DÖNEM: 23 CİLT: 40 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
62nci
Birleşim
25 Şubat 2009 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcının, Hocalı katliamının
17nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, Hocalı katliamının 17nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, sulama birlikleri ve tarım kesiminin
elektrik borçlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Hocalı katliamının
17nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- İstanbul
Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme
Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlunun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak
ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman
Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/283,
2/270, 2/277) (S. Sayısı: 272)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/543) (S. Sayısı: 263)
5.- Özel
Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/496) (S. Sayısı: 100)
6.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/675) (S. Sayısı: 330)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrakın, Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlunun, yaptığı bir
konuşmadaki sözlerini farklı yorumladığı
iddiasıyla konuşması
VII.-
KİT KOMİSYONU RAPORU
1.- Kamu
İktisadi Teşebbüslerinin 2006 yılı denetimine ilişkin
komisyon raporu
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, Malkaranın bazı
köylerindeki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Vekili ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekrenin cevabı (7/6301)
2.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, bir köyün elektriğinin kesilmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Vekili ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/6355)
3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, yabancı sermaye girişine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Vekili ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/6471)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Hava Kirliliğinin Kontrolü
Yönetmeliğinde değişiklik yapılacağı
iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/6629)
5.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir barajın tam olarak faaliyete
geçirilmesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/6740)
6.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, korunmaya muhtaç çocukların kamuda
işe yerleştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/6792)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, hava kirliliği ölçümlerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/6795)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak üç oturum yaptı.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, engellilere ait özel eğitim
kurumlarının sorunlarına,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, siyasi etik konusuna,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik;
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, sınır ticaretine ilişkin gündem
dışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcı;
Cevap verdi.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk,
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik,
Anamurdaki sel
felaketine;
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabına;
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır, slikozis hastalığına;
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 22 milletvekilinin, süt sektöründeki
sorunların (10/327),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, mısır
tarımı ve piyasasındaki sorunların (10/328),
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 25 milletvekilinin, baz
istasyonlarının insan sağlığı üzerindeki
etkilerinin (10/329),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve
ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Muhtarların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında Kanun Teklifinin (2/229), İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25
Milletvekilinin, Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin, Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu
Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin, Kadın-Erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporunun (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328),
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
(1/543) (S. Sayısı: 263),
4üncü
sırasında bulunan, Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun (1/496) (S.
Sayısı: 100),
5inci
sırasında bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun (1/675) (S.Sayısı: 330),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
6ncı
sırasında bulunan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve
Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlunun, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak
ve 5 Milletvekilinin, Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman
Kaptan ve 4 Milletvekilinin, Türk Ceza Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun (2/283,
2/270, 2/277) (S.Sayısı: 272) tümü üzerindeki görüşmeleri
tamamlandı.
25 Şubat
2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime 19.52de son verildi.
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Yaşar TÜZÜN |
|
Fatma SALMAN KOTAN |
|
Bilecik |
|
Ağrı |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 66
II.-
GELEN KÂĞITLAR
25
Şubat 2009 Çarşamba
Rapor
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Kamu İktisadi
Teşebbüslerinin 2006 Yılına Ait Bilanço ve Netice Hesapları
ile Faaliyet Raporlarından Denetimleri Tamamlananlara Dair Raporu (Sayı
0450) (Dağıtma tarihi: 25.2.2009) (Rapor; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 25.2.2009 tarihli 62 nci Birleşim Tutanak Dergisine
eklenmiştir.)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan ve 22 Milletvekilinin, süt sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/327) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.02.2009)
2.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel ve 23 Milletvekilinin, mısır tarımı ve
piyasasındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/328) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.02.2009)
3.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş ve 25 Milletvekilinin, baz istasyonlarının
insan sağlığı üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/329) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.02.2009)
25 Şubat 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz Hocaali katliamının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Konya Milletvekili Mustafa Kabakcıya aittir.
Buyurun Sayın
Kabakcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcının, Hocalı
katliamının 17nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA KABAKCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Şubat 1992de
Ermenilerin Azerbaycan Hocalıda yaptıkları ve tarihe
Hocalı katliamı olarak geçen olayların 17nci yıl
dönümünde zulümle ilgili tarihe not düşmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, 13 Şubat 2009 tarihinde vefat eden Türk dünyasının
çağdaş Mehmet Âkifi Bahtiyar Vahapzadeye Allahtan rahmet,
Azerbaycanlı kardeşlerimize başsağlığı
diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1992 yılında 25 Şubatı 26
Şubata bağlayan gece, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği silahlı kuvvetlerinin Yukarı Karabağda
konuşlu 366ncı Birliğinin desteğiyle Ermeni birlikleri
tarafından Azerbaycan Türkleri Hocalı kentinde maalesef korkunç bir
katliama uğradılar. Bu saldırılarda 106sı kadın,
63ü çocuk olmak üzere 613 tane kardeşimiz şehit oldu, 487 kişi
ağır yaralandı, 1.275 kişi esir alındı ve 150
kişi de kayboldu. Acısını, ıstırabını
yüreklerimizde hissettiğimiz vahşet tarihe Hocalı
Katliamı olarak geçmiştir.
Hocalıda ortaya
çıkan manzara, maalesef, bir savaş manzarasının da
ötesindedir. Yıllarca Türk nefretiyle doldurulmuş olan Ermeniler
kardeşlerimizi şehit etmekle kalmamış, şehit ettikleri
kardeşlerimizin gözlerini oymuş, kafalarını
koparmış ve toplu olarak yakmışlardır. Yapılan
katliam bir Ermeni gazetecinin Haçın Hatırı İçin isimli
kitabında yazarı Daud Kheyriyan tarafından şöyle ifade
edilmiştir, Daud Kheyriyan diyor ki:
Gaflan denen ve ölülerin
yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalının
Maalesef, bu işler
insanlık için yüz karasıdır. Katliamı yapanların
cezalarını bulmaları, Karabağda devam eden işgalin
sona ermesi ve kaçkınların öz yurtlarına bir an önce geri
dönmesi için meseleyi gündemde tutmaya, dünya kamuoyunda takip etmeye devam
edeceğiz. Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan bütün Türk
vatandaşları bu yapılan katliamın takipçisi olacaktır
ve unutmayacaktır. Zaten, Karabağda, Hocalıda yapılan
katliam da sadece Azerbaycanda ortaya çıkmış bir tepki
değildir. Bin yıla yakın bizim tebaamız olarak
yaşamış olan Ermenilere, ne dinlerine ne ırklarına ne
dillerine hiçbir şekilde müdahale olmamış, son derece hür ve
bağımsız olarak yaşamış olmalarına
rağmen, Birinci Dünya Savaşı sonrasında aynı
katliamı Erzurumda, Ardahanda ortaya koymuşlardır. Bu, Türk
milletine karşı duydukları bir nefrettir.
Bu nefreti, tekrar, bu ortaya
çıkan katliamı nefretle kınıyor, o dönemde ölenlere
Allahtan rahmet diliyor, Karabağdaki işgalin bir an önce sona
ermesini arzu ediyorum. Bütün dünya kamuoyunun meseleye dikkatini çekiyorum ve
kaçkınların bir an önce yurtlarına dönmesi için de gayretimizin
devam edeceğini ilan ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kabakcı.
Gündem dışı
ikinci söz yine aynı konuda söz isteyen İzmir Milletvekili Şenol
Bala aittir.
Buyurun Sayın Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Şenol Balın, Hocalı
katliamının 17nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ŞENOL BAL (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk dünyası ve
Azerbaycan için en acılı günlerden biri olmanın yanı
sıra, insanlık tarihinde kara bir leke olan Hocalı
katliamının 17nci yıl dönümü dolayısıyla gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
bugün, Ermeni güçleri tarafından Hocalı kentinde 25 Şubat 1992
gecesi resmî makamlara göre 613, yabancı ajanslara göre 1.300 sivil
Azerbaycan Türkünün çocuk, kadın, yaşlı demeden işkenceyle
katledilmesinin 17nci yıl dönümüdür. Bu insanlık dışı
olayın her türlü kanıtının olması ve suçluların
bilinmesine rağmen bugüne kadar hiçbir işlem
yapılmamış olması da acıları katlamaktadır.
Böyle bir vahşet görülmemiştir sayın milletvekilleri. Gözleri
oyulanlar, kafataslarının derisi soyulanlar, vücutlarının
farklı organları kesilerek öldürülenler, karınları
deşilerek bebekleri çıkartılan hamile kadınlar, diri diri
toprağa gömülenler ve yakılanlar; bu vahşet fotoğraflarla
belgelidir. Hocalıda şehitlik mertebesine erişen bu sivil,
savunmasız, masum Azerbaycan Türklerine Allahtan rahmet diliyor, aziz
ruhlarının önünde saygıyla eğiliyorum.
Sayın milletvekilleri, aslında
Ermenilerin dış güçleri arkasına alarak Azerbaycan Türklerine
karşı uyguladığı, soykırım denebilecek,
sayılabilecek katliamlar iki yüz yıldır sürüyor. Tarihin çok
gerisine gitmeden 1915li yıllara bakın, 1918e bakın, 1920ye
bakın; orada Ermeniler tarafından 100 binlerce Azerbaycan Türkünün
işkencelerle katledildiğini ve göç ettirildiğini göreceksiniz.
Yakın tarihimize bakın, yıl 1988 ile birlikte Azerbaycanlı
Türklere karşı katliamlar ve 100 binlerin sürgünü başlıyor.
Bugünkü Ermenistan sınırları içindeki en az 250 bin
Azerbaycanlının evlerinden ve topraklarından
koparılmaları ayrı bir dramdır ve 1990lı
yıllardan sonra işgal son sürat devam ediyor ve 1980den
başlayıp 1993 Aralık sonu itibarıyla Dağlık
Karabağ ve etrafındaki yedi Azeri ili işgal edilip Ermenistan
ile Dağlık Karabağ koridoru tamamlanmış oluyor.
1994te Azerbaycan ile Ermenistan arasında ateşkes
sağlanmış olsa da Ermenistan tarafından bu ateşkes
sık sık ihlal ediliyor. Geçen haftalarda Azerbaycanlı 4 askerin
şehit olduğunu biliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
şu an Azerbaycan toprağının yüzde 20si işgal
altında. 1 milyonu aşkın mülteci durumuna düşmüş
Azerbaycan Türkü imkânsızlıklar içinde, çok kötü koşullarda
evlerine, yurtlarına dönmeyi bekliyor.
Tüm dünyada Türkiye'nin sözde
Ermeni soykırımı masalıyla hiç durmadan taciz edildiği
bir süreçte içimizdeki omurgası esnek bir kısım sözde
aydının Ermenilere özür bildirileri yayınlamalarını ve
bu tarihî gerçeklere karşı üç maymunu oynamalarını
milletimizin sağduyusuna bırakıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Filistin Gazzede yaşanan insanlık dışı olaya milletçe
tepkimizi ve hassasiyetimizi ortaya koyduk, dünya kamuoyunun dikkatini çektik
yani yapılması gerekeni yaptık. Biz Türk milleti olarak tarihimiz
boyunca hep mazlumların yanında yer aldık. Biliyorsunuz,
Başbakan Davosta gösterdiği tepkiyle kendisine kızanların
bile sempatisini kazandı. Bu tepkinin önünü arkasını burada
irdelemiyorum, konumuz da bu değil. Ancak, Başbakan tarafından
Gazze konusunda gösterilen hassasiyetin daha fazlasını, sözünü
ettiğim Azerbaycanlı Türklere reva görülen Ermeni zulüm ve
katliamı karşısında da Kerkükte ve özellikle Telaferde
Türkmenlere yapılan zulüm karşısında da beklemeye
hakkımız vardır diyorum.
Bütün bu özet olarak
anlatmaya çalıştığım olup bitene rağmen Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti, bırakın göstermesi gereken tepkiyi,
yapması gereken işleri, Azerbaycanlı kardeşlerimizi rencide
edici bir tutum içerisindedir. Bunda dış odakların istek ve
yaptırımlarının etkili olduğu düşüncesindeyim.
Âdeta, bütün olup bitenler unutturulmaya ve üstüne üstlük kapalı
kapılar ardında sınır kapılarının
açılması hazırlıklarının
yapıldığı gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Bu,
gerçekçi bir politika değildir. Bu, Türk milletinin
arzuladığı ve razı olacağı bir çözüm şekli
de değildir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin sınır
kapılarının açılarak sağlıklı bir ortamda
yürütülebilmesi için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bal, devam edin.
ŞENOL BAL (Devamla)
ön şartlar bizce şunlar olmalıdır:
1) Tarihî gerçeklerle
bağdaşmayan ve Türkiye aleyhine politik bir malzeme olarak
kullanılmaktan başka bir anlamı olmayan sözde soykırım
iddiasından Ermeniler vazgeçmelidir.
2) Türkiye'nin toprak
bütünlüğünü ve sınırlarını
tanıdığını, Ermenistan uluslararası kamuoyuna
ilan etmelidir.
3) İşgal
ettiği Azerbaycan topraklarından Ermeni birlikleri
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak
kayıtsız şartsız derhâl çekilmeli ve mülteci duruma
düşmüş Azerbaycanlıların yurtlarına ve yuvalarına
güven içinde dönüşleri sağlanmalıdır.
Bu vesileyle, mazlum ve masum
Azerbaycanlı soydaşlarımızın her zaman yanlarında
ve destekçileri olduğumuzu ilan ediyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bal.
Sayın Doğru,
sisteme girmişsiniz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Efendim, Sayın eski Bakanımız bu Hocalı katliamıyla
ilgili konuşacak.
BAŞKAN Tabii, buyurun
efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Hocalı
katliamının 17nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Efendim, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
26 Şubat 1992 gününde
Hocalıda Ermeniler tarafından büyük bir katliam
yapılmıştır. O günden itibaren de 1 milyonun üzerinde insan
şu anda perişan bir hâlde yaşamaktadır. Ben 26 Şubat
tarihi, Hocalı katliamının anma günü olarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisine 1/2/2008 tarihinde bir kanun teklifi verdim. Buradaki
amacımız Hocalı katliamının anma günü olarak ortaya
konmasıydı. Bu kanun teklifimi daha sonra 37nci maddeyle Meclisimize
sundum. O sunuş sonrasında da, şu anda 1/10/2008 tarihinde 156
sıra sayıyla Meclisimizin gündeminde bulunmaktadır.
Ben buradan şunu
söylemek istiyorum: Bu kanun teklifini Meclisimizin görüşmesini ve bu
kanun teklifinin görüşülmesinden sonra da dünyaya ilan edilmesini
istiyoruz. Çünkü Azerbaycan halkı şu anda bu kanun teklifiyle ilgili
olarak ciddi bir beklenti içerisindedir. Zaman zaman beni televizyonlara davet
ediyorlar, televizyonlarında da konuşuyorum telefonlarla. Özellikle
Meclisin bu konuya dikkatinin çekilmesi için söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum sizlere.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Gündem dışı
üçüncü söz sulama birlikleri ve tarım kesiminin elektrik borçları
hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğluna
aittir.
Sayın Aslanoğlu,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, sulama
birlikleri ve tarım kesiminin elektrik borçlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Hocalı katliamını
kınıyorum. Bu konuda grubumuz adına İzmir Milletvekili
Sayın Arıtman yarın gündem dışı bir konuşma
yapacaktır, onu ileteyim.
Ayrıca, Türk Hava
Yollarına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tabii, olayın bu
safhada kalması hepimizi sevindirdi. Çok şükür, muhtemelen
aldığım bilgilere göre ölü yoktur ve onun için Türk Hava
Yolları camiasına, tüm ülkemize geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum. Yüce Tanrı daha bize böyle kazalar göstermesin.
Değerli
arkadaşlarım, burada sulama birlikleri konusunu ve tarım
kesiminin elektrik borçlarını konuşacağım.
Değerli
arkadaşlarım, sulama birlikleri, belki bilmiyorum
bazılarınız bilmiyorsunuz, İçişleri
Bakanlığına bağlı.
Değerli
arkadaşlarım, acaba
Sulama birliklerinin ben, şahsen
İçişleri Bakanlığıyla ilintisini bir türlü
bulamıyorum. Ve bunu, geçen dönemden beri, sulama birliklerinin
DSİnin teknik desteğine ihtiyacı olduğunu, sulama
birliklerinin sürekli DSİyle iş birliği içinde olması
gerektiğini, sulama birliklerinin sorunlarının DSİyle
beraber, birlikte çözmeleri gerektiğini defalarca söylememe rağmen,
hâlâ İçişleri Bakanlığına bağlı
olmasını ve onlara rapor vermesini, İçişleri
Bakanlığının kontrolünde olmasını ben hâlâ
çözmüş değilim arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlarım, sulama birlikleri yıllar önce DSİnin kontrolündeyken
her yıl bakımları, her türlü teknik yardımları
yapılır ve bir şekilde çok başarılı bir süreçte
hizmet verirdi. Ama ne zaman, sulama birlikleri İçişleri
Bakanlığına bağlandıktan sonra tüm kanallar önemli
ölçüde yıprandı, artık çok önemli su kayıpları var,
çok verimsiz hâle geldi. Bu nedenle, ben bunu defalarca söylememe rağmen,
Sayın Çevre ve Orman Bakanı Haklısın, bunu
getireceğiz, yasa tasarısı hazırlıyoruz. demesine
rağmen, bir türlü Meclise gelip de
Sulama birliklerinin en azından
teknik destek açısından DSİnin kontrolüne girmesi, Çevre ve
Orman Bakanlığının, onların göstereceği destek ve
yardımla daha kolay yürüyeceğini söylememe rağmen bir türlü
getirilmiyor arkadaşlar. Ben bu konuyu bir kez daha hepinizin dikkatine
sunuyorum.
Sulama birlikleri büyük bir
borç içindedir. Sulama birlikleri hiç kimseden destek alamamaktadır. Tüm
kanallar harap olmuştur. Çok önemli boyutta elektrik borçları
vardır, artık köylü bunu ödeyemez hâldedir. Mutlaka buna bir çözüm
getirmek zorundayız. Yani yaklaşık 1 milyon, 2 milyon elektrik
borcu olan sulama birlikleri, sadece yönetimdeki zafiyetler nedeniyle ve teknik
destek alamamaktan dolayı çok önemli su kaçaklarından dolayı çok
ağır elektrik bedelleri ödeyerek gerekli verimi alamayan sulama
birlikleriyle karşı karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, sulama birliklerini, mutlaka, DSİnin kontrolü
altına, DSİnin desteği altına vermezsek yarın
karşımıza çok büyük sorunlar gelecek ve sulama birlikleri yok
olmayla karşı karşıya gelecektir.
Ayrıca, tarım
kesiminin çok önemli bir elektrik borcu var arkadaşlar. Yani artık
bunlar ödenemez hâldedir. Mutlaka, bunlara bir çözüm bulmamız lazım.
Özellikle sulama birliklerine köylülerimiz -yeterli verimi
alamadığı için- elektrik borçlarını ödeyemez hâldedir
ve yaşın yanında kuru da yanıyor. Burada gününde borcunu
ödeyen insanlar olmasına rağmen, borcunu ödeyemeyenlerin
çoğunluğu nedeniyle öbür vatandaşlarımız da büyük
sorunlarla karşı karşıya geliyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, enerji açığı, enerji
darboğazı Türkiye'nin temel sorunu. Ama size bir şey
sunayım. Değerli arkadaşlarım, petrolün varili -ben hâlâ bu sorumun cevabını
bulamadım, bu sorunun cevabını bilen varsa, ne olur, yardım
istiyorum- 141 dolarken Türkiye'deki maksimum benzin fiyatı 3,8 YTLydi.
Dikkatinizi çekiyorum, 141 dolarken ulaştığı en yüksek
rakam 3,8 YTL. Bugün benzinin fiyatı 2,860; 3,6dan 2,860a
düşmüş. Peki, ham petrol fiyatı bugün kaç para?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Aslanoğlu, devam edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, 34 dolar varili. Yani 3,5 kat
düşmesine rağmen
Bunun cevabını EPDK mı verecek? Beni
aydınlatın. Bu 3,5 kat düşmesine rağmen, benzin
fiyatlarının sadece 800 lira düşmesinin, bunun
Bu paralar
nerede kullanılıyor? Birisi bana cevap versin. 3,5 kat
düşmüş arkadaşlar, yani tonu 7 dolar olan ham petrolün şu
anda tonu 2,90a düşmesine rağmen, hâlâ 3,6dan 2,8
Ellerindeki
stoklar ne zamandan beri vardı? Bu stoklar ne zaman harcanıyordu?
Bunun kontrolü EPDKysa, bir gün -ben rica ediyorum Hükûmetten- EPDK gelip, bu
konuda hepimizi aydınlatacak. Benim kafamda, 141 dolardan 34 dolara
gelmesine rağmen varili, hâlâ petrol fiyatlarının, halktan
aldığımız
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi alabilir
miyim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Selamlayıp çıkıyorum.
bu fiyatta
olmasını vicdanımda kabullenemiyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan,
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan,
İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevingaye
Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme
Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin;
Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini
İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın erkek Eşitlik
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu
Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
Sayın milletvekilleri,
geçen birleşimde 6ncı madde okutulmuştu.
Şimdi maddeyi tekrar
okutup üzerinde söz vereceğim.
Uygulanacak İçtüzük
MADDE 6- Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonunun çalışmalarında, bu kanunda
düzenleme ol-mayan hallerde Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
hükümleri uygulanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
gereğince Komisyonlar üzerinde haiz olduğu denetleme yetkisi bu
Komisyon için de geçerlidir.
BAŞKAN Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Nur Serter.
(x)
328 S. Sayılı Basmayazı 10/2/2009 tarihli 55inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Sayın Serter, buyurun
efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Nevingaye Erbatur konuşacak.
BAŞKAN Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur Hanım.
Buyurun Sayın Erbatur.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
adına görüş bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
İnsan hakları
gelişim süreci içinde kadın hakları ihmal edilmiştir. Ancak
20nci yüzyılın yarısından sonra kadının insan
hakları gelişmeye başlamıştır. Bu dönemden itibaren
özellikle uluslararası alanda eşitlik ilkesi toplumsal cinsiyet
ayrımını da dikkate alarak düzenlenmiştir.
Kadın erkek
eşitliği konusunda dünya kadın konferanslarının da
katkısı büyüktür. Kadın örgütlerinin çalışmaları
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Kaldırılması Sözleşmesinin kabul edilmesine neden
olmuştur.
Günümüzde kadının
insan hakları demokratikleşmenin önemli bir parçası olarak
görülmektedir. Çağdaş demokratik devletlerde bu konuda özellikle
siyasal katılımda toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinde
durulmaktadır. Kadının insan hakları hakkında
uluslararası alanda pek çok sözleşme kabul edilmiştir.
Ülkemizde de özellikle son on
yılda kadın hakları alanında hukuksal anlamda önemli
değişiklikler yapılmış ve hukuki düzlemde kadın
erkek eşitliği kısmi eksikliklerle de olsa
sağlanabilmiştir. Ancak fiilî duruma baktığımızda
ülkemizde kadın erkek eşitliğinin tam olarak
sağlanabildiğini söylemek ne yazık ki mümkün değildir.
Ülkemizde kadınlar hâlen
sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda ayrımcılığa
uğramakta, mevcut hukuki haklarını ya kullanamamakta ya da bu
tür haklarının olduğunun dahi farkında değildir.
Ülkemizde kadın ve erkek
arasında hakların kullanımında fiilî bir eşitsizlik
bulunmaktadır. Mevcut fiilî eşitsizliği ortadan kaldırmak
amacıyla Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Komisyonunun ülkemize yönelik olarak
hazırladığı Türkiyede sosyal, ekonomik ve politik hayatta
kadının rolü konulu raporda da parlamento çatısı
altında bir kadın hakları ve toplumsal cinsiyet
eşitliği komisyonunun kurulması gerektiği
sıklıkla vurgulanmıştır.
Ben, Anayasa Komisyonunda tüm
partilerin ve milletvekillerinin kadın hakları ve kadın erkek
eşitliği sorununu partiler üstü bir sorun olarak gördüğünü
düşünmüş ve çok mutlu olmuştum. Parlamento çatısı
altında oy birliğiyle böyle bir komisyonun kurulması ülkemizde
kadın erkek fiilî eşitliğini sağlamada çok önemli bir
adım olacaktı. Ancak bir anda karşımıza artık tüm
dünyada işlevsizliğinden ötürü terk edilen bir kavram olan
fırsat eşitliği getirilmiştir. Hükûmet
kanadının kadın erkek eşitliği yerine neden
fırsat eşitliği demekteki ısrarını anlamak
mümkün değildir.
Özellikle 2005 Avrupa
Birliği İlerleme Raporunda dahi Mecliste Kadın Hakları ve
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu ile Kadın ve Çocuklara
Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonu
kurulmuştur. diyen bir Hükûmet, yani ortada kurulmuş bir komisyon
yokken bile komisyonu kurulmuş gibi gösterip adına da Kadın
Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu diyen bir
Hükûmet bugün neden böyle bir tavır sergilemektedir?
Sayın Çubukçu,
Komisyonun adında gerçekleştirilmek istenen
değişikliğin sebebini uluslararası örneklerle
uyumlaştırmak amaçlı olduğunu söylemiştir. Ancak üyesi
olmak istediğimiz ve bu yolda çok yol katettiğimize
inandığım Avrupa Birliğine
baktığımızda, Avrupa Parlamentosunda ilgili Komisyonun
adı Womens Rights And Gender Equality yani Kadın Hakları ve
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği olarak
Türkçeleştirebileceğimiz bir komisyondur. Bu Komisyon, Sayın
Bakanın söylediği gibi, bir fırsat eşitliği komisyonu
değildir. Avrupa Parlamentosunda yer alan Kadın Hakları ve
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonunun üstlendiği görevlere
baktığımızda, evet, fırsat eşitliği
sağlama görevini de görürüz diğer birçok görevle birlikte. Sayın
Bakan, her ne kadar uluslararası terminolojiyle uyumlaştırma
amacından bahsetse de uluslararası terminolojide fırsat
eşitliğinin artık işlevsiz olması sebebiyle
kullanılmadığını görmek istememektedir.
Dünyada ve ülkemizde
kadın erkek eşitsizliğinin yapısal ve tarihsel temelleri
vardır. Dolayısıyla kadınlar ile erkekler birlikte
eşit fırsatlara sahip olmadan önce, arada hâlihazırda var olan
eşitsizliğin ve boşlukların giderilmesi gerekir. Eşit
olmayan iki taraf arasında bir fırsat eşitliğinden söz
etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, fırsat
eşitliği kavramı, yaygın bir biçimde
ayrımcılığa uğrayan kadınların gündelik
hayatında erkeklerle aralarındaki eşitsizliklerin giderilmesi
açısından hiçbir somut değişim getiremez, günümüz
gerçeklerinden uzaktır. Tam da bu nedenden ötürü, fırsat
eşitliği kurumları ve kavramın kendisi, Avrupada ve
İngiltere gibi birçok gelişmiş ülkede kadın erkek
eşitliğinin sağlanmasına herhangi bir katkıda
bulunmadığı gerekçesiyle terk edilmektedir.
Avrupa Birliğine üye
ülkelerde yaşayan kadınların Avrupa Adalet Divanında
fırsat eşitliği çerçevesinde açtığı birçok dava,
fırsat eşitliğinin kadın erkek eşitliğiyle aynı
şey olmadığı gerekçe gösterilerek kadınlar aleyhine
sonuçlanmıştır. Bu sürecin bir sonucu olarak Avrupa Birliği
Komisyonu tarafından kabul edilen tüzük ve yönergelerde, artık,
fırsat eşitliği kavramı kullanılmamakta, bunun
yerine Kadın erkek eşitliği kavramı kullanılmaktadır.
Hatta, kadın erkek eşitliğini sağlamak amacıyla Avrupa
Parlamentosu altında görev yapan komitenin tam adı, yukarıda da
söylediğim gibi, Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Komitesidir. Avrupa Parlamentosunun ülkemiz ile ilgili
raporlarında da Parlamento çatısı altında Kadın
Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesinin
kurulması gerektiği belirtilmektedir.
Kanunun gerekçesinde Avrupa
Birliği ile uyumlu bir Komisyonun olmasının istendiği dile
getiriliyor. O zaman Komisyonun adının Kadın Hakları ve
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi olması gerekir. Komisyonun
içeriği zaten fırsat eşitliğini de kapsayacaktır ancak
sadece fırsat eşitliğini içermeyecektir, içermemelidir.
Komisyon, her alanda kadın ile erkeği eşit bireyler hâline
getirmek için çaba göstermelidir.
Madem literatür üzerinden
yürütüyoruz tartışmayı, literatürde kadın erkek
eşitliğine üç boyutlu bir yaklaşım getirildiğini de
belirtmeliyim. Biçimsel eşitlik, Anayasamızda da dile getirilen
Herkes kanun önünde eşittir. şeklindedir. Fiilî eşitlik ise
sonuçlarda eşitliği kapsar. Yani, ayrımcılığın
ve eşitsizliğin ortadan kaldırılması için gerekli özel
önlemler de alınarak atılan tüm adımların sonunda
kadınlar için gerçek bir eşitliği hedefler. Ancak, fırsat
eşitliği, sonuçlarda eşitliği hedeflemez, eşit olsun
olmasın taraflara eşit muamele edilmesi ilkesinden yola çıkar.
Hâlihazırda eşit olmayan taraflara eşit muamele edilmesi, sadece
var olan durumu korur, sonuçlarda herhangi bir değişiklik yaratmaz.
Yani fırsat eşitliği kadınla erkeği eşit birer
birey olarak görmez, göremez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Komisyonun adının Kadın Erkek
Eşitliği olması güncel uluslararası standartlara uygunluk
için de gerekli ve şarttır. Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesinin 2nci ve 4üncü
maddelerinde dile getirilen anlayış fiiliyatta eşitlik ve
sonuçlarda eşitlik prensiplerine dayandığına göre
Komisyonun adını fırsat eşitliğiyle
sınırlandırmak, taraf olduğumuz Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesinde talep edilen eşitlik anlayışının
gerisine düşmektedir. Aynı zamanda, Kadınlara Karşı
Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesinin, 2005
yılında, Türkiye'nin gözden geçirildiği 32nci Oturumu sonucunda
kaleme aldığı nihai görüşlerinde Türkiye'nin
Sözleşmenin 4üncü maddesi birinci paragrafı ve Komitenin 25 no.lu
genel önerisi uyarınca geçici özel önlemler alması önerilir. der.
Fırsat Eşitliği Komisyonu ise Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesinin bu önerisine
cevap vermez. Görüldüğü üzere uluslararası literatürde de fırsat
eşitliği değil, kadın erkek eşitliği
kullanılmaktadır. Bizim amacımız gerçekten kadını
erkeği eşit bir Türkiye mi yaratmak, her bireyi eşit yapmak
mı yoksa bazı fırsatları sağlamak için böyle bir
değişiklik mi yapıyoruz? Bu gerçekten beni rahatsız ediyor.
Kadın erkek eşitliği kadın ile erkeğin eşit
olması için bütün alanları kapsayan genel bir isim, bir genel
konsensüs, uluslararası platformda da genel kabul görmüş bir isim. Bu
nedenle, Komisyonun adı Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu
olmalıdır.
Adalet ve Kalkınma Partisinden
2 erkek milletvekili arkadaşımızın Anayasa Komisyonunda
kabul edilen metne muhalefet şerhi koymak istemesi nedeniyle böyle bir
durumun ortaya çıktığını düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Erbatur, devam edin.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu iki
arkadaşımızın bu durumu yeniden gözden geçirmelerini ve
ülkemizdeki kadınların erkeklerle eşit olması için tüm
çalışmaları yapacak bu Komisyonun Meclisimizden Anayasa Komisyonundaki
gibi güle oynaya geçmesinin sağlanmasını bekliyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve
DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erbatur.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.
Sayın Uslu, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 328 sıra sayılı Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin
6ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti, kadın haklarının gelişimi konusunda
dünyada istisnai ve özgün bir tarihsel deneyim yaşamıştır.
Cumhuriyetimizin kurulduğu 1923 yılını izleyen ilk on
yılda Atatürkün önderliğinde gerçekleştirilen reformlar bir
yandan kadının yurttaşlık hakları
kazanmasını, diğer yandan da Türk toplumunun yeniden
yapılanmasını sağlamış ve böylece büyük bir
toplumsal değişim gerçekleştirilmiştir.
Laik hukukun benimsenmesiyle
kadınların eğitim ve öğretim, çalışma
yaşamı, siyaset gibi kamu alanlarına açılması mümkün
kılınmış ve eşitlikçi kamu politikalarıyla devlet
bu katılımı özendirmiş ve desteklemiştir. Bu
reformlardan Türk kadınını doğrudan etkileyenlerin
başında 1924 yılında kabul edilen eğitimi tek sistem
altında toplayarak kadınlara erkeklerle eşit eğitim
imkânları sağlayan Tevhidi Tedrisat Kanunu, 1925 yılında
kabul edilen Kıyafet Kanunu, kadınların yasal statüsünü
bütünüyle değiştirerek gerek aile içinde gerekse birey olarak
eşit haklar sağlayan, 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni
Kanunu gelmektedir.
Bu olumlu gelişmelerin
yanında kadınların yasal statülerinin eşitlenmesinde
diğer önemli aşama ise siyasi hakların
kazanılmasıdır. Türk kadınlarına 1930da yerel,
1934te de genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı
tanınmıştır. Bu tarihlerde birçok Batı ülkesinde
kadınlara bu haklar henüz tanınmamıştı. Bu dönemde kadının
kamusal alana katılımını devlet eliyle destekleme, yasal
alanda yapılan değişiklikler ve gelenek ve değerlerin
dönüştürülmesi kadın erkek eşitliğinin temellerini
oluşturmuştur.
Ülkemiz, 1930 ve 1940lı
yıllarda o dönem için oldukça ileri sayılabilecek bir eşitlik
standardına ulaşmıştır. Ancak yasalarda yer alan ve
zamanına göre eşitlikçi hükümler taşıyan bu düzenlemelerin
hayata geçirilmesi çoğunlukla uygulamaya
yansıtılamamıştır. Bunda, kadınların
eğitim seviyesinin düşüklüğü ve karar alma mekanizmalarında
yeterince temsilcilerinin bulunmaması rol oynamıştır.
Toplumsal yaşamda karşılaşılan bu eşitsizlikleri
gidermenin en önemli araçlarından biri, eşitlik çabalarının
kurumsallaşmasıdır. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi, Pekin Eylem Platformu ve diğer
Birleşmiş Milletler belge ve dokümanları eşitliğe
yönelik çabaların kurumsallaşmasını öngörmektedir.
Ülkemiz, Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesini 1985 yılında imzalayarak 1986 yılında
yürürlüğe girmesini takip eden süreçte, 1990 yılında Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünü kurmuştur. 1990lı
yıllardan itibaren gerek uluslararası gelişmeler gerekse
toplumsal talepler çerçevesinde ülkemizde kadın erkek eşitliğini
sağlayacak çok önemli yasal düzenlemeler hayata geçirilmiştir.
Türkiyede kadın erkek
eşitliği ilkesi Anayasanın 2001 yılında yapılan
41inci ve 66ncı maddeleri, 2004 yılında yapılan 10uncu
ve 90ıncı maddelerindeki değişiklerle güçlendirilmiştir.
Anayasanın 10uncu maddesine Kadınlar ve erkekler eşit haklara
sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
yükümlüdür. hükmü eklenmiş, 41inci maddesine Aile, Türk toplumunun
temelidir... ifadesinden sonra gelmek üzere
ve eşler arasında
eşitliğe dayanır. hükmü eklenmiş, 66ncı maddesinde
Türk vatandaşlığının düzenlenmesiyle ilgili
eşitsizlik içeren hüküm maddeden çıkarılmıştır.
90ıncı maddesine usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak
ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla ulusal
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda
çıkabilecek ihtilaflarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas
alınır, hükmü eklenmiş, bu çerçevede CEDAV sözleşmesi de
ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirilmiştir.
Bugün de toplumsal
hayatımıza olumlu katkılar sağlayacağını
düşündüğümüz böylesi bir düzenleme gündemimizdedir. Anayasanın
10uncu maddesine göre Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.
Devlet, bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla
yükümlüdür. hükmü gereği kadın erkek arasında
eşitliği sağlamaya yönelik politika ve stratejiler
oluşturmak, ülkemizin taraf olduğu Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin eşit
olarak kullanılmasını sağlamaya yönelik her türlü
düzenlemeyi yaparak uygulamayı takip etmek durumundadır. Bu, devlet
olmanın bir gereğidir.
Değerli milletvekilleri,
pek çok ülkede çeşitli isimler altında faaliyet gösteren kadın
erkek eşitliğini izleme komisyonlarının bir benzerinin
ülkemizde de kurulmasının iktisadi ve beşerî hayatımızın
geleceği açısından fayda sağlayacağını
umuyorum. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürkün bir veciz sözünde
belirttiği gibi şuna kani olmak lazımdır ki dünya yüzünde
gördüğümüz her şey kadının eseridir. Bu konuda Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin Kadınlarımızın
partilerin her kademesinde yer almasını, siyasi sürecin her
alanına aktif ve yoğun olarak katılmasını
savunmaktır. sözü kadınlarımızı desteklemektedir.
Bugüne kadar kadın ve erkek eşitliğinin sağlanmasına
yönelik birçok düzenleme yapmış olan Meclisimiz Fırsat
Eşitliği Komisyonunun kurulmasıyla ilgili bu düzenlemeyle de
önemli bir eksikliğin giderilmesine katkı sağlayacaktır.
Bu vesileyle bu konuda
katkı sağlayan tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür
eder, bu düzenlemenin hayırlı olmasını temenni eder,
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uslu.
Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır.
Sayın
Bayındır, buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de görüşülmekte olan kanunun 6ncı maddesi
üzerine grubum adına söz hakkı almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Üzülerek belirteyim:
Plansız bir şekilde Meclise geldiği için daha önceki
tartışma süreçlerinde bulunamadım. Geç de olsa kadın erkek
eşitlik konusunun yeniden Meclise gelmesinde önemli bir sevinç
duymuştuk ama bu sevincimiz çok kısa sürdü. Neredeyse
kursağımızda bıraktılar diyebiliriz iktidar, Hükûmet.
Bu da zihniyet olarak bizim eşitlik kavramına ne kadar yatkın
ve yakın olduğumuzu gösterir. Yani, bunu basit bir kavram
kargaşası olarak ele alamayız. Kimse bunu kamuoyuna da böyle
yansıtamaz. Çünkü, eşitsizlerin eşit fırsatı olamaz.
Yani, kadın erkek eşitsiz bir konumda ki bu eşitsizliğin
giderilmesi için yıllardır kadınlar mücadele veriyor, insan
haklarına inananlar mücadele veriyorlar bu eşitsizliğin
giderilmesine dair.
Dünya tarihine
baktığımızda, kadın hakları bile yokken, insan
dendiğinde sadece erkek olarak algılanıp bütün hukuk buna göre
düzenleniyorken bu düzene karşı başkaldıran kadınlar
Yaklaşmakta olan 8 Mart nedeniyle de bu eşitlik
tartışmasını yeniden anmak istiyorum, sizinle
paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, 1857 yılında,
Amerikanın New York kentinde tekstil fabrikalarında
çalışan kadınlar erkeklere göre daha fazla saat
çalışıyorlardı ama onlardan daha az ücret
alıyorlardı. İşte, buna karşı kadınlar
eşit işe eşit ücret mücadelesi vererek -hatta 140
kadının hayatına mal oldu böyle bir mücadele- çalışma
yaşamında eşit işe eşit ücret yaklaşımı
kadın erkek arasında egemen oldu, kanunlaştı. Bu
eşitsizlik mücadelesini gidermek ve eşit hukuk, hak sahibi olabilmek
için kadınlar durmadan, sürekli, hayatın her alanına
ilişkin mücadelelerini verdiler ve vermeye devam ediyorlar. Bu
mücadeleler, biliyorsunuz, seçme seçilme hakkı da kadına ait
değildi, bu hakkı da kadınlar mücadele ederek elde ettiler.
Mülkiyet hakkı yine öyle, eğitim hakkı onlardan biri ve bütün bu
hak mücadeleleri en son kadın konferansları toplanarak kadın hak
ihlallerine karşı Kadın Hakları Evrensel Beyannamesini
yayınladılar. Yani demek ki erkek cinsine ya da toplumsal cinsiyet
rol paylaşımına bağlı, kültürel olarak yaşamda
etkin olan, hukuksal olarak kadını dışlayan bu anlayışa
karşı kadınlar bu toplumsal cinsiyet
ayrımcılığına ve bu rol paylaşımına
karşı, karşı fikirlerini beyan ettiler ve bu
karşı duruşlarıyla da önemli bir mesafeyi katettiler.
Bizler de bugün bu katedilen mesafenin bir şekilde
kazanımlarını uygulamaya çalışıyoruz ya da
kazanamadıklarımızı henüz kazanca dönüştürmeye çalışıyoruz.
Bu anlamda, yaklaşan 8
Martı tüm dünya kadınlarına kutlu olsun diyorum, kutluyorum ve
kadın erkek eşitliğinin egemen olduğu,
barışın, cinsler arası, halklar arası yani tüm
eşitsizler arasındaki eşitsizliğin hâkim olacağı
bir 8 Mart olmasını diliyorum.
Bu yönüyle biz bu kanunu
tartışırken ve henüz bitirmemişken
tartışmaları, buradan tekrar sesleniyoruz tüm gruplara: Tekriri
müzakereyle yeniden ismini müzakereye açalım, Kadın Erkek
Eşitlik Komisyonu olarak ele alalım ve gerçek anlamda
eşitliğe olan inancımızı pekiştirelim burada ve
bunun gereklerini hayata geçirelim. Şimdi, eşitsizler arasında
fırsat eşitsizliği olabilir mi? Okuma hayatında zaten
kadın erkek eşitsiz, fırsat eşitliğini nasıl
sağlayacaksınız? E, vallahi fırsat olmadı, kusara
bakmayın. mı diyeceksiniz, Okul yok. mu diyeceksiniz,
Öğretmen bulamadık. mı diyeceksiniz, Babanızı
engelleyemedik. mi diyeceksiniz? Ne diyeceksiniz? Ya da siyasi partilerde
temsiliyet hakkı
Biz kota hayata geçsin diye Siyasi Partiler
Yasasıyla Seçim Yasasında değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinde bulunduk. Şimdi, eğer siz
hedefinizi eşitlik olarak ele almazsanız ve bu eşitliğe
ulaşmak için eşitsizlik basamaklarını acil, özel önlemlerle
tedbir almazsanız nasıl bu basamakları sürdüreceksiniz,
nasıl ilerleyeceksiniz? Mümkün değil. O nedenle, eşitlik bizim
temel hedefimiz olmak zorunda, tanım ve kavram olarak da isim olarak da
ama eşitsizlik basamaklarını, ayrıntılarını
nasıl tedbirlerle giderebiliriz diye bunun tedbirlerini alıyoruz.
İşte, kota da bunlardan biri.
Bir seçime gidiyoruz, yerel
yönetimler seçimine. Her bir parti ne kadar kadın aday gösterebildi?
Bereket tartışmalar yapıyoruz. DTP olarak burada temsiliyetimiz
ve varlığımızla Türkiyede kadın hareketinin verdiği
mücadele sonucu kadın görmezden gelinemiyor ama temsilen ve usulen bir
temsiliyet fırsatı veriliyor. Biz, ne liderin isteğine ne
konjonktürün gereklerine göre değil gerçek anlamda kadının bütün
erklerde, bütün seçilmiş ve atanmış erklerde temsil edilmesinin
önü açılmalıdır diyoruz. Bunun, hem yasal hem fiilî
tedbirlerinin alınması lazım. Yani, tamam, Anayasanın
10uncu maddesinde eşitlik demişiz, 90ıncı madde ile
uluslararası hukukun geçerli olacağını söylemişiz ama
bunlar
Sadece sorun fiilî boyutta kalmış diyemeyiz çünkü hâlâ Siyasi
Partiler Yasası buna engel, hâlâ zihniyetler buna engel, yönetmelikler
buna engel, pek çok engel var. Dolayısıyla, sadece fiilî bir engel
yok, hâlâ yasal engeller var. Bu engellerin aşılması için
mutlaka Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu olarak tanımlamak
gerekiyor bu Komisyonu ve dediğim gibi, bu eşitsizliği gidermek
açısından da o fırsatları yaratmak lazım. Siz
eşitliğe giderken eşitsizler arasında fırsatı
negatif durumda olan yani pozitif ayrımcılığa ihtiyacı
olana tanımak durumundasınız. Yoksa eşitler olsaydık
şurada, işte 550 milletvekilinin yarısı kadın
olmuş olsaydı Evet, kadın erkek arasında fırsat
eşitliği olsun. derdik. Zaten tablo baştan aşağı
bir eşitsiz ve bu eşitsizliği gidermenin tek yolu da
adını doğru koyacağız, sonra da peşi sıra
doğru adımlarla yürüyeceğiz. Hedefi baştan tüketirseniz,
güdükleştirirseniz katedeceğiniz yol da olmaz çünkü dediğim gibi
bir sürü gerekçeler hazır duruyor.
O nedenle, kota
uygulamasını bir an önce, Siyasi Partiler Yasası ve Seçim
Yasasında değişiklik yapılarak bir an önce hayata
geçirmeliyiz.
Şimdi, şöyle bir
talihsiz tartışmaya götürüyorlar, kamuoyunu yanıltmaya
çalışıyorlar: Kadın erkek eşit değil ki. Biz
biyolojik olarak farklılıklarımızı ifade etmiyoruz. Doğuştan
yaradılışımızdan kaynaklı
fonksiyonlarımızdan şikâyetçi değiliz. Biz, erkek egemen
zihniyetin beş bin yıldır iktidarı eline geçirerek
imkânları, hizmeti, hukuku ya da adaletsizliği kendi lehine
kullanmasından şikayetçiyiz. Yani hukuksal anlamda, hak ve özgürlükler
anlamında eşitlik istiyoruz yoksa kaba anlamda, toplumu
yanıltmaya dönük, işte Biyolojik olarak farklıyız.
Nasıl eşitleriz? diye bir polemiğe götürenlerin de çok bilinçli
olarak ve art niyetli olarak bu tartışmayı yaptıklarını
düşünüyoruz.
Bu anlamda, biz, gecikmeden,
bugün
İşte seçim nedeniyle Meclis bu hafta tatile girecek. Yeni
seçilen Avrupa Birliği uyum müzakere sürecinin yetkilisi
arkadaşımız da Avrupada bizi daha rahat ifade edecek, belki bir
nebze yükünü azaltmak isteyeceğiz ama sorunumuz sadece dostlar alışverişte
görsün, kâğıt üzerinde bir şeyler yaptık, rahatladık
Savunma, sadece bir savunma gerekçesiyle yaklaşırsak en büyük
hakareti yapmış olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bayındır, devam edin.
SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) - Yani bir şeyi sırf Avrupa istedi diye ve onu da böyle
kendi o hileli zihniyetimizin süzgecinden geçirerek çeşitli tuzaklarla
engellemeye çalışacaksak, bu, en büyük ihanet olur Türkiyeli
kadınlara, bu, eşitlik mücadelesi eden bütün kadınların
haklarının, hukukunun çiğnenmesine neden olur.
Lütfen diyoruz, bu
yanlıştan vazgeçelim, bu toplumsal rol modellerini yeniden doğru
ele alıp bunun sonuçlarını giderebilmek için mutlaka Kadın
Erkek Eşitliği Komisyonu olarak bu Komisyonu tanımlayabilmemiz
lazım. Yoksa, Sayın Bakanın televizyonlarda belirttiği gibi
Ya işte buna da şükür, işte buralara geldik
Hayır, biz
artık şükür noktasını geçmişiz. Kadınlar bir
dünya emek harcadılar. Dünya kadını da Türkiyeli kadınlar
da, Kürtü, Türkü, Çerkezi, kadınları, herkes, her aşamada
mücadele verdi ve artık bunun sonuçlarının resmîleşmesi
gerekiyor.
Biz, bu noktada buna evet
diyemeyiz yani, tamam diyemeyiz, yeter diyemeyiz, kabul de diyemeyiz.
Bu nedenle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayındır.
Şahısları
adına ilk söz İzmir Milletvekili Şenol Bala aittir.
Buyurun Sayın Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
ulusal ve uluslararası süreçlerin bir gereği ve sonucu olarak
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunun Türk Parlamentosunda
oluşturulmasına hem parlamenterler, parti grupları hem de
kadın sivil toplum kuruluşları ittifak etmiştir
bildiğiniz üzere. Evet, bir denetim mekanizmasını
oluşturacak bu Komisyonun, kadınların insan haklarının
hem hukuki hem de uygulama düzeyinde teslim edilmesinde rol
oynayacağı düşünüldüğü için ittifak edilmiştir.
Hepinizin bildiği gibi,
1979 yılında Birleşmiş Milletlerde üye ülkelerin
imzasına açılan ve 1981 yılında yürürlüğe giren
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesinin kabulünden bu yana yirmi yılı
aşkın bir zaman geçmiştir. 1986 yılında ülkemizde de
yürürlüğe giren bu sözleşmenin 4üncü maddesinde de ifade
edildiği gibi kadın erkek eşitliği konusunda hedeflenen,
sadece yasal dayanağı olan fırsat eşitliği değil,
aynı zamanda sonuçlarda da bir fiilî eşitliğin
sağlanmasıdır. Bu sözleşme hükümlerini yirmi
yıldır ülkelerinde uygulayan ve ulusal mekanizmalarında
işlerliğini sağlayan bazı ülkeler, yıllar içinde
uygulamaların aksayan yönlerini değerlendirerek bazı değişikliklere
gitme yolunu seçmişler ve bu değişimlerin sebebine ilişkin
ayrıntılı çalışmalar da
gerçekleştirmişlerdir. Tabii ki her ülkenin kendine ait ekonomik,
sosyal, kültürel özellikleri vardır. Ülkemizde de gerçekleştirilen
yasal reformlar sonrasındaki süreçlerin iyi incelenmesi ve uygulamadaki
aksayan yönler iyi tahlil edilerek ona göre tedbirler geliştirilmesi
gerekmektedir.
Şunu iyi
değerlendirmeliyiz sayın milletvekilleri: Hukuki olarak sağlanan
haklar ile kadınlara fırsat eşitliği mi veriyoruz yoksa
gerçekten eşitlik sağlıyor muyuz? Eşit
fırsatların sonuçlarının eşitliğe
dönüşebilmesi için farklı yöntemlere de ihtiyaç duyuluyor.
Biliyorsunuz,
Anayasamızın 10uncu maddesinin ek fıkrası -ki 2004
yılında kabul edilen- Kadınlar ve erkekler eşit haklara
sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
yükümlüdür. diyor. Yani bir noktada fiilî eşitliğe atıfta
bulunuyor. Burada fırsat eşitliğinden söz edilmiyor, biraz da
fiilî eşitlikten söz ediliyor.
Evet, son dakikada
gerçekleştirilen bir operasyonla -Anayasa Komisyonunda ittifakla kabul
edilmiş olmasına rağmen- Kadın Erkek Eşitliği
Komisyonunun adı bir önerge ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Kadın Erkek Fırsat Eşitliğine dönüştürülmüştür.
İşte, ben burada samimiyeti sorgulamak istiyorum. Genellikle biz bu
tür kanun tasarılarını AB ve uluslararası kuruluşlar
istediği için yaptığımız için bu
sıkıntıları yaşıyoruz. Keşke kendimize
samimi olabilseydik diyorum, eşitlik fikrine gerçekten inanabilmiş
olsaydık. Bugüne kadar tüm düzenlemeler baskı ve
yaptırımlarla gerçekleştiğinden belki de bunun
sıkıntısını yaşıyoruz.
Şimdi, ben Sayın
Bakana da sormak istiyorum buradan. Ne oldu da bu Komisyonun adı bir
önerge ile burada değişti? Yukarıdan bir talimat mı
aldınız Sayın Bakan? Biliyorsunuz, demokratik teamüllerin örnek
teşkil etmesi gereken en önemli merkez milletin Meclisidir. Biz ilk defa
kadın parlamenterler olarak yüzde 9,1lik bir oranı yakaladık.
Bizlerin göstereceği kararlılık bizden sonra Parlamentoya
girecek kadın milletvekilleri için de çok önem arz edecektir.
Bakın, çok güzel bir
eşitlik komisyonu, adı ister fırsat eşitliği olsun
ister kadın erkek eşitliği olsun, önemli olan yapacağı
işlerdir mutlaka. Ben hayırlı olacağına da
inanıyorum ama en azından şüphelerin ortadan kalkması ve bu
kanuna gölge düşmemesi için ben bu Komisyonun adının Kadın
Erkek Eşitliği Komisyonu olarak değiştirilmesini ifade
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bal.
Şahısları
adına ikinci söz Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğluna aittir.
Sayın Türkmenoğlu,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 328 sıra
sayılı Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
toplumun yarısını oluşturan
kadınlarımızın gerçek eşitliği
sağlanamadığı sürece ekonomik gelişmişlikten söz
etmek mümkün değildir. Ülkemizde 1923 yılında cumhuriyetin
kuruluşu ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması
konusunda önemli gelişmeler yaşanmış, eğitim ve
öğretimin birleştirilmesi, Türk Kanunu Medenisinin kabul edilmesi,
kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi gibi
düzenlemelerle o dönem için oldukça ileri sayılabilecek bir eşitlik
standardına ulaşılmıştır. Ancak kadınlar
lehine eşitlikçi hükümler taşıyan düzenlemelerin hayata
geçirilmesi her zaman mümkün olmamıştır.
Hükûmetimizin iktidara
gelmesiyle cumhuriyet tarihinden bugüne kadın erkek eşitliğinin
sağlanmasında reform niteliğinde yasal düzenlemeler
gerçekleştirilmiştir. Ocak 2003te Aile Mahkemelerinin Kuruluş
Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, Haziran 2003te işçi
ve işveren ilişkilerinde cinsiyet de dâhil olmak üzere
ayrımcılık yapılamayacağı temeline dayalı
İş Kanununun yürürlüğe girmiş bulunması, Mayıs
2004te Anayasanın 10uncu ve 90ıncı maddelerinde kadın
erkek eşitliği güçlendirilmiş, Kasım 2004te
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün teşkilat yasası
yürürlüğe girmiş, Nisan 2005te yine Türk Ceza Kanununda
kadınlar lehine önemli düzenlemeler yer almıştır. Nisan
2007de Ailenin Korunmasına Dair Kanunun kapsamı genişletilerek
Kanunda değişikliğe gidilmiştir.
Yasal alanda bu kadar
gelişme sağlanmasına rağmen uygulamada kadın erkek
eşitliği konusunda sorunlar yaşandığı bir
gerçektir. Bu nedenle birçok batılı ülke, bu eşitliğin
sağlanmasına yönelik çeşitli isimler altında faaliyet
gösteren kadın erkek eşitliğini izleme Komisyonları
oluşturmuşlardır. Temel hak ve özgürlükleri kadınların
erkeklerle eşit kullanabilmelerini sağlamak, töre ve namus
cinayetleri ile kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan Araştırma
Komisyonu Raporunda da yer aldığı üzere, ülkemizde de
kadın erkek eşitliğinin sağlanması için gerekli
önlemleri alacak bir yapının kurulması gerekliliği ortaya
çıkmıştır.
Bu Komisyonun kurulmasıyla
kadının insan haklarından tam anlamıyla yararlanması
doğrultusunda çok önemli bir adım daha atılmış
olacaktır. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu kurulması, Komisyonun kadın
erkek fırsat eşitliği açısından tasarıların
uygunluğunu denetleyecek yetkiye sahip olması, ülkemizde kadın
erkek fırsat eşitliğinin devlet politikası hâline gelmesi
ve geliştirilmesi açısından oldukça önemli bir adım olacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun
teklifinin kanunlaşmasıyla kanunlarda getirilen düzenlemelerin hayata
geçirilmesi sağlanacak, kadın da erkek gibi sosyal hayatın bir
parçası olacak ve toplumsal hak ve kaynaklardan eşit oranda
yararlanacaktır.
Tüm partilerimizin
desteğiyle oluşturulan bu teklifin, yine tüm partilerimizin
desteğiyle yasalaşacağına inanıyorum. Şimdiden
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Teklifin
hazırlanmasında emeği geçen tüm STKlara, partilere ve
emeği geçen tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Hayırlı olsun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Türkmenoğlu.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
İlk soru
Sayın
Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında bu kanun,
İç Tüzükün 20nci maddesine eklenecek bir fıkrayla veya bir maddeyle
halledilebilirdi fakat nedense bir kanuna ihtiyaç duyulmuş.
Şimdi, tabii, kanun,
kanun tekniğinden çok uzak. 6ncı maddede diyor ki: Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonunun çalışmalarında, bu kanunda
düzenleme olmayan hallerde İçtüzük hükümleri uygulanır.
Arkasından da ikinci fıkrada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Komisyonlar üzerinde haiz olduğu yetkiye bu Komisyon üzerinde de haizdir
Bu bir defa fuzuli bir fıkradır.
İkincisi: 2nci maddede
Komisyon üyeleri, Danışma Kurulunun önerisi üzerine Genel Kurulca
belirlenir. diyor ama Komisyon Başkanlık Divanının
teşkilinde Danışma Kuruluna bir görev vermiyor. Özellikle, burada,
1 başkan, 2 başkan vekili, 1 sözcü, 1 kâtip üye seçilmesini
öngörüyor. Şimdi, bu Komisyon 26 kişiden oluşsa, salt
çoğunlukla, 13 kişiyle toplanır, 7 kişiyle karar verir.
Şimdi, bu Komisyon toplanıp da başkanı, 2 başkan
vekilini, sözcü ve kâtibi tek partiden seçerse
Olur o, nitekim geçmişte
olmuştur. Geçen dönem, AKP tek başına çok büyük bir
çoğunlukla gelince, İç Tüzükte 1 başkan, 4 başkan vekili
ibaresi vardı, yine gruplara göre dağılımı esas
aldığı hâlde, tutmuştur 3 başkan vekilini kendi
iktidarından tespit etmiştir. Şimdi, bence, bu 2nci maddeye,
başkanın, başkan vekillerinin ayrı ayrı partilerden
olması hükmü eklenseydi Sayın Başkan, ileride
tartışmaların önü kesilirdi. Bu Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu
önemli bir komisyondur; bunun hepsini, başkanı, başkan vekillerini,
sözcüyü, kâtibi bir partiye vermemek lazım. Eğer Komisyon veyahut da
Hükûmet bu şekilde düşünüyorsa bunu tutanaklara geçirsin, hiç olmazsa
ileride yapılacak seçimlere de bir yol gösterici olur. Yoksa, işte,
13 kişiyle Komisyon toplanır, hepsini bir partiden de seçip bir
sıkıntı yaratabilir, temsilde adaleti sağlamaz.
Bir de Komisyon uygun görürse
bu ikinci fıkranın metinden çıkarılmasını
soruyorum, uygun görürse çıkarması lazım, fuzuli bir fıkra
çünkü.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Efendim, Sayın Bakan
veya Sayın Komisyon Başkanı
Buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
Sayın Gençin soruları
Tabii, İç Tüzükle alakalı bir
düzenleme olsaydı, deniyor; çok yeterli olmazdı. O konuda da teklif
vardı iki tane elimizde bizim ama nihayet oraya bir ismini yazardık,
geniş düzenleme, bu kadar ayrıntıyı İç Tüzüke
yazamazdık. O açıdan, diğer bazı Komisyonlar gibi bunu
müstakil kanunla yapma uygun görüldü. Birkaç kanun teklifini birleştirdik.
Şimdi, atıflar konusuna
gelince, biraz lüzumsuz gibi gözüküyor ama buradan
Önceki yasalarda, mesela
İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa Uyum Komisyonu, Dilekçe Komisyonu,
bütün orada da aynı alıntılar var. İkinci atıf biraz
fazla gibi gözüküyor, doğru söylüyor ama hepsine bu
yazılmış, belki tamamını çıkartmak da
gerekebilir; yani mademki İç Tüzük hükümleri uygulanır
dediğimize göre ayrıca başkanın yetkisini belirtmeye belki
o anlamda gerek olmayabilir.
Son olarak şeye gelince,
eşit temsil şeklinde
Zaten ilgili hükümde bağımsız
adayların, vekillerin daha doğrusu ve parti gruplarının
gücü oranında temsil edilir diye hüküm var. Geçici madde
dışında ayrıca kalıcı bir hüküm de var. Burada 2
başkan vekili olması, diğer o demin bahsettiğim kanunla
kurulan komisyonlara benzetmek bakımından konulmuş.
Söylediği doğrudur ama onu buraya yazmak yerine
Çünkü kaç grup
geleceğini bilmediğimiz için önümüzdeki dönemlerde, bu bir
centilmenliktir. Zaten öbür komisyonlarda da mutlaka başkan vekillerinden
bir tanesi muhalefetten oluyor, o paylaşım yapılabilir.
Zabıtlara bu da geçmiş oldu böylece. Dolayısıyla, zannetmem
ki uygulamada böyle bir şey olsun Sayın Genç.
Teşekkür ederim
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kuzu.
Evet, 6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı istiyorsunuz, arayacağım efendim.
6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
6ncı maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Geçici madde 1i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1-
Siyasi parti grupları Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu üyeliklerine yapılacak ilk seçimler için adaylarını
Kanunun kabulünü izleyen bir hafta içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bildirirler. Bu üyeler Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 23 üncü döneminin sonuna kadar görev yaparlar.
BAŞKAN Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur.
Sayın Erbatur, buyurun
efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Konuşmayacak efendim.
BAŞKAN O zaman,
gruplar adına başka söz isteyen yok.
Şahısları
adına ilk söz İstanbul Milletvekili Canan Kalsına aittir.
Sayın Kalsın,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CANAN KALSIN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçici madde 1 üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, konuşmama başlamadan önce Komisyonun adı üzerinde
durmaktansa içeriği, çalışma koşullarını
oluşturmakta fayda olduğu kanaatini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bu Komisyon, kanunla,
uygulamalarda kadın erkek eşitliğini sağlamak üzere
oluşturulmuştur. Kadın sorunu sadece belli bir kesimi
ilgilendiren bir sorun değildir. Toplumun yarısını
oluşturan kadınlarımızın sorunlarının çözümü
için bütün kadınları bu bağlamda birlikte hareket etmeye davet
ediyorum. Bu anlamda Hükûmetimiz tarafından yapılan
çalışmaları takdirle karşıladığımı
bir kez daha ifade ediyorum. Şartlı Nakit Transferi, Haydi
Kızlar Okula kampanyaları ile okula kazandırılan
kızlar bu anlamda yapılan çalışmalardan sadece birkaç
tanesidir.
1930lu yıllarda
kadınlarımıza verilen seçme ve seçilme hakkı ülkemizi bu
konuda farklı bir konuma, farklı bir statüye
kavuşturmuştur. Yine uluslararası Komisyonlarda
kadınları en fazla temsil eden partilerden birisi biziz ve
farklı partilerden arkadaşlarımız da uluslararası
komisyonlarda yer almaktadır. Geçtiğimiz hafta Viyanada yapılan
AGİT kışlık toplantısında kadın bir İsveç
parlamenteri Miss Tingsgaardın, Bayan Tingsgaardın bir önerisi
vardı, orada der ki: Kadın temsilinin olmadığı
komisyonların oy hakkını elinden alalım. Biz de bu konuda
aldığımız konuşma talebinde şunu ifade ettik:
Bizim ülkemiz, 1930lu yıllarda kadına seçme ve seçilme hakkı
verdi, hatta İsveçten önce. Bunun dışında, Komisyonumuzda
muhalefetten bir milletvekili olmakla birlikte 3 kadın temsilcinin yer
aldığını da ifade ettik. Yine AGİTte,
uluslararası komisyon olarak Fransa delegasyonunda hiçbir kadın
temsilin olmadığını ifade etmek istiyorum.
Kadın sorunu bütün
kadınların sorunu olduğu kadar, eşi, kız kardeşi,
annesi dolayısıyla erkekleri de ilgilendiren bir konudur. Toplumun
demokratikleşmesiyle kadın haklarının paralel olarak ilerlediği
bir gerçektir. Bu gerçeğe istinaden Hükûmetimiz tarafından
gerçekleştirilen demokratikleşme çalışmaları,
kadın hakları, fırsat eşitliği konusunda ilerlemeyi
olumlu yönde etkilemiştir. Cumhuriyet tarihinde kadın temsilin en
yüksek oranını sağlaması ile partimiz siyasi ezberleri de
bozmuştur. Seçilme şansı olmayan yerlerde, kadınların
oylarını almak, kararsızların oylarını almak
üzere kadınlar, seçilme şansı olmayan partilerde, iktidara uzak
olan partilerde ilk sıralarda yer almaktadır. Ama, bizim partimiz,
ilk defa cumhuriyet tarihinde kadınlara, iktidar partisi olduğu
hâlde, seçilebilir noktalarda listelerde yer vermiştir ve cumhuriyet
tarihinde en fazla kadınla, 30 kadın parlamenterle Mecliste yer
almıştır.
Avrupa Birliği ya da
uluslararası Komisyonlarca talep edildiği için kurulduğu veya
oluşturulduğu ileri sürülen Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu isminden dolayı eleştirilirken yurt
dışındaki benzer Komisyonlarla aynı şekilde neden
isimlendirilmediği konusu da ayrıca bir tartışma konusu
hâline getirilmektedir, bunu da anlamak mümkün değildir.
Yine bu vesileyle, Komisyonun
kurulmasında emeği geçenleri kutluyor, hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kalsın.
Şahısları
adına ikinci söz Iğdır Milletvekili Pervin Buldana aittir.
Pervin Buldan Hanım yok
mu efendim?
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Ben konuşacağım yerine.
BAŞKAN Sayın
Bayındır, buyurun efendim.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, kadının temsiliyetini tartışmayı iktidar-muhalefet
gücüne göre ele almayı, bir kadın açısından hele bunun dile
getirilmesini talihsizlik olarak değerlendiriyorum. Çünkü nice iktidarlar
ve muhalefetler geldi geçti, bu iktidarın ve muhalefetin gücüne bakmadan
kadını es geçti, kadının varlığını yok
saydılar.
Eğer AKP Hükûmeti bugün
kadın erkek eşitliğinden bahsetmek durumunda kalıyorsa
partinin değerli kadın milletvekilleri de şunu çok iyi bilmeli
ki bu hem Türkiyedeki kadın mücadelesi veren kadınların sayesinde
hem de Avrupa Birliği süreci sayesindedir. Siz anlam vermeyebilirsiniz
kadın haklarına ve özgürlüğüne, bunu iktidar gücü olarak ele
alabilirsiniz. Ama biz bir kişi bile olsak kadın hak ve
özgürlüklerini savunuyoruz ve bu bir kişi giderek daha fazla bir
temsiliyete ulaşmıştır.
Şimdi siz kalkıp
Avrupanın bugünkü tanımlamalarını kendinize emsal
gösteremezsiniz. Bakın, Birleşmiş Milletler 1975-1985
yıllarını Kadın On Yılı ilan etti. Yani 1975
ile 1985 yılları, yani bu süredeki on yıl, dünyada Kadın
On Yılı olarak ilan edildi ve bu on yıl içinde önemli
aşamalardan geçildi.
Yine 1980 yılında
2nci Kadın Konferansı yapıldı ve şiddeti daha çok ele
aldı. İlk on yılda sorunu eğitim sorunu gibi ele aldı,
tıpkı bugün Hükûmetimizin yaptığı gibi, sorun sanki
eğitim sorunuymuş sadece. Düşünün, aradan otuz yıl
geçmiş, biz hâlâ otuz yıl önceki, milletin tükettiği,
Birleşmiş Milletlerde kadınların tükettiği
zamandayız. Farklı zamanlarda yaşıyoruz, onların otuz
yıl önce tükettiğine biz otuz yıl sonra yeni, A, B, C, alfabenin Asından başlıyoruz.
Bu tarihi, bu gelişmeleri yok sayarak işi varlığa
yokluğa getirip kavram tartışmasını bugüne
taşıyarak kendi özgürlüğümüze
Ve yine kadının
işte iktidardaysak güçse, muhalefetteysek kolaydır söylemini de yine
kadına ve mücadeleye hakaret olarak ele alıyorum. Lütfen bu düzeye
indirmeyelim tartışmaları.
Şimdi, bizim herhangi
bir soru önergemizde Sayın Bakan bize gönderiyor. KSGMnin standart, matbu
bir şeyi var, işte 40 bin güvenlik görevlisine eğitim verildi,
Şurada şu kuruldu., Şunlar yapıldı. diye matbu bir
cevap veriliyor. İşte bu Eğitim verildi. bilmem ne
Dediğim gibi, Birleşmiş Milletler 75 yılında bu konuda
yol alıyor. Bakıyorlar ki bu sadece eğitimle olacak bir şey
değil. 80 yılında Kadın Konferansı
toplandığında deniyor ki: Şiddetin nedeni, kadına
şiddetin nedeni -kadın hak ihlalidir- iktidarın erkekler elinde
olmasıdır. Yani, şiddet
eşittir erkeğin iktidar gücü demektir. O yüzden biz diyoruz ki, bu iktidar dengelerine
dokunmadan, bu temsiliyet gücü yeterince sağlanmadan, eşitlik bilince
çıkarılmadan çok fazla yol alamayız. Bu nedenle, iktidarın,
muhalefetin gücü, sayısal temsiliyeti olarak ele almaktan ziyade, hukukun
ve hakkaniyetin gerekliliği üzerinden konuyu ele almak ve o sonuçlar
üzerinde durmak lazım.
Yine 1985te Nairobide
3üncü Dünya Kadın Konferansı toplandığında -sadece
toplumsal cinsiyet rollerine bağlı hiyerarşik güç dengesinden
kaynaklı olmuyor şiddet- aynı zamanda savaşın da
çatışmaların da silahın da kadın üzerindeki
şiddeti artırdığını söylüyor.
Dolayısıyla kadın erkek eşitliği ve temsiliyeti ve
toplumsal barış
Sadece bu yetmiyor, yani bununla giderilmiyor,
mutlaka barış ortamının da sağlanması ön koşul olarak tarif ediliyor.
Yine, 85 yılında
Nairobide yapılan toplantıda CEDAW ele alınıyor ve CEDAW
kadına karşı her türlü ayrımcılığın
ortadan kaldırılmasını öngörüyor ve bir komite kurarak,
CEDAW Komitesi, 19 no.lu tavsiye kararında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bayındır, devam edin.
SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
cinsiyete dayalı ayrımcılığın bir
sonucu olduğunu vurguluyor tekrar ve Pekinde de kadına yönelik
şiddet, kadın insan hakkı ihlali olarak ele alınıyor.
Yani, dünya bu gelişmeleri sağlıyorken biz bugün işte
Avrupa da böyle diyor deyip onun otuz kırk yıldır katettiği
yolu ve ulaştığı sonucu biz daha işin başındayken ele alırsak
yanlış kopya etmiş oluruz. Tembel bir öğrenciyiz ama bari
doğru kopya yapalım. Doğru zamanda, doğru
yapılanları, ihtiyaçlara uygun olanları kopyalayalım.
Yanlış kopyacıyız.
Bu anlamda -tekrar ediyorum-
bugün bu noktaya gelmek bir iktidar
gücünün nimeti değil kadının muhalefetinin nimetidir, böyle ele
alınması gerekiyor. Dolayısıyla, biz bugün itibarıyla
gelişmeleri olumlu buluyoruz ama bu sonuca razı değiliz diyoruz.
Hepinize saygılar,
sevgiler. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayındır.
Madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru sormak isteyen
sayın milletvekilimiz yoktur.
Madde üzerinde iki adet
önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 3/328
sıra sayılı Kanun Teklifinin Geçici 1 inci maddesinde geçen
kabulünü ibaresinin yayımını şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. 10.2.2009
|
Alev Dedegil |
Edibe Sözen |
Nursuna Memecan |
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
Safiye Seymenoğlu |
Ayşe Türkmenoğlu |
Ahmet Yeni |
|
Trabzon |
Konya |
Samsun |
BAŞKAN Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
Sıra Sayılı yasa teklifinin geçici birinci maddesinin birinci
cümlesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Siyasi parti grupları ile aday olmak
isteyen bağımsız milletvekilleri Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu üyeliklerine yapılacak ilk seçimler için
adaylarını veya adaylıklarını kanunun ikinci maddesi
uyarınca yapılan belirlemeleri mütakip üç gün içinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına bildirebilirler.
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Katılmıyorsunuz.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici maddenin
değiştirilmesiyle ilgili bir önerge verdim. Geçici madde o kadar kötü
yazılmış ki
Bir defa, bakın, Siyasi
parti grupları ile Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu
üyeliklerine yapılacak ilk seçimler için adaylarını Kanunun
kabulünü izleyen günden itibaren
diyor.
Şimdi, kanun bugün
burada kabul edildi. Ee, Çankaya ne zaman bunu yayınlayacak? Abdullah Bey
Afrikada, Kenyada safariler yapıyor, yarın canı
sıkılacak başka bir yere gidecek.
MEHMET OCAKDEN (Bursa)
Ayıp oluyor
KAMER GENÇ (Devamla)
Ayıbı yok, ayıbı yok
Her gün, biliyorsunuz, Çankayada
canı sıkılınca uçağa atlıyor gidiyor. Yani
şimdi siz bu kanunun kabulünde değil, Resmî Gazetede yayımlanma
tarihinden itibaren siyasi partilere bir görev vermeniz lazım. Yani
Abdullah Bey hemen bunu burada çıkar çıkmaz -size göre- yani
reddetmez, hemen veto etmez, gönderirsiniz. Yani şimdi bazı
gerçekleri kabul etmek lazım.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, ayrıca 2nci madde ne diyor: Üye sayısı
Danışma Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurulca kabul edilir.
Şimdi, evvela bu kanunu yayımlayacak Resmî Gazetede. Resmî Gazetede
gelecek, Danışma Kurulu toplanacak, Komisyon üye sayısını
belirleyecek, bu üyelerden siyasi parti gruplarına ve
bağımsızlara -düşer mi düşmez mi- ne kadar
düşecek onu belirleyecek, burada oylayacak, ondan sonra gruplar
bildirecek.
Bir de burada kanunda bağımsız
milletvekillerine de üye hakkı tanıyor, ama getirilen maddede siyasi
parti grupları diyor. Yani ben şimdi
Burhan Bey buradan gitti tabii
-Anayasa profesörü arkadaşımız- herhâlde bu maddenin
yazılmasındaki vahameti gördü, önergemi de gördü, burada bulunmak da
istemedi. Yani böyle bir madde yazılır mı değerli
milletvekilleri? Yani Çankayayı yok saymış. O hemen -diyor-
buradan kanun çıkar çıkmaz orada, efendime söyleyeyim, onaylayıp
gönderiyor. Yani kanunun bir tekniğini bilmek lazım, bizim hukuk
sistemimizi bilmemiz lazım. Bunları hiç bir tarafına şey
etmiyor.
Benim getirdiğim
önergede diyorum ki, siyasi parti grupları ile bağımsız
milletvekilleri, bu kanunun 2nci maddesinde Danışma Kurulunun
partilere ve bağımsız milletvekillerine belirlenecek ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kabulden sonra üç gün içinde bildirsinler
adaylarını. Yoksa şimdi bu kanun çıktı, dediğim
gibi Çankaya yok işte, Abdullah Bey yok. Kanunu kim orada onaylayacak? O
sırada da yurt dışındaydı, bir hafta içinde
yayımlanmadı. Ondan sonra gelip Danışma Kurulu da toplanmadı.
Nasıl bildirecekler? Kaç kişi bildirecekler? Yani kanunu biraz böyle
alelacele, Komisyonlarda müzakere etmeden, enine boyuna tartışmadan
böyle şey getirmek, buradan geçirmek mesele değil; yarın öbür
gün bunların uygulaması çok önemli.
İşte, burada ben
biraz önce Komisyon Başkanına sordum. Bu 2nci maddede
Başkanlık Divanı, 1 başkan, 2 başkan vekili, 1 sözcü,
1 kâtip. Bunu burada belirle kardeşim. Yani Kadın Erkek Eşitlik
Komisyonu diye çıkarıyorsun, bu önemli bir Komisyon. Burada bir tek
siyasi partinin hâkimiyeti olmasın. De ki Başkan bir partiden olursa
başkan vekilleri de öteki partilerden olur. Bir centilmenlik olur.
Şimdi bu Kadın
Erkek Eşitliği niye kalktı arkadaşlar? Yani birçok
insanımız bunun farkında değil. Şimdi bunu, birileri
dediler ki: Ya, siz nasıl Müslümansınız? Biz Müslüman değil
miyiz? Kutsal din kitabımız Kuranda kadın erkek eşit
midir? dedi. Siz nasıl kadın erkeği eşit kabul edersiniz
de Kurana aykırı kanun hükmünü getirirsiniz? dediler ve bundan
sonra Kadın Erkek Eşitliği kalktı, Fırsat
Eşitliğine döndü. Ya, bunları biraz, perde arkasında
kimlerin neyin peşinde olduğunu bilmek lazım. Böyle bir şey
olur mu? Yani birileri dedi ki
Hani biz İslam kurallarını
uyguluyoruz ya işte yönetimimizde! Yahu nasıl olur, yani Kur'ana
aykırı nasıl kanun çıkaracaksınız? dediler ve bu
önerge bunun üzerine verildi. Eğer buna göre değilse buyurun
kaldırın bunu. Yani kadınla erkek yüce İslam dininde,
kitabımızda, kutsal kitabımızda eşit midir?
Değildir. Kadının şahitliği, işte -ben tabii o
kadar ayrıntısını bilmiyorum da- mirastaki hakkı
eşit değil.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Bilmiyorsan konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan
sonra 2 kadının şahitliği 1 erkeğin
şahitliğine şeydir.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Aklın ermez senin!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu,
bakın şimdi kendiniz yaptığınızda çok kötü duruma
düşüyorsunuz. Yani önce kanunu teklif ediyorsunuz, ondan sonra Yahu biz
Kur'ana aykırı kanun teklif ettik, gelin bunu düzeltelim. Hiç
olmazsa bunları yapmayın, yani size kim akıl veriyorsa o da
Milletvekillerine, sıradaki milletvekillerine bir şey demiyorum, bu
partinin yöneticileri kapasitesiz.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Kapasitesiz sensin.
KAMER GENÇ (Devamla)
Kapasite oradan kaynaklanıyor. Kapasitesizlik oradan kaynaklanınca da
toplum karşısında böyle güç duruma düşüyorsunuz. Yani ondan
sonra Anayasa Profesörü olan kişi buraya yazıyor: Kanunun kabulünden
itibaren.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURETTİN AKMAN
(Çankırı) Aklına geleni konuşuyorsun!
BAŞKAN Sayın
Genç, ek sürenizi veriyorum efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu
aklıma geleni konuşuyorum, siz de akıl olsa bunları bu hâle
getirmezsiniz. Doğru dürüst kanun getirin.
Biraz önce diyorum, soru
soruyorum kendisine, yahu diyorum ki: Bak bu birinci fıkra, ikinci
fıkraya ne gerek var? Ee, doğru. Ee, doğruysa niye
getiriyorsun? Yani, siz bakın, ben deneyimli bir politikacıyım,
burada çok ciddi şeyler dile getiriyorum.
Şimdi, mesela Tayyip Bey
diyor ki: Belden aşağı vurmayın. Yahu kardeşim, senin
çoluğun çocuğun ticaretle uğraşırsa elbette ki
onların ticari hayatıyla uğraşılır; senin
çoluğun çocuğun ticaretle uğraşmasın, kimse bir
şey demez. Emine Hanım Ata uçağını alıyor Katara
gidiyor, sen Türkiye Cumhuriyeti devletinin uçaklarını alıyorsun
seçim meydanlarına gidiyorsun. Bu hangi devletin
Bu, adalete, hukuka
sığar mı? Eşitliğe sığar mı? Bu, devlet
malını bu kadar yani çırpmak, çarpmak demek değil midir?
Böyle bir devlet yönetimi olmaz, böyle bir seçim yapılmaz. Efendim,
çıkıyorsan kendi paranla git seçim yap. Şimdi, bize söz
hakkı bırakmazsanız, biz de bunları konuşmayız
ama söz hakkı
Yani, şimdi, hatalar yaparsanız biz bunları
söyleriz.
Evet, önergem bu yöndedir,
kabulünü arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 3/328
sıra sayılı Kanun Teklifinin Geçici 1 inci maddesinde geçen
kabulünü ibaresinin yayımını şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 10.2.2009
Alev Dedegil (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Takdire
bırakıyorsunuz.
Hükûmet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Kanun yazım
tekniği açısından bu ibarenin kullanılması daha
uygundur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1i kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
yeni geçici madde ilavesine dair bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328
sayılı yasa teklifine aşağıdaki Geçici Madde: 2nin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Pervin Buldan |
Selahattin Demirtaş |
Hasip Kaplan |
|
Iğdır |
Diyarbakır |
Şırnak |
|
Gültan Kışanak |
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
|
Diyarbakır |
Muş |
Muş |
Geçici Madde 2- 23. Dönemde
Komisyona Danışmanlık yapmak üzere kamu kurum ve
kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ile kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları üyelerinden elli kişilik
bir Danışma Kurulu oluşturulur.
Danışma Kurulunun çalışma
usulleri Başkanlık Divanı kararıyla belirlenir.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ GÜLDAL AKŞİT (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Efendim, bunların hemen hemen tamamı
Komisyonun Yetkileri bölümünün ikinci fıkrasından itibaren
düzenlenmiştir, tekrar anlamında olacağını
düşündüğümüz için katılmıyoruz.
BAŞKAN
Katılmıyorsunuz.
Sayın Hasip Kaplan,
buyurun efendim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonuna bu Danışma Kurulunu
önermemizin birtakım nedenleri var.
Öncelikle, bu konuda daha
önce Mecliste yapılmış bazı çalışmalar var, sonra
Avrupa Konseyi nezdinde, Avrupa Parlamentosundaki bir Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu var, ayrıca Avrupa Konseyinin kadın
seksiyonu var, CEDAWın çalışması var Birleşmiş
Milletler nezdinde ve bunların dışında yine bölgesel
paktlarla bağlantılı çalışmalar var. Bu teknik bir
çalışmadır, uzmanlık gerektiriyor, akademi gerektiriyor,
bilim gerektiriyor, bilgi gerektiriyor. Bu konularda bir yıl öncenin
çalışmalarını öngörmek ve programlamak üzere uzmanlar ve
kendi alanında çalışanların katkı sunduğu bir
danışma kurulunu biz 23üncü Dönemin sonuna kadar, bu Komisyon
kurulduğunda bu Komisyona yardım etmek üzere böyle bir 50
kişilik kurulun oluşmasında yarar gördük ve sunduk.
Şimdi, bakıyoruz,
Türk Parlamenterler Birliği bünyesinde kurulan Kadın Erkek
Eşitliği Danışma Komisyonu kurulmuştu. Burada
milletvekili arkadaşlarımız da, bu kürsüde konuşanlar bunun
içinde görev aldılar ve bu daha sonra Avrupa Birliği Parlamentosunda
var olan ve ismini aynen okuyorum Kadın Erkek Eşitliği
Komisyonuna
Avrupa Birliğinde fırsat yok, bir fırsat
burada var, Allah bu Meclise kısmet eder, çoğunluğu, o
fırsatı buldu mu bu fırsat kelimesini de bu Komisyondan
çıkarır, kadın erkek eşitliğine götürür bunu, çünkü
Avrupa Birliği Parlamentosunda da Kadın Erkek Eşitliği
Komisyonuna denk gelecek çalışmaların bir yıl önceden
planlanması gerekiyor. Yani şimdi 2009dayız, 2010un Avrupada
yapılacak kadın erkek eşitliği konusundaki faaliyetlerin
hem fotoğrafını görmek hem şimdiden onu belirlemek
gerekiyor. Bunun belirlenmesi ancak ve ancak bu konuda uzman
kuruluşların katkısıyla mümkün olabilir. Nedir, geçmiş
dönemlerde baktığımız zaman? Sağlıktan
eğitime, üniversitelerden barolara, kadın derneklerinden, sivil
toplum kuruluşlarından tutun sendikal örgütlenmelere kadar,
basına kadar -özellikle basını söylüyorum- medyaya kadar önemli
oranda nitelikli üyelerin olduğu bir Danışma Kurulu Mecliste
görev yapmış.
Şimdi, bu Komisyonun,
kurulacak Komisyona böyle bir Danışma Kurulunun bir yıllık,
önceden görebileceği faaliyet fotoğraflarını,
raporlarını taslak olarak hazırlaması, vermesi; Türkiyenin
dünyadaki bu alanda yapılan çalışmaları önceden görüp,
kendini hazırlaması ve Türkiyenin, değil dünyada ve Avrupada
yapılan kadın hakları konusundaki toplantılara sadece
katılan bir üye, sorgulanan bir üye, sürekli kadın
haklarının ihlal edildiği konusunda kafasına vurulan,
kakılan bir ülke durumundan kurtulması için kendisinin de o ülke
toplantılarında önceden görüp o fotoğrafı hem ona
katılması, hem Türkiyede 71,5 milyon insanın
yaşadığı Türkiyeyi kadın hakları konusunda
bulunduğu coğrafyada, Avrasyada, iki kıtanın arasında
bir köprü ülke olarak dünyaya ve Orta Doğuya, Afrikadan Asyaya kadar
kadın hakları konusunda öncülük edebilecek bir fırsatı ve
misyonu tanıyacak bir çalışmanın altyapısını
verebilir.
Arkadaşlar, kendi
kendimizi kandırmayalım. Milletvekillerinden oluşacak bir Meclis
Komisyonunun diğer Komisyonlardan bir farkı olmayacak. Bu konuda
bilimsel, akademik çalışma, üretim imkânı olmaz. O zaman -kendinizi-
ücretsiz çalışan, gönüllü çalışan, gönüllü destek veren
kırk tane kadın hakları Komisyonu olan bir baronun bir üyesinin
olması burada size zarar mı verir, katkı mı sunar?
KADERden kadın temsiliyeti konusunda bir üye burada olsa zarar mı
görürsünüz, yarar mı görürsünüz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan, devam edin efendim.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Üniversitelerdeki kadın kürsüsü seksiyonlarından, kadın
hakları Komisyonlarından, üniversite kürsülerinden bir kişinin
burada olması, üç ayda bir Komisyona, Meclise raporlar, taslaklar
sunması çalışmaları verimlendirir mi, engeller mi?
Arkadaşlar, böyle bir
kurula bu Komisyonun ilk kuruluşunda gereklilik var. Daha önce 98den bu
yana birçok Komisyon kurulmuş Mecliste ve iş görememiş. Bunun
bir denenmesinde yarar var. Komisyonun bu danışma kurulundan
yararlanmasında yarar var. Zaten üç ayda bir toplantı yapacak böyle
bir kurul senede dört toplantı yapar ama en azından 2010
yılına Kadın ve Erkek Eşitliği Komisyonu hazır
olarak girer.
Sayın Bakan, 2010
yılının sloganı nedir kadın hakları
açısından? merak ediyorum, soruyorum. Kadın hakları
konusunda her yıl bir belgi seçilir, her yıl bir konu seçilir,
akademisyenler, uzmanlar üzerinde çalışır, veriler gelir;
meclisler karar ve etkinlik düzenler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi
alalım.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Toparlıyorum cümlemi Sayın Başkanım.
Böyle bir danışma
kurulu, inanın, Ankarada, Büyük Millet Meclisinde bütün dünya
kadınlarını bir araya getirecek ortak bir belgi etrafındaki
bir konferansın şimdiden ev sahipliğini yapmaya başlarsa
bunun organize ve örgütlenmesi bir yıl sürer, bir yıl; bakın
arkadaşlar, bir yıl. Bu konferansı düzenlemek için dahi olsa
Mecliste, Ankarada, böyle bir konferans için dahi olsa böyle bir danışma
kuruluna Komisyonun görev vermesi, katkı istemesi, öneri alması,
inanın Türkiye'deki kadın
haklarına hem katkı sunacaktır hem de özellikle kadın
haklarının en geri olduğu, en ezildiği Afrikada, Asyada,
Orta Doğuda Türkiye bunun öncülüğünü yapacaktır
Öncü ülke olmak boş laflarla olmaz.
diyoruz. Bu benim uluslararası hukuk çalışma ve deneyimlerimle
gördüğüm yararlı bir öneridir. Bunu bilgi ve oylarınıza
sunduk. Ben yararlı olacağına inanıyorum. Bu, parti
çıkarı söz konusu değildir.
Teşekkür ediyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 7- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına söz istemi yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Canan Arıtman var efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Arıtman.
CHP GRUBU ADINA CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının yürürlük maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclise kurumsal
saygılarımızı sunarız.
Bu yasa
tasarısının 1inci maddesi üzerinde yaptığım
konuşmada, ülkemizde kadınların eğitimden
sağlığa, iş yaşamından siyasal katılıma
kadar yaşamın her alanında maruz kaldıkları
eşitsizlikleri, hak ihlallerini, rakamlar vererek, uluslararası
örgütlerin raporlarından alıntılar yaparak anlattım.
Aslında bu kadar uzun uzadıya anlatmaya da gerek yoktu; şöyle
etrafınıza bir bakın, baktığınız her alanda
bu eşitsizliği, bu derin eşitsizliği görürsünüz. Şu
bulunduğumuz mekânda yani Türkiye Büyük Millet Meclisinde eşit miyiz?
Biz kadınlar yüzde 9, siz erkekler yüzde 91. Yerel parlamentolarda biz
kadınlar yüzde 1, siz erkekler yüzde 99.
Nüfusun
yarısını oluşturan biz kadınları hâlâ siz
erkekler temsil ediyorsunuz ama bu erkek meclislerde alınan
kararların, çıkarılan yasaların meşruiyetinin gerçek
demokrasilerde ne kadar tartışmalı olduğunu hiç düşünüyor
musunuz? Kadınların kaderini, tüm yaşamını etkileyecek
kararları siz erkekler alıyorsunuz. Sözde demokrasi var ama
kadınların kaderi siz erkeklerin insafına terk edilmiş
durumda. Ee bu insaf mekanizmasının da ne ölçüde
çalıştığının pek çok örneğini gördük,
şu Komisyonun adında bile gördük. Evet, bu Anayasa Komisyonunda tüm
partilerin anlaşması, oy birliğiyle karar almasına
karşın etik kurallarını hiçe sayıp Genel Kurulda bunun
bir önergeyle, AKP önergesiyle adını değiştirdiniz.
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu, daha kurulmadan işlevini ve
Komisyona yüklenen anlamı daraltıcı bir değişiklikle
karşı karşıya kaldı ve Fırsat
Eşitliği adı verilerek ismi de, misyonu da indirgenmiş
oldu. AKP milletvekillerinin isteği üzerine yapılan bu değişikliğin
kadın erkek eşitliği düşüncesinden duyulan
rahatsızlıktan kaynaklandığını ve bu nedenle de
masum bir değişiklik olmadığını düşünüyoruz.
Çağdaş dünyada
fırsat eşitliği yaklaşımı yetersiz
bulunmaktadır. Gerçek yaşamdaki koşullar açısından
eşit olmayanlara eşit fırsat tanınmasının yeterli
olmayacağı çok açık ortadır. Bu nedenle çağdaş demokrasilerde
artık fırsat eşitliği yaklaşımı terk
edilmiş, bunun yerine fırsat önceliği ya da pozitif
ayrımcılık yaklaşımları getirilmiştir. Çünkü
amaç mevcut eşitsizlikleri giderecek önlemleri alabilmektir. Hep
söylüyoruz, fırsat eşitliği eşitler arasında söz
konusudur. Yaşamın her alanında eşitsizliklerle
karşı karşıya olan kadınların öncelikle pozitif
ayrımcılık uygulanarak fiilî eşitliğinin, sonuç
eşitliğinin sağlanması gereklidir, fırsat
eşitliği ancak bundan sonra kullanılabilecek bir
mekanizmadır ve dolayısıyla fırsat eşitliği
ancak Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunun bir alt
başlığı olabilir. Zaten bu fırsat eşitliği
ismiyle Eşitlik olmasın. politikasını güttüğünüzü
çok açık bir şekilde görüyoruz. Bir ve kelimesinin bile eklenmesine
şiddetle karşı çıktınız. Aslında içinizden
gelen, istediğiniz kadın erkek fırsat eşitsizliği
diyebilmek ama bu kadarına da cesaret edemediniz. Zaten Adı o
olmuş bu olmuş fark etmez. demekle gerçek amacı gizlemek
çabasındasınız ve fırsat eşitliği demekteki gerçek
amacınız, bunun altındaki gerçek, kota uygulamalarını
engelleyebilmektir. Kadın erkek eşitliğinin gerçek anlamda
sağlanmasından, yaşama geçmesinden yana değilsiniz,
yanaymış gibi yapıyorsunuz. Pozitif ayrımcılık
politikasına aslında kesinlikle karşısınız. Zaten
bu konuya bakış açınızı Anayasa
değişikliklerinde açıkça görmüştük. Cumhuriyet Halk
Partisinin bu konuda verdiği pozitif ayrımcılığı
öneren, 10uncu maddeye bunu koymayı öneren teklifine şiddetle
karşı çıkmıştınız ve kalkıp Anayasaya
Kadın erkek eşittir. Devlet, bu eşitliği sağlamakla
yükümlüdür. diye yazdınız. Yazdınız de ne oldu?
Anayasamıza göre zaten kadın erkek eşitti, tekrar tekrar
yazmakla ne değişti? Sonuç eşitliği sağlanabildi mi?
Hayır, sağlanamadı. Anayasaya Pozitif
ayrımcılık eşitliğe aykırı değildir.
diye yazmadan Siyasi Partiler Yasasına, Seçim Kanununa cinsiyet
kotasını koyabilir misiniz? Hayır, koyamazsınız. Zaten
Anayasaya sözde eşitliği yazdınız da beş yılda,
altı yılda ne oldu? Devri iktidarınızda eşitlik
konusunda bir yılda on altı sıra geriye gittik, dünya
listelerinin sonlarında sürünüyoruz. İktidarınızda,
kadınlar da ülkemizde geriye gitmektedir.
Bakın, geçen hafta
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi Nüfus
Etütleri Enstitüsü tarafından yürütülen Türkiye'de kadına yönelik
aile içi şiddete dair araştırmanın sonuçları
açıklandı. Buna göre, hâlâ ülkemizde 10 kadından 4ünün, evli
kadınların yüzde 50sinin şiddete uğradığı
ortaya çıktı. Üstelik her 10 kadından 1inin hamileliği
sürecince fiziksel şiddete maruz kaldığı da görüldü. Bu ne
büyük acımasızlıktır. Bir de her fırsatta Cennet
anaların ayağı altındadır. dersiniz.
Kadınlarımızı öteki dünya ile avutmayı bırakın
da önce bu dünyada onları erkeklerin tekme tokadından,
ayağı altında ezilmekten kurtaralım.
Bu Komisyonun
yasalaşması sürecinde kadın sivil toplum örgütlerinin de
fikrini, katkısını almadınız. Meydanlarda demokrasi
nutukları atıyorsunuz ama uygulamaya gelince demokrasiyi de
teğet geçiyorsunuz. Türkiye'nin dört bir tarafından kadın
örgütleri, Komisyonun isim değişikliğiyle ilgili
itirazlarını Bakanlığa, tüm siyasi partilere iletti,
fakslar çektiler, basın duyuruları yayınladılar; görmezden,
duymazdan geldiniz. Kadınlar, yapılan değişiklik ile
Komisyonun işlevi ve amacı doğrultusunda çalışmayacağı
haklı endişesini duyuyor. Biz, bu kürsüde kadınların sözünü
söyleyeceğiz, dedik. Bakın, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu
ne diyor: Türkiyenin taraf olduğu üst hukukumuz olan CEDAW sözleşmesinin
4üncü maddesinde ifade edildiği üzere, kadın erkek
eşitliği konusunda hedeflenen, sadece yasal dayanağı olan
fırsat eşitliği değil, aynı zamanda sonuçlarda da
fiilî eşitliktir. Taraf ülkelerde yıllar boyu yapılan tüm
uygulamalar, yasal yani dejure eşitliğin yeterli
olmadığını göstermiştir. Yasal olarak sağlanan
haklar ile kadınlara sadece fırsat verildiği, eşit
fırsatların sonuçsal eşitliğe dönüşebilmesi için
farklı yöntemlere ihtiyaç duyulduğu artık bilinmektedir. Söz
konusu yöntemlerin en başında ise, yine CEDAW sözleşmesinin
4üncü maddesinde yer alan geçici özel önlemlerin alınması
gereklidir. Bu nedenle, Komisyonun adının Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak değiştirilmesinin,
yukarıda sunulan gerçekliklerle bağdaşmadığını
belirterek, uzun yıllardır oluşturulması için büyük
mücadeleler verilen Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunun, Hükûmetin
başından beri benimseyemediği geçici özel önlemlere ilişkin
önlem alma güdüsü gölgesinde olmadan sunulan tüm bu gerçeklikler
ışığında ülkemizde kadın ve erkeklerin gerek
yasal gerekse de fiilî uygulamalarda eşitliği ile son
bulmasını temenni ediyoruz.
Evet, Türkiye Kadın
Dernekleri Federasyonunun bu sözleri üzerine fazla bir söz söylemeye gerek
yoktur. Kadınların bu sözünü duyun ve lütfen gereğini
yapın. Kadın erkek eşitliği sözünden de bu kadar
rahatsız olmayın. Yaşamı kadınlarla eşit
paylaşmak, inanın, siz AKPli beylerin de yaşamını
güzelleştirecektir. Bakın, kadın sorunu aslında toplumun
sorunudur. Kadın sorunu bir demokrasi sorunudur. Kadın erkek
eşitliğinin sağlanması, ülkemizin demokratikleşme ve
toplumsal kalkınma sürecinin hızlandırılması ve ABye
giriş sürecinde son derece önemli bir adımdır, ama fiilî yani
defakto eşitliği sağlamadan ABye giremeyiz. AByi
kandıramazsınız. ABye girme konusunda gerçekten samimi iseniz
gereğini de yapacaksınız.
Bakın fırsat
eşitliği mevcut eşitsizlikleri devam ettirdiği için bugün
pek çok AB ülkesi bu kavramı artık kullanmamaktadır. Komisyonun
adındaki Fırsat Eşitliği ibaresinden vazgeçmezseniz
Türkiyedeki kadın dernekleri AKPyi, AKP Hükûmetini Avrupa Birliğine
şikâyet edecektir. Bu da bilginizde olsun. Çünkü kadınlar fırsat
değil gerçek eşitlik talep ediyor.
Bakın geliniz hâlen
imkân varken gerekli düzenlemeyi yapalım. Bir teklifle bunu tekrar
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu olarak düzenleyelim,
tasarının yürürlük maddesini de bu şekilde oylayalım.
Dinlediğiniz için
teşekkür eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Arıtman.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 8- Bu kanun hükümlerini
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse.
Sayın Köse, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA ŞEVKET
KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
328 sıra sayılı Yasa Teklifinin -yürütmenin- 8inci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi en içten saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
kadının aile yaşamının yanında toplumsal
yaşamdaki yerini uzun zamandır tartışmaktayız. Bu
konuda net çözümlere ulaşıldığını söylemek yanıltıcı
olacaktır. Kadının siyasete girmede, iş yaşamında
rahat ve etkin olmada ve hatta çok zaman kendini ifade etmekte
yaşadığı sorunlardan birçoğu hâlâ devam etmektedir.
21inci yüzyılın içinde bunların
yaşandığını konuşuyor olmak bile insana üzüntü
vermektedir.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz 2004 yılında Anayasanın 10uncu maddesine bir
fıkra eklendi. Bu fıkrada Kadınlar ve erkekler eşit
haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini
sağlamakla yükümlüdür. hükmü anayasal statüye kavuştu. Yalnız
bu Anayasa maddesinin yerine getirilebilmesi için herhangi bir girişimde bulunulmadı.
İşte, kurulacak olan bu Komisyon birçok yeniliğin ve hareketin
de başlangıcını sağlayabilir.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizde kadının eşit statüye gelebilmesi için sadece Komisyon
kurulması yetmeyecektir. Her şeyden önce, ülkemiz bireylerinin yeterli
ekonomik refaha ulaşması gerekmektedir. Ülkemiz ise bu gidişten
çok uzak bir görüntü çizmektedir.
Biliyorsunuz dünyada büyük
bir ekonomik kriz yaşanmaktadır ve bundan en çok etkilenen ülkelerin
başında da Türkiye gelmektedir. Ne ilginç ise krize önlem almayan
ülkelerin başında da ülkemiz gelmektedir. Oysaki ekonomimiz her yerde
uyarı vermektedir. Bakınız, Türkiye genelinde işsiz
sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 645 bin
kişi artarak 2 milyon 995 bin kişiye yükseldi. Mevcut işsizlerin
yüzde 17,5unu, yani 524 bin kişisini kasım ayı döneminde
işten ayrılanlar oluşturmaktadır.
Sayın Başbakan
geçtiğimiz pazar günü Adıyamandaydı. Bu konuya değinmeden
geçmek istemiyorum. Değerli milletvekilleri, Adıyamanda Sayın
Başbakanın yaptığı konuşmanın sonucuna
baktığımız zaman, bırakın kadın erkek
eşitliğini, ülkemizde bu şartlarda herhangi bir erkeğin de
yaşamasının ne denli zor olduğunu görebiliriz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetin Başbakanı ülkemizin
borçlarının ödendiğini söyledi Adıyamanda. Allah
aşkına soruyorum arkadaşlar sizlere: Bu ülkede AKP iktidara
gelmeden önce 200 milyar dolar civarında borç varken günümüzde bu borç 550
milyar dolar civarına gelmiştir.
AHMET YENİ (Samsun) -
Konuya gel konuya!
ŞEVKET KÖSE (Devamla) -
Borç ödendiyse bu rakam ortaya nasıl çıktı? Yoksa Sayın
Başbakan bizleri mi kandırıyor?
Adıyamanda kapanan
iş yeri sayısı bütçe görüşmeleri zamanında yoğun
tartışmalara neden olmuştu. Bunun üzerine, Sayın
Başbakana bir yıl içerisinde Adıyamanda açılan ve kapanan
iş yerleri üzerine bir soru yöneltmiştim. Aldığım
yanıt oldukça üzücüdür. Örneğin 2008 Ocak ayında
Adıyamanda kurulan iş yeri sayısı 32dir. Şimdi
vereceğim rakama lütfen dikkat ediniz. Aynı ay içerisinde
Adıyamanda kapanan iş yeri sayısı 434tür. 2008 yılı
Kasım ayına kadar Adıyamanda kapanan iş yeri
sayısı 470tir. Elinizi vicdanınıza koyunuz ve söyleyiniz:
Adıyamanda işsizlik yok mu? Ülkemizde ekonomi iyiye mi gidiyor?
İnsanlar çocuklarının cenazesini kaldıramıyor,
kendisini yakıyor. Kapıda haciz memurunu gören insanlarımız
kalp krizinden ölüyor. Size soruyorum: Memleket iyiye mi gidiyor?
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz, tarım alanında gittikçe dışa
bağımlı hâle gelmektedir. Yunanistandan pamuk alıyoruz
artık. Sayın Başbakan mitinglerde neden bunlardan bahsetmiyor?
Adıyamanın başta tarımsal üretimi olan tütün yok edildi,
Sayın Başbakan bundan niye bahsetmedi? Daha alternatif ürün
yetiştirilmeden tütün üretimi öldürüldü. Yabancı sermaye
düşünülüyor, fakat köylümüz umursanmıyor. Yabancı tekeller
lehine, yurttaşlarımız aleyhine düzenlemeler
yapılıyor. Sayın Başbakan mitinglerde biraz da bunları
anlatsa daha iyi olur diye düşünüyorum. Sayın Başbakan,
tarımsal elektrik borcu olan Adıyamanlılardan bahsetsin biraz.
Adıyamanda yaklaşık 2.200 kişi tarımsal sulama amaçlı
elektrik kullanmaktadır. Bu vatandaşlarımızın devlete
toplam 40 milyon YTL borcu bulunmaktadır. Çiftçimize bu durumda Kriz
yoktur. diyebilir miyiz?
Sayın Maliye
Bakanına soruyorum, henüz bu elektrikten KDV oranının
düşürülmesi ya da çiftçilerin desteklenmesi gibi gündemlerinin
olmadığının yanıtını verdi bana. Krizi böyle
mi atlatacağız? Böyle mi yeneceğiz yoksulluğu, böyle mi
yeneceğiz işsizliği?
Adıyamanda esnafı
besleyen köylüdür. Köylü ürününü satar, bedelini alıp harcar ve ekonomi
çalışırdı Adıyamanda. Şimdi ise köylünün
harcayacak parası yok. Önceden tütün işliyor ve satıyordu.
Alternatif ürünü yetiştirmeden tütün öldürüldü, köylü ve dolaylı
olarak esnaf da işsiz kaldı ve perişan bir vaziyettedir
Adıyamanda.
Değerli
milletvekillerim, daha önce bu kürsüden sık sık GAP konusundaki
düşüncelerimi ilettiğim için bu konuya fazla girmiyorum.
Adıyamanda sorun o kadar çok ki, anlatmak için saatlerce konuşmak
lazım. Örneğin protokol yolu yarım bırakıldı,
çalışmalar kesildi. Bu yol yapılmadığı gibi, Kırkgöz
yolu dediğimiz ve onlarca köye
ulaşım sağlayan yolun hâli içler acısıdır, o da
herhangi bir çalışma yapılmadan durdurulmuş vaziyettedir.
Size soruyorum: Adıyamanda böyle mi ekonomik gelişme
sağlayacaksınız? Adıyaman bu yollarla mı
kalkınacak? Türkiye bu yollarla mı kalkınacak?
Değerli milletvekilleri,
siz bir iş adamı olsanız bu şartlarda bu ile
yatırım yapar mısınız? Doğru düzgün teşvik
sistemi yok, tarım öldürülüyor ve Hükûmet krizle mücadele ettiğini
söylüyor ama Hükûmet bence milletle ve bizlerle dalga geçiyor. Hükûmet, içinde
bulunduğumuz durumdan ders çıkarmalı ve gerekiyorsa ekonomik
olarak da bir seferberliğe girişmelidir. Hükûmet, kendisini
eleştiren basın ve medya kuruluşlarıyla uğraşmayı
bıraksın da işçinin, köylünün, iş adamının hâline
baksın, bunları düzeltmek için önlemler alsın.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan pazar günü Adıyamanda Bitirilmeyen projeleri
biz bitiriyoruz. dedi. Başbakan diyor ama Adıyamandan her gün
telefon alıyorum, her Adıyamana gittiğimde de görüyorum
bunları, ne projeler başlatılmıştır ne de
projeler bitiyor. Bitmeyen Besni Spor Salonunu daha yeni gündeme
taşıdım, kaçıncı kez ihalesi yapıldı fakat
daha hiçbir ilerleme yok.
Ayrıca, defalarca kez
sordum: Koçali ve Çamgazi barajları ne olacak? Adıyamanın
kalkınmasında en büyük katkısı olacak, GAP projesi
ayağında olan Adıyamanın bu Koçali ve Çamgazi
barajlarının bir an önce bitmesini istiyorum. Bu iki barajın
yapımı Adıyamanın tarımsal anlamda büyük bir
atılım yapmasını sağlayacaktır. Daha
doğrusu, Adıyamanın kaderini de değiştirecek.
Yalnız, bu barajlar hakkında sorduğum soruların hiçbirine
tam bir yanıt almış değilim, verilen yanıtlarda
mutlaka eksiklikler oldu.
Sadece Koçali ve Çamgazi
barajları için bu tabloyla karşılaşmıyoruz,
Adıyamanı Diyarbakıra bağlayan bir köprü var, ismi
Nissibi Köprüsü ya da Atatürk Köprüsü olarak geçmektedir. Bu köprü
Adıyamanın Güneydoğu Anadolu ile irtibatını
sağlayacaktır, bir başka deyişle Adıyamanı
kapalı bir kutu olmaktan kurtaracaktır. Nissibinin neden bitirilmediğini
sorduğumda da doğru düzgün yanıt alamadım. Gerçi sonradan
neden yanıt alamadığımı anladım: Başbakan
geçen pazar günü Adıyamandaydı, bir yurttaşımız
Nissibi Köprüsünün ne olacağını, nasıl bitirileceğini
sordu; Başbakanın yanıtı ise oldukça ilginçti, Sayın
Başbakan konunun ne olduğunu bilmediğini söyledi mitingde. Demek
ki kimse bu sorunlardan bahsetmiş değil. Kimse Sayın
Başbakana Adıyamana gidiyorsun, Nissibi diye bir köprü var, bu
köprüyü bitirmediniz. diye bahsetmemiştir. Oysa ben Sayın Bakana ve
Sayın Başbakana da önce ilettim konuyu, her zaman olduğu gibi
sonuç alamadım.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Başbakan Adıyamanda hayırsever bir
vatandaşımızın yaptırdığı yurdu hizmete
açtırdı. Her ne hikmetse biz Başbakanımızı devlet
yurdu açarken göremiyoruz. TOKİnin yaptırdığı ve
binlerce öğrencinin barınma sorununu çözecek yurtların
açılışını da dört gözle bekliyoruz. Sayın
Başbakanım, Hükûmetiniz de yurt yapsa ve öğrencilerimiz
barınma sorunu yaşamasa çok iyi olur diye düşünüyorum.
Tüm Türkiyede susuz köy
kalmayacağı vaadini de sık sık duymaktayız.
Arkadaşlar, Adıyamanda elli iki köyün musluğunda su
akmıyor. Bu köylerden biri de benim doğduğum, büyüdüğüm ve
beni buraya gönderen köyümdür. Suyu akmıyor. Evet, bunu bir kez daha
söylüyorum.
Aldığım
bilgilere göre Gerger ilçemizde otuza yakın okulun tuvaleti yok. Bu
ayıptır 21inci yüzyılda. Çocuklarımız İlk
Çağ şartlarında eğitim görüyorlar. Adıyamana gidip
okulları bizzat yerinde görüp ve rapor hazırlayıp getirip
sizlere sunacağım.
Başbakan sağlık
konusunda büyük atılımlar atıldığından bahsetti.
Oysaki Adıyamanda 700 bin civarında insan yaşıyor, 320 bin
insan yeşil kartlıdır. Peki, nüfusun yüzde 50si yeşil
kartlı olan bir ilde kalkınmadan bahsedebilir miyiz?
Her evde 1 üniversite mezunu,
2 tane lise mezunu var, gençlerimiz boş geziyor, işsiz geziyorlar.
Vatandaşlarımız artık iş istiyor, sadaka istemiyor,
kimseye muhtaç olmadan yaşamak istiyorlar. Gıda torbası, beyaz
eşya değil, ekmek paralarını kazanacakları iş
istiyorlar. Artık süslü laflar karın doyurmuyor, halk Yeter diyor.
Sayın Başbakan Adıyamanlıların gözünün içine bakarak
2007 yılında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Köse, son bir dakikanızı veriyorum efendim.
ŞEVKET KÖSE (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Kadınların hiç bahsi geçmedi ama neyse!
ŞEVKET KÖSE (Devamla) -
Peki, sözlerimi bağlıyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başbakanımız diyor ki: Her evde tencere kaynıyor, soba
yanıyor. Sayın Başbakanım, evlerde yanan soba değil,
insanların içi yanıyor, insanların sabrı tükeniyor.
Değerli arkadaşlar,
artık Adıyamanda, Türkiyede vatandaş şarkı dinlemek
istemiyor, artık dansı görmek istiyor. Yani icraat istiyor, sadaka
istemiyor, onurunu, şerefini kurtaracak iş istiyor. Bunları
deşifre etmeden bunlara iş imkânları sağlayınız.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın Köse, gündem
dışı konuşmanıza imkân verememiştim ama
konuştunuz bu konuda! Gündem dışı istemi vardı çünkü.
(Gülüşmeler)
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, kadın erkek eşitliğine çok
uygun bir konuşma yaptı!
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Şimdi, teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece, teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanımız teşekkür konuşması yapacaklar.
Buyurun Sayın Çubukçu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum ve yaklaşık üç
haftadır dördüncü oturum olarak görüşmeye çalıştığımız
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kurulması
Konusundaki Kanun Teklifinin kabul edilerek yasalaşmış
olmasından duyduğum memnuniyeti ifade ederek hepinize öncelikle
teşekkür ediyorum.
Gerçi, son
konuşmacımız Cumhuriyet Halk Partisi Adıyaman Milletvekili
Şevket Kösenin de keşke böylesine önemli, global, evrensel bir
soruna yönelik olarak, şu Meclis çatısı altında kurmaya
çalıştığımız kadın hakları üzerinde
konuşma yapmasını tercih ederdik her ne kadar
Adıyamanın sorunlarını önemsiyor isek de
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, Adıyamandaki hanımlar
adına yaptı.
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (Devamla) Keşke, Cumhuriyet Halk Partili bir başka
kadın milletvekilinin yaptığı fedakârlığın
bence, söz almayarak bu konuda- kadınların yaptığı
fedakârlığın yanlış anlaşıldığını
ve bence kötüye kullanıldığını düşünüyorum, bunu
bir kez daha söylüyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Fırsat bulamadı, fırsat
DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (Devamla) Dolayısıyla, bilindiği üzere toplumsal
cinsiyet eşitliği kavramı, birçok ülkede olduğu gibi
ülkemizde de yeni bir kavramdır ve toplumsal cinsiyet
eşitliğini, kadınlar ve erkekler için fırsat
eşitliğini, uluslararası topluluk tarafından kabul edilen
değerleri ve standartları belirten birbirinden ayrılmaz
ilkelerdir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikalara
dâhil edilmesi ise kadınların ve erkeklerin haklardan,
fırsatlardan, imkânlardan ve kaynaklardan eşit
yararlanmalarını, karar alma mekanizmalarına eşit
erişimlerini ve bunlar üzerindeki kontrollerini sağlayan bir
süreçtir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikalara
dâhil edilmesinin nihai amacı kadınlar ve erkekler için eşit
fırsatların sağlanmasıdır. Ama ne yazık ki tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplumsal cinsiyet eşitliği
kavramı tam olarak sağlanamamış, günümüz dünyasında
önemli evrensel sorunlardan birisidir. Bu sorunun ülkeden ülkeye niteliği
değişse de, oranı değişse de dünyanın pek çok
yerinde kadınlar hak kazanımı ve uygulamalar konusunda birçok
eşitsizlikle karşı karşıya bulunmaktalar.
Toplumsal cinsiyet
ayrımcılığının ortadan
kaldırılması, kadınların güçlendirilmesi, kadın
erkek eşitliğinin hayatın her alanına hâkim
kılınması, ulusların ilerlemesi ve sürdürülebilir
kalkınmanın sağlanması, çağdaş ve demokratik bir
toplum düzenine erişilebilmesi önemli bir unsurdur. Dolayısıyla,
devletler, kadınların ve kız çocuklarının
haklarının korunması ve geliştirilmesi, kadın erkek
eşitliğinin sağlanmasında uygun yasal düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi, toplumda farkındalık ve
duyarlılığın artırılması hususlarında
önemli rollere sahiptirler. Bu nedenle bugün Meclis çatısı
altında kadın haklarının korunması,
geliştirilmesi, kadın erkek eşitliğinin
sağlanmasına yönelik olarak ülkemizde uluslararası
gelişmeleri izlemek, bu gelişmeler konusunda Türkiye Büyük Millet
Meclisini bilgilendirmek, kendisine esas veya tali olarak havale edilen
işleri görüşmek, istenildiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulan kanun tasarı ve teklifleri ile kanun hükmünde kararnameler
hakkında ihtisas Komisyonlarına görüş sunmak üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisinde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun kuruluş, görev, yetki ve çalışma usul
esaslarını düzenleyen kanun teklifinin kabulü konusunda
göstermiş olduğunuz destek için, hassasiyet için,
duyarlılık için çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle ülkemizde bu alanda
çok uzun yıllardır mücadele vermiş olan kadın sivil toplum
örgütleri ve öncelikle Parlamento çatısı altında görev yapan
biraz pozitif ayrımcılık yapacağım- öncelikle
kadın milletvekillerine, daha sonra tüm gruplara teşekkür ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
gündemin üçüncü sırasında yer alan Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlunun,
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin, Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin, Türk Ceza
Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlunun; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/283, 2/270, 2/277) (S.Sayısı: 272) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
Sayın milletvekilleri,
geçen birleşimde teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(1) Bir hakka
dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya
eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya
sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak
sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye,
suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar
hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Atila Emek.
Sayın Emek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA
EMEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 154üncü maddesinde değişiklik
yapılmasını öngören teklifin 1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım.
(x)
272 S. Sayılı Basmayazı 24/2/2009 tarihli 61inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Değerli milletvekilleri,
Hollandadaki uçak kazasında hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı diler, yaralılara geçmiş olsun
dileklerimi iletirken bütün milletimize başsağlığı ve
geçmiş olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türk Ceza Kanununun 154üncü maddesinin birinci fıkrasında
yapılması istenen değişiklikle özel mülkiyete konu
taşınmazlara yapılacak müdahaleye karşı şikâyet
üzerine soruşturma açılması amaçlanmıştır. Bu
değişiklik ihtiyacı neden ve niçin doğmuştur? Turizm
bölgelerinde ve özellikle seçim bölgem Antalyada turistik işletmelerin,
deniz ile işletme arasında kalan sahil bandı ve kumsal üzerinde
sabit eser niteliğinde olmayan, güneşten ve kumdan yararlanmak üzere
konulan şemsiye ve şezlongların kamusal alanı da işgal
ettiği gerekçesiyle tüm işletme sahiplerine cezai kovuşturma
açılmış ve işletme sahipleri yapılan yargılamalar
sonunda yüksek oranda ceza ile cezalandırılmıştır.
Hâlen çok sayıda dava mahkemelerde devam etmektedir. Özellikle Alanya, Manavgat,
Kemer bandında bu çok yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Ceza Kanunu 154üncü madde
karşılığı olan eski Ceza Kanununun 513üncü
maddesinde öngörülen suç ve cezai yönüyle böyle bir durum söz konusu
değildir.
Değerli milletvekilleri,
aslında uygulamada, şimdiye kadar işletme sahipleri kamusal
alanı geçici olarak işgal etmeleri karşılığı
hazineye belli oranda ecri misil ödeyegelmişlerdir. Türk Ceza Kanununun
yürürlüğe girmesiyle 154üncü madde nedeniyle ecri misil yanında az
önce ifade ettiğimiz gibi cezai kovuşturmalar ve ceza tertipleri
devam etmektedir. Bu durum işletme sahipleri ve işletmeler üzerinde
ciddi sorun yaratmaktadır. Ülkenin millî ekonomisine büyük katkı
sağlayan turizm sektörü üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Ayrıca, sivil toplum ve kamu kuruluşlarına ait kamp, dinlenme
tesisi ve tatil köyleri ve yine yurttaşlarımızın bireysel
yaptıkları kimi yapıtlar üzerinde de bu durum söz konusudur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu konunun yarattığı olumsuzlukları
seçim bölgem olan Antalyada ve Antalyanın tüm turistik bölgelerinde
işletmecilerle sektör kuruluşlarının yöneticileri ve
yurttaşlarımızla yaptığımız
toplantılarda gözledik ve tespit ettik. Türk Ceza Kanununun 154üncü
maddesinin bu şekilde uygulanmasıyla yurttaşların turizm
sektörünün ve tüm işletmecilerin ne denli sıkıntı içinde
olduklarını gördüm. Bu sorunun çözülmesi için Türk Ceza Kanununun
154üncü maddesinde değişiklik yapılması ihtiyaç hâline
gelmiş olmakla bu değişikliği öngören teklife teklif sahibi
olarak imza attım. Bu değişikliğin ortaya çıkan
sorunları çözeceğine ve sıkıntıları ortadan
kaldıracağına inanıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yapılan değişikliğin turizm
sektörünün ve sektöre bağlı işletmecilerin sorunlarını
çözmeye yönelik olup bir bakıma millî ekonomimizin temel sektörlerinden
biri olan turizmin sorunlarının çözümüyle de millî ekonomiye
katkı yaptığı gibi toplum yararına bir çözümü de
gerçekleştirmiş olacağız. Kimi çevrelerin hazine arazileri,
kamu malları üzerinde ruhsatsız yapılmış sabit
eserlerin affına yönelik veya imara aykırı yeni sabit eserlerin
inşası yoğunlaşacağı yolundaki görüş ve
düşüncelerinin haklı bir yanı olmadığı gibi akla
ve mantığa uygun bir yanı da söz konusu değildir. Bu
değişiklik ne af getiren bir tekliftir ve ne de kamu malları
üzerinde birilerine sabit eser niteliğinde hak kazandıracak yolu
açmaktadır. Yaşanılan trajik bir sorunun ve özellikle önemli
sektörümüz olan turizmi olumsuz yönde etkileyen işletme sahiplerinin cezai
tehdidi altında tutan bir durumu ortadan kaldırmak ve gerek
yurttaşlarımızı ve gerek de yurt dışından
ülkemize gelen konuk turistlerin kumsaldan ve güneşten
yararlanabilmelerini sağlamayı amaçlamaktadır.
Bu konu önümüzde ciddi bir sorun olarak
durmaktadır. İşletme sahipleri ceza almışlardır.
Dosyalar mahkemelerde ve yüksek yargıda derdest bulunmaktadır. Bunun
devamına evet demek, işletme sahiplerine tesislerinizi
kapatın, turizme son verin anlamına gelecektir. Uygulamada ortaya
çıkan bu sorunu çözmek yüce Meclisin ve siz değerli
milletvekillerinin görevidir. Şimdi bu görevi hep birlikte
yapmaktayız.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizim temel
anlayışımız, kamu mallarının hiçbir şekilde
vurguna, talana, yağmaya feda edilmemesidir. Bu konudaki hassasiyetimiz
her zaman vardır ve var olacaktır. Hiç kimsenin hukuken hakkı
olmayan bir durumu elde etmesi bizim anlayışımıza göre
mümkün değildir. Bu değişiklikle yapılan birilerine kamu mallarını
talan ettirmek ve yağmalatmak değil, o kamu mallarını
olduğu gibi koruyarak yararlanmaya ve bu yararlanmanın da turizm
sektörü gibi önemli bir alanda ecri misil karşılığı
geçici olarak kullanılmasını sağlamaktır. Bunun
dışında bir düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ne
olanak tanırız ne de böyle bir düzenlemenin yanında oluruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu değişiklikle, toplumsal sorun hâline
dönüşen ve uygulamadan kaynaklanan bir duruma çözüm getirmekteyiz. Bu
değişikliğin, yargıda devam etmekte olan ve turizm işletmecilerini
zorda bırakan derdest davaların sona ermesini sağlaması
açısından toplum yararı olacağına inanıyorum.
Değerli milletvekilleri,
özellikle dün, burada tartışıldı. Sayın Bakan Antalya
Milletvekili, ben de Antalya Milletvekiliyim. Seçim bölgemizde
yaptığı konuşmalar toplumda ve tüm Türk kamuoyunda,
basında tartışıldı.
Şimdi, Sayın Bakan
deneyimli bir siyaset adamı ve Adalet Bakanı. Sayın Bakan
Varsakta, Antalyanın Varsak yöresinde bir açılışta
konuşuyor değerli arkadaşlarım ve orada konuşmasında
özellikle Türkiyenin temel sorunlarından biri olan ve toplumu çok
yakından ilgilendiren 2/Bye giriyor. Bakınız nasıl
giriyor: Diyor ki: Bir süre önce Tapulama Kanununda önemli bir
değişiklik yaptık. Şimdi, alanlar tespit edilecek. Ama buna
bağlı olarak asıl 2/Byi getireceğiz ve 2/Bde
vatandaşlara imkân tanıyacağız -aynen kendi ifadesi- ancak
bunların çözülmesi için bizimle uyumlu çalışacak yerel
yöneticileri seçmeniz gerekiyor. Sayın Bakan, siz eğer vatandaşa
2/B alanlarını zilyet ve tasarruf ettikleri yerleri verme
şartını, koşul olarak sizi belediyeleri
kazandırmasına bağlıyorsanız, bu tehdit değil, bu
baskı değil de nedir Sayın Bakan? Yani, şimdi, üstelik
Adalet Bakanısınız. Eğer bu konuşmalarla seçim
yarışmasına gireceksek, lütfen, Sayın Bakan,
Bakanlığı, devleti bırakın, milletvekili olarak
Antalyada bunları tartışalım. Bakınız, eğer
genel seçim olsa idi, siz, şimdi bir partiye bağlı bakan olarak
o koltukta olmayacaktınız. Ama böylesine etik olmayan bir durumu,
kendi kendinizi sorgulayıp böyle bir davranış içinde
olmamanız gerektiğinin gerekçesi bile burada vardır. Şimdi,
çıkacaksınız seçim bölgesinde, bir Bakan olarak ve üstelik
Adalet Bakanı olarak, bu cümlelerle, bu söylemlerle vatandaşın
oyunu etkilemeye çalışacaksınız! Bu baskıdır, bu
tehdittir, evet bu şantajdır Sayın Bakan. Bu nedenle
üzüntülerimi ifade ediyorum. Bunu değerlendirmenizi istiyorum, gözden
geçirmenizi istiyorum. Antalyada bunları çok
tartışacağız, çok konuşacağız. Ama
bilmelisiniz ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Emek, devam edin.
ATİLA EMEK (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
bu tehditlerle hiçbir zaman
bir sonuca ulaşmak mümkün olmayacaktır. Antalyada bunları
konuşacağız. O bakımdan Sayın Bakan, bundan sonra
Antalyadaki seçim çalışmalarınızda da
beyanlarınızda da vatandaşın özgür iradesini ipotek
altına alacak
Seçimi göstermelik olmaktan çıkartıp milletin
özgür iradesiyle sandıkta oyunu kullanacağı ortamı
İktidarınız da siz de gerçekleştiriniz.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Emek.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu.
Buyurun Sayın
Çobanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA METİN
ÇOBANOĞLU (Kırşehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 272 sıra sayılı bazı kanunlarda
değişiklik yapan Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
Hollandada uçak kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza başsağlığı diliyorum.
Yine, bu kazadan yaralı olarak kurtulan vatandaşlarımıza da
acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün üzerinde görüşmeler yaptığımız bu teklif,
özellikle Antalya milletvekillerinin hazırladıkları bir teklif
şeklinde Komisyonumuza gelmiş, daha sonra da Genel Kurula
indirilmiştir.
Tabii, bu teklifin
içeriğine baktığımızda, Antalya özelinde -özellikle
Kepez bölgesinde ve sahil şeridinde- Kepez bölgesinde
vatandaşlarımızın, sahil şeridinde de turizmci, turizm
yatırımı yapmış iş adamlarının
problemlerinin olduğunu biliyoruz. Antalya Milletvekilleri olarak
Antalyanın bu tür problemlerinin çözümünde mevcut milletvekillerinin
tamamına yakını bu teklife imza vermişler ve bugün de
burada görüşülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, Antalyada ve Türkiyede bu tür problemlerin
çözülmesine parti grubu olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
karşı değiliz ama bu problemi çözerken başka problemlerin
de arkasından getirilmesini de çok da doğru bulmuyoruz. Bunu
şunun için söylüyorum: Bu teklifte imzası bulunan Sayın Hüseyin
Yıldız, Antalya Milletvekilimiz, kendisiyle de defalarca
konuştuk, Antalya Milletvekili olarak
Antalyadaki turizmcinin, Kepezde
yaşayan vatandaşlarımızın problemlerinin çözülmesinde
tabii ki katkısı olacak ama bu problemi çözerken Türkiyeye
şamil, Türkiye genelinde bir yağmaya neden olacak bir şeye de
vesile olmanın doğru olmadığını belirtmek
istiyorum.
Şimdi, bu kanun ne
diyor: Bu kanun, bir hakka dayanmaksızın kamu veya özel kişilere
ait taşınmaz mal ve eklentileri üzerinde kısmen ve
tamamıyla malikmiş gibi işgalde bulunan ve bu
taşınmazın sınırlarını değiştiren,
bozan ve asıl hak sahibinin kullanmasına engel olanlar hakkında
altı aydan üç yıla kadar hapis cezası getiriyor. Bu kanun
vesilesiyle konuşan arkadaşlarımızın ortak kanaati de
şu, diyorlar ki: Bu kanun çıkmadan önce turizmcinin böyle bir
problemi yoktu, bu sıkıntıları yoktu, seksen
yıldır bu kanunla yönetildik ama yeni Türk Ceza Kanunuyla bu
154üncü madde geldikten sonra turizmciler sıkıntıya
düşmüştür. Doğrudur. Doğrudur, düşmüştür ama
bunun çözümü 154üncü maddeyi değiştirerek değil
İşte, bizim Antalya Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Yıldız
Beyin hazırladığı 2008 Ağustos ayında teklif
hâlinde sunduğu Kıyı Kanununda değişiklik yapan bir
teklif vardı ama maalesef bugüne kadar bu teklif gündeme gelmedi.
Bu teklifte, turizmcinin
meselesini çözüyoruz ama ülke genelinde yağmaya da engel oluyoruz. Bütün
samimiyetimle söylüyorum, ülkemize döviz kazandıran, ülke ekonomisine çok
ciddi katkıları olan turizmcilerin, turizm işletmecilerinin
problemlerini çözelim ama bu problemi çözerken ülke genelinde başka
problemler karşımıza çıkarmayalım.
Şimdi ne olacak?
Bakın, belki Antalyadaki turizmci arkadaşlarımız
rahatlayacak, buna canıgönülden katılıyorum ama tekrar, biz,
kamu arazilerini talanın, yağmanın bir anlamda önünü
açmış olmuyor muyuz?
Bakın, Türkiye'de seksen
yıldır gecekondulaşma, kamu arazilerinin işgali hepimizin
bildiği, şahit olduğu şeyler. Seksen yılda bu önlenemediği
için, bu yeni Türk Ceza Kanunu görüşülürken 154üncü maddeye hapis
cezası da konmuş. Şimdi, buradaki konuşmacılar diyor
ki: işte, kamu malını koruyan diğer kanunlar var.
Değerli milletvekilleri, eğer kamu malını diğer
kanunlarla koruyabilseydik, bugün, orman alanları işgal edilmiş
olmazdı.
Şunu da ifade etmek
istiyorum: Sanki, ülkemizde, bu tür yerlerde, fakir, yoksul insanlar bu
alanları alıyorlar, ev yapıyorlar, işgal ediyorlar gibi
farklı, yanlış bir anlayışla da karşı karşıyayız.
Bu ülkede kamu malını işgal eden, kamu malının
üzerinde tesis kuran, ev yapan, büyük işletmeleri kuranların hepsi
güçlü insanlar değerli milletvekilleri. Bakın, İstanbulda orman
alanlarında konutlar yapılmış. O konutları yapan
insanlarla, gidelim bir görüşelim. Oradakilerin hepsi, o bölgedeki güçlü
insanların, tabiri caizse mafya babalarının oralara el
koymasıyla kendilerine göre bir parselasyon yapıyorlar, ondan sonra,
Anadoludan gelmiş, muhtaç, yoksul insanlara para karşılığı
satılıyor.
Değerli milletvekilleri,
kendimizi aldatmayalım. Bakın, bu suçun işlenebilmesi için
mutlaka ve mutlaka malikmiş gibi
Yani bir kere gitmişsiniz, orada
bir müddet durmuşsunuz; bu, suçu oluşturmuyor. Malikmiş gibi, bu
işin sahibiymiş gibi orada birtakım tesisler kurmanız
lazım. Yoksa günübirlik şezlong koymaktan dolayı da hiçbir
işletmecinin mahkûm olduğu kanaatinde değilim.
Bu bir süreç. Henüz
Yargıtay safhası devam ediyor. Yeni çıkarıldı, dört
senelik bir Yasa. Henüz içtihatlar oluşmadı, Yargıtayın
birtakım kararları oluşmadı. Biz şimdi bu Yasayı
tekrar değiştiriyoruz. Peki, bu Yasayı değiştirince
kamu malını işgal edenleri cesaretlendirmiş olmuyor muyuz
değerli milletvekilleri? Turizmciyi kurtaralım. Antalyada sıkıntıya
düşmüş, bütün sahil şeridinde sıkıntıya
düşmüş turizmciyi kurtaralım. Bunun yolu da var ama Ceza
Kanununda bu hapis cezasını kaldırarak ve kamu malı
ibaresini kaldırarak bir yere varmamız mümkün değil.
Şunu da ifade etmek
istiyorum: Bizim hukukumuzda, kişiye verilen zararlara göre kamuya verilen
zararlarda daha fazla ceza öngörülmüştür. Şimdi, biz burada kamuyu
maalesef kaldırıyoruz. Biz parti grubu olarak turizmcinin ve
vatandaşımızın problemlerini çözmekte varız ama asla
böyle bir yağmanın vesilesi olmayacağımızı da
ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Adalet Bakanımız da buradayken, eski bir belediye
başkanı olarak Sayın Bakanın Antalyadaki
konuşmalarına da değinmeden geçemeyeceğim.
Bir belediye
başkanı olarak Sayın Bakanın Antalyada
yaptığı konuşmalardan şu hisse kapıldım:
Siz, bizim partimizden belediye başkanı seçerseniz, biz o
belediyeye, o belediye başkanına yardımcı oluruz ama
başka bir partiden belediye başkanı seçerseniz Hükûmete o
belediyeyle ilgili herhangi bir proje geldiğinde, o belediyenin herhangi
bir sıkıntısı geldiğinde, kusura bakmayın, ben de
yardımcı olamam, bir bakan arkadaşıma da söyleyemem.
demiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu ülke hepimizin. Ülkemizde, merkezî ve mahallî idare olmak üzere, idari
teşkilatımız ikiye ayrılmakta. Hepsi bizim. Hangi partiden
seçilirse seçilsin, belediye başkanları Türkiye Cumhuriyeti
devletinin belediye başkanlarıdır. Hiç kimsenin bu hadiseye bu
şekliyle yaklaşma şansı yoktur ama yaklaşan her
mahallî idareler seçiminde, 2004te de bunları yaşadık,
şimdi de maalesef bunları yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çobanoğlu.
METİN ÇOBANOĞLU
(Devamla) Sayın Bakan burada sözlerini düzeltmeye çalıştı
ama ben tekrar tekrar izledim, o sözlerin düzeltilebilecek bir tarafı yok,
son derece açık ve mantıklı bir şekilde vatandaşı
tehdit ediyor.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan bunu yapıyor ama çok Değerli Kırıkkale
Milletvekilimiz -Sayın Bakan bunu yaptıktan sonra-
Kırıkkale Hacılar ilçesinde bir konuşma yapıyor. Bunu
da izledim. Aynen dediği şu: Bizim istediğimizi seçmezseniz,
Hacılara taş üstüne taş koyamazsınız.
Değerli milletvekilleri,
bir an, acaba Anadoluyu Moğol istilası mı oldu diye
düşündüm. Böyle bir şey olamaz! İşte,
Kırıkkalede Sayın Milletvekilinin konuştuğu haber de
burada değerli arkadaşlarım. Taş üstüne taş
koydurtmam. diyor. Böyle bir anlayışı reddediyoruz. Böyle bir
anlayışı kınıyoruz ve bunun sonuçlarını
mutlaka mahallî idareler seçimlerinde vatandaşımızdan
göreceğinizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çobanoğlu.
Şahısları
adına ilk söz Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcıya aittir.
Buyurun Sayın
Arıcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 272 sıra
sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türk Hava
Yolları, elim uçak kazasında hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza başsağlığı dileyerek
sözlerime başlıyorum.
5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun 154üncü maddesinde yapılan değişiklikle özel
mülkiyete konu taşınmazlara karşı yapılacak müdahale
veya yararlanmalara engel olma eyleminin şikâyeti üzerine cezalandırılması
amaçlanmıştır.
5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun 184üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki hükmün
yanlış uygulanması nedeniyle, konut
sıkıntısı çekilen ülkemizde inşaat ruhsatına
uygun biçimde yapılan bina kullanılabilir duruma gelmesine
rağmen, henüz yapı kullanma izninin alınmaması sebebiyle
elektrik, su ve telefon hizmetlerinden yararlanılamaması pek çok
vatandaşın mağduriyetine yol açmaktadır. Bu
sıkıntıyı gidermek amacıyla maddede değişiklik
yapılmıştır.
Öncelikle 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 154üncü maddesinde, hakkı olmayan
yere tecavüz suçu bir hakka dayanmaksızın kamuya ait
taşınmaz mal veya eklentileri üzerinde de işlendiği
takdirde müeyyideye bağlandığı, yapılması
amaçlanan değişiklikle madde metninde kamuya veya ibaresi
çıkarılmak suretiyle kamu mallarının koruma
dışında bırakılmasına neden olunduğu ifade
edilmiştir. Yapılan düzenleme, koruma hususunda kamu mülkiyeti ile
özel mülkiyet arasında ikili bir ayrıma gidilmesine ve kamu mülkiyetinin
korunmaya değer görülmediği yönünde toplumda yanlış algılamaların
oluşmasına neden olmaktadır. Ayrıca, söz konusu suçun
şikâyete bağlı hâle getirilmesi Türk Ceza Kanununun takibe,
şikâyete bağlı suçlar için öngörmüş olduğu temel
sistematikten sapmaların meydana gelmesine de yol açmaktadır. Bahse
konu suçun kamu mallarına karşı işlenebilmesi kabul
edildiği takdirde suçun soruşturulmasında aranan şikâyet
şartının yerine kamu yararı kavramı söz konusu
olduğunda cumhuriyet savcılarının doğrudan
soruşturma yapabilme yetkisi ve Türk Ceza Kanununun genel sistematiği
ile yeknesaklığın ve doğrudan soruşturabilmesinin
sağlanması amacıyla gerekli düzenlemenin
yapılmasının daha uygun olacağı
düşünülmüştür. Düzenlemeyle Bir hakka dayanmaksızın
başkasına ait taşınmaz mal ve eklentilerini malikmiş
gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya
sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak
sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye,
suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis
ve bin güne kadar adli para cezası verilir. hükmü getirilmektedir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; teklifi genel olarak değerlendirecek olursak
Türk Medeni Kanununun iyi niyetli üçüncü kişilere karşı
başlıklı 1023üncü maddesinde yer alan Tapu kütüğündeki tescile
iyi niyete dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü
kişinin bu kazanımı korunur. hükmüne rağmen, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun söz konusu uygulaması nedeniyle on yıllık
hak düşürücü süre geçtikten sonra tapudaki kayda güvenerek
taşınmaz edinen iyi niyetli kişilerin tapuları zaman
sınırlaması olmaksızın iptal edilerek
taşınmazları ellerinden alınmaktadır. Mevcut uygulama,
tapuya güvenerek taşınmaz satın alan iyi niyetli kişilerin
tapularının herhangi bir bedel ödenmeksizin iptaliyle
sonuçlandığından, bu durum tapuya güven ilkesini işlemez
hâle getirmekte ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1
numaralı Protokolünün 1inci maddesini ihlal ettiğinden Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türk devleti aleyhine ihlal
kararı verilmesine sebep olmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz
kanun teklifiyle, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12nci maddesinin
üçüncü fıkrasına eklenen hükümle, tapu kütüğündeki tescilinde
iyi niyete dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü
kişinin bu kazanımının korunması, dava açma
hakkına getirilen on yıllık hak düşürücü süre
sınırlamasının hakka yönelik olmadığı da
dikkate alınarak Anayasada öngörülen eşitlik ilkesi gereğince
özel mülkiyet ve kamu mülkiyeti ayrımı yapılmaksızın
gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri yanında kamu tüzel
kişiliğinin de bu sürece tabi olması, Türk Medeni Kanununda
öngörülen tapuya güven ilkesini uygulanamaz hâle getiren veya Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin Ek 1 numaralı Protokolünün 1inci
maddesine aykırılık oluşturan uygulamanın ortadan
kaldırılması ve farklı yorumlar yapılmasının
önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Gerek Kadastro Kanunu ve bu
Kanunun düzenlemeye konu 12nci maddesi gerek 12nci maddeye teklifle eklenmek
istenen hüküm, mahiyetleri itibarıyla geçici kurallar bütünüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDURRAHMAN ARICI (Devamla)
Türkiyede kadastral işlemlerin tamamlanıp kesinlik kazanması
ile kadastro mevzuatının yönettiği anlaşmazlıklar sona
ermiş olacağından Kadastro Kanununun uygulama olanağı
da kalmayacaktır. Doğaldır ki ayni hakları düzenleyen
mevzuat bütünü sürekli norm topluluğu olarak yürürlüğünü
sürdürecektir.
Yüksek
Yargıtayımızın bazı dairelerinin, yürürlükteki
hukukumuzun yapısıyla ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Kurumsal Mahkemesi kararıyla çatışan
uygulaması, ayni haklarda kişi ile devletin eşitliği
prensibinden de beslenen mülkiyet hakkının çağdaş
bileşimi ile uyuşmamaktadır.
Sosyal hukuk devleti,
suskunluğuyla ve hareketsizliğiyle ürettiği riskleri iyi niyetli
kişilerin üzerine aktaran devlet değildir. Tapuya güvenle ayni hak
iktisap eden üçüncü kişilerin hukuku, yıllar sonra
iddiasını fark eden devletin oldubittileri ile yok edilemez.
Bu vesileyle kanunun
hayırlı olmasını diler, yüce heyete saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Arıcı.
Şahısları
adına ikinci söz Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badaka
aittir.
Sayın Badak, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SADIK BADAK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 272 sıra sayılı kanunun 1inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
dünkü, kanunun tümü üzerinde yapılan görüşmelerde de ifade
edildiği üzere, bu kanun ve özellikle bu madde sadece Antalya ve Ege
kıyılarını, Akdeniz ve Ege kıyılarını
ilgilendirmiyor. Mesela Karadeniz kıyılarında tekne üreten küçük
bir esnaf deniz kıyısındaki tapulu arazisinde, atölyesinin
önüne, kamuya ait, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bölümde 100-
Bu itibarla biraz önce
Milliyetçi Hareket Partisinin değerli sözcüsünün endişelerine
katılmıyoruz. Buradaki bu getirilen hüküm bütün Türkiyede bu gibi
kullanımları, esasen kamunun denetimi altına alıyor. Bu bakımdan
bir endişeye mahal yoktur, kanun bu hâliyle -getirilmekte olan düzenleme-
hakkaniyete uygundur. Bu itibarla desteklerinizi talep etmekteyiz.
Hepinizi bu düşüncelerle
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Badak.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemine
başlıyoruz.
İlk soru Sayın
Çalışın.
Buyurun efendim.
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
şimdi, tabii ki bu 1inci maddeyle şezlong uygulaması yapan
turizmcilerimizin sıkıntılarını gideriyoruz. Ancak bu
sahillerde zaman zaman vatandaşlar adına da sıkıntılar
olmaktadır. Şezlongların, gölgeliklerin gerçekten keyfî
usullerle satıldığını, keyfî usullerle paraya
çevrildiğini, kıyıların, vatandaşa açık
olması gereken kıyıların âdeta vatandaşa
kapatıldığını görmekteyiz. Kamu adına
vatandaş aleyhine bir haksızlık olmaktadır. Bunları
nasıl garanti altına alacağız,
vatandaşımızın haklarını?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Başka soru
soran yok.
Buyurun Sayın
Bakanım.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ederim.
Sayın
Çalışın sorduğu soruyu şu şekilde kısaca
cevaplandırabilirim.
Bilindiği gibi kamunun
hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bir başkası
tarafından haksız şekilde kullanılması buraya bir
tecavüz teşkil eder ve kamu, bu Ceza Kanununun dışındaki
birçok başka kanuna dayanarak oraya haksız şekilde tecavüz
etmiş olan veya orayı kullanan kişiyi oradan çıkarma imkânına
sahiptir. Ancak, bir tüzel kişinin veya hakiki şahsın kamunun
hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin kullanılmasını ecri
misil almak veya kira almak suretiyle izin verildiği takdirde bir sorun
ortaya çıkmış
Bu değişiklik bu sorunu çözmeyi
amaçlayan bir değişikliktir. Dolayısıyla herhangi bir
turizm işletmesi veyahut da herhangi bir vatandaş, kamuya ait
sebepsiz ve haksız yere bir yeri işgal ederse onu oradan çıkarma
hakkı zaten yasalarımızda vardır. Hatta dört tane bu konuda
ayrı yasayı, değişik arazilerle ilgili, mülkiyetlerle
ilgili kullanmak mümkündür. O bakımdan eğer vatandaşların
yararlanmasına açık bir yer ise kamu, özellikle özel idare, özellikle
defterdarlık vatandaşların oradan yararlanmasını temin
edici yasaların öngördüğü tedbirleri alacaktır.
Ben bu yasa
değişikliğinin bu konuda bir sorun meydana getirdiği
kanaatinde değilim. Nitekim teklif sahibi arkadaşlarımız da
biraz önce ve hatta dün bu konuyla ilgili düşüncelerini Genel Kurulumuzda
uzun uzadıya paylaştılar.
Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir soru daha
var efendim.
Sayın Ural
KADİR URAL (Mersin)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakanım, özel
çevre koruma alanlarındaki uygulamaları da bu kanun
tasarısı ilgilendirecek mi? Örnek vermek istiyorum: Atayurt beldesi
var, Mersin Silife ilçesi Atayurt beldesinin sınırları
içerisinde özel çevre koruma alanı bölgesinde, kıyı kenar
çizgisi içerisinde bulunan devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunan alanlarda hem İçişleri
Bakanlığının hem Maliye
Bakanlığının hem Millî Eğitim
Bakanlığının
tesisleri var, bu tesisler kaçak yapı hüviyetinde. Dinlenme
tesisleri var kaçak yapı hüviyetinde ve bu tesislerin ön taraflarında
da halka açık alanlar var. Buralar da vatandaş tarafından
işgal ediliyor yani şezlonglarla veya başka deniz dinlence
yerleriyle. Özel çevre koruma alanı olmasına rağmen Maliye buralardan
şu anda ecri misil almak istiyor, özel çevre koruma alanları
olmasına rağmen. Buraları da ilgilendirecek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ural.
Sayın Bakan
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Önce, Sayın Başkanım, biraz önce
yaptığım açıklamayı tekrar etmek durumundayım
aşağı yukarı. Bu tür konuların, kamuya verdiği
yetkilerle çözülmesi mümkündür. Bu konuda Kıyı Kanunu vardır,
Meni Müdahale Kanunu vardır. Değişik kanunlarla bunları
çözmek mümkündür diye değerlendiriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Özbayrak, bir
talebiniz olmuş, neyle ilgili efendim?
MUSTAFA ÖZBAYRAK
(Kırıkkale) Benim söylediğim iddia edilen bir söz vardı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Televizyonlar söyledi, gazeteler yazdı, ne yapacaksın?
BAŞKAN Yerinizden
kısaca açıklama yapabilirsiniz.
Çok kısa olsun,
sataşmaya mahal vermeyelim efendim.
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrakın,
Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlunun,
yaptığı bir konuşmadaki sözlerini farklı
yorumladığı iddiasıyla konuşması
MUSTAFA ÖZBAYRAK
(Kırıkkale) Biraz önce MHP adına konuşan Sayın Sözcü
benim Kırıkkalede bir kasabada yapmış olduğum
konuşmadan bir alıntı yaptı ve bunu daha çok böyle bir
tehdit gibi takdim etti.
Olayın aslı
şudur: Orası bir ilçe değildir, Hacılar bir kasabadır,
1.800lük bir nüfusu vardır -toplam çalışan sayısı-
1.800 içerisinde belediyede çalışan sayısı 300dür. MHPli
başkan adayı, orada her aileden bir kişiyi tekrar işe
alacağını ve bunlara kadro vereceğini iddia etmiştir
ve dolayısıyla bu kadro sayısını da 500e
çıkaracağını iddia ederek oy toplamaya çalışmaktadır.
Biz de bu kadronun belediye tarafından verilmediğini, Ankara
tarafından verildiğini, kadro ihdasının belediye
tarafından değil Ankara tarafından verildiğini,
dolayısıyla belediyenin böyle bir yetkisi
olmadığını, Ankaranın izni olmadan
(MHP sıralarından
Ne alakası var? sesleri) Dinle, önce dinle!
böyle şeyin mümkün olmadığını,
Ankarada Hükûmetin buna izin vermediği sürece belediyenin kendi
başına kadro ihdası yapamayacağını, bu vaatlerin
boş olduğunu, dolayısıyla eğer Ankaradan izin verilmezse
belediye de bu anlamda taş üstüne taş koyamayacağını
söyledim. Olayın aslı budur. Bu farklı bir yöne çekilmesin,
söylediğimiz budur.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sizin sözünüzü tekrarlamıştır o!
MUSTAFA ÖZBAYRAK
(Kırıkkale) Önce adam gibi dinlemesini öğren.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlunun; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/283, 2/270, 2/277) (S. Sayısı: 272) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi
maddeyi oylarınıza sunuyorum
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım, peki.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, önergem var, önerge.
BAŞKAN Hayır,
1inci maddede yok efendim, 2nci maddede var.
KAMER GENÇ (Tunceli) 1inci
maddenin çıkarılması için önerge gönderdim.
BAŞKAN 1inci maddede
yok, 2nci maddede var.
KAMER GENÇ (Tunceli) 1inci
maddeyle ilgili önerge gönderdim.
BAŞKAN Burada yok
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) 1inci
maddeyle ilgili
BAŞKAN - 2nci maddede
var ama
KAMER GENÇ (Tunceli)
İki önerge gönderdim.
BAŞKAN İki önerge
var, tamam, sizin iki önergeniz var. 2 ve 3te var önergeleriniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) 1inci
maddeyle ilgili
BAŞKAN 1de yok
efendim, 1de yok.
Önergeler burada. 2nci madde
diyor, diğeri de 3üncü madde.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Gönderdim Sayın Başkan.
BAŞKAN Yok Sayın
Genç, olsa orada da veririz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, şunu izah edeyim: Ben teklifteki 2nci maddeyi
almışım. Teklifteki 2nci madde 1inci madde hâlinde.
BAŞKAN Burada öyle,
2nci maddede
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim
önergem 1inci ve 2nci maddede.
BAŞKAN Zaten karar
yeter sayısı
Biz şeye
geçtik efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim
Benim önergem 1inci ve
2inci maddede.
BAŞKAN - Tamam, 2nci ve
3üncü maddelerde var.
Biraz yaklaşır
mısınız, duyamıyorum sizi hakikaten.
O zaman önergenizi
değiştirelim. 1inci maddede
2de konuşamazsınız o
zaman.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, bir dakika bir şey söyleyeyim, yani yanılgı var,
yanılgım şöyle: Ben teklifin 2nci maddesine vermişim
3üncü maddesi demişim, hâlbuki ben son anda fark ettim, teklifin 1inci
maddesi
NURİ USLU (Uşak)
Geçti, geçti
Doğru yazsaydın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani,
onun 1inci ve 2nci madde olarak düzeltilmesi
BAŞKAN Fark ettim.
demekle düzelmiyor şimdi Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, ben öyle düzeltiyorum, önerge sahibi benim.
BAŞKAN Ne olacak,
2nci maddede konuşacaksınız zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, oradaki 2nci maddeyi 1, 3üncü maddeyi de 2 olarak düzeltiyorum.
Yani, şuradaki teklife göre
BAŞKAN Peki, buyurun
1inci maddede
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim okutun da sonra.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
KAMER GENÇ (Tunceli) Okutun
önce önergemi.
BAŞKAN Okutalım
efendim, önergenizi okutalım.
Ama siz de bakın, siz bu
kadar tecrübelisiniz, nasıl fark etmiyorsunuz bunu ya?
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 272
sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 272 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 1inci maddesinin aslında şimdi
teklif metninden çıkarılmasıyla ilgili verdim önergeyi de,
yalnız tabii, kanun birdenbire bize dağılıp da hemen
gündeme alınınca biz de çok dikkatli bir inceleme yapmıyoruz.
Şimdi, burada benim
yanılgım şurada: Teklif metninde 1, 2, 3 denilmiş ama
Komisyon 1i niye incelememiş, 2yi niye
Yani, o Komisyon Raporu da
hatalı. Komisyon Raporu hatalı olmasa
Ben o tarafına
bakmışım, oradan dolayı geliyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu kanunla devletin mallarının işgalinin
cezası kaldırılıyor. Yahu, bu Türkiye Cumhuriyeti devletini
kim koruyacak; ben bunu öğrenmek istiyorum. Yani dünyanın hiçbir
devletinde, hiçbir parlamentosunda, hiçbir milletvekili, o devletin işte,
anayasasına sadakat göstereceğini, şey edeceğini yemin
etmiş bir milletvekili o devletin malının mülkünün birileri
tarafından işgal edilmesini affeden bir kanun teklifini
düşünemez; bunu düşündükleri an onlar sokağa çıkamaz.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, arkadaşlarımız Şezlong affı
getiriyoruz
Bazı sıkıntılar varsa onu o şekilde
değerlendirelim. Şimdi, Türkiyede devleti koruyan kimse var mı?
Yok. Güç odakları geliyor devletin en büyük varlıklarına,
maalesef, konuyorlar. Mesela basit bir örnek vereyim: Şimdi, Citibank
hakkında 3,5 milyar dolarlık bir vergi bulunmuştu, Maliye
Bakanlığı getirdi bunu uzlaşmada sıfıra indirdi.
Devletin en kıymetli arazileri, en kıymetli hazine arazileri birileri
tarafından bedava veriliyor, bedavaya yakın bir şeyde veriliyor.
İşte, şimdi,
değerli milletvekilleri, biz bu kanunu
çıkardığımız zaman Türkiye'nin her tarafındaki o
rantçılar hemen gidecekler devletin en kıymetli
varlıklarını, mallarını mülklerini işgal
edecekler, nasıl olsa Ceza Kanununda da bu hüküm kalkınca
Ne kadar
güzel değil mi? Ha, şimdi, deniz kıyısında, turistik
alanlarda eğer böyle bir sıkıntı varsa ona göre bir kanun
düzenlemesini yapalım. Diyelim ki yani: Eğer bir yerde bir turistik
alan varsa burada, işte, o turistik alan hizmetlerinin devamı olarak
birtakım hizmetler yapılıyorsa o zaman oradaki işgaller
Türk Ceza Kanunu 154üncü maddesine girmez.
Ayrıca, Komisyon
Başkanı diyor ki: Efendim, Yargıtayın bir dairesi
başka bir karar veriyor, başkası başka bir karar veriyor.
Olabilir.
Yani değerli
milletvekilleri, hep yani -hukuk burada- yargının verdiği
kararları işlemez hâle getirmek Meclisin görevi midir? Yargı
Türkiye'nin gerçeklerini daha iyi kavrayan, inceleyen, milyonlarca davayı
karara bağlayan bir kurum. Bir dairede öyle bir karar
çıkmışsa, ötekisinde öyle şey etmişse Hukuk Genel
Kuruluna gider, Hukuk Genel Kurulu bunu içtihadı birleştirme
kararıyla karar verir ve bunu düzeltir. Şimdi bunları bir tarafa
itiyoruz, Efendim, bilmem, Antalyada
Tamam, ben de Antalyada
şezlongdan yararlanan insanların ceza almasını istemiyorum.
Zaten orada, şezlongdan da bir ceza alacaklarını da ben
zannetmiyorum, yani Yargıtaydan da böyle bir karar çıkacağını
da zannetmiyorum çünkü hukukta, yani orayı, hukuku bilen insanlar elbette
ki yani o hâl ve duruma göre bir karar verirler ama siz ne getiriyorsunuz?
Diyorsunuz ki: Devletin malını, mülkünü işgal edenlerin cezasını
kaldıralım. Ya, böyle bir mantık olur mu? Yani, şimdi,
bakın, devletin en tepesine gelen insanlar, bir bakıyorsunuz,
devletin mallarını en keyfî kullanıyorlar. Fazla da
ağır kelime de konuşmak istemiyorum. Abdullah Bey keyfi istedi
mi uçağı alıyor, devletleri geziyor. Efendim, Tayyip Erdoğan,
Genel Başkanınız, alıyor uçağı, geziyor. Hangi
hakla geziyor? Devletin malı arkadaşlar. Devletin malı yahu!
Şimdi, işte
belediye başkanlarınız, bakın nasıl keyfî muameleler
yapıyor. İşte, İstanbuldaki bir aday
arkadaşımız, diyor ki: Kadir Topbaşın, gelinine bütün
İstanbuldaki reklam panolarını vermiş, 1 milyar dolar
almış arkadaşlar, 1 milyar dolar. O İstanbuldaki laleler
için 552 trilyon lira para harcadı. Yahu, böyle bir şey olur mu? On
beş gün bir lale orada görünecek ve siz 550 trilyon para harcayacaksınız.
Şimdi, bu devletin
parası bu kadar hunharca sarf edilmez. Bu, devlete yapılan en büyük
ihanettir. Bana göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi, devletin
malını, mülkünü en rijit kuralları koyarak koruması
lazım değerli milletvekilleri. Yoksa bu devlet elimizden gidecek.
Görüyorsunuz İstanbulun en mutena yerlerindeki hazine arazileri yok
pahasına işgal edilmiş. Ondan sonra, bunun hiç olmazsa bir cezai
müeyyidesi olması lazım. Şimdi, bakın, birtakım
bahaneler ileri sürerek devleti satmaya kalkmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, buyurun,
son sözleriniz
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, zaten bunların yolu da bu. Yani çok büyük güç
odaklarının menfaatlerine birtakım avantajlar sağlamak
için, yahu, işte şurada da şu kadar haksızlık var.
Böyle bir şey olur mu? Orada haksızlık varsa ona göre
çözeceksiniz. Beyler, bu devleti bu kadar güçsüzleştirmek,
malını mülkünü talan etmek, ondan sonra her şeyi dağıtmakla
bu devlet ayakta durmaz. Bu devleti ayakta tutmanın yolu devleti ekonomik
yönden güçlendirmektir.
Şimdi, Mustafa Bey
orada, bakın, Kayseride, sizin Kayseride son zamanlarda 6 tane
vatandaş intihar etmiş borcunu ödemediği için.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ne alakası var?
KAMER GENÇ (Devamla) Ama
siz yüz otuz iki fabrikayı açtınız çok şeylerle, hepsi
kapandı. Ama Abdullah Bey uçağını dolduruyor, Afrikaya,
Kenyaya, bilmem eğlenmeye gidiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İş adamlarını götürüyor!
KAMER GENÇ (Devamla) Hiç olmazsa
o paraları o tüccarlara versin de intihar etmesinler. Yani bu memleketin
kaynakları çok, ama bu memleketin kaynakları bu kadar hunharca
tartışılıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bırak bunları!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
önergemin kabulünü ve bir de karar yeter sayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN Evet, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım efendim.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
KAMER GENÇ (Tunceli)
Divanda muhalefet yok. Divan üyesi arkadaş
BAŞKAN Daha karar
vermedik, siz yerinize oturun rahat rahat.
Karar yeter sayısı
vardır ve önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 21/6/1987 tarihli ve
3402 sayılı Kadastro Kanununun 12 nci maddesinin üçüncü
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Bu hüküm, iddia ve
taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu
tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına
bakılmaksızın uygulanır.
BAŞKAN Madde üzerinde
gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Osman Kaptan.
Sayın Kaptan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 272 sıra
sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın
arkadaşlarım, Antalya Kepezin yarısına yakın bir
kısmı hazine ile vatandaş arasında davalı durumdadır.
Davalar tapu iptal davalarıdır, davaları açan Millî Emlak
Müdürlüğüdür. Açılan dava sayısı on bin dolayında olup
toplamda 50-60 bin kişiye karşı açılmıştır,
bu kişiler aileleri ile birlikte hesaplanırsa toplamda 200 bin
kişiyi etkilemektedir yani 380 bin nüfuslu Kepezde nüfusun yarıdan
fazlası tapu iptal davaları ile karşı karşıya
bulunmaktadır. Dava açılan yerlerin hepsi tapuludur.
Sayın Başkan,
arkadaşlar gürültü etmezlerse daha iyi olur yani konsantrasyonumuz
bozuluyor.
BAŞKAN
Haklısınız, peki.
OSMAN KAPTAN (Devamla)
Sayın milletvekili arkadaşlarım, Millî Emlak Müdürlüğünün
dava açtığı bu yerleri üç ana grupta toplamak mümkündür.
Birincisi: Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından vatandaşlara kırk yıl önce
satılan arazilerdir. Bu alan 1968 yılında Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından satıldığı zaman 312 bin
metrekarelik bir yer iken imar parselasyonu, imar işlemleri
yapılmış ve imardan sonra bin beş yüz adet imarlı
parsele dönüşmüştür. Bu parsellerin tamamında evler vardır,
binaların çoğu da ruhsatlı olarak
yapılmıştır.
İkinci grup: Antalya ve
Kepez belediyeleri tarafından 1990 yılından itibaren gecekondu
yasalarınca tahsis yapılan, satılan yerlerdir.
Üçüncü grup yerler ise
vatandaşın atalarından kalan onlarca yıllık tapulu
arazilerdir.
Sayın milletvekilleri,
bu yerlerin tamamı en az kırk elli yıldır vatandaş
adına tapulu olup imar parseli oluşmuş, birçoğunun üzerinde
ruhsatlı kooperatif binaları yapılmış, bir
kısmı da vatandaşın özel olarak apartman
yaptırdığı yerlerdir. Dava açılan yerlerin tamamına
yakın kısmı devlete bedeli ödenerek vatandaşın malik
olduğu yerlerdir. Belediye sınırları içerisinde emlak
vergileri ödenmektedir. Millî Emlak Müdürlüğü, bu yerlerin devletin hüküm
ve tasarrufu altında olduğu iddiasıyla bu davaları
açmaktadır. Dava konusu yerlerin tamamı 1952 yılında, 3116
sayılı Orman Yasasına göre Orman sayılmayan makilik
sahalar. olarak tespit ve tefrik edilmiştir. 1956 yılında
yürürlüğe giren ve hâlen uygulamada olan 6831 sayılı Orman
Yasasının 1inci maddesinin (j) fıkrasında da Funda veya
makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler
orman sayılmaz. denilerek aynı görüş
yasalaşmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Kepez bölgesinde Millî Emlak Müdürlüğü
tarafından 1994 yılında açılmaya başlayan davalarda,
1994 yılından 2004 yılına kadarki on yıllık
sürede Yargıtay 1. Hukuk Dairesi kişilerin lehine karar verirken
2004ten sonra Yargıtay 20. Hukuk Dairesi kişilerin aleyhine karar
vermeye başlamıştır. Bu kararlar doğrultusunda
vatandaşların tapuları iptal edilmektedir. Hâlbuki Yargıtay
1. Hukuk Dairesi, 7. Hukuk Dairesi, 8. Hukuk Dairesi, 16. Hukuk Dairesi, 17.
Hukuk daireleri, Hukuk Genel Kurulu ve ayrıca 1993/5 esas ve 1996/1 karar
sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına
göre Makilik sahalar orman sayılmaz, orman olmayan bir yer de 2/B olarak
kabul edilemez. denmektedir. Yine, örneğin 14. Hukuk Dairesinin 2001/2113
esas ve 2001/2518 sayılı Kararında Tescil gününden dava gününe
değin Tapulama Yasasının 31inci ve Kadastro
Yasasının 12nci maddesindeki hak düşürücü süreler geçmiş
bulunmaktadır. denilerek on yıllık hak düşürücü süre
geçtiği için Millî Emlak aleyhine, kişinin lehine karar
verilmiştir. Buna benzer Yargıtayın birçok kararında bu davalarda
3402 sayılı Kadastro Kanununun 12nci maddesinde öngörülen on
yıllık dava açmada hak düşürücü sürenin uygulanması
gerektiği belirtildiği hâlde Yargıtay 20. Hukuk Dairesi
tarafından bu durum kabul edilmemektedir. Böyle olunca,
vatandaşın yarım asırlık tapuları iptal
edilmektedir. Bu durum Antalya Kepezde yaşayan
vatandaşlarımızı tedirgin ve mağdur etmektedir.
Vatandaşlarımızın psikolojisi, aile hayatı, iş
hayatı bozulmakta, devlete olan güveni de sarsılmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
Kepezdeki vatandaşlarımıza bu yerleri satan devlettir,
tapularını veren devlettir, tapularının iptali için
mahkemeye veren de devlettir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararına göre devlet, tapusunu iptal ettiği vatandaşın
taşınmazının bedelini ödemek zorundadır ama ülkemizde
buna uyulmamaktadır. Bu konuda ülkemiz aleyhine Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi tarafından verilmiş kararlar mevcuttur.
Bu konuda, örneğin,
rahmetli Turan Güneş Hocamızın 1910 yıllarından kalma
102,5 dönüm Kandıradaki bir arazisi 1960 yılında kadastro
geçiyor, tapusu veriliyor; 62 yılında hazine Benimdir. diyor, dava
açıyor, kırk yıl dava sürüyor. Sayın Turan Güneş
Hocamız rahmetlik oluyor, ondan sonra varisleri devam ettiriyor
davayı ve 2008 yılında yani geçen yıl Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Turan Güneş Hocamızın varislerinin lehine
karar vermiştir.
Yine buna benzer,
Samandağında da kararlar vardır. Buna benzer kararlarda devlet
eğer bir tapuyu iptal ediyorsa o tapunun
karşılığında, parasını da vermek durumundadır.
Örneğin, yine Kepezde
orman sınırları dışına
çıkarılmış yerleri vatandaşa Orman
Bakanlığı satmış, parasını peşin
almış, sekiz yıldır vatandaşa parasını ne
geri vermiş ne de tapusunu vermiş. Kepezin bu konulardaki
mağdur olan on dört mahallenin muhtarı da bu sorunlara çözüm
bulunabilmesi için Antalya-Ankara arasını su yoluna çevirmiştir.
Vatandaşlarımızın
mağduriyetlerini gidermek, devlete olan güvenlerinin devamını
sağlamak, hak düşürücü süre konusunda devletle vatandaş
arasında eşitliği sağlamak için kanun değişiklik
teklifinin kabul edilmesini diler, yüce Meclise saygılar sunarım.
(CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaptan.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Karaman Milletvekili Hasan Çalış.
Sayın Çalış,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN
ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 272 sıra sayılı Teklifin 2nci
maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Sözlerime başlarken yüce heyetinize sevgi, saygı ve
selamlarımı arz ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün televizyonlarımızdan Hollandada Türk Hava
Yollarımıza ait bir uçağın düşmesi neticesinde 9
vatandaşımızın hayatını kaybettiğini ve
25in üzerinde vatandaşımızın da yaralı olduğunu
öğrenmiş durumdayız. Ben bu vesileyle Cenabı Allahtan
rahmetler diliyorum Türk Hava Yolları ailesine ve bu elim kazada
yakınlarını kaybetmiş olan ailelere başsağlığı
diliyorum ve bu kazada yaralanan vatandaşlarımıza acil
şifalar diliyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz teklif, gerçekten teklifi
hazırlayan milletvekillerimizin kendi bölgelerindeki bazı mevzi
problemleri çözme yolunda atılmış bir adımdır. Ben bu
vesileyle, bu kanun teklifini hazırlayan Sayın Kaynak, Sayın Çavuşoğlu,
Sayın Kaptan, Sayın Badak ve bu tekliflerde imzası bulunan
Sayın Antalya Milletvekilimiz Hüseyin Yıldız Beye takdirlerimi,
teşekkürlerimi arz ediyorum. Ancak tabii ki Sayın Hükûmetimizden de beklentimiz
şudur değerli arkadaşlarım: Maalesef burada da problemleri
parça parça ele alıyoruz. Bir problemin küçük bir parçasını
elimize alıyoruz, parçanın bir kısmı geride problem olarak
devam ediyor. Tabii ki gönlümüz istiyor ki yüce Meclisimiz Türkiye'nin bir
problemini ele aldığı zaman bu problemi kökten halletmiş
olsun, bu problem enine boyuna çalışılmış olsun, enine
boyuna tartışılmış olsun. Mesela, bu 2nci maddeyle
ilgili olarak -on yıl ve üzeri- kamuya, üzerinde hak tanınmasıyla
ilgili açılmış olan davalar var. Bunun yanında, daha önce
açılmış ama davası bitmiş, taşınmazına
el koyulmuş vatandaşlarımız var. Bu tasarıyla,
taşınmazına el koyulmamış, mahkemeleri devam eden
vatandaşlarımızın sıkıntısı çözülüyor
ama ortada önemli bir soru işareti duruyor. Nasıl bir soru
işareti duruyor? Daha önce mahkemesi açılmış, dava
bitmiş, vatandaşın taşınmazına el koyulmuş.
Bu vatandaşlarımızın taşınmazlarını
iade edecek miyiz, etmeyecek miyiz? Bu sorunun cevabını bulmamız
lazım, bu tasarının içerisinde de bu soruya cevap vermemiz
lazım.
Benden önce grubumuz
adına konuşan Sayın Çobanoğlu -kendisi hem bir
ormancıdır hem de hukukçudur- bu teklifteki rahatlıkların
yanında getirebileceği problemlerle ilgili endişelerini dile
getirdi; endişelerinde haklıdır. Aslında, burada, topyekûn,
hepimizin endişelerini, milletimizin endişelerini giderebilecek
kanunlar yapmamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Bunu
yapmadığımız sürece kamu vicdanını rahatlatma
imkânımız yok.
Biraz önce Sayın
Bakanıma soru olarak yönelttim. Gene, teklifin 1inci maddesiyle,
kıyılarda turizm işletmeciliği yapan
işletmecilerimizin bir problemini çözüyoruz ancak bu problemi çözerken,
ortada, yasalardaki boşluklardan veya uygulamalardaki denetimsizliklerden
kaynaklanan sıkıntıyı da çözmemiz gerekiyordu. Sayın
Bakanım sağ olsunlar, bize verdikleri cevapta, bizim o konularla
ilgili bir düzenlememiz yoktur, o konularda yasalarımız yürürlüktedir
anlamına gelebilecek bir cevap verdi. Buna itirazımız yok
Sayın Bakanım, ama bugün sahillerimize gittiğimiz zaman,
bazı işletmecilerimizin gerçekten kurallara uygun bir şekilde
kıyıları kullanırken, bazılarının
kıyıları âdeta mülkiyeti gibi kullanmaya
kalktığını, vatandaşa âdeta kapalı alanlar
oluşan yerler olduğunu görmekteyiz. Hatta, bir kısım öyle
yerler var ki, mesela bir vatandaş olarak benim de
yaşadığım benzer olaylar var. Ortada bir turizm
işletmesi falan da yok, bir vatandaş gitmiş, bir plaj
alanını kapatmış, kapısına da üç beş adam
koymuş, kafasına göre fiyatlandırma yapıyor.
Şezlongunu da kafasına göre fiyatlandırıyor, gölgelikleri
de kafasına göre fiyatlandırıyor ve o uygulamalar
karşısında gerçekten Türkiyede boşluklardan Deli Dumrul
kanunları hayata geçirilebiliyor demekten kendimizi alamıyoruz
değerli arkadaşlar. İşte bu tür aksaklıkları da
gidermiş olmak lazım. Şöyle ki: Yani benim gönlüm istiyordu ki
bu tasarı gelmişken, bizim, orman köylülerimizin ve diğer
kırsal kesimde yaşayan köylülerimizin Orman Kanunundan veya Mera
Kanunundan kaynaklanan ve babadan oğula uzun yıllardır
mülkiyeti olan alanlarla ilgili problemlerinin çözülmesini beklerdim,
çözülmesini umut ederdim. Maalesef, bu hâliyle bu problemlerin önemli bir
kısmının, sizlerin, bizlerin, yarın bölgelerimize
gittiğimiz zaman bizlerin önünde durmaya devam ettiğini,
vatandaşlarımızı rahatlatamadığımızı
göreceğiz değerli arkadaşlarım. Rahatlatmamız gerekiyor,
vatandaşı rahatlatmamız gerekiyor. Bizim, turizm çok önemli bir
girdimiz, ülkemizin çok önemli bir döviz kaynağı. Turizmcimizin
sıkıntılarını gidermemiz lazım, onların
önünü açmamız lazım ama bu ülkede yaşayan, kırsal kesimde
zor şartlarda yaşayan köylümün, vatandaşlarımın da
sıkıntılarını gidermek lazım değerli
arkadaşlar.
Yani şimdi haklı
olarak benim vatandaşım soruyor: Ya, bu toprakları benim dedem
kullanmış, babam kullanmış, ben kullanmışım,
şimdi benim elimden alıyorlar, evini boşalt diyorlar, ben nereye
gideceğim, bana bir akıl verin. diye. Beni defalarca arayanlar
oluyor, sizleri de arayanlar oluyor.
Değerli arkadaşlar,
aynı mahallede oturan bu durumdaki vatandaşlarımızdan
birisinin hâlihazırda davası bitmemiş devam ediyorsa
kanunlaşacak olan bu teklifin 3üncü maddesiyle onların problemlerini
çözüyoruz ama davası bitmiş, tapusu iptal edilmiş, evinden
çıkacaksın kardeşim diye tebligat yapılmış veya
çıkartılmış vatandaşlarımızın
problemleri çözülüyor mu çözülmüyor mu? Sayın Bakanım, bunu vatandaşlarım
adına ben de öğrenmek istiyorum. Ben anlayamadım, ben göremedim
burada problemin çözüldüğünü. Ben çözülmesini arzu ediyorum.
Bir diğer husus:
Değerli arkadaşlar, burada önemli sıkıntı nedir?
Gerçekten İstanbul, Ankara, İzmir gibi rantı çok yüksek büyük
şehirlerimizin, bu şehirlerimizin gelişme alanı içerisinde
olan problemlerle veya turizm alanlarımızdaki gerçekten rantı
çok büyük alanlarla kırsal kesimdeki zor şartlarda yaşayan
vatandaşlarımızın problemlerini bir çırpıda bir
kanunla, bir tasarıyla çözmeye kalktığımız zaman kamu
vicdanını rahatsız edecek değişik uygulamalar önümüze
çıkıyor. Nitekim bu tasarı kanunlaştıktan sonra,
bundan sonra da benim gönlüm arzu ediyor ki kamu vicdanınca mahkûm
edilecek, kamu vicdanını rahatsız edecek olaylar duymayalım,
görmeyelim, vatandaşlarımız da yaşamasın. Bunu hepimiz
istiyoruz. Ama maalesef bu uygulama da işte enine boyuna, etraflıca
hazırlanmadığı için bu kanunla da sıkıntıların
pek çoğunun gitmediğini, yeni sıkıntıların
geldiğini göreceğimizden endişeleniyoruz. Kamunun
haklarının gasbedileceğinden endişeleniyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çalış, devam ediniz.
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin en önemli, en kıymetli
varlığı vatandaşlarıdır. Vatandaşından,
insanından daha önemli hiçbir şey olamaz bu milletin, bu devletin.
Vatandaşını çekerseniz geriye bir şey kalmaz değerli
arkadaşlar. O zaman, bu insanlarımızın haklarını
korumak lazım. Bu hakları sonuna kadar korumak lazım.
İşte, buralarda sizlerin bizlerin evet oyu vererek veya hayır
oyu vererek ortaya çıkardığımız kanunların,
sonunda, her alanda, her ortamda hesap verebileceğimiz, vicdanen rahat
olabileceğimiz uygulamalar olması lazım. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bunu arzu ediyoruz arkadaşlar. Ben eminim ki sizler de
bunları arzu ediyorsunuz. Ama maalesef uygulamada bunları
yapamadığımız için de vatandaşın
değişik tepkileriyle karşı karşıya kalıyoruz.
Bunları asgariye indirmek Türkiye Büyük Millet Meclisine itibar
kazandırır değerli arkadaşlar, hepimize itibar
kazandırır. Ama buradan çıkartacağımız hiçbir
sıkıntı hiçbirimizi yüceltmez.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle çıkarılmakta olan bu kanunun hayırlı
olmasını diliyorum, tekrar saygılarımı arz ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları
adına ilk söz Aydın Milletvekili Mehmet Erdeme aittir.
Sayın Erdem, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDEM (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
272 sıra
sayılı Teklifle ilgili söz aldım. Antalya milletvekillerimizin
hazırladığı bu teklif içerisinde bazı
mağduriyetlerin giderilmesi, bazı haksızlıkların
bertaraf edilmesi veya hak sahibi olanların haklarının teslim
edilmesi noktasında yapılan değişiklikleri destekliyoruz ve
ilimizde de Kuşadası ve Didim ilçelerimiz deniz kenarında ve
turistik beldeler olması hasebiyle, burada da bu kanundan, tekliften
yararlanacak vatandaşlarımızın olması hasebiyle,
kendilerine teşekkür ediyoruz. Hayırlı olması
dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdem.
Şahısları
adına ikinci söz Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdıra
aittir.
Buyurun Sayın
Hıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 272 sıra sayılı Yasa Teklifinin
üzerinde söz almış bulunuyorum. Sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden bu yana Türkiye Büyük Millet
Meclisimizde tapu ve kadastroyla ilgili, kişisel hak ve mülkiyet
haklarıyla ilgili pek çok yasalar çıkartılmış. Ancak,
ne hikmettir ki, geçtiğimiz koalisyon hükûmetleri döneminde son altı
yılda yapılmış olan mülkiyet hakkını koruyucu,
kişisel hak ve menfaatleri devletin güvencesi altına alma
noktasında ihmalkârlıklar bizleri bugünlere kadar
taşımıştır.
Osmanlı Devletinin son
bulup Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla bütün Osmanlı hakları
genç cumhuriyetimize intikal etmiş olmasına rağmen, aradan
yıllar geçmiş ama Türkiye'nin kadastro işlemleri 2005
yılına kadar tamamlanamamıştı. Neresi orman
sınırları neresi hazine mülkiyeti neresi zeytin alanları,
hangi arazilerimiz mera hangi arazilerimiz Kıyı Kenar Kanunu, maalesef
bunlar geçmiş dönemlerde yapılamadığı için,
vatandaşımız, hak ettiği mülkiyet haklarını dahi
yeterince ve gerekli olduğu şekilde kullanamadı. Kıyı
Kenar Kanunu çıkarılmış ama Kıyı Kenar
Kanununun, pek çok, içinde kalan konut, vatandaşımızın
mülkiyetli arazisi ve üzerine yaptığı ev kaçak durumuna
düşürülmüş; babasından, atasından zilyet tapusuyla intikal
eden araziler devletin yasa tasarısını çıkaramaması
neticesinde elinden alınmaya kalkılmış ve millet kendi
devletinin içinde kişisel hak ve özgürlüklerini, mülkiyet
hakkını koruyamaz hâle gelmiş. İşte, bugün
çıkarmış olduğumuz bu 272 sıra sayılı
yasayla da mülkiyet hakkının korunması bir adım daha
ileriye götürülmüş durumda.
Arkadaşlarımız
konuşmalarında sadece muhalefet etmiş olmak için, sadece
iktidarı eleştirmiş olmak için tenakuza düştüklerinin
farkında değiller. Biraz önce konuşma yapan bir
arkadaşımız Saygıdeğer
Cumhurbaşkanımızın Türkiye'nin pazarını
artırmak amacıyla gitmiş olduğu Afrika seyahatini dahi
eleştirdi. Buraya harcanan masrafların Kayseride intihar eden
ailelere ya da işsizlere aktarılmasını önerdi. Aynı
arkadaşımız kendi ilinde yapılan ve Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı vasıtasıyla
dağıtılan yardımlara da itiraz etmişti.
KAMER GENÇ (Tunceli)
İtiraz etmedim.
MEHMET NİL HIDIR (Devamla)
- Tasarruf edip yardım ediyoruz, muhalefet buna itiraz ediyor; yeni
iş kapasitelerini çıkarmak için gerek Başbakanımız
gerek Cumhurbaşkanımız dünyanın dört bir tarafına
pazar arayışı için çıkıyorlar, buna itiraz ediliyor;
mülkiyet hakkını korumak için yasalarımızda
değişiklik yapılmaya kalkılıyor, buna itiraz ediliyor.
Öyle zannediyorum ki bu muhalefet anlayışı hasbelkader iktidar
olursa Türkiyemizin bugünkü bulunduğu konumdan yıllarca daha geriye
gitmesi söz konusu.
Bu sebeple, gerek yasal
çalışmaları dolayısıyla gerek milletimizin
menfaatlerini koruma noktasında AK PARTİ Hükûmetinin başta
Sayın Başbakanına, bakanlarına ve çok değerli
parlamenter arkadaşlarımıza bu gayretlerinden dolayı
teşekkür ediyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla bir kez daha selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hıdır.
Madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru sormak isteyen
sayın milletvekili arkadaşımız yoktur.
Madde üzerinde bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 272
sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 272 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 2nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, bu madde neyi
getiriyor: İşte Bir hazine arazisi eğer yapılan bir
kadastro veyahut da herhangi bir surette birileri tarafından fuzuli
işgal edilmişse ve bunun üzerinden on yıl geçtikten sonra
artık burada kimse dava açmasın, bu kesinleşsin. deniliyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, en kolay gasbedilen mal
devletin malıdır, en savunmasız mal devletin malıdır,
en savunulmayan olmayan kurum devlettir.
Ben biraz önce burada
konuşurken, işte, diyorum, işte, devletin tepesinde oturan
kişi dahi devletin malını mülkünü bir tasarruf zihniyetiyle
kullanmıyor, kafasına estiği zaman Afrikaya gidiyor Efendim,
ticaretini artırmak için
Neyin ticareti kardeşim? Hediye almak
için.
İşte, ikide bir
Suudi Arabistana git, oradan ne hediyeler veriliyor onlar belli değil, ondan
sonra millet istiyor Yahu, kim, ne hediye verdiniz? Eskiden bir Katara
gidiyorlardı. Bir baktım, peş peşe 11 tane bakan Katara
gitti, arkasından, Katardan bir 350 milyon dolar geldi. Bu, hani ATV ve
Sabah grubunun satın alınması
Şimdi, geçen gün de
Tayyip Beyin Hanımı devletin uçağıyla, Ata
uçağıyla yine Katara gitmiş. Bilmiyorum, öteki bakanların
da eşleri gidiyorlar mı?
Şimdi, değerli
milletvekilleri, devletin malı bu kadar keyfî, sorumsuzca
kullanılamaz. Bu devlet
İnsanlar aç, aç! Çıkıyor, kendi
senedini ödemediği için intihar ediyor. Ben onun için biraz önce Mustafa
Beyin Kayserisinden şey verdim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bakın, yanlış söylüyorsun, aileleri üzüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
sana getiririm, isimlerini de getiririm.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Aileleri üzüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) - 6 tane
Kayserili vatandaş düştüğü tüccar hem de- ekonomik
sıkıntı dolayısıyla çok yakında intihar
etmiş. Ben de diyorum ki: Abdullah Gül de Kayserilidir. Yani bir de gidip
de Afrikada, Kenyada o aslanlarla, kedilerle oynayacağına oraya
harcadığı parayı getirsin bu Kayserideki tüccarlara
versin. Arkadaşlar, ben bunun neresini şey ediyorum?
Şimdi, niye peki,
hazinenin arazisini işgal etmiş kişiye on sene geçtikten sonra
bunun üzerinde dava açılmasın? Ya, bu memlekette yargıya
işleri bırakmaz siz kanunla çözerseniz bu iş olmaz
arkadaşlar.
Şimdi, bu kanunun tümü
üzerinde konuşulurken Bakan dedi ki: Teyzesinin oğlunu tutuklatan
adam... Ben, teyzesinin oğlunu tutuklatan adamım. dedi. Ben size
olayı anlatayım: Kendisi Başbakan Yardımcısı iken
o teyzesinin oğluyla Abanta gidiyorlardı. Sizin bakanlar çok Abanta
gidiyorlar, güzel de eğleniyorlar. O Abantta İstanbul Otelcilik
diye bir otel var. Hemen, o işsiz güçsüz olan teyzesinin oğlunu Abant
Otelciliğin genel müdürü yaptı. Bir süre sonra onu getirdi,
İstanbulda Millî Emlakta bir görev yaptırdı. Sonradan
basına intikal etti Efendim, benim ismimi kullanarak rüşvet
alıyor. diye. Sonra o sırada yakalandı, 70 milyar lira
birisinden alınmış, 20 milyar lirasını iade
etmiş, 50 milyar lirasını da iade etti. Ama bir işsiz adam
hemen nasıl bu kadar kısa zamanda 70 milyara da şey oldu?
Sonradan gazeteciler gittiler bu arkadaşın hanımına
sordular. Dedi ki: Biz, işte, Mehmet Ali Şahin Beyle sık sık
Abanta gidiyorduk. Mehmet Ali Şahin bana başını ört
dedi, ben de başımı örttüm. Sonra, işte, kocam bu yerlere
gelince başımı açtım, ondan sonra bu benim başıma
geldi. Bu nerede yazıldı? Milliyet gazetesinin Melih Aşık
sütununda yazıldı ve tekzip edilmedi.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, yani doğru olan şeyleri söyleyelim, insanlara
karşı böyle ucuz kahramanlıklar yapmayalım. Biz
insanları çok iyi biliyoruz. Benim kişisel hesabım yok.
Şimdi, sizin
arkadaşınız diyor ki: Efendim, kendi memleketinde
dağıtılan buzdolabı, çamaşır makinesine
karşı çıktı. Yok, bilakis
Ben şimdi Türkiyedeki
bütün halka sesleniyorum: Ey Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları!
Bakın, Kamer Gençin oy aldığı Tuncelide Kamer Genç
nedeniyle bu iktidar buzdolabı, çamaşır makinesi, efendime
söyleyeyim, mobilya veriyor, belki yarın öbür gün daire verecek. E, sizin milletvekillerinize niye verilmiyor?
Demek ki sizin
Siz Kamer Genç seviyesinde bir adam seçin de size de verilsin
efendim, size de verilsin. Yarın halk size soracak, Kamer Gençin
AYHAN YILMAZ (Ordu) Biz
seviyesiz miyiz arkadaş?
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu,
seviye
AYHAN YILMAZ (Ordu) Yani
muhalefet seviyesiz mi?
KAMER GENÇ (Devamla) Yok,
yok
AYHAN YILMAZ (Ordu)
Buradakiler seviyesiz mi? Aşk olsun!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben
millete hatırlatıyorum. Yani yarın öbür gün bu milletvekilleri
geldiği zaman kendisine sorun: Kamer Gençin ilinde niye buzdolabı,
çamaşır makinesi, mobilya veriyorsunuz da bize vermiyorsunuz?
Vermiyorlarsa bunlara oy vermeyin, iktidar partisine vermeyin, tabii, ben
muhalefeti kastetmiyorum yani, onların zaten o güçleri de yok. Onun için
ben inanıyorum ki bu halkın sağduyusu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, son
dakikanız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Son
dakika mı efendim?
BAŞKAN Evet.
FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) Tunceliyi de senden alıyoruz, rahatlıyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla)
Vallahi, Tunceli halkı, soylu, bilinçli bir halktır. Yani siz de
orada ağzınızın payını alırsınız,
yani onu seçimde de göreceğiz.
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Diğerleri soylu değil mi?
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
şimdi halka diyeceğim ki: Vallahi siz AKPye oy verirseniz, bana
diyecekler ki yahu, bak senin memleketinde de oy aldık. E, nasıl
konuşacağım?
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Diğerleri soylu değil mi? Hakaret ediyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) E, ben
diyeceğim Orada işte soygunlarla mücadele ettim,
haksızlıklarla ettim. İşte bunları orada daha
ayrıntılı söyleyeceğim.
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Vay memlekete
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkan, karar yeter sayısını da istiyorum.
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Diğerleri soylu değil mi?
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım:
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
(MHP sıralarından Yok.
sesleri)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Var, var.
BAŞKAN Sayın
üyelere bağlıyım ben. Onlar sayıyor. Ben onlara
inanıyorum, güveniyorum.
Efendim, tereddüt var iki
kâtip üye arkadaşımızın arasında. Elektronik cihazla
yapacağız.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 3402
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 10-
Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve
tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce
açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan
davalarda dahi uygulanır.
BAŞKAN Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Tayfur Süner.
Sayın Süner, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz teklifin 3üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şu anda bizim
görüştüğümüz 3üncü maddeyle 21/06/1987 tarihli ve 3402
sayılı Kadastro Kanununa geçici bir madde eklenmesi
amaçlanmaktadır. Öncelikle bu madde neyi getiriyor bunu biraz irdeleyelim.
Bu madde, Kadastro Kanununun az önce değiştirdiğimiz 12nci
maddesinin üçüncü fıkrasının, devletin hüküm ve tasarrufu
altında olduğu iddiasıyla yürürlük tarihinden önce
açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan
davalarda da uygulanacağı hükmünü getirmektedir. 3402
sayılı Kadastro Kanununun mevcut 12nci maddesinin üçüncü
fıkrasında öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin,
taşınmazın niteliğine bakılmaksızın özel
mülkiyete konu olsun veya olmasın devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki taşınmazları da kapsayacak şekilde
düzenlendiği ifade edilmiş olmasına rağmen, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu kararıyla on yıllık hak düşürücü sürenin
devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddia olunan
taşınmazlar yönünde işleyemeyeceği belirtilmiştir. Bu
taşınmazlar yönünden on yıllık hak düşürücü süre geçse
bile tapuya kayıtlı böyle bir taşınmazın her zaman
dava konusu edilebileceği ve tapusunun iptal edilebileceği kabul
edilmiş ve mahkemelerce bu yönde kararlar verilmiştir.
Bu maddeyle beraber 3402
sayılı Kanunun 12nci maddesinin üçüncü fıkrasında
değişiklik yapılarak, maddede öngörülen hak düşürücü
sürecin taşınmazın niteliğine bakılmaksızın
özel mülkiyete konu olsun veya olmasın devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki taşınmazları da kapsayacağı açıkça
belirtilmiştir. Bu durumda tapunun iptali için açılmış
taşınmazlarla ilgili davalar konusundaki belirsizlik ortadan
kaldırılmak istenmiştir.
3402 sayılı Kanunun hazırlanış gerekçesine de
uygun olarak görülmekte olan bu davalar hakkında da on yıllık
hak düşürücü sürenin uygulanması amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun teklifi özellikle Antalyanın Kepez ilçesindeki tapu
sıkıntılarını bitirmek üzere düşünülmüştür.
Nedir bu Kepezde yaşanan tapu sorunu? Yaşanan genel
sıkıntı devletin önce vatandaşa tapu vermesi, daha sonra
yine devletin farklı kademesinin aynı tapuyu iptal etmesi suretiyle
oluşan tezat. Bu konuda yaklaşık 10 bin dava
açılmıştır. Zaten Kepez ilçesinin nüfusu 350 bindir. Bu
davalar da en az 200 bin kişiyi ilgilendirmektedir. Yani Kepezin
yarısından fazlası bu konuda davalık durumdadır.
60lı yıllarda
Vakıflar Genel Müdürlüğü buradaki vatandaşlara
taşınmazları satmış, parasını
almış, devlet de vatandaşlara tapusunu vermiştir. Aradan
kırk küsur yıl geçmesine karşın Millî Emlak Müdürlüğü
Buralar benim. diyerek tapulu yerleri mahkemeye
taşımıştır. Mahkemeler 2004 yılına kadar
tapu sahibi vatandaşın lehine karar vermiştir. Ancak bu tarihten
sonra Yargıtayın 20. Dairesi Buralar 2/Bliktir. derken yine
Yargıtayın 1, 16, 17 ve 18. daireleri Buralar makiliktir. diye
karar vermiştir. Zaten buralar makilik olunca bir sorun
doğmamaktadır. Ancak 2/Blikse sorun büyüktür. Antalyanın Kepez
gibi çeşitli yerlerinde elli küsur yıllık tapular bir bir iptal
edilmektedir. Bu teklifin hazırlanış amacı bundan ibarettir.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak
düşüncemiz diğer partilerle de uzlaşma içinde olarak mevcut
sıkıntıyı ortadan kaldırmaktır.
Gerçekten Antalyada bu
konuda sıkıntı büyüktür. Gerek vatandaş gerekse turizmciler
bu olayın bir an önce çözülmesini beklemektedir. Bu teklifin kabulü
sonucunda da mevcut sıkıntı ortadan kalkmış
olacaktır.
Geçtiğimiz haftalarda
Genel Kurulumuzda Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının görüşmeleri
sırasında ısrarla
belirtmiştim. AKP Hükûmetinin 2/B denilen arazileri önce yasal zemine
oturtup daha sonra da satacağını sizlere duyurmuştum. Bu
tasarıda da buna yasal zemin hazırlanıyor, dikkat edelim.
demiştim. Tam tahmin ettiğim gibi, AKP İktidarı adı
geçen tasarının görüşmelerinin sonuna yaklaşırken
verdikleri bir önergeyle 2/B arazilerinin satılabilmesi için gerekli
altyapıyı hazırlamışlardır. Buradan AKP
İktidarını bir kez daha uyarıyorum: 2/B arazilerini rant
kapısı olarak lütfen görmeyin.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizlere, yakın zamanda Antalyada
yaşanan bir olayı anlatmak istiyorum. Antalya Kültür Merkezinin de
içinde bulunduğu Atatürk Parkındaki otuz yıllık sekiz adet
çam ağacı ellerinde motorlu testere bulunan kişiler
tarafından kesilmiştir. Antalyanın akciğerleri sayılan
bu parktaki manzarayı gören vatandaşların tepkisiyle kesilen
ağaç sayısı sekizde kalmıştır. Bu emri kimin
verdiği konusu biraz araştırılınca Büyükşehir
Belediye Başkanı Menderes Türel tarafından TRTde
çalışırken Antalya Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu
Üyeliğine getirilen ve vakfın yönetimi kendisine teslim edilen Erol
İşbilir adı işin altından
çıkmıştır.
Bu ağaçlar niye kesilir,
anlamak mümkün değildir. Otuz sene az bir zaman mı? İnsanın
aklından, eğer oradaki vatandaşların müdahalesi
olmasaydı kaç ağaç daha kesilecekti sorusu geçmiyor değil.
Antalyanın AKPli
Büyükşehir Belediyesinin çevreye son zamanlarda yaptıkları
bununla da sınırlı kalmamıştır. Antalyanın
Kundu bölgesindeki son ormanlık alan da golf sporuna kurban edilme
tehlikesiyle karşı karşıyadır.
2007 yılının
yaz mevsiminde ormandaki binlerce ağaç kesilerek toprağa
gömüldüğü iddia edilmektedir. 2008 yazında da Merdan Otelin hemen
karşısındaki ormanlık alana yeraltından
Ormanın kenarlarına
villalar, ortasına ise golf sahası yapılacağı
iddiaları Antalyada dolaşmaktadır. Bu iddialar doğruysa,
ne yazık ki, özel bir ağaç türü olan fıstık çamından
on binlercesinin bulunduğu bir orman yok edilmektedir. Zaten son
zamanlarda motorlu testere sesleri duyulmaktaydı. Birkaç gün önce buradaki
ağaç kesimleri artık aleni yapılmaya başladı. Belekte
golf sahası yapmak için kesilen 500 bin ağaçtan sonra sıra
Kumluya mı gelmiştir? Ben, AKP İktidarına seslenmek
istiyorum: Yapmayın, güzelim ormanlarımızı,
ağaçlarımızı, boğazlarımızı,
değerli topraklarımızı kimseye peşkeş çekmeyin.
Önce ormanları keselim, sonra nasıl olsa usulüne uydururuz.
mantığı çok yanlıştır. Giden, ülkemizin
doğal zenginliğidir. Bir daha geri gelmez bu güzellikler. Gelin, hep
beraber bu talanın önüne geçmeye çalışalım; buradaki bütün
partiler, temsilciler bu konuda anlaşalım; geç olmadan bu
talanın önüne bir an önce geçelim.
Buradan tekrar tekrar
belirtmekte yarar görüyorum. Bizim istediğimiz, Antalyada, özellikle
Kepezde yaşanan tapu sıkıntılarını ortadan
kaldırmaktır. Bu teklif de doğrudan
sıkıntıyı kaldırmaya yöneliktir. Amacımız,
Türkiyenin coğrafyasının bütününde değişiklik yapacak
bir düzenleme değildir.
Değerli milletvekilleri,
şu anda Türkiye Cumhuriyetinin Adalet Bakanı olan Mehmet Ali
Şahin 22/2/2009 tarihinde Antalyada yaptığı bir
konuşmada Hükûmetimizle kavga eden, zıtlaşan yerel yönetimler
projelerini Ankaradan geçiremiyor. O nedenle, halkıyla
barışık, hükûmetiyle barışık, devletiyle
barışık mahalli yöneticiler iş başında olursa
sorunlarınız daha çabuk çözülür. diyerek, yaklaşan yerel
seçimler öncesinde, muhalefet partilerine oy kullanacak vatandaşlarımızı
resmen tehdit etmiştir. Bakan Bey, AKP Hükûmetinin yerel yönetimlere
sağladığı olanakların bu çeşit kriterlere tabi
olduğunu açıkça belirtmiştir. Bu çok talihsiz bir açıklamadır.
Bu sözler, âdeta AKP İktidarına oy verilmezse yerel yönetimlerin Hükûmet
desteğinden yoksun kalacakları anlamına gelmektedir. Sayın
Bakanın bu söylemi, Anayasanın 10uncu, 126ncı ve 127nci
maddelerine aykırıdır. Adalet Bakanı bir Anayasa suçu
işlemiştir. Bunun üzerine istifa etmiş midir? Hayır.
Sayın Bakanımızın yaptıkları sadece bununla da
kalmamıştır. Adalet Bakanı, partisinin Akfırat
Belediye Başkanına, kendisine bir arsa bulunması için
vekâletname vermiştir. Kimdir bu belediye başkanı? Yolsuzluk iddialarıyla
yargılanan birisi. Peki, bu olay ortaya çıkınca ne oldu?
Sayın Bakan istifa mı etti? Hayır. Böyle olaylar Avrupada,
Asyada ve Amerikada olsa idi, duyulduğu anda bakanlar istifa ederek
toplumun önünde özür dilerdi. Bizim Bakanımız ne yapmaktadır?
Çıkıp Söylemlerimin arkasındayım. diyerek makamında
oturmaya devam etmektedir.
Ben buradan Sayın Adalet
Bakanına sormak istiyorum: Ne zaman istifa edeceksiniz? Şunu iyi
bilmenizi istiyorum: Ne Sayın Başbakan ne Sayın Adalet
Bakanı bizlerle ne kadar uğraşırsa uğraşsın,
halkımızı ne kadar tehdit ederse etsin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi yerel seçimlerden tüm Türkiyede olacağı
gibi Antalyada da alnının akıyla çıkacaktır. Benim
yüce Türk milletime bu konuda olan güvenim tamdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Süner.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Sayın Şandır,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulumuz, Meclisimiz,
problem çözen bir kanunun sonuna gelmiş bulunuyor. Gerçekten, özellikle
Antalya milletvekillerimizin Antalya ve ilçelerinde yaşanan iki temel
soruna çözüm üretmek için ortaya koydukları bir kanun teklifi -üç tane
kanun teklifi birleştirilerek- bugün
kanunlaştırılıyor.
Tabii ki sorunları
önemsemek gerekiyor. Sorunların genel oluşu, özel oluşu fark
eder belki ama sonuç itibarıyla bizim ülkemizin ve bu ülkede yaşayan
insanların sorunu bizim sorunumuz olmalıdır ve biz bunu ciddiye
almalıyız. Çözümü de birlikte üretmemiz lazım. Burada iktidar
partisi milletvekilleri ile muhalefet partilerinin milletvekillerinin,
kaldı ki bizim partimiz Milliyetçi Hareket Partisinden bir sayın
milletvekilimiz, Sayın Hüseyin Yıldızın da imzasıyla
bu soruna çözüm üretiliyor. Dolayısıyla, bu kanunu ben de
önemsiyorum, doğru buluyorum ve kanunlaşması da birazdan
gerçekleşecek.
Değerli milletvekilleri,
zannediyorum bir konuyu müzakere ederken müzakere edenler bir ortak zemin
oluşturmak mecburiyetindeler. Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakere
zemini hukuk olmalıdır, hukukun bağlayıcılığı
ve üstünlüğü olmalıdır. Biz burada sorun çözerken mutlaka
hukukun içinde kalarak ve oluşturduğumuz hukukun bir bölgenin
sorununu çözerken, bugünün sorununu çözerken geleceğe birtakım
sorunlar da taşımaması gerektiğine özen göstermemiz
gerekiyor.
Evet, bu kanun turizmcilerin
bugün şu -2005 yılından bu yana zannediyorum-
yaşadıkları sorunun, bu kanun özellikle orman içi ve
kenarında yaşayan vatandaşlarımızın orman
idaresiyle, Hazineyle yıllara ulaşan, bir türlü bitmeyen ve hiçbir
haklılığı olmayan sorunlarının çözümü için önemli
katkı veriyor ama değerli milletvekilleri, hukuk bilgisinden emin
olduğum, devlete, hukuk nizamına
bağlılığından asla endişemin ve şüphemin
olmadığı Sayın Adalet Komisyonu Başkanı ve
Sayın Bakanın dikkatine bir şey sunmak istiyorum. Öncelikle
şahsi olarak da bir kanaatimi ifade etmek istiyorum: Tabii ki müesses
nizam önemli, devlet nizamı, hukuk nizamı önemli ama tüm bu
önemlilikler insan için. İnsanı yok sayan, insanın
mutluluğunu merkezine almayan hiçbir hukuk, hiçbir nizam, sistem, düzen doğru
değildir. Bizim sistemimizde, maalesef, hukuk nizamımızda,
devlet nizamımızda insan merkezli olmayan, tereddüde ve korkuya
dayalı, şüpheye dayalı bir yapılanma var.
Kanunlarımıza bakınız, sürekli olarak bir endişeye tedbir
geliştiren nizam getiriyoruz, hukuk kuruyoruz.
Bu kanunla çözdüğümüzü
zannettiğimiz sorun, gerçekten bir insan sorunu. İnsanın
hukukuna, mülkiyet hakkına itibar etmeyen, onu dikkate almayan mevcut
hukukumuzda öyle hükümler var ki devlet Kuralı ben koyarım,
koyduğum bu kurala herkes uymak mecburiyetindedir. kolaycılığına,
güç kullanımına dayalı olarak vatandaşı için ortaya
koyduğu kuralın kendisi için geçerli olamayacağını
iddia ediyor. Bu ne hukuk mantığıyla ne adalet duygusuyla asla
bağdaşmaz. Dolayısıyla, sorunu çözeceğine
inandığımız bu kanunla özellikle orman içi ve
kenarında yaşayan vatandaşlarımızın yıllarca
süren davalarına bir çözüm üretilmeye çalışılıyor ama
bu soruna, bu çözüme ulaşılırken endişe ederim ki,
korkarım ki kamuya ait çok büyük miktarda arazilerin, değerli
arazilerin yağmasına da yol açmış olacağız. Bu
endişem de var.
Şimdi, bu teklifi
hazırlayan değerli arkadaşım karşımda. Ben bu
tutanakları bütünüyle okudum. Komisyonda zannediyorum on saate yakın
bir görüşme yapılmış. Burada yargının hemen her
biriminden yani Yargıtaydan, Danıştaydan, diğer yerlerden,
Adalet Bakanlığı Genel Müdürlüklerinden elemanlar
çağrılmış ve sorulmuş. Değerli Bakanım,
Değerli Komisyon Başkanı ve kanun teklifinin değerli
sahiplerine soruyorum: Ben bu tutanakları okudum. Bu tutanaklarda
Yargıtay 20. Dairesi Başkanının ortaya koyduğu
Anayasaya aykırılık gerekçelerine cevap verememişsiniz.
Bizim milletvekillerimizin, Milliyetçi Hareket Partisi Komisyon üyesi
arkadaşlarımın ve Cumhuriyet Halk Partisi Adalet Komisyonu üyesi
arkadaşlarımızın ısrarla bu kanunun bir alt Komisyona
gönderilmesi, orada detaylı incelenmesi talepleri maalesef
reddedilmiş ama çok net söylüyorum: Türkiye hukuk devleti ise
yasamanın yargıyı yok saymak gibi bir lüksü yok, hakkı yok.
Yargıtay 20. Dairesi, özellikle ormanla ihtilafı olan mülkiyet
konularında tek yetkili, en üst makam. Yargıtay 20. Dairesi
Sayın Başkanının bu kanunun Anayasaya
aykırılık gerekçelerine ve kanunla ilgili, bu uygulamayla ilgili
gerek Anayasa Mahkemesinin gerek Yargıtayın gerekse
Danıştayın gerekse de Hukuk Daireler Kurulunun verdiği
birçok kararı isimleriyle ifade ederek böyle bir uygulamanın
Anayasaya aykırı olduğunu, hukuka aykırı
olduğunu ve bunun Türkiyenin mülkiyet nizamını çok ciddi
sıkıntıya sokacağını, gelecek nesilleri
sıkıntıya sokacağını, mülkiyet nizamını
çökerteceğini ifade eden çok ciddi, çok ağır beyanları var.
Sayın Komisyon Başkanı Daire Başkanına imkân
tanımış, uzun uzun da konuşturmuş ama verilen
cevaplar, gerek Sayın Veysi Kaynakın gerekse Adalet
Bakanının verdiği cevaplar tatmin edici değil
arkadaşlar. Eğer biz bir hukuk kurmaya çalışıyorsak,
bu hukuk devletin müesses nizamını sıkıntıya
sokmamalı. Yasamayla yargı birbirine rağmen olmak durumunda
değil. Evet, yasama her şeyin üzerinde, buradan çıkan
kanunları yargı uygulamak mecburiyetinde ve -bir başka kanaatimi
de ifade ettim- herkes yetkisini ve ödevini insanın faydasına
kullanmalı, ona göre yapmalı, insanın huzuru ve mutluluğu
için bu yetkiyi kullanmalı, insan merkezli tanzim etmeliyiz. Eyvallah,
buna bir şey demiyorum ama birini yaparken diğerini bozmak bence
yanlış olur.
Değerli dostlar, bizim
grubumuz adına konuşan Sayın Genel Başkan
Yardımcımızın, Metin Çobanoğlunun ifadesiyle
söylüyorum: Bu bir hazine malı yağmasına sebep teşkil
etmemeli. Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün soruları var: Acaba bu kanun,
işte, turizmcilerin sorunlarını çözerken, orman içi ve
kenarı köylülerinin idareyle olan ihtilaflarını çözerken acaba
Boğazda, İstanbulda, İstanbul Boğazında büyük rant
alanlarının yıllarca süren mahkemelerine de çözüm getiriyor mu?
Şimdi, bizim Karaman Milletvekili arkadaşımız sordu:
Kesinleşmiş mahkemelere, mahkeme kararlarına ne çözüm
üreteceksiniz? Kanunda cevap yok. İki insan, birinin mahkemesi
bitmiş, birininki bitmemiş. Ne yapacaksınız?
Anayasanın eşitlik ilkesi veya adalet duygusunu nasıl tesis
edeceksiniz Sayın Bakanım? Bir başka şey daha söylüyorum:
Diyorsunuz ki geçici 10uncu maddede
Yani devam eden mahkemeleri de
bağlayıcı bir hüküm getiriyorsunuz. O zaman bu mahkemeler size
sormayacak mı, yani Hangi gün neyi değiştireceksiniz? Biz hangi
hukuka göre karar vereceğiz, yargılama yapacağız? diye
sormayacak mı? Yargının, hukukun sürekliliği konusu bir
mecburiyet değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Şandır, devam edin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Değerli milletvekilleri, gerçekten önemli bir kanun
çıkartıyoruz. Bir sorun çözülüyor ve bu sorunun çözümü
Ben orman yüksek mühendisi olarak söylüyorum:
Orman içerisinde yaşayan 7-8 milyon vatandaşımızın
yüzde 90ı ormanla, orman idaresiyle ihtilaflıdır. Binlerce, yüz
binlerce dava, babadan, dededen devam eden davalar
Yani orman idaresi
O
dağlara, taşlara mahkûm ettiğimiz o insanları
yaşadıkları mekânla problemli hâle, davalı hâle getiren bir
hukukumuz var. Bunun çözülmesi lazım. Bunun çözülmesi için de bir bütünlük
içerisinde
Değerli milletvekilleri,
eğer incelersek şu söz doğru olur: Türkiye'nin iki temel sorunu
var, genetikleşen, yıllarca devam eden iki temel sorunu var: Biri
mülkiyet sorunu, biri personel sorunu. Her iki konudaki sistemimiz, maalesef,
çözüm üreten, adaleti geliştiren değil, problemi derinleştiren
bir yapıdadır. Dolayısıyla, bugün bir problemi çözmek için
çıkarttığımız kanunun, inanınız ki birçok
problemi de beraberinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı
tamamlayabilirsiniz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Sayın Başkan, bitirmeye çalışayım.
getirmek ve bir sistemi
çökertmek ihtimali vardır. Niyet sorgulaması yapmıyorum, bu
kanun teklifinin altında imzası bulunan tüm arkadaşlarıma
saygılar sunarım, bir şey söylemiyorum ama eğer bu kanunla
haksız birtakım kazançlar da elde edilecekse millet adına vebal
altında kaldığınızı da hatırlatmak
istiyorum. Eğer bu kanunla İstanbulda devam eden bazı,
işte, kanunda veya tutanaklarda ismi geçen -ben burada ifade etmeyeyim-
ormandan kazanılmış, hileli yollarla kazanılmış
arazilerde yapılan büyük yapıların, büyük köylerin,
konutların sorunlarını çözmek gibi bir sonucu da hasıl
ediyorsanız millet adına, ülke adına, gelecek adına, vebal
altında kalıyorsunuz demektir.
Dolayısıyla, benim
talebim şu: Bu kanun önemli bir kanun, bu kanun problem çözen bir kanun
ama bu kanunun, işte, orman yağmasına, hazine arazisi
yağmasına, kamu malı yağmasına yol açma ihtimaline
dayalı olarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şandır, son sözünüzü alabilir miyim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
-
bunun yeniden incelenmesini ve özellikle de Yargıtay 20. Dairesi
Başkanının Anayasaya aykırılık
iddiasını ve Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Hukuk Daireleri
Kurulunun bazı kararlarını da ifade ederek -ben detaya girmek
istemiyorum- bunların mutlaka cevaplandırılmasını ve
tatmin edici bir cevap verilmesini, kanunun böyle tekemmül ettirilmesini talep
ediyorum.
Bir husus daha söylemek
istiyorum: Değerli milletvekilleri, geçen de burada bir kanun
çıkarttık. O kanuna biz de yoğun destek verdik. Ben de
çıktım burada konuştum. Tapu Kanunu. Orada da Anayasaya
aykırılığı iddia ettim ama sonuç itibarıyla
geçti. Bakın, o Kanun çıkar çıkmaz, Adalet ve Kalkınma
Partisi teşkilatları bunları dağıtmaya
başladılar. Söyledikleri şey şu, vatandaşa diyorlar
ki: Biz 2/B sorununu çözüyoruz. Çözüyoruz ancak Milliyetçi Hareket Partisi,
Cumhuriyet Halk Partisi bu işe itiraz ediyorlar, iptal ettirmek için
Anayasa Mahkemesine gideceklermiş. İşte bunun
Bir faks
vermişler, bu faks numaralarına bu konuyla ilgili tepkinizi
dillendirin diye
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Genel merkez numaraları var.
BAŞKAN Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Bitirmek üzereyim.
BAŞKAN Açayım.
Bitiriyor musunuz efendim?
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Lütfen
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Sayın Bakan, Sayın AKP grup başkan vekillerine ve sayın
bakanlarımıza söylüyoruz: Eğer buradaki iyi niyetimizi her
defasında böyle istismar edecekseniz ve bunu bir siyasi propagandaya
dönüştürecekseniz burada birlikte çalışmamız mümkün olmaz.
Tapu Kanununda yaptığımız değişiklikle 2/B
sorununun çözülmediğini siz de söylediniz, ısrarla söylediniz ama
hemen akabinde teşkilatlarınız vasıtasıyla böyle
binlerce faksı Milliyetçi Hareket Partisinin
Bilmiyorum CHPnin de Genel
Merkezine geldi mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Geldi, geldi.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Bu faksları vatandaşlarımız vasıtasıyla bize
gönderdiniz. Yani bu iş eğer bir propaganda malzemesi, bir siyaset
malzemesi olarak kullanılacaksa, yani birbirimizin kalesine gol atmayı
bir, işte, yasama olarak görüyorsanız yanlış yapıyorsunuz.
Burada samimiyet yok. Sizi millete şikâyet ederiz. Burada bir sorunu
çözüyorsunuz ama milletin geleceğiyle ilgili çok temel sorunlara da
kapı araladığınız ihtimali vardır, töhmet
altında kalırsınız. Bu konularda sizi uyarıyorum veya
işte kanaatlerimi ifade ediyorum.
Hepinize saygılar
sunarım, teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Komisyon Başkanı
Sayın İyimaya, buyurun efendim.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli
Başkanım, yüksek Parlamentonun muhterem Genel Kurulu; kısa
konuşmamın başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin
madde üzerindeki sözcüsü Değerli Grup Başkan Vekilinin, özellikle
gelecekteki uygulamalara yönelik kaygıları karşısında,
bu tutanakların oluşacak yargı içtihatlarına hukuki kaynak
yapacağı sebebiyle, tereddütlerine, kanunun ruhu ve
amacının ne olduğu hususiyetini de gözeterek
karşılık vermeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlar,
bu kanun kodunun mülkiyet hukukuna taalluk eden maddesi, geçici hukuk
karakterindeki Kadastro Kanunu meselelerinde yaşanan bir problemi
çözmektedir. Kanunun var olan anlamına, Yargıtayın bazı
dairelerinin Kanunun yürürlüğünden çok çok sonra gelen aykırı
uygulamasına, yasama organı ve yasama iktidarı yoluyla çözüm oluşturuyoruz.
Bu Kanun, Orman Kanununu veya orman değerimizi yöneten bir kanun
değildir. Orman ve mülkiyet, hem ülkemizin hem evrenin bir eş
değerde temel kıymetidir. Ormanla mülkiyet arasındaki dengenin
kurulması, onun felsefesinin, onun değerinin ve onun
derinliğinin kavranması yoluyla yine Meclise aittir. Bakın,
yirmi beş metre boyunda bir ağaç, iki saatte, 74 insanın günlük
oksijen ihtiyacını üretmektedir. Parlamento, her milletvekili ve her
parti bu değeri korumakla görevlidir ama bir orman fetişizmine de
orman tapınmasına da mahal vermemek gerekir, miktarınca
değerlendirmek gerekir. Sayın Başkan orada insan değeri
dedi.
Orman
varlığımızı evvela zihinle, anlayışla
koruruz. Hukukla korunma kapasitesi düşüktür ama Orman Kanunu
korumaktadır ve sanıyorum, defalarca Parlamentonun operasyonuna
rağmen, Türkiye orman alanında hem değer itibarıyla hem
hukuk itibarıyla eskimiş bir düzenlemeye tabidir.
Kamu-özel mülkiyet
alanında derin bir reform yapılabilir ama bu kanun ormanla ilgili en
ufak sorunu çözmemekte. Ormanın mahsus kadastro hükümleri vardır:
Orman Kanununun 7 ve 13üncü maddesi
Belki yanlış
hatırlıyor olabilirim, hafızam
Çünkü orman benim ülküm. Bir
arkadaşınız olarak, liseden beri her sene -asgari- ağaç
diken ve on dört tane, adım verilmeksizin, hatıra ormanı kuran
bir insanım.
Bu kanunun derdest olan
ormana müteallik davalarla doğrudan veya dolaylı ilgisi yoktur.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Başkanımızın
değerlendirmelerine saygıyla yaklaşıyor ama çoğunluk
ekseninde de katılmıyorum. Anayasanın 169uncu maddesi
ormanlarla ilgilidir, 170inci maddesi ormanlarla ilgilidir ama
Anayasanın 169uncu maddesi sadece devlet ormanlarını
değil, özel ormanları da düzenlemektedir. Onun tabi olduğu hukuk
farklı ama Komisyon Başkanı olarak benim görüştüğüm,
benim müzakeresini yaptığım, iç anlamını kendi hukuk
müktesebatıma göre bildiğim kanun, ormana muallak, ormanla ilgili
derdest veya gelecekteki davaları yöneten bir kanun değildir.
Keşke muhalefetteki arkadaşlarımız o günkü yanlış
algıyla sırf bu sebeple müzakereyi terk etmeselerdi de kurucu
katkılarını esirgemeselerdi.
Ben Komisyon
Başkanı olarak geleceğe ışık tutması
bakımından, Yargıtay uygulamasına ışık
tutması bakımından, ormana taalluk eden ihtilafların bu
kanunla uzaktan yakından ilgisi olmadığını -bilmiyorum
o derdest davalar ne ise- bununla ilgisi bulunmadığını
Hele hele özel ormanlar yatay mülkiyeti, toprak mülkiyeti gerçek kişilere
ait olan varlıklardır ki zaten bu o konuyla ilgili bir sorun
değil, devletle kişi arasındaki mülkiyet ihtilafına ait olan
bir sorun.
Saygılar sunuyorum,
hürmet ediyorum arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın İyimaya.
Madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru soran sayın
milletvekilimiz yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: 3üncü maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugünkü uçak
kazasında yaşamlarını yitirenlere Allahtan rahmet
diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan,
siyaset sorunları çözmek için vardır. Siyasetin görevi sorun
çözmektir, sorun üretmek değildir. Toplumda var olan sorunları
hasıraltı ederek, görmemezlikten gelerek sorunları çözmüş
olmayız. Mevcut sorunları çözerken, bu sorunları çözeceğim
diyerek başka sorunlar da doğurmamamız gerekiyor. Bir sorunun
çözümü başka bir sorunun doğumuna neden olmamalıdır.
Hemen ekleyelim ki sorunu
yaratan zihniyetten sorunun çözümünü bekleyemezsiniz. Yani sorunları
yaratan zihniyet bu sorunu çözemez. Bugün görüşülmekte olan bu yasa
tasarısıyla ilgili sorunu AKP zihniyeti yaratmıştır.
Ülkede altı buçuk yıllık iktidar döneminde bir yandan sorunlar
yaratıp öbür yandan bir sene sonra o sorunları çözmek için hem Türk
toplumunun gündemini işgal etmiştir hem de Parlamentonun gündemini
işgal etmiştir.
Şimdi, bakın, daha
önce -elimde yasa maddesi var- 765
sayılı Yasa döneminde başkasının tasarruf ettiği
emlak ve araziyi zapt etmek, bunlar üzerinde tasarruf etmek, bunlardan yararlanmak
için arazinin veya emlakin sınırlarını değiştirmek suç olarak düzenlenmiş iken 2005
yılında AKP döneminde Türk
Ceza Kanununda yapılan bir değişiklik ile aynen madde şu hâle
gelmiştir: Bir hakka dayanmadan özel kişilere veya kamuya ait
taşınmaz mal ve eklentilerini malikmiş gibi işgal etmek, sınırlarını
değiştirmek, hak sahibinin bunlardan yararlanmasına engel olmak
suç olarak düzenlenmiştir. Demek ki bugün tartışılan bu
sorun, AKPnin 2005 yılında Türk Ceza Kanununda yaptığı
değişiklikle gündeme gelmiştir
değerli milletvekilleri.
Şimdi, AKP bu sorunu bir
yandan çözeceğim diyor, bir yandan başka sorunlar tabii ki olacak
mı olmayacak mı bilmiyoruz ama Sayın Bakan, Adalet
Bakanımız sandalyenin üzerine çıkıyor Antalyada bir seçim
bürosunda bu sorunlara değinirken, Kepezde bu sorunlara değinirken
Türkiye'nin gündemine başka
sorunlar sokuyor. Şimdi, bizim Cumhuriyet Halk Partisi Antalya
milletvekilleri kendi yöresinin bu sorunlarını gerçekten sorun olarak
görmüşler, bu sorunun çözüm yeri olarak da -yasama organını
ilgilendirdiği için- Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu sorunun çözümünü
gündeme getirmişlerdir. Yani 2005ten önceki duruma bir nevi dönülüyor.
Ancak, Sayın Bakan konuşurken sandalyenin üzerine
çıkmış. Keşke masanın üzerine çıksaydınız
Sayın Bakan, masanın üzerinde onları söyleseydiniz biz o sizin
söylediklerinizi daha iyi duyardık!
Şimdi, Sayın Bakan
çıkıyor ne diyor değerli arkadaşlarım? Açıkça
seçmeni tehdit ediyor. Ne diyor? Çok açık bir şekilde Hükûmetimizle
zıtlaşan yerel yönetimler projelerini Ankaradan geçiremiyor. O
nedenle halkıyla, hükûmetiyle, devletiyle barışık
yöneticiler işbaşında olursa sorunlarımız daha çok
çözülür.
Şimdi, ben Sayın
Bakana soruyorum: Devletiyle zıtlaşan parti kimdir, AKP midir, MHP
midir, CHP midir, DTP midir veya hiçbiri midir? Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel sütunlarından birisi olan laiklik
ilkesinin, laikliğin karşıtı odak olma suçundan Anayasa
Mahkemesince cezalandırılan parti Cumhuriyet Halk Partisi midir, MHP
midir, AKP midir yoksa hiçbiri midir? Siz bununla neyi kastetmek istediniz,
neyi ifade ettiniz? Siz eğer devleti sadece AKP olmaktan ibaret
görüyorsanız belki söylemlerinizde haklısınız Sayın
Bakan ama devlet AKPden ibaret değildir. Devlet benim deme
anlayışı demokrasilerde, demokratik yönetimlerde mümkün
değildir, yer bulamaz.
Siz devam ediyorsunuz,
toplumun önüne çıkıp bir özür dilemeniz gerekirken, bu toplumdan bir
özür dilemeniz gerekirken devam ediyorsunuz görüşlerinize Benim sözlerim
maksadını aştı. diyorsunuz.
Hayır, Sayın Bakan,
sizin sözleriniz maksadını aşmadı. Siz bu sözleri siyasi
kimliğinizle söylediğinizi belirtiyorsunuz. Oy istemek için bunu
yaptınız. Yani ne yapıyorsunuz? Seçmeni düpedüz tehdit
ediyorsunuz, şantaj politikası uyguluyorsunuz, demokrasiyle ilgili
olmayan bir tutum sergiliyorsunuz.
Tüm demokrasilerde, hele hele
girmeye çok özen gösterdiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde devletin de
devleti yönetmenin de belirli temel ilke ve kuralları vardır. Bu ilke
ve kurallar, devletin sürekliliğini sağlamak için vardır
Sayın Bakan. Bu ilke ve kurallar kişilere göre değişmez.
Demokrasilerde Devlet benim diyenlere yer yoktur. Onun içindir ki adaleti
sağlamakla görevli bir Bakan olarak sizin göreviniz
Seçmenlerin gözünün
içine baka baka AKPye oy verirseniz hizmet alırsınız, vermezseniz
hizmet almazsınız. anlamına gelecek bir tutum ve
davranış sergileyemezsiniz. Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Adalet
Bakanına yakışmamıştır, belki AKP Milletvekili
Mehmet Ali Şahine yakışmış olabilir ama Bakana yakışmamıştır.
Siz Sayın Bakan devam
ediyorsunuz Ben eğer suç işlemişsem aynen ben cümleler
alıyorum- bir yanlış şey söylemiş, yanlış
bir değerlendirmede bulunmuşsam, halkımızın
sağduyusuna güvenin, bunun cezasını halk verir. demişsiniz.
Hayır, Sayın Bakan,
doğru söylemiyorsunuz. Siyasi yaptırımların
cezasını elbette ki halk verir. Bir siyasi partinin
programının uygulanması sırasındaki
doğruların veya yanlışların test edileceği zaman
seçim zamanlarıdır ama devleti yönetenlerin kimlik ve
kişilikleri ne olursa olsun eğer mevcut kurallara aykırı
davranmışlarsa, hukuka aykırı davranmışlarsa, bu
davranışları suç oluşturuyorsa bunun cezasını
halk vermez, bunun cezasını Türk milleti adına
bağımsız yargı verir.
Siz, Anayasanın
omurgasını oluşturan 10uncu maddesi, eşitlik ilkesine
aykırı davrandınız. Size tanınmış olan kamu
yetkisini, devlet adına, millet adına kullanmanız gereken kamu
yetkisini kendi partinizin yararına kullanmaya
çalışıyorsunuz Sayın Bakan. Bu doğru değildir.
Adalet Komisyonunun bir üyesi olarak, hukukçu bir milletvekili olarak sizin bu
davranışınızın, sizin bu tutumunuzun Anayasanın
10uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, yine
Anayasanın 127nci maddesinde tanınan yerel yönetimler ilkesine
aykırı olduğunu düşünüyorum. Siz, Anayasa suçu
işlediniz Sayın Bakan.
Şimdi başka bir
şey söylemek istiyorum arkadaşlar: Muhalefette olmak, hizmet yapmak
için yeterli miymiş, yetersiz miymiş? Yani Sayın Bakan diyor ya
Şimdi, bu yasa çıkacak. Bu yasa çıkınca hep beraber bu yasa
uygulanacak. Ama Sayın Bakan diyor ki: Bizden seçerseniz -yani o anlama
geliyor- daha iyi, biz bunu uygularız ama muhalefetten seçerseniz hizmet
alamazsınız. diyor. Sayın Bakanı davet ediyorum, devlet
kesesinden değil, ben davet ediyorum; Mersine gelsin Sayın Bakan,
davetlimiz olun. Mersin Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi, Macit Özcan
muhalefet partisindendir, Cumhuriyet Halk Partisinin Belediye
Başkanıdır, 1999dan beri Mersini yönetmektedir. Gelin
bakalım hizmet yapmış mı, yapmamış mı?
Akdeniz Belediye Başkanı Kenan Yücesoy muhalefet partisinin
milletvekilidir, gelin bakalım hizmet yapmış mı,
yapmamış mı?
KADİR URAL (Mersin)
Tarsusu söyle
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Yine Yenişehir Belediyesi İbrahim Genç muhalefet
partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin bir belediye başkanıdır;
hizmet yapmış mı, yapmamış mı; bir gidin görün yerinde.
KADİR URAL (Mersin)
Silifkeyi de söyle, Silifkeyi
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Taşucu Belediyesine gidin bakın, Taşucu Belediyesi
muhalefettedir.
Tarsus Belediyesi,
söylüyorum: Tarsus Belediyesi muhalefettedir.
Sayın Bakan, her
şeyde olduğu gibi bir korku yaratmaya çalışıyorsunuz,
artık bunları bırakın. Bu, gerçekten
yakışmıyor, 21inci yüzyılda bu üslup
yakışmıyor. Bundan on sene önce, yirmi sene önce Özal döneminde
biz bunları çok duyduk: Efendim, oy verin; oy sizden, hizmet bizden.
Artık bu, bugünün geçerli yöntemi değildir; ayrıca da modern,
çağdaş bir insana yakışmayan bir yöntemdir bu yöntem,
doğru bir yöntem değildir. Siz insanları korkutarak yüzde 100 oy
alsanız ne yazar? Ne olacak yani? Önemli olan demokrasiyi korumaktır,
demokrasiye sahip çıkmaktır Sayın Bakan; söylemek istediğim
husus budur.
Sizi ben davet ediyorum,
Mersine davet ediyorum Sayın Bakan. Tüm masraflarınız
tarafımdan çekilecektir. Devlet kesesinden falan değil, öyle devletin
arabasıyla falan değil. Gelin, davet ediyorum, adan zye Mersini
görün. Mersini görün, bir tanıyın. Muhalefette olunmasına
rağmen, yani iktidar partisinde olunmamış olmasına
rağmen hizmet yapılıyor mu, yapılmıyor mu, bir görün.
Olaya sadece kendi
dünyanızdan değil, karşı dünyadan da bir bakmanızı
istiyorum Sayın Bakan ve ben sizden, sizinle aynı komisyonda
çalışan bir milletvekili olarak bu konuda özür dilemenizi istiyorum.
Adalet Bakanına yakışmamıştır bu
davranış biçimi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Deminden de söyledim, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Adalet
Bakanına yakışmamıştır.
Arkadaşlar, tabii,
başka bir şey daha söylemek istiyorum: Toplum susturulmaya
çalışılıyor dedik, tehditler dedik; bunlar tabii, görmezlikten
gelindi. Bakın bugün birisi daha gözaltına alındı yine,
daha önce bırakılan bir vatandaş gözaltına
alındı. Gözaltına alınma gerekçesi şu: Size biz
konuşma demedik mi? Niye dışarı gittin konuştun?
Gerekçe bu duyduğumuz kadarıyla, doğru mu, yanlış
mı, bilemiyoruz. Ama bu şeyi gösteriyor, işte şimdi
birtakım yargılamaların toplumu korkutmak amacıyla, siyasi
amaçla yapıldığı iddialarına hak veriyor bu tip
eylemler ve davranışlar. Bunları biz görmezlikten gelemeyiz.
Yine Meclisin denetimi,
soruyla ilgili, soru önergeleriyle ilgili -Sayın Adalet Bakanına
söylüyorum- çok ciddi sıkıntılarımız vardır.
Şimdi burada Anayasamızda ve Meclis İç Tüzüğünde soru
önergelerinin nasıl olacağı, nasıl cevap verileceği
bellidir; bu konuda da ihlaller yapılmaktadır. Ya hiç cevap
verilmiyor ya da cevap veriliyormuş gibi gösteriliyor ve bu cevapları
bakan kendisi vermiyor, ilgili bakan veya Başbakan kendisi vermiyor,
emrindeki bir bürokrat veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Emrindeki bürokratın ifadesi bir ek yazıyla Meclise
gönderiliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu, başta AKPli milletvekilleri olmak üzere
hepimize, ama hepimize saygısızlıktır. Bize, milletvekili
arkadaşlarımızın hiçbirine saygısızlık
yapmaya kimsenin hakkı yoktur. (CHP sıralarından
alkışlar) Mademki burası Türkiye Büyük Millet Meclisi -her
vesileyle söylüyoruz- egemenliğin kayıtsız ve şartsız
tescil edildiği bir yerdir, o zaman, başta buna sayın bakanlar
da uymak zorundadır, yarın o bakanlar da milletvekili olarak bu
koltuklarda oturacaklardır. Bugün kendilerinin yaptığı bir
eylemin yarın başkalarına yapılmasını
istememelilerdir. İnsan kendisine yapılmasını istemediği
bir davranışı başkalarına yapmamalıdır. Ben
bu üslupların da düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir sözüm de Sayın
Başkanım, Egemen Bağışa var, onu da söylüyorum:
Adamın birisi diye Cumhurbaşkanına hitap etmeyi ben Egemen
Bağışa yakıştıramadım. O zaman şu
oluyor: AKPli vekil arkadaşlarımız bu kürsüde geliyorlar,
Sayın Kamer Gençin Sayın Cumhurbaşkanı için, sayın
bakanlar için, Sayın Başbakan için kullandığı üsluplar
nedeniyle şiddetli eleştiriler yapıyorlar ama bu devletin
başmüzakereci Bakanı kalkıp da birisi diye eski
Cumhurbaşkanından bahsediyorsa bunu kabul etmek mümkün müdür?
Saygılar sunuyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır efendim.
Şahıslar adına
ilk söz Bartın Milletvekili Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanununun
154üncü maddesinin 1inci fıkrasında ve Kadastro Kanununun 12nci
maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapan kanun teklifinin
yürürlük maddesi olan 4üncü maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Öncelikle ben de Hollandada
meydana gelen uçak kazasında hayatını kaybedenlere Allahtan
rahmet diliyorum, yaralı olan vatandaşlarımıza da acil
şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
her iki kanunda yapılan değişiklikler uygulamada ortaya
çıkan sorunları giderecek, milletimizin bizlerden beklediği
önemli değişikliklerdir. 154üncü maddede kamuya ait taşınmazlar
bakımından genel bir ceza hükmünün varlığı, uygulamada
birtakım sorunların doğmasına neden olmuştur. Kamuya
ait olan ve kamunun hüküm ve tasarrufu altında bulunan malların
korunması, idare tarafından kamu gücünün kullanılması
suretiyle gerçekleştirilebilmekte ve özel kanunlarında da kamu
mallarının korunmasına ilişkin hükümler bulunmaktadır.
Bu nedenle, Türk Ceza Kanununun 154üncü maddesinin 1inci
fıkrasının kamuya ve özel kişilere ait yerine
başkasına ait şeklinde değiştirilmesi uygulamada
ortaya çıkan sorunları giderecektir. Özellikle turizm bölgelerinde
ecrimisil ödediği hâlde yasanın bu maddesi nedeniyle suç duyurusuyla
karşı karşıya kalan turizmcilerimiz, gerçekleştirilen
bu düzenlemeyle mağdur olmaktan kurtulacaklardır. Kadastro Kanununun
12nci maddesinde yapılan değişiklik de devletin özel hukuk
işlemlerinde gerçek kişilerin üstünde bir konumda
olmadığı yönündeki eşitlik ilkesinin bir sonucudur. Tapuya
güvenerek taşınmaz edinen iyi niyetli kişilerin, kadastro
tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren yıllar
sonra devletin dava açarak tapusunu iptal ettirmesi sosyal hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Hak düşürücü süre özel
şahıslar için neyse devlet için de aynı olmalıdır. Bu
nedenle, Kadastro Kanununun 12nci maddesine eklenen fıkra da Kanundaki
bu eksikliği gidermektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle
kanun teklifinin yasalaşarak ülkemiz için hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tunç.
Şahıslar adına
ikinci söz Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynaka aittir.
Buyurun Sayın Kaynak.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; çalışmanın sonuna geldik. Bu arada Milliyetçi
Hareket Partisinin Grup Başkan Vekili Sayın Şandırın,
Komisyon tutanaklarından bahisle, ikna olmadığı hususlarda
bir iki cümleyle bir şeyler arz etmeye çalışacağım.
Üzerinde
görüştüğümüz yasa 3402 sayılı Kadastro Yasamız. Bu
Yasadan önce yürürlükte bulunan yasamız da 765 sayılı Tapulama
Kanunu idi. Şimdiki 12nci maddenin karşılığı o
zaman da o kanunun 31inci maddesiydi.
Büyük Millet Meclisinin 2nci
Dönem 87nci Birleşiminde, 28/4/1966 tarihinde bu Yasa görüşülürken
bir milletvekilinin madde metnine Ancak Hazinenin açacağı davalar
için zaman aşımı uygulanmaz. şeklinde bir
değişiklik yapılması teklifi Meclis Genel Kurulunda
reddedilmiş ve yasa, o zamanki 31inci madde, şimdiki 12nci madde
gibi düzenlenerek kanunlaşmıştır. 3402 sayılı
Yasanın 12nci maddesinin üçüncü fıkrası da aynen o 31inci
madde gibi, hiçbir taşınmazın niteliğine bakmadan on yıllık hak düşürücü süreyi düzenlemiştir.
Yine, Sayın
Şandır, Yargıtay ilgili daire başkanının
Anayasaya aykırılık iddiasıyla ilgili birkaç cümle sarf
etti. Elimde Anayasa Mahkemesinin 8/10/1991 tarih ve 1991/9 esas ve 1991/36
sayılı Kararı var. Kadastro Kanununun şimdi
görüştüğümüz 12nci maddesinin
üçüncü fıkrasının Anayasaya aykırılığı
sebebiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine açılan bir davada, Anayasa
Mahkemesi çok uzunca gerekçelere dayalı bir karar vermiş. Çok
kısa bir iki pasaj arz edeceğim.
Anayasa Mahkemesi diyor ki:
Bu hükümle, ülkede tapu sicilinde kararlılık sağlanması,
belli hak düşürücü süre geçtikten sonra kadastrodan önceki nedenlere
dayanılarak taşınmazlarla ilgili hakların yargı
organlarında tartışma konusu yapılmasının
önlenmesi amaçlanmış, yasa koyucu da bunda kamu düzeni yönünden yarar
görmüştür.
Bu kural, genel nitelikte
nesnel bir esas getirmekte olup mülkiyet hakkını değil,
yasalarımızda görülen benzer hükümler gibi dava hakkını
sınırlandırmaktadır.
Yasada öngörülen durumlar
ve süreler ile ilgililerin haklarını kullanmalarında
kolaylık sağlayan öbür kurallar birlikte göz önüne
alındığında, dava hakkının on yıllık
hak düşürücü süreyle sınırlandırılmış
olmasını, bu hükmün kamu düzeni düşüncesine uygun olduğu
kadar, tanınan sürenin hakkın kullanılmasına da
elverişli bulunduğu kabul edilmelidir. Bu kurallarla güdülen
amacın devletin hak sahibi olmasına yönelik olduğu
düşünülemez.
Açıklanan nedenlerle
itiraz konusu kuralın Anayasaya aykırı yönü yoktur. demiş
ve davayı reddetmiştir.
Bir son söz olarak şunu
arz etmek istiyorum: Bu 12nci madde ile ya da ormanlara yönelik itirazda
şunu söyleyebiliriz: Burada Anayasamızın 169uncu maddesi
ormanların korunmasını düzenlemektedir ama Kadastro Kanununun
12nci maddesi hak arama özgürlüğünü ve bu özgürlüğün zaman olarak
sınırını düzenlemektedir.
İkisi birbirinden
farklı şeylerdir diyorum ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaynak.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar
yeter sayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN Madde üzerinde
soru ve önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısı arayacağım efendim.
Maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:19.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Teklifin görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
buradalar.
272 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, benim aleyhte söz isteğim var Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, oyunuzun
rengini belirtmek için mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet
efendim.
BAŞKAN Buyurun
oyunuzun rengini belirtmek üzere.
Sayın Genç, bir
kasıt yok. Yalnız, geç geldiği için
KAMER GENÇ (Tunceli)
Vallahi kasıt olup olmadığını bilmiyorum. Daha önceden
vermiştim.
BAŞKAN Yok, hâlen
bilmiyorsanız o zaman Var. derim ben. Yok. diyorum size işte.
Buyurun konuşun efendim,
oyunuzun rengini belirtmek üzere.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın milletvekilleri, 272 sıra sayılı devlet
mallarını talan etme kanununun son oylamasından önce oyumun
rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) Sayın Başkan, bu şekilde çarpıtamaz.
Kanunun adını bilmiyor, olmaz efendim, öğrensin öyle
çıksın!
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse,
şimdi, bir atasözü var: Devletin malı deniz, yemeyen domuz.
diyorlar. Tabii, şimdi, domuz olmamak için devletin malını yemek
lazım değil mi arkadaşlar? Tabii, yemek lazım
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Sen öyle mi yapıyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, bakın, bu kanunda
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Sen öyle mi yapıyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla)
Getirdiğiniz kanun
Getirdiği kanunun manasını bilmeden
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Görevini öyle mi yaptın?
KAMER GENÇ (Devamla) -
bağıran cehaletle mücadele etmek benim görevim değil.
Şimdi burada,
getirdiğiniz kanunlarla, getirdiğiniz bu iki tane kanunla devletin
hazinesine ait, hazineye ait malların korumasını
kaldırıyorsunuz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Yok canım!
KAMER GENÇ (Devamla) Yani
insanlar gidecek, hazinenin malına el konulacak. Bu Türk Ceza Kanununun
154üncü maddesinde bunu işgal edenlere ceza vardı; bu cezayı
kaldırıyorsunuz Ee, alın, kullanın. diyorsunuz. Tabii,
Komisyon sırasında oturan arkadaş avukat, hükûmet
sırasında oturan avukat, ondan sonra gidip de dava böyle, işte,
gayrimenkul davalarıyla uğraşıp da kaybedince Ee, ne
yapalım, buna çare kanunla bulalım. derler.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) Yine avukatlara çatmaya başladın!
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, bunun bir benzerini, rahmetli Özal zamanında bir mali
müşavir vardı -şu anda ismini unuttum- o arkadaşın da
büyük vergi davaları vardı; tam o sırada büyük bir vergi af
kanunu çıkarıldı, devletin katrilyonları gitti.
Şimdi şunu size
söyleyeyim: Değerli milletvekilleri, bu devlet savunmasız bir devlet.
Bu devletin geleceği çok karanlık. Bu devleti, eğer, yönetenler,
bu kadar devlete sahip çıkmazsa, bu devlet ekonomik iflasa giderse, bu
insanlar bu kadar aç, çıplak, yolsuz, yoksulluk içinde olur ama buna
rağmen siyasi gücü elinde bulunduran insanlar eğer o devlette devlet
malını korumazsa -eğer o devlette yapılan suistimalleri-
onu ayakta tutmak çok zor. Siz zannediyorsunuz ki yani insanları böyle bir
sadaka ekonomisine alıştırdık, işte, ne
yapacağız, herkesi yoksullaştıracağız, sadakaya
alıştıracağız, yarına bunları bir disiplin
altına alacağız. Bunu bilesiniz, bu memlekette üniversiteyi
bitiren insanlarımızın yüzde 80i aç, çıplak, işsiz,
güçsüz ve bunlar yarın öbür gün aç kalınca ne yapacak? Ya gidecek
işte kendisini intihar edecek veyahut da o malına mülküne yani o
devlette hakça bir bölüşümü önleyen siyasi güçlere karşı
mücadele edecek. Bunun başka çaresi yok.
Şimdi, böyle olunca, bu
kanunların ne acelesi var? Ne acelesi var? Siz devletin hazinesini
Devlet
malına tecavüz eden insanlar gitsin, cezasını çeksin
arkadaşlar. Yani böyle bir şey olur mu? İşte görüyoruz sizin
AKP İktidarınız zamanında, Allah rızası için,
bütçe korunuyor mu, devletin malları korunuyor mu? Tayyip Erdoğan bir
yere gidiyor uçaklarla, arabalarla, elli tane yüz tane özel arabalarla, 500
tane koruma polisiyle. Ya, bir halkın içine bir sade vatandaş gibi
çıkın ya. Bunun bir şeyi var mı? Bir yurt
dışına gidiyor, bir bakıyorsunuz Türkiyede 50 tane polis
onu dışarıda korumaya gidiyor, böyle bir şey olur mu? Böyle
bir şey olur mu arkadaşlar? Böyle bir şey olmaz.
Devlet bu kadar hileli, bu
kadar hunharca yönetilmez. Bu devletin malında, mülkünde, bir
kuruşunda başında tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. E,
şimdi, bunları, biz, bu Parlamento korumazsa, her
sıkıştığınız zaman, Efendim, bir devlet
malına konmak için bir kanuni af getirelim
Kolaylıklar
getirirseniz, o zaman birileri de yarın çıkacak Şu Türkiyeyi
bize satın. diyecek yani. Böyle bir şey olmaz ki. Böyle bir şey
olmayacağını da hepimizin bilmesi lazım. Burada
kanunları getiriyorsunuz, Efendim, ne olacak? Şezlonga af
getiriyoruz. Yok bunda şezlong affı arkadaşlar. Türkiye'nin her
tarafındaki hazine arazisini talan etme şeyi vardır. Talan etme
kanunudur bu, bu kanundur. Yani şimdi Boğazdaki trilyonluk
villaları
Bu hazinenin trilyonluk arazilerini işgal eden insanlara
bu kanunla getirilen cezayı kaldırıyor musunuz,
kaldırmıyor musunuz? Diyorsunuz ki: Efendim, kadastro
yapılmış. Devletin malını gitmiş hileli olarak
üzerine kaydetmiş. E, buna af getiriyoruz on sene geçmişse. Yahu,
kardeşim, devlette, bugün devletin en üst makamına gelen adamlar
rüşvet alıyorsa bir memlekette burada yani bir kadastro memuru mu
almaz?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Almaz, almaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin, sürenizi verdim.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu,
şimdi, tamam, almaz, almaz da
Alıp almayacağını
biliyoruz.
Hele şu belediyelerde
yapılan yolsuzluklara bakın. İstanbul Belediyesinde on beş
gün lale getiriyorlar, 552 trilyon para harcıyorlar. Ondan sonra çiçek
yapıyorlar, 700 küsur trilyon şey ediyorlar. E, Belediye Başkanı
Topbaş, getiriyor kendi gelinine 1 milyar dolar reklam ücretini ödüyor.
Ankara, zaten yıllarca tarumar edilmiş bir şehir. Ee, şimdi
eğer sizin İktidarınız zamanında, şurada yedi
senede bu kadar soygun olduğu bir kişinin üzerine gittiniz mi,
gitmediniz mi? Bir söyleyin arkadaşlar. Gitmediniz. Demek ki bakın,
eğer, bir devlet soyguncuların üzerine gitmezse, soyguncular
cesaretlenir, cesaretlenince
Bakın, ben burada yaptığım
bir konuşmada İnsanları dürüst görev yapmaya getiren iki tane
şey var. dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
Cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN Sürenizi
verdim, son cümleniz.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla)
Bakın, insanları dürüst görev yapmaya sevk eden iki tane unsur var:
Birisi Allah korkusudur, birisi kanun korkusudur. Maalesef
çağımızda para olunca Allah korkusu pek az insanda kaldı.
Kanun korkusunu da kaldırdığınız zaman artık her
şeyin önü serbest.
Ben bu kanuna
karşıyım. Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Genç.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, oyumun rengini belli etmek üzere söz
istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Veremezsiniz çünkü ben aleyhte konuştum, lehte geçti efendim.
BAŞKAN Lehte
konuşacak.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
ben aleyhte konuştum, lehte önce konuşacaktı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır efendim, veremezsiniz.
BAŞKAN Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Burada, Antalya ve
kıyı bölgesindeki milletvekili arkadaşlarımızın
uzun bir zamandır, hem bizim parti grubumuz hem muhalefetteki parti grubu
arkadaşlarımızın, grup başkan vekillerinin ittifak ile
iki gündür konuştuğumuz bu yasanın, ümit ediyoruz,
inanıyoruz, Komisyon Başkanının, Komisyon üyelerinin ve
siyasi parti temsilcilerinin yaptıkları katkı çerçevesinde çok
önemli bir problemi ortadan kaldıracağı konusunda hemfikiriz. Açıkçası
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben
hariç!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Zaten senin her zaman beraber olman bazı şeylerin iyi
olmadığını da ifade edebilir. Senin bu konuda beraber olman
bu yasanın daha doğru olduğunun da göstergesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
konuşmacının biri buradan konuşurken Kayseride iş
adamlarının intihar ettiğinden bahsetti. Bakınız, bir
iş adamı -benim de komşum, kardeşi benim komşum-
intihar etti. Biz, kendisini başsağlığı dileklerine
aradığımızda
Kayserinin en eski ailelerinden, köklü
ailelerinden, sanayici, iş adamı, serbest bölgelerde fabrikası
olan bir kardeşimiz, kardeşi benim komşum; telefon açtım
Başınız sağ olsun, geçmiş olsun. Yardım edecek
bir şey var mı? Ekonomik problem mi var? diye ifade ettim.
Hayır, ağabeyimin sıkıntısı vardı. diye
ifade etti. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden, bir iş
adamının geçirdiği bir psikolojik sıkıntıyı
burada siyasi polemik meselesi yapmak, hakikaten, kimseye
yakışır bir unsur değildir.
İSMAİL BİLEN
(Manisa) Ona yakışıyor!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sizin eğer böyle bir şeyiniz varsa ben o iş
adamının telefonunu vereyim, adresini vereyim. O aileyi şurada
üzdünüz siz. O aileyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden ifade ederek,
başarılı bir iş adamını, başarılı
bir aileyi, başarılı bir fabrika yöneticisini, şu anda
çalışan kardeşini, Türkiye'de meşhur edip -o insanın
sıkıntıya düştüğünü- deklare etmeye
çalışıyorsunuz, olmayan bir gerçeği buradan ifade etmeye
çalışıyorsunuz. Zaten bugüne kadar, bir buçuk yıldır
milletvekili olarak şuraya geldiğiniz kürsüde söylediğiniz
ifadelerin hepsi yanlış, hepsi iftira. Hani bir şey söylüyorsun:
Hem kanundan korkacaksın hem Allahtan korkacaksın. Sende ikisi de
yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Birinden korktuğunu
anlasak neyse
Ne kanundan korkuyorsun ne Allahtan korkuyorsun. Önce git,
elini vicdanına koy, düşün. Ben o aileyi üzdüm
Şimdi o ailenin
mensupları, o aileye mensup insanlar ne kadar üzüldü sen biliyor musun?
Ama şurada gelip de Kayserili milletvekilini burada görüp de Kayseride
şu kadar insan şöyle yapıyor, sen burada rahat rahat
oturuyorsun. deyip siyasi polemik yapmak belki sana haz verebilir, senin gibi
insanlara da haz verebilir. Ama önce, sen, vicdanını bir çek et,
kontrol et; burada yaptığım konuşmalarla çok insanı
üzüyorum diye düşün; sonra, inandığın neyse o
inandıklarınla bir hesaplaş, yüzleş; af dile, özür dile.
Bakınız, Sayın
Cumhurbaşkanı yurt dışı seyahatleri yapıyor,
Sayın Başbakan yurt dışı seyahatleri yapıyor,
dış ticaretten sorumlu Bakanımız yurt dışı
seyahatlerini yapıyor, yanında da iş adamlarını
alıp götürüyor. Bundan önceki başbakanlar, bakanlar da iş
adamlarının bir kısmını götürüyordu ama, özellikle AK
PARTİ iktidarları döneminde iş adamlarını götüren
Sayın Başbakan ve şimdiki Cumhurbaşkanımız
iş adamlarıyla beraber gidiyor, dünyanın krize girdiği bir
dönemde ihracatımızı artırmak için, Türkiyenin gelirlerini
artırabilmek için, yeni yeni pazarlar oluşturabilmek için canla
başla çalışıyor. Bunları takdir etmek gerekirken,
Yanına birkaç tane adamı almış, gidip farklı
şeylerle uğraşıyor. diye ifade etmek, herhâlde sadece
senin zihniyetine has bir durumdur diye düşünüyorum. Ama bugün, ihracat 36
milyar dolardan 130 milyar dolara çıkmışsa, dünya ekonomisinin
en büyük temsilcisi Amerika Birleşik Devletlerinde bir yangın ortaya
çıkmışsa, bu yangından Türkiye korunaklarını
alabilmek için gayret gösteriyorsa ve bununla Sayın
Cumhurbaşkanının
Bir önceki Cumhurbaşkanının
yurt dışı seyahatleri sayılıdır, bilmiyordu,
görmüyordu, ilişkisi yoktu, anca görgüsü oydu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yapma!
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Seninki de yanlış.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Anca görgüsü oydu, bildiği oydu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Lütfen, bilmiyordu ifadesi
yakışmadı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) O Cumhurbaşkanım
EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) Senin Kamer Gençten ne farkın oldu şimdi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) -
o Sayın Cumhurbaşkanım,
Cumhurbaşkanlığı Köşkünün telefon faturalarından
tasarruf etmesini övünç kaynağı olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna
sunuyordu. Bir işletmede, bir yerde, bir devlet kurumunda eğer
hareket varsa, ışıklar yanıyorsa, telefonları
çalışıyorsa, orada iş yapılıyor anlamına
gelir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet Sayın
Elitaş, son dakikanızı veriyorum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bitiriyorum efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) O lafınızı geri alın Mustafa
Bey.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri, bakınız,
Sayın Cumhurbaşkanım, Türkiye Cumhuriyetinin
ihracatını artırabilmek için, Türkiye Cumhuriyetinin ihracat
yapısını daha da çeşitlendirebilmek için, dünyadaki
yangından Türkiyeyi korunaklı hâle getirebilmek için, Sayın
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve değerli bakanlarımızla
birlikte hareketlerini yapıyorlar.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Senin Kamer Gençten ne farkın oldu
şimdi? Onun konuşmasıyla senin konuşman arasında ne
fark oldu?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Senin konuşmanın ne farkı var? Kamer
Beyi kınıyorsun, bir önceki Cumhurbaşkanına hakaret
ediyorsun. Yakışıyor mu sana!
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, şurada o konuşmacı,
hem Cumhurbaşkanına hem şimdiki Sayın
Cumhurbaşkanına hem Sayın Başbakana ve bütün Hükûmet
mensuplarına
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Aynı şeyi sen yapıyorsun.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Aynı şeyi sen yaptın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) -
hakaret ederken ağzınızı açmıyorsunuz.
Lütfen kendinizi çek ediniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Aynı şeyi sen yaptın!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Eğer koruyacaksak, bu ülkenin
cumhurbaşkanlarının hepsini korumak zorundayız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Aynı şeyi sen yapıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ben Sayın Cumhurbaşkanının, bundan önceki
Sayın Sezerin yaptığı icraatlarını söylüyorum. Sayın
Sezer Anayasa Mahkemesi Başkanlığından geldi,
Cumhurbaşkanlığına oturdu, o ticaretten anlamaz, onu ifade
etmeye çalışıyorum. Alınganlık gösterecek ne var?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hayır, bilmiyor diyorsun
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ama şu andaki Cumhurbaşkanını eleştiren ve
görgüsüzce eleştiren bir şahsı siz burada
eleştirmiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Elitaş
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Ama Egemen Bağışı da siz eleştirmiyorsunuz
Sayın Başkan! Koskocaman bir bakan
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ben Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Sezerin
vasfını nitelendirirken burada birdenbire savunmaya geçiyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, lütfen
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Burada olmayan
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Burada olmayan bir insana
BAŞKAN Sayın
Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Burada olmayan bir Cumhurbaşkanı hakkında ağza
alınmayacak ifadeleri
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Aynı şeyi siz yapıyorsunuz!
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Aynı şeyi sen yapıyorsun!
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Aynı hatayı yapıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Hayır, ben Sayın Cumhurbaşkanının
özelliklerinden bahsediyorum. Sayın Cumhurbaşkanının
Cumhurbaşkanı olduğu dönemde ben beş yıl
milletvekilliği yaptım. Sayın Cumhurbaşkanının
icraatlarını hiç beğenmememe rağmen, Sayın Sezerin
icraatlarını beğenmememe rağmen, ne Plan ve Bütçe
Komisyonunda ne Genel Kurulda Sayın Cumhurbaşkanını hiç eleştirmedik.
Niye? Çünkü bizim ülkemizin Cumhurbaşkanı. Sevsek de sevmesek de
Cumhurbaşkanı. Siz biliyorsunuz, biz geçen dönemde burada Sayın
Sezere -kürsüden olsun- sadece icraatlarıyla ilgili bir eleştiri
yaptık ama başka konuda hiç eleştiri yapmadık.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Bakan ne diyor? Herif diyor, o adam diyor, birisi diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ama, değerli arkadaşlar, şunu ifade ediyorum:
Sayın Cumhurbaşkanı, şu andaki
Cumhurbaşkanımız Sayın Gül Türkiye Cumhuriyeti devletini
temsil ediyor. 71,5 milyon insanı temsil ediyor. Severiz veya sevmeyiz ama
bu ülkeyi seven herkes seçilmiş bir Cumhurbaşkanına saygı
göstermek zorundadır, saygı göstermeyen insana da tepki göstermek
zorundadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Aynı şey sizin için de geçerli.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Aynı şey
Egemen Bağışa, Egemen
Bağışa
Sayın Başkan, Bakana, Bakana
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Biraz önce benim sözümü
Sayın
Cumhurbaşkanının, Sayın Sezerin niteliklerini ifade
ederken gösterdiğiniz tepkinin daha da fevkinde bir tepki göstermenizi
beklerdim. İnşallah
Bundan sonraki süreçte ana muhalefet partisinin
temsilcilerinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını temsil eden
Sayın Cumhurbaşkanı ile ilgili yakışıksız
sözleri ifade eden şahsa karşı tepkilerini en az bizim kadar
göstereceklerini ümit ediyor, bu yasaya olumlu oy vereceğimizi ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Elitaş.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Kanun
teklifinin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, konuşmacı bana Allah korkusu yok. dedi.
Aynı zamanda da dedi ki
BAŞKAN Efendim, kanun
teklifi kabul edilmiştir, hayırlı, uğurlu olsun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum. Bakın,
biraz önce konuşan kişi Allah korkusu yoktur. dedi
BAŞKAN Sayın
Genç, bir dakika, dinler misin?
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki.
BAŞKAN - Aslında bu
kürsünün mehabetine yakışmayan her türlü konuşma
yapılıyor, yani yazık.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
sataşma var efendim.
BAŞKAN - Ama siz de
yaptınız, bak kesmedim sizi.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, ben kendisine sataşmadım ki.
BAŞKAN Hayır,
sataşma diye bir şey yok efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sataştı bana efendim, söz istiyorum sataştığı
için.
BAŞKAN Buyurun
yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bende
mi Allah korkusu var, onda mı yok
O zaman oylayın, sataşma var
mıdır, yok mudur diye. oylayın efendim.
BAŞKAN Müsaade ederseniz
gündemimize devam edeceğiz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sataşma var mıdır, yok mudur diye
Ben ısrar ediyorum.
BAŞKAN - Gündemimize
devam edelim müsaade ederseniz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, ben ısrar ediyorum, sataşma var diyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
O zaman oya sunun efendim.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Teşekkür konuşması yapmak istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, sataşma var, oylayın.
BAŞKAN Kamer Bey,
Sayın Genç, birbirinize hakaret etmeye doymadınız mı,
yeter, Allah aşkına yeter ya! Siz geleceksiniz
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim Sende Allah korkusu yoktur. demek insana en büyük hakaret değil
midir?
BAŞKAN Yok, varsa
hakaret değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Allah
korkusu olmayan insanın makbul insan olduğunu mu zannediyorsunuz?
BAŞKAN - Varsa niye
hakaret olsun, ben iftihar ederim, var derim. Hiç öyle bir şey yok derim
kendim için ya, bana yüz bin tane Sende Allah korkusu yok. dese ben kabul
etmem ki.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, Allah korkusunun olup olmadığını o mu söylüyor.
Sonra, Abdullah Gül şeye
giderken Ben gezmeye gitmedim. dedi, Abdullaha teşekküre gittim.
dedi.
BAŞKAN Var, tamam var,
Allah korkunuz var, onu tutanaklara geçirdik, tamam. Allah korkusu varsa,
tamam.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; hepinize çok teşekkür ederim.
Beş maddeden
oluşan, yürürlük maddeleriyle birlikte beş maddeden oluşan bir
kanun teklifini müştereken yasalaştırdık. Ben, tüm
milletvekili arkadaşlarımıza ve gruplarımıza
şükranlarımı sunuyorum.
Bu, Parlamentomuzda yer alan
gruplarımızın bir müşterek ürünüydü. Bu ürünü bugün ortaya
koymuş olmanın mutluluğu içerisindeyim. Ama tabii bu
mutluluğumuza bugün büyük bir gölge düştü. Hollandada Türk Hava
Yollarının bir uçağı maalesef düştü,
hayatını kaybeden vatandaşlarımız var, insanlar var.
Onlara da Cenabıhaktan rahmetler diliyorum. Tabii, tüm aziz milletimize
başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi huzurunuza
çıkmışken ifade etmek istiyorum.
Biraz önce bir
arkadaşımız Şu anda düzeltmeye
çalıştığınız sorunu aslında siz
üretmiştiniz, siz ortaya çıkarmıştınız. diye bir
değerlendirmede bulundu. İzin verirseniz, bir iki cümleyle buna cevap
vererek huzurunuzdan ayrılmak istiyorum. Nedir burada çözmeye
çalıştığımız sorun? Birincisi Hazinenin
mülkiyetindeki taşınmazlarla ilgili zaman aşımı süresi
öngörülemez. şeklinde Yargıtayın son yıllarda
değiştirmiş olduğu görüş sonucu, yirmi yıl, otuz
yıl, kırk yıl, elli yıl önce tapularını
almış olan vatandaşlarımıza karşı, zaman
aşımı mefhumu gözetilmediği için, iptal davaları
açılmaya başlandı. O nedenle, biz, yasal olarak bu
vatandaşlarımızın hukukunu korumak zorundaydık.
İşte, müştereken milletvekili arkadaşlarımız
Kadastro Kanununun 12nci maddesinde bir değişiklik yaparak,
vatandaşlarımızın bu konuda mağduriyetini gidermeyi
yeğlediler, demek ki bu sorun bizden kaynaklanmamış.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Ben TCK ile ilgili konuştum, tutanaklarda var.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Diğerine gelelim. Türk Ceza Kanununun
154üncü maddesini
Sayın Öztürk, burada Türk Ceza Kanununu birlikte
çıkardık. Yani, ben, müteşekkirim kuşkusuz, ana muhalefet
partisi de temel bir kanunumuz olan Türk Ceza Kanununun
yasalaşmasına katkı sağladı, daha önce birçok temel
kanunumuzun yasalaşmasına katkı sağladığı
gibi. Tabii, bu dönemde Milliyetçi Hareket Partimiz de aynı
katkıyı verdiler. 154üncü maddede yapılan son
değişiklikten sonra farklı uygulamalarla
karşılaştık Sayın Öztürk. Mesela, Antalya Cumhuriyet
Başsavcılığında, yani merkezde, bu tür konularla
ilgili, eğer ecri misil ödeniyorsa takipsizlik kararı veriyor
savcılık, ama Manavgatta ve başka ilçelerde, orada da davalar
açılıyor, yani, çok farklı yorumluyorlar. Başka ilçelerde,
başka illerde farklı uygulanıyor. O hâlde, biz, uygulamadan
kaynaklanan bu tür çelişkileri ortadan kaldıralım ve 2005
değişikliğinden önceki Ceza Kanununun
anlayışını yeni düzenlemeyle getirelim diye
arkadaşlarımız bir çalışma yaptılar. Doğrusu
hemen şunu da ifade edeyim: Bu iki teklifin de hazırlanmasında,
benim, baştan beri, Adalet
Bakanlığındaki tecrübeli hukukçu arkadaşlarla da
birlikte çalışıp, bu metinlerin oluşturulmasına da
katkım oldu. Aslında, biz, bu tür düzenlemeleri siyasi malzeme konusu
yapmayı düşünseydik bunu tasarı olarak getirirdik, gücümüz var,
buradan yasalaştırırdık, ama müştereken
çıkarmanın güzelliğini de bugün burada yaşıyor
olmanın da bahtiyarlığı içerisindeyim. İnanıyorum
ki, hepiniz de bu sevinci duyuyorsunuz.
Bunun dışında
fazla bir şey söylemeyeceğim. Dün burada söz alan her
arkadaşım benim yapmış olduğum konuşmayla ilgili
değerlendirmelerde bulundular, ben uzun uzun dün bu konuda cevap verdim,
tekrar bu tür polemiklere girmek istemiyorum ancak şunu da söylemek
istiyorum: Özellikle Sayın Öztürk Siz sade bir milletvekili
olsaydınız o konuşmayı yapmanızı
yadırgamazdık. dedi.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben bir siyasi partinin aynı zamanda milletvekiliyim, bir
siyasi parti çalışmasına katıldığımda bizim
partimizin adaylarına oy vermelerini vatandaşlarımdan istersem
lütfen bunu Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı görmeyin.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Bakan, isteyin de tehdit etmeyin.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Yani ben milletin karşısına
çıkarak Kardeşim, tüm siyasi partilerin adayları benim
karşımda eşittir, hangisine oy verirseniz verin mi demem
lazım Anayasanın eşitlik ilkesine uygun olması için.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Hayır, hayır; hayır da şantaj yapma!
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Tabii ki kendi partimin adaylarına oy
isteyeceğim, destek isteyeceğim ve şunu da söyleyeceğim:
Benim partimin adayları seçimi kazanırsa daha fazla hizmet eder. Bunu
da diyeceğim. Yani bunu dememi lütfen yadırgamayın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, öyle söylemediniz, Ankarada
projenizi kabul etmeyiz. dediniz.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Ben tüm gruplarımıza, yapmış
oldukları katkılar nedeniyle, milletvekili
arkadaşlarımıza, destekleri nedeniyle teşekkür ediyorum.
İki önemli sorunu, ki sadece Antalyada değildir bu sorunlar, ülkemizin
başka yerlerinde de yaşanıyor. Örneğin İzmirde sadece
bu konuyla ilgili 10 bin tane dava vardır, sadece İzmirde, sadece
Antalyaya özgü değildir. Bir sorunu birazcık olsun, belki tam
anlamıyla çözemedik çünkü bitmiş olan, kesinleşmiş olan
davalarla ilgili bir çözüm getirmiyor bu ama yüzde 90 nispetinde çözdüğümüzü
ifade edebilirim demin bahsettiğim alanla ilgili konuyu.
Ben yeniden hepinize
şükranlarımı sunuyorum. Zannediyorum grup başkan
vekillerimiz ne buyururlar, önümüzdeki hafta Meclis çalışacak mı
yoksa seçimlere kadar çalışmalara ara mı vereceğiz
Eğer öyle olacaksa tabii ki tüm arkadaşlarıma saygılar
sunuyorum. Yeniden Parlamento çalışmalarında birlikte olmak
ümidiyle hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Bakan, Mersine davetim geçerli, sizi bekliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
gündemin 4üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarını görüşmeye
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada Özel
Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (1/496) (S. Sayısı: 100)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer
alan Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/675) (S.Sayısı: 330) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 330 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde gruplar adına söz isteyen, AK PARTİ Grubu adına Rize
Milletvekili Ali Bayramoğlu.
Sayın Bayramoğlu,
buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 330 sıra sayılı Kanun Tasarısı
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda, bugün
hakikaten hepimizi son derece üzen Hollandadaki uçak kazasında ölmüş
olan gerek Türk ve gerekse diğer vatandaşlar ve yaralı olan tüm
vatandaşlarımıza ve yabancı vatandaşlara da
sabırlar ve acilen sağlık, sıhhatler diliyorum.
Arkadaşlar, gündeme
geçmeden önce çok kısa da olsa KOSGEB hakkında sizi biraz
bilgilendirmek ve bu bilgilendirmenin arkasından bu kanunun niçin gündeme
getirildiğini ve bir vesileyle de KOSGEB mensubu sayılan küçük ve
orta boy işletme sahibi arkadaşlarımıza ekonomik alanda,
sanayi alanındaki tecrübelerimizi aktaracak bazı ifadelerde
bulunacağım.
Sözlerime başlamadan
önce, dünya ekonomisinin en sıkıntılı bir dönemi
yaşadığı bu günlerde varını yoğunu ortaya
koyarak hem üretmek hem istihdam oluşturmak hem ekonomik
katkılarını devam ettirmek gayesiyle iş hayatındaki
hayatiyetlerini devam ettirmekte olan bütün küçük ve orta boy işletme
sahiplerine saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Bu kanunun
çalışılarak bugüne getirilmesinde, başta KOSGEB yetkilileri
olmak üzere emeği geçen bütün herkese de teşekkür ediyorum.
(x)
330 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Küresel arenada rekabet
koşulları giderek ağırlaşmaktadır. Bu yoğun
rekabet ortamında mücadele eden KOBİlerimiz, endüstrileşmenin,
sağlıklı bir sosyal yapının gelir dağılımındaki
dengenin ve ticaretteki dinamizmin sürükleyici faktörü ve ekonomimizin
vazgeçilmez unsurlarıdır.
Şunu söylemeliyim ki
ülkemizde gelişme potansiyeli başta küçük ve orta boy işletmeler
olmak üzere son derece büyük bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyel,
KOBİler ile kurumlar ile kendini göstermektedir. Bizlerin sorumluluğu
ise KOBİlerimizin, kurumlarımızın önünü açan
politikaların geliştirilmesi, hedefleri iyi belirlenmiş,
uygulanabilir ve gerçekleştirilebilir projelerin hayata geçirilmesidir.
KOBİlerimizin ekonomimize katkısını en üst düzeye
çıkartmak için Hükûmetimiz, KOBİlerimizin her bakımdan
desteklenmesi, etkinlik ve verimliliklerinin artırılması gibi
hayati bir misyonu da üstlenmiş bulunmaktadır.
KOBİler Türkiyedeki
çalışanların yaklaşık olarak yüzde 77sini,
yatırımların yüzde 57sini, katma değerin yüzde 38ini,
ihracatın yüzde 16sını oluşturmaktadır.
KOBİlerin kredilerden aldığı pay ise yaklaşık
yüzde 25 civarındadır.
Ülkemiz ekonomisinde bu kadar
önemli bir konumda olan KOBİlerin payını ve etkinliğini
artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide
entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun biçimde gerçekleştirmek
amacıyla KOSGEB, 12/4/1990 tarih ve 3624 sayılı Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun ile
kurulmuştur.
KOSGEBin hedef kitlesindeki
küçük ve orta ölçekli imalat sanayisi işletmelerinin sayısı
271.490dır. KOSGEB tarafından 2003 yılında
başlatılan çalışmalarla bugüne kadar yaklaşık 90
bin işletmenin mevcut durum tespiti yapılarak KOSGEB veri
tabanına kaydedilmiştir. Bu işletmeler içinden 14 bini stratejik
plan hazırlamış ve planları KOSGEB tarafından da
onaylanmıştır.
KOSGEB, 2008 yılı
itibarıyla, 35i işletme geliştirme merkezi, 20si teknoloji
geliştirme merkezi olmak üzere 32 şehirde konuşlanan 55 hizmet
merkezi ile ülke sathına yaygın olarak küçük ve orta ölçekli imalat
sanayi işletmelerine hizmet
vermektedir. Sinerji odakları da dâhil edildiğinde KOSGEB
tarafından doğrudan hizmet verilen şehir sayısı 63e
ulaşmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; KOSGEB, KOBİlerin payı ve
etkinliğinin artırılması, rekabet edebilirliğinin
artırılması, sanayi içerisinde bütünleşmenin
sağlanması amacıyla bilişim, bölgesel kalkınma,
danışmanlık ve eğitim, girişimciliği
geliştirme, teknoloji geliştirme, pazar araştırma ve ihracatı
geliştirme, kalite geliştirme ve yenilik ile uluslararası
iş birliği geliştirme desteği başlıkları
altında çeşitli yönetmelik destekleri vermektedir. Bu çerçevede
2003-2007 yılları arasında KOBİ destek kredisi, ihracat
destek kredisi, istihdam kredisi, bilişim kredisi, deri sektörü, organize
sanayi bölgeye taşınma destek kredisi, gıda sektörü, makine,
teçhizat destek kredisi işletmelerimizin hizmetine sunulmuştur ve
toplam olarak 22 bin KOBİye 2,4 milyar TL kredi verilmiştir. 2008
yılında tesirini artıran küresel ekonomik gelişmelerin
KOBİler üzerindeki etkilerini hafifletmek ve KOBİlerimizin bu
dönemi mümkün olan en az hasarla atlatmalarını sağlamak
amacıyla yeni programlar eklenmiştir. 2008 yılında
başlatılan sıfır faizli cansuyu kredileri ile 2008
yılı içinde KOSGEB tarafından cansuyu kredileri altında
1000 +
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu çalışmaların yanında
KOSGEBin yapmış olduğu çok önemli, özellikle hanımlara
yönelik yapmış olduğu bir çalışmadan da size
bahsetmekte fayda görüyorum. KOSGEB Kadın Girişimciliğin
Desteklenmesi Projesi çerçevesinde, dört yörede, -Pendik, Çorum,
Hacıbektaş ve Kütahyada- Kadın İş Geliştirme
Merkezi, yani kısa adı olan KİŞGEM kurulmasını
sağlamıştır. İŞGEMlerde kurulan inkubasyon
hizmetleri, yer temini, ortak makine ekipman kullanımı, sekreterya
hizmetleri, işletme geliştirme danışmanlığı
hizmetleridir. Projeler kapsamında 16 yörede kurulmuş olan
İŞGEMler toplam 337 adet işletme ve 1.737 kişilik istihdam
yaratmıştır. Bu işletmelerin 54 adedi kadın
İŞGEMlerde yer almakta olup 77 kişiyi istihdam etmektedir.
Diğer taraftan ÖSDP kapsamında yer alan 283 işletmede de 1.660
kişi istihdam edilmektedir.
Bütün bunların
yanında başlıklar olarak gündeme getirirsek, KOSGEB, bir, genel
girişimcilik eğitimleri adı altında hizmet vermektedir. Bu
çerçevede 2003-2007 dönemi izleme verilerine göre 100 programda 4.474
katılımcıya eğitim verilmiştir.
İkinci olarak, genç
girişimci geliştirme programları hizmeti verilmiştir. Bu
çerçevede 1990-2000 öğretim yılında, 2000-2001 öğretim
yılında, 2001-2002 öğretim yılında ve 2002-2003
dönemlerinde toplam 10 üniversitede çeşitli aktiviteler
düzenlenmiştir. 2003-2004 öğretim yılında programın
düzenlendiği eğitim kurumlarının sayısı ise 26,
katılımcı sayısı ise 1.134e
çıkmıştır. Program 2004-2005 döneminde 34 eğitim
kurumunda 1.301 katılımcıyla düzenlenmiştir. Böylece,
yaklaşık 5 bin kişiye çeşitli dönemlerde eğitimler
verilme imkânı olmuştur.
Bir başka destek
programı yeni girişimci desteği adı altında verilen
programdır. Buna da 2004 yılı içerisinde 120, 2005te 256,
2006da 61 girişimci yararlanmış, 31 Ağustos 2007 tarihi
itibarıyla 22 girişimciye destek sağlanmış olup,
destekten yararlananların çoğunun sadece geri ödemesiz kredileri destek
olarak gördüğünü hatırlatmakta da fayda görüyorum. Ancak KOSGEB bu
yapmış olduğu bütün hizmetleri mevcut kanunuyla yapma
şansına sahip değildir. İşte bugün, mevcut kanunu
gereğince imalat sanayi sektörü dışındaki KOBİlere de
destek verilebilmesi gayesiyle, önümüzde bulunan 330 sıra sayılı
kanun Komisyonumuzda gündeme getirilmiş ve muhalefet milletvekilleri de
dâhil olmak üzere, ortak kanaatle Meclise, huzurlarınıza
gelmiştir.
KOSGEB, KOBİlere hizmet
ve destek vermek üzere özel yasaya sahip olan tek kamu kuruluşudur ve biz,
KOSGEB gibi ülke sathında yaygın teşkilat yapısına
sahip dinamik bir kuruluştan diğer sektörlerdeki KOBİlerin
desteklenmesinde de yararlanılması gerektiğini
düşünmekteyiz.
Bilindiği üzere,
ülkemizde sanayi sektörü dışındaki sektörlerin ekonomik katma
değer üretme ve istihdam yaratma potansiyeli artmaktadır. Gerek bu
artış gerekse sanayi dışındaki sektör
firmalarından ve bunların temsilcisi kuruluşlardan gelen
talepler, KOSGEBin hedef kitlesinin, sanayi kesiminden tüm KOBİleri
kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekliliğini ortaya
koymuştur. Ayrıca, sanayi kesiminin geliştirilmesinde
başarılı olabilmek için, bu kesimle yatay ilişkide olan
diğer sektörlerin de geliştirilmesi gerekliliği
aşikârdır.
Bu gerekçelerden yola
çıkarak 3624 sayılı KOSGEB Kanununda değişiklik
yapmak ve diğer sektörlerdeki KOBİleri de KOSGEB hedef kitlesine
dâhil etmek için yasa tasarısı hazırlanmıştır. Bu
yeni kanunla KOSGEB sadece imalatçı KOBİlerden değil, ülkemizin
tüm KOBİlerinden sorumlu ulusal kuruluşu niteliğine
kavuşacak ve daha geniş bir etki alanında KOBİlerimizin
geliştirilmesi için çalışmalar sağlayacaktır.
Şimdi, kanunla ilgili bu
ön bilgileri ve KOSGEBle ilgili bilgileri verdikten sonra, birkaç konuya da, özellikle
iş hayatında bizleri izleyen kardeşlerimize de bazı
konuları aktarmakta fayda görüyorum.
Yalnız bundan önce,
hepimizin bilmesi gerektiği çok önemli konulardan bir tanesi, KOSGEBin
sadece Türkiye genelinde bir kuruluş olmaktan çok, başta komşu ülkelerimiz
dâhil olmak üzere Orta Doğu ve Arap âleminde KOSGEB çok ciddi bir marka
hâline de getirilmiştir. Özellikle bahsettiğimiz komşu ülkelerde
ve Orta Doğu ülkelerinde, KOSGEBden yaşadıkları tecrübeler
hakkında çeşitli toplantılar yapmak suretiyle benzer nitelikli
altyapı organizasyonları kurulmuş ve o ülkelere hizmet verme ve
eğitim verme faaliyetlerine başlanmıştır. Bu, sadece o
ülkelerdeki faaliyetlerin yapılmasına destek
sağlamamış, aynı zamanda o veri tabanlarındaki
faaliyet gösteren firmaların Türkiyeyle dış ticaret
münasebetlerine de imkân sağlamıştır. O nedenle KOSGEBin
sadece bir kredi veren kuruluş değil, aynı zamanda eğitim
veren, bu eğitimin yanında uluslararası nitelikte bir marka
oluşturma gücünü göstermiş ve dış ticaretimize de çok ciddi
destek veren bir kurum olduğunu da unutmamamız gerekir.
Bunun yanında KOSGEBin
yapmış olduğu faaliyetlerin iş hayatına daha müspet
yansıyabilmesi açısından en önemli hizmetlerden bir tanesi,
yapılması gereken hizmetlerden bir tanesi üniversite-sanayi iş
birliği hadisesidir. Üniversitelerimiz maalesef sanayimizle yeteri kadar
entegrasyon içerisinde olmayıp gerek teknoloji gerek ARGE gerekse bilgi
birikimlerini küçük ve orta boy işletmelerin gelişimi için
kullanmamaktadır. Bunu kanunla yazmak çok mümkün olmayabilir ancak
üniversitelerimiz kendilerine, başta, bulundukları vilayetlerde olmak
üzere -ki Türkiyenin seksen bir vilayetinde artık üniversite var- bu
şekildeki çalışmalara mevcut iş güçleri olarak öğretim
üyeleriyle birlikte destek vermeyi kendilerine asli görev edinmek
zorundadır.
Bakın, bugün küçük ve
orta boy işletmelerimizin en büyük problemi kaliteli iş gücünü
oluşturamamakta yatmaktadır. Hatta birçok konuda, en iyi
kaynakçıyı, en iyi tornacıyı, en iyi üreticiyi, en iyi
endüstri tasarımcısını bünyesinde bulunduran bu
işletmelerimizin aslında en başta bulundurması gereken bir
nakit akış tablosu takip eden, finansal analiz yapan bir personeli
bulundurma zorunluluğunu sanki ihtiyacı yokmuş gibi değerlendirmekte
ve en büyük hatayı yapmaktadır. İşte bu noktada bu
kardeşlerimize küçük ve orta boy işletmelerin tamamına en güzel
desteği verebilecek kurumların başında,
danışmanlık hizmeti verebilecek kurumların
başında üniversiteler gelmektedir.
Bu çerçevede bir başka
konu da, küçük ve orta boy işletmelerimize verebileceğimiz en önemli
önerilerden bir tanesi de kümeleşme konusudur, kümeleşme. Ne demek
kümeleşme? Başta sektörel olarak birlikte hareket eden grupların
bir araya gelerek ortak mahiyette projeler geliştirmesi, ortak mahiyette
ARGE faaliyetleri yapması ve ortak mahiyette yatırımlar,
teknolojik yatırımlar yapmasına imkân tanımaktadır.
KOSGEBin kümeleşme benzeri, nitelikli bir araya gelen sektörler bir araya
geldiklerinde çok daha yüksek montanlı krediler verme gibi özel bir
çalışması da vardır. Bu, aynı zamanda haksız
rekabeti ortadan kaldıracak ve dünyayla rekabet edebilme
imkânını da küçük ve orta boy işletmelerimize imkân olarak
sunmuş olacaktır. O nedenle, başta sektörel olmak üzere
bölgesel, şehir bazında iş birliği ağları ve
network ortamında kümeleştirme çalışmalarını
yapmak, hem KOSGEBin hem de bu işletme sahibi kardeşlerimizin asli
görevlerinden olmak zorundadır.
Bakın, geçenlerde bir
örnek vermiştim, bu örneği burada bir daha vermekte fayda görüyorum.
Geçenlerde Rize vilayetinde tüm esnaflarla ilgili bir toplantıya
katıldım. Bu katıldığımız toplantıda
esnaf ve sanatkârlar kooperatifine ve diğer bütün birliklerin yetkililerine sordum: Rize vilayetinde toplam esnaf ve sanatkâr üye
sayısı kaç? Rizenin nüfusu 323 bin. Toplam esnaf ve sanatkârlar üye
sayısı 23 bin. Yani her 15 kişiye 1 tane esnaf düşüyor.
Neden? Çünkü Benim de olsun, ben buranın muhtarı olayım.
mantığıyla iş hayatına girmek eldeki imkânları ve
kaynakları israf etmekten başka hiçbir şey sağlamaz,
kaybetmekten başka hiçbir şeye imkân sağlamaz ama
kümeleşmeyi gündeme getirirsek, birlik ve beraberliği bir araya
getirirsek, hem ulusal hem uluslararası kredi imkânlarından hem de
iş gücünden, profesyonel kadrolardan, üniversitelerden çok daha fazla
imkân oluşturmak ve bu imkânları da kendi iş
hayatımıza yansıtmak gibi bir şansı
yakalamış oluruz. Dolayısıyla, bugün çıkartmakta
olduğumuz ve önümüzdeki günlerde kanunlaşacak olan bu kanunun sadece
kanun bazında çıkmış olmasının yeterli
olmadığını, aynı zamanda iş hayatının
da kendisini bu konularda yenilemesi gerektiğini ve bir araya gelerek
korporasyon, birlik oluşturma, holdingleşme, ortak nitelikte
çalışma gibi konularda adım atmasının da artık
kaçınılmaz olduğunu herkesin bilmesi gerekir.
Bakın, şu anda
dünyada yaşanmakta olan küresel krizin sonucunda geleceğimiz en
önemli noktalardan bir tanesi, bırakın küçük, orta boy
işletmelerin birleşmesini, dünya devleri denecek birçok
firmaların bile birleşmesini kaçınılmaz hâle getirmektedir.
Dünyanın en büyük bankaları birbirleriyle birleşme
girişimindedir. Dünyanın en önemli üretimini yapan otomotiv sektörü
firmaları, aynı marka adı altında bir araya gelmelerinin
kaçınılmaz olduğunu artık ortaya koymuştur.
Dünyanın büyük, orta ölçekli firmalarının tamamı dünyayla
rekabet ederek birbirimizi öldürmektense, ortak pazar bölüşmek suretiyle
ama bir arada hareket etmek suretiyle birleşme ve kümeleşme
çalışmalarına başlamıştır. Ee, siz,
dünyanın bu kadar ciddi kuruluşlarının bir araya
geldiği bir noktada, küçük ve orta boy işletmeler olarak eğer bu
kümeleşmeyi beceremezseniz kaçınılmaz son, ekonomik arenadan
çekilmek, hatta bırakın ticari ahlaksızlıkla da
karşı karşıya kalmaktan başka bir şey olamaz.
O nedenle, bu kanunu ve
dünyadaki gelişmeleri de nazarıitibara alarak kendimize de bir
çekidüzen vermek ve böylece, hem istihdama hem ekonomik katkıya hem de
gayrisafi hasılaya katkı vermek açısından küçük ve orta boy
işletmelerimize çok önemli görevler düşmektedir.
Bugün hazırlanan ve
Meclise sunulmuş olan bu kanunun, bu düşünceler doğrultusunda,
başta KOBİlerimize, ondan sonra ülkemize, en çok da şu anda
istihdam için, iş hayatında yeni sahalar açılmasını
bekleyen kardeşlerimize, insanlarımıza fayda
sağlamasını temenni ediyor, kanunun hayırlı
olmasını diliyor ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayramoğlu.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz tamamlanmak üzeredir.
Bu bakımdan alınan
karar gereğince, 323 sıra sayılı uyuşturucu başta
olmak üzere madde bağımlılığı ve
kaçakçılığı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunu ve
sözlü soru önergeleriyle kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 26 Şubat 2009 Perşembe günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.48
VII.-
KİT KOMİSYONU RAPORU
1.- Kamu
İktisadi Teşebbüslerinin 2006 yılı denetimine ilişkin
komisyon raporu (1)
(1) Kamu
İktisadi Teşebbüslerinin 2006 yılı denetimine ilişkin
komisyon raporu Tutanağın sonuna eklidir.