DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 30
9uncu Birleşim
22 Ekim 2008 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, KOBİlerin durumu ve Avrupa
Birliğinin 2007-2013 yılları için uygulamaya koyduğu
Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programı, Girişimcilik ve
Yenilik Özellik Programına Türkiye Cumhuriyetinin katılımına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Necat Birincinin, Fazıl Hüsnü Dağlarcanın
vefatına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylanın, Türkiyenin Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 5018 ile 2919
sayılı Kanunlara göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştayın 2007 yılına ilişkin dış
denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen komisyon tarafından
hazırlanan dış denetim raporlarının inceleme
sonuçlarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/565)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu
ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin,
Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına
İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı: 296)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlunun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile İzmir Milletvekili Şenol Balın; 4562 Sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562
Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222)
2.- Yüksek
Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun;
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 Milletvekilinin; Samsun
Milletvekili Osman Çakırın; İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve 7 Milletvekilinin; Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/651, 2/20, 2/46, 2/61,
2/80) (S. Sayısı: 298)
3.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275)
VI.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmirdeki sanayicilere ucuz
elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/255)
2.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç
kalıntısı analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenden sözlü soru önergesi (6/266)
3.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Akseki Kütüphanesinden Konyaya gönderilen yazma
eserlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/292)
4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, keçi yetiştiricilerinin
desteklenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/310) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Güzelce Barajı inşaatına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/353) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
6.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki hava kirliliğine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/374) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, orman köylülerinin bazı
sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/389) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
8.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, orman yangınlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/407) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
9.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde yakıldığı iddia edilen orman
alanlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/412) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
10.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Düzlerçamı Yaban Hayatını
Geliştirme Sahası dışına çıkarılan alana
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/494) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
11.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, Aksarayın su plan ve projesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/616) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
12.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, sulama kanallarının
bakımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/670) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
13.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, Sof Dağlarında açılan taş ocaklarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/713) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
14.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Gönende kurulması
planlanan çimento fabrikasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/728) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
15.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Orhanelideki bir mermer
ocağının çevreye etkisine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/776) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
16.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursa ve Bilecikteki bazı
köylerin su sorununa ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/777) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
17.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Gönende
yapılması planlanan çimento fabrikasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/778) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
18.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, muhtemel su
sıkıntısına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/797) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
19.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, ücretsiz fidan yardımına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/857) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
20.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, DSİnin özel baraj ve gölet
inşaatlarını denetimine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/868) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
21.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Gazipaşadaki bir derenin ıslahına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/882) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
22.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Mersinin Gülnar İlçesindeki
orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/911) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
23.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalışın, keçilerin ormandan
uzaklaştırılmasının sonuçlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/925) ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
24.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bir baraj projesine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/933) ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
25.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bir baraj projesine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/934) ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
26.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bir baraj projesine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/935) ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
27.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, özel mülkiyette olduğuna karar
verilen bir orman arazisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/943) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Gülnar orman yangınıyla ilgili
açıklaması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Özpolatın, İstanbulun şebeke suyuyla
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/4584)
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Bolu Belediyesinin borçlarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/4682)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak dört oturum yaptı.
Denizli
Milletvekili Mehmet Salih Erdoğanın, 17 Ekim Dünya Yoksullukla
Mücadele Gününe,
Ordu Milletvekili
Rahmi Günerin, Karadeniz Bölgesi fındık üreticilerinin
sorunlarına,
Edirne
Milletvekili Necdet Budakın, tarımdaki gübre destekleme
politikalarına,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Kazakistan
Cumhuriyeti Parlamentosu Senato Başkanı Kassym-Jomart Tokayev ve
Kırgızistan Cumhuriyeti Millet Meclisi Başkanı Aytıbay
Tagaevin davetlerine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptanın, beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere
ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Bazı
milletvekillerine belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi kabul edildi.
298 sıra
sayılı Kanun Tasarısının gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 2nci sırasına, 88, 19, 21, 67, 22, 40, 23,
78, 80, 82, 242, 70, 62, 73, 135, 87, 136, 134, 227 ve 271 sıra
sayılı uluslararası anlaşmalara ilişkin kanun
tasarılarının ise aynı kısmın 12 ila 31inci
sıralarına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve
tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 30/10/2008 Perşembe günü 13.00-24.00 saatleri arasında
çalışmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin; Ticari Taksilerde, Taksi Dolmuş ve
Dolmuşlarda Yenileme Yapılması ve/veya Araçların Bir Kereye
Mahsus Olarak Değiştirilmesi Sırasında Araç Sahiplerinden
ÖTV ve KDV Alınmamasına Dair Kanun Teklifinin (2/202), İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 20 Milletvekilinin, Kars Milletvekili Gürcan
Dağdaş ve 23 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcı ve 26 Milletvekilinin ve İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve 19 Milletvekilinin, Gemi İnşa Sanayisindeki İş
Güvenliği ve Çalışma Şartları Sorunlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98inci, İçtüzüğün 104 ve 105inci
Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına
İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/121, 129, 132, 134) (S. Sayısı: 295) üzerindeki
görüşmeler tamamlandı.
Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu
ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin,
Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98inci, İçtüzüğün 104 ve 105inci
Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S.
Sayısı: 296) üzerinde bir süre görüşüldü.
22 Ekim 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere, birleşime 19.57de son verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Murat
ÖZKAN |
|
Konya |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.:
13
II.- GELEN KÂĞITLAR
22 Ekim 2008 Çarşamba
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, emeklilere ikramiye verilip
verilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1001) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/9/2008)
2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, TKİnin yardım kömürü
satışına ve kömür fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, kadro alamayan geçici işçilere
ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) sözlü soru
önergesi (6/1003) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir kasaba yolunun bakımına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1004)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Milli Saraylar bünyesindeki bir
restoranda içki servisi konusundaki soru önergesine verilen cevaba ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/5121) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)
2.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Milli Saraylar bünyesindeki bir
restoranda içki servisi konusundaki soru önergesine verilen cevaba ilşkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/5122) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/9/2008)
3.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Almanyadaki bir
dernekle ilgili dava çerçevesindeki gelişmelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5123)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, RTÜK Başkanı
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5124) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
5.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, bir derneğin denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
6.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Almanyadaki bir dernekle ilgili davanın
takibine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
7.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Almanyadaki bir dernekle ilgili dava
konusunda görüşme yaptığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5127)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/9/2008)
8.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, bazı esnafın saldırıya
uğramasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5128) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
9.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Ceyhana rafineri
kurulması ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5129) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/9/2008)
10.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Ergenekon Soruşturmasında gizlilik
ilkesinin ihlaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5130) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
11.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda yeşil
kartlılara yapılan nakdi yardıma ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5131) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/9/2008)
12.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
Cumhurbaşkanının katıldığı bir
etkinliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5132) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
13.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, gıda bankacılığı
yürüten dernek ve vakıflara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5133) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
14.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, bazı kamu
kuruluşlarının sponsorluklarına ve reklamlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5134)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
15.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, adrese dayalı konut kayıt sisteminin
yaratacağı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5135) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
16.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Ergenekon Soruşturmasında basına
bilgi sızdırılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5136) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/9/2008)
17.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
bünyesindeki bazı yolsuzluk dosyalarıyla ilgili işlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5137)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
18.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, dinleme konusunda verilen bilgilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5138)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
19.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, memurlara yapılan ek ödemelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5139)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
20.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Almanyadaki bir dernekle ilgili davada
yardım talebinin karşılanmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
21.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Başbakanın bir yargı
kararına tepkisine ve bir hakim hakkında dava açılmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5141)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
22.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Ankara Cumhuriyet
Başsavcısının bir soruşturma hakkında bilgi
vermesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5142) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
23.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha
Okayın, kurumların iletişimi izleme yetkilerinin
sınırlandırılmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5143)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
24.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, mevsimlik işçilerin sorunlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5144) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/9/2008)
25.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bir
şirkette işten çıkarılan bazı işçilere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5145) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/9/2008)
26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki eczacıların reçete
işlemlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5146)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
27.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Kozak Yaylasındaki altın
madenciliği faaliyetlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5147) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/9/2008)
28.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Çamlık Barajı Projesine ve
Aşağı Gediz Havzasındaki sulama suyu ihtiyacına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5148) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
29.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Çevre Kanunu uyarınca
verilen para cezalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5149) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/9/2008)
30.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, bir derenin ıslahına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5150) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/9/2008)
31.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
anıt ağaçların ve İstanbuldaki su havzalarının
korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5151) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
32.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, bankacılık izinlerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/5152)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
33.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, SPKnın bir denetleme raporunu
işleme almamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/5153) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
34.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, tarihi bir camiye lojman
yapımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/5154) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
35.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir cami restorasyonuna ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/5155)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
36.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Almanyadaki bir dernekle ilgili davada
yardım talebinin karşılanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5156)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
37.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Sarıkamış
ilçesindeki bazı köylerin yol sorununa ve su baskını riskine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5157) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
38.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, tasarruf sahiplerini mağdur
eden holdinglere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5158) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/9/2008)
39.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, terörle mücadelede yasa
değişikliği taleplerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5159)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
40.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursadaki servis plakası tahdidine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5160) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
41.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Aliağa Belediyesiyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5161) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
42.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, Almanyadaki bir dernekle ilgili
soruşturmaya yardım edilmediği iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5162)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
43.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbuldaki
başıboş hayvanlara yönelik önlemlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5163)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
44.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Selim İlçesindeki bazı
köylerin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5164)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/9/2008)
45.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Susuz İlçesindeki bazı
köylerin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5165)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/9/2008)
46.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, Zeytinburnundaki patlamanın
soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5166) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/9/2008)
47.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Gürpınardaki bazı köylerin çeşitli
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5167) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/9/2008)
48.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Başkalede yaşanan sel felaketine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5168) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
49.- İstanbul Milletvekili Çetin
Soysalın, İstanbuldaki bir yeşil alana yönelik olarak
TOKİnin imar planı hazırlattığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5169) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
50.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, belediyelerin imar planı
değişikliklerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5170) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/9/2008)
51.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Silivri Belediye
Başkanı hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5171)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
52.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir işçi eyleminin
yerine müdahale edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5172) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/9/2008)
53.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Kuşadasında turistlerin
esnaftan uzak tutulmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5173) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/9/2008)
54.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
anıtsal ağaçların korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5174)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
55.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, meslek yüksekokullarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5175)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
56.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, öğrenci yurtlarının denetimine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5176) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
57.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, yüksek
öğrenimdeki yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5177)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
58.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
İstanbulun bir mahallesindeki okul ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5178)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
59.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, öğretmen atamalarına ve
yönetim kadrolarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5179) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/9/2008)
60.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki öğretmen
açığına ve bazı çalışmalara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5180)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/9/2008)
61.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, bir hastanedeki bebek ölümlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5181) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
62.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, hastanelerdeki enfeksiyon kaynaklı ölümlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5182) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
63.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, hastanelerdeki bebek ölümlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5183)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
64.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Kuşadasındaki
sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5184)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
65.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, hastanelerdeki bebek ölümlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5185)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
66.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, esnaf ve sanatkara verilen işletme destek
kredisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5186) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/9/2008)
67.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin Şemdinlide sel mağduriyetinin giderilmesine
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5187) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/9/2008)
68.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Denizcilik
Müsteşarlığındaki görevlendirmelere ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5188)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
69.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, dul, yetim, vazife ve harp
malulü aylıkları arasındaki farka ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5189)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
70.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Kuran kurslarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru
önergesi (7/5190) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/9/2008)
71.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, nükleer atık
yönetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5191) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/9/2008)
72.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir cinayetin ve bazı faaliyetlerin
soruşturulmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5192) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/9/2008)
22
Ekim 2008 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, toplantı sayısı yok. Burada
50 kişi yok. Boş sandalyeleri adam mı görüyorsunuz?
BAŞKAN
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben tutumunuz hakkında söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN
Sayın Alim Işık, burada mısınız efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, tutumunuz hakkında söz istiyorum Sayın
Başkan. Ben milletvekiliyim burada.
BAŞKAN
Gündem dışı ilk söz, KOBİlere ve işletmelere yönelik
olarak uygulamaya konan Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve
Programının Türkiye için önemi ve yapılması gerekenler
hususunda söz isteyen Kütahya Milletvekili Alim Işıka aittir.
Sayın
Işık, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben milletvekiliyim, benimle konuşmak zorundasınız.
BAŞKAN
Konuştum ben sizinle.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Diyorum ki tutumunuz hakkında söz istiyorum. Burada 50 kişi yokken
184 kişi görüyorsunuz! Böyle taraflı Meclis yönetilir mi?
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Bela mısın bu Meclisin başına sabah sabah!
Akşamdan mı kaldın nedir?
BAŞKAN
Sayın Alim Işık, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O kürsüye hiç yakışmıyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, KOBİlerin durumu ve
Avrupa Birliğinin 2007-2013 yılları için uygulamaya koyduğu
Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programı, Girişimcilik ve
Yenilik Özellik Programına Türkiye Cumhuriyetinin
katılımına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
KOBİlerimizin durumu ve Avrupa Birliğinin 2007-2013
yılları için uygulamaya koyduğu İngilizce
kısaltmasıyla kısaca CIP olarak bilinen Rekabet Edebilirlik ve
Yenilik Çerçeve Programı, Girişimcilik ve Yenilik Özel Programına
Türkiye Cumhuriyetinin katılımına ilişkin
çalışmalarla ilgili gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisin siz değerli üyelerini ve
televizyonları başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygılarımla selamlarım.
Hepimizin de
bildiği gibi, kısaca KOBİ olarak ifade edilen küçük ve orta
büyüklükteki işletmeler değişik kaynaklara göre farklı
tanımlamalara sahip olmakla birlikte, ülkemizde 50 işçiye kadar
çalışanı bulunan imalat işletmeleri küçük, 50-250 işçi
arasında çalışanı bulunanlar da orta büyüklükteki
işletme kapsamında değerlendirilmektedir. Avrupa Birliği
Komisyonuna göre ise istihdamla ilgili bu değerlere ek olarak
yıllık satış cirosunun küçük işletmelerde en fazla 7
milyon avro, orta büyüklükteki işletmelerde de en fazla 40 milyon avro
olma şartı aranmaktadır.
KOBİler
gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde olduğu gibi
ülkemiz ekonomisi içinde de çok önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde faaliyet
gösteren işletmelerin yaklaşık yüzde 99unun KOBİlerden oluştuğu,
istihdama yaklaşık üçte 2, gayrisafi millî hasılaya da
yaklaşık 1/3 oranında KOBİlerin katkı
yaptığı bilinmektedir. Ülkemiz için bu denli öneme sahip olan,
birçok ilimizde özellikle son dönemde ekonomik krizin etkilerini en derin
şekilde hisseden ve yaşayan bu işletmelerimizin ayakta
kalmasının ve yüz yüze oldukları sorunların çözülmesinin
önemi hepimizce yakından bilinmektedir.
KOBİlerin
birçok avantajının yanında öz sermayelerinin yetersizliği,
küçük ve dağınık yapıları nedeniyle verimliliklerinin
düşüklüğü, teknik bilgi ve teknolojik düzeylerinin yetersizliği
ve benzeri gibi önemli dezavantajları da söz konusudur. Ayrıca,
KOBİlerimiz, mevzuat bilgilerinde yetersizlik, kredi temininde zorlanma,
devlet teşvikleri ve desteklemelerinden yeterince yararlanamama, kalifiye
eleman bulamama, doğru sektörlere yönelememe, vergiler ile SSK ve
BAĞ-KUR primlerinden kaçınmak için kayıt dışı
çalışma ve benzeri gibi önemli güncel sorunları da
yaşamaktadırlar.
KOBİlerin
karşı karşıya kaldığı ve sıralamaya
çalıştığım bu ve benzeri dezavantaj ve sorunların
giderilmesi için cumhuriyet hûkümetleri değişik zamanlarda
değişik yasal tedbirler almıştır. Nitekim, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığımızın son dönemde imalatçı ve
ihracat yapan KOBİlerimize sunduğu sıfır faizli can suyu
kredileri bu düzenlemelerin en son örnekleridir ancak bu tedbirler de küçük
sanayici ve esnafımızın sorunlarının çözümünde
yetersiz kalmaktadır.
Türkiye Ekim
2002de Avrupa Komisyonuyla çok yıllık program mutabakat
zaptını imzalamış, Ocak 2003ten itibaren de Avrupa
Birliği dördüncü çok yıllık programına katılarak
KOBİlerin rekabet gücünün artırılması ve yeniliklerin veya
inovasyonun desteklenmesi konularında önemli adımlar atmıştır.
Avrupa
Parlamentosu 1 Haziran 2006 tarihinde Topluluğun Rekabet Edebilirlik ve
Yenilik Programına ilişkin komisyon önerisini
onaylamıştır. 2007-2013 yılları arasında
uygulanacak bu program kapsamında 350 bin dolayında KOBİye
yenilik ve büyümeye yönelik olarak yaptıkları tüm
yatırımlar için toplam 3,6 milyar avro destek verilmesi
öngörülmektedir. Üç alt bileşeni bulunan ve toplam 3,6 milyar avroluk
bütçeye sahip bu programın birinci alt bileşenini 2,17 milyar avro
bütçeli Girişimcilik ve Yenilik Özel Programı
oluşturmaktadır. Programın ülkemizdeki koordinasyonunu Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı yürütmektedir. Türkiye,
Dışişleri Bakanlığı nezdinde Rekabet Edebilirlik
ve Yenilik Çerçeve Programının Girişimcilik ve Yenilik Özel
Programına katılım için 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren geçerli
olacak mutabakat zaptını da 12 Şubat 2008 tarihinde Brükselde
imzalamıştır. Ancak bu zaptın yürürlüğe girebilmesi
için bu konuda hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Kanun Tasarı ve Teklifleri bölümünün 154üncü sırasında -dünkü
gündem itibarıyla söylüyorum- bugünkü gündem itibarıyla da 31inci
sırasında bekleyen 271 sıra sayısıyla yer
almış Kanun Tasarısını acilen
yasalaştırması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ALİM
IŞIK (Devamla) Üç başlık altında açılan CIP
programının birinci bileşeni ile ilgili olarak ülkemizde toplam
12 milyon avro bütçeli yedi farklı proje sunulmuş ve tüm projeler
Avrupa Komisyonu tarafından destek almaya hak kazanmıştır.
Ancak bunların yürürlüğe girebilmesi bu tasarının
yasalaşmasıyla mümkün olacaktır. Eğer, bu yıl
içerisinde bu tasarı gerçekleşmez ise birinci bileşende
yaklaşık 1,6 milyon avro, programın tamamında ise 5,8
milyon avro kadar ülkemizin kaybı olacaktır. Bu konuda gerek Ege
Bölgesi milletvekillerini bilgilendiren AK PARTİ Denizli Milletvekili
Sayın Mehmet Yüksele gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı nezdinde girişimde bulunan Ege Üniversitesi
Rektörü Sayın Prof. Dr. Ülkü Bayındıra ve projeleri
hazırlayan tüm bilim adamlarımıza huzurunuzda teşekkür
ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Devamla) Son cümlem Sayın Başkan. Çok teşekkür
ederim.
Ayrıca,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekilleri tarafından verilmiş
olan (2/61) esas no.lu senetlerin protesto edilmesi,
karşılıksız çekler ve kredi kartı ve banka kredileri
borcu nedeniyle mali sicilleri bozulan gerçek ve tüzel kişilerin mali
sicillerinin silinmesine dair kanun teklifimizin -şu anda komisyonda beklemekte
bu teklif- bir an önce yasalaşarak KOBİlerin ve küçük esnafın
sorunlarının çözümüne katkılarınızı bekliyor,
saygılarımızı sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Gündem
dışı ikinci söz, büyük Türk şairi Fazıl Hüsnü
Dağlarcanın vefatı dolayısıyla söz isteyen
İstanbul Milletvekili Necat Birinciye aittir.
Sayın
Birinci, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Necat Birincinin, Fazıl Hüsnü
Dağlarcanın vefatına ilişkin gündem dışı
konuşması
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yunus Emre, bir ilahisinde:
Geldi geçti
ömrüm benim,
Şol yel esip
geçmiş gibi.
Hele bana
şöyle geldi,
Şol göz
yumup açmış gibi.
Geçen hafta bugün
Hakka yürüyen, iki gün önce de ebedî yolculuğuna
uğurladığımız, Türkçenin ve Türklüğün söz
ustası, şiir atası Fazıl Hüsnü Dağlarca üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
Dağlarca da
Yunus Emrenin söylediği gibi Geldi geçti ömrüm benim/ Şol yel esip
geçmiş gibi. diyordu ama o, şiirini Türkçenin en güzel
yapısıyla dolduruyordu. Türkçeyi ses bayrağımız
durumuna getiren, eserlerini bu bilinçle veren Dağlarcanın ölümü
basınımızda çok yer almadı ancak gazetelerimizin birinci
sayfasında birkaç santimetrekarelik yer bulabildi kendisine. Bu, onun
ölümünün pek umursanmadığı anlamına gelmemelidir. Türkçenin
ve Türkiyenin gündemi o kadar başka şeylerle meşguldü ki
Fazıl Hüsnü Dağlarca bu arada sessiz sedasız yürüdü de
demeyeceğim çünkü biliyoruz ki bundan sonraki günlerde, haftalarda,
aylarda Fazıl Hüsnü Dağlarca çok derin çalışmalara, yüksek
lisanslara, doktoralara konu olacaktır ki 90lı yıllarda
bunlardan birisini yaptıran bir hoca olarak bunu temenni ediyorum ve
istiyorum.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Dağlarca, ona, onun
verdiği dil ve dünyaya çok ihtiyaç duyulan bir anda kendi eserini verdi.
Millî Mücadele yıllarında yüksek bir ruh ve idealle meydana getirilen
edebiyatın arkasından 1923ten sonra değişik görüşler
ve özellikle materyalist edebiyat Türk şiir hayatına hâkim olmuş
durumda idi. Behzat Lâvın, Nâzım Hikmetin, Emin Recepin
şiirleriyle, katılaşan, sıvılaşan Türkçe ve
Türklük dünyasını ifade ediş, Necip Fazılın ruh
dünyasına sapışla yeni bir yol buldu kendisine. İşte
30lu yıllarda, özellikle 1933 senesinden başlayan şiir
hareketiyle Fazıl Hüsnü Dağlarca onun açtığı yolda
Türkçeyi ve Türklük ruhunu bir bayrak hâline getirmesini bildi.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Helal olsun Hocam size!
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Ve insanı Şeyh Galibin
Hoşça bak
zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dide-i
ekvan olan âdemsin sen. "
Yani insanı
kâinatın merkezine yerleştirdi, maddenin dar hayatından,
kalıplaşmış dünyasından kurtardı, yüceltti.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Başbakana da öğret bunları.
NECAT BİRİNCİ
(Devamla) Sizler sadece laf atarsınız, ruhunuzu zenginleştirin
ve dinleyin.
Bunu kurarken
Dağlarca şiirine neler almadı ki! Onun şiirine askerlik
hayatı yıllarında tanıdığı sonsuz gökyüzü ve
babasının okumalarıyla Allah girdi, gökyüzünün sonsuzluğu
girdi, yıldızları topladı getirdi şiiriyle.
Aşkı, ölümü anlattı Allahın verdiği yoldan. Sonra
insan, insanlar, kâinatın sonsuzluğu, gecenin ve maddenin tehlikeleri
karşısında yalnız kalan ve Korkuyorum anneciğim,
ellerin nerede? diyen insan girdi. Sonra çocuk, çocuklar, ölümsüz, ölümden
habersiz, aydınlığın rüyası, hayatın devamı
çocuklar, çocukları sarıp sarmalayan, kimi zaman yarım, hatta
kısa kalan masallar girdi. Masallar ve gerçek arasında yükselen
dağlar, dağlar ardında tuz taşıyan, ekmek
taşıyan, hasta taşıyan arabalar girdi, Anadolu insanı
girdi. Sonra bulutlar, havaya çizilen, dünyayı renklendiren bulutlar,
rüyalarımızı biçimlendiren bulutlar girdi. Sonra bulutları
karartan geceler, korku dolu, insanları ve dünyayı saran geceler ama
her biri bir başka dünyayı anlatan geceler girdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birinci, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) -
Velhasıl düşünceler girdi, velhasıl Anadoluya giriş
girdi, Alparslan girdi, Malazgirt girdi. Arkasından fetih davulları
surlar önünde göründü, Fatihin ilk fermanı girdi ve Çanakkale girdi ve
Dumlupınar girdi ve Mustafa Kemal girdi ve kağnısıyla Elif
girdi, Kocabaş girdi ve bütünüyle Türklük girdi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sonra Vakıflar Kanununu çıkardınız!
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Ahmet Onbaşı girdi, Seyit
Onbaşı girdi ve Fazıl Hüsnü Dağlarca bu zenginlikle Hakka
yürüdü, Türkçeyi ebedî Türklüğün bayrağı yaparak.
Bu duygularla
kendisine rahmet diliyor, Türkçenin bayrağını dalgalandırdığı
burçta ebediyen onun istediği, onun gösterdiği, zenginleşen bir
dille kalacağını temenni ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Birinci.
Gündem
dışı üçüncü söz, Türkiyenin Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesi dolayısıyla söz
isteyen Karabük Milletvekili Mehmet Ceylana aittir.
Sayın
Ceylan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.-
Karabük Milletvekili Mehmet Ceylanın, Türkiyenin Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesine ilişkin
gündem dışı konuşması
MEHMET CEYLAN
(Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türkiyenin Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyine geçici üye seçilmesiyle ilgili gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bilindiği gibi geçen
hafta cuma günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yapılan
oylama neticesinde Türkiye iki yıllık bir süreç döneminde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin geçici üyeliğine
seçilmiş bulunmaktadır. Tabii ki kırk yedi yıl aradan sonra
Birleşmiş Milletler nezdinde elde edilen bu başarı ülke
olarak, millet olarak hepimizi sevindirmiş bulunmaktadır. Her
şeyden önce bu kararın ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Türkiye, bundan
önce en son 1961 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi üyeliğine seçilmişti, aradan geçen kırk yedi yıl
sonra yeniden seçilme başarısını gösterdi. Bu seçimde
ülkemiz, Batı Avrupa ve diğer ülkeler grubundan Avusturya ve
İzlanda ile yarıştı ve 192 üyeli Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunda 151 oy alarak seçilmiş bulunmaktadır.
Aynı grupta Avusturya bizim arkamızdan 133 oy alarak 2nci olarak
girmiş, İzlanda ise ancak 87 oy alarak elenmiş
bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, Genel Kurulda geçici üye seçilebilmek için oyların
asgari üçte 2sini yani 128 civarında bir oy almak gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, böylece Türkiye, Birleşmiş
Milletlerin en önemli organı konumunda olan Güvenlik Konseyinde 5 daimi üye
ülkenin dışında, geçici üyeleri temsil eden 10 ülkeden biri
konumuna yükselmiş bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi üyeliği, son yıllarda hemen her alanda
yıldızı parlayan ülkemizin, uluslararası kamuoyu ve
dış diplomasi açısından önemli bir
başarısıdır. Hiç kuşkusuz ki bu sonuç dünya
ülkelerinin ülkemize ve devletimize gösterdiği güvenin ve milletimize
karşı beslediği dostluk ve sevgi duygularının bir
yansımasıdır. Tabii ki diğer taraftan, beş
yıldır, altı yıldır AK PARTİ İktidarı
döneminde dış politikada izlemiş olduğumuz aktif bir
politikanın, risk üstlenen, sorumluluk duygusu taşıyan, sadece
bölgesinin değil, kendi sorunlarının değil dünyanın
diğer bölgelerinin de sorunlarına duyarlı olan ve çözümler
üretmeye çalışan AK PARTİ İktidarının
dış politikasının bir tescilidir,
başarısıdır diye düşünmekteyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Önce kendi problemlerimizi bir çözelim de
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Dünyanın hangi sorununu çözdünüz ki? Kuzey Irakı
çözemediniz!
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu, Birleşmiş Milletlerin
en önemli organı konumundadır. Güvenlik Konseyi, üye ülkeler
arasında güvenlik ve barışı korumakla yükümlü
bulunmaktadır. Birleşmiş Milletlerin diğer organları
sadece tavsiye kararı alabilirken Güvenlik Konseyi kararları tüm üye
ülkeler açısından bağlayıcılık
taşımaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
üyeliği Türkiyeye neler kazandıracaktır? Değerli arkadaşlar,
elbette ki çok şeyler kazandıracak. Her şeyden önce bu üyelik,
uluslararası alanda Türkiye'nin itibarını daha da
artıracak, ülkemize prestij ve etkinlik kazandıracaktır,
Türkiyeyi her alanda sözü daha fazla dinlenen ve itibar edilen bir ülke konumuna
getirecektir, küresel siyasetin önemli bir aktörü konumuna getirecektir.
Elbette ki ülkemizin bu pozisyonu, Avrupa Birliği müzakere sürecini de
olumlu şekilde etkileyecek ve yansıyacaktır. Diğer taraftan
bu üyelik, Türkiye'nin bölgesindeki sorunları kendi görüşleri ve
tercihleri doğrultusunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine
getirmesini sağlama imkânı verecektir. Kıbrıs ve Irak
sorunlarının kritik dönemeçlere gireceği bir döneme giriyoruz.
Kıbrıs ve Irakın dışında Balkanlar, Kafkasya,
Ermenistan, terörle mücadele gibi konularda kendi tezlerini doğrudan
anlatma ve aktarma fırsatı yakalayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ceylan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım, diğer taraftan Türkiye tarihî geçmişi ve
başarılı diplomasi tecrübesiyle Birleşmiş Milletler
Genel Kurulunda daha sağlıklı, daha adil kararların
alınmasına elbette ki katkıda bulunacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki bu sonuç, bu başarı
kendiliğinden gelmedi, kendiliğinden elde edilmedi. Türkiye bu üyelik
için beş yıl önce Temmuz 2003 yılında müracaat
etmişti. Aslında Türkiye 92, 96 ve 2000 yıllarında da
müracaat etmiş ancak çeşitli nedenlerle bu üyelik
müracaatını geri çekmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, beş yıllık süreç içinde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi
dolayısıyla ülkemizin başta Sayın
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız,
Dışişleri Bakanımız olmak üzere yoğun bir
diplomasi atağı yapıldı ve sonuçta böylesi bir
başarı kazanıldı. Bu başarıda emeği
geçenlere teşekkür ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ceylan, lütfen
Buyurun.
MEHMET CEYLAN
(Devamla) Üyeliğin ülkemize, milletimize ve tüm dünyaya
hayırlı olmasını, güvenlik ve esenlik getirmesini diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ceylan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Sayıştayın 2007 yılına ait dış
denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi
vardır. Okutup bilgilerinize sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
5018 ile 2919 sayılı Kanunlara göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştayın 2007 yılına ilişkin dış
denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen komisyon tarafından
hazırlanan dış denetim raporlarının inceleme
sonuçlarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/565)
20/10/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 2919 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununa
göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2007 yılına
ilişkin denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen Komisyon
tarafından hazırlanan Dış Denetim Raporları,
Başkanlık Divanının 10/10/2008 tarihli
toplantısında Üst Yöneticilerin cevapları da dikkate
alınarak görüşülmüş ve ekteki inceleme sonuçlarının Genel
Kurulun bilgisine sunulmasına karar verilmiştir.
Bilgilerine
sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Sayıştayın 2007 Yılına
İlişkin Dış Denetim Raporlarının İnceleme
Sonuçları
1- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2007 yılı harcamalarına ilişkin
Dış Denetim Raporunda; bütçe ve kesinhesap cetvelleri ile bu
cetvellerdeki harcamaların dayanağı olan ödeme belgeleri
incelenmiş, bütçede yeralan kullanılabilir ödeneklerle
yatırım programındaki tutarların uyumlu olup
olmadığı araştırılmış; bu rakamlar,
gerçekleşen kesinhesap rakamlarıyla
karşılaştırılmak suretiyle gerçekleşme
oranları ve uygunluk durumları, programa alınan
yatırımIarın gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediği, mali tabloların güvenilirliği ve
doğruluğu ile idarenin gelir, gider ve mallarına ilişkin
mali işlemlerin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup
olmadığı, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli
olarak kullanılıp kullanılmadığı hususları
incelenmiştir.
Raporda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının faaliyetlerinde
kullanılmak üzere 2007 yılı Bütçe Kanunuyla 380.094.306 YTL
ödenek tahsis edildiği, tahsis edilen ödeneğin 308.252.988 YTL'lik
kısmının kullanıldığı, kalan 71.841.318 YTL
ödeneğin iptal edildiği belirtilmiştir. Bütçeye ilişkin
rakamların karşılaştırılmasında; TBMM
kesinhesabında görülen mal ve hizmet alımlarının merkezi
yönetim bütçesiyle uyumlu olduğu, 2007 yılı bütçesinde tahsis
edilen ödeneğin 308.252.988 YTL'lik kısmının
harcandığı, oransal olarak bütçenin %81,1'lik
kısmının harcandığı, ödenek üstü harcamaya
gidilmediği, dengeli bütçe politikasının gözetildiği,
yapılan ihalelerde açıklık ve rekabetin sağlandığı,
tüketime yönelik mal ve hizmet alımlarında bütçe ödeneğinin
verimli ve ekonomik şekilde kullanıldığı tespitlerinde
bulunulmuştur.
Raporda
ayrıca, planlanan ve 2007 yılı programına alınan
yatırımın gerçekleşmesi amacıyla bütçeye konulan
ödeneğin harcanamamasından dolayı, idari ihtiyacın ertesi
yıla ertelenmesine yol açıldığı, stratejik plan
hedeflerinin yakalanması amacıyla, performansa dayalı ilkeli,
tutarlı, dengeli bir bütçe politikası uygulanması ve ödenek
ihtiyacının isabetli bir şekilde tespit edilmesi gerektiği,
4734 sayılı Kanun kapsamında doğrudan temin yoluyla mal ve
hizmet alımı yapılırken, alımlarda açıklık
ve rekabet ortamının oluşturulması için kapsamlı fiyat
araştırması yapılması gerektiği, doğrudan
temin ile yapılan mal ve hizmet alımlarında limitlere dikkat
edilmesi gerektiği gibi çeşitli hususlarda değerlendirmelerde
bulunulmuştur.
Sonuç olarak;
- TBMM
Başkanlığı muhasebe birimince, ödeme emri belgeleri ve
muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak ilgililerin
hesaplarına aktarılan paralar ile banka hesap özetlerinin
mutabık olduğu, kesinhesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider
rakamlarının doğru ve denk olduğu, kullanılabilir
bütçe ödenekleriyle uyumlu bulunduğu, ödenek üstü harcama
yapılmadığı,
- TBMM Genel
Sekreterinin Üst Yönetici olarak, bütçe ile verilen kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde
kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin
alınmasında, 5018 sayılı Kanunda belirtilen mali yönetim ve
kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, görev ve
sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün gayret gösterdiği,
harcama yetkilisi, muhasebe yetkilisi, mali hizmetler birim yöneticisi ve
gerçekleştirme görevlilerinin mali mevzuatın tatbikinde ve
tedbirlerin uygulanması yönünde azami çaba sarf ettikleri, idarenin mali
faaliyet, karar ve işlemlerinin Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve
ilgili diğer mevzuat çerçevesinde yürütüldüğü sonucuna
varıldığı ifade edilmiştir.
Bunların
dışında, Raporda yer verilen değerlendirmelere ilişkin
olarak Üst Yönetici Cevapları Başkanlık Divanınca kabul
edilmiş olup, tenkit ve tavsiye edilen hususlarda gerekli tedbirlerin
alınması önerilmiştir.
2-
Sayıştay Başkanlığının 2007 yılına
ilişkin hesapları ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak
yapılan incelemeler sonucunda hazırlanan Dış Denetim
Raporunda, Bütçe Kanunuyla 2007 yılı için Sayıştay
Başkanlığına 85.125.100,00 YTL ödenek tahsis edildiği,
tahsis edilen bu ödeneğin %73,92'si olan 62.922.556,00 YTL'nin
harcandığı, %26,08'i olan 22.202.544,00 YTL'nin
harcanmadığı için iptal edildiği, 2007 yılında
tahsis edilen ödeneğin bir önceki sene ile
kıyaslandığında %56 oranında arttığı,
bütçe giderlerinde %29,98 oranında artış olduğu,
yılı içerisinde %26,08 oranında tasarruf
yapıldığı belirtilmiştir. Bütçe Kanunu ile verilen
ödeneklerin uygulamasına ilişkin olarak; tutarlı, dengeli ve
etkili bir bütçe politikası yürütüldüğü ifade edilerek, tasarruf
tedbirlerine önem verilmeye devam edilmesi gerektiği
değerlendirmesinde bulunulmuştur.
Raporda,
Sayıştay Başkanlığının 2007 yılı
harcamalarının; %69,8'inin personel giderlerine,
%18,6'sının mal ve hizmet alım giderlerine, %6'sının
sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderlerine, %06'sının
cari transferlere ve %5'inin de sermaye giderlerine
yapıldığı, bütçe giderleri içerisinde personel
harcamalarının en yüksek oranla birinci sırada yer
aldığı, bunu ikinci sırada mal ve hizmet alım
giderlerinin takip ettiği, bir önceki yıl ile
kıyaslandığında 2007 yılı sermaye giderlerinde
dikkati çeken oranda bir artış olduğu, 2007 yılı Bütçe
Kanunu ile Kurumun sermaye giderleri için 3.692.000,00 YTL ödenek tahsis
edildiği, yıl içinde yapılan aktarmalarla birlikte toplam
ödeneğin 4.522.000,00 YTL olduğu, bunun 3.165.000,00 YTL'sinin
harcandığı, bir önceki yıl ile
karşılaştırıldığında gerçekleşen
sermaye giderleri kaleminde %2.867,68 oranında artış
olduğu, sermaye giderlerindeki bu artışın ağırlıklı
olarak; bilgisayar alımları, sosyal tesisler inşaatı ve
arşiv binası yapımından kaynaklandığı
belirtilmiştir.
Raporda
ayrıca; bütçeden yapılacak ödemeler için düzenlenen ödeme emri
belgelerine kanıtlayıcı belgelerin konulması
gerektiği, sendika üyesi personelin üyelik aidatlarının
ödenmesinde harcama belgelerinde Başkanlık onayının
bulunması gerektiği, tüketim mal ve malzemeleri ile demirbaş
alımlarında, muayene ve kabul komisyonlarının
oluşturulması, alınan malların istenilen özelliklere sahip
olup olmadığının kontrolünün yapılması
gerektiği, doğrudan temin ile alınan mal ve hizmetlerde
işlerin kısımlara bölünmemesi gerektiği, tüketim
malzemeleri ile demirbaş alımlarına ilişkin giderlerin
ödenmesinde ödeme emri belgesi içerisine taşınır işlem
fişinin konulması gerektiği, geçici görevle
yurtdışına görevlendirilen personelin konaklama ücretlerinin
ödenmesinde Harcırah Kanunu ile Bakanlar Kurulu ve Sayıştay
Temyiz Kurulu Kararı doğrultusunda işlem yapılması
gerektiği gibi çeşitli hususlarda değerlendirmelerde
bulunulmuştur.
Sonuç olarak;
-
Sayıştay Başkanlığının ödeme emri belgeleri
ve muhasebe işlem fişleriyle tahakkuk ettirilen ödemelerinin banka
hesap özetleri ile mutabık olduğu, Kesinhesap cetvellerinde
gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu,
kullanılabilir bütçe ödenekleriyle uyumlu bulunduğu, Bütçe ile tahsis
edilen ödeneklerin Kurumun amaç ve planlanmış hedefleri
doğrultusunda, iyi mali yönetim ilkelerine uygun olarak
kullanıldığı, harcamalarda tasarruf
sağlandığı, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe
politikası yürütüldüğü,
- Üst Yönetici
olarak Sayıştay Başkanının; bütçe ile verilen kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde
kullanılmasını temin edecek tedbirlerin alınmasında,
mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, 5018
sayılı Kanunda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine
getirilmesinde üstün gayret gösterdiği, harcama yetkilisi, muhasebe
yetkilisi, mali hizmetler birim yöneticisi ve gerçekleştirme
görevlilerinin bahsedilen tedbirlerin uygulanması yönünde azami çaba sarf
ettikleri, İdarenin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu başta olmak üzere ilgili diğer mevzuata
uygun olduğu sonucuna varıldığı ifade edilmiştir.
Bunların
dışında, Raporda yer verilen değerlendirmelere ilişkin
olarak Üst Yönetici Cevapları Başkanlık Divanınca kabul
edilmiş olup, tenkit ve tavsiye edilen hususlarda gerekli tedbirlerin
alınması önerilmiştir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Veysel Eroğlu, gündemin sözlü sorular kısmının 4, 15, 19,
26, 38, 42, 100, 197, 242, 276, 290, 322, 323, 324, 337, 390, 400, 413, 442,
456, 463, 464, 465 ve 473üncü sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29
milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin,
Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, Balıkesir
Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin ve Muğla Milletvekili
Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin önergeleri üzerine, zeytin ve zeytinyağı
ile diğer bitkisel yağların üretiminde ve ticaretinde
yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu
ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin,
Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına
İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı: 296)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
VI.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmirdeki
sanayicilere ucuz elektrik sağlanmasına ve maden firmalarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/255)
BAŞKAN
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
2.-
Mersin Milletvekili Akif Akkuşun, sebze ve meyve ihracatındaki ilaç
kalıntısı analizine ilişkin Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenden sözlü soru önergesi (6/266)
BAŞKAN
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
3.-
Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Akseki Kütüphanesinden Konyaya
gönderilen yazma eserlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/292)
BAŞKAN
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
4.-
Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, keçi
yetiştiricilerinin desteklenmesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/310) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
5.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Güzelce Barajı
inşaatına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/353) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
6.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki hava kirliliğine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/374) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
7.-
Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, orman köylülerinin
bazı sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/389) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
8.-
Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, orman
yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/407) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
9.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde yakıldığı iddia edilen orman
alanlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/412) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
10.-
Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Düzlerçamı Yaban Hayatını
Geliştirme Sahası dışına çıkarılan alana
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/494) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
11.-
Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrulun, Aksarayın su plan ve
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/616) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
12.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, sulama
kanallarının bakımına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/670) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
13.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Sof Dağlarında
açılan taş ocaklarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/713) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
14.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Gönende kurulması
planlanan çimento fabrikasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/728) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
15.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Orhanelideki bir mermer
ocağının çevreye etkisine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/776) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
16.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursa ve Bilecikteki
bazı köylerin su sorununa ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/777) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
17.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Gönende
yapılması planlanan çimento fabrikasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/778) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
18.-
Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, muhtemel su
sıkıntısına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/797) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
19.-
Niğde Milletvekili Mümin İnanın, ücretsiz fidan
yardımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/857) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
20.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, DSİnin özel baraj ve gölet
inşaatlarını denetimine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/868) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
21.-
Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Gazipaşadaki bir derenin
ıslahına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/882) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
22.-
Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, Mersinin Gülnar
İlçesindeki orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/911) ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
23.-
Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, keçilerin ormandan
uzaklaştırılmasının sonuçlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/925) ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
24.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bir baraj projesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/933) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
25.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bir baraj projesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/934) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
26.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bir baraj projesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/935) ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
27.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, özel mülkiyette olduğuna
karar verilen bir orman arazisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/943) ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel
Eroğlunun, gündemin Sözlü Sorular kısmının 4, 15, 19,
26, 38, 42, 100, 197, 242, 276, 290, 322, 323, 324, 337, 390, 400, 413, 442,
456, 463, 464, 465 ve 473üncü sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırma isteği söz konusu olmuştur.
Şimdi, bu
soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
Fidanlık
sahalara zarar verdiği gerekçesiyle keçilerin ormanlara girişinin
yasaklanması, keçi yetiştiricilerini olumsuz yönde etkilemiştir.
Bu uygulamanın kapsamının genişletilmesi; etinden, sütünden
ve kılından yararlandığımız keçilerin neslinin
tükenmesine neden olacaktır. Yalnızca Karaman İlimizde 2002
yılında 95 bin olan keçi sayısı, 2007 yılında 40
bin rakamlarına düşerek, azalmıştır.
1) Orman köylerinde
yaşayan ve keçi yetiştiriciliği ile geçimini sağlayan
çiftçilerimize yönelik herhangi bir destekleme düşünüyor musunuz? Keçi
yetiştiricileri geçimlerini neyle sağlayacak?
2) Keçi neslini
korumaya yönelik bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda
bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
3) Ekilecek ve
dikilecek toprağı bulunmayan keçi yetiştiricilerine koyun,
sığır gibi küçük ve büyükbaş hayvan desteği
yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili
Çamlıbel kasabası sınırları içersinde sulama
amaçlı olarak kullanılmak üzere yapımına 1996
yılında başlanan Güzelce Barajı inşaatının
fiziki gerçekleşme oranı nedir, Güzelce Barajı inşaatı
ne zaman tamamlanacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğini saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Büyükşehirlerin
havasının giderek kirlendiği ve insan
sağlığına zararlı hale geldiği herkes
tarafından bilinmektedir. Gaziantep ise uzmanların söylediğine
göre 1990'lardan beri Türkiye'nin havası en kirli 10 ili arasında yer
almaktadır. Şehrimizde duman kirliliği, gözle görünür bir hal
almıştır. Gaziantepli vatandaşlarımızdan her
geçen gün bu konuda gelen şikâyetler artmaktadır.
Gaziantep'te,
kötü yanma sonucu bacalardan atmosfere atılan, is, kurum, ve kül insan
sağlığına ciddi zararlar vermektedir. Bu zarar
kışın rüzgârsız ve rutubetli günlerde daha çok
artmaktadır. Kirli hava insanı yavaş yavaş zehirleyip
ömrünü ve çeşitli hastalıklara karşı direnme gücünü
azaltmaktadır.
Bu çerçevede;
1) Gaziantep'te
hava kirliliği konusunda Bakanlık olarak bir
çalışmanız var mı? Gaziantep, hava kirliliğinden ne
zaman kurtulacaktır?
2) Gaziantep'te
doğalgaz çalışmaları ne aşamadadır? Konutlar,
doğalgaz kullanmaya ne zaman başlayacaktır?
3) Çoğu
şehirde olduğu gibi Gaziantep'in de kenar semtlerinde kullanılan
kömürün kalitesinin düşük olması ve baca temizliklerinin iyi
yapılmaması nedeniyle hava kirliliği daha çok olmaktadır.
Bu nedenle, Gaziantep'in kenar semtlerinin doğalgaz verilmesi konusunda
bir önceliği olacak mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
Orman köylerine
uygulanan orman kadastrosu; bu köylülerimizin yıllardır tarım arazisi
olarak kullandıkları dedelerinin ve babalarının kalma, üç
nesildir kullanılan tarım arazileri ormana elverişli olarak
kaydedilmiştir. Bu uygulama karşısında; orman köylülerinin,
orman muhafaza memurları ve mahkemelerle karşı karşıya
kalmaları önemli bir problem hâline gelmiştir.
Orman
köylülerinin yakacak ihtiyacı konusunda da orman muhafaza memurları
ile köylüler arasında sık sıkıntılar
yaşanmaktadır. Ülkemizin geleceği açısından orman
köylüleri de ormanlarımız da ihmal edilmeyecek kadar kıymetlidir.
1) Orman
köylerinin orman kadastrosu uygulamalarından doğan
mağduriyetlerini giderecek ne gibi çalışmalar
yapılmaktadır?
2) Orman
köylüsünün yakacak odun ihtiyacını karşılamak için bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
3) Orman
köylerinde yaşayan köylülerimizin, orman dostu insanlar olarak
kalmaları, geçimini köyünü terk etmeden ve hayat standartlarını
iyileştirerek sağlayabilmeleri konusunda ne gibi alternatif
projeleriniz vardır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
Orman
yangınları, yeşilim ormanlarımızın kül olup yok
olmasına neden olmaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de,
orman yangınlarına kısa sürede müdahalede yangın söndürme
uçakları büyük önem taşımaktadır.
1) Orman
Bakanlığı'na ait yangın söndürme uçağı var
mıdır? Varsa kaç adet yangın söndürme uçağı
vardır?
2) Son beş
yılda, ormanlarımızda kaç yangın meydana gelmiştir? Bu
yangınlar esnasında kaç hektarlık ormanlık alan yok
olmuştur? Bu yangınlarda yangın söndürme uçağı
kullanılmış mıdır?
3) Orman
yangınlarına müdahale konusunda yangın
söndürme uçağı kiralanmakta mıdır? Son beş yılda
kaç defa yangın söndürme uçağı kiralanmıştır? Bu
uçaklar hangi firmalardan ne şekilde kiralanmıştır? Bu
firmalara toplam kaç para ödeme yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından Anayasa'nın 98. TBMM İçtüzüğü'nün 96. maddeleri
gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
1) Güvenlik
gerekçesiyle doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerimizde bugüne kadar
kaç hektar orman yakılmıştır?
2) Yakılan
ormanların yerine bakanlığınız tarafından
ağaçlandırma yapılmış mıdır?
3)
Ağaçlandırma yapılmış ise, bu çalışma hangi
illerimizin hangi arazilerinde yapılmıştır? Ve ne kadar
ağaç dikilmiştir?
4)
Bakanlığınız, bölgede yaşanılan çatışma
ortamından ormanlarımızın zarar görmemesi için gerekli
koruma önlemlerini almış mıdır? Bu önlemler nelerdir?
5) Doğu ve
güneydoğu bölgesinde güvenlik gerekçesiyle yakılan ormanlardan yerine
ağaçlandırma çalışması
yapmadığınız arazi bulunmakta mıdır? Varsa bu
araziler hangi illerimizde bulunmaktadır? Ve kaç dönümdür?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
Antalyanın
en önemli değerlerinden biri olan Güver Uçurumunun bulunduğu 4 bin
hektarlık alan, Bakanlar Kurulu Kararıyla Düzlerçamı Yaban
Hayatını Geliştirme Sahası dışına
çıkarılmıştır. Daha önce 34 bin hektar olan Düzlerçamı
Yaban Hayatını Geliştirme Sahası, 2004 yılında
yapılan bir düzenleme ile 27 bin hektara, 13 Şubat 2008 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanan bir kararla da 23 bin hektara düşmüştür. Bu
alan, 4 yıl gibi kısa süre içinde 11 bin hektar
daralmıştır.
Soru 1) Bu 4 bin
hektarlık alan, neden Düzlerçamı Yaban Hayatını
Geliştirme Sahası dışına
çıkarılmıştır?
Soru 2) Söz
konusu bölge, alageyiklerin doğal yaşam alanıdır. Eğer
bu alan ticari amaçlarla kullanılırsa, bölgenin doğal dengesini
ve sayıları hızla azalan alageyikleri ne şekilde
etkileyecektir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Osman
Ertuğrul
Aksaray
Soru :
- Basına
intikal eden konuşmanızda Türkiye'nin 81 İlinin Su Plan ve
Projeleri 2040 yılına kadar tamam olduğunu belirtmiştiniz.
1- Bu kapsamda;
Aksaray İlinin Su Plan ve Projesinin tarafıma bildirilmesini ve
Merkez İlçesinin içme suyuyla ilgili projesi var mıdır? Var ise
tarafıma bildirilmesini arz ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
soruları Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
DSİ
tarafından yapılan ve Sulama Birliklerine devir edilen Sulama
Kanalları bakımsız, yıpranmış, bu nedenle suyun
çok önemli kısmı kayıp olmaktadır. Sulama Birlikleri
yeterli kaynağa sahip olmadığı için gerekli tamir ve
tadilatı yapamamaktadır. DSİ tarafından yapılan bu
kanalların sürekli yenilenmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle su
kaynaklarımızın daha verimli kullanılması
açısından DSİ ve Sulama Birliklerinin teknik ve mali
işbirliği konusunda Bakanlığınızca bir çözüm
düşünülüyor mu?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Prof. Dr. Veysel
Eroğlu tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Seçim bölgem
Gaziantep İl sınırları içinde yer alan, Sof
Dağları en yüksek noktada bitki örtüsü çok zengin tek yayladır
ve civarında irili ufaklı 25-30 adet Köy ile 5-6 adet Yayla Evi
Siteleri bulunmaktadır.
Milli Park olarak
korunması gereken bu alan,
1) Gaziantep'in
Akciğeri, Oksijen deposu olan Sof Dağı hangi kriterlere göre
verildiği belli olmayan sayısız Taş Ocağı açma
ruhsatları ile yok edilmektedir.
Tarım
arazilerini, Meyve bahçelerini, yer altı sularını, yerleşim
alanlarını tehdit eden bu Taş Ocakları açma
ruhsatlarını iptal etmeyi düşünüyor musunuz?
Sağlıklı
yaşam hakkını korumak yetkililerin görevi değil midir?
2) Beş
tanesi faaliyette iki tanesi de ruhsat açma aşamasında olan bu
Taş Ocaklarına ÇED raporu nasıl verilmektedir, veren yetkililer
hakkında soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen soruların Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel
Eroğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Duran Bulut
Balıkesir
Son günlerde
Balıkesir iline ait Gönen ilçesinde kurulması planlanan Çimento
Fabrikalarıyla ilgili olarak yöre halkını tedirgin eden
bazı haberler ulusal ve yerel basına yansımış, böyle
bir uygulama ile ülkemizde kaliteli çeltik üretiminin yapıldığı
Gönen ovası tarım arazileri başta olmak üzere çevrenin zarar
göreceği gündeme gelmiştir. Bu konuyla ilgili olarak;
1) Gönen
ovası tarım arazilerinin ve çevrenin zarar görmesine yol açacak bir
konumda çimento fabrikası kurulmasına yönelik
Bakanlığınız birimlerine yapılmış herhangi
bir başvuru var mıdır?
2) Varsa bu
başvuru konusunda Bakanlığınız hangi işlemleri
yürütmüş ya da yürütmektedir?
3) Söz konusu
firma veya firmalarca yöre halkının tedirgin olmasına yol açacak
fabrika ya da fabrikaların kurulmasına yönelik bir engelleme söz
konusu mudur?
4) Kurulacak
fabrika arazisi büyüklüğü nedir? Bu arazinin ne kadarı orman
arazisidir?
5) Yörede çimento
fabrikası kurulmasına yönelik ÇED raporu faaliyetleri ne
aşamadadır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
İsmet
Büyükataman
Bursa
Bursa İli
Orhaneli İlçesi Başköy mevkiinde faaliyet gösteren mermer
ocaklarının üretimleri esnasındaki
çalışmalarından bölgedeki su kaynakları ile kaynakların
beslenme ve koruma alanları olumsuz yönde etkilenmektedir.
Ayrıca bahsi
geçen mermer ocağının faaliyetlerinden bölgedeki su
havzasındaki suyun yön değiştirmesi, kaybolması ve
çekilmesinden endişe edilmektedir. Bu durumda bölgedeki köylü susuzluk
tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bursa Özel
İdaresi tarafından verilen raporlarda da su kaynağının
etkilenmesinin muhtemel olduğu belirtilmektedir.
Buna göre;
1) Bursa İli
Orhaneli İlçesi Başköy mevkiinde faaliyetlerine devam eden bu mermer
ocağının faaliyetlerinin durdurulması düşünülmekte
midir?
2) Bu konuyla
ilgili Bakanlığınızca bugüne kadar yapılmış
bir çalışma, alınmış bir tedbir bulunmakta
mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
İsmet
Büyükataman
Bursa
Son
yıllardaki küresel ısınma ve kuraklıktan dolayı
Çerkeşli Sulama Göleti tam kapasite ile
çalıştırılamamaktadır. Bu nedenle sulama için
kullanılan su yetersiz gelmekte, çiftçilerimiz zor durumda
kalmaktadır. Mevcut göletten Bilecik İline bağlı Osmaneli
Çerkeşli Köyü, Beşevler Köyü, Yeşilçimen Köyü, Bereket Köyü,
Ericek Köyü, Bursa İlinin ise Karadin Köyü, Kaynarca Köyü, Çiçekli Köyü ve
Dereköy Köyleri faydalanmaktadır. Su yetersizliği nedeniyle özellikle
Bursa tarafında bulunan köyler yeterli su alamamaktadır.
Buna göre, Bursa
ve Bilecik illerinin köyleri arasında yaşanan bu sorunuyla ilgili
Bakanlığınızca yapılan bir çalışma
bulunmakta mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Ergün
Aydoğan
Balıkesir
1)
Balıkesirin Gönen ilçesinde kurulması düşünülen çimento
fabrikası için Bakanlığınızca ÇED müracaatı
yapılmış mıdır?
2)
Yapılmış ise, ÇED süreci hangi aşamadadır?
3) Sizden önceki
Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepenin yerleşim yerine yakın
bir bölgeye çimento fabrikası kurulmasına izin veremeyiz demesine
rağmen Gönende, çevre katliamına neden olacak, insan
sağlığını olumsuz etkileyecek, tarımsal verime ve
hayvancılığa zarar verecek olan bu çimento
fabrikasının kurulmasına izin verilecek midir?
4) Çimento
fabrikası kurulmasının alternatif maliyetleri göz önüne
alındığında Türkiye ekonomisine sağlayacağı
katkı ile insana, çevreye, tarıma, hayvancılığa
vereceği zararlar
karşılaştırıldığında bölge
insanının sağlığı açısından
yararlı olacağını düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Bazı
gazetelerimizin sayfalarında barajlar alarm veriyor şeklinde
haberlere yer verilmektedir. İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankarada içme
suyu amaçlı barajlardaki ortalama doluluk oranının yüzde 17,2
olduğu belirtilmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1)
Barajlarımız gerçekten alarm veriyor mu? İçme suyu konusunda
bu yaz en çok hangi illerimizde sıkıntı yaşanacaktır?
Sıkıntı yaşanacak olan bu illerimizde nasıl bir
uygulamaya gitmeyi planlıyorsunuz?
2) Su kesintisine
gidilecek mi? Gidilecekse hangi illerimizde kaç saat süre ile su kesintisine
gidilecek? Bu konularda kamuoyunu aydınlatmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
yazılı sorumun Çevre ve Orman Bakanı Sn. Prof. Dr. Veysel
Eroğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru: Yörelerinde
kendi imkânlarıyla ağaçlandırma faaliyetlerinde bulunmak isteyen
muhtarlıklara ve belde belediye başkanlıklarına,
ağaçlandırma seferberliği kapsamında, ücretsiz fidan
yardımında bulunmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünce, 4628 sayılı yasa
kapsamında özel sektörce gerçekleştirilen baraj ve gölet
inşaatlarının kontrolleri yapılmakta mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
Antalyanın
Gazipaşa İlçesinin merkezinden geçen Uluhendek Deresinde bir çevre
felaketi yaşanmaktadır. Hava sıcaklıklarının
artmasıyla birlikte bu dere sivrisinek yuvası haline gelmiştir.
Derede, Denizyolu mevkiinde oluşan kirlilik de her türlü
hastalığa davetiye çıkarmaktadır. İlçeye bir
arıtma tesisi yapılırsa, bu ve benzeri sorunlar
aşılabilecektir.
Soru 1) Derenin
ıslah edilmesi ve temizlik çalışmalarının
yapılması için Bakanlığınızca bir
çalışma yapılacak mıdır?
Soru 2)
Belediyenin gerekli ilaçlamaları yapmasına rağmen, gerekli
ıslah yapılmadığı için, özellikle yaz aylarında
sivrisinek yuvası haline gelen bu dere yüzünden yaşanabilecek
hastalıkların sorumlusu kim olacaktır?
Soru 3) Turistik
ilçe olma yolunda hızla ilerleyen Gazipaşadaki bu durum, ilçe
sakinleri kadar, bu ilçemize gelen turistleri de olumsuz etkilemez mi?
Soru 4)
İlçemize arıtma tesisi yapmak için girişimleriniz var
mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Mersinin Gülnar
İlçesinde çıkan ve günlerce devam eden ve güçlükle söndürülebilen
orman yangını, bir felakete dönüşerek can ve mal kaybına
neden olmuştur. Ülkemizde büyük bir üzüntüye neden olan iki
vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve çok
sayıda vatandaşımızın yaralandığı orman
yangını, 1000 hektarı aşkın alanda etkili olmuş,
köylerin ve mahallelerin yok olmasına neden olmuştur.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Yangına
etkin bir şekilde, zamanında müdahale edilmiş midir?
Zamanında müdahale edilmiş ve ihmal yok ise, yangın niçin bu
kadar geniş bir alana yayılmıştır? Zamanında
müdahale edilmemişse gerekçeleri nelerdir?
2)
Yangının başladığı andan itibaren, hangi kurum ve
kuruluşlardan söndürme konusunda yardım talebinde bulunulmuştur?
Örneğin Türk Silahlı Kuvvetlerinden söndürme konusunda talepte
bulunulmuş mudur? Bulunulmamış ise niçin bulunulmamıştır?
3)
İnsanlarımızı kaybettik. Çok sayıda vatandaşımız
evsiz-barksız kaldı. Bitki çeşitleri yok oldu. Hayvan
hayatı bitti. Kısacası ciğerimiz yandı. Bütün
bunları nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz? Bu konuda hangi
çalışmaları planlıyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Keçilerin
ormandan uzaklaştırılması büyük bir tehlikeyi de
beraberinde getirmiştir. Ağaç aralarında büyüyen otlar kuruyarak
hem orman yangınlarına hem de orman yangınlarının uzun
süre kontrol altına alınmasına engel olmaktadır. Halbuki,
ormanlara girmesini yasakladığımız keçiler, doğal
temizlik görevi yaparak, ağaç aralarında yetişen otları
tüketerek, büyük bir tehlikeyi önlüyordu.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Henüz, Gülnar
yangınının yaraları sarılmamışken, Orman
Genel Müdürlüğünce bir günde 13 orman yangınının
çıktığı açıklanmıştır. Orman köylüleri
arasında, keçi yasağından sonra ağaç aralarında
büyüyen otların kuruduğu ve orman yangınlarının
kontrol edilemez hâle getirdiği kanısı yaygındır. Bu
yaygın kanı hakkında düşünceleriniz nelerdir? Bugün gelinen
noktada keçi yasağı kararı gerçekten doğru bir karar
mıdır?
2) Daha önce
keçiler tarafından yapılan ormanlarımızdaki ağaç
aralarında büyüyen ve işe yaramayan otların temizliği
yapılmakta mıdır? Yapılıyorsa ne şekilde
yapılmaktadır?
3) Bu temizlik
para karşılığında mı yapılmaktadır?
Şu ana kadar ne kadar alan kaç para ödenerek temizlenmiştir?
İnsanların çıkamadığı yalnızca keçilerin
çıkabileceği alanlar nasıl temizlenmektedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
Gökırmak
Kırık Projesi kapsamında Batı Karadeniz havzasında
Kastamonu ilinin güneyinde, Kastamonu-Ankara kara yolunun 20. kmsinde Karasu
Çayı üzerinde kurulacak Kırık Barajı ile Karasu Çayı
Vadisi ve İhsangazi Ovasındaki
Sayın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 seçimleri öncesinde Kastamonuda
yaptığı mitinde, tarım ve hayvancılığın
Kastamonu için çok önemli olduğunu ifade etmiştir. Bununla beraber,
2001 ve 2002 yıllarında kamu yatırım programının
rasyonelleştirilmesi çalışmaları içerisinde beklemeye
alınan yatırım programlarını bilmesine rağmen,
Kastamonu meydanında, yapımı planlanan barajların
iktidarları döneminde süratle bitirileceğini söylemiştir.
Aradan geçen 6
yıllık sürede baraj inşaatlarına henüz
başlanmamıştır.
Soru:
Gökırmak Kırık Projesinde inşaatlara ne zaman
başlanacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
Gökırmak-Obrucak
Projesi sulama ve enerji amaçlı bir proje olup; Gökırmakın
Akkaya (Kirazlı) Çayı üzerinde inşa edilecek olan Obrucak
Barajında depolanacak sular ile Gökırmakın sağ ve sol
sahilinde, Kastamonu Şeker Fabrikası ile Taşköprü SEKA (MOPAK)
Fabrikası mansabı arasında kalan brüt
Sayın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 seçimleri öncesinde Kastamonuda
yaptığı mitingde, tarım ve
hayvancılığın Kastamonu için çok önemli olduğunu ifade
etmiştir. Bununla beraber, 2001 ve 2002 yıllarında kamu
yatırım programının rasyonelleştirilmesi
çalışmaları içerisinde beklemeye alınan yatırım
programlarını bilmesine rağmen, Kastamonu meydanında
yapımı planlanan barajların iktidarları döneminde süratle
bitirileceğini söylemiştir.
Aradan geçen 6
yıllık sürede baraj inşaatlarına henüz
başlanmamıştır.
Soru:
Gökırmak-Obrucak Projesinde inşaatlara ne zaman
başlanacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
Gökırmak-Oyrak
Projesi Kastamonu ile Gökırmak Çayı ve kolları üzerinde,
Gökırmak Havzası, Taşköprü ve Urluca ovalarında
Sayın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 seçimleri öncesinde Kastamonuda
yaptığı mitingde, tarım ve
hayvancılığın Kastamonu için çok önemli olduğunu ifade
etmiştir. Bununla beraber, 2001 ve 2002 yıllarında kamu
yatırım programının rasyonelleştirilmesi
çalışmaları içerisinde beklemeye alınan yatırım
programlarını bilmesine rağmen, Kastamonu meydanında
yapımı planlanan barajların iktidarları döneminde süratle
bitirileceğini söylemiştir.
Aradan geçen 6
yıllık sürede baraj inşaatlarına henüz
başlanmamıştır.
Soru:
Gökırmak-Oyrak Projesinde inşaatlara ne zaman
başlanacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 28.07.2008
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Seçim bölgem
Gaziantepin en eski orman alanı olan Dülükbaba ormanları kente nefes
aldıran ve simge olmuş bir ormandır.
Yargı
kararı sonucu bu ormanın bir kısmının özel mülkiyet
olduğu belirlenmiş ve haklı olarak el konulmuştur.
Yargı sürecinde Orman İdaresinin ilgisiz kalması da dikkat
çekicidir.
1.- Orman Genel
Müdürlüğü, yetkililerinin haberdar olduğu yargı kararı
sonucu kesilecek olan yetişkin çam ağaçlarının kesimini
önlemek için (yaklaşık 12.000-15.000 ağaç) neden girişimde
bulunmamıştır?
2.-
Anayasamıza göre mülkiyet hakkı kutsaldır. Zorla
vatandaşın elinden alınamaz, çözüm için idarenizce istimlaki
veya mülki idare ile yerel yönetimlerin birlikte davranarak hazine mülkü veya
belediyelerin bir diğer mülkü ile takas edilmesi düşünülmekte midir?
3.- Katliama
dönüşecek olan bu ağaç kesimine ve yargı kararı sürecine
yetkililer neden müdahil olmamıştır? Büyük kentlerde
yaşanan orman işgali ile rant yaratma yöntemi neden
engellenmemektedir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
Siz cevap
verdikten sonra belki izahı eksik olan hususlar varsa
arkadaşlarımız yeniden açıklama yapmak isteyebilirler, onun
için, zamanı da dikkatlice kullanacağınızı ümit
ediyorum.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, ben,
sayın milletvekillerimizin sözlü soru önergeleri hakkında cevap
vermek istiyorum.
Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalışın sorusu, özellikle keçiyle
alakalıydı. Bakanlığımız tarafından orman
içi ve bitişiği köylerde yaşayan hak sahibi çiftçilere yönelik
çok düşük faizli kredi desteği sağlanmak suretiyle orman
köylülerimiz desteklenmektedir. Başta Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı olmak üzere, diğer bakanlıklar, valilikler,
il özel idarelerinin iş birliğiyle ormanların korunması,
geliştirilmesi, genişletilmesi, toprak erozyonunun önlenmesi, su
kaynaklarının korunmasının yanı sıra Akdeniz
ekosisteminin bir parçası olan kıl keçisinin yok edilmeden, ekolojik
dengeye uygun şekilde, planlı olarak yetiştirilmesi ana gayesini
taşıyan bir eylem planının hayata geçirilmesi için
Bakanlığımızca gerekli çalışmalar
yürütülmektedir. Özellikle keçi sahiplerine, ayrıca arzu ederlerse, sanem
keçisi veyahut da süt koyunculuğu kredi desteği de
sağlanmaktadır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun Güzelce Barajıyla
alakalı sorusuna cevap vermek istiyorum. Tokattaki Güzelce
Barajında şu ana kadar yüzde 55 oranında fiziki
gerçekleşme sağlanmıştır. Çalışmalar süratle
devam etmektedir. 2008 yılı ödeneği de 5 milyon YTL olup bu
baraj sayesinde Tokatta 4.737 hektarlık alan sulanacaktır.
Çalışmalar devam etmektedir.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Hasan Özdemirin sözlü soru önergesi hakkında
Bakanlığımız, özellikle Türkiye genelinde hava kalitesinin
izlenebilmesi için Mart 2007 itibarıyla seksen bir ilimizde en az birer
adet tam otomatik hava kalitesi ölçüm istasyonu kurarak ulusal hava kalitesi
izleme ağını oluşturmuştur. Yapılan ölçümlere
göre Gaziantep ilinde ilgili mevzuatta belirtilen hava kirliliği
sınır değerlerinin aşılmadığı
anlaşılmıştır. Ancak özellikle Gaziantepte şu
anda doğal gaz çalışmaları devam etmektedir. Bilindiği
üzere organize sanayi bölgesinde 2006 yılından itibaren doğal
gaz kullanımı başlamıştır. Şu anda
şehirdeki meskûn bölgelere doğal gaz bağlanması
maksadıyla çalışmalar yoğun bir şekilde devam
etmektedir. Önümüzdeki kış aylarında hava kirlenmesi
açısından gerçekten önemli olan bazı kritik mahallelere
bağlantı yapılacaktır ama en azından 2009
yılı sonunda doğal gazın Gaziantepin meskûn bölgelerinin
yüzde 50sine bağlanacağı tahmin edilmektedir. Şu anda
çalışmalar devam ediyor.
Kalitesiz ve
kaçak kömür kullanımının önlenmesi ve etkin denetimlerinin
yapılması gayesiyle Bakanlığımızca 2006/17 sayılı
yetki devri genelgesi yayımlanmış ve Gaziantep Büyükşehir
Belediyesine de bu genelge kapsamında yetki devri yapılmış
olup, ilgili mevzuat ve Gaziantep Mahallî Çevre Kurulu kararı
doğrultusunda İl Çevre ve Orman Müdürlüğümüz ve ilgili
belediyeler vasıtasıyla kömür denetimleri de yapılmaktadır.
Bu yüzden Gaziantepte hava kalitesi gitgide çok daha iyi bir noktaya
ulaşmaktadır. Bilgilerinize sunuyorum.
Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalışın sualleri vardı
efendim. Şimdi orman köyleri kadastroları devam ediyor. Özellikle
orman kadastro çalışmaları yürürlükteki mevzuat kapsamında
yapılmakta olup, bu çalışmalarda her türlü bilgi ve belgeyle
birlikte şahısların mülkiyet belgeleri de incelenmektedir. Şahısların
haklı mülkiyetine konu taşınmazlar orman sınırları
dışında bırakılmakta ve herhangi bir mağduriyet
söz konusu olmamaktadır. Bu konuda son derece hassas davranıyoruz,
vatandaşları mağdur etme gibi bir niyetimiz yoktur.
Özellikle orman
köylüsünün her yıl zati yakacak odun ihtiyaçları 6831
sayılı Orman Kanununun 31 ve 32nci maddeleri kapsamında en
yakın orman sahalarından veya depolardan düzenli olarak
karşılanmakta olup, faydalanma konusunda
Bakanlığımız gerekli düzenlemeleri yapmaktadır.
Orman köyleriyle
ilgili olarak dam örtülü Güneş Enerjisiyle Su Isıtma Sistemi
projeleri gibi sosyal nitelikli projeler ile köylünün istek ve eğilimleri
ile yöre şartlarına uygun süt
sığırcılığı, süt koyunculuğu, besi
sığırcılığı, besi koyunculuğu, eko
turizm, fidan yetiştiriciliği, seracılık, meyvecilik,
halıcılık, kilimcilik gibi konularda gelir
artırıcı, ekonomik nitelikli projeler uygulanmaktadır,
Bakanlığımız da bunlara gerekli desteği vermektedir.
Ayrıca,
tarımsal kalkınma kooperatifleri vasıtasıyla süt toplama,
yem kırma, iş makinesi, traktör, ekipman ve halıcılık
gibi proje konuları için Bakanlığımızca da ayrıca
kredi desteği sağlanmaktadır.
Yine, Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalışın bir diğer soru
önergesi vardı orman yangınlarıyla alakalı yangın
söndürme uçakları hakkında.
Orman Genel
Müdürlüğü mülkiyetinde yangın söndürme uçağı
bulunmamaktadır ancak altı adet helikopter mevcuttur. Özellikle tabii
bu yangın söndürme helikopterleri ve uçakları kiralanmaktadır.
Ayrıca, acil durumlarda, nitekim Gülnar yangınında olduğu
gibi, gerek Antalyadaki Taşağıl yangınında,
İzmir ve Çanakkale yangınlarında İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin iki adet yangın söndürme uçağı da her zaman
kullanılmıştır, onu da belirtmek istiyorum.
Özellikle, ne
kadar yangın çıktı ve yanan alanlarla ilgili sorusunu
cevaplandırmak istiyorum: 2003 yılında 2.177 adet yangın
çıkmış ve
Yalnız, ben
burada şunu söylemek istiyorum: 2003 yılı ile 2007
yılları arasında, 2007 yılı da dâhil olmak üzere
toplam 10.543 adet yangın çıkmış ve
Müsaade ederseniz
bir de diğer ülkelerle mukayese etmek istiyorum: İspanyada aynı
dönemde, yani 2003 yılı ile 2007 yılları arasında
-2008 yılı sonu gelmediği için onu vermiyorum-
Efendim,
özellikle, bir de Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldanın
sorusuna cevap vermek istiyorum: Efendim, güvenlik gerekçesiyle yakılan
bir orman yoktur. Bakanlığımız, ormanların zarar
görmemesi için gerekli her türlü tedbiri diğer bölgelerde olduğu gibi
bu bölgelerde de almaktadır, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Ayrıca,
kendisinin, özellikle, vilayetlerde ne kadar alan
ağaçlandırıldı, bu konuda bilgi talebi var. Şunu ifade
etmek istiyorum: Seksen bir vilayette yoğun bir ağaçlandırma ve
bozuk orman alanları ıslahı ve erozyonla mücadele
çalışmaları yapılmaktadır. Bunu biz eylem
planıyla ilan etmiştik ve bunu İnternet sayfasında da yayınladık:
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Seferberliği Programında
2,3 milyon hektarlık alan 2012 yılı sonuna kadar
ağaçlandırılacaktır. Hatta biz bunları altı ayda
bir kontrol ediyoruz, her bir vilayette altı ayda ne kadarlık alan
ağaçlandırıldı, ne kadar ağaç dikildi, bunlar da Çevre
ve Orman Bakanlığımızın web sayfalarında
yayınlanmaktadır ve altı aylık değerlendirme
neticesinde hedeflerimizi aştığımızı söylemek
istiyorum. Tabii ki, Sayın Milletvekilinin özellikle seçim bölgesi olan
Iğdırda 6.500 hektarlık alanda çalışma
yapılacaktır. Misal olarak: Aralık ilçesinde rüzgâr erozyonu
vardı. Burada, Sayın Başbakanımızın
talimatıyla, ben, DSİ Genel Müdürüyken bizzat oraya giderek
Aralık ilçesindeki rüzgâr erozyonunu önlemek için gerekli
çalışmaları takip ettik. Hatta bu maksatla Ebu Cehil çalısı
adıyla anılan bir çalının bu rüzgâr erozyonu için gerçekten
çok faydalı olacağı anlaşıldı ve 2005
yılından itibaren Aralık ilçesi ve çevresine sürekli olarak,
DSİ dâhil olmak üzere, Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Genel
Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü ve Iğdır Valiliğimiz
sürekli olarak Ebu Cehil çalısı dikmektedir. Bu konuda gerçekten
başarılı olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.
Antalya
Milletvekili Sayın Tayfur Sünerin sözlü soru önergesine cevap vermek
istiyorum. Özellikle Antalya ili merkez ilçe sınırları dâhilinde
kalan Güver Uçurumuna sahip olduğu jeomorfolojik kaynakları ve
doğal zenginlikleri olan bir yerdir. Hakikaten burası tabii
güzellikler açısından muhteşem bir alan. Bu sebeple, 2873
sayılı Millî Parklar Kanununa göre tabiat parkı olarak koruma
altına alınmıştır. Ancak, alageyiklerin
yaşadığı alanlar tabiat parkı sınırları
dışında tutulmuştur.
Aksaray
Milletvekili Sayın Osman Ertuğrulun sözlü soru önergesine cevap
vermek istiyorum. Özellikle Aksarayda -ben yakında Aksaraya da gittim,
orada bir koordinasyon toplantısı gerçekleştirdik- şehrin
şu anda -Aksarayın- su ihtiyacı hâlâ Helvadere ve
bağlı kaptajlar ile Mamasın Barajından temin edilmektedir.
Yapılan nüfus ve su ihtiyacı tahminlerine göre mevcut kaynaklardan
şehrin 2023 yılına kadar su ihtiyacı rahatlıkla
karşılanabilir. Bu maksatla zaten bizim seksen bir vilayet için
hazırladığımız içme suyu ve sanayi suyu temin eylem
planında bu konuda Aksaray ili ile ilgili kaynaklar ve gelecekteki nüfus,
gelecekteki ihtiyaçlar da hesaplanarak ortaya konulmuştur. Ancak, Aksaray
ilimizin uzun vadeli su ihtiyaçlarının karşılanması
maksadıyla proje yapım işi 2008 yılı yatırım
programında yer almaktadır. Çalışmalar devam ediyor ancak
Aksarayda içme suyundaki arsenik meselesinin, probleminin giderilmesi
maksadıyla, Aksaray, Nevşehir ve Niğde içme suyu arsenik
arıtma tesisleri yapım işi ihale edilmiş olup, ihale süreci
Kasım 2008 ortalarında sonuçlandırılacaktır ve
yapım için de toplam beş aylık süre öngörülmüştür. Böylece,
arıtma problemini de bu illerde kökünden çözmüş olacağız.
Malatya
Milletvekili Sayın Mevlüt Aslanoğlunun sözlü soru önergesine
kısaca cevap vermek istiyorum. Efendim, sulama tesislerinde, özellikle
rehabilitasyon ihtiyacı olan bu tesisler için program geliştirmek
üzere DSİ Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bir inceleme ve
değerlendirme komisyonu kurulmuş olup çalışmalar devam
etmektedir. Malatya ilinde yer alan sulama birlikleri sulama ücretlerini çok
düşük düzeyde belirledikleri için, yıl içinde yapılması
gereken bakım ve onarım çalışmaları yapılmamakta
ve DSİ Genel Müdürlüğünden sürekli yardım talebinde
bulunmaktadırlar. Sulama tesislerinin işletme, bakım ve yönetim
sorumluluğunu üstlenen birlikler yıllık bütçelerini belirlerken
personel giderleri yanı sıra bakım onarım giderlerini de
esas almak zorundadırlar çünkü biz, bütün sulama tesisatını,
sulama şebekesini tamamladıktan sonra, yatırımı
yaptıktan sonra, tamamen sulama birliklerine devrediyoruz. Bunların
işletilmesini, bakımını sulama birlikleri
yapmaktadırlar ancak acil durumlarda da DSİ olarak zaman zaman destek
veriyoruz.
Gaziantep Milletvekili
Sayın Yaşar Ağyüzün sözlü soru önergesine cevabım ise:
Özellikle maden arama ve işletme ruhsatlarını verme, verilen
ruhsatları iptal etme ve ruhsatlarla ilgili iş ve işlemler
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel
Müdürlüğünün görev, yetki ve sorumluluğundadır.
Bakanlığımızca, Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği
uyarınca iş ve işlemler yapılmakta ve projeler için ÇED
olumlu veya ÇED gerekli değildir kararları verilmektedir. Ancak
ÇED Yönetmeliği kapsamında yer alan projeler için verilen ÇED
olumlu ya da ÇED gerekli değildir kararı bir projenin
gerçekleştirilmesi için yeterli olmayıp ilgili kurum ve
kuruluşlardan gerekli izin, onay, ruhsat ve/veya görüş alınmadan
faaliyete başlanılması mümkün değildir, bunu özellikle
belirtmek istiyorum.
Balıkesir
Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulutun soru önergesine cevap vermek
istiyorum efendim. Balıkesir ili Gönen ilçesi Babayaka köyü
yakınlarında Gönen Madencilik ve Yapı Malzemeleri Sanayi ve
Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılması düşünülen
çimento fabrikası için 14 Mart 2008 tarihinde
Bakanlığımıza müracaat edilmiştir.
ÇED sürecine
halkın katılımı toplantısı -bilgilendirme kapsam
ve özel format belirleme toplantısı- gerçekleştirilmiştir.
ÇED raporu özet formatı ise 22 Nisan 2008 tarihinde verilmiştir.
Müracaata ilişkin karar ÇED Yönetmeliği kapsamında
oluşturulan komisyonca yürürlükte bulunan ilgili mevzuata göre
yapılacak değerlendirmeden sonra verilecektir, değerlendirme
safhasında.
Kurulması
planlanan klinker üretim öğütme ve entegre tesisi arazisinin
büyüklüğü 421.411 metrekaredir. Proje tanıtım dosyasında
kalker ocaklarına ait parsellerin büyük bir kısmının orman
alanında olduğu ve işletme izni aşamasında Orman Genel
Müdürlüğünden kiralanacağı belirtilmekte olup şu ana kadar
bahse konu tesis için herhangi bir izin müracaatı
yapılmamıştır. Özellikle, Yöredeki çimento fabrikası
kurulmasına yönelik ÇED raporu faaliyetleri ne aşamadadır? diye
belirtiliyor. ÇED raporu henüz Bakanlığımıza
sunulmamıştır.
Bursa
Milletvekili Sayın İsmet Büyükatamanın sözlü soru önergesine
cevap vermek istiyorum. Bursa ili Orhaneli ilçesi Başköy mevkisindeki
mermer ocağı faaliyeti hakkında idi. Söz konusu mermer
ocağı ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında
kalmakta olup İl müdürlüğümüz elemanlarınca yapılan denetim
esnasında, izin alınan sahadaki örtü tabakasını
kaldırma işleminin yapılmakta olduğu, bu aşamada su
kaynaklarını olumsuz yönde etkileyecek bir faaliyetin
bulunmadığı tespit edilmiştir. İl müdürlüğümüzce
ocağın faaliyetleri takip edilmekte olup faaliyetin belirlenen
şartlar kapsamında yürütülmesi sağlanacak, kontroller
yapılacaktır.
Yine Bursa
Milletvekili Sayın İsmet Büyükatamanın bir diğer soru
önergesi, özellikle Bursa ve Bilecik illeri köyleri arasında yaşanan
su sorunuyla alakalı. Bildiğiniz gibi, mülga Köy Hizmetleri
tarafından Çerkeşli Sulama Göleti projelendirilmiş ve
işletmeye açılmıştır. Gölette detaylı
çalışma yapılabilmesi için kurumumuzun yetkilendirilmesi
bakımından Bilecik İl Özel İdare Müdürlüğünün DSİ
Genel Müdürlüğümüze bağlı DSİ 3. Bölge Müdürlüğü yani
Eskişehir İl Müdürlüğünde gerekli girişimde bulunulması
gerekiyor. Bu konu da her ne kadar özel idareye ait bir problemse de DSİ
3. Bölge Müdürlüğüne talimat verilmiştir, gerekli destekler
verilecektir.
Balıkesir
Milletvekili Sayın Ergün Aydoğanın sözlü soru önergesine cevap
ise
Aynı, az önce cevap verdim ama özellikle tekrar etmek istiyorum:
Gönen Madencilik ve Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret AŞ
tarafından 14 Mart 2008 tarihinde müracaat edildiğini az önce
belirttim. Projeyle ilgili ÇED raporu özel formatı 22 Nisan 2008 tarihinde
verilmiş olmasına rağmen ÇED raporu henüz Bakanlığımıza
ulaşmış değildir. Çimento fabrikasıyla ilgili de ÇED
raporu Bakanlığımıza sunulduğunda, belirtilen
şartlar, hususlar, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından
değerlendirilecektir.
Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalışın sözlü soru önergesine
cevabım ise
İşte Barajlarımız gerçekten alarm veriyor
mu? şeklinde bir sorusu vardı. Hangi illerimizde
sıkıntı yaşanacak? Özellikle içme suyu konusunda bu yaz
kuraklığa rağmen illerimizde herhangi bir büyük
sıkıntı yaşanmamıştır. İstanbul için,
bilindiği gibi, Melen sisteminin ilk kademesi devreye girmiş ve
böylece İstanbul için sürekli su verilmesi İstanbulda
sağlanmıştır. Herhangi bir kesinti söz konusu
değildir. Bundan sonra da olmayacaktır.
Ankarada ise,
bildiğiniz üzere, Kesikköprü Projesi tamamlanmış,
yıldırım hızıyla Ankara Büyükşehir Belediyemiz ve
ASKİ tarafından gerçekleştirilmiş, Kesikköprüden Ankaraya
su temin edilmiştir.
Bursada ise,
Bursanın gelecekteki su ihtiyacını karşılamak üzere
Nilüfer Barajı tamamlandı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi
BUSKİye teslim edilmiştir.
Bunun
dışında, İzmir için de, İzmirin gelecekteki su
ihtiyacının karşılanması ve İzmire 58 milyon
metreküp yılda- su temini maksadıyla Gördes Barajının
yapımı hızlandırılmıştır.
İnşallah, bu yıl sonunda inşaat çalışmaları
bitecek ve önümüzdeki yıl başlarında su tutma işlemine
geçilecektir.
Dolayısıyla,
özellikle su kesintisinin olmadığını ve bizim
çalışmaların daha ziyade bu seksen bir il merkezinin su
teminiyle alakalı eylem planı 2008-2013 yılları
arasını kapsıyor ama bu, bu yılların su
ihtiyacını karşılamak için değildir, özellikle 2023
ile 2040 yılları arasında bu şehirlerimizin su
ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. Yani uzun vadeli
düşündüğümüzü özellikle ifade etmek istiyorum.
Niğde
Milletvekili Sayın Mümin İnanın sözlü soru önergesine cevap
vermek istiyorum. Efendim, özellikle ağaçlandırmayla alakalı
Sayın Mümin İnan sormuş. Bakanlığımızca,
yörelerinde, kendi imkânlarıyla ağaçlandırma yapmak isteyen
muhtarlıklara ve belde belediye başkanlıklarına 9
Mayıs 2008 tarihli ve 26871 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 2008/13568 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
doğrultusunda kurumumuz imkânları dâhilinde bir, iki ve üç
yaşlı, çıplak köklü orman ağacı fidanları
ücretsiz olarak verilmeye başlanmıştır. Talep olması
hâlinde biz bunları karşılayacağız ve mutlaka
muhtarlıklarımızı, beldelerimizi, şehirlerimizi
destekleyeceğiz fidanla.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun sözlü önergesine cevap vermek
istiyorum. Kendisi, Özellikle özel sektörce geliştirilen baraj ve gölet
inşaatlarının kontrolleri yapılmakta mıdır? diye
sormuş. Efendim, özellikle bu özel sektör tarafından
geliştirilen ve onlar tarafından yapılan hidroelektrik santral
projeleri için hazırlanan fizibilite raporları DSİ Genel
Müdürlüğümüzce incelenmekte ve uygun bulunanlar lisans müracaatı için
EPDKya gönderilmektedir. EPDK tarafından lisans müracaatı uygun
bulunan firmalar ile Genel Müdürlüğümüz arasında su kullanım
hakkı anlaşması imzalanmakta ve EPDK tarafından üretim
lisansı verilmektedir. Üretim lisansı alınmasından sonra
kati projeler hazırlanarak Enerji İşleri Genel Müdürlüğüne
teslim edilmektedir. Enerji İşleri Genel Müdürlüğünce gönderilen
kati projeler memba ve mansap ilişkileriyle su kullanım hakkı
anlaşması hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Kati
projelerin onaylanmasını müteakip inşaat çalışmalarına
başlanmaktadır. Özel sektör tarafından gerçekleştirilen
inşaat çalışmalarında firmalar, su kullanım hakkı
anlaşması hükümlerine uymak zorunda olup müşavir firmaları
kendileri belirlemektedir.
Ancak şunu
belirteyim: Hakikaten Sayın Reşat Doğrunun bu teklifine ben de
aynen iştirak ediyorum. Hatta bu konuda Su Yapıları Kontrol
Yönetmeliğinin hazırlanması konusunda DSİ Genel
Müdürlüğüne talimat verdim bundan bir ay önce ve bu konuda özellikle Hukuk
Müşavirliği -DSİnin- Etüt ve Plan Daire
Başkanlığı, Proje İnşaat, Barajlar ve
Hidroelektrik Santraller Daire Başkanlığı, İçmesuyu ve
Kanalizasyon Daire Başkanlığı elemanlarınca komisyon
kuruldu. Bu komisyonlar her ne kadar kontrol ediliyorsa- daha sıkı
bir kontrol maksadıyla bir yönetmelik taslağı hazırlıyorlar.
Çalışmaların hafta sonuna kadar tamamlanması
talimatını verdim. Sonra yönetmeliğin yayınlanması
için Başbakanlığa sevk edeceğiz. Daha sıkı bir
denetim yapılmasının gerekli olduğu kanaatindeyim ben de. O
bakımdan Sayın Vekilimize de teşekkür ediyorum.
Antalya
Milletvekili Sayın Tayfur Sünerin sözlü soru önergesine kısaca cevap
vermek istiyorum. Efendim, Gazipaşa ilçesindeki Uluhendek Deresiyle
ilgili kirlenmeden bahsetmişti. Özellikle derenin ıslah edilmesi,
turistik bir bölge olduğundan bahsediyordu malumunuz. Şimdi, efendim,
2006/27 sayılı Başbakanlık Genelgesi uyarınca dere
yataklarına su akış kesitini daraltan her türlü yapı ile
yine dere kesitini daraltan ağaç, moloz, çöp vesaire gibi atıkların
temizlenmesi, önlenmesi görevleri ilgili belediye veya il özel idaresinin
sorumluluğundadır. Bunu belirtmek istiyorum.
Gazipaşa
Belediyesi tarafından işletilen 5 bin kişi kapasiteli merkezî
atık su arıtma tesisi bulunmaktadır. Söz konusu atık su
arıtma tesisi çıkış suyu Hacımusa Deresine
deşarj edilmektedir. Belediye Başkanlığı
tarafından artı 50 bin kişi kapasiteli atık su arıtma
tesisi yapılması planlanmakta olup, ilk etapta 50 bin kişiye
hitap edecek projeler İller Bankası tarafından
hazırlanmıştır. Özellikle projeler
tamamlandığı zaman, buranın turistik bölge olması
sebebiyle Bakanlığımız da kısmi bir maddi destek
verecektir.
Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalışın sözlü soru önergesinin
birincisine -6/911 sayılı önergesine- cevap vermek istiyorum.
Efendim, özellikle Gülnardaki orman yangınıyla ilgili gerekli
mücadele hakikaten kısa zamanda yapılmıştır ve bu
büyük yangın, 70-75 kilometre/saatlik hızla esen büyük rüzgâra
rağmen kısa zamanda söndürülmüştür. Orman yangınına
saat 12.30da bir arazöz ve bir ekiple hemen müdahale edilmiştir. İlk
yardım, daha doğrusu ilk yarım saat içinde sekiz arazöz daha
yangına sevk edilmiş, ayrıca yangın mahalline en yakın
mesafede konuşlu Adana helikopteri on dakika içerisinde yangın
mahalline hareket etmiş ve saat 12.50de yangına müdahale
etmiştir. Daha sonra kademeli olarak Kahramanmaraş, Antalya, Denizli
ve Fethiye helikopterleri de yangına sevk edilmiştir. Anızdan
çıkan yangın o sırada, az önce belirttiğim gibi, 70 ila 75
kilometre/saat şiddetinde esen rüzgârın etkisiyle tehlike arz
etmiş ve hızla büyüme göstermiştir. Hakikaten çok yoğun
gayretler neticesinde, yangınla mücadele eden
arkadaşlarımız kendilerini de riske atarak yangını
kısa zamanda söndürmüşlerdir. Tabii, özellikle yangınla ilgili,
bölgedeki Çevre ve Orman Bakanlığının, Orman Genel
Müdürlüğünün ekipleri böyle bir yangına müdahale etmiyor sadece.
Valilik, Kaymakamlık, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü,
İl Özel İdaresi, belediyeler, jandarma ve özel kuruluşlardan
iş makinesi ve eleman taleplerinde bulunulmuş ve talepte bulunulan
tüm kuruluşlar yangın söndürme çalışmalarına iş
makinesi ve eleman göndermişlerdir. Yapılan hasar tespit
çalışmaları sonucunda, ilk etapta, aile başına hemen
-Başbakanımızın talimatıyla- Başbakanlık
Yardım Fonundan 2 bin YTL ödenmiş, akabinde diğer ilgili kurum
ve kuruluşlar tarafından çeşitli yardım ve
çalışmalar yapılmıştır, çalışmalar
zaten Afet İşleri Genel Müdürlüğümüz tarafından da
sürdürülmektedir.
Gene Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalışın bir diğer soru
önergesi vardı, o da özellikle keçilerle ilgili. Keçilerin azalmasıyla
yanan orman alanlarının çoğaldığı görüşü
herhangi bir araştırmaya veya bilimsel veriye dayanmayan subjektif
bir değerlendirmedir, yani bu konuda herhangi bir ilmî çalışma
yok. Zaten biz de keçilerin tamamen yok edilmesine karşıyız,
keçilerin planlı şekilde, yeni dikilen fidanlara zarar vermeyecek
şekilde kontrol edilmesini talep ediyoruz, yaptığımız
odur. Özellikle sıfır ile
Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlunun arka arkaya üç tane soru
önergesi var, bunları cevaplandırmak istiyorum.
Birinci soruda
Gökırmak-Kırık Projesinin inşaatına ne zaman
başlanacaktır? diye soruluyor. Kırık Barajı hakikaten
Kastamonu için çok önemli. Maalesef geçmişte bu, yatırım
programından çıkarılmış ancak özellikle Kastamonunun
içme suyu ihtiyacının karşılanacağı dikkate
alınarak biz bunun kati proje yapılmasını ihale ettik ve
2006 yılında Kastamonu Kırık Barajının kati
proje yapım hizmetleri başladı. 2009 yılında kati
projeler tamamlanacak. Kati projeler tamamlandıktan sonra duruma göre yatırım
programına teklif etmeyi planlıyoruz.
Diğer
sualler var: Özellikle Obrucak Projesine ne zaman başlanacak? Bir de
Gökırmak-Oyrak Projesine ne zaman başlanacak? diye Sayın
Kastamonu Milletvekilimiz soru soruyor. Efendim, evvela bu maksatla
Kastamonuyla ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum: Bir kere
Kastamonuda Hükûmetimiz son beş yılda çok büyük
yatırımlara imza atmıştır, bir defa bunu özellikle
altını çizerek bir belirtmek istiyorum, Kastamonu çok önemlidir.
Bakın, bir kere 21 Kasım 2004 tarihinde Kastamonu Taşköprü Asar
Barajı ve sulaması hayata geçirildi ve 1.010 hektarlık bir alan
sulu tarıma başlatıldı. Bakın, 18 Aralık 2005
tarihinde Kastamonu için yıllarca bitmeyen Kastamonu Hasköy sulaması
vardı. Bu Hasköy sulamasını 2005 yılı sonunda tamamladık
ve 3 bin hektarlık alanın sulamasını temin ettik.
Ayrıca Kastamonuda Karadere Barajı vardı. Ben kendim 2005
yılında Karadere Barajına bizzat gittiğim zaman bu
Karadere Barajının âdeta sürüncemede kaldığını
bizzat fark ettim, hatta o bölgedeki araziyi de gezdim. Bu bölge, Karadere
sulamasının yapılacağı alan Kastamonuya hayat verecek
olan ve oranın millî gelirinin artmasına büyük katkı
sağlayacak olan bir alandı ve Karadere Barajının
hızla tamamlanması talimatını verdik. 2 Aralık 2006
tarihinde Karadere Barajını tamamladık ve şu anda
sulaması da çok hızlı bir şekilde ilerliyor, onu da
özellikle belirtmek istiyorum. Ayrıca 20 Aralık 2006 tarihinde
Kastamonu Merkez Suluceviz Deresi Taşkın Koruma Tesisi ve çok
sayıda, Taşköprü ilçe merkezi, Honsalar, Bağışlar,
Seydiler, Çiğil köyü, Budaklar, Koncalar ve arazileri, Ekincik
Tıknık Deresi, Karabey köy içi ve Fındıklı dereleri,
Çağlayık Deresi, Yukarı Çayırcık Deresi gibi pek çok
derenin de ıslahı yapıldı. Onu da özetle belirtmek
istiyorum.
Şu anda,
Karadere Projesinin sulaması devam ediyor. Özellikle, Kastamonululara buradan
şu müjdeyi vermek istiyorum: Biz, sadece 2008 yılında, bu
projenin süratle tamamlanması için yıl içindeki ödeneğine ilave
olarak 8 milyon 350 bin YTL ilave ödenek gönderdik. Yani 8,3 trilyon ilave
ödenek gönderdik. Ayrıca, Devrekâni Kulaksızlar Projesinin de
özellikle 2008 yılında 7 milyon 100 bin YTL ödenek ihtiyacı
tespit edilmiş olmasına rağmen, Genel Müdürlüğümüzce 3,5
trilyon ödenek ayrıldı ancak bu konuda da firmaya süratli bir
şekilde tamamla diye talimat verdik.
Netice olarak
Bunu şunun için söylüyorum Sayın Milletvekiline: Bizim, şu anda,
Kastamonuda yürümekte olan projelerimiz var. Bunları hızla
tamamlayacağız, daha sonra diğer projelerin kati projeleri
bittikçe onları devreye alacağız. Yoksa aynı anda hepsinin
temelini atmanın yanlış olduğunu özellikle belirtmek
istiyorum. Sadece Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün il
yatırımlarında 2008 yılında toplam 11 milyon 249 bin
502 YTL ödenek ayrılmış iken, bakın, dikkat ediniz, sene
içinde sağlanan ek ödeneklerle yıl ödeneği 12 milyon 149 bin 502
YTL olmuştur. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Son olarak,
Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün suali vardı.
Şöyle: Tabii ki burada vatandaşın mülkiyet hakkı var.
Soruyu hatırlatacak olursam: Orman Genel Müdürlüğü yetkililerinin
haberdar olduğu yargı kararı sonucu kesilecek olan yetişkin
çam ağaçlarının kesimini önlemek için neden girişimde
bulunmamıştır? diyor. Şimdi, söz konusu taşınmaz
1980 yılında orman dışı ağaçlandırma projesi
kapsamında sehven ağaçlandırılmış ancak konu
yargıya intikal etmiş. Yani mülkiyet sahipleri yargıya müracaat
ederek bu arazinin kendilerine ait olduğunu ifade etmişler ve
yargılama süreci neticesinde de bu sahanın orman
olmadığı karara bağlanmış.
Yaptığımız işlem sadece yargı kararının
uygulanmasından ibarettir, onu özellikle belirteyim.
Ağaç
kesimine gelince: Yapılan çalışmalar herhangi birisine rant
sağlama değil, geçmişte idaremizce sehven
ağaçlandırılan özel şahıs arazisi üzerindeki
ağaçların alınarak, arazisinin mahkeme kararına uygun
olarak mülk sahiplerine devri işlemidir. Tabii, Sayın Vekilimizin
Acaba, bu alan başka bir alanla takas yapılarak bu ağaçlar
muhafaza edilebilir mi? şeklinde bir teklifi var. Tabii, takdir edersiniz
ki eğer mülk sahipleri böyle bir teklifi kabul ediyorlarsa o konuda onlara
sorarak yapmak mümkün olabilir ama eğer mülk sahipleri böyle bir teklifi
kabul etmiyorlarsa yargı kararı kesindir, böyle bir işlemi
yapamayız. Ancak Sayın Vekilimizin bu teklifini, hemen talimat
vereceğim Orman Genel Müdürlüğümüze, mülk sahiplerine teklif etsin,
başka bir alandan uygun bir arazi ile takas veya becayiş yapmak
suretiyle kabul ediyorlarsa bu konuda da bir girişim yapalım, orman
varlığının korunması açısından faydalı
olur. Kabul etmesi hâlinde bu mümkündür ama kabul etmiyorsa karşı
taraf, zorla bunu elinden almak mümkün değildir.
Bütün sayın
vekillere, bütün sözlü soru önergelerine cevap vermeye çalıştım.
Hepinize tekrar teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum,
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Bazı
milletvekili arkadaşlarımızın konuyla ilgili ek
açıklamaları olacak, o arkadaşlarımıza söz
vereceğim.
Sayın
Serdaroğlu
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkanım teşekkür
ediyorum.
Sayın
Bakanın verdiği cevaplar bize göre yeterli değil. Bir defa,
iktidara geldiklerinde, Hasköy sulaması yüzde 90 seviyesinde, Asar
Barajı yüzde 85 seviyesinde ve Karadere Barajı yüzde 90
seviyesindeydi. Bunlar tamamlandı, bunlar için teşekkür ediyoruz.
Ancak, 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde Sayın Başbakan,
Kastamonu Nasrullah Camisinin yanındaki meydanda Kastamonu insanına
seslenerek: Kastamonulular, bu Hükûmet Kastamonuya hayat verecek olan Oyrak,
Oprucak ve Kırık Barajlarını programdan çıkardı
ve devamla Sayın Başbakan- 4 Kasım sabahından itibaren
önceliğimiz bu barajları tekrar programa alıp süratle
inşaatlarına başlayacağız, Kastamonu barajlar
şantiyesi olacak. demişti. Aradan altı yıl geçmesine
rağmen bu barajlardan verimliliği en yüksek olan birinin dahi olsa inşaatına
başlanmalıydı, ceke, caka gerek yok ve şöyle özetlemek
istiyorum: Bizim tenkit ve ikazlarımıza itibar etmiyorsunuz. Bu
sebeple size bir ayetle hatırlatma yapmak istiyorum: Ey iman edenler,
yapamayacağınız şeyleri neden söylersiniz?
Yapamayacağınız şeyleri söylemek Allah katında büyük
bir nefrete muciptir. diyorum. Saf Suresi Ayet 2 ve 3. Başka diyecek de
bir şey bulmuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Sayın
Doğru, buyurun efendim.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
teşekkür ediyorum vermiş olduğu cevaplar için. Ancak, Tokat
Güzelce Barajının 1996 yılında inşaatına
başlanmıştır ancak on iki yıllık bir süre
içerisinde yüzde 55i bitirilmiştir. Bu sene de çok az bir ödenek
ayrılmıştır. Yani, bu şekilde ayrılmayla, tahmin
ediyorum ki bir on iki sene daha sürecektir. Dolayısıyla, bunun 2008
değil de 2009 veyahut 2010 senesi içerisinde bitirilmesinin halk
tarafından beklendiğini ifade etmek istiyorum. Çünkü, bu barajın
olduğu bölgelerdeki insanlar çok fakir insanlardır.
İkinci soru
olarak, HES projeleriyle ilgili kontrolleri noktasında Sayın Bakan
açıklamaları da yaptı. Kendisi de bu hafta içerisinde bir
yönetmelik yayınlanacağını ifade etmişlerdir. Ancak,
Tokat için söylüyorum: Kelkit Vadisinde 4 tane HES projesi yapılıyor.
HES projesi yapılan yerlerde ağaçlar kesiliyor, ormanlar talan
ediliyor. Hatta, mümbit arazilerin olduğu yerlerden kanallar geçirilerek o
bölgelerde tamamen çiftçilerin istemediği bir tabloyla
karşılaşıyoruz. Özellikle Erbaa HES Projesi için söylemek
istiyorum: Erbaa ve Niksar Ovalarındaki çiftçiler bu HES Projesinin
geçmiş olduğu yerlerde büyük bir mağduriyet içerisindedir.
Sayın Bakanın o bölgeyi bizzat ziyaret ederek HES Projesinin
olduğu yerleri görmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkürlerimi
sunuyorum. Sağ olun efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, cevaplarınız için teşekkür ediyorum. Ancak birkaç
tane sorunun cevabı olduğu için topluca bir değerlendirme ve
sorularım olacak.
Sayın
Bakanım, keçi yetiştiriciliği, ekolojik denge, köylünün
desteklenmesiyle ilgili verdiğiniz cevaplara diyecek bir şey yok.
Gerçekten kâğıt üzerinde bunlara şapka çıkarmak lazım.
Ama maalesef uygulamada orman teşkilatının ve orman
çalışanlarının bütün iyi niyetine rağmen,
vatandaşın geldiği algılama noktası âdeta -en
azından benim bölgemde- keçi yetiştiriciliğinin bitirilme
noktasına gittiği şeklindedir.
Yani burada bir
de ekolojik dengeyle ilgili ayrı bir soruya verdiğiniz cevapta ilmî
bir dayanağı olmadığını belirttiniz. Sizlerden
istirham ediyorum, Orman Bakanlığının ve Tarım
Bakanlığının orman mühendisliği ve ziraat
mühendisliğiyle ilgili birimlerini bu konuların ilmî
çalışmalarını yaptırmaya teşvik ederseniz,
araştırmalara dayanacak verilerle sizler bizlere gelirseniz ben
memnun olurum.
Bir diğer
husus: Orman kadastrosu geçen köylerimizdeki uygulamadaki
tartışmanın en büyük sıkıntı kaynağı
fotoğraflardır, belli zamanlarda çekilen fotoğraflar. Buralarda
köylülerimizin iddiası şudur: Yüz elli yıllık bahçemi,
dedemin, babamın, benim kullandığım bahçemi otuz yıl
önce 10 bin metre yüksekten çekilen fotoğrafla
ayıramamışlardır. Ben haksızlığa
uğradım. diyor. Bu orman kadastrosuyla, fotoğraflarla ilgili
ayrı bir çalışma yapmanın yanında, köylüyü orman dostu
yapabilmenin bir tek yolu vardır Sayın Bakanım: Her
ağacın başına bir ormancıyı koyarak
ormanları koruma şansımız yok. Ekonomik değeri olan
orman, yani çam fıstığı gibi, Antep
fıstığı gibi, zeytin gibi yerlerde
Mesela maki ormanı
veya çalılık ormanı olan bir yerde köylüye çam
fıstığı öğretsek, Antep fıstığı
öğretsek, zeytin öğretsek, bunun bir dalını size
kopartır mı, ben soruyorum. O zaman yapmamız gereken bir
şey vardır: Orman tanımını ve orman dokusuna uygun
meyve tanımını yasal veya bürokratik olarak gözden geçirmemiz
gerekiyor. Bu konuda bir çalışma yapabilir miyiz Sayın
Bakanım?
Bir diğer
husus da: Genel bir kanaat vardır, orman yangınlarında Türk
Silahlı Kuvvetlerinin imkânlarından yeterince
yararlanılamadığı kanısı vardır. Bu konuda
yasal veya bürokratik engeller varsa bunları kaldırmak için bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
taş ocakları için belirttiğim yerde ÇED raporu gereklidir.,
ÇED raporu yeterli.den öte büyük bir tehlike vardır. Çevre büyük ölçüde
olumsuz etkilenmekte. Hem tarım ürünleri yok olmakta hem de okula giden
çocuklarımız, özellikle taşımalı eğitim olduğu
için, okula gidemez hâle gelmektedirler. Beş altı tane
yoğunlaşması da çok büyük ölçüde su kaynaklarının da
ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Ben bu bölgenin özellikle
Bakanlığınız tarafından yeniden incelenmesini talep
ediyorum. ÇED raporları yeterlidir, yetersizdir, ama bölgede büyük bir
tehdit altında bulunma sorunu var. İnsanlarımızın
hayatı söz konusu. Bunu tekrar bilginize sunmak istedim.
Cevabınıza teşekkür ederim ama özel bir ilgi gösterirseniz o
bölge için daha iyi olur diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Sayın Gök,
sizin sisteme girdiğinizi gördüm ama bu kapsamdaki usul şöyle: Soru
sormuş olan arkadaşlarımız Sayın Bakandan sonra ek bir
açıklama yapma hakkına sahiptirler. Sizin burada sorunuz yok benim
gördüğüm kadarıyla.
İSA GÖK
(Mersin) Benim size sorum var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bakan soruyu cevaplandırsın. Ben mikrofonunuzu açayım
isterseniz ama Sayın Bakan bir cevabını versin.
İSA GÖK
(Mersin) Tamam Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, ek bir açıklama yapacak mısınız
efendim?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet efendim, müsaade ederseniz.
Evvela Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu Sayın
Başbakanımızın söz verdiğini, sözünü yerine
getirmediğini söyledi. Bir kere Hükûmetimiz, bilhassa
Başbakanımız söz verince sözünü daima yerine getirir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Nitekim, bakın şunu ifade edeyim:
Başbakanımız o meydanda konuşmuş, Kırık
Barajı
Biz hemen akabinde Kırık Barajının kati proje
ihalesinin yapımına başladık, 2009 yılında da
bitecek. Tabii ki, takdir edersiniz ki proje olmadan ihale etmek mümkün
değil. Bunların peyderpey projesini yaptırıyoruz ve ihale
edilecektir.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Altı yıl oldu Sayın Bakanım,
altı yıl; altı yıl geçti.
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Ayrıca, Kastamonunun da Kırık Barajı
gelecekteki su ihtiyacını karşılayacak. Ben zaten, biraz
önce, Kastamonuyla ilgili ne kadar hızlı bir şekilde
yatırımları tamamladığımızı da özetle
vurgulamak istedim.
Şimdi,
mesela, siz Karadere Barajından bahsettiniz. Ben DSİ Genel Müdürü
olduğum zaman Karadere Barajı daha temel safhasındaydı.
Alakası yok
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Bırakın efendim
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Ben bizzat gittim.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Bırakın efendim
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Vatandaşlar, oradaki vatandaşlar biliyor. Bir
santimetrekare alan sulanmamıştı. Böyle bir şey yok.
Karadere Barajını büyük bir hızla -geçmişte ihale
edilmiş ama âdeta sürüncemede kalmış- yıldırım
hızıyla biz tamamladık, biz açtık.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Siz
açtınız tabii. Yüzde 85ini başkaları yaptı, yüzde
15ini siz yaptınız ve açtınız, doğrudur bu,
itirazımız yok.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Suyu da şu anda fevkalade iyidir.
Sulaması da hızla devam ediyor. Diğer barajları da
yapacağız. Sırası gelince hepsini yaparız, merak
etmeyin.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) İnşallah
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Sayın Reşat
Doğrunun Güzelce Barajı konusundaki temennisine ben de iştirak
ediyorum. Evet, şu anda yüzde 55ler civarında fiziki
gerçekleşme ama bunun hızlı bir şekilde tamamlanması
konusunda elimden gelen gayreti göstereceğim.
Ayrıca,
Sayın Vekilimiz Reşat Doğru Beyefendi, Tokattaki HESlerle
alakalı kendisi bizzat yerine giderek inceleme gerektiğini ifade
etti. Esasen ben bu projeleri baştan sona -bilhassa Niksar,Erbaayla
alakalı- bizzat kendim inceledim, ilgili arkadaşları gönderdim.
Hatta o bölgeye gittiğimde de bölgedeki vatandaşlarla toplantı
yaptım. Biz o HESlerin bölgeye
zarar vermesini istemiyoruz. Niksara zarar verecekse proje tadilatı
yapması gerektiğini ilgili firmaya ifade ettik, hatta ÇED sürecini de
durdurduk. Bunu çok dikkatli bir şekilde takip ediyoruz.
Karaman
Milletvekili Sayın Çalış, keçi yetiştiriciliği
konusunda bir çalışma yapılmasını söyledi. Yani, biz
keçilerin ırkının yok edilmesinden yana değiliz yani
mutlaka bunlar da bölge için, özellikle gerek peynir gerek dondurma üretiminde
çok önemli. Gerekli her türlü desteği vermeye hazırız. Sadece
biz şuna karşıyız: Yeni dikilen ağaçların
fidanlarını kısa zamanda tahrip ediyor. Bunları muhafaza
edelim. Bunun dışında herhangi bir itirazımız yoktur.
Evet, ben
İlmî dayanağı yok. dedim. Bu konuda bir çalışma
yapalım, yani keçilerin hakikaten bu orman yangınlarının
önlenmesinde bir katkısı var mı? otları yiyerek, böyle bir
çalışma yaptıralım. Üniversitelerimizde, kamu kurumlarında,
teşkilatımızda bunu yaptırmayı ben de uygun görüyorum.
Orman
kadastrosunda haksızlık yapılmasından yana değiliz.
Vatandaşın hakkı varsa hakkını teslim etmek
lazım, yani aksi takdirde vatandaşın hakkı olan bir araziyi
vatandaştan alırsak bu zulüm olur. Ben de buna taraftar değilim.
Esasen bu konuda bir itiraz varsa hassasiyetle inceletelim. İtiraz olunca
zaten inceletiyoruz. Eğer ihtilaf varsa, zaten mahkemeler tarafsız
olarak buna karar veriyor. Ama buna rağmen bizim o bölgelerde, sizin de
işaret ettiğiniz üzere, fıstık çamı, keçiboynuzu veya
gelir getirici birtakım ürünleri şu andaki mevzuata göre
verebiliyoruz. Onlara kırk dokuz yıllığına verelim,
istifade etsinler. Orman köylülerine fidan yetiştirme maksadıyla
bunların tahsisi şu anda mümkün, köy tüzel kişiliklerine
verebiliriz. Bunu özellikle ifade edeyim. Mesela, biz, Edirnede daha geçen
pazar günü özellikle aşılı cevizleri orman alanından
verdik. Vatandaşlar, buraya bakacaklar ve cevizinden, satarak istifade edecekler.
Böyle çalışmalar yapabiliriz, memnuniyetle buna
katılıyorum. Talep varsa hep birlikte bakalım, Karamanda talep
varsa oradan başlayalım.
Bir de
yangınlarla ilgili, esasen hemen Orman Genel Müdürlüğümüz meseleye
yerinde müdahale ediyor ve vilayet, valilik de bizzat bunu sevk ve idare
ediyor. Çoğu kere de büyük yangınlara ben kendim de gidiyorum, hem Antalya hem Gülnar
hem Mersin ve diğer yangınların pek çoğuna gittim, hatta
Antalyaya iki defa gittim.
Şimdi, Türk
Silahlı Kuvvetlerinden hakikaten yangın esnasında yardım
istemek mümkün ama takdir edersiniz ki bu yangınlarda müdahale edecek
insanların profesyonel olması lazım. Aksi takdirde can
kaybı olur. Misal: Gülnar yangınında bizim 16
elemanımız yangın içinde kaldı. Eğer profesyonel
olmasalardı o yangından kurtulmaları mümkün değildi.
Yangın üzerlerinden geçti ama hiçbir can kaybı olmadan -çok
şükür- biz bunu başardık. Ama bu konuda Türk Silahlı
Kuvvetlerimizle görüşelim, ne gibi destek olabilir. Belki makine ekipman
desteği olabilir. Ama eleman desteği konusunda askerlerin bu işe
dâhil edilmesi konusu, biraz üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur
diye düşünüyorum. Ama zaten sivil savunma ekipleri veya jandarma ekipleri
bu konuda zaten hemen her zaman destek veriyor, belediyelerimiz destek veriyor.
Onu özellikle belirtmek istiyorum.
Evet, hepinize
teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
İSA GÖK
(Mersin) Efendim, sorum yok.
BAŞKAN
Sayın Gök, açacağım mikrofonunuzu, unutmadım yani.
Soru soran
milletvekili arkadaşlarımıza ve Sayın Bakanımıza
teşekkür ediyorum.
Sayın Gök,
buyurun efendim.
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili İsa Gökün, Gülnar orman yangınıyla ilgili
açıklaması
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Gülnar orman yangınından dolayı -malumunuz- derhâl
1 milyon YTLlik para gönderilmişti ve yangından mağdur olan
insanlara 3 biner YTLlik bir yardım yapılmıştı. Bilginiz
dâhilinde mi bilmiyorum ancak şu anda jandarma birlikleri mütemadiyen her
eve giderek ödenen paraların geri alınması için, iade edilmesi
için, istirdadı için herkese tebligat yapıyor ve köylü -ben dâhil
olmak üzere- herkesi arayarak borç para bulup önceden aldığı,
sizlerden alınan 3 biner YTLnin iadesini sağlıyor. Bu konuda
bilginiz var mı? Bu iade yasaya uygun mu? Eğer ilgilenirseniz çok
teşekkür ederim, ciddi bir sorun çünkü bu Gülnar yöresinde. Sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Buyurun
Sayın Bakan, kısa bir açıklama yapacaksanız.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Vekilim, o konuda
şu anda bana gelen bir bilgi yok ama hemen konuyu
araştıracağım bugün öğleden sonra. Konuyu takip
edeceğim.
İSA GÖK
(Mersin) Çok teşekkür ederim. Sağ olun.
BAŞKAN
Sayın Göke ve Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru önergeleri
cevaplandırılmıştır ve çalışma süremizin
tamamlanmasına beş dakikalık bir süre kalmıştır.
Bunu da dikkate
alarak, saat 14.00te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 12.56
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlunun Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile İzmir Milletvekili Şenol Balın 4562 Sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 milletvekilinin 4562
Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlunun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile İzmir Milletvekili Şenol Balın; 4562 Sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562
Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 2nci sırada yer alan Yüksek Öğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 Milletvekilinin, Samsun Milletvekili Osman
Çakırın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 7
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Sivas Milletvekili Muhsin
Yazıcıoğlunun; Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve
20 Milletvekilinin; Samsun Milletvekili Osman Çakırın; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 7 Milletvekilinin; Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/651, 2/20, 2/46, 2/61, 2/80) (S. Sayısı: 298) (x)
(x) 298 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
298 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Başkanlığımıza intikal eden söz
taleplerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Nur Serter, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil; şahısları
adına Kütahya Milletvekili Alim Işık ve Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak.
Evet, ilk söz
tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
Milletvekili Sayın Nur Sertere aittir.
Sayın
Serter, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CUMHURİYET
HALK PARTİSİ GRUBU ADINA FATMA NUR SERTER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 298 sıra sayılı Yüksek Öğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının bütünü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan öğrenci affı yasa tasarısının Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getirilmesinde ve komisyon
çalışmalarında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak çok önemli
katkılarda bulunarak yer aldık. Ve çıkartılacak olan bu
öğrenci affı yasasının yapılacak bazı küçük
değişikliklerle çıkması hâlinde de gerçekten Türkiyedeki
çok önemli bir ihtiyacı karşılayacağı
inancını taşıyoruz.
Yasanın
Meclisin gündemine getiriliş döneminde Kahramanmaraş Milletvekilimiz
Sayın Durdu Özbolatın vermiş olduğu kanun teklifiyle
başlayan süreçte Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak gerek
Genel Kurulda söz alarak gerek basınla iletişim kurarak yasanın bir
an önce Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine inerek yasalaşmasıyla
ilgili çok ciddi çabalar içerisinde bulunduk. Ancak tabii ki öğrenci
affı bugün içinde bulunduğumuz koşullar itibarıyla her ne
kadar gerekli olarak kabul edilse de gelişmiş ülkelerin örneklerine
baktığımızda bir ülkede Meclisin gündeminde
sıklıkla yer alması gereken bir konu olarak da
değerlendirilmemelidir.
Bizim
öğrenci affıyla ilgili çıkarmış olduğumuz
yasaların şöyle kısa bir tarihçesine
baktığımızda, gerçekten bazen bir yıl, bazen iki
yıl, en fazla üç yıl arayla Meclisimizin gündemine çok fazla
sayıda öğrenci affı yasasının getirilmiş
olduğunu da görüyoruz. 1984te kabul edilen yasayla 1976-1984
arasındaki öğrenciler kapsama alınırken, 1985 ve 1988
yılı çok daha dar kapsamlı, sınırlı kapsamlı
kalmış ve kendi dönemlerini kapsamış. 1991de 1985 ile 1991
arasındaki öğrenciler aftan yararlandırılmış,
1992 yılında 1980den 1992 sonuna kadarki dönemi kapsayan bir yasa
çıkarılmış, 1993te yine 1991 ile 1993 arası yani
sınırlı sayıda yıl kapsanmış, 1995te
yeniden 1980den 1995 sonuna kadarki dönemi kapsayan geniş kapsamlı
bir af yasası çıkarılmış, 1997 yılında 1994
ile 1997 arası kapsanmış, 2000 yılında 1980 ile 2000
arasını kapsayan bir af çıkmış ve 2005
yılında da 2000 ile 2005 yılları arasını kapsayan
bir af yine yasalaşmış, Meclisten geçmiş ve öğrenciler
bundan yararlanmış.
Şimdi,
tabii, bu, övünülecek, sevinilecek ve gurur duyulacak bir tablo değil,
çünkü bu kadar sık affın çıkması, aynı zamanda sürekli
olarak bir af beklentisinin de yaratılması, eğitimin kalitesi
açısından toplumun belirli kesimlerinden, özellikle de
üniversitelerden zaman zaman yükselen tepkileri de beraberinde
getirmiştir.
Bu nedenle,
öğrenci affı gündeme girdiğinde, biz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, önce bazı sorular sorup, bu sorulara somut cevaplar bulma
çabası içerisine girdik.
İlk
sorulması gereken soru, sıklıkla affın Meclis gündemine
tekrar tekrar gelmesini engellemek için Nasıl bir af? sorusuna cevap
vermekle ilgiliydi. Nasıl bir af, aslında çıkartılacak af
yasasının kapsamı ve içeriğiyle ilgili düzenlemelerin neler
olması gerektiği sorusunu gündeme getiriyordu. Öncelikle affın
geniş kapsamlı bir af olması, içeriği itibarıyla,
yapılan teknik düzenlemeler bakımından bu aftan yararlanacak olanların,
aynı zamanda eğitime geri döndüklerinde yükseköğretim
kurumlarından mezun olmalarına fırsat tanıyacak bir
esnekliğe sahip olması en başta dikkati çeken konulardı.
Bunu şu
açıklamayla sürdürmek istiyorum: Geçmişte çıkartılan aflara
baktığınızda, mesela bir yılda sadece iki sınav
hakkı verilen veya sınırlı sınav haklarıyla dar
bir süre içerisinde öğrencilerin üniversitelere geri dönüşünü
sağlayan aflar, aslında öğrencilerin girdikleri gibi
çıkmalarından başka bir sonuç vermemiştir ve aflardan yararlanan
öğrenciler, af yasasının kapsamının ve iç düzenlemelerinin
son derece dar tutulmuş olması nedeniyle, çok az sayıda, çok
düşük oranda bir başarıya ancak ulaşabilmişlerdir. Bu
bakımdan, affın kapsamı itibarıyla geniş ve
düzenlemeleri itibarıyla esnek, öğrencilere gerçekten geri
döndüklerinde eğitim görüp mezun olabilme fırsatı verecek
biçimde düzenlenmiş olması çok büyük önem taşıyordu.
Bu konuda,
komisyon toplantılarında, Millî Eğitim Komisyonu
toplantılarında, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak
yapılan önerilerimizin çok büyük bir kısmının da Komisyon
tarafından kabul edilmiş olması çok memnuniyet verici
olmuştur. Ben, bu konuda Sayın Millî Eğitim Bakanına ve
Millî Eğitim Komisyonu Başkan ve üyelerine teşekkürlerimi ifade
etmek istiyorum.
Bir diğer
önemli konu, af yasaları gündeme geldiğinde kamuoyunca da çok
sık tartışılan, bu afların aslında hiçbir
biçimde, hiçbir siyasi parti tarafından siyasi rant amacıyla
kullanılmamasıydı. Ben, çıkarılacak olan bu yasada bu
ilkelere titizlikle, duyarlılıkla uyulduğu
kanısındayım. Hiçbir siyasi parti -en başta kendi partim
olmak üzere- bu affa destek verirken bundan siyasi bir rant elde etmek gibi bir
kaygı, bir düşünce taşımamıştır,
tamamıyla ihtiyacı olanlara ve gençlerimizin ihtiyaçlarına cevap
verecek nitelikte, onlarla da sıkı temaslarla bir düzenleme
yapılması yoluna gidilmiştir.
Öğrenci
affı gerçekten gerekli miydi? Bu da samimiyetle cevaplanması gereken
bir konudur, en azından bizlerin kamuoyuna vermemiz gereken bir
cevaptır. Evet, öğrenci affı gerçekten gerekliydi. Neden
gerekliydi? Çünkü, dünyanın giderek artan oranda yüksek nitelikli insan
gücü kullandığı bir süreçte, yükseköğrenim görmüş
olanların nüfustaki ve iş gücündeki paylarının çok yüksek
oranlara ulaşmış olduğu bir süreçte Türkiye'nin kendi insan
gücünü daha nitelikli bir biçimde yetiştirmek için eğitimine belirli
aşamaya kadar devam etmiş, ama bir nedenle dışarıda
kalmış olanlara bir ikinci fırsat verilmeliydi. Biz, bugün
Türkiyenin iş gücüne baktığımızda, iş gücümüzün
sadece yüzde 12,4ünün yükseköğretim mezunu olduğunu görüyoruz. Bu,
gerçekten düşük bir oran değerli milletvekilleri ve giderek ülkelerin
ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmalarını
sağlamalarının yanı sıra, dünyanın ciddi bir
biçimde karşı karşıya bulunduğu işsizlik sorununu
aşabilmeleri de eğitimle ancak mümkün olabilmektedir. Artık,
dünyada işsizlikle ilgili sürdürülen politikalara
baktığımızda Aktif emek piyasası politikası
dediğimiz, yani eğitim düzeyini yükselterek işsizliği
azaltmaya yönelik politikaların ağırlık
taşıdığını görüyoruz.
Bir diğer
son derece önemli konu ise -ülkemiz açısından ciddi anlamda önem
taşıyan bir konu- eğitim; gerçekten yüksek maliyetli bir
hizmettir, özellikle yükseköğretim. Hele kaliteli yükseköğretimin
devlete olan maliyeti çok yüksektir.
Şimdi,
devletimiz, bir yatırım yapmış ve üniversitelerde okuyan,
ama bir nedenle eğitim sisteminin dışına itilmiş olan
bu gençlerimizi iki yıl, üç yıl, bazı fakültelerde dört
yıl, bazılarında beş yıl okutmuş. Yani, bunun
için devlet bütçesinden ciddi harcamalar yapılmış. Bir tıp
fakültesi öğrencisini düşünün. Bir tıp fakültesi
öğrencisinin devlete olan maliyetini düşünün. Şimdi, bu
yatırımı yaptıktan sonra o gencimizi yükseköğretimden
mezun etmeden kapının dışına
bıraktığımızda, devlet olarak yapılan bütün
harcamalar aynı zamanda boşa gitmektedir. Bizim
kısıtlı olan mali kaynaklarımızın ve zor
koşullarda sürdürdüğümüz eğitimimizin kesinlikle israfa ve
boşa harcanmış paralara tahammülü yoktur ve
olmamalıdır. İşte bu af yasasıyla, eğitimi
kesintiye uğramış olan bu gençlere çok önemli bir fırsat
tanınmakta ve onlara bugüne kadar yapılmış olan
yatırımlara yapılacak eklemelerle bu gençlerimizin üniversite
diplomasına sahip olabilme fırsatı gibi, Türkiye'nin ekonomik,
sosyal ve kültürel kalkınması için, iş gücü verimliliğinin
yükseltilmesi ve işsizlik sorununun azaltılması için çok önemli
olan ciddi bir sorunu önemli ölçüde çözüme kavuşturulmuş
olacaktır.
Tabii, afla
ilgili düzenlemelerde bir başka uygulama da affın âdeta meşru
ortamını, zeminini yaratmıştır; bu da kırk iki
yeni üniversitenin açılmış olmasıdır. Eğer bir
ülkede nitelikli, yükseköğrenim görmüş insanlara, insan
kaynaklarına ihtiyaç vardır diye kırk iki yeni üniversiteyi
öğretim üyesi yetersizliklerine, kaynak yetersizliklerine, bina
yetersizliklerine rağmen açıyorsak, o zaman iyi üniversiteleri yüksek
puanlarla hak ederek kazanmış ama bir biçimde eğitimine son
verilmiş olan gençlere bir fırsat daha tanımak da gerekmekteydi.
Dolayısıyla kırk iki yeni üniversitenin açılması af
yasasının çıkışına da bir ölçüde meşruiyet
kazandırmıştır.
Ancak tabii Af
yasası neden çıkarılmalıdır? derken burada kesinlikle
ihmal edilmemesi gereken bir başka çok önemli grup vardır, o da
gençlerimizdir. Gerçekten, af yasası Türkiye'nin gündemine girdiği
andan itibaren son derece kararlı, örgütlü, azimli bir biçimde gençlerimiz
hazırladıkları raporlarla, yaptıkları
çalışmalarla zannediyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinde pek çok
milletvekilini bu konuda bilgilendirmişler ve kararlılıklarını
da kesintisiz olarak göstermişlerdir. Şu anda, bu görüşmelere
girmeden beş dakika öncesine varana kadar sürekli olarak telefonlarla bizi
bilgilendirmeyi, af yasasıyla ilgili sorunlar konusundaki görüşlerini
bizimle paylaşmayı sürdürdüler. Ben burada, bu yasanın
hazırlanmasında -yasa evet onlar için çıkarılan bir yasa
ama- bu kadar iyi organize olarak, bu kadar bilgili bir biçimde
çalışarak bizleri bilgilendirdikleri için ve âdeta yasayı
birlikte hazırlama fırsatını da bizimle paylaştıkları
için kendilerine teşekkür etmek istiyorum, çünkü ancak o zaman, gerçekten
ihtiyaca cevap veren düzenlemeleri yapmamız mümkün olabildi. Ben bir
üniversite öğretim üyesi olmama rağmen ve yıllarca yöneticilik
yapmış olmama rağmen, gençlerimizin sesine kulak vermekle onlardan
çok şey öğrendim ve af yasasının içeriğinin
düzenlenmesine bizlerle birlikte onların da çok büyük katkısı
olduğu inancını taşıyorum.
Ancak, tabii bu
af yasası çıktıktan sonra altını özenle çizmemiz
gereken bir başka konu daha var. Bu af yasasından yararlanacak olan
gençlerimiz aynı zamanda bir büyük sorumluluğu da üstlenmek
zorundadırlar. Türkiye, aflar ülkesi olmamalıdır. Türkiye, her
yıl, her iki yılda bir öğrenci affı çıkaran bir ülke
olmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, öğrenci afları sanki
başarısızlığa verilen bir ödün ya da ödül gibi de
algılanmamalıdır. Aslında öğrenci afları
başarısızlığa verilen ödün değil, yeniden
başarılı olma fırsatını yakalamak için bu
gençlerimize tanınan son bir fırsattır. Ben inanıyorum ki
gençlerimiz de bu yasayı kendilerine tanınan, çok iyi
değerlendirmeleri gereken son bir fırsat olarak doğru
algılayacaklar ve öğretim kurumlarına geri döndüklerinde
çalışarak, devam ederek, bundan önce yaptıkları
hataları yinelemeyerek o diplomalarını elde etmelerinin
sevinciyle bizleri bu affı çıkardığımız için bir
kere daha sevindirecek ve mutlu edeceklerdir. Yani burada onlara da çok önemli
bir sorumluluk düşmektedir.
Bu af
yasasının içeriği itibarıyla şu andaki düzenlemelerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yapacağımız bazı küçük
katkılar bulunmaktadır. Biraz sonra bir önerge ile onu Meclisimizin
gündemine taşıyacağız.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, burada birlikte bir şeyler
yaptık. İktidar ve muhalefet birlikte çalıştı ve
gerçekten Türkiyede ihtiyacı önemli ölçüde karşılayan bir yasa
çıkardık.
Şimdi, dört
tane yeni önerimiz var. Bu dört yeni önergeyle, daha doğrusu bir önerge
içinde toplanmış dört yeni önerimizle eğer biz af yasası
kapsamı dışında kalmış polis akademisi
öğrencilerini bu yasaya dâhil edebilirsek; eğer biz,
araştırma görevlisi statüsünde olup eğitimi kesildiği için
kadroları ile ilişiği kesilenleri Mecliste Komisyonun kabul
ettiği biçimde değil de Komisyona sunulan metin biçiminde bir
değişiklikle kadrolu olarak da göreve alabilirsek, iade edebilirsek;
eğitimlerinin son iki yılına gelmiş olan
öğrencilerimizi -yani tıp fakültesi beşinci, altıncı
sınıfa gelmiş gibi düşünün öğrencilerimizi- bu kadar
yüksek ihtiyaç göz ardı edilmeksizin 80den itibaren kapsama alabilirsek
ve askerlikle ilgili -sizlere de inanıyorum çok sayıda telefon
geliyordur- bir düzenlemeyle yaş sınırını, en
azından bir yıl uygulamasını erteletebilirsek zannediyorum
çok sayıda gencimiz bu afla ilgili söyleyecek hiçbir söz bulamayıp
yüce Meclise sadece şükranlarını sunacaklardır. Biz
önergeye sıra geldiğinde bunu daha ayrıntıyla ifade
edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, bu affın tarafları olarak gençlerimizi dinledik.
Bizler, vekiller, milletvekilleri olarak konuştuk, komisyonda
tartıştık. Aslında bu affın gerçek
taraflarının başında hiç kuşkusuz üniversiteler yer
alıyor ve üniversitelerimiz, başından itibaren
çoğunluğuyla bu affa karşı çıktılar. Bu affa
neden karşı çıktıklarını anlamamak mümkün
değil, onları anlıyoruz, çünkü bu affın üniversitelere
getireceği çok büyük bir yükün olduğunun bilincindeyiz. Üniversite
yönetimlerine, üniversite öğrenci işleri daire
başkanlıklarına, öğretim üyelerine ve araştırma
görevlisinden başlayarak öğretim elemanlarına, gerçekten çok
ağır bir yük getirecektir bu af. Öğrenci sayısı
artacaktır. Ben kendim, yıllarca intibak komisyonlarında, yani
aftan yararlanan öğrencilerin yeniden sisteme uydurulması,
uyumlandırılması için kurulan intibak komisyonlarında görev
yapmış bir kişi olarak, bu işin ne kadar zor olduğunun
bilincindeyim. Ancak, yük artacaktır, altyapı yetersizliklerinden
dolayı dersliklerdeki öğrenci sayısının artması,
laboratuvarlardaki yetersizlikler nedeniyle eğitim zorlanması,
öğretim üyelerinin daha fazla mesai harcaması gibi, gerçekten,
üniversitelere burada çok büyük fedakârlık düştüğünün
bilincindeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Serter, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Teşekkür ederim.
Ancak ben
inanıyorum ki, üniversitelerimiz bu konuda çok büyük bir özveri göstererek
aftan dönen öğrencilerin mezuniyetleri için onları sıcak bir
şekilde karşılayıp kucaklayacaklar, her türlü
yardımı ve desteği öğrencilerimize verecekler ve
onların diploma sevincini yaşamasına her türlü olanağı
sağlayacaklardır. Ben, başta rektörlerimiz olmak üzere,
üniversitedeki bütün öğretim üyelerine, öğretim elemanlarına ve
üniversite çalışanlarına, gösterecekleri bu özveri için
şükranlarımı sunuyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
yasa lehinde oy kullanacağımızı sizlerle paylaşıyor
ve beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serter.
İkinci
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil.
Sayın Asil,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, kamuoyunda öğrenci affı olarak nitelenen, gerçekte
ise değişik gerekçeler ile öğrenimlerini
tamamlayamamış, bunun pişmanlığını duyan,
ezikliğini yaşayan insanlarımıza bir hak tanınması
yoluyla yükseköğrenimlerini tamamlama fırsatı verilmesi
çabamız, sonunda gerçek olmak üzeredir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Samsun Milletvekili Sayın Profesör Doktor Osman
Çakırın hazırlamış olduğu kanun teklifi ve
değişik partilerden arkadaşlarımızın verdiği
kanun tekliflerini Millî Eğitim Bakanlığınca
hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulan kanun tasarısıyla birleştirerek 14 Ekim 2008 Salı
günü Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşmelerini
tamamladık. Bugün de inşallah, az sonra Genel Kurul bu
tasarıyı yasalaştıracak. Kendilerine bu fırsatın
tanınmasını dört gözle bekleyen binlerce öğrencimize ve
ailelerine hayırlı olsun. Umarım bu haktan yararlananların
tamamı kendilerine tanınan bu fırsatı olumlu
değerlendirir ve yükseköğrenimlerini tamamlama fırsatı
bulurlar.
Bugün
yasalaştıracağımız bu kanun tasarısı, son
yıllarda çıkartılan kanunlara göre hem kapsam hem süre olarak
son derece yeterli, yararlı, amacına uygun hâle gelmiştir. Gerek
tasarının hazırlanmasına katkı veren bürokratlarımıza
gerekse komisyonda katkıda bulunan, katkılarımıza destek
olan milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyor,
şükranlarımı sunuyorum.
Burada komisyon
çalışmalarından sonra gelen telefon, faks ve e-maillerden Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde okurken ilişikleri kesilen
arkadaşlarımızın da kendilerini mağdur konumuna
düşürdüklerini görüyoruz. Ancak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
ayrı bir devlet olması dolayısıyla orada okuyan
arkadaşlarımızın böyle bir af kapsamı içerisinde, bu
kanunun kapsamı içerisinde olması da mümkün bulunmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 1983 yılından bu yana bu kadar kapsamlı olmasa
da değişik tarihlerde on bir adet kanun
çıkarılmış. Bu göstermektedir ki bu kanunlar meseleyi
çözmüyor, mağduriyetin ancak bir bölümünü giderebiliyor. Sorun üreten
nedenler aynen yerinde durduğu için bir müddet sonra aynı
yığılmalar tekrar başlıyor ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi tekrar bu yığılmaların önüne geçmek, bu
mağduriyetleri önlemek gayesiyle yine böyle bir çalışmanın
içerisine giriyor. İşte, bu kısır döngünün mutlaka
kırılması gerekiyor.
Yükseköğretim
Kurulu, derhâl, bugüne kadar okulla ilişiği kesilen öğrencilerin
üniversitelerden ilişiklerinin kesilme nedenlerini tespit ederek
hazırlayacakları kapsamlı bir raporu kamuoyuna ve Hükûmete
sunmalıdır -bu nedenler, neden, niçin; hem bu af kanunlarının-
yani yükseköğretim kurumlarından ilişiği kesilen
öğrencilerin bu yasalardan faydalanıp okullarına döndükten sonra
oluşan durumu hem okuldan ilişiği kesilen öğrencilerin
durumu ayrıntılı bir şekilde belirlenmelidir. Hükûmet de bu
raporda belirlenen hususları ortadan kaldırmak için gereğini
mutlaka yapmalıdır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak yükseköğrenim kurumlarında okuyan
öğrencilerimizin meselelerinin çözümü noktasında her türlü
katkıyı yapacağımızı sizlerle buradan
paylaşmak isterim.
Bu, mutlaka,
gerek Yükseköğretim Kurulu tarafından gerek bu yasadan sonra Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından bir araştırma komisyonu kurulmak
suretiyle ele alınmalı ve sebepler mutlaka ortadan
kaldırılmalı ve bu kısır döngüden de Türkiye Büyük
Millet Meclisi kurtarılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, okulla ilişiği kesilen öğrencilerin profiline
baktığımızda, başarısızlık nedeni
birinci sırada gelmektedir. Bu başarısızlık
nedenlerinin arasında da barınma sorununun ön planda olduğunu
görüyoruz. Kredi Yurtlar Kurumu yurtları çoğu ilimizde son derece
yetersizdir. Mevcut yurtların yönetim ve tertip-düzen eksikliklerinin çok
olması da yurtların tercih edilmemesine neden olmaktadır.
İşte, üniversitelerin açıldığı bu günlerde, siz
sayın milletvekillerine, seçmenlerinizden, seçim bölgelerinizden en fazla
gelen talebin de yükseköğrenimi kazanan çocuklarına yurt talebi
olduğunu görüyorsunuz.
Bu yurtlarda
sağlıklı bir barınma, dinlenme ve ders çalışma
imkânı bulamayan öğrencilerimiz de okullarında
başarılı olamamaktadır. Kredi Yurtlar Kurumunda
barınma imkânı bulamayan öğrenciler, değişik amaçlarla
oluşturulmuş yurt ve evlerde barınmak zorunda kalmakta, bu da
sorun üretmeye devam etmektedir. Bu mesele sadece çocukların
başarısızlığı olarak topluma yansımamakta,
aynı zamanda sosyal ve psikolojik sorunlar da ortaya
çıkarmaktadır. O nedenle, mutlaka, yükseköğretim
kurumlarının olduğu bölgelerde, Kredi Yurtlar Kurumu, yeteri
sayıda yurt inşaatlarına derhâl başlamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Komisyon çalışmalarında da ifade
ettiğimiz, bu yasa tasarısında içimize sinmeyen iki hususu da
sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu yasa, kendi isteğiyle
ilişikleri kesilenler dâhil, her ne sebeple olursa olsun ilişiği
kesilenleri de kapsamaktadır. Özetle, Yükseköğretim Kurumları
Öğrenci Disiplin Yönetmeliğinin 10uncu maddesi gereği
yükseköğretim kurumundan çıkarma cezasını gerektiren
disiplin suçları kapsamında okuldan çıkarılanları da
içine almaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bunun anlamı kanun dışı kuruluşlara
üye olmak, kuruluşlar adına faaliyet yapmak veya yardımda
bulunmak, uyuşturucu madde kullanmak, taşımak, bulundurmak ve
ticaretini yapmak. Bugün, en önemli sıkıntı,
yükseköğrenimde uyuşturucu illetinden çocuklarımızı
korumamız gerekmektedir. Ancak bu işin ticaretini
yaptığı için okuldan atılanları da bu affın
kapsamı içerisine alıyoruz. Devletin şahsiyetine karşı
işlenen cürümler sebebiyle cezalandırılmış olanlar da
bu af kapsamı içerisinde. Irza tecavüz etmek suçunu, bir kişiye veya
bir gruba her ne sebeple olursa olsun işkence yapmak veya yaptırmak
suçunu, bayrak törenlerini engelleyici tutum ve davranışta bulunmak
veya tören esnasında gereken saygıyı kasıtlı olarak
göstermemek suçunu işleyenleri de bu kapsam içerisinde değerlendiriyoruz.
Değerli
milletvekilleri, diğer bir husus ise Vakıf üniversitelerinde
öğrenimlerine burslu olarak devam ederken ilişiği kesilenlerin
bu maddede belirtilen haklardan yararlanarak öğrencilik hakkını
elde etmeleri hâlinde bursluluk statülerinin devam edip etmeyeceğine
ilgili vakıf üniversitesinin mütevelli heyetince karar verilir.
denilmektedir. Bunun anlamı fakirliği nedeniyle vakıf
üniversitelerinde burslu okumayı tercih eden öğrencilerin, mütevelli
heyetlerince olumsuz karar verilmesi hâlinde, yasayla verilen hakkı
kullanmaması demektir.
Değerli
milletvekilleri, bu vakıf üniversitelerinde genelde fakir, okuma
imkânı olmayan öğrenciler burslardan istifade etmektedir. Şimdi,
değişik nedenlerle de olsa ilişikleri kesilmiş bu
arkadaşlarımızın bu haktan istifade edip, bugün
çıkartacağımız yasadan istifade edip geri dönmeleri
durumunda, mütevelli heyetin olumsuz karar vermesi durumunda bu haktan
yararlanmalarının imkânı bulunmamaktadır. O nedenle bunun
da dikkate alınmasında yarar vardır diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu olumsuzluklarına rağmen bir ihtiyaca cevap
verilmiş ve son yıllarda çıkartılan en kapsamlı bir
yasa tasarısını şu anda görüşüyoruz.
İnşallah bu öğrenciler Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendilerine
güvenmelerini
Bütün karşı duruşlara rağmen son derece
kapsamlı bir yasa tasarısını yüce heyetiniz az sonra
kanunlaştıracaktır. Öğrencilerin de bu hakkı yeterince
kullanıp emeklerini topluma hizmet olarak
kazandıracaklarını, okullarını bitireceklerini,
bizleri de, ailelerini de onlarla gurur duyacak hâle getireceklerini umuyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asil.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel.
Sayın
Tuncel, buyurun.
DTP GRUBU ADINA
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 298 sıra sayılı Yüksek Öğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında görüş belirtmek üzere Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gelişmiş
bir eğitim sisteminin en önemli niteliklerinden birisi de öğrenciye
yönelik kolaylaştırıcı ve hoşgörülü bir eğitim ve
öğretim tavrıdır. Hata affetmeyen, mazeret kabul etmeyen bir
üniversite eğitim sisteminin öğrenim için gereken maddi ve manevi
desteği öğrencilerimize sunmakta başarılı
olamayacağı açık görünmektedir.
Bugüne kadar
eşit eğitim ve hazırlık olanaklarından yoksun olarak
hazırlandıkları zorlu bir sınav sürecinden geçip
üniversiteye adım atmış olan öğrencilerden binlercesi
siyasal nedenler veya ekonomik nedenler gibi birçok nedenlerle
öğrenimlerini yarıda bırakmak zorunda
kalmışlardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Eğitim Komisyonu
Üniversite öğrencilerine yönelik
kanun tasarısı bir dizi tartışmayı da beraberinde
getirmiştir. Aslında burada tartışılması gereken
sadece öğrenci affı değil, Türkiyedeki eğitim sistemini de
bir bütün olarak ele almak gerekiyordu ama bu da önemli bir aşamadır
diye düşünüyoruz.
Mevcut kanun
tasarısının kapsamı başta olmak üzere, YÖKün statüsü,
askerî okulların ve polis okullarının akademik denkliği
gibi tartışmaların hâlâ netlik kazanmadığı
ortadadır. Askerî okulların ve polis okullarının
vermiş olduğu eğitim ile üniversitelerde bulunan lisans
programları büyük oranda birbiriyle örtüşmemektedir. Bir şekilde
okullarından ayrılmış ya da atılmış polis ve
asker öğrencilerin hangi ön lisans ya da lisans alanında öğrenim
göreceği açıklığa kavuşmamıştır.
Anlaşılan
o ki belirleme hakkı yine YÖKe havale edilmiştir. Zaten demokratik
bir kurum olmayan bir yapının bu çeşit inisiyatifleri elinde
bulundurması son derece hatalıdır. İlgili kanunda
çıkartılan askerî ve polis öğrencilerinin hangi ön lisans ya da
lisans programına yerleştirileceği net bir şekilde ortaya
konulmamıştır. Üniversitelerde bu tür okullardan gelebilecek
öğrenciler için spesifik ön lisans programları oluşturulabilir.
Kanun
tasarısında bir diğer tartışmalı konu ise
affın başlangıç tarihidir. Af başlangıç tarihinin 1995
yılına çekilmesi olumlu bir gelişmedir. Yalnız,
geçmişte düzenlenen af kanunlarının kapsamı birçok
kişiyi aftan yararlandırmamıştır. Bu nedenle, yeni
çıkacak af kanununun 1980 sonrasındaki üniversitelileri de
kapsaması adaletli bir af kanunu oluşturmamıza etken
olacaktı. Aksi takdirde, 12 Eylül darbesinin birçok mağduru yine yüz
üstü bırakılmış olmaktadır. Bu af kanununda ilk kez
başvuracaklar açısından bir olanak sağlandı ama bir
bütün olarak 80 sonrasını kapsamış olması daha
adaletli bir affı gündeme getirecekti ve belki de bundan sonra tekrar bir
öğrenci affıyla karşılaşmayacaktık.
12 Eylül askerî
darbesinin bir ürünü olan YÖKün, bu kanun kapsamında etkisiz olması
sağlanmalıydı ancak bu olmadı. İnisiyatif
doğrudan Üniversitelerarası Kurul ve üniversite yönetimiyle
paylaşılmalıdır. Bu yaklaşımımızın
en önemli gerekçesi, YÖKün bu zamana kadar adaletsiz ve demokratik olmayan
tutumlarıdır. YÖKün siyasal nedenlerle
dışladığı öğretim üyeleri ve öğrenciler
mevcut kanunlar önünde mağdur durumdadır. Bu kanunda Meclisimiz daha
yapısal kararlar alınması noktasında hassas davranabilmeli.
Hemen her parti
programında yer alan ve olması gereken adalet ve özgürlük prensipleri
eğitim alanında daha belirgin bir şekilde
yansıtılmalıdır.
Öte yandan,
tasarının vakıf üniversiteleriyle ilgili
kısmının, vakıf üniversitelerini ÖSYM sonucu yüzde 100
burslu okuma hakkı kazanan ve bursunun kesilmesi sonucu eğitimini
bırakmak zorunda kalan öğrencilerin aftan herhangi bir şekilde
faydalanabilip okuyabilmeleri için bir yıla mahsus kontenjan bursluluk
haklarının geri verilmesi ve bu hakkın vakıf
üniversitelerinin mütevelli heyetine bırakılmaması biçimiyle
değiştirilmesi faydalı olacak ve bu şekilde vakıf
üniversitelerinden burslarının kesilmesi sonucu ilişkileri
kesilen öğrencilere okulu bitirmeleri için bir hak sağlanmış
olacak ve bu hâliyle yasa tasarısı daha da kapsayıcı olacaktı.
Önemli bir
diğer konu da Öğrenci Affı Yasa Tasarısının
11inci maddesinin yirmi dokuz yaşına yaklaşan ara
sınıf öğrencileri için aftan yararlanmama durumu ortaya
çıkarmasıdır. 11inci maddenin birinci fıkrasında
belirtilen başvuru süresi içinde askere alınması gerekenler, bu
maddede belirtilen hakları kullandıkları takdirde tecilli veya
tehirli sayılır. Bu kanundan yararlanarak öğrenciliğe
intibakları yapılanların askerlik tecil veya tehir
işlemleri hakkında 21/06/1927 tarihli ve 1111 sayılı
Askerlik Kanununun 35inci maddesi hükmü uygulanır. Bunlardan askere
alınması gerekenlerin ise istemleri hâlinde askerlik süresi boyunca
öğrenim hakları dondurulur. Fakat, öğrenciliğe
intibakı yapılan bir öğrenci yirmi sekiz yaşında olsa
ve devam zorunluluğu olan dersler için iki yıl okula devam hakkı
verilse dahi 1111 sayılı Askerlik Kanununun 35inci maddesine göre
son sınıfı bitirmeden askere alınacak ve bu aftan
yararlanmamış olacaktır. Bu kanunda mağdur olan binlerce
genç adına, kanunun buna göre ele alınması gerekmekteydi.
Diğer
yandan, bu kanun tasarısının ve diğer eğitime yönelik
kanunların ülkenin bilimsel ve özgür öğrenim hakları
yaratmasına yeterli katkısı ne yazık ki olmamaktadır.
Yoğun denetim mekanizması gerek öğretim üyelerine gerekse de
öğrencilere özgür bir çalışma alanı yaratmamaktadır.
Öğretim üyeleri, bilimsel makalelerinden dolayı hâlen yasal
işlemlere tabi tutulabilmektedir ve hatta üniversiteler tarafından
dışlanabilmektedirler. Öğrenciler ise ilkokuldan itibaren mevcut
eğitim sisteminin dayattığı bireyselleşme ve
sorgulamayan, ezberci bir zihniyete doğru itilmektedir.
İlköğretimden itibaren başlayan sınav hengâmesiyle çocuklar
tehlikeli bir yarış psikolojisi içine girmektedir. Üniversite
öğrencilerinin hayatı sınava hazırlık dershaneleriyle
ezberci bir eğitim sisteminin oturtulmasına yönelik son halkayı
oluşturmaktadır. Maddi imkânsızlardan dolayı özel
dershanelere çocuklarını gönderemeyen aileler bu tür
yarışlarda çocuklarının geri kaldığını
düşünmektedirler.
Her açıdan
adaletsiz olan eğitim sistemi ÖSS sınavlarında kendisini daha
belirgin bir şekilde göstermektedir. İstatistiklere
bakıldığında, kırsal kesimlerdeki öğrenciler ÖSS
sınavlarında daha başarısız sonuç almaktadır.
Binlerce öğrenci bu sınavda sıfır çekebilmektedir.
Bu anlamda,
üniversite öğrencilerinin ve genç öğrencilerin uzun süredir
tartıştığı ÖSS sınavının
kaldırılması da tartışılması gereken bir
konudur çünkü ÖSS sınavı birçok anlamda, işçileri, emekçileri,
kadınları eleyen bir noktada durmaktadır. Belki önümüzdeki
günlerde, ÖSSnin kaldırılması konusunda da bu Mecliste bir
çalışma yapılır. En azından, öğrenciler
arasındaki adaletsiz ve eşitsiz koşulların ortadan
kalkması ve daha demokratik, bilimsel bir eğitimin
tartışılması açısından bunun önemli
olacağını düşünüyoruz.
Bu Genel Kurulda
birçok vekil arkadaşımın okumakta olan çocukları
vardır. Eminim, eğitim sistemindeki daha nice sorundan da
haberdardırlar. Okullarda öğretmen yetersizliği, öğretmen
maaşlarının uluslararası standartların oldukça
altında olması, parasız eğitim veren
okullarımızda bağış adı altında yüksek
meblağlar toplanması, tartışmalı ücretsiz kitap
dağıtımının yanında velilere yüksek fiyatlı
yardımcı kitap aldırılması, okullarda mevcut dizi
karakterlerinden etkilenen çocukların artması ve buna paralel olarak
okullarda şiddetin rutinleştirilmesi; Ülkü Ocaklarının,
Nizam-ı Âlem Ocaklarının, Gülen cemaatine bağlı
grupların lise ve üniversitelerde örgütlenmeler kurarak eğitim
kurumlarının örgüt elemanı yetiştirme alanı hâline
sokulması ve daha birçok olumsuz durum güncelliğini
korumaktadır. Ancak bahsetmiş olduğum bu sorunlar hakkında
herhangi kapsamlı, somut bir adım atılmamıştır.
Meclis
çatısı altında en çok bahsedilen kavram adalettir. Eğitimde
adaletin sağlanması için öğrenci affı sadece bir adımdır.
Bunun dışında eğitim sistemimizin adaletli bir şekilde
işlemesi için Paran kadar oku. yaklaşımı terk
edilmelidir. Üniversitelerde harçların kaldırılarak parasız
eğitime dönülmesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin sosyal sorumluluk
açısından öncelikli görevidir.
Önceki
hükûmetleri aratacak şekilde özel üniversitelerin
artırılması ve bu kurumların ticarethane gibi
işletilmesi, özgür ve bilimsel eğitim olanaklarını ortadan
kaldırmaktadır. Çeşitli illerdeki yüksekokulların
üniversiteye çevrilmesi de başlı başına popülizmdir. Her
ile bir üniversite kurulması vaadini, sözüm ona, sırf
gerçekleştirmek adına mevcut yüksekokullarda tabela üniversitesi
kurmak sadece bir göz boyamaktır.
Şu anda
birçok üniversitemizin kendi alanlarındaki bilimsel katkısı
dünya sıralamasında oldukça aşağıdadır.
Yıllık değerlendirmeler kapsamında dünyanın en iyi
beş yüz üniversitesine çoğu yıllarda hiçbir üniversitemiz
girememektedir.
Üniversitede
kadrolaşma faaliyetleri, akademisyenlerin araştırma yapmaktan
öte siyasi çıkar savaşları yapması, YÖKün kendisinden
olmayanları ayıklaması, rektörlerin demokratik olmayan bir
yöntemle seçiliş şekilleri ve bu nedenle üniversite kadroları
arasında meydana gelen sağlıksız ilişkiler
üniversitelerimizi son derece yıpratmaktadır. Böyle bir ortamda
yetişen öğrencilerin ne kadar verimli olabileceğini sizlerin
takdirine bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, mevcut Yükseköğretim Kanunu, 12 Eylül Anayasası
çerçevesinde şekillenerek serbest piyasacı, tekçi ve inkârcı bir
zihniyetin eğitim alanındaki yansımaları olmuştur.
Üniversitelerde oluşturulan öğretim kadrolarıyla ve YÖK gibi bir
antidemokratik kurumun yoğun denetimiyle 1945lerde, bildiğimiz ilk
mağdurlar Behice Boranlarla başlayan komünist avı 1980den
sonra da daha etkin uygulanır olmuştur. Bunun yanında bir de
Kürtçü avı eklenerek üniversitelerde sadece tek tipçi ya da tahammül
edilebilir düzeydeki sosyal demokratik öğretim üyelerine yer
verilmiştir, ancak YÖK nazarında sınırı aşanlar
derhal dışlanmıştır. YÖK ve mevcut iktidarlar sayesinde meydana
getirilen akademik sistemde sosyal ve siyasal olaylar sürekli göz ardı
edilmektedir. Bu nedenle, sorunlara bilimsel ve objektif yaklaşım
sağlanmamaktadır.
Hamasi siyaset
anlayışının egemen olduğu sistemde Kürt kimliği
her alanda baskıya maruz bırakıldı. Bunun en net
örneğini ilköğretim okullarında ve üniversitelerde görmekteyiz.
Türkiyenin eğitim sisteminde kullanılan tarih kitaplarında
Kürtlerden neredeyse hiç bahsedilmemektedir. Siyasal alanda gündeme gelen Kürt
sorununda en sağcı kesimler bile Türklerle Kürtlerin Kurtuluş
Savaşını birlikte kazandıklarını söylemek
durumunda kalmaktadırlar. Ancak bu söylem tarih ders kitaplarında yer
bulmamaktadır. Üniversite gibi bilim üreten yerlerde bile resmî siyasi
söylemin gölgesi fark edilmektedir. Kürt kelimesine bu kadar alerjisi olan
bir sistemde ana dilde eğitim talebinin yapılması kimilerine
göre kışkırtma olabilir ama bir toplumsal taleptir; kabul
etseniz de etmeseniz de, bu, Kürt halkının talebidir. Diğer
yandan, kardeşlik adına, kendisine Ben Türküm. diyen her
vatandaşın sahiplenmesi gereken bir taleptir.
İlköğretim
okullarında İngilizce, Fransızca eğitim rahatlıkla
verilebilmektedir. İstanbulda, Alanyada, Antalyada Alman okulları
da bulunmaktadır. Hatta Frankfurtta Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah
Gülün, Türkiyede Alman üniversitelerinin kurulması yönündeki olumlu
görüşlerini de takip etmekteyiz. Ancak konu Kürtçe olunca durum
farklılaşmaktadır. Bölünme paranoyası bir hastalık
gibi kendisini göstermektedir. Kürtler, azınlık haklarından
yararlanma çerçevesinde bu taleplerinde bulunmamaktadır; Kürtler, özgün
kimlikleriyle bu ülkenin asli unsuru olduğundan dolayı bu
hakkını talep etmektedir.
Kıbrısta
yaşayan Türklerin, Yunanistanda ya da Bulgaristanda yaşayan
soydaşlarımızın haklarını savunduğumuz kadar
Türkiyede yaşayan Kürtlerin de hakkını savunmamız
kardeşlik noktasında samimiyetimizi ispatlayacaktır. Sözde kalan
kardeşlik, kardeşlik değildir. Eminim, Demokratik Toplum Partili
olmayan diğer Kürt milletvekilleri de Türkiyede Kürtçe eğitim veren
bir üniversitenin kurulmasına karşı çıkmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimi tamamlamadan önce şu konuya biraz daha
açıklık getirme ihtiyacını hissediyorum: Üniversiteler
ihtiyaçlara cevap verebilen ve yeni fikirlerin üretildiği bilim merkezi olmalıdır,
dışarıdan müdahalelere kapalı olmalıdır.
Öğretim üyelerinin daha rahat çalışabilmesine yönelik daha özel
kanunlar getirilmelidir. Üniversitelerde öğrencilerin sosyalleşmesine
olanak tanıyan, apolitikleşmesini ve bireyselleşmesini
engelleyen koşullar oluşturulmalıdır ancak bu şekilde
üniversitelerimiz gerçek anlamda bilim üretebilir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün öğrenci affının
burada tartışılıyor ve kararlaşıyor olması
oldukça önemli ancak başta da belirttiğim gibi bu bir
başlangıç olmalıdır. Türkiyede eğitim sistemimizin
ilkokuldan başlayarak, hatta ana sınıfından başlayarak
yeniden ele alınması, tartışılması, daha
demokratik, daha bilimsel bir sistemin oluşturulması ve adalet ve
eşitlik olgularının tekrar tartışılması
gerektiğini düşünüyoruz.
Bu bağlamda,
bu kanun tasarısının -binlerce öğrenci bekliyor bugün-
onlara hayırlı olmasını diliyorum.
İyi günler.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Dördüncü
konuşmacı, AK PARTİ Grubu adına Muğla Milletvekili
Yüksel Özden.
Sayın Özden
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA YÜKSEL ÖZDEN (Muğla) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 298 sıra sayılı Yüksek
Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerimin
başında, Mecliste grubu bulunan tüm partilerimize,
milletvekillerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza öğrenci
affı konusunda gösterdikleri yakın ilgi, açıklayıcı,
içeriğin ve kapsamın belirlenmesi doğrultusundaki gayretlerinden
dolayı teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, yüce Meclisin çatısı altında en sık ele
aldığımız konulardan birisi üniversite konusu.
Üniversiteyle ilgili kanunlar, yeni üniversitelerin kurulması, buralarla
ilgili diğer çalışmalar sıklıkla burada gündeme
geliyor. Neden bu konunun üzerinde bu kadar çok duruyoruz? Bugünkü
konuşmacılarımızın da belirttiği gibi, üniversite
eğitimi, bugünün gençleri için bir tercih olmanın ötesinde zorunluluk
hâlini almıştır. İş gücü ihtiyacı
açısından baktığımızda, bu ülkedeki herkesin
neredeyse üniversite mezunu olması hedefi ve çabasıyla hareket
etmemiz gerekliliği ortadadır.
Üniversiteler bir
ülkede ne yapar? Üniversite, en temelde, insan gücü ihtiyacımızı
karşılar, eğitim verir, araştırma yapar. Bir
üniversite diploması bir kişi için, bir genç için -daha önceki
yıllarda- orta sınıfa geçiş pasaportu olarak ifade edilen
bir değer taşımaktaydı. Bu açıdan baktığımızda
üniversite eğitimi, belki de en çok daha alt gelir gruplarındaki gençler
için, insanlar için daha önemli. Onların önündeki engellerin
kaldırılması, üniversiteye giden yolun hızla
açılması gerekiyor. Ayrıca kadınlarımız, genç
kızlarımız açısından baktığımızda
da ilkokul mezunlarına göre üniversite mezunu kadınların iş
hayatına atılma olasılıklarının çok çok daha
yüksek olduğunu görüyoruz.
Hâl böyleyken
üniversite konusunu tartışmamız, ele almamız son
yıllarda değişti. Üniversite eğitimi eğer yüzde 10 ve
15 ile sınırlı bir kesime hitap ediyor, sadece onlara yönelik
olarak bir eğitim hazırlaması söz konusuysa burada elit bir
eğitim anlayışı söz konusudur. Eğer tüm
çabalarımızı, tüm gayretlerimizi bu ülkenin kalburüstü
niteleyebileceğimiz yüzde 10una, 15ine yönelik olarak sürdürüyorsak
buradaki eğitim elit bir eğitim olarak nitelendirilebilir. Yüzde 15
ile 50 arasındaki bir grubu hedefliyorsak artık burada üniversite
eğitiminin kitleselleşmesinden söz edebiliriz. Belli, çok az
sayıda insanla, yapabilen, becerebilen, kotarabilen, parasını, gücünü,
aklını, zekâsını en üst düzeyde kullanarak üniversite
eğitimi elde edebilecek grupla sınırlı kalmayıp bunu
kitlesel eğitim hâline getirmek zorundayız bugün.
Tüm dünyada,
baktığımızda, daha önceleri üniversite eğitimi daha
elit bir anlayışla ele alınırken, 1980 sonrasında,
üniversite eğitiminin kitlesel olması gerekliliği konusunda hem
talepler artmış hem de bu konudaki gayretler tüm dünya ülkelerinde
hız kazanmıştır.
Nitekim bugün
gelişmiş ülkelere baktığımızda, Amerika
Birleşik Devletlerinde üniversitelileşme oranı, yani yaş
grubunun üniversiteyi bitirme oranı -on dokuz-yirmi iki yaş grubu
içerisine baktığımızda- yüzde 80i aşmış
bulunmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerindeki ortalama da yüzde 60-65
civarındadır. Türkiyedeki tüm çabalara, tüm gayretlerimize
rağmen bu oran yüzde 35i yeni aşmıştır.
İşte, uzun zamandır Türkiyede yeni üniversite açarak,
üniversite konusunu sık sık gündeme getirerek burada bunu
tartışmamızın arkasında böylesine küresel bir
zorunluluk ve ülke gerçekliği yatmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ne yapıyorsak birlikte, bu yüce çatının
altında ve milletimizle beraber yapıyoruz.
Yaptığımız her şey, üniversiteyle ilgili
konuştuğumuz her şey eğitimli insan için, açık toplum
için ve mutlu bir gelecek için bir
zorunluluktur.
Bugün Tunceliden
Tekirdağa, Nevşehirden Karsa, Çorumdan Muğlaya, Boludan
Iğdıra Türkiye haritasının dokunduğumuz her yerinde
bir üniversite yükselmektedir. Biz bunlarla kabuğuna sığmayan
bir Türkiye'nin ihtiyacını karşılamaya
çalışıyoruz. Bazen tabela üniversitesi olmakla, yeterli
öğretim elemanı yetiştirmemekle, sadece açmış olmak
için açılmış olan üniversiteler kurmakla eleştiriliyoruz
ama değerli milletvekilleri şunu hatırlatmak isterim: Burada bu
çaba sadece üniversite açmak değil, bu üniversiteleri açan iktidar, bu
ülkedeki kişi başına millî geliri 2.600 dolardan 9 binlere
taşıyan ve
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sorun vatandaşa bakalım.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla)
küresel oyuncu, bölgesel bir lider olma vizyonuyla hareket eden
bir iktidar; bunu sadece sözde bırakmayıp eylemle ortaya koyan,
Türkiyeyi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine
taşıyan bir iktidar.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Geçici üyelik
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) Süreç zaten geçici olarak başlar.
Bizim yapmak
istediğimiz şey, şimdi de gençlerimizi bu geleceğe
hazırlamaktır. Öngördüğümüz bu gelecek ve gençlerimize
hazırladığımız bu imkânlar doğrultusunda
üniversite eğitimi vermek istiyoruz. Bunu neden yapmak zorundayız?
Bugün, değerli milletvekilleri, bu ülkede liseyi bitiren ve bizim
çocuklarımız arasında yaptığımız
sınavlar içerisinde yüzde 20lere, 30lara, 40lara girdiği hâlde, bu
ülkede eğitim imkânı veremediğimiz 50 bini aşkın
gencimiz Amerika Birleşik Devletlerinde, İngilterede, Almanyada,
Orta Asyadaki ülkelerde ve Balkan ülkelerinde kendilerine bir üniversite
diploması elde etmek için uğraşıyorlar. Bu 50 bin gencimizi
biz kendi ülkemizde yetiştirmek
Dışarı gitmek isteyen,
başka ülkelerde daha iyi eğitim almak isteyen, başka amaçlarla
oralarda bulunmak isteyen, değişik ülkeleri, kültürleri tanımak
isteyen gençlerimiz elbette olacaktır ve oralarda okumalarında da
hiçbir sakınca, sıkıntı görmüyoruz. Nitekim, kendi
ülkemizde de diğer ülkelerden gelmiş 16 bini aşkın
öğrenci bulunmaktadır, ama biz, bu ülkede eğitim almak isteyip
ve imkânları da başka ülkede eğitim almaya izin vermeyen
gençlerimizin komşu ülkeler için bir pazar olmasından da
sıkıntı duymaktayız. Nitekim, bu ülkeler, her geçen gün
lise öğrencilerimize yönelik fuarlar açmakta, onları çekmenin, onlara
kendi ülkelerinde eğitim vermenin çabasını göstermektedirler.
Bu
doğrultuda attığımız adımlarla, bu yıl
üniversite kontenjanlarını artırarak, daha yüksek sayıda
gencimize üniversite eğitimi imkânı vermiş olmanın da
mutluluğunu taşıyoruz. Bu yıl açık öğretimde ve
örgün eğitimde toplam 600 bini aşkın gencimize üniversiteli olma
hakkını tanımış, onlara bu fırsatı
vermiş bulunmaktayız. ÖSS sonuçları belki de hiçbir zaman bu
kadar coşkulu olmamıştı. Yüz binlerce gencimiz üniversiteli
olma hakkını elde etmiştir, bunun kıvancını,
gururunu yaşamaktadır, ailelerimiz de rahatlamıştır.
Artan
kontenjanlarla, biz, üniversite önündeki yığılmaların
gittikçe azalacağına ve gençlerimizin tercihleri doğrultusunda,
istekleri, arzuları, kabiliyetleri doğrultusunda bir programa
yerleşme olasılığının her yıl daha da
artacağına inanıyoruz. Nitekim, bu yıl üniversiteye
hazırlık için dershanelerde çalışan öğrencilerin
sayısında önemli derecede azalma olmuştur, hatta bazen hafta içi
grupların neredeyse boşaldığı söylenmektedir. Çünkü bu
ülkede liseden bir yıl içerisinde mezun ettiğimiz yeni
mezunların toplam sayısı zaten 700 bin civarındadır.
Eğer biz 600 bini aşkın öğrenciye artan kontenjanlarla,
gelişen imkânlarla üniversiteli olma şansını tanırsak,
zaten bu kapı önündeki yığılmalar da her gün daha da
azalacaktır. Bunun için yeni üniversite açmaya, vakıf
üniversitelerini teşvik etmeye, hatta özel üniversite
kavramını ele almaya, tartışmaya, değerlendirmeye
hazır olmalıyız. Çünkü, küresel oyuncu olmaları, bu ülkede
yetişen gençlerin kendi ellerindeki, kendi evlerindeki işlere talip
olmaları için bile küresel dünyaya hazır olmaları, iyi bir
üniversite eğitimi almış olmaları bir zorunluluktur.
Değerli
milletvekilleri, af konusunu ele alacak olursak, ben öncelikle süreç
hakkında konuşmak istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığımız,
başta Bakanımızın liderliğinde bu konuyu tüm
açıklığıyla ele almıştır. Kendilerine
ulaşan beş bini aşkın talebin her biri titizlikle ele alınmış,
değerlendirilmiştir. Burada bireyin ve toplumun talebini
karşılamanın, bireylere kaçırdıkları, zamanında
değerlendiremedikleri eğitim hakkını tanımanın,
yaşam boyu eğitim sunma düşüncesinin ve diğer tarafta da
genellik ve eşitlik ilkesinin ötesinde başka hiçbir amaç
güdülmemiştir.
Bundan
dolayı -bugün buradaki konuşmalarda da izliyoruz- değerli
muhalefet milletvekillerimizin de buradan, bu kürsüden, bu
çalışmasındaki titizliğinden dolayı
Bakanlığa, Bakanımıza teşekkür etmiş
olmalarını duymak da gayet güzel ve onur verici.
Diğer
tarafta Komisyona da bine yakın talep ulaşmıştır.
Komisyonda da bu konu aynı saydığımız ilkeler
bağlamında ele alınmış, kapsamı, içeriği
aynı şekilde değerlendirilmiş ve Komisyon olarak bize
ulaşan binlerce talebin, Komisyona ve Bakanlığımıza
ulaşan taleplerin -bazıları çok aşırıya kaçan
neredeyse hiçbir sınır tanımayan, hiçbir koşul
tanımayan bir şekildeki af isteyenleri dışında
tuttuğumuzda- yüzde 90dan fazlasının, yüzde 90-95 oranında
karşılanmış olduğunu görmüş olmanın da
mutluluğunu taşıyoruz.
Burada, af söz
konusu olduğunda bir şeyi tekrar ele almak gerekiyor. Değerli
milletvekilleri, konuşmamın başında bahsettim, üniversite
eğitimi bir zamanlar elit bir eğitim olarak ele alınıyordu;
yapabilenin, her türlü zorluğu aşabilenin, becerebilenin,
aklıyla, zekâsıyla, parasıyla,
çalışkanlığıyla, gayretiyle, tüm sorunları
aşma çabasıyla, elit bir kesimin eğitim alması çok daha
yeterli görülüyordu. Oysa, bilgi toplumuna geçtiğimizde, ülkedeki
gençlerin tamamının üniversite eğitiminden geçmesi gerekiyor.
Bundan dolayı, af konusuna yaklaşımımızda da bir
paradigma, bir bakış açısı geliştirmemiz,
bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor çünkü
bu ülkede, şu an, okullarımızda, liselerimizde olan gençlerimizi
bugün çok iyi yetiştirirsek geleceğimize o kadar daha güvenle
bakabiliriz. Bu bakış açısı değişikliğinin
yanında, buna paralel olarak, af konusunun belki de
Yani kamuoyunda öyle
anıldığı için, daha tanımlayıcı bir ifade
olduğu için af, öğrenci affı olarak ifade ediyoruz ama burada
yapılan şey, daha önce kendilerine verilen imkânı yeterince
değerlendirememiş, çeşitli nedenlerle, maddi yetersizlikten
dolayı, sağlık nedeniyle okula gelememiş, bunun
dışında her ne sebeple olursa olsun bu imkânı
değerlendirememiş öğrencilere biz yeni bir hak tanıyoruz.
Bu işin belki de bundan sonrasında, YÖKün ve Üniversitelerarası
Kurulun kendi uhdesinde değerlendirebileceği, bu tür
çalışmalara, bu tür raporlara bakıp o doğrultuda çözüm
üretebileceği bir yapıya da gitmek durumundayız.
Buradan,
üniversitelerimize, hocalarımıza, öğretim üyelerimize de bir
duygumuzu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum. Üniversitelerimizin, bu
kapsamda gelecek olan öğrencilerle zorlanacağı ortadadır;
fiziksel olarak, mekân olarak ve öğretim üyesi ihtiyacı olarak biz
öğretim üyelerimizin zorlanacağının farkındayız,
Komisyonda da bunu ele aldık, baktık ama diğer tarafta uzun zamandır
onların da izlediği gibi -kamuoyunda yükselen bir beklenti- bireysel
ve toplumsal ihtiyaçlara da karşılık vermek durumunda
kaldığımızı da biliyoruz. İkisini
değerlendirdiğimizde, biz üniversitedeki hocalarımızdan,
gelen gençlere bu konuda daha önce kullanamadıkları imkânı,
fırsatı bu kez daha iyi değerlendirmeleri konusunda rehberlik
etmelerini istiyoruz. Onlardan bir fedakârlık istediğimizin,
şartlarını zorladığımızın farkındayız
ama kapsam alanında on binlerce, yüz binlerce öğrenci olduğunu
tahmin ediyoruz ve buradan da çok yüksek sayıda öğrencimizin bu af
kapsamında başvuracağını ve daha öncekilerden bile
yüksek oranda gencimizin buradan başarıyla
ayrılacağını düşünüyor, tahmin ediyoruz. Ondan
dolayı bir tarafta üniversite eğitiminin niteliğini, kalitesini
koruma hassasiyetini aynen paylaşıyoruz. Yapmak istediğimiz
şey, vaktizamanında baktığınızda üniversite
eğitiminin belki değerini çok iyi anlamamış,
değerlendirememiş öğrencilerimize bir fırsat vererek, o
insanlara bir kez daha bu hakkı tanıyarak, af kapsamında dönecek
olan öğrencilere en iyi şekilde rehberlik ederek üniversiteli
olması konusunda onların da gayretlerinin en yüksek düzeyde
olacağına inanıyoruz.
Üniversitelerimizin,
üniversite hocalarımızın durumu söz konusu olduğunda da
gene açık yüreklilikle ifade etmemiz gereken bir durum, özlük
haklarının ve ücretlerinin düzenlenmesi konusunda YÖKün de bir
çalışma yapması, bu konuda bir irade gösterilmesinin
zamanının da geldiğine inanıyoruz. Bu kadar
fedakârlıklarını istediğimiz üniversitelerimize,
hocalarımıza da bir taraftan böyle bir çalışma
yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Son olarak
öğrencilerimize seslenmek istiyorum: Hep söylediğimiz gibi, yüz
binlerce gencin o sıralarda oturmak için her türlü çabayı, gayreti,
eforu gösterdiği bir ortamda sizlerin bu fırsatı
değerlendirememiş olmasını çok doğru bulmuyoruz ama
çeşitli nedenlerle, bizzat kendimizin şahit olduğu durumlarla
epeyinizin de istemeden, zorunlu olarak üniversitelerden ayrılmak
durumunda kaldığınızı da biliyoruz.
Hastalıklı annesiyle, yaşlı babasıyla yaşarken
babasının vefatıyla üniversiteden ayrılmak durumunda
kaldığını gördüğümüz,
yaşadığımız öğrenciler oldu. Maddi imkânsızlıklarla
okuyamayıp Şimdi çok daha önemli işlerim var, tekrar
fırsat verilirse döner üniversiteli olurum. diyen öğrencilerimiz
oldu. Ben, bu öğrencilerimiz bu kez döndüklerinde fırsatı en iyi
şekilde değerlendireceklerine inanıyorum. Buna şu
açıdan da baktığımızda inancımız yüksek çünkü
belki de üniversite sıralarında, lisenin devamı olarak devam
ettiğiniz üniversite sıralarında eğitimin önemini yeterince
kavrayamamış olabilirsiniz. Nitekim, bazen birinci
sınıftaki, ikinci sınıftaki öğrencilerimizden
şöylesine bir yaklaşımın olduğunu hep gördük:
İşte, üniversite bitecek de biz KPSSyi geçeceğiz de ondan
sonrasında bir mesleğe gireceğiz de bu bilgilere ihtiyaç olacak,
o zamana uzun zaman var. Oysa sizler, bu af kapsamında dönenler şunu
çok iyi biliyorsunuz: Belki de bu süre içerisinde para kazandınız,
belki de yapmak istediğiniz diğer şeyleri yaptınız ama
hiçbir şeyin üniversite diplomasının yerini
tutmadığını çok iyi gördünüz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) Tamamlayacağım Sayın Başkanım.
Ondan
dolayı, bu kez bu fırsatı çok iyi değerlendirmenizi umuyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özden.
Tümü üzerinde
şahsı adına ilk konuşmacı Kütahya Milletvekili Alim
Işık.
Sayın
Işık, süreniz on dakika. Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 298 sıra sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının geneli üzerinde görüşlerimi belirtmek
üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve bizleri
televizyonları başında dikkatle izleyen gençlerimizi ve
onların ailelerini saygılarımla selamlıyorum.
Kamuoyunda
kısaca öğrenci affı kanunu olarak tanımlanan bu
tasarının oluşmasında verdikleri kanun teklifleriyle konuyu
gündeme taşıyan değerli milletvekillerine, tasarı ve
tekliflerin Komisyonda görüşülmesi esnasında katkı sağlayan
Millî Eğitim Komisyonu üyelerine ve başta Sayın Millî
Eğitim Bakanı olmak üzere Bakanlar Kurulu üyelerine de ayrıca
teşekkür ediyorum.
Öğrenci
affı kanununa ilişkin görüş ve tartışmalar hepimizin
de yakından bildiği gibi 23üncü Dönemin başından itibaren
kamuoyunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiş olup zaman
zaman Sayın Millî Eğitim Bakanımıza yönelttiğimiz
sorulara cevaben Sayın Bakanımız başlangıçta böyle bir
affı düşünmediklerini, daha sonraları konuya ilişkin bir
araştırma yaptırdıklarını ifade etmiş,
kısa bir süre sonunda da bu taslak tasarı hâline getirilerek bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınmış bulunmaktadır.
Gelinen nokta
itibarıyla çok sayıda vatandaşımızın
doğrudan ya da dolaylı olarak yakından ilgilendiği bu yasa
tasarısı genel olarak geniş kapsamlı bir tasarı
şeklinde düzenlenmiştir. Tasarının bu geniş
içeriğe ulaşmasında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine her
ortamda ulaşarak sorunlarını ve taleplerini ileten gençlerimize
ve onların ailelerine de ayrıca teşekkür etmekte yarar
görüyorum.
Gruplar
adına konuşan değerli milletvekilleri tasarı hakkında
detaylı bilgileri aktardıkları için benzer cümleleri tekrarlamak
istemiyorum ancak değinilmeyen birkaç konuyu sizlerin
değerlendirmesine sunarak bir şekilde bu sorunların da çözümünün
bulunmasının gerektiğini belirtmek istiyorum. Bunlardan
birincisi, derse devamsızlıkları nedeniyle okullarıyla
ilişiği kesilen öğrencilere tasarının 3üncü ve 4üncü
fıkralarıyla tanınan bir eğitim-öğretim yılı
devam hakkının en az iki yıla çıkarılması
gerektiğidir. Çünkü uygulamada özellikle ön koşullu derslerin yer
aldığı bölüm veya programlarda bir yılda öğrencinin bu
derslerini başararak öğrencilik hakkını kazanması çok
zor, hatta bazıları için hiç mümkün olmayacaktır.
İkincisi,
kendi üniversitelerinde lisansüstü öğrenim görürken herhangi bir nedenle
ilişiği kesilen ve araştırma görevlisi, öğretim
görevlisi, okutman, uzman ve benzeri gibi öğretim
yardımcıları kadrolarındaki görevlerine de son verilenlerin
eş değer kadrolara dönmelerinin sağlanmasıdır.
Tasarının 10uncu fıkrasında sadece araştırma
görevlileri için bu hak tanınmıştır. Diğer
öğretim yardımcıları kadrosunda çalışanlar da bu
kapsama dâhil edilmelidirler. Öğretim elemanı
açığının bulunduğu üniversitelerimize daha kısa
sürede öğretim üyesi kazandırılmasını sağlayacak
bu değişikliğin yapılmasında yarar olduğu
inancındayım.
Üçüncüsü,
öğrenci olmayıp da öğretim elemanı olarak
çalışırlarken görevlerine son verilenlerin, devlete
karşı ve yüz kızartıcı suçları işlemiş
olanlar hariç tutulmak kaydıyla, istemeleri hâlinde kadrolarına geri
dönmelerinin sağlanmasıdır. Özellikle Anadoludaki bazı
üniversitelerimizde sözleşmeli kadrolarda çalışan birçok
öğretim elemanının mağdur olduğu birçoğumuzun
malumudur. Hâlâ yargı süreci devam eden ve görevlerine iade edilemeyen
birçok insanımızın da bu sorununa bir çözüm bulunması
mutlaka gerekmektedir.
Bir diğer
konu da doktora yabancı dil yeterlilik puanını 100 tam puan
üzerinden 50 puan alamadığı gerekçesiyle ilişiği
kesilen öğrencilerin bu tasarıda verilen haklardan yararlanarak geri
dönmeleri hâlinde ilgili enstitünün geçen süreç içinde yabancı dil
yeterlilik puanını 50 puanın üzerine çıkarması,
örneğin 60 veya 65e çekmesi nedeniyle eski hakkına öğrencinin
kavuşturulmayıp bu haktan yararlandırılmaması
konusudur. Mutlaka tasarıya böyle bir fıkranın da eklenerek bu
öğrencilerin ilişikleri kesildikleri dönemde tabi oldukları
yönetmelik hükümleri uygulanacak şekilde bu af kapsamından
yararlandırılması yine yararlı gördüğüm bir diğer
konudur.
Bu duygu ve
düşüncelerle tasarının, verilen haklardan yararlanacak tüm
öğrencilerimize, ailelerine ve bu tasarının
kanunlaşması hâlinde yeni yükleri üzerine alacak olan
üniversitelerimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinize tekrar
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Şahsı
adına tümü üzerinde ikinci konuşmacı Mersin Milletvekili Ömer
İnan.
Sayın
İnan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER İNAN
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 298
sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun tasarısı, üniversiteyi, yüksekokulu veya
fakülteyi herhangi bir şekilde yarı bırakan öğrenciler için
bir imkân tanıyan bir kanun tasarısı. Halk arasında
öğrenci affı diye bilinir. Bu öğrenci affı meselesi
Türkiyede son yıllarda çok kullanılır oldu. Son yirmi yirmi
beş senede çok sayıda öğrenci affı getirildi. Bizim
talebeliğimizde böyle bir şeyi biz bilmiyorduk doğrusu.
Başka ülkede de olduğunu tahmin etmiyorum, öğrenci affı
diye bir müessesenin olduğunu tahmin etmiyorum, bilmiyorum daha
doğrusu. Sorduğumda da başka ülkelerde öğrenci affı
olmadığını öğrendim. Bu iyi bir uygulama, doğru
bir uygulama değil, eğitim sistemini dejenere eden bir
uygulamadır.
Son otuz beş
yıl içerisinde Türkiyede eğitim alanında sayısal
açıdan oldukça önemli gelişmeler sağlandı. Üniversite
öğrenciliğim sırasında 19 tane üniversite vardı,
şimdi 150ye yaklaştı. Her ilde bir üniversite var. 30un
üzerinde vakıf üniversitesi var. Okullaşma oranı yükseliyor.
Anaokulu, ilkokul, ortaöğretim ve üniversitede okullaşma oranı
yüksek. Bunlar, hepsi güzel gelişmeler. Daha da iyi olmasını isteriz,
sayısal açıdan daha iyi gelişmesini isteriz ama bir de nitelik
açısından da üniversitelerimizin saygın bir yere
kavuşmasını da arzu ederiz doğrusu.
Bizim
Türkiyedeki üniversitelerimizin dışarıyla rekabet
edebilirliğinin muhakkak sağlanması gerekir. Bu, hemen herkesin
üzerine düşen bir ödevdir, görevdir. Bunu geliştirmek için YÖK
başta olmak üzere üniversiteler, iş âlemi, siyaset dünyası hep
birlikte çaba göstermemiz lazım. Yani bu Yükseköğretim Kanununun
yeniden ele alınıp ciddi bir şekilde çağdaş duruma
getirilmesi şarttır.
Şimdi bu
öğrenci affına kısaca değinmek isterim çünkü kanun o. Bu
öğrenci affı her tarafı kapsıyor, bütün fakülteleri
kapsıyor; farklı branşlarda, farklı kurumlarda her yeri
kapsıyor, silahlı kuvvetleri dâhil. Ama bunun içerisinde Polis
Akademisinde ve ona bağlı olan fakülte ve yüksekokullarda okuyan,
herhangi bir şekilde burayı terk etmek zorunda kalan öğrenciler
kapsam dışı tutulmuştu. Bütün grupların ortak
önerisiyle, Polis Akademisi ve ona bağlı fakülte ve yüksekokullar da
bu kapsama dâhil edilecek. Biraz sonra bu, öneri şeklinde huzurunuza
gelecek, kabul göreceğini tahmin ediyorum.
Bu öğrenci
affı konusunda köklü bir çözüm gerekir. Bunun da yolu şudur, benim
kanaatime göre: Yükseköğretim Kanunundaki ilgili madde yeniden
düzenlenmeli ve kısıtlamalar ortadan kaldırılmalıdır.
Yani Dört yıllık bir fakülteyi 1 öğrenci en fazla yedi
yılda bitirir. gibi bir hüküm
konulmamalı mesela. Bir ders için üç, dört, beş gibi bir
sayı, imtihan hakkı konulmamalı, bu işi dejenere ediyor.
Biz, hepimiz üniversiteden geldik, hocalarız, burada hoca olan, hocam da
olan kişiler var, talebemiz olan kişiler de var. Öğrenci
affı çıktığı zaman, dersten başarısız
bir şekilde ayrılmış öğrenci gelir, ağlar,
sızlar ve sınıf geçmeye çalışır. Bu,
yanlış bir uygulama. Onun için bunlara sonsuz hak vermek lazım.
Yani üniversiteye kaydını yaptırdıktan sonra geçebiliyorsa
geçsin, kaçıncı hakkında geçerse geçsin. Buna
sınırsız hak vermek lazım, mağdur etmemek lazım.
Okullaşma oranını artırmak istiyorsak, üniversiteyi
dejenere etmek istemiyorsak bu hakkın sınırsız olması
lazım. Gelin, birlikte bunu düzenlemek için çaba gösterelim, bunun için
çalışalım.
Ben bu önemli
konuyu söylemek için geldim, tekrar edeyim: Lütfen, üniversiteleri,
yükseköğretim kurumunu hep birlikte, iktidarıyla, muhalefetiyle güzel
bir hâle, çağdaş bir hâle getirmek için lütfen çaba gösterelim. Bunun
için çalışalım. Art niyet aramayalım bu konuda.
Biliyorum ki
hepiniz, hepimiz, iktidarıyla muhalefetiyle güzel bir öğretim
müessesesi istiyoruz. Şu anda hiyerarşik bir yapıda
üniversiteler. Emir-komuta zinciri içerisinde gidiyor. Böyle eğitim kurumu
olmaz.
Rektör her
şeydir üniversitede. Böyle sınırsız yetki Başbakanda
da yok, Cumhurbaşkanında da yok, bir başkasında da yok.
Rektörün sınırsız yetkisini iyi kullananlar da var,
kullanmayanlar da var. Dolayısıyla bunu çağdaş hâle
getirmemiz lazım. Üniversiteleri çağa yakışır hâle
getirmek için çaba gösterelim diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnan.
Sayın
milletvekilleri, tekliflerin tümü üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Ertugay, buyurun efendim.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla
sorumu Sayın Bakana arz ediyorum.
Ülkemizde yeteri
kadar eğitim imkânı sağlanamadığından yükseköğretim
kurumlarıyla talebe arasındaki dengesizlikten dolayı yurt
dışı üniversitelerinde, özellikle Kıbrısta okumak
durumunda kalan ve başarısız öğrenciler ÖSYM ile bu
kurumlara yerleştirilmesine rağmen, ister istemez bu hâliyle bu
yasadan yararlanamamaktadırlar ama neticede bu öğrenciler bu ülkenin
insanlarıdır, bu ülkenin öğrencileridir ve mağdur
edilmişlerdir. Bu konuda bu mağduriyetin giderilmesi için bir
düzenlemeye, bir yasal çalışmaya ihtiyaç görüldüğü
açıktır. Bu konuda Sayın Bakan ne düşünüyor, bir düzenleme
yapmayı düşünüyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertugay.
Sayın
Tütüncü
Yok.
Sayın Uslu
CEMALLEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, son otuz yıla baktığımızda ortalama her
iki buçuk yılda bir buna benzer yasalar
çıkarılmıştır. Muhtemeldir ki bu yasa
Bu ihtiyaç
bundan sonra da devam edecektir.
Altı
yıldır iktidardasınız ve
Bakanlığınızı sürdürmektesiniz. Bu yasayı gerektiren
nedenlerin ne olduğu yani öğrenciyi devamsızlığa ve
başarısızlığa iten ve kaydının silinmesine
sebep olan olayların neler olduğu hususunda bir tespitiniz var
mıdır? Varsa bunun telafisi için neler yapılabilir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, her ne kadar görüşmekte olduğumuz konuyla ilgili olmasa
da Bakanlığınızı ilgilendirdiği için sormak
istiyorum: Adana ve ülkemizin değişik bölgelerinde devlete ait ilk ve
ortaöğretim okullarımızın büyük bir bölümünde sabit
giderlerle ilgili sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle
de elektrik borçlarını ödeyemediklerinden dolayı sadece Adanada
elliye yakın okulumuzun elektriği TEDAŞ yetkililerince
kesilmiş veya kesilmeye teşebbüs edilmiştir. Bu durum
okullarımızda, öğrencilerimizde, velilerimizde,
çalışanlarda ve kamu kurumlarımızın diğer
çalışanlarında büyük bir huzursuzluğa sebep olmaktadır.
Şimdi sormak
istiyorum: Başta elektrik ve su olmak üzere diğer sabit giderler için
bütçeden yeteri kadar ödenek bu okullarımıza tahsis edilmemekte
midir? Edilmekte ise niçin bu tür sıkıntılar
yaşanmaktadır? Bu konularla ilgili olarak
Bakanlığınızın aldığı veya
alacağı tedbirler var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım,
kendi isteği ile ilişkileri kesilenler dâhil her ne
sebeple olursa olsun ilişiği kesilenler
ibaresi affın
sınırlarını âdeta sınırsız hâle getirmiştir.
Bu nedenle de kafalar karışmıştır.
Ben
sorularımı soruyorum: Şifa imkânı olmayan, psikiyatrik
hastalıklar nedeniyle ortaya çıkan devamsızlık ya da
işlenen suçlardan dolayı ilişiği kesilen öğrenciler
okullarına dönebilecek mi?
İkinci
sorum: Bölücü, yasa dışı örgüt üyesi olmak ya da aynı suçla
mahkûm olmuşlar bu yasadan faydalanarak üniversitelere dönebilecekler mi?
Üçüncü sorum:
Gayriahlaki, yüz kızartıcı suçlardan dolayı
ilişiği kesilenler yeniden yüksekokullarda öğrenci olabilecek
mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Korkmaz...
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım,
aracılığınızla ben de bir soru yöneltmek istiyorum
Sayın Bakana. Biraz önce Karaman Milletvekilimizin sorduğu suali
güçlendirmek açısından bir tablo çizmek istiyorum.
Sayın Bakan,
bu tasarı, biliyorsunuz her ne sebeple olursa olsun şeklinde
sınırsız bir çerçeve çiziyor. Şöyle bir tabloyu
müsaadenizle gözler önüne getirmek istiyorum ve buna mutlaka bir çözüm
üretmemiz gerektiğini düşünüyorum: Bir ilçede evdeki 2
arkadaşının boğazını keserek öldüren ve
yargılama sonucunda da akıl sağlığı yerinde
olmadığı tespit edildiği için serbest bırakılan
bir genç af için başvurarak üniversiteye döndüğünde
şunların cevaplandırılması gerektiğini
düşünüyorum: Sadece onun eğitim hakkı mı, yoksa geri kalan
yaklaşık 3 bin öğrencinin eğitim hakkı mı?
Güvenlik kaygısını da beraberinde düşünmemiz gerekiyor.
İki:
Yargılama esnasında öğrenci aleyhinde ifade vermiş
üniversite yönetimi ve genel olarak üniversitenin huzurunu da, bu tasarıyı
ele aldığınızda, düşündünüz mü?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bulut...
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, Türkiyede değişik
zamanlarda çıkan aflarla cezaevlerinden çıkan mahkûmlar yeterince
ıslah olmadıkları için aynı suçu işleyerek tekrar
dönmekteler. Aynı soruyu soran arkadaşlarım gibi
Bu
suçları işleyerek disiplin yönetmeliğine aykırı
davrandığı için üniversiteden atılan bu gençler geri
döndüklerinde bunların takibi, ıslahı, eğitimi,
başkalarına zarar vermesinin önlenmesi adına bir
çalışma programınız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çıkartmakta
olduğumuz bu kanunun öğrencilerimize hayırlı
olmasını diliyor, kendilerine de başarılar diliyorum.
Tabii, Türk gençliğine yapılması gereken her şeyin
yapılmasında çok büyük bir fayda olduğunu, çünkü milletimizin
geleceğinin onda olduğunu ifade etmek istiyorum.
Benim burada
sorum şudur: 11/2/2008 tarihinde 106 sıra sayılı Kanun
Teklifimiz vardı, şu anda gündemdedir. Bu kanun teklifimizde
öğrenci kredilerinin faizleriyle ilgili af konusu vardı. Bu kanun
teklifimizi biz verdikten sonra, birçok öğrenci de çok güzel bir teklif
olduğunu ve bu kanunun çıkması gerektiğini ifade
etmişlerdi.
Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Acaba, bu kanunun içerisine bir madde olarak bu
afla ilgili bir madde koyup bunu düzeltebilir miyiz, yani bu kanunu
çıkartabilir miyiz? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bir ikincisi de,
öğrencilerimizin en büyük sıkıntılarından bir tanesi
de yurt konusudur. Bu noktada Tokatta da büyük
sıkıntılarımız vardır. Türkiye genelinde ve
beraberinde de Tokatımızda Kredi Yurtların herhangi bir yurt yapma
durumu olabilir mi? Yatak sayısını artırabilir misiniz?
Bir üçüncü soru
olarak da, Sayın Bakan oraya oturduğu zaman her zaman sorduğum
gibi, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinin Güzel Sanatlar Fakültesiyle
ilgili çok önemli
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
Enöz...
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu yıl öğrenci kontenjanlarının
artırılmasıyla beraber, zaten var olan öğrencilerin
barınma ihtiyaçları da buna paralel olarak artmıştır
ve öğrencilerin zaten büyük kısmı da şu anda barınma
sıkıntısı içerisindedir. Bu konuda Bakanlık olarak
sorunun çözümü için ne gibi tedbirler alıyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Sayın
Ağırbaş
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Önce
çıkarılmakta olan yasanın öğrencilerimize ve
vatanımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum ben
de.
Aracılığınızla
Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Yüksek lisans ve doktora
öğrencileri için KPDS yabancı dil sınavından 50 alma
zorunluluğu, 1996 ve 1997 eğitim öğretim yılından
itibaren aranan bir şart oldu, ancak bu yıl öncesinde yüksek lisans
ve doktora öğrencileri de bu uygulama içine alındı. Bu
koşulu sağlayamayanların üniversitelerden ilişkileri
kesildi. Oysa, 1996 yılı öncesinde yüksek lisans ve doktora
öğrencilerinin eski yönetmelikte yer alan sisteme tabi olmaları ve
ikinci bir dil sınavına gerek kalmaksızın elde ettikleri
haklarının korunması gerekmektedir. Bu durumdan mağdur olan
yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin kazanılmış
hakları korunacak mıdır? Bununla ilgili ne yapılması
düşünülmektedir?
Bir diğer
sorum da yurt dışında burslu okuyan öğrencilerle ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Ağırbaş.
Sayın
Işık...
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Gerçi, benden
önceki iki değerli arkadaşım da kısmen değindi ama
Sayın Bakanım, Anadolunun birçok ilinde üniversiteyi yeni kazanan
öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarına yerleştirilmesi
konusunda gerçekten çok büyük sıkıntılar çekildiğini sizler
de biliyorsunuz. Bu aftan yararlanacak olan bir kısım öğrencinin
de bu kapasiteyi zorlayacağı açıktır.
Kredi ve Yurtlar
Kurumuna bağlı, özellikle kız öğrenci yurdu kapasitelerinin
artırılması konusunda çalışmalarınız var
mıdır? Bu kapsamda, Kütahya ili Dumlupınar Üniversitesi
kampüsüne ve Simav Teknik Eğitim Fakültesi kampüs alanına
yapılacak olan Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların
inşaatı ne zaman başlayacak? Kısmet olursa, ne zaman bu
yurtların temellerini atacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Süremiz doldu ama
ekranda üç arkadaşımız kaldı, onlara da söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, bundan
önce 11 kez öğrenci affı yasası çıkarıldı, bu,
yanlış anımsamıyorsam, 12nci. Şimdi, bundan sonra da
çıkarılma olasılığı var. Daha kaç kez böyle
öğrenci affı çıkaracağız? Demek ki, bu şekilde
yasa tasarıları soruna çare olmuyor. Sorunun köklü çözümü için, yani
özde böyle bir sorunun bir daha Türkiyeye -istisnalar dışında
tabii- getirilmemesi için eğitim sisteminde nasıl bir köklü düzenleme
yapılabilir? Nasıl bir uygulama öngörülebilir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim efendim.
Ben, bizim
Tuncelideki öğrencilerin yurt sorunu ne zaman halledilecek onu soruyorum?
Çünkü çok ciddi bir sıkıntı var.
Ayrıca da,
Tunceliden birçok yerde imtihanı kazanan gençlerimiz, özellikle birçok
kız öğrenci yurda girememektedir. Çok büyük sıkıntı
içindeler. Bu konuda, özellikle gelir bakımından dar, geri kalmış
yörelerden üniversiteyi kazanıp da şehirlere giden
insanlarımızın tabii ev tutma durumları da zor olduğu
için, bu konuda ciddi bir tedbir almayı düşünüyorlar mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benden evvelki
konuşmacıların da hemen çoğu değindi bu barınma
meselesi, ben de o nedenle soru sormak istemiştim. Konunun ne kadar önemli
olduğu buradaki soru soran arkadaşlarımızın
çokluğundan da anlaşılmakta. Geçen günlerde öğrenciler de
YURTKUR ne yapıyor? Niçin yurt kurmuyor? diye böyle bir eylemde
bulunmuşlardı. Buna köklü
tedbir getirmek gerekir.
Bir üniversiteyi
biz açıyoruz burada, vakıf üniversiteleri ve değişik
üniversiteler. Bu kuruluş kanunu sırasında da bu
barınmanın çözümlenmesi lazım. Bir üniversite kurulurken sadece
öğretim üyesi ve öğrenci değil, bu barınmanın da
özellikle kız öğrenciler için mutlaka gündeme getirilmesi lazım.
Üniversite kuruluşuyla birlikte ele alınmasını öneriyorum
ve bu barınma konusunda ne gibi somut öneriler olduğunu Bakandan
öğrenmek istiyorum.
Her öğrenim
yılı başında bizlere -diğer parlamenter
arkadaşlarımıza da mutlaka baskı geliyordur- bu konularda,
devletin yurtlarında kalmak üzere çok sayıda başvuru
olmaktadır.
Bu çok çok önemli
bir konu. Çok teşekkür ederim. Somut adımları öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.
Soru işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi, cevap
için Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; milletvekili
arkadaşlarımın sorularına soru sorulma sırasına
göre cevap vereceğim.
Öncelikle,
Sayın Ertugayın, Kıbrıstaki özellikle Yüksek Öğretim
Kurulu tarafından ÖSS aracılığıyla, ÖSYM
aracılığıyla yerleştirilen öğrencilerin de bu
affın kapsamına alınıp alınamayacağına dair
sorusu var. Bildiğiniz gibi ÖSYMnin yerleştirmesi aslında bu
öğrencilerin resmî öğrenciliklerinin tanınması ve
denkliklerinin kabul edilmesi anlamına gelir. Sadece burada değil, Türk
cumhuriyetlerinde de bu işlem yapılmaktadır. Ancak takdir
edersiniz ki Kıbrıstaki üniversiteler Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kanunlarına göre kurulmuş ve işleyişini
buna göre sürdürmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
bağımsız bir devlet olduğu için bizim Parlamentomuz oradaki
öğrenciler adına böyle bir kanun çıkaramaz. Kapsama
alınmamasının sebebi budur. Ayrıca oradaki üniversitelerle
olan görüşmelerde de kendilerinin böyle bir talebinin de
olmadığını ifade etmişlerdir. Ha, diyeceksiniz ki: Bizimkilerin
de talebi yoktur. Ama dediğim gibi biz onlar adına böyle bir yasa
çıkaramayız, bu aykırı olur.
Sayın
Uslunun özellikle Bu affı gerektiren sebepler nelerdir? Bunların
ortadan kaldırılması yönünde bir daha affa gerek olmasın
Sayın Tütüncünün ve benzer arkadaşların da bu yönde bir sorusu
var. Değerli arkadaşlar, tabii özellikle, başarısız
olan, üniversitelerle ilişkisi kesilen öğrencilerin birçoğunun
farklı sebepleri vardır; ekonomik sebepler olduğu gibi
öğrencinin başarısızlığından dolayı,
ihmalinden dolayı, gevşek davranmasından dolayı olan sebepler
var, ailevi sebepler var, çeşitli sebepler var. Dünyanın her
tarafında, İsviçrede de Amerikada da başarısız
öğrenciler vardır, başarısız öğrenci diye bir
kavramı ortadan kaldırmak da mümkün değildir.
Ha, diyeceksiniz
ki: Ekonomik sebeplere bağlı atılanlar da vardır. Devlet
kendi imkânları nispetinde öğrencilere burs veya kredi temin
etmektedir. Bu burs ve krediyi Hükûmetimiz döneminde kim talep etmişse
hepsine veriyoruz. Şimdi, öğrenci kredisi malum -burs ve krediyi de
Kredi Yurtlar Kurumunun bünyesinde topladık- şu anda 160 YTLdir
ayda. Bu çok büyük bir para değil elbette ama 45 YTLden buraya getirdik
ve 2009da da bunu 180 YTL yapacağız.
Bununla birlikte
öğrencilerin sabah kahvaltısına ve akşam yemeğine 3,3
YTL katkıda bulunuyoruz değerli milletvekili arkadaşlarım.
2003te bu sadece yarım YTLydi yani 0,5 YTLydi, şu anda 3,3
YTLlik, sabah kahvaltısına ve akşam yemeğine de
katkıda bulunuyoruz. Bir iddiada bulunmak istiyorum yani dünyadaki
diğer sistemleri de bilen bir arkadaşınız olarak
söylüyorum: Özellikle, öğrencilerine yurt temin etme bakımından
ve yurtlarda barındırmadaki ucuzluk bakımından -belki eski
sosyalist, komünist ülkeleri bir tarafa bırakırsanız, ki orada
da sistem değişti- dünyada Türkiye kadar öğrenciye ucuz yurt
imkânı temin eden bir ülke bulamazsınız.
Burada Kredi
Yurtların yurtlarından söz etmişken
arkadaşlarımın bir sorusuna daha cevap vereyim: Şu anda
Türkiyede 238 tane yurdumuz var, bunun 76sı Hükûmetimiz döneminde
açılmış değerli arkadaşlar. Şu anda 55 adet,
asgarisi 500 kişilik olmak üzere 2008 programında yurdumuz
vardır. Bunların bir kısmının inşaatı devam
ediyor, bir kısmı ihale aşamasındadır, bir
kısmı işlemleri devam eden yurtlardır. Bunların
bitmesiyle birlikte de çok önemli bir kapasite, ilave kapasite daha
kazanacağız. Aslında yurtlardaki sıkışma ve talep
arkadaşlarımın söylediği gibi veya kendilerine
iletildiği kadar vahim değildir. Eğitim öğretim
yılının başında, üniversite yurtlarımızdaki,
Kredi Yurtlara bağlı yurtlardaki doluluk oranları yüzde 120ye
çıkıyor. Özellikle birinci sınıfa gelen, çevreye
yabancı olan öğrencilerde bir talep patlaması oluyor.
Öğrenciler çevreyi tanıdıktan sonra çoğunlukla yurdu terk
ediyorlar, arkadaşlarıyla ev tutmayı tercih ediyorlar ve birçok
yurdumuzda yüzde 75le 80 arasında bir doluluk oranı vardır.
Bakın, bir ilk aylarda, üniversitenin açıldığı ilk bir
ayda böyle bir sıkışma vardır. Biz bu ihtiyaçları
imkânlar nispetinde telafi etmeye çalışıyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, hâlâ telefon geliyor.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Efendim, biliyorum
Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Bakın, üniversiteler açılalı bir ay oldu.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Hayır,
biliyorum. Üniversiteler yeni açıldı ve talep var, buna burada bir
şey demiyorum.
Şimdi,
netice itibarıyla bakın, siz de bunu biraz önce kendiniz söylediniz,
mademki söylediniz- bakın, yurtta şu anda kapasitemiz 2.424 ve burada
kalan öğrencinin kapasitesi 2.241 yani kapasitenin altında, boş
223 kişilik kapasite var. Bu, senenin ortalaması, bir senenin
ortalaması yani geçen yılın ortalamasında 223 kişilik
atıl kapasiteyle kapatılmış. Şimdi bakın,
Şaphanede 314 kişilik
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, yurtla kampüs arası
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, ben
Şimdi, bakın, ben size onu cevaplıyorum. Arkadaşlar
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Kız öğrencilerin kapasitesini söyler misiniz?
Bütün öğrenciler için boşluk var mı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim,
burası kız-erkek
Şimdi, bizim yurtlarımızda
Bir kere
özellikle şunu söyleyeyim: Biz yurt yaparken ve kapasite
ayırırken kız öğrencilere pozitif ayrımcılık
yapıyoruz. Erkek öğrenciler daha rahat kalabilirler, kız
öğrencilere öncelik veriyoruz bu konuda Sayın Işık.
Müsaade ederseniz
devam edeyim.
Sayın
Tankutun sorusu gerçi konuyla ilgili olmamakla beraber
Sayın Tankut,
tabii, TEDAŞın okulların elektriğini kesmiş olmasını
kabul etmek mümkün değil. Yani her kurumda, evde de bir gecikme olabilir.
Biz ilave ödenek istedik Maliye Bakanlığından, cari ödemelerle
ilgili ilave ödenek istedik, onlar ümit ediyorum ki telafi edilecektir.
Şimdi,
Sayın Çalışın, Sayın Korkmazın soruları
var. Efendim, suç işleyenler de bu kapsamda olacak mıdır?
Beytullah Bey de disiplin yönetmeliğine atıfta bulundu. Ben bunu
Komisyonda da söylemiştim. Kanun yapılırken biz bir
yönetmeliğin hükümlerine atıfta bulunamayız. Sonuçta
suçları burada teker teker tadat edemeyiz. Eğer bir insan suçluysa,
hapiste yatıyorsa zaten bunun gelip üniversiteye devam etmesi mümkün
değil. Marjinal bir iki örnekten hareket ederek yanlış bir yola
gidemeyiz. 83ten bu yana çıkan bütün aflarda her ne sebeple olursa olsun
ifadesi mevcuttur. Üniversiteler zaten dediğiniz türden öğrenci
Akli
dengesi yerinde olmayan bir kişinin üniversiteye başvurusu da söz
konusu değil, intibak diye bir şey vardır. Bu intibaklarda bu
durum tespit edildiği zaman zaten öğrenci kabul edilmez. Tabii,
Sayın Bulut, bunların ıslah edilmesi yani işte bu
öğrencilerin, çeşitli olumsuz davranışlar sergileyen, suç
işleyenlerin ıslah edilmesi üniversitelerde
Arkadaşlar,
üniversiteler üniversal bir eğitimin yapıldığı
yerlerdir. On sekiz yaşını geçmiş olan, reşit
durumdaki insanları böyle ıslah evine alır gibi ıslah etmek
mümkün değildir, onlara farklı şekilde üniversite
dışında belki program uygulanabilir.
Sayın
Doğrunun kredi affıyla ilgili bir sorusu var. Değerli
arkadaşlarım, biz 5005 sayılı Kanunu çıkardık.
Bütün milletvekili arkadaşlarımın bilmesini isterim. Bir
öğrenci borcundan dolayı
Üniversiteyi, bakın dört
yıllık bir fakülteyi bitirdikten sonra iki yıl boyunca hiçbir
öğrenciye Kredini geri öde. diye talep gelmez. Yani mezuniyetten iki
yıl sonra süreç başlar 5005 sayılı Kanuna göre, bizim
geçen dönem çıkardığımız bir kanuna göre. Sonra,
öğrenci eğer memur olmamışsa, sigortalı değilse,
BAĞ-KURlu değilse Kredi Yurtlar Kurumuna müracaat eder, der ki: Ben
işe giremedim, benim borcumu erteleyin. ve borcu ertelenir. Bu krediler
geri gelmezse daha sonra, bugün ve yarın, işte hepiniz
Çocuklarımıza yurt yapılsın. diyorsunuz, bunlar neyle
yapılacak?
Bir şey daha
söyleyeyim arkadaşlar: Devletin meseleyi ciddiye almamasından
dolayı, Kredi Yurtlar Kurumunun önceki yönetimlerinin meseleyi ciddiye
almamasından dolayı 1962 ile 2002 yılları arasında
geri dönüşüm ne kadar arkadaşlar biliyor musunuz? Toplam ödenen
kredilerden geri dönüşüm 27 trilyon Türk lirası -ben eskalasyona
uğratılmış rakamlardan söz ediyorum- 2003 ile 2008
arasındaki geri dönüşüm 1 katrilyon 137 trilyon Türk
lirasıdır arkadaşlar. Eğer mesele ciddiyetle takip
edilmezse bu çark dönmez. Dolayısıyla, Efendim, öğrencinin
borcu vardır, bunları affedelim
Bunları affedelim ama bir
taraftan da yurt yapalım, gelecek nesillere de imkân
hazırlayalım
Bu şekilde
Tabii ben, Sayın Doğruyu
popülizm yapmaktan men ederim, yani onu tenzih ederim ama bu popülizm olur,
doğru da olmaz. Eskiden Ziraat Bankasından, Halk Bankasından,
Vakıfbanktan kredi alanlar da vermemek üzere kredi alıyorlardı
ve o zaman da ne oluyordu? Görev zararı, devlet batıyordu. Bu
çarkı döndürmemiz lazım.
Sayın
Ağırbaşın yabancı dille ilgili bir sorusu var. Bundan
geri dönüş söz konusu değil.
Sayın
Işıkın sorusuna cevap verdim.
Sayın
Tütüncüye aynı kapsamda cevap verdim.
Sayın
Gençin Tuncelinin yurt problemiyle ilgili sorusu var. Değerli
arkadaşlarım, biz bu kırk bir üniversiteyi, devlet
üniversitesini çıkardıktan sonra yurdu olmayan tek vilayet
Şırnaktı. Şırnaka 2008 yatırım
programına bir yurt planladık, onun işlemleri devam ediyor ve
başlayacağız. Tuncelideki 500 kişilik yurdumuz Millî
Savunma Bakanlığı tarafından kullanılıyor, uzun
vadede veya orta vadede boşaltılmasını talep ettik. Ama
biz, Tunceliye 500 kişilik yurdu yine 2008 yatırım
programına aldık ve bunu yapacağız.
Öte taraftan,
Sayın Işıkın bir sorusu vardı, tarih vereyim:
Değerli arkadaşlar, Kütahya merkezdeki yurdumuzun ihalesi
yapıldı, bir ay içerisinde inşaatına başlanacak, ihale
süreci tamamlandı; Simavdaki de Ocak 2009da ihalesi yapılacak. Onu
da bilgilerinize sunarım.
Sayın
Başkanım arz ederim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Evet, sayın
milletvekillerimizin soruları cevaplandırıldı.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlamış bulunuyoruz.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1-
4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 56- (1)Yükseköğretim kurumlarında hazırlık dâhil
bütün sınıflarda intibak, ön lisans, lisans tamamlama, lisans,
pedagojik formasyon, lisansüstü, tıpta uzmanlık ve sanatta yeterlik
öğrenimi gören öğrencilerden; 07/06/1995 tarihinden bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kendi isteğiyle ilişikleri
kesilenler dâhil her ne sebeple olursa olsun ilişiği kesilenler, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki aylık
başvuru süresi içerisinde ilişiği kesilenler ile 1980
sonrasında bu içerikte çıkarılan kanunların kapsamına
girmekle birlikte sağlanan haklardan yararlanmak üzere başvurmayan
veya başvurdukları halde yararlanamamış olanlar, 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 35 inci maddesi uyarınca bir
yükseköğretim kurumu adına yurt içinde başka bir
yükseköğretim kurumunda lisansüstü öğrenim yapanlardan
başarısız olmaları nedeniyle ilişiği kesilenler,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde
ilişiklerinin kesildiği kuruma başvuruda bulunmaları
şartıyla bu maddede belirtilen haklardan yararlanırlar.
Başvuruda bulunanlar, ilgili yükseköğretim kurumları
tarafından, iki aylık başvuru süresinin dolması beklenmeden
de bu haklardan yararlandırılabilir. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte askerlik görevini yapmakta olanlar terhislerini,
gözaltında veya tutuklu bulunanlar ise bu hallerinin sona ermesini takip
eden iki ay içinde ilgili yükseköğretim kurumuna başvurmaları
halinde bu maddede belirtilen haklardan yararlandırılır.
(2) 07/06/1995 tarihinden birinci fıkrada
belirtilen başvuru süresi sonuna kadar yükseköğretim
kurumlarınca haklarında ilişik kesme işlemi tesis edilen
yükseköğretim kurumlarında hazırlık dâhil bütün
sınıflarda intibak, ön lisans, lisans tamamlama, lisans, pedagojik
formasyon, lisansüstü, tıpta uzmanlık ve sanatta yeterlik
öğrenimi gören öğrencilerden, ilişik kesme işlemine
karşı idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlar da
birinci fıkrada belirtilen başvuru süresi içerisinde ilgili
yükseköğretim kurumuna başvurmaları halinde bu maddede
belirtilen haklardan yararlanır. Davanın davacının aleyhine
sonuçlanması öğrencinin bu maddede belirtilen haklardan yararlanmasına
engel teşkil etmez.
(3) Birinci
fıkra kapsamına girenlerden ön lisans ve lisans düzeyinde
ilişiği kesilenlere;
a) Devam
şartını yerine getirmedikleri dersler için bir
eğitim-öğretim yılı, dönemlik dersler için bir dönem devam
etme hakkı ve dört sınav hakkı,
b) Devam
şartını yerine getirip başarısız olanlara,
başarısız oldukları dersler için dört sınav
hakkı; istemeleri halinde başarısız oldukları derslere
bir eğitim-öğretim yılı, dönemlik dersler için bir dönem
devam etme hakkı,
c) Devam
zorunluluğu bulunmayan dersler için dört sınav hakkı,
ç) Not ortalaması
nedeniyle sınıfta kalmış olanlara, bir üst sınıfa
bir eğitim-öğretim yılı devam etme hakkı ve
istedikleri üç dersten not yükseltmek için iki sınav hakkı,
d) Not
ortalaması nedeniyle mezun olamayanlara, istedikleri üç dersten not
yükseltmek için iki sınav hakkı,
verilir.
(4) Birinci
fıkra kapsamına girenlerden lisansüstü düzeyde ilişiği
kesilenlere;
a) Devam
şartını yerine getirmedikleri dersler için bir
eğitim-öğretim yılı, dönemlik dersler için bir dönem devam
etme hakkı ve üç sınav hakkı,
b) Devam
şartını yerine getirip başarısız olanlara,
başarısız oldukları dersler için üç sınav hakkı;
istemeleri halinde bu dersleri değiştirerek bir
eğitim-öğretim yılı, dönemlik dersler için bir dönem devam
etme hakkı,
c) Yeterlik için
üç sınav hakkı,
ç) Yüksek lisans
öğrencileri için bir, doktora öğrencileri için üç yıl tez
hazırlama süresi,
d) Doktora
yeterlik sınavına girebilmek için yabancı dil
sınavında başarısız olanlara üç sınav hakkı,
e) Sanatta
yeterlik veya tıpta uzmanlık alanlarında
başarısız olanlara, başarısız oldukları
derslerden laboratuvar ve uygulamalı derslere devam ve eksik
rotasyonlarını tamamlamaları şartıyla üç sınav
hakkı, verilir.
(5) Üçüncü ve
dördüncü fıkralarla verilen hakların kullanılması süreci
sonunda başarılı olanların öğrenciliğe
intibakları yapılır ve haklarında, yıl
kaybetmemiş öğrenciler gibi işlem yapılır.
(6)
Başarısız olunan derslerin programdan
çıkarılmış olması halinde bu derslerin yerine, ilgili
yükseköğretim kurumu tarafından muadil başka dersler belirlenir.
(7) Birinci
fıkra kapsamına girenlerden;
a) Pedagojik
formasyon programını tamamlayamayanlar için üç sınav hakkı
verilir; yapamadıkları uygulamalar için ilgili yükseköğretim
kurumu tarafından devam imkanı sağlanır,
b) Açık
öğretim sistemi ile öğrenim yapılan ön lisans, lisans tamamlama
ve lisans programlarından kaydı silinenlere yeniden kayıt
hakkı verilir.
(8) Üçüncü ve
dördüncü fıkralardaki haklar saklı kalmak kaydıyla
uygulamalı eğitim-öğretim yapan yükseköğretim
kurumlarından ayrılanlara, devam edemedikleri dersler ve uygulamalar
için ilgili yükseköğretim kurumu tarafından devam imkânı
sağlanır. Bunlar için üçüncü ve dördüncü fıkralarda öngörülen
sınav süreci, ilgili yönetmeliklerdeki devam şartı tamamlandıktan
sonra başlar.
(9) Lisans
programlarına devam ederken çeşitli nedenlerle ön lisans
diploması alarak kurumlarından ayrılanlar da üçüncü fıkrada
belirtilen haklardan yararlandırılır.
(10) Birinci fıkra kapsamına girenlerden
lisansüstü öğrenimlerini tamamlayamadıkları için
yükseköğretim kurumlarındaki görevlerine son verilenler bu madde
uyarınca tanınan haklardan yararlanarak öğrenimlerini
kendilerine tanınan süre içerisinde tamamlamaları kaydıyla
mezuniyetlerini müteakip 30 gün içerisinde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına
başvurmaları halinde 2 ay içerisinde adına öğrenim
gördükleri yükseköğretim kurumuna veya Yükseköğretim Kurulunun uygun
göreceği başka bir yükseköğretim kurumuna araştırma
görevlisi olarak atanırlar. Bunlardan para borçları olanların bu
borçları hizmet borcuna dönüştürülür, haklarında bu
borçlarından dolayı takibata geçilmiş olanların bu Kanundan
yararlanarak öğrenime başladıklarını belgelendirip
başvuruda bulunmaları halinde öğrenim için tanınan süre
içerisinde takibatları durdurulur. Kanunun yürürlüğe girmesinden önce
yapılan borç ödemeleri iade edilmez.
(11) Birinci
fıkrada belirtilen başvuru süresi içinde askere alınmaları
gerekenler, bu maddede belirtilen hakları kullandıkları takdirde
tecilli veya tehirli sayılır. Bu Kanundan yararlanarak öğrenciliğe
intibakları yapılanların askerlik tecil veya tehir
işlemleri hakkında 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı
Askerlik Kanununun 35 inci maddesi hükmü uygulanır; bunlardan askere
alınması gerekenlerin ise istemeleri halinde askerlik süresi boyunca
öğrenim hakları dondurulur.
(12) Vakıf üniversitelerinde
öğrenimlerine burslu olarak devam ederken ilişiği kesilenlerin,
bu maddede belirtilen haklardan yararlanarak öğrencilik hakkını
elde etmeleri halinde, bursluluk statülerinin devam edip etmeyeceğine
ilgili vakıf üniversitesinin mütevelli heyetince karar verilir.
(13) Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna öğrenim kredisi veya katkı
kredisi borcu bulunanların bu maddede belirtilen haklardan
yararlanması halinde bu borçların ödenmesi ertelenir. Borç
ertelemeyle ilgili usul ve esaslar Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
tarafından belirlenir.
(14) Türk
Silahlı Kuvvetlerine bağlı eğitim kurumlarında ön
lisans ve lisans düzeyinde öğrenim görürken 07/06/1995 tarihinden bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar her ne sebeple olursa olsun
okulları ile ilişiği kesilenler ile bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren iki aylık başvuru süresi içerisinde
ilişiği kesilenlerin, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren
iki ay içerisinde başvurmaları halinde, Yükseköğretim Kurulunca
öğrenim görecekleri fakülte veya yüksekokulları belirlenir.
Belirlenen yükseköğretim kurumlarınca intibakları yapılan
öğrenciler de bu madde kapsamından diğer öğrenciler gibi
yararlanırlar.
(15) Bu Kanunun
eğitim-öğretime ilişkin uygulama esaslarının
belirlenmesinde Yükseköğretim Kurulu yetkilidir. Gevher Nesibe
Sağlık Eğitim Enstitüleri gibi kapatılmış
kurumlarla ilişiği kesilen öğrenciler veya kurumlarına
dönmeleri mümkün olmayanlar için Yükseköğretim Kurulunca denklik yönünden
uygun yükseköğretim kurumları belirlenerek bu Kanunla verilen
hakların kullanılması sağlanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Necla Arat.
Sayın Arat,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
NECLA ARAT (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 298 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde görüş bildirmek üzere
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, bu konuya girmeden önce kısa bir anma dileğim var. Dün
yani 21 Ekim 2008, 1999 yılında bombalı bir suikast sonunda
yitirdiğimiz pırıl pırıl bir cumhuriyet
akademisyeninin, çok değerli bir aydının, eski bir Kültür
Bakanımızın haince katledilişinin yıl dönümü idi.
Profesör Doktor Ahmet Taner Kışlalı, laik, demokratik
cumhuriyetin ve Kemalizmin en güçlü savunucularından biriydi. O,
cumhuriyetin temel değerlerini, bu arada laikliği ödünsüz savunmakta,
konumuzla çok da bağlantılı olan sosyal hukuk devletini, tam
bağımsızlığı, karma ekonomiyi ve laik
eğitimi Türkiye Cumhuriyetinin olmazsa olmazları saymaktaydı.
Kışlalı, ülkemizin içine düşmüş olduğu
bunalımı Atatürke evet, Kemalizme hayır. diyen zihniyetin
toplumumuzun son yarım yüzyılına egemen olmasına bağlıyordu.
Laik, demokratik cumhuriyetin tehdit altında olduğunu, bu durumla
savaşması gereken devlet kurumlarının
yozlaşmış bulunduğunu dile getiriyordu. Profesör
Kışlalıya göre sosyal devlet anlayışının
terk edilmesi, sınırsız, ölçüsüz özelleştirme, paranın
en yüce değer yapılması, ahlaksal değerlerin çürümesi ve
eğitimin paralı hâle gelmesiyle fırsat eşitliği
zedelenmiş, toplumsal uçurumlar giderek daha fazla büyümüştü.
Bağımsız yargı ve özerk üniversite gibi demokrasinin
gelişmesini kolaylaştıracak kurumlar
yozlaştırılmış ve
yıpratılmıştı. Daha da kötüsü, korkusuz yaşama
özgürlüğü tehdit altındaydı. Bütün bu çarpıklıklara
karşı oluşan tepkiden ise dinci ve bölücü akımlar
yararlanmaktaydı.
Sayın
Başkan, Profesör Doktor Ahmet Taner Kışlalı âdeta on
yıl önceden günümüzün resmini çiziyor ve siyasal analizini büyük bir
öngörüyle yapıyordu. Anısı önünde saygıyla eğiliyor,
ışıklar içinde yatsın diyorum.
Değerli
milletvekilleri, biz, bugün, bu oturumda, derinlerde işlemesini sürdüren
bir yarayı deşip cerahatini akıtarak temizlemek yerine üstünü
örtmek, kabuklanmasını sağlamak için bir kez daha pansuman
yapmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Çünkü öğrenci
affının Türkiyenin gündemine girdiği 1983 yılından bu
yana bu yüzeysel pansuman neredeyse her bir buçuk yılda bir afla ilgili
yasal düzenlemeler yapılarak tekrarlanmakta.
Bu
düzenlemelerden yaklaşık 164 bin öğrencinin
yararlandığı söyleniyor. Ne var ki 2005 yılında
çıkan ve 52 bin öğrencinin yararlandığı aftan sonra da
son üç yılda yine 50 bin-60 bin öğrenci ön lisans ve lisans
düzeyinde, lisansüstü düzeyde, açık öğretim programlarında, Türk
Silahlı Kuvvetlerine bağlı eğitim kurumlarında,
vakıf üniversitelerinde çeşitli nedenlerle öğrenimleri
sonlandırılmış olduğu için yeni bir fırsat ya da
yeni bir af yasası bekler durumda.
Bu
öğrencilerin üniversiteleriyle ilişkilerinin kesilmesine neden olarak
önce maddi sorunlar yüzde 39,5 oranında, sonra
başarısızlık yüzde 23 oranında, daha sonra eğitim
sisteminden kaynaklanan sorunlar yüzde 22,2 oranında ve okula uyum sorunu
yüzde 9,3 oranında, son olarak da sağlık sorunları
gelmektedir yüzde 6 oranında. Bu oranlar, son zamanlarda af için
başvuran 1.300 öğrenci üzerinde yapılan bir anketin
sonuçlarıdır. Tabii çok daha ciddi ve geniş kapsamlı
istatistiki çalışmaların ve anketlerin de gelecekte
yapılması gerekmekte.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteye girmiş olan
öğrencilerin çok büyük bir bölümünün ailelerinin ekonomik durumu
öğrenimlerini sürdürmelerine ne yazık ki izin vermemektedir. Bu
öğrenciler geldikleri kentlerde, daha önce de dile getirildiği gibi,
yoğun bir barınma ve yurt sorunu yaşamaktadırlar. Buna ek
olarak harç ödeme, yeterli beslenme ve sağlık hizmeti alma, sosyal
yaşama katılamama gibi sorunları da bulunmaktadır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak biz, bu yasa tasarısının kesin çözüm
olmadığının, yarayı iyileştirmeyeceğinin
bilincindeyiz. Çünkü daha önce de değişik vesilelerle dile
getirdiğimiz gibi, eğitim sistemimiz baştan sona gözden
geçirilmeli, kaynak yetersizliği giderilmeli, üniversite önündeki
yığılmanın önüne geçilmeli, üniversite sayısı ve
kontenjanlar siyasal nedenlerle artırılmamalı, üniversitelerimiz
yapısal anlamda da
çağdaşlaştırılmalıdır. Bilim özgürlüğünün
ve üniversite özerkliğinin önündeki maddi ve manevi engellerin tamamı
kaldırılmalıdır. Bunlar yapılmadıkça hep af
yasalarına gereksinme duyulacak ve bu temel sorun kökten çözüme
ulaştırılamayacaktır. Bütün bunlara karşın,
eğitim temel bir kamusal hizmet ve temel bir toplumsal hak olduğu
için ve de öğrencilikle ilişkileri kesilenler çok kez kendilerinden
kaynaklanmayan nedenlerle mağdur oldukları için onlara yeni bir
fırsat yaratılmasından yanayız. Bu tasarıya,
tanıdığı haklarla, çok sayıda öğrenciye
üniversite öğrenimlerini tamamlama olanağını
sağlayacağı için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy
vereceğiz. Ancak, Anayasanın eşitlik ilkesi uyarınca
tasarıda yer verilmeyen bazı yükseköğretim kurumları da
-yine daha önce zikredildi. Örneğin, Polis Akademisi ve onunla bağlantılı
fakülte ve yüksekokullar- bu düzenlemeye eklenmelidir diyoruz.
Ayrıca,
1inci maddenin on birinci fıkrasında belirtilen askerlik tehir ve
tecil işleminin hiç olmazsa doktora yapanlara tanınan süreye eş
değer kılınmasının uygun olacağı
kanısındayız. Bunun için bir dayanak noktamız var: Askerlik
Kanununun -21/6/1927 tarihli 1111 sayılı Kanunun- 35inci maddesi
daha sonra değişik yıllarda çeşitli
değişikliklere uğramış ve en son 11/6/2008de
alınan bir kararla yurt içinde ve yurt dışında staj, yüksek
lisans, ihtisas ve doktora yapanların tecilleri otuz beş
yaşını doldurdukları yılın sonuna kadar
ertelenecek şekilde karar alınmıştır. Yine benzer
şekilde, Türkiye profesyonel birinci ve ikinci futbol liglerinde yer alan
takımların kadrolarında bulunan profesyonel futbolculara da otuz
sekiz yaşını doldurdukları yılın sonuna kadar
erteleme yapılabilmektedir. Hiç olmazsa bu af yasa tasarısı için
bir kereye mahsus olmak üzere geçici bir maddeyle öğrencilere böyle bir
tecil, erteleme yapılmasının başarı oranını
artıracağı kanısındayız. Bu konuda önergelerimiz var,
tartışacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasanın ülkemiz ve af
bekleyen öğrencilerimiz için hayırlı olmasını diliyor,
yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arat.
İkinci
konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Akif Akkuş.
Sayın
Akkuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 298 sıra sayılı Yüksek Öğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Yasanın 1inci maddesiyle
ilgili olarak MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteler evrensel
kurumlardır ve geçmişten günümüze genellikle ülkelerin yönetim
erkinden bağımsız olarak bilgi üreten ve bunların
yayılmasını sağlayan kurumlardır. Üniversiteler
kararlı ve sabırlı çalışmalarının sonucunda
bugünlere geldiler. Dünyadaki ve ülkemizdeki üniversiteler bugünkü
konumlarına gelebilmek için katettikleri etaplarda zaman zaman
sıkıntılara maruz kalmışlar ve bazı
değişimler geçirmişlerdir. Ancak, bu değişimler daima
gelişme ve ilerleme bazında olagelmiştir. Bunun sonucunda,
üniversiteler, çağdaş medeniyetin gelişmesinde en büyük
katkıyı veren kurumlar hâlini almıştır. Bugün
üniversitelerimiz sadece bilgi üretmeyip aynı zamanda bunu toplumun
gelişmesi amaçlı pratikler hâline getirmişlerdir. Böylece, bir
yandan Türk vatandaşlarının refah ve mutluluğunu artırmaya
çalışmakta, öte yandan iktisadi, sosyal ve kültürel
kalkınmayı desteklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, üniversitelerimizin bu gelişmeleri buradan mezun
ettiği ve yetiştirdiği öğrencileri vasıtasıyla
sağlanmaktadır. Ancak, üniversite öğrencileri öğrenimleri
sırasında büyük meşakkat çekmektedirler. Bu da bazı
öğrencilerin eğitimlerinin yarıda kesilmesine sebep
olmaktadır. Bugün bu yasa tasarısıyla, bu durumda olan
öğrencilerimizin öğrenimlerine yeniden, kaldığı yerden
başlamalarına yardımcı olmaya
çalışılmaktadır.
Tabii, bu
Mecliste bulunan saygıdeğer milletvekillerinin büyük bir
kısmı üniversite mezunu, üniversite eğitimi aldılar ve
üniversitelere gittiler. Bu sıkıntıları eminim yüzde
90ı çekmiştir bu Mecliste bulunanların çünkü ben hatırlıyorum,
ilk gittiğim günden aşağı yukarı üniversiteyi
bitirinceye kadar bu sıkıntılarla boğuşmak zorunda
kaldım. Mutlaka sizler de, değerli milletvekilleri de bu
sıkıntıları çekmiştir diye bakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üniversitelerimize her yıl yaklaşık olarak 450
bin civarında yeni öğrenci kayıt yaptırmaktadır. Tabii,
bu 450 bin öğrencinin tamamı değişik üniversitelere
kayıt yaptırmakla birlikte, bunların büyük bir
kısmının açık öğretim fakültelerine kayıt
yaptırdığını belirtmekte bir mahzur yok
sanıyorum. Bu öğrencilerimizin birçoğu yeni bir çevre ve yeni
yüzlerle karşılaşmaktadırlar. Ayrıca bu
öğrencilerimizin, barınma sorunu başta olmak üzere maddi, sosyal
ve psikolojik birçok sıkıntısı bulunmaktadır. Bu
sorunlarla âdeta boğuşmak zorunda kalan öğrencilerimizin bir
kısmı öğrenimini tamamlayamayıp yarıda bırakmaktadır.
Bunun yanında, öğrencilerimizin bu durumu istismar edilerek bunlardan
çıkar temin etme yolunu seçen asalakların da bulunduğu bir
gerçektir. Öğrencilerimizin istismara meydan vermeyecek veya ihtiyacı
olmayacak şekilde imkânlara kavuşması mutlaka sağlanmalıdır.
Bugün,
üniversitelerimizde yaklaşık 850 bini açık öğretimde olmak
üzere 2,5 milyon öğrenci bulunmaktadır. Yukarıda belirtmeye
çalıştığımız nedenlerden dolayı, bu
öğrencilerimizin bir kısmı üniversiteden bir şekilde
ayrılmış, ailesinin ve devletin beklentilerini boşa
çıkarmıştır. Her yıl üniversiteli olmak için
yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin başvuruda bulunduğu
düşünüldüğünde eğitimini çeşitli sebeplerle yarıda bırakmış
olanlara zaman zaman, masumane duygularla yeni fırsatların
yaratılması yerinde bir düşünce ve olumlu bir karardır.
Ülke genelinde yükseköğrenim yapanların oranı her geçen gün
artmasına karşılık nüfusumuzun büyük bir kısmı bu
imkândan hâlâ mahrumdur. Ancak üniversite sayısı ve üniversite
eğitimi almış olanların oranının
artmasının yanında kalitenin de artırılması
yönünde çalışmalar yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa teklifinden istifade edeceklerin
sayısının 300 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Aşağı yukarı milletvekili seçilip Meclise geldikten hemen
sonra bu şekilde üniversiteden ilişkisi kesilmiş, bir
şekilde üniversite eğitimini bırakmış olan
öğrencilerimizden zaman zaman mektup tarzında, dilekçe tarzında
bu afla ilgili bir yasanın çıkartılması için bilgiler
geldi, bilgi akışı oldu. Yani bir üniversite hocası olarak
elbette affın öğrencileri ve eğitimimizi biraz geriye doğru
çekeceği kanaati bulunmakla beraber şu da bir gerçek ki bugün
ülkemizde mademki 300 bin civarında öğrencimiz bu şekilde
üniversite eğitimini yarıda bırakmış, o zaman bunlara
bir çözüm bulmalıyız. Elbette ki bu çözüm kalıcı bir
şekilde olursa bu daha iyi olur, gayet yerinde olur ama maalesef bu
kalıcı çözümlerden şimdilik uzak olduğumuz için zaman zaman
bu şekilde isteklerle karşılaşmamız söz konusu
olabilmektedir. İnşallah, gelecek günlerde bunun kalıcı bir
şekilde olacağı yeni yasalar çıkartırız ve
öğrencilerimiz bir daha af talebinde bulunmazlar diyorum.
Üniversitelerden
kaydı silinen ve öğrenimini tamamlayamayanların
yaklaşık yüzde 44ünün başarısızlık, 32,9unun
kendi isteğiyle, yüzde 16sının devamsızlık ve yüzde
7sinin kayıt yenilememe nedeniyle ilişiğinin kesildiği
belirtilmektedir. Tabii, bu ister başarısızlık olsun ister
kendi isteğiyle ayrılmış olsun isterse
devamsızlık nedeniyle olsun, bu çocuklarımızın genel
sıkıntısı birkaç madde hâlinde belirtilebilir.
Bunların genellikle en büyük sıkıntıları ekonomik
sıkıntılarıdır. Ekonomik
sıkıntıları diğer sıkıntıları
beraberinde getirmekte ve öğrencilerimiz bazen
başarısızlık tarzında, bazen kendi istekleriyle okula
gitmeme tarzında, devamsızlık tarzında okulla, fakülteyle,
eğitim kurumuyla ilişiği kesilecek durumlara
düşebilmektedirler.
Daha önceki
öğrenci aflarından 164 bin civarında gencimizin
faydalandığı ve bunların yaklaşık yüzde 48inin
başarılı olduğu, diğerlerinin ise
başarısız olduğu belirtilmektedir. Yani 164 binin yüzde
48i aşağı yukarı 80 bin civarında öğrenci eder
ki, demek ki önceki aflarla biz 80 bin vatan evladını, üniversite
mezunu olacak şekilde, aflarla, bunları koruma altına
almışız diye bakabiliriz.
Kaydı
silinen öğrencilerin büyük oranda başarısızlık
nedeniyle kayıtlarının silindiği anlaşılmakla
beraber, kendi isteğiyle kayıt sildiren öğrencilerin oranı
da oldukça yüksektir. Bu yüzden, öğrenci kayıt harçlarında
yapılacak yeni bir düzenleme ile harçların aşağı
çekilmesi, mevcut ve bu yasayla yeniden öğrenimlerine dönecek
öğrencileri bir nebze rahatlatacaktır.
Biraz önce
Sayın Bakan belirtti. 160 milyon lira öğrenciler kredi alıyorlar
ama bakıyoruz, üniversite harçları 160 liranın zaman zaman
üzerine çıkabiliyor, normal öğretim. İkinci öğretim
dediğimiz öğretimlerde ise bu 2-3 katına kadar çıkabiliyor.
Bu biraz aşağı çekilirse iyi olur.
Yurtlar Krediler
Kurumunun kendi yurtlarında kalmakta olan öğrencilere
uyguladığı sabah kahvaltısı ücreti, yurtta kalmayan
ancak isteyen öğrencilere de verilebilir. Yani ne kadar öğrencimiz
varsa biz bunlara demek ki bir miktar ayrıca kahvaltı ücreti adı
altında bir imkân tanıyabiliriz. Gerçekten bir simitle gün geçiren
öğrencilerimiz bulunmakta. Hatta arkadaşlarının yanında
onların yemeğini ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akkuş.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Arkadaşlarının
yanında onların yemeğini ve temizliğini yapma
karşılığı kalan çocuklarımızın
olduğu bir gerçektir. Ulusal gazetelerimizden birisinde geçen hafta bu
konuda öğrencilerle yapılan görüşmeler yayınlandı ve
öğrencilerin durumlarının vahameti gözler önüne serildi. Bu
benim belirttiğim iki konudan çok daha fazla konu ile kendilerinin ne
durumda olduğunu, okullarına, üniversiteye nasıl devam
ettiklerini ortaya koymaya çalıştılar.
Değerli
milletvekilleri, 17/6/1995 tarihine kadar geri çekilen bu yasayla
yükseköğretim kurumlarından bir şekilde kaydı silinmiş
bütün öğrenciler faydalanabilmektedir. Burada zikredilmeyen, Polis
Akademisinden herhangi bir nedenle ilişiği kesilmiş
öğrenciler de var. Bunu bir önerge ile inşallah tekrar bu yasa
içerisine koyacağız.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa, gençlerimizin yeni bir iştiyak ve sabırla
yarıda bıraktıkları öğrenimlerine devam etmelerine
faydalı olacaktır. Bu kanaati taşıyorum ve bu kanaatle
yasaya olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Madde üzerinde
üçüncü konuşmacı Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani.
Sayın
Geylani, buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizin çözüm bekleyen yaşamsal sorunlarının
çözüm anahtarının demokratik, çağcıl ve eşitlikçi bir
eğitim sisteminden geçtiğinin altını çizmekle
konuşmama başlamak istiyorum. Gerçekten de bu anlamda eğitime
yeteri kadar önem ve destek vermeyen ülkelerde başta ekonomik ve siyasal
krizler olmak üzere işsizlik, yoksulluk, sağlık sorunları
ve diğer yaşamsal sorunlar baş göstermektedir. Bu da o ülkenin
demokrasi ve toplumsal barış düzenini kuşkusuz olumsuz
etkilemektedir.
Gelişmiş
Batı ülkelerine baktığımızda eğitime ne kadar
önem verdiklerini, bunun sonucunda da her alanda ne kadar ilerleme
kaydettiklerini açıkça görmekteyiz. Bu ülkeler yıllık
bütçelerinin büyük bir bölümünü eğitime ayırmaktadırlar çünkü en
büyük yatırımın eğitim yatırımı olduğu
bilincinde oldukları içindir.
Türkiye gibi
ülkelerde ise bugün eğitime gereken önemi vermemekten birtakım
olumsuzluklar yaşanmaktadır. Bilim, teknoloji ve sanayide
gelişim göstergeleri oldukça olumsuzdur. Ekonomik sorunlarla
çalkalanmaktadırlar. Bu ülkelerin başka bir ortak noktası da,
neredeyse hepsinin de demokratikleşme ve hukuk devleti olma yolunda
sorunlar yaşamalarıdır.
Bugün Türkiye'nin
içinde bulunduğu siyasi, ekonomik krizin nedenlerinin büyük bir bölümünü
eğitimde yaşadığı sorunlarda aramak gerekir diye
düşünüyoruz. Cumhuriyetten önce ve cumhuriyet tarihi boyunca Türkiyede
yerleşik, istikrarlı, bilime ve nesnelliğe dayanan sağlam
bir eğitim sisteminin olmadığını görüyoruz.
Bugün üniversite
ve üst lisans programları için öğrenci affından söz ediyoruz.
Kuşkusuz üniversiteler, öğretim kadroları ve öğrenciler
büyük sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bunu zaten herkes ifade
ediyor ancak sorun sadece üniversitelerde değildir. Türkiyedeki
eğitim sorunu ilköğretimden başlamakta, akademik birimlerin de
her aşamasına kadar devam etmektedir. Bu nedenle eğitim
sisteminin, ana sınıflarından başlayarak üniversiteye kadar
yeniden ama yeniden gözden geçirilmesi kaçınılmazdır.
Unutulmamalıdır ki eğitim sistemi böyle devam ettiği sürece
biz daha çok öğrenci affı yasasını çıkarmaya
çalışacağız. Eğitim sorunlarının
kalıcı çözümlere ihtiyacı vardır oysaki.
Değerli
milletvekilleri, bizce Türkiyede eğitimin aksak yürümesinin temel nedeni,
devlet geleneğinde bir türlü yerleşemeyen demokrasi ve hukuk devleti
ilkesidir. Özgür, eşit ve bilime dayanan eğitim ancak demokratik bir
ortamda olanaklıdır. Darbeler kültürüyle yönetilen ülkelerin anayasaları,
yasaları, eğitim kurumları darbe rejimlerine göre ayarlanan bir
toplumda özgür ve bilimsel eğitim yapılması söz konusu olamaz.
Her sabah küçük çocuklara Andımız okutularak, ders kitaplarında
bütün komşu ülkeler düşman diye tanıtılarak,
şanlı ama bilimsel olmayan ezbere dayalı tarih anlatılarak,
üniversiteler YÖK cenderesine alınarak ve âdeta kışlalar hâline
getirilerek gerçek bir eğitimden söz edilemez.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde eğitimin en büyük açmazı ana dil
eğitimi yasağıdır. Uzmanların bilimsel
çalışmaları neticesinde şu gerçek ortaya
çıkmıştır: En iyi ve en verimli eğitimin ana dilde
yapılan eğitimle olanaklı olduğu ortaya
çıkmıştır. Dolayısıyla her bireyin doğal
hakkı olarak ana dilinde eğitim görme hakkı vardır.
Ana dil
eğitimi önünde yasal engel olan Anayasanın 42nci maddesi ve ondan
kaynağını, gıdasını alan onlarca yasa, yüzlerce
uygulama çağın gereklerine, bilime, demokratik hukuk devletinin
özüne, uluslararası sözleşmelere ve Türkiyenin toplumsal dokusuna da
aykırı düşmektedir. Bu düzenlemelerin değişmesini
istemek, tüm meşru ve demokratik kanalları zorlamak her bireyin
doğal hakkı, aynı zamanda da görevidir.
Devlet, ana dil
konusunda engelleyici ve kısıtlayıcı hukuksal düzenlemeleri
kaldırmak zorundadır, ayrıca ana dil eğitimine destek
vererek pozitif yükümlülüğünü de yerine getirmek durumundadır.
Kopenhag
Kriterleri çerçevesinde bu edinim katılım ortaklığı
belgelerinde de düzenlenmiştir. Türkiyenin
hazırladığı ulusal programların özünde Türkçe
dışında başka dillerde yayın hakkı ve
eğitim-öğretim hakkının da orta ve uzun vadede yerine
getirileceği taahhüt edilmiştir.
Değerli
üyeler, öğrenci affından bahsediyoruz. Bugün üniversite eğitimini
yarıda bırakarak devam etmeyen çok sayıda öğrencinin
siyasal ve ekonomik nedenlerden ötürü okullarını
bıraktıklarını görmekteyiz. Ayrıca 2001-2002
yıllarında binlerce öğrenci, anayasal hak olan dilekçe
haklarını kullanarak üniversite rektörlüklerinden ana dilde
eğitim talebinde bulunmuşlardır ancak bırakın bu
talebe uygun bir uygulamayı, dilekçe veren bu öğrenciler
hakkında soruşturmalar başlamıştır ve bu
nedenlerle, büyük bir bölümünün de okullarıyla ilişikleri
kesilmiştir. Çoğu, disiplin cezası alarak bir yıl veya daha
fazla sürelerle okuldan uzaklaştırılmışlardır.
Bununla da yetinilmeyip öğrenciler hakkında cezai soruşturmalar
da başlatılmıştır. Öğrencilerin idare mahkemelerine
açtıkları iptal davaları ve yürütmeyi durdurma talepleri
neticesinde çoğu davayı kazanmış ve okullarına geri
dönebilmişlerdir ancak birçoğu da okula dönmeyi tercih etmemiş
çünkü Türkiyedeki hukuk ve eğitim sistemine olan güvencelerini
yitirmişledir.
Değerli
arkadaşlar, şüphesiz, öğrenci aflarını çok önemsiyoruz
ve bunun olması gerektiğini de ifade ediyoruz zira mevcut eğitim
sistemi mağduriyetleri giderecek başka bir uygulamaya olanak
tanımıyor. Ancak, eğitim sorunları bu şekilde
çözülemez. Önemli olan, öğrencilerimize her ne sebeple olursa olsun
okullarına devam edebilmelerinin koşullarını
sağlamaktır.
1983
eğitim-öğretim yılından bu yana demin konuşmacı
arkadaşlar da ifade ettiler- on bir kez öğrenci affı
çıkarılmıştır ancak görülüyor ki, öğrenci
affına yönelik talepler bitmemekte, aksine artmakta ve eğitim
sorunları da çözülmemektedir. Şu an görüşülmekte olan
yasanın da -önemli bir mağduriyetin önlenmesini içeriyorsa da-
ihtiyaca cevap veremeyecek boyutta olduğunu düşünüyoruz çünkü eğitim sisteminin ciddi
iyileştirmelere ihtiyacı vardır. İyileştirmenin
barınma sorunundan başlayarak tüm ekonomik sorunları da
çözmekten geçeceğini düşünüyoruz.
Devlet
yurtları yeteriz kalmakta. Kaldı ki bu yurtlar da paralı olup
çoğu öğrenci yurt parası dahi bulamamaktadır. Soru-cevap
kısmında arkadaşlar, bu konunun altın çizerek
vurguladılar. Sayın Bakan da çok renkli bir tablo çizdi ama realite
ve yaşananlar bunun aksini kanıtlıyor. Barınma sorununa,
yol, okul, beslenme ve diğer gereksinmeleri de kattığında
öğrenciler için durum gerçekten de çok vahim bir durumdadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Geylani, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HAMİT
GEYLANİ (Devamla) Tabii ki eğitim sorunları, Türkiyenin
diğer sorunlarıyla birlikte bugün yaşanan kaotik durumun temel
nedenlerinden biridir. Bunu bir beş on dakikada burada açmanın
imkânı yoktur.
Son olarak, bu
yasayla binlerce öğrencimizin okullarına döneceğini umut ediyor,
demokratik ve aydın bir gelecek için, bir Türkiye için bu gençlerin
ülkemize yeniden kazanılması açısından olumlu buluyoruz ve
olumlu oy vereceğimizi beyan ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (DTP Sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Geylani.
AK Parti Grubu
adına Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz.
Sayın
İnceöz, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 298 sıra sayılı Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir hükûmetin en temel ve en başta gelen vazifesi,
eğitimin niteliğinin ve niceliğinin yükselmesini
sağlamaktır. Bu anlayış içerisinde olan Hükûmetimiz,
iktidara geldiği günden itibaren eğitim sistemimizde devrim
niteliğinde adımlar atmış, bunun sonucunda her ilimizde en
az bir üniversite açarak eğitim çıtasını
yükseltmiştir. Amacımız, daha çok gencimizin üniversite
imkânına sahip olması ve yükseköğrenimde edindiği
donanımı ülkesinin hizmetine sunabilmesidir. Hükûmetimiz bir yandan
üniversite sayısını artırarak gençlerimizin eğitim
hakkını genişletirken, diğer yandan, geçmişte
yükseköğrenimden bir şekilde mahrum kalan öğrencilerimizin önünü
açmak ve emeklerini ülke hizmetine kazandırabilmek için çalışmalarına
devam etmektedir. Çünkü biliyoruz ki büyük yatırımlarla üniversite
kapısına kadar gelmiş ve birkaç yıl okumuş
gençlerimizi çeşitli sebeplerle okuldan uzaklaştıracak kadar
zengin bir ülke değiliz.
Değerli
arkadaşlar, istatistiklere baktığımız zaman görüyoruz
ki yükseköğretim kurumlarında kayıt yenilememe,
başarısızlık, devamsızlık, disiplin ve kendi
istekleri gibi nedenlerle öğrencilerimizin ilişikleri
kesilmiştir. Her ne sebepten olursa olsun üniversitelerden
ilişiği kesilmiş gençlerimizin tekrar eğitim camiasına
kazandırılması için 1983 eğitim ve öğretim
yılından başlayarak bugüne kadar 11 defa bu anlamda yasa
çıkarılmıştır. Burada dikkati çekmek istediğim
nokta şudur ki bu afla öğrencilerin başarısız
oldukları derslerden başarılı sayılarak muaf tutulmaları
söz konusu değildir. Tasarıyla gençlerimize bir fırsat vererek
başarısız oldukları derslere devam etme ve sınavlara
girme hakkı vermek suretiyle başarı kapısı aralanmak
istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 1inci maddesine göre, 7 Haziran 1995
tarihinden bu kanun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kendi
isteğiyle ilişikleri kesilenler dâhil, her ne sebeple olursa olsun
ilişiği kesilen hazırlık, intibak, lisans, yüksek lisans,
pedagojik formasyon, lisans üstü, tıpta uzmanlık ve sanatta yeterlilik
öğrenimi gören öğrenciler faydalanacaktır. Ayrıca, bu kanun
tasarısı ile 1980 sonrasında bu kanun kapsamına girmekle
birlikte sağlanan haklardan yararlanamayan öğrenciler de bu haktan
yararlanacaktır. Aynı şekilde, bir sebepten ilişiği
kesilmiş olup idari yargı mercilerine başvurmuş
öğrencilerimiz, dava aleyhine sonuçlanmış olsa bile bu haklardan
faydalanabilecektir. Tasarıya göre yine bu maddeyle ön lisans ve lisans
düzeyinde ilişiği kesilenlerden devam şartını yerini
getirmeyen öğrencilere bir eğitim-öğretim yılı ve dört
sınav hakkı, devam şartını yerine getirip de
başarısız olanlara başarısız oldukları
dersler için dört sınav hakkı veya isterlerse bir eğitim ve
öğretim yılı devam zorunluluğu bulunmayan dersler için dört
sınav hakkı getirilmektedir.
Yine, bu
tasarıyla, lisansüstü öğrencilerine devam şartını
yerine getirmedikleri dersler için bir eğitim-öğretim yılı
için üç sınav hakkı verilmektedir. Devam şartını
yerine getiren ama başarısız olanlara üç sınav hakkı
verilecektir. Bu tasarıdan, yine açık öğretim öğrencileri
de bu haklardan yararlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün gayemiz, gençlerimiz ve
ailelerinden gelen bu yönde haklı taleplere cevap verebilmek ve
geleceğimizin sahibi olan gençlerimize sahip çıkabilmektir. Bugüne
kadar yapılan aflardan yararlanarak yükseköğretim haklarını
tekrar kazanan öğrencilerimizin başarı oranına
baktığımızda yüzde 48dir. Bu da yeni bir af kanununun ne
kadar elzem olduğunu bize göstermektedir.
Hükûmetimiz
tarafından uzun ve titiz bir çalışmanın sonucunda bugün
Mecliste bu tasarıyı görüşmekteyiz. Öncelikle, tasarıya
katkı veren tüm herkese teşekkür eder -öğrencilerimiz adına
teşekkür eder- bu tasarının ülkemize, milletimize, özellikle
gençlerimize ve öğrencilerimize hayırlı olmasını
temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnceöz.
Şahsı
adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Sayın Bulut,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
298 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Çok
kapsamlı hazırlanmış bu yasada emeği geçen
bürokratlara ve Bakanlığa teşekkür ediyorum.
Bugün, 132
üniversitede -fakülte ve yüksekokulda- okuyan 1 milyon 494 1bin örgün, 877.972
yaygın eğitimde öğretim gören toplam 2 milyon 372 bin 136
öğrenci ile yarınlarımız adına
yaptığımız en büyük yatırım eğitimdir.
Eğitimde öğrenci başına düşen eğitim maliyetinin
yanı sıra çocuklarına bir istikbal kazandırmak adına
ailelerin yaptıkları masrafları, içinde bulundukları
sıkıntıları ifade etmek oldukça güçtür. Ama ekonomik
sebeplerden, ama sağlık sebeplerinden veya
başarısızlıktan eğitim hakkını kaybeden
öğrencilere yüce Meclis zaman zaman ihtiyaç duyulduğunda yeni
sınav hakkı vermiştir. Bu, on ikinci sınav
hakkıdır.
Üniversiteler,
ihtiyaç olduğunda altyapı, fiziki yapı, laboratuvar, sosyal ve
sportif tesisler yapıldıktan sonra, ihtiyacı
karşılayacak sayıda akademik kariyere sahip öğretim
görevlisi temin edildiğinde açılır, açılmalıdır.
Ancak üniversiteler böyle mi açılmaktadır ülkemizde? Şu kadar
öğrenci ilçeye, ile geldiğinde şu kadar ayda, yılda para
bırakır düşüncesiyle açılan, bölge şu şekilde
değerlenecek diye düşünülen, binasının yokluğu,
binanın kirada oluşu, öğretim görevlisinin yetersizliği
düşünülmeden, yeter ki şehrimiz üniversiteye kavuşsun
mantığıyla ülkenin her tarafında üniversiteler
açılmaktadır. Plansız, programsız bir yapılaşma,
yeterli öğretim görevlisi olmadan, kaliteye önem vermeden,
dolayısıyla markalaşmadan, sanki lise açılır gibi
açılan üniversitelerden mezun olan öğrencilerimiz, maalesef, katıldıkları
KPSS sınavlarında çok düşük puanlar almakta ve üniversiteyi
bitirmiş, iş sahibi olmayan binlerce gencimiz piyasada
dolaşmaktadır. Üniversitelerde görev yapan öğretim görevlileri
ücret açısından tatmin edilemediklerinden okulları dereceyle
bitiren öğrenciler okullarda kalmayı tercih etmemekte.
Dolayısıyla, üniversitelerde eğitimin kalitesinin yükselmesi
güçleşmektedir. Öğrenmenin yaşı yoktur, ben eğitim
almak, ben okumak istiyorum diyen her vatandaşa bu konuda
yardımcı olmak, bir şans tanımak gerekir. Bu sebeple,
ilköğretim, ortaöğretim ve liseyi bitirmiş ancak üniversitede
herhangi bir sebeple okuma hakkını kaybetmiş bu gençlere böyle
bir hakkın tanınması çok isabetli olacaktır. Yüce Meclis bu
gençlere yeniden sınav hakkı vermekle onlara bir şans
kapısı açmış olmaktadır. İnanıyorum ki bu
öğrenciler kendilerine tanınan bu hakkı çok iyi
değerlendirecekler, kendilerine bu şansı tanıyanları
mahcup etmemek, ailelerinin, çevrelerinin üzüntülerine bir son vermek,
onların güvenlerini yeniden kazanmak için ellerinden gelen gayreti
göstereceklerdir.
Milliyetçi
Hareket Partisi gençliğe çok önem vermektedir. Her Türk gencinin en az iki
yabancı dil bilmesi, yüksek ve kaliteli bir eğitim alması,
bilgisayar kullanması, Türk ve dünya tarihini iyi bilip yorumlaması,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Doktor Devlet
Bahçelinin isteği ve Türk gençliğine tavsiyesidir. Nefrete
değil sevgiye, kavgaya değil barışa, cehaleti defetmek için
bilgide yarışacak bir gençlik, yarınlarımız adına
bizlere umut vermektedir.
Türk milleti içte
ve dışta ihanetlerle karşı karşıyadır.
Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bilen, o oyunu bozacak bilgi ve cesarete
sahip, mazlumun yanında zalimin karşısında olacak,
bölgemizi kan gölüne çeviren ve bu kanı ülkemize sıçratan emperyalist
güçlere karşı Mustafa Kemal duyarlılığını
taşıyan, ülke ve millet sevdalısı bir gençlik, milletimizin
umudu, beklentisidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) Bu gençlik, başarmaya mecbur değil, mahkûmdur çünkü bu
gençlik, Türk milleti için çok önemlidir.
Bu
düşüncelerle, gençlerimizin, uğradıkları
başarısızlık sebebiyle ailelerini, çevrelerini ve
kendilerini ne kadar üzdüklerinin farkında olarak bu fırsatı iyi
değerlendirmelerini istiyoruz. Üniversitelerde bu aftan sonra yer alarak,
bu üniversitelere giderek üniversitelere maliyet açısından, okuma
esnasında karşılaşacakları zorluk açısından
ülkemizi bir yüke soktuklarının farkında olarak bu
fırsatı iyi değerlendirmelerini istiyoruz.
Ekranları
başında bu kanunun çıkmasını heyecanla bekleyen
gençlere bu kanunun hayırlı, uğurlu olmasını diliyor,
eğitim hayatlarında bundan sonra eski hatalarını
işlemeyerek başarılı çalışmalar
yapmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Ufuk Uras.
Sayın Uras,
buyurun efendim.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; bu
düzenlemeden yararlanacak öğrenciler arasında ayrımın
kalkması son derece önemlidir.
1995 tarihinden
sonra bu kanununun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kendi
isteğiyle ilişikleri kesilenler dâhil her ne sebeple olursa olsun
ilişiği kesilenler yararlanabiliyorken 1980 ile 1995 tarihleri
arasında bu içerikten çıkarılan kanunlara başvurmama ve
başvurup da yararlanmama şartlarını aramak, yasanın
sunduğu eğitim fırsat eşitliğini ortadan
kaldırmaktadır.
Öğrenci
affı aslında afların en masumudur. Burada bir yolsuzluğun,
hırsızlığın, adam öldürmenin affı
istenmemektedir; yarım kalan eğitim süreçlerinin tamamlanmasına
ilişkin bir taleptir. Af ancak suçlarda olur. Kesintisiz eğitim
hakkı, eğitime devam hakkı demek belki daha doğrudur.
Anayasanın 42nci maddesinde, Kimse, eğitim ve öğrenim
hakkından yoksun bırakılamaz. ifadesinde de yer
aldığı gibi insanlarımızı kazanmanın bir
yoludur.
Aslında bu,
lütuf da değildir. Çünkü hep burada söyleniyor,
başarılı-başarısız gibi tanımların
içini nasıl dolduracağız? Yani YÖK sisteminin bir parçası
olmak mı başarıdır, YÖK sistemine karşı
eleştirel bir tutum almak mı başarıdır? Yani skolastik
ve ezberci bir eğitim içerisinde olduğumuzun, eleştirel
düşüncenin ön planda olmadığını, bir veri
olduğunu görüyoruz. İngiliz
emperyalizmi Hindistanı işgal ettiğinde logaritma cetveli
ezberlettirirmiş öğrencileri şapşallaştırmak,
alıklaştırmak için. Hakikaten, özgür, demokratik bir
eğitime ihtiyaç vardır.
Şimdi,
aslında okulda sıkılmanın bir zekâ belirtisi olduğunu
görmemiz gerekir. Bizde eğitim eğmekten gelmiyor ki, Gençleri
nasıl eğeriz, nasıl kalıba sokarız? anlamına
gelmiyor ki. Yani, eğitimin İngilizcesi education, bizdeki
training, talim ve terbiye. Talim ve terbiye olmak istemeyenlerin de, her
insanın da sürekli eğitim hakkı olması önemlidir. Ben kendi
oğluma soruyorum Nasılsın? diye, Bana şıkları
söyler misin. diyor. Yani çoktan seçmeli bir eğitim sistemiyle
karşı karşıyayız. Dolayısıyla, böyle
baktığınızda, çocuklara soruyorlar Büyüyünce ne olmak istiyorsun? diye, bir bölümü
Emekli olmak istiyorum. diyor. Umutsuz. Mezun olan 3 kişiden 1i iş
bulamıyor. Peki, hocasına soruyor Ne olayım? diye,
Meraklı ol. diyor. Öyle bir iş var mı? diyor, Henüz yok.
diyor. Yani meraklı olan herkesin önünü açmamız gerekiyor ve
hakikaten, YÖKle beraber oluşan deli gömleğini biz atarız da
ondan sonra öğrencilerimizi değerlendiririz
O başka bir
meseledir. Bakın, 12 Eylül darbesini hatırlayın. Darbe olduktan
sonra her kurumun başına askerler getirildi, PTT de dâhil. Bir tek üniversitede bunu yapmadılar.
Niye biliyor musunuz? Çünkü üniversite kendi
başçavuşlarını, çavuşlarını,
albaylarını kendi içerisinde çıkardı.
Dolayısıyla, bizim öncelikli meselemiz, başta YÖK olmak üzere,
eğitim sisteminin eleştirel bir değerlendirmesini ve
düzenlemesini yapmak, ondan sonra öğrencilerimizi
başarılısın-başarısızsın diye
yargılamaktır.
Diğer
yandan, sosyal sorumluluk projeleriyle çocuklarımızı okullara
kazandırmaya çalıştığımız bir ülkede,
yarım kalan eğitimlerini tamamlamaya çalışan gençlerimize
yeni bir olanak sunmanın ne kadar önemli olduğu da
aşikârdır. Durum böyleyken, 1995 yılına sınır
koyarak, 95 yılı sonrası kendi isteğiyle ayrılanlar
dâhil her ne sebeple olursa olsun ayrılanlar yararlanabilirken, 95 ve 80
arasındaki sürede aynı içerikli düzenlemelerde başvurmama ya da başvurduğu
hâlde yararlanmama koşulunun aranmasını anlamak mümkün
değildir. Ülkemizin siyasal süreci dikkate
alındığında, belki de üniversitelerde en yoğun
kopmaların olduğu 80li yılların hiçbir şart
aranmaksızın kapsama alanına alınması gerekmektedir.
Bu dönemde eğitimlerini tamamlayamamış
vatandaşlarımızın da yararlanması
sağlanmalıdır.
Bir hakkın
verilmesi kadar o hakkın kullanımına ilişkin maddi
unsurların sunumu da önemlidir. 80de askerî darbe yaşamış,
90lı yıllarda köyleri boşaltılmış, 99da iki büyük
deprem yaşamış, yine birkaç ekonomik krizin
yaşandığı ülkemizde sayısı azımsanmayacak
kadar, ekonomik gerekçelerle, gençlerimizin eğitimden uzak
kaldıklarını biliyoruz. Eğer sunulan bu fırsattan
istenilen sonuç alınmak isteniyorsa, sadece öğrencilerimizin
borçları ertelenmemeli, bunun yanında burs, yurt ve kredi
olanaklarından da yararlandırılmalıdır. Bu hususa
ilişkin talep azımsanmayacak kadar büyüktür.
Besici kredileri
ile öğrenci kredilerini
karşılaştırdığımızda bile
öğrencilere verilen değeri açıkça ortaya koyuyoruz. Liberal
zihniyete göre herkes kendinden ölçülür ama biz, ne zaman harçlar konusu
geldiği zaman öğrencilerimizi ailesi üzerinden tanımlamaya
başlıyoruz. Burada da bir yanlışlık olduğunu görmemiz
gerekiyor.
Şimdi,
Diderot biliyorsunuz, aydınlanma felsefesinin önemli teorisyeni-
Katerinaya Rusyaya gittiğinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uras.
MEHMET UFUK URAS
(Devamla)
aydınlanma ilkelerini anlattığında, Katerina
diyor ki İyi güzel de sen bunu kâğıda yazıyorsun. Ben,
insan derisine yazıyorum. İnsan derisi morarır,
kızarır, bozarır, dolayısıyla insan derisini dikkate
almamız gerek.
Bizim de dikkate
almamız gereken mesele bu. Yoksa bir vekil arkadaşımız
Başka ülkelerde af var mı? dedi. Olmamasının nedeni,
eğitime ilişkin böyle kısıntıların, kesintilerin
olmamasından kaynaklanıyor. Doğal olarak da bizim de benzememiz
gereken nokta budur. Katerinanın Diderotya söylediği gibi, bizim
memleketin dokusu, insan malzemesi ve zihniyet dünyası, bütün bu
meselelerde aftan yana kapsamlı, kesintisiz bir tutumu almamızı
gerektiriyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Uras, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.57
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
298 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
tasarının 1inci maddesi üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, benim
bundan önceki sorum Sayın Bakanın Millî Eğitim Komisyonunda
yapmış olduğu bir açıklamaya dayanıyor idi. O
açıklamaya dayanarak soru sordum fakat Sayın Bakandan bu çerçevede
bir yanıt alamadım.
Sayın Bakan
şunu demişti: Bu kısır döngünün sona erdirilmesi için,
yani böyle bir daha af konularıyla karşılaşmamamız
için yükseköğrenim sisteminde kapsamlı bir değişikliğe
gidilerek, öğrencilerin yükseköğrenimlerini tamamlamalarına
imkân sağlayacak bir uygulamanın hayata geçirilmesi gerektiği.
Bu nedir Sayın Bakan? Benim sorumun esası buydu.
Bir de 2002
yılından bu yana, acaba Kredi ve Yurtlar Kurumunda yaratılan
yeni yurt kapasitesi nedir?
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öğrenci
kredilerinin faizlerinin affıyla ilgili bir önceki sorular bölümünde
sorduğum soruda, affın popülizm olacağını ifade
ettiler Sayın Bakan. Kredi faizi affı bekleyen, okulunu bitiren genç
insan sayısı binlerle ifade edilebilecek, küçümsenmeyecek
sayıdadır. Bu insanlar asgari ücretle çalışma, iş
bulamama gibi çeşitli nedenlerle borçlarını
ödeyememişlerdir. Bu gençler fakir fukaranın, esnafın, çiftçinin
çocuklarıdır. Böyle aflara Hükûmet olarak karşı iseniz
çiftçinin, esnafın, sigortalının borçlarını neden
affettiniz? Bu popülizm değil miydi? Biz burada banka batıranı,
naylon fatura kullananı, fakir fukaranın hakkını
hortumlayanı affedin demiyoruz. Bizim talebimiz, anaparanın ödenmesi,
sadece kredi faizlerinin ödenmemesi ve ödeme kolaylığı
sağlanmasıyla ilgilidir.
Ayrıca, yüz
kızartıcı, terör, bölücülük gibi suçları bile affedecek
kadar sınırları belirsiz olan şu an çıkarmakta
olduğumuz bu af yasası acaba popülizm değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, 1996 yılında kurulan ve 1998 yılında
eğitime başlayan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Tıp Fakültesinin kadro kanununu yoktur. Üniversiteden gelen birisi olarak,
eğitim-öğretim yapan bir fakültenin on bir seneden beri kadrosunun
olmaması sizce normal midir? Bu konuda yeni yasama döneminde bir teklif
getireceğinizi söylemiştiniz, dolayısıyla Kahramanmaraşa
bir müjde verecek misiniz? Teşekkür ederim.
İkinci
sorum: Üniversitelerimizde daire başkanları ve genel sekreter
yardımcılarının diğer kurumlardaki muadillerine göre
maaşları daha düşüktür. Söz konusu personellerin maddi
durumlarının diğerlerinin seviyesine getirilmesi için bir çalışma
içerisinde misiniz? Çözüm için bir tarih verir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, Sayın Bakana sormak
istediğim sual şu: 2000 yılında 631 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle yapılan düzenlemeyle profesör ve 1inci derecedeki
doçentlere yapılan iyileştirmenin bütün öğretim
elemanlarına ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi
idari personeline de verilmesi için gerekli düzenlemenin
yapılmasını ve ayrıca üniversite öğretim
elemanlarının almış olduğu ek ders ücreti kat
sayısının artırılmasını düşünüyor
musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
Sayın Tütüncünün sorusuna cevap vereyim. Efendim, benim Komisyonda
söylediğim sözün ben yine arkasındayım. Yükseköğretim
Kanununda köklü bir değişiklik yapılması, ciddi anlamda
reform yapılması, yani 12 Eylül ara rejiminin bir ürünü olan
Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Kurulunun
dayandığı kanunun, üniversitelerimizin dayandığı
kanunların ciddi bir reforma ihtiyacı olduğunu her zeminde her
zaman da söyledim, şimdi de söylüyorum.
Bunun
yapılabilmesi için de bu yapılacak olan değişikliklerin bir
restorasyon değil, pansuman bir tedbir değil, gerçek bir reform
olması için de Anayasanın değiştirilmesi gerekiyor,
Anayasanın 130 ve 131inci maddesinin değiştirilmesi gerekiyor.
Bugüne kadar bu yönde gelen bütün taleplere zatıalinizin mensubu
bulunduğu ana muhalefet partisi hep kapıları
kapatmıştır. Bunu özellikle belirtmek isterim. Elbette köklü
reform yapalım ama dediğim gibi siz çözümü Mecliste değil,
maalesef Anayasa Mahkemesinde aradığınız için bu bugüne
kadar yapılamadı.
Yurt kapasitesi
olarak da, değerli arkadaşlarım, bugüne kadar, 2003
yılından 2008 yılına kadar bizim Hükûmetimiz döneminde
oluşturulan ilave yurt kapasitesi 35.500dür. Arada bir fark vardır,
eski sistemde ranzalı sistem vardı yani ranzalı sistemde bu 70
bin demektir. Biz, 4 kişilik, 3 kişilik, hatta 1 kişilik,
banyosu, tuvaleti içinde olan, çalışma masaları olan, efendim,
ahşap karyolası, dolabı olan yurtlar oluşturuyoruz. 35.500
ilave kapasite sağlanmıştır. Şu anda programda olan
elli beş yurdumuzun bitmesiyle birlikte de yaklaşık bir 40 bin
küsurluk daha ilave kapasite sağlanmış olacaktır, ki bunlar
2008 yılı yatırım programındadır.
Başladığımız yurtları on ayda bitiriyoruz, yani
iki yıl, üç yıl, yıllara sâri değil, on ayda bitiriyoruz.
Zaman zaman arsa problemleri çıkıyor. Bazen işte ihale süreci
uzayabiliyor. Ama dediğim gibi önümüzdeki yıldan itibaren bu
sıçramayı yapmış olacağız, 75 bin küsurluk bir
ilave kapasite oluşturmuş olacağız.
Sayın
Doğruya şunu söylemek isterim: Değerli Milletvekilim,
öğrenci kredilerine uygulanan faiz çok çok düşük, neredeyse yok
hükmünde bir faizdir, yüksek bir faizden söz etmiyoruz. Ve ödeme
kolaylıkları da her zaman yapılıyor. Kredi borcu olanlar
Kredi ve Yurtlar Kurumuna müracaat ettikleri zaman, bizim çiftçiye ve esnafa
yaptığımız ödeme kolaylığı ve
yapılandırması öğrencilere haydi haydi yapılıyor.
Müracaat etsinler, gereken yapılıyor.
Sayın
Paksoyun, tabii, sorusu bu kanunla pek
ilgili bir şey değil ama bütün üniversitelerimizin kadro
problemleriyle ilgili olarak kapsamlı bir çalışma
yapıyoruz. Bu yasama yılında bunu gündeme getireceğimizi
söyledik. Daha yasama yılı malumunuz yeni başladı, bunu
getireceğiz. Tabii bu, Kahramanmaraş için de geçerlidir,
diğerleri için de, Malatya için de, hepsi için geçerlidir.
Tabii, üniversite
idari personeli, genel sekreter, özellikle daire başkanı, fakülte
sekreteri gibi pozisyonlarda çalışan, idari kadrolarda
çalışan elemanların kendi emsalleri olan diğer kurumlarda
çalışanlardan daha düşük ücret aldığını
ifade etti Sayın Paksoy.
Değerli arkadaşlar,
Hükûmetimiz benzer işi yapanların benzer ücretler alması, hatta
aynı işe aynı ücret -aslında- mantığı
çerçevesinde, Sayın Başbakanımızın talimatıyla,
Devlet Personel Başkanlığının bağlı
bulunduğu Devlet Bakanlığı, Sayın
Başesgioğlunun başında bulunduğu Devlet
Bakanlığı böyle bir çalışma yapıyor. Sadece
üniversiteleri veya diğer kurumlardakileri değil, bütün kamu
çalışanlarını içine alan böyle bir reforma ihtiyaç
olduğunu biz de hep söylüyoruz. Bu haksızlıkların
giderilmesi gerekiyor. Bayındırlıkta çalışan mühendis
ile DSİde çalışan, Enerji Bakanlığında
çalışan veya Merkez Bankasında çalışan mühendisin
farklı ücretler alması doğru bir yaklaşım değil.
Bunu düzeltmeye yönelik bir reform gereklidir. Bu konuda
çalışılıyor.
Sanırım
arkadaşlarımın soruları bu kadardı Sayın
Başkanım.
Arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri
geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna
göre işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı "Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının" Çerçeve 1 inci madde ile eklenen Geçici 56
ncı maddesinin onuncu fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini, onbeşinci
fıkrasının ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini fıkra numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini ve arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
|
Hakkı Suha Okay |
|
Mehmet Şandır |
|
Kayseri |
|
Ankara |
|
Mersin |
|
|
Kürşat Atılgan |
|
Beytullah Asil |
|
|
|
Adana |
|
Eskişehir |
|
"(11)
Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve
araştırma hastaneleri ile Adli Tıp Kurumunda tıpta
uzmanlık öğrenimi görmekte iken ilişiği kesilenler de bu maddede belirtilen başvuru süresi
içerisinde Sağlık Bakanlığına veya Adli Tıp Kurumuna
başvuruda bulunmaları halinde bu maddeyle tanınan haklardan
ayrıldıkları kurumlarda yararlandırılırlar.
"(15) Bu
Kanunun eğitim-öğretime ilişkin uygulama esaslarının
belirlenmesinde Yükseköğretim Kurulu yetkilidir. Sağlık
eğitim enstitüleri gibi kapatılmış kurumlardan
ilişiği kesilenler veya kurumlarına dönmeleri mümkün olmayanlar
için Yükseköğretim Kurulu'nca denklik yönünden uygun yükseköğretim
kurumları belirlenerek bu Kanunla verilen hakların kullanılması
sağlanır. İlişiklerinin kesildiği kuruma dönmeleri
mümkün olmayanlardan vakıf yükseköğretim kurumlarına kayıt
yaptırmış olanlar, istemeleri halinde Yükseköğretim
Kurulunca denklik yönünden uygun Devlet yükseköğretim kurumlarına
yönlendirilir. Birden fazla kurumdan ilişiği kesilmiş olanlar,
ilişiklerinin kesilmiş olduğu kurumlardan istediklerinden birine
başvuruda bulunabilir. Tıpta uzmanlık eğitimi yapacaklara,
ilgili mevzuatta hekimlik ve istihdam için belirtilen şartları
taşımaları kaydıyla uzmanlık eğitimine devam
hakkı verilir."
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 1
inci maddesiyle eklenen geçici madde 56nın 14 üncü fıkrasında
geçen Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı eğitim ibaresinden sonra
gelmek üzere kurumları ile Polis Akademisi ve bağlı yükseköğretim
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Oktay Vural |
Veysi Kaynak |
|
Yozgat |
İzmir |
Kahramanmaraş |
|
Asım Aykan |
Ayşe Türkmenoğlu |
Ömer İnan |
|
Trabzon |
Konya |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geçici 56. maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesinde geçen gözaltında veya tutuklu
bulunanlar ibaresinin gözaltında, tutuklu veya hükümlü olup da ceza
infaz kurumunda bulunanlar şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Beytullah Asil |
Prof. Dr. Akif Akkuş |
Ahmet Duran Bulut |
|
Eskişehir |
Mersin |
Balıkesir |
|
Prof. Dr. Alim Işık |
Cemaleddin Uslu |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Kütahya |
Edirne |
İstanbul |
|
Gülşen Orhan |
İkram Dinçer |
|
|
Van |
Van |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Yüksek Öğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasının
b bendine İntibak süreci içinde devam hakkını kullanan
öğrenciler istemeleri hâlinde seçmeli derslerini değiştirebilirler,
ibaresinin eklenmesini ve 1 inci maddesinin 10 uncu fıkrasında yer
alan öğrenimlerini tamamlamaları kaydıyla mezuniyetlerini
ibaresinin başarısız olduğu derslerden
başarılı olmalarını şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Muhsin
Yazıcıoğlu
Sivas
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesiyle 4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununa geçici 56 ncı madde olarak
eklenmesi öngörülen maddeye, (15) numaralı fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Necla Arat |
|
Muharrem İnce |
|
Fevzi Topuz |
|
İstanbul |
|
Yalova |
|
Muğla |
|
|
Hüseyin Ünsal |
|
Durdu Özbolat |
|
|
|
Amasya |
|
Kahramanmaraş |
|
(16) Bu madde
hükümlerinden yararlanarak yeniden yükseköğretim kurumlarında
tıpta uzmanlık eğitimine başlayan ve söz konusu
eğitimleri sırasında zorunlu olarak bir kadroyla
ilişkilendirilenlerden sosyal güvenlik kurumlarınca emeklilik veya
yaşlılık aylığı bağlanmış veya
bağlanacak olanların, bu eğitimlerini tamamlamaları için
kendilerine tanınmış olan sürenin sonuna kadar olan dönem
içerisinde ödenmesi gereken emeklilik veya yaşlılık aylıkları
kesilmez. Bu şekilde emeklilik veya yaşlılık
aylıkları kesilmeksizin eğitimine devam edenlerin
atanmış oldukları kadroya göre hak kazanabilecekleri aylık
ve diğer mali hakları hakkında, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 60 ıncı maddesinin (a) fıkrasına
17/9/2004 tarihli ve 5234 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesinin
birinci fıkrasının (e) bendiyle eklenmiş olan bent
hükümlerine göre işlem yapılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığa
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 1.
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen geçici 56. maddesinin 3 ve 4.
fıkralarının (a) bentlerinde geçen bir eğitim-öğretim
yılı ibarelerinin İki eğitim-öğretim
yılı, bir dönem
ibarelerinin iki dönem olarak değiştirilmesini, ondördüncü
fıkradan sonra gelmek üzere maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve onbeşinci fıkrasına birinci
cümleden sonra gelmek üzere Yükseköğretim Kurulu bu af sürecini izler; af
kapsamındaki öğrencilerin başarısızlık sebepleri,
çözüm yolları ve sonuçları ile ilgili kapsamlı bir raporu TBMM
Başkanlığına sunar cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Kürşat Atılgan |
Ümit Şafak |
Metin Çobanoğlu |
|
Adana |
İstanbul |
Kırşehir |
|
Osman Ertuğrul |
Ahmet Bukan |
|
|
Aksaray |
Çankırı |
|
15-
Hâlihazırda üniversitede okuyan ve alttan dersi olan öğrencilere
dönem içi sınavları haricinde iki bütünleme hakkı
tanınır.
BAŞKAN Bu
okutacağım önerge en aykırı önergedir; okutup, işleme
alacağım.
Buyurun.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1. maddesi ile 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununa eklenen Geçici Madde 56nın 1.
fıkrasında geçen
1.
1980
sonrasında bu içerikte çıkarılan kanunların kapsamına
girmekle birlikte sağlanan haklardan yararlanmak üzere başvurmayan veya
başvurdukları halde yararlanmamış olanlar
ibaresinden
sonra gelmek üzere; ile 1980 sonrasından itibaren eğitiminin son
iki yılına kadar başarı ile gelmiş bulunan ve alt
sınıflardan başarısız dersi bulunmayanlar,
öğrenci affından yararlanırlar ibaresinin eklenmesi,
2. Geçici 56.
maddenin 10. fıkrasının
lisansüstü öğrenimlerini
tamamlayamadıkları için yükseköğretim kurumlarındaki
görevlerine son verilenler, dördüncü fıkrada tanınan haklardan
yararlanarak başarılı olmaları halinde görevlerine iade
edilir, bunların para borçları hizmet borcuna dönüştürülür
şeklinde değiştirilmesi;
3. Geçici 56.
maddenin 11. fıkrasına Bu kanundan yararlananların askerlik
tecil ve tehir işlemleri hakkında 21.06.1927 tarihli ve 1111
sayılı Askerlik Kanununun 35. maddesi hükmünün Genelkurmay
Başkanlığınca 1 yıl ertelenmesi ibaresinin eklenmesi;
4. Geçici 56.
maddeye 14. fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesi arz ve teklif olunur.
15. Polis
Akademilerinde eğitimlerini sürdürürken 07.06.1995 tarihinden bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar her ne sebeple olursa olsun
okulları ile ilişiği kesilenler ile bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren iki aylık başvuru süresi içinde
ilişiği kesilenler, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren
iki ay içinde başvurmaları halinde, Polis Akademilerine
kaldıkları sınıftan devama hak kazanırlar.
|
Fatma Nur Serter |
|
Osman Kaptan |
|
Necla Arat |
|
|
İstanbul |
|
Antalya |
|
İstanbul |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
Durdu Özbolat |
|
İsa Gök |
|
|
Bilecik |
|
Kahramanmaraş |
|
Mersin |
|
|
|
Ramazan Kerim Özkan |
|
Derviş Günday |
|
|
|
|
Burdur |
|
Çorum |
|
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Bu 3üncü madde
bir başka önergeyle zaten gündeme taşınmış, yani polis
akademilerinin de buna dâhil olmasıyla ilgili, biz de ona sıcak
bakıyoruz ama diğer maddelere sıcak
bakmadığımız için katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Okay, gerekçeyi mi okutuyorum efendim?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Nur Serter
BAŞKAN
Sayın Serter, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
önergeyle sizlerle paylaşmaya çalıştığımız
dört temel teklifimizi bir kez daha huzurlarınızla sizlerle
paylaşmak istiyorum.
1980
sonrasından itibaren, üniversiteyle ilişiği kesilen fakat
eğitimlerinin son iki yılına gelmiş olan öğrenciler
var. Bunlar özellikle tıp fakülteleri ve diş hekimliği
fakültesinde yoğunlaşmış durumdalar. Türkiye'nin
yetişmiş sağlık personeline, özellikle hekimlere son derece
büyük ihtiyacı olduğunu ve bu nedenle de yeni üniversitelerin
açılmakta olduğunu biliyoruz. Bu öğrencilerden
bazıları ilişikleri kesilmiş olmasına rağmen
kurumlarıyla olan bağlantılarını da koparmayıp
zaman zaman gidip ders dinliyorlar, kimileri doktorların yanında staj
yapmak için ve bilgilerini unutmamak için çalışmalarını
sürdürüyorlar.
Bizim talebimiz,
eğitiminin son iki yılına gelen ve alttaki sınıflardan
başarısız dersi bulunmayanların da bu af kapsamına
alınmasıdır. Bu, aynı zamanda kamusal yarar
açısından da dikkate alınması gereken bir önergedir.
İkinci
teklifimiz 56ncı maddenin 10uncu fıkrasıyla ilgili. Lisansüstü
eğitimi bir nedenle kesilmiş olan ve bu aftan yararlanarak lisansüstü
eğitimine devam edecek olan eski araştırma görevlisi kadrosunda
yer almış bulunan kişiler var. Şimdi, araştırma
görevlisi kadrosunun bir özelliği vardır. Bu kadro, aslında bir
taraftan eğitimini sürdürürken bir taraftan da devletten ekonomik destek
alarak bu eğitimi sürdüren ve araştırma faaliyetlerine devam
eden bir ara öğretim elemanı kadrosudur. Yani siz kişiyi
doktoraya iade ettiğiniz zaman araştırma görevlisi kadrosuna da
iade etmek zorundasınız. Ben bu konuda Maliye
Bakanlığıyla anlaşmaya varılamadığını
ve Bakanın bu konudaki itirazlarını biliyorum. Ancak Sayın
Bakandan özellikle rica ediyoruz, bu gençlerimizin eğitimlerini
sürdürebilmeleri için mutlaka bir gelire ihtiyaçları var ve araştırma
görevliliği kadrosunun özüne, esasına, çıkarılış
amaçlarına uygun olan uygulama, eğitimlerine, yüksek lisans ve
doktora eğitimlerine devam etme hakkı tanınanlara bu
kadroların iadesidir.
Üçüncü olarak,
Sayın Bakan polis akademileriyle ilgili maddeye itiraz etmediklerini ifade
ettiler. Ancak burada okunan önergede, bizim teklifimizde bir
farklılık olduğunun altını çizmek istiyorum. Biz,
polis akademisinde okurken ilişiği kesilenlerin eğitimlerine
yine polis akademilerinde devam etmesini burada öneriyoruz. Bunu önerirken de
birtakım temel gerekçelerimiz var. Yani, harp okullarındaki gibi bir
başka yükseköğrenim kurumunda eğitimlerine devam
hakkını değil, polis akademilerinde eğitimlerine devam
hakkını öneriyoruz. Polis akademileri dört yıllık okullardır
ve bu okullardan mezun olanlar, biliyorsunuz aday komiser
yardımcısı statüsündedirler. Bunu önermemizin nedeni, çok
sayıda bu okulla ilişiği kesilen gencin yapmış
olduğu başvurulardır. Bunların çok büyük bir
kısmı şehit çocuklarıdır, şehit ailelerinin
çocuklarıdır ve kendilerinin, bazı siyasi nedenlerle
ilişiğinin kesildiğine dair de ciddi şikâyetleri
bulunmaktadır. Biz bu nedenle, yapmış olduğumuz 3üncü
öneride iadenin polis akademilerine yapılması konusunun
altını bir kere daha çizmek istiyoruz.
4üncü madde ise
askerlik yaşıyla ilgilidir. Lisans öğretimi görenlerin yirmi
dokuz yaş sınırının ve lisansüstü eğitim
görenlerdeki otuz beş yaş sınırının, daha önce
yapılan bazı uygulamaların örnek alınarak bu aftan
yararlananlar için geçici olarak ertelenmesini ve
kaldırılmasını önermekteyiz. Askerlik Kanununun 35inci
maddesinde 11/6/2008 yılında yapılan bir değişiklikle,
yurt içi ve yurt dışında staj, yüksek lisans, ihtisas ve doktora
yapanlar veya olimpiyat oyunlarına katılanlar, Birinci ve İkinci
Ligde futbolcu olarak spor yapanlarla ilgili böyle düzenlemeler getirilmiş
ve bu yaş sınırları
kaldırılmıştır. Şimdi, bu aftan yararlananlar
için de aynı şekilde yaş sınırının
kaldırılmasını öneriyoruz.
Bu önerilerimizin
kabul edilmesi hâlinde, bu aftan yararlanacak olanların hemen bütün
taleplerinin karşılanmış olacağı konusunu bir kez
daha hatırlatmak istiyorum.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 1.
maddesiyle 2547 sayılı Kanuna eklenen geçici 56. maddesinin 3 ve 4.
fıkralarının (a) bentlerinde geçen bir eğitim-öğretim
yılı ibarelerinin iki eğitim-öğretim yılı,
bir dönem ibarelerinin iki dönem olarak değiştirilmesini,
ondördüncü fıkradan sonra gelmek üzere maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve onbeşinci fıkrasına birinci
cümleden sonra gelmek üzere Yükseköğretim Kurulu bu af sürecini izler; af
kapsamındaki öğrencilerin başarısızlık sebepleri,
çözüm yolları ve sonuçları ile ilgili kapsamlı bir raporu TBMM
Başkanlığına sunar cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Kürşat
Atılgan (Adana) ve arkadaşları
15-
Hâlihazırda üniversitede okuyan ve alttan dersi olan öğrencilere
dönem içi sınavları haricinde iki bütünleme hakkı
tanınır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Atılgan.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yükseköğrenimdeki af yasasıyla ilgili
vermiş olduğum önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Buradaki, tabii,
asli unsurlardan biri hâlihazırda üniversitede okuyan öğrencilerden
önümüzdeki altı ay içinde veya bir sene içinde değişik
sebeplerle ve özellikle alttan dersi olan insanların atılmasına
yönelik bir önergeydi. Dolayısıyla sık sık bu tür
isteklerin veya bu tür kanunların önümüze gelmemesi için mevcut
üniversitede okuyan öğrencilere de böyle bir hak tanınması için
bu önergeyi vermiştik arkadaşlarla ama Komisyon tarafından uygun
görülmedi.
Diğer bir
konu ise üniversitelerdeki bu başarısızlıkların ve
atılmaların sebebinin neler olduğunun ortaya
çıkarılması lazım. Yani eğitimdeki en önemli
konulardan biri feedback sağlanmasıdır, yani geri beslemenin
sağlanmasıdır. Üniversitedeki bu
başarısızlıkların sebebini Yükseköğretim Kurumu
istatistiki olarak mutlaka bir zemine oturtup Türkiye Büyük Millet Meclisine
bir rapor sunmalı; ki, neden öğrenciler bu kadar
başarısız oluyor, biz de neden bu kadar sık bu af
kanunlarını görüşüyoruz? Dolayısıyla
başarısızlık sebepleri üzerine Yükseköğretim Kurumu
eğilerek üniversitedeki başarının yukarıya çekilmesi
için bir çalışmanın aracı olacaktı verdiğimiz
önergeler ama Hükûmet ve Komisyon tarafından uygun görülmedi.
Tabii, burada,
özellikle üniversitede okuyanlarla ilgili kanunun kapsadığı bir
hususu da dile getirmek istiyorum. İkinci fıkrada deniyor ki: 07/06/1995
tarihinden birinci fıkrada belirtilen başvuru süresi sonuna kadar
yükseköğretim kurumlarınca haklarında ilişik kesme
işlemi tesis edilen yükseköğretim kurumlarında
hazırlık dâhil bütün sınıflarda intibak, ön lisans, lisans
tamamlama
diye devam ediyor. Şimdi, nedir diye
baktığınız zaman bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren iki aylık başvuru süresi içerisinde
ilişiği kesilenler
Yani, ben diyorum ki, öğrencileri zorlayıp
Gidip ben üniversiteden ilişiğimi kestiriyorum, bir gün sonra geliyorum
tekrar üniversiteye ilişiğimi kaydediyorum ve dolayısıyla
bu kanun bana dört hak veriyor. Onun yerine, bu bürokratik işlemi
yapmaması için öğrencilere iki hak verilsin, alttan gelen derslerini
halletsin. Zaten verdiğiniz önergenin daha geniş kapsamlı bir
şekilde, öğrencileri kanuna rağmen birtakım işleri
yapmaya sevk edecek konu içeriyor Sayın Bakan. Dolayısıyla, bu
teferruata öğrencilerin girmemesi için böyle bir maddenin ilave edilmesini
talep etmiştim.
Konunun tekrar
değerlendirileceği düşüncesiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesiyle 4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununa geçici 56 ncı madde olarak
eklenmesi öngörülen maddeye, (15) numaralı fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Necla
Arat (İstanbul) ve arkadaşları
(16) Bu madde
hükümlerinden yararlanarak yeniden yükseköğretim kurumlarında
tıpta uzmanlık eğitimine başlayan ve söz konusu
eğitimleri sırasında zorunlu olarak bir kadroyla
ilişkilendirilenlerden sosyal güvenlik kurumlarınca emeklilik veya
yaşlılık aylığı bağlanmış veya
bağlanacak olanların, bu eğitimlerini tamamlamaları için
kendilerine tanınmış olan sürenin sonuna kadar olan dönem
içerisinde ödenmesi gereken emeklilik veya yaşlılık
aylıkları kesilmez. Bu şekilde emeklilik veya
yaşlılık aylıkları kesilmeksizin eğitimine devam
edenlerin atanmış oldukları kadroya göre hak kazanabilecekleri
aylık ve diğer mali hakları hakkında, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 60 ıncı maddesinin (a)
fıkrasına 17/9/2004 tarihli ve 5234 sayılı Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendiyle
eklenmiş olan bent hükümlerine göre işlem yapılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Arat, konuşacak mısınız?
NECLA ARAT
(İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tıpta uzmanlık eğitimine başlayanlar, bu eğitimleri
sırasında isteklerine bakılmaksızın üniversitelerde
Araştırma Görevlisi kadrosuna, Sağlık
Bakanlığına bağlı hastanelerde Asistan kadrosuna
atanmaktadır. Bu şekilde bir atama ise, emeklilik veya yaşlılık
aylığı alanların bu aylıklarının, 21/4/2005
tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30uncu
maddesi gereğince kesilmesini gerektirecektir. Yapılan bu
düzenlemeyle, bu durumda olanların emeklilik veya yaşlılık
aylıklarının kesilmemesi; ancak, bu dönem içerisinde ek ders
ücreti ile döner sermaye payı dışında atandıkları
kadronun mali haklarından yararlanamamaları sağlanarak, hem
genel hükümlerin uygulanmaya devam olunması hem de kişilerin
mağduriyetinin önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Yüksek Öğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasının
b bendine İntibak süreci içinde devam hakkını kullanan
öğrenciler istemeleri hâlinde seçmeli derslerini
değiştirebilirler, ibaresinin eklenmesini ve 1 inci maddesinin 10
uncu fıkrasında yer alan öğrenimlerini tamamlamaları
kaydıyla mezuniyetlerini ibaresinin başarısız olduğu
derslerden başarılı olmalarını şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Muhsin
Yazıcıoğlu
Sivas
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yazıcıoğlu, buyurun.
MUHSİN
YAZICIOĞLU (Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 298 sıra sayılı Yüksek Öğrenim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin (10) uncu fıkrasında yer alan
tamamlamaları kaydıyla mezuniyetlerini ibaresinin yerine
başarısız oldukları derslerden başarılı
olmalarını müteakip ibaresinin konulmasını istememizin
sebebi, burada asistanlık görevindeyken derslerinden dolayı
başarısız olduğu için hakkını kaybetmiş
olanlar tekrar kazandıklarında o yılki öğrenim döneminin
bitmesine kadar beklediği zaman dört yıl gibi bir zaman kaybına
sebep olmaktadır. Bundan dolayı da bir hak kaybı söz konusudur.
Bunun düzeltilmesini faydalı gördüğüm için teklif ediyorum.
Teklifimin kabul edilmesini rica ediyorum.
Ayrıca, yine
1inci maddenin (3) üncü
fıkrasının (b) bendine intibak süresi içerisinde devam
hakkını kullanan öğrenciler istemeleri hâlinde seçmeli
derslerini değiştirebilirler cümlesinin eklenmesini istememin sebebi
de burada aslında branşında olmayan, mecburen seçmeli dersi
almış olanlar, sadece bu derslerden başarısız
oldukları takdirde, geri dönseler bile aynı dersten tekrar
başarısız olacaklar. Onun için bunlara seçmeli derslerinin
yeniden tercih yapmalarına imkân verilmesi hâlinde daha
başarılı olacaklarını düşünerek bu teklifimin de
burada dikkate alınmasını rica ediyorum.
Tabii, biz,
seçimlerden hemen sonra buraya gelindiğinde ilk önce, öğrenim
hakkını kaybetmiş olan öğrencilerin yeniden öğrenim
hakkına kavuşabilmelerini sağlamak maksadıyla bir önerge
vermiştim. Yoğun bir mücadele dönemi geçti ve bunun sonucunda bugün
bu noktaya gelindi.
Bu
tasarının hazırlanmasını sağlayan başta
Hükûmet olmak üzere bütün siyasi parti gruplarına öğrenciler
adına da teşekkür ediyorum burada ve bu kanunun geçmesi durumunda
bundan elde edilecek hakkı en iyi şekilde kullanarak ailelerine,
ülkelerine faydalı olabileceklerine inanıyorum ve
dolayısıyla bu kanunun başta öğrencilerimize, ailelerine
hayırlar ve uğurlar getirmesini temenni ediyorum, başarılar
diliyorum.
Tabii ki sadece
af kanunu çıkartmak yetmiyor. Ve birçok tartışma içerisinde bir
konu gündeme geldi; Af kanununu Meclisin yetkisinden alalım YÖKe
verelim. falan gibi tartışmalar da oldu. Hâlbuki birçok ülkede,
diğer ülkelerde öğrencinin kalması diye, okuldan
atılması diye bir şey söz konusu değildir. O sebeple bir
daha af kanunu ihtiyacı duyulmayacak şekilde, başta YÖK Kanunu
olmak üzere üniversitelerimizin fonksiyonlarını yeniden düzenleyecek
şekilde ciddi bir üniversite reformuna Türkiyenin ihtiyacı
vardır. Üniversitelerin fonksiyonlarını kalkınmada öncülük
yapacak şekilde yeniden düzenlemek gerektiğini düşünüyorum.
Eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak,
öğrencilerimizin burs, yurt ve harç sorunlarını düzenleyecek
yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Ayrıca, ara eleman ihtiyacı bugün
Türkiyede çok yoğun hâle gelmiştir. Bunların da,
üniversitelerimizin her yerde açılmasını sağlarken bu
alandaki ihtiyaçların da yeniden düzenlenmesinin mutlaka gerekli
olduğunu ifade etmek istiyorum. Ve öğrenim hakkını
kaybetmiş olan çocuklarımızın tekrar öğrenim
haklarını elde etmelerini, 1980 yılından bu tarafa
sağlamamız gerektiğini düşünüyorum. Tabii bunu
gerçekleştiremediğimiz için, af kanunu çıkmış
olmasına rağmen, sadece bundan yararlanamayanların, hiç
yararlanmamış olanların yararlanması şeklinde
getirmiş olduk. Ama benim de tercihim, 1980li yıllardan bu tarafa
başlamasıdır çünkü birçokları bu hususta bundan
yararlanmış olabilirler.
Ben, kanunun
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcıoğlu.
Komisyonun ve
Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geçici 56. maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesinde geçen gözaltında veya tutuklu
bulunanlar ibaresinin gözaltında, tutuklu veya hükümlü olup da ceza
infaz kurumunda bulunanlar şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mağduriyetlerin yaşanmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 1
inci maddesiyle eklenen geçici madde 56nın 14 üncü fıkrasında
geçen Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı eğitim ibaresinden
sonra gelmek üzere kurumları ile Polis Akademisi ve bağlı
yükseköğretim ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Polis akademisi
ve bağlı yükseköğretim kurumları kapsama
alınmıştır.
BAŞKAN
Komisyonunun takdire bıraktığı Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 298 sıra sayılı "Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının" Çerçeve 1 inci madde ile eklenen Geçici 56
ncı maddesinin onuncu fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini, onbeşinci
fıkrasının ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini fıkra numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"(11)
Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve
araştırma hastaneleri ile Adlî Tıp Kurumunda tıpta
uzmanlık öğrenimi görmekte iken ilişiği kesilenler de
bu maddede belirtilen başvuru
süresi içerisinde Sağlık Bakanlığına veya Adli
Tıp Kurumuna başvuruda bulunmaları halinde bu maddeyle
tanınan haklardan ayrıldıkları kurumlarda
yararlandırılırlar.
"(15) Bu
Kanunun eğitim-öğretime ilişkin uygulama esaslarının
belirlenmesinde Yükseköğretim Kurulu yetkilidir. Sağlık
eğitim enstitüleri gibi kapatılmış kurumlardan
ilişiği kesilenler veya kurumlarına dönmeleri mümkün olmayanlar
için Yükseköğretim Kurulu'nca denklik yönünden uygun yükseköğretim
kurumları belirlenerek bu Kanunla verilen hakların
kullanılması sağlanır. İlişiklerinin
kesildiği kuruma dönmeleri mümkün olmayanlardan vakıf
yükseköğretim kurumlarına kayıt yaptırmış
olanlar, istemeleri halinde Yükseköğretim Kurulunca denklik yönünden uygun
Devlet yükseköğretim kurumlarına yönlendirilir. Birden fazla kurumdan
ilişiği kesilmiş olanlar, ilişiklerinin kesilmiş
olduğu kurumlardan istediklerinden birine başvuruda bulunabilir.
Tıpta uzmanlık eğitimi yapacaklara, ilgili mevzuatta hekimlik ve
istihdam için belirtilen şartları taşımaları
kaydıyla uzmanlık eğitimine devam hakkı verilir."
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, bu, ortak önergeler. Elitaş
ve arkadaşları değil, her üç partinin ortak önergesi. O
şekilde takdim ederseniz mutlu oluruz.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buradaki ifade şu: Tekrarlandığı
zaman ilk isim okunuyor, diğerleri söylenmiyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Efendim, ama bir partinin önergesi değil. Ortak
önerge Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sesiniz, tutanak tutan arkadaşlar tarafından da
Mikrofonlara sirayet
etmiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Siz lütfedip öyle okursanız mutlu oluruz.
BAŞKAN
Müşterek önerge. Biliyorsun, önergeleri ben okumuyorum.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hüküm genel bir
hüküm olduğundan özel olan Gevher Nesibe ibaresi
çıkarılmıştır. Birden fazla kurumdan ilişiği
kesilmiş olanlara da istediklerinden birine başvuruda bulunabilme
hakkı verilmiştir. Tıpta uzmanlık eğitimi
yapacakların verilen haklardan yararlanarak eğitimlerini
sürdürebilmeleri ve başarılarının tespit edilebilmesi için
hastanelerde fiilen çalışmaları, çalışabilmeleri için
de ilgili mevzuatta hekimlik ve istihdam için belirlenen şartları
taşımaları gerekmektedir. Tıp uzmanlık eğitiminin
gereği olarak bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önergeler istikametinde, önergeleri de dikkate alarak 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat.
Sayın
Özbolat, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün burada umutları tekrar yeşeren binlerce gencimize, ailelerine
büyük bir müjde vermenin mutluluğunu yaşatacak olan siz değerli
arkadaşlarım ve benim için güzel bir gün olacağını
düşünerek sizleri saygıyla selamlıyorum.
23üncü dönemde
seçilmiş bir milletvekili olarak yaptığım ilk iş belki
de bu yasa teklifinin hazırlanması oldu. Yasa teklifimin parti
teklifi hâline gelmesindeki desteği ve güveninden dolayı Sayın
Genel Başkanıma, imza veren arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Ayrıca, komisyondaki milletvekilleri ve uzlaşmacı
tavrından dolayı Sayın Millî Eğitim Bakanına
teşekkür ediyorum. Bu yasa teklifinin hazırlanması için her gün
yanıma gelerek, yaşadıkları durumu anlatan gençliğin
azimli tavrını övgüye değer bulduğumu da ifade etmeden
geçemeyeceğim. Bize, örgütlü mücadele edildiğinde her zorlukla
baş edilebileceğini, her engelin aşılabileceğini
göstermiş oldular. Haklı ve doğru bir talebe kayıtsız
kalmak, yüz binlerce genç ve ailelerini üzüntüyle baş başa
bırakmak olurdu. Bu öğrenci affını, anayasal bir hak olan
eğitim ve öğrenim hakkının o gençliğe yeniden
verilmesi olarak değerlendiriyorum.
Yalnızca
bugünün gençliğine değil, 12 Eylül şartlarında ülke
sorunlarını dert etmiş ve bu uğurda hiçbir
fedakârlıktan sakınmamış, dönemin travmasını bizzat
yaşamış bir kuşağı göz ardı etmek, iyi
niyetli bir çalışmayı yarım bırakmak olurdu. Bunu
komisyon toplantısında da ifade ettim. Sağcı veya solcu
fark etmez, bu yasa teklifinin fişlenerek, aranarak, işsiz kalarak,
yıllarca cezaevlerinde yatıp uydurma cezalar almış veya
beraat etmiş bir gençlik için de genişletilmesini talep etmek bir
insanlık görevi olarak önümüzde duruyordu. Yasa teklifinin 1980den
günümüze kadar olan bir zaman dilimini kapsamasını bu nedenle istedik.
Kendi gençliğini düşman gören o dönemi bizzat yaşadım.
Farklı zamanlarda üç defa üniversiteyi kazandım ama mezun olma
fırsatı bulamadım.
Bu teklif
hazırlandığında, elbette karşı çıkanlar da
oldu. Bunu da doğal karşılamak gerekir. Üniversitelerde iş
yükü artacak diye gerekçe sunanlarla da karşılaştım, bunu
doğal karşılayamadım, bunu anlamakta zorlandım. Ne
demek iş yükü artması? Bir insanın hayatı söz konusuyken
iş yükü demek ne demek? Dünyanın en güzel şeyleri insanlar
içindir. İnsan söz konusu olduğunda bütün zahmetler sevilerek
yapılmalıdır. Bir kedinin hayatını konu alan bir
kitabın en çok satan kitaplar arasında olduğunu bugün
basından okudum. İnsanların örgütlenerek, kendi inançları,
düşünceleri doğrultusunda mücadele etmeleri iktidarları her
zaman rahatsız etmiştir ama bunları yok saymak hiçbir demokratik
ülkede olmamalıdır. Bugün, 1932 yılında kurulmuş,
1962de kamu yararı verilmiş halkevlerinin bu hakkının
alınması çok yanlış bir uygulamadır. Halkevleri sizleri
eleştiriyor diye onları yok etmeye çalışmak aklı
başında bir iktidara yakışmaz. Yapacak başka bir
şeyiniz yok mu bunlarla uğraşıyorsunuz diye soruyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçmişten günümüze özellikle 1980den bugüne kadar on bir
defa aynı tarzda yasa çıkartılmış. Bilerek af
demiyorum çünkü bu yasayı af yasası olarak değerlendirmek bile
bence hoş değil. Neden? Çünkü eğitim ve öğretim hakkı
bizce kutsaldır ve bu yasa bu hakkın iadesi anlamına
gelmektedir. Yasalarla tanımlanmış kurallar çerçevesinde hareket
eden bütün yurttaşlarımızın üniversitelerde okuyup
diledikleri sürede bitirmeleri en doğal insani hak olmalıdır. Bu
nedenle öğrenciler affedildiler gibi bir yaklaşımı
şık bulmuyorum.
Biliyorsunuz
Almanya, İngiltere, Fransa gibi gelişmiş ülkelerde
öğrencilerin üniversiteden atılması gibi bir durum neredeyse
yok. Öğrenci kendi iradesiyle ayrılmıyorsa
sınırsız sayılabilecek sınav hakkıyla bitirmeye
teşvik ediliyor. Hele ekonomik nedenlerle eğitimini yarım
bırakmasına izin verilmiyor. Orada başarısız
öğrencinin bursu azaltılarak çalışmaya teşvik
edilirken bizde okuldan atılan öğrencilerin yüzde 40ı ekonomik
nedenleri gerekçe göstermektedir.
Yasa teklifinin
hazırlanmasından komisyonda görüşülmesine kadar gelen sürede
mailler bana geldiği gibi size de gelmiştir.
Anlatılanların hepsini gerçekçi bulmayabilirsiniz ama hiç değilse
bir kısmını doğru kabul etseniz bile bu yasayı
çıkarmak için vereceğiniz destek sizi mutlu etmeye yeter.
Yasanın komisyonda görüşmelerinde dile getirdiğimiz ama
tasarı olarak Meclise gelen düzenlemede eksik gördüğümüz
birtakım önerilerin de dikkate alınmasını istiyoruz.
Özellikle askerlikle ilgili yaş sınırının yirmi
dokuzun üzerinde olması bu sıkıntıyı azaltacak diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugüne kadar çıkmış yasaların ilginç
zamanlaması dikkatimi çekti. Bunların bir kısmı bize bir kısmı
dışarıdaki ekonomik krizlere ait yılları takip ediyor.
Biliyorsunuz 1980 darbesini takip eden yılların bunalımı
83, 84 ,86 ,88 yıllarındaki yasal düzenlemelerle telafi edilmeye çalışıldı
ki darbenin 24 Ocak kararlarının rahat uygulanabilmesi için yapıldığı
çokça ifade edilmişti.
Yüz binlerce
insanın mağdur olduğu bir ortamda üniversite
yaşamını sürdürmek o kadar da kolay bir şey değildir.
Sadece emeğiyle geçinen ailelerin çocuklarının bu durumda
eğitimlerini rahatça devam ettirmeleri kolay mıdır? 1990 Körfez
krizi denen Irakın birinci işgal denemesi yine bizi kötü etkiledi,
1991 affı gündeme geldi. 94 krizini 95 ve 97 düzenlemeleri takip etti.
1998deki Güney Kore ve Rusya krizini 2000 yılındaki afla gidermeye
çalıştık. Kaldı ki 1999da tarihimizin en büyük
depremlerinden birini yaşadık. Binlerce
yurttaşımızı kaybettik. Milyonlarca
insanımızı etkileyen bu afeti 2001deki kendi krizimizle
birleştirince şöyle düşünmek gerekiyor: Hiçbir ekonomik kriz
sadece mali piyasaları etkileyen şey değildir; bizzat insanları,
yaşamlarını, çocuklarını, onların eğitim
hayatını da mahveden bir şeydir diye gördüğümüz zaman
vicdanımız harekete geçmeli.
Değerli
milletvekilleri, ÖSS gibi bir sırat köprüsünü geçip üniversite
sırasına kendini
atmış bir gencin zekâsından şüphe edilebilinir mi? Hangi
aklı başında insan tıp eğitimini, mühendislik
eğitimini bırakmak ister veya isteyerek girdiği bir bölümü
bırakır? Üniversiteye girme başarısını göstermiş
her genç yeterli fırsat verilir, gerekli şartlar oluşturulursa
beklenen başarıyı gösterecektir. Ama daha önce söylediğim
gibi yapılan araştırmalar okulundan atılmış
öğrencilerin yüzde 40tan fazlası ekonomik nedenleri gerekçe
göstermektedir. Öyleyse şunu da yazın bir kere: Dünyayı
silkeleyen bu kriz iki yıl sonra yeni bir affı gündeme getirecek
şekilde öğrenci kıyımıyla sonuçlanacaktır. Daha
şimdiden harçlar yüzde 10 artmıştır. Üniversitelerden
atılacak yeni öğrenciler hazır hâle geliyor. Üniversiteden
atılmayı zorlaştıracak düzenlemeleri yaparak ikide bir
gündeme gelen bu tarz düzenlemelerden artık vazgeçmek gerekir diye
düşünüyorum. Okumak isteyen her yurttaşın önünü açmak devletin
güvencesinde olmalı. Dileğim, gelecekte üniversitelerden
öğrencilerin atılmadığı, bizim de af yasası
hazırlamadığımız bir eğitim sisteminin Türkiyede
kurulmasıdır.
Şimdi, bu
yasanın hayata geçmesi için çaba gösteren, destek veren tüm herkesi
kutlar, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özbolat, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz.
Sayın
Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 298 sıra sayılı kanunun 2nci maddesinde
görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Sözlerime
başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
üzere, üniversiteler, ülkelerin aydınlık yüzüdür. Bu kurumlardan
beklenenin gerçekleşebilmesi için hem fiziki şartların hem bilim
ortamının hem de burada çalışanların -akademik veya
idari personel olması fark etmez- özlük haklarının ve
çalışma şartlarının düzeltilmesinin büyük bir önem
taşıdığını belirtmekteyim. Bu kurumlarda
çalışanların çalışma şartları ve özlük
hakları hususunda ciddi sıkıntılar olduğunu da
sanıyorum sizler de tespit etmiş bulunmaktasınız. Yüksek
Öğretim Kanununda yapacağımız değişikliği
görüşürken bu sorunlarını kürsüye taşıyarak sizleri
bilgilendirmek ve bu sorunlarının çözümü konusunda desteğinizi
almak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum.
Nedir bu
sorunlar? Üniversitelerdeki idari personel, 657 sayılı Kanuna tabi
olarak çalışmasına rağmen, disiplin, görevlendirme gibi
birçok hususta 2547 ve 2914 sayılı Kanun hükümlerine tabi
tutulmaktadır. Ayrıca, üniversitelerde görev yapan idari personel,
2914 sayılı Kanunun 12nci maddesinin beşinci
fıkrası, öğretim görevlileri, okutman, araştırma
görevlisi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi devlet
memurları şeklinde değiştirilerek kurum ödeneğinin
bütün çalışanlara verilmesini talep etmektedirler.
2914
sayılı Kanunun 14üncü maddesi üçüncü satırındaki görevli
öğretim elamanları ile üniversitelerde 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi devlet memurları şeklinde
değiştirilerek geliştirme ödeneğinin bütün
çalışanlara verilmesi yine kendi talepleri arasındadır.
Değerli
arkadaşlar, yeni üniversiteler açıyoruz. Ciddi akademik kadro
sıkıntısı çekmekteler. Bu üniversitelere acilen akademik
kadro verilmeli, artan öğrenci sayısına mevcut kadro yeterli
olamamaktadır. Anadolu üniversitelerinde öğretim elemanına
düşen öğrenci sayısı, olması gerekenin çok çok
üzerindedir. Bu, onların diğer üniversitelerle olan rekabet
şansını azaltmaktadır. Bunun çözümü de araştırma
görevlisini artırmaktan geçmektedir.
Anadolu
üniversitelerine ve yeni açılan üniversitelere bilimsel araştırmalar
için ayrılan miktar artırılmalı ve TÜBİTAK projeleri
teşvik edilmelidir.
Yine, üniversite
çalışanlarının maaşları, özlük hakları bir
an önce artırılmalı, insanca yaşayabilecekleri bir
miktarın kendilerine verilmesi temin edilmelidir.
Mesleki teknik
eğitime önem verilmeli. Günümüz şartlarında teknolojiye cevap
verecek, kalifiyeli, donanımlı teknik eleman yetiştirecek meslek
yüksekokullarının cazibesi artırılmalıdır.
Teknik
eğitim fakültelerinin, Avrupa ve diğer ülkelerde denkliği
maalesef bulunmamaktadır. Teknik eğitim fakülteleri, teknoloji
mühendisliği fakültelerine dönüştürülmeli, ülkemizin acil olarak
ihtiyaç duyduğu teknik elemanların bu okullardan yetiştirilmesi
sağlanmalıdır.
2547
sayılı Kanunun 13üncü b/4üncü maddesi, rektörlere, üniversite
içinde ve belediye sınırları dışındaki birimlerde
çalışanları görevlendirme yetkisi vermektedir.
Başbakanlık genelgesi vardır bu görevlendirmenin süreli
olması gerektiği konusunda. Bu görevlendirmelerin iki ayı
geçmemesi için yasal düzenleme yapılmalıdır.
Görevde yükselme
ve unvan değişikliği sınavları zaman geçirilmeden tüm
üniversitelerde yapılmalıdır.
657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personelin istihdam
edildiği kadrolara, yani genel sekreterlik, daire
başkanlığı, fakülte sekreterliği gibi vekâleten dahi
olsa akademik personelin atanması ve görevlendirilmesi önlenmeli, bunun
için de yasal düzenleme yapılmalıdır.
Akademik
personelin doktora yeterlilik sınavında almış olduğu
yabancı dil puanı, yardımcı doçentlik ve doçentlik
aşamalarında da geçerli olmalıdır.
Okutman,
öğretim görevlisi ve yardımcı doçentler daimî kadroya atanarak
kadro güvencesi sağlanmalıdır.
Araştırma
görevlilerinin görev tanımı ayrıntılı olarak yeniden
belirlenmeli, araştırma görevlilerinin keyfî uygulamaya muhatap olmaları
engellenmelidir. Bu görevler için tüm üniversiteleri kapsayacak şekilde
objektif ve merkezî bir sınav düzenlemesi yapılmalıdır.
Üniversitelerdeki
rektörlük seçimi ve rektör atama yönetmeliği değiştirilmelidir.
Rektör olmak için kriterler belirlenmeli, kriterleri sağlayan kişiler
rektörlüğe aday olmalı ve üniversite rektörlük seçimlerinde tüm
öğretim üyelerine, aynı üniversitede on beş
yılını dolduran idari personele, on yılını
dolduran akademik personele ve öğrenci temsilcilerine de oy kullanma
hakkı verilmelidir.
Üniversitelerin
senato, üniversite yönetim kurulu, fakülte, yüksekokul ve enstitülerin yönetim
kurullarında yetkili sendika temsilcisi de bulunmalı ve oy hakkı
olmalıdır.
Meslek
yüksekokullarında kadro sayısı artırılarak,
dışarıdan ders veren elemanların sayısı
azaltılmalıdır.
İkinci
öğretim uygulamasına ilişkin ücretler üniversite
çalışanlarının idari personelinin tamamına
verilmelidir. Günün şartlarına göre düşük kalan fazla mesai
ücretleri günün şartlarına göre değiştirilmelidir,
artırılmalıdır. Yaz okulunda çalışan idari
personele ücretten faydalanması için yasal düzenleme desteği
verilmelidir.
Yükseköğretim
kurumlarında çalışanların kendilerini ve görevlerindeki
performanslarını geliştirecek hizmet içi eğitim
kursları üniversiteler tarafından sağlanmalıdır.
Bütün
kadrolardaki memurların görev tanımları açık ve net bir
şekilde düzenlenmeli, memurlar alan görevi dışında, kendi
görevleri dışında
çalıştırılmamalıdır.
Bugün
üniversitelerin tamamında devlet memurları eliyle yürütülmesi gerekli
olan işler taşeron firma çalışanları tarafından
yapılmakta, taşeron firma
çalışanları göreceli olarak devlet memurundan daha da üst
görevlerde bulunabilmektedir. Taşeron firma çalışanı memur
anlayışına derhâl son verilmelidir.
Yardımcı
doçentlik kadrosunun on iki yılla
sınırlandırılmasına son verilmeli, yardımcı
doçentlerin önündeki derece, kademe sınırlaması
kaldırılmalıdır. Yardımcı doçentlik kadrosu
sözleşmeli olmaktan çıkarılıp sürekli hâle getirilmelidir.
Doçentlik
unvanı alan yardımcı doçentler, kadro şartı
aranmaksızın ve zaman geçirilmeksizin doçent kadrosuna
atanmalıdır.
Üniversitelerdeki
medikososyal birimleri güçlendirilerek tüm personelin sağlık
sorunları çözülebilecek kapasitede artırılmalı ve bu
birimler desteklenmelidir.
Tüm
üniversitelerin sosyal tesisleri bir çatı altında toplanmalı ve
bütün üniversite çalışanlarının eşit şartlar
içinde faydalanması temin edilmelidir.
Üniversite
kampüsleri bildiğiniz üzere şehir dışlarında yer
almaktadır. Buraya zaten çok kıt maaşlarla çalışan
personel gidip gelmek zorunda bırakılmakta, tüm üniversitelerde
servis hizmetleri ücretsiz olarak karşılanarak bunların bu
şekilde özlük hakları kaybına uğraması
engellenmelidir.
Yine herkesin
şikâyet ettiği ama bir türlü bugüne kadar
gerçekleştiremediğimiz YÖK Kanununun -ihtiyaçlara cevap veremez
durumda olduğundan- yeniden yapılanması için gerekli
çalışmalara başlanmalı, bu çalışmalara sivil
toplum kuruluşları dâhil edilerek yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, hani Sayın Başbakan Muhalefetin önerileri,
projeleri vardı da biz mi bilmiyoruz. diyor ya sık sık, buyurun
size özellikle sahadan, çalışanlardan elde ettiğimiz öneriler.
Bunları sizlerle paylaşmak istedim. Bugüne kadar her konuda bu
kürsüde ve değişik platformlarda sürekli dillendirdiğimiz
projeler, öneriler maalesef dikkate alınmadı. Ben yüzde 47 oy
aldım, muhalefetin aklına ihtiyacım yok, ülkeyi kendi başıma
yönetirim. diyen AKP Hükûmeti inşallah sahadan topladığımız
bu önerileri dikkate alır diyor, tasarıyı desteklediğimizi
bir kez daha ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Şahsı
adına Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir.
Buyurun
Sayın Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 298 sıra sayılı Yüksek Öğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
görüştüğümüz kanun tasarısı kamuoyunun yoğun talebi
doğrultusunda Meclisimizin gündemine gelmiş ve bir ihtiyaçtan
doğmuş bir kanun tasarısıdır. Bu ihtiyaç
dolayısıyladır ki Meclisimizde bu konuyla ilgili geniş bir
uzlaşma zemini mevcuttur.
Değerli
milletvekilleri, üniversiteye girmek, iyi bir üniversitede okumak
yavrularımız için büyük bir rüya. Üniversiteyi kazanmak için
öğrencilerimizin hangi zorlukları aştığını,
velilerimizin çocuklarının geleceği için, onların iyi bir
üniversite kazanmaları için hangi fedakârlıkları
yaptıklarını aynı zamanda birer anne baba olarak
yakından biliyoruz. Velilerimizin, devletimizin büyük harcamalar yaparak üniversite
kapılarını açtığı bu yavrularımız,
unutmayalım ki ülkemiz için önemli bir insan gücü. Bu insan gücünü her ne
sebeple olursa olsun yok saymak, eğitim sisteminin dışında
bırakmak elbette doğru değildir.
Ekonomik
sebeplerle, sağlık sebepleriyle, delikanlılık
çağının getirdiği psikolojik ve sosyolojik sebeplerle,
yavrularımız, bin bir güçlükle kazandıkları
üniversitelerinden ayrı düşebiliyorlar. Bundan dolayı bu
gençlerimize fırsat vermek, onları tekrar sisteme dâhil etmek hem
ülkemiz hem de öğrencilerimiz için büyük bir imkân
oluşturacaktır.
Kaldı ki,
burada, biz, bu afla başarısız bir öğrenciyi
başarılı yapmıyoruz, onlara sınavlarda
başarılı olabilmeleri için yeni bir fırsat veriyoruz. Bu
zamana kadar getirilen on bir affın başarı
ortalamasının yüzde 48 olması, yaptığımız
işin ne kadar doğru ve önemli olduğunu gösteriyor.
Bazı
arkadaşlarımız, zaman zaman, bu kanunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminden çıkmasını ve öğrenci affı
yetkisinin üniversitelere ve YÖKe devredilmesini savunmaktadırlar.
Elbette, bu konuda farklı çözümler bulunabilir. Af ihtiyacını
ortadan kaldırabilen düzenlemeler yapılabilir, ancak unutmayalım
ki, af yetkisinin YÖKe ve üniversitelere devri doğru değildir. Zira
affın iki kesimi vardır; bunlardan birisi ilişiği kesen
üniversite, diğeri de ilişiği kesilen öğrencidir. Bu
yetkiyi ilişiği kesen üniversiteye devretmek, konuyu işlemez
hâle getirecektir.
Değerli
arkadaşlarım, bu tasarıyla 7 Haziran 1995 tarihinden sonra her
ne sebeple olursa olsun üniversiteden uzaklaşan öğrencilerimize bir
fırsat verilmektedir. İnanıyorum ki, öğrencilerimiz bu
fırsatı iyi değerlendireceklerdir. İnanıyorum ki,
öğrencilerimiz bu affın çıkması için başta
Başbakanımızı, Bakanımızı, komisyon üyesi
arkadaşlarımızı ve milletvekillerimizi ikna için
harcadıkları gayreti, dersleri için de gösterir ve başarılı
olurlar. Biz de onların başarılarıyla,
yaptığımız işin doğru olduğuna bir kez daha
inanır, onların mutluluğuyla mutlu oluruz.
Bir
yıldır bizlere af çıkarılması için mesaj gönderen,
telefon eden, raporlar sunan öğrencilerimizin genel olarak bu tasarının
içeriğinden memnun olduklarını görüyoruz. Bu manada herkesin
derdine merhem olabilecek böyle bir tasarıyı hazırlayan
başta Bakanımız olmak üzere bürokratlarına, Komisyonda ve
Mecliste tasarının daha kusursuz hâle gelmesi için gayret gösteren
iktidar muhalefet bütün komisyon üyesi ve milletvekili arkadaşlarıma
şahsım adına teşekkür ediyorum. Tasarının
ülkemiz, milletimiz ve öğrencilerimiz için hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Erdemir.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Kahramanmaraş Milletvekili Avni
Doğan.
Sayın
Doğan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğretim
Kanununa ek bir geçici madde eklenmesiyle ilgili Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına konuşmak üzere söz aldım,
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben sözlerimi uzatmayacağım. konuda Hükûmet ve bütün
siyasi partilerimiz anlaşmış durumda. Yükseköğretim
kurumlarından her ne sebeple olursa olsun ilişiği kesilen
öğrencilere yeni haklar veriliyor, tekrar öğrenim yapma imkânı
tanınıyor. Bu konuda gerekli mesajları milletvekili
arkadaşlarım, siyasi parti grupları verdiler. Ben,
öğrencilerimizden bu kürsüde konuşulanları iyi
algılamalarını diliyorum, bu fırsatı iyi
değerlendirmelerini diliyorum. Zira bu tür uygulamalar her ne kadar
Türkiye'de rutin hâle gelmişse de dünyada yapılan uygulamalar
değildir, bundan sonra bu fırsat ellerine geçmeyebilir. Onun için,
yüzde 48 başarı değil, ben onlardan yüzde 100 başarı
bekliyorum.
Şahsım
adına, Adalet ve Kalkınma Partisi adına hepinize saygılar
sunuyor, öğrencilerimize başarılar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Hoşgörünüze
sığınarak iki sorum var Sayın Bakana.
Birinci sorum az
önceki sorumla ilgili. Ben, Sayın Bakanın Millî Eğitim
Komisyonunda dile getirdiği bir konuyla ilgili içtenlikli bir soru sordum
fakat Sayın Bakanın vermiş olduğu yanıtı
yadırgadığımı ifade etmeliyim. Sayın Bakan
Anayasa değişikliğini dile getirdiler ve Cumhuriyet Halk
Partisini de suçlayarak bu sorunun çözümünü, çözüm yolunu Cumhuriyet Halk
Partisinin tıkadığını söylediler ki
yadırgadığımı ifade etmeliyim.
Bakınız,
Sayın Başkan, planlama kökenli bir siyaset adamı olarak
soruyorum: Sayın Bakanın bu ifadesinden sonra, Sayın
Bakanın burada Anayasa değişikliğine topu atmayıp ciddi
olarak kafasında ne varsa bu sorunun çözümüyle ilgili söylemesi
lazım, bu bir.
İkincisi
yarım kalan sorumla ilgili, inşallah yarım kalmaz. Devletin
yurtlarında ne kadar kapasite artırımı oldu? dedim.
Teşekkür ederim, yanıt verdi ama şunu soracaktım: Ranza
sisteminden tek yatak sistemine geçince acaba devletin yurtlarında kalan
insanların, çocuklarımızın sayısında bir azalma
oldu mu? Asıl bunu sormak istiyorum çünkü sıkıntılar var ve
yine Hükûmetiniz zamanında devlet yurtları dışında
kalan, özel sektörün, vakıfların ya da çeşitli cemaatlerin
yurtlarındaki kapasite artışları nedir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Buyurun
Sayın Bakanım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Değerli
Başkan, Sayın Tütüncünün tabii birinci fıkradaki söyledikleri
diyelim, bir yorumdu. Dolayısıyla, ona vereceğim bir cevap yok
ancak Sayın Tütüncü, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlarında bir
azalma olmamıştır, artma olmuştur. Türkiyede özel yurt
olarak geçen yurtlardaki kapasite de yüzde 50dir. Burada da bir
artış söz konusu değil. Eğer bundan endişe
duyuyorsanız müsterih olabilirsiniz.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili
Engin Altay.
Sayın Altay,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda bir
değişiklik yaparak çeşitli sebeplerle üniversitelerden
ilişiği kesilmiş öğrencilerimize yeni bir fırsat
vereceğimiz kanunu görüşüyoruz. 3üncü madde üzerinde CHP Grubu
adına söz aldım: Bu Kanunu Bakanlar Kurulu yürütür. Bakanlar Kurulu
kanunun yürümesinden sorumludur yoksa üniversitelerin işlerine fazla
karışmasın. Anayasanın 130uncu maddesinde Bakanlar
Kurulunun bu konudaki görevi çok net olarak belirlenmiştir.
Konuşmama
geçmeden önce, gene Sayın Bakana bir anımsatma yapmak istiyorum. Son
günlerde gene Talim Terbiye Kurulunda, değişik hukuk
dışı uygulamaların, yanlış uygulamaların
yapıldığına dair duyumlar, bilgiler ve hatta belgeler
alıyoruz. Eminim ve umarım ki Sayın Bakanın
gelişmelerle ilgili çok bilgisi yoktur ama yapılan
yanlışlara ve hukuk dışı uygulamalara da bir an önce
müdahale edeceğini, bunlara göz yummayacağını umuyorum, ummak
istiyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununda,
Parlamentomuz gelenek hâline getirdi iki üç yılda bir değişiklik
yaparak bir af sağlıyoruz. En son Şubat 2005te gene burada
böyle bir af kanunu çıkardık ve o zaman ben demiştim ki:
Eğer erersek iki ya da üç yıl sonra böyle bir kanun gene
çıkaracağız. Şimdi, öncelikle bilinmesini istiyoruz,
arkadaşlarımız da müteaddit defalar söylediler, bu af kanununu
Parlamentomuz iktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte öğrencilerimize
yeni bir fırsat vermek amacıyla çıkarıyoruz. Ancak yine
yineliyorum ki sistem böyle gittiği müddetçe, biz gene erersek -biz
oluruz, başkaları olur, bilmiyorum ama Parlamento ebediyete kadar
yaşayacağı için -buradaki milletvekillerimiz bu sistemle ilgili
kalıcı, köklü bir çözüm bulamamamız hâlinde en geç üç yıl
sonra burada gene bir af kanunu görüşeceğiz. Sorunun temeline,
sorunun kaynağına inmekten âdeta çekiniyoruz. Çeşitli
vesilelerle söylüyoruz işte, başarısızlık, kendi
isteği, devamsızlık, kayıt yenilememe
Bunların
hepsini toplayın, bir çizgi çekin altına, bir şey söyleyin: Bunların,
bu öğrencilerin okullarıyla ilişik kesmelerinin temelinde yatan
olay Türkiyedeki ekonomik çarpıklıktır ve mevcut
yükseköğretim sistemidir. Yani 12 Eylül 1980 darbesinin
yarattığı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik tahribatla
yüzleşmediğimiz müddetçe üç senede bir burada öğrenci affı
çıkarmak zorundayız ve gene aynı şekilde 6 Kasım
1981de kurulan Yükseköğretim Kurulunun yarattığı ve
sürdürdüğü kaotik ortamı kaldırmadığımız
takdirde gene burada üç yıl sonra bir af çıkaracağız.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonda Bu kanun kapsam itibarıyla 12 Eylül 1980
sonrasını tümüyle kapsasın. Biz de biliyoruz ki o kadar geri
gittiğimizde bu aftan yararlanacak öğrenci sayısı belki 100
bile değil, belki 30-20 ama bunun özel bir anlamı var. dedik. Sonra
şöyle bir uzlaşma sağladık: En azından 12 Eylülden bu
yana hiç yararlanmamışlara, hiçbir şekilde çıkan aflardan
yararlanmamışlara bir olanağı bu kanun kapsamı içine
soktuk.
Şimdi, bu
Parlamentoda bir şeyin söylenmesi lazım. Bakın, dün, evvelsi
gün, bu ülkenin bir şehrinde, ülkenin Başbakanının
ziyaretine de yakışmayacak olaylar gelişti. Bu ülkede elbette
Başbakan orada gidip başka konuşup, o sözleri unutup, buraya
gelip Millî Güvenlik Kurulunda ya da Bakanlar Kurulunda başka şeyler
söylerse işte bu tür tablolarla da maalesef
karşılaşılabiliyor. O tablo, hepimizi milletçe üzen bir
tablodur. Ülkenin böyle bir hâl içine düşmesi, tablo içine düşmesi
hepimizi yaralar ve şimdi insanlarımız büyük bir tedirginlik
içinde, huzursuzluk içinde. Türkiyenin geleceğine yönelik, üniter
yapımızın bütünlüğüne yönelik bir ciddi tehdit
algılaması içinde insanlarımız. Toplumun bu ruh hâline bir
an önce son vermek zorundayız.
Şimdi,
bakın, bir realitenin adını koymamız lazım. Bugün
Türkiyenin üç büyük belası vardır: Bu belaların en büyüğü irtica
belasıdır. İkinci en büyük belamız bölücü tehdittir ve
üçüncü en büyük belamız, eskiden enflasyon denilen şimdi ekonomik
kriz denilen beladır ve bu üç büyük belayı, üç büyük tehdidi, üç
canavarı bu ülkenin başına musallat eden de 12 Eylül 1980 darbesidir,
darbecileridir. Bu üç belanın miladı da bu tarihtir ve bu tarihten
sonra Türkiye öğrenci afları çıkarmak durumuyla karşı
karşıya kalmıştır. Yani, öğrencilerimizin okuldan
ilişiklerinin kesilmesinin tek sebebi bu tahribat sürecidir. Temeli de
-gene söylüyorum- ekonomiktir. Ankarada günlük 1 YTL harcayarak bir
yükseköğretim yapabilmek, bir akademik süreç geçirebilmek mümkün müdür
değerli arkadaşlarım? Günde 1 YTL para bulamayan
yükseköğrenim öğrencilerimize üç senede af çıkararak biz bu
meseleyi çözemeyiz.
Hükûmet için,
sosyal devlet için asli görev, parasız eğitim hakkıdır;
Benim param yok. diye beyan eden herkesin eğitim giderlerinin
bilaistisna tümünü karşılamaktır; buna ianesi, iaşesi
dâhil. Buna çözüm bulmak zorundayız. Anayasanın yükseköğrenimi
düzenleyen 130uncu maddesi bu konuda devletin görevlerini açık ve net bir
şekilde ifade etmiştir.
Bu işin üç
ayağı var, Komisyonda da söyledim: Millî Eğitim
Bakanlığı birinci ayaktır. Olmasını hiç
istemiyoruz ama Yükseköğretim Kurulu orada duruyor, ikinci ayaktır.
Gülmeyin, eskiden
de siz YÖKle çok uğraşıyordunuz.
Bakın,
yükseköğretimin ne kadar siyasallaşmaya açık olduğunun çok
somut bir tablosudur bu. Eskiden siz diyordunuz YÖK Başkanı nerede?
diye. Biz artık demiyoruz, vekili var diyoruz.
İkinci
ayağı Yükseköğretim Kuruludur. Üçüncü ayağı
Üniversitelerarası Kuruldur. Elbette ki öğrencileri saymıyorum.
Onlar meselenin sahibi zaten. Ama zannetmiyorum ki bu üç ayak bu konuda ciddi
bir istişare içinde olabilememiştir.
Değerli
arkadaşlar, bir arkadaşımız dedi ki Bunu devretmememiz
lazım, bu yetki bizde olsun. Niye olsun kardeşim? Af yetkisi niye Mecliste
olsun? Anayasa Meclise böyle bir görev de vermiş değildir. Yani
üniversite senatosu ne işe yarar ya da Üniversitelerarası Kurul ne
işe yarar? Bırakalım bu işleri bunlara.
Üniversite
atıyor. E, sen o çocuğu öyle bir hâle sokuyorsun ki o çocuk orada
okuyamıyor. Üniversite de bu çocuğa, yasal çerçeve içinde
Senin
şimdilik ilişiğini kesiyorum. diyor. Düzeltelim bu işi.
Her sene bu koridorlarda bu çocukları görmek
Yani bu çocukların
durumuna üzülmemek mümkün mü?
Şimdi, biz
inanç tacirlerine, naylon fatura sanığı siyasetçilere, imar
yolsuzluğuna bulaşmış yerel yöneticilere, hayalî
ihracatçılara ve dokunulmazlık zırhına bürünmüşlere
bir tolerans göstereceğiz ama ekonomik çarpıklığın ve
yükseköğretim sisteminin kurbanı olan sevgili gençlere bunu esirgeyeceğiz.
Bu olabilemez! Elbette, bunu sağlayacağız. Parlamento
bilmektedir ki bu gençler sistemin kurbanıdır. Gençlerimize elbette
bir yeni fırsat veriyoruz ama bu fırsat değil aslında.
Hadi bakalım, girin, kayıt yaptırın; gene açlık
içinde, gene imkânsızlık içinde, gene sefalet içinde bu kavgaya, bu
yaşam mücadelesine devam edin. Yanlıştır, doğru
değildir.
Şimdi,
üniversitelerimizin Anayasa ve Yükseköğretim Kanunuyla verilen görevleri
ifa edecek gücü olmalıdır. Kamu kaynaklarında öğrenci
başına ayrılan pay -Avrupa Birliğini söylemiyorum- dünya
standartlarının yarısının altındadır. Yani
dünyanın en geri ülkelerinin de içinde olduğu bir istatistikte
Türkiyenin tablosu dünya ortalamasında yüzde 50nin altındadır.
Buna Dünyanın en büyük on yedinci ekonomisiyiz. diye hava atan
Hükûmet yöneticilerinin bir cevap
vermesi lazım. Hacmen en büyük on altıncı ekonomisin ama
üniversitene ve öğrencine ayırdığın kaynak
bakımından dünyanın en geri ülkeleriyle aynı
hizadasın. Bu olabilemez!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Altay, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, üç mesaj vererek tamamlamak istiyorum:
Değerli
öğretim üyeleri, her ne kadar yükseköğrenim de olsa,
öğrencilerinizin Türk toplumunun karakteristik özelliğine de
dayalı olarak ilgi ve şefkate muhtaç olduklarını
unutmayın. Aftan yararlanacak öğrencilerimize biraz daha
şefkatli davranın.
Değerli anne
ve babalar, çocuklarınızı bir yükseköğretim programına
yerleştirdikten sonra da onlarla olan iletişiminizi lütfen
koparmayın; aksine ilköğretim okuluna giden öğrencilerden,
çocuklarınızdan daha çok yükseköğretim programına
yerleştirdiğiniz çocuklarınızla iletişim içinde olun.
Sevgili
öğrenciler, bu af kanunu sizin geleceğinizi yeniden
şekillendirebilmeniz için Türkiye Büyük Millet Meclisince
sağlanmış bir fırsattır. Yükseköğretim yapan ve
ülkenin geleceği olan sizlerin birinci önceliği, okulunuzdaki
akademik süreci tam bir disiplin içinde
tamamlamaktır.
Hayırlı
olsun.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Şahsı
adına Kocaeli Milletvekili Fikri Işık.
Sayın
Işık, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 298 sıra sayılı
Yükseköğretim Kanununda değişiklik öngören ve kamuoyunda
öğrenci affı olarak adlandırılan Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 22 Temmuz
seçimlerinin hemen ardından çok yoğun bir şekilde, özellikle
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi olmamız
hasebiyle de öğrenci affı noktasında çok yoğun talepler
geldi, çok ciddi mesajlar geldi, e-mailler geldi, mektuplar geldi. Sokakta,
seçim bölgemizde, diğer bölgelerde gezerken insanlarımızdan
Yahu, bu konuda bir fırsat daha veremez misiniz? noktasında
talepler geldi. Muhalefet partilerimiz önerilerde bulundular ve sonunda
Hükûmetimiz bu konuyu gündemine aldı ve Bakanlar Kurulundan -memnuniyetle
ifade edeyim ki- çerçevesi çok iyi çizilmiş, çok iyi
hazırlanmış bir tasarı Komisyon gündemimize geldi. Ben
emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Komisyon
gündeminde yine milletvekili arkadaşlarımızın, grubu
bulunan tüm partilere mensup ve bireysel olarak milletvekilli
arkadaşlarımızın da teklifleri geldi ve çok verimli bir
çalışmanın sonucunda
-zannediyorum- kamuoyunu çok büyük ölçüde tatmin eden bir komisyon
raporu Genel Kurula geldi ve dün ve bugün, özellikle bugün bu görüşmeleri
tamamladık, tamamlıyoruz; son maddeden sonra inşallah bu kanun çıkacak
ve pek çok öğrencimiz, sevgili öğrencimiz bundan faydalanacak.
Tabii, bunun bir
fırsat olduğunu öğrencilerimize hatırlatmak isterim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, her ne sebeple olursa olsun öğrenim
hakkını tamamlayamamış veya öğrenimini ikmal edememiş
öğrencilerimize yeni bir fırsat sunuyor. Burada 95ten sonra aftan
yararlansa dahi tekrar başvuru hakkı, 80den 95e kadar da daha önce
aftan yararlanmamış olması kaydıyla yeni bir fırsat
daha veriliyor.
Ben ümit
ediyorum, değerli öğrencilerimiz bu fırsatı en güzel
şekilde değerlendirir ve topluma karşı sorumluluk
üstlenmede gerekeni en güzel şekilde yerine getirirler.
Ben, bu kanunun
yasalaşmasında emeği geçen herkese, başta Millî Eğitim
Bakanımıza ve Başbakanımıza olmak üzere teşekkür
ediyorum. Kanunun öğrencilerimize, öğretim üyelerimize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Hükûmet
adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 298 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla ilgili olarak katkısı olan, gerek
eleştirileriyle, dikkatleriyle bizlere destek olan tüm milletvekili
arkadaşlarıma öncelikle teşekkür ediyorum.
Malumunuz, bu,
uzun zamandır toplumun gündeminde olan, en azından bir grup
öğrencimizin gündeminde olan veya öğrencilikle ilişkisi
kesilmiş olan gencimizin gündeminde olan bir meseledir. Bu yasa
tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine getirerek böyle bir
problemi ortadan kaldırıyoruz. Öncelikle, hazırladığımız
tasarı taslağını bir tasarıya dönüştüren Bakanlar
Kuruluna, Meclise sevk eden Sayın Başbakanımıza ve Millî
Eğitim Komisyonuna, Komisyon üyelerine ve burada tüm siyasi partilerin
değerli temsilcilerine, milletvekillerimize, bu aşamada, her
aşamada katkılarından dolayı çok çok teşekkür
ediyorum. İyi bir çalışma oldu ve bu çalışmanın
aşağı yukarı sonuna geldik. Bir konuşmacı
arkadaşımız var, ondan sonra da ümit ediyorum ki sizlerin
değerli oylarıyla bu yasalaşacaktır. Ben bunun
hayırlı olmasını diliyorum.
Bazı
arkadaşlarımın Niye 1980den bu yana kapsamadı?
şeklinde bazı eleştirileri oldu veya talepleri oldu. Komisyon
üyesi olan arkadaşlarım bilirler ama Komisyonda olmayanları
bilgilendirmek için söylüyorum: Değerli arkadaşlarım, son yirmi
sekiz yılda hatta yirmi beş yılda -çünkü ilki 1983te
çıkmış- on ikinci öğrenci affını
çıkarıyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisinden. Bu, yaklaşık
iki yılda bir -üç yılda bir değil- af çıktığı
anlamına gelir. Bundan önce çıkmış olan 11 affın
7si -sonuncusu da 2000de olmak üzere-
1980den yasanın çıktığı tarihe kadar bütün
öğrencilikle ilişkisi kesilmiş olan gençleri
kapsamıştır. Yani bundan önceki 11in 7si zaten böyle bir
işlev görmüştür. Bunu tekrar 1980e taşımanın çok
anlamlı olmadığını düşündük. Hesap kitap
yapıldı.
Ama Komisyonda
arkadaşlarla, yine müşterek bir önergeyle Hükûmet
tasarısında 2000 olmasına rağmen 1995e çekilmesi teklif
edildi. Burada da mantıklı bir taraf vardı. Çünkü son olarak
özellikle GATAdaki öğrencilerle ilgili olarak, harp okullarındaki
öğrencilerle ilgili olarak son af 1995 yılında
çıkmış. 95 yılından sonrası dâhil olduğu
zaman gerek harp okullarını gerek GATAyı gerekse diğer
bütün sivil üniversitelerden mezun olacak öğrencilerimizi kapsayacak
şekilde bir af çıkarmış olacağız. Ama 1980den bu
yana eğer bir öğrencinin üniversiteyle ilişiği
kesilmişse -bu ön lisans, lisans ve lisansüstü olabilir- eğer bu
hakkını hiç kullanmamışsa onları da kapsamın
içerisine alarak böylelikle meseleyi büyük çapta hallettiğimizi
düşünüyorum.
Şu anda Genel
Kurulda yaptığımız müzakereler sonucunda, Komisyonda
olmayan Polis Akademisini de buna dâhil etmiş bulunuyoruz. Yine Komisyonda
sadece Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsü dâhilken, Gevher
Nesibe sadece bir kuruluşa meseleyi hasrettiği için, burada bütün
sağlık eğitim enstitüleri kapsama
alınmıştır. Böylelikle, eksiklik görülen bazı konular
da Genel Kurulun inisiyatifiyle düzeltilmiştir. Bunun hayırlı
olmasını diliyorum, bir kez daha ifade ediyorum.
Tabii,
değerli arkadaşlar, şunun da altını çizmem gerekiyor:
Başından söyledim, tüm katkısı olan herkese teşekkür
ediyorum; konsensüsle, mutabakatla çıkmış olan bir kanundur.
Ancak, tabii,
zaten biz böyle bir problemi gördüğümüz için, toplumun önünde böyle bir
mesele olduğu için bu gündeme getirilmiştir. Eğer Millî
Eğitim Bakanlığı böyle bir hazırlık yapıp
bunu Hükûmetin gündemine götürmezse, Hükûmet bu meseleyi sahiplenmezse, bu
Bakanlar Kurulundan çıkan bir tasarı olmazsa, bunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülme ve kanunlaşma şansının ne
olduğunu hepiniz çok daha iyi biliyorsunuz, böyle bir
şansının olmadığını biliyorsunuz.
Dolayısıyla, burada gerek Hükûmet, Hükûmetin içinden
çıktığı iktidar partisinin gerekse muhalefet partilerinin
bu manada katkıları olmuştur, teşekkür ediyorum.
Şimdi, bütün
başarısız olan öğrencileri kader kurbanları veya
sistem kurbanları olarak nitelendirmek de arkadaşlar, kesinlikle
popülist bir yaklaşımdır.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bütün değil, çoğunluğu
MİLLİ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir
eğitimci olarak söylüyorum, üniversiteden gelen bir
arkadaşınız olarak söylüyorum:
Başarısızlığın tek sebebi değerli
arkadaşlar ekonomik değildir. Hali vakti yerinde olan, yediği
önünde yemediği arkasında olan birçok insanın da
başarısız olabileceğini, olduğunu biliyoruz. Disiplinsizlik
sebebiyle üniversitelerle ilişiği kesilen insanların
olduğunu biliyoruz. İsteksizlik sebebiyle atılanları
biliyoruz veya yanlış tercih yaptığı için gittiği
fakülteye, bölüme ısınmadığı için
başarısız olan gençler olduğunu biliyoruz. Şüphesiz ki
sebeplerden birisi de ekonomiktir, bunu yabana atmamız mümkün
değildir.
Dolayısıyla,
ben bir daha Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne bir af yasa
tasarısı gelmesin, ben de bunu temenni ederim. Daha önce çıkan
aflarda da hep bunu söyledik. Son olarak 2005te çıkardık.
diyorsunuz.
Ben özellikle
Anayasa değişikliğinden söz ederken Sayın Tütüncü buna
itiraz etmişti.
Değerli
arkadaşlar, YÖK Yasasını değiştirmemiz gerekiyor.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu Türkiyeye uyan bir elbise
değildir; yüz otuz üniversitenin ihtiyacını
karşılayabilecek bir kanun değildir. Bunu
değiştirmemiz gerekiyor. Bunu değiştirebilmemiz için de,
köklü bir reform yapabilmemiz için de Anayasanın 130 ve 131inci
maddelerinin değiştirilmesi gerekiyor.
Eğer
muhalefet partisi, ana muhalefet partisi, diğer muhalefet partileri Biz
buna varız. Diyorsa
İşte
Meclis Başkanımız
dedi ki Anayasayı değiştirelim. Buyurun bir uzlaşma
komisyonu oluşturalım. Üstelik her siyasi partinin temsil gücü
nispetinde değil, grubu olan her partiden, 20 üyesi olan partiden de 2
kişi, 340 milletvekili olan partiden de 2 üye alalım. ama ana
muhalefet partisi buna da muhalefet etti. O takdir tabii ki sizlere aittir ama
Anayasa değişikliği yapılmadan yapılacak olan, hazırlanacak
olan bir YÖK yasa tasarısının pansuman tedbir
olacağını, bir restorasyon olacağını ama asla bir
reform olmayacağını bir kez daha huzurunuzda ifade etmek
isterim.
Değerli
arkadaşlar, bakın burada hepimiz şunu söyledik: Öğrenci
affıyla ilgili olarak bütün gruplar anlaşmış,
uzlaşmış bulunuyoruz. Burada kimse, efendim, günlük siyaset
yapmaya kalkışmasın. dedik ve şu saate kadar da böyle
geldik ama bazı arkadaşlarımın ifadeleri inciticidir. Bir
milletvekilimiz diyor ki Sayın Başbakan diyor ki Ben yüzde 47 oy
aldım, kimsenin aklına ihtiyacım yok. Başkasının
aklı gerekmez. Bizi dinlemiyor.
Churchillin bir
lafı var değerli arkadaşlarım, der ki Akıllı
insanlar kendi akıllarını iyi kullanırlar. Daha
akıllı insanlar başkalarının aklından da
yararlanırlar. Makul, meşru ve mantıklı olması
kaydıyla, biz muhalefetin getireceği önerilere her zaman
açığız. Nitekim bakın gerek komisyonda gerekse Genel
Kurulda sizin öneriniz olan, sizin tarafınızdan getirilen bizim de
kabul ettiğimiz, bizden gelen sizin kabul ettiğiniz birçok şey
oldu. Demek ki bu olabiliyor. Böyle bir tavır kesinlikle söz konusu
değil.
Diğer
taraftan, yine bir değerli milletvekillimiz Sayın Başbakan
Diyarbakıra gider başka söylerse, Bakanlar Kuruluna başka,
Millî Güvenlik Kuruluna başka söylerse
gibi bir ifade kullandı.
Değerli
arkadaşlar, bu ifadeyi de kesinlikle reddediyorum. Sayın
Başbakanla 2005te ben Diyarbakırdaydım. Sayın
Başbakan, o gün neyi dediyse bugün yine aynı şeyi söylemektedir;
Millî Güvenlik Kurulunda da aynı şeyi söylemektedir, Bakanlar
Kurulunda da, kamuoyunun önünde de aynı şeyi söylemektedir.
Şunun
altını özellikle çizmek istiyorum: Sayın Başbakanın
konuştuğu dili, Sayın Başbakanın mesajlarını
doğu ve güneydoğudaki halkımız çok iyi anlıyor ve
algılıyor ki bakın doğu ve güneydoğu vilayetlerinin oy
ortalaması AK PARTİnin Türkiyede aldığı oy
ortalamasının 6-7 puan üzerindedir, yüzde 53,5; yüzde 54tür.
Doğu ve güneydoğu insanı Sayın Başbakanın ne
dediğini çok iyi biliyor ve çok iyi algılıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Onun için sokaklarda taş atmaya başladılar!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sayın
Başbakan Diyarbakıra da gitti, daha iki gün önce beraberdik.
Bakın, cumartesi günü Sayın Başbakan Tuncelide olacak,
Elâzığdaydı, 1 Kasımda Vanda olacak, 2 Kasımda da
Hakkâride olacak.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan buralardadır da siz
nerelerdesiniz onu söyleyin lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Bakan, sakin sakin bitiriyoruz germeyin, germeyin
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Şimdi,
bazı milletvekili arkadaşlarım da söylediler.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sebebiyet vermeyin
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bakın,
ben söylenenlere cevap veriyorum Sayın Okay.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Uzlaşalım diyorsunuz, geliyorsunuz burada
Yakışmaz!
BAŞKAN
Sayın Bakanım konuşmanızı tamamlayınız,
zamanınız doldu.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ama Mehmet
Bey, bakın, bakın yüzde
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Neyi arıyorsunuz, neyi arıyorsunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Şunu
arıyoruz...
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başbakan kendini Diyarbakırda
koruyabildi mi? Taş atılmasını önleyebildi mi?
Yakışmaz!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sayın
Başbakan kendisini de koruyabildi. Herkes
BAŞKAN
Sayın Şandır
Sayın
Bakanım
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sayın
Başbakanın bulunduğu yerde kimse taş
atmamıştır. Sayın Başbakan üniversitenin
açılışına gitmiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne fark eder, devletin polisine taş atıyor, askerine
taş atıyor, ne fark eder?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başbakanınızın sizin
övmenize ihtiyacı yok.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Lüzumsuz şeyler bunlar, ne gerek var;
anlaştık, uzlaştık, af çıkartıyoruz. Neyi
övüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Bakanım konuşmanızı tamamlayınız.
Arkadaşlar
lütfen
Sayın
Korkmaz
Sayın Şandır
Sayın
Bakanım lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Şimdi,
Değerli Milletvekilim, Sayın Grup Başkan Vekili sizin
milletvekiliniz gelip de burada benim Başbakanıma hak etmediği
bir eleştiriyi yönelttiği zaman
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başbakanınız Sizi muhatap
almıyorum. diyen değil mi?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ben bir
hükûmet mensubu olarak Başbakanımın burada
olmadığı ortamda gerekli cevabı veririm.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, konumuz bu mu?
BAŞKAN Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.
Arkadaşlar
lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başbakan Sizi muhatap almıyorum.
diyen değil midir?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Peki,
Sayın Milletvekili Yüzde 47 oy aldınız. dediği zaman
konumuz o muydu Sayın Şandır?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, yani şu: Sayın Başbakan
değil mi Muhatap almıyorum. diyen?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Öyle şey
olur mu?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bunu mu konuşalım şimdi?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hayır
efendim, hayır.
BAŞKAN
Sayın Bakanım konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bitiriyorum.
Değerli
arkadaşlar, birçok milletvekili arkadaşımız da
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Böyle bir şey yok ya! Uzlaşmaya değmez
bir grupsunuz ya! Neyi uzlaşacağız sizinle?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lütfen
BAŞKAN
Lütfen
Sayın Şandır, lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Böyle şey mi olur ya!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) E, o sizin tercihinizdir Sayın Şandır,
uzlaşmazsanız uzlaşmayın.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın milletvekillerinin
konuşmalarına Sayın Bakan da cevap verecek.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yani bu kadarına bile tahammülünüz yok Sayın Bakan!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu kadar eleştiriye bile tahammülünüz yok!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kafa mı buluyorsunuz milletle?
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Çalışmamızı tamamlayalım,
lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hem uzlaştık diye teşekkür ediyorsunuz
hem geri dönüp hakaret ediyorsunuz. Yok böyle bir şey!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) Hayır. Eleştirme hakkı sizin tekelinizde
değil ki ya!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, eleştiri meselesi değil.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) Muhalefet eleştirilmez diye bir şey yok ki
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz
Hükûmeti eleştirirseniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Alkışlayın arkadaşlar, Meclisi
istediğiniz gibi kendiniz yönetin. Böyle bir şey yok! Ayıp denen
bir şey var!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu kadar katkı arasında bula bula bunu mu buldunuz?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız efendim, lütfen.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) Peki.
Değerli
arkadaşlar, birçok milletvekili arkadaşım da söyledi, burada
öğrenci arkadaşlarımıza da düşen bir görev var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ya, vazgeçin bu işlerden.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesiyle,
Hükûmetiyle, muhalefetiyle öğrencilere bir hak vermiştir, bir
fırsat tanımıştır. Bu fırsatı iyi
kullanmaları gerekmektedir. Bakın, daha önce 160 bin küsur
öğrenci müracaat ettiği hâlde başarı yüzde 48de
kalmıştır ve hiç müracaat etmeyenler de olmuştur.
Dolayısıyla, bütün müracaat edecek olan, bu haktan yararlanacak olan
öğrencilerimizin meseleyi sıkı tutmaları ve kendilerine
verilmiş olan bu fırsatın kıymetini bilmesi gerekiyor. Biz
onlara da özellikle bunu söylüyoruz.
Sayın Serter
de ifade etti. Bu, tabii ki üniversite yönetimlerine, öğretim üyelerimize,
şüphesiz ki öğrenci işleri daire başkanlıklarına,
oralarda çalışan memurlara büyük bir görev yüklemektedir.
Onların elbette iş kapasitesi artacaktır, ekstra mesai
harcamaları gerekmektedir. Ama bizim şiarımız şudur:
Atatürkün dediği gibi Eğitimde feda edilecek tek fert bile yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu
çocuklarımızın istikballeri için, Türkiye'nin istikbali için,
onların bu memlekette daha iyi tahsil yapmış, daha iyi ekonomik
konuma sahip insanlar olabilmeleri için öğretim üyelerimizin ve
üniversitelerimizin de bu fedakârlığı yapacağından
eminiz. Şüphesiz ki sıkıntılar olabilir, fiziki
altyapı sıkıntısı olabilir, teknolojik altyapıda,
laboratuvarda sıkıntılar olabilir. Ama kesinlikle
üniversitelerimizin bu problemlerin de üstesinden geleceğine
inanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir şeyi daha söyleyerek bitirmek istiyorum. Kredi
Yurtlar Kurumunun 2003 yılındaki bütçesi, değerli
arkadaşlarım, 491 trilyon Türk lirasıdır. 2008 bütçesi ise
2 katrilyon 30 trilyon Türk lirasıdır. Şimdi, burada meydana
gelen artışı sizin takdirlerinize arz ediyorum. Bu gençlik için
harcanmış olan bir paradır ve biz yükseköğretim
gençliği için hiçbir fedakârlıktan kesinlikle kaçınmıyoruz,
bundan sonra da kaçınmayacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tamam arkadaş yahu!
Sayın
Başkan, böyle bir usul var mı?
BAŞKAN
Sayın Bakan, ben sözünüzü kesmek istemiyorum fakat 5inci defadır
uzatıyorum.
Lütfen, istirham
ediyorum tamamlayın konuşmanızı.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bundan önceki
YÖK yönetiminin açıkladığı rakamı söylüyorum: 2002
yılında bir üniversite öğrencisine harcanan para 1.463
dolardır arkadaşlar. 2007 yılı sonu itibarıyla
söylüyorum, 4 bin küsur doların üzerine çıkmıştır.
Bakın, Türk lirası bazında değil dolar bazında
söylüyorum.
Her şey
sütliman değil, her şey gül gülistan değil, birçok problemimiz
var, üniversitelerimizin ve diğer kurumlarımızın birçok
problemi var ama üniversitelerimizin, gençliğimizin ve kamu
çalışanlarımızın ihtiyaçlarıyla memleketin
imkânlarını örtüştürmek zorundayız ve bu konuda da
Hükûmetimiz elinden geleni yapıyor.
Ben, tekrar,
katkısı için bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bu kanun
tasarısının hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kabul etmiyoruz teşekkürünü!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Size ancak böyle bir teşekkür yakışırdı!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz.
Buyurun
Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
298 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanımızın da biraz önce arz
ettiği üzere, 1983ten itibaren neredeyse 11 defa af
çıkarılmış ve bu 12nci aftır. İki yılda bir
bu yüce Meclis af çıkarmıştır.
Ben, buradan
değerli öğrencilerimize, aftan yararlanacak öğrencilerimize
sesleniyorum: Bir daha yüce Meclisin önüne af gündemi gelmemek üzere
kendilerine başarılar diliyorum ve bu tasarının
hazırlanmasında, başta Sayın Bakanımız olmak
üzere, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
Tasarının,
yüce milletimize, aftan yararlanacak öğrencilere hayırlı,
uğurlu olmasını temenni ediyor ve burada, bize
tasarının mutabakatla geçmesinde katkı veren tüm siyasi
partilere teşekkür ediyor, yüce heyetinizi bu vesileyle tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Buyurun
Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ne yazık ki
Sayın Bakanımız konuşmasında yine benim soruma
-sözümü, benim ismimi zikrettiği için söylemek durumundayım-
yanıt vermedi ama olsun, daha geniş bir boyutta yanıt
alacağımı sanıyorum.
Teşekkür
ediyorum kendisine.
Efendim
şöyle: Geçmiş dönemlerde 11 kez yapıldı bu öğrenci
affı, 12nciyi yapıyoruz. dedik. Geçmiş dönemde şunu
gözlemledik: Bu afların toplum üzerine, eğitim-öğretim sistemi
üzerine nasıl olumlu ya da olumsuz etkileri olduğu hiç
düşünülmeden yapıldı. Acaba, bu yasa tasarısında böyle
bir bilimsel, ileriye dönük çalışma yapıldı mı? Yani,
öğrenci affıyla ilgili düzenlemeler bilimsel bir değerlendirme
sürecine ileriye dönük oturtuldu mu? Eğer böyle bir şey varsa
Sayın Bakanın bizi bilgilendirmesini rica ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim
parlamenterlik hayatımda Meclis kürsüsünde söyleyip de
ispatlanamamış bir tane iddiam olmaz. Benim kürsüde söylemek
istediğim, iki gün önce yaşanan tablodan duyduğum üzüntüden
bahisle, Başbakanın 2005te, gidip orada demokratik çözüm, Büyük
devletler de hata yapar, özür dilenebilir.,
diyalog, yeni açılım ifadelerini
kullandığıdır.
Sayın Bakana
aracılığınızla tekrar soruyorum: Başbakan 2005te
böyle ifadeler kullandı mı kullanmadı mı? Bunu
kullandıysa -ki kullandı- tam bir gün sonra, 2005te o sözü söyledikten tam bir gün
sonra Ankarada Millî Güvenlik Kurulu toplantısından şöyle bir
karar çıktı mı çıkmadı mı: Bugüne kadar
nasıl yapıldıysa da bundan sonra da böyle devam edecektir.
denildi mi denilmedi mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, gündem af ve öğrenciler olunca bir konuyu daha dile getirmek
istedim.
Öğrenim
süreleri boyunca herhangi bir nedenle disiplin cezası almış olan
öğrencilerin bu cezalarının yok edilmesine ya da
kaldırılmasına yönelik bir sicil affı düşünüyor
musunuz? Bu konudaki düşünceniz nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bugün bir önergeyle TSK ve polis akademileriyle
ilgili bir genişletme sağlandı lisans öğrencileri
için ancak askerî okullarda okuyup başarılı insanlar son sınıfa
geliyor Ailenin, ikinci, üçüncü derecesinde, fişli birisi var. diye son
dakikada okuldan kaydı siliniyor. Yani cezaların
kişiselliği prensibine aykırı olarak okuldan kaydı
siliniyor. Diyelim, 12 Eylül öncesi bir dernek üyesi, sağ sol önemli
değil, ama bir kaydı çıkıyor ve tam da mezun
olacağı zaman hem ilişiği kesiliyor hem ödenen borç geri
alınıyor hem toplumda öyle bir zor durumda bırakılıyor
ki o insanlar -ki, kendilerinden kaynaklanmayan bir nedenle- lekeli bir durumda
bırakılıyor, sanki suç işlemiş gibi.
Şimdi, bu
yönetmelik hâlâ yürürlükte. Bunun değiştirilmesi için bir çaba var
mı?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tütüncü Çıkan
afların toplumda olumlu veya olumsuz etkileriyle ilgili
yapılmış bir bilimsel çalışma var mıdır?
şeklinde bir soru sordu.
Millî Eğitim
Bakanlığı bu tür çalışmaları yaparken sadece
kendi bünyesindeki uzmanlardan değil, üniversitelerdeki akademisyenlerden
de yararlanmaktadır. Bütün bu analizler yapılarak bu tasarılar
hazırlanmaktadır. Şüphesiz ki okuldan kaydı silinen,
üniversiteyle ilişiği kesilen, şu veya bu sebepten dolayı
kesilen öğrencilerin hayatında travmatik etkiler olmaktadır. Her
hâlükârda, şüphesiz ki yapılan her işin bir olumlu, bir olumsuz
tarafı vardır ama olumlu taraflar olumsuz tarafları eğer
bastırıyorsa, daha galipse bunu insanlar ve kişiler lehine
gerçekleştirmek durumundayız hukuk devletinde.
Sayın
Altayın 2005te Sayın Başbakanın konuşması ile
ilgili söyledikleriyle ilgili ikinci bir polemiğe girmeyeceğim.
Sayın Başbakanın 2005te Diyarbakırda söyledikleri
bellidir, bütün metin olarak bellidir. Sayın Başbakanın
Başbakanlığı süresince veya Parti Genel
Başkanlığı süresince bütün yaptıkları
konuşmalar kamuoyunun gündemindedir. Eğer bu anlamda bildiğiniz
bir çelişki varsa bunu her platformda ifade etme hakkına sahipsiniz.
Disiplin
suçlarının affedilmesiyle ilgili, yani üniversite öğrencisi
üniversiteden atılmamış ama disiplin suçlarının
affıyla ilgili şu anda zaten bu kapsamda böyle bir şey yok,
şu anda gündemde böyle bir mesele yok. Bu, sonra, üzerinde eğer
haklı bir zemine dayanıyorsa konuşulabilecek bir meseledir.
Askerî okullardan
kaydı silinen öğrencilerle ilgili malumunuz harp okulları dâhil
olmak üzere, GATA dâhil olmak üzere bu okullarla her ne sebeple olursa olsun
ilişiği kesilenler de bu kapsama alınmıştır.
Dolayısıyla ben meselenin bu anlamda çözüldüğü kanaatindeyim ama
Niçin atılmıştır? meselesi şüphesiz ki
sorgulanabilecek bir meseledir. Meslek hayatında da askerler ihraç
edilmektedir, YAŞ kararlarıyla ihraç edilmektedir. Bunlar da bu toplumun
gündeminde olan bir tartışmadır. Mutlaka yargı denetimine
tabi olması talep edilmektedir. Ben de şahsen bu talebe
katılıyorum.
Arz ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Bu Kanun
kapsamından faydalanacak olan öğrencilerimize, onların
ailelerine ve üniversite camiamıza barış, huzur ve hayırlar
getirmesini diliyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.05
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarı
ve tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.
3üncü
sırada yer alan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S.
Sayısı: 275) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
275 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili
Akif Hamzaçebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan, AK PARTİ Grubu adına Bursa
Milletvekili Altan Karapaşaoğlu, Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan; şahısları
adına Kocaeli Milletvekili Cumali Durmuş ve Konya Milletvekili Hasan
Anğının söz talepleri vardır.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebiye
aittir.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Sözlerime başlarken sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tasarı, 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun bazı maddelerinde
değişiklik yapılmasını düzenlemektedir. Yine serbest
bölgelere yönelik olarak tasarı Gümrük Kanununa da bir madde ilavesini
öngörmektedir.
Hem
tasarıyla Serbest Bölgeler Kanununda yapılmak istenen
değişikler hem de bu değişikliklere ilişkin görüşlerimizin
daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla Serbest Bölgeler Kanunu
üzerinde çok kısaca durmak istiyorum.
3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu 1985 yılında kabul
edilmiştir. Yani yaklaşık yirmi üç yıldır yürürlükte
olan bir kanunda yapılacak olan değişikliği
görüşüyoruz. Ancak Türkiye'nin serbest bölgeler konusundaki ilk
düzenlemesi 1985 yılında kabul edilmiş olan 3218
sayılı Kanun değildir, tarihi çok eskidir. Cumhuriyetin ilk
yıllarında, 1927 yılında yürürlüğe girmiş olan
Serbest Mıntıka Kanunu Türkiye Cumhuriyetinin serbest bölge
konusundaki ilk düzenlemesidir. O yıllarda ekonomide tasarrufun hiç
olmayışı o dönemin yöneticilerini kaynak aramaya itmiş ve
serbest bölgenin bir çözüm olacağı düşüncesiyle 1927 yılında
böyle bir kanun kabul edilmiştir. Aynı yıl Türkiye
Cumhuriyetinin sanayinin teşviki amacıyla Teşvik-i Sanayi
Kanununu da kabul ettiğini hatırlayalım. O Kanun bugünkü
teşvik düzenlemeleriyle boy ölçüşebilecek ölçüde ciddi, kapsamlı
düzenlemelere sahiptir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin 1927 yılındaki Serbest Bölge Kanununu
kabulünden sonraki ikinci düzenlemesi, 1946 yılında İkinci Dünya
Savaşından sonra halı ve kilim ihracındaki potansiyelimizi
değerlendirmek amacıyla İstanbul Eminönünde kurulmak istenen
bir serbest bölgeyle ilgilidir.
Yine üçüncü
düzenleme, 1953 yılında kabul edilmiş olan Serbest Bölgeler
Kanunudur. 1953 yılındaki düzenleme 1985 yılına kadar
yürürlükte kalmış ve 1985 yılında şimdi
değişiklik yapılmasını görüştüğümüz 3218
sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir.
1985
yılına kadar üç yasa kabul edilmiş olmakla birlikte, 1985
öncesinde ciddi bir serbest bölge uygulamasından söz etmek mümkün
değildir. Bu konudaki ilk ciddi uygulamalar 1985 yılından sonra
Türkiye'nin gündemine gelmiştir. Yani Türkiyedeki ciddi serbest bölge
uygulamasının başlangıcını 1985 yılı
olarak almak yanlış olmaz. Bugün geldiğimiz noktada Türkiyede
yirmi tane serbest bölge faaliyettedir.
Serbest
bölgelerin 1985 yılında 3218 sayılı Yasayla kurulması
planlanırken şu anlayış hâkimdi, şu gerekçelerle
serbest bölgeler kurulmuştu:
Birinci amaç,
ihracat için yatırım ve üretimi artırmaktır. Yine ekonomide
kaynakların kıt olması nedeniyle buraya özellikle yabancı
sermayenin gelmesi amaçlanmış ve burada yapılacak
yatırım ve üretim faaliyetiyle Türkiye ihracat yapacak ve böylece
ekonomimizin potansiyeli artacaktı. Birinci amaç yatırım ve
üretimi artırmak ama ihracat için.
Yine Kanunun
1inci maddesinde sayılan ikinci amaç, yabancı sermaye ve teknoloji
girişini hızlandırmaktır. Bu da bu Kanunun ikinci
amacıdır.
Ekonominin girdi
ihtiyacını ucuz ve düzenli bir şekilde temin etmek serbest
bölgelerin Türkiyede faaliyete geçirilmesinin üçüncü amacıdır.
Serbest bölgeler aynı zamanda bir depolama işlevi gören yerlerdir.
Bir yanda gümrük vergisine tabi birçok ürünü, birçok girdiyi ithal etmek
işletmelerin üzerinde yük oluşturabilir. O nedenle, serbest bölgeye
vergisiz olarak ithal edip orada depolayıp içeride ekonominin
ihtiyacına göre bu girdiyi içeriye ithal etmek daha
mantıklıdır. Dolayısıyla bir depo vazifesi gören bir
yerdir serbest bölgeler aynı zamanda.
Dördüncü amaç da
dış ticaret ve finansman imkânlarından daha çok
yararlanmaktır.
Bu dört amaçla
serbest bölgeler oluşturulmuştur ve bunun için 3218 sayılı
Kanun çok ciddi teşvikler vermiştir. Bu teşvikler vergi
teşvikleridir değerli arkadaşlar. Serbest bölgeler, zaten
mahiyeti itibarıyla bir ülkenin siyasi sınırları içinde
olmakla birlikte, vergi, gümrük ve kambiyo muameleleri yönünden gümrük bölgesi
dışında sayılan yerlerdir. Bu mevzuat, vergi, gümrük ve
kambiyo mevzuatı kısmen veya tamamen serbest bölgelerde uygulanmaz.
Getirilen vergi
teşvikleri neydi: Bu bölgelerde yapılan faaliyetlerden elde edilen
kazanç gelir ve kurumlar vergisine tabi değildir. Yine, bu kazancın
Türkiyenin diğer bölgelerine getirilmesi hâlinde kişisel gelir
vergisine tabi olması söz konusu değildir. Bu bölgelerde istihdam
edilen personele yapılan ücret ödemeleri gelir vergisine tabi
değildir. Bu bölgelerde düzenlenen kâğıtlar damga vergisine tabi
değildir ve bu bölgelere yapılan teslimler katma değer vergisine
tabi değildir.
Bunlar son derece
ciddi teşviklerdir. Gerçekten önemli bir teşvik vermiştir 1985
yılında yürürlüğe giren kanun.
Yalnız,
serbest bölgelerin bu teşviklere rağmen amacına
ulaştığını söylemek mümkün müdür, bu yönden bir
değerlendirme yapabilir miyiz diye baktığımızda
rakamlar serbest bölgelerin amacına ulaştığını
göstermiyor. 2007 yılı sonu itibarıyla rakamları
vereceğim size: 2007 yılı sonu itibarıyla bu bölgelerin
toplam ticaret hacmi 24,5 milyar dolardır. Bu bölgelerden yurt dışına
yapılan ihracatın toplamı ise 5,3 milyar dolardır. Kalan
kısım yurt dışından bölgelere, bölgelerden yurt içine
veya yurt içinden bölgelere yapılan ticaretin toplamını oluşturmaktadır.
Yani 24,5 milyar dolarlık toplam ticaret hacminin sadece yüzde 22si,
Türkiyenin ihracat rakamını oluşturmaktadır. 2007
yılı ihracatının 107 milyar dolar olduğunu
düşünürsek, toplam ihracatımızın yüzde 4,9u, 5e
yakın kısmı serbest bölgelerden yapılan ihracattan
oluşmaktadır. Tablo bu.
Bu rakam -2007
yılında serbest bölgelerdeki toplam ticaretin yüzde 22si ihracattan
oluşmaktadır dedim- 2002
yılında neydi diye bakarsak, 2002 yılındaki rakam da yüzde
20dir. Yani 2002den 2007ye kadar yüzde 20-22 aralığında
seyreden bir ihracat oranı söz konusudur.
Bu bölgelere ne kadar
yabancı yatırımcı çekmişiz, sayısal açıdan
bakarsak: 31 Aralık 2008 itibarıyla burada toplam 3.680
yatırımcı vardır, bunun sadece 639u, yani yüzde 17,4ü
yabancı yatırımcıdır. Daha çok bizim yerli
müteşebbislerimiz buraya ilgi göstermiştir. Zaten toplam rakama
baktığımızda, toplam ticaret hacmine
baktığımızda da bu rakamlar bunu doğrulamaktadır.
Serbest
bölgelerde istihdam edilen personel sayısına
baktığımızda 2002 yılında 34 bin olan
sayının, 2004 yılında 38 bine
çıktığını görüyoruz ki 2004 teşviklerin
sınırlandığı yıldır. 2007 yılı
istihdam rakamı 50 bindir, bu yıl sonu itibarıyla belki 55-56
bini bulacak bir istihdam rakamı söz konusudur. 2004 yılında
teşviklerin kısıtlanmış olmasına rağmen
2004ten itibaren istihdam rakamlarının arttığını
söylemeliyim, ancak şu konuda yanlış bir anlaşılma
olmasın: İstihdama ilişkin vergi teşviki, 31 Aralık
2008e kadar devam etmektedir. Yani bu tasarı eğer yasalaşmaz
ise istihdama ilişkin gelir vergisi teşviki bu yıl sonunda sona
ermektedir.
20 serbest bölge
faaliyettedir demiştim. 20 serbest bölgeyi, 24,5 milyar dolarlık
toplam ticaret hacmi içindeki payı açısından
değerlendirdiğimizde, bazı bölgelerin payının son
derece yüksek olduğunu görüyoruz, bazılarının son derece
düşük olduğunu görüyoruz. Örneğin sadece Ege Serbest Bölgesinin
toplam içindeki payı yüzde 26,6dır. Bursa ve Mersini de ilave
ettiğimizde, 3 serbest bölgenin toplam ticaret hacmi içindeki payı
yüzde 54,4tür. Kocaeli ve İstanbul Deri Serbest Bölgesini ilave
ettiğimizde, toplamın yüzde 70i 5 serbest bölgeden gelmektedir
diyebiliriz. Yani kâğıt üzerinde 20 tane serbest bölge var ama
bunların çok önemli bir kısmının ekonomiye,
ihracatımıza çok ciddi bir katkısı yok, hatta belki bir
kısmının hiç yok diyebiliriz veya çok az, olmayacak düzeylerde
olduğunu söyleyebiliriz.
Toplam ticaret
hacminin sadece yüzde 22sinin ihracat olması nedeniyle bu bölgedeki vergi
teşvikleri tartışma konusu olmuştur. Yani aynı
faaliyeti Türkiyede yürüten bir mükellef her türlü vergiyi öderken, serbest
bölgede faaliyet gösterip üretim yapan veya ticaret yapan ama bunun ürünlerini
de Türkiyeye satan, yani ihraç etmeyen bir mükellefin orada vergi ödememesi
vergi adaleti açısından kabul edilebilir değildir. Amaç
ihracatı artırmaktı, yatırım ve istihdamı
artırmaktı, bu teşvikler bu işe yaramıyorsa
bunları gözden geçirmek gerekir.
Maliye
Bakanlığı bunun çalışmasını 2000li
yıllarda yapmıştır. Buna ilişkin yasal düzenleme 2004
yılında bu Parlamento tarafından, bir önceki dönem, 22nci Dönem
Parlamentosu tarafından kabul edilmiştir ve vergi teşvikleri
kısıtlanmıştır. Kısıtlama derken,
aslında daimî olarak bu vergi teşviklerinin yürürlükten
kaldırılması öngörülmüş ancak geçici olarak, belli
tarihlere kadar bazı vergi teşviklerinin devam etmesi
öngörülmüştür. Bunlardan en önemlisi -diğerleri üzerinde çok fazla
durmayacağım- istihdama ilişkin vergi teşvikidir.
İstihdama ilişkin vergi teşviki 31 Aralık 2008 tarihinde
sona ermektedir. Bu tasarının ana amacı, istihdama ilişkin
olarak, sona eren vergi teşvikinin süresinin belli şartlarla uzatılmasını
sağlamaktır. Bu düşünceyi prensip olarak olumlu bulduğumuzu
ifade etmeliyim. Üretimi teşvik eden ve buna yönelik olarak bu
teşviklerin süresini uzatmayı amaçlayan düzenlemeyi prensip olarak
olumlu buluyoruz ancak maddenin içeriğine baktığımızda
bunun yeterli olmadığını görüyoruz. Madde şöyle bir
düzenleme yapıyor: Bir kere -nihai tarih- Avrupa Birliğine tam
üyeliğimizin gerçekleşeceği yıla ilişkin beyannamenin
verileceği tarihe kadar vergi teşviki sürecektir, o tarihte her
şartta sona erecektir, sınırımız o. Tabii ki
şirketin faaliyet süresi neyse onunla sınırlı olan
birtakım teşvikler de var. Bu tarihe kadar -onu geçmemek üzere-
serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin bu üretim sonucu
ortaya çıkan ürünlerin FOB değerinin en az yüzde 85ini
oluşturan kısmını yurt dışına ihraç etmeleri
hâlinde istihdama ilişkin vergi teşviki devam edecektir.
Değerli
arkadaşlar, yüzde 85 oranı tasarının
hazırlandığı dönemde belki o kadar önemli değildi -o
zaman da önemliydi aslında, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler
sırasında bu yüzde 85lik oranın ağır olduğunu
ifade etmiştim- şimdi küresel bir kriz yaşıyoruz, bu kriz
Türkiyeyi de etkiliyor. Dünya ticaret hacmi daralacak, bizim ihracatımız
bundan etkilenecek. Yüzde 85lik bir oranı ihracatçı, üretici
üzerinde bir baskı unsuru olarak tutmayalım, bir Demoklesin
kılıcı olarak durmasın. Bu oranı indirmeyi öneriyoruz,
bu oran yüzde 50ye inebilir değerli arkadaşlar, buna ilişkin
önergemiz gelecektir. Küresel krizde yüzde 85lik oran olağanüstü yüksek
bir orandır.
İkincisi,
hizmet ihracı bu kapsamda yoktur değerli arkadaşlar, sadece mal
ihracı vardır. Burada, üretilen ve ihraç edilen mallara ilişkin
bir istisna vardır. Bu bölgede Türkiye'nin diğer bölgelerinde
üretilen mallara talep yaratan ihracat organizasyonları vardır,
hizmet organizasyonları vardır. Bunlar sonuçta Türkiyenin
ihracatını artırmaya yöneliktir. Bu ihracatı da mutlaka
kapsama almalıyız diye düşünüyorum. Hizmet ihracında
oranı yüzde 85 olarak muhafaza edebiliriz, mal ihracında
önerdiğimiz yüzde 50lik oran
şart değil. Bunu maddenin amacına ulaşabilmesi
açısından gerekli gördüğümü ifade etmeliyim. Aksi takdirde,
yüzde 85lik oran ve hizmet ihracının kapsam dışında
olması bu küresel kriz ortamında bizim ihracatımızı
vuracaktır. 5,3 milyar dolarlık bir ihracatımız var.
dedik. Ben bu rakamı küçümseme amacıyla söylemedim. Toplam
ihracatımızın yüzde 4,9u ama sonuçta 5,3 milyar dolardır.
Bu ihracatın Türkiye için önemsiz olduğunu hiç kimse herhâlde söylemeyecektir.
Bu son derece önemli.
Tasarının
bir iki düzenlemesi daha var, onlara ilişkin de sizlere çok kısaca
bilgi vermek istiyorum. Bu iki düzenlemeye ilişkin de iyileştirici
önergelerimizi Başkanlık Divanına verdik. Bunlardan bir tanesi
tasarının 3üncü maddesiyle ilgili. Tasarının 3üncü
maddesinde, serbest bölgelerde bulunan hazineye ait arsa, arazi ve
binaların yatırımcılara kırk dokuz yıla kadar
kiralanabileceği veya irtifak hakkı tesis edilebileceği
söyleniyor. Gerçekte bu maddeye ihtiyaç olduğu kanaatinde değilim
çünkü 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu bu işlerin
pazarlık usulüyle ilgilisine, yani rekabete çıkmadan ilgilisine
kiraya verilmesini veya irtifak hakkı tesis edilmesini imkân dâhiline
sokmuştur. Bakın, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun raporunu
okuyun, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin oradaki
itirazlarını okuyun. 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununa tabi değildir. diyen tasarı maddesiyle de Avrupa
Birliğine uyum konusunda problem yaratıyoruz. Her seneki ilerleme
raporlarına şimdi bu girecek, gereksiz bir istisna hükmü. Bu bir
yönetmelikle düzenlenebilir. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun
51inci maddesinin (g) bendi bu işlerin pazarlık usulüyle
yapılmasına izin verir, buna gerek yok ama mutlaka
yazacağız diyorsanız bari doğru yazalım. Madde kötü
yazılmıştır. Bir kere, kiralamada kırk dokuz yıla
izin veriyor ama irtifak hakkında dikkat ederseniz süre yoktur. Asıl
yapılması gereken, kırk dokuz yıla kadar irtifak hakkı
tesisini burada imkân dâhiline sokmaktır. Efendim, genel hükümler buna
izin veriyor. denilebilir ama Maliyenin uygulaması yirmi dokuz yıla
kadar irtifak hakkıdır. Bilemiyorum, yirmi dokuz yıllık
süre ile mi yetinmek istiyor bunu kaleme alan arkadaşlarımız?
Doğru yazıma ilişkin bir önergeyi yine Başkanlık
Divanına verdik.
Yine bu
yazım tarzı, yat üretimiyle meşgul Antalyadaki serbest
bölgemizin faaliyetinde sorun yaratacak nitelikte. Antalyadaki serbest bölgede
yat da üretiliyor. Bakın, ama madde diyor ki: Devletin özel
mülkiyetindeki arsa, arazi ve binalar kiraya verilebilir. Kıyılar,
yani yat üretiminin gerçekleştiği o kıyı devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki yerlerdendir, özel mülkiyette olan yerler
değildir. Bu yazım tarzıyla kanun koyucu onları hariç
tutmuş olur. Belki bu madde hiç olmasaydı genel hükümlerden hareketle
böyle bir yorumu yapıp kıyılara ilişkin bir çözüm
bulabilirdik ama mademki kanun koyucu sadece devletin özel mülkiyetindeki
yerlerin kiralanmasına izin vermektedir, o hâlde devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki yerler dediğimiz kıyılarda izin
vermiyor demektir. Doğru yazım, bu yerlere ilişkin de irtifak
hakkı değil, kiralama değil, kullanma izninin de imkân dâhiline
sokulmasıdır. Aksi takdirde, bugün, yat üretimi sekteye
uğrayacaktır. Türkiye tersanecilikte, yat üretiminde çok büyük
potansiyele sahip bir ülkedir, dünya 4üncüsüdür, dünya 3üncüsü, 2ncisi
olmaması için hiçbir neden yoktur. Ama şu basit düzenlemede bile biz
Antalyadaki yat üretiminin önüne engel koyarsak tasarı amacına
ulaşmış olmaz.
Değerli
milletvekilleri, tasarıya olumlu bakıyoruz. Ancak, sözünü
ettiğim birkaç noktadaki eksikliğin giderilmesi hâlinde tasarı
amacına uygun olacaktır. Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
İkinci
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Sayın Ayhan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; görüşülmekte olan 275 sıra sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı hakkında MHP Grubunun görüşlerini arz
etmek için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle şahsım ve
grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Muhterem
milletvekilleri, serbest bölgelerin evrensel olarak benimsenmiş tek bir
tarifi bulunmamaktadır. Serbest bölge tarifleri farklı da olsa
serbest bölgelerin uluslararası ticarette hızla gelişen ve
değişen bir uygulama olduğu rahatlıkla ifade edilebilir.
Günümüzde serbest bölgeler hızla lojistik parklarına, endüstri
bölgelerine dönüşmekte ve artan uluslararası rekabette yabancı
sermaye yatırımları için tercih edilen merkezler olarak yeniden
önem kazanmaya başlamışlardır. Bunun temel nedenlerinden
biri, serbest bölgelerin uluslararası yatırımlara açık
olması ve ülkelerin yabancı sermayeyi çekebilmek için
uygulamalarını şeffaflık çerçevesinde profesyonel
yönetimlerle sürdürmeleridir.
Serbest bölgeler,
ülke geneline göre sağladığı esnekliklere karşın
en sıkı korunan ve kayıt altında tutulan yerlerdir. Buna
karşın temel kuruluş amacı yatırımcıyı
çekmek olduğundan serbest bölgelerde bürokratik işlemler
açısından kolaylaştırılmış bir sistemle
çalışılması, serbest bölgelerin başarısı
açısından önemli bir unsurdur.
Ülkemizdeki
serbest bölgeleri değerlendirmek için öncelikle serbest bölgeler tarihine
kısaca bakmak gerekmektedir. Cumhuriyetin kuruluş
yıllarında asıl hedeflenen, özel sektörün desteklenmesi, yerli
bir sermaye kapasitesi yaratmaktı. Bu yönde bir adım
atılmış ve serbest bölgelerle ilgili olarak yürürlüğe giren
ilk yasa 1927 yılında çıkarılan 1132 sayılı
Serbest Mıntıka Kanunu olmuştur.
Ekonomimizde
uluslararası ortamdan da kaynaklanan sorunlar nedeniyle başarıya
ulaşamayan bu denemenin ardından 1946 yılında
çıkarılan 4893 sayılı Şark Halı ve Kilimleriyle
Benzerleri ve Hayvan Postları İçin Kurulacak Serbest Yer
Hakkında Kanun, 1953 yılında 6209 sayılı Serbest Bölge
Kanunu ile denemeler devam ettirilmiştir.
Ancak serbest
bölgelerin kurulmasıyla ilgili en önemli gelişme 24 Ocak 1980
kararlarının uygulanmasıyla başlamıştır.
Ekonomide dışa açılma ve liberalleşmenin hedeflendiği
bu dönemde uzun süre ara verilen serbest bölge kurma
çalışmalarına tekrar başlanmış ve 15 Haziran 1985
tarihinde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu yürürlüğe
girmiştir.
3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu yürürlüğe girdiği dönemin
şartlarının da ötesinde liberal düzenlemeler getirmiştir.
Kanunun 6ncı maddesine göre serbest bölgeler gümrük hattı
dışında sayılmış, bölgelerde vergi, resim, harç
gümrük ve kambiyo mükelleflerine dair mevzuat hükümlerinin
uygulanmayacağı ve Türkiyedeki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel
kişilerinin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde
ettikleri kazanç ve iratların Türkiyeye getirildiğinin kambiyo
mevzuatına göre tevsiki hâlinde de gelir ve kurumlar vergilerinden muaf
olacağı hükme bağlanmıştır. Bu kilit maddeyle hem
serbest bölgelerdeki mali teşvikler düzenlenmiş hem de serbest
bölgelerin etkin işleyişi için önemli bir unsur olan bürokratik
işlemlerde basitleştirme gereği temin edilmiştir.
3218
sayılı Kanunun sağladığı yasal çerçeve serbest
bölgelerin bir dış ticaret politikası olarak benimsenmesini
sağlamıştır. 3218 sayılı Kanun devlet ve özel
sektör iş birliğinin en verimli örneklerinden birisi olmuştur.
Kamunun altyapı yatırımlarını
gerçekleştirdiği, arazisi hazineye ait, işletilmelerinin ise
özel sektöre bırakıldığı Antalya ve Mersin Serbest
Bölgelerinin ardından altyapı yatırımlarının da
özel sektör tarafından yapıldığı bir modele
geçilmiştir. Bugün ise 20 serbest bölgeden 9unun arazisi özel sektöre
aittir.
Serbest
bölgelerimizin tümünün başarılı olduğunu söylemek
doğru olmayacaktır ama bu serbest bölge modelinden değil, hem
serbest bölge yerlerinin politik baskılarla seçiminden hem de ülkemizde
yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerin etkisinden
kaynaklanmaktadır. Az önce de değindiğim gibi,
yatırımcıları çekmek için şeffaf politikalar,
basitleştirilmiş bürokratik işlemler büyük önem
taşımaktadır. Bunun yanında serbest bölgenin stratejik bir
konuma sahip olması, ulusal dış ticaret
politikalarının ve bölgesel kalkınma stratejilerinin serbest
bölge konseptini desteklemesi başarı için vazgeçilmezdir.
Maalesef
ülkemizde serbest bölgelerin tam olarak desteklendiğini söylemek güçtür.
İlk serbest bölgenin kuruluşunda yaşanan heyecan yerini
bazı kurumların şüpheci yaklaşımlarına
bırakmış, münferit olaylar genele
yansıtılmıştır. Serbest Bölgeler Kanununda
değişiklik yapılması konusundaki dışarıdan
girişimler yatırımcıların güvenini sarsmış
ve nihayetinde 5084 sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun yürürlüğe girişiyle
serbest bölgeler kuruluş amacından uzaklaşmıştır.
5084 sayılı Kanunla serbest bölge
kullanıcılarının vergi mükellefi olması ve Kanunun
yürürlüğe girdiği 6 Şubat 2004 tarihinden sonra üretim konusu
dışında ruhsat alan firmaları vergi istisnalarından
mahrum bırakması hem başvurularda azalmaya hem de
kullanıcıları süresi dolan faaliyetlerin ruhsatlarını
yenilememeye itmiştir.
Bunun
yanında Kanunun sağladığı teşviklerle bu illerde
ve bu illere yakın merkezlerde bulunan serbest bölgelerin
avantajlarını kaybetmesine yol açmıştır. Her yıl
ortalama yüzde 15 düzeyinde artış olan faaliyet ruhsat
sayısı 2004 yılına kıyasla yüzde 9 azalış
kaydetmiştir. Ülkemiz ekonomisindeki canlanmanın da etkisiyle
yıllık yüzde 49a varan ticaret hacmi artışları ise
2005 yılında yüzde 5,6ya, 2006da da yüzde 2ye kadar
gerilemiştir. Tüm bu gelişmelere karşın serbest
bölgelerimiz, artan uluslararası rekabete karşı ülkemizin sahip
olduğu en önemli lojistik merkezler olarak önemlerini sürdürmüşlerdir.
2007 yılında 24,5 milyar dolarlık bir ticaret hacmi yaratan
serbest bölgelerimiz, 1988-2007 yılları arasında toplam 174
milyar dolarlık bir ticaret hacmi oluşturmuştur.
Uluslararası düzenlemeler ve yükümlülüklerimizin yeni politikaların
uygulanmasında sınırlamalar getirdiği bir dönemde serbest
bölgelerin, rekabet gücünü, teknolojik ilerlemeyi ve yabancı sermaye
girişini artırmak amacıyla etkin olarak
kullanılabileceği unutulmadan desteklenmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; serbest bölgeler, gelişmekte olan
ülkelerde ihracatın artırılması, yabancı sermayenin
özendirilmesi, teknoloji transferi ve
istihdam yaratmak amacıyla kullanılmaktadır. Gelişmekte
olan ülkeler için serbest bölgeler bu sayılan amaçlar doğrultusunda
genel ekonominin tamamlayıcı birer unsuru olarak yer almaktadır.
Ülkemizde ise 1987 yılında başlayan serbest bölge
politikası sonucunda, istihdam, yabancı yatırım ve ihracat
konularında ülkemize katkı sağlamaya devam etmektedir. Ancak,
2004 yılına kadar belli bir ivmeyle çalışan bu bölgeler,
AKP Hükûmetinin çıkardığı 6 Şubat 2004 tarihinde
yürürlüğe giren 5084 sayılı Yasayla en önemli
vasıflarını yitirmiş ve maalesef büyük darbe
almıştır.
Söz konusu Yasa,
serbest bölgelerde faaliyet gösteren üretici ve alım satım ruhsatı
sahibi tüm firmaların daha önce Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
tarafından kendilerine vadedilen ve ruhsat verilmesiyle tüm
yatırım planlarını Türkiye Cumhuriyeti yasalarına
inanarak yapıp üretim ve alım satım ruhsat faaliyetlerini
planladıkları yönde gerçekleştirdikleri sırada bir
sürprizle bu firmaların önüne konulmuştur. Neden konulmuştur?
Çünkü Hükûmet, ABye verdiği sözleri yerine getirirken gözü kendi
topraklarına yatırım yapanları görmemiştir,
verdiği sözleri sonuç analizlerini sorgulamadan yerine getirmenin
telaşı içine düşmüştür. Tabii ki sonuçlar kendilerinin
öngörmedikleri safhalara gelmiştir.
Şimdi
aynı Hükûmet, bu tasarıyla 2004 yılında kendi koyduğu
hükümlerin tersine bu teşvik unsurlarını geri getirmektedir.
Dolayısıyla, şimdi sormak istiyorum: 2004 yılında
çıkarılan 5084 sayılı Yasayla
kaldırdığınız teşvikleri o zaman niye
kaldırdınız, şimdi niye getiriyorsunuz? O zaman AB zorlamasıyla dikte ettirilen
ve birçok firmayı zora sokan bu durumun farkına varmanız niye bu
kadar zaman almıştır?
Yine bu
tasarının dikkat çeken bir başka noktasına da vurgu
yapmakta fayda vardır. Bu yasa tasarısında Bazı
işlemler, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi
değildir. hükmü yer almaktadır. Kanunun gerekçesinde ise 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun bu tür işlemlerde
uygulanmayacağının ayrıca belirtilmesiyle
karışıklığın önlenmesi
amaçlanmıştır. denilmektedir. Devlet İhale Kanunundan
Hükûmet niye korkmaktadır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin değerli üyeleri, şimdi burada tasarı ile
amaçlanmakta olan serbest bölgelerin ihracata yönelik yatırım ve
üretimini teşvik etmek, doğrudan yabancı
yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak,
işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti
geliştirmek değil midir? Peki, kanun tasarısının
arasına 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi
olmama hükmü niye sıkıştırılmıştır?
Burada aradan kaçırılmak istenen nedir? 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu niçin sizi bu kadar rahatsız etmektedir ki serbest
bölgelerde uygulanması bu kanun tasarısı ile men edilmektedir?
Serbest bölgeler
hakkında son yıllarda basına yansıyan birçok olay kamuoyu
vicdanında soru işaretleri yaratmaktadır. Şunu önemle
belirtmek gerekir ki, Türk halkının vergileriyle kurulan bu ekonomik
yapılar Türkiye ekonomisinin temel taşlarından olup ihracat,
yatırım ve üretim konularında vazifelerini yerine getirmekle
yükümlüdür. Ancak bu şekilde katma değer yaratıp istihdama
katkı sağlayan halkımızın güvenine mazhar olabilir. Aksi
takdirde bazı faaliyetleri odak hâline gelirse şu çok iyi
bilinmelidir ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu konunun sonuna kadar
takipçisi oluruz.
Serbest Bölgeler
Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında belirtilmesi gereken bir diğer
husus, serbest bölgeler teşkilatı ile gümrük teşkilatı
arasında bu Hükûmetin icraatlarıyla ortaya çıkan bir
ayrışmadır. Bu iki kurum bu devletin aynı benliğinin
parçaları değil midir? Bu iki kurum Anayasamızın
altında güvenceye alınmış ve Türkiye ekonomisini yöneten ve
dış ticaretini şekillendiren bir bütünün parçaları
değil midir? Hatta son zamana kadar aynı bakana bağlı
olarak faaliyet gösteren bu teşkilatlar niye bu kadar keskin çizgilerle
serbest bölgeler konusunda birbirinden ayrılmışlardır?
Bu tasarıda
4458 sayılı Gümrük Kanununa geçici madde eklendiği ifade
edilerek, geçici madde 7de Bu Kanunun 152 nci, birinci
fıkrasının (a) bendi hariç olmak üzere 157 nci, 158 inci ve 185
inci maddelerinin 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununa
aykırı olan hükümleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin
gerçekleştiği tarihe kadar uygulanmaz. hükmü yer almaktadır.
Şimdi, buradaki beceriksizlik ve amatörlüğün bedelini, serbest
bölgelerde faaliyet gösteren binlerce firmaya mı, istihdam edilen binlerce
kişiye mi yoksa bize inanarak serbest bölgelerimize gelen yabancı
firmaya mı kesmemiz lazım veya diğer yerli firmalara mı
kesmek lazım?
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin değerli üyeleri, serbest bölgeler Türkiyede ihracat
için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve
teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi
ihtiyacını ucuz ve düzenli bir biçimde sağlamak üzere yirmi
ayrı bölgede faaliyet gösteren, çevresiyle birlikte 200 binin üzerinde
kişinin ekmek yediği işletmelerdir. Bu bölgeler ülkemiz
ekonomisinin önemli yapı taşlarıdır. Bu sebeple doğru
planlama, gerçek vizyon ve profesyonel bir anlayışla serbest
bölgelerimizin problemlerini çözmeye yardımcı olmamız gerekir.
Ancak, bu bölgelerde kamuoyu vicdanını yaralayacak olayların
meydana gelmesinden öte, böyle bir algının ortaya çıkmasına
bile meydan verilmemesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; merak ediyorum, Denizliye serbest
bölge kuruldu. Büyük ümitlerle ilimiz sevindi, ilimizin vatandaşları
sevindi, ümit bağlandı. 5084 sayılı Teşvik Kanunu
çıktı,
BAŞKAN
Sayın Ayhan, çalışma süremizin bitmesine iki dakika kaldı.
Eğer o süre içerisinde bitmeyecekse, sizin konuşmanızın
bitimine kadar bir uzatma alayım.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Biter Sayın Başkan.
BAŞKAN
Konuşmacının konuşmasının tamamlanmasına
kadar çalışma süremizin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Denizlili iş
adamları bu boş serbest bölge dururken Afyon ilindeki teşvik
nedeniyle Afyona yatırım yapmak için Afyonlu milletvekilleri, bakan
arkadaşlar ve Afyondaki kamu görevlilerinin peşinde dolanır
oldu.
Bakın, Plan
Bütçe Alt Komisyonunda Gümrük Kanununda değişiklikleri
görüşmeye başladık. Hatta bugün bitti. Dış ticareti
ilgilendiren o kadar husus var ki. Görüşmekte olduğunuz bu
tasarıda ise Gümrük Kanununda değişiklikler var. Birbirini ne
kadar etkilediğini diğer kurum ve kurumlar, bağlı
olduğu siyasetçiler bile bilmiyor veya bilmek istemiyor.
İki tane
tasarı var. İki tasarıda da 2 sayın bakanın
imzası var. Biri Gümrüğe bakıyor, biri Dış Ticarete
bakıyor. Şimdi, bu tasarılardan bir tanesi serbest bölgelere
imkân tanıyor, öbür tasarıda da o tanınan imkân ortadan
kaldırılıyor.
Sayın
milletvekilleri, bu kadar tezadın olduğu bir yürütme olabilir mi?
Maalesef, bunu bugün gördük, bugün yaşıyoruz.
Şimdi, 5084
sayılı Teşvik Kanunu yürürlüğü girmeden yapılan
uyarıları bile dikkate almayan Hükûmet, bugün
yaptığının yanlış olduğunu anlamış
mı oluyor? Yoksa bir o zaman doğru, bir de şimdi, iki doğru
mu yapmış oluyor?
Tabii ki, burada
bunları ifade etmekteki amacımız, yapılan
yanlışların tekrarlanmaması için gerekli dersin
alınmış olmasıdır, alınmasıdır. Zaman
zaman sayın bakanlar kararın altına, biraz önce ifade
ettiğim gibi, Bakanlar Kurulunda imza atıp maalesef alt komisyonlarda
bürokratları birbiriyle kavga ettirmektedirler, çok üzücü bir durumdur.
Bunları maalesef son zamanlarda yoğun bir şekilde yaşamaya
başladık.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu vesileyle serbest bölgelere
ilişkin kanun tasarısı hakkında görüşlerimi, MHP
Grubunun görüşlerini ifade ettim. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremiz
tamamlanmıştır.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 23 Ekim 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma
Saati: 20.01