DÖNEM: 23 CİLT: 44 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83üncü
Birleşim
29 Nisan 2009
Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisinde yer
alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
aslına uygun olarak yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, Diyarbakırda bugün şehit olan 9
Mehmetçiğimize Allahtan rahmet, ailelerine ve tüm milletimize başsağlığı
dileyen konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağın,
Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ve Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Barack Obamanın 24 Nisan
açıklamalarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Dışişleri Bakanı Ali Babacanın
cevabı
2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, çocukların şiddete
ve haksızlığa maruz kalmaları ile Diyarbakırın
Lice ilçesi kırsalında mayın patlaması sonucu
yaşamını yitiren 9 askerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı dilemesine ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı
3.- Hakkâri
Milletvekili Abdulmuttalip Özbekin, Hakkâri ilinde 23 Nisan günü cereyan eden
olaylara ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Dışişleri Bakanı Ali
Babacanın, konuşmasına ilişkin açıklaması
2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Azerbaycan-Türkiye-Ermenistan arasındaki
görüşmelerde ara buluculuk rolü üstlenen İsviçrenin durumuna
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağın, Dışişleri
Bakanı Ali Babacanın konuşmasına ilişkin
açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Diyarbakırın Lice
ilçesinde PKK terör örgütünün hain saldırısı sonucu 9
askerimizin şehit edilmesini şiddetle ve nefretle kınayan,
şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı dileyen açıklaması
5.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Diyarbakırın Lice ilçesinde PKK
terör örgütünün hain saldırısı sonucu 9 askerimizin şehit
edilmesini şiddetle ve nefretle kınayan, şehitlerimize Yüce
Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı
dileyen açıklaması
6.- Kocaeli
Milletvekili Nihat Ergünün, Diyarbakırın Lice ilçesinde PKK terör
örgütünün hain saldırısı sonucu 9 askerimizin şehit
edilmesini şiddetle ve nefretle kınayan, şehitlerimize Yüce
Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı
dileyen açıklaması
7.-
Dışişleri Bakanı Ali Babacanın, İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağın konuşmasına
ilişkin açıklaması
8.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Diyarbakırın Lice ilçesinde PKK terör
örgütünün hain saldırısı sonucu 9 askerimizin şehit
edilmesini şiddetle ve nefretle kınayan, şehitlerimize Yüce
Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı
dileyen açıklaması
9.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, emek ve demokrasi
güçlerinin Taksim Alanında 1 Mayıs Bayramını kutlama
taleplerine olumlu cevap verilmesi konusundaki açıklaması
10.-
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın, Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdalın, emek ve demokrasi güçlerinin Taksim
Alanında 1 Mayıs kutlama talepleri konusundaki ifadelerine
ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Kazakistan Parlamentosundan bir milletvekili heyetine
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, 1977 yılında 1
Mayıs kutlamalarında Taksimde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/354)
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, Gaziantepte ekonomik kriz ve
göçün işsizliğe etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/355)
3.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 25 milletvekilinin, Kayseri
ilinin turizm sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/356)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Posta
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı:
230)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, genel seçimlerde adaylık için istifa
eden kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/6482) (Ek cevap)
2.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, siyasi parti
toplantılarında kamu araçlarının kullanımı ve
işçilerin zorla katılımı iddialarına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/7071)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, İzmirde kapanan ve açılan iş
yerlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/7192)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, TRAKAB toplantılarına
davet edilen basın mensuplarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/7197)
5.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Urasın, yer bilimleri mühendislerinin istihdamına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlunun cevabı (7/7202)
6.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursanın bazı köylerinin yol sorununa
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/7262)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün bazı ihtiyaçlarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/7266)
8.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, abone olunan dergilere ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7284)
9.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Osmangazideki Doğanbey Kentsel
Dönüşüm Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/7429)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak üç oturum yaptı.
Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, Ardahan ilinde kurulacak olan arıcılık
enstitüsü ve tarım konusuna ilişkin gündem dışı bir
konuşma yaptı.
Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının bazı uygulamalarına ilişkin
gündem dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuşun, Kosova Türkleri Millî Bayramının
kutlama törenleri ve Kosova izlenimlerine ilişkin gündem
dışı konuşmasına Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu,
Cevap verdiler.
Norveç
Parlamentosu Başkanı Thorbjorn Jaglandın davetine icabet edecek
olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın,
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 24 milletvekilinin,
eczacılıktaki sorunların araştırılarak
mesleğin gelişmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/350),
Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 26 milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi (10/351),
İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 26 milletvekilinin, Köy Enstitüsü
sisteminin araştırılarak yaşatılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/352),
İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 26 milletvekilinin, 1977 yılında
1 Mayıs kutlamalarında Taksimde meydana gelen olayların
araştırılması (10/353),
Amacıyla
birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
İngiltere
Avam Kamarası Üyesi ve Parlamento İçişleri Komitesi
Başkanı Keith Vazın, İngiltere Parlamentosunda 14
Mayıs 2009 tarihinde düzenlenecek Avrupa ve Sınırdaş
Bölgelerde İnsan Ticareti konulu seminere vaki davetine İstanbul
Milletvekili TBMM İçişleri Komisyonu Başkan Vekili Feyzullah
Kıyıklıkın icabet etmesine,
Fransa Senatosu
Dışişleri, Savunma ve Silahlı Kuvvetler Komisyonunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini 17-20 Mayıs 2009
tarihleri arasında Fransaya davetine icabet edilmesine,
Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı ile Sakarya Milletvekili Şaban
Dişliye ödenek ve yolluklarının verilmesine,
İlişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 230, 343, 263, 353, 257 ve 89 sıra
sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin sırasıyla bu
kısmın 2, 3, 4, 5, 6 ve 7nci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 28 Nisan 2009 Salı günkü
birleşiminde bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesinin
ardından diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine,
29 Nisan 2009 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine, 29 Nisan 2009 Çarşamba ve 30 Nisan 2009
Perşembe günlerindeki birleşimlerinde 14.00-20.00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 08.05.2006 Tarihli ve 3285 Sayılı
Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/22), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının;
1inci sırasında bulunan (6/408),
5inci (6/483),
10uncu (6/524),
11inci (6/529),
12nci (6/530),
23üncü (6/569),
26ncı (6/575),
29uncu (6/585),
31inci (6/596),
33üncü (6/602),
35inci (6/610),
39uncu (6/623),
40ıncı (6/625),
42nci (6/629),
45inci (6/635),
52nci (6/662),
56ncı (6/673),
60ıncı (6/681),
91inci (6/748),
95inci (6/758),
107nci (6/788),
110uncu (6/798),
123üncü (6/822),
245inci (6/1001),
282nci (6/1051),
295inci (6/1064),
353üncü (6/1130),
366ncı (6/1145),
369uncu (6/1148),
398inci (6/1183),
Esas numaralı sözlü sorulara Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik cevap verdi; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz
de cevaba karşı görüşlerini açıkladılar.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının;
1inci sırasında bulunan ve İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/324) (S. Sayısı:
96) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
2nci sırasına alınan, Posta Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun (1/491) (S. Sayısı: 230) görüşmelerine
başlanarak tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
29 Nisan 2009 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşime 18.51de son
verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Yaşar TÜZÜN |
|
Konya |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 90
II.- GELEN KÂĞITLAR
29 Nisan 2009 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/471) (S. Sayısı: 365) (Dağıtma
tarihi: 29.4.2009) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/516) (S. Sayısı: 366)
(Dağıtma tarihi: 29.4.2009) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Angola Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari,
Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/662) (S. Sayısı: 367)
(Dağıtma tarihi: 29.4.2009) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 Milletvekilinin, 1977 yılında 1
Mayıs kutlamalarında Taksimde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/354) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.04.2009)
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 Milletvekilinin, Gaziantepte ekonomik kriz ve
göçün işsizliğe etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/355) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.04.2009)
3.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 25 Milletvekilinin, Kayseri
ilinin turizm sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/356) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.04.2009)
29
Nisan 2009 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdilin,
Diyarbakırda bugün şehit olan 9 Mehmetçiğimize Allahtan
rahmet, ailelerine ve tüm milletimize başsağlığı
dileyen konuşması
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün şehadet şerbetini içen 7
Mehmetçiğimize Allahtan rahmet, ailelerine ve tüm milletimize
başsağlığı diliyorum.
Milletimizin
varlığını, birliğini ve huzurunu hedef alan hainler ve
onların arkasındaki güçler bilmelidir ki Türk milletinin
birliğini ve huzurunu bozamayacaklardır. Bunları yapanları
lanetliyorum. Milletimize tekrar başsağlığı
dileklerimi iletiyorum.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ve
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obamanın
açıklamaları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Şükrü Mustafa Elakdağa aittir.
Sayın
Elekdağ, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağın, Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ve Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obamanın 24 Nisan
açıklamalarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Dışişleri Bakanı Ali Babacanın
cevabı
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletleri Başkanı
Obamanın 24 Nisan açıklaması hakkındaki görüşlerimi
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Obama, açıklamasında
soykırım kelimesini kullanmış olmasa da
soykırımın Ermenice lisanında tam
karşılığı olan ve büyük felaket anlamına gelen
metz yeghern kelimelerini kullandı ve bunu 2 kere tekrarladı.
Ayrıca açıklamasında Her yıl, Osmanlı
İmparatorluğunun son günlerinde katledilen ya da ölüme yürüyen 1,5
milyon Ermeniyi anıyoruz. ifadeleriyle Osmanlı Türkünü
suçladıktan sonra O dönem hakkında düşüncelerim
değişmedi. O dönemin gerçeklerinin dürüst ve tam olarak kabul
edilmesini istiyorum. diyerek seçim kampanyası sırasında 5 kez
kullandığı soykırım sözcüğünü
çağrıştırdı.
Değerli
arkadaşlarım, bu ifadeler, Ermeni tarafının
soykırım iddialarını güçlendiren bir peşin hüküm
oluşturuyor ve Türkiye ile Ermenistan arasında yürütülen müzakereler
çerçevesinde kurulması öngörülen ortak tarih komisyonunun etkin ve
işlevini yapacak bir yapıda olmasını engelleyecek bir
nitelik taşıyor.
1915
olaylarına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılması,
değerli arkadaşlarım, ancak ortak tarih komisyonunun
kurulması, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin kurulmasında kilit
unsurdur. Çünkü Türkiye ve Ermenistan arasında gerçek barış ve
uzlaşı, Türk ve Ermeni uluslarının
yaşadıkları beşerî facianın tüm yönlerinin nesnel
bilimsel araştırmayla gün ışığına çıkarılmasından
ve iki tarafın tarihleriyle yüzleşmelerinin yaratacağı
travmadan doğacaktır.
Bu bakımdan,
Türkiyeye Ermenistan ilişkilerinin normalleştirmesi önerisinde
bulunan Başkan Obamanın, ortak tarih komisyonunun yapacağı
göreve ve çalışmaları sonucunda çıkaracağı
bulgulara saygı gösteren bir şekilde konuşması gerekirdi.
Oysa Obama, tam bir yargısız infazla ortak tarih komisyonunun
bulgularını sıfıra indirgemeye
çalışmıştır.
Sayın Obama
Harward Hukuk Fakültesi mezunu ve saygıdeğer bir hukukçudur ama ne
yazık ki evrensel hukuk prensiplerine riayet etmiyor. Çünkü
uluslararası bir suç olan soykırım, bir uluslararası hukuk
enstrümanıyla kodifiye edilmiştir. Bu enstrüman, 1948
yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından oy
birliğiyle kabul edilen Birleşmiş Milletler Soykırımın
Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesidir.
Soykırım
Sözleşmesinin 2nci maddesi suçu tanımlamış ve suçun
mevcut olması için kanıtlanması gerekli olan objektif ve
subjektif unsurları belirlemiştir.
Bir
zanlının veya devletin soykırım suçu ile suçlanabilmesi
için, yetkili mahkeme tarafından suçun objektif ve subjektif unsurlarının
belirlenmesi, kanıtlanması ve bilhassa suçun özel kasıtla
işlendiğinin saptanması gerekmektedir.
Sözleşme,
soykırım iddialarını kapsayan davalara bakmakla yetkili
mahkemeleri de belirlemiştir. Sözleşmenin 6ncı maddesinde,
yetkili mahkemelerin ya olayın vuku bulduğu ülkenin yetkili mahkemesi
yahut da tarafların üzerinde anlaşacakları yetkili
uluslararası ceza mahkemesi olması gerektiği
belirtilmiştir. Ayrıca, Sözleşmenin 9uncu maddesinde,
devletlerin soykırım konusunda aralarında çıkabilecek
ihtilafları Uluslararası Adalet Divanına götürebilecekleri
öngörülmüştür.
Bu bakımdan,
değerli arkadaşlarım, bir zanlıya yöneltilen
soykırım suçunun, eğer yetkili hukuk mercileri tarafından
objektif ve subjektif unsurlarının mevcudiyetleri
kanıtlanmamış ve suçun özel kasıtla işlendiği
saptanmamış ve bu veriler ışığında suçun
işlendiği hükme bağlanmamışsa, böyle bir isnat hiçbir
hukuki değeri olmayan bir iftiradan ibaret kalır. Bir hukukçu olan
Obamanın bunları bilmemesi kabil mi değerli
arkadaşlarım?
Esasen bugüne
kadar yetkili bir uluslararası ceza mahkemesi kararı olmadan hiçbir
zanlı, hiçbir devlet soykırımla veya onun kadar ağır
bir suç olan insanlığa karşı suçla
suçlanmamıştır.
Nitekim,
Nüremberg Uluslararası Ceza Mahkemesi, insanlığa karşı
suçlarla suçlanan Alman Nazilerinin ileri gelenlerini uzun bir mahkeme
sürecinden sonra suçlu bulmuş ve bunlardan 22 tanesini idama mahkûm
etmiştir.
Ruanda ve
Yugoslavya çatışmaları sırasında da ortaya çıkan
soykırım zanlıları, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi
ve Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından
soykırım suçuyla mahkûm edilmişlerdir.
İnsanlığa
karşı suçlarla suçlanan Saddam Hüseyin için dahi, hukukun
icaplarının yerine getirilmesi amacıyla bir Irak Özel Mahkemesi
kurulmuştur.
Bosna-Hersekin
Sırbistan hakkındaki soykırım davasına
Uluslararası Adalet Divanı bakmıştır. Divan,
Srebrenicada soykırım suçu işlendiğini teyit etmiş,
fakat Sırbistanı devlet olarak soykırımdan suçlu
bulmamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başkan
Obamanın, kökleri 1215 tarihli Magna Cartaya giden ve hukukun temel
ilkesi olan masumiyet karinesini bilmemesi mümkün mü? Masumiyet karinesi
1948de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından oy
birliğiyle kabul edilen Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin
11inci maddesinde şöyle ifade edilmiştir: Bir suç işlemekten
sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın
sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile
kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır.
Bu konuda Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2nci maddesinde şu ifadeler
yer alır: Bir suçla itham edilen herkes, suçluluğu
kanıtlanıncaya kadar masum sayılır.
Amerika
Birleşik Devletleri Anayasasının 5.
Değişikliği (Fifth Amendment) ve 14.
Değişikliği (Fourtenth Amendment) de bir kişinin adil bir
mahkeme sürecinden geçmeden suçlanamayacağını ve
cezalandırılamayacağını öngörür.
Bu bakımdan,
Başkan Obama, 24 Nisan açıklamasıyla hem Amerikan Anayasasını
hem uluslararası hukuku hem de hukukun temel prensiplerini
çiğnemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Seçim
meydanında yalan yanlış bilgilere dayanarak verilen sözler
nedeniyle Obamanın, kendi Anayasasına ve uluslararası hukuka
bu denli ters düşmeyi kabul edebilmesi, Türkiyedeki kredibilitesine ciddi
bir gölge düşürmüştür.
Kısa süre
önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmada,
Başkan Obama, Türkiye ile örnek bir ittifak ilişkisi geliştirmek
istediğini belirtmişti. Ancak, ben şimdi sizlere sormak
istiyorum değerli arkadaşlarım: Obamanın bu ifadeleri ile
son tutumu arasındaki uçurum, Türk kamuoyunun bundan böyle Amerikan
Başkanının açıklamalarına kuşkuyla bakmasına
yol açmayacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı konuşmaya Dışişleri Bakanı Sayın
Ali Babacan cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Nihayet Dışişleri Bakanını görebildik
bugün!
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Şükrü Elekdağın,
Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ve Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Obamanın açıklaması konusunda
yapmış olduğu gündem dışı konuşmaya
katkı vermek üzere söz almış bulunmaktayım ve yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Elekdağ, konuşmasında Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı Obamanın 24 Nisan vesilesiyle
yayımladığı bildiriye değinmiştir ve burada
gündeme getirdiği konulara, çoğuna, benim de burada katıldığımı
baştan özellikle ifade etmek istiyorum.
İç
siyasetten kaynaklanan nedenlerle yapıldığı
anlaşılan Sayın Obamanın bildirisinde yer alan bazı
ifadeleri ve 1915 olaylarıyla ilgili tarih yorumunu bizim kabul etmemiz
mümkün değildir. 1915 olayları bağlamında aynı dönemde
ve aynı bölgede 100 binlerce Türkün hayatını kaybettiği ve
bu gerçeğin unutulmuş olması da açıklamanın diğer
bir ciddi eksiğidir. Ayrıca, eğer Sayın Obama, bu
konuşmasıyla, bu açıklamasıyla Türkiye ile Ermenistan
arasında kurulması öngörülen Ortak Tarih Komisyonu için bir
peşin hüküm ifade etmiş ise bunun tarafımızdan kabul
edilemeyeceği hem Bakanlığım tarafından 25 Nisan günü
yayımlanan açıklamada vurgulanmış hem de
açıklamanın hemen ertesinde Dışişleri
Bakanlığımıza davet edilen Amerika Birleşik Devletleri
Büyükelçisine bu durum ayrıntılarıyla bildirilmiştir.
27 Nisan günü
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı
Sayın Hillary Clinton ile yaptığım görüşmede de
Başkan Obamanın açıklamasına ilişkin
görüşlerimizi ayrıntılarıyla kendisine tekrar
vurguladım ve bundan duyduğumuz üzüntüyü de açıkça ifade ettim.
Aynı şekilde,
konu hakkında Washington Büyükelçiliğimiz
aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri
makamları nezdinde girişimlerde bulunarak bu konudaki tutumumuzun
kesin bir dille ifade edilmekte olduğunu burada ben özellikle vurgulamak
istiyorum. Bu görüşlerimizin kayıt altına
alındığına dair herhangi bir şüphe yoktur.
Tarih, ancak
gerçekliği tartışılamayacak kanıt ve belgeler
temelinde yazılabilir ve değerlendirilebilir. Yüce Meclisin 2005
yılında oy birliğiyle desteklenen ve Ermenistana yapılan
önerimizde yer alan ortak tarih komisyonunun bu yaklaşımla biz
kurulmasını istiyoruz. Biz öngörülen Türk-Ermeni diyaloğunun
tarihsel boyutunu ancak bu anlayışla destekliyoruz.
Türk ve Ermeni
uluslarının ortak tarihleri ancak objektif, tarafsız ve bilimsel
verilerle incelenebilir, değerlendirmeler tarihçiler tarafından bunun
ışığında yapılabilir. Ancak ve ancak ön
yargısız bir şekilde ve objektif bir yaklaşımla
gerekli sonuçlara ulaşılabileceğini düşünüyoruz.
Bazı
ülkelerin liderleri, zaman zaman 1915 olaylarıyla bağlantılı
olarak tarih biliminin temel ve hakkaniyet ölçüsünü gözden kaçıran
açıklamalar yapmaktadır. Hükûmetimizin bu tür gelişmeler
karşısındaki tutumu Sayın Elekdağın
kaygılarıyla paraleldir.
Biz, bugüne kadar
olduğu gibi, bundan sonra da geçmişimizle ilgili iddia kimden gelirse
gelsin tarihsel gerçeğin yanında olacağız,
asılsız iddiaları reddedeceğiz. Bu iddiaları öne
sürenlere de anlayışımız neyse o istikamette cevap
vereceğiz, doğruyu göstereceğiz ve gerekli ikna
çalışmalarını yapmaya devam edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu vesileyle, Türkiye ile
Ermenistan, Türkiye ile Azerbaycan ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki
ilişkilerin şu andaki seyri hakkında yüce Meclise kısa bir
bilgi arz etmek istiyorum.
Öncelikle
şunu ifade etmek istiyorum ki Güney Kafkaslar stratejik önemi çok büyük
bir bölgedir. Ulaşım konusunda, enerji konusunda, güvenlik konusunda,
hangi konudan bakarsanız bakın, bu bölge gerçekten dünyanın ilgi
odağı olan, belki dünyada kapladığı kilometrekare
olarak baktığınızda çok büyük olmayan, ancak
sorunların niteliği ve stratejik önemi açısından dikkatle
takip edilen bir bölgedir. Türkiye'nin de hem tarihî açıdan hem kültürel
açıdan çok güçlü bağlarının olduğu bir bölgedir bu.
Ekonomik ve siyasi ilişkilerimiz açısından da bizim, Güney
Kafkaslar, çok büyük önem verdiğimiz bir bölgedir.
Güney Kafkaslar
deyince, kuşkusuz bu ilişkilerde Azerbaycanın çok özel bir yeri
vardır. Türkiye ile Azerbaycan ilişkilerini öncelikle kardeşlik
ilişkileri temelinde ele alıyoruz ve genel anlayışımız
hep baştan beri iki devlet bir millet yaklaşımı
olmuştur ve bu terimleri, bu tanımları biz bir başka ülke
için de kullanmıyoruz. Gerçekten Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler,
Türkiye'nin herhangi bir başka ülkeyle olan ilişkileriyle mukayese
edilemeyecek kadar özel ilişkiler.
30 Ağustos
1991de Azerbaycan bağımsızlığını ilan
ettikten sonra ilk tanıyan ülke, ilk sırada tanıyan ülke Türkiye
olmuştur ve sadece 2008 yılında karşılıklı
olarak -devlet başkanları ve hükûmet başkanları ziyaretlerini
ele aldığımızda- on ziyaret gerçekleştirilmiştir;
karşılıklı yine otuz bakan ziyareti olmuştur sadece
2008 yılı içerisinde.
Bu özel
ilişkilerin stratejik boyutu da çok önemlidir. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol
boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum gaz boru hattı, Bakü-Tiflis-Kars
inşa hâlinde olan yeni demir yolu projesi. Bütün bunlar ilişkilerin
de stratejik boyutunu belki en önemli şekilde ortaya koyan projelerdir ve
bizim bütün ilişkilerimizde Azerbaycanın sevinci bizim sevincimiz,
Azerbaycanın üzüntüsü bizim üzüntümüz ilkesiyle hareket etmişizdir
ve bu şekilde dış politikamıza yön vermişizdir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sözde kalmayın, sözde kalmayın! Sözde değil, özde
olsun!
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Güney Kafkasların geneline
baktığınızda, Kafkaslarda dondurulmuş ciddi sorunlar
var. Bir Yukarı Karabağ sorunu, bir Güney Osetya sorunu, bir Abhazya
sorunu. Gerçekten bunlar yıllardır bölgeyi meşgul eden ve son
derece önemli riskleri de içinde barındıran sorunlar.
Özellikle
geçtiğimiz Ağustos ayında, 2008 yılının
Ağustos ayında Rusyayla Gürcistan arasında çıkan
çatışma ve bunun artık açık bir savaşa dönmesi, bu
dondurulmuş ihtilaflara çözüm üretilmediği zaman bu ihtilafların
nasıl sıcak çatışmalar olarak bize geri dönebildiğine
belki en iyi örneği teşkil etmiştir.
Türkiye, o
dönemde, Ağustos ayında Kafkasya İstikrar ve
İşbirliği Platformu adlı yeni bir oluşum fikri ortaya
atmıştır ve bu fikir çok hızlı bir şekilde kabul
görmüştür. Rusya, Türkiye başta olmak üzere, Azerbaycan, Ermenistan
ve Gürcistanı içine alan bu platform önce hazırlık
çalışmalarını yapmıştır ve bakan
yardımcısı, yani müsteşar seviyesinde de 3 kere
toplantısını gerçekleştirmiştir. En son toplantı
da bir hafta önce yine 5 bakan yardımcısı arasında
gerçekleştirilmiştir.
Burada önemli
olan, Kafkaslarda ortak bazı prensipler, ortak bazı ilkeler ve ortak
amaçlar etrafında ülkeleri bir araya getirebilmektir ve diyalog için bir
forum oluşturabilmektir. Özellikle Rusya-Gürcistan ilişkilerini
düşündüğünüzde, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerini
düşündüğünüzde ve Ermenistan-Türkiye ilişkilerini
düşündüğünüzde, bu platformun ne kadar önemli bir platform
olduğunu herhâlde burada ne kadar vurgulasam az olur diye
düşünüyorum. Zaten ülkelerden böylesine yoğun bir destek alması
ve hemen platformun çalışmaya başlaması da bölgede buna
olan ihtiyacın belki en iyi göstergesi.
Bir yandan bu
platformla ilgili çalışmalar devam ederken, bir yandan da
biliyorsunuz Rusyayla Gürcistan arasındaki ilişkilerin nasıl
düzeleceğiyle ilgili bir Cenevre Süreci devam ediyor ve bu Cenevre Süreci
her ne kadar istediğimiz hızla sürmese de Türkiye'nin
desteklediği bir süreç ve pek çok konu, Rusyayla Gürcistan
arasındaki pek çok konu bu süreçte ele alınıyor. Yine,
Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin ele alındığı
bir Minsk Süreci söz konusu. Öte yandan Türkiye ile Ermenistan arasında da
bir Bern Süreci var.
Bizim bütün bu
konuya bakışımız, bütün bu bölgeye
bakışımız, Güney Kafkaslarda ülkelerin birbirleriyle olan
ilişkilerinin tamamen normalleştirilmesini hedefleyen bir
bakış. Güvenlik, istikrar ve refah bölgesi hâline getirmek istiyoruz
Güney Kafkasyayı. Bütün çabalar, bütün çalışmalar bu yönde.
Burada, Minsk
Süreci büyük önem taşıyor. Minsk Süreci, biliyorsunuz, Azerbaycan ile
Ermenistan arasındaki sorunların çözümüne yönelik
başlamış bir süreç ve Minsk Grubunda olan on bir ülke var,
AGİT üyesi on bir ülke bu Minsk Grubunun içerisinde, Türkiye de bu
ülkelerden bir tanesi. Ancak, bu on bir ülkenin içerisinden 3 tane eş başkan
seçilmiş durumda -Rusya, Amerika ve Fransa- ve bu eş
başkanların ara buluculuğunda Ermenistan
Sorunlar derken,
buradaki sorunları tabii iyi analiz etmek gerekiyor. Ermenistan ile
Azerbaycan arasındaki en önemli sorun, biliyorsunuz, Azerbaycan
topraklarının fiilen işgal altında olmasıdır. Bu,
sadece Azerbaycanın iddiası değildir, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararlarıyla, artık uluslararası
toplumun da ortaya koyduğu ve Ermenistandan bir bakıma bu
işgali sona erdirmesini talep eden bir bakış
açısıdır. Bu, sadece Türkiye'nin değildir, sadece
Azerbaycanın değildir, uluslararası toplumun bir bakış
açısıdır.
Burada
İşgal altındaki topraklar. deyince neden bahsettiğimizi
de iyi analiz etmek gerekiyor. Bir Yukarı Karabağ var kuşkusuz.
Ancak, bu Yukarı Karabağın etrafını çevreleyen de
yedi ayrı reyon var. Bu reyonlar nedir? Laçin, Kelbecer -yani,
batıdaki iki reyon- onun haricinde de Ağdam, Fizuli, Gubadlı,
Zengilan, Cebrayil reyonları. Bu reyonlar Azerbaycan toprağı
olmasına rağmen, şu anda fiilen Ermenistanın işgali
altındadır ve ağırlıklı olarak bu yedi reyondan
göçen ve kaçkın dediğimiz, Azerbaycan tarafından
sayısı yaklaşık 1 milyon olarak ifade edilen
insanların yaşadığı dram söz konusudur.
Dolayısıyla bir fiilî işgalden söz ediyoruz ve orada
yaşayan insanların bir göçmen, âdeta iç göçmen statüsünde ya da Azeri
kardeşlerimizin tabiriyle kaçkın statüsünde çok zor şartlarda
yaşaması söz konusudur.
Ancak, bütün bu
konularla ilgili şu anda iki ülke arasında detaylı bir müzakere
süreci devam ediyor. Bütün detaylar konuşuluyor, açık açık
konuşuluyor ve cumhurbaşkanları seviyesinde konuşuluyor.
Önemli de mesafe almış durumdalar. Bazı konular üzerinde şu
anda müzakereler devam ediyor. Çetin konular, sayı olarak az ama çetin
konular. Fakat bizim her iki ülkeden de aldığımız
sinyaller, siyasi irade orada yerinde olduktan sonra bu sorunların da aşılabileceği
yönünde. Yani burada bir ümit ışığı var, burada bir
çözüm ihtimali görünüyor ve bu da öyle çok uzun, yıllarca sürecek bir
süreç değil. Eğer iki ülke de gerekli iradeyi ortaya koyarsa ve kuşkusuz
eş başkan olarak Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri de bu
konuda ağırlığını koyarlarsa bu sorunların
biz makul bir süre içerisinde çözülebileceğini düşünüyoruz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sarkisyan Yok öyle bir şey. Biz o topraklardan
çıkmayız. diyor.
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Burada özellikle Rusyanın rolü çok
önemlidir, Amerika Birleşik Devletlerinin rolü çok önemlidir hem eş
başkan sıfatıyla hem de bu ülkelerle olan ilişkileri
nedeniyle biz bu iki ülkeyle de her görüşmemizde istisnasız olarak bu
konuyu gündeme getiriyoruz ki ben Rus Dışişleri Bakanı
Sayın Lavrov ile bu dönemde en az belki sekiz on defa buluştum,
görüştüm. Telefonla görüşmelerimiz oluyor. Sayın
Cumhurbaşkanımız Rus Cumhurbaşkanı Sayın Medvedev
ile Başbakanımız Sayın Putin ile görüşmeler
yapıyor. Sayın Obama ile Türkiyeyi ziyaretindeki en önemli konumuz
belki Kafkaslar konusu idi, Azerbaycan konusu idi, Ermenistan konusu idi. Yani
global konuları da konuştuk ama bu konu gerçekten çok
ağırlıklı bir gündem maddesi idi. Bu konu üzerinde de biz
yoğun bir şekilde katkımızı veriyoruz,
çabalarımızı sürdürüyoruz.
Öte yandan,
Türkiye ile Ermenistan arasında da bir süreç var. Bu süreç Eylül 2007 ile
Eylül 2008 arasında, bir yıl sürede diplomatlarımız
tarafından yürütülen bir süreç ve Eylül 2008den sonra da siyasi düzeye
çıkarılan bir süreç. Eylül 2008de, biliyorsunuz, Sayın
Cumhurbaşkanımızın bir futbol maçı vesilesiyle
yapmış olduğu Erivan ziyaretinden sonra, artık iki
dışişleri bakanı da görüşmeler yapıyor ve siyasi
düzlemde de bu müzakereler devam ediyor.
Türkiye ile
Ermenistan arasındaki süreçte kapsamlı bir yaklaşımla biz
süreci başlattık yani tek bir konuyu ele alıp Bu sorunu kendi
içinde nasıl çözeriz? diye değil, her iki ülke arasındaki bütün
sorunları, aklınıza gelecek bütün sorunları masaya
yatırıp bu sorunlara tek bir kapsamlı çözüm bulabilmek için
masaya oturduk ve kapsamlı bir bakış açısıyla
kapsamlı bir çözüm istiyoruz ve bu süreç hakkında da Azerbaycan
sürekli olarak en üst düzeyde bilgilendirilmiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Aliyev tersini söylüyor Sayın Bakan, cevap
bekliyor!
CANAN ARITMAN
(İzmir) İkisi de sizi yalanlıyor!
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Ben Aralık 2008de ve Şubat
2009da Baküye gittim
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bugünkü gazeteleri okuyun!
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla)
ve Baküde Sayın Aliyevi bizzat,
Sayın Başbakanımızın ve Sayın
Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla bizzat
bilgilendirdim ve özellikle son şubat ayında
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Aliyev Yanıt istiyorum. diyor.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Hangisine inanacaksın? Sen Türkiye Cumhuriyetine
inanacaksın efendim, Türkiye!
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sarkisyan Azerbaycan topraklarından çıkmam. diyor.
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sayın milletvekilleri
Arkadaşlar,
lütfen, Dışişleri Bakanımız bilgi veriyor, siz kendi
aranızda münakaşa yapıyorsunuz. Lütfen
Buyurun
Sayın Bakanım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Elekdağ konuşmasa Bakan
konuşmayacaktı ki!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Özellikle şubat ayında
yaptığım Bakü ziyaretinin tarihi önemlidir çünkü Münihte hem
Ermenistan Cumhurbaşkanı hem Ermenistan Dışişleri
Bakanıyla yaptığımız görüşmeden sonra daha
Türkiye'ye uğramadan direkt Münihten Baküye gittim ve kendi Cumhurbaşkanımı,
kendi Başbakanımı görmeden Sayın Aliyeve süreç hakkında,
hangi noktadayız, neredeyiz, neler yaptık, bundan sonrasıyla
ilgili neler bekliyoruz bu konuda bilgi verdim ve bu görüşmede
Dışişleri Bakanı, Sayın Aliyevin
yanındaydı
CANAN ARITMAN
(İzmir) Medvedevden öğrenmiş.
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla)
benim de yanımda
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarım
vardı ve bu ortamda, dörtlü bir ortamda bütün detayları bütün
açıklığıyla görüştük, konuştuk.
Ayrıca,
Sayın Başbakanımız ve Sayın
Cumhurbaşkanımız, Sayın Aliyevle muhtelif ortamlarda yüz
yüze görüştüler, telefonla sürekli istişare içinde oldular ve
Dışişleri Bakan Yardımcıları Azimov son bir ay
içerisinde 2 defa Ankaraya geldi ve teknik seviyede diplomatlarımız
süreç hakkında detaylı görüş alışverişinde
bulundular.
CANAN ARITMAN
(İzmir) O zaman niye feveran ediyorlar?
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Yine, Savunma Bakanı Sayın Abiyev
hafta sonu buradaydı ve kendisi süreç hakkında detaylı
bilgilendirildi.
Biliyorsunuz,
geçtiğimiz günlerde, 22 Nisan 2009 tarihinde biz bir açıklama
yaptık, Dışişleri Bakanlığı olarak
yaptık bu açıklamayı ve bu açıklamada şunu söyledik:
Türkiye ve Ermenistan İsviçrenin ara buluculuğunda ikili
ilişkilerini normalleştirmek
CANAN ARITMAN
(İzmir) O da yanlış, taraf bir ülkenin ara buluculuğu
Başka ülke bulamadınız mı?
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla)
iyi komşuluk ve
karşılıklı saygı çerçevesinde geliştirmek, bu
suretle tüm bölgede barış, güvenlik ve istikrarı ileri götürmek
amacıyla yoğun çaba göstermektedirler. İki taraf bu süreçte
somut ilerleme ve karşılıklı anlayış
sağlamış ve ikili ilişkilerinin her iki tarafı da
tatmin edecek şekilde normalizasyonu için kapsamlı bir çerçeve
üzerinde mutabık kalmışlardır. Bu çerçevede bir yol
haritası belirlenmiştir. Üzerinde mutabık kalınan bu zemin,
devam eden bu süreç için olumlu bir perspektif sağlamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu, çok taraflı diplomasinin
sürdüğü bir süreç. Bakın, işin içinde hangi ülkeler var: Rusya
var, Amerika Birleşik Devletleri var, İsviçre var, Azerbaycan var,
Ermenistan var, Türkiye var. Altı ülkenin birbirleriyle, çok taraflı
ya da ikili düzlemde, sürekli çalışma, müzakere ve istişare
içinde oldukları bir diplomasi sürecinden bahsediyoruz; son derece
karmaşık.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Bakan, Azerbaycan işgalini kaldırmadan
sınırı açacak mısınız, siz onu söyleyin.
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Ancak burada hedeflediğimiz sonuç,
burada hedeflediğimiz sonuç, kazan-kazan-kazan sonucu...
CANAN ARITMAN
(İzmir) Başımıza gelen kaybet-kaybet olacak ama
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Kim kazandı? Ne kazandı?
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Yani bölgedeki bütün ülkelerin, nihayetinde
kazançlı çıktığı, ülkeler arasındaki
ilişkilerin tamamen normalleştiği
Yani biz sadece, burada, Türkiye-Ermenistan
ilişkilerinin normalleşmesini hedeflemiyoruz, Ermenistan-Azerbaycan
arasındaki ilişkilerin de tam normalizasyonunu hedefliyoruz
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Bakan, sınırı hangi şartla
açacaksınız, onu söyleyin.
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla)
ve birkaç haftaya kadar, kapsamlı bir
istişare sürecini de, bu konularla ilgili, ayrıca
başlatacağız yani önümüzdeki birkaç hafta içerisinde
kapsamlı bir siyasi istişare süreci başlatacağız ve bu
süreçte konu bütün detaylarıyla, bu bahsettiğim bütün ülkelerde tartışılacak
ancak -dediğim gibi- bunun zamanlaması, bu altı ülkeyle yine
yapılan diplomasi trafiğinin sonunda belirlenecek bir zaman.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Bakan, siz Meclise net bir şey söyleyin lütfen.
Sınırı kapatma nedenimiz kalkmadan o sınırı açacak
mısınız, onu söyleyin.
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Ancak ben şunu özellikle ifade etmek
istiyorum ki tüm bu süreç boyunca Azerbaycan ve Ermenistan arasında var
olan Yukarı Karabağ ihtilafının yarattığı
sonuçlar hiçbir zaman göz ardı edilmemiştir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Değil
Hikâye anlatıyorsunuz Sayın Bakan!
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Ermenistan ile müzakere sürecimizde, bugüne
kadar olduğu gibi bundan sonra da dost ve kardeş Azerbaycan
halkının çıkarları ve iyiliği hiçbir şekilde göz
ardı edilmeyecektir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Çok açık ve çok net bilgi istiyoruz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Devamla) Azerbaycan topraklarının
işgali sona ermeden bölgede arzu edilen ortamın tesisinin mümkün
olmadığı da bütün bölge ülkelerince bilinmektedir.
Amacımız, bir yandan Türkiyeyle Ermenistan arasındaki
ilişkilerin normalleşmesi yönünde ilerleme kaydederken bir yandan da
Yukarı Karabağ sorununun Azerbaycanın toprak bütünlüğü çerçevesinde
çözümü için uygun şartların yaratılmasıdır. Zira,
Yukarı Karabağ sorunu çözülmeden bölgede kalıcı huzur,
istikrar ve iyi komşuluk ilişkilerini tesis etmek de mümkün
değildir, mümkün olmayacaktır da. Sayın
Başbakanımız ve Hükûmetimizce defalarca vurgulanan bu hususun
artık gerek Türkiye gerek Azerbaycan kamuoyunca doğru biçimde
algılanacağını ümit ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben sözlerime son vermeden önce,
bugün Diyarbakır Licede bir saldırıda hayatını
kaybeden askerlerimize de Allahtan rahmet diliyorum. Şehitlerimizin ailelerine
sabır diliyorum, hepsinin ruhu şad olsun.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Bakan, Azeri toprakları azat olmadan bu
sınırı açarsanız bu millet sizi affetmeyecek!
ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, yerimden kısa bir
açıklama yapmak istiyorum, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
Deminki açıklamalarınız yeterli olmadı mı Sayın
Elekdağ?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) 60ıncı maddeye göre kısa bir beyanda bulunacak
efendim.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Bakana iki soru tevcih etmek
istiyorum, müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Efendim, Sayın Bakana soru tevcih edecekseniz Sayın Bakan burada.
Sayın Elekdağ, görüşebilirsiniz karşılıklı.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Masal anlattı, masal. Açıklama yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kısa bir beyanda bulunacak Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kısa bir beyanda bulunacak 60a göre, kısa bir beyanda
bulunacak.
BAŞKAN
Sayın Anadol, bakınız, kısa bir beyanda bulunmasına
söz veririm ama Sayın Bakana soru tevcih edeceğim. diyor.
Şimdi, bu, soru-cevap işlemi değil ki buradaki. Takdir edersiniz
ki yani bir açıklamadır ama
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Açıklama, açıklama efendim.
BAŞKAN
Evet.
Hayır,
açıklamasını yaptı ama Soru tevcih edeceğim. dedi
Sayın Elekdağ. Yoksa ben söz verilmesinden şey yapmam.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Açıklama yapacak.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Bakanı kurtarmaya çalışmayın Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen efendim
Bakınız, Sayın Bakan konuştuğu
zamandan itibaren sürekli müdahale ettiniz, ben size hiç müdahale etmedim.
Lütfen
Herkes görüşünü burada medenice ifade ediyor. Lütfen
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam Sayın Başkan, tamam.
BAŞKAN
Evet, efendim, girsin sisteme Sayın Anadol. Sayın Elekdağ
kendisi sisteme girecek herhâlde.
Sayın
Sipahi, size bir dakikalık bir süre veriyorum.
Buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
Dışişleri Bakanı Ali Babacanın, konuşmasına
ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, ben
konuya katkıda bulunmak için söz almış bulunuyorum.
Efendim, gerek
Hükûmetimizin gerekse Sayın Başbakanın, Dışişleri
Bakanımızın yaptığı açıklamalara
rağmen, hem iç kamuoyunda hem de Azerbaycan cephesinde bazı
şüpheler şu anda devam ettiğine göre bu konuda yeterli mesaj
verilmemiş anlamı çıkar. O hâlde, yeterli mesaj nedir:
Ermenistan soykırım iddiasından vazgeçmeden, Türk
sınırlarını Ankara Anlaşmasına göre
tanımadan, Ağrı Dağını sembol yapmaktan
vazgeçmeden ve Azerbaycan topraklarında işgal ettiği yerlerden
çekilmeden sınır kapısı açılmayacak.
Böyle kesin bir
beyana hem Türk kamuoyu olarak bizim hem de Azerbaycanlı
kardeşlerimizin ihtiyacı var. Böyle bir beyanı Sayın
Bakanımız şu anda söyleyebilecek durumda mı, değil mi?
Ben onu soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
Efendim,
yalnız bakınız burada geneli itibarıyla gruplara birer tane
söz vereyim, ama bütün milletvekilleri sisteme girdiği zaman benim
hiçbirine söz vermeme hakkım
Tabii, takdir edersiniz ki olmaz. Bunun
takdirini
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Konu açıklığa kavuşuyor Sayın
Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Benim talebim farklı Sayın Başkan.
BAŞKAN En
son Sayın Elekdağ girerse
Buyurun
Sayın Özkan.
2.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
Azerbaycan-Türkiye-Ermenistan arasındaki görüşmelerde ara buluculuk
rolü üstlenen İsviçrenin durumuna ilişkin açıklaması
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Efendim, ben de Azerbaycan, Türkiye ve Ermenistanı
ilgilendiren bu konuda Türkiye ile Ermenistan arasındaki görüşmelerde
ara buluculuk rolü üstlenen İsviçrenin durumunu öğrenmek istiyorum.
Malumunuz,
İsviçre Parlamentosu 2003 yılında Türklerin soykırım
yaptığına dair bir tanıma kararı
almıştı. Kendisi de açıkça iki ülke arasındaki temel
problemde taraf olmuştu. Biz ara bulucu ya da moderatör olabilecek
kişinin, kurumun, devletin her iki tarafa asgari seviyede eşit
mesafede olmasını bekleriz, eşit mesafede olması gerekir
kanaatindeyim. İsviçrenin ara buluculuğunu kabul etmek, olayı
baştan 1-0 yenik kabul etmek anlamına gelmiyor mu? Ben öyle
düşünüyorum. İsviçrenin ara buluculuğunu niye kabul ettik? Bu
konuda daha tarafsız bir ülke olamaz mıydı?
Ayrıca,
Türkiye Ermenistanla direkt
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Elekdağ, buyurun efendim.
3.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağın, Dışişleri Bakanı Ali Babacanın
konuşmasına ilişkin açıklaması
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben, Sayın
Dışişleri Bakanımıza vermiş olduğu bilgiler
nedeniyle teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu konuda iki
gelişme var. Bunlardan bir tanesi ortak tarih komisyonuyla ilgilidir.
Hâlen bu komisyonun nasıl oluşturulacağı ve nasıl bir
statüye sahip olacağı belirsiz olmakla birlikte komisyona üçüncü
ülkelerin tarihçilerinin katılabileceği kabul edilmiştir. Bu
konuda bilgiler aldık, duyumlar aldık, basında bunu okuduk.
Komisyonun oluşumunun bu şekilde sulandırılması,
çalışmasında komplikasyonlara yol açacaktır ve bir sonuca
varılmasını zorlaştıracaktır.
Bir ikinci nokta
da şudur: Komisyonun Soykırım olmamıştır.
şeklinde bir sonuca varması hâlinde, bu bulgunun Ermenistanın
soykırım iddiasından vazgeçtiği anlamına
gelmeyeceği yolunda Ermeni tarafının bir görüş ileri
sürdüğünü öğrendik. Ermeni tarafının ısrarı
üzerine bu önerinin Türk tarafınca kabul edildiği söyleniyor. Türk
kamuoyuna böylesine çarpık ve gayriadil bir yaklaşımı,
tabiatıyla, kabul ettirmek mümkün olmayacaktır. Yani siz hem bir
tarih komisyonu kuruyorsunuz, Sayın Başkan, hem de aynı zamanda
Ermeni tarafı Bu tarih komisyonu Ermenistanın suçlu olduğunu
bilse bile biz bunu tanımayız. diyor ve Türk tarafı böyle bir
şeyi kabul ediyor. Bu, tabii, kabul edilecek bir şey değil, çok
çarpık, gayriadil bir konu.
Efendim,
bunları ben burada açıklamak istedim. Tabiatıyla, mümkün olursa
Sayın Bakan bu konularda açıklama yaparsa son derece mutlu oluruz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim efendim.
Sayın
Şandır, buyurun efendim.
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Diyarbakırın Lice ilçesinde PKK terör örgütünün hain
saldırısı sonucu 9 askerimizin şehit edilmesini
şiddetle ve nefretle kınayan, şehitlerimize Yüce Allahtan
rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileyen
açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Ben bir
başka konu için söz aldım. Bugün Diyarbakırda PKK bölücü terör
örgütünün bir hain, kalleş saldırısı sonucu -mayın
döşeyerek- 9 askerimiz şehit düşmüştür. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu hain saldırıyı, bu menfur saldırıyı
şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Şehitlerimize Yüce
Allahtan rahmetler diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
Bölücü terör
örgütünün bu hain saldırısı karşısında öncelikle
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve tüm sivil toplumun,
halkımızın bir tepki ortaya koymasını, bundan sonra
iki tane konuşmacı arkadaşımız var, onlardan da
isteyerek bir tepki ortaya koymasını Milliyetçi Hareket Partisi
olarak hem istiyoruz hem de çok önemsiyoruz. Sizin de başlangıçtaki
açıklamanıza çok teşekkür ediyoruz. Bu hain
saldırıyı, bu saldırının arkasında
duranları, bu saldırıyı destekleyenleri şiddetle ve
nefretle kınıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Anadol.
5.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
Diyarbakırın Lice ilçesinde PKK terör örgütünün hain saldırısı
sonucu 9 askerimizin şehit edilmesini şiddetle ve nefretle
kınayan, şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet, ailelerine ve
milletimize başsağlığı dileyen açıklaması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak terör örgütünün yaptığı bu hain
saldırıyı nefretle kınıyoruz. Şehit düşen 9
askerimizin ailelerine ve tüm Türk milletine
başsağlığı diliyoruz ve ulusumuzun başı
sağ olsun diyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Ergin,
Sayın Hıdır, sisteme girmişsiniz ama isterseniz Nihat Beye
vereyim ben sözü.
Buyurun
Sayın Ergün.
6.- Kocaeli Milletvekili Nihat Ergünün,
Diyarbakırın Lice ilçesinde PKK terör örgütünün hain
saldırısı sonucu 9 askerimizin şehit edilmesini
şiddetle ve nefretle kınayan, şehitlerimize Yüce Allahtan
rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileyen
açıklaması
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Sayın Başkan, biz de AK PARTİ Grubu olarak bütün
milletvekili arkadaşlarımız, bu sabah Diyarbakırda meydana
gelen elim olaydan dolayı 9 askerimizin şehit olmasından
dolayı büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Şehit olanlara Allahtan
rahmet diliyoruz ve terörle mücadele konusunda kesinlikle bu olayların
terörle mücadele unsurlarımızın kararlılığını
etkilemeyeceğine olan inancımızı bir kere daha
vurguluyoruz. Terör olaylarına sebebiyet veren iç ve dış bütün
unsurların bu faaliyetlerini artık durdurmalarını ve Türk
milletinin buna tahammül sınırlarının son derece
zorlandığını bir kere daha buradan ifade etmek istiyorum ve
şehit olan kardeşlerimize bir kere daha Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, bizim
görüşlerimizi, düşüncelerimizi Sayın Sakık gündem
dışı konuşmada ifade edeceklerdir. Grubumuz bu şekilde
kararlaştırdı.
BAŞKAN
Tamam.
Sayın
Babacan, ek bir açıklama yapacak mısınız efendim?
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) Evet efendim.
BAŞKAN
Yerinizden de yapabilirsiniz, buyurun.
7.- Dışişleri Bakanı Ali
Babacanın, İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağın konuşmasına ilişkin açıklaması
DIŞİŞLERİ
BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben öncelikle şunu tekrar vurgulamakta fayda görüyorum:
Gerçekten bölgemizde çok ciddi sorunlar var. Türkiye'nin etrafındaki coğrafyaya
şöyle bir bakacak olursanız, Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar,
bütün bu bölgeler çok ciddi problemlerle karşı karşıya olan
bölgeler ve bazen sorunları dondurup rafa kaldırmak kolay olabiliyor
ülkeler için; yani bunun artık hiç üzerinde tartışmayalım,
donduralım, bir kenara koyalım, uğraşmayalım diye. Biz
bu yaklaşıma karşı olduk baştan bu yana ve
sorunların üzerine de büyük bir kararlılıkla gitmek istedik ve
bir bakıma taşları yerinden oynatacak, bölgede yeni bir iklim,
yeni bir atmosfer oluşturacak bir diplomasi trafiği izledik. Bu da
tabii, kolay değil; cesur olmak gerekiyor, ilkeli olmak gerekiyor,
prensipli olmak gerekiyor. Ancak bahsettiğim bu altı ülkeyle de, yani
Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, İsviçre, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri,
bütün bu altı ülkeyle de istişareyi, müzakereyi çok dikkatli
yürütmemizin gerektiği bir süreç yaşıyoruz şu anda.
Dediğim gibi aynı zamanda bu süreç sabır isteyen bir süreç;
ilkeli, dikkatli ve sabırlı da olmamız gerekiyor.
Bu önümüzdeki
birkaç hafta içerisinde, daha önce de ifade ettiğim gibi, bu konuyla
ilgili daha detaylı bilgileri sizlerle paylaşıp daha
detaylı bir siyasi istişare süreci başlatma imkânımız
olacak. Bununla ilgili buradaki sorulan sorular -bazılarının
cevabını- zaten orada karşılığını
kuşkusuz bulacak.
Onun için, ben
daha fazla sözü uzatmak istemiyorum Sayın Başkanım fakat
şunu ifade etmek istiyorum ki, Türkiye'nin ilkeleri bellidir,
politikaları bellidir, burada tavizler asla söz konusu değildir ve
herkesin kazanacağı, herkesin istifade edeceği güvenlik, istikrar
ve barışın sağlanacağı bir ortamı
hedefliyoruz ve şu ana kadar da adım adım ileri doğru
gidiyoruz bu süreçte.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Laf olsun torba dolsun! Bir şey yok.
BAŞKAN
Arkadaşlar, niye kendi Bakanımızın yaptığı
açıklamalara itimat etmiyoruz? Lütfen
Açık seçik söylüyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Açık seçik değil, yuvarlak laflar!
OKTAY VURAL
(İzmir) Mutabakatı getirsin o zaman.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Doğruyu söylemiyor ki, doğruyu söylesin o zaman.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun efendim.
8.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Diyarbakırın Lice ilçesinde PKK terör örgütünün hain
saldırısı sonucu 9 askerimizin şehit edilmesini
şiddetle ve nefretle kınayan, şehitlerimize Yüce Allahtan
rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileyen
açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bugün
Diyarbakırda şehit olan 9 erimizin ailelerine
başsağlığı diliyorum, kendilerine Tanrıdan
rahmet diliyorum. Diliyorum ki bu olaylar artık son olsun. Türkiyede
insanlarımızın haksız yere öldürülmesine bir sebep yokken
bu kadar şehit vermemiz birtakım insanların artık
vicdanlarını, bu konuda bir vicdan muhasebesi yapmaya zorlar. Bu
memleketin insanlarını öldürmekle bir yere varamayız. Irakı
herkesin gözü önünde tutması lazım. Amerika Iraktan çekildiği
zaman orada nasıl olaylar olduğunu göreceğiz. Yani orada 1,5
milyon insan öldürüldü. Bu 1,5 milyon insan elbette ki o kinlerini
unutmayacaktır. Amerika çıktıktan sonra da orada çok büyük sıkıntılar
yaratacak. Bunları hesaba katarak Türkiyede herkesin aklını
başına toplamasını istiyorum. Yine askerlerimize
Tanrıdan rahmet diliyorum efendim.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Gündem
dışı ikinci söz, çocukların şiddete ve
haksızlığa maruz kalmalarıyla ilgili söz isteyen Muş
Milletvekili Sırrı Sakıka aittir.
Sayın
Sakık, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, çocukların şiddete ve haksızlığa
maruz kalmaları ile Diyarbakırın Lice ilçesi
kırsalında mayın patlaması sonucu yaşamını
yitiren 9 askerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı dilemesine ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
çocuklara uygulanan şiddet ve hukuksuzlukla ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Ne yazık ki
bu sabah uyandığımızda ülkemizde eksik olmayan bu
savaş bulutları, bu kavga, bu şiddet yine 9 kardeşimizin
ölümüne
Yine bizim kamuoyuyla paylaştığımız bir
basın açıklamasını sizlerle paylaşmak istiyorum:
29 Nisan 2009
tarihinde Diyarbakır'ın Lice ilçesi kırsalında meydana
gelen mayın patlaması sonucunda 9 askerimiz yaşamını
yitirmiştir. Öncelikle olaydan derin üzüntü duyuyor, daha
hayatlarının baharında iken yaşamlarını yitiren
gencecik kardeşlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine de
başsağlığı diliyoruz. İnsan hayatını
hedef alan hiçbir şiddet eylemini bu güne kadar tasvip etmedik, tasvip
etmeyeceğiz de. Partimiz, ülkenin sorunlarının diyalog yöntemi
ile barışçıl bir şekilde çözülmesi için elinden gelen bütün
gayretleri göstermeye devam edecektir. Bu ülkenin sorunlarının
bedelini gençlerimize ve çocuklarımıza ödetmemeliyiz. Her zamankinden
daha fazla demokratik siyaseti öne çıkarma ve siyasete fırsat
tanıma sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Bu sorumluluk
bütün siyasilerin ortak sorumluluğudur. Artık hiçbir vatandaşımızın
çatışmalarda yaşamını yitirmediği,
barış içerisinde bir Türkiye özlemi ile bir kez daha bu acı
olaydan duyduğumuz üzüntüyü ifade ederken bu ölümlerin artık son
olmasını diliyoruz.
DTP Genel
Başkanı Ahmet Türk''
Sayın
milletvekilleri, ne yazık ki, evet, ülkemizde yirmi beş-otuz
yıllık bir çatışma sürecinde kan ve şiddet var.
İşte kanı ve şiddeti durdurmanın yolu, yöntemi, adresi
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Onun içindir ki DTP daha birkaç gün önce
burada sabahladı. Sabahlarken Türkiye Büyük Millet Meclisini adres
gösterdi. Olabileceklerin işaretini o günden verdi. Onun için, siyaset,
sorunları çözme sanatıdır. Bütün partiler ortaklaşarak
Türkiyeyi bu kan ve şiddet ortamından bir an önce arındırmalıdır.
Hepimize bu sorumluluklar düşüyor. Sadece bu sorumluluklar DTPye
değil, bütün Parlamentoya ve Türkiyede sadece Parlamento da değil,
kurumlarımıza da
Ortaklaşarak bu sorunu çözmeliyiz.
Değerli
arkadaşlar, ben, çocuklara uygulanan şiddet ve hukuksuzlukla ilgili
gündem dışı söz almıştım ama ne yazık ki
zamanımız çok kısıtlı. Birkaç gün önce 23 Nisan
törenleri burada yapılırken -dünyada tek bir çocuk
bayramının kutlandığı yer Türkiye ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi- ne yazık ki o gün Hakkâride bir çocuk özel güvenlik
birimlerinin saldırısı sonucu dereye atlayıp
yaşamına son verdi ve diğer çocuğun da nasıl bir özel
tim tarafından düşmana saldırı nasılsa öyle
saldırıldığını hep birlikte gördük.
Şimdi, bu
çocuklar, düşünün sizin çocuklarınız da olabilir. Bu çocuklar on
dört yaşında. Dün Adanada 13 çocuk yüz iki yıl ceza aldı,
bugün yine 8 çocuk Adanada, yaşları on dört-on altı olan bu
çocuklar yine seksen altı yıl ceza aldılar. Diyarbakır
cezaevlerinde yine bir sürü çocuk yargılanıyor ve her yargılanma
yaşlarıyla eş değerde, on beş veya yirmi üç yıl
arasında cezalara mahkûm ediliyorlar.
Şimdi, bu
çocuklar bizim çocuklarımız. Bu çocuklar, işte o savaş
ortamından, o çatışma ortamından gelip eğitimini,
sağlığını alamayan, yani savaş enkazları
arasında yakınlarını, özgürlüklerini arayan savaş
çocuklarıdır onlar. Onlara el atmamız lazım. Onları
hayata nasıl dâhil edebiliriz? Bu Parlamento 2006 yılında
Terörle Mücadele Yasasına bu çocukları dâhil etti. Bu çocuklar
Terörle Mücadele Yasasından yargılanıyor. Dünyada hiç böyle bir
uygulama yok. Bu, işte AKP döneminde oldu. Sayın Başbakan,
Davosta İsrail Cumhurbaşkanına diyordu ki
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne alakası var!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bir şey söyleyeceğim, bir şey söyleyeceğim.
Filistinteki
çocuklarla ilgili orada iç kamuoyuna mesaj veren Başbakan, burada
çocuklara uygulanan zalimane politikalara niye sessiz kalıyorsunuz?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sessiz kalmıyoruz!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yanlış şeyler söylüyorsunuz,
gerçekleri söylemiyorsunuz. Çocukları teşvik eden sizsiniz,
çocukları sokağa süren sizsiniz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ve İsraildeki çocuklara, katliamlara şey olunca ne
diyordu? Diyordu ki: Tevratta, çocuklara el kaldırılır
mı, çocuk öldürülür mü
Dün Şırnakta bir çocuğa
kurşun sıkıldı ve şu an çocuk komada. Şimdi,
Tevratta çocuklara saldırı yok; Tevratta yok da Kur'anı
Kerimde çocuklara saldırı var mı? Biraz el vicdan, el vicdan.
Yani sorun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çocukları hedef hâline getirmek var mı,
onu niye eleştirmiyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlayınız.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Çocukları biz hedef hâline getirmiyoruz. Bu konuda
haksızlık ediyorsunuz.
RECEP KORAL
(İstanbul) En çok siz seviniyorsunuz bu işe!
SIRRI SAKIK
(Devamla) En çok sizler!
Bakın, biraz
önce burada timsah gözyaşları vardı. En çok nutuklar
atılır ama o kanlar, Anadolunun yoksul çocukları bu işin
bedelini ödüyor. Türküyle, Kürtüyle, hiçbirinizin çocukları bu konuda
bedel ödemiyor ve gidip o coğrafyada da yaşamını
yitirmiyor. Timsah gözyaşlarına gerek yok.
RECEP KORAL
(İstanbul) Çocukları niye sürüyorsunuz, onu anlamıyoruz.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Getirin, artık yeter, Anadolu çocuklarının bu ölümlerine
karşı gelin birlikte barikat oluşturalım. Bu çocuklar daha
on dört yaşında. Bu çocuklar türbanın özgürlüğü için
sokağa çıkmış olsaydı, sizin çocuklarınız
olsaydı ve o çocuklar ellerinde taş ve tutuklansaydı ne olurdu?
RECEP KORAL
(İstanbul) Şehit olanlar kimin çocukları?
SIRRI SAKIK
(Devamla) İşte bu çocuklar da kendi kimlikleri için, kendi aileleri
için, kendi gelecekleri için eğer sokaktaysa, onları sokaktan da
çekmek Parlamentonun görevidir. Biz Parlamentoyu göreve davet ediyoruz. Niye bu
konuda rahatsızlık duyuyorsunuz, onu anla-mıyorum.
RECEP KORAL
(İstanbul) Sokağa niye sürüyorsunuz, onu anlamıyoruz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sizin politikalarınızdır çocukları sokağa
sürmek, sizin politikalarınızdır; sizin ret ve inkâr
politikalarınızdır. (DTP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çocukları istismar ediyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sayın Başkan, müsaade ederseniz, kürsüye her
çıktığımızda en çok rahatsız olan AKP grubu
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yanlış şeyler söylüyorsunuz,
gerçeklerle alakası olmayan şeyler söylüyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ben size gerçekleri söylüyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çocukların bu hareketine yargının
verdiği kararla bizim ne alakamız var? Çocukları niye
sokağa sürüyorsunuz? Yazık değil mi o çocuklara? Esas bunun
sorgulanması gerekir.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Dün Adanada
BAŞKAN Sayın
Sakık, teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Çocukları sokağa süren sizin
politikalarınızdır, ret ve inkâr
politikalarınızdır.
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşvik eden sizsiniz, çocukları
sokağa süren sizsiniz, ondan sonra burada çıkıp gerçek
dışı şeyler söylüyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sen bunlardan faydalanıp bakan olmayı mı
düşünüyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Saçmalama! Saçma sapan konuşma!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Hadi işine!
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Hakkâri ilinde 23 Nisan günü cereyan eden
olaylar hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Abdulmuttalip Özbeke
aittir.
Buyurun
Sayın Özbek.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Canikli
Sayın Canikli
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Canikli
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bizim partimizle ne alakası var?
SIRRI SAKIK
(Muş) Sizin çıkardığınız Terörle Mücadele
Yasasıdır.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hükûmet değil misiniz, icraattan sorumlu değil
misiniz? Başbakan niye çıkıp tepkisini koymuyor?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Başkan, partimiz
suçlandı doğrudan. Müsaade ederseniz kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Bir
dakika. Nasıl bir itham oldu?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Grup Başkan Vekili
Çocukları teşvik eden sizin partinizdir. şeklinde
Haksız
bir itham efendim. Partimizi zan altında bırakan bir itham, kamuoyuna
da bu şekilde yansıtılıyor. Sayın Canikli AKPnin
sözcüsü olarak açıkça partimizi
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, esas suçlanan
partimizdir. Burada bu çocukların fiilleriyle ilgili olarak
yargımızın genel kurallar çerçevesinde yaptığı
süreçle partimiz arasında bir bağlantı kurmaya
çalışıyor.
BAŞKAN
Tamam, anladım
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Biz mi dipçikle vuruyoruz çocukların
başlarına Sayın Canikli?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sizin döneminizde
çıkarıldı çocukları ağır cezada yargılayan
yasa.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Temel bilgilere sahip olmayan bir
anlayışla konuşma yapılıyor.
SIRRI SAKIK
(Muş) 2006da siz çıkarmadınız mı!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın grup
başkan vekilleri, lütfen istirahat buyurun efendim.
Sayın Özbek,
buyurun efendim.
3.- Hakkâri Milletvekili Abdulmuttalip Özbekin, Hakkâri
ilinde 23 Nisan günü cereyan eden olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Hakkâri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâride meydana gelen olaylarla
ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, bugün Diyarbakırda meydana gelen olayda
hayatını kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum. Artık bu insan
kıyımının bir an önce son bulmasını yüce
Rabbimden diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, dünyada sadece Türkiyede kutlanan Atatürkün
çocuklarımıza armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramında bir güvenlik görevlisinin on iki-on üç
yaşlarındaki Seyfi Turan adlı çocuğa
uyguladığı şiddeti hepimiz ibretle izledik. Ülkemiz
adına bu hiç hoş olmayan görüntüler hepimizi derinden
yaralamıştır.
BAŞKAN
Sayın Özbek, bir saniyenizi rica edeyim.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Kazakistan Parlamentosundan
bir milletvekili heyetine Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Kazakistan Parlamento
Meclisinden bir milletvekili heyeti Meclisimizi teşrif etmişlerdir,
kendilerine Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Hakkâri Milletvekili Abdulmuttalip Özbekin, Hakkâri
ilinde 23 Nisan günü cereyan eden olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (Devam)
BAŞKAN
Buyurun efendim
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ülkemiz
adına bu hiç hoş olmayan görüntüler hepimizi derinden
yaralamıştır. Polisin o anda yaptığı bu
müdahaleyi insanlık dışı buluyorum. Tabii ki görevlerini
layıkıyla da yapan güvenlik görevlilerini de takdirle
karşılıyorum.
Polis, anayasal
düzeni korumakla görevli ama aynı zamanda anne- baba şefkatine sahip
bir insan da olmalıdır. Hepimiz insanız, hata yapabiliriz, yanlışlar
yapabiliriz ama bir işi yaparken empati kurabilmeli, kendimizi
karşıdakinin yerine koyabilmeliyiz. Bu gibi olaylar hepimizi derinden
üzen ve emniyet teşkilatının imajını zedeleyen
olaylardır. Hepimiz büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket etmeli ve asla
hukuk dışına çıkmamalıyız. Özellikle bu konuda
ailelere de çok büyük görevler düşmektedir, çocuklarını
eğitime ve kendilerini geliştirecek alanlara yönlendirebilmelidirler.
Yaşanan bu oylaylar bölgede gerginliğin artmasına ve
çatışma ortamının oluşmasına sebep
olmaktadır. Tabii ki, bölgede meydana gelen huzursuzluğun en büyük
sıkıntısını biz bölge milletvekilleri çekmekteyiz ve
bunun en büyük acısını şu anda da yaşıyoruz.
Sürekli Hakkârili hemşehrilerimle iç içe yaşayan biri olarak,
yaşanan bu olayların acısını inanın
yüreğimde hissediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri geçmiş dönemlerde çok
ihmal edildi. Hakkârililer hakikaten çok acı çektiler, sorunlar, istekler
birbirini dinleyerek, anlayamaya çalışılarak değil,
kavgayla, şiddetle halledilmeye çalışıldı. Halkın
sorunları, istekleri de ciddiyetle ele alınmadı. Yıllarca
bölgede görev yapan bir kısım yetkililer bölge insanını
kucaklayamadılar. Devletin şefkatli elini bölgeye uzatamadılar.
Kendi insanlarına yabancı kaldılar. Ama bugün meydana gelen
olaylarda Sayın Valinin sağduyulu yaklaşımını ve
yerinde müdahalesini takdirle karşılıyorum.
Vatandaşlarımız da Sayın Valinin bu tutumunu takdirle
karşılamaktadırlar.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yirmi beş yıldır bölgede cereyan eden ve olayların
yıkımını bizzat kendi ailesinden maddi, manevi ve can
kaybıyla yaşamış biri olarak konuşuyorum, şimdi
sorunlarımızı konuşarak, birbirimizi dinleyerek ve
anlayarak çözüme ulaştırma zamanıdır, artık
acılarımızı dindirme zamanıdır. Dinimiz, dilimiz,
rengimiz, görüşlerimiz farklı olabilir,ama aynı zamanda
kardeş de kalabiliriz.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede anneler çok acı çekti, anneler çok
gözyaşı döktü, şehitlerimizin anneleri de dağdaki
insanlarımızın anneleri de, çünkü annelerin yüreği birdir, yürekleri
bir atar. Unutmayalım ki, hiç kimse bilmez yüreği yanan annenin
derdini, yüreği yanan anneden başka. Dünyadaki şu an yükselen
değer, dinleme-anlama yöntemidir. Dünya bir değişim
yaşamaktadır, artık sorunlarla yüzleşiliyor. Çözüm için
karşılıklı görüşme, birbirini dinleme, anlama ve
sorunu birlikte çözme yöntemleri uygulanıyor. Ülkemizde de çok şey
değişti. Anlayışlar değişti,
yaklaşımlar değişti. Artık acılarımızı
ortak yaşıyoruz. Bunları beraber çözeceğiz. Burada her
görüşü, her kesimi temsil eden insanlarız. Bunu burada, bu yüce
Mecliste hep beraber çözebiliriz. Bu kapsamda Sayın
Başbakanımızın ve partimizin yaptığı
hizmetlerin ve demokratik açılımların önemsenmesi gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özbek, konuşmanızı tamamlayınız.
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Bir zamanlar yıllar boyunca bölgede boşaltılan
binlerce köyün, köylerinden göç eden yüz binlerce insanın trilyonlarca
tazminatları bu Hükûmet tarafından ödeniyor. Bir zamanlar işlenen
faili meçhul cinayet ve asit kuyularına atılan insanların
kemikleri dönemimizde ortaya çıkıyorsa bunu sağlayan iradeye ve
emeği geçen herkese teşekkür etmemiz gerekmiyor mu? Biz de
değişen dünya şartlarına ayak uydurmalıyız.
Ülkemizde yaşanan acıların yaşanmaması,
barış, kardeşlik zemininin hazırlanması ve hiçbir anne
yüreğinin artık yanmaması için bir araya gelip
konuşmalıyız, tartışmalıyız.
Barışçı, gerçekçi çözümler bulmalıyız. Hepimiz huzurun
tarafı olmalıyız. Gerginlikler yaratmamalı ve
gerginliklerden medet umma-malıyız.
Değerli
milletvekilleri, artık bu değişen dünyada mevcut
sınırlar bile ortadan kalkarken, gelin, yeni sınırlar
çizmeyelim. Herkesin birbirini olduğu gibi kabul ettiği, huzur ve
barış içinde bir ülke, insanların mutlu ve kardeşçe
yaşadığı bir Türkiye yaratmak için çaba harcayalım.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı konuşmalara İçişleri Bakanı Sayın
Beşir Atalay cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hepimizin
yüreğini yakan acı dolu bir gün geçiriyoruz. Hain terör
acımasız yüzünü bir kez daha bugün göstermiş oldu. Pazartesi
günü İstanbulda yaşanan ve biri güvenlik görevlisi iki
vatandaşımızı şehit verdiğimiz olayın
acısı dinmeden, Diyarbakır Liceden bugünkü üzücü haber geldi.
Memleketine hizmet etmekten, vatani görevini layıkıyla yapmaktan
başka bir amacı olmayan Mehmetçiklere kurulan hain pusuda 9 kahraman
vatan evladını bugün kaybettik. Acımız ve üzüntümüz tarif
edilemez. Ben tüm şehitlerimize bu yüce çatı altında Allahtan
rahmet diliyorum, kederli ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum ama bir defa daha ifade ediyorum,
kim ne yaparsa yapsın, hangi karanlık hesabın içinde olursa
olsun, terörle mücadeleye kararlılıkla devam edilmektedir ve devam
edilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Muş Milletvekili Sayın
Sırrı Sakıkın, çocukların şiddete ve
hukuksuzluğa maruz kalması ve AK PARTİ Hakkâri Milletvekili
Sayın Abdulmuttalip Özbekin, Hakkâride 23 Nisan günü cereyan eden üzücü
olaylar konulu gündem dışı konuşmaları vesilesiyle
ben de duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimizi derinden üzen, sarsan bir konuyu, bir güvenlik
görevlisinin bir gence yaptığı kötü muameleyi Meclis gündemine
getirdiler. Öncelikle ifade etmek isterim ki, Hakkâri ilimizde meydana gelen
üzücü olayı başından beri çok yakından takip ettim ve
sözlerimin başında, bu konunun detayıyla ilgili, siz
değerli milletvekillerimize bilgi sunmak isterim.
Bilindiği
gibi, o günlerde Hakkâri ve bazı illerimizde gösteriler vardı ve bu
gösterilere de yasal çerçevede güvenlik güçlerince müdahale edilmekteydi.
Hakkâri ilimizde de 20-24 Nisan 2009 tarihleri arasında, barikat kurarak
yolu trafiğe kapatma, lastik yakma, molotof atma ve kamu bina ve
araçlarına taşlı saldırıda bulunma gibi yasa
dışı eylemlere tevessül edilmiştir. 23 Nisan günü Hakkâride
iki üzücü olay yaşanmıştır:
Bunlardan
birincisi, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının tüm yurtta
coşkuyla kutlandığı bir günde ellerine taş ve sopalar
verilen çocukların provoke edilerek yasa dışı eylemlere
yönlendirilmiş olmalarıdır. Valilikten alınan bilgiye göre,
23 Nisan 2009 günü Hakkâri merkezde yaklaşık 60-70 kişilik grup
tarafından yolun barikat kurularak araç trafiğine
kapatıldığı bilgisi alınmıştır. Bunun
üzerine güvenlik güçleri gerekli müdahaleyi yapmak amacıyla olay mahalline
gönderilmiştir. Yola barikat kurulduğu sırada o bölgede bulunan,
özel harekât noktasına giden bir zırhlı özel harekât unsuruna
yoğun bir şekilde taşlı ve molotoflu saldırı
yapılmıştır. Bu yasa dışı gösteri güvenlik
güçlerince dağıtılmıştır. Maalesef son dönemde çocukların
ve kadınların ön plana çıkartılarak güvenlik güçleriyle
karşı karşıya bırakılması terör örgütlerinin
ve uzantılarının sıkça başvurduğu bir yoldur.
İkinci üzücü
olay ise birinciye bağlantılı olarak güvenlik güçlerinin
yapılan saldırıya karşı müdahalede bulunduğu
sırada Seyfullah Turan isimli gencin bir güvenlik personeli
tarafından şiddetle darp edilmiş olmasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, güvenlik görevlisinin bu tutumu kesinlikle tasvip
edilemeyecek üzücü bir olaydır. Gerekçesi ne olursa olsun bir güvenlik
mensubunun on yedi yaşındaki bir gence aşırı güç
kullanımının mazur görülecek hiçbir tarafı yoktur. Güvenlik
güçlerinin görevi, yasalara aykırı hareket ettiğini
belirlediği kişi veya kişileri belirlenen kriterlere uygun
olarak dağıtmak, suç işleyenleri yakalamak ve ilgili adli
mercinin önüne çıkarmaktır. Bunun dışındaki fiil ve
uygulamalar mevzuatla suç olarak belirlenmiştir ve müeyyideye
bağlanmıştır. Bu üzücü ve kabul edilemez olaya muttali
olunur olunmaz gereken tüm tedbirler alınmıştır. Aynı
gün yani 23/4/2009 tarihinde adı geçen şahsı yaralayan personel
tespit edilerek hakkında Hakkâri Valiliğimiz tarafında idari
soruşturma başlatılmış ve söz konusu personel
açığa alınmıştır. Bizim, bu, İçişleri
Bakanlığında uygulamamızdır; bu tür olaylarda daha
tahkikat başlarken o ilgili şahıs da açığa
alınmaktadır.
İlk mesai
günü yani ertesi gün 24/4/2009 tarihinde Hakkâri Cumhuriyet
Başsavcılığınca adli soruşturma
başlatılmıştır. Yine, aynı gün, 24/4/2009
tarihinde Bakanlığımca konuyu soruşturmak üzere 2 polis
müfettişi görevlendirilmiştir. Polis başmüfettişleri
25/4/2009 tarihinde Van ilinde yaralanan şahsın da bilgisine
başvurmuşlardır. İlk anda, haber
aldığımızda, 23 Nisan akşamı, hemen Valiyi
arayarak bizim de ilk talimatımız Hemen açığa alın ve
işlemleri başlatın. şeklinde olmuştur. Hâlen Hakkâri
ilinde konuyla ilgili sorumluların tespiti ve gerekli müeyyidenin
uygulanması amacıyla adli ve idari soruşturmaya devam
edilmektedir ve bu olay hâlen tarafımızdan da takip edilmektedir.
İl Valisi ve diğer ilgililerle irtibat içindeyiz. Çocukla ve
çocuğun ailesiyle sürekli görüşülmekte, tüm ihtiyaçları için
yakından ilgilenilmektedir. Hastanede de ayrıca özel bir ilgi
gösterilmektedir. Keşke Hakkâride bu üzücü olaylar hiç yaşanmasaydı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta 21 Nisan 2009 Salı
günü güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanımına
ilişkin iddiaların yer aldığı gensoru
görüşmelerini burada yaptık. Bu görüşmelerimiz sırasında
siyasi parti temsilcilerimiz konuya ilişkin görüş ve önerilerini
bizlerle paylaştılar. Ben de İçişleri Bakanı olarak
eleştirilere burada cevap verdim ve ayrıca, iç güvenlik stratejimiz,
güvenlik alanında zihniyet değişimi ve dönüşümüne
verdiğimiz önem, güvenlik güçlerinin nitelik ve niceliğinin
geliştirilmesi, insan hakları alanında yapılan
düzenlemeler, güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanımı
iddiaları, olaya bakış açımız,
yaptığımız çalışmalar,
aldığımız tedbirler konularında siz değerli
milletvekillerini ayrıntılı olarak burada bilgilendirmeye
çalıştım. Benzeri konuların ayrıntılarına
tekrar girecek değilim ancak bazı hususlara bu vesileyle tekrar vurgu
yapmak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; güvenlik güçlerinin temel görevi,
halkın can ve mal güvenliğini sağlamak, bu amaçla
belirlenmiş kurallar çerçevesinde faaliyet göstermektir. AK PARTİ
olarak, her alanda olduğu gibi güvenlik alanında da ciddi bir
değişim ve dönüşümü İçişleri Bakanlığı
olarak başlattık ve 2003 yılından beri uyguluyoruz. Biz bir
taraftan iç güvenlik hizmetlerinde anlayışları
değiştirmeye çalışırken diğer taraftan güvenlik
birimlerinin modernizasyonunu geniş anlamda yorumlayıp
gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hukukun üstünlüğü, insan
haklarına saygı, sivil katılım, vatandaş memnuniyeti,
şeffaflık, açıklık ve hesap verebilirlik gibi
çağdaş değerleri de kapsayan zihinsel dönüşümü de
gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Gerek polis ve
gerekse jandarmanın nitelik ve niceliğinin geliştirilmesi için
gerekli tedbirleri alıyor ve uyguluyoruz. Güvenlik hizmetlerine
vatandaşın katılımını, suçla ve suçluyla mücadelede
kolluk ile vatandaşın iş birliği yapmasını
baştan beri önemsiyoruz. Bu amaçla, suçla mücadelede özellikle önleyici
tedbirler bakımından toplumun güvenlik hizmetlerine
katılımını ifade eden toplum destekli polislik
uygulamasını 81 ilimizde fiilen hayata geçirdik.
Güvenlik
hizmetlerinde özgürlük-güvenlik dengesini hassasiyetle koruma gayreti
içindeyiz. Güvenlik alanında önleyici tedbirlere geçmişle
kıyaslanamayacak kadar önem verdik. Teknoloji kullanımını,
özellikle MOBESEyi yaygınlaştırdık. Sokak güvenliği,
okul güvenliği gibi konuların üzerinde özel olarak durduk. Her türlü
organize suç örgütleri ve çetelerin üzerine kararlılıkla gittik.
Terörle mücadeleye, hukuk kuralları çerçevesinde, teröristle
vatandaşı birbirine karıştırmadan
kararlılıkla devam ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidara geldiğimiz günden
itibaren İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. temel
esprisinden hareket ediyoruz. İktidara gelmeden önce taahhütlerimiz
arasında yer alan insan odaklı yönetim anlayışını
kamu yönetimine hâkim kılmak konusunda kararlı adımlar
attık. Her alanda insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmak
için yasal, idari önemli düzenlemelere imza attık. Başta Anayasa ve
temel ceza yasaları olmak üzere çok sayıda kanun düzenlemesi ve
ikincil mevzuat düzenlemesi yaptık. İnsan hakları
alanındaki uluslararası anlaşma ve sözleşmelere taraf
olduk. Başta Başbakanlık olmak üzere İçişleri
Bakanlığında ve bağlı güvenlik birimlerinde insan
hakları alanında çalışmalar yapacak müstakil birimler
oluşturduk. Vatandaşların konuyla ilgili şikâyet ve
taleplerinin takip edildiği mekanizmalar geliştirdik. AB
standartlarına uygun olarak kolluk etik ilkelerini imzaladık ve
personelimizi bu çerçevede eğittik. Polis ve jandarmamızın
hizmet sunduğu fiziksel mekânları ve nezarethanelerin
standartlarını yükseltecek ciddi çalışmalar yaptık.
Bakanlığımız bünyesinde yapılan tüm denetimlerde,
insan haklarına ilişkin iş ve işlemlerin ayrı bir
başlık hâlinde denetlenmesi için gerekli tedbirleri aldık.
Konuyla ilgili ulusal ve uluslararası kuruluş ve organizasyonlarla
her düzeyde ilişki içinde bulunmaya özen gösterdik, bu birimlerin
hazırlayıp yayınladıkları raporları ciddiyetle
inceleyerek gerekenin yapılmasını sağladık.
Değerli
arkadaşlarım, tüm bunları, her şeyi yaptık, daha ne
yapalım anlayışı içinde de söylemiyorum. Kuşkusuz
daha yapılacaklar var, alınacak mesafeler var. Bunun için de
çalışıyoruz. Ancak bir konunun hakkını da teslim etmek
gerektiğine inanıyorum. Vatandaşlarımızın huzur
ve güven içinde yaşamalarını sürdürmelerini sağlamak
amacıyla verdiğimiz güvenlik hizmetlerinde
aldığımız tüm bu tedbirler ve düzenlemelerle her geçen gün
daha iyiye, daha güzele doğru gidiyoruz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) 1 Mayısta kimseyi dövmeyeceksiniz değil mi Sayın
Bakan? Kadınları tekmeletmeyeceksiniz, saçlarından tutup
sürükletmeyeceksiniz, değil mi?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, her vesileyle üzerinde ısrarla durduğumuz bir konu
var. Bizim güvenlik hizmetlerinin sunumunda en çok dikkat ettiğimiz konu,
vatandaşlarımızla güvenlik güçlerinin karşı
karşıya gelmemesidir. Biz, vatandaşlarımızın ve
güvenlik güçlerimizin karşılıklı olarak kurallara uygun
hareket etmesi hâlinde hiçbir sorun çıkmayacağını biliyoruz
ve görüyoruz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bravo, helal olsun Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Özellikle organize hareket eden terör
örgütleri ve diğer suç örgütlerinin de bu hassasiyeti bilerek, güvenlik
güçleriyle masum vatandaşları karşı karşıya
getirecek her türlü provokatif girişimlerde ısrar ettiğini
görüyoruz. Terör örgütü tarafından devletle halkı karşı
karşıya getirmek için uzun süredir toplumsal olaylar organize
edilmekte ve bu olaylarda başta çocuklar olmak üzere gençlerimiz,
kızlarımız, kadınlarımız ön plana sürülmektedir
ve Hakkâri ilimizde de maalesef, son bir yılda, belirli aralıklarla
çocukların kullanıldığı benzer toplumsal olaylar
organize edilmiştir.
Aslında,
değerli milletvekilleri, bu konu önemlidir. Bakın
çocuklarımız ve suç, çocuklarımız ve terör konusu bugün
burada konuşuluyor. Tabii hepimizin çok kafa yormamız gereken bir
konudur. Yani bu konuda biz de çalışmalar yapıyoruz,
valilerimiz, güvenlik güçlerimizin yöneticileri, sıklıkla,
çeşitli sivil toplum örgütleri ve vatandaşlarımızla bu
konuda görüşmeler yapıyorlar. Bu görüşmelerde çocukların ve
gençlerin yaptığı bu tür eylemlerin önüne geçilmesi istenilmekte
ve bununla ilgili birtakım faaliyetler gerçekleştirilmektedir.
Çocukların ve gençlerin bu tür eylemlerde rol almamaları hususunda,
aralarında bazı parti yöneticilerinin de bulunduğu kanaat
önderleriyle görüşmeler yapılmaktadır ve biz bu konulardaki
çabalarımızı tabii sürdüreceğiz. Dileğimiz,
gençlerimizin, çocuklarımızın bu tür eylemlerde değil,
defterle, kitapla ve okul sıralarında eğitimlerini sürdürmeleridir.
Değerli
arkadaşlarım, geçen haftaki gensoru ön görüşmeleri
sırasında üzerine basarak söylediğim bir konuyu bu vesileyle bir
kez daha da tekrarlamak istiyorum: Güvenlik mensuplarımızın
kahir ekseriyetinin görevlerini yerine getirirken hukuk kurallarına
bağlı, insan haklarına saygılı tutum ve
davranış içinde olduğunda kuşkumuz yoktur. Ancak her
grupta, her toplumda olabileceği gibi güvenlik mensupları içinde de
maalesef bu düzeni, ahengi bozan, hukuk kuralları dışında
hareket eden, vatandaşlarımızı üzen, inciten kişiler
az da olsa bulunabilmektedir. Bu kişiler sadece vatandaşları
incitmekle, hukuku çiğnemekle kalmamakta, görevini hakkıyla yerine
getiren kurumlarını, arkadaşlarını da âdeta sabote
etmektedirler. Yanlış hareketler yapan sınırlı
sayıda kişi aslında kendi camialarını toplum nezdinde
zor durumda bırakmaktadır. Hiç kimsenin, keyfî tutumuyla, toplum
nezdinde her geçen gün itibarı artan güvenlik birimlerimizi töhmet
altında bırakmasına asla izin vermedik, bundan sonra da
vermeyiz. Bizim yaklaşımımıza göre, suç işleyen asla
cezasız kalmaz ve kalmamalı ve şunu da ben burada izninizle yine
ifade etmek istiyorum: Ülke genelinde, değerli milletvekilleri, 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı coşkuyla kutlandı. Hatta
dünyanın pek çok ülkesinden çocuklar Türkiyeye gelerek bu kutlamalara
katıldı. Ülke genelinde danslarla, oyunlarla, çeşitli
eğlencelerle çocuklar bayram kutlarken, bir yerlerde de
kışkırtılan, kandırılan çocukların ellerine
taşlar, sopalar verilerek, güvenlik güçlerine, kamu binalarına,
araçlarına saldırma eylemleri yaptırıldı.
Birbirimizi
kandırmaya çalışmanın anlamı yok, her şey medya
aracılığıyla kamuoyu önünde zaten görülüyor. On yedi
yaşındaki bir çocuğa acımasızca vuran güvenlik
görevlisi görüntüsü ne kadar üzücü, acı ve çirkin ise, ilköğretim
çağındaki çocuklara yaptırılan bu yasa dışı
eylemler de en az o kadar üzücü, acı ve çirkindir. Kamuoyu bunu böyle
görmekte ve böyle algılamaktadır.
Çocuklarımız
bizim her zaman üzerlerine titrediğimiz değerli
varlıklarımızdır. Son çeyrek asırda terör belası
nedeniyle, kundaktakiler dâhil olmak üzere, kaç tane çocuğumuzu
kaybettiğimizi bir kez daha düşünelim. Diyarbakırda bir
dershane önüne bırakılan araçla yapılan bombalı saldırıda
kaç tane çocuğumuzu, yavrumuzu toprağa verdik! Bu acıları
analara, babalara tekrar hatırlatmaya gerek var mı?
Değerli
arkadaşlarım, çocukların yeri bellidir. Çocukların eli
taş, sopa değil, kalem, defter, kitap tutmalıdır. Onlar
kamu binalarının araçlarını tahrip etmek için değil,
okullarını, çevresini güzelleştirmek için yönlendirilmelidir.
Bu vesileyle, bu
çocukları kullananlara, onların geleceğini karartanlara bir kez
daha çağrıda bulunuyorum: Çocuklarımızı rahat
bırakın, çocuklarımızı kötü emellerinize alet etmeyin.
Bu çocuklar bizim geleceğimiz, güvencemiz. Biz onları
çağdaş dünyanın demokrat bireyleri olarak yetiştirmek
konusunda azimli ve kararlıyız. Onların bu çağlarda tek
ihtiyaçları, sevgi dolu bir aile ortamında ve eğitim
kurumlarında yetişmeleridir. Bu konuda herkes üzerine düşeni
yapmak zorundadır.
Bu dileklerle,
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Fiyasko!
SIRRI SAKIK
(Muş) Söylediklerine sen inanıyor musun?
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Birdal, neyle ilgili açıklama yapacaksınız?
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Efendim, şimdi, bir hafta önce
BAŞKAN
Hayır, gördüm ben. Ben size bir dakikalık süre vereceğim zaten.
Buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın,
emek ve demokrasi güçlerinin Taksim Alanında 1 Mayıs
Bayramını kutlama taleplerine olumlu cevap verilmesi konusundaki
açıklaması
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, bir
hafta önce burada yüce Meclisin kararıyla emekçilerin birlik, dayanışma
ve mücadele gününün 100üncü yılında Emek ve Dayanışma
Günü olarak kabul edildi ve gerçekten çok değerli bir karardı bu
fakat yarından sonra İstanbulda 1 Mayıs için
Şimdi,
Sayın Bakan gitmeden, acaba
Sayın Bakan, acaba, gitmeden,
yarından sonra, 1 Mayısta emek ve demokrasi güçlerinin Taksim
Alanında 1 Mayıs Bayramını kutlama konusunda ne
düşünüyorsunuz? Lütfen, şu andaki polemiklere yol açan bu
tartışmaya son verin ve barış içinde bu bayramın
kutlanması yolunda burada bir görüş bildirin, yüce Meclisin Emek ve
Dayanışma Gününün anlamını burada ortaya koyun.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Birdal.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, izin
verirseniz cevaplayayım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
10.- İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın, Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, emek ve
demokrasi güçlerinin Taksim Alanında 1 Mayıs kutlama talepleri
konusundaki ifadelerine ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
başka bir toplantım olduğu için orada konuşmam vardı,
acele çıkmam gerekiyordu, onun için ayrılıyordum.
Bu konuyla
ilgili, İstanbul Valiliği görüşmeler yapıyor sendikalarla,
kendileri tam yetkili. Zaten biliyorsunuz, ildeki bütün etkinliklerde ve bu tür
toplantılarda valilik yetkilidir. Valilik gerekenleri yapıyor,
sendika başkanlarıyla da görüşmeler yapıyor, bugün de
yaptılar. Bana da zaman zaman bilgi veriliyor. Ama konu Valiliğin
yetkisindedir.
Bizim
dileğimiz, sizin de ifade ettiğiniz gibi, yüce Meclisimiz
(CHP ve
DTP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Bakan, Vali Hükûmetin emrinde!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara)
bu sene tatil kararı da verdi,
tatil yaptı bu günü.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Vali Hükûmetin emrinde!
M. NURİ
YAMAN (Muş) Valiye siz talimat vereceksiniz!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Bizim dileğimiz, ismine uygun,
barış ve kardeşlik içinde, gerçekten bir işçi bayramı
olarak kutlanmasıdır, bu manada eğlenceler ve coşkular
içinde geçmesidir ve herkesin de konulan kurallara uymasıdır.
Dileğimiz budur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Peki siz yetkisiz misiniz Sayın Bakan? Vali sizin
üzerinizde mi!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, söz talebimiz var, Sayın
Bakan kaçıyor! Böyle bir şey olabilir mi Sayın
Başkanım ya!
BAŞKAN
Efendim, Sayın Bakanın
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sisteme giriyoruz, söz talebimiz var
BAŞKAN
sayın milletvekillerinin konuşma üslubu bellidir; sayın
bakanlar bir yere kaçmaz!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, Meclisten daha önemli ne işi olabilir
Sayın Bakanın! Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22
milletvekilinin, 1977 yılında 1 Mayıs kutlamalarında Taksimde
meydana gelen olayların araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/354)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1 Mayıs 1886
yılında Amerika'nın Chicago Kentinde işçilerin günde sekiz
saat çalışmak için başlattıkları mücadele ve bu
mücadeleye öncülük eden 4 sendikacının asılması
anısına, 1889'da Paris'te toplanan 2'nci Enternasyonalde, 1
Mayıs işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak
kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra birçok ülkede 1 Mayıs işçi
bayramı olarak kutlanmış ve resmî bayram olarak ilan
edilmiştir.
Ülkemizde de 1
Mayıs yıllardır kutlanmaktadır. Bu kutlamalardan 1
Mayıs 1977 tarihinde, İstanbul Taksim Meydanı'nda
gerçekleştirileni tarihe önemli olarak kaydedilmiştir. 1 Mayıs
1977 tarihinde İstanbul Taksim'de düzenlenen 1 Mayıs kutlamaları
sırasında 37 kişi yaşamını yitirmiştir.
Kutlama barış içinde sona ermek üzereyken sular idaresi binası
ve Intercontinental Oteli (şimdiki adı The Marmara) üzerinden
kalabalığın üzerine açılan ateş sonucunda panik
yaşanmış, kimileri vurularak, kimileri panzerlerin altında
kalarak, kimileri de sıkışıp ezilerek
yaşamını yitirmiştir.
Bu acı olay
toplumu derinden sarsmış, tarihe kanlı 1 Mayıs olarak
geçmiştir. Olay üzerine çok şey yazılmış ve
söylenmiş; ama, bu olay bir türlü aydınlığa
kavuşturulamamıştır. Olayla ilgili yapılan
soruşturma ve yargılamada da gerçek suçlular
bulunamamıştır. Kurşunları atanlar kimlerdir? Kim
onlara emir vermiştir? Bir kışkırtma var mıdır?
Bu kişilerin amaçları nelerdir? Intercontinental Otelin 5'inci
katı 1 Mayıs günü boşaltılmış mıdır?
510, 511, 512 numaralı odalarda kimler vardır? Bu odalardan ateş
edilmiş midir? 2 Mayıs günü otelin önünde bir bomba
patlatılıp kırılan camların yerine ithal cam
takılıp kanıtlar yok edilmiş midir? Bütün bu sorular
yanıtsız kalmıştır. Bu yüzden olayla ilgili
çeşitli yorumlar yapılmaktadır.
Aradan yirmi
yıl geçtiği için konu hukuksal olarak zaman aşımına
uğramıştır; ama, olayın büyüklüğü, gerçeğin
ortaya çıkarılamaması toplum vicdanını hâlâ
sızlatmaktadır. Demokratik hukuk devletinde toplumun barış
içinde yaşayabilmesi ve ileriye güvenle bakabilmesi için hiçbir şey,
hele 37 masum insanın canını yitirdiği bir acı olay
örtülü kalamaz; zaman aşımına uğradı diye
kapatılamaz.
Anayasanın
5inci maddesinde cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin temel amaç ve
görevleri başlığı altında
sayılmıştır. Bu görev her kurumdan önce ulus adına yasama
görevi yapan Türkiye Büyük Millet Meclisine düşer.
Demokratik
devlet, açık toplumun sağlanması, demokrasimizin gelişmesi,
1 Mayısların bundan sonra barış ve güvenlik içerisinde
kutlanabilmesi için 37 yurttaşımızı yitirdiğimiz 1977
Taksim 1 Mayıs olayı hakkında karanlıkta kalan
noktaların aydınlanması amacıyla Anayasanın 98. ve
T.B.M.M İç Tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Rahmi Güner (Ordu)
3) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
4) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
5) Yılmaz Ateş (Ankara)
6) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
7) Ensar Öğüt (Ardahan)
8) Osman Kaptan (Antalya)
9) Fevzi Topuz (Muğla)
10) Tekin Bingöl (Ankara)
11) Ahmet Küçük (Çanakkale)
12) Tansel Barış (Kırklareli)
13) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
14) Mehmet Sevigen (İstanbul)
15) Abdulaziz Yazar (Hatay)
16) Tayfur Süner (Antalya)
17) Erol Tınastepe (Erzincan)
18) Sacid Yıldız (İstanbul)
19) İlhan Kesici (İstanbul)
20) Şahin Mengü (Manisa)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Ali Koçal (Zonguldak)
23) Zekeriya Akıncı (Ankara)
2.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir ve 22 milletvekilinin, Gaziantepte ekonomik kriz ve göçün
işsizliğe etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/355)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Küreselleşen ekonomik krizin etkilerinin en net
görüldüğü kentlerden birisi olarak Gaziantep ilinde işsizlik
rakamları ekonomik kriz ve göç olgularının etkileriyle
devamlı bir artış eğilimi içerisindedir. Bu bağlamda
Gaziantep ilinde ekonomik krizin ve göçün işsizlik rakamlarına
etkilerinin araştırılarak alınacak önemleri tespit etmek
üzere Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Rıdvan Yalçın (Ordu)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Cemaleddin Uslu (Edirne)
6) Recep Taner (Aydın)
7) Ahmet Bukan (Çankırı)
8) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
9) Hüseyin Yıldız (Antalya)
10) Ümit Şafak (İstanbul)
11) Mustafa Enöz (Manisa)
12) Ahmet Orhan (Manisa)
13) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
14) Yılmaz Tankut (Adana)
15) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
16) Metin Ergun (Muğla)
17) Murat Özkan (Giresun)
18) Recai Yıldırım (Adana)
19) Kürşat Atılgan (Adana)
20) Mümin İnan (Niğde)
21) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
22) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
23) Zeki Ertugay (Erzurum)
Gerekçe:
Ekonomik kriz Türkiye üzerinde hem ülke çapında hem de tek
tek kentler merkezinde derin etkiler bırakmıştır. Ülkemizin
dört bir yanından işyeri kapatma ya da işçi çıkarma
haberleri gelmektedir.
Gaziantep ili de ekonomik krizden derinden etkilenen illerin
başında gelmektedir. Gelişmiş sanayisiyle hem
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin, hem de Türkiye'nin sınaî mal üretiminde
lokomotifi olan Gaziantep küresel ekonomik krizini Türkiye'ye etkilerinin en
önemli örneğidir.
Ekonomik krizin Gaziantep'e etkilerini sadece krizin yapısal
etkileri ile açıklamak yeterli değildir. Bir kere ekonomik krizin
etkileriyle Gaziantep'te fabrikalar kapanmaktadır. İkinci olarak,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde teşvik politikalarından
faydalandırılmayan tek şehir olması nedeniyle komşu
illere göre Gaziantep dezavantajlı bir durumdadır. Ancak krizin etkilerinin
en belirgin görüldüğü alan olan Gaziantep'teki işsizlik
rakamlarında yapılacak analiz sürecin bir başka boyutuna daha
dikkat çekmektedir.
Ekonomik krizlerin en belirgin etkisi işsizlik rakamları
üzerinde görülmektedir. Bölgesel ve kentsel gelişmişlik
farklılıkları ise bu yerleşim birimleri arasındaki
işsizlik oranı farklılıkları doğrultusunda bir
göç hareketine neden olmaktadır.
Türkiye'de göç olgusunun varlığının önceki
yıllarda siyasi ve sosyal etkenlere dayanması bölgesel göç'ün önemli
etkenlerindendi. Bugün ise göç daha çok ekonomik etkenlerle gerçekleşmektedir.
İşçilerin veya çalışmak isteyen bireylerin beklenen
gelirlerinin en yüksek olduğu yerlere doğru göçü bugün Türkiye'deki
göç hareketlerinin bir tanımıdır.
Bu tanım doğrultusunda gelişmiş sanayisi ile
Gaziantep ili Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en yüksek göç
oranlarının gözlendiği kentidir. Nitekim ekonomik nedenlerle
gerçekleşen iç göç bugün yıllık %6,7 oranına
yükselmiştir.
İşsizlik kavramının literatürdeki
tanımına bakıldığında Gaziantep'teki
işsizlik rakamlarının yükselişinde ekonomik krizin ve göç
olgusunun aynı anda etkilerini görmek mümkündür. Çalışmak
isteyen ve fakat iş bulup çalışamayanları ifade eden
işsizlik kavramı ve rakamları ekonomik kriz nedeniyle
çıkarılan işçiler ve göçle gelen ve çalışmak isteyip
de iş bulamayan bireylerin etkileriyle ciddi bir artış
eğilimindedir.
Bu tablo şematik olarak şöyle ifade edilebilir: Ekonomik
kriz bir kentteki işsizlik rakamlarını tetikliyor; bu kentten
diğer ekonomik gelişmişliği göreli olarak fazla olan bir
kente iç göç gerçekleşiyor; göç alan bu kentte göç ile birlikte ekonomik
krizin etkileriyle istihdam artmayınca işsizlik rakamları daha
hızlı bir artış eğilimine giriyor. Yani ekonomik
kriz-işsizlik-göç üçgeni içerisinde etkiler neden sonuç ilişkileri
bağlamında karşılıklı olarak görülüyor.
Ekonomik kriz ve göçün etkisiyle 2009'un ilk 3 ayında
Gaziantep İŞKUR'a başvuru yapan kamu ve özel sektörden
işsiz sayısı 8.251'e ulaşmıştır. Bu rakam
geçen yılın aynı dönemine ait verilerle
karşılaştırıldığında %50'lik bir
artışı ifade etmektedir. 2009 yılının
Ocak-Şubat döneminde 19 işyerinin son toplu
çıkardığı işçi sayısı ise 2.690
kişidir. Yine 2009'un Mart ayı sonu itibariyle Gaziantep'te
İŞKUR'a kayıtlı işsiz sayısı 26.126
kişiye ulaşmıştır.
Türkiye'nin acı bir gerçeği haline gelen işsizlik
ekonomik kriz sürecinde giderek artıyor. İşsizlikten en fazla
etkilenen toplumsal grup olarak düşük sosyo-ekonomik pozisyondaki insanlar
bu halde görece gelişmiş kentlere göç etmek zorunda kalıyorlar.
Gaziantep ili de ekonomik kriz-işsizlik-göç ilişkisinin en belirgin
gözlendiği yerlerden birisidir. Kapanan fabrikalarla birlikte gelen göç
Gaziantep'te işsizliği tetikliyor. Bu bağlamda ekonomik krizin
ve Gaziantep'in ekonomik durumunu göz önünde bulundurarak göç ve ekonomik
krizin Gaziantep'in işsizlik rakamlarına etkilerinin ve bu duruma
karşı alınacak önlemlerin araştırılmasına
gerek duyulmaktadır.
3.- Kayseri Milletvekili Mehmet
Şevki Kulkuloğlu ve 25 milletvekilinin, Kayseri ilinin turizm
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/356)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini aşağıda arz ettiğimiz, Kayseri
ilinin turizm sorunlarının araştırılması,
alınacak önlemlerin ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve talep ederiz.
1) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
2) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Atila Emek (Antalya)
5) Tayfur Süner (Antalya)
6) Mustafa Özyürek (İstanbul)
7) Sacid Yıldız (İstanbul)
8) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
9) Faik Öztrak (Tekirdağ)
10) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
11) Ali Arslan (Muğla)
12) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
13) Zekeriya Akıncı (Ankara)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
16) Selçuk Ayhan (İzmir)
17) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
18) Derviş Günday (Çorum)
19) Gökhan Durgun (Hatay)
20) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
21) Esfender Korkmaz (İstanbul)
22) Canan Arıtman (İzmir)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
24) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
25) Ensar Öğüt (Ardahan)
26) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe:
Kayseri ili, M.Ö.
4000 ile M.S. 200O yılları olmak üzere, 6000 yıllık bir
tarihe sahiptir. Kayseri ili tarihi bir kent kimliğinin yanında ayrıca
birçok doğa güzelliğine de sahiptir. Tarih ve doğa turizmi için
ülkemizin önemli merkezlerinden olan Kayseri ili bunların yanı
sıra Erciyes Dağı nedeniyle kış turizmi için
dünyanın sayılı merkezlerinden birisi olarak
tanınmaktadır.
Kayseri ili tarih,
doğa ve kış turizmi konusunda sayılı merkezlerden
olmasına rağmen Kayseri ili yeterince turist çekememektedir.
Kış sporları merkezi olan Erciyes Dağı ise kar
yağışının azalması gibi çevresel faktörler
nedeniyle gün geçerek önemini yitirmektedir.
Kayseri ilinin
turizm sorunlarının araştırılması, tespit edilen
sorunlar konusunda gerekli önlemlerin ve çözüm önerilerinin tespit edilmesi
amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Posta Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/491) (S. Sayısı: 230) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde, tasarının tümü üzerinde AK PARTİ Grubu
adına konuşma yapılmıştı.
Şimdi
konuşma sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğluna aittir.
Sayın
Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
(x)
230 S. Sayılı Basmayazı 28/4/2009 tarihli 82nci Birleşim
Tutanağına eklidir.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini paylaşmak üzere huzurunuzdayım.
Bu yasa
tasarısı iki düzenleme getiriyor: Birincisi, şimdiye kadar
ücretsiz olarak verilen posta çeki hesabına ilişkin işlemlere
belli bir ücret koyuyor. İkincisi, posta ayrım ve
dağıtım sisteminin üçüncü şahıslara ihaleyle
verilebileceği yani PTT bünyesinde, münhasıran PTT bünyesinde
yapılmadan üçüncü şahıslara ihaleyle verilmesi
meşrulaştırılıyor. Aslında şimdiye kadar
yapılan bir uygulamaydı yani ayrım ve dağıtım
sistemini taşeronlaştırıyor. Bu, ikinci düzenlemedir bu
yasayla. Bu konudaki görüşlerimi paylaşacağım.
Şimdi, posta
çeklerinin
Bu önemli bir hizmet, sunduğu, PTTnin, posta çeki hizmeti. Bu
kapsamda, posta çeki hesabı açma, açılan hesaba para yatırma,
hesaptan para ödeme, hesaptan hesaba para aktarma gibi işlemler oluyor,
bunlar için bir ücret konuyor.
Şimdi, bir
düşünelim "Kim, bu hizmetleri kullanır? diye, Kimler
kullanır? diye. Bankalar yerine, bankaları kullanmak yerine niye hep
PTTyi kullanır? Daha çok küçük beldelerde, bankanın
olmadığı ortamlarda, emekliler gibi toplumumuzun mağdur
kesiminin daha çok bu hizmetleri kullandığını biliyoruz.
Öğrenciler gibi yine, meslek yüksekokulunun bulunduğu yörede banka
olmaması veya seyyar olması nedeniyle- memurlar gibi, bu gibi
kişilerin bu hizmetleri kullandığını biliyoruz. Bu
bilgi ile bu hizmetlere ücret konulması eğer o ücret makul
olduğu sürece düşünülebilir. Fakat bunu yaparken niye
yaptığımızı da bilelim, yanlış gerekçeyle
yapmayalım. Nitekim, bize sunulan gerekçe yanlıştır.
Gerekçede aynen şöyle deniyor: Bankacılık sektöründe faaliyet
gösteren bankalar ve finans kuruluşları bünyelerinde bulunan farklı
hesaplar arasında yapılan para transferlerinden oldukça yüklü
ücretler almaktadırlar. Yani Bankayla bu işi yaparsanız yüksek
ücretler alıyorlar. diye bu gerekçede böyle bir açıklamanın
olmasını ben doğrusu çok ayıplıyorum. Neden? Çünkü
interaktif hesap denilen bir kavram vardır. İnternet kanalıyla
bankacılığı kullananlar, İnternet kanalıyla
yapacakları para transferinden yüklü değil, hiç ücret ödemezler. Bunu
bilmeyen birisinin, hele hele haberleşmeyle ilgili, hele hele Sayın
Ulaştırma Bakanının sunduğu bir yasanın içinde
İnternette interaktif hesapla ücretsiz olduğunun bilinmemesi
ayıp kaçıyor veya Sayın Bakana da bu yönde bir mesaj oluyor.
Belki, İnterneti çok kullanan yok diyecek. İnternet çok kullanan
yoksa, onun muhatabı da buradadır. İnternetin daha çok
kullanılması sayısal uçurum dediğimiz olayı gidermek
de yine haberleşme sektörüyle ilgili olarak önemli bir konudur. Bunu da bu
vesileyle söyleyeyim. Eğer aklına İnternetin ne ilgisi var?
diye gelen olursa İnternetin çok ilgisi var, bu vesileyle söyleyeyim.
Yalnız,
eğer, işte bizim İnternet kullanıcı sayımız
şuradan şuraya yükseldi, buradan buraya geldi diye parlak rakamlar
görürseniz, o zaman bu parlak rakamların da çok düşük düzeyden
başlayan bir şeyi 3 kişi kullanıyorsa bu 6ya
çıktığında yüzde 100 artış demektir. Çok küçük
bazlardan hareketle bu kadar parlak gelişmeler olduğunu da
unutmayalım. Esas karşılaştırma, diğer ülkeler ne
yapmıştır, biz neredeyiz? Bunu da bu vesileyle burada
kısaca söyleyip geçmek isterim.
Bakın,
2006-2007 yılında 122 ülke arasında Türkiye, Dünya Ekonomik
Forumunca gayet iyi biliyoruz şimdi artık hepimiz o forumu-
yayınlanan Küresel Bilgi Teknolojisi Raporuna göre, 2006-2007
yılında 122 ülke arasında 52nci sıradaydı Türkiye. Bu
ağ toplumuna hazır olma, yani İnterneti de kapsayan
çeşitli kriterlerden yapılmış bir endekse göre yapılan
sıralamada 52nci sıradaydık. 2007-2008 yılında 127
ülke arasında 55inci sıraya düştük, son yayınlanan 2008-2009
yılında da 134 ülke arasından 61inci sıraya düştük.
Dolayısıyla bunu da bu şekilde vereyim de -İnternetten söz
ettim- İnternette şöyle geliştik, böyle geliştik gibi
yüzdeler verilirse, diğer ülkelerle olan sıralamayı da
bilmiş olursunuz diye.
Şimdi,
tabii, bu haberleşme konusunu İnterneti söz edince, şu anda
Hükûmetin çok başarılı olduğunu gördüğümüz bir konuyu
da bu sektörde bahsetmeden geçemeyeceğim. O da dinleme, telekulak ile
topluma salınan korkudur. İnsanlar konuşmaktan korkar hâle
geldi. Bu konuda Hükûmetin başarısını söylemeden
geçemeyeceğim! Oysa, haberleşme, özgürlüğün en önemli
haklarından birisidir. Oysa, insanlar haberleşmekten, İnternet
veya cep telefonunda haberleşmekten korkar hâle geldi. Bir baskı
rejiminin ve uygulanan utanç verici, gülünç sansürlerin İnternette
uygulandığı bir sektörden söz eder hâle geldik
haberleşmede.
Bu arada,
başarılı hizmet veren PTTnin bulunduğu haberleşme
sektörüne değinmeden de bu şekilde geçemeyeceğim.
Şimdi bu
görüştüğümüz yasanın ikinci düzenlemesi vardır. Bu ikinci
düzenlemenin yanlışlığını çok iyi anlamamız
gerekir ve biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu yasaya, bu
yaptığı düzenleme nedeniyle karşı olduğumuzu da
bu noktada belirteyim.
Bu yasa
tasarısı ile posta ayrım ve dağıtım
işlemlerinin üçüncü şahıslara ihaleyle verileceği
söyleniyor. Bunun üzerinde durmamız gerekir. Neden bunu devlet
yapmıyor? Neden posta memuru, kadrolu posta memuruyla yapmıyor da
taşeronlara bırakıyor, neden? Bu nedenlerin
açıklamasını duymak istiyorum; soyut kavramlarla değil,
somut, somut olarak duymak
İşte etkinlik artar, verimlilik artar,
şu bu değil. Eğer etkinlik ve verimlilik daha az eleman
çalıştırmayla artıyorsa, o zaman elemanı işten
çıkarmayın diye özel sektöre destek olacak yasaları niye
çıkarıyoruz biz? Bırakın, onlar da o zaman
Madem işçi
kadrosunda daha fazla eleman bulundurmak etkinlik, verimlilik olmuyor, niye
işten çıkarmayın diye bu kriz sırasında yasa
çıkartıyoruz biz özel sektöre?
Denebilir ki
Efendim, bizim devlet kadroları şişkin. Bu ezberi de
bozmanın zamanı gelmiştir. Devlet kadroları -kamuda
çalışanların-Türkiyede aşırı. diyen bir ezber,
yine hiçbir temele, bilgiye, rakama dayanmadan slogan olarak atılan bir
ezberdir.
Önümde OECD
rakamları var. OECD ülkelerinde toplam istihdam içerisinde devletin
payı, toplam istihdamda devlet ne kadar? Finlandiya yüzde 24, Fransa yüzde
22 -toplam istihdam içerisinde devletin payı bunlar- Kanada yüzde 17,
Amerika Birleşik Devletleri yüzde 15 vesaire vesaire. Türkiye? Yüzde 9!
Toplam istihdam içerisinde devletin payı Türkiyede yüzde 9, Amerikada
yüzde 15, Finlandiyada yüzde 24. Hâlâ geliniyor, slogan olarak: Efendim,
bizim devlet kadroları şişkin, çok devlet memuru
çalıştırıyoruz, onun için ihale edelim. Bu gerekçe
doğru değil. Bu gerekçe sadece yanlış ekonomik politikasından
kaynaklanmış olsa yine bir derece, işte Yanlış
uygulaması bu Hükûmetin. der geçeriz. Hayır, onun da ötesinde
Bir: Kamu
İhale Kanununda yapılan değişikliklerle, üçüncü partide
ihaleyle verilen işlerin kimlere, nasıl ihale edildiğini
biliyoruz.
İki:
Devlette memur çalıştıracaksan, PTTde örneğin memur
çalıştıracaksan KPSSyle almak zorundasın ama taşeron
firma sözleşmeyle istediğini alır. Sözleşmeyle kimleri
alıyor? AKPnin yolladıklarını.
Şimdi bu
kazanç mı arkadaşlar? Bu kazanç mı? Bununla bir yere varabilecek
misiniz? Ben aldığım telefonu biliyorum her gün Bizim
oğlana iş bul., Bizim kıza iş bul. diye. Hepinize de bu
telefonlar geliyor. İşsizlik var, dünya üçüncüsüyüz. Şimdi bu
durumda kaç kişiyi bu şekilde sözleşmeli falan diye işe sokacaksınız?
Kaç kişiyi memnun edeceksiniz? İddia ediyorum 5 kişiyi memnun
ederseniz, 55 kişiyi de küstüreceksiniz. Bunu yaşıyoruz.
Bu yollara
başvurarak kendinizi kurtarma çabasından çıkın. Öyle
Sözleşmeyle eleman alalım, öğretmeni sözleşmeli
alıyoruz, PTT dağıtıcısını sözleşmeli
ihaleyle alıyoruz, devlet işlerini dışarı ihale
edelim
Devlet kendi personeline saygıyla sahip çıkmasını
öğrenmeli. Öğretmenine saygıyla sahip çıkmasını
öğrenmeli. O PTT memurları belli bir eğitimden geçtikten sonra
dağıtım yapıyor, onlara saygı göstermesini
öğrenmeli. Yoksa biz bunu ihale edelim, işte onlar alıversin 3-5
vatandaş, onlar da bizim vatandaşımız diyerek, asgari
ücretle çalıştırılacak
Öyle eğreti istihdamla bir
yere gidemez, saygınlığı olmaz. Devleti küçültmek
değil küçük düşürüyorsunuz. Ayrıca, bundan fırsat
yaratırım, işte adamımı işe sokarım
Rahmetli
Ecevitin yaptığı en büyük hizmetlerden biridir -hepiniz bunu
kabul ediyorsunuz- KPSS sınavını koymak. Nasıl baş
edecektiniz bu kadar işsizi oraya buraya yerleştirmekle? 5
kişiyi koyacağız derken 55 kişiyi küstürecektiniz.
Şimdi hâlâ buradan çare umuyorsunuz, hâlâ şuna, buna,
yandaşıma Kamu İhale Kanununun verdiği fırsattan
yararlanarak ihale eder, fason dağıtım yaparım PTTde diye
buraya, bu maddeyi, bu düzenlemeyi, bu yasayla yapmaya
çalışıyorsunuz.
Gelsin, birisi
buraya gelsin, neden devletin kendi memuruyla, kendi eğitilmiş ve
sahip çıktığı memuruyla bu işi
yapmadığını anlatsın halkın önünde. Yoksa 3-5
yandaşına iş bulmak için böyle bir yola çıkıyorlar
iddiam karşılıksız kalmış olacak. Kimse gelip de
devlet kadroları şişkin falan demesin, rakamları verdim.
Öğretmen
ihtiyacımız çok, hele hele şu kriz zamanında. Size
okuyayım: 1 milyonun üstünde, 1 milyon 150 bin çocuk okul çağı
geldiği hâlde okula gidemiyor. Niye? Yeterince derslik yok, yeterince
öğretmen yok. İşte buralardaki harcama, hem ülkemizin
yararına harcamadır devletin yapması gerektiği ama
taşeronlara bırakılacak iş değildir hem de
çocuklarımızın, yarının Türkiyesine yapılan bir
yatırımdır. İşte kriz zamanında yapılacak
Biz eleştirmiyoruz, sadece somut önerilerimizle yapıyoruz.
Bakın,
ekonomiyi doğru anlayalım. Daha geçtiğimiz hafta
esnafımızla konuşuyordum. Size ekonomiyi doğru anlamak için
bir şey daha söyleyeyim: Esnafımızın müşterisi kimdir?
İşte, memurdur, işçidir, orada çalışandır.
Özellikle küçük illerde -ben Uşaktan bahsedeyim, Uşak gibi bütün
iller için geçerlidir bu- esnafımızın müşterisi kimdir?
Oradaki memur, işçi, diğer esnaf, emekli, bunlardır. Şimdi,
siz istihdam sağlarsanız devlet kadrolarında; istihdam
sağlarsanız, bu, esnafa da yarayacaktır, ekonomiye bu
şekilde de dönecektir.
Bakın, size,
ekonomiyi anlamak için, değerlendirmek için bir rakam daha söyleyeyim:
Şimdi, böyle yine ona buna ihaleyle yapılan TOKİ evleri var.
TOKİ evlerine oturan yurttaşlarımıza hayırlı
olsun derim, mutluluklarını paylaşırım ama keşke
o TOKİ ihaleleri de yerel müteahhitler kullanılarak
yapılsaydı -o TOKİ ihalelerinde yerel esnaftan bir çivi bile
satın alınmamıştır- satın almalar yerel olarak
yapılsaydı, işte, o zaman -Uşak gibi küçük illerde
özellikle- ekonomi bu kadar kötü olmazdı. Burada size bir rakam vereyim,
bu konu çok geniş bir konu: Sadece bir yılda TOKİye aylık
yapılan ödemelerle -dört etap vardı Uşakta, dördüncüsü bitti
anahtarları verilmek üzere, üçüne yerleşildi- Uşaktan
çıkıp giden para nedir -yani bu para esnafa, ekonomiye girecek olan
para- çıkıp giden para ne kadardır biliyor musunuz? 6
trilyondur; 6 trilyon 560 milyon eski parayla, 6 milyon 560 bin liradır
Türk lirası olarak; 6 milyon 560 bin lira! Peki, Uşaka gelen toplam
yatırım nedir geçen sene? 40 milyon! 40 milyon toplam kamu
yatırımıdır. 6 milyonu TOKİ inşaatlarıyla
sadece aylık ödeme olarak, bırakın inşaatların
yapılmasını, müteahhitler ve satın almaları, sadece
aylık ödemelerle 6 milyona çıkıyordur. Şimdi esnafı
düşünelim Uşakta. Bu böyle.
Onun
yanında, memur
Devlet memur almıyor efendim. Neden almıyor?
Ee, işte taşeronlara verecek, onlarla yapacak. Hâlbuki, devlet kendi
işini yapsa, devlet memuru, öyle şişirme değil, hatır
için değil, gerçekten ihtiyaç olan yerde devlet memuru sayısı
artsa, işte o zaman, Uşak, Çorum, Van -hesapları
yaparsanız- Bilecik, Yalova, her yerde aynı şeyi görürsünüz,
yerel esnaf da kalkınır. Taşerona vererek 3-5 kişiye belki
istihdam olanağı sağlamış olacaksınız,
yandaşınıza, fakat istihdam olanağı sağlayamayacaklarınızı
küstürmenizden kaynaklanacak küsmeleri, kızgınlıkları
Bunları duyuyoruz biz. Bunları ben hayalimden çıkarmıyorum,
her gün bana da telefonlar geliyor, aradık bilmem ne diye, kızarak
Hükûmete. İş arıyor insanlar, iş! Siz hâlâ devlet
şişkin, devlet şu, devlet bu şeklinde
Tamam, devlet,
işsizliği gidermeyi, sadece devlet bünyesinde memur alarak bütün
işsizliği çözemez, ama her işi de taşeronlara vermek
yanlıştır; ekonomik olarak yanlıştır, insani
olarak yanlıştır. PTT memurlarına
saygısızlıktır.
Zaman zaman -daha
önce söylendi- efendim, bazı dönemlerde bayram zamanında,
yılbaşında sıkışıklık oluyormuş.
Evet, oluyor, PTT memurları bunu göğüsleyecek aşırı
mesaiyle çalışıyor. Kendileri son derece saygıdeğer
bir emek verme içerisinde. Hayır, siz yapamazsınız veya daha
ucuza başkalarına yaptıracağım diyerek kendi
memurunuza saygısızlık yapıyorsunuz. Ne ülke ekonomisine
önemli bir katkıda bulunulur bu yasayla ne de başka bir yarar sağlanabilir.
Birazcık belki yandaşlarınıza yarar sağlayabilirsiniz,
o yarar da karşılaşacağınız diğer itirazlar
yanında inanın, devede kulak kalır. Can suyu kredisi
çıkardınız. Esnaf bana: Allah aşkına, can suyu
kredisini ne yapacağım ben? -İyi, biz de desteledik ama-
Müşteri lazım bana, müşteri. diyor. Müşteride para yok ki.
O zaman, can suyu kredisiyle fazla bir şey yapılamaz.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimi kapatırken, iki düzenleme yapan bu yasa
tasarısı, birincisi, belli bir ücret getiriyor çek hesabı
işlemlerine. Makul olduğu ölçüde, bu, kabul edilebilir bir şey.
İkincisi, bunu taşeronlara tevdi ediyor Ben kendi memurumu
istemiyorum. diyor Memuruma güvenmiyorum. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) İşte, birkaç yandaş firmaya
eleman sokmak için fason taşeron firmalara verilmesini öngören bu maddeyi
geri çekmenizi diliyorum, hem ekonomik olarak yanlıştır hem
memurunuza karşı, devlet memuruna karşı ayıptır
hem de uzun vadede müşterilere, yani halkımıza iyi hizmet
vermiş olmazsınız, sadece küçük birtakım hesaplarla
Sözümü bitirirken
-sözümün başında da söylemeyi istediğim fakat konuya girince
unuttuğum- bu sabah şehit olan 9 askerimizin yakınlarına ve
bütün milletimize başsağlığı dilerim.
Değerli
arkadaşlarım, ben, buraya gelmeden önce -saat iki buçuk gibi geldim-
Bilkent Üniversitesindeydim, öğlen, bazı konularda
karşılıklı görüş alışverişi yapmak
için. Bir canlı bomba, tam ben oradayken, Hikmet Sami Türkü, DSP eski
Adalet Bakanını öldürmeye geldiğini iddia eden
Hâlâ
peşindeler. Hayret bir şey. Yani, Ergenekon, şu, bu. Hâlâ
bunları önleyemediler. Hayret bir şey! Yıllar önce onurlu bir
Adalet Bakanlığı yapmış Hikmet Sami Türk için
geldiğini itiraf eden bir canlı bomba bulundu. Derken ikincisi
bulundu. Derken üçüncüsü saptandı, bulunamadı. Bilkent
kapatıldı. Çıkamaz, giremez olduk.
Yemekte
konuştuğum öğretim üyeleri evlerine telefon ediyordu.
Lojmanları orada. Evlerine telefon edip, eşlerine, çocuklarına
Aman kapıyı açmayın. Çünkü, üçüncü canlı bomba geziniyor
etrafta, nereye gideceği belli olmaz. Aman kapıyı açma.
Zaten insanlar
telefonla konuşmaktan İnternet ile haberleşmekten korkuyor, bir
de bu aciz yönetim yüzünden, işte güzide bir üniversitemizde bile bu gibi
durumlarla karşılaşıyoruz.
Yanlış
insanların, Türkan Saylanların, Haberalların peşinde
koşmayın. Bu canlı bombaların peşinde
koşmanızı önerir, hepinize saygılar, sevgiler sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN
(Trabzon) Siz de sahip çıkın onlara!
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Deniz Feneri ile hesaplaşın!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet
Kenan Tanrıkulu.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, 230 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerimin
başında, bugünkü menfur olayda şehit olan askerlerimize Yüce
Allahtan rahmet diliyorum, büyük Türk milletine de taziye dileklerimizi grup
olarak sunduğumuzu belirtiyorum.
Gelişen
teknoloji ve iletişim ağının yaygınlaşması,
PTT Genel Müdürlüğünün bir posta çeki hesabından diğer bir posta
çeki hesabına aktarma işlemlerinin son yıllarda çok
hızlı artması nedeniyle yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç
duyulması ve bu sebeple de ücret alınabilmesi elbette gerekli olup,
bugünün ekonomik şartlarında hiç de yadırganacak bir durum
değildir.
Ancak, bu
tasarının genel gerekçesine baktığımız zaman,
gerek personel yetersizliğinin ifade edilmesi gerekse daha sonra,
tasarı hazırlanırken Bakanlar Kuruluna bu tasarının
imzalatılarak getirilmesinde tam tersi uygulamalara da rastlamış
oluyoruz. Nedir bunlar? Geçtiğimiz yıl içerisinde, 2008
yılı içerisinde PTT Genel Müdürlüğünün Yönetim Kurulunun
yaptığı yaklaşık 32 yönetim kurulu
toplantısının 531 kararının hemen hemen
birçoğunda Genel Müdürlükten başka bir kuruma personel naklinin uygun
görüldüğüne dair kararlar da alındığını
görüyoruz. O zaman bu durum ya Bakanlar Kurulunun
yanıltıldığını veyahut da yapılan
uygulamanın keyfî ve siyasi bir tutum olduğunu bize gösteriyor.
Yine,
tasarının gerekçesine baktığımız zaman, posta
çeki hesabından diğer bir posta çeki hesabına aktarma
işlemlerine talebin özellikle gene son dönemlerde çok
arttığı ve bu talep sebebiyle de otomasyon işlemlerinin
ilave ek yük getirdiği söylenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, elektronik bir ortam olan otomasyon sistemleri kurulurken
biliyoruz ki ne kadar bir kullanıcıya hitap edeceği ve
kapasitesi belirlenmektedir. Eğer bir kapasite yetersizliği varsa
veyahut da artan iş hacmi ortaya çıkmışsa bu durumda
bahaneye sığınmak yerine bunun çözümünü ilave
yatırımlarla, ek yatırımlarla da gidermek gerekir diye
düşünüyorum. Bu otomasyon sisteminde çalışan operatörün günlük
yapacağı işlem adedi de bellidir. Her çalışanın
belirli bir kapasitesi vardır ve o operatörün de ne yapabileceğini
bilebiliriz. PTT Genel Müdürlüğü bankacılık sistemindeki gibi
yurdumuzun her yerinde havale yapar hâle gelmiştir. söylemi biliyoruz ki
başarı olarak lanse ediliyor. O zaman bu durumda işlem adedi
yükseldiğinde hizmetlerde ne tür aksaklıklar olabileceği
hesaplanmış mıdır? Veyahut gene buradan yola çıkarak,
elektronik bir ortamda bir operatör ne kadar hızlı
çalışırsa çalışsın işlem de aynı
şekilde ona paralel olarak hızlı sürecektir. Bu durumda iş
yine operatörde yani çalışanda, emekte olacaktır; daha çok,
sistem ikinci planda kalmaktadır bu durumda.
Sayın
milletvekilleri, bu tasarının görüşmeleri sırasında
-biraz önce de belirttiğim gibi- PTT Genel Müdürlüğüne ek katkı
sunulması ve verilen hizmetin devamlılığı
açısından belirli bir ücret alınmasını da biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Komisyon görüşmelerinin
başlangıcında makul bulmuştuk, geneli üzerinde
görüşürken. Ancak, Komisyon çalışmaları devam ederken bir
de gördük ki değerli iktidar partisi milletvekillerince birtakım
önergeler hazırlandı ve bu önergelerin sonucunda -bugün
gördüğünüz- tasarının 1inci maddesi değişti. Bu
madde, bu yasayla PTT Genel Müdürlüğünün iyileştirilmesine hiçbir
katkı sağlamayan, hizmette özelleştirmeyi,
taşeronlaştırmayı ortaya getiren, kaynak israfını
doğuran ve hemen hemen bütün diğer özelleştirmelerde de
rastladığımız personel kıyımına da yol
açabilecek bir maddedir.
Onun için,
özellikle bu maddeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Görüşmekte
olduğumuz bu tasarıya eklenen ve bizlerin kabullenmekte güçlük
çektiği bu maddede şöyle diyor: PTT İdaresi postaların
ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü
şahıslara gördürebilir. Bu hüküm yer alıyor. Değerli
milletvekilleri, Komisyonda eklenen bu 1inci maddenin gerçek ve kabul
edilebilir nedeni her ne ise, bunun Genel Kurulda, burada çok açıkça ifade
edilmesini de özellikle bekliyoruz. Bu maddenin bu tasarıya eklenmesini isteyenler,
acaba, PTT Genel Müdürlüğü postalarının ayrım ve
dağıtım işlerini yapan ve bunları gerçekleştiren
çalışanlardan memnun değiller midir? Onların kapasitelerini
yetersiz mi bulmaktadırlar? Veyahut da bir başka soru: Kurum
dışına fazla personel nakledildiği için mi bu
açılım yapılmaktadır?
Öte yandan, yine
bu madde, 7201 sayılı Tebligat Kanununun bazı maddeleriyle de
bir ölçüde çelişir gözükmektedir. 7201 sayılı Kanuna göre, adli
tebligatların dağıtım işi kamu çalışanları
eliyle yapılmak zorundadır. Bu maddeyle devletin asli görevi olan
haberleşme hakkını sağlama görevinin de
taşeronlaşmaya gittiğini ve bu şekilde özelleştirilmek
istendiğini de görüyoruz. Böylece, aşağı yukarı yüz
altmış yılın üzerinde, yüz altmış sekiz
yıllık bir geçmişe sahip olan PTTnin, çok kısa bir süre
içerisinde erozyona açık bir kurum hâline geleceğinden endişe
ediyoruz. Taşeron firmalarla sözleşme yapılıp siyasi
çözümler aranmak yerine, yapılan hukuki sözleşmelerin eksiksiz ve
yetersiz olmasının önüne geçilmesi, belki de kurumu işte bu
gerekçede arkasına sığınılan tazminat ödemelerinden de
kurtarmış olur diye düşünüyoruz değerli milletvekilleri.
Geçtiğimiz yıl içerisinde, özellikle haziran ayındaki verilere baktığımız
zaman taşeron firma işçileri tarafından PTT aleyhine açılan
ve hâlen de devam etmekte olan yaklaşık 140 dava var, 142 dava
olduğu söyleniyor ve bu davalar sonucunda da işe iade istemli
açılan davaların sayısı yaklaşık yine 80
civarında.
Değerli
milletvekilleri, eğer personel yetersiz geliyorsa veyahut buna benzer
eksiklikler varsa kuruma tabii ki personel alınabilir ve bu kurum
dışına, biraz önce söylediğim, nakiller de durdurulabilir.
Bu şekilde bulunacak bir çözüm hem daha tatminkâr olacaktır kurum
açısından hem de daha ekonomik bir yöntem olacaktır.
İhtiyaç duyulan personelin temininde yaşanacak olan çözümler de çok
açık bir şekilde burada dile getirilip bunun için çözüm yolları
araştırılması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü
baktığımız zaman mevcut mevkilerin personel yetersiz
veyahut da otomasyona yük biniyor diye şikâyet edilecek makamlar
olmaması gerekir diye düşünüyorum.
İktidarın,
devlet kurumlarının asli görevlerini
taşeronlaştırmasının birçok örneğini daha önce de
gördük, bunu da belirtmiştim. Son olarak, belki yakın bir zamanda
yine gelecek olan otoyol ve köprülerin özelleştirilmesiyle ilgili kanun
tasarısındaki değişikliklerle Karayolları Genel
Müdürlüğünün de birçok asli görevi artık özelleştirilecektir.
Bu kanunlar
çıkarılırken buradaki temel amaç acaba kamu ihale sisteminden ve
denetiminden kaçınmak mıdır? Bu da akla gelebilmektedir ve
artık sıra kamu görevlilerimizin veyahut kamu
kurumlarımızın yapması gereken asli görevlerin hemen hemen
hepsinin özelleşmesine gelmektedir. İşte, böylesine çalışanlarını
tedirgin edecek bir yasal düzenlemeye, ben, kurumun, yani PTT Genel
Müdürlüğünün karşı çıkmamasını da ve
çalışanlarına sahip çıkmamasını da ilginç
buluyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün denilmektedir ki altmış üç ilimiz doğal
gaza kavuşturulmuş durumda. Ancak PTT Genel Müdürlüğü hâlen bu
doğal gaz ulaşan illerimizin bazılarında hem kalorifer
yakıtı almakta hem de bu yakıtı yakabilmek, kullanabilmek
için personel almaktadır. Bir yandan bu tasarıda olduğu gibi
gelirinizi artırmaya çalışacaksınız, diğer yandan
da bazı hesapsız harcamaları yapmaya devam edeceksiniz. Bu da
ilginç bir çelişki olarak karşımızda duruyor.
Gayrimenkul
yönünden oldukça zengin olan Genel Müdürlük, zaman zaman diğer kurumlarla
arazilerini, arsalarını becayiş yapmaktadır. Ancak bu
becayişte de hangi kurumun kârlı çıktığı
tartışmalı bir düzeydedir. Bu arazi ve bina
değişikliklerinin, Genel Müdürlüğün kiraya verdiği veya
kiraladığı gayrimenkullerin, Meclisimizde kurulacak olan bir
komisyon marifetiyle de belki araştırılması ve incelenmesi
yerinde olur diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
öte yandan Genel Müdürlüğün bazı hizmetlerinde gene zaman zaman
aksaklıklar meydana gelmektedir. Örneğin, APS diye
kısalttığımız Acele Posta Servisi
uygulamalarında teslimat süreleri olması gerekenden daha uzun bir
sürede oluyor, hatta bazen de yerine ulaşmadığını
görüyoruz. Bu da çok köklü bir tarihi olan bu kurumun ve Genel Müdürlüğün
yönetişim dediğimiz, bugünkü hem yönetimi hem de bilişim
sektörünü kullanabilecek olan kapasitesini ortaya çıkarmaktadır.
Özellikle PTTnin dağıtım hizmetlerinin günümüzde çok
aksadığını görüyoruz. Bu yüzden de kendisine rakip olan
özel sektör firmaları, bu alanda çok hızla piyasa payını
yükseltmektedir. Ama orada da bir başka yanlış uygulama vardır:
Bu firmaların çalıştığı sektörel bir yasal
düzenleme maalesef henüz mevcut değildir. Bunlar yasaya rağmen veya
yasayla karşılıklı olarak bir anlaşmazlık
içerisinde işlerini yürütmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, gene bir süredir, geçtiğimiz yıllar içerisinde
PTTmizin birçok şubesinin soyulduğunu ve mensuplarının
gasbedildiğini görüyoruz. Bu anlamda baktığımız zaman,
PTT çalışanlarımızın, maalesef, can güvenlikleri de
yoktur. Oysa hem Genel Müdürlüğün hem de bağlı bulunduğu Bakanlığın,
bu duruma, behemehâl, bir an önce çözüm bularak bir yandan
mensuplarının can ve mal güvenliğini sağlaması, öte
yandan devletin parasına da sahip çıkması gerekir diye
düşünüyorum.
Bugüne kadar
gecikmiş olsa da bazı tedbirlerin alınması noktasında
en azından şimdi sayacağımız tedbirlerin bir öneri
olarak değerli Hükûmet üyelerine ve Bakanlığa iletilmesini de bu
kürsü vasıtasıyla vesile sayıyorum. Bunların
bazıları, en azından şubelerin belirli merkezlerde
birleştirilebileceği noktasında ve bu şubelerde en az 3
memurun bulunacağı noktasına belki yapılabilir. Kamera ve
güvenlik sisteminin hızla yaygınlaştırılması
gerekmektedir. Güvenlik memuru sayılarının
artırılması gerekmektedir. Şubelerde para taşıyan
ring araçlarının kanun ve yönetmelikler çerçevesinde
donatılmasına ihtiyaç vardır ve gene şubelerdeki mesai
saatlerinin, özellikle bazı coğrafi bölgelerimizdeki havanın
kararmasından meydana gelen zaman aralığının daha
güvenli bir aralığa çekilmesinde fayda vardır diye
düşünüyoruz değerli milletvekilleri.
Yurdumuzun her
köşesinde posta dağıtım hizmetini sürdürmekte olan 12 binin
üzerinde posta dağıtıcımız var. Bunlar gerçekten çok
büyük emek sarf eden ve oldukça güç şartlar altında hizmet sunan
çalışanlarımız. Bunlardan bazıları -bunlara
şanslı da diyebiliriz- daha motorize hizmetler sunabilmekte,
altlarına verilen motosiklet araçlarıyla
dağıtımlarını yapmakta, ama bazıları da
coğrafi şartlar nedeniyle, özellikle ülkemizin içinde bulunduğu
şartlar nedeniyle hemen hemen her mevsim kilometrelerce yol yürüyerek
dağıtım işlerini yapmak zorunda kalıyorlar. Bu zor
şartlara ve içinde bulunulan duruma hâlen daha çözüm getirilememiş
olması da herhâlde bizler için, ülkemiz için, bence
yaşadığımız çağa uygun bir ortam
olmamaktadır.
Posta
dağıtıcılarımızı, işte, zaman zaman
yapılan uluslararası posta
dağıtıcılarının yarışmalarında
hatırlayıp, dereceye girdiklerinde onları çağırıp
sırtlarını sıvazlamanın ötesinde, belki de
çalışma şartlarını azami derecede
kolaylaştıracak yeni uygulamaları da getirmemiz gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz yıllar içerisinde bazı sendikaların
yaptığı araştırmaya göre, Türkiyede bir posta
dağıtıcısına 6.023, Fransada 210, Belçikada da gene
yaklaşık 217 kişi düşüyor. Yani, Türkiyedeki rakam nüfusla
da tabii bağlantılı olarak oldukça yüksek.
Gene bu tip
araştırmalarda, PTT Genel Müdürlüğünün istihdamı
artırması için azami gayreti, daha fazla gayreti göstermesi
gerektiği de vurgulanmaktadır.
Aylık
ortalama işlem hacmi, gene 2002de yaklaşık 2 milyon iken, bugün
2009a geldiğimizde veya en azından 2008in sonunda 19 milyona
çıkmaktadır bu işlem hacmi. Dolayısıyla, bu kadar çok
fazla işlem hacminin içerisinde boğulan PTT
çalışanlarının özlük ve sosyal hakları da bir kez daha
gözden geçirilmelidir. Dolayısıyla, en azından onların da
yurt dışında çalışan meslektaşları kadar
ücret almaları ve daha insani bir ortam içerisinde geçimlerini götürmeleri
gerekmektedir. Bunlar, yaz-kış demeden, senelik izinlerini belki de
kullanamadan, haftanın hemen hemen her günü, altı günü,
sırtlarında kilolarca yükü gram gram dağıtarak, bizlere,
Türk milletine hizmet etmektedirler değerli milletvekilleri.
15 Ağustos
2008den itibaren diğer kamu çalışanlarına verilen ek
haktan da faydalanamamaktadırlar. Bunların da bir an önce çözülmesi
gerekir diye düşünüyorum.
Benim özellikle
vurgulamak istediğim bir başka konu da: Meclisimizin 22nci Döneminde
Haziran 2006 tarihinde çıkarılan 5189 sayılı bir Kanun var.
Bu kanun Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun diye geçiyor. Bu Kanunun geçici 8inci maddesinde, PTT Personeli
Müteselsil Kefalet Sandığının işletilmesine,
tasfiyesine ve bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmaya PTT Genel Müdürlüğü
Yönetim Kurulu yetkili kılınıyor. Yasa yürürlüğe
girdiği tarihte PTT Personeli Müteselsil Kefalet Sandığında
bu kurumumuzun çalışanlarının biriken 250 milyon TLsi
vardı. Bu paranın daha sonra yaklaşık 60-65 milyon TLsi
devlete, 160 milyon TLsi PTT Genel Müdürlüğüne aktarıldı. PTT
çalışanlarına ise enflasyonla hiçbir şey dikkate
alınmadan sadece ödenen anaparalar alt alta yazılmak suretiyle
tamamına yüzde 16,7 faiz uygulayarak 25 milyon YTL ödendi.
Değerli
milletvekilleri, Genel Müdürlüğün bu tutarı bu Yasaya göre, 5189
sayılı Yasaya göre taşıt, otomasyon ve modernizasyon
hizmetlerine ilişkin harcamalarda ve eleman temininde güçlük çekilen
yerlerde de çalışan personele ek ödeme yapılmasında
kullanabileceği söyleniyor. Biz de diyoruz ki: PTT Genel Müdürlüğü
kanunla almış olduğu bu yüksek miktar ve tutarı daha çok
PTT Bank uygulamasında kullanmış. Yani bir yerde büyük bir
övgüyle bahsedilen o PTT Banklar aslında kendi çalışanlarının,
bir araya getirerek, alın terleriyle oluşturdukları bu
sandıkta biriken paraların katkısıyla
gerçekleştirilmiş durumda. Ancak geldiğimiz noktada PTT
çalışanlarımız yıllarca biriktirdikleri bu parayı
bu Kanunla lağvedilen Sandıklarından kendilerine ödenmesini
haklı olarak talep etmelerine rağmen, bugüne kadar bu konuda da ilave
bir ödeme yapılmamıştır. Şimdi, en azından bu
haklı talebi karşılayabilmek için PTT Bank hisselerinden bir
miktar verilmesi gündeme getirilip tartışılabilinir, incelenebilinir;
yasa ile ilgili bir düzenleme yapılacaksa bu konuda yasama
çalışması yapılmalıdır diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, gene geçtiğimiz yıllar içerisinde PTT
çalışanlarının fazla borçlanmaması, aksi hâlde
birtakım müeyyidelerin, disiplin cezalarının
yapılacağına dair Genel Müdürlük tarafından bir genelge
yayınlanmıştır. Bu genelgeye kamuoyunda da hatta Prestij
sarsıyor genelgesi denmektedir.
Şimdi,
baktığımız zaman, sadece 2002den bu yana PTT
çalışanlarımız aşırı borçlanmıyor
değerli milletvekilleri, hemen hemen her sosyal ve ekonomik kesim
Türkiyede zaten 2002den sonra bir borç batağı içerisine girmiş
durumda. Baktığımız zaman, zaten Türkiye'nin dış
borçları 275-276 milyar dolar civarında. Bunun 185 milyar doları
özel sektör borcu. Demek ki bütün kesimler borç içerisinde ve borçlanmaya devam
ediyor.
Merkez
Bankası verilerine baktığımız zaman, kredi kartı
borcunu ödeyemeyen kişilerin sayısı da 2003ten bugüne kadar 41
bin kişiden yaklaşık 600 bin kişiye artmış yani
hemen herkes altı yıl içerisinde hem borçlanmışlar hem de
kredi kartının batağı içerisinde inanılmaz bir
mücadelenin içerisine girmişler.
Değerli
arkadaşlarım, çalışanlarımız maddi
sıkıntılarından, geçinemediklerinden dolayı
borçlanıyorlar. Yani kurumlar Borç yaptın, prestijimizi sarstın.
diyecekleri yerde, bunlarla uğraşacakları yerde, kendi
çalışanlarının hayat standardını yükseltmek için
çaba göstermelidir diye düşünüyorum. Onun dışında, bu
borçlanmanın işten çıkarma veyahut birtakım hukuki
müeyyideler uygulamasıyla hiçbir ilgisinin olmaması gerekir diye
düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanrıkulu, konuşmanızı
tamamlayınız.
AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi, devlet
kurumlarımızın asli görevlendirmelerinin
taşeronlaşmasına karşıdır, bunu kesinlikle belli
edelim. Bütün çalışanlarımız, PTT Genel Müdürlüğü
çalışanları da başta olmak üzere, çağdaş
yaşam standartlarına mutlaka kavuşturulmalıdır ve
özlük haklarında da gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Özellikle, biraz önce de belirttiğim gibi, yüz altmış sekiz
yıllık bir geçmişi olan PTT Genel Müdürlüğünün tüm
çalışanlarıyla birlikte layık olduğu yere gelebilmesi
için gerekli yasal altyapı düzenlemelerinin ve diğer mevzuat
çalışmalarının yapılmasına bizler de katkı
sunmaya hazır olduğumuzu belirtir, tekrar Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili ve Grup Başkan
Vekili Sayın Selahattin Demirtaş, buyurun. (DTP
sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 230 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde DTP Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarı Genel Kurula inmeden önce Komisyon
aşamasında tümüyle farklılaştırılmış,
amacının dışına saptırılmış bir
yasa tasarısı her şeyden önce. Dolayısıyla, Hükûmetin,
Bakanlar Kurulunun imzalayıp Meclise gönderdiği yasa
tasarısıyla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan,
Komisyonda bir önergeyle farklı bir tasarıya dönüştürülmüş
bir metinle karşı karşıyayız.
İlk metinde,
bildiğiniz gibi, PTT Genel Müdürlüğü tarafından posta çeki
hizmetlerinde yapılan çalışmaların, faaliyetlerin büyük bir
masraf gerektirdiği, emek, hizmet gerektirdiği,
dolayısıyla, hani bunların da bir ücrete tabi tutulması
zorunluluğundan kaynaklı olarak bir yasa tasarısı
sunulmuş ve işin sosyal tarafları da açıkçası buna çok
karşı çıkmamışlar sendikalar da. Böylesi bir yasa
tasarısının makul olabileceği, PTTnin de diğer
bankalar gibi makul bir ücret karşılığında para
transferlerini vesaireleri gerçekleştirmesinin doğru
olabileceğini düşünmüşler. O aşamada Komisyonda da bu
şekilde tartışmalar yürütülmüş ama Sayın Bakan,
Komisyon aşamasında bu yasa tasarısının gerekçelerini
sözlü olarak ifade ederken, şu anda
tartıştığımız kanun tasarısı hâline dönüşmesine
neden olan bir gerekçe de ifade etmiş ve bazı hizmetlerin, işte,
satın alınması gerekliliğinden söz etmiş ve bir
önergeyle, maalesef ki, yasa tasarısı başka bir hâle
dönüşmüş ve bir özelleştirme yasa tasarısına
dönüşmüş bir kanunu şu anda tartışıyoruz.
İlk hâliyle
olsaydı grubumuz da bu kanun tasarısına desteğini sunacak
ve gerçekten de PTT Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu
aracılık hizmetinden kaynaklı makul bir masrafın
alınması konusunda bir destek sunacaktı. Ama peşinen ifade
edelim ki, şu andaki bir özelleştirme kanun
tasarısıdır ve grubumuz da, bu mantıkla, bu düşünceyle
yapılan hiçbir özelleştirmeyi desteklemediği gibi bu
tasarıya da destek vermeyecektir birazdan açıklayacağımız
nedenlerle değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu
özelleştirme çalışması her şeyden önce
özelleştirmenin ruhuna ve amacına da aykırıdır. Özel
sektörde bile kendi iş alanlarıyla ilgili ana çalışma
alanı taşeronlara devredilmez, özel sektör bile kendi çalışma
alanını taşerona devretmez. Kamu sektöründe de asıl amaç bu
olmalıdır. Yani PTT Genel Müdürlüğünde temizlik hizmetleri gibi
yan hizmetler elbette ki hizmet alımı şeklinde
gerçekleştiriliyor, fiilen de resmen de bu yapılıyor ama PTTnin
asıl işi olan postayı ayırıp tasnif etme ve
dağıtma işi eğer özel sektöre devredilecekse, taşerona
devredilecekse PTTnin varlık gerekçesi ortadan kalmış olacak.
Yani bir iş kolunu özelleştirmeden öte, tümüyle bugüne kadar,
işte Türkiyede gerçekten de yani herkesin kapısını
yüzlerce defa çalmış tek kurum olan PTT gibi köklü bir kuruluş
asli görevini, var olma nedenini taşeronlara devretmiş olacak.
Dolayısıyla, özelleştirmenin ruhuna aykırı, kurumu
tümden başkasına, özel sektöre devreden, kontrol
dışına çıkaran bir yasa tasarısı olacak. Bu
nedenle karşıyız.
İkincisi:
Türkiyede özelleştirme uygulamalarından yola çıkarak ve şu
anda, hâlihazırda PTTde yapılmış olan bazı hizmet
alımlarıyla ilgili özelleştirmelerden de yola çıkarak
biliyoruz ki taşeronlaştırma aynı zamanda ciddi bir emek
sömürüsüdür. Yani bugün PTT posta dağıtıcıları
ortalama 1.500 TL maaşla bu işi yaparken özel sektörde o
kişilerin yemek ve yol ücreti dâhil 600-650 TLye aynı iş daha
fazla, daha ağır bir şekilde gördürülmektedir. Yani bu
kişilerin hem iş güvencesi olmayacak, özel sektörün, taşeronun
vicdanına havale edilmiş olacak hem çok daha düşük bir ücretle
bunlar sağlıksız koşullarda, iş güvencesi olmadan bir
çalışma yürütecekler. Dolayısıyla, Türkiyede diğer
özelleştirmeler ve taşeronlaşmalar gibi bu PTTnin
yapacağı özelleştirmede de aynı sonuçlarla
karşılaşılacak. Zaten Türkiye'nin birçok yerinde başka
iş için taşeron işçisi olarak, elemanı olarak işe
alınan kişilere fiilen bu iş yaptırılmaktadır.
Yani dağıtım işi, posta ayırma işi bu yasa
çıkmadan önce kanun dışı, yasa dışı bir
şekilde zaten özel sektöre yaptırılmaktadır. Bunun
uygulamaları aylardır Türkiyede zaten gerçekleşiyor. Bu
insanlar 600-650 TL ücretle posta ayırma ve dağıtım
işinde hukuk dışı, yasa dışı olmasına
rağmen, çalıştırılmaktadırlar. Yani
yasaların arkasından dolaşarak, yasa karşısında,
kanun karşısında hile yapılarak özel sektöre zaten fiilen
devredilmiş durumda.
Şimdi,
Sayın Bakan gerekçede PTT Genel Müdürlüğünün personel
sayısının 2003le kıyasladığında 5 bin
civarında azaldığını ama iş yükünün
arttığını ifade ediyor. Doğrudur, olabilir, PTT
kendini güncelleyerek, revize ederek daha sağlıklı hizmet
sunmaya başlamış ve talep artmıştır. Bu talebe
bağlı olarak elbette ki vatandaşların PTTyle
çalışma isteği de artmıştır; hem özel sektörün
hem şahısların isteği artmıştır. Buna
bağlı olarak PTTnin gelirleri de artmıştır.
Dolayısıyla, kamu alanına işçi, memur istihdamını
sağlayarak bunun giderilmesi yoluna gitmek yerine, İşte bizim
iş yükümüz arttı, dolayısıyla biz hani bu işi özel
sektöre devredelim. anlayışını biz doğru bulmuyoruz.
Eğer iş yükü artmışsa, buna bağlı olarak elbette
ki, rakamlar da gösteriyor ki gelirler de artmıştır. Buna
bağlı olarak kamuda yeni istihdam alanları açılabilir,
devlet güvencesinde vatandaşlarımız çok daha sağlıklı
koşullarda iş güvencesi, sosyal güvencesi, sağlık
güvencesi, çalışma saatleri belli bir standarda bağlı bir
şekilde çalıştırılabilmelidirler. Bu yasa
tasarısı yerine PTT Genel Müdürlüğünün yeni kadro açarak
istihdam alanı yaratması bizce çok daha makul, sosyal devlet
ilkesiyle çok daha bağdaşır bir yaklaşım
olacaktır.
Şimdi, PTT
ilk olarak şehirler arası posta
taşımacılığında taşeronlaştırma ve
özel sektör eliyle bu işleri gördürme uygulamasına geçti değerli
arkadaşlar. Temizlik hizmetleri taşeron eliyle yapılmakta zaten.
Güvenlik görevlileri kadroları PTT kadrosu iken iptal edilmiş ve
taşeron şirketler üzerinden hizmetler yürütülmekte ve az önce de
ifade ettiğim gibi, 5 bin civarında taşeron şirket
elemanı şu anda PTTde bulunmakta ve bunların 3 bini posta
ayrım ve dağıtım işlerini yapmaktadır, fiilen bu
uygulamalar sürmektedir. Sayın Bakanın bu konuya da açıklık
getirmesini diliyoruz yapacağı konuşmada. Yani 3 bin
civarında taşeron işçisi, elemanı bu yasa daha
çıkmadan, yasa daha şu anda Mecliste Genel Kurul
aşamasındayken bile maalesef ki hukuk dışı bir
şekilde posta ayrım ve dağıtım işlerinde
çalıştırılmakta, görevlendirilmektedir.
Şimdi,
taşeron şirket çalışanları aylık, yemek ve yol
masrafları dâhil, çok düşük bir ücrete
çalıştırılırken postacılar ortalama 1.500 TL
maaş almaktalar. Yani Hükûmetin buradan yapmaya çalıştığı
şey, Ben 1.500 TLye aynı işi yapacağıma, işte,
600-650 TLye çok daha ucuz emek, iş gücünü satın alabilirim.
mantığıyla bu hizmetleri özelleştirmeye çalışıyor.
Kimdir bu ucuz
emeğinden faydalanacağı kişiler?
Yurttaşlarımız, bizim insanlarımız. Yani,
dolayısıyla kendi insanımızın emeğinin sömürüsü
üzerinden bir özelleştirmeyi asla ama asla kabul etmemek gerekir. Partimiz
bu konudaki duruşunu bu yasa tasarısında da gösterecek ve
elbette ki buna karşı çıkacaktır.
Taşeron
işçiler müteahhidin, taşeron firmanın vicdanı çerçevesinde
ancak insan muamelesi görmekte değerli arkadaşlar. Yani, bunlar,
örneğin yıllık izinlerini kullanamıyorlar. Yine, günlük
on-on iki saat çalışmalarına rağmen fazla mesaileri tespit
edilmiyor, fazla mesai ücretleri ödenmiyor.
Sağlık
raporu almak istediklerinde, hasta olduklarını ifade ettiklerinde
bile kendilerine izin verilmiyor, çoğu, hasta hâliyle çalışmak
zorunda kalıyorlar.
Resmî tatillerde,
ulusal bayramlarda bile çalışıyorlar. Bunlar kendi
kayıtlarına da fazla mesai ücreti olarak veya tatil ücreti olarak
yansıtılmıyor.
Kendilerine
verilen yol ücreti çok düşük olmasına rağmen kendi ceplerinden
ödeme yaparak akşam geri dönmek zorunda oldukları için yol
ücretlerini kendi ceplerinden, değerli arkadaşlar,
karşılıyorlar.
Sendikalara üye
olamıyorlar, sendikaya üye oldukları an
Örneğin, İstanbul
ve Gaziantepte işçi sendikalarına üye olma girişimi nedeniyle
çok sayıda taşeron işçisi işten çıkarılmış,
işine son verilmiştir. Bu konuda PTT aleyhine açılmış
142 dava vardır ve PTT bu konuda mahkemede yapmış olduğu
savunmalarda Biz bunları tanımıyoruz, bizim işçimiz, bizim
personelimiz değil, dolayısıyla davada muhatap biz
değiliz. şeklinde bir savunma ortaya koyuyor. Dolayısıyla,
bu taşeron şirketlerin çoğu da her yıl ismini
değiştirdiği için, şirket tüzel kişiliğini
değiştirdiği için işten atılan işçiler hukuken
muhatap bulmakta, mahkemelerde muhatap bulmakta bile zorlanabiliyorlar.
Dolayısıyla,
bu taşeronlaştırma meselesi ilk etapta Hükûmet
açısından bütçeye küçük bir gelir getiriyor gibi görünse de sosyal
devlet ilkesinin çok ciddi şekilde yıpranması, PTT gibi köklü
bir kuruluşun taşeronların, müteahhitlerin vicdanına,
insafına terk edilmesi anlamına gelecek değerli arkadaşlar.
Birçok taşeron işçisi, taşeron firma elemanı aylarca
maaşını alamamakta. Maaş alamadı. diye kendi
şirketine başvurmasına rağmen, şirket ödeme
yapmayınca ortada başka bir muhatap yok, devlet güvencesi yok, PTT
Ben de seni tanımıyorum. dediğinde bu insanlar, maalesef ki,
ücretlerini dahi alamıyorlar. İşten atılanlar dava
açmış olmalarına rağmen -yani şu ana kadar
taşeron işçilerinin bu yönlü kazanılmış bir
hakları veya davaları da maalesef ki söz konusu değil- gerçekten
ciddi hukuki sıkıntılarla da
karşılaşıyorlar.
PTT Genel
Müdürlüğü, bu tasarıyla, Türkiyede yedi veya sekiz bölge
oluşturup, posta ayrım ve dağıtım hizmetlerinin tümünü
şirketlere ihale edeceğini ve bu hizmetlerin tamamını bu
şirketlere gördüreceğini belirtiyor. Bu durumda PTTnin posta tekeli
zaten fiilen ortadan kalkmış olacak, PTT burada sadece düzenleyici
kurum pozisyonunda kalacaktır. Eğer bu yasanın amacı PTTyi
bir düzenleyici kurul hâline getirmekse, bunu başka bir yasa
tasarısıyla -ki zannediyorum Bakanlığın böyle bir hazırlığı
da olacak- başka bir yasa tasarısıyla düzenleyici, ayrı bir
üst kurul oluşturulabilir, bu üst kurul çerçevesinde çok daha
sağlıklı hizmetler sunulabilir. Ama bu yasa tasarısı
eğer sonuçta buna götürecekse, kaygımız odur ki, ne bu yasa
tasarısından elde edilmek istenen gayeye
ulaşılmış olacak ne de sonuçta bir üst kurul, düzenleyici
kurul hâline gelmesi düşünülen PTT asıl işlevini, üst kurul olma
işlevini görecek. Yani hem bu yasa tasarısıyla PTTye fiilî
tekel olma özelliğini kaybettireceğiz hem de üst kurul olarak
düzenleme şansını elinden kaçırmış olacak diye
düşünüyoruz.
Yine, PTTyi üç
ayrı şirkete ayırıp satmayı zannedersem düşünüyor
Bakanlık; işte PTT Bank, PTT Kargo ve Posta şeklinde. Bu konuda
da, değerli arkadaşlar, ilk etapta herhâlde yapılandırılması
bitmiş olan PTT Bank satılmaya çalışılacak. PTT Banka
işte, Hükûmete yakınlığıyla bilinen bazı
grupların da şu andan itibaren talip olduğu
tartışılmakta. Dolayısıyla Sayın Bakanın bu
konulara da açıklık getirmesini diliyoruz. Şu anda PTT Bank
cirosu ve işlem adediyle Ziraat Bankasından sonra herhâlde ikinci
büyük bankadır. Ancak PTT Bank şu anda tam olarak bir banka
statüsünde olmadığı için mevduat alamamakta, daha çok
yaptığı işlemlerle para kazanmaktadır. 2004
yılında çıkarılan 5189 sayılı Yasa ile
sermayesinin tamamı PTT emekçilerinin alın teri olan PTT Personeli
Kefalet Sandığı içindeki 230 milyon TLye de el koyularak
yapılandırılmıştır PTT Bank. Bu konunun da burada
bugün mutlaka tartışılması ve PTT
çalışanlarının da içine su serpecek şekilde bizce
netleştirilmesi gerekir.
Değerli
arkadaşlar, özellikle şu PTT çalışanlarıyla ilgili
diğer ülkelerle kıyaslamayı bizden önceki konuşmacı
arkadaşlarım da ifade ettiler, ama bir kez daha altını
çizmekte fayda görüyoruz. Bakın, Almanya 82 milyonu aşkın
nüfusuyla 1 PTT veya posta çalışanına düşen kişi sayısı
154 iken, Türkiyede bu rakam 2.541dir. Yani Almanyada 1 posta
çalışanı 154 kişiyle muhatap olurken Türkiyede 2.541
kişiyle muhatap olmakta. Almanyada ortalama 2,4 kilometrekareye 1
dağıtıcı düşüyor yani 1 posta
dağıtıcısı 2,4 kilometrekareden sorumludur ortalama
Türkiyede
Değerli
arkadaşlar, biz elbette ki PTTnin çok önemli bir işlevi ve görevi
yerine getirdiğinin farkındayız, çok ciddi çalışmalar,
faaliyetler yürütüyorlar. Son dönemlerde kendi bünyesinde
gerçekleştirmiş olduğu revizyonla, değişimle de
gerçekten vizyonu daha güçlü bir kurum hâline dönüşmüş durumda.
Şimdi çalışanların, şu andaki
çalışanların emeğiyle, gücüyle, desteğiyle güçlü hâle
gelmiş böylesi bir kurumu satmaya çalışmak,
taşeronlaştırmak, özelleştirmek her şeyden önce o
kurumda çalışanların emeğine çok ciddi
saygısızlıktır, o emeği hiçe saymadır. Eğer
bu konuda ihtiyaç varsa mutlaka devlet güvencesinde kamusal alana istihdam
yaratılarak ve devlet güvencesi altında işçi, memur
alınmalıdır. 2 kat, 3 kat daha fazla alınabilir, mevcut
kadro sayısı, personel sayısı 2-3 katına
çıkarılabilir. PTT, yürüttüğü hizmetlerle bütçede en
azından bunu dengeleyebilecek, hizmetleri yürütebilecek, yürüten bir
kurumdur. Dolayısıyla satılmaması gereken,
özelleştirilmemesi gereken bir alanda, PTTnin asli alanını,
posta dağıtım ve ayrıştırma işlemlerini
mutlaka ama mutlaka devlet güvencesinde ve devlet personeli güvencesi
altında yürütmek gerektiği düşüncesindeyiz.
Kefalet
sandığıyla ilgili de tartışmalar var, az önce de
değindim. Kefalet sandığında biriken 300 trilyon
paranın 2004 yılında çıkarılan bir yasayla geri
ödemesi durdurulmuş durumda. PTT emekçilerinin yıllarca
maaşlarının yüzde 2sini ödeyerek oluşturdukları bu
Kefalet Sandığında birikmiş paraların da mutlaka ama
mutlaka faiziyle birlikte çalışanlara iade edilmesi, geri ödenmesi
gerekiyor. Emekçiden toplanan bu paralarla PTT revize edilmiş,
güçlendirilmiş, şimdi bu çalışanların emeği ve
parası, katkısı hiçe sayılarak başkalarına
satılmaya çalışılıyor.
Bu nedenle,
Sayın Bakanın bütün bu kaygıları giderecek bir
yaklaşımla yasa tasarısının yeniden ele
alınacağını ifade etmesini bekliyor, hepinize
saygılarımı, teşekkürlerimi sunuyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
Şahsı
adına Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül.
Sayın Gönül,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 230 sıra sayılı Posta Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan
önce yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 6145 sayılı Kanunla kurulan, faaliyet ve
hizmetlerini 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yürütmekte olan
PTT Genel Müdürlüğü bu görevlerini 5584 sayılı Posta Kanunu
hükümleri çerçevesinde ifa etmektedir.
Bildiğiniz
gibi, PTT, kırsal kesimde bankaların kapanmasıyla meydana gelen
boşluğun doldurulması hizmetini üstlenmiştir. Posta çeki
hesaplarıyla ilgili işlemlerin çok sayıda artması nedeniyle
posta çeki hesaplarındaki aktarmalardan cüzi de olsa bir bedel
alınmasının uygun olacağı ve bu gelirler ile PTTnin
önünün daha da açılacağıyla birlikte önceki kuruluşundaki
kanunla da çelişkinin ortadan kaldırılması
düşüncesiyle bu değişikliğe ihtiyaç duyulmuştur.
Posta Kanununun
37nci maddesinde yapılması düşünülen değişiklikle
ilgili olarak, Posta Kanununun 37nci maddesinin IIIüncü fıkrasında
yer alan Hesaptan hesaba geçirilme işi için ücret alınmaz.
şeklindeki hükmüne göre posta çeki hesabından diğer bir posta
çeki hesabına para aktarma işleminden ücret alınmamaktadır.
PTT Genel Müdürlüğünün
PTT Bank tanıtıcı ifadesiyle vermekte olduğu parasal
posta hizmetlerinin temelini oluşturan posta çeki hizmeti PTTnin
bankacılık alanında gerçekleştirmekte olduğu para
transferlerinin omurgasını oluşturmaktadır. Düzenlemeye
göre, posta çeki hizmetlerinin ücret alınmaksızın
yapılması aktarma işlerine olan talebin son dönemlerde
artması nedeniyle personel ve otomasyon sistemine ilave bir yük
getirmektedir. Kısaca, posta çeki hesabından başka bir posta
çeki hesabına aktarma işlemleri için ayrıca emek ve zaman
harcanmakta olup, otomasyon sistemine işlemin getirdiği yük ve
hizmetin devamlılığı için harcanan emek
düşünüldüğünde PTT Genel Müdürlüğünü azımsanamayacak mali
külfetin altına soktuğu görülmektedir.
Posta çeki
hizmeti altındaki hesap sayısı 2003 yılında 282.933
iken, bu sayı 2008 yılı sonunda yüzde 400ün üzerinde bir
artışla 1 milyon 153 bin 77ye ulaşmıştır.
Örneğin, 2007-2008 yılları arasında hesaba para yatırma,
hesaplar arası aktarma, işlem tutarı, işlem adedi
astronomik bir artış göstermiştir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 2008 yılında
gerçekleştirilmiş olan toplam 1 milyon 629 bin 811 adet aktarma
işleminden hesaba para yatırmalar için en düşük alınmakta
olan 1 TL ücret alınmış olsa dahi bu ilave gelirin 1,6 milyon
TLnin üzerinde olacağı açıktır. PTT, hesaplarına para
yatırmak için almakta olduğu hizmet ücretlerini geçtiğimiz sene
hesaplar arası aktarma işlemleri için de almış olsa idi,
PTTnin posta çeki aktarma hizmeti karşılığı olarak
3,3 milyon TL ilave bir geliri olacaktı.
Posta Kanununun
37nci maddesinin IIIüncü fıkrasının madde metninden
çıkartılması hâlinde, kârlılık ve verimlilik
esasına göre hizmet yürüten PTT Genel Müdürlüğünün posta çeki
hesapları arasında aktarma işlemlerinden ücret
alınabilmesi, dolayısıyla, verilen hizmetin
karşılığının alınabilmesi imkânı
doğacaktır.
Posta Kanununun
10uncu maddesinde yapılması düşünülen değişiklikle
ilgili olarak da, evet, 5584 sayılı Posta Kanununun 10uncu
maddesine ikinci fıkrayla eklemek istediğimiz PTT İdaresi
postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale
yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilir. ibaresiyle gönderilen
ayrım, sevk ve dağıtım işlerini hizmet alımı
yoluyla da gerçekleştirmesi amaçlanmıştır.
Yasa
değişikliğinin Meclisimizce kabul edilmesi hâlinde, posta
işleme, kargo işleme, posta dağıtım merkezlerinde
hizmetlerin aksamaması için gerektiğinde iş gücü istihdamı
için esnek bir yetkiye kavuşmaktadır. PTT iş yerlerinde kabul
edilen tüm posta gönderileri yirmi posta işleme merkezinde, posta
işleme merkezi bulunmayan yerlerde ise PTT genel müdürlüklerinde
kayıt, ayrım, dağıtım ve sevk işlemlerine tabi
tutulmaktadır. Mevcut yapılanmaya göre, ayrım, sevk işlemi
yapan PTT iş yerlerinde tekel kapsamında gönderilen ve kapsam
dışında kalan gönderiler ayrı ayrı bölümlerde işlenememektedir.
Söz konusu gönderilerin bir bütün olarak ayrım ve sevk işlerine tabi
tutulması nedeniyle, bu işlerin ayrıştırılarak
yapılması da gerek personel istihdamı gerekse malzeme ve fiziki
yapı itibarıyla mümkün bulunmamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, PTT Genel Müdürlüğü, 1980li yıllardan bu yana
yaşanan personel yetersizliği nedeniyle, posta maddelerinin
ayrım ve dağıtım işlemlerinin bir
kısmını meri mevzuat çerçevesinde ihale yoluyla üçüncü
kişiler eliyle yürütmektedir. Hizmet alımı yoluyla yüklenici
firma eliyle gördürülen söz konusu işlerde
çalıştırılan işçilerin sözleşmelerinin
değişik nedenlerle yüklenici tarafından feshedilmesi üzerine,
işçiler tarafından ikame edilen, işe iade ve tazminat talepli
davalar neticesinde verilen ve Yargıtayca da onaylanan kararlarda
-burası önemli- PTT Genel Müdürlüğünün, bu işlerde
çalıştırılan işçilerin asıl iş yeri
olduğu açıkça ifade edilerek işçilerin işe iade talepleri
kabul edilmekte ve tazminat ödenmesi hüküm altına alınmaktadır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; düzenlemenin yasalaşmasıyla,
hizmet alımı ihalesi yoluyla iş gördürmeye yönelik mevcut
uygulamaya yasal zemin sağlanmış olacağı ve Posta
Kanununun 37nci maddesinin III numaralı fıkrasının kanun
metninden çıkartılması ile de 4736 sayılı Kanun ile
Posta Kanunu arasında paralellik sağlanacak olup, PTT Genel
Müdürlüğünün posta çeki hesapları arasında aktarma
işlemlerinden ücret alabilmesi imkânı doğacaktır.
Tasarıda
emeği geçen Ulaştırma Bakanımıza, Bakanlık
yetkililerine, Komisyonumuzun değerli üyelerine teşekkür ederken,
tasarının PTT Genel Müdürlüğüne ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Hepinizi bu duygularla saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gönül.
Şahsı
adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy.
Sayın
Özensoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Posta
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde
artan terör olayları, bugün de 9 askerimizin şehit olması
dolayısıyla bütün şehit olan görevlilerimize Allahtan rahmet
diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunla, 1inci maddede bu Posta İdaresiyle
alakalı dağıtım işlerinin
taşeronlaşması öngörülüyor, 2nci maddede de yine posta çekleri
arasındaki alınmayan ücretin alınması öngörülüyor. Tabii,
ben bütün bunların dışında, posta idaresinin mevcut
çalışanlarıyla ilgili, mevcut durumuyla ilgili bir göz
atılması, problemlerinin ne olduğunun ortaya konması
gerektiğini düşünerek, buradan hareketle konuşmamı
sürdürmek istiyorum.
Öncelikle, daha
önceki konuşmacıların da ifade ettiği gibi, Posta
İdaresinde çalışanların Kefalet Sandığından
yaklaşık 239 milyon lira -Kefalet Sandığındaki,
çalışanlara ait olan para- bir kanunla bir anlamda gasbedilmiş
durumda.
Bunun
dışında, çalışanların yıpranma hakları
da ellerinden alındı, posta
dağıtıcılığında çalışanların
da bu anlamda hakları elinden alındı. Herhâlde bu posta
dağıtıcılığı işinin çok yorucu bir
iş olmadığı, masa başında çalışanlar
kadar yorulduğu düşünülerek bu hakları elinden alındı.
Ama KİT Komisyonunda Sayın Genel Müdüre yine bu konuyla alakalı,
taşeronlaşmayla alakalı soru sorduğumda posta
dağıtıcılarının yaş ortalamasının
kırk sekiz-elli civarında olduğu, bundan dolayı da bu
işlerin aksadığı şeklinde bir cevap vermişti.
Yarınlarda altmış beş yaşına kadar
çalışacak olan bu posta dağıtıcılarının
Allah yardımcısı olsun. Ne kadar yorulmayacaklar, ne kadar
yorucu olacak, bunun da değerlendirmesini hep birlikte
yapacağız.
Tabii, bu 239
milyon lira ile neler yapıldı, bunu da KİT Komisyonunda
Sayın Genel Müdüre sormuştuk. Orada verdiği cevapta,
yaklaşık 700 civarında PTT Bankın restore edildiği,
ki bu PTT Bankların büyük bir çoğunluğu tek odalı yerler
olmakla birlikte, ortalama -yaklaşık- 25 bin liraya mal olduğu
ifade edildi. Bunun da takdirini sizlere bırakıyorum.
Tabii, bütün
bunlar yapılırken bazı ironik gelişmeler de oluyor. Bütün
bunların neticesinde yine buralarda çalışanların
problemlerini ortaya koymak maksadıyla Bursada Türk Haber-Senin
şube temsilcisi olan arkadaşımız Orhan Avcı bir
basın toplantısı yapıyor, bütün bu restorasyonlar
yapıldıktan sonra Bursada yaklaşık on altı
şubede tuvaletlerinin olmadığıyla, insanların tuvalet
ihtiyacını da pet şişe ile giderdiğiyle alakalı
bir görüntülü basın toplantısı yapıyor. Bunun üzerine Posta
İdaresi Genel Müdürlüğü bir müfettiş gönderiyor. Müfettiş
de sonuç itibarıyla Posta İdaresinin kamuoyunda küçük
düşürüldüğünü, itibarının zedelendiğini düşünerek
müfettiş raporuyla bu arkadaşımızın tayini Uşaka
çıkıyor. Ama arkasından yine Bursa PTT Başmüdürlüğüne
bir yazı gönderiyor Genel Müdürlük
27-28/11/2008 tarihlerinde
çeşitli İnternet siteleri ve basında
yayınlanmasını sağlamak suretiyle PTT Şubelerinde
Ayıp Görüntüler, PTTde Tuvaletler Pet Şişeye, Tuvalet Yok,
Pet Şişe Var gibi başlıklarla yer alan haberlerde Bursa
merkezde 56 PTT şubesinden 30unda tuvaletin olmamasının büyük
problem oluşturduğu, camiye veya halka açık tuvalete gidemeyen
şube personelinin küçük tuvalet gereksinimini pet şişelerle
giderdikleri ve tuvalet sorunlarının çözülmemesi hâlinde iş
yavaşlatma eylemi yapmayı düşündükleri şeklinde ileri
sürülen iddialarla ilgili olarak Teftiş Kurulu
Başkanlığınca yaptırılan soruşturma sonucu 3
sayılı raporda
Sonucu ben
söylüyorum:
15 adedinde tuvalet olmamasına karşın bu
şubelerde genelde iki personelin görev yaptığı ve
yakınında bulunan tuvaletleri kullandığı belirtilerek
şubede çalışan personelin insani ihtiyaçlarını
karşılayacak ve sıkıntı yaşatmayacak özellikte
şubeler için yer temin edilmesi, WCsi bulunmayan yerlerin PTT şubesi
olarak kiralanmaması, WC bulunmayan PTT şubelerinin ise imkânlar
ölçüsünde WC bulunan binalara taşınması ve PTT iş
yerlerinin genel görünümlerinin İdaremiz prestijine yakışır
konumda olmasına gereken özenin gösterilmesi önerilmektedir
diye devam
eden bir yazı yazıyor.
Şimdi,
buradan Sayın Genel Müdüre ve Sayın Bakana soruyorum: Bu
arkadaşımız eğer bir gerçeği ortaya koyduysa -ki Genel
Müdürlüğün yazdığı Teftiş Kurulunun raporuyla bunun
gerçekleri yansıttığı ortaya konulmuştur- niye bu
arkadaş Bu, Genel Müdürlüğün prestijini kamuoyunda küçük
düşürdü. diye gerekçe olarak teftiş raporları gösterilerek tayin
edildi?
Kaldı ki,
Orhan Avcı orada sıradan çalışan bir memur değil,
aynı zamanda Türk Haber-Senin şube başkanı ve
sendikacı Dolayısıyla, işçilerin, orada
çalışanların haklarını, hukukunu korumak ve orada
birtakım haklar kazanmak üzere görevli kılınmış,
seçilmiş bir insan ama maalesef profesyonel sendikacı
olmadığı için -profesyonel sendikacı olsaydı böyle bir
tayin söz konusu olmazdı- bu arkadaşa tam aksine orada, Bursadaki o
durumu ortaya çıkardığı için, teşekkür edilmesi
gerekirken, maalesef Bursadaki aile düzeni bozularak tayini istendi.
Yine Bursadan
söz ederek, PTTden devam etmek istiyorum: Bütün bu uygulamalar, PTT Banklar
tefriş edilirken, bu harcamalar yapılırken yine Bursadaki
Gençosman PTT Binasıyla alakalı Sayın Genel Müdüre yine KİT
Komisyonunda bir soru sordum. Buranın son depremden dolayı bir hasar
gördüğü, dolayısıyla güçlendirilmesiyle ilgili gereken bir rapor
olduğunu söylediğimde, Sayın Genel Müdür de beni tasdik ederek,
kendisinin bizzat oraya gittiğini ve oradaki son durumun güçlendirilme veya
oranın boşaltılarak yeni bir projeyle yıkılıp
yapılması noktasında bir karar veremediklerini ifade ettiler.
Şimdi buradan soruyorum: 1999dan bugüne kadar on yıl geçti ve bu son
özellikle bir yıl önce tekrar gündeme getirdiğim, basında da yer
alan bu konuyla alakalı, Bursanın depremsellik bölgesinde
olduğunu herkes biliyor, depremin de ne zaman olacağını
kimse tahmin edemiyor, yarınlarda Allah korusun Bursada bir deprem olsa,
bu güçlendirilmemiş binada çalışan yüzlerce memur, oraya gelen
binlerce vatandaştan bir kısmı zarar görse, bunun
sorumluluğu kimin olacaktır acaba? Bu güçlendirmenin veya o
binanın hâlâ boşaltılmamasından dolayı PTT Genel
Müdürlüğü ve Sayın Bakan sorumlu mudur, değil midir? Bunu da
dikkatlerinize sunuyorum.
Yine
hırsızlık ve gasp olaylarıyla ilgili bir soru
sormuştum. 2002 yılında toplam 58 adet, 2003 yılında
48, 2004te 68, 2005te 188, 2006da 241, 2007de 134, 2008in dört aylık
sonucu itibarıyla 39 adet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özensoy, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Teşekkür ediyorum.
olaydan
bahsetmişti o günkü tarih itibarıyla Sayın Genel Müdür ama
görüyoruz ki son aylarda yine PTT Banklarda soygunlar devam ediyor, bir tek
gelişme, zannediyorum -o gün de sorduğumuz- kameraların PTT
Banklara konmaya başlanmış olması.
Yine, KİT
Komisyon Başkanı Bu olayların işlem hacmi önemli, ne
kadar? diye sorduğunda da Sayın Genel Müdür Çok düşük, toplam
beş senelik sürede 2 milyon 491 YTLlik bir kayıp var. şeklinde
cevap vermişti. Bu çok düşük rakamı, beş yılda 2
milyon 491 YTLlik rakamı bu kurumlarla çarparsanız ortaya çıkan
ne olur, onu da takdirlerinize sunuyorum.
PTTnin daha
verimli hizmetler yapması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakanım, daha önce ben size bir soru önergesi
sunmuştum. Soru önergesinde, bu ihalelerin hangi firmalara
verildiğini sormuştum ancak siz buna yanıt vermemişsiniz,
firmaların adını söylememişsiniz. Şimdi, bu hangi
firmalara verilmiştir? Bu firmaların AKP çevrelerine
yakınlığı var mıdır?
İkincisi:
Bir işçi için taşerona ne kadar ücret ödeniyor?
Bir de, bu
tasarıyla, PTT yasasının 2nci maddesinde, PTT personeli
tarafından yapılması zorunlu olan posta tekeli kapsamındaki
gönderilerin de üçüncü kişilere ihale edilmesi öngörüldüğü
anlaşılmaktadır. Bu, Anayasaya aykırı değil
midir? Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Çetin
MUSTAFA
ÇETİN (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben aslında
bir soru sormayacağım, sadece CHP Grubu adına konuşan
Sayın Coşkunoğlunun konuşmasında sarf ettiği
-tutanağı henüz getirtemedim ama sözü aynen budur- Uşakta
Toplu Konut inşaatını yapan müteahhit firmaların yerli
halktan bir tek çivi dahi satın almadığı
beyanına
üzüntülerimi belirtmek için
Çünkü orada Toplu Konut beş aşamalı
konut yapmıştır, yaklaşık 2 bine
yaklaşmaktadır ve orada konutları yapan müteahhitler
Uşaklı tüccarlardan, sanayicilerden ve esnaftan beton, kereste,
seramik, her türlü ihtiyaç maddesi, inşaat malzemesi, gıda malzemesi
satın almaktadırlar.
Gerçeğin bu
kadar çarpıtılmasını Genel Kurulun bilgisine sunuyor ve
üzüntülerimi belirtiyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
posta hizmetlerinin taşeronlaştırılmasının gerçek
sebebi personel yetersizliği veya daha iyi hizmet verebilmek için midir?
Bunların dışında başka hangi amaçlara bu düzenleme ile
ulaşılacaktır? Bu hizmetlerin ihale yoluyla özel şirket ve
şahıslara yaptırılmak istenmesi posta işletmelerinin
verimlilik ve ekonomik değerini yükseltecek midir? Şayet böyle bir
durum söz konusu ise bu işletmeleri önce
taşeronlaştırıp sonra da Telekom gibi bir özelleştirme
planı mı yapılmaktadır?
Özet olarak,
önümüzdeki dönem ve zamanlar için PTTnin özelleştirme maskesiyle
satılmasını Hükûmet olarak gündeme getirecek misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
üç sorum var:
1) PTT güvenlik
hizmetlerinde birtakım zafiyetlerin söz konusu olduğu son olaylarda
açık bir şekilde ortaya çıktı. Bu çok önemli konunun
düzeltilmesi için yeni çalışmalarınız bulunmakta
mıdır?
2) PTT
hizmetlerinden koli, kargo hizmetlerinde eleman yetersizliği ve teçhizat
yetersizliğinden dolayı büyük zorluklar yaşanmaktadır. Bu
hususta yeni bir yapılandırma ve düzenleme düşünülüyor mu?
3) Posta
dağıtıcılarının görevi esnasında şehir
içi ulaşımlarında ulaşım araçlarından ücretsiz
yararlanabilmesinin bütün şehirlerde gerçekleşebilmesi için
kapsamlı bir yasal düzenleme planlanıyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Telekomu özelleştirdiniz çünkü kârlıydı, aldılar. PTTye
müşteri bulunamadı. Şimdi, bunun perakende kârlı
alanlarını özelleştirmek PTTyi tamamen işlevsiz
kılmaz mı?
Bir de, son
günlerde PTT soygunları çok yaygın, basına da yansıyor.
PTTdeki soygunların yaygın olmasının nedeni güvenlik
zafiyeti midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz Posta Kanununa
ilave edilen 1inci maddeyle posta dağıtım hizmetlerinin üçüncü
şahıslara yaptırılabilmesi öngörülmektedir. Bu
değişiklikle amacınız bankacılık işlemleri
ile dağıtım işlerini birbirinden ayırarak
özelleştirmeye zemin hazırlamak mıdır?
Geçtiğimiz
günlerde kabul ettiğimiz sosyal güvenlik görüşmeleri
sırasında müktesep hakları ellerinden alınan posta
dağıtıcılarının bu haklarına bu kanunu
düzenlemek istediğiniz için mi karşı çıkmadınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, posta dağıtım işlemi bir güven ve ciddiyet
işidir. Türkiye gibi terörün hedefi hâline gelmiş bir ülkede
dağıtımın özel kuruluşlar tarafından
yapılmasında daha önce rahmetli Malatya Belediye
Başkanının uğradığı olay gibi meydana
gelecek terör olaylarında uğranılacak zararları da
düşündünüz mü?
Diğer
taraftan -demin Değerli Milletvekilimin ifade ettiği- TOKİ
Balıkesirde de hiç Balıkesirden mal almamıştır,
tamamıyla dışarıdan, İstanbul ve İzmirden,
ismini de araştırdığım şirketlerden. Acaba bu
toplu, hep bir yerden mi alındı, bende merak konusu oldu.
Balıkesirden de almamıştır.
Bilgilerine arz
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şair Niyazi
Akıncıoğlunun dediği gibi:
Yeşerdi
telgraf direkleri,
Selamın
geçiyor besbelli.
Şimdi, PTT
de özelleştirmeye doğru gidiyor. Türkiye'nin her tarafında ciddi
bir özelleştirme başladı ve insanlar mağdur. Sosyal
devletten sadaka devlete dönüştük. Benim seçim bölgemde birkaç gündür
Tekelden dolayı, yani Tekelin özelleştirilmesinden dolayı
çiftçiler ayakta, ne yapacaklarını bilmiyorlar. Devlet Alternatif
bir ürün şey yapacağız. diyor ama ortada hiçbir şey yok.
Acaba Sayın Bakanımız bu konuda bize bir şeyler
söyleyebilir mi veyahut da o çiftçilerimize buradan bir müjde verebilir mi, bir
yıl daha veyahut iki yıl daha üretimi sürdürmek adına?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, yaşadığımız ekonomik kriz ve
işsizlik ortamında PTT hizmetinin özelleştirilmesi yerine,
boş kadrolara alım yapsanız, yeni kadro ihdas etseniz daha
doğru ve kalıcı olmaz mı?
Ayrıca,
Deniz Feneri dosyasının Türkiye içinde gecikmesinde, kurumlar
arası intikalinde posta idaresinin bir günahı, bir suçu, bir
eksikliği var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz kanunla ilgili sayın
milletvekillerinin yönelttiği sorulara cevap vermeye
çalışacağım sürem içerisinde.
Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürkün PTT Bank ihaleleriyle ilgili,
hangi firmalara verildiği konusunda bir sorusu var.
Bildiğiniz
gibi, PTT ihaleleri tüm kamu kurumlarında olduğu gibi herkese
açık, yeterli şartları taşıyan firmalara ihale
edilmektedir ve bu, tamamen herkese açık ve yarışma usulü
yapılmaktadır. Dolayısıyla, bunların
tamamının listesini biz bilahare yazılı olarak size
iletiriz. Takdir edersiniz ki birçok, yüzlerce ihale yapılmaktadır ve
bunlarla ilgili de bağımsız ihale komisyonları Kamu
İhale Kanununa göre bu işlemleri ikmal etmektedir.
Tabii, diğer
bir soru burada, taşeron konusu. Taşeron konusu, Posta
İşletmelerinde 1980 yılından beri devam eden bir olgudur.
Bütün kamu kuruluşlarında alt işveren gerçeği mevcuttur. Bu
yüzden de geçtiğimiz aylarda, Sosyal Güvenlik Bakanlığımız
alt işverenin yasal altyapısını güçlendirmeye yönelik bir
düzenleme yapma ihtiyacı duymuştur. Çünkü, burada oluşan hukuki
sorunları aşmanın yolu, bir fiilî durumu, bir mevcut durumu
yasal altyapıya kavuşturmaktır, PTTde yapılan da budur. 80
yılından beri çeşitli iş alanlarında, güvenlik,
temizlik, dağıtım, ayrım
Ama, tebligatla ilgili sizin
sorunuza da cevap- özel kanun hükümleri saklı. Burada, PTTnin asli
kadroları bu işi yapmaya devam edecektir, burada kanun gayet
açıktır.
Dolayısıyla,
burada getirilen düzenleme bir özelleştirme olmayıp aksine, fiilî
durumun yasal bir altyapıya kavuşturulması, böylece
Yargıtayın verdiği karar doğrultusunda alt işverenin
çalıştırdığı işçilerin haklarının
Posta İdaresi tarafından daha net bir şekilde takibine yönelik
bir düzenlemedir. Esasında çalışanların lehine bir
düzenlemedir, onların haklarını, hukukunu takip etmeye yönelik
bir düzenlemedir, yoksa PTTnin özelleştirilmesiyle ilgili bir husus söz
konusu değildir.
Sayın
Tankutun sorusu da bu kapsamda. Tabii burada, dediğim gibi, bir
özelleştirme meselesi yoktur. PTT esasen son beş altı yıl
içerisinde yaptığı çalışmalarla hizmet
alanını fevkalade genişletmiştir. Kısaca örnek vermek
gerekirse: Bir ayda 2 milyon işlem yaparken 25 milyon işlem yapar
hâle gelmiştir ve otomasyona tabi ağı 700den 4 bine
çıkmıştır. PTTnin âdeta bütün gelirleri personel
giderlerini karşılayamazken, şu anda PTT, bütün bu
işlemleri, hizmetleri yapmakla birlikte, 370 milyon TL de kâra
geçmiştir. Yani kamuya yük olmaktan kurtarmış, vatandaşa
daha yaygın hizmet vermektedir. Belki daha anlamlısı, 2000, 2001
krizinden sonra birçok küçük ölçekli sekiz yüz kırk dokuz ilçede bankalar
kapanmış, 2004te başlattığımız PTT Bank
uygulamasıyla birlikte bu yerleşim yerlerimizde de PTT finansal
işlemleri yapar hâle gelmiştir. Böylece
vatandaşımızın büyük şehirlere taşınması
ve büyük mali külfetlere katlanmasının da önüne geçilmiştir.
Bu yönüyle tabii,
PTT personel almaya aslında devam ediyor. Şöyle ki: Her yıl
emeklilik nedeniyle ayrılanların yüzde 10u kadar, Hazinenin
verdiği izin çerçevesinde kadrolu personel alınıyor. Ancak
PTTnin iş ve işlemleri, hizmet alanı çok genişlediği
için bunu tamamen kadrolu elemanlarla yapamadığından alt
işveren marifetiyle de personel almaya devam ediyor. Çeşitli
branşlarda şu anda PTTnin 29.900 asli çalışanı, 5.551
tane de bu şekilde alt işverenler marifetiyle
çalıştırdığı personel mevcuttur.
Diğer bir
konu, Sayın Mustafa Enözün sorusu koli-kargo, PTTde güvenlik sorunu.
PTTde, doğrudur, yıllar boyunca PTT şubelerinde bazı
soygunlar meydana gelmektedir. Bu soygunları az önce zaten adetleri
yıllar itibarıyla Sayın Konuşmacı ifade etti. Benim
söylemek istediğim, tabii, bu soygunların önüne geçebilmek için
tedbirlerimizi artırıyoruz. Ne yaptık? Bunlardan: 1083 tane
güvenlik görevlisi istihdam ediyoruz. Bu bütün PTT işyerlerinin tek bir merkezden
izlenmesini sağlamak üzere bir alarm sistemi kurulumu bitti,
çalışıyor. Kamera sistemi de şu anda 1.053 PTT iş
yerine monte edilmiş durumda, peyderpey bütün yerlere, 4 bine yakın
takdir edersiniz ki yer var küçük büyük, bunlara da montajı sürmektedir.
Diğer bir
konu, dağıtıcıların ücretsiz şehir içinde
Yine
Sayın Milletvekilimizin söylediği bir husus var, bu konu -tabii
biliyorsunuz- 2001 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu
kararıyla hiçbir şekilde hiçbir -istisnalar dışında-
kamu personelinin, kamu vasıtalarından ücretsiz yararlanmaması
ilkesi getirildi. Bunun yerine, kurumlarının bu ücretlere, bu
maliyetlere karşılık kendi bütçelerinde bir kaynak
ayırmaları öngörüldü. O bakımdan artık dağıtıcılık,
posta hizmetleri fiilen tekel olmaktan mektup dışında- çıktığı
için bunun da bir hizmet ve bu hizmetin bir karşılığı
-hem hizmeti gören açısından hem hizmet verilen açısından-
olması gayet doğaldır. Esasen posta çeki için yapılan
düzenleme de bu amaca yöneliktir.
Sayın Hasip
Kaplanın sorusu: PTT özelleştirilmiyor yani Kârlı alanlar
özelleştiriliyor, kârlı olmayanlar da parçalanıp
özelleştiriliyor. Şu anda sektöre, kamuoyu görüşüne
sunduğumuz kanun
PTTnin zaten birçok alanda tekeli delinmiş
durumda. Fiilî bir durum var, yasal altyapı yok, kargo şirketleri,
kurye şirketleri faaliyet gösteriyor ve hukuki altyapıdan yoksun.
İşte burada yapmak istediğimiz, posta alanında bir
düzenleyici kurul oluşturmak, PTTyi de işletmeci olarak yeniden
tanımlamak. Böylece, hizmet görenler ile bu hizmetleri verenlerin düzenlenip
denetlenmesi işlemini birbirinden ayırmaktır. Yapılmak
istenen budur. Bugünkü alt işverende eleman
çalıştırılması konusu da tamamen fiilî bir durumun,
1980den beri devam eden ve büyük hukuki sorunlar içerisinde bulunan durumun
düzeltilmesi ve bu şekilde çalışanlarımızın
haklarının daha iyi takip edilmesine yönelik bir düzenlemedir. Bunu
böyle anlamak gerekir diye düşünüyoruz. Amacımız da budur. Yoksa
PTTyi özelleştirmek gibi bir düşüncemiz yoktur.
Diğer bir
soru Sayın Ahmet Duran Bulutun, yine güvenlikle ilgiliydi. Güvenlikle
ilgili konuyu açıkladım.
TOKİyle
ilgili
Konumuz dışı olduğu için şu anda bir şey
söyleyemiyorum.
Sayın
Sakıkın sorusu: Sayın Sakık, PTT, dediğim gibi,
özelleştirilmeye gitmiyor. Burada yapılmak istenen, az önce ifade
ettiğim gibi, bir hukuki altyapıyı oluşturmaktır.
Sayın
Ağyüzün sorusu da Tabii, boş kadrolara alsanız -PTTye- bütün
işleri kadrolu personelle yapsanız. diyor. Bunu yapabilsek iyi ama,
yani PTTnin işlem hacmi demek ki 10 kat, 10-15 kat arttı son
beş yılda. Bu demektir ki mevcut kadrosunu 10-15 kat artırmak
gerekiyor. Bir de tabii Almanya, Fransayla karşılaştırma
yapıldı. Almanyada bir yıllık mektup
dağıtımı 20 milyar, Türkiyede 1 milyar. Yani kaç
vatandaşa 1 dağıtıcı düşüyor hesabından
ziyade ne kadar dağıtım işi var, birlikte düşünmemiz
lazım. Almanyanın 82 milyon nüfusu var, çalışanı
PTTnin 10 katı ama yaptığı dağıtım 20
katı. Bizimkiyle karşılaştırdığımız
zaman bizimki onun yarısı kadar. Dolayısıyla bin
dağıtım işine 1 PTT dağıtıcısı
bakıyorsa, bizde 434 kişi 434 dağıtım yapabiliyor. Bu
iş de verimlilikle ilgili, iş hacminin büyüklüğüyle ilgili bir
konudur. Mukayeseyi, o bakımdan, tek taraflı yapmak bizi doğru
noktaya götürmez.
Amacımız,
PTTde vatandaşımıza daha fazla hizmet götürmek. 12-13
işlem yaparken bugün 112 işlem yapar hâle gelmiş. Emekliler
evlerinde maaşlarını alabiliyorlar, her türlü parasal
işlemler yapılabiliyor; elektrik, telefon, vesaire, doğal gaz,
bütün bunlar yapılabiliyor. Kargo işlemleri de PTT yapmaya
başladı. Hakikaten PTT son yıllarda çok ciddi bir
atılım içine girdi. Hâlbuki 95te PTT-Telekom
ayrıldığında, bütün para getiren kısımlar
Telekomda kaldı, PTT gittikçe hantallaşmaya, kamuya yük olmaya
başladı. İşte yapılan bu projeyle
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar mısınız
efendim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Evet, tamamlıyorum.
Yapılan bu
yeniden yapılanma, PTTnin görev alanını geliştirmekle
bugün PTTyi daha çok insanımıza ulaşır, daha çok
insanımızın işini görür hâle getirdik. Buradaki düzenlememizin
amacı da bu doğrultuda olmaktadır.
Sayın
milletvekillerimizin, Genel Kurulun bilgilerine arz ederim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, ben sorularıma yanıt
alamadım.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, efendim, özel görüşün. Soru-cevap işleminde
Sayın Bakan bu kadar verdi, tekrarlamayalım çünkü şimdi bir de
yoklama talebi var.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ben çok açık bir soru sordum: Taşeronlara
işçi başına kaç lira ödeniyor? dedim.
BAŞKAN
Efendim, yani özel görüşürsünüz, Sayın Bakan burada.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Soru önergesine yanıt verilmiyor, burada sorularıma
yanıt verilmiyor.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, mutlaka
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan, müsaade
ederseniz
BAŞKAN
Sayın Bakanım, müsaade ederseniz efendim
Sonra kendi aranızda
konuşun lütfen.
Sayın
milletvekilleri
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Kendi aramızda konuşacak mesele değil
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arkadaşlar bakınız
Soru sordunuz Sayın Öztürk, cevap
verdi. Yani Sayın Bakan burada, tekrar bir soru soracaksanız verirsiniz,
mutlaka mikrofondan olması mecburiyeti yok. Lütfen efendim
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Başkanım, bu bizim özel bir işimiz değil,
yani kendi aramızda konuşulacak bir mesele değil.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, işaretle oylamadan önce bir yoklama talebi
vardır. Şimdi bu talebi yerine getireceğim.
Önce yoklama
isteminde bulunabilecek yeter sayıda sayın üyenin ismen tespitini
yaptıktan sonra elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Maddeye geçmeden
önce yoklama yapılmasını arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN
Sayın Anadol? Burada.
Sayın
Korkmaz? Burada.
Sayın
Öztürk? Burada.
Sayın Çöllü?
Burada.
Sayın Emek?
Burada.
Sayın Süner?
Burada.
Sayın
Barış? Burada.
Sayın
Paçarız? Burada.
Sayın Seçer?
Burada.
Sayın Küçük?
Burada.
Sayın
Erenkaya? Burada.
Sayın Özer?
Burada.
Sayın
Ağyüz? Burada.
Sayın Erten?
Burada.
Sayın Köse?
Burada.
Sayın Ünsal?
Burada.
Sayın
Çakır? Burada.
Sayın
Baratalı? Burada.
Sayın Ersin?
Burada.
Sayın
Özpolat? Burada.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yeterli sayıda arkadaşımız yoklama
talebinde bulunmuşlardır.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama isteminde
bulunan sayın üyelerin yoklama için elektronik oylama cihazına
girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, pusula gönderen
arkadaşlarımızın isimlerini okuyacağım, lütfen
burada olan arkadaşlarımız işaret etsinler.
Sayın
Tuğrul Yemişci? Burada.
Sayın Ünal
Kacır? Burada.
Sayın Akif
Gülle? Burada.
Sayın Binali
Yıldırım? Burada.
Sayın Zafer
Çağlayan, Sayın Bakanım? Burada.
Sayın
İbrahim Mete Doğruer? Burada.
Sayın Mehmet
Aydın? Burada.
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
2.- Posta Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/491) (S. Sayısı: 230) (Devam)
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saat 17.45te
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 83üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
230 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
1inci maddeyi okutuyorum:
POSTA KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- 2/3/1950 tarihli ve 5584 sayılı Posta Kanununun
10 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
PTT İdaresi postaların ayrım ve
dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü şahıslara
gördürebilir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce
Diyarbakırda öldürülen tüm yurttaşlarımız için
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
kendilerine de Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
burada, zor bir mesleği icra eden, günün büyük bir kesimini
dışarıda geçiren, yaz-kış, sıcak-soğuk
demeden kar, yağmur ve çamur altında çalışan
postacıları yakından ilgilendiren, PTT çalışanlarını
yakından ilgilendiren bir tasarıyı ve onunla ilgili bir maddeyi
görüşüyoruz.
Postacılar, her gün vatandaşın kapısına
giden tek meslek grubudur. Yani bir vatandaşın kapısına
sık sık giden tek meslek grubu postacılardır. Bundan
dolayı, postacılık güven gerektiren bir meslektir.
Postacılık, haberleşme hakkını sürdürdüğü için
güven gerektirmektedir.
Bu görüşülmekte olan tasarı komisyona geldiğinde
aslında sonradan ihdas edilen bu 1inci madde hiç yoktu. Bu, sadece bu
çekler arasındaki işlemlerden para alınmasını öngören
bir tasarıydı. Ancak, Komisyonun görüşmeleri
sırasında, Sayın Bakanın sözlü gerekçeleri gerekçe
yapılarak yeni bir madde ihdas edilmiştir.
Şimdi, 1inci maddeyle PTT İdaresi postaların
ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü
şahıslara gördürebilir. şeklinde bir hüküm getirilmiştir.
Şimdi, bu hükümle artık bundan sonra PTT İdaresi postaların
ayrım ve dağıtım işlerini üçüncü kişilere ihale
edebilecek. Madde metninde çok açıkça görüleceği üzere, burada posta
dağıtımında ve ayrım işlerinde bir
sınırlama yoktur, bir belirlilik yoktur.
Her ne kadar bu yasanın gerekçesi aslında etkin ve
kaliteli hizmet olarak söylenilmekteyse de, personel azlığı
nedeniyle gelişen iş hacminin
karşılanılmadığı belirtilmekteyse de bu gerekçeler
doğru değildir. 2002 yılından bugüne kadar Bakanlık bu
konuda personel almıştır ama yeterli sayıda personel
almamıştır, daha az personel almıştır. Çok daha
yeterli sayıda bu işleri görecek nitelikte personel alabilirdi Ama
onu neden almadı, onu da anlamış değiliz.
Aslında, yasanın esas gerekçesini AKP adına
konuşan arkadaşlarımız açıkça belirttiler. Hizmet
alımı yoluyla yüklenici firma eliyle gönderilen söz konusu
işlerde çalıştırılan işçilerin
sözleşmelerinin yüklenici firma tarafından feshedilmesi hâlinde
işçiler tarafından açılan işe iade ve tazminat talebi
davalarında Yargıtayca asıl işveren, sorumlu olarak PTT
Genel Müdürlüğü görülmektedir. Burada, elemanlar taşeron firmaya ait
olmasına rağmen sorumlu olarak PTT Genel Müdürlüğünün
tutulması PTT Müdürlüğünü zor durumda bırakmaktadır.
İşte değerli arkadaşlarım, esas mesele
burada. Yani burada devlet eliyle emeğin sömürülmesinin yolu açılmak
için bu yasa tasarısı getirilmiştir.
Şimdi, bir kere şunu açıklıkla belirtmek
istiyorum: Bu belirtilen Yargıtay kararlarında PTT İdaresinin
sorumlu tutulmasının yasal dayanağı PTT Kanunu
değildir, PTT Kanununa dayanarak Yargıtay böyle bir karar veriyor
değildir. Taşeronun çalıştırdığı
işçilerin İş Kanunundan ve hizmet akitlerinden doğan
haklarından taşeron ile birlikte asıl işverenin sorumlu
tutulması ilkesi İş Kanununun temel ilkelerinden birisidir.
Yani bu yasal düzenleme buradan çıksa bile İş Kanununun 2nci
maddesi ve İş Kanunundaki diğer maddeler var olduğu
müddetçe PTT asıl işveren olma sıfatıyla hiçbir zaman
sorumluluktan kurtulamayacaktır. Yani bu kanunu çıkardık diye
PTTnin asıl işveren olma nedeniyle taşeron işçilerinin
haklarından sorumlu olmasından kurtulmayı
düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Öncelikle bunu belirtelim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
tasarı usul yönünden bir kere yasaya aykırı, usul yönünden
doğru değil. Çünkü deminden de söyledim, gelişindeki madde
metniyle Komisyondaki madde metni tamamen farklı, amaç tamamen farklı
hâle gelmiştir.
Yine, 7201 sayılı Tebligat Kanununa ve 5584
sayılı Posta Kanununa aykırılıklar vardır çünkü
Tebligat Kanununda açıkça, bilcümle tebligatın bu Kanun hükümleri
dairesinde Posta, Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur
vasıtasıyla yapılacağı öngörülmektedir. Gönderilen
gönderilerin içerisinde mahkemelerin, icraların, noterlerin
tebligatları olduğu gibi diğer resmî evraklar da vardır.
Bunların hiçbir zaman özel şahıs eliyle gördürülmesi mümkün
değildir.
Yine bu kanun tasarısı, özellikle bu tasarının
bu maddesi Anayasanın 128inci maddesine açıkça
aykırıdır çünkü Anayasanın 128inci maddesi genel idare
esaslarına göre yürütülecek kamu hizmetlerinin kamu görevlileri eliyle yürütülmesini
esas olarak ortaya koymuştur.
Yine bu tasarı haberleşme özgürlüğünü,
gizliliğini ve güvenliğini açıkça ihlal eder niteliktedir. Bu
yönüyle de Evrensel İnsan Hakları Bildirgesine de
aykırıdır.
PTT Kanununda ise mevcut PTT Kanununun 2nci maddesinin (A) ve
(B) bentlerinde tekel içi götürülerin neler olduğu, tekel
dışı, posta tekeli dışında kalanların neler
olduğu açıkça sayılmıştır. Bu Kanuna göre posta
tekeli içerisindeki deminden de belirttiğimiz o resmî tebligatlar,
hukuksal sonuç doğurucu tebligatlar var. Bunları hep
düşündüğümüzde bunların özel ellerle gönderilmesi mümkün
değildir.
Yine burada bu işin etkin ve kaliteli hizmetinden
bahsediliyor, bu nedenle böyle olduğu söyleniliyor. Şimdi, bunun
özel
Uygulamada gördük, birçok posta giderlerinin bu taşeron işçiler
tarafından yakıldığı İstanbulda malumdur, bu
bilinen bir olaydır ve bundan dolayı da mahkemelerde yargılama
olmuştur. Demek ki burada bir güvenlik de söz konusu değildir
değerli arkadaşlarım.
Bu tasarı, deminden de söylediğim gibi, İş
Yasasına açıkça aykırıdır çünkü İş
Yasasında -ister şey de olsun- esas iş bir taşerona
gördürülemez yani işin bütünü taşerona açıkça verilemez. Sadece
yardımcı işler taşerona verilebilinir. Burada, açıkça
İş Kanununda söylenildiği gibi, İşletmenin ve
işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren
işler dışında asıl iş bölünerek alt
işverenlere verilemez. diyor değerli arkadaşlarım. Bu,
Yasanın açık hükmüdür.
Yine -deminden de söyledim- bu tasarı, İnsan
Hakları Bildirgesine aykırıdır. Şimdi, bu
tasarıyla ne yapılmak istenilmektedir? Bu tasarının
arkasında ne vardır? Bu tasarının arkasında, bir
taşeronlaştırma, etkin bir taşeronlaştırma
politikasıyla emeğin sömürülmesine devletin alet olması
anlayışı vardır. Bugün ben deminden de Sayın Bakana
sordum: Bir taşeron işçisi için taşerona ne kadar ödeniyor?
dedim. Bunu soru önergesiyle de sormuştum yazılı, yanıt
verilmedi. Şimdi, ancak taşeronun işçilerine ödenen parayı
söylediler, asgari ücret olarak bildirdiler, Yemek ve yol ücreti dâhil.
Ayrıca o da ödeniyor. dediler.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizde
yaşadığımız bir gerçek var. Taşeron işçileri
âdeta köle gibi çalıştırılan işçilerdir. Hele hele
sırtında 40-50 kilo yükle şehri dolaşan
PTT işi
ağır bir iştir ve bu nedenle uygulamada, zaten bu tekel, posta
tekeli dışındaki işler için alınan taşeron
işçileri, İstanbul, Ankara, İzmir dışında,
diğer illerde bu tekel kapsamındaki işlerde de
çalıştırılmaktadır. Bunların da sık sık
işi bırakmakta olduklarını sanıyorum Sayın
Bakanımız da biliyor, PTT Genel Müdürlüğü de biliyor ve her iki
ayda bir onları eğitmek için yeniden PTTden eleman
görevlendirdikleri herhâlde bir gerçek. O nedenle, bu taşeronlaşma
esastır.
Yine taşeron işçilerinin de resmî tatil ve ulusal bayram
günlerinde çalıştırıldıkları, bunların
ücretlerinin ödenmediği bir gerçektir. Bu firmaların, her yıl
kâğıt üstünde isimlerini değiştirdikleri ve işçilerin
haklarının alınmasına engel oldukları bir gerçektir.
Taşeron firma çalışanlarının
maaşlarının zamanında ödenmediğini, sanıyorum en
iyi, asıl işveren sıfatıyla PTT Genel Müdürünün bilmesi
gerekiyor. Ayrıca, bu işçilerin ücretlerinin ödenmemesinden de
iş hukuku anlamında PTT Genel Müdürlüğü sorumludur.
Taşeronlaştırma artık günümüzde bir
insanlık ayıbı olmuştur. Bu taşeronlaşma
açıkça emek sömürüsü hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk,
konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Devletin böyle bir emek
sömürüsüne alet olacak şekilde bir düzenleme yapılmış
olması sosyal hukuk devletiyle bağdaşan bir ilke değildir.
Bunun yerine, PTT bu işleri gördürecek kendisine eleman almak
durumundadır. Taşeronlara vereceği parayla pekâlâ bu konuda
eleman alabilir ve nitekim, zaten 2002den beri eleman almıştır.
Benim elimde resmî belgeler var.
Değerli arkadaşlarım, getirilen gerekçeler
inandırıcı değildir ve ayrıca da doğru
değildir. Bir kere, bunun sınırı belirlenmemiştir.
Yani tekel içi maddelerin dağıtımıyla PTT tekeli
dışındaki maddelerin dağıtım ve ayrım
işleri mi ihale edilecektir? Bu, bu yasada belirlenmemiş. Ancak
Sayın Bakan, deminden bir soruya verdiği yanıtta PTT tekeli
içerisinde olan maddelerin aynen PTT elemanları tarafından
dağıtılacağını söylemiştir ama yasada bu
konuda bir belirlilik yoktur. Bu nedenle, bu tasarının bu maddesinin
kanun metninden çıkarılması bence en doğru bir
tavırdır. Bunun çıkarılmasını istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman.
Sayın Büyükataman, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 230 sıra
sayılı Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bugün Diyarbakırda
kaybettiğimiz aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum,
ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı dileklerimi
sunuyorum. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğümüzü, huzurumuzu ve bin
yıllık kardeşliğimizi bozmaya yönelik bu terör örgütünün
eylemelerini de bu vesileyle bir kez daha şiddetle
kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 230 sıra
sayılı Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi PTT İdaresi
postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale
yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilir. hükmünü ihtiva etmektedir.
Yasa tasarısına eklenen bu madde ile PTTnin esas görevi olan
postanın ayrım ve dağıtım hizmetlerinin taşeron
şirketler aracılığıyla yapılması
amaçlanmaktadır. Hiçbir sosyal tarafa danışmadan ve
görüşlerini almadan halkın haberleşme hakkını
sağlayan tek kamu kurumu olan PTTnin hizmetlerinin taşeron
şirketler eliyle yapılması ve özelleştirilmesi
amaçlanmaktadır. PTT, sessiz sedasız özelleştirilmektedir. Bu
tasarı, Anayasaya ve 7201 sayılı Tebligat Kanununa aykırıdır.
Bu Yasaya göre adli tebligatların dağıtımı kamu çalışanları
eliyle yapılmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Ulaştırma
Bakanı, bir soru önergesine verdiği cevapta, Posta Kanununun 2nci
maddesinde yer alan açık ve kapalı mektupların ve 7201
sayılı Tebligat Kanununun 41inci maddesine göre tebliğ
evrakının PTT personeli tarafından posta tekeli kapsamında
kabul ve dağıtımının gerçekleştirildiğini,
bunun dışındaki tüm posta maddelerinin ayrım ve
dağıtım işlerinin ise taşeron firmalara ihale yoluyla
yaptırıldığını söylemiştir. Sayın
Bakan, elli iki PTT başmüdürlüğünün taşeron firma
çalıştırdığını belirtmiştir. Yine
Sayın Bakan, PTT Genel Müdürlüğünde posta ayrım ve
dağıtım hizmetlerinde çalıştırılmak üzere
uzun yıllar personel ataması yapılamaması, emeklilik, ölüm
ve istifa, nakil gibi nedenlerle boşalan kadroların yerine yeni
alımın yapılmadığını ve PTTnin kargo
hizmetlerine başlamasından dolayı posta tekeli
dışında kalan gönderilerin ayrım ve dağıtım
hizmetlerinin ihale yoluyla firmalara
yaptırıldığını söylemiştir. Yani,
taşeron firmalara bu işler zaten yaptırılmaktadır. Bu
yasayla, yapılmakta olan hukuksuz uygulamanın hukuka uygun hâle
gelmesi sağlanmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin en eski kurumlarından
olan, yüz altmış sekiz yıldır insanlarımıza
hizmet veren PTT, halkımıza, özel ve resmî kurumlara hizmet
çeşitliliğini artırarak evde emekli maaşı teslimi,
kredi kartı, telefon, elektrik, su ve doğal gaz faturaları
tahsilatı, para transferi, telgraf, koli, kargo, mektup ve diğer tüm
gönderilerin ilçe, köy, mahalle, sokak dağıtımını ve
teslimini sağlamaktadır.
PTT bu yoğun hizmetlerini olağanüstü personel
sıkıntısına rağmen sürdürmeye
çalışmaktadır. Her gün emeklilik dilekçesi veren, iş
yoğunluğundan dolayı stres, sıkıntı ve bunalım
yaşayan dağıtıcılar her türlü fedakârlığa
katlanmaktadırlar. Postacımız görevini yerine getirirken
bazı vatandaşlarımız tarafından adli, icra
tebligatları ve benzeri görevleri sırasında darp, silahla
mukavemet, sözlü ve fiilî saldırılara maruz kalmaktadırlar.
Bir an önce PTTnin personel açığının giderilmesi
ve en az 5 bin yeni personel alınması gerekmektedir. Posta
dağıtıcılarının, gişe memurlarının
ve PTT çalışanlarının sorunlarının giderilmesi
zaruret hâline gelmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, 55 milyonluk Fransada 300
bin PTT çalışanı ve 90 bin dağıtıcı
bulunmasına karşılık ülkemizde 70 milyon nüfus varken 29
bin PTT çalışanı içerisinde sadece 12 bin PTT
dağıtıcısı bulunmaktadır. Bu eksik personelle 3
kişinin çalışması gereken alanda 1
dağıtıcı, en az 30-40 kilo yük ile hizmet vermekte, bel ve
boyun fıtığı, romatizma, mafsal ağrısı,
omurilik kayması, topuk dikeni gibi çeşitli meslek
hastalıklarıyla karşılaşmaktadırlar. Dinî ve
millî bayramlarda, yılbaşında çalışan PTT
çalışanları ağır kış şartlarına
rağmen Edirneden Karsa, Rizeden Bursaya kadar ülkemizin her yerinde
kara kışa rağmen gece gündüz çalışmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, özelleştirme taraftarları,
sürekli olarak devletin küçülmesini, buna bağlı olarak da kamu
harcamalarının kısılması gerektiğini
vurgulamaktadırlar. Ancak, sosyal devlet, genel bir tanımla, dar
gelirlilerin ve emeğiyle geçinenlerin çıkarlarını koruyan,
bunun için ekonomiye doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale eden,
bireylere fırsat eşitliği sağlamakla görevli devlettir.
Kısacası, bireylere insan onuruna yaraşır bir hayat
seviyesi sağlamak da devletin bir görevidir. Sosyal devlet bu
işlevini yerine getirebilmek için kamu harcamaları yapmak
zorundadır. Kamu harcamalarının kısılmasıyla
sosyal devlet, özünü yitirecek, muhtevası boş bir kavram hâline
gelecektir.
Dünyada tüm ülkelerde kamu kesiminde sendikal örgütlenme
oranı özel sektöre göre daha yüksektir. Bunun nedeni, kuşkusuz, kamu
kesiminde siyasi iktidarların sendikal örgütlenmeye daha hoşgörülü
bakmasıdır. Özelleştirmeyle birlikte kamu kesimindeki
işyerlerinde sendikalaşma oranı düşmekte, sendikalar üye
kaybetmekte, cılız tabela kuruluşları hâline gelmektedir.
Sendikaların bu duruma gelmesi ise ücret ve sosyal hakların
aşağıya çekilmesine neden olmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, özelleştirmeyle
ekonomide piyasa kurallarına işlerlik kazandırmak ve devlet
tekellerinin kırılması amaçlanmaktadır. Fakat özel
sektördeki bir işletmenin tekel olma avantajını kötüye kullanma
ihtimali daha fazla bulunmaktadır. Devletin çekildiği iktisadi bir
alanda en büyük payı bulunduran veya tek başına kalan özel firma
bu avantajını kötüye kullanabilmektedir. Özelleştirmede
işletme kaynaklarını en etkin biçimde kullanacak fakat tüketici
yararı da mutlaka gözetilecektir. Çünkü özel sektörün varlık nedeni
kârdır. Dolayısıyla, özelleştirilen bir firmanın kâr
amacı taşımayan mal veya hizmet üretmesi düşünülemez. Onun
için, özelleştirme neticesi, kamunun, kamu iktisadi teşebbüsler
aracılığıyla gerçekleştirdiği sosyal amaçlı
kamu hizmeti yara almaktadır.
Özelleştirilen işletmelerdeki fazla iş gücünün
tazminatlarının ödenerek işten çıkarılmaları veya
başka kamu iş yerlerine gönderilmeleri de bir problem olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Bu tasarının yasalaşması hâlinde
kayıtlı ve kayıtsız gönderilerin
dağıtımı taşeron firma elamanları eliyle yapılacaktır.
Ülkemizdeki taşeronlaştırma uygulamalarının
sonuçlarını yaşayarak hep birlikte gördük. PTTde kısmi
olarak uygulanan taşeron firmalara yaptırılan posta
dağıtımı nedeniyle yakılan ve kaybolan mektuplar
geçtiğimiz günlerde basında yer almıştır. Çünkü
taşeron firmalar istihdam politikalarını en az ücretle en çok
işi yaptırmak üzerine kurmuşlardır. Taşeron
firmaların birinci önceliği, yapılan işin niteliği,
çalışanların hakları, hizmetin kalitesi değil,
şirketin kârıdır.
Sayın milletvekilleri, taşeronlaşma, özünde
ekonomik verimlilik ve işletmecilik anlayışı nedeniyle
ortaya çıkan bir çalışma biçimidir. Bir malın üretilmesi ya
da bir hizmetin sunulması için gerekli tüm işlerin aynı iş
yerinde yapılması bazı ek yatırımların
yapılmasına, bu da işletme veriminin düşmesine neden
olabilir. Bazı ek işler özel uzmanlık gerektirebilir. Bu gibi
durumlarda işin bir alt işverene, yani taşerona
yaptırılması daha ekonomik olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Büyükataman, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) Bu anlamıyla
taşeronlaşma, büyük işletmelerin ortaya
çıktığı sanayi devrimine kadar uzanan bir tarihe sahiptir.
Türkiyede ise ilk kez 1936 yılında yürürlüğe konulan 3008
sayılı İş Yasasında taşeronluğa yer
verilmiştir. Taşeronlaşma sonucunda sendikaların üye
sayıları azalmakta ve güç kaybetmektedirler. Sonuçta sendikalar,
işçilerin hak ve hürriyetlerini koruyamayan, demokrasi mücadelesinde
hiçbir etkinliği olmayan göstermelik kuruluşlar hâline gelmektedir.
Bu yasanın uygulanmasında gerek
çalışanların gerekse sendikalarımızın
taşıdığı haklı endişeleri giderebilecek
hassasiyetlerin ortaya konulacağı umudu ve temennisiyle bu yasanın
hayırlı olmasını diliyor ve yüce heyetinizi en derin
saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına Çanakkale Milletvekili Müjdat
Kuşku.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MÜJDAT KUŞKU (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Posta Kanununda değişiklik yapacak
olan tasarının 1inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime, şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı
dileyerek başlıyorum.
Dünden beri devam eden kanun görüşmelerinde bütün
arkadaşlarımızın hemfikir olduğu bir konu var: PTT son
beş yılda işlem hacmini 10 kat artırmış, buna
karşın personel sayısı da düşmüş durumdadır
ve dolayısıyla da PTTde personele ihtiyaç vardır,
dolayısıyla da bunun alınması gerekiyor.
Sayın Bakanımızın da az önce söylediği
gibi, memur alımları zaten devam etmekte ama ihtiyacı
karşılayacak oranda da değildir. Dolayısıyla burada
-bu kanunla beraber- PTT İdaresi postanın ayrım ve
dağıtım işlemlerinin ihale yoluyla üçüncü
şahıslara gördürülebileceği konusunda bir madde ekleniyor ve
dolayısıyla bu personel ihtiyacı bundan sonra bu şekilde de
çözülebilme yolu açılıyor. Dolayısıyla zaten ihtiyaç olan
bu personelin bu şekilde de alımının önü
açılmaktadır.
Elbette ki alt taşeronlarda çalışan
kardeşlerimizin, işçi kardeşlerimizin özlük haklarının
veya çalışma şartlarının düzenlenmesi bütün her yerde
aynı şekilde sağlanmaya çalışılmalıdır.
Bu konuda en ufak bir tereddüt tabii ki yoktur. Dolayısıyla -hem
PTTde çalışacak olan- hem özel sektörde hem de devlet sektöründe
çalışan, hizmet alımı yoluyla çalışan bütün
işçi kardeşlerimizin, alt işverenlerde çalışan
işçi kardeşlerimizin bu hakları zaten en iyi şekilde
korunmalı ve kollanmalıdır diye düşünüyoruz. Tabii, zaten fiilî
olarak 1980 yılından beri devam etmekte olan bu alt işveren
uygulaması inşallah bu kanunla beraber bir yasal çerçevede de devam
edecektir diyorum.
Bu kanunun hazırlanmasında emeği olan herkese
teşekkür ediyor, kanunun milletimize hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına Muğla Milletvekili Mehmet Nil
Hıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 230
sıra sayılı Posta Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Öncelikle Diyarbakır şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyor, terör örgütünü bir kez daha telin ediyorum.
1inci maddeyle getirilen hüküm, dağıtım ve
ayrım işlemlerinin hizmet alımı yoluyla
yapılmasını getirmektedir. İletişim insanlık
tarihi ile paralel olarak gelişmekte olan bir sektördür. Ateş ve
dumanla başlayıp ayna ile, güvercinle, şahinle, atlı
ulaklarla, posta arabaları, cipler, kargo kamyonları ve kargo
uçakları ile ilkel toplumlardan en medeni toplumlara kadar, medeniyetin
zirvede olduğu asrımıza kadar her ülkede mevcut olan
haberleşme, ülkemizde de son yıllarda gelişmiş ülkelere
yakışan bir ilerleme kaydetmiştir.
Personelinin maaşlarını dahi ödeyemeyen hantal ve
sorun yüklü bir kurumdan, yılda 237 milyon, yani eski parayla 237 trilyon
kâra geçmiş olan posta işletmeciliği, bu modern hizmet sunumu
ile PTT Bank ismini hak etmiş bir kurum hâline dönüşmüştür.
Elbette bu gelişimin kaydedilmesinde AK PARTİmizin
reformist anlayışının yanı sıra
Bakanımızın ve Genel Müdürümüzün kurumsal anlamdaki gayretleri
de göz ardı edilemez.
Devletin, ayakkabı, kumaş, lastik ve daha pek çok sanayi
üretimini millete bıraktığı, üretimi bırakıp
denetime geçtiği asrımızda posta hizmetlerinin de özel sektöre
açılması gayet doğal ve yerinde bir anlayıştır.
Elbette birtakım yasal düzenlemeleri de birlikte getirecek zincirleme
kararların alınması gerekebilir, ancak bu alınmış
olan karar, özellikle tüketicimizin posta hizmetlerini daha
sağlıklı almasını beraberinde getirecek önemli bir
karardır.
Ben, çıkarılacak bu yasanın turizmimize,
sanayicimize, iş adamımıza, haberleşmede
postacının yolunu gözleyen, en kısa zamanda çekin eline
ulaşmasını bekleyen iş adamlarımıza
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Yasanın
çıkarılmasında gayretlerini esirgemeyen Bakanlık mensuplarımıza
ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza selam ve
saygılarımı bir kez daha ifade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakandan
öğrenmek istiyorum. Posta çeklerine yatırılan paralardan ve PTT
kartlardan para alınmaması münasebetiyle posta çeki yoğun bir
şekilde kullanılıyor. Çıkarmış olduğumuz bu
kanunla acaba ne miktar parayı hangi yöntemlerle alacaklar? Ne kadar para
alacaklar? Onu öğrenmek istiyorum.
Bir ikincisi de: PTT kartı kullanımından ücret
alınacak mıdır?
Bir diğer sorum da: Kadro yetersizliği veyahut da
işlem sayısı azlığı münasebetiyle birçok yerde
posta merkezleri kapatılmıştır. Bu kanunun
çıkmasıyla beraber tekrar bu posta merkezlerini açmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, bu madde ile yüz
altmış yıllık bir geçmişi olan türkülerimizin
vazgeçilmez simgesi postacı ve postacı kültürü yapılacak olan
düzenlemeyle ortadan kaldırılıyor. Bu kültürün ortadan
kaldırıldığını düşünüyor musunuz?
Bir de, gerekçeye baktığımızda, şu anda
hizmet satın alımı yapıldığı belirtilmekte.
Şu anda hizmet satın alma yoluyla kaç kişi
çalıştırılmakta? Bu düzenlemeden sonra kaç kişi daha
almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana
soruyorum:
1) PTT bünyesinde özellikle taşra teşkilatlarında
çalışan personelin önemli sıkıntılarla ve yoğun
iş yükü altında çalıştıkları hepimizin malumudur.
PTT çalışanlarının ücret, özlük ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi ve kişi başına
düşen iş yükünün hafifletilmesi amacıyla taşerondan asgari
ücretle hizmet alımı yerine yeni kadrolu personel alımı
konusunda bir çalışmanız var mıdır? Varsa
çalışma ne aşamadadır?
2) PTTnin, PTT AŞ olma yolunda olduğu yönünde
basında bugün çıkan haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tasarı özelleştirme için bir altyapı mı
oluşturmaktadır?
3) Türk Telekomun yarısından fazlası
özelleştirme yoluyla satıldığı hâlde hâlen isminde
Türk teriminin kullanılması yürürlükteki mevzuata aykırı
değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanıma soruyorum: Manisa PTT
çalışanları 16 merkez, 51 şubesi, 12 acentesi ve 1,5
milyona yakın nüfusuyla Türkiye'nin önemli, sanayileşmiş
illerinden birisinde hizmet vermektedirler. Buna rağmen Manisadan çok
küçük illerde başmüdürlükler kurulmasına rağmen Manisada neden
başmüdürlük kurulmamıştır?
İkinci sorum: Manisa ilinde teknik hizmetler 1 mühendis, 5
teknisyen tarafından yürütülürken şu anda yapılan norm kadro
uygulamasıyla 2 teknisyen, isteği dışı illere tayin
edilmişlerdir. Bu 2 teknisyen Türk Haber-Sen yöneticileridir. Hiçbir ilde
norm kadro uygulaması yapılmamışken bu uygulama neden
Manisada yapılmıştır? Ayrıca, Manisada kalan 3
teknisyen ile teknik hizmetler de yetersiz kalmaktadır. Durumun tekrar
incelenmesi mümkün müdür? Sayın Bakanımızın ve Genel
Müdürümüzün dikkatine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, bu taşeronlaşma uygulamaları
uzunca zamandır devam ediyor, kanun çıktıktan sonra da bunun
devamı olacak diye düşünüyorum. Bu uygulamalarda taşeron
firmaların işe aldıkları işçilere asgari ücret
ödendiğini biliyoruz, bize gelen bilgiler böyle. Ancak, kurum
taşeronlara kişi başına ne kadar ödüyor ortalama?
Bir de bu taşeron firmaların işe
alımlarında kimler etkili oluyor? Taşeron firma kendi
inisiyatifini kullanarak işe alıyor mu? Daha da açık söylersek,
bize gelen bilgilere göre, Genel Müdürün direkt talimatla, özellikle
hemşehrilerini birtakım yerlere gönderdiği söyleniyor,
doğru mudur, değil midir? Doğruysa bu uygulamanın
doğru olup olmadığını öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut, son olarak
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım,
işlem hacmi artan PTT azalan personelle hizmet vermektedir. PTT
çalışanları artan hayat pahalılığı
karşısında çok zor duruma düşmüşlerdir. Balıkesir
ilinde PTT çalışanları tasarının
görüşüldüğünü takip ederek mesaj çekiyorlar. Diyorlar ki: Bu
tasarı, çalışanlarının ekonomik durumları da
değerlendirilip düşünülerek bir bütün hâlinde ele alınamaz
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Reşat
Doğrunun sorusunu cevaplandırıyorum: Bu posta çeklerinden
alınan ücretlerle ilgili bir liste vardı, bu kanunla birlikte posta
çeklerinden makul ücretler alınacak. Tabii, her hizmetin bir
karşılığı olması gerekiyor. Şöyle: 1 ila 500
liralık işlemlerden 1 lira, 500-750 arasında 2 lira ve 10 binin
üzerinde 6 lira, aralarda da 1, 2, 3, 4, 5
diye gidiyor. Dolayısıyla,
bu ücretler bugün bankaların ücretlerinin çok çok altında
ücretlerdir.
Posta çekiyle 2008 yılında 1 milyon 629 bin 911 adet
işlem gerçekleşmiştir, 1.6 milyon, yani 1 trilyon 600 milyon da
buradan PTT gelir elde etmiştir.
Sayın Tanerin sorusu: PTT hiçbir zaman ortadan kalkmayacak.
Yüz altmış sekiz yıldır bu ülkenin hasretini, sevincini,
kederini taşıyan ve toplumumuzda bir hizmet kuruluşunun da
ötesinde bir kültür oluşturan PTT var olmaya ilanihaye devam edecektir.
Ancak, gelişen teknoloji dolayısıyla PTT işin gerisinde
kalmasın, bu gelişmelere yenik düşmesin diye PTTnin yeniden
yapılandırılması, daha verimli hizmet vermesi için
çalışmalarımız sürmektedir. Esasen hizmet alımı
şeklinde yapılan ve kendi kadrosuyla yaptığı
işleri topladığımız zaman bütün bu işler 35 bin
kişilik bir kadroyla gerçekleştirilmektedir. Ancak, zaman içerisinde
kadrolu personelin sayısının azalması ve kamuda personel
istihdamının da belirli sınırlarda olması
dolayısıyla bu boşluk alt işveren ve o şekilde
karşılanmaktadır. 5.500 civarında çalışan
vardır. İhtiyaca göre bu sayı azalır, eksilir, onları
şartlar gösterecektir.
Sayın Işıkın sorusu: PTTlilerin ücretlerinin
iyileştirilmesi konusu kamu personeli özlük hakları genel
şartları çerçevesinde değerlendirilmektedir. Ancak, PTT, zaman
zaman kendi imkânlarıyla da personele belirli sürelerde ilave ödemeler
yapmaktadır. Yine söylüyorum, PTTnin özelleştirilmesi söz konusu
değildir.
Sayın Enözün sorusu: Manisa ile ilgili konulara tekrar
bakacağız, gözden geçireceğiz. Bu konuda eğer bir
sıkıntı varsa gidereceğiz. Bunu ifade etmek isterim.
Sayın Özensoyun sorusu: Asgari ücret ödeniyor, hizmet
alımı suretiyle çalıştırılan personele. PTT
bunlara ne kadar para ödüyor? Tabii, PTTnin yaptığı bu hizmet
alımlarında her ihalede değişmekle birlikte ortalama brüt
ücret 800 ila 900 TL civarındadır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım,
şirket vermiyor bu parayı.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) 1.300 olduğu söyleniyor,
Sayın Bakan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) 1.340 denildi bize, Sayın
Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
1.340
Şimdi eğer bu konuda farklı bir şey varsa
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Biz o belgeleri getirelim size o
zaman
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Şimdi, güvenlikçi olursa farklı, kargoda çalışırsa
farklı. Ben ortalamasını söylüyorum. Yani takdir edersiniz ki
yapılan işin özelliğine göre ücret verilir. Neticede
firmanın kendi işletme kârını ve yükümlülüklerini de bunun
içerisinde düşünürsek personelin eline geçen ücret daha da
azalacaktır. Ama hiçbir şekilde asgari ücretin altında
olması söz konusu değildir. Ama bu kanunla bu hüküm
yasalaştığında daha fazla alt işverendeki
çalışanlara ücret verme imkânı da ortaya çıkacaktır.
Bu konuyu da ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Komisyon temsil
edilmiyor orada. Efendim, Azize Hanım Komisyon sözcüsüdür, fakat
başkan veya başkan vekili değildir. Komisyon başkan veya
başkan vekili tarafından temsil edilmediği için orada temsil
edilmiyor ve bu iş için seçilmiş sözcü de değil, Sayın
Başkan. Daha önce uygulamalarımız var.
BAŞKAN Daha önceden de Sayın Genç, bu konuyla ilgili
olarak müzakereler, tartışmalar olmuş ve bu konuda mutabakat
sağlanmış.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, mutabakat sağlanmadı. O
iş için seçilmiş komisyon
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde aynı
mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve
işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 230 sıra sayılı yasa
tasarısının birinci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Posta Kanununda değişiklik yapılmasına dair
230 sıra sayılı kanun tasarısının komisyon
görüşmeleri sırasında eklenen PTT İdaresi postaların
ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü şahıslara
gördürebilir şeklindeki 1. maddenin tasarıdan
çıkarılmasını, diğer maddelerin buna göre
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Hüsnü Çöllü |
Atila Emek |
|
Mersin |
Antalya |
Antalya |
|
Rahmi Güner |
Mevlüt Coşkuner |
Bilgin Paçarız |
|
Ordu |
Isparta |
Edirne |
|
|
Tansel Barış |
|
|
|
Kırklareli |
|
BAŞKAN Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki her iki
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Öztürk, siz de mi konuşacaksınız? Tamam.
İlk önce Sayın Gençe söz verelim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 230 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 1inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılması için verdiğim önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Bu arada, Diyarbakırda meydana gelen vahim olayda
hayatını kaybeden 9 askerimizin de ailelerine sabır diliyorum,
kendilerine Tanrıdan rahmet diliyorum. Büyük bir acı.
İnşallah bu acılar son olur.
Sayın milletvekilleri, bir defa bu madde Hükûmet
tasarısında yok, Komisyonda ilave ediliyor. İç Tüzükün 35inci
maddesine göre komisyonlar kanun teklif edemezler. Neden edemezler biliyor
musunuz? Bakın, öteki, Hükûmetin getirdiği tekliflerde madde
gerekçeleri var. Kanun tasarı ve teklifleri Komisyona sunulurken bir
gerekçesi olur ama bakın 1inci maddenin gerekçesi yok. Burada komisyonda
verilen bir önergeyle kanun maddesi ilave ediyorlar. Açın, bakın,
İç Tüzük 35inci maddede diyor ki: Komisyonlar kanun teklif edemezler.
Şimdi, biz bu İç Tüzükü niye yaptık değerli
milletvekilleri? Yahu niye yaptık bunu? Yani bunu ezip de suyunu içmek
için yapmadık ki. Onun için, yani bunları, bu Başkanlık
Divanının, Meclis Başkanının böyle yurt
dışında gezeceğine evvela bu komisyonların İç
Tüzüke uygun olarak çalışıp
çalışmadığını tespit etmesi lazım. İç
Tüzükün 45inci maddesi diyor ki: Efendim, komisyonlar, Genel Kurulda
başkan ve başkanvekilleri veya o konu için seçilmiş sözcüler
kanalıyla temsil edilir. Biz bunu daha önce getirdik buraya. İç Tüzük
hükmü çok açık, buna rağmen uygulanmıyor. Yani iktidar
partisinin tahakkümü bu kadar Mecliste hissedilirse orada ne hukuk olur ne
Hiçbir şey olmaz.
Şimdi, bu maddeyle getirilen nedir? Posta İdaresi bir
kamu hizmetidir. Postanın yaptığı çok önemli hizmetler
vardır. Kamu hizmeti Anayasanın 128inci maddesine göre ancak kamu
personeli eliyle yürütülür. Ayrıca da Tebligat Kanunu çok açık.
Tebligat Kanununa göre tebligatlar önemlidir ve bunların kamu hizmeti
niteliği olduğu için bunları özel teşebbüse yaptırmak
bence kamu hizmeti işinin aksaması bakımından, bu
hizmetlerin hakkıyla yerine getirilmemesi bakımından çok
önemlidir. Çünkü özel kişiye baktığınız zaman, özel kişi
devletteki kayıtları değiştirebilir. Yani bir kişiye
tebligat yaparsınız, yarına o tebligatı
zamanında
Mesela, dava açmadı adam. Ne edersiniz? Getirir orada o tebligatı
değiştirebilirsiniz çünkü maalesef parayla yapılmayan hiçbir
şey yok, her türlü sahtekârlıklar var ama kamu hizmeti niteliği
taşıyan bu hizmet eğer devlet organları tarafından
yapılırsa onların belgeleri değiştirilemez, hiçbir
zaman birtakım kişilere göre değiştirilemez. Bu, çok önemli
bir unsurdur.
Ayrıca, Posta İdaresi, devletle eş değer bir
yaşıtta, hatta devletten de daha yaşlı, Türkiye Cumhuriyeti
devletinden de daha yaşlı bir şey.
Şimdi, bu devlet hizmetlerini, kamu hizmetlerini, özellikle
böyle özel teşebbüse yaptırmanın ne anlamı var, ben
anlamıyorum.
Bakın, her kurumda, özellikle KİTlerde
KİTleri
sattınız, Telekomu sattınız. Telekomun yüzde 55ini
getirdi, bir yandaş firmalara sattılar.
Arkadaşlar, bunun aşağı yukarı yüzde 45i
devletin elinde ama bu Telekom o kadar israf içinde çalışıyor ki
bir yönetim kurulu toplantısı yapıyor beş
yıldızlı otellerde. Bilmem, özel uçaklar tutuluyor, gidip geliyor...
Yahu, senin yüzde 55 hissen var ama yüzde 45i de devletin kardeşim.
Devletin parası harcanıyor burada. Ondan sonra, kendi
yandaşlarına 100 milyar lira ayda maaş veriyorlar
arkadaşlar, 100 milyar lira! Bu, kimin şeyinden gidiyor?
İşte, bizim, devletin
Yani ayrıca, o paralar, o kadar fazla
masraflar verilmese orada bir vergi doğacak. Zaten, maalesef
İktidarınız zamanında Telekomun kurumlar vergisini yüzde
30dan yüzde 20ye indirdiniz. Senede en azından 600 trilyon lira böylece
Telekom bu vergiden kazanıyor yani meşru yollardan kazanıyor.
Yani neresine atarsanız el, o kadar devletin, milletin menfaatleri yok
ediliyor; özel teşebbüsün, büyük tüccarların, büyük iş
adamlarının menfaatleri korunuyor. Niye yani bu hizmetler devlet
eliyle yapılmasın?
Değerli arkadaşlarımız, bakın, bu
memlekette insanlar yoksullaştırılıyor ve o kadar
acımasız hâle getiriliyor ki
Güvenlik hizmetlerini özel
kişilere yaptırıyorsunuz, temizlik hizmetlerini özel
kişilere yaptırıyorsunuz. İhale veriyorsunuz. İhaleyi
alan kişiler -tabii ki siyasi iktidarın yandaşları-
alıyor ihaleyi, 500 milyon liraya ve vergisi de dâhil, orada asgari
ücretin yani çok düşük bir fiyatla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) Evet Sayın Başkan.
bunların bir kısmını da
İnsanlar o
kadar yoksul bir vaziyette ki, yani ne dese kabul edecek.
Dolayısıyla, onların gerçek ücretini de orada göstermiyor, çok
düşük ücretlerle çalıştırıyor. Hâlbuki bunlara ne
gerek var? Yani güvenlik hizmetleri, temizlik hizmetleri, işte bu
hizmetler devlet eliyle yapılsın. Bu kadar memlekette işsizlik
var. Ne olacak yani bu insanlar sendikalı olsun, insan haysiyetine uygun
bir ücret alsın ve haklarını savunacak kişiler olsun.
Şimdi, bana, bugün, Ziraat Bankasından bir şey
geldi. Ziraat Bankasına Ülkerden 2 tane yönetici gelmiş. Bütün Ziraat
Bankasındaki üst tarafındaki memurların hepsini sağa sola
göndermişler. Nedir? Efendim, Ankarada çalışan adamı Vana
gönderiyor, Şırnaka gönderiyor otuz yıllık memuru.
Neymiş? Bunlar mecburen emekliye ayrılsınlar, ben kendi
yandaşlarımı getireceğim
Bu, insanlara yapılan büyük
bir vahşettir, büyük bir işkencedir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti
devletine yakışmayan bir davranış biçimidir. Yani bu
devleti, bu insanları bu kadar onurlarıyla, haysiyetleriyle,
geçimleriyle oynamayın arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Yazık, bu insanlar bu memleketin
insanları.
Önergemin mahiyeti budur. Kabulünü diliyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; PTT İdaresi postaların ayrım,
dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü şahıslara
gördürebilir. şeklindeki 1inci madde metninin kanun
tasarısından çıkarılmasını teklif ediyoruz.
Önergemiz buna ilişkindir.
Şu nedenle bunu teklif ediyoruz: Şimdi, Sayın Bakan
sorulara verdiği yanıtta, PTT tekeli içerisinde, kapsamı
içerisinde kalan konuların aynen PTT personeli tarafından
yürütüleceğini söyledi, ancak kanunun madde metnine
baktığımızda, PTT İdaresi postaların ayrım
ve dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü
şahıslara gördürebilir. Bu cümleden de açıkça
anlaşılacağı üzere, bu posta gönderilerinin içerisinde PTT
tekeli içerisinde veya dışarısında olan bir ayrım yoktur.
Sınırları bunun çizilmemiştir, belirsizdir. Buna dayanarak,
PTT tekeli içerisindeki PTT gönderilerinin de ihalesinin
yapılacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Şimdi, bu yönüyle baktığımızda, deminden
Sayın Bakan dedi ki: PTT ortadan kalkmayacak, devam edecek. PTTnin asli
görevi üçüncü şahıslara verildiği zaman PTT ne iş yapacak,
onu da merak ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun maddesinin,
Anayasanın 128inci maddesine açıkça aykırı olduğunu
söylemiştim. Anayasanın 128inci maddesi: Devletin, kamu iktisadî
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle gördürülür. Çok açıktır. Bu hükme açıkça aykırılık
vardır. Yine Anayasanın 22nci maddesindeki haberleşme
hürriyetinin ihlali anlamıdır. Yine Anayasanın 20nci
maddesindeki özel hayatın gizliliği ve korunması ilkesine
açıkça aykırılık vardır. Bu nedenle, bu madde metninin
tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz.
Yine, deminden de söyledim, İş Kanununa açıkça
aykırılık vardır. Bakanın ve
arkadaşlarımızın, burada açıklamama rağmen, hâlâ
aynı yöndeki ısrarları devam ediyor. Yani iş mahkemeleri,
PTT Kanununa göre yargılama yapmaz, maddi hukuk bakımından
İş Kanununu uygularlar. İş Kanununda hüküm yoksa Borçlar
Kanunu ve buna ilişkin hükümler esas alınır. Yargılama
usulü yönünden de İş Mahkemeleri Kanunu uygulanır. Burada,
mahkemelerin, PTTyi taşeron işçilerinin işçilik
haklarından sorumlu tutmasının yasal dayanağı
İş Kanunudur. O nedenle, PTT Kanununda nasıl
değişiklik yapılırsa yapılsın, hiçbir zaman,
taşeron işçilerinin haklarından PTT asıl işveren
sıfatıyla kurtulamayacaktır, kurtulamaz da. Zaten demokratik
hukuk devletinde bunun aksini düşünmek de mümkün değildir. Aksi
olsaydı, bütün işverenler, Türkiyede taşeronlaşma yolu ile
işçi haklarından kurtulmanın yollarını ararlardı.
O nedenle, zaten demokratik hukuk devletlerinde böylesine bir hüküm getirilmiştir.
Zaten İş Kanununda -deminden de söyledik- işin ancak
yürüttüğü mal ve hizmetlerin üretimine ilişkin yardımcı
işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve
işin gereğiyle teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren
işler alt taşerona verilebilir. Yani bir iş yerinde, ister özel
sektör olsun ister devlet sektörü olsun, o sektörün esas faaliyet alanı,
ana faaliyet alanı hiçbir zaman taşerona verilemez. Bu konuda da
zaten yasal hüküm vardır, demin de onu ben söyledim. O nedenle, bu
konudaki gerekçeler doğru gerekçeler değildir.
Yine, PTT Kanununun 2nci maddesi çok açık bir şekilde
PTT İdaresinin tekeli altında olan maddeler şunlardır:
Açık ve kapalı mektuplar, üzerlerinde haberleşme mahiyetinde
yazı bulunan kartlar. diyor. Şimdi, bu posta gönderilerinin
içerisinde, deminden de söyledim, hukuksal sonuç doğurabilecek gönderiler
de vardır, APS de vardır, diğer değerli şeyler de
vardır. Bunların özel kişilere, yani kamu hizmet alanından
çıkarılarak özel kişilere gördürülmesi, deminden de söyledim,
Anayasa hükmü gereği gene mümkün değildir.
Yine, Tebligat Kanunu da Posta ve Telgraf Teşkilatı
Genel Müdürlüğü veya memur eliyle tebligatı öngörüyor. Yani
birtakım kuruluşlar ya kendi memurları eliyle tebligat
yaptıracaklar ya da PTT Genel Müdürlüğünün elemanları eliyle
uygulamada bunu yapacaklar.
Bakın şimdi uygulamada yapılan birtakım
şeylere: Şu anda PTT tekeli kapsamı dışında kalan
işler için alınan işçilere PTT tekeli kapsamı içinde olan
işler gördürülüyor. Ancak bunun sorumluluğunu taşeron
işçisinde görmüyor bu yasa.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bu nedenle PTTyi sorumlu
tutuyor.
Hizmetin yine kaliteliliği meselesi getirildi. Elimdeki
belge, İstanbul Ümraniyede çuvallar içerisinde PTT
evraklarının, mahkeme evraklarının yakılmasına
ilişkin bir belge. Bakın, burada diyor ki, başta söylemiş:
Pendikte 4 PTT görevlisi mektup dolu çuvalları yakarken yakalandı.
İstanbul ili İl Jandarma Komutanlığı, Ömerli
havzasında yakılıyor. Araçta iki çuval bulunuyor. Bunlarla
ilgili devam etmiş. Tabii, burada okuduğumuz zaman PTT görevlisi
sanıyorsunuz. Devam ediyor: Kendilerine emanet edilen gönderileri
yaktıkları öne sürülen zanlıların, Ümraniye Atakent PTT
Müdürlüğünün posta dağıtım işini taşeron firma
olarak yürüten şirketin çalışanı oldukları ifade
edildi. Demek ki arkadaşlar, getirilen yasayla hizmetin kalitesi ve
güvenilirliği de sağlanmıyor. Aksine, hizmetin kalitesi
düştüğü gibi hizmet güvensiz ellere emanet ediliyor.
Şimdi, bu yasa böyle çok basitçe geçiştirilecek
nedenlere sahip değil, çok ciddi nedenleri var. Diğer taraftan da bu
yasanın taşeronlaşma ile sosyal hukuk devletine de aykırı
olduğunu düşünüyoruz. O nedenle herkesin bu önergemize destek
vermesini, bu madde metninin bu yasa tasarısından
çıkarılmasını diliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Evet, görüşmelerini yaptığımız aynı
mahiyetteki önergeleri
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı
istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamam Sayın Yıldız.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.55
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 83üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Komisyon ve Hükûmet burada.
230 sıra sayılı Kanun Tasarısının
1inci maddesi üzerinde verilen önergelerde karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
1nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 5584 Sayılı Posta Kanununun 37 nci maddesinin
(III) numaralı fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Mustafa Enöze aittir.
Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 230 sıra sayılı Posta Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce,
bugün menfur bir saldırı sonucu şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 2nci maddesi,
5584 sayılı Posta Kanununun 37nci maddesinin (III) numaralı
fıkrasıyla ilgili düzenlenmiştir. 37nci maddenin üçüncü
fıkrası Hesaptan hesaba geçirilme işi için ücret alınmaz.
ifadesini içermektedir. Yani PTT şubelerinde açılan hesaplarda bir
hesaptan diğer hesaba işlem yapıldığında para
alınmamaktadır. Bu düzenlemeyle, yapılan işlemlerden ücret
alınmaya başlanacaktır.
PTTmiz için bu düzenlemenin gelişen ve değişen
ekonomik şartlara paralel olarak gerekli olduğunu kabul ediyoruz ve
destekliyoruz. Ancak PTT hizmetlerinin daha iyi sunulabilmesi için diğer
konularda da düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, PTT, yurt içi kayıtlı
posta takibi, uluslararası gönderi takibi, posta çeki hesap bildirimi,
kapıdan kapıya teslim servisi, havale, telefon, elektrik, su
tahsilatı, bankacılık ve benzeri görevleri başarıyla
yerine getirmektedir. Ancak bu çeşitli görevleri yerine getirirken
personel birtakım zorluklarla karşılaşmaktadır.
Bilhassa eleman yetersizliği nedeniyle hizmette aksamalar olmaktadır.
Bu görevleri yerine getiren PTT personeli büyük sorumluluk ve fedakârlık
örneği sergilemektedir.
Son zamanlarda PTT Bank şubelerinde meydana gelmekte olan
soygun olayları hem can hem de mal güvenliği tehlikesini meydana
getirmiştir. Söz konusu soygun olaylarından ders
çıkarılarak gerekli güvenlik tedbirlerinin acilen alınması
gerekmektedir. Böylelikle, halk arasında PTTnin bu konuyla ilgili imaj
düşüklüğü önlenecek, güvenilir bir kamu biriminin
oluşturulması sağlanmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, rekabet piyasalarının
temel amacı, sınırlı olan üretimi en etkin biçimde
kullanmak, ekonomik etkinliği sağlamak, toplumsal refahın
artırılmasını temin etmek olmalıdır. Serbest
piyasa ekonomisinin daha verimli işleyebilmesi, toplumsal refahın
artırılması ve eşit paylaşım için firmaların
tam rekabet koşullarını bozan
davranışlarının engellenmesi gerekmektedir. Bu konularda
devletin müdahalesi kaçınılmaz olmaktadır.
Hükûmet son yıllarda çoğu işlerini taşeron
firmalarla yerine getirmeye çalışmaktadır. Burada
çalıştırılan insanlarımız büyük zorluklar
içerisinde görevlerini yerine getirmektedirler. Kamu hizmeti gören bu
firmalarda çalışanların hiçbir güvenceleri yoktur. Daha iyi
iş bulanlar hemen buradan ayrılmakta ya da ayrılmanın
yollarını aramaktadırlar. Anayasada ve yasalarda belirlenen
temel insan haklarının uygulanmasından, işçilerin maddi ve
manevi gelişimini sağlayacak koşulların
yaratılmasından elde edilen kamu yararı, kamu kurumunun
gelir-gider açığının üzerinde bir değer
taşımaktadır. Standart yaşam düzeyinin desteklenmesi ve
halkın yoksullaşmasının önüne geçilmesi devletin en
öncelikli görevleri arasında bir yer tutmaktadır.
Kamu kurumlarında personel istihdamı
politikasını sadece maliyete indirgeyen yaklaşım,
kayıt dışı ekonominin, vergi kaçaklarının,
rüşvet ve benzeri yasa dışı gelir sağlama
yollarının gelişmesine neden olarak, devlete ve topluma çok daha
ağır maddi ve manevi maliyetler getirmektedir. Devletin etkili bir
vergilendirme sistemi oluşturamamasının ve yanlış
borçlanma politikalarının yarattığı tasarruf ihtiyacının
vatandaşa verilecek temel hizmetlerde kısıtlamaya giderek
karşılanması tamamen yanlış bir yöntemdir. Kamusal
hizmet verilmesinde, personel istihdamında temel hakların
korunmasını sağlamaktan sorumlu olan devlet, kamu hizmetlerini
piyasalaştırma kararıyla işçileri temel haklarından
mahrum bırakan bir istihdam ilişkisini bizzat kendisi
yaratmaktadır.
Sayın milletvekilleri, konu ile ilgili olarak şu
görüşleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
İşçi çalıştırmak için kullanılan
taşeronluk müessesesi bir komisyonculuk veya aracılık müessesesi
olarak açık bir kaynak israfı ve istismar zemini
oluşturmaktadır.
İşçilerin ücret ve sosyal haklarını önceden
belirleyen ihale sözleşmeleri, işçilerin serbest ve toplu
pazarlık haklarının ihlalidir. İşçilerin ücretlerini,
sosyal haklarını ve çalışma koşullarını
belirleyen hükümler ihale sözleşmelerinden çıkarılmalı,
işçilerle kurum yönetimi arasındaki görüşmelerde ayrıca
belirlenmelidir.
İşçilerin kıdem ve ihbar tazminatı
hakları, üst işverenliğin hizmeti yıllık ihalelerle
sağlaması nedeniyle ortadan kalkmaktadır. Gerçekte
işçilerin işe alınmasına da işten
çıkarılmasına da kurum yönetimi karar vermektedir. Bu nedenle
kurum yönetimleri işçilerin kıdem tazminatı haklarının
muhatabı olmalıdır.
Eşit işe eşit ücret verilmeli, bütün işçiler
aynı yemekhaneleri, aynı servis araçlarını kullanmalı,
iş dağıtımında liyakat esas
alınmalıdır. İzinler ve fazla mesailerde tek bir rejim
uygulanmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, tasarının hayırlara
vesile olması dileklerimle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Tayfur Süner, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 2nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Diyarbakır-Bingöl karayolunda Lice ilçesine bağlı
Abalı köyü yakınlarında sabah saat altı
sıralarında Lice Piyade Tugayına bağlı birliğin
geçişi sırasında PKKlı teröristlerin
patlattığı mayın sonucu şehit olan askerlerimize
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
PTT Genel Müdürlüğü tarafından 15/12/1972 tarihinden
itibaren posta çeki hizmeti sunulmaktadır. Posta çeki kapsamında
posta çeki hesabı açma, açılan hesaba para yatırma, hesaptan
para ödeme ve hesaptan hesaba aktarma işlemleri yapılmaktadır.
Gelişen teknolojiye paralel olarak yine PTT Genel Müdürlüğü tarafından
posta çeki hizmetine oldukça büyük yatırımlar
yapılmıştır. Ülke genelinde üç binden fazla iş yerinin
otomasyon üzerinden hizmet vermeye başlamasına ilaveten hâlen sekiz
yüz bine yaklaşan posta çeki hesabı sahibi bulunmaktadır.
Posta çeki hesabından diğer bir posta çeki hesabına
aktarma işlemlerine olan talebin son dönemlerde artması personel ve
otomasyon sistemine ilave yük getirmekte ve posta çeki işlemleri yapan
personelin bu işlem için harcadığı süre için Posta
Kanununun 37nci maddesinin (III) numaralı fıkrasındaki
düzenleme nedeniyle herhangi bir ücret alınamamaktadır.
Gelişen teknoloji ve iletişim ağının
yaygınlaşması, PTT Genel Müdürlüğünün posta çeki
hesabından diğer bir posta çeki hesabına aktarma
işlemlerinin artması nedeniyle, bu konuda yeni bir yasal düzenleme
ile ücret alınabilmesinin sağlanması gereklidir.
Görüştüğümüz bu maddeyle posta çeki hesabından
diğer bir posta çeki hesabına yapılan aktarma işlemlerinden
ücret alınabilmesi imkânının doğması
amaçlanmaktadır. Bu, yerinde bir uygulamadır. Biz de Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu değişikliğin yanındayız.
Değerli milletvekilleri, ancak burada yapılmak istenen
bir değişiklik daha var ki grup olarak bu uygulamanın
yanında olmamıza olanak yoktur. Bu tasarı Komisyona
geldiğinde, biz Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyeleri olarak
yaptığımız görüşmelerde, bu değişikliğe
destek vereceğimiz konusunda mutabakata varmıştık.
Komisyon görüşmelerine geçildiğinde AKP Hükûmetinin
Meclis Genel Kurulunda ilgili kanunların görüşmesi esnasında da
sık sık başvurduğu bir uygulamayla karşı
karşıya kaldık. Tasarıya konuyla hiç alakası olmayan
bir madde eklenmesi için önerge verildi ve yine AKPli Komisyon üyeleri
tarafından kabul edildi. Nedir bu değişiklik? PTT İdaresi
postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale
yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilir. ifadesi ilgili kanuna
eklenmek istenmektedir. AKP İktidarı tarafından yapılmak
istenen bu değişiklik, hizmette özelleştirmeyi,
taşeronlaşmayı doğuracak, kaynak israfı yaratacak ve
diğer özelleştirmelerde sıklıkla
rastladığımız personel kıyımına yol
açacaktır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu tip uygulamalara
her zaman karşı durduk ve durmaya da devam edeceğiz. Eşe,
dosta, yandaş şirketlere verilen ihaleler, yapılan
kayırmalar AKP döneminde son sürat devam etmektedir.
Yetmedi mi? Devleti özelleştire özelleştire
bitiremediniz mi? Verimsiz çalışan kurumları özelleştirmek
bir tarafa, önünüze gelen kurumu özelleştirme çabanızı, uzun,
altı yıllık iktidarınız sürecinde gözlemledik.
Kurumları özelleştirerek adam çıkarmalar, yerlerine kendi
adamlarını yerleştirmeler, kapalı kapılar ardında
yapılan ihaleler bu İktidar zamanında almış
başını gitmektedir. Ama, artık, halkımızın
gözü açılmıştır. Yapılacak ilk genel seçimlerde bunun
sonucunu ve AKPnin iktidardan demokratik yollardan indirilişini hep
birlikte yaşayacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PTT
şubeleri uzun süredir sadece postane işlevi görmemektedir, banka ve
kargo işlemleri de yine buralardan yapılmaya
başlanmıştır. Bunların beraberinde, PTT şubelerinde
soygun olaylarının yaşanması ve burada
çalışanların soygunlarda hayatlarını kaybetmesi
hepimizi derinden etkilemektedir. PTT şubelerinde güvenlik
koşulları çok kötü durumdadır. En basit bankada bile kamera ve
güvenlik görevlisi varken, her gün yüz milyarlarca para dönen bu şubelerde
kamera bile bulunmamaktadır. PTT çalışanlarının
öncelikli talebi can güvenliklerinin koruma altına
alınmasıdır. Bu soygunlarda ortaya çıkan maddi hasar da PTT
Genel Müdürlüğü tarafından şube çalışanlarından
tahsil edilmek istenmektedir. Bunun akla, mantığa uygun bir
açıklaması yoktur. Siz güvenlik kamerası koymuyorsunuz, gerekli
korumayı sağlamıyorsunuz, çalışanlarınız
katlediliyor, sonra da kalkıp, oluşan maddi hasarı yine
çalışanlarınızdan almak istiyorsunuz. Bu nasıl bir
uygulamadır? Bu talimatı kimler vermektedir?
Sayın Bakan, bu konulara sizden yanıt bekliyorum. Bu
konuda PTT çalışanları tarafından açılmış ve
lehlerine sonuçlanmış birçok dava mevcuttur. Türkiye, AB ülkeleri
arasında nüfusuna göre en az posta dağıtım elemanı
çalışan ülkedir. Bu sıkıntının giderilmesi ve
acilen posta dağıtım elemanı açığının
kapatılması gerekmektedir. Bununla birlikte, postacıların
sosyal haklarında da mutlaka iyileştirmeler
yapılmalıdır. Yıllık izin hakları ve bayram
izinlerinin düzenli kullandırılması, cumartesi
çalışmalarının kaldırılması, kefalet
sandığı ve ek ödemelerin ödenmesi, grevli toplu sözleşme
haklarının sağlanması postacıların işlerini
daha sağlıklı, verimli yapmaları açısından
yerinde uygulamalar olacaktır.
Değerli milletvekilleri
Sayın Başkan, lütfen gürültüyü keser misiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın Hatip
konuşmasının engellendiğini düşünüyor efendim, lütfen
sükûneti sağlayalım.
Buyurun, siz konuşmanıza devam edin.
TAYFUR SÜNER (Devamla) Değerli milletvekilleri, Memleketin
durumu ve milletin hâli nasıldır? diye merak ediyorsanız bir
postacıya sorun, o size ne hâlde olduğumuzu söyleyecektir.
Mesleğine yeni başlamış genç bir postacıya değil,
bu meslekte yıllarını geçirmiş bir postacıya sorun.
Eskiden mektup taşıyorlardı, telgraf
taşıyorlardı, acele, normal veya yıldırım
olanından. Arada bir havale oluyordu gurbetten, hayırlı evlattan
anne ve babalara, kardeşlere, eşlere havale gelirdi,
postacının eli bir mutlulukla varırdı evin ziline veya
kapısına. Müjdeler vardı postacıdan çantasında,
yüzünde de eksik olmayan gülümseme, karşılığında
mütevazı, sevindirici armağanlar.
Şimdi ne var biliyor musunuz? İcra dosyaları,
ödenmeyen telefon faturaları, mahkeme celpleri, en çok da
boşanmalarla ilgili, okula devam etmeyen öğrenciyle ilgili okul
mektupları, kablolu televizyon faturaları, bitmez tükenmez kredi
kartı veya icra bildirimleri. Müjdeler alınan, armağanlar
verilen postacılar gitmiş, yerine üzgün adrese gelen ve azarlanan
postacılarla azarlayan ahali gelmiştir. Konuşun
postacılarla, bakın çantalarına, yakından izleyin
yüzlerini, bir de gazetelere iyice bakın; hep borç, hep borç
Bir de
televizyon reklamlarına bakın; orada başka bir dünya var, biz
varız, geliri belli ama gideri belli olmayan bizler varız.
Postacılar eskiden mektup taşırlardı,
şimdi dert taşıyorlar. Dertler çoğalmamalı ve hele
hele de en önemlisi asla kanıksanmamalı. Her derdin çaresi
vardır ve mutlaka çareler bulunmalıdır. Milletimiz her
derdinden, yaşadıkları sıkıntıdan
kurtarılmaya çalışılmalıdır, bu da ancak AKP
İktidarının halkın yakasından düşmesiyle
olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
TAYFUR SÜNER (Devamla) Konuşmanıza devam edin, sohbet
edin, ama milletin dertleriyle uğraşmayın!
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Siz
uğraştığınız için
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen
Şahsı adına Kırıkkale Milletvekili Turan
Kıratlı.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TURAN KIRATLI (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Posta Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, ben de bu sabah Diyarbakırda terör
saldırısında şehit düşen 9 askerimize, evvelki gün
İstanbulda şehit olan emniyet amirimize ve sivil
vatandaşımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, PTT Genel Müdürlüğü son
yıllarda ortaya koyduğu farklı hizmet anlayışıyla
hem ismini hem de iş hacmini büyütmüştür. Bu sebeple, hizmetlerini
daha hızlı ve çağdaş bir şekilde verebilmesi için
Posta Kanununda bazı değişikliklere ihtiyaç duyulmuştur.
Ülke genelinde üç binden fazla iş yerinin otomasyon üzerinden
hizmet vermeye başlamasına ilaveten, hâlen 800 bine yaklaşan
posta çeki hesabı sahiplerinden işlem hareketleri yoğun olan 450
bin hesap sahibine posta çeki ödeme işlemlerinde kullanılmak üzere
çipli PTT kart gönderilmiştir. Kurumun yaşadığı bu
yoğunluk, personel ve otomasyon sistemine ilave yük getirmekte olup, bu
hizmetine karşılık herhangi bir ücret almamaktadır. Buna karşılık,
bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bankalar ve finans
kuruluşları, bünyelerinde bulunan farklı hesaplar arasında
yapılan para transferlerinden ciddi ücretler almaktadırlar.
Tasarının 2nci maddesiyle Posta Kanununun 37nci
maddesinin (III) numaralı fıkrasında geçen Hesaptan hesaba
geçirilme işi için ücret alınmaz. ibaresinin
kaldırılması öngörülmüş olup, PTT Genel Müdürlüğünün
posta çeki hesapları arasında aktarma işlemlerinden ücret
alabilmesi imkânı verilmektedir.
Bu arada, PTTnin ve dolayısıyla Hükûmetimizin
verdiği sosyal bir hizmetini özellikle takdir ve tebrik etmek istiyorum.
Geçmişte maaş kuyruğunda hasta olan
yaşlılarımızı hepimiz hatırlıyoruz.
Yaşlılarımız, artık maaş kuyruğunda
beklemiyor. Binlerce yaşlımız evlerinde kapılarını
çalan PTTnin fedakâr ve sevecen elçilerinin elinden maaşlarını
almaktadırlar.
PTT ayrıca, yüzde 70in üzerinde özrü bulunan
vatandaşlarımıza maaşlarını evlerinde
ödemektedir.
Bu güzel ve duygulu hizmetlerinden dolayı Ulaştırma
Bakanımız Sayın Binali Yıldırıma, PTT Genel
Müdürlüğü yöneticilerine ve tüm çalışanlarına teşekkür
ediyorum.
Ulaştırma Bakanlığının PTT
dışında da önemli ve reform niteliğinde hizmetleri devam
etmektedir. Kara yolları, hava yolu ve havaalanları, demir yolu ve
haberleşme hizmetlerinde birçok ilkler gerçekleştirilmiştir.
Ülkemizin dört bir yanı Ulaştırma
Bakanlığının hizmetleri ile donatılmış, bu
arada Kırıkkalemiz de bu hizmetlerden nasibini almış ve
almaya devam etmektedir.
Ankara-Kırıkkale-Yozgat-Sivas Hızlı Tren
Projesinin temeli atıldı. Ankara-Elmadağ-Kırıkkale
kara yolunun yapımı, keza Karadeniz-Kırıkkale-Kulu-Akdeniz
bağlantı yolu çalışmaları hızla devam etmektedir.
Ayrıca, bugüne kadar yurt dışından ithal
ettiğimiz tren tekerlerinin Kırıkkalede, çelik
fabrikasında yapılmasıyla ilgili Makine Kimya Endüstrisi Kurumu
ve Devlet Demiryolları arasında çalışmalar hızla devam
etmektedir.
Bu vesileyle, Sayın Ulaştırma Bakanımıza
ve Millî Savunma Bakanımıza bu projeye verdikleri desteklerinden
dolayı teşekkür eder, tasarının milletimiz için
hayırlara vesile olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı, Hatay Milletvekili Orhan Karasayar
Yok.
Evet, başka bir talep de yok.
O zaman, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Özensoy...
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, konuşmamda belirttiğim, Bursadaki
tuvaleti olmayan PTT Bankların akıbeti ne oldu, bu prestij
kaybına sebep olan? Onu merak ediyorum.
Bir de bu konuyu gündeme getiren şube başkanıyla
ilgili, müfettiş gönderdiniz, soruşturma açtınız ama
asıl bu prestij kaybına neden olan görevlilerle ilgili herhangi bir
soruşturma yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir de haksız yere müfettiş raporuyla tayini çıkan
bu arkadaşımızın, bu haksızlığı
durdurmak adına tayinini durdurmayı, Bursaya geri dönmesini
sağlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Şırnak PTT ve Cizre PTTde
çalışanlar yedi gün, tam hafta çalışıyorlar ve bunlara
bir fazla mesai ödenmediği söyleniyor. Bunu sendikadan da söylediler.
Ayrıca 1 Mayıs resmî bayram ilan edildi. PTTde
çalışanların bu bayramdan istifade etmesi nasıl olacak? Bu
konuda bir açıklama getirirseniz seviniriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, aylık yaklaşık 19 milyon
işlem sayısının dağılımı
incelendiğinde bu işlemlerin ne kadarının
dağıtım işlemlerinden oluştuğu görülmektedir?
Dağıtım işlemlerinin yaklaşık ne kadarlık
bir ücretle ihale edilmesi beklenmektedir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakanım, PTT
çalışanları memurların aksine haftada kırk saat,
beş gün değil altı gün, cumartesi günleri de dâhil çalıştırılmaktadır.
Hem buna ilişkin fazla çalıştırılma
yönetmeliğinde ancak yüzde 5ine fazla çalışma
yaptırılacağı öngörülmektedir. Bu kişilerin haftada
altı gün çalıştırılması yasaya, Anayasaya uygun
mudur?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli üyeler; tabii, Bursadaki profesyonel
sendikacının tayiniyle ilgili konuyu bilahare yazılı
cevaplandıracağız.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Profesyonel değil Sayın
Bakan
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Sayın Kaplanın sorduğu, 1 Mayıs tatil oldu
Tabii burada
da nöbetçiler dışında tatilden herkes yararlanacak, nöbetçi
personel görevlerine devam edecek.
Sayın Işıkın sorusu: Dağıtımda
alt işletmeci personeli çalışıyor. Ancak bu 19 milyon
işlem -şu anda, bu 20 milyonun üzerine çıktı; burada,
dağıtımla ilgili işler buna dâhil değil, onlar bu
işlerin dışarısında- bu 20 milyon, 22 milyonluk
işlem, tamamen finansal hizmetler yani PTT Bank kapsamında
gerçekleştirilen işlemlerdir. Dağıtım miktarı bir
yılda 1 milyar 200 milyon civarında gerçekleştirilmektedir.
Fazla çalışma ücreti ödenerek personele mevcut mevzuat
ve kanunlar çerçevesinde fazla mesai ücreti verilmektedir.
Dolayısıyla, bu konuda yasalara uygun uygulama
gerçekleşmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 230 sıra
sayılı Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 3üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyetini koruma ve kollama görevi verilen
silahlı kuvvetler mensuplarımızın, bugün Diyarbakırda
9 ve Şemdinlide 1 şehit vermesinden ötürü üzüntülerimiz büyüktür. 10
şehidimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarına ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı
diliyorum.
Bilindiği gibi, PTT hizmetleri kapsamında, posta çeki
hesabı açma, açılan hesaba para yatırma, hesaptan para ödeme ve
hesaptan hesaba aktarma işlemleri yapılmaktadır. Ancak personel
açığının eleman alımı ile çözümlenmesini PTT
İdaresi bugüne kadar uygun bulmamıştır. Son
yılların moda deyimiyle hizmet alımı veya ihale yoluyla
üçüncü şahıslara yaptırma yöntemi uygulanmaktadır. Bugüne
kadar yapılan hizmet alımı uygulamaları ile işsizlik
azalmamıştır, tersine büyümüştür. Her geçen gün
işsizlik artarak büyümektedir. Hizmet alımı yöntemleri ile kamu
maliyetinin azaldığı söylenebilir, ancak işsizliğin
azaldığı söylenemez. Milletvekilleri olarak en çok
sıkıntı çektiğimiz konu işsizlik değil midir?
Sayın Başbakan da işsizlik konusunda
bunalmış ve muhalefet liderlerine seslenerek İşsizlik konusunda
bir öneriniz varsa getirin, uygulayayım; uygulamazsam siyaseti
bırakırım. demiştir. Bu çağrı üzerine Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykal, işsizliği
azaltmaya yönelik yedi adet önerisini büyük bir samimiyet içerisinde
açıklamıştır. Ne yazık ki Sayın Başbakan,
nezaket kurallarının dışına
çıkmıştır. Ancak bir müddet sonra bu önerilerden bir
kısmı uygulanmaya konmuştur. Örneğin, ÖTV indirimi
bunlardan biridir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde en
büyük istihdam sağlayan iki sektörden biri otomotiv, diğeri
inşaat sektörüdür. Küçük bir ÖTV indirimi otomotiv sektörüne
canlılık getirmiş ve bu sektörde çalışanlar için
işten çıkarılma riski azaltılmıştır.
Aynı durum inşaat sektörü için de geçerlidir. İnşaat
sektörünün ana girdisi demir ve çimentodur. Bu iki kalem imalatın
KDVsinde azaltma yapılması durumunda bu sektör de hareketlenecektir.
Maliye Bakanlığının bir miktar vergi gelirleri azalabilir,
varsın azalsın. Biz, çarklar dönsün istiyoruz; çalışanlar
işinden, aşından uzaklaştırılmasın istiyoruz.
Getirilen yasa tasarısı ile işsizliğin
artacağına yönelik endişelerimiz vardır.
Endişelerimizin haklılık payı her geçen gün
çoğalmaktadır. 4/C kapsamında çalışanların
sorunları yıllardır çözümlenmedi. 4/C kapsamında
çalışanlar, biliyorsunuz senede on ay çalışıyor, iki
ay izinli sayılıyor. Bu durum ne zaman çözümlenecek? Neden bu konunun
çözümlenmesi yönünde bir adım atılmıyor?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; posta
hizmetlerinde çalışanların işi her geçen gün
artmaktadır. Posta hizmetlerinde ülkemizde çalışanlar ile
diğer komşu ve Avrupa ülkeleri arasında bir kıyaslama
yaparsak: Ülkemizde 1 PTT çalışanı yaklaşık 2.300
kişiye hizmet vermektedir. 70 milyonluk ülkemizde yaklaşık 28
bin PTT çalışanı vardır. 1 kişi Fransada 210
kişiye, Belçikada 217 kişiye, Yunanistanda ise 962 kişiye
hizmet etmektedir. Bu tabloya bakınca PTT
çalışanlarının özverili çalışmalarını
takdir etmemek mümkün değildir.
Biraz da posta dağıtıcılarının
sorunlarına değinmek istiyorum. İki yıllık yüksekokul
mezunu dağıtıcıları meslekte yükseltmiyorsunuz, önünü
kesiyorsunuz. Hükümlü kadrosundan işe girenler şef veya müdür
olabiliyor, neden meslek yüksekokulu mezunu dağıtıcı müdür
olamıyor? Özelleştirmeden dolayı Telekomdan gelen lise mezunlarını
müdür yapmadınız mı? İki yıllık yüksekokul mezunu
dağıtıcılara dört yıllık şartını
koyup önlerini kesmediniz mi? Lise mezunu güvenlikçiler memur olamaz. deyip
dağıtıcı pozisyonuna alınmış ancak sonradan
memur yapılmıştır. Başdağıtıcı
sınavında genelde yüksekokul şartı aranırken ortaokul
ve lise mezunu dağıtıcılar bu sınavlara
alınmıştır. Ülkemizde var olan çifte standart
uygulamalarına ne zaman son verilecektir?
Dağıtıcılık, gerçekten kolay bir iş değildir.
Uzun yıllar dağıtıcı olarak çalışanları
bu meslek yıpratıyor. Zaman zaman buradaki kadroları
gençleştirmek gerekmiyor mu?
Yaklaşık 28 bin çalışanıyla PTT Genel
Müdürlüğü 70 milyon insana hizmet vermektedir. Bu tasarıyla,
postaların ayrım ve dağıtım işleri ihale yoluyla
üçüncü şahıslara yaptırılacaktır. Diğer resmî
kurumlarda benzer uygulamalar yapılmıştır.
Çalışanların sayısı artmamış,
azalmıştır. Genelde çalışanlar sekiz saat değil
on iki saat çalıştırılmaktadır. Böylece, çalışanların
sayısında artma söz konusu olmamaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gelişen
teknoloji ile iletişim ağının yaygınlaşması,
PTT Genel Müdürlüğünün posta çeki hesabından diğer posta çeki
hesabına aktarma işlemlerinin artması, kısaca
bankacılık faaliyetlerinin çoğalması nedeniyle yeni bir
yasal düzenlemeye gidilerek belli bir ücret alınmasının
doğru olduğunu söylüyor ve özellikle desteklediğimizi belirtmek
istiyorum.
Diğer taraftan, bu tasarıyla yapılmak istenenlerle
ilişkisi ve yasanın iyileştirilmesine katkısı olmayan
hizmette özelleştirmeyi ve taşeronlaşmayı
doğuracağı, ayrıca kaynak israfını yaratacağı
ve diğer özelleştirmelerde rastladığımız personel
kıyımına yol açacağı için yasanın tamamına
karşı olduğumuzu ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Sayın
Mehmet Sarı
SADULLAH ERGİN (Hatay) Konuşmayacak Sayın
Başkan.
BAŞKAN Peki.
Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, konuşmaları dinlediniz ama pek
konuşmalara cevap vermediniz. Bursadaki depremden dolayı zarar gören
Gençosman Postanesinin binasıyla alakalı herhangi bir şey
yapmayı düşünüyor musunuz? Çok geç kalınmış bir
şey. Bu geç kalınmadan dolayı herhangi bir sorumlu arayarak bu
konuda bir araştırma yapmayı düşünür müsünüz?
Bir de, 2008in ilk dört ayına kadarki rakamları
aldık ama son bir yıl içerisinde yine PTT Banklardaki soygunlardaki
maddi kaybı ve can kayıplarının rakamını
öğrenmek istiyorum?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Postacıların ve PTT emekçilerinin yıllarca
maaşının yüzde 2sini ödedikleri PTT Personeli Kefalet
Sandığında biriken 300 trilyon liralık bir paraya 2004
yılından çıkarılan bir yasayla el konulduğu, bu
paraların 64 trilyonunun sandıkta kuruş katkısı
olmayan Maliye Bakanlığına, 150 trilyonunun ise PTTye
aktarıldığı ve o günden bu yana da -2004 yılından
bu yana- PTTye iğneden ipliğe kadar alınan her şeyin bu
emekçilerin parasıyla alındığı, PTT binalarındaki
tadilatların bu paralarla yapıldığı iddiaları
vardır. Bu iddialar doğru mudur? Eğer bu iddialar gerçekten
doğruysa
İnsanların alın terleri, üzerinde kendi emekleri
Devletin hiçbir katkısı olmayan bu paraların bu şekilde
harcanılması günah değil midir?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, 1996 yılında Türk Telekom ve
PTT diye ikiye ayrılmış. Türk Telekom 2000 yılında
AŞ yapılarak üç yıllık kârına
satılmıştır. Şimdi ise PTT AŞ yapılarak
özelleştirilip PTT üç şirkete PTT Bank, PTT Kargo ve posta
olarak ayrılmak isteniyor.
PTT Bankın Çalık Grubuna verileceği iddia ediliyor.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekilimiz
Sayın Özensoyun sorusunda Gençosman Başmüdürlük binası, Bursa
PİM binasıyla birlikte düşünülmektedir. Buralar
boşaltılarak bu binalar güçlendirme yapılacak depreme
karşı. Bunun çalışmaları da şu anda
başlamış durumdadır.
Sayın Öztürkün sorusu Kefalet Sandığı ile
ilgilidir. Kefalet Sandığı 5189 sayılı Kanun
Sayın Kösenin sorusu: Tabii, PTTdeki ayrım, PTT
Bank, kargo, lojistik ayrı ayrı şirketler değil,
şirket içerisinde ihtisaslaşmaya yönelik düzenlemelerdir. Daha önce
de ifade ettiğim gibi, PTTnin işlerinin bir kısmının
özel sektör tarafından fiilî olarak yapılmasıyla birlikte, kargo
ve kurye şirketlerinde bir düzenleme ihtiyacı hasıl olmuştur.
Bu düzenlemeye göre, PTT AŞye dönüştürülecek ve ayrıca,
Bakanlık bünyesinde bir düzenleyici, denetleyici üst kurul
oluşturulacaktır, yoksa PTTnin özelleştirilmesi söz konusu
değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün oylamasından önce oyunun rengini
belirtmek üzere, İç Tüzükün 86ncı maddesine göre, Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 230 sıra sayılı Posta Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
oylamasından önce oyumun rengini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir
hukuk devletidir. Hukuk devletinin ilk defa AKP İktidarı
zamanında en tahrip edildiği bir dönemdir. Çünkü, burada, ne Anayasa
göz önünde tutuluyor ne İç Tüzük göz önünde tutuluyor ne hukukun genel
ilkeleri göz önünde tutuluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir İç
Tüzükü var, bu İç Tüzük evvela Meclis Başkanlık Divanı
tarafından göz önünde tutulmuyor. İşte kanunlar
Öyle bir
şey ediyor ki
Komisyonlarda müzakere edilirken, komisyonlar evvela
İç Tüzük hükümlerini rafa kaldırıyor. Sonra Meclis
Başkanlığı tarafından rafa kaldırılıyor.
Ondan sonra
Tabii, Türkiye'nin çok büyük sıkıntıları var.
En büyük sıkıntısı, işte, görüyorsunuz, her gün bu
memlekette çok ciddi sıkıntılar var, birçok insanlar ölüyor, ama
Allah rızası için birisi çıkıp da, bu memlekette bu kadar
soygun var, suistimal var, bu kadar yalan söyleyen bakanlar var, Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelip de sorduğumuz sorulara yalan söyleyen bakanlar var.
Hepsi hâlinden çok memnun. Sanki bu memleket el birliğiyle yok edilmek
için bir çaba içinde olan bir vatandaş grubundan teşekkül eden bir
memleket hâline gelmiş. Böyle bir şey olmaz!
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomik
kaynakları tüketilmiş, çok zengin bir ülke olmasına rağmen,
bugün birçok insan fakruzaruret içinde. İnanmanızı istiyorum.
Bakın, sayın milletvekilleri, Türkiye'nin her tarafından
insanlar bana telefon ediyor Ya açım kardeşim, bana para gönder.
diyor. Diyorlar ki: AKPlilere biz telefon ediyoruz. AKPli ama
ulaşamıyoruz. diyorlar. Ne grup başkan vekillerine
ulaşıyoruz, ne milletvekillerine ulaşıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler.) Bakın, eğer
yiğitliğiniz varsa
Bak, sen Elâzığ Milletvekilisin, size
geliyorlar, ulaşamıyorlar, geliyorlar bana ve diyorlar ki
(AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler.)
Eğer gülünecek bir şey varsa sizin hâliniz, benim hâlim
değim. Yani bu vatandaşlar da beni dinliyor, yani o vatandaşlar
Ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin o soylu ve asil vatandaşlarına
diyorum ki: Bundan sonra ey vatandaşlar, gelin, o milletvekillerinize
ulaşmıyorsunuz
Konyadan arıyor beni, diyor ki: Efendim, ben
muhtacım, çocuğumu tedavi edemiyorum, ama ne valiye
ulaşabiliyorum ne milletvekiline ulaşabiliyorum ne şuraya
ulaşabiliyorum. Bakın
AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) Yalan söyleme!
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır, yalan söyleyenin en
başında sensin.
AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra diyor ki: Efendim, ya, ben
size ulaştım. Kendi valinize sorabilirsiniz. Ben Kamer Gençim.
dedim, Konyada insanlar sana da senin milletvekillerine de ulaşmıyor
ve buna rağmen bu kadar
Yani bu kadar halktan kopuk bir parlamenter
sistem olmaz.
HASAN ANGI (Konya) Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, anlamadım Sayın Başkan,
şimdi bu arkadaşlar
Tiyatro mu oynatıyoruz, yani burada
konuşma mı yapıyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç, siz sataşmaya sebebiyet
vermeyin. Şimdi, Konya milletvekillerine tek tek söz hakkı
doğar, hepsine yani.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, ne sataşmaya sebebiyet
vermeyelim, yani evvela burada bir konuşuyoruz yani.
BAŞKAN Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devletinde
insanlara bütün imkânları tükettiniz. İşte dün burada Tayyip
Erdoğanın bankalarda aldığı 750 milyon dolar
vardı. Ben soru sormuşum bir sene önce, demişim ki: Ey Tayyip
Bey, sen bu 750 milyon doları hangi teminatla aldın, hangi teminatla?
Ver teminatını. Hangi faizle aldın? O faizi söyle bana.
diyorum. Burada ilgili bakan çıkıyor bana diyor ki: Kardeşim,
bu banka sırrıdır. Ne banka sırrı yahu! Bunun
sırla falan ilgisi yok. Sen devletin 750 milyon dolarını
almışsın kendi damadının cebine koymuşsun, hangi
faizle almışsın, hangi teminatla?
Ayrıca, Vakıflar Bankası kaynakları tabii çok
geniş, yani, tabii, işte bu memleketimizdeki insanlar hakikaten
vakfiye konularına sıcak bakıyorlar, birçok insan ölürken Ya,
benim malım hiç olmazsa ortada sürünmesin, şu buraya gitmesin. diye
vakıflara vakfediyor. O vakıfların sahip olduğu o büyük
bütün zenginlikleri sizin devri iktidarınızda işte Tayyip Beyin
çocuklarına yüksek derecede kredi verilmek için Halk Bankasına
teminat gösterilmiş. Bana bunlar söyleniyor arkadaşlar. Hakikaten
gösterilmiş mi gösterilmemiş mi? Ben bir milletvekili olarak
öğrenmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Ziraat Bankası bu
memleketin en saygıdeğer bir kurumudur. Yıllarca burada
alın teriyle emek veren insanlarımız bugün çok yerlerden bana
telefon ediyorlar. Diyorlar ki: Ülkerden -yani sizin işte
yakınlarınız var ya, liderinizin yakını, iş
birliği yaptığı, Tayyip Beyin alışveriş
yaptığı, temsilcisi olduğu Ülker var ya- orada 2 tane
kişi getirilmiş. Birisi personelden sorumlu Personel Genel Müdür
Yardımcısı, ötekisi Personel Genel Müdürlüğüne getirilmiş.
Bu bütün emekliliği yaklaşan memurların hepsini
dağıtıyorlar. Nereye? Çünkü onları işte Vana
gönderiyor, Tunceliye gönderiyor, Erzincana gönderiyor. Niye? Ama insanlar
belli bir emekten gelmiş, belli bir emek sarf etmiş, buraya
gelmiş. Ondan sonra çocukları var, evi var burada, tahsilde
çocukları var. Diyor ki: İlla ki oraya gideceksin. Yarın, öbür
gün oradan alacak başka yere verecek.
Beyler, bu memlekette hepimiz yaşıyoruz. Herkesi, en
azından Türkiye Cumhuriyeti devleti hudutları içinde yaşayan
herkesi bizim kadar haysiyetli, bizim kadar Türkiye Cumhuriyeti devletini
koruyan namuslu insanlar olarak kabul etmek zorundayız. Bu insanlara bu
kadar işkence etmeyin. Yani siz kimsiniz yahu!
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Sen kimsin sen?
KAMER GENÇ (Devamla) Daha dün geldiniz buraya, bu kadar bu
millete işkence etmeye hakkınız var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını
diliyorum.
Sayın Bakanın kısa bir teşekkür
konuşması olacak.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Posta İşletmeleriyle ilgili kanun yasalaştı.
Hayırlı, uğurlu olsun.
Bu yasanın sonuçlandırılmasında
katkısı bulunan siz değerli milletvekillerimize teşekkür
ediyoruz.
Bildiğiniz gibi, PTT, 82 başmüdürlük, 1.002 merkez,
2.214 şube, 684 acente, toplam 3.900 iş yeriyle yurdumuzun her
köşesinde vatandaşlarımıza hizmet vermektedir. 2002
yılından bu tarafa PTTde otomasyona açılan iş yeri
sayısı 700den 3.600e ulaşmıştır. PTT,
gelirleriyle giderlerini karşılayamayan bir kurumken, bugün 370
milyon kâr eder duruma gelmiş, ama bunlardan daha önemlisi
vatandaşımıza her noktada hizmet eder niteliğe
kavuşmuştur.
Burada yaptığımız küçük düzenlemelerde, gerek
posta çeki hesaplarıyla ilgili bir makul ücret alınması ve bu
şekilde bu hizmetin daha da kaliteli bir şekilde uygulanması
açısından düzenlemeyle getirilmiş bulunmaktadır.
Ayrıca, alt işveren marifetiyle yaptırılan işlerde
yaşadığımız bazı sorunların hukuki
sorunları ortadan kaldırmaya yönelik de bir düzenleme de yine burada
yer almıştır.
Buradaki amaç, işi kim yaparsa yapsın, ister alt
yüklenici yapsın ister asıl kamu personeli, PTT personeli
yapsın, sorumluluk her zaman PTT Genel Müdürlüğüne, yani idareye ait
olmaya devam etmektedir. Bu işleri devretmekle sorumluluğu
devretmiş olmuyoruz.
Tabii, bütün bunların gerçekleşmesinde 30 bine
yakın PTT çalışanı, genel müdüründen
dağıtıcısına kadar ve alt yüklenicilerde
çalışan vatandaşlarımızın, çalışanlarımızın
çok büyük katkısı, hizmeti vardır. Onlara da bu vesileyle
teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın konuşmacı, -son konuşmacı- tabii,
biraz konunun dışında farklı konulara girdi ama ben
şunu burada söylemek istiyorum: Bu ülkenin Başbakanı, Sayın
Başbakanımız, hiçbir bankadan bir kredi falan
almamıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) 750 milyon dolar kredi değil mi?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Adresi
yanlış yerde arıyorsunuz. Kredi alanlar nasıl kredi
alınacağını, kredinin şartlarının ne
olacağını, teminatların ne olacağını hepiniz,
siz de bizim kadar biliyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Cevap vermiyorlar Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ama
bunu bildiğiniz hâlde, sürekli bu konuyu burada gündeme getirmek
suretiyle, hedeflerinden saptırma gayretleri var, bunu milletimiz görüyor,
herkes görüyor. Şunu herkes iyi bilmesi lazım ki, kamu bankaları
birçok özel bankalara göre daha fazla tedbirli, daha fazla
teminatlarını yüksek tutan bir uygulama içerisindedir. Eğer
bankalara böyle keyfî krediler biz de vermeye devam etseydik, geçmiş
dönemlerde olduğu gibi, 46,5 milyar doları bu ülkenin
vatandaşlarının sırtına yüklemiş olurduk. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) İşte bunu
önlemek için bu dönemde bu konuda daha dikkatli davranılıyor.
Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulunun kuralları çerçevesinde
bütün bankalar denetleniyor. Dünyanın en büyük krizinde Türk finans
sistemi dimdik ayaktaysa, hiçbir bankası batma noktasına
gelmemişse, işte bu titiz çalışmaların sonucudur.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bu da sizin konunuz değil
Sayın Bakan, PTTyi konuşun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ben,
bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kanunumuz tekrar hayırlı, uğurlu olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Kanunun PTT camiasına ve tüm milletimize hayırlar
getirmesini diliyorum.
Çalışma süremizin tamamlanmasına çok az bir zaman
kalmıştır.
Bunu da dikkate alarak, kanun tasarı ve teklilerini
sırasıyla görüşmek için 30 Nisan 2009 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.49