yükseliyor ki bu resmî işsiz. Aslında buna çalışmaya hazır 1 milyon 968 bin kişiyi katarsanız İstatistik Enstitüsü rakamlarıyla -yani işbaşı yapmaya hazır, iş bulursa hazır olanları. İşsizim demiyor ama işbaşı yapmaya hazır- tam 4 milyon 963 bin işsiziniz kasım itibarıyla var. Peki, kasım ayında işsizlik sigortasından kaç kişiye ödeme yapmışız? 165 bin kişiye. Nerede 165, nerede 2 milyon 995, nerede 4 milyon 963? Kıyas kabul etmiyor. Yani, resmî işsizlik rakamına kıyasla yüzde 5,5; işsizlerin sadece yüzde 5,5’u faydalanıyor. Diyeceksiniz ki: ”Bunların bir bölümü kayıt dışı da ondan.” Ee, gelin kayıtlı işçiye başvurun, kayıtlı işçiye oranlayın. Kayıtlı işçiye oranlayın, 1 milyonu aştı ocak ayında, 1 milyon 79 bin kayıtlı işsiz, ona oranlayın. Gene çok düşük bir noktadasınız.

Sayın Bakan, değerli Hükûmet temsilcileri; bu konu artık ihmal edilebilir bir durum değildir. Bu konu bir kırmızı çizgidir. Yani bu krizi ciddiye alıyor musunuz? Siz halkı ciddiye alıyor musunuz, siz vatandaşlarınızı ciddiye alıyor musunuz, siz işsizi ciddiye alıyor musunuz? İnsanları insan yerine koyuyor musunuz? Bu onun çizgisidir.

Değerli arkadaşlarım, tabii, bu arada şunu da… Bu 2000 krizinden farklı. 2000 krizinde hem kısa süren bir “V” tipi kriz söz konusuydu hem de o zaman henüz kamu iktisadi teşebbüsleri sistemde hâlâ önemli, hâkim pozisyonları vardı birçok bakımdan. Şimdi kamu iktisadi teşebbüslerini bütün bu dönem boyunca elden çıkardınız büyük ölçüde. Dolayısıyla elinizde supap yok, elinizde supap yok. Onlar bu tür dönemlerde, kamu iktisadi teşebbüsleri, işçi çıkarmayarak işsizliğin yükselmesine karşı bir fren görevi görüyorlardı. Şimdi elinizde bu fren de yok, bunu dikkate alın ve uzun süreli bir işsizlik ve kriz dönemine giriyoruz. Dolayısıyla, elinizde hangi araçlar var, doğrusu merak ediyorum. Ha, şimdi bir araç getiriyorsunuz. O araç nedir? Kısa çalışma ödeneği. Kısa çalışma ödeneği nedir? Yani burada, tabii, vaktim yok ama kısacası, bu, var olan bir şeydi. Bu, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun zaten içinde olan bir madde değil ama uygulanamaz bir madde değil. Niye uygulanamazdı? Çünkü şöyle bir şeyi vardı, özel bir durum: Yani iş yerinin geçici olarak bir şey olması, faaliyetlerini azaltması, çalışma sürelerini azaltması veya iş yerini kısmen veya tamamen belli bir süre durdurması. En az dört hafta olursa geçerli ve üç aya kadar da bu durumdaki işletmelere oradaki zor duruma düşen işçiler için bir telafi mekanizması çalışıyor. Üç ayı aşamayan bir şey…

Şimdi, burada bir iyileştirme yapıyorsunuz. Ee, güzel… Yani iyileştirme yani üç ayı altı aya çıkarıyorsunuz. Güzel, tamam... En azından… Ama niye bir sene değil? Yani bu işsizlik döneminde niye bir sene değil? Peki, niye çalışmıyordu sistem?

Bakın, size rakam vereyim: Sayın Bakan, 2008 yılında müteaddit defa, defalarca işverenleri şeye çağırdınız: “Ey işverenler, işçinizi çıkarmayın, kısa çalışma ödeneğinden yararlanın.” dediniz. Kaç kişi başvurmuş?

Bakın, ben size bu kısa çalışma ödeneğinden yararlananların sayısını vereyim: 2005 yılında 21 kişi, 2006’da 217 kişi, 2007’de 40 kişi, 2008’de sıfır kişi. Yani Sayın Bakanın en çok çağrı yaptığı 2008 yılında 1 kişi bile yararlanmamış kısa çalışma ödeneğinden. Tabii, belki şunu diyebilirsiniz: 2008’in son aylarındaki başvurular 2009’a kalmış oluyor. Nitekim 2009’da 651 kişi, ocak ayında sadece görüyoruz. Ama neyi açıklar? 651’le neyi kurtarırsınız? Biz, burada yüz binlerden bahsediyoruz, milyonlardan bahsediyoruz Sayın Bakan. Dolayısıyla, burada, şimdi sizin getireceğiniz şey gerçekten derde deva olacak bir şey mi yani üç ayı altı aya çıkarmak? Ha, bir de bunu sadece 2009 yılı için getiriyorsunuz yani lütfediyorsunuz. Ondan sonra  sanki 2009’da kriz bitecek ve sanki kriz bitse dahi bu kısa çalışma ödeneği denilen uygulanamaz mekanizma çok iyiymiş gibi tekrar geriye döneceğiz. Ee, uygulanamıyor… Yani 10 kişi, 20 kişinin yararlandığı bir şeye “Var.” denilebilir mi? O hâlde niye sadece 2009 için, bunu anlamak mümkün değil.

Kaldı ki bakın, mevcut, daha henüz değişmemiş uygulamada şu vardır: Kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşülür. Yani düşünün, birisi, kısa çalışma ödeneğinden yararlandı bir işçi, döndü tekrar iş yerinde çalıştı ama üç ay sonra iş yeri tamamen kapandı; işsizlik sigortasına başvuruyor; diyorlar ki: “Sen üç ay yararlandın, altı aylık işsizlik sigortan var, o altı aydan üç ayı düşerim.” Ya bu kadar… Yani ilave bir hak değil, var olan hakkın üzerinden çalışan bir sistem. Böyle bir şey olabilir mi?

Bunu şimdi değiştiriyorsunuz, güzel. Diyorsunuz ki yeni düzenlemede: “Kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşülmez.” Güzel. Ee, niye sadece 2009’da? Niye sadece 2009’da? Niye devamlı değil? Yani bu kısa çalışma ödeneği bir sistem olarak olacak mı, olmayacak mı; karar verin. Eğer olmayacak diyorsanız, eski sistemi devam ettirin, ona dönün gene.

Dolayısıyla bu ciddi bir düzenleme değil. Yani, burada, bir kere zaten paralellik sağlamak açısından, işsizlik sigortası ödemeleri altı aydan başlıyor, altı ay, sekiz ay, on ay. Dolayısıyla onunla paralellik sağlamanız lazım. Kaldı ki, işsizlik sigortasında bu ödeme sürelerini… Benim önerim de odur. Şurada da var, bu elinizdeki sıra sayısında. Bu sıra sayısı elinize ne yazık ki yirmi dört saat önce bile geçmedi ancak bugün basıldı. Benim elime bile on ikide geçti. Bunu okuma fırsatı bulamamıştır sayın milletvekilleri. Ama burada benim teklifim de var. Ben neyi öneriyorum? Altı, sekiz, on ay için değil, sekiz, on, on iki ay için ödensin işsizlik sigortası. Sisteme girişlerde en az altı yüz gün son üç yılda çalışmış olmak koşulu, son iki yılda üç yüz güne, son yüz yirmi gün yani dört aydır kesintisiz çalışmada gelin bunu altmış gün yapalım. Bu şartları getirin ki sisteme giriş kolaylaşsın yani gerçekten sistem çalışsın.

İkincisi, “asgari ücretin yarısıyla tamamı arasında” diyorsunuz işsizlik sigortasında. Gelin bunu asgari ücretin dörtte 3’üyle 3 katı deyin çünkü asgari ücretin 5 katı üzerinden matrahtan alıyorsunuz siz bu işsizlik sigortası ödentisini.

Ha, şimdi, bir de, bu kısa çalışma ödeneğini de yüzde 50 artırıyorsunuz çünkü bu da aynen işsizlik sigortasının uygulamasına tabiydi. Yani ancak sistem içinde işsizlik sigortası koşullarından yararlanabilir olanlar kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyor. Yüzde 50 artırıyorsunuz işsizlik sigortasındaki yani “yüzde 50 zamlı uygulanır.” Niye işsizlik sigortasını yüzde 50 zamlı uygulamıyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Yani fondaki kaynaklar gerçek sahibine gidecek diye mi korkuyorsunuz? Korkmayın. Gerçek sahibi, onlar hak sahibi. Aslında hak sahiplerinin de bu haklarını, biraz daha, tabii, özellikle sendikal dünyanın daha ciddi bir şekilde takip etmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, ben bu işsizlik sigortası ya da kısa çalışma ödeneğinin, bütün bunların istihdam konusuna ve işsizliğe bir çözüm olamayacağını düşünüyorum. Burada gerek işsizlik sigortası fonunun düzenlenmesi gerek kamu yatırımları artışı üzerinden istihdam yaratılması gerekse tarım destekleri üzerinden tarımda yeni işsizlik dalgalarının ortaya çıkmamasının sağlanması gerektiğini düşünüyorum ve IMF talepleriyle bu tür güdük birtakım tasarıları “büyük önlemler, büyük araçlar getiriyoruz sisteme” diye, lütfen, bunu bize hiç olmazsa bu şekilde pazarlamayın. Milletvekillerinin aklıyla alay etmeyin.

Değerli arkadaşlarım, şimdi elbette bu kanunun başka düzenlemeleri de var. Değerli arkadaşlarım bu konularda görüşecekler. Madde 2’de hukuka aykırı düzenleme yapıyorsunuz. Bu tasarının 2’nci maddesinde sağlık hizmetleri sunucularına kırk beş, doksan günlük sürelerde yapılan ödemeler süresini uzatıyorsunuz. Bunu, kırk beş günü, altmış güne çıkarıyorsunuz. Altmış güne çıkarmakla kalmıyorsunuz “ödemeyi izleyen ayın yarısına kadar, on beşinci gününe kadar” diyorsunuz. Yani eğer hizmet sunan, bu hizmeti bu ayın, diyelim şubatın 1’inde sunduysa, o, kasımın 15’ine kadar gidiyor. Yani kırkbeş gün daha; altmış gün, o süre çalışmaya başladığı andan itibaren altmış gün, bir de bu kırk beş günü ekleyin, yüz beş güne çıkan… Yani sizin derdiniz eczacıları mı batırmak, sizin derdiniz birtakım hastaneleri mi batırmak, onun yerine özel zincirler kurulmasını mı istemek? Eğer o ise çok güzel, çok doğru bir yoldasınız! Eğer derdiniz buysa, Türkiye’de bu mevcut iflas eden esnafın arasına bir de eczacıları katmak istiyorsanız, bir de hastaneleri katmak istiyorsanız vallahi bundan iyisi düşünülemezdi! Sizi tebrik ederim!

Diğer maddelere tek tek giremeyeceğim, çünkü sürem sınırlı. Ama birkaç şeyi söyleyeyim. Şimdi, bazı düzenlemeler var ki belki normal zamanda olağan karşılanabilir. Madde 8’de gelir vergisi tevkifatıyla ilgili… 10 kişiden az işçi ya da eleman çalıştıran veya hiç çalıştırmayanların aslında üç ayda bir beyan vermeleri, muhtasar vermeleri mümkündü. Siz şimdi bunu Bakanlar Kuruluna verilen yetkiyle aslında bir aya çekiyorsunuz. Burada yazmıyorsunuz ama onu herkes biliyor. Şimdi, bunu çekmek normal zamanlarda olabilirdi, kamu gelirlerini artırmak, girişleri hızlandırmak. Peki, kriz döneminde böyle bir fikir nasıl aklınıza geliyor? IMF mi söylüyor bunu size? Nereden aklınıza geliyor bu? Yani millet, esnaf perişan. “Normal dönemde üç ayda verebildiğini kriz döneminde bir ayda ver.” diyorsun. Yani ümüğü sıkmak bu değilse nedir Sayın Bakan? Bu ümük sıkma değilse nedir? Bu IMF parmağı değilse nedir? Bana anlatın.

Yani bu arada krizle ilgili başka bir iki önleminiz var gibi gözüküyor, işte bu kısa çalışma ödeneği gibi güdük şeyler. Bunların bazıları da çıkmış, ilk gelen Hükûmet tasarısında var olan bazı şeyler burada yok. Ama yani bu arada mesela biz burada o kadar söyledik “Bu yatırım indirimlerini kaldırmayın.” diye. Şimdi bu defa “yatırımlara katkı oranı” diye 9’uncu maddede yeni düzenlemeler getiriyorsunuz. Peki, ama yani burada hangi yatırımlar, hangi kriterlere göre ekonomik gelişmişlik kat sayıları… Şimdi, burada ekonomik gelişmişlik düzeyi, illeri gruplandırmaya ve gruplar itibarıyla teşvik edilecek sektörleri ve yatırım ve istihdam büyüklüğünü belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yani biz burada gayrimamul bir tasarı yapıyoruz, mamul hâline getirmek Bakanlar Kurulu… Ne olacağını, ne çıkacağını, hangi ilin hangi gruba gireceğini buradaki milletvekilinin bilmeye hakkı yok değerli arkadaşlarım, sizin hakkınız yok. Çünkü siz aslında yasama organısınız ama yetkileriniz yürütmeye devredilmiş. Bunu bilmiyorsanız bugüne kadar, bu tasarıyla bir kez daha görün. Hangi il… Burada birçok ilden arkadaşlar var. Biraz önce bana soruyor bir arkadaşım “Benim ilim giriyor mu, girmiyor mu?” diye. Ne bileyim, onu Bakanlar Kurulu bilecek. Böyle bir şey olabilir mi? Yani burada da tabii keyfî bir şey var. Yatırımın yüzde 25 ila 45’i arasında kalmak üzere yatırıma katkı oranını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili. Yani biz burada verilen teşvikin miktarını, oranını falan Bakanlar Kuruluna bırakıyoruz. Bu ne biçim şeydir? Bu, keyfî uygulamaya açıktır. Kaldı ki tabii, kurumlar vergisi oranını da yüzde 90’a kadar indirimli uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkili. Kurumlar vergisi yüzde 90’a kadar yani kimine yüzde 45, kimine yüzde 50, kimine yüzde 90 mı olacak, nasıl olacak? Yani ben bunun arka planını tam göremiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir de, tabii çok ilginç, kurumlar vergisinde düzenleme yaparken “gelir vergisi mükellefleri hakkında da uygulanır” diye bunun altında bir şey var. Bu da doğrusu oldukça ilginç bir düzenleme maliye literatürü açısından.

Şimdi bir başka düzenleme bu şeyde, dar mükelleflere kurumlar vergisi avantajı. Yani Türkiye’de mukim olmayan birtakım kurumlar vergisi mükelleflerine yani aslında portföy yönetim şirketlerine önemli bir kurumlar vergisi avantajı getiriliyor. Herhâlde burada da sermaye çıkışlarının önlenmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ OYAN (Devamla) – Sayın Başkan, biraz uzun süre verirseniz…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Yani böyle bir niyet var herhâlde ama bunlardan daha önemli birtakım düzenlemeler olduğunu da söyleyebiliriz. Örneğin KDV’de, katma değer vergisinde iadeler izleyen yıla bırakılıyor yeni düzenlemede yani bu da gelir artırıcı bir düzenleme ve talep edilme koşuluna bağlanılıyor. Eğer öyleyse, demek ki siz kriz ortamında vergi indirimleriyle falan işleri kolaylaştırmak değil, tam tersine, IMF’nin de tam istediği gibi “Vergileri artırın, harcamaları azaltın.” politikasını bir şekilde uyguluyor gözüküyorsunuz.

Yani bu arada tabii madde 13, millî piyango ve diğer şans oyunlarının özelleştirme işlemlerinin KDV’den müstesna kılınması falan, bunları geçiyorum.

Keza, madde 14 ve 15’te çok ilginç bir şey var yani kablosuz ve mobil İnternet hizmetlerinde, diğer telekomünikasyon şeyinde vergiler, ÖTV’ler düşüyor. İyi ama 2006 yılında Yüksek Planlama Kurulunun kararı var, on sekiz ayda bu verginin kaldırılacağı taahhüt edilmiş bizzat Yüksek Planlama Kurulu tarafından. Ee, nerede? Dolayısıyla buna da uygun bir düzenleme değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ OYAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Efendim, bir de tabii çok ilginç şeyler var, madde 23, organize sanayi bölgeleri, bunlarla ilgili, bunların üzerinde bulunduğu gayrimenkuller, taşınmazlar… “Hazinece dava açılmaz, açılırsa davalardan vazgeçilir. Davalar sonucunda bu taşınmazların mera olarak sınırlandırılmasına ve özel sicile yazılmasına dair verilen ve kesinleşen mahkeme kararları uygulanmaz veya bu uygulanmışsa şerhler terkin edilir.” Yani, güzel, burada teşvik verilebilir ama yani burada bir şeyde, dava süreci içinde yargının karara bağladığı şeylere müdahale edip bu şerhleri terkin etmeye kadar giden ilginç bir yasama-yargı kargaşası görülüyor.

Bir başka,  28’inci madde: Ekonomi Koordinasyon Kurulu kuruluyor. Ekonomi Koordinasyon Kurulunu niye kuruyorsunuz? Zaten, bir Yüksek Planlama Kurulunuz var, bir Ekonomik Sosyal Konsey var, çalıştırmıyorsunuz; bilmem, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu… Ya Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulunu kaldırın, kuracaksanız illa bunu DPT’ye bağlayın, DPT bu işi götürsün ya da çok yeni kurullarla ortalığı karıştırmayın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ OYAN (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum. Çok önemli, hemen şu iki şeyi söyleyeyim…

 BAŞKAN -  Sayın Oyan, iki dakikalık sürenizi uzattım ama bundan sonraki arkadaşlar için de böyle bir şey doğacak… Gelecek arkadaşlara…

OĞUZ OYAN (Devamla) – Kritik bir mesele olduğu için Sayın Başkan…

BAŞKAN - İstirham ediyorum, lütfen, yani konuşma şeyleri fazla…

OĞUZ OYAN (Devamla) -  Anladım. Hayır, önemli olduğu için bütünü üzerinde bunu bir söyleyeyim.

BAŞKAN -  Buyurun efendim.

OĞUZ OYAN (Devamla) -  Teşekkür ederim.

Efendim, af getiriliyor. Bu düzenlemelerde özellikle geçici madde 1’de, geçici madde 2’de, geçici madde 3’te af getiriliyor. Af geldiği zaman, bunu kabul eden 330 kişi olması gerekiyor. Yani, bu, kritik olduğu için süre istedim. Yani, af getiren düzenlemeler beşte 3 çoğunlukla Meclisten geçerse, Anayasa Mahkemesinden dönmez, çünkü Anayasa’ya aykırılık teşkil etmez. Ama bugün burada beşte 3’lük bir çoğunluğu göremiyorum. Dolayısıyla burada daha sonra, Meclisten sonra yeni bir yargı sürecine, anayasal sürece gidecek, düzenlemeler yapılacaktır. Bu konuda en azından, ben, iktidar partisini daha titiz, özenli olmaya davet etmek isterim.

Sabrınız ve dikkatiniz için çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye bir taraftan yoğunlaşan ve karmaşıklaşan problemlerin altında ezilirken, öbür tarafta sanal ve kurgulanmış gündemler ve siyasetteki kör dövüş nedeniyle asıl meselelere odaklanamamanın sıkıntısını yaşamaktadır. 29 Mart seçimlerine kilitlenen siyasi sistemin baskın unsurları, yine değerler üzerinden mevzilere çekilerek milletimizin asıl meselelerinin üstünü örtmenin basit hesabını yapmaya koyulmuşlardır. Bu itibarla, iktidarın gündemi başka, aziz milletimizin beklentileri ve talepleri bambaşkadır. Bugün ülkemizin birinci meselesi, ekonominin sürüklendiği kriz bataklığının kurutulması, bozulan denge ve kaçan ayarların yeniden eski hâle getirilmesi, vatandaşlarımızın içine savruldukları geçim zorluklarının çözüme kavuşturulması olmalıdır. Başta Sayın Başbakan olmak üzere Hükûmet sözcüleri, ülkemizde yaşanmakta olan ve artarak devam eden ekonomik krizi küresel finans krizi ile izah ederek sorumluluktan özenle kaçmaya çalışmaktadır. Ekonomik bozgunun faturasını saklayacak kılıf arayışlarına bugünlerde hız verildiği görülmektedir.

Türkiye ekonomisinin sorunlu yapısı birkaç yıldır sürekli kriz işaretleri vermiştir. Bu hastalıklı ekonomik yapı, dış kaynaklı etkilere maruz kalmadan önce ekonomik kriz ortamının şartlarını kendi bünyesi içerisinde üretmiştir. Ekonominin gelişmesi için ihtiyaç duyulan tasarruf eğilimi ve bundan doğacak olan yatırım kararları, geçtiğimiz yıllar boyunca uygulanan politikaların etkisiyle frenlenmiş, ekonomik beklentilerde bozulma ortaya çıkmıştır. Yüksek faiz, düşük kur, sıcak para tezgâhıyla sürdürülen ithalata dayalı ekonomik düzen ve faiz sarmalının devamında beklenen zorluk ve güçlükler çok önceden baş göstermeye başlamıştır.

AKP Hükûmeti tarafından, bu döneme kadar, gelen sermayeye verilen yüksek faiz, sürekli bastırılan döviz kuru, dışarıya kaynak ve varlık transferini deyim yerindeyse azdırmıştır. Yüksek faizle gelen para tüccarları getirdiğinden daha fazlasını götürerek, Türk milletinin sofrasındaki ekmeğin dilim dilim azalmasına neden olmuşlardır.

Bugün gelinen durum itibarıyla, ekonomik durgunluğun ve darboğazların bahaneleri, büyümenin yavaşladığı, cari açığın büyüdüğü, yatırımın olmadığı, borcun arttığı, sanayici ve KOBİ’lerin rekabet gücünün tükendiği, tarımın ve esnafın çöktüğü AKP’nin ekonomik yol haritasında aranmalıdır.

Şimdi de ekonomimizde esasen öteden beri kendini etkili şekilde hissettiren olumsuzluklara dünyada yaşanan mali krizin olumsuz etkileri de eklenmiş durumdadır. Makroekonomik göstergelerdeki bozulma eğilimlerinin küresel kriz öncesi dönemde başlaması bunun açık bir delilidir. İthalatla, yüksek maliyetli sıcak para ve yoğun borçlanmayla sağlanan ekonomik büyüme oranları, 2004 yılından itibaren sürekli gerilemiş olup yüzde 9’lardan -yıldan yıla azalarak- 2007 yılında yüzde 4’lere düşmüş, 2008 yılı üçüncü çeyrekte binde 5’e inmiş ve dördüncü çeyrekte küçülme olacağı görülmektedir. Bu düşüş, yapılan revizyonlarla rakamların yükseltilmesine ve millî gelirin bir gecede yüzde 31 artırılmasına rağmen yaşanmıştır.

Sanayi büyüme hızında da 2004 yılından beri her geçen yıl görülen gerileme, 2008 yılında durgunluğa ve daralmaya dönüşmüş bulunmaktadır. 2004 yılında sanayi büyüme hızı yüzde 11,3 iken, her geçen yıl yaşanan düşme sonucu 2007 yılında yüzde 5,8’e gerilemiş, bu gerileme 2008 yılında da sürmüş ve ağustos ayından itibaren yaşanan ve her geçen ay artan daralmanın etkisiyle de yıllık binde 9 oranında küçülme yaşanmıştır. Böylece sanayi üretimi 2001’den bu yana ilk kez yıllık bazda gerilemiştir.

Aylık sanayi üretim endeksinde görülen, ekim ayında yüzde 7,2, kasım ayında yüzde 13,9, aralık ayında yüzde 17,6 azalma Türk sanayisinin çökme noktasına geldiğini açık bir şekilde göstermektedir. Yine bu durum, 2008 yılının dördüncü çeyreğinde gerek sanayide gerekse Türk ekonomisinde iki haneli rakamlara ulaşan yüksek oranlı bir küçülmenin yaşandığını da göstermektedir. 2009 yılının Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre imalat sanayi kapasite kullanım oranının 16,5 puan azalarak yüzde 63,8 oranında gerçekleşmesi, yine aynı dönemde otomotiv sanayisindeki üretimin yüzde 66 oranında düşmesi ve kapasite kullanım oranının yüzde 31’e inmesi Türk sanayisinin sorunlarının 2009 yılında da artarak sürdüğünü, tehlikeli bir sürece girildiğini ifade etmektedir. Fabrikalarda, KOBİ’lerde kapasite kullanım oranları yirmi yılın en kötü seviyelerine inmiştir. Üretimde son alt aydır görülen ve her geçen ay artan daralmanın en önemli nedeni iç pazarda öteden beri yaşanan talep yetersizliğinin yanı sıra son aylarda dış pazarda da daralma yaşanmasıdır. İhracat Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ekim ayında yüzde 3,1, kasım ayında yüzde 17,5, aralık ayında yüzde 21 azalmış olup Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre de 2009 yılı Ocak ayında ihracattaki azalma yüzde 27,9 düzeyine yükselmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu gelişmelerin bir başka anlamı da iş yerlerinin kapanması, işçilerin çıkarılması, işsizlik ve yoksulluğun patlamasıdır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ticaret sicili verilerine göre, 2008 yılı boyunca kapanan veya tasfiyeye tabi tutulan şirket, kooperatif ve ticari işletmelerin toplam sayısı önceki yıla göre yüzde 25,6 artmış, kapanan gerçek kişi ticari işletmelerinin sayısı ise yüzde 51,2 artmıştır. 2008 yılı toplamında kurulan şirket sayısı yüzde 11,3, ticari işletme sayısı yüzde 4,3 azalmıştır. Kurulan şirket sayısındaki azalma 2008 Aralık ayında yüzde 30; 2009 Ocak ayında ise yüzde 35 düzeyindedir. Sanayi bölgelerinde ve sitelerinde kullanılan elektrik miktarında önemli boyutta düşüşler görülmektedir. Esnaf, tüccar, sanayici ve iş adamlarımız bazı işletmelerini veya iş yerlerinin bazılarını kapatmakla birlikte, kredi ve aidat borçlarının bulunması, odaların kredi ve benzeri imkânlarından yararlanabilmesi veya başkaca nedenlerle oda sicilinden kaydını sildirmediğinden kapanan şirket, fabrika, işletme ve iş yeri istatistiklere tam olarak yansımamaktadır. Gerçek durumu görmek için bugün organize sanayi bölgelerine, sitelere, alışveriş merkezlerine, kentlerimizin ana caddelerine bakmak yeterlidir. Piyasalarda yaprak kıpırdamamaktadır. Dükkânını siftah yapmadan kapatan esnafımızın, perişan bir hâlde olan ve var olmaya çalışan sanayicimizin artan feryatları Hükûmet tarafından hâlen işitilmemektedir. Bir taraftan kurulan şirket ve ticari işletme sayısı azalırken diğer taraftan kapanan fabrika, işletme ve iş yeri sayısı artmaktadır. Ayakta kalmaya çalışan işletmeler ise talep yetersizliğinden dolayı üretimini düşürürken işçi sayısını azaltarak işçi çıkarma yolunu seçmek durumunda kalmaktadır. Böylelikle zaten var olan işsizler ordusuna yeni işsizler eklenmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından dün itibarıyla açıklanan hane halkı iş gücü araştırması 2008 Kasım dönemi sonuçlarına göre işsizlik oranı -resmî rakamla bile- yüzde 12,3 seviyesine çıkmıştır. Bir önceki yılın aynı dönemine göre 2008 yılı Kasım döneminde Türkiye geneli itibarıyla işsiz sayısı 645 bin kişi artarak 2 milyon 995 bin kişiye, iş aramadığı için işsiz sayılmayan ve çalışmaya hazır olanların sayısı da 298 bin kişi artarak 1 milyon 968 bin kişiye yükselmiştir. Yani AKP İktidarı, işsizler ordusuna kasımdan kasıma, bir yıl içerisinde 943 bin kişi ilave etmiştir. İşsizler, iş aramayanlar, mevsimlik çalışanlar toplandığında işsizlik rakamı 6,4 milyona, işsizlik oranı da yüzde 26’ya ulaşmaktadır. 2008 Aralık ve 2009 Ocak aylarında tüketimde, üretimde ve pazardaki daralmanın daha büyük oranlara yükseldiği dikkate alınacak olursa bu aylarda işsizlik rakamlarının hangi boyutlara ulaşacağını tahmin etmek zor değildir.

AKP, vurdumduymaz tavırlarıyla ülkemizi bir sosyal facianın eşiğine getirmiştir. Bugüne kadarki aymazlığıyla ekonominin kontrolünü kaybeden ve geldiği konusunda herkesin hemfikir olduğu kriz fırtınasına tedbir alacağı yerde bunu fırsat olarak değerlendirebilecek kadar yönetim aczine düşen AKP Hükûmeti, ülkemizi sonu meçhul bir karanlık tünelin için sokmuştur. Yaşanmakta olan krize nasıl bir çözüm bulacağından ziyade krizin nasıl meydana geldiğini izah etmeye ve “Kriz dışarıdan geldi.” diyerek sorumluluktan kaçmaya çalışan Sayın Başbakan ve AKP yetkililerine işsizlikle ilgili şu istatistikleri de vermek istiyorum: TÜİK verilerine göre ve kasım dönemleri itibarıyla işsizlik oranı, 2006 yılında yüzde 9,6; 2007 yılında yüzde 10,1, son açıklanan rakamlara göre de 2008 yılında yüzde 12,3’tür yani işsizlik oranları yıldan yıla artmaktadır, küresel krizden çok önce bu olumsuz tablo yaşanmaya başlanmıştır.

Şimdi de yine kriz yılı olan 2001 ile takip eden 2002 yıllarına ilişkin rakamları söylemek istiyorum. O yıllarda aylık değil çeyrek dönemler itibarıyla istatistikler açıklandığı için son çeyrek dönemlerine ilişkin rakamları vereceğim: 2001 yılı dördüncü çeyrekte iş gücüne katılma oranı yüzde 48,7, işsizlik oranı yüzde 10,4; 2002 yılı dördüncü çeyrekte iş gücüne katılma oranı yüzde 50,3, işsizlik oranı yüzde 11 düzeyindedir. 2008 yılı Kasım ayında ise iş gücüne katılma oranı yüzde 48,4, işsizlik oranı yüzde 12,3 düzeyindedir. Bu durum, hem iş gücüne katılma oranının düştüğünü hem de bu düşüşe rağmen işsizlik oranında artış olduğunu, çok daha vahim bir tabloyla karşı karşıya bulunduğumuzu ortaya koymaktadır.

Burada bir başka dikkat çeken konu, iş bulma ümidini kaybedenlerin sayısının 87 bin kişi artarak 717 bin kişiye ulaşmasıdır. Yine, hepimizin endişeyle bakması gereken bir başka olumsuzluk ise 2008 Kasım döneminde, geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerdeki işsizlik oranının yaklaşık yüzde 24’e ulaşmasıdır.

Sayın Başbakan, 4 Şubat 2009 tarihinde, belediye başkan adayları tanıtım töreninde, işsizliği düşüremediklerini, çırpınmalarına rağmen hâlâ belirli seviyelerde seyrettiğini ve ancak bu kadar yapabildiklerini söyleyebilmiştir. Bu ifadeler, bir iktidarın aczinin, iş bilmezliğinin ve beceriksizliğinin birinci elden ilanı ve ilamıdır. Bu beyan, aynı zamanda şu anlama gelmektedir: AKP olduğu sürece işsizler işsiz kalmaya devam edecek, mağdurlar kitlesine her gün yenileri eklenecek ve genç nüfus ilelebet işsizliğe mahkûm olacaktır.

Yine, Sayın Başbakan, her gittiği yerde, IMF’ye olan borcun azaldığından bahsetmekte, iç ve dış borçların nerelere ulaştığından hiç söz etmemektedir. AKP’nin iddia ettiğinin aksine Türkiye iç ve dış borcun ağırlığı altında ezilmektedir. Yüksek faiz dışı fazla hedeflerine ve bu çerçevede vatandaşın katlandığı fedakârlığa rağmen borç stoku azalmamakta, aksine artmaktadır. AKP döneminde iç borçlar 125,8 milyar lira, dış borçlar 168,8 milyar dolar artmıştır. Türkiye'nin toplam borç stoku 220 milyar dolardan 480 milyar dolarlara ulaşmıştır.

Kamu işletmelerinin özelleştirilmesinden ve yabancılara toprak satışından sağlanan yaklaşık 60 milyar dolar gelire rağmen iç ve dış borçlanmanın bu kadar artması, bu kaynakların nereye harcandığı sorusunu akla getirmektedir. Vatandaşlarımızın refahına da yansımayan bu paraların hesabı AKP Hükûmetinden sorulmalıdır ve de sorulacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fakirlik çığ gibi büyümektedir. Görülen o ki AKP yine sosyal yardımlara bel bağlamış durumdadır. Sormak lazım: Fakir fukaranın, garip gurebanın sayısını artırmakla mı övünüyorsunuz?

Sosyal devletin temel amacı, herkese insan onuruna yaraşan asgari bir yaşam düzeyini sağlamaktır. Sosyal devlet, vatandaşlarına çalışma, adil ücret, sosyal güvenlik, konut, eğitim ve sağlık haklarını da sağlayan ve bunların gerçekleşmesi için gerekli faaliyetlerde bulunan devlettir.

Ülkemizde, açlıkla boğuşan milyonlara karşılık, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Japonya’dan daha fazla dolar milyarderi üreten çarpık ve adaletsiz bir gelir dağılımı hâkim olmuş, üretmeden tüketen ve ürettiğinden fazlasını harcama döngüsüne saplanmış bir ekonomik düzen meydana gelmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre açlık sınırı olarak belirtilen simit ve çaya bile yetmeyecek gelire göre dahi açlık sınırı altında geliri bulunanların sayısı 600 binin üzerindedir. Kaldı ki Türk-İş, Kamu-Sen gibi sivil toplum kuruluşlarının yaptıkları hesaplamalara göre ise başta asgari ücretle çalışanlar ve emekliler olmak üzere vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun açlık sınırı altında geliri bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Devlet öncelikle vatandaşlarının beden ve ruh sağlığı içinde insanca yaşamasını sağlamakla yükümlüdür. Herkesin çalışma hakkı vardır. Sosyal devlette, çalışma hakkı, yardım alma hakkının uzantısı olmaktan çıkmış ve insanların sahip olduğu haklardan biri olmuştur. Kişinin bir işte çalışma hakkı onun güvenliğini sağlar ve onu gelecek endişelerinden kurtarır. İnsanın onurunu korur ve onu yaşayabilmek için başkalarının yardım ve sadakasını beklemekten kurtarır.

Devlet, kişinin bugününü, yarınını güven altına alacak, mesleki, fizyolojik ve sosyoekonomik riskten ötürü kazancı sürekli ya da geçici olarak kesilen kimselerin geçimini sağlayacak sistemleri oluşturmalıdır. İnsan devlet için değil, devlet insan için var olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, muhtaç durumdaki işsiz aile reislerine iş sağlanmasını, iş sağlanana kadar asgari ücretin yarısı kadar işsizlik yardımı ödeme programı başlatılarak ailelere sosyal koruma uygulamasının yapılmasını istemekteyiz.

Değerli milletvekilleri, esnafımız, işçimiz, iş adamımız şimdi de tefecilerin eline düşmüştür. Çok yüksek faizlerle borç almakta, senedini, çekini kırdırmaktadır. Ailelerin borçluluk oranının artması ve gelir dağılımının bozulması toplumun sosyal ve psikolojik dengesini bozmakta, her geçen gün gazetelerde borç yüzünden intihar edenlerin veya cinayet işleyenlerin haberleri yer almaktadır. Vatandaşın sadece kredi kartları ve tüketici kredisi borçları ocak ayı itibarıyla 114 milyar lira düzeyindedir.

BDDK Başkanı Türk bankacılık sistemi 2008 sonuçları ve 2009 beklentilerine ilişkin 10 Şubat 2009 tarihli konuşma metninde diyor ki: “2008 yılı boyunca krediler yüzde 29 oranında artmıştır ve 368 milyar liraya ulaşmıştır. Eylül 2008 sonrası artış oranı sadece yüzde 1,8’dir. Bankalarımız aslında 2007’nin sonlarına doğru hızlarını yavaşlatmışlardır, ancak yavaşlama 2008 yılının dördüncü çeyreğinde çok keskinleşmiştir. Bireysel kredilerde 2007 yılı sonundaki takipteki müşteri sayısı 1 milyon 338 bin iken 2008 sonunda 2 milyon 170 bin kişi olmuştur. Takibe düşen kişi sayısı yüzde 62 artmıştır. Takibe düşen kişi sayısındaki yüzde 62’lik artışın temel sebebi özellikle kredi kartlarına 2008 yılında eklenen yeni kart borçlularıdır. 2008 bazında kredi kartı takipteki müşteri sayısı 1 milyon 86  bin iken 2008 sonunda bu sayı 1 milyon 564 bin kişiye ulaşmıştır. Ekonomideki daralma, işsizlikteki artış gibi nedenlerle genel olarak tüm kredilerde ama özelde bireysel kredilerde takip oranlarının artması muhtemeldir.” Bunu, Sayın BDDK Başkanımız söylemektedir.

Türkiye’de  son yıllarda yaşanan ekonomik durgunluk, karşılıksız çek, protestolu senet sayısını da patlatmıştır. Bir yandan talebin gerilemesiyle satış sıkıntısı yaşayan tüccar ve esnaf şimdi de sattığı malın parasını tahsil edebilme sıkıntısını yaşamaktadır.

Değerli milletvekilleri, ekonomik krizin temel ekonomik göstergelerde yarattığı bozulmalar bütçede de kendini göstermiştir. AKP Hükûmeti, ekonominin kapısını uzunca bir süredir çalan krize karşı gerekli, yeterli ve etkili tedbirleri alamamış, gelişmeleri acemice seyretmiş, hâlâ seyretmektedir. Türkiye, aslında krizin ötesinde ekonomi politikası üretememe sorunuyla karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye’de özel sektörü hızla daralmaya iten nedenlerin biri de belirsizlikten ve yönsüzlükten kaynaklanan ciddi güven kaybıdır. Hükûmetin küresel krizin olası etkilerini doğru okuyamayan tavrı ve “kriz bizi etkilemez.” söylemi bu güven kaybını daha da artırmış ve ekonomi durma noktasına gelmiştir.

Görüşmekte olduğumuz tasarı, kamuoyuna kriz önleme paketi, kriz paketi gibi adlarla takdim edilmesine karşılık birkaç madde dışında maddelerin çoğunluğunun krizle hatta ekonomiyle bile ilgisi bulunmamaktadır. Ülkemizde üretim daralmakta iken, işsizlik sosyal barışımızı tehdit ederken, fakirlik çığ gibi büyürken, vatandaşımız borç batağına düşmüşken başka konuların ön plana alınmasını anlamak ve doğru bulmak mümkün değildir. AKP, konunun ciddiyetini hâlâ kavrayamamış olup gerekli önlemleri almakta gecikmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bu tasarı bir krizi önleme paketi değildir. Çerçicinin sandığı gibi içinde her şey var. Ekonomik krizden bunalan çalışanlarımız, tüccarımız, emeklimiz, işsizimiz, esnafımız, çiftçimiz, hayvancılıkla geçimini sağlayan vatandaşlarımız, sanayicimiz, iş adamlarımız, velhasıl tüm vatandaşlarımız, ekonomik krizin etkilerinden kurtarılması için bir önlemler paketinin acilen çıkarılmasını istemektedir.

Bu tasarının çerçeve madde sayısı 35, toplam 56 maddedir. İçeriğinde krizli ilgisi kurulabilecek birkaç madde vardır. Diğer maddeler, belki çıkması gereken konular ama bu kriz ortamında önceliği olmayan konulardır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tasarının geneline muhalefet etmiyoruz, destekliyoruz ancak bu tasarının kriz paketi olmadığını, hâlbuki acilen alınması gereken önlemler olduğunu belirtiyoruz.

Tasarının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesi dileğiyle saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Sayın Kaplan, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar )

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, seçim beyannamesinde gençlere iş, yoksullara aş, öğrencilere burs, memur ve işçiye de enflasyona ezdirmeme sözü verdi. AKP’nin seçim beyannamesinde vergi yükünün hafifletilmesi ve bazılarının da kademeli kaldırılması, millî gelirin artırılması, küçük işletmelere destek verilmesi, sosyal yardım tutarlarının artırılması, sağlık güvencesinin genişletilmesi, özürlülerin sigorta bedelinin hazine tarafından ödenmesi, İşsizlik Fonu’nun kapsamının genişletilmesi öncelikli vaatler arasında yer aldı. Demokratikleşmenin sağlanması için başta Anayasa reformu olmak üzere Siyasi Partiler Yasası, seçim yasalarını değiştireceğini, Avrupa Birliği müzakere sürecinin ilerletileceğini, işkenceye sıfır tolerans tanınacağını, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü geliştireceğini, çoğulculuktan yana olduğunu, toplumsal barışı sağlayacağını vaat etti.

Bugün itibarıyla geldiğimiz nokta yönetememe krizine dönüşmüş. Devletin zirvesi kavgalı duruma gelmiş; yargı, yürütme, yasama arasındaki ahenk bozulmuş, Anayasa gereği güçler ayrılığı güçler birliğine dönüşmüş, yürütme ve yasama tek elde toplanmış, demokratik anlayış bir yana atılmış, Meclis çoğunluğu hegemonyası “saltanat” anlayışıyla bir kenara bırakılmış, muhalefet, Meclis âdeta dışlanmıştır.

Sandıkla gelen, halkın özgür iradesiyle seçilen Mecliste grubu bulunan partilere karşı Başbakan kendince gerekçeler öne sürerek “Görüşmem.” derken, protokollerde dahi nezaket kurallarını ve devlet adamlığını hiçe sayarak, genel başkanlarla dahi bir araya gelemeyecek derecede agresif tavırlar sergileyebilmektedir. Bir yandan ana muhalefet partisi ve lideriyle köprüler atılmış, kavgalı olmuş, Mecliste bulunan diğer partiler ile diyalog ve görüşmeleri kesmiştir. Yasama Meclisi çalışamaz duruma getirilmiştir.

60’ıncı Hükûmet kurulduktan sonra seçim beyannamesinde yer alan ve Hükûmet Programı’na yansıyan görüşlerini de uygulamayan Başbakan toplumu iki yıl meşgul ettikten sonra Anayasa reformunu rafa kaldırmış, baş örtüsü konusunda geri adım atmış, asker ve polisin sivil otoritenin emri altında olması anlayışını terk ederek militerleşmeye başlamış, toplumsal barışı sağlama çabaları yerine tezkere ve operasyonlarla barışçıl ve demokratik çözüm yerine askerî, baskıcı politikalara yönelmiştir.

Türkiye'nin gerçek gündemi olan Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu, küresel ekonomik kriz, çetelerle mücadele, faili meçhul cinayetleri aydınlatma gibi önemli konuların Meclis gündemine gelmesini engellemiştir.

Ülkenin gerçek sorunlarını Mecliste, Ankara’da tartışma ve çözüm arama yerine Washington’da, Brüksel’de, Bağdat’ta aramaya başlamış; dış politikada dış güçlerin etki alanına girmiş, onurlu bir dış politika yerine bağımlı bir politika izleyerek IMF’ye, NATO’ya, ABD’ye ve İsrail’e bağımlı bir ülke hâline getirmiştir Türkiye’yi.

“Sıfır tolerans” anlayışı iflas etmiş, faili meçhul cinayetler, işkenceler artmış; 1 Mayıs ve “Nevroz” gösterilerine, ardından en temel demokratik hak olan basın açıklamalarına ve siyasi parti faaliyetlerine, Batman, Diyarbakır, Şırnak, İstanbul, Van, Hakkâri ve Siirt’te emek ve meslek örgütlerine karşı güvenlik güçlerinin acımasızca orantısız güç kullandığı bugünlerde de görülmüştür.

Ne yazık ki, bugün sabah 06.00’da bir baba beni aradı ve dedi ki: “Gösteriye katıldığı iddiasıyla güvenlik güçleri çocuğumu gözünden gaz fişeğiyle vurdular ve dün gece Diyarbakır Hastanesinde çocuğumun bir gözünü yitirdim. Bunun sorumlusu yok mu Sayın Vekilim?” diye beni aradı sabah namazında.

Çocukların, tabii ki on beş yaşın altındaki çocukların da aynı şekilde cezaevlerindeki durumu ayrı bir dram konusu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde en çok yargılanan ve mahkûm olan Türkiye bu seneki toplantıya bir  temsilcisi dahi gönderememiştir.

Sayın Adalet Bakanımızın soru önergemize verdiği cevap, Türk Ceza Kanunu’nun 215, 216 ve 220’nci maddeleri -301’i saymıyorum- 26 bin soruşturma açıldığını gösteriyor. Bu, Türkiye’de ifade hürriyetinin olmadığının en belirgin kanıtı ve açılan 26 bin davanın yüzde 90’ı da partimiz üyesi ve yöneticilerine açılmış davalardır.

Evet, işsizlik katlanarak artmış, krizle birlikte toplu işten çıkarmalar başlamıştır, enflasyon çift haneli rakamlara yükselmiş, dış borç, cari açık artarken büyüme durmuş, tarım sektörü gerilemiş, ihracat azalmıştır, ithal enerji dışa bağımlı politikalar sonucu bütçeye 50 milyarın üzerinde açık yüklemiş, kara para aklanma yasaları  çıkarılmış, özelleştirmeye hız verilmiş, Yap İşlet Devret Yasası’yla ülkenin tüm zenginlikleri satışa çıkarılmış ve yakında kara yolları yasa tasarısı da Meclis gündemindedir, boğaz köprüsünü –iki tane boğaz köprümüz var İstanbul’da- AKP İktidarı o iki boğaz köprüsünü de satmayı hedefe almıştır, Galataport ve Harem limanlarından sonra.

Mecliste denetlenemeyen Millî Savunma Bakanlığı bütçesi, askerî harcamalar gizlenirken, silahlanma harcamaları artmış. Özellikle de İsrail’le ilgili silahlanma harcamaları ve sözleşmelerin gizli olması, bu ayrıca düşündürücü bir noktadır. On tane Heron siparişinde verilen paralar ve neden bütün ülkelerle yapılan sözleşmeler aleni, açık ve Meclis denetimindeyken, Meclisin onayına sunulurken İsrail’le yapılan sözleşmeler neden gizli ve denetim dışı? Hükûmetin bu konuda kürsüde açıklama getirmesi gerekiyor. Bu açıklamayı Hükûmetten bekliyoruz. İsrail’le kaç gizli sözleşme yaptınız? Bunların hangisi askerî konulardadır, hangisi Orta Doğu’yla ilgili stratejiktir? Öyle, Davos’ta efelenmenin çok bir anlamı yok. Getirirsiniz sözleşmelerinizi, içeriğinde ne kadar efelendiğinizi görürüz, deriz biz de.

Diğer yandan, askerî harcamalar artarken polis ve jandarmaya, güvenlik güçlerine bütçe artırılıyor, sağlık, eğitim, adalet ve sosyal güvenlik alanlarında da kısıtlamaya gidiliyor. Devletin olanakları yaklaşan 29 Mart yerel seçimleri nedeniyle seferber edilmiş. Seçmen kütükleriyle yapılan tartışmaların ardından, şimdi de sosyal devletten uzaklaşılarak “sadaka devlet” görüntüsüyle seçim bütçesi uygulamasının maliyesinin 25 milyar dolar olacağını ekonomistler ifade ediyor. Valiler ve kaymakamların parti temsilcisi gibi çalışmaya başlaması adil ve eşit bir seçim ortamını şu an itibarıyla imkânsız kılmaktadır. Dış politikada itibarsız, etkisiz hâle getirilen ülkemizde “Ekonomide küresel kriz teğet geçti.” diyenlere, iki gün önce İstanbul-Kadıköy Meydanı’nda emek ve meslek örgütlerinin, DİSK’in, KESK’in, Türk-İş’in, 100 binlerce işçinin meydanlara dökülerek işsizliğe ve işten çıkarmalara karşı sosyal patlama eşiğine gelmiş Türkiye’de koyduğu tavrı doğru algılamak gerektiğini düşünüyorum. Evet, bir yandan ekonomik kriz bu süreçte emek ve meslek örgütlerini ayağa kaldırırken öbür yandan demokratik hak ve özgürlük taleplerini dile getiren ve demokratik ülkelerde kendini ifade hürriyetinin en asgari biçimi olan ülkemiz de bu süreci yaşıyor, Avrupa Birliği üyesi… Ayrımcı politikalar, tepeden gelen ayrımcı politikaların, maalesef, valilere ve güvenlik yansıması sonuçları ağır olmuştur. “Ya seveceksin ya gideceksin”in arkasından pompalı tüfek, çocuklar, kadınlar da hedeftir söylemiyle, en son saldırının ucu Meclise yönelmiştir, Meclis milletvekiline, üyelerine yönelmiştir. Aysel Tuğluk, bir kadın milletvekili, Diyarbakır’da, bir emniyet müdürü ve valinin bilgisi dâhilinde tartaklanabiliyor. Bir kadın milletvekiline kalkan el Meclise kalkmıştır, Meclis Başkanlık Divanını, bu konuda, kendi üyelerine fiilî saldırı düzenleyen bu güvenlik görevlileri ve valiler hakkında derhâl görev yapmaya davet ediyorum. Aynı şey Ayla Akat Ata için, Bengi Yıldız için Batman’da uygulanmıştır. Bu nedenlerle, Hükûmetin bir yandan krizi görmezlikten gelip, diğer yandan hoşnutsuzluğunu dile getiren kitleleri susturma anlayışının yeni bir anlayış olmadığını, bunun tarihte örneklerinin bulunduğunu ifade etmek istiyoruz.

Evet, küresel kriz teğet geçip gitmedi. Burada ifade ettik, 2009 bütçe görüşmelerinde de dedik ki: “Küresel kriz vatandaşın ciğerini delip geçiyor.” Eğer ciğerini delip geçmediğini düşünüyorsanız, Tekirdağ’da işini, dükkânını, arabasını yitirip kendini yakan vatandaşın görüntülerine bir göz atmak yetiyor. Batıda birçok ilde insanlar intihar etmeye başladı. Bunlar basit olaylar değildir, sosyal patlamalar eşiğine gelmiş bir ülkede.

Şimdi, G-20 zirvesine giden bir Başbakan, onun iktidarı ve arkasından dönüyor G-20 zirvesine katılan bütün hükûmetler tedbir alıyor. Biliyorsunuz, en son, Obama, Senatoda, bir süperman senatörün uçarak gelip kullandığı oyla 800 milyar dolarlık bir tedbir paketi geçiriyor Senatodan.

Şimdi, ABD bunu yaparken, Avrupa Birliği ülkeleri bunu yaparken, bir bakıyoruz, Türkiye’de ne oluyor? Türkiye’de, alın size krizin tasarısı bu.  Bunu “İşsizlik sigortasını çözüyorum.” diye, “Küresel krizi hafifletiyorum.” diye, “Küresel krize karşı tedbir alıyorum.” derseniz, “Halkı aldatacağım.” derseniz yanılırsınız, çünkü hayat, yaşam devam ediyor.

Mecliste bu getirdiğiniz tasarıyla ilgili, işsizlikle ilgili bizim de teklifimiz var,  diğer partilerin de var ve hepsi bir araya geldi, ama şuna baktığınız zaman bunun bir tek yanı var: Hükûmet, şu ana kadar küresel krizi reddediyordu, ama bu tasarının gerekçesinde “Küresel kriz vardır.” saptamasında bulunuyor. “Küresel kriz vardır.” saptaması yetmiyor, çünkü bir gerçeklik var ki, bunu görmek gerekiyor: Ocak 2008 rakamları ile  Ocak 2009 rakamlarını karşılaştırdığımız zaman karşımıza çıkan rakam, yani artış, açık, dehşet verici boyutlardadır. Baktığımız zaman karşımıza nasıl bir rakam çıkıyor? Çok basit bir örnekle, Ocak ayında 524 milyon TL olan bütçe açığı 2009 Ocak ayında yüzde 460 katı artıyorsa ve 3 milyar TL olarak gerçekleşiyorsa, bundan çok önemli dersler çıkarmak lazım.  Eğer 2009 bütçesini görüşüyorsak, IMF’nin dayatmasıyla, bütçe görüşülürken 20-25 milyar civarında revizyon görüyorsa ve IMF’nin henüz öne koyduğu dayatmaları duruyorken ve getireceği 25 veya 30 milyar liralık vereceği parayı, on sekiz aylık sözleşmeyi, 2009 bütçesine getireceği 30 veya 40 milyar liralık revizyon karşısında Meclisin 2009 bütçesini yeni baştan görüşmesi gerekiyor. Öyle, meydanlarda, seçim meydanlarında değil; seçim meydanlarında bağırırsınız, çağırırsınız, oy toplamak için atarsınız. Atılır da yani, atılıyor da zaten. Rakamlar dağıtılıyor, vaatler de uçuşuyor. Neler görmedi ki Türkiye. Bir araba anahtarı dağıtanlar, bir ev anahtarı dağıtanlar, makarna dağıtanlar, kömür dağıtanlar, buzdolabı dağıtanlar. Yarın Allah bilir daha neler neler dağıtırlar. Ama bu İşsizlik Fonu’nda işçiye üç ayı altı aya çıkarmakla, teşvikleri bir yıl artırmakla bu yasanın adı “Krizi önleme yasası” olamaz. Bunu kimseye yutturamayız. Buradaki bazı önemli gördüğümüz, bir zerrei miskal dahi olsa halkın yararına olan bir düzenleme geldiğinde biz “Evet” demesini biliriz, destek de veririz. Yanlış, eksik gördüğümüzü de önergeyle de düzeltiriz. Ama sizler buraya 40 maddelik bir tasarı getirdiğinizde, bu 40 maddelik tasarının içine sağlık sigortası ile ilgili hastane harcamalarındaki ödeme süresi ile eczacılarla yaşadığınız problemi bir maddeye sıkıştırırsanız… Ki, burada yine eczacılara tahsilat yöntemi uygulatıyordunuz daha önce, şimdi de onların paralarını ödemek için süreyi uzatıyorsunuz.

Yine burada, kurumlar vergisinde, katma değer vergisinde yapılan ufak tefek değişiklikler var. Bakıyorum Avukatlık Yasası var, Ahıska Türklerinin durumu var, şans oyunları var, trafik araçlarının vergi afları var. Yani bunların her birisi ayrı bir konu “Ne alaka.” deyip… Her birisi ayrı, bir Bütçe Komisyonu dışında, Sağlık Komisyonunun, Millî Eğitim Komisyonunun, farklı komisyonların görevi olan tasarıları getirip hepsini bir çuval yasa olarak getirirseniz ve bu çuval yasanın da gelir vergisi reformunu yapmamış bir ülke olarak, yedinci yılını doldurmuş bir iktidar olarak her seferinde gelir vergisiyle ilgili bir düzenleme getirirseniz bu bir Makedon salatasına döner. Bu bir Makedon salatası, çuval yasa tasarısıdır. Bu çuval yasa tasarısıyla eğer Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklik yapmaya kalkarsanız sorarlar size, zaten Türk Ticaret Kanunu burada görüşülüyor. Bunun benzeri birçok yasa burada görüşülürken farklılık getiriyorsunuz. Bu doğru değil.

Şunu çok açıklıkla ifade edeyim: Bugün yetmiş milyon cep telefonu hemen hemen bütün ailelerde çocukların cebinde de var. Vergi oranlarını indirmeye kalkıyoruz. Neden yüzde 15’e indiriliyor bu vergi oranları? Niye bu kadar? Daha önce yüksek, yüzde 55 oranlarına varıyordu özel iletişim vergileri. Bugün bir ihtiyaç mıdır, değil midir? Şimdi, pırlanta mı ihtiyaç, cep telefonu mu ihtiyaç? Pırlanta ihtiyaç değil, orada KDV’yi sıfıra indiriyorsunuz. E, kardeşim, cep telefonunda da indirin. Milletin çocukları da bundan istifade etsin çünkü artık toplumda güvenlik kalmamış. Anne çocuğunu arıyor “Okulda mısın?” diye, sesini duymak istiyor, oradan eve gelecek mi gelmeyecek mi kaygısını taşıyor. Buna vergi koymak acımasızlıktır. Bu dolaysız vergilerle krizi atlatmaya kalkmak acımasızlıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Eğer işsizlikle ilgili bir şeyler yapmak istiyorsak köklü çözümler bulmalıyız. Nasıl oluyor, bir defada, bir kalemde işverenlerin primini yüzde 5 indirip bütçeye 5 milyar lira yük getirebiliyoruz? O zaman 5 milyar lira… Bir de işçilerin lehine kullanılacak bir düzenleme getiremez miyiz?

Şimdi bilgi, iletişim çağındayız. İnternet’te KDV, vergi yüzde 50 almak günahtır, yazıktır; yapmayın bunu. Bu insanların bilgisinin, İnternet’e erişimini, YouTube’a erişimini, Facebook’taki erişimini, dünya ile iletişimini dünyaya açılmasını, bütün bunları da görün. Bunların önüne vergiler koyup, insanlarımızı İnternet kafelere yönlendirip İnternet kafelerde de farklı farklı yasa dışı örgütlenmelerin kucağına bırakmanın bir gereği yoktur. İnsanlara, kendi evinde erişim, kendi ailesinde, kendi ebeveynlerinin yanında iletişim kurma, bilgiye erişme hakkını da tanıyın.

Burada konuşulacak o kadar çok yasa hükmü, yasa maddesi birbirine karıştırılmış ki hangisi konusunda neyi söyleyelim, gerçekten şaşmış kalıyoruz. Ama bir tek şey söyleyebiliriz: Biz Demokratik Toplum Partisi olarak Meclise, küresel krizin araştırılması için, bir Meclis araştırma komisyonu kurulması için önerge verdik, başka benzer önergelerimiz de var. Gelin, birlikte tartışalım, birlikte bu soruna çözüm bulalım, köklü çözümler bulalım, Türkiye'nin bu kriz karşısında geleceğinin karartılmasını engelleyelim; önümüzdeki temel sorun budur.

Bu duygularla, bu yasaya karşı, doğru bulduğumuz maddelerde elbette ki destek ama doğru bulmadıklarımız karşısında önerge ama bu anlayışı da tamamen reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. Saygılarımla. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya.

Sayın Büyükkaya, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı için AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buraya çıkan bütün milletvekili arkadaşlarımız, hep, bir krizden bahsediyor. Doğru, dünyada bir kriz var. Dünyadaki bu kriz, 1929 buhranından daha büyük bir kriz. Şu anda, dünyanın 12 trilyon doları yok olmuş durumda. Var... Ve bu sebeple de dünyanın en büyük ekonomisi olarak düşünülen, hatta böyle bir şeye asla muhatap olmayacağı düşünülen Amerika’da sıkıntı vardır. Amerika’da iş yerleri kapanıyor. Koca koca mağazaların kapandığını, oralarda işsizliğin arttığını görüyoruz. Hatta çok uluslu şirketlerin teker teker devlet desteği sebebiyle devletin kontrolüne girdiğini görüyoruz. Bu sadece Amerika’da mı böyle? Hayır. İngiltere’de de aynı şeyler var, Almanya’da da aynı şey var, Fransa’da da aynı şey var, İtalya’da da var yani bütün Avrupa’da var. Ayrıca, sadece Avrupa’da mı? Hayır, Japonya’da da var, İngiltere’de de var, dünyanın her tarafında var. Peki, Türkiye’de hiç etki yok mu? Var. Eğer bir ekonomi dünyaya açıksa orada da tabii ki etkilenme olacaktır. Ama burada hepimizin dikkat etmesi gereken nokta şu: Bu bizim krizimiz mi, yoksa dünyadaki krizden etkilenen bir durumda mıyız? Evet, etkilenen durumdayız ama bu bizim krizimiz değil. Bu, 2001 krizi değil. Arkadaşlarımız karıştırmasınlar, yanlış düşünmesinler bu 2001 krizi değil. Kendimizi dağıtmaya da hiç ihtiyacımız yok. Bir arkadaşım “Bir gecede millî gelir yüzde 31 arttı.” dedi. Onun, biliyorsunuz Avrupa Topluluğu normlarına uyulmak noktasında geriye doğru da millî gelirin düzenlendiğini biliyoruz. Ama bir gecede faizlerin 2 bine çıktığını hepimiz biliyoruz. Bunları bu ülke yaşadı. Dolayısıyla bu kriz var. Bu krizi, dünyadaki olup bitenleri biz büyük bir dikkatle takip ediyoruz. Öyle takip ediyoruz ki, bakın, biz daha dünyada bu kriz tam olarak konuşulmaya başlamadan önce birçok tedbiri aldık ve uygulamaya koyduk.

Şimdi, bugün biraz istihdam konuştuğumuz için kısa süreli ödemeyle ilgili değerlendirme, değişiklikler de yaptığımız için sadece Mayıs 2008’de yapılan düzenlemeyi söyleyeyim. Mayıs 2008’de dünyada bu krizle ilgili yeni yeni değerlendirmeler yapılıyordu, yeni yeni bazı şirketlerin batması, yardım talepleri başlamıştı. O tarihte biz ne yaptık? Bir istihdam paketi getirdik Meclise.

İstihdam paketiyle, bir kere Sosyal Sigorta ve BAĞ-KUR ödemelerindeki prim borçlarını yirmi dört ay taksite bağladık ve yüzde 25’e varan faiz indirimlerinde, borçlarındaki faizleri de sildik. Böylece işverenlerimizin rahatlamasını sağladık.

İşverenler üzerindeki idari ve mali yükleri azalttık. Yaptığımız en önemli düzenlemelerden biri, işveren sigorta primini yüzde 25 oranında indirdik. Bunun ne manaya geldiğini işçi çalıştıran herkes bilir ve bunun bütçemize maliyeti 4,7 milyar TL’dir.

Kadınlar, gençler ve özürlülerin istihdamını teşvik ettik, onlarla ilgili kolaylıklar getirdik. İşte, biraz önce Hasip Kaplan Bey söylüyordu: “Bunlarla ilgili sizin seçim beyannamesinde…” Ama bunları yaptık biz; söylemedik, yaptık.

İş gücünün mesleki eğitimine dönük düzenlemeler yaptık.

İstihdama yönelik, özellikle bölgesel istihdama yönelik önemli bir adım attık. GAP için yeni yatırım kaynakları ve o bölgedeki işsizliği önlemek için sadece 2008’de yaptığımız harcama miktarı 1,3 milyar Türk lirasıdır. Bunun 2009’daki ödeneği de 3,8 milyar Türk lirasıdır.

Yine istihdam paketi içerisinde, özellikle işsizlik ödeneğine başvuruların İnternet üzerinden yapılmasını sağlayarak işsiz kalan insanlara hemen bundan yararlanma imkânını getirdik.

Ve en önemlisi de -bugün tartışılan- kısa çalışma ödeneğini ilk defa biz 2003 yılında çıkardık. Hiç kimsenin aklına gelmemişti.

2001 krizinde -şimdi Mevlüt Bey karşımda oturduğu için söylüyorum, bankacı olduğu için, dostum- sadece bankacılık sektöründe 100 bin kişi işini kaybetmişti, 2 milyondan fazla insan işini kaybetmişti. Hiç kimsenin aklına gelmemişti o zaman, hiç kimsenin aklına gelmemişti. 2003 yılında biz bunu getirdik ve daha sonra da istihdam paketiyle işsizlik ödeneği kapsamına aldık. Şimdi de bu ödenekleri daha da artırarak, daha da iyileştirme yapıyoruz. Biz söz söylemiyoruz, söz üretmiyoruz, iş yapıyoruz ve biz bu düzenlemelerle, şimdi…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – İşsizlik Sigortası ne zaman kuruldu? Doğru söyle lütfen!

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Bu sadece krize dönük bir paket değil. Zaten böyle bir “paket” sözüne de çok alışıldı, “paket” diye bir şey olmaz, “tedbirler” olur. Bu tedbirler de ihtiyaç duyuldukça adım, adım, adım yapılır. Anlattıklarım da daha bu kriz gelmeden bunu hissedip, gerekli tedbirleri almak yönünde oldu.

Sadece ekim ayında yapılan araştırmada, dünyada bu krizden en az etkilenen ülkeler arasında, avantajlı ülkeler arasında 15 ülkeden 1’i sayılıyor Türkiye. Şimdi bazı dostlarımız “Ya niye bize bu kriz bu kadar vurmadı?” Tam, bütün, şeyden gelecek, tam vuracak, her yer kapanacak, o zaman belki çok mutlu olacağız! Vurmadı. Hayır. Çok şükür, alınan tedbirlerle daha hafif atlatmaya çalışıyoruz. Tabii ki var bu etki, tabii ki. Düşünün, ihracatımızın yüzde 46’sı Avrupa topluluğuna. Bu oranlar bizden önce 58’di, unutmayalım, 46’ya düşürdük. Şimdi, burada alımda bir düşme olmuşsa gayet tabii ki benim ihracatımda da bir miktar düşme olacak. Ama ben bütün ihracatımı dağıttım ve ülkeler bazında çeşitlendirdim, ürün bazında çeşitlendirdim ve dolayısıyla beklediğim etki daha az olacak ve oluyor da zaten.

Bakın, dediler ki: “Bütçe görüşmeleri sırasında yüzde 16-17 indirim yaptınız.” Bütçe tekniğini bilen herkes bilir ki bütçeler ekim ayından çok önce, daha temmuz, ağustosta bunların hazırlıkları yapılır, bağlanır, ekim ayında da Plan ve Bütçe Komisyonuna gelir, ondan sonra da değerlendirilir. Şimdi, ekim ayında bu bütçe görüşülmeye başladığında dünyadaki krizin Türkiye’ye etkileri bu noktada mıydı? Hayır. Ama, biz bütçeyi çıkarmadan, gelirde değil, harcama cephesinde gerekli kesintileri yaptık, çünkü gelirde de bir miktar düşme olacağını biliyoruz, hesabımız da o yönde. Dolayısıyla, biz, daima bütçe disiplinine ve bu noktadaki gelir ve gider dengesine özen gösterdik.

Şimdi, müsaade ederseniz, bu düzenlemelerle ilgili, yeni bu kanun tasarısıyla yapmak istediğimiz düzenlemeler hakkında da sizlere bilgi vermek istiyorum.

Şimdi, ilk yaptığımız düzenleme ne? Bir kere, kısa çalışma ödeneğinin, biraz önce de söylediğim gibi, 2003 yılında ilk defa AK PARTİ iktidarında kabul edilen bu ödeneğin miktarını artırıyoruz. Bu, asgari brüt ücretin daha önce yüzde 40’ı yüzde 80 aralığında ödeniyordu, şimdi bunu, yüzde 50 oranında artırarak yüzde 60 ve yüzde 120 aralığında ödeyecek hâle getiriyoruz. Yani, şu anda üç ay içerisinde bir ay çalışmama durumunda olan bir iş yeri, 400 lirayla 800 lira arasında bir ödenek alabilecek. Kime bu para verilecek? Doğrudan doğruya işçiye verilecek, işverene verilmiyor. İşveren neden kurtuluyor? Bir kere, vergi, SSK, hiçbir mükellefiyeti yok, artı işine devam ediyor, üretimine devam ediyor. Çalışacak, iş yerinde sıkıntı olmadan hem üretimini yapacak hem de ödeme mükellefiyetinden kurtarılıyor. Hem işçiyi koruyoruz hem işvereni koruyoruz ve bu ödeneği -eskiden üç ay süreyle ödeniyordu- artırıyoruz yüzde 100, altı aya çıkarıyoruz. Daha başka ne yapıyoruz? İşsizlik ödeneği… Diyelim ki daha sonra kapandı, işsizlik ödeneğinden para alırken buradakini kesiyorduk -eski kanundaki düzenleme böyleydi, o günkü şartlar böyle bir düzenlemeyi…- ama şimdi bir kesinti olmadan, eğer tekrar işini kaybederse işsizlik ödeneğinden de yararlanma hakkını getiriyoruz. Böylece, biraz önce de söylediğim gibi, hem işvereni hem işçiyi koruyan bir düzenleme yapmış oluyoruz.

Ayrıca bu eczanelerle, sağlık hizmeti sunan kuruluşlarla yaşanan birçok sorunlar vardı. Unutmayın, sağlıkta AK PARTİ’nin yaptığı, sadece cumhuriyet tarihinin demiyorum, geriye doğru bakınız, Osmanlı dönemi de dâhil, en büyük devrimdir. Burada bir düzen oturtuluyor kuruldukça, sistem işledikçe. Şimdi kanuni bir düzenleme yapıyoruz, diyoruz ki: Belgelerini takip eden ayın 15’ine kadar getir ver, ondan sonra da ben hemen altmış gün içerisinde sana avans niteliğinde paranı ödeyeceğim -ha bir avans olacak çünkü faturalarda bir yanlışlık çıkma ihtimali olabilir- üç ay, doksan gün içerisinde de bu işi bitireceğim ve hesabını kapatacağım.

Şimdi bundan memnun olmayacak bir kimse var mı? Hayır. İstedikleri de buydu. Dolayısıyla bu düzenlemeyi yapıyoruz.

Sonra, muhtasar beyanname ile aylık bildirgeleri birleştiriyoruz.

Değerli dostum Oğuz Oyan Bey dedi ki: “Efendim, bu, krizde olur mu?” Biz ödemeyi, üç aylık ödemesini kısaltmıyoruz ki, sadece beyannamelerini… İki işi tek iş hâline getiriyoruz. Yaptığımız bu. Onun ödemesini bir aya indirsek haklısınız. Dersiniz ki: Krizde siz bunu yapmamalıydınız. Ama onu yapmıyoruz. Sadece yaptığımız, buradaki bir beyannameyi birleştirerek hem kaçağı önlüyoruz hem de mükellefiyetini azaltmış oluyoruz.

Evet, bu kanunla sadece bunları mı yapıyoruz? Hayır. Tabii ki detay olarak vakit kısa ama birkaç önemli noktayı daha söylemek isterim. Özellikle 9’uncu maddede özel bir teşvik sistemi getiriyoruz büyük projeler için. Bölgesel, sektörel ve proje bazlı bir teşvik getiriyoruz. Bakanlar Kuruluna bu konuda yetki veriyoruz. Yüzde 90’a kadar kurumlar vergisinden indirim yapma şartını getiriyoruz. Ayrıca daha sonraki bazı maddelerde arazilerle ilgili düzenleme, arazi tahsisleri ve böylece, büyük projelerin hayata geçmesine dönük özel bir teşvik sistemi getiriyoruz.

Ayrıca yurt dışındaki yerleşik portföy yönetim şirketlerinin Türkiye’de ofis açmalarını teşvik eden vergi düzenlemeleri ile bu portföylerin Türkiye’de idare edilmesi ve Türkiye’ye gelmesi yönünde düzenleme yapıyoruz.

Evet, Hasip Bey diyor ki: “Yani bu telefon kullananlara yüzde 15…” Yok, hayır. Hasip Bey, yüzde 5’e indiriyoruz vergiyi, yüzde 25, yüzde 15 olan vergiyi yüzde 5’e indiriyoruz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – O zaman yüzde 5’e el kaldırıyoruz, önerge hazırladım yüzde 5 için.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Yüzde 5’i… İnşallah…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Evet” diyorsanız, arkadaşlar itiraz etmiyorlar.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) - Yani vermeden almak Allah’a mahsustur. Yani o kaynağı bulabiliyorsak tabii. Bizim hesabımıza göre yüzde 5’e indirdiğimiz zaman…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Cep telefonlarından, sabit telefondan yüzde 15 devam ediyor. Onu da yüzde 5’e indiriyoruz önergeyle.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, onun için de Bakanlar Kuruluna yetki tanıyoruz ve bunları da yüzde 5’e kadar indirmek üzere Bakanlar Kurulu yetkili olacak. Ev telefonları için de bunu yapıyoruz.

Evet, sonra, neler yapıyoruz? Çok önemli bir düzenleme daha getiriyoruz. Bunların en önemlilerinden biri de şu: Çekle ödemeler. Bakın, bugün iş hayatının içinde olan herkes bilir, doğru, çekte vade yoktur ama bizim kendi iş hayatımızdan kaynaklanan bir sistem doğdu. Bu bugün mü doğdu? Hayır, yıllardır var. Herkes çeki vadeli olarak veriyor, hatta senet kalktı, çek verilir, vadeli çek yazılır, verilir. Bu kriz zamanlarında ne problem çıkıyordu? İş hayatında kötü niyetli insanlar var. Gidiyordu, bazen vadesinden önce bankaya götürüyordu o çeki tahsil etmeye kalkıyordu. Hâlbuki diğer iş adamı ona göre çekini yazmış, oradaki imkânına göre yazmış. Şimdi “Ancak vadesinde ibraz edilebileceği” hükmü getiriyoruz. Bu, bugüne kadarki oluşan en önemli hastalığı çözebilecek bir düzenlemedir. Böylece, iş hayatındaki kavgalara, iş hayatındaki sorunlara en önemli çözüm getirecek maddelerden biri budur.

Ha, Ahıska Türkleriyle ilgili düzenleme… Bakın, binlerce insan… Bunlar bizim soydaşlarımız. Bu insanlar yıllardır problem yaşıyorlar. Ne yapıyoruz? Çifte vatandaşlık. Bunların Türkiye’de oturmalarını, çifte vatandaşlık hakkını getirerek… Ahıska Türklerini -ki bunların önemli bir kısmı Stalin zamanında sürgüne gönderilmiş insanlardır, tarihin en büyük soykırımlarından biri o dönemde yapılmıştır- şimdi koruyoruz, kendi soydaşlarımıza sahip çıkıyoruz; bu kötü bir şey mi?

Bunun dışında, tabii, vergi kanunlarımızda, özellikle idareyle ilgili, sosyal güvenlik kurumlarımızla ilgili, biraz önceki söylediğim düzenlemelerle ilgili birtakım düzenleyici hükümler de var, getiriyoruz.

Özellikle sit alanlarıyla ilgili problemler vardı, hazineye ait taşınmazların alınmalarında buradaki belgeler para gibi kullanılıyordu, bunlara bir sınır getiriyoruz, 2011’den sonra artık bunların yapılamayacağını söylüyoruz.

Trafik cezaları… Eski araçlar için özellikle, belli, artık yaşını doldurmuş araçların -ki, bunlar biliyorsunuz sıkıntıydı, hep söylenirdi “Bu eski araçlarla ilgili niye düzenleme yapmıyorsunuz?” diye. Onlarla ilgili düzenleme yapıyoruz- hem trafikten çekilmesi hem bunların, eskiyen araçların, artık teslim edilen araçların vergi problemlerini çözüyoruz. Böylece, daha iyi bir şekle gelmesini… O insanların hem araçlarının yenilenmesine, özellikle dayanıklı tüketim mallarında bir hareketin daha da sağlanmasına dönük bir tedbirdir bu. Böylece, özellikle otomotiv satışlarını destekleyecek bir düzenlemedir.

Sonra ne yapıyoruz? Diyoruz ki: “Ekonomi Koordinasyon Kurulunu yasal hâle getiriyoruz.” Kötü bir şey mi? Ekonomi Koordinasyon Kurulunu yasal hâle getirerek hem iş hayatıyla hem de sivil toplum kuruluşlarıyla olan irtibatı bir yasal düzene ve sürekliliğe kavuşturuyoruz. Bu, bundan sonraki dönemlere dönük de açıkçası, sadece kriz olarak düşünmeyelim olayı ama ekonominin gidişatı için çok önemli bir düzenlemedir.

Onun dışında bazı, açıkçası taşınmazlarla, Tapulama Kanunu’ndaki harçlarla ilgili bazı düzenlemeler var. Bazı uygulamaya dönük tereddütleri giderici önemli gördüğümüz düzenlemeler de burada yer almaktadır. Kısaca söylemek gerekirse, bu düzenlemelerle biz hiçbir şekilde…  Efendim, bu, kriz için özel düzenlenmiş bir önlem paketi değil ama buradaki, dünyadaki krizin belirli sektörlerdeki ve şekliyle ilgili birtakım tedbirlerin alındığı düzenlemelerdir.

Hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkaya.

Şahsı adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bir torba yasa, tabii her ne kadar belirtilmiyorsa da dünyadaki bu küresel krizin içinde olduğu bir Türkiye’de bir tamirat, tadilat yapılmak istenen bir yasa. Ama yani neyi tamir edeceksiniz bu gelen yasayla? Hangi torba?

Sayın Bakan, tabii, burada işsizlikle ilgili birkaç madde var, onu getirdiniz ama ben önce şunu söyleyeyim: Tarım sigortalılığından emekli olmuş insanların, 300 milyon maaş alan insanların hepsinin evine ihtarname gidiyor. Hasbelkader köyünde, hasbelkader ilçesinde bir şekilde bir iş yapmaya çalışıyor, tekrar BAĞ-KUR’lu olmuş, aldığı 270 lira, 300 lira maaşı iade almak için hepsinin evine haciz gitmiş, bir de cezalı.

Sayın Bakan, bir tarafta işsizlik had safhaya gelmiş. Görünen işsizliğin rakamını artık hepiniz biliyorsunuz, görünmeyen işsizlik dağlar kadar. Ama ayda 300 lira maaş alan bir tarım sigortası emeklisinin eğer bu ülkede biz maaşına göz dikiyorsak hepimiz bundan sorumluyuz, hepimiz vicdanen rahatsız olmalıyız.

Ben hassaten rica ediyorum: Bu insanlar çok rahatsızlar. Bir şekilde yeni bir iş yeri açmış, tekrar BAĞ-KUR’lu olmuş. “Ben ölmemi mi bekleyeceğim?” diyor, “300 lira maaş veriyorsunuz.” diyor. Bu konuda hassaten bu yasanın içinde bu arkadaşlarımızın sorunlarına çözüm bulmak hepimizin görevi. Bir kez daha bu konuyu tüm gruplar, zannediyorum ki, hepimiz… Demin MHP Ordu Milletvekili Rıdvan Kardeşim, o da bu konuyla ilgili önerge verdi, bizim grubumuz verdi ve hassaten bu soruna çözüm bulmak zorundayız Sayın Bakan.

Değerli arkadaşlarım, tabii, dünyada yaşanan bu krizin özü bir likidite krizidir. Yaşanan bu kriz bir likidite ve “Küresel kriz” dediğimiz, ağırlıklı, bir likidite problemiyle kaynaklanmış ve dünyadaki finansman şirketlerinden kaynaklanan bir kriz başı çekmiştir. Ama her türlü önlemleri getiriyoruz, getirmeye çalışıyorsunuz ama ilk bütçe başladığı zaman ekim ayında biz bunları, Sayın Hamzaçebi hepsini iletmişti, daha ekim ayında! Ekim ayında, şu gün getirdiğiniz bazı önlemleri o gün söylemiştik.

Şimdi, hangilerini? Tabii, bu finansman krizini etkileyecek yani çözecek en büyük olgu… Bu mevcut Bankalar Kanunu olduğu sürece, arkadaşlar, bankaları rahatlatamazsınız. Bankalar Kanunu’nun 102’nci ve 163’üncü maddeleri, zimmet maddesini… Piyasaya yönelik kredilerde herhangi bir şekilde geciken kredileri hiçbir bankacının yetkisi yoktur ertelemeye, taksitlendirmeye, piyasayı rahatlatmaya. Eğer ilgili kurumun, ilgili bankanın yetkilisi bu konuda inisiyatif kullandığı zaman karşısına “zimmet” maddesi çıkıyor arkadaşlar. Kendi grupları hariç, esnafa, üretime, üretene yönelik, mutlaka ve mutlaka, Bankalar Kanunu’nun o maddesini değiştirmek lazım.

Ayrıca, İstanbul Yaklaşımı mart ayında bitiyor. “İstanbul Yaklaşımı mart ayında bitiyor.” diye mali yapısı bozulan hiçbir firmaya yeni bir yaklaşım modeli getirilmiyor. Bu İstanbul Yaklaşımı’nın mutlaka süresini uzatmamız lazım. Belli miktarda istihdam yaratan firmaları, en azından İstanbul Yaklaşımı’yla bir yıl uzatarak mali sorunlarına çözüm bulmak hepimizin görevi arkadaşlar. Bir an önce, Bankalar Kanunu’ndaki iki maddenin ve İstanbul Yaklaşımı’yla ilgili yasanın uzatılmasının öncelikle getirilmesi lazım.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu yasada bazı… Satır başlarıyla bahsedeceğim çünkü sürem çok az. Yine ekim ayında söyledik, çeklerle ilgili iki maddeyi Komisyonda defalarca -ekim ayından beri Genel Kurulda da Komisyonda da- söyledim. Nitekim, Türk Ticaret Kanunu 711’inci madde uyarınca “Elimden rızam dışı çıktı.” diye samimi olmayan, dürüst olmayan, borçluyu koruyan madde değişiyor; çeki alan dürüst, namuslu insan artık kendi kendini koruyabilecek. Çeki elinden çıkan insan gidip çekinin elinden çıktığını ispat etmek zorundadır. Yani burada dürüst alacaklıyı koruyan bir madde getiriliyor. Bunun için doğru bir maddedir, hepimiz katkı verdik. Altı aydır söylüyoruz ama altı ay sonra geldi arkadaşlar.

Yine, çeklerle ilgili bu yasada vade… Arkadaşlar, artık “Çekte vade olmaz.” tabiri bir piyasa gerçeği olmuştur. Ama bu piyasanın bir şekli var. Piyasada ticaret hacmi -hemen hemen artık “senet” diye bir şey kalmadı- tamamen çekle dönüyor. Artık, çeki alan kişiler, kurumlar, çek alışverişi yapan insanlar, o çekin üstündeki vadeyi bilerek, görerek kabul ettiğine göre bu vadeden önce gidip insanların onuruyla oynamak kimsenin hakkı değildir. Ama geçtiğimiz süreçte -yine ben size burada söyledim- bankalar dahi, kredi borcunu aldığı çeklerin vadesiyle tasfiye edeceğini bilen bazı bankalar bile gününden önce -on gün kala, on beş gün kala, bir ay kala, iki ay kala vadesine yani üzerindeki yazılı tarihe- gittiler, hepsini takasa sürdüler, arkasını yazdırdılar. Bırakın kendisini, arkada 6 tane cirantaya, 7 tane cirantaya takip yaptılar arkadaşlar.

Bu nedenle, bu yasada getirilen, herkes, artık, çeki aldığı takdirde… Tabii, burada bir süre getirildi, 2009 sonuna kadar. Yani bu küresel krizin etkisini azaltmak amacıyla bir önlemdi ama en azından 2009 sonuna kadar, çeki alan, üzerindeki tarih neyse o tarihte bankaya ibraz edebilecek. Fakat burada bir sakınca var: Burada kötü niyetli çek borçluları… Bu yasada yok ama herhâlde Çek Kanunu ile sürekli çekleri karşılıksız çıkan insanların da çeklerini üç ay sonra, altı ay sonraya beklememek lazım. Orada yine iyi niyetli alacaklıyı korumak gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, yine burada Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor teşvikle ilgili. Kişi başına düşen millî geliri saptamak ve sosyoekonomik gelişmelere göre illeri gruplara ayırma yetkisi veriliyor. Değerli arkadaşlar, bu yüce Meclis geçen dönem gerek 5084 gerekse 5350 sayılı Teşvik Yasası çıkarılırken ülkenin bir bütünü için bu yasanın yetersiz olacağını, bu yasanın işlevini yerine getiremeyeceğini, bu yasanın ülke ekonomisine çok yararı olmayacağını defalarca söyledik. Yine ülkenin bir üretim bacağı olan, ülke üretiminin her şeyi olan Teşvik Yasası’yla ilgili sadece Bakanlar Kuruluna verilen bir yetki var ve bir de bir yıl uzatılıyor. Değerli arkadaşlarım, işveren ve yatırımcı önünü görmek ister. Yasanın bu şekliyle, bir yıl uzatılan bir Teşvik Yasası’yla yatırımcı önünü göremez. Mutlaka Bakanlar Kuruluna verilen yetki çerçevesindeki bir teşvik yasasının çok açık ve net bir şekilde bir an önce açıklanması gerekiyor. Tüm yatırımcılar önünü görsün.

Tabii, bir başka konu, bu ülkede kişi başına millî gelirin tespitinde bazı illere haksızlık yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Firma merkezleri orada olmadığı için tüm o ilde üretilen millî gelir bir başka ile yazılıyor. Örneğin Keban Barajı elektrik üretiyor, TEDAŞ ve TEİAŞ Ankara’da olduğu için Elazığ millî gelirinde gözüküyor, Elazığ’a bir kuruş faydası yok.

Değerli milletvekilleri, bu bir çözüm değil. Bu yasa merhem olmaz, bu yasa istihdama çözüm bulmaz, bu yasa üretime çözüm bulmaz. Bu yasa piyasadaki bazı uygulamalara kısa da olsa bir rahatlık getirir ama Türk ekonomisinin bir bütününü, içinde olduğu koşulları kesinlikle düzeltmez.

Sayın Bakan, tarım işçileri konusunda herhâlde bize söz vereceksiniz çünkü o hepimizin sorunu, tüm grupların sorunu. Bu konuda hassaten yardımınızı bekliyoruz ve hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına ikinci konuşmacı, Aydın Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına görüş ve değerlendirmelerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, Türk anayasal düzenine göre temel ilke: Hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir ve millet bu hâkimiyet erkini Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinden kullanır. Bir başka tamamlayıcı ilke de Türk Anayasası’na göre kuvvetler ayırımı ilkesidir ve kuvvetler ayırımı ilkesine göre kanun yapma hak, ödev, sorumluluğu Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Fakat, son zamanlarda bu ilkenin sürekli olarak ihlal edilme eğiliminin süreklilik ve ağırlık kazanmakta olduğunu müşahede ediyoruz.

Şimdi, Sayın Başkan, elimizdeki İç Tüzük’e ve Anayasa’ya göre, bir kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde sağlıklı, doğru ve kanunlara ve nizamlara uygun şekilde müzakere edilebilmesi için tasarı ve tekliflerin uygun komisyonlarda, uygun biçimde müzakere edilip huzurumuza getirilmesi gerekiyor. Şimdi, bu kanuna baktığımızda ve dikkatle incelediğimizde kanun tasarısının ismi “İşsizlik Sigortası Kanunuyla Bazı Kanunlarda…” diye başlıyor ve tasarının ilk yedi maddesinde çok açık ve seçik surette 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na, efendim, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’na atıfta bulunuluyor ve bu kanunların belli maddelerinde değişiklik yapılıyor ama bu tasarı huzurumuza esas komisyon olarak Bütçe ve Plan Komisyonu tarafından gönderiliyor. Bunun yanlışlığı son derece açıktır. Burada oturan bakanımız Çalışma Bakanı, bu kanunun ilk yedi maddesi doğrudan doğruya Türk çalışma hayatıyla ilgili ve böyle bir kanun tasarısının esas komisyon olarak Bütçe-Plan Komisyonundan geçmesi doğru da değildir, mümkün de değildir. Başkanlık makamı bu konuda tercihlerini kullanır iken Hükûmetin etkisi altında kalıyor, Hükûmetin arzusu ve dileği istikametinde tercihte bulunuyor. Dolayısıyla, icra organı yasamanın önüne geçiyor, üstüne çıkıyor. Bu hayra alamet bir tavır değildir Sayın Başkan.

Ayrıca, yine Anayasa’mıza ve İç Tüzük’ümüze göre, kanun tasarılarının ve tekliflerinin bu salonda, Genel Kurulda görüşülebilmesi için uygun biçimde alt komisyonlarda ve ana komisyonda konuşulması lazım. Biz bu tasarının ne gün Meclis Başkanlığına geldiğini biliyoruz, geçen hafta salı günü geldi. Peki bu tasarı Bütçe-Plan Komisyonundan ne gün çıktı? Perşembe günü. Aramızda “Bu kanunlar aynı zamanda şu kanunun altında atıfta bulunulan alt komisyonlarda konuşulmuştur ve bu alt komisyonlar, usulüne uygun şekilde görüş ve değerlendirmelerini esas komisyon olarak Bütçe-Plan Komisyonuna gönderilmiştir.” diyebilecek bir arkadaşımız var mı?

Sayın Başkan, kuralsızlık sıkıntı getirir, sıkıntı huzursuzluk getirir, huzursuzluk felaket getirir. Türkiye’de demokrasiyi riske atıyoruz ve bu Hükûmet ve bu Hükûmetle eş zamanlı ve paralel hareket edilen Meclis Başkanlık Divanı sürekli olarak Türkiye’de artık kuralları ihlal etmeye başlamıştır. Kuralsızlık tehlikedir. Lütfen, bu gibi yanlış davranışlardan ve tabiri caizse, Anadolu tabiriyle paldır küldür, alelusul kanun yapmaktan vazgeçelim. Kanun yapacaksak doğru dürüst, usulüne uygun ve müsaade ederseniz, adam gibi kanun yapalım. Bu kürsüden biraz önce kimin adam, kimin adam olmadığına dair birtakım tartışmalar yaşandı. Bu tür tabirleri de yakışıksız buluyorum. Bu milletin reyiyle gelmiş 550 kişinin 550’si de adamdır. Bunun böyle bilinmesinde fayda vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onlar adam olmadığı için başkalarını adam kabul etmiyorlar. Onlar adam değil. Onu söyleyenler adam değil.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Kamer Bey, ben konuşuyorum.

Sayın Başkan, şimdi, benden önce buraya çıkan Sayın AKP Grup Sözcüsü arkadaşımız birtakım değerlendirmeler yaptı. Keşke biraz daha imsaklı, biraz daha tedbirli, biraz daha dikkatli olsaydı da benim burada kendisini ve partinizi müşkül duruma sokacağım bazı beyanlarda bulunmamış olsaydı.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan; bu kriz yani bu tasarının dünyada hüküm sürmekte olan ekonomik krizi göğüslemek için getirildiği iddia edilmesine rağmen, söz konusu krizi göğüslemek veya menfi etkilerini bertaraf etmek için uzaktan yakından herhangi bir iyileştirme getirmediğini bilerek ama iddiayı da göğüslemek amacıyla bazı hususlara açıklık getirmek istiyorum.

“Bu kriz, bizim krizimiz değildir.” Hayır, beyefendiler, bu sizin krizinizdir. Evet, başlarken Amerika Birleşik Devletleri’nde başlamıştır ama krizin size ait olmadığını iddia etmek yerinde bir tavır değildir. Nitekim, bakın, sanayi üretiminde değişim, Aralık 2008: Krizin çıktığı Amerika Birleşik Devletleri’nde sanayi üretimindeki düşüş yüzde 7,8, hemen yanımızdaki Yunanistan’da yüzde 8,7 ama Türkiye’de yüzde 17,6. Amerika Birleşik Devletleri ile en yakın komşumuzdan 2 misli daha fazla krizden etkileniyorsunuz. Demek ki, onların yapmadığı bazı yanlışları yapmaktasınız veyahut da onların yapmış olduğu veya yapmakta olduğu bazı doğruları yapamıyorsunuz. Bakın, sizde 17,6 olan oran Şili’de yüzde 3,7, Güney Afrika’da yüzde 7, yani sanayi üretiminde düşüşler.

Başka bir hususu şey yapmak isterim, büyüme hızıyla ilgili göstergeler, büyüme hızıyla: 2008 yılının üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 2,8 küçülmüş, Macaristan’da bu oran binde 2, İsrail’de binde 3 –bilerek farklı ülkeler veriyorum- Endonezya’da binde 4, Yunanistan’da binde 5, Şili’de binde 7, Tayland’da binde 9. Sizde bunun 3, 4, 5 misli, yüzde 2,8. Dolayısıyla krizi göğüslemekte zorlanıyorsunuz. Doğruları yapmakta maalesef isabetli tedbirler alamıyorsunuz. Kaldı ki yine dünya çapında Brezilya, İsviçre, Belçika, Hindistan, Rusya, Güney Kore’nin büyüme hızındaki gerileme 2008’in üçüncü çeyreğinde yüzde 1,4’ün altında. Yani sizin yarınızın da altında. Dolayısıyla, bütün bu rakamlar bütün açıklığıyla ortaya koyuyor ki Adalet ve Kalkınma Partisi, 2007 senesinde Amerika Birleşik Devletleri’nden kaynaklanan ve bütün dünyaya sirayet eden krizin önlenmesinde ve göğüslenmesinde doğru politikaları bulup, uygulayıp sağlıklı sonuçlar alamamıştır, alamamaktadır. Ya onların yaptığı doğruları yapamıyorsunuz veyahut da onların yapmadıkları yanlışları yapıyorsunuz ki sizde gerek sanayide gerek ekonominin bütününde performans ötekilere nazaran çok daha belirgin şekilde kötü. Onun için, birisinin kalkıp bu yükün üstesinden kalkmak durumunda olan kişiye yani Sayın Başbakana yardımcı olması gerekiyor. Kriz önemlidir, kriz derindir, kriz ciddidir, kriz büyüktür ve bunu aşabilmek için de elinden gelen, herkesin, bu konuda, bu yükü kaldırmak durumunda olan kimseye yardımcı olması gerekir. Ama siz bunu yapmıyorsunuz. Sayın Başbakanın her söylediğini nas kabul ediyorsunuz. Nitekim, Aydın’da üst ama çok üst düzeyden bir AKP yetkilisinin iddia ve ifade ettiğinin aksine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Aydın’da bir AKP yetkilisinin iddia ve ifade ettiğinin aksine, Sayın Erdoğan peygamber değildir ve onun söyledikleri de nas değildir. Bunun altını çizerek söylüyorum. Taraftarlarınız ipin ucunu kaçırmıştır.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sen onu kendi partililerine anlat.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Yok, ne anlatayım canım, böyle diyor adamınız.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Kendi partinin ne yapacağını anlat sen.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sana mı soracak ne konuşacağını? Bundan sonra yazılı metin ver de öyle konuşalım.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Şimdi, bakın, onun için… onun için, lütfen…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ne yapacağını anlat.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Lütfen, Türkiye’de kuvvetler ayrımı ilkesini koyun ve mensuplarınızı ikaz edin; ipsiz sapsız, yalan yanlış, efendim, bu şekilde ifadelerde bulunmasınlar.

Sözlerimi şununla tamamlıyorum: Sayın Başbakan, bir gazetenin iddia ettiğine göre, sizin iktidar olmanızdan önceki yetmiş dokuz yıllık cumhuriyet rejimi için Sinop’ta “Bizden öncekiler yetmiş dokuz yılda ne yapmışlar ki?” demiştir. Eğer böyle dediyse, lütfen, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit ve Alparslan Türkeş ve bunun gibi devlete ve millete hizmet etmiş, Türkiye’yi yokluktan bugünlere getirmiş muhterem zevatlardan halkın önünde özür dilesin. Kendisine yakışan budur. (MHP sıralarından alkışlar)

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, yani en umulmadık konularda neyi tartışıyoruz? Bu dinî naslar belli, kimin son peygamber olduğu belli, diğer şeyler belli, yani bunun için niye bir bardak suda fırtına kopartıyoruz, doğrusu ben anlamıyorum. Lütfen…

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Doğru, buyurun efendim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ahıska Türklerinden, Gürcistan’ın Ahıska bölgesine geri dönüş ile ilgili, 2008 sonu itibarıyla kaç kişi müracaat etmiştir? Geçmişte devlet olarak Kırım Türklerine geriye dönüşü teşvik için ev alma, Kırım Türklerine teslim etme projesi uygulandı. Aynı şekilde ev ve toprak alma ve Ahıska Türklerine verme şeklinde bir teşvik projesi yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Enöz…

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bilindiği gibi İşsizlik Sigortası Kanunu DSP, MHP ve ANAP’ın kurduğu 57’nci Hükûmet döneminde yasalaşmıştı. Bugün itibarıyla bu fonda biriken para miktarı nedir ve bu Kanun sayesinde bugün evine ekmek götürebilen işsiz sayısı kaçtır? İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlanma şartlarını iyileştirmeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, gerçekten küresel krizin etkileri çok yönlü olarak hissedilmeye başlandı ve bunun sonuçlarının da çok ağır olacağı görülüyor. Bu nedenle Meclis araştırması komisyonu kurulması konusunda önerge verdik ve diğer partilerin de önergeleri var. Mecliste küresel krizle ilgili bir araştırma komisyonu kurulması konusundaki Bakanlık düşüncesi nedir? Onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, maalesef o makamı hakkıyla temsil etmiyorsunuz. Biraz önce AKP Grubu adına, bana “Adam değilsin.” diyor ve siz, Mecliste milletvekilinin hakkını koruması gereken bir kişi olarak müdahale etmeniz gerekirken AKP’nin bir militanı gibi hareket ediyorsunuz. Bu taraflılığınızı bırakın. O Meclisi… Bakın, karar yeter sayısı yok, “Var.” diyorsunuz, AKP’ye destek veriyorsunuz. O kürsüyü ne olur bir dürüst yönetin canım! Yani size ne kaybettirir bu? Bilakis bu taraflı davranışlarınız size çok şey kaybettirir. Bugün 340 milletvekili var arkanızda ama yarına bunu bulamazsınız. Lütfen o kürsüyü dürüst, tarafsız yönetin; bir.

İkincisi: Bu kanunun 25’inci maddesinde sit alanları içinde gayrimenkulü bulunanlara, biliyorsunuz, hazine bunlara bir tahvil ve senet veriyordu, bunlar getirip bunları kullanıyorlardı. Şimdiye kadar bu sit alanı içinde gayrimenkulü olan kişilere ne kadar para verilmiştir? Yani…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tankut, buyurun efendim.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, TÜİK açıklamalarına göre 3 milyona yaklaşan resmî işsiz sayısının dağılımıyla ilgili olarak bölgesel ölçekte herhangi bir araştırma mevcut mudur? Bugün itibarıyla işini kaybetmiş olan insanlarımızın sayısının en yüksek olduğu illerimiz hangileridir? Teşvik Yasası’ndan faydalanan illerimizin faydalanma süresinin bir yıl uzatılacağı bu yasa tasarısından Teşvik Yasası dışında kalan ancak işsiz sayımızın yüksek olduğu illerimizin faydalanamayacak olması haksızlık değil midir? Örneğin, bahane edilen küresel krizden önce yüzde 17’lere ulaşan işsizlik oranı ile ülkemizin en yüksek işsizliğine sahip olan seçim bölgem Adana ilimiz teşvik kapsamı dışında olduğu için bu tasarıdan istifade edemeyecektir. Hükûmet olarak bu ve benzeri haksızlıkları nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Çok kısa ve öz, Sayın Bakanım, Tarım sigortalı emeklilerinin sorununa çözüm bulacak mıyız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın Bakanım, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ahıska Türkleriyle ilgili bir soru soruldu. Ahıska Türklerinin Gürcistan’a, Ahıska bölgesine yerleşmeleriyle ilgili sorunun o boyutuna müsaade ederseniz yazılı cevap vermek istiyorum ama geneli itibarıyla, Türkiye’de yaşayan Ahıskalı sayısı 52.525 ve bunların 15.513’ünün vatandaşlık işlemleri tamamlanmış, 540 bininin de vatandaşlık işlemleri devam ediyor. Bunun dışındaki vatandaşlarımızın ise bugün Meclise taşıdığımız bu yasal düzenlemeyle vatandaşlık işlemleri sorunları giderilmiş olacak. Yalnız, ifade ettiğim gibi, Gürcistan’a müracaatla ilgili elimde kesin rakam olmadığı için onu daha sonra yazılı cevaplandırmayı…

Şimdi, diğer bir soru, eski tabiriyle, SSK tarım emeklileriyle ilgili. SSK tarım emeklisi olup çalıştıkları tespit edildiği için aylığı kesilen 243 vatandaşımız var. Aylıkların kesilmesi 1983 yılında çıkan 2925 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesine dayanmaktadır. Aylıkların kesilmesi yerine destek primi uygulaması için bu tasarıya bir önergeyle bir madde koyuyoruz, bir düzenleme yapıyoruz, bir fıkra koyuyoruz ve buradaki mağduriyeti gidermiş oluyoruz.

Ben de teşekkür ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum.

Diğer bir soru, TÜİK… Tabii ki bölgesel işsizlikle ilgili araştırmalar var ama onlara takdir edersiniz ki yazılı cevap vermem daha uygundur. 5084 sayılı Yasa’nın süresi bir yıl uzatılıyor, yani kırk dokuz ildeki teşvikler bir yıl daha uzatılıyor. Biliyorsunuz yeni bir teşvik sistemine geçiyoruz bölgesel ve sektörel anlamda. Bu arada, bu sisteme geçmeden, bir mağduriyetin oluşmaması açısından kırk dokuz ile dönük süreyi bir yıl uzatıyoruz. Sektörel ve bölgesel teşvik babında, gerek sizin seçim bölgeniz gerekse bizim seçim bölgemiz de bir rahat nefes alma imkânını bulacaktır diyorum.

Küresel krizle ilgili bir araştırma önergesine bizim Bakanlık olarak uygun ve sıcak baktığımızı ifade ediyorum. Bu sorun Türkiye'den neşet etmiş olan bir sorun değil, küresel, ekonomik kriz diyoruz. Bunun dünyadaki tahribatları açıktır; çok ciddi oranda, özellikle istihdama dönük, üretime dönük çok ciddi tahribatları söz konusudur. Bu ülkeler içerisinde en az etkilenen ülkelerin başında da Türkiye’ye gelmektedir. Türkiye, gerek istihdam gerek üretim açısından mutlaka etkilenmektedir ama beş altı yıllık, istikrarlı programların uygulanması neticesinde bu süreçten biz en az zararla çıkma çabasını gösteriyoruz. Bugün burada bulunuşumuzun da bu çalışmamızın da bir amacı bu sürece bu şekilde katkı sağlamaktır.

İşsizlik sigortasında toplam 39 milyar 358 milyon liralık bir fon varlığı söz konusudur. Buradan 1 milyon 359 bin kişi istifade etmiştir, işsiz kalan işçimiz istifade etmiştir. Yapılan toplam ödeme ise 1 milyar 915 milyon liradır. İşsizlik fonundan işsizlik ödeneği alanların sayısı ise 244 bin kişidir ocak ayı sonu itibarıyla.

İşsizlik sigortasının en çok ödendiği iller: İstanbul 119 bin, Bursa 32 bin, İzmir 28 bin, Ankara 21 bin, Adana 9 bin şeklinde sıralanıyor.

Evet, genelde sorulan bunlar. Diğer sorulara -kalan varsa- yazılı cevap vereceğimizi ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, daha süre var efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süremiz var.

Sisteme giren arkadaşlara söz vereceğim.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bu 26’ncı maddeye göre Toprak Mahsulleri Ofisine ödemek üzere 1 katrilyon liralık bir tahvil çıkarıyorsunuz. Zaten bütçede tahvil çıkarma yetkisini aldınız. Ayrıca bu yetki ne oluyor?

Yine, bu tarım desteklemeden dolayı alacağı olan vatandaşlara yüzde 50’den yüzde 10’a kadar bir kesinti yaptınız. Bu nereden kaynaklanıyor? Hani tarımı destekliyordunuz, çiftçiyi destekliyordunuz? Yani tek tek maddeleri şu anda sıralamama da gerek yok.

Neden bu tarımı… Aslında şu sırada desteklemesi gerekirken bütçeyle öngörülen yardımın yüzde 10’unu da kestiniz. Burada 1 katrilyon liralık Toprak Mahsulleri Ofisi için çıkaracağınız devlet tahvilinden sağlanan paraları tarımdaki vatandaşlara verecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Ahıska Türkleriyle ilgili vermiş olduğunuz cevaplar için teşekkür ediyorum.

Benim esas söylemek istediğim şurasıdır ki… Biliyorsunuz, bu kanun içerisinde Ahıska Türkleriyle ilgili bir madde olduğu için bunları soruyorum, esasında sizin konunuz değil ama lütfen kabul buyurun.

Şimdi efendim, biliyorsunuz Kırım Türklerine Kırım Türklerinin Kırım’a dönüşleriyle ilgili olarak ev ve arazi alınarak onlara teslim edilmiş ve Kırım Tatarlarının Kırım’a dönmeleri teşvik edilmişti. Benim buradaki düşüncem de odur ki aynı tabloyu, aynı o güzelliği Ahıska Türklerine de yapalım çünkü Ahıska Türkleri fakir insanlar ve garip insanlar, dünyanın çok çeşitli yerlerinde de bulunuyorlar şu anda, bilhassa Rusya Federasyonu’nda olmak üzere. Ondan dolayı da, oraya onların dönüşlerinde de Kırım Türklerine yapılan aynı şekilde ev ve arazi alınarak onların oraya dönüşünün sağlanması noktasında bir çalışmanın Hükûmet tarafından yapılmasını arzu ediyoruz. Ben bu konunun dile getirilmesi noktasında bunları söyledim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yaman…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülen bu torba kanunu ile… Buna “Çorba kanunu.” diyen arkadaşlar da oldu, “Paldır küldür kanunu.” sanal toplantılarda görüşülüp Meclise sunulan “Ben yaptım oldu kanunu.” olarak değerlendirmeler de mümkün. Bu sanal kanunun tali olarak çeşitli komisyonlarda havale edilerek görüşülmüş gibi gösterildiği de ilgili notta görülüyor.

Ben Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Aslında, ben İçişleri Komisyonunda görev yapan, bir devamlı parlamenter olarak böyle bir çorba kanunun görüşülmediğini biliyorum. AKP olarak “Biz yaptık oldu.” anlayışıyla bu tür kanunları içinize sindiriyor musunuz acaba?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim, şimdi, kanun yapma tekniği belli fakat şunu da kabul edelim: Birçok iktidar buradan geldi geçti. Hiçbir iktidar çeşitli kanunlarda değişiklik yapmayla ilgili bir düzenlemeyi Meclise getirmek istemez. Bunu bütün samimiyetimle ifade ediyorum fakat hiçbir iktidar da bundan kurtulamaz çünkü mevzuatımızı biliyorsunuz. Bu mevzuat içerisinde noktasal önemine binaen bazı değişiklikler olabilir ve bunları da buraya derli toplu bir şekilde getirip çıkarmak da ülkenin yararına, insanımızın yararına.

Aslolan şudur, bakınız: Bu düzenlemeleri getirirken grupları, milletvekillerini –yani tüm milletvekillerini kastediyorum- bilgilendirmeden yapacağınız çalışmanın hele hele “çeşitli kanunlarda değişiklik” şeklinde takdim edilmesine ben de sıcak ve doğru bakmadığımı açık bir şekilde ifade ediyorum. Yalnız, eğer bir uzlaşı imkânı varsa, ülkemizin yararına bir düzenleme ise çeşitli kanunlardaki düzenlemenin burada gelip geçirilmesi, öyle tahmin ediyorum ki, ülke insanının sorunlarını çözmekle görevli olan hepimizin de sıcak bakacağı bir konu olmalıdır; biz de bu yolu takip ettik. Ben, bütün muhalefet gruplarına çok teşekkür ediyorum, tabii ki başta AK PARTİ Grubuna, bütün yaptığımız düzenlemeleri bu uzlaşı içerisinde yaptık ve her bir maddenin gerek yaşadığımız süreçle ilgili, küresel krizle ilgili gerekse diğer lokal bazı sorunları çözmeye dönük düzenleme olduğunu ve ittifak ettiğimiz maddeleri de buraya taşıdığımızı bilmenizi istiyorum ama geneli itibarıyla karşı olduğumuz, özelde de ihtiyaç duyduğumuz bir düzenleme olduğunu da açıklıkla ifade etmiş olayım.

Toprak Mahsulleri Ofisine tahsis edilmek üzere 1 milyar liralık bir ödenek tahsis ediliyor. Hazine bunu özel tertip tahvil vererek sağlıyor. Bu, bir ihtiyacın neticesi şeklinde gerçekleşiyor, çok yadırganacak bir şey değil. Yasal düzenleme gerektiği için yapıldı Sayın Genç. Bu düzenleme ihtiyaca binaen yapılıyor.

Evet, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Süre dolmadı…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Genç…

Sayın Paksoy, buyurun efendim.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakanım, kırk dokuz ilde uygulanan yatırım teşvik uygulamalarının bu tasarı ile bir yıl daha uzatılması sizce az değil midir? Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak üç yıl daha uzatılmasını teklif etmiştik çünkü “Sanayici önünü daha rahat görür, planlamasını daha rahat yapardı.” diyorum. Yapılan bir senelik uzatma önümüzdeki seçimleri kurtarma düşüncesi midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, biraz önce Burdur Büğdüz köyünden bir telefon aldım. İsmail Akgün isminde bir vatandaşımız “Bu kriz ortamında, Sayın Başbakan, ‘Halka hizmet Hakk’a hizmettir.’ dedi. Ben de bu söz üzerine tankerimle beraber köyde traktörlere yakıt verirken jandarma geldi, tutanak yaptı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu adına 57 milyar ceza kesildi. Bu ceza hakkaniyet ölçülerine uyuyor mu?” diye soruyor, bu konuda bizden bir cevap bekliyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – 5084’le ilgili yani kırk dokuz ille ilgili teşviki bir yıl uzatıyoruz. Bu arada, yakın zamanda yeni teşvik düzenlemeleri Parlamentonun önüne gelecek, sektörel, bölgesel teşvikler diye. Dolayısıyla, bunu daha uzun süreli uzatmayı uygun bulmadık, yeni teşvik sistemine geçiliyor. Burada bunu, seçime dönük değerlendirmeyi, öyle tahmin ediyorum ki kırk dokuz ildeki vatandaşlarımız bu şekilde bir bakış açısını doğru bulmazlar. Yürüyen bir mekanizmada bir aksaklığın olmaması, yeni sisteme geçerken bir mağduriyetin oluşmaması, oradaki istihdamın, yatırımların devamı açısından böyle bir ek süre ihtiyacından kaynaklanmıştır.

Diğer soruyu tabii tam da anlayamadım. Bir haksızlık söz konusu ise idari merciler gereğini yaparlar. Ama, soruyu da Sayın Milletvekilimden veya tutanaklardan net alıp yazılı cevap verebiliriz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler böylece nihayetlenmiştir.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Birleşime yarım saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 18.39

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati:19.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bayram Meral, AK PARTİ Grubu adına Çorum Milletvekili Cahit Bağcı’nın söz talepleri vardır.

Sayın Akçay, buyurun.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarının birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonominin durumunun iyi olmadığını, ekonomik krizin yaklaşmakta olduğunu, gerekli tedbirlerin bir an önce alınması gerektiğini neredeyse bir yıl önceden beri söyleyerek Hükûmeti sürekli uyardık ancak uyarılarımız maalesef yankı bulmadı.

Yine, partimiz, 22 Ekim 2008’de ekonomik krize karşı bir an önce tedbirlerin alınması için Hükûmeti uyarmak amacıyla Mecliste düzenlenen bir basın toplantısı ile görüşlerini kamuoyuyla paylaştı. Bütçe görüşmeleri sırasında da gerçekçi bir bütçe yapılmasını istedik, gerekli önlemlerin alınması hâlinde destek vereceğimizi ifade ettik. 29 Ocak 2009 tarihinde yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlemiş olduğumuz basın toplantısında da ekonomik krizin ağırlaştığı 2008 yılının son yetmiş beş gününde bütçe harcamaları yüzde 23’lük bir artış gösterirken vergi gelirlerinde yüzde 2’lik bir düşüş olduğunu, krizin yetmiş beş günlük vergi maliyetinin 6 milyar 650 milyon Türk lirası olduğunu, ekonomik krizi ciddiye almayan Hükûmet bu tutumunda ısrar ederse 2009 yılında 202 milyar Türk lirası olarak beklenen vergi gelirleri tahsilatının da bütçe hedefinin yaklaşık 25 milyar Türk lirası altında gerçekleşeceğini biz öngörü olarak dile getirdik.

Eğer dört ay önce gerekli önlemler alınsaydı kriz ülkemizi bu kadar derinden etkilemeyecekti. Ekonomik kriz konusunda gerekli tedbirleri almayıp ülkemizin, vatandaşlarımızın dört ayının boşa harcanmasının ve bu krizin sorumluluğu AKP İktidarına aittir.

Değerli milletvekilleri, kamuoyuna “teşvik kanunu” olarak yansıyan bu yasanın aslında teşvikle bir alakası yoktur. Hükûmetin, bu kanunla, ağırlaşan ve derinleşen ekonomik krize karşı geniş önlemler paketi hazırlamaktan kaçındığını, plansız ve programsız bir şekilde tali önlemler almaya çalıştığını görmekteyiz. Yabancı fonları Türkiye’ye getirmeyi özendirmek isteyen düzenleme, yabancı şirketlerin bu fonların iş merkezi olarak değil daimî temsilcileri sayılmasını sağlamakta, yabancı şirketlerin Türkiye’de tam mükellefiyetini kaldırarak yabancılara vergi avantajı sağlamaktadır.

Yine Hükûmet, bu tasarıyla, mükelleflerin katma değer vergisi iadesi alma hakkını sınırlamaya, hatta tamamen kaldırmaya çalışmaktadır. Millî Piyangonun özelleştirilmesinin altyapısı da yine vergi istisnaları yapılarak hazırlanmaktadır.

Yine bu tasarıdaki düzenlemeyle menkul kıymet yatırım fonu işlemleri nedeniyle bankalara af getirilmektedir. Ekonomik sıkıntı ve borç içinde yaşayan milyonlarca çiftçi, esnaf, memur ve işçinin durumunu ve borçlarını yapılandırmayı düşünmeyen AKP Hükûmetinin, bankaların vergi borçlarını affetmeye kalkışmasını hiçbir gerekçeyle izah etmek mümkün değildir. 2008 yılının ikinci çeyreğinde büyüme oranlarında başlayan yavaşlama, ihracatta son dört aydır yaşanan gerileme, istihdam deposu olan tekstil sektöründe yaşanan iflaslar, otomotiv sektöründe yaşanan çöküş ve ekonomideki küçülmenin bir sonucu olarak artan işsizlik fazla söze gerek bırakmadan ekonominin gerçek fotoğrafını gözler önüne sermektedir.

Krizin ülkemizi nasıl etkilediğini ekonomik göstergeler gayet açık bir şekilde göstermektedir. TÜİK’in verilerine göre imalat sanayisinde kapasite kullanım oranı 2008 yılı Ocak ayında yüzde 80 iken 2009 Ocağında 16,5 puan gerileyerek yüzde 63 seviyesinde gerçekleşmiştir. Sanayi üretim endeksindeki 2008 yılı Kasım ayındaki yüzde 13’lük düşüşten sonra 2008 yılı Aralık ayında 2007 yılı Aralık ayına göre yüzde 17,6 düşüş yaşanmıştır. İmalat sanayisi üretim endeksi alt grupları incelendiğinde radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları imalatında yüzde 57; motorlu kara taşıtları imalatında yüzde 52; kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri imalatında yüzde 38 oranında düşüş yaşanmıştır. Bu da sanayimizin içinde  bulunduğu içler acısı durumu ortaya koymaktadır.

İşsizlik oranı 2007 yılında yüzde 9,7 iken 2008 yılı Kasım ayı rakamlarına göre yüzde 12,3’e yükselmiş, işsiz sayısı 645 bin kişi artarak    2 milyon 995 bine ulaşmış, genç nüfustaki işsizlik oranı ise yüzde 24’e yükselmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılan açıklamalara göre Ekim 2008’den 15 Ocak 2009’a kadar 251 bin kişi işini kaybetmiştir, kayıt dışı çalışırken işini kaybedenler bu rakamlara dâhil değildir.

Yine aylık ihracat rakamı krizin olmadığı aylarda ortalama 12 milyar dolarken 2009 Aralık ayında yüzde 41 azalarak 7 milyar dolara düşmüştür.

Merkez Bankası verilerine göre 2008 yılının son on bir ayında ferdî kredi borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 45 binden 204 bin kişiye, kredi kartları borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 172 binden 431 bin kişiye, ferdî kredi ve kredi kartları borcunu ödeyemeyen kişilerin toplamı 217 binden 635 bin kişiye çıkmıştır. 2008 yılı boyunca kapanan şirket, kooperatif ve ticari işletmelerin toplam sayısı bir önceki yıla göre yüzde 25, kapanan gerçek kişi ticari işletmelerin sayısı ise yüzde 51 oranında artmıştır.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu verilerine göre 2008 yılında 128 bin esnaf dükkânını kapatmıştır. Otomotiv sektörü kan ağlamakta, birçok fabrika ya işçi çıkarmış ya da üretime ara vermiştir.  Aralık 2008’de otomotiv satışları yüzde 53 oranında azalmıştır. Hükûmet krizi iyi yönetemediği gibi bütçeyi de kontrol edememiş, mali disiplin ve istikrar söylemi sözde kalmıştır.

Maliye Bakanlığı tarafından 2009 yılı Ocak ayı bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Bu rakamları incelediğimizde ekonomik krizin etkilerini ve Hükûmetin seçim harcamalarını görmek mümkündür. Ocak ayında bütçe açığı 2008 yılının Ocak ayına göre yüzde 466 artarak 2 milyar 967 milyon liraya yükselmiştir. 2008 yılı Ocak ayında bütçeden 5 milyon Türk lirası cari transfer yapılmışken 2009 yılı Ocak ayında yüzde 39 artarak 7 milyon Türk lirası cari transfer yapılmıştır. Cari transferlerdeki bu artış, seçime gidilirken mali disiplinden uzaklaşıldığını göstermektedir. 2008 yılı Ocak ayında ise 3 milyar 759 milyon Türk lirası faiz dışı fazla verilmişken 2009 Ocak ayında 816 milyon Türk lirası faiz dışı fazla gerçekleşmiştir. Vergi gelirleri ocak ayında yüzde 2,4 oranında düşmüştür. 2009 yıl sonu hedefinin tutmayacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Motorlu taşıtlar vergisi, dâhilde alınan mal ve hizmet vergileri, özel tüketim vergileri, petrol, doğal gaz, motorlu taşıt ve alkollü içecekler ve dayanıklı tüketim mallarından alınan vergiler olmak üzere yüzde 34’e varan azalışlar olmuştur ve bu da tüketimdeki daralmayı göstermektedir.

Bu ekonomik krizde tütün mamulleri vergisi yüzde 24 artmıştır, yani sigara tüketimi artmıştır.

Yol, köprü ve tünel ücret gelirleri yüzde 11,5 oranında azalmıştır, yani vatandaşlarımız artık paralı köprülerden ve yollardan bile geçmemeye başlamışlardır.

Uluslararası ticaret ve muamelelerden alınan vergiler yüzde 29 oranında azalmıştır. İthalattaki bu düşüş nedeniyle vergi hedefiyle vergi tahsilatı arasında çok farklı sonuçlar ortaya çıkacaktır. Özellikle ithalde alınan katma değer vergisi başta olmak üzere dolaylı vergilerdeki tahsilatın aşırı derecede düşük olması, ekonomide meydana gelen daralmayı ve yaşanan ekonomik durgunluğu açıkça ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim.

ERKAN AKÇAY (Devamla) -  Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu arada, banka ve sigorta muameleleri vergisi yüzde 30 oranında artmıştır. Yani vatandaşlarımızın kredi faizleri altında ezilmesi nedeniyle faizden alınan vergiler artmıştır.

Yukarıda belirttiğimiz hususlar, ekonominin ve bütçenin temel göstergeleri, AKP Hükûmetinin çizdiği pembe tabloları tekzip etmektedir. Ekonomik krize karşı maalesef AKP Hükûmeti ciddi bir tedbir almamıştır. Bu kriz karşısında ekonomimiz hâlâ ayakta durabiliyorsa, bunun en önemli sebeplerinden birisi de 57’nci Hükûmet zamanında alınan, bankalara ve mali yapımıza ilişkin tedbirlerdir.

Bu düşüncelerle, değerli milletvekilleri, sözlerime son veriyor ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Meral.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 4447 sayılı Yasa’da değişiklik yapan 329 sıra sayılı yasanın bazı maddeleri üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, elbette ki ülkemiz çok ciddi sorunlarla karşı karşıya. Çalışanın, çalıştıranın, esnafın, çiftçinin, köylünün, kısacası ülkemizin sorunlarının aza inmesinde veya sorunların ortadan kalkmasında Hükûmetin getirdiği bugüne kadar her türlü yasalara Cumhuriyet Halk Partisi olarak katkı sağladık ama bugünkü yasa biraz daha farklılık arz etmektedir. Daha pazar günü Türk-İş’in, DİSK’in, KESK’in birlikte İstanbul’da yaptığı çok önemli bir miting oldu. Orada, çalışanlar şunu söylüyordu: “Krizi biz yaratmadık, faturasını biz ödemek istemiyoruz.”

Değerli arkadaşlarım, kriz hangi dönemlerde olmuş ise, sıkıntı hangi dönemlerde olmuş ise faturası genelde çalışanlara çıkarılmıştır. Maalesef bugün de yapılan budur değerli arkadaşlarım. Bugün 57’nci Hükûmet döneminde kurduğumuz bir işsizlik fonu, bugün kullanılmak istenmektedir. Neydi ki de o dönemki Hükûmet böyle bir fonu ortaya getirmiş?

Değerli arkadaşlarım, elbette ki cidden krize giren işverenlerin elinden tutulmasında fayda vardır ama burada, fonda 39 katrilyona yakın bir para birikmiş. Bunun kullanılması için her türlü dolambaçlı yollardan bu fonun üzerine gidilmesinin son derece yanlış olduğunu söylüyoruz değerli arkadaşlarım. Bakınız, fonun genelde…

Bazı önergeler verdik. Umuyorum ki Hükûmetimiz, AK PARTİ Grubumuz buna ilgi duyar. Yani sistem kurulduğundan bugüne kadar bana verilen kayıtlar doğruysa 1 milyon 455 bin 238 işten atılan insan fona müracaat etmiş. Bunlardan şartları uyan 1 milyon 286 bin 400 kişi fondan yararlanmış. Yararlanmış da ne yararlanmış değerli arkadaşlarım? Asgari ücretin bilmem kaç katı. Taban, tavan, neredeyse yok denecek kadar bir ücret!

Değerli arkadaşlarım, bunların mutlaka düzeltilmesinde, iyileştirilmesinde fayda vardır. Bu fon yani getirilen bu yasa Sayın Bakana elbette ki bir rahatlanma sağlayacaktır ama bu yasa kapsamına giren işçilerin elinden sendikal hakları alınmaktadır, ücretleri düşürülmektedir, ikramiyeleri kaldırılmaktadır, fazla çalışma hakları ellerinden alınmaktadır, yıllık izin denen bir şey yoktur, kıdem tazminatı yoktur, ihbar öneli yoktur, süre üç aydan altı aya çıkarıldı ama altı aydan sonra ne yapılacağı belirsizdir. Değerli arkadaşlarım, bu, bir şey daha yapacaktır, kayıt dışını daha da artıracaktır.

Ve ne acıdır ki değerli arkadaşlarım, 12 Eylül döneminde 274-275 sayılı yasalar rafa kaldırıldı. Birçok hakkımız elimizden alındı ama bu Hükûmet döneminde yasalar tahrip edildi, 657 sayılı yasaya 4/C maddesi, 4/B maddesi eklendi, bu insanların da sendikal hakları ellerinden alındı. Esnek çalışma getirildi, kısa süreli çalışma getirildi, çağrı üzerine çalışma getirildi. Bunların hepsi toplu sözleşme düzenini tahrip eden maddelerdir değerli arkadaşlarım.

Burada bir konuyu da özellikle bilgilerinize sunmak istiyorum: Eğer Sayın Başbakanımızın buyurduğu doğruysa, “Bugüne kadarki hükümetler ne yaptı?” diye böyle bir ifade kullanmışsa, cidden, değerli arkadaşlarım, hakikaten üzücüdür.

Muhterem arkadaşlarım, seksen dört yıllık hükûmet döneminde, yani 2002 yılına kadar hükûmetlerin yaptığı iç ve dış borç, resmî kayıtlara göre, 220 milyar 921 milyon Amerikan dolarıdır. Şimdi o dönemlerde ne yapılmıştı değerli arkadaşlarım? Otuz iki adet şeker fabrikası (3,5 milyon tonluk), kırk dört tane çimento fabrikası, on dört tane demir çelik fabrikası, TÜPRAŞ, PETKİM, 15 bin kilometrelik şeyinde kablo döşemesi, 5,5 milyon ton kapasiteli gübre fabrikaları, 1,5 milyon ton kâğıt fabrikaları, bin civarında irili ufaklı hidroelektrik santralleri, bunları üreten 45 milyon kilovat saatlik elektrik enerjileri, Sümerbank, Tekel fabrikaları, Et-Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, hava yolları, demir yolları, kara yolları, köy yolları… Saymayla bitmez değerli arkadaşlarım. Bu kadar borca, yani 220 milyar dolar borca bir cumhuriyetin temel yapıları oluşturulmuş. Peki, 2002 yılından bu tarafa ne olmuş değerli arkadaşlarım?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Satılmış.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Muhterem arkadaşlarım, iç borç 216 milyar 555 milyon dolar, dış borç 262 milyar 934 milyon dolar, toplam 479 milyar 489 milyon dolar, aradaki fark 258 milyar 568 milyon dolar.

Şimdi soruyorum değerli arkadaşlarım size: Bu parayla ne yaptınız, hangi fabrikayı kurdunuz? İşte, geçen dönem hükûmetlerde saydığım bu fabrikalar çalışıyordu. İstihdam söz konusuydu, insanlarda huzur söz konusuydu. Müdürü vardı, genel müdürü vardı, amiri vardı, üretiyordu. Bunları sattınız. Hani, bir zamanlar, iktidardan önce, “Gelirsek IMF’yle yapılan bütün anlaşmaları söküp atacağız.” diyen siz değil miydiniz? Gelir gelmez… Şimdi IMF’ye yaklaşırsam acaba ümüğümü sıkar mı sıkmaz mı, onun ayarlamasını yapıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, işte, bu kadar… Özelleştirmeyi sattınız. Bakın, fonda biriken paranın yüzde 98’ini kullanıyorsunuz. Yani onları da katacak olursak sizin şu anda etmiş olduğunuz borç neredeyse 300 milyar dolara yaklaşıyor değerli arkadaşlarım.

Ne yaptınız peki bu parayla, hangi fabrikayı kurdunuz, hangi fabrikada hangi işçiyi aldınız? Şimdi 70 bin işçi alacağınızı söylüyorsunuz. 70 bin işçiyi hangi fabrikada çalıştıracaksınız? Ne üreteceksiniz? Var mı böyle projeniz? Yani seçimden önce vatandaşı bir kez daha mı kandırmaya çalışıyorsunuz? Gelin, çıkın deyin ki 70 bin işçiyi şu fabrikada, şu fabrikada, şu fabrikada çalıştıracağız, biz de buna inanalım.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kömür dağıttırabilirler!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakınız, vatandaş sizden buzdolabı, çamaşır makinesi filan istemiyor, kömür istemiyor, yiyecek paketi istemiyor, “Çocuğuma iş ver iş.” diyor, “İş ver, onurluca çalışsın, akşam da filesini doldursun, annesinin kapısını açsın, gelsin.” Köylü, vatandaş, işsiz bunu istiyor. Siz işsizliği had safhaya çıkardınız. Her gün üç beş tane fabrika kapanıyor, binlerce işçi kapının dışına konuluyor. Bununla mı siz işsizliği ortadan kaldıracaksınız değerli arkadaşlarım? Bu, ülkenin ciddi sorunu değerli arkadaşlarım. Bunu böyle oldubittiye getirmeyin. Ben isterdim ki Sayın Bakanım bu yasayı biraz daha geniş değerlendirseydiniz. Ve burada büyük miktarda bir para birikmiş. Bunun adı “İşsizlik Fonu”dur. Siz o fonu başka yerlerde kullanıyorsunuz bugün Sayın Bakanım, bunun yüzde 98’ini başka fonlarda kullanıyorsunuz. Bu birikimin adı… İşsizlere  bu para belli ölçülerde dağıtılacaktır. Bugün 260, 300 bin lira para veriyorsunuz, o da üç ay değerli arkadaşlarım. Şimdi bunu altı aya çıkardık. Ne oldu? Bir ortalaması yüzde 50 daha arttı. Peki, altı aydan sonra ne olacak işler düzelmediyse? Bu yok. İşte, bizim sorun ettiğimiz, rahatsızlık duyduğumuz bu değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP KORAL (İstanbul) – Teşekkür et altı aya çıktı diye.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -  Rahatsız mı oldun?

RECEP KORAL (İstanbul) – Yok. Teşekkür de et altı aya çıktı diye.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Onu Sayın Başkan bilir. Müsaade edersen o takdiri Sayın Başkan kullansın. Kusura bakmayın, siz hukukçusunuz, bunu bilmeniz lazım ama demek ki bazen oluyor.

Değerli arkadaşlarım, geçmiş görevimde de bugün de şunu söylüyorum: IMF’nin ortaya koyduğu programlar… “Yatırımı durdur.” IMF dedi, yatırım durdu. Yatırım durduğu zaman ne olacak? İşsizlik artacak. Ne istiyor ondan sonra? “Tarıma, hayvancılığa destek verme.” Onu da uyguladınız, tarım da hayvancılık da gitti. Ne oluyor? “Emekliliği zorlaştır.”  Onu da yaptınız, emeklilik, bir bölümü ortadan kalktı değerli arkadaşlarım. “Özelleştir.” Başkan diyor ki: “Şeker fabrikalarını satacağım.” Şeker fabrikalarında işçiye ne yaptınız biliyor musunuz? Bir bölüm işçiyi seçtiniz, kadroya geçirdiniz, oradaki yirmi senelik, otuz senelik işçiyi kapının dışına koydunuz. Yaptığınız adalet bu değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Sayın Meral, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -  Teşekkür ederim Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Muhterem arkadaşlarım, bazı arkadaşlarımla önerge verildi. Bu fonda büyük bir para birikiyor. Belirli kesimler bu fona göz dikti.  Bu da biter. Bu işçinin hakkıdır. İşveren buraya pay ödüyor, devlet buraya pay ödüyor ama toplu sözleşme görüşmelerinde onu işçiye vermiş gibi ücret kabul ediyor  işverenler değerli arkadaşım, sözleşmede bu böyledir. Bunu biraz daha iyileştirelim. Oradaki insanların, işten atılan insanların belli ölçüde ücretlerini iyileştirelim, süreyi uzatalım. Gerekli teklifleri verdik, sizden yardım ve katkı bekliyoruz. Bu hepimizin sorunu değerli arkadaşlarım. İşsizlik, yoksulluk… Bunlar dünyanın önemli sorunları ama Türkiye’nin daha çok önemli sorunları. Bunu kulak ardı etmeye hiç birimizin hakkı yok. Hükûmet otursun, siyasi partilerle bunun gereğini derinlemesine tartışsın ve çözüm bulsun. Hani dörtte 1 genç işsiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Meral, son cümlenizi alayım, teşekkür cümlenizi.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

…4 tanesinin 3 tanesi işsiz. Bunu siz de görüyorsunuz, biz de görüyoruz değerli arkadaşlarım.

İşsizliğin altında birçok sorun yatıyor. Bu sorunların ortadan kaldırılmasının önemli çözümü buna çare bulmaktır. Buna çare bulmak da yatırım yapmaktır. Hani bir zamanlar özelleştirmeye çanak tutan işverenlerimiz bugün Hükûmete el açıyor, devletten medet bekliyor. Hani yapıyordunuz? Yapamıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Doğuda, güneydoğuda özel sektör yatırım yapmaz, devlet yapacak burada. Bunu söylemek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kışanak, Sayın Bağcı’nın hem şahsı hem grup adına sözü var. Önceki sözü size vereyim.

Sizinkini birleştireceğim Sayın Bağcı.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Bana laf atarsan…

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, ben laf atmadım, bana sataşmasın.

RECEP KORAL (İstanbul) – Altı ay meselesini ben söyledim. Yanlış yere gitmeyin yani.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sen başını kaldırmadın. Hem okuyor hem konuşuyor musun?

RECEP KORAL (İstanbul) – O kadar olur canım. Sen de yaparsın. Bir kabiliyet değil yani.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, arkadaşlar, lütfen… Birbirinize fazla uzak değilsiniz, aynı sıralarda sohbet edebilirsiniz.

Sayın milletvekilleri, lütfen...

Buyurun Sayın Kışanak.

DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ancak, bu yasayla ilgili bu görüşlerimizi açıklamadan önce, geçen hafta burada görüşmeye başladığımız ve yarım kalan “Kadın Erkek Eşitliği” ya da “Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu” ile ilgili tasarının unutturulmaması gerektiğini, Meclis tatile girmeden bunun da mutlaka buradan yasalaşması ve tüm kadınların beklentisine cevap verilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Eksik de olsa, hatalı da olsa böyle bir çalışmanın, kadınların özgürlük, eşitlik ve adalet arayışında önemli katkıları olacağına inancımızı ifade etmek istiyoruz ve AKP’nin ve Hükûmetin bu konuda duyarlı olacağını ve en kısa zamanda bu teklifi yeniden gündemimize alacağımızı umuyorum.

Sayın milletvekilleri, yeni bir torba kanunuyla karşı karşıyayız. Görüşmekte olduğumuz otuz beş maddelik tasarıda yirmi dokuz ayrı kanunda düzenleme yapılmak isteniyor. Yani neredeyse her maddeye başka bir yasa düşüyor. Bu anlamda buna “torba” tanımının eksik geldiğini, olsa olsa “çuval yasası” demenin daha doğru bir tanımlama olacağını düşünüyoruz. Birbiriyle ilgisi olmayan değişik ihtisas komisyonlarında üzerinde çalışma gerektiren, bu kadar çok sayıda kanunda değişiklik öngören bir tasarının alelacele, komisyonlarda bile yeterince görüşülmeden Genel Kurulun gündemine getirilmesi doğru bir yaklaşım değildir.

Bunun sonuçlarını şu anda görüyoruz. Daha görüşme başlar başlamaz arka arkaya önergeler geldi. Öncesinde tamamlanması gereken, komisyon çalışmaları sürecinde yapılması gereken, giderilmesi gereken eksiklikler burada verilen önergelerle tamamlanmaya çalışılıyor. Ancak geçmişte de aynı yöntemlerle çıkarılan yasalar nedeniyledir ki bugün uygulamada ciddi sıkıntılarla karşılaşıldığını ve bunları gidermek üzere bu yasanın önümüze geldiğini görüyoruz. Umuyorum ki alelaceleyle, burada el yordamıyla çıkarılan bu yeni düzenlemelerin yeni eksikliklere ve sorunlara yol açması bu önergelerle önlenir.

Bu yasa tasarısının aslında muhatabı yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı değildir. Vergilendirmeyi, teşvikleri, Bakanlar Kurulunun yetkilerinin genişletilmesini, Harçlar Kanunu’nu, Kurumlar Vergisi Kanunu’nu, Katma Değer Vergisi Kanunu gibi birçok konuda değişiklik öngören bu tasarının aslında sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından değil, özellikle maliyeyle ilgili bakanlıkların da temsilinin olduğu bir ortamda görüşülmesi gerekirdi.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı, Hükûmet tarafından ekonomik krizin etkilerini gidermek için hazırlanmış gibi sunulmuş olmasına rağmen, idari ihtiyaçlardan doğan, uygulamadaki sorunları gidermeyi amaçlayan ve krizle ilgisi olmayan maddelerle doludur. Tasarıda krizle ilişkili bir tek madde bulunmaktadır, o da daha önce normal dönemlerde uygulanmak üzere çıkartılan kısa çalışma ödeneği yasasının kapsamını kısmen genişletmeyi öngören maddedir. Bu konu kamuoyunda ve Mecliste yeterince tartışılmamış, işçi ve emekçilerin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin önerileri dikkate alınmadan Genel Kurulun gündemine getirilmiştir.

Emek örgütlerinin bu konudaki talepleri çok açık ve netti.

Birincisi: Kriz bahanesiyle yasanın istismarının önlenmesi amacıyla ödenekten yararlanacak işletmelerin tespitinde sendikaların aktif olarak denetim sürecine katılmaları.

2) Sosyal adalet ilkeleri gereğince, bu düzenleme yasalaşmadan önce kriz nedeniyle işten çıkartılanların işe iadesi.

3) Yasadan beklenen istihdam korunması işlevi nedeniyle, yasanın uygulandığı süre boyunca işçi çıkartmanın engellenmesi.

4) Ödeneğin cari ücretle bağının kurulması amacıyla nakit ele geçen ücretin yüzde 80 olması.

Sosyal koruma ilkeleri gereğince, ücretsiz izne çıkmış işçilerin ücretsiz izin sürelerinin işçinin prim gün sayılarına dâhil edilmesi.

Bu taleplerin dikkate alınması ve gerçekten, yaşanan soruna derman olabilecek bir düzenleme yapılması gerekirdi. Bu düzenleme, krizin ağır sosyal tahribatlarına karşı önemli bir destek sunmakla birlikte, uzun süreli ve genel tedbirlerin alınması ihtiyacını ortadan kaldırmamaktadır.

AKP Hükûmeti, şimdiye kadar, kötü ekonomi yönetimi nedeniyle birçok soruna neden oldu ve bugün içinde bulunduğumuz tablonun da sorumlularından birisidir. Bunun faturasını tek başına küresel ekonomik krize de yükleyemez. Bu konuda iki yıldan beri gerek komisyonlarda gerekse de buradaki Genel Kurulda muhalefet partileri, sokaklarda da emekçiler uyarılarda bulundu. Ne yazık ki bu uyarıların hiçbiri dikkate alınmadı. Dün akşam haber bültenlerinde izlediğimiz rakamlar, bizim, işsizlik, ekonomik kriz ve yaratacağı sosyal sorunlar nedeniyle ne kadar büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun göstergesiydi. Haberlere konu olan da TÜİK’in resmî verileriydi. Ben burada bir kez daha bunları tekrarlamayacağım. Ancak yine Hükûmeti, karşı karşıya olduğumuz sorunun ne kadar büyük olduğu ve palyatif çözümlerle giderilemeyeceği konusunda uyarmak istiyorum. Ekonomik krizin yol açmakta olduğu çok ağır sosyal sonuçları ortadan kaldırmak için kamu eliyle genel, uzun süreli ve etkili tedbirler paketi vakit geçirilmeksizin gündeme alınmalı ve uygulamaya konulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın az bir süresi kaldı. Bu nedenle bölgede yaşanan ve Bakanlığımızı ilgilendiren başka bir sosyal yaraya dikkat çekmek istiyorum. Yer, Diyarbakır’ın Lice ilçesi. Basına da yansıyan bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. İşsizliğin ve yoksulluğun had safhaya ulaştığı bölgede insanlar ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyorlar. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yoksul ve işsiz oldukları için kaymakamlığın yardım başvurusunda bulunan vatandaşlar, Sosyal Yardımlaşma Vakfının Fakir Fukara Fonu’ndan 150 YTL maaş karşılığında ya da yoksulluk yardımı karşılığında, sosyal güvenceden yoksun, sigortasız olarak kamu kurumlarında çalıştırılıyorlar. Yıllardır süren bu uygulama kapsamında Vakfa başvuran yoksul ve işsiz 103 kişiden 44’ü fakir fukara fonundan, başta emniyet müdürlüğü, müftülük, okullar, öğretmenevi, kütüphane, sağlık ocağı gibi resmî kurumlarda kimisi 100 YTL’ye, kimisi de 150 YTL’ye çalıştırılıyorlar. Bunların çoğu ise birkaç yıldan bu yana bu kurumlarda sürekli çalıştırılıyor. Yasal hiçbir dayanağı olmayan ve âdeta kölelik gibi çalıştırılma koşullarına sahip olan bu yurttaşlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Bu konuda somut bilgiler var, isimler var. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Basına da yansıdı bunlar. Bakanlığımız da aslında bu bilgilere bence sahip.

Örneğin, Yunus Gündoğdu adlı genç taa 2003 yılından bu yana bir okulda hizmetli olarak çalışıyor. Kaymakamlığa başvurmuş, 200 YTL karşılığında okuldaki kalorifer ve temizlik işlerini yapmakla görevlendirilmiş. Ücreti de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından ödeniyor. Gündoğdu, Vakıftan nasıl para aldıklarını çok açık ve ayrıntılı bir şekilde anlatıyor: “Vakfa gidiyoruz, bize çek veriyorlar, o çeki bankaya götürüyoruz, oradan parayı alıyoruz. Sabah saat 06:00’dan akşam 17.00’ye kadar çalışıyoruz.” diyor ve “Devlet bana fakirliğimin karşılığında bu parayı vererek günde on bir saat, on iki saat hiçbir sosyal güvence olmadan beni çalıştırıyor.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kışanak.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Sağ olun Başkan.

Gündoğdu, çok açık ve net bir şekilde, kaymakamlığa gittiğini ve durumu anlattığını söylüyor, “Yarın kalorifer kazanı patlar ya da herhangi bir kaza olursa benim başıma ne gelecek?” diye soruyor ve “Seni o zaman tanımayız, ‘Tesadüfen oradadır.’ deriz.” cevabını da alıyor.

Ben, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız buradayken bu konuyu gündemine getirmek, dikkatine sunmak istiyorum ve bu kölelik koşullarında çalıştırmaya bir an önce son verilmesi gerektiğini, bu konuda sorumlu olan kişiler hakkında soruşturma açılmasını ve bu Meclise de soruşturma sonucu hakkında bilgi verilmesini istiyorum. Çünkü basına da yansıdığı kadarıyla Sosyal Güvenlik Vakfı yetkilileri de bu durumu inkâr etmiyorlar ancak durumu kapatmak için “Okul aile birliği bunları görevlendirmiş, parasını ödeyemiyor, karşılığında da biz ödeme yapıyoruz.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, tamamlayın.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Bu insanlar yoksulsa bu Vakıftan herkes gibi yararlanmaları, karşılığında da sigortasız, sosyal güvencesiz çalıştırılmamaları gerekir.

Bu uygulamanın sadece Lice’yle sınırlı olmadığını da biliyoruz. Bölgenin birçok ilinde ve ilçesinde, özellikle kamu kurumlarındaki “hademelik” dediğimiz statüdeki işlerin bu yöntemle yapıldığı çok yaygın ve açık ortadadır. İşte, yardımdan anladığı, yoksula destekten anladığı budur AKP Hükûmetinin.

Bu uygulamaya bir an önce son verilmesini, onların da yurttaş olduklarının, diğer insanlar gibi sosyal güvenlik hakkı olduğunun hatırlanmasını istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK PARTİ  Grubu ve şahsı adına Çorum Milletvekili Sayın Cahit Bağcı.

Buyurun efendim. (AK PARTİ  sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CAHİT BAĞCI (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, küresel mali kriz nedeniyle tüm dünyada üretim ve istihdam azalmakta, işsizlik artmakta, ülkelerin millî gelirlerinde düşüşler görülmekte, dış ticaret önemli ölçüde daralmaktadır.

Ekonomik daralma yönünde gelişen bu süreçte hükûmetlerin ekonomiye müdahale ederek ekonomiyi genişletici maliye politikalarının uygulamaya konulması bir gereksinim hâline gelmiştir.

Ekonomik durgunluğun beraberinde getirdiği sosyal sorunların çözümünde de hükûmetlere önemli görevler düşmektedir. Ekonomiyi yeniden canlandırarak tam istihdam ile fiyat istikrarının sağlandığı denge durumuna kavuşturmak için vergi ve harcama politikalarının önemi büyüktür. Tüketimi canlı tutarak üretimdeki azalışların önlenmesi istikrarlı büyüme açısından kuşkusuz büyük öneme sahiptir. Bu düzenleme ile küresel krizle mücadele amacıyla istihdam ve üretim üzerindeki yüklerin azaltılması, yerli üretim ve dış ticaretin teşviki, talep düzeyinin canlı tutulması, işsizlikle etkin mücadele, işsizliğin olumsuz sonuçlarının telafi edilmesine yönelik yeni önlemlerin alınması ve düzenlemeler yapılması amaçlanmaktadır. Ayrıca sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası sisteminin etkin çalışması ve uygulanmasında karşılaşılan bazı sorunların da giderilmesi amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda değişiklik yapılarak kısa çalışma ödeneğinin yüzde 50 oranında artırılarak ödenmesi, bu şekilde yapılan ödemelerin işsizlik ödeneği sürecinden düşülmemesi amaçlanmaktadır. Yapılan düzenleme ile işsizlik sigortası sisteminin iş güvencesi ile birlikte uygulanması çalışma hayatının düzenli bir şekilde işlemesine yardımcı olacağı gibi, işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanmanın şartları da güncel duruma göre yumuşatılmaktadır.

Bir diğer düzenleme ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda değişiklik yapılarak sağlık hizmeti sunucularının sunmuş oldukları hizmetlere ilişkin düzenledikleri fatura bedellerinin altmış gün içinde avans ödenmesi şeklinde yapılmasına yönelik bir düzenlemedir. Bu düzenleme ile sağlık hizmeti sunucularının fatura bedellerinin geç tahsilatı da bu şekilde önlenmiş bulunmaktadır.

Tasarıda getirilen bir diğer düzenleme ise sigortalılığı sona erenlere ilişkin bildirim ile sandık iştirakçiliğinin başlama ve bitişine ilişkin bildirimlerde bir düzenlemeye gidilmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2822 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu’nda bir düzenlemeyle yetkili sendikanın belirlenmesinde ve istatistiklerin düzenlenmesinde Bakanlık kendisine gönderilen üyelik ve istifa bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi bildirimlerinin, esas alınması getirilmektedir.

Tasarıdaki bir diğer önemli düzenleme, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nda yapılan değişiklikle derneklerin iş gücü yetiştirme faaliyetlerinde bulunmalarına imkân verilmektedir. Bu düzenlemeyle özellikle özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işlerini kurmaları, özürlülerin iş bulmasını sağlayacak destek teknolojilerine kamu kurum ve kuruluşlarının katılmalarının da özendirildiği görülmektedir. Böylece özürlü ve eski hükümlülerin yani dezavantajlı grupların iş gücü piyasasına ve ekonomik ve sosyal yaşama katılmalarının imkânının da artırılması hedeflenmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarıda yer alan önemli düzenlemelerden biri de 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na yapılan ekleme ile indirimli kurumlar vergisi uygulamalarının getirilmesidir. Bu çerçevede istatistiki bölge birimleri sınıflandırması ile kişi başına düşen millî gelir ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri dikkate almak suretiyle illerin gruplandırılmasına, teşvik edilecek sektörleri ve yatırım ve istihdam büyüklüklerini belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Bu uygulama ile, hatırlayacağınız üzere, daha önceki yapılan düzenlemelerde cazibe merkezleri ve önümüzdeki dönemde yapılacak bölgesel teşvike geçişin de zemininin hazırlandığını görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, tasarıda yer alan bir başka düzenleme 4760 sayılı ÖTV Kanunu’nda yapılan değişikliktir. Düzenlemeyle kablolu-kablosuz mobil İnternet servis sağlayıcılığı hizmeti ÖTV oranı yüzde 5, diğer telekomünikasyon hizmetlerinin yüzde 15’le vergilendirilmesi getirilmektedir. Düzenlemeyle bu oranların kanuni oranlara kadar artırılmasında ise gene Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır.

Sözlerime son verirken, görüşülen tasarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bağcı.

Şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı kanun hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Bu söz almaktaki esas amaç, anladığım kadarıyla yerel seçimlere kadar bir daha ekonomiyi kolay kolay konuşamayacak olmamızla ilgilidir. Yani, son defa ekonomi iyi de kötü de olsa bu yasayla bir daha Meclise geldi. Çünkü bunu hep geçici bir biçimde, fazla da ciddiye almadan idare etmeye çalıştık ama artık Meclis tatil olacağa benziyor, onun için idare edecek zaman da yok. Ama iş o kadar önem kazanıyor ki gerçekten… Hakikaten piyasalarda ciddi bir yangın var, ciddi bir ateş var. Biz de onu küçümsemeye devam ediyoruz ve bakın, tek kanunla birdenbire yirmi dokuz yasada değişiklik yapıyoruz, yirmi dokuz tane yasayı değiştiriyoruz. Yirmi dokuz tane yasadaki esas sistemi, ana sistemi de bozuyoruz. Çok ciddi bir mesele. Bu Mecliste aslında oturup bir daha bu torba yasalarının adını madını eleştireceğimize, ona başka adlar takacağımıza, bu torba yasaları yeni baştan bir  düşünmemizde yarar var. Çünkü sistem öyle bir hâle geliyor ki hiç kimse anlamaz hâle geliyor. Hatta, bu yasaları yapanların ve bu maddeleri buraya ekleyenlerin dışında da çok insanın anladığını da zannetmiyorum zaten. Ama bu Türkiye Büyük Millet Meclisi madem önündeki çok ciddi meseleleri olan toplumun meselelerini çözmek için var, bunları toplumun anlaması lazım. Bakın, mesela, çok basit, hazine arazisi ile ilgili kırk dokuz yıl meselesini birdenbire burada -kiralamakla ilgili- çözüveriyoruz. Türkiye TMO’nun (Toprak Mahsulleri Ofisi) zararına çare buluyoruz. Çekin üzerinde yazılı tarihte ödenmesini sağlamaya çalışıyoruz, bu da ekonominin yapısına aykırı. Dünyanın hiçbir yerinde yazılı tarihte çek olmaz, çek prezante edildiği, verildiği tarihte geçerlidir. Korkunç bir ekonomik hata bu. Bunu çok iyi bilmek lazım.

Yatırım indirimi, teşvikli yatırımlar, kurumlar vergisi, bunlar doğru olabilir. Hele Doğu Anadolu’ya yatırım ve bunları istihdama çevirenler için yapılanlar çok doğru olabilir ve yararlıdır fakat öyle bir karışıklık, karmaşa içerisinde ki bu, bunu anlamak için zaten bir sene geçecek. Bir sene sonra, nasıl uygulayacağımızı bilmeden, tekrar yeni baştan yasa getireceğiz Türkiye Büyük Millet Meclisine.

Benim hep dikkatimi çekiyor, dünyanın belki en fazla yasa çıkaran meclislerinden bir tanesi Türkiye Büyük Millet Meclisi. Farkında değiliz, aslında biz haddinden fazla çalışıyoruz çünkü okumadan, çalışmadan, araştırma yapmadan yasa çıkarıyoruz. Ciddiye almıyoruz bu işi. Sadece Amerikan Kongresinin emrinde 750 araştırmacı var biliyorsunuz. Bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hele yasalar konusunda ciddi araştırmacı olduğunu sanmıyorum, olsa… Bu kadar çabuk yasa, bu kadar birdenbire, kendimizin bile anlayamayıp okuyamadığı yasayı çıkarmak çok enteresan. Orada galiba altmış yetmiş sayfa var. İçinizde, belki birçoğumuz okuduk o yasayı. Hakikaten, dürüstçe, kaçımız anladık bu yasanın tamamını ve içindekileri? Ben merak ediyorum ve bunu samimiyetle soruyorum. Ben anlamadım doğru dürüst. İşim de yıllardan beri ekonomi. Onun için, kendimizi de kandırmamamızda yarar var.

Bürokrasi belki bu yasayla kendini rahatlatıyor, elindeki birtakım son atımları, kozları kullanıp kendi kendinin önünü açıyor ama bakın, Türkiye’nin önünü açamıyor, Türk ekonomisinin sıkıntılarını çözmek değil… Belki Sayın Bakana, aziz dostum Bakana da bu iş yüklenmiş durumda çünkü en yumuşak, en rahatlıkla o çıkarabilir çünkü burada belki 7 bakanı ilgilendiren yasa var, değişik yasada değişiklik var. Bunları bir kere daha oturup burada hep birlikte konuşmamızda yarar var.

Türkiye ve dünya, tarihinin önündeki en büyük ekonomik meselelerle meşgul. Biz hem Türkiye’de hem dünyada tarihin en önemli ekonomik meselelerine geçici çözümlerle, akşam vakti saat 9.00’a doğru, kimsenin olmadığı, ciddiye almadığı, hele basının hiç izlemediği bir yapıda kendi kendimize çözüm bulmaya çalışıyoruz, bunlar çözüm olmayacak. Ama ne yazık ki bir sene sonra yine aynı şeyleri çıkaracağız. Belki seçimden üç gün önce ani ekonomik tedbirlerle karşımıza çıkacak Hükûmet. Bu sefer yine feryat edeceğiz. Onun için, seçim meselesi yapmadan, seçimde bunları kullanmadan ekonomiye daha ciddi bakmak gerektiğini defalarca arz etmeye çalıştım. Burada bir kere daha bunun altını vurguluyorum.

Bu yasa çıkar, bunun gibi başka yasalar da çıkar ama çok dikkat etmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Melen.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sistemi o kadar ciddi bir biçimde zedeliyoruz ki kimse de sistemi anlamıyor, izleyemiyor, takip edemiyor, hatta ne yaptığımızın bile farkında olamayan binlerce insan var Türkiye’de. Onun için, sizden istirham ediyorum, bu işlere biraz daha dikkat ve itina etmemizde yarar var.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Melen.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Kaplan… Yok.

Sayın Coşkunoğlu…

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu tasarının işsizliğe, işsizlik düzeyini korumaya -yani indirmeye değil, korumaya- yardımcı olup olmayacağını sormuştum çünkü siz oradaki yanıtınızda yapısal sorunlardan söz ettiniz. Şimdi, 2002-2009 arasındaki yapısal sorunlar 2002’den önce de 2009’dan sonra da vardı ve olacak, fakat müthiş bir likidite bolluğunda bile işsizliği, korunamadı son yedi yıldır. Şimdi, bu tasarıyla bunu koruyabileceğinize nasıl güveniyorsunuz? Bunu tekrar sormak isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Sayın Paksoy…

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Toprak Mahsulleri Ofisinin 2002 yılı sonundaki borcu neydi, 2008 yılı sonundaki borcu ne kadardır? 2008 yılı sonunda borçlarına karşılık ne kadar faiz ödemesi yapılmıştır?

İkinci sorum: İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bir işçiye verilen aylık ücret ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özensoy…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, kasım ayında, “Bursa’da işten çıkarmalar ve yansımaları” adı altında bir gündem dışı konuşma yapmıştım. Oradaki İŞKUR’un rakamlarından bahisle, işsizliğin giderek arttığını ifade ettim ama siz, verdiğiniz cevapta bunun böyle olmadığını, sigortalı rakamlarının yükseldiğini ifade etmiştiniz o gün. Şimdi, kasım ayı işsizlik rakamları açıklandı: Bir yıl öncesine göre yüzde 25 arttı, yani yüzde 10,1’den 12,5’e çıktı. Şimdi, o konuşmanızı acaba tekzip edebilir misiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, gerek Komisyon ve gerek Hükûmet sırasında oturan kişilerin bu kanunun kaç maddesini bildiğini ben merak ediyorum.

Geçenlerde, orman arazilerinin satılmasına ilişkin 2/B’yi hazinenin üzerine geçirdik, o orman sahasındaki arazileri. Getirilen bu kanunla, yani işte krizden, kim iktidarın taraftarı, ne kadar rant sağlarsa büyük bir fırsattır, ganimettir, bunu da oraya öyle bir hüküm getirmişler ki bunun 2/B maddesinde hazine adına kaydedilen arazileri yine yandaşlara satacaklar; o bir.

İkincisi: Tabii, şimdi inkâr edecek Hükûmet ama ben çıkınca konuşacağım burada. Trafik cezalarını genel bütçe içinden çıkarıyorlar, nereye aktarıyorlar? Bu trafik cezalarını hangi fona aktaracaklar? O fonu nasıl kullanacak? Onu merak ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kışanak, buyurun efendim.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Bakanımıza biraz önce kürsüden de ilettim, soruya yanıt almak istiyorum: Lice’de adı, sanı, çalıştığı yerler belli olan bu kişileri sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştıran yetkililer hakkında soruşturma başlatmayı düşünüyorlar mı, düşünmüyorlar mı? Bu konudaki görüşlerini almak istiyorum. Ya da böyle bir uygulamayı nasıl değerlendiriyorlar, çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı açısından bu konuya nasıl bakıyorlar, öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, özel tüketim vergisi gerçekten çok yüksek Türkiye’de. Zaten bu düzenlemeyle de İnternet bağlantıları ve diğer telekomünikasyon, cep telefonları konusunda bir vergi indirimi düşünülüyor ki bizim önergemiz var daha da fazla indirilmesini istiyoruz. Bu lüks bir tüketim mi, bir ihtiyaç mı? İhtiyaç olan bu cep telefonlarının sayısı yetmiş milyonu buldu Türkiye’de ve çok ciddi boyutlarda bir icra konusu durum da söz konusu. Bu, toplumsal olarak da çok ciddi bir sıkıntı konusu. Diğer ülkelerle kıyasladığımızda telefon görüşmeleri bir ihtiyaç mı, bir lüks mü? Yani buna hangi gözlükten bakılıyor? Bunun daha fazla indirimi mümkün değil mi? Onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu ekonomik krizle ilgili olarak özellikle işveren kesiminin bir talebi var. İşsizlik Sigortası Fonu’na aktarılan işveren hissesinin nemasının, özellikle istihdam üzerindeki yükün azaltılması için kullanılması talep ediliyor, bu konuda bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yaman…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben vasıtanızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Kabahatler Kanunu’nun 17’nci maddesi kapsamında belediyelerce kesilen cezaların belediye bütçelerine aktarılmasını durdurmanız hâlinde bu kapsamda belediyelerin bu tür cezalardan bir gelir bekliyor musunuz? Acaba, bu gelirin azalması konusunda sizce etkisi olur mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Coşkunoğlu, evet, Plan-Bütçede de konuşmuştuk, 2002-2009 yılları arasında, takriben 2 milyon 995 bin istihdam gerçekleşmiştir, 2 milyon 995 bin kişi istihdam edilmiştir. Tabii, bu istihdamı birçok yapısal sorunla ve diğer gelişmelerle bağlantılı bir şekilde izah etmiş idik. Türkiye'nin yapısal sorunları var demiştim, 2002 yılında tarımdaki istihdamın yüzde 36 olduğunu söylemiştim. Bunun şu anda yüzde 26’lar düzeyine çekildiğini, geçmişle yani 2002 öncesiyle bunu götürdüğünüz zaman, bu yapısal düzelmenin geçmiş dönemlere oranla çok daha seri bir şekilde gerçekleştiğini ifade etmek açısından söylemiştim. Yani, 2002 yılından önce, 1990’lardan önce de keşke bu düzeyde, serilikte kırsaldaki bu yoğun istihdamın, tarımdaki bu yoğun istihdamın olması gerektiği düzeye 2002’den önce de gelmiş olsaydı. Ama, bu dönemde diyorum, bu son altı yıl içerisinde, tarımdan yoğun bir çıkış sağlanmıştır ve olması gereken olmuştur, yüzde 26’lar düzeyine inmiştir, daha bunun da inmesi gerekiyor. Tabii, Türkiye şartlarında yüzde 26’dan aşağı çekmek tarımdaki istihdamı kolay bir hadise değildir ama bu mücadeleyi sürdürmemizin gerekliliği açısından bunu ifade ettim.

Ayrıca, her yıl, on beş artı nüfus olarak Türkiye’de asgari 700 bin kişi çalışabilir yaşa gelmiş bulunuyor. Bunların önemli sayıdaki bölümüne de iş verme durumundasınız. Bir diğer açıdan, teknolojik olarak artık, emek yoğun değil, teknoloji yoğun bir endüstriyel ilişkilerde gelişmeleri hepimiz görüyoruz, biliyoruz. Bu anlamda da istihdamın etkilendiğini ama buna rağmen 10,3’ler düzeyindeki işsizlik oranının 9,9 düzeylerine indiğini -2007 sonu itibarıyla- ve bu konuda yapısal sorunlardan dolayı işsizlik oranındaki istediğimiz inişi gerçekleştiremediğimizi açıkça ifade ettim. Bugün de aynı şeyleri söylüyorum ve bunları söylerken de politik bir amaç, bir hedef söz konusu değil. Doğru olduğuna inanıyorum. İşsizlik dünyanın bütün ülkelerinin olduğu gibi Türkiye'nin de sorunudur. Hele hele yapısal sorunların ülkeler için daha bir anlam kazandığını ifade etmek istiyorum.

Bu tasarıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının özellikle İŞKUR bünyesinde iki önemli görevi vardır: Biri, işsizliği önlemek, istihdamı artırmaktır; diğer önemli görevi ise bu şekilde kriz dönemlerinde istihdamı korumaktır. Şimdi bizim bulunduğumuz süreç itibarıyla, dünyanın bulunduğu süreç itibarıyla istihdamı artırma değil –bu tabii ki arzumuzdur- ama bu küresel krizin karşısında istihdamı koruma hedefi tedbirleri alma zorunluluğumuz vardır. Şartlar normale dönünce o zaman da istihdamı artırma çabalarımızı tabii ki sürdüreceğiz ama şu anda bu yasayla amaçladığımız: Burada sizlerin bu sorularınız vesilesiyle söylüyorum, patronlara, işverenlere diyoruz ki: “İşçiyi çıkarma, işsizlik fonundan biz işçinin ücretini ödeyeceğiz. İşçinin iş akdini feshetme. Asgari ücretle çalıştırıyorsanız ve işletmenizde üretime bir ay ara vermek zorunda iseniz 400 milyon lira, eğer daha yukarısında bir ücret alıyor ise 800 milyon liraya kadar işçinin ücretini biz ödeyeceğiz.” Amaç nedir? “Kriz geçicidir.” diyoruz, bu geçici süreçte işçinin iş akdinin feshedilmemesidir, edilmemesiyle ilgili bir düzenlemedir. Ben inanıyorum ki istihdamı korumaya dönük önemli işlev görecektir. Onun için bu düzenlemeyi getirmiş bulunuyoruz.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Peki somut bir hedef veya öngörü var mı Sayın Bakanım?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Somut bir hedef… Şu anda kayıtlarımızdaki özellikle işsizlik ödeneği almaya hak kazanmış olan çalışanlarımız açısından işletmelerin açık kalmasını ve işçilerimizin iş akitlerinin feshedilmemesini hedefleyen bir düzenlemedir.

Bu düzenlemeleri bir başka soru çerçevesinde de birlikte cevaplandırmak istiyorum. Yani kendimiz oturarak bu kararları alıyor filan değiliz. Sosyal taraflarla Ekonomik ve Sosyal Konseyde bunları görüştük, Üçlü Danışma Kurulunda bunları görüştük. Tabii ki bu fon imkânı, işçinin, işverenin ve kamunun ortak imkânıdır. Bunların rasyonel kullanılması konusunda atmamız gereken bir adımdır ve sosyal taraflarla da paylaştığımız bir konudur.

İşsizlik sigortasından verilen ücret asgari 266, bunu 400’e çıkarıyoruz; azami 532,8; 533, bunu da 800 milyon liraya çıkarıyoruz. Yani bu miktarları kısa çalışma ödeneği çerçevesinde yüzde 50 artırıyoruz. Ama işsizlik ödeneklerinin de 266-532 olduğunu ifade etmiş olayım.

Sosyal Yardımlaşma Vakfı… Tabii, Kabahatler Kanunu’nda yapılan bir düzenlemede trafik cezalarından alınan yüzde 50’lik pay Sosyal Yardımlaşma Vakfına giderken, bu buradan alınmış. Bu düzenlemeyle tekrar bunu Sosyal Yardımlaşma Vakfına iade ediyoruz.

Ayrıca Bursa’yla ilgili Sayın Özensoy’un sorduğu bir soru var. Ben “Sigortalı sayısı yükseldi.” demedim. Yanlış bilginiz var.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Tutanaklarda var Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Tutanaklardan bakarsınız.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bakarız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – “Bursa’da sigortalı sayısı 466 bin, 459 bine inmiştir.” dedim. Yani “Olayları olduğundan abartmayalım.” dedim, “Küresel kriz karşısında genelde konuşmalar afaki ve gazetelerdeki bilgilere dayalı olmasın.” dedim. Her ay burada düzenli bir şekilde resmî verileri bir siyasetçiye yaraşır şekilde ifade edeceğimi söyledim. Şimdi de bakınız size…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Bakan, 10,1’den 12,5’e çıkmadı mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakın size… Bakınız o tutanağı bulursanız, Bursa’da sigortalı sayısı yükseldi derseniz ben Genel Kurulun huzurunda sizden özür dileyeceğim. Yok böyle bir şey ya… Lütfen yani…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bunlar iyi mi şimdi Sayın Bakan, iyi mi?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız ben size rakamları veriyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – İşsiz sayısı… Görmediniz, görmediniz yani, bugünleri görmediniz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Cevap verirken, bizim anlattıklarımızın çok abartılı olduğunu söylediniz. Yani o rakamlar abartılı mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Tabii efendim, şimdi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin içinde yaşadığı sıkıntıyı hiç görmediniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakın, ben şimdi rakam veriyorum: Eylülde yine aynı rakam 466 bin idi…

OKTAY VURAL (İzmir) –  Görmediniz Sayın Bakan, görmediniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –  …şu anda aralık ayındaki sigortalı sayısı 437 bin Bursa’da. Yani takriben 29 bin veya 30 bin bir azalış var Bursa’daki sigortalı sayısında. Yani geçen de kürsüden söylediğim rakam resmî veriydi, bugün de buradan söylediğim resmî veri. Bunun dışında bir şey söylememizi herhâlde Türkiye Cumhuriyeti Bakanına yakıştıramazsınız, yakışmaz zaten.

Kayıt dışı çalışanlarla ilgili Lice’den bir örnek verdiler. Şimdi bu çalışan kişinin çalışmasının hizmet akdi kapsamında olup olmadığı Sosyal Güvenlik kontrol memurlarımız tarafından tabii incelenecek, sonuca göre de bir işlem yapılacağını ifade edeyim. Biz kayıt dışılıkla mücadele konusunda önemli düzenlemeler yaptık ama yasal düzenlemeler tabii ki yeterli değil. “Alo 170”  hattımız var, bu hatta da kayıt dışılıkla ilgili ihbarlar yapılmaktadır. Ayrıca bu şekilde sizler de milletvekilleri de tüm vatandaşlar da… Kayıt dışılıkla  mücadele bir vatandaşlık görevidir yani. Bu mücadeleyi sürdürmemiz gerekiyor.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Kamu kurumları yapıyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim?

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Kaymakamlık yapıyor. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Yani kaymakamlık… Herhâlde şirketi yoktur kaymakamlığın. Özel bir şirket tarafından bu hizmet görülüyordur, özel şirket sahibi de kayıt dışı çalıştırıyor ve bize ihbar geliyor veya bizim denetimlerimize veya banka işlemlerinden tespit ediyor isek bunların hepsine gidiyoruz, buralarda bir sıkıntı yaşamadığımızı söyleyebilirim. Ama teşekkür ederiz yani bu konuda gerekli duyarlılığı gösterdiğiniz için.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Verilen sosyal yardımın karşılığında çalışma zorunluluğu konuyor.

BAŞKAN – Tamamlandı mı Sayın Bakanım?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Yani başka bir soru…

Sayın Genç, tam sorunuzu anlayamadık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Trafik cezalarını nereye aktarıyorsunuz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –  Sosyal Yardımlaşma Vakfına.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddede yok. 

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yazın oraya…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Öyle zaten efendim, yasada öyle…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Orman arazilerini satıyorsunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Trafik cezalarının yüzde 50’si daha önce Sosyal Yardımlaşma Vakfına giderken Kabahatler Kanunu’nda yapılan düzenleme de oradan alınmış, şimdi tekrar biz Sosyal Yardımlaşma Vakfına yönlendiriyoruz. Düzenleme bu, açık, maddeye bakarsanız.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Yeni madde ihdasına dair üç adet önerge vardır.

Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarıya aşağıdaki çerçeve maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

             M. Akif Hamzaçebi                   Bayram Meral                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                     Trabzon                                İstanbul                                   Malatya

                  Tekin Bingöl                   Mehmet Ali Özpolat                      Vahap Seçer

                      Ankara                                  İstanbul                                    Mersin

Madde – 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 50 nci Maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama net kazancının % 75'idir. Bu suretle hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, onaltı yaşını doldurmuş işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin net tutarının üç katını geçemez."

"Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 60 gün prim ödeyerek sürekli çalışmış olanlardan, son iki yıl içinde;

a) 300 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,

b) 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün,

c) 720 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 360 gün,

Süre ile işsizlik ödeneği verilir.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Komisyonumuzun salt çoğunluğu bulunmamaktadır, bu nedenle  katılmıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, davet etsin Komisyonu… Davet etsin!

OKTAY VURAL (İzmir) – Arkana bakıp saydın mı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Davet etsin Komisyonu Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… Arkadaşlar lütfen…

Sayın Aslanoğlu, önergeyi huzurunuzda, Genel Kurulun huzurunda okudum ve ifade ettim. Önerge sahiplerinden katılacak olanlar gelir katılır efendim.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Davet etmedi…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Nezaketen Komisyon davet edilir. Komisyonun 40 tane üyesi var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Davet etmedi Komisyonu.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, milletvekiliyiz ve milleti temsil ediyoruz. Açıktan önergeyi okutuyorum, “salt çoğunlukla Komisyon katılırsa” diyorum. O zaman katılacak olan üyeler lütfen Komisyon sırasında yerini alsınlar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, davet etmedi Komisyon Başkanı, davet etmedi!

BAŞKAN -  İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarıya aşağıdaki Çerçeve maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

              M. Akif Hamzaçebi                Bayram Meral                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                       Trabzon                              İstanbul                                    Malatya

                   Tekin Bingöl                Mehmet Ali Özpolat                      Vahap Seçer

                        Ankara                               İstanbul                                     Mersin

Madde - 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 51’inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu Kanun uyarınca sigortalı sayılanlardan hizmet akitleri aşağıda belirtilen hallerden birisine dayalı olarak sona erenler, Kuruma süresi içinde şahsen başvurarak yeni bir iş almaya hazır olduklarını kaydettirmeleri, hizmet akitlerinin sona ermesinden önceki son iki yıl içinde en az 300 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş ve işten ayrılmadan önceki son 60 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olmaları kaydıyla işsizlik ödeneği almaya hak kazanırlar."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz efendim?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Saysın efendim.

BAŞKAN – Hayır efendim. Ben salt çoğunluğunuzu görmüyorum da, yani yok şu anda.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Komisyonumuzun salt çoğunluğu bulunmamaktadır, onun için katılmıyoruz.

BAŞKAN – Salt çoğunluk bulunmadığından bu önergeyi de işlemden kaldırıyorum.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarıya aşağıdaki Çerçeve maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

              M. Akif Hamzaçebi                Bayram Meral                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                       Trabzon                              İstanbul                                    Malatya

                   Tekin Bingöl                Mehmet Ali Özpolat                      Vahap Seçer

                        Ankara                               İstanbul                                     Mersin

Madde- 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 53 üncü Maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bir önceki yıl gelirlerinden giderlerin düşülmesi sonucu bulunacak Fon varlığının en az %10'u her yıl Meslek Geliştirme, Edindirme ve Yetiştirme Eğitimi Giderleri ile iş bulma danışmanlığı ve işe yerleştirme hizmetleri giderlerine ayrılır."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Komisyonumuzun salt çoğunluğu bulunmamaktadır, bu nedenle katılmıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza arz edeceğim.

1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/676 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesi ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici 8 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  Bekir Bozdağ                       Hasip Kaplan                    Mustafa Kalaycı

                       Yozgat                                  Şırnak                                  Konya

             Süreyya Sadi Bilgiç                                                               Özkan Öksüz

                       Isparta                                                                               Konya

“Bu maddede öngörülen ödenek miktarı aynı kalmak kaydıyla, kısa çalışma süresini 6 ay daha uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Ancak, bu dönemde kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşürülür.”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 1 inci Maddesi ile 28/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Geçici 8 inci maddede yer alan “altı ay” ibaresinin “bir yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       M. Akif Hamzaçebi                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                Trabzon                                                     Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN - (Afyonkarahisar) – Hangisine? Son önergeye mi?

BAŞKAN – Evet, son okuttuğum önerge, Sayın Hamzaçebi’nin.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Buyurun.

Gerekçe:

4447 sayılı Kanunun 2 nci Ek Maddesine göre “genel ekonomik kriz” veya “zorlayıcı nedenlerle” işyerinde geçici olarak en az dört hafta işin durması veya kısa çalışma hallerinde işçilere çalıştırılmadıkları süre için işsizlik sigortasından kısa çalışma ödeneği ödenir. Kısa çalışma süresi zorlayıcı sebebin devamı süresini ve herhalde üç ayı aşamaz. Tasarı söz konusu üç aylık süreyi altı aya çıkarmaktadır. Ancak genel ekonomik kriz şartlarında altı aylık süre de yetersizdir. Bu nedenle sürenin bir yıla çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/676 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesi ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici 8 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Bekir Bozdağ(Yozgat) ve arkadaşları

“Bu maddede öngörülen ödenek miktarı aynı kalmak kaydıyla, kısa çalışma süresini 6 ay daha uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Ancak, bu dönemde kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşülür.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)- Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 2008 ve 2009 yıllarında kısa çalışma için yapılan başvurulara münhasır olmak üzere bu madde ile getirilen ödenek miktarı aynı kalmak kaydıyla kısa çalışma süresini 6 ay daha uzatmaya Bakanlar Kuruluna yetki verilmekte ve uzatılan dönemde kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemelerin, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden düşüleceği öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 1’inci maddeyi oylamadan önce bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 1’inci Maddesine aşağıdaki geçici madde eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               M.Akif Hamzaçebi           Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Harun Öztürk

                        Trabzon                                Malatya                                İzmir

“Geçici Madde 9- 01.10.2008-31.12.2010 tarihleri arasında bu Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olması şartı 400 gün, işten ayrılmadan önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olma şartı da 60 gün olarak uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)- Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Harun Öztürk…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhalefet şerhinde de belirttiğimiz gibi, tasarının kırk başlığından sadece üçü doğrudan krizle mücadeleyle ilgilidir. Tasarıda, farklı komisyonlarda görüşülmesi gereken değişiklik tekliflerinin tek bir tasarıda toplanması ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi, İç Tüzük ve kanun yapma tekniklerine uygun değildir. Tasarının maddeler itibarıyla yükünün ve vazgeçilen gelirin miktarının Komisyon ve Genel Kurula sunulmaması da 5018 sayılı Kanun’a aykırılık teşkil etmektedir.

Krize karşı Ekonomik Koordinasyon Kurulu kurulmaktadır. Bu düzenleme, Hükûmetin kriz yönetimi kuramadığı ve krizi yönetemediği yönündeki eleştirilerimizi haklı göstermektedir. Hâlâ yasa maddelerine “Krizle mücadele için gerekli tedbirleri ve kararları almak” şeklindeki hükümler koymakla meşgul olduğumuzu görüyoruz. Bugüne kadar, Varlık Barışı Yasası çıkardık, sonuç alamadık; Sicil Affı Yasası çıkardık, sonuç alamayacağız.

Değerli milletvekilleri, düzenlemeyle kısa süreli çalışma ödeneğinin miktarını yüzde 50 oranında artırıyoruz, ödeme süresini de üç aydan altı aya çıkarıyoruz. Verilen bir önergeyle, Hükûmet, altı ayı da bir yıla kadar uzatma yetkisi almış durumda, daha sonra işsiz kaldığında alabileceği işsizlik ödeneğinden mahsup edilmek koşuluyla.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin mevcut kısa çalışma ödeneği hükümlerine dayanarak yaptığı uygulamaya bakalım. Ocak 2009’da sadece 651 kişiye bu maddeden dolayı ödeme yapılabilmiştir. Yani burada krize karşı tedbir olarak getirdiğimiz düzenleme şu anda hâlen mevcut yasada var ve ocak ayında, biz, yüz binlerce işçi işini kaybederken, firmalar kapanırken bu konuda tedbir almamış görünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu sınırlı uygulamanın nedenine baktığımızda, ödeme için İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan ödemelerde aranan koşulları aynen kısa çalışma ödeneği ödenirken de aramakta olduğumuzdan kaynaklanmaktadır, yani yapılan bu düzenleme, süre uzatımı, otomatik olarak yararlanacakların sayısının artırılması anlamına gelmemektedir. Genel Kurulumuzun ve milletimizin bunu böyle bilmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, elli yılı aşkın süredir yasalaştırılamayan İşsizlik Sigortası Kanunu, 57’nci Ecevit Hükûmeti döneminde yasalaştırılmıştır. Bu Kanun sayesindedir ki, krizi yaşadığımız bugünlerde ocak ayı itibarıyla 244.359 işsiz evine ekmek parası götürebilmektedir.

Geçmişte bazı büyük fonların kötü yönetim ve siyasi müdahaleler sonucu açık vermesi nedeniyle, başlangıçta İşsizlik Sigortası Fonu primleri ve fondan yararlanma koşulları biraz ihtiyatlı tespit edilmiştir.  İşlerini kaybeden vatandaşlarımızın işsizlik ödeneğine hak kazanabilmeleri için gerekli olan koşulların iyileştirilerek daha çok işsizin fondan yararlandırılması, krizin daha az sancılı atlatılmasını sağlayacaktır. Üstelik 31 Ocak 2009 tarihi itibarıyla net varlığı 39,1 milyar TL olan fonun önergelerin kabulüyle bir sıkıntı içine düşmesi de söz konusu olmayacaktır.

İşsiz kalan vatandaşlarımızdan işsizlik ödeneği alabilmek umuduyla İŞKUR’a başvuranların yaklaşık yüzde 20’si yasada öngörülen koşullar ağır olduğu için bu yardımdan yararlanamamaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Kriz ortamında bu işsizlerimizin içine düştükleri umutsuzlukları lütfen bu Genel Kurulda hissetmeye çalışalım.

Bu nedenle önergemize destek vereceğinizi ümit eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (DSP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde bir önerge vardır; okutup işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” nın ikinci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 97 inci maddesinin yedinci fıkrasına ilişkin değişiklik metninde “Kuruma teslim ederler.” İbaresinden sonra gelmek üzere “Fatura teslim tarihi; süresi içinde teslim edilen faturalar için teslim edildiği ayın onbeşinci günü, süresi içinde teslim edilmeyen faturalar için ise teslim edildiği ayı takip eden ayın onbeşinci günü olarak kabul edilir.” ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       Bekir Bozdağ                   Hasan Çalış                          Hasip Kaplan

                            Yozgat                           Karaman                                  Şırnak

                        Öznur Çalık                                                                   Mithat Ekici

                           Malatya                                                                           Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ülke düzeyinde faaliyet gösteren 22.500 Eczane, 2.800 Sağlık Kurum/Kuruluşu ve 4.500 Optikçinin vermiş oldukları sağlık hizmetine ilişkin faturaların 60 gün içerisinde düzenli ödenebilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna faturaların teslim tarihi ile bu faturalara ilişkin ödeme tarihlerinin düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

8’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Nurettin Canikli                   Bekir Bozdağ                     Mehmet Yüksel

                           Giresun                                Yozgat                                  Denizli

                    Mücahit Fındıklı                                                                Cevdet Yılmaz                

                           Malatya                                                                              Bingöl

“Madde 8- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun; 119 uncu maddesine aşağıdaki fıkra, geçici 74 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Maliye Bakanlığı, 94 üncü maddeye göre tevkifat yapacaklardan 10 ve daha az hizmet erbabı çalıştıranlar ile hizmet erbabı çalıştırmayanlara ilişkin olarak beyanname verme süresinden itibaren üç ayı geçmeyecek şekilde, ödeme zamanı belirlemeye yetkilidir.”

“Geçici Madde 75- 31/12/2013 tarihine kadar, 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen Ar-Ge ve destek personelinin, bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisinin; doktoralı olanlar için yüzde doksanı, diğerleri için yüzde sekseni verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilir. Bu süre içerisinde, anılan maddenin bu maddeye aykırı olan hükmü uygulanmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hem madde hem geçici madde aynı önergeyle nasıl oluyor?

BAŞKAN – Geçici madde ilavesine dair bir önergedir.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunla Ar-Ge faaliyetlerinde bulunan işyerlerinde çalışan personel ücretlerinin belli bir kısmı gelir vergisinden istisna edilmiştir. Eklenmesi öngörülen geçici maddeyle Ar-Ge personelinin istihdam maliyetinin düşürülmesi amacıyla söz konusu uygulamadan 31/12/2013 tarihine kadar Ar-Ge harcaması yapan işletmelerin yararlanmasının sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 8’inci maddeyi kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 9 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarının 9’ncu maddesi ile düzenlenen 32/A maddesinin 2’nci fıkrasının (b) bendinde yer alan “25’i” ibaresinin “35’i”, “50” ibaresinin “40” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Erkan Akçay                   Necati Özensoy                           Akif Akkuş

                         Manisa                                Bursa                                      Mersin

                Abdulkadir Akcan                                                                 Beytullah Asil

                  Afyonkarahisar                                                                       Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Akçay, konuşacak mısınız?

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce 8’inci maddeye geçici madde eklendi. Bunun üzerine ancak müzakere açmanız lazım. Hem madde hem geçici madde alırken, oraya Danışma Kurulu kararına...  Kanun değil efendim, geçici madde ilave ediliyor. Geçici madde ilave edildiğinde onun üzerine müzakere açmanız lazım.

BAŞKAN – Geçici maddelerde bu bahsettiğiniz konu söz konusu değildir.

Sayın Akçay, buyurun efendim

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani bir defa doğrusunu yapın da… İç Tüzük hükmü açık efendim.

BAŞKAN – Yaptık, yaptık Sayın Genç.

Sayın Akçay, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) -  Efendim, geçici madde ilave ediliyor bir maddeye. Geçici maddenin ayrıca müzakere edilmesi lazım.

BAŞKAN – Hayır… Önergeyi okuttuk.

Sayın Akçay, buyurun efendim, siz buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani İç Tüzük’ü rafa kaldırıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, biraz daha çalışmanız lazım, okumanız lazım efendim.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, geçici madde… İç Tüzük…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik krizin etkileri ülkemizi hızla sarsmaya devam etmektedir. Kapanan iş yerleri sayısı ve işsizlik artmakta, esnaf kepenk indirmekte ve vatandaş evine ekmek parası götürememektedir. Krizin etkileri 2009 yılında daha çok hissedilecektir. Ekonomik veriler kötüdür, işsizlik gittikçe artmaktadır, getirilen düzenlemeler ise yetersiz ve cılızdır. Şimdi, getirilen indirimli kurumlar vergisi uygulaması yine aynı Hükûmet tarafından kaldırılan yatırım indirimi müessesinin yeni bir versiyonudur. Hükûmet ekonomik krize karşı canlanmayı sağlamak için geniş ve çok yönlü önlemler paketiyle gelmelidir. Bu paket içinde yatırımı özendirecek tedbirler, sadece vergisel değil diğer faktörlerle birlikte ele alınmalıdır. AKP Hükûmeti krize nasıl bir çözüm bulacağından ziyade, krizin nasıl meydana geldiğini izah etmeye çalışarak vakit kaybetmektedir.

Alınması gereken tedbirleri üç ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunları kurumsal, mali piyasalar ve reel sektöre yönelik tedbirler olarak ifade edebiliriz.

Kurumsal tedbirler arasında dünyanın belli başlı ekonomileri krize karşı önlemler geliştirirken o ülkelerin parlamentoları da yoğun biçimde krizle ilgilenmekte ve katkı sağlamaktadırlar. AKP Hükûmeti önce krizi yok saymış, sonra teğet geçtiğini söylemiştir ama ekonominin rakamlarından krizin ne boyutta olduğu ortadadır. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen tüm siyasi partilerin katıldığı bir kriz komisyonu kurulmalı, küresel kriz ve Türkiye ekonomisi üzerinde genel görüşme yapılmalı, ekonomik birimler tarafından Türkiye ekonomisi ve kriz ile ilgili güncel bilgiler Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan siyasi partilere verilmelidir.

Mali piyasalara yönelik olarak, Hükûmetin mali disipline kesinlikle uyması gerekmektedir. 29 Martta yapılacak yerel yönetim seçimleri sebebiyle bütçe disiplininin 2007’de olduğu gibi gevşetilmesi olumsuz etkiler doğuracaktır. Kısa ve orta vadede kamuya ek kaynak yaratılması için etkin önlemler alınmalıdır. Kamu finansman yapısının sağlamlığı, krize dayanıklılığı mutlaka artıracaktır.

Reel sektöre yönelik olarak krizin reel sektörü çok olumsuz etkilememesi için bankacılık sektörünün fonlanmasında kesinlikle daralma ve aksama olmamasının sağlanması, Hükûmet ve ilgili kurumların en çok dikkat etmeleri gereken hususlardan birisidir. Çünkü Türkiye’deki reel sektörün, özellikle KOBİ’lerin mevcut şartlarda böyle bir baskıya dayanması imkânsızdır. Hükûmetin acilen çözüm önerilerine kulak vermesi gerekmektedir.

Yerli üretim ve yerli malların tüketimi teşvik edilmeli, ithalata dayalı büyüme politikalarına son verilmelidir. İhracat yapan firmalar desteklenmeli, ihracat yapılan ülkeler ve ihraç malları çeşitlendirilerek ihracat artırılmaya çalışılmalıdır.

Kısa vadede vergi indirimleri yapılmalı veya teşvikler konularak istihdam artırılmalıdır.

Kamu yatırımları artırılarak ve kamu çalışanları vasıtasıyla piyasaya sıcak para sürülmelidir.

Kriz öncesi dönemde primlerini düzenli ödeyen işverenlere prim indirimi ve ertelemesi gibi yeni imkânlar getirilmelidir.

Kriz sürecinde, devlet, hiçbir kesimi dışarıda bırakmayan bütüncül politikalar izlemelidir. Reel sektörü desteklerken istihdamı genişletecek projelere öncelik verilmelidir.

Kamu kurum ve kuruluşlarının personel ihtiyaçları bekletmeden giderilmeli, emekli olanların yerine derhâl yeni personel istihdam edilmelidir.

Sanayide üretimi ve özellikle ara malı üretimini teşvik edecek bir politika geliştirilerek nihai ürün içinde yerli katma değer oranını artıracak teşvik politikaları geliştirilmeli, dışa bağımlılık ve ithalata dayalı büyümenin yarattığı sorunlara karşı yeni bir politika benimsenmelidir.

İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken yaklaşık 37 milyar Türk lirası para fonun oluşturulma amaçları doğrultusunda kullanılmalı, fon kaynaklarının istismarına imkân verilmemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İşsizlik Sigortası kapsamında olan işçilerin fondan yararlanma koşulları geliştirilmelidir.

Bu çerçevede, işçinin fona ulaşımı kolaylaştırılmalı, fondan yararlandırılma süresi ve miktarı artırılmalıdır.

Kamu bankaları reel sektörün likidite ihtiyacını karşılayacak şekilde yönlendirilmelidir.

Muhterem milletvekilleri, bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddede karar yeter sayısı istiyorum efendim.

BAŞKAN – Madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına çok az bir vakit kalmıştır. O bakımdan diğer maddelere geçmiyorum.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 18 Şubat 2009 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 20.56