DÖNEM: 23 CİLT: 44 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87nci
Birleşim
7 Mayıs 2009 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, Van iline son yıllarda
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, Yunus Emre Kültür ve Sanat
Haftasına ilişkin gündem
dışı
konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
3.- Ardahan
Milletvekili Saffet Kayanın, Ardahan ilindeki sınır ticaretine
ve yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, koruculuk sisteminden
kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/363)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet
Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)
4.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdölün; Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/8) (S.
Sayısı: 89)
VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Başbakanlığa yeni
uçak alımı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/7521)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Başbakanlığa yeni bir uçak
alınacağı iddiasına ve Başbakanlığa ait
ulaşım araçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/7527)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03te açılarak dört oturum yaptı.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın idam edilmelerinin 37nci yıl dönümüne,
İzmir
Milletvekili Şenol Bal, Anneler Gününe,
Kırıkkale
Milletvekili Turan Kıratlı, Vakıflar Haftasına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, yolsuzlukla ilgili Meclis
Araştırması Komisyonu raporundan hareketle yolsuzluklar
konusundaki durumun araştırılarak yolsuzlukla mücadele için
(10/361),
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 24 milletvekilinin, sosyal güvenlik
sistemindeki sorunların araştırılarak (10/362),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve
ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
(10/333, 334, 335)
esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, Başkan, Başkan
Vekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ile
Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 milletvekilinin, Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporunun (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257)
görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra, kabul
edildi.
7 Mayıs 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 19.42de son verildi.
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
Başkan
Vekili
Fatoş GÜRKAN Murat
ÖZKAN
Adana Giresun
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yaşar TÜZÜN
Bilecik
Kâtip
Üye
No.:
95
II.- GELEN
KÂĞITLAR
7 Mayıs
2009 Perşembe
Teklif
1.- Bayburt Milletvekilleri
Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın; Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/448) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2009)
Rapor
1.- Erzurum Milletvekili
Muzaffer Gülyurtun; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/401) (S. Sayısı: 374) (Dağıtma tarihi: 7.5.2009)
(GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Mardin Milletvekili Ahmet
Türk ve 20 Milletvekilinin, koruculuk sisteminden kaynaklanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/363) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.05.2009 )
7 Mayıs 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Van iline son yıllarda yapılan
yatırımlar hakkında söz isteyen Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALARI
1.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, Van iline
son yıllarda yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesinin en doğusunda serhat şehrimiz
Van: 2 milyon 100 bin hektar yüz ölçümüne sahip, bu yüz ölçümünün
aşağı yukarı yüzde 10u sularla kaplı, yüzde 29u
yayla, merayla kaplı, içerisinde 7 tane tabii göl, 4 akarsu, 4 dere, 4
baraj, 9 çay bulunduran ve son adrese dayalı nüfusa göre de Doğu
Anadolu Bölgesinin en büyük ili. Turizm, tarım ve hayvancılık
önemlidir, aynı zamanda Van bir ticaret merkezidir.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Doğu Anadolu Bölgesi,
cumhuriyet döneminde istediği yatırımları, istediği
kalkınma hamlesini bir türlü gerçekleştirememiştir. Van ilinde,
1996 ile 2002 yılları arasında, sadece ve sadece 1 tane yüksek
ihtisas hastanesi yapılmıştır, yani altı yıl
içerisinde sadece 1 yüksek ihtisas hastanesi yapılmış ve o
yüksek ihtisas hastanesini de hemen hemen 4 başbakan 4 ayrı açılışla
yapmış. Ancak, tabii ki, yoğun bir göç alan ilimiz müthiş
bir nüfus artışına sahne olmuştur. Ancak 2002den sonra
-özellikle sağlıkla ilgili bir mesaj verdim- sağlıkta yapılan
yatırımlara baktığımızda, Van ilinde Gevaş
ilçemiz, Çaldıran ilçemiz, Bahçesaray, Başkale ve Erdiş
ilçelerimizde sağlık ocağı vardı, şimdi devlet
hastanesi var. Van iline şimdi 400 yataklı bölge araştırma
hastanesi yapılıyor. Van iline 400 yataklı Yüzüncü Yıl
Üniversitesine ait araştırma hastanesi yapılıyor.
Erdiş ilçemize 150 yataklı devlet hastanesi yapılıyor. Yani
altı yıl içerisinde sadece bir hastane gören Van ili şimdi
onlarca hastane görmekte. Bundan dolayı özellikle zaten Türkiyede genel
anlamda sağlıkla ilgili yapmış olduğumuz
reformların içerisinde bizler de nasibimizi aldık. Bundan dolayı
Sağlık Bakanımıza şükranlarımızı arz
ediyorum.
Eğitimle
ilgili konuya girmeyeceğim. Eğitim, Türkiyede bana göre bir devrim
yaşanmıştır. Son altı yıl içerisinde eğitim
camiası altın çağını yaşamıştır. Eğitime
ayrı bir önem arz ediyorum ve eğitimi ayrı olarak
değerlendiriyorum ve eğitimin altı yıl içerisinde
başında bulunan çok Değerli Bakanımız Sayın
Doçent Doktor Hüseyin Çelik de bir Van Milletvekilidir. Bundan dolayı da
Vanlı olarak kendisiyle onur duyduğumu ve Türk eğitimine
yapmış olduğu çalışmalardan dolayı kendisine
minnet ve şükran duyduğumu da burada ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ulaşıma geçtiğimizde
Bir söz vardır:
Yolun, suyun olduğu yerde medeniyet, çölün olduğu yerde sefalet
vardır. Yollara bakını: Bizim ulaşımda, özellikle Van
ilinde, Van-Erdiş 95 kilometrelik duble yol olmuştur.
Van-Gürpınar ilçemiz 20 kilometredir, dört ay içerisinde duble yol oldu.
Van-Özalp, Van-Tatvan duble yol çalışmalarımız devam ediyor.
Biz ulaştırmada müthiş bir atılım gerçekleştirdik.
2002 yılında ulaştırmayla ilgili Van Ferit Melen
Havaalanında yolcu kapasitesi 20 bindi. Yani 2002 yılında
Vandan Türk Hava Yollarıyla yolculuk yapan vatandaşımız 20
bindi, bugün tam 550 bin değerli arkadaşlarım. 2.500 kilometre
köylerimize yollar yapıldı. Van, ulaşımla ilgili
değişim ve dönüşüm yaşadı. Buradan Ulaştırma
Bakanımıza da şükranlarımızı arz ediyoruz.
Toplu konut:
Türkiyede yeni bir reform, yeni bir rönesans da toplu konuttur, bir devrimdir.
Van ili altı yıl içerisinde 2.800 tane toplu konuta kavuştu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türkmenoğlu, devam edin.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) 5.117ye yakın da proje
çalışmaları ve ihale çalışmaları devam eden konut
var. Toplam, Van ili 8 bine yakın toplu konuta sahip olacak değerli
milletvekilleri. Buna bağlı olarak Vanda enerjiyle ilgili ciddi bir
çalışma yapılıyor. Doğal gaz Van iline gelmiştir.
Adalet sarayının yakında temeli atılacaktır. Olimpik
yüzme havuzumuz mevcuttur ve inşallah önümüzdeki günlerde temeli
atılacaktır. Şehrime son üç yıl içerisinde tam 585 trilyon
liralık yatırım gelmiştir.
Burada sözlerime
son verirken, bu yatırımları ülkemize kazandıran, özellikle
Sayın Başbakanımız başta olmak kaydıyla, onun
kabine üyelerine, bu konuda emeği geçen bütün herkese Vanlılar
adına minnet ve şükran duygularımı ifade ediyor, yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.
Gündem
dışı ikinci söz, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası
münasebetiyle söz isteyen Eskişehir Milletvekili Beytullah Asile aittir.
Buyurun
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, Yunus
Emre Kültür ve Sanat Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yunus Emre yedi yüz yıl öncesinden günümüze uzanan bir
dil köprüsü, insandan insana uzatılmış sevgi, kardeşlik,
hoşgörü elidir. Aradan geçen bunca zamana rağmen, bugün bile
insanlığa hâlâ söyleyecek sözü olan bir dil ve gönül
ustasıdır. Bu yüzden onun hayatı, fikrî kişiliği,
düşünceleri, tasavvufa getirdiği derinlik, evrensel insan sevgisinin
doğru bir biçimde bilinmesi son derece önemlidir. Çünkü küreselleşen
bir dünyada kültür ve medeniyet değerlerimizle yer almak, bunları
insanlığın evrensel sofrasına getirmek daha adil, sevgi ve
mutluluk dolu bir dünyanın inşası için katkıda bulunmak
durumundayız. Bu yüzden, büyük Türk düşünürü ve halk şairi Yunus
Emrenin anısına, doğduğu ve vefat ettiği topraklar
olan Eskişehirin Mihalıççık ilçesi, Sarıköy -şimdiki
adıyla Yunusemre- beldesinde her yıl 6-10 Mayıs tarihleri
arasında düzenlenen Uluslararası Yunus Emre Kültür ve Sanat
Haftası etkinliklerini vesile ederek, Yunus coğrafyasının
bir milletvekili olarak Meclis gündemine taşımak istedim. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan sorunu
Yunus şiirinin temel omurgasından biridir. Döne döne
anlattığı insanın hâlleridir. İnsanı bütünlüklü
bir gözle değerlendiren Yunus, onun sevgisini, merhametini, hüznünü,
cehaletini, günahını, sabrını, aczini, imkân ve
imkânsızlıklarını anlatmış ve gerçek bir insan
anlatısı gerçekleştirmiştir. İnsanı
oluşturan, etkileyen, çevreleyen tüm öge ve unsurlara dikkat
çekmiştir. Denebilir ki Yunus şiiri insanın resmini çeken bir
objektiftir. İnsanı öz değerleri ve yönleriyle ele
aldığı için tespitleri sadece dönemi ile sınırlı
kalmamış tüm dönemler için geçerli olmuştur. Bu anlamda Yunus en
temelde insan sorununu işlemiş ve sadece Anadolu insanına
değil tüm insanlığa seslenmiştir. Onun şiiri ve
anlatısı evrenselleşmiş, evrensel sorunlara
ışık tutar hâle gelmiştir. Evrensel sorunlara
ışık tutar hâle getirdiği şiirini, kendi dönemini,
döneminin belirgin sorunlarını aşan dili, günümüz insanının
da içinde çırpındığı bir soruna çözüm önerisi hâline
gelmiştir. Dolayısıyla, Yunusun mesajı
evrenselleşmiştir.
İnsanı,
sevgi kavramı etrafında işleyen Yunus, temele sevgiyi koymakta
ve bu sevgiden kaynaklanan yollara düşürmektedir insanı. Sevgi, salt
insana dönük değil, insanı aşarak Allaha varmanın da
yoludur. Yunus için insan öncelikle gönül varlığıdır, gönül
yapandır. Gönül kavramını şiirinin temeline
yerleştiren ve insanı anlamada anahtar bir kavram olarak gören Yunus,
aklı değil, gönlü önemsemektedir. Dolayısıyla,
dışı değil, özü ve içi öne almaktadır. Aslolan
gönüldür ve gönül inşasıdır. Hepsinden iyice, bir gönüle
girmektir. diyen Yunus, gönül felsefesini temellendirmektedir. Gönlün olmadığı
işten bir hayrın ve bereketin çıkmayacağına inanan
Yunus, gönül yıkmayı da o denli yanlış ve zararlı
bulmaktadır. Bir kez gönül yıktın ise, bu
kıldığın namaz değil. derken önce gönül inşasının önemine dikkat
çekmektedir. diyor İnsan ve Toplum adlı
çalışmasında Sayın Köksal Alver.
Sabahattin Eyüboğlu
da 1971 Türkiyesinden şöyle seslenmiş Yunusa: Selam olsun
Anadolunun orta yerinden, Türkiye halkının bağrından
dünyaya seslenmiş olan Yunus Emreye; halkı seven, halkın
sevgilisi olmuş Yunus Emreye; halkın ağzından
konuşmuş ve halkı kendi ağzından konuşturmuş
Yunus Emreye; Türkçe, insanca ve Yunusça olmanın sırrını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) -
yani gerçek şiirin sırrını
bulmuş Yunus Emreye; yüreğini, düşüncesini, insanlıktan
yana koymuş Yunus Emreye; insanları birliğe, dirliğe,
doğruluğa, barışa çağıran, yaşamayı
seven ama ölümden korkmayan Yunus Emreye; şairler şairi, insanlar
insanı, garipler garibi, dostlar dostu, Türkmen kocası Yunus Emreye.
Ben de, 2009 yılı Türkiyesinden selam olsun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden selam olsun, Türk milletinden selam olsun Yunusa diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Asil.
Gündem
dışı konuşmaya, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay cevap verecektir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Ben gelmedim dava
için/ Benim işim sevda için? Hakkın evi gönüllerdir/ Gönüller
yapmaya geldim. diyen Yunus Emrenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir kez
daha rahmetle ve minnetle anılmasına vesile olan Değerli
Arkadaşıma teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yunus Emre, gerçekten Anadolunun
yetiştirdiği özel seslerden birisi. Anadolu insanının
bilgeliğinin, o Topraktan öğrenip kitapsız bilen, Hoca
Nasrettin gibi ağlayıp Bayburtlu Zihni gibi gülen diye bir
şairin tarif ettiği bilgeliğin, özel, büyük seslerinden birisi
ve birincisi.
Bugün, bu
vesileyle, bu anma konuşması vesilesiyle bir sevincimi sizinle
paylaşmak istiyorum. Türkçe, biliyorsunuz, dünyanın eski, köklü,
büyük dillerinden birisi. Kendi dillerine önem veren ve kendi kültürlerine önem
veren milletler ve devletler, daha önceki yıllarda, kendi dillerini
yaşatmak, kendi kültürlerini yaşatmak için kendi
coğrafyalarının dışında, kendi
yaşadıkları ülkelerin dışında dillerini anlatmak
için, kültürlerini geliştirmek için, kültürlerini anlatmak için, dillerini
geliştirmek için enstitüler kurmuşlardı. Cervantes Enstitüsünü hepimiz
biliyoruz, Goethe Enstitüsünü hepimiz biliyoruz. Buna benzer başka
enstitüleri hepimiz biliyoruz. Türkçe büyük bir dil, köklü bir dil
olmasına ve milyonlarca Türk insanının, on yıllardan bu
yana, yarım asra yakın süreden bu yana Avrupa topraklarında
yaşamasına rağmen bugüne kadar bir Türk dili enstitüsü yurt
dışında kurulmamış, bir merkezden
kotarılmamış, yönetilmemişti. 2007 yılının
ortalarında Parlamentomuzun çıkardığı bir yasayı
bu yıl içinde hayata kavuşturmak konusunda bugün önemli bir adım
attık. Bir yasa çıkarılmıştı ve Yunus Emre
Vakfı adında bir vakıf kurulması öngörülmüştü. Yurt
dışındaki kültür merkezlerini, Dışişleri
Bakanlığına bağlı çalışan kültür
merkezlerini bir çatı altında toplamak, hem Türkiyede Türk dili,
Türk kültürü üzerine bir araştırma enstitüsü kurmak hem
dışarıdaki kültür merkezlerini bu enstitünün
çalışmalarıyla beslemek ve böylece dünyadaki öteki benzerlerine
uygun bir dil saygısı ve kültür saygısı kurumlaştırma
gerçekleştirmek için yola çıkılmıştı. Bugün
Ankarada özel bir mekânı, 1928 yılında bir İtalyan
mimarın yaptığı Ankaranın tarihî kent merkezinde bir
dönem Tekel Başmüdürlüğü olarak görev yapmış bulunan o
tepesi kuleli, Ankaranın bir tür simgesi olmuş
yapılarından birisini, bir yıldan bu yana, Yunus Emre Vakfı
merkezi yapmak için restorasyon çalışmaları sürdürüyorduk. Bugün
çok sayıda bakan arkadaşımın, milletvekili
arkadaşımın ve Sayın Başbakanın ve bazı
büyükelçilerin katılımıyla bir saat kadar önce bunun
açılışını gerçekleştirdik. Artık
dünyanın dört bir tarafındaki büyükelçiliklerimize bağlı
kültür merkezleri bu merkez çerçevesinde çalışacaklar, yeni merkezler
kuracağız. Yunus Emre Araştırma Enstitüsü, Türk kültürü ve
Türk dilinin geliştirilmesi konusunda bir araştırma merkezi
olacak. Dışarıda kültür merkezlerimiz olacak ve bir ilke de imza
atacağız böylece. Biliyorsunuz, bir başka dilin, yani dünyada az
bilinen dillerin bile bir seviye tespiti, bir resmî merci tarafından bir
seviye tespiti sınavı vardı fakat Türkçeyle ilgili böyle bir
tespit, dil bilgisi tespit merkezi yoktu. Yani bir eleman
alacağınız zaman TOEFLın var mı, KPDSn var mı
diye soruyorduk ama bu TOEFL ya da KPSS, KPDS kapsamına Türkçe girmiyordu.
Şimdi, bu Enstitü aracılığıyla ilk defa Türkçe seviye
testlerini de yapmaya başlayacağız ve ayrıca yabancı
misyon temsilcilerinden başlayarak, talep eden, ülkemizde yaşayan
yabancılara, tıpkı İngiliz Kültürün isteyenlere
İngilizce öğretmesi gibi Türkçe eğitim, Türkçe dil bilgisi
öğretme faaliyetlerine başlayacağız. Bunun
hayırlı olmasını bütün kalbimle diliyorum. Geçen dönemden
bu yana bu çalışmaya emek veren bütün
arkadaşlarımızı da teşekkürle bir kez daha huzurunuzda
selamlamak istiyorum. Türkçeye, Türk diline şimdiye kadar göstermemiz
gereken bir saygının gereğini gecikmiş biçimde yerine
getirip bir eksikliği gidermeye çalıştık. Bu,
sevindiğimiz taraf.
Üzüldüğüm
başka bir şey var: Yunus Emreyle ilgili Değerli
Arkadaşım burada güzel dörtlükler söyledi. Ben de öyle
başladım: Hakkın eli gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.
Bizim kültürümüzde var. Gönül Çalapın tahtı, Çalap gönle
aktı./ İki cihan bedbahtı, kim bir gönül yıkar ise. diyor
ve Yunus Emre devam ediyor: Bir kez gönül yıktın ise/ Bu
kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet gelse/
Elin yüzün yumaz değil. Devam edip gidiyor, buna benzer çok söyleyişleri
var.
Biz gönül
kazanmayı, insan kazanmayı, toplumda barış içinde
birbirimize bakmayı bir hayat felsefesi edinegelmişiz. Böyle bir
kökümüz, böyle bir kültürümüz var ama ne yazık ki, bu köke, bu kültüre
yakışmayan gerginliklerle, çatışmalarla, kavgalarla iç içe
yaşıyoruz. Birkaç gün önce Mardinde yaşanan olay, bundan
yıllarca önce yurdumuzun çeşitli yerlerinde
yaşayageldiğimiz olaylar Yunus Emreyi içselleştirmemiş
olduğumuz konusunda bir kaygıyı yüreğimizde,
Mevlânâyı Ne olursan ol yine gel. diyen Mevlânâyı
içselleştirmemiş olduğumuz konusunda bir kaygıyı
yüreğimizde büyütüyor. Hâlbuki, bütün dinler, bütün inançlar, bütün etnik
kökenler, hepsi bir tarafa, insansın. Yaratıldığın için,
aynı Yaradandan geldiğimiz için Ben seni hoş görüyorum.
anlayışı, Hepimiz biriz, eşitiz. anlayışı
Birleşmiş Milletler Bildirgesine geçmeden çok önce bu topraklarda
bizim insanlarımız tarafından yüksek sesle terennüm
edilmiş, bin yıl kadar önce, yedi yüz yıldır, sekiz yüz
yıldır bu topraklarda söylenegeliyor ama biz bunu yeteri kadar
içselleştirmemişiz. Sen kendine ne istersen başkasına onu
iste/ Dört kitabın manası budur eğer var ise. diyor. Sen
kendine ne istersen başkasına onu iste. Kim kendisine kötülük ister?
Kim kendisine acımasızlık ister? Kim kendisine
haksızlık ister? Kim kendisine zulüm ister, adaletsizlik ister,
yoksulluk ister, eza ister, cefa ister? İstemez. Sen kendine ne istersen
-iyilik, bolluk, bereket, barış, esenlik- başkasına onu
iste/ Dört kitabın manası budur eğer var ise. diyor.
Bugün
medeniyetler ittifakının yapmaya çalıştığı
bu değil mi? Bugün kültürler arası diyaloğun yapmaya
çalıştığı bu değil mi? Bugün hümanizm
kavramıyla Batının üniversitelerinde okutulan bu değil mi?
Bunu okuryazar olduğu şüpheli, bunu temel bir, köklü bir eğitimden
geçtiği şüpheli Yunus Emre yüzlerce yıl önce Anadolunun
ortasından söylüyor ama biz bugün hâlâ birbirimize karşı inanç
kavgası, etnik köken kavgası, din kavgası sürdüregeliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkanım; aslında çok köklü
bir kültürümüz, barış için, dostluk için, dayanışma için,
sadece kendi insanımıza değil, dünyaya
öğretebileceğimiz çok şeyleri kapsayan bir kültürümüz var.
Anadolunun ortasındaki, Anadoluyu bize vatan yapan, yurt yapan
ermişlerin bir tanesi Hacı Bayram Veli ise bir tanesi Hacı
Bektaş Veli. Hacı Bektaş Velinin simgesi ne? Aslanla
ceylanı aynı kucakta taşıyabiliyor, aynı kolların
altında taşıyabiliyor. Aslanla ceylan bir arada
yaşatılabilir mi? Onu hayal etmiş, onu hayal etmiş, aslanla
ceylanı. Eğer tok ise aslan, ceylanda gözü olmaz. Ceylanın da
eğer öyle bir güvenlik altında yaşayacağı ortam varsa
o da aslanın burnunun dibine girebilir. Bunu bize yüz yıllar, bin
yıllar öncesinden bu yana öğretmeye çalışan bütün erenleri,
ermişleri, Anadolunun bütün bu toprağını bize vatan
yapmış olan gelmiş geçmiş bütün büyüklerini rahmetle ve
minnetle anıyorum ve bundan dersler çıkarmamız gerektiğini
bütün kalbimle, bütün kalbimle burada yüksek sesle ifade etmek istiyorum, bugün
Kültür ve Turizm Bakanı olduğum için değil.
Sevgili Arkadaşım
demin Sabahattin Eyüboğlunun kitabından bir alıntı
yaptı. Bugün acele bir Yunus Emre Merkezi açılışı,
sabahtan derleme kanunu için komisyona yetişme gibi bir
koşuşturma içinde olmasam
Dün akşamdan beri aklımda, çok
eski, 70li yıllarda yazdığım bir yazı vardı,
aynı başlıklarla, galiba askerlik görevi yapıyordum,
Anadolunun bir gazetesine yazdım gönderdim, yayınlandı. Merak
eden arkadaşlarıma
Ben de tekrar bu vesileyle hatırladım
ve merak ediyorum. Halkını seven, halkın sevdiği Yunus
Emre. diye bir yazı yazmıştım, Halkını seven,
halkın sevdiği
Yunus Emreyi
gerçekten, Mevlânâyı, Hacı Bektaşı, Hacı
Bayramı bizim yeni baştan dönüp köklerimizi anlamamız,
içselleştirmemiz, tanımamız hâlinde sanıyorum ki birçok
sorunu çözme konusunda Batının bize öğreteceklerinden daha önce
bizim bu topraklardan öğreneceğimiz çok şey olduğunu hep
beraber anlayacağız. Bunu, bu vesileyle bugün gündeme getiren
arkadaşıma yürekten teşekkür ederek, huzurunuzda izninizle
tekrar etmek istedim.
Bir başka
niyet ve gayretimizi de sizinle paylaşmak istiyorum: Geçen yıl
Eskişehirdeki törenlere katılmıştım ama dün
İstanbuldaki bir sektör toplantısı, önemli bir toplantı
nedeniyle gidemedim, bir üst düzey yönetici arkadaşım gitti.
Eskişehirin Sarıköyünde bir Yunus Emre makamı var,
Manisanın Kulasında bir Yunus Emre makamı. Ki, çok adına
uyuyor, bir türbe var, türbenin içinde bir defin var, bir mezar,
dışında da uzunca bir mezar var. Dışındaki için
diyorlar ki: Bu, Yunus Emre. İçindeki?.. İçindeki Tapduk Emre.
Niye bu dışında? Çünkü Tapdukun kapısında.
İnanılmaz ölçüde uyuyor. Başında da son derece güzel
-Kuladakinin, Emre köyünde- bir beyaz mermer taş var, üzerinde bir balta
motifi var. Bunu, bu baltayı nereden bulup getirmişler, dedim.
Tapdukun kapısına kırk yıl eğri odun
taşımayan, dümdüz odun taşıyan Yunusa çok uymuş, bunu
nereden bulmuşlar? Bunu da bir Roma harabesinden bulup getirmişler.
Şu
coğrafyanın güzelliğine bakar mısınız! Tapdukun
kapısında Yunus Emre yatıyor, başında bir Roma
harabesinden getirilmiş balta figürlü
Demek ki bu topraklarda Yunustan
önce, Yunustan sonra devam edegelen, birbirini tamamlayan, birbirini
bütünleştiren bir medeniyet var.
Kulada var çok
güzel bir makamı, Kırşehirde var bir başka makamı,
bizim Ünyede var bir başka makamı; Anadoluda ben yedi, sekiz, on
yerde biliyorum, Yunus Emre makamları var, on beş
Hangisi? Bence
hepsi. Ne Eskişehirde ne Ünyede ne Kulada ne Manisada, aslında
gönlümüzde. Aslında gönlümüzde ve gönlümüzde olması gerektiğini
anladığımız zaman zannediyorum ki birçok sorunu çözmek
konusunda önemli bir mesafeyi beraberce paylaşmış
olacağız.
Şimdi,
arkadaşlarımdan rica ettim, Anadoluda ne kadar Yunus Emreye
atfedilen makam varsa, o makamların bir envanterini çıkarıyoruz,
hepsini Yunus Emrenin hatırasına yakışır bir biçimde
düzenlemeye çalışacağız. Hepsinde bu, Anadolunun emsalsiz
sesi, Anadolu insanının bilgeliğinin emsalsiz temsilcisi Yunus
Emre yatıyor diye Anadolunun dört bir tarafında, bilmediğimiz
yerlerde de Yunus Emrenin yattığını bizim insanımıza
ve Yunus Emrenin asıl gönlümüzde yattığını özellikle
bizim gençlerimize anlatmaya çalışacağız.
Bu konuyu gündeme
getiren arkadaşıma huzurunuzda tekrar teşekkür ediyorum. Yunus
Emreyi, sadece onu değil tabii bu vatanı bize bilimle, irfanla,
kanla, azimle, gayretle vatan yapan herkesi rahmetle ve minnetle anıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Bakan.
Gündem
dışı üçüncü söz, Ardahan ilindeki sınır ticareti
hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Saffet Kayaya aittir.
Buyurun
Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Ardahan Milletvekili Saffet Kayanın, Ardahan
ilindeki sınır ticaretine ve yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
SAFFET KAYA
(Ardahan) Sayın Başkanım, yüce Parlamentomuzun seçkin
mensupları; konuşmama başlamadan önce saygıyla hepinizi
selamlıyorum.
Van
Milletvekilimizin de yüce Parlamentoya arz ettiği gibi -özellikle
kendisine de teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum, Kayhan Beye-
sınır ticareti konusundaki çalışmaları birlikte
yürüttük kendisiyle.
Geçmişte
serhat ili Ardahanımızın Gürcistan ve Ermenistanla olan
kapısı ve özellikle Türkgözü kapısı 1996 yılında
ticari aktivite içindeydi. Ticari aktivitede mazot ithali yapılıyordu
ve bir dönem geldi, Anasol-M Hükûmeti döneminden sonra kapatıldı ve o
sınır ticareti kapatıldıktan sonra bölgede işsizlik,
göç, çok etkin bir noktada kendini gösterir hâle geldi ve gün geldi,
sınırlarıyla barışık olmayan bir Türkiye,
maalesef, kültürel anlamda, iktisadi anlamda tamamıyla ve tamamıyla
komşularıyla bir şekilde duvar örülmüş bir Türkiye yerini,
bir yönetim tarzıyla, bir hükûmet tarzıyla, bir AK PARTİ
farkıyla yeni mecrasına taşıdı. Bu taşınan
mecra ise şu: Geçmişte komşularımızla
ilişkilerimiz, bilindiği vesile, son derece kötü ama şimdi
komşularla iktisadi ilişkilerimizin, kültürel ilişkilerimizin
daha da pekişen, daha da gelişen, daha da değişen bir
noktada olması gerçekten çok çok sevindiricidir.
Şunu çok
samimi olarak ifade etmek istiyorum: İktidar partisinin milletvekili
olarak değil ama gerçeği ve hakikati teslim etmek adına, ben,
Ardahan adına, Türkiye adına özellikle Sayın
Başbakanımıza, kabinesine, AK PARTİ Hükûmetine huzurunuzda
teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sürekli teşekkür ediyorsun.
SAFFET KAYA
(Devamla) Neden? Nedenini arz edeyim. Ardahan ilinde bir üniversite hayaldi.
Ardahan ilimizde bir üniversite hayaldi.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Başbakana yağcılığı başka
yerde yapabilirsiniz.
SAFFET KAYA
(Devamla) Üniversite deyince Ardahanda İstanbul akla gelirdi,
İstanbul, Konya akla gelirdi ama bugün Ardahanda bir üniversitemiz var.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Başbakana yağ yakmak için bu kürsüyü kullanma!
SAFFET KAYA
(Devamla) Ardahan bir kampüs şehir. Ardahan, eğitimde gerçekten
öncelikli bir il hâline geldi. Ardahanımızın üniversitesi
kuruldu. Elbette ki bu konuda Hükûmetimize, Başbakanımıza,
bakanlarımıza Ardahan adına, Türkiye adına
minnettarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Minnettarım, tekrar ifade etmek istiyorum. Bunun aksi söz konusu
değil.
Sınır
ticareti açılınca benim Ardahan ilimde ve doğuda on iki ilde,
hiç şüphesiz ki
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Başkan, böyle konuşma olmaz.
BAŞKAN
Ardahan ilinden bahsediyor.
SAFFET KAYA
(Devamla) Hiç şüphesiz ki
Hiç şüphesiz ki
CANAN ARITMAN
(İzmir) Başbakana yağ yakmak için Meclis kürsüsü
kullanılmaz. Ayıptır! Bir şey yok konuşmasında.
BAŞKAN
Hangi konuda almıştınız gündem dışını?
SAFFET KAYA
(Devamla) Hiç şüphesiz ki Ardahan ilinde göç
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Öğrenci aldınız mı üniversiteye?
SAFFET KAYA
(Devamla) Evet, şu anda bin öğrencimiz var.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ne zaman alındı?
SAFFET KAYA
(Devamla) Bu yıl 2.500 öğrenci alacak.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Burayı halkın sorunlarını dile getirmek için
kullanın. Başbakanınıza dışarıda yağ
yakın!
SAFFET KAYA
(Devamla) Biliyorum, biliyorum anlayışınızı,
serzenişinizi biliyorum. Sizin hayalleriniz bizim gerçeklerimize
ulaşamaz; mümkün değil, ulaşamaz! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kaya
SAFFET KAYA
(Devamla) Onun için, Allah sayınızı artırmasın,
böyle de devam edin yani bu zihniyetle Türkiyenin ortak paydası
olamazsınız.
Üniversite
kurulmuş 81 ile, muhalefetin bunu alkışlaması gerekirken
hâlen daha tepki gösteriyorsunuz. Bunu anlamak mümkün değil. Yani,
neredesiniz, hangi noktadan bakıyorsunuz siyasete, Türkiyeye hangi
gerçekle okuyorsunuz, anlamak mümkün değil. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kaya
CANAN ARITMAN
(İzmir) Biz Meclis kürsüsünü Başbakana yağ yapmak için
kullanmanızı eleştiriyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kaya
SAFFET KAYA
(Devamla) Özellikle Başbakanla onur duyuyorum, Başbakanla gurur
duyuyorum. O, Türkiye'nin bir şansıdır, bir değeridir
kesinlikle. [CHP ve MHP sıralarından alkışlar (!)]
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Helal olsun!
SAFFET KAYA
(Devamla) Yani bu kadar açık ve net...
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Boşuna yağ çekiyorsun, boşuna!
CANAN ARITMAN
(İzmir) Var mı böyle bir şey! Ne konuşuyor bu ya Allah
aşkına! Boş konuşuyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kabine değişti. Sen üçüncü döneme
kaldın.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kendini kaybetti!
SAFFET KAYA
(Devamla) Dolayısıyla, sizlerle ilgili, Sağlık
Bakanı da
BAŞKAN
Sayın Kaya
SAFFET KAYA
(Devamla) Buyurun efendim.
BAŞKAN
Duymuyorsunuz beni ama.
SAFFET KAYA
(Devamla) Buyurun efendim.
BAŞKAN On
seferdir bağırıyorum.
SAFFET KAYA
(Devamla) Buyurun efendim.
BAŞKAN -
Sınır ticaretiyle ilgili konuşacaksınız. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
SAFFET KAYA
(Devamla) Geliyorum efendim.
BAŞKAN Hiç
bahsetmediniz sınır ticaretinden.
SAFFET KAYA
(Devamla) Bahsedeceğim efendim.
BAŞKAN
Lütfen
SAFFET KAYA
(Devamla) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Hayır, ben müsamaha etmem efendim. Neyle ilgili almışsanız
onunla
SAFFET KAYA
(Devamla) Değerli Başkanım
BAŞKAN
Buyurun. Dinliyorum sizi efendim.
SAFFET KAYA
(Devamla) Değerli Başkanım, sınır ticareti
BAŞKAN
Tamam, sınır ticaretinden bahsedin efendim.
SAFFET KAYA
(Devamla)
bölgemiz için çok büyük bir kazanım elde edecektir.
Sınır ticareti demek göçün durması demektir. Sınır
ticareti demek göç alan bir il hâline gelmesi demektir Ardahan ilimizin.
Doğuda on iki ilimizin de aynı kapsamda olması elbette ki çok çok
önemlidir. Sınır ticareti demek Gürcistan-Kafkasya
sınırı çizgisinde son derece kesinlikle
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yağ ticareti!
BAŞKAN
Lütfen müdahale etmeyin efendim.
CANAN ARITMAN
(İzmir) On tane ticaret rakamı ver bakayım!
SAFFET KAYA
(Devamla)
son derece bölgenin gelişmesi anlamına gelecektir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) On kalemde ticaret rakamlarını ver bakayım!
BAŞKAN
Müdahale etmeyin efendim. Hayır
Öyle bir şey yok efendim. Lütfen
SAFFET KAYA
(Devamla) Kararnameyle çıkan sınır ticareti 50 bin
dolarlık ihracatın
BAŞKAN
İlkokula çevirdiniz burayı ya.
SAFFET KAYA
(Devamla)
gümrük vergisi verilmeden ticaret aktivitesini bölgede
kazanım hâline dönüştürecektir. Dolayısıyla Hükûmetimizin
çıkardığı bu kararname bölge için çok ciddi bir
şanstır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Başbakanın uçak parasını
karşılamaz o. Yıllık ticaret hacmi Başbakanın
şimdiki uçak parasını karşılamaz.
SAFFET KAYA
(Devamla) Bakanlarımıza ve gerçekten, Sayın
Başbakanımıza huzurunuzda
BAŞKAN
Sayın Arıtman, hiç yakışmıyor size. Hiç
yakışmıyor size yani.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Susturun o zaman.
BAŞKAN Hiç
yakışmıyor size, ben bu kadar söylüyorum.
SAFFET KAYA
(Devamla)
sınır ticaretinden dolayı özellikle
teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN -
Devam edin efendim.
SAFFET KAYA
(Devamla) Sevgili Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
SAFFET KAYA
(Devamla) Ben konuşuyorum da fakat hatipler, değerli
arkadaşlarımız sözümüze müdahale ediyorlar.
BAŞKAN
Konuştuğunuz belli zaten. Konuşun efendim, konuşun.
SAFFET KAYA (Devamla)
Evet.
Sınır
ticaretimiz gerçekten bölgede çok etkin bir gelişmeye vesile
olacaktır.
BAŞKAN Bu
kadar tahammülsüzlük olmaz insanların birbirine ya.
SAFFET KAYA
(Devamla) Ben umuyorum ki çok kısa bir zamanda özel idarelerin ve
bölgedeki kurulacak olan ticari alanların bir an önce hayatiyete
geçirilmesi ve bölgenin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Yağcılık bitti!
BAŞKAN Son
cümlelerinizi alayım efendim.
SAFFET KAYA
(Devamla)
bu anlamda her geçen gün gelişen, değişen, ticari
aktivitesinin etkin bir noktaya geldiği bir bölge olmasıdır.
Hükûmetimize,
Bakanlar Kuruluna ve özellikle Başbakanımıza huzurunuzda
teşekkür ediyorum. Sınır ticaretini Ardahanımıza ve
on iki ilimize bahşettiği için
CANAN ARITMAN
(İzmir) Bir teneke daha yağ getirelim mi!
SAFFET KAYA
(Devamla)
şükranlarımı huzurunuzda, yüce Parlamentonun
huzurunda bir kez daha arz ediyorum.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Yağ tükendi mi! Bir teneke daha yağ getirelim mi!
SAFFET KAYA
(Devamla) Yüce heyetinizi selam ve saygıyla selamlıyorum. Ardahan
halkına da, Hükûmetimize teşekkürlerimi bir borç biliyorum.
Saygı sunuyorum hepinize. Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaya.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun efendim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yasa yapma yetkisi Parlamentoya aittir,
Hükûmete ait değildir. Dolayısıyla, Sayın Hatibin Hükûmete
teşekkür edeceğine, önce mensubu bulunduğu yüce Parlamentoya
teşekkür etmesi lazım çünkü o yasayı kabul eden Parlamentodur.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN O
niyetle söylediğini tahmin ediyorum efendim. O tecrübeli, zaten biliyor
nereden kanun çıkacağını efendim.
SAFFET KAYA
(Ardahan) O, Bakanlar Kurulu kararnamesi. Grup Başkanı olarak daha
öğrenememişsin. Öğren, öğren!
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Neyi öğrenecek!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Bakanlar Kurulu
BAŞKAN
Oldu Sayın Türkmenoğlu, tamam.
Gündeme geçiyoruz
sayın milletvekilleri.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, koruculuk sisteminden
kaynaklanan sorunların
araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
27 Haziran
1985'ten bu yana yürürlükte olan ve bir suç örgütüne dönüşerek toplumsal
yaşamı ve iç barışı tehdit eden koruculuk sisteminin
yol açtığı tahribatların, işlenen suçların bütün
boyutlarıyla araştırılması ve aynı zamanda bu
sistemin lağvedilmesi başta olmak üzere alınacak önlemlerin
tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün de
104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 06.05.2009
1) Ahmet Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Mardin'in
Mazıdağı İlçesi Bilge köyünde 4 Mayıs 2009 tarihinde
yaşanan ve 44 yurttaşımızın yaşamını
yitirmesine yol açan katliam Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde
uygulanmakta olan ve adeta suç örgütüne dönüşen koruculuk sisteminin bir
kez daha sorgulanmasını zorunlu hale getirmiştir. Bilindiği
üzere Köy Koruculuğu Bakanlar Kurulu'nun 27 Haziran 1985 tarih ve 9632
sayılı kararı ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde uygulanmaya başlandı.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Daha anlaşılır okunursa iyi olur. Yani
burada halkımız da izliyor. Daha anlaşılır bir
şekilde
BAŞKAN
Biraz yavaş okuyun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Çok acele ediyor. Yani biraz yavaş ve
anlaşılır okunursa
Halkımız izliyor çünkü.
BAŞKAN -
Okuması o şekilde.
Okumaya devam
edin.
2002'de OHAL'in
kaldırılmasına
rağmen koruculuk sistemi halen varlığını
sürdürmektedir. İçişleri Bakanlığı'nın 20 Mart 2009
tarihli açıklamasına göre; 22 ilde toplam 47 bin 819 Geçici Köy
Korucusu ve 32 ilde 24 bin 88 Gönüllü Köy Korucusu olmak üzere toplam 71 bin
907 korucu görev yapmaktadır.
Terörle mücadele
adı altında uygulamaya konulan koruculuk sistemi
kuruluşundan bu yana karıştıkları suçlar, rant ilişkileri ve toplum
üzerinde oluşturdukları baskı ve tehdit nedeniyle hem yasalarda
hem de vicdanlarda mahkum edilmiş bir oluşumdur.
İçişleri
Bakanlığı'nın verilerine göre, Nisan 2003 tarihi itibariyle
muhtelif adli suçlara karışan 2 bin 376 köy korucusu hakkında
yasal işlem yapıldı. Gönüllü Köy Korucularından ise 264'ü "adam
öldürme", "adam öldürmeye teşebbüs", 6136 sayılı
kanuna muhalefet, "meskun mahalde silah atmak" ve "orman
kaçakçılığı" gibi adi suçlardan ötürü hüküm giydi.
İçişleri Bakanlığı'nın son verilerine göre ise;
son yıllarda çeşitli suçlara karıştıkları tespit
edilerek haklarında yasal işlem başlatılıp,
görevlerine son verilen korucu sayısı 975'tir. Bu tablo bile tek
başına koruculuk sisteminin nasıl bir suç örgütüne
dönüştüğünün bariz örneğini oluşturmaktadır.
Korucuların
karıştığı ve yargıya intikal eden suç tiplerinden
bazıları şöyledir: "Gasp, soygun, adam
öldürme-yaralama-kaçırma, patlayıcı madde kullanma,
hırsızlık, zorla çek-senet imzalatma, ormanlarda yangın
çıkarma, zirai mahsul ve otları yakma,
dolandırıcılık, rüşvet, zimmet, çocuk kaçırma,
rehin alma, tehdit, tecavüz, kadın ticareti, uyuşturucu-silah-mühimmat-canlı
hayvan-tarihi eser kaçakçılığı ve çevre suçları."
"Adi suç
şebekesi" haline dönüşen koruculuk yapılanması, sosyal
ve psikolojik açıdan bir çok tahribata, yıkıma ve giderek bir
vakaya dönüşmektedir. Öyle ki, koruculuğu kabul etmediği için
binlerce insan yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmıştır. Bu
sistem korucu olmayı kabul eden aşiretlerle etmeyenler arasında
zaman içinde bir ayrım, "devlete dost ve düşman"
aşiret kavramını yaratmıştır. Bu öylesine bir
bölücü bir uygulamadır ki, aynı ailenin bireylerini birbirine
hasım, aynı köyde oturanları birbirine düşman, aynı
coğrafyada yaşayanları birbirinin katili
yapmıştır.
Bölgedeki
toplumsal barışı ciddi bir biçimde tehdit eden ve
meşruluğu tartışmalı olan koruculuk sistemi, toplum
vicdanında ve etiğinde affedilmez bir uygulama olarak yerini
korumaktadır. Nitekim köy koruculuk sisteminin tehditkâr
varlığı nedeniyle insanların evlerine ve köylerine
dönüş imkânı da oluşamamaktadır.
Arkasında
devletin gücünü bulunduran köy korucuları zorla göç ettirilen
insanların evlerini ya da arazilerini ya işgal etmiş ya da
kullanılamaz-işlenemez duruma getirmişlerdir. Zira, köylerine
geri dönmek isteyenler de koruculuk sistemine katılmaları için
zorlanmaktadır.
Bölge halkı
ve demokratik kamuoyunun beklentisi toplumsal yaşamı ve başta
yaşam hakkı olmak üzere temel insan haklarını açıkça
tehdit eden bu sistemin lağvedilmesi gerektiği yönündedir. Eğer
bu sistem ortadan kaldırılmaz tam tersine güçlendirilmeye
çalışılırsa oluşacak tehdidin ve bunun yol açacağı
faciaların nereye kadar varacağını kestirmek zor
değildir.
Koruculuk
sisteminin yol açtığı tahribatların neden ve
sonuçlarıyla birlikte araştırılması ve aynı
zamanda bu sistemin lağvedilmesi başta olmak üzere alınacak
önlemlerin tespit edilmesi amacıyla bir Meclis Araştırma
Komisyonu'nun kurulması elzemdir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak
Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S.
Sayısı: 263)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S.
Sayısı: 353)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdölün; Çocukların Uçucu
Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdölün;
Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/8) (S. Sayısı: 89) (*)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
89 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi
teklifin tümü üzerinde söz alan grupları bildiriyorum: AK PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.
Sayın
Ünüvar
(*)
89 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz sonra burada olacak.
BAŞKAN Yer
değiştireceğiz, peki.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru.
Sayın
Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdölün, Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, terör örgütleri tarafından şehit edilen
askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Türk tarihinin her döneminde
olduğu gibi hainlere her zaman Türk milleti gereken cezayı
vermiştir, bugün de verecektir, yarın da verecektir demek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun çok önemli bir kanundur.
Sigara, alkol gibi uçucu ve çözücü maddelerin, çocukların kolay temin
etmesinden dolayı alışkanlık yapmakta olduğu
görülmektedir. Bu maddelere çocuklar hamur atölyelerinden veya kırtasiye
sektöründen kolay bir şekilde ulaşabiliyorlar. Bu da daha çok iş
gereği, okul çalışması gereği karşımıza
çıkıyor. Bu önemli sorun gün geçtikçe de ilerlemektedir. Hatta bazen
çocuklarımızda veyahut da insanlarımızda bu konuyla ilgili
olarak intiharlara kadar ulaşan bir tabloyu görüyoruz. Bu yönde olarak da
çıkarılmakta olan kanunun önemli olduğunu ve bundan sonraki
dönemlerde de bu tür kanunların mutlaka çıkartılması
gerektiğini düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, uçucu maddelerin içerisinde tolüen denen bir madde
vardır. Bu tolüen maddesi, işte, tinerdir, balidir, buradan
alınarak çocuğun vücuduna girmekte, onda çeşitli psikolojik
etkiler meydana getirerek alışkanlığa doğru çok
süratli bir şekilde de götürmektedir. Günümüzde uçucu madde
kullanımını kanıtlayacak spesifik bir laboratuvar testi de
bulunmamaktadır. Uçucu madde zehirlenmelerinin, dolayısıyla
antidotunun da olmadığını söylemek istiyorum.
Tabii, madde
bağımlılığı konusu Türkiyemiz için en önemli
konuların başında gelmektedir. Bu konuyu hatta siyaset üstü,
politika üstü şeklinde de değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Çünkü
geleceğimizi ilgilendiren, Türk milletinin geleceğini ilgilendiren
çok önemli bir konudur. Bu mealde de zaten Meclisimiz bir araştırma
komisyonu kurmuş, araştırma komisyonunun neticesinde de çok
önemli kararlar alınmış ve alınan kararların uygulama
safhasına geçirilmesini de beklemekteyiz. Hatta şahsım olarak
bununla ilgili bir kanun teklifi hazırladım ve kanun teklifini de
şu an itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiş
durumdayım.
Tabii, devlet
olarak çalışmalar yapıyoruz. 31/12/2007 tarihinde
İçişleri Bakanlığının imzasıyla Ulusal
Uyuşturucu Eylem Planı yayınlanmış ve bununla beraber
de bilim ve koordinasyon kurulları kurulmuştur. Bu iki kurul
vasıtasıyla ülke politikaları ve uygulamalar tüm yönleriyle,
akademik bakış çerçevesinde değerlendirilmekte, alınan
kararlar da koordinasyon kurullarına aktarılmaktadır.
Tabii,
aktarılmaktadır ama bu yönde olarak şunu da söylemek
mecburiyetindeyiz: Türkiye genelinde acaba uyuşturucuyla mücadelede
veyahut da madde bağımlılığıyla mücadelede ne
kadar başarılıyız, bunu hep beraber görüyoruz. Yani
alınan kararlar vardır, yapılan toplantılar vardır, komisyon
toplantıları yoğun şekilde çalışmaktadır ama
şurası da bir gerçektir ki her yönüyle çok süratli bir şekilde
uyuşturucunun ülkemizde, okullarımızda, çocuklarımızda
gün geçtikçe yayılmakta olduğunu da görüyoruz. İşte bu
mealde de çok önemli olduğunu, yani bu konunun çok önemli olduğunu
söylemek istiyorum.
Çocuklarımıza
bakmış olduğumuz zaman madde
bağımlılığı sebeplerinin birçoğunu görürüz
ama şurası da bir gerçektir ki madde
bağımlılığı bir sebep değil, bir sonuçtur.
Bundan dolayı da aile içerisinde anne ve babanın çocukla
ilişkilerinde yaşadığı sorunlar çok önemlidir.
Geçimsizlik, uyumsuzluk bunların başında gelir. Çocuk
sokağa itildiği zaman, yani geçimsizlik sebebiyle veyahut uyumsuzluk
sebebiyle sokağa itildiği zaman işte burada tehlikenin
başlamakta olduğunu da görüyoruz.
Çocuk, ailesinde
bulamadığı ilgiyi, desteği, sokakta, arkadaş grubunda
bulmaya başlıyor. Hatta yapmış olduğu
çalışmalarının veyahut da konuşmalarının
orada onay bulmasıyla beraber de tehlike başlıyor. Sokaklarda
yaşamaya başlıyorlar. Sokak onun bir parçası hâline geliyor. Sokakta kimlik kazanıyor
hatta bazen sokakta güç kazanmakta olduğunu da görüyoruz.
Çocuk aileden
tamamen koparak sokağın bir parçası olduğu zaman her türlü
manipülatif etkiler, arkadaş etkisi, maddeye alıştıran
çıkar gruplarının etkisi, merak, ilgi çocuğu maddeye
doğru çok süratli bir şekilde yöneltiyor. Çocuk madde
bağımlısı hâline geliyor. Madde kullanan çocuklar tiner,
bali, esrar, kokain, ecstasy ve çeşitli karışık maddeler
şeklinde kullanıyorlar. Sonuçta işte toplumda hep beraber
görmüş olduğumuz kapkaç olaylarıyla
karşılaşıyoruz, hırsızlık olaylarıyla
karşılaşıyoruz, tecavüz olaylarıyla
karşılaşıyoruz. Daha doğrusu fiziksel şiddet,
duygusal şiddet de beraberinde başlıyor. Tabii, bunu sadece
fakir ailelerin çocuklarında görmüş olduğumuzu da söyleyemeyiz.
Özellikle ekonomik durumu yüksek olan ailelerde de bu madde
bağımlılığı veyahut da çocukların bu
uyuşturucuyla ilgili bağımlılığını da
görüyoruz. Burada aile ilişkilerinin, eş ilişkilerinin önemi olduğu
kadar şunu da söylemek mecburiyetindeyiz ki tiner kullanımı
veyahut da uçucu madde kullanımları,
sayın milletvekilleri, belki de sokak çocuklarından daha
fazlasının, 3 mislisinin, 4 mislisinin aile içerisinde olduğunu
da söylemek mecburiyetindeyiz. Yani aile
içerisinde görülmeyen bir şekilde uyuşturucu kullanımı,
işte bu uçucu maddelerin kullanımının da yoğun bir
şekilde artmakta olduğunu da söylemek durumundayız.
Tabii,
bunların içerisinde aile arasındaki iletişim sorunları
dedik veyahut da parçalanmış aileler, çocuklar burada çok önemli.
Ailede bir madde kullanıcısının olması çocukta bunun
kullanılmasına da etkili oluyor. Özellikle bunu sigara
kullanımında, alkol kullanımında hatta esrar
kullanımında bile görebiliyoruz. Yani, eğer ailenin içerisinde
sigara kullanımı varsa veyahut
da esrar kullanımı varsa, alkol kullanımı varsa çocukların
bu yönlü olarak da oraya doğru yönelmekte olduğunu da görüyoruz.
Çocuklar bu işe merakla başlıyorlar, arkadaşlarıyla
başlıyorlar yahut da annesini babasını örnek alarak
başlıyor.
Çocuğun
sosyal faaliyetlerle yaşantısının, değerli
milletvekilleri, işte doldurulmasının bir örneğini de
burada görüyoruz. Yani çocuklarımıza aile yuvasının
şefkatinin verilmesi, aileyle beraber sahip çıkılmasıyla
beraber ondaki bu kötü alışkanlıkların da, hani sebep
değil sonuç dediğimiz o tablonun da nerelere varmakta olduğunu
görüyoruz. Sosyal beceri, sanata yöneltme, spora yöneltme şeklinde
çocuklarımızın meşguliyeti noktasında veyahut da
onların bir noktaya doğru yönlendirilmesi noktasında ne kadar
önemli olduğunu da dikkatinize çekmek istiyorum.
Uçucu maddelerin
başlama yaşı toplumumuzda on yaş ila on, on bir, on üç
yaşları civarındadır. Hapta bu oranı on altı-on
yedi yaşlarında görüyoruz. Esrarda on altı, eroinde on sekiz-on
dokuz yaşlarını görüyoruz. Ama enteresandır ki
Türkiyemizde, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde bu madde
bağımlılığı yaşının
altmış yaşın üzerinde olduğunun da görüldüğü
yerler vardır. Yani altmış yaşın üzerinde, romatizmal manada veyahut da
başka çeşitli manalar şeklinde, vücuda sürme şeklinde de bu
madde bağımlılığıyla karşılaşan,
hatta ondan sonrasında da işte, vücuduna sürüp ondan haz alıyor,
ondan birtakım, işte, vücuduna geçmesiyle beraber bu maddeye
bağımlılık oranının artmakta olduğunu
Doğu ve Güneydoğu bölgesinde bu manada da görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, esrar ve eroin gibi maddeler yükseköğrenim görmüş
kişilerde de görülüyor. Ülkemizde 35-36 milyon çocuk vardır. 2003
itibarıyla sokakta yaşayan çocuk sayısının 88.313
olduğu görülmüştür. Bunların yüzde 44ü madde bağımlısıdır.
Aile içinde bunların kullanım oranlarının 3 misli olduğunu
yani bağımlılığın daha fazla artmış
olduğunu görüyoruz.
İstanbul
Valiliği 1997 yılında, Ankara Valiliği ise 2000
yılında on sekiz yaşından küçük çocuklara tiner, bali,
derby gibi kimyevi maddelerin satışını
yasaklamıştır. Bu yasaklamanın aksini yapanlar üç yıl
ila altı ay arasında hapis cezasıyla
çarptırılır. şeklinde de hüküm konulmuştur. Hatta bu
yasak seksen bir ile bildirilerek
ulaştırılmıştır. Ancak geçen yedi yıl
içerisinde -enteresandır bakınız- 46 iş yeri hakkında
cezai işlem yapılmıştır. Yani alınmış
olunan karar bir noktada uygulanmamış ve uygulanmamasıyla
beraber de işte şu an itibarıyla başta büyük şehirler
olmak üzere hem madde bağımlılığını hem de
uçucu maddelerle ilgili bağımlılığı
çocuklarımızda yoğun bir şekilde görmekteyiz.
Enteresandır,
Millî Eğitim Bakanlığımızın
yapmadığı istatistikler, Türkiye Kamu Çalışanları
Sendikası olan Türk Eğitim-Sen tarafından
yapılmıştır. Kırk ilde dokuz-on yedi yaş grubu
arasında 13.430 öğrenci denek olarak kullanılmış,
2.748 sokak çocuğuna ulaşılmış, araştırma
yapılmıştır. Ankete katılan öğrencilerin yüzde
16sı sigara, yüzde 11i alkol, yüzde 2,9u uyuşturucu
kullanmış, sokak çocuklarının ise yüzde 84ü sigara, yüzde
68i alkol, yüzde 82sinin ise uyuşturucu kullandığı
görülmüştür. Uyuşturucu kullanan öğrencilerin de yüzde
66sının uyuşturucu kullanımına
yapıştırıcı ve tiner gibi uçucuları koklayarak
başladığı ifade edilmiştir. Uyuşturucu kullanan
sokak çocuklarının yüzde 92si ise uyuşturucu
kullanımına uçucu madde kullanarak başlamıştır.
Uçucu madde koklayarak başlayan çocuklara sorulduğunda, bunun yüzde
71i temininin kolaylığından, yüzde 68i ise kokusundan
hoşlandıklarını ifade etmişlerdir.
Yani sonuçta
şu ana kadar, yaklaşık olarak benim bildiğim kadarıyla
üç seneden beri, iki senenin üzerinde bu kanun bekliyor. Bu kanunun işte
Türkiye Büyük Millet Meclisine verildiği tarihten itibaren de yine,
sayın milletvekilleri, kanunun çıkmamasından dolayı da
birçok çocuğumuzun bu uyuşturucuyla karşılaşmış
olduğunu da söylemek istiyorum.
Yani yüzde 71i teminindeki
kolaylıktan dolayı bu hastalıkla -çünkü uyuşturucu
kullanımı bir hastalıktır- karşı
karşıya kalmıştır. Tabii birçoğu da kokuyu
sevdiklerinden, yani bu kokuyu sevdiğinden dolayı da
kullandığını ifade ediyor.
Yani,
değerli milletvekilleri, şunu söylemek istiyorum ki bu sorun günden
güne artarken özellikle suç işleyen çocuklarda, tutukevinde yapılan
bir araştırmada yüzde 60ın üzerinde bu maddeye
bağımlılığıyla ilgili, uçucu madde bağımlılığıyla
ilgili çocuklarımızla da karşılaşmakta olduğumuzu
ifade etmek istiyoruz.
Tabii, işte
burada en önemli şey aile yapısının korunması,
geliştirilmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Aile
yapısının bozulmasıyla çocuklar erken yaşlarda
sorunlarla karşı karşıya kalıyor ve ailede çocuk
kendine örnek alacak ebeveynleri bulamıyor. Bu da, çocukları erken
yaşlarda madde kullanımına başlamasında en önemli
sebep olarak karşımıza çıkarıyor. Hatta bunun
diğer sebeplerinden birisi de zorunlu göçle ilgilidir çünkü göçle ilgili
olarak da Doğu ve Güneydoğu bölgesinden gelerek büyük şehirlerin
varoşlarına yerleşen çocuklarda da -bir tür hastalık
diyorum- bu hastalıkla yoğun bir şekilde
karşılaşmakta olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
Tabii,
bunların çeşitli noktalarda önlemlerinin alınması gerekiyor
ve bunlardan en önemlisi okullarımıza düşüyor.
Bakınız, okul müfredatıyla ilgili gerekli bilgilerin verilmesi
gerekiyor çocuklarımıza. Bu konularda da işte, Meclis olarak
alınacak kararların belki bir bölümü olabilir- özellikle okul çağındaki
ilkokul çocuklarımıza
Çünkü aşağı yukarı madde
bağımlılığı yaşının Türkiyemizde
dünyadan da farklı olarak neredeyse yedi sekiz yaşlarına
doğru çok süratli bir şekilde inmekte olduğu düşünülürse
demek ki o zamanki çocuklarımız okullara
başladığı zaman bununla ilgili müfredata gerekli bilgilerin
de konulması gerekiyor.
Okulda sosyal ve
psikolojik olarak destek programları mutlaka yapılmalıdır.
Psikolojik danışmanlık rehberliği önemlidir ama şu an
itibarıyla Türkiyemizin birçok okulunda da psikolojik danışmanlık
merkezlerinin olmadığını, rehberlik uzmanlarının
çok kısıtlı sayıda olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Burası da çok önemlidir çünkü okullarda bu tür çocukların ilk
başta müracaat ettikleri yer rehberlik hocalarıdır, psikolojik
danışmanlık merkezleridir. Bu mealde de rehberlik
branşının artırılmasını, bu manada da
kadroların artırılmasını da beklemekte olduğumu
ifade etmek istiyorum.
Ayrıca bu
konuda medya da çok önemlidir. Sinemalarda, TVlerde, dizilerde bu konuya çok
önemli bir şekilde dikkat çekilmelidir.
Aileyle ilgili
Bakanlığın da çalışmalar yapması gerekmektedir.
Tabii şu an itibarıyla görmüş olduğumuz tablo içerisinde
aileyle ilgili Bakanlığın da çok fazla başarılı
olamadığını da söylemek mecburiyetindeyiz. Gerçi
Bakanlık olarak aile eğitimleri yapılmaya
çalışılıyor, çocuklarla ilgili birtakım
çalışmalar yapılıyor ama şu anda görmüş
olduğumuz tablo da gösteriyor ki başarılı olunsaydı
belki de şu anda çok ağır bir tabloyla, bu tabloyla da
karşılaşmamış olurduk.
Özellikle
çocuklarımıza beceri kursları açılmalı, onlar
yönlendirilmelidir. Aile hizmet birimleri kurulmalı.
Ayrıca, bu
sokak çocuklarının büyük bir kısmı okullarını,
eğitimlerini yarı bırakarak sokaklara geçmektedirler. Okuldan
ayrılan çocuklar
Mutlaka onlara sahip çıkılması, onlara çeşitli
noktalarda birtakım öneriler şeklinde götürülerek, onların
toplum içerisindeki suç örgütlerinin ellerine düşmesi önlenmelidir.
Ayrıca, tabii, suç işleyen çocuklara da destek olunmalıdır.
Bakınız
-bir ay önce konuşmamda söylemiş olduğum gibi- şu andaki
suçlu çocukların büyük bir kısmı, yaklaşık olarak
yüzde 60 grubu, bu, işte, tiner kullanımından, uyuşturucu
kullanımından, madde bağımlılığından
dolayı hapse girmişlerdir. Onların oradan çıkmalarıyla
beraber o çocuklara sahip çıkılması gerektiği, onların
yönlendirilmesi gerektiğini söylemek istiyorum.
Uyuşturucu
bağımlısı kişi özgürlüğünü tamamen kaybeder,
kendine olan güveni zayıflar. İnsanın prensipleri yok olurken
kendini kontrol edemez duruma gelir.
Madde
bağımlılığında erken teşhis çok önemlidir.
Gencin içinde bulunduğu okul, aile, yakın çevreye çok önemli görevler
düşmektedir. Ne kadar erken fark edilirse kişinin
bağımlılıktan kurtulma şansı da o kadar çoktur.
Kişide arkadaş çevresinin değişmesi, aile
ilişkilerinin azalması, okul başarısı ve okul
devamlılığının azalması, daha fazla para harcaması,
bazen neşeli ve sakin hâlinden farklı şekilde
yırtıcı bir konuma gelmesi, ruhsal problemlerin ortaya
çıkmasıyla beraber bu durumla karşılaşmakta
olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Yani çocuğa çevre olarak sahip
çıkmak mecburiyetindeyiz, aile olarak sahip çıkmak mecburiyetindeyiz,
en önemlisi de toplum olarak aile
yapısını güçlendirerek sahip çıkmak mecburiyetindeyiz.
Tabii, buradan
konu şuraya geliyor -konumuz çocuk olunca- ESPAD Projesi diye bir proje
vardır, sayın milletvekilleri. ESPAD Projesi, Avrupa Gençlerde Madde
Kullanımı Değerlendirme Projesidir. Türkiyede sigara, alkol ve
madde bağımlılığı konusunda tatmin edici bir veri
tabanı bulunmamaktadır. ESPAD Projesi ülkemizde 2003 yılında
yapılmış ve o zamanki veriler ortaya konmuştur ancak bunun
dört yılda bir yapılması gerekmektedir.
Tabii, bununla
ilgili, ESPAD Projesiyle ilgili, Komisyon çalışmaları
esnasında da çok şiddetli konuşmalar meydana gelmiş, hatta
bazı konularda suçlamalar da ortaya konmuştur ama
Sayın
milletvekilleri, ESPAD Projesinin çok önemli olduğunu ifade etmeye
çalışıyorum. Eski Millî Eğitim Bakanımıza biz bu
konuyu anlatamadık. Özellikle Komisyon çalışmaları
esnasında sert tartışmalar yaşandı. Komisyonumuzun çok
değerli üyeleri bu konularda çok önemli görüşler ortaya koydular.
ESPAD Projesinin mutlaka ülkemizde uygulanması gerekir. diye bir tablo
ortaya konuldu ancak bunu biz gerçekleştiremedik. Şu an
itibarıyla okullarımızdaki verilerin hepsi 2003
yılında yapılan o projeyle ilgilidir ama 2003
yılından, işte, 2009 yılına geldik, hâlâ biz o projeyi
uygulatamıyoruz. İnanıyorum ki yeni Bakanımız bu
projeyi önemser, çocuklarımızı önemser, gençliğimizi
önemser de bu proje bir an önce uygulamaya konur çünkü Türkiyede madde
kullanımı veri bankası mutlaka oluşturulmalıdır.
Yani elimizde veriler olmadığı zaman, o zaman
çalışmalarımızın hedefinin nereye
ulaştığını bilemiyoruz. Yani burada esasında
çocuklarımız üzerindeki yapılacak olan çalışmalar
bazen, tabii, bazı şekilde, işte, Bize uymayan sorular
vardır. şeklinde değerlendiriliyor ama sayın
milletvekilleri, o Komisyon yetkilileriyle bizler görüştük, o Komisyon
yetkilileri Türk toplumuna uymayan soruları
çıkarttıklarını hatta o sorular yerine başka sorular
konduğunu, yani Türk toplumuna uygun soruların sorulması
gerektiği konusunda fikir birlikteliğinde olduklarını ifade
etmeye çalıştılar. Hatta o Komisyondaki çok değerli
hocalarımız da bu konuda çok ciddi manada önümüzde
sıkıntı olduğunu, bir manada da elimizdeki son verilerin
2003 yılında olmasından dolayı da yapmış olduğumuz
çalışmaların nereye gelmekte olduğu veyahut da nereye
gelmiş olduğunu da anlayamadıklarını söylüyorlar. Ben
inanıyorum ki yeni Bakanımız, Millî Eğitim
Bakanımız bu konuyu tekrar çok iyi şekilde değerlendirir ve
değerlendirmesiyle beraber de buna izin verir ve önümüzde de, en
azından, 2003-2009, yaklaşık olarak altı yıllık
bir süre geçmiştir, altı yıllık süreyi biz kapatır ve
beraberinde de elimize verileri alır ve ona göre de çocuklarımızın
bu veyahut da toplumumuzun en önemli yarasını tedavi etmenin
yollarını buluruz.
Sayın
milletvekilleri, tabii, alışkanlıklar diyoruz. Bunlar
alışkanlıklar işte. Alışkanlıklardı
zaten bu sorunun en önemli oluş sebeplerinin başında gelen. Ben
günde bir tane içersem bir şey olmaz., Haftada bir kadeh alırsam
yine bir şey olmaz., Esrar ottur, zararı yoktur. şeklindeki
söylemlerin hiçbirisi doğru değildir. Kullanılan madde
arttıkça bağımlılığın da artmakta
olduğu görülür. Yani Bir kezden bir şey olmaz. denir ama ondan
sonra her şey o bir kez kullanmaktan başlamıştır:
Dolayısıyla, bağımlılığın çok süratli
bir şekilde artmakta olduğunu da gösterir.
Bağımlılıkta
sadece esrar, eroin gibi yasa dışı maddelerin
dışında başka şeyleri de saymak mecburiyetindeyiz.
Bakınız, şu anda toplumumuzda at yarışları
vardır, loto vardır, kumar oyunları vardır, hatta sigara ve
kola kullanımı yanında -enteresandır- son zamanlarda
İnternet alışkanlığıyla da karşı
karşıyayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Doğru, devam edin.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Evlerimizde şu anda çocuklarımız
yoğun bir şekilde İnternet
kullanmaya çalışıyorlar. Yani İnternet kullanımının bir
bağımlılık yaratmakta olduğunu da ifade etmek
istiyorum. O manada bir noktada İnternet kullanımının da,
yani çocuklarımızı ve ailelerimizi, gençlerimizi oraya
bağlama noktasında da, bunun da bir alışkanlığa
doğru çok süratli bir şekilde gitmekte olduğunu ifade etmeye
çalışıyorum.
Sayın
milletvekilleri, tabii, ülkemizin en önemli konusu olan bu madde
bağımlılığı konusu, önümüzdeki yıllarda hem
dünyamızın önemli sorunu olacak hem de aynı zamanda
Türkiyemizin de çok önemli sorunu olarak karşımıza
geleceğine ben inanıyorum.
Bu mealde,
sözlerimin başında söylemiş olduğum, bununla ilgili, yani
komisyon çalışmalarıyla ilgili bir kanun teklifi hazırladım
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine verdim. Bu kanun teklifimizin esas özü
şudur. Tabii, bunu söylemekteki maksadım da bu kanunla ilgili
desteği beklemekte olduğumdur. Basın toplantısıyla da
kamuoyuna bunu açıklamaya çalıştım.
Şu anda
ülkemizde sadece, sanki, işte, bir yerde, arz noktasında mücadele
edilmeye çalışılıyor. Yani burada emniyet güçlerimize
teşekkürlerimi sunuyorum, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğüne...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Doğru, son cümlenizi alayım efendim.
Buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) TUBİM kuruluşu bununla ilgili çok ciddi
çalışmalar yapıyor -TUBİMin tüm üyelerine buradan
teşekkürlerimi sunmak istiyorum- ama ülkemizde dağınık bir
yapı vardır, onunla ilgili de geniş, bir manada tüm kurumların
ve kuruluşların hepsini bünyesinde tamamlayacak bir kuruluşa
ihtiyaç vardır, bir genel müdürlüğe ihtiyaç vardır. Bu genel
müdürlük de Sağlık Bakanlığının, aileyle ilgili
bakanlıkların, kurumların çeşitli üyelerinin
alınmış olduğu veya İçişleri Bakanlığının
değerli üyelerinin alınmış olduğu ve
Başbakanlığa bağlı olan bir kurum şeklinde
oluşturulmalıdır. Bunu oluşturmak mecburiyetindeyiz.
Türkiyemiz için
çok önemli bir sorunun diğer bir ayağı da Avrupa
ayağıdır. Avrupada yaşayan yaklaşık 3,5 milyonun
üzerinde Türk insanının da içerisinde bulunmuş olduğu en
önemli sorunların başında burası gelmektedir, yani madde
bağımlılığı, Türkiyede olduğu gibi
Avrupadaki Türkler üzerinde de çok ciddi manada sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. Hatta, enteresandır,
Avrupadaki birçok hapishanedeki Türklerin işlemiş olduğu suç
oranlarının en büyük kısmı uyuşturucuyla ilgilidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Peki.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Ersin.
Sayın Ersin,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Trabzon Milletvekilimiz Sayın Cevdet Erdölün
hazırlayıp sunduğu çocukların uçucu maddelerin ve benzeri
maddelerin zararlarından korunmasına ilişkin kanun teklifiyle
ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, uçucu maddeler ve uyuşturucu maddeler
Aslında bunları ayrı ayrı değerlendirmek çok da
doğru değil çünkü hem uçucu maddeler hem uyuşturucu maddeler
çocuklarımızı ve gençlerimizi bekleyen en büyük tehlike ve
tehdit ve dolayısıyla geleceğimizi çürüten bir tehlike ve
tehdit.
Bu nedenle, kanun
teklifinin sadece uçucu maddeleri hedef alması ama uyuşturucu madde
kullanımının yaygınlaşmasıyla ilgili,
uyuşturucu madde kullanımının
yaygınlaşmasını önlemeye yönelik herhangi bir hüküm
içermemiş olması, daha doğrusu bununla ilgili bir geniş
kapsamlı kanun tasarı ya da teklifi hazırlamak bu Meclisin
görevi ama her şeye rağmen Sevgili Vekilimiz bir çalışma
yaptığına göre, hiç olmazsa uyuşturucu madde
kullanımının yaygınlaşmasına ilişkin de bir
ya da birkaç madde ilave etseydi herhâlde çok daha hayırlı, çok daha
güzel bir iş yapmış olurdu.
Gerçi,
hazırlanan teklif de tarafımızdan desteklenen bir tekliftir.
Dolayısıyla, her şeye rağmen, eksiklerine rağmen
duyarlılık gösteren arkadaşımıza teşekkür
ediyorum. Meclisimiz de gördüğüm kadarıyla bu kanun teklifine olumlu
karşılık verecek.
Dolayısıyla,
kim bu zararlı maddelerle ilgili, kim çocuklarımızın,
gençlerimizin bu zararlı maddelerden korunmasına ilişkin bir
çaba içine girerse şahsen, Ahmet Ersin olarak o çabayı gösterenlerin
ellerini öpmek boynumun borcudur. Çünkü, gerçekten çok büyük bir tehdit ve
tehlikedir. Gerçekten toplumu için için çürüten bir tehdit ve tehlikedir.
Dolayısıyla, bu soruna ilgi gösteren bütün arkadaşlarıma
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun teklifinin amacı 1inci maddede
belirlenmiş. Solumak ve koklamak yoluyla veya başka bir şekilde
kişilerde bağımlılık yapabilen ürünlerin kontrolünü
sağlamaktır. Ana amacı bu.
Özellikle,
çocuklara erişimini ve kullanımını önleyerek bu maddelerin
zararlı etkilerinden çocukları korumak da bu teklifin amaçları
arasındadır. Keza, kırtasiye malzemeleri, boya incelticisi gibi
maddelerle yapıştırıcı olarak kullanılan ve uçucu
organik bileşikler ihtiva eden ürünleri de kapsamaktadır bu kanun
teklifi.
Değerli
arkadaşlarım, uçucu ve benzeri maddeler bir tür uyuşturucu
maddedir yani eroin, esrar, kokain ve diğerleriyle sentetik
uyuşturucu maddelerden ayrı düşünülemez. Uçucu ve benzeri
maddeler diğer uyuşturucu maddelerden ayrı
değerlendirilemez, ayrı düşünülemez çünkü aynı sonuçları
yaratmakta ve aynı sorunlara neden olmaktadır. Her ikisi de -gerek
uyuşturucu maddeler gerekse uçucu maddeler- çocukların ve gençlerin,
genel olarak da kullanan herkesin bedenlerinde tahribat yapmakla kalmıyor,
aynı zamanda da toplumsal sorunlara neden oluyor yani asayiş
sorunlarına neden oluyor. Sadece kendisine zarar vermekle kalmıyor bu
maddeleri kullananlar, hem ailelerine büyük sıkıntı
yaratıyorlar hem de toplumda büyük sorunlara neden oluyorlar.
Bu iki madde, hem
uçucu maddeler hem de uyuşturucu maddeler ayrı düşünülemez çünkü
eğer, uçucu maddeyi kullananlar, daha doğrusu, uyuşturucu
maddelerin erişimi zor olduğundan ve pahalı da olduğundan
çoğu zaman bu uyuşturucu maddeleri bulamayan, elde edemeyen çocuklar
ve gençler daha ucuz olan, erişimi daha kolay olan uçucu maddelere
yönelerek kendilerini tatmin ediyorlar.
Dolayısıyla
bu ikisi birbirini tetikleyen maddelerdir, birbirini tamamlayan uyuşturucu
maddelerdir. Her iki grup uyuşturucu maddeler de
çocuklarımızın geleceğini çürüten, toplumda olumsuz
sorunlara neden olan zararlı maddelerdir. Bu nedenle değerli arkadaşlarım,
sadece uçucu ve benzeri maddelerin çocuklara ve gençlere erişimini
engellemek için birtakım önlemler almak ve bu amaçla Sağlık
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığına
görevler yükleyen düzenlemeler yapmak yeterli olmaz. Yani, sadece uçucu maddelere
karşı önlem alarak çocuklarımızı zararlı
maddelerden korumak mümkün olmaz. Uçucu ve benzeri maddelerle uyuşturucu
maddeler bir bütün olarak ele alınmalıdır ve bu maddelerin
çocuklara ve gençlere erişimini engellemeye ve
bağımlıların tedavisine yönelik önlemler birlikte
değerlendirilmelidir.
Değerli
arkadaşlar, örneğin, dünyadaki afyon ve eroin üretiminin yüzde
97sinin kaynaklandığı ülke Afganistan. Bu, Birleşmiş
Milletlerin tespitlerine dayanıyor, raporlarına dayanıyor.
Şimdi, Afganistanda üretilen bu afyon ve eroinin Türkiyeye hangi
yollardan ve nereden girdiği ki, Ağrı, Van ve Hakkâri
olduğunu herkes biliyor- nasıl ve ne şekilde girdiği, hangi
yollardan girdiği bilinmesine rağmen neden bir önlem alınmıyor?
Neden bu zararlı maddelerin, bu uyuşturucu maddelerin Türkiyeye
girişi engellenemiyor? Eksik olan nedir? Teçhizat noksanı mı
vardır, personel noksanlığı mı vardır? Sorun
nedir? Neden bu maddeler, Türkiyeye nereden girdiği bilindiği hâlde bir
türlü engellenemiyor? İşte, eğer bunu sorgulamazsak değerli
dostlarım, arkadaşlarım, çocuklarımızı ve
gençlerimizi zararlı maddelerden korumakta eksik kalırız.
Keza
uyuşturucu haplar, extacy, captagon ve benzeri uyuşturucu haplar,
sentetik uyuşturucular. Nerelerde üretildiği
Extacynin üretim
yerinin Hollanda, ana üretim merkezinin Hollanda olduğunu, captagon
maddesinin üretiminin Doğu Avrupa ülkeleri olduğunu
Birleşmiş Milletler söylüyor. Yani Birleşmiş Milletlerin
yaptığı araştırmalardan çıkan sonuç bu ve
bunların, bu zararlı maddelerin, bu sentetik uyuşturucuların
Türkiyeye hangi yollardan ve nasıl girdiğini herkes biliyor. Yani
dağdaki çobana da sorsanız Bu sentetik uyuşturucular,
Türkiyeye Trakyadaki kapılardan -gümrük kapılarından- ve
Atatürk Havalimanından giriyor. diye söyler ve Türkiyedeki bütün
kurumlar da bunu biliyor. Peki, neden engel olunamıyor? Neyin eksik?
Personelin mi yok? Teçhizatın mı yeterli değil? Eğer
bunlarda bir eksiklik varsa niye tamamlamıyorsun? Değerli
dostlarım, işte bunu sorgulamazsak, bunları sorgulamazsak yine
çocuklarımızı, gençlerimizi bu zararlı maddelerden korumak
için yeterli önlemleri almış olamayız. Çünkü yurt içinde hangi
önlemleri alırsanız alın, eğer oluk oluk Türkiyeye bu
maddeler gidiyorsa, girişi yapılıyorsa ve satılıyorsa,
gençlerimize, çocuklarımıza ulaştırılıyorsa hangi
yasayı çıkarırsanız çıkarın bu kötü gidişi
önlemeniz mümkün değildir.
Değerli
dostlarım, arkadaşlarım; çeşitli araştırmalar
Türkiyede uyuşturucu ve uçucu madde kullanımının on bir
yaşa yani ilköğretim çocuklarına kadar
yaygınlaştığını tespit etmektedir. Ancak bu büyük
tehlike ve tehdide karşı etkin önlemler alındığı,
şimdiye kadar etkili önlemler alındığı söylenemez.
Bize bir şey olmaz. aymazlığı içinde bir çığ
gibi büyüyerek üstümüze gelen ve çocuklarımızı, gençlerimizi ve
dolayısıyla da geleceğimizi çürüten bu önemli sorunun henüz
farkına varılmamış olması üzücüdür.
Değerli
arkadaşlarım, teklife gelirsek: Dediğim gibi,
araştırma yapılmış, emek verilmiş ve uçucu ve
benzeri maddelerin zararlarından çocuklarımızı korumak için
ne tür önlemler alınması gerektiğine ilişkin bir
çalışma ortaya konulmuş.
Sayın Bakan
dinlemiyor bizi, Sayın Bakan dinlemiyor ama olsun, canı sağ
olsun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Estağfurullah efendim.
AHMET ERSİN
(Devamla) Kendisini ilgilendiren bir konu.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Dinliyorum Sayın Vekilim.
AHMET ERSİN
(Devamla) Sayın Sağlık Bakanımızın bu konuda
duyarlı olduğunu düşünüyorum
ama şimdi pek de duyarlı
olmadığını görüyorum, yani şu aşamada konuya çok
fazla ilgi göstermediğini görüyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tutanaklardan okuyacak Sayın Bakan.
AHMET ERSİN
(Devamla) Sayın Bakan, bu konu tabii herkesi ilgilendiriyor ama en çok
da sizi ilgilendiriyor, sizi, Sağlık Bakanlığını
ve Millî Eğitim Bakanlığını. Millî Eğitim Bakanlığını
da ilgilendiriyor çünkü hedef kitle onun elinde, Millî Eğitim
Bakanlığının elinde. Siz de
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Vekilim, Genel Kurula söyleyin, biz dinliyoruz sizi.
AHMET ERSİN
(Devamla) Şimdi Sayın Bakanla sohbet ediyorum.
Tabii, tedavi
bakımından da sizin Bakanlığınızla yakından
ilgilidir.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, kanun teklifinin 2nci maddesi şunu
söylüyor: Bu Kanun kapsamına giren ürünler, hangi amaçla olursa olsun,
çocuklara satılamaz, verilemez. Bunda bir ihtilaf yok ancak ikinci
cümlesini dikkatinize sunuyorum: Çocuklar tarafından kullanılabilme
ihtimalinin varlığı hâlinde -Bu ihtimali kim tespit edecek?- bu
ürünler yetişkinlere de satılamaz, verilemez. Şimdi
düşünün: Boya malzemesi satan bir iş yeri, dükkân. Buraya birileri
geliyor, tiner maddesi alıyor. Peki, bu tiner maddesinin yani bir
yetişkinin satın aldığı bu maddenin çocuklara
ulaştırılıp
ulaştırılmayacağını kim tespit edecek ve nasıl
tespit edecek? Yani o dükkân sahibi mi bunu tespit edecek, takip mi edecek onu,
nereye götürüyor, kime götürüyor diye takip mi edecek, yoksa görüntüsüne
bakıp karar mı verecek? İşte, bu teklifin,
kanunlaşması hâlinde bu teklifin en tartışmaya açık
noktası bu. Yani Aşil (Achilles)in topuğu burada işte.
Değerli
arkadaşlarım, bu teklif, eğer bu madde bu şekliyle
kalırsa Sevgili Arkadaşım, bu yasanın uygulaması son
derecede güçleşir, hatta uygulanamaz hâle gelir. Bunun düzeltilmesi
lazım. Ben Sayın Erdölle bu konuyu kuliste de konuştum yani
bunun çok da geçerli bir madde olmadığını, düzeltilmesi
gerektiğini, teklifi -eğer kanunlaşması durumunda-
sakatlayacağını söyledim. Bilmiyorum nasıl bir düzenleme
yapacaklar. Çünkü 3üncü maddede, ceza hükümlerini içeren 3üncü maddede bu tür
davranışlar içine girenlere ceza veriyorlar yani altı aydan bir
yıla kadar hapis cezası veriliyor. Böyle bir düzenleme var. Ceza
Yasamızın 194üncü maddesine atıf yapılmış.
Dolayısıyla, bu hükmün yani bu maddenin 1inci
fıkrasının düzeltilmesinde yarar var.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, yine aynı maddede, teklifin 2nci
maddesinin 2nci fıkrasında Millî Eğitim
Bakanlığına birtakım görevler yükleniyor. Değerli
arkadaşlarım, bu Mecliste, geçtiğimiz aylarda, uyuşturucu
kullanımının yaygınlaşması ve
kaçakçılığının önlenmesine ilişkin bir
araştırma komisyonu kuruldu. O komisyonda ben de
çalıştım ve bütün komisyon çalışmaları süresince
tespit ettiğim bir konu vardır, bir husus vardır, onu sizle
paylaşmak istiyorum: Uyuşturucu kullanan ya da uyuşturucu
üreticilerinin, satıcılarının hedefi olan, hedef kitle olan
çocuklar ve gençler Millî Eğitim Bakanlığının görev
alanı içinde ama gördüm ki bu konuyla hiç ilgilenmeyen bir bakanlık
varsa o da Millî Eğitim Bakanlığı. Bu çocukların
uyuşturucu tehlikesinden korunması için önlem almayan, birinci görevi
olduğu hâlde önlem almayan tek bakanlık var, tek kurum var, o da
Millî Eğitim Bakanlığı. Şükürler olsun ki önceki Millî
Eğitim Bakanı gitti, şükürler olsun ki gitti ama yeni gelen
Sayın Bakanın da önceki Bakanlığı
sırasındaki çalışmalarını bildiğimiz için,
başarısızlığını bildiğimiz için, bu
Bakanlıkta da çok böyle yüzümüzü ağartan bir sonuç ortaya
çıkmayacağını tahmin ediyorum.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) O kadar peşin konuşma.
AHMET ERSİN
(Devamla) Önceki çalışmalarına göre söylüyorum.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim
Bakanlığına yeni görevler yüklemek yerine, şimdiki
yetkilerini, görevlerini yerine getirmesi için Millî Eğitim Bakanına
yönelik, şahsına yönelik kanun çıkarmak daha doğru olur
diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yine, üçüncü fıkrada Sağlık Bakanlığına
bazı görevler yüklenmiş. Deniliyor ki: Bu kapsamdaki ürün
bağımlılarının tedavisinde Sağlık
Bakanlığı ve ilgili diğer merkezî ve mahallî kurum ve
kuruluşların gerekli merkezlerin açılmasına ilişkin
yükümlülükler düzenlenmiş üçüncü fıkrada.
Şimdi burada
şunu belirtmek isterim: Sağlık Bakanlığı,
elbette, gerek uçucu maddeler gerekse uyuşturucu maddelere
bağımlı olan çocuk olsun, genç olsun, yetişkin olsun,
bunların tedavi edildiği merkezler, hastaneler, yani AMATEM
hastaneleri, ÇEMATEM hastaneleri, bunlar Sağlık
Bakanlığının bünyesi içinde ama şimdi öyle bir problem
var ki, yani bu uyuşturucu ve uçucu maddelerle ilgili bu
bağımlıların sayısı o kadar fazla ki mevcut
hastaneler yatak kapasitesi ve yetişmiş personel itibarıyla bu
yoğunluğu kaldıramıyor ve değerli
arkadaşlarım, bu tür bağımlılıkla ilgisi
olanların birçoğu akıl hastanelerine gönderiliyor, orada tedavi
ediliyor. Yer olmadığından, yatak olmadığından,
personel yetersizliğinden birkaç ay sonrasına randevu veriliyor ve
birçoğu da akıl hastanelerine gönderiliyor, orada akıl
hastalarıyla birlikte tedavi ediliyor. Yani Sağlık
Bakanlığının bu konuda çok ciddi ve büyük adımlar
atması lazım ki bu sorunla baş edebilsin yani bağımlıların
tedavisi sorunuyla baş edebilsin.
Değerli
arkadaşlarım, sadece tıbbi başarı yani hastaneye
gönderip tedavi etmek, ilaç tedavisi vesaire, bunlar yeterli değil. Bir
defa bağımlıların psikolojik tedavileri çok önemli. Yani
uçucu veya uyuşturucu madde kullandığı için, bağımlı
hâle geldiği için, hastaneye gitmek orada tedavi olmak
ihtiyacını duyan kişilerin hastanede yatırılarak orada
ilaçla vesaire ile başka yöntemlerle tedavi edilmesi yeterli değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ersin, devam edebilirsiniz.
AHMET ERSİN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ayrıca bir
de psikolojik tedavi gerekir ancak Türkiye'nin en büyük kurumu, Türkiyedeki
bütün mahkemelere bilirkişilik yapan Adli Tıp Kurumunda bile bir
çocuk psikoloğunun olmadığı aklımıza
geldiğinde, hatırladığımızda bu konuda çok da
umutvar olamıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, tedavi edilen kişiler, her ne şekilde olursa
olsun tedavi edilen kişiler ya da tedavi edildiğine inanılan
kişiler hastaneden çıkıp doğrudan kendi eski ortamına
dönerse sorun yeniden başlar. Yani tedavi gören kişiyi, ister çocuk
olsun ister genç olsun, eski ortamından uzaklaştırmak
lazım. Mutlaka rehabilitasyon merkezlerinin kurulması lazım.
Bölgesel rehabilitasyon merkezlerinin olması lazım ki orada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN
(Devamla) Sayın Başkan, son cümlelerimi söylüyorum.
BAŞKAN Son
cümlenizi alayım.
AHMET ERSİN
(Devamla) -
o rehabilitasyon merkezlerinde belli bir süre normal yaşama
da alıştırılarak ondan sonra sosyal yaşama
döndürülmelerinde fayda var.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerimi tamamlıyorum ve bu kanun teklifini hazırlayan, Meclise
getiren Sevgili Milletvekili Sayın Cevdet Erdöle bu konuda
duyarlılık gösterdiği için, daha doğrusu bu konuda
duyarlılık gösteren herkese çok teşekkür ediyorum ve hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ersin.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır.
Sayın
Bayındır, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 89 sıra sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifine ilişkin
Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı
tartışmasına geçmeden önce, Mardinde korucular eliyle
gerçekleştirilen bu canice katliamı kınıyorum ve bunun bir
musibet olarak Hükûmet tarafından ele alınıp koruculuğun
lağvedilmesi ve toplumsal barışın geliştirilmesi için
acil olarak göreve çağırıyoruz.
Bu gündem töre
olarak tanımlanamaz. Bu, olsa olsa, mafya tarzı mal
paylaşımına dayalı, tehciri öngören, gasbı öngören bir
saldırıdır. Dolayısıyla, bu gidişat daha büyük
tehlikelere yol açmadan bir an önce bu sisteme müdahale etmek gerekiyor.
Evet, mesele
çocuk. Çocukları korumak gerekir. Bu, Birleşmiş Milletler
sözleşmesinde Çocuk Haklarını Koruma Sözleşmesi olarak
geçer, Türkiye de bu sözleşmeye imza atmıştır.
Peki, biz,
çocukları, neden, nasıl ve ne şekilde koruyacağız ya
da koruyabiliyor muyuz? Bir kez daha burada olumlu içerikte, iyi niyetle
hazırlanmış bir yasa teklifini tartışıyoruz. Ama
her yasa teklifini tartıştığımızda da şu
konuya dikkat çekiyoruz: Yasa çıkarmak kolay, yasalaştırmak kolay
ama bunları hayata geçirme iradesi, imkânı yaratabiliyor muyuz, bu
zihniyeti geliştirebiliyor muyuz? Bu teklif
aracılığıyla, bu yasa değişikliği teklifi
aracılığıyla bir kez daha bunları tartışmak
istiyoruz. Bu nedenle, çocukları, kimlerden, nasıl
koruyacağız?
Çocuğun
korunabilmesi için, gerçekten, çocuğun, ekonomik, sosyal, kültürel,
beşerî her açıdan koruma altına alınması gerekiyor.
Bir çocuk
eğitim hakkından yoksunsa bu çocuğu, nereden, nasıl
koruyacaksınız?
Yoksulluk
nedeniyle çocuklar sokaklara düşüp işçilik yapmak istiyorsa bu
çocuğu nasıl koruyabileceksiniz?
Savaş sonucunda
göçe maruz kalan Kürt çocuklarının metropollerde maruz
kaldığı sorun, çeteleşme, suç organize eden örgütlerin,
mafyaların birer aracı hâline gelmesini nasıl
koruyacağız?
Yine, mevsimlik
işçi olarak çalışmak zorunda kalan
Yine nisan
ayındayız ve mevsimlik işçiler göçmen kuşlar gibi yollara
düştüler, Karadenizden Çukurovaya, Egeye yollara düştüler. Bu
çocukları okumaktan kopararak, işçilik yapmaya mecbur bırakarak
nasıl koruyacağız?
Yine,
imzaladığımız sözleşmelerin gereğini yapmayarak
nasıl koruyacağız?
Çocukları
bile çocukluk yaş kategorilerine göre ayrımcılığa tabi
tutarak nasıl koruyacağız?
Bütün bu
soruların öncelikle cevap bulması gerekiyor. Bu nedenle, ben
olayın sadece belli boyutuyla ele alınmasının eksik
kalacağını düşünüyorum ve bu tasarı sebebiyle yeniden
çocuk sorununa dikkat çekmek ve bu konuda yapılması gerekenler
konusunda uyarı yapmak istiyorum.
Şimdi,
biliyorsunuz yani on sekiz yaşına kadar herkes çocuktur; dili, dini, ırkı ne olursa olsun on sekiz
yaşına kadar herkes çocuktur. Dolayısıyla, siz bu
çocukları kendi içinde kategorize edemezsiniz ama ne yazık ki AKP
Hükûmeti, Avrupa Birliği sürecinde sözleşmelere bir yandan imza
atarken, 2006 yılında Terörle Mücadele Kanununda yaptığı
değişiklikle çocukları bile kendi içinde ayrımcılığa
maruz bırakmış ve kategorize etmiştir. Yani bir yandan on
beş yaşına kadar herkesi çocuk sayacaksınız, on
beş ile on sekiz yaş arasındaki çocuklar eğer herhangi bir fiil
işlemişlerse işte bunlara erişkin muamelesi
yapacaksınız ve bunları bir erişkin gibi ağır
ceza mahkemelerinde yargılayacaksınız, kolluk kuvvetleri
aracılığıyla yargılayacaksınız, en son
denenmesi gereken cezaevini ilk başta deneyeceksiniz. Peki, bu
sözleşmelerle, yine siz bu çıkardığınız yasalarla
bir çelişki içinde bulunmuyor musunuz? Yani
bu trajik yaklaşımınızla siz neyi
değiştirebileceksiniz? Bu zihniyetin değişmesi gerekiyor.
Çocuk çocuktur;
çocuk, Birleşmiş Milletlerin sözleşmesi gereği de,
Anayasamızda eşitlik sözleşmesi gereği de pek çok
maddelerde geçtiği gibi korunmak zorundadır. Dolayısıyla,
biz Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde 2006 yılında
çıkarılan Yasanın değiştirilmesi için yasa
değişiklik teklifinde bulunduk. Burada bu yasayı tartışırken
yeniden Meclisin gündemine taşıyorum ve bütün sayın vekillerin
bu konuda duyarlı davranmasını istiyoruz ve tüm grupların
da bu konuda çocuklara karşı
çocuk duygularla, çocukça, safça
yaklaşması, art niyet gözetmeden çocuklara
yaklaşılması gerektiğini bekliyoruz.
Dolayısıyla,
acil olarak Terörle Mücadelenin 9uncu ve 13üncü maddelerinde
değişiklik yapmak gerekiyor. Sunduğumuz yasa
değişikliği teklifinin bir an önce bu Meclise getirilerek bu
hukuk garabetinden kurtulmak gerekiyor. Yani 1980 sonrası 82 darbe
Anayasasını aratır bir düzeyde kanun çıkarmak hangi akla,
hangi mantığa sığar? Hele hele çocukları suçlu saymak
nedir, bunun altında nasıl bir duygu yatar? Amaç nedir, ne
yapılmak isteniyor, çok ciddiyetle ele alınması ve
sorgulanması gereken bir konudur.
Yine, bu
kanunların verdiği güçledir ki işte Hakkâride on yaşında
bir çocuğun âdeta öfkeyle şişirilmiş bir balon gibi bir
özel timin dipçikle kafasını nasıl ezdiğini bütün dünya
âlem gördü. Bu bir kişinin orada münferit, bir an gelişmiş bir
duygusu değildir. Bu kanunları çıkaranlar bu güvenlik
kuvvetlerine bu yetkiyi tanıyanlardır. Sorun oradaki bir özel tim
görevlisinin görevden alınması sorunu değildir. Sorun, bu
Mecliste kanun çıkaranların sorunudur. O fail, o şiddet bu
Mecliste kanun çıkaran Hükûmetin aracılığıyla bizzat
teşvik edilmiştir, reva görülmüştür ve bu uygulamanın
sorumlusudur.
Dolayısıyla,
uyuşturucudan koruyalım, evet, ama uyuşturucu eğer
okullarda hâlâ yasal olarak dağıtılabiliniyorsa, biraz önceki
konuşmacının da belirttiği gibi, uyuşturucu
bağımlısı ve onun tehdit altında bulunduğu en
geniş alan okul mekânlarıysa, peki, kim neyi, niye bu şekilde
organize ediyor? Uyuşturucudan koruyamazsınız. Siz
çocukları suçlu olarak görürseniz herkes çocukları suça itmekte
kendisini sorumlu görür. Biri uyuşturucu dağıtır, biri
çalıştırır emeğini sömürür, biri elindeki dipçiği
kafasına vurur, biri kolunu kırar, biri panzerin altında ezer,
yani herkes çocukları ezmeye bir koro hâlinde devam eder.
Dolayısıyla, burada biraz daha çocuklara yaklaşım komple
ele alınmalı.
O nedenle, en
kötü hâllerde çalışan çocuğu, ayakkabı
boyacılığını yapan, mobilyalarda çalışan ve
benzeri uçucu madde gerektiren işlerle uğraşan çocuğu bu
işte korumak mümkün değil. Dolayısıyla, çocuğu
koruyabilmek için çocuk işçiliğini suç saymak gerekiyor ve
çocuğu çalıştırana da büyük ceza kesmek gerekiyor.
Geçen yıl
bir istihdam yasasını değiştirdik. Ne ceza öngördük çocuk
işçiliğine karşı? Komik denecek düzeyde fiyatlar biçildi
ceza olarak. Bu ne demek oluyor? İşte, yoksulluk devam ediyor,
işsizlik devam ediyor; o dünyanın, erişkinlerin,
yetişkinlerin ağırlaştırdığı ekonomik,
sosyal yükü utanmadan o çocukların omzuna yüklemiş oluyoruz.
Dolayısıyla, bizim, yani çocukları her boyutuyla korumayı
hedef alan daha etkili bir proje ele almamız lazım. Yoksa Avrupa
Birliği fonlar verecek, işte Çukurovada, şurada burada, belli
illerde bu fonlara dayalı çocuk işçiliğini önlüyorum, rehabilite
ediyorum, onları okutuyorum
Sembolik adımlarla Hükûmet
hükûmetliğini yapmamış oluyor. Yani, Avrupa Birliği
projeciliğiyle ve onların öngördüğü bütçelerle siz medyatik
işler yaparsanız, bu şeklinde bu zihniyetle çocukları
koruyamazsınız.
Dolayısıyla,
suç işleyen çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardır. Bu suç
ortamları ortadan kaldırılmadan, ekonomik sorunları ortadan
kaldırılmadan, siz göç yollarını engellemeden, siz Türkiye-İran-Afganistan-Avrupa
hattında hâlâ uyuşturucu
taşımacılığında en büyük sorumluluğu yerine
getiren bir ülke konumundan çıkmadan çocukları uyuşturucudan
nasıl koruyacaksınız? Bu soruyu sormak lazım. Yani, ben
geçen yıl Iraktan arabayla geçerken oradaki askerlerin en kötü
muameleleriyle karşı karşıya kaldım
arkadaşlarımla birlikte, araçları didik didik arıyorlar.
Peki, bu kadar arayanın, bu kadar denetimin olduğu yerde bu
uyuşturucu kaçakçılığı,
taşımacılığı nasıl oluyor da bu kadar
yaygın gelişebiliyor ve Türkiye en büyük köprü ve
taşıyıcı pozisyonundadır? Bunu başka başka
yerlere havale etmenin hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla,
uyuşturucuyla mücadelenin en temel sacayaklarından biri
-belirttiğimiz gibi- bir, Türkiye bu uyuşturucu köprüsü olmaktan
vazgeçmeli ve bundan çıkar gözeten kara para işlemine giren mafya,
çete işlemlerini yapanlarla çok daha etkili bir mücadeleye ihtiyaç var.
Bir kere bu köprünün ortadan kalkması gerekiyor.
İkincisi,
uyuşturucu ve bağımlılığa sebep olacak maddelerin
kullanımı konusunda çocukların engellenmesi gerekiyor, imtina
edilmesi gerekiyor. O nedenle, çocuk işçiliğiyle çok güçlü mücadele
etmek gerekiyor diyoruz.
Yine,
uyuşturucu bağımlığına düşmüş
çocukların bir şekilde rehabilite edilmesi gerekiyor. Sokak
çocukları kanayan yara. Sokak çocukları, her biri bir uyuşturucu
müptelası ve uyuşturucu şebekelerinin âdeta ya
satıcısı ya alıcısı pozisyonuna
düşürülmüştür. Dolayısıyla, sokakta çocuğun kalmaması
gerekiyor. Devlet, her yurttaşın, hele çocuksa o çocuğun
okumasından sorumludur. Zorunlu olarak her çocuğu okutmak
zorundadır. Bu bir devlet sorumluluğudur. Eğer ekonomik
koşullar yoksa o aileye asgari geçim şartı vermek
zorundadır. Bu bir devlet sorumluluğudur, bu bir sosyal devlet
sorumluluğudur. Eğer bu sorumluluklar yerine getirilmezse -yani
aileler göç etmek durumunda ya da aile geçimini sağlayamaz çocuğuna
işçi olarak muamele yapmak zorunda kaldığı sürece- biz
burada bu yasaları değiştirerek sadece havanda su dövmüş
olacağız, onun ötesine bir adım atmış olmuyoruz.
Dolayısıyla, herkesin bir kez daha çocuk düşüyle
yaklaşması gerekiyor. Ve çocuklar bu kadar düşürülüyorsa,
çocuklar en kötü şartlarda yaşamak, en kötü şartlarda
çalışmak, en kötü muameleyle karşı karşıya kaldıkça,
bu, geleceğimize kötülüktür. Yani Türkiye, kendi geleceğini, onun
temsilciliğini yapan çocuklarını yok ederek, heba edecek
ortamları engellemeyerek aslında geleceğini karartmış
oluyor. Yani sonuçta vatandaş olarak, çocuk olarak her birey bu
mağduriyetin birer örneği olacak, bireyi olarak yaşayacak. Ama
toplamda Türkiyenin kendi geleceğinin ekonomik düzeyinin düşmesine,
sosyal düzeyinin düşmesine, kültürel düzeyinin düşmesine, yani geri
kalmasına sebep olacaktır. Oysa çocuklara yatırım
yapacağız ki, çocukların bütün hünerlerini, bütün yeteneklerini,
bütün becerilerini açığa çıkaracak eğitim ve kültürel
faaliyet ortamını sağlayacağız ki bugünkü gerilik
koşullarımızı geleceğin yatırımı olarak
düşündüğümüz çocuklarla sağlıklı bir düzeye
eriştirebilelim. Yani onlarla birlikte yaşam kalitemizi, düşünce
kalitemizi, felsefemizi geliştirebilelim, ilerletebilelim. Ne yazık
ki bu hayat şartlarında kendimize reva gördüğümüz,
geleceğimize reva gördüğümüz geriye geriye gitmektir. Bunlar onun
emareleridir.
O nedenle bir an
önce Avrupa Birliği sözleşmeleri çerçevesinde Hükûmetin bütün
çocukların mutlaka eğitim almasını zorunlu kılacak ve
bunun koşullarını hazırlayacak bir adım atması
gerekiyor. En büyük yatırım buna olması gerekiyor. Yani silaha,
farklı farklı şeylere yatırım
yapacağımıza, gelin, çocuklarımızın
okumasına, çocukların işçiliğinin engellenmesine,
çocukların kötü şartlarda ve kötü alışkanlıklardan
korunmasına dair çok daha etkili bir seferberlik ortamını
yaratmaya çalışalım. Çünkü burada herkes diyor ki:
İşte göç eden çocuklar. Tabii ki Avrupaya göç eden Türkiyeli halkların
çocukları orada ikinci sınıf muamelesi
Bütün kötü işleri
yapıyor. Göçmenlik böyle bir şeydir. Gittiği yabancı yere
adapte olamamak böyle bir şeydir. Kendi kökünden, kültüründen,
ekonomisinden, olağan döngüsünden koparılıp yaprak gibi bir
yerlere savrulmak böyle bir sonucu doğurur. Bu, dünyanın her yerinde
böyledir. Parise gidersiniz, Fransaya gidersiniz, Cezayirli göçmenlerin bütün
kötü ortamlarda yaşadığını,
çalıştığını, kötü alışkanlıklara
düştüğünü görüyorsunuz. Avrupaya giderseniz, yine Türkiyeden göç
edip giden önemli oranda yoksul ve belli bir bilinçten yoksun ailelerin orada
çocuklarını koruyamadığı ve çocukların
yaşadığı yabancılaşmayı, travmayı ve
oraya ayak uyduramamayı ve imkânlardan yeterince yararlanmamaya
bağlı, görüyorsunuz ki bütün o, işte, uyuşturucuyla
ilgilenen onlar olmuş oluyor, kötü işler yapan onlar, işsiz olan
onlar, en kötü yaşam koşullarında çalışanlar onlar
oluyor. Bu, kader değildir. Bu, bu göç sirkülasyonu içinde
göçmenliğin yaşattığı bir trajik vazgeçilmez bir sonuçtur.
Dolayısıyla bugün köyüne dönmek isteyen, köyünde tarımıyla
uğraşmak isteyenin önünde eğer koruculuk engelse, dönsün
insanlar köyüne, o toprağını işlesin, çocuklarını
koruyabilsin. Yani koca koca metropollerde
Vahşi doğa bile daha
koruyucudur. Bu vahşet ortamında en azından çocukları bu
kötülüklerden koruma şansını aileye tanımış
oluyoruz ama bir modern devletin, hukuka saygılı, hukuku öngören,
insan hak ve özgürlükleri kendi temel felsefesi hâline getiren bir devletin ve
Avrupa Birliği normlarına ulaşmak isteyen bir devletin her
şeyden önce bu sorumluluğu kendi üzerine alması gerekiyor ve bu
sorumluluklarının gereğini yapması gerekiyor.
Sonuç olarak, bir
kez daha buradan şunu ifade etmek istiyorum: Hâlâ 800e yakın çocuk
yargılanmakta, hâlâ çocuklar işkence görmekte, hâlâ çocuklar
sokaklarda, bir yandan şiddete maruz kalmakta, bir yandan da çocuk
haklarına aykırı bir şekilde yargılanmakta. Bir an
önce bu yargılanma sisteminin ele alınmasını ve içeride cezalı
olarak bırakılan çocukların bir an önce serbest
bırakılmasını ve bu cezayı reva görenlerin bu
çocuklardan ve ailelerinden ve gelecekten özür dilemesini bekliyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayındır.
AK PARTİ
Grubu adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.
Sayın
Ünüvar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte
olan yasa tasarısıyla ilgili AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, madde bağımlılığı, günümüzde tüm
ülkelerin en önemli problemlerinden birisi olmaya devam ediyor ve giderek
sayısı da artıyor. Bunu, daha önce, madde
bağımlılığıyla ilgili kurduğumuz
araştırma komisyonunun gerek kuruluş aşamasında
gerekse raporunun sunulma aşamasında çok detaylı olarak
konuşmuştuk. Orada ifade ettiğimiz bir gerçeği tekrar
zikretmek istiyorum: Madde bağımlılığı denildiği
zaman toplumda neredeyse sadece uyuşturucu
bağımlılığı akla geliyor. Ancak bundan daha
fazla, şüphesiz yasa dışı satılan maddelerden daha
fazla, yasal olarak satılan maddelerin madde
bağımlılığına yol açtığı ve
toplumsal etkisinin de en az onun kadar fazla olduğunu, hatta daha da
fazla olduğunu ifade etmeliyim. Tütün ve alkol bunların
başında geliyor. Bununla ilgili değerli Hükûmetimiz ve
Parlamentomuz gerçekten çok önemli yasa tasarısını gündeme
getirdi ve toplumda da ciddi ölçüde uygulanıyor. Bununla ilgili, mücadele
anlamında, bir milletvekili olarak gerçekten teşekkürlerimi arz etmek
istiyorum.
Uçucu maddeler,
tütün ve alkol gibi yasal olarak satılan maddelerdir. Uçucu maddelerin bir
önemi aynı zamanda sanayide de kullanılıyor olması. Pek çok
maddenin içeriğinde uçucu maddelerin bulunması, gerçekten bunların
da, özellikle gençler tarafından, en azından bazı gençler
tarafından kullanılıyor olması problemi daha da çetin hâle
getiriyor.
Bunları
şöyle bir hatırlayacak olursak
Ev ve endüstriyle ilgili uçucu olarak:
Yapıştırıcı, çamaşır suyu, saç boyası,
tırnak cilası, aseton, duvar boyası, tiner, ayakkabı
boyası, tüp gaz, çakmak gazı, saç spreyi, deodorant ve oda spreyinde
kullanılabiliyor. Sanat ve ofis malzemesi olarak daksilde,
işaretleyicide, kalem ve boyalarda kullanılıyor. Tıbbi
amaçlı kullanılabiliyor. Tıbbi olmayan amaçlarla kullanılan
bazı gazlar var: Benzin, propan, bütan gibi ve tiner, bali ve benzeri
yapıştırıcılar, tüp gaz ve benzin de yine özellikle
sokakta yaşayan bazı yavrularımız için cidden risk taşıyan
uçucu maddeleri oluşturuyor. Uçucu maddelerin bu kadar çok maddenin içinde
olması ve kolayca temin edilebiliyor olması, bunun
satışında da ciddi bir kısıtlamanın olmaması
problemi biraz daha sıkıntı verici noktaya doğru getiriyor.
Tabii, uçucu
maddelerin bir başka özelliği de, bunların hem yaygın
olarak kullanılıyor olması hem de bunlara toleransın yani
direncin hızla gelişip bağımlılık potansiyelini
de orta veya yüksek diye zikrettiğimiz aralıkta olması,
özellikle çocuklar için ciddi bir sıkıntı oluşturabiliyor.
Dolayısıyla, bu konuyla ilgili, uçucu maddelerle ilgili konularda
bunun satılması veya kullanımındaki birtakım
kısıtlamaların getirilmesi şart olarak
karşımıza çıktı.
Dolayısıyla,
bu maddenin, bilhassa hitap ettiği kitle itibarıyla yani bunlara
bağımlılık riski taşıyan kitle itibarıyla
çocuk dostu bir yasa olduğunu ifade etmeliyim. Bu sebeple, bu
tasarıyı hazırlayan, sunan, geliştiren
arkadaşlarıma hassaten teşekkür ediyorum.
Uçucu maddelerle
ilgili birkaç tane de rakam ifade etmek istiyorum istatistiksel olarak.
Ülkemizde, bilhassa Batı Avrupa ülkelerine göre daha az oranda
kullanılıyor, ancak ülkemizdeki çalışmaların da çok
sağlıklı olmadığını ifade etmeliyim.
Yaşam boyu
en az bir kez uçucu madde kullanımı Avrupada, Hırvatistanda
yüzde 14, Danimarkada yüzde 7, Finlandiyada yüzde 5, İtalyada yüzde 9, Polonyada
yüzde 11, İsveçte yüzde 14, Litvanyada yüzde 15, Yunanistanda yüzde 8
gibi rakamlar var. Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 20
civarında, İngilterede yüzde 18, Brezilyada -bu birazcık daha
yüksek- yüzde 24 civarında ömür boyu en az bir kez uçucu maddeyle temas
söz konusu. Türkiyede ise, tabii, çok farklı araştırmalar var
ama elimdeki araştırmaların birinde, ilköğretim
öğrencileri arasında yaşam boyu en az bir kez uçucu madde kullanımı
yüzde 3,2; ortaöğrenim öğrencileri arasında da yüzde 5,2
civarında. Yine bir başka çalışma da okul çağı
çocuklarda yüzde 3,8 civarında bir rakamla karşımıza
çıkıyor ve bunların da yaş aralığı
genellikle 10 ila 16 arasında ve ortalama 14-15 yaş civarında
karşımıza çıkıyor. Ortalama yaş da 13,8 buradaki
yaş ortalaması.
Tabii, uçucu
maddelerin bilhassa sokak çocukları tarafından kullanılıyor
olması, bu çocuklarda saldırganlığa başta yol açarak
çetevari birtakım eylemlerle, aslında bu maddeyi kullanmayan insanların
hayatını da zehir edici bir noktaya taşımaktadır.
Dolayısıyla böyle bir yasanın en azından toplumsal
hayatımızı da sadece kullananlar açısından değil,
kullanmayan kişiler açısından da daha huzurlu hâle
getireceği açıktır.
Bu yasa
tasarısı, değerli arkadaşlar, 1inci maddede ifade
edildiği gibi, özellikle çocukların erişimini ve
kullanımını önlemeyi amaçlıyor. Hatta sadece çocuklar
tarafından değil, aynı zamanda çocuklara iletilme veya çocuklar
tarafından kullanılması hâlinde yetişkinlere dahi
satımıyla ilgili bir yasaklamayı beraberinde getiriyor.
Yine yasa
tasarısıyla Millî Eğitim Bakanlığında müfredata,
konuyla ilgili gerekli eğitim-öğretim programlarının
konmasını öngören bir madde söz konusu. Ayrıca bu ürünlerin
üretildiği veya kullanıldığı yerde çocukların
çalıştırılamayacağı hükmünü de getiriyor yasa.
Değerli
arkadaşlar, uçucu maddeler, eğitim-öğretim amaçlı da
eğitim gören okullarda da kullanılabiliyor. Bunlarla ilgili de
birtakım kısıtlamaları beraberinde öngörüyor.
Eğitim-öğretim faaliyetlerinde su bazlı
yapıştırıcıların kullanılabileceğini ve
kullanılan maddelerin içerisinin tiksindirici koku ihtiva etmesini
öngörüyor. Tabii, bu pratikte kullanımla ilgili birtakım
sıkıntıları da beraberinde getirebilir. Onun için bazı
yerlerde tiksindirici koku ilave edilmesi veya daha iyisi, su bazlı
ürünlerin kullanılması yine yasayı yapan arkadaşlar
tarafından konulmuş.
Yine yasa
tasarısıyla bu maddelerin satımında
ambalajlarının üzerine uyarıcı nitelikte bir not
konulması ve çocuklara satılamayacağı,
verilemeyeceğinin açık bir şekilde ifade edilmesi öngörülüyor ve
bununla ilgili teşvik edici, yani ya tiksindirici koku ilavesi veya su
bazlı olması noktasında ürünlerin teşvik edici
birtakım tedbirlerin alınması gerektiğini de ifade ediyor.
Yine bu yasa
tasarısıyla, değerli arkadaşlar, birtakım cezai
hükümler de getiriliyor. Yani bunların satılması veya yasa
dışı kullanılması hâlinde cezai hükümler de açık
ve net bir şekilde ortaya konuyor.
Sonuç olarak,
değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan, bu uçucu
maddelerle ilgili gerçekten madde
bağımlılığının önemli komponentlerinden
birisi olan uçucu maddelerin kullanımıyla ilgili birtakım
kısıtlamaları getiriyor. Tabii, bu kısıtlamaları
getirirken sanayide kullanımı da engellememesi öngörülüyor. Ama
tabii, burada şunu açık ve net bir şekilde ifade etmeliyim ki
toplumda yaşayan herkese ciddi sorumluluklar veriyor, yani hem
yetişkinlere hem bu ürünleri üretenlere veya ürünleri kullanan, sanayide
kullanan kişilere ve kurumlara önemli müeyyideler getiriyor. Toplum olarak
biz bu konularda duyarlılığımızı
artırdığımız ölçüde çocuklarımızı,
geleceğimizi koruyacağımız ve daha sağlıklı,
müreffeh bir toplum yapısına kavuşacağımız
açıktır.
Ben tekrar,
gerçekten, özellikle çocuklarımız için ve toplumsal huzur için çok
önemli olan böyle bir yasa tasarısını
hazırladığı için hazırlayıcı arkadaşlarıma,
değerli Komisyon Başkanımıza hassaten teşekkür ediyor,
grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ünüvar.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları
adına ilk söz İstanbul Milletvekili Mehmet Domaça aittir.
Sayın Domaç,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına
İlişkin Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bağımlılıkla mücadelede başta aileler
ve emniyet güçleri olmak üzere toplumumuzda tek tek bireylerin, her kurumun
büyük bir sorumluluğu bulunuyor. Bu mücadelede öncelik
çocuklarımızın, gençlerimizin uyarıcı maddelerle
tanışmasını engellemek şüphesiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son elli yıl içerisinde
petrokimya endüstrisindeki olağanüstü gelişme, sentezlenen uçucu
özellikli organik maddeler ve ürünlerin sayısının hızla
artıyor olması, bu
paralelde ev ve endüstride
yaygın olarak kullanılması uçucu madde kullanımını
da çok büyük ölçüde yaygınlaştırmıştır.
Uçucu toluen
etken maddeli uhular, aerosoller, boya incelticiler, tiner, benzin, cila
çıkarıcıları, aseton, çakmak gazı, maket
yapıştırıcıları, lastik tutkalı, temizlik
sıvısı, sprey boya, ayakkabı boyası ve daktilo
düzelticisi gibi hepimizin evlerinde, iş yerlerinde bulunan bu ürünlerin
hemen hemen hepsinde toksik etkiler oluşturan ve kötüye kullanılma
potansiyeli bulunan uçucu bağımlılığı yaratan
toluen etken maddeli ürünler vardır. Bu uçucu maddeler küçük dozlarda
kullanıldığında, ortamda maruz
kalındığında öforizan etki yapar, heyecan oluşturur,
geçici olumlu mutluluklar da verebilir. Bu maddelere maruz kalan kişilerin
süreç içerisinde bir potansiyel bağımlı olma riski çok yüksektir
ve sonuçta bağımlılık kaçınılmazdır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye genelinde lise öğrencilerinde sigara, alkol ve
madde kullanımı yaygınlığını
araştıran bir çalışmanın sonuçlarına göre
öğrencilerimizin yüzde 4ünün 1-2 kez uçucu madde
kullandığı gerçeğiyle karşı karşıya
kalmış bulunuyoruz. Yine 2004-2007 yılları arasında
Ankara AMATEM bünyesinde bulunan Çocuk ve Ergen Madde Kullanımı
Tedavi ve Eğitim Merkezinin yaptığı araştırmada,
yatarak tedavi edilen 127 çocuğun yüzde 73ünün uçucu madde kullandığı
tespit edilmiştir.
Çocuklarımız
ve gençlerimiz arasında uçucu madde kullanımı etyolojisi
incelendiğinde, çocukların akran yaş gruplarının
etkisiyle, merak ve deneme amacıyla uçucu madde kullandıkları,
uçucu maddelerin kolay temin edilmesi, ucuz ve bol çeşitli
olmasının madde kullanımını
kolaylaştırdığı ortaya çıkmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan araştırmalar
sonucunda, gençlerin özellikle uçucu maddelere çok erken yaşta
başladığı ve uçucuların diğer maddelerin
kullanımına geçişte bir basamak olduğu herkes
tarafından bilinmektedir. Bağımlılık yapıcı
maddelere geçişte bir basamak olan söz konusu uçucu maddeler
ayakkabı, boya, mobilya ve otomobil tamiri gibi önemli iş kollarında
kullanıldığı gibi, öğrencilerin bire bir içinde
olduğu kırtasiye sektöründe dahi kullanılmaktadır.
Bu kanun
teklifinin amacı, özellikle yapıştırıcı
sanayisinde kullanılan maddeler ile tiner gibi boya çözücü olarak
kullanılan maddelerin çocuklarla temasının mümkün olduğunca
azaltılmasını ve bu maddelerin kırtasiye malzemesi olarak
kullanılmasının caydırılmasını
sağlamaktır.
Bu kanun teklifi,
kırtasiye malzemesi, boya incelticisi gibi maddeler ile
yapıştırıcı olarak kullanılan ve uçucu organik
bileşikler ihtiva eden ürünlerin hangi amaçla olursa olsun çocuklara satılmamasını,
eğitim ve öğretim faaliyetlerinde kullanılmamasını
sağlamayı düzenlemektedir. Eğitim-öğretim faaliyetlerinde
ancak su bazlı yapıştırıcılar tiksindirici koku
ihtiva etmeleri hâlinde kullanılabilecektir. Uçucu madde ihtiva eden
ürünlerin dış ambalajları ile varsa iç ambalajlarına da
sağlığa zararlı olduğu ve çocuklara
verilemeyeceği görünür ve okunaklı bir şekilde
yazılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, madde bağımlılığıyla
uğraşan bir arkadaşınız olarak daha önce
başında bulunduğum Türk Eczacıları Birliği, 2006
yılından başlayarak 2007 yılı sonuna kadar
oluşturduğu ciddi bir çabayla, özellikle Diyarbakırdaki sokak
çocukları için bir madde bağımlılığı tedavi merkezi
kurmuştur. Madde bağımlılığını önlemek,
tedavi etmek ve çocukları rehabilite etmek için, bu çalışma için
ciddi bir kaynak ve ciddi bir potansiyel harcanmıştır. Daha
sonra Sağlık Bakanlığımıza devredilen merkez
şu anda ciddi çalışmalar yapmakla ve çocuklarımızı
tedavi etmekle ve onları topluma kazandırmakla
uğraşmaktadır.
Bizim en önemli
görevlerimizden bir tanesi, toplumda farkındalık yaratmaktır.
Biz toplum önderlerine, toplumda önderlik yapan kişilere
farkındalık yaratmalıyız ki, onlar da toplumu bu konuda
bilinçli hâle getirebilsinler.
Değerli
milletvekilleri, yüz otuz dört tane üniversitemiz var, yüzlerce büyük
belediyemiz var ve ben çok iyi biliyorum ki, sağlık meslek
odalarımız, sağlık meslek birliklerimiz var. Bunların
hepsi kendi olanaklarıyla kendi bölgelerinde ve kendi yörelerinde hem
çocuklarımız için eğitimler düzenleyebilirler hem tedavi
merkezleri kurabilirler hem tedavi olan çocuklarımızı sosyal
hizmet uzmanları vasıtasıyla sürekli gözetim altında
tutabilirler, onlara iş edindirebilirler.
Bağımlılığın
en zor tarafı tekrarıdır.
Bağımlılığın tekrar etmesi durumunda
bağımlılığı tedavi etmek çok güçleşmektedir.
Dünyada en zor tedavi edilen hastalıkların başında
gelmektedir bağımlılık. Binlerce bağımlıdan
belki onlarcasını tedavi edebiliyoruz. Zor iştir, zahmetli
iştir. Bu zor, zahmetli işe soyunmak gerekir Türkiyede.
İşte, buradan sesleniyorum, sivil toplum önderlerine, üniversitelere,
yerel yönetimlere, sağlık meslek kuruluşlarına,
odalarına: Bunların bu zor işlere soyunmaları gerekir ve bu
ülke insanına,bu ülkenin çocuklarına, geleceğimize
yatırım yapmaları gerekir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Soyunanlar gözaltına alınıyor! Soyunanları
göz altına aldınız, Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneğini gözaltına aldınız!
MEHMET DOMAÇ
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun
Teklifinin, çocuklarımızın ve gençlerimizin
bağımlılık yapıcı maddelerden uzak
tutulmasına katkı sağlayacağına gönülden
inanıyorum. Bu maddelere çocukların erişiminin
güçleştirileceğine inanıyorum.
Kanunun ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum. Toplum önderlerine ve sivil
kuruluşlara bir kez daha sesleniyorum: Hepimiz çocuklarımıza
sahip çıkalım.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Önce siz sahip çıkın.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sivil kuruluş mu kaldı? Hepsini yok
ettiniz!
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Domaç.
Şahsı
adına ikinci söz, İzmir Milletvekili Recai Birgüne aittir.
Sayın
Birgün... Yoklar herhâlde.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Şandır konuşacak.
BAŞKAN
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Meclisimiz,
Genel Kurulumuz gerçekten önemli, gerekli, güzel, faydalı bir kanunu
müzakere ediyor. Tabii, müzakere edip etmediğimiz de biraz
sorgulanır, Meclisimiz, Genel Kurulumuz maalesef yine boş, yine
milletvekillerimizin bir kısmı başka işlerle meşgul.
Samimiyetle
söylüyorum, gerçekten önemli bir toplumsal sorunun hukuki tedbirini
geliştiriyoruz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz buna yürekten
katılıyoruz ve destek veriyoruz. Bu kanunun hazırlanmasında
Sayın Cevdet Erdöl ve 18 arkadaşı ve diğer sayın iki
teklif sahibi Gülseren Topuz, Ünal Kacır ve Sayın Mustafa Çakır
ve arkadaşlarına yürekten teşekkür ediyorum.
Çocuklar bizim en
değerli varlıklarımız, geleceğimizin teminatı.
Söz konusu çocuklarımız olunca, inanıyorum ki çocuk sahibi
olarak her biriniz çocuklarla ilgili her konuda gereken hassasiyeti,
fedakârlığı, feragati yapmaya hazırsınızdır.
Dolayısıyla bu kanunun öne alınmasında veya
görüşülmesinde katkı veren herkese teşekkür ediyorum. Arzum oydu
ki bu kanun daha kapsamlı bir şekilde, daha görkemli bir
toplantıyla kanunlaştırılmalı ve
çocuklarımıza buradan bir mesaj vermeliydik. Kendilerini sahipsiz,
çaresiz görmemeliler. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve sayın
milletvekilleri, siyasi partiler onlarla yakından ilgilidir. Onların
geleceğine sahip çıkmak noktasında kararlıdır.
mesajını verebilseydik.
Değerli
milletvekilleri, özellikle Sayın Hükûmete, Sayın Bakanımıza
bazı hususları arz etmek üzere söz aldım. Yoksa, bu kanunla
ilgili söylenen, söylenmesi gereken güzel şeyleri değerli
konuşmacılarımız söylediler ve bu kanun gerekli olduğu
için de bir an önce kanunlaşmasına katkı vermek anlamında
çok fazla konuşmayı da gerekli görmüyordum ancak bir hususu arz etmek
üzere söz aldım. Ümit ederim Sayın Bakan dikkate alır veya
Sayın Hükûmet dikkate alır umudundayım.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu çocuk olunca çocukla ilgili sorunları birlikte
değerlendirmek gerekir. Doğru olan bu. Yani meseleyi bir yönüyle
tutup diğer yönüyle boş bıraktığınız
takdirde çok fazla bir fayda getirmiyorsunuz.
Bakın, çok
kapsamlı bir hazırlığım olmamakla beraber bir iki
hususu söyleyeyim. Mesela, altıyla on dört yaş arası çocuk
işçiler sorunu. Ülkemiz hâlâ bunu aşamadı. ILO
Sözleşmesine imza koymuş bir ülke olarak çocuk işçiliğini
önlememiz, engellememiz gerekirken bugün hâlâ ülkemizde -tespit ettiğime
göre- 320 bin çocuk kanunlara rağmen çalışıyor.
Altıyla on dört yaş arası çocuk
çalıştırıyoruz ve bunlar, okul yaşı
çocukların 125 bini okula devam etmiyor hatta bunların 30 bini hiç
okula gitmiyor. Bu çok önemli bir sorun. Çocuklarla ilgili, Hükûmetin, devletin
ileriye dönük projeksiyonu olması lazım. Bu çocuk işçiliği konusunda
AKP İktidarının mutlaka yaptıkları vardır,
katettiği mesafeler vardır ama bugün, yeni bir yüzyılın ilk
çeyreğinde bu rakamlar ve bu sonuç Türkiyeye
yakışmamaktadır. Çocuklarımız adına bize
düşen bir yük, vebal vardır. Çocukların uçucu ve çözücü maddelere
bağımlılığının zararlarına tedbir
geliştirirken bu çocuk işçiler sorununa da bir çözüm üretmemiz
gerekiyor.
Bir başka
şey, evsiz, sokakta yatan çocuklar. Bu çocuklar bizim
çocuklarımız. Sebebi ne olursa olsun, kimseyi suçlamadan söylüyorum.
Yüzlerce, binlerce çocuğumuz yoksulluktan dolayı, bölücü terörün
baskısıyla evlerinden kopmuş, Diyarbakırın,
İstanbulun, büyük şehirlerin sokaklarında yatan evsiz çocuklar.
Bu çocuklar bizim. Bu çocuklara bir çözüm
Sayın Milletvekilim dikkatlice
dinliyor, teşekkür ediyorum, ana hassasiyetiyle dinliyor. Bu çocuklar
bizim. Çocuğu konuşurken, çocukların sorununu konuşurken bu
durumdaki çocuklarımızın sorununu konuşmadan geçebilmek
mümkün değil. Alınması gereken tedbirler bir bütünlük içerisinde
alınmalı.
Bir başka
sorun, ev içi şiddete maruz kalan çocuklar, aile sorunlarının
psikolojik travmasını yaşayan çocuklarımız.
Değerli
milletvekilleri, çocuklar bizim geleceğimiz. Çocuklarımızı
sayısal veya oransal olarak sınıflandırmak mümkün
değil. Binlerin içerisinde bir çocuk ağlıyorsa, o, toplumun
vicdanının gözyaşıdır. Dolayısıyla, meseleyi
oransal olarak veya zaman içerisinde katedilen iyileşme oranları
olarak savunmak, ifade etmek, bundan dolayı bir mazeret geliştirmek
hakkına sahip değiliz.
Bugün, ülkemizde
eğer 320 bin çocuk altı ile on dört yaş arasında, özellikle
de işte bu bağımlılık yapan maddelerin,
uyuşturucu maddelerin, çözücü maddelerin kullanıldığı
sanayilerde, merdiven altlarında çalışıyorlarsa, bu
toplumun gerçekten bir vicdan muhasebesi yapması gerekiyor, bu Meclisin de
bu Genel Kurulun da yapması gerekiyor. Biliyoruz işte, sokakta yatan
çocuklarımız, ayakkabı kutularıyla boyacılık
yapan çocuklarımız, evsiz barksız çocuklarımız
Dolayısıyla,
ben, Hükûmetimizden, devletimizden çocuğu özne alan, çocuk sorunlarını
özne alan kapsamlı bir çalışma yaparak geleceğe dönük
alınması gereken tedbirleri maliyetine bakılmaksızın
bazı şeylerin maliyet hesabı yapılamamalıdır,
sosyal maliyeti hesaplanmalıdır- hem hukuki düzenlemesi hem de
yapısal düzenlemesi yapılarak tedbir geliştirilmesi gerekir.
Bugün bir fırsattır diye söylüyorum: Uçucu, çözücü maddelere
bağımlılığın getirdiği sorunları
konuştuğumuz, bunun zararlarına tedbir geliştirmek için
kanun hazırladığımız şu süreçte Sayın
Bakanı, Sayın Hükûmeti, sayın yetkilileri çocuğu özne
alarak kapsamlı bir durum tespiti ve ileriye dönük bir çözüm projeksiyonu
yapmaya davet ediyorum. Mesela sesli düşünerek söylüyorum- bizde çocukla
ilgili birçok bakanlık var, Millî Eğitim Bakanlığı
var, Çalışma ve Sosyal Güvenliği Bakanlığı var,
Sağlık Bakanlığı var, hatta aile ve kadından
sorumlu Devlet Bakanlığı var ama bunları bir bütünlük
içerisinde toplayarak bir aile bakanlığı kuramaz
mıyız? Çünkü aile, çocuğun büyüdüğü, şahsiyet
bulduğu o ortam, o aile ortamı bence geleceğimizin teminatı.
Onun sorunları, onun eğitimi, onun sosyal güvenliği, onun
yetiştirilmesi bence- ülkemizin birçok sorunu var ama en temel sorunu,
geleceğe etki yapacak en temel sorunu olarak alınamaz mı ve bu
yönde bir toplumsal mutabakatla böyle bir yeni düzenleme yapılamaz
mı? Bu kanun dolayısıyla, bu hususu sizlerin takdirine ve
bilgisine sunuyorum.
Tekrar ediyorum,
bu kanun faydalı, doğru gerekli bir kanun, biraz geç kalmış
bir kanun ama bana göre eksik bir kanun. Bir güzelliğe başlarken bir
bütünlük içerisinde, eksik bırakmadan
Engelimiz yok, istersek, arzu
edersek onu da yaparız, oturup bilim adamlarımıza,
uygulamacılarımıza sorarız, bir bütünlük içerisinde,
geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın
sorunlarına ve muhtemel sorunlarına tedbir geliştirecek hem
hukuki düzenlemeyi hem yapısal düzenlemeyi yapabiliriz.
Ben, bu vesileyle
bunu sizin dikkatlerinize sunuyor, yine de bu kanunun hazırlanmasında
katkısı ve emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
Kanunumuzun hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın
Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
bu yasa önemli bir yasa, gerekli bir yasa ama yeterli değil. Siz, gerek
madde bağımlılığı gerek bu konuda
Bakanlığınızı mücadele donanımı olarak
yeterli görüyor musunuz?
Bu olayda, aile,
devlet, yerel yönetimler ve STK iş birliği de gerekli olmasına
rağmen Umut Derneğinin İstanbulda yaptığı
faaliyetleri engellemek için 562 milyon YTL işgal cezası kesilmesini
doğru buluyor musunuz?
Ayrıca, bu
tür STKlar desteklenmesi gerekirken bu konuda katkısı bulunan,
eğitim çalışmaları yapan Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği yöneticilerinin Ergenekonla ilişkilendirilerek
gözaltına alınmasını ve faaliyetlerinin engellenmesini bir
bütünün parçası olarak doğru buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Sayın Bal,
buyurun efendim.
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Bu 5 Mayıs 2006 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla
teknik hizmet sınıfında olan personel için özel hizmet
tazminatı oranları artırılmıştı
biliyorsunuz. Şimdi, sağlık hizmetleri sınıfında
ise böyle bir oran artırma yoluna, özel hizmet tazminatı
oranını artırma durumuna girilmedi. Aynı kurumda
çalışan teknik hizmet sınıfındaki personel ile
sağlık hizmet sınıfındaki personel arasında çok
büyük uçurumlar yaşanıyor ve bu da işe yansıyor. Sağlık
hizmetleri sınıfı için özel hizmet tazminatı
oranlarında ne zaman bir düzenleme yapılacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bal.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
AMATEM
dediğimiz madde bağımlılığı merkezlerine
2005-2009 yılları arasında ne kadar çocuk müracaat etmiş,
ne kadarı tedavi olmuştur? AMATEM merkezlerimizin kaç tanesinde çocuk
psikoloğu vardır? Buna ihtiyaç var mıdır?
İkinci soru
olarak: ESPAD Projesi dediğimiz Gençlerde Madde Kullanımı Değerlendirme
Projesi okullarda 2003 yılından itibaren
uygulanmamıştır. Madde kullanımı bir sağlık
sorunu olduğuna göre, Sağlık Bakanlığı olarak bu
projenin uygulanmasına destek verecek misiniz?
Diğer bir
soru: Çocuk tutukevlerinde bulunan çocuk mahkûmların ne kadarı
uyuşturucu ve madde bağımlılığı
suçlarından dolayı buralarda bulunmaktadır?
2000
yılından itibaren tiner gibi uyuşturucu madde
satışlarından dolayı kaç iş yerine cezai işlem
uygulanmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Buldan
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Ülkede binlerce çocuk uyuşturucu kullanıyor ve bu
çocukların tedavisi için Hükûmet nasıl bir önlem aldı? Daha
doğrusu, çocukların tedavisi için rehabilitasyon merkezleri var
mı? Varsa yeterli mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Buldan.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Uyuşturucu maddelerle mücadele konusunda gerçekten güvenlik kuvvetleri
ciddi olarak mücadele ediyorlar. Bunlara teşekkür ediyorum.
Uyuşturucu konusunda önerge veren bir milletvekili ve uzun müddet
uyuşturucuyla mücadele eden bir görevli olarak şunu söylüyorum ve
bunu üzülerek söylüyorum: Maddeye hiç başlamama konusunda Millî
Eğitim Bakanlığının ciddi hiçbir
çalışması yoktur ve tedavi konusunda da Sağlık
Bakanlığı şu ana kadar ciddi bir netice
alamamıştır ve maddeye başlamama konusunda da genellikle bu
konu güvenlik kuvvetlerine bırakılmıştır. Acilen Millî
Eğitim Bakanlığı maddeye hiç başlamama konusuyla
ilgili eğitimleri hızlandırmalı, Sağlık
Bakanlığı da bu konuda ciddi tedbir almalıdır. Bu
konularla ilgili Sayın Bakanımızın, tedavi ve maddeye
başlamamalarıyla ilgili ne gibi tedbirleri vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkanım, ben teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: 2009 29 Mart seçimleri sonrası özellikle
seçim bölgemizde çok ciddi şekilde yeşil kartların iptal
edildiği duyumunu alıyoruz. Bu konuda Sayın Bakanımız
bizi aydınlatırsa sevinirim.
Bir ikinci sorum
da: On dört-on beş yaş grubunda olan çocuklar 2006 yılında
Terörle Mücadele Yasasına dâhil edildi ve şu anda ağır
ceza mahkemelerinde yargılanıyorlar. Bu çocuklar sadece Adanada
geçen gün iki yüz yılı aşkın bir cezayla
cezalandırıldılar. Buna benzer, Hakkâride, Vanda,
Diyarbakırda Kürt çocukları yargılanıyor. Acaba Sayın
Bakanımız açıklama yapabilir mi? Hükûmetin bu konuda bir
çalışması var mı? Bu çocukları Terörle Mücadele
Yasasından nasıl muaf kılabiliriz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, madde bağımlısı tedavisini yürüten kaç ilimizde
AMATEM merkezi bulunmaktadır. Söz konusu merkezlerde yılda kaç madde
bağımlısının tedavisi yapılmaktadır? AMATEM
merkezlerini artırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Paksoy.
Sayın Yaman
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, AMATEM merkezlerinin, ilgili Komisyondaki değerlendirmesinde
de, yeterli olmadığı ve yatak sayısının çok
zayıf kaldığı, cılız kaldığı bir
gerçek. Bu, Komisyon raporunda da değerlendirildi. Bilhassa Van ve Hakkâri
bölgesindeki insanlarımızın tedavilerinin genelde Adana ve
İstanbul merkezlerinde yapıldığını da Komisyon
üyesi olarak içinde bulunduğum Komisyonun gezilerinden ben gözlemledim.
Acaba bu insanları mağdur etmeden Van ve Diyarbakır gibi
merkezlerde AMATEM merkezlerini açmayı düşünüyor musunuz? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yaman.
Sayın Bakan,
sorular tamamlanmıştır, cevap verebilirsiniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım, soru
sahibi milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Sayın
Ağyüz madde bağımlılığı konusunda bir
dernekten bahsetti, bu konularda çalıştığını
ifade ettiği bir derneğe verilen bir cezadan bahsetti. Takdir
edersiniz ki derneği de, çalışmalarını da veya ona
verilen cezayı, bunun sebeplerini de bilmeden burada
benim bir yorum yapmam mümkün olamaz.
Bir başka
dernekten bahsederek şu anda kamuoyunda dikkatle takip edilen bir davayla
ilgili bir yorumda bulundular. Yine takdir eder ki Değerli Milletvekilimiz
ve yüce Meclisimiz, böylesine devam eden bir davayla ilgili olarak
savcıların, ilgili savcıların kararları
doğrultusunda yürütülen işlemlerden Hükûmeti veya Hükûmetin
davranışını yargılamak mümkün olamaz. Bu çok yanlış bir şey
olur. Bütün bu davayla ilgili yürütülen işler sonuçta savcıların
talimatlarıyla yürütülen işlemlerdir. Size de bize de,
savcıların bu konudaki çalışmalarını,
mahkemelerin bu konudaki kararlarını beklemek düşer diye
düşünüyorum.
Sayın Bal,
özel hizmet tazminatıyla ilgili olarak teknik personel, sağlık
personeli arasındaki farklılıktan bahsettiler. Bu konudaki
farklılığın ne olduğunu doğrusu inceletmem
gerekir ancak biz, sağlık personeline ek ödemeler konusunda
Hükûmetimiz döneminde, dönüşüm programımız döneminde ciddi
avantajlar sağlamış durumdayız. Dolayısıyla devlette
çalışan devlet memurlarına, personele getirilen tazminatlar veya
maaş artışları dikkate alınırken tabii olarak bu
ek ödemeler de dikkate alınıyor ama ben sizin bu uyarınızla
meseleyi incelettireceğim.
AMATEM konusu
veya daha geniş bir değerlendirmeyle madde
bağımlılığı olan kişilerin tedavisi konusu
gerçekten çok önemli bir husus. Birkaç soruda buna işaret edildi ve bunu
bütüncül olarak ele almak lazım. Önce korunma tedbirlerini
geliştirmemiz gerekiyor ülkede. Ama tedavisi gereken kişilerin veya
çocukların tedavisi için de kaynaklarımızı ve bu husustaki
kapasitemizi geliştirmemiz icap ediyor.
Yine
Sağlıkta Dönüşüm Programı döneminde Türkiyede hem AMATEM
sayılarında hem yatak sayılarında birkaç katına varan
bir artış gerçekleştirdik. Bazı şehirlerden bahsedildi,
mesela Vandan bahsedildi. Vanda da bir bölge olarak böyle bir AMATEM merkezi
kurma çalışmalarımız var.
Ancak,
değerli milletvekilleri, bütün mesela burada fiziksel mekânlar
oluşturmak veya bu mekânların donanımını sağlamak
değil. İnsan kaynağıyla ilgili Türkiyede bu konular söz
konusu olduğunda, insan kaynağıyla ilgili bazı
sıkıntılarımız var. Yetişmiş insan
kaynağı, çocuk psikoloğu, çocuk psikiyatrları Türkiyede
maalesef sayıca çok az. Bunu yine iki sene önce Yükseköğretim
Kurumuyla birlikte yaptığımız bir çalışmayla
tespit etmiş olduk ve bu anlamdaki potansiyeli artırmak için
Yükseköğretim Kurumuyla da birlikte çalışıyoruz. Türkiyede
gerçekten çocuk psikiyatrı ve çocuk psikoloğu sayısı
ihtiyacımızın belki üçte 1i, dörtte 1i kadar değil. Dolayısıyla
bu merkezlerin açılması, sayılarının
artırılması konusundaki tek kısıtımız
aslında bu, yani mekânlar, donanım veya bu husustaki organizasyon
değil. Ama soru sahibi değerli arkadaşlarım çok
haklılar. Kapasiteyi artırdık, artırmaya da devam etmeliyiz.
Hem Meclis Araştırma Komisyonunda bu konuların bir kere daha
gündeme gelmiş olması bu açıdan çok daha yararlı oldu
toplumdaki duyarlılığı artırmak açısından
hem de bugün yaptığımız kanun da aslında büyük bir
katkı sağlamış olacak, gerek Millî Eğitimin
yapacağı işler hususunda gerek Sağlık
Bakanlığının, diğer kurumlarımızın bu
hususta yapacağı işler hususunda. Ama şunu ifade etmeliyim:
Hükûmetlerimiz döneminde bakanlıklar arası ciddi bir koordinasyon
oluşturarak, özellikle bu uçucu madde
bağımlılığının ve diğer madde
bağımlılığının çocuklar ve gençler
arasında yaygın olduğu illerde özel tedbirler aldık.
İçişleri Bakanlığımız, aileden sorumlu Devlet
Bakanlığımız, Sağlık
Bakanlığımız, Millî Eğitim
Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımız
ortak bir kurul oluşturabildik; bakan seviyesinde, müsteşar
seviyesinde bu konuda çalışarak kapasiteyi geliştirdik, bundan
sonra da geliştirmeye devam edeceğiz.
Yeşil kart
iptaliyle ilgili bir soru soruldu. Değerli milletvekilleri, Türkiyede
yeşil karta müstahak olan, yeşil kart almak ve bu şekilde
sağlık hizmeti alma hakkına sahip olan herkes yeşil kart
alabilmektedir ve bu noktada herhangi bir hizmet aksaması kesinlikle
yoktur. Takdir edersiniz ki bu hususta mevcut kanunlar ve bu kanunlara ikincil
olarak hazırlanmış mevzuat hükümleri var. Kişilerin geliri
ve benzeri birtakım hususların incelenmesiyle kişilere
yeşil kart veriliyor veya yeşil kartları iptal ediliyor.
Toplumda bir taraftan yeşil kart yoluyla yapılan hayırlı
bir hizmet olduğu hususunda hepimizin bir kanaati var ama öte yandan
yerine göre hiç ihtiyacı olmadığı hâlde böyle, biraz da
belki sembolize edilerek ifade ediliyor- işte, altında Mercedesi
olan veya ne bileyim, ciddi bir varlığı olanların
yeşil kart aldıklarından, alabildiklerinden bahsediliyor. O
zaman yapmamız gereken, hakkı olan kişilere bu yeşil
kartları vererek sağlık hizmetlerini sunmaktır,
yapılan da bundan ibarettir. Hiç kimsenin yeşil kartı şu
veya bu sebeple verilmiyor, şu veya bu sebeple de iptal edilmiyor.
Hükümler belli, valiliklerimiz, kaymakamlarımız hakkı olan,
ihtiyacı olan vatandaşlarımıza bundan sonra da yeşil
kart verecekler, bundan sonra da yeşil kartlarının vizelerini
yapacaklar. Aslında burada önemli olan husus şudur: Hükûmetlerimiz
döneminde yeşil kart sahibi olan yoksul vatandaşlarımız
gerçek anlamda bir sağlık hizmeti almaya
başlamışlardır. Daha önceki dönemlerde bu imkân yoktu.
Ayakta hastaların reçeteleri ödenmezdi, ani bir hastalık durumunda
sonradan yeşil kart çıkarsanız bile geriye yönelik olarak
tahakkuk etmiş olan faturaları ödemeniz gerekirdi, çok büyük
sıkıntılar vardı. Bunlar Türkiyede büyük ölçüde,
şükürler olsun, ortadan kalkmış durumdadır.
On dört-on
beş yaşındaki çocukların Terörle Mücadele Yasasına
dâhil edilmesi konusu aslında gerçekten hassas bir konu. Mutlaka çocuklarımızı
iyi korumalıyız. Çocuklarımızı diğer suçlulardan
ayrı bir mantıkla karşılamalı ve onların
rehabilitasyonunu da bu anlamda yapmalıyız ama tabii, bu noktada toplumsal
duyarlılığın hep birlikte şöyle yükseltilmesi
lazım: Çocuklarımızı bu terör olaylarına alet edenlere
karşı da birlikte mücadele etmeliyiz, buna da birlikte
karşı durmalıyız. Üzülerek ifade etmek gerekir ki
Türkiyede maalesef, tam da milletvekilimizin bahsettiği yaşlarda
çocuklarımızı terör olaylarına alet etmeye
çalışanlar, hatta yer yer bunda muvaffak olanlar da var. Bunu da
şiddetle, birlikte kınamalıyız ve buna karşı da
birlikte mücadele etmeliyiz diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYSEL TUĞLUK
(Diyarbakır) Sayın Bakan, sorunun yanıtı değil!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Evet, AMATEMle ilgili sorulara biraz önce
de cevap vermiştim ancak
SIRRI SAKIK
(Muş) Sorumun cevabı bu değil ki! Ceza almışlar
çocuklar. Sizin de çocuklarınız var. Varsayalım ki sizin
çocuklarınız türbanın
özgürlüğü için sokağa çıktılar ve ellerine taş
aldılar, sonra polis aldı onları götürdü, içinize siner mi? Bu
sorumu cevaplayın.
BAŞKAN
Sayın Sakık, sorunuzu sormuştunuz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Milletvekilim, sorunuza uygun
bir cevap verdiğimi düşünüyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sizin de çocuklarınız var, çocuklarınızı
koruduğunuz gibi bu fakir Anadolu çocuklarını da koruyun!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Çok uygun bir cevap verdiğimi
düşünüyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım, devam edin efendim.
Sayın
Sakık, lütfen
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Evet, AMATEMlerle ilgili ve bu
AMATEMlerde tedavi edilen çocuklarla veya gençlerle ilgili rakamlar soruldu.
Takdir edersiniz onların detaylarına şu anda sahip değilim.
Soru sahibi milletvekili arkadaşlarıma yazılı olarak cevap
vereceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati : 16.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
89 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
Şimdi 1inci
maddeyi okutuyorum:
UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLERİN
ZARARLARININ ÖNLENMESİNE DAİR
KANUN TEKLİFİ
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu
Kanunun Amacı; solumak, koklamak yoluyla veya başka bir şekilde
kişilerde bağımlılık yapabilen ürünlerin kontrolünü
sağlamak, özellikle çocukların erişimini ve kullanımını
önleyerek bu maddelerin zararlı etkilerinden korumaktır.
(2) Bu Kanun;
kırtasiye malzemesi, boya incelticisi gibi maddeler ile
yapıştırıcı olarak kullanılan ve uçucu organik
bileşikler ihtiva eden ürünleri kapsar.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Tokat Milletvekili Reşat Doğru. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Doğru, buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 89 sıra sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanun çok
olumlu bir kanundur, ben de arkadaşlarım gibi çok önemsiyorum ve de
başta Cevdet Erdöl olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik
ediyorum. Doğru bir kanun
çıkartılıyor, ancak çok geç kalmış olan bir kanundur,
çünkü uçucu maddelerle ilgili Türkiyemizde çok büyük
sıkıntıların olduğunu hep beraber görüyoruz. Özellikle
büyük şehirlerimizde -İstanbuldur, Ankaradır, Diyarbakırdır-
başta sokak çocukları olmak üzere bu maddelerin çok yoğun bir
şekilde kullanıldığını, hatta bazı yerlerde
de çok ciddi oranda problemlerin meydana gelmiş olduğunu görüyoruz,
hatta yaralamalar, ölümlere varana kadar birtakım olayları da bu maddeleri
kullanan çocuklar vasıtasıyla görmüş bulunuyoruz.
Sayın
milletvekilleri, malumunuz olduğu şekliyle, uyuşturucu ve madde
bağımlılığıyla ilgili komisyon
çalışmaları
Meclisimiz bir araştırma komisyonu
kurmuştu. O Komisyon, çalışmalarını tamamlayarak
Meclise raporunu sunmuştur. Tabii, o rapor sunulmuştur, ama raporun
öneriler bölümünün de çok dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekir diye
düşünüyorum. Bu çıkarmış olduğumuz kanun gibi o
öneriler doğrultusunda da bazı
kanunları çıkarmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Tabii, Meclis
araştırma komisyonları bizim Meclisimizde yoğun
şekilde çalışıyor. Hakikaten, çalışmalar
neticesinde de kalın kitaplar şeklinde veyahut da çok güzel eser
şeklinde o çalışmaları bizlere gönderiyorlar. Ancak,
gönderilen o çalışmaların bence önemsenmesi gerektiğini de
ifade etmek istiyorum. O raporlar gönderiliyor, ama takipçisinin de Meclisimiz
olması gerekiyor. Meclis, eğer o raporların
sonuçlarını ortaya koymaz, o raporlarla ilgili önerileri göz önüne
almazsa, o zaman yapılan çalışmaların hiçbir manası
kalmıyor.
Bakınız,
bu uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla ilgili
Komisyonumuz, sağ olsun Sayın Başkanımız ve
arkadaşlar çok ciddi şekilde çalıştılar. Komisyon
üyelerimiz ve Meclisimizin dışında olan komisyon üyeleri de bu
çalışmalara aktif bir şekilde katıldılar ve çok güzel
eserler ortaya kondu.
Şu anda
çıkarmış olduğumuz çocuklarla ilgili bu kanun ne kadar
önemliyse, bundan sonra o önerilerin de ihtiva edilmiş olduğu o
gelecek olan kanunların da çok önemli olduğunu ve çok süratli bir
şekilde çıkarılması gerektiğini de düşünüyorum.
Tabii, konular
çocuklar olunca, konular geleceğimiz olunca, her şeyin siyasetin de
üzerinde politikanın da üzerinde değerlendirilmesinin toplum
menfaatine olacağını da yine burada ifade etmek istiyorum.
Önümüzdeki
yıllar dünyada uyuşturucu ve madde kullanımının
toplumu nereye doğru sürüklediğini göreceğimiz yıllar
olacaktır. Batı toplumu uyuşturucu konusunda çok büyük
sorunlarla karşı karşıyadır. Genç nüfusun
doğumlar dolayısıyla azalmaya devam ettiği ve gençlerin de
uyuşturucuya yoğun bir şekilde yöneldiği yıllar
yaşanıyor.
Aynı sorunu
ülkemizde de gün geçtikte ağır bir şekilde hissetmeye
başlamış durumdayız. Yapılan son
araştırmalar, başta büyük şehirler olmak üzere Anadolunun köylerine
kadar uzanan çok önemli problemin ortaya çıkmakta olduğunu
göstermektedir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimize derhâl
çok ciddi önlemler alarak sahip çıkmalıyız. Türkiyeyi saran
uyuşturucu ve madde bağımlılığı için
koruyucu sağlık önlemleri hakkında aileleri ve gençleri uyarmak
görevimiz olmalıdır. Yirmi yaşına kadar korunmuş ve
bilgilendirilmiş gençlerin bu kötü alışkanlıklara
başlama oranı çok düşüktür.
Uyuşturucu
illeti gençliği öldürür. İnsan sağlığına,
akıl ve ruhi sisteme, topluma yaptığı tahribat çok
korkunçtur. Bundan dolayı da gençleri bağımsız şekilde
yetiştirmeli ve onlara da sorumluluk duygusu vermeliyiz.
Dünyanın her
tarafında olduğu gibi ülkemizde de uyuşturucu madde
kullanımı alışkanlığı çığ gibi
büyümektedir. İşte, ülke olarak, geleceği olan gençlerimizi bu
durumdan korumalıyız.
Anayasamızın
58inci maddesi devletin gençleri alkol düşkünlüğünden,
uyuşturucu maddelerden korumak için gerekli tedbirleri alması
gerektiğini hükme bağlamıştır.
Bağımlılık
yapan maddelerin satıcılarının özellikle gençlerimizi hedef
aldığı, güvenlik güçleri kaynaklarından
anlaşılmaktadır. Hedef çocuklarımız, gençlerimizdir.
Uyuşturucuyla mücadelede hem arzın hem talebin durdurulması
gerekmektedir.
Madde
kullanımı toplumsal bir sorun olması yanında şeker
hastalığı, tansiyon hastalığı gibi bir
hastalıktır. Amaç, hastalığa bir kez yakalanmamaktır.
Yakalandıktan sonra tam tedavisi mümkün olamamaktadır. Bir kez
bağımlı olan ömür boyu bağımlı olabilir. Tam
kurtulması zor olmakta, bazen de maalesef mümkün olamamaktadır.
Ankara AMATEM
Başkanı Nesrin Dilbazın çalışmalarına göre
okullarda ve gençlerde uyuşturucu kullanım oranı her yıl
ikiye katlanmaktadır.
Tedavi için
başvuranların yüzde 67si Güneydoğu kökenlidir. Esrar, bali ve
tiner gibi uyuşturucu kullanımının en fazla görüldüğü
iller Güneydoğu illeridir. Diyarbakır başta gelir, Kilisin de
altıncı sırada olduğu, Antepte de damar içi
kullanımının da yoğun olduğu görülmektedir. Hatta
hepatit ve HIV virüsüne de buralarda rastlanmış olduğu da
belirtiliyor.
Tabii,
bunların yanında özellikle çocuklarımız noktasında
takip edilmesi gereken de çok önemli konular vardır.
Bakınız,
cuma ve cumartesi günü çocuklarının nerede olduğunu bilmeyen
ailelerde çocuklarda bağımlılık oranı çok yüksektir.
Geçmiş yıllarda madde kullanım yaşı on iki iken, bugün
bu yaş onlara düşmüş hatta bazı yerlerde sekizler
civarında olduğu da söylenmektedir. Bu da ülkemizin sahip olduğu
genç nüfustan dolayı hedef ülke hâline gelmekte olduğumuzun da bir
göstergesidir.
Uyuşturucu
tacirleri bunu iyi değerlendirmekte hem kaçakçılığı
hem de kullanımını ülkemizde maalesef desteklemektedirler.
Bundan dolayı da durum görüldüğünden çok ama çok daha ciddidir.
Aileler, okul yöneticileri, devletin çeşitli kurumlarına bu manada da
çok önemli görevler düşmektedir.
Çoğu insan
gibi özellikle gençler, kaçmak istediği başka problemlerden
dolayı depresyona girince uyuşturucuyla
karşılaşabilir. Ancak bilinmesi gereken de şudur ki:
Uyuşturucu kullanmak sorunların hiç birisini de halletmemektedir.
Bir kez esrar veya kokain kullanmaktan bir şey olmaz. duygusu bence çok
önemli bir duygudur. Bir kez kullanma ile her şeyin
başlamış olduğunu ve o bir kezle de beraber, ondan
sonrasında alışkanlıkların da gelmekte olduğunu
unutmamak gerekir. Bundan dolayı da madde
bağımlılığından kurtulmanın en etkili yolu
ama en etkili yolu hiç başlamamaktır.
Atatürk diyor ki:
Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütünü
müessir olur. Eğitim, sanat ve spor madde
bağımlılığının en büyük
düşmanıdır. Bu tabir çok önemsenmelidir.
Madde
bağımlılığı olan insanlara iyi gözlem
yapmalı, onları takip etmeliyiz. Arkadaşlarını
değiştirmesi, okul başarı oranlarının
düşmesi, daha fazla para harcamaları, neşeli hâlden durgun hâle
geçmeleri, anne ve babalar olarak, aile olarak bizlerin, hepimizin yakinen
takip etmesi gereken konulardır diye ifade etmek istiyorum.
Tabii ülkemizde
özellikle bu uyuşturucu kullanımının bir sebep değil
bir sonuç olduğunu unutmamak gerekir. Bu manada da özellikle AMATEM
merkezlerinin kurulması ve beraberinde de onun desteklenmesi gerekiyor.
Biraz önce
Sayın Bakanımız çocuk psikologlarının
sayısının az olduğundan bahsetti. Tabii, çocuk
psikologlarından ziyade psikiyatri mütehassıslarının da
sayılarının çok düşük olduğunu söylemek
mecburiyetindeyiz. Tabii, ihtisas dairesi ellerinde, istedikleri kadar ihtisas
dairesinden psikiyatri uzmanı yetiştirebilirler ve üst dal olarak da
bunları, o doktorlarımızı çocuk psikoloğu hâline de, o
yöne de yönlendirebiliriz. Yani bunun bir mazeret olduğunu düşünmek
istemiyoruz.
Ancak AMATEM
merkezlerinde tabii yoğun bir çalışma programı da
vardır. Özellikle biz Komisyon çalışmaları esnasında
Ankaradaki AMATEM Merkezini ziyaret etmiş olduğumuz zaman orada da
gördük. Çok büyük oranda personel sıkıntısı da var. Çok
sayıda hasta oraya müracaat etmek mecburiyetinde kalıyor. Hatta
oralarda bence çocuklara yönelik de ayrı kliniklerin açılması,
ayrı seksiyonların açılmasının faydası
olacağı kanaatindeyim. Çünkü çocukları oraya getiriyoruz ve
çocuklar aynı şekilde tedavi olacak veyahut olduktan sonrasında
serbest bırakılıyor veya büyük insanlar serbest
bırakılıyor. Hatta oradaki en önemli sorunlardan bir tanesi de
maddi kaynağı olmayan -elinde yeşil kartı yok, veyahut
parasını karşılayamıyor- o insanların da orada
ben çok zor şartlarda olduğunu görüyorum. Bu manada da onlara, bir
noktada, artık ücretsiz tedavi mi yapacağız yahut
arkasından, oradaki tedavisi bittikten sonra kendi köylerine, beldelerine
gittiği zaman onları orada takip edip onlara destek mi olacağız,
o arada bunu da söylemek istiyorum.
Tabii diğer
bir konu da değerli milletvekilleri, ESPAD Projesi dediğimiz o
projeyi tekrar gündeme getirmek istiyorum. Millî Eğitim
Bakanlığı, 2003 senesinde ESPAD Projesi dediğimiz -yani
gençlerdeki uyuşturucu madde kullanımının izlenmesi, takip edilmesi,
durumun tespit edilmesiyle ilgili bir projedir- bu projeye Millî Eğitim
Bakanlığı izin vermemiştir. Şu an itibarıyla da
buna izin verilmesi gerekiyor. Bizim elimizdeki bilgilerin birçoğu 2003
senesindendir. Bu tür araştırmaların,
çalışmaların ve projelerin dört yılda bir
yapılması, üç yılda bir yapılması gerektiği
düşünülürse, bence çok büyük oranda bunun geç kalınmakta
olduğunu ifade etmeye çalışıyorum.
Tabii buradan bir
diğer konuyu da söylememiz gerekir ki, sivil toplum
kuruluşlarının, bu mücadeleye, bu hastalığa, koruma
tedavisine veyahut da alışkanlığa bir noktada destek
olması gerekiyor. Tabii, sivil toplum kuruluşlarına da bizim de
destek olmamız gerekiyor. Özellikle belediyelerin ve o tıpla ilgili,
tabip odalarının, eczacılık odalarının, bunların
da bölgelerinde bu yönlü sivil toplum kuruluşlarına maddi kaynak
oluşturması veyahut da projelere destek vermesi noktasında da
çalışmalar yapmasını bekliyoruz. Çünkü bu hastalık, bu
sıkıntı hepimizindir ve özellikle de koruyucu hekimlik burada
daha önemlidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Doğru, devam edin.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Dolayısıyla, sivil toplum
kuruluşlarının, bu yönlü, çok ciddi çalışmaları
vardır. Ülkemizde de hem ESPAD Projesi desteklenmeli hem beraberinde sivil
toplum kuruluşları desteklenmelidir.
Tabii Türkiyede,
ülkemizde şu anda, neredeyse emniyet güçlerine bu mücadeleyi
devretmiş durumdayız. Ben başta TUBİM olmak üzere, emniyet
güçlerimizin hepsini candan tebrik ediyorum ancak bu yeterli değildir.
Burada, toplu bir şekilde, koordineli bir şekilde bununla mücadele
etmek mecburiyetindeyiz. Ondan dolayı da yeni genel müdürlükler
oluşturulmalı, yeni kuruluşlar oluşturulmalı ve
bunların hepsini de toplu bir şekilde bir merkeze bağlamak
mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bunu yapmazsak
dağınık bir mücadele meydana geliyor, o dağınık
mücadeleyle beraber de ülkemizde hedeflemiş olduğumuz noktaya
ulaşamıyoruz. Bu manada da ben bunun da dikkate alınması
gerektiğini ifade etmeye çalışıyorum.
Tabii diğer
bir konumuz da yine, Avrupadaki Türk çocuklarında da bu problemle çok
yoğun bir şekilde karşı karşıyayız.
Bakın, şu anda Almanyada 3,5 milyonun üzerinde Türk insanı
yaşıyor ve Alman hapishanelerinde bulunan yaklaşık olarak
40 binin üzerinde genç insanımız var. Bunların büyük
çoğunluğu uyuşturucu suçlarından dolayı buraya
girmiş durumdadır. Bakın, Türk hapishanelerinde de böyledir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Türk
hapishanelerinde şu anda 120 binin üzerinde mahkûm vardır. Bu
mahkûmların birçoğu da -yüzde 17 civarında- uyuşturucu
suçlarından dolayı buraya girmiş olan insanlardır.
Ben, bu kanunun
çok hayırlara vesile olacağını ümit ediyorum. Ama, ancak
bundan sonra çıkarılması gereken kanunlara da öncülük
yapmasını bekliyor ve yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Canan Arıtman.
Sayın
Arıtman, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
CANAN ARITMAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Uçucu Organik Bileşiklerin Zararlarının
Önlenmesine Dair Kanun Teklifinin Amaç ve kapsam madde
başlıklı 1inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Yüce Meclisi şahsım ve grubum adına
saygıyla selamlarım.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin gerekçesini ve maddelerini içeren konular, ilk
kez 22nci Dönemde görev yapan sokak çocuklarıyla ilgili Araştırma
Komisyonunda görüşülerek komisyon raporunun önerilerinde yer
almıştı. 23üncü Dönemin en önemli araştırma
komisyonlarından biri olan Uyuşturucu Başta Olmak Üzere Madde
Bağımlılığı ve Kaçakçılığı
Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma
Komisyonunun özverili çalışmalarının somutlaşması
olarak gündemimize giren bu kanun tasarısı için hem teklifi
hazırlayan hem de emeği geçen tüm değerli milletvekillerimize
teşekkürü bir borç biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
uyuşturucu madde kullanımı tüm dünya ülkelerini ilgilendiren çok
boyutlu bir problemdir. Ülkemizde ve dünyada uyuşturucu madde
kullanımı giderek yaygınlaşmakta ve uyuşturucu ile
tanışma, başlama yaşı da giderek daha küçük
yaşlara düşmektedir. Son araştırmalara göre on sekiz
yaş altındakilerde uyuşturucu madde kullanımında yüzde
300lük bir artışın yanında, kullanım
yaşının on bire kadar düşmesi endişe vericidir.
Uyuşturucu
madde kullanımı ve bağımlılığı, sadece
bireyi değil onun ailesini, yakın çevresini ve içinde
yaşadığı toplumu da psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve
sağlık sorunlarına yol açarak ağır bir biçimde
etkileyen bir olgudur.
Bağımlılık
yapan uyuşturucu maddeler arasında uçucu maddeler önemli yer tutar.
Son elli yılda petrokimya endüstrisindeki gelişmeler neticesinde
uçucu özellik gösteren organik maddelerin sayısı hızla
artmıştır. Ayrıca, bu artışa paralel olarak ev ve
endüstride yaygın olarak kullanılan uçucu maddelerin de
kullanımı artmıştır. Bu maddelerin hemen hepsinin toksik
etkiler oluşturma ve kötüye kullanılma potansiyelleri vardır. Bu
kategoride solventler, yapıştırıcılar, uhular,
aerosoller, boya incelticileri ve sıvı yakıtlar yer alır.
Bu maddelerin özel örnekleri ise benzin, tiner, cila
çıkarıcılar, çakmak gazı, maket
yapıştırıcıları, lastik tutkalı, sprey boya,
ayakkabı boyası, daktilo düzeltici sıvı, kokulu
kırtasiye malzemeleri, zamklar ve keçeli tahta kalemlerinde
kullanılan ürünlerdir.
Sokakta
yaşayan çocuklar arasında en çok kullanılan uçucu maddeler
tiner, bali ve benzeri yapıştırıcılardır. Bunlar
farklı oranlarda olmakla birlikte toluen denilen bir kimyasal madde
içerir. Toluen, toksik bir madde olup zehirlenmeye ve bedensel zararlara yol
açar. Bağımlılık potansiyeli orta ile yüksek
arasındadır.
Uçucu maddeler
etkilerini daha çok içerdikleri toluen maddesinden alırlar. Ancak
farklı uçucularda farklı katkı maddelerinin de olduğu göz
önüne alınmalıdır. En yaygın olarak istismar edilen
uçucular alifatik, aromatik ve halojenize hidrokarbonlardır. Bu gruptaki
kimyasallar yaygın olarak kullanılmakta olup binlerce üründe
bulunmaktadır. Bunun dışında, itici gazlar uçucu
hidrokarbon yapıda olduğu için hemen her basınçlı sprey
üründe bulunmakta ve istismar edilebilmektedir. Uçucu maddeler, hızla
başlayan ve hızla geçen bir iyilik hâline neden olurlar. Etkileri,
alkol ve sedatif ilaçların etkilerine benzer ve kullanılan doza göre
farklılıklar gösterir.
İstenilen
etkiyi sağlayabilmek için uçucu maddeler çeşitli yollarla solunarak,
yani akciğerler yoluyla alınır, hızla emilir ve beyne
geçer. Etkisi beş dakika içerisinde başlar ve doza bağlı
olarak on beş ila kırk beş dakika sürer. Uçucu maddenin
kullanımından dört ila on saat sonrasında bu madde kanda tespit
edilebilir. Entoksikasyon, depresif ve psikotik belirtiler, öfori hâli ve panik
benzeri tablo görülebilir. İnhalanlar orta ve yüksek dozlarda korkusuzluk,
illüzyonlar, işitsel ve görsel halüsinasyonlara, agresif ve tehlikeli
davranışlara, denge ve konuşma bozukluklarına neden olur.
Uçucu maddelere
bağımlılık yüksek düzeyde olmaktadır.
Bağımlılığın en önemli kriterlerinden birisi olan
tolerans gelişimi, yani giderek artan miktarlarda madde
kullanımı çok kolay ve hızlı olmaktadır.
Uçucu maddelerin
kronik kullanımında beyin, kalp, akciğer, karaciğer, böbrek
ve kemik iliğinde hasarlar meydana gelebilir. Uzun dönem uçucu madde
kullanımı kalp yetmezliğine, ağır karaciğer
hasarına, böbrek yetmezliğine, aplastik anemi ve lösemi gibi ölümcül
kan hastalıklarına yol açabilir. Ayrıca geri dönüşümü
olmayan kas, sinir ve beyin hasarları da oluşur. Hamilelerde
kullanımı ise fötal anomalilere yol açar.
Uçucu madde
kullanımının en ciddi sonucu ölümdür ve bunun da yüzde 50sinden
fazlası ani ölüm şeklindedir. Uçucuların içindeki hidrokarbonlar
kalp kasını etkileyerek kalpte ölümcül bir aritmiye yol açarak ani
ölüme neden olur. Bu kalp aritmisi uçucu ölümlerinin yüzde 55inden sorumludur.
Ayrıca, uçucu istismarına bağlı diğer ölümler,
oksijensizlikten boğulma, solunum yolu tıkanmasıyla boğulma
şeklinde, madde kullanımının verdiği marazi cesaretle
girişilen tehlikeli davranışlar ve çoğu uçucunun
yanıcı özelliği olması nedeniyle yangın
çıkması neticesinde olabilmektedir. Bu ölümler, uçucu
istismarında şuurun azalması ile birlikte tüm koruyucu
reflekslerin kaybedilmesi neticesindedir.
Uçucu maddelerin
beyne verdiği zararlar nedeniyle zihinsel yetersizlikler, yargılama
yetisinde bozulmalar olur ve suça eğilim ile saldırgan
davranışlar artar.
Ayrıca,
uçucu madde bağımlılığı bir geçiş sürecidir
ve bu alışkanlığı kazanan kişiler, esrar, eroin,
kokain gibi uyuşturucu maddelere çok daha kolaylıkla geçer.
Değerli
milletvekilleri, çocuklarımızı, gençlerimizi işte tüm bu
olumsuzluklardan korumalıyız. Onların uçucu maddelere
erişimini ve kullanmalarını engellemeliyiz. Uçucu maddeler, ucuz
olmaları, kolay temin edilebilmeleri ve kullanımlarını
kısıtlayan yeterli yasal düzenlemelerin bulunmaması nedeniyle
özellikle küçük yaştaki çocuklar için cazip hâle gelmektedir. Uçucu madde
bağımlılığında en önemli risk faktörleri
bunlardır.
Uçucu madde
kullanımı, tüm dünyada çocuk ve ergenlerde görülen bir madde
bağımlılığıdır, genellikle altı ila on
altı yaş grubunda yaygındır. İstanbulda sokakta
yaşayan çocuklar üzerine yapılan bir araştırmada,
çocukların yüzde 30unun tiner ve yapıştırıcı
kullandığı saptanmıştır. Çocuk koruma
merkezlerinde barınan çocukların yüzde 47,4ünün uyuşturucu
madde kullandığı ve bunların yarısının da
uçucu madde kullandığı tespit edilmiştir.
Ülkemizde ne
yazık ki geniş tabanlı veri çalışmaları yoktur,
ama yakın zamanda yapılan bir çalışmada, uçucu maddeye
başlama yaşı 10,8 yaş olarak bulunmuştur. Amerikada
yapılan bir araştırmaya göre, uçucu madde kullananların
yüzde 78i on sekiz yaşın altındadır. Brezilyada,
düşük sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerin yüzde 24ünün, yani her 4
çocuktan 1inin uçucu madde kullandığı
saptanmıştır. Yani, yaşadığımız dünyada
maddeye başlama yaşının ilköğretim çağına
kadar düşmüş olması ve giderek artan kullanım
yaygınlığıyla ne yazık ki her gün birçok çocuk madde
kullanımına başlayarak hem kendisine hem de toplumuna zarar
vermektedir. Hâlbuki o çocuklar toplumların geleceğidir. Durumun
vahameti ve aciliyeti ortadadır. Dolayısıyla da, madde
bağımlılığıyla mücadele yöntemleri olan
arzın ve talebin azaltılması, erişimin önlenmesi
konularında daha fazla ne yapabilirizi düşünmeli ve çözüm
yolları üretmeliyiz.
Çocukları
sokakta yaşamaya mecbur bırakan nedenler ortadan
kaldırılmalı, sosyoekonomik yetersizlikler giderilmeli, aile
kurumu güçlendirilmeli, çocuk ihmal ve istismarları önlenmelidir.
Gıda
dışı ürünlerde de kalite güvence sistemi geliştirilmeli,
tüketicilerin insan sağlığına zararlı
olmadığı laboratuvarlarda kanıtlanarak gerekli belgeleri
almış ürünleri kullanabilmeleri sağlanmalıdır.
Madde
bağımlılığı tedavisi için Sağlık
Bakanlığına bağlı tedavi merkezlerinin
sayısının ve çocuk yatak servislerinin
artırılması gereklidir. Sokakta yaşayan çocukların
bağımlılık tedavilerinin özellikle yatırılarak
yapılması, SHÇEKle iş birliği ve bu çocuklara tedavi
sonrası uzun dönemli rehabilitasyon programları uygulanarak
onların tekrar madde kullanımlarının önlenmesi çok
önemlidir.
Ülkemizde
ebeveynlerin büyük çoğunluğunun hangi maddelerin istismar
edilebileceğini bilmediği gerçeğinden hareketle bu
tasarının yasalaşmasıyla toplumun bilgi düzeyinin ve konuya
hassasiyetinin artması sağlanarak uyuşturucuyla mücadeleye büyük
bir katkı sağlanacaktır.
Teşekkür
eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Arıtman.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına başka söz istemi? Yok.
Şahıslar
adına ilk söz Adana Milletvekili Necdet Ünüvara aittir. Yok.
Başka söz
isteyen var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 1inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Yasa, tabii ki
bir toplumda sağlıklı yaşam koşullarının
sağlanması konusunda, insanların kötü
alışkanlıklardan korunması, özellikle yetişen genç
çocukların kötü alışkanlardan korunması konusunda,
getirilmesi yönünden faydalı bir yasa. Yasanın çıkmasına
karşı değiliz.
Tabii, burada, bu
yasa vesilesiyle de bazı şeyleri dile getirmek istiyorum, ben
özellikle kendi ilimle ilgili bazı şeyleri söylemek istiyorum, okul
çağındaki çocukların Türkiyede çektiği
sıkıntıları belirtmek istiyorum.
Şimdi, bizim
ilimizde, her yerde taşımalı eğitim sistemi var. Zaman
zaman gidiyoruz, maalesef, işte, on iki-on üç yaşındaki
çocuklar, Tuncelide ayrı bir kanun uygulandığı için, bu
taşımalı sistemden yararlanmıyorlar. Mesela, öyle bir
şey getiriliyor ki, bir ihaleye çıkılıyor taşımalı
sistemde, Efendim, sen, çocuk başına 3 lira para alacaksın.
deniyor. 3 lirayla tabii ki o mahaldeki dolmuşların çocukları
sabah köyden alıp okula getirmeleri, okuldan alıp eve getirmeleri
mümkün değil. Dolayısıyla ihaleye iştirak eden
çıkmayınca Vay efendim, ihaleye iştirak eden
çıkmadı. diyerek böylece, haince ve
O yöre insanlarına
maalesef, işte hizmet etmek istemeyen o bölgede birtakım
bürokratların orada yer alması dolayısıyla insanlar büyük
sıkıntı içinde.
Yani, her ailede
en azından 2 kişi, 3 kişi çocuğunu okula veriyor.
Çocuğun işte okula gidip gelmesi
Tabii, bizim bölgede, maalesef, bu
silahlı eylemler nedeniyle köy okullarının hepsi kapalı.
Köy okullarının hepsi kapalı olunca çocuklar bölge
yatılı okullarına gidiyorlar. Bölge yatılı
okulları da tabii en azından işte ilçe merkezinde veya belli
bölgelerde. Bu belli ilçe merkezinde ve bölgelerde olan okullara insanlar 3
tane, 4 tane çocuğunu okula gönderirken gidip gelmeleri
bakımından
Zaten işsizlik had safhada, üretim yok, insanlar
muhtaç durumda. Bu kadar kötü şartlara rağmen bölgemizde, özellikle
Tuncelide insanlar çocuklarını okutmak istiyor. Defalarca Tunceli
İl Millî Eğitimine söyledim, yani şu taşımalı
sistemi Tuncelide uygulayın dedim. Yani, çocukların tabii ki kötü
alışkanlıklara alışmaması için evvela
onların sağlıklı bir eğitim sisteminden geçmesi
lazım. Yani, Türkiye'nin bu kadar imkânları varken, bu kadar israflar
yapılırken, bakanlar her gün yurt dışlarında gezerken,
iki tane uçak, üç tane uçak varken 60 milyon dolara yeni uçaklar
alınırken, yani, şu ilkokul çocuklarının veya
ilköğretim okulunda okuyan çocukların, köyden okula, okuldan köye
gelmesi için, aileleri müsait ekonomik güçlere sahip değilse, bunlara bir
taşıma sistemi sağlamak bu kadar mı bu devleti aciz duruma
düşürüyor?
Bugün
Ağrı Valisi beyanat veriyor Efendim kız çocukları ile
erkek çocuklarını ayrı okulda okutalım. diyor. Ya, böyle
bir şey var mı? Nereye gidiyor Türkiye? Yani, bu vali, AKPnin
getirdiği vali. Böyle bir şey olur mu? Yani, siz, Türkiye
Cumhuriyeti, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinde insanların eşit
olduğu
Özellikle ben hanım milletvekillerinin buna şiddetle
karşı çıkmasını istiyordum. Yani, niye kız
çocukları ile erkek çocuklarını ayıracağız? Yani,
hangi devirde yaşıyoruz? Bu hangi zihniyet? Türkiyeyi bu kadar
aşağılıkça bir zihniyet yönetebilir mi? Ya neyi
yönetiyoruz? Yani, şimdi, kız çocukları ile erkek
çocuklarını ayıracaksınız. Nedir bunun ismi? Bunun
ismi nedir yani, birileri çıksın bize söylesin. Bu vali kimin
adına konuşuyor? Hükûmet adına konuşuyor, devlet adına
konuşuyor. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti laik bir devlet
olduğuna göre, eğer, hakikaten Türkiyede çağdaş,
aydınlıklı, medeniyeti benimseyen bir ülkenin yöneticileri olsa
bu vali hemen ertesi günü merkeze alınır. Ama, tabii, Türkiyeyi
yönetenler aynı kafadan olduğu için, onun da, tabii ki, böyle bir
düşünceye sahip olması, kendilerini rahatsız etmiyor. Beni
şahsen bugün çok rahatsız etti. Ne demek? Yani, şu memlekette
kız-erkek ayrımı yok ki. Kadın-erkek eşitliği
var. Burada Kadın Erkek-Eşitliği Kanunu
çıkardınız daha çok yakın bir tarihte. Şimdi bu Komisyonun
Başkanını ve üyelerini görev yapmaya davet ediyorum. Şimdi,
böyle bir şey olur mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç, devam edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir vali çıkıyor diyor ki
Ya, şimdi devlet bir
güçtür. Devlet birtakım zorbalara karşı boyun eğmez.
Devlet, kendi kurallarını uygular, o kuralların
karşısına gelenleri de çağdaş bir şekilde
eğiterek onları yola getirir. Yok efendim, yani bizim bölgemizde,
özellikle bakın ben de
Tunceli ili
gerçekten çok yoksul bir il ama okuma-yazma çok yüksek, kadın-erkek
eşitliği konusunda da bir sorun yok. Ama maalesef Türkiyede,
özellikle bu Tunceliye gönderilen yöneticiler o kadar bu memlekette
sıkıntı yaratmak istiyorlar ki işte ilkokul
çocuklarına, bölge yatılı okul çocuklarına da eğitimde
yeteri kadar ödenek vermiyorlar, o çocukları okula taşıma
sistemini uygulamıyorlar, çeşitli bahanelerle bu şeyi
yapıyorlar. Ben, tabii bugüne kadar o mahallî yöneticilerle pek uğraşmak
da istemedim çünkü benim uğraşacağım kişinin seviyesi
belli, ama kendilerini burada ikaz ediyorum, Tuncelide yaptıkları bu
keyfî muameleyi bir an önce sona erdirsinler.
Kanunu ben de
destekliyorum.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Evet,
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
İlk soru,
Sayın Özdemir
Buyurun efendim.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Malumlarınız olduğu üzere kırsal kesimden büyük
şehirlere göç alabildiğine devam etmektedir. Gelen aileler genellikle
dar gelirli, eğitim düzeyleri düşük ve çok çocuklu ailelerdir.
Şehirlerde bu aileler çocuklarını kontrol edememekte, hem uçucu
ve uyuşturucu maddelere kolayca alışmakta ve hatta bunları
satmaktadırlar ve başka suçlara da karışmaktadırlar.
Şu ana kadar Hükûmetinizin aldığı tedbirler yeterli
değildir. Bu çocukları bu türlü olaylardan uzak tutacak, özel bir
eğitime tabi tutacak projeleriniz nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Yurt dışında, özellikle Almanya, Hollanda,
Fransa gibi ülkelerde Türk çocuklarının büyük bir kısmı
okuyamamaktan veya çeşitli sebeplerden dolayı sokakta
bulunmaktadır ve sokakta bulunan çocukların büyük bir kısmı
da uyuşturucuya ve madde bağımlılığına
karşı büyük oranda bağımlılık içerisine
girmişlerdir. Hatta kendi kullanmalarının dışında
cezaevlerinde de yoğun bir şekilde bu çocuklara rastlanmaktadır.
Benim sorum
şudur ki: Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, Sağlık
Bakanlığıdır, Millî Eğitim
Bakanlığıdır, Gençlik ve Spor
Bakanlığıdır, yurt dışındaki
çocuklarımızla ilgili çalışmalar yapılmakta
mıdır?
Bir ikinci soru
olarak da: Bu suçlardan dolayı yurt dışında hapiste yatan
çocuklar Türkiyeye geri gönderiliyor. Türkiyeye geri gönderildiği zaman
da bunlar gelmiş oldukları bölgelerde patlayan bir bomba görümünde
olup oradaki diğer çocuklara da bunu bulaştırıyorlar. Bu
yönlü olarak da, Türkiyeye gönderilen çocuklara da bir çalışma yapılması
düşünülmekte midir, yapılmakta mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Yalçın
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu yasanın kapsam içerisine aldığı maddelere
bağımlılığı sebebiyle İktidarınız
döneminde kaç çocuk suça karışmıştır, kaç adet toplam
suç işlenmiştir, kaç çocuk hakkında adli işlem
yapılmıştır? Bilemiyorum istatistiki bilgi var mı ama
bu suçlar sonucunda kaç insanımız hayatını kaybetmiş,
kaç insanımız yaralanmıştır?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
ben de sormak istiyorum: Özellikle kırtasiye malzemesi olarak
kullanılan yapıştırıcıların
kullanımı sırasında çocukların bunlardan kaynaklanan
zararlardan kurtulması konusunda nasıl bir tedbir alınması
planlanmaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Bakanım, sorular tamam; cevap verecek misiniz efendim?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Tabii efendim.
Zaten
bunların önemli bir kısmı Millî Eğitim Bakanlığını,
İçişleri Bakanlığını, öteki
bakanlıkları da ilgilendiren sorular olduğu için
Zaten büyük
bir ihtimalle Sayın Bakanımız da duyuyordur bunu. Bir konuyu
görüşmek için şu anda dışarıda kendisi. Eğer arzu
ederse kendisi cevap verebilir. Ama benim kanaatimce bu sorular birkaç
bakanlığın birlikte çalışması neticesinde
sağlam bilgiyle ancak Meclisimize gelebilir. O bakımdan,
yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Soruları iletebiliriz Bakanım.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Yazılı cevap vereceksiniz, tamam, peki.
Sayın
Öğüt, zaman var, girmişsiniz sisteme. Buyurun siz de sorun.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanımdan benim istirhamım şu: Doğu ve Güneydoğuda
yoksulluk, işsizlik ve göç alabildiğine büyük. Doğu ve
Güneydoğudaki çocuklarla ilgili ne gibi çalışmalar
yapılabiliyor, herhangi bir projeniz var mı? Çünkü, o bölgede
yedi-sekiz ay kar, kış ve coğrafya çok ağır koşullarda,
özellikle çocukları çok ümitsiz bir şekle getiriyor ve göç veriyor.
Şu anda en
önemlisi şu: Gençler evlenemiyor. O bölgede oturan çocuklara
kızlarını kimse vermiyor, hakikaten kızlarını
vermiyor. Niye? Diyor ki: İstanbulda, Ankarada olursan sana kız
veririm yoksa burada oturuyorsan kız vermem.
Bununla ilgili, o
bölgede erkeklere iş imkânı sağlayacak, gençlere iş
imkânı sağlayacak herhangi bir çalışma var mı? Bununla
ilgili ne düşünüyorsunuz? Somut bir bilgi verebilir misiniz efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öğüt.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Aynı şekilde
BAŞKAN
Aynı şekilde, yazılı cevap vereceksiniz.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Evet.
BAŞKAN
Peki efendim.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 89 Sıra Sayılı Uçucu Organik Bileşiklerin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifi
başlığının Uçucu Maddelerin Zararlarından
İnsan Sağlığının Korunmasına Dair Kanun
Teklifi olarak değiştirilmesini ve 1 nci maddenin 2 nci
fıkrasında geçen organik bileşikler ibaresinin madde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemaleddin Uslu Necati Özensoy Şenol Bal
Edirne Bursa İzmir
Osman
Durmuş Yılmaz
Tankut Mehmet
Şandır
Kırıkkale Adana Mersin
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçe mi okutacağız, konuşmak isteyen var mı?
ŞENOL BAL
(İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İnsan
Sağlığı ibaresinin başlığa ilavesinin
gerekçesi:
Sadece Uçucu
Maddelerin zararlarından korunması dendiği zaman bu
sınırsız bir alanı ifade etmektedir. Halbuki bu Kanundan
maksat insan sağlığını korumaktır.
Uçucu Organik
Bileşikler tabiri yerine Uçucu Maddeler tabirinin
konulmasının gerekçesi:
Uçucu Organik
Bileşikler tabiri sınırlayıcı özellik
taşımaktadır. Organik olmayan uçucu maddeler sanki
serbestmiş gibi bir anlam içermektedir. Hâlbuki organik olmayan
uçucu maddelerden de insan sağlığına zararlı ve
bağımlılık yapan maddeler bulunduğu bilinmektedir.
(Örneğin Nitritler gibi)
Bu yüzden hem
başlıkta hem de metin içindeki uçucu organik bileşikler tabiri
yerine Uçucu Maddeler tabirinin kullanılması yerinde
olacaktır.
Zararlarının
Önlenmesi tabiri yerine Zararlarından Korunması tabirinin
konulmasının gerekçesi:
Önlenmesi
tabiri imalatının, kullanılmasının,
bulundurulmasının, ticaretinin men edilmesi anlamını
kapsar.
Bu maddelerin
zararlarını önlemek için başka bir maddeyle muamele ederek
şeklini değiştirmek anlamına da gelebilir.
Zararlarından
Korunması tabiri ise, imalat ve kullanımını değil,
insanların bu maddeleri kullanırken dikkat edecekleri hususları
ifade etmektedir.
Dikkat
edilmediği takdirde muhatap olacakları cezai müeyyideleri de
kapsamaktadır.
Dolayısıyla
Korunması tabirinin kullanılması daha uygundur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylamadan
önce Komisyonun bir açıklaması olacak herhâlde.
Buyurun efendim.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Başkanım, birinci fıkradaki
özellikle
çocukların erişimini ve kullanımını önleyerek
onları bu maddelerin zararlı etkilerinden korumaktır.
şeklinde onları ibaresini ekleyerek oylanmasını arz
ederim.
BAŞKAN
İlave yapıyorsunuz onları ilave ediyorsunuz, tutanaklara
geçti.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Kontrol
MADDE 2- (1) Bu
Kanun kapsamına giren ürünler, hangi amaçla olursa olsun, çocuklara
satı-lamaz, verilemez. Çocuklar tarafından kullanılabilme
ihtimalinin varlığı halinde, bu ürünler yetişkinlere de
satılamaz, verilemez.
(2) Bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin yarattığı sağlık
riskleri konusunda çocukları ve genç-leri bilinçlendirmek üzere Millî
Eğitim Bakanlığı müfredatına gerekli eğitim ve
öğretim programları konulur.
(3) Bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin üretildiği veya
kullanıldığı yerlerde çocuklar
çalıştırılamaz.
(4) Bu Kanun
kapsamına giren ürünler eğitim ve öğretim faaliyetlerinde
kullanılamaz. Eğitim ve öğretim faaliyetlerinde ancak su
bazlı yapıştırıcılar kullanılabilir.
Yükseköğretim kurumları ile mesleki eğitim ve iş
eğitimi yapan kurumların, eğitim gereği
kullandıkları ve bu kapsama giren ürünler ancak tiksindirici koku
ihtiva etmeleri halinde kullanılabilir.Tiksindirici koku ve
miktarının ne kadar olacağı yönetmelikle belirlenir.
(5) Bu kanun
kapsamına giren ürünlerin üretildiği ve
kullanıldığı yerlerde gerekli sağlık tedbir-leri
alınır.
(6) Bu Kanun
kapsamındaki ürün bağımlılarının tedavi ve
rehabilitasyonları Sağlık Bakanlığı-nın
koordinasyonunda, Sağlık Bakanlığı, ilgili diğer
merkezi ve mahalli kurum ve kuruluşlar tarafından, gerekli merkezler
açılarak yürütülür.
(7) Bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin dış ambalajları ile varsa iç
ambalajlarına da sağlığa zararlı olduğu ve
çocuklara verilemeyeceği görünür ve okunaklı bir şekilde
yazılır. Bu uyarı yazılarına resim ve şekiller de
eklenebilir. Bu uyarı yazılarının, resim ve şekillerin
kaplayacağı alan, toplam alanın yüzde otuzundan az olamaz.
(8) Bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin su bazlı olmaları veya bu ürünlere
tiksindirici koku katılması için teşvik edici tedbirler
alınır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Şenol Bal.
Sayın Bal,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 89 sıra sayılı ve biraz önce
başlığı değişen Uçucu Maddelerin
Zararlarından İnsan Sağlığının
Korunmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki bu kanun teklifinin hazırlanmasında ve
Meclise getirilmesinde başta Sayın Cevdet Erdöl olmak üzere tüm
emeği geçen kişilere teşekkür ediyorum. Evet, aslında bu
kanun geç kalmış bir kanun. Keşke daha önce de
çıkabilseydi. Ama bugün yüce Mecliste görüşülüyor. İnşallah
bir an önce çıkıp yürürlüğe girecektir.
Değerli
milletvekilleri, madde bağımlılığı biliyorsunuz,
ülkemizin en önemli problemlerinden biri hâline gelmeye aday, belki de geldi.
Madde bağımlılığı biliyorsunuz, sadece
uyuşturucu değil, aynı zamanda uçucu maddeleri de ihtiva ediyor.
Uçucu maddelerin kolay ve ucuz olması ve her yerde bulunabilmesi
nedeniyle, birçok, bu konuda bilgi sahibi olmayan genç ve çocuk tarafından
da, biraz önce de sayın hatiplerin söylediği gibi, çok farklı
sebeplerden, gençler arasında yaygın olarak kullanılmaya başlandı.
Sadece artık sokaklarda yaşayan çocukları değil, tüm aile
içinde olan çocukları da tehdit altına almış bulunuyor.
Evet, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de madde
bağımlılığı her geçen gün artıyor.
Bu kanunun 2nci
maddesinde, bu konuyu kontrol edebilmek için bazı konular eklenmiş.
İşte, bu ürünlerin
Bilhassa uçucu madde niteliğindeki organik
bileşikler veya organik olmayan bileşiklerin ama daha çok uçucu
organik bileşikler uçucu madde olarak adlandırılıyor.
Bunlarla ilgili Çocuklara satılamaz, verilemez. şeyinin
konması çok doğru ama tabii ki, çocukların yaşını
tespit etmek de burada kolay değil diye düşünüyorum.
Yine burada bir
ilave var: Çocuklar tarafından kullanabilme ihtimalinin
varlığı hâlinde bu ürünler yetişkinlere satılamaz,
verilemez. deniyor. Her ne kadar satıcıların ebeveynlere veya
yaşça büyük olanlara hiç durmadan niçin aldığını
sorması gibi bir durum söz konusu olmasa da, bir
caydırıcılık açısından bunu da kabul edilebilir
buluyoruz.
Şimdi,
ikinci fıkrasında, esas Bu Kanun kapsamına giren ürünlerin
yarattığı sağlık riskleri konusunda çocukları ve
gençleri bilinçlendirmek üzere Millî Eğitim Bakanlığı
müfredatına gerekli eğitim ve öğretim programları konulur.
deniyor. Evet, eğitim çok önemli burada. Millî Eğitimin
ilköğretimden itibaren bu konularda çocukları ve gençleri
aydınlatıcı, özendirmeden ama zararlarını ortaya
koyarak, ne büyük riskleri olduğunu ortaya koyarak bu meseleleri
çocukların algılayabileceği hâlde anlatmasının,
müfredata konulmasının çok önemli olduğunu ifade ediyorum. Ama
bunun, sadece ilköğretim, ortaöğretim değil, aynı zamanda
öğretmen yetiştiren müesseselere de alınmasının çok
önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Bilhassa rehberlik
öğretmenlerinin madde bağımlılığı konusunda
çok iyi şekilde yetiştirilmesi ve
Biraz önce birçok
arkadaşımız saydı uçucu maddelerin neler olduğunu.
Uzmanlar, bine yakın alışkanlık yapabilen ve soluyarak,
koklayarak alışkanlık ve bağımlılık
yapabilen madde olduğu konusunu ifade ediyorlar. Bu yüzden hem organik hem
de organik olmayan, koklama yoluyla, soluma yoluyla, bağımlılık
yapabilen maddeleri çok iyi tespit ve teşhis edebilecek bir yapıya
öğretmenlerimizi de kavuşturmak zorundayız. Aynı zamanda,
yine madde bağımlılığı veya uçucu maddeye
alışkanlık kazanmış kişilerin göstermiş
oldukları belirtilerin de çok iyi tespit edilmesi, öğretmenler
tarafından, rehberlik uzmanları tarafından, çok önemlidir diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, madde bağımlılığı, biliyorsunuz,
yalnız bireyi etkilemiyor, aynı zamanda büyük sorunlara sebebiyet
verdiğinden toplum sağlığını da etkiliyor.
Aynı zamanda ekonomik olarak meseleye baktığımızda,
değerlendirdiğimizde bu bağımlılığın
büyük iş gücü kaybına sebep olduğu ve birçok yasa
dışı eylem ve faaliyete sebebiyet verdiğini de biliyoruz.
Bu yüzden yani yasa dışı eylemler yüzünden cezaevine girenleri
ve sağlık yönünden getirileri düşünüldüğünde ülke
açısından da gerçekten ekonomik olarak çok önemli bir yük getiriyor.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce çıkan hatipler yine çocuklarla ilgili birçok
konuyu ele aldılar. Çocuk korunma sistemlerini mutlaka oluşturmak
zorundayız ve çocuk bakım sistemlerini de oluşturmak
zorundayız. Çocuk yetiştirmenin, ülkemizin içinde bulunmuş
olduğu şartlar ele alındığında çocuk
yetiştirmenin ne büyük bir risk olduğunu bugün hepimizin çok daha iyi
anlaması lazım.
Efendim,
çocukların terör örgütü yandaşları tarafından veya bizzat
terör örgütü tarafından veya terör örgütünün siyasi temsilcileri
tarafından alanlara itilmesi, olayların içine sokulması
konusunda birçok konu tartışılıyor. İşte,
çocuklara cezai müeyyidenin uygun olmayacağı ve
yargılanmasının uygun olmayacağı söyleniyor. Buna
katılıyorum, buna kesinlikle katılıyorum ama çocukları
o alanlara sürükleyen, olayların içine iten, onları kullanan terör
örgütünün, onların siyasi temsilcilerinin ve hatta sorumlu ise
ebeveynlerin yargılanması ve cezalandırılması
gerektiğini buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, yine bu kanunun 2nci maddesinde tedavi ve rehabilitasyon
işlemleri konusu gündeme getirilmiş. Evet, tedavi ve rehabilitasyon
merkezlerimiz yeterli mi? Bunları da hepimizin sorgulaması gerek diye
düşünüyorum; çünkü on bir yaşına kadar düşmüş ve her
geçen gün madde bağımlılığının
arttığı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, ki hele
ülkemizin sosyoekonomik şartları her geçen gün kötüye giderken bu
madde bağımlılığının tedbirler
alınmadığı takdirde artabileceği göz önüne
alındığında tedavi ve rehabilitasyon merkezlerini
tekrardan, yeniden gözden geçirmemizin çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
Sosyal hizmet
uzmanlarını mutlaka ve mutlaka çoğaltmak zorundayız ve çok
da iyi teçhizatla donatmak zorundayız. Psikologlar
Bilhassa bu ülkede
birçok sıkıntıya sebep olabilecek problemlerin çözümü için
psikologlar da yetiştirmek zorundayız.
İşte,
bu hem tedavi merkezleri hem de rehabilitasyon merkezlerini Sağlık
Bakanlığı, mahallî kuruluşlar ve diğer kurum ve
kuruluşların iş birliği içerisinde yeniden ele alıp
hem sosyal hizmet uzmanları hem aileler hem de bu konudaki psikologlar ve
eğitmenlerle birlikte bir iletişim ağı
oluşturmanın çok önemli olduğu ortaya çıkmış
oluyor.
Değerli
milletvekilleri, bu konuyla ilgili birçok hatip zaten, hatta tekrarlanan birçok
konuyu dile getirdi. Ben, burada, madde
bağımlılığı konusunun tezahürleri konusunda
başka bir şey ifade etmek istemiyorum dile getirildiği için.
Bu kanunun bir an
önce yüce Meclisimizden onay alıp, çıkıp yürürlüğe
girmesinin faydalı olacağı kanaatiyle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bal.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz.
Sayın
Ağyüz... (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uçucu madde zararlarının önlenmesine dair kanun
teklifinin 2nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün dünyada uyuşturucu kullanımı bir bütün
olarak, çok büyük ölçüde tehlike arz ediyor. Bu kullanım
artışı, maalesef ülkemizde de son yıllarda büyük
artış göstermektedir. Özellikle gençler, çocuklar arasındaki
madde kullanımı çok ciddi boyutlara varmıştır. Bu
uçucu maddelerin özelliği, alınmasında yasal engel
olmayışı, ucuz oluşu ve bu maddelere kolay
ulaşılabilmesidir.
Uçucu madde
bağımlılığı, özellikle sokakta yaşayan
çocuklarda, her türlü ihmale, istismara açık çocuklarımız için
büyük risk oluşturmaktadır. Bu maddelerin emniyet tedbirleriyle
kullanımı önlenemeyeceği gibi öncelikle bu sorunun ağırlıklı
bir toplumsal sorun ve sağlık sorunu olduğunu kabul etmek
zorundayız.
Bu yasanın,
getirilen müeyyidelerle elbette ki bir önleyici hüviyeti var ama yeterli midir
diye baktığınız zaman da yeterli değildir. Bu
maddelerin alımını engelleyerek, satışını
engelleyerek, bunu cezalara bağlayarak tek başına önleme
şansımız yoktur. Olumlu bir adımdır ama yeterli bir
adım değildir.
Onun için, bu
uçucu ve madde bağımlılığını yaratan
ortamları gözden geçirmemiz lazım. Özellikle ailelerin sosyoekonomik
ve kültürel düzeyi, çocuğa ilgi, eğitim olanağı
sağlanamaması ve en büyük sorun da ekonomik yoksullukla
işsizliktir. Ayrıca son yıllarda, son on-on beş yılda
Türkiyede çok büyük ölçüde göç yaşanmaktadır. Göçün
yarattığı çarpık yapılaşma ve sosyoekonomik
düzeyi düşük bölgelerde çocuk suçluluğu ve madde kullanımı
daha fazla olduğu da açık bir gerçektir. Ayrıca ekonomik
sıkıntılardan dolayı çocukların sokakta
yaşaması ve sokakta çalışarak aile yaşamlarına
katkıda bulunmaları da özendirici olmaya
başlamıştır. Yani eve ekmek götürmek kaygısı
içerisinde sokağa atılan çocukların eğitimi engellenmekte
ve ayrıca da kötü alışkanlıklara ve suça itilmektedirler.
Onun için,
olayın boyutunun sosyoekonomik temelli olduğunu, kentleşme
olgusunun Türkiyede yanlış gerçekleştiğini ve giderek
yoksullaşmanın çok büyük engel olduğunu göz ardı edemeyiz
değerli arkadaşlarım.
Bu konuda tabii,
bu madde kullanımını önlemek için üzerlerine görev düşen
bir yığın kuruluşumuz var. Geçenlerde Uyuşturucu
Komisyonunun raporu çok kalın ve detaylı bir şekilde sizlerin
oylarıyla geçti. Ben dilerdim ki bu ilgili Komisyon, Sağlık,
Aile, Çalışma Komisyonu o raporu alsın, incelesin.
İncelediği zaman da Türkiyede bu sorunun bir bütünsellik içerisinde
çözülmesi gerektiğini, sosyoekonomik bütünlüğüyle, eğitim
sorunuyla, rehabilitasyon ve tedavi sorunuyla bir bütün olduğunu görerek
getirmesi gerekirdi ama ne yazık ki, olumlu bir adım olmasına
rağmen yetersiz bir adım olarak önümüze geldi ve bu yasaya evet
diyeceğiz değerli arkadaşlarım.
Şimdi, demin
saydığım koşulları iyileştirmediğiniz
takdirde, bu koşulları her çocuğumuza eşit şartlarda
sunamadığınız takdirde, bölgelerarası
eşitsizlikleri ortadan kaldırmadığınız takdirde
şurada aldığınız tedbirler tek başına bir
şey ifade etmez. Bu sefer uçucu maddelerin de yasal olmayan yollardan
satışı, yasal olmayan yollardan arzı ortaya gelecektir.
Bakın, sokakta yaşayan çocukların ortak özelliği yedi
yaşından on sekiz, on dokuz yaşına kadar uzanıyor.
Şimdi düşünün, birinci merhalede uçucu kullanan çocuk ikinci aşamada,
ergin olduğu zaman da bir başka bağımlı maddeye tutkun
oluyor. Bu çocuklar sokakta da arkadaşlar
Bu uçucu maddeyi
kardeş-ağabey ilişkisi içerisinde bulunan insanlar alamaz
mı? Gayet rahat alır.
Şimdi, çocuk
işçi çalıştırma olanağını yasal engellerle
siz ortadan kaldıramazsanız, hâlen bugüne kadar imzalanmış
sözleşmeleri yaşama geçirmek için çaba göstermezseniz sonuç
Beklenen, istenen sonucu doğurmakta hepimiz beklentilerimizin hayalle
karşılaştığını görürüz.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede risk altında yaşayan 9 milyon 300
bin çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. Korunmaya muhtaç çocuk
sayısı 700 bin.
Peki, aileden
sorumlu Devlet Bakanlığının çocuk
yetiştirme
yurtlarındaki, işte, kimsesiz çocukları,
yetişkinleri -on sekiz yaşına kadar olan-
barındırdığı yurtlarındaki çocuk
sayısına baktığınız zaman da 10 bini bulmuyor
arkadaşlar.
Beden Terbiyesi
Gençlik Spor İl Müdürlüğü ayrı gençlik merkezleri kuruyor,
Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ayrı gençlik merkezleri kurarak sorunu
çözmeye çalışıyor, belediyeler ayrı gençlik merkezleri
kuruyor ve ortaya acayip bir kaynak israfı, acayip bir disiplinsizlik,
acayip bir ortak dille konuşamama alışkanlığı
yerleşiyor. Önce bunların belli bir merkezden koordinesini
sağlayacak yapısal oluşumu gerçekleştirmek zorundayız.
Bunu yapmadığımız takdirde, her önüne gelen Sokak çocuklarına
sahip çıkıyorum. anlayışı içerisinde rehabilitasyon
merkezi kurar. Mesela Gaziantepte kurulu, bir hayırseverin rehabilitasyon
merkezi var. 3 trilyona ihale edilmiş, arkadaşlar, 11 çocuğa bakıyor.
İhale edilen kişiye baktım, bünyesinde psikoloğu yok. E,
şimdi bunlar denetim altına alınmazsa, Gaziantepteki
Büyükşehir Belediye Başkanı Sokak çocuklarına sahip
çıkıyorum, işte rehabilitasyon merkezi kurdum. deyip kamuoyunu
aldatırsa ve 11 çocuğa bakmakla övünürse bunun sonucu parlak olmaz
değerli arkadaşlarım.
O nedenle her gün
ortalama 107 çocuğun öldüğü ve aile içi şiddetin yoğun
olarak yaşandığı ülkemizde alınması gereken
sosyoekonomik tedbirler bütünü vardır değerli arkadaşlarım.
Sadece İstanbulda 2.500-3 bin sokak çocuğu yaşıyor. Tüm
Türkiyede kimi rakamlara göre 6.500, kimi rakamlara göre 8.500 dolayında
sokak çocuğu yaşamaktadır. Bunları biz sosyoekonomik
tedbirlerle çözeceğimiz kadar, ilgili kurumlar, Millî Eğitim,
Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor, aileden sorumlu
Devlet Bakanlığı, bunlar bir bütünsellik içerisinde koordine
olmak zorundadırlar.
Ayrıca,
Türkiyede en çok dikkat çeken nokta, bizim ulusal uyuşturucu strateji ve
politikamız maalesef yok. Bugüne kadar verilen görevler tamamen özendirici
biçimde, yapılmış olmak için yapılmış ve maalesef,
değerli arkadaşlarım, 2003 yılından beri Türkiyede
okullarda saha çalışması dediğimiz çalışma
yapılmıyor. Yani okullarımızda durum nedir, hangi
tedbirleri almamız lazım diye Millî Eğitim
Bakanlığı
Şu anda görevden ayrılan, bir başka
arkadaşa devreden Millî Eğitim Bakanı millî eğitimde
yaptığı çalışmalarla övüneceğine,
çocuklarımızın eğitim olanağının neden
artırılmadığını, çocuklarımızı
suça iten bu tür alışkanlıklardan neden
koruyamadığının cevabını vermek zorundadır
değerli arkadaşlarım.
Önleyici
tedbirler bugüne dek yapılmamıştır. Okullardaki rehber
öğretmen sayısı yetersizdir ve maalesef bu program dâhilinde
çalışamamak ve kurumlar arası iş birliğinin
yetersizliği, bizi bugün bu sorunun başında kara kara
düşünmeye mecbur etmiştir değerli arkadaşlarım.
Bakın,
AMATEM yirmi yerde var, çok etkin bir kuruluş ama -demin Sayın Bakana
da sordum- kadrosu, yeterli psikiyatrı, yeterli sosyal hizmet uzmanı
bulunmadığı için yetersiz. Yatak sayısı üç yüz
elli-dört yüz adetle tüm Türkiyede sayılabilecek şekilde.
Onun için
değerli arkadaşlarım, bugün bu sorunları bütünsellik
içerisinde tartışmanın önünü bu yasayla
açacağımız inancındayım.
Bakın,
Sağlık Bakanlığı
Bağımlılığı Önleme ve Tedavi Koordinasyon Kurulu
var. Onun kadrosuna baktığınız zaman da kadrosunda yeterli
elemanı bulmakta zorlanıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
O nedenle eğitimse bu işin temeli, yoksul aile
çocuklarımızın eğitimini sağlayacak okulları
açmak zorundayız. Bunlar nedir? Bunlar yatılı bölge
okullarıdır, pansiyon destekli ilköğretim okullarıdır,
yatılı meslek okullarıdır ve yoksul insanlara eğitim
olanağını devletin sağlama görevi vardır. Biz
bunları büyük ölçüde gerçekleştirmezsek, maalesef bunları suç işleyen
bir mekanizma olarak görürüz.
Ayrıca bir
konuşmacı dedi ki: Sivil toplum örgütleri çok önemli. Evet, önemli.
Umut Çocukları Derneği diye İstanbulda bir dernek var. Bu, çok
güzel işler yapıyor. Değerli arkadaşlar, bunlara
Valiliğin tahsis ettiği arazi, mart ayı içerisinde, 562 milyon
TL ceza kesilerek elinden alınmak istendi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Şimdi, bu konuda size destek olan STKyı
desteklemek zorunda mısınız, yoksa Valilik olarak veya
Bakanlık olarak engellemek durumunda mısınız? Bugün gerek
yoksullarda gerek kızlarımızda eğitimi özendiren
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin başına
geleni de hep beraber biliyoruz. Yani sizin desteklemeniz gereken STK bunlar
değil, siz Deniz Feneri gibi dernekleri desteklemeye
alışmışsınız. Onlar vurgunu vuracak yurt içinde
ve yurt dışında ve her türlü istismarı yapacak, siz onlara
göz yumacaksınız. Türkiyenin çağdaşlaşmasına,
ilerlemesine, eğitilmesine destek olan dernekler maalesef dünyanızda
yok! Dünyanızda olmadığı gibi Millî Eğitim
Bakanınız da yok, umarım bundan sonra olur.
Yasa
hayırlı olsun, inşallah toplumumuza hayırlı olur.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar
adına ilk söz Adana Milletvekili Necdet Ünüvara aittir.
Sayın
Ünüvar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmayacak.
BAŞKAN
Tamam.
Başka
konuşmak isteyen var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben varım.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Tabii, biraz önce
yaptığım konuşmada da belirttiğim üzere, ben bu
kanunun bir an önce çıkmasını isteyen milletvekillerinden
birisiyim. Hakikaten Türkiyede çocuk sağlığının
korunması, bırakın yalnız çocukları büyüklerin de
sağlıklarının korunması, insanların maddeye
bağımlı olmaması, insanların sağlıklı
yaşaması için devlet gerekli her türlü tedbiri almak zorundadır.
Ancak birbirimizi kandırmamamız lazım. Şimdi, devletin her
türlü sağlık tedbiri alabilmesi için devletin bazı şeyleri,
devleti yöneten kişilerin bazı şeyleri samimi benimsemesi
lazım, yani özüyle sözü bir olması lazım.
Şimdi,
şurada, bakın, bugün bir gazetenin işte
başlığı: Bu kafa değişmez. Engelli memuru sürdürdüler
yerine türbanlıyı getirdiler., Şort giyen voleybol
takımını kapattılar. Ondan sonra, Ağrı Valisi
diyor ki: Kız ve erkek öğrencilerin okuma yerlerini
ayıralım, bunlar bir arada yaşamıyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bir devleti yöneten kadro, evvela, açıkça,
her olay karşısında kendi tavrını belirlemelidir;
kendisi başka düşünüyor, alt kademedekiler başka düşünüyor
ise kendi düşüncesine uygun bir kadro oluşturması lazım.
Yani ben şu gömleği çıkardım. O gömleği niye
çıkardın? Kirlenmiş miydi çıkardın yoksa
kirlenmemiş miydi çıkardın? Şimdi, yeni bir düzenleme
yaptınız, aynı gömleği tekrar giydiniz. O gömlek nerede
temizlendi, nerede kirliliği giderildi? Tabii, bunu zaman içinde göreceğiz.
Şimdi, çok
önemli bir kanun görüşülüyor burada. Mesela ben karar yeter
sayısı istemiyorum ama yani siz de iktidar partisi olarak -340
milletvekiliniz var- gelin, burada hep beraber bu kanunu çıkaralım.
Yani hem siyasi iktidar olacaksınız hem de Meclise gelmeyeceksiniz.
Daha dün, işte, bakanlarınız
İşte, bakın,
bomboş sıralar. Bu Parlamento kurulduğu günden beri böyle bir
hükûmet görülmemiştir. Böyle, Parlamentoya saygısız bir hükûmet
görülmemiştir. Yani, en azından üç beş tane bakan buraya gelir,
oturur. Burada soru soruyor arkadaşlarımız, Hükûmet sırasında
oturan bakan diyor ki: Öteki bakanlar dinliyor, cevap verecek. Böyle bir
şey yok. Bu Parlamentonun bir saygınlığı olması
lazım, bir kişiliği olması lazım. Şimdi, bunu da,
bu kişiliği, bu saygınlığı sağlayacak da
iktidar grubudur. İktidar grubunun bakanları bir sıygaya çekmesi
lazım ama bu kadar korku içine sinen bir iktidar grubu milletvekillerinin
bu ülkeye hiç faydalı bir hizmet yapacaklarına da inanmıyorum.
İşte, bugün, bütün bakanlarınız yurt dışında
yani çiçeği burnunda -herhâlde dört beş tane- bakanlar hem de özel
Ata uçaklarıyla seyahat ediyorlar, sanki Türk Hava Yollarıyla
gitseler değerlerinden bir şey kaybederler, özel uçaklarla
gidiyorlar. Sayın milletvekilleri, bu memleket bu kadar zengin mi? Yani,
şimdi, burada bu kanunu getiriyoruz ama bu kanunu
İnsanların
işlediği suçlar neden kaynaklanıyor? Fakirlikten, yoksulluktan
kaynaklanıyor, eğitimsizlikten kaynaklanıyor. Evvela bir
toplumun sağlıklı bir hâlde olabilmesi için, suç işlemez
bir statüde olabilmesi için, suç işleyemez bir ruh hâleti içinde
olabilmesi için o toplumun sağlıklı bir eğitim alması
lazım. O toplumda refah olması lazım. O toplumda ekonomik refah
olması lazım. Ee şimdi, devleti yöneten kişiler, ekonomisi
iflas etmiş bir hükûmetin başkanı, başkanları ve
üyeleri parlamentoya gelmezler. Ondan sonra, en lüks hayatın içinde
yaşarlar, sonra da bu tip kanunlar getirirler. Aç insanları
eğitemezsiniz arkadaşlar. Aç insanları, yoksulluk içinde olan
insanları eğitemezsiniz.
İşte,
ben Tunceliye gidiyorum, inanmanızı istiyorum, yani bir köye gidip
gelemiyorsunuz. Köy yollarının -mümkün değil- hepsi kapalı,
çamur. Bırakın, doğru dürüst stabilize yol yok. Biz burada
söylüyoruz. Bir bakan çıkıyor
Bizim orada çamaşır
makinesi, buzdolabı dağıttılar. İşte, gazeteler
yazdı: Yahu, su olmayan köye nasıl bulaşık makinesini
veriyorsunuz? dediler. Bakan denilecek bir kişi Türkiyede
yaşamıyormuş gibi Efendim, Türkiyede yolu ve suyu olmayan köy
yok. Gel gidelim, görelim, sen bu Türkiyeden bu kadar habersiz misin
kardeşim?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yok böyle
Yani benim bölgemde en azından, maalesef yol yok
yani bugüne kadar belki yüzde 5 seviyesinde köy yolları asfaltlı,
öteki stabilize dahi yok. Tabii, Hükûmeti idare edenler oralara gitmiyorlar ki,
oraya bürokratları gönderiyorlar. O bürokratlar da oraya giden
paraları maalesef doğru dürüst
Doğru mu sarf ediliyor, ihaleyi
alan kişiler kimler? Hele özellikle bu son yöneticiler zamanında Tunceliye
giden paraları, yani ihaleleri Tuncelili müteahhitlere de vermiyorlar,
dışarıdan da müteahhit getiriyorlar. Yani düşünebiliyor
musunuz! Niye getiriyor? Çünkü kendisiyle yakın ilişki içinde, çünkü
kendisiyle onların daha birtakım menfaat birliklerini sağlayacak
bir şey. Yani Türkiye bu durumda. Biz, bunları burada boşuna
söylemiyoruz. İçimiz yanıyor. Yani bu ülkemizin, ilimizin içinde
bulunduğu bu ekonomik sıkıntıyı, bu yoksulluğu,
bu sıkıntıları burada dile getiriyoruz ama maalesef
sağır bir Hükûmet, sağır bir iktidar grubu var.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
İlk soru
Sayın Özdemirin.
Buyurun efendim.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de uyuşturucu tüketimi,
uyuşturucu kullanımı büyük bir hızla artmaktadır.
Maalesef, Sayın Bakanın da bildiği gibi, tedavi konusundaki
AMATEMler birkaç büyük şehirde. Bunların birçoğunu
uyuşturucu komisyonunda bizler de gezdik, kapasite olarak yeterli
değildir. Bu suçların artmasına paralel olarak, bölge ili
durumunda olan Van, Diyarbakır, Gaziantep, Samsun, Malatya, Konya, Bursa
gibi büyük illerimizde acilen, tamamen, bütün imkânları da verilmiş
durumda AMATEMler kurmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Üçer
ÖZDAL ÜÇER (Van)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Vekilimizin sorusunu soracaktım ama özellikle Van ve Hakkâriyle ilgili
şunu belirtmek istiyorum: Şehrin ortasında uyuşturucu
maddesini çok rahatlıkla satabilen insanlara karşı güvenlik
tedbirlerinin artırılması için neler yapılacaktır?
Çünkü ilköğretim okulu öğrencileri düzeyinde kullanım
artmış. Özellikle Sayın Vekilimin sorusunu da vurgulayarak,
Vanda gönüllü hekimlerin oluşturduğu alkollü madde
bağımlısı kişilerin tedavisine ilişkin birimler
var ama bunlar mevcut yasal prosedür engellerinden dolayı
çalışmalarını yürütemiyorlar, çok sayıda
bağımlı mağdur durumda. Acil eylem planı uygulanabilir
mi Van için?
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Uyuşturucu ile mücadelede en önemli konu koruyucu
hekimliktir. Bu manada da diğer insanlara bulaştırılmaz ve
ulaştırılmaz. Bilhassa ülkemizde son zamanlarda televizyonlarda,
dizilerde, sinemalarda ve reklam filmlerinde yoğun bir şekilde bu
konuyla ilgili bir dikkat söz konusu oluyor. Acaba, kaç tane televizyon
kanalına veyahut diziye herhangi bir noktada bu manada uyarıcı
bir konu olmuş mudur veyahut herhangi bir soruşturma
yapılmış mıdır?
Diğer bir
konu da insan sağlığının ve kötü
alışkanlıklardan korunmasıyla ilgili olarak mecburi
yayın yapılması gereken saatler vardır. Bu yayınlar da
genellikle ratingi düşük zamanlarda yapılmaktadır. Ratingin
normal olduğu uygun saatlerde bu konuyla ilgili çalışmalar
yapılamaz mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Bakana soruyorum: Teklifin ilgili maddesinde kanun kapsamına giren ürünlerin
çocuklar tarafından kullanılabilme ihtimalinin varlığı
hâlinde bu ürünlerin yetişkinlere de satılamayacağı ve
verilemeyeceği hükmü yer almaktadır. Hangi yetişkinin evinde kaç
çocuk olduğu ve bu çocukların hangilerinin uçucu madde kullanma
ihtimali taşıdığı konusu uygulamada nasıl
çözülecektir?
Özetle, eğer
teklif yasalaşırsa uygulanabilmesi konusundaki tedbir, görüş ve
değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Bu konuda
Bakanlığınızca yapılmış bir projeksiyon
çalışması bulunmakta mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
çocuklarımızı ve geleceğimizi ilgilendiren böyle bir yasa
görüşülürken aileden sorumlu Bakanın da burada olması
gerektiğini düşünüyorum.
Son zamanlarda
uyuşturucu satışlarının okullara kadar indiği
bilinmektedir, çocukları korumak her geçen gün zorlaşmaktadır.
Bunları önlemenin yolu, okullarımızın
şartlarının iyileştirilmesi, sosyal ve sportif
faaliyetlerin çoğaltılması, çocuklarımızın okulda
güvenle zaman geçirebileceği koşulların
yaratılmasıdır. Bu anlamda, okullarda
çocuklarımızı korumakla ilgili ne tür tedbirlerimiz var?
Yine,
yatılı bölge okullarının çoğaltılması ve
gençlere sahip çıkılması adına çalışmalar hangi
noktadır?
Bir de biraz önce
yeşil kartla ilgili açıklamanızda değindiniz, bugün ailede
asgari ücretle bir kişi çalışıyorsa, aile yoksul bile olsa
yeşil kart verilmemektedir. Bu da yoksul ailelerin sağlık
giderlerini ciddi anlamda zorlamaktadır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, madde bağımlılığı tedavi
merkezlerinde çalışan psikiyatri uzmanı sayısını
neden artırmıyorsunuz? Madde
bağımlılığı tedavisine ayrılan yatak
sayısı, Sağlık Bakanlığı verilerine göre
449. Bu çok küçük bir sayı değil mi?
Ayrıca,
diğer milletvekili arkadaşım gibi, bugün, aile, çocuk ve toplum
için önemli bir yasa görüşülüyor ama maalesef, aileden sorumlu Devlet
Bakanı ve Millî Eğitim Bakanı neden yok?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, İktidarınız döneminde, enerji içeceklerinin
ülkemize yurt dışından bol miktarda getirilmeye
başlandığını görüyoruz. Enerji içeceklerinin kafein
oranlarının yüksek olduğu ve bağımlılık
yaptığı söyleniyor. Bu konudaki düşüncelerinizi
açıklar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben, biraz önce
Sayın Bakanımıza sormuştum ama sorumun tam
cevabını almadım. Her yerde, Sayın Başbakan Hukuk,
hürriyet, adalet. derken ama bölgenin bir tarafında Kürt çocuklarına
uygulanan o zalimane politikaları hukukun neresine
sığdıracağız, adaletin neresine
sığdıracağız? Daha, yakın bir tarihte Yasin Hayal,
bir yere bomba attığı için üç yıl altı ay ceza
aldı ama Kürt çocuklarının elinde taş izleri olduğu
için yirmi üç yıl ceza aldılar. Bu hukuk, adalet nerede? Onu
Sayın Bakanıma sormak istiyorum ve tekrar şunu sormak istiyorum:
Bir yasal düzenleme Hükûmet olarak yapmak istiyor musunuz? Var mı böyle
bir projeniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Atılgan, son soru
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sayın Bakan, madde
bağımlılığı konusunda Türkiyeyi Avrupa
Birliğiyle karşılaştırdığınız
zaman istatistiki olarak aradaki fark nedir? Birinci sorum bu.
İkincisi ise
AMATEMlerle ilgili olacak. Yine aynı konuda AMATEMlerle ilgili Avrupa
Birliğiyle karşılaştırma
yaptığınız zaman, Türkiyedeki -açık varsa- bu
açığı kapamak için nasıl bir düzenleme yapmayı
düşünüyorsunuz? Devlet imkânları yeterli değilse özel AMATEMler
açılmasını teşvik etmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Bakan,
sorular tamam, cevap verebilirsiniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım,
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum sorular için.
AMATEMle ilgili
sorular daha önce de soruldu. Aslında şunu özellikle ifade etmem
gerekir ki -bazı arkadaşlar buna da çok haklı olarak temas
ettiler- uyuşturucuyla veya -madde
bağımlılığı demek belki daha doğru- madde
bağımlılığıyla ilgili olarak yapılan
çalışmaları bir bütünlük içinde ele almamız lazım.
Önce koruyucu tedbirler, daha sonra tedavi edici tedbirler, sonra
rehabilitasyon ve sosyal adaptasyon. Sağlık Bakanlığının
bu husustaki rolü ve görevi tedaviyle ilgili olan kısımdır. Bunu
daha önce de ifade ettim, konuyla ilgili bakanlıklar olarak belli bir
eylem planı hazırlamış durumdayız. Özellikle madde
bağımlılığının çocuklarda ve gençlerde
sık görüldüğü bazı illerimiz var. Bu illerimizde daha özel
programlar yürütüyoruz. Aşağı yukarı üç sene önce
Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla
bakanlıklar arası bir koordinasyon kurulu oluşturuldu.
Aslında
AMATEMler üzerindeki yükün fazla olmasının önemli bir sebebi,
hastalığın hastanede veya AMATEM gibi bir merkezde tedavi
edilmesi aşamasından sonra çocuklarla ilgili rehabilitasyon veya
sosyal adaptasyon konusundaki eksikliklerdir biraz da. Yani burada hastaneler,
çocuk veya gençlerin veya benzeri bağımlılığı
olan kişilerin uzun müddet tutulması gereken yerler değildir.
Türkiyede kapasiteler biraz da bundan dolayı
sıkıntılı bir hâle geliyor. Yani, o, bizim entoksikasyon
dediğimiz -tıpta böyle kullanılan- bir anlamda zehrin veya
alışılmış olan maddenin vücuttan atılma dönemi ve
o ilk psikiyatrik yaklaşım dönemi dışında bu
kişilerin hastanelerde tutulmaları aslında gerekmiyor. Buna
rağmen ismi zikredilen illerimizde, bizim bölge cazibe merkezleri
dediğimiz işte, Vanda, Diyarbakırda, Konyada, Bursada -bu
isimler zikredildi soruyu soran milletvekili arkadaşımız
tarafından- yeni psikiyatri hastaneleri ve bunlarla birlikte
bağımlılıkla ilgili tedavi merkezleri açmak üzere
planlamalarımızı yapmış durumdayız. Çok özel
projeler de oluşturduk, bu hususta çalışarak. Bu şehirlerimizde
bu merkezleri açacağız -bir kısmında açtık, bir
kısmında açacağız- ve gerek AMATEMler gerekse bu
şekilde tedavisi gereken, yatarak tedavisi gereken hastalarla ilgili
kapasitemizi -daha önce de bir soruya cevaben söylemiştim- birkaç misline
ulaştırmış durumdayız.
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, soru-cevap süresi doldu, devam edecek misiniz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ben daha yeni başladım efendim.
BAŞKAN
Yedi dakika kullandılar efendim. Ben serbest bıraktım nasıl
olsa rahat sorarlar diye.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yani Sorularla bitti. diyorsunuz.
BAŞKAN On
dakika efendim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sizin takdirinize Sayın
Başkanım. Eğer Doldu. derseniz yazılı olarak
Müsaade ederseniz iki dakikada cevaplayabilirim.
BAŞKAN
Hayır, ben size soruyorum efendim.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Cevap alalım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun, devam edin efendim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bu televizyonlarda yayın
yapılmasıyla ilgili olarak sigara kanununu yaptığımız
zaman yüce Meclisimiz bize çok güzel bir imkân vermiş oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bakanların sesini kesme günü herhâlde!
BAŞKAN
Efendim, bizimle ilgili değil bu, yani kürsüyle ilgili değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yazılı cevap versin Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Takdir Sayın Bakanın.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Tütün ürünleri ve sağlığa
zararlı diğer alışkanlıkların zararları
konusunda en az otuz dakikası akşam saatlerinde 17.00yle 22.00
arasında olmak üzere 08.00-22.00 saatleri arasında
televizyonların yayın yapma mecburiyeti var. Bunu bu şekilde
uygulayınca bir televizyona veya radyoya doksan dakika düşüyor. Bu
çok önemli bir zaman. Bunu kullanıyoruz, bundan sonra da efektif bir
biçimde kullanmaya devam edeceğiz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Pek uygulanmıyor Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Uygulandı efendim. Takibini de
yaptık, belki aksayan televizyonlar vardır,
haklısınız, takibini bundan sonra da yapacağız.
Bu yeşil
kartla ilgili olarak bir milletvekilimiz asgari ücretli bir aile yerine göre
yeşil kart alamıyor. dedi. Asgari ücretli bir aile
sigortalıdır normalde, sigortasıyla bu hizmetten faydalanabilir.
Asgari ücretteki rakamlarla yeşil kartın ilişkilendirilmesi
aslında kazançla alakalı bir şey. Yoksa asgari ücreti olan bir
kişi sigortadan da tabii ki istifade edebilmektedir.
Enerji
içecekleriyle ilgili kafein oranları Tarım
Bakanlığımız tarafından Avrupa Birliği
normlarına göre belirlenmiş durumdadır. Bu meseleyi ben sizin bu
sorunuza binaen bir kere daha değerlendirip gözden geçireceğim.
Kürt
çocuklarına uygulanan bir zalimane politika falan yoktur ülkede. Bizim
nazarımızda her çocuk kıymetlidir, her insan kıymetlidir.
Kökeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes,
hatta bu ülkede misafir olarak bulunan herkes çok kıymetlidir. İnsan
kutsaldır bizim nazarımızda, bizim
anlayışımızda. Bütün meselelere olduğu gibi bu
meseleye de böyle yaklaştığımızın bilinmesi
lazım.
Siz yasal
değişikliklerden bahsediyorsunuz. Bu konu tabii benim uzmanlık
alanım içinde değil doğrusu ama şunu da ısrarla ifade
etmek istiyorum: Bir taraftan bunu talep ederken -bu, haklı bir talep de
olabilir, değerlendirilebilir- bu yavrularımızı, bu
çocuklarımızı bu ortama sürükleyenleri mutlaka bu Meclis
çatısı altında dile getirmemiz lazım. On iki
yaşında, on dört yaşında bir çocuk kendi başına
taşı falan eline alıp polise taş atmaz. Kim bunu
yapıyorsa bu ülkede bunları konuşmak lazım Meclis
çatısı altında. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakan,
Başbakan diyor ya velev ki öyledir.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bakınız, siz lütfen
Velev ki
falan demeyelim, ikisini birlikte konuşalım, biz de o zaman kimin
samimi olduğunu kimin samimi olmadığını yüce Meclisle
birlikte millete göstermiş olalım.
SIRRI SAKIK
(Muş) O çocuklara niye yirmi üç yıl
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) İkisini beraber konuşalım
lütfen.
SIRRI SAKIK
(Muş) Hodri meydan!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Madde üzerinde
iki adet önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 89 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde geçen
tiksindirici ibarelerinin hoş olmayan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin
Bingöl Hulusi Güvel Şevket Köse
Ankara Adana Adıyaman
Prof. Dr.
Sacid Yıldız Yaşar
Tüzün Akif Ekici
İstanbul Bilecik Gaziantep
Ergün
Aydoğan Algan
Hacaloğlu
Balıkesir İstanbul
BAŞKAN
Evet, şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım efendim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 89 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
R. Kerim
Özkan Canan
Arıtman Hulusi Güvel
Burdur İzmir Adana
Şevket
Köse Sacid
Yıldız
Adıyaman İstanbul
Yetişkinlere
satış işlemi kimlik ibrazı ile belgelendirilerek
yapılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu efendim?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge sahibi olarak konuşacaklar mı efendim, gerekçeyi mi
okutalım?
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum efendim:
Gerekçe:
Yetişkinler
tarafından satın alınan madde kapsamındaki ürünlerin kötüye
kullanım amaçlı olarak çocuklara
ulaştırılmasının önlenebilmesi için yetişkin
alıcıların denetimi ve takibini sağlamak amacıyla bu
düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 89 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde geçen
tiksindirici ibarelerinin hoş olmayan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sacid
Yıldız (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutacağız, konuşacak mısınız?
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde, teklifte
yer aldığı biçimde uygulandığında mesleği
gereği bu ürünleri kullanmak zorunda olan ve ürünlerin imalinde
çalışan herkes, her gün bu tiksindirici kokuya maruz
kalacaklardır. Bu nedenle tiksindirici koku ile hoş olmayan koku
arasındaki ayrımın iyi yapılması gerekmektedir.
Yapılacak bir düzenleme ile bu iş kollarında
çalışanların, çalıştıkları yerlerde
yeme-içme gibi eylemlerde bulundukları dikkate alınarak,
ortamlarının göz önünde bulundurularak, rahat
çalışmalarının sağlanması yerinde görülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Maddenin oylamasında karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Maddenin oylamasında karar yeter sayısı istiyorsunuz.
2nci maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum ve karar
yeter sayısı arayacağım: Maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum efendim.
Kapanma Saati : 18.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
89 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
2nci maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
2nci maddeyi
değişiklik önergesi doğrultusunda kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum efendim:
Ceza hükümleri
MADDE 3- (1) 2
nci maddenin birinci fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı
hareket eden kişi, Türk Ceza Kanununun Sağlık için tehlikeli
madde temini başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre
cezalandırılır.
(2) 2 nci
maddenin üçüncü fıkrasına aykırı olarak bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin üretildiği veya
kullanıldığı yerlerde her ne sıfatla olursa olsun
çocuk çalıştıranlara, her bir çocukla ilgili olarak beşyüz
Türk Lirası idari para cezası verilir.
(3) 2 nci
maddenin dördüncü fıkrasına aykırı olarak bu Kanun
kapsamına giren ürünleri ihtiva eden yapıştırıcı
kırtasiye malzemelerini eğitim ve öğretim faaliyetinde
kullanılmasına izin verenlere, yüz Türk Lirası idari para
cezası verilir ve bu kırtasiye malzemelerinin eğitim ve
öğretim kurumunda kullanılması men edilir.
(4) 2 nci
maddenin beşinci fıkrasındaki sağlık tedbirlerini
almayan kişiye bin Türk Lirasından
beşbin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.
(5) 2 nci
maddenin yedinci fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı
hareket edenlere, malın piyasa değerinin iki katı kadar idari
para cezası verilir. Ancak, bu cezanın miktarı beşyüz Türk
Lirasından az olamaz. Ayrıca, bu yükümlülüğe aykırı
olarak ambalajlanan malların satışı men edilir.
(6) Bu madde
hükümlerine göre idari para cezasına ve diğer tedbirlere karar
vermeye, mahalli mülki amir yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın.
Sayın
Yalçın, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekilleri, 89 sıra sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu önemli konuyu bir kanun teklifi olarak hem Meclis
gündemine hem ülkemizin gündemine getiren Sayın Cevdet Erdöl Beye çok
teşekkür ediyorum. Kendileri tütün mamullerinin zararlarının
önlenmesi bakımından hazırlanan yasada da önemli çabalar
harcamıştı. Her ne kadar uygulama bakımından önemli
eleştirilerimiz olsa da inşallah başarılı olur o
Yasanın uygulaması diye temenni ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, milletvekillerimizin sorduğu birçok soruya Hükûmet
sırasında oturan sayın bakanlarımızın cevap
vermediği, veremediği, bir kısmını özellikle
Sayın Bakanımız, İçişleri Bakanının, aileden
sorumlu Bakanın, Millî Eğitim Bakanının konusuna girmesi
hasebiyle cevaplayamayacağını belirtti. Bu cevap, aslında
bu önemli teklif görüşülürken en azından aileden sorumlu Devlet
Bakanımızın, Millî Eğitim Bakanımızın,
İçişleri Bakanımızın ve hatta spordan sorumlu
Bakanımızın da Mecliste bulunarak bu yasayı takip etmesinin
ne ölçüde önemli olduğunun bir göstergesiydi diye düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, bir diğer üzüntümüz, bu konu keşke gündemin daha
boş olduğu bir zamanda konuşulabilseydi ama maalesef, ülkemiz
vahşice katledilen 44 insanımızın dramını
konuşurken, bu acımız henüz çok tazeyken gündeme gelmiş
olması, bu önemli teklif için ayrı bir talihsizliktir diye
düşünüyorum.
Ve değerli
arkadaşlarım, çocukları konuşurken, çocukların
uyuşturucu, uçucu maddelerin zararlarından korunmasını
konuşurken, 44 insanımızın vahşice katlinin içerisinde
de bir çocuk sanığın, on dört yaşında bir çocuk
zanlının bulunması ve tutuklanmış olması çok
ilginç ve garip bir rastlantıdır diye düşünüyorum.
Bir önemli husus
daha var daha önce gündeme getirilmemiş olan. Sayın Bakanım, bu
olayda zannediyorum 70 çocuk öksüz kalmış bulunuyor. Umarım,
devletimiz bu olayda öksüz kalmış 70 çocuğumuzun da burada
konuştuğumuz kanunda bahsedilen mahzurları yaşamadan
hayatının idamesinde devletimiz gereğini yapar diye ümidimi
muhafaza ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, üzerinde konuştuğum 3üncü madde teklifin
ceza hükümlerine ilişkindir. Maddeye göre, 2nci maddede belirtilen
kontrol hükümlerine getirilen müeyyideler düzenlenmektedir. Buna göre, kanun
kapsamına giren ürünleri satanlar, bu ürünlerin üretildiği ve
kullanıldığı yerde çocukları
çalıştıranlar, bu kanun kapsamındaki ürünleri ihtiva eden
malzemelerin eğitim-öğretim kurumlarında
kullanılmasına izin verenler ile bu kanun kapsamındaki ürünlerin
üretildiği ve kullanıldığı yerlerde sağlık
tedbirleri almayanlar ile kanun kapsamındaki ürünlere getirilen ambalaj
standartlarına uymayanlara getirilen birtakım cezalar öngörülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, böyle bir konunun yasalaşması ve müeyyideye
bağlanması, yaptırıma bağlanması elbette
önemlidir, ancak hukuki bakımdan değerlendirilirse, getirilen
yaptırımların caydırıcılıktan uzak
olduğu özellikle vurgulanmalıdır.
Biraz önce
Komisyon Başkanımıza da ifade ettim, değerli arkadaşlarım,
uçucu madde kullanmak suç mudur? Bu konuda, bir avukat olmama rağmen,
bilgi sahibi de değilim. Burada bir yasal boşluk olduğunu
düşünmekteyim. Bu konuya da Meclisin dikkatini çekmek istiyorum.
Yine, bir hukuki
tartışma yaratmak adına şunu ifade etmek isterim: Bu
maddelere ilişkin yasaklara aykırı davrananlar, bu maddenin
kullanılması sonucu ortaya çıkan sonuçlardan sorumlu
tutulabilmeli midir?
Değerli
arkadaşlarım, buna şöyle örnek vereyim size:
Satılmasının yasak olduğunu bile bile bir satıcı
bu maddelerden çocuklara satmış ise ve bu çocuk kendisine ya da
kendisi dışındaki insanlara zarar vermişse, acaba bu
suçlardan satan da sorumlu olmalı mıdır? Böyle bir illiyet
bağı kurulması hukuki olarak gündeme gelmeli midir? Bu konunun
da bundan sonraki Meclis çalışmalarında mutlaka dikkate
alınması gerektiğini düşünmekteyim.
Değerli
arkadaşlarım, bu teklif önemli bir aşamadır, ancak önceki
konuşmacılar da sıklıkla ifade etti, bu tür sorunların
yalnızca yasak getirmeyle ve yaptırım uygulamayla
çözülemediği bilinmektedir. Bugün, zaman zaman da basına
yansıdığı üzere, ne yazık ki, okul önlerinde ekmek
arası uyuşturucu satılan bir ülkede yaşamaktayız.
Böyle bir gerçeklik varken, bu kanunu konuşmayı belki biraz fantezi
olarak tanımlamak gerekir.
Ülkemiz,
özellikle bu İktidar döneminde uyuşturucu ticareti
bakımından transit ülke hâline gelmiştir.
Canlarımızı yakan terörün en büyük finans
kaynağının da uyuşturucu ticareti olduğunu düşündüğümüzde
bu kanun belki bir günah çıkarma anlamından öteye anlam ifade
etmemektedir.
Sayın
milletvekilleri, çocuklarımızın korunması kulağa çok
hoş gelen bir kavram. Onun için, bu kanun görüşmelerinde de
yaşandığı üzere, her konuşmacı benim gibi
Sayın Cevdet Erdöle teşekkür ederek konuşmasına
başladı. Mecliste grubu olan bütün partilerin de konuya en
azından bu samimiyetle yaklaştığını tespit ettim.
Fakat bu kavramı kullanmak bu konudaki samimiyetin ifadesi anlamına gelmiyor.
Devletimiz birçok farklı organıyla bu konuya sahip çıkmalı.
Bu konunun ailelere düşen ödevleri var, medyaya düşen ödevleri var.
Önemli sorumluluk alanlarının iç içe geçtiği bir alan bu. Bu
konuda yeterli bir eş güdümün varlığı bana göre çok
tartışmaya açık bir konudur.
Değerli
arkadaşlarım, onun için, bu koruma, çocukları koruma duygusu
yalnızca yasa yapmayla değil, bir anlayış
geliştirmesiyle, bir anlayış birliğiyle ancak mümkün
olabiliyor.
Birçok
çocuğumuz -defalarca ifade edildi- sokaklarda yaşıyor.
Barınma, beslenme ve insanca yaşama olanaklarından mahrum olarak
yaşıyorlar. Bu çocukların birçoğu madde
bağımlısı olarak gruplar hâlinde dolaşıyor ve
değerli arkadaşlarım, avukatlık yaptığım
dönemden de örnek vermem gerekirse, ne yazık ki, bu çocuklar kendi
aralarında birbirlerine karşı cinsel suçlar işliyorlar.
Mafya gruplarının ve terör örgütlerinin ne yazık ki, birer
tetikçisi olma potansiyelini taşıyorlar.
Çok yeni
zamanlarda, temsil etmekten onur duyduğum Ordu ilinde de sokakta
yaşayan iki çocuğumuzdan biri diğerinin boğazını
kesmek suretiyle ölümüne neden olmuştur ve ne yazık ki, değerli
arkadaşlarım, Orduda sayısı az da olsa madde
bağımlısı olan bu çocuklar içerisinde bir kız
çocuğumuz da bulunmaktadır ve ne yazık ki, devlet gücümüz bu
durumlara karşı etkili olamıyor. Bu çocukları sokaktan
kurtarmak yerine bahanelerin arkasına saklanmak tercih ediliyor.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakanımız da
konuşmasında ifade etti; polislere taş attırılan
çocukların da burada ifade edilmesi gerektiğini, kimlerin buna sebep
olduğunu ifade etti.
Sayın
Bakanım, bunu kınadınız ama esas kınanması
gereken bu çocukların ailelerini belki bu işe mecbur edenlere
karşı yaptırımda bulunamayan devlet midir acaba? Bunun
sorumlusu kimdir? Bu çocuklarımızı sokaktan kurtarması
gereken, terör örgütünün himayesinden kurtarması gereken ve belki bu
çocuklarımızı koruma tedbirleriyle güçlendirmesi gereken
sorumluluk makamındaki biri olarak bu kınama
anlayışınızı da kınadığımı
ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, devletimiz, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da
getirdiğimiz eleştirilere, sokak çocuklarının, madde
bağımlısı olan çocukları yurtlara
alındığını fakat yurtlardan
kaçtıklarını ifade ederek bir savunma getiriyorlar. Bunun
doğru olduğunu ben de görüyorum. Bu çocuklar sokakta büyüdüğü,
yetiştiği için bir disiplin altında yaşamayı çok
kabullenemiyorlar. İşte, burada, çok önemli bir yasal
boşluğun olduğunu özellikle ifade etmem gerekir. Eğer bu
çocuklarımızın madde bağımlısı olarak
tıbbi anlamda da sağlık sorunları
yaşadıkları tespit edilebilirse, tıpkı akıl
hastası olan suçlulara karşı uygulanan hukuki
yaptırımlar bakımından tedavileri bitene kadar bir
sağlık kuruluşunda kalmaya yasal olarak zorlanabiliyorsa belki
bu durumdaki çocuklarımız bakımından da benzer, paralel bir
uygulama düşünülebilir diye düşünüyorum. Aksi hâlde, özellikle büyük
şehirlerimizde, Ankarada da ne yazık ki birçok çocuğumuz
bizleri de sokakta rahat yürüyemez hâle getirmiş durumda. Geçenlerde
Maltepeden Meclise kadar yürümeyi arzu etmiştim. Mübalağasız
söylüyorum, 3 ayrı gencimiz, kimi para istemek için kimi sigara istemek
için tacizde bulundular.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yalçın, devam edin.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Ne yazık ki
cami kapılarında çok sayıda çocuğumuz dilenmeye mecbur
edilmiş, mahkûm edilmiş ve bir cumhuriyetin başkentinde bile bu
gibi durumlarla karşılaşmak mümkün olabiliyor.
Değerli
arkadaşlarım, sürem bitti. Daha fazla konuşacaklarım
vardı aslında ama önemli bir kısmı önceki
konuşmacılar tarafından ifade edildi. Ben, bu teklifin
yasalaşması hâlinde bu alandaki önemli hukuk boşluğunun
doldurulmuş olmayacağını
Ve bu yasayı hazırlayan
özellikle Cevdet Beyden rica ediyorum. İktidar dışındaki
milletvekillerinin yasa teklifleri ne yazık ki bu kadar kolay Genel Kurula
gelemiyor. Bu konuda diğer bakanlıklar ve kurumlarla irtibatlı
olarak gerçek anlamda bir kapsayıcı kanuna ihtiyaç bulunduğunu,
bu kanunun bu amaç için bir önsöz olabileceğini ifade ediyor, bu
duygularla yasanın hayırlı olması dileğiyle
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız.
Sayın
Yıldız, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SACİD YILDIZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 89 sıra sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun 3üncü
maddesi üzerinde, yani ceza hükümleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uçucu madde kullanımı, 1950lerden bu yana, dünyada,
çocuklarda ve ergenlerde en yaygın görülen madde
kullanımıdır. Uçucu madde kullanımı daha çok
azınlıklar, sosyoekonomik düzeyi düşük sınıflar ve
parçalanmış aile çocuklarında göze çarpmaktadır. Uçucu
maddeler ucuz olması, hızlı etki göstermesi ve kolay elde
edilebilirliği nedeniyle çocuklar tarafından da yaygın bir
şekilde kullanılmaktadır.
Evlerde
kullanılan temizlik ürünlerinde, plastiklerde, kırtasiye
malzemelerinde hatta içeceklerde bile bulunan koku verici maddeler insan
sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü
kokularda kullanılan kimyasalların yüzde 90ı petrolden üretilen
sentetik maddelerden oluşmaktadır. Bu nedenle, solunum yoluyla
alındığında baş dönmesi, bulantı, koordinasyon
bozukluğu, uyuşukluk gibi belirtilere yol açmaktadır.
Ülkemizde
bağımlılık yapan maddeler arasında tütün ve alkolden
sonra en sık uçucu maddeler kullanılmaktadır ve ne yazık ki
bu maddelerin imalinden satışına ve kullanımına kadar
olan süreç için ülkemizde şimdiye kadar etkili herhangi bir
kısıtlamaya gidilmemiştir. Onun için bu yasa teklifi çok
önemlidir değerli arkadaşlar.
Bu maddelerin
kullanımını engellemenin en iyi yolu, bu maddeleri cazip
olmaktan çıkartmakla mümkündür. Çoğu uçucu maddenin kokusu özellikle
çocuklara çok cazip gelmektedir. Uçucu madde
kullanıcılarını caydırmak amacıyla deterjan,
kırtasiye malzemeleri ve yapıştırıcılara ilave
bir madde eklenerek, bunların hoş kokmaması amaçlanmalıdır.
Özellikle kötü kokan ile hoş kokan arasındaki ayrımı iyi
yapmak gerekmektedir. Çünkü insanlar, özellikle de çocuklar güzel koktuğu
için değil, hoş koktuğu, hoşluk hissi verdiği için bu
maddelere ilgi duymaktadırlar. Aksi takdirde bu maddelerin kötü yani
tiksindirici kokması her gün mesleği gereği bu maddeleri
kullananların ve tüm tüketicilerin de kötü kokan ürünleri kullanmak
zorunda kalmalarına neden olacaktır. Ama bir önceki maddede bu
tiksindirici ifadesi hoş olmayan koku şeklinde değiştirildi,
bu isabetli oldu değerli milletvekilleri.
Ayrıca
sokakta yaşayan veya kimsesiz olan çocukları da devletin
bakımı ve koruması altına almadığımız
takdirde bu çocuklar da büyük tehlike altındadırlar. Sokaklardaki bu
tehlikenin farkında bile olmayan çocuklar kolayca
kandırılabilmekte, kısa sürede alkol ve madde
bağımlısı hâline gelebilmektedirler. Benden evvelki
-MHPnin ve bizim grubun- konuşmacı arkadaşlar da söylediler.
Sokakta yaşayan çocuklarda bu madde kullanımları yüzde
40ları geçmektedir değerli arkadaşlar. Bu nedenle Cumhuriyet
Halk Partisi olarak yeni parti programımızda korunmaya muhtaç
çocukların koruma altına alınması ve çalışma
yaşamı yerine eğitime yönlendirilmesine yönelik çalışmalara
da öncelikli yer verilmiştir. Çünkü sokakta yaşayan çocuklar
bağımlı hâle geldikten sonra kendilerine verdikleri zarardan
öte, çevresindeki insanların güvenliklerini tehlikeye sokmakta ve
huzursuz, tedirgin bir yaşamın oluşmasına yol
açmaktadırlar. Bu durum güvensiz bir toplumun oluşmasına neden
olmaktadır. Bu ortamın daha vahim boyutlara ulaşmaması için
alınacak en acil ve etkili tedbir sokakta yaşayan çocuklara sahip
çıkılması, görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifiyle
kalıcı önlemlerin alınması ve buna ciddi bir bütçe
ayrılmasıyla mümkündür.
Değerli milletvekilleri,
bu anlamda, biraz evvel MHPden Rıdvan arkadaşımız da
söyledi, 70 kişi sahipsiz kaldı bu katliam sonucunda. Bu katliamda
ölenlere rahmet diliyorum, kalanlarına, yakınlarına
başsağlığı diliyorum ama 70 çocuk sahipsiz, ortada
kaldı. Bunlardan 35 tanesinin hem annesi hem babası yok, 20 tanesinin
annesi yok, 15 tanesinin babası yok. Buradan aile ve kadından sorumlu
yeni Devlet Bakanımıza seslenmek istiyorum: Lütfen bu çocuklara sahip
çıkınız. Bu 70 çocuğa devletin sahip çıkması
lazım, hem eğitimi hem barınması, her yönden sahip
çıkılması lazım.
Bağımlılık
büyük bir sorun ve ciddi bir hastalıktır.
Bağımlıların sayısının azaltılması
için öncelikle vatandaşlarımızın, özellikle de
çocuklarımızın bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Uçucu ve
uyuşturucu maddelerin ilk kullanım yaşı ilköğretime
kadar düşmüştür ve ilk kullanılan maddeler arasında da
esrar yer almaktadır.
Yapılan
araştırmalar, kullanıcıların bu maddeleri nasıl
elde ettikleri sorusuna ise genellikle grup içerisinde
paylaşıldığı veya kendilerinden yaşça büyük bir
başka kişi tarafından verildiğini ortaya koymuştur. Bu
tür maddelerin bu kadar kolay elde edilebilmesi ve pazarlanabilmesi de oldukça
düşündürücüdür. Açıkçası, bunun, kontrol mekanizmalarında
bir eksiklik sonucu olduğunu düşünmekteyim. Gene bu yasada bunlar
düzeltilecek kanaatindeyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde kayıt
dışı istihdam oranı her geçen gün artmaktadır.
Bunların büyük bir kısmını ise çocuklar
oluşturmaktadır. Çocuk işçiler genellikle küçük atölyelerde, sağlıksız
ortamlarda ve çok az ücretle çalıştırılmaktadırlar. Bu
nedenle, yasa teklifinde öngörülen cezaların ne kadar
caydırıcı olduğu tartışılması gereken
bir konudur ama bir önergeyle bunlar da yükseltilecek
kanısındayım. Ortak bir önerge verildi. Herhâlde bunlar da
düzeltilecek.
Yine,
yapılan araştırmalar, uçucu maddelerin kullanımında
aile yapısı, anne-baba kontrolü, kardeşler arasında madde
kullanımı ve ailenin maddi durumunun etkili olduğunu
göstermektedir. Peki, burada, isminde adalet olan bir partinin iktidarı
döneminde ülkede sağlık başta olmak üzere her şeyin
adaletsiz dağılımının bir etkisi yok mudur ya da
yapılan araştırmalarda, hayat kalitesi sıralamasında
sonuncu olmamızın?
Değerli
milletvekilleri, OECDnin yaptığı yaşam kalitesi
araştırmasında, gelir dağılımındaki
adaletsizlikte son sırada olduğumuz daha dünkü ve bugünkü
basında yer aldı. Dün ve bugün, gelir dağılımında
adaletsizlikte son sıradayız. 2010 yılında kültür
başkenti olacak bir şehir olan İstanbulun, Mercer
firması tarafından yapılan
yaşam kalitesi araştırmasında, önceki araştırmaya
göre 7 basamak birden düşerek 121inci sıraya gerilemesi de
geçtiğimiz günlerde yine basına yansıyan bir diğer üzücü durumdur. Yaşam kalitesi
bakımından sonuncu olmuş
bir ülkede insanların mutlu, huzurlu olabilmesinden söz edilebilir
mi değerli arkadaşlar?
Araştırmalar
göstermektedir ki ailenin maddi durumundan çok ülkenin maddi durumu
insanları bu yola sevk etmektedir çünkü yalnızca gelir seviyesi
düşük insanların çocukları değil, sosyoekonomik durumu çok
iyi olan ailelerin çocukları da bu maddeleri kullanmaktadırlar.
Ülkenin içinde bulunduğu işsizlik ve kriz ortamı büyük ölçüde
insanları bu gibi maddeleri kullanmaya hatta intiharlara sürüklemektedir.
Bununla ilgili grup olarak biz Meclis Başkanlığına -daha
geçenlerde, iki gün evvel okundu- araştırma önergesi verdik, bu
ekonomik krizin sosyoekonomik boyutları, sosyal yapıda
yaptığı bozukluk, psikolojik yapıda yaptığı
bozukluk araştırılsın diye bir araştırma önergesi
verdik, inşallah gündeme girer. Çünkü daha birkaç gün önce ülkemizde bir
günde on bir intihar gerçekleşmiştir. Gene, Türk Psikiyatri
Derneğinin yayınlarından görmekteyiz ki son zamanlarda
antipsikotik, antidepresif ilaç kullanımları son derece artmıştır,
2006 yılına göre bu 2007-2008de 1 katına yükselmiştir.
Onlar kutu bazında bunları da yayınladılar. Demek ki bir
psikolojik bozukluk oldu. Yani kriz psikolojik değildi ama kriz sonucunda
psikoloji bozuldu. Zaten günlük yaşamda da, günlük şiddette de bunlar
görülüyor. Otobüste, bakıyorsunuz, önünde oturanın boynunu kesiyor
veya intiharlar çok artıyor. Bunlar çok önemli değerli
arkadaşlar. Bu on bir intiharın arasında sade, işsiz
vatandaşların yanı sıra, insanlar tarafından tanınan
işsiz bir tiyatro sanatçısının da bulunması, ülkemizin
ne kadar içler acısı bir durumda olduğunu ortaya
koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, konumuz çocuklar olduğu için, çocukların
sağlığı
Bu bakımdan ben bir de şuna
değinmek istiyorum: İstanbulla ilgili bir konu. Sayın
Başbakan her vesileyle en az üç çocuk yapılmasından yana
olduğunu söylüyor. Sayın Sağlık Bakanı da buna zaten
değişik konuşmalarda destek verdiğini söyledi. İsteyen
istediği kadar çocuk yapsın, üç, dört, beş yapsın ama çocuk
sahibi olamayanlara devletin yardımcı olması lazım.
Bunlara, tüp bebek dediğimiz merkezlerde yardımcı üreme
teknikleriyle devletin veya tıbbi merkezlerin yardımcı
olması gerekir. Ne yazık ki İstanbulda Sağlık
Bakanlığına bağlı hastanelerde sadece iki yerde bu
yardımcı üreme tekniklerini uygulayan merkez var. Bunlardan bir
tanesi Zeynep Kamil Hastanesi, diğeri de Süleymaniye Doğumevi.
Süleymaniye Doğumevi Hastanesi Süleymaniyede değil, Zeytinburnunda.
Şişli Etfalden bana başvurdu arkadaşlarımız.
Şişli Etfalin Eğitim Planlama Koordinasyon Kurulu bu
açıdan, bu tüp bebek için, yardımcı üreme teknikleri için yerini
de bulmuş, merkez de yapılmasını istemiş, kadın
doğum bölümünden ve üroloji bölümünden arkadaşlar eğitime
gitmiş, hazır, her şey var fakat her nedense -Hastane
Başhekimliğinden mi İl Sağlık Müdürlüğünden mi
bilemiyorum- bu yürürlüğe girmiyor. Arkadaşlar hazır ve bölgede
tüp bebek merkezi yok IVF merkezi dediğimiz In Vitro Fertilizasyon,
Süleymaniyede var, Zeynep Kamilde var, Bakırköyde de hazırlık
varmış. Bunu da Sayın Bakanın bilgisine sunuyorum eğer
duyduysa Bakanımız.
Değerli
milletvekilleri, CHP olarak yasa teklifine olumlu oy vereceğimizi
bildiriyoruz. Zaten Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kadın
sağlığına, çocuk sağlığına, halkın
sağlığıyla ilgili her şeye olumlu
katkılarımızı sunduk. Burada daha evvel konuştuk,
Sigara Yasasında da biz halk sağlığını
ilgilendirdiği için olumlu oy verdik.
Yüce heyetinizi bu duygu ve düşüncelerle
selamlarım. Yasa teklifini hazırlayan Sayın Cevdet Erdöle ve
emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldız.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın
Kaplan, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından
Korunmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, konu
çocuklar olunca gerçekten çok büyük düşünmemiz gereken
Çünkü yarınımız
çocuklarımız. Onların sağlığı, onların
eğitimi, onların her türlü zararlı ortamdan, araçtan, her
şeyden arınması yarınımızı sağlıklı
kılar. İyi bir eğitim, sağlıklı çocuklar,
yarını da güvenli bir ülke demektir. Bu ülkenin Meclisi Ulusal
Egemenlik Bayramında eğer çocuklara armağan ediyorsa 23 Nisan
Bayramını, bu çocuklarla ilgili ne yaptığımız
konusuna da iyi bakmamız gerekiyor.
Bu teklif uçucu
maddelerin zararlarından korunmayla ilgili birtakım kontrol ve
önlemleri getirdiği için Mecliste grubu bulunan bütün partiler gibi bizim
de şüphesiz olumlu bakıp desteklediğimizi ancak bunun yeterli
olmadığını tek başına,
olamayacağını da ifade etmek istiyoruz. Çünkü, çocuklarla ilgili
sorunlar bu yasa kapsamında özellikle uçucu maddelerle ilgili bir alana,
dar bir alana isabet ediyor ve sigara, alkol ve uyuşturucu gibi
zararlardan çok özellikle kamuoyunda fotoğraflarda, haberlerde tinerci
olarak daha çok bilinen, tanınan ve işledikleri suçların
şiddetiyle kamuoyunda bu tür zararlı
alışkanlıkların ağır sonuçlarını
yaşamış bir ülkede Taksim Meydanında eğer bir SAT
komandosu yüzbaşı bir çocuğun bıçağıyla can
veriyorsa, Doğuda veya Karadenizde de normal, yolda giden bir
vatandaş böylesi zararlı alışkanlıkların
müptelası olmuş bir durumda aynı duruma maruz kalabiliyor.
Ama, bizim göz
ardı ettiğimiz bir konu var, bir nokta var. Çocuk suçluluğuyla
ilgili, çocukların zararlı alışkanlıklarıyla
ilgili elimizde ne tür bir veri var? Bakın, Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesinde çocuk masaları var. Özellikle İstanbulda, metropol
kentlerde bu daha çok ve metropol kentlerdeki o çocuk masasında
çalışan görevlileri, ellerindeki raporları dinleyip
okuduğunuz zaman sorunun sadece bir kolay tiner bulma, boyacıdan,
nalburdan tiner alıp tiner çekme hadisesi olmadığını,
sosyolojik, toplumsal birçok yönünün olduğunu göreceksiniz.
Neden bu sokak
çocuklarında bu zararlı alışkanlıklar çok, tiner çok?
Ama varsıl olan ailelere doğru gidildiği zaman bu zararlı
alışkanlıkların yerini değişik haplardan
değişik uyuşturucu türlerine kadar ve en son sanat
dünyasına kadar uzanan birçok fotoğrafının görüldüğü
magazinsel olaylara kadar yayıldığını görürüz.
Şimdi,
buradaki ceza hükümlerinin, sadece maddelerin kontrolü, satışı
açısından getirilen para -Türk Ceza Kanununun 194üncü maddesindeki-
cezalarının:
1)
Caydırıcı olmadığını düşünüyorum bir
hukukçu olarak,
2) Denetiminin
mümkün olmadığını
Çünkü,
ayakkabıcı, ayakkabı imalatında kullanıyor bunu. Yani
çok rahat bulunabilen, ruhsata, kontrole tabi olmayan bir madde durumu söz
konusu.
Ama ilginçtir ki
batıda da, bir İstanbulda da, bir Trabzonda da, bir Orduda da, bir
Batmanda da, bir başka şehirde de çocuklardaki bu eğilimlerin
arttığı bir gerçek.
Peki, bu verileri
kim bize tespit edecek? Bu verilerin bir tek ayağı yok.
Sağlık Bakanlığı teşhis, kontrol, tedavi konusunu
ilgilendiriyorsa bunun İçişleri Bakanlığı suç,
kriminal boyutu var, aileden sorumlu Bakanlığın kimsesiz
çocuklarla ilgili, ıslahevleriyle ilgili, değişik yurtlarla
ilgili sorunları var. Yine aileden sorumlu Bakanlıkla beraber Millî
Eğitim Bakanlığının -en önemlisi- bunlara yönelik ne
tür bir çalışması var?
Peki,
televizyonlara -TRT veya ulusal televizyonlara- ne kadar bir yükümlülük
konuluyor ki eğitimsel programlar günde kaç dakika yapılabiliyor?
Günde kaç dakika yükümlülüğü var televizyonların, bu konuda
bilgilendirici reklam yapıyor? Maalesef, halkın gözünde,
bakıldığı zaman, sokakta, özellikle kimsesiz
çocukların, yoksul çocukların, ailelerinden kaçmış
çocukların, göç sonucu ekonomik yoksulluğu olan çocukların,
ekonomik olarak imkânları kısıtlı olan çocukların bu
alışkanlıklara temayülünün çok daha fazla olduğu görülüyor.
Peki, böyle olduğuna göre, elimizdeki verilerde kaç tane çocuk ülkemizde
bu tür alışkanlıklara sahip? Ancak şunu ifade etmekte de
yarar var, çocukların uçucu maddelerin zararlarından korunması
kadar: Çocukluğunu geçmiş, genç olanların da bu tür zararlı
alışkanlıkları kullandığı biliniyor. Yine,
bu çocukların birlikte, özellikle yakın zamanda kapkaç
olaylarında, bu tür alışkanlıklara müptela olanların
çok yaygın olarak suça karıştıkları yönünde
yargıya intikal eden dosyalar var. Peki, yargıya intikal durumunda
yargının, baroların, savunmanın durumu nedir? O ayrı
bir konu. Yani sadece 2004 yılında Avrupa Birliği
müktesebatı çerçevesinde bu tür zararlı alışkanlıklarla
mücadele için bir sözleşme Türkiye'nin önüne getirildi ve bu
imzalandı. Bugün bunun yükümlülüklerinin yerine getirilmesi konusunda
Meclisin ciddi bir adım atması gerekiyor. Öyle, Avrupa Birliği
projeleriyle 50 kişi, 100 sokak çocuğuna yardım adı altında
yapılan projelerle çözülecek bir sorun değil. Adli Tıp
Kurumundan tutun özellikle emniyetin -ki jandarmanın, kırsal
kolluğun yoktur- özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük
kentlerdeki emniyet genel müdürlükleri bünyesindeki çocuk masasının
kriminal takipte kayıp çocuklar, suça bulaşmış çocuklar ve
çetelerin eline düşüp kullanılan çocuklar, organ mafyasının
eline düşüp kullanılan çocuklar, organ mafyasının eline
düşüp kurban olan çocuklar
Çokça bu kategoriyi artırabiliriz.
Bu
doğrultuda bizim önümüzde
Bütün Meclis grupları mademki böyle bir
tasarı konusunda, bunun yararlılığı konusunda hemfikir
-ama eksik olduğu konusunda da bir hemfikirlik var- grup başkan
vekillerimiz bir araya gelsin. Çocuklarla ilgili bir araştırma
komisyonu konusunda bir konsensüs kurularak bunu hemen
Çok acil olarak bu
konuda sağlıklı, bilim insanlarının, akademisyenlerin,
uzmanların, sosyolojik, pedagojik ve birçok boyutlarıyla ele
alıp değerlendireceği bir araştırmaya ve önlemlerine
ilişkin bir çalışmaya ihtiyacımız var. Zaten Mecliste
bu konuda çocuk haklarıyla ilgili bir izleme kurulu kuruldu. Bu izleme
kurulunun kapasitesinin artırılması böylesi bir
çalışmanın sonucu mümkün olabilir. Elbette ki bu yasa
tasarısıyla bu uçucu maddelerin dağıtımı konusu
bir zapturapt altına alınsa bile bu yeterli değil çünkü
bazı yerlerde, çalıştıkları iş alanı
itibarıyla çok rahatlıkla bu maddelere ulaşan çocukları
bundan korumak maalesef mümkün olmuyor. Bu durum karşısında
bizim önerimiz, bu konuda çocuk haklarıyla ilgili bütün boyutlarıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan, devam edin.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Yani burada
çocukların üzerinden hiç kimsenin siyasi rant, siyasi çıkar
sağlamadan, bunun üzerinde konuşmadan, bunun gerekleri, nedenleri,
sonuçları üzerinde ve çözümleri üzerinde yoğunlaşarak iyi bir
çalışma yapmasında büyük yarar görüyoruz. Bu, şu
açıdan önemlidir: Göç çocukları için önemlidir, varoş
çocukları için önemlidir. Hatta ve hatta varsıl olan, durumu iyi olan
aile çocuklarının neden on iki yaşında uyuşturucuyla
tanışıklık devresinin, yaşının
küçüklüğünün düştüğü, üniversitelerden ortaokul düzeyine
düştüğü konusunun çok ciddi bir araştırma konusu
yapılması gerekiyor.
Meclisin önünde
önemli bir görevdir. Bu konuyu birlikte çalışarak yapmamızda
büyük yarar görüyoruz. Meclis kurulu da bu konuda katkı sunabilir diye
düşünüyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahısları
adına söz istemi yok.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
Sayın
Doğru, buyurun efendim.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Yurt
dışında yaşayan veya çalışan gençlerimizin madde
kullanmaya başlamasını engellemek, tedavi konusunda
motivasyonlarını artırmak ve rehabilitasyon programlarına
uymak konusunda ülkemizin politikası var mıdır? Varsa anlatır
mısınız?
Bu kanun
görüşülürken Sağlık Bakanlığı bürokratlarının
dışında, diğer Bakanlığın da
bürokratları yoktur. Acaba kanun önemsenmediği için mi
bürokratların burada bulunup bulunmadığını
öğrenmek istiyorum.
Diğer bir
konu da, madde bağımlılığıyla ilgili olarak çocuk
bakım merkezlerinde çalışan personel çok yoğun bir ortam
içerisinde çalışıyor, çok büyük de emek veriyorlar.
Bunların özendirilmesi konusunda herhangi bir ek ücret verilemez mi?
Ayrıca,
AMATEM merkezlerinde psikolog ve psikiyatri uzmanı bulmakta
zorlanıyoruz. Bunun sebeplerinin başında da
Çok az para
veriliyor ve çok ağır şartlar içerisinde
çalışıyorlar. Bunların şartlarıyla ilgili, hem
düzeltilmesi hem de maddi kaynaklar noktasında desteklenmesi olabilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Yalçın
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, benim tahminlerime göre, uçucu madde kullanmak
mevzuatımızda suç değildir. Biraz önce konuşmamda da ifade
ettim. Benim, mesleğim gereği, madde bağımlısı
çocuklardan tanıdıklarım oldu. İnanın
Esrar gibi ya
da kokain gibi maddelerden çok daha zararlı, insan
sağlığına çok daha zararlı olan bu maddelerin keyif
için kullanılmasının da suç hâline getirilmesi
planlarınız arasında var mıdır?
Bir de efendim,
yine konuşmamda ifade ettim, Ankarada bile sokakta yürümemizi
zorlaştıran ve hatta cami kapılarında çocuklarını
kullanarak dilendiren insanlar var ne yazık ki. Bu çocuklar için neden
devletimiz koruma tedbirlerini yürürlüğe koymaz? İlla bir medya
kuruluşuna haber mi olması gerekir bunların tek tek?
Son olarak,
Sayın Bakanım, yurtlardan kaçan çocuklar için bir projeniz olacak
mı? Çıkıp Ya ne yapalım, işte, yurtta
durduramıyoruz, terk edip kaçıyor. demek, devletimizin
sorumluluğunu bu konuda sona mı erdiriyor? Bir projeniz var
mıdır?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Bütün milletvekili arkadaşlarımın da hemfikir oldukları
gibi, uyuşturucu maddelerin büyük bir sorun olduğu ve devam
ettiği görülmektedir. Uyuşturucuyla mücadeleyi Meclis düzeyinde
sürekli olarak yapabilmemiz için İçişleri, Millî Eğitim veya
Turizm gibi, Çevre gibi uyuşturucuyla mücadele komisyonu kurmayı ve
bununla etkin mücadele etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Çelik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu kanun
teklifini çok anlamlı ve önemli buluyoruz. Burada özellikle
bağımlılık yapan ürünlerin satışı ve
birtakım müeyyidelerin getirilmiş olmasını da ayrıca,
toplumumuzun sağlıklı olarak inkişafı konusunda büyük
bir gelişme olarak görüyoruz. Ancak söz konusu maddenin altıncı
fıkrasında, sadece, idari para cezalarını hangi mercinin
vereceğine dair bir düzenleme var, mahallî mülki amirin yetkili
olduğunu ifade ediyor. Mahallî mülki amir bu cezai hükmü nasıl
uygulayacak? Bununla ilgili bir yönetmelik bölümü var 4üncü maddede ama orada
da bir hüküm söz konusu değil. Bunu Sayın Bakan nasıl
açıklayacak? Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelik.
Sayın
Bakanım, sorular tamam. Cevap verecek misiniz?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Efendim, ben sadece
Tabii, yine doğrudan
doğruya Sağlık Bakanımızın yazılı
olarak cevap vermesi gereken sorular var burada ama yine ben burada otururken
bir soru tekraren soruldu, bu yurt dışında yaşayan
çocuklarımızın durumuyla ilgili olarak. Şimdi, bu yurt
dışında yaşayan çocuklarla ilgili, daha doğrusu, yurt
dışında yaşayan Türk çocuklarıyla ilgili soru ikinci
defa soruluyor diyorum. Bu, geçen Hükûmet döneminde ben yurt dışında yaşayan
vatandaşların sorunlarından da sorumlu olduğum için bu
konuyu yakından biliyorum, takip ediyorum ben. Batıda uzun süre,
maalesef hep göçmen kökenli ailelerin çocuklarının daha çok bu türden
sıkıntılarla, sorunlarla muhatap olacağını,
baş başa kalacağını düşünüyorlardı ama son,
hepimizin üzülerek hakikaten ve sadece üzülerek değil, aynı zamanda,
endişe ederek gördüğümüz bir gerçek var. O da genç yaşta, çocuk
yaşta hem uyuşturucuyla ilgili problemlerin hem de şiddete
yönelik problemlerin tahmin edilenin çok üstünde bir dozda, tahmin edilenin çok
üstünde bir sayıda ortaya çıkması, hemen hemen bütün Batı
ülkelerinde ve bizim göçmen kökenli Türk nüfusumuzun
yaşadığı ülkelerde ciddi olarak ele alınıyor.
Şimdi, bu,
burada geçen bazı konularla birlikte
Mesela, psikologlar, psikiyatrlar
hatta burada bahsedilmeyen, zaman zaman Türkiyede böyle bir terim bulmakta
zorluk çektiğimiz inanç önderleri vesaire diyoruz, onlar da dâhil olmak
üzere çok iyi yetişmiş olanları, gerçekten bu alanda bilgi sahibi
olanları bir araya getirerek ve toplum önderleriyle, bir bakıma sivil
toplum örgütleriyle çalışarak bu işi acaba nasıl
azaltabiliriz önlemek, zaten fiilen sıfırlamak mümkün değildir
de- çalışması devam ediyor. Buna, sadece Avrupada değil,
Amerikada da devam ediliyor çünkü gerçekten de şiddetin,
artışı ve çocuk düzeyine, çocukların yaş düzeyine,
sınırına inmesi, insanlığın bütünüyle endişe
etmesi gereken bir konudur ve vakit geçirmeden, ciddi anlamda tedbir
alınması gereken bir konudur; küresel bir konudur bu, sadece ülkeleri
tek tek ilgilendiren bir konu değil.
O bakımdan,
hem bu yasanın hakikaten böyle bir zamanda gündeme getirildiği ve bu
konuşmalara bir bakıma kapı açtığı için çok büyük
bir yararı olmuştur hem de bundan sonra bunun
Mesela, ayrıca
bir komisyon kurulabilir mi, kurulamaz mı? Teknik konudur
açıkçası, bilmiyorum ama ne yapılması gerekiyorsa onu
yapmamız lazım. Yani burada ne yapılacak, birinci sorumuzdur.
Kim yapacak, ne yapılacak olanı ikinci sorumuzdur. Nasıl
yapılacak sorusu bir yöntem sorusudur, bir metodoloji sorusudur ama bütün
bunları niçin yapıyoruz sorusu, bir hayat memat sorunudur.
Dolayısıyla, bir bakıma ahlaki sorudur, felsefi sorudur, manevi
sorudur.
Bu yönüyle, ben,
sadece bu birkaç soruyla ilgili fikrimi söyledim ama cevaplandırılmayan
sorular yazılı olarak cevaplandırılacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Madde üzerinde
iki adet önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 89 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin (1)
numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (2) numaralı fıkrasının
metinden çıkartılarak diğer fıkralarının teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Veysi Kaynak Canan Arıtman
Kayseri
Kahramanmaraş İzmir
Şevket
Köse Birgen Keleş Hulusi Güvel
Adıyaman İstanbul Adana
(1) 2 nci
maddenin birinci ve üçüncü fıkralarındaki yükümlülüklere aykırı
hareket eden kişiler, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun sağlık için tehlikeli madde temini
başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre
cezalandırılır.
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım efendim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 89 sıra sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifinin 3. maddesinin (3)
üncü ve (5) inci fıkrasının, aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dr. Mehmet
Şevki Kulkuloğlu Ünal
Kacır Veysi Kaynak
Kayseri
İstanbul Kahramanmaraş
Hüsnü
Çöllü Ali Rıza
Öztürk Şevket Köse
Antalya
Mersin Adıyaman
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Metin
Arifağaoğlu
Malatya
Artvin
(3) 2 nci
maddenin dördüncü fıkrasına aykırı olarak bu Kanunu
kapsamına giren ürünleri ihtiva eden yapıştırıcı
kırtasiye malzemelerini eğitim ve öğretim faaliyetinde
kullanılmasına izin verenlere, beşyüz Türk Lirası idari
para cezası verilir ve bu kırtasiye malzemelerinin eğitim ve
öğretim kurumunda kullanılması men edilir.
(5) 2 nci
maddenin yedinci fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı
hareket edenlere, malın piyasada değerinin iki katı kadar idari
para cezası verilir. Ancak, bu cezanın miktarı beşbin Türk
Lirasından az olamaz. Ayrıca, bu yükümlülüğe aykırı
olarak ambalajlanan malların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar
verilir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutalım?
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
89 sıra
sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından
Korunmasına Dair Kanun Teklifinin, Ceza Hükümleri
başlıklı 3. maddesinin 3. fıkrasındaki
değişiklik önergemizde, kanun kapsamına giren ürünleri ihtiva
eden yapıştırıcı malzemeleri eğitim-öğretim
faaliyetinde kullanılmasına izin verenler hakkındaki yüz Türk
lirası olarak öngörülen idari para cezası beşyüz Türk
Lirasına çıkarılmıştır. Böylece, buradaki ceza da
daha caydırıcı hâle getirilmiş olacaktır.
Kanun teklifinin
3. maddesinin 5. fıkrasında düzenlenen, kanun kapsamına giren
ürünlerin dış ambalajları ile varsa iç ambalajlamaları
konusunda, bu kanun teklifinin 2. maddesinin 7. fıkrasındaki
yükümlülüklere uygun olmayan ambalajlama yapan üreticilere verilecek ceza
miktarının asgari oranının üreticilerin konumu göz önüne
alındığında yeterli olmadığı
anlaşılmaktadır. Bu fıkradaki değişiklik
teklifimizle, söz konusu ceza miktarının
artırılmasını amaçlanmıştır.
Ayrıca cezai
hüküm Kabahatler Kanunu hükümlerine paralel hâle getirilerek
satışın men edilmesi yerine mülkiyetin kamuya geçirilmesi öngörülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 89 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin (1)
numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (2) numaralı fıkrasının
metinden çıkartılarak diğer fıkralarının teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
(1) 2 nci
maddenin birinci ve üçüncü fıkralarındaki yükümlülüklere
aykırı hareket eden kişiler, 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun sağlık için tehlikeli madde
temini başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre
cezalandırılır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi
okutuyorum efendim:
Gerekçe:
Türk Ceza
Kanununun 194 üncü maddesi hükmü çocuk çalıştırılması
durumunda da uygulanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
kabul edilen her iki önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum efendim:
Yönetmelik
MADDE 4- (1) Bu
Kanunun;
a) 2 nci
maddesinin sekizinci fıkrasındaki teşvik edici tedbirler Hazine
Müsteşarlığının görüşü alınarak Maliye
Bakanlığınca belirlenir.
b) Diğer
hükümlerinin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller ilgili Devlet
Bakanlıkları ile İçişleri, Millî Eğitim,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlıklarının görüşleri alınarak, Sağlık
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN
Gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin.
Sayın
Özdemir, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 89 sıra sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin
4üncü maddesi Bu Kanun hükümlerinin uygulanmasına ilişkin esas ve
usuller, Sağlık Bakanlığının görüşü
alınarak, İçişleri Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. hükmü getirmektedir. Kanun
teklifinin amacı doğrultusunda içerik olarak eksiklikler de göz önüne
alındığında bu hüküm eksik kalmaktadır. Bir kere,
çocukların uyuşturucu maddeleri kullanmaya başlamaları
kanun teklifinde çok masumane bir şekilde, sadece çocukları
zanlı gösteren bir şekilde sunulmaktadır. Oysa bu hâl, her
şeyden önce çocukların kötü yaşam koşullarından
etkilenmektedir. Dolayısıyla bu kanunun toplumsal ve ekonomik
boyutları vardır.
Uçucu madde
bağımlılığında çocukların sosyal ve ekonomik
şartlarına dair değerlendirmelerime geçmeden önce kanun teklifinde
belirtilen hususlar üzerinde görüşümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, uyuşturucu maddeler, kullanan kişilere çok ciddi
bedensel, ruhsal ve psikolojik zararlar vermektedir. Uyuşturucu
maddelerini kullanan kişilerin ilk belirtileri davranış
bozuklukları ve kişilik değişiklikleridir. İkinci
aşamada ise suç eğilimini artıran bireyler ortaya çıkmakta
ve böylece telafisi güç toplumsal yaralar açmaktadır. Özellikle temini
kolay olan uyuşturucu ve uçucu maddelerin istismarı on dört-on
beş yaşlarında görülmekle birlikte, ilk kullanım
yaşı altı ve sekiz yaşlarına kadar
düşmüştür.
Ülkemizde tütün
ve alkolden sonra bağımlılık yapan maddeler arasında
en fazla uçucu ve çözücü maddeler gelmektedir.
Uçucu ve çözücü
madde kullanımıyla başlayan bu süreç daha sonra esrar, eroin,
kokain gibi tabii uyuşturucular ile LSD, ecstacy ve captagon gibi sentetik
uyuşturucu kullanımıyla devam etmektedir. Bu çerçeveden
bakıldığında, uyuşturucu ve çözücü maddeler
kullanımıyla mücadele, uyuşturucu madde kullanımıyla
mücadelenin de ilk aşaması olarak görülmektedir. Uçucu ve çözücü
maddeler kolay temin edilebilen özellikleri nedeniyle küçük yaştaki
kullanıcılar için cazip hâle gelmektedir. Yine,
kullanımlarını kısıtlayan yeterli yasal müeyyidelerin
şu ana kadar olmayışı da bu alanda bir eksiklik olarak
görülmektedir.
Görüşülmekte
olan bu kanun teklifi, bu yasal boşluğu doldurma açısından
dikkat çekici bir durumdadır. Ancak, bu gibi kanunlarla, çocukların
uçucu ve çözücü maddelerle temaslarını azaltmamız çok zor olacaktır.
Bir kere, çözüm yollarını, sorunun merkezine çocukları koyarak
düşünmek yanlış bir başlangıçtır. Sorunun
ekonomik, sosyal, eğitim gibi yönleri vardır. Toplumda ekonomik
krizin etkileri hissedildiği müddetçe çocuklar okul yerine sanayi
bölgelerine gitmek zorunda kalmaya devam edecektir.
Sayın
milletvekilleri, çocuklarımızın uçucu ve çözücü maddelerle
temaslarında en çok rastlanan olay çocuklarımızın
ağır sanayi dallarında çalışmalarıdır.
Çocuklarımız, ayakkabı, boya, mobilya, otomobil tamiri gibi ağır
iş kollarında çalışmak zorunda kalmaktadır. Ne
yazık ki maddi imkânsızlıklardan henüz okul çağındaki
evlatlarımızın elleri kalem değil, çekiç tutmaktadır.
Günde on üç-on dört saat çok kötü koşullarda çalışan,
yıkık dökük atölyelerde, hanlarda çalışan havasız ve
dumanlı yerdeki çocuklarımız uçucu maddeyle iç içe
yaşıyorlar. Bu tür uçucu maddelerin en temel özelliği de
bağımlılık yapmasıdır. Dolayısıyla, bu
şartlarda çalışan çocuklarımın birçoğu artık
potansiyel birer madde bağımlısı hâline gelmektedir. Tabii
hemen belirteyim ki dikkatinizi çekmek istediğim husus, çocukların
çalışma koşulları değil, bizzat çocuk istismarı
hususudur. Bugün, çocuk istihdamı, çok ciddi ekonomik etkenlerle olan
toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. Sorunun toplumsal boyutlarında,
çocukların, gelişim dönemi içerisinde çalışma
hayatının en ağır koşulları içerisinde
olmaları hususu yer almaktadır. Bugün, hepimizin kabul ettiği
bir gerçek, sosyal yatırımın en etkilisinin çocuklara
yapılan yatırım olduğudur. Bu yönde sağlıklı
yetişmiş bir çocuk, gelecekte üretici ve çok yönlü düşünebilen
bir nitelikte olacaktır. Yapılan araştırmalarda, bir
çocuğun zihinsel gelişiminin yüzde 50si dört yaşında,
yüzde 30u dörtle sekiz yaşlarında, yüzde 20si ise sekiz ile on
yaş arasında gerçekleşmektedir. Ağır koşullarda
çalışan ve uçucu maddelere maruz kalan çocuklarımız daha
zihinsel gelişimlerini tamamlamamış olan bireylerdir.
İçinde bulunduğumuz bu koşullar gelecekte sosyopsikolojik
sorunları ortaya çıkarmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, uçucu madde bağımlılığının
pençesine düşmüş çocuklarımıza yönelik olarak bazı
kentlerimizde uçucu madde araştırma ve tedavi merkezleri
kurulmuşsa da şu anda yeterli değildir. Ayrıca, ne
yazıktır ki bu tür tedavi merkezlerinde tedavi gören uçucu madde
bağımlısı çocuklarımız, kendi yaşam
koşullarına geri döndüklerinde yeniden kullanıcı oluyorlar
çünkü AMATEM gibi belirli yerlerde bunlara gerekli tedaviler
yapılıyor ama evlerine döndüklerinde bunlar takip edilmiyor. Dolayısıyla,
bu çatı altında konuşulması aciliyetli olan konuların
başında, bütün çocuklarımızın iyi eğitimi ve
yaşam koşullarının iyileştirilmesi
olmalıdır; aksi hâlde, bugün, bu ve benzeri görüştüğümüz
kanunlarla geçici önlem almaktan öteye gidemeyeceğiz. Önemli olan
bataklığı kurutmaktır. Gençlerimizi bataklıktan
kısa sürede çekip çıkarmak değildir.
Değerli
milletvekilleri, çocuklarımızın, gençlerimizin ruh ve beden
sağlıklarını korumak amacıyla
bağımlılık yapıcı, uyuşturucu maddelerden
uzak tutulması ve bu maddelere erişiminin güçleştirilmesi
gerekmektedir. Ancak bağımlı hâle gelen
çocuklarımızın içinde bulundukları sosyal ve ekonomik
durumları da göz ardı edemeyiz. Hazırlanan bu kanun teklifinin
daha da anlamlı olabilmesi için bir an önce bu konularda düzenlemeler
yapmak gerekmektedir.
Vermiş
olduğumuz ve kabul edilen Meclis araştırma önergesiyle
uyuşturucu madde kullanımıyla mücadele konusunda geniş
çaplı bir rapor hazırlanmıştır. Bu raporda yer alan
hususlar ve öneriler yerine getirilebilseydi bu yasa daha ciddi
hazırlanabilirdi. Yine de bu yasa teklifine olumlu oy vereceğimizi
belirtir, bütün bu duygu ve düşüncelerimle konuşmama son verirken
kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Şevket Köse.
Sayın Köse,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Köse,
zamanı biraz iktisatlı kullanabilir miyiz.
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) İktisatlı kullanacağım,
sekiz dakikada bitireceğim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra sayılı Uçucu
Organik Bileşiklerin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize en içten sevgi ve saygılarımı
sunarım.
Sayın
milletvekilleri, yasa teklifiyle ilgili görüşlerime geçmeden önce
Mardinde yaşadığımız insanlık
dışı olayla ilgili birkaç söz etmek istiyorum. Partimiz
adına Mardine gönderilen heyet içerisinde ben de vardım.
Yaşanan vahşetin izlerini gözlerimle görme şansım oldu.
Düğünde eğlenen ya da dinî vazifesini yerine getiren çoluk çocuk,
kadın-erkek, genç-yaşlı dinlemeden, onlarca insanı öldürmek
insanlıkla bağdaşmayacak bir durumdur. Ne gelenek ne görenek ne
töre ne de yasa böylesi bir katliamı mazur gösteremez. Katliamdan birkaç
saat geçtikten sonra gitmeme rağmen gördüğüm manzara tüyler
ürperticiydi.
Sayın
milletvekilleri, bu durum, bölgeye yeterince sosyoekonomik bir
yatırım yapmamanın sonucudur ve bu Türkiye'nin bir
ayıbıdır ve bu konuyu Türkiyede herkesin ama herkesin, tüm
siyasi düşüncede olan insanların enine boyuna düşünüp
taşınması gerekir ve araştırılması gerekir
diye düşünüyorum. Buradan, yaşamlarını kaybeden
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, geri kalanlara da sabır
diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son elli yıldır petrokimya
sanayisi çok hızlı gelişti, çok sayıda uçucu madde
üretildi. Benzin, toluen gibi bu maddeler yapıştırıcı
ve boya inceltici olarak kullanılmaktadır, kolay elde edilebilmesi
nedeniyle on iki-on yedi yaş arası dönemde sokakta yaşayan
çocuklarca sıkça kullanılmaktadır. Bu maddeleri kullananlarda
öfkelilik hâli ya da neşelilik ve hayal görme gibi özellikler ortaya
çıkmaktadır. Plastik torbalarda, elbise üzerinden solunarak veya
ısıtılıp buharı solunarak alınan bu maddelerin
sarhoşluğu alkol sarhoşluğuna benzer; muhakeme ve algı
bozulur, peltek konuşma, çift görme, titreme, görme
bulanıklığı başlar. Uzun kullanımlarda
karaciğer yetmezliği, felçler, işitme bozukluğu, görme
bozukluğu, beyin hasarı ve kalpte ritim bozuklukları
artmaktadır. Yalnızca bu saydıklarımdan ötürü dahi ne kadar
önemli bir yasa üzerinde konuştuğumuz anlaşılmaktadır.
Genç nesillerin, yani bir başka deyişle şu an ve gelecekteki
toplum sağlımız üzerinde yaşamsal önem taşıyan
bir konuyu tartışmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, Uçucu Organik Bileşiklerin Zararlarının
Önlenmesine Dair Kanun Teklifinin ilk olarak ismi Çocukların Uçucu
Maddelerin Zararından Korunmasına Dair Kanun Teklifi idi. 22nci
Dönemde verilmiş bu teklif, çok daha yerinde bir düzenlemeyle,
yalnızca çocuk kapsamından çıkarılmıştır.
Yalnız, teklifin çeşitli yerlerinde özellikle çocuklar diye
belirtilmesi ise teklifin çocuklara özel bir önem verdiğinin
göstergesidir.
Sayın
milletvekilleri, ülkemiz maalesef çocuk işçinin had safhada olduğu
bir yerdedir. Bu durum ülkemiz ekonomisinin bugüne kadar iyi
yönetilmediğinin göstergesidir. İnsan gibi çalışma
şartlarından uzak bir biçimde günde çok az miktarlarda parayı
evlerine götürmek için çoğu zaman zoraki çalıştırılan
çocuklarımız yalnızca bu kötü ekonomik şartların
mağduriyetini yaşıyorlar. Bakınız, mevsimlik
işçiler evlerinden çıkmaya, yollara düşmeye başladılar
oysaki eğitim-öğretim yılı henüz son
bulmamıştır. Buna rağmen, çocuklarımız
analarının babalarının yanında, okullarını
bırakarak başka yerlere çalışmaya gidiyorlar.
Tıpkı mevsimlik işçiler durumunda olduğu gibi kötü ekonomik
şartlar sonucunda da kimi çocuklarımız hem hayatın
acımasızlığı altında ezilmekte hem de ömürlerini
kısaltacak ürünlerle çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Değerli
arkadaşlar, çocuklarımızın risk altında
çalışmasının önüne geçilebilmesi için çok ciddi sosyal
yatırımlar yapmak ve bunu kamuoyuna duyurmak zorundayız.
İlgili yasa teklifi ile bu şartları sağlayabiliriz. Kötü
şartlar altında çalıştırılan çocuklarımızın
haricinde eğitim-öğretim faaliyetlerinde de bu gibi maddeler
kullanılabilmektedir. Bunun önüne geçebilmek için de çeşitli hükümler
düzenlenmiştir. Özellikle uçucu maddelerin derslerde solunması yoluyla
bağımlılık başlaması gibi olumsuz durumların
önüne geçebilmek amacıyla tiksindirici kokuların bu maddelerde
kullanılması isabetli bir uygulama olacaktır. Millî Eğitim
Bakanlığının bu konuda ne derece büyük öneme sahip
olduğu bilinmektedir, ki ilgili yasada bu konuda hükümler vardır.
Değerli
milletvekilleri, bu konuda caydırıcılık anlamında bir
başka nokta da daha titizlikle ele alınmalıdır.
Çocuklarımızın zehir solumasına engel olabilmek
amacıyla cezai hükümler ayrı bir önem taşımaktadır.
İlgili ceza uygulamalarının hassasiyetle takip edilmesi ve bu
konuda hiçbir bahane kabul edilmemesi gerekir. Sadece ailelerin,
çocukların ya da bu ürünlerin satıldığı veya
kullanıldığı yerlerdeki kişilerin değil, yerel
mülki amirlerin bile bu konuda eğitimden geçmeleri gerekmektedir diye
düşünüyorum. Uygulama yaygınlaştırılmadan önce
uygulamanın yürütülmesini üstlenen kamu kurum ve kuruluş
yöneticilerine yeterli derecede eğitim ve doküman
sağlanmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; Uçucu Organik Birleşiklerin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifinin yürürlüğe
girmesinden sonra uygulanabilmesi için yönetmeliklere özel bir önem
düşmektedir. Zira, çok sayıda bakanlığın uzmanlık
alanına giren çalışmaların düzenlenip eş güdüm
içerisinde uygulanabilmesi için yönetmeliklere ihtiyaç vardır. Parti
grubum adına söz aldığım 4üncü madde ise yönetmelikleri
düzenlemektedir. 4üncü maddenin ilk fıkrasının (a) bendine göre
2nci maddesinin sekizinci fıkrasındaki teşvik edici tedbirler
Hazine Müsteşarlığının görüşü alınarak
Maliye Bakanlığınca belirlenir. (b) bendine göre ise
Diğer hükümlerin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller ilgili
Devlet Bakanlıkları ile İçişleri Bakanlığı,
Millî Eğitim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlıklarının görüşleri alınarak, Sağlık
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Maddeden de anlaşıldığı gibi çıkarılacak
yönetmeliklerin büyük önemi vardır. Yönetmeliklerle düzenlenecek
ayrıntılar, yasanın uygulanmasındaki boşlukları
dolduracağı gibi aksaklıkların da önüne geçecektir.
Değerli
milletvekilleri, uçucu madde kullanımının her geçen gün
yaygınlaştığını görmekteyiz. Sokakta yaşayan
çocukların sayısının artması bunun bir başka
göstergesidir. Bunun başlıca nedeni ise ekonomidir. Ülkemizde gelir
dağılımı adaletinin gittikçe bozulması, yoksul ve
işsiz insan oranının her geçen gün çoğalması,
ülkemizdeki toplumsal yapıya doğrudan
yansıtılmaktadır. Uçucu madde kullanımı, sokakta
yaşayan insanların sürekli artması, bu kişilerin güvenlik sorununa
yol açması gibi etkenlerin hepsinin temelinde ekonomik sorunlar yatmaktadır.
Bu nedenle devletin, ekonomi içerisinde, sosyal devlet olması
gereğiyle etkin olarak yer alması gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasanın çıkmasında
emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bu duygu ve düşüncelerle
hepinize en içten saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Köse, teşekkür ederim, hakikaten iktisatlı
kullandınız, iki dakikanız var daha.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde söz istemi? Yok.
Gruplar zaten söz
istemediler.
Şahıslar
adına? Yok.
Soru? Yok.
Önerge yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, süremiz dolmak üzere. Eğer gruplar mutabakat hâlinde
olurlarsa bitirmek için süre uzatımını oylarınıza
sunacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bitirelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Devam edelim.
BAŞKAN
Süre uzatımını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum efendim:
Yürürlük
MADDE 5- (1) Bu
Kanunun;
a) 2 nci
maddesinin dördüncü, beşinci ve yedinci fıkraları
yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra,
b) Diğer
hükümleri yayımı tarihinde,
Yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum efendim:
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklif kanunlaşmıştır.
Hayırlı, uğurlu olsun.
Konuşacak
mısınız efendim? Bir teşekkür konuşması yapmak
isterseniz buyurun. Uzatmak için şey yaptık çünkü. İstemiyor
musunuz?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Hayır.
BAŞKAN
Peki.
Teşekkür
ederiz.
Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için 12 Mayıs 2009
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.59