DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 41
63üncü Birleşim
26 Şubat 2009 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman'ın, Hocalı katliamının
17nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyanın Simav ilçesinde
17/2/2009 tarihinde yaşanan deprem afeti ve etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, Dünya Ana Dil Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya
Milletvekili İsmail Hakkı Biçerin, Kütahyanın Simav ilçesinde
17/2/2009 tarihinde meydana gelen depreme ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, Ankara şehir
şebekesine verilen Kızılırmak suyuyla ilgili
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/330)
2.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 38 milletvekilinin, denizcilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/331)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş ve 35 Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan
Sarıçam ve 30 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22
Milletvekilinin, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 Milletvekilinin ve
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 Milletvekilinin, Uyuşturucu
Başta Olmak Üzere Madde Bağımlılığı ve
Kaçakçılığı Sorunlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına
İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) (S. Sayısı:323)
VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, kredi kartı borçlarına yönelik
bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin
cevabı (7/6280)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Sabah-ATV ihalesi konusunda BDDKya
yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin
cevabı (7/6284)
3.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mertin, gazetecilerin kamudan haber almasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı (7/6332)
4.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, ekonomik kriz
nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım
Ekrenin cevabı (7/6385)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bireysel kredi ve kredi kartı
borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/6408)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta bankalarca müsadere edilen
menkul ve gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/6600)
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatın köylerindeki nüfus
azalmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı (7/6601)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı-Tutaktaki camilerin bakım
ve onarımı ile imam ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlunun cevabı (7/6834)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak üç oturum yaptı.
Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcı,
İzmir
Milletvekili Şenol Bal,
Hocalı
katliamının 17nci yıl dönümüne;
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, sulama birlikleri ve tarım
kesiminin elektrik borçlarına;
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Hocalı katliamının 17nci
yıl dönümüne ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
4üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
(1/543) (S. Sayısı: 263),
5inci
sırasında bulunan, Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun (1/496) (S.
Sayısı: 100),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
2nci
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25
Milletvekilinin, Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin, Kadın Erkek
Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin,
Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporunun (Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S.
Sayısı: 328);
3üncü
sırasında bulunan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve
Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlunun, Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin, Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin, Türk Ceza Yasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun (2/283, 2/270, 2/277) (S. Sayısı: 272);
Görüşmeleri
tamamlanarak kabul edildi.
6ncı
sırasında bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun (1/675) (S. Sayısı: 330) tümü üzerinde
bir süre görüşüldü.
Kırıkkale
Milletvekili Mustafa Özbayrak, Kırşehir Milletvekili Metin
Çobanoğlunun, yaptığı bir konuşmadaki sözlerini
farklı yorumladığı iddiasıyla bir açıklamada
bulundu.
26 Şubat
2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te
toplanmak üzere birleşime 19.48de son verildi.
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Yaşar TÜZÜN |
|
Fatma SALMAN KOTAN |
|
Bilecik |
|
Ağrı |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 67
II.- GELEN KÂĞITLAR
26 Şubat 2009 Perşembe
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/677)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.2.2009)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Arasında
Diplomatik ve Konsüler Personelin Belirli Yakınlarının Kazanç
Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/678) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2009)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/679) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.2.2009)
Teklifler
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun; 7258 Sayılı, Futbol ve
Diğer Spor Müsabakaları Üzerine, Bahis ve Şans Oyunları
Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun Ek 1. Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkındaki Kanun Teklifi (2/397) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.1.2009)
2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi ve 3 Milletvekilinin; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/398) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.1.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın; 5582 Sayılı Konut
Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 24. Maddesine, Geçici
Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/399) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2009)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın; 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi (2/400) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.2.2009)
5.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurtun;
1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/401) (Avrupa Birliği Uyum ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2009)
6.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural ve 21 Milletvekilinin; Bir İlçe ve Silifke
Adıyla Yeni Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/402)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2009)
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/403) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2009)
8.- Tunceli Milletvekili Şerafettin
Halisin; Tunceli Olarak Değiştirilen İlimize Yeniden Dersim
Adının Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/404)
(İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.2.2009)
9.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateşin;
İş Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/405) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2009)
10.- İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmazın; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/406) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2009)
11.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındırın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/407) (İçişleri ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2009)
12.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan ve
19 Milletvekilinin; Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve
Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/408) (Milli Savunma ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.2.2009)
13.- Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanakın; Vatandaşlık Geliri Hakkında Kanun
Teklifi (2/409) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.2.2009)
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın; Yüksek Öğrenim
Kredi Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/410) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.2.2009)
15.- Sivas Milletvekili Muhsin
Yazıcıoğlunun; 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/411)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2009)
16.- Sivas Milletvekili Muhsin
Yazıcıoğlunun; 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine
Dair Kanunun 11. ve 14. Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/412) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2009)
Tezkereler
1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaşın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/694) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009)
2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/695) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009)
3.- Siirt Milletvekili Osman Özçelikin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/696) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.2.2009)
4.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/697) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kendi
Toprakları Arası ve Ötesinde Hava Hizmetlerine İlişkin Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/353) (S. Sayısı: 331)
(Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan
Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 332)
(Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn
Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/445) (S. Sayısı: 333) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Karayolları ve Köprüler ile İlgili İşbirliği Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/456) (S.
Sayısı: 334) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Alanlarında İşbirliğine Dair
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/474) (S.Sayısı: 335) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009)
(GÜNDEME)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/484) (S.
Sayısı: 336) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/523) (S. Sayısı: 337) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009)
(GÜNDEME)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanında İşbirliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/532)
(S. Sayısı: 338) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Oman
Sultanlığı Sağlık Bakanlığı
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/550) (S. Sayısı: 339) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009)
(GÜNDEME)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/579) (S. Sayısı: 340)
(Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
11.- Dünya
Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesel Ofisi ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Türkiyede Bir DSÖ Ülke Ofisi Kurulması Üzerine
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/614) (S.
Sayısı: 341) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden
Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 342)
(Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Davostaki Gazze Panelinin moderatörüne ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1224) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/02/2009)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, besi
kredilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1225) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/02/2009)
3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, Gaziantep ve Ankaradaki hava kirliliğine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1226)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, çeklerle ilgili kanunun Türk Ceza Kanununa
uyumlaştırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1227) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Çavdarhisardaki kazı çalışmalarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1228)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik
uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1229) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Ankarada şebekeye verilen
Kızılırmak suyunun kombi arızalarına neden olduğu
iddiasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1230) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin
bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1231) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
9.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, bebek ölümleri meydana gelen bir
hastanede soruşturma açılmamasına ve memuriyetine son verilen
bazı sendikacılara ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1232) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/02/2009)
10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Çin malı tekstil ürünlerinin
terzileri mağdur etmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1233) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/02/2009)
11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, okulların elektrik borçlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1234)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
12.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki bir yolun
durumuna ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1235) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
13.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman-Kahta yoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1236)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
14.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, kamu idarelerinin
bütçelerinden Adıyamandaki sivil toplum kuruluşlarına
yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1237) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
15.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Malatya-Sivas yolunun
bölünmüş yol programına alınmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1238)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
16.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Arapgir-Divriği yolundaki
asfalt çalışmalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1239) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/02/2009)
17.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Malatya çiftçisine ödenecek fidan
destek primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1240) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/02/2009)
18.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Malatya-Adıyaman
arasındaki bir yolun programa alınmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1241)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
19.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Hekimhan-Kuluncak yolunun
genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1242) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/02/2009)
20.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Arapgir-Arguvan yoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1243)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
21.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Arapgir-Kemaliye yolunun
genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1244) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/02/2009)
22.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Çelikhan-Yeşilyurt yolunun
tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1245) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
23.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Kuluncak-Darende yolunun genişletilmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1246)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
24.-
İstanbul Milletvekili Ufuk Urasın, bir caminin restorasyonuna
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/1247)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, GAPa ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru
önergesi (6/1248) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, ziraat mühendisi ve veteriner hekim
kadrolarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1249) (Başkanlığa geliş tarihi:
06/02/2009)
27.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, hastanelerdeki yanık ünitelerine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1250)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
28.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, onkoloji hastanesi ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1251)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
29.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, hekim ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1252)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
30.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, sağlıktaki yabancı
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1253) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
31.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir işletmenin bir vergi düzenlemesinden
yararlanıp yararlanmadığına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1254) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2009)
32.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbulda kamu hizmetine ayrılan
alanların imar değişikliğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1255) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2009)
33.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, elma ihracatının
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1256) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/02/2009)
34.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, bir gruba EPDK tarafından verilen
lisanslara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1257) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
35.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, okullarda Gazzeye yardım
toplanmasına, öğretmenevi bandrol ücretine ve vekaleten yönetici
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1258) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
36.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, PTTnin anonim şirket statüsüne
alınarak özelleştirileceği haberlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1259)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
37.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, Karayolları Genel Müdürlüğünde personel
için sınıf değişikliği sınavı
açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1260) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/02/2009)
38.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, sözleşmeli sağlık personeline
kadro verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1261) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
39.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, işsizlik sigortası ödemelerine ve
çalışma hayatına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1262)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
40.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, seçim sürecinde yapılan sosyal
yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1263) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
41.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, orman yangınları için
yapılan uçak kiralama ihalesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1264) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/02/2009)
42.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, orman yangınları için
yapılan helikopter ihalesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1265) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/02/2009)
43.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, hematoloji ünitelerine ve
uzmanlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1266) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Emniyet ve Jandarma
Teşkilatlarının kullandıkları araçlara ve bu
araçların karıştığı kazalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6839)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)
2.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, süt sektörünün desteklenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6840)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
3.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, tarımsal desteklemeye ayrılan
kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6841) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
4.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Kamu Görevlileri Etik Kurulunun
faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6842) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
5.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Deniz Feneri Derneği
soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6843) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyadaki termik santraller ve
linyit işletmelerinde yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6844) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/02/2009)
7.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankaradaki hava kirliliğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6845)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Afşin-Elbistan
Termik Santrali ve kömür madenlerinde yöre insanının istihdamına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6846)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, İsrail ile yürütülen askeri proje ve
ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6847)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
10.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Ergenekon Soruşturması
kapsamında bulunan bazı silah ve mühimmata ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6848)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
11.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, doğalgazda
yapılan indirime ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6849) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
12.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir taşeron firmada işten
çıkarılan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6850)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
13.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Türk vatandaşlığına geçen
soydaşların emekliliklerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6851)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
14.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, belediyelere ödenen harçlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6852)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)
15.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve aldığı borçlanma yetkisine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6853)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
16.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyadaki tramvay projesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6854)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
17.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, kapatılmasına karar verilen
belediyelerin bütçelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6855) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/02/2009)
18.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, özelleştirilen kuruluşlarda kısa
çalışma ödeneği uygulamasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6856)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)
19.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, sulama amaçlı kullanılan elektrik
bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6857) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)
20.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir şirketin özelleştirme bedeli
ödemelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6858) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
21.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
İstanbuldaki okulların elektrik borçlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6859)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)
22.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Van İl Milli Eğitim
Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6860)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
23.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, öğretmenlerin özür grubu yer
değiştirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6861) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/02/2009)
24.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, ek ödeme ve ek ders ücreti ödemelerinden
yararlanma şartlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6862) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/02/2009)
25.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, üniversite mezunlarının
kredi borcu ödemelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6863) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/02/2009)
26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, hizmet içi eğitimlerde otellerin
kullanılmasına ve bir danışmanlık hizmetine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6864) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
27.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yerköyde taşımalı eğitim
yapılan bir ilköğretim okulunun onarımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6865)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
28.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekicinin, 100 Temel Eser listesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6866)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
29.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, tıpta uzmanlık eğitimi
konusundaki düzenleme çalışmalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6867)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/01/2009)
30.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, ambulans helikopter ve uçak
ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6868) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)
31.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, kanserle mücadeleye ve kanser
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6869) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/02/2009)
32.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, Gazipaşa ilçesindeki sağlık hizmeti
ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6870) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/02/2009)
33.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, ambulans helikopter ve uçak ihalesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6871) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/02/2009)
34.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, ambulans helikopter
ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6872) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/02/2009)
35.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, aile
hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6873) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/02/2009)
36.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Refik Saydam
Hıfzıssıhha Merkezindeki bir kadroya atama şartlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6874) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
37.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, ambulans helikopter ve uçak ihalesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6875) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
38.- Bartın
Milletvekili Muhammed Rıza Yalçınkayanın, ambulans helikopter
ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6876) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/02/2009)
39.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Antakya Organize Sanayi Bölgesindeki
toprak kaymasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6877) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2009)
40.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, esnaf ve sanatkarlara uygulanan kredi faiz
oranlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6878) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/02/2009)
41.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, sektörel ve bölgesel bazda uygulanacak
teşviklere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6879) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/02/2009)
42.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, KOBİler için açılan mali
destek programına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6880) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/02/2009)
43.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, çocuklarının bazı ticari
işlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6881) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/02/2009)
44.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Boluda düşen ambulans helikoptere
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6882) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
45.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Boğaziçi Köprüsündeki yol çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6883)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
46.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Avrupa Parlamentosunda
düzenlenen bir konferansa ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6884) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/02/2009)
47.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Ziraat Bankasından zirai
kredi kullanan çiftçilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/6885) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
48.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Ege pamuğuna ve pamuk üretiminin
desteklemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6886) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/02/2009)
49.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
50.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Almanyadan istenen Deniz Feneri Davası
dosyasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6888) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)
51.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, e-devlet uygulamalarında kişisel
bilgilerin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6889) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
52.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, ABD Büyükelçisinin bir camiyi
ziyaretine ve bir grup imamın ABDye davet edilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6890)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
53.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir sözleşmenin ek
seçmeli protokolünün onaylanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6891) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
54.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, zorunlu deprem sigortasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6892)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
55.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, Tunceli Valiliğinin beyaz eşya
dağıtmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6893) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
56.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir genelgenin
cezaevlerinde uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6894) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
57.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki mahkumlara ve cezaevi
inşaatına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6895) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
58.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, mahkum sayısına ve cezaevi
ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6896) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
59.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, muayene ücretlerinin eczanelerden tahsiline
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6897) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
60.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, işçi emeklilerinin
aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6898) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
61.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, bazı kadrolara atanma
şartlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6899) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
62.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Süreyya Bey Barajına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
63.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Sarıkamıştaki bir
köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6901) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
64.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Başbakanın
Davos dönüşü İstanbulda karşılanmasına ve metro
seferlerinin uzatılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6902)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
65.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Kızılırmaktan Ankaraya
su getirilmesinin maliyetine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6903) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
66.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Adananın kentsel ve sosyal
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6904) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
67.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Adanaya gerçekleşen göçe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6905)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
68.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, İSKİye devredilen işçilere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6906) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
69.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, Çukurcadaki bir ev aramasıyla ilgili
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6907) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
70.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyada kentiçi ulaşımda başlatılan
akıllı kart uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6908)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
71.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, sözleşmeli
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6909) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
72.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Kars-Susuz Anadolu Öğretmen
Lisesindeki bazı işlem ve uygulamalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6910)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
73.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Adanadaki işsizliğe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6911)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
74.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir ilköğretim okulu idarecileri
hakkındaki soruşturmaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6912)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
75.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, ders kitaplarının belirlenmesine,
ihalesine ve dağıtımına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6913)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
76.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, branşlara göre öğretmen
sayılarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6914) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
77.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, basın mensuplarıyla ilişkilerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6915)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
78.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, bir kasabadaki lise
inşaatına ve YİBO yapımına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6916)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
79.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, gençlik programlarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6917)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
80.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, ambulans helikopter ihalesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6918) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
81.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, ambulans
helikopter ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6919) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
82.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, tarımsal desteklemelere ve çiftçi
borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6920) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
83.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, ürün nakliyesinde soğutma
uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6921) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/02/2009)
84.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya tren seferlerinin durumuna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6922) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
85.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, demiryolu yapımına ve
hızlı tren hattı açılışına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6923)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
86.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, köylere posta dağıtımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6924) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
87.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Adanadaki kültür ve sanat faaliyetlerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6925) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
88.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Tunceli Valiliğinin beyaz
eşya dağıtmasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/6926) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/02/2009)
89.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, yargı kararları uyarınca
ödenmesi gereken tazminatlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6927) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/02/2009)
90.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, pamuktaki destekleme
primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6928) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009)
91.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, ilaçtaki provizyon sistemine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(7/6929) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
92.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Davosta katıldığı
panelin organizasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6930) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
93.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, kamuda iş yapan taşeron
şirketlerdeki istihdama ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6931) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)
94.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, Afyonkarahisarda deprem
sonrası verilen kredilerin geri ödemelerinde yaşanan zorluklara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6932)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)
95.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, anadilde eğitim talebinde bulunanlar
hakkında yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6933) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2009)
96.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
tarım politikalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6934) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/02/2009)
97.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmanda öğretmenlere yönelik
bazı etkinliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6935) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
98.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, bazı mallardaki vergi oranına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6936)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
99.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, mahalli idarelere aktarılan mali
kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6937) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
100.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, borçlanma rakamlarına ve bütçe
dışı borç kullanımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6938) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009)
101.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Tanık Koruma Kuruluna yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6939) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
102.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Sayıştayın Hazine
İşlemleri Raporundaki zayi hisse senetlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6940)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
103.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, parti etkinliklerine katılan kamu
görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6941) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
104.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, kadroya geçirilmeyen geçici
işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6942) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
105.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir bürokratın görevlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6943)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
106.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, RTÜK Başkanının resmi araçla
kahvehaneye gittiği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6944) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/02/2009)
107.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, TÜİKin hatalı
verilerine ve yönetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6945) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
108.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Osmangazideki Doğanbey kentsel
dönüşüm alanına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6946) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
109.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, işten
çıkarılan çalışanlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6947)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/02/2009)
110.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Sosyal Güvenlik Kurumu
personelinin yurt dışı ziyaretlerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6948) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
111.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, çobanların sosyal güvenliklerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6949) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009)
112.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, eşdeğer
ilaçlarla ilgili bir genelgeye ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6950)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
113.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, özürlü istihdamındaki prim teşvikine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6951) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/02/2009)
114.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya Kundu Bölgesindeki ormanlık alana
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6952) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
115.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, icralık duruma
düşen tarımsal kalkınma kooperatiflerine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6953)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
116.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, yeniden
yapılandırılan çiftçi borçlarının geri ödenmesinde
yaşanan zorluklara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/6954) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
117.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, TÜİKin bazı
rakamlarındaki hatalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/6955) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
118.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, TÜİKin bazı
rakamlarındaki hatalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/6956) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
119.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Tuncelideki beyaz eşya
dağıtımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/6957) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)
120.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Vakıflar Genel Müdürlüğünden sivil
toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6958) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/02/2009)
121.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, nükleer santral ihalesine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6959) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
122.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Ankarada doğalgaz
dağıtımıyla ilgili bir iddiaya ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6960)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
123.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bor madeninin tehlikeli maddeler
sınıfına alınmasına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6961) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/02/2009)
124.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncının, Ankaranın su
şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6962) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/02/2009)
125.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, terör ve terörle
mücadeleden doğan zararların tazminine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6963)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/02/2009)
126.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin, bir milletvekilinin
bir soruşturmaya müdahale ettiği haberlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6964)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)
127.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesindeki iç denetçilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6965) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009)
128.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbuldaki Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları mütevelli
heyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6966) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
129.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, belediyelerin istisnai kadrolarına
atanan personele ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6967) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/02/2009)
130.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, eğitim kurumlarının elektrik
borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6968) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/02/2009)
131.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, usta öğreticilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6969)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
132.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, elektronik ortamdaki verilerin
paylaşım güvenliğine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6970)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
133.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresun Kadın Doğum Çocuk
Hastanesinin fiziki yetersizliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6971)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)
134.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresunda geçici kabulü yapılan
hastanedeki eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6972) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2009)
135.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, personel alımında
statü tercihine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6973) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2009)
136.-
İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlakın, şiddete
uğradığı basına yansıyan bir doktora ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6974)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
137.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, kiralanan helikopterlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6975) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
138.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, sivil toplum kuruluşlarına
aktarılan kaynağa ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6976) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/02/2009)
139.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, geri alınan yeşil kartlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6977)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
140.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, tansiyon ilaçlarındaki eşdeğer
tespitine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6978) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
141.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, ilaçtaki provizyon sistemine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6979)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
142.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Tarım Kredi Kooperatifindeki kefalet
sistemine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6980) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009)
143.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, tarımsal desteklemelere ve çiftçi
borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6981) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009)
144.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, İbradı İlçesinde kredi
kullanılarak yapılan bir yatırıma ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6982)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
145.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, iletişim tespit ve dinlemelerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6983) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)
146.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Karadeniz Sahil Yolunun
Bartın-Sinop bölümüne ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6984) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009)
147.- Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylaninin, bir askerin ölüm olayına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6985)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)
148.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada Cansuyu kredisinden faydalanan esnaf
ve sanatkara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6986) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/02/2009)
149.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, inşaat sektörünün desteklenmesine
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6987) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009)
150.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, yargı
çalışanlarına bazı ödemelerin yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6988) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009)
151.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmanda kadına yönelik aile içi
şiddet olaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/6989) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/02/2009)
152.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Diyanet İşleri
Başkanlığından sivil toplum kuruluşlarına
aktarılan kaynağa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said
Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/6990)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
153.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, sivil toplum kuruluşlarına aktarılan
kaynağa ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6991) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/02/2009)
154.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, sivil toplum kuruluşlarına
aktarılan kaynağa ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6992) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/02/2009)
155.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyanın bazı mahallelerinde
elektrik hatlarının yeraltına alınmasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6993)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
156.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, CMKya göre barolara yapılan ödemelere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6994)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
157.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, yer
fıstığının destekleme kapsamına
alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6995) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
158.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, oğlunun aldığı geminin
finansmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6996) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
159.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, hakkında soruşturma ve inceleme
başlatılan belediye başkanlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6997)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
160.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Şeker
Fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6998) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2009)
161.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, özelleştirilen Kütahya
Şeker Fabrikasının tartışmalı gayrimenkulüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6999)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)
162.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Belediyesinin bir imar
planı değişikliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7000) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2009)
163.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, tutuklu ve hükümlülerin Türkçe
dışındaki dillerdeki iletişimlerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7001)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
164.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bazı cezaevlerindeki hak
ihlali iddialarına ve cezaevlerinin denetimine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
165.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van F Tipi Cezaevinde yapıldığı
iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7003) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/02/2009)
166.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, tutuklu ve hükümlülere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7004)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
167.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, SGKnın
aynı branşta muayeneye getirdiği süre
kısıtlamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7005)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
168.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, İŞKURun program ve
kurslarından yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7006)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)
169.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, köy korucularına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7007)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
170.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İETTnin otobüs kiralama
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7008) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
171.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Dünya Bankası kredisiyle
İstanbuldaki okulların depreme karşı güçlendirilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7009) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
172.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, anadilde eğitim talebinde bulunan
öğrenciler hakkındaki soruşturmalara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7010)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
173.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, yurt dışında görev yapan
öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7011)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
174.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, okul-aile birliklerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7012)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
175.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, bazı öğretmen atamalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7013) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)
176.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Karabükteki iki hastanenin
kapatılacağı haberlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7014)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
177.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, tutuklu ve hükümlü
hastaların tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7015) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/02/2009)
178.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, çiftçilerin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7016) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/02/2009)
179.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, tarım sektörünün desteklenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7017) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
180.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7018) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)
181.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, yol yapımı
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7019) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2009)
182.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, yakıt toplama gemisi
alımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7020) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2009)
183.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Ege Bölgesinde deniz
ulaşımı ve ticareti ile yat turizminin geliştirilmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7021) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
184.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının,
Ankara-Afyonkarahisar-Uşak-İzmir demiryolu projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7022)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
185.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir-Urla-Çeşme
otoyolunun tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7023) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2009)
186.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Ankara-Afyonkarahisar-İzmir
bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7024) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/02/2009)
187.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Kıyı Emniyeti Genel
Müdürlüğünün kiraya verilen gayrimenkullerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7025)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
188.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, karayollarındaki
ağır taşıt trafiğine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7026)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
189.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Kemalpaşa-Turgutlu demiryolu
hattına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7027) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
190.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, okulların bilişim
teknolojileriyle desteklenmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7028)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)
191.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, TCDDnin beton travers alımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7029) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
192.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Karayolları Genel
Müdürlüğünde personele yönelik sınıf değişikliği
sınavı açılıp açılmayacağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7030)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)
193.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, TMSFnin bazı faaliyetlerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/7031)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)
194.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Türkiye Şeker
Fabrikalarında çalışan mevsimlik işçilere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7032)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)
195.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bazı illerdeki enerji
dağıtımı özelleştirmelerine ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7033)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)
196.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, terör ve terörist örgütler
tanımı konusundaki ifadesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7034) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/02/2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 Milletvekilinin, Ankara şehir
şebekesine verilen Kızılırmak suyuyla ilgili
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/330) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.02.2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Ali Torlak ve 38 Milletvekilinin, denizcilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/331)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.02.2009)
26 Şubat 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır.
Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir, süresi yirmi
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, Hocalı
katliamının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir
Milletvekili Canan Arıtmana aittir.
Sayın Arıtman, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Canan
Arıtman'ın, Hocalı katliamının 17nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Azerbaycanın Hocalı kentinde Ermeniler
tarafından gerçekleştirilen katliamın 17nci yılı
nedeniyle söz aldım.
Dünkü elim uçak kazasında hayatını kaybedenlere
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dilerken bir daha böyle
bir acı yaşanmaması için yetkililerin apronda deve kurban
etmekten öte önlemler almasını da talep ederim.
26 Şubat 1992de Hocalıda yaşanan vahşet,
Azerbaycanın, tüm Türk dünyasının, insanlığın en
acı, en kara günlerinden biridir. Ermenilerin Büyük Ermenistan
ideası için sürdürdüğü yayılmacı politikasıyla
Dağlık Karabağ bölgesinin Türklerden temizlenmesine yönelik bu
katliamda Ermeni birlikleri tamamı sivil ve silahsız olan binlerce
Türkü kadın-erkek, çoluk çocuk, yaşlı-genç demeden barbarca,
vahşice katletmiş, işkencelerden geçirerek şehit
etmiştir. Masum insanların uzuvları kesilmiş, gözleri
oyulmuş, derileri yüzülmüş, hamile kadınların
karınları yarılarak doğmamış bebekleri
öldürülmüştür. Çocuklar dahi ateşlerde yakılmışlardır.
Bu savunmasız, bu masum insanların tek suçu sadece Türk olmaktı.
Böylesine insanlık dışı, vahşi bir
katliamı gerçekleştiren Ermeniler, nasıl oluyor da onurlu bir
insanlık tarihine sahip olan biz Türkleri, hangi yüzle soykırım
yapmakla suçlayabiliyor? Üstüne üstlük bizim içimizdeki bazı
aymazların da Ermeni savlarını destekleyerek özür dilemesi ve
özür dileyenleri desteklemesi çok ama çok acıdır. Aziz Türk milletine
karşı gaflet ve dalalet içerisinde olan bu güruhun, acaba Hocalı
katliamını yapan Ermenilerin de özür dilemelerini talep eden bir
girişimleri olacak mıdır? Hiç sanmıyorum ama emin
olduğum bir şey var ki o da bu aymazların bu büyük
ayıpları içinde boğulacak olduklarıdır. Onlar, Türk
milletinin vicdanında sonsuza değin bu ayıpla yaşamaya
mahkûm edilmişlerdir.
Hocalı katliamıyla başlayan süreç, Azerbaycan
topraklarının yüzde 20sinin Ermenilerce işgal edilmesi ve 1
milyondan fazla Azerbaycan Türkünün göç etmek zorunda kalarak kaçgın ve
perişan bir hâlde yaşamaya mecbur kalmalarıyla
sonuçlanmıştır.
Ermenistanın işgal ettiği topraklarda bugün tek
bir Türk bile yaşamamaktadır ama Azerbaycanda hâlen 10 binlerce
Ermeni huzur ve güven içinde yaşamaya devam etmektedir. İşte,
Türk milletinin asaleti, farklılığı buradadır.
Ermenilerin Hocalıda yaptığı katliam bir ilk de
değildir, son bir asır boyunca Anadolu ve Azerbaycanda çok kez 10
binlerce Türkü vahşice katlettiler.
Bugün, Ermenistan bayrağında ve devlet logosunda
Ağrı Dağımız vardır. Anayasalarında
Doğu Anadolu Bölgemizin Ermenistana ait olduğu
yazılıdır. Ermenistan yöneticileri, Türkiye ile diplomatik
ilişkiler kurulduktan, sınır kapıları
açıldıktan ve ekonomik ilişkiler geliştikten sonra bile
Türkiyeden, soykırımı tanıma, tazminat ve toprak
istemlerinden bir an bile vazgeçmeyeceklerini açıkça beyan etmektedirler.
Ermenistan, sınırlarımızı belirleyen
anlaşmaların feshedilmesi için Rusya ve Avrupadaki lobi
çalışmalarına devam etmektedir.
Son olarak da, Obama Hükûmetine Türkiyeyi soykırımla
suçlayan bir karar aldırtmaya çalışmaktadırlar. Bugüne
değin Amerikadaki Yahudi lobisinin desteğiyle bu girişimi
engelleyebildik, ancak Başbakanın Davostaki
çıkışı Yahudilerin de incinmesine yol açarak bu
desteği de kaybetmemize neden olmuştur.
Devlet adamı olmak, öncelikle Türkiyenin
çıkarlarına zarar vermemektir. Genel Başkanım Sayın
Deniz Baykalın dediği gibi Ermenistan, işgal ettiği en az
üç Azeri köyünden çekilmeden Erivana maça gitmemektir,
sınırları açmaya çalışmamaktır. Bir millet iki
devletiz dediğimiz Azerbaycanın yanında yer alarak
Birleşmiş Milletler ve AGİT kararlarına rağmen
uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek Dağlık Karabağ
ve diğer altı Azeri bölgesini işgal altında tutan
Ermenistanın bu topraklardan çekilmesini sağlamaktır.
Hocalı Katliamını tüm dünyaya anlatarak Ermenistanın, işlediği
bu insanlık suçunun tüm bedellerini ödemesini sağlamaktır.
Büyük Ermenistan ideolojisinin kurucularından olan yazar Zori
Balayan 1996da yayımladığı Ruhumuzun Canlanması
adlı kitabında Hocalıda büyük bir vahşet ve
gaddarlıkla yaptıkları katliamı şöyle anlatıyor:
Biz, çete üyesi Haçaturla, zaptedilmiş evlerden birisine
girdiğimizde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
CANAN ARITMAN (Devamla) Bir dakikada tamamlayacağım
efendim.
bizim askerlerin on üç yaşındaki bir Türk
çocuğunu pencereye çivilediklerini gördük. Haçatur, çocuğun
bağırmaması için anasının kesilmiş göğsünü
onun ağzına soktu. Sonra ben Türk çocuğunun karnının,
göğsünün, başının derisini yüzdüm. Saatime baktım.
Çocuk 7 dakika sonra kan kaybından öldü. Sonra Haçatur, çocuğun
cesedini doğradı ve onunla aynı kökten, Türk kökünden olan
köpeklere dağıttı. Akşam aynı şeyi 3 Türk
çocuğuna daha yaptık.
Bu insanlık dışı katilleri lanetliyorum.
Atatürk Azerbaycanın üzüntüsü bizim üzüntümüzdür, Azerbaycanın
sevinci bizim sevincimizdir. demişti. Türkiyenin Azerbaycan
politikası cumhuriyet tarihi boyunca böyle olmuştur ve bundan sonra
da böyle olacaktır. Azeri kardeşlerimizi üzmeye hiçbir hükûmetin
haddi de yoktur, yetkisi de yoktur.
Azerbaycanlı kardeşlerimizin tüm
acılarını paylaşır, müşterek şehitlerimizi
rahmetle anar, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP, AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Kütahyanın Simav
ilçesinde yaşanan deprem hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili
Alim Işıka aittir.
Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyanın Simav ilçesinde 17/2/2009 tarihinde
yaşanan deprem afeti ve etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Kütahya ili Simav ilçesinde meydana gelen deprem
afeti ve etkileri üzerinde gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Depremin meydana geldiği tarihi de kapsayan geçen
hafta içindeki yurt dışı görevim nedeniyle ancak bu hafta
fırsat bulabildiğim bu konuşma talebimi anlayışla
karşılayan sayın grup başkan vekillerimize ve Meclis
Başkan Vekilimize, bu talebimi olumlu karşılamaları
nedeniyle teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, Hollandaya sefer yapan Türk
Hava Yolları uçağının düşmesi sonucunda
hayatlarını kaybeden değerli vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kütahya
ilimizin Simav ilçesinde 17 Şubat 2009 Salı günü saat 7.28de meydana
gelen, merkez üssünün Simav, şiddetinin 5,0 Rihter ölçeği ve
derinliğinin bazı kaynaklarda
İlk depremde korkarak kalp krizi geçirip, tedavi gördüğü
Simav Devlet Hastanesinde hayatını kaybeden Nazife Yüksel isimli
hemşehrimize Allahtan rahmet, ailesine
başsağlığı, depremde yaralanan hemşehrilerimize
de acil şifalar diliyor, Cenabı Allahtan ülkemize ve aziz
milletimize bu tür acıları tekrar yaşatmamasını niyaz
ediyorum.
Yaşanan bu afette, vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin giderilmesi ve acılarının hafifletilmesi
amacıyla ellerindeki imkânları sonuna kadar kullanarak her türlü
çabayı harcayan başta Simav Belediye Başkanı ve belediye
çalışanlarına, Kütahya Valisi ve Simav Kaymakamının
şahsında ilgili birimlerinin tüm yetkilileri ve
çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür ediyor,
şükranlarımı sunuyorum.
Simav ilçemizde meydana gelen ve komşu ilçelerde de etkileri
süren deprem felaketi nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi
hasarların giderilmesi, depremin şiddeti konusundaki kamuoyuna
yansıyan farklılıklar, devam eden artçı
sarsıntılar nedeniyle birçok vatandaşımızın
evlerine girememesi, çaresizlik nedeniyle evlerinde kalmak zorunda olan
vatandaşlarımızın ise korku ve endişe içerisinde
olması, ilçede bulunan 2 bin dolayındaki üniversite
öğrencisinden birçoğunun ilçeyi terk etmiş olması,
esnaflarımızın dükkânlarını işletemez hâle
gelmiş olmaları nedeniyle büyük sıkıntı içerisine
düşmeleri, vatandaşımızın Hükûmetimiz yetkilileri
tarafından Simava gereken ilginin gösterilmediği yönündeki
yakınmaları ve endişelenmeleri hâlen devam etmektedir.
Simavda yaşayan herkesin korku ve endişe içinde
yaşadığı bu dönemde, Sayın Başbakandan ve Hükûmet
yetkililerinden, gereken ilgi ve şefkati değerli
hemşehrilerimizden esirgememelerini ve ortaya çıkan hasarların
en kısa sürede giderilmesi konusunda gerekli sosyal ve ekonomik
yardımın Simava acilen ulaştırılmasını
değerli hemşehrilerim adına talep ediyorum. Bu konuda Sayın
Başbakana, Millî Eğitim Bakanına ve Bayındırlık
ve İskân Bakanına verdiğim yazılı soru önergelerinde
dile getirdiğim konularla ilgili çalışmaların acilen
başlatılması ve kısa sürede bitirilerek gerekli tedbirlerin
alınması kaçınılmazdır.
Bu amaçla şu soruların cevabı hemen verilerek
vatandaşlarımızın rahatlatılmasını ve
yaralarının sarılmasını sizlerle paylaşmak
istiyorum:
1) Merkez üssü Simav olarak belirtilen depremin şiddeti ve
derinliği konusundaki resmî kayıtlar nedir? Bu konuda basında
yer alan farklı değerlerin ve açıklamaların sebepleri
nelerdir?
2) Yaşanan deprem felaketiyle ilgili olarak bir hasar tespiti
yapılmış mıdır? Yapıldıysa depremin yol
açtığı hasarın büyüklüğü ne kadardır? Bu
hasarın acilen giderilmesi konusunda neler yapılmış ya da
yapılmaktadır?
3) İlçe merkezindeki kamuya ait bina ve okullar ile vatandaşlarımıza
ait mesken ve iş yerlerinde ortaya çıkan hasarların giderilmesi
amacıyla ilçeye gönderilen ayni ve nakdî acil yardım tutarı
nedir?
4) İlçenin Afet İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından afet kapsamına alınarak ortaya çıkan
hasarların ve yaşanan sosyal ve ekonomik kayıpların
telafisi konusunda bir çalışma yapılmış
mıdır? Yapıldıysa çalışmanın içeriği
nedir? Sonucu ne zaman açıklanacaktır?
5) Yaşanan depremle ilgili olarak hiçbir Hükûmet yetkilisinin
vatandaşlarımızın hasarlarının giderileceği
ve gereken ilginin ve hizmetin verileceği yönünde bir açıklamada
bulunmamasının sebebi nedir? Simavda yaşanan bu felaketin
Hükûmetiniz açısından bir değeri yok mudur?
6) Yaşanan felaket nedeniyle, depremden etkilenen ilçemizde
bankalara borcu olan esnafın, çiftçinin ve
vatandaşlarımızın borçlarının belirli bir süre
ertelenmesi konusunda bir çalışma var mıdır? Varsa bu
çalışma ne zaman sonuçlandırılabilecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ALİM IŞIK (Devamla) Sayın Başkanım, bir
dakika daha rica edeyim.
7) Yetkililerce deprem etkisi nedeniyle kullanılamaz raporu
verildiği belirtilen Osmanbey İlköğretim Okulu ile Endüstri
Meslek Lisesinin yerine yenileri yapılacak mıdır? Bu konuda
verilmiş bir karar var mıdır? Varsa yeni okullar ne zaman ve
nerede yapılacaktır? Yeni okullar yapılıncaya kadar mevcut
öğrencilerimizin durumu ne olacaktır?
8) Kullanılmayacak durumda olduğu belirtilen Osmanbey
İlköğretim Okulunda ilköğretim ilk kademe öğrencilerinin
eğitim-öğretimine hâlâ devam ettirildiği iddiaları
doğru mudur? Osmanbey İlköğretim Okulunun onarılarak müzeye
dönüştürüleceği yönünde yapılan açıklamaların
doğruluk derecesi nedir? Bu açıklamalar doğru ise müzeye
dönüştürme kararı kim ya da kimler tarafından
alınmıştır? Oturulamaz raporu verilen bir binanın müze
olarak kullanılabilmesi mümkün olabilecek midir? Onarımlar hangi
kurum tarafından, ne zaman yapılacaktır?
Üniversite öğrencilerimizin ilçeyi terk etmiş durumda
olmaları nedeniyle yeniden ortaya çıkan konaklama ihtiyacı
nasıl karşılanabilecektir?
Bu ve benzeri soruların en kısa sürede
cevabını temenni ediyor, tekrar bu acının
yaşatılmaması konusunda Cenabı Allahtan yeni dileklerimi
ileterek hemşehrilerime başsağlığı ve geçmiş
olsun dileklerimi yeniliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Biçer, buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya Milletvekili
İsmail Hakkı Biçerin, Kütahyanın Simav ilçesinde 17/2/2009
tarihinde meydana gelen depreme ilişkin açıklaması
İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ben de Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim
Işıkın, Simav depremini Meclisimizin gündemine
taşıdığı için kendisine teşekkür ederek ve
Hollandada dün meydana gelen elim uçak kazasında -hayatını
kaybeden ve yaralanan vatandaşlarımızın- hayatını
kaybedenlere Cenabı Allahtan rahmet, yaralananlara da acil şifalar
dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Alim Beyin de belirttiği gibi salı günü, 17
Şubatta meydana gelen depremin hemen akabinde, yine belirttiği gibi
Alim Beyin, Simav Kaymakamımız ve Kütahya Valimizin olaya hemen
intikalleriyle gerekli tedbirler alınmıştır.
1 kişi kalp krizi sonucu vefat etmiştir maalesef,
korkudan, 1 kişi pencereden atladığı için kolu
kırılmıştır, bunun haricinde, elhamdülillah herhangi
bir can kaybı yoktur.
Simav ilçe merkezinde 9 adet ağır hasarlı, 12 adet
orta hasarlı, 680 adet de az hasarlı konutumuz vardır. Simav
belde ve köylerinde 6 adet ağır hasarlı, 9 adet orta
hasarlı, 10 adet de az hasarlı olmak üzere toplam 726 adet
hasarlı konutumuz vardır.
Depremin şiddeti Kandilli Rasathanesinin tespitlerine göre
4,9dur.
Maalesef, geçmişte siyasi rant veyahut da değişik
hesaplardan dolayı Simav Belediye Başkanlığınca kaçak
yapılaşmaya veyahut da ek katlara meydan verildiği için
çatlamalar ve kolon kırıkları oralarda meydana gelmiştir.
Çok hasarlı, ağır hasarlı binalarımıza 5 bin, az
hasarlı binalarımıza da 2.500 lira kira yardımı olarak
kira yardımı verilmektedir. Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan yardım
yapılmaktadır. Kızılay, 200 adet yardım kolisi
dağıtmıştır.
BAŞKAN Sayın Biçer, lütfen toparlayınız
çünkü gündem dışı konuşma gibi oldu.
İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) Alim Beyin
belirtmiş olduğu Osmanbey İlköğretim Okulu ve Endüstri
Meslek Lisesinde öğretim hiç aksamadan devam etmektedir, ek binalara ve
diğer okullara taşınmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHARREM VARLI (Adana) Bakan Beye vekâlet mi ediyor?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bakan vekili mi var, Bakan vekili?
İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya)
Dolayısıyla, psikolojik olarak elbet ki
vatandaşlarımızın birtakım zorlukları
vardır, onlar da zaman içerisinde giderilecektir.
BAŞKAN Sayın Biçer
İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) Devlet, gereken
ilgiyi ve yardımı göstermiştir.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Anadil Günü
münasebetiyle söz isteyen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylaniye aittir.
Sayın Geylani, buyurun efendim. (DTP sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Hakkâri Milletvekili Hamit
Geylaninin, Dünya Ana Dil Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2000 yılında UNESCO tarafından
yürürlüğe konulan 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü nedeniyle
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan, uçak kazasında
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı ve
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, ana dil, insanların
doğuştan itibaren ve doğal olarak sahip oldukları, insana
kişilik kazandıran ilk olgudur. Bu olgu, beşerî, felsefi,
meşru ve de hukukidir. Bilimselliği ise dil düşünceyi,
düşünce de dili besler. Her birey ana dilinde daha güvenli ve daha
üretkendir. Ana dilleri yasaklamak, bireylere verilebilecek en ağır
cezadır.
Bakınız, 22 Temmuz genel seçimlerinin dokunulmazlık
fezlekeleri bu anlayışın ayıplı, tipik örnekleridir.
Şimdi de yerel seçimler nedeniyle benzer yeni fezlekeler dönemi
başlayacaktır. Ama, bakınız, siyaset esprisi aynı
zamanda sonuç alma sanatıdır. Pozitif sonuç da
anlaşılabilir olmaktan geçer. Eğer siyasetçi kendisini
projeleriyle birlikte ana dilinden başka bir dil ile gereği gibi
ifade edemiyorsa ve en önemlisi eğer seçmen, en azından bir kesim
seçmen, ana dilinden başka dil bilmiyorsa kim neyi anlatabilecek ve kim
neyi anlayabilecektir? İşte o zaman seçimlerdeki hukuki ve siyasi
eşitlik ilkesi buradan itibaren bozulmaya başlar.
Değerli milletvekilleri, uluslaşmış hiçbir
halk topluluğu homojen ve tek kültürlü değildir. Bu nedenle çok
kültürlü toplum din, dil, etnik köken ve ulusal kültür bakımından
farklı toplulukların bir arada yaşadıkları ortak
yapının mirasıdır. Demokrasiyi uygulayan ve demokrasiye
geçiş iradesi gösteren ülkelerde farklı kültürlere sahip toplulukların
dillerini özgürce kullanma, ana dilde eğitim ve kültürlerini
geliştirme hakları sağlanmıştır. Bu nedenle
özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra Batı
demokrasilerinde vazgeçilmeyen yöntem, çok kültürlülüğün eşit haklar
temelinde çözülmesidir.
İzin verirseniz, özet olarak dünya pratiğinden birkaç
örnek vermek istiyorum. Üniter devlet yapısı içinde dil ve kültür
özerkliğini uygulayan ülkeler Fransa, İtalya, Avusturya, Amerika,
Finlandiya ve Yunanistandır. Çok kültürlülük içinde toprağa
bağlı ya da eyalet sistemi uygulayan ülkeler, İspanya ve
İngilteredir. Çok kültürlülük içinde federasyon sistemi uygulayan
ülkeler, İsviçre, Kanada, İsrail ve Belçikadır. Birden fazla
resmî dilli ülkeler, Afrika Cumhuriyeti, Çin, Hindistan, Lüksemburg dâhil otuzu
aşkın ülke bulunmaktadır. Çok kültürlülük sorununu ulusal
bağımsızlık yöntemiyle çözen ülkeler ise (Çekoslovakya) Çek
Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Çeçenistan ve
bağımsızlığını 2008de ilan eden
Kosovadır. Çok kültürlülüğü reddeden, ırkçılık ve
asimilasyon uygulayan ülkeler Fas, Cezayir, Tunus, Suriye ve ne yazık ki
Türkiyedir. Oysaki Türkiye'nin de imzalamış ve Anayasanın
90ıncı maddesi gereğince uymak zorunda olduğu, çok
kültürlülük ve ana dil konusunu çözüme kavuşturan onlarca
uluslararası temel belgeler vardır. Ama buna rağmen Kürtçe ve
diğer ana dillerin konuşulmasını ve eğitimini
yasaklayan başta Anayasa, Siyasi Partiler, Seçim, Dernekler, Nüfus,
İl İdaresi, Yerel Yönetimler Yasası gibi uzayıp giden
yasalar zinciri bulunmaktadır. Oysaki cumhuriyetin kuruluşunda
başta Kürtler olmak üzere tüm kimlikler bu ülkenin asli kurucuları
arasında yer almıştır. 1921 Anayasasının özü ve
Lozan Antlaşmasının 39uncu maddesi de bunun sadece iki tipik
örneğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Geylani, tamamlayınız
konuşmanızı.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ne var ki cumhuriyetle yaşıt bir süreçte Türkçenin
dışındaki diller kanuni engellerle
yasaklanmıştır.
Değerli arkadaşlar, artık, ülkemizin bir
antidemokratik kanun devleti ve yasaklar ülkesi ayıbından kurtulma
zamanı gelmiş ve de geçmiştir. Çünkü 21inci yüzyıl
demokratik cumhuriyet ve hukuk düzeni olmalıdır. Onun için dönemsel
yama kültüründen arınmış yeni bir anayasayla tüm dillerin ve
kültürlerin yaşamın her alanında özgürce ifadesi ve tüm haklar
temelinde kabulü ve gelişimi anayasal güvenceye kavuşturarak
demokratik bir zemine taşınması da bu Meclisin asli görevi
olmalıdır. İşte, çeyrek asrın şiddet
sarmalını sonlandıracak proje budur diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, birbirimizi ana dilleriyle anlama ve
empati kültüründe ortaklaşma dileğiyle Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik,
gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 6, 12, 14,
15, 26, 29, 32, 34, 36, 38, 40, 43, 44, 46, 49, 56, 60, 65, 97, 102, 115, 118,
135, 263, 300, 313, 374, 389, 392, 427nci sıralarındaki
soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalış ve 20 milletvekilinin, Ankara şehir şebekesine
verilen Kızılırmak suyuyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/330)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kızılırmak suyunun insan
sağlığına ve kullanılan cihaz ve malzemelere
etkilerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105. maddesi uyarınca araştırma açılmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Hasan Çalış (Karaman)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Reşat Doğru (Tokat)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
6) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
7) Necati Özensoy (Bursa)
8) Hasan Özdemir (Gaziantep)
9) Bekir Aksoy (Ankara)
10) Alim Işık (Kütahya)
11) Kadir Ural (Mersin)
12) Mehmet Günal (Antalya)
13) Akif Akkuş (Mersin)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
16) Beytullah Asil (Eskişehir)
17) Cemaleddin Uslu (Edirne)
18) Durmuşali Torlak (İstanbul)
19) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
20) Yılmaz Tankut (Adana)
21) Ahmet Orhan (Manisa)
Gerekçe:
Su insan hayatının vazgeçilmezidir. Milletlerarası
ilişkilerin enerji temini, enerji güvenliği meselesinin yanı
başına gıda ve su güvenliği ve temini
yerleşmiştir. Türkiye maalesef bu konuda da iyi bir sınav
verememiştir. Bir bakıma bu alanda yapılan önemli hizmetler
maalesef: yetersiz kalmıştır.
Çubuk ve Bayındır Barajlarının ve
beslendiği havzalarının problemine yoğunlaşması
ve yeni temiz su kaynaklarına yoğunlaşması gereken Ankara
belediyesi küresel ısınma nedeniyle barajların doluluk oranları
beklenmedik şekilde düşünce Kesikköprü Barajı'na
(Kızılırmak suyuna) yöneldi. Kızılırmak, Sivas,
Kayseri, Nevşehir, Kırşehir illerimizin hudutlarından
akarak Kesikköprü Barajına kadar pek çok dereden, çaydan beslenerek
ulaşıyor.
Diğer bir deyişle adı geçen İllerin ve bu
güzergahtaki beslenme havzaları üzerindeki yerleşim birimlerinin
çevresel ve sanayi atıkları yönünden de ciddi bir tehdit söz konusu.
Kızıl dağlardan kesik köprüye kadar havzalarda topyekûn
uygulanacak arıtma ve koruma projelerinden sonra Kızılırmak
suyu Ankara'ya verilmeli idi. Bunlar yapılmadan Kızılırmak
suyu Ankara'nın şebeke suyuna dahil edilmiştir. O günden beri
Kızılırmak suyu tartışmaları devam etmektedir.
Değişik raporlar ortaya çıkmaktadır,
İvedik arıtma tesisleri Kızılırmak
suyunun çevresel ve sanayi atıklarına ait
karışımları, ağır metalleri arıtmaya yeterli
mi? Bu su gerçekten kısa ve uzun vadede insan sağlığı
için zararsız hale getirilebilmekte midir?
Ankaranın içme suyunu temin ettiği barajların ve
havzalarının mevcut durumu nedir? Özellikle Çubuk ve
Bayındır Barajları kısa ve uzun vadeli tedbirleri içeren
projeler uygulanmalı mı? Adı geçen barajların kullanım
planı nedir?
Ankara'nın varoşlarındaki gecekondu mahalleleri
imara açılmakta yeni mahalleler
ortaya çıkmakta. Mahallelerde yaşayan nüfus artmakta,
değişmektedir. Ama genellikle eski su şebekelerinin ve
kanalizasyonların
yenilenmediği de Ankara'nın acı bir gerçeğidir.
Zaman zaman şebekelerin patlaması, caddelerde adeta suni dereler,
nehirler şeklinde aktığı da Ankara'nın ayrı bir
gerçeğidir. Mevcut şebekelere, günün ihtiyaçlarına ve gelecek
hesaplarına cevap verecek şekilde el atılmalıdır. Aksi
hâlde Ankaralı suya zararlı atıkların karışması,
hatta bu nedenle ortaya çıkabilecek salgın enfeksiyon
hastalıkları riski ile karşı karşıyadır.
Bugün Ankarada şebeke suyunun içerikleri nedeni ile
kombilerin sık arızaya girdiği, sitelerin depolarının,
evsel filtre ve arıtmaların her geçen gün insanları daha
rahatsız edici görüntüler sergilediği
tartışılmaktadır. Her geçen gün daha çok Ankaralı
içemediği şebeke suyunu çayda, yemekte hatta bulaşıkta
kullanmaktan vazgeçiyor. Ya vazgeçme imkânı olmayanlar. Onlar ne
yapabilir? Özellikle Kızılırmak suyu Ankara şebekesine
verildikten sonra tat, koku, filtreye (ev) bıraktığı içerik
ve bulaşıkta bıraktığı lekeleri ile her geçen gün
kafalar daha fazla karışmakta. Daha sık
tartışılmaktadır.
Kızılırmak suyu gündeme geldiğinden beri
Sayın Belediye Başkanı Melih Gökçek'in tavırları,
davranışları, beyanatları arasındaki
tutarsızlıklar kafaları karıştırmaya devam
etmiştir. Nitekim son günlerde kamuoyuna yansıyan "yeterli
yağış olursa Kızılırmak suyunu şebekeye
vermeyeceklerini açıklaması ve sonra Kızılırmak suyunu
kesmesi" iyice kafaları karıştırmıştır.
Âdeta adı geçen suyun insan sağlığı yönünden
güvenilirliği ile ilgili önceki açıklamalarını
çürütmüştür.
Yukarıda ortaya koymaya
çalıştığımız problemlerin
araştırılması ve çözüm yollarının bulunması
konusunda Yüce Meclisimize büyük görev düşmektedir. Anayasa'nın 98.
ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz.
2.- İstanbul Milletvekili D.
Ali Torlak ve 38 milletvekilinin, denizcilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/331)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türk Denizcilik Sektörünün sorunlarının ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98inci, TBMM
İç Tüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ve talep ederiz. 24.02.2009
1) Durmuşali Torlak (İstanbul)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Gürcan Dağdaş (Kars)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
7) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
8) Hüseyin Yıldız (Antalya)
9) Muharrem Varlı (Adana)
10) Kadir Ural (Mersin)
11) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
12) Cemaleddin Uslu (Edirne)
13) Yılmaz Tankut (Adana)
14) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
15) Bekir Aksoy (Ankara)
16) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
17) Zeki Ertugay (Erzurum)
18) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
19) Şenol Bal (İzmir)
20) Mustafa Kalaycı (Konya)
21) Kürşat Atılgan (Adana)
22) Akif Akkuş (Mersin)
23) Ahmet Bukan (Çankırı)
24) Hasan Özdemir (Gaziantep)
25) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
26) Behiç Çelik (Mersin)
27) Beytullah Asil (Eskişehir)
28) Alim Işık (Kütahya)
29) Hasan Çalış (Karaman)
30) Recep Taner (Aydın)
31) Osman Durmuş (Kırıkkale)
32) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
33) Hakan Coşkun (Osmaniye)
34) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
35) Reşat Doğru (Tokat)
36) Mehmet Günal (Antalya)
37) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
38) Mithat Melen (İstanbul)
39) Ahmet Orhan (Manisa)
Gerekçe:
Denizcilik sektörü; yük ve yolcu
taşımacılığı, liman faaliyetleri, gemi inşa
ve tersanecilik hizmetleri ve deniz turizmini oluşturan; kruvaziyer
turizm, marina işletmeciliği, yat işletmeciliği, yat
yapım ve çekek yeri faaliyetleri, dalış turizmi ve su sporu
faaliyetleri, yanı sıra balıkçılığı ile
ülkemizin lokomotif sektörlerinden biridir. Son yıllarda da başta
gemi inşa sektörü olmak üzere, denizciliğimiz bir çok yönüyle ülkemiz
ekonomisine ve vatandaşlarımızın refahına önemli
katkılar sağlamıştır.
Gemi inşa sektörü bilindiği gibi, emek yoğun ve
yüksek katma değerin üretildiği bir ağır sanayi koludur.
150.000 kişilik istihdam sağlayan, gemi ve yat yapımı ile
önemli ölçüde yan sanayi kollarını destekleyen, ihracat yolu ile
ülkemize döviz kazandıran, milli denizcilik firmalarına inşa
veya tamir edilen gemiler yolu ile de döviz ikamesi sağlayan bir reel
sektördür. Gemi inşa sektörü dünyada birçok örneğini
görebileceğimiz ülkelerin ekonomisini düzeltmesinde lokomotif sektör
rolünü üstlenmiştir. Gemi inşa sektöründe çalışan 1
işçiye ilave olarak yan sanayide 6 işçi daha istihdam edilmektedir.
Dünyada 2008 yılının başlarındaki
azalmayı takiben yıl ortalarında yeniden canlanmış
olan gemi inşa pazarlarında Ağustos ayının
sonlarında ciddi düşüşler yaşamaya başlamış,
2007 Aralık ayında 200 kadar olan aylık siparişler 2008
yılının aynı ayında 7 adet yeni sözleşme
seviyesine gerilemiştir. Ülkemiz gemi inşa sektöründe ise 2008
yılının ağırlıklı olarak ikinci
yarısında siparişteki 98 gemi kontratı ertelenmiş, 68
adet sözleşme ise iptal edilmiştir. 2008 yılı sonu
itibariyle ülkemiz genelinde sipariş alınmış olan gemi
sayısı 244 adet olup bunlardan inşaları
başlamış olan 196 adedin 2009 yılı ve 2010
yılının ilk aylarında tamamlanması mümkün görülmektedir.
Deadweight ton bazında 2008 yılı başlarında 6.3 milyon
DWT olan gemi sipariş bugün 2.5 milyon DWT' nun altına inmiştir.
Gemi inşa ve onarım faaliyetlerinde hizmet ve yarı
mamul alımlarıyla yan sanayi ve diğer sektörlere doğrudan
veya dolaylı olarak sunulmakta olan gelir kapasitesi ve bu sektörlerdeki
çalışanlarında yine devlete doğrudan gelir
sağladığı dikkate alınırsa, gemi sanayinin
durmasının geniş kitleler ve nihayetinde devlet için önemli
sorunları gündeme getireceği aşikârdır. Bu sektörde,
yapımına başlanmış ancak yarım kalma
olasılığı olan gemiler, yapımına başlanmak
üzere olunan resmi siparişlerin iptali ve yeni sipariş
alınamaması nedenleriyle ciddi bir istihdam azalması
gerçeği ile siparişlerin iptali ve yeni sipariş
alınmaması karşı karşıya bulunulmaktadır. Sadece
2008 yılı Ağustos ayında tersanelerde doğrudan
istihdam edilen 36.981 kişilik istihdamda 8.900 civarında bir azalma
gerçekleşmiştir.
2008 yılı sonu itibariyle ise işten
çıkartılan doğrudan çalışan sayısı 20.000
kişiyi aşmış bulunmaktadır. Bunun yanı sıra,
gemi yan sanayinde talepte de doğrudan azalma nedeniyle gerçek olarak bu
sayıdan çok daha fazla işçinin işine son verilmiş
olduğu değerlendirilmektedir.
Tersanelerimizde yeniden bir canlanma hamlesi kaçınılmaz
duruma gelmiştir. Yeniden canlanma sayesinde istihdam ve katma değer
yaratılabilmesinin bugün için vazgeçilmez ve en öncelikli koşulu,
tersanelerimizin yeniden üretir duruma gelebilmelerinin önünü açmaktan
geçmektedir.
Capesize dökme yük piyasası navlun endeksi önemli bir
göstergedir. Günlük kazançlar 2008 yılında hem tepe, hem de dip
noktalarını görmüştür. 2008 Mayıs'ta günlük 200 bin
dolardan sözleşme yapılırken 6 ay sonra 2008 Aralık'ta 2000
doların altında sözleşmeler yapılmıştır.
Tüm bu göstergeler, önlem alınmaması durumunda, Ülkemizi
sektörde dünya sıralamasında beşinciliğe yükselten gemi
inşa sanayinin, dolayısıyla Türk denizciliğinin
ağır faturalar ödeyeceğini göstermektedir. Bu nedenlerle
yaşanan krizin sektör üzerindeki etkilerinin incelenmesi, sektörün ayakta
kalmasını sağlayacak politika ve önlemlerin en kısa sürede
hayata geçirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına
geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, uyuşturucu başta olmak
üzere madde bağımlılığı ve
kaçakçılığı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca kurulan (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki
genel görüşmeye başlıyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin ve 20 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35
Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30
Milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 Milletvekilinin,
İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 Milletvekilinin, Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler ve 24 Milletvekilinin ve Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir ve 26 Milletvekilinin, Uyuşturucu Başta Olmak Üzere Madde
Bağımlılığı ve Kaçakçılığı
Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103)
(S.Sayısı:323) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İç Tüzüke göre Meclis araştırması komisyonu
raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahibine
aittir. Daha sonra İç Tüzükün 72nci maddesine göre siyasi parti
grupları adına birer üyeye, şahıslar adına 2 üyeye söz
verilecektir. Ayrıca, istemleri hâlinde komisyon ve Hükûmete de söz
verilecek, bu suretle Meclis araştırması komisyonu raporu
üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.
Konuşma süreleri, komisyon, Hükûmet ve siyasi parti
grupları için yirmişer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar
için onar dakikadır.
Komisyon Raporu 323 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini
okuyorum:
Önerge sahipleri adına:
Canan Arıtman, İzmir Milletvekili; Tekin Bingöl, Ankara
Milletvekili; Selma Aliye Kavaf, Denizli Milletvekili; Halide İncekara,
İstanbul Milletvekili; Vahit Kiler, Bitlis Milletvekili; İsmet
Büyükataman, Bursa Milletvekili; Ahmet Gökhan Sarıçam, Kırklareli
Milletvekili.
Gruplar: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Reşat
Doğru, Tokat Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ahmet
Ersin, İzmir Milletvekili; AK PARTİ Grubu adına Hasan Kara,
Kilis Milletvekili.
Şahısları adına: Sedat
Kızılcıklı, Bursa Milletvekili; Kemalettin Aydın,
Gümüşhane Milletvekili.
İlk söz İzmir Milletvekili Canan Arıtmana aittir.
Sayın Arıtman, buyurun.
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclis araştırma raporu üzerine, halk
sağlığı bakış açısıyla, durum ve sorun
tespiti ile çözüm önerilerimi sunmak üzere söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Madde kullanımı ve
bağımlılığı, yalnızca bireyi değil onun
ailesini, yakın çevresini ve toplumu da psikolojik, sosyolojik, ekonomik
ve sağlık sorunlarına yol açarak ağır bir biçimde
etkileyen bir olgudur. Bu olgu, güvenlik güçleri ve yargı
açısından suç, sosyolog ve psikologlarca bir davranış
bozukluğu, bağımlılığı tedavi eden doktorlar
açısından ise tıbbi bir problemdir.
Tüm çağdaş dünyada olduğu gibi ülkemizde de yasal
ya da yasa dışı tüm bağımlılık
yapıcı maddelerin kullanımı ve madde
bağımlılığı toplumsal bir halk
sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Yasal
düzenlemelerimizde de madde bağımlıları, yine tüm
çağdaş dünyada olduğu gibi öncelikle hasta olarak kabul
görmektedir. Kronik bir hastalık olan madde
bağımlılığının korunma, erken tanı ve
tedavisi mümkündür ve önemlidir.
(x) 323 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir. Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmeleri 5/2/2008 tarihli 58inci ve 12/02/2008 tarihli
43üncü birleşimlerde yapılmıştır.
Her geçen yıl tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de
kullanıcı ve bağımlıların sayısında
artış olduğu gözlenmektedir. Ne yazık ki, ülkemizde durumu
ortaya koyan kapsamlı bir araştırma ve veri mevcut
değildir. Özellikle son yıllarda gençler arasında madde
kullanımının dikkati çeker bir şekilde
arttığı görülmektedir. Son araştırmalara göre yüzde
300lük bir artışın yanında, kullanım
yaşının da on bir yaşa kadar düşmesi çok endişe
vericidir. Maddeye başlama yaşı her geçen yıl daha erken
yaşa inerken, gençler arasında birden fazla, yani çoklu madde
kullanımı artmaktadır.
Madde bağımlılığı,
kullanıcıların hem mesleki hem sosyal hem de ailevi
işlevselliklerinin bozulmasına, sağlık sistemini çok daha
fazla kullanmalarına, hepatit B, hepatit C, AIDS gibi hastalıkların
yayılmasına yol açarak ülke ekonomisine mali yük getirmektedir.
Ayrıca, terör örgütlerinin en önemli gelir kaynağı
uyuşturucu kaçakçılığı ve ticaretidir. Madde
kullanımı, bir anlamda teröre destek vermek olup bu, ülkeden de
ülkeye zarar vericidir. Bir an önce ve etkin bir şekilde gençlerimize
sahip çıkmalıyız; yoksa sokaklar, uyuşturucu tacirleri ve
terör örgütleri onları pençelerine alıverir.
Bu mücadelede toplumun uyuşturucu problemi algısı
soruna yönelik çözümlerin üretilmesinde ve uygulanmasında önemli rol
oynamaktadır. Madde bağımlılığının
öncelikli olarak adli ve ahlaki bir sorun olarak algılanması, bireyin
bu şekilde etiketlenmesi bu insanların toplum dışına
itilmelerine yol açmaktadır. Bu suçlayıcı ve
cezalandırıcı yaklaşım
bağımlıların tedaviye başvurularının önünde
bir engel oluşturmaktadır. Madde
bağımlılığının bir sağlık sorunu
olduğu mesajının topluma daha yoğun ve vurgulanarak
verilmesi gerekmektedir. Özellikle medyanın bu konuda büyük
sorumluluğu vardır. Bu mesajın içinde madde bağımlılığının
tedavi edilebilen bir sorun olduğu ve sağlık
kuruluşlarına başvurmanın önemi vurgulanmalıdır.
Toplumsal bir sağlık sorunu olan madde kullanımından ve bağımlılığından
çocuk ve ergenleri korumak için ülkemizde sektörler arası uygulanan bir
politika ne yazık ki, mevcut değildir. Acilen çocuk ve ergenlerin
sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi,
kişisel gelişimlerini desteklemek, güç koşullar altındaki
çocukları izlemek ve gelişimlerini desteklemek amacıyla çocuk ve
ergen politikası geliştirilmelidir. Okul sistemi içinde olan
gençlerimiz başta olmak üzere tüm gençlerde durum tespiti ve risk
etmenlerinin belirlenmesi çalışmaları
yapılmalıdır. Özellikle gençlerle ilgili veri toplanması
konusunda büyük eksiklikler vardır. Gerekli araştırmalar
yapılmamaktadır. Madde kullanımı yönünden risk
taşıyan çocuk ve gençler acilen belirlenmeli, madde
kullanımı erken dönemde tespit edilmelidir.
Millî Eğitim Bakanlığı en kısa sürede
2003 yılında yapılan çalışmanın tekrarı
yönünde izin vermelidir. Millî Eğitim Bakanlığının
bunu yapmadığı takdirde Uyuşturucuyla mücadele konusunda
çocuklar için, gençlerimiz için bir şey yaptık. demeye hakkı
olamaz. Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığı kadrosunda yer alan
psikolojik danışmanlık ve rehber öğretmen sayısı
artırılmalıdır.
Tanı ve tedavi alanlarında sorunlar vardır. Madde
kullanan kişiyi bildirmemenin cezai müeyyidesi ve hasta mahremiyetine
saygı etik kuralı arasındaki çelişki hekimlerin madde
kullanım tedavisinden uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Bu
çıkmaza girmemek için hekimler bağımlılık tedavisiyle
uğraşmak istememektedirler. Hekimlerin madde
bağımlılığı tedavisi yapmalarını
sağlamak amacıyla Türk Ceza Yasasının 280inci maddesi, Tıbbi
Deontoloji Nizamnamesi ve Hasta Hakları Yönetmeliğinin uyumsuz
yönlerinin yeniden düzenlenmesi gereklidir.
Uyuşturucu kullanan ve haklarında tedavi ve denetimli
serbestlik kararı verilen kişilerin sosyal güvencelerinin
bulunmaması hâlinde tedavi masraflarının
karşılanmasında zorluklar yaşanmaktadır ve ne
yazık ki çok sayıda vaka bu nedenle tedaviyi bırakmak zorunda
kalmaktadırlar. Sosyal güvencesi olanlarda bile hasta ücret ödemeleri
yetersizdir. Madde bağımlılığı tedavisi
sağlık uygulama talimatında ayrı bir bölümde açıklamalı
olarak ele alınmalı, ayakta veya yatarak tedavi uygulamaları
paket dışı işlem görmelidir.
Sokakta yaşayan çocukların tedavilerinin
yapılmasında da bazı sorunlar vardır. Öncelikli olarak,
Sağlık Bakanlığına bağlı tedavi
merkezlerinin bölgesel planlama yapılarak sayısının ve
çocuk yatak servisinin artırılması gereklidir. Aile
bağları zayıflamış ve sokakta yaşamayı
alışkanlık hâline getirmiş çocukların madde
bağımlılığı tedavilerinin yatırılarak
yapılması, eğer ayaktan tedavisi yapılacaksa mutlaka
SHÇEKle iş birliği yapılarak bu çocukların SHÇEKe
bağlı gece barınma merkezlerinde kalmaları
sağlanmalıdır. Bu çocuklara tedavi sonrası uzun dönemli
rehabilitasyon programları uygulanarak tekrar madde kullanmaları
önlenmelidir.
Tedavi alanında çalışan personel sayısı
yetersizdir. Ülke genelinde, psikiyatri uzmanı sayısının
azlığı yanında, sorunlu ve riskli alan olarak kabul
edilen bağımlılık tedavisi alanı tercih edilen bir
alan olmadığından sağlık personeli sayısında
yetersizlik ortaya çıkmaktadır. Bu alanda çalışan
sağlık personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi
ve yasal olarak da riskli grup olarak kabul edilerek maddi
iyileştirmenin sağlanması, bu alanı daha cazip hâle
getirerek çalışacak personel sayısının
artmasını sağlayacaktır.
Tedavi kurumları AMATEM sayısı ve
dağılımı yetersizdir. Tedavi hizmetleri kapsamında, 2008
sonu itibarıyla, 20 adet alkol ve madde
bağımlılığı tedavi merkezi vardır, bunlardan
ancak 11i Sağlık Bakanlığı bünyesindedir.
Bağımlılık tedavisine başvuranlara tedavi için ileri
bir tarihe randevu verilmesi ve tedavi merkezlerinin yaşanılan
bölgelere uzak olması gibi sorunlar tedavi isteğini de
imkânını da engellemektedir. Bağımlılık
tedavisinde, tedavi isteği gösteren kişiye tedavinin hemen
başlanması çok önemlidir. Bağımlı, karar
verdiğinde tedaviyi hemen alamazsa sonra çoğunlukla bu
kararından caymaktadır. Ayrıca tedavi kurumlarında,
çocuklar ve kadınlar gibi özel gruplara hizmet veren ve madde tipine göre,
hatta tedavi modeline göre uzmanlaşmış merkezler ya yetersiz ya
da hiç yoktur.
Madde bağımlılığı politikası
içine zarar azaltma politikalarının eklenmesi, ilk adım tedavi,
yatırılarak tedavi, uzun dönemli tedavi ve rehabilitasyon
uygulamalarının ülke içinde
yaygınlaştırılması gereklidir.
Bağımlıların tedaviye erişimlerinin
kolaylaştırılması, tedavi kurumlarının
araştırma, eğitim, hizmet, personel ve altyapı yönünden
güçlendirilmesi gereklidir.
Bağımlılığın toplum içindeki takibi
yetersiz olup rehabilitasyonu ve uzun dönemli tedavisi ise yoktur. Çözüm için
madde bağımlılığı tedavisi sonrasında
aynı çevrede tekrarlama olasılığının
azaltılmasına yönelik ek müdahale programlarına ihtiyaç
vardır. Ebeveyn bakımından yoksun ve risk altındaki
çocuklara yönelik SHÇEK tarafından sosyal rehabilitasyon
programlarının toplum tabanlı uygulamasına yönelik projeler
geliştirilmelidir. Ülkemizde madde kullanımıyla ilgili birçok
kurum kendi sorumluluk alanında çok özverili çalışmalar
yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
CANAN ARITMAN (Devamla) Bir dakikada tamamlarım.
Teşekkür ederim.
Ancak, koordinasyon eksikliği veya sorumluluk ve yetki
çatışmaları nedeniyle ulusal mücadele programı istenilen
başarıya ulaşamamaktadır. Birçok Avrupa ülkesinde
olduğu gibi ülkemizde de tüm kurumları bir çatıda toplayacak, doğrudan
Başbakanlığa bağlı olarak çalışacak, ülke
politikalarını oluşturacak yetkilerle donatılmış,
bu alanda çalışan tüm bakanlık ve kurumlardan atanmış
temsilcilerle oluşmuş genel müdürlük düzeyinde bir
kurumsallaşmaya acilen gereksinim vardır.
Sözlerimi bitirirken Komisyon üyelerimize, değerli
uzmanlarımıza, tüm emeği geçenlere bir kez daha teşekkür
eder, yüce Meclise saygılarımı sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arıtman.
Denizli Milletvekili Sayın Selma Aliye Kavaf.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma
Komisyonu hakkında önerge sahibi arkadaşlarım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle uyum içinde
olması akıl ve zihin sağlığıyla mümkündür. Bu
sebeple, aklın ve bilincin en büyük düşmanı olan
uyuşturucu, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekte, onu
aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak yalnızlığa,
bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz bir hayata mahkûm etmektedir.
Bağımlıyı yaşayan bir ölü hâline getiren uyuşturucuların
bu sebeple bağımlıya, aile hayatına, doğacak
çocuklara, iş hayatına, ülke ekonomisine ve toplumsal ahlaka
verdiği zararları ifade etmek mümkün değildir.
Dünyadaki küreselleşme hareketleri ve
sınırların sanal bir çizgi hâline dönüşmesiyle
bağımlılık yapıcı ve yasal olmayan madde
kaçakçılığının sadece ülke sorunu olmaktan
çıkıp bölgesel ve uluslararası suç ve problem hâline
geldiği bir gerçektir. Uyuşturucu madde sorununun bütün ülkeleri
tehdit eden yeni bir boyutu da menfaat çevreleri için rant, terörün ucuz finans
kaynağı, uluslararası ilişkilerde ideolojik ve politik araç
ve hedef ülke toplumuna karşı sosyopsikolojik dejenerasyon, zihnî ve
ahlaki çöküntü olgularının ön plana
çıkartılmasıdır. Her ülkede değişen oranlarda
olmakla beraber, hemen hemen bütün ülkeler uyuşturucudan olumsuz yönde
etkilenmektedir.
Yüksek boyutlardaki uyuşturucu kullanımı, yüksek
oranda şiddeti ve suçu da beraberinde getirmekte, AIDS başta olmak
üzere bazı hastalıkların oluşumuna sebep olmakta, sosyal
yapıda çökmeye sebep olmakta ve bazı kesimlerin daha fazla
uyuşturucu kullandığının ortaya konulmasıyla
birlikte uyuşturucu bağımlıları toplumun her kesimini
etkilemektedir. Örneğin, erkekler kadınlara göre, şehirde
oturanlar kırsal kesimde oturanlara göre, gençler de yaşlılara
göre daha fazla uyuşturucu kullanmakta ve bu oran günden güne
artmaktadır. Bu durum, ailelere, yoksullara, ulusal sağlık
sistemi üzerine de çok ciddi yükü beraberinde getiriyor.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin ve dünyanın önemli
bir sorunu olarak özellikle son yıllarda artış eğilimi
gösteren uyuşturucu, uyuşturucunun dağıtımı,
ticareti ve uyuşturucu dağıtımından, üretiminden ve
ticaretinden birtakım illegal örgütlerin birtakım menfaatler
sağlayıp daha sonra da bunun değişik toplumsal
mekanizmalara zarar verir boyutlarda çalışmalarda bulunması
hepimizi rahatsız etmektedir.
Bu konuyla ilgili olarak Parlamentomuzda bulunan bütün partilerin
milletvekillerinin aynı hassasiyeti paylaştığını
biliyoruz. Bu Komisyonun kuruluş aşamasında verilen önergeler de
bu konuda herkesin hemfikir olduğunun çok önemli bir göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili olarak illegal
uyuşturucu maddeler kullanan kişiler bunları elde etmek için
çeşitli risklerin içine girmekte ve bu risklerden dolayı da bu
maddelerin alımı-satımı önemli bir miktarda ekonomik
değer kazanmaktadır.
Sentetik uyuşturucu kullanımında azalma olmakla
birlikte ciddi miktarda eroin tarzı bağımlılık yapan
uyuşturucu maddelerde -ki yaklaşık yüzde 8 oranında- her
yıl artış var ve dünyada 400 milyar civarında bir
uyuşturucu ticaret hacminin olduğu da göz önüne
alındığında, bunun göz ardı edilmemesi gereken ve
bugün yapılan her türlü mücadelenin dahi ötesinde birtakım
tedbirlerin ve mücadele yollarının da tespit edilmesinin zorunlu
olduğu bir konu olduğunu dikkatlerden kaçırmamak gerekir.
Dünya Bankasının 2007 tarihli uyuşturucu raporuna
göre on beş-altmış dört yaş arası dünya nüfusunun
yaklaşık yüzde 5i, yani 200 milyon kişinin uyuşturucu
kullandığı ifade edilmektedir. Bunların 25 milyonu ise
hayati fonksiyonlarında son noktaya gelmiş insanlardan
oluşmaktadır. 200 milyonluk bir kullanıcı kitlesi olan
uyuşturucu pazarında dönen para ise hayret verecek boyutlara
ulaşmış bulunmaktadır. Kaçakçılık ve Organize
Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığının verilerine
göre 429 milyar dolar seviyesine ulaştığı ifade
edilmektedir. Bu nedenle bu meblağ, sayın milletvekilleri,
Türkiye'nin millî gelirine neredeyse eş değer bir boyuta, hatta
birçok dünya ülkesinin
Ki, ülkemizin de millî gelir sıralamasında
dünyanın 17nci büyük ekonomisi olduğunu düşünürsek, bu piyasada
ne kadar para döndüğünü anlamamız açısından bize ciddi bir
fikir vermektedir.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve İlgili
Suçlar Dairesi tarafından Cenevrede açıklanan 27 Haziran 2007
tarihli Raporda da dünyanın en büyük uyuşturucu
sağlayıcılarının Afganistanın güneyi,
Güneybatı Kolombiya ve Doğu Myanmar gibi merkezî otoritenin
dışındaki bölgeler olduğuna yer verilmiştir.
Yine, terör örgütlerinin, uyuşturucu madde
kaçakçılığının imalat, taşıma,
aracılık, satış ve sokak
satıcılığı gibi her safhasında yer alarak
finansal destek sağladıklarına da bu raporda dikkat
çekilmiştir.
Avrupada uyuşturucu ticaretini kontrol altında tutan
PKKnın, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden getirilen
uyuşturucuya, İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanyadaki yasa dışı
örgütler ile iş birliği içerisinde Avrupaya nasıl
aktardığı ve pazarladığı da belgeleriyle birlikte
ortaya konmuştur.
Bağımlılık yapıcı maddeler,
bunların ticaretini yapan odaklar, bağlantılı suçlar ve
sorunlar sadece bizim ülkemizin değil, günümüzün dünyasının en
önemli sorunları arasında yer almaktadır. Bu sorun ile yeterince
baş edebilmek de uluslararası iş birliği çerçevesinde
delile dayalı bir politika ve strateji izlemekle mümkündür. Bu amaçla,
güvenilir, karşılaştırılabilir nesnel veri toplanması,
değerlendirilmesi ve analiz edilmesi gibi işlevleri yerine getirmek
üzere Portekiz Lizbonda kurulan Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığı İzleme Merkezi 1993
yılında kurulmuştur. Merkez, Avrupa Birliğine üye ve aday
ülkelerden yapılandırılmıştır. Ülkemizin bu
Merkeze üyelik süreci 2000 yılında yapılan başvuruyla
gerçekleşmiştir. Türkiyenin katılımını
düzenleyen anlaşma, Ekim 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosu
tarafından kabul edilmiştir.
Fiziki yapı, personel ve fonksiyonel açıdan en
elverişli kurum olduğuna karar verilen Emniyet Genel Müdürlüğü
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi
Başkanlığı, 16 Mayıs 2002 tarihinde
Başbakanlık makamı tarafından Avrupa Uyuşturucu ve
Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme
Merkezinin ulusal temas noktası olarak yetkilendirilmiştir. Türkiye
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı
İzleme Merkezi adıyla kurulan ulusal temas noktası, görevi ve
konumu gereği itibarıyla Adalet Bakanlığı, Aile ve
Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Emniyet
Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Millî
Eğitim Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı
gibi "kurumsal temas noktaları" adı verilen birçok kurum ve
kuruluşla iş birliği içerisinde görevlerini sürdürmektedir.
Türkiye, coğrafi konumu ve ülkemizin Avrasya
coğrafyasında bulunması, Asya ve Avrupa
Kıtalarının birleşme noktası olması,
doğusunda üretim bölgelerinin bulunması, transit geçiş
yollarının üzerinde yer alması ve buna tarihî konjonktürü ve o
medeniyetlerin izlerini taşıması da eklendiğinde
uyuşturucu madde kaçakçılığı için maalesef cazip bir
ülke olmaktadır. Avrupa'da uyuşturucunun en az kullanıldığı
ülkeler arasında yer almamıza rağmen, yapılan
araştırmalar ve uzmanların yorumları, uyuşturucu
kullanma oranının dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yirmi
yılda maalesef arttığını ortaya koymaktadır.
Dünyadaki ve ülkemizdeki artış, devletimizin uyuşturucuyla
mücadelesindeki kararlılığını da
artırmıştır.
Dünya yasa dışı afyon üretiminin yüzde 85'lik bir
kısmını karşılayan Afganistan'da 2005
yılında 104 bin hektarlık bir alanda yasa dışı
haşhaş ekimi yapılıp 4.100 ton yasa dışı
afyon üretilirken 2006 yılında 2005 yılına göre yüzde
59'luk bir artma ile 165 bin hektarlık alanda yasa dışı
haşhaş ekimi yapılıp yüzde 49'luk bir artma ile 6.100 ton
yasa dışı afyon üretimi yapılmıştır.
Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddeler
İran, Türkiye, Balkan ülkeleri üzerinden, Tacikistan, Özbekistan,
Kazakistan, Rusya, Doğu Avrupa ana güzergâhları üzerinden Batı
Avrupa'ya ulaşmaktadır. Ayrıca, Pakistan üzerinden deniz yoluyla
doğu Akdeniz rotası izlenerek eroin ihracının mevcudiyeti
tespit edilmiş olup ülkemiz de bu güzergâh içerisindedir.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada meydana gelen
uyuşturucu madde kaçakçılığı olaylarına
bakıldığında, özellikle Afganistan kaynaklı afyon ve
türevi uyuşturucu maddelerin doğudan batıya, Batı ve
Doğu Avrupa kaynaklı extacy ve captagon gibi sentetik uyuşturucu
maddelerin ve uyuşturucu üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin
ise batıdan doğuya kaçakçılığının
yapıldığı tespit edilmiştir.
Afyon ve türevi uyuşturucu maddenin üretildiği
Güneybatı Asya ile bu uyuşturucu maddelerin tüketildiği Avrupa
ülkeleri arasında kalan ülkemizde yakalanan afyon ve türevi
uyuşturucu maddelerin hemen hemen hepsi Avrupa ülkelerine gitmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) Kaçakçılık
organizasyonları, yakalanma riskini en aza indirmek için uyuşturucu
maddeleri doğrudan Avrupa'ya sevk etmeden önce kontrol
mekanizmalarını tam kuramamış Doğu Avrupa ülkelerinde
depolamakta, uygun zaman ve şartların oluşturulmasında
partiler hâlinde Batı Avrupa pazarına sevk edilmektedir.
Ülkemiz, uyuşturucuyla ilgili mücadelesinde teknolojinin
sağlamış olduğu teknik imkânlar, analiz programları,
kontrollü teslimat uygulamaları gibi teknik, taktik ve teknikleri sonuna
kadar kullanmakta ve yıllardan beri elindeki tüm bu kaynakları bu
yönde kullanmak suretiyle uyuşturucu madde kaçakçılarına
karşı kararlı bir mücadele sürdürmektedir.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bu,
yalnızca bir hükûmet meselesi değildir. Devletin uyuşturucu
maddeyle ciddi bir mücadele içinde olduğu, yıllardır,
aşikârdır. Türkiye, uyuşturucuyla ilgili mücadelesini dört
ayrı operasyon birimiyle yürütmektedir. Bunu polis, jandarma, sahil
güvenlik ve gümrük muhafaza marifetiyle yürütmektedir. Bunun neticesi olarak
ülkemizde 2006 yılında Avrupa ve AB ülkelerinde yakalanan eroin
maddelerinin toplamından daha fazla eroin maddesi
yakalanmıştır.
2007 yılına ait Avrupa Uyuşturucu ve
Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme
Merkezinin 12nci Uyuşturucu Raporu, Türkiye'de okul öğrencilerinin
yüzde 10'unun uyuşturucu kullandığını ortaya
koymaktadır. Türkiye'de uyuşturucuya başlayanların yüzde
50'si on ve on iki yaşlarında başlamaktadır.
Ülkemizin uyuşturucuyla ilgili mücadelede edindiği en
önemli tecrübe, uyuşturucu madde ticaretinin sadece organize suç
gruplarının değil, terör örgütlerinin de yasa
dışı faaliyetlerini finanse etmek için kullandığı
kaynaklardan en büyük payı oluşturduğudur.
Ülkemiz, geçmişte olduğu gibi günümüzde de terör
örgütlerinin eylemine hedef olmuştur. Terör örgütlerinin, uyuşturucu
kaçakçılığının her safhasında yer alarak finansal
destek sağladıkları tespit edilmiştir. Organize suç
örgütleri ve terör örgütleri uyuşturucu madde ticaretinden elde
ettiği parayı çeşitli yöntemlerle aklayarak yasal sisteme
sokmakta ve bu paraları her türlü yasa dışı faaliyetlerin
finansmanında ve maalesef silah temininde kullanmaktadır.
Yine, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi
verilerine göre, 2005 yılında Afganistan kaynaklı afyon ve
türevi uyuşturucu maddelerin satışından elde edilen gelirin
5 milyar dolarlık kısmı Türkiye'de kalmıştır.
Ülkemizde kalan bu paranın önemli bir kısmıyla ise PKK terör
örgütüne finansman sağlandığı tespit edilmiştir.
Bu nedenle, uyuşturucu madde ticaretiyle yapılan
mücadele sadece sağlık ve mali sistemle ilgili olmayıp, ülke
güvenliğinin sağlanmasıyla da çok yakından ilgilidir.
Sonuç olarak, uyuşturucuyla mücadele, gerek ekonomik gerekse
sosyal alanda meydana getirdiği zarar ve yıkımlardan dolayı
diğer ülkeler gibi ülkemizin de -burası son derece önemli- büyük
kaynak ayırarak mücadele etmek zorunda olduğu ciddi bir sorundur.
Çeşitli boyutlarıyla bu konunun
araştırılmasını sağlamak ve
insanlarımızı, özellikle de gençliğimizi bu beladan uzak
tutmak
BAŞKAN Sayın Kavaf
SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Yani önemli bir konu, sözünüzü kesmek istemiyorum
ama üç dakikayı aştık. Lütfen
SELMA ALİYE KAVAF (Devamla)
uyuşturucu
trafiğinin tüm unsurlarıyla birlikte deşifre edilerek
çözülebilmesi için bu önemli konuyu Meclis gündemine getirmiş bulunuyoruz.
Komisyondaki bütün arkadaşlarıma gayretli
çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor, bundan sonraki
çalışmalar için de başarılar diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Sayın Halide İncekara.
Sayın İncekara, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
arkadaşlarımın bir kısmı sağlık
açısından baktılar, bir kısmı kaçakçılık
açısından baktılar, ben, çocuğu tehdit açısından
bakacağım. Önerge veren diğer arkadaşlarımın da
önerge gerekçelerine baktığımda, genellikle çocukla illiyet kurmaları
şahsımı çok sevindirdi. İktidar ve muhalefet
milletvekillerinin birlikte verdikleri önergelerle oluşturulan Komisyonda
çalışan bütün arkadaşlarıma emeklerinden dolayı çok
teşekkür ediyorum. Lakin, Meclis Başkan Vekilimiz başta olmak
üzere, yürütmenin temsilcileri de burada, şunu söylemek isterim ki, bu
araştırma komisyonları raporları artık tozlu
rafların süsü olmamalı. Mutlaka bu raporları dinleyen iktidar
temsilcileri, en geç bir yıl içinde araştırma komisyon raporunun
sonucundaki önerilerin ne kadarını hayata geçirip geçirmediklerini
burada gelip milletvekillerinin huzurunda sunmalıdır. Aksi takdirde,
zaten biz biliyoruz, zaten biz yapıyoruz mantığıyla bu
araştırma komisyonları raporları maalesef ziyan zebil
olmaktadır. Bu hassasiyetimi herkesle paylaşmak istiyorum.
Ben konuya biraz farklı bakmak istiyorum. Sayı
artışı, doğru, lakin Avrupada en az, uyuşturucu ve
bağımlılık konusunda en az kullanıcılar
arasındayız; çocuklarımızı tehdit eden şey,
yükseliş hızının çok olması ve yaşın küçük
yaşlara kadar düşmesidir. Şimdi, Avrupalı şunu
diyebilir: Gençlik geleceğimizdir. Ama Türkiye'nin Gençlik
geleceğimizdir. demek gibi bir lüksü yoktur. Neden? 25 milyona yakın
genç nüfusa sahip olan bir ülkenin gençliği geleceğe ertelemek gibi
bir lüksü olamaz. Türkiye'nin gençliği bugünün meselesidir. Sadece
altı yaş altındaki çocuklarımızı düşündüğümüzde
10 milyon nüfus birkaç tane Avrupa Birliği ülkesi nüfusuna denktir. Demek
ki meselelerinizi düşünürken, önerilerinizi ve projelerinizi
hazırlarken nesiller arasındaki yaş gruplarını
yürütücülerin çok iyi hesaplaması gerekmektedir.
Uyuşturucu, bizzat şahsın kendisine zarar vermekten
öte, ruh sağlığı, akıl sağlığı,
beden sağlığı ve şiddet, suça itme gerekçesiyle de
çocuklarımız için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Lakin,
şu hassasiyetimi de paylaşmak isterim ki, uyuşturucudan korumak
adına yapılan paneller, toplantılar çocukların
şuuraltında zaman zaman merakla birlikte yeniden bir
uyarıcı rolü üstlenmektedir ki bu da ayrı bir tehdittir.
Ben arazide neler yaşadığımı, incelemeler
sırasında neler gördüğümü, niçin bu önergeyi vermek
istediğimi söyleyeyim. Ankarada bakanlıklara gittiğinizde,
arkadaşlarım, bir sürü projeyle
karşılaşırsınız, neredeyse Ankara proje
çöplüğüne dönmüş. Lakin, bakanlıkların kendi
arasındaki iletişim kopukluğu, hepsinin bir devletçik
mantığı içinde çalışır hâlde olması hem kaynak
israfına hem insan israfına hem de emeklerin ziyan zebil
olmasına sebep olmaktadır.
Ankarada kâğıt üzerinde Çok güzel. diye
baktığınız, Hah bununla bu mesele çözülür. diye
baktığınız konular illere, ilçelere indiğinde izini
kaybetmekte.
Vali arkadaşlarımla sohbet ederken soruyorum: Şu
konu
Bir dakika Sayın Vekilim, il müdürünü çağırayım.
diyor. Falanca konu
Bir dakika Sayın Vekilim, il müdürünü
çağırayım
Bir vali eğer bilgisini il müdürlerinin
kafasında taşıyarak çözmeye kalkışırsa bunu
çözemez.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bravo.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Gelişmiş devletin
en büyük özelliği yasalar, yasaklar ve tutuklamalarla değil önleyici
tedbirlerle mümkün olur. Ben yine bu meseleye
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Doğru adamlarla yönetirseniz
böyle olmaz. Yanlış adamlarla yönetirseniz böyle olur.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Şimdi ben sizi
duyamadığım için cevap veremiyorum ve süremi de ziyan etmek
istemiyorum. Ama Başkan izin verirse istişare ederiz
konuşmanın devamında.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Doğru söylüyorsunuz da,
valilerin ek görevi var, onu demek istiyor; kömür
dağıtımı...
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Vekilim, bir cevap
bekliyorlar sizden.
BAŞKAN Buyurun Sayın İncekara.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Peki.
Kurumlar arası iş birliğinde yapacak olan
valilerimiz ile kaymakamlarımızdır. Biz tabii ki
önereceğiz. Sorumluluğu yerine getirip getirmemek
arkadaşlarımızındır. Nihayet bu devlette KPS
sınavıyla devlete, kamuya giren insanlar bir hukuki yapı ve
yargı sistemi içinde becerikli-beceriksiz, yetenekli ya da yeteneksiz,
nasıl olsa emekli oluncaya kadar bir maaş almaktalar. Ve burada
ürettiğiniz bir sürü değerli proje kişilerin yeterliliklerine,
yeteneklerine, yönetim kabiliyetlerine göre, bir de bakıyorsunuz ki,
arazide yok oluveriyor. Şimdi bunları konuşmayacak
mıyız? Konuşalım ve birbirimizi nezaketle dinleyelim.
Şimdi, taşra teşkilatında çalışan
arkadaşların yönetim odalarından çıkmaları gerekiyor.
Tarım il müdürü ise ayağı çamura bulaşması gerekiyor,
millî eğitim müdürü ise okul bahçelerinde dolanması gerekiyor. Tabii,
o müdürün dolaşıp dolaşmadığını görmesi için
yerel amirlerin de sokaklarda dolaşması gerekiyor. Okul çevresindeki
güvenliği sadece polisle yürütmeye çalışmak hiçbir taşra
amirinin işi olmamalı, onun nasıl yürütüldüğünü görmeyi de
ayrıca vazife edinmelidir.
Şunu söylemek isterim ki değerli arkadaşlarım,
çocukla ilgi ve ilgili olmak bilgiyle yeterli bir şey değildir,
çocukla ilgili olmak biraz duygu ve yürekle de ilgili bir şeydir, gece
uykularınızın kaçmasıyla ilgili bir şeydir.
Ben, biraz, eğitim açısından
baktığımızda, neredeyse, çocuklarımızın
okuldan çıktıktan sonra sokakların çocukların tehdit
alanına dönüştüğünü görmekten üzüntü duyduğumu söylemek
isterim. Efendim, onun sorumluluğu, bunun sorumluluğu
Hepimizin
sorumluluğu arkadaş! Eğer şehrinize gittiğinizde bu
konuştuğunuz şeyleri denetlemek, görmek, tebdili kıyafet
gezinip istişare etmiyorsak hepimizin sorumluluğu.
Yine söylüyorum, eğitimcilerinizi bu KPS sınav sistemi
içinde seçtiğiniz süre içinde, çocuk sevgisini, karakterini, merhametini
ve yönetici kabiliyetini test eden başka bir sınav sistemine
geçmediğiniz süre içinde, bir sürü matematik problemi çözebilen ama
araziye çıktığında çocuk sevgisini tanımamış
insanlardan eğitimci yapmak durumunda kalırsınız. Sisteme
girdikten sonra çocuklarımız güvensiz bir ortamda kalabilir.
Onun için, özellikle okullarımızın, okul
müdürlerimizin mutlaka yönetim kabiliyeti gelişmiş insanlardan
olması gerekmektedir. Okul etrafında olan tehdit alanları,
başta İnternet kafeler olmak üzere sık sık kontrol
edilmelidir.
Bir şiddet araştırma komisyonunda bir tavsiyemiz
oldu, hâlâ yapıldığını görmüyorum. İnternet
kafelerin ruhsatını belediyeler, denetimini emniyet yapmaktadır
ve bu bir süre, bir şikâyet altı ayı bulmaktadır ama
görüyorum ki hâlâ arkadaşlar bunlarla ilgili bir düzenlemeye
girmemişlerdir; girdilerse bunu duymaktan sevineceğimi size söylemek
isterim.
Valilerimizin ve kaymakamlarımızın risk
haritaları olması lazım. Demin arkadaşlarımız
bahsettiler, annesi babası ayrılan çocuklarımız, gurbette
okuyan çocuklarımız ve yoğun müfredattan dolayı
başarısızlığı durmadan tatmak zorunda kalan,
başarısızlıkla birlikte yalnızlığa itilen,
yalnızlıkla birlikte tehlikeli arkadaş edinen
çocuklarımız.
Buradan Talim Terbiyedeki arkadaşlarıma seslenmek
istiyorum. Kaç bakan eskitirler, kaç milletvekili eskitirler, kaç hükûmet
eskitirler ama onlar hep orada otururlar. Eminim dünyada da gezmedikleri yer
kalmadı. Ama Talim Terbiyedeki o arkadaşlarıma, o onayladıkları,
tasdikledikleri müfredata, Allah aşkına, Karsı, Ardahanı,
Hakkâriyi, Erzurumu ve
RASİM ÇAKIR (Edirne) Talim Terbiyeyi de
değiştirdiniz.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Değiştiremez
RASİM ÇAKIR (Edirne) Talim Terbiyeyi bir gecede
değiştirdiniz.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Değiştiremezsin,
senin haberin yok gözünü sevdiğim! Bir kere atarsın, o seni eskitir,
beni eskitir, seni iktidar yapar, beni iktidar yapar ama o değişmez.
Bunca değişen taleplere, bu kadar eğitim hareketliliğine ve
genç nüfusa rağmen bu memleketin atadığın zaman hiç
değişmeyen tabii kişileri olur. Ben kimseyi suçlamıyorum,
arkadaşları da tanımıyorum. Ben bir sistem analizi
yapıyorum ve bu konuda da mutabakat istiyorum. Yirmi yıl, otuz
yıl bir kurumda aynı yerde hiç kıpırdamadan oturunca ve
Erzurumun dağındaki okulun bahçesine gitmediyseniz, eğer
Karsta gidip henüz Türkçeyi sökmemiş çocuğun önüne dört işlemli
matematiği koymuşsanız, bana ne dünyayı görmüşsün ya!
Neyi getireceksin gözünü seveyim? Onun için, o
arkadaşlarımızın biraz da yurt içinde gezmelerini
istiyorum.
Ayrıca, eğitimin içindeki müfettişlik sisteminin,
teftiş sisteminin bu şekilde bu eğitimi hiçbir yere
götürmeyeceğini ve çocukları tehditten
kurtarmayacağını söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Başkanım müsaade
istiyorum.
Şimdi, tabii ki, sağlıkçılar konuya
sağlık açısından bakıyorlar. Ama eğer
müfettiş gittiğinde iki sene uğramadığı hâlde
boş tutulan odalardan çıkıp da okulun etrafındaki
güvenliği raporlarına geçirmiyorsa, bu teftiş sistemiyle de
benim çocuklarımın okul çatısı altında korunması
mümkün değil.
Şimdi, arkadaşım dedi ki: Sayıları az.
Doğru. Ama eş durumundan tayin edip bir yere lazım
olmayanları yığıp, diğer tarafta çocukları
eğitimsiz bıraktığınız yerde nasıl çözeceksiniz?
O nedenle, bu nedenle, Ankarada 3 öğretmen lazım yerde 23
öğretmen var. Niye? Eş durumundan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Muhalefet partisi gibi
konuşuyorsunuz.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Hayır efendim, ben
çocuk adına, sokak adına konuşuyorum. Bir dinle ya! Hoş bir
şey değil mi? Sayın Vekilim, benim derdim, bu senin derdin
değil mi gözünü sevdiğim ya? Doğruysa, ben, tamam
Bak
şimdi, biz öyle bir İktidarız ki -konuşturuyorsunuz
işte, konuşturmayın- siz muhalefet yapamayınca
iktidarı da biz yapıyoruz, muhalefeti de biz yapıyoruz, böyle
böyle gidiyor işte. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Başbakan
duymasın.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Niye duymasın?
Başbakanım bundan gurur duyar. Çünkü dinamik kalmanın,
altıncı sene sonunda hâlâ sokaklarda iltifat görmenin gerekçesi öz
eleştirilerimizi en iyi yapabilmemiz; problemlerimizle, çözüm önerileriyle
barışık olmamız sanıyorum en büyük
kabiliyetlerimizden. Tavsiye ederim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Biz muhalefet
yapınca kızıyor.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Bir müsaade et
konuşayım, gözünü seveyim.
Diğer taraftan, Sağlık Bakanlığı,
Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiyede en fazla
örgütlenmiş kurumlarımızdan birisi. Sanıyorum, gönüllü
faaliyetler ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği içinde daha
etkili, belki daha az kaynak kullanarak, ama sivil gücü de faaliyetlerin içine
alarak yeni bir, diğer kurumlarla iş birliğine gitmek
zorundadırlar diye düşünüyorum.
Bakın, cezaevlerine uyuşturucu kullanmaktan, satmaktan
giren çocuklarımızla AMATEMe girip çıkan çocuklarımız
sokağa çıktıktan sonra bir tek muhatabı var: Yeniden
uyuşturucu satıcıları. Çocuklar tek başına
kalıyor, tekrar tehdit altında kalıyor ve korkudan, dün
bıraktığı, tedavi olduğu şeye sokakta mahkûm
oluyor. Bu, şu demektir ki, mahkeme-karakol-ıslahevinin
arasındaki üçgende mutlaka bir otokontrol sisteminin kurulması ve
denetleyen, gözetleyen, yasaklamaktan ziyade tedbir alan bir altyapı
sistemi. Yasalara baktığınızda her şey var. Ama bir
idari problemi, kişilerdeki, kurumlar arasındaki iletişimsizlik
Buradan tabii, Başbakanım duyarsa da iyi olur. Mutlaka her Hükûmetin
bir koordinasyon bakanlığına ihtiyacı olduğunu
düşünüyorum. Aksi takdirde, her çatı altında birbirine benzeyen
bir sürü projenin çok etkin olmadan yürütüldüğünü görmek şahsen beni
üzüyor.
Bu arada, tabii, tanıtım ve medyayla ilgili de, haber
yapıcıların artık TVlerde mutlaka çocuk psikologları
kullanılması gerektiğini, haber yapayım derken, evlerdeki
binlerce, milyonlarca çocuğumuzu, rol modellerin kötü örneklerini sunarak
örnek olduğunu söylemek istiyorum.
Şimdi, biraz espriyle gülelim. Emniyetin içinde çocuk
şubeleri var, çok da iyi çalışıyorlar arkadaşlar.
Lakin, hiçbir polis çocuk şubesinde çalışmak istemiyor. Çocuk
mahkemelerimiz var, kolay kolay yargı mensupları çocuk mahkemelerinde
çalışmak istemiyor. Çocuk dediğiniz zaman olaya şöyle
bakıyorlar diğerleri: Çoluk çocuk meselesi.
BAŞKAN Sayın İncekara
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Bence emniyetin içindeki
çocuk şubelerindeki arkadaşlarımız kafasına göre
akşam sabah değiştirilenler değil, tam tersi, ihtisas
sahibi, iyi yetişmiş, kaliteli kişiler.
BAŞKAN Sayın İncekara, birkaç saniye rica edeyim.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Bitti mi?
BAŞKAN Biteli çok oldu da Aşk dinletir, dert
söyletir. demişler. tamamlayalım lütfen.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) Çocuk mahkemelerinde de en
az bilgisi kadar yüreği de çocuklarla ilgili olanların yapması
gerektiğini, buraların çoluk çocuk meselesinden ziyade, memleketimin
ikbal ve istikbal meselesi olduğunu düşünüyorum.
Bu hassasiyetle, sağolsun, Meclis Başkanımız
iki tane yeni yapılacak çalışmalara da yön gösterici olacak, ev
sahipliği yapacak. Bugün AÇEV ziyaretçiydi Mecliste. Özellikle okul öncesi
eğitimini çok önemsiyoruz ve bu iş birliklerinin daha çok
artmasını istiyoruz. Diğer taraftan, hem insan
haklarının altında hem de çocuk izleme grubu olarak, çocukla
ilgili çalışmaların çoluk çocuk meselesinden öte, memleket
meselesi olarak görülmesini herkesten rica ediyorum.
Seçim çalışmaları sırasında ithamdan,
iftiradan, hakaretten uzak, demokrasiye yakışır bir şekilde
bir seçim süreci geçirmemizi herkese temenni ediyorum.
Saygı ve sevgilerimle efendim. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İncekara.
Vahit Kiler, Bitlis Milletvekili.
Sayın Kiler, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VAHİT KİLER (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; uyuşturucu başta
olmak üzere, madde bağımlılığı ve
kaçakçılığı sorunlarını araştırarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırma Komisyonunun çalışmaları ve bu
çalışmaların sonucunda gelinen noktayı değerlendirmek
için önerge sahibi olarak söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan evvel, dünkü uçak kazasında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, ailelerine metanet ve
yaralılara acil şifalar dilerken tüm Türk Hava Yolları
camiasına ve Türkiyeye geçmiş olsun diyorum. Bir daha Rabbim böyle
kazalar göstermesin inşallah.
Değerli arkadaşlarım, Komisyonumuz bir süre önce
çalışmalarını tamamladı ve raporunu yüce Meclise
sundu. Bugün de bu yüce çatı altında sizleri ve yüce milletimizi
bilgilendirme görevimizi yerine getiriyoruz. Bu toplumsal bela herkesi tehdit
ettiği için ortak bir bilinçle mesai yaptık. Diliyorum ve umuyorum ki
bugünden sonra, elde ettiğimiz veriler ışığında,
başta ülkemizi ve sonrasında da dünyayı bu illetten
kurtarabiliriz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dünya
nüfusunun 6,5 milyar kişi olduğunu biliyoruz. Bu büyük nüfusun 200
milyondan fazla bir kısmı şu ya da bu şekilde
uyuşturucu belasına saplanmış durumda. Bu rakam
90ların sonunda yaklaşık 170 milyon kişiydi. Bakın,
son on sene içinde 30 milyon yeni bağımlı baş
göstermiş. Bu artış son derece ürkütücü ve düşündürücüdür.
Bu geometrik büyüme ülkemize de ne yazık ki yansımaktadır. Bir
nefes sigarayla başlama ihtimali olan uyuşturucu illeti ileri
yaşlarda kişiyi kendisine esir etmekte ve ocaklar söndürmektedir.
Peki, hem ebeveyn hem de milletvekili olarak bizler ne yapıyoruz, neler
yapmalıyız?
Değerli milletvekilleri, dünya üzerinde dönen gayriyasal para
1 trilyon dolar civarında. Bunun üçte 1inden fazlası uyuşturucu
madde kaçakçılığından elde edilen paradır. Bu
paranın dünya üzerindeki ekseni bir tarafa ülkemizdeki yansıması
bizleri dehşete düşürmüştür. Madde kullananların yüzde 75i
ne yazık ki yirmi yaşından önce madde kullanmaya
başlıyor. Daha da vahimi ilköğretim öğrencileri
arasında tütün kullananların oranı yüzde 16,1; alkol
kullananların oranı yüzde 15,4 ve uçucu ve uyuşturucu madde
kullananların oranı da yüzde 1,7dir. Bu oranlar ortaöğretimde
tütün ürünlerinde yüzde 55,9a, alkolde yüzde 45e, uyuşturucu maddede de
yüzde 4 ile 5e kadar çıkabiliyor. Asıl düşündürücü olan, alkol
ve uyuşturucu kullananların yüzde 90ı aileleriyle birlikte
oturuyor. Düşündürücü olan bir diğer bilgi de, ülkemizde
uyuşturucuya başlama yaşının ne yazık ki on ikiye
kadar inmiş olduğudur değerli arkadaşlarım.
Madde bağımlısı insanı tıp bilimi
hasta kabul ediyor. Öyleyse bu insanları iyileştirme görevimiz var.
Bu görev hepimizin yani siyasilerin, eğitimcilerin, basının,
akademisyenlerin, din adamlarının, hasılı toplumun tüm
katmanlarının.
Değerli arkadaşlarım, bu illet herkesin
çocuğunun başına gelebilir. Beklenmeyen bir anda bu illet
yapışıyor insanların yakasına ve bir daha da
yakasını bırakmıyor insanların. Durum zaten beklenene
değil de beklenmeyene tedbir almayı gerektirmiyor mu? Çünkü,
malumunuz, sinsi bir madde, yine sinsi yollarla toplumun damarlarına zerk
ediliyor.
Bakın, yapılan araştırmalara göre gençlerin
madde kullanmasının en büyük sebeplerinden biri problemlerini
unutmak. Demek ki başta anne, babalar ve sonra eğiticiler olarak
bazı hususları eksik bırakmış olma ihtimalimiz var. Bu
boşluğu dolduran da üzülerek söylüyorum ki uyuşturucu tacirleri
oluyor. Oysaki spor, okuma alışkanlığı, sinema,
tiyatro, müzik gibi kültürel faaliyetler, arkadaşlar arası güçlü
dostluk bağları bu zehir tacirlerinin önünü tıkayacak ve hiçbir
annenin, babanın ciğeri yanmayacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, milletimiz büyük kültürel hazinenin
üstünde yükselmiştir. Kökleri güçlü, yüzü ilerlemeye dönük bu durum, tabii
ki, öyle kolayca yıkılacak değildir. Buradan
aldığımız güçle önlem almamız mümkündür. Zaten
Komisyonumuzun çalışma amacı da tam olarak buydu.
Komisyonumuzun çalışması bu açıdan son derece
mühimdir. Bu rapor bu alandaki ciddi bir çalışmanın temel nüvesi
olacak çaptadır. 2006-2012 yıllarını kapsayan
Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve
Bağımlılıkla Mücadele Ulusal ve Politika Strateji Belgesi
adı altında bir eylem planı mevcuttur. Bu eylem planı
uyarınca ulusal bazda kurumlar arası koordinasyon ve buna
bağlı yeni görüş, eylem planlarını hayata geçirmek, bu
vatana, bu kutsal topraklara ödememiz gereken bir borç olarak duruyor. Bu
konuda uluslararası kuruluşların çalışmaları da
gözden kaçırılmamalı. Tüm bu objektif planlar, toplumumuzu içten
içe kemiren sosyal sağlık risklerini azaltacak ve bir süre sonra
umuyorum ki bitirecektir.
Eş güdüm içerisindeki kurumlar ki, bunun içine Millî
Eğitim, Sağlık, İçişleri Bakanlığı,
aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve diğer tüm kamu
kuruluşları giriyor- bu konuyu mesai saatleri içinde düşünülmesi
gereken bir konu olarak değil, her daim düşünülmesi gereken bir konu
olarak görmelidirler ama daha büyük görev değerli
basınımıza düşüyor. Çekilen dizi filmler veya sinema
filmlerinde bazı sahneler özendirici olabiliyor. Bunu sadece
uyuşturucu maddelerle ilgili söylemiyorum, şiddeti de bu tabloya
katıyorum çünkü şiddeti de bu tablodan ayrı düşünemiyoruz.
Sosyolojik raporlar uyuşturucu kullanımının
sigarayla başladığını dile getiriyor. Demek ki, bir
sigara içme sahnesi bir gencimizi etkileyip özendirebiliyor. Bu gerçeği
göz önüne aldığımız zaman, Komisyonumuza gelerek bilgi
veren bağımlı arkadaşlarımızı
dinlediğimizde hep aynı yere çıkıyoruz ve altını
çizerek özellikle söyledikleri, uyuşturucu kullanmaya sigarayla
başladıklarını özellikle arkadaşlarımız
vurguluyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuyu
tabii ki polisiye tedbirlerle çözmek devletimizin görevi. Ancak, ben, yine
sosyolojik düzlemde her birimize düşen göreve vurgu yapmak istiyorum.
Bakınız, bazıları, ilericiliği, nedense taklit etme
olarak algılamış olabilir. Ötesi bu taklit, Batının
da itilmiş ve itibar görmeyen kesimlerinin taklidi oluyor. Oysa bu cennet
vatanın kendi değerleri var. O değerler ki
şahsını değil, toplumu düşünüyor. Yaradılanı
Yaradandan ötürü seven, sevginin temeline insanı, hayatın temeline
hoşgörüyü koyuyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki uyuşturucu
kullanımının olduğu yerde uyuşturucu
kaçakçılığı var demektir. Öyleyse, yılanın
başı küçükken ezilmeli ve bu sorun daha doğmadan bitirilmelidir.
Yani madde bağımlılığı diye bir sorun
olmaması için, öncelikle bunun üretimi ve yurdumuza sokulmasının
önüne geçmek için düşünceler üretmeliyiz. OECD ve EUROPOL gibi
uluslararası kuruluşlar, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden
gelerek İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanyaya giden
uyuşturucunun terör örgütü PKKnın kontrolünde olduğunu
göstermektedir. Yıllık 400 ile 500 milyar dolar olan dünya
uyuşturucu pazarının yüzde 10u olan yaklaşık 40 ile
50 milyar dolarlık kısım, bu kuruluşların
raporlarına göre bölücülerin bombasının, mermisinin finansmanına
gidiyor.
Komisyon çalışmalarında gördüğümüz olaylardan
sadece bir tanesini örnek vermek istiyorum. Fransada, bizzat bölücü terör
örgütü PKKnın sözde Avrupa sorumlusunun içinde olduğu bir
kaçakçılık olayında 2 kurye 300 bin dolarla yakalandı. Bu 2
kurye, sorgularında, parayı PKKnın İstanbuldaki sözde
sorumlusuyla bağlantılı olarak Fransaya götürdüklerini itiraf
etmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHİT KİLER (Devamla) Sayın Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
VAHİT KİLER (Devamla) Tabii, burada, bu konuda
uluslararası iş birliğinin önemi çok net bir şekilde ortaya
çıkıyor. Bölgemizin huzuru dünyanın huzurudur ve hiçbir zaman
unutmayalım ki oraya giden her bir kuruş vatan
toprağını bekleyen Mehmetçiğimizin canına mal oluyor.
Ben biliyorum ki kendisini bu vatanın evladı gören her bir birey
toprağa düşen her Mehmetçik için kahroluyor, bin defa ölüyor. Bu
açıdan, konunun bu kısmını gözden kaçırmak, ağaca
bakarken ormanı görmemek demektir.
Sorunu iyi görelim, iyi değerlendirelim arkadaşlar. Bu
iğrenç tezgâhın son bulması için, gençlerimizin bir daha bu
illete yakalanmaması için, geleceğimiz için sorunu tam tespit edip
stratejimizi net belirlemeliyiz. Hedefe odaklı anlayışla ve bu
illeti mağdurların yakasından söküp atma anlayışıyla
ne gerekiyorsa hep birlikte, iktidar-muhalefet demeden birlikte bir
çalışma içine girmeliyiz. Ülkemizde bu illetin
kullanımını azaltmaya çalışırken, diğer
yandan yapılan kaçakçılığın önüne geçmek için büyük
tedbirler almalıyız.
Değerli arkadaşlarım, bu raporda çok büyük emekler
var. Bu Komisyona, bu rapora çok kişi emek verdi. Başta Komisyon
Başkanımız olmak üzere, iktidar ve muhalefet milletvekilleri,
üniversitelerden, sivil toplum örgütlerinden gelenler, emniyet ve jandarma
yetkilileri, Komisyonun uzmanları ve memurları yani yüzlerce
kişi dört ay boyunca oldukça yoğun bir çalışma içinde
oldular.
Malumunuzdur ki hiçbir çalışma bir köşede
kalsın diye yapılmıyor. Komisyonumuzda da ocaklar söndüren bu
belanın artık son bulması için çalışmalar
yapılmıştır. Bu kadar insanın değerli
çalışmalarına karşın bu rapor eğer tozlu raflarda
kalacaksa biz bundan üzüntü duyarız. Çünkü biliriz ki ailelerin
darmadağın olması hepimiz için daha da büyük bir üzüntüdür.
Değerli arkadaşlarım, bu raporu iyi
değerlendirmeliyiz. Bakın, mücadeleci kurumların hepsine burada
büyük görevler düşüyor. Bu kurumlar raporu titizlikle incelemeli,
görevlerini titizlikle yerine getirmelidir. Hepimiz kendi sorumluluk
alanımıza giren konuları bir koordinasyon içinde çözüme
kavuşturmak zorundayız.
Ben bu çalışmaların yerini bulacağına
olan inancımla başta Komisyon Başkanımız, Adana
Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor Necdet Ünüvar olmak üzere emeği
geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kiler.
Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.
Sayın İsmet Büyükataman, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere
madde bağımlılığı ve
kaçakçılığı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun Raporu
üzerinde önerge sahibi olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce Hollandadaki elim uçak
kazasında hayatını kaybeden aziz vatandaşlarımıza
Cenabıhaktan rahmet niyaz ediyorum, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Saygıdeğer milletvekilleri, uyuşturucu
kullanımı bugün toplumların kanayan bir yarası hâline
gelmiştir ancak uyuşturucuyla mücadelenin farklı
safhalarında mücadele edenler işin ehemmiyetinin farkındadırlar.
Uyuşturucunun toplum, birey ve devlet düzeyindeki bütün
olumsuz etkilerinden birkaçını şöyle ifade etmem mümkündür:
Madde bağımlılığı başta gençler
arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen, biyolojik, ruhsal, psikolojik
ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunudur ve madde
kullanımı dünyada her geçen gün artmaktadır.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de 20nci asrın son
yarısından itibaren uyuşturucu madde kullanım oranı
giderek artmakta ve uyuşturucu kullanımına başlama
ilköğretim çağına kadar maalesef inmektedir.
Komisyon raporunda da belirtildiği gibi, ülkemizde madde
bağımlılığı noktasında çarpıcı
rakamlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, lise öğrencilerimizin
yüzde 19,2si sigara ve alkol, yüzde 5,7si sigara ve uyuşturucu, yüzde
5,6sı alkol ve uyuşturucu ve yüzde 4,9u sigara, alkol ve
uyuşturucu maddenin üçünü birden kullanmaktadır.
Uyuşturucu madde kaçakçılığı, terör
örgütlerinin de en önemli finans kaynaklarından birisidir. Özellikle,
ülkemizin içerisinde bulunduğu terörle mücadelede başarı için bu
kaynakların kurutulması önemli bir mevzi kazanılması
anlamına gelecektir. PKK terör örgütü, uluslararası raporlarda da yer
aldığı şekliyle, bölgeden geçen uyuşturucunun
sevkiyatında önemli ve belirleyici bir rol oynamaktadır.
Uyuşturucu kullanımının en önemli
sonuçlarından biri de toplum yapısının temelini teşkil
eden bütün millî ve manevi değerleri yok etmesidir. Uyuşturucu
kullanımının yaygınlaştığı toplumlarda
millî mukavemet ve savunma gücü yok olmakta, toplum her türlü sömürüye müsait
hâle gelmektedir.
Uyuşturucunun bir problem olarak karşımıza
çıkması, onun bağımlılık yapan bir madde
olmasından kaynaklanmaktadır. Bu noktada bireyi uyuşturucu
bağımlılığına iten nedenleri belirlemek,
uyuşturucuyla mücadelede takip edilecek genel hatları da ortaya
çıkaracaktır. Uyuşturucuyla mücadeleyi iki temel noktada
değerlendirmek mümkündür: Bunlardan birincisi, uyuşturucu
kullanımıyla mücadele; ikincisi, uyuşturucu
kaçakçılığıyla mücadeledir.
Ülkemiz her iki alanda da uyuşturucuyla mücadelede etkin
stratejiler belirlemektedir. Ancak, özellikle madde kullanımıyla
mücadelede takip edilecek stratejide sağlık ve sosyal risk
alanlarında gözle görülür bir azalma amaçlanmalıdır.
Uyuşturucu kullanımı ile mücadelenin farklı
safhaları vardır. Bu safhalar, temelde uyuşturucu madde
kullanımının azaltılması ve kontrolüne
ilişkindir. Uyuşturucu maddeler ile mücadelede arz ile talebin
birbirinden ayrı düşünülemeyeceğinden hareketle, her iki alanda
da eş zamanlı ve eş güdümlü mücadele edilmelidir. Talebin
azaltılması konusunda özellikle millî eğitim camiası ön
plana çıkmaktadır. Başta ortaöğretim kurumlarımız
olmak üzere tüm eğitim camiamızda gençleri bilgilendirici ve
uyarıcı seminerler düzenlenmektedir. Bu tür programların sivil
toplum kuruluşları aracılığıyla tüm topluma
yayılması gerekmektedir. Bununla birlikte,
okullarımızın etrafında, çocuklarımızın
madde satıcılarından korunmalarına ilişkin önleyici
güvenlik tedbirlerinin artırılması gerekmektedir.
Bir diğer önemli husus da uyuşturucu kullanımı
tedavisindeki hastane ve yatak sayısının yetersiz
olmasıdır. Bu çerçevede, bölge illerinde mutlaka alkol, madde
bağımlılığı araştırma, tedavi ve
eğitim merkezi hastaneleri yapılmalıdır.
Uyuşturucu ile mücadelenin bir ayağının da
uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele olduğunu
belirtmiştim. Ülkemiz bu alanda da dünya çapında önemli bir konuma
sahiptir. Özellikle, uyuşturucu üretiminde değişen şartlar
dolayısıyla ülkemiz, kaçakçılık güzergâhlarının
merkezi konumundadır. Uyuşturucu kaçakçılığının
arz ve talebin ayrı ayrı yoğun olduğu bölgeler
arasında yapıldığı dikkate
alındığında, bölgemiz, Afganistan kaynaklı afyon ve
türevleri uyuşturucu maddelerin başlıca tüketim bölgesi olan
Avrupaya kaçakçılığın güzergâhlarının tam
ortasında bulunmaktadır. Öte yandan, sentetik uyuşturucu
ticaretinde de Avrupadan Orta Doğuya olan kaçakçılıkta da
ülkemiz güzergâhın yine merkezinde yer almaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizin uyuşturucu
ile mücadelede edindiği en önemli tecrübe, uyuşturucu madde
ticaretinin sadece organize suç gruplarının değil, terör örgütlerinin
de yasa dışı faaliyetlerini finanse etmek için
kullandıkları kaynaklarda en büyük payı
oluşturduğudur.
İçerisinde bulunduğumuz terörle mücadele sürecinde terör
örgütünün maddi kaynaklarını kurutmak terörle mücadele
kapsamında değerlendirilecek ilk çalışma
olmalıdır. Yapılan araştırmalarda, PKK terör örgütünün
uyuşturucu madde kaçakçılığında imalattan
satıcılığa kadar her safhada yer alarak mevcudiyetini devam
ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali desteği
sağladığı tespit edilmiştir. Bu anlamda, terör örgütü
üyelerine yapılan uyuşturucu kaçakçılığı
operasyonlarındaki veriler kamuoyuyla daha yoğun
paylaşılmalıdır.
Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan
terörist örgüt üyelerine yönelik olarak günümüze kadar gerçekleştirilen
toplam 351 operasyonda 785 şahıs yakalanmıştır. Bu
operasyonlar neticesinde 22,5 ton esrar,
Sonuç olarak, bugün uyuşturucu madde kullanımı
Türkiye'nin önündeki en büyük toplumsal sorunlardan birisidir. Uyuşturucu
madde kullanımının toplumsal anlamda önemli bir etkisi, toplumun
temel yapısını teşkil eden millî birlik ve bütünlük hâlinin
zedelendiği bir olgu olmasıdır. Uyuşturucu madde
kullanımından dolayı toplumun en temel birimi olan aile
kurumunun dağılma tehdidi ve aile kurumunun kurulamama tehdidiyle
karşı karşıya kalınacaktır.
Dolayısıyla, uyuşturucu maddeyle mücadele, artık, tek tek
bireyleri etkileyecek bir süreç olarak değerlendirilemez. Ancak
alınacak tedbirler ve gerçekleştirilen operasyonlar tüm toplumun
sağlığı ve daha da önemlisi devamlılığı
içindir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti selamlarken Komisyon
Başkanımıza ve üyelerine çalışmalarda göstermiş
oldukları özverilerden dolayı, değerli katkılarından
dolayı teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Büyükataman.
Son konuşmacı, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan
Sarıçam.
Buyurun Sayın Sarıçam. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; malumunuz
olduğu üzere, son yıllarda dünyada ve ülkemizde uyuşturucu
maddeler başta olmak üzere madde
bağımlılığıyla ilgili verilerin hızla
yükseldiğini görmemizden dolayı iktidar ve muhalefet partisi
milletvekillerinden yaklaşık 187 arkadaşımızın 7
önergeyi imzalayarak bir araştırma ve çözüm önerileri getirme noktasında
kurmuş olduğu Komisyonun bugün raporunu değerlendirmek üzere
huzurlarınızda bulunuyorum.
Bu Komisyonun kurulmasına bir önergeyle vesile olmakla
beraber, Komisyonun çalışmalarında direkt olarak kendim, bizzat
yer almadım. Komisyonumuzun gerçekten güzel bir çalışma süreci
oldu. Bunu dışarıdan takip ettik ve bize
ulaştırdıkları sonuç raporunu da iyice irdelediğimizde
çok iyi bir çalışmanın yapıldığını,
olayın değişik boyutlarıyla değerlendirildiğini
memnuniyetle gördük.
Komisyonumuzun raporuna şöyle bir baktığımızda
üç temel noktada Komisyonumuzun çalışma yaptığını
görüyoruz. Birincisi Uyuşturucu başta olmak üzere, madde
bağımlılığı noktasında önleyici tedbirlerin
alınması noktasında neler yapılabilir? ikinci olarak Bir
şekilde madde bağımlılığına bulaşmış
insanların tedavi ve rehabilitasyonuyla ilgili neler yapılabilir?
üçüncüsü Madde bağımlılarının ihtiyaçlarını
ve acziyetlerini kullanarak bu maddelerin üzerinden önemli miktarda rant sağlayan
ve bu elde edilen rantın bir kısmını da terör örgütleri vasıtasıyla
dünyada ve ülkemizde insanların huzurunu, barışını
tehdit hâline getiren örgütlerle, kaçakçılıkla nasıl mücadele
edilir? şeklinde üç ana başlık üzerinde Komisyonun çalışma
yaptığını görmekteyiz.
Komisyonda, Sağlık Bakanlığının,
Millî Eğitim Bakanlığının, İçişleri
Bakanlığı bünyesindeki yargı ve emniyet güçlerinin, aile ve
kadından sorumlu Devlet Bakanlığımızın,
değişik sivil toplum örgütlerinin, kanaat önderlerinin önemli
fikirlerinden istifade edildiği, konunun enine boyuna çok iyi şekilde
irdelendiğini görmek bizi memnun etti. Malumunuz olduğu üzere hiç
kimse bu madde bağımlılığı belasıyla
buluşmak istemez. Hele nesillerinin bunun üzerinden tahrip edilmesini,
önce kişilerin, daha sonra onların çevresinin, daha sonra da toplumun
bu madde bağımlılığı üzerinden getirilen sosyal
dokudaki bozukluklarla karşı karşıya kalmaması için
herkes karınca kararınca tedbir alır ama alınan tedbirlerin
yeterli olup olmadığı
Bunu iyi irdelemek lazım. Bu
Komisyon da bu görevi çok fazlasıyla yaptı. Bununla ilgili olarak
birtakım kanuni düzenlemelerin ülkemizde yeterli olup
olmadığı, kurumlar arası diyaloğun ve
çalışmanın, bilgi paylaşımının yeterli olup
olmadığı, bu tür alışkanlıklara bulaşan
insanların bunlara ne şekilde, nasıl müptela olduğunu ve
bundan nasıl kurtulması gerektiği konusunda ciddi
çalışmalar görüyoruz ve bu çerçevede bakıyoruz ki her yerle
değişik görüşmeler yapılmış.
Değerli arkadaşlar, bu konunun üzerinde hep birlikte
durmak zorundayız ve bunu değişik yönlerinden
incelediğimizde bunun -birçoğumuzun zannettiği gibi- belirli
birtakım ekonomik seviyeye ulaşmış insanların veyahut
da değişik sosyal ve ekonomik dışlanmışlık
içinde olan insanların sadece kullandığı maddeler olarak
algılamamamız gerektiğini de görmekteyiz.
Ben, kişisel anlamdaki gözlemlerimle raporda
yaptığım incelemede, özellikle toplumumuz açısından
önemli bir sorun olarak gördüğümüz bu madde
bağımlılığının önleyici tedbirleri konusunda
çok daha fazla kafa yormamızın, tedbirler almamızın,
birtakım projeler geliştirmemizin, bunların rehabilitasyonu,
tedavisi ve bu madde bağımlıları üzerinden rant
sağlayan değişik kaçakçılık ve terör örgütleriyle
uğraşmaktan daha kolay ve daha ekonomik olduğu kanaatine
vardım.
Madde bağımlılığı genelde
insanların ya merakla veyahut da içine düştükleri herhangi bir ruhsal
boşluk esnasında alışkanlık hâline gelip daha sonra
kurtulamaması, bunun üzerlerindeki kötü etkilerini gidermek için her türlü
gayriahlaki ve gayriinsani yola başvurarak bu maddeyle buluşmak
noktasında, kendilerine, çevrelerine ve topluma ciddi zararlar
verdiğini görmekteyiz. Bunu önlemek için değişik tedbirler, bu
gençlerimizin, nesillerimizin bu madde
bağımlılığına kapılmaması için
değişik önlemler, projeler üretebiliriz ama burada özellikle
gençlerimizin ailelerine çok büyük görevler düştüğüne ve
sağlıklı, iç iletişimin iyi olduğu, canlı
yaşandığı ailelerin oluşturulmasının çok
büyük bir önem arz ettiğine inanıyorum.
Biraz önce bir değerli konuşmacı
arkadaşımızın özellikle madde bağımlısı
olanların yaklaşık yüzde 90ının bir ailesinin olduğunu
belirtmesi, demek ki sadece ailesi olmayan veya parçalanmış ailelerin
veyahut da sokaktaki çocukların madde
bağımlılığıyla karşı karşıya
olmadığını, aksine aile içi iletişimin iyi
olmadığı, aile içi millî ve manevi eğitimin iyi
verilmediği gençlerin de madde bağımlılığı
konusunda risk altındaki grupta olduğunu bize göstermektedir.
Ben, onun için, Komisyonumuzun çok değişik kesimlerle
yaptığı çok önemli görüşmeleri ve bunları raporunda
değerlendirmesini olumlu bulmakla beraber, bu görüşülen kurumlar arasında,
mesela, Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri
Başkanlığıyla herhangi bir görüşmenin
yapılmadığını, oradan herhangi bir görevlinin
dinlenmediğini, bu önleme anlamında millî ve manevi değerlerin
gençlerimizde kuvvetlendirilerek ruhsal boşluk oluşma anının
ötelenmesi ve böylece uyuşturucuyla karşı karşıya
gelmelerinin geciktirilmesi noktasında bir adım
atılmadığını görerek üzülüyorum. Çünkü, ben
uyuşturucuyu sadece birtakım insanların madde
bağımlısı olarak bu konuda birtakım zararlı
alışkanlıklar edinmesi, kendilerine ve topluma zarar vermesinin
ötesinde, genel anlamda toplumun zarar gördüğü kötü
alışkanlıklardan biri olarak görüyorum.
Cinsel istismar da en az uyuşturucu ve madde
bağımlılığı kadar şu anda toplumun üzerinde
önemli bir tehlike arz etmektedir ve hızla yükselmektedir. Yine adi
suçlarda hızlı bir artış görmekteyiz. Buna benzer,
birtakım, toplumumuzu bitiren, içini boşaltan ve en ufak bir
sarsıntıda çökme hâline getirecek zararlı alışkanlıkların,
zararlı unsurların toplumumuzda yer etmemesi için öncelikle bu tip
alışkanlıklarla gençlerimizin ve yeni nesillerimizin,
korumasız çocuklarımızın buluşmasını
önleyecek bazı tedbirleri almamız lazım.
Evet, uyuşturucu satıcıları
okullarımızın yanına kadar sinsice ulaşabilirler ama
belli mekânlarda, özellikle ülkemizde, gidip görmesek dahi Avrupadan
izlediğimiz değişik yayınlarda gördüğümüz
kadarıyla Avrupada, gelişmiş bütün ülkelerde sinsice
değil, açıkça uyuşturucu ve diğer toplumsal çöküşü
hızlandıracak kötü alışkanlıkların eğlence
mekânları çerçevesinde rahatlıkla gençlerimizle bir araya
geldiğini ve birçok alışkanlıkların buralardan
başladığını görmekteyiz. Bunların
basın-yayın organlarından, insanları ve özellikle gençlerimizi
özendirici bir hâlden uzaklaştırılması çok önem arz
etmektedir.
Yine raporda, medyayı temsilen bulunan bir yetkilinin medya
üzerinden uyuşturucuyla ilgili birtakım önleyici tedbirlerin
anlatılması noktasında gençler üzerinde merak
uyandıracağı ve böylece bu noktada bir tetikleyici görev
görebileceği riski üzerinde durulmuş. Tamamen katılıyorum.
Konferanslarımızda, yazılı ve görsel medyamızın
yayınlarında bu konunun çok iyi, uzmanlar tarafından
hazırlanmış programlar şeklinde sunulması lazım
ama sadece uyuşturucu değil, toplumumuzu çökertecek bütün kötü
alışkanlıkların özendirilmemesi noktasında ve
onların o alışkanlıklarla çok rahat
buluşabileceği yerlere o insanların yönlendirilmemesi
noktasında medyaya çok görev düşmekte.
Maalesef, etrafımızdaki tüm yazılı ve görsel
medyanın uygulamalarına baktığımızda, kanaat
önderlerinin günlük hayatlarında kendilerini rol model olarak alacak
gençleri dikkate almadan yapmış oldukları birtakım
hareketler o insanları o mekânlara ve o mekânlarda ağlarını
örmüş, tuzaklarını örmüş bekleyen uyuşturucusundan
cinsel istismarcısına kadar her türlü melanet üzerinden rant
sağlayan çevrelerle ve kişilerle -maalesef- karşı
karşıya getirmekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Sarıçam.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Devamla) Onun için olayı sadece bir
uyuşturucu kaçakçılığı, bir madde
bağımlılığı olarak algılamak, daha sonra
bunların rehabilitasyonu için gerekli hazırlıkları yapmak,
uyuşturucu madde kaçakçılıklarıyla ilgili mücadele etme
konusunda önlemler almak elbette önemli ama dediğim gibi, gençlerimizin sadece uyuşturucuyla
değil, bütün toplumsal çöküntüye sebep olan kötülüklerle
buluşmaması noktasında özendirici birtakım
yayınlardan, rol model alınacak kanaat önderlerinden, toplum
önderlerinden çok dikkatli olmaları gerektiği kanısındayım.
Ve böylece birtakım aile içi millî ve manevi
duygularımızı kuvvetlendirecek çalışmaların da
yapılması çok önemli. Çünkü sadece aile eğitimi verilerek
ailenin bir arada kalması değil, aynı zamanda o ailenin
kurulması noktasındaki saiklerin en başında gelen bize ait
değerlerin de aileyi oluşturacak kişilere veyahut da aile
kavramını kabul etmeyen insanlara bir şekilde izah edilmesi,
eğitim sistemimizin içine, basın-yayın sistemimizin içine,
sağlık politikalarımızın içine bunun muhakkak dâhil
edilmesi kanaatindeyim.
Düşüncelerimi açıklama fırsatı verdiği
için öncelikle Sayın Başkanıma, beni dinleme zahmetine
katlandığınız için hepinize teşekkür ediyor,
Komisyonumuzun raporunun en kısa zamanda dikkate alınarak önerileri
konusunda gerekli adımların atılmasıyla hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sarıçam, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:16.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
323 sıra sayılı Komisyon Raporu üzerindeki genel
görüşmeye kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası
Sayın Komisyon, Sayın Ünüvar, şimdi mi
konuşacaksınız, gruplar konuşurken mi
konuşacaksınız?
(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Gruplardan
sonra Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Hollandada kaza geçiren Türk Hava
Yollarına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Ölenlere rahmet
diliyor, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ayrıca, 26
Şubat 1992 günü Ermenilerin Azerbaycanın Hocalı bölgesindeki
yapmış oldukları katliamı bir kez daha şiddetle
kınıyor, Meclisin ve tüm dünya kamuoyunun
duyarlılığına sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, dünyada olduğu gibi ülkemizde de
önümüzdeki yıllarda en önemli sorunların başında madde
kullanımı ve bağımlılığı
olacaktır. 21inci yüzyılda yeni dünya düzeninin oluşması
ve toplumda sosyal yaşamdan beklentilerin değişmesi, aile
yapısındaki bozulmalar bu durumu ortaya çıkarmaktadır. Bu
sorunu sadece ülkelerin kendi sorunuymuş gibi değerlendirmek çok
yanlıştır. Bütün dünyadaki toplumların ortak sorunu
olmuş ve acil müdahale durumuna da geçilmeye
başlanmıştır. Konu, bir insanlık problemi hâline
gelmiştir. Ülkemizde bu sorun gün geçtikçe büyümekte, yaşlı,
genç, fakir, zengin, erkek, kadın, toplumun bütün fertlerini etkisi
altına almaktadır.
Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada 200 milyona
yakın insan uyuşturucu kullanmaktadır. 150 milyon kişinin
kullanımıyla esrar başta yer alırken amfetamin ve
uyuşturucular, kokain ve eroin gibi diğer maddelerin de yoğun
şekilde kullanılmış olduğu görülmektedir.
Uyuşturucu kullanımı istatistiklerinin doğruya
yakın tespit edildiği ABDde uyuşturucudan her yıl 20 bin
kişi ölmektedir. Bu durumun benzerlerini Avrupa Birliği ülkelerinde
de görmekteyiz. Toplumun yapısını zedeleyen, insanların
amaçlarını ve umutlarını yok eden bu maddeleri en çok gençler
kullanıyor. Bunu incelediğimizde yoğunluğun on beş-yirmi
beş yaş arasında olduğunu görüyoruz. Ancak, ülkemizde,
özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde altmış
yaşın üzerinde insanların da bu maddeye ve bu
hastalığa yakalanmış olduğunu görüyoruz. Ancak, hiçbir
aile, çocuğunu esrar içerken, damarına eroin enjekte ederken ya da
extacy tableti içerken hayal edemez. Ancak, araştırmalar
göstermiştir ki gençlerin uyuşturucu kullanmaya başlamaları
ile bu durumdan ailelerinin haberdar olmaları arasında belli bir süre
söz konusudur.
2002 yılında Türk Psikoloji Derneği tarafından
ülkemizde yapılan madde kullanımı ve profili
araştırmasında on beş-yirmi dört yaş grubunda 7.681 kişide yapılan incelemede
yüzde 27,4le düzenli sigara kullananlar, bunlar ilk defa on dört
yaşında başlıyor; yüzde 9,2yle alkol kullananlar, ilk defa
on yedi yaşında başlıyor; yüzde 2,9la
arkadaşlarından en az birinin madde kullandığı ifade
edilmiştir.
Ayrıca, Ankarada yedi farklı lisede yapılan
araştırmada ise lise öğrencileri yüzde 13,2 sigara, yüzde 23,5
alkol, yüzde 2,3 hayatta en az bir kere madde kullandığını
ifade etmişlerdir. Ancak, son yapılan çalışmalar,
ülkemizdeki sigara kullanımının çok yaygın olduğunu
göstermektedir, bilhassa kadın nüfusta erkeklere oranla ciddi bir
yükseliş görülmektedir. Ayrıca, toplumda alkol, uyuşturucu ve
uyarıcı kullanımı da giderek artış
göstermektedir. Bilhassa evlerde legal olarak kullanılan maddelerde ciddi
artışlar vardır. Evde tiner kullanan çocukların
sayısının, sokakta kullanan çocuklardan kat kat daha yüksek
olmuş olduğu görülmektedir.
Uyuşturucu olarak adlandırılan bütün maddeler,
beyin ve merkezî sinir sisteminden başlamak üzere vücudun bütün
organlarını tahrip ederek etkileyen zehirlerdir. Akıl ve iradeyi
etkisine alarak işlemez hâle getirirken kişiyi dengesiz yaparak
normal yaşamdan uzaklaştırmaktadır. Maddi boyutunun
ağırlığı yanında, beyin ve akıl
sağlığının da en büyük düşmanıdır. Çok
zeki, çalışkan, başarılı bir çocuğu, hayattan
zevk almayan, ruhi sıkıntılar ve kaoslar içerisinde -bu
maddeleri kullanmış olduğu için- görebiliriz.
Akıl ve zihnin en büyük düşmanı olan
uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa uğratarak,
onu aileden, çevresinden ve toplumdan
kopararak yalnızlığa, bunalıma ve hemen
ardından da hayvani bir hayata mahkûm etmektedir.
Bağımlıyı yaşayan bir ölü hâline getiren, bu sebepten
madde bağımlılığına giren insanların kendisi
ve çevresi dışında ülke ekonomisine, sosyal yaşama,
toplumsal hayata verdiği zararlar ifadelere sığmaz. Sonuçta anarşi,
gasp, fuhuş, cinayetler, intiharlar karşımıza çıkmaya
başlar.
Ülkemizde yapılan bir araştırmada, madde ve
uyuşturucu bağımlılarının yaklaşık
2/3ünün suç işlediği tespit edilmiştir. 24/2/2008 tarihi
itibarıyla ceza infaz kurumlarında 94.277 hükümlü ve tutuklu
bulunmaktadır. Bu hükümlü ve tutukluların 13.280i uyuşturucu
suçlarından hapishanede yatmaktadır. Uyuşturucu
suçlarının oranının da yüzde 15 civarında olduğu
görülür. Son yıllarda cezaevlerinde uyuşturucu suçlarından
dolayı bulunanların sayısı ciddi oranda artış
göstermektedir.
Ancak, kişinin kendisine ve topluma verebileceği
zararlar söz konusu olunca konunun ne kadar ciddi ve önemli olduğu
düşünülmelidir. Bu manada Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan
uyuşturucuyla ilgili Komisyon raporu ve sonuçları da çok daha
önemlidir. Toplumun geleceğini ilgilendiren bu konu üzerinde
bıkmadan, usanmadan durmalıyız.
Birleşmiş Milletler Madde Kontrol Programı Birimi
ile Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığının
beraber yürüttüğü, ülkemizde, madde kullanımı profili
çalışmaları vakit kaybetmeden yapılmalı, çıkan
sonuçlara göre de gerekli önlemler alınarak çalışmalar
başlatılmalıdır.
Dünya uyuşturucu pazarında yaklaşık 450-500
milyar dolar dönüyor. Ülkemizde bu kara paradan pay alan ve ülke aleyhinde
kullanan örgütler mevcuttur. Ülkemizde 50-60 milyar dolar civarında bir
paranın bu yolla temin edildiği biliniyor. Uyuşturucu
parasının en büyük sahibinin de PKK terör örgütü olduğu her
yerde açıklanmış durumdadır.
Birleşmiş Milletler raporlarına göre PKK terör
örgütü Afganistan, Pakistan, Irak üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan,
Yunanistan, Romanya pazarlarına ulaşmada rol oynuyor; ayrıca
Hollanda, Danimarka kaynaklı, Arap ülkelerine doğru giden extacy gibi
sentetik uyuşturucu kaçakçılığını bu terör örgütü
yönetiyor. Bu yönden uyuşturucuyla ilgili mücadelenin önemi ülkemiz için
bir kat daha artıyor.
Madde bağımlılığı bir
sağlık sorunudur. Topluma bu yönlü mesajlar mutlaka geniş bir
şekilde verilmelidir. Bunun sonucunda toplum tedavi edilebilir bir
hastalık olduğunu da kabul etmelidir.
Sayın milletvekilleri, Komisyon toplantılarında ve
yapılan incelemelerde madde bağımlılığı ve
uyuşturucuyla ilgili olarak çok dağınık bir yapı
olduğu görülmüştür. Bu dağınık yapı merkezî bir
yapıya kavuşturulmalı ve genel müdürlük bazında da mutlaka
bir yapılanma olması gerektiği ortaya
çıkmıştır.
Uyuşturucuyla mücadelede çok etkin olmak gerekmektedir.
Bundan dolayı da Komisyon raporunda da yer alan Uyuşturucu ve
Psikotrop Maddelerle Mücadele Kanunu adıyla özel kanun çıkarma
gerekliliği vardır. Bu kanun çalışmalarıyla derlenip
toparlanma sağlanacak, etkili bir mücadele gerçekleştirilmiş de
olacaktır.
Uyuşturucu maddelerle
ilgili suçlar kamunun sağlığıyla ilgili işlenen
suçlardır, oluşturduğu zarar çok fazladır. Mahkemelerin
uzaması, başka davalarla birleştirilmesi doğru
değildir. Bundan dolayı uyuşturucu madde suçlarını
soruşturma, kovuşturma ve yargılama aşamasını
kapsayacak şekilde tahkikat konusu kendine has özellikler
taşımaktadır. Onun için de bu konuda uzmanlaşmış
hâkim ve savcıların bulunduğu ihtisas mahkemeleri mutlaka ama
mutlaka kurulmalıdır.
Sayın milletvekilleri, uyuşturucu konusunda çocuklar çok
önemlidir. Çocukları uçucu maddelerin zararlarından korumayla ilgili
kanun bekletilmeden acil olarak Türkiye Büyük Millet Meclisince
çıkarılmalıdır. Bu kanun teklifi, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmüş,
bütün siyasi parti temsilcilerinin ortak görüşüyle Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine gönderilmiştir ancak müteaddit defalar gündeme
getirmiş olmamıza rağmen henüz kanunlaşmamıştır.
Bir çocuk bile bu duyarsızlıktan dolayı uyuşturucunun zalim
pençesine düşse bunun hesabını kimden soracağız?
Meclisimizin danışma kurullarına sesleniyorum: Her türlü,
istediğiniz konudaki kanun tasarısını getirip
görüşmesini yaptırıyorsunuz, insanlık için ve ülkemiz için
en önemli kanun tasarılarından olan bu kanunu neden getirmiyorsunuz?
Önümüzdeki günlerde danışma kurullarının görüşmeleri
içerisinde bu konunun görüşülmesini özellikle arz ediyorum çünkü
geleceğimizi ilgilendiren çok önemli bir konu, çocuklarımızın
konusudur; ondan dolayı da bu kanunu mutlaka bu Meclis
çıkarmalıdır.
Bunun dışındaki, ayrıca, diğer,
uyuşturucuyla ilgili kanunların da Meclisimiz tarafından
dikkatli bir şekilde çıkarılmasında fayda olduğu
kanaatindeyim.
Bağımlılık denince sadece esrar gibi
uyuşturucular aklımıza gelmemelidir. Evlerimizdeki
çocukların hatta erişkinlerin bile İnternet
bağımlılığı ciddi boyutlara
ulaşmıştır. Kumar, at yarışı, alkol, sigara,
kola kullanılması, Türk toplumu için çok önemli
alışkanlıklar ve bağımlılıklar olarak
önümüzde durmaktadır. Bu konuların da ciddi bir şekilde üzerinde
durulması gerektiği kanaatindeyim. Bilhassa İnternet
kullanımı noktasında çok ciddi sıkıntılar
artık baş göstermeye başlamıştır. Çocuklarımızı
İnternetin başından alamıyoruz. Bu konuda da Meclisimize bazı görevlerin
düşmekte olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ülkemizde psikiyatr uzmanı ve psikolog sayısı
yetersizdir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı acil önlem
almalı ve personel temin etmelidir. Uzmanlar bu branşta
çalışmak istemiyorlar çünkü çok zor hem de hayati tehlike arz ediyor,
kanuni sorumlulukla karşılaşıyorlar. Bu branşta
çalışan psikiyatr ve psikologlar için tercih edilecek bir ortam
yaratmalıyız, doktorlar için yapılan ihtisas imtihanlarında
psikiyatri dalı için ek kontenjanlar konulmalıdır, ayrıca
psikologlar konusunda üniversitelerle görüşülüp psikologların
sayısının artırılması noktasında da
üniversite giriş imtihanlarında bazı kontenjanların
artırılması gerekir diye düşünüyorum.
AMATEM merkezleri sayısı çok yetersizdir yani yeni
merkezler oluşturmalıyız. Bağımlılıktan
dolayı hastaneye müracaat eden herkese yatak verilmeli ve tedaviye derhâl
başlanmalıdır. Yani hastaneye müracaat etmiş olup da
Tedavi olmak istiyorum. diyen herkese cevap verilmesi gerekmektedir. Onu geri
gönderdiğimiz zaman veyahut da o insanlara Bugün git, yarın gel.
diye randevu vermiş olduğumuz zaman onun
sıkıntılarını hep beraber görüyoruz ve
yaşıyoruz. Ancak, yeni açılacak olan yerler iyi tespit edilmeli
ve altyapı donanımları da mutlaka sağlanmalıdır.
Ülkemizde bazı şehirlerde çok ciddi şekilde madde
kullanımında artışlar olduğu mevcuttur. Özellikle
Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi bunların başında
sayabiliriz.
Ayrıca, denetimde serbestlik hizmetlerinin, suç
şüphesinin öğrenilmesinden rehberlik, koruma ve yardıma kadar
çok ciddi şekilde yapılması gerekmektedir.
Madde bağımlılığı rehabilitasyonunun
özel önem arz ettiği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu
yapılmazsa kişinin kendine ve çevresine zarar vereceği hiçbir
zaman unutulmamalıdır. Bu amaçla da tıbbi tahlil ve tetkik
konusunda bir yönetmelik hazırlanarak bir standarda bağlı
olması gerekmektedir.
Koruyucu hekimlik olarak on-on dokuz yaş grubundaki tüm
çocuklara yaşam becerileri eğitimi programı uygulanmalıdır.
Okullarda sosyal ve psikolojik olarak destek programları
geliştirilmeli, psikolojik danışmanlık ve rehberlik
öğretmenlerinin kadroları mutlaka artırılmalıdır.
Bunların da çok yetersiz olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Hayat boyu öğrenmek için Devlet Bakanlığı,
Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, üniversiteler, on-on
dokuz yaş çocukları için programlar yapmalıdır.
Gençleri zararlı alışkanlıklardan korumak ve
boş zamanlarını daha yararlı biçimde değerlendirmeleri
için gençlik merkezleri kurulup destek olunmalıdır. Burada sivil
toplum kuruluşları da desteklenmeli, onların da konuya
eğilmeleri mutlaka ama mutlaka sağlanmalıdır.
Bu konuda basın ve medyaya da büyük görevler
düşmektedir. Pembe diziler ve filmler yayınlanmadan önce bu yönlü
olarak mutlaka denetlenmelidir. Alkol, sigara vesaireyle ilgili reklam ve
filmler kaldırılmalıdır. Bu konudaki yayınlar
halkın genelinin izlediği saatlerde yapılmalıdır. Hatta
bazen yazılı basında yer alıyor, bilhassa alkol ve sigara
reklamıyla ilgili olarak, buna da dikkat edilmesi gerektiğini buradan
bir kez daha ifade etmek istiyorum çünkü onların da etkili olmuş
olduğu görülüyor.
Uyuşturucu ve madde bağımlılığı
konusu, yazılı ve görsel medyanın sürekli gündem maddelerinden
birisi hâline getirilmelidir.
Ayrıca, büyük şehirlere göç ile ilgili ciddi
çalışmalar yapılmalıdır. İnsanların
bulunduğu yerde yaşamaları sağlanmalı, tarım ve
hayvancılık göstermelik değil, ciddi olarak desteklenmelidir.
Çeşitli vakıflarca yürütülen sosyal yardımlar
geçici bir destek olarak değerlendirilmeli, insanlar çalışmaya
ve kazanmaya yönlendirilmelidir.
Yeni teşvik kanunlarıyla bütün şehirlerde
istihdamı artırıcı, insanlara aş ve iş temin eden
projeler desteklenmelidir.
Genç nüfusa sahip olduğumuz unutulmamalıdır.
Okumuş işsizler ordusuna sahibiz. Çocuklarımıza gereken
yeni beceri alanları, iş imkânları yaratmalıyız.
İşsizlik ve boşluğa düşme, toplumumuzda birçok kötü alışkanlığın
da sebepleri arasında sayılmaktadır.
Madde kullanıcılarının, son bir
yıllık dönemde, yüzde 41inin işsiz olduğu, yüzde 20sinin
ise tam zamanlı işte çalıştığı
görülmüştür.
Yine, ülkemizde yapılan incelemelerde madde
kullanıcılarının yarısından fazlasının
uçucu madde kullanımı deneyimleri olduğu da görülmüştür.
Aile, Türk toplumunun temel direğidir. Aile ile ilgili
Bakanlığa çok önemli görevler düşüyor. Aile
bağlarını güçlendirici projeler ortaya koyarak bunları
topluma, kamuoyuna anlatmalıdır. Çocuklarına ve ailelere sahip
çıkmayan hiçbir millet ve devlet ayakta kalamamıştır.
Suçu, oluşmadan koruyucu önlemler alarak önlemek
mecburiyetindeyiz. Madde kullanımında çocuk ve ergenlerin
bulunduğu bazı ortamların riskli olduğu kabul edilmelidir.
Erken tanıma ve tespit bu konuda çok önemlidir. Aile ve okul çocuğu
mutlaka izlemelidir. Risk grupları takibi ciddi olarak
yapılmalıdır. Evine, her zaman, akşamları saat on
civarında gelen çocuklar mutlaka incelenmelidir, onlar takip edilmelidir.
O çocuklarımız niçin onda, on birde geliyor? Bunları takip etmek
mecburiyetindeyiz. Bilhassa başarılı bir şekilde okuluna
devam ederken çocuğun bir anda başarısız
olmasını, yani derslerinde çok ciddi oranda başarı
kaybetmiş olmasını mutlaka takip etmek mecburiyetindeyiz. Bunları
takip etmiş olduğumuz zaman, bir noktada, erken tedaviye başlama
durumu olabilir, erken teşhis imkânıyla da
karşılaşmış olabiliriz. Ondan dolayı da
ailelerimize çok önemli görevler düşüyor ve beraberindeki okul
yöneticilerine ve bilhassa öğretmenlerimizin de bu konuda görev
alması gerektiği kanaatindeyim. Onların takipleriyle
çocuklarımız kurtarılabilir.
Sayın milletvekilleri, Avrupada uygulanan ve ülkemizde
uygulanması istenilen ESPAD, yani Avrupa Gençlerde Madde
Kullanımı Değerlendirme Projesi 2003 yılından itibaren
Millî Eğitim Bakanlığı izin vermediğinden dolayı
yapılamamıştır. Yani okullarımızda, gençler
arasında istatistiki genel bilgiler 2003 yılına
dayanmaktadır. Bu doğru değildir. Sayın Bakan Verilen
istatistiki sorular bizim insanımıza, kültürümüze uymamaktadır.
demektedir. Ben geçenki birleşimlerde bu yönde bir soru sormuştum ve
bana bu şekilde cevap vermişti. Sayın Millî Eğitim
Bakanı isterse soruları değiştirebilir veya aynı
soruyu farklı olarak sordurabilir. Dünyada madde ve uyuşturucu
bağımlılığı takibi ve alınan önlemler bu
metotlarla yapıldığına göre, ülkemize de bu konuda
sorumluluk düştüğünü unutmamak mecburiyetindeyiz.
Gösterilen mazeret mazeret değildir. Ailesinde bir tane bile
madde bağımlısı bulunan bir anne babanın çektiklerini
yaşamayan hiçbir surette bilemez. Ateş bacayı sarmadan gerekli
önlemleri almamız gerekmektedir. Bu konuyu dikkatinize sunuyor ve
sonuçlanmasını bekliyoruz. Özellikle AMATEM merkezlerini, yani alkol
ve madde bağımlılığıyla ilgili tedavi
merkezlerini ziyaret ettiğimiz zaman görüyoruz. Orada bazı
insanların yürekleri yakan görüntülerine hep beraber şahit oluyoruz.
Yani ailesinde bir tane madde bağımlısı olan insanın
çok zor durumlarda olduğunu, neler yaşamış olduğunu da
buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ondan dolayı da Sayın
Millî Eğitim Bakanının 2003 yılındaki o verileri
değil de, 2009 yılındaki verileri ortaya koymasında fayda
olur diye düşünüyorum. Yani soruları komisyonlarda
değerlendirsinler, aynı sorular farklı yöntemler içerisinde
sorulabilir demek istiyorum.
Ülkemiz için diğer bir önemli konu da şudur: Avrupada, başta
Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerde, bildiğimiz gibi 3,5 milyonun
üzerinde Türk yaşıyor. Avrupa Türklerinde uyuşturucu ve madde
kullanımı çok büyük sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Avrupa şehirlerinin varoşlarına
gidilince, köşe başlarında uyuşturucu
bağımlısı birçok genç çocuğumuza rastlıyoruz.
Almanya hapishanelerinde 30 binin üzerinde Türk insanı
bulunuyor. Bunların suç incelemelerine baktığımız
zaman birçoğunun uyuşturucuyla ilgili olduğu görülüyor.
Ayrıca, Alman makamları bu suçtan dolayı hapisteki
insanların cezaları bitince Türkiye'ye gönderiyorlar. Bu
çocuklarımız Türkiye'ye gelince şehrine, köyüne gidiyor ama
işte bundan sonra esas problem başlıyor. Burada saatli bomba
gibi dolaştığı ve bu hastalığı insanlara
bulaştırdığı görülüyor. Bundan dolayı da Avrupa
Türkleri, dış Türklerle ilgili de çalışmalar yapmak
mecburiyetindeyiz. Son zamanlarda özellikle -mesela yurt dışı
seyahatlerinizde, lütfen gittiğiniz zaman takip ediniz- Frankfurtta
olsun, Almanyanın bazı kentlerinde veyahut da bazı yerlerde -bu
konuyu çok önemli olarak yani üzerine basarak söylemek istiyorum- oradaki
çocuklarımızda bu yönlü olarak çok ciddi bir yönelme vardır.
Ondan dolayı da Meclisimizin bu yönlü olarak da çalışma
yapmasında fayda olduğu kanaatindeyim.
Yurt dışıyla ilgili çalışmalar vakit
kaybedilmeden başlatılmalıdır. Diyanet ve Millî Eğitim
ile birlikte aile ile ilgili Bakanlığın da katkıları
ile özel bir proje mutlaka ama mutlaka bu çocuklarımız, bu
insanlarımız için başlatılmalıdır. Yurt
dışında bu hastalığa yakalanan
insanlarımızın tedavisi için çalışılmalı,
onlara tıbbi ve sosyal destek de verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Devamla) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; gençliğimizi ve dolayısıyla
geleceğimizi etkileyen bu çok önemli sorun üzerinde her türlü siyasi
mülahazayı bir yana koymak mecburiyetindeyiz. Okul-aile iş
birliği ve sivil toplum kuruluşları ve devletin ciddi tutumu ile
bu sorunun çözümünü gerçekleştirebiliriz. Sağlıklı
nesillere ancak gençlerin bu tehlikeli durumu görmesi, aile ve toplumun ortak
mücadelesi ile ulaşabiliriz. Devlet birey ve toplum
sağlığından sorumludur.
Bu amaçla Meclis olarak bu Komisyon raporunu çok iyi bir
şekilde inceleyip gerekli olan kanuni düzenlemeleri vakit kaybetmeden
derhâl yapmalıyız. Gerçi çok kalın bir rapor olarak
karşımıza getirilmiş ve sizlere sunulmuştur ama
sayın milletvekilleri, bu raporu tüm milletvekili arkadaşlarımızın
okumasını ben tavsiye ediyorum. Gördüğüm kadarıyla, belki
konuşmacıların da bazıları tam olarak bu raporu
okumamış olabilirler ama konunun önemi göz önüne
alındığı zaman, yani geleceğimizi ilgilendiren,
çocuklarımızı ilgilendiren, toplumumuzu ilgilendiren, Türk
toplumunu ilgilendiren bir konu olunca, bu rapor, ciddi bir şekilde, hatta
altı çizilerek de okunmalıdır. Ancak bunu okuduğumuz zaman
daha iyi anlayacağımız kanaatindeyim.
Sayın Komisyon Başkanımız Necdet Beye
teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Kendisi, arkadaşlarla beraber, tüm
Komisyon üyeleriyle beraber çok ciddi çalışma yaptı. Ben de
çalışmaların birçoğuna katılmaya
çalıştım, Komisyon üyesi olarak. Çok değerli insanlar
geldiler ve ülkemizdeki söz sahibi sivil toplum kuruluşlarının
çok değerli insanları geldiler ve bu raporun
hazırlanmasında özel önem arz ettiler. Ondan dolayı da
kendilerine ve Komisyon raporunu hazırlayan tüm insanlara, buradan, Meclis
kürsüsünden teşekkür etmek istiyorum. Ancak tabii, o insanların hepsi
ve şu konuşmalarımızı dinleyen insanların hepsi,
bu raporların sonucunun da bu Mecliste gündeme getirilmesini arzu ediyor,
yani bu raporlar iyi incelendiği zaman ve beraberinde de kanuni olarak
çalışmaları başlattığımız zaman, yani
buraya yeni kanun teklifleriyle gelmiş olduğumuz zaman, ben
inanıyorum ki o zaman ancak gerçek değerini vermiş
olacağız.
Uyuşturucu kullanmayan, sigara ve alkol gibi kötü
alışkanlığı bulunmayan sağlıklı bir
nesil temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin.
Sayın Ersin, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye'nin çok önemli bir
sorunuyla ilgili, Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren, toplumu için için
çürüten bir sorunla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan
Araştırma Komisyonunun raporu üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin
değerlendirmelerini sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, rapor elbette dört yüz seksen
beş sahifelik bir eser. Yani, bu raporun hazırlanmasında
katkısı olanlardan birisi olarak, değerli Komisyon üyesi
arkadaşlarıma ve bu raporun hazırlanmasında emeği
geçen tüm uzmanlara, değerli dostlarıma teşekkürlerimi
sunuyorum.
Elbette, bu büyük sorunla ilgili, yani aslında bütün
dünyanın sorunu olup da ama en fazla da Türkiyeyi ilgilendiren bu büyük
sorunla ilgili yapılacak çalışmanın dört aylık bir
süreyle kısıtlanması, sınırlandırılması
ve bu dört ay içinde bu büyük sorunun, bu önemli sorunun detaylarına
inerek araştırmak ve sonuç alabilmek mümkün değil. Ama gerek
Anayasa gerekse İç Tüzükün kuralları içinde dört aylık sürede
bu Komisyon son derecede yararlı bir çalışma yaptı. Ama rapora
elbette emeği geçenlere teşekkür etmekle beraber, bazı
eksiklerini söylemekten de geri kalamayacağım. Çünkü Komisyon
çalışmaları sırasında gündeme getirdiğimiz
bazı konular, ne yazık ki zaman darlığından belki de
ama belki de ilgilenilmemiş olmasından çok da fazla üzerine
gidilemedi, o söylediğimiz konularda çok da derinlemesine bir
araştırma yapılamadı.
Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler
tarafından piyasa fiyatları, toplam yakalama ve kayıplar göz
önünde tutularak yapılan tahminlere göre dünyada uyuşturucu
trafiğinden elde edilen ciro yaklaşık olarak 500 milyar dolara
ulaşmıştır. Yasa dışı yollarla
gerçekleştirilen bu ticaretten elde edilen ve kara para olarak
adlandırılan bu tür gelirlerin kayıt altına
alınamadığı, büyük kısmının uyuşturucu
organize ve terör suçlarının finanse edilmesinde kullanıldığı
konusunda kuvvetli veriler mevcuttur. Uyuşturucudan elde edilen kara para
yolsuzluk ekonomisinin büyümesine yol açmakta ve ülkenin ekonomik dengelerinde
öngörülmeyen dalgalanmalara neden olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş
Milletlerin uyuşturucu ve suçla mücadele birimi dünya uyuşturucu
raporuna göre dünya yasa dışı afyon üretiminin yüzde
90ından fazlası Afganistanda gerçekleştirilmektedir. Taliban
yönetimi döneminde verilen fetvalarla önemli ölçüde azalan afyon üretimi ABD
işgalinden sonra yeniden artışa geçmiş ve Afganistan, bugün
dünyanın bir numaralı afyon üreticisi ülke olmuştur. Yani,
Amerika Birleşik Devletleri, Afganistanı işgal ettikten sonra
oradaki ekonomik koşulları göz önüne alarak, insanların geçim
kaynağını göz önüne alarak afyon üretimine ve uyuşturucu
üretimine göz yummaktadır, hatta teşvik etmektedir. Yine
Birleşmiş Milletlerin uyuşturucu ve suçla mücadele biriminin
2005 yılı raporuna göre dünya sentetik uyuşturucu üretimi 400 tonun
üzerindedir. Captagon hap üretimi Doğu Avrupada ve extacy hap üretimi ise
Hollanda ve Belçikada yoğunlaşmıştır. Captagon
maddesi kaçakçılığında Türkiye transit ülke olarak
kullanılmaktayken, extacy maddesi kaçakçılığında ise
Türkiye hedef ülke durumundadır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin coğrafi
konum itibarıyla Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine
bağlayan bir köprü olması, uyuşturucu maddelerin hemen her
türünden hem kullanım hem kaçakçılık ve hem de üretim boyutunda
etkilenmesine neden olmaktadır. Türkiye, uyuşturucu madde
kaçakçığında özellikle Balkan rotasından çok yoğun
olarak etkilenmektedir. Bu etkilenme kendini, Güneybatı Asya, yani
Afganistan kaynaklı afyon, baz morfin ve eroin maddeleriyle, Batı ve
Doğu Avrupa kaynaklı sentetik ve ara kimyasal uyuşturucu
maddeleri ve Güney Amerika kaynaklı kokain maddesi ve zaman zaman
Güneybatı Asya kaynaklı esrar maddesiyle göstermektedir.
Türkiyede uyuşturucu madde kaçakçılığı
organizasyonlarıyla ilgili olarak ve ulusal politikalara paralel
uluslararası iş birliği çerçevesinde de birçok ortak operasyonlar
yürütülmüştür. Uyuşturucu maddenin getirmiş olduğu yüksek
kazanç, uyuşturucu madde organizasyonlarını uluslararası
boyutta iş birliğine zorlamıştır. Bu durum da kendini
uyuşturucuyu üreten, sevk eden ve dağıtan organizasyonlar olarak
göstermiştir. Bu noktada da uyuşturucu maddenin üretildiği
yerden kullanıcısına ulaşıncaya kadar ulusal ve
uluslararası boyutta takip imkânı sağlayan kontrollü teslimat
uygulaması önemli bir polisiye mücadele taktiği olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde yapılan
araştırmalarda Diyarbakır, esrar, eroin, afyon ve uçucu
maddelerin kullanımında en üst sırada yer
almıştır. Diyarbakırı tüm maddelerin
kullanımı açısından İstanbul izlemekte, kokain ve
extacy kullanımı açısından da en yüksek oranlar İstanbulda
elde edilmiştir. Yani değerli arkadaşlarım, İstanbul,
kokain ve extacy kullanımında Türkiye'de birinci sırada
görülmektedir. Benzodiazepine kullanımında en yüksek ve esrar
kullanımında ise Diyarbakırdan sonraki en yüksek oranlar
İzmirde tespit edilmiştir.
Esrar, eroin, extacy kullanımı erkeklerde ve gençlerde,
uçucular ise ergenlerde ve özellikle de sokak çocukları arasında
yaygındır. Uçucular için kullanım yaşı on bir, esrar
ve extacy için ise on altı-on yedidir. Madde kullananların cinsiyetlerine
bakıldığında yüzde 98inin erkek ve yüzde 2sinin de
kadın olduğu görülür. Madde kullanımının kadınlar
arasında az görülmesinin nedeni sosyal gerekçelerle açıklanabilir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi etkileyen
başlıca üç uyuşturucu rotası vardır. Bunlar Balkan
rotası, Kuzey Karadeniz rotası ve Doğu Akdeniz
rotasıdır ve bu rotalardan Türkiye'yi en fazla etkileyen Balkan
rotasıdır. Bu rota Güneybatı Asyadan yani Afganistandaki
haşhaş ekim bölgelerinden başlayarak İran ve Türkiye
üzerinden Avrupaya ulaşmaktadır.
Afyon maddesi ülkemize Ağrı, Van ve Hakkâri illerimizden
kaçak yollarla girmektedir. Ülkemize giren afyon maddesi ya yurt içindeki
kullanıcılar tarafından tüketilmekte ya da Amerika ve Avrupa'ya
hem kargo yoluyla ve hem de kuryeler aracılığıyla
taşınmaktadır. Eroin maddesi ise Van ve Hakkâri illerimizden
Türkiye'ye giriş yapmaktadır. Türkiye'ye giriş yapan eroin
İzmir ve İstanbuldaki deniz limanlarından, İstanbul
Atatürk Havalimanından ve kara yoluyla ise Edirne ve
Kırklarelindeki kara sınır kapılarımızdan
çıkış yapmaktadır.
Ülkemizdeki sentetik uyuşturucu
kaçakçılığında ise tersine bir rota vardır. Yani eroin
maddesinde doğudan batıya olan sevkiyat sentetik uyuşturucu
kaçakçılığında ise batıdan doğuya bir rota
izlemektedir. Uyuşturucu madde kaçakçıları, ülkemiz üzerinden
Batı ve Doğu Avrupa ülkelerine sevk etmiş oldukları eroin
maddesi yerine, buralardan ülkemize sentetik uyuşturucu getirmektedirler.
Değerli arkadaşlarım, burada dikkatinizi çekmek
istediğim bir husus var. Şimdi, uyuşturucu maddelerin, eroin ve
sentetik uyuşturucu maddelerin Türkiyeye hangi noktalardan girdiğini
dağdaki çoban bile biliyor, herkes biliyor. Biraz önce de söyledim, bunu, emniyet
de biliyor, jandarmamız da biliyor, bakanlar da biliyor, Hükûmet de
biliyor, ama her nedense, bu uyuşturucu maddelerin Türkiyeye girmesi bir
türlü engellenemiyor. Yani, Van ve Hakkâri, eroinin Türkiyeye girişinde
önemli bir kapı. Trakyadaki illerimizde bulunan sınır
kapıları, kara sınır kapıları ise, sentetik
uyuşturucuların, captagonun, extacynin Türkiyeye giriş
kapısı, giriş noktaları. Bunları herkes biliyor, ama
nedense bir türlü önlem alınamıyor. Yani, Kuzey Iraktan terörist
gruplar gelmesin diye her gün Kuzey Irak sınırımız
bombalanıyor; elbette bombalansın demiyorum, ama bu da bir terörse,
uyuşturucu kaçakçılığı, kullanımın
yaygınlaşmasına katkı veren herkes eğer terörist
olarak kabul ediliyorsa, o zaman neden bu ülkeye, bu illerimizden, İran
üzerinden Van ve Hakkâri illerimizden, Edirne ve Trakyadaki kara
sınır kapılarından, hava limanlarından Türkiyeye
giriş yapan bu uyuşturucu maddelerin Türkiyeye girmesine neden engel
olunamıyor, bunu anlamak mümkün değil. Çünkü, bu uyuşturucu
madde kaçakçılığına ve kullanımının
yaygınlaşmasına karşı alınacak en önemli önlem,
önce bu maddelerin yurda girişini engelleyeceksin. Yurda girdikten sonra
onu takip edip yakalamak son derecede zor. Zaten yakalanan kişiler de
genellikle sokak satıcıları. Kendileri de uyuşturucu
kurbanı olan sokak satıcılarını etkisiz hâle getirerek
bu sorunu çözmemiz mümkün değildir. Birinci kural, bu uyuşturucu
maddelerin Türkiyeye girişini engellemek. Ama, her nedense, herkesin bildiği
bu giriş kapılarında bir türlü önlem alınamıyor ve bir
türlü bu uyuşturucunun Türkiyeye girişine engel olunamıyor,
bunu anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, uyuşturucuyu, toplumu ve
geleceği çürüten bir terör olarak ele almak zorundayız.
Sorumluluğu emniyet güçlerinin üzerine yıkarak, sokak
satıcılarını etkisiz duruma getirerek,
kullanıcıları cezalandırarak uyuşturucu
kaçakçılığı ve kullanımının
yaygınlaşmasını önlemek mümkün değildir. Zaten sorun
da bu değerli arkadaşlarım. Türkiyede gitgide büyüyerek ve
çığ gibi üstümüze gelen bu büyük tehdide ve tehlikeye karşı
sadece polisiye önlemleri görebiliyoruz. Bunun dışında
başkaca bir önlem, örneğin hedef kitle olan çocukların ve
gençlerin uyuşturucu kullanmaları hâlinde bunun kendi bedenlerinde,
ailelerinde ve toplumda ne tür sorunlara neden olacağına ilişkin
onları özendirmeden bilinçlendirme yolu hiçbir şekilde
değerlendirilmiyor. Sadece sokakta satan kişiler, her biri zaten
uyuşturucu kurbanı olan bu kişiler etkisiz hâle getirilerek
sorunla mücadele ediliyor, sözde mücadele ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın ben size bir örnek
vereyim
Gerçi emniyet güçlerimiz her şeye rağmen bu uyuşturucu
kaçakçılığına karşı ellerinden geldiği kadar
yine etkin önlem alıyorlar, geliştiriyorlar; yani zaman zaman
aralarından çürükler çıkmasına karşın yine de emniyet
güçlerimizin bu konuda başarılı bir çalışma
yürüttüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Bakın 2008
yılında polis bölgesinde 11.633 operasyon yapılmış,
26.096 şüpheli hakkında yasal işlem yapılmış ve
bu operasyonlarda
Değerli arkadaşlarım, devlet, tüm imkânlarıyla
bu mücadelenin içinde olmak zorundadır ancak bugün polisiye önlemler
dışında bir etkinlik göremiyoruz. Özellikle hedef kitleyi elinde
bulunduran Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda,
uyuşturucu kullanımının
yaygınlaşmasının engellenmesi konusunda etkin önlemler
aldığını söylememiz mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, sınır
kapıları, gümrükler yolgeçen hanı gibi. Afyon ve eroinin
ülkemize Ağrı, Van ve Hakkâriden, keza sentetik
uyuşturucuların Trakyadaki gümrük kapılarından ve
İstanbul Atatürk Havalimanından giriş yaptığı
bilindiği hâlde neden önlem alınmadığını da
anlamak mümkün değildir. Az önce bunları geniş bir şekilde
anlatmaya çalıştım. Düşünün ki bir süre önce 1.500
sandık silah yüklü koca tren Türkiyeye girdi ve kimsenin ruhu
duymadı. Bu nasıl sınır korumadır, bu nasıl
sınırlara sahip çıkmadır, bu nasıl kapılarda
etkin önlem almaktır? 1.500 sandık silah yüklü tren Türkiyeye girdi
ve bunu da kimsenin ruhu duymadı. Eğer yolda devrilmeseydi kim bilir
nereye gidecekti?
Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum değerli
arkadaşlarım: 2005 yılında gerçekleştirilen NATO
toplantısında Birleşmiş Milletlerin Uyuşturucu ve
Suçla Mücadele Birimi Başkanı tarafından yapılan sunumda,
2005 yılında, sadece bir yılda Afganistan kaynaklı, yani
sadece Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu madde
ticaretinden ülkemizde 5 milyar dolar para sirkülasyonu olduğu
belirtilmiştir. Düşünebiliyor musunuz, yani, sadece 2005
yılında ve sadece Afganistan kaynaklı afyon ve türevi maddelerin
ticaretinden Türkiyede 5 milyar dolarlık bir para sirkülasyonu
olduğu Birleşmiş Milletler tarafından tespit
edilmiştir ve bunu, NATO toplantısında, bizim temsilcimizin
yüzüne karşı söylüyorlar.
Uyuşturucu ticaretinden elde edilen bu miktardaki kara
paranın elbette önemli bir bölümü yine uyuşturucu üretimi ve
ticaretinde kullanılmaktadır. Ancak, bu kara paranın ciddi bir
kısmı da, rüşvet ve yolsuzluk ekonomisinde
kullanılmaktadır. Bu durum, uyuşturucunun
sınırlarımızdan nasıl kolaylıkla geçtiğini
de izah etmeye yeter sanıyorum. Eğer rüşvet ve yolsuzluk olmasa
bu miktardaki uyuşturucunun ülkemize sokulması mümkün olmaz.
Uyuşturucu ile mücadelenin en önemli ayağı uyuşturucunun
yurda sokulmasını önlemektir, ama Türkiye'nin bu konuda
başarılı olduğu söylenemez.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu büyük soruna
karşı, eğer bugüne kadar sürdürdüğümüz önlemlerle,
tedbirlerle sonuç almaya gayret edersek ve bu süreci devam ettirirsek,
inanın ki sağlıklı bir sonuç almamız mümkün
değildir. Çünkü, babadan dededen kalma bu usullerin artık
tutmadığı, bu usullerin artık geçerli
olmadığı, tek başına polisiye önlemlerle bu büyük
sorunu önlemenin, engellemenin mümkün olmadığını görmemiz
lazım. Devlet bütün imkânlarıyla bu büyük sorunun üzerine gitmek zorundadır,
çünkü bu bir terördür, uyuşturucu kaçakçısı bir teröristtir.
Eğer bunu böyle kabul edeceksek ve ediyorsak, o zaman, ülke
bütünlüğüne karşı mücadele veren teröre, El Kaide terörüne
karşı hangi önlemleri alıyorsak, hangi şekilde mücadele
ediyorsak, bu terör grubuna karşı da aynı şekilde
kararlı mücadele ve devletin tüm imkânlarıyla mücadele etmek gerekir.
Aksi hâlde sağlıklı bir sonuç almak mümkün değildir.
Bu aşamada, değerli arkadaşlarım, rapor
elbette bir emeğin ürünü, buna kuşku yok, çünkü o Komisyonda ben de
görevliydim arkadaşımla birlikte ve bu raporun hazırlanmasında
bizim de katkılarımız oldu. Bu raporun hazırlanmasında
katkı veren herkese tekrar teşekkür ediyorum çünkü ciddi bir, güzel
bir çalışma yürütüldü. Ancak, bazı eksiklikleri var ki bu da
dediğim gibi dört aylık kısa bir süre içinde bu büyük sorunun
bütün temeline inerek, detaylarını ortaya çıkararak önlem ortaya
koymak elbette yeterli bir süre değil.
Şimdi, bazı önerilerimiz olacak değerli
arkadaşlarım. Sayın Bakan da burada. Gerçi aslında, tabii,
asıl bu uyuşturucu kaçaklığından sorumlu olan Sayın
Bakan, İçişleri Bakanı yok, komisyona da gelmedi,
yazılı olarak davet edilmesine karşın gelmedi. Yani bir
üniformalı kişi komisyonun davetine icabet etmezse, gelmezse
Türkiyede yer yerinden oynuyor ama bu Meclisin içinden çıkan bir
kişi, bir şahıs, bir Bakan komisyonun çağrısına
olumlu cevap vermiyor, gelmiyor toplantıya. Yani bu büyük sorunla
ilgilenmediğini gösterir. Bırakın onu, Türkiye Büyük Millet
Meclisine saygısının olmadığını gösterir,
çünkü biz Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yaptık ve bunu biz
seçtik, bizim içimizden çıktı o Bakan, İçişleri
Bakanı. Ama bu büyük sorunla ilgili, kendi Bakanlığını
yüzde yüz ilgilendiren bu büyük sorunla ilgili çalışma yapan
komisyona yazılı olarak çağrılmasına karşın
gelmedi, ayıplıyorum kendisini.
Değerli arkadaşlarım, önerilerimizi sizlere sunmak
istiyorum.
Türkiye, birkaç yıl öncesine kadar uyuşturucu
kaçakçılığında sadece transit ülke iken artık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
AHMET ERSİN (Devamla) -
aynı zamanda üretici ülke olma
da durumundadır. Bu yüzden de başka ülkelere göre daha fazla olumsuz
etkilenmekte ve kullanımı hızla
yaygınlaşmaktadır. Yani hem transit ülke hem üretici ülke,
dolayısıyla başka ülkelere göre çok daha fazla etkileniyor.
Çeşitli araştırmalar Türkiyede uyuşturucu
kullanımının on bir yaşa yani ilköğretim
çocuklarına kadar yaygınlaştığını tespit
etmesine rağmen, bu büyük tehlike ve tehdide karşı etkin
önlemlerin alındığı söylenemez. Bize bir şey olmaz.
aymazlığı içinde bir çığ gibi büyüyerek üstümüze gelen
bu önemli sorunun henüz farkına varılamamış olması
üzücüdür. Oysa uyuşturucuyla mücadele terörle mücadele kadar önemlidir.
Çünkü terör örgütlerinin en önemli finans kaynağı uyuşturucu
kaçakçılığıdır ve toplumu çürüten, terör kadar
tehlikeli bir sorundur bu sorun. Bu nedenlerle, uyuşturucu
kaçakçılığı ve kullanımının
yaygınlaşmasına karşı alınması gereken
önlemler behemehâl Millî Güvenlik Kurulunun gündemine
alınmalıdır. Eğer bu bir terörse, uyuşturucu
kaçakçılığı toplumu çürüten, çocuklarımızı,
gençlerimizi zehirleyen bir büyük terörse, o zaman bu terör olayı, bu
uyuşturucu kaçakçılığı mutlaka Millî Güvenlik Kurulu
gündeminin değişmez maddelerinden biri olmalıdır.
Uyuşturucu kaçakçılığı ve
kullanımının yaygınlaşmasına karşı
sadece polisiye önlemlerle mücadele edilmektedir. Kaldı ki bu yolla etkin
sonuçlar almak mümkün olmamakta, genellikle kendileri de uyuşturucu
kurbanı olan sokak satıcıları etkisiz hâle getirilmekte ama
kamuoyunda baron olarak tanımlanan asıl sorumlulara
ulaşılamamaktadır. Ayrıca, baronların uyuşturucu
kaçakçılığından elde ettikleri mal varlıklarına
da, yakınları üzerine kayıt yaptıklarından,
yasalarımızdaki boşluklar nedeniyle el konulamamaktadır. Bu
nedenle, yasalarımızda değişiklikler yapılarak
uyuşturucu kaçakçılarının yakınları üzerine
kaydettikleri mal varlıklarına el konulabilmesi
olanağının sağlanması gerekir.
Uyuşturucu kaçakçılığı ve
kullanımının yaygınlaşmasına karşı
topal bir mücadele sürdürülmektedir. Mücadelenin eğitim ayağı
ihmal edilmektedir. Dahası, bu konuda Türkiye'nin herhangi bir projesi ve
politikası da bulunmamaktadır. Oysa, polisiye önlemlerle beraber
hedef kitlenin uyuşturucunun zararları hakkında özendirmeden
bilinçlendirilmeleri önemlidir. Bu nedenle Millî Eğitim
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı ile kadın ve aileden sorumlu
Devlet Bakanlığının ortak projesiyle hem çocuklar ve
gençlerin hem de anne-babaların uyuşturucu hakkında
bilinçlendirilmeleri sağlanmalıdır.
Şimdi bugünkü uygulamada bütün sorumluluk anne-babaların
üzerine yıkılıyor: Çocuklarınızın kollarına
bakın, çocuklarınızın arkadaşlarını takip
edin, arkadaşlarının arkadaşlarını takip edin
Anne-babaları zaten bu uyuşturucu konusunda bilinçli değiller ki, bilgili
değiller ki çocuklarına nasıl yardımcı olsunlar. O
nedenle, gençler ve çocuklarla birlikte ailelerin de bilgilendirilmeleri,
bilinçlendirilmeleri gerekir.
Uyuşturucuyla mücadelenin içinde bulunan kurumların her
biri ayrı merkezlere bağlıdır: Başbakanlık,
İçişleri Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, kadın
ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Tarım
Bakanlığı. Yani bunların her biri kendi içinde
birtakım genel müdürlükler veya müsteşar
yardımcılıkları, daire başkanlıklarıyla bu
mücadelenin sözde içinde ama her biri başka bakanlıklara
bağlı, her biri başka otoriteye bağlı.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bu
dağınıklık ve eş güdümsüzlük sonuçta
başarısızlığı da getiriyor. O nedenle, her kurum
kendi anlayışı içinde çalışmaktadır. Bu durum da
mücadelenin sekteye uğramasına ve hantallığa sebep
olmaktadır.
Dolayısıyla, uyuşturucu
kaçakçılığı hakkında, bakın, önemle söylüyorum,
altını çizerek söylüyorum: Uyuşturucu
kaçakçılığı ve kullanımının
yaygınlaşmasına karşı mücadele özel bütçesi olan tek
merkezde toplanmalıdır. Ayrıca, bu merkezde görevlendirilecek
kamu görevlilerinin özlük hakları da diğerlerinden farklı olmalıdır,
özendirilmelidir; bu sorunla ilgilenen kamu görevlileri özendirilmelidir, yani
özlük hakları diğerlerinden farklı ve avantajlı
olmalıdır.
Eroin maddesi, ana üretim merkezi olan Afganistandan Türkiyeye
Balkan rotası yoluyla Van, Hakkâri illerimizden; ana üretim merkezi
Hollanda ve Belçika olan extacy ile bazı Doğu Avrupa ülkelerinde
üretilen captagon haplar ise Trakya gümrük kapılarından ve
İstanbul Atatürk Havalimanından ülkemize girmektedir.
Belli, nerelerden girdiği belli, herkes biliyor bunu. Hâl
böyleyken gerek eroin ve gerekse hapların Türkiyeye nereden ve nasıl
girdiği bilinmesine rağmen, neden engel olunamadığı
hususunda yeterli araştırma ve tespitler
yapılamamıştır. Ancak, bilinmektedir ki rüşvet,
uyuşturucu kaçakçılığının önemli bir parçasıdır
ve uyuşturucunun ülkemize girmesinde rüşvetin payı büyüktür.
BAŞKAN Sayın Ersin, beş dakikalık süreniz
geçti, kesmedim sözünüzü, lütfen tamamlayın.
AHMET ERSİN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
Çocukların ve gençlerin uyuşturucunun kendi
bedenlerinde, ailelerinde ve toplumda yarattığı sorunlar
hakkında onları özendirmeden bilinçlendirme görevi
ağırlıklı olarak Millî Eğitim
Bakanlığındadır. Ancak Millî Eğitim Bakanlığı
ne yapıyor? Sadece kitap basıyor. Bize de getirdiler Komisyon
çalışmaları sırasında ve bu kitapların da
muhataplarına ulaştığı falan yok, kitap
basıyorlar, dolaplarda, raflarda bekletiyorlar. Böyle mücadele olmaz.
Arazide mücadele edeceksin, çocuklarla yüz yüze mücadele edeceksin. Kitap
basarak bu sorunla ilgili sonuç almak mümkün değildir.
Bağımlıları tedavi eden hastaneler, gerek
yatak sayısı ve gerekse yetişmiş personel sayısı
itibarıyla son derecede yetersizdir. Bağımlılıktan
kurtulmak isteyenlerin hemen tedaviye alınmaları gerekir, aksi hâlde
vazgeçebilirler. Hâlbuki, bugün, imkânsızlıklar yüzünden iki üç ay
sonrasına randevu verilmektedir ki bu durum
bağımlıların tedavisinde ciddi olumsuzluklara neden
olmaktadır. Dolayısıyla, bağımlıların tedavi
edildikleri hastanelerin yatak sayılarının
artırılması ve personel gereksiniminin giderilmesi gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkanımın da
sabrına teşekkür ederek sözlerimi tamamlıyorum. Ancak bilelim ki
bu sorun sadece yazıp çizmekle önlenemez, sadece kitap bastırarak
önlenemez, sadece polisiye önlemlerle de önlenemez, bunu yaşayarak
görüyoruz zaten. Onun için, tekraren söylüyorum, devletin bütün
imkânlarını kullanarak bu büyük soruna karşı, toplumu
çürüten, geleceğimizi karartan bu büyük soruna karşı bütün
kurumlarıyla mücadele vermesi gerekir. Dolayısıyla, hiç olmazsa bundan
sonra bu tür bir mücadelenin içine girileceğini umarak hepinize
saygılar sunuyorum. Bu rapora emeği geçen herkese tekrar
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ersin.
AK PARTİ Grubu adına, Kilis Milletvekili Sayın
Hasan Kara.
Buyurun Sayın Kara. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN KARA (Kilis) Uyuşturucu
başta olmak üzere madde bağımlılığı ve
kaçakçılığı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili
Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar ve 23 milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara
ve 22 milletvekilinin, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin,
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekillerinin verdikleri
önergelerde, özetle, madde bağımlılığının
dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta gençler arasında olmak
üzere herkesi etkileyebilen biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan bir
sağlık sorunu olduğu ve madde kullanımının
dünyada her geçen gün artmakta olduğu, Birleşmiş Milletler
Uyuşturucuyla Mücadele Kurulunun hazırladığı 2005
Dünya Uyuşturucu Raporunda uyuşturucu kullanan
sayısının her yıl yüzde 8 oranında
arttığı ve bu uyuşturucu kullanımında
artışla birlikte uyuşturucudan elde edilen paranın 300
milyar dolar civarında olduğu ve bunun da birçok ülke ekonomisinden
daha büyük ve geniş olduğu, dünyada olduğu gibi ülkemizde de
20nci asrın son yarısından itibaren uyuşturucu madde
kullanım oranının giderek arttığı ve
uyuşturucu kullanma yaşının giderek düşmekte
olduğu; uyuşturucu üretimi, ticareti ve kullanımının
tüm dünya gençliğinin yaşamını tehdit eden, hatta çoğu
zaman sona erdiren bir sorun olmaya devam ettiği, üretimi ve
satışı tüm ülkelerde kısıtlanmış ve hatta
yasaklanmış olmasına karşın bu maddelerin illegal
yollardan üretimi ve satışının engellenemediği ve
dünya gençliğinin zehirlenmesinde önemli bir rol oynadığı
ve önüne geçilemediği; özellikle ülkemizde lise öğrencilerinin yüzde
19,2sinin sigara ve alkol, yüzde 5,8inin sigara ve uyuşturucu, yüzde
5,6sının alkol ve uyuşturucu, yüzde 4,9unun sigara, alkol ve
uyuşturucu maddelerin üçünü birlikte kullanmakta olduğu; yine
uluslararası kuruluş raporlarında Afganistan, Pakistan ve Irak
üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanyadaki pazara
ulaşan uyuşturucunun PKKnın kontrolünde olduğu;
uyuşturucu kullanımının en önemli sonuçlarından
birinin de toplum yapısının temelini teşkil eden bütün
millî ve manevi değerleri yok ettiği, uyuşturucu kullanımının
yaygınlaştığı toplumların millî mukavemet ve
savunma gücünün yok olduğu, her türlü sömürüye müsait hâle gelmekte
olduğu; ülkemizde uyuşturucu
bağımlılığının boyutları, mücadele
yöntem ve araçlarındaki etkinliği ortaya koyması, mücadeleyi
gerçekleştirecek kurumsallaşma kapasitesinin belirlenmesi, medya ve
okullarımızda etkili eğitim programları
oluşturulması; uyuşturucu kullanımını teşvik
edenler, bunun ticaretini yaparak insanlığı zehirleyenlere
karşı cezai ve idari bakımdan alınacak ilave tedbirlerin
tespit edilmesi; uluslararası seviyede mücadelede yürütülmesi gereken
politikaların belirlenmesi, uyuşturucunun bölücü örgütler
tarafından kullanılmasının boyutlarının ortaya
konulması gerektiği; sadece bireyi değil, bir virüs gibi
toplumun tamamını zehirleyen ve tedavi maliyeti önlem maliyetinden
fazla olan uyuşturucu madde bataklığının
kurutulması, toplumun tüm fertlerinin bilinçlendirilmesi ve topyekûn bir
mücadeleyle sağlanacağı; gençliğimizi tehdit eden bu
sorunun köklü çözümünün ise bireysel çabaların yanında iktidar ve
muhalefet partilerinin ortak çalışmalarıyla birlikte, okul-aile
işbirliği ve tüm sivil kuruluşların destekleriyle
gerçekleşebileceği ifade edilmiştir. Bundan dolayı verilen
tüm bu önergeler birleştirilerek, uyuşturucu başta olmak üzere
madde bağımlılığı ve
kaçakçılığı sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
komisyonu kurulmuş ve Meclis Komisyonumuz yaklaşık dört ay
boyunca çalışarak bugün görüşülmekte olan raporu önümüze
getirmiştir.
Bağımlılık yapıcı maddeler
dendiği zaman, özellikle Afyon bitkisinin kullanımı milattan
önceki çağlara gitmekte ve günümüze kadar her dönemde farklı amaçlar
doğrultusunda kullanılmaktadır. Özellikle mitolojik
çağlarda kutsanan ve kutsal tören ve ayinlerde kullanılan bu
maddeler, özellikle sömürgeciliğin yaygın olduğu dönemlerde
devletler arası ilişkileri belirleyici bir unsur olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bilimsel ve teknik
gelişmelerle birlikte tedavi alanında kullanılmaya başlayan
Afyon ve türevleri, bağımlılık yapıcı diğer
kimyasal maddelerin insan vücudunda yapmış olduğu olumsuz
etkilerin anlaşılmasıyla birlikte bu maddelerin yasa
dışı kabul edilmesi süreci başlamıştır.
Bununla ilgili, gerek 19uncu yüzyılda gerekse 20nci yüzyıl
başlarında tıbbi kullanımı yaygınlaşmış,
ancak bağımlılık oluşturduğu veya yararından
fazla zararının ortaya çıkması sonucunda bunun tıbbi
alanda kontrollü kullanımı ve diğer alanlarda da yasaklanması
gündeme gelmiş, bununla ilgili çeşitli zamanlarda uluslararası
konferanslar toplanarak uluslararası anlaşmalar
imzalanmıştır.
Daha çok, çocuk, ergen ve geç erişkinlerde görülen madde
bağımlılığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de
yeni karşılaştığımız bir sorun
değildir. Sanayileşme, modernleşme ve kentleşmeyle birlikte
ön plana çıkan bireysel ve toplumsal refah ve özgürlük kavramları her
zaman beklenen sonucu verememiştir. İstenen sonucu yani kişisel
ekonomik refah ve özgürlüğü verse de beraberinde bireyin
yalnızlaşmasına, mücadele etmek zorunda olduğu problemler
sayısının artmasına, mücadele becerilerinin azalmasına
ve bu durumda da çözümü, sağlıklı olmayan desteklerde ve
dengelerde arayan bireyler ve gruplar oluşmasına neden olmuştur.
İşte bu noktada ergenlikten yaşlılığa kadar
uzanan geniş bir yelpazede, başlangıçta sorunlar nedeniyle ortaya
çıkan iç sıkıntısı ve kaygıyı azaltmak için
kullanılan maddeler bağımlılıkla birlikte çok
kısa bir süreden sonra kendi başına tüm sorunların
toplamından daha önemli bir sorun hâline gelmiştir.
Madde sadece kullanan bireyi değil o bireyin içinde
doğduğu aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o
toplumda kültürel yapı özelliklerinden ekonomik işleyişe kadar
geniş bir alanı ilgilendirmekte ve etkilemektedir.
Bağımlılığın ortaya çıkması ve büyümesi
birbirinden farklı birçok sosyal, kültürel, ekonomik ve tıbbi
nedenlerden etkilenmektedir. Bağımlılık sorununun ülkelere
ve sonuçta insanlığa yönelik yüksek maliyeti küresel örgütlenmeleri
kaçınılmaz hâle getirmektedir.
Bu madde bağımlılığının ilk
çıkış noktaları, ne yazık ki üzülerek belirtmek
istiyorum, askerî alanlarda görülmüştür. Savaşlar sonucunda ortaya
çıkan yaralanmalarda, askerlerde uygulanan tedavilerde bunlar görülür ama
askerlerin sonradan, kendi ülkelerine döndükten sonra eroini anlatmaları
özellikle Batı dünyasında bunu çok cazip hâle getirmiş ve
Batı dünyasında hızlı bir şekilde bunun
kullanımı ortaya çıkmıştır. Hatta 1879
yılında morfinmani sendromu olarak
tanımlanmıştır bu olay.
Daha sonra 1897 tarihinde Almanya Bayer Fabrikasında
çalışan kimyager Felix Hoffmann ağrıları kesen bir
ilaç üretmek üzere harekete geçmiş ve Eroin adıyla piyasaya bir
madde sürmüştür. Olumlu tepki alan ve 25 gramlık paketler hâlinde
satılan eroin eczanelere geldiği gün tüketilmeye
başlanmıştır. Henüz kimse zarar görmemiş, bilahare
Bayerin en iyi müşterisi Amerika ise herkesin eroinden bahsetmesi üzerine
ilacı araştırmaya başladığında
aşırı dozda alındığında ölüme yol
açtığını ve bağımlılık yaptığını
saptamıştır ve bunun üzerine kliniklerdeki yapılan
çeşitli araştırma sonucunda hemen raporlar
yayınlanmış ve 1931de eroin kullanımı tamamen
yasaklanmıştır.
Daha sonra 31, 48, 61, 71 tarihlerinde yapılan
sözleşmeler, çeşitli alanlardaki bu uygulamalar uluslararası
toplumun bu maddelerin üretimi ve kaçakçılığında bir araya
gelmesini ve ortak tedbir almasını zorunlu hâle getirmiştir.
Ülkemizde de bu anlaşmalar bire bir kabul edilmiş ve bu
anlaşmalar çerçevesinde mücadele yöntemleri artırılarak her
türlü şekilde uyuşturucunun yurda girişinde ve
kullanılmasında engelleme yoluna gidilmiştir.
Maddenin tanımı ise Beyin işlevlerini
doğrudan etkileyerek bedensel, ruhsal, davranışsal ve bilinçsel
değişimlere yol açan, bağımlılık oluşturan
ve tutum işlerine etkili yaşam için gerekli olmayan her türlü
tıp içi ve dışı doğal ve sentetik unsurları
kapsar. diye madde tanımı yapılmıştır.
Bağımlılık yapan maddelerin ortak özellikleri
olarak da şunları saymak mümkündür: Madde
alındığında davranış, düşünce ve duygu
durumunda değişme yapar. Alan kişi kısa sürede gerçeklerden
kopar. Kişi, karşı koyulması çok zor bir istek ile madde
arama davranışı içine girer. Giderek alınan maddenin
miktarı artar. Sonuç bağımlılıktır. Sosyal
ilişkiler maddeyi alabilecek şekilde ayarlanır. Gittikçe maddeyi
elde etmek ve kullanmak için daha fazla zaman harcanır. Bu durum
kişinin çevresiyle olan iletişimini ve ilişkilerini bozar.
Madde kullanım biçimleri: Cilt altına ve damara
enjeksiyon, buruna çekme, içine çekme, hap yutma, sigara gibi içme
şeklinde kullanım biçimleri olan bu maddeler, uçucu maddeler, alkol,
sentetik uyuşturucular, opiatlar, tütün, nikotin, sigara; morfin, eroin ve
türleri, koka ve türevleri, esrar, sentetik uyuşturucular ve benzeri gibi
extacy şeklinde ayrılmaktadır.
Madde bağımlılığının tanı
ölçütleri: Bağımlılık bir sendrom olarak
tanımlanmaktadır. Amerikan Psikiyatri Birliği 1994te
yayınladığı Mental Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal
El Kitabında şu ölçütlere yer vermiştir: Bu ölçütlerin
-özellikle ben buradan ailelere seslenmek istiyorum çocukların takibi
açısından- üçünün de bir arada bulunması madde
bağımlılığı için yeterli bir tanıdır.
Tolerans gelişmeleri, yoksunluk belirtileri, sık
başarısız bırakma girişimleri; maddeyi sağlamak,
kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcama; madde
kullanımı nedeniyle sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin
azalması ya da tamamen bırakılması; maddenin
tasarlandığından daha uzun ve yüksek miktarlarda
alınması, fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya
çıkmasına ya da artmasına rağmen madde kullanımı.
Madde kullanımında şüphelenilmesi gereken durumlar
şu şekilde sayılabilir: Kişi aile ilişkilerini
azaltır ve evde daha az vakit geçirir. Her zamankinden daha fazla para
harcamaya başlar. Yeni arkadaşlar edinmeye başlar. Kendisine
olan özeni azalır. Çevre ve arkadaşlar eski önemini yitirir. Hafif
uykulu ve yorgun gözükebilir. Yeme alışkanlıkları bozulur,
kilo kaybeder. Daha sinirli olabilir. Çoğu madde, alındıktan iki
gün içinde idrarda saptanabilir.
Türkiyede yapılan çeşitli istatistiklerde, özellikle
ESPADın yaptığı araştırmada ilköğretim ve
ortaöğretim okullarında madde kullanımı ciddi şekilde
-Avrupa açısından çok düşük olmamıza rağmen- Türkiyede
hızla arttığını göstermektedir.
ESPAD çalışması, 2003te yapılan bu
çalışmada: Lise çağında olan 16 yaş grubundaki
öğrencilerin yüzde 50si sigara ve yüzde 45i alkol
kullandıklarını belirtirken, erkeklerin yüzde 6sı ve
kızların yüzde 2si esrar, tüm öğrencilerin yüzde 4ü uçucu
madde, yüzde 3ü ise reçetesiz edindikleri bir trankilizan, yüzde 3 anabolik
steroidler ve yüzde 2 de extacy kullandıklarını ifade
etmişlerdir. Sigara ve alkolün ilk kullanımı 12-15 yaşları
arasında iken diğer maddelerin ilk kullanımı pek çok
öğrenci için de daha yakın zamanda, örneğin 16
yaşlarında olmaktadır. Öğrencilerin büyük bir
çoğunluğu kokain, eroin, esrar, extacy ve benzeri maddeleri
duyduklarını bildirmişlerdir. Erkeklerin yüzde 9undan,
kızların yüzde 5inden fazlası, belirtilen maddelerden herhangi
birini deneyebileceklerini itiraf etmişlerdir.
Altı ilde yapılan -özellikle Sağlık
Bakanlığı tarafından yapılan- Adana, Ankara,
Diyarbakır, İstanbul, İzmir ve Samsun illerinde yapılan bir
araştırmada ise farklı şehirlerde farklı kullanım
alanları, farklı kullanılan maddeler tespit edilmiştir. Bu
illerde esrar ve uçucular en sık kullanılan maddelerdir. Genel olarak
eroin ve extacy daha az olarak kullanılıyor. Ama Diyarbakır
ilinde örneğin esrar, eroin daha fazla, İstanbul ilinde ise kokain ve
extacy ve damar içi madde kullanımı daha yüksek gözüküyor.
Anahtar kişilere göre: Düşük sosyoekonomik düzeyde
erkekler arasında esrar, eroin ve extacy; kadınlar arasında
esrar, eroin ve afyon; gençler arasında esrar, eroin ve uçucu maddeler ve
ergenler arasında uçucular, esrar ve eroin kullanımı daha
yaygın; orta sosyoekonomik düzeyde erkekler arasında esrar, eroin ve
extacy; kadınlar arasında ise esrar, eroin, extacy ve afyon; gençler
arasında ise yine esrar, eroin ve extacy ve ergenler arasında eroin
ve extacy kullanımı daha yaygın gözükmektedir. Yüksek ekonomik
düzeydeki erkekler arasında extacy, kadınlar arasında extacy,
gençler arasında extacy ve ergenler arasında yine extacy kullanımı
daha çok yaygındır. Bu da gösteriyor ki ekonomik düzey
arttığı düzeyde extacy kullanımı da daha fazla
artmaktadır.
Son on iki aylık dönemde kullanıldığı
bildirilen maddeler içinde, örneğin öğrencilerin yüzde 3ünden
fazlası esrar, yüzde 2den fazlası ise uçucu madde
kullandığını ifade etmişlerdir. Aile yapısı
bakımından da özellikle üvey anne babalarıyla yaşayan erkek
öğrenciler ile anne babalarından biriyle birlikte yaşayan
kız öğrenciler arasında yaşam boyu sigara deneyiminin ve
uyuşturucu madde kullanımının daha yüksek olduğu
yapılan araştırmalar sonucunda ortaya
çıkmıştır.
Yine üniversite gençliği arasında yapılan
çalışmada ise 1inci ve 3üncü sınıflar arasında
şimdiye kadar kullanımı ve arkadaşlar arasında madde
kullanımına ilişkin veri toplanmıştır. 1inci
sınıflardaki öğrenciler arasındaki madde
kullanımı, 3üncü sınıflardaki öğrencilere göre daha
azdır. Bu da gösteriyor ki öğrenciler arasında,
arkadaşları arasında geçen bir yakınlaşmadan
dolayı üniversitedeki sınıf durumu arttığı sürece
öğrenciler arasında bu maddelerin kullanımı da artmaktadır.
Burada özellikle bu işi arz yönü ve talep yönü üzerinde
değerlendirmek gerekirse: Birincisi
arz ile mücadele; ikincisi de talep ile mücadele şeklinde ikiye
ayırmak mümkün bu olayı. Arz ile mücadelede -az önce diğer
arkadaşlar belirttiler- gerek İçişleri Bakanlığı
bünyesinde Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık KOM Daire
Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı,
Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı
ve diğer ilgili kuruluşlar; talep azaltımında ise ilgili
bakanlıklarımız burada -çok da fazla yeterli olmamakla birlikte-
olabildiğince bu işlerle mücadele etmektedirler. Ama özellikle,
Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve
Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal Politika ve Strateji Belgesi
-2006 ila 2012 yılları arasını da kapsayan bir belge- AK
PARTİ hükûmetleri zamanında ortaya çıkmış ve eylem
planı hazırlanmıştır ve Türkiyede şu ana kadar
yapılan en geniş ve kapsamlı uyuşturucuyla mücadele ulusal
strateji belgesi hazırlanmış ve eyleme konulmuştur.
Ulusal eylem planı, strateji belgesinin uygulanması
konusunda kurumların görev paylaşımını ve eş
güdümü daha net olarak ortaya koymak amacıyla
hazırlanmıştır. Eylem planında kurum ve
kuruluşların koruma, önleme, tedavi ve rehabilitasyon
alanlarında gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri
detaylı olarak yer almıştır.
Dünyada uyuşturucuyla mücadele politikalarında çok
farklılık ve çeşitlilik gözükmektedir. Burada özellikle iki
ülkeyi örnek vermek istiyorum: Bir tanesi Hollandanın uyuşturucu
politikası. Hollanda politikası, normalizasyon temeline dayanmaktadır.
Normalleştirme, uyuşturucunun bütün toplumu etkileyen bir süreç
olarak kabul edilmesini gerektirmektedir. Burada yasaklama değil de
özellikle sert ve yumuşak şeklinde ayırdıkları
uyuşturuculardan, yumuşak uyuşturucuların bir
kısmının belli aralıklarla belli yerlerde, hasta görülen bu
insanlara verilmesi yoluna gidilmekte ve bu da diğer zorlayıcı
tedbirler yanında yumuşak ve daha az riskli olarak kabul
edilmektedir. Bunun tam tersi ise İsveç uyuşturucu politikası
olarak gündeme getirilmiştir. Bugünkü İsveç politikasının
temeli 1970li yılların sonunda atılmış ve toplumun
tamamen uyuşturucudan arındırılmasına yönelik olarak
ortaya çıkarılmıştır. En azından en çok
kullananına kadar herkesin mahkeme karşısına
çıkarılması ve bunun tedavisinin cezaevinde yapılması
şeklinde İsveç uyuşturucu politikası ana hatlarıyla
belirlenmiştir fakat bu da Avrupa Birliğine giriş
aşamasında biraz yumuşatılmış ve bu olaylarda
daha yumuşak bir geçiş yöntemi izlenmiştir.
Gerek Hollanda gerekse İsveç uyuşturucu
politikalarında bunların azaltılması yoluna gidilmiş
ve bu kullanımların azaldığı görülmüştür fakat
bütün bunların tamamı dünyadaki uyuşturucu ticaretinin ve
kullanımının artmasını engelleyememiştir.
Ülkemizde ise bu kapsamda belirlenen politika ve stratejilerin
hedeflerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
Madde kullanımının ve yeni başlamanın
önlenmesi,
Tütün, alkol ve madde kullanımının 2013
yılına kadar yüzde 25 azaltılması,
Arzın önlenmesi,
Tüm nüfus ve risk gruplarının korunması,
Risk gruplarıyla ilgili daha etkin çalışmalar
yapılması,
Bağımlıların tedaviye erişimlerinin
kolaylaştırılması,
Madde bağımlılarının tıbbi ve sosyal
rehabilitasyonlarının sağlanarak topluma
kazandırılmaları,
Madde kullanıcılarının zarar
azaltımına yönelik koruyucu hizmetlerin sağlanması,
Madde kullanımına bağlı gelişen hepatit,
HIV, AIDS ve benzeri hastalıkların oluşmasının ve
yayılmasının engellenmesi,
Madde kaçakçılığı ve
kullanımının önlenmesine yönelik olarak resmî, gönüllü ve özel
kurum yapılarının geliştirilmesi,
Madde kullanımına yönelik talebin ve arzın
önlenmesi doğrultusunda toplumun ve bireyin yüksek yararının
gözetilmesi,
Toplumsal yaşama çocukların ve gençlerin etkin olarak
katılımlarını sağlayacak programların ve
projelerin gerçekleştirilmesi,
Suçu ve madde kullanımını özendirici her türlü
faaliyete karşı toplumun her kesimiyle birlikte gereken
duyarlılığın gösterilebileceği bir toplumsal
dayanışmanın yaratılması,
Ulusal stratejinin temel hedefleri arasında
sayılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
HASAN KARA (Devamla) - Ben süreyi çok fazla aşmak
istemiyorum.
Burada özellikle bu uyuşturucu madde
kaçakçılığında son yıllarda gündemimize gelen
narkoterör dediğimiz olaya değinerek sözlerimi bitirmek istiyorum:
Terör örgütleri, bir suç organizasyonu olarak çıkar amaçlı kurulan
örgütler olmayıp daha çok siyasi, ideolojik ve dinî amaçlar
doğrultusunda faaliyetlerde bulunan, gerektiğinde bunun için
şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran
örgütlerdir. Bununla beraber günümüzde, terör örgütleri ile uyuşturucu
kaçakçılığı yapan organize suç grupları, maddi
menfaatler paydası altında bir araya gelmekte, birçok olayda
teröristlerin kâr merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlemlenmekte ve
dünya genelinde bunun örneklerine sıkça rastlanmaktadır.
Ülkemizde uyuşturucu ile mücadelede yürütülen
başarılı çalışmalar neticesinde, PKK/KONGRA-GEL terör
örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığının her
safhasında -imalat, taşıma, aracılık, satış,
sokak satıcılığı vb- yer alarak mevcudiyetini devam
ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali desteği
sağladığı tespit edilmiştir. PKK/KONGRA-GEL terör
örgütünün uyuşturucu suçlarına
karıştığını uluslararası raporlar, Türkiyede
gerçekleştirilen uyuşturucu madde operasyonlarında yakalanan
şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile
bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait
sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler
ve dokümanlardaki uyuşturucu alışverişinin para
kayıtları açıkça ortaya koymaktadır.
Terör örgütleri yaptıkları uyuşturucu
kaçakçılığı faaliyetlerini mümkün olduğunca
kamuoyundan gizlemektedirler. Çünkü uyuşturucu
kaçakçılığı tüm toplumlar tarafından bir insanlık
suçu olarak kabul edildiğinden örgütün imajını zedelemekte ve
propaganda faaliyetlerinin başarısızlıkla
sonuçlanmasına yol açmaktadır. Uyuşturucu
kaçakçılığı aynı zamanda terör örgütüne destek
sağlayan ülkeler üzerinde de olumsuz bir imaj bırakmakta ve söz
konusu ülkeler, terör örgütlerini desteklerken çekimser davranmaktadır.
Bununla birlikte uyuşturucu faaliyetlerine karışan örgütler
uluslararası kamuoyunun desteğini de kaybetmektedir.
Bu bağlamda, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü, uyuşturucu
üretimi, kaçakçılığı ve pazarlanmasına ilişkin
faaliyetlerini uzun süre Türkiye ve dünya kamuoyundan gizlemeye
çalışmış ama bunu başaramamıştır. Bunun
en son ve somut örneği, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün 30/5/2008 günü
Amerika Birleşik Devletleri tarafından, yabancı uyuşturucu
kaçakçılarını belirleme yasası çerçevesinde ABD
yabancı uyuşturucu çeteler listesine alınmasıdır.
Bu noktada, Amerikan Uyuşturucuyla Mücadele Birimi DEA
çalışmalarını vurgulamak gerekir. Bu örgütün,
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün söz konusu ABD yabancı uyuşturucu
çeteler listesini girebilmesi için, Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığıyla
gerekse ülkelerindeki merkezlerinde bulunan yetkililerle
gerçekleştirdikleri iş birliği ve girişimler kısa
sürede netice vermiş ve PKK/KONGRA-GEL terör örgütü bu terör listesine
alınmıştır. Bunun sonucunda ise, PKK/KONGRA-GELin artık
sadece bir terör örgütü olarak değil, bir insanlık suçu olan
uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerini bizzat
gerçekleştiren bir suç örgütü olarak da algılanacağı
gerçeğidir.
Diğer taraftan incelendiğinde, terör örgütleri ile
uyuşturucu kaçakçılığı yapan suç
organizasyonlarının tam olarak birbirlerinin eksik yönlerini
tamamlayan unsurları bünyelerinde barındırdığı
anlaşılmaktadır. Böylece, her iki suç organizasyonu kolayca
etkileşim içerisine girebilmekte ve amaçları doğrultusunda
menfaat temin etmektedirler. Zira, uyuşturucu kaçakçıları,
teröristlerin askerî yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli örgütlere
giriş imkânlarıyla, terörist organizasyonlar tarafından kontrol
edilen büyük alanlarda onlarla iş birliği yapmaları hâlinde
güvenle hareket edebilme olanaklarından yararlanmaktadırlar. Terörist
organizasyonlar ise, uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak
kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu
kaçakçılarının yöntem ve yeteneklerinden azami derecede istifade
etmektedirler.
Sonuç olarak, terör örgütlerinin, özellikle de PKK/KONGRA-GELin uyuşturucu
kaçakçılığı faaliyetleri içerisinde bulunduğu,
finansman ihtiyacının önemli bir bölümünü bu faaliyetlerden elde
ettiği akıldan çıkartılmamalıdır.
PKK/KONGRA-GELin ülkemizde illegal, Avrupada ise gerek legal ve gerekse
illegal bir yapılanma içerisinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu
noktada, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün legal bir şemsiye altında
topraklarında faaliyet göstermesine izin veren ülkeler, bir gün mutlaka bu
terör örgütünün ya terörist eylemler çerçevesinde ya da uyuşturucu faaliyetleri
kapsamında kendi ülkelerine ve insanlarına büyük zararlar
vereceğini bilmeli, bunun için de çok geçmeden gerekli tedbirleri
almalı ve uluslararası alanda iş birliğine giderek bu
örgütlerin kökünü kazımalıdırlar. Elde edilen bilgiler
paylaşılmalı ve gerekli adımlar hızla
atılmalıdır. Uyuşturucu madde
kaçakçılığı yapan terörist örgütlere yönelik olarak
günümüze kadar gerçekleştirilen toplam 351 operasyonda 785 şahıs
yakalanmıştır. Bu operasyonlar neticesinde 22,5 ton esrar,
BAŞKAN Sayın Kara
HASAN KARA (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Beş buçuk dakika oldu.
HASAN KARA (Devamla) Bitiriyorum.
Ben bu arada 2002 yıllarından 2008 yılına
kadar, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğünün, Jandarma
Komutanlığının, Gümrük
Müsteşarlığının, MASAK ve diğer kurumların
ortaklaşa yaptıkları çalışmalar sonucunda ülkemizdeki
yakalanan uyuşturucuların miktarlarının ve
sayılarının çok fazla arttığını
gördüğümüzden dolayı, özellikle bu teşkilatlara yüce Meclis
huzurunda ben teşekkürü de bir borç biliyorum.
Az önce Sayın Ersinin söylediği gibi, bunlar, gümrük
kapılarından daha ziyade bizim
sınırlarımızın çok geniş olmasından
dolayı ne yazık ki sınırlarımızdan giriyor. Ama
ben şuna inanıyorum ki emniyet teşkilatımız gerekse
jandarma teşkilatımız çok sıkı çalışmalar
neticesinde azami derecede bu girişleri önlemekte ve girilen maddeleri de
yakalamaktadır, fakat bunların tamamen önlenmesi, bitirilmesi için
daha çok çalışmaya, daha çok desteğe ve özellikle de bizim
emniyet teşkilatımızın daha çok desteklenmesine ihtiyaç
duyulduğu da aşikârdır.
Ben sözlerimi burada bitirirken, özellikle Türk Hava
Yollarının Hollandada yaptığı kazadan dolayı
ölenlere rahmet, kalanlara acil şifalar diliyorum. Gerek Türk Hava
Yollarına gerek ülkemize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yine Meclisimizin bu son günkü çalışmasında, 29
Mart yerel seçimleri için tüm milletvekili arkadaşlarıma barış
ve huzur içerisinde bir seçim çalışmaları yapmalarını
diliyorum. 29 Mart yerel seçimlerinin de özellikle kendi ilimize, illerimize ve
tüm Türkiyemize hayırlar getirmesini dileyerek sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Komisyon adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.
Sayın Ünüvar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Araştırma Komisyonumuz
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk kez Meclis bünyesi içerisinde oluşturulan
Araştırma Komisyonumuz yedi ayrı önergeyle, 187 ayrı
milletvekilimizin imzasıyla geçen yıl Meclis
Başkanlığına verildi; Şubat 2008de görüşüldü ve
22 Nisan 2008 tarihinde çalışmalarına başladı ve dört
ay diyoruz ama arada yaz tatili de devreye girdi, o tatilde de yoğun bir
şekilde, uzmanlarımızla çalıştık ve şunu rahatlıkla
söyleyebilirim ki, iktidar-muhalefet ayrımı gözetmeksizin ciddi bir
çalışma yaptık çünkü biz, bugünden ziyade
yarınlarımız için
çalıştığımızı biliyorduk.
Dolayısıyla, burada 11 bölüm, 486 sayfadan oluşan şu
kitabımızın esasında çocuklarımıza,
torunlarımıza bıraktığımız çok güzel bir
eser olduğu kanaatindeyim. Tabii ki -değerli konuşmacı
arkadaşlarımızın bazıları bahsettiler- bu
çalışmaların kitapta kalmaması gerekiyor, tozlu raflarda
kalmaması gerekiyor; hayata geçirildiği takdirde ancak, bu yapılan
çalışmaların, verilen emeklerin, çok sayıda dinlenen ilgili
uzmanların kanaatleri ancak o zaman hayata geçecek ve asıl
torunlarımız için güzel eseri o zaman bırakmış
olacağız. Tabii, bunun için de Komisyon olarak birtakım
önerilerimiz oldu, kendi aramızda konuştuk, görüştük ve
inşallah, bu Komisyon raporunun hayata geçirilmesi noktasında da
bundan sonra bütün milletvekilleri olarak, Komisyonumuzdaki bütün üyeler olarak
yoğun bir gayret içerisinde olacağımızı ifade
edebilirim.
22 uzman destek verdi sürekli Komisyonumuza. 34 toplantı
yaptık ve 34 toplantı, 37 oturum yapıldı. 3 değerli
bakanımız Komisyonumuza geldi, bilgiler sundu. İçişleri
Bakanımıza da gerçekten teşekkür etmek istiyorum, konunun her
aşamasında ciddi katkılar sağladı. Sayın Ersin
gerçi Komisyona teşrif etmediğini ifade etti ama malumunuz, bazen
Genel Kurulumuzun gündemi her zaman böyle sakin olmuyor, ülkemizin gündemi de
her zaman sakin olmuyor ve İçişleri Bakanlığı da son
derece önemli bir bakanlık ama İçişleri
Bakanlığımızın konunun en başından en sonuna
kadar çok ciddi katkılar sağladığını ifade
etmeliyim. O yüzden İçişleri Bakanımıza, Millî Eğitim
Bakanımıza, Sağlık Bakanımıza, aileden sorumlu
Devlet Bakanımız başta olmak üzere tüm
bakanlıklarımıza ve bürokratlarına hassaten teşekkür
etmek istiyorum. Tabii, Meclis Başkanımıza da ayrıca
teşekkürü borç biliyorum. O da Komisyonumuzun her aşamasıyla
ilgili verdiğimiz bilgileri dikkatle dinledi ve her türlü desteği
sağladı.
Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan
arkadaşlarım konunun pek çok boyutuyla ilgili konuştu. Ben
burada Komisyonumuzun sonuç bölümündeki tespitler ve ona yönelik önerilerle
ilgili konuşmak istiyorum.
Tabii, madde bağımlılığı
dediğimiz zaman esasında tabii ki en fazla uyuşturucu
konuşuluyor çünkü en dramatik örnekleri biz uyuşturucuyla ilgili
problemlerde görüyoruz ancak madde bağımlılığı sadece
uyuşturucudan ibaret değil, yani sadece yasa dışı
maddelerden oluşmuyor. Yasal olarak satılan sigara, alkol veya
sanayide kullanılan uçucu maddelerin
bağımlılığı da söz konusu. Tabii, bizden önce
yapılan çalışmaların da varlığına
teşekkür etmemiz lazım. Örneğin, 4207 sayılı Sigarayla
Mücadele Yasasının revizyonu gerçekten ülkemize son derece önemli,
sigara kullanımını azaltma ve insanlarımızın daha
sağlıklı, daha kaliteli bir yaşama kavuşma
noktasına çok önemli katkı sağladı. O yüzden, bu konuyla
ilgili çalışan Sağlık Bakanımız, Sağlık
Komisyonu Başkanımız başta olmak üzere tüm Meclisteki
üyelerimize teşekkür ediyorum.
Madde bağımlılığını işin
adli, polisiye ve sosyal boyutları da olan bir kronik sağlık
sorunu olarak görmek gerekiyor çünkü en dramatik sonuçlarını biz
sağlıkla ilgili görüyoruz. Tabii, bunu sağlık sorunu
değil de bir toplumsal sorun olarak gördüğümüz zaman toplumda bir
etiketleyici tablo söz konusu olabiliyor. Bu da insanlarımızın
düçar olduğu problemlerin tedavisiyle ilgili ciddi problemlere yol
açabiliyor. Onun için, bunu bir toplumsal halk sağlığı
problemi olarak görmek ve etiketleyici nitelikten ziyade bunun tedavi ve
rehabilite edilebilecek bir halk sağlığı problemi olarak
görülmesi gerektiği kanaatindeyim.
Tabii, pek çok ekonomik yüke yol açıyor. Bazı
değerli üyelerimiz bahsettiler, terörist faaliyetlerin mali
kaynağını oluşturuyor.
Tabii, arz ve talebin azaltılmasıyla ilgili boyutlarda
değişik kurumlarımızın etkin olarak
çalışması gerekiyor. Bu konuda koordinasyonla ilgili bazı
problemlerin olduğu, zaten Komisyonumuz çalışmaları
esnasındaki -bizzat üyelerimiz de bilecektir- tespitlerimiz içerisinde
var.
Ben, konu başlıklarıyla ilgili, hızlı
olarak raporun üzerinden geçmek istiyorum:
Yasal düzenlemelerle ilgili, madde kullanımı, bağımlılığı,
tedavisi, tanısı, madde satışı ve
kaçakçılığıyla ilgili pek çok kanunda atıflar var.
Uyuşturucu madde suçlarıyla ilgili uygulamalarda zaman zaman birlikte
problem söz konusu oluyor yani farklı algılamalar söz konusu
olabiliyor. Yine, önlemeyle ilgili, değişik
kurumlarımızın yaptığı, kendi sorumluluk
anlayışları içerisinde yaptığı
çalışmalarda bazen koordinasyon problemleri yaşanabiliyor.
Millî Eğitim Bakanlığımızın
gerçekten çok güzel çalışmaları var. Yine, Sayın Ersin
bahsetti. Ancak, bunun tanıtımının zayıf olduğunu
ifade etmeliyim
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan, yapma bunu
ya!
(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla)
ve
yaygınlaştırılması noktasında da bazı
problemlerin olduğunu bizzat tespit ettik. Millî Eğitim
Bakanlığı, şu anda 13.600 olan rehber öğretmenler
üzerinden bu eğitimi vermeye çalışıyor ama bu rehber
öğretmenlerin sayısının yetersiz olduğunu Millî
Eğitim Bakanlığımız da kabul ediyor ama şu son
atamalarda, her atama döneminde, aşağı yukarı 500-600
civarında rehber öğretmen atandığını, şu
anda Komisyonumuzu takip eden genel müdür arkadaşımdan da biraz önce
bilgi aldım.
Keza, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün de bilhassa
gençliğe yönelik hizmetlerinin, sportif faaliyetlerin, özellikle
profesyonel sporun gölgesi altında kaldığını ifade
etmeliyim.
Gençlik kamplarına genellikle karne başarısı
yüksek öğrenciler davet ediliyor. Ancak biliyoruz ki karne
başarısı, yani akademik başarısı daha düşük
gençlerde madde bağımlılığı riski daha fazla.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun da
çalışmalarını yakından takip ettik. Onların da
güzel çalışmaları olduğunu ifade etmeliyim. Ama burada
bilhassa Benim Ailem ve 7-19 Yaş Aile Eğitim Programı
modüllerinde madde bağımlılığıyla ilgili ve
korunma yöntemleriyle ilgili vurgunun birazcık daha belirgin bir
şekilde ortaya konulması gerektiği Komisyon raporumuzda
vurgulandı.
Sağlık Bakanlığımızla ilgili 11 tane
olmak üzere, toplam 20 AMATEM var, ama bu AMATEMlerin pek çoğunda insan
gücü ve teknolojik donanımla ilgili sıkıntılar söz konusu.
Ayrıca özellikle psikiyatri uzmanlarının da
bağımlılık alanında çalışmak istemedikleri
ve bunun da Türk Ceza Kanunundaki cezai müeyyideler, yani bildirim
zorunluluğuyla hasta mahremiyeti arasındaki çelişkiden
kaynaklandığı yine Komisyon raporumuzun tespitleri
arasında.
Yine, özellikle Sağlık Bakanlığı
birimlerinde tedavi edilen gençlerimizin daha sonra sosyal hayat içerisinde
uygun rehabilitasyon şartları oluşturulamadığı
için tekrardan ya hastaneye ya hapishaneye veyahut da tekrardan, kendi eski
gitmek istemediği hâlde gitmek zorunda kaldığı mekânlara
gittiği yani tedaviyle toplum arasında rehabilitasyonda bir ara
mekanizma oluşturulması gerektiği keza Komisyon raporumuzun
içerisinde söz konusu.
İşin kaçakçılık boyutuyla ilgili
baktığımız zaman, yani talep boyutuyla ilgili, ilgilenen
kurumlar arasındaki koordinasyonun daha iyi bir koordinasyon olduğunu
ama onun da çok yeterli olmadığını,
olamadığını ifade etmeliyim. Yine kaçakçılıkla
ilgili mücadelede -Türk Ceza Kanunundaki Kazanç müsaderesi- Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanunda ve uyuşturucu madde
kaçakçılığıyla ilgili bazı kanunlarda yeniden revizyon
gereken bazı hususların olduğu yine Komisyonumuzun tespitleri
arasında.
Emniyet Genel Müdürlüğümüz gerçekten çok gayretli
çalışıyor. Fakat irtibat görevlileri sayısıyla ilgili
özellikle yurt dışında ciddi sıkıntılar var.
Türkiyede 20 ülkeden 38 irtibat görevlisi bulunurken, Türkiye'nin 5 ülkede 5
irtibat görevlisi var ki bunun sayısının mutlaka
artırılması gerekiyor.
TUBİM adı altında, Türkiye Uyuşturucu
Bağımlılığı İzleme Merkezi şeklinde
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele
Daire Başkanlığına bağlı bir şube
müdürlüğü şeklinde çalışıyor. Kaldı ki şube
müdürlüğüne de bürodan, bizim Komisyonumuzun çalışmaları
devam ederken geçti. TUBİMdeki arkadaşlar da gerçekten gayretle
çalışıyorlar. Bunlar Uyuşturucuyla Mücadele Ulusal Strateji
Belgesi ve Ulusal Strateji Eylem Planını takiple yükümlü bir
birimimiz. Fakat mevcut idari yapılanmayla diğer kurumlar üzerindeki
etkisinin maalesef istenilen seviyede olmadığı keza
tespitlerimiz arasında.
Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünün özellikle teknolojik
donanımla ilgili sıkıntıları var. İş yükünün
artmış olmasına rağmen personel sayısının
azlığı, Adalet Bakanlığıyla ilgili adli
yardımlaşma konusundaki sorunlar, suçluların iadesiyle ilgili
bilhassa Hollanda Hükûmetiyle yaşanan problemler yine Komisyon
tespitlerimiz arasında.
Adli Tıp Kurumu maddenin arz boyutuyla ilgili olarak
maddelerin analizini yapıyor ama farklı yerlerde farklı
yöntemler kullanılabiliyor. Bu yöntemlerin de keza her yapılan yerde
belli standartlarda yapılması gerektiği yine Komisyonumuzun
tespitleri arasında.
Uyuşturucuyla mücadelenin her aşamasında görevli
personel sayısında ciddi azlık var. Veri toplamayla ilgili
gerçekten sıkıntılar var. Tabii ki değerli
arkadaşlarımız, uyuşturucu kullanım oranı cezaevinde
yatan insanlarda
Ki 94 bin kişinin yaklaşık 14 bini
uyuşturucu suçlarından yatıyor, kara para trafiğinin yüzde
43ü yine uyuşturucudan kazanılıyor. Bunlarla ilgili veriler var
ama verilerin belli bir standartta toplanmasıyla ilgili problemler var.
Değerli üyelerimiz bahsettiler, ESPAD çalışması
yapıldı 2003 yılında altı ilimizde. Yine öğretim
üyelerimizin yaptığı çalışmalar var, Aile
Araştırma Kurumunun yaptığı çalışmalar var
ama bunların belli bir standartta ve periyodik olarak yapılması,
bizim ileride yapacağımız analizlerle ülkemizin bu anlamdaki
mücadelesini daha da geliştirecektir.
Yerel yönetimlerin farklı şekilde hizmet ettiğini
görüyoruz. Çok iyi iş yapan, gerçekten bu konuyla sosyal anlamda mücadele
eden belediyelerimizin varlığı yanında pek çok
belediyemizin bu konuya birazcık daha ağırlık vermesi
gerektiği yine tespitlerimiz arasında.
Peki, bu tespitlerin ışığında
değerli arkadaşlar ne öneriler çıktı Komisyonumuzdan,
bunları da kısaca özetlemek istiyorum: Bir defa, toplumsal
algıyı bizim uygun bir şekilde topluma anlatmamız
gerekiyor. Bununla ilgili özellikle medyanın da bu konuya özel bir
duyarlılık göstermesi Komisyonumuzun önemli önerilerinden birisi.
En önemsediğimiz öneri: Biraz önce bahsetmiştim,
TUBİM Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı bir şube
müdürlüğü şeklinde çalışıyor, çok da gayret ediyorlar
ama birçok Avrupa ülkesinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde
örneğini gördüğümüz şekilde bütün kurumlardan temsilcileri
içinde barındıran ve Başbakanlığa bağlı en
az bir genel müdürlük seviyesinde bir kurumsal yapının
varlığı, hem etkinliğini hem de konuyla ilgili yapacağı
çalışmaları daha da güçlü hâle getirecektir. Hem arzı hem
talebi önlemeye yönelik bir kurumsal yapılanmanın hem ulusal hem
uluslararası boyutta bu konuyla ilgili mücadelemizi çok
güçlendireceği kanaatindeyiz Komisyon olarak.
Yasal alanda çok sayıda kanunda zikredilen maddelerin
mümkünse tek bir uyuşturucu ve psikotrop maddelerle mücadele kanunu
adı altında bir kanun çıkartılması, bu mümkün
değilse özellikle Türk Ceza Kanunu ve 2313 sayılı Uyuşturucu
Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda pratikte birtakım problemler
oluşturan maddelerle ilgili yasal düzenlemelerin yapılması
gerektiği kanaatindeyiz.
Ayrıca, özellikle uyuşturucuyla ilgili konular ciddi bir
ihtisas gerektiriyor. Özel ihtisas mahkemelerinin oluşturulması ve
bütün Türkiyeye münhasır bir Türkiye
savcılığının kurulmasıyla ilgili Adalet
Bakanlığının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
teklif yapması gerektiği de yine çok önemsediğimiz
önerilerimizden birisi.
Sağlık Bakanlığı, Tedavi Hizmetleri
Yönetmeliğinde özellikle toplum temelli bir ruh
sağlığı politikası yürütüyor ama yönetmelikle zaman
zaman çelişen noktalar var. O Yönetmelikin de tekrar gözden geçirilmesi
gerekiyor. Belki de Sayın Bakanımız birazdan bu konuyla ilgili
bilgi verebilir.
Çok önemli bir konu var, denetimli serbestlik yani uyuşturucu
kullanan kişiler, işin tıbbi ve adli yönü itibarıyla
dışarıda takip edilebilecek bir mekanizma. 2006
yılında ülkemizde uygulanmaya başlandı ama Adalet
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı
arasındaki ilişkiyi bu anlamda birazcık daha düzeltmek
gerekiyor. Bizim Komisyonumuzun tespiti, Sağlık
Bakanlığının bu uygulamayla ilgili bir genelge hazırlayarak
ilgili birimlere işin nasıl olması gerektiğine dair daha
detaylı bilgi vermesi şeklinde.
Korunmayla ilgili, özellikle Millî Eğitim
Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğünün birbiriyle ilişkili ve geliştirici
nitelikte hem gençlere hem ailelere yönelik hizmetleri bütünleştirmek,
yaygınlaştırmak ve sadece kitap dağıtma şeklinde
değil, aynı zamanda uygulamayı da pratik hâle getirecek
şekilde yapması gerektiğini öneriyoruz.
Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili, çocukları
zararlı yayınlardan koruyacak nitelikte bir madde var, 4üncü madde.
4üncü maddede madde bağımlılığıyla ilgili
özellikle bir vurgunun yapılması gerektiğine dair bir kanuni
düzenleme yapılması gerekiyor. Bunu da yine Komisyon raporumuzda
öneriyoruz.
Göç, uyuşturucuyla ilgili çok önemli sebeplerden birisi. Bununla
ilgili rasyonel çözüm önerileri getirilmeli ve özellikle kırsal
alanlardaki kalkış noktalarında çözüm önermek gerekiyor.
Aile hizmet birimleri oluşturulmasıyla ilgili yine
Komisyonumuzun bir önerisi var.
Çocuk polisi uygulamaları da var ama bu uygulamalar
içerisinde mutlaka sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve sosyologların
daha fazla istihdam edilmesi hâlinde çocuk polisinin çok daha etkin
olacağına dair Komisyonumuzun önerisi var.
Ayrıca sosyal çalışmacıların,
psikologların ve sosyologların hazırladığı
raporların savcı ve yargıçlarımız tarafından daha
fazla dikkate alınmasını da Komisyon olarak öneriyoruz.
Aile hekimliği uygulaması gerçekten çok önemli,
insanların sağlıkla ilgili kayıt sisteminin ortaya
konduğu bir model. Aile hekimliği sistemiyle bilhassa madde
bağımlılığı arasında, mücadele
anlamında, çok ciddi çalışmalar yapılabilir. Hem erken
tespit anlamında hem de tespit edilmiş vakaların uygun yerlere,
uygun tedavi ve rehabilitasyon alanlarına yönlendirilmesiyle ilgili aile
hekimliği sistemine mutlaka modüllerin yerleştirilmesi keza çok
önemli.
Ama, belki en az bunun kadar, belki de bundan daha fazla önemli
olan konu AMATEMlerin sayısının artırılması. Ama
sevindirici olarak şunu söyleyebilirim ki Sağlık
Bakanlığı -yanlış hatırlamıyorsam- 28 bölgede
kampüsler oluşturacak, sağlık kampüsleri ve o büyük kampüsler
içerisinde ilk öncelikli alan ruh sağlığıyla ilgili
hizmetler. Burada, insan gücü, bölgesel dağılım, orada
çalışacak hekim dışı personel ve teknolojik
imkânların da artırılmış olması mutlaka bizim
tedavi aşamasında çok önemli bir açılımımız
olacak.
Ama, biraz önce vurgulamıştım, tekrar söylemekte
fayda var: Tedaviyle ilgili problem yaşanmasa bile tedavi sonrası,
bilhassa ara dönemde, yani tedavi edilmiş kişilerin toplumla
entegrasyonunda ciddi problemler yaşanıyor. Bununla ilgili belki de
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuyla Sağlık
Bakanlığı arasındaki ilişkilerin birazcık daha
geliştirilmesi ve mutlaka ara kademe mekanizmasının
oluşturulması çok yararlı olacaktır.
Değerli grup yöneticilerimize şunu söylemek isterim ki,
iki tane kanun var Genel Kurul gündeminde; birisi uçucu maddelerle ilgili
Sayın Cevdet Erdöl ve arkadaşlarının
hazırladığı, birisi de Sahil Güvenlik Komutanlığının,
uluslararası sularda arama ve kontrol yetkisi veren Birleşmiş
Milletler Sözleşmesiyle ilgili. Umarım en kısa zamanda
AHMET ERSİN (İzmir) Benim de var bir kanun teklifim,
Komisyonda bekliyor Sayın Başkan, ondan da bahsetsene.
(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Hangisi?
AHMET ERSİN (İzmir) Yani ilköğretim okulları
ve liselerde çocukların eğitilmesiyle ilgili.
(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Evet,
ondan bahsedeceğim birazdan.
Bu iki kanunun bir an evvel, Meclisimizin ilk
açılacağı zamanlarda -muhtemelen seçimden sonra olacaktır-
değerli grup yöneticilerimize hassaten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Not ettik Sayın Başkan.
BAŞKAN Önü açık olunca hatipler konuşmayı
sevdi.
Buyurun.
(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS
ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Bu iki,
Genel Kurulun gündemindeki maddelerin öncelikli olarak görüşülmesinin çok yararlı
olacağını keza düşünüyoruz.
Çok önemli bir konu var değerli arkadaşlar, madde
kullanımı ve bağımlılığıyla ilgili,
insanların telefonla müracaat edebileceği bir mekanizma yok. Biraz
önce Değerli Sağlık Bakanımız kırk dokuz ilimizde
bu vakalarımızla ilgili merkezin olduğunu ifade etti, belki
detayını söyleyecektir ama yirmi dört saat, özel eğitilmiş
personele ulaşabilecek ve onların, gerek tedavi gerekse bilgi
amaçlı ulaşabilecekleri Başbakanlıkta BİMER,
Sağlık Bakanlığında 184 hattı gibi bir
hattın oluşturulmasının çok yararlı
olacağını yine Komisyon olarak öneriyoruz.
Kaçakçılıkla ilgili, bilhassa kurumlar arası
iş birliğinin ve koordinasyonun artırılmasıyla ilgili
çalışmalar kitabımızda çok detaylı olarak var,
bunların detayına çok fazla girmeyeceğim.
Çocuk ve ergen politikası oluşturulmalı. Yani
çocukların zararlı etkenlerden korunmasıyla ilgili mutlaka özgün
bir çocuk ve ergen politikasının oluşturulması
gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada takdirle şunu da ifade etmeliyim ki, Komisyonumuzda
birkaç defa gündeme gelen Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün esasında
ayrılması -mümkünse ayrılması- veya birbirinden en
azından fonksiyon olarak ayrılması gerektiği kanaati
Sayın Başesgioğlu tarafından açıklandı. Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğünün gençlik ve spor aktivitelerinin
ayrılması çok faydalı, bizim Komisyon olarak da önerilerimiz
arasındaydı.
Veri toplamayla ilgili biraz önce Millî Eğitim
Bakanlığı, Genel Müdür Arkadaşımdan da ve
Sağlık Bakanımızdan da son bilgileri aldım. O
çalışmalar da bu yıl içerisinde yapılacak ve artık
ülkemizde veriye dayalı bir analiz yapma şansına sahip
olacağız, yani tahminî şeylerden ziyade objektif verilere
dayalı şeyleri konuşabileceğiz ve sağlam dayanaklar üzerinde
de hizmeti sağlama imkânına sahip olacağız.
Toplum temelli ruh sağlığı hizmetinde
esasında bir model var. O modelin, iyi uygulanabildiği takdirde, hem
rehabilitasyon hem tedavi hem de uzun süreli tedavide çok yararlı sonuçlar
vereceği bizim bilgilerimiz dâhilinde.
Değerli arkadaşlar, son sözlerimi de şöyle ifade
etmek isterim: Madde bağımlılığıyla ilgili
mücadelede bağımlıların madde kullanım
alışkanlığından kurtarılarak topluma
kazandırılması, böylelikle maddeye olan talebin, madde
bağlantılı suçların, sosyoekonomik sorunların ortadan
kaldırılabilmesi için ortaya konacak modelde tedavi süreciyle
bağlantılı olarak mutlaka sosyal, kültürel ve ekonomik destek
programlarının yürütülmesi gerekmektedir. Yürütülecek bu
programın başarıya ulaşabilmesi için
bağımlılık olgusuyla uyumlu bir anlayışın ve
düzenlemelerin hâkim olması şarttır. Bu kişilere ve
ailelerine sağlanacak sosyal destek kapsamındaki ev bulma,
barınak sağlama, işe yerleştirme, eğitim
imkânlarını düzenleme, sağlık ve sosyal haklara erişim
hakkı verme gibi hizmetlerde uygulama yapılması gerekmektedir.
Burada, tabii, önümüzde bir yerel seçim var. Mutlaka bu konularda
yerel yönetimlerin de daha etkin faaliyette bulunması, daha etkin
birtakım tedbirleri ortaya koyması da çok önemli. Belki de yerel
seçimlerde bunu da daha fazla belediyelerin kullanmasında büyük yarar var.
Son olarak, bundan sonra ne yapacağımızı da
Komisyon olarak ifade edip değerli Genel Kurulu selamlayarak sözlerimi
bitireceğim.
İki tane şey yapmayı düşünüyoruz, hatta üç
tane: Birisi, otuz sayfalık bir kitapçık hazırlıyoruz,
bitmek üzere. Bu kitapçık
Belki beş yüz sayfaya yakın bu
kitabı okumak, altını çizmek mümkün olmayabilir ama özellikle
çok iyi özetlenmiş bir kitabı -ki renkli olarak da
bastıracağız Sayın Meclis Başkanımız bunun
da sözünü verdi, ona da teşekkür ediyorum- o otuz sayfalık
kitapçığı dağıtacağız hem
kurumlarımız kendileri için yol haritasını ortaya
koymuş olacak hem de bizlerin takibi açısından güzel bir kontrol
cetveli niteliği taşıyacak.
Biz Komisyon olarak da -zannediyorum yerel seçimlerden sonra
olacak- her ay bir araya gelmeyi ve ayda bir defa değişik
kurumlarımızı, birimlerimizi ziyaret edip -tabii ki denetim
değil ama- onların çayını, kahvesini içmeyi planlıyoruz;
hem yaptığımız çalışmanın ne kadar hayata
geçtiğini görmüş olmak hem de şayet doğru
anlaşılamadığımızı düşündüğümüz
şeyler varsa onları tespit etmek, konuşmak, tartışmak
amaçlı ayda bir toplanmaya 16 tane üyemiz olarak hep beraber karar verdik.
Kanuni düzenlemeleri de yapmayı düşünüyoruz. Sayın
Ersinin ifade ettiği nitelikteki kanuni düzenlemelerle ilgili de yine
ayda bir toplandığımız zaman bunları da tekrardan
konuşacağız ve hayata geçmesi adına,
yaptığımız çok zaman alıcı ve yorucu
çalışmanın meyvelerini görmek adına ayda bir toplanıp
bu nevi çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Umarım bunu
yapabiliriz, bunu yaptığımız zaman ancak bu kalın
kitabın hayata geçtiğini görebileceğiz.
Ben, tekrardan Komisyonumuzda görev alan uzmanlarımıza,
değerli komisyon üyelerimize ve bize destek veren değerli bürokratlarımıza
teşekkür ediyor, dinleme sabrını gösterdiğiniz için
saygılar sunarak sözlerimi bitiriyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünüvar.
Evet, şahsı adına Sayın Sedat
Kızılcıklı
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) Daha sonra efendim.
BAŞKAN Sayın Bakanım, siz konuşacak
mısınız efendim?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) İzin
verirseniz.
BAŞKAN Yok, ben soruyorum, burada talebiniz yok da onun
için sordum. Önce mi konuşacaksınız, sonra mı?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Konuşayım.
BAŞKAN Şimdi mi konuşacaksınız?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Şimdi
konuşayım.
BAŞKAN Hükûmet adına Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli
üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan -böyle uzun bir isimle kurulan-
Meclis Araştırması Komisyonu Raporunu görüşüyoruz.
Ben, öncelikle bu raporun ortaya çıkması için Meclis
araştırması hususunda önerge veren, yedi ayrı önergeyle ve
187 imzayla Meclisimize bu hususta talepte bulunan değerli
milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Gerçekten toplumumuz için, ülkemiz
için, ülkemizin geleceği için, gençlerimiz ve aileler için, biz
anne-babalar için çok önemli bir konu böylece Meclisin gündemine
getirilmiş oldu. Komisyonun çalışmalarını ben yakinen
takip ettim ve Komisyonumuz da meseleye büyük bir önem atfederek birçok
kişiyle hem mahallinde görüşerek hem Komisyonda görüşerek,
kanaatimce, çok değerli bir rapor hazırlamış oldu. Bu
raporun hazırlanmasında emeği geçen bütün bürokrasiye, sivil
topluma ve değerli milletvekillerimiz ile Komisyon üyelerimiz ile Komisyon
Başkanımız Adana Milletvekili Profesör Doktor Necdet Ünüvara da
teşekkürlerimi arz ediyorum.
Bu konu toplumda konuşulduğu zaman
bağımlılık tabirinin kullanılmasını Dünya
Sağlık Örgütü bize öneriyor, hem alışkanlık hem de
tutkunluk kavramlarını birlikte içeren bir söz
bağımlılık dolayısıyla Madde
bağımlılığı. dediğimiz zaman da
aslında biraz önce Değerli Komisyon Başkanı da ifade
ettiler, yalnızca kaçakçılık yoluyla veya
yasaklandığı hâlde kullanılan maddelerden bahsetmiyoruz,
sigara başta olmak üzere alkol ve diğer
bağımlılık yapan ürünlerden bahsediyoruz, maddelerden
bahsediyoruz; hem aileyi hem toplumu önemli ölçüde etkileyen bir toplum
sağlığı sorunundan bahsetmiş oluyoruz ve beraberinde
birtakım bulaşıcı hastalıkların da
yayılmasına yol açan bir alışkanlıktan bahsetmiş
oluyoruz.
Ülkemizde 2003 yılında yapılmış bir
araştırma var. Aslında bu araştırma oldukça
belirleyici, yani bu hususta politik karar vericilere veya toplumda görevi
olanlara yol gösterici unsurlar içeriyor. Aslında, buna
baktığımız zaman, bu ESPAD saha
araştırmasına baktığımız zaman, ülkemizin
Avrupalı ülkelerle kıyaslandığında bu açıdan çok
iyi bir noktada olduğunu görüyoruz. Ama bu cümlenin devamını
hemen şöyle getirmem lazım: Avrupalı ülkelere kıyasla çok
iyi bir noktada oluşumuz bizi rehavete sevk etmemelidir. Bizim gençlerimiz
için de, bizim toplumumuz için de risk mevcuttur ve bu riskin artması da
söz konusu olabilir. Hızlı şehirleşme, kırsaldan
kentlere göç; ayrıca, Türkiyenin kaçakçılık yoluyla Türkiyeye
sokulabilen veya sokulmaya çalışılan birtakım maddeler
açısından bir geçiş koridorunda bulunması, bütün
bunları, aile hayatının nispeten daha büyük ailelerden küçük
ailelere doğru dönüşmesi gibi birtakım unsurları göz önüne
aldığımızda, bizim de ülke olarak dikkati elden
bırakmamamız lazım ve gerçekten kapsamlı bir politikayla,
kapsamlı bir stratejiyle, iyi bir
programla bu meseleye yaklaşmamız gerekiyor.
Bu ESPAD çalışmasını Millî Eğitim
Bakanlığımız ile mutabık kaldık, 2009
yılında tekrarlıyoruz, kapsamlı biçimde tekrarlıyoruz.
2003e göre şimdi neredeyiz bunu bir kere daha görmüş
olacağız.
Ülkemizde, yine 2002 yılında yapılmış
ayrı bir araştırma da var. Burada alkol ve sigara
dışında bağımlılık yapıcı madde
kullanma oranı yüzde 0,3; yani binde 3 ve hayatında en az bir kere
böyle bir maddeyi kullananların oranı da yüzde 1 civarında,
yüzde 1,2. Batı Avrupalı bazı ülkelerle bunu kıyaslarsak,
yüzde 12 ilâ 30 arasında bu yaygınlığın olduğunu
görüyoruz Batı Avrupa ülkelerinde. Dolayısıyla, başta da
söylediğim gibi, ülkemizde çok yaygın değil, ama dikkati asla
elden bırakmamalıyız.
Bir ulusal ruh sağlığı politikası
oluşturduk. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile beraber
toplumu bugün ve bugünden sonra daha fazla ilgilendirecek konularla
alakalı olarak değerli milletvekilleri, ulusal politikalar oluşturuyoruz.
Bunlardan biri kalp sağlığı politikasıdır, biri
şişmanlık, obeziteyle ilgili politikadır, bir de ruh
sağlığı politikasıdır. Bu ruh
sağlığı politikasının önemli bir parçası
olarak da bu madde bağımlılığı ve bununla
mücadele stratejilerini de ele alıyoruz ve burada bir taraftan okul
temelli, bir taraftan aile temelli, öbür taraftan da aile hekimliği ve
toplum sağlığı hekimliği ile entegre olacak bir sistem
öngörüyoruz.
Bir taraftan da sahada eğitim
çalışmalarımız devam ediyor. 2006da 17 bin kişiye il
sağlık müdürlüklerimiz eğitim vermişti, 2007de 208 bin
kişiye çıktı bunun sayısı, 2008de de 210 bin
vatandaşımıza bu hususta il sağlık müdürlüklerimizce
eğitimler verildi ve bu eğitimler verilirken alkol ve madde
bağımlılığı eğitim modülü diye bir modül
hazırladık. Bu hususta -Komisyonun raporunda da ifade ediliyor- bir
söylem birliğine ulaşılması lazım. Bu modül
çerçevesinde eğitimlerimize devam ediyoruz.
Bir rehber hazırladık, madde
bağımlılığı hakkında toplumu bilgilendirici
bir rehber; bunu 2009un ikinci yarısında yayınlamış
olacağız. Yine anne ve babaları bilgilendirme amacıyla bir
anne-baba rehberi hazırladık; bunu da 2009 yılı içerisinde
yayınlamayı planlıyoruz.
Özellikle gençler olmak üzere bütün yaş gruplarına hitap
edecek bir web sayfası için de
Yine 2009un ikinci yarısında
böyle bir web sayfası hazırlamış olacağız.
Sağlık çalışanları için,
kullanabilecekleri bir rehber hazırladık, madde
bağımlılığı tanı ve tedavi kılavuz
rehberi; bunu da yine 2009 yılı içinde basıp sağlık
çalışanlarımızın hizmetine sunmuş
olacağız.
Kırk dokuz ilimizde, doksan yedi hastanede psikososyal destek
ve krize müdahale birimi açmış durumdayız. Bu birimler bir
taraftan intihar girişimleri, öbür taraftan da alkol ve madde
bağımlılığı olan kişilerdeki kriz
eğilimleriyle ilgili olarak vatandaşlarımıza hizmet
etmektedir.
Bir taraftan çocuk gelişiminin modülüne bu konuyla ilgili
bazı hususları eklemiş durumdayız. Öbür yandan
Bakanlığımızda 5 Temmuz 2007de Tütün ve
Bağımlılık Yapıcı Maddelerle Mücadele Daire
Başkanlığını kurduk. Yine raporda benim çok önem
verdiğim bir husus var, raporu incelediğimde gördüğüm: Bu madde
bağımlılığıyla ilgili mücadele birimlerine
bakanlıklar içerisinde biraz daha yüksek pozisyonda bir görev
tanımlaması yapılmasını rapor öneriyor yani bir
şube müdürlüğüyse bu bir daire başkanlığı hâline
dönüştürülsün. Hatta bir genel müdürlük çerçevesinde, bütün
bakanlıkları koordine edebilecek -belki
Başbakanlığın yönetimi altında, belki İçişleri
Bakanlığının olabilir- böyle bir genel müdürlüğün
kurulması da arzu ediliyor ama meselenin bu tarafı ele
alınıp geliştirilinceye kadar, biz kendi
Bakanlığımızda, Sağlık
Bakanlığında tütün ve bağımlılık
yapıcı maddelerle mücadele için bir daire
başkanlığı oluşturmuş olduk. Ayrıca,
İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğümüzde de böyle bir
dairemiz var.
Yine hepinizin bildiği gibi, 2004 tarihinde Dünya
Sağlık Örgütünün Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesini
imzaladık. Nisan ayında imzaladığımız bu
sözleşme, kasım ayında, 2004 yılında yüce Meclis
tarafından onaylandı ve 7 Ekim 2006 tarihinde de Ulusal Tütün Kontrol
Programını ortaya koyduk. Kuşkusuz bu programın insan
sağlığıyla ilgili birçok önemli yönü var. Ama, madde
bağımlılığının da özellikle sigara içiciler
arasında geliştiği bilinen bir husus yani sigara içme,
aslında, alkole başlamanın ve diğer madde
bağımlılığıyla ilgili
alışkanlıkların da bir ön adımı oluyor
çoğunlukla. Dolayısıyla sigarayla mücadele madde
bağımlılığıyla mücadele etmenin ön
adımlarından birisi aynı zamanda.
Ülkemizde bu hususta gerçekten çok büyük bir mesafe
aldığımızı, zannediyorum rahatlıkla
söyleyebiliriz. Yine, 5727 sayılı, yüce Meclisimizde
yaptığımız bir Kanunla 19 Mayıs 2008 tarihinde
uygulamaları başlattık. Bir taraftan belli kısıtlama
uygulamaları var, öte taraftan sponsorlukla, reklamla ilgili uygulamalar
var, hepinizin bildiği gibi ve gerçekten ülkemiz insanının büyük
bir desteğiyle bu kanun ve programın bu tarafı bir cevap
bulmuş oldu.
Yaptığımız araştırmalarda şunu
görüyoruz: Ülkemiz insanının yüzde 85e yakın bir
kısmı, bu yaptığımız kanunla ve Ulusal Tütün
Önleme Programıyla getirilen tedbirler konusunda bunların
arkasında duruyor. Sigara içenlerin de yarıdan büyük bir
kısmı yine bu tedbirlerin, özellikle arkasında duruyor. Tabii,
bütün bunlar aslında Türk toplumunda yeni bir dönemi başlatmış
oldu.
Biliyorsunuz, artık kapalı mekânlarda sigara büyük
ölçüde içilemiyor ve sigara bir anlamda, özellikle gençler tarafından,
sigaraya başlama yaşındaki gençler açısından böyle bir
yüksek itibar sembolü olmaktan, ülkemizde, büyük ölçüde çıktı. Ben bu
hususta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkanı
Sayın Köksal Toptana da sizin huzurlarınızda teşekkürümü
ifade etmek istiyorum çünkü en kararlı davranışlardan birisini
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yürürlüğe koymuş oldu. Kulislerimizde
sigara içilmiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi kulislerinde; kanunun zaten amir
hükmü buydu ve kulise yakın bahçelerde yine kanuna uygun biçimde
yapılmış yan tarafları açık alanlar var. Bu alanlarda
belki alışkanlığını devam ettiren, ettirmek
zorunda kalan arkadaşlarımız sigaralarını içiyorlar.
Aslında, topluma da iyi bir örnek olmuş oluyor. Yani bu
şekildeki kısıtlamalara milletvekillerimizin, özellikle
uyması toplumun da bu husustaki uyumunu kolaylaştırıyor. 19
Temmuz itibarıyla da bütün kapalı mekânlarda sigara içme konusunda
kısıtlama gelecek. Şu anda müstakil kahvehaneler, oteller,
restoranlar, barlar, kafeler; burada henüz kısıtlama gelmemiş
durumda.
Bu raporun görüşülmesi vesilesiyle ifade etmeliyim ki, 19
Temmuza kadar uygulamaların biraz hafifletilmesi gibi bir
yaklaşımımız asla olmayacaktır. Özellikle sigara
lobisi, şimdi Türkiyede böyle bir çabanın arkasında duruyor.
Kesinlikle, kararlı bir biçimde, kanun neyi gerektiriyorsa uygulamalara 19
Temmuzda başlayacağız. Toplumun bunun arkasında
olduğunu da biliyoruz. Böylece, bir taraftan sigaranın
zararlarından yarınımızı, çocuklarımızı
korurken öbür yandan bu bağımlılıkla ilgili mücadelemize de
bunun çok büyük bir katkısı olacak.
Türkiyede kapasitemizi geliştirici çalışmalar
yaptık son beş yıl içerisinde, altı yıl içerisinde.
Bakanlığımıza bağlı 7 adet tedavi merkezi,
AMATEM diye bilinen merkez vardı, bunların sayısını
11e çıkardık. Türkiyede toplamda 20 tedavi merkezine ve yaklaşık
500 yatağa ulaşmış olduk. Şimdi, 19 ilde toplamda 23
ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesi
planlıyoruz. Biraz önce Değerli Araştırma Komisyon
Başkanı da bundan bahsetti. Bu merkezler toplum temelli ruh
sağlığı hizmetleri yürütecekler ve bir taraftan da yine bu
merkezler bağımlılıkla ilgili tedavileri de
yapmış olacaklar.
Tabii, bu toplum temelli tedaviler açısından
değerli milletvekilleri, ortaya bir strateji ve bu stratejinin
gereğini yerine getireceğimiz bir plan koymuş durumdayız.
Şöyle bir planımız var: Sağlık Bakanlığımıza
bağlı bir Bağımlılık Bilim Komisyonu
oluşturduk. Bu Bilim Komisyonu, yapılacak faaliyetlerle ilgili
olarak, hem önleyici hem tedavi edici faaliyetlerle ilgili olarak
Sağlık Bakanlığımızı sürekli olarak
beslemiş olacak. Bütün illerde de il önleme ve tedavi koordinasyon
kurulları kurduk. Bu il önleme ve tedavi koordinasyon kurullarına
bağlı bağımlılık önleme ve tedavi merkezleri
olacak. Böyle bir koordinasyon kurulu lazım, çünkü -biraz önce de
bahsedildi, benden önceki konuşmacılar buna hep işaret ettiler-
bu husustaki çalışmalar farklı bakanlıklara ait kurumların
koordinasyonunu gerektiriyor. Bir tarafta İçişleri
Bakanlığı var, bir tarafta Millî Eğitim
Bakanlığımız var, öbür tarafta Sosyal Hizmetler Çocuk
Esirgeme Kurumu var, Sağlık Bakanlığımız var. Bu
bağımlılık önleme ve tedavi merkezi Sağlık
Bakanlığına bağlı olarak çalışacak. Bir
taraftan da il önleme ve tedavi koordinasyon kuruluyla irtibat hâlinde olacak.
Dört ana başlık altında meseleyi toplumda yönetmeyi
düşünüyoruz.
AHMET ERSİN (İzmir) Yetişmiş personel sorunu
var Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Doğru.
Sayın Milletvekilimiz yetişmiş personel sorununa haklı
olarak işaret ettiler, ona bir iki cümleyle ben de işaret etmeyi
düşünüyorum.
Bunlardan biri yataklı detoks merkezleri yani
alışkanlığı olan kişinin, işte AMATEM
diyebileceğimiz yerler, burada tedavisinin yapılması ama bu
tedaviyi yapmakla iş bitmiyor. Bunu yaptıktan sonra, özellikle ergen
ve gençler için ilk adım merkezleri oluşturuyoruz. Uzun süreli
rehabilitasyon için de yataklı tedavi merkezleri oluşturmamız
gerekiyor. Biraz önce ifade ettiğim psikiyatri hastaneleri bunu
sağlamış olacak. Öte yandan da bir bakım ve koruma
alanı oluşturmalıyız çünkü madde
bağımlılığı olan çocukların veya gençlerin
bir kısmı aileleriyle ilgili sorunları olan kişiler.
Dolayısıyla, bunların bakımlarının
yapılacağı merkezler de oluşturulmalı. Aksi takdirde,
tedavi ederek topluma geriye verdiğiniz kişilerin aynı
alışkanlığın pençesine yeniden düşmeleri her zaman
için söz konusu.
Ben rapora şu gözle de baktım: Rapor, aslında,
özellikle tespitler ve öneriler konusunda çok kıymetli şeyler
söylüyor. Bunların bir kısmı şu anda hâlihazırda
yürüttüğümüz işler, bir kısmı da geliştireceğimiz
işler. Özellikle biraz önce de ifade ettim, kurumsallaşmayı
kuvvetlendirecek yeni bir yapı öneriliyor. Ben bunu çok doğru
buluyorum; bir genel müdürlük, ortak bir genel müdürlük olabilir veya
başka şekilde geliştirilebilir. Sorunun bir sağlık
sorunu olduğunu topluma hep birlikte mutlaka anlatmalıyız. Aksi
takdirde bu, aileler tarafından gizlenen bir sorun hâline dönüştürülüyor
ki o zaman tedavi imkânı kalmıyor.
Yeni bir kanunun yapılması gereğinden raporda
bahsediliyor. Bunun üzerinde çalışılmasının ben de
doğru olduğuna inanıyorum ve Türk Ceza Kanununda bazı
ileri düzenlemelere muhtemelen ihtiyaç var; bunları da siz değerli
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimizle birlikte yapmalıyız.
Sivil toplumun katkısını artırmamız
gerekiyor. Saha araştırmalarını belli aralıklarla
tekrarlamamız icap ediyor. Biraz önce söyledim, 2009 yılında
böyle bir saha araştırması yapacağız.
Özel bir danışma hattı oluşturmamız
lazım. Aslında Sağlık
Bakanlığımızın, bildiğiniz gibi, 184
numaralı bir hattı var. Bu hatta, günde 2 bine yakın
vatandaşımız çeşitli sağlık sorunları için
başvuruyorlar. Bu raporun önerileri doğrultusunda biz, 184
numaralı hatta sürekli olarak kendisine ulaşılabilecek
uzmanları da istihdam edeceğiz ve madde
bağımlılığıyla ilgili müracaatlar 184
numaralı telefon arandığında doğrudan bu uzmanlara
ulaştırılabilecek. Bu raporun bize verdiği önemli
katkılardan birisi de bu.
Kaçakçılığın önlenmesi konusunda çok
değerli tavsiyeleri var raporun.
Yine, özellikle İçişleri Bakanlığında
daha üst pozisyonlu mücadele birimlerinin kurulması ve insan
kaynaklarıyla ilgili özlük haklarının kuvvetlendirilmesi,
özellikle çocuk polisliği ve benzeri durumlar için
Biraz önce
değerli milletvekilimiz de ifade ettiler, mutlaka insan
kaynaklarını geliştirmemiz gerekiyor. Türkiyede insan
kaynakları açısından düşündüğümüz zaman hem yeterli
psikiyatra ihtiyacımız var hem de bu konuda çalışan,
özellikle bu konuda uzman olan psikologlara, sosyal hizmet uzmanlarına
ihtiyaç var, bunu da mutlaka YÖKle birlikte geliştirmemiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Ben, tekrar, bu raporun hazırlanmasında emeği geçen
değerli arkadaşlarımıza huzurunuzda Türk halkı
adına şükranlarımı arz ediyor, saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şahsı adına Bursa Milletvekili Sedat
Kızılcıklı, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; uyuşturucu başta olmak üzere
madde bağımlılığı ve
kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırma Komisyonu Raporu hakkında şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce
teşekkür etmek istiyorum. Teşekkürlerimden birisi, önergeyi veren
önerge sahipleri -önergeye imza koyan- arkadaşlarıma. Gerçekten çok
önemli bir konuyu Meclis gündemine getirmek suretiyle bu konunun Meclis
tarafından enine boyuna tartışılmasını, ele
alınmasını ve bir rapor hazırlanmasını
sağlamışlardır, kendilerine gerçekten çok teşekkür
ediyorum. Diğer teşekkürüm Komisyona. Komisyonumuz raporunu
incelediğimizde kamu kurumlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, medya
temsilcileriyle, uzmanlarla, yerel yöneticilerimizle, bakanlıklarla çok
ciddi çalışmalar, görüşmeler ve araştırmalar yapmış,
ince eleyip sık dokumuşlar ve bize gerçekten çok güzel bir rapor
hazırlamışlar; kendilerine huzurlarınızda çok
teşekkür ediyorum. Yine 23üncü Dönem Meclisine çok teşekkür etmek
istiyorum. Biraz önce Sayın Bakanım ifade etti ama ben de ifade etmek
istiyorum, belki 22nci Dönemde birçok yasalar çıkardık ve
bunların hepsi önemliydi, 23üncü Dönemde de birçok yasalar
çıkaracağız ve bunların hepsi birbirinden daha önemli
yasalar ancak bizlere yarın öbür gün hangi yasadan çok mutmain oldun diye
sorulursa, çok memnun kaldınız diye sorulursa herhâlde dumansız
hava sahasına verdiğimiz destekten dolayı hepimiz 23üncü Dönem
milletvekilleri olarak çok mutlu olacağımızı, mutlu
olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Çünkü bir dönem, bu yasadan önce, bu
önlemler alınmadan önce daha çok sigara içmeyenlerin âdeta
cezalandırıldığı, sigara içenlerin çok rahat
ortamlarda içmelerine, kendilerine ve çevrelerine zarar vermelerine rağmen
yasal bir önlem olmadığı için, herhangi bir tedbir
olmadığı için buna büyük bir keyifle devam ettikleri, âdeta
içmeyenlerin cezalandırıldığı bir ortamdan şimdi
sigara içme alanlarının çok kısıtlandığı,
sınırlandırıldığı bir ortama ve sigara
içmeyenlerin artık rahatladığı, daha rahat, özgür
olduğu bir ortama geçişin adımlarını, tedbirlerini
artık
Bunların tabii ki, biraz önce Sayın Bakanımızın
da ifade ettiği gibi, temmuz ayından itibaren biraz daha kapsamı
genişletilecek ve böylelikle dumansız hava sahası da biraz daha
genişletilmiş olacak. Bundan dolayı da, 23üncü Dönem bütün milletvekili
arkadaşlarımızın emeğiyle çıkarılan bu
yasaları da gerçekten takdirle anmak gerekir.
Ben, önerge sahiplerimizin neden böyle bir komisyon
kurulmasına, neden böyle bir araştırma yapılmasına
gerek duyduklarıyla ilgili gerekçelerine baktığımda
şunları gördüm: Madde bağımlılığının
dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta gençler arasında olmak
üzere herkesi etkileyebilen, biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan
bir sağlık sorunu olduğu ve madde kullanımının
dünyada her geçen gün hızla artmakta olduğu; Birleşmiş
Milletler Uyuşturucu ve Mücadele Kurumunun hazırladığı
2005 Dünya Uyuşturucu Raporunda, uyuşturucu kullananların
sayısının her yıl yüzde 8 oranında
arttığı, bu artışın da büyük oranda esrar
tüketiminden kaynaklandığı; sentetik uyuşturucu
kullanımında azalma olmakla birlikte 300 milyar dolardan fazla hacme
sahip olan dünya uyuşturucu ticaretinin birçok ülkenin ekonomisinden çok
daha geniş olduğu... 300 milyar dolarlık bir pazardan, daha
doğrusu kirli pazardan bahsediyoruz.
Yine, dünyada olduğu gibi ülkemizde de 20nci asrın son
yarısından itibaren uyuşturucu madde kullanım
oranının giderek arttığı ve uyuşturucu kullanma
yaşının da gittikçe maalesef düşmekte olduğu bu
raporlarda, bu gerekçelerde ortaya konulmuştur.
Uyuşturucu üretimi, ticareti ve kullanımının
tüm dünya gençliğinin yaşamını tehdit eden, hatta çoğu
zaman sona erdiren bir sorun olmaya devam ettiği, üretimi ve
satışı tüm ülkelerde kısıtlanmış ve hatta
yasaklanmış olmasına karşın bu maddelerin illegal
yollardan üretimi ve satışının engellenemediği ve
dünya gençliğini zehirlemesinin önüne maalesef geçilemediği
Ülkemizle ilgili çok önemli bir gerekçe, ülkemizde lise
öğrencilerinin yüzde 19,2sinin sigara ve alkol, yüzde 5,7sinin sigara ve
uyuşturucu, yüzde 5,6sının alkol ve uyuşturucu, yüzde
4,9unun sigara, alkol, uyuşturucu maddenin üçünü birden kullanmakta
olduğu ve yine bazı raporlara göre, Afganistan, Pakistan ve Irak
üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanyadaki pazara
ulaşan uyuşturucunun PKKnın kontrolünde olduğu
Tabii,
birçok arkadaşım özellikle terör örgütlerinin uyuşturucu
işiyle uğraştığını ve finansmanını
buradan sağladıklarını ifade ettiler, ben de bu konuya
özellikle dikkat çekmek istiyorum, çünkü terör örgütleri -maalesef ülkemizde de
PKK- hem can alıyor hem uyuşturucu satmak suretiyle, ticaretini
yapmak, illegal yollardan buraya, ülkemize sokmak suretiyle
insanlarımızı zehirliyor hem de kullandığı,
kazandığı parayla kendi kirli işlerini, pis işlerini,
maalesef, finanse ediyorlar. O yüzden, en fazla dikkat etmemiz gereken
konulardan birisinin de bu olduğunu bir kez daha ben de ifade etmek
istiyorum.
Yine, uyuşturucu kullanımının en önemli
sonuçlarından birinin de toplum yapısının temelini
teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok ettiği,
uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı
toplumların millî mukavemet ve savunma gücünün yok olduğu, her türlü
sömürüye müsait hâle gelmekte olduğu, sadece bireyi değil, bir virüs
gibi toplumun tamamını zehirleyen ve tedavi maliyeti önlem
maliyetinden fazla olan uyuşturucu madde bataklığının
kurutulması, toplumun tüm fertlerinin bilinçlendirilmesi ve topyekûn bir
mücadeleyle sağlanacağı buralarda ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, daha çok çocuk, ergen ve genç
erişkinlerde 14-24 yaş
arası görülen madde bağımlılığı, dünyada da
olduğu gibi, ülkemizde de yeni karşılaştığımız
bir sorun değildir. Sanayileşme, modernleşme ve
kentleşmeyle birlikte ön plana çıkan bireysel ve toplumsal refah ve
özgürlükler kavramları her zaman beklenen sonucu vermemiştir. İstenen
sonucu, yani kişisel ekonomik refah ve özgürlüğü verse de beraberinde,
bireyin yalnızlaşmasına, mücadele etmek zorunda olduğu
problemlerin sayısının artmasına, artarken mücadele
becerilerinin azalmasına ve bu durumda çözümü sağlıklı
olmayan desteklerde ve dengelerde arayan bireyler ve gruplar oluşumuna
neden olmuştur. İşte bu nedenle, ergenlikten
yaşlılığa kadar uzanan geniş bir yelpazede
başlangıçta sorunlar nedeniyle ortaya çıkan iç
sıkıntı ve kaygıyı azaltmak için kullanılan
maddeler, bağımlılıkla birlikte çok kısa bir süre
sonra kendi başına diğer tüm sorunların toplamından
daha önemli bir sorun hâline gelmiştir.
Madde, sadece kullanan bireyi değil o bireyin içine
doğduğu aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o
toplumda kültürel yapı özelliklerinden ekonomik işleyişe kadar
geniş bir alanı ilgilendirmekte ve etkilemektedir.
Bağımlılığın ortaya çıkması ve büyümesi
birbirinden farklı birçok sosyal, kültürel, ekonomik ve tıbbi
nedenlerden etkilenmektedir. Bağımlılık sorununun ülkelere
ve sonuçta da insanlığa yönelik yüksek maliyeti küresel
örgütlenmeleri kaçınılmaz hâle getirmektedir. Birçok alanda etkili
bir örgütlenme ve çaba gerektiren bu soruna karşı önlemler
alınması için kurumsal anlamda politika ve stratejiler
geliştirilmiştir. Rapora baktığımızda da birçok
kurumla, birçok bakanlıkla, birçok sivil toplum örgütüyle, medyayla
iş birliği yapıldığını ve raporun öneriler
kısmında da özellikle bunun önlenmesi, azaltılması,
ulaşımının çok zorlaştırılması, mümkünse
sıfır noktasına getirilmesi, tedavi edilebilmesi ve
zararlarından insanların korunması için bu
çalışmaların tek elden yapılması noktasında
öneriler var. İnşallah bu raporun sonuçları ve bu raporun
araştırmaları tüm, hepimiz tarafından dikkatle incelenir,
ilgili bakanlıklar tarafından muhakkak dikkate alınacaktır
ve sonuçlar istediğimiz noktada olur.
Bu kötü, sıkıntılı ve gerçekten ülke
gençliğimizi tehdit eden problemi de hep beraber ortadan
kaldırırız diyorum. Tekrar herkese teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kızılcıklı, ben de
size teşekkür ediyorum, Sayın Bakanımla birlikte süreyi tam,
yeterince kullanan ikinci arkadaşımız oldunuz.
Evet, son olarak Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin
Aydın.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı ve
kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması
gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle bu kitapçığı elimize
aldığımız zaman doçentlik tezlerinde insanların
akademik hayatlarına harcadıkları bütün süreçlerin sonunda dahi
zorlanarak yapabildikleri bir kalitede olduğunu görmüş olmak
Bütün
sayfalarını incelediğimizde, bugüne kadarki sadece ülkemizin
değil dünyanın içinde bulunmuş olduğu ve gittikçe kötüye
giden uyuşturucu ya da madde bağımlılığı
konusunda herkese rehber olacak bu kitapçığı hazırlayan ve
bu kitapçığın hazırlanması için, Komisyonun
oluşması için teklif veren bütün milletvekili
arkadaşlarımıza ve bu Komisyonda çalışan Sayın
Başkana ve milletvekili arkadaşlara teşekkür ederek
konuşmama başlamak istiyorum.
Bütün gün boyunca konuşuldu ama tekrarlanmasında bir
mahzur görmediğimiz bir kısım teorik cümleleri ben de sarf etmek
arzusundayım.
Madde bağımlılığı bedensel, ruhsal
ve sosyal problemlere sebebiyet veren, hayatın idamesi için hiçbir zaman
ama hiçbir zaman zorunlu olmayan maddelerin kullanılmasının
devam ettirilmesi ve bu maddelerin kullanım arzusunun durdurulamaması
hâli olarak tanımlanmaktadır.
Bağımlılık tanımlanmasında doktorlar
ve psikiyatrlar tıbbi bir problem tanımını
kullanırken, psikologlar, sosyologlar ve sosyal çalışma
uzmanları da davranış bozukluğu tanımını
kullanmakta, bunun yanında da güvenlik güçleri, hukukçular, hâkim ve
savcılar ise yasaklanan davranış olarak tanım
kullanmaktadır. İşte bunların tümünü
topladığımız zaman, ayrı platformların
tanımlamalarını toplum adına
topladığımız zaman tümü aslında bir halk
sağlığı sorunu olarak tanımlanabilmektedir ve
ülkemizde de son yıllarda gittikçe düşen yaş gruplarında
madde bağımlılığının başlaması
anlamında da Türk toplumunun da bir sağlık sorunu olduğunu
söyleyebiliriz.
Tabii ki madde bağımlılığının,
madde bağımlısı olmasının bir kısım,
vücudumuzdaki hücrelerin savunma mekanizmalarının bozulmasına ve
vücudun dış düşmanlara karşı veya mikroplara
karşı korunma yeteneğinin azalmasına bağlı olarak
da -Sayın Bakanımızın da bahsettiği gibi-
bulaşıcı hastalıkların artması veya kişide
bulaşıcı hastalıkların görülme riskinin artması
önemli bir sorun oluşturmaktadır.
Uzmanlık alanım olan bulaşıcı
hastalıklardan özellikle AIDSin madde bağımlıları
arasında hızla yayıldığının, bir
kısım pnömoni yani zatürre ya da menenjit veya diğer enfeksiyon
hastalıklarının madde bağımlısı,
kullananlarda riskinin arttığının, yüksek tansiyonun veya
gebelik döneminde kullanıldığı zaman bebekte gelişme
geriliğine neden olduğunun, kas erimesine, kafa içi kanamalara, şok,
inme, felç gibi hastalıklara neden olduğunun altını çizmek
ve ciddi bir şekilde de ani ölümlere neden olduğunu da tüm toplumla
paylaşarak madde bağımlılığının
tehlikelerinin altını çizmemiz gerekiyor.
Bu kadar ciddi hastalıklara ve ani ölümlere neden
olmasına rağmen madde
bağımlılığının, toplumun sosyal
katmanlarında belki de yoğun olarak
tartışılmadığı ve gerekli önlemlerin
alınmamasına bağlı olarak giderek artmakta ve birçok
konuşmacının da söylediği gibi, ülkemizde de özellikle lise
çağı çocuklarında yüzde 20lere varan oranda sigara ve alkol
kullanımının, yüzde 5 ve 6lar civarında da sigara, alkol
ve uyuşturucunun, üçünün bir arada
kullanıldığının tespit edilmesi aslında acı
bir gerçeğin hem toplumun yüzüne karşı hem de yüce Meclisteki
değerli milletvekili arkadaşlarımızın bilgilerine
sunulan acı bir gerçektir.
Tüm bunlar dünyada yıllarca sorun olmuştur ve bu soruna
bağlı olarak da uyuşturucunun üretimi ve satışı
birçok ülkelerde kısıtlanmış ve hatta yasaklanmış
olmasına rağmen, bu maddelerin illegal yollardan üretimi ve
satışının engellenemediği ve dünya gençliğinin zehirlenmesinin
önüne geçilemediği bir gerçektir.
İşte, dünyanın uğraştığı
bu sorunun ülkemizin de bir sorunu olduğunu ve ülkemizde var olan bu
sorunun çözümü için de birçok kayda değer ve bilimsel anlam
taşıyan öneriler ortaya koyan bu Komisyon raporunun herkes
tarafından, sadece yüce Meclisteki milletvekili
arkadaşlarımızın değil toplumun her kesimi
tarafından dikkatle incelenmesinin gerekli olduğunun altını
çizerek
Uyuşturucu kullanımının en önemli
sonuçlarından birinin de, toplum yapısının temelini
teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok ettiği,
uyuşturucu kullanımının
yaygınlaştığı toplumların millî mukavemet ve
savunma gücünün yok olduğu, her türlü sömürüye müsait hâle geldiği
kaçınılmaz bir sonuçtur.
Bu sonuçları ortaya koyan rapor, aslında, diğer
konuşmacı arkadaşların da belirttiği gibi, sonuçta
dağınık olan mevzuatın toparlanması ve
uyuşturucuyla mücadeleye yönelik tek kanun çatısı altında
düzenleme yapılmasının gerekliliğini önemle
vurgulamaktadır. Tabii ki konunun çözümünün sadece kanun yapmaktan ibaret
olmadığının altını çizmek ve gençlerimizin
sağlıklı vücutta sağlıklı düşünebilmesi için
üç temel unsurun yerine getirilmesinin gerekli olduğunu da hepimiz
biliyoruz. Bunlar, gençliğin sağlıklı nesiller hâlinde
yetişebilmesi için, eğitim, sağlık ve spordur. Tüm
bunların çağdaş ülkeler düzeyine ulaşması için büyük
çaba sarf eden ve son yıllarda çağdaş ülkeler düzeyine büyük bir
hızla yaklaşan ülkemizdeki eğitim, sağlık ve spor
altyapısının bu noktaya gelmesinde büyük emeği geçen
Sayın Başbakanımıza ve Başbakanımızın
başkanlığındaki Hükûmet üyelerimize, son yıllarda
büyük mesafe alınmış olan bu noktalardan dolayı da
teşekkürü bir borç biliyorum. Sadece Hükûmetimize değil Hükûmetimizle
beraber Meclisimizde bu Araştırma Komisyonunun tüm üyelerine ve
Başkanına da topluma bu kadar güzel bir katkı sağlayacak
kitabı elde ettikleri ve hazırladıkları için de
-kendilerine- bir şükran sunmayı borç biliyorum. Siz değerli
milletvekillerimizin raporu dikkate alıp, tozlu raflarda
bırakmayıp, gereğini yapacağına inanarak bütün yüce
Meclisin milletvekili arkadaşlarıma da teşekkürü bir borç
biliyorum.
Bu arada, ülkelerin ve illerin gelişmişliği ile
paradoks hâlinde olabilecek
Yani bir il veya bir ülke ne kadar
gelişmişse aslında asayiş olayları ve bu madde
bağımlılığının, azalacağını
düşündüğümüz bir yerde terslik söz konusudur. Benim ilim olan
Gümüşhane ilinde de birçok sosyal dinamiklerin belki de geri
kalmışlığı veya kişi başına düşen
gelir oranının düşük olduğunu kabul ettiğimiz il de
madde bağımlılığının en az olduğu
illerin başında gelmektedir. Yani sosyal
gelişmişliğinin düşüklüğünün yanında asayiş
olaylarındaki sükûneti ve madde
bağımlılığının düşüklüğü anlamında
Türkiyenin en iyi illerinden biri olan Gümüşhanedeki bu gençlerin anne
babalarına, öğretmenlerine ve gençlerine de şahsım olarak
teşekkür edip sağlıklı yaşamın
bağımlılık hâline gelmesini diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Sayın milletvekilleri, uyuşturucu başta olmak üzere
madde bağımlılığı ve
kaçakçılığı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki
genel görüşme tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:18.50
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63üncü Birleşiminin Üçüncü oturumunu açıyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Başkanlık Divanında görevli Sayın Kâtip Üyeler yerlerini
almadığından Başkanlık Divanı teşekkül
etmemiştir.
İç Tüzükün 55inci maddesi uyarınca oturumun devam
etmesine imkân bulunmamaktadır.
Bu nedenle, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için 3 Mart 2009
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum ve ülkemize de hayırlı bir
seçim dönemi temenni ediyorum. (Alkışlar)
Kapanma Saati: 18.51