DÖNEM: 23 CİLT: 39 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
60
ıncı Birleşim
19 Şubat 2009 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, İzmir ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın, kredi kartı
mağdurlarının sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Düzce
Milletvekili Celal Erbayın, Türk dünyasının millî şairi
Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzadenin vefatına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Türk dünyasının millî
şairi Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzadenin vefatına ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın, Türk dünyasının millî
şairi Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzadenin vefatına ilişkin
açıklaması
3.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Türk
dünyasının millî şairi Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzadenin
vefatına ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve
Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRTCIC) arasında
Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/693)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, eczacıların
ve eczanelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/325)
2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 21 milletvekilinin, Antalyadaki Vakıf
Zeytinliğinin durumunun araştırılarak sürdürülebilir
gelişiminin sağlanması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/326)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapıl-masına Dair Kanun Tasarıları ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S.
Sayısı: 307)
3.- İstanbul
Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme
Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)
VII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel
Kurulun 24 ve 25 Şubat 2009 Salı ve Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 26
Şubat 2009 Perşembe günkü birleşiminde bir saat süre ile sözlü
soruların görüşülmesine ve 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak
mahallî idareler genel seçimleri nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına, 05/03/2009 Perşembe gününden başlamak
üzere 15 gün ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.- OYLAMALAR
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarılarının 1inci maddesinin oylaması
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarılarının oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Ziraat Bankasının
bazı milletvekillerine promosyon dağıtmasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekrenin cevabı (7/6531)
2.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, akaryakıt ürünlerinden alınan
vergilere ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı
Vekili ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekrenin cevabı (7/6532)
3.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Diyanet İşleri
Başkanlığının tasavvuf korosu oluşturduğu
iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlunun cevabı (7/6691)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.04te açılarak beş oturum yaptı.
Bitlis
Milletvekili Cemal Taşar, Tatvanın düşman işgalinden
kurtuluşunun 81inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı bir konuşma yaptı.
Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, cezaevlerindeki sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşmasına Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin,
Ankara Milletvekili
Nesrin Baytokun, Ankaranın ulaşım
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,
Cevap verdi.
Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut, Balıkesir ilindeki cezaevlerine
ilişkin bir açıklamada bulundu.
Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, Kütahyadaki Seyitömer
ve Garp Linyit İşletmeleri yönetimine yönelik iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/324) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin,
Suriyeye yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun
görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul
edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci sırasında bulunan ve İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/324) (S. Sayısı:
96),
2nci sırasında
bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun (1/618, 1/653)
(S. Sayısı: 307),
3üncü
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25
Milletvekilinin, Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin, Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu
Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin, Kadın-Erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporunun (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328),
5inci sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile
İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263),
6ncı
sırasında bulunan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve
Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlunun, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin,
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Osman Kaptan
ve 4 Milletvekilinin, Türk Ceza Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun (2/283,
2/270, 2/277) (S. Sayısı:
272),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15
Milletvekilinin, 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, 5084 ve 5350
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11
Milletvekilinin, 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin,
4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Mustafa Cihan
Paçacı ve 23 Milletvekilinin,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynakın, Yatırımların ve
İstihdamın
Teşviki ile Bazı
Kanunlarda
Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun
(1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383, 2/387) (S.
Sayısı: 329) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık
oylamadan sonra kabul edildi.
19 Şubat
2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime 20.43te son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Murat
ÖZKAN Yusuf
COŞKUN
Giresun Bingöl
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 65
II.- GELEN KÂĞITLAR
19 Şubat 2009 Perşembe
Rapor
1.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 20 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve
35 Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve
30 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 Milletvekilinin,
İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 Milletvekilinin, Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler ve 24 Milletvekilinin ve Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir ve 26 Milletvekilinin,
Uyuşturucu Başta Olmak Üzere Madde
Bağımlılığı ve Kaçakçılığı Sorunlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/6,19,36,39,41,51,103) (S.
Sayısı: 323) (Dağıtma tarihi: 19.02.2009) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 21 Milletvekilinin, eczacıların ve
eczanelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/325) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.02.2009)
2.- Antalya Milletvekili
Tayfur Süner ve 21 Milletvekilinin, Antalyadaki Vakıf Zeytinliğinin
durumunun araştırılarak sürdürülebilir gelişiminin
sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/326) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.02.2009)
19 Şubat 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Murat ÖZKAN (Giresun),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz İzmir ilinin sorunları hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Şenol Bala aittir.
Sayın
Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Şenol
Balın, İzmir ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ŞENOL
BAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İzmir ilinin sorunları hakkında gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce Azerbaycanın millî şairi, yeri doldurulmaz
büyük fikir adamı Vahapzadenin Hakkın rahmetine
kavuştuğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Allahtan rahmet
diliyorum, ruhu şad olsun.
Sayın
milletvekilleri, İzmirimizin merkez ilçe ve köylerine muhtelif zamanlarda
yaptığım ziyaretlerde her kesimden
vatandaşlarımızla görüşmüş, onların
çaresizliğini, sıkıntılarını
paylaşmış ve onların sorunlarını Meclis
kürsüsünden dile getireceğime söz vermiştim. Bu yüzden
huzurlarınızdayım.
İzmir
halkının sorunları ülkemizin son altı yıldır daha
da derinleşen ve içinden çıkılmaz hâle gelen sorunlarıyla
bire bir örtüşüyor, daha fazlası, İzmir bir de
cezalandırılıyor. İzmir hem sanayi hem tarım hem turizm
hem kültür şehri. diyoruz ve senelerdir İzmir Türkiye sanayi ve
tarımının önemli bir bölümünü üstlenmesine rağmen, ihtiyaç
duyduğu yatırımlar devamlı erteleniyor.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye tarımının içinde bulunduğu vahim
durum İzmirde de kendini göstermiştir ve son yıllarda en çok
etkilenen kesimlerden biri İzmirli çiftçiler ve köylülerdir. Üretimde
yaşanan büyük düşüşler, bazı ürünlere konan kotalar, mazot
ve zirai ilaç fiyatlarının çok yüksek olması, taban
fiyatlarının düşüklüğü, belirsizliği, çiftçiyi
üretimden elde ettikleriyle masraflarını karşılayamaz
duruma düşürmüş ve çiftçiyi borç batağına
sürüklemiştir ve bu çaresizlik içinde devlet bankalarının kredi
şartlarının zorluğu karşısında, kredi
vermekte kolaylık sağlayan yabancı sermayeye teslim
edilmiş, özel bankalardan kredi alan köylünün çoğu borcunu
ödeyemediği için icralık duruma düşmüştür ve teminat olarak
ipotek ettirdikleri bilhassa zeytinliklere, bağlara, tarlalara el
konulmasıyla karşı karşıyadır.
Sayın
milletvekilleri -dinliyorsunuz herhâlde- İzmirin altyapı problemleri
bir türlü çözülemiyor, yeni nazım imar planı bir türlü
çıkmıyor, Büyükşehir Belediyesi mahkemelik, metro içler
acısı; iki ucu bir türlü bir araya gelmeyen, daha 5 kilometresi
tamamlanmış sonu meçhul bir metro. Diğer illerden on beş
yıl sonra doğal gaz geldi İzmire, termal enerjiden faydalanma
yolunda bir adım bile yok. Yüz yıl önce dünya ticaretinin en önemli
merkezi olan İzmirde, liman ve ticaret kenti olan İzmirde hâlen
Liman genişletilsin mi, taşınsın mı? tartışılıyor.
Ticaret ve sanayi kesiminin ekonomik kriz nedeniyle
uğradığı zararlar göz ardı ediliyor. EXPOnun
teması biliyorsunuz sağlıktı. Sağlık turizmi
için hiçbir yatırım yok. Nerede oteller zinciri, nerede üniversiteler
şehri? Fuarlar kenti İzmirin hâlen kongre merkezine bile sahip
olmadığını görüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, İzmir çoğu zaman susuzluk yaşadı, yine de
yaşayacaktır ama İzmir ili ve çevresinde suyun ekonomik
kullanımı için zamanında alınmayan tedbirler, yer altı
sularının yanlış kullanılması, barajların,
sulama göletleri gibi altyapının bir türlü hayata geçirilememesi,
atık su tesislerinin ve arıtma tesislerinin yetersizliği
yüzünden sadece tarımsal olarak su sıkıntısı çekilmiyor,
aynı zamanda, içme ve kullanma suyunda da büyük sıkıntılar
yaşanıyor. Biliyorsunuz, arsenikli su yıllardır İzmir
halkına içiriliyor. Bu, CHPli belediyelerin hem de AKP
İktidarının başarısızlıklarının
örneğidir. Bu iki partinin iş bilmezlikleri ve kısır
çekişmeleriyle vatandaşlarımızın
sağlığıyla oynanmaktadır.
Yine ben
buradan Gaziemir ve Sarnıçtaki vatandaşlarımıza ve
Menderesteki vatandaşlarımıza da sesleniyorum: 2/Byi
çıkardık. diyorlar Anayasamızın 170inci maddesi
değişmeden. Sadece seçim öncesi aldatılıyorsunuz, buradan
bunu ifade etmek istiyorum.
Artık
İzmir emeklinin rahatlıkla yaşayacağı bir kent
olmaktan çok uzak. Esnaf bitmiştir; bunu anlayabilmek için sadece tarihî
Kemeraltı Çarşısına girerseniz göreceksiniz. Hiç durmadan
işçilerin işlerine son verilmektedir, işsizlik probleminin
çözümünde çok önemli olan KOBİler can çekişmektedir.
Sayın
milletvekilleri, İzmirli ne iktidardan güldü ne de yerel idarelerden. Biz,
İzmirlilerin ve ülkemizin vatandaşlarının
sıkıntılarını gerek Meclis kürsüsünden gerekse
karşılıklı görüşmelerimizde dile getirdiğimizde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) AK PARTİ kazanırsa İzmir gülecek.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal.
ŞENOL
BAL (Devamla)
bu İktidar mensupları bize Siz kimlerle
görüşüyorsunuz, vatandaşlarımız hâlinden çok memnun;
bizlerden memnun olmasalardı biz yüzde 47 oyla gelmezdik. diyorlar.
Değerli
İzmirlilere buradan seslenmek istiyorum: Bir yanda uzun
yıllardır İzmir Belediyesini elinde tutan CHPnin
başarısızlık ve yapamadıkları hizmetleriyle
özdeşleşmiş namları, bir yanda altı yıldır
İzmiri göz ardı etmiş, ülkeyi uçurumun kenarına
getirmiş, yerel seçim öncesi sözde İzmir çıkartmaları yapan
AKP İktidarı. Onlar Biz varsak İzmir var. diyorlar, biz ise
İzmir varsa, İzmirli varsa biz varız. diyoruz. Şuna
inanıyorum ki bu iki partinin ezberini sayın İzmirliler
bozacaktır. İzmir ne CHPye mahkûm ne de AKPye mecbur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz kredi kartlarında çözüm önerileriyle ilgili
söz isteyen İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaza aittir.
Sayın
Korkmaz, buyurun efendim.
2.- İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmazın, kredi kartı mağdurlarının sorunlarına
ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
ESFENDER
KORKMAZ (İstanbul) Efendim, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; saygılar sunuyorum.
Benim
gündem dışı konuşmam kredi kartlarında çözüm önerileri
olacak ama bu önerilere başlamadan benden önceki hatibe bir cevap vermek
istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisine mecbur ya da mahkûm değil İzmir,
İzmir gönülden, isteyerek Cumhuriyet Halk Partisini destekliyor,
desteklemeye de devam edecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, kredi kartlarında sorun var mı? Var. 2005in
sonunda 644 bin kredi kartı mağduru vardı, 2006
yılının Ocak ayında bir yasa çıkarıldı ve bu
ödemeler, borçlar yeniden yapılandırıldı. Bugün aradan üç
sene geçti, kredi kartı mağdurları, BDDKnın
açıklamasına göre 1 milyon 564 bine ulaştı, yani neredeyse
3 katına yakın. Dolayısıyla, arkadaşlar, bugün
eğer kredi kartı mağdurları 3 katına
ulaşmışsa bugün de bir çözüm getirmemiz lazım.
Değerli
arkadaşlar, çözümün üç ayağı var. Birisi: Kredi kartı
faizlerini düşürmemiz lazım. Yüzde 62dir kredi kartı faizleri.
Bu faizleri yüzde 20lere düşürmemiz lazım. Aksi takdirde kredi
kartı mağdurları, bu sistem, yaratmaya devam edecektir.
İkincisi:
Kredi kartı faizleri aylık ilan ediliyor. Arkadaşlar, aylık
faiz, istikrarsız ekonomilerde olur. Aylık faiz, gelecek ayın
belirsiz olduğunu ifade eder. Onun için, aylık faiz uygulaması
dünyada yoktur. Aylık faiz uygulamasını yıllık faize
çevirelim ve dolayısıyla tüketici de aldanmasın. Faizler
konusunda temmuz ayında bir önergemiz vardı, daha doğrusu benim
yasa teklifim vardı, Cumhuriyet Halk Partisi adına. Bu iki konuyu
kapsıyordu. İktidar partisinin kararıyla bu reddedildi. Oysaki
bunun reddedilmesi kredi kartı sorununu tırmandırdı,
tırmandıracak.
İkinci
çözüm, değerli arkadaşlar: Kredi kartlarında
İsteyen
herkese kart veriliyor. Yasa belirli sınırlar getirmiş
olmasına rağmen kredi kartlarında bir sınırlama yok.
Kredi kartlarını öncelik sırasına göre, başvuruda
öncelik sırasına göre yalnız iki bankanın vermesi
lazım. Bunu da yasaya koymamız lazım ve dolayısıyla
bunun uygulamasını, sorumluluğunu da bankalara vermek
lazım. Eğer iki kredi kartından daha fazla kart verirse
bankalar, veriyorsa, bunun nedeni yüksek faizdir; bunun nedeni yüksek faizden
dolayı bankaların aşırı risk almaya rıza
göstermesidir. Faizleri düşürmekle beraber kredi kartını da iki
ile sınırlamamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, kredi kartı sayısına sınır
getirilmesiyle beraber elbette ki bu iki önlem yetmez. Türkiyede ekonomik
bunalım
Ekonomik bunalım diyorum çünkü Türkiyede ekonomik kriz bir
durgunluk düzeyini geçmiştir, bir deflasyon düzeyini geçmiştir, dibe
vurmuştur, sosyal patlama yaşanmaktadır, intiharlar
artmaktadır, boşanmalar artmaktadır. Dolayısıyla
işsizlik
564 bin -bir ayda- insan işsiz kalmıştır. Bu
bir sosyal patlamadır. Onun için bunun adı ekonomik
bunalımdır, ekonomik buhrandır, aynen 1930daki gibi. Bunun için
Türkiyede hükûmetin önlem alması, öyle, ufak yahut palyatif tedbirlerle
değil
Türkiyede bir kriz yönetiminin kurulması gerekiyor;
olağanüstü bir kriz uygulaması, bir kriz yönetimi uygulaması
gündeme getirmemiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bu anlamda, takipteki kredi borçlarını yeniden,
bugün için yapılandırmak zorundayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Korkmaz.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu
nedenle ben, 11 Şubat 2009da yeni bir yasa teklifi verdim. Bunu hepinizin
desteklemesini bekliyorum. Bu teklifte, takibe alınan kredi kartı
borçlarının Merkez Bankası gecelik borç verme faizi artı 2
puan, bugün için yüzde 17,5 faiz oranıyla ve yirmi dört ay taksite
bağlanmasını önerdim.
Değerli
arkadaşlar, çalışanın sigortası var; işçinin
sendikası var; işverenin TİSKi var, TÜSİADı var;
işsizin, fakirin, yoksulun sigortası sizsiniz. İşçinin,
fakirin, yoksulun sigortası devlettir; devlettir ve yasayı da bizler
çıkaracağız. Onun için, kredi kartı
mağdurlarının daha artmasını önlemek için takipteki
kredi kartı borçlarının yeniden yapılanmasını
öneriyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Gündem
dışı üçüncü söz Türk dünyasının millî şairi
Bahtiyar Vahapzadenin vefatı münasebetiyle söz isteyen Düzce Milletvekili
Celal Erbaya aittir.
Sayın
Erbay, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Düzce Milletvekili Celal Erbayın,
Türk dünyasının millî şairi Azerbaycanlı Bahtiyar
Vahapzadenin vefatına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı
CELAL
ERBAY (Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şair, fikirlerin çırpınan seli, hakikatin mugannisi,
tabiatın konuşan dili, cemiyetin haykıran sesidir. Şair,
günün ve asrın vicdanı, tarihin şeref, şanı, bu
dünyaya zamanın sözü, hakikatin aynasıdır. İşte, bu
vasıfları taşıyan Türk dünyasının büyük
şairi Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzade 13 Şubat 2009da seksen
dört yaşındayken aramızdan ayrıldı.
Vahapzade,
1925te Azerbaycanın Şeki şehrinde doğdu. Dokuz
yaşında ailesiyle birlikte Baküye taşınan Vahapzade, ilk
ve ortaöğrenimini burada tamamladı. 1947de Bakü Devlet Üniversitesi
Filoloji Bölümünden mezun oldu ve aynı bölümde öğretim üyeliğine
başladı. 1964te tamamladığı tezi ile filoloji doktoru
unvanını aldı, 1980de Azerbaycan İlimler Akademisi
üyeliğine seçildi. 1990da emekli oluncaya kadar bu üniversitede ders
verdi.
Vahapzade,
1960larda başlayan Azerbaycan özgürlük hareketinin öncülerinden biriydi.
Azeri halkının yaşadığı zorlukları anlatan
pek çok eserini yurt dışına kaçırmak suretiyle
yayınladı. 1995te 1990lardan beri süregelen Azeri özgürlük
mücadelesindeki hizmetlerinden dolayı devlet tarafından istiklal
nişanı ile ödüllendirildi.
Vahapzade,
1980-2000 yılları arasında milletvekili olarak Parlamentoda
görev yaptı. O, Türk dünyasının yaşayan en büyük
şairiydi. Onun baskıya, neme lazımcılığa,
sunileşmeye, vefasızlığa, geri
bırakılmışlığa, ezansızlığa,
dolayısıyla maneviyatsızlığa her zaman isyanı
vardı.
Vahapzade,
eserlerinde genellikle özgürlük, yurt sevgisi, din ve maneviyat gibi
temaları işlemiştir. Kırkı aşkın şiir
kitabı, çeşitli bilimsel eserleri bulunmaktadır.
Unutulmaz
şair Vahapzade, bütün Türk dünyasında ortak bir terminoloji, ortak
bir dil oluşturulması için büyük çaba harcamıştı.
Bunun için, Türkiye Türkçesinin ortak dil olması gerektiğini, bütün
Türk dünyasının Türkiye Türkçesini çok iyi öğrenmesini ve
aralarında Türkiye Türkçesiyle konuşmalarının lüzumunu
daima ifade etmekteydi. Bu sebeple, o, sürekli olarak Türkçenin ve Türkçe
eğitimin önemini vurgulamıştır. Bahtiyar Vahapzade için
Türkçe, ecdadımızın bize bıraktığı en
kıymetli hediyedir. Ona göre Türkçe, gözümüz gibi korunacak ve gelecek
nesillere de bırakılacak en önemli emanettir.
Yanık
türkülerimizin kederi, ak sakallı dedelerimizin, nur yüzlü ninelerimizin
öğüdü, örf ve ananemizin buğusu, çiçeklerimizin rengi, kokusu, bütün
bunların hepsi bu aziz dilde saklanmış ve
yaşatılmıştır. Türkçenin yitirilmesiyle kaybedilen
sadece bir dil değil, bütün bir hayat anlayışımız,
geleneğimiz, töremiz, dünyaya bakışımız, hasılı,
bin yıllarla kıvama gelen ruh ve maneviyat dünyamızdır.
Yiğitlerden
bir yiğitti o
Bir
millet, iki devlet
Aynı
arzu, aynı niyet.
Her ikisi
cumhuriyet
Azerbaycan-Türkiye.
Birdir
bizim her hâlimiz
Sevincimiz,
melalimiz.
Bayraklarda
hilalimiz
Azerbaycan-Türkiye.
Ana
yurtta yuva kurdum,
Ata yurda
gönül koydum.
Ana
yurdum, ata yurdum
Azerbaycan-Türkiye.
diyecek kadar Türkiye sevdasıyla dolu bir memleket
aşığıydı o.
Türkiyemizin,
dost ve kardeş Azerbaycanın ve bütün Türk dünyasının
başı sağ olsun diyor, büyük şaire Allahtan rahmet diliyor
ve konuşmamı yine onun dertli bir şiiriyle bitiriyorum:
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL
ERBAY (Devamla)
Sefası
bitti ömrümün,
Şimdi
dağa çıkarım, düze elveda.
Düze
duman çöker, düze kar yağar
Bahara
elveda, yaza elveda...
Bahtiyar,
derinde sızlayıp yaran,
Kalbini
dağlayıp üzer her zaman.
Göze
hüzün çöker, göze yaş çöker,
Sevince
elveda, düşe elveda...
Şimdi
öz kökünden süzülen benim,
Özge
budaklara dizilen benim,
Şimdi
ne sen sensin ne ben benim,
Biz ki
biz değiliz, bize elveda.
Onun çok
kullandığı hitap cümlesi olan dildaşım,
kandaşım, dindaşım, kardaşım Bahtiyar
Vahapzadeye tekrar rahmet niyazıyla birlikte hepinize
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erbay.
Evet,
millî şair Bahtiyar Vahapzadenin vefatı münasebetiyle yapılan
konuşma hakkında görüş ve düşüncelerini belirtmek üzere
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Düzce
Milletvekilimiz Sayın Celal Erbayın gündem dışı bir
konuşmaya konu ettiği Azerbaycanın, Türk dünyasının
büyük şairi Bahtiyar Vahapzadeye ben de Allahtan rahmet diliyorum, bütün
dost, kardeş Azerbaycan halkına ve bütün Türk dünyasına
başsağlığı diliyorum ve Sayın Erbaya da böyle
bir konuyu gündeme getirdiği için, huzurlarınızda, Hükûmetimiz
adına çok çok teşekkür ediyorum.
Bahtiyar
Vahapzade özgürlük şairiydi, bağımsızlık
şairiydi. Gerçekten, o, Türk dünyasının yaşça gerçekten en
büyük şairiydi ve duygu yoğunluğu, lirizm itibarıyla da en
büyük şairlerinden birisiydi. 2005 yılında Baküyü ziyaret
ettiğimde kendisini yemeğe davet ettim, Bakü Büyükelçiliğimizde
birlikte bir yemek yedik, kendisini daha yakından tanıma
bahtiyarlığına erdim. Büyük bir insandı, büyük bir
şairdi, Türkiyeye ve Türk insanına karşı da büyük bir
sevgiyle dolu olan bir şairdi. Vefatından sonra, şahsen Millî
Eğitim Bakanı olarak da bir mesaj yayınladım ve onun aziz
hatırasını yaşatmak üzere, Adanada kurduğumuz
2009-2010 öğretim yılında eğitim-öğretime
açacağımız ve öğrenci alacağımız Türkiyede
bütün sayısı on altı olan sosyal bilimler lisemize Bahtiyar
Vahapzade adını verdik. Bunu da değerli milletvekili
arkadaşlarımla ve dost Azerbaycan halkıyla paylaşmak
istiyorum.
Bildiğiniz
gibi kısa bir süre önce, yine Kırgız edebiyatının en
büyük romancısı, dünyadaki en büyük romancılardan birisi Cengiz
Aytmatovu yine kaybettik. O da rahmeti Rahmana kavuştu. Onun da aziz hatırasını
yaşatmak üzere, biz, İzmir Urlada yine açtığımız
sosyal bilimler lisesine Cengiz Aytmatov Sosyal Bilimler Lisesi
adını koyduk. Malumunuz, bu on altı sosyal bilimler lisemiz,
özellikle Türkiye sahasında ve Türk dünyası sahasında Türk
edebiyatı, Türk kültürü ve özellikle bu alanlarda temayüz etmiş, eser
bırakmış ve hayranlık uyandırmış olan
şahsiyetlerin isimlerini bu okullara verdik. Malum İstanbuldaki
sosyal bilimler lisesinin adının Mümtaz Turhan olması gibi,
Sakaryadaki sosyal bilimler lisemizin adının Cemil Meriç olması
gibi, Erzurumdaki sosyal bilimler lisemizin adının Nurettin Topçu
olması gibi veya Konyadaki sosyal bilimler lisemizin adının
Erol Güngör olması gibi, Gazianteptekinin isminin Sabahattin Zaim
olması gibi vesair
Şimdi de Adanadaki sosyal bilimler lisemize
merhumun yani Bahtiyar Vahapzadenin adını verdik, ismiyle
yaşasın diyoruz.
Kendisi
annesi için yazdığı ve gerçekten yürek paralayan şiirinde
annesine hitaben Sen menden günbegün uzaklaşırsan men sene günbegün
yakınlaşirem. diyordu. Gerçekten annesine günbegün
yakınlaştı ve seksen dört yaşında büyük bir isim
bırakarak, hepimizin gönüllerinde kendisine bir yer bırakarak vefat
etti. Ben bir kez daha bütün Bahtiyar Vahapzade sevenlere, Türk dünyasına,
Azeri kardeşlerimize başsağlığı diliyorum ve
kendisine rahmet dileklerimi bir kez daha yenilemek istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, bu temennilere yerimizden
katılmak istiyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Türk dünyasının millî şairi
Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzadenin vefatına ilişkin
açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Milliyetçi
Hareket Partisi Meclis Grubu olarak biz de Türk dünyasının millî
şairi Bahtiyar Vahapzadenin kaybından dolayı üzüntümüzü ifade
ediyoruz ve merhuma yüce Allahtan rahmetler diliyoruz. Türk
dünyasının başı sağ olsun.
O
gerçekten Türk dünyasındaki birliği -dil birliğini en
azından- duygu beraberliğini sağlayan son dönemin en büyük
şairiydi. Onu rahmetle, şükranla anıyoruz ve Türk
dünyasının başı sağ olsun, başta Azerbaycan
halkının, kardeşlerimizin ve tüm Türk milletinin başı
sağ olsun.
Teşekkür
ediyorum, duygulara katılıyorum, bu temennileri, Sayın
Bakanın bu gayretlerini de takdirle karşılıyorum. Evet,
onun ismi yaşamalı, onun kitapları da basılmalı.
İsminin de liselere, okullara verilmesini doğru bir karar olarak
görüyor, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Evet,
Azerbaycan milletinin ve bütün Türk dünyasının başı
sağ olsun diyoruz. Bahtiyar Vahapzadeye Allahtan gani gani rahmet
diliyoruz. Sayın Bakanımıza da göstermiş olduğu
şükran duygusundan dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz. Adı
ile binlerce yıl yaşasın diyoruz.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, Esfender Bey de bu konuda bir
katkıda bulunmak istiyor.
BAŞKAN
Tabii tabii
Sayın
Korkmaz, buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmazın, Türk dünyasının millî şairi Azerbaycanlı
Bahtiyar Vahapzadenin vefatına ilişkin açıklaması
ESFENDER
KORKMAZ (İstanbul) Efendim çok teşekkür ediyorum.
Biz de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Azerbaycan millî şairi Bahtiyar
Vahapzadenin vefatı dolayısıyla gerek Azerbaycana, Azerilere
gerekse Türkiyeye, Türk halkına başsağlığı
diliyoruz.
Azerbaycan
millî şairi Bahtiyar Vahapzadenin öncelikli dileği, isteği
Azerbaycan ile Türkiyenin kardeş ülkeler olarak birlik ve beraberlik
içerisinde hareket etmelerine ve ilişkilerinin daha
sıkılaştırılmasına yönelikti. Onun için
kendisiyle ilgili Millî Eğitim Bakanımızın temennilerini ve
adının bir okula verilmesini de biz şükranla
karşılıyoruz, kendisine Allahtan rahmet diliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Sayın
Pazarcı, buyurun efendim.
3.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin
Pazarcının, Türk dünyasının millî şairi
Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzadenin vefatına ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz de Azerbaycan millî şairi Bahtiyar Vahapzadenin
vefatı dolayısıyla kendisinin nurlar içinde yatmasını
diliyoruz. Azerbaycan halkına ve Türk halkına
başsağlığı diliyoruz. Vahapzade için bütün olumlu
yaklaşımlara biz de katılıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Pazarcı.
Biz de
bize bu duyguları yaşatan Sayın Erbaya, Sayın
Bakanımıza ve bütün parti gruplarına gösterdikleri
kadirşinaslıktan dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Başbakanlığın
bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar
ve Eğitim Merkezi (SESRTCIC) arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede
Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/693)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgide
kayıtlı yazımız ekinde
Başkanlığınıza sunulan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRTCIC) Arasında
Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri
gönderilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarı Hükûmete geri
verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır. Önergeleri okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 21 milletvekilinin, eczacıların ve eczanelerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/325)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Eczacılarımızın
ve Eczanelerin, sorunları ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması açılması için
gereğini arz ve talep ederiz. 18.02.2009
1)
Reşat Doğru (Tokat)
2)
Süleyman Latif Yunusoğlu
(Trabzon)
3) Oktay
Vural
(İzmir)
4)
Mustafa Enöz (Manisa)
5) Akif
Akkuş (Mersin)
6) Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
7)
Muharrem Varlı
(Adana)
8) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
9) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir)
10)
İsmet Büyükataman
(Bursa)
11)
Mustafa Kalaycı (Konya)
12)
Mehmet Günal (Antalya)
13) Hasan
Çalış (Karaman)
14) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
15)
Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
16) Recep
Taner (Aydın)
17)
Rıdvan Yalçın (Ordu)
18) Hasan
Özdemir (Gaziantep)
19)
Hüseyin Yıldız (Antalya)
20) Münir
Kutluata (Sakarya)
21) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
22)
Durmuşali Torlak (İstanbul)
Gerekçe:
Ülkemizde
51 adet Eczacı Odasına kayıtlı 24.119 adet Eczane
bulunmaktadır.
Eczacı
ve Eczaneler, sadece ilaç veren tedarikçi konumunda değildir. Birinci
basamak sağlık kuruluşu olarak, Modern Sağlık Hizmeti
sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. Eczaneler,
halkımızın en yakınındaki ilaç ve sağlık
danışmanıdır.
Hastalarımızın
ilaçsız ve tedavisiz kalmaması için çok büyük fedakârlıklarla
görevlerini yapmaya çalışan eczacılarımız ve
eczanelerin çok büyük sıkıntıları vardır.
Eczacılarımız,
son yıllarda âdeta sağlık sisteminin finansal yükünü çekmeye
zorlanmaktadırlar.
Avans
uygulaması ile eczacılarımız çok sıkıntı
çekmektedirler. Eczacılar tarafından yapılması gereken
ödemelerde avans uygulaması olmadığı hâlde, eczanelerin
alacaklarında avans uygulaması eczacıları sıkıntı
içerisinde bırakmaktadır.
Bu
uygulamanın devam etmesi halinde, son günlerde de 6197 sayılı
eczacılık temel yasasına eczacı-eczacı
ortaklığı konularak, eczanelerin şirketleşmesinin, tek
elde toplanmasının ve el değiştirmesinin önü
açılacağı şeklindeki iddiaya yönelik duyumlar
gerçekleşmiş olacaktır. Bu da, Türkiyenin büyüyen ilaç
pazarındaki payını artırmak isteyen çok uluslu
şirketlerin işine yarayacak, Ülkemiz eczanelerinin de diğer
varlıklarımız gibi yabancıların kontrolüne geçmesi
sağlanmış olacaktır.
Eczanelerin
avans uygulaması ile kapanmaya zorlanmasının, zincir eczaneler
kurulmaya çalışıldığı yolundaki duyumlar da
Eczacılar arasında gelecek kaygısının
yaşanmasına sebep olmaktadır.
Son
yapılan değişiklik ile cirosu düşük eczanelerden Devlet
iskontosu kaldırılmış ise de, bu sorun halen
varlığını sürdürmektedir.
Yine
aynı şekilde, muayene katkı paylarının devlet
hastaneleri açısından eczaneler tarafından tahsil edilmeye devam
ediyor olması, sorunların çözümü değil peyder pey ertelenmesi
anlamına gelmekte olup bu konudaki sorunda devam etmektedir.
Sağlık
Uyulama Tebliğlerinde yer alan ve sık sık değişen
hükümler nedeniyle, eczacılardan kaynaklanmayan, raporlama ve
ilaçların reçetelendirilmesinden kaynaklanan yanlışların
maddi yükü, provizyon sistemine girdikten sonra, eczacı üzerinde kalmakta
ve eczanelerimize büyük külfet bırakmaktadır.
Provizyon
sistemi sürekli olarak ve düzenli çalışmamaktadır. Bu da
eczaneler tarafından hastalara ilaç verilmesinde
sıkıntılara yol açmaktadır. Hasta yakınları ile
eczacılar arasında olumsuzluklara yol açmaktadır.
Yeşil
kart reçetelerinin geri ödeme süreleri çok uzamaktadır. Eczacılar
tarafından hastalar için karşılanan ilaçların bedelleri
bırakın yıl içerisinde karşılanmayı sonra ki
yıllara sarktığı gibi, ilaç bedelleri için ihtiyaç duyulan
ödeneklerde bütçelere talebin % 70-75 kadar konmaktadır.
Günü
birlik tedavi ve ilaç fiyat kararnamesinde yer alan olumsuzluklar
giderilmelidir.
Halkımızın
en yakınındaki sağlık danışmanı olan
eczacı ve eczanelerimizin yukarıda sayılabilen
sorunlarının çözümü ve meslek haklarının
sağlanmasına yönelik olarak yapılabilecek
çalışmaların tesbitinin, Türkiye Büyük Millet Meclisince
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi yerinde olacaktır.
2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 21
milletvekilinin, Antalyadaki Vakıf Zeytinliğinin durumunun
araştırılarak sürdürülebilir gelişiminin
sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/326)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Antalya'nın
merkezinde bulunan Duraliler mevkiinde, 2 milyon 806 bin m2 büyüklüğünde
olan "Vakıf Zeytinliği", kent Merkezinin en büyük
yeşil alanı niteliğine sahiptir. Bu alan, Cumhuriyetin ilk
yıllarında modernleşme hareketlerinin bir parçası olarak
başlatılan tarımsal üretimin geliştirilmesi ve
canlandırılmasının kentimizdeki somut bir belgesidir.
Cumhuriyet döneminin bu tarımsal kültürünün, savaştan
çıkmış Türk Toplumunun kalkınmada gösterdiği
başarının Antalya'nın gelecek kuşaklarına
aktarılması açısından korunması oldukça önem
taşımaktadır.
Bu
sebeplerden, "Vakıf Zeytinliği" 1998 yılında
Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
kararıyla 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiş
ve kurul kararında zeytinliğin sahip olduğu özelliğinin
korunması, planlarda bu alana "Tarımsal Niteliği Korunacak
Alan" kararı getirilmesi istenmiştir. Kurulun kararı
doğrultusunda da "Vakıf Zeytinliği"ne 1/25.000 ölçekli
nazım imar planında "Tarımsal Niteliği Korunacak Özel
mahsul Alanı" kararı getirilmiştir.
Antalya
Vakıf Zeytinliği, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından
kiralanması için ihaleye çıkılacağı, ihale
şartnamesinde, zeytinliğin tarımsal amaçlı
kullanılacağına dair kesin ve zorlayıcı hüküm mevcut
değildir. Tarım dışı kullanım için açık
kapılar vardır. Şartname herkese açık gibi görünse de
birilerinin isteği doğrultusunda hazırlanmış
izlenimini yaratmaktadır. Vakıf zeytinliğinde tarımsal
faaliyetler dışında kullanılacak olan, restoran ve benzeri
turistik tesislerin kurulmasının önü açılacaktır. Bunun
göstergesi de, yeni şartnamenin başlığında 'zeytinlik'
ibaresinin yer almamasıdır.
Bir
alanın halkın kullanımına açılması demek, o
alanın salt ticari alan olarak düzenlenmesi anlamına gelmez.
Toplumlar için sahip olunan kültürün yaşatılması, gençlerin
görsel anlamda eğitilmesi de bir anlamda kullanımdır.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, Antalya'daki
Vakıf Zeytinliğinin incelenmesi, araştırılması,
vakfediliş ve doğal durumunun korunarak geliştirilmesi için
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasanın 98'inci,
T.B.M.M. İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Tayfur
Süner (Antalya)
2) Hüsnü
Çöllü (Antalya)
3) Atila
Emek (Antalya)
4) Orhan
Ziya Diren (Tokat)
5) Ahmet
Küçük (Çanakkale)
6)
Muharrem İnce (Yalova)
7) Malik
Ecder Özdemir (Sivas)
8) Gürol
Ergin (Muğla)
9)
Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
10) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Osman
Coşkunoğlu (Uşak)
12) Vahap
Seçer (Mersin)
13) Ali
Koçal (Zonguldak)
14) Zekeriya
Akıncı (Ankara)
15) Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
16)
Nesrin Baytok (Ankara)
17)
Birgen Keleş (İstanbul)
18)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Tekin
Bingöl (Ankara)
20)
Hakkı Suha Okay (Ankara)
21)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdekini yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi
söz sırası şahsı adına Gaziantep Milletvekili
Sayın Halil Mazıcıoğluna aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Mazıcıoğlu, buyurun efendim.
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 307 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Eğitim
bir ülkenin gelişmesi için çok önemli araçtır. Biz AK PARTİ
olarak eğitimi, insanımızın yaşam kalitesini
yükselten, ülkemizin refah, istikrar ve rekabet gücüne katkıda bulunan ve
hayat boyu süren bir faaliyet olarak görmekteyiz. Eğitim alanı,
ülkemizin Atatürkün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine
ulaşması için bir fırsat merkezidir.
Bilim
yuvaları olan üniversitelerimiz ülkemizin en önemli varlıklarındandır.
Üniversitelerimiz gençlerimizin ufkunu geliştirip onların meslek
edinmelerini sağlamaktadır. Dünyada tüm ülkelere
baktığımızda gelişmişliklerinin bilim yuvası
olan üniversitelerin zenginlikleri ile doğru orantılı
olduğunu görüyoruz. AK PARTİ İktidarı bu bilinçle
üniversitelerimize ve ülkemize, ülkemiz eğitimine büyük önem vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ İktidarı döneminde ülkemizde
eğitim alanında yapılanları anlamamız için bazı
örnekler vererek konuyu pekiştirmemiz faydalı olacaktır.
İktidarımız döneminde üniversitelerimizin nitelikli insan ve
uzman ihtiyacını karşılamak üzere her yıl yüksek
lisans ve doktora yapmaları için bin öğrencinin yurt
dışına gönderilmesine karar verilmiştir. Erasmus
Programı kapsamında binlerce öğretim üyesi,
araştırmacı ve öğrenci, değişim programları
çerçevesinde Avrupa üniversitelerinde bilgi ve becerilerini artırma
fırsatından yararlanmıştır. Bu programdan 10 binden
fazla üniversite öğrencimiz yararlanmıştır. Üniversite
araştırma fonlarına ayrılan tahsisat 2002de 70 milyon YTL
iken bu tutar bugün yaklaşık 6 katına
çıkarılmıştır. Ülkemizdeki yükseköğretim talebini
karşılayabilmek için onlarca yeni üniversite açılmış,
ülkemize kazandırılmıştır. YURTKUR bütçesinde yüzde
240tan fazla artış sağlanmış ve yükseköğretim
yurtlarımıza on binlerce yatak ilave edilmiştir. Öğrenci
yurtlarının kalitesi artırılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ İktidarında yapılanlar sadece bu
saydıklarımızla sınırlı
kalmamıştır. Gururla söylüyorum ki ilk defa AK PARTİ
İktidarı döneminde bütçelerden en yüksek pay eğitime
ayrılmıştır. Yine, çeşitli nedenlerle kapalı
bulunan üç binden fazla köy okulu, bizim dönemimizde yeniden
eğitim-öğretime açılmıştır.
İktidarımız döneminde, toplam yüz binden fazla ilave derslik
yapılmıştır. İlköğretim öğrencilerine
ücretsiz olarak verilen ders kitapları, ortaöğretim
öğrencilerine de ücretsiz olarak verilmeye
başlanmıştır. AK PARTİli yıllarda, toplam dört
yüz milyondan fazla kitap ücretsiz olarak öğrencilerimize
dağıtılmıştır. Yine, gurur duyulacak bir kampanya
olan Haydi Kızlar Okula kampanyası ile 200 binden fazla
kızımız okula kavuşmuştur. Tüm okullarımıza
ADSL hızlı İnternet bağlantısı sağlanmıştır.
Okul öncesinde, 2002 yılında yüzde 11 olan okullaşma
oranları, bugün itibarıyla yaklaşık 3 katına
yükseltilmiştir. Eğitim ve eğitim müfredatları, büyük bir
kararlılıkla analitik düşünce sistemini temel alarak bilgi
çağının insan kaynağında bulunması gereken
özellikleri kazandıracak bir anlayışla geliştirildi ve
uygulamaya konuldu.
Bugün yine
ülkemiz eğitimine büyük katkı sağlayacak iki üniversitemizin
kurulması için görüşmekteyiz. Bu üniversitelerden biri, güzide
şehrimiz Gaziantepe kurulacak olan Zirve Üniversitesidir. Zirve
Üniversitesi, eğitimi ve öğretimi kendine en önemli misyon edinen
vakıflarımızdan biri olan İpek Eğitim ve Kültür
Vakfının desteğiyle kurulacaktır. Bu hayırsever
vakfımız, bugüne kadar yaptığı çalışmalarla
Gaziantep ve bölge illerde ciddi yararlılıklar göstermiş ve
bölgemizde tanınan önemli bir sivil toplum kuruluşu hâline
gelmiştir. Bu güzide vakfımız, senedinin 5inci maddesinde de
belirttiği üzere, üniversite ve yükseköğretim kurumları kurmak
ve bu işler için her türlü tedbiri almak amacıyla kurulmuştur.
Orta ve yüksek dereceli okullara ve bütün mesleki okullara, üniversiteye,
fakülteye, akademi ve enstitülere devam eden talebelere yurtlar açmak,
kiralamak, yiyecek ve yatacak yer temin etmek gibi saygı duyulacak
amaçları hedeflemişlerdir.
İpek
Kültür ve Eğitim Vakfı, saydığımız
amaçlarını gerçekleştirmek için, kurulduğu günden bugüne
hep bir gayret içinde olmuştur. Bugüne kadar Gaziantep merkez ve
ilçelerinde, Şanlıurfa merkez ve ilçelerinde kurulmasını
sağladığı beş adet ilköğretim okulu ve lisede
yaklaşık 2.500 öğrencinin modern eğitim tesislerinde
eğitim almasını sağlamışlardır. Bu
okullardan bugüne kadar binlerce öğrenci eğitim görerek mezun
olmuştur. Ayrıca Gaziantepe çevre il ve ilçelerden okumak için gelen
yaklaşık 500 öğrenciye hâlâ aylık yaklaşık 50 bin
YTL burs vermektedir. Son beş yıl içerisinde vermiş olduğu
burs toplamı 1 milyon 600 bin TL civarındadır.
Bu
hizmetlerini daha ileri noktalara taşımak isteyen bu güzide
vakfımız eğitime gönül vermiş kurucuları ve
destekleyenleri ile Gaziantep bölgemize bir vakıf üniversitesi
kazandırmak istemektedir. Bu proje, dünyanın her yerindeki
eğitim kurumları ve üniversiteler ile iş birliğine giderek
bölgemizin çok ciddi ihtiyacı olan eğitim, sağlık, sanayi,
ticaret, kültür-sanat dallarında donanımlı, geniş bir
yelpazede gereken insan gücünü yetiştirmeyi temel felsefe olarak
benimsemiştir.
Ülkelerin
gelişmesinin en önemli şartlarından birisi kalkınmanın
tüm bölgelere yayılabilmesidir. Maalesef ülkemizde batı ve doğu
arasında başta ekonomi ve eğitim olmak üzere ciddi kalkınma
farklılıkları olabilmektedir. Bugün kırka yaklaşan
vakıf üniversitelerinin büyük çoğunluğu sadece
İstanbuldadır. Anadoluda faaliyet gösteren vakıf üniversitesi
-Ankara haricinde- de yok denecek kadar azdır. Bu durum eğitimde
fırsat eşitliği açısından sağlıklı bir
gelişme değildir. Ayrıca Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki
sorunlar ya ekonomi ya da eğitim yetersizliği ile ilişkilidir.
Bu bölgeye yapılacak eğitime yönelik her türlü yatırım
sorunların kalıcı çözümüne büyük katkı sağlayacaktır.
Ülkemizde
hayırsever birçok iş adamımız eğitime destek vermektedir.
Yaptıkları bağışlarla ve yardımlarla
yükseköğrenim alanının genişlemesini ve gelişmesini
sağlamaktadır. Bu kişilerin onore edilmeleri gerekmektedir. Bu
kişiler onore edilerek diğer iş adamlarımızın da
bu tür yardımlara yönelmelerini teşvik etmek gerektiği
kanaatindeyim.
Değerli
milletvekilleri, kurulacak olan Zirve Üniversitemizin misyonundan da
kısaca bahsetmekte fayda ve yarar görüyorum. Kurulacak üniversitemiz, Ulu
Önder Atatürkün göstermiş olduğu çağdaş ve muasır
medeniyetler seviyesine çıkma hedefini yakalamak için küresel
değerler ışığında bilim, teknoloji ve sanat
alanındaki gelişmelerden yararlanarak ülkenin geleceği için
bilgili, toplumsal sorumluluk taşıyan ve ahlaki değerlerle donatılmış,
çok yönlü genç nesilleri yetiştirmek; Türkiye'nin başta
Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere tüm bölgelerinin ekonomik ve sosyal
gelişimine katkıda bulunacak bilimsel projeler üretmek ve uygulamaya
koyulmasını sağlamak; eğitim ve öğretimde dünya
standartlarında araştırmalar yapmak; bilgiyi üretmeyi, kullanmayı
ve yaymayı hedefleyen gençler yetiştirmek; eğitim ve
öğretimde ekip çalışmasını ön planda tutarak kaliteyi
korumak ve geliştirmek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Mazıcıoğlu.
HALİL
MAZICIOĞLU (Devamla) Sağ olun.
dünyanın
seçkin bilim kurumlarıyla iş birliği yaparak bilimsel faaliyet,
öğrenci ve öğretim elamanlarının iş birliğini
artırmak; eğitim-öğretim faaliyetlerindeki yenilikçi yaklaşımlarıyla
bilimsel bir referans merkezi olmak gibi misyonları yerine getirecektir.
Üniversitenin
evrensel standartlarda yabancı dil destekli, kaliteli yükseköğretim
sağlayan, kamu ve özel sektörün ihtiyaç duyduğu bilgi ve teknolojiyi
buluşturan, uzman iş gücü yetiştiren, öğrencileri yetenek
ve kabiliyetlerine göre yönlendirerek kendi alanlarında sistematik olarak
üreten, geliştiren birer uzman yetişmelerini sağlayan, sanayi
ile yakın iş birliği ve ortak projeleriyle millî teknolojinin
geliştirilmesi ve üretimin artırılmasına katkı
sağlayan, hizmet verdiği bölgenin sosyal ve kültürel gelişimine
yönelik projeler oluşturan ve bölgesel kalkınmanın
hızlanması için tüm kurum imkânlarını kullanan, evrensel
değerlerle donatılmış akademisyen yetiştiren, bilimsel
çevrelerce saygı duyulan bir üniversite olacağına
canıgönülden inanıyorum.
Bu duygu
ve düşüncelerle sözlerime son verirken, kurulacak üniversitelerin
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Mazıcıoğlu.
Evet,
Hükûmet adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan yasa tasarısıyla iki yeni vakıf üniversitesinin
kurulması, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesine bağlı olarak
bazı ilk ve ortaöğretim kurumlarının özellikle kurulabilmesiyle ilgili yeni bir
düzenleme yapılmaktadır. Gaziantepte Zirve Üniversitesi ve
İstanbulda Yeni Yüzyıl Üniversitesi adıyla iki vakıf
üniversitesinin kurulmasına yönelik gerek iktidar grubunun gerekse
diğer üç muhalefet grubunun bir itirazı olmadığı için
-müsaade ederseniz- onun üzerinde çok fazla durmak istemiyorum. Zaten şu
anda ülkemizde 36 tane vakıf üniversitesi var, Anayasa gereği özel
yasayla kuruluyorlar ve bunlarla birlikte 38 olacak bu sayı ve böylelikle
bu 2 üniversitemiz de
kanunlaşırsa Türkiyemizde 132 üniversite kurulmuş olacak.
TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi bünyesinde ve bu üniversiteye
bağlı, eğitim bilimleri enstitüsüne bağlı olarak
özellikle kalkınmada öncelikli olan illerimizde bazı ilk ve
ortaöğretim kampüslerinin oluşturulmasıyla ilgili olarak
muhalefet gruplarına mensup bazı değerli
arkadaşlarımın bazı tereddütleri var. Ben, bu tereddütlerle
ilgili olarak konuya açıklık getirmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, arkadaşlarımızın esas itiraz ettikleri
nokta şudur: Niçin (A) üniversitesine, (B) üniversitesine böyle bir vergi
imtiyazı veriliyor? Daha önce Bilkent Üniversitesine böyle bir şey
verildi, şu anda TOBB Üniversitesine böyle bir şey veriliyor.
Yarın bir başka üniversite isterse ona da verecek misiniz? Niçin
hepsini içine alacak şekilde bir genelleme veya buna yönelik bir yasa çalışması
yapılmıyor? şeklinde arkadaşlarımın itirazı
var.
Önce
şunun altını çizmek istiyorum: Bildiğiniz gibi,
üniversiteler kanunla kurulur. Bir üniversiteye bir yetki verdiğiniz
zaman, kendi yasasında ifade edilmeyen, yer almayan yeni bir yetki
verdiğiniz zaman, ona yeni bir alan açtığınız zaman
bunun da kanunla verilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, bir üniversiteyle
ilgili olarak bir vakıf üniversitesi eğer yeni bir şey isterse,
bu, yasayla kurulduğu için yeni bir yasayla ona bu yetkiyi verme
durumundayız. Daha önce, bildiğiniz gibi, Bilkent Üniversitesine
böyle bir yetki verdiğimizde, böyle bir açılım
sağladığımızda muhalefete mensup olan hiçbir
arkadaşımızın en ufak bir itirazı
olmamıştı. Genel Kuruldaki görüşmeler esnasında hiçbir
muhalefete mensup milletvekili arkadaşım bununla ilgili olarak tek
kelime etmemiştir.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Biz yoktuk efendim, o günkü muhalefet
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Doğru
söylüyor, Milliyetçi Hareket Partisi ve DTP Grubu yoktu, ana muhalefet partisi
vardı, onların bir itirazı olmadı.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, şunu söyleyebilirsiniz: Efendim, bunlara
bunu verdiğiniz zaman bu bir vergi imtiyazı mıdır? Gerek
Bilkent Üniversitesi gerekse TOBB Üniversitesi
Şu anda Bilkentle ilgili
düzenleme zaten yürürlüktedir. TOBBa da bunu verdiğimiz zaman, kanunun
yayımı tarihinden itibaren yirmi beş yıl boyunca TOBB
Üniversitesindeki personel devlete verdiği gelir vergisini maliyeye
ödemeyecek, bir hesapta toplanacak bu yirmi beş yıl boyunca. Bununla,
dediğim gibi geri kalmış olan yörelerimizde, kalkınmada
öncelikli olan yörelerimizde okullar yapılacak ve bu okullara
alınacak öğrencilerin yüzde 70i burslu olarak okutulacak. Bu
okulların gelirleri, yüzde 30luk kısmından, her 100
öğrenciden 30u paralı öğrenci olacak, yani özel okullara giden
öğrencilerin ödedikleri ücretler gibi onlar ücret ödeyecekler. Bunun
dışında da eğer kendileri bir bağış
alabilirse -ki bağış
alabilmelerine de imkân
sağlıyoruz- bunlarla bu okulları, kampüsleri kuracaklar,
işletmeyi sağlayacaklar.
Şimdi
bir örnek var önümüzde: Bilkent Üniversitesinin aşağı
yukarı yıllık geliri 10 milyon Türk lirasıdır; gelir
vergisi, personelinden kesilen gelir vergisi. Bunu öğrendim,
arkadaşlarım geçen dönem müzakerelerin başladığı
günlerde bunu sordukları için bunu öğrendim. Fakat Bilkentin şu
anda Erzuruma yapmış olduğu yatırım tek
başına bunun 2,5 katı kadardır ve sadece bu Erzurumla
sınırlı kalmayacaktır, değişik illerde
bunların açılması söz konusudur.
Buna
örnek teşkil etmesi açısından bir uygulamadan söz etmek
istiyorum. Malumunuz Türkiyede namütenahi vakıf var, binlerce vakıf
var Türkiyede; çeşitli isimler altında vakıflar
kurulmuştur. Ancak bazı vakıflar kamu yararına
çalışan vakıflar statüsündedirler ve buna Bakanlar Kurulu karar
veriyor. Bakanlar Kurulunun Kamu yararına çalışan
vakıftır. şeklinde irade bildirdiği, karar verdiği
vakıflar devlete vergi ödemiyorlar, vergiden muaftırlar. Doğru
mu? Şimdi, peki şöyle bir şey söylenemez mi: Kardeşim,
niçin bunu (A) vakıf için (B) vakıf için böyle bir şey
getiriyorsunuz. Bir kural koyun, bütün vakıflardan vergi alınmaz
deyin. Böyle bir uygulama olmadığına göre, bazı
vakıflara bu tür vergi muafiyeti getirildiği zaman, efendim
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Hiç ilgisi yok Sayın Bakanım. Onunla
bunun hiç ilgisi yok ama.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade edin
Beytullah Bey, beni dinleyin. Ben sizi sabırla dinledim, siz de beni
dinleyin. Ondan sonra ilgisi olmadığını
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Yanlış şeyler söylüyorsunuz da
ondan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Diğer
maddeler söz konusu olduğu zaman zatıaliniz buraya gelir ve ilgisi
olmadığını söyler. Heyecanlanmayın.
Neticede
bu vakıflara bu vergi muafiyetini getirdiğiniz zaman siz eşitlik
ilkesini ihlal ediyorsunuz anlamına gelmez.
Şimdi,
eğer bundan sonra müracaat edenlerle ilgili olarak da bir kanun mu
getireceksiniz diye bir itirazınız olursa buraya şöyle bir madde
ilave ederiz, yeni bir madde tesis ederiz, bir önerge verilir -bütün gruplar
birlikte bir önerge versinler- Bundan sonra bu tür müracaat eden vakıf
üniversiteleriyle ilgili Bakanlar Kurulu yetkilidir. dersiniz, Bakanlar Kurulu
karar verir. Ha, yok, Bakanlar Kurulu yetkili olmasın... O zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisi yetkili olacak ve kanun çıkaracak. Bunun başka
bir yolunu bilen varsa beri gelsin, bize de anlatsın bunu.
Değerli
arkadaşlarım, bakın TOBB Üniversitesinin -onu da söyleyeyim-
personelinden kesilen gelir vergisi yıllık 2,5 milyon Türk
lirasıdır, yani eski ifadeyle 2,5 trilyondur; o kadar da değil,
bunun daha altındadır, üstünde değil. Bir tek binanın
yapımı bile bu maliyetin üstündedir, dolayısıyla peki bu ne
olacak şimdi? Biz TOBB Üniversitesine böyle bir yetki verdiğimiz
zaman, 2,5un yanına 7,5 daha
koymazsa herhangi bir iş yapamaz. Bu, eğitime sağlanmış
olan ekstra bir katkıdır.
Ben
şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisinin hangi mensubuna, değerli
mensubuna desem ki: Değerli milletvekilim, eğitime şu kadar
para daha sağlayalım. Eğitime şu kadar, eğitim
yatırımlarına şu kadar daha kaynak sağlayalım.
Buna hiçbir arkadaşımın, ister iktidar ister muhalefet, itiraz
etmeyeceğini biliyorum. Dolayısıyla bu, arkadaşlar -
bakın, dolayısıyla da olsa- eğitime
yapılmış, ayrılmış dolaylı bir
kaynaktır. Netice itibarıyla örneği de vardır, bugüne kadar
uygulamada bir problem de söz konusu değildir; okul
yapılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bir şey daha
Buraya, bu liseye, diyelim ki bu koleje
alınacak 70 öğrenci burslu olacak, 100 öğrencinin 70i burslu
olacak. Oraya gitmediği zaman biz o 70 öğrenciye devlet olarak zaten okul
temin etmek zorundayız, onun bütün masraflarını zaten temin
etmek zorundayız. Dolayısıyla, aslında bu kamu maliyesine
de çok ciddi bir destektir, kimse bunu yabana atmasın.
Şimdi,
kampüs ifadesinden yola çıkarak bazı arkadaşlar -bunu
özellikle Millî Eğitim Komisyonu mensubu olan arkadaşlarım
hatırlayacaklardır- Efendim, üniversite kampüsü içerisinde ilk ve
ortaöğretim okulları olur mu? Bunun iç içe geçmesi bir pedagojik
problem değil midir? diye sorular sordular. Buradaki kampüs ifadesi
üniversite kampüsü anlamında değildir. Bakın, biz Millî
Eğitim Bakanlığı olarak şu anda on-on iki ilde ilk ve
ortaöğretim kampüsleri oluşturduk ve bu ilk ve ortaöğretim
kampüslerinde şu anda bir de kampüs yönetimiyle ilgili bir yönerge
hazırladık. Dolayısıyla, bu kampüs üniversite kampüsü
anlamında değildir.
Şimdi,
yine bir değerli milletvekilimiz laboratuvar okulu ifadesine itiraz
etti. Ee, çocuklarımız kobay mı? Haşa,
çocuklarımız kobay olamaz. Arkadaşlar, bu laboratuvar okulu
ifadesi bizim icat ettiğimiz bir ifade değil, uluslararası
eğitim bilimleri literatürünü karıştırırsanız
laboratuvar okulu tabirinin ilk defa bizim tarafımızdan
kullanılan bir kelime olmadığını tespit edeceksiniz.
Şimdi,
biz
Millî eğitimde şu okulda pilot uygulama yapılıyor,
pilot okullar diyoruz, yani bu okullar uçak pilotu falan değil. Yani
onun için
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Deneme okulları da demiştiniz Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Arkadaşlar, deneme okulu dendiği zaman, deneme lisesi
dendiği zaman burada çocuklar deneme yanılmayla, efendim,
laboratuvardaki gibi ele alınıyorlar, bunlar kobaydır
şeklinde bir yaklaşım doğru bir yaklaşım
olmadığı gibi, laboratuvar okullar ifadesine de itiraz etmenin
bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Ha, bunun
yerine, daha bir yerine oturacak bir kelime eğer bize söylerseniz, onun
yerine de o kelimeyi kullanmaya hazırız. Burada bir
saplantımız yok.
Şimdi,
bakın biz Yüzde 70 öğrenci burslu olacak. dedik. Peki, sadece
fakir çocukları mı bu bursluluk kısmından, sadece dar
gelirli, sabit gelirli ailelerin çocukları mı yararlanacak?
şeklinde yine bir soru soruldu veya itirazda bulunuldu. Arkadaşlar,
başarının ödüllendirilmesi lazım. Biz Millî Eğitim
Bakanlığı olarak 1416 sayılı Kanuna göre yurt
dışına öğrenci gönderiyoruz, 1929 yılından beri
gönderiliyor. Peki, bu gönderilen öğrencilerin Millî Eğitim
Bakanlığının burs vererek yurt dışında okul
parasını ödediği, kendisine geçinebileceği kadar para
verdiği, yol parasını verdiği, kırtasiye
parasını verdiği öğrencilerin hepsinin fakir çocuğu
olmak gibi bir özelliği var mı? Hayır. İstikbal vadeden,
bilim adamı olabilecek, bilim adamı potansiyeli taşıyan
veyahut da nitelikli eleman olarak yetişeceğine inanılan, bu anlamda
sınavları başarmış olan öğrenciler yurt
dışına gönderiliyor. Bir insanın devlet burslusu
olması için ille de fakir çocuğu olması gerekir gibi bir
yaklaşım doğru bir yaklaşım değil. Biz
Türkiye'nin istikbaline yatırım yapmak istiyorsak özellikle kabiliyetli
gençlerimizi bu yönde teşvik etmeliyiz. İlle de fakir çocuğu
olur. gibi bir yaklaşım doğru bir yaklaşım
değildir.
Şimdi,
Bakalorya Programı uygulayan ortaöğretim kurumları ÖSSyi
kazanamaz. Değerli bir vekilimiz bunu ifade etti ve bunu da benim
söylediğimi söyledi.
Arkadaşlar,
Bakalorya Programı bizim ÖSS paralelinde bir program değil. Bakalorya
Programına devam eden öğrenciler kendileri ekstra bir gayret
göstermezlerse ÖSSyi kazanmaları zordur ama Kazanamazlar. falan
şeklinde ben bir ifade hiçbir zaman kullanmadım. Nitekim -bakın,
İstanbul Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi Bakalorya Programı
uyguluyor- geçen sene Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesinden mezun olan 100
öğrencimizden 70i Türkiye derecesi yapmıştır, ÖSS
sınavında Türkiye derecesi yapmıştır. Bu,
öğrencinin gayretine bağlıdır ama Uluslararası
Bakalorya Programı da ona yurt dışı üniversitelerinde çok
daha rahat bir eğitim yapma imkânı sağlamaktadır. Bu
yönüyle de bir problem söz konusu değil.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Eğitime Yüzde Yüz Destek
Kampanyasının dayandığı yasal maddesi nedir biliyor
musunuz? 4842 sayılı Yasadır. 4842 sayılı Yasayla
biz ne getirdik? Daha önce okul yapıp Millî Eğitime
bağışlayanlar yaptıkları harcamaların yüzde 5ini
vergi matrahından düşebiliyorlardı. 4842 sayılı Yasa
neyi getirmiştir? Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası
çerçevesinde okul yapanlar, eğitime bir şekilde katkıda
bulunanlar yapmış oldukları harcamanın yüzde 100ünü vergi
matrahından düşme hakkına sahiptirler. Aslında bu da bir teşviktir.
Efendim, niye bunu böyle yapıyorsunuz? O parayı oradan, o vergileri
ondan alalım, devlet olarak okulu biz yapalım. diye bir
yaklaşımda da bulunabilirsiniz, ama pratikte, hayatın
pratiğinde görülmüştür ki bizim yaptığımız 132
bin dersliğin 24 binini Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası
çerçevesinde iş dünyamız ve hayırseverler dediğimiz insan
kitlemiz yapmıştır. Türkiye'nin potansiyelini harekete
geçirmeliyiz değerli arkadaşlarım. Millî Eğitim
Bakanlığının yatırımları, bizim eğitim
yatırımlarımız ve eğitime
ayıracağımız kaynaklar ille de konsolide bütçeyle
sınırlı kalmak durumunda değildir. Nitekim, ben, bütçe
görüşmeleri esnasında değerli milletvekili
arkadaşlarımın huzurunda, bizim sadece konsolide bütçeyle
yetinmediğimizi, bir kaynak çeşitlendirmesi yaptığımızı,
nitekim eğitim yatırımlarının
başarısının da aslında büyük çapta buradan
kaynaklandığını ifade ettim. Dolayısıyla, burada,
bir üniversiteye hassaten bir imtiyaz, diğer üniversitelere fren söz
konusu değil.
Bir
şeyin daha altını çizeyim: Bilkent Üniversitesiyle ilgili kanun
geçtikten sonra birkaç üniversitemiz birden müracaat etti, ama sonra
vazgeçtiler. Bu tuzludur. dediler, Biz bunun altından kalkamayız.
dediler. TOBB Üniversitesine şimdi sorarsanız, aslında bu 2,5
milyon Türk lirası olan, yani 2,5 trilyonluk bir kaynağın
aslında kendilerine, yani bizim vergiden kendilerini muaf ettiğimiz
veya bir hesapta topladığımız bu paranın aslında
kendileri için derde deva olamayacağını, ama bir ilk adım
olması hasebiyle bunun önemli olduğunu ifade ediyorlar. Bütün
üniversiteler kendileri içinde -vakıf üniversitelerini kastediyorum- böyle
bir yasa çıkarmamız için kuyruğa falan geçmiş
değiller. Ama tekrar altını çiziyorum, her seferinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi böyle bir şeyle muhatap olmasın, Meclisin gündemini
her seferinde bir başka üniversitenin bu tür talebiyle işgal
etmeyelim derseniz, bir madde ilave ederiz, buraya bir hüküm koyarız,
bundan sonra bu tür talepler olması hâlinde Yükseköğretim Kurulunun
görüşü, Millî Eğitim Bakanlığının görüşü,
Bakanlar Kurulu kararıyla bunlar olur dersiniz veya bir başka formül
üretilir, bütün Meclis tarafından bir başka formül üretilir, bundan
sonra da her seferinde böyle bir konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin
huzuruna gelmemiş oluruz.
Değerli
arkadaşlarım, bir şeyin daha altını çizmek istiyorum:
Bilkent Üniversitesiyle ilgili yasayı çıkardıktan sonra, biz
kamunun elini güçlendiren ve özellikle öğrencilerin, kamunun menfaatini
daha ön planda tutan, burada daha ileri bazı şartlar getirdik.
Şu anda, TOBB Üniversitesi Millî Eğitim
Bakanlığının görüşü olmadan, Maliye
Bakanlığının görüşü ve onayı olmadan hiçbir
konuda hiçbir şekilde kendi başına hareket etme imkânına
sahip değildir. Bu okullardaki müfredatı belirleme, bu okullardaki
müfredatı takip etme, denetim ve gözetimini yapma da ayrıca Millî
Eğitim Bakanlığına aittir. Herhangi bir problem söz konusu
değildir, ama şüphesiz ki, parti olarak
yaklaşımlarımız farklı olabilir, Cumhuriyet Halk
Partisinin baktığı noktadan, Milliyetçi Hareket Partisinin veya
DTPnin baktığı noktadan biz olaylara bakmak zorunda değiliz.
Her meseleye bakışımız aynı olsaydı farklı
partiler olmazdık. Farklılığı da saygıyla
karşılıyoruz, ama kamu zararına herhangi bir şey
olduğunu söyleyen arkadaşlarımı rahatlatmak için bu
açıklamaları yapıyorum, kamunun burada zararı söz konusu
değildir.
Yüce
Meclise saygılarımla arz ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurun
Sayın Erdoğan.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle 21inci yüzyılda
bilginin, gelişimin ve ilerlemenin temel anahtarı ve rekabete
dayalı yeni dünya düzeninde eğitim büyük bir rol
oynamıştır. Bilimsel araştırmalar, eğitim düzeyi
ile kalkınmanın unsurları olan ekonomik büyüme, siyasal ve
toplumsal gelişme arasında doğrusal ilişkiler olduğunu
ortaya çıkarmıştır. Bugün
ulaştığımız medeniyet ve teknoloji, bilgi ve bilginin
kullanılabilmesinin bir sonucudur. Bütün dünyada durmaksızın devam
eden teknoloji ve bilgi yarışında ülkemizi Kemal Atatürkün
işaret ettiği çağdaş medeniyet düzeyinin üzerine
çıkarabilmek için insana, eğitime ve bilime yatırım yapmak
zorunda olduğumuzu dikkate almalıyız. Bu değişime
katkı sağlayacak bireylerin sahip olması gereken en değerli
özellikler bilgi ve girişimciliktir. Bilmek ile yapabilmek arasındaki
uçurumu aşacak güce sahip girişimci insanlarımızın
sayısı arttıkça ülkemizde refah seviyesi hızla yükselecek,
dünyaya ve insanlığa katkımız artacaktır.
Bu kanun
tasarısı ile İpek Kültür ve Eğitim Vakfı
tarafından Gaziantepte Zirve Üniversitesi adıyla, Vatan
Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından da İstanbulda
Yeni Yüzyıl Üniversitesi adıyla vakıf üniversiteleri
kurulmasının ülkemizin yükseköğretimine önemli bir katkı sağlayacağı
düşünülmektedir. Eğitim imkânları bakımından
kalkınmada öncelikli bölgelerin cazibelerinin artırılması
amacıyla, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji
Üniversitesine bağlı eğitim bilimleri enstitülerinin ve fen
lisesi statüsünde eğitim verecek olan ortaöğretim
kurumlarının kurulmasına ilişkin hususlar düzenlenmektedir.
Kurulması öngörülen okullarda okuyacak öğrencilerin en az yüzde
70inin burslu okutulacağı, öğrenci kabulünün özel sınavla
olacağı, onuncu sınıftan on birinci sınıfa
geçişte uluslararası sınavlarda başarılı olma
şartı aranacağı, bu sınıflardan mezun olabilmek
için Uluslararası Bakalorya Diplomasının
alınmasının zorunlu olacağı, ayrıca, bu
okulların kurulması için gerekli maddi kaynağın nereden
karşılanacağı belirtilmiştir.
Yine
tasarıyla, Anayasamızın 130uncu maddesinin ikinci
fıkrasında, kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç
amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından
devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumlarının
kurulabileceği hükmüne istinaden Anayasamız özel girişimcilerin
üniversite kurmalarına imkân vermezken kazanç amacına yönelik olmamak
şartıyla vakıfların üniversite kurmalarına imkân
tanımaktadır.
Dünyada
olduğu gibi ülkemizde de ivmesini demokratik yaşam biçiminden, hür
teşebbüse dayalı iktisadi yapıdan ve bilimden alan büyük bir
değişime şahit olmaktayız. Bu değişime ayak
uydurmak isteyenlerin sahip olması gereken en değerli özelikler bilgi
ve girişimciliktir. İçinde bulunduğumuz yüzyıl bilgi ve
hürriyetler asrıdır. Yapan bilir, bilen konuşur, akıl ve
bilimi rehber edinip hürriyet ortamında eğitim ve teknolojiye
yatırım yapanlar yükselmekte, akıl ve bilime
sırtlarını dönüp yasakçı ve baskıcı bir ortamda
ideolojik saplantıları ön plana çıkaranlar ise yerlerinde
saymaktadır. Muasır medeniyet seviyesini yakalamakta samimi olan
ülkeler bunun yolunun başta fikir ve ifade özgürlüğü olmak üzere
hürriyetler ve bilimden geçtiğini görmüş, yerel ezberlerin tekrar
edildiği değil, evrensel değerlerin esas
alındığı ve en geniş manada akademik özgürlüğün
sağlandığı yükseköğretim kurumlarının
kurulmasına öncelik vermişlerdir. Muasır medeniyet
yolculuğuna bizden çok sonra başlayan Güney Kore gibi ülkeler dünya
devi olup halkına refah, zenginlik ve izzet getirirken, dünyadan kopup
içine kapanan ülkelerin içinde kaldığı yoksulluk ve zillet bir
ibret göstergesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1945 yılında Japon
işgalinden kurtulup bağımsızlığına
kavuşan Güney Kore, 1950de Kuzey Kore işgaliyle başlayıp
üç yıl süren iç savaşın büyük tahribatına rağmen bir
nesil içinde bir ekonomi mucizesi meydana getirdi. 1971de 277 dolar olan
kişi başına gelir 2001de 16.100 dolara ulaştı. Bu
mucizenin oluşmasında çalışkan ve beceri sahibi iş
gücü üreten eğitimin büyük payı olmuştur. Güney Kore tecrübesinden
alınacak çok dersler vardır. Güney Kore, eğitim,
modernleşme ve küreselleşme sürecine taahhüdünü sürdürürken
geleneksel değerleri de tesis ve teyit etmektedir.
Fen
bilimleri ve mühendislik araştırmalarının neticeleri,
dünyanın saygın dergilerindeki yayın sayısıyla
ölçülür. Dünyanın en saygın ve en etkin dergilerinde fen bilimleri ve
mühendislik konularında yayınlanan makalelerin sayısı,
2001de, milyon nüfus başına, OECD ülkelerinde ortalama 490 iken tüm
dünyada ise 108dir. Bu rakam İsveçte 1.139, ABDde 722, Almanyada 530,
Japonyada 446, Güney Korede 207, Malezyada 22, İranda 14, Kenyada 9
iken Türkiye OECD tarafından hazırlanan bu sıralamada yer
alamamıştır. Güney Korenin yayın sayısı
1988-2001 arasında 14 kat artmıştır. Bu rakamlar, Güney
Kore mucizesinin arkasındaki itici gücün bilim ve teknoloji olduğunu
gözler önüne sermektedir.
Üniversitelerin
ana misyonu, öğrencileri değişik sahalarda eğitmek,
entelektüel bir birikim sağlamak, bilimi geliştirmek ve teknik
uzmanlık kaynağı olarak topluma hizmet vermektir;
ayrımcılık yapmak değildir. Üniversiteler, temel ve
uygulamalı araştırmaları ve piyasayla yakın iş
birliği yapmasıyla Amerika Birleşik Devletlerinin ekonomik
gelişiminde ve refah seviyesinin yükselmesinde merkezî bir rol
oynamışlardır. Bu yüzden, ABDde üniversiteler artan oranda
uygulamalı araştırmalara yönelmekte ve öğretim üyelerini
danışmanlık yapmaya ve teknolojik yenilikleri piyasanın
hizmetine sunmaya teşvik etmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinin
tarım ve teknolojide dünya lideri olmasında eğitime yapılan
yatırımın büyük etkisi olmuştur. Amerika Birleşik
Devletleri aynı zamanda zihin ürünü olarak satılan teknik bilgi ve
becerinin de (know-how) önde gelen net ihracatçısıdır. 2001de
Amerika Birleşik Devletlerinin teknik bilgi ve becerilerini yabancılara
lisanslamasından elde ettiği gelir 4,9 milyara
ulaşmıştır. Birçok ülke, mucitlik
performanslarını geliştirmelerinin bir aracı olarak
üniversite-endüstri bağlarını geliştirmeye
çalışmaktadır. Araştırma sonuçlarına dayalı
olarak alınan patentler akademik ARGEnin kıymetli bir ürününü
oluşturmuşlardır. 2001de ABDde akademik kurumlara verilen
patentlerin sayısı 3.200ü aşmıştır. ATOnun 2004
raporuna göre aynı yıl Türkiyedeki toplam patent başvuru
sayısı 3.219 idi. Ancak bu başvuruların yüzde
96sını yabancılar oluşturmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teknoloji ile ivme
kazanmış bir asırda yaşıyoruz. Eşyanın
tabiatında hareket ve değişim vardır. Değişim
daha çok serbestiyeti ve daha çok serbestiyet de daha hızlı
değişimi netice verir. Son yüzyılda bilişim ve
iletişim alanlarındaki ilerlemelere paralel olarak toplumların
değişimi baş döndürücü hızlara
ulaşmıştır. Burada temel espri hürriyettir. Zira, hürriyet
değişimin motorudur. Değişimde lokomotif görev yapan ve yön
belirleyen ülkeler en özgürlükçü ülkelerdir. Geride, tabi olan ülkeler
bağnaz ve yasakçı zihniyetten kurtulamamış ülkelerdir.
Hamdolsun
ki, AK PARTİ İktidarıyla ülkemiz ayaklarına vurulmuş
prangalardan kurtuldu. Artık, bağnaz ve yasakçı zihniyetleri
mazide bıraktık. Halktan aldığımız güçlü destekle
yüksek bir istikbalde, yüksek bir ruh ve şuurla doludizgin yol
alıyoruz. AK PARTİ İktidarı olarak
yaptığımız çalışmalarla, değişimin
itici gücü olan teknoloji gelişimi ile hürriyeti geliştirerek
değişimin merkezine oturttuk. Artık, engeller birer birer
kalkıyor, üniversiteler özgürleşiyor, öğretim üyeleri
özgürleşiyor, öğrenciler özgürleşiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Erdoğan.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Zira, zaman üniversitelerde politik didişme
değil bilim zamanıdır. Bundan böyle üstüne vazife olmayan siyasi
deklarasyonlar dönemi bitmiştir. Görüşlere bilim süsü vererek toplumu
yanıltma dönemi bitmiştir. Toplumu bilimle aydınlatma dönemi
başlamıştır. Muğlaklık ve karanlık yerini
bilim aydınlığına terk ediyor. Artık, üniversiteler
özüne dönecek, bilgi üretecek ve etkin kullanılacak, bilgi toplumu olma
sürecini hızlandıracaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ne mutlu ki yurdumuzun bütün
şehirlerine üniversite kurma sevdamız her geçen gün emin
adımlarla hedefine ulaşmaktadır. Bir bilgi, irfan getiren,
sosyoekonomik gelişmelere katkı sağlayan, bölge halkına
madden, manen sonsuz fayda sağlayan üniversitelerimizi açmanın sonsuz
mutluluğunu yaşamaktayız. İstanbulda eğitim
vakfı tarafından Yeni Yüzyıl adıyla kurulacak olan
vakıf üniversitesi ve Gaziantep ilimizde İpek Kültür ve Eğitim
Vakfı tarafından kurulacak olan Zirve Üniversitesi ile ülkemiz
geleceğine büyük bir yatırım sağlanmış
olacaktır. Ülkemizin güzide şehirlerinden olan Gaziantep ilimize iki
vakıf üniversitesi, bir devlet üniversitesinin vereceği eğitimin
katkılarıyla şehrimiz ilim, irfan yuvası olacak, bölgemize
ve Türkiye'mize kültürel ve sosyoekonomik katkılar
sağlayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle,
ülkemizin yükseköğrenimine önemli katkılar sağlayacak olan bu
yasanın hayırlı olmasını diliyor, şahsım
adına, emeği geçenlere teşekkür ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Akkuş, buyurun efendim.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım;
Türkiyede ilk ve orta dereceli özel okul açmak 8/2/2007 tarihli ve 5580
sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile
düzenlenmişken, bir vakfa özel ilk ve ortaöğretim kurumları
kurmak için özel yasa çıkarmayı Anayasanın eşitlik
ilkesine nasıl uygun buluyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Sayın
Taner
RECEP
TANER (Aydın) Sayın Bakanım, kurulacak olan ortaöğretim
kurumları normal olarak 5580 sayılı Özel Öğretim
Kurumları Kanununa tabi fen lisesi statüsünde. Ama bu kurumlarda
öğretmen görevlendirilmesi düzenlemesi belli. Bu yasal prosedür ortada
iken laboratuvar okullardaki öğretmenler, kampüslerdeki eğitim
bilimleri enstitüsünde yüksek lisans yapan öğrenciler olabileceğini
düzenlemektesiniz. Bu çelişki Bakanlığın stratejisiyle bağdaşıyor
mu? Nasıl düzelteceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bulut
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım, vatandaşın
adı Beytullah Yağız; 2007 yılında 57 KPSS puanı
alıyor, 2008de 58 puan alıyor. Fakat bu puana rağmen
Vanın Saray ilçesi Ahmet Nacar Lisesine sözleşmeli öğretmen
olarak atandığı iddia ediliyor. Yağızın 2 Ocak
2008de görevine başladığı iddia ediliyor. Beytullah
Yağızın 4/B kapsamında sözleşmeli öğretmen
olarak görevlendirilmesinin hukuki bir tabanı var mıdır? Birçok
öğretmen adayımızın atama beklediği bir dönemde
yapılan böyle bir atamanın, bu kişinin AKP Van İl Genel
Meclisi Üyesi Seyfettin Yağızla ilişkisi de var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, TOBB Başkanı Sayın Rifat
Hisarcıklıoğlunun ülke ekonomisinin içinde bulunduğu
ortamı bile unutarak, mensuplarının içine düştüğü
durumu bile göz ardı ederek AKPye yaptığı hizmetler
karşılığı TOBB Üniversitesine verilmiş bir ödül
görüntüsü sergilemiyor mu? TOBB, iktidarınıza muhalefet etmiş
olsaydı da aynı desteği sağlar mıydınız?
Cevabınız evet olacaksa AKPye muhalefet eden vakıf
üniversitelerinden talep olduğunda, hatırlatmak amacıyla kayda
geçirilmesi maksadıyla bu soruyu soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yunusoğlu
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bakan, ilköğretim müfettişleri, denetledikleri, kendileriyle
aynı derece ve kademedeki kurum müdürlerinden 317 ile 693 TL arasında
düşük aylık almaktadırlar. İlköğretim müfettiş
yardımcıları ise, denetledikleri personelden, 340 ile 913 TL
arasında daha az maaş almaktadırlar. İlköğretim
müfettişlerinin ek ders ücretlerinin haftada beş saat
artırılması yoluyla sağlanacak yaklaşık 100 TL
civarında bir iyileştirme bu problemi çözmeye yeterli midir?
Bakanlığınız
döneminde ilköğretim müfettişlerini etkisizleştirme ve
yetkisizleştirmeye yönelik çalışmaların sebebini
açıklar mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrolü Kanununun gelir ve
giderleri etkileyecek kanun tasarılarının nasıl
hazırlanacağını gösteren 14üncü maddesinde Merkezî
yönetim kapsamındaki kamu idareleri; kamu gelirlerinin azalmasına
veya kamu giderlerinin artmasına neden olacak ve kamu idarelerini
yükümlülük altına sokacak kanun tasarılarının
getireceği malî yükü, orta vadeli program ve malî plan çerçevesinde, en az
üç yıllık dönem için hesaplar ve tasarılara eklerler. amir
hükmüne rağmen tasarıya eklenmemesini nasıl
açıklıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Serter
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, ben, öncelikle, bu kadar adaletsiz bir uygulamayı bu kadar
içtenlikle savunduğunuz için sizi kutluyorum ve sormak istiyorum: Acaba,
devlet üniversiteleri için bir yasa teklifi hazırlasak ve devlet
üniversitesinin de aynı olanaklardan kaynak sıkıntısı
çeken üniversitelerimiz için söylüyorum- yararlanmasına imkân verecek bir
yasayı Meclise getirsek bunu nasıl karşılarsınız?
Birinci sorum bu.
İkincisi,
TOBB Üniversitesine tanınmış olan bu imtiyazın
karşılığında bu üniversite, acaba, hangi bölgelerde ne
kadar süreyle hangi yatırımları yapacağı, bu süre içerisinde,
yani yirmi beş yıl boyunca devlet yardımından kesinlikle
yararlanmayacağına ilişkin bir taahhütte bulunmuş mudur?
Böyle bir protokol imzalanmış mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakana sormak istiyorum, gençlerle ilgili olarak çok önemli gördüğüm bir
soruyu soruyorum: ESPAD projesi, yani Avrupa Gençlerde Madde
Kullanımı Değerlendirme Projesi adı altında okul
öğrencileri ve gençler üzerinde yapılacak olan uyuşturucu ve
madde kullanımıyla ilgili istatistiki çalışmalar 2003
senesinden itibaren yapılmamıştır. Bu projedeki istatistiki
bilgilere göre çalışmalar düzenlenmektedir. Altı sene öncesine
dayanan istatistiki bilgiler doğruyu tam olarak göstermemektedir. Millî
Eğitim Bakanlığı olarak ESPAD projesini destekliyor
musunuz? Bakanlık olarak izin vermediğiniz doğru mudur?
Destekliyor iseniz ne zaman izin verip çalışmalara
başlayacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Bakan, 28/3/1983 tarihli ve 2809
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununun ek 5inci maddesine eklenen 22/6/2006 tarihli ve 5526/1 maddesine
göre Bilkent Üniversitesi ve Üniversitenin diğer kampüslerinde bulunan
okulların tüm personelinin ücretlerinden 1 Mart 2006 tarihinden itibaren
kesilen gelir vergisinin aktarıldığı özel hesapta bugüne
kadar kaç lira birikmiştir? Az önceki konuşmanızda bir
yaklaşık değer verdiniz ama kesin rakam elinizde olması
lazım.
Yine
aynı statüde Bilkent Üniversitesinin Erzurumda açtığı
laboratuvar okulunda kaç adet öğrenci okumaktadır? Bu
öğrencilerin kaçı burslu öğrencidir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yaman
M.
NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, bilindiği gibi Eğitim Birliği Kanunu ile yani eski
deyimiyle Tevhidi Tedrisat Kanunu ile tüm ülkede eğitim birliğinin
sağlanması amaçlanmıştır. Bu kapsamda askerî
okullarımız ile Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı
okullarda sizin bu Kanun kapsamında müfredat programlarını
hazırlama gibi bir yetkiniz var mıdır? Acaba bu programlar Millî
Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetimi altında
mı hazırlanıyor? Bu konuda bir cevap verirseniz memnun olacağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, müsaadelerinizle değerli milletvekili
arkadaşlarımın sorularına, soru sorma sırasına
göre cevap vereceğim.
Sayın
Akkuş Eşitlik ilkesine uyuyor mu? diye bir soru sordu. Ben zaten
huzurlarınızda biraz önce yapmış olduğum
konuşmada bu açıklamayı yaptım, buna ilave edilecek çok
fazla bir şey yok.
Sayın
Taner Laboratuvar okullarındaki öğretmenlerin aynı zamanda
yüksek lisans ve doktora öğrencisi olabilecekleri bir çelişki
değil midir? diye bir soru sordu. Biz, aksine, öğretmenlerimizin
yüksek lisans ve doktora yapmalarını teşvik ediyoruz. Şu
anda devlet okullarımızda öğretmenlik yapan
arkadaşlarımızın bir kere hepsi lisans mezunudur. Lisans
mezunu olduktan sonra, pedagojik formasyonu aldıktan sonra onlar
öğretmenlik hakkı kazanıyorlar.
Şimdi, burada, bir de, ayrıca yüksek lisans ve doktora
yapıyorsa, bu bir artıdır, bir eksi değildir.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Öğrenci ama, yüksek lisans
yapmamış.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Efendim, lisans
öğrencisi olması söz konusu değil. Zaten
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Ama yasada öyle yazıyor efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Şimdi,
efendim, bakın, yasada denen şey şudur: Eğitim bilimleri
enstitüsü bünyesinde lisans öğrencisi olmaz, lisansüstü öğrenci olur.
Bunu
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Yüksek lisans öğrencisi
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Efendim, yüksek
lisans öğrencisi master yapan kişi demektir. Lisansı bitirdikten
sonra öğretmen olmaya hak kazanıyor arkadaşlar. Bunlar herkesin
bildiği en basit bilgilerdir.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Bundan sonra kazanır, burada bitirmeden
kazanıyor.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Peki
arkadaşlar.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Bitirmeden kazanıyor.
BAŞKAN
Sayın Asil, lütfen
Müsaade etmiyorum.
Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Şimdi
Sayın Bulutun Beytullah Yağızla ilgili sorduğu soruya ben
bugüne kadar herhâlde on iki kere cevap verdim, şimdi on üçüncü kere de
Sayın Buluta cevap vereyim: Değerli arkadaşlar, Beytullah
Yağız 4/B kapsamında atandığı zaman, 4/B
sözleşmeli personelinin KPSSye tabi olarak atanmasıyla ilgili bir
uygulama Türkiyede yoktu. Bu uygulamadan önce sadece öğretmenlik
branşlarına değil, teknik branşlara, kamunun herhangi bir
bölümüne, birimine 4/B kapsamında, şartları uygun görülen,
diploması uygun görülen personel bu şekilde atanabiliyordu. Bu atama
KPSS mecburiyeti gelmeden önce yapılmış bir atamadır. Peki,
bunun gibi kaç tane var derseniz, beşi geçmez. Zaten hemen arkasında,
yani çok kısa bir süre sonra Bakanlar Kuruluyla bu karar
alınmıştır. Biz, eğer, iktidar olarak keyfî atama
yapmak isteseydik arkadaşlar 4/Blileri biz KPSSye tabi tutmazdık.
Kendi getirmiş olduğumuz bir uygulamamızdan dolayı bizi
muaheze ediyorsunuz. Bu servisi size bazı eğitim sendikaları
yapıyor. Ben onlara da defalarca cevap verdim. Ama, bunu, tekrar
Bazı arkadaşlar sizi tenzih ederim- sanki Eshabı Kehflerden
birisidir, bu memlekette hiç yaşamıyormuş gibi, tekrar tekrar
bunu pişirip gündemimize getiriyor. Olmaz böyle bir şey! Yani, ben
sizi tenzih ediyorum. Bakın, bu konu, bizim şu anda müzakere
ettiğimiz kanunla ilgili değil. Ama milletvekili
arkadaşlarıma, milletvekili arkadaşlarımın denetim
hakkına duyduğum saygıdan dolayı burada bunlara cevap
veriyorum, yoksa konumuz bu değil.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Bakan, niye geriliyorsunuz? Biz
her şeyi sorarız. Siz Millî Eğitim Bakanısınız,
sorumuz da Millî Savunma Bakanıyla ilgili değil.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Durmuş
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) - Niye hopluyorsunuz?! Soru çok yerinde bana
göre, Millî Eğitim Bakanına soruyoruz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Durmuş, benim gerilmek gibi bir özelliğimin
olmadığını zatıaliniz çok iyi biliyorsunuz.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Öyle mi? Gerilmeyin yani!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Kimin ne zaman, ne
kadar iyi gerildiğini de siz benden çok iyi bilirsiniz. Geçen dönem en çok
gerilen bakan zatıalinizdiniz.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Doğrudur, doğrudur. Gerilmeyin!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Doğrudur.
Sayın
Yıldızın sorusuna cevap veriyorum. Şimdi, bakın, TOBB
Başkanının AK PARTİye yaptığı hizmetlerin
bir mükafatı olarak bu kanunun getirildiğini ifade etmek, TOBB gibi
saygın bir müesseseye de, başındaki insana da, bence, kesinlikle
izafe edilen bir haksızlıktır. O size gerekli cevabı verir
mi vermez mi kendi bileceği bir şeydir. Eğer bize muhalefet
etseydi yine getirir miydi
Biz Bilkentle ilgili böyle bir şey getirdik.
Şimdi, Bilkentte öğrenci seçimini, geçen dönem, CHPye yakın
öğrenciler öğrenci konseyi seçimini kazandılar, bu dönem MHPye
yakın öğrenciler kazandılar. Onun için, biz bunlardan
dolayı Bilkente farklı bir gözle bakmadık. Neticede ister
vakıf üniversitesi ister bir başka kurum bize bir şeyi, makul
Bakın, bizim 3M prensibimiz var. Makul, meşru ve mantıklı
olması kaydıyla kimden gelirse gelsin biz bunun gereğini
yaparız arkadaşlar. Bizimle başkasını
karıştırmayın.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, soruyu anlamamışsınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Ben soruyu çok iyi
anladım. Eğer TOBB bize muhalefet etseydi biz buna rağmen
getirir miydik?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan ben ne dediğimi de, ne sorduğumu
da çok iyi biliyorum. Kayda geçmesi için sordum. Bu konuda suçlamadım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sevgili
Yıldız, bakın, eğerlerle meğerlerle siyaset
yapılmaz. Eğerle
Hani Türkçede güzel bir atasözü var, diyor ki:
Eğer ile meğeri evlendirmişler, keşke diye nur topu gibi
bir çocukları olmuş. Biz eğerle, meğerle siyaset
yapmayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
KOÇAL (Zonguldak) Semer meselesine geliyor
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Müsaade edin
arkadaşlar, sorulara cevap vereyim.
Sayın
Yunusoğlunun sorusu. Şimdi, ilköğretim müfettişlerini
etkisizleştirmek ve yetkisizleştirmek gibi bir niyetimiz de
olmadı, bir icraatımız hiç olmadı, böyle bir niyetimiz de
asla söz konusu değil. Kaldı ki
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Özlük haklarıyla ilgili soruları vardı.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Müsaade edin,
tamam Mehmet Bey.
bununla
ilgili Maliyenin yapmış olduğu özellikle bütçe uygulama
talimatında bir yanlışlık vardı. Bu, bütün
diğerleri için de düzeltilmiştir, ilköğretim müfettişleri
açısından da düzeltilmiştir. Biz yakında -bakın,
ilköğretim müfettişlerinin ismi beş yıllık ilköğretim
okulları varken ilköğretim müfettişiydi ama o
arkadaşlarımız bilgisayar kurslarını da denetliyorlar,
dershaneleri de denetliyorlar, sürücü kurslarını da denetliyorlar-
isimlerini değiştiren ve yetkilerini yeniden düzenleyen, sizin iddia
ettiğiniz gibi etkisizleştirmek, yetkisizleştirmek değil,
aksine daha etkin hâle getirmek, daha yetkili hâle getirmek için bir kanun
düzenlemesi getiriyoruz, umarım muhalefet etmezsiniz.
Evet,
Sayın Uslunun sorusuna
Sayın Uslu -yasama tekniğini
milletvekili arkadaşlarımız çok iyi bilirler- 5018
sayılı Kanuna aykırı değil midir? Arkadaşlar,
orada getirilen hükümler var. Bir kanun diğer kanunun ağabeyi,
babası, dedesi olamaz, bir kanun diğer kanundan daha güçlü olamaz.
5018i bu Meclis çıkardı, milletin iradesine dayalı olarak
çıkardı, bu kanunu da Meclis çıkarıyor.
Dolayısıyla, orada böyle bir hüküm olsa bile varsayın ki buna
aykırıdır -ben aykırı olmadığı
görüşündeyim- netice itibarıyla, 5018i çıkaran irade ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi ile bu kanunu çıkaran Türkiye Büyük Millet
Meclisi aynıdır. Ha, Anayasaya aykırılık
iddiasında bulunabilirsiniz, burada Anayasaya aykırılık
söz konusu değildir.
Sayın
Serterin Devlet üniversiteleriyle ilgili olarak böyle bir şey gelirse
Arkadaşlar, bakın, İstanbul Teknik Üniversitesi
Kıbrısta kampüs kurmak istiyor, kanununu çıkardık, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi kampüs kuruyor, orada da kanununu
çıkardık ve orada da öğrenciler parayla eğitim
alıyorlar Sayın Serter. O okullar paralıdır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ama onlarınki üniversite Sayın Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Müsaade edin.
Devlet
üniversiteleriyle ilgili olarak hangi mesele geldiyse biz bugüne kadar
Getirip
devlet üniversitesi-vakıf üniversitesi ayrımı yapmak bize ait
bir şey değil, size aittir.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) Hayır, gelir vergisi açısından
soruyorum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Ve bütün
üniversiteleri de bu ülkenin üniversiteleri olarak görüyoruz.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) Gelir vergisini kabul ediyorsunuz yani. Böyle bir yasa
gelse gelir vergimizi verelim diye, kabul ediyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Arkadaşlar,
bakın, şapla şekeri karıştırmayalım. Devlet
üniversitesi devlet kurumudur zaten. Aslında benim dediğimi çok iyi
anlıyorsunuz siz.
Sayın
Doğrunun, özellikle okullarda
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) Bir sorum daha vardı.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Müsaade edin.
Hangisiydi o?
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) Bir protokol imzaladınız mı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Arkadaşlar,
TOBB Üniversitesiyle ilgili bu anlamda bir protokol
Zaten kanunun kapsamı
çok açıktır. Millî Eğitim Bakanlığının
bilgisi olmadan
Bakın 1inci maddenin son fıkrası
Eğer
Millî Eğitim Bakanlığı buna karar vermezse, o işin
içinde olmazsa TOBB Üniversitesi kesinlikle nerede, hangi okulu
kuracağına kendi başına karar veremez.
Dolayısıyla, yasa metni varken bir protokole gerek var mı?
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) Hayır, onu sormuyorum ben. Tamamen tersinden
cevap veriyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Neyse, peki.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) Siz bir ayrıcalık tanıdınız.
Bu ayrıcalığın gereği olarak birtakım
talepleriniz oldu mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın Serter,
ben de diyorum ki: Yasada bu ayrıcalıkla ilgili yükümlülükler de çok
açık belirtilmiştir.
Müsaade
ederseniz, sürem doluyor, bitireyim.
Sayın
Doğrudan, uyuşturucu kullanımıyla ilgili bir istatistik
çalışmasına müsaade etmediğim şeklinde bir soru geldi.
Arkadaşlar, Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan bir form soru
sistemi var. Şimdi bu sorularda bizim aile yapımıza, bizim
gelenek ve göreneklerimize kesinlikle aykırı olan ve okullarda
çocuklara dağıttığımız zaman çok ciddi manada
sizin de, bizim de, ailelerin de, velinin de eleştireceği, kesinlikle
bizim gayriahlaki kabul edeceğimiz sorular var. Ben getiren hekime dedim
ki: Bu soruları ayıklayıp getirin, bunu okullarda uygulayalım.
E, bu böyle, Avrupa Birliğinden form
Ben Avrupa Birliğinin her
formatını aynen kabul etmek zorunda değilim. Bunu en çok siz
söylemiyor musunuz?
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Evet.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) İşte biz
de onu yapıyoruz. Siz onu söylüyorsunuz, biz onu yapıyoruz
arkadaşlar!
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Ama Komisyon şu anda değiştirmiş
durumda.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Arkadaşlar,
Sayın Doğru, değiştirmişse EARGET Başkanlığına
müracaat edilir ve biz bunun gereğini yaparız ama benim müsaade
etmememin sebebini size izah ediyorum. Yoksa buna özellikle bile bile taş
koyulur mu?
Yine
Sayın Asilin Bilkentle ilgili sorusu var. Arkadaşlar, Bilkent
Üniversitesinin vergilerinden bugüne kadar ne kadar
toplanmıştır, size söyleyeyim: İlk yıl için 8 milyon
Türk lirası, 2006da, -yuvarlayarak söylüyorum- 2007de 12 milyon Türk
lirası, 2008de 14 milyon Türk lirası. Bugüne kadar
harcadıkları para 35 trilyondur ve taahhütleri de bunu 3-5 kere
katlayacak şekildedir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Sayın
Yamanın sorusu
Bildiğiniz gibi, arkadaşlar, Tevhidi Tedrisat
Kanunu kapsamının dışında kalan
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Kaç burslu öğrenci okutuldu? diye bir sorum
vardı.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Müsaade edin.
bütün
okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlıdır.
Daha önce Tarım Bakanlığına, Maliye
Bakanlığına, Bayındırlık
Bakanlığına, çeşitli bakanlıklara bağlı
okullar da Millî Eğitime bağlanmıştır. Bu manada
Tevhidi Tedrisatın gereği yerine getirilmiştir. Sadece askerî
okullar ve polis okulları Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı değil ama onların müfredatını da biz
hazırlıyoruz, Genelkurmay veyahut da Emniyet Genel Müdürlüğü
değil. Şüphesiz ki bu derslerin müfredatı hazırlanırken
onların uzmanlarından da yararlanılıyor ama nihai karar
Talim Terbiye Kurulu tarafından veriliyor.
ALİ
KOÇAL (Zonguldak) - Talim Terbiye kalmadı Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Talim Terbiye
Kurulunun onaylamadığı bir şey, bir ders müfredatı
askerî okullarda da polis okullarında da okutulmaz. Bu müfredat Talim Terbiye
Kurulundan çıkıyor.
Sayın
Başkanım, arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar
yeter sayısını istiyorum.
TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) Oylama falan yok ki.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi süresi tamamlandı Sayın Asil ama kısa
bir açıklama yapacaksanız vereyim.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Kısa bir açıklama.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Soru sorma zamanı geçti.
BAŞKAN
Kısa bir açıklama
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Bakan dedi ki: Lisans, yüksek lisans
ve doktora yapanlar öğretmenlik
Bakın,
yasayı aynen okuyorum: Ankaradaki laboratuvar okulu ile TOBB Ekonomi ve
Teknoloji Üniversitesinin fakülteleri, enstitüleri ve
diye devam ediyor ve
Laboratuvar okullardaki öğretmenler, kampüslerindeki eğitim
bilimleri enstitüsünde yükseklisans veya doktora öğrencisi
olabileceği gibi
diyor. Yükseklisans veya doktora öğrencisi
olabileceği gibi
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Tamam, ben de
aynı şeyi söyledim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asil.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Ben de aynı
şeyi söyledim.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Dikkatinizi
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet,
soru-cevap işlemi tamamlandı.
Sayın
Asil, teşekkür ederim.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını arayacağım.
Maddelerine
geçilmesini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:15.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Murat ÖZKAN (Giresun),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60ıncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
307
sıra sayılı Kanun Tasarısının maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
maddelere geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Şimdi,
tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
1inci
maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI
TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun ek 55 inci maddesinin ikinci fıkrasına
aşağıdaki (f) bendi ile aynı maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
f)
Ankara ve kalkınmada öncelikli yöreler öncelikli olmak üzere, Milli
Eğitim Bakanlığı ile TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
tarafından birlikte tespit edilecek illerdeki eğitim bilimleri
enstitülerinden,
İkinci
fıkranın (f) bendinde belirtilen eğitim bilimleri enstitüleri,
kampüslerinde uluslararası yüksek kalite ve standartlara sahip eğitim
merkezi olmak amacıyla kurulabilecek 8/2/2007 tarihli ve 5580
sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa tâbi ilk ve
ortaöğretim okullarını laboratuvar okulları olarak
kullanır. Kampüslerde açılacak ortaöğretim kurumları fen
lisesi statüsünde eğitim verirler. Ankaradaki laboratuvar okulu ile TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin fakülteleri, enstitüleri ve diğer
birimlerinin öğrencileri ve öğretmenleri müşterek akademik ve
sosyal çalışmalarda bulunur.
Laboratuvar
okullardaki öğretmenler, kampüslerindeki eğitim bilimleri
enstitüsünde yükseklisans veya doktora öğrencisi olabileceği gibi,
eğitim bilimleri enstitüsü öğretim elemanları da laboratuvar
okullarında öğretmenlik yapabilir.
Laboratuvar
okullarında onuncu sınıftan onbirinci sınıfa
geçişte, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Senatosu tarafından
belirlenecek ve Milli Eğitim Bakanlığınca kabul edilerek
onaylanacak uluslararası sınavlarda başarılı olma
şartı aranır. Bu liselerden mezun olabilmek için
uluslararası bakalorya diploması alınması da gereklidir.
TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin eğitim bilimleri enstitülerine
bağlı olarak kurulacak kampüslerdeki laboratuvar okullarında
öğrenim gören öğrencilerin en az yüzde yetmişinin burslu
olması zorunludur. Bu kampüslerde eğitim ve araştırma
bilimleri ile sağlık merkezi, lojmanlar, misafirhaneler gibi her
türlü tesisin kurulması ve işletilmesiyle ilgili ücretler dâhil her
türlü giderler ile okullarda burslu okuyacak öğrencilere sağlanacak
burslar;
a) TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ve Üniversitenin kampüslerinde bulunan
okulların tüm personelinin ücretlerinden, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren yirmibeş
yıl süre ile kesilecek gelir vergisi tutarının özel bir hesaba
aktarılmasıyla oluşan kaynaktan,
b)
Burssuz öğrencilerden alınacak eğitim ücretlerinden,
c) TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin temin veya kabul edeceği diğer
gelir kaynakları ile bağışlardan,
karşılanır. (a) bendinde belirtilen özel hesabın
oluşturulması, kullanımı ve denetimine ilişkin usul ve
esaslar, Maliye ve Milli Eğitim bakanlıkları ile TOBB Ekonomi ve
Teknoloji Üniversitesince birlikte hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Akif Akkuş; şahısları adına Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sarı ve İzmir Milletvekili Harun Öztürkün söz
talepleri vardır.
İlk
söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın
Hamzaçebiye aittir.
Buyurun
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 1inci maddesi üzerinde
görüşlerimi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi 2003 yılında çıkarılan
bir kanunla kurulmuştur. Bu üniversiteyi arkasında TOBBun
olduğu TOBB Eğitim ve Kültür Vakfı kurmuştur. Ekonominin
eğitimli insan gücü ihtiyacına paralel olarak yükseköğretimdeki
eğitim programlarının ihtiyaçlar paralelinde düzenlenmesi gibi
bir gerçekten, ülkemiz sorunundan hareketle kurulan bu üniversite o günden
bugüne yükseköğretimin başarılı örneklerini vermektedir.
Gerçekten kısa zamanda önemli mesafeler katetmiş olan
başarılı bir üniversitemizdir. Bu madde ile üniversite
faaliyetini gerçekleştiren vakfa, üniversite dışında
ilköğretim ve ortaöğretim okullarını da kurmak üzere -ki
bunlar kurulacak olan eğitim bilimleri enstitüleri bünyesinde
kurulacaktır- bu okulları kurmak üzere bir vergi teşviki öngörülmektedir.
Bence, bu tasarının en can alıcı noktası burasıdır.
Bu
düzenlemenin bir benzeri 2006 yılında Bilkent Üniversitesi için yine
Parlamento tarafından yapılmıştır. Gerek Bilkent
Üniversitesi için kabul edilen kanun gerekse şu anda görüşmekte
olduğumuz tasarının ortak noktası bu açıdan
şudur: Bilkent Üniversitesi için Bilkent Üniversitesi kampüslerinde
çalışan personelin, TOBB Üniversitesi için TOBB Üniversitesi
kampüslerinde çalışan personelin ücretlerinden kesilen gelir
vergileri yirmi beş yıl süreyle özel bir hesapta toplanacak ve bu
özel hesapta toplanan paralardan öğrencilere burs verilecektir.
Değerli
arkadaşlar, bu, son derece önemli ve üzerinde dikkatle durmamız
gereken bir müessesedir, bir düzenlemedir. Her şeyden önce ifade edeyim ki
gerek Bilkent Üniversitesi için getirilen gerekse bu tasarıyla TOBB
Üniversitesi için getirilmesi düşünülen bu düzenleme
Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Eşitlik ilkesi, hepinizin bildiği gibi, Anayasamızın
10uncu maddesinde Kanun önünde eşitlik olarak yer alır. Bunun
biraz daha detayına girecek olursak şunları söyleyebilirim:
Kanunlar herkes için çıkarılır. Kanun karşısında
bütün vatandaşlar, bütün kurumlar eşittir. Herhangi bir kişiye,
herhangi bir kuruma ayrıcalık sağlamak üzere bir kanun
çıkarılması doğru değildir. Niyet ne kadar iyi olursa
olsun, niyet ne kadar eğitime katkı yapma, eğitimin seviyesini
düzeltmek gibi halisane olursa olsun, ayrıcalıklı bir kanunu
çıkarmak belli bir kişiye, gruba veya vakfa ayrıcalık
sağlayacak şekilde bir kanun çıkarmak doğru değildir.
Şimdi,
o zaman Bilkent için yapılan şimdi TOBB için yapılması
düşünülen, personelin yirmi beş yıl süreyle gelir vergilerinin
Maliyeye ödenmesi yerine bunların bir hesapta toplanmak suretiyle
öğrencilere burs olarak verilmesi, biraz önce sözünü ettiğim
eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu doğru değildir.
Burada,
tabii ki şunu sormak gerekir: Neden 2 üniversite için? 36 tane vakıf
üniversitesi var. Bu tasarıyla kurulması öngörülenler de
yasalaşırsa 38 olacak. Böyle bir düzenleme eğer
yapılması gerekiyorsa bu, kanunların genelliği ilkesine
uygun olarak Yükseköğretim Kanununda bir düzenleme olarak
yapılması gerekir; birincisi bu.
İkincisi:
Böyle bir düzenleme yapılmalı mıdır? sorusunu sorarsak
buna vereceğim cevap çok net bir şekilde Hayır.dır. Bütün
vergi gelirleri bütçeye girmek zorundadır. 2006 yılında
yürürlüğe giren Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu vardır.
Sayın Millî Eğitim Bakanımız, o Kanuna
aykırılık yönündeki bir iddiayı, bir görüşü burada
açıklamalarıyla çürütmeye çalıştı ancak doğru
değil. Sayın Bakanın görüşlerine katılmıyorum.
Tabii ki
Parlamento her zaman yasa çıkarır, sonra çıkan bir yasa da
eğer öncekinden daha farklı bir hüküm taşıyorsa sonraki
geçerlidir. Ama Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu maliye teorisinde Mali
Anayasa olarak isimlendirilir. Bütün bütçe kanunları, bütün vergi
kanunları, harcamaya ilişkin bütün kanunların sahip
olacağı ilkeler bu Kanunda belirtilmiştir. Bunu o zaman
Hükûmetimiz bir reform olarak sunmuştu. O Kanunun yasalaşmasına
Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem katkı verdik hem destek verdik. Eksiklikleri
de vardı ama reform konusunda önemli bir adımdı. Şimdi, bu
kanun, bu tasarı kabul edilirse bu reformun bir kenara
atılmasıdır. Belli vergi gelirlerini bütçeye koymayalım
belli kişilere verelim, bu doğru değil.
Yapılması
gereken şudur: Yapılması gereken, eğer ilköğretim ve
ortaöğretimde biz özel okulu teşvik etmek istiyorsak bunu iki tane
vakıf üniversitesi için yapmayalım, bütün vakıf üniversiteleri
için de yapmayalım; bu okulları kim kuruyorsa onlar için
yapalım. Eşitlik ilkesi bunu gerektirir. Eğer kamunun bu kadar
kaynağı varsa, vergi gelirlerinden bu kadar vazgeçme lüksüne sahipsek
ülke olarak, bütün ilköğretim okulu kuranları teşvik etmemiz
gerekir ve bu teşvik de bütçeden nakit desteğiyle olur arkadaşlar.
Bu şekilde Personelinin vergi gelirlerini bana ödeme, bununla git
öğrenciye burs ver. şeklinde bir uygulama disiplinsizliktir.
HARUN
ÖZTÜRK (İzmir) Kabile yönetimi bu, kabile.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, böyle bir
şey olmaz. 2006da bir yanlışın yapılmış olması
bu yanlışın tekrar edilmesini gerektirmez. Bir teşvik
paketi getirirsiniz, bu teşvik paketiyle Doğu ve Güneydoğu
Anadolu illerinde eğer özel okulu teşvik etmek istiyorsanız,
nitelikli okulların olmasını istiyorsanız oralarda ki
olabilir, ihtiyaç da olabilir buralarda- o okulları kuracak ve
işletecek olanlara bütçeden nakit transferi yapmak çok daha doğrudur.
Bakın, 2006daki Bilkent Üniversitesinin kuruluşunda ben böyle bir
gerekçe görüyorum. Nerelerde bu okulların kurulacağını
saymışlar: Şanlıurfa, Erzurum, Van. Kanunda
sayılmış. Gerekçede belirtilmiş: Efendim, buralara
nitelikli personel gitmiyor, öğretmendi, subaydı, doktordu,
mühendisti, bunlar gitmiyor. Neden? Çünkü çocuklarını okutacak iyi
okullar yok. O hâlde biz iyi okulları orada kuralım. Düşünce
güzel ama araç yanlış. TOBB Üniversitesinin bu tasarısında
böyle bir gerekçe de yok. Bakın, istediği yerde, Ankarada da
kurulabilir bu okul. Ankaradaki okulun öğrencisine de yüzde 70
oranında burs verilecek, öğrencilerin yüzde 70i burslu olacak daha
doğrusu. Kamunun bu kadar bol kaynağı yok, bu kadar vergi
gelirimiz yok ki bunlardan vazgeçelim.
Bu, bir
teşvik paketi düzenlemesi olabilir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu
illerinde eğitimin kalitesini yükseltmek amacıyla bu okulların
teşvikini öngörebiliriz. Bunu da bütçeden nakit transferiyle
yapmalıyız.
Tabii ki
işin diğer yönü, devlet üniversiteleri için bu olanak neden
verilmiyor? Yani Erzurum Atatürk Üniversitesi Vakfının
kuracağı ilköğretim okulu için neden bu teşviki vermiyoruz,
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Vakfının kuracağı oradaki
ilköğretim ve ortaöğretim okulu için bu teşviki neden
vermiyoruz? Onlar için de verelim. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin
kuracağı ilköğretim ve ortaöğretim okullarındaki
öğrencilerin yüzde 70i burslu okutulur, bunun da kaynağı Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi personelinin ücretlerinden kesilen gelir
vergisidir
Neden bunu Karadeniz Teknik Üniversitesi için yapmıyoruz
Trabzonda? Çoğaltabiliriz bu örnekleri değerli arkadaşlar,
bunun bir makulü yok. Doğru bir düzenleme değil.
TOBBun
niyetinin halisane olduğunu biliyorum, TOBBun eğitimin seviyesini
yükseltmek gibi bir amacının olduğunu biliyorum. TOBB gibi bir
kuruluşun farklı bir amacının olması esasen
düşünülemez ama kullanılan araç yanlış.
Bütçeden
nakit transferiyle çözülebilecek bir olaydır. Olay çok farklı yerlere
gidiyor. Bakın bunu başka üniversiteler talep edecektir, başka
üniversitelerin talebi üzerine YÖK Kanununa böyle bir madde ekleyelim,
denecektir ve bir anda bakmışız ki hiçbir vakıf
üniversitesi gelir vergisi ödemiyor. Bunu kaldırabilir miyiz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bunu
kaldırmak mümkün müdür?
Bakın,
vergi gelirleri baş aşağı gidiyor, vergi gelirleri baş
aşağı gidiyor. 2006 yılından bu yana bütçenin gelir
tarafı iyi değil. Bu rakamlardan ne olur? denilebilir, Çok küçük
rakamlardır, çok da önemli değil. denilebilir ama disiplinsizlik
böyle başlar. 1983 yılında fonlar da ilk kez kurulurken müthiş
bir buluş olarak getirilmişti. 2000li yıllara geldiğimizde
fonların kamuda mali disiplini nasıl yok ettiğini, bütçe
dışında nasıl bir büyüklüğün denetimsiz
kaldığını gördük ve 2000den bu yana fonları
kaldırdık. Birkaç istisna dışında fon yoktur. Bu da
fon benzeri bir uygulamadır, kamuda kötü harcama
alışkanlığının bir yoludur.
Son
derece sakıncalı bulduğum bu madde konusundaki görüşlerimi
sizlere ifade etme fırsatı buldum. Beni dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.
Buyurun
Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
307 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında, 1inci madde üzerinde, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya hızla değişiyor. Bu değişimin
en önemli özelliklerinden birisi, bilgi ve bilginin pratik hayata
uygulanmasıdır. Pratik hayata uygulanan bilgi çağdaş
medeniyeti yakalama ve ona katkıda bulunma imkânlarını
artıracak, ülke kaynak ve imkânları daha uygun alanlarda rantabl bir
şekilde kullanılacaktır.
2023
yılında cumhuriyetimizin 100üncü yılını
kutlayacağız. 100üncü yılda Türkiye ekonomik, sosyal ve siyasi
sorunlarını çözmüş, sağlık, eğitim ve kültür
alanlarında atılımcı, sürdürülebilir gelişmeyi
sağlamış, gelir dağılımı adil ve dengeli
üreten, ürettiğini değerlendiren, bilim ve teknolojide ileri seviyeyi
yakalamış bir ülke olmalıdır. Temennimiz budur.
Bütün
bunlar eğitimin yeni bir anlayışla ele alınması ve
yaratıcı, girişimci, moral değerleri yüksek, cesur,
idealist bir neslin yetiştirilmesiyle gerçek olacaktır. Eğitim
sistemi, bilgi toplumunun gerektirdiği standartlara yükseltilmelidir.
Eğitim sistemi, bilgi toplumunun gerektirdiği bilgi ve becerilerle
donatılmış, uluslararası rekabet becerisine sahip,
teknoloji kültürü gelişmiş insan gücünün yetiştirilmesine
bağlıdır. İnsan yetiştirmede elbette ki ilk ve
ortaöğretim kurumları birinci planda gelmekteyse de
ortaöğretimde yetişmiş insanın, üniversite eğitimi ile
ülke kalkınmasında ve ülkelerle boy ölçüşmesinde en önemli
kaynak olduğu bilinmektedir.
Gelişmiş
ülkelerde ortaöğretimden üniversiteye geçiş de bizde olduğu gibi
birtakım engellerle sınırlanmış değildir.
Üniversite giriş sınavı kaldırılarak bunun yerine, ilk
ve ortaöğretimde etkili bir yönlendirmeye bağlı olarak
ortaöğretim başarısını ve olgunlaşma
imtihanını esas alan ve fırsat eşitliğini gözeten
üniversiteye geçiş sistemi uygulanmalıdır. Bunun yanında,
üniversitelerimizin imkânları artırılarak gerekli teknik ve
akademik altyapı oluşturulmalıdır.
Bugün,
ülkemizde 94 tane devlet ve 36 tane de vakıf üniversitesi
bulunmaktadır, bugün bu yasayla kurulacak olan 2 üniversiteyle bu 38e
yükselecektir. Sırada da birçok vakıf üniversitesi
müracaatını yapmış yasal sürecin dolmasını bekliyor.
Gönül ister ki vakıf üniversiteleri kuruluş gayelerine uygun
çalışmalar yapsın ve ülkemizin bilim ve teknoloji hayatına
gereken katkıyı sağlasın.
Tabii,
burada biz bu üniversitelerin açılışını gayet
içtenlikle, ülkemize faydalı olacağını düşünerek kurulsun
diye belirtiyoruz. Tabii, burada şunu da belirtmek gerekiyor:
Üniversitelerimiz yavaş yavaş kendi ismine uygun olmaktan da
uzaklaşıyor. Niçin? Bakıyoruz, her biri ilköğretim kurumu,
ortaöğretim kurumu gibi kurumlar açıyor. Bu sadece vakıf
üniversiteleri için değil, devlet üniversitelerinde de buna benzer
birtakım eğilimlerin olduğu görülmektedir, belki de bunlar bu
vakıf üniversitelerinden etkilenmiş olabilirler diye
düşünüyorum.
Belirttiğim
gibi, üniversitelerimiz bu ülkenin yeni nesillerini yetiştirecek kurumlar,
diyoruz. Üniversitelerimiz, bugün, sadece bilime katkı, ülke
kalkınmasına destek ve üniversite öğrenimi görmek isteyen gence
fırsat vermekten de bir parça uzaklaşacak gibi görünüyor çünkü elimde
iki tane belge var bu vakıf üniversiteleriyle ilgili:
Bunların
bir tanesi: Bir kızcağız bir vakıf üniversitesinde okuyor.
İkinci sınıfa geçmiş. Tabii, vakıf üniversitesi
paralı olduğu için devlet üniversitesine müracaat ediyor.
Başarılı olmuş. Kendisi anayasal hak olarak bu devlet
üniversitesine geçmek istiyor. Ancak, öyle bir sınırda bu geçiş
söz konusu ki 19unda kendi üniversitesine, yani vakıf üniversitesine
kayıt yaptırması gerekiyor, mecbur, yaptırıyor ve 9
milyar liraya yakın para ödüyor yahut da taahhütte bulunuyor, senet
veriyor ancak ayın 23ünde, dört gün sonra devlet üniversitesi diyor ki:
Siz bizim üniversitemize yatay geçiş hakkını
kazandınız. Buyurun. Çocuk oraya gidiyor ve bu üniversiteden
parasını istiyor. Parasının 1 kuruşunu bugüne kadar
vermiş değiller. Ben tabii, bunların ismini belirtmiyorum.
Elimde bu belgeler bulunuyor.
Bir
diğeri ise daha değişik: Kıbrıstaki bir üniversitede
okuyor ve Türkiyedeki bir üniversiteye, yine vakıf üniversitesine yatay
geçiş yapıyor ancak bu yatay geçiş yaptıktan birkaç gün
sonra devlet üniversitesi de diyor ki: Bize de gelebilirsin. Çocuk da tabii,
bu ücretli üniversite yerine -devlet üniversitesine
geçmek üzere- devlet üniversitesine geçiyor. O da yine 9 milyara yakın
para vermiş, onun da parası geri ödenmiyor.
Yani biz
çok masumane düşünüyoruz. Bu bakımdan diyorum ki bizim bu
üniversitelerin sadece para kazanılan yerler
olmadığını belirtmemiz gerekiyor ve vakıf senetlerinde
yazdıkları kurallara uysunlar diye biz Meclis olarak mı bir
karar alacağız yoksa YÖK mü bu konuda bir karar alacak, bilemiyorum.
Tabii, bu belirttiğim konularda YÖKün kararı var. YÖK diyor ki: Siz
bu parayı geri ödeyin. Burada, YÖKten alınmış bir belge
var elimizde ama üniversite bunu dinlemiyor ve parasını ödemiyor.
Bu yüzden
değerli arkadaşlar, bu üniversitelerin kuruluşunda yahut
bunların vakıf senetlerindeki işleri yapıp
yapmadıklarında biraz daha titiz davranmamız gerekir diye
düşünüyorum.
Görüşülmekte
olan bu yasa ile 1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununun 55inci maddesinin ikinci
fıkrasına (f) bendi ile aşağıdaki fıkralar
eklenmek istenmektedir:
Buna
göre, Ankara ve kalkınmada öncelikli yöreler esas olmak üzere, Millî
Eğitim Bakanlığı ile TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
tarafından belirlenecek illerde eğitim bilimleri enstitüleri ile bu
enstitülere bağlı, Özel Öğretim Kurumları Kanununa tabi
ilk ve ortaöğretim okullarının kurulacağı ve
bunların laboratuvar okulları olarak adlandırılacağı
belirtilmektedir.
Ayrıca,
bunlara alınacak öğrenci ve öğretmenlerin nasıl
seçileceği belirtilmektedir.
Kanun
tasarısının geneli üzerinde görüşlerini ortaya koyan
arkadaşlarımız bu konuda birtakım açıklamalar
yaptılar. Bu açıklamalardan birincisi, TOBB Üniversitesinin
ödeyeceği gelir vergisini devlete ödemeyip bir havuzda
toplayacağını ve bu havuzdan bu okulların
açılışına sarf edeceğini belirtiyor. Ancak tabii, bu
okulların sayısı ne olacak? Bu okullar nerelere açılacak,
ne kadar açılacak?
Biz,
şimdi bakıyoruz, 30 Ocak 2009 günü Antalyada bir toplantıya
katıldım. Bu toplantı, Özel Okullar Birliğinin tertip
ettiği bir toplantı idi. Türkiye'nin değişik yerlerinden
gelen özel okul sahipleri yahut vakıf açtıysa o okulu vakıf
yöneticileri Antalyaya gelmişlerdi. Burada görüştüğüm okul
sahip ve yöneticileri özel okulların büyük bir sıkıntı
içerisinde olduğunu belirttiler. Öğrenci kontenjanlarının
dolmadığını ve öğretmenlere de gerekli ödemeyi
yaparken çok büyük sıkıntı içerisinde olduklarını
belirttiler. Şimdi, biz ne yapacağız? Biz, vatandaşın
kendi arzu ve isteğiyle elinde biriktirdiği birtakım
meblağı bu okullara yatırmasını sağladık.
Aşağı yukarı, Türkiyede üç yüz seksen civarında özel
lise bulunmakta. Bu üç yüz seksen vatandaşımız yahut işte
vakıfsa vakıf, bunlar özel okulları kurmuşlar. Bunlar
tabii, öğrenciden aldıkları ücretle devamını
sağlıyorlar, öyle hayatta kalıyorlar, öyle yaşıyorlar.
Şimdi, biz tutuyoruz, bir üniversite herhangi bir ilde, herhangi bir yerde
bir orta dereceli özel okul açsın ama onun parasının en
azından bir kısmını devlet ödesin!.. E, şimdi peki,
eşitlik ilkesine uyuyor mu bu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akkuş.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Yani
oradaki özel okul sahibinin ne günahı vardı, oraya yatırım
yapmış ama siz bunun birtakım haklarını dolaylı
olarak elinden alıyorsunuz gibime geliyor.
Bir
diğer konu da -bu okulların kuruluşunun ana gayelerinden birisi
olabilir diye düşünüyorum, inşallah değildir-
okullarımızın açılış dönemlerinde,
üniversitelerimizin açılış dönemlerinde vakıf
üniversitelerinin çarşaf çarşaf ilanlar verdiğini görüyoruz
öğrenci bulabilmek, öğrenci toplayabilmek için. Acaba, TOBB
Üniversitesi bu yerlere açacağı orta dereceli okullarla kendisine
öğrenci gelişini sağlamayı mı düşünüyor, böylece
kendisine öğrenci bulmayı garanti mi etmeyi düşünüyor, diye
aklıma geliyor.
Bu
bakımdan, biz bu yasa maddesinin geri çekilmesini arzu ediyoruz. Bu konuda
daha önce bir üniversiteye birtakım haklar verilmiş, bunun da yasal
bir şekilde yeniden düzenlenerek iptal edilmesi arzusundayız.
Bu duygu
ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Sarı.
Buyurun
Sayın Sarı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
SARI (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 307
sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Yasa Tasarısının 1inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir
milleti ayakta tutan ve istikbalini temin eden en önemli unsur eğitim ve
öğretimdir. Eğitim, insanımızın yaşam kalitesini
yükselten, ülkemizin refah, istikrar ve rekabet gücüne katkıda bulunan ve
hayat boyu süren bir faaliyettir. AK PARTİ olarak göreve geldiğimiz
günden başlayarak eğitimin en temel sorunları olarak
gördüğümüz altyapı, erişim ve kalite sorunlarının
üzerine ısrarla gittik ve gitmeye de devam edeceğiz. Bu çerçevede,
insan kaynağı niteliğinin yükseltilmesi ve beşerî
sermayemizin çağdaş standartlara ulaştırılması
amacıyla, 2009 yılı bütçesindeki en büyük payı yine
eğitime ayırmış bulunmaktayız. Önümüzdeki dönemlerde
de kamu harcamalarındaki en büyük pay yine eğitimin olmalı ve bu
doğrultuda hareket etmeye devam edilmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak bizler,
üniversitelerin sağlık, eğitim, çevre, enerji, kentsel
gelişim, uluslararası ilişkiler, ekonomi, savunma ve ulusal
güvenlik gibi alanlarda eğitim açısından stratejik öneme sahip
olduğuna inanmakta ve bu amaç doğrultusunda hareket etmekteyiz.
Üniversitelerin tek merkezli yönetim anlayışından
çıkarılarak küresel rekabete katılabilen, dünyaya açık ve
Türk toplumunun beklentilerini karşılayan dinamik kurumlara dönüştürülmesi
sağlanmalıdır. Üniversitelerin uluslararası standartlarda
hizmet verebilmeleri ve bilimsel olarak özgür, idari olarak özerk ve finansal
olarak mali kaynak üretebilen yapılara kavuşabilmeleri amacıyla,
ilgili paydaşların katılımıyla, katılımcı,
hesap verebilir, özerk, sorumlu ve şeffaf bir yönetim yapısına
sahip olmaları gerekir. Yerel kalkınmayı desteklemek üzere,
üniversitelerin bulundukları bölgenin sorunlarına eğilmesi ve
bulundukları bölgelerin ihtiyaçlarını dikkate alarak ihtisaslaşması,
sanayinin gelişmesi, üretimin artışı ve kültürel altyapının
güçlenmesi için gerekli iş birliğinin sağlanması gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vakıf üniversiteleri gerçekten
çok önemli teşebbüslerdir.
Vakıflar ecdadın sivil idaresinin omurgasını
teşkil etmiştir. Şimdi, kâr gayesi gütmeyen, temel gayesi ülke
insanına hizmet etmek olan vakıf üniversitelerinin hâlihazırda
bile ne kadar büyük hizmetler yaptıklarını görmekteyiz.
Eğitime
daha çok kaynak ayırmaya mecburuz ve bilhassa araştırma
geliştirmeye, teknolojik altyapıya, fiziki yapıya, öğretim
üyelerine ve öğretmenlere ayırmaya mecburuz. Tabii, burada yükün
hepsini devletin sırtına yüklemek doğru olmaz. Onun için özel
üniversitelerin, vakıf üniversitelerinin açılmasını
hızlandırmamız ve desteklememiz gerekir. Bu istikamette bugüne
kadar kırka yakın vakıf üniversitesi kurulmuştur ve bundan
sonra da bu kuruluşların sayısını artırmamız
ve desteklememiz gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kapsamda ülkemize ve bölgemize
eğitim ve öğretim açısından önemli katkılar
sağlayacak olan iki tane yeni vakıf üniversitesinin
kurulmasının heyecanı içerisindeyiz. Kısa bir süre önce
yine Gaziantepte, kendi bölgemizde kurulmuş olan ve yüce Meclisimizin de
vesile olmuş olduğu Gazikent Üniversitesine ek olarak bugün
kuruluşunu gerçekleştireceğimiz Zirve Üniversitemizde 5 fakülte,
2 enstitü ve 1 yüksekokul kurulacak olup ilk aşamada 5 bin öğrencinin
eğitim ve öğretim görmesi planlanmaktadır. Bu rakam zamanla 15
bin kişiye ulaşacaktır. Üniversitemiz 1 milyon metrekareden
fazla alana sahip olup on iki ayrı bina ve 250 bin metrekarelik
kapalı alan içermektedir. Kız ve erkek öğrencilerin barınma
ihtiyacını karşılayacak iki ayrı bloktan oluşacak
olan yurtlar yapılacaktır.
Zirve
Üniversitesi Orta Doğuya yakınlığının
avantajını kullanarak komşu ülkelerden kontenjanlar
oranında yabancı öğrencilerin gelmesini teşvik edecektir.
Ülkemizin, başta Suriye olmak üzere, bölge ülkeleri ile olan
ilişkilerinin geliştirilmesine katkıda bulunacaktır. Bu
şekilde, bilginin üretilmesi, genç nesillere aktarılması görevinin
yanında Zirve Üniversitesi toplumlar arası iletişimi,
etkileşimi ve diyaloğu artıracaktır.
Kurulacak
olan Zirve Üniversitesiyle birlikte hem ilimiz hem bölgemiz açısından
birçok çağdaş kavram uygulamaya geçme imkânı bulacak ve
kalkınmanın anahtarı olacaktır.
Bu duygu
ve düşüncelerle, Gaziantepte kurulan Zirve Üniversitemizin ve
İstanbulda kurulan Yeni Yüzyıl Üniversitemizin hayırlı
uğurlu olmasını diler, her iki üniversitemizin kuruluşuna
katkıda bulunan tüm bürokratlarımıza, Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonumuza ve değerli Başkanına, Millî
Eğitim Bakanımıza, Türkiye Büyük Millet Meclisinde desteklerini
esirgemeyen değerli iktidar ve muhalefet partilerimizin tüm değerli
milletvekillerine teşekkürlerimi sunar, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sarı.
Şahsı
adına İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk.
Buyurun
efendim.
HARUN
ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 307 sıra sayılı Tasarıyla ilgili olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının Plan ve Bütçe Komisyonunu
tali komisyon olarak tayin etmesi doğru olmamıştır. Başkanlığın,
vakıf üniversiteleri kuruluşunun devlete bir yük getirmediğini
gerekçe yaparak vakıf üniversiteleri kurulmasını öngören
tasarıları esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
etmemeye başlaması kararını gözden geçirmesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Üstelik bu tasarının bir
kısım gelir vergisini almaktan vazgeçmeyi öngörmesi nedeniyle Plan ve
Bütçe Komisyonunda mutlaka görüşülmesi gerekirdi. Görüşülmemesi
eylemi 5018 sayılı Yasanın 14üncü maddesine aykırılık
teşkil etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Anayasada kazanç amacına yönelik olmamak üzere
vakıf üniversiteleri kurulabileceği belirtilse de bu üniversiteler
üzerinde denetim ve gözetim görevinizi tam olarak yapamıyorsanız
kamunun gelir kaybına yol açmanız kaçınılmaz
olacaktır. Nitekim kâr amaçlı olmamasına rağmen, vakıf
üniversiteleri açılması konusundaki yoğun talep bu alanda
devletin denetim ve gözetim görevini tam olarak yerine getiremediğine de
işaret etmektedir. Burada, tasarının Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmeden Genel Kurula indirilmesindeki eksikliğe tekrar vurgu
yapmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinin eğitim
bilimleri enstitülerine bağlı olarak kurulacak kampüslerdeki
laboratuvar okullarına ait giderlerle burs ödemelerinin, TOBB üniversite ve
kampüslerde çalışan personelin ücretlerinden kesilen gelir
vergisinden yirmi beş yıl süreyle karşılanacak olması,
yine 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun bütçe
ilkelerini düzenleyen 13üncü maddesinin (f) ve (g) bentlerine
aykırıdır. Düzenleme, aynı Kanunun 6ncı maddesinde
yer alan hazine birliği ilkesine de aykırıdır. Bu madde,
Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin tüm
gelirlerinin hazine veznelerine gireceğini, giderlerinin de bu vezneden
ödeneceğini hükme bağlamakta ve söz konusu idarelerin özel vezne
açamayacağını öngörmektedir. Siz ne yapıyorsunuz? Özel
hesap yani özel vezne açıyorsunuz. Bu uygulama mali disiplinden
uzaklaşmaya yol açan ve 2000li yıllarda kaldırılan
fonların bir başka adla geri getirilmesinden başka bir şey
değildir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemenin nasıl uygulanacağı da açık
değildir. Ücret bordrolarını yaptınız ve gelir vergisi
kesintilerini muhtasar beyannameyle vergi dairesine bildirdiniz, vergi dairesi
de bu beyan üzerinden vergiyi tahakkuk ettirdi. Normalde bu vergi vadesi
geldiğinde ödenecekti. Peki, yasa ile ödenmeyeceğini, özel hesaba
yatırılacağını söylüyorsunuz; bu işlem için
tahakkuk eden vergiyi terkin etmeniz gerekmeyecek mi?
Değerli
milletvekilleri, bu uygulama yukarıda ifade ettiğim bütçe ilkelerine
ve hazine birliğine aykırı olduğu gibi zamanla şu anda
yaratmakta olduğunuz eşitsizliği gidermek üzere
yapacağınız yeni düzenlemeler nedeniyle yaygınlaşacak
ve maliyenin tevkif suretiyle tahsil edilen gelir vergisinin büyük bir
kısmından vazgeçmesi sonucunu doğuracaktır. Bu
yanlış adımdan dönünüz. Tasarıyla kurulan yeni sistemin
hazine tarafından finanse edilmesi düşüncesinde iseniz Bu iş
için bütçenin transfer tertibine yeterli ödenek konulacağı
şeklinde bir düzenleme yapınız ve biz de buna destek verelim.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 130uncu maddesine göre hem devlet hem de
vakıf üniversitelerinin kanunla kurulması gerekmektedir. 2809
sayılı Kanuna eklenen maddelere bakınız; kanunla kurulan
üniversitelerin hangi birimlerden oluşacağı yine yasada tespit
edilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN
ÖZTÜRK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bu
tasarıyla Millî Eğitim Bakanlığı ile TOBB Ekonomi ve
Teknoloji üniversitelerine tespit edilecek illerde eğitim bilimleri
enstitüsü kurma yetkisi verilmesi, bize göre Anayasanın 130uncu
maddesine aykırıdır ve yasama yetkisinin devri anlamına
gelmektedir.
Tasarının
hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) - Sayın Bakanım, 1 Kasım 1925,
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2nci Dönem Üçüncü Toplantı
Yılını açarken Gazi Mustafa Kemal diyor ki: Büyük Millet
Meclisinin ve Cumhuriyet Hükûmetinin büyük çalışma ve gayret
gösterdiği bilinmekle birlikte bilim ve öğrenimin feyiz ve nuruna
olan genel ilgiyi karşılamaktan henüz uzağız. Önümüzdeki
sene için devletçe yapılabilecek büyük fedakârlığı rica
ederken, varlıklı kişilerden olan
vatandaşlarımıza da himayeye muhtaç olan
çocuklarımızı özel girişimleriyle okutup
yetiştirmelerini önemle tavsiye ederim.
Sayın
Bakanım, çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma
yolundaki bu çalışmalar, Atatürkçülüğün sloganla değil
icraatlarla yapılması gerektiğinin bir göstergesi midir?
Konfüçyüs
Bir neslin kaderini bir önceki nesil belirler. diyor. Gelecek nesiller
adına yaptığınız çalışmalar takdire
şayandır. Seçim bölgelerimizde olumlu tepkileri bizzat yaşıyoruz.
Sayın Bakanım, size de bu anlamda olumlu tepkiler yansıyor mu?
Teşekkür
ederim. [CHP sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN
Sayın Bulut, buyurun efendim.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanıma demin bir soru sordum ve farklı bir cevap aldım,
gücendi Sayın Bakanımız. Çünkü ben kendilerine, 2008
yılında yazılı olarak bu soruyu sormuştum, bugüne
kadar bana cevap vermediler. Emin olun, bununla ilgili hiçbir beyanını
da duymadım. Eğer müsaade ederlerse
Lale Kahraman ve Nuran Yavuz; bu
konuda da bir açıklama yaptınız mı Sayın Bakanım?
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde memuriyet görevine
başlamışlar. Bu kişiler 2008 atamalarında
bağımsız olarak öğretmenliğe naklen geçmişler.
Lale Kahraman ve Nuran Yavuz memuriyete Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde
başlamışlardır. Bu kişiler 2008 atamalarında
bağımsız olarak öğretmenliğe naklen geçmişler.
2008 atamalarında sınıf öğretmenliğine ortalama sekiz
yıl hizmeti olanlar geçerken, bu kişiler iki yıllık
hizmetleriyle Millî Eğitim Bakanlığına öğretmen olarak
geçmişlerdir. Bu tarih itibarıyla Van Kahraman Çocuklar Kız
Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda sınıf
öğretmenliği yapmaktadırlar. Bu atama yasalara uygun mudur
Sayın Bakanım?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP
TANER (Aydın) Sayın Bakanım, bu düzenlemeyle üniversitenin
kampüsünde, tüm personel ücretlerinde bu kanun yürürlüğe girdiği
ayı takip eden aydan itibaren stopaj vergileri yirmi beş yıl
süreyle alınmayacak ve özel bir fonda toplanan bu kaynakla aynı
üniversitenin lojman, misafirhane gibi tesislerinin kurulması ve
işletilmesi temin edilecek.
Şimdi,
vergi açıklarını kapatmak için dolaylı vergileri
artırdığımız, küresel kriz gerekçesiyle ve IMFin
dayatmasıyla bütçede kesinti yaptığımız bir ortamda bu
düzenlemeyi kamu vicdanı ve anayasal eşitlik açısından
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Bakan, ek ödemenin
oluşturduğu mağduriyeti gidermek için yapılan düzenlemeyle
millî eğitim müdür yardımcılarına, ilçe millî eğitim
müdürlerine ve şube müdürlerine on saat ek ders artışı,
ilköğretim müfettişlerine de beş saat ek ders
artışı yapılmıştır. Meselenin asıl
kaynağı maaşlardaki erozyonun giderilmesi ve bu yolla
maaşlarda iyileştirme beklenirken ek ders ücretlerinde yapılan
yetersiz artışın meseleyi çözemeyeceği görüşümüze
katılır, bu konuda kalıcı düzenlemeler yapmayı
düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım;
konuşmam sırasında belirttiğim yatay geçişle
üniversitesinden ayrılarak bir devlet üniversitesine naklolmuş
öğrencilerin üniversitesinden ödemek zorunda kaldığı
ücretin öğrencilere eğitim ve öğretim hizmeti
alamayacakları için geri ödenip ödenmemesi konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız
SACİD
YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1inci
maddede laboratuvar okullarında onuncu sınıftan on birinci
sınıfa geçişte TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Senatosu
tarafından belirlenecek ve Millî Eğitim Bakanlığınca
kabul edilerek onaylanacak uluslararası sınavlarda
başarılı olması şartı getiriliyor, Bakalorya
sınavı.
Şimdi,
bu Ekonomi Üniversitesi Senatosu 2547 sayılı Yasaya tabi. Bu
üniversite yasası ortaöğretim konusunda bir tasarrufta bulunuyor.
Bunu Sayın Bakan nasıl değerlendiriyor? Ortaöğretimdeki
Bakalorya sınavları hakkında, uluslararası Bakalorya
hakkında Üniversite Senatosu bir karar verecek. Bu uygun mudur? Bakan
nasıl değerlendiriyor?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğanın
Sadece bütçe imkânlarıyla, konsolide bütçenin
imkânlarıyla yetinilmeyip, topyekûn Türkiye'nin potansiyelini eğitim
adına seferber etme ve bununla ilgili olarak kamuoyu memnuniyetiyle ilgili
geri dönüşleri biz de alıyoruz ve zaten bundan dolayıdır ki
o politikalarımıza devam ediyoruz.
Sayın
Bulutun Lale Kahraman ve Nuray Yavuz isimli, üniversitede daha önce devlet
memuru olan ve Millî Eğitim Bakanlığına öğretmen
olarak naklen geçen 2 arkadaşımızla ilgili sorusuyla ilgili
olarak da söyleyeceğim şey şudur arkadaşlar: Naklen
atamalar hiçbir atama dönemiyle sınırlı değildir. Bugün,
diyelim ki biz 25 Şubatta öğretmen ataması yapacağız.
Eğer boş kadromuz ve pozisyonumuz varsa bir başka kurumdan ama
öğretmenlik diplomasına sahip ama pedagojik formasyona sahip olan
birisi bize müracaat ettiği zaman bu şartları
taşıyorsa ve devlet memuru olma özelliğine sahipse biz onu
naklen atayabiliriz. Bu kesinlikle yasalara uygundur, yönetmeliklere uygundur;
aykırı hiçbir tarafı yoktur Sayın Bulut ve bu uygulama
devam ediyor. Burada herhangi bir anormallik yok.
Şimdi,
Sayın Tanerin Efendim, bu, kamu vicdanını yaralıyor, kamu
vicdanına uygun mudur? Benim vicdanıma da uygundur, kamunun
vicdanına da uygundur çünkü biz bu yolla eğitime ekstra bir kaynak
ayırmış oluyoruz. Tekrar altını çizmek istiyorum:
Burada okuyacak öğrencilerin yüzde 70i burslu olarak okutulacaktır
ve bunlardan bir para almayacaktır. Devlet zaten bu öğrencileri
okutmak zorundadır. Biz bunlara kaynak aktarıyoruz ve üstelik,
dediğim gibi, kalkınmada öncelikli yörelere bir imkân
hazırlanıyor, bunu defalarca söyledim arkadaşlar. Dediğim
gibi, görüş farklılığı olabilir, bunu da saygıyla
karşılıyorum, siz öyle bakıyorsunuz, biz böyle
bakıyoruz.
Sayın
Asilin, Efendim, millî eğitim müdür yardımcıları,
şube müdürleri veya müfettişlerle ilgili olarak ek ders ücretlerine
dayalı bir iyileştirmenin yerine kalıcı bir çözüm
getirilemez mi? Ücretler az olduğu için ders ücretiyle bunlar telafi
ediliyor. şeklinde bir sorusu var arkadaşlar. Bizim millî
eğitim müdür yardımcılarımız, şube müdürlerimiz,
okul müdürlerimiz eğitim-öğretim hizmetleri sınıfında
olan insanlardır. Onların, okul müdürünün bir makam tazminatı
parası ayrıca yoktur, yani müdürlükten dolayı ayrıca bir
geliri yoktur çünkü Millî Eğitimin yapısı gereği bu
böyledir. Ek ders ücreti okul müdürü altı saat de girse makam
tazminatı karşılığında -bu, bugün başlayan bir şey
değildir, yıllardan beri böyledir- kendilerine ödenmektedir. Yani
maaşları düşük olduğu için verilen bir şey değil,
onlar için getirilmiş olan müktesep bir haktır ve bu verilmeye devam
ediliyor.
Ha,
Devlet memurlarının maaşları daha fazla olmalı
mıdır? diye sorarsanız, evet, olmalıdır. Bizim, devletimizin
imkânlarını, milletimizin imkânları ile kamu personelinin
ihtiyaçlarını örtüştürmemiz lazım. Olmayan bir
kaynağı kimse kimseye veremez. Bu anlamda da popülizm yapmak
doğru değil. İmkânlarımız ölçüsünde memurumuzu
enflasyona ezdirmemek, refah payını da üstüne koymak kaydıyla
bir ücret politikamız var.
Sayın
Akkuşun sözünü ettiği, bir vakıf üniversitesinden devlet
üniversitesine naklen geçmişse öğrenci
Öğrenciler,
biliyorsunuz, üniversitelere kayıtlarını yaparken, vakıf
üniversitelerine, bir taahhüt senedi imzalarlar. O senet üniversite ile
kişi arasında bir sözleşmedir, o sözleşmenin hükmü neyse
ona göre işlem yapılması gerekiyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ama Sayın Bakanım, hizmet vermiyor ki!
Çocukların, gasbediyor parasını.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bakın,
Sayın Akkuş, altını çiziyorum: Siz gidersiniz bir otele
rezervasyon yaparsınız, gece gidip orada kalmazsınız, siz
orayı kapattığınız için, sizin yerinize kimseyi
alıp oradan para tahsil etme şansları olmadığı
için o parayı sizden alırlar.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Alıyorlar, almaz olurlar mı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Ben meseleyi,
bakın, örneklendiriyorum. Aranızdaki sözleşme neyse,
öğrenci ile üniversite arasındaki sözleşmenin hükümleri neyse
Türkiye bir hukuk devletidir, eğer bir hukuksuzluk varsa öğrenci
mahkemeye müracaat eder. Bireysel hukuka giren bir meseledir bu.
Sayın
Yıldızın Bakaloryayla ilgili olarak TOBB Üniversitesi Senatosu
karar verebilir mi? Bir şeyin daha altını çizeyim: Tepeden
tırnağa metni okuduğunuz zaman, burada Millî Eğitim
Bakanlığının onayı olmadan hiçbir şeyin
geçerliliği olmayacaktır. Bakalorya, aslında, evet, bir ortaöğretim
programıdır ama üniversiteye kabulde esas kıstas kabul edilen
bir şeydir. Türkiye'de üniversiteye geçişleri ve üniversiteye
kabulleri Yükseköğretim Kurulu yapıyor biliyorsunuz, yani bir
Yükseköğretim Kurulu bu işlere karar veriyor. O çerçevede onlar karar
verebildiği gibi TOBB Üniversitesi de Bakaloryayla ilgili şüphesiz ki
bir karar verebilir ama bizim onayımız olmadan hiçbir şeyin
geçerliliği olmayacaktır.
Sayın
Başkan, arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri
geliş sırasına göre okutup, aykırılık durumuna
göre işleme alacağım.
TBM
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 307 sıra sayılı yasa tasarısının birinci
maddesinin (a) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederiz.
Kamer Genç Harun Öztürk Ahmet Ersin
Tunceli İzmir İzmir
Hüseyin
Mert Atila
Emek
İstanbul Antalya
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 307 sıra sayılı Tasarının Çerçeve 1 inci
maddesinde yer alan (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Metin Arifağaoğlu Malik Ecder Özdemir
Trabzon Artvin Sivas
Ali
Koçal Sacid
Yıldız
Zonguldak İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 307 sıra sayılı kanun tasarısının 1.
maddesinin kanun metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Akif Akkuş Mehmet
Şandır Beytullah
Asil
Mersin Mersin Eskişehir
Ahmet Duran
Bulut Kadir
Ural
Balıkesir Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET
BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Asil konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer vatandaşlar ödedikleri vergilerin kendisine
kamu hizmeti olarak dönmediğine, rüşvet ve yolsuzluğun
yoğun olduğuna inanıyorlarsa, kamu kaynaklarının israf
edildiği kanaatini haiz ise vergi vermek istemeyeceklerdir. O nedenledir
ki ülkemizde toplanan vergilerin yüzde 72,8inin katma değer vergisi, özel
tüketim vergisi, akaryakıt tüketim vergisi, özel iletişim vergisini
de kapsayan, dar gelirli vatandaşlara daha fazla yük oluşturan, dar
gelirliyi ezen dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Dolaylı
vergiler üzerine kurulu bu sistem vergi adaletini bozmakta, vatandaşı
vergi kaçırmaya yönlendirmektedir. Toplanan vergilerin ancak beşte
1ine yakın bir bölümü gelir üzerinden alınmaktadır.
Bu ve az
sonra sayacağım gerekçelerle bu yasa tasarısının
1inci maddesinin kanun tasarısından
çıkarılmasını öngören bu önergemize desteklerinizi
istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi
Üniversitesinin mevcut ve
kuracağı kampüslerde bulunan okulların tüm personelinin
ücretlerinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay
başından itibaren yirmi beş yıl süreyle kesilen gelir
vergisi tutarının özel bir hesaba aktarılmasıyla
oluşacak kaynak ile bu üniversite kampüslerinde devletin parasıyla
sağlık merkezi yapılabilecek, lojman yapılabilecek,
misafirhane yapılabilecek ve hatta her türlü tesis kurulabilecek ve hatta
bunların işletilmesiyle ilgili ücretler dâhil her türlü giderler de
bu devlet parasından karşılanabilecek. Devlet
parasının bir vakfa lojman, misafirhane,
tanımlanmamış, ucu açık her türlü tesisin kurulması ve
işletilmesine aktarılıyor olması kamu vicdanını
yaralayacak düzenlemelerdir. Bu, vekâletini aldığımız
milletimize karşı üzerimize aldığımız vekâletin
kötüye kullanılmasıdır. Ayrıcalıklı bir
sınıf yaratılmasıdır. Bu madde Anayasanın
73üncü maddesine ve eşitlik ilkesine aykırı düzenlemelerdir. Bu
madde 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanununa da
aykırıdır. Sayın Bakan O Kanunu da bu Meclis
çıkarttı, bu kanunu da bu Meclis çıkartıyor. gibi
anlaşılmaz bir ifadeyle bunu savunmasına rağmen yasaya aykırı,
yürürlükteki yasalara aykırı yasa yapılamayacağı da
bir açık kuraldır.
Örnek
mi: 13üncü maddenin (g) bendi diyor ki:
Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır. Yine
aynı maddenin (f) bendinde Tüm gelir ve giderler gayrisafi olarak
bütçelerde gösterilir. denilmektedir. Bu madde 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrolü Kanununun 14üncü maddesindeki amir hükümlere de
aykırıdır. Az önce Sayın Öztürk de ifade etti, dedi ki: Bu
Plan ve Bütçe Komisyonuna niye gelmedi?
Değerli
arkadaşlarım, Plan ve Bütçe Komisyonundan bu yasa
tasarısının geçme ihtimali olmadığı için gelmedi.
Hiçbir maliyecinin, hiçbir bütçe uzmanının, mali konularda görüş
sahibi hiçbir kimsenin bu yasa tasarısına vize vermeyeceği de
açıktır.
Bu yasa
siyasi bir yasadır. Bu yasayı yapanlar bir gün mutlaka bunun
hesabını yüce Türk milletine vereceklerdir. Bu madde 5580
sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa da aykırı
düzenlemeler içermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Özel öğretimde haksız rekabete, öğretmen
atamalarında kaosa neden olacaktır, fırsat eşitliğini
bozan hükümler de içermektedir.
Değerli
arkadaşlarım, az önce Sayın Bakan konuşmasında,
Bilkent Üniversitesinin aşağı yukarı, yıllık
geliri 10 milyon Türk lirasıdır. Yani daha sonra da onu kesin
rakamlarla verdi. Bugüne kadar 8 milyon 2006da, 2007de 12 milyon, 2008de de
14 milyon yani toplam 34 trilyon lira bu hesapta toplanmış.
Yine bir
soru sordum, dedim ki: Bugüne kadar bu okullarda kaç burslu öğrenci
okumuş? Biz dersimize iyi çalıştık, Sayın Bakan cevap
veremedi çünkü elinde böyle bir rakam yoktu. Bugüne kadar 34 trilyon lira
kaynak aktarılan bu okullarda okuyan bugün öğrenci sayısı
toplamı 142dir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Asil, tamamlayın konuşmanızı.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Toplam öğrenci sayısı 142dir. 66
öğrenci bu yıl alınmış, 76 öğrenci geçen yıl
alınmış; toplam sayı 142. Yani burslu okuyan öğrenci
sayısı toplam 100dür, bugüne kadar bu okullarda yüzde 70i 100
civarındadır.
Değerli
arkadaşlarım, kamu vicdanını yaralayacak bu
tasarının bu maddesinin tasarı metninden
çıkartılması hususunda verdiğimiz önergeye desteklerinizi
bekliyor, hepinize bu vesileyle saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, bir konuya
açıklık getirebilir miyim?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkanım.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Bilkent Erzurum Laboratuvar Okulunda
142 öğrenci var, bunun 134ü burslu yani yüzde 97si burslu okuyor;
doğru rakam bu.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 307 sıra sayılı Tasarının Çerçeve 1 inci
maddesinde yer alan (a) bendinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 307 Sıra Sayılı yasa tasarısının birinci
maddesinin (a) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederiz.
Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET
BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Okay?
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Gerekçe
BAŞKAN
Sizin gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme
eşitlik ilkesine aykırıdır.
BAŞKAN
Sayın Genç? Konuşacaksınız...
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 307
sıra sayılı Yasa Tasarısının 1inci maddesinin
(a) bendinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak
verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Bu madde
üzerinde gerçekten benden önce konuşan arkadaşlarımız çok
ayrıntılı bilgi verdiler ve neden çıkması
gerektiğini ayrıntılı bir şekilde söylediler.
Arkadaşlarımız dediler ki: 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun bütçe ilkelerini düzenleyen 13üncü maddesi ve
14üncü maddesine aykırı buraya getirilen hüküm. Hükûmet sözcüsü
dedi ki: Efendim, bu da kanun o da kanun. Bu kanun o kanun değil
işte. Şimdi, bakın, hukuk hiyerarşisi içinde kurallar
hiyerarşisinde birinci, anayasadır. İkincisi, bu 5018
sayılı Kanun, Muhasebei Umumiye Kanununun yerine geldi. Yani bütçe
ilkelerinin düzenlenmesi, gelirlerin harcanması, toplanması bu temel
kanunda toplanıyor. Dolayısıyla, çıkan kanunların buna
aykırı olmaması lazım. Tabii, bu kadar inceliği
Hükûmeti temsil edenler bilmediği için O da kanun bu da kanun, ne
olacak. Diyorlar, yani şey değil.
Şimdi,
Maliye Bakanlığı mükelleflere bir yazı yazıyor,
şimdi beyanname zamanı ya. Diyor ki: Gelir İdaresi
Başkanlığımız veri ambarından elde edilen
bilgilere göre vergisel risk altında olan mükelleflerimizdensiniz. Yani
ben böyle bir terim duymadım,
vergisel risk altında olan
mükelleflerimizdensiniz. Bu da maliyeye yeni kazandırılan bir terim.
Yani diyor ki: İşte 5811 sayılı varlık vergisini
çıkardık, vergilerinizi, beyannamelerinizi artırın. Yani
bir yandan böyle, mükellefleri baskı altında tutuyorsunuz, bir yandan
da güç odaklarına birtakım olanaklar sağlıyorsunuz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, yani işte eğer bu yolu
açarsanız, bu bir nevi özel fondur, yarına tarikatlarına
Güçlü
tarikatlar var, efendim, İktidarınıza çok yakın insanlar
var, onlar gelecek, onlar da isteyecek. Yani önemli olan bir defa delik
açmayacaksınız. Açtığınız zaman o deliğin
sonunu tutmak mümkün değil. Dolayısıyla, bakın, önce
Bilkente tanınmış, şimdi işte TOBBa
tanıyorsunuz. Niye yani böyle bunlara özel bir vergi muafiyeti getir
Orada toplanan paralarla o öğrencilere burs veriyorsunuz. Bizim bir
ilimizde -işte kaç defa bu kürsüde söyledim- üniversite açıldı,
daha hâlâ öğrenci yurdu yok. Ayrıca o kadar zor şartlarda
öğrenci okuyor ki, bizim yani özellikle Tunceli hudutları içinde
imtihan kazanan birçok öğrenci o kadar büyük sıkıntı
içindeler ki yani inanınız ki bana 350-400 tane öğrenci
başvurmuştur, Bize burs verin. diyor. Ben her ay maaşımdan
5,5 milyar lira öğrencilere burs veriyorum. Ama yani bu çok
Hatta geride
daha 110-120 tane öğrenci
Müracaat edenlere de vermiyoruz. Şimdi,
eğer bu kadar zorluk içinde olan bu insanlara -yani işte 50 milyon
veriyoruz, o da fazla bir şey değil gerçi ama- yani böyle, bu kişileri
Yani bunları getirip de özel güç odaklarının üniversitelerine
vereceğinize bunları bir fonda toplayalım, Türkiyede muhtaç
olan öğrencilere verelim. Bu, insanlığa uymayan bir
davranış. Şimdi, yani Türkiyede doğru dürüst bir gelir
toplanmıyor, doğru dürüst bir vergi incelemesi yapılmıyor
ve Türkiyede, işte maalesef devri iktidarınız zamanında
büyük güç odaklarının yine büyük vergi şeyleri affediliyor.
İşte dün burada bir kanun çıkardınız. Gümrüklerde
araba ithal edilmiş, arabayı ithal edenler satmış, ondan
sonra o pahalı listeye göre vergiyi almış, ben inanıyorum
ki çoğu da ona göre vergiyi almış, hazineye
yatırmamış. Gümrükler de bunların hesaplarını
incelemiş, raporları düzenlemiş, kendilerine tebliğ
edilecek. Tabii, birilerinin elleri uzun, hemen oradaki idarelere müracaat
etmişler Aman bu ihbarnameleri tebliğ etmeyin, biz af
çıkarıyoruz. Ve affettiğiniz rakam da 3 katrilyon lira. Yani bu
hangi vicdana, hangi ahlaka, hangi hukuka sığar, bilmiyorum.
Burada
hepimiz Anayasaya sadakat yemini gösterdik. E, şimdi, bunlar getirilen Anayasaya
sadakat yeminine giren konular mı, yani sadakati gösteriyor muyuz? Kanun
önünde eşitlik ilkesi var, Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik var. Şimdi, bunları bir tarafa itip de Efendim,
işte bazı güç odakları bizim İktidarımıza destek
veriyor. E, biz de onlara işte bir kıyak yapalım. Kıyak
yaparsan cebinden yap kardeşim, devletin bütçesinden yapma, devletin
kesesinden yapma! Artık, vicdan da bunu gerektirir, ahlak da bunu
gerektirir, Allah da bunu emreder. Yani, böyle bir şey olur mu? Getiriyorsunuz
ondan sonra birtakım insanlara özel birtakım imkânlar
sağlıyorsunuz.
Sonra,
bunların denetimi ne olacak?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) Burada, tahsil edilen vergiler
Yalnız bu vakıf
üniversiteleri birtakım işte özel binek arabalarında
kullanılacak yöneticilerin, özel kamp kurulmasında kullanılacak.
Çünkü denetimi yok, yani kim denetleyecek bunları? Bence bu maddeyi
çıkaralım buradan.
Haa,
devlet, gerekirse bu okullarda okuyan insanlara öteki insanlar gibi, işte
Krediler ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünde olduğu gibi bu
öğrencilere burs versin. Burada okuyan öğrencilerin ne özelliği
var? Ben onu öğrenmek istiyorum. Yani bunları böyle ayırmak
eşitlik ilkesine uymuyor ki!
Onun
için, yani bunu, zıtlığı
Yani ille Bizim
iktidarımız zamanında getirilen her şey doğrudur,
başkalarının söyledikleri yanlıştır. peşin
hükmünden kendinizi kurtarın ve bu önergemizi kabul ederseniz, bence,
Anayasaya, hukuka uygun bir harekette bulunmuş olursunuz. Yarın öbür
gün, bunları kabul ettiğinde peşinden gelir işte vakıf
üniversiteleri, o diyecek Ona tanıdın bana niye
tanımıyorsun? o diyecek Ona tanıdın niye bana
tanımıyorsun? Dolayısıyla, bütçeler paramparça olacak.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet önergeleri
birlikte işleme koyuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının 1inci maddesinin oylamasının
açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge
vardır. Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
307
sıra sayılı kanun tasarısının 1inci maddesinin
açık oylama suretiyle yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN
Mehmet Şandır? Burada.
Beytullah
Asil? Burada.
Recep
Taner? Burada.
Ali
Torlak? Burada.
Hasan
Özdemir? Burada.
Kürşat
Atılgan? Burada.
Akif
Akkuş? Burada.
Ahmet
Duran Bulut? Burada.
Süleyman
Yunusoğlu? Burada.
Reşat
Doğru? Yok.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Devam edin efendim, 20 kişi var.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN
Tamam. Sayın Nevzat Korkmaz
Hasan
Çalış? Yok.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ali Uzunırmak takabbül ediyor.
Necati
Özensoy? Yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, takabbül ediyorum.
BAŞKAN
Evet, Sayın Kamer Genç
Münir Kutluata?
Cemaleddin
Uslu?
İsmet
Büyükataman? Yok.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN
- Sayın Korkmaz, biraz önce birinin yerine oy kullandınız.
Arkadaşlar,
burada yeterli sayıda
İsmi okunmayan arkadaşlardan birisi
söylesin.
Sayın
Abdülkadir Akcan?
Erdal
Sipahi?
Abdülkadir
Akcan?
Olmadı
bak, biraz önceki şey oldu. Arkadaşlar, yani, açık oylamayla
ilgili olarak bir teklifte bulunuyorsunuz. Bakınız yani, ben,
Başkan Vekili olarak üzerinde olmayan birini söylüyorum. Sizin isminiz var
zaten, dolayısıyla bir başka arkadaşa takabbül edemezsiniz.
Başka bir arkadaşımızın söylemesi lazım.
Milletvekilleri de burada duruyor.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, ben takabbül etmedim, benim
adım var dedim.
BAŞKAN
Sayın Akcan, tamam efendim, ben söyledim, geri aldım o zaman.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Niye bağırıyorsun!
BAŞKAN
- Yahu, tamam Sayın Akcan, lütfen sakin olunuz, istirham ederim yani.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Siz de sakin olun.
BAŞKAN
Nezaket planında söyledim, o zaman birinizin söylemesi lazım, yoksa
önergeyi işlemden kaldırmamız lazım, Grup Başkan
Vekiliniz de burada. Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, 20 arkadaşımız
ayağa kalktı.
BAŞKAN
Efendim bakınız, o zaman 20 kişi ayağa kalkarsınız
Sayın Şandır, önceden
(MHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
Bir
dakika arkadaşlar, şu anda olmaz. Şu anda olmaz arkadaşlar,
ben onu okuyacağım.
Ya
ayağa kalkacaksınız -İç Tüzük hükmü açık- yahut da
isimleri söyleyeceksiniz, burada bir şey yok ki.
Rıdvan
Yalçın?
Ahmet
Orhan?
Zeki
Ertugay? Yok.
Osman
Durmuş? Burada.
Mustafa
Kalaycı? Yok.
Hüseyin
Yıldız? Yok.
Behiç
Çelik? Burada.
Recai
Yıldırım? Yok.
Nevzat
Korkmaz?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz biraz önce birisinin yerine takabbül etmişti.
Ertuğrul
Kumcuoğlu?
Tunca
Toskay? Burada.
Metin
Ergun? Burada.
Ali
Uzunırmak? Burada.
Akif
Paksoy? Burada.
Mehmet
Serdaroğlu?
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Efendim, otuz imza var orada; 6 kişi yok, 24
kişi burada.
BAŞKAN
Evet, 28 kişi var, 6 kişi yok, 22 kişi burada.
Burada
olan arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Oylamaya niye girmeyecekler?
BAŞKAN
Efendim, ismini okuduğumuz arkadaşlarımız girmeyecek.
Lütfen, cümleleri
KAMER
GENÇ (Tunceli) Oylamaya giriyor, yoklamaya girmiyor ki.
BAŞKAN
Düzeltiyorum Sayın Genç, tamam.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Oylamaya girecekler ki ne oy verdikleri görülecek.
BAŞKAN
Düzelttim, tamam. Hata olduğu zaman düzeltiyoruz.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 307 sıra sayılı
Tasarının 1inci maddesinin açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 232
Kabul : 189
Ret : 42
Çekimser : 1 (x)
Böylece
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeye bağlı ek madde 109u okutuyorum:
MADDE 2-
2809 sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler
eklenmiştir.
Zirve
Üniversitesi
EK MADDE
109- Gaziantepte İpek Kültür ve Eğitim Vakfı tarafından
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere,
kamu tüzel kişiliğine sahip Zirve Üniversitesi adıyla bir
vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu
Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a)
Fen-Edebiyat Fakültesinden,
b)
Mühendislik Fakültesinden,
c)
Mimarlık ve Tasarım Fakültesinden,
ç)
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
d)
İletişim Fakültesinden,
e) Meslek
Yüksekokulundan,
f) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
g) Fen
Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Evet, ek madde 109 üzerinde ilk konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz.
Sayın
Ağyüz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 307 sayılı yasanın 2nci
maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir buçuk yıllık yeni Meclis dönemi içerisinde
birtakım vakıf üniversitelerinin kuruluşu buraya geldi,
görüşüldü ve hepsi de hemen hemen kabul edildi. Bu vakıf
üniversiteleri öğrenim yaşamına 1984 yılında
girmiştir, o günden bugüne kadar sayıları artarak devam
etmiştir. Şu anda otuz altıya ulaşan bu sayıya
rağmen, öğrenim gören öğrenci sayısı bütünü içerisinde
maalesef yüzde 6yı geçememiştir. Şimdi de seçim bölgem
Gaziantepte kurulması önerilen bir vakıf üniversitesinin
yasasıyla karşı karşıyayız.
Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak üniversite kurulmasına karşı
değiliz; donanımlı, teknik altyapısı
oluşmuş, öğrenim kadrosu yeterli olan üniversitelerin ve
branşlaşma yönünde ihtiyaç duyulan bölümlerin
açıldığı üniversitelerin kurulmasından yanayız.
Ama gelin görün ki buraya öyle yasalar geliyor ki mesela geçenlerde Meclisin
son günü, tatile gireceği 31/7/2008de yine bir yasa geçirdik Gazikent
Üniversitesi kurulması diye. Evet, ben o gün de iddia etmiştim, demiştim
ki: Bu üniversitenin arsası yok, imar planı yok.
Bakın
arkadaşlar, bu 31/7de çıkardığımız üniversite
kuruluşunun imar planı iki ay sonra Büyükşehirden onaydan
geçiyor değerli arkadaşlar. Arsa tahsisi yok. Siz böyle bir
arsayı
Söylediğimiz zaman da Bunun teknik altyapısı
yetersiz. diyoruz. Bakın Meclis kararına. Şimdi böyle teknik
donanımı yeterli olan üniversiteler kurarak nereye varmak
istiyorsunuz? Bu üniversitelerde maalesef temel atarak kamuoyunun gözünü
boyayacak şekle getirdiniz. Üniversite bir ihtiyaçsa, mevcut devlet
üniversitesinin branşlarından farklı bir üniversite
kurulmasını niye şart koşmuyorsunuz? YÖKten niye bunlar
çatır çatır geçiyor? İlgili kent üniversitesinden bunun için
muvafakat mı deniyor, o neden çabuk geçiyor?
Bakın,
şimdi bu kurulacak üniversite teknik donanımı yeterli bir
üniversitedir. Tamam ama aynı branşlarda; hem daha önce kurulan
vakıf üniversitesi aynı branşlarda hem devlet üniversitesi
aynı branşlarda. Şimdi OECD ülkeleri içerisinde yükseköğrenim
görmüş işsiz sayısının en çok olduğu ülke Türkiye
ise, branşlaşma gerekiyor ise biz niye hâlen fen-edebiyat
fakültesinin kurulmasını özendiriyoruz, biz niye hâlen öğretmen
kadrosunun kurulmasını özendiriyoruz? 200 bin öğretmenin
boş gezdiği hatırlarımızda değil mi?
Öğretmenlerimizin yeterli ekonomik koşullarda olmadan yeterli
eğitimi vermediğini hepimiz bilmiyor muyuz? Yani üretim
planlamanız, yatırım planlamanız, kalkınma
planlamanız olmadığı gibi, maalesef eğitim planlamanız
da yok. O nedenle, getirdiğiniz yasa tasarılarına biz evet
derken vicdanen rahatsız oluyoruz. Çünkü, bakın, kâr amacı
gütmemek şartıyla kurulan bu vakıf üniversitelerinin bugüne
kadar denetimi yapılmamıştır, YÖK tarafından
yapılması gereken denetimler büyük çapta yapılmıyor.
Öğrenciden alınan öğretim ücretinin yarısı bile
öğrenciye harcanmayan üniversiteler var. Devletten, bütçeden pay
ayırarak kurduğunuz bu vakıf üniversitelerini denetlemek bu
kadar zor iş mi? Ama YÖKün, YÖK Başkanının başka
işleri var! YÖK Başkanı On beş tane yeni üniversitenin
başına kimi atayabilirim siyasi yandaş olarak. onun
hesabını yapıyor, Ayrıca, Cumhurbaşkanına
sunacağım seçilmişlerin listesini nasıl
değiştirebilirim. onun hesabını yapıyor ve
üniversitelerde öğretim kadrolarında iç barışı
bozduğunuz gibi öğrenciler arasında da iç barışı
bozuyorsunuz. Bilimsellikten uzak, aklı, bilimi öne çıkarmayan bir
eğitim anlayışıyla Türkiye'nin, hepinizin ağzına
sakız ettiği çağdaş uygarlık düzeyine
ulaşması mümkün değildir. O nedenle, Türkiye'nin eğitim
sistemi adan zye yeniden düzenlenmek zorundadır. İhtiyaca yönelik,
üretime dönük branşların açılmasına ihtiyaç vardır.
Diplomasız işsiz yaratan bir üniversite yöntemiyle bir yere
varmanız mümkün değildir. Nasıl ki her şehre üniversite
açtınız, eğitim kadrosu yok, şimdi açılan vakıf
üniversiteleri de maalesef branşları aynı olduğu için o
devlet üniversitelerinin içini boşaltıyorlar. Biraz farklı ücret
veriyorlar çünkü siz öğretim üyelerine ve öğretmenlere insanca
yaşayacak maaşı bile esirgiyorsunuz. Dolayısıyla,
yetişmiş insanlar devlet üniversitelerinden vakıf
üniversitelerine ve özel üniversitelere çekiliyor değerli
arkadaşlarım.
Bu
yanlışı gidermediğiniz müddetçe eğitimde devletin
yükünün özel üniversitelere ve vakıf üniversitelerine akmasının
önüne geçemeyiz. Yetersiz, branş planlaması olmayan eğitim
anlayışıyla da Türkiye'nin kalkınmasına katkıda
bulunmak mümkün değildir değerli arkadaşlarım.
Ayrıca,
değerli arkadaşlar, nasıl ki ekonomiyi karaya oturttunuz her
alanda, reel sektör tıkandı, işsizlik arttı, çiftçi
perişan, esnaf perişan, şimdi çocuğunu özel okulda okutan,
üniversitede okutan insanlarımız da perişan.
Sayın
Bakan katıldığı bir panelde diyor ki: Özel okulların
daha fazla desteklenmesi lazım, teşvik verilmesi lazım,
eğitim mortgageının yaşama geçirilmesi lazım. diyor.
Şimdi,
bakın, insanları özel eğitime özendiriyorsunuz, paralı
eğitime özendiriyorsunuz ama insanlar ekonomik yokluğa
düştüğü zaman da ikinci taksitini, üçüncü taksitini ödeyemiyor.
Burslu okuyan öğrencilerin dışında özel üniversitelerdeki
hiçbir öğrenci yarattığınız bu ekonomik kaos
içerisinde rahat değil değerli arkadaşlarım. Buna çözüm
getirmeniz lazım.
Diplomasız
işsizi yaratarak biz yükseköğrenim içerisinde işsizlik
oranını, mezun olanların oranını yüzde 25e
çıkardık. Bu, dünyanın hiçbir yerinde görülmüş iş
değildir. Sayın Millî Eğitim Bakanının sayesinde
beş yıldır, altı yıldır bunu da
yaşadık.
Eğitim
kalitesi artıyor. diye her zaman çıkıp konuşuluyor.
Bakın, kendi şehrimden örnek vereceğim: Eğitimin kalitesi
artıyorsa Sayın Bakan, 2006 yılında OKSde Gaziantep 64üncü,
ÖSSde 51inci sıradayken 2008 yılında öyle bir şey
atlattınız ki, 68; 51i de 64e çıkardınız. Alt
sınırlara çekmede üzerinize yok, maharetinize yok. Niye? Bunlar
yanlış kadrolaşmalarınızın sonucu. O kadar siyasi
kadrolaşıyorsunuz ki ve tarikatların emrine giren bir
kadrolaşma içerisindesiniz
Bakın,
size Eğitim-İşin değil, Türkiye Kamu-Senin Gaziantep
şubesinin bir basın bültenini okuyacağım: Gaziantep millî
eğitimini idare edenler Türkiyede benzeri görülmemiş derecede
siyasallaşıp devlet memuru yerine parti memuru olmayı seçerek
-dikkat edin- değil bir okulu, kendini idare etmekten aciz birçok
kişiyi, hak hukuk demeden, parti taassubuyla, vekil idareci olarak
atayıp, çocuklarımızı bunlara emanet ettiler. Gaziantepte
eğitim de her geçen gün bunların sayesinde biraz daha geriye
gidiyor. diyor. Bunu kim söylüyor? Türk Eğitim-Sen söylüyor. Türk
Eğitim-İş söylese dersiniz ki
yandaş. Hani bazı medyalara söylüyorsunuz ya yandaş
medya diye.
Peki,
değerli arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanının
işi bu kadar çok mu da eğitime mesai ayıracağına
kadrolaşmaya ayırıyor? 15/10/2008 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren atama yönetmeliği ve
uygulaması niye bugüne kadar uygulanmıyor büyük kentlerde,
Gaziantepte? Niye kayırmalı atamalar yapılıyor? Niye
KPSSye girmeyen, puanı tutmayan öğretmenleri siz dilediğiz gibi
atıyorsunuz, akraba-eş dost, tarikat-taallukat düşünerek
yapıyorsunuz? İşte bundan dolayı eğitim Türkiyede bir
darboğaza girmiştir.
Bu
vakıf üniversitesine evet diyelim, başüstüne, ama bu vakıf
üniversitesinin teknik donanımı yeterli olduğu için diyelim
diyoruz. Ama bu vakıf üniversitesinin yaşadığı
sıkıntıları da göz ardı edersek, bizim bundan sonra
önümüze gelen vakıf üniversitelerinde aradığımız
koşullara uymadığı takdirde ve Türkiye'nin gerçeklerine
hizmet eden, hitap eden branşlaşmayı
bulundurmadığı takdirde evet deme şansımız
mümkün değil, olamayacaktır değerli arkadaşlarım.
Bakın
Üniversite mezunları büyük işsizlik içinde. dedim, yüzde 72si
iş bulamıyor değerli arkadaşlar. Bu, sizin çok
güvendiğiniz TÜİKin rakamları, bazen yanlış veriyor
ama sizi kayırmak için, onu da idare edeceksiniz. 185 bin genç
diplomalı mezun bugün açıkta, işsiz, bekliyor. Bu, hepimizin
vicdanını sızlatıyor. Var olan ekonomik koşullar
işsizliği artırırken, biz, birikmiş olan
işsizliği çözmek için bile bir çaba gösteremiyoruz değerli
arkadaşlarım. Teknik liseleri ve meslek yüksekokullarını
özendirmediğimiz takdirde, branşlaşmayı
yapmadığımız takdirde bu üniversite
anlayışıyla diplomalı işsiz üretmeye devam edersiniz.
Gaziantepte de eğitimin kalitesi ve niteliği düşer, diğer
bölgelerde de eğitimin kalitesi ve niteliği düşer.
Sayın
Bakan çok derslik açtık diye övünüyor. Ben Gaziantepi geziyorum, devlet
eliyle yapılan derslik sayısı çok az. Hayırseverler
kanalıyla yapılan derslik sayısını, Sayın Bakan
altı yılda derslik sayısını artırdık diye
Sayın Bakan, derslik sayısını artırırken
eğitimin niteliğini artıracaksınız, eğitimin
kalitesini artıracaksınız. Siz bunu
yapmadığınız müddetçe eğitime hizmet etmezsiniz. Siz
ancak Sarı Gelin belgeselini okullarda gösterilme talimatını
verebilirsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ağyüz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) YÖKten gelen talimatları, YÖKten gelen
kararları uygulama mercisi olarak Cumhurbaşkanına sunup, ondan
sonra geçip bakmayı bilirsiniz Sayın Bakan. O nedenle, Türkiyede
eğitim çıkmazda ve sorun olduğu kadar, Sayın Eğitim
Bakanının kendisi de büyük sorundur eğitimin başında.
Öncelikle kendisini gözden geçirmelidir ve ey iktidar mensupları, 29
Martta uğrayacağınız hezimetten sonra eğer bir kabine
revizyonu yapmak istiyorsanız ve Türkiyeye hizmet etmek
istiyorsanız, eğitimin önünü açmak istiyorsanız,
çağdaş eğitimi sağlamak istiyorsanız evvelemirde bu
Maliye Bakanından Türkiyeyi ve İktidarınızı kurtarmak
zorundasınız.
Ben bu
duygularla, bu yasanın kentime hayırlı olmasını
diliyorum ve eksik doğan bu yasanın önümüzdeki günlerde
sanıyorum vakıf yöneticilerince ve YÖK ile birlikte düzeltilir
inancıyla hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet
Duran Bulut.
Buyurun
efendim.
MHP GRUBU
ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 307 sıra sayılı Yükseköğretim
Teşkilat Yasasında değişiklikle ilgili getirilen
tasarı hakkında, 2nci maddesi hakkında partim Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede
her 100 lise mezunu öğrencinin üniversiteye girme şansını
elde ettiği sayı 15tir. Böylelikle, Türkiyede 2 milyon 300 bin
üniversite öğrencisi şu an, 94ü devlet, 36sı vakıf olmak
üzere 130 üniversitede öğrenimini sürdürmektedir.
Vakıf
üniversitelerinin ilki 1984te kuruldu, hâlen 36 üniversite var. Bugün
getirilen bu tasarıyla iki vakıf üniversitesi daha Türkiye
kazanmış olacak. Bunlardan biri Zirve Üniversitesi adında,
Gaziantepte İpek Kültür ve Eğitim Vakfı tarafından kurulan
bir üniversite, diğeri de Yeni Yüzyıl Üniversitesi adıyla
İstanbulda, Vatan Sağlık ve Eğitim Vakfı
tarafından kurulan üniversite. Üniversitelerin ülkemize, eğitim
camiamıza hayırlı olmasını diliyorum.
Anayasamızın
130uncu maddesinde Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına
dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan
gücü yetiştirmek amacı ile; orta öğretime dayalı
çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma,
yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa
hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu
tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet
tarafından kurulur. hükmü yer almaktadır. Bu amaç ve detaylar ciddi
bir üniversite kurmaya yöneliktir.
Dünya
nüfusunun ve ihtiyaçlarının hızla artması, iletişim
ağının çoğalması, insanların birbirinden haberdar
olması yapılan düzenlemelerde, kurumlarda genelde sundurma kültürünü
geliştirmiştir. Yatırımlarda ihtiyaçlardan, ülkenin imkân
ve şartlarından ziyade, siyasi amaçlar güdülmektedir. Ülkede
üniversiteye giren her 100 öğrenciden 15ini şanslı kabul
ederken değerli milletvekilleri, her 100 öğrenciden 85inin sokakta
kaldığını, almış olduğu lise eğitiminde
elektriği, elektrik düzeneklerini bildiği hâlde evinde elektrik
sigortasını değiştiremeyen, ütüsünü tamir edemeyen, en basit
elektrik işlemleri hakkında uygulamada bilgisi olmayan;
tahılları, ürünleri bilip kendi bahçesine bir ürün ekmekten âciz, bu
konuda bilgisi olmayan, her şeyi bilip yapamayan, iş arayıp
bulamayan milyonlarca lise mezunu gencimizin hâlini takdirlerinize sunuyorum.
Bina
yetersizliği, eğitim araç ve gereç eksikliği, öğretim
görevlisi yetersizliği verimi ve kaliteyi düşürmektedir. Yeterince
eksiklerini tamamlayamayan, rekabet ihtiyacı duymaksızın
vaziyeti idare eden kurumlar marka hâline gelmiş iç ve dış kurumlar
karşısında başarısız olmaktadırlar. Gerek
ortaöğretim kurumlarında gerekse üniversitelerde vaziyet maalesef bu
merkezdedir. Kurulan üniversitelerimiz dünyada marka üniversiteleri örnek almak
yerine çevre ülkelerdeki düşük kaliteli üniversitelere öğrenci
kayışını, dolayısıyla döviz kaybını
düşünerek bu gidişe bir çare bulmaya çalışmaktadırlar.
Hükûmetin
rakamları ters yüz ederek ekonomide iyiye gidiş senaryoları,
artan işsizlik senaryolarıyla iflas etmiştir. İş
arayan gençlere üretim adına fabrika kurup, kurdurup istihdam
alanları sağlayamayan hükûmetler, genç işsiz nüfusa üniversite
yolunu, biriken sorunları geciktirme, erteleme adına bir çözüm
olarak, maalesef, görmektedirler. Sonrası, üniversiteyi bitiren yüz
binlerce genç, işsiz, üretimden uzak ve çaresizdir.
Kalkınmada
sanayi ve eğitim bileşik kaplar misalidir, biri yükselirken
diğeri de yükselir. Bu sebeplerle eğitimde, yatırım ve
üretimde, ülkenin ihtiyaçları, imkân ve şartları göz önünde
bulundurularak yeniden planlamaya alınmalıdır. Eğitimde yetersiz
olan altyapının düzeltilmesinin yanı sıra kalitesinin de
artırılmasının yolları
araştırılmalıdır. Eğitimin ticari bir sektör
olarak öne çıkmasına izin verilmemelidir. Eğitim
yatırımlarıyla birlikte kalitenin de artırılması
takip ve teşvik edilmelidir.
Ülkemizde
eğitim yönetimi konusunda büyük bir eksiklik vardır. Okul yönetimleri
başarılarına göre değil, siyasi iktidarların
yandaşlığına göre taltif edilirler. Bilhassa AKP
hükûmetleri döneminde, 57nci Hükûmet döneminde, Millî Eğitim
Bakanlığında eğitim yöneticileri konusunda belirli
kıstaslar getirilmişti. Bir ile millî eğitim müdürü olabilmek
için ilçe millî eğitim müdürü veyahut il müdür yardımcısı
şartı getirilmekteydi. Bir ilde 12 bin öğretmen varsa 12 bin
potansiyel il millî eğitim müdürü adayı oluşmaktadır. O
şartlara uyan, Hükûmetin veyahut da AKPnin şartlarına uyan
öğretmen bulamadıkları için sıradan, vekâleten, Türkiyede
binlerce okul, ilçe millî eğitim müdürlüğü, il millî eğitim
müdürlükleri, şube müdürlükleri, maalesef, vekâleten yürütülmektedir.
Bunlar mevzuatı bilmedikleri için, sadece kendilerine verilen direktifleri
yerine getirdikleri için, siyasi bir amaçla orada bulundukları için
eğitimin kalitesini de düşürmektedirler.
Geçtiğimiz
hafta Kütahyadan gelen, Kütahyanın bir ilçesinde bir ilçe millî
eğitim müdürünün yapmış olduğu yanlışlıktan
dolayı bu yanlışlığın olup
olmadığını sormak gayesiyle kendisine telefon
açtığımda, telefonla öğrenmek istediğimde Siz
Balıkesir Milletvekilisiniz, Kütahyanın işini benden neden
soruyorsunuz? şeklinde bir cevapla karşılaştım.
Kendilerinin, şu an görev yapan bu kişilerin devlet memuru
sıfatını yerine getirmedikleri gibi eğitim
yöneticiliği konusunda da yetersizliği ortadayken maalesef millî
eğitim bu kadroların eline terk edilmiştir.
Uygulama
üniversitelerde de farklı değildir. Üniversitelerde öğretim
görevlileri ekonomik olarak Batı şartlarının çok
altındadır. Avrupada üniversitelerde öğretim görevlilerinin
almış oldukları ücretlerin neredeyse beşte 1i
oranında Türkiyede ücret almaktadırlar.
Üniversitelerde
yine öğretim görevlileri ile vakıf üniversitelerinde görev yapan
öğretim görevlilerinin maaşları arasında çok büyük farklar
bulunmaktadır. Vakıf üniversitelerindeki bu görevlilerle devlet
üniversitelerindeki görevlilerin maaşlarının
denkleştirilmesi gerekmektedir. Bir pazar oluşturulmuş. Bu
fiyata çalışırsan çalışırsın şeklindeki
bir dayatmanın öğretmenin kalitesine ve duruşuna bir
saygısızlık olarak algılamaktayız.
Bu
bakımdan, üniversitelerin açılması mutlaka ülkenin
ihtiyaçları doğrultusundadır ancak bunu açarken siyasi bir hesap
gütmek yerine, ülkenin ihtiyaçlarını gözetip aynı zamanda bu
üniversitelerde kaliteye, kantiteye önem vermek, bu kalitenin yükselmesi için
gayret göstermek, çaba sarf etmek, bir müdür bir mühür
anlayışından mutlaka uzaklaşmak gerekmektedir.
Üniversiteler
akademik eğitim yapan kurumlardır. Bunlara eğer ilköğretim,
ortaöğretim kurumları da kurdurursanız karman çorman olur. Zaten
her hükûmetin her bakanına göre ikide bir değiştirilen
Oysaki
Mustafa Kemal tarafından sadece iki bakanlığın önüne
millî ibaresi konmuştur. Bunlar değiştirilmemesi
gerektiği hâlde, gelen hükûmetler yazboz tahtasına çevirmişlerdir
millî eğitimin kurallarını.
Dolayısıyla,
üniversiteye giriş konusunda birçok defa yapılan
değişikliklere, Hükûmet, yeni bir değişiklikle önümüzdeki
yıllarda tekrar geçilmesini düşünmektedir. Üniversitelere girme
noktasında birçok gencimiz kapılarda beklerken bu gençlerin mutlak
surette akademik eğitimlerini alması konusunda bir çözüm
bulunması gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bulut.
AHMET
DURAN BULUT (Devamla) - Bu gençlerin, üniversiteyi bitirenlerin istihdam
alanı açılması konusunda kendi birikimleri çerçevesinde
teşvik edilerek, kredilendirilerek kendi işlerinin kurulması
konusunda çözümler üretilmesi gerekmektedir. Bölgemiz
Aynı zamanda
üniversite öğrencilerine çevre ülkelerde iş bulması konusunda,
oralara -beyin göçü demeyeyim ama- bu yetişmiş elemanlarımızın,
dünyanın her tarafında çalışarak örnek olacak bir
şekilde bu gençlerin dış ülkelere gitmelerine de
yardımcı olunması, ülke kalkınmasında faydalı
olması konusunda teşvik edilmesi gerekmektedir.
Tasarının,
ülkemize, eğitim camiamıza tekrar hayırlı
olmasını diliyorum. Ancak 1inci maddenin çok sakıncalı
olduğunu, diğer bütün vakıf üniversitelerinin aynı haktan
yararlanması konusunda bir hak talep edeceklerini ve
kazanacaklarını, yeni bir kargaşaya sebebiyet vereceğini
ifade ediyorum. Aynı şekilde devlet üniversitelerinin de bu haktan
faydalanması, vakıf üniversiteleriyle bu dengesizliğin ortadan
kaldırılması adına daha dikkatli olunması için
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz tenkitlerimizi, eleştirilerimizi,
uyarılarımızı yaptık. Ancak Hükûmet bu konuda ve AKP
Grubu bu uyarılarımızı dikkatte almadı. Takdiri
kendilerine yine bırakıyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan.
Buyurun
efendim.
DTP GRUBU
ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Plan Bütçe Komisyonunda görev
yaptığımız sürece her gelen üniversite teklifine sıcak
baktık, üniversitelerin kurulması konusunda bütün
sakıncalarını, eksikliklerini bildiğimiz hâlde evet
dedik. Özellikle de güneydoğuda üniversiteler kurulduğu zaman -ki
Gaziantep güneydoğunun nadide illerinden birisidir- orada devlet
üniversitesi olsun, özel vakıf üniversiteleri olsun kuruluşunda
şüphesiz biz de parti olarak evet diyoruz. Ancak evet derken, yani
eğitim politikamız, üniversiteler kurma politikamız,
yarınlarımıza bakış açımız, planlamalar
doğru mudur? Yani bunu da sorgulamak gerekiyor. Yoksa ben tavsiye ederim
milletvekili arkadaşlarıma, Uluderenin Şenoba beldesinde -ki
Segirke, üç tepe eski adı- bulunduğunuzda şöyle
etrafınıza bakın, tam yedi tepede en küçüğü tabur olmak
üzere alay ve tugay ışıklarının yandığını
göreceksiniz dağların tepesinde. Bunu niye söyledim? Yine
cezaevlerimizin
Adalet Bakanlığının açıklamasına
göre ülkemizde yeni yeni cezaevleri yapılıyor. 100 bini
aşkın tutuklu ve hükümlü var. Yani karakol ve cezaevi
yatırımı olarak gördüğümüz için daha çok, biz üniversite
gibi hayırlı adımları özel sektörden de gelse -ki vakıf
üniversiteleri özel sektördür- bunları elbette ki olumlu
karşılıyoruz ama bir gerçeği konuşmamız
lazım. Şimdi, bakıyoruz, üniversitelerin yüzde 94ü devlet
üniversitesi. Şimdi, Hükûmet Her ilimize bir üniversite. dedi ve kurdu.
Yasası geldiği zaman Mecliste bütün arkadaşlar, hep birlikte
Evet dedik. Ben Şırnak Üniversitesi Rektörünü aradım
Hayırlı olsun, Şırnaka gitmişsiniz. dedim, evet.
dedi. Nasıl durumunuz? Nerede kalıyorsunuz? Tabii,
şaşırdı Rektör. Ben, bu ara, geldiğinden bu yana kendisine
hayırlı olsuna gidemedim. Şırnak Üniversitesi için kampüs
yeri buldunuz mu? dedim. Hâlâ kampüs yeri arıyorlar. Bakın,
dikkatinizi çekiyorum: Hâlâ Şırnakta kampüs yeri arıyor.
Şırnak Üniversitesi kurulmuş, kampüs yeri aranıyor.
Evet,
Şırnak-Uludere arasında üç dört alternatif var. 10 bin dönümlük
bir yer lazım. İstimlaki olacak, binası olacak
Geçen bütçe
görüşmelerinde yüz yetmiş beş üniversitenin bütçelerini
onayladık, en düşük ödenek yine Şırnak iline
ayrılmıştı. Tesadüf! Üniversitede en sonuncu il yine
Şırnak ili. Şimdi, yaklaşım tarzına bakın!
Şimdi,
Şırnak ilinde devlet, altyapısını, kendi
üniversitesinin fizibilitesini yapmadan, üniversiteyi kuracak yeri
belirlemeden, oranın teknik, sosyolojik, ekonomik, sosyal durumunu,
sınır ticaretini, Habur Kapısını,
ırmaklarını, dağlarını, orada yapılacak
büyük HES barajlarını, Dicle Barajını, bütün bu ekonomiyi
ve bütün dağlarındaki kömür yataklarını dikkate almadan
oraya gidiyor, sosyal bilimleri kuruyor, gidiyor bilmem ne bilimlerini kuruyor.
Oranın ne ekonomisiyle ne sosyal hayatıyla ne
canlılığıyla ne tarımıyla ne
hayvancılığıyla ne ziraatıyla ne tekniğiyle
Yani
oranın geleceğini aydınlatacak ihtiyaçlarına yönelik bir
anlayış yok. Kâğıt üzerinde kuralım, dört tane
fakültesi de oldu mu üniversite oldu, al sana üniversite! Ne oluyor?
Ben geçen
Erbile gittim. Heyet olarak ziyarete gittik. Cumhurbaşkanı
Sayın Talabaniyi ziyaret ettiğimizde, otel
çıkışında baktım, 20 tane genç yanıma geldiler.
Ne yapıyorsunuz burada? dedim. Üniversite okuyoruz. dediler. Ne
üniversitesi okuyorsunuz? Ağabey, ben Duhokta mühendislik okuyorum.
dedi biri, birisi Erbilde, üniversitede, bilişim üzerinde bir dalda
eğitim görüyor, birisi de Süleymaniye Üniversitesinde
Anlatıyor.
Yani
şunu anlatmak istiyorum: Yani üniversiteler kurulduğu zaman eğer
altyapılarını hazırlamazsak, ister devlet ister vakıf
üniversitesi olsun, ihtiyacını, ülkenin temel ihtiyaçlarını
belirlemezsek, kalifiye işsiz üniversiteli yaratırız.
Bakın, son işsizlik rakamlarına, istatistik rakamlarına bakın,
gençlerde ve özellikle yükseköğrenim gençlerinde, mezunlarında
işsizlik oranının arttığını göreceksiniz. Bu
korkunç bir durum. Eğer ülkenin ihtiyacına uygun üniversite mezunu
yetiştirirseniz, bunun yerleştirilmesi de sağlanır. Bir
bakıma vakıf üniversiteleri örneğin, TOBBa bağlı
olabilir, diğerleri- teknik olarak -işte Sabancı Üniversitesi-
kendi işletme, fabrikalarına yönelik -başka başka
üniversiteler- bazı dallar kuruyor, burslu öğrenciler
çalıştırıyor. Bu burslu öğrencileri de sonra sanayide
kendi alanlarında bir mecburi hizmete tabi tutuyorlar.
Deniliyor
ki işte Yüzde 94ün dışında kalan yüzde 6 vakıf
üniversitesi kazanç amacına yönelik olmamak kaydıyla devlet
gözetiminde eğitim yapar. Bu doğru değil. Ben hukuk
bitirmiş bakın, içim acıyarak söylüyorum- ve son iki taksitini
ödeyemedi diye mezuniyet belgesini alamadığı için
stajını başlatamamış avukat adaylarının
çoğuna rastladım. Sırf iki taksiti ödeyemediği için
Eğer bu vakıf üniversiteleri hayır için üniversite eğitimi
yapıyorsa
Demin Millî Eğitim Bakanı burada Bilkent
Üniversitesinin rakamlarını açıkladı. Bilmem, yılda en
son 15 milyon TL vergi ödenmiş. Kazanmayan yer vergi öder mi? Ve alın
bakayım, üniversitelerin, vakıf üniversitelerinin bir tanesini
gösterin bana, devletten almamış, vergi
bağışıklığı, teşvikten
yararlanmamış ama öğrenci almış, okutmuş,
gerçekten de topluma kazandırmış. Şimdi, mantalite bu
olunca, siz, demokratikleşemeyen bir ülkede bir üniversitenin bilimsel
özgürlüğünü de sağlayamazsınız, özerkliğini de
sağlayamazsınız. Vakıf üniversiteleri
mantığında, devlet denetimi, YÖK olayı çokça
tartışılan bir olay ülkemizde.
Evet,
gidin Parise, taksi şoförlerinin sayısı bellidir. Her isteyen
taksi durağına taksi koyamıyor. Koyduğu zaman çünkü o
taksilerin mağduriyeti söz konusu olacak, boş kalacaklar. Bir gerçek
rakamlama yapmış taksi odaları Pariste, demiş ki:
İhtiyacı şu kadar Parisin, daha fazla taksi konmaz.
Şimdi, matematik öğretmeni, matematik bölümünü, bitiriyor fakülteyi,
öğretmen olamıyor. Oysaki öğretmen açığımız
var. 10 bin tane yargıç, savcı açığımız var ama
ortada 10 binin üstünde hukuk mezunu var dolaşan.
Şimdi,
bilimsel özgürlük, bilimsel özerklik, üniversitelerde, vakıf
üniversitelerinde uzmanlık, ihtisas, bunların öne çıkması
gerekiyor. Evet, kabulümdür.
Bakın,
Hükûmet ARGE Yasasını çıkardı. Üniversiteler eğer
akıllı olsa bunu çok iyi değerlendirir. Hele hele vakıf
üniversiteleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Yap-İşlet-Devret Yasasını, enerji
piyasaları ile ilgili yasaları
Bakın, dikkat edin, vakıf
üniversitelerinin -bakın, dikkat edin- bir mütevelli heyeti var, 10-15
kişi kuruyor. Yani bunlar öyle çok, böyle bin kişinin ortak
kurduğu vakıflar değil. Nasıl oluyor? Bakıyorsunuz,
bölüm bölüm, bölüm bölüm büyüyorlar.
Bir de
şu yanı var: Arkadaşlar, üniversitelerimiz bu kadar yetkinse,
planlıysa, doğruysa eğitim sistemimiz, neden
başbakanlarımız veya bakanlarımız
çocuklarını Amerikaya gönderiyor, orada okutuyor? Gerçekten bunun
cevabını
Bizim üniversitelerimiz kalitesiz mi? Eğitim kalitesiz
mi? Buradan iyi bir eğitimle öğrenci yetiştiremiyor muyuz? Onun
için mi Başbakanın çocukları gidiyor, Amerikada eğitim
alıyor veya Londrada alıyor, Oxforda gidiyor, Cambridgee gidiyor?
İbrahim Tatlısesin dediği gibi, Oxford olsaydı Urfada,
belki okurdu. Bu fırsat eşitliği devlet olanaklarında uygun
dağıtılırsa ve bilime, özgür üniversitelerimize kapı
aralarsak biraz daha yetkinleştirmiş olacağız.
Antepe
hayırlı olsun. Daha nice üniversiteler diliyorum. Güzel kentimize de
yakışır diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Özlem Müftüoğlu.
Buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
ÖZLEM MÜFTÜOĞLU
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 307
sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Yasa Tasarısının 2nci maddesinin ek 109uncu maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; bir ülkenin
kalkınmasında ve gelişmesinde eğitim ve öğretimin en
önemli unsurlar olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ülkelerin
gelişmesinin en önemli şartlarından birisi kalkınmanın
tüm bölgelere yayılabilmesidir. Maalesef ülkemizde, doğu ve batı
arasında başta ekonomi olmak üzere ciddi kalkınma farkı
vardır. Bugün kırka yaklaşan vakıf üniversitelerinin büyük
çoğunluğu sadece İstanbuldadır. Anadoluda faaliyet
gösteren vakıf üniversitesi Ankara haricinde yok denecek kadar azdır.
Bu durum eğitimde fırsat eşitliği açısından
sağlıklı bir gelişme değildir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; güneydoğunun en önemli merkezi
olan Gaziantepte üniversite kurmak ve böylece bölgemizin ekonomik, sosyal,
kültürel gelişimine katkıda bulunmak çok önemlidir. Ayrıca, bu
üniversitelerde Ulu Önder Atatürkün göstermiş olduğu
çağdaş ve muasır medeniyetler seviyesine çıkma hedefine
ulaşmak için küresel değerler ışığında
bilim, teknoloji ve sanat alanındaki gelişmelerden yararlanarak
ülkenin geleceği için bilgili, toplumsal sorumluluk taşıyan ve
ahlaki değerlerle donatılmış, çok yönlü genç nesilleri
yetiştirmek en önemli hedeflerimizden olmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep, sanayisi ile ülkemizin
lokomotifi konumundaki illerimizden biridir. Sanayide üretimin artması,
çeşitlenmesi ve rekabet etmesi ancak araştırma ve
geliştirme faaliyetleri ile mümkündür. Üniversite-sanayi iş
birliği, bugüne kadar, şehrimizde arzu edilen düzeyde sağlanamamıştır.
Açılan üniversitelerle, bölgemizde sanayinin gelişmesi ve üretimin
artışı için gerekli akademik katkı ve iş birliği
sağlanmış olacaktır. Ülkemizde yükseköğretime duyulan
ihtiyaç aşikâr olup maalesef, ülkemiz milyonlarca gencin üniversite okumak
istediği hâlde kapıda kaldığı dünyadaki nadir
ülkelerden biridir. Devletimiz, tüm imkânlarını zorlamasına ve
son yılda neredeyse her ile bir üniversite açmış olmasına
rağmen, bu ihtiyacı yeterince karşılayamamaktadır. Bu
durumda, maddi gücü olan vakıfların devletin yanında yer alarak
yükseköğretime destek olmaları ve vakıf üniversiteleri
açmaları Türk yükseköğreniminde yeni bir dönem
başlatmıştır. Son on yılda, vakıf üniversiteleri
binlerce gencimize eğitim imkânı sağlamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
yaşanan sorunlar bugün, maalesef, ülkemizin en önemli gündemini
oluşturmaktadır. Bu sorunların temelinde eğitim ve
öğretimin yetersizliği, yine bununla ilişkili sosyal ve ekonomik
kalkınmadaki yetersizliğin olduğu malumdur. Bu nedenle,
özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yapılacak eğitim ve
öğretime yönelik yatırımlar önemli bir millî mesele ve büyük
hizmettir. Ülkemize ve bölgemize hizmet anlayışıyla yola çıkacak
olan Zirve Üniversitesinin, ulusal ve uluslararası eğitim ve
araştırma alanında orijinal katkılar sağlayan,
öğrencilerine ve öğretim elemanlarına ve ülkemize katma
değerler oluşturan bir bölge üniversitesi olmasını temenni
ediyorum.
Bilginin
üretimi ve tedavülü konusunda günümüz dünyasında üniversitelerin yeri çok
önemlidir ve üniversitelerin en temel görevleri, eğitim-öğretim,
araştırma ve geliştirmedir. Bunun yanı sıra, gelecek
nesilleri bilgili, ahlaklı, vatansever, aynı zamanda cumhuriyetimize,
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak yetiştirmeleri
için eğitim kurumlarımıza ve üniversitelerimize çok önemli
görevler düşmektedir.
Bu
duygularla, yeni açılacak Zirve Üniversitesinin ve Yeni Yüzyıl
Üniversitesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Başta Başbakanımız ve Bakanımız olmak üzere ve
Komisyonumuz olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkürü bir borç
biliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Müftüoğlu.
Şahsı
adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vakıf üniversitelerinin kuruluşu ve TOBB
Üniversitesiyle ilgili gelir vergilerinin dağılımıyla
ilgili söz almış bulunuyorum. Yeni kurulacak vakıf
üniversitelerinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, vakıf üniversitesi kurabilmek belli bir kanuna tabi.
Çıkar amaçlı vakıf üniversitesi kurulamıyor, kâr
amaçlı vakıf üniversitesi bizim kanunlarımıza göre
kurulamıyor. Hatta Yükseköğretim Kurumunda öyle mücadeleler oldu ki
bir kısım işçi sendikalarının üniversite kurma
istekleri, o üniversiteye verilecek isim konusunda dahi çeşitli ihtilaflar
oldu geçmişte. Sayın Sağlam iyi bilecekler, Gürüz zamanında
üniversitede bazı yasa değişiklikleri yapılmak istendi ve
9uncu Cumhurbaşkanımızın ismi altında
kitapçıklar yayınlandı ve üniversiteyi geriye götürebilecek,
özerkliğini tartışmalı hâle getirebilecek birçok
girişimlerde bulundu. Ben üniversite öğretim üyesi olarak dokuz ay bu
işle ilgili mücadelede bulundum.
Değerli
milletvekilleri, TOBB Üniversitesi, gerçekten ülkemizde vakıfların
kurduğu güzide bir üniversitedir. O üniversitede çok ciddi eğitimler
de verilecektir. Ama, Bilkent Üniversitesinde yapılan
yanlışın bunun gerekçesi hâline getirilmesi
yanlıştır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimiz, TOBB Üniversitesine destek vermek isteyebilir ve
bunu belli bir rakama da bağlayabilir, gelir vergisine katkıda
bulundukları oranda parayı, Meclisteki üniversite bütçeleri
sırasında, Ben bunlara vermek istiyorum, bu eğitim
enstitülerine, bu enstitü çalışmalarına destek vermek
istiyorum. diyebilir ve bu sorumluluğu da Hükûmetimiz alır, Türkiye
Büyük Millet Meclisimiz de bu bütçeleri onaylar ya da değiştirir.
Ülkede
çok ciddi ekonomik bunalım yaşanıyor. Burada bahsedilen,
bütçeden ve bağışlardan alınacak gelirlerle tıp
merkezinin kurulması, ilköğretim okulunun açılması,
ortaöğretim kurumlarının açılması haksız bir
rekabettir. Siz öğrenci alacaksınız ilkokula ve bunun yüzde
70ine burs vereceksiniz. Nereden? Türkiye Cumhuriyeti maliyesinin gelir
vergisinden. Onlara diyorsunuz ki, Sayın Millî Eğitim
Bakanımız diyor ki: Siz TOBB Üniversitesinin ilkokullarına
kaydolun, burslar bizden. Bunun anlamı budur. Hâlbuki, vakıf
üniversitelerimiz hatta devlet üniversitelerimiz, çeşitli dönemlerde
üniversitelerini tanıtıyorlar Ey öğrenciler,
başarılı öğrenciler, bizim fakültelerimizi tercih edin.
diyorlar. Şu anda, Ankarada, Gazi Üniversitesinin, Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin ilk ve ortaöğretim kurumları var, çok da
başarılı kurumlar. Mesela, Gazi Üniversitesinin okul binası
yok, yeri yok henüz. Ama siz diyorsunuz ki: Siz TOBBa gidin, ilkokula
kaydolun, burs bizden. Yani biz sizi okutacağız. Nereden? O kurumun
çalışanlarının vereceği bağıştan.
Peki,
şimdi, o kurumun çalışanlarının gelir vergisini
devletimize ortak olarak ödüyor isek, şimdi o kurum acaba kaç kişiyle
çalışıyor? Diyelim ki bin kişiyle çalışıyor.
Bu, geliri artırabilmek için
3 bine çıkacak. Çalışan sayısını 3 bine
çıkaracak. Niye? Gelir vergisi 3 kat artsın diye. Siz kadro
sayısını şu anda üniversitelerde kısıyorsunuz.
Kamu üniversitelerinden norm kadroya geç. diyorsunuz. Gazi Üniversitesinde
öyle.
Benim
üniversitem, Kırıkkale Üniversitesinde 18 trilyon paraya
ihtiyacım var. Millî Eğitim Bakanımla konuştum,
paranın başındaki Devlet Bakanıyla konuştum,
Kırıkkale AKP milletvekilleriyle konuştum. On iki
yıldır inşaatı devam eden binalarımız var.
İstediğim 18 trilyon. Bunu verin oraya, oraya 10 bin yeni
öğrenci girecek. Bunun için kıpırdamıyoruz.
Bakın,
bir mühür, bir müdürle yeni üniversiteler kurduk. Güzel bir gelişim.
İsterseniz buna siyasi vaat deyin, ne derseniz deyin, ama bu
okulların okullaşması lazım. Onlara bina lazım,
rektörlük imkânları lazım, öğretim üyelerinin
oturacağı mekânlar lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Durmuş.
OSMAN
DURMUŞ (Devamla) Şimdi, zaman zaman Kamer Genç çıkıyor
buraya, her gün Tuncelinin üniversitesinin yurdunun
olmadığını söylüyor. Bir öğrenci yurdunu yapamayan bir
devlet konumuna düşüyoruz ama TOBB gibi, üyelerinin her biri devlete ciddi
hibeler yapabilecek, imkânları olan bir üniversiteye de devletin vergisini
bağışlıyoruz. Bu hukuksuzudur, bu adaletsizdir, Anayasaya
aykırıdır, 2547 sayılı Yasaya
aykırıdır, gelir vergisi kanunlarına
aykırıdır. Bu yanlış.
Bu
yanlıştan nasıl dönülür? TOBBa destek vermek istiyorsanız
bütçesine ilave katın ama bunu yirmi beş yıl verginize ortak
yapmayın. Yapmayın, bu doğru değil. Bu, yol olacak.
Yarın iktidar sizden gidecek, birileri bunu sıraya koyacak ve devlet
üniversiteleri çökmeye başlayacak.
Sağlık
merkezi dediğiniz zaman, Anadolu Sağlık Grubunun merkezi var
Gebzede. Devasa bir hastanedir. Bunlar şimdi Haberalın
karşısında devasa bir hastane kuracaklar ama orada
çalışanların vergisini devlet verecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Durmuş, tamamlayın lütfen.
OSMAN
DURMUŞ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım,
bitiriyorum.
Bu yol
doğru bir yol değil. Kâr amaçlı olmayan vakıf
üniversitelerinin tüm gelirlerinin gelir vergilerinin, maaşlarından
doğan gelir vergilerinin onlara hibe olarak verilmesi doğru
değil. Üniversiteler arasında, vakıf üniversiteleri
arasında olumsuz bir tepki oluşturacaksınız, kamu
üniversitelerini daha da küstüreceksiniz diye düşünüyorum.
Bu
yasanın bu sakıncasını giderin diğer konularına
tamamıyla destek verelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Durmuş, teşekkür ediyorum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli
Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş Beyin
Kırıkkaleye 18 trilyon para lazım
Bunu Maliyenin
başındaki insanla konuştuğunu, benimle
konuştuğunu fakat bizim kılımızı
kıpırdatmadığımızı söyledi. Ben yüce Meclisi
bilgilendirmek için söylüyorum, bu maalesef yaralayıcı bir
beyandır, kılımızı
kıpırdatmadığımız.
Bakın
2008 yılında bizim Kırıkkale Üniversitesinin
yatırımlarına bütçeden ayırdığımız para
14 trilyon 860 milyar Türk lirasıdır. 2009 yılında
yatırımlar için ayırdığımız para 25 trilyon
600 milyar Türk lirasıdır yani sadece 2008, 2009da
ayırdığımız para 40 trilyondan daha fazladır.
Diş Hekimliği Fakültesi Kırıkkale Üniversitesinde bizim
dönemimizde kurulmuştur.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Devam eden üniversiteler için söyledim
Sayın Bakan. Daha evvel siz Söz vermedim. dediniz, bunu kürsüden
söylediniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Güzel Sanatlar
Fakültesi bizim dönemimizde kurulmuştur. Netice itibarıyla 18
trilyona ihtiyaç var. dediğiniz, siz 2007 yılında bunu benimle
konuştunuz. Son iki yılda 40 trilyonun üzerinde bir yatırım
bütçesi verilmiştir. Yüce Meclisin bilgilerine arz ediyorum.
Sağ
olun efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 307 sıra sayılı kanun tasarısının 2. maddesi
ile eklenen ek madde 109un (d) bendinden sonra gelmek üzere e) Hukuk
Fakültesinden (f) Eğitim Fakültesinden ibaresinin eklenmesini ve bent
sıralamasının buna göre teselsül ettirilmesini arz ederim.
Mehmet Şandır Ümit Şafak Ahmet Duran Bulut
Mersin İstanbul Balıkesir
Beytullah
Asil Akif
Akkuş
Eskişehir Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
307
Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik yapılmasına dair
Kanun Tasarısının Çerçeve 2 nci maddesi ile 2809
sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 109'un 2 nci fıkrasına d)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesini ve
diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
e) Hukuk
Fakültesinden,
f) Eğitim Fakültesinden,
Özlem Müftüoğlu Halil
Mazıcıoğlu Mehmet
Sarı
Gaziantep Gaziantep Gaziantep
Mahmut
Durdu Mehmet
Erdoğan
Gaziantep Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeleri mi okutayım?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum.
Gerekçe:
Yirmi
birinci yüzyılda gerek özel gerekse kamu alanında yönetim modelleri
değişirken ulusal ve uluslar arası alanda bu yönetim
modellerinin temelini sağlayan birleştirici unsur olarak hukuk ön
plana çıkmaktadır. Hukukun üstünlüğü ilkesi çağdaş
devletin en önemli özelliği olmasının yanı sıra,
uluslar arası ilişkilerin de temel taşı olmaktadır.
Günümüzde
dünyamızın sorunları devlet sınırları içinde
çözülmekten uzaktır. Güvenlikten çevreye uluslar arası finansal
sorunlardan teknolojik gelişmeye kadar geniş alanlarda devletler
iş birliği yapmakta ve devlet sınırlarını
aşan sorunlara çözümler üretmeye çalışmaktadır. Avrupa
Birliği ile dünyanın diğer ülkeleri ile olan iktisadi, siyasal,
kültürel ilişkilerimiz ister istemez hukuksal plana yansımakta ve
özellikle Avrupa dillerinden birini iyi bilen hukukçulara ihtiyaç
duyulmaktadır.
Adalet
hizmetinin işleyişine çağa uygun rasyonellik
kazandırılması doğrultusunda Türkiye'de
başlatılan çalışmalar, konunun kalkınma
planlarında da yer almasıyla birlikte hız
kazanmıştır. Adli sistemin mekan, araç ve gereçler
açısından modernize edilmesi, hizmetin iyileştirilmesi elbette
gereklidir. Ancak bunun yanında, bu sistemi çalıştıran,
mekan, araç ve gereçleri kullanan insan faktörü de göz ardı edilemez. Son
20 yılda, ülkemizde hukuk fakültelerinin sayısında belirli bir
artış söz konusu olmakla birlikte, bu artış nüfus
artış hızımızın, bu alanda artan dava ve
uyuşmazlık sayısının çok altında
kalmaktadır.
Hukuk
alanındaki hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde sunulmasında
temel eleman kaynağı olan hukuk eğitiminin hem
geliştirilmesi hem de yaygınlaştırılması
gerekmektedir. Avrupa Birliği ile müzakere sürecine
başlamış ülkemizde, temel hukuk eğitiminin yanı
sıra uluslararası hukuk konusunda uzman genç hukukçulara da ihtiyaç
vardır.
Hukukçunun
iyi yetişebilmesi için, çeşitli koşulların birlikte
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu koşulların en önemlilerinden
birisi, hukuk fakültelerinde üretilen ve öğretilen bilimsel
görüşlerin uygulama ve biçimlendirilmesidir.
Sosyal,
ekonomik gelişmelerin gerisinde kalmayan, bunları göz önünde
bulunduran bir hukuk eğitimi modern Türkiye'nin gelişmesinde, hukuk
sisteminin kurulmasında ve yaşatılmasında yaşamsal bir
etkendir. Demokratik sosyal ve hukuksal değerler sistemini geliştiren
hukukçular yetiştirmek üzere zirve üniversitesi bünyesinde hukuk fakültesi
kurulması uygun görülmektedir.
BAŞKAN
Diğer gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Evrensel
bilim ve teknolojiyi esas alarak, demokratik sosyal ve hukuksal değerler
sistemini geliştiren hukukçular ve yaratıcı düşünceye sahip
bireyler yetiştiren eğitimciler yetiştirmek üzere, Zirve
Üniversitesi bünyesinde hukuk ve eğitim fakültelerinin kurulması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum
KAMER
GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
(AK PARTİ
sıralarından Geç kaldı, geç kaldı sesleri)
BAŞKAN
Bir dahaki sefere
Oylamaya arz ettim Sayın Genç.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum arkadaşlar.
Kapanma Saati: 18.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:18.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60ıncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 24 ve 25
Şubat 2009 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 26 Şubat 2009
Perşembe günkü birleşiminde bir saat süre ile sözlü soruların
görüşülmesine ve 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak mahallî idareler
genel seçimleri nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına, 05/03/2009 Perşembe gününden başlamak
üzere 15 gün ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No:
Tarihi:19.2.2009
Danışma
Kurulunun 19 Şubat 2009 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nihat Ergün Hakkı
Suha Okay
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet Şandır Hasip
Kaplan
Milliyetçi Hareket Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Adına
Öneriler
1) 19.02.2009 Tarihinde dağıtılan
323 Sıra Sayılı Madde Bağımlılığı
ve Kaçakçılığı Sorunlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmında yer alması ve görüşmelerinin Genel Kurulun
26.02.2009 Perşembe günkü birleşimde yapılmasının,
Gündemin
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında bulunan 100 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 4. sırasına, Gelen
Kağıtlar listesinde yayınlanan ve bastırılarak
dağıtılan 330 sıra sayılı kanun tasarısının
ise 48 saat geçmeden bu kısmın 5. sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesinin,
Genel
Kurulun; 24 ve 25 Şubat 2009 Salı ve Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve Diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesinin, 26 Şubat 2009 Perşembe günkü birleşiminde 1
saat süre ile sözlü soruların görüşülmesinin,
Genel
Kurulun; 24 Şubat 2009 Salı günkü birleşiminde 15:00-20:00
saatleri arasında, 25 ve 26
Şubat 2009 Çarşamba ve Perşembe günlerindeki birleşimlerde
ise 14:00-20:00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesinin,
2) 29
Mart 2009 tarihinde yapılacak Mahallî İdareler Genel Seçimleri
nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına,
05.3.2009 Perşembe gününden başlamak üzere 15 gün ara verilmesinin,
Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 307 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2nci
maddeye bağlı ek 110uncu maddeyi okutuyorum:
Yeni
Yüzyıl Üniversitesi
EKMADDE 110-
İstanbulda Vatan Sağlık ve Eğitim Vakfı
tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere,
kamu tüzel kişiliğine sahip Yeni Yüzyıl Üniversitesi adıyla
bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu
Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a)
Tıp Fakültesinden,
b)
Sağlık Bilimleri Fakültesinden,
c)
Diş Hekimliği Fakültesinden,
ç)
Eczacılık Fakültesinden,
d)
Fen-Edebiyat Fakültesinden,
e)
Mühendislik-Mimarlık Fakültesinden,
f)
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
g)
İletişim Fakültesinden,
ğ)
Güzel Sanatlar Fakültesinden,
h) Hukuk
Fakültesinden,
ı)
İşletmecilik Meslek Yüksekokulundan,
i)
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulundan,
j)
Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,
k) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
l) Fen
Bilimleri Enstitüsünden,
m)
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal, ikinci söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir; şahısları adına Mehmet
Sarı, Gaziantep; Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekilleri.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ali Koçal, Zonguldak Milletvekili.
Sayın
Koçal, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Yasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının ek 110uncu maddesiyle ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada ek 110uncu maddeyle İstanbulda Vatan
Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından Yeni Yüzyıl
Üniversitesi adı altında bir üniversite kurulmaktadır. Bu
üniversitenin çeşitli bölümleri vardır, arkadaşlar okuttular
zaten. Burada bizim grup olarak söyleyeceğimiz bir şey yok.
Hayırlı olmasını temenni ediyoruz ancak burada (h)
maddesinde bir hukuk fakültesi ilave edilmiştir. Hukuk fakültesi,
aslında YÖKten gelen listede olmayan bir fakülte, Komisyonda ilave
edilmiş olan bir fakülte. Acaba Komisyonda bu neden ilave edildi? YÖK buna
karşı mıdır? Karşıysa neden
karşıdır? Ona bir bakmak gerekiyor, onu bir değerlendirmek
gerekiyor. Sanıyorum orada, Komisyonla YÖK arasında bir çelişki
var gibi görülüyor.
Değerli
milletvekilleri, aslında, tabii, burada 1inci madde, bu yasanın
1inci maddesi kabul edildikten sonra diğer maddeleriyle ilgili
söylenebilecek, konuşulabilecek çok fazla bir şey yok. Hepsi de
hepimiz tarafından kabul edilebilir nitelikte maddeler.
Sonuç
olarak üniversite kuruluyor, ülkemizin eğitimiyle ilgili güzel işler
yapılıyor ama 1inci maddeyle ilgili hemen hemen muhalefetteki parti
sözcülerinin tamamı görüşlerini ortaya koydu ve buradaki
çekincelerini ortaya koydular. Bundan sonra da tekrar maddenin kabul edilmesi
gerçekten çok da uygun olmamıştır diye düşünüyoruz.
Bu
maddeyle ilgili neler söylendi diye bakacak olursak, örneğin işte,
yirmi beş yıl süreyle alacağı gelir vergisini TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesine
bağışlamış olacaktır bu maddeyle ilgili.
Devletin gelir vergisi alacağından vazgeçmesi söz konusu olacak,
özel ve ayrıcalıklı bir gelir transferi söz konusu olacak
burada. deniyor ve Bu uygulama Anayasaya aykırıdır. dedi
arkadaşlarımız Fırsat eşitliğine
aykırıdır. denildi. Devlet üniversitelerine ve diğer
vakıf üniversitelerine tanınmayan bir hakkın bir tek
üniversiteye tanınması haksızlıktır,
kayırmadır. denildi, Buna hiç kimsenin hakkı
olmamalıdır. denildi ama buna rağmen yine iktidarın oylarıyla
1inci madde kabul edilmiş oldu. Aslında bu maddenin
yasalaşmasıyla herhâlde hayırlara vesile olan bir iş
yapmış olmayacağız gibi görülüyor. Hayırlara vesile
değil de haksızlıklara ve huzursuzluklara vesile olan bir
iş yapmış gibi olacağız. Bunu tekrar
milletvekillerimizin bilgilerine sunmak istedim.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu konuları konuşurken millî eğitimden,
Millî Eğitim Bakanımızdan, eğitimin gidişatından
da biraz söz etmek gerekir ama tabii, sabah ilk oturumda Sayın
Bakanın sinir kat sayısı biraz yüksekti, eleştirilere falan
çok fazla tahammül edemiyor. Herhâlde biraz da Sayın Başbakandan
etkilenmiş olmalı ama gene de ben söyleyeceklerimi söylemek
istiyorum. Öncelikle, tabii, hepiniz biliyorsunuz, Millî Eğitim
Bakanlığı iyi yönetilmiyor, herkesin bu konuda çok büyük
şikâyetleri var çünkü millî eğitim çalışanları
huzursuzdur, millî eğitimde çalışma barışı
bozulmuştur, eğitimciler üzerindeki baskı ve taraflı yönetim
büyük bir çoğunluk tarafından eleştirilmektedir, Millî
Eğitim Bakanlığının bu Bakanla yürümediği kanaati
yaygınlaşmıştır iyice ve buna bağlı olarak
da yapılan anketlere bakılacak olursa öğretmenler kendi
aralarında, 58 bin öğretmenin kendi arasında yaptığı
bir araştırma sonucunda Sayın Bakanın 1.8 ile en az oyu
aldığını görüyoruz. Aslında bu durumu gördükten sonra
Sayın Bakanın durumunu bir gözden geçirmesi lazımdı diye
düşünüyorum. Tabii, bunun nedenini irdeleyecek olursak niye bu kadar az oy
almıştır Sayın Bakan? Millî eğitimde birçok sorun
çözülmedi, çözülemedi. Bakanın siyasi çıkar peşinde olduğu
daha çok yaygın hâle geldi. Örneğin Millî Eğitim
Bakanlığı tam bir kadrolaşma gerçekleştirdi bu
Sayın Bakan döneminde. Laiklik, cumhuriyet ve Atatürk karşıtları
ödüllendirilmiş oldu bu dönemde ve donanımlı eğitimciler
oraya buraya sürüldü, ihmal edildi, onun yerine liyakati olmayan ama siyasi
yönden Sayın Bakanı tatmin eden kişiler ödüllendirilmiş
oldu. Eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenlerin kadrolu
ataması yapılmamış oldu, onların yerine iş
güvencesiz çalışmayı esas alan geçici ve sözleşmeli
öğretmenlik, yani ucuz iş gücü uygulaması
yaygınlaştırılmış oldu ve tespitlere göre,
biliyorsunuz -geçenlerde de söylemiştik- 50 binin üzerinde
sözleşmeli, 150 binin üzerinde de ücretli öğretmen
çalışmaktadır, yani kadrolu öğretmen yavaş yavaş
rafa kaldırılıyor artık bu gidişle.
Ayrıca,
öğretmenlerin sendikal örgütlenmeleri önündeki yasal ve fiilî engeller
kaldırılmadı bu dönemde iktidar tarafından söz verilmesine
karşı, grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı yönünde
adımlar atılmadı.
Siz bana
öyle dikkatli dikkatli bakıyorsunuz ama, bunları siz de biliyorsunuz,
yani boşuna konuşuyorsun gibi söylüyorsun.
Eğitimde,
hepiniz görüyorsunuz, her birimizin illerinde okullarımız
vardır, oradaki hizmetli açıkları, memur açıkları bir
türlü giderilemedi. Okulların kendi çabalarıyla, velilerin ödedikleri
paralarla hizmetli ve memur görevi yerine getirilmektedir.
Ve bu
arada -Sayın Bakan tarafından da çok iyi biliniyor zaten-
ilköğretim öğrencilerinin öğretim şekline göre yüzde 45i
normal eğitim yapan okullarda, yüzde 55i de ikili eğitim yapan
okullarda okumaktadır. Böylece ikili öğretimden normal öğretime
geçemedik. Şehir ilköğretim okullarının üçte 2sinde ikili
öğretim yapılırken, köy ilköğretim okullarında da
birleştirilmiş sınıflar hâlâ devam ediyor.
Çağımızda artık birleştirilmiş
sınıfların hâlâ devam ediyor olması da çok üzücüdür,
dikkatinizi çekmek istiyorum bu konuda.
Ve yine,
78 bini erkek olmak üzere 195 bini kız olmak üzere, okula gitmeyen 273 bin
altı-on üç yaş grubundaki çocuklarımızın eğitim
hizmetlerinden yararlanmadığını görüyoruz.
Yine,
Türkiye'deki 8 milyon engellinin yüzde 36sı okuma yazma bilmemektedir.
Engelliler arasında ilkokul mezunlarının oranı yüzde 41
iken, yüksekokula devam edenler ne yazık ki sadece 2,24 civarında.
Yine,
derslik eksikleri giderilememiştir, hâlen 70 bin derslik eksiği
vardır, bunu bilgilerinize sunmak isterim. Okullardaki araç, gereç,
kütüphane, fiziki altyapı ve donatım yetersizliği hâlâ devam
etmektedir.
Ders
kitaplarının içeriğiyle ilgili tartışmalar
sürmektedir. Ders kitaplarıyla ilgili Talim ve Terbiye Kurulu devre
dışı bırakılmıştır. Ders kitapları
Türkiyede artık bir rant hâline dönüşmüştür ve bu Sayın
Bakan döneminde bu gerçekleşmiştir.
Eğitimde,
tabii, yeni sorunları gündeme getiren
Sözleşmeli, ücretli ve bunlar
gibi öğretmenlik uygulamasına çözüm üretilememiştir. Kadrolu
öğretmen ataması bilinçli olarak yapılmamaktadır, ama
eğitimin vazgeçilmez unsuru öğretmendir ve eğitimin
niteliği öğretmenin niteliğiyle doğru
orantılıdır. Öğretmenlik mesleği düzenlilik ve
süreklilik gerektirir. Bunu Sayın Bakan kendisi de iyi biliyor.
Sözleşmeli öğretmenlerin mevcut çalışma
koşullarıyla öğrencilere faydalı olabilmesinin mümkün
olmadığını artık her yurttaş bilmektedir. Bu
nedenle, bütün öğretmenler kadrolu ve iş güvencesine sahip olarak
çalıştırılmak durumundadır. Ama, Millî Eğitim
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanımız, ne
yazık ki, öğretmenler üzerinden maliyet hesabı yaptığından,
bu ilkeleri, bu düşünceleri gerçekleştirme yönünde bir adım
atmamaktadır, atmamakta çaba sarf etmektedir.
Dolayısıyla,
Sayın Bakanın ayrıca okulların elektriğini ödeyemeyen
ve elektrikleri kestiren bir bakan olarak tarihe geçeceğini de burada
ifade etmek isterim. Biliyorsunuz, İstanbuldaki okulların elektriklerinin
ve doğal gazının ödenmesiyle ilgili -basında da yer
aldı- velilerden paralar toplandı, veliler zor durumda
bırakıldı ve bazı okullara da hacizler geldi, ama tabii,
veliler çocuklarını okutmak
için para ödemek durumunda
bırakıldılar. Niye? İşte Kaynak yok, onun için
para toplamaya mecburuz. gibi bir düşünce içerisinde olunduğu için,
ama, bir diğer taraftan da bir üniversite kuruyoruz, o üniversitenin bütün
gelirlerinden elde edilecek vergileri o üniversiteye
bağışlıyoruz bir diğer taraftan da yüzde 70i
işte burslu okuyacak diyoruz. Paraları oraya, vergileri oraya
bağışlamış oluyoruz.
Bu arada,
tabii, elektrik faturalarını ödeme sorumluluğu velilerin
değil bunu bilmemiz lazım, Millî Eğitim
Bakanlığının sorumluluğundadır. Bunu tekrar etmek
lazım. Devlet bu giderler için vatandaşlarından vergi
almaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Koçal.
ALİ
KOÇAL (Devamla) - Bir taraftan, vatandaşlarımıza
Ödediğiniz vergiler size okul, yol, su, elektrik olarak geri dönecek.
diyoruz. Diğer yandan da, okulların elektriklerinin kesilmesine
duyarsız kalıyoruz. İhtiyaçlarının giderilmesiyle
ilgili Bakanlığın, devletin herhangi bir katkısı
olmuyor. Bunlar tamamen çelişkidir.
Tüm
bunlar ve burada zamanım yetmediği için sayamadığım
birçok nedenlerle aslında öğretmenler ve vatandaşlar,
dolayısıyla Sayın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çeliki
Millî Eğitim Bakanı olarak görmek istemiyorlar değerli
arkadaşlar. Bu, anketlerde de böyle çıkıyor.
Dolayısıyla, eğitimciler, vatandaşlar huzursuzdur bu
konuda, rahatsızdır ve Bakan artık güvensizliğin bir adresi
olmuştur. O nedenle de
Sayın Bakanın görevinden ayrılması hayırlara vesile olacak
diye düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koçal.
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Bakanım cevaplasın.
BAŞKAN
- Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Değerli Milletvekilimizin
emirlerini derhâl yerine getireceğim, müsterih olsun! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
arkadaşlar, burada Değerli Milletvekilinin sarf ettiği şu
sözler kesinlikle gerçekle bağdaşmamaktadır. Hiçbir okulumuza
haciz gelmemiştir; bir.
İki:
İstanbulda geçmişe yönelik olarak elektrik borcu da değil,
doğal gaz borçları biriken okullar var müdürlerin ihmalinden
dolayı, yıllar öncesine ait. İstanbul İl Millî Eğitim
Müdürlüğü bu okullara bunların işte okul aile birlikleri
tarafından ödenmesiyle ilgili bir yazı göndermiştir ve benim
konuyu öğrenmem üzerine bu yazı iptal edilmiştir, müdahil oldum
ve meseleyi kesinlikle devlet kaynaklarıyla çözdük. Böyle de bir problem
yok. Sanki hiçbir okulda elektrik parası ödenmiyor, doğal gaz
parası ödenmiyor. Yani biz, Sayın Vekilim, sizin partinize tahsis
edilen hazine yardımıyla bunlar ödenmiyor. Zaten onunla da ödenmesi
mümkün değil. Dolayısıyla, bunların hepsi ödenmektedir.
Lütfen burada gerçekleri saptırmayalım. Siz subjektif bakabilirsiniz,
benim bakanlığımı beğenmeyebilirsiniz, bu sizin en
tabii hakkınızdır ama ben bakanlıktan
ayrıldığım zaman bir Cumhuriyet Halk Partisinin bakanı
olmayacağımdan da emin olabilirsiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir.
Sayın
Özdemir, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin Ek Madde 110 üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Yeni
Yüzyıl Üniversitesi İstanbulda kurulmakta, İstanbulda Vatan
Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim
kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere kamu tüzel
kişiliğine sahip Yeni Yüzyıl Üniversitesi adıyla yeni bir
üniversite kurulmaktadır. Bu üniversitenin 15 milyona yakın nüfusuyla
beş yıl İl Emniyet Müdürü olarak görev yaptığım
güzel İstanbulumuzun eğitimine katkı
sağlayacağına inanıyorum. Bu Vakfın sağlık
konusunda olduğu gibi diğer eğitim konularında da
başarılı olacağına inanıyor, kendilerine üstün
başarılar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, kendi ilim Gaziantepte de yine bir vakıf tarafından
zirve adı altında bir Zirve Üniversitesi kurulmaktadır. Zirve
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak sekiz fakülte
oluşturulmaktadır. Bir kere üniversitenin kuruluş amacı
ülkenin gelişiminin en önemli şartlarından biri olan
kalkınmanın tüm bölgelere yayılabilmesi aşamasında
Güneydoğu Anadolu Bölgesi için bir ilk adım olmaktadır.
Üniversitenin, fakülteye geçmesi planlanan, 2009-2010 öğretim
yılında 140 ön lisans, 630 lisans, 40 lisansüstü öğrenci
almayı hedeflediği görülmektedir. Üniversitenin tüm fakültelerinin
açmayı planladığı sekizinci yılında 5.570
öğrenci kapasitesine ulaşacaktır.
Ülkemizde
kırka yakın vakıf üniversiteleri bulunmaktadır. Bu
üniversiteler genellikle Ankara, İzmir, İstanbul gibi
şehirlerimizdedir. Eğitimde fırsat eşitliği
bakımından, büyükşehirlerimizdeki bunların diğer
illere de yayılmasında yarar vardır.
Güneydoğu
Anadolunun ve Gaziantepin diğer sosyoekonomik ve kültürel sorunları
da dikkate alındığında, bu üniversite çözüm için ciddi bir
katkı sağlayacaktır. Öte yandan, bölgenin, kentlerin kültürel
yapısına göre ihtiyacı olan yetişmiş vasıflı
eleman ihtiyacının karşılanmasında bölgesel
programları en yüksek olan öğretim kurumlarına ihtiyaç
vardır.
Sanayi ve
ticaretiyle ülke için lokomotif bir şehir olan Gaziantepte, sanayide
üretimin artması, çeşitlenmesi ve rekabet etmesi ancak ARGE
faaliyetleriyle mümkündür. Zirve Üniversitesi bölgede sanayinin gelişmesi
ve üretimin artışı için gerekli akademik katkıyı ve
iş birliğini amaçlamaktadır. Zirve Üniversitesi, ülkemiz ve
bölgemize hizmet anlayışıyla yola çıkmıştır.
Bu bağlamda, ulusal ve uluslararası eğitim ve araştırma
alanında orijinal katkılar sağlayabilecektir. Yine
öğrencilerine ve eğitim elemanlarına ve ülkemize yüksek katma
değerler oluşturabilen bu bölge üniversitesi olabilecek kapasitede
olacaktır. Gaziantepli hemşehrilerimin ve İstanbullu
vatandaşlarımızın yeni vakıf üniversiteleri kurmalarını
bekliyorum.
Değerli
milletvekilleri, eğitim, ülkelerin ve bölgelerin
kalkınmalarının temel itici gücüdür. Ülkemiz gibi ekonomik
göstergeleri olumsuz olan ülkelerde bu önem daha da öne çıkmaktadır.
Bu doğrultuda, ülkemizdeki okullaşma oranının da büyük
önemi olduğu dikkatten kaçmamaktadır. Gaziantep özelinde rakamlarla
bir değerlendirme yaptığımızda bu gerekliliğin
daha da belirgin olduğu görülecektir. Örneğin, Gaziantep ÖSSde son
üç yıldaki başarı grafiğiyle olumsuz bir tablo çizmektedir.
Sınava girenler içerisinde baraj puanı ve üzerini alanların
oranlarında 2005te 37nci, 2006da 49uncu, 2007de 58inci sırada
olan Gaziantepin eğitim düzeyi ve süreci kaygı vericidir. Kenar
semtlerdeki orta dereceli okulların çoğu çift tedrisat
yapmaktadır. Bazı sınıflarda, üzülerek söylüyorum, 70-80
öğrenci bulunmaktadır. Yine Gaziantep okul öncesi eğitimde 2006
yılı verilerine göre ilgili yaş grubu çocuklarının
katılımı bağlamında yüzde 11lik oranla ülke genelinde
sondan 4üncü sıradadır.
Belediyeler,
okul yerlerinin planlarını değiştirip iş yerleri
açmayı bırakıp okullar ve sınıflar açmak
mecburiyetindedir. Çünkü Millî Eğitim Bakanlığı Gaziantepe
para göndermektedir, ancak okul yeri arsa bulunmamaktadır. Bunu
Gaziantepin yerel yöneticileri mutlaka çözmelidir.
Gaziantepte
rakamların bu şekilde olmasının en büyük nedeni göçtür.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde sanayileşme bakımından en
gelişmiş il olan Gaziantepte son açıklanan TÜİK
rakamlarına göre nüfusun 1 milyon 612 bin 223 olduğu görülmektedir.
Bu nüfus da yine Gaziantepin doğum oranlarıyla göz önüne
alındığında nüfusun yaklaşık yüzde
6,6sının göçle geliştiği bilinmektedir. Bu rakam, devlet
yatırımlarının eğitim alanında yeterli
kalmadığı bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu bağlamda, Gaziantepte kurulacak olan bir vakıf üniversitesinin
okullaşma oranı bağlamında ciddi katkılar
sağlayacağına inanıyorum. Bununla birlikte, bilgi üretmeyi,
kullanmayı ve yaymayı hedefleyen gençler yetiştirmeyi hedefleyen
yeni üniversite, bilimsel düşünceye de katkı sağlayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, üniversitelerin toplumla iç içe bir yapı arz etmeleri
gerekliliktir. Böylece, bilimsel düşünüş sisteminin hâkim olması
gereken üniversite, içerisinde bulundukları toplumun ekonomik ve toplumsal
sorunlarına çözümler bulacaktır. Bu bağlamda, Anadoluda
yaygınlaşacak olan vakıf üniversiteleri Anadolunun da
gelişmişliğine katkı sağlayacaktır. Gaziantepte
kurulacak vakıf üniversitesiyle de hem kentin hem de Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin ekonomik katkılarının daha verimli kullanmasının
da önü açılacak, nitelikli iş gücü sayısında ciddi
katkılar sağlayacaktır. Bu nedenledir ki Gaziantepli
hemşehrilerimin sanayi ve ticaret alanında gösterdikleri
başarıları okullaşma oranında da yapacakları
katkılarla daha da tescilleyeceklerine yürekten inanıyorum. Kurulacak
olan yeni üniversite, Türkiye'nin başta Güneydoğu Anadolu Bölgesi
olmak üzere tüm bölgelerin ekonomik ve sosyal gelişmelerine katkıda
bulunacak, bilimsel projeler üretmek ve uygulamaya konulmasını
sağlayacaktır. Bu bağlamda, üniversite de hem bölge hem de ülke
kalkınması için ciddi bir aşama olacaktır.
Bu duygu
ve düşüncelerle, İstanbulda kurulacak olan Yeni Yüzyıl
Üniversitesi ile Gaziantepte kurulacak olan Zirve Üniversitesinin, öncelikle
İstanbula, Gaziantepe, ülkemize ve milletimize hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Şahsı
adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Sarı
Yok.
Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydın
Yok.
Başka
bir konuşmacı?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun efendim.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Yeter ya, bıktık!
RASİM
ÇAKIR (Edirne) Bıktık diyorsun ama senin arkadaşların
burada beklemiyor, o ne yapsın? Bekleselerdi burada, gitmeselerdi.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Değişik bir sima istiyor insan canım.
RASİM
ÇAKIR (Edirne) Hayret bir şey ya!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 307
sıra sayılı Yasa Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde söz alan arkadaşlarımızın es kazara olmaması nedeniyle, ondan sonra söz
sırası bize geldi. Tabii, bir İç Tüzük
değişikliği yapıyorsunuz Acaba bu Kamer Gençi kürsüye
çıkarmaktan nasıl engelleriz? diye. Benden korkmayın. Ben, bu
ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunan, laikliği savunan, Yüce
Atatürkün kurduğu bu çağdaş, laik devleti bütün gücümle,
enerjimle, aklımla, beynimle müdafaa eden, hırsızlarla ve
soyguncularla mücadele eden ve benim burada bulunmamda en büyük
rahatsızlığı soyguncular ve çeteciler ve devleti
soyanların rahatsız olduğunu da belirtmek istiyorum.
Benim
burada yaptığım konuşmalar ortada. Şimdi, ahlak
kurallarını benimsememiş, gerçekleri anlamamış,
ülkenin birlik ve bütünlüğünün bu vatandaşlar için ne kadar büyük bir
değer olduğunu kavramamış, hırsızlıklara
bulaşmış insanların benim bu konuşmalarımı
anlamaları biraz zor. Onun için, yani, istediğiniz lafları
atabilirsiniz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, üniversitelerin kurulma esasları
Anayasamızın 130uncu maddesinde belirtilmiş. Orada vakıf
üniversiteleri kurulması esasları da getirilmiştir.
Şimdi,
önemli olan aslında, emperyalizmin, kapitalizmin getirdiği bir
kurallar var: Devleti zayıflatmak, devleti mümkün olduğu kadar güçsüz
kılmak. Efendim, devlet ticaretle uğraşmasın, efendim,
devlet hiçbir şeyle uğraşmasın
Devleti mümkün olduğu
kadar zayıflatmak. Ee, onun sonucu ne olacak? Devlet
zayıflayınca birtakım güç odakları devlet gücünün yerine
geçecek. Onun için de aslında Anayasa yapılırken bu vakıf
üniversiteleri getirilmiş ama vakıf üniversitelerinin
getirilmesindeki amaç da kazanç sağlamama amacı gütmüştür.
Şimdi
ben size soruyorum: Bu vakıf üniversiteleri
En başta Bilkent
işte. Sayın İhsan Doğramacı, ben Danışma
Meclisi Üyesi iken o zaman YÖK Başkanıydı. Orada bu özel
üniversitelere ve vakıf üniversitelerine getirdikleri ayrıcalıkları
buraya kürsüye getirip tenkit ediyordum. Yahu, bu
tanıdığınız ayrıcalıklarla, işte, bu
özel üniversitelerin rektörleri gidecek, devletin kesesinden uçak alacak, lüks
otomobiller alacak, buna binecek diyordum ve neticede çıktı.
Şimdi, getirdiğiniz vakıf üniversiteleri kendi kazanç
amacını gütmeme ilkesine uygun kurulmuyor. Ne yapıyorlar?
Devletin en kıymetli arazileri bunlara tahsis ediliyor, ondan sonra,
devletin yeni yeni birtakım vergi kaynakları bunlara tahsis ediliyor,
öte taraftan, devlet teşkilatına ait olan üniversitelere de gerekli
yardımlar yapılmıyor, gerekli eğitim-öğretim,
laboratuvar araçları temin edilmiyor. Böyle bir kıyamete
kapılmışız işte, gidiyoruz. Birbirimizi anlamıyoruz,
böyle sanki bir tiyatro oynuyoruz gibi bir şey.
YÖKün başına
getirdiğimiz insan, orada, en son o makama gelmesi gereken bir kişi.
Daha geliyor, Meclis Başkanıyla konuşurken diyor ki:
Bunları Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan bana söyledi, aman ha Hoca,
bunları dışarıda söyleme, ipimizi çekerler. Ben şimdi
öğrenmek istiyorum arkadaşlar, yani, bir vatandaş olarak ve bir
milletvekili olarak öğrenmek istiyorum. Acaba, Tayyip Erdoğan ile
Abdullah Gül bu YÖK Başkanlığına getirdikleri kişiyle
özel yaptıkları konuşmada Aman ha Hocam, bunları
dışarıda konuşma, yoksa ipimizi çekerler.
konuşması nedir? Ben bunu öğrenmek istiyorum. Meclisteki
televizyonun kamerası açıktı diye, onu verdi diye Meclis
Başkanı o televizyon müdürünü görevden aldı. Şimdi böyle
bir şey olur mu? Yani ben bir milletvekili olarak, acaba
Şimdi Tayyip
Erdoğan çıkıyor diyor ki: 79 yılda bu memlekette iktidar
olanlar hiçbir şey yapmadı. İşte, kendi beyanatı. 79
yıl nedir? Kendisinin 6,5 yılını da geçirdiğiniz zaman
1923 ediyor, yani cumhuriyeti yok sayıyor. Şimdi, cumhuriyeti yok
sayan zihniyetin bu memleketi yönetmesi mümkün mü? Bu memleketin üniversitesini
yönetmek mümkün mü? Bu çağdaş eğitime değer vermesi mümkün
mü?
Onun için
diyoruz ki: Eğer hakikaten Anayasanın 130uncu maddesinde
çağdaş, bilime, teknolojiye uygun, Atatürkün o getirdiği
çağdaş, aydınlanma kurallarına uygun bir üniversite
kurarsak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bu vakıf üniversitelerini çok genişletirseniz,
bunlar Türkiyede o ilkeyi, o ideolojiyi tamamen bir tarafa iterek
İşte televizyonlarda görüyoruz, adam diyor ki, kardeşim,
işte dün televizyonda Habertürkte birisi çıkıyor o kadar
sapık düşünceler ileri sürüyor ki. İşte o sapık
düşünceli insanlar gelip de bu vakıf üniversitelerinin yönetimine
hâkim olduğu zaman, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğünü ve
kuruluş felsefesini muhafaza etmemiz mümkün değil. Onun için mümkün
olduğu kadar devlet denetiminde, devletin ilkelerini benimseyen, devletin
kuruluş ilkelerini benimseyen, ideolojilere uygun eğitim ve
öğretim veren elemanlarla bu kadroları oluşturmamız
lazım. Şimdi bunları açtığımız zaman
işte maalesef
Hele siyasi iktidarı elinde bulunduran kişiler de
zaten laik Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesine karşı
düşünceler içindeyse bu devletin birlik ve bütünlüğünü ve
cumhuriyetini de korumak mümkün değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) Yani bu kanun, pek benimsediğim bir kanun değil.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET
YENİ (Samsun) Karşısınız yani
KAMER
GENÇ (Tunceli) Evet.
AHMET
YENİ (Samsun) Siz üniversitelere karşı mısınız?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Konuşmamı anlamayan adamlara ben ne diyeyim?
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi çerçeve 2nci maddeyi kabul edilen ek madde 109 ve
ek madde 110 ile birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 -
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Sacid Yıldız.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 307 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun 3üncü maddesi, yani yürürlük
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütün
toplumların en yüksek eğitim düzeyini temsil eden üniversite,
insanlığın hep daha iyi yaşam koşullarına
ulaşması için çabalar. Bilimsel özerkliğe ve tüzel
kişiliğe sahip olan üniversiteler, insanlığın
karşılaştığı bazı sorunların
belirleyicisi ve çözüm önerilerinin geliştirilmesinden sorumludur.
Üniversiteler, sadece dünya, ülke bazında değil, bulunduğu
yerleşim yerlerinin ve bölgenin sorunları için de çözüm üretirler.
Değerli
milletvekilleri, yükseköğretimde öğrencilerin en
sıkıntı duyduğu konuların başında
barınma gelmektedir. Her ne kadar, bu türban meselesi gündeme geldi, o
nedenle öğrenim yapılamıyor dendiyse bile araştırmalar
da göstermiştir ki türban yüzde 1-1,5 öğrenciyi ilgilendirmiştir
ama yurt sorunu nedeniyle -burada değişik
arkadaşlarımız da söyledi- yani barınma sorunu nedeniyle
okuyamayan öğrenciler çok fazladır. Ben buradan Millî Eğitim
Bakanına ve Komisyon Başkanımıza da çağrıda
bulunmak istiyorum: Bu tip üniversite kuruluşlarında, lütfen
kuruluş yasasına barınma, yani yurt sorunu da getirilsin. Yani
kaç tane öğrenci alacaksa, kız ve erkek öğrencilere dönük olarak
bu barınmanın, yurdun yapılması gerekir.
2008-2009
öğretim yılı başında ÖSYM tarafından yükseköğretim
kurumlarına yerleştirilen öğrenci sayısı 552 bin,
Kredi ve Yurtlar Kurumuna yurt nedeniyle müracaat eden öğrenci
sayısı 213 bin iken yurtlara yerleştirilen öğrenci
sayısı yalnızca 89 bindir.
Devlet
yurtlarının yetersizliği nedeniyle öğrencilerimizin
cumhuriyetle, Atatürkle sorunu olan tarikat ve cemaat yurtlarında
kaldığına, oralara savrulduğuna tanık olmaktayız.
Binbir ümitle üniversiteyi kazanan ve yaşadıkları
şehirlerden ayrılarak kazandıkları üniversitelerin
bulunduğu şehirlere gelen öğrenciler devlet yurtlarında yer
bulamayınca özel yurtlara yerleşmek istemektedirler. En büyük
sıkıntıyı ise okullarına yakın yerde özel yurt
bulamamaları nedeniyle yaşamaktadırlar.
Barınma
sorununun çözülmesi için TOKİye -biraz evvel de söyledim- mutlaka görev
verilmelidir. Bu kuruluş yasasında, yeni kurulacak vakıf ve
devlet üniversitelerinin kuruluş yasasında TOKİye görev
yüklenmelidir. Bu çok önemlidir değerli milletvekilleri. Çünkü,
yurtların kötü koşulları öğrencilerimizin derslerindeki
başarısını ve onların psikolojik durumunu da olumsuz
yönde etkilemektedir. Tabii, bu yasal düzenlemeler, yani üniversite
yasasında gerek vakıf gerek devlet üniversiteleri yasasında
düzenlemeler yapılırken engellilere dönük de düzenlemelerin olması
gerekmektedir. Çünkü ülkemizde yüzde 12 oranında, yani 8,5 milyon insan
engellidir ve bunlar üniversitelerin belli dersliklerinde, kütüphanesinde,
yemekhanesinde kolay olarak yaşayamamaktadırlar, kolay
ulaşamamaktadırlar. Bunların da sorunlarını gidermek
gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, yasanın 1inci maddesinde, işte, o üniversitede,
TOBB Üniversitesine bağlı olarak çalışan herkesin
vergilerinden kesilen ücretlerle öğrencilerin yüzde 70ine burs
verileceği söylendi. Bu burs iyi bir şey, çok güzel bir şey
verilmesi, ama bu şekilde verilmesinin doğru
olmadığını bütün arkadaşlarımız söyledi, ben
de buna katılmaktayım.
Bu burs
konusu açılmışken, son zamanlarda, özellikle İstanbulda,
her gittiğimiz toplulukta, üniversite öğrencileri ben İstanbul
Milletvekili olduğum için- soruyorlar Cumhuriyet Halk Partisi bu
bursları kestirdi. diyorlar. Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Anayasa Mahkemesine bursların alanı genişlesin diye
başvurdu. Orada parantez içinde Belediyeler hariç. hükmü vardı, ama
Anayasa Mahkemesi başka nedenlerle bu Belediyeler hariç. hükmünü
kaldırdığı için, belediyeler burs veremez durumuna geldi.
Fakat bu Anayasa Mahkemesinin kararını İstanbul Belediyesi hemen
alelacele uygulamak istedi, çünkü daha bu karar Resmî Gazetede
yayınlanmadı değerli milletvekilleri. Bu, Resmî Gazetede
yayınlanmadığı için burs vermeye devam edebilirdi. Nitekim,
İzmir, Kocaeli, Konya, Bursa, Mersin Büyükşehir belediyeleri
-bunların bir kısmı
AKPlidir bir kısmı CHPli- burs vermeye devam etmektedirler, çünkü
Resmî Gazetede yayınlanmadı. Bu acelecilik niye oldu, onu da
anlamış değilim. Çünkü benzer bir şekilde üniversitelere,
daha doğrusu eğitim hastanelerine şef, şef
yardımcılığı atamalarında da Anayasa Mahkemesi bu
atamaları durdurmuştu, fakat durdurmasına rağmen,
Sağlık Bakanlığı Resmî Gazetede yayınlanana
kadar bu atamalara devam etti. Hemen o karar çıktıktan sonra bundan
vazgeçmedi ve o sürede, karar çıkmasıyla Resmî Gazetede
yayınlanması süresi arasında 176 tane şef, şef
yardımcısı atandı. Orada karar çıktıktan sonra
Resmî Gazeteyi bekliyorsunuz, burada Resmî Gazeteyi beklemeden alelacele
üniversite öğrencilerinin bursunu kesiyorsunuz. Bu, samimi bir
davranış değil değerli milletvekilleri.
AHMET
YENİ (Samsun) Hocam, ona inanmıyor kimse.
SACİD
YILDIZ (Devamla) Ama veren yerler, işte, Konya, Kocaeli, sizin
belediyeleriniz burs vermeye devam ediyorlar. Resmî Gazetede
yayınlanmamış, bunu verebilirsiniz ama şef, şef
yardımcılığında Resmî Gazetede yayınlanana kadar
o kısa sürede 176 tane şef, şef yardımcısını
atadınız.
Eğer
burs konusunda samimiyseniz bir diğer noktaya geleceğim değerli
arkadaşlar. Bu 1 Ekimde yürürlüğe girdi Sosyal Güvenlik Yasası.
Bu 1 Ekimde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Yasasıyla
üniversitelerde sosyal sorumluluk projesi altında çalışan,
kısmi statüde çalışan öğrenciler vardı. Bunlar
üniversitelerin, işte, kütüphanesinde, bilgisayar bölümlerinde, fotokopi
merkezlerinde çalışıyorlardı, saati 3-3,5 lira, ayda 200
lira civarında ücret alıyorlardı yani burs şeklinde,
kısmi statü. Bunların bu ücretlerinden yüzde 2 oranında kesilme
vardı, kesinti yapılıyordu. 1 Ekimden sonra bu kesinti yüzde
33,5a çıktı ve bu öğrenciler bunları ödeyemez durumda;
Sosyal Güvenlik Yasasında bunları ödeyemez durumunda kaldılar,
ücretleri çok düştü. Eğer bu burs konusunda gene samimiyseniz gelin
bu öğrencilerin 1 Ekimde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik
Yasasından doğan kayıplarını giderelim, eskisi gibi
yüzde 2 oranında kesinti olsun çünkü İstanbulda bunlar 15 bin kadar,
ülkede de çok fazla sayıda, 35-40 bin kadar bu sayıda öğrenciler
var. Çünkü bunlar, bu arkadaşlar, hem tecrübe hem de harçlık
kazanmakta idiler bu şekilde ve öğretim üyeleriyle, hocalarıyla
yakın ilişki içinde ve sosyalleşiyorlardı bu öğrenciler
bu kısmi statüde çalışarak.
Değerli
milletvekilleri, yükseköğretimden önceki aşamada iyi bir yabancı
dil eğitiminin verilmemesi yükseköğretimde akademik personelin
yabancı dil konusunda sorun çıkarmaktadır. Bir de bunlara
sürekli YÖK tarafından gönderilen genelgeler eklenmektedir. Örneğin
17 Kasım 2008 tarihinde YÖK Başkan Vekili İzzet Özgenç
tarafından gönderilen genelgeye göre Çeşitli kamu
kuruluşlarının veya meslek kuruluşlarının -buraya
dikkatinizi çekiyorum, sadece kamu kuruluşu değil, meslek kuruluşlarının-
yönetim veya denetim organlarında görev yapmak üzere ilgili kurum
hükümleri uyarınca görev alan üniversite öğretim
elemanlarının bu görevi yerine getirebilmeleri ancak 2547
sayılı Kanunun 38inci maddesi kapsamında
görevlendirilmeleriyle mümkün olabilecektir. Aksi takdirde 2547
sayılı YÖK Kanununun 36ncı maddesi çerçevesinde görev yapan
öğretim elemanlarının söz konusu kuruluşlarda görev
yapmaları mümkün olmayacaktır. denilmektedir. Yani üniversitede
çalışan öğretim elemanlarının kendi meslek
kuruluşlarının
Ben mesela Üroloji Derneğinde, Türk
Tabipler Birliğinde
Mimarsa veya mühendisse mühendis odalarında,
mimar odalarında, veterinerler, odasında yönetim ve denetim
kurullarında görev almaları için üniversite yönetim kurulunca
görevlendirilmeleri gerekmektedir. denilmektedir. Açıyoruz 38inci
maddeye bakıyoruz, 38inci madde ihtiyaç duyulan yerlerde görevlendirmeyi
kapsıyor değerli arkadaşlar. Bu ihtiyaç duyulan yerler de nedir?
Adli Tıp Enstitüsü, Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK, Atom Enerjisi
Kurumu, bakanlıklar, askerî birtakım yerler. Bunlarda görevlendirmeler
de mutlaka üniversite tarafından olmaktadır. Oysaki meslek
kuruluşlarında, bir dernekte veya meslek odasında
görevlendirmede böyle bir gerek yoktur buna. Gider öğretim üyesi, o
mesleğin üyesi olduğu için zaten seçimlere girer yönetim ve denetim
kurullarında görev alır. Bu meslek kuruluşlarında görev
gönüllülük esasına göredir, bir görevlendirme yok, oradan ücret de
almamaktadırlar. Gönüllü olarak bunlar kendi mesleğinde o
kuruluşlarda, dediğim gibi, odalarda veya derneklerde -bundan çok
sayıda yakınma geldi bize- görev almak istemektedirler. Kendi meslek
sorunlarını arkadaşlarıyla birlikte
Zaten seçimle gelinen
bir yer bu. Çünkü 2547 sayılı Yasanın 38inci maddesiyle
alakası yok. Orada, dediğim gibi, başka yerlere görevlendirme
var. 36ncı maddeyi açıyoruz, 36ncı madde demiş.
36ncı maddede de kısmi ve tam gün çalışmasını
kapsıyor. Bunun da değerlendirilmesi lazım. Gerçi, 17
Kasımda yayınlamış bu genelgeyi Bakan fakat 6 Ocakta bir
düzeltme yapıyor ama düzeltmede gene diyor ki: Meslek
kuruluşlarında görev için üniversiteden görevlendirme gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız.
SACİD
YILDIZ (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Yani
yasada olmayan bir yetkiyi YÖK genelgede kullanmak istiyor. Yani bunun da
düzeltilmesi lazım veya bu konuda eğer düzelse bile demek ki
kafalarda, üniversite öğretim üyelerinin meslek kuruluşlarında
görev almalarını, orada kendilerini ifade etmelerini, meslek
kuruluşlarının daha iyi bir noktaya gelmelerini istememektedirler.
Yani bunu da anlamak mümkün değildir değerli milletvekilleri.
Bu duygu
ve düşüncelerle, hepinize saygılarımı ve sevgilerimi
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu
tasarıyla Gaziantepte Zirve Üniversitesi, İstanbulda Yeni
Yüzyıl Üniversitesi adıyla iki yeni vakıf üniversitesi
kurulacaktır.
Bu
tasarının kanunlaşıp yürürlüğe girmesiyle
yükseköğretimde önemli faydalar sağlanacağına olan
inancımla emeği geçenlere şahsım adına teşekkür
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Özlem Müftüoğlu.
Sayın
Müftüoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hiç İstanbul milletvekili yok mu?
ÖZLEM
MÜFTÜOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 307 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
tasarının yasalaşmasında emeği geçen başta
Başbakanımız ve Bakanımız olmak üzere tüm
arkadaşlara teşekkür ediyor, bu kanunun hayırlara vesile
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN
Tamam.
Maddeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım.
Maddeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:19.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana),
Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60ıncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
307
sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
4üncü maddesini okutuyorum:
MADDE
4-Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun
efendim.
MHP GRUBU
ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun
son maddesinde Hayırlı olsun. demek üzere kürsüye geldim. Gerçekten
her şeyden önce iki tane üniversite kuruyoruz. Bunu hayırlamak
gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tebrik
ediyorum, katkısı olanlara teşekkür ediyorum. Gerçekten ülkemiz
en isabetli, en doğru yatırımı eğitime
yapmaktadır. Keşke, temenni ederim ki benim ilimde de üniversiteler
kurulsa. Hayırseverler gelseler, Tarsusta, Silifkede, Anamurda özel
üniversiteler kursalar. Yılın üç yüz yirmi gününün güneşli
geçtiği, maliyetin çok düşük olduğu Mersinde de bu türlü
üniversiteler kurulsa, bizim çocuklarımız da bu imkânlardan
faydalansa çok makbule geçer, çok mutlu oluruz. Dolayısıyla, bu iki
yeni üniversitenin kurulmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak takdirle, teşekkürle karşılıyorum, hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
Bir
konuyu dikkatinize sunmak da istiyorum Sayın Bakanım. Bunu birçok
arkadaşımız ifade etti; biz, özel görüşmemizde de ifade
ettik. Siz de kalktınız, burada anlattınız, size gelen
herkese de anlattınız. Buna inandığınızı
biliyorum Sayın Bakan, söylediklerinizde samimi olduğunuzu da
biliyorum. Sizin niyetinizi de okumak gibi bir kastım yok. Bu
teşebbüsün sahiplerinin de iyi niyetli olduğuna inanıyorum ancak
değerli milletvekilleri, burada hukuk kuruyoruz. Kurduğumuz hukuk,
hukuka uygun olmalı.
Şimdi,
kanunun 1inci maddesinde, yirmi beş yıl süreyle bir kurumun
çalışanlarından kesilen gelir vergisinin bir ayrı hesapta
toplanılmasını kanunlaştırıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, maliyeciler ısrarla söylüyorlar, ben bir başka
açıdan yaklaşacağım: Anayasanın 123üncü maddesi.
Yani bir uyarı olarak söylüyorum; oylarınızla bu kanun kabul
edilecek, iki üniversitenin kurulması kanunlaştırılmalı,
bunu ben de destekliyorum ama hukuk devletinde hukuka uygun hukuk kurmak
gerekliliğini hatırlatmak istiyorum. Anayasanın 123üncü
maddesi: İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla
düzenlenir. Türkiyede vergi toplama yetkisi Maliyeye aittir ve kanunla
kurulmuştur, yetkileri de işleyişi de kanunla belirlenmiştir.
Hemen altında, İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden ve
yerinden yönetim esaslarına dayanır. Yani vergiyi merkez toplar,
Ankara toplar, Maliye Bakanı toplar. Bu verginin toplanmasını
bir başkasına devretmeyi hukuka uygun hâle getirmeniz lazım.
Asla niyet sorgulaması yapmıyorum. Burada bir kasıt
aramıyorum. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğini, değerli
yöneticilerini ve o üniversiteye mütevelli olan değerli sanayicilerimizi
yürekten kutluyorum, niyetlerini tebrik ediyorum. Üniversite kurmuşlar,
üniversitelerinin bünyesinde özel okullar kuruyorlar, buna destek olsun diye de
böyle bir teşebbüse geçmişler. Bunlar güzel şeyler ama tekrar
ediyorum: Anayasanın 123üncü maddesine göre vergi toplama Maliye
Bakanlığına aittir, merkeze aittir ve bir başkasına da
devredemezsiniz. Bir kamu tüzel kişiliği kurarak devredebilirsizin
belki ama bir kamu tüzel kişiliği de kurmuyorsunuz.
Dolayısıyla, kanunun bu yönüyle de sorgulanmasını,
sorgulayacak makama savunmanın iyi hazırlanmasını
işaret etmek için söz aldım.
Kanunumuzun,
özellikle üniversite kurulması yönüyle yapılan düzenlemenin ülkemize,
halkımıza, Gaziantepe ve İstanbula, bu teşebbüse geçen
kurumlara hayırlı uğurlu olmasını diliyor, bu
eksikliğin de tamamlanabileceği umuduyla yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Şandır, teşekkür ediyorum efendim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yükseköğretim kurumları teşkilatı kanunu
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, hayırlı olsun kanunumuz eksikleriyle beraber.
İyi bir kanun diyemeyeceğim ama orta hâlli, idare eder. (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler) Şimdi, tabii,
Anayasanın 27nci maddesindeki eşitliği hiçbir zaman
kapsamıyor, arkadaşlar. Belli bir üniversiteye yirmi beş
yıl boyunca vergiden pay kesilerek belli bir üniversiteye pay
aktarılması
Şunu söyleyeyim: Zaten vakıf üniversiteleri
çok zengin çocuklarını okutuyor. Şimdi, gidin, Doğu ve
Güneydoğudaki devlet üniversitelerine bakın; kimleri okutuyor,
nasıl idare ediliyor? Bir kere, Doğu ve Güneydoğudaki
üniversitelerin tabelası var kendisi yok, bütçesi yok. Şimdi, hem
akademik kadrosu yok hem idari kadrosunda büyük sıkıntı var.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Nasıl yok?
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Şimdi anlatacağım.
Örneğin,
şimdi, akademik kadro, bir profesör, bir doçent Doğu ve
Güneydoğuya gitmiyor. Gitmediği için de oradaki öğrenci
doğru dürüst yetişmiyor. İdari personel olarak oraya
O
bölgeden, diyelim ki işte, Karstaki üniversiteye Karstan personel
alınmıyor, Ardahandaki üniversiteye Ardahandaki personel
alınmıyor. Nereden? Adanadan, Mersinden, işte
Balıkesirden gidiyor. Ondan sonra, bir müddet sonra uyum
sağlayamadığı için personel diyor ki: Kardeşim, ben
artık burada uyum sağlayamıyorum. Buradaki kış
şartları, iklim şartları veya aile sorunlarım
elvermiyor. Beni yerime gönderin. Milletvekillerini araya koyuyorlar,
bakanları araya koyuyorlar ve personel orada az oluyor, personel
yetersizliği var. Hâlbuki, şimdi, Ardahan Üniversitesine
Balıkesirden adam göndereceğine Ardahandan aldığın
zaman, o zaman Ardahandaki orada zaten ikamet ediyor, verim alınabiliyor,
Karstakinden verim alınabiliyor.
O
bakımdan, Sayın Bakanım, sizden istirhamım, yani yerinde
hangi ildeyse o ilden personel alınarak
çalıştırılsın. Bu çok önemli.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, burada, bakın, üniversite (ÖSS)
sınavında Ardahan Türkiye sonuncusu. Ben, bir Ardahan Milletvekili
olarak utanıyorum. Büyük Millet Meclisine yalvarıyorum, diyorum ki
Ardahana üniversite kurulduysa, Sayın Bakanım rica ediyorum,
Ardahana kaç para bütçe gönderdiniz? Lütfen, şimdi bu kürsüden cevap
verin. Ardahan Üniversitesinin hâlen binası yok. Tabela var, bina yok!
İnanın, samimi söylüyorum, rektör elbiselerini arabasında
taşıyor. Kızılay -Allah razı olsun- bir bina
yaptı. Kızılayın binasını kiraya verdik
üniversiteye, şimdi oraya öğrenci alınacak. Lojman yok. Akademik
personel, yani doktor, doçent, profesör gelmiyor. Niye? Doğru dürüst ev
bulamıyor, ev bulamadığı gibi lojman yok Sayın
Bakanım. Bunu acilen sizden istirham ediyorum. Kış koşulları
ağır, iklim koşulları ağır olan yerlere mutlak
surette kampüsleri derhâl, acilen yapmanız lazım.
Şimdi,
Ardahanda üniversite kuruldu, yaklaşık altı ayı geçti.
Hâlen arsa kamulaştırması olmadı Sayın Bakanım.
Bu arsayı ne zaman kamulaştıracaksınız? Lütfen
şuradan cevabını verin. Yani ne zaman olacak?
Şimdi,
sınırda vatandaş bekçilik yapıyor. Bakın, size bir
şey söyleyeyim. Bizim Ardahan Belediye Başkan Adayımız
Yalçın Taştan esnafı dolaşırken şunu söylüyorlar
insanlar: Kardeşim, biz burada vatandaş değil miyiz? Vergi
vermiyor muyuz? Askere gitmiyor muyuz? Niye yani bize bunu çok görüyor devlet,
bir an evvel bu üniversiteyi hayata geçirmiyor?
Bakın,
1991de, tahmin ediyorum, Milliyet gazetesi bir manşet attı: 50
milyara satılık şehir, Kars. Kars hakikaten hepimizin
şehri. Bu bizi çok acı getirdi. Daha sonra harekete geçtik bütün
dernekler, vakıflar. Karsa üniversite kuruldu, Kafkas Üniversitesi.
Şu anda 15 binin üzerinde talebesi var. Karsta göç durdu.
Şimdi,
sizden rica ediyorum. Ardahanın mesela nüfusu 176 bindi 112 bine indi
köyleriyle beraber. Göç var, boşalma var bölgeden. Üniversitenin
kurulmasıyla orada 10-15 bin talebenin olması oradaki esnafı
harekete geçirmesi demektir. Belediye Başkan Adayımız
Yalçın Bey de şunu söyledi. Esnafımız diyor ki: Fakülteler
bir an evvel açılsın, üniversite bir an evvel harekete geçsin, kampüs
olsun, öğrenci gelsin, Ardahan hareketlensin. Ardahanın merkezi 17
bin. 17 bin kişi sadece merkezi Sayın Bakanım. Buraya 5 bin,6
bin talebe giderse oradaki esnafın inanın yüzü gülecektir. Oradaki
esnaf bırakıp bir başka şehre gitmeyecektir. Göç
duracaktır.
Bu ülke
bizim. Biz eğer Gürcistan ve Ermenistan sınırında sekiz ay
karlar altında hizmet veriyor, orada vatan bekçiliği yapıyorsak,
bayrağımıza sahip çıkıyorsak, devletimize sahip
çıkıyorsak, bu ülkeye askerlik yapıp şehit veriyorsak,
lütfen bu ülke de oradaki vatandaşlarına sahip çıksın.
AHMET
YENİ (Samsun) Üniversite kurduk orada, üniversite.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Yani, çok bir şey istemiyoruz. Ne diyoruz?
Üniversite kuruldu, kanun geçti. Üniversitenin binası yok, tabela var,
lojman yok
AHMET
YENİ (Samsun) Yavaş yavaş
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Efendim, arsası daha
kamulaştırılmamış Ahmetçiğim.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Olacak, olacak.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Olacak ama ne zaman olacak kardeşim?
Bakın,
size bir şey söyleyeyim. Değerli arkadaşlar, bakın, ben
Ardahandaki halkı size anlatayım: Ben Horozöttü köyüne gittim. Hatta
yol yoktu, atla gittim, belki görenler vardır. Horozöttü köyüne gittim,
evde oturduk, sohbet ediyoruz, dedim ki Niye yol yapılmamış,
suyunuz da yok? Ağa dedi ismim İhsan. Dedi ki: Ensar Bey,
herhâlde devletin işi vardır
İşi vardır, tahmin
ediyorum bize de bir sıra gelir. Ama Allaha çok şükür ki
vatanımız var, bayrağımız var; Allah devlete zeval
vermesin. Bakın, insanımız böyle; vatanına, milletine,
devletine sadık bir toplum var. Sizden istirham ediyorum, o bölgeye bunu
çok görmeyin.
Değerli
arkadaşlar, Doğu ve Güneydoğudaki üniversitelerin personel
açığı var. Şimdi, şu anda, Ardahana KPS
imtihanından personel gönderiliyor. Buradan giden personel orada
olduğu zaman uyum sağlayamıyor, ev bulamıyor, lojmanı
yok. Karsta da öyle, Erzurumda da öyle, Ağrıda da öyle, diğer
illerde de öyle, Iğdırda da öyle. O bakımdan Sayın Bakanım,
hızlı bir şekilde bir an evvel, sizden istirhamım, bizim
lojmanlarımız yapılsın.
Bakın,
bir şey daha söyleyeyim Sayın Bakanım, şunu da not
alın, ona göre cevap verin: Valilik binası üniversiteye verilecekti.
Sizin talimatınızla üniversiteye verilmedi, 23 Şubat
İlkokulunun talebeleri valilik binasına taşındı, 23
Şubat İlkokulu üniversiteye tahsis edildi. 23 Şubat Okulu da
oturulmaz raporu var Bina çürük, oturulmaz diye. Çürük binayı
üniversiteye nasıl veriyoruz Sayın Bakanım ya? Gelin, şuna
da bir cevap verin bakayım. Yani hakikaten üzülüyorum. Ben o bölgenin
milletvekili olarak, arkadaşlar, bunları dile getirmezsem ne olacak?
Şimdi, işte Posofta olsun, Damalda olsun, Hanakta,
Çıldırda, Gölede gidin esnafa, perişan. Yani kar,
kış kıyamet içerisinde insanlar orada sınırda bekçilik
yapıyorsa bu insanlara çok şey istemiyoruz ki biz. Üniversite
kurulmuşsa vakıf üniversitelerine verelim, TOBBa daha da çok
verelim, diğer üniversitelere daha da çok verelim ama devlet üniversitesi
kuruluyorsa sınır kenti illere de, iklim şartları,
yaşam koşulları zor olan bölgelere de lütfen imkânlar
tanıyalım. Devletin imkânı çoktur, devletimiz çok şükür
büyük bir devlettir. Bu devlet acze düşmesin, Doğuya,
Güneydoğuya yardım götürsün. Şimdi, PKK hortladı. Niye
PKK hortladı? PKKya giden çocukların tahsil oranını
biliyor musunuz? İlkokul terk veya ilkokul mezunu! Üniversiteye gidemiyor,
okuyamıyor, imkân yok, iş yok, ondan sonra Terör var. Ya, terör
oluyor işte. Terörü durdurmanın yolu eğitimdir, eğitimdir,
eğitimdir değerli arkadaşlar.
Ben sözü
fazla da uzatmak istemiyorum. Çıkan kanunun ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Milletvekilimiz, tabii, böyle
konuşunca zannediyor ki Ardahan halkı kendisini tebrik ediyor, takdir
ediyor.
Bakın,
Ardahan Üniversitesi 22 Mayıs 2008 tarihinde kuruldu ve 2009da ilk
bütçesi verildi. Sadece yatırım için verilen para 2009 bütçesinde 5,5
trilyon Türk lirasıdır. Kızılay binası üniversiteye
tahsis edilmiştir. 23 Şubat İlköğretim Okulu
Ben
Sayın Rektörle görüştüm, mutabık kaldık, bütün deprem
güçlendirmeleri, onarımları yapılarak üniversiteye verilecektir,
şu anda da ihtiyacı yok.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) Daha yapılmadı Sayın Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Müsaade edin.
Kredi
Yurtlar Kurumu olarak 500 kişilik, arkadaşlar, yurt yapıyoruz,
maliyeti 10 trilyonun üzerindedir. Önümüzdeki haziran ayında bitecektir.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Bu hangi para? Eski para mı, yeni
para mı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bakın,
altı ay, yedi ay önce kurulmuş olan üniversitede bunlar
olmuştur. Rektör elbiselerini arabasında taşıyor, bürosu
yoktur. şeklinde zaman zaman böyle basına yansıtılan
şeyler de var. Bunlar kesinlikle doğru değil, Rektör Beyle
bizzat ben defalarca konuştum, Sayın Bakanım, bu haberleri
duyunca bunları çıkaranlar adına utanıyorum. dedi.
Takdirlerinize
arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu.
Buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 307 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu konuda
emeği geçen Sayın Bakanımıza, Komisyonumuza, Komisyon
üyelerine, tüm partilerimize canıgönülden teşekkür ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun.
Şahsı
adına Süleyman Latif Yunusoğlu, Trabzon Milletvekili.
Buyurun
efendim.
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gaziantepte İpek Kültür ve Eğitim Vakfı,
İstanbulda Vatan Sağlık ve Eğitim Vakfı
tarafından kurulması planlanan ve bugün
kanunlaştıracağımız bu iki üniversitenin kurulmasında
emeği geçen bu kuruluşları, vakıfları ve onların
yöneticilerini takdirle karşılıyoruz, kendilerine iki
üniversiteyi ülkemize kazandıracakları için teşekkürlerimizi
sunuyoruz.
Bu arada,
yaptığımız önerilerin de, uyarıların da dikkate
alınması ve kanunun hayırlı olması dileğiyle
hepinizi saygıyla selamlıyor, yüce Meclise teşekkürlerimi
sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 194
Kabul : 182
Ret :
6
Çekimser : 6 (x)
Böylece
tasarı kanunlaşmıştır, hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum; Antep için, İstanbul için,
üniversite camiamız ve tüm Türkiye için hayırlara vesile
olmasını diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 3üncü sırada yer alan İstanbul Milletvekili Nimet
Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın
Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve
25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi;
Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek
Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, çalışma saatimizin tamamlanmasına çok az bir
süre kalmıştır. Bundan sonra da komisyonun
bulunmayacağı dikkate alınarak ve çalışma süremizin
bitmesi de dikkate alınarak, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 24 Şubat 2009
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere
ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı
akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.51