DÖNEM: 23 CİLT: 43 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
74üncü
Birleşim
8 Nisan 2009 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Özlem Piltanoğlu Türkönenin, Adli Tıp Kurumunun
çalışma koşullarında yaşanılan
sıkıntılara ve tecavüz vakaları nedeniyle açılan
davalardaki gecikmeler sonucu vatandaşların mağduriyetlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Sağlık
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
3.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın, Türkiye-IMF ilişkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Başbakan
Recep Tayyip Erdoğanın, 18-20 Ocak 2009 tarihlerinde Belçikaya
yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/735)
2.- Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmenin, 26-29 Ocak 2009 tarihlerinde İrana
yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/736)
3.- Devlet
Bakanı Nimet Çubukçunun, Dohada yapılan Türk-Katar Kadın
Kalkınma Çalıştayına katılmak üzere 14-15 Şubat
2009 tarihlerinde Katara yaptığı resmî ziyarete iştirak
etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/737)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S.Sayısı: 330)
V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir dernekle ilgili dava hakkında
Almanya Büyükelçisi ile görüştüğü iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/4973) (Ek cevap)
2.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Şırnaktaki arama
kararlarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/6756)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Boluda düşen ambulans helikoptere
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/6882)
4.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Boğaziçi
Köprüsündeki yol çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/6883)
5.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Adanadaki kültür ve sanat faaliyetlerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/6925)
6.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, sivil toplum kuruluşlarına
aktarılan kaynağa ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/6992)
7.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Ege Bölgesinde deniz
ulaşımı ve ticareti ile yat turizminin geliştirilmesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/7021)
8.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Kıyı Emniyeti Genel
Müdürlüğünün kiraya verilen gayrimenkullerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/7025)
9.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, bağımsız gözlemcilerin seçimleri
izlemek üzere davet edilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/7041)
10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bitlisdeki yatırımlara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/7074)
11.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Gümüşhanedeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/7075)
12.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, yerel seçimlerle ilgili bir
konuşmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/7130)
13.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, yerel seçimlerle ilgili bir konuşmasına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı
(7/7131)
14.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, bir belediye başkanına
gayrimenkul alımı için vekâletname vermesine ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/7132)
15.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, öğretmenlerin müzelere
ücretsiz giriş hakkının kaldırılmasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/7283)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04te açılarak üç oturum yaptı.
Karaman Milletvekili
Mevlüt Akgünün, 5 Nisan Avukatlar Gününe,
Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Silivri L Tipi 4 ve 5 no.lu Cezaevi
müdürlerinin görevden alınmalarına,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Adalet Bakanı Mehmet
Ali Şahin cevap verdi.
İzmir Milletvekili
Oktay Vural, Avukatlar Gününe ilişkin bir açıklamada bulundu.
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Denizli ilinin ekonomik durumuna ilişkin
gündem dışı bir konuşma yaptı.
Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, 29 Mart 2009 tarihinde yapılan
Mahalli İdareler Genel Seçiminde Aydın ili Belediye Başkanı
seçildiğine ve 18/1/1984 tarihli 2972 sayılı Mahalli
İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri
Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesine uygun olarak belediye
başkanlığı görevini tercih ettiğine ilişkin
önergesi okundu, Başkanlıkça, Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlunun Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin
kendiliğinden sona erdiği açıklandı.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1132),
Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün (6/1086, 6/1167, 6/1226),
Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın (6/1156, 6/1157, 6/1161, 6/1208),
Esas
numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki maden
kaynaklarının araştırılarak etkin ve verimli
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/337) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Almanya Federal
Meclisi Dışişleri Komisyonunun, 19-22 Nisan 2009 tarihlerinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini Almanyaya davetine icabet
edilmesine,
ABD Tarım
Bakanlığı tarafından 11-18 Nisan 2009 tarihleri
arasında ABDde düzenlenecek olan Modern Tarımsal Teknolojiler
başlıklı toplantıya davet edilen milletvekillerinin bu
davete icabet etmesine,
İlişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 40, 38, 39, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51,
52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60 ve 61inci sıralarında bulunan
327, 317, 318, 325, 326, 331, 332, 333, 334, 335, 336, 337, 338, 339, 340, 341,
342, 345, 346, 347, 348, 349, 350 ve 351 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının, bu kısmın 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11,
12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25 ve 26ncı sıralarına
alınarak diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 7 Nisan 2009 Salı günkü
birleşiminde bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesinden
sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 8 Nisan 2009 Çarşamba
günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; Sivas
Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu ve 5 kişinin hayatını kaybettiği
helikopter kazası ve kurtarma çalışmalarının tüm
yönleriyle araştırılarak benzer durumların
yaşanmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 282, 283 ve 284üncü sıralarında bulunan
10/333, 10/334 ve 10/335 esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin 9 Nisan 2009 Perşembe günkü birleşiminde
birleştirilerek görüşülmesine dair Danışma Kurulu önerileri,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslunun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/333), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan (6/408),
2nci (6/426),
3üncü (6/436),
4üncü (6/444),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda
bulunmadığından ertelendi.
5inci sırasında bulunan (6/464),
9uncu (6/495),
13üncü (6/525),
64üncü (6/679),
93üncü (6/739),
99uncu (6/751),
104üncü (6/767),
120nci (6/800),
121inci (6/801),
122nci (6/802),
123üncü (6/804),
141inci (6/829),
157nci (6/859),
162nci (6/864),
165inci (6/869),
205inci (6/919),
255inci (6/990),
318inci (6/1069),
323üncü (6/1076),
441inci (6/1197),
501inci (6/1257),
Esas
numaralı sözlü sorulara Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
Güler cevap verdi; Antalya Milletvekili Tayfur Süner, Tokat Milletvekili
Reşat Doğru, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç de cevaplara karşı görüşlerini
açıkladılar.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun (1/675) (S. Sayısı: 330),
3üncü
sırasına alınan, Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası
Para Fonu Guvernörler Kurullarının 2009 Yıllık
Toplantıları Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Dünya
Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/468) (S. Sayısı: 327),
7nci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi Tarım
Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporlarının (1/359) (S. Sayısı: 326),
9uncu
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (1/389) (S. Sayısı: 332),
10uncu
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/445) (S.
Sayısı: 333),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasına alınan, Dışişleri
Bakanlığı Tarafından Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti ile
Fransız Kalkınma Ajansı Arasında Kuruluş
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/354) (S.
Sayısı: 317),
5inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fransa
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun (1/645) (S. Sayısı: 318),
6ncı
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti ve Avustralya Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/355) (S. Sayısı:
325),
8inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kendi Toprakları Arası ve Ötesinde
Hava Hizmetlerine İlişkin Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/353) (S. Sayısı:
331),
11inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolları ve Köprüler ile İlgili
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/456) (S. Sayısı:
334),
12nci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Alanlarında İşbirliğine Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/474) (S.
Sayısı: 335),
Görüşmeleri
tamamlanarak, yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.
8 Nisan 2009
Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 18.59da son
verildi.
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
Başkan
Vekili |
|
Yaşar TÜZÜN Fatoş
GÜRKAN |
Bilecik Adana |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
8 Nisan 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Adli Tıp çalışma
koşulları ve tecavüz davalarındaki aksamalar hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Özlem Piltanoğlu Türköneye aittir.
Buyurun
Sayın Türköne. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Özlem Piltanoğlu
Türkönenin, Adli Tıp Kurumunun çalışma koşullarında
yaşanılan sıkıntılara ve tecavüz vakaları
nedeniyle açılan davalardaki gecikmeler sonucu vatandaşların
mağduriyetlerine ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZLEM
PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adli Tıp Kurumunun çalışma
koşulları ve tecavüz vakalarında yaşanılan aksamalara
yönelik olarak şahsım adına gündem dışı söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Adli
Tıp Kurumunun resmî bilirkişilik yapmak üzere oluşturulmuş
ve cumhuriyet tarihimizle neredeyse özdeş olan bir kurum olduğunu ve
bilhassa Yargıtay içtihatlarında en son karar veren merci
olduğunu da hatırlatmakta bir fayda görüyorum konuşmama
başlamadan önce. Bu yüzden bu hizmetin alımı sırasında
verilecek kararların ne kadar önemli olduğunu ve ne kadar büyük bir
esas teşkil ettiğinizi hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Yakın
zamanda, maalesef, bir gazeteci yazarın pedofili davasıyla ilgili
olarak yaşanılanlar, elbette, biz değerli milletvekili
üyelerimizi oldukça rahatsız etti, toplumda bir infial,
sıkıntı ve kaygı uyandırdı. Oysaki Adli Tıp
Kurumu son altı sene içerisinde, bilhassa da AK PARTİ Hükûmetiyle
beraber çok da güzel gelişmelere tanık olmuştu. Örneğin,
eskiden Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin bahçesinde çok uygun olmayan bir
mekânda, aslında, hizmet verirken, şimdi Yenibosnada 44 dönümlük bir
alanda modern cihazlarla, modern laboratuvarlarla ve modern tesislerle
aslında hizmetini sürdürmekte. Bu kadar sevindirici gelişmeler
olmasına rağmen, tabii, zaman zaman işte böyle münferit
vakalarla karşı karşıya kalabiliyoruz ve eksikliklerimizi
de aslında böyle anlayabiliyoruz.
En son iyi bir
gelişme, bir çocuk psikoloğunun, bir psikiyatristin ve bir
uzmanın Altıncı İhtisas Daireye atanması oldu. Bunlar
iyi gelişmeler ancak bizleri tatmin ediyor mu derseniz, kendi adıma,
ben bunu yeterli görmüyorum.
En son, dava
dosyalarının incelenme süresi bir dosya için sekiz dakikadan
kırk beş dakikaya çıkarıldı çünkü bu davalarda
sıhhatli karar verilebilmesi aslında işin belki de en özünü
temsil ediyor. Bunlar güzel haberler ama aslında öyle bir çelişkiyle,
dilemmayla karşı karşıyayız ki, bir taraftan
sıhhatli karar almak istiyoruz, bunun için süreyi uzatıyoruz, öte
taraftan da, bu kadar uzun zamanda karar almaya çalışırken de
dava dosyalarının şimdi
yığıldığını görüyoruz. Bakın, en son 24
Mart 2009 tarihinde basında çıkan haberlerde, davaların
görüşülmesi için ilk randevu tarihlerinin 2010u bulduğu ve
yaklaşık olarak 2.500 dosyanın hâlihazırda Adli Tıp
Kurumunda beklediğini görüyoruz.
Bunlar gerçekten
üzerinde düşünülmesi gereken, hep beraber tartışmamız
gereken mevzular çünkü aslında burada, maalesef, zaman zaman insan
haklarını çok rencide eden durumlarla karşı
karşıya kalabiliyoruz bizler.
Elbette bu
raporlar verilirken, meselenin bir fiziksel boyutu bir de ruhsal boyutu var.
Bir kişinin bir tacize uğradığına ya da bir istismara
uğradığına ilişkin ilk raporda, etkilendiğine
yönelik tespitleri bir an evvel yapmak lazım. Yani süre çok önemli.
Etkilendiğini söylemek için kısa bir süreye ihtiyacınız var
ama eğer mağdur etkilenmediyse ruhsal açıdan,
etkilenmediğine ilişkin de raporu hazırlayabilmeniz için de o
ilgili şahsı uzun süre, aslında, bir şekilde gözlemlemeye
ihtiyacınız var. Bunun için yeteri kadar kadroya, teknik personele ve
iyi imkânlara ihtiyacınız olmalı. Bizim de ihtiyacımız
var ama maalesef, Türkiyede, bilhassa tıp eğitimi
sırasında, adli tıbbın ayrı bir dal olarak, bilhassa
doktorlar tarafından yeteri kadar onlara bu eğitimin verilmemiş
olması, yeteri kadar uzmanın hâlihazırda
çalışamıyor olması burada bu
sıkıntıları gündeme getiriyor.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Çok iyi adli tıp eğitimi veriyoruz.
ÖZLEM
PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (Devamla) İkinci bir nokta, bilhassa çocuk
istismarlarında yaşanıyor. Bakın, bugün İstanbulda,
bir merkez olarak İstanbulu belirliyoruz, ve çocuk istismarı
dosyalarının tamamı İstanbula geliyor. Oysa bu süreleri
mümkün mertebe efektif kullanmamız lazım. Öyleyse bu çocuk
istismarlarıyla ilgili -bilhassa davalarda- sadece Adli Tıp Kurumunun
değil üniversite hastanelerinin de bilirkişilik
kapılarının -aslında yasa buna müsaade ediyor- mahkemelerin
de bunlara müracaat etmesi lazım.
Değerli
milletvekilleri, Adli Tıp Kurumunun çalışma
koşullarında yaşanılan bu sıkıntılar ve bu
sıkıntıların bizim vatandaşlarımızı
mağdur edişi hepimizin malumu olan bu üzücü bir hadiseyle gündeme
geldi ve bu durum bizleri aslında adaletin
Ne kadar adalete
güvendiğimiz
Yüce yargının da aslında
kararlarının değil ama sisteminin değiştirilmesi
gerektiğini de ortaya koydu. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz biz:
Geciken adalet, maalesef, adalet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türköne, devam edin.
ÖZLEM
PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Geciken adalet,
adalet değildir sayın vekiller. Ve ben bir kez daha bu meselenin yüce
Meclisimizde tartışılması, konuşulması için
gündeme getirdim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler.
(AK PARTİ ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Gündem
dışı ikinci söz, Sağlık Haftası münasebetiyle söz
isteyen Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşa aittir.
Buyurun
Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
Sağlık Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dünya Sağlık Haftası vesilesiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dünya
Sağlık Örgütünün kuruluş haftası münasebetiyle önce Türk
milletine sonra da tüm insanlara ruh ve beden sağlığı,
huzur ve mutluluk diliyorum.
Dünya
ölçeğinde siyasal ve ekonomik gücü elinde bulunduranların
karşısında, başı dik, gururla milletinin onuru için
mücadele verenlerin, boyun eğmeyenlerin nazik ve nezih üslubuna saygı
duyduğumu burada ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, sizlere, Türkiye gerçeklerini ve insanlarımızın
sıkıntılarını dile getirmek istiyorum. Muhalefeti
düşman olarak algılayanlar, onların düşüncelerinin
duyulmaması için yandaş olmayan gazetelerin okunmamasını,
televizyonların izlenmemesini istemektedirler. Tavizlerini diplomatik
başarı, korkaklık ve pısırıklıklarını
zafer olarak sunan yayın organlarının takip edilmesini
istemektedirler. Yalın gerçekten müthiş korkmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, insanlarımız, küresel silahların ortaya
koyduğu kan gölü ve göz yaşı üzerine yapılan sahte hümanizm
ve demokrasi gösterileriyle aldatılma senaryolarından bezmiştir,
dışarıdan gelen baskıların ve tepeden gelen emirlerin
harfiyen uygulanmasından huzursuz ve tedirgindir, stres
altındadır. Bunlara ilave olarak işini kaybetme, iflas etme,
sürgün, siyasi ve mali tehdit insanların sağlığı
üzerindeki en büyük stresi oluşturmaktadır. Bu stres, beyin,
akciğer ve pankreas ve bağırsak kanseri, benzeri kanserleri
hızla artırmaktadır. (Gürültüler)
Sayın Bakan,
eğer dinlemeyeceksen ben susayım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Durmuş.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Tüm gelişen erken teşhis ve tedavilere rağmen kalp
hastalıkları artmakta ve kalpten ölenlerin sayısı ülkemizde
maalesef 200 bini geçmiştir.
Bence iktidar
biraz soluklanmalı, seçim ve koltuk kavgasını bir yana
bırakmalı, stresi artıran IMF, Dünya Bankası telkinlerini
gözardı etmelidir. Devlet vergi alacakları ve sigorta alacakları
nedeniyle insanlara yüklenmeyi ertelemeli, iflasları ve bunlara
bağlı intiharları önlemelidir.
Dünya
Sağlık Örgütü raporunda, küresel ekonomik krizin zamanla
sağlık alanında krize ve ardından da sosyal krize
dönüşme tehlikesine işaret etmekte, ülkeleri sağlık
politikalarını gözden geçirmeye ve önlem almaya davet etmektedir.
Gelişmiş ülkelerden sağlanan kredilerle sağlık
harcamalarının arttığını, şimdi ise bu
yardımların kesilmesi tehlikesi karşısında
Taahhütlerinizi yerine getirin, sağlık
yatırımlarını kesmeyin uyarısı yapmaktadır.
Türkiyenin ekonomik ve sosyal koşullarını, küresel sermaye ve
yandaşlar lehine yönlendiren dönüşüm programı, yani rant bölüşüm
programı mali krizin etkisiyle tam bir kaos ve kargaşaya
dönüşmektedir. Kamu ve vakıf üniversite hastaneleri, yerli özel
hastaneler, batı sermaye ortakları karşısında iflasa
gitmektedir. Hekimleri eğiten ve yetiştiren fakültelerimiz Hükûmetin
eliyle batırılmaktadır. Batan işletmeden alacak tahsil
edilemeyeceğine göre, mükellefler son nefeslerini hükûmet ve maliyecilerin
elinde vermemelidir.
Gözümüz yok, bir
tarafta otuz özel hastaneye kavuşan mutlu mükellefler, diğer tarafta
kapanan tıp merkezleri, muayenehaneler, eczaneler ve onların
sahipleri, devlette çalıştığı hâlde maaşı
ödenmeyen memurlar -manzarai umumiye maalesef bu şekilde- öte yandan, 90
katrilyonluk sosyal güvenlik bütçesine göz dikmiş yabancı sigortalar,
zincir eczane ve zincir hastaneler kurmak isteyen yerli ortaklı
yabancı sermaye sahipleri. Bugün yol göstermek ve güzel konuşmak
isteğindeydim ancak bunları söylemeden geçemiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, sağlık ve iyilik hâli için insanlarımız
bedenen çalıştırılmalı, ruhen yormamalıyız.
Kolesterol ve lipidi normal düzeye getirerek damar sertliği ve buna
bağlı organ yaşlanmasına izin vermemeliyiz. Bu amaçla,
işçilerimizi, örnek olarak Ankarada Elmadağda 100 milyon çam ve
badem dikmeye davet etmeliyiz. İşçinin çorba parasını,
Orman ve Tarım Bakanlığı en az asgari ücret olarak ödemeli.
Ankaralıyı astım ve alerjiye yol açan kavakların polen
saldırısından kurtarmalıyız. Ankaraya kaçak ve
açıktan sokulan yüksek kükürtlü linyitlerin artırdığı
bebek ve yaşlıların kış ölümlerini
durdurmalıyız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Durmuş, devam edin efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Temiz ve güvenli
gıda, su ve çevreyle yaşanabilir bir ortamı oluşturmak,
sivil ve resmî hepimizin görevi olmalıdır. Yaşlıların
fonksiyonel ve kinezyolojik rehabilitasyonu, Gençlik ve Spor
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, kulüp ve
derneklerimizin düzenli etkinlikleri arasına alınmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, dışarıda bahar havası var, çevre
uyanmış, bademler, erik ağaçları çiçek açmış;
kırlarda hayat canlanmaktadır. Şair veya ressam olmaya gerek
yok. Bir an için tüm sıkıntıları unutun, çevrenize
bakın, baharın güzelliklerini algılamaya çalışın.
Sözüm sadece yüce Meclise değil, tüm Türkiyeye sesleniyorum: Derin bir
nefes alın, renk, ses ve koku cümbüşlerinden nasibinizi alın.
Hayatta yaşanmaya değecek çok şey var. Ekonomik
kayıplarımız ruh ve beden sağlıklarının
kayıplarına yol açmasın. Sayılı gün geçer, işgal
kuvvetleri ve kriz on sekiz, yirmi dört ay sonra çevremizden ve ülkemizden yel
olur gider. Yeni baharlar, yeni fırsatlar ve güzellikleri beraberinde
getirir diyor, hepinize esenlikler diliyorum.
Sevgi ve aşk
Allahın dileğidir. O, dilerse olur; biz dilersek niye olmasın?
Saygılarımla.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Durmuş.
Gündem
dışı konuşmaya Sağlık Bakanı Recep
Akdağ cevap verecek.
Buyurun
Sayın Akdağ.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım,
teşekkür ediyorum. Size ve yüce Meclisimize saygılarımı
sunuyorum.
Tabii böylesi
gündem dışı konuşmalar -konuşmayı yapan
sayın milletvekillerimize teşekkür etme babında söylüyorum- bize
de yaptığımız hizmetleri, sağlık
açısından ortaya koyduğumuz dönüşüm cihetiyle ne noktaya
geldiğimizi ifade etmek için fırsat vermiş oluyor. Bunun için,
gündem dışı konuşmayı yapan Değerli
Milletvekilimize huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Türkiyede
gerçekten son altı yıl içerisinde birçok konuda olduğu gibi
sağlıkta da gerek hizmetlerin sunumu gerekse
vatandaşlarımızın bu hizmetlere erişimi
açısından çok ciddi değişiklikler oldu. Yapısal
değişiklikler yaşadık, bunların hayatımıza
yansımalarını hep birlikte yaşadık.
Vatandaşımızın bunlara karşı reaksiyonunu,
bunlara karşı neler hissettiğini de yine hep birlikte
yaşadık.
Tabii burada konuşulurken,
hızlı bir konuşma sırasında işgal kuvvetleri
falan gibi kelimeler geçti.
AHMET YENİ
(Samsun) Evet
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunlar hangi amaçla söylendi bilmiyorum,
çok hızlı konuşulunca doğrusu takip etmek de mümkün
değil. Eğer bu işgal kuvvetleri lafı şu anda ülkeyi
yöneten, demokratik yolla hükûmet etmiş bir hükûmet için söylenmişse
çok büyük talihsizlik olmuştur, Değerli Milletvekilinin bundan
dolayı özür dilemesi gerekir. Başka bir amaçla söylenmişse onu
artık kendi takdirlerine bırakıyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Öyle bir şey yok, yanlış
anlıyorsunuz. Sayın Bakan, siz kendinizi işgal kuvveti olarak
mı görüyorsunuz? Öyle bir şey söylemedim.
AHMET YENİ
(Samsun) Söylendi, söylendi!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bir işgal kuvvetleri lafı
geçti, bunun tavzih edilmesi gerektiğine inanıyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Size bilgi verenleri kastediyorum.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Doğru anla!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Atlantik ötesi
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli Meclis, Türkiyede
hastalık yükü son altı yıl içerisinde gerçekten
değişmiştir. Bakınız, bütün dünyada,
gelişmiş ülkelerde hastalık yükünde iki hastalık grubu ön
plana çıkmaktadır. Bunlardan birincisi kalp hastalıkları ve
buna bağlı problemler, ikincisi de kanserlerdir.
Az
gelişmiş ülkelerde, gelişmekte olan ülkelerde beslenme
bozuklukları, enfeksiyon hastalıkları, trafik kazaları,
benzeri diğer kazalar ön plana çıkabilmektedir ama gelişmiş
ülkelerin hastalık yükünü daha ziyade kalp hastalıkları ile
kanserlerin oluşturduğunu biliyoruz.
Türkiyemiz de,
son altı yıllık dönüşüm programıyla, artık
hastalık yükü büyük ölçüde gelişmiş ülkelerin hastalık
yüküne benzer bir ülke durumuna geçmiştir.
Bu, nasıl bu
noktaya geldi? Bazı rakamlar vermek isterim: Değerli milletvekilleri,
2002 yılında ülkemizde yılda 10 binlerle ifade edilen
-aslında 2002 diye tarif etmek de yanlış olur, 2002
yılına kadarki süreçte- kızamıklı çocuk görülürdü.
Bunlar, bazı yıllarda, iki üç yılda bir 30 bin rakamına
kadar çıkardı çünkü aşılamalar yetersizdi. Toplumun bütün
kesimlerini, hedef nüfusun hepsini aşılayamazsanız mesela
kızamık gibi bir hastalıktan toplumu kurtaramazsınız.
Evet, aşılamalar yok muydu Türkiye'de? Elbette vardı ama
kızamık, söylediğim gibi, birkaç yılda bir 30 binlere
ulaşan bir bulaşıcı hastalık şeklinde
görülüyordu. Tabii ki bunun sonucunda, kızamığa bağlı
ölümler, kızamığa bağlı ilerleyici nörolojik bir hastalık
ülkemizde yaygın olarak görülmekteydi. 2007 yılında Türkiye'de
görülen kızamıklı çocuk sayısı yalnızca 3tür.
2008 yılında kızamıklı çocuk sayısı
sıfırdır. Sadece 3 erişkinde kızamık gördük, bu
da Iraklı bir öğrencinin getirdiği kızamığın
veya geçirdiği kızamığın 2 sağlık
personeline daha bulaşmasıyla ortaya çıktı.
Tifo, 2002
yılında kayıtlı vaka sayısı itibarıyla 25
bin sayısındaydı Türkiye'de. 2008 yılı itibarıyla
kayıtlı tifo vakamız 300ün altındadır. Rakamlarda
belki düzeltmeye ihtiyaç olan bazı hususlar var ama 250 civarında
tifo vakamızın olduğunu biliyoruz.
Sıtma,
Türkiye'de özellikle güney illerimizde görülürdü ve 2002 rakamımız 10
bindir. 2008 yılında Türkiye'de sıtma vakası 120dir.
Dolayısıyla,
birçok bulaşıcı hastalığı bu şekilde
örnekleyebiliriz. Türkiye'de artık bu hastalıklar büyük ölçüde
ortadan kalktı, Sağlıkta Dönüşüm Programının
getirdiği uygulamalarla Türkiye'de hastalık yükünün şekli
değişmeye başladı. İşte bunun içindir ki
artık sigarayla mücadeleye çok daha fazla zaman ve enerji
ayırabiliyoruz, ayırmamız lazım hep beraber. Bunun içindir
ki bireyleri, toplumda yaşayan insanları, bir farkındalık
oluşturarak daha fazla hareket etmeye, daha az yemeye ve
şişmanlamamaya yöneltebilecek halk sağlığı
çalışmalarını birlikte yapabileceğimiz bir dönemdeyiz.
Yani sizin çocuklarınız kızamıktan
kırılırken, ülkede 10 binlerce tifo vakası görülürken tabii
ki sağlık bakanlarının, bakanlıklarının
enerjisi, meclislerin enerjisi daha çok bu taraflara yönelmek zorundaydı,
hükûmetlerin enerjisi bu taraflara yönelmek zorundaydı ama bugün,
artık, bu bahsettiğim konulara enerjimizi
yoğunlaştıracağımız bir seviyeye gelmiş
durumdayız.
Kuşkusuz,
Sağlıkta Dönüşüm Programı için bütün bu süre içerisinde çok
şey söylendi. Siyasetçiler konuştu, bazı meslek örgütleri
konuştu, Hükûmete muhalif olan kimseler konuştu, basında muhalif
olanlar konuştu ama halkın ne dediğine iyi bakmak lazım
değerli milletvekilleri. Bakın, demokrasilerde halkın ne
dediği çok önemlidir. Elbette hepimizin görüşü bir olmayacak, elbette
muhalefet olacak, elbette tenkitler yapılacak ama demokrasilerde
halkın ne dediği gerçekten çok önemlidir.
Türkiye
İstatistik Kurumu -eski adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü-
2003ten beri
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) En yalancı kurum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Türkiyede düzenli bir biçimde istatistik
çalışmaları, yaşam memnuniyeti anketleri yapmaktadır.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Türkiyede öyle bir kurum yok!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri,
muhalefet kanadından laf atarak Türkiye'nin bir kamu kuruluşunu
karalamaya çalışmak -biz, İstatistik Kurumu dediğimiz
zaman
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Size hayat veriyorlar, hayat!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Devlet İstatistik Enstitüsü
dediğimiz zaman, Türkiye İstatistik Kurumu dediğimiz zaman,
laf atarak bunları karalamaya çalışmak- kolay. Zaten o
insanların burada gelip kendilerini savunma mecalleri de yok -yani
bürokratların- ama haksızlık yapıyoruz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Savunacak hâlleri yok.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, ben bunu söyleyeyim, peşine
OECDnin Türkiyeyle ilgili raporundan da bahsedeceğim. Herhâlde OECD
diye bir kurum da yok. diyeceksiniz, onu da biraz sonra, beraber, burada takip
edeceğiz.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Ne diyeceğimize biz karar veririz Sayın
Bakan!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) 2003 yılında, Devlet
İstatistik Enstitüsünün yaşam memnuniyeti anketlerinde vatandaşa
sorduğu soruya Ben sağlık hizmetlerinden memnunum. veya Çok
memnunum. diyenlerin oranı yüzde 39,5tur, 2007 yılında bu oran
yüzde 66,5a çıktı. Bu kolay bir iş değildir. Bu çok önemli
bir iştir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Gizliyorsunuz. Kestiğiniz parayı
gizliyorsunuz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, yüce
Meclisimizin değerli milletvekilleri, bakınız, şimdi, OECD bugüne
kadar beş ülkenin sağlık sistemini özel bir formatla, kendi
uzmanlarıyla beraber inceledi, değerlendirdi ve raporlar sundu. Bu
raporları biz değerli milletvekillerimize de arz ettik, kitaplar
hâlinde de gönderdik ama öyle görülüyor ki bu raporlara itibar etmeyen, bu
raporları belki açıp okuma zahmetine katlanmayan
arkadaşlarımız da var. Bakınız, beşinci ülke
olarak Türkiyeyi incelediler. Çok kapsamlı bir rapor bu.
Aşağı yukarı bir yıllık, bir buçuk yıla
yakın bir çalışmanın ürünüdür ve herhâlde OECDnin de
Hükûmetin hatırına bir rapor yayımlayacak hâli yok.
Ben, şimdi,
size OECD raporundan bazı alıntılar alarak onların üzerinde
yorumlar yapacağım:
Sağlıkta
Dönüşüm Programı önemli sağlık sektörü
reformlarının geliştirilmesi ve uygulanmasında iyi uygulamanın
nasıl olacağını pek çok açıdan
yansıtmaktadır. OECD raporundan bir paragraf.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, ben sağlık
kurumlarının ekonomik olarak battıklarından bahsediyorum
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Sağlıkta Dönüşüm Programı
hem Türkiye'nin sosyal yardım sisteminde önemli bir iyileşme
kaydettiğini yansıtmakta hem de aynı meselelerle mücadele
etmekte olan diğer ülkelere iyi bir uygulama örneği teşkil
etmektedir. İsterseniz bunu bir kere daha okuyayım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir daha okuyun.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, Sayın Bakan benim gündem
dışı konuşmamı dinlememiş, sorularıma cevap
vermiyor.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Sağlıkta Dönüşüm
Programı hem Türkiye'nin sosyal yardım sisteminde önemli bir
iyileşme kaydettiğini yansıtmakta hem de aynı meselelerle
mücadele etmekte olan diğer ülkelere iyi bir uygulama örneği
teşkil etmektedir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, Sayın Bakan benim
söylediklerime cevap vermiyor, kendi bildiklerini okuyor. Onun için, özür
dileyerek dışarı çıkıyorum.
BAŞKAN
Tabii, buyurun efendim. Tamam efendim, çıkabilirsiniz.
Sayın
Durmuş çıkabilir efendim. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar (!)]
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi, bakın, biraz önceki
konuşmacı kendisine cevap vermediğim için Meclisi terk
ediyormuş. Ee mübarek olsun, çıkabilirsiniz! Yasak değil
Meclisten çıkmak yani!
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim müsaade ettiniz mi?
BAŞKAN
Çıkabilirsiniz efendim.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Meclisi terk etmiyor, Genel Kuruldan çıkıyor.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Genel Kuruldan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gündem dışı konuşmaya cevap vermeyi tercih
etseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisine daha saygılı
davranmış olursunuz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ee, herhâlde sağlıkla ilgili bir
konuşma yapıldı, ben de sağlıkla ilgili bir
konuşma yapıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclise saygılı davranmak, milletvekiline,
milletvekilinin konuşmasına cevap vermektir.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakın Değerli Grup Başkan
Vekilim
BAŞKAN
Sayın Vural
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisinin Değerli
Grup Başkan Vekili, ben, bütün nezaketimle, burada yapılan ve de
baştan başa suçlayıcı cümlelerle dolu olan,
sağlık politikalarını eleştiren bir konuşmaya
cevap veriyorum. Yani konuşmacı, küresel yandaşlardan, rant
bölüşümünden, efendime söyleyeyim, işte, işgal kuvvetinden falan
bahsederse
OKTAY VURAL
(İzmir) Olmadığını söyleyin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ee, cevap veriyoruz canım!
OKTAY VURAL
(İzmir) Batan tıp merkezlerinden de bahsedin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakın Sayın Grup Başkan
Vekili, sizi de burada konuşan konuşmacı her kimse ona
saygılı olmaya davet ediyorum, buna hakkım var zannediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Burada,
değerli konuşmacı istediklerini söyledi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizi Meclise saygılı olmaya davet ediyorum, siz
Meclise saygılı olun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ben Meclisimize son derece
saygılıyım.
BAŞKAN
Sayın Vural
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Hep böyle oldum, bundan sonra da hep böyle
olacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çok saygısızsınız Sayın Bakan, çok
saygısızsınız!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Siz saygısızsınız!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Sizden de aynı şeyi bekliyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz saygılıyız.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) İstirham ediyorum. Yani, böyle, bir
grup başkan vekilinin burada konuşan bir konuşmacıya
durmadan laf söylemesi eğer Meclisin adabındansa buyurun siz devam
edin. Ben konuşmama yine devam edeceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz ismimi andınız. Haydi devam edin şimdi!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız
OKTAY VURAL
(İzmir) Zaten sizin her konuşmanızda problem var.
BAŞKAN
Sayın Vural
Dinleyelim efendim, lütfen
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Şımarıklığınızı
koyuyorsunuz ortaya.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Müsaade edin de dinleyelim efendim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bakınız, yine aynı rapor,
hani dedik ya Türkiye İstatistik Kurumu bunu söylüyor. Ee, buna itiraz,
bir başka kurum söylese ona itiraz. O zaman müsaade edin,
uluslararası kuruluşlar ne söylüyor, ben sizlerin takdirlerinize
onları arz edeyim. Buna da hakkımız yok mu yani? Bu
kadarcığına müsaade edin de hakkımız olsun.
Türkiyedeki
sağlık durumu son yıllarda hızla iyileşmekte ve OECD
ortalamalarına yaklaşmaktadır. Türk toplumunun sağlık
durumu, son yıllarda sağlık hizmetlerinin sunumunda ve
işleyişinde meydana gelen iyileşmelerle birlikte önemli ölçüde
ilerleme göstermiştir. Sağlık hizmetlerine erişimde hakkaniyetin
artırılması için yapılan hizmet sunum reformları ve
sağlık sigortası kapsamının genişlik ve
derinliğinin artması, etkileyici bir yol katedilmesini
sağlamıştır.
Aslında
diğer ülkelerin, Türkiyedeki sağlık reformlarından,
özellikle personel verimliliğini artırmak üzere performansa
dayalı ödeme sisteminin kullanılması konusunda,
öğrenebileceği pek çok şey olabilir.
Hastaların
aile hekimliği hizmetlerinden özellikle memnun olduğu görülmektedir.
Türkiyedeki
hasta memnuniyeti ve diğer Avrupa ülkelerindeki hasta memnuniyeti
arasındaki açık bazı açılardan kapanmış ya da
kapanmak üzeredir.
Sağlıkta
Dönüşüm Programından önce hem sağlık ocaklarında hem
de hastanelerde uzun bekleme süreleri nedeniyle hasta memnuniyeti düşük
düzeydeyken Sağlıkta Dönüşüm Programından sonra bu
memnuniyet artmıştır.
Türk
sağlık sisteminin eşitlik ve mali koruma bakımlarından
oldukça iyi işlediği görülmektedir.
Türkiye
diğer OECD ülkeleriyle arasındaki performans
açığını kapatmakta ve genel maliyetler dâhil bir dizi
konuda kıyaslanabileceği diğer üst ve orta gelir grubuna giren
ülkelere oranla daha iyi bir performans göstermektedir.
Bakınız
değerli milletvekilleri, bu şimdi ifade edeceğim paragraf son
derece önemli: Türkiyede yüksek miktarlardaki tedavi harcamalarının
yoksullaşmayı artırma oranı düşüktür ve giderek
azalmaktadır. Ulusal sağlık hesapları ve hane halkı
bütçe araştırmasından elde edilen genel bilgiye dayanarak hem
mutlak şartlar açısından hem de diğer ülkelere göre Türk
sağlık sisteminin eşitlik ve mali koruma bakımlarından
oldukça iyi işlediği görülmektedir. Ve son bir cümle:
Sağlık sistemi reformu daimî bir süreçtir. Uygulamanın bu ilk
safhalarında Türkiye'nin devasa bir reformu etkili bir şekilde hayata
geçirebilen birkaç orta gelirli ülkeden biri olduğu görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, muhalefetiyle iktidarıyla bunlardan hepimiz mutluluk
duymalıyız. Sonuçta, Sağlıkta Dönüşüm Programı
Türkiye Cumhuriyetinin bir başarısıdır. Bu program
yürütülürken AK PARTİ iktidarlarının işbaşında
olması bu başarıyı elbette gölgelemez, gölgeleyemez. Yani
biz muhalefette de olsak iktidarda da olsak bu başarıyı ortaya
koymuşlarsa uluslararası kuruluşlar, bundan hepimiz iftihar
ederiz, hepimizin iftihar etmesi gerekir.
Şunu
konuşalım, başka ne gibi eksiklerimiz var: Altı
yıllık dönüşüm programı, evet, bunları getirmiş,
Türkiyede sağlığın tamamen yapısı
değişmiş, insanların sağlık hizmetine erişme
imkânı ortaya çıkmış, fakir fukaranın hastane
kapılarında sefil olduğu dönemler geride kalmış ama
eksiklerimiz de şunlar
Bunları düzeltelim. Başımız
gözümüz üstüne. Sağlıktaki eksikleri de, şu bir anlamda
gerçekleri, resmi ortaya koyarken hatta yer yer uluslararası bir örgütün
iltifatlarına da mazhar olmuş bir programın yürütücüsü bir bakan
olarak sağlıktaki eksikleri de belki en iyi bilen kişilerden
biri benim, altı yıldır, altı buçuk yıldır bu
işi yapan bir kişi olarak. O zaman değerli muhalefetimizden de
şunu beklemeye hakkımız olduğuna inanıyorum: Mevcut
eksikleri objektif biçimde ortaya koyalım ve hep birlikte bunları
düzeltmeye çalışalım. İktidarda hangi partinin olduğu
değil, halkımızın hizmetleri nasıl
aldığı, gelecekte nasıl alacağı hepsinden daha
önemlidir. Sonuçta ülkemizin bugününü ve yarınını inşa
etmeye çalışıyoruz. Çocuklarımızı
aşılıyorsak, çocuklarımızın yarınını
kurtarıyoruz. Eğer annelerimizi bir ambulans helikopterle alıp
da şehre getirerek hizmet veriyorsak annelerimizin ölümünü önlemiş
oluyoruz.
Türkiye
Cumhuriyetinde hamile annelerimizin 1998 yılında
hayatlarını kaybetme oranı yüz binde 70tir, on yıl önce.
2008 araştırmamız -Hacettepe Üniversitesiyle birlikte her
beş yılda araştırma yapıyoruz- bu oranın yüzde
19,5a düştüğünü gösteriyor. Şimdi biz bu yüzde 19,5
oranını
OKTAY VURAL
(İzmir) Yüzde 19a çıkar o.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Nasıl yüz binde 15e
düşüreceğiz ona bakıyoruz; yüzde 15in altına nasıl
düşüreceğiz, ona bakıyoruz.
Değerli Grup
Başkan Vekilim, yüzde
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Yüz binde
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yüz binde
Yüz binde 19,5tan nasıl
yüz binde 15e düşüreceğimize bakıyoruz. Hedefimize erken bir
dönem için bunu koyuyoruz. Bizden sonra da bu görevi gelip yapanlar olacak.
Onlar da yüz binde 12yi hedef koyacaklar, koysunlar, yüz binde 10u hedef
koysunlar. Ama bu noktalara kolay gelinmiyor. Bu noktalar bizim eski
sağlık sistemimizde başarılamıyordu, buna imkân yoktu,
parçalı bir yapı vardı, hizmete erişme imkânı yoktu,
kırsalda hizmet yoktu, kırsala ambulans hizmeti yoktu, kırsalda
sağlık personeli yoktu, kırsala yol yoktu. Bütün bunlar, Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetlerinin, son üç hükûmetinin döneminde büyük ölçüde
tamamlanmış eksiklerdir.
Kuşkusuz
bütün cumhuriyet hükûmetleri büyük hizmetler yaptı ama bu son dönemin,
sağlık da başta olmak üzere, meseleyi nereden nereye
getirdiğini hepimiz görüyoruz, bunu millet de görüyor, bunu
uluslararası kuruluşlar da görüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam ediniz efendim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Böyle bir günde, bir sağlık
gününde Türkiye Cumhuriyetinin Sağlık Bakanı olarak,
geldiğimiz noktaya hamdediyorum; daha iyisini yapmak, daha güzellerini
başarmak için de siz yüce Meclisimizden destek bekliyorum ve hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Bu
konuyla mı ilgili?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, Meclisin açılmasıyla ilgili. Sekiz dakika geç
açtınız.
BAŞKAN
Neyle ilgili? Meclisin açılması mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sekiz dakika geç açtınız. (AK PARTİ
sıralarından Böyle bir usul yok sesleri)
BAŞKAN
Sesiniz gelmiyor bana.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir de TRT bundan önce
BAŞKAN
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, tabii, Meclisin süresinde
açılması lazım. Bugün sekiz dakika geç açıldı, ben
yerimde takip ettim. Ayrıca bundan önce TRT, Televizyon 3 kanalı saat
14.00ten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını
verirken bugün vermedi, onun sebebini öğrenmek istiyorum. Dün hâlbuki
Meclis çalışmıştı, burada çalışmalar
yapılmıştı; sorular soruldu, konuşmalar
yapıldı ama Meclis Televizyonu bunu vermedi. Neden vermedi? Bir de
onu öğrenmek istiyorum efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, tamam.
Evet, gündem
dışı üçüncü söz, Türkiye-IMF ilişkileri hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaza aittir.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın,
Türkiye-IMF ilişkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye-IMF
ilişkileri nasıl olmalı? konusunda düşüncelerimi arz etmek
istiyorum. Yaşanan ekonomik depresyon, Türkiyenin acil olarak bir
ekonomik program yapmasını zorunlu kılıyor. Acil program
neden gerekiyor? Aksi hâlde, bizzat TÜİKin açıkladığı
rakamlara bakarsak, bir acil program olmasa Türkiyedeki depresyonun boyutu
artacak, işsizlik artacak, sosyal sorunlar tırmanacaktır.
TÜİK son
olarak iki rakam açıkladı:
Birisi, 2008
yılının son çeyrek büyüme oranı eksi 6,2. Türkiyenin eksi
6,2 küçülmesine karşılık Türkiyeyle birlikte 2001 krizini
yaşayan ülkelerde Arjantinde 4,9 büyüme oldu, Brezilyada 1,3 büyüme
oldu, Güney Korede küçülme oldu -o da bizden az- eksi 3,4.
Arkadaşlar,
ikinci rakam şubat ayı sanayi üretim endeksi. Şubat ayı
sanayi üretim endeksi yüzde 23,7 düştü, imalat sanayi üretim endeksi de
yüzde 25,9 düştü. Arkadaşlar, imalat sanayisinde üretimin yüzde 25,9
düşmesi ancak harp yıllarında görülen düşmelerdir. Onun
için durum kritiktir, krizin daha ağırlaşması ve
işsizliğin artması Türkiye açısından önemli bir risk
olarak gündemde kalmaktadır. Bunun için Hükûmetin bir program yapması
lazım ama Hükûmet yapamıyor, neden? Çünkü bugüne kadar depresyonun ciddiyetini
Hükûmet kavramadı. Bir ekonomik program yapmak için bir envanter
çıkarmak lazım, eğer siz krize doğru teşhis
koymazsanız bir envanter çıkaramazsınız. Bürokrasi program
yapamıyor, neden yapamıyor? Bürokrasi diken üstünde.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakanın 6 bakan için Adını
söyleyin Kovalayım. demesi bürokrasiyi kilitlemiştir. Bürokrasi
diken üstünde. Hangi bakanın gideceği belli değil. Hem Meclise
karşı bu söz şık olmamıştır hem topluma
karşı şık olmamıştır ve
dolayısıyla toplumda ekonomik ajanlarda bir güven bunalımı
yaratmıştır. Bu nedenle maalesef Hükûmet ve bürokrasi bir
program yapamıyor. Ne bekliyor? IMFyi bekliyor.
Değerli
arkadaşlar, IMFnin istekleriyle Türkiye'nin gerçekleri hiçbir zaman
örtüşmez, bugün de örtüşmeyecektir çünkü IMF, Türkiye'nin borcunu
nasıl ödeyeceğini, kısa vadeli finansmanını
düşünür; Türkiye'nin yapısal sorunlarını çözmekte hiçbir
şekilde müdahil olamaz, hiçbir şekilde bir önlem sahibi
değildir, bugüne kadar böyle bir uygulaması da yoktur. Onun için
bizim IMFsiz bir program yapmamız lazım. IMFsiz yapmamız
lazım. Ee, ne yapmamız lazım IMFyle? Değerli
arkadaşlar, IMFyle mutlaka bir stand-by programı yapıp da
IMFyi o stand-byda söz sahibi yapıp, Türkiye ekonomisinde, Türkiye
politikasında söz sahibi yapmak şart değil. IMFyle, en
doğrusu, bir program yapmamak, IMFyle bir stand-by yapmamak. Bunun ne
faydası olur? Bunun şu faydası olur: G20ler içinde IMFye
muhtaç tek ülke Türkiyedir. IMFyle program yaparsanız, Türkiye'nin kendi
ayakları üstünde durmadığı gerçeğinin altını
çizersiniz. Onun için, en doğrusu IMFyle program yapmamaktır, ama
mutlaka Türkiye IMFyle bir program yapacaksa, Hükûmet buna mecbursa o zaman
stand-by yapmayalım, yani boynumuzu IMFye uzatmayalım. Ne yapalım?
Bakın
arkadaşlar, Türkiye'nin IMFden 10,5 milyar dolar özel çekme hakkı
var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Korkmaz.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) 10,5 milyar dolar özel çekme hakkı için de IMFyle bir
anlaşma lazım ama IMFnin dikte ettireceği politikalara da
Türkiye'nin razı olması söz konusu değil. Nasıl
yaparız o zaman? Gönüllü anlaşmalar yoluyla yaparız. Yakın
izleme var.
Değerli
arkadaşlar, IMFyle birçok anlaşma şekli var, ek rezerv
kolaylığı var, köklü ödemeler dengesi sorununu giderici
anlaşmalar var, bunlarda mutlaka IMFnin dikte ettirdiklerini yapmak
zorunda değiliz. Mutlaka Hükûmet IMFden bir kaynak alacaksa 10,5 milyar
dolar alsın ve IMFyle stand-by yerine bu özel anlaşmaları
yapsın. Böylece, Türkiye de kendi gerçeğini uygular ve Türkiye'nin,
Türk ekonomisinin kendi ayaklarında durmasını dünyaya ispat
eder. Söylediğim gibi bizden başka G20 içerisinde IMFyle stand-by
yapacak başka bir ülke yoktur.
Teşekkür
ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş üç tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
İlk
tezkereyi okutuyorum:
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın, 18-20
Ocak 2009 tarihlerinde Belçikaya yaptığı resmî ziyarete
iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/735)
04/03/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 18-20 Ocak 2009 tarihlerinde
Belçikaya yaptığım resmî ziyarete ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
|
|
Recep Tayyip
Erdoğan Başbakan |
|
|
|
Liste |
||
Akif Gülle |
|
Amasya
Milletvekili Antalya
Milletvekili Çankırı
Milletvekili Düzce
Milletvekili Karaman
Milletvekili Mardin
Milletvekili |
Mevlüt
Çavuşoğlu |
|
|
Suat Kınıklıoğlu |
|
|
Yaşar
Yakış |
|
|
Lutfi Elvan |
|
|
Cüneyt Yüksel |
|
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar yeter
sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı mı istiyorsunuz?
Peki.
Tezkereyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Tezkereyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 74üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başbakanlık tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Tezkereyi kabul edenler
Efendim, kâtip üyeler arasında uzlaşma
olmadığından elektronik cihazla yapacağım
oylamayı.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Tezkere kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenin, 26-29 Ocak 2009 tarihlerinde İrana yaptığı
resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/736)
17.3.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin, görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 26-29 Ocak 2009 tarihlerinde İrana
yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
|
|
Recep Tayyip
Erdoğan Başbakan |
|
|
|
Liste |
||
Ramazan Kerim
Özkan |
|
Burdur
Milletvekili Erzincan
Milletvekili Kayseri
Milletvekili Van
Milletvekili Yozgat
Milletvekili |
Sebahattin
Karakelle |
|
|
Sadık
Yakut |
|
|
Kayhan
Türkmenoğlu |
|
|
Mehmet Ekici |
|
BAŞKAN Tezkereyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere
kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun, Dohada yapılan Türk-Katar Kadın Kalkınma
Çalıştayına katılmak üzere 14-15 Şubat 2009
tarihlerinde Katara yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/737)
17.3.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun, Türkiye ve Katarda son
yıllarda kadın hakları konusunda yaşanan gelişmeleri
paylaşmak ve iki ülke kadınları arasındaki
işbirliğini geliştirmek amacıyla 15 Şubat 2009 tarihinde
Dohada yapılan Türk-Katar Kadın Kalkınma
Çalıştayına katılmak üzere, 14-15 Şubat 2009
tarihlerinde Katara yaptığı resmi ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
|
|
Recep Tayyip
Erdoğan Başbakan |
|
|
|
LİSTE |
||
Fatma Salman
Kotan |
|
Ağrı
Milletvekili İstanbul
Milletvekili İstanbul
Milletvekili İstanbul
Milletvekili İzmir
Milletvekili Konya
Milletvekili |
Güldal
Akşit |
|
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı |
|
|
Edibe Sözen |
|
|
Fatma Seniha
Nükhet Hotar Göksel |
|
|
Ayşe
Türkmenoğlu |
|
|
Gönül Bekin
Şahkulubey |
|
Mardin
Milletvekili Tokat
Milletvekili Trabzon
Milletvekili |
Dilek Yüksel |
|
|
Safiye
Seymenoğlu |
|
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S.Sayısı: 330) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde
tasarının tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Tacidar Seyhana aittir.
Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği gibi KOSGEB Yasası, gerek AB müktesebatı
gerek ekonomik, sosyal ihtiyaçlar gerekse dünyanın ekonomik
koşulları nedeniyle on dokuz yıl sonra yeniden
yapılandırılmak zorunda kaldı. Bu yapılandırmada
birkaç temel öge dikkate alınmalıydı, ki Komisyonumuz bu ögeleri
dikkatle inceledi ve zannediyorum ki büyük ölçüde çözüme
ulaştırdı.
Birincisi: Daha önceki yasa mal ve hizmet sektörünü
dışlıyordu. Daha önceki yasada sadece sanayici tanımı
vardı. Diğer taraftan, hizmeti üreten, işletmeleri de içine
alan, küçük ve orta ölçekli işletmeleri de kapsayan bir yapıya
kavuşması zaruretti. Aslında yapılması gereken, on
dokuz yıl önce böyle bir statüyle KOSGEBi oluşturmaktı. Biz
aslında bir yenilik getirmiyoruz, yapılması gereken bir
eksikliği şimdi yerine getirmeye çalışıyoruz.
Küresel krizin dünya üzerindeki etkileri bizim bu yasaya
farklı bakmamızı da sağlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok uğultu var,
lütfen, hatibi dinleyemiyoruz.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
küresel krizde özellikle sistemin yükünü çekenler küçük-orta ölçekli
işletmelerdir. Onlar istihdamı daha dengede tutma ve ayakta durmak
için motorize yapısını geliştirme yönünden daha
enerjiktirler, daha dinamik bir yapı oluşturmaktadırlar. Bu
nedenle, krizin bize göstermiş olduğu iki önemli şey var:
Bir: Tüm sektörleri birkaç şirkette toplayan ölçek ekonomisi
artık çöktü, artık, dünyada böyle bir şey yok. Bütün sektörleri
yapılandırın, birkaç kuruluşun eline bırakın.
Hayır, bu bitti artık. Dünya gösterdi ki, artık, ara mamul
üretiminden başlayarak uç mamul üretimine kadar bütün sektörlerde
KOBİlere ve küçük ortaklı işletmelere ihtiyaç var çünkü
bunların toparlanması, teşvik edilmesi,
gruplandırılması, yapılandırılması her zaman
daha kolaydır.
Şimdi, Türkiye bu fırsatı bir verimliliğe, bir
yeniden dönüşüme çevirmek zorundadır. Bunu nasıl yapacak?
Birincisi, değerli arkadaşlarım, büyük, hantal yapılar
yerine küçük küçük yapıları sektörel olarak planlamayı kendisine
hedef alacak. Peki, bu yapılan düzenleme buna bir çare olur mu? Bizim
görüşümüz -Cumhuriyet Halk Partisi olarak da- KOBİ ve esnaf konusuna
biraz daha genel bakılmalı, KOBİ ve esnaf
bakanlığı kurulmalı; bu arada krizin de etkileri dikkate
alınarak yeniden yapılandırma, gelişme, yenilenme,
değiştirme süreci başlamalı. Ama bunu yaparken her türlü
siyasi beklentiden uzak, her türlü kayırmacılıktan uzak bir
planlamanın da içine girmenin şart olduğunu düşünüyorum.
(x)
330 S. Sayılı Basmayazı 25/2/2009 tarihli 62nci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Değerli arkadaşlarım, burada 2 milyonu
aşkın esnaf ve sanatkârımızı bu tanımın
içerisine alıyoruz ancak bu tanım içerisinde bir eksikliği de
beraber görüyoruz. Şimdi, bu, KOSGEBin yapısını
genişleten bir yasa tasarısı; amenna, genişletilmeli,
esnaf-sanatkâr alınmalı, ama bir şeyi genişletirken bütçeyi
daraltırsanız bunun bir anlamı kalmaz. Bir yandan KOSGEBin tanımını
ve genel çerçevesini genişletiyoruz, bir yandan da KOSGEBin aktaracağı
bütçeyi küçültüyoruz, daraltıyoruz. O zaman şu görülüyor: Biz
yasayı çıkarsak dahi piyasa beklentilerini
karşılayamayacağız. Eğer, beklentileri
karşılamaktan uzak bir yasal düzenlemeyi biz mükemmeliyetçi bir
anlayışla sunarsak bunun sıkıntılarını çekeriz.
Değerli arkadaşlarım, görülüyor ki 2009
yılında piyasa daha fazla daralacak. O zaman, siz, 2009
yılındaki bu daralan bütçeyle, KOSGEBin esnaf ve sanatkârı da
içine alan, işletmeleri de kucaklayan yapısını nasıl
canlandıracaksınız? Burada bir sıkıntı görüyorum.
Şu ana kadar zaten kriz döneminde yapılanlar her zaman bir can suyu
projesi hâlinde sunulmuştur.
Değerli arkadaşlar, can suyu, sektörün dinamizmini
artırmak için verilir veya can suyunun anlamı odur, dinamik
yapıları korumak. Açın, sözlük tanımına bakın:
Hayatta kalmasını sağlamak. Oysa, baktığınız
zaman, Türkiye sanayisi giderek küçülüyor, istihdam daralıyor. O zaman can
suyundan daha fazla şeye ihtiyaç var.
Değerli Çevre Bakanım bilir, bu can suyunun etkilerini
biz şu nehir tipi santrallerde çok gördük. Rizeye gitsin ve Artvine
gitsin, orada yapılan nehir tipi santrallere baksın.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunda bir de
yapıyı genişlettik, içine esnaf ve sanatkârımızı
aldık. Dolayısıyla, onu çok olumlu bulduğum için söylemek
istiyorum, mademki esnaf-sanatkârı aldınız, temsilde de bir
denge kurulmalıydı. KOSGEBin yapısında çok güzel bir
değişiklik yapıldı, TESK ve TOBB temsilcisinin
sayısı 5e çıkarıldı, bunun dışında da
OSBÜK ve TÜRSAB temsilcisi de kurumun yönetiminin içerisine alındı.
Eğer kurumun yönetimini dengeli yaparsanız, o mesleklerin
sorunlarını daha iyi algılar, çözüm önerilerini daha kolay
bulursunuz. Bu nedenle yapılan bu değişikliği, Komisyonda
yapılan değişikliği çok çok olumlu buluyorum.
Arkadaşlar, burada en önemlisi taban. Buraya çok dikkat
çekmek istiyorum, birazdan önerilerimi de sıralayacağım.
Şimdi, mademki bizim kritik noktamız Türkiye sanayisini
geliştirmek; sanayisini, KOBİleri geliştirirken
esnaf-sanatkârın da küçük ölçekli işletmelerin de ayakta
durmasını sağlamak; mademki Türkiyedeki kaynaklardan,
hibelerden bunları maksimum derecede yararlandırmak diye bir
çabamız var; yapmamız gereken, buraya
ayırdığımız kaynağın hedeflediğimiz
tabana uygun bir kaynak olmasını sağlamaktır. Onun için
KOSGEBe aktarılan fonların yeniden gözden geçirilmesi lazım,
miktarın gözden geçirilmesi lazım. Bu miktar genişlemediği
sürece biz, yaptığımız bu yasa tasarısının
yansımalarını çok küçük oranda görürüz ve bundan beklenti içerisine
giren, can suyu bekleyen insanlarımız, artık, bunu, bir can suyu
gibi değil bir can çekişme suyu gibi algılar. Biz,
insanların can çekişmesini ortadan kaldırmayacağız,
biz onlara hayat vereceğiz. Bu nedenle, Sanayi
Bakanlığımızın da diğer bakanlıkların
da entegrasyon içerisinde sanayiye farklı gözlerle bakması
lazım.
Birincisi: Arkadaşlar, kriz dönemlerinde sektörel
yapılandırma hızlandırılmalıdır. Bizim
önerimiz bu Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Mademki bir sektör
haritasını çıkardınız, size bir fırsat
öneriyoruz: Çıkardığınız sektör haritasını
yeniden yapılandırmak için bu dönemi bir faydalı dönem olarak
görünüz, mutlaka sektörel gelişmelere öncelik veriniz.
İkincisi: Durgunluk dönemlerinde bazı çözümler
vardır. Bu çözümlerden en büyüğü, arkadaşlar, Türkiyede
şimdi yapılmayan ama yapılması elzem olan bir şey var:
ARGE yatırımlarının geliştirilmesi. Dünyada, her
zaman, durgunluk dönemleri ARGE yatırımları geliştirilerek
aşılmıştır ama Türkiyede, maalesef, son altı ay
ARGE yatırımları geçen yıla göre artması
gerektiği yerde düşmeye başlamıştır. Eğer
bunu yaparsanız, sanayimizin rekabet gücünü
artıracağınız yenilikçi teknolojileri, nanoteknolojilerini
nasıl getireceksiniz? Eğer, siz, nanoteknolojilere, ileri
teknolojilere özel bir teşvik sistemi kuramazsanız kriz dönemlerini
nasıl aşacaksınız, rekabet gücünüzü nasıl
oluşturacaksınız, pazar paylaşımını
nasıl yapacaksınız? Onun için, sektörel
yapılandırmayı yaparken bunu da dikkate almalı,
gelişmiş sektörlere de öncelik verilmelidir.
Bunun dışında, arkadaşlar, bakıyoruz
Ha,
bir şey yapmadı mı Hükûmet? Hükûmetin bazı tedbirleri var,
piyasa canlandırma paketi adı altında
yapılmıştır bu tedbirler: Beyaz eşyada var, otomobilde
var bir teşviki ama değerli arkadaşlar, bunun
dışında
Zaten bunlar, üretimi kurulmuş, istihdam
edilmiş
Biz, üretimde olan sektörleri koruma sorumluluğumuz
olduğu gibi, onları geliştirme sorumluluğumuz da var.
İşte ARGE burada devreye giriyor. Bir de yeni üretim alanları
yaratma sorumluluğumuz var, işte Türkiye burada sınıfta
kaldı. Bu tedbirlerin hepsi, mevcut üretim sektörlerini belli bir süre
bloke etmek ve korumaktır, yerinde kalmasını sağlamaktır.
Oysa, kriz dönemlerinde çıkış hedefleriniz, yeniden sektörü
yapılandırma, canlandırma ve yeni yatırım
alanlarına devam etme olmalıdır. Burada bir vizyon koymak
zorundasınız.
Ne yapılabilir? diyeceksiniz. Bakın, yaz geliyor, bu
yaz döneminde Tarım Bakanlığına önemli iş
düşüyor. Tarımsal sanayinin yapılandırılmasını
Türkiye öncelikli olarak görmelidir. Tarımsal alanda Türkiye'nin yeni
tarımsal ürün planlamasına gitmesini ve tarımsal ürün
planlamasıyla istihdamın artırılmasını, Türkiye
için gerçekten ciddi bir can suyu olan GAPın yeniden
yapılandırılmasını, GAPa Türkiye'nin gerçekten
yatırım yapmasını, göstermelik, kâğıt üzerinde
yatırımdan bu işin çıkarılmasını, dengeli
bir üretim, dengeli bir pazarlama, depolama sisteminin kurulmasını
mutlaka Türkiye hedef almalıdır. Bunu
yapmadığınız sürece, Türkiye'nin, istihdamdan ve
gelişmişlikten bahsetmesi çok mümkün değildir.
Aklınızı şöyle bir yoklayın: Türkiyede
bildiğiniz ve gelişmiş kaç sektör var dersem, sokaktan geçen
insan ancak bir, iki sayar; biz, bilgi sahibi insanların da
sayacağı sektör üç, dördü geçmez. Ama bu sektörlerin hâlâ bugün
sıkıntı içerisinde olduğunu da söylerseniz, Türkiye'nin
aşması gereken çok ciddi sorunları olduğunu da ortaya
koymak lazım.
İkinci büyük önemli nokta ve sektör inşaat sektörü.
İnşaat sektörüyle ilgili tedbirler alındı. Nedir
inşaat sektörüyle ilgili aldığı tedbir? Gururla söylüyor
arkadaşlarımız, bunu yapanlar: 150 metrekarenin üstündeki
inşaat alanlarına KDV uygulamasının
kaldırılması. Hangisine? Lüks konuta. Türkiye'nin lüks konut
ihtiyacına
150 metrekarenin üstünde yaptığı konut
oranı Türkiye'nin ve gösterilen konut oranı arkadaşlar,
maalesef, yüzde 11,8. 11,8le inşaat sektörünü siz sistemli bir
gelişme içerisine sokamazsınız. Kaldı ki yapmanız
gereken, tapu harçlarını düşürmek, lüks inşaat sektörünün
KDVsini almamak değildir, lükse hizmet etmek değildir. Bizim
yapmamız gereken, inşaat sektöründe de girdi maliyetlerinin
düşürülmesini sağlamaktır; demirinden çimentosuna ama sanayide
de yapmanız gereken küçük küçük can suyu değil, sanayinin de girdi
maliyetlerini düşürmezseniz, tarımın da girdi maliyetlerini
düşürmezseniz, tedbiri bunun üzerinde almazsanız siz de Türkiye de
çok ciddi sıkıntı yaşayacaksınız. Böyle yönetim
olmaz, böyle yönetişim olmaz. Yapacağınız yönetimin üçer
aylık sancılı dönemlerin bir rahatlama supabı olarak
görülmesi değil, uzun vadede Türkiye'nin
yapılandırmasını sağlayacak vizyon sahibi bir yönetim
anlayışı olması lazım. Bunları
yapmıyorsanız Türkiye üç ayın bitiminde aynı sorunları
yaşamaya devam edecektir. Yani Sizin teknolojiniz ne? diyorlar, birçok
arkadaşımız gülerek Yama teknolojisi. diyor. Yani Türkiye'nin
yama teknolojisinden çıkması lazım, kusuru kapatmak
olmamalıdır. Tamamen bununla suçlamıyorum, bunu yüklemiyorum ama
şimdi aldığımız yüklem ve ben bir meseleye
sonuçlarından da bakarım. Türkiye, eğer küçülmesine
baktığınızda şubat ayı için yüzde 23lerde bir
küçülme oranını açıklamayı ve bu küçülmenin problem
olduğunu görerek yeni bir şeyler yapmayı düşünüyorsa bu
söylediklerimin hepsini tamamen dikkate alması lazım.
Değerli arkadaşlar, sanayi politikasıyla, bu
anlattığım bu teşvik sistemiyle enerji
politikanızın birlikte yürümesi lazım. Girdi maliyetlerinin en
büyük kalemlerinden biri enerjidir. Eğer enerji maliyetlerini
düşürmezseniz biz yedek kapasitemizi kullanma ve rekabet gücümüzü de
kullanma kabiliyetimizi kaybederiz. İkinci önerim budur. Türkiye'nin
enerji politikasının sanayi politikasına entegre bir hâle
getirilmesi, sanayinin kullandığı doğal gazda, elektrikte
yeniden yapılandırılmaya gidilmesi ve bunun bir altyapı
hâlinde devam etmesi zarurettir.
Bakın, özellikle bu konuşmada beş dakikalık
bölümü kanuna ama diğer bölümlerini öneriye ayırıyorum. Çünkü bu
kürsüden önerilerin konuşulması da paylaşılması da son
derece önemlidir ama bunların sadece bir öneride kalmasını
değil, bunların dikkate alınmasını arzu ediyoruz.
Eğer KOSGEB açısından bakarsak, Cumhuriyet Halk Partisinin
düşündüğü gibi bir küçük-orta ölçekli sanayi işletmeleri ve bir
esnaf bakanlığı kurulmuş olsaydı bu meselelerin bu
grup için bağımsız ele alınma fırsatı olurdu,
bunun sanayiye entegrasyonu da daha kolay sağlanırdı çünkü
ayrı bir uzmanlık alanı.
Avrupa Birliği müktesebatında gelişiyoruz.
diyorlar. Ben onların bir kısmını hikâye buluyorum
arkadaşlar. Şu İlerleme Raporuna da bir bakarsanız,
hakikaten, birçoğunun günümüzde gerçekleşmediğini görürsünüz.
Türkiye'nin doğal koşulları var, doğal yapısı
var. Elbette ki hep İlerleme Raporuna endeksli olarak, bire bir, kalem
kalem arkasından gitmeyeceğiz ama doğru dürüst bir
yapılanma anlayışını da biz gündeme getirebilmek
zorundayız. Burada kamunun yapılandırılması, kamunun
yeniden yapılandırılması, kamu-özel sektör iş
birliği, bunların entegrasyonu, bunların üretim bilincinin
artırılması, müşterek davranma potansiyelinin
artırılması ve özendirilmesi konusunda Bakanlığımızın
yaptığı hiçbir çalışma yok. Liyakat konusunda
yapmış olduğu çok önemli çalışmalar yok. Bugün bir
dolu liyakat kadrosunun Bakanlığımızın değişik
kollarında -bir bölümü suçlamak için söylemiyorum-
olmadığını ve buralara sen, ben, o, ahbap-çavuş ilişkileriyle
arkadaşlarımızın getirildiğini görüyorum. Bu
tanıdığım, bu anlattığım vizyonu böyle bir
personel politikasıyla yürütmek mümkün mü değerli
arkadaşlarım?
Burada en önemli nokta, krizi doğru algılamak. Eğer
bugün hâlâ krizin psikolojik olduğunu söyleyen varsa ve bunun üzerinden
politika yapan varsa, psikolojik olarak onun savının ve
anlayışının da incelenmesi gerektiğini savunurum ben
burada. Böyle bir şey olamaz. Artık durumu doğru algılamak
lazım. Biz bir krizin tam ortasındayız, bu kriz
aşağı doğru inmeye devam ediyor; durma noktasından
sonra Türkiye bunu faydaya çevirmek istiyorsa yarattığı
sıkıntıları da doğru algılamak zorundadır,
tedbirleri zamanında almak zorundadır. Bir söze çok
inanırım: Zamanında davranmasını bilmiyorsanız
koşmanın âlemi yok. Zamanında davranmasını
bileceksiniz ve tedbirlerinizi alacaksınız.
İşte bu tedbirler bize şunu kazandıracak:
Dış piyasada rekabet gücü. Dış piyasada rekabet gücü
olmayan bir ülkenin sanayi ve ticaret politikasının istikrarlı
bir şekilde devam ettiğini söylemek mümkün olabilir mi? Bu rekabet
gücünü nasıl sağlayacaksınız? Girdi maliyetlerinizi
düşürecekseniz, sektörel yapılanmalara öncelik vereceksiniz, devlet
kendine bir vizyon yükleyecek, özel sektör-kamu iş birliği olacak,
liyakat sahibi insanlarla çalışacaksınız, nanoteknolojilere
öncelik vereceksiniz, yenilikçi bir ufkunuz olacak, eğitim kademelerinde
personelin hizmet içi eğitimine önem vereceksiniz, meslek erbabı
yetiştireceksiniz, uç sanayi ürünlerine eğildiğiniz kadar ara
ürünleri ithal etmek hobinizden vazgeçeceksiniz; o ara ürünleri
yetiştiren, orada istihdam sağlayan, orada geliştiren,
piyasayı açan yeni bir ülke, insanlara umut veren, ufuk açan bir ülke
yaratmaya çalışacaksınız; ancak o zaman rekabet gücü
oluşturursunuz. Yapılması gereken açık. Bunu
kitaplarınıza da koysanız böyle yazarsınız,
uygulasanız da böyle yazarsınız ama siyaseten bakarsanız bu
işin içerisinden çıkamazsınız.
İleri teknolojilere pozitif ayrımcılık vermek
zorundasınız. Ben, daha Türkiyede ileri teknolojiye pozitif ayrımcılık
veren bir yasanın, bir teşvik sisteminin oturtulabildiğini
görmedim. En Teşvik veriyoruz. diye politika
yapıldığı günlerde illere göre siyasi bir teşvik
verildi, Türkiye'nin sonu oldu. Yapmayın, etmeyin. dedik. Her il
milletvekili kendi türküsünü söyledi, Benim ilime de gelsin. dedi, Türkiye bu
hâle geldi. Yarım yatırımlar, pazarlama alanı olmayan
üretim tesisleri ve bugün kendini koruyamayan, borç yükü altına giren
tesislerimiz
Bir de yapılandırmadan söz etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) Yirmi dakika da çok
kısaymış ama
BAŞKAN Ek süre
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Evet, toparlayayım Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu yapılandırma işine
gelince, bu, çek-senet işine dönmesin. Bu sanayinin de bir
yapılandırmaya ihtiyacı var. Borçlarınızı
ödediğiniz zaman sizi aklarız. demek, Bir çek kanunu çıkarmak
yetmez. dediğimizde, Sanayi Bakanı Arkasından diğerleri
de geliyor. demişti.
Can suyu projesi adı altında, hibe projesi adı
altında sanayiye bir miktar, küçük küçük paralar aktarmanız da
Türkiyeyi kurtarmaz. Yapmanız gereken, Türkiyede sanayi, küçük ölçekli
sanayi yatırımlarında yenilikçi yatırımlarını
desteklemek, onlara kredi vermek olduğu kadar eski
yatırımlarını ve eski borçlarını bloke edecek,
onları yeniden yapılandıracak, devlet bankaları nezdinde
onları garantör hâline getirecek bir sistemi oluşturmak
zorundasınız. Eğer sanayinize sahip çıkmak
istiyorsanız, yapılandırmayı yukarıdan
aşağıya, büyük sanayilerin
Falanca sanayinin şurada
sıkıntısı var, canım onu biz çözelim, oradan 300
milyon dolar zarar etmeyelim. diyerek kanun yaparsanız, bir gecede maliye
tedbirleri alırsanız, Türkiye, sadece orada bir rahatlamaya yol açar,
diğer ölçekler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi alayım Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) Hay hay efendim.
batmaya devam eder.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Seyhan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Tanrıkulu, buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra
sayılı Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz ekonomisi ve sosyal
yapısının temelini, hiç kuşkusuz, küçük ve orta ölçekli
işletmeler meydana getirmektedir. Tabii, ülkemizin gelişmesi,
büyümesi ve mutlaka lider ülke olabilmesi için de ve dolayısıyla Türk
insanının refahının da artması için bu
işletmelere gereken desteğin ve önemin de verilmesi gerekmektedir.
Genellikle bugün herkesin kabul ettiği gibi KOBİler,
sanayileşmenin, sağlıklı bir sosyal yapının,
gelir dağılımındaki dengenin ve ticaretteki dinamizmin
sürükleyici faktörü ve ekonominin de vazgeçilmez unsurudur. Rekabetin
yaşatılması, müşteri taleplerine duyarlılık,
yeniliklere ve değişikliklere açıklık, krizler
karşısındaki esneklik -bugün olduğu gibi- ve buna benzer
önemli avantajlara sahip olan KOBİler, Türk ekonomisinin motor gücünü teşkil
etmektedirler. Bizim ülkemize de baktığımız zaman
KOBİler, toplam işletmelerin neredeyse yüzde 99unu meydana
getirmektedirler. Oluşturulmuş olan istihdamın yüzde 70inden
fazlasını bunlar teşkil etmektedir. Gene
yatırımların da yaklaşık yüzde 50den
fazlasını KOBİler meydana getirmekte ve bunların topyekûn
sonucunda da ülkede yaratılan katma değerin yaklaşık yüzde
40ını KOBİler ortaya koymaktadır.
İşte, bu rakamları değerlendirdiğimiz
zaman ülkemiz ekonomisinin ana omurgasını meydana getiren
KOBİlerin önemi çok açık ortadadır. Büyüme ve kalkınma bu
ülkede ağırlıklı olarak KOBİler üzerinde ve
onların ekseninde gerçekleşecektir. Bugün kuruluş kanununu
tartışacağımız KOSGEBe baktığımız
zaman ise KOBİlerin payını ve etkinliğini bu ekonomik
yapıda artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide
entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun olarak temin etmek ve
sağlamak gibi çok önemli de amacı vardır ve bu amaçları
gerçekleştirebilmek için KOSGEB kurulmuştur. Ancak, bugün KOSGEBe
daha yakından, bir projektör üzerinden baktığımız
zaman sadece bankalar aracılığıyla yapılan faiz
desteklerinin gündeme geldiği ve kamuoyunda da bu yönüyle gündemi
teşkil ettiğini görmekteyiz. Oysaki KOSGEBin daha başka
destekleri ve önemli görevleri de vardır. İşte, teknoloji,
eğitim, danışmanlık, bölgesel gelişmeye katkı,
girişimciliği desteklemek gibi görevleri belki de en önemli
görevleridir. Acaba KOBİler bunlardan yeterince
kullandırılmış mıdır, faydalanmış
mıdır veyahut bu desteklerden KOBİler hangi işletme
vasfında faydalanmıştır ve kaç tanesi bu desteklerden fayda
temin etmiştir? Ne kadar destek verilmiştir veyahut kredi faizleri
ile bu desteklerin oranı nedir? Bize göre, kurum, yani KOSGEB sadece
bankalar aracılığıyla yürütülen kredi faiz destek
programlarına ağırlık vermesi ve bu, yukarıda
saydığım diğer hizmet alanlarını da ihmal
ettiği yönündedir. Bu durum tabii ki Hükûmetin teknoloji, inovasyon,
gelişme, bilgi teknolojileri, pazarlama ve tanıtım gibi
faaliyetlerin KOBİler üzerinden desteklenmesini de en azından bir süredir
ihmal ettiğini de ortaya koymaktadır. Oysaki bu faaliyetlerin
desteklenmesi ve geliştirilmesi KOBİlerin yaşaması için
hayati bir önem taşımaktadır ve hiç kuşkusuz KOSGEBin de
asli görevi budur.
Değerli milletvekilleri, 23 Şubat 2009 tarihinde KOSGEB
yeni bir kredi programı açıklamıştır. Bu
programın ana amacı ihracatı desteklemeyi öne
çıkarmaktadır ve ihracatçı KOBİlere özel kriz
desteği adı altında program yürütülmüştür ve
başlatılmıştır. Adı krize özel olmasına
rağmen, bundan önceki uygulamaların aksine, bu program
sıfır faizli değildir ama en azından krizin artık
Hükûmet tarafından kabul edilip bu şekilde telaffuz edilmesini bile
büyük bir gelişme olarak görüyoruz.
Tabii, bugünkü sanayi üretim endekslerine de
baktığımız zaman, ki ocakta yüzde 21,3, şubatta yüzde
23,7 olarak sanayi sektörü gelişmektedir ama daha vahimi, imalat
sanayisinin içerisindeki sermaye malları grubunda yüzde 45e yakın
bir gerileme söz konusudur. Aslında Hükûmetin krizi kabul etmediği
dönemlerde bile sıfır faizli, krize destek programı
yaptığı söz konusuyken, bugün krizi itiraf etmek durumunda
olduğu dönemde sıfır faizden vazgeçmiştir. Aslında bu
nokta da gerçekten ilginçtir. Faizin bir kısmının KOBİlere
yüklenmesi de gerçekten ciddi bir çelişkidir.
Bu uygulamada da bu yapılan şubat uygulamasında da
bankalar ayrıca binde 5 komisyon, ekspertiz masrafı için bin TL ve
buna benzer ilave yükler alacaktır ki, bunların hepsi KOBİlere
ilave yük olarak gidecektir. Oysa esas destek sağlanması gereken gün
bugündür, yarın muhtemelen çok geç olabilecektir.
Değerli milletvekilleri, kredi faiz destekleriyle ilgili
olarak daha önceden defalarca dile getirdiğimiz aksaklıklar konusunda
da maalesef tedbirlerin yeterince geliştirilmediğini görüyoruz. Her
zaman söylediğimiz ve Hükûmetin de bir süredir kabul ettiği gibi
bütün destekler, ama bütün teşvik ve desteklerin, hem bölgesel hem
sektörel hem de proje bazlı olması gerekmektedir. Burada
yapılan, erken gelenin sırayı ve parayı
aldığı bir uygulamadır. Sürekli ifade ettiğimiz gibi
ve bütün dünyada da bu konuyla ilgili gelişmelerin takip edildiği
dünya konjonktüründe de kabul gördüğü üzere, öncelikli birtakım
sektörler olmalıdır ve bu sektörlere de bazı imtiyazlar
tanınmak zorundadır. Erken gelenin krediyi aldığı bir
uygulamadan, herhangi bir plan veya programdan veyahut da önceliklerden
bahsetmemiz mümkün olamayacaktır.
Devamlı, bölge kotalarından bahsedilmektedir.
Uygulamadaki bölgesel kullanım oranları Bakanlığın
açıkladığı oranı hiçbir zaman
yakalamamıştır. Bugüne kadar uygulanan kredi faiz desteklerinin
bölgesel dağılımlarının da bizlerle
paylaşılması eğer mümkün olursa bunları da
öğrenme fırsatını yakalamış olacağız.
Bir diğer husus da bu kredilerin kullanım süreciyle
ilgilidir. Bu krediler sanki özel kredi uygulamalarıymış gibi
kamuoyuna takdim edilmektedir. Hâlbuki buradaki kredilendirme işlemi
tamamen bankacılık sistemi içerisinde değerlendirilmektedir ve
KOBİlere özel bir uygulama da yoktur. Yani bankalar normal kredilendirme
süreçlerini devam ettirmektedirler. Bankacılık sistemine bu kadar
kaynak aktarırken bu sistemde bazı uygulamalar konusunda hiçbir
katkı ve KOBİler için ilave kolaylıklar alınması da
mümkün olmamıştır. En azından bankaların komisyon ve
ekspertiz masraflarını almamaları temin edilebilirdi.
Ayrıca, daha önceden de duyurulan, Hazine
Müsteşarlığının bankalara reel sektör için vermesi
düşünülen 1 milyar TLlik programın da çok ciddi bir şekilde
elden geçirilip, gözden geçirilip gerçekten reel sektör için harcanması
gerekmektedir. Bu para eğer hazine tarafından bankaların aktiflerinde
özellikle temizlenmesi gereken unsurlar için harcanırsa o zaman reel
sektöre de gitmemiş olur. Bir de bunların üzerine, Sayın
Başbakanın ifadesiyle, bankaların kredi kullandırmadaki
isteksizliklerini de koyarsak, eklersek, durum daha da vahim hâle gelmektedir.
Onun için, yürütülen bu çalışmalarda, bankalardan KOBİlere özel
birtakım imtiyazların mutlaka sağlanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, kredi faiz desteğinin
uygulamasının tamamında imalatçı olmayan esnaf ve
sanatkârlarla, hizmet sektörünün de faydalanacağı ifade edilmekteydi.
İşte, nihayet, bu görüştüğümüz kanun da bunu temin etmek
için getirilmiş bulunuyor. Ancak buradaki uygulamayla, 23 Şubat
2009da açıklanan ve 2 Mart 2009da da müracaatları başlayan
ihracat kredi desteğinden maalesef imalat dışı sektörlerin
yararlanması yine de mümkün olamamıştır, uygulamada hâlâ
daha hizmet sektörü yoktur. Bu yasa çıktıktan sonra KOSGEBin iç
düzenleme yapması ve yeni kanunla gereken Bakanlar Kurulu kararları
da herhâlde bir miktar zaman alacaktır. Dolayısıyla
imalatçı olmayan KOBİlerimiz bir müddet daha bekleyeceklerdir.
Sayın milletvekilleri, KOBİleri anlatırken, tabii
ki, KOSGEBin kuruluş amacını biraz önce de söyledim, imalat
sektöründe faaliyet gösteren KOBİleri desteklemek amacıyla
kurulmuştu. Buradaki, getirilen yasa tasarısındaki temel
değişiklik ise KOSGEBin hizmet götürdüğü hedef kitlesini
değiştirerek, sanayinin bütün kollarının ve tüm KOBİ
ölçeğindeki işletmelerin faydalanmasına açmaktadır. KOSGEB
şu anda 1 ila 250 arasında çalışanı olan ve -bilanço
üzerinden de bakarsak veya net satış üzerinde de bakarsak- 25 milyon
TLyi geçmeyen imalatçı KOBİlere destek vermekteydi. Bu
işletmelerin de sayısı yaklaşık olarak Türkiyede 250
bin civarındadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
yayınladığı verilere göre ise ülkemizde toplam 2 milyon 10
bin 377 işletme vardır ve bunun da gene yaklaşık 2 milyon
kadarı KOBİ ölçeğindedir. Yasa tasarısı, kurumun
bünyesinde, ne gelir hanesinde ne de gider kısmında herhangi bir
artış getirmemektedir. Organizasyon ve personel yapısında
da bir değişiklik yoktur bu yasada. Yani hedef kitlemiz
yaklaşık 8 kat artarken, bütçe, organizasyon ve personel
yapısında bir değişiklik getirilmemektedir. Bu da, bu
getirilen değişikliğin veya yapılacak olan
değişikliğin uygulaması konusunda da ciddi tereddütlere yol
açmaktadır. KOSGEBin kurumsal kapasitesinde herhangi bir
değişiklik yapmadan hedef kitlenin yaklaşık bu 8 kat kadar
artması sonucunda, nitelik olarak eğitimden sağlığa,
tarımdan hayvancılığa, kültürden turizme, inşaattan
ulaşıma kadar hemen hemen bütün sektörler bu faaliyetlere
açılacaktır. Mevcut yapı ve bütçeyle bunun
kaldırılması mümkün gözükmemektedir.
Bu yelpazeye hizmet ve destekler götürmek, bu sektörler
hakkında bilgi ve tecrübeye sahip olmayı da gerektirmektedir. Ya bu
tecrübeye veya bilgiye sahip olacaksınız veyahut da bu bilgi ve
tecrübeye sahip olan kuruluşlarla iş birliği
yapacaksınız.
Bütçesiyle yaklaşık 15 bin civarında
işletmeye, yani imalat sanayisi işletmesine hizmet götürebilen bu
kurum, KOSGEB, bu kanunla, çıkacak olan kanunla yeni hedef kitlesini
arttırdığı zaman ilave kaynağı da bütçede
görmediği için zorlanacağa benzemektedir. Zira KOSGEBin bu seneki
bütçesini incelediğimiz zaman -2009 bütçesini- 2008 yılına göre
yüzde 10,8 bir artış, yani yaklaşık yüzde 11lik bir
artış görüyoruz. Hedef kitle 8 kat artıyor ama bütçesi yüzde 11
bile artmıyor. Bu durum, mukayese açısından belki sizlerin de
ufkunu genişletebilir.
Burada, tabii akla gelen bir başka konu da vardır.
İş hacmi ve hedef kitlesi bakımından bu kadar
artış gösteren KOSGEB acaba şu ana kadar kapasitesinin sekizde
1i kadar mı çalışmaktadır? Yani hiçbir ilave düzenlemeye
gitmediğine göre Böyle bir kapasite düşüklüğüyle mi
çalışmaktadır? diye bir soru akla gelebilir ama bunu da
düşünmek, zannederim, KOSGEB çalışanlarına büyük bir
haksızlık olur diye düşünüyorum. Eğer böyleyse, böyle bir
düşünce de varsa bunun gereğinin ve açıklamasının da
mutlaka yapılması gerekir diye düşünüyorum.
Yasada yapılan bir başka düzenleme, icra kurulundaki
ilavedir. Hazine Müsteşarı bu kurula ilave edilmiştir.
Başkanlığını Sanayi ve Ticaret Bakanının
yaptığı bu kurul 9 kişiden müteşekkildir. Bu
şekilde artı 1 daha gelince 10 kişi olmuştur. Bu zaman
zaman başka kurumlarda da tartışılır. Genellikle çift
sayılı icra kurulu gibi karar alınacak kurullarda karar
çıkartmak zordur. O yüzden toplantı karar ve nisap sayısı
açısından bu şekilde bir sayı artırmasının
da pek uygun olmadığını düşünüyorum. Eğer bu
artış, yeni hedef kitleye yeni sayı diye, yeni üye diye
düşünülüyorsa o zaman başka ilavelerin de belki yapılması
gerekir.
Organizasyon yapısında, personel yapısında,
bütçede, ezcümle, önemli değişikliklere ihtiyaç vardır ve bunun
için KOSGEBin gerçek manada yeniden yapılandırılması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, KOBİlere
baktığımız zaman, bugün Türkiyede 47 tane kuruluş
KOBİlerle ilgilenmektedir. Bu, şu demektir: 47 ayrı politika
belirleyen kuruluş, 47 ayrı kaynak tahsisi yapan kuruluş
demektir. Bu yönüyle baktığınız zaman, bu kadar farklı
politika ve kaynak belirlenmesi gerçekten hem maliyet yönünden bir
israftır hem zaman yönünden israftır hem de emek yönünden
israftır. Bu kuruluşlar arasında çoğu zaman koordinasyon ve
iş birliği de sağlanamamıştır, mümkün
olamamıştır. Bunların tek bir çatı altında
toplanması gerekmektedir. Belki de görüşeceğimiz bu
tasarıda, şu anda görüşeceğimiz bu tasarıda KOSGEB,
KOBİler için böyle bir tek çatı modeli hâline getirilebilirdi diye
düşünüyorum. Eğer bu sağlansaydı, birçok ayrı
kapılarda dolaşmakta olan KOBİlerimiz tek noktada işlerini
çözebileceklerdi, kaynak israfı önlenecekti, zaman israfı ve emek
israfı önlenecekti ve ciddi bir finans desteği de
sağlanmış olacaktı. Tabii, KOBİ politikalarımız
da bu andan itibaren daha etkin ve daha fonksiyonel olacaktı.
Tabii, sadece ekonomik olarak değil, sosyal bir sorumluluk da
üstlenmektedir KOBİlerimiz. O yüzden ekonomimizdeki rolleri, önemi ve
ağırlıkları gerçekten çok ciddidir. O yüzden bugüne kadar
KOBİlerimizin temel makro sorunlarının hâlâ çözülememesi ve
bunların konuşuluyor olması da bir çelişkidir diye
düşünüyorum.
Diğer taraftan, KOBİlerimizin teknoloji
ihtiyacının giderilmesi, güçlendirilmesi, katma değeri yüksek
ürünlerin üretilebilmesi, uluslararası pazarlara açılabilmesi ve
dolayısıyla da rekabet güçlerinin artırılması
gerekmektedir. İşte, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bütün
siyasi partiler olarak KOBİlerimizin bu anlamda yanlarında
olmalı ve onların rekabet edebilirliğini artırmamız ve
onları bu mücadelelerinde yalnız bırakmamamız gerekmektedir
diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bunun için de lafın, sözün
sadece havada kalmaması gerekmektedir, Türkiye için yeni bir sanayi
politikasına ve sanayi stratejisine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu
stratejinin ve politikanın odağında, temelinde mutlaka
KOBİlerimiz olmalıdır, dolayısıyla da KOSGEB
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, KOSGEBin bugünkü hâliyle getirilen
ve tasarıyla genişletilen görev alanı sadece ambalaj olarak
kalmamalıdır. Bu sözler birçoğu için belki yakın ve
hatırlatıcı gelebilir, bunları özellikle tutanaklara
söylemek istiyorum. Gerçek anlamda bu hizmeti sorunsuz verebilmek için bütün
düzenlemelerin ama gerekli olan bütün düzenlemelerin de bir an önce
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisinin
bütün programlarında, 2002den bugüne kadar yapılan yazılı
ve görsel basındaki açıklamalarımızda KOBİlere ve
sanayi politikasına verdiğimiz önemi hemen her fırsatta dile
getirerek, bütün ortamlarda söyleyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de
aynı şekilde ifade ederek bugüne kadar geldik. Bugünden sonra da
KOBİlerimizin daha iyi yarınlara, daha iyi yapıya ve güçlü bir
ekonomik sürece ulaşabilmeleri için önümüze getirilecek olan bütün
çalışmalara, bütün düzenlemelere, bu manada getirilecek olan ve
yapılabilecek olan yasa çalışmalarına Milliyetçi Hareket
Partisi olarak destek vereceğimizi belirtiyor, tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili
Nezir Karabaş.
Sayın Karabaş, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; KOSGEBin kurulması
hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair
tasarı üzerine söz almış bulunmaktayım. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, dile getirildi, zaten Türkiye'de bu kanun 1990
yılında çıkarıldı ancak 2000li yıllardan bu yana
KOSGEBin kapsamının genişletilmesi yönünde hem ilgili
KOBİlerden, kurumlardan hem de Mecliste çeşitli siyasi partilerden
talep olmasına rağmen bu yasa bugün karşımıza
getirildi. Geciktirilmiş bir yasa, bugüne kadar bu konuda düzenleme
yapılması gerekiyordu.
Yasanın kapsamının genişletilmesi ve sanayi
dışındaki KOBİlere de KOSGEB tarafından destek
sunulması tüm grupların, bizlerin de destek sunduğu bir
değişiklik ancak bu konuda bugüne kadarki uygulamalar ve özellikle
krizin etkisiyle de bundan sonra yapılması gerekenlerle ilgili, parti
olarak, grup olarak söyleyeceklerimiz var.
Şimdi, şunu herkes teslim ediyor ki KOBİlerin
işlevi, sermayenin tabana yayılması, gelir adaletinde
eşitlik sağlanması, gelir bölüşümünün adil olması,
bölgeler arası farklılıkların, bölgeler arası
dengesizliklerin giderilmesi konusunda, KOBİler her ülkede olduğu
gibi Türkiyede de en önemli kurumlardır. Eğer KOBİler gerçek
misyonuna ulaşırsa, KOBİlere doğru şekilde destek
verilip, doğru şekilde yönlendirilirse Türkiyede had safhaya
gelmiş gelir bölüşümü, sermayenin dağılımı ve
yine had safhada olan bölgeler arası dengesizlik ve adaletsizlik büyük
oranda giderilir.
Şimdi, bugüne kadar, bu konuda, özellikle kredi verilmesiyle
ilgili -ki KOSGEB sadece sanayi alanındaki kuruluşlara,
KOBİlere destek sunuyordu- benzer anlamda merkezî hükûmetin
yaptığı destekler, verdiği krediler de genelde -bunun-
sektörler ve bölgeler dikkate alınmadığı yönündedir.
Şimdi, KOSGEBin mevcut durumuyla da dar olan tüm üretim alanları,
üretim şirketlerinde çalışan KOBİleri kapsamayan krediler
bile sadece gelişmiş belli alanlarla sınırlı
kalmıştır. Ha, yasa çıkarıldığı zaman
veya karar verildiği zaman, bunun özellikle bölgeler arasındaki
eşitsizliği giderme, özellikle dengeyi sağlama, özellikle
KOBİlerin geri kalmış alanlarda gelişmesini sağlama
anlamında teorik söylemlere rağmen bu konuda ciddi düzenlemeler
yapılmadığı için, KOSGEB kredileri genelde zaten diğer
alanlarda belli olanaklara sahip olan, belli gelişmişlik düzeyinde
olan bölgelerle sınırlı kalmıştır. Onun için, bir
taraftan bu yasa getiriliyorken, düzenleme yapılıyorken, diğer
taraftan KOBİ desteklerinin tüm alanlara, özellikle az gelişmiş
alanlara yaygınlaştırılması ve bu alanların
geliştirilmesi yönünde de bir çabanın olması gerekiyor. Bunun
için de, KOSGEBin çalışma biçiminin, KOSGEBin personel
yapısının, KOSGEBin kadrosunun genişletilmesi gerekiyor.
Siz, bugün Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu, Karadeniz
gibi bazı bölgelere, illere gittiğiniz zaman, buradaki küçük
işletmelerin, KOBİlerin bu tür çalışmaları yapma,
oradaki hem devlet kurumlarının hem bugüne kadar var olan
kurumların o tür esnafa, KOBİlere destek verme
koşullarının, o alandaki kurumlarının asgari düzeyde
olduğunu, hatta birçok yerde olmadığını görürsünüz.
Onun için, hem bir taraftan kriz varken KOSGEBin hedef kitlesinin geliştirilmesi
hedeflenmişken, öne konulmuşken mutlaka KOSGEBten, KOSGEB
kredilerinden, desteğinden yararlanacak kesimlere, KOBİlere proje
sunacak, destek sunacak, onların kredi almasını sağlama
veya o koşulları yerine getirme anlamında önünü açacak bazı
düzenlemelerin de yapılması gerekiyor. Bu gerçekleşmediği
zaman, birçok kesim, mevcut yasadan yararlanma koşulları
olmasına rağmen, teknik nedenlerle veya orada
kurumsallaşmanın gerçekleşmemesi nedeniyle bu kredilere
ulaşamayacaktır.
İşin en önemli diğer tarafı ise bugüne kadar
birçok alanda olduğu gibi, maalesef KOSGEB kredilerinin verilmesinde de
siyasi tercihlerin öne çıkmış olması Türkiyede her alanda,
Türkiyede her kredilendirmede olduğu gibi KOSGEB kredilerinde de maalesef
siz, bürokratik engelleri aşabilmek veya bu krediye ulaşmak için
koşullarınız elveriyor olsa bile ya iktidara, belli mercilerde
bulunanlara yakın olacaksınız veya onlara yakın insanlar
üzerinden bu yerlere ulaşmayı hedefleyeceksiniz, yakalayacaksınız.
Bu olmadığı zaman, birçok zaman yasal hakkınız olan,
bir diğerinin koşulunu taşımanıza rağmen, onun
yararlandığı olanaklardan yararlanamıyorsunuz. Özellikle
bölgede -burada her parti grubunun bölge milletvekilleri bunu iyi bilir- mevcut
bu kurumların başında bulunanların birçoğu veya bu kurumlar
tümüyle siyasi saiklere göre, kişinin ideolojik, siyasal durumuna göre
tavır almakta, birçok zaman yasal şartları yerine getirse bile
engellerle karşılanmaktadır. Geçmişle
kıyasladığımız zaman belki kırmızı
çizgi, belki üzerini kırmızı kalemle çizme yok çünkü
geçmişte yasa dışı olmasına rağmen bu
yapılıyordu ama şimdi çeşitli gerekçelerle, çeşitli
sıradan sorunlar çıkarılarak özellikle küçük işletmelerin,
küçük ve orta işletmelerin, KOBİlerin bu tür olanaklara
ulaşmasının yolu hâlâ kapalıdır maalesef. Onun için,
bu konuda bu yasal düzenlemeyle birlikte:
1) Teknik anlamda, proje anlamında, ulaşabilirlik
konusunda mutlaka bir çalışma yapılmalı. Bu tür kredilerin,
KOSGEBin genişletilen olanaklarının herkese ulaşması
ve herkesin yararlanması yönünde bir çabanın olması gerekiyor.
2) Mutlaka, bu tür desteklerden, hangi alanda, bu yasa
çerçevesinde yararlanabiliyorsa yararlansın kişiler, siyasi
düşüncesine, partisine, kimliğine bakılmaksızın bu
olanaklara ulaşmanın yolunun açılması gerekiyor. Maalesef,
şu anda Türkiyede, birçok alanda, küçük ve orta işletmelerin
önündeki en büyük engel budur.
Bugün özellikle bölgede, Doğu ve Güneydoğuda, İç
Anadoluda, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin bu kredilerden,
destekten yararlanmasında bazı olanakların veya avantajlı
durumların yaratılması gerekiyor. Özellikle yasada dile
getirilen birçok belgenin düzenlenmesi konusunda oradaki kurumlarda belli bir
veri de yok, belli bir düzenleme de yok. İşte, siz, İzmirde,
Bursada, İstanbulda, Ankarada, zaten çeşitli odaların,
esnafın, ticaret adamının kendi oluşturduğu
kurumların, danışmanlık şirketlerinin
olanaklarıyla birçok şeye ulaşabiliyorsunuz, ilişkileri
sağlayabiliyorsunuz ama birçok yerde de Türkiye'nin birçok bölgesinde,
birçok ilinde de insanlar zaten bu tür olanaklara ulaşamıyor. Devlet
de devletin kurumları da bu konuda belli bir düzenlemeyi, kendi
sorumluluklarında olan çalışmayı ve verileri
toplamış değildir. Bunları sağlamadan, bu konuda ciddi
adımlar atılmadan, zihniyet anlamında bir değişiklik
olmadan kâğıt üzerindeki yasal değişiklikler maalesef bir
sonuç getirmiyor.
Şimdi, birçok arkadaş bunu bilir veya isteseniz bu
verilere ulaşabilirsiniz. KOSGEBin şimdiye kadarki tabanı,
sanayi alanında çalışma yürüten küçük ve orta boy
işletmelerdir. KOSGEBin kredilerinden yararlanan şirketlerin
dağılımına bir bakalım: Yüzde 90ın üzerinde
Türkiye'nin üç ilindedir. KOSGEBin bu olanaklarından birçok ilde
yararlanan tek bir işletme yoktur. Ha, bazı illerde zaten işletme
yoktur, onu ayrı tutuyoruz da
Fakat birçok ilde bu alanda, küçük ve orta
boy sanayi alanında, mevcut yasada sanayi alanında çalışan
küçük ve orta boy işletmeler olmasına rağmen KOSGEBin bu
olanaklarından, kredilerinden hiçbir şekilde yararlanmamışlardır.
Eğer siz bu yasayı çıkarırken veya bir yasal
düzenleme yaparken gerçekten Türkiyede mevcut sorunları çözme, herkese
ulaşma, bu kredilerin yerine hak ettiği kişiye veya
yatırımın geliştirilmesi gereken bölgeye ulaşma, sonuç
alma amacındaysanız ona göre bir düzenleme yapmanız gerekiyor.
Fakat eğer bir yasayı düzenlerken sırf Avrupa Birliği uyum
yasalarına uysun diye düzenliyorsanız veya Ben çıkardım,
kim buna ulaşabilirse, kim bu konuda belli olanaklara sahipse veya kim bu
ilişkileri sağlayabiliyorsa o yararlansın. diyorsanız o
zaman zaten çıkarma amacından sapmış olursunuz. Çünkü
şunu iyi biliyoruz ki birçok kesim bu tür olanaklara ve kredilere
ulaşamıyor, birçok kesimin önü bu anlamda tıkalı veya
birçok kesim zaten bunun koşullarını ve zeminini
oluşturmuş değil.
Özellikle yasa tasarısında, yasa değişiklik
tasarısında ısrarla belirtiliyor: Avrupa Birliği uyum
yasalarıyla uyumlaştırma, ona uyma. Fakat şunu iyi
biliyoruz ki Avrupada bu alanda çıkarılan yasaların
çoğunluğu dezavantajlı kesimlere, dezavantajlı bölgelere
öncelik tanımadır. Ancak Türkiyede çıkarılan, bu anlamda
çıkarılan yasalar ve sunulan desteklerde tümüyle toptancı bir
yaklaşım öne çıkarılıyor. Dezavantajlı bölgelere,
dezavantajlı kesimlere ulaşma gibi bir hedef yok. Tam tersine, zaten
hem sosyal hem toplumsal hem siyasal hem ideolojik olarak Türkiyede belli bir
yapılanma da olduğu için, esas ulaşılması gereken
kesimler veya bölgeler veya kuruluşlar bu olanaklardan yararlanmanın
dışında tutuluyor. Onun için biz bu yasanın, KOSGEBin
kapsamının geliştirilmesini doğru buluyoruz, bunun
kapsamının geliştirilmesini önemli buluyoruz ancak bu düzenleme
yapılırken, bu düzenlemelerle birlikte zaten mevcut durumda dar bir
kapsamda çalışma yürütüyorken, sadece sanayi kesimine kredi ve destek
sunuyorken, birçok eksikliği, birçok olumsuzluğu, birçok kadro
yetersizliğini taşıyorken, bunun kapsamının bu kadar
genişletildikten sonra bu konuda yasa tasarısında hiçbir
düzenleme olmadan bu nasıl gerçekleştirilecek onu merak ediyoruz.
Onun için şu kaygıyı da taşıyoruz: Türkiyede
şimdiye kadar birçok yasa tasarısı buradan, getirildi, geçti.
Birçoğunda işte o yasayı geçiriyor olmak, Avrupa Birliği
müktesebatıyla uyumlu hâle getirmek veya toplumun belli bir kesiminin
talebi olan ve bastırılan bir şeyi kâğıt üzerinde
Meclisten geçirmiş olmak gibi algılanır. Onun için bu konuda,
mutlaka bu yasa tasarısında tartışılması,
düzenleme yapılması gerekiyordu ancak bundan sonra mutlaka bu konuda
KOSGEBin mevcut yapısı, personel yapısı, teknik kapasitesi
ve genişletilen bu çerçeveyle birlikte toplumun tüm kesimlerine ve hak
eden kesimlere ulaşma anlamında bir hazırlığın
şimdiden başlatılması gerekiyor.
Bu, özellikle bu kriz döneminde daha önemli. Normal bir zamanda
özellikle çeşitli kredilerden yararlanma koşulları
sağlamasa bile piyasada özel ilişkileriyle bankadan kredi alarak
bireysel veya ferdî kredilerle KOBİler, küçük ve orta boy işletmeler
sorunlarını çözebilirdi ama bu kriz ortamında, krediye
ulaşmanın çok zor olduğu bir ortamda eğer gerçekten bu yasa
sonuçta küçük ve orta boy işletmeleri ayakta tutmaya yönelikse, başta
Bakanlığın, Hükûmetin ve tüm yetkili kurumların,
kuruluşların bu konuda ciddi bir çaba içinde olması gerekiyor
çünkü hiçbir işletmenin Türkiyede hiçbir bölgedeki bu konudaki
sanayicinin veya orta ve küçük boy işletmenin özellikle bu aşamada ve
gittikçe derinleşen krizde verilen bu desteklerin dışında
krediye ulaşması, ayakta durması mümkün değil. Bu anlamda
ciddi bir düzenlemenin ve bu yasa genişletiliyorken bu konuda ciddi bir
çalışmanın, çabanın olması gerekiyor ve bu kredilerin,
KOSGEB, bu genişletilmiş hâlinden sonra, kesinlikle, kredi
verdiği kişiye hiçbir şekilde siyasal yapısı, mevcut
bulunduğu siyasi parti, düşüncesi, dili, yaşadığı
bölge kesinlikle gözetilmeden destek sunulması gerekiyor çünkü bu konuda
en büyük sıkıntı da bugüne kadar Türkiyede bu alanda yaşanıyor.
Şimdiden, bu konuda, başta Bakanlığın, Hükûmetin ve
tüm kurum, kuruluşların duyarlı davranacağını
umuyoruz.
Bu yasanın küçük ve orta boy işletmelere bu kriz
döneminde bir ilaç olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karabaş.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına ilk söz Edirne Milletvekili
Cemaleddin Usluya aittir.
Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra
sayılı Kanun Tasarısı hakkında şahsım
adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
KOSGEB, ülkemizin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının
karşılanmasında küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin
payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve
düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu ekonomik gelişimlere uygun
biçimde gerçekleştirmek, teknolojik yeniliklere süratle uyum
sağlamak, rekabet güçlerini yükseltmek ve ekonomiye yapacakları
katkıları artırmak amacıyla 3624 sayılı Kanunla
20 Nisan 1990 tarihinde kurulmuştur.
Kuruluşundan günümüze kadar küçük ve orta ölçekli sanayi
işletmelerinin gelişmesine katkı sağlayan KOSGEBin hitap
ettiği alanın, imalat sanayi sektörü dışındaki
sektörlerin ekonomik katma değer üretme ve istihdam yaratma potansiyeli
göz önüne alınarak genişletilmesine ihtiyaç duyulması üzerine
bütün sektörleri kapsayan işletmeleri içine alacak şekilde bu
tasarı hazırlanarak yüce Meclisin gündemine getirildiği
anlaşılmaktadır.
Bu tasarıyla getirilen temel değişiklik, imalat
sanayi sektörünün yanı sıra hizmet ve ticaret sektörlerinde faaliyet
gösteren işletmelerin de KOSGEB desteklerinden yararlanmasına imkân
sağlayacak olmasıdır. Bu tasarıyla KOSGEBin hizmet
götürdüğü hedef kitle hem nicelik hem de nitelik olarak genişlemekte
ve artmaktadır.
KOSGEB, şu anda 1 ila 250 kişi arasında
çalışanı olan, bilançosu veya net satışı 25
milyon TLyi geçmeyen imalatçı küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri
desteklemektedir. Bu işletmelerin sayısı 250 bin
civarındadır. Bu tasarıyla yapılan düzenleme sonucu, KOSGEB
imalat sanayi yerine tüm işletmeleri destekleme kapsamına
alacaktır. Bu durumda yeni hedef kitledeki işletmelerin
sayısı 1 milyon 900 bin civarına çıkacaktır.
Tasarı kanunlaştığında desteklenecek hedef kitle
yaklaşık 8 kat artmış olacaktır.
Desteklenecek hedef kitlenin artırılması, destek
kapsamına alınan eğitimden sağlığa, tarımdan
hayvancılığa, kültürden turizme, inşaattan
ulaşıma kadar tüm hizmet ve ticari sektör işletmeleri adına
güzel bir gelişmedir. Ancak KOSGEBin mevcut yapısı güçlendirilerek
değiştirilmeden ve bütçe kaynakları artırılmadan
sadece hedef kitlenin yaklaşık 8 katına
çıkarılması pratikte yaşanmakta olan
sıkıntıları da artıracaktır. Bu nedenle öncelikle
kurumsal yapının gözden geçirilmesi ve bütçe kaynaklarının
artırılmasının daha gerçekçi bir yaklaşım
olacağını sizler de takdir edersiniz.
Kaldı ki mevcut bütçesiyle hedef kitlesi içinde bulunan 250
bin civarındaki imalat sanayi işletmesinin yaklaşık 15
binine hizmet götürülebilirken, bu tasarı
kanunlaştığında hedef kitlesi yaklaşık 8 kat
artarak 1 milyon 900 bin işletmeye çıkacak olan bu kurum, mevcut
yapısı ve bütçe imkânlarıyla, genişletilen bu hedef kitleye
nasıl hizmet sunacaktır? Bu konuda bir plan, bir program yapılmış
mıdır? Hedef kitlenin artması, yaşanmakta olan kriz ve küçük
işletmelerin içinde bulunduğu olumsuz durum da dikkate
alındığında, vakit geçirilmeden KOBİlere yönelik ek
kaynak acilen sağlanmalı ve yapılan destek miktarlarıyla,
destekten yararlandırılan işletme sayısının
artırılmasına yönelik ayakları yere basan
çalışmalar yapılmalıdır. Aksi takdirde yeterli ve
sağlam kaynak bulunmadan bu kanunun uygulamada küçük işletmelere bir
katkı sağlayamayacağı görülmelidir.
KOSGEB desteklerinden daha fazla KOBİnin yararlanması
için KOSGEB bütçesini 2009 yılında çok önemli oranda
artırdıklarını belirten Sayın Bakan, KOSGEB
kanalıyla bu yıl KOBİlere, esnaf ve sanatkâra 3 milyar TLnin
üzerinde çok düşük faizli bir kredi hacmi oluşturmayı
hedeflediklerini söylemiştir. Sayın Bakan, belirlediğinizi
söylediğiniz bu hedef ne zaman gerçekleşecektir?
KOBİler gerçekten zor durumdadır, yoğun bakım
şartlarında kepenk kapama noktasına gelmişlerdir. Öncelikle
yoğun bakımda olan esnafı kendine getirecek önlemlerin kısa
vadede hayata geçirilmesi, orta ve uzun vadede ise bu kesimi güçlendirecek
politika ve programların hazırlanması ve uygulanması
gerekmektedir. Esnaf ve sanatkâr kesimi bu ülkenin orta direğidir ve bu
direğin kırılması sadece kendileri için değil, ülkenin
geneli için kötü sonuçlar doğuracaktır.
Değerli milletvekilleri, ülke ekonomisinde ve özellikle
toplumsal yapısında çok önemli bir yer tutan esnaf ve sanatkâr
işletmelerine yönelik olarak sistemli ve kurumsallaşmış
yeterli bir destek politikasının uygulandığı maalesef
söylenemez. Değişik kamu kurumlarınca yürütülen birtakım
destek ve teşvik politikaları var olmakla birlikte esnaf ve sanatkâr
işletmelerinin bunlardan yararlanma oranı düşüktür çünkü
sağlanan teşvikler ve destekler için getirilen koşullar
çoğu kez esnaf, sanatkâr işletmelerinin yararlanamayacağı
ölçüde ağırdır, bürokratik işlemler çok fazladır ve
uygulamalarda iş birliği ve koordinasyon eksiktir.
Sayıları 2 milyona yaklaşan esnaf ve sanatkâr
kesimi ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulmuş, kolay
ulaşılabilir, küçüğü de gözeten destek mekanizmalarına
ihtiyaç duymaktadır. Bu noktadan hareketle bu işletmelerin temel
sorunlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Esnaf ve sanatkâr işletmeleri öncelikle finans
kaynaklarına kolay ulaşamama sorunu yaşamakta, finansman
araçlarından yeterli ölçüde yararlanamamaktadırlar. Bu sorun
doğrudan doğruya esnaf ve sanatkârın gelişmiş
teknoloji kullanarak üretim yapabilme kapasitelerini olumsuz etkilemekte,
yeterli finans desteği bulamayan esnaf, sanatkâr işletmeleri
teknolojik altyapılarını yenileyememektedirler. Bu nedenle
standart ve kaliteli üretim yapmaları ve rekabet gücü kazanmaları
güçleşmekte, bu da ihracat yapabilmelerini engellemektedir.
Dolayısıyla finansman sorunlarının çözümü bu
işletmeler açısından birinci derecede öncelik arz eden
konuların başında gelmektedir.
Pazarlama, yönetim, tanıtım bilgileri genellikle
eksiktir ve bu bilgilerin eksikliği işletmelerin büyümesine ve
rekabet gücü kazanmasına engel olmaktadır.
Esnaf ve sanatkâra yönelik danışmanlık
hizmetlerinin yoğunluğunun ve çeşitliliğinin
arttırılması önemini korumaktadır.
Esnaf ve sanatkâr işletmelerinin önemli bir sorunu nitelikli
iş gücü temininde yaşadıkları
sıkıntılardır. Aslında bir yandan giderek büyüyen
işsizlik sorunlarından bahsedilirken diğer yandan
işletmelerin nitelikli iş gücü bulmada sorun yaşaması bir çelişki
gibi görünse de gerçek böyledir. Bunun nedeni, iş hayatı ile mesleki
eğitim politikasını oluşturanlar ve yürütenler
arasındaki koordinasyon eksikliğidir.
Esnaf ve sanatkâr işletmeleri ağır bürokratik
işlemlerden mağdurdur ve vergi ve sosyal güvenlik ödemelerinden
dolayı zorlanmaktadır. Kayıt dışı ekonomiyle
mücadelede başarılı olunabilmesi için bu işletmelerin
ekonomik güçleriyle orantılı vergi ve benzeri ödemelere muhatap
olmaları esas alınmalıdır.
Mikro ve küçük ölçekli işletmeler yönünden gerek sektörler ve
gerek bölgeler bazında yaşanan çok farklı sorunların
giderilmesi için uygun ve farklı politikalar uygulamak gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan esnaf ve
sanatkâr kesimi ve bağlı bulundukları meslek
kuruluşları bu sorunları zaman içerisinde azaltmak, destek ve
teşvik politikalarının belirlenmesi ve yasal düzenlemelerin
uygulamaya konulmasının beklentisi içerisindedirler. Özellikle
ülkemizde de etkileri hissedilen ve dünyadaki gelişmelerin ülkemizi de
derinden etkileyeceği aşikâr olan küresel krizin yaratacağı
olumsuzlukları gidermeye yönelik olarak ilave tedbirler alınması
ihtiyacı doğmuştur. Bu tedbirler planlanırken küçük ölçekli
işletmeler gözardı edilmemeli, tam tersine krizin sosyal ve toplumsal
anlamda yaratacağı etkileri hafifletmek üzere esnaf ve sanatkâr
işletmelerine önem ve öncelik verilmelidir. Esnaf ve sanatkâr
işletmelerine verilecek desteklerin çok daha fazla katma değerle
ekonomiye ve topluma döneceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Kısaca örneklemek gerekirse, bu işletmelerde çalışan birer
kişinin ücretinin vergi dışı bırakılması
işsizlik sorununun çözümüne önemli ölçüde katkı
sağlayacaktır. İşsizliğin yakın gelecekte daha da
önemli sorunlara yol açacağı ortadadır. Böyle bir destek,
özellikle küresel kriz yüzünden işsiz kalanlar için önemli bir
çıkış noktası olabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Uslu, devam edin.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) Piyasalardaki talep
daralması işçi, memur ve çiftçinin gelirlerinin artmasıyla
aşılabilecektir. Bu da esnaf ve sanatkâra ve ekonomiye olumlu
yansıyacaktır. Ancak bunu sağlayacak politikalar
üretilememektedir. Yürürlükteki hâliyle tek bir karar altında
çıkarılan devlet yardımlarından esnaf ve sanatkârlar
yararlanamamaktadır. Devlet teşvik ve destekleri orta ve büyük
ölçekli işletmelere ve ihracata odaklı olarak çıkarılmakta,
çoğunda istihdam kriteri getirilmekte, bu da esnafın bunlardan
yararlanmasını imkânsız hâle getirmektedir.
Bu kanunun, KOBİlerimize, esnaf ve sanatkârımıza, ülkemize
hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinize bir kez daha
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Uslu.
Şahsı adına ikinci konuşmacı Konya
Milletvekili Hasan Angı.
Sayın Angı, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN ANGI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği gibi, 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun 20/4/1990
tarihli ve 20498 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Bu tarihten günümüze kadar anılan kanun ile belirlenen
görevler kapsamında KOSGEB tarafından küçük ve orta ölçekli sanayi
işletmelerine çeşitli hizmet ve destek de verilmiştir. Bu
verilen hizmet ve destekler nelerdir diye bakacak olursak,
dağıtılan komisyon raporumuzun da 6ncı sayfasında
görülecek açıkçası. Burada, 2003 ve 2008le ilgili rakamlar açık
bir şekilde ifade edilmiştir.
1990dan 2002ye kadarki durum nedir diye
baktığımız zaman, on iki yıl boyunca toplam harcamalar
63 milyon 33 bin 430 TLdir. Bunun 41 milyon 787 bin 985 lirası, yani
yüzde 66lık kısmı cari harcamalar, 6 milyon 728 bin 589
liralık, yüzde 11lik kısmı yatırım harcamaları,
destek ise sadece yüzde 23lük kısmı teşkil eden 14 milyon 516
bin 856 lira. Yani, on iki yıldaki toplam destekleme imkânı bu
kadardı.
Belki bazı arkadaşlarımız, geçmişteki bu
rakamları esas alarak yeni dönemle ilgili KOSGEBin görev
alanını genişletirken, kadro yapısını büyütmeden,
bütçe imkânlarını artırmadan bu hizmetler 2 milyona
yaklaşan bu KOBİlere nasıl sunulacak? diye kendi kendilerine
sormuşlardır. Ama, baktığımız zaman, 2003ten
2008e kadar 1 milyar 67 milyon 928 bin TLlik harcamanın içinde yüzde
75lik ortalama kesim destekler olarak görünmekte. Destek
harcamalarımız anormal bir şekilde artmış. Bunun kredi
oluşturma kapasitesi ise çok daha yükselerek bizim dönemimizdeki
uygulamalarla, faiz sübvansiyonlarıyla çok fazla KOBİnin bu imkândan
faydalanması imkânı oluşmuştur.
Bundan dolayıdır ki imalatçı olmayan sanayicilerin,
esnaf ve tüccarın da KOSGEB desteklerinden faydalanabilmeleri adına
birtakım değişiklik düzenlemeleri sürekli iletilmiştir.
Bundan dolayı Hükûmetimiz de KOSGEBin kuruluş kanunundaki
tanımları değiştirerek hizmet sektörüne de ticaret
erbabına da destek verebilecek bir hâle geldi. İcra kuruluyla ilgili
yapılanma, genel kurul yapılanmaları bu kapsamda da bu çerçevede
düzenlendi.
Önemli bir çalışmadır ki Türkiyede yaşanmakta
olan bu sıkıntılı sürecin geçmişe kıyasla
-eğer 2001 yılı kriz ortamına
baktığımız zaman- Türkiyedeki faizlerin
arttığı, dolayısıyla KOSGEBin imkân bulmakta
zorlandığı, kamu bankalarının yanında özel
bankaların da kredi vermekten kaçındığı bir süreçten,
bugün bakıyoruz kamu bankaları küçük ve orta boy işletmelere,
piyasaya fonlama noktasında elinden gelen gayreti gösterirken, maalesef
bazı özel bankaların -ki iki aylık rakamlar ortaya
çıktı- çok yüksek kârlarına rağmen piyasayı fonlamada
cimri davrandığını, acaba krizin derinleşmesi
adına zımni bir iş birliği yapan lobilerle ilişki
içinde mi olduğu şeklinde birtakım endişeleri de gündeme
getirmekte.
Açıkçası, piyasadaki kâr marjlarının
düştüğü, birçok zararların yaşandığı bir
dönemde tüm kurumlar -ki finans sektörü bunun önemli bir
ayağıdır- tüm işletmelere destek olma noktasında
cesaretli olmalılar.
Halk Bankasının ve Ziraat Bankasının bu
noktada borç erteleme, yeniden yapılandırma, yeni krediler
noktasındaki çabalarını da takdirle izliyoruz.
Bir taraftan, KOSGEB, kendi imkânlarını geliştirme,
biraz önce rakamlarını verdiğim gibi, raporda da gördüğünüz
şekilde küçük ve orta boy işletmelerimize, bugüne kadar
imalatçılara vermek zorunda olduğu yasal yükümlülükken, biraz önce
değerli bir hatibin ifade ettiği mart başındaki ihracat
kredisi de mecburen mevcut yasaya göre verilmek durumunda. Dolayısıyla,
bu yeni yasanın süratle tamamlanması hâlinde diğer
değişiklikler de hayata geçirilerek hizmet sektöründeki
arkadaşlarımızın ve ticaretle uğraşanların
da bu imkândan faydalanmasına zemin oluşturacak. Yani biz yasal
düzenlemeyi, yasadaki değişiklikleri hayata geçirmeden, KOSGEB,
imalatçı, ihracatçının dışındaki kişilere
nasıl destek olabilir? Bunları da takdirlerinize arz ediyorum.
Netice olarak şunu ifade etmek isterim ki: Bu
değişiklikler önemli değişiklikler. Kuruluşundan
bugüne kadar on sekiz yılı geride bırakmış bir kurum.
Bölgelerdeki ihtiyaçları tespit eden, DTP Grubu Sözcüsünün ifade
ettiği gibi o bölgelere verilmeyen değil, tam tersine, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için yüzde 40lık bir bölüm
oluşturan, yüzde 40lık bölümü bu bölgeler için ayıran bir
anlayışa karşı eleştiriyi hiç de haklı bulmuyorum
açıkçası. Bu veri tabanına girmiş
esnaf-sanatkârımızın, işletmelerimizin bundan sonraki
süreçteki gelecek taleplerine bölgelerdeki müdürlüklerin mutlaka bire bir
ilgilenerek kriterleri taşıyan işletme sahiplerine de mutlaka bu
destekler sağlanacaktır. Yani siz pozitif ayrımcılık
noktasında bir kota uyguluyorsunuz ki bunu bile çıkıp
eleştirme noktasına geliniyorsa hayret etmemek elde değil.
Ben bu yapılan önemli düzenlemelerin mutlaka reel sektöre,
KOBİlerimize büyük kolaylıklar getireceğine inanıyorum.
Onun için de emeği geçen, başta Bakanımız, Hükûmet
üyelerimiz olmak üzere değerli bürokratlarımıza,
Komisyonumuzdaki görüşmelerde katkı sağlayan değerli
Komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve oylarınızla bu
yasayı onaylayacak olacağınız için de hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Angı.
Sayın milletvekilleri, tasarı üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Taner, buyurun efendim.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, KOSGEB Kanununda
yapılmakta olan değişiklikler sonrasında Hükûmet olarak
açıklayacağınız altıncı paketin toplam boyutu ne
kadardır?
2) 2 milyon civarındaki esnaf ve sanatkârlara kullandırılması
düşünülen can suyu kredisinin miktarı ne kadar olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Taner.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, 2008 yılında KOSGEB
kanalıyla KOBİlere verilen destek kredilerinin miktarı ve
sektörel dağılımı nasıl gerçekleşmiştir?
Sıfır faizli destek kredileri için toplam kaç
işletme başvuruda bulunmuş, bunların ne kadarının
talebi karşılanabilmiş, kaçının başvurusu hangi
sebeplerle karşılanamamıştır?
Son bir yılda kaç işletme faaliyetlerini durdurarak
kapanmıştır? Bu işletmelerin kapanma sebepleri nelerdir?
2009 yılı toplam KOSGEB destek tutarı ne kadar
olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, Adanada, 2002 yılı
istatistiklerine göre hâlen 7 bin adet KOBİnin olduğu
belirtilmektedir. Bu rakam doğru mudur?
Bu tasarıyla birlikte KOSGEB çatısına girecek firma
sayısının Adanada 50 bini geçeceği ifade edilmektedir.
İfade edilen bu rakam da doğru mudur? Yine şoför ve esnafın
da dâhil edilmesi hâlinde bu sayının Adanada 100 bini geçeceği
tahmin edilmektedir. Bu tahminler doğru ise 7 bin adet KOBİye hizmet
vermeye çalışan Adana KOSGEB Müdürlüğü, sayısı 100
bine ulaşacak olan KOBİlere Adanada nasıl hizmet verecektir?
Bu hususlar ile ilgili hangi önlemleri alacaksınız? Adana KOSGEB
İşletme Müdürlüğünün personel ve finansal yapısında
herhangi bir değişiklik yapacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın Coşkunoğlu
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana iki soru
sormak istiyorum.
Birincisi: Bu KOSGEBin hedef kitlesini genişleterek
esnafımıza da katkıda bulunmayı amaçlıyor bu yasa, çok
güzel fakat esnafımıza en yararlı olacak yasa, özellikle küçük
yörelerde, büyük ihalelerin, örneğin TOKİ ihalelerinde yerel esnaf ve
işletmelerden satın almasını sağlayacak, gerekirse bu
yönde sübvansiyonlar sağlayacak bir politikadır. Böyle bir politika
da gündeminizde var mıdır Sayın Bakanım?
İkinci sorum: Yaklaşık 200 bin kuruluş
hedefleyen KOSGEBin hedefi yaklaşık 10 kat artacak, galiba 2 milyon
çerçevesinde bir hedefi olacak bu yasa değişikliğiyle.
Geçenlerde yaptığınız bir açıklamada kaynakları
yüzde 50, bütçeyi yüzde 50 artıracağınızı söylediniz.
Bu yeterli olabilecek mi?
Ayrıca, sadece finansal kaynak değil, eleman
kaynağı ve diğer kadro olanakları da
genişletilebilecek mi? Genişletilmezse bu yasa gerçekten anlamlı
bir uygulama bulabilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu.
Sayın Tütüncü
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İki sorum var Sayın Bakana,
aracılığınızla.
Birincisi: KOSGEB uygulamalarında şimdiye dek
KOBİler ön planda tutuldu, esnaf ve sanatkâra çok az önem verildi. Tabii
bu kapsam genişlemesinde esnaf ve sanatkârın, sanayi sektöründe çok
az sayıları biliyoruz, sayısı diğer tarafta çok fazla
olduğu için sayısı artacak. Fakat itiraf etmeliyiz ki burada
esnaf ve sanatkârın sayısının artmasına koşut
olarak onlara yönelik ek birtakım olanaklardan pek söz edilmiyor, biraz es
geçilmiş gibi. Bu konuda açıklama rica edeceğim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakanıma
sormak istiyorum:
Sayın Bakanım, Sayın
Başbakanımızın krizin başladığı aylarda
özel sektörün kredi geri çağırmalarına tepkisini biliyoruz.
AKPnin sözcülerinin bu anlamdaki konuşmalarını da biliyoruz, biraz
önce de dinledik. Fakat Bakanlığınızla ilgili bir devlet
bankasının, bankaya konan, tahsil edilmek üzere konan çeklerin belli
bir yüzdesi kadar kredi kullandırmasıyla ilgili sözleşmesi hâlâ
devam eden bir reel sektör unsuruna kredi verme işlemini durdurmasını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Son soru, Sayın Doğru, buyurun efendim.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Geçmiş dönemlerde
Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden olan Kırgızistanın
Bişkek şehrinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızla
beraber numune bir KOBİ yatırımı yapılmış ve
desteklenmişti ve de çok başarılı olmuştu; oradaki
yetkililer Türkiye'ye davet edilmiş ve Türkiye'nin hem yatırım
durumu anlatılmış hem de KOBİler
tanıtılmıştı. Ben, o yönlü çalışmaların
diğer Türk cumhuriyetlerinde de bir şekilde devam etmesi söz konusu
mudur veyahut da bu şekilde bir çalışmayı düşünüyor musunuz?
Bu yönünü sormak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Bakanım, cevap verebilirsiniz sorulara, lütfen.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Ankara) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla, öncelikle selamlıyorum ve
görüşülmekte olan KOSGEB Kanunumuzun, bir kere, KOBİlerimize, esnaf
ve sanatkârımıza, ekonomimize hayırlar getirmesini özellikle
temenni etmek istiyorum. Yapılan değerlendirmelere teşekkür
ediyorum. Bunlardan fazlasıyla faydalanacağımızı ifade
etmek istiyorum.
Yalnız, yapılan değerlendirmelerden, tümü üzerinde
yapılan konuşmalarda değerli konuşmacıların dile
getirmiş olduğu personel, kredinin miktarı, bütçe
imkânsızlıkları veya geçmişte verilen desteklerin belki
zaman yönünden gecikmesi, bunların, Sayın Başkanım hepsini
kabul edebilirim, hepsini tartışırım, ancak kesinlikle,
şiddetle kabul etmeyeceğim ve tutanaklara geçmesini istediğim
şey, hiçbir şekilde tek bir kişiye, tek bir kuruma, siyasi bir
mülahazayla, siyasi bir tercihle, hiçbir şekilde kredi
kullandırılmamıştır. Bunun altını çizmek
istiyorum ve bunu da Sayın Milletvekilim ispat ederse ben siyaseti
bırakayım, ispat edemezse de kendisi siyaseti bıraksın,
diye çok net söylerim. Çünkü bu konuda, KOSGEBde, özellikle sıra
numarasına göre, sırayla müracaat ettirmemizin, başka kategori
koymamamızın en büyük sebebi, gelsin, KOSGEBden şartları
sağlıyorsa, KOSGEBin şartlarını haizse, kim
istiyorsa, onun cinsiyetine, firmasına, hiçbir şeyine
bakmaksızın sadece KOSGEBin kredi şartlarını
sağlıyor olması esastır, bir de bankanın
şartlarını sağlıyor olması esastır. Onun
için, bu konudaki, siyasi tercihler konusundaki suçlamayı şiddetle
reddediyorum, bunun da altını çizmek istiyorum, diğerleri
konusunu şimdi konuşacağım.
Şimdi burada yapılmak istenen şu: On dokuz
yıllık bir KOSGEB Kanunundan bahsediyoruz. Bu Kanun, on dokuz
yıl önce, küçük ve orta boy sanayi işletmelerini desteklemek üzere
kurulmuş ve ciddi manada destekler vermiş olan bir mekanizma, bir
kurum. Tabii, zaman içinde ihtiyaçların değişmesi, zaman içinde
Türkiyede sanayi profilinin değişmesi, ticaret profilinin
değişmesi, hizmet profilinin değişmesi, esnaf ve
sanatkârların giderek ekonomide ciddi manada ağırlık
alması, rol almasıyla beraber KOSGEB zaman içinde birtakım
değişikliklere uğramış ve KOSGEB, özellikle benim
Bakanlığıma geldiğim günden itibaren, bir taraftan ihracat
desteklerini, bir taraftan marka, tasarım, KOBİlerin güç
birliği yapması gibi destekleri verirken, cumhuriyet tarihinde bir
ilki gerçekleştirmiş 2008 yılında. Öncelikle, 2008
yılının ilk etabında, cumhuriyet tarihinde ilk defa
sıfır faizli can suyu kredisi verilmiş, bu bir ilk ve bunun
yanı sıra, yine sıfır faizli can suyu kredisi verirken,
yine cumhuriyet tarihinde esnaf ve sanatkâra ilk defa KOSGEB kanallarından
kredi imkânları getirilmiştir yine sıfır faizli ve
şimdi de KOSGEBin mevcut, yapmış olduğu mevcut kanunundaki
uygulamada, yapmış olduğu hedef kitlesinin sadece imalat sektörü
olması, ama Bakanlığımız tarafından
hazırlanmış olan, bana göre yine bu bir devrim mahiyetinde
hazırlanmış olan girişimci bilgi sistemi, yani yeni
adıyla, eski adıyla sanayi envanterinin ortaya çıkmasıyla
beraber, bir kere sadece imalat sanayinin değil, ticaret sektörünün de
hizmet sektörünün de mutlaka desteklenmesi gerektiği ve bunların birbirinin
tamamlayıcısı olması noktasından hareketle gerek
iktidar partimizin milletvekillerinin gerek muhalefet partisinin değerli
milletvekillerinin gündeme her fırsatta getirmiş olduğu bir
talep de dikkate alınarak, bu sefer KOSGEBin hedef kitlesi, herhangi bir
ayrım yapılmaksızın, imalat, ticaret ve hizmet sektöründe
olmak üzere bir düzenleme yapılmıştır. Bu on dokuz
yıldır devam edegelen KOSGEB uygulamasının tamamıyla
sil baştan sıfır kilometre yeniden yapılmasının
bir çalışmasıdır.
Bu noktada şunu çok net ifade edeyim: Bakın, 2003-2007
yılları arasında sadece kredi faiz destekleri için yapılan
toplam destek sayısı 46 bin ve kredi faiz desteklerinde desteklenen
KOBİ sayısı 2003-2007de 20.584 iken, 2008 senesinde
yapmış olduğumuz yeni açılımla KOSGEB sadece bir
yılda 21.867 işletmeye kredi vermiştir. Biraz evvel sorular da
soruldu ne kadar bir kredi hacmi kullanıldı, kaç kişi
kullandı diye. Bakın bunun 941 adedini 1.000+1.000 KOBİ
yatırım destek programıyla makine teçhizat sektörümüz için verdik
ve makine teçhizat alımları için bunu yaptık. Sonra bunun hemen
arkasından ilk defa, işte cumhuriyet tarihinde bu ilktir,
sıfır faizli imalatçı esnaf ve sanatkâr destek kredisi verdik ve
ilk defa KOSGEB tarihinde esnaf ve sanatkâr sıfır faizli, 5.108
işletme sıfır faizli kredi kullandı ve bu ilk kullandırılan
krediler, saymış olduğum iki kredi o günün şartlarında
on sekiz ay vadeyle kullanıldı ama daha sonra küresel krizin finans
sektörünü etkilemesiyle beraber vadeleri on iki aya düşürdük ve hemen yine
2008 yılının üçüncü uygulaması olarak sıfır faizli
KOBİ ihracat destek kredisini verdik. Burada da altı ay vadeli 100
bin dolara kadar ihracatçı KOBİlerimize hiçbir faiz
olmaksızın ihracat desteği verdik. Burada 3.191 ihracatçı
firmamız, KOBİmiz buradan kredi kullandı. En son geçen yıl
sonu itibarıyla yapmış olduğumuz istihdam endeksli can suyu
kredisiyle de 12.627 firma bu konuda destek aldı ve bu noktada 2008
yılında yaklaşık 1,6 milyar liralık sıfır
faizli can suyu kredi desteği KOSGEBden yapılırken, bakın
beş yılda yapılan 2,3 milyar liraydı, sadece 2008de 1,6
milyar lira yaptık ve 21.867 firmamızı bu noktada destekledik.
Hemen 2009un başında, bundan bir ay önce, 2009un ilk programı
olarak başlatmış olduğumuz ihracat kredi desteği
verdik ihracatçımıza. Yeni pazarlar bulması, özellikle ihracat
yapmış olduğumuz pazarlardaki daralma ve
sıkıntının etkisinden KOBİlerimizin
kurtarılması noktasında bir çalışma yaptık. Çünkü
Türkiye 132 milyar dolar, yüzde 90ı sanayi mamulü olan ihracat
yapıyordu, yine ihracatının yüzde 60ını Avrupaya
yapıyordu. Avrupa pazarlarındaki daralmadan dolayı özellikle
KOBİlerimizin yeni pazarlar bulması için bu yıl
başlatmış olduğumuz ve bir ay önce başlatmış
olduğumuz destekle
Bakın, 6.445 ihracatçı KOBİ, 1 milyar 35 milyon 820
bin dolarlık kredi desteği için başvurdu. Burada tavan
koymuştuk, sadece toplam 1 milyar dolarlık ihracat kredisi
vereceğiz
Bakın, bu da yine Türkiyede ve KOSGEB tarihinde bir
ilktir. İlk defa KOBİlere altı ay vadeli, faizinin sadece üçte
1i KOBİler tarafından karşılanacak, üçte 2si de KOSGEB
tarafından karşılanacak 1 milyar dolarlık bir kredi hacmi
oluşturduk ve bir haftadadır bu gelen taleplerin tamamı, bir
haftada bu talepler geldi.
Bankalarla yapılan anlaşma çerçevesinde de gerek
komisyon oranlarını gerek burada ekspertiz ücretlerini ve
KOBİlerin yapacağı masrafların tamamını önceden
belirledik çünkü zaman zaman fazla masraf alındığı,
başka isimler altında masraf istendiği söyleniyordu. Bu çerçevede
bunu da sağlamış olduk ve bu noktada dedik ki: Binde 5i
geçmeyecek şekilde bankalar komisyon alacaklar, eğer gayrimenkul
ekspertizi yapılacaksa, onun için de bin lirayı geçmeyecek bir masraf
alınacak ve KOBİler kullanmış olduğu 200 bin dolar,
altı ay vadeli, defaten ödemeli kredi için sadece 2.200 dolar bir sefere
mahsus ve altıncı ayın sonunda bir faiz ödeyecekler. Bugün
bankalardaki faizlerin, dövize endeksli faizlerin yüzde 10dan
aşağı olmadığını da özellikle belirtmek
istiyorum.
Şimdi, bu yıl yapacağımız
İnşallah, bu kanunumuzun hemen çıkması ve bu kanunun
arkasından yapacağımız düzenlemelerle, tabii, bir taraftan
bu hedef kitlemizi genişletirken bir taraftan da gerek KOSGEBin fonksiyonlarını,
organizasyonel şemasını ve KOSGEBin bu bütçesini nasıl
kullanacağımız konusunda da tabii ki çok yoğun
çalışmalar yapıyoruz, yani bu bitsin sonra bakalım
noktasında değiliz. Bu hazırlıklarımızı
yaparken topyekûn yaptık.
Bir kere, KOSGEB yeterli eleman konusunda, mutlaka,
Bakanlığımızın icra komitesinin bu konuda karar
alması, Maliye Bakanlığına başvuru yapması
noktasında bu konuda gerekli olan istihdamın bu noktadan
sağlanması hedef olarak gözüküyor; bir.
İkincisi: KOSGEBin icra kurulunda, sizlerin de bildiği
gibi, TESKin Genel Başkanı var, TOBBun Genel Başkanı var.
Dolayısıyla, TESK ve TOBB, zaten her iki kurulum KOSGEBin hedef
kitlesini oluşturuyor, yani, gerek TESKin üyeleri gerek TOBBun üyeleri
zaten KOSGEBin altyapısını oluşturuyor. Bugün Türkiyede
3.132 esnaf ve sanatkâr odası var, 365 ticaret odası, sanayi
odası, ticaret borsası, ticaret sanayi odaları ve ayrı
ayrı odalar var.
Şimdi burada yapacağımız uygulamada gerek
TOBBun gerek TESKin gerek Tez-Koopun, özellikle Halk Bankası
kanalıyla, 921 kooperatif tarafından uygulamış olduğu
bir uygulamayı da -şimdi arkadaşlarımızla son nihai
noktaya geldik- TESK, TOBB ve Tez-Koopun da KOSGEBle beraber, bütün
imkânlarını beraber değerlendirerek ve onların
altyapısını, onların networkünü kullanarak bu noktadaki
sorunları
Sorun oluşmayacak şekilde hedef kitlemizi
belirlemiş durumdayız. Yine, aynı şekilde, gerek TESKle
gerek TOBBla yapmış olduğumuz çalışmalarda ve
Tez-Koopla yapmış olduğumuz çalışmalarda dedik ki:
Siz oturun arama konferansları yapın, ortak akıl
toplantıları yapın, hangi sektörlerin ne ihtiyaçları
olduğunu, hangi sektörlere ne tür destekler verilmesi gerektiğini
çıkartın. Bunları aslında biz Bakanlık olarak
çıkartabiliriz, elimizde gerek esnaf-sanatkârın gerek KOBİlerin
tamamının veri tabanına sahibiz, girişimci bilgi sistemine
de sahibiz. Ama bunların tamamını, gerekirse, TOBBa da, TESKe
de siz bu konuda iletin dedik. O çalışma da şimdi son noktaya
gelmiş durumda.
Şunu çok net ifade edeyim ki: KOSGEBin bütçesine gelince
KOSGEB bütçesinde, biraz evvel yine söylendi, özellikle konuşmalarda da
ifade edildi. Bakın, KOSGEBin 2008 yılı başlangıç
ödeneği 222 milyon 368 bin liraydı, 2009 yılı
başlangıç ödeneği 329 milyon 330 bin liradır, yani yüzde 48
artırılmıştır. Biraz evvel saygıdeğer bir
konuşmacı yüzde 10 şeklinde ifade etti. Destek tutarı 156
milyon 841 bin 2008 senesindeyken, 2009 bütçesinde 245 milyon 826 bin lira
olmuştur. Bunun 200 milyon lirası geri ödemesiz ve 45 milyon
lirası geri ödemeli diye 245 milyon liralık bu destek paketini
kullanacağız. Buradaki ortalama artış da yüzde 60tır.
Yani hülasa KOSGEB bütçesi 2008den 2009a ortalama yüzde 50
artmıştır. Bunun yanı sıra, Sayın
Başbakanımızın bundan on beş gün evvel
yapmış olduğu kriz
BAŞKAN Sayın Bakanım, son iki dakikanız
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Ankara) Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkanım.
önlem paketi kapsamında 75 milyon lira daha
aktarılacağı ifade edilmiştir. Dolayısıyla,
KOSGEBin toplam artışı 2009 yılında 2008e nazaran,
75 milyonu da koyacak olursak, yaklaşık yüzde 75, yüzde 80ler
civarındadır. Ne ifade ediyor? diye sorarsanız şunu
söyleyeyim: Bakın, bizim bu sene yapmış olduğumuz -biraz
evvel bahsettim- ihracatçı KOBİlere 200 bin dolara kadar vermiş
olduğumuz kredi desteği 1 milyar dolardır toplam kredi. Bizim
buna KOSGEB bütçesinden toplam aktarmış olduğumuz kaynak 23
milyon dolardır, hepsi bu kadardır. Yani KOSGEB kendi
kaynağından 23 milyon dolar faiz bütçesine sübvansiyon yaparak
KOBİlerimiz şu anda altı ay vadeli 1 milyar dolar
ihracatçı kredisi ve altı ay defaten ödemeli bir kredi kullanacak. En
son verilen 75 milyon doları, 75 milyon lirayı sadece biz aynı
anlamda ihracat kredisi yapıyoruz desek yaklaşık 2,5 milyar
dolarlık bir ihracat desteğine denk gelir.
Son söz olarak da şunu ifade edeyim ki: Geçen yıl 1,6
milyardı, bu yıl da buradaki hedefimiz, çalışmamız,
KOSGEBin yapacağı toplam destek bütçesinin 4 milyar liranın
üzerinde olmasıdır yani 3 katına çıkaracağız, bir
destek yapacağız.
Ben, görüşlere tekrar teşekkür ediyorum ama tekrar cevap
vermediğim şeyler varsa bunları da kanun devam ederken mutlaka
cevaplayacağım.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın Asil, sisteme girmişsiniz, bir şey mi
diyeceksiniz?
Buyurun.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Zaman kalırsa
kısa bir sorum vardı da
BAŞKAN Çok kısa bir zamanınız var efendim,
bitmek üzere.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Bakanım,
ÖTV indiriminden sonra stokları erittik bahanesiyle otomobillere devletin
sağladığı ÖTV indirimi oranında zam yapılarak
eski fiyattan araç satılmaya devam edilmesini nasıl
karşılıyorsunuz? Bu konuda
Bakanlığınızın görüşünü öğrenebilir miyiz?
BAŞKAN Cevap verecek misiniz?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Ankara) Vereyim Sayın Başkanım, cevapsız kalmasın.
Hoş karşılamıyorum, sorunun kısa
cevabı. Ama biraz açacak olursam şunu söyleyeyim: Bu konuda tabii ki
serbest piyasa ekonomisi Türkiyede var. Serbest piyasa ekonomisine göre,
bundan bir ay öncesine kadar stoklarında 150 bin aracı bulunan
sektörün -her fırsatta konuşuyorum, yarın yine TAYSADın (Yan
sanayicilerin) genel kurulu var, orada da söyleyeceğim ve söylüyorum-
bindikleri dalı kesmeyecekleri kanaatindeyim. Ancak, şu anda
gelmiş olduğumuz noktada yerli üretim fazlasıyla şu anda
devam ediyor. Yerli üretimde böyle çok gözle görülür bir zam söz konusu
değil. Zaten beni de bu ülkenin Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak
özellikle Türkiyede üretilen araçlar ilgilendiriyor.
İthallerle ilgili benim birkaç noktada yapmış
olduğum direkt görüşmede Elimizde stoklarımız yoktu, bir
kısmında hiç stok yoktu, dışarıdan ithal etmek zorunda
kaldık. Ama bu noktada tabii ki kur değişikliğinden
dolayı yapıyoruz. dediler. Vatandaşımız burada kendi
hesabını yapacak ve eğer istediği bir fiyat yoksa
almayacak, satıcıyı cezalandıracak. Yani en kolay yöntem
budur diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Maddelere
geçilmesini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
SANAYİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ
BAŞKANLIĞI KURULMASI HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 12/4/1990 tarihli ve 3624 sayılı Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun adında
yer alan Sanayi ibaresi İşletmeleri şeklinde ve 1 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının
karşılanmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerin
payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve
düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun
biçimde gerçekleştirmek amacıyla, Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı kurulmuştur. Kuruluşun kısa
adı KOSGEBdir.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:18.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 74üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
330 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
1inci madde üzerinde gruplar adına söz isteyenler: İlk
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Ali
Koçala aittir.
Sayın Koçal, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 3624 sayılı Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
1inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum, yüce Meclisi de saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi KOBİlerin tarihi 13üncü yüzyıldaki
ahilik sistemine kadar uzanmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında
esnaf ve küçük sanayiciye büyük önem verilmiş ve kredi gereksinimlerini
karşılamak amacıyla Halk Bankası kurulmuştur.
KOBİler 1963ten beri beş yıllık kalkınma
planında yer almaktadır. 1990 yıllarına geldiğimizde
ise ülkemizin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında
KOBİlerin yapısını ve etkinliğini artırmak,
rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide bütünleşmeyi
ekonomik gelişmelere uygun bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla
3624 sayılı Kanun
KOBİler, istihdam yaratarak, esneklik sayesinde yeniliklere
hızla uyum sağlayarak, girişimciliği teşvik ederek,
butik üretim sayesinde ürün farklılaşması yaratarak, büyük
işletmelere ara malı temin ederek Türkiye ekonomisine büyük
katkılar sağlamaktadırlar. Türkiyede imalat sanayisinde
faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 90dan fazlasını
KOBİler oluşturmaktadır. Yani imalat sanayisindeki
istihdamın yüzde 60dan fazlası KOBİler tarafından
karşılanmaktadır. KOBİler, istihdama
sağladığı katkıyla sadece ekonomik değil
aynı zamanda sosyal anlamda da çok önemli bir misyonu
üstlenmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, ekonomiye ve sosyal hayata
yaptığı önemli katkılara rağmen, şimdiye
değin KOBİlere gereken destek verilememiştir, yapılan
birkaç iyi düzenleme de kâğıt üzerinde kalmaktan öteye
gitmemiştir. Her platformda, düzenlenen konferanslarda,
toplantılarda, verilen demeçlerde öneminden bahsedilen KOBİlerin
bugün içinde bulunduğu durum çok da iç açıcı değildir.
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de KOBİlere hak
ettikleri değer ve önem verilmeli,
başarısızlıklarına sebep olan etmenler düzeltilmelidir
diye düşünüyoruz. Günümüzde KOBİlerin yaşadığı
sorunlar ülke ekonomisinin yaşadığı sorunlarla
kuşkusuz paraleldir. Ekonomide yaşanan her sorun doğrudan
KOBİlere de yansımaktadır. Özellikle içinde bulunduğumuz
kriz ortamında KOBİlere yönelik desteklerin
artırılması önem taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugün geldiğimiz noktada sanayi
üretimi yüzde 25,9 gerileyerek bir düşüş rekoru
kırmıştır. Uluslararası doğrudan
yatırımlar yüzde 19,6 gerilemiştir. Net sermaye girişi
yüzde 21,7 azalmıştır. Yatırım projeleri ne yazık
ki raflarda beklemektedir ve ihracat oranı geçen yılın aynı
ayına göre yüzde 35 düşüş göstermiştir. Eylül ayından
bu yana da baktığımızda yaklaşık 19 bin adet
şirket ve kooperatif ile ticaret unvanlı iş yeri
kapanmıştır. 2009 yılı Şubat ayında
protestolu senet sayısı geçen yılın aynı ayına
göre yüzde 11,9 artarak 612 milyon 215 bin TLye
ulaşmıştır. Karşılıksız çek
sayısı şubatta geçen yılın yine aynı ayıyla
kıyaslandığında ise yüzde 48,4 artış
göstermiştir. İşsizlik oranı yüzde 13,6ya yükselmiş,
işsiz insan sayısı 3 milyonu geçmiştir. Bu rakamlara
iş bulmaktan ümidini kesenler ile mevsimlik çalışanlar da
eklendiğinde ortaya çıkan tablo çok ürkütücüdür. Ocak ve şubat
aylarında işsizlik ödeneğine başvuran kişi
sayısı 148.383tür. Ocak ayında yine takibe düşen kredi
kartı borçlularının sayısı 1 milyon 646 bin
kişiye çıkmıştır. Ferdî kredi borcunu ödemeyenlerin
sayısı yüzde 513 artmıştır. Borç yüzünden -hepinizin
bildiği gibi- canına kıyan vatandaşların
sayısı son dört ayda 50ye yaklaşmıştır. Umutsuz
ve çaresizliğe düşen emekçiler ve esnaflar ne yazık ki ölümü
tercih eder noktaya gelmişlerdir, getirilmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, durum bu kadar vahim, tablo bu kadar
can sıkıcı, ülke ekonomisinin üzerinde kara bulutlar
dolaşmaktadır. Evlerin ocakları sönmüştür. Tencerelerde
aş değil, dert kaynamaktadır. Dört kişilik aile için
açlık sınırı, yani acından ölmeme
sınırı 745 TLdir bildiğiniz gibi, yoksulluk
sınırıysa 2.426 TL olmuştur. Vakit tüm bu rakamları
ciddiye alma, önlem alma vaktidir.
Bakınız, Sayın Maliye Bakanı ne demektedir:
Işık görünmeye başladı, yıl sonuna kadar krizin dibi
görülür. diyor Sayın Bakan. Bu, acaba ciddi bir ifade mi? Çok ciddiyetten
uzak, halkı kandırmaya, oyalamaya yönelik bir açıklama olsa
gerek. Ben buradan, bu konuda Hükûmeti tekrar ciddiyete davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, IMF, OECD ve AB küresel krizin daha
da derinleşeceğini, 2010da dünya ekonomisinin toparlanması
ihtimalinin azaldığını söylüyor, Hükûmet yetkilileri hâlâ
Kriz teğet geçti, krizin dibi göründü, ışık göründü. gibi
söylemlerle vakit geçiriyor, gerekli önlemleri almıyorlar. Başbakan,
kapanan fabrikaları Beceriksizlikleri yüzünden kapandı. diyor.
Şimdiye kadar çok becerikli olan, milyonlara istihdam sağlayan, ülke
ekonomisine önemli katkıları olan bu fabrikalar her ne hikmetse
birden beceriksizleşiyor, kapanıyor. Kendimizi
kandırmayalım değerli milletvekilleri. Bu fabrikalar
kapandıysa, bunun tek sorumlusu kuşkusuz Hükûmet olmalıdır,
Hükûmetin beceriksiz kriz ve ekonomi yönetimi olmalıdır. Gerçi AKP
İktidarı döneminde herkes, bakan, Başbakan çocukları,
damatları, gelinleri kadar becerikli olamadı. Maşallah her
birinin birer ticaret dehasına sahip olduğunu gördük. Kimi gemi
sahibi oldu, kiminin gümrüksüz mağazaları var bildiğiniz gibi,
kimisi gıda, kimisi likit yumurta fabrikalarına sahip, kimisi termik
santral kurma peşinde ve bazıları inşaat sektöründe,
bazıları gemi işletmeciliği yapıyor. Kısacası
krize rağmen Durmak yok, ticarete devam. diyen Hükûmet üyelerinin
yakınları olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama Hükûmetin farkına
varması gereken bir şey var ki o da şudur: Türkiye bu
şanslı azınlıktan oluşmuyor değerli
arkadaşlar. Bu şanslı azınlık dışında
kalanların ceplerini, mutfaklarını, canlarını kriz
vurmuştur ve açlığa mahkûm etmiştir.
Değerli milletvekilleri, şu an içinde bulunduğumuz
tablo böyle iken yapılması gereken öncelikli iş ekonomiye ve
istihdama daha büyük katkılar sağlayan KOBİleri desteklemek,
onları düzlüğe çıkaracak önlemleri bir an önce almaktır. Bu
anlamda KOBİlere kredi desteği büyük önem
taşımaktadır. Bu konuda Hükûmetin kuşkusuz iki küçük
adımı olmuştur can suyu kredisiyle. Ancak bu krediler yetersiz
kalmıştır. Birçok sanayici ve esnaf krediye başvuru için
aranılan ağır şartlardan dolayı müracaat bile
edememiştir. Bu şartlardan en ağırı ise sigorta ve
vergi borcu olmadığına ilişkin istenen yazı biliyorsunuz.
Adına can suyu denilen bir uygulamaya böyle bir şartın
konulması gerçekten akıl alır bir durum değildir. Kredi
verme şartlarının
kolaylaştırıldığı, verilecek kredi
miktarının ve krediden yararlananların sayısının
arttırıldığı yeni bir can suyuna KOBİlerin acil
ihtiyacı vardır. Bu, savsaklanmadan, ciddiyetle üzerinde durulması
ve jet hızıyla mutlaka verilmesi gereken bir destektir diye
düşünüyoruz. Aksi hâlde nehre su gelinceye kadar kurbağa
canından olacaktır.
Ekonomik krizle boğuşan, vergi borcu, sigorta borcu,
elektrik, su, doğal gaz borcu olan küçük esnaf da unutulmamalıdır.
Şirket birleşmelerine tanınan kolaylıklar, vergi
muafiyetleri, vergi borcu ödemelerindeki esneklik, birleşmek isteyen esnaf
için de geçerli olmalıdır diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, KOBİlerin desteklenmesi,
kalkındırılması için yapılması lazım gelen
kuşkusuz çok şey vardır. Bu yapılacaklar listesi uzun bir
listedir. Bu tasarı da bu yapılacaklar arasında yer alan bir
kalem olarak değerlendirilebilir. Tasarıyla sanayi sektörü dışındaki
diğer küçük ve orta büyüklükteki işletmeler de KOSGEB desteğinden
yararlanabileceklerdir. Bir anlamda, KOSGEB desteklerinden yararlanabilecek
işletme türü yelpazesi genişletilmiştir ancak KOSGEB bütçesi
aynı oranda genişletilmelidir diye düşünüyoruz. Bu da
kâğıt üzerinde kalmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL (Devamla) Tüm bu olumsuzluklara rağmen
tasarının çıkış noktasının doğru
olduğunu düşünüyor ve hayırlı olmasını diliyorum.
Üreterek tüketen bir Türkiye özlemiyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koçal.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut.
Sayın Tankut, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 330 sıra sayılı KOSGEB Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
ülkemizin içinde bulunduğu derin kriz ortamında ekonomik değer
sağlayan, istihdam oluşturan, üretime katkı veren kurum ve
işletmeleri gözeten yaklaşımları yapıcı muhalefet
anlayışımız çerçevesinde her zaman ve zeminde destekleyerek
katkı sağlamaya çalıştık. Bu manada, küçük ve orta
büyüklükteki işletmelere destek sağlayıp sahip çıkacak bu
ve benzer kanun tasarı ve tekliflerinin gündeme gelmesine de elbette ki
olumlu bakmaktayız. Bu çerçevede, KOBİ şemsiyesi altında
bulunan ve sadece sanayi dilimini kapsayan şirketlerden başka
diğer sektörleri de içine alacak şekilde, belli büyüklük veya
vasıflardaki hemen bütün işletmeleri de dikkate alan bu
tasarıyı da komisyon görüşmeleri esnasında katkı
sağlamaya çalışarak destekledik. Bu yeni kanun
değişikliğiyle KOBİ çatısı altındaki
yaklaşık 250 bin civarındaki sanayi işletmelerine
diğer sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler ve girişimciler
de dâhil edilmiş bulunmaktadır. Bu şekliyle KOBİ
şemsiyesi genişletilmiş ve bu çatı altındaki hedef
kitle sayısı 1 milyon 900 bin civarına çıkmış
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, buraya kadar bizim
açımızdan hiçbir sorun yoktur ve destek sağlanacak işletme
yelpazesinin genişlemesi elbette ki önemlidir. Ancak bugüne kadar,
diğer arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, 250
bin işletmeyi hedef kitlesinde tutan KOSGEBin işlevi
değiştirilmiş olsa bile, mevcut yapısıyla hedef
kitlesinin sayısının bir anda yaklaşık 8 katına çıkması
çok büyük sıkıntıları meydana getirmeyecek midir? Mevcut
personel ve bütçesiyle bir anda 8 kat fazlalaşmış olan firma ve
işletmelere nasıl hizmet götürülecektir? Şu an bile mevcut
imalatçı firmalardan 15 binine hizmet götürülebilirken hedef kitlenin 8
kat artmasıyla orantılı olarak 15.000x8=120.000 işletme
hangi yapı ve finansla desteklenebilecektir? KOSGEBin mevcut personel
yapısıyla hedeflenen yaklaşık 2 milyon işletmenin
talebi hangi şart ve zeminlerde, objektif ölçülerde, hatasız ve
tarafsız olarak değerlendirilebilecektir? Yoksa bu zamana kadar
KOSGEB kendi personel ve altyapısı yeterli olduğu hâlde kendi
kapasitesinin sekizde 1i kadar mı KOBİ özelliğindeki
işletmelere hizmet etmiştir? Böyle bir ifadenin bu zamana kadar
samimi bir şekilde imalat sektörüne destek olmaya çalışan KOSGEB
çalışanlarına ve kurumuna büyük bir haksızlık
olacağını bizler elbette ki bilmekteyiz. Ancak iyi niyetli ve
olumlu bir iş yapmak için söz konusu kanun tasarısının
işlevini genişletirken, buna uygun bir şekilde KOSGEBin
personel ve bütçe yapısının da düzenlenmesi konusunun önemine
buradan dikkat çekmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ne kadar
başta Sayın Başbakan olmak üzere bütün Hükûmet temsilcileri
tarafından aylardan beri inkâr edilen, görmezlikten gelinen veya hafife
alınan ancak son günlerde varlığı kabul edilen ekonomik
kriz, ülkemizi çok derinden sarsmaya devam etmektedir. Hatayı kabul etmek
ve yanlışı fark edip bu yanlıştan dönmek elbette ki
bir erdemdir ancak biz hâlen bu derin krizin Hükûmet tarafından
gerektiği şekilde görüldüğü ve izlendiği kanaatinde
değiliz. Onun içindir ki hâlen alınması gereken önlemlerin
yerine getirilmediğini de görmekteyiz. Bu sebeple ülkemiz ve milletimiz
adına bunu üzüntü verici bir durum olarak değerlendirmekteyiz.
Bugün kamuoyunca AKP İktidarına
yakınlığı ile bilinen Memur-Senin bile
araştırmasına göre, ekonomik krizin etkilerinin iyice
hissedilmeye başlandığı ve 4 kişilik bir ailenin
açlık ve yoksulluk sınırının mart ayında
artış gösterdiği belirtilmiştir. Bu araştırmaya
göre, şubat ayında 4 kişilik bir ailenin 820 TL olan açlık sınırı
841 TLye çıkarken, 2.300 TL olan yoksulluk sınırı da 2.327
TLye yükselmiştir.
Her gün fabrikaların kapandığı, yüzlerce
insanın işinden olduğu, ekmeğinden edildiği bir
ortamda, başta Sayın Başbakan olmak üzere, Hükûmet
temsilcilerinin hâlen işin vahametini kavramaktan uzak olmasını
başka nasıl değerlendirebiliriz bilemiyoruz.
İşte, bu noktada da Sanayi ve Ticaret Bakanı
Sayın Zafer Çağlayanın KOBİlere yönelik
çabasını takdir etmekle birlikte, Hükûmetin altı buçuk
yıldır uyguladığı ekonomi politikasını terk
etmediği takdirde bu çabanın tek başına yeterli
olabileceğini söyleyebilmek maalesef mümkün değildir.
Destekle ilgili hedef kitle içindeki KOBİ ölçeğindeki
işletme sayısının 2 milyona
yaklaştırılmasını olumlu bir gelişme olarak
gördüğümüzü az önce ifade etmiştim. Ancak bu olumlu gelişmenin
uygulanabilir olmasının önündeki en büyük engel, hiç şüphesiz,
daha önce de belirttiğim gibi, kurumsal altyapının yetersiz
olmasıdır. Ayrıca ekonomik krizin tetikleyicisi kabul edilen
finansal sıkıntı ortamında daha önce 250 bin olan
işletmeye yeterli mali desteği veremez iken, hedef kitle
sayısı 2 milyona yaklaşan işletmeye ve girişimciye
hangi ölçüde ne kadar yardımcı olunabilir, bunu da takdirlerinize
sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, dolayısıyla bu tasarının
gerçek anlamda faydalı olabilmesi ve söz konusu hedef kitleye hizmet
sağlayabilmesi için kurumsal altyapı tedbirlerinden başka
finansal kaynak altyapılarının da oluşturulması ve
bütün bunlara yönelik önlemlerin de alınması gerekmektedir. Mevcut destek
politikalarına rağmen her gün kapılarına kilit vuran
KOBİlerin, ulaşılan yeni rakam ile eskisinden daha iyi
şartlarda finansal destek alma imkânları da ne yazık ki
olamayacaktır. Yaşanan derin kriz ortamında KOBİlere
sağlanan destekler kızgın saca dökülen bir su damlası
misali hızla buharlaşırken, sayısı artan
KOBİlere verilecek desteklerin de dipsiz kuyuya atılan taştan
belki de pek farkı olmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
İktidarının nafile gayretlerle milletimizden gizlemeye
çalıştığı, üretmeden tüketen, tüketerek borçlanan ve
borçlarını da ne var ne yok satarak karşılamaya
çalışan ekonomi politikaları neticesinde bugün çok vahim bir
Türkiye tablosuyla maalesef karşı karşıya
bulunmaktayız. Bu vahim tablo içerisinde geçtiğimiz ayın
başı itibarıyla son altı ayda 19 bin şirket
kapanmıştır. Türkiyede geçtiğimiz eylül ayından mart
ayına kadar 18.897 adet şirket ve kooperatif ile ticaret unvanlı
iş yeri kapanmış ve en büyük darbeyi de ticaret hayatı
yemiş, bunu inşaat ve imalat sektörleri izlemiştir.
Yine, Türkiyenin pek çok bölgesinde olduğu gibi, seçim
bölgem olan Adanada da sanayi büyük bir çöküntüye uğramış ve
büyük bir hızla kan kaybetmiştir. Adana krizi diğer illerimizden
çok daha fazla yaşamış ve 16sı son üç aylık dönemde
olmak üzere geçtiğimiz yıl 42 tesis kapanmış veya üretimine
ara vermiştir. Kayıt dışıyla birlikte Adanada
işsizlik yüzde 20ye ulaşmış ve son bir buçuk yılda
Mensa, Tekel ve Güney Sanayinin kapanması yüzünden binlerce insan
işsiz kalmıştır. Bugün fabrikasını kapatmayanlar
da alacaklılar ve bankalar başıma üşüşmesin diye
işçilerine ücretsiz izin verip çalışıyormuş gibi
gözükmektedirler.
Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesinde 2001
yılında yüzde 3,4 artış gösteren enerji tüketimi şimdi
hızla gerilemektedir. Organize sanayi bölgesinde 2008 yılı sonu
toplam enerji tüketiminde 2007 yılına göre yüzde 6,8 azalma
görülmüştür. Ocak ayında ise enerjide yüzde 20, doğal gaz
tüketiminde ise yüzde 37 düşüş meydana gelmiştir. Diğer
taraftan, Türkiye genelinde yüzde 64 civarında olan kapasite
kullanımı, sanayi kenti olan Adanada yüzde 44,6 civarına kadar
düşmüştür.
2008 Kasım ayında Adanada yeni açılacak bir meyve
suyu paketleme fabrikasının verdiği iş ilanına bir
hafta içerisinde tam bin kişi başvurmuş, fabrika sahibi,
işsiz üniversite mezunlarının fabrika içinde paspas dahi yapmaya
razı olduğunu söylemiştir.
Netice olarak, değerli arkadaşlar, bu
değerlendirmeler kapsamında, Hükûmetin bir an önce gerçekleri
görmesinin lazım geldiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. O
gerçekler ki vatandaşımızı bir dilim ekmeğe muhtaç
hâle düşürmüştür ve bu kesinlikle bir abartı değildir.
Sizler de her gün televizyonlardan izliyorsunuz, görüyorsunuz, gazetelerden
okuyorsunuz. Okula giden çocuğuna 25 kuruş dahi veremeyecek babalar
döktükleri gözyaşı ile yüreklerimizi dağlamaktadırlar.
Anneler tenceresine aş koyamamakta, her gün ocaklar sönmekte, yuvalar
dağılmakta, takati kalmayan insanlarımız intihara
yönelmektedir. Kredi kartı borcunu ödeyebilmek için
komşularının çocuğunu kaçırıp fidye isteyenlerin,
banka soygunu yapanların, cinnet geçirenlerin her geçen gün
arttığı, toplumsal suçların pik yaptığı bir
dönemi hep birlikte yaşamaktayız. İşte bütün bunlar Türkiyenin
gerçek yüzüdür ve milyonlarcadır. O milyonlarca yüz kendisini fark edecek
birilerini aramaktadır. O milyonlarca yüz kendi bakanlarından ve
Başbakanından hakaret değil merhamet ve ilgi beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tankut, devam edin efendim.
YILMAZ TANKUT (Devamla) Konuşmama son verirken, bu kanun
tasarısının tek başına çözüm
olamayacağını, esnafın, sanayicinin nefes
almasını sağlayacak vergi ve prim indirimleri başta olmak
üzere diğer önlemlerin önünü açacak yasal düzenlemelerin Hükûmet
tarafından acilen gündeme alınarak uygulamaya konulmasının
şart olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum ve başta
kredi kartı borçları olmak üzere diğer kredi
borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin
vermiş olduğu kanun tekliflerinin acilen Meclis gündemine
alınması gerektiğinin altını çiziyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tankut.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından
alkışlar)
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile ilgili Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu, küresel krizin ağır etkilerini yavaş
yavaş hissettirdiği günler yaşıyoruz ve IMF ile
anlaşma noktasında gelinen noktada da 2009 bütçesinin artık bir
revizyon geçirme zorunluluğuyla karşı karşıya
olduğumuzu görüyoruz. Bu tür yasa tasarılarına
-baktığımız zaman 2 milyonu aşkın esnafı,
sanayiciyi kapsayan böyle bir yasa tasarısı
karşısında- yeri geldiği zaman iktidarıyla,
muhalefetiyle tüm partilerin ortak olarak bu tür olumlu tasarılara destek
vermesi, aslında demokraside Mecliste birlikte çalışmanın
getirdiği olgunluk açısından önem arz ediyor. Biz de bu
tasarı konusunda olumlu oy kullanacağız ve destek vereceğiz
ancak küresel kriz, önlemleri, alınacak tedbirler konusunda da birkaç
konuya değinmeden geçemeyeceğiz.
Avrupa Birliği müktesebatı denince ve o doğrultuda
yasa yapma gereği doğunca doğrusu bu zorumuza gidiyor. Yani,
Avrupa Birliği olmasa, müktesebatı olmasa, küresel kriz olmasa,
sadece bir yıl içindeki yirmi bini aşkın şirketin
kapandığı, sanayinin daraldığı, inşaat
sektörünün çöktüğü, tekstilin artık tamamen gerilediği ülkemizde
hiçbir önlem almayacak mıyız, tedbir almayacak mıyız, bu
konuda bir çalışma yapmayacak mıyız? Şüphesiz,
Meclisin birinci görevi bu. Eğer küresel kriz başta Amerika olmak
üzere Avrupa Birliği ülkeleri, Hindistan ve Çine kadar dünyada çok
geniş bir etki alanı yaratmışsa ve bütün ülkelerde, G20
zirvesinde bu konuda tedbirler alınıyorsa Meclisin de başta
iktidar partisinin ve ana muhalefet partilerinin destekleriyle küresel krizi
gündeme getirip bu konuda temel politikaları geliştirmemiz
gerektiği kaçınılmazdır.
Biz, Demokratik Toplum Partisi olarak bu küresel krizle ilgili
araştırma önergesi verdik. Bu araştırma önergesi bekliyor.
Peki, bu küresel krizle ilgili hiçbir paket, bir tedbir açıklanmadan can
suyu kredileriyle, bu tür KOSGEB destekleriyle bu
sıkıntıları, bu krizi atlatmamız mümkün mü? Kanımca
değil. Avrupa Birliği müktesebatıyla ilgili olarak
yaptığımız bu düzenlemede, evet, Avrupa Birliği
fonlarından da destek alınması ve küçük ve orta
işletmelerin bundan destek görmesi, projelendirilmesi de önemlidir, buna
da katkı sunulması gerekir. Özellikle de Türkiye gibi genç nüfusu
olan dinamik bir ülkenin yaşlanan Avrupa karşısında,
özellikle iki milyonu aşkın KOBİnin sorunlarını çok
ciddi bir şekilde ele alması da zorunludur. Sanayi sektörü
dışındaki sektörlerin durumuna katkı sunmak, çerçeveyi
genişletmek ve destekleri sunmak son derece önemli. Peki, şunu sormak
istiyorum: Türk Ticaret Kanunu Mecliste ve görüşülmedi, şirketler
konusu gündemde. Şirketlerle ilgili bir yasal düzenleme yapmadan bu tür
KOBİler, KOSGEB projeleri konusunda bu yasal düzenlemeyi yapmadan, bu
yasanın gerçek işlevini görmesi mümkün mü? Maalesef mümkün
değildir çünkü Türk Ticaret Kanunu, tamamen şirketleri yeni bir
düzenlemeye tabi tutacak ve örneğin bir yıldır kapanan yirmi
bini aşkın şirketle ilgili borçlar, icralar, iflaslar, sorunlar
bu tür desteklerden yararlanma açısından son derece önem arz ediyor.
Yine bir noktaya daha değinmemizde yarar var: Örneğin,
Demokratik Toplum Partisi olarak kredi kartları faizlerinin indirilmesi,
borçlarıyla ilgili yeni yasal düzenlemeler yapılmasıyla ilgili
yasa tekliflerimiz de bekliyor. Diğer partilerden de bu konuda bizden
sonra verilen teklifler var. Bunları bir araya getirip değerlendirmek
en azından küçük ve orta ölçekteki sanayi işletmelerini son derece
yakından ilgilendiriyor. Can suyu kredileri dağıtıldı,
evet bir kısmı, ama birçoğunun mevcut borçlara, hemen vergi,
pirim ve diğer borçlar doğrultusunda gittiğini, zaten ödeme
koşullarıyla ilgili birtakım şartların da yer
aldığını biliyoruz. Şimdi, burada KOSGEB
tarafından verilen kredilerle -KOBİlere ön şart olarak sunulan
kamu kurumlarına borçlu olmama- borçları nedeniyle kapanma
aşamasına gelen işletmelerin bu kredilerden yararlanmasına
yol açılması şüphesiz bu tür kriz dönemlerinde son derece
önemli. Ancak şunu da görmek gerekiyor ki biz bu kredilerle, bu
desteklerle, bu yeniden yapılanmayla ne kadar bir dilime hitap
edebileceğiz, ne kadarını etkileyebileceğiz?
Baktığımız zaman elimizde son veriler yok. Küresel krizden
sonra bunun TÜİK olarak Meclise sunulması çok yararlı olurdu.
Sayın Bakanlık da bunu yapabilir. Bu küresel kriz sonrası kaç
şirket kapandı? Ne kadar işçi işten atıldı?
Elimizde reel veriler olsa çok sağlıklı değerlendirmeler
yapma imkânımız olurdu ancak bugün TÜİKin şubat
ayında sanayi üretiminin veri tarihindeki en büyük düşüşü
yaşayarak yüzde 23,7 daraldığını açıklaması,
bu rakamlar bile gelinen noktada ekonomik krizin ne kadar ağır
boyutlarının olduğunu ortaya koymaktadır.
2 milyonu aşkın esnaf ve sanayiciyi kapsayan böyle bir
yasa tasarısı kökten bir çözüm olmamakla birlikte, Hükûmetin ekonomi
politikasındaki yanlışlara bir iki noktadan değinmek de
zorunluluk diye düşünüyoruz. Örneğin, küresel kriz
karşısında 800 milyar dolar tedbir alan Amerikadan sonra,
Avrupa Birliğinin 27 ülkesi de 3 milyar euro civarında tedbirlerle
birtakım tedbirleri almaya başladı.
Şimdi, Türkiyede, bu sanayideki daralma, KOBİlerdeki
daralma dikkate alındığında, biz üretimi nasıl
artırabiliriz? Yani, bu küresel kriz karşısında bir yanda
sosyalist sistemin çökmesinden sonra, kapitalist sistemin çöktüğü bu
krizle ilgili olarak yeni bir ekonomi politikası Türkiye'nin gündemine
gelebilir mi? Bununla ilgili ne yapılabilir? Nasıl köklü çözümler
alınabilir? Bu konuları konuşamadığımız
sürece, bu pansuman türü tedavi yöntemleriyle, aspirin yöntemleriyle küresel
krizin çözülmesi mümkün değildir diye düşünüyoruz.
Biz, parti olarak sürekli olarak köklü çözümleri Hükûmete önerdik
ve yine öneriyoruz. Diyoruz ki, eğer küresel krizi aşmak
istiyorsanız, yirmi beş yıldır süren çatışma
sürecini barışla sonlandırıp
çatışmasızlık ortamını yaratmak, askerî
harcamalara ayrılan dilimleri ve bunları ekonomiye yönlendirmek,
yatırıma yönlendirmek mümkündür, Meclis bu görevi yerine getirmeli.
Bir seçim geçirdik, seçim geride kaldı, artık, çözüm üzerinde
duralım.
Yine, ikinci bir nokta, GAP projesinin 1 milyon 852 bin hektar
sulanacak arazisinden bugüne kadar sadece yüzde 14ünün
sulandığı dikkate alınacak olursa gelin bu küresel kriz
sonrası Gaziantepten taa Şırnaka kadar, Habur
Kapısına kadar olan bereketli toprakları sulayacak kanal
projelerini en kısa sürede hayata geçirelim ve burada da, göreceksiniz ki
5 milyon insanın istihdamı söz konusu olacak.
Yine enerji politikaları konusunda şunu söylüyoruz:
Gelin, ithal enerji yerine, geçiş enerjisi yerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan, devam edin.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bağlıyorum efendim.
Gelin, kaynak enerjisine yönelelim, kendi kaynak enerjimizi
üretelim. Petrolden tutun elektrik üretimine, rüzgârdan
Doğal gaz ithal
yükünden kurtulmak için farklı elektrik enerji alternatiflerinden
yararlanalım. Bütün bunları eğer demokratik bir anayasayla, yeni
bir anayasayla taçlandırabilirsek, yeni seçim yasaları ve yeni
demokratik bir toplumu yaratabilirsek, o koşullarda ekonomik krizin etkilerinden
kurtulmak çok daha kolay olacaktır. Bu dört temel noktada adımlar
atılmadığı sürece küresel krizin etkilerinden Türkiye'nin
kurtulması mümkün değildir diye düşünüyoruz.
Buna rağmen biz Demokratik Toplum Partisi olarak bu yasa
tasarısını destekleyeceğiz. Halkımıza
hayırlı olmasını diliyoruz.
Teşekkür ederim. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına ilk söz, Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, KOSGEB dediğimiz küçük
ve orta işletmeler bu ülkedeki ekonominin can damarıdır.
Halkın tüm kanallarına katma değerden elde edilen gelir bu
işletmeler kanalıyla gider. Bunlar ekonominin arklarıdır.
Her yere, burada elde edilen katma değerle, küçük ve orta işletme,
her yere bu gelir akar. Tabii burada özellikle sektörel ve bölgesel
özelliklerin teşvik politikalarıyla da entegre edilmesi lazım.
Onu yarınki bir başka maddede söyleyeceğim. Yani sektörle
bölgesel özellikler mutlaka teşvik politikalarıyla desteklenmelidir.
Aynen katılıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede üretilen her ürün
bu ülkeye katma değer yaratıyorsa bizim için çok önemlidir. Bu ülkeye
özellikle yüzde 100 katma değer yaratan ürünler vardır. Bazı
ürünler ithal ikamesi ile katma değer yaratır. Yani ülkeye
bıraktığı katma değer yüzde 10dur, yüzde 20dir,
yüzde 30dur. Ama bazı ürünler var ki çil çil, yüzde 100 katma değer
bırakır.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin her bakanı
herkesin bakanıdır. Böyle olmalı. Ve bu ülkenin her bakanı
kendi seçim bölgesi
Mutlaka kendi seçim bölgesi özelliği vardır ama
Türkiye Cumhuriyetinin bakanıdır. Herhangi bir bölgedeki ürünü
aşağılamak, herhangi bir bölgedeki ürünü elinin tersiyle itmek
bakan da olsa kimsenin haddine değildir. Bu ülkenin dış
ticaretinden sorumlu Bakanı
Mersinde bir uluslararası
taşımacılık kokteylinde kendisine meyve suyu ikram ediliyor.
Tabii, Mersinde üretilen narenciye bizim hepimizin gururudur. Biz Mersinde
üretilen narenciyenin her tanesinin ihraç edilmesinden gurur duyarız.
Mersin halkına ne kadar katma değer yaratırsa Mersin halkı
adına gurur duyarız. Ama Sayın dış ticaretten sorumlu
Bakan, siz Türkiye Cumhuriyetinin bakanısınız. Mersin
Milletvekili olabilirsiniz. Dün de Antep Milletvekiliydiniz. Dün Antep
Milletvekiliyken aynı şeyleri narenciye için konuşuyor muydunuz?
EYÜP AYAR (Kocaeli) Bir dahakine de Malatyaya gelecek.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet.
Ve ettiği kelime arkadaşlar
Kendisine meyve suyu ikram
ediliyor, garsonu tersliyor: Bu akılla siz giderseniz hiçbir şey
olmayacak. Şunların yerine adam gibi portakal, limon suyunu
sıkın. Saygı duyarız, içmeyebilirsin kayısı
suyunu ve yanındakilere diyor ki: Burası ne şehri? Narenciye
şehri. Mersin halkına da, Mersine de hakikaten saygı
duyarım. Keşke her tanesi ihraç edilse. Ve bu cevabı
alıyor. Narenciye şehrinde bana hoşaf gibi kayısı
getiriyorlar! Sen kimsin ağzına alıyorsun bunu be!
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Hoşaf kötü mü?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ne demek o ya! Ne
demek o ya! Siz bu ülkenin Bakanısınız.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Hoşaf kötü bir şey
değil ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşım,
her şeyin hoşafı vardır. Siz, kayısıyı
aşağılamaya, bu ülkenin yılda 300 milyon dolar
değerinde olan ürününe, ürününe
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hoşaf
aşağılamak değil. Sen hoşaftan anlamıyorsun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
ürününe, ürününe
sizin laf etmeye hakkınız yoktur, kim olursanız olun. Ama bir
başka ülkenin devlet bakanı ve benim ihracattan sorumlu Bakanım
bunu söyleyecek, Sayın Obama diyecek ki: Sizin bir değeriniz var.
Eğer benim ihracattan sorumlu Bakanım yüzde 100, yılda 300-400
milyon dolar bu ülkeye çil dolar kazandıran bir ürüne böyle laf ediyorsa
ben bunu bu kürsüden kınıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sen çok alıngansın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hayır
arkadaş, bu ülkenin her toprağı, bu ülkenin her
toprağından üretilen ürünler bizim hepimizin ortak değeridir,
bizim hepimizin ortak değeridir. Hangi ilimizde ne üretiliyorsa, bu ülkeye
katma değer yaratıyorsa o ilindeki müteşebbisin önünde ben
saygıyla eğilirim ama ihracattan sorumlu Bakan olacaksın Bana
Mersinde bunu getirmeyin
Ya, içmeyebilirsin, bundan sonra da içme, içme
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Niye? Niye?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ve, ve
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Niye içmesin!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır arkadaşlar, hepinizin dikkatine
sunuyorum. Siz, Sayın Bakan, küçük ve orta işletmeler -Türkiyede
bölgesel kalkınma diyoruz- bu ülkeye yılda 400 milyon dolar çil çil
döviz kazandıran bir ürünü bir tarafta yüzde 100 katma değer
yaratıyor, bir kuruş ithal girdisi yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu, devam edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bir tarafta bu
işletmeleri kalkındıralım diyoruz, ihracatı
artıralım diyoruz, öbür tarafta da çıkıyor bu ülkenin
ihracattan sorumlu Bakanı bu lafı ediyor; esefle kınıyorum!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Şahısları adına ikinci söz, Sakarya
Milletvekili Hasan Ali Çelike ait.
Sayın Çelik, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının 1inci maddesi metninde yapılan bir
değişiklik var, KOSGEBin tanımında, açık ifadesinde
yapılan bir değişiklik var. O da sanayi ifadesinin
işletme şeklinde değiştirilmesinden ibarettir.
Dolayısıyla, bu yapılınca ne değişiyor diye
baktığımızda, ülkenin genel durumunu da göz önüne
aldığımızda, dünyadaki gelişen endüstriyel
şartları da göz önüne aldığımızda, üretimin ön
aşaması olan ham madde temini, üretim ve pazarlama bir bütün olarak
ele alınmalıdır. Herhangi bir şeyin üretimi birçok
işlemin bir planlama, bir üretim prosesi ve üretimden sonraki
satış, hatta satış sonrası hizmetlerle
tamamlanmasıyla bir bütünlük arz eder. Dolayısıyla sadece
sanayi kelimesiyle tanımlamak, eksik bir tanımlama. Belki de
KOBİlerin desteklenmesi hususunda bir eksikliğin telafisi için
işletme olarak bunun zikredilmesi daha doğru olacak diyerek bu
düzenlemeyi yapmış bulunmaktayız.
Dolayısıyla, baktığımızda, bu
gelişen dünya ticareti ve sanayisinin bir bütün olarak ele
alınması ve daha kompleks bir ticari ve sanayi faaliyetin var
olması bizde de KOBİlerin desteklenmesi hususunda bir kapsama
ihtiyaç duyulmuştur. Dolayısıyla işletme kapsamı da bu
anlamda kendisini daha iyi ifade edecek diye inanıyorum. O sebeple,
vaktiyle kurulmuş olan ve o zaman yeterli gibi görünen bu tanımlama
bugün yetersizleşmiş, daha kapsamlı ve günün gerek ve gerçeklerine
uygun, dünyadaki rekabet şartlarına katkı verebilecek hâle
getirilmiştir. Neyin işletme, neyin sanayi, neyin ticaret olduğu
hususunu hassas bir ayrışım ve tanımlama yerine,
zamanımızın ihtiyaçlarına daha etkin cevap veren bir
düzenleme yapılmıştır.
Birçok endüstriyel işletmede
karşılaştığım en önemli sıkıntı,
işletme sermaye gücüne göre küçük fakat işletmenin işlemesinin
devamı için büyük önemi olan, motorculuktaki bir tabir ile üst ölü
noktayı atlatmak için gerekli olan küçük ekonomik kuvvetlerin, yani
paranın KOBİlere daha yaygın ve daha etkin
aktarılmasıdır. Hatta 22nci Dönem Parlamentosunda
çıkarılmış bulunan Rehin Mal Yasasında
yapıldığı gibi, işletme sermayesinin doğrudan
yatırım sermayesi olarak kullanılmaması da belki
gerekmektedir, o Yasanın işlevinden de yararlanmak gerekir diye
düşünüyorum. Dolayısıyla bugün ihtiyaç duyulan KOBİlerin
desteklenmesi faaliyetinin, bundan sonraki aşamada işletmelerde
değerlendirilebilir sermayenin biraz daha fazla işletmenin
işletilmesi için kullanılması yahut da KOBİlere verilecek
olan desteğin, KOSGEB tarafından verilecek olan desteğin
işletmenin dar zamanlarındaki bu sorunu aşması için
kullanılabilecek şekle dönüştürülmesinin yararlı
olduğunu düşünüyorum.
Bu anlayışla, o bir anlık güçlüğün
aşılması için üst ölü noktanın atlatılıp
volanın sürekli dönebilmesini sağlamak için gerekli olan
kaynağın KOSGEB tarafından sadece sanayi tanımına uyan
işletmelere değil, işletme boyutuyla yapılacak olan
düzenlemeyle geniş bir alana yayılmasını ben de uygun görüyor,
bu anlayışla KOSGEBin bu faaliyetinin daha hoşgörülü, daha
etkin, daha iyi niyetli bir yaklaşımla KOBİlere katkı
sağlayacağına inanıyor ve sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çelik.
Madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Vazgeçtim Sayın
Başkan.
BAŞKAN O zaman maddeyi oylayacağız.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin
tamamlanmasına çok az zaman kaldığından, alınan karar
gereğince, Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişinin
hayatını kaybettiği helikopter kazası ve kurtarma
çalışmalarıyla ilgili Meclis araştırması
önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 9 Nisan 2009 Perşembe günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.56