DÖNEM: 23 CİLT: 43 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
76ncı
Birleşim
14 Nisan 2009 Salı
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, İnternet Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin tezkeresi (3/743)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, özürlüler için rehabilitasyon
merkezleri açılmasını içeren Gökkuşağı Projesi
ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/339)
2.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 26 milletvekilinin, Fermente
Sütler Tebliğinde yapılan değişikliklerin
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/340)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 24 milletvekilinin, tefecilik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/341)
VI.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel
Kurulun, 14 ve 15 Nisan 2009 Salı ve Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 2090 Sayılı Tabii Afetlerden Zarar
Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin (2/3) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/126)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/675) (S.Sayısı: 330)
3.- Dünya
Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu Guvernörler
Kurullarının 2009 Yıllık Toplantıları
Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Dünya Bankası Grubu ve
Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/468) (S.
Sayısı: 327)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Filistin
Ulusal Yönetimi Tarım Bakanlığı Arasında Tarım
Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/359) (S. Sayısı: 326)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan
Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 332)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn
Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/445) (S. Sayısı: 333)
VIII.-
OYLAMALAR
1.- Dünya
Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu Guvernörler
Kurullarının 2009 Yıllık Toplantıları
Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Dünya Bankası Grubu ve
Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Filistin
Ulusal Yönetimi Tarım Bakanlığı Arasında Tarım
Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan
Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn
Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısının oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, genel seçimlerde adaylık için istifa
eden kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/6482)
2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya Büyükşehir Belediyesinin
borçlarına ve aldığı borçlanma yetkisine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/6853)
3.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyadaki tramvay projesine ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/6854)
4.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, Gazipaşa ilçesindeki sağlık hizmeti
ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/6870)
5.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Almanyadan istenen Deniz Feneri Davası
dosyasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/6888)
6.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Adananın kentsel ve sosyal
sorunlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (7/6904)
7.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, anadilde eğitim talebinde bulunanlar
hakkında yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/6933)
8.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, işten
çıkarılan çalışanlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/6947)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, özürlü istihdamındaki prim teşvikine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/6951)
10.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesindeki iç denetçilere ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/6965)
11.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbuldaki sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıfları mütevelli
heyetlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/6966)
12.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresun Kadın Doğum Çocuk
Hastanesinin fiziki yetersizliğine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/6971)
13.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, bir askerin ölüm olayına ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/6985)
14.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, tutuklu ve hükümlü
hastaların tedavisine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/7015)
15.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın işsizliği ve
istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7048)
16.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki Vakıf Zeytinliğine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının cevabı (7/7099)
17.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Okul Sporları
Federasyonunun hazırlattığı iddia edilen bir videoya
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/7180)
18.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Besnideki TOKİ
konutlarında mağduriyet oluştuğu iddialarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/7201)
19.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, kamuya yeni personel
alımıyla ilgili karara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/7209)
20.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Ayvalıkta
TOKİnin yeni bir proje başlatacağı iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/7210)
21.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, yaz
saati uygulamasının seçimlere etkisine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/7211)
22.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, TOKİ
açılışlarına ve seçim mitinglerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/7217)
23.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Bilim ve Teknik Dergisinin Mart
sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydının cevabı (7/7223)
24.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, esnaf ve sanatkârların
İşsizlik Sigortası Fonu kapsamına alınmasına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/7229)
25.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir yönetmelik
taslağına ve bir iddiaya ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7230)
26.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün orman istihkakının
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/7233)
27.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Karataş ilçesindeki su tahliye sistemlerinin
yetersizliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/7234)
28.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Avlan Gölünün su kapasitesinin
artırılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/7235)
29.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir köyün su sorununa
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/7239)
30.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, karşılıksız çeklere ve
protestolu senetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/7241)
31.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TRTde yayınlanan bir programa ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı (7/7244)
32.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Tübitak Bilim ve Teknik Dergisinin Mart
sayısıyla ilgili iddialara,
- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersinin, Bilim ve Teknik Dergisinin Mart sayısıyla ilgili
iddialara,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı
(7/7245), (7/7246)
33.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TOKİ konutlarının teslim süresine
ve standartlarına yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/7247)
34.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Şehitkamil Kaymakamı
hakkındaki bir iddiaya ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/7276)
35.-
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın, Tekirdağdaki
belediyelerin mali tablolarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtanın cevabı (7/7286)
36.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı (7/7336)
37.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, SGKnın
protokol imzaladığı bankalara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/7353)
38.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Sağlık
Uygulama Tebliğindeki biyonik kulak ameliyatlarıyla ilgili
düzenlemeye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/7354)
39.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Bilim ve Teknik Dergisiyle ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı
(7/7388)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.05te açılarak iki oturum yaptı.
Başkanvekili
Eyyüp Cenap Gülpınar, Türk polis teşkilatının 164üncü
kuruluş yıl dönümünü kutlayan ve görev şehitlerine rahmet,
ailelerine başsağlığı dileyen bir açıklamada
bulundu.
Şanlıurfa
Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin, 11 Nisan Şanlıurfa ilinin
kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir
konuşma yaptı.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Türk polis teşkilatının 164üncü
kuruluş yıl dönümüne,
Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, 29 Mart 2009 yerel seçimlerine,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına İçişleri
Bakanı Beşir Atalay cevap verdi.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın (6/1228) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü
sorunun geri verildiği bildirildi.
Samsun
Milletvekili Fatih Öztürkün, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 22 milletvekilinin, okullardaki
uyuşturucu kullanma ve madde bağımlılığı
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/338) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili Nevzat Pakdilin, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle Kosova Türkleri Millî Bayramı törenlerine iştirak etmek
üzere Kosovaya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonuna üye seçimi yapıldı.
Başkanlıkça,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak
üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın,
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Kocaeli Milletvekili Nihat
Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın,
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vuralın:
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen,
Sivas
Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu ve 5 kişinin hayatını kaybettiği
helikopter kazası ve kurtarma çalışmalarının tüm
yönleriyle araştırılarak benzer durumların
yaşanmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerinin (10/333), (10/334), (10/335) yapılan ön
görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak
komisyonun:
16 üyeden
teşekkül etmesi,
Çalışma
süresinin, üye seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,
Gerektiğinde
Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
14 Nisan 2009
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 18.48de son
verildi.
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
Başkan
Vekili
Fatoş GÜRKAN Yaşar
TÜZÜN
Adana Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 80
II.- GELEN KÂĞITLAR
13 Nisan 2009 Pazartesi
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Adli Tıp Kurumuna ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6396)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, Adli Tıp Kurumundaki bir
atamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6488)
No: 81
14 Nisan 2009 Salı
Tasarı
1.- Ulusal Bayram
ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/690) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2009)
Teklifler
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/425)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.4.2009)
2.-Bitlis
Milletvekili Vahit Kilerin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri
Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün
ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir
Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/426) (Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2009)
3.-Siirt
Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/427) (Plan ve Bütçe ile Milli
Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2009)
4.-İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/428)
(Plan ve Bütçe ile Milli Savunma Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2009)
5.-Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/429)
(Milli Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.4.2009)
Tezkereler
1.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/739) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2009)
2.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/740) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.4.2009)
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/741) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.4.2009)
4.-
Şırnak Milletvekilleri Sevahir Bayındır ve Hasip Kaplanın
Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/742) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 Milletvekilinin, özürlüler için rehabilitasyon
merkezleri açılmasını içeren gökkuşağı projesi
ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi.(10/339) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2009)
2.- Bartın
Milletvekili M. Rıza Yalçınkaya ve 26 Milletvekilinin, Fermente
Sütler Tebliğinde yapılan değişikliklerin
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin
önergesi.(10/340)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 24 Milletvekilinin, tefecilik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi.(10/341) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09.04.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, RTÜK Başkanının gayrimenkullerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1297)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2009)
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz
satışına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1298) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/03/2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, tarımsal ürün ithalatına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) sözlü soru önergesi
(6/1299) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/04/2009)
4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, askerlik borçlanmasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1300) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkında verilen soruşturma izinlerine ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1301)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
6.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Tuzhanı restorasyonuna ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1302)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman-Sasondaki okulların
ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1303) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman-Hasankeyfteki köylerin su
şebekelerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1304) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman-Beşirideki sağlık
ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1305) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, bir proje için arsa tahsisine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7428)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2009)
2.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Osmangazideki Doğanbey Kentsel
Dönüşüm Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7429) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2009)
3.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, bir rektör atamasıyla ilgili ifadesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7430)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2009)
4.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Van eski Cumhuriyet Savcısına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7431)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2009)
5.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Kahramanmaraştaki helikopter kazasının kurtarma
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7432) (Başkanlığa geliş tarihi:
30/03/2009)
6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, ABDdeki bir emniyet amirine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7433)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, BDDKın bazı kişilerin bankalarda
kiralık kasası bulunup bulunmadığını
araştırdığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7434)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
8.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, acil yardım sistemine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7435)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
9.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, tanık koruma programı kapsamına
alınanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7436) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
10.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursa Barosu avukatlarının adli
yardım alacaklarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7437) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2009)
11.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Ergenekon
Davasındaki bir tutukluya ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7438) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/03/2009)
12.- Sivas
Milletvekili Melik Ecder Özdemirin, Silivri Cezaevi yönetimiyle ilgili
bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7439) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
13.- Ankara
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Korkuteli İlçesindeki su sorununa
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7440) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2009)
14.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, İznikin bazı köylerinin
sulama suyu sorununa ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7441) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/04/2009)
15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İznikteki bir gölet yapımına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7442) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Karacabeydeki bazı köy
yollarının yapımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7443)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2009)
17.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin bilgisayar alımı ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7444)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2009)
18.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, acil
yardım numaralarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7445) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/03/2009)
19.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7446) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2009)
20.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Muradiye İlçesinde seçimlerde yaşanan olaylara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7447) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/03/2009)
21.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkındaki soruşturma taleplerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7448)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman-Kozluktaki köy yollarının
asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7449) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/04/2009)
23.-
İstanbul Milletvekili Ufuk Urasın, Trakya Üniversitesinde basın
açıklamasına katılan bazı öğrenciler hakkında
soruşturma açılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7450)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2009)
24.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Tunceli Milli Eğitim Müdürlüğü
yöneticilerine yönelik bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7451)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2009)
25.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, tedavi
yolluklarının ödenmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7452)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2009)
26.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir öğretmen
atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7453) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/03/2009)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman-Gercüşteki
taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7454)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
28.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, mazeret tayinlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7455) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2009)
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Devlet Hastanesinin temizlik ve
güvenlik işleri ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7456) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/04/2009)
30.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, görevde yükselme ve unvan
değişikliği sınavına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7457)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
31.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, hafif hava ulaşım araçlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7458) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2009)
32.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu
yapımının bir köyde oluşturduğu mağduriyete
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7459) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/03/2009)
33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki bir yolda tüp geçit
yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7460)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
34.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, hızlı tren projesine
yönelik bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7461) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/04/2009)
35.- Kocaeli Milletvekili
Cevdet Selvinin, Tuncelideki beyaz eşya yardımlarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/7462)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2009)
36.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, seçim dönemindeki sosyal yardımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/7463)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
37.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, TMSF denetimindeki bir televizyon
kanalının seçim öncesi programlarına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/7464) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/03/2009)
38.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Hazinece karşılanan
özürlü sigorta primlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7465)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2009)
39.- Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, Hatayda kurulacağı iddia edilen
termik santrallere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7466) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2009)
40.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bedelli askerliğe
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7467) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2009)
14 Nisan 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç dakika süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiye-Ermenistan ilişkileri hakkında
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Canan Arıtmana aittir.
Buyurun
Sayın Arıtman.
Süreniz beş
dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın,
Türkiye-Ermenistan ilişkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde son günlerde ilişkilerin
normalleştirilmesi adına yıllardır sürdürülen devlet
politikalarında ciddi kırılmalar yaşanmaktadır. Bugün
bu kürsüde bir muhalefet sözcüsünün bu konuda konuşma yapacağı
belirli iken Sayın Dışişleri Bakanının cevap
vermek üzere burada olmamasını esefle kınıyorum.
Hükûmetin bu yeni
politikalarının Türkiyeye, Kafkasyaya, bölgenin güvenlik ve
istikrarına, Azerbaycanla olan ilişkilerimize, ekonomi ve enerji
politikalarımıza olumsuz yansımalarının
olacağı ne yazık ki gözardı edilmektedir. Hükûmetin
kapalı kapılar ardında yürüttüğü bu çalışmalar
hakkında güvenilir resmî açıklamalar yapılmamakta, muhalefet ve
Meclis bilgilendirilmemektedir. Gelişmeleri Ermenistan Devlet Başkanı
Sarkisyandan öğreniyoruz. Sarkisyan: Türkiye ön koşulsuz olarak
sınırları açacak ve ben de bu sınır
kapısından geçerek Kayseride maça geleceğim. demektedir.
Türkiye-Ermenistan
ilişkilerindeki önemli problemlerin özünü, Ermenistanın
yayılmacı yani emperyalist, büyük Ermenistan projesi oluşturur.
Ermenistan, Türkiyeyle arasındaki sınırı
tanımamaktadır. Anayasal belgelerinde Türkiyenin Doğu Anadolu
Bölgesinin batı Ermenistan toprağı olduğu ve mutlaka geri
alınacağı yazılıdır. Ağrı
Dağımız, Ermenistan Bayrağında ve devlet logosunda
millî simgeleri olarak amaçlarını da gösterir biçimde yer
almaktadır. Ayrıca Ermenistan, Türkiyenin bir soykırım
suçu işlediğine dair uluslararası bir kampanyayı
ısrarla ve kararlılıkla sürdürmektedir. Bunun bir dış
politika hedefi olduğu anayasalarında yazılıdır.
Türkiye-Ermenistan
ilişkilerini derinden etkileyen gelişme ise, 1992de Ermenilerin,
başta Hocalı katliamı olmak üzere binlerce Azeri Türkünü
vahşice katlederek Azerbaycan topraklarının yüzde 20sini
işgal etmesi ve 1,5 milyon Azerinin göç etmek zorunda kalmasıyla
yaşanmıştır. Bu işgalin uluslararası hukuka
aykırı olduğu Birleşmiş Milletlerin resmî
kararlarıyla da belgelenmiştir ve Türkiye, 1993te Ermenistan
sınırını kapatmıştır. Bugüne değin, on
altı yıl süresince, gelmiş geçmiş bütün hükûmetler
tarafından bu kararlı tutum sürdürülmüştür.
Ermenistan
sınırının kapatılmasının anlamı,
Türkiyenin Azerbaycanın işgaline tepki göstermesidir.
Sınırın açılması, bu tepkiden vazgeçildiği
anlamına gelir. Aynı dili, dini, kültürü
paylaştığımız Azeri kardeşlerimizin maruz
kaldığı katliamları, işgali, göçü,
yaşadıkları acıları nasıl unutabiliriz?
Tüm Azerbaycan
halkı, büyük bir üzüntü ve infial içerisindedir. Kendilerini
sırtlarından hançerlenmiş gibi hissettiklerini söylemektedirler.
Azerbaycanın İstanbul Başkonsolosu Doktor Salahlı:
Türkiye topraklarının yüzde 20si başka bir devlet
tarafından işgal edilmiş olsaydı ve Azerbaycan o devletle
diplomatik ilişki kurmaya
kalksaydı ve o devlete sınırlarını
açsaydı, Türk halkı bir daha Azeri kardeşlerine kardeş
diyebilir miydi? demiştir. Ermenistan Bir millet iki devletiz.
sözü artık tarih oldu diye bayram
etmektedir.
Türkiyenin
Azerbaycan ile olan ilişkileri Atatürkün veciz ifadesinde yer
aldığı gibi Azerbaycanın kederi bizim kederimizdir,
Azerbaycanın sevinci bizim sevincimizdir. şeklindedir. Azerbaycan
lideri Haydar Aliyevin Biz bir millet iki devletiz. deyişiyle
pekişen bu ilişkiler günümüze değin dünyada başka hiçbir
ikili ülke arasında olamayacak biçimde sıkı bir
dayanışma içinde sürmüştür.
Azerbaycan, Kafkasyanın
en stratejik noktasında, doğal kaynakları fevkalade zengin olan
ve Orta Asya ile Türkiye arasındaki bağlantının
kurulmasında olağanüstü önemi haiz bir ülkedir. Bunların
gözardı edilmesinin Türkiye için çok ağır bedelleri olur. Hem
Orta Asyanın hem de Azerbaycanın doğal gaz
kaynaklarını Türkiye üzerinden Avrupaya taşıyacak Nabucco
Projesi tehlikeye düşer ve Türkiye enerji nakil hatlarının
dışında kalabilir. Zaten sınırları açmayı
dayatanların hedeflerinden biri de budur. Soydaşlarımıza,
kardeşlerimize sırt çevirterek, güvenirliğimizi kaybettirerek,
güçlü ve lider bir ülke olmamızı engellemek isteyen emperyalist
ülkelerin bu projesine Hükûmetin verdiği destek anlaşılır
gibi değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
CANAN ARITMAN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Ayrıca,
bizim Ermenistan sınırını açmamız, yani
Azerbaycandaki Ermeni işgalini meşrulaştıracak bir
tavır içine girmemiz Ermenistanı daha da cesaretlendirecek,
Azerbaycan başta olmak üzere tüm Kafkasyanın güvenliğini ve
istikrarını tehlikeye atacaktır.
Malum tercihler
belki maruz kalınan baskılar nedeniyle de olsa, Türkiyede hiç kimse,
Türkiyenin Azerbaycana ihanet etmesini, arkadan hançerlemesini
sağlayamayacaktır. Hiçbir hükûmetin buna gücü yetmeyecektir.
Hükûmetler gelip geçicidir, aslolan milletlerin
kalıcılığıdır. Azeri kardeşlerimiz rahat
olsunlar, herkese ve her şeye rağmen bizler bir millet olmaya devam
edeceğiz.
Bir Türk yurdu
olan, işgal altındaki Azeri toprakları azat olana kadar
Ermenistan sınırını açmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Saygılar
sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arıtman.
Gündem
dışı ikinci söz, İnternet Haftası münasebetiyle söz
isteyen Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankuta aittir.
Buyurun
Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun, İnternet
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyeye
İnternetin gelişinin on altıncı yılı ve 6-21
Nisan tarihleri arasında kutlanmakta olan on ikinci İnternet
Haftası dolayısıyla, İnternetin önemi, Türk toplum ve
Türkiye üzerinde İnternetin etkileri ile gelecekte İnternetten en
iyi şekilde faydalanması hakkındaki düşüncelerimi
açıklamak üzere gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, her yıl nisan ayının ikinci ve üçüncü
haftası arasındaki zaman dilimi içerisinde İnternet
Şenliği olarak da kutlanan İnternet Haftasında bilgi
toplumu, e-dönüşüm, e-Türkiye ve e-devlet kavramlarının
geniş kitlelerle tanıştırılması
amaçlanmaktadır. Bugün dünyada 1,6 milyar İnternet
kullanıcısı, 630 milyon kayıtlı bilgisayar, 180 milyon
alan adı, 224 milyon web, 124 milyar civarında web sayfası, 100
milyon civarında video ve 60 milyon civarında kişisel web sitesi
olduğu belirtilmektedir. Türkiyede ise 30 milyon civarında
kullanıcı, 2,6 milyon bilgisayar, 790 bini Türkiye dışında
olmak üzere toplam 980 bin alan adı bulunduğu ifade edilmektedir.
Yapılan araştırmalar, toplumumuzun yüzde 20sinin İnternet
hakkında hiç bilgisinin olmadığını, evlerin yüzde
75inde İnternet bulunmadığını ve kadınlarımızın
yüzde 76sının İnternet kullanmadığını
ortaya koymaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye, maalesef, son iki yılda önemli bilgi toplumu
göstergelerinde gerilemiş ve Birleşmiş Milletler e-Devlet
İndeksinde 60ıncı sıradan 76ncı sıraya
düşmüştür. Benzer şekilde Dünya Ekonomik Forumu Bilgi Toplumuna
Hazırlık İndeksinde de Türkiyenin 55inci sıradan 61inci
sıraya düştüğüne dikkat çekilmektedir. Tarım ve endüstri
devriminin ardından bugün, dünya, teknoloji ve bilgi devrimini,
dolayısıyla buna bağlı olarak da İnternet devrimini
yaşamaktadır. Bugün, hem dünyamız hem de ülkemiz sanayi
toplumundan bilgi toplumuna geçişin sancılarıyla karşı
karşıyadır. Ancak bilgi toplumu olma düzeyi ne yazık ki
sadece bilişim ve teknolojiye yapılan yatırımlarla
ölçülmemektedir. Teknolojinin üretime, ekonomiye, bilgiyi değere
dönüştürmesine, rekabetçi gücüne ve sonucunda da ülke refahına
yaptığı katkıyla ancak bilgi toplumunun
varlığından söz edilebilmektedir.
Bilgi toplumuna
geçişin en temel ve önemli zeminlerinden birisi olan İnternet, hiç
şüphesiz, hayatımızın hemen her evresine giren ve kendisini
tercih ve kararlarımızda çok fazla bir şekilde hissettiren
21inci yüzyılın en büyük ve önemli teknolojik devrimlerinden
birisidir. İşte bu çerçeveden bakıldığında
İnternet, bilgi toplumunun aracı, tetikleyicisi ve
taşıyıcısıdır. Bu nedenle dünyadaki gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerin hemen hepsi, bütün
vatandaşlarını İnternet okuryazarı yapmaya, herkesin
İnternete ucuz ve kolayca erişimini sağlamaya, tüm
şirketlerin ve iş çevrelerinin faaliyet ve prensiplerini
İnternete uyumlu hâle getirmeye, kamu yönetimini İnternete
taşımaya çalışmaktadırlar. Ancak bugün maalesef,
ülkemizde İnternet konusunda bir
dağınıklığın ve koordinasyonsuzluğun
olduğu göze çarpmaktadır. Bilişim sektörünün temsilcileri ve
akademik çevreler İnternetin ülkemiz için önceliği olan bir tercih
meselesi olarak ele alınmadığını
düşünmektedirler. Oysa, dünyayla bütünleşmiş, rekabetçi,
kalkınmış bir Türkiye'nin inşa edilebilmesi için
İnternet ve bilgi teknolojilerinin aktif ve etkin bir şekilde
kullanımının ve gelişiminin önemi hemen herkes
tarafından bugün kabul edilen bir gerçektir.
Bugün altı
buçuk yıldır ülkemizi yöneten AKP İktidarı da sık
sık bilgi toplumu, İnternet ve bilgi teknolojilerinin öneminden
bahsetmektedir. Ancak bilgi teknolojilerinin geliştirilmesi ve
kullanımı sadece söylem ve sloganlarla gerçekleştirilebilecek
konular değildir.
Her şeyden
önce, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, bilgi ve teknoloji konusunda,
Hükûmet, ülkemizde çok açık bir şekilde belirgin olan
dağınıklığın ve yetki karmaşasının
mutlaka önüne geçmelidir. Bu konuda özellikle teknolojik birikim ve
potansiyelimizi koordine ederek ülke genelinde gerek akademik çevreler gerek
sivil toplum örgütleri gerekse sektörün önde gelen temsilcileri ve
uzmanlarının sadece belirli zamanlarda değil hemen her zaman
düşünce ve tavsiyelerini dikkate alacak bir organizasyonu daha fazla vakit
geçirmeden tesis etmelidir. İnternetin altyapısının
geliştirilerek toplumumuzun hemen her kesimine hizmet edebilmesi, bilgi
teknolojilerinin ilerletilmesi ve ülke ekonomisine katma değer sağlaması,
bilişim hukuku ve suçlarının dünya gerçeklerine ve millî
bünyemize uygun bir şekilde tanımlanarak temellere oturtulması
için gereken çalışmalar acil olarak yapılmalıdır.
İşte
söz konusu bu çalışmaların gerçekleşmesi ve her türlü bilgi
ve teknolojik faaliyet ve gelişimlerin önünün kurumsal olarak
açılabilmesi için devletimizin bilgi teknolojilerini artık tek elden
yönlendirip koordine edecek kurumları ihdas etme mecburiyeti hasıl
olmuştur. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Komisyonunun
çalışmaları neticesinde hazırlanan taslakta yer alan
Bilişim, Bilgi Teknolojisi, ARGE
ve Gelecek Komisyonu kurulmasını oldukça önemli ve olumlu bir
adım olarak görmekteyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Bu komisyona paralel olarak AKP İktidarının da daha
fazla vakit geçirmeden, az önce ifade etmeye
çalıştığım bilgi ve teknoloji konularında
dağınıklığın, yetki karmaşasının
ve diğer problemlerin giderilmesinde çok önemli görevleri icra
edeceğine inandığımız bilgi ve teknoloji veya benzer
isimli yeni bir bakanlığın kurulması
çalışmalarını da mutlaka başlatması lazım
geldiğini buradan hatırlatmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, İnternet
Haftasını kutladığımız bu zaman diliminde bilgi
teknolojilerinin ve onun şu an en önemli zeminlerinden birisi olan
İnternetin dünya ve ülke ölçeğinde bize sunduğu bilgi ve
teknoloji denizinde kendi öz ve kök değerlerimizi kaybetmeden yani
başkalaşmadan gelişerek bilgi toplumuna kendi millî
rotamızda emin adımlarla ulaşabilmemiz lazım
geldiğinin altını çiziyor ve İnternet Haftasının
genç yeteneklerimizin çok fazla sayıda yetişerek bilgi toplumu olma
irade ve azmimize katkı sağlamasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine
ilişkin tezkeresi (3/743)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu; Başkan, Başkanvekilleri,
Sözcü ve Katip seçimi için 9/4/2009 günü, saat 17.30da toplanmış ve
kullanılan (15) adet oy pusulasının tasnifi sonucu
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak, İçtüzüğün 24 üncü
maddesi uyarınca Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Katip
seçilmişlerdir.
Saygıyla arz
olunur.
Canan
Arıtman
Komisyon Geçici Başkanı
Başkan: Güldal Akşit
İstanbul Milletvekili (15 Oy)
Başkanvekili: Kemalettin Aydın Gümüşhane Milletvekili (15
Oy)
Başkanvekili: Nevin Gaye Erbatur Adana Milletvekili (15
Oy)
Sözcü: Gülşen Orhan Van
Milletvekili (15 Oy)
Katip: Şenol Bal İzmir
Milletvekili (15 Oy)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 24
milletvekilinin, özürlüler için rehabilitasyon merkezleri
açılmasını içeren Gökkuşağı Projesi ile ilgili
iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/339)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2006
yılında ilk etapta 10 ilde, özürlülere 10 rehabilitasyon merkezi
yapılmasını öngören Gökkuşağı Projesi
başlatılmıştır. Projenin tanıtımı 4
Mart 2006'da Çırağan Oteli'nde 180 bin dolar harcanarak
yapılmıştır. Onursal Başkanlığını
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın üstlendiği
Gökkuşağı Projesi için Çırağan'da yapılan
tanıtımda 13 milyon TL bağış toplandığı
Özürlüler İdaresi Başkan Vekili Mehmet Aysoy tarafından
açıklanmıştır. Mart 2006'da Başbakan Recep Tayip
Erdoğan Ulusa Sesleniş konuşmasında
ayrıntılı olarak projeyi anlatmış ve bu projeyi
"Türkiye'nin en büyük sosyal sorumluluk projesi" olarak
nitelendirmiştir. Devamında proje kapsamında Haziran 2006'da
Ankara Altındağ'da bir rehabilitasyon merkezinin temel atma töreni
Sn. Nimet Çubukçu tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak
Ağustos 2006'da Özürlüler İdaresi Başkan Vekili Mehmet Aysoy
görevinden alındığı açıklanmıştır.
Mehmet Aysoy, Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler
biriminde müşavirlik görevine geri dönmüştür. Televizyonlarda
yapılan tanıtımlar durdurulmuştur. Türkiye'nin en büyük
sosyal sorumluluk projesi olarak tanıtılan ve bu gerekçe ile destek
istenen proje ile ilgili olarak hiçbir açıklama yapılmamaktadır.
18.10.2006 tarihinde Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından
görevden alınan Özürlüler İdaresi Başkan Vekili Mehmet Aysoy'la
ilgili olarak bir rapor hazırlanmıştır. Bu raporda; Mehmet
Aysoy hakkında adli, idari ve cezai yönden soruşturma
başlatılması gerektiği çünkü Gökkuşağı
Projesi'nin Çırağan'da yapılan tanıtım
toplantısında toplandığını anons ettiği 13
milyon TL'nin banka hesaplarında bulunmadığı, kamunun 1.9
milyon TL zarara uğratıldığı belirtilmiştir.
Mehmet Aysoy'un her ne kadar yargılandığı ifade
edilmekteyse de hangi mahkeme hangi suçlardan dolayı
yargılandığı bilinmemektedir. Bu konuda herhangi bir
açıklamada yapılmamaktadır. Gökkuşağı Projesi
renkli yarınlara birlikte yürüme sloganıyla yola
çıkmış, 14 ayda bitirileceği vaat edilmiş, Cumhuriyet
tarihinin en büyük sosyal sorumluluk projesi olarak
tanıtılmıştır. Bu kadar iddialı bir misyonla yola
çıkılan projede üzerinden 2,5 yıl geçmesine rağmen tek bir
adım bile atılamamıştır. Yapılması öngörülen
rehabilitasyon merkezlerinden hiçbiri yapılmamıştır. Sanat
ve spor camiasının önemli isimlerinden destekleri
alınmış, saygın kişi ve kurumların isimleri
projenin içinde yer almıştır. Bu kadar yoğun destek ve
katkıya rağmen projenin ne aşamada olduğu, proje ile ilgili
olarak halen bir çalışma yapılıp
yapılmadığı belli değildir. 14 ayda bitirilmesi
gereken 10 rehabilitasyon merkezinden bir tanesi bile bitirilememiştir.
Hatta bir tanesinin temeli bile atılamamıştır. Üstelik kamu
zarara uğratılmış, proje kapsamında
toplandığı ifade edilen 13 milyon TL de banka hesaplarında
tespit edilememiştir. Gökkuşağı Projesi ile özürlü
vatandaşlarımız bir kez daha hayal
kırıklığına uğratılmıştır.
Bunun yanında özürlü vatandaşlarımız üzerinden çıkar
sağlanmış, kamu da zarar uğratılmıştır.
Proje için öngörülen 14 aylık süre dolmuş üzerinden de 1 yıl
geçmiştir.
Ancak hala daha
tek bir rehabilitasyon merkezi dahi yaptırılmış
değildir. Bu da projenin tamamlanmadan başarısızlıkla
sonuçlandığını ortaya koymuştur.
Özürlü
vatandaşlarımıza 14 ay içinde rehabilitasyon merkezleri
yapılmasını öngören Gökkuşağı Projesi
kapsamında neden tek bir rehabilitasyon merkezi
yapılmadığının nedeni ile projenin şu anda hangi
aşamada olduğunun tespit edilmesi, Anayasa'nın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
gereğince meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Şevket Köse (Adıyaman)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Tansel Barış (Kırklareli)
6) Engin Altay (Sinop)
7) Fevzi Topuz (Muğla)
8) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
9) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
10) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
11) Yaşar Tüzün (Bilecik)
12) Rahmi Güner (Ordu)
13) Eşref Karaibrahim (Giresun)
14) Vahap Seçer (Mersin)
15) Ahmet Küçük (Çanakkale)
16) Tekin Bingöl (Ankara)
17) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
18) Atilla Kart (Konya)
19) Derviş Günday (Çorum)
20) İlhan Kesici (İstanbul)
21) Sacid Yıldız (İstanbul)
22) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
24) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
25) Hulusi Güvel (Adana)
2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 26 milletvekilinin, Fermente Sütler Tebliğinde
yapılan değişikliklerin sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/340)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
3 Eylül 2001
tarih ve 24512 sayılı resmi gazetede yayınlanan "Türk
Gıda Kodeksi-Fermente Sütler Tebliği"nde; yoğurt
yapılacak sütte protein oranının en az yüzde 4, yağsız
katı madde oranının en az yüzde 12 olacağı, ayranda
ise protein oranının en az yüzde 2,8, katı madde
oranının ise yüzde 6 olacağı belirtilmiştir. 16
Şubat 2009 tarih ve 27143 sayılı resmi gazetede yayımlanan
yeni tebliğe göre ise yoğurt yapılacak sütte protein oranı
yüzde 3'e, ayranda yüzde 2'ye indirilmiş ve yoğurtta yüzde 12,
ayranda yüzde 6 olan katı madde oranına ilişkin ise hiçbir ölçüt
belirlenmemiştir.
Hayvansal
proteinlerin insanın beslenmesi ve sağlığı
açısından yerinin tartışmasız olduğu
bilinmektedir. Hayvansal kaynaklı gıdalarda bulunan amino asitler,
çocukların zihinsel gelişiminde olduğu gibi, hücre ve
dokuların oluşumunda çok önemli etkiye sahiptir. Milli
yiyeceğimiz olarak kabul edilen yoğurt eski devirlerden beri
besleyici ve sağlığı koruyucu bir yiyecek olarak
tanınmış, Türk insanı yoğurdun çeşitlerini
yapmış, hastalarını, sindirim bozukluğu çekenleri
onunla beslemiş, bazen sulandırıp ayran haline getirerek
ferahlatıcı bir içecek haline sokmuş, bazen torbalarda
süzmüş, tuzlamış peynir gibi kahvaltıda kullanmıştır.
2008
yılı dış ticaret verilerine göre
Maalesef Türk
tarımına, hayvancılığına, sanayisine göz diken
yabancı lobiler şimdide Türk yoğurduna ayranına gözünü
dikmiştir. 2001 yılından bu zamana kadar değişen ne
olmuştur ki yoğurdumuzun ayranımızın standardı
değiştirilmiştir. Yılda 2 milyon ton yoğurt
tüketildiği tahmin edilen ülkemizde, bunun 400 bin tonunun sanayi
yoğurdu olduğu ve değerinin de 1 milyar TL'nın üzerinde
olduğu düşünüldüğünde, Türk piyasasına çok uluslu
yabancı şirketlerin hakim olmaya çalışmasını
anlamak pek de güç olmamaktadır. Bazı Türk firmalarını
kendilerine bağlamış olan yabancı şirketler satın
aldıkları markaları ülkemize sokarak Türk tüketicisine sunmaya
çalışacaklardır. Bunların amacı Türk tüketicisine tek
tip, tek marka yoğurdu ve ayranı alıştırmak, sulu süt
kullanarak yoğurdun maliyetini düşürmek ve protein değeri
düşük yoğurdu bizim gibi az gelişmiş ülkelerin
pazarına sunmaktır.
Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığı maalesef bu tebliğin
yarattığı tehlikeyi görmezden gelmiştir. Türk
insanının alışmış olduğu yoğurt
kıvamını yaratabilmek için yani sütü koyulaştırmak
için içine katılacak olan maddelerin çok iyi denetlenmesi gerekmektedir
ki, bu da bu günkü şartlarda oldukça imkansız gibi gözükmektedir.
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı piyasa
denetimlerini sıklaştırmalı, kontrolleri yapabilecek teknik
altyapı donanımını iyileştirmeli, laboratuar
sayılarını ve gıda mühendisi personel
sayısını artırmalıdır. Çinde sütü
koyulaştırmak için melamin maddesi katıldığı ve
böbrek, damar hastalıkları ve kansere neden olan bu madde yüzünden
çok sayıda çocuğun hayatını kaybettiği
unutulmamalıdır.
Ayrıca bu
tebliğin süte olan gereksinimi azaltacağı, yıllık
yoğurt üretimindeki süt miktarının neredeyse yarı
yarıya düşeceği tahmin edilmektedir. Yem fiyatlarındaki
artışın yanında, çiğ süt fiyatlarındaki
düşüş nedeniyle 2007 yılında 30 bin, 2008'de ise 155 bin
süt ineği kesimhaneye gönderilmiş, 2009 yılında ise bu
rakamın çok çok artacağı tahmin edilmektedir.
Yürürlükte olan
yeni tebliğe "Tebliğ Çalışma Komitesi"nin
içerisinde yer alan bazı uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve
birçok firma da çeşitli ortamlarda tepkilerini dile getirmişlerdir.
Türk
insanının milli yiyeceği olan yoğurdumuzun ve
ayranımızın kalitesini bozmaya yönelik ve insan
sağlığını tehlikeye atabilecek bu tebliğin,
geniş katılımlı bir şekilde yeniden
tartışılarak araştırılması ve gerekli
düzenlemelerin yapılması amacıyla, Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Ahmet Ersin (İzmir)
4) Tansel Barış (Kırklareli)
5) Fevzi Topuz (Muğla)
6) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
7) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
9) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
10) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Yaşar Tüzün (Bilecik)
13) Rahmi Güner (Ordu)
14) Eşref Karaibrahim (Giresun)
15) Vahap Seçer (Mersin)
16) Tekin Bingöl (Ankara)
17) Ahmet Küçük (Çanakkale)
18) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
19) Derviş Günday (Çorum)
20) İlhan Kesici (İstanbul)
21) Engin Altay (Sinop)
22) Atilla Kart (Konya)
23) Sacid Yıldız (İstanbul)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
26) Ensar Öğüt (Ardahan)
27) Hulusi Güvel (Adana)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 24
milletvekilinin, tefecilik sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/341)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son bir
yıldır ekonomik kriz nedeniyle, basında sıkça yer alan dar
gelirlilerin ve küçük esnafın son çare olarak başvurduğu
tefeciliğin engellenmesi için alınacak tedbirlerin, çözüm
önerilerinin, mevzuatta yapılması olası
değişikliklerin tespiti amacıyla Anayasanın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
26/03/2009
1) Mehmet Sevigen (İstanbul)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Tansel Barış (Kırklareli)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
8) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
9) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10) Yaşar Tüzün (Bilecik)
11) Rahmi Güner (Ordu)
12) Vahap Seçer (Mersin)
13) Engin Altay (Sinop)
14) Ahmet Küçük (Çanakkale)
15) Tekin Bingöl (Ankara)
16) Ahmet Ersin (İzmir)
17) Eşref Karaibrahim (Giresun)
18) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
19) Derviş Günday (Çorum)
20) İlhan Kesici (İstanbul)
21) Atilla Kart (Konya)
22) Sacid Yıldız (İstanbul)
23) Hulusi Güvel (Adana)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
Yaşanan
krizin ve hükümetin ekonomideki
başarısızlığının faturası her geçen gün
kabarmaktadır. İşsizlik sürekli artarken, fabrikalar
kapısına kilit vurmak zorunda kalmaktadır. Ödenemeyen borçlar
her ay katlanmakta. Bir halk; patronuyla, işçisiyle, çiftçisiyle,
memuruyla, esnafıyla iflasın eşiğine yuvarlanmaktadır.
Hükümetin etkili
çözümler geliştirmediği krizin sonuçları sadece ekonomide
değil aynı zamanda toplumsal hayatta da görülmektedir. Kriz nedeniyle
ekonomik sebepli suçlar artmış, soygun furyaları
başlamış, intiharlar yaygınlaşmıştır.
Ekonomik bunalım ve mutsuzluk, toplumun temeli olan aile kurumunu sarsarak
boşanmaların da artmasına sebep olmuştur. Halkın ruh
sağlığı ve psikolojik durumu her geçen gün
bozulmaktadır. İşsiz kaldığı için,
borçlarını ödeyemediği için cinnet geçiren anne ve
babaların çoluğunu çocuğunu öldürdükten sonra intihar etmesi
sıradan bir haber haline gelmeye başladı. Ekonomiyi duvara
toslatan hükümet hiç değilse krizin bu toplumsal sonuçlarına
karşı tedbirler almalıdır.
Kriz döneminde
tekrar hortlayan tefecilik, krizin sonuçları arasında en
önemlilerindendir. Cumhuriyet tarihi boyunca tefecilik hiç bu kadar yaygın
ve örgütlü yapılmamıştı. AKP İktidarı döneminde
ortaya çıkan yeni tip tefeciler, geleneksel yöntemlerin yanı
sıra yeni ve modem yöntemler kullanıyorlar. Zorda kalmış
vatandaşların kredi kartlarından sanki alışveriş
yapmış gibi çekim yapıp, paranın belli bir
kısmına el koyarak sözde kredi temin ediyorlar. Günü gelmemiş
senetleri değerinin çok altında satın alarak
fırsatçılık yaparak senet ve çekleri
kırdırıyorlar. İşçisinin parasını
ödeyemeyen, bakkal, tamirci, tornacı, sefer tası
imalatçısı, camcı gibi küçük esnaf, zorunlu olarak tefecinin
eline düşmüştür. Tefeciler küçük esnafın düştüğü bu
durumdan yararlanarak, vade süresine göre aylık yüzde 15'lere, 20'lere
varan oranlarda çek ve senet kırıyorlar.
Modern ve
geleneksel yöntemlerle çalışan tefecilere gündelik yaşamın
her alanında rastlanmaktadır. Sülük gibi kan emen tefecilerin bu
kadar yaygınlaşması çok ciddi bir tehlikedir. Çünkü tefecilik
beraberinde mafyalaşmayı da getirir. Yasadışı
yöntemleri ya da yasal boşlukları kullanan tek kuruş vergi
ödemeyen tefeciler, bankaların 1 yılda aldığı faizi 1
ayda almaktadırlar. Başvurdukları hukuk dışı ve çirkince
yöntemlerle tahsilat yapan tefeciler aynı zamanda başka suçların
da oluşması için uygun bir ortam yaratmaktadırlar.
Artık
neredeyse her mahallede, her kahvede bir tefeci bulunuyor. Tıpkı okul
köşelerinde uyuşturucu satıcıları gibi tefeciler de
kahvelerde para satıyorlar. En az onlar kadar tehlikeliler. Öyle ki
tefeciler bankalar kadar güçlü olmaya başladılar. Tefeciliğin
yaygınlaşması trajik sonuçları olan sosyal bir
yaradır. Bu sosyal yara derhal tedavi edilmelidir. İnsanların
kanını emen bu tefecilere dur demek gerekiyor.
Hükümet
vatandaşlarımızın tefecilerin eline düşmesine izin
vermemelidir. Tefecilik yapanları tespit ederek gereken cezalara
çarptırılmasını sağlamalıdır.
Tefeciliğin
nerdeyse ayrı bir sektör haline gelmesinin sebepleri
araştırılmalıdır. Yapılması gereken
denetimlerin ne ölçüde yapıldığı ve ihmal olup
olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Mevcut hukuki
düzenlemelerin tefecilere karşı mücadeledeki yeterliliği,
caydırıcılığı ve etkinliği
sorgulanmalıdır. Kolluk kuvvetlerinin de tefecilere karşı
mücadelede ne kadar başarılı olduğu
araştırılarak, eksikliklerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Tefecilerin eline düşmüş vatandaşlarımızı
kurtarmak için yapılabilecekler belirlenmelidir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Genel Kurulun, 14 ve 15 Nisan 2009 Salı ve
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ilişkin Da-nışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No:57 Tarihi:
14.4.2009
Danışma
Kurulunun 14 Nisan 2009 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bekir
Bozdağ Kemal
Kılıçdaroğlu
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet
Şandır Fatma
Kurtulan
Milliyetçi
Hareket Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun; 14
ve 15 Nisan 2009 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
sorular ve Diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işler kısmında yer alan işlerin görüşmesi
önerilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN -
Danışma Kurulu kararının aleyhinde
konuşacaksınız değil mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aleyhinde, evet.
Zaten hangi gün
lehinde konuştuk Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Olsun, tutanaklara geçsin diye söyledim.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
Danışma Kurulu kararının aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Danışma
Kurulu kararı salı ve çarşamba günlerinde soru ve diğer
denetim konularının görüşülmemesine ilişkin.
Tabii, her
vesileyle söyledik burada. Burada, bu AKP İktidarı zamanında,
maalesef, sorduğumuz soruların hiçbirisine cevap verilmiyor. Bir
seçim atlattık. İşte, seçimde büyük bir endişemiz
vardı, AKP getirdi, benim ilimde ve ilçemde, buzdolabı,
çamaşır makinesi, mobilya dağıttı. Ama, tabii, asil ve
soylu hem Nazimiye halkı hem Tunceli halkı, bu hileli seçime gelmedi.
O eşyaları da aldılar, evlerine de koydular, kendilerine de
teşekkür ediyorum. Ben zaten dedim, alın, onların
babasının malı değil ki bu, devletin parasıyla, bizim
vergimizle alınan eşyalardır. Aldılar ve oylarını
da vermediler. Bu büyük asaleti gösteren Tunceli halkına tekrar
huzurunuzda şükranlarımı sunuyorum.
Tabii, ama bugün,
Zonguldakın Çaycuma ilçesiyle ilgili, bir gazetede bir şey var.
İşte, seçimden sonra bir bakıyorsunuz, bazı kişilerce
1.050 kişiye 500 milyon civarında bir para
dağıtılmış. Tabii, seçimi böyle
Parayla alınan
seçimin de sonunun hayır olmayacağını, bunun felaket
olacağını da herkesin bilmesi lazım.
Değerli
milletvekilleri, bakın, bu gündemde bekleyen o kadar enteresan
sorularım var ki mesela, bir iki tanesini söyleyeyim size. Bir tanesi,
İstanbulda, İstanbul Belediyesi İSMEK adı altında
meslek edindirme kursları açıyor. Kursu kime açtırıyor
biliyor musunuz; Tayyip Erdoğanın oğlunun
bacanağının babasına açtırıyor, Zekeriya
Karamana. Kaç lira veriyor biliyor musunuz; 2004, 2005, 2006, 2008de, 260 trilyon
para veriyor beyler, 260 trilyon! Soru önergem var, elli defa tekrarladım.
Peki, bu İstanbul Belediyesinin 260 trilyonunu getirip de yani Tayyip
Beyin oğlunun bacanağının babasının
şirketine vermeye, RTÜK Başkanının da ortak olduğu
şirkete vermeye, hangi hakla veriyorlar? Burada devletin okulları
kullanılıyor ve 3.800 tane işçi
çalıştırılmış. Yok böyle bir şey, tamamen
hayalî şeyler.
Şimdi,
bunların hepsi başlı başına bir gensoruluk sorular.
Bunlar tabii, gensoru
Almış Tayyip Bey arkasına 340 AKP
milletvekilini, har vurup harman savuruyor Türkiyeyi. Dört tane
uçağı var, efendim bir tane uçak daha alıyor 61 milyon dolara. O
61 milyon dolar alış fiyatı, daha bunun işte, Türk Hava
Yollarında sigortası var, gelişi var, gidişi var.
Beyler,
efendiler, bu memlekette insanlar açlıktan inim inim inliyor. Emekli evine
ekmek getirmiyor. İşsizlik almış gidiyor, ekonomik
sıkıntı almış gidiyor. Daha ikinci ayda bütçeniz iflas
etmiş. 10,5 katrilyon açık vermiş bütçeniz. Sizin, işte,
yılbaşında şey ettiğiniz ve sene sonuna kadar vermesi
gereken açığı ilk iki ayda vermiş. Dün
bakanlarınız diyor: Efendim, 50 katrilyon bütçe açık veriyor.
Revize, buna rağmen, edilmiyor. Boyuna
Yani şimdi,
bu devlet böyle yönetilmez. Bu devleti böyle yöneterek
Arkasından
Ergenekon belası diye bir şey çıkarmışsınız.
Yahu, arkadaşlar, biz Meclisiz. Yani, şimdi, iki senedir içeride olup
da, hâlâ hapishaneden, tutukevinden alınıp da ifadesi alınmayan
insanlar var. Vicdanlarınız kabul ediyor mu arkadaşlar? Yani
sizin çocuğunuz olsa, sizin ananız olsa, sizin babanız olsa
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Biz mi alacağız onun ifadesini? Ayıp ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Neye itiraz ediyorsun? İki sene birisi içeri
alınmış da
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Biz mi alacağız onun ifadesini?
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Biz mi alacağız onun ifadesini?
KAMER GENÇ
(Devamla) E tabii, sizin talimatlarınızla oluyor.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Ayıp ya, çok ayıp!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, o zaman, siz almadınızsa gelin bir kanun çıkaralım.
Bir vatandaş eğer haksız olarak içeriye alınmış
da, en fazla üç ay içinde mahkeme karşısına
çıkarılıp da ifadesi alınmamışsa, o almayan
hâkime, savcıya, Adalet Bakanına ceza getirelim, tazminat getirelim.
Bunlar çok önemli şeyler. Efendim, kanun getirelim ki herkes kendine
çekidüzen versin.
Bir Ergenekon
çıkarmışsınız, efendim, AKPye karşı olan,
Atatürkü savunan insanları içeri alıyorsunuz; AKPye karşı
olan, bir de Atatürkün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti devletine sahip çıkanları
içeriye alıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında, Atatürkün
kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti devletini savunmanın suç
olduğunu hangi madde yazıyor? Bunu bir öğrenmek istiyorum. Yani
bunu hangi madde yazıyor? Bunu özellikle öğrenmek istiyorum.
Şimdi,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği diye bir dernek var.
Bu Derneğin başında bir hanım var. Efendim, bugünkü
bazı gazetelerde, İnternet
sitelerinde: Bu hanım Hristiyanmış. Olabilir, yani
Hristiyan olabilir. Efendim, bunun topladığı paralarla
misyonerlik faaliyeti yapıyor... Sen Hükûmetsin. Ama bu
kadıncağız, bu hanımefendi ne yapıyor? Okumayan
kız öğrencilere burs veriyor arkadaşlar, burs veriyor.
İşte Doğu Anadoluda okumayan öğrencilere burs veriyor. 36
bin tane öğrenciye burs veriyor. 29 bin tanesi kız öğrenci ve
özellikle ilköğretim çağındaki öğrenciler ve bunların
verdiği bu burslarla Türkiyede en azından o daha genç yaşlarda,
on üç-on dört yaşlarında evlendirilen kızların önüne
geçiyor, kız çocukları bir
kişilik kazanıyor, eğitim görüyor. Ama tabii ki birtakım
kişilerin kafasında, efendim, nasıl olsa kız
çocuklarını okutmamak lazım, kadın nasıl olsa ikinci
sınıftır. Türkiye Cumhuriyeti devleti mademki laik bir
devlettir, bu devleti bitirip yerine ne getirmek lazım? Şeriat
devletini getirmek lazım. Ee, şeriat devletini getiriyorsan, o zaman
çık meydanlara Kardeşim, ben iktidara geldiğim zaman memlekete
şeriat devletini getiririm. de, propaganda yap.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) İftira atma, ayıp ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Eğer o vasıtayla oy alırsan, hayhay, ben bir
şey demem. Ama çıkıp da takiye yapacaksın, ondan sonra
Atatürkü hesabına geldiği zaman savunacaksın, laikliği
savunacaksın, ondan sonra da çıkacaksınız bu Türkiyeyi
karanlıklara getirmeye yönelik faaliyetleri önlemeye çalışan bir
derneğin
36 bin tane öğrenciye burs veriyor. Peki, bu 36 bin
öğrenciye burs veren
Bu aramayı yapan polis, bu belgeleri alan
polis. Hadi savcı bu işin içinde yok, direkt direktifi veren Tayyip
Erdoğan ve İçişleri Bakanı.
Şimdi,
arkadaş, madem siz bu listeleri aldınız, kopyalarını
verin, o Derneğe verin. Çünkü bu insanlar oraya burs veriyorlar. Bu
kopyalarını niye vermiyorsunuz? Varsa bir suç unsuru sonradan siz
şey edersiniz. 36 bin öğrenciyi siz burssuz bırakma
hakkını, o çocukları aç bırakma hakkını hangi
vicdan ve hangi akıl ve hangi nedenle alıyorsunuz? Bunları bir
öğrenmemiz lazım.
Burası
Parlamento beyler. Ben 80den beri Parlamentoda görev yapan bir insanım
ama iktidar partisi kadar bu konuda kendi yandaşlarını koruyan,
kendi iktidarı ne yaparsa yapsın Ben buna karşı
çıkmam. diyen bir grup görmedim. Tayyip Erdoğan diyor ki: Ben,
söyleyin o 6 tane bakanı da kulağından tutup kapının
önüne koyayım.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sana ne!
KAMER GENÇ
(Devamla) Böyle 6 tane bakanı kulağından tutup
kapının önüne koyan kişiyi eğer
Yani bir bakanlık
makamını yapan insanları bu kadar rencide ediyorsa,
aşağılıyorsa, o insanlar da oturuyorsa maşallah
Maşallah
Demek ki makam ve mevkiler için insanlar yani bu insanlar neler
vermeye razı, ben anlamıyorum yani bu Türkiyede
Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti
büyük bir devlet. Bu büyük devletin en azından şanına,
şöhretine uygun hareket etmek lazım.
Şimdi,
tabii, burada AKP tamamen Türkiyeyi karanlık bir rejime getirmek için
uğraşıyor. Buradan yaptığımız
konuşmalar
Meclisin TRTsinin başına bir adam getirmişler,
efendim geçen gün benim burada burnum kanayınca görüntüleri vermemiş,
parayla satın alan televizyona vermek istememiş. Niye? Efendim siz
getireceksiniz AKPye karşı kullanacaksınız. Ne
diyeceksiniz? AKPye karşı sert muhalefet yapan Kamer Gençin burnu
kanadı. Ee bu AKPye dokunur. Yahu, böyle, bu anlayışta
bürokrat getiriyorsunuz.
Bakın,
beyler, efendiler, Türkiye Cumhuriyeti devleti sizin zamanınızda
getirilen bürokratlar o kadar keyfî davranıyor ki, o kadar
ayrımcı
Hele siyasi parti, yani partinizin yaptığı
işlemler o kadar ayrımcı gidiyor ki. Yani hayret ediyorum,
buralarda
Geçen gün birisi bana telefon ediyor, bir öğretmenler
odasında öğretmenlerden bazıları Atatürkün resmini
alıyor, tükürüyor, yere atıyor. Ona diyor ki, birisi diyor ki:
Arkadaş, niye böyle yapıyorsun? O, niye böyle yapıyorsun diyen
öğretmen hakkında soruşturma açılıyor.
Yahu
arkadaşlar, yani açık olalım, ikiyüzlü olmayalım. Eğer
bu devleti kuran, bu cumhuriyeti kuran, o Atatürk olmasaydı sizler bu
sıralarda var mıydınız? Kesinlikle hiçbirimiz yoktuk.
İşte Suudi Arabistan gibi, İran gibi bir rejim olacaktı.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bence Türkiyede işe el koymalıdır.
Ekonomi batık, arkadaşlar iflas etmiş bir ekonomi. Ha şimdi
Tayyip Bey hoşuna gittiği, şey
Onun geçim
sıkıntısı yok, gider devletin iki bankasından 750
milyon doları alır, kendi damadının şirketine verir.
Şimdi, bize gelen bir bilgiye göre, Halk Bankasından alınan 375
milyon doları Vakıflar Bankası teminatıyla almış.
Şimdi, tabii, biz burada diyoruz, kimse bize cevap vermiyor. Yahu
milletvekiline cevap vermeden böyle kapalı kalarak siz nasıl
Türkiyeyi yöneteceksiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, yine o kadar çok soru
önergem var ki bir tanesini yine Ankarayla ilgili şey edeyim. Bakın,
Enerji Bakanınız burada Dünyanın en ucuz enerjisini
kullanıyoruz. diyor. Dünyanın en ucuz doğal gazını
kullanıyoruz
Hayır, öyle bir şey değil.
Bakın,
elektriği normal olarak 4 sente üretiyorsunuz, piyasadan 16 sente
alıyorsunuz. Bakın, doğal gazın Azerbaycan BPyle
yapılan anlaşmaya göre bin metreküpü 119 dolara alınıyor ve
652 dolara satılıyor vatandaşa. Bu hangi ucuzluk, ben
anlamıyorum!
Ayrıca
Azerbaycanla, BPyle yapılan anlaşmaya göre bazı
şartları yerine getirmediği için, getirirse 3 milyar metreküpün
üzerinde
Ki doğal gazı bizim
45 dolardan alma hakkımız var. Tabii, zamanımız
yetmediği için bunları söyleyemiyoruz.
Bakın, siz
Türkiye'nin önünü tıkıyorsunuz. Lütfen, bu memleket böyle ucuz
politikalarla yönetilemez. Türkiye batağa gidiyor. Memleket yarın
sokak kavgasına dönerse bunun sorumlusu sizsiniz. Lütfen kendinize
çekidüzen verin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Danışma
Kurulu kararının lehinde söz alan Sayın Bekir Bozdağ,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Danışma
Kuruluyla bu haftaki çalışmalarımızın neleri
kapsadığını birlikte karar altına aldık.
İnşallah, Genel Kurulumuz kabul ettiği takdirde de bu konu bu
çerçevede bu haftanın görüşmeleri yapılacak.
Ben, sadece bir
konuya dikkat çekmek için söz aldım. Tabii, burada konuşan
Değerli Hatip pek çok konuya değindi ama hepsine tek tek cevap
verirsek buradaki pek çok zamanı almış oluruz. Sadece birine
vurgu yaparak buradan ayrılmak istiyorum. O da şu: Anayasamıza
göre Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir. Yine 138inci maddeye göre
Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna
ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ,
makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan
bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması
ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir
beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme
organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştirilemez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Bu hükmün
muhatabı, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın
üyeleridir. Bu nedenle, Meclisin kürsüsünde de olsa devam eden adli süreçlerle
ilgili görüş beyan etmek Anayasaya açıkça bir
aykırılık teşkil etmektedir. Ben bunu ifade etmek istedim.
Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bunu yazanlardan birisi de benim, o Anayasa
hükmünü yazanlardan birisi de benim. Bu anlama gelmiyor, Anayasayı
eğer okurlarsa o anlama gelmiyor. Türkiyede rejim
yıkılıyor, yani Türkiye Cumhuriyeti, laik Türkiye Cumhuriyeti
rejimi yıkılıyor, yerine kapkaranlık bir rejim getiriliyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Böyle bir şey var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Danışma Kurulu önerisini -karar yeter sayısı
arayacağım- oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, 2090
Sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak
Yardımlar Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/3) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/126)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/3 Esas
Numaralı "2090 Sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören
Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifim" İçtüzüğün 37. Maddesine göre doğrudan gündeme
alınması için 29.01.2008 tarihinde görüşülmüş, ancak
doğrudan gündeme alınması reddedilmiştir.
2/3 Esas
Numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince
yeniden doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.11.2008
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN
Sayın Öğüt, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; afetlerden
dolayı zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlarla ilgili
vermiş olduğum kanun teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2090 sayılı Yasa -mevcut yasa- şöyle diyor:
Çiftçilerin mal varlığı, afetten, doludan, yağıştan, selden,
yangından dolayı veya buna benzer afetten dolayı zarar
görmüşse bu zararların yüzde 40ı karşılanır.
Ancak buradaki olay şu, tüm mal varlığının yüzde
40ı. Tüm mal varlığının yüzde 40ı olduğu
zaman, evi yanacak, traktörü yanacak, tarlası kurak gidecek, her şeyi
bitecek ondan sonra. Zaten o zaman çiftçi ölür.
Benim vermiş
olduğum kanun teklifi, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu
kanun teklifi şudur: Çiftçinin bireysel anlamda herhangi bir mal
varlığı zarar görürse onun yüzde 40 zararı ödensin.
Örneğin, traktörü yandıysa traktörün yüzde 40ı ödensin; evi
yıkılmışsa evinin yüzde 40ı ödensin; tarlası,
kurak gitmişse, verim alamamışsa onun yüzde 40ı ödensin.
O bakımdan,
bu çiftçilerimiz için
Türkiye'nin yüzde 33ünü teşkil eden köylümüzü çok
önemsiyoruz arkadaşlar. Ben bununla ilgili geçen dönemde 3 defa kanun
teklifi verdim -bu dördüncü- kabul edilmedi. Nedendir anlayamıyorum, yani
AK PARTİ çiftçinin dostu mu düşmanı mı? Dostuysa o zaman
bunu kabul etsin, çiftçilerimiz mağduriyetten kurtulsun.
Şimdi,
özellikle doğu ve güneydoğuda yüksek rakımlı olan yerlerde
kış çok ağır geçiyor, uzun geçiyor; yedi, sekiz ay.
Tarımdan verim alamıyor; dolu çok yağıyor, sel geliyor,
efendim, kırağı vuruyor. Geçen, 2007de biliyorsunuz Türkiye'nin
her tarafını kuraklık vurdu ama kuraklıktan çiftçilerimiz
yardım alamadı. Niye? Bu kanun geçmediği için. Bu nedenle, bu
kanun teklifimizin kabul edilmesini istiyoruz; çiftçilerimize, zarar gelecek
çiftçilerimize zarar vermeden onların zararlarını
karşılayacak şekilde.
Bugün doğu
ve güneydoğuda insanlar ağır kış
koşullarında sınırda bekçilik yapıyorsa, değil
tarımdan dolayı zararlarının karşılanması,
oradaki insanlara devletin maaş bağlaması lazım. Eğer
yüz elli-iki yüz yıllık toprak evin altında yaşayıp
Allah devlete zeval vermesin. diyor ve vatanını bekliyorsa, bu
insanlara maaş bağlanması lazım arkadaşlar. Bu
nedenle, bu kanun teklifimin kabul edileceğini umuyorum. Edilmese de tek
tek köyleri gezerek AKPyi şikâyet edeceğiz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi size bir şey anlatayım: Bizim
tarımsal kalkınma kooperatiflerimiz var, bütün illerde var; Ardahanda
da var, Hanak, Damal, Posof, Ortakentte var, Çıldır, Gölede de var,
inanın tarımsal kalkınma kooperatifleri iflas etmiş,
bitmiş. Niye? Çünkü tarım yapıyor veya hayvancılık
yapıyor, afetten dolayı yardım alamıyor. Bırakın
yardımı, gitsin Ziraat Bankası veya herhangi bir bankaya, 3
milyar, 5 milyar kredi istesin, kredi vermiyorlar 2 tane memur kefil getir.
diyor. 2 tane memuru nereden getirecek vatandaş? Böyle bir şey
olabilir mi arkadaşlar? 2 tane memuru kim, hangi köylü bulup getirebilecek?
O bakımdan, bu memur kefil işi kalksın. Ben, o gün de söyledim,
hayvanların kulak küpesi var, defteri var, herkesin kendi
hayvanını rehin alsın, o rehine karşılık kredi
versin. Zaten insanlarımızın istediği kredi 2 milyar, 3
milyar, 4 milyar. Ya, bunu da vermeyen devlet ne işe yarar, ben
anlayamıyorum.
Bu bakımdan,
benim istirhamım şudur: Hâlen daha süt primleri ödenmedi. Erzurum
başta olmak üzere çoğu illere süt primleri ödenmedi. Ardahana anaç
sığır primi var, 3.700 tane sığıra prim ödenecek,
1 trilyona yakın para ödenmedi. Şimdi, bu 1 trilyon para Ardahana
girerse, Ardahanın köylüsü ve esnafı, en azından bir hareket
görecek. Bu hareket sonucunda da orada herkes alışveriş yapacak,
borcunu ödeyecek, bir rahatlama olacak. Bu nedenle, esnafımızın
özellikle, yani il ve ilçelerdeki esnaflarımızın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENSAR ÖGÜT
(Devamla) Bütün, Edirneden Ardahana kadar esnaf,
sanatkârlarımıza, köylümüze nedense bu Hükûmet sıcak
bakmıyor ve kredi vermiyor. 3 milyar, 5 milyar istiyor; bu krediyi almak
için insanlar kefil getiriyor, bilmem, malını ipotek yapıyor;
yine alamıyor arkadaşlar. Niye alamıyor, niye vermiyorlar, ben
anlayamıyorum. Ama, ben şunu söylüyorum: Ben inanıyorum, Türk
çiftçisi, köylüsü ve esnafı AKPye gelecek seçimlerde ders verecektir.
Sizden istirham
ediyorum, kanun teklifimin kabulünü rica ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Bir milletvekili
olarak, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, geçen dönemde Sayın Öğüt ve benim bu konuda
altı tane kanun teklifim var. Sayın Öğütün dört tane oldu.
Burada elinizi genişletmek istiyoruz; daha ne istiyorsunuz? Elinizi
genişletmek istiyoruz, diyoruz ki
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Eksik olmayın!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Evet, sizin elinizi genişletmek istiyoruz. Size
yetki vermek istiyoruz. Allah korusun, herhangi bir ilimizde tabii afet
olduğu zaman mevcut 2090 sayılı Yasa, 2090 sayılı Yasa
tüm mal varlığının yüzde 40ını kaybederse tabii
afet sayıyor. Hâlbuki tarım kesiminde her yıl sel, don,
değişik olaylar oluyor. Her yıl
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Gelirler, Vekilim..
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, tüm mal
varlığının yüzde
Kanun böyledir.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Kanun böyle mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Evet, Kanun böyle.
Açın okuyun o zaman, bilmiyorsanız. O zaman bilerek
konuşun. Bu kanun teklifini bunun için verdik. Bilmeyerek
konuşuyorsunuz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Gelirlerinin yüzde 40ı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Gelirlerinin değil, tüm mal
varlığının yüzde 40ı.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Gelirlerinin
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) O zaman oradan laf atma. Tüm mal
varlığının yüzde 40ıdır. Ben Kanunu çok iyi
biliyorum. Sen daha yeni geldin, ben geçen dönemden bunu çok iyi öğrendim
ve
Öğren, ondan sonra konuş.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Öğrenememişsin sen de, eskisin ama.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Evet, öğren ondan sonra konuş.
Değerli
arkadaşlar, elinizi genişletmek istiyoruz. Herhangi bir tabii afette
ürününün, herhangi bir ürününün yüzde 40ını kaybederse size yetki
vermek istiyoruz. İstediğimiz bu.
Şimdi, gerçi
çok da ödemiyorsunuz; 2004 yılında fındık don olayında
Karadeniz köylüsünün parasını ödediniz mi? Hâlâ duruyor. 2004, 2009;
beş sene geçmiş.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Ödedik, ödedik.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ne ödenmiş? Daha yüzde 40ı.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Yüzde 46sı ödendi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Yüzde 40ı daha. 2004
Asım Bey, sene 2004, bu sene 2009.
O parayı çiftçiye eğer
O günkü parayla bugünkü para. Yazık
değil mi bu çiftçiye? Hâlâ daha fındıktaki don
parasını ödemediniz.
Şimdi, bir
TARSİM, tarım sigortası... Değerli arkadaşlarım,
tarım sigortası güzel bir olgu. En çok destek veren illerden biri de
tarım sigortasına biz Malatya olarak verdik çünkü Malatya çiftçisinin
bu konuda ağzı yandı. Her sene kayısı dondu. Ama,
sigorta sigortadır, her türlü riske ürünü sigorta ettirmektir ama her ne
hikmetse, her ne hikmetse çiçek dönemini kapsamıyor.
Değerli
arkadaşlarım, hassaten ricam ediyorum, bir ürünü sigorta ediyorsan o
ürünün tüm risklere karşı sigorta edilmesi gerekir.
Sigortacılığın anlamı budur. Ben bu riski
alırım, bu riski almam. diye böyle bir lüksü yoktur arkadaşlar.
Hassaten rica ediyorum TARSİM sigorta yetkililerinden, Tarım
Bakanlığından, zaten bunun yarısını köylüden
alıyorsunuz; ikili sigorta yapın: Çiçek dönemi sigortası, çiçek
döneminden sonraki çağla dönemi sigortası.
Değerli
arkadaşlarım, eğer tarım sigortalarında ürünü tüm
risklere karşı sigorta ettirmezsek ölü doğuyor. Nitekim,
bazı illerde bu kabul gördü ama Türkiye'nin bir bütününde henüz daha kabul
görmedi, yani örneğin, Karadenizde fındık. Fındıkta
tarım sigortası dediğimiz olgu da pek rağbet görmedi
çünkü gerçek işlevini yerine getirmiyor ve tarım sigortası tüm
riskleri kapsadığı zaman herkes
Priminin
yarısını insanlar ödüyor ama her ne hikmetse çiçek dönemini
kapsamıyor. Ben buradan bir kez daha sesleniyorum: Özellikle kayısıda
çiçek dönemini de kapsayacak tarım sigortası kapsamını
genişletmek zorundayız arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlarım, yine söylüyoruz: Hangi ilde, hangi şehirde, hangi
ürünün başına ne geleceği bilinmez. Tabii afet diyoruz, biz
tüm illerde oluşacak tabii afette -yine söylüyoruz- elinizi bol tutmak
istiyoruz. Yani bu Kanun, 2090 sayılı Kanun işlemiyor, kadük bir
kanun. Yani bir ürünün yüzde 100ü donduğu zaman, yüzde 100ü ve yüzde
100ü sele gittiği zaman bir şey veremiyorsunuz. Niye? Tüm mal
varlığının yüzde 100ünü kaybederse bu Yasa işliyor
arkadaşlar. Bunu söylemek istiyoruz. Gelin, ürününün yüzde
40ını kaybettiği zaman
Böyle değiştirelim.
Sayın Öğüt ve ben geçen yıl defalarca bunu burada dile getirdik.
Nitekim hepinizin illerinde başınıza geldi ama alamadı bu
iller. Bu illerde, örneğin Silifkede iki yıl önce sel olayından
dolayı, söz verilmesine rağmen, Yasaya uymadığı için,
Yasa kapsamına alınmadığı için -biraz önce Mersin
milletvekillerim söyledi- Silifke köylüsü hâlâ parasını alamadı
çünkü Yasa kapsamına girmiyor.
Değerli
arkadaşlarım, iki ricamız var bu Yasanın işlemesi
için.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
1) Bu yasayı
-Sayın Öğütün teklifi ettiği gibi, benim de kanun teklifim var-
gelin, mal varlığının değil ürününün yüzde 40ına
göre değiştirelim.
2) İkinci
ricam hepinizden, özellikle çiçek dönemini mutlaka TARSİM sigorta
kapsamına almak zorundayız. Aksi hâlde sigortacılıkta, bir
ürünün X riske karşı sigortası var, Y riske karşı
sigortası yok. Yani bir arabayı, Çarparsan sigorta ediyorum., Bir
başkası çarparsa sigorta ediyorum. olmaz arkadaşlar.
Sigortacılık, tüm risklere karşı şemsiyesini açabilir.
Bu nedenle, özellikle kayısıda çiçek döneminin mutlaka sigorta
kapsamına alınması gerekir.
Hepinize
saygılar sunarım.
Bu yasanın
kabul edilmesiyle, Allah korusun, ileride illerimizde olacak, tüm illerimizde
olacak sorunda size yetki veriyoruz, sizin elinizi genişletiyoruz. Takdir
hepinizin.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ve diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S.Sayısı: 330)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu
Guvernörler Kurullarının 2009 Yıllık Toplantıları
Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümet ile Dünya Bankası Grubu ve
Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu
Guvernörler Kurullarının 2009 Yıllık Toplantıları
Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Dünya Bankası Grubu ve
Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/468) (S.
Sayısı: 327)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet nerede?..
Hükûmet burada.
Komisyon raporu
327 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun
Sayın Tütüncü.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, aslında bir mutabakat zaptının
onaylanmasıyla ilgili alışılagelmişin ötesinde bir
konuda konuşma yapma ihtiyacını hissettik. Sözlerime
başlarken hepinizi en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bir mutabakat
zaptı anlaşmasının onaylanması konusunda neden
konuşma gereksinimi içinde olduk? Bu mutabakat zaptının
içeriği nedir? Hemen, izin verirseniz, bu konuda yüce Meclisi
bilgilendirmek istiyorum. Mutabakat zaptının içeriği, Dünya Bankası
Grubu ve IMF Yönetim Kurulunun 2009 yıllık
toplantılarının İstanbulda yapılmasıyla ilgili;
biz aday olmuşuz. Gerçekten ülkemizin birçok yönden, hem turizm yönünden
hem finansman tanıtılması açısından hem Türkiye'nin
dünya ekonomisiyle entegrasyonu açısından, ulusal ekonominin
gelmiş olduğu sıkıntıların daha iyi bir
şekilde dünyaya anlatılması açısından, birçok
açıdan İstanbulda böyle bir toplantının yapılması
gerçekten yararlı olacak ve bu mutabakat zaptı 20 Eylül 2006
tarihinde Singapurda imzalanmıştır. Tabii, 2006
yılında Singapurda imzalanırken Türkiye ekonomisinin durumu,
konumu ve dünya ekonomisinin durumu, konumu çok farklıydı,
koşullar çok farklıydı. Ekonomi, Türkiye ekonomisi ve dünya
ekonomisi, o zaman dünya ekonomik tarihinde görülmedik bir performans
göstermekteydi ve dünya ekonomi tarihinde görülmedik şekilde bir para
bolluğu dünya finans piyasalarında söz konusuydu ve Türkiyeye de
gökten yağmur yağar gibi dış kaynak girmekteydi, sadece
Türkiyeye değil dünyanın tüm yükselen ekonomilerine. Tabii ki bu
koşullarda, gerekçesinde şöyle bir ibare yer almış bu
mutabakat zaptının, deniyor ki: Ülkemizce elde edilen ekonomik
ilerlemelerin uluslararası ekonomi ve finans çevrelerine daha
yakından tanıtılması, ülkemizin uluslararası
prestijinin daha da pekiştirilmesi
Yani Türkiye ekonomisi, çok büyük bir
atak yaptı o dönemde. Şimdi, herhâlde, biz, Türkiye ekonomisinin
yükselen ekonomiler arasında, olumsuzluklar açısından,
nasıl en kötü konumda olduğunu, bunun nedenlerini burada dile getirme
konumunda olacağız.
Aslında, bu
kısa giriş konuşmasından sonra benim burada Sayın
Bakandan ve Hükûmet temsilcilerinden ya da Komisyondan, IMFnin,
uluslararası para ve finansal sistemiyle ilgili yeni bir finansal mimari
arayışları açısından acaba konumu nedir, bu konuda
yüce Meclisi bilgilendirmelerini rica ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, neoliberal yani
yeni liberal ekonomi anlayışının yıllardır büyük
bir iddiayla sürdürdüğü finansal mimari çökmüştür. Dünya ekonomileri
1929 yılındaki büyük ekonomik krizden, buhrandan bu yana
karşılaştığı en büyük ekonomik krizle, buhranla
karşı karşıyadır. Hatta 29 ekonomik
buhranının da daha ötesinde, daha global, daha derin olumsuz sonuçlar
doğuracak bir ekonomik krizle karşı karşıya
kalınmakta olduğu dünyanın en önde gelen iktisatçıları
ve devlet adamları tarafından ifade edilmektedir.
Şimdi, son
aylarda, yeni bir finansal mimari arayışları çerçevesinde
bazı çalışmalar yapılıyor, uluslararası para ve
finansal sisteminin reformu için çalışmalar yapılıyor,
uzmanlar bazı komitelerde raporlar düzenliyor. Şimdi, bizim
bilebildiğimiz kadarıyla, bu konuda toplanan uzmanlar komisyonu bir
ön rapor hazırladı.
Şimdi,
mademki biz burada Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu
Guvernörler Kurullarının 2009 Yıllık Toplantıları
Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Dünya Bankası Grubu ve
Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat
Zaptını onaylayacağız, e lütfen, onaylarken, bu hayırlı
işi yaparken, bize, bu uzmanlar komisyonu ön raporu konusunda da bilgi
verilsin. Uluslararası para ve finansal sisteminde nasıl reformlar
öngörülüyor, yüce Meclisin bu konuda bilgilendirilmesi gerekiyor.
Bu raporda,
IMFnin bildiğimiz klasik tezlerinin, bildiğimiz klasik reçetelerinin
ötesinde bazı politika açılımları yapılmakta. Hele
hele dün açıklanan yeni hedefleri de gördükten sonra -burada biraz sonra
vakit olursa değinmeye çalışacağım- dün, çok
gecikmeyle de olsa, nihayet, nihayet çok gecikmeyle de olsa Hükûmetin
gerçeği görme noktasına gelmesi çok sevindiricidir ama büyüme
başta olmak üzere, Türkiyenin hemen hemen bütün makroekonomik
büyüklüklerinde düşünülmesi çok zor revizeler
yapılmıştır. Bu revizelerin yapıldığı
bir dönemde sayın Hükûmetin ve yetkililerin, acaba uluslararası para
ve finansal sistemin reformunda neler düşünülmektedir, konusunda bizi
bilgilendirmeleri son derece önemlidir.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu raporda, dediğim gibi, farklı IMF reçeteleri öngörülüyor. Acaba,
bu farklı IMF reçeteleri çerçevesinde dün açıklanan o revize program
hangi noktalarda mutabakat hâlindedir, bunun bilinmesi gerekiyor. En
azından, bizim bu rapordan yakalayabildiğimiz bazı gerçekleri
sizlerle paylaşayım, belki, Hükûmetin önüne, burada açıklama
açısından bir ufuk turu yapma olanağını da böylece
vermiş oluruz diye düşünüyorum.
Bir kere, bu
IMFnin değişen işlevi ya da işlevinin ne şekilde
değiştirilebileceği konusuyla ilgili uzmanlar raporunda bir
numaralı madde şu: Sağlanacak IMF desteği, geri tepecek
olan, harcamalardaki kesinti ve faiz oranlarının yükseltilmesi gibi
alışılmış talepleri içermemeli. Yani farklı bir
IMF reçetesi öngörülüyor.
İkinci konu
da, IMFde, yeni özel çekme haklarının çıkarılması
konusu tartışılıyor, Çıkarılmalıdır.
diyor. Dün ekonomik revizyon yapılırken -ki
anlaşılıyor önümüzdeki hafta ya da çok kısa bir zaman
kesitinde IMF ile masaya oturulacak, Devlet Bakanımız Sayın
Şimşek bunun ipuçlarını veriyor- bu çerçevede, acaba, şu
anda bizimle, Hükûmetin paylaşma durumunda olduğu bazı bilgiler
var mıdır? IMF yeni özel çekme hakları çıkarmalı.
derken uzmanlar raporu, acaba, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bu konuda
nasıl bir vaziyet içindedir?
IMF yeni bir
kredi kolaylığı tesis etmeli. şeklinde bir başka
öneri var. Türkiyeyi yaşamsal açıdan ilgilendiren ve belki de
Hükûmetin burada yapması gereken açıklamanın özünü
oluşturacak bir başka madde Daha iyi kurallar gerekiyor. diyor
uzmanlar komisyonu ön raporu, yani IMFnin reçeteleri bundan sonra finansal
sektörünün ötesine gitmeli. diyor, yani reel ekonomiye dönük birtakım
önlemlerin IMF tarafından gözetileceği söyleniyor. Bunda
şaşılacak bir şey yok çünkü neoliberal ekonomi
anlayışının kâbesi Washington, Amerika Birleşik
Devletleri öyle bir konumdadır ki, bir gecede Türkiye millî gelirine
eşit, yakın ölçekte dev şirketler devletleştiriliyor yani
böylesine dev şirketler devletleştiriliyor, bunun reel ekonomi
boyutuna yansımaması mümkün mü? Onun için bu krizin dibi Amerika
Birleşik Devletlerinde henüz görülebilmiş değildir, Türkiyede
ise, hele hele dünkü açıklamalara baktıktan sonra, Allah Türk
halkına kolaylık versin demekten başka bir şey
söyleyemeyecek duruma geliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, Doların rezerv
para olduğu mevcut sistem yıprandı. diyor uzmanlar komisyonu ön
raporu. Dolar oynak oldu. diyor. Bu, enflasyon riski yaratıyor, yeni
bir küresel rezerv sistemi geliyor. Şimdi, Türkiye bu konuda hangi
noktada? Daha ayrıntılara gitmek istemiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bu konuyla ilgili olarak,
gerçekten dün açıklanan revizyon programının öyle diyelim-
evlere şenlik bir program olduğunu, çok geç kalmış ama
evlere şenlik, trajikomik bir manzara gösterdiğini sizlere sunmak
istiyorum. Ümüğümüzü sıktırmayız. sözleriyle yola
çıkıldı, Teğet geçti. yok teğet muhabbetlerine
takılındı. Neydi hedef Ümüğümüzü
sıktırmayız. derken Yüzde 4 Türkiye ekonomisi 2009
yılında büyüyecek. dendi. Bir sene önce değil, iki sene önce
değil, iki üç ay önce, böyle büyük bir iddiayla ve tüm makroekonomik
hedefler de buna göre saptandı, öyle değil mi? Biz, hem Plan ve Bütçe
Komisyonundaki sözcülerimiz hem de bu Genel Kuruldaki Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüleri bu makroekonomik dengelerin, hedeflerin kesinlikle doğru
olmadığını, gerçeği kesinlikle
yansıtmadığını dilimiz döndüğünce anlatmaya
çalıştık. Yani şu kubbenin, bu yüce Meclisin duvarları
ses verdi ama dinletemedik.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi ne oldu? Yüzde 3,6lık daralma, yüzde 4
büyümeden yüzde 3,6lık daralma, yüzde 7,6lık bir sapma. Böyle bir
şey olabilir mi? Böyle ekonomi yönetilir mi? Böyle bütçe yapılır
mı? Böyle program yapılır mı? Böyle iddia ortaya konur mu?
Böyle bir şey olabilir mi? Dünyada böyle bir rezalet
yaşanmış mıdır? Yaşanmadı. 1970li
yıllardan beri bu işin içinde olan arkadaşlarınızdan
biri olarak söylüyorum, Türkiyede yaşanmadı, dünyada
yaşanmadı, böyle bir şey yok.
Değerli
arkadaşlarım, işsizlik yüzde 13,5 olarak revize edildi, yüzde
10,4 idi. Bakınız, yine yanlış yapılıyor; yüzde
3,6lık daralma son derece düşük bir tahmindir, gerçekçi
değildir. Bu ülkenin aklı başında uzmanları ve
dünyanın aklı başında ekonomistleri en az yüzde 6lık
ve 6 üzerinde bir daralmanın 2009 yılında Türkiyede
olacağını açıkça söylüyorlar. Şimdi yine
yanlış yapılıyor. Yani ne yapmak isteniliyor?
Değerli
arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir mi? İşsizlik en
az yüzde 15 olacak. Yüzde 13,5 değil, en az yüzde 15lik bir işsizlik
olacak ve en az yüzde 6lık bir ekonomik daralma olacak. Nereden bunu
söylüyorum derseniz, değerli milletvekilleri, tüketim harcamalarındaki
daralmaya bakıyoruz. Tüketim harcamalarındaki daralma,
yatırım harcamalarındaki daralma, sanayi üretimindeki
çöküş, daralma. Bakınız, 2008 Aralık ayında sanayi
üretimindeki daralma eksi yüzde 17ydi. 2009 Ocak ayındaki daralma yüzde
21,3 oldu, şubat ayındaki daralma sanayi üretiminde eksi yüzde 23,7
oldu. Yüzde 25e yakın, dörtte 1e yakın. Şimdi mart
ayındaki daralmanın yüzde 30lar üzerinde olacağı tahmin
ediliyor. Değerli arkadaşlarım, işte bu, devletin resmî
verileri.
Şimdi, 2008
yılının son çeyreğindeki daralma, son üç
aylığındaki daralma belli. Ocak ve şubat aylarındaki
daralmalar da belli. Yani siz şimdi -daha ayrıntıya gitmek
istemiyorum- yani nasıl 2009 için bu revize programda Efendim, yüzde 3,5
daralacak. diye bir öngörüde bulunabilirsiniz? Gerçekçi değil. Nasıl
bütçeyi yaparken, nasıl ki Devlet Planlama Teşkilatının
2009 yılı programının makroekonomik
değişkenlerini çatarken yanlış yapıyordunuz, dün de
yanlış yapıldı.
Buradan hemen bir
konunun altını çizmek istiyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin ekonomik teknisyenlik performansı pek o kadar
düşük değildir. Yani o zaman ne oluyor? Siyasi birtakım
mülahazalarla bu yanlışlar yapılıyor, siyasi bazı
mülahazalarla yapılıyor ve nitekim onu gördük. Ne oldu? Yüzde 4
büyümenin öngördüğü bütçe açığı, yüzde 4 büyümenin
öngördüğü harcama kalemleri, kılıf hazırlandı, seçim
ekonomisi
Seçim ekonomisi ve 2009 yılı bütçesi için, on iki
aylık dönem için öngörülen bütçe açığı iki ayda
yakalandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Demek ki o yüzde
4lük, o gerçek olmayan hedefleri bir amaç için
saptamışsınız, o konum ortaya çıkıyor, bu durum
ortaya çıkıyor. Acaba, şimdi bu gerçek olmayan hedefleri ne
için, niçin saptıyorsunuz? Bunun da açıklanması gerekiyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada aslında saatlerce
konuşacak konu var ama bu yasa tasarısının
sınırlarını da daha fazla zorlamak istemiyorum.
Yalnız, lütfen burada, en azından, yeni bir uluslararası
finansal mimari çalışmalarında IMFye yeni bir rol biçiliyor,
Dünya Bankasına yeni bir rol biçiliyor, farklı birtakım
politikalar tartışılıyor Amerika Birleşik
Devletlerinde de Acaba Türkiyede ne olacak? Bu konuda Hükûmetin, bu yeni
finansal mimari konusundaki düşüncelerini de duymak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, teşekkür için son olarak
BAŞKAN
Ettiniz teşekkür, duyuldu, tamam.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun Sayın Tütüncü.
Gruplar
adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Buyurun
Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu
Guvernörler Kurullarının 2009 yıllık
toplantısıyla ilgili, sıra sayısı 327 olan, kanun
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
6-7 Ekim 2009
yılında İstanbulda bu toplantı yapılacak. Bu
toplantılar, aslında, Guvernörler Kurulu, bir yerde Dünya
Bankası ve IMFnin genel kurulları, yani yıllık
politikalarının onaylandığı önemli toplantılar.
1954 yılından itibaren -ki bir kere de Türkiyede olmuştur bu
toplantı, önemlidir- ilk defa Türkiye'nin girmesinden sonra tekrar yine
İstanbulda olmuştur ve bu toplantılarda yıllık politikalar
belli edilir. Ama bu yılki toplantının başka bir önemi daha
var, bu yılki toplantı dünyadaki en büyük krizden sonra
İstanbulda yeni bir yapı, yeni bir dünya kurulmasıyla ilgili,
belki dünya ekonomik düzeninin, hatta politik düzeninin, siyasi
ilişkilerinin değiştiği bir yeni yapının
onaylanmasıyla ilgili bir zamana rast geliyor. Bunun için, gerçekten,
geçen yıl -20 Eylül 2006da- Singapurda
Türkiyede olması karar
verilen toplantı büyük bir rastlantı Türkiye için. Türkiye için büyük
bir rastlantı çünkü Türkiye eski Türkiye değil, 1954
yılındaki Türkiye de değil. IMF ve Dünya Bankası grubundan
epeyce yararlanmış ve bu gruplarla iç içe olmuş, hatta
değerli insanlar yetiştirmiş ve Türk mali ve ekonomik
yapısını da beraberce düzenlenmiş, bir yere getirilmeye
çalışılmış yıllardır.
185 üyesi var iki
grubun da ortak. Zaten hem Dünya Bankası grubunun hem IMFnin ortak
toplantıları bu Guvernörler Kurulu toplantısı. Bununla
ilgili 8 Şubat 2007de bir genelge çıkarmış
Başbakanlık ve bu genelgeyle koordinasyonu sağlamak üzere Hazine
Müsteşarlığına görev vermiş. O günden bugüne kadar bu
toplantının organizasyonuyla ilgili Hazine
Müsteşarlığı çalışıyor ve önemli
aşamalar var. Bir dahaki hafta tekrar Washingtona gidilecek ve temmuz
ayından itibaren zaten yetkililer Türkiyeye gelecekler. Türkiyede
toplantının hakikaten iyi işlemesi için çalışmalar
yapılacak.
Şimdi, niye
bu kadar önem vermişiz? Çünkü yaklaşık 10 bin kişi geliyor.
Bunun 3.700 civarında olanı resmî delegedir. Onun
dışında bütün dünya finans kuruluşları da dâhil olmak
üzere, yani dünyanın, dünya ekonomisinin kalbinin bir müddet
İstanbulda atacağı bir dönem başlıyor ekim
ayında. Bunun için de Türkiye büyük bir fedakârlıkla -bu yasayı
burada çıkardık zaten- Lütfi Kırdar Kongre Vadisini tekrar
düzenliyor. 3.500 kişilik bir salonla 24 tane toplantı salonu var.
Zaten bu metinde de gayet açık mutabakat zaptı. Burada
toplantının işleyişi, nasıl komisyonlar
kurulacağı ve Türkiyenin karşılığında
yükümlülüklerinden bahsediliyor. Bu işin çok hakikaten bence teknik
kısmı. Biz sadece bu mutabakat zaptını onaylıyoruz,
onaylayacağız. Burada gümrük muafiyetleri var, burada gidenlere vize
kolaylıkları var. Daha çok harcamaların nasıl
yapılacağına, hangi bütçeden karşılanacağına
dair belirli kurallar var ki bu kurallar aşağı yukarı Dünya
Bankasının 1946dan beri uyguladığı ve IMFnin klasik
kuralları. Dolayısıyla bunda çok önemli bir şey yok, yani
yeni bir değişiklik yok.
Ama önemli olan,
bu toplantıyla ilgili Türkiyenin yaptığı
hazırlıklardır. Bu hazırlıklar sadece fiziki
hazırlıklar değil. Tabii İstanbulda yaşayanlar
biliyor. İstanbulda her yabancı geldiği zaman büyük eziyetler
çekiyoruz hep birlikte. Bütün kapıları, duvarları kapatıp
vatandaşı sanki bir yerde, hapsediyoruz İstanbula. Belki bu
hatayı yine yapacağız tekrar. İşte, buna güvenlikçiler
karar verecek. Ama bu kadar da körüklememek lazım. Herhâlde bu kadar da
vatandaşı sıkmamak lazım. Herkes bu toplantıya
karşı değil. Karşı olmadığı gibi de
Türkiyenin dünyada tanınması açısından da çok ciddi bir
aşama. Orada tabii, protestolar olacak. O da çok doğal. Yani IMF ve
Dünya Bankası zaten kendi hatalarını da yavaş yavaş
görüp kendileri düzelmeye çalışan kurumlar hâline geldi. Biz, tabii
onları takip etmediğimiz gibi, onları iyi izlemediğimiz
gibi, gerçekten, dünyadaki bu değişim için, bu ciddi
değişim için ne Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne Türkiyede biz
hiçbir şeyden haberdar değiliz gibi davranıyoruz ve
basından öğreniyoruz her şeyi maalesef. Hâlbuki bu
toplantılara katılıyor ve işin en acı kısmı
da bu toplantılara Türkiye Büyük Millet Meclisinden bakan ve bürokrat
düzeyinde kimse katılmıyor. Yani esas parayı veren, onaylayan,
bütçeyi veren Türkiye Büyük Millet Meclisi, son G-20ler
toplantısında olduğu gibi, bütün o Guvernörler Kurulu
toplantılarında olduğu gibi, gerçek, hem yasama hem de denetleme
yetkisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiçbir temsilcisi bu
toplantıların içinde olmuyor, muhalefetiyle iktidarıyla çünkü
ben o toplantılara katıldığım zaman bürokrat olarak,
bütün dünyanın milletvekillerinin geldiğini çok dikkatli bir biçimde
gördüm. Yani ne yapıldığını inceledikleri ortada çünkü
başta Amerika Birleşik Devletleri büyük bir kongre ordusuyla gelir bu
toplantılara, büyük katılım sağlar. Biz ne bu
toplantılar için böyle bir hazırlık yapıp Türkiye Büyük
Millet Meclisini haberdar ediyoruz ne de orayla ilgili insan yetiştirmeye
çalışıyoruz.
Öyle bir hâle
geldi ki dünya, öyle bir yeni değişim var ki dünyada, bu dünyada bu
değişimde Türkiyenin, özellikle bu IMF ve Dünya Bankası, hatta
G-20ler içerisinde önemli pozisyonlar ve yer alması lazım. Yani
bundan sonra pekâlâ bir başkan, bir başkan yardımcısı
veririz, pekâlâ bu kuruluşların içerisine gireriz. Bir de bir
şey söyleyeyim, son kırk yıldır en iyi yararlanan
ülkelerden biridir bu fonlardan Türkiye. Çok eleştiri gelmiştir ama o
eleştiriler
Eleştirmekle yetmez, siz yerine yenisini koymanız
icap eder. Uluslararası sistem ciddi bir sistem, Bretton Woodstan sonra.
Hatta, son G-20ler toplantısında IMF ve Dünya Bankasının
gerçekten çökeceği, biteceği düşünülürken, birdenbire daha yeni
ve daha değişik bir görev verildiği görüldü. İşte, o
500 milyar dolar artırılan para verme, ödünç verme yetkisi, 250
milyar dolar arttırılan SDRlarla neredeyse 1,1 trilyon dolara
çıktı IMFnin borç verme kapasitesi. Yani bir yerde, IMFyi,
artık, paranın daha çok bekçisi hâline getirmeye
çalıştılar. Hatta geniş biçimde ve uzun uzun bir dünya
merkez bankası tartışılmış olmasına
rağmen dünya merkez bankası tartışmasının yerine
IMFnin ön plana çıkmasını en azından bütün taraflar -yani
G-7ler başta olmak üzere- daha uygun buldular Londra
toplantısında. Niye? Çünkü daha, kurulmuş ve yapısı
daha muntazam çalışan bir kuruluş şu ana kadar, ama
kendisini değiştirmek zorunda olduğunu bilen kuruluş.
Şimdi,
bahsedilen yenilik şu: Acaba -politikaları yanlış olan
bütün ülkelerden bahsediyorum, sadece gelişme yolundaki ülkeler
değil, yapılarını değiştiren bütün ülkelerden
bahsediyoruz- onlara bir sigorta gibi belirli bir kriter mi getirmek
lazım? Yani iyi politika uygulayanlara az prim ödemek aynı, iyi
sürücü gibi, otomobil kullanan- veyahut da kötü politika uygulayanların
primlerini arttırmak gibi. Yani dünya merkez bankası yerine bir dünya
sigorta örgütü hâline getirmeyi bile düşünüyor herkes. Çünkü bu arada da
dünyada İkinci Dünya Harbinden sonra önemli değişiklikler
ekonomide de yer değiştirilmelere neden oldu. Yani, mesela, bir
Brezilya şimdi neredeyse Belçikayla aynı payı alıyor Dünya
Bankasında kotaları itibarıyla, hâlbuki Brezilyanın ne
kadar önde olduğu belli. Avrupa tek başına yüzde 30, yani 27ler
Avrupası yüzde 30 pay alıyor, hâlbuki Amerika Birleşik
Devletleri yüzde 17 pay alıyor. Ama öyle komik kurallar var ki yüzde 85
çoğunluğu bile bulsanız bir Amerika Birleşik Devletlerinin
vetosu bu kararların geçmemesine neden oluyor. İşte esas
değiştirme nedenleri bunlar ama esas burada konuşulacak bunlar.
Ama herhâlde bizim Hükûmetimiz bunları hiç orada konuşmak istemiyor,
onun için de hiçbirimizi de yanına alıp götürmek istemiyor oralarda
belki birkaç söz söyleriz falan diye herhâlde. Şakası bir tarafa ama
iş çok ciddi iş. Yeni dünya, yeni bir düzen ve dünya
finansmanında
Eğer bu sorunları dünya çözemezse -burada
Başkan Obama konuştu- esas çözemezse, başta Başkan
Obamanın hakikaten ciddi tehlikeleri var çünkü dünyada son yılların
en önemli krizi ve ekonomik teorinin belki yetmediği yepyeni bir
yapılanma gerekiyor yani yeni bir ekonomik yapıya ihtiyaç var
dünyada. Bunu da uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla
mı yoksa ikili ilişkiler vasıtasıyla mı çözmenin yeni
yollarını aramak gerek.
Burada, mesela,
benim ilgimi çeken son kararlardaki önemli şeyler var. Şimdi,
finansal yapının yerine oturması çok önemli dünyada. Malum,
bunda da çok büyük bir gizlilik yok. 62 trilyon dolar dünya gayrisafi yurt içi
hasıla toplamı. Siz, onunla 600 trilyon dolarlık bir zenginlik
yarattınız ve bunun adı sanal bir zenginlik. Onun için neyi
kullandınız? 6 trilyonluk bir depozito gibi bir garantiyi
Bunu
kaldıraç gibi kullanıp 600 trilyonluk bir büyüklük
yarattınız ve sanal bir dünya harcaması yarattınız.
Belki bunu bilerek yaptılar ama bunun bir gün çökeceğini herkes
biliyordu. Çöktükten sonra yerine ne konacağını kimse bilmiyor,
esas tartışma konumuz o zaten. Ve bu arada, Türkiye, tabii, bilerek
veya bilmeyerek, bugüne kadar IMFyle ilişkileri erteledi Bugün belki daha
çok para alırım. diye herhâlde. E, öyle görünüyor. IMFyle bir
anlaşmaya otursa daha çok para alacak ama IMFyle anlaşmaya oturmadan
önce yapılması gerekenler vardı ve bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çatısı altında vardı. Altı ay içerisinde,
altı aydır bu altyapıyla ilgili yasaları geçirmek
lazımdı, Türkiye ekonomisini rayına oturtmak lazımdı
ama olmadı onlar. Onun için de, piyasalarda da bir güven yerine gelmesi
lazım.
Bugün, bir
yabancı bankanın yazdığı bir raporu -yurt
dışına- okudum tesadüfen, ilgimi çekti. Orada çok hoş bir
cümle var: Piyasa bunları zaten biliyordu son, dünkü açıklamalardan
sonra
diye bir söz yani ne kadar acı. Yani biz seçimden sonra böyle
açıklamalar geleceğini, bir revizyon yapılacağını
biliyorduk. Doğru. Burada, bu kürsülerde yüzde 4 büyüme sözü verip sonra
bunu inkâr edip -ki, altı ay önceden beri ben bile bu kürsülerde
söylüyorum- birdenbire yüzde eksi 3,6 demek belki gerçekçi. İlk defa
ayağını yere basmak Hükûmet için, ama geç kalmış olmak
demek bu.
Şimdi, 2010
ve 2011 yılındaki projeksiyonları da ben çok yeterli görmüyorum
3,3 ve 4,5 büyüme gibi çünkü gerçekten piyasalar epeyce
kısılmış durumda. Mesela cari açığı bu sene
11de kapatabiliriz ama gayrisafi yurt içi hasılanın içerisinde yüzde
5e çıkıyor cari açık. Çok tehlikeli bir boyut. Faiz
dışı fazlanın da yüzde 1 olması meselesi var. Bu,
Hükûmetin dün söylediği sözlerle yüzde 1 olması gereken rakamı
1,5a çekmek demek faiz dışı fazlayı, 15 milyara daha
ihtiyaç var demek, fazlaya ihtiyaç var demek. Bunu nereden almak gerekecek?
Bunu
Yine buraya yasa getireceksiniz. Özellikle mahallî konularda finansal
yapının yeniden hareketlenmesi için fon bulmak gerekiyor. Üretim ve
tüketim hareketliliğini tekrar yaratmak gerekiyor Türkiyede. Onun için,
borç oranının mesela yüzde 43ten, 43-44ten ki geçen sene 40tı-
yüzde 44lere çekmek bence bir başka zorluğu da beraberinde
getirecek. Niye? Fon akışında bizler, kalkınmakta olan
ülkeler özellikle, bu piyasada fon akışında
sıkıntıya düşeceğiz çünkü fonların yüzde 80ini
maalesef Batılılar daha fazla çekmeye başlayacaklar. Onun için,
Türkiyede faiz de bu konuda yükselebilir ve faizi de Merkez Bankası zorla
aşağıya çekiyor. Yapılacak o tabii, başka
yapılacak bir şey yok.
Şimdi, niye,
tabii, bu, birdenbire dün açıklamalar oldu? Mecburuz onu yapmaya.
İşte, IMFyle konuşuyoruz, özellikle Avrupa Birliğiyle
ilgili meşhur raporumuzu, ortaklık öncesi
raporlarımızı vermek zorundayız da ondan. Ama Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimiz de gerçekten bana sorarsanız- çok,
ekonomik açıdan acıklı bir boyutta. Yani ben yarın ortak
olacağım oraya, en büyük ortağıyım. En büyük
ortağımla ekonomi falan konuşamıyorum. Bütün onlar
kapalı, o fasıllar kapalı. Niye o? Siyasete
bağlanmış. O zaman nasıl biz ortak olacağız
Avrupa Birliğiyle? Yani, şimdi arada eleştiriyoruz, IMFye
hayır. Tamam; Avrupa Birliği çapası yok. Tamam, kendi
çapamızı kendimiz bulalım, kullanalım. Onu da buradan
bulalım, başka çapa yok, Türkiye Büyük Millet Meclisi var, onun
çapasıyla hareket etmek lazım herhâlde. Başka yerde yok. Ama bu
ekonomi konusunda gerçekten toplumsal bir mutabakata varmak zorundayız.
Yoksa, sıkıntı çekeceğiz ve 2009la 2010 yılında
dünyanın zaten sıkıntıları var ciddi biçimde. 2010
yılının Haziran ayından önce Amerika Birleşik
Devletlerinin toparlanması şu anda pratik olarak mümkün görünmüyor.
2011 yılından önce de Avrupa Birliğinin toparlanması mümkün
görünmüyor. Bu iki ülkeyi de karşılaştırırsak ki
birbirleriyle ticareti çok büyük, bizim de Avrupa Birliğiyle çok büyük.
Dolayısıyla bizim üretim safhasına geçmemiz bile, onların
eğer üretimleri yetmezse ve onların talepleri artmazsa bize
yetmeyecek demek. Bu da 2010 ve 2011 yılını tehlikeli geçirmek
demek. Tabii onun için hiç seçimden bahsetmemenizde yarar var. Yani iş
ciddi. Hatta, bundan önceki seçimlere de ekonomiyi kurban ettik. Büyük
yanlış olduğunu görüyorum. Bugün biraz bir yerden dönmek belki
bütün bu konuştuklarımız ama gelecek sene ve 2009
yılının iyi geçmeyeceği belli. Çünkü vergi yasaları,
temel vergi yasaları, Türkiyenin şu andaki en büyük
sıkıntısı veya belki de IMFyle oturup
anlaşamadığımız noktada, en önemli noktada vergi var,
mali kaynaklarla ilgili yasaların geçirilmesi var. Bu arada ille IMFyle
anlaşın falan da demiyorum, yani kesinlikle. Ama bir şey
yapmamız lazım, IMFyle, IMFsiz, Avrupa Birliği veya
değil, ekonomiyle ilgili kendi kendimizi toparlamamız lazım.
Ama, bakın,
yerel yönetimlerle ilgili sıkıntılar var. Yerel yönetimlerin bu
harcama kalemlerini oturup tekrar yeni baştan düzeltmemiz lazım.
Vergi denetlemelerindeki sıkıntıları çözmemiz lazım.
Götürü vergiler... Yani vergi sistemi... Bu vergi sistemini, ben
hatırlıyorum, Maliye Bakanlığına, Hazineye ilk memur
olarak girdiğim zaman herkesin bir tane, cüzdanında veyahut da
gözünde, çekmecesinde bir vergi reformu vardı. Ben orada yıllarca
çalıştım, herkesin o vergi reformları durdu orada, ama hâlâ
1946-1948den beri -uzmanlar bana söylesin- Türkiyede vergi sistemi tam
anlamıyla değişmiş değildir. Bunu da oturup
düşünmemiz lazım tekrar. Yine burada düşünmemiz lazım ki
ikide bir ne IMFye gidelim ne şeye gidelim.
Bir de bahane etmeyelim
dünyada artık kriz var diye. Çünkü dünyada bu kriz eğer düzelmezse
bizim ayakta kalabilmemiz lazım. Gerçekten Türkiye ayakta kalabilirse bu
bölgede çok önemli bir yere gelebilir ve bu bölgenin en önemli ülkesi olabilir.
Benim gördüğüm kadar Türkiyede bu potansiyel var. Yani dünyaya akıl
verebilecek kadar iyi bir birikim var, hem devlette hem politikada, her yerde,
çok değerli, yetişmiş insanımız var. Bunların
önünü açmak, uluslararası alana açmak
Gerçekten yararlanmamız
lazım bu değerlerden ve bir yere getirmemiz lazım Türkiyeyi.
Son olarak
şunu söylemek istiyorum: Bir tek belki olumlu yapılan iş
Hepsi
olumsuz değil ama çok belirsiz ve Meclis kürsüsü yerine seçim
kürsülerinden açıklanan ekonomik tedbirler var Türkiyede. O da
yazık. Ciddiyeti yok. Yani niye biz başta şu ekonomiyi seçim
bahanesi hâline getiriyoruz? Şu şey çok kolay yani Siz ekonomi
yüzünden gittiniz. demek. O zaman herkes ekonomi yüzünden geldiği gibi
gidebilir. Ama bu ekonomi Türkiye'nin meselesi, bu çatı hepimizin
başına çökebilir. Bu konuda daha dikkatli davranmanızda yarar
var.
Efendim,
aslında böyle bir toplantıdan, Türkiyede olacak böyle bir
toplantıdan Türkiye'nin yararlanması ve bir İstanbul
deklarasyonuyla hakikaten içine de içeriğine de çok büyük katkıda
bulunması gerekiyor; bunun için de çalışma yapmak lazım ve
bunun için de başta Hükûmetin herhâlde Türkiye Büyük Millet Meclisini
bilgilendirmesi lazım.
Bu duygu ve
düşüncelerle, buna olumlu oy kullanacağımızı
söyleyerek, partim ve kendim adına saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Melen.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
(DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu
Guvernörler Kurullarının 2009 Yıllık Toplantıları
Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Dünya Bankası Grubu ve
Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini
sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu, IMF
deyince, Dünya Bankası toplantıları da deyince hemen
aklımıza, 2009 bütçe ve tasarısını
görüştüğümüz zaman, henüz görüşme esnasında IMFnin
dayatmaları sonucu 6-7 milyar civarında bir revizyon geçiren bir
bütçemiz geliyor. Revizyon geçiren ilk bütçe daha görüşülürken ama-
ilgili bakanlarımızın açıklamaları var, IMFyle 45
milyar dolarlık yeni bir sözleşme imzalanmasıyla ilgili. Peki,
bu 45 milyar dolarlık IMFyle anlaşma yapıldıktan sonra
bunun bütçeye yansıması ne olacak? Yani bütçenin hangi kalemlerinde
revizyon olacak? Biz ne yapacağız? Meclisin bu konudaki denetimi
nedir? Bu soruların maalesef hiçbirisinin cevabı yok. Yok çünkü
müzakere süreçlerine baktığımız zaman ilgili bakanlık
Meclisi bilgilendirmiyor, yapılan çalışmalar konusunda Hükûmet
muhalefet parti gruplarını da bilgilendirmiyor ve bilgilendirmediği,
o imzaladığı sözleşmelerle ilgili zaman zaman ekonomik
önlem adı altında bazı toplantılar düzenliyor.
Aslında, iki yıla yakın küresel krizin etkilerinin
doğurduğu bu süreç dikkate alındığı zaman,
Türkiyede küresel krizle ilgili hiçbir önlem paketinin, hiçbir stratejinin,
hiçbir ekonomik hedefin olmadığı da ortaya çıkıyor.
Şimdi, iki
örgütün 1953 senesinden beri bu yıllık toplantılarını
üç yılda bir, bir ülkede yaptığı düşünülecek olursa
-184 ülkeyi temsil eden devlet başkanları veya başbakan, bakan
düzeyinde önemli kişiler katılıyor. Katılımcı sayısı
nereden bakarsak 10 bin civarında- 28 Eylül-8 Ekim 2009 tarihlerinde
İstanbulda bu toplantının yapılacak olması
Aslında şu an itibarıyla Meclis normalde 1 Temmuzda tatile
girerse, nisanın ortasındayız, iki buçuk aylık bir süre
içinde de küresel krizle ilgili Hükûmetin araştırma önergelerini
Meclisin işleme koyması, Meclis denetiminin sağlanması,
küresel krizle ilgili Meclisin bir tavrının belirlenmesi mümkün
görünmüyor.
Şimdi, 20
Eylül 2006 tarihinde Singapurda imzalanan bu sözleşmenin
imzalandığı tarihler, Türkiyenin -2006 tarihleri
itibarıyla- ekonomik olarak iyi durumda olduğu, likidite
bolluğunun olduğu bir döneme denk geliyor. 2006 sonrası
dış borçlarda artış, faiz ve enflasyonda artış
meydana geliyor.
Şimdi, böyle
bir durum karşısında böyle bir sözleşmeyi Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak tartışıyoruz. Sonuçta bu tür teknik
sözleşmeler karşısında da genellikle mutabakat olarak
birlikte karar verip destek sunuyoruz, bunların çıkmasını
sağlıyoruz ama bunun getirisi ne, götürüsü ne, ne yapılabilir,
böyle bir toplantıda Meclisin rolü ne olabilir, Bunu
konuşamıyoruz.
Şimdi, bu
sözleşme bir madde olarak gözükse de aslında o bir maddelik
sözleşmenin bir eki protokol var. Şu eki protokole
baktığımız zaman yükümlülükler var: İşte,
Hükûmetin 26 Eylül 2009da -açacağı mekân- (a) maddesinde belirtilen
mekânlarda 330 büro açması gerekiyor. Yine müşterek sekretaryanın
kullanımı için 620 büro -yani bu kapasite olarak- 4 bin adet
konaklama için gecelik konaklama imkânı ayarlanması, yine güvenlik,
emniyet ve sağlık tedbirlerini ilgili Hükûmetin, Türkiyenin
sağlaması gibi çok, oldukça kapsamlı ekonomik giderleri olan
toplantılar ve bu toplantıların benzerleri farklı alanlarda
Türkiyede yapılıyor.
Şimdi,
Türkiyede de Maliye Bakanlığı nezdinde kurulan yönlendirme
komitesinin, yani bu şekilde oluşturulmuş olması ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin de bunda katılımı
olduğu dikkate alınacak olursa doğrusu burada yer alan bu tür
toplantıların İstanbulun tanıtımı
açısından faydalı olacağı, turistik imkân
sunacağı, sosyal etkinlikler, hafta sonu gezi ve
alışverişlerinden oluşacak harcamalarının büyük
bir turizm geliri olacağı konusundaki gerekçe aslında bu
toplantıya bakış açımızı da ortaya koyuyor. Yani,
biz oraya gelecek olan Dünya Bankasının, Uluslararası Para
Fonunun ve 184 ülkenin ekonomistlerinin, bakanlarının
katılacağı bir toplantıda G-20 zirvesine katılan bir
ülke olarak, o ülkenin büyüklüğüyle ve potansiyeliyle bağlı
olarak o ülkenin küresel kriz karşısındaki ekonomik stratejisini
ve yeni ekonomi politikasını koyacak bir hedefi oluşturamadan,
bizim bu işin ev sahipliği, konaklaması ve turizm gelirleriyle
ilgilenmemiz aslında bu olaya bakış açımızı da
ortaya koyuyor.
Evet, Keynesçi
teorilerden sonra, reel sosyalizmin çöküşü, arkasından kapitalizmin,
küresel krizle birlikte -Domino Teorisi gibi- ekonomilerin sarsıntı
geçirmesi, ciddi önlemler alınması, paketlerin konulması
karşısında Türkiyenin yeni ekonomi politikası ne olacak? Herhâlde
Mecliste bu konuşulmalı, Meclisin asli görevi bu. Hükûmetin bundan
faydalanması gerek, Hükûmetin Meclisi bilgilendirmesi gerekir ama
anlaşılan o ki IMFden 45 milyar dolarlık bir imza
alınınca, idare ettik, bu dönemi de atlattık.
Şimdi,
seçimi geride bıraktık, seçim kaygısı da yok, iki yıla
kadar da normal seçimlere bir süre var. Peki, böyle bir durum varken, küresel
krizin etkilerinden Türkiyenin korunması için şimdiden, Mecliste,
verdiğimiz araştırma önergelerinin ele alınması,
küresel krizin bütün boyutlarıyla kurulacak bir komisyon tarafından
araştırılması, sivil toplumun, ekonomistlerin,
akademisyenlerin bilgilerine başvurulması; Türkiyenin bir dünya
görüşü sahibi olması, Türkiyenin kendi sanayisini, finans sektörünü,
tarımını, tarım endüstrisini, geleceğini, enerji
politikalarını bütünüyle bir masaya yatırıp bir öngörü
sahibi olarak bu toplantıya yeni bir tez ile katılması mümkün
değil mi? Mümkün, potansiyel var ama bu kötü yönetim anlayışıyla
bu öngörü de olmayınca böyle bir hazırlık da olması mümkün
değil ve böylesi toplantıların, maalesef, mutat
toplantılara dönüşmesi sonucunu doğuruyor.
Şimdi, bu
sözleşmeyi imzaladığımız zaman
10 bine yakın
insan gelecek ve bu 10 bine yakın insanla ilgili, ulusal yargı,
bağımsız yargının da birtakım yetkilerinden
feragat edilmesi, güvenliğinden feragat edilmesi, örneğin, buraya
katılacak memurların, çalışanların gözaltına
alınmaması veya tutuklama muafiyetinin tanınması gibi
hükümler de getiriyoruz bu sözleşmeyi onayladığımız
zaman.
Yine,
kuruluşların eşya ve varlıklarına el konulma, istimlak
ve müsadereden muafiyet tanınmasını da getireceğiz yani bu
yüz seksen dört ülkeden gelecek olan
Peki, bu tür bir muafiyet, kafanızda
şu soruyu hiç canlandırmıyor mu: 10 bin kişi
çalışanıyla yüz seksen dört ülkeden geldiği zaman, onun
valizini, bavulunu inceleme, denetleme yetkiniz olmadığı zaman,
o bavullardan ülke güvenliğine veya ülkenin menfaatine aykırı
olabilecek birtakım şeylerin de geçebileceği ihtimali hiç yok
mudur? Yani buna, gerçekten bu matbu sözleşmelere
baktığımız zaman
Anayasanın 90ıncı
maddesi de çok açık, diyor ki: Uluslararası sözleşmeler, iç
hukukta kanun hükmündedir ve kanunlardan öncelikli olarak uygulanır.
Böyle, sıkıntıları da içeren bu tür sözleşmeleri
imzaladığımız zaman mutabakat zaptıyla, muafiyetlerin
matbu olduğu söylense dahi, Amerikaya yapılacak bir toplantıya
giden bir memurumuzun onların gelen bir memuru kadar elini kolunu
sallayarak gidemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Peki, aynı uygulama, bir
Amerikan vatandaşı veya Afrika ülkesi vatandaşı veya
Türkiye vatandaşı açısından eşit mi? Asya ülkesi
Evet, buna bakarsanız, sözleşmeye göre eşittir. Peki,
fiiliyatta, pratikte böyle midir? Değildir. Geçenlerde Almanyada
Yeşiller Partisi Başkanının, nasıl bir saat,
Amerikada, bir havaalanında alıkonulduğunu hepimiz biliyoruz
-Alman vatandaşı, Türk asıllı olsa bile- Cem Özdemirin
nasıl alıkonulduğunu biliyoruz.
Yani burada
teknik ama çok dikkat edilmesi gereken birçok konu kafaya takılıyor.
Bunu, böyle bir toplantıyı maalesef elverişsiz bir ortamda
yapacağız. Sanıyorum, bu 45 milyar dolar IMFyle yapılacak,
imzalanacak sözleşmenin takriben iki yıllık olacağı
öngörüsü var. İki yıl olacağına göre, bu toplantı da
önümüzdeki sonbaharda yapılacağına göre, Hükûmetin bu 45 milyar
doların metni konusunda Meclise bir bilgilendirme yapması etik
açıdan, siyasi sorumluluk açısından çok gereklidir diye
düşünüyoruz.
Şimdi bu
konuları niye açma gereğini duyduk, niye konuşma gereğini
duyduk? Uzun bir süredir, Mecliste ülkenin gerçek sorunlarını
konuşamaz duruma geldik. Ülkenin gerçek sorunlarını
konuşamaz duruma gelince
Genelde de Başbakan Meclise pek fazla
uğramıyor, ana muhalefet parti lideri de uğramıyor. Obama
gelince, bir bakıyoruz, liderleri Mecliste görebiliyoruz veya Mecliste bir
doluluk oluyor. Obama geliyor, Meclis kürsüsünden Türkiye'nin sorunlarıyla
ilgili, ötelediğimiz, ertelediğimiz sorunlarla ilgili konuşmalar
yapıyor. Yine, siyaset kurumunun yapması gereken bazı
konuşmalar var. Siyaset kurumu
Örneğin otuz yıllık
çatışma sürecini nasıl sona erdirebiliriz, nasıl bu ülkede
bir barış ortamı sağlayabiliriz, nasıl bir Anayasa
reformu yapabiliriz, nasıl bir seçim sistemini, demokratik bir seçimi,
halkın özgür iradesinin sandığa yansımasını
sağlayabiliriz -yani bu hayati konularda- küresel kriz
karşısında nasıl önlemler alabiliriz, işsizliğe
karşı ne tür sigortalar sağlanabilir? Bunları
konuşamıyoruz. Konuşamadığımız bu ülkede,
bugün 14 Nisan 2009, Genelkurmay Başkanı Sayın Orgeneral
İlker Başbuğ bütün basını toplamıştı,
kendisi Türkiye'nin siyasetiyle ilgili konuşuyordu. Aslında, siyaset
kurumunun acizliğini gösteriyor bu, siyaset kurumunun sorunları
çözemeyiş noktasını gösteriyor, siyaset kurumunun seyirci
kaldığı bir manzarayı ortaya koyuyor. Eğer asker-sivil
ilişkilerinde siyaset kurumu, partiler gerçek rolünü
oynamadığı zaman bu tür tahlillerin yapılması da
kaçınılmaz oluyor. Bence burada, başta iktidar ve ana muhalefet
partisinin son derece ülkenin gerçek sorunları karşısındaki
duyarsızlığının getirdiği bir zaman kaybıyla
karşı karşıyayız.
Şimdi, burada,
Mecliste, Türkiyeyi sarsan olaylar oluyor, konuşamıyoruz. Her gün
bir Ergenekon operasyonu oluyor, bitiyor. Kanal değiştiriliyor,
bakıyorsunuz, gündemi, ekranlar ikinci kanalı Genelkurmay
Başkanlığına çeviriyor. Bakıyorsunuz, tam da
arkasından Demokratik Toplum Partisinin genel merkez yöneticileri içinde
olmak üzere, genel başkan yardımcıları ve yerel yönetim
yöneticilerine karşı bir operasyon başlatıyor Hükûmet. Niye
bugünü bekledin kardeşim? İki yıl önce diyorsun.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı iki
yıldır izlemeye almış. İzlemeye iki yıldır
aldıysa, iki yıldır takip ediyorsa iki yıldır
Demokratik Toplum Partisi üç tane kongre geçirdi, üç defa yönetimini yeniledi.
Niye bugün, 29 Mart seçimlerinin ardından böyle bir operasyon
ihtiyacı duyuyorsunuz? Yani bunu Hükûmet Konuşamıyoruz efendim,
yargının işi... Yargının işi ise
Bunun
planlanması, aynı anda on dört ilde partinin yetkililerine aynı
anda operasyon yapılması yargının işi olamaz, bu,
güvenlik güçlerinin işidir. Eğer bir gün önce bilmem A masası
üniversitelere baskındayken B masası aynı anda Demokratik Toplum
Partisinin on dört ildeki, aynı anda, 04.00te evlerindeyse burada oturup
düşünmek lazım. Bu ülkeyi kim dizayn ediyor? Bu ülkenin
geleceğini, siyasetini kim dizayn ediyor? Şimdi, 29 Martta seçimleri
kaybedeceksiniz doğu ve güneydoğuda. Valileriniz elinizden
geldiği kadar makarna, beyaz eşya dağıtacak; polisi,
askeriyle bütün devletin gücünü kullanacaksınız, seçimleri
kaybedeceksiniz, arkasından hazmedemeyeceksiniz, operasyon başlatacaksınız.
Bu ülkeye bu barış getirir mi? Bu toplumu germeden, bu toplumun
sorunlarını konuşmak için Meclise geldik, konuşalım
diye geldik. Evet, konuşamıyoruz çünkü sandıktan
çıkmanın da bir anlamı kalmıyor. 22 Temmuz seçimlerinde
sandıktan çıktık, seçildik, geldik, Başbakan elimizi
tutmadı. Ama Sayın Obama geliyor, muhalefet liderleriyle
görüşürken Sayın Ahmet Türkle de görüşüyor. 29 Martta ikinci
bir sandık kuruldu, o sandığa da gittik, bu sefer sandıktan
da ezici bir çoğunlukla çıktık. Evet, her politika gibi,
nasıl ki CHP, MHP, doğu, güneydoğuda oylarını
artıramamışsa belki biz de batıda niye
oylarımızı artıramıyoruz diye kafamızda,
toplantılar yaptık. Mersinde Akdenizi aldık, Aydında iki
beldeyi aldık, Konyada aldık ama oturup düşünüyoruz, günlerdir
toplantılar yapıyorduk ve Türkiye'nin genel sorunları içinde
batıda, Marmarada, Trakyada, Egede daha çok Türkiye'nin, ülkenin
politikalarını nasıl geliştiririz diye biz bir konferans
çabası içine giriyoruz.
Silahlar temelli
sussun, silah bir hak arama aracı olmaktan çıksın, silah
gündeminden düşsün Türkiye'nin. Otuz yıldır süren bu
anlamsız savaşta her ölen gencin bir annesi, bir babası, bir
kardeşi, bir akrabası var. Her gün operasyonların sonucunda
şu veya bu şekilde insanlar acılar yaşıyor ve analar ağlıyor.
Bunu nasıl çözeriz, sonlandırırız? Bugün siyaset kurumunun
en önemli sorunlarından birisi bu.
Biz konferans
çabaları içindeyken ve çatışmasızlık süreci, silah
kullanılmaması süreciyle ilgili 1 Hazirana kadar kararların
açıklandığı bir günde, birdenbire, Türkiye'nin dört bir
yanında DTPye operasyon. Bu operasyon, Türkiye'nin
barışına katkı sunmaz arkadaşlar. Gerçekten, hepimizin
vicdanen sorumlu olarak oturup konuşmamız gerekiyor. Bunu
konuşmak zorundayız. DTPyi baskı altına almak,
yöneticilerini içeri almak eğer sonuç alıcı olsaydı, bugüne
kadar olurdu.
Bakın,
Adalet Bakanlığının benim soruma verdiği resmî cevap:
30 bin tane soruşturma açılmış parti üyelerimize ve
sırf açıklama. Eylemden değil veya silahlı eylemlilikten
değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Şimdi, bu
operasyonlar kamu vicdanında şunu doğuracaktır: Seçim
sonucuna tahammülsüzlük, barışı istememe. Bu çok tehlikeli bir
yaklaşımdır. Barış ortamını dinamitlemek,
barış umutlarını tehlikeye sokmak, gerilim yaratmak,
gerginlik yaratmak Türkiye'nin geleceği olamaz.
Hepimiz bu
ülkenin birliği, bütünlüğü içinde bu sorunları çözmekle sorumlu
milletvekilleriyiz. Ben bu sürecin, özellikle nisan-mayıs
aylarının, haziran ayının, barışçıl çözüm
için siyasi ve diplomatik çabaların çok çok önemli olduğunu
hatırlatmak istiyorum ve bütün partileri bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.
Biz bu baskılar karşısında geçmişte olduğu gibi yılmadık,
bugün de yılmayacağız ve gerçekten barış
iddiamızı ve umudumuzu da sürdüreceğiz.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlarken bu sözleşmeye oy vereceğimizi de
belirtmek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şahısları
adına ilk söz Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin
Pazarcıya aittir.
Buyurun
Sayın Pazarcı, süreniz on dakika.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu
Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, sözü geçen bu Mutabakat Zaptı işin ekonomik
değerlendirmesi. Dünya Bankası veya Uluslararası Para Fonuyla
Türkiye'nin ekonomik ilişkileri itibarıyla birtakım
beklentilerin olması doğaldır, normaldir. Bunun gereğini de
Hükûmetimizin yapacağını umut ediyoruz. Ama benden önceki
bazı konuşmacı arkadaşlar ekonomik açıdan bazı
soruları da, sorunları da dile getirdiler.
Bununla birlikte
söz konusu Mutabakat Zaptının Türkiyeye birtakım getirileri
olduğu ve en azından Türkiyede yapılmasının
Türkiye'nin tanıtımı veyahut da bazı ekonomik kazançlar
temini bakımından da doğru olduğu şeklinde
değerlendiriyorum. Ancak bu Mutabakat Zaptı hukuki açıdan,
teknik hukuki açıdan birtakım kusurlara sahip. Örneğin,
bunlardan bir tanesi, işin esasına ilişkin olarak muafiyetlerle
ilgili olan maddeyle ilişkili. 3üncü maddenin (a)
fıkrasının 2nci bendinde Hükümet, Guvernörlerin, İcra
Direktörlerinin, Vekillerin, komite üyelerinin, temsilcilerin, yukarıda
anılan kişilerin danışmanlarının -altını
çiziyorum- ve Kuruluşların memurlarının ve
çalışanlarının, -çalışanlarının da
altını çiziyorum- Türkiye toprakları içinde ve üzerinde,
tutuklanma veya gözaltına alınmaktan ve şahsi bagajlarına
el konulmasından muaf olacaklarını kabul etmektedir. deniliyor.
Şimdi, bu
muafiyet denilen -bugün dokunulmazlık diyoruz daha zi-yade- konuda,
bir uluslararası kuruluşun memurlarına, temsilcilerine,
danışmanlarına -o temsilcilerinin danışmanlarına-
ve hatta bütün öteki çalışan-larına biz bu Mutabakat
Zaptıyla muafiyet tanıyoruz. Bu muafiyeti tanıma konusunda
hemen şunu belirtmem gerekiyor ki uluslararası uygulamada
ge-nellikle, aksini istenirse yapılır ama genellikle dikkat edilen
bir unsur vardır: Eğer bir uluslararası örgüt temsilcileri
veyahut da memurları ile ilgili bir mu-afiyet söz konusuysa o zaman
genellikle görevleriyle ilgili olma koşulu aranır. Görevlerinin
dışında bu kişilerin kalkıp eğlence için, gezmek
için yaptık-ları birtakım eylemlerde, o vesileyle Türkiyede
bulunduklarında bunların muafiyetten yararlanması
uluslararası uygulamada pek rastlanan
bir olay değildir. Eğer bana inanmıyorsanız
bakın, uluslararası örgütlerle, Türkiyedeki temsilcilikleriyle
ilgili olanlarında dahi nasıl görevle ilgili bu muafiyetin
sınırlı tutulduğunu genelde göreceksiniz.
Şimdi,
dolayısıyla 10 bin kişiden fazla bir insanın İstanbulda
bulunması ve 28 Eylülden 8 Ekime kadar İstanbulda
yaşamasının ortaya çıkarabileceği birtakım
sorunlar olması olasılığı vardır.
İnşallah olmaz, temennimiz bu değil ama böyle birtakım
hukuka, yasalara aykırı eylemlerle
karşılaşılırsa o zaman işte siz bu muafiyeti çok
fazla geniş tutmuş konumunda kalacaksınız.
İkincisi: Bu
dokunulmazlıklar, en fazla diplomasi temsilcisi dediğimiz
diplomatik statüden yararlanan kişilere tanınır ve
dolayısıyla devletini temsil etme olanağına sahip
kişiler için onların görevlerinde herhangi bir engel
çıkarılmasın diye tanınan bir haktır kendilerine.
Yoksa keyfî, her istediklerini yapabilmeleri için bu öngörülen bir mekanizma
değildir. Oysa bu Mutabakat Zaptında danışmanlara da
temsil yetkileri yoktur -o kişilerin danışmanı
sıfatını taşırlar- hatta bütün
çalışanların -yani bunlar getir götür işlerini yapan
kişiler de olabilir- temsille ilgileri, ilişkileri yoktur ve
diplomasi temsilciliklerinde büyükelçiliklerle ilgili olarak büyükelçiler ve
diğer diplomatik kadroya tam anlamıyla dokunulmazlık
tanınır ama onun ötesinde, giderek temsil görevi olmayan kişiler
bakımından bu sınırlanır. Getir götür işiyle
ilgili olan kişilere de diplomatik dokunulmazlık tanınması
gibi bir şey yoktur.
Şimdi,
burada çok geniş, bize gelebilsin diye belki çok geniş bir haklar,
muafiyetler, dokunulmazlıklar tanınması yoluna gidilmiş ve
bunun umut edelim ki o on gün içinde on binlerce kişinin Türkiyede hukuki
sorunlar doğurmamasına.
Ayrıca, bir
başka olay, bu maddede kabul edilen şey: Bu kişilerin tutuklanma
veya gözaltına alınması ve şahsi bagajlarına el
konulması öngörülmüş. Şimdi, tutuklanma ve gözaltına
alınma dokunulmazlığı kişi
dokunulmazlığı adı altında geçer uluslararası
hukukta. Bunun dışında bir de yargı
dokunulmazlığı vardır. Kişileri tutuklama,
gözaltına almadan da yargılayabilirsiniz gerekirse. Onların
üstünde baskı uygulamayınız diye bu kişi
dokunulmazlığı, muafiyeti öngörülür.
Şimdi, bu
konularla ilgili olarak kişi dokunulmazlığına ilişkin
bazı muafiyetler, dokunulmazlıklar öngörülmüş ama yargı
dokunulmazlığından tek söz edilmemiş. Bu veriler
çerçevesinde, bizim yargı organlarımızın, tutuklamadan,
gözaltına almadan, suç işleyen bir yabancı kişinin -bu
kuruluş temsilcileri vesaire konumunda- yargılanması
olasılığı vardır ki görevleriyle ilgili olma unsuru
konulsaydı, onların görevleri babında yargılanamaması
gerekecekti, temsil niteliği taşıyanlar bakımından.
Şimdi,
dolayısıyla böyle esasa ilişkin birçok kusur işlenmiş.
Bunu, Hazine Müsteşarlığı yapmış. Teknik
elemanları her şeyi bilemeyebilir ama o zaman bir bilene
sormaları, Dışişleri Bakanlığına
sormaları, Dışişleri Bakanlığının da
hukuk müşavirliğine bunları iyice inceletmesi gerekir. Aksi takdirde,
biz tam ne yaptığımızı bilemiyoruz. Şimdi bu
hükümler karşısında bizim güvenlik görevlilerimizin hangi tutumu
alacağı meçhuldür, eğer açıklaması,
ayrıntılı bilgilendirilmesi yapılmazsa. Yargı
organlarımız bakımından da yargıçlarımız
karar verecektir, ama böyle sorunlar var.
Bunun
dışında, bizim son yıllardaki antlaşmalarda çok olan
bir unsur var, Meclisten geçip geçmeme konusuyla ilgili. Önümüze bundan sonra
gelecek bazı antlaşmalarda da var. Konum direkt o
olmadığı için ona değinmiyorum ama İmzalanmayla
yürürlüğe girer. deniliyor örneğin. Anayasamız buna izin
vermiyor, Anayasaya aykırıdır bu. Burada da yine buna benzer
bir anlayışla hareket edilmiş, denilmiş ki:
Kuruluşlar ve Hükümet işbu
Mutabakat Zabtına ilişkin herhangi bir değişiklik teklifinin
mümkün olan en erken zamanda verilmesini, Toplantıların sorunsuz bir
şekilde yürütülmesi bakımından gerekli görür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Anladığım kadarıyla anlayış
şu ki bu, Meclisten geçtikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesiyle kabul edildikten sonra 2-3 memur İşin şu yanı
uygun değil, bu yanı uygun değil. şeklindeki bir
anlayışla hareket edip bunu değiştirebileceklerini
zannediyorlar ki böyle bir hüküm koymuşlar. Yapılacak her türlü
değişiklik, bu Meclisten bu geçtikten sonra buradan yine geçmek
zorundadır, bunu da hatırlatmak isterim. Devletimizin, lütfen, bu
konularda çok daha ciddi olmasını, ülkemizin genel yararı
bakımından gerekli olduğunu hepinize saygılarımla
ifade etmek isterim.
İyi günler.
(DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pazarcı.
İzmir
Milletvekili Sayın Oğuz Oyan.
Buyurun
Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
OĞUZ OYAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim
biz İstanbulda toplanması öngörülen Dünya Bankası ve IMF
guvernörler kurulları toplantılarına karşı
değiliz, biz IMF ve Dünya Bankasının politikalarının
içeriğine karşıyız.
Şimdi,
biliyorsunuz, bu kurullar, bu uluslararası finans kuruluşları
Bretton Woods kuruluşlarıdır. Bütün bir son altmış
yılın aşağı yukarı şekillenmesinde önemli
rolleri olmuştur ve esas itibarıyla da gelişmiş ülkelerin
politikalarının dünya çapında geçerli olması için çaba
göstermiş kuruluşlardır, yani onların hâkim olduğu,
başta Amerika olmak üzere hâkim olduğu ve dünya ekonomisine yön veren
kuruluşlar. 1980 sonrasında biliyorsunuz üçüncü küreselleşme
dalgası gündeme geldiğinde bu kuruluşların yeniden bu
görevi bu defa daha içe kapalı ekonomik birimleri dışa açmak, ama
sadece bunların ticaret itibarıyla, ekonomileri itibarıyla
değil, giderek 1990larda uluslararası finans alanına girmeleri,
yani mali liberalizasyon üzerinden dünyaya açılmalarını
sağlamak oldu. Şunu belki söyleyebiliriz: Henüz kendi iç
sanayileşmelerini tamamlamamış, dolayısıyla
uluslararası rekabete açılma yapılarını
oluşturmamış ülkeler -bu arada Türkiye- bu uluslararası
rekabete erkenden açılmışlardır. Bu tür
açılmaları yapmayan, örneğin Çin ve Hindistan gibi yani kendi iç
yapılarını, teknolojilerini üreten, sanayideki bütün organik
yatay ve dikey bileşenlerini harekete geçiren ülkeler gibi örnekler, bu
programlara, bu dışa açılma programlarına çok daha
sonradan, 1990ların ortalarından itibaren ve kendi
yapılarını güçlendirdikten sonra girmişler ve bugün o
ülkeler mevcut krizden de çok daha az etkileniyorlar. Hem çok
başarılı büyüme hikâyeleri var onların gerisinde, bizde
olduğundan çok daha başarılı hem de bugün mevcut krize çok daha dirençli
durumda olabiliyorlar.
Aslında,
özetle, IMF Dünya Bankası politikanın
Ki bunlar ikiz kardeştir,
birincisi IMF istikrar programlarını, Dünya Bankası yapısal
uyum politikalarını, yapısal dönüşümleri
gerçekleştirirler. Aslında bu politikaların iflasının
yaşandığı bir dönemdeyiz ve üstelik bu kuruluşlar,
örneğin IMFyi alın, 2008 yılına geldiğimizde, IMFnin
elle tutulur tek önemli müşterisi durumda olan ülke Türkiyeydi. Elinde
başka ülke kalmamıştı, ufak tefek ülkeleri
saymazsanız, hepsini toplasanız Türkiye kadar etmiyor. Yani bir tek
Türkiye kalmış ellerinde. Şimdi, birazdan değineceğim,
G-20yle bunların rolleri yeniden cilalanıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye meselesine bakarsak, Türkiye, son 60
yılın yarısından fazlasını IMF altında
geçirdi. Son 30 yıla bakın, 1980 sonrasına bakın, 30
yılın 20 yılını IMF altında geçirdi. Son 10
yıla, 11 yıla bakın, 1998-2009, 11 yılın 10
yılını IMF altında geçirdi. AKP dönemine bakın, 6,5
yılının 5,5 yılını IMF altında geçirdi.
İnanılmaz oranlardır bunlar. Yani Türkiyeyi IMFsiz yönetemeyen
iktidarlar.
1998 sonrası
çok özel programlardır. 98 sonrasındaki olayı şöyle
özetleyebiliriz: Farklı hükûmetler, tek program. Hükûmetler
değişir, IMF programı değişmez, Dünya Bankası
programı değişmez. Dolayısıyla, eğer bu bir mali
tutsaklık değilse, eğer bu bir mali ve ekonomik
bağımlılık ilişkisi değilse nedir?
Değerli
arkadaşlarım, IMFnin görünmez elinin burada, bütçenin son
görüşme gününde de nasıl, IMFsiz olduğumuz bir dönemde dahi
-biliyorsunuz mayısta IMF anlaşması bitti, hâlâ yenilenmedi, bir
yıl kadar zaman, ama- aralık ayının son günlerinde burada
IMFnin görünmez elinin nasıl müdahale ettiğini, bütçede kamu
yatırımlarını, tüm cari harcamaları ama aynı
zamanda tarım ödeneklerini nasıl yüzde 10 oranında
daralttığını, yani bu politikaların aslında
nasıl bir çifte standardı oluşturduğu dünya
açısından, burada herhâlde tekrarlamaya gerek yok, ama sizler bunlara
el kaldırdınız ve aslında IMFsiz IMF dönemini
yaşıyoruz son bir yıldır. Dün açıklanan rakamlar da
aslında IMFsiz yine IMF programları olarak tarihte yerini alacak.
Şimdi
şunu sormak lazım: On yıldır IMF kıskacı
altındayız. Peki, bu programlar başarılı oldu mu? Bu
soru önemli. Başarılı oldu mu? Yani biz geçen yılın
mayıs ayında bu programdan çıktığımızda,
sorunlarının büyük ölçüde geride kaldığı bir ülke
manzarasında mıydık? Hayır.
Bakınız,
iç ve dış açıkları süren bir ülke konumundaydık ve çok
yüksek dış açıklar veren bir ülke konumundaydık. Bu iç ve
dış açığı birlikte yaşayan az sayıda dünya
ülkesinden biriydik, çok yüksek dış borç biriktirmiş bir ülkeydik
ve giderek özel sektörün dış borçları üzerinden yeni tehdit
alanları oluşmaya başlamıştı. Çok yüksek iç borç
biriktirmiş bir ülkeydik. Kriz olmasaydı muhtemelen enflasyon çift
hanelerde daha yukarılara çıkacak bir durumdaydı, yani ana amaç
o gözüküyor. Yüksek faiz düşük kur kıskacı altında biz
uluslararası sermayeye çok yüksek getiriler ödeyen yoksul bir ülke
konumundaydık, yani sürekli dışa kanayan ve yabancı
sermaye, borsada, 2007de yüzde 60a varan getiri sağlayan bir ülke
konumundaydık. Bununla övünebilir misiniz? Yükselen piyasalar diye onlar
bize pek övünüyorlar, çünkü çok büyük rantlar sağlıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu programda Adan Zye değiştirilen bir
sektör var, adına tarım diyoruz. Tarım sektörünü, Dünya
Bankası, Tarımda Reform Uygulama Programıyla, TRUP denilen
uygulama programıyla Adan Zye dönüştürmüştür. 2000
yılında başlamıştır ve bugün semeresini
görüyoruz. AKPnin son altı yılının dört yılında
Türkiye tarım ürünleri dış ticaretinde net ithalatçı
olmuştur. Hatta altı yılın tümünü toplayın, pozitif ve
negatif bakiyeleri toplayın, altı yılın tümünde, tarım
dış ticaretinde negatif bakiye veriyoruz. Bu mudur övünülecek
başarı?
Tarım
çökmüştür değerli arkadaşlarım. Tarımda 2,5 milyon
civarında iş gücü kaybı var. 8 milyonlardan 5,5 milyonlara
geriledi. Tarımsal millî gelire bakın, tarımın millî gelire
katkısına, yani yüzde 12lerden yüzde 7,5lara geldik, daha da
inecek.
Şimdi, böyle
bir manzara. Böyle bir manzarada tarım satış kooperatiflerinin
durumu malum, kapanıyor, kapanacak falan. Yani tarımda örgütlenmeyi
bitirdik. Ee, daha ne olsun?
Böylece tabii
biz, yabancı ürünlere, özellikle gelişmiş ülkelerin tarım
ürünlerine, gıda sanayisine çok büyük bir pazar alanı olarak
ekonomimizi, tarımımızı dönüştürmüş bulunuyoruz.
Türkiye bu
dönemde sanayi ve teknolojide bir atılım mı yaptı?
Hayır. Türkiye bu dönemde ithalata bağımlı bir sanayi ve
ithalata bağımlı bir ihracat yapısıyla
çıktı.
Dolayısıyla,
bu dönemin tümü başarısızdır ve bu
başarısızlıkta sizin en büyük rolünüz var. Üstelik rolünüzün
bir önemi de şurada: 2002de daha Biz bu politikaları
sürdürmeyeceğiz. diyerek iktidara gelmiştiniz, sürdürüyorsunuz ve bu
bir ay içinde en fazla da yeniden bir IMF programıyla bunları dönem
sonunuza kadar da sürdürmeye devam edeceksiniz. Çok yazıktır.
Değerli
arkadaşlarım, G-20 toplantısından IMF çıktı,
Dünya Bankası çıktı. Aslında G-20 diye yapılan
toplantı G-7leri, yani gelişmiş, hegemon dünya bloğunun
diğer ülkelere yeni ekonomik politikaları dayatma forumu olarak, yani
daha kavgasız, gürültüsüz kabul ettirme forumu olarak düşünülebilir.
Niye peki IMF,
Dünya Bankası aracılığıyla da doğrudan kendileri
değil? Yani, kestaneleri ateşten çekmek için herhâlde elinizle
almazsınız, değil mi? Bir maşaya ihtiyacınız
olur. Üstelik bu kuruluşlar Tarafsız, bütün ülkelerin
katılımıyla hareket eden falan yaftası altında daha
kolayca yeni bağımlılık politikaları
oluşturabilirler ve bu ülkeleri antirefah politikalara razı
edebilirler, daraltıcı politikalara razı edebilirler.
Niçin
daraltıcı politikalar? IMFnin çifte standardına bakın.
İzlanda gibi çok daha büyük ekonomik kriz yaşayan bir ekonomide
daraltıcı değil, genişletici politikaya evet diyor. Niye?
İzlanda çünkü gelişmiş ülkeler dünyasının bir küçük
üyesi, onu kolluyorlar. Genişletici politika ama Türkiye, Macaristan,
Ukrayna, bütün bunlara daraltıcı politikalar. Hâlbuki
gelişmiş ülkelere bakın; kamu yatırımlarını
artırıyorlar, bütün bir ekonomiyi genişletmek için özel
yatırımlara vesaireye destekler veriyorlar. Bize diyorlar ki:
Sakın ha, cıs! Neden? Çünkü sen dış borçlarını
tıkır tıkır ödemek için bütçede fazla vermeye devam
etmelisin, bütçe harcamalarını kısmalısın ve böylece
dünyada bir dış borç krizi olmamalı bu ortamda, mevcut krize bir
de böyle bir dış borç krizi eklenmemeli. Keza, sakın, sermaye
hareketlerine sınır koymaya kalkma. Sermaye hareketlerine
sınır koyarsan olmaz; o zaman bizim rolümüz kalmaz,
gelişmiş ülkeler açısından büyük alan kayıpları
olur.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi dünkü ekonomik programa da bir iki şey
söyleyeyim. Açıklanan bu programda ne yazık ki kamu
yatırımları yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Özel
yatırımların yüzde 13 küsur gerileyeceği bir ortamda kamu
yatırımı yok. İktidar bu yılın ilk birkaç
ayında elindeki kamu kaynaklarını seçim harcamaları için
çarçur etti. Kamu yatırımıdır esas, bütün diğer
harcamaları tutup kamu yatırımı yapmak lazım. Kamu
yatırımını zaten piyasaya ihale vererek
yapacaksınız yani sonuçta özel sektör gelip yapacak bunları. Siz
ödeneği koyun ve özel sektör yatırımlarını, bu
şeyi sonuçta teşvik etmiş olacaksınız bu araçla da.
Kaldı ki özel sektör yatırımlarını teşvik etmenin
başka yolları da vardır, buna giremeyeceğim ama
değerli arkadaşlarım, bu açıklanan programda 2011
yılında dahi 2008in dış ticaret büyüklüğüne
gelemediğimizi görüyoruz. Yani bundan daha kötüsü 2011de, 2008e millî
gelirin de ulaşamayacağı kanısındayım. Vergi
artışı sinyalleri getiriyorsunuz. İlaç ve tedavi giderlerini
azaltacak yeni sosyal harcama kısıtlamaları getiriyorsunuz. Bu
program bu millete yeni bir refah kaybı anlamındadır. Bu
programdan vazgeçmelisiniz, IMFden vazgeçmelisiniz.
Çok teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Tasarı
üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
aracılığınızla sormak istiyorum: Anlaşmanın
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine Düşen Yükümlülükler bölümünün (c) paragrafının
4 numaralı alt paragrafında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Banka ve
Fona iletişim imkânlarını ücretsiz sağlaması
öngörülmektedir. Sayın Bakan, bu yükümlülüğümüz bu alandaki
uluslararası teamüllere uygun mudur? Yabancılarla yürütülen bazı
projelerde, proje için çekilen tek sayfa fotokopinin dahi ücretinin Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinden talep edildiğine tanıklık ettiğim
için bu soruyu sorma ihtiyacı duydum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de
aracılığınızla Sayın Bakana ve Hükûmete, IMFle
ilişkiler hususunda bir soru yöneltmek istiyorum: Sayın
Başbakanın, IMFle anlaşma yapılmaması
gerektiğini tespit eden bir konuşması vardı, bundan üç dört
ay önce. Peki, durumda bu kadar kötü bir gelişme mi oldu ki kendileri
tekrar IMFle anlaşma ihtiyacı duydular? Bir.
İkincisi:
IMF, ülkeler ödeme sıkıntısı içerisinde oldukları
zaman o ülkelerin ödemelerini düzenlemeye gelen bir kuruluştur. Şu
anda deflasyonist bir sürece girmiş Türkiye ekonomisinin sadece
dış ödemelere odaklandırılması, dış
ödemelerinin düzene alınması iç piyasada daha fazla daraltma yaparak
Türkiyeyi daha büyük bir deflasyonist sürece sokmayacak mıdır?
Diğer bir
sorum da: IMFsiz devleti yönetemeyecekler mi? Devlet yönetmeyi, sürekli IMF
desteği
Çünkü devlet yönetmek ekonomi idaresini gerektirir. Ekonomiyi
idare etmekten acizler mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa)- Efendim, özellikle ikinci
soruyla ilgili -Sayın Milletvekilimizin sorusundan öyle tahmin ediyorum-
yanlış bir anlaşılma var. IMFle anlaşma
yapmayacağız. diye bir ifade Sayın Başbakan
tarafından kullanılmamıştır. Ülkenin menfaatleri neyi
gerektiriyorsa o çerçevede bir yol izleneceği, her defasında gerek
bakan arkadaşlarımız tarafından gerek Sayın
Başbakan tarafından ifade edilmiştir.
IMFsiz yönetim
Dediğimiz gibi, menfaatlerimiz IMFsiz yönetimi gerekli
kılıyorsa IMFsiz yönetim de sağlanabilir, yürütülebilir;
menfaatlerimiz IMFyle birlikte yürümemizi gerektiriyorsa IMFyle de
ortağı olduğumuz IMFyle de bu çalışmaları
sürdürebiliriz.
Birinci soruyla
ilgili de cevabı yazılı vereceğimi ifade ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
DÜNYA BANKASI GRUBU VE
ULUSLARARASI PARA FONU GUVERNÖRLER KURULLARININ 2009 YILLIK TOPLANTILARI
MÜNASABETİYLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
DÜNYA BANKASI GRUBU VE ULUSLARARASI PARA FONU ARASINDA DÜZENLENEN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 20
Eylül 2006 tarihinde Singapurda imzalanan Dünya Bankası Grubu ve
Uluslararası Para Fonu Guvernörler Kurullarının 2009
Yıllık Toplantıları Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Dünya Bankası Grubu (Uluslararası İmar ve
Kalkınma Bankası, Uluslararası Finans Kurumu, Uluslararası
Kalkınma Birliği, Uluslararası Yatırım
Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi, Çok Taraflı
Yatırım Garanti Ajansı) ve Uluslararası Para Fonu
Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen?
Buyurun
Sayın Tütüncü.
Şahıs
adına mı, yoksa grup adına mı?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Grup adına.
BAŞKAN
Grup adına.
Cumhuriyet Halk
Partisi
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Şahsı adına.
BAŞKAN -
Grup adına. dedi.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan nasıl uygun görürse efendim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Grup adına.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun.
On dakika süreniz
var.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısının bütünü üzerinde
görüşürken bazı noktalara dikkatinizi çekmeye
çalışmıştım. Şimdi, burada, bir başka
konuya, son derece önemli gördüğüm IMFyle ilgili bir konuya
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Uluslararası yatırım
bankalarının raporlarında Türkiye'nin dış borcuyla
ilgili yanlış birtakım değerlendirmeler
yapılmış. Bu değerlendirmelerin, yanlış
değerlendirmelerin kaynağının ne olduğu konusunda
araştırmalar yaparken, bugün gazetelerden birinde, Türkiye Bankalar
Birliği Başkanı Sayın Özincenin bir
açıklamasıyla karşılaştım. Sayın Özince de
bu konuya değinmiş ve gerçekten uluslararası yatırım
bankalarının raporlarında Türkiye'nin dış borcuna
ilişkin değerlendirmeler yanlış. Nereden kaynaklanıyor
bu? Uluslararası yatırım bankaları IMFnin verilerini
kullanıyor, IMFnin verilerini kullanıyor. O nedenle, bu
yatırım raporları Türkiyeyle ilgili yanlış
birtakım değerlendirmelere yol açıyor. Bu nedenle, burada Hükûmete
seslenmek ve uyarımızı yapmak istiyorum: Merkez Bankasının
verilerinin kullanılmasında yarar var, yani IMFnin
uyarılması gerekiyor. Hükûmetin bir an önce IMFyi uyarması ve
Merkez Bankasının verilerini IMFnin tekrar kendi verileriyle revize
etmesi ve gerekirse uluslararası yatırım bankalarına da bu
çerçevede IMF aracılığıyla bir uyarının
gitmesinde yarar var diye düşünüyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası yeni finansal
mimarinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili, yeni bir
düzen kurulmasıyla ilgili görüşlerimizi ifade etmeye
çalıştık. Burada, IMFye yeni bir işlev ve Dünya
Bankasına da yeni bir işlev öngörülecek.
Burada Hükûmetin
IMFyle ilgili bir gelgitler içinde, gelgit anlayışı içinde
olduğunu tespit ettik. En azından bu mutabakat raporunun
onaylanması anında, bu konuyla da ilgili yüce Meclisin
bilgilendirilmesinin kaçınılmaz olduğunu düşündük.
Bakınız,
9 Nisan günü, yani -bugün 14 Nisan- beş gün önce Devlet Bakanı
Sayın Şimşek bir soru üzerine şöyle diyor: Bu kez IMF
anlaşması pek de önemli değil. Bu kez IMF anlaşması
pek de önemli değil.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu revize program hangi amaçla yapıldı,
kimin direktifiyle yapıldı, hangi niyetle yapıldı ve
beş gün önce Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir bakanının bu
şekilde bir konuşma yapmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.
Daha da ötede başka bir şey var, yani dün yapılan o
açıklamayla taban tabana zıt. Sayın Bakan diyor ki: Türkiye'de
hane halkının durumu iyi, bankaların durumu iyi, özel sektörün
durumunda da korkulacak bir durum yok. Arkasından da diyor ki: Reel
ekonomideki kötüleşme uzun sürerse bundan finans sektörü de etkilenir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ne lahana ne turşu
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yani, böyle bir şey olabilir mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Kriz geldi kriz, bir anda.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Böyle bir pembe tablo
Tamam, pembe tabloyu çiziyorsun, ama
beş gün sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük revizeyi
yapıyorsun, 7 puanlık, 7,3 puanlık bir yanılma ekonomik
büyümede, istihdamda yanılma, işsizlikte yanılma, bütçe
açığında çok büyük bir yanılma, ama beş gün önce pembe
bir tablo. Beş gün önce bu pembe tabloyu çizerken ve zımnen bir
itirafta bulunuyorsun, reel ekonomideki kötüleşme uzun sürerse finans
sektörü de etkilenir. Yani, bu pembe tablonun içinde çok büyük bir
çelişki. Bu pembe tabloyu çiziyorsan reel ekonomide de bir şey
olmaması lazım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kafa
karışıklığı, bu samimiyetsizlik, önümüzdeki dönem
için yapılan bu revizyonun da güvenilirliğini çok büyük ölçüde
zedelemektedir.
Buradan hemen
reel ekonomiyle ilgili bir sıkıntıyı ve alınması
gereken bir önlemi dikkatlerinize sunmak istiyorum: Garanti Fonu diye
biliyorsunuz- bir çalışma var. Uzun süredir gündemde olan ve bir
türlü alınamayan bir tedbir, Kredi Garanti Fonu. Dünkü açıklamalarda
bu konuda en ufak bir şey yok. Reel ekonomiye can suyu vermek lazım.
Yani, geçen dönemde bir can suyu verilecekti, biliyorsunuz, Anadolu
Yaklaşımıyla. Anadolu Yaklaşımıyla -bizzat
Hükûmetin ifadesi- 42 bin KOBİ can suyu bekliyor demiştiniz. Dedik ki
yapmayın, bu yasa ölü doğuyor, şu, şu, şu, şu
konularda eksiklikler var; dinletemedik. Ama 42 bin KOBİye
çıkarılmış olan o can suyu projesine sadece 93 firma başvurabildi
ve 93 firmadan da 41 tanesi yararlanabildi, kapsama girdi. Şimdi, yani,
çok büyük bir sıkıntıda. Özellikle geçen seneye göre bu yıl
reel ekonomideki kriz dayanılması güç boyutlarda
artmıştır. Bu nedenle, Garanti Fonunun bir an önce dün
açıklanması gerekiyordu bunun- yürürlüğe girmesi lazım.
Piyasa kilitlendi
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Piyasa hareketi,
biliyorsunuz, vadeli çekler ve banka kredileriyle sağlanıyordu.
Vadeli çek sistemi çöktü. Bankalar, kredi riski nedeniyle kredileri kesti. Reel
sektörün ayakta kalabilmesi için, çökmemesi için, reel sektörün işçi
çıkarmaması için, üretimi başlatabilmesi için kredi
desteğine ihtiyacı var. Garanti Fonu kredi çarkının
harekete geçmesini sağlayacak bir kararın bir an önce yürürlüğe
konması gerekiyordu. Bunun yeri ve zamanı dünkü
açıklamaydı. Yani dün açıklanmadı bu son derece önemli
önlem. Ne zaman açıklanacak? Onu bilemiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kapasite kullanım
oranlarına da dikkatinizi çekeyim. Yani martta bir önceki aya göre
kapasite kullanım oranlarında az da olsa bir düzelme var ama
şubattaki kapasite kullanım oranları tarihin en düşük
kapasite kullanım oranlarıdır, yüzde 63,3e hiçbir zaman
düşmemişti, şimdi martta yüzde 64,7ye çıktı. Neden
çıktı? Bunu da biliyoruz. Yapılan ÖTV ve KDV indirimlerinin
belirli sektörlerde kapasite kullanım oranlarını
artırdığını anlıyoruz. Ama şimdi kamu
yatırımları artırılmadı,
artırılamıyor. Dün açıklanan revize rakamlarla daha da
daraltılacak. İş talep canlandırılamadı,
canlandırılamıyor. Dün açıklanan revize rakamları daha
da daraltılacak. Peki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen, teşekkür de içinde
olsun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan, merak etmeyin,
hoşgörünüzü daima değerlendiriyorum.
BAŞKAN
Biliyorum, biliyorum, ben de arkadaşların dikkatini çekeyim istedim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Şimdi, kapasite kullanım oranlarının
arttırılması için neler yapılması gerekiyor? Haziran
ayındaki durumu şimdiden düşünmemiz lazım. İşte,
bu Garanti Fonunun gecikmesi bu açıdan da yaşamsal önemlidir. Tabii,
bu arada biz reel ekonomiyi, sanayiyi konuşuyoruz ama tarım ve
hayvancılık çöktü. Tarım ve hayvancılıkta neler
yapılması gerekiyor? Ekonominin, her şeye rağmen ekonomideki
kalkınma gemisinin omurgası konumunda olan, birçok açıdan,
tarım sektörüne de çok acil bir önlem paketiyle sahip
çıkılmasının yaşamsal önemde olduğuna
inanıyoruz.
Bu maddeye olumlu
oy vereceğiz.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
başka söz talebi?..
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Genç.
Süreniz beş
dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünya
Bankası ve Uluslararası Para Fonu İstanbulda bir genel kurul
toplantısı yapacak, bu toplantıyla ilgili Türkiye Cumhuriyeti
devleti arasında bir anlaşma imzalanıyor, bir mutabakat
zaptı. Bence bu uluslararası bir toplantı, bunu ayrıca
böyle Türkiye Cumhuriyeti devletine bir mükellefiyetler getirecek şekilde
bir kanun statüsünde bununla bence korumanın bir anlamı da yok. Ama
tabii Türkiyeyi yönetenler birçok şeylerden habersiz oldukları için
ancak işte bedava uçakları bulup, her gün, bir gün Hatayda, bir gün
Antalyada, millet ne yerse yesin, para nasıl olsa milletin cebinden
çıkıyor, olan parayı biz harcayalım, milletin de gitsin
orada canı çıksın zihniyetiyle bu memleket yönetildiği
için, böyle keyfî bir yönetim, devletten haberi yok.
Şurada bir
mutabakat zaptı onaylanıyor, Meclis soru soruyor Soruya
yazılı cevap vereceğim
Soruya ne yazılı cevap
veriyorsun, de ki Bilmiyorum. bu işin içinden çık; dürüstlük bunu
gerektirir. Yani Hükûmet sırasında oturan olayı bilmiyor,
Komisyon sırasında oturan olayı bilmiyor, Komisyon,
Dışişleri Komisyonu her gün yurt dışında,
dışişleri temsilcilikleri kanalıyla kendilerini
çeşitli devletlerden davet ettiriyorlar. Nasıl olsa Türkiye
Cumhuriyetinin AKPli bakanlara, Hükûmet üyelerine, milletvekillerine
harcayacak parası çok.
Şimdi,
aslında, sayın milletvekilleri, biz, bugün, dün, evvelsi gün bu
memlekette meydana gelen olaylar dolayısıyla bunları
konuşmamamız lazım. Türkiye çok ciddi bir kaosa sürükleniyor,
çok ciddi bir sıkıntıya şey ediyor, bir özel üniversitenin
rektörü, Türk bilim
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Maddeyi konuş!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu da anlaşma işte!
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Maddeyi konuş, maddeyi!
KAMER GENÇ
(Devamla) Maddeyle
Senin aklın ermez böyle şeylere! Bana bak,
senin aklın ermez böyle, tamam mı, hadi!
Ondan sonra, bu
insanlar haksız yere içeriye alınıyor. Burada AKP grup
başkan vekili diyor ki, efendim, Anayasanın 138inci maddesini bana
hatırlatıyor. O Anayasanın 138inci maddesini ben yazdım,
onun ruhunu bilen benim, sen daha dünkü politikacısın, bunlardan
haberin yok. Yani bunları, tabii, keşke zamanımız burada
olsa da
Arkadaşlar,
Türkiye ateşe sürükleniyor, Türkiyede bir iç kavga çıkarılmaya
çalışılıyor. Niye? Çünkü gerek Abdullah Gül gerek Tayyip
Erdoğan ve bu AKP kadrosu bu memleketi yönetecek bilgiye,
kişiliğe, niteliğe sahip olmayan bir kadro olduğu için ille
bir memlekette bir kaos yaratmaya çalışıyor. Kaos yaratmak için
de işte üniversiteyi ayaklandıracak, işte bu memlekette
Atatürkü ve laik Türkiye Cumhuriyetini seven insanları hapishaneye
atacak; atacak da iki sene içeride kalacak bu insanlar. Peki, nasıl bu
insanlar
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Maddeye gel.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama bunlar çok önemli. Memlekette açlıkta okuyan
çocukların burs belgelerini alıp polis götürecek ama biz burada
diyoruz ki ya bunların hemen bugün verilmesi lazım. Yani sayın
milletvekilleri, o burs listelerinin bugün verilmesi lazım, en
azından bir kopyalarının çekilip verilmesi lazım. Ha,
ilgilisi, efendim, Türkiye, o bursu
toplayan insanların hakikaten bir suçları varsa ki, ben
zannetmiyorum. Ben Sayın Türkan Saylanı biraz önce
Yani bazı
yerlerde işte Hıristiyan olduğu falan lafları edildi. Ben
öyle bir şey de söylemedim, bir arkadaş beni ikaz etti. Vakta ki
olsun. Yani bu memleketin evlatlarına, bu memleketin
insanlarının eğitimine katkıda bulunan insanlar bizim
baş tacımızdır.
Peki, Fethullah
Gülen de bu kadar para topluyor. Eğer siz hakikaten tarafsız bir
iktidarsanız, bu Fethullah Gülen bu paraları nereden topluyor,
kimlere harcıyor? Laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yıkılması için bu kadar çaba sarf eden bu insanlar nereden bu
paraları getiriyor ve nereden bu
ASIM AYKAN
(Trabzon) Nereden çıkartıyorsun?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bu paraları bir araştırmak lazım. Bunları
niye araştırmıyorsunuz? Ama öte taraftan köyden gelmiş,
özellikle eğitim yapma hakkından mahrum olan kişilere bir
derneğin verdiği öğrenci burslarını kesmek için Hele
bu burslar nereden alındı, kim bunlara verdi
Varsa sen onun bursunu
kesemezsin ki, o bursu muhakkak o insana vereceksin. Yani bir öğrenciye,
ilkokul öğrencisine veya üniversite öğrencisine eğitim yapmak
için verilen bir parada bir suç unsuru aramak kadar aptallık, ihanet olur
mu? Böyle bir şey olur mu yahu! Yani insanlar çocuklarını
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Yargı
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bunun yargıyla ilgisi yok. Bunu getiren polis.
Polisle İçişleri Bakanının
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Aptal diyemezsin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bizzat savcı yapmıyor bunu, bu aramayı bizzat
savcı yapmıyor, bu aramayı yapan polis.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Savcı ne diyor?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Polis gidip de oradaki belgeleri alıyor, o öğrencilerin
ekmeğini elinden alıyor.
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Aptal kelimesini düzelt Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bunların hemen incelenip
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi bunun en azından
Şimdi size soruyorum: Böyle
laf atacağımıza, burada ilköğretimde gerekse
ortaöğretimde burs alan bu çocuklar eğer bu bursla geçimlerini
sağlıyorlarsa, peki, bunlar verilmediği zaman bu çocuklar neyle
geçinecek? Soruyorum size.
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Takviye et
Takviye et
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim?
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Kazandıklarından takviye et o zaman!
KAMER GENÇ
(Devamla) Gel, ihtiyacın varsa biraz da sana vereyim! Gel sana da
vereyim, muhtaçsın!
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Teşekkür ederim, sağ ol!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu siz zaten yani bu devletin KİTlerini sattınız,
mallarını, arazilerini sattınız, hazine arazilerini
sattınız, bedavaya sattınız, bunu nemalanıyorsunuz.
Ortada her şey, ortada yani. Buna sizin ihtiyacınız varsa ben
size yine zekât veririm, merak etmeyin. Tamam mı?
Onun için, ben
Şimdi,
bakın, işin bu rayını da saptırmamak lazım. Ben,
Yarına aç olan o üniversite gençleriyle, okullarda okuyan o
öğrencilerin ekmek parasını kim sağlayacak? diyorum, ben
bunu size soruyorum. İktidar partisi sizsiniz. Bu belgeleri,
kopyaları derhâl o derneğe verin ve o çocuklar, 36 bin çocuk burs
alsın. diyorum. Bunu kestiğiniz zaman o insanlar aç kalacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - Saygılar sunuyorum, bir de karar yeter sayısı
istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Daha oraya gelmedik.
Sayın
Bozdağ, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sataşma falan yok ki Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şahsı adına söz aldı Sayın Mevlüt Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ha, özür dilerim.
BAŞKAN E,
dinleyin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sataşmadan dolayı değil Bekir Bey,
sataşmayacaksın.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii
esasında konuşma niyetim yoktu çünkü bizim derdimiz, burada bir
yasayı yasalaştırmak ve milletin hizmetine sunmak. Onun için,
burada bütün konuşmacılar meramını anlatırken bu
yasanın daha faydalı, daha yararlı olması için varsa
görüşleri bunları serdederler, tutanaklara geçer ve ilgililer de bunu
dikkate alırlar bu işi uygularken. Ama tabii burada konuşanlar
her cümlesinde, her şeyinde ayrı ayrı konulardan bahsedince o
zaman siz de şaşırıyorsunuz, yani bir beş
dakikalık konuşmada yirmi tane ayrı konudan bahsediliyor.
Şimdi her konuya değinseniz, bunun burada günlerce
konuşulması lazım ama doğru olan, burayı doğru
kullanmak, verimli kullanmak, milletin faydasına, yararına olacak bir
biçimde kullanmak.
Tabii, benim
şahsımla ilgili de bir beyanda bulundu. 138le ilgili
değerlendirme yapılırken, işte, onu daha iyi bildiği
Doğru, herkes kendi konularıyla ilgili daha iyi bildiğini,
bilmediğini söyler, bunu değerlendirmek de dinleyenlere, bu işin
uzmanlarına aittir, onlar da değerlendirecektir. Ama Anayasanın
138inci maddesi çok açık, çok net bir biçimde ortada dururken,
buranın âdeta bir yargılama yeri gibi kullanılması
doğru değildir, bunu bir kez daha ifade ediyorum ve bir şeyi de
hatırlatmakta fayda var: Akıl sadece yaşta değil aynı
zamanda baştadır, o da büyük bir atasözüdür, milletimiz bunu ifade
etmiştir.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Zekâ da sana mahsus galiba.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bir başka konu, o da şu: Türkiye
Cumhuriyetini yönetme yetkisini veren, demokrasilerde, millettir. Ülkemizde de
seçimlerle kimin bu ülkeyi yöneteceğine milletimiz karar veriyor.
Sayın Başbakanımızın ehliyetine, liyakatine milletimiz
karar veriyor, diyor ki: Bu ülkeyi yönetme ehliyetini ben sende görüyorum,
senin partinde görüyorum. Başbakan ol, hükûmeti kur ve bu memleketi yönet.
Bu yetkiyi verdi 3 Kasımda. Daha sonra bu yetkisini de, değişik
seçimlerde, milletimiz ne yaptı? Yineledi. Onun için, bu konuda
değerlendirme yapma yetkisinin de milletimize ait olduğunu ifade
ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bütçe görüşmeleri sırasında muhalefetin tüm uyarılarına
rağmen, 2009 yılı büyüme rakamları yaklaşık üç
buçuk ay önce yüzde 4 olarak belirlenmişken, dün yapılan bir revize
çalışmasıyla eksi 3,6ya dönüştürülmüştür. IMF ile
yapılacağı tahmin edilen anlaşmayla ne kadar bir destek
sağlanacak? Aynı düzenlemede 2010 ve 2011 yılları büyüme
hedeflerinin sırasıyla yüzde 3,3 ve yüzde 4,5 olarak belirlenmesinde
IMFden sağlanacak kaynağın etkisi var mıdır? Revize
edilen bu büyüme rakamlarını ne derece gerçekçi bulabiliyorsunuz?
Kaynağın öncelikli olarak hangi alanlarda kullanılacağı
konusunda Kabine üyeleri arasında bir değerlendirme
yapılmış mıdır? Yapıldıysa
yatırıma ayrılacak para miktarı ne kadardır? IMF
anlaşmasının istihdama ne oranda katkısı
olacağını beklemektesiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKAN FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ediyorum.
IMF ile henüz bir
anlaşma olmadığı için varsayıma dayalı sorulara
varsayıma dayalı cevap vermek istemiyorum Sayın Milletvekilimiz
kusura bakmazlarsa. Teşekkür ediyorum. Anlaşma neticesinde bunları
ilgili Bakan arkadaşlarımız veya Hükûmet olarak detaylı bir
şekilde açıklarız.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Karar yeter sayısı
arayacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Bugün sizden önce davrandım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
327 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir, karar yetersayısı vardır.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı
ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama
için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para
Fonu Guvernörler Kurullarının 2009 Yıllık
Toplantıları Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Dünya Bankası
Grubu ve Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının yapılan açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 252
Kabul :
245
Ret : 6
Çekimser : 1
(x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi Tarım
Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi Tarım
Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/359) (S. Sayısı: 326)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
326 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Sayın Gürol Ergin
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi Tarım
Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken,
Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk
ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak mutabakat
zaptının onaylanmasının uygun bulunduğuna dair bu
kanun tasarısına olumlu bakıyoruz. Tasarıyı
görüşürken ülkemizin tarımsal durumu ve kimi sorunları üzerinde
görüşlerimizi ifade edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde tarım katma değeri 2003
Sayın
Başkan, bu gürültüde herhâlde arkadaşların beni dinleme şansı
yok. (AK PARTİ sıralarından Biz dinliyoruz. sesi)
Ben sizi
dinliyorum, siz beni dinlemiyorsunuz ki! Ben buradaki arkadaşları
dinliyorum. Yani, hoş olmuyor arkadaşlar.
Özür dilerim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde tarım katma değeri 2003-2008
yılları arasında ortalama yüzde 1 büyümüştür. Nüfusumuzun
yüzde 1,5 büyüdüğü göz önüne alınırsa, yüzde 1lik büyümenin
yetersizliği açıktır. Tarımda 2007 yılında yüzde
6,8 gibi büyük oranda bir küçülme yaşandıktan sonra, 2008
yılında yüzde 4,1 büyüme olduğu TÜİK tarafından ifade
edilmiştir. TÜİKin 2008 yılı birinci çeyrek büyüme
rakamını önce yüzde 5,6 olarak açıklaması, sonra bu
rakamı 2,6 olarak revize etmesi, yıl sonunda bir kez daha revize
ederek yüzde 8,1 olduğunu açıklaması, üzülerek belirtelim ki,
TÜİKin açıkladığı rakamlara güvenimizi
sarsmıştır. TÜİKin verdiği büyüme rakamı
doğru olsa bile, 2008deki yüzde 4,1lik büyümenin 2007deki 6,8lik
küçülmeden sonra gelişi, açıklanan büyümeyi sevindirici
bulmamızı engellemektedir. İktidarın 2009 yılı
bütçesinde tarım destekleri için Plan Bütçe Komisyonunda belirlenen 5
milyar 500 milyon liralık destek bütçesini Genel Kurulda yüzde 10
azaltarak 4 milyar 950 milyon Türk lirasına indirmesi çiftçinin 2009
yılında 2008den daha sıkıntılı bir yıl
yaşayacağını gösteriyor.
Değerli
milletvekilleri, çiftçimiz gerçekten çok büyük sıkıntı içinde
kıvranmaktadır. Resmî yoksulluk oranları da bu
sıkıntıyı göstermektedir. Ülkemizde çalışan
toplam nüfus içinde yoksulların oranı yüzde 15,8dir. Tarım
sektöründe çalışanlarda bu rakam yüzde 33,9dur. Bu rakamsal
değerler, çiftçinin ne kadar yoksullaştığını
somut olarak göstermektedir. Ayrıca 2003-2008 yılları
arasında ülkemizin millî geliri toplam yüzde 34,8 artmışken
aynı dönemde tarımsal gelirin toplam artışı ancak yüzde
8 olmuştur. Bu nedenledir ki çiftçilerimizin bugün kamu ve özel bankalara
borcu 13 milyar 65 milyon Türk lirası dolayındadır. Çiftçi,
genellikle, yatırım ve üretimde kullanmak için değil, var olan
borçlarını kapatmak için yeniden kredi almaktadır. Ülkemizin
nüfusunun yaklaşık üçte 1ini oluşturan tarım kesiminde
önümüzdeki dönemde sosyal bir patlama yaşanmaması için yapılacak
iş, bankalar ve tarım kredi kooperatifleri tarafından
başlatılan icra işlemlerinin derhâl sona erdirilmesi ve
çiftçilerimizin Ziraat Bankasına, özel bankalara ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak üç yıl süreyle
ertelenmesidir. Geçtiğimiz günlerde açıklanan borç erteleme
düzenlemesinin çiftçiyi rahatlatması kesinlikle mümkün değildir.
AKP
İktidarında çiftçi için elektrik de ayrı bir dert
kaynağı olmuştur. AKP, 2003 yılı başında
tarımda kullanılan elektriğe verilen desteği
kaldırmış, çiftçinin kullandığı elektriğe
otomatik olarak yüzde 34 zam yapmıştır. 2008de 3 kez
yapılan zamla elektrik fiyatı yüzde 50 dolayında
artmış; bu artış, tarımsal amaçlı soğuk hava
depoları, kültür balıkçılığı ve kümes
hayvanı tesisleri ile sera ve hayvancılık işletmelerinde
kullanılan elektrikte yüzde 58lere ulaşmıştır.
Elektrikte uygulanan desteklemenin kaldırıldığı,
üretici borcunun ödenemediği, icralık olduğu bir ortamda
çiftçinin kullandığı elektriğin fiyatının yüzde
60 dolayında artırılması üreticilerimizi zor durumda
bırakmıştır. Bugün yalnızca sulama kooperatiflerinin
elektrik borcu faiziyle birlikte 2 milyar 200 milyon liradır. Çiftçinin
kazanamadığı için borcunu ödemesi mümkün değildir. Bu
nedenle çiftçinin elektrik borçlarına da acilen çözüm getirilmesi
gerekmektedir.
Çiftçinin bir
başka derdi Hükûmetin girdilere uyguladığı yüksek
vergilerdir. Çiftçi, tohum ve zirai mücadele ilacına yüzde 8, elektrik ve
gübreye yüzde 18 vergi ödemektedir. Çiftçi, aldığı girdinin KDV
ve ÖTVsini peşin ödemekte, tüccarın aksine, sattığı
maldan KDVsini mahsup edememektedir.
Sayın
Başbakan her ne kadar bütçe görüşmelerinde Hayır, öyle
değil. dedi ise de çiftçilerimiz kullandıkları mazota 2007
yılında 5,1 milyar lira vergi ödemiştir. Yıllık
tarım desteğinin 5 milyar liranın altında olduğu bir
durumda yalnızca mazota ödenen verginin 5,1 milyar lira olması son
derece anlamlıdır. Çiftçinin kullandığı
Değerli
arkadaşlarım, gerek tütün gerek şeker pancarı gerek
buğday üretiminde gerekse pamuk üretiminde son yıllarda ortaya
çıkan azalışlar yanında özellikle hayvancılıkta
süt fiyatlarının inanılmaz derecede düşmesi, 2002
yılında 409 bin lira olan, yani ortalama olarak 40 kuruş olan
süt fiyatının bugün Edirne, Çanakkale, Kırıkkalede 51,5,
Ispartada 50; Uşak, Afyon, İzmirde 45, Muğlada 40 kuruş
olması damızlık hayvanların ne için kesime gittiğini
açıklamaktadır. Süt fiyatları bu düzeydeyken 2002
yılında 204 bin lira, yani 20 kuruş olan süt yemi bugün 57
kuruşa çıkmıştır. Bakanlığın bu
sömürüyü seyrederek hiçbir şey yapmaması durumu daha vahim
kılmaktadır. Çiftçi, sanayicinin fiyatları hiçbir insaf ölçüsüne
sığmayacak derecede düşürme darbesinin yanında bir darbeyi
de Tarım Bakanlığından yemiştir. Bakanlık süt
primini önce 7 kuruştan 4 kuruşa indirmiş, sonra yüzde 10
kesinti uygulayıp 3,6 kuruşa düşürmüştür.
Bakanlığın
hayvancılığa vurduğu darbe yalnızca düşen süt
fiyatları karşısında sessiz kalması ve süt primini
azaltmasıyla olmamakta, hayvancılığa verilen tüm destekler
de son düzenlemeyle üçte 1 oranında azaltılmış
bulunmaktadır. Ayrıca, üretim, kalite ve verimi artıran birçok
destek, örneğin damızlık düve desteği, buzağı
desteği, suni tohumlama desteği, soğutma tankı desteği
de Hükûmetin son kararnamesiyle ortadan
kaldırılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bugün çiftçi 1 kilo sütle ancak
Şimdi,
çiftçinin Hükûmetten neler beklediğini sıralamak istiyorum:
Çiftçi, 3,6
kuruş olan çiğ süt destekleme priminin düşen süt fiyatları
karşısında 10 kuruşa çıkarılmasını
beklemektedir.
Süt tüketiminin
artırılması için ülke çapında okul sütü
kampanyasının bir an önce başlatılmasını
beklemektedir.
Tarımsal tüm
girdilerden, tohum, ilaç, gübre ve elektrikten alınan KDVnin yüzde 1e
düşürülmesini beklemektedir.
Tarımsal
elektrikte AKP İktidarından önce verilip, AKPnin ilk icraat olarak
kaldırdığı yüzde 30 desteğin yeniden verilmesini
beklemektedir.
Mazotta özel
tüketim vergisinin alınmasından vazgeçilmesini beklemektedir. Çünkü
Hükûmet ÖTVden aynı zamanda KDV de almaktadır.
Hükûmet
tarımsal kredilerde vade uzatımı ile ilgili olarak
geçtiğimiz ay bir karar almış, 2009da vadesi dolacak
tarımsal kredilerin faizinin ödenmesi koşuluyla 2010 yılına
uzatılmasını öngörmüştür. Ayrıca sübvansiyonlu
kredilerin vadesini yirmi dört aya, yatırım kredilerinin vadesini
yedi yıla çıkarmıştır. Getirilen bu düzenlemenin
çiftçinin sıkıntısına derman olması mümkün
değildir. Çünkü çiftçinin, tohuma, mazota, gübreye para ararken kredi
faizini ödemesi mümkün değildir. Faizi ödeyemeyince de kredisinin
ertelenmesi mümkün olmamaktadır. Bu nedenle yapılması gereken,
daha önce söylediğim gibi, çiftçilerin, Ziraat Bankasına, özel
bankalara ve tarım krediye olan borçlarını faizsiz olarak üç
yıl süreyle ertelemek, çiftçilere KOBİlere verildiği gibi
sıfır faizli can suyu kredisi kullandırmaktır.
Çiftçi Hükûmetten
gıda paketi ya da kömür istememektedir, çiftçinin Hükûmetten istediği
çiftçi olarak onurlu kimliğini, üretici kimliğini, milletin efendisi
olma kimliğini yeniden kazanmak, geri almaktır. Çiftçi yalnızca
bunu istemektedir.
Değerli
milletvekillerimiz, balıkçılığımızın da çok
ciddi sorunları vardır ancak zaman darlığından ben
burada o sorunları daha sonra yapacağım bir gündem
dışı konuşmaya bırakıyorum ama son zamanlarda
yaşadığımız balıkçılık için çok vahim
olan bir durumu da sizlerin bilgisine sunmak istiyorum:
Değerli
arkadaşlarım, balıkçılıkta en önemli konu
balıkların yumurtlama ve büyüme dönemlerinde av yasağı
getirilmesi ve bu yasağa uyulmasıdır. Özellikle politik
nedenlerle delinen av yasakları balıkçılığa
yapılacak en büyük kötülük ve Türk milletine yapılacak en büyük
ihanettir. Maalesef bugün böylesi bir durumla karşı
karşıyayız. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, 8 Nisan 2009 tarihinde Resmî Gazetede
yayımladığı bir tebliğ ile daha önce 21 Ağustos
2008 tarihli Resmî Gazetede yayımladığı Ticari Amaçlı
Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğde
değişiklik yaptı. Bu değişiklik ile daha önce belirlenmiş
olan ve 15 Nisan tarihine kadar sürmesi gereken dip trolüne ve çevirme
ağlarına ilişkin avlanma süresi 1 Mayısa kadar
uzatıldı. Bu, balıkçılıkta bir katliamın ortaya
çıkmasıdır. Böylece, dip trolü ve çevirme ağları ile
avcılık yapanlara balıkların yumurtlama döneminde avlanma
hakkı verildi. Bu karar son derece yanlış, haksızdır
çünkü bu kararla balık üretimine zarar verildiği gibi, diğer
balıkçılar, örneğin, algarna ile avcılık yapan
balıkçılar aleyhine olarak dip trolü ve çevirme ağlarıyla
avcılık yapan balıkçılar çok özel olarak
kayırılmış olmaktadır. Alınan karar
balıkçılarımızda büyük infial
uyandırmıştır. Bu, haklı bir infialdir. Bu durumda
avlanma süresinin hangi gerekçeyle uzatıldığı ve bu
uzatmadan ne için yalnızca dip trolü ve çevirme ağlarıyla
avlanan balıkçıların yararlandırıldığı
sorularının Sayın Bakan tarafından
yanıtlanmasını bekliyor, Sayın Başkanı,
değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Dediğim
sürede bitirdim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ederiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Hocam.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim, buyurun.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI VE FİLİSTİN
ULUSAL YÖNETİMİ TARIM BAKANLIĞI ARASINDA TARIM ALANINDA
İŞBİRLİĞİ KONULU MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 2
Mayıs 2005 tarihinde Ramallahta imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi
Tarım Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve
Filistin Ulusal Yönetimi Tarım Bakanlığı Arasında
Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 230
Kabul :
228
Ret : 1
Çekimser : 1(x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
5inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 332)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
332 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
SAĞLIK BAKANLIĞI VE SUUDİ ARABİSTAN KRALLIĞI
SAĞLIK BAKANLIĞI ARASINDA SAĞLIK ALANINDA MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 8
Ağustos 2006 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan
Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi
Arabistan Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 235
Kabul :
234
Çekimser : 1(x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
6ncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/445) (S.
Sayısı: 333)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
333 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
SAĞLIK BAKANLIĞI İLE BAHREYN KRALLIĞI SAĞLIK
BAKANLIĞI ARASINDA SAĞLIK ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE DAİR MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Temmuz 2006 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Sağ-lık Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Mutaba-kat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Şimdi ben birleşime ara verirmişim, Sayın Mercan herhâlde
kalpten gider, değil mi?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Aynen.
BAŞKAN
Evet.
Madde üzerinde
söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Oyumun rengini belirteceğim.
BAŞKAN
Daha gelmedik oraya.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Aleyhte.
BAŞKAN
Daha gelmedik.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Evet, şimdi
oyunuzun rengini
Buyurun
Sayın Aslanoğu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bir baktım tasarıda on tane sağlık anlaşması var.
Utanıyorum; niye? Dünyanın her tarafında hastanelere
gidiyorsunuz. Özellikle sağlık anlaşması
Türkiye'nin
artık sağlık kuruluşları son derece becerikli, son
derece dünyada literatürü takip eden, son derece başarılı bizim
sağlık kurumlarımız var. Ama şuraya, ama şuraya
Her yere gidiyorsunuz. Şimdi, Bahreyne gidecekler. İlle bir
haftadır bu anlaşma geçsin diyorsunuz. Ya kardeşim, Bahreyne
gidiyorsun da Bahreyndeki insanlara senin sağlık kurumunu
tanıtan, senin sağlık hizmetlerini belirten bir
anlayış hâkim değil. Ben hekim değilim ama Amerikada 200
bin dolara
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, bir dakika
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hayır, süreyi uzatacağım.
Hatibin
konuşmasının bitmesi, artı, bu oylayacağımız
kanunun görüşmelerinin bitmesine kadar birleşimi uzatmayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, çok
acı bir konudur, Amerikada 100 bin dolara, 150 bin dolara yapılan
ameliyatlar Türkiyede, gerek üniversite hastanelerimizde gerekse özel hastanelerimizde
çok başarılı bir şekilde, yani çok daha ucuza, yüzde 10u
fiyata yapılmasına rağmen, maalesef, Hükûmetinizin, Türkiyede
bir sağlık turizmi ve sağlık konusundaki, dünyada bir
merkez oluşturma yönünde hiçbir katkısı yoktur.
Bu nedenle bu
kanuna, oyumun rengine ret diyorum, ta ki Türkiyede bir sağlık,
dünyadaki sağlık
Örneğin bölgeden, Körfezden ve diğer
etrafımızdaki ülkelerden buraya insanları getirene kadar, burada
bir sağlık turizmi ve Türkiyedeki hak eden çok başarılı
sağlık kurumlarının hakkını verene kadar,
burayı bir turizm, sağlık turizmi merkezi yapana kadar oyumun
rengi...
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Afyonkarahisara gel sen!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ama, bunu da bir anekdotunuza, şuranıza
koyun, bu adam belki gecenin bu vaktinde bir şey söyledi ama çok
ağır ve çok ciddi bir şey söylüyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tabii, Sayın
Aslanoğlu belki heyecandan söylemeyi unuttu, değil mi; mesela
Malatyadaki Turgut Özal Sağlık Merkezi
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Dinlemiyorlar ki Sayın Başkan,
dinlemiyorlar ki!
BAŞKAN
Değil mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Çok ciddi bir şey söylüyorum ama
BAŞKAN Ama
eksik bıraktınız, ben tamamladım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Karaciğer nakli konusunda efendim.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Artık, yani herhâlde kayısıyı hak ettik.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn
Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 232
Kabul: 230
Ret: 2 (x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 15 Nisan 2009 Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.03