DÖNEM: 23                              CİLT: 45                       YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

94’üncü Birleşim

27 Mayıs 2009 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMALAR

 IV. - GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin geçen tutanak hakkında konuşması

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, son ekonomik gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney’in, kalkınmada öncelikli yörelerde teşvik uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 27 Mayıs 1960 askerî darbesinin 49’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesinde meydana gelen yangında ölen vatandaşlara ve hastanenin eksikliklerine ilişkin açıklaması

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve kenelerden insanlara bulaşan viral hastalıkla mücadeleye ilişkin açıklaması

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, son günlerde meydana gelen hastane yangınları ve hastanelerin sorunlarına ilişkin açıklaması

4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, Bursa’daki hastane yangınında hayatını kaybeden sekiz vatandaşımızla ilgili Sağlık Bakanının açıklamasına ilişkin açıklaması

5.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, dünkü gündemde yer alan, İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, (2/406) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin görüşülmemesine ve bugünkü gündemde yer almamasına ilişkin açıklaması

6.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Bursa’da yaşanan yangın olayına ve devletin sosyal hizmet sunduğu bütün mekânların standartlara uygun inşa edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Başkanlık Divanının tutumu hakkında açıklaması

VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Dünkü gündemde yer alan, İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, (2/406) esas numaralı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin bugünkü gündemde de yer alması gerektiği iddiasıyla Başkanın tutumu hakkında

2.- AK PARTİ Grubu önerisinin geçen birleşimde oylama aşamasına gelindiği ve bu birleşimde oylanması gerekirken oylanmadığı nedeniyle Başkanın tutumu hakkında

VIII.- ÖNERİLER

A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/140) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun, 27/5/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

2.- (10/96) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun, 27/5/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

3.- (10/178, 10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/05/2009 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Başbakanlığa yeni uçak alımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7685)

2.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Başbakanlığa yeni uçak alımına ilişkin Başbakandan sorusu ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7753)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral, Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası’na,

Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici, Sosyal Güvenlik Kurumunun uygulamalarına,

Samsun Milletvekili Fatih Öztürk, Necip Fazıl Kısakürek’in vefatının 26’ncı yıl dönümüne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Bursa Milletvekili Necati Özensoy, Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesinde meydana gelen yangın nedeniyle bir açıklamada bulundu.

Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve 22 milletvekilinin, Turgutlu-Çal Dağı’nda yapılacak nikel madenciliği faaliyetlerinin çevreye etkilerinin (10/377),

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, tütün sektöründeki sorunların (10/378),

Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının (10/379),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 143’üncü sırasında yer alan (10/198) esas no.lu Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin 26 Mayıs 2009 tarihinde yapılmasının İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin MHP Grubu önerisi;

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/139, 10/155, 10/171, 10/172, 10/173, 10/181, 10/183, 10/197 ile 10/369) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 26/5/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi;

Yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 324, 351, 357, 228, 353, 361, 316, 99, 121, 126, 131, 250, 260, 279, 294, 321, 375, 382 ve 265 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin, bu kısmın 5, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25 ve 26’ncı sıralarına, “Gelen Kâğıtlar” listesinde yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan 385, 383 ve 384 sıra sayılı kanun tasarılarının ise 48 saat geçmeden bu kısmın 6, 7 ve 8’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 26 Mayıs ve 2 Haziran 2009 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine, 27 Mayıs ve 3 Haziran 2009 Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde ise sözlü soruların görüşülmemesine; 27 ve 28 Mayıs ile 3 ve 4 Haziran 2009 Çarşamba ve Perşembe günleri saat 14.00’te toplanmasına, 26 Mayıs 2009 Salı günkü birleşiminde 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 27 Mayıs 2009 Çarşamba günkü birleşiminde 293 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 28 Mayıs 2009 Perşembe günkü birleşiminde ise 324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 2, 3 ve 4 Haziran Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise saat 23.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesine, 293, 239, 126, 131, 321, 324, 383 ve 385 sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olmasına, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalacak üç üyelik için seçimlerin 26 Mayıs 2009 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi, yapılan görüşmeler sırasında Genel Kurulun çalışma süresi dolduğundan oylanamadı.

Sakarya Milletvekili Münir Kutluata,

Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan,

Antalya Milletvekili Mehmet Günal,

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,

İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahıslarına;

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol da partisine;

Sataşması nedeniyle birer açıklamada bulundular.

27 Mayıs 2009 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.00’da son verildi.

 

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

Yaşar TÜZÜN

 

Adana

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

 

 

Konya

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 107

II.- GELEN KÂĞITLAR

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Tezkereler

1.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/807) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2009)      

2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/808) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2009)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/809) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2009)

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/810) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2009)

5.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/811) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2009)

6.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/812) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2009)

27 Mayıs 2009 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 58’inci maddesi uyarınca söz istiyorum. Sebebi şu:

Dün yapılan Genel Kurul görüşmeleri sırasında benim Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili tasarının görüşülmesi sırasında sarf ettiğim bazı cümleler olduğundan başka anlama gelecek şekilde kullanılmıştır.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

Size üç dakika süre veriyorum.

IV.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin geçen tutanak hakkında konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Başkana bana söz hakkı verdiği için teşekkür ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye devleti arasındaki kara sınırında bulunan arazinin mayınlardan arındırılmasına ilişkin olarak ihale usullerini düzenleyen tasarının dünkü görüşmeleri sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş, benim Plan ve Bütçe Komisyonunda yine bu tasarının görüşmeleri sırasında kullanmış olduğum bazı cümleleri olduğundan daha başka anlamlara gelecek şekilde kullanmıştır. Bu durumu açıklığa kavuşturmak üzere söz aldım.

Bu tasarının Hükûmetten gelen ilk şeklinde mayın temizleme işi bu sınırdaki arazinin kırk dört yıl süre ile mayın temizleme işini gerçekleştirecek olan firmaya ihale edilmesi suretiyle yapılması planlanıyordu. Bu model, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim içimize sinen bir model olmadı, hiçbir zaman olmadı. Bizim bu endişemizi Plan ve Bütçe Komisyonunda görev alan diğer muhalefet partileri ve iktidar partisine mensup arkadaşlarımız da paylaştılar. Daha sonra, görüşmelere ara verildi ve Hükûmet bir ara modelle bizim karşımıza geldi. Bu ara modelde birinci tercih olarak mayın temizleme işinin bedeli karşılığı yapılması şeklinde bir yol benimsendi. Eğer bu yol ile ihale gerçekleşmez ise mayın temizleme işinin, bu arazinin kırk dört yıl süreyle mayın temizleme işini gerçekleştiren firmaya kullanım hakkının verilmesi suretiyle yapılması benimsendi.

Ben, bu ikili yolun birinci yönteme göre, birinci modele göre daha ileri bir adım olduğunu ifade ettim ancak hiçbir zaman bunun bir ideal model olduğunu ifade etmedim. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncemiz, bu arazinin bedeli karşılığı mayınlardan temizlenmesidir. Herhangi bir şekilde arazinin kullanım karşılığı gibi bir fikrin kafalarda olmaması gerekir.

Esasen, tasarıyla ilgili olarak bizim Plan ve Bütçe Komisyonundaki Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak imzaladığımız karşı oy yazısı dikkatli okunursa orada bu görüşümüzü çok açık ve net bir şekilde ortaya koyduk. Kaldı ki Hükûmet, bu ikili model çerçevesinde bile hâlâ kafasındaki modelin ikinci yol olduğunu ifade etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Üç dakika doldu, bitirin lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başbakan, yetkililer, aslında ikincil yol olarak benimsenen yöntemin asıl yöntem olduğunu ifade etmektedirler. Bunun doğru olmadığını gerek Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde gerekse Genel Kuruldaki görüşmelerde parti sözcülerimiz ifade etti. Bunu bir kez daha bilgilerinize sunuyorum. Arazinin kullanımı karşılığı bu işin ihale edilmesinin yanlış olduğunu dikkatlerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçmeden, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, son ekonomik gelişmeler hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam’a aittir.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, son ekonomik gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, gündem dışı beş dakika söz alarak, son ekonomik gelişmelerle ilgili olarak en azından bu Meclis gündemine ekonominin içinde bulunduğu durumu ve bu gelişmeler hakkında genel bir görüşme açılması için beş dakikalık bir zamanı kullanmak istiyorum.

Meclisimiz, iki buçuk haftadır mayınlı bölgenin temizlenmesiyle ilgili kanuna ayırmış olduğu süreyi, maalesef, Türkiye’nin çok ciddi şekilde yaşadığı ekonomik problemlerin görüşülmesine ayıramamaktadır.

Yerel seçimlerden sonra oluşan yeni Kabinede de çeşitli bakanlar değişmiş olmasına rağmen ve bu bakanların değişikliğiyle birlikte Hükûmet, kendi ekonomik politikasının da çok ciddi şekilde gözden geçirilmesini halktan aldığı oylarla bir kez daha hissetmişken aslında bu Parlamentonun gündemi, büyük oranda Türkiye’deki ekonomik gelişmeler ve bu ekonomik gelişmelerin yarattığı işsizlik ve firmalar bazında yaratılan çok ciddi ekonomik sorunlar olması gerekiyor.

Ancak, maalesef şu anda da görüyorum ki milletvekili arkadaşlarım da sükûneti sağlayıp ekonomiyle ilgili konularda bu konuyu dinleme konusunda çok istekli değiller.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Dinliyoruz biz.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şu an Hükûmet, artık “teğet geçti”den vazgeçip bu ekonomik sıkıntıların ülke gündemini çok ciddi şekilde etkilediğini, Başbakanın ağzından olmasa da ekonomiden sorumlu bakanlardan dillendirme noktasına gelmiştir. Evet, Türkiye’yi bu ekonomik kriz çok ciddi şekilde etkilemiştir. Alındığı söylenen tedbirler ve tutarı 54 milyar YTL’yi tuttuğu söylenen tedbirler ise Türkiye’de piyasaları canlandırmaya ve ekonominin çok önemli güçleri olan küçük-orta boy işletmeler, esnaf-sanatkâr ve tarım kesimini yeniden ekonomide bu krizden en az etkilenir noktaya getirmeye yetmemiştir. 54 milyar YTL harcanan paradan büyük oranda sınırlı sayıdaki işletme yararlanmıştır. Otomotive uygulanan ÖTV indirimleri, mobilya ve dayanıklı tüketim mallarında uygulanan ÖTV indirimleri piyasada yeterli hareketi sağlayamamış, özellikle sadece büyük firmaların kendi ekonomik çıkarlarını ve stoklarını eritmesine neden olmuştur ama Türkiye’de asıl yapılması gereken iş, çarşıda, pazarda, sanayi sitelerinde, tarım alanındaki küçük işletmelerin çekmiş oldukları sıkıntılara destek sağlamaktır. Hükûmet buradan çıkıp söyleyebilir, “Ben, KOBİ’lere can suyu kredisi verdim, kredilerde şu boyutta artırma yaptım.” diyebilir ama sorun bu ekonomik politikada sadece kredi vermek değildir, sorun krediyi ödeyebilecek ekonomik canlandırmayı sağlamaktır; Ekonomik canlandırmayı sağlamak için de Hükûmetin, ekonomi politikasının, küçük-orta boy işletmelerin nasıl bu ekonomide geliştirilebileceğine yönelik kafa yormasıdır. Maalesef, bu kafa yorma yoktur.

Yıllardır söylediğimiz büyük işletmelerin haksız rekabeti konusunda hipermarket yasasını bir türlü şu Parlamentoya getiremedik; ÖTV, KDV indiriminde, otomotivde uygulanan uygulamaların esnafın, sanatkârın, KOBİ’lerin üzerindeki yükleri indirmeyi sağlayamadık, yanında çalıştırdıkları işçilerin yükünü azaltmayı sağlayamadık; elektriğin üzerindeki yükleri ve faizle birlikte oluşan giderleri bir türlü indiremedik.

Bu işsizliği önleyebilecek tek kurum ve kuruluş vardır: Küçük işletmeler, KOBİ’ler, esnaf ve sanatkârlar. Ekonominin yüzde 99,9’unu oluşturan bu işletmeler bugün ülkedeki işsizliği önleyen baş unsurlardır.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın efendim.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Bakınız, ülkemizde bir yıl içerisinde işsizlik rakamları resmî olarak 3,4 milyona, gayriresmî olarak 6 milyonun üzerine çıktı. Büyük işletmelere sağladığınız katkılarla onların işçi çıkarmasını önleyemediniz ama küçük işletmeler hâlâ direniyorlar, yanlarında birlikte çalıştıkları işçileri sokağa bırakmıyorlar. Eğer Türkiye’de sosyal problemi, işsizliği önlemek istiyorsanız bugün yapılması gereken iş, yeni ekonomik politikanızı ayarlarken de KOBİ’lere yönelik teşvikleri arttırmaktan geçecektir, esnafı, sanatkârı düşünmekten geçecektir.

Bu kısa sürede, en azından, bu konuyu tekrar Hükûmetin gündemine getirmeye çalıştım. Esnaf, sanatkâr ve KOBİ’ler tamamen bir yangın yerindedir. Bu yangını söndürmek herkesin görevidir, işsizliği önlemek bu Parlamentonun görevidir.

Hepinize en içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Gündem dışı ikinci söz, kalkınmada öncelikli yörelerde teşvik uygulamaları hakkında söz isteyen Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Gökalp Güney’e aittir.

Buyurun Sayın Güney.

2.- Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney’in, kalkınmada öncelikli yörelerde teşvik uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) –Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili teşvik ve uygulamalar hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan takriben on iki yıl önce, 1998’de 4325 sayılı Teşvik ve Uygulama Kanunu çıkarılmıştı. Bu Kanun’da amaç, kalkınmada öncelikli yörelerle gelişmiş diğer bölgeler arasındaki farkı gidermek, onların seviyesine yükseltmek, bu yörelerde istihdamı artırmak ve yatırımları bu yörelere teşvik etmek idi, taşımak idi. Bu Kanun’la kalkınmada öncelikli yörelerde yatırım yapacaklara teşvik amacıyla bazı avantajlar tanınıyordu. Şöyle ki: Bu yörelerde yatırım yapacaklara, hazine arazilerini tahsis etmek.

İki: İşverenin sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesi.

Beş yıllık vergi muafiyeti.

Elektrik bedellerinin de yüzde 50’ye kadar indirimli olarak alınması idi.

Bu Kanun’u on iki yıldan beri uyguluyoruz. Bu on iki yıl süre içerisinde bu Kanun 2 defa revize edildi. İşte, asgari işçi sayısı 10’dan 30’a çıkarıldı ve yine bu süre içerisinde çok önemli bir değişiklik yapıldı. Kanun çıktığı zaman bu teşvikten istifade eden il sayısı 11 idi, sonradan bu sayı 36’ya çıkarıldı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sonra 49 oldu.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) - Bu yetmemiş gibi en son 49’a çıkarıldı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hiçbir işe yaramadı.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) - 81 ilimizin üçte 2’si hatta üçte 2’sinden fazlası teşvikten yararlanır hâle geldi. Böyle olunca ne oldu? Bir canlı misal vereyim: Seçim bölgem Bayburt’ta organize sanayimizde yüz yirmi yedi parsel var altyapısı hazırlanmış ve burada 5 müteşebbis işe başladı. Bunlar 30-40 kişi çalıştırıyorlar idi fakat diğer bölgeler yani Bayburt’la bu diğer sayacağım, şimdi bazı isimlerini vereceğim yerler daha cazip geldiği için yatırımcılar bize gelmez oldular.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Düzce dururken Bayburt’a gelirler mi!

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) - Hatta şöyle bir şey oldu: Bu mevcut beş işletme de kaçmak için şimdi fırsat kolluyor. Bayburtlu bir işadamımız -tekstilci- Bayburt’ta bir tekstil atölyesi veya küçük fabrika kurmak istedi, hesap kitap yaptı. Bir de baktı ki Bartın’da da var. Bartın ile Bayburt arasındaki maliyeti -Ee orası kış memleketi- mesafeyi vesaireyi hesap etti, geldi bize dedi ki: “Benim burada bu teşviki yapmam mümkün değildir.” Ve şu anda Bartın’da bu tekstil fabrikasını kurdu, 540 işçi çalışıyor.

Şimdi, bu misalleri çoğaltabiliriz. Burada bu mesele sadece benim meselem değil arkadaşlar, güneydoğu, gelişmekte olan bütün illerin meselesi. Ben bu konuyu birkaç defa daha dile getirdim fakat bugüne kadar uygulanmadı, uygulanamadı, istenilen şekilde olmadı. O zaman bize düşen, acaba ne öneriyorsunuz, ne yapılmalıdır? Şimdi yeni bir kanunun mutlaka ve süratle hazırlanması lazım ama bu kanun için işte böyle uzun vadeli gerekçe, işte gelecek projeler filan değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) – Sayın Başkan, son cümlem...

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) – Kısa olarak şunu söyleyeyim: Bir, illere bakılacak. İşte Tunceli, efendim Şırnak, işte Ardahan, Gümüşhane, Bayburt vesaire vesaire. Bunların hesabı kitabı yapılacak. Durumları ortada. Kademeli olarak -altını çizerek söylüyorum- bu yapılacak. Bartın’da verdiğiniz teşvikle Şırnak’ta verdiğiniz teşvik bir olamaz, olmamalı; olduğu zaman Şırnak’ta kimse yatırım yapmaz. Demek ki birincisi, kademeli olarak yapılacak iller arasında.

Tabii, hükûmetlerimizin daha çok istediği: Sektörel bazda, proje bazında yatırımlar yapalım, teşvik edelim. Buna katılıyorum, bu olsun. Ona bir diyeceğim yok.

Bir de önemli bir nokta, bunun süresi. Öyle iki yıl, beş yıl olmaz; en az otuz sene, en az otuz sene bu müddetin uzatılması lazım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Hükûmetimizin ve sizin bu konuya hassasiyetle yaklaşacağınızı biliyorum, umuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) – Bu, sadece Bayburt’un değil, ülkemizin önemli bir sorunu. Bugün eğer bizim yörelerde göç bu noktaya gelmişse, bir vilayet 1 milletvekiline düşmüşse bunun suçlusu sadece o şehrin insanları değil. Karınları doymuyor, iş yok, imkân yok. Onun için geliyorlar.

Bunun için, istirham ediyorum yetkililerden -Sayın Bakanımız burada yok, olmasını dilerdim- bu konuda yeni bir kanun çıkarılarak… Ama özet, kısa, uygulanabilirliği olan bir kanun. On iki yıldan beri bu, bu kadar revize edildi, uygulanamadı.

Ülkemize hayırlı bir iş yapmış olacağınızı umuyorum, diliyorum. Böyle bir kanun gelirse katkıda bulunacağınıza da inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güney.

Gündem dışı üçüncü söz, 27 Mayıs günü hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 27 Mayıs 1960 askerî darbesinin 49’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, hayırlı çalışmalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, bu mikrofonların açık olmasına, bu kürsünün kullanılmasına, bu çatının açık olmasına bugün teşekkür etmek lazım, şükretmek lazım, kıymetini bilmek lazım. Bugün 27 Mayıs. 27 Mayıs, milletimizin hayatında, devletimizin hayatında, bu Meclisin tarihinde çok önemli bir gün. 27 Mayıs 1960’ta sebepleri tartışılır bir kararla demokrasiye “dur” diyenler öncelikle bu Meclisi kapattılar, bu mikrofonları kapattılar. Onun için, bugün, her birimiz, her milletvekili, tüm kurumlarımızla bu kürsünün kullanılır olmasına, bu mikrofonların açık olmasına şükretmemiz lazım, bunun kıymetini ve değerini herkesten daha çok bilmemiz lazım.

27 Mayıs 1960 askerî darbesinden sonra -maalesef milletimiz açısından, ülkemiz açısından asla savunulamayacak bir sonuç- 3 tane büyük devlet adamı idam edilmiştir. Sebepleri tartışılır, verilen mahkeme kararının meşruiyeti tartışılır bir sonuçta, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan maalesef idam edilmiştir. Demokrasimiz açısından bir üzüntü kaynağı. Başka kelime kullanmak istemiyorum ama sonuç itibarıyla bizi burada var eden, bizim burada bulunuşumuzu temin eden demokrasiyi durduran ve sonucunu kanla kapatan bir ihtilalin bugün 49’uncu yıl dönümü. Bunu bugün konuşmak, yaraları eşelemek, tazelemek veya bunun üzerinden siyaset yapmak değil amacım ama bu kürsünün kıymetini yeniden hatırlamak, bu mikrofonların kıymetini yeniden hatırlamak açısından bir fırsat bildim ve 27 Mayısın 49’uncu yılında hayatını kaybedenlere rahmetler dilemek ve demokrasinin gerekliliğini yeniden vurgulamak için söz aldım.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, 27 Mayıs İhtilali’nin hazırlanma sürecini de iyi irdelememiz lazım. Eğer bugünü anlamakta, geleceği öngörmekte isabet kaydetmek istiyorsak geçmişi iyi bilmemiz gerekiyor, bugünün geçmişteki izdüşümünü iyi sorgulamamız gerekiyor. 27 Mayıs öncesinde yaşanan hadiseleri ben hatırlarım. Biliyorum, içinizde bir çok insan da hatırlıyor. Başlangıç noktası yine bu Meclis ve bu kürsüydü. İktidar partisinin ve ana muhalefet partisinin uzlaşmaz tavırları, kırıcı üslupları, kavgaları netice itibarıyla başka mihrakları sokağa döktü ve sonuçta şartlar olgunlaştı ve demokrasiye “Dur.” denildi. Dolayısıyla bugün, benzemesini istemem, ama iktidar ile muhalefet partileri arasında yaşanan bu gerginliğin hiçbir faydasının olmadığını da ifade etmek istiyorum. Biz millete karşı sorumluyuz, iktidarıyla muhalefetiyle. Bu milletin beklentilerini, bu ülkenin sorunlarını çözmek için ortak sorumluluklarımızın gereği birbirimizle diyalog içerisinde ve uzlaşma içinde olmak mecburiyetindeyiz. Mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili hazırlanan kanun tasarısının iktidar partisi tarafından bu Meclise, sebepleri doğru anlatılmadan, yeterince anlatılmadan dayatılmasını maalesef bir üzüntü kaynağı olarak görüyorum ve bu yanlıştan dönülmesini istiyorum.

27 Mayıs, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim için de çok önemli. Çünkü biz 27 Mayıs 1980 tarihinde, bundan yirmi dokuz yıl önce çok değerli bir devlet adamını, bir büyüğümüzü yine demokrasiye sıkılan bir kurşun sonucunda kaybettik, rahmetli Gün Sazak’ı. Onu rahmetle anıyorum, saygıyla anıyorum onu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – O, gerçekten milletini seven, ülkesini seven; dürüst, namuslu bir devlet adamıydı. O, bir ağabeydi, o bir siyasetti, o güzel bir insandı ama bir 27 Mayıs sabahı menfur eller, komünist militanlar Gün Sazak’ı katlettiler. Ülkemiz kaybetti, milletimiz kaybetti. Gün Sazak’a sıkılan kurşun demokrasiye sıkılan kurşundu, bu Meclise sıkılan kurşundu çünkü 27 Mayıs 1980’i takip eden günler şartlar olgunlaştırıldı, yeni bir askerî darbeyle yeniden karşılaştık. Dolayısıyla, her devlet adamına sıkılan kurşun, her siyaset adamına sıkılan kurşun, bu Meclise dönük bu türlü hareketler, demokrasiyi ortadan kaldırmaya zemin hazırlamak için yapılan hareketlerdir. Dolayısıyla, ben bugün hem 1960 27 Mayısında kaybettiğimiz devlet adamları için hem 27 Mayıs 1980’de kaybettiğimiz Gün Sazak için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan…

…Meclisimiz adına, kendi adıma, demokrasi adına saygılar sunuyor, onlara rahmetler diliyorum ve demokrasinin değerini, bu kürsünün ve bu mikrofonların değerini yeniden hatırlatarak uzlaşmayı ve diyaloğu iktidar partisine hatırlatıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Sayın Özer, sisteme girmişsiniz…

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Girdim.

Sayın Başkanım, 60’ıncı maddeye…

BAŞKAN – Peki, bir dakikalık söz hakkı veriyorum.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesinde meydana gelen yangında ölen vatandaşlara ve hastanenin eksikliklerine ilişkin açıklaması

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, biliyorsunuz dün Bursa’da önemli bir olay yaşandı. Bütün Türkiye bunun üzüntüsüyle yaşamakta. Ben, ölen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Ancak burada bir iki konudan bahsetmeden geçemeyeceğim. Değerli arkadaşlarım, bu hastane yapıldığında, açıldığında burası akıllı bir hastane diye lanse edilmişti. ISO 9001 ve 2000 belgelerini havi bir hastane olduğu açıklanmıştı ama ne yazık ki yapılan tespitlerde İnşaat Mühendisleri Odasının, Makine Mühendisleri Odasının, Elektrik Mühendisleri Odasının ve Kimya Mühendisleri Odasının birlikte bir ekip oluşturarak yaptığı incelemenin neticesinde bu hastanenin önemli eksikliklerinin olduğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun, bir dakika…

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve kenelerden insanlara bulaşan viral hastalıkla mücadeleye ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ben de kırım kongo kanamalı ateşi hakkında, kenelerden insanlara bulaşan hastalık hakkında, viral hastalık hakkında görüşmek istiyorum.

Bu konuda her gün acı haberleri duyduğumuz zaman üzülüyorum. Ancak Sağlık Bakanlığını ve Tarım Bakanlığını duyarlılığa davet ediyorum. Bu konuda, viral bir hastalık olduğu için Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, bakanlıkların çalışma yaptığını duyuyoruz ama bu çalışmaya hız vermeleri, en kısa zamanda immün bir serum veyahut da hiperimmün hastaları için hiperimmün bir serum elde etmelerini, yeterli ödeneğin ayrılmasını talep ediyorum. Bu konuda üniversitelerimiz, bilim adamlarımız hazırdır. Ancak her gün bu hastalıktan ölen insanları duydukça üzüntümüz bir kat daha artıyor.

Ölenlere rahmet diliyoruz. Bu yazın kenelerle mücadelede ilaçla mücadele yapılıyor, dezenfektanlarla çevre kirletiliyor. Bu konuda çevreyi kirletme yerine aşının bir an önce ülkede üretilip halk sağlığına sunulmasını talep ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

Sayın Kaplan, konu nedir?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, 60’la ilgili ben de…

BAŞKAN – Bir dakika süre veriyorum.

Buyurun.

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, son günlerde meydana gelen hastane yangınları ve hastanelerin sorunlarına ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, ben de Bursa Devlet Hastanesindeki yangınla ilgili -8 kişi yaşamını yitirdi- başsağlığı dilemek için aramıştım çünkü bugün İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde de benzer bir acı olay yaşandı. Şırnak Devlet Hastanesi gibi yeni yapılan binalarda yer kayması nedeniyle binalarda sıkıntılar var. Yoğun bakım ve acil servisler gibi önemli konuların olduğu yerlerde özellikle elektrik tesisatındaki durumlardan, yapı malzemelerinden kaynaklı sorunlar var. Bu konularda önlem alınmasını da diliyoruz ve sağlığa daha çok önem gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuş…

4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, Bursa’daki hastane yangınında hayatını kaybeden sekiz vatandaşımızla ilgili Sağlık Bakanının açıklamasına ilişkin açıklaması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, Bursa’da hayatını kaybeden 8 vatandaşımız sağlık nedeniyle hayatını kaybetmedi. Orada ihmaller, yanlışlıklar, cehaletler sonucu hayatını kaybetti. En üzücü olanı da Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanının, 2 kişinin zaten beyin ölümünün beklendiği, bebeğin altı aylık olduğu, orada ihmal, kasıt, yeteneksizlik olmadığı şeklindeki açıklamasıdır. Çünkü teftiş kurulu görev yapacak, Bakan uçağıyla giden müfettiş önceden Bakan tarafından uyarılıyor, “Burada ihmal yok, kaza yok, yanlış yok.” diyor. Savcı görev yapacak, baskı altına alınıyor. Bu bir faşizmdir. Bu dönem… Hitler döneminde böyle bir şey olmadı, Mussolini döneminde böyle bir şey olmadı. Hastanede ölenler için ölüm sebebini araştıracak müfettişi baskı altına almak, savcıyı baskı altına almak bu döneme has bir özelliktir. Bunu kınıyorum, ayıplıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Vural…

5.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, dünkü gündemde yer alan, İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, (2/406) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin görüşülmemesine ve bugünkü gündemde yer almamasına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, ben, Başkanlığın uygulama usulüyle ilgili bir tartışma açmak istiyorum.

Sayın Başkanım, bu, dünkü bize dağıtılan gündem ve Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarında Sayın Esfender Korkmaz’ın İç Tüzük 37’nci maddeye göre doğrudan gündeme alınma önergesi vardı. Bu önerge görüşülmedi. Dolayısıyla bu önerge görüşülmeden Danışma Kurulu kararlarına gidildi. Bu bakımdan, bu uygulamanın geriye bırakılması, gerçekten hem doğrudan gündeme alma önergesini hazırlayan Sayın Milletvekilimizin doğrudan gündeme alınma imkânını ortadan kaldırmıştır. Bugünkü gündemde de yer almıyor.

Şimdi, dün gündeme özel olarak Başkanlık aldığına göre, aynı gündemle devam etmesi gerekiyor. Bugün de bunun görüşülmesi gerekiyor. Bunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Bize dağıtılan gündem bu.

BAŞKAN – Sayın Demirtaş…

6.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Bursa’da yaşanan yangın olayına ve devletin sosyal hizmet sunduğu bütün mekânların standartlara uygun inşa edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Bursa’da yaşanan olaya bir kez daha dikkat çekmek için söz aldım. Öncelikle, orada yaşamını yitiren vatandaşlarımıza bir kez daha rahmet diliyoruz, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Ancak bu olay vesilesiyle şunun altını bir kez daha çizmek gerekir ki Türkiye’de bu tür acı olaylar, vahim olaylar yaşandıktan sonra, maalesef ki birkaç gün sonra toplum olarak bu olayları unutuyoruz, bu tür olaylar gündeme geldiği saatlerde, günlerde gündemimizde tutuyoruz ancak bu tür acı olaylar bir daha yaşanmasın diye tedbir almakta ya gecikiyoruz ya da ihmal ediyoruz.

Bundan sonra bu tür olayların yaşanmaması için, aslında, Meclis olarak, Türkiye’deki sadece hastanelerle ilgili değil, devletin sosyal hizmet sunduğu bütün mekânların standartlara uygun bir şekilde inşası, oradan hizmet alan yurttaşların can güvenliği açısından, insanca hizmet alabilmeleri açısından daha fazla neler yapılabilir, Meclis olarak bunlara sahip çıkmamız gerekir.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum, bütün grup başkan vekillerini kürsü arkasına bekliyorum.

Kapanma Saati: 15.41

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım, Sayın Esfender Korkmaz’ın 37’nci madde uyarınca gündeme alınmasına ilişkin talebi dünkü Başkanlık Sunuşlarında olduğu hâlde bugünkü Başkanlık Sunuşları arasında yer almıyor. Demin…

BAŞKAN – Ona cevap vereceğim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama onunla ilgili usul hakkında bir tartışma açmak istiyoruz ve bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin görüşünü ifade etmek istiyoruz. Ondan sonra siz de tabii değerlendirmede bulunursunuz ama Cumhuriyet Halk Partisinin görüşünü almanız lazım. 63’e göre söz talebinde bulunuyoruz.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Meclisin böyle çalıştığını biz hiç görmedik ya Sayın Başkanım!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye canım, 63’e göre söz isteme hakkı yok mu?

ASIM AYKAN (Trabzon) – Ben böyle bir Meclis çalışması görmedim ya, Allah Allah!

BAŞKAN – Şimdi, önce ben bir tutumumu söyleyeyim size, ondan sonra bakarız.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Başkanlığın görüşü açıklandıktan sonra bu tartışmanın pratik yararı olmaz ki.

OKTAY VURAL (İzmir) – Görüşünüzün oluşmasına katkı sağlamak için…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Belki bizler açıklamalarımızda Başkanlığın değerlendirmesini farklı noktaya taşıyacağız. İzin verin önce tartışalım, sonra kararınızı açıklayın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanlık kararına devam etsin efendim.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Meclisin zamanını harcamak için çalışıyor muhalefet.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Efendim, 63’üncü madde uyarınca söz talebimiz var.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Muhalefet iş yapmamak için çalışıyor Sayın Başkanım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım, 63 açık, Başkanlığın takdirinin ötesinde 63’üncü madde çok açık.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” bölümünde salı günleri yer almaktadır. Bu usul, bugüne kadar yerleşmiş bir teamüldür. Milletvekillerimiz de kendi konumlarını bu teamül doğrultusunda ayarlamaktadırlar. Dün görüşülmeyen, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilen önerge haftaya salı günü görüşülecektir.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Görüşülme niyetinizi ifade ettiniz efendim ama izin verin, usul tartışmasını açın. Çünkü bu, İç Tüzük uyarınca Başkanlığın takdirinde değil. Biz düşüncelerimizi ifade etmek istiyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tutumunuzun yanlış olduğunu söylüyor.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Şu anda bu karar da yeni bir 63 tartışmasını getiriyor efendim.

BAŞKAN – Efendim?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bu kararınız da bir 63’üncü madde tartışmasını getiriyor. Bu kararınız nedeniyle de 63’üncü madde uyarınca söz talebimiz var efendim, Başkanlığın tutumuyla ilgili, bu açıklamanızdan dolayı.

BAŞKAN – Peki…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – İzin verir misiniz?

BAŞKAN – Evet…

Siz, tutumum hakkında lehte mi, aleyhte mi?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Aleyhte tabii.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın İsa Gök konuşacak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, bu arada müsaade ederseniz ben de… Burada gündemde bir hata var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, her istediğini buradaki herkes konuşabilir mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika Beyefendi, ben bir milletvekiliyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yahu, lehinize konuşacağım. Sayın Başkan Vekili, senin lehine konuşacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada herkes istediği gibi konuşabilir mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, lehine konuşacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, lehine konuşacağım senin. Senin lehine konuşacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tamam…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, efendim, burada bakın…

BAŞKAN – Sayın Gök konuşsun da sonra sizi dinleyeyim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika… Ama benimki de usulle ilgili bir şey.

Dün AKP Grubunun önerisinin müzakeresi tamamlandı, “Oylaması Yapılacak İşler” bölümünde yer alması lazım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru söylüyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onun için bana göre…

OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Süre geçiyor Sayın Başkan, süre geçiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ondan sonra oylaması yapılacak… Yani müzakere edilmiş…

VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Dünkü gündemde yer alan, İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, (2/406) esas numaralı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin bugünkü gündemde de yer alması gerektiği iddiasıyla Başkanın tutumu hakkında

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, süre…

BAŞKAN – Sayın Gök, süreniz gidiyor, lütfen başlayın.

İSA GÖK (Devamla) – Efendim, süremi sıfırlar mısınız Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hayır sıfırlayamam, lütfen devam edin.

İSA GÖK (Devamla) – Ne demek sıfırlayamam!

BAŞKAN – Tamam…

İSA GÖK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Meclis Başkanımızın tutumu hakkında İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi gereği usul hakkında CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, Meclisin yönetimi İç Tüzük ile belirlenir. İç Tüzük’ün Genel Kurul çalışmaları kısmı madde 49’dan başlar. Gündem 49’dur. Gündemin nasıl oluşacağı, nelerin bulunacağı 49/ birinci fıkra, birinci bentte vardır, “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” baştadır.

Dün “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları”nda başlanılan yerde bizim için, CHP Grubu için ve Türkiye için son derece önemli olan bir konu vardı, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Esfender Korkmaz’ın 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’na geçici bir madde eklenmesine ilişkin bir kanun teklifi vardı, (2/406). İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önerge “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları”nda var idi. Bugün aldığımız “Gündem”e baktığımızda; 94’üncü Birleşim, “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında Sayın Esfender Korkmaz’ın bu kanun teklifinin yer almadığını görüyoruz.

Sorun aslında şu: Sorun, Meclisin hiç de demokratik olmayan, Türkiye gündeminden uzaklaşıp ve ne yazık ki AKP Grubunun Meclisi bir dernekvari yönetmeye çalışmasının geldiği son noktadır. Doğrudan Danışma Kurulunu toplamayıp, Danışma Kurulunun karar almasını engelleyip, grup önerisiyle Genel Kurula gelip, milletvekillerini yalnızca el kaldırma-indirme makinesi olarak görüp, hiçbirisiyle kanunu tartışmadan buradan kanun geçirme, Başbakanın deyimiyle aslında, faşizan mantığının uygulaması işte budur. Budur asıl uygulama. Bu, son derece İç Tüzük’e aykırı, demokrasiye aykırı, Meclisin Türk milletine olan sorumluluklarını yerine getirmesi noktasında son derece menfi sonuçları olacak bir uygulamadır. Bu yanlıştır. Ve özellikle Başkanlık, İç Tüzük’ten bağımsız olarak AKP Grubunun beyanları, İç Tüzük yorumları üzerine kararlar almamalı. Başkanlık İç Tüzük’ü hukukçu gözüyle yorumlamalıdır ve adil bir şekilde bu Genel Kurulun yürümesini sağlamak zorundadır.

Dünkü tartışmaların özü neydi arkadaşlar? Türkiye ile Suriye sınırı arasındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi ama aslında bu değil, mayınlı arazilerin temizlenmesi değil, ondan sonraki safha, yani oluşacak, elli yılı aşkın süredir ekilmeyen, sürülmeyen, asla kullanılmayan, ziraatçıların deyimiyle, altın değerindeki o toprakların kim tarafından nasıl kullandırılacağının çalışması vardı ve ne hikmetse, Sayın Başbakanın verdiği talimatla, bu Meclise verilen talimatla dün o kanun tasarısı geçirilmek için AKP Grubu tarafından Danışma Kurulu oluşturulmayarak, ortak karar çıkartılmayarak, Meclisin grup önerilerine dönüp, grup önerisi üzerinden çalıştırılarak, bir şekilde kanunun bu yanlış hâliyle geçmesini temin için AKP Grubunun Meclise tam bir dayatması, despot bir yaklaşımıyla karşı karşıya kaldık ama bu Meclis, grubumuz ve muhalefetteki arkadaşlar dirençlerini gösterdiler. Sizleri demokratik şekilde Mecliste çalışmaya, demokrasiye, İç Tüzük’e, Anayasa’ya ve genel anlamda vatana bağlılığa, vatan topraklarına bağlılığa sevk için bir mücadele sergilendi. Bu mücadele…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Ondan şüphen olmasın.

İSA GÖK (Devamla) – Ondan şüphemiz var. Öyle bir var ki arkadaşlar, Allah aşkına… Peki, bana şunu söyleyin arkadaşlar: O kanunu…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Vatana ihanet ne demek?

İSA GÖK (Devamla) – Öyle mi? Hemen konuşalım.

Arkadaşlar, o kanunu, toprakların kullanımı konusunda neden peki bir türlü ayırmaya ilişmiyorsunuz?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İsa Bey, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?

İSA GÖK (Devamla) – Mayınlı arazilerin temizlenmesine “evet”, oy birliğiyle “evet”, rahmetlilerimizi çıkartalım, 547 oyla “evet”. Mayınlı arazi temizlensin, buna kimse hayır demiyor. Hayır diyenler niçin diyorlar? Bu toprakları, Türkiye-Suriye sınırı arasını bir uluslararası ihaleye, uluslararası şirketlerin kullanımına yani dış sermayeye alet etmeyin ve özellikle bu toprakları -Sayın Genel Başkanımızın dün dediği gibi- ora köylüsünün kullanımına sunun çünkü o topraklar ora köylüsünden istimlakle alındı. Ora köylüsünden alındı, mayın döşendi. Döşeyen kim? Türkiye Cumhuriyeti devleti. Nereye döşediğini en iyi biz biliyoruz. Haritalar devlette var. Mayınlar biliyorsunuz haritayla döşenir, koordinatları var. Bunu en iyi temizleyecek olan biziz, bizim ordumuz.

Bakın arkadaşlar, bugün Genel Başkan Yardımcımız sizlere, tüm Türkiye’ye bir şey açıkladı, dedi ki: Gürcistan’ın mayınlı arazileri temizlenirken NAMSA tarafından, malum, NATO’ya ikmal desteği verir. NAMSA, Gürcistan’daki mayınlı arazilerin temizlenmesinde ortak güç oluşturur. Bir tane üstyapı, bir kurum, bir kuvvet yönetir. Bu mayınlı arazilerin temizlenmesi konsorsiyumunun başına mayınlı arazilerin temizlenmesinde uzman bir ülkenin heyeti konur ve o işi o heyet üstlenir, o heyet yönetir.

Arkadaşlar, Gürcistan’daki…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bunun sizin davranışınızla ne alakası var?

İSA GÖK (Devamla) – Kendi milletvekilleriniz laf attı Sayın Grup Başkan Vekili!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizin davranışınızla ne alakası var bunun?

İSA GÖK (Devamla) – O zaman, sahip olunuz laf atmasınlar. O zaman, susturunuz laf atmasınlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın konuşmacının, Sayın Milletvekilinin beyan ettiği konu hakkında konuşması gerekir.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sataştılar…

İSA GÖK (Devamla) – Biz laf atana cevap vermesini gayet iyi biliriz.

Arkadaşlar…

BAŞKAN – Sayın Gök…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekilinin İç Tüzük hakkında konuşması gerekir. Ve sizin tutumunuzu eleştirmiyor. Ne alakası var bunun?

BAŞKAN – Sayın Gök, benim tutumumun aleyhinde konuşacaktınız.

İSA GÖK (Devamla) – Efendim, geliyorum. Hemen söyleyeyim Sayın Başkan. Tutumunuz aleyhine söyleyeyim.

Burada hatip konuşurken AKP Grubunun kadrolu, muvazzaf görevlileri sol tarafa oturup mütemadiyen laf atıyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konunun dışına çıkmamanız gerekir.

İSA GÖK (Devamla) - O zaman engelleyin bunları; madde 63.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük elinizde, İç Tüzük’e uygun konuşun.

İSA GÖK (Devamla) – O zaman engelleyin. Söz atma var. O zaman engelleyin bunları, atılmasın laf.

OKTAY VURAL (İzmir) – Muhalefeti susturamazlar.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Taciz ediyorlar.

İSA GÖK (Devamla) - Arkadaşlar, Gürcistan’daki mayın temizleme işinin tepesinde Türkiye Cumhuriyeti vardı, Türk Silahlı Kuvvetleri vardı. Yani NATO, bünyesi içerisinde dünyadaki en etkili güç olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini gördü, Gürcistan’daki mayın temizleme birliğinin başına Türkiye’yi koydu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Azerbaycan…

İSA GÖK (Devamla) – Pardon, Azerbaycan.

Türkiye’yi koydu ama siz orada NATO adına temizlik yapan Silahlı Kuvvetlerimizi Güneydoğu’daki mayının temizlenmesinden uzak tutuyorsunuz.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Yalan söylüyorsun. Öyle bir şey yok.

İSA GÖK (Devamla) – Bu nasıl bir mantık! Ve sonra diyorsunuz ki “Ha tutarız.” Ee tutarsınız tabii ki! Siz öyle bir siyasi iradesiniz ki istediğinizi yaparsınız, istediğinizi.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Olur mu öyle şey? Doğru değil.

İSA GÖK (Devamla) – Arkadaşlar, uzak tuttuğunuz gibi, oradaki toprakları da enteresan bir şekilde uluslararası ihaleye çıkartacağınızı söylüyorsunuz. Uluslararası ihaleden sonra Türk yargısı oraya müdahil olamaz, oraya giremez. Uluslararası ihaleyle giren şirket orada… Diyorsunuz ki “Petrol Kanunu var, Maden Kanunu var, madenlerimize ellemeyecekler.”

Arkadaşlar, üstü kullanma hakkını verdiğiniz uluslararası şirket varken orada petrol de bulsanız oraya giremezsiniz. Altta maden de bulsanız oraya giremezsiniz, su da bulsanız giremezsiniz çünkü oranın zilyetliğini, uluslararası anlaşmalar öncülüğünde, kırk dört yıllığına terk ediyorsunuz. Devletler arasındaki anlaşmalarda toprak terki yoktur. Var, Çin’le Japonya arasında Singapur vardı. Hatırlayın bir, oradaki adaların değişimi konusunda kırk dokuz-elli yıla yakın her iki ülke birbirini âdeta boğazlamaya kalktı. Üç yıl önce o uluslararası anlaşmayla devredilen ülke topraklarını geri kazandılar, bayram ettiler. Yani biz bu bayramı elli yıl sonra yapacağız diye sevinecek miyiz? Bunun artık bilincine varın. Bu mayınlı araziler konusunda Türkiye'nin muhalefetinin farkına varın, Mecliste bugün bu kanunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA GÖK (Devamla) – Efendim, ek süre istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

İSA GÖK (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım.

Bu hataların farkına varın, Meclisi zorla, cebren, baskıyla, grup kararlarıyla yönetmeye kalkmayın. İlla, bu kanunu geçireceğiz, bu topraklarımızı –amiyane tabirle- peşkeş çekeceğiz diye Meclisi zorlamayınız, Meclisi germeyiniz, Türkiye’yi germeyiniz. Bu herkesin hayrınadır, bu bizim size yine bir ihtarımızdır.

Efendim, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Başkanlığın tutumunun lehinde, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlığın tutumunun doğru olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.

Başkanlığın tutumunun aleyhinde konuşmak üzere Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de aleyhinde istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, doldu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İç Tüzük 37’nci madde açık ve İç Tüzük’ümüzde maalesef bazı açık olmayan hükümlerden dolayı ve özellikle de Genel Kurulu oyalama stratejisi izlendiği taktirde maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasının engellenmesi hoş olmayan tablolar ortaya çıkarıyor. Şu da gösteriyor ki bu Meclisin, özellikle bu İç Tüzük’le ilgili uzlaşmanın, anlaşmanın olmadığı süreç içerisinde İç Tüzük maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasına büyük bir engel ortaya çıkarıyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – AKP kendine engel oluyor, kendine.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Geçenlerde bir arkadaşımızın söylediği gibi, acil bir şekilde İç Tüzük’ün değiştirilmesi gerekiyor. İç Tüzük’ün olmadığı konumlarda teamül geçerli ama Sayın Başkan, bu teamülün olmasına rağmen, yıllardır bu İç Tüzük uygulanırken teamül olmasına rağmen, İç Tüzük 63’e göre bunun açılmasının, açılmasına imkân verilmesinin uygun olmadığını düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Başkanlığın tutumunun lehinde konuşmak üzere Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak.

Buyurun Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu hususta Meclis Başkanımızın tutumu, İç Tüzük’ümüzün 49’uncu maddesine uygundur. Oylaması yapılacak işler belli bir günde yapılabilir ve bu hususta Mecliste bir teamül oluşmuştur. O yüzden Başkanın tutumu lehine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynak.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 61’e göre, üzerinde söz almak için talepte bulundum. Lütfen, bu konuda İç Tüzük hükümleri gereğince bu talebimin yerine getirilmesini arz ediyorum.

BAŞKAN – 63’e göre…

OKTAY VURAL (İzmir) – 61’inci maddeye göre efendim.

BAŞKAN – Hayır, usul tartışması açtık, lehte, aleyhte ikişer kişiye verdik.

OKTAY VURAL (İzmir) – 61’e göre, lehte, aleyhte ya da üzerinde konuşmayla ilgili Genel Kurulun karar vermesi gerekiyor.

BAŞKAN – Orada ama “Genel Kurul gerekli görürse…” diyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Gerekli görür”ü, Genel Kurulun onayına sunun efendim.

BAŞKAN – Peki.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyi onaya sunacağız Sayın Başkan?

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Sen mi yönetiyorsun, Başkan mı?

III.- Y O K L A M A

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Vural’ın talebinin üzerinde oylama yapmadan evvel bir yoklama talebi vardır.

Şimdi, bu talebi yerine getireceğim.

Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Üyelerin isimlerini okuyorum: Sayın Şandır, Sayın Vural, Sayın Günal, Sayın Toskay, Sayın Korkmaz, Sayın Atılgan, Sayın Akkuş, Sayın Nalcı, Sayın Uslu, Sayın Homriş, Sayın Durmuş, Sayın Torlak, Sayın Asil, Sayın Bal, Sayın Kutluata, Sayın Çelik, Sayın Enöz, Sayın Taner, Sayın Çakmakoğlu, Sayın Paksoy.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Dünkü gündemde yer alan, İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, (2/406) esas numaralı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin bugünkü gündemde de yer alması gerektiği iddiasıyla Başkanın tutumu hakkında (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, konu üzerinde söz verilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Tutumumda bir değişiklik yoktur.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VIII.- ÖNERİLER

A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/140) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun, 27/5/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

                                                                                                                        27/05/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 27.05.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                  Selahattin Demirtaş

                                                                                                                Diyarbakır Milletvekili

                                                                                                                    Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 87 nci sırasında yer alan 10/140 esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul’un;

27.05.2009 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Demirtaş, önerinizin lehinde olmak üzere, buyurun.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün yapılan Danışma Kurulu toplantısında gruplar arasında bir uzlaşma gerçekleşmediği için, bizler de Demokratik Toplum Partisi olarak kendi grup önerimizi Genel Kurulun takdirine sunmak istedik. Bu çerçevede hazırladığımız grup önerisinde gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan 87’nci sıradaki (10/4) esas sayılı bir araştırma önergemizin görüşülmesinin öne çekilmesi talebidir.

Bu araştırma önergesi, değerli arkadaşlar, özellikle kredi kartı borçları ve bankalardaki bireysel kredi borçlarının toplumda yaratmış olduğu sorunlar, sıkıntılar, ekonomik krizle birlikte gerçekten de toplumun büyük bir kısmını olumsuz etkileyen bir husus olması nedeniyle, Meclisin bu konularda önlem alabilmesi, gerekli yasal düzenlemeleri yapabilmesi için bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması ihtiyacından hareketle bu araştırma önergesi verilmişti. Ancak ne yazık ki uzun bir süredir Meclis gündeminde bulunmasına rağmen bu araştırma önergemiz bir türlü Meclisteki gündemin ön sıralarına alınamamış. Şu anda 87’nci sırada bekliyor olan, aslında çok önemli, toplumun acil bir sorununu ihtiva eden bu önergenin bir an önce görüşülmesi ve Meclisin bu konuda bir takdir yetkisi kullanarak kredi kartı borçları ve bireysel kredi borçlarıyla ilgili olarak ne tür yasal önlemler alabiliriz, Maliye Bakanlığı bu konuda ne tür önlemler alabilir, bütün bunların belirlenebilmesi bizce acil bir gündemdir. Ama maalesef Danışma Kurulunda bu önerilerimiz dikkate alınmamış, dün olduğu gibi AKP Grubu sadece kendi grup önerisinin kabulü konusunda Danışma Kuruluna bir öneri getirmiştir.

Sizlerin de yakından takip ettiği gibi, değerli arkadaşlar, bu AKP Grubunun sunmuş olduğu önerinin kabul edilmesi hâlinde gerçekten de Meclisin çalışma saatleri konusunda hem ciddi bir zorlanma yaşanacak hem de Türkiye'nin aslında çok acil gündemi olmayan yasa tasarıları ve teklifleri gündeme girmiş olacak. Bu nedenle biz Danışma Kurulunda konsensüs sağlama gibi bir durumu yaratamadık. Her dört grup da bugün kendi grup önerisiyle Meclis Genel Kurulunun huzurunda oldular. En nihayetinde, Danışma Kurullarının özelliği, o kurulda kolektif bir akılla, ortak bir gündem etrafında Meclisin bütün gruplarının buluşabilmesi ve oy birliğiyle Danışma Kurulu kararı alabilmesi ve Meclis gündemini bu şekilde belirlemesi esası hâkimdir. Ama maalesef -ki birçok konudaki istatistikler de bunu gösteriyor- Danışma Kurulu kararı alınmış ve Meclis gündemi ortak belirlenmiş olmasına rağmen bu haftaki Danışma Kurulu gündemi önümüzdeki haziran ayının tamamını da kapsayacak şekilde AKP Grubu tarafından belirlenmiş ve diğer gruplara bunun kabulü konusunda, Danışma Kurulunda sadece bunun kabulü konusunda bir ısrar yaşanmıştır. Bu da Danışma Kurulu kararlarında ortaklaşmayı maalesef ki zorlamıştır. Yani keşke AKP Grubu, bu, grup önerisi de olsa, bunları hazırlamadan önce diğer grupların da önerilerini alabilse, çalışma saatleriyle ilgili, gündemin oluşturulmasıyla ilgili diğer grupların da önerilerini alabilse ve bu şekilde Danışma Kuruluna gidebilseydik. Ama maalesef her Danışma Kurulu öncesinde, bu şekilde grup önerisi dayatmasıyla bunun bir Danışma Kurulu kararı hâline gelmesi konusundaki bir ısrar nedeniyle Danışma Kurulu kararı alınamamış.

Ancak bizim önerimizde belirttiğimiz hususun da en azından AKP Grubu tarafından dikkate alınması gerekir arkadaşlar. Yani kredi borçlarıyla ilgili meseleye hâlen çözüm bulunabilmiş değil, kredi kartları konusuna hâlen çözüm bulunabilmiş değil ve eğer bu konular gündemin 87’nci sırasında, 100’üncü sırasında bekleyecek ve hiçbir şekilde görüşülmeyecekse, Meclisin denetim yapma hakkı ve denetim yapma sorumluluğu, yetkisi, AKP Grubunun çoğunlunun bu ısrarı nedeniyle, kendi tarzındaki grup kararı ısrarı nedeniyle hiçbir zaman görüşülemeyecek, yani muhalefetin hiçbir önerisi hiçbir zaman gündeme alınma şansını, fırsatını bulamayacak demektir.

Bu vesileyle aslında -Sayın Elitaş da ifade ettiler- İç Tüzük’te gerçekten ciddi düzenlemelere ihtiyaç var. Yani bu konuda bir uzlaşma komisyonu da kuruldu. Alternatif bir İç Tüzük önerisi taslağı hazırlandı ve bütün gruplara da bu iletildi. Gönül isterdi ki bu İç Tüzük tartışmaları bütün gruplar tarafından hızlı bir şekilde değerlendirilsin ve gerçekten de muhalefetin de hakkının korunduğu, yeni, çağdaş, demokratik bir İç Tüzük anlayışıyla, katılımcılığı esas alan, hem Genel Kurulda hem komisyonlarda hem Meclis dışında özellikle sivil toplum örgütlerinin katılımını esas alan, dikkate alan bir İç Tüzük tartışması kendi gündemimizde acil bir şekilde oluşabilseydi. Ama bu İç Tüzük’le, mevcut İç Tüzük’le Genel Kurul çalışmalarının sağlıklı bir şekilde işleyebilmesinin tek şartı iktidar ve muhalefetin ortaklaşabilmesidir, yani karşılıklı diyalogla gündemi oluşturabilmesi, birbirinin hassasiyetlerini dikkate alan bir yaklaşımla Danışma Kurulu kararlarını alabilmesi. Bunun dışında gerçekten hiçbir yol yok. Özellikle 4 grubun Mecliste bulunduğu ve 3 grubun da muhalefet ettiği bir Genel Kurul çalışma sisteminde iktidarın muhalefetle -asgari düzeyde en azından- diyalog sağlaması ve uzlaşma arayışları içerisinde olması dışında gerçekten bu İç Tüzük’ü işletmenin veya Genel Kurulu işletmenin çok da mümkün olmadığını arkadaşlarımız takdir ediyordur.

Bu nedenle, bu gündem eğer belirlenemiyorsa buradaki sorunun, sıkıntının veya bunun sorumlusunun muhalefet olarak algılanması son derece yanlış olur. Burada uzlaşmaya gelmeyen, uzlaşma konusunda herhangi bir adım atmayan AKP Grubunun sorumluluğunun altını çizmek gerekir, bunu bir defa teslim etmek gerekir arkadaşlar.

DTP Grubu olarak bugün oluşacak gündem içerisinde “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 87’nci sırasındaki araştırma önergesinin ön görüşmelerinin en azından öne alınması, bizim açımızdan ve şüphesiz ki toplumun tamamı, Türkiye’nin tamamı açısından da son derece hassas, önemli bir konudur.

Dışarıda başka şeyler tartışılırken, toplumun, halkın gündeminde başka şeyler varken Meclisin başka konuları tartışıyor olması veya tartışacak olması, gündemi bu şekilde belirlemesi elbette ki muhalefetin tepkisine yol açar.

Bu nedenle, değerli arkadaşlar, biz, önergemiz oylamaya sunulmadan önce değerli iktidar milletvekillerinin, iktidar grubuna mensup milletvekillerinin bu hususları en azından bir kez daha düşünmelerini, tartışmalarını arzu ediyoruz. Eğer gerçekten Genel Kurul işletilmek isteniyorsa; ki, bütün milletvekilleri eminim ki iktidarıyla muhalefetiyle Genel Kurulun sağlıklı bir şekilde çalışması, üretmesi ve burada harcanan emeğin, zamanın, toplumun yararına bir sonuç çıkarması için herkes iyi niyetle burada bulunuyor ve gayret sarf ediyor; bunun için de asgari bir ortaklaşma ve diyalogda biz ısrarcıyız. Eğer Danışma Kurulları bu şekilde es geçilir ve sadece grup önerileriyle önümüzdeki bir ayın bütün gündemi, bütün çalışma saatleri bu şekilde belirlenirse, burada muhalefetin bulunmasının hiçbir anlamı olmaz, iktidar tek başına gündemi belirler, çalışma saatlerini belirler, “Muhalefeti tanımıyorum, muhalefeti saymıyorum, muhalefet yokmuş gibi davranıyorum.” sonucu çıkar. Niyeti bu olmasa bile, böyle bir niyetten hareket ederek sayın grup başkan vekillerimiz bunu yapmamış olsa bile sonuçta ortaya çıkan durum böyle bir şeye tekabül eder ki… Gönül isterdi ki, bugüne kadar onlarca defa yaptığımız gibi Danışma Kurulunda oy birliğiyle önerileri Danışma Kurulu önerisi olarak getirebilmiş olsaydık ama bu sağlanamadığı için… Aslında dün bunun sağlanmasını beklerdik, gerçekleşmedi. Bugün her grubun kendi farklı, ayrı önerisi vardı. Bizim önerimiz de dikkate alınmayınca biz de ayrı bir grup önerisiyle bu hususu sizlerin gündemine, Genel Kurulun takdirlerine sunmak istedik. Eğer, değerli arkadaşlar, bu grup önerileri konusunda bir hassasiyet gösterir, muhalefetin önerilerini de dikkate alan bir yaklaşım sergileyecek olurlarsa, elbette ki AKP Grubunun da önerileri gündeme alınır, tartışılır. Şüphesiz onlar arasında çok önemli kanunlar, yasa tasarıları var; bir an önce Türkiye’de ve özellikle Avrupa Birliği süreciyle ilgili olarak çıkarılması gereken tasarılar var, bunların öne alınması önerileri var. Bunları destekliyor olmakla birlikte, en nihayetinde Danışma Kurulunda bu konsensüsün sağlanmamış olması ayrı bir grup önerisiyle sizlerin huzurlarına çıkma, sizlerin desteğini isteme gibi bir zorunluluğu getirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Bu vesileyle, değerli arkadaşlar, umut ediyorum ki, özellikle iktidar grubu bu gündem belirleme hususu konusunda biraz daha diyaloğa açık, ortaklaşmayı esas alan, dayatma dışında, gerçekten “Hep birlikte Genel Kurulu nasıl sağlıklı işletebiliriz?” noktasında bir duruşla gözden geçirir, gündemi bu şekilde belirler diye temenni ediyor, sizlerin desteğini esirgemeyeceği dileğiyle hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.

Demokratik Toplum Partisi grup önerisinin aleyhinde konuşmak üzere, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman.

Buyurun Sayın Akman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun bir an önce normal çalışma düzenine geçmesi gerektiği kanaatindeyim. Elbette ki muhalefetin de önerileri çok saygıdeğerdir ama bir uzlaşma temin edilememiş, muhalefet de Meclisi çalıştırmama yönünde bir girişimde bulunmuştur. Bu nedenle önerinin aleyhindeyim.

Saygıyla arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akman.

Demokratik Toplum Partisi grup önerisinin lehinde konuşmak üzere Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa’mızın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin, Meclis araştırması yapılmasının gündeme alınmasına dair konu hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kredi kartı ve kredi problemleri, giderek ülke gündeminde, olduğundan çok daha fazla, çok yoğun bir şekilde yer almaya başlamıştır. Bugün ülkede yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz, toplumun bütün katmanlarını, çok büyük bir şekilde etkilemeye devam etmektedir. Kredi kartında, özellikle dar gelirli vatandaşlar borçlarını ödeyemez hâle gelmişlerdir. Çiftçiler bile gübreyi, ilacı, mazotu kredi kartıyla almaya başlamışlardır. Vatandaşların evlerine kredi kartı yüzenden hacizler gelmeye başlamıştır. Kredilerde ise, zaten ulaşılamayan finansman, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik yapı nedeniyle iyice ulaşılamaz hâle gelmiştir. Esnaf kredi alamamaktadır. Sanayici, ihracatçı finansman sağlayamamaktadır. Çiftçiler zaten batmış vaziyettedir. Bütün sektörlerde yaşanmakta olan finansman problemi çözülemediği için ekonomik problemler tüm kesimleri kavurmaya, yakmaya başlamıştır. Üretim azalmaktadır. Tüketim azalmaktadır. İhracat azalmaktadır. Büyüme çift dijitli küçülmeye doğru büyük bir hızla devam etmektedir. Kapanan iş yerleri, işsiz kalan insanlar istihdam problemini de ülkemizin gündemine çok yoğun bir şekilde oturtmuş bulunmaktadır. Fabrikası kapanan kredisini, borcunu nasıl ödeyecek? Dükkânını kapatan, iş yerini kapatan borcunu nasıl ödeyecek? İşsiz kalan insanlar nasıl borcunu ödeyecek? Son bir yılda 1 milyondan fazla insan işsiz kalmıştır. Bunlar borcunu nasıl ödeyecek?

Şimdi, Denizli ilimizde, sanayinin iyi olduğu bir ilde bile 2008 yılı Nisan ayından bu yıl Nisan ayına kadar 30 binden fazla insan işini kaybetmiştir. Her birinin 4 kişilik aile olduğunu varsaydığınızda 120 bin insan ekonomik krizden, AKP’nin yönettiği ekonomiden huzursuz hâle gelmiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Büyükşehir belediyesi olacaksınız, büyükşehir belediyesi!

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bakın, 500 bin nüfusu olan bir merkezde 120 bin kişinin işsizlikten etkilenmesi, gelirinin azalması ne anlama geliyor? Zaten problemli olan bir alanda o şehrin dörtte 1’inin bu işten doğrudan etkilenmesine neden oluyor. Bu, sadece işçiler için böyledir. İhracat maalesef yüzde 30 azalıyor, elektrik tüketimi azalıyor, şimdi enerji kullanımı azalıyor. Dolayısıyla, ekonomik aktivite azalıyor, iş yerleri kapanıyor, sıkıntılar giderek artmaya başlıyor. Maalesef AKP’nin uyguladığı ekonomi politikası, sadece Denizli’de değil bütün Türkiye’de milletin başına bela olmuştur. Konuştuğum bir işveren şunu söylemektedir: “Sayın Milletvekilim, benim iş yerime bankadan gelen telefonlar nedeniyle ben işçilerime çalışmaya vakit ayırtamıyorum. Onlar harap bir hâlde. Netice olarak bankadan gelen telefonların tamamının işçilere ulaşmasını engelleme gibi bir duruma gitmek zorunda kalacağım.” Gerçekten vatandaşın hâli perişandır; krediden perişandır, kredi kartından perişandır.

Şimdi, AKP Hükûmeti geldiğinden beri kredi kartıyla ilgili çeşitli düzenlemeler yapılmasına rağmen, bu problem maalesef bitmiyor. O zaman ya getirdiğimiz hukuki düzenlemeler bu problemin çözümüne yardımcı olmuyor veya bitirdik zannettiğimiz kredi kartı problemi tekrar artmaya devam ediyor. Bu neyi gösteriyor? AKP’nin uyguladığı ekonomik politikanın vatandaşları, finans sektörünü ne hâle getirdiğini, sanayiyi ne hâle getirdiğini.

Şimdi, problemin özünde ne var? Sanayici perişan, işçi perişan, çiftçi perişan, işsiz perişan, işi olan perişan, herkes perişan ama problemin özünde şu var: Biz, 2009 bütçesi, tasarı burada görüşülürken, 2009 ekonomik hedeflerinin ve bütçe hedeflerinin gerçekçi olmadığını, bunların ülkeyi sıkıntıya sokacağını, bu problemlerin giderek artmaya devam edeceğini söyledik. Dolayısıyla, neyi söyledik? Hükûmetin sensörleri bozuk, problemleri algılamada sıkıntısı var dedik. Şimdi 10 milyar YTL dediğimiz bütçe açığı, Hükûmetin getirdiği, yasalaştırdığı bütçe açığı, resmî ağızlarda 48 milyar TL olarak ortaya çıktı. Yeni düzenlemelerle bunun 70 milyar TL’ye kadar çıkacağını görüyoruz. Peki, bu yanılma bu kadar olur mu? 10 milyar dediğiniz bütçe açığı -daha birkaç ay önce- 70 milyara nasıl çıkar? Daha burada dış ticaret rakamları görüşülürken ihracat ve ithalatın dolar bazında yüzde 8, yüzde 6 civarlarında artacağı söylenirken, makroekonomik hedeflerde Hükûmet tarafından buna yer verilirken, burada ilgili Sayın Bakan, o zaman, 2009 yılında programda artacağı söylenmesine rağmen, ne söyledi? Yüzde 25 ithalatın azalacağını, yüzde 17 civarında ihracatın azalacağını söyledi. Bu sadece dış ticarete mi yansıdı? Bu sadece dış ticarete yansımadı. Bunun dışında yansıdığı neler var? Bakın, biz dedik ki: Bu ithalat madem bu kadar düşecek, ortaya koyduğunuz ithalattan alınan vergilerde de problemler var. İthalattan alınan KDV’nin yüzde ne kadar artacağını söyledi AKP Hükûmeti? 22-23’ler civarında. Peki, bugün eksiye giden rakamlar var. Buradan neyi söylemek istiyorum, neyi ifade etmek istiyorum? Gerçekten, ekonomik kriz… Bugün her ne kadar topluma birtakım göstergelerle iyileşmeye doğru gidiliyor denmek isteniyorsa da vatandaşın hâlinin hiç iyi olmadığını söylemek istiyorum.

Geçenlerde Odalar Borsalar Birliğinin Genel Kurulunda bütün işverenlere sordum, kürsüden şunu söyledim, dedim ki: Hanginizin işletmesinin hedefleri Hükûmetin yüzde 4 büyümesi ve dolar kuru hedefleriyle çakışıyordu? Hiç kimse bunu yapmadı, düşünmedi ama ne yaptı? Vatandaş şunu söyleyemiyor… Benim oraya ertesi gün vergi kontrolü gelir diyor, benim oraya sigortacı gelir diyor, sesini çıkaramıyor, pişman oluyorum diyor, tehdit alıyorum diyor. Şimdi, zaten ekonomik problemler nedeniyle daralan, zor duruma düşen sanayici, esnaf ne hâle geliyor? İyice sıkıştırılmış hâle geliyor, panikliyor.

Bakın, Denizli’de sanayici de perişan oldu; olanı kapandı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - …olmayanı da başka illere taşıyalım diye olmadık teşviki vermeye başladınız. Gerçekten harap hâle geldi.

Şimdi, burada özellikle ifade etmek istediğim bir şey var: Gerçekten vatandaşlar perişan, yüzlerce, binlerce ev bir ilde kiracısız duruyor. İnsanlar işsiz kaldığı gün, bırakın kira ödemeyi, evine ekmek götürecek, yavrusuna süt götürecek, yavrusuna kalem alacak parası yok. Aldığı zaten asgari ücret, resmî kayıtlara göre çalışıyorsa; çalışmıyorsa, zaten aldığı ücretin sadece ekmekle karnını doyurması mümkün değil.

Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Bölük pörçük, “torba yasa” dediğimiz birtakım yasalar geliyor, Hükûmet de bize bunları, ekonomi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Demokratik Toplum Partisi grup önerisi hakkında aleyhte konuşmak üzere Kastamonu Milletvekili Sayın Musa Sıvacıoğlu.

Buyurun Sayın Sıvacıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ ADINA MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Demokratik Toplum Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Dün dört saate yakın boş yere zaman harcadık, emek harcadık, para harcandı. Meclisin bir dakikalık çalışma süresi milyarlarca lirayla ifade ediliyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Meclis boş yere çalışmaz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Angarya yasaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Memleketin aleyhine kanun getiriyorsunuz.

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) – Bugün de aynı usul takip ediliyor. Ben değerli grup başkan vekillerini bu konu üzerinde hassasiyetle düşünmeye davet ediyorum.

Grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sıvacıoğlu.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Tamam.

Demokratik Toplum Partisi grup önerisinin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, ad okunmak suretiyle yapalım.

BAŞKAN - Şimdi bu talebi yerine getireceğim ancak yoklama talebini işleme koyabilmem için ayakta olup yoklama talep eden milletvekillerinin sayısının 20 olup olmadığını tespit edeceğim. İsimler tutanağa geçeceğinden ayaktaki her sayın milletvekilinin de sırasıyla isimlerini söylemesini rica ediyorum.

Sayın Bozdağ, Sayın Anadol, Sayın Okay, Sayın Korkmaz, Sayın Elitaş, Sayın Akıncı, Sayın Aslanoğlu, Sayın Süner, Sayın Çöllü, Sayın Gök, Sayın Kaptan, Sayın Özkan…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Canikli…

BAŞKAN - Sayın Koçal, Sayın Ersin, Sayın Güner, Sayın Köktürk, Sayın Paçarız, Sayın Arifağaoğlu…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Kaynak…

BAŞKAN - Sayın Kaynak, Sayın Tütüncü.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/140) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun, 27/5/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Demokratik Toplum Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, daha girecekler vardı belki toplantıya. Yoklama sayıldığı için değerli milletvekillerinin bu süre içerisinde girmesiyle süreci tamamlamanız lazımdı.

BAŞKAN – Sayın Vural, bakın, bitti, bitti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bitmedi efendim, bir dakika yirmi beş saniye var.

BAŞKAN – Bitti, benim önümde bitti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bakın, orada bir dakika yirmi beş saniye var.

BAŞKAN – Çok özür dilerim ama benim ekranımda doldu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, o zaman ekran düzeltilsin.

BAŞKAN – O zaman düzeltiriz.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, bu grup önerisi için oy vermek isteyen milletvekillerinin oy verme hakkını kısıtlamayın.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- (10/96) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun, 27/5/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 27.05.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun “TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 52. sırasında yer alan 10/96, esas nolu, “Hayvancılık Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                         Oktay Vural

                                                                                                                               İzmir

                                                                                                              MHP Grup Başkan Vekili

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde konuşmak üzere Afyon Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Akcan, buyurun.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir evrak beklediğim için kapıya kadar gitmiştim, bu gecikme nedeniyle huzurlarınızda hepinizden özür diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 16 Ocak 2008 tarihinde vermiş olduğumuz Türkiye hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu durumu değerlendirmek ve yaşanan sorunlara, sorunları tespit etmek suretiyle çözüm yolları bulmak amacıyla bir araştırma önergesi vermiştik. Bu önerge, bugün, Meclis araştırma komisyonunun kurulup kurulmaması hakkında görüşülüyor. Grubumuz adına lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli milletvekilleri, tarım sektörünün iki önemli kolu var. Bunlardan bir tanesi bitkisel üretim, birisi hayvansal üretim. Bitkisel üretim, doğrudan insanlarımıza ham madde temin ederken, diğer taraftan da hayvansal üretime ham madde temin eden bir üretim kolu, ancak hayvansal üretimin doğrudan doğruya insanlarımıza, insanlarımızın beslenmesi doğrultusunda ham madde üreten bir faaliyet kolu olması nedeniyle üretimin devamlılığı açısından sorunlarının tespit edilerek aşılması gereken bir sektör. Diğer taraftan da insanlarımızın sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenebilmesi için ihtiyaç duyulan hayvansal kökenli proteinlerin sağlanması açısından sorunlarının halledilerek sürdürülebilir bir üretim kolu hâlinde ayakta durması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, üretim ciddi anlamda düşmüştür Türk tarım sektöründe hayvancılık kolunda. Bu üretimin düşüşlerinin elbette ki iki temel nedeni var. Bunlardan bir tanesi arz-talep dengesinin bozulması. Yani insanlarımızın hayvansal kökenli maddelere olan ihtiyaçlarını karşılama arzusu her zaman var ama bunu karşılayabilecek alım gücünün sağlanamamış olması, insanlarımızın her geçen gün cebindeki paranın bir önceki güne göre daha az hayvansal ürün alabilir duruma geliyor olması, diğer taraftan, üretimin yapılmasında ana faktör olan kârlılığın kaybedilmiş olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, şu anda bir önceki yıla göre Türkiye hayvancılık sektöründe inanılmaz bir vazgeçiş vardır. Bu vazgeçişin ana nedeni, Hükûmetin tarım politikasıdır. İçinde yaşanan sıkıntıların ana nedeni budur. Ve Hükûmet serbest piyasa ekonomisi anlayışı içinde bütün sektörleri değerlendirirken dünya ülkeleri kendi tarımını en inanılmaz boyutlarda desteklemektedir. Dünyanın hiçbir yerinde tarım sektörü, desteklenmediği sürece ayakta kalabilme şansına sahip değildir. Bu bakımdan, sık sık Sayın Bakan buraya çıkar, gündem dışı konuşmalar yapılırken ilgili milletvekili beş dakika konuşur ama Sayın Bakanımız her vesile çıkar, yirmi dakika, tarıma verilen destekleri anlatır. Tarım kesimine 5,8 katrilyon destek verdiğini bütçe görüşmelerinde Sayın Tarım Bakanımız ifade etmiştir. Oysa aynı tarım kesimine yüklediğimiz mazottaki ÖTV yükü… Türk tarımında, Türkiye’de kullanılan mazotun toplam ÖTV, KDV, vergi gelirleri toplamı 15-16 katrilyon veya yeni Türk lirasıyla milyar TL iken, bunun üçte 1’i tarım sektöründe kullanıldığı için yaklaşık 5,2 milyar TL, ÖTV ve KDV olarak geri tahsil edilmekte, geriye 0,6 milyar TL teşvik olarak çiftçinin cebine destek girmektedir. Bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman, çiftçinin cebine inen doğrudan destekleme girdisi her geçen gün azalmakta. Bunun en tipik örneğini 2009 yılı bütçe görüşmelerinde yaşadık. AKP’li milletvekili arkadaşlarımız süt sığırı yetiştiriciliğinin kaybedilme noktasında olduğunu gördüler, bizim ikazlarımıza kulak verdiler ve tuttular, bir önergeyle “200 milyon TL mertebesinde ilave destek verelim.” dediler. Tarım Bakanlığı bütçe görüşmelerinde biz bunu yaşadık ve bu önergeyi veren milletvekillerine teşekkür ettik. Ama gelin görün ki iki gün sonra yapılan Maliye Bakanlığı bütçe görüşmelerinde tarıma verilen desteklerin yüzde 10 mertebesinde kısılması için -daha bütçe yılı girmeden, 2009 yılı girmeden- bütçe görüşmelerinde peşin peşin kesinti gündeme geldi.

Dolayısıyla, Hükûmetin destekleme konusunda kafası karışık, ne yaptığını veya ne yapmak istediğini bilmemekte. Bu yüzden, Türkiye hayvancılığı her geçen gün batağa sürükleniyor. Keşke batağa sürüklense, “yok oluyor” demek durumundayız. Niçin?

Değerli milletvekilleri, hayvancılığın temelinde damızlık yetiştiriciliği yatar. Sığırcılıkta süt sığırcılığı esastır. Eğer biz süt sığırı yetiştiriciliğini desteklemek istiyorsak sütün para etmesini sağlamak zorundayız. Sütün para etmesini sağlayamadığınız sürece o iş kârlı bir üretim kolu olmaktan çıkar. Dünyada bunun bir göstergesi vardır: Satılacak 1 litre sütle -1 kilogram sütle- parası ne olursa olsun 2 kilogram yem alabilmelisiniz. Bu değer bunun altına düştükçe bu işin kârlılığı önce kaybolur, sonra yapılmaz hâle gelir, sürdürülebilirliği ortadan kalkar.

Şimdi, Türkiye’deki durum: Bir sene önce, 2008 yılının baharında sütün 1 kilogramı 800 bin lira, yani 80 kuruş, şimdi 50 kuruşun altında değerli milletvekilleri. Her türlü girdiniz artacak, yem fiyatlarınız düşmeyecek artacak, mazot girdiniz artacak, personel şu veya bu şekilde zam alacak yetersiz de olsa -ki, onu da eleştiriyoruz- işçi açısından yetersiz de olsa fiyatlar artacak, girdilerin her kalemi artacak ama sizin ürününüz süt yarı yarıya fiyat kaybedecek, değer kaybedecek. Ve şimdi 400 bin lira sütün kilosu. 1 kilogram sütü sattığınız zaman 750 gram yem alınabilir bir Türkiye’de yaşıyoruz. Bu durumda hayvancılığın sürdürülebilirliği kalmamıştır. Bu itibarla, sorunların daha detaylı boyutlarda tespit edilerek üzerine gidilmesi lazım. Her şey Sayın Bakanımız Mehdi Eker’in burada gelip de anlattığı gibi tozpembe değil.

Ben milletvekili arkadaşlarımdan şunu istiyorum: Hayvancılığın en önemli şehirlerinden bir tanesi Afyon. AKP’li Afyon milletvekili arkadaşlarımla diledikleri köylere, diledikleri “Ben memnunum hayatımdan.” diyen köylere gidelim; oraya beraber gidelim…

OKTAY VURAL (İzmir) – Gidemezler, gidemezler.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – …Erzurum’a gidelim, Kars’a gidelim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de çok ciddi bir değer kaybı var hayvansal ürünlerde. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’de koyun sayısı yüzde 25 azalıyor. Arz darlığı nedeniyle, fiyatın artmasını beklerken 8 liradan, 9 liradan karkas kuzu, koyun eti satılıyor bu ülkede. Reklamlarda, televizyon reklamlarında şu veya bu firmanın 8 liradan karkas et sattığını hep beraber izliyoruz. Belki tüketici için doğru ama bunu üretenler buradan para kazanamadığı sürece bu işi yapmaktan vazgeçecekler ve bu işi terk edecekler. İşte bizi bekleyen esas tehlike o.

Bakın, 1960’lı yıllardan beri bu ülkeye dışarıdan damızlık hayvan ithal ediyoruz. Niçin? Kendi damızlıklarımızı üretemediğimiz için, yoksa, hayvansal üretimi yapmak isteyen insanların sayısının arttığından değil. 1980, Türkiye’de sığır varlığı 16 milyon; 1989, Türkiye’de sığır varlığı 11,5 milyon! Şimdi sayım yapıyoruz, 10-11milyon civarında. Bu rakam, artan nüfus artışına rağmen, gittikçe azalıyorsa hayvan yetiştiricilerimiz bu faaliyeti terk ediyor demektir. Bizi çok ciddi anlamda… Karamsar tablo çizmek istemiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

…durumun ciddiyetini ortaya koymak için söylüyorum. Bu nedenle, hayvancılığın ister girdi kalemleri açısından ister üretilen ürünlerin pazarda değer bulamaması açısından, ister hayvansal ürünlerin bir kısmının -altını çizerek, üstüne basarak söylüyorum- süt tozu gibi ürünlerin ithalatının yanlışlığını ortaya koymak bakımından ve sağlıklı bir hayvan yetiştiriciliğinin altyapısının nasıl olması gerektiğini ortaya koymak bakımından bir Meclis araştırması yapılmasını şart olarak, elzem olarak görüyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu olarak. Eğer bunu yaparsak elbette ki kurulacak olan komisyonda yarıdan fazlası AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımızdan oluşacak. Ama aslolan, kimlerden oluştuğu değil; bu sorunun temelinde yatan faktörlerin ne olduğunu ortaya koymak, bu faktörlerin üzerine giderek, düzelterek ülkemiz hayvancılığının kurtarılması, sağlıklı bir zemine oturtulması şarttır düşüncesiyle bu araştırma önergemizin desteklenmesini istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde konuşmak üzere Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince istemiş olduğu Meclis araştırması önergesinin aleyhinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Arkadaşlar, öncelikle sorgulanması gereken şey her sorunun temeline inmek. Hayvancılık sektöründe ciddi bir sorun var. Türkiye şu anda et ithal ediyor, et ithal ediyor, kabul ediyorum. Tümüyle sektör bitirildi. Ama asıl sorun, AKP’nin kamu hizmeti anlayışı. Asıl sorun, AKP’nin Türkiye kaynaklı sektörlere bakış açısı. Asıl sorun, AKP’nin devlet kaynaklarını hayvancılık sektöründe olduğu gibi diğer sektörlerde aleyhe kullanması. Asıl sorun bu. Bunu asıl MHP’nin gündeme getirerek bunu sorgulaması lazım. Sayın Mehmet Şandır, asıl bunu konuşmanız lazım. Sayın Mehmet Şandır, bunlar değil, buraya gelip yiğitçe, mertçe, AKP’nin kamu hizmeti anlayışını, devlet sektörünü ne hâle getirdiğini, devleti ne hâle getirdiğini konuşun. Bundan önce bu gelmek gerekir, önce bu. Yanlış yoldasınız, yanlış şeyleri söylüyorsunuz.

Arkadaşlar, Bursa’daki yangın, aynı kamu hizmeti anlayışının bitirilmesinden kaynaklanmakta. Bursa’daki yangın… Ne? Sağlıktaki taşeronlaşmanın, sağlıktaki ticarileşmenin, hastaneleri para kazanma mekanizmaları olarak görmenizin sonucu. Akıllı hastaneymiş! Gördük, insanlar öldü. Sağlık sektörünü… Recep Bey Bakanlıkta bulunduğu müddetçe, anlaşılan, olumlu tek bir işlemin yapılmayacağı ortaya çıktı; hâlâ istifayı düşünmüyor, hâlâ Bakanlığı bırakmayı düşünmüyor ama bu ülkede Kongo Kanamalı hastalığından dolayı insanlar ölüyor. Arkadaşlar, tekrar verem hortladı, verem bu ülkede. Mersin Üniversitesi Hastanesi, altı yüz yataklı, buraya hâlâ bütçeden para aktarılmıyor, üniversite hastanesi açılmıyor, özel kuruluşların önü açılıyor. Haa ama tabii Cüneyt Zapsu var değerli arkadaşınız, daha sonra sağlık sektörünü aynen oraya zaten teslim edeceksiniz. Amerikan şirketleriyle paylaşarak, Türkiye’nin sağlık sektörünü de zaten bitiriyorsunuz, tam bitme noktasına getireceksiniz. Devreye uluslararası sigorta firmalarını sokacaksınız, işte, hayvancılık sektörü, sağlık sektörü, aklınıza ne gelirse; ulaşım, deniz yolları, hava, ne gelirse hepsini bitiriyorsunuz. Eğitimi de bitiriyorsunuz. Devlet okulları bitti. İçinizde kendi çocuklarınızı dahi -bakın, bu Meclisin vekillerisiniz- hangi okula gönderiyorsunuz? Devlet okuluna değil, kolejlere gönderiyorsunuz. Siz hükûmetsiniz. Eğitim sektörü, millî eğitim bu devletin olmazsa olmazı değil midir? Ama orayla uğraşmıyorsunuz, kolejlerin önünü açıyorsunuz, özel sektörün önünü açıyorsunuz, özel sektörün.

İşte, sizin kamu hizmeti anlayışınızda çok ciddi bir vatan menfaatleri aleyhine bir yapılanma var. Öncelikle Türkiye’nin, öncelikle Meclisin bunu konuşması lazım. MHP’nin de Meclis araştırmasını bu noktada istemesi lazım. Ulusal çıkarlar nedir, şirket çıkarları nedir, Türkiye’nin çıkarları nedir, uluslararası tekellerin çıkarları nedir? Siz önce kendinizi, parti yapınızı Türkiye’nin çıkarları minvaline bir oturtun.

Aynı düşünceden hareketle, bakın, hayvancılık sektöründeki sorundan çok daha önemlisi gündemimizde arkadaşlar, güneydoğuda Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin kullanılması. Bu arazileri kullandırmamak için her şeyi yapıyorsunuz. Kamu hizmeti anlayışınız sizin yanlış. Sizde bir defa “kamu” kelimesi tanımını bulamıyor. Sermaye… Anlıyorsunuz. Uluslararası şirketler… Anlıyorsunuz. Küreselleşme… Anlıyorsunuz. Ama demokrasiyi bilmiyorsunuz. İnsan hakları sizin cenaha uğramıyor. O kadar işkence gördü 1 Mayısta insanlar geçen yıl, hiçbir şey yapmadınız. Emniyet müdürünüz baki, valiniz baki, hiçbir şeyi sormuyorsunuz! İnsan Hakları Komisyonumuz ne yaptı Allah aşkına, ne yaptı bugüne kadar? Bu kadar işkence iddiası var, ne yaptı? Hayvancılık konusu konuşulacak değil mi arkadaşlar, Güneydoğu’da hayvancılık mı kaldı sayenizde? Yedi yıllık politikalarınızla, göç ettirmelerinizle, yok ettirmelerinizle, mezraları boşaltmalarınızla hayvancılık kaldı mı? Hayvancılık kalmadı ama et ithaline bayılıyorsunuz. Niye? Orada da bir ihale var, orada da para var. Yapmayın, yapmayın.

Bakın, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazi, bu arazinin tarıma açılması, bu arazinin oradaki insanlarca kullanılması, oradaki insanların tarım sektörüne yönlendirilmesi, hayvancılık sektörüne yönlendirilmesi… Bunlarda kamu hizmeti anlayışı yok mu arkadaşlar, yok mu? Bu arazilerin orada kolunu bacağını kaptırmış insanlara terki ve hatta ve hatta bu insanlara terkini yaparken de toprak reformu gibi o arazinin dağıtımı, oradaki topraksız, az topraklı köylüye dağıtılmasını niye düşünmezsiniz? Niye bunu yapmazsınız? Oradaki bu toprakların…

Bakın arkadaşlar, o mayınlı arazilerin ora insanınca kullandırılmasının faydalarını izah… Artık ne denecek, bilemiyorum. Feodalitenin çözülmesi Türkiye’de en büyük sorunlardan bir tanesidir arkadaşlar. Feodaliteden beslenen görüşler var. Başta da kendi partiniz AKP. Bu feodaliteyi yok etmek için Güneydoğu’daki ağalık sistemini, şeyh sistemini yok etmek için bu toprağı belli oranlar dâhilinde oradaki topraksız, “maraba” denilen, çalıştırılan, köle olarak kullanılan, üç kuruş paraya kullanılan bu insanlara dağıtmayı niye düşünmezsiniz?

Bu toprakların bu insanlarca kullanılması, oradaki feodal yapının bozulmasında, ağa buyruğunun yok edilmesinde, ağa egemenliğinin yok edilmesinde kullanılmasını niye düşünmezsiniz?

Bu topraklar ki altın değerinde, bu topraklar ki organik tarım için ideal topraklar, niye düşünmezsiniz?

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, arkadaşlar, bundan dört beş yıl kadar önce otopraklarda petrol olduğunu açıkladı.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Var zaten…

İSA GÖK (Devamla) – “Var zaten.” diyorsunuz, ne kadar güzel, tebrik ediyorum sizi, hakikaten tebrik ediyorum sizi. Var zaten…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Çalışıyor, çalışıyor.

İSA GÖK (Devamla) – Çalışıyor…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Faal, çalışıyor.

İSA GÖK (Devamla) – O zaman sizden benim bir istirhamım var: Demek o topraklarda petrol var, biliyorsunuz bunu.

Arkadaşlar, getirdiğiniz kanun tasarısında “petrol çıkan yerlerin ayrıştırılması, buraların kullandırılmaması” diye bir şey yok.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var… Var…

İSA GÖK (Devamla) – Orada yalnızca…

Maddeyi iyi okuyun üstat, maddeyi iyi okuyun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Oku…

İSA GÖK (Devamla) – Bakın, o gözlük -bir işlevi olacak gözlüğün- bu yazıyı iyi okutacak bize. Gözlüğe iyi bakın. (CHP sıralarından alkışlar) Gözlüğünüz var, sıra sayı da var. Sıra sayınıza bakın, ne diyor orada? “Petrol Kanunu, Maden Kanunu ve diğer bu yer altı zenginliği için kanuni hakları saklıdır.”

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tamam. Ne diyecek?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Yeter…

İSA GÖK (Devamla) – Bu cümleyi iyi oku. Ha, yeter…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne istiyorsun?

İSA GÖK (Devamla) – Ya, ciddi burada bir sorun var arkadaşlar, ben izah edemiyorum. Türkçe konuşuyorum ama izah edemiyorum.

Arkadaşlar, bakın, bu maddedeki “bu kanundaki haklar saklıdır”dan kasıt, oranın organik tarım yapacak olan -ama İsrailli ama Amerikan- bir firmanın orada yalnızca organik tarım yapması. Madeni çıkaramayacak, tamam; petrolü çıkaramayacak, tamam; ama, sen oraya kalkıp da mühendisini alıp giremezsiniz. Sen o toprağın, bana eğer “girerim” diyorsan, bu gözlüğü bulan mucit çok şey kaçırmış.

Ağabey, iyi oku şu kanunu, aç şu kanunu bir oku; giremezsin. Uluslararası ihaleler tahkimle sorununu çözer. Senin bidayet mahkemelerin, senin yerel yargın buraya işlemez. Senin buraya kolluğun dahi giremeyecek yarın. Uluslararası ihaleyle sen toprağın kullanımını terk ediyorsun. Altta petrol olduğu sabitlense dahi süre sonuna kadar giremezsin. Sen bu adamın 1 metrekare yerine -Bekir Bozdağ bilir, irtifak hakkı vardır yani geçit hakkı vardır- geçit hakkı bile alamazsın. Sen toprağı uluslararası ihaleye soktun. Adamlar tahkime giderler.

Kıbrıs’ta, arkadaşlar… Bakın, Kıbrıs gibi bir yerin savaşı oldu, kan döktük. Maraş’ta İngilizlerin kullanımındaki, tapusundaki hangi otele girebildik? Giremedik, giremezsiniz. Askerle gitmenize rağmen giremedik. Tel örgü çektik. O İngiliz malları duruyor orada. Yıllardır duruyor.

Giremezsiniz. Bu uluslararası bir ihaledir. Altındaki madene de kavuşamayacaksınız. Maden hakları saklıdır demek, orada petrolü siz de çıkaramayacaksınız, gelen de çıkaramayacak demek. Kırk dört yıl sonra enerji savaşlarında petrolün etkisinin kalacağını nereden biliyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

İSA GÖK (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkan.

Otomotiv sektörü LPG’ye döndü. Petrolün dünyadaki rezervinin kalacak süresi kırk yıl, elli yıl deniyor. Uranyum… Uranyum bitiyor. Şimdi başka bir madene dönülüyor. Reaktörler… Nereden kestiriyorsunuz?

Bakın, arkadaşlar, açığa konuşalım. Türkiye’de bir hükûmet grubu eğer ki “bu kanun çıkacak” diye kendini paralıyorsa, Meclisle karşı karşıya geliyorsa, ülkeyle karşı karşıya geliyorsa, sanıyorum bu kanunun arkasında kesinlikle baş patron var. Size doğrudan talimat veren, size doğrudan etki eden, “şunu yapın” diyen baş patron. Tayyip Erdoğan değil, Amerika, Amerika…

Amerika bir kanun konusunda bu kadar net tavır koymasa AKP Grubuna, Başbakan ölümüne, AKP Grubu ölümüne bu kanunu geçirtmek için mücadele etmez. İsrail kim? Amerika’nın yan çocuğu. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Yapmayın arkadaşlar. Artık uyanalım, şu ülke çıkarlarının ne olduğunun bilincine varalım. Sayın Şandır, önce, gelin bunları konuşun, önce bunları gündeme getirin. Oldu mu Sayın Şandır?

Efendim, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Hatip Mersin Milletvekili…

BAŞKAN – Evet.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ben de Mersin Milletvekiliyim. İsmimi anarak verdiğimiz önergenin doğru olmadığını… Aleyhinde konuşmalar yaptı.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bunlar danışıklı dövüş, bunları geçelim lütfen. Siz de aynı oyuna gelmeyin Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hem şahsıma hem grubuma sataşma var. Söz istiyorum.

BAŞKAN – Yok, sataşma yok. Sataşma yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşma yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sataşma yok. Ben dikkatle izledim.

AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Sayın Başkan, ara verelim.

KADİR URAL (Mersin) – Efendim, bütün gruba sataşma var.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Paslaşma, paslaşma! (Gürültüler)

BAŞKAN – Emrederseniz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Estağfurullah.

BAŞKAN – Hayır, hayır, size demiyorum Sayın Şandır. Herkes bir fikir beyanında bulunuyor. Bakın, ben her şeyi anlıyorum. Gayet güzel, tamam, itirazı…(AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesi, alkışlar) Size de… Lütfen… Ama usule uygun gidelim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, ama… (Gürültüler)

BAŞKAN – Ben şimdi Sayın Şandır’la konuşuyorum. (Gürültüler)

Sayın Şandır’la konuşuyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Duymuyorum, bağırıyor insanlar.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, arkadaşımız Mersin Milletvekili, ben de Mersin Milletvekiliyim. Kürsüden beni ilzam edecek, suçlayacak beyanlarda bulundu.

BAŞKAN – Suçlayacak beyanlarda bulunmadı ama ben size iki dakika veriyorum.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sataşma için iki dakika olmaz.

BAŞKAN – Buyurun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Siz de şimdi bir başkasına sataşın, siz de muhalefete sataşın. Danışıklı dövüş.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yapmayız onu. Yapmayız onu. Onu yapmayız. Yani süre kazanmak adına İç Tüzük’ün imkânlarını kullanmak niyetiyle öyle bir yola gidilmesini ben de tasvip etmem.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ama öyle yapılıyor. Dün de gördük, maalesef öyle.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ama Sayın Mersin Milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği bu önergenin, AKP iktidarını suçlamayan, gerçekçi bir önerge olmadığı iddiasıyla konuştu ve benim ismimi andı. Ben Mersin Milletvekiliyim. Böyle olunca, burada bunun doğru olmadığını, Milliyetçi Hareket Partisinin de, AKP’nin özellikle tarımdaki uygulamalarıyla ilgili önergeler verdiğini, soru önergeleri verdiğini, araştırma komisyonu kurulması için önergeler verdiğini başta Sayın Milletvekili olmak üzere tüm Genel Kurul üyeleri bilmektedir. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi samimidir, ciddidir ve gerçekten hayvancılığın içinde bulunduğu durumun araştırılarak tedbirlerin bu Genel Kurul tarafından geliştirilmesi teklifleri için önerge vermiştir, bunun gündeme alınmasını istemektedir. Maksadı budur. Sayın İsa Gök’e bu anlamda sitem ediyorum doğrusu. Beni seçmenlerime şikâyet etmeye hakkı yoktur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde konuşmak üzere Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/96) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun, 27/5/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii uzun zamandır burada tartışıyoruz, iki gündür maalesef tüm Türkiye bizi izliyor. Çok ciddi konular konuşuyoruz ve burada süreyi oynamak adına, süreyi uzatmak adına çok güzel paslaşmalar, sataşmalar yapılıyor. (MHP sıralarından gürültüler)

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sınırı korumak için.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Namusu koruyoruz, namusu!

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, öncelikle şu bilinmelidir ki, ne AK PARTİ ne de AK PARTİ’li vekiller bugüne kadar hiçbir yerden emir almadılar, bundan sonraki süreçte de hiç kimseden emir almazlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Alıyorsunuz, alıyorsunuz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bizi bu millet buraya getirdi, biz ancak bu milletin talepleri doğrultusunda bugün burada çalışma yapmaya çalışıyoruz ve sizler burayı engellemeye çalışıyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ahmet, hayvancılığı konuş, hayvancılığı!

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye -Tarım Bakanımız az önce ifade etti- hiçbir zaman…

KADİR URAL (Mersin) – Millet bu toprakları İsrail’e ver diye mi seçti seni?

AHMET AYDIN (Devamla) – Şu an için et ithal eden bir ülke değiliz. Lütfen doğruları konuşalım.

Bu arada da, görüşülecek olan tasarıda da Petrol Kanunu ve Maden Kanunu hükümleri saklıdır.

En az sizler kadar vatansever olduğumuzu söylüyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkanım, konuşmacı önergenin lehinde söz aldı ama oyunun rengini belirtmedi. Konuşmacının oyunun rengini belirtmesini ve oylamada…

BAŞKAN – Buyurun, gelin, söyleyin.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehinde oy kullanacağım.

BAŞKAN – Şimdi belirtti.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bunu oylamada görmemiz lazım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyini göreceksin? Sana gösterecek değil ya!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Oylama yapın efendim.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde konuşmak üzere Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki gündür gerçekten Meclisin hiç alışık olmadığı, iki yıldır alışık olmadığı bir görüntü tablosu var ve Meclis grupları arasında Danışma Kurulunda bir ortaklık da sağlanamadığı için her grup ayrı önerilerle geldi. Tabii ki İç Tüzük haklarını kullanıyorlar ama şu anlaşılmıştır ki eğer Mecliste gruplar arasında bir uzlaşı ve diyalog olmazsa Meclis yasama görevini yapamaz. Çok açık bir durum bu.

Yüzde 87’ler oranında temsil bulmuş bir Meclis 23’üncü Dönem Meclisi. Dört grup var. Bu dört grup, dört parti ve DSP’yle beş parti ikinci bir seçim geçirdi geldi. Şimdi, yüzde 47’lerde oy alarak Mecliste temsiliyeti bulunan AK PARTİ, bugün, 22 Temmuz seçimlerinden sonra yüzde 38 oy oranı ile sandıktan çıktı. Şimdi, bu yüzde 38 oy oranı, karşısındaki yüzde 62 oy oranına yani kendi dışındaki büyük çoğunluğa, çoğunluğuna, milletvekili çoğunluğuna dayanarak eğer dikte ettireceğini düşünüyorsa, bu iki gün göstermiştir ki Meclis kilitlenir; bu İç Tüzük’le Meclis kilitlenir, Meclis çalışamaz ve bu kaybedilen değerli zaman… Yüzlerce milletvekili burada, bakanlarımız burada, halkın bizden beklentisi sanıyorum bu değil.

Ben sunulan önergenin aleyhinde söz aldım çünkü bizim hayvancılık sorunlarını konuşmadan önce sanıyorum insanlık sorunlarını konuşmamız gerekiyor.

Türkiye’nin çok ciddi sorunları var ve bu çok ciddi sorunlar içinde elbette ki tarım ve hayvancılıkla anılan bir ülke olarak bu alanda da sorunlarımız var ama İç Tüzük gereği bunu sıralamaya koyarsak hangisi doğru? Peki, soruyorum: Gerçekten, bugün Türkiye’nin birinci gündeminde ne olması gerekiyor? Çatışmalar yaşanıyor, gençlerimiz ölüyor, askerlerimiz ölüyor, hâlâ, uçaklar, operasyonlar ve her gün televizyon ekranına çıktığımız zaman yirmi beş senedir süren alışık olduğumuz tablolar var. Bu Meclisin birinci derecede görevi bu konuyu ele alıp tartışmak olması gerekmiyor muydu? Bu konuda önergeler verdik, hepsi sırasında bekliyor.

Küresel bir kriz kasıp kavuruyor ortalığı. Bu konuda muhalefetin, hatta iktidar partisinin de önergeleri var. Bu konuyu konuşmamız gerekmiyor mu?

Yine, diğer konularla ilgili, baktığımız zaman enerji politikalarını… Ve bütün bunların hepsinin ötesinde sormak istiyorum iktidar partisine ve bütün muhalefet gruplarına…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bize sorma, oraya sor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – 12 Eylül askerî darbesinin yaptığı, bu Meclisi kapatan, partileri kapatan ve liderlerini Zincirbozan’a getiren Anayasa’yı nasıl vicdanınıza sindirebiliyorsunuz, tahammül edebiliyorsunuz? Bütün bunları konuşmamız gerekmiyor mu arkadaşlar? Biz bunu uzlaşı ve diyalogla konuşamazsak bunları nasıl çözeceğiz? Şunu gördük iki sene içinde: Gerçekten çok temel yasalarda, çok ağır konularda el ele verdiğimiz zaman Meclis büyük bir performansla yasaları çıkarabilmiştir.

Şimdi, bugüne kadar bir haftalık önerilerle gelen iktidar partisi, ilginç bir şekilde ilk kez bir aylık öneri paketiyle geldi. Biz bunu başından beri savunuyorduk, bir aylık programlar olsun, Meclis önünü görsün, hangi yasa ne zaman gelecek, herkes ona göre konuşmalarını hazırlar, araştırmalarını yapar, doğru olan budur, Meclisin bu konuda faydası, katkısı daha çok olur diyorduk zaten. Ama diğer üç grup, muhalefet göz ardı edilerek sırf iktidarın gündemine göre gündem belirlenmez. İktidarlar eğer gündemlerine göre gündem belirlemeye kalkarlarsa demokrasilerin bir çoğunluk diktası olmadığını, bunun da hukuken sınırlarının çizildiğini, çıkan yasaların da Anayasa Mahkemesine gittiğini, zaten burada son iki senede görüşülen birçok yasanın Anayasa Mahkemesinden döndüğünü biliyoruz.

Şimdi, bu çerçeve içinde, mayınları konuşurken bulunmadığım bir oturumda 3’üncü madde görüşülmüştü ve o maddeyle ilgili bir önergem vardı. Şöyle bir açtım baktım, evet mayınlar temizlensin, hepimiz bu konuda hemfikiriz. Hatta, Suriye sınırı değil, eğer Ottawa Sözleşmesi ise sözleşme yükümlülüğü ise bütün sınırlar, Irak, İran, Ermenistan, Gürcistan bütün sınırlar neden temizlenmesin? Ki Irak-İran savaşından sonra mayın faciasını bilmek için Bahman Ghobadi’nin “Kaplumbağalar da Uçar” filmini seyretmek yeterlidir. Hatta mayını, mayının acılarını bilmek için… Mayın mağdurları, kopan kolları, bacaklarıyla buraya geldiler, Meclis gruplarına da katıldılar. Bırakın onu, hepinizin gençlik yıllarına bir dönerseniz, Yılmaz Güney’in “Hudutların Kanunu”nu mutlak surette seyretmişsinizdir birçoğunuz. Hudutların Kanunu’nda mayının acımasızlığı anlatılırken biz… Evet, mayınlar temizlensin ama niye mayınları temizledikten sonra orada yaşayan halka, toprağına el konulmuş insanlara, tapusu belli olan insanlara vermiyoruz? Sonra da kalanı tarım ve hayvancılık kooperatifleri kurarak, tarımı destekleme teşvikinden GAP’a bağlayarak, GAP’ın bünyesindeki sulamayla birleştirerek hem tarımı hem hayvancılığı kooperatif sisteminde sınır bölgesinde yaşayan insanların, köylerin yararlanacağı bir şekilde dizayn etmeyelim.

Bakın arkadaşlar, 1 milyar dolar mayın temizleme maliyeti. Bugün, o mayınları döşeyen bir istihkâm taburu komutanının açıklaması vardı basında: “Bana üç dört tane tabur verin. Bu yaşımla -7. Kolordu İstihkâm Taburunda mayının bütün haritası vardır- gider, bir sezonda sökeriz mayınları.” diyor. Türkiye Cumhuriyeti ordusu eğer mayınlarını sökemeyecek durumda aciz ise NATO’nun 1’inci ordusu değildir. Dünyanın 10’uncu büyük ordusu içinde yer alamaz. Bir istihkâm olayını halledemeyen bir ordunun onuruyla Meclisin oynama hakkı yoktur. Yabancı şirketlere bu nedenle peşkeş etme hakkı yoktur. Kırk dört yıllığına -beş yıl da süre tanıyarak, Ottawa Sözleşmesi dikkate alınarak- bunu, mülkü, toprağı yabancılara kendine set çeker gibi -600 kilometreyi aşkın, 300 metre eninde- verme hakkımız yoktur, hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu yasayı bu şekilde kilitlemenin de hakkı yoktur hiçbirimizin.

Gelin, iktidar partisi bu mayın tasarısını tekrardan bir geri çeksin, tekrardan bütün gruplar konuşalım, ilgili kurumları tekrar dinleyelim. Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda, ısrarla, üye olarak muhalefet şerhimi koyduğum zaman, lütfen, Türk Silahlı Kuvvetlerini çağırın, dinlemek istiyorum ve öğrenmek istiyorum, niye bu kadar operasyon gücü olan bir ordu istihkâmı bu eski mayınları sökemiyor, atamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu iyi bir görüntü değil. Hem sökememek iyi görüntü değil hem yabancıya yaptırmak kötü görüntüdür hem de kırk dört yıllığına bu vatan toprağını yabancılara orada toprağın gerçek sahipleri varken vermek hiç de doğru bir yaklaşım değil.

Gelin, bu teklifi geri alın. Kapalı oturum yapalım. Kendi içimizde konuşalım, tartışalım, ortak çözümü bulalım. Demeyin “1 milyar dolar masraf lazım.” Sadece işverenlerin primini indirdik, 2009 bütçesinde 4,8 milyar dolar paramız gitti. Bakın, kaç kalem daha sayabilirim. Batan bankalarda 100 milyar doları gitti vatandaşın, bu hazineden vergileriyle ödendi. Bunun hesabını bu şekilde yapmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – İnanın, AK PARTİ’yi de rahatlatacaktır bu, hepimizi rahatlatacaktır. Gelin, bugün bunu çekelim ve tekrar birlikte çalışma ortamını sağlayalım. Bu görüntü bize yakışmıyor.

Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

III.- Y O K L A M A

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, aynı anda hepsi ayağa kalkmadı, kalkmaları lazım.

BAŞKAN - Sayın Vural, Sayın Günal, Sayın Şandır, Sayın Akçay, Sayın Korkmaz, Sayın Yalçın, Sayın Torlak, Sayın Kutluata, Sayın Uslu, Sayın Nalcı, Sayın Asil, Sayın Özensoy, Sayın Taner, Sayın Paksoy, Sayın Çelik, Sayın Enöz, Sayın Özdemir, Sayın Ayhan, Sayın Kaya, Sayın Ural, Sayın Akcan, Sayın Serdaroğlu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biraz önce bir oylama yaptınız. Burada üç dakika süre vermenize rağmen, bir dakika otuz yedi saniye kala “vardır” dediniz. Milletvekillerinin bir yoklama sırasında bulunma hakkını süreli bir konuda kullandırmadınız. Dolayısıyla, bu uygulama doğru olmamıştır. Yani şimdi üç dakika süre verdiniz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, şimdi uyun efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı olabilir, bir diyeceğim yok ama bir milletvekilinin…

BAŞKAN – Tamam, özür diledim ben Genel Kuruldan.

OKTAY VURAL (İzmir) – …toplantıda bulunma hakkı uygulama ile ilgili yok edilemez.

BAŞKAN - Dolayısıyla, şimdi ona göre davranacağım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hatta bir dakika da ek süre verin efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ad okumak suretiyle yoklama yapın. Bugüne kadar hiç ad okunmak suretiyle yoklama yapılmadı.

BAŞKAN – Okuyacağım Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’te açık hüküm var. Burada millet hiç olmazsa milletvekillerini tanır.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin… Demin milletvekillerini saydık, tespit ettik.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tamam efendim. (Gürültüler)

BAŞKAN – Yani şimdi bir dakika vereceğim yoklama için yani yapmayın!

Yoklama için üç dakika süre veriyorum. Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kimler girmeyecek Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bir muhalefet hakkını kullanırken burada oturan kişilerin de insan olduğunu, hisleri olduğunu unutmazsak –herkese söylüyorum- iyi olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Ben kendimle ilgili konuştum Sayın Ağyüz. Siz de sürekli emir kipiyle hitap ediyorsunuz bana, lütfen onu kesin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/96) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun, 27/5/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

3.- (10/178, 10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/05/2009 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 27.05.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                     Hakkı Suha Okay

                                                                                                                             Ankara

                                                                                                                    Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/178, 10/190 ile 10/237 esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul’un; 27.05.2009 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, ben usulle ilgili bir şey söylemek istiyorum efendim.

Bakın, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi diyor ki: “Uzlaşma olmaması hâlinde -Danışma Kurulunda- Meclis Başkanı veya siyasî parti grupları ayrı ayrı, istemlerini doğrudan doğruya Genel Kurula sunabilirler.

Bu durumda istemin oylanması ilk birleşimin gündemindeki Başkanlık sunuşlarında yer alır ve Genel Kurulun oylamasına sunulur.”

Şimdi, dün AKP’nin sunduğu grup önerisini biz burada kırk dakika müzakere ettik efendim ve oylamaya geldi, oylama yapılmadı.

Şimdi, bu tutumunuz hakkında 63’üncü maddeye göre söz istiyorum efendim, çünkü yanlış yapıyorsunuz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Doğru söylüyorsun, doğru!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bırak canım, ne doğru ya! O da bir taktik! O da bir taktik, uzatma taktiği!

Bir taktik de buradan efendim, buyurun. Güya sureti haktan görünüp…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kardeşim, doğrusunu size… İç Tüzük burada…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bırak şimdi!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye bırakayım? Sen evvela öğren de gel de sondan sonra…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yeni bir taktik şimdi yani!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne taktiği ya?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Taktik tabii canım!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben bir şey söyledim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Ali Rıza Öztürk adına verdiğimizi almadınız, kabul etmediniz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Kürsüye niye vuruyorsun?

Sayın Başkan, Meclis kürsüsüne vuruyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne olur?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Vurulmaz!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Şuraya vuruyorsun ya.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Vuramazsın! O vurduğun Meclis Başkanının kürsüsü.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hatırladın, sağ ol. Sonunda hatırladın yani.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.52

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerinde, lehinde konuşmak üzere Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, daha önce arz etmiştim, lehte ve aleyhte konuşan arkadaşları lütfen okursanız…

BAŞKAN – Hemen okuyayım, özür dilerim… Özür dilerim Sayın Vural.

Lehinde Sayın Tekin Bingöl, Sayın Ali Koçal; aleyhinde Sayın Nevzat Korkmaz, Sayın Mustafa Elitaş.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ben devrediyorum konuşmamı.

VI.- AÇIKLAMALAR  (Devam)

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Başkanlık Divanının tutumu hakkında açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, AKP Grubunun, yani milletvekilinin getirdiği söz talepleri aynı anda olmadı. Bu konuda sizin tutumunuzla ilgili biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi bir usul tartışması açmıştı. Ben de bu usul tartışmasında sizin uygulamanızın doğru olduğuna ilişkin talepte bulunmuştum. Benim bu talebim, maalesef, kâtip üyeler tarafından, aynı anda olmadığı gerekçesiyle reddedildi.

Şimdi, bir taraftan ben sizin uygulamanızın doğru olduğuna ilişkin bir talepte bulunuyorum. Bu talebi sözlü ve yazılı olarak iletmeme rağmen “Aynı anda olmamıştır.” şeklinde reddediliyor. Diğer taraftan, daha sonra, diğer grupların müracaatından sonra yapılan bir talebi aynı anda yapılmış gibi işlem görüyor. Şimdi size soruyorum: Sayın Başkan Vekilim, Sayın Başkanım, ben sizin tutumunuz lehinde söz istedim, neden bana söz verilmedi? Takdir edersiniz ki Milliyetçi Hareket Partili bir milletvekili olarak, siz bu oturumu yönetirken, bu tutumun doğru olduğuna ilişkin ifadenin burada belirtilmesi engellendi. Neden engellendi bilmiyorum, neden “Aynı anda değil.” diye söylendi. Yani iki tane selam çakmakla, burada “Doğru buluyoruz.” demekle bu tutumun doğru ya da yanlış olduğu ifade edilmiyor. O bakımdan yani neden bu farklı uygulama yapıldı? Neden şimdi böyle yapılmıyor? Bunu kâtip üyelerimizin izah etmelerinde fayda var. Bu konuda Grup Başkan Vekili olarak tutumunuzun lehinde söz istedim. Bu söz istemim yürürlüğe konmadı, hangi amaçla konmadı? (AK PARTİ sıralarından “İyi niyetle.” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Vural, kâtip üyeler aldığı için söz taleplerini bu konuda bir bilgim yok ama bundan sonra son derece daha farklı bir dikkat içinde olacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aynı işlem yapıldı Sayın Başkan. Kâtip üyeler neden alıyorlar? Kâtip üyemiz aynı anda olmayan bir işlemi neden aynı anda yapılmış gibi değerlendiriyor? Bu ayırımcılık niye? Ben kendi partimin mensubu Sayın Milletvekilinin yönettiği oturumda tutumunun doğru olduğunu ifade edemeyecek miyim? AKP’liler mi yapacak bunu? Yapsalar gam yemem. Selam çakmakla, doğru buluyoruz demekle, sadece bir vakit oynamak için, mayın şeyini geçirmek için söz hakkının engellenmesi doğru olmamıştır.

Lehte aldıkları konunun da maalesef lehinde mi aleyhinde mi olduğu dahi belli olmamıştır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, bakın benim grubum yok diye benim konuşmalarımı kale almıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN – Yok, alıyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika efendim.

Bakın, ben baştan beri tutumunuzun hatalı olduğunu, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre…

Geçen birleşimde AKP’nin verdiği grup önerisi var. Bu grup önerisi burada kırk dakika tartışıldı, lehte, atehte ikişer kişiye söz verdiniz. Bu grup önerisi müzakeresi bitti oylamaya geldi. Oylamaya gelince saat yediyi geçtiği için oylama yapmadınız. Şimdi buraya kadar doğru.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Meclisin vaktini çalıyorlar, bu konuşmaların hepsi amaçlı, sanal konuşmalar Başkanım!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, normalde böyle bir müzakeresi tamamlanan bir konunun, gündemin oylanacak işler bölümüne girmesi ve ondan sonra da ilk onun oylanması lazım ama bakın 19’uncu madde de diyor ki: “Grupların önerileri ilk birleşimde oylanır.” Bakın çok açık, burada, açın okuyun.

Şimdi, siz bunu kale almadınız, öteki grup önerilerini işleme koydunuz. Bu, sizin İç Tüzük’e aykırı hareketinizden dolayı İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre hakkınızda usul tartışması açılmasını istiyorum. Tutumunuz İç Tüzük’e aykırı çünkü 19’uncu madde çok açık.

Peki, o kırk dakikayı biz niye boşuna geçirdik Sayın Başkan? Dün efendim, dün kırk dakikayı niye boşu boşuna…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yeni bir taktikle bugünü de geçirelim!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kırk dakika konuştuk, dün tartışıldı, son aşamaya geldi, ondan sonra AKP’nin grup önerisinin bugün oylanması gerekirdi. O grup oylaması yapıldıktan sonra gündem ona göre belirlenecekti, ona göre de dün zaten yapılması gereken işler fiilen yapılmamış olacağından gündem bugün de devam edecekti ama sizin yaptığınız İç Tüzük’e aykırı. Uygun görürseniz 60’ıncı maddeye göre tutumunuz hakkında söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Şimdi, dünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisinin tamamına baktığınız zaman, salı gününü, çarşamba gününü, perşembe gününü ve cuma gününü tanzim eden bir grup önerisiydi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bu önemli değil. Önemli olan, dünkü grup önerisinin müzakeresi tamamlanmıştı, oylama safhasına gelmişti. Bakın, bir kanun maddesini müzakere ediyorsunuz, kanun maddesinin müzakeresi bittikten sonra oylama safhası eğer tahakkuk etmiyorsa ondan sonra gelecek ilk birleşimin “Oylaması Yapılacak İşler” bölümünde yer alacak. E şimdi, biz dün kırk dakika çalıştık onun üzerinde. Peki, ne yapacağız onu? Yani evvela müzakeresini tamamlaması…

BAŞKAN – Büyük oranda kadük kaldı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, kadük kalmadı, hayır, oylama yapılmadı. Kadük kalmadı. İsterseniz…

Tutumunuz hakkında söz istiyorum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oylayalım Sayın Başkan, Sayın Genç doğru söylüyor, oylayalım bitsin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, sizin tutumunuz hakkında aleyhte söz istiyorum 63’üncü maddeye göre, İç Tüzük’ün.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre, milletvekillerinin Divanın yönetme üslubuyla ilgili usul hakkında tartışma isteme hakkı vardır İç Tüzük 63’e göre ve bu talep tüm görüşmelerin önüne alınarak yerine getirilmelidir. Sayın Milletvekilinin usul hakkındaki talebinin Başkanlığınızca karşılanmasını talep ediyorum. 63’ü okursak bu çok açık bir hükümdür.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ya, takdir hakkı yok, ne söylüyorsunuz orada Başkana?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Takdir hakkı yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne söylüyorsunuz orada Başkana ya? Hep yanlış! Öyle şey olur mu ya!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bunlar talimatlı!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yani milletvekillerinin görüşü daha mı önemsiz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman ara verin de ondan sonra tartışın, burada olmaz.

CUMALİ DURMUŞ (Kocaeli) – Başkanım, ara verin.

BAŞKAN – Sayın Şandır, bir şey mi diyecektiniz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, 63’e göre zatıalinizin takdir hakkı yok.

BAŞKAN – Evet, takdir hakkım olduğunu biliyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Olduğunu değil, olmadığını. Takdir hakkınız yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Şandır takdir hakkım olduğunu söyledi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır, olmadığını söyledim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yanlış anlaşıldı, yanlış!

BAŞKAN – O zaman yanlış anlamışım. Sıraları dövmeye devam edin!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, takdir hakkınız var ama, takdir hakkınızı… Yani siz de inanıyorsunuz ki yaptığınız işlem hatalı. İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre Danışma Kurulunun ne işleme, grup önerilerinin ne işleme tabi olacağı orada açık açık belirtilmiştir. Uygun görürseniz 63’üncü maddeye göre konuşayım efendim. Fazla bir şey yok, arkadaşlar da belki öğrenmek istiyorlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Anadol…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım, şunu arz ediyorum efendim: 63’üncü madde açık, son fıkrasını okuyorum:  “Bu yolda bir istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir.”

ÜNAL KACIR (İstanbul) – İşin sonuna gelmeden önce talepte bulunmak lazım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Efendim, bulunuyoruz. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Anadol, sizi dinledim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Elitaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre “on dakikayı geçmemek üzere” diyorsa, Sayın Genç’e iki dakika verin, meramını anlatsın. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir)- Efendim, lehte söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Genç, tutumum aleyhinde söz aldı.

Buyurun Sayın Genç.

VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- AK PARTİ Grubu önerisinin geçen birleşimde oylama aşamasına gelindiği ve bu birleşimde oylanması gerekirken oylanmadığı nedeniyle Başkanın tutumu hakkında

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllarca bu Meclisi yöneten bir arkadaşınız olarak, burada İç Tüzük hükümleri eksiksiz olarak uygulandığı takdirde bu Meclisin çok rahat çalışacağına inanıyorum.

Şimdi, dün ne yapıldı? Bakın, dün, burada, AKP Grubunun bir önerisi geldi. İşte, bu haftalık ve önümüzdeki haziran ayının bazı günlerinin gündemi düzenlendi.

Arkadaşlar, burası Meclis. Bu gündemi düzenleyen AKP Grubunun önerisi kırk dakika tartışıldı; iş oylamaya geldi. Oylamanın gecikmesinde sizin Grup Başkan Vekili Mustafa Bey’in çok büyük hatası oldu. Nasıl hatası oldu? Mustafa Bey, çıktı kürsüde muhalefet partisinden Bütçe Plana katılan üyelerin aslında düşüncelerinin farklı olduğunu, gerçek düşüncelerinin raporda olan şekilde olmadığını, hatta Akif Bey’in, CHP Milletvekili arkadaşımızın bu kanun müzakere edilirken daha başka bir görüş öne sürdüğünü, ama sizin grup olarak bu Bütçe ve Plan Komisyonundaki üyeleri baskı altında tuttuğunuzu ve onların oradaki görüşlerini sizin dikte ettirdiğinizi söyledi.

Bu, Bütçe Plan Komisyonunda görev yapan muhalefet partisi milletvekillerinin şahıslarına açıkça bir sataşma idi. Eğer Mustafa Bey bu sataşmayı yapmasaydı dünkü o grup öneriniz zamanında oylanacaktı, bugün de bu kadar boşa gitmeyecekti.

Şimdi, önemli olan, burada yapılması gereken, İç Tüzük’ün iyi uygulanması lazım.

Şimdi, evvela, grup başkan vekilleriniz bu işi yapamıyorlar. Bak, samimi söylüyorum size, dostça söylüyorum. Çünkü grup başkan vekilleri, iktidar partisinin grup başkan vekilleri sataşma yapmaz. İktidar partisinin grup başkan vekilleri Meclisin çalışmasını sabote etmez, mümkün olduğu kadar Meclisin süratli çalışması için hatta konuşmaması lazım.

Bakın, biz burada… Ben yedi sene Meclis Başkan Vekilliği yaptım burada, orada da yedi tane grup vardı arkadaşlar, yedi tane grup vardı. Her grubun ayrı ayrı söz hakları vardı. O zaman önergelerin sınırları çok genişti. Her fıkra hakkında dört önerge veriliyordu. Ama biz buna rağmen çok ciddi kanunlar çıkarıyorduk. Niye çıkarıyorduk? Aklıselimimizle, dirayetli yönetimimizle bunu çıkarıyorduk. Ama bakıyorum şimdi, karşınızda iki tane, üç tane grup var, o grup karşısında bile çıkaramıyorsunuz. Demek ki, bir hata var burada. Bu hata İç Tüzük’ten kaynaklanmıyor. İç Tüzük’ü zaten kendi lehinize en iyi şekilde yapmışsınız.

Şimdi, vergi kanunlarını getirmişsiniz “Temel kanun” diyorsunuz. Vergi kanununun temel kanunla ilgisi var mı arkadaşlar? Vergi kanununun üç beş maddesini… Hem de vatandaşın canına, malına dokunuyorsunuz. Yani vergi getiriyorsunuz, muafiyet getiriyorsunuz, istisna getiriyorsunuz; bu getirilen muafiyet, istisna, yeni vergiler, vergi nispetlerinin artırılması ve eksiltilmesi. Bunlar vatandaşın ekonomik kaynağına, ekonomisine dokunan ciddi meselelerdir. Bunların temel kanun olarak hiç müzakeresiz geçmesi mümkün müdür?

Yine Türk vatandaşlığı kanunu getiriyorsunuz; peki, Türk vatandaşlığı kanununda vatandaşlar için birtakım mükellefiyetler getiriyorsunuz -bunlar, niye maddeler burada okunup da en azından Türkiye Büyük Millet Meclisini dinleyen vatandaşlarımız, çok bunu takip ediyorlar- burada bu maddeler, yahu acaba bu Türk vatandaşlığı kanunu  millete, ne getiriyor, vatandaşlara? Bunların teker teker burada okunup tartışılması gerekmiyor mu? Yok, efendim, temel kanun. Yahu, arkadaşlar, temel kanun aslında o anlamda değil. Anayasa Mahkemesi daha önce bunu iptal etti ama sonradan siz geçen dönemde getirdiniz bunu, temel kanunu getirdiniz. Tabii, Anayasa Mahkemesi Başkanı da biraz sizinle çok yakın dostluk ilişkileri içinde. Evvela dediniz ki: Nasıl olduysa öyle bir kanun çıktı. Yani temel kanun. Siz kırk maddelik, elli maddelik bir kanunu iki maddede geçirirseniz böyle bir temel kanun olur mu? Yani İç Tüzük’ü bundan daha kısaltarak Meclis çalışmalarını daha süratlendirmeniz mümkün değil.

Şimdi, yeni iç Tüzük’ten bahsediliyor. Yeni İç Tüzük’le neyi yapıyorsunuz? Bağımsız, konuşmasın. Yahu, değerli milletvekilleri, niye bağımsız, konuşmasın? Yani eğer bağımsız… Bir tek, işte şimdi, bu dönem biraz ben konuşuyorum, öteki arkadaşlarımız da konuşuyor DSP’li milletvekili arkadaşlarımız. Yani bu konuşmanın sizi rahatsız etmemesi lazım. Gerekirse Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma saatlerini uzatalım. Biz buraya niye geldik? Kanun çıkarmak için geldik. E, nasıl kanun çıkaracağız? Bu memleketin ve milletin lehine kanun çıkaracağız. E, siz nasıl kanun getiriyorsunuz? İşte geçen gün getirdiniz, lüks yatlara gümrük vergisiz ithalat hakkını getirdiniz. Lüks yatların ÖTV’sini 9,5 milyar liradan 3,2 milyar liraya düşürdünüz. Yani getirdiğiniz yasalarda vergi muafiyet… Ondan sonra bunlara ÖTV muafiyetini getirdiniz, KDV muafiyetini getirdiniz. Yani sanki bu memleketin hiçbir acil işi yokmuş da bu memlekette işsizlik yokmuş da lüks yatları olan, lüks kotraları olan vatandaşlara “Yahu, bunlar da getirsinler bu yatlarını, kotralarını, denizlerde rahat yaşasınlar.” diye vergi muafiyetini getirdiniz ve yıllık vergilerini indirdiniz. Bu bir defa vicdanın kabul etmeyeceği şey.

Siz burada ülkenin zaruri ihtiyaçları için, işsizliğe çare bulacak, devleti ekonomik yönde güçlendirecek kanunları getirirseniz biz onları destekleriz. Bu memleket hepimizin. Bu memlekette bu kürsülerden o kadar çok insanlar geldi geçti ki… Hafızalarda, bu kürsüden gelip geçenlerin, kimlerin hoş sedaları kaldı? Bu millete, bu memlekete faydalı hizmetler yapanların sedaları kaldı. Yoksa, işte, çeşitli güç odaklarının, işte ekonomik güçleri güçlendirmek için, onlara yaranan kanunları buraya getiren arkadaşlarımız, maalesef, hem tarih huzurunda hem de vatandaş huzurunda pek itibar sahibi olmadılar.

Şimdi, Başkanın tutumu şuradan yanlış: İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi diyor ki: “Danışma Kurulu, Başkanın, grupların daveti üzerine toplanır. Eğer uzlaşma olmazsa, her grup kendi önerisini Genel Kurula getirir. Genel Kurul da -‘ilk birleşimde’ diyor ama- Genel Kurulun ilk birleşimi…” Dün ne idi? İlk birleşim oydu ama dünkü olay o ilk birleşimde bitmediğinden bugünkü ilk birleşime geldi. Yani açıkça “İlk birleşimin ilk sırasında olur.” diyor.

Şimdi, Sayın Başkan, bugün ben Başkanlık makamında olsaydım, orada evvela, geçen birleşimde tartışılmış, konuşulmuş, ondan sonra oylama safhasına gelmiş bir konuyu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılmış, son, bütün müzakeresi bitmiş bir konuyu siz görmemezlikten gelemezsiniz çünkü burası Meclis. Burada -Meclis olduğu için- o kırk dakikada tartışılmış, tartışması bitmiş olayı, İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre, efendim, daha, iyi bir sonuca varılmamıştır; ikinci bir önerge vererek, yeniden müzakerenin -birer daha, aynı usulle- uzatılması konusunda bir önerge verilip de Genel Kurul tarafından kabul edilmediği takdirde, o konu gündemin “Oylanacak İşler” bölümüne girecekti. Başkan, bugün de birleşimi açtığı anda, oraya geçecekti. Öteki grup önerilerini de işleme koymaması lazımdı çünkü evvela dün AKP’nin oylanmamış ama müzakeresi tamamlanmış önergesinde bugünkü gündemi de hallediyordu ama o oylama sırasına gelmişti, onu oylayacaktı; o oylandıktan sonra ancak bugünkü gündem ona göre belirlenecekti. Ha, yarına gruplar başka bir öneri getirebilirlerdi. Aslında uygulaması da böyle.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – AKP yeni önerge verince geri çekmiş sayılır.

KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü ortada fiilî bir durum var. Bu fiilî durum nedir? Gündemi belirleyen bir grubun müzakeresi bitmiş…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Genç, AKP öneri getirince diğer gruplar da getirdi ve mesele düştü.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, ben düşüncemi söylüyorum.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Yeni öneri verilince eskisi geri çekilmiş sayılır.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bu işin olması gereken şeklini burada söylüyorum. Ama o öyle yapılmadı, ondan sonra yeniden grup önerileri geldi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kamer Bey, bugün yeniden getirdi AKP, yeniden getirdi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, getiremez. Getiremez, bir grupta bir ciddiyet olur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama onlar öyle istedi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Dün getirdi, müzakere yapıldı, ondan sonra o müzakere sonuçta… Yani bir tek oylaması kaldı. Oylaması kaldığına göre onun bugün oylamasını yapmamız lazım, onu biz bir tarafa itemeyiz. Bu Parlamento çalışmalarının temel unsurlarıdır. Yani “Biz onu beğenmiyoruz.” diyemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Dikkat ederseniz, İç Tüzük’te bir kanun tasarı ve teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakereye başlandıktan sonra o kanun tasarı ve teklifini, onu, tasarıyı Hükûmet de geri çekemez, o teklifi veren kişi de çekemez. Ancak onun geri çekilmesi Genel Kurulun iznine bağlı. Ama AKP grup başkan vekilleri bugün pekâlâ diyebilirlerdi ki: “Efendim, biz, dün müzakeresi tamamlanmış ama oylaması yapılmamış o teklifimizi geri alırız.” O bakımdan yani biz diyoruz ki: “Her şey usulüne göre yapılsın.” Tabii, bu Parlamentoda bazı hatalar yapıla yapıla bazı yöneticilerimiz bu Parlamento çalışmasını herhâlde iyi kavrarlar. Mümkün olduğu kadar burada hatasız iş yapalım diyorum sayın milletvekilleri. Yani ben bu Meclisin çalışmasını istiyorum. Bu Meclis Türk milletinin göz bebeğidir, bu göz bebeğimizi iyi korumamız lazım, itibarını iyi korumamız lazım.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Lehte konuşmak üzere Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açılan usul tartışması çerçevesinde Sayın Başkanın tutumunun lehinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, iki gündür, geçen haftaki süreci saymıyorum ama son iki gündür bir siyasi inatlaşmanın ortasında gözüküyor Parlamento. Ben, geçen dönemde beş yıl grup başkan vekilliği görevi yaptım. Zaman zaman muhalefet partisinin -o zaman ilk başta tek partiydik, daha sonra bir başka grup oluşmuştu- ya da partilerinin bir uzlaşma zemini olmadığında İç Tüzük’ün kendilerine verdiği hakları kullanması kadar doğal bir girişim olamaz. Öncelikle, AKP’deki arkadaşlarımın bu tutumu saygıyla karşılamalarını istiyorum. Böyle de gerekiyor, dünyanın bütün parlamentolarında da böyledir. Muhalefet partileri, mevcut İç Tüzük’ü gerek konuşma süreleri gerek diğer argümanları kullanarak, uzlaşma sağlayamadıkları noktada haklılıklarını ifade etmek için bu zemini kullanırlar. Burada bir terslik yok.

Değerli arkadaşlarım, benim üzerinde durmak istediğim temel bir konu var. Size dönük eleştirilerim olacak, belki de zaman zaman benim kendi içimde de yaptığım öz eleştirileri sizlerin de yapması için size bir davet çıkarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de demokrasiyi biz henüz kurumlarıyla, kurallarıyla tam oturtamadık. Bu, genel bir özeleştiri. Ama baktığınız zaman en temel sıkıntımız, iktidar penceresinden olaylara baktığımızda “çoğulculuk” ile “çoğunluk” kavramlarını birbirine karıştırmamız. “Ben çoğunluğum, her dediğim doğrudur.” ya da “Yürütme olarak yasama organının üzerinde her söylediğim yasama organı tarafından yerine getirilir.” mantığıdır; hiçbir şekilde toplumsal çoğulculuğun ne sesler çıkarttığını, ne taleplerde bulunduğunu, hangi yanlışların altını çizdiğini veya “Şunlar da buna eklense daha doğru olur.” seslerini dikkate almamaktır. Bu, geçen dönemde iktidar partisi grubunun çok sık yaptığı bir uygulamaydı. O zaman görev yapan arkadaşlarım, 22’nci Dönemde görevde olanlar çok iyi anımsayacaklardır, burada çok çeşitli yasalarda “dayatma” demeyeceğim -o kelimeyle ifade etmek istemiyorum- ama bu uzlaşmazlık durumunu çok kere yaşadık. Bu Danışma Kurulu… Siyasi parti grup önerilerini geçen dönem hemen hemen her gün getirmek zorunda kaldı muhalefet, hatırlayacaksınız ve Parlamento normal gündemine saat 18.00’den sonra başlayabildi çoğu kez.

Değerli arkadaşlarım, konu çok açık. Muhalefetin gerekçeleri, inanın -bugüne kadar bu tartışmaya katılmadım ama izledim- son derece gerçekçi ve hepinizin bire bir kendi vicdanıyla baş başa kaldığında “Evet, bu kavramlar doğru, altını çizdikleri noktalar doğru, bu beni rahatsız ediyor.” diye içinizden geçireceğiniz kavramlar.

Değerli arkadaşlarım, gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek Milliyetçi Hareket Partisi gerekse Demokratik Toplum Partisi sözcüleri bu konudaki görüşlerini dile getirdiler. Bunları tekrar etmiyorum ama bakın, geçen dönem benzer arayışlar olduğunda -grup yönetim sorumlusu olarak arkadaşlarımızla birlikte- Bakanlar Kurulunun çıkarttığı bazı kararlar hakkında idari yargıya başvurdu Cumhuriyet Halk Partisi. Lütfen bunu göz önüne alın. Ben size tarihlerini vereyim, merak eden hukukçu arkadaşlarım olur veya bu konuda kendi içindeki bu dayatmalara karşı bir vicdan hesabı yapan arkadaşlarım varsa ne olur bu yargı kararlarına baksınlar. Bakın, Danıştay 13. Dairesi, Cumhuriyet Halk Partisinin müracaatı üzerine 11 Mart 2009 gün ve 2843 sayılı Kararı ile o zaman çıkartılan kararnamedeki ihale şartnamesinin yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiştir, “İki işlemi bir arada yapamazsınız.” demiştir. Şimdi getirdiğiniz kanun tasarısı, bu yönde Danıştayın vermiş olduğu kararı hiç göz önüne almayan… Hani yargıya saygı vardı? Hani yargı kararlarına uyacaktık? Uyması gereken kim en başta? Kanun tasarısını buraya sunan Hükûmet kanadı.

Değerli arkadaşlarım, bunun gerekçelerini okumuyorum ama tarih ve sayısını verdim, bundan lütfen faydalanın.

Şimdi, bakın, geçen dönem bir –Sayın Genç de belirtti, diğer arkadaşlarımız da belirtti- temel kanun karabastısı yaşadı bu Meclis. Bunun çıkma nedenini de ben size söyleyeyim: TESK Yasası görüşülüyordu, TESK Yasası’nda esnaf ve sanatkâr odalarında yönetici olanların tekrar seçilmesine ilişkin bir hak gaspı vardı. Bu konuda biz direndik, “Tamam, anlaştık” dendi. Kanun tasarısına, biz sözcülerimizi geri çektik, geçici maddelere gelindi, geçici madde 2’de bir iktidar önergesiyle aynı şey tekrar getirildi. Yani bir siyaseten uzlaşma zemininde bir siyasi aldatılmışlık yaşadık ve bundan sonra bunun geri çekilmemesi üzerine -sayın grup başkan vekili arkadaşım orada gülümsüyor, hatırlayacaklar konuyu- Cumhuriyet Halk Partisinin direnişi başladı. Her kanun tasarısında, her kanun teklifinde, her maddede, yürürlük, yürütme dâhil, önerge hakları dâhil, her türlü İç Tüzük’ün verdiği hakkı kullanmaya başladık ve Parlamento üç ay, bir Hâkimler Savcılar Kanununu, bir Sivil Havacılık Kanununu çıkartabildi.

Değerli arkadaşlarım, sonra “Bunu nasıl aşarız?” O zaman İç Tüzük’te belirtilen temel yasa tanımlamasının tamamen dışında, istediği her şeyi temel yasa tarifine oturtturacak bir anlayışla bir İç Tüzük değişikliği yapıldı. Torba yasaların yanında bir de İç Tüzük sonucu bir başka garabetle karşı karşıya kaldı Parlamento. Maddeler okunmadan, tartışılmadan, ne olduğu anlaşılmadan, bir bölüm hakkında on dakika muhalefet partisi söz alacak, iktidar partisi iki dakikada bunun doğru olduğunu söyleyecek; iki önerge, onların da çoğu iktidar partisi tarafından doldurulmuş oluyordu. Ee, “İkinci bölümde yer alan 11’inci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. 12’nci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Edilmiştir. Ne kabul ediyoruz, hiç kimse bilmiyor.

Değerli arkadaşlarım, Parlamentonun saygınlığına karşı görevlerimiz var. Şimdi, bakın, doğru siyaset bazen yanlışta ısrar etmemektir, bu önemli bir nokta. Bazen belki de en önemlisi, yanlışlıkları, eksiklikleri söyleyebilecek cesareti taşımaktır siyaset.

Ben, AKP Grubundaki bu duyarlılığı gösterecek arkadaşlarımı bir kere daha, bu yasayı geri çekerek muhalefetin dile getirdiği noktalarda bir düzenleme yapılmasını sizin kendi Hükûmetinize ve grup başkan vekillerinize talep etmeniz gerektiğini düşünüyorum. Bu son derece önemli bir nokta.

RECEP KORAL (İstanbul) – Siz yapıyor musunuz bunu? Muhalefetin yanlışlarını söylüyor musunuz?

HALUK KOÇ (Devamla) – Biz iktidar olursak o süreci yaşarız Sayın Recep Bey.

Dün burada oturuyordu bugün yok ama mutlaka bu konuşmanın tutanağını izleyecektir, hani basında “Ebu Zerr” olarak tanımlamada bulunuluyor, Sayın Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısından, bu konuda, “her türlü sıkıntıya karşı ses yükselten kişi” olarak kamuoyunda, basında yer aldı, bu konuda bu ortak duyarlılıkları, muhalefetin yüksek sesle dile getirdiği, sizin aynı duyarlılıkları taşıdığınız ama bir siyasi parti görevi içerisinde ses çıkartamadığınız bu duyarlılıkları belki Sayın Arınç’ın dile getirmesi bu yakıştırılan sıfatı hak etmekte ona biraz daha paye kazandıracaktır.

Değerli arkadaşlarım, kamuoyuna karşı son derece sıkıntılı bir görüntüye giriyor Parlamento. Bakın, burada grup önerileri üzerine koşuşturan milletvekilleri, çekilen kuralar, bazen konunun dışında konuşmalar… Muhalefet hakkını kullanıyor, tamam ama dışarıdan bakan insan ne İç Tüzük bilir ne iktidarın tutumunu değerlendirebilir ne muhalefetin görüntüsünü değerlendirebilir. Topyekûn bu Parlamentonun saygınlığı insanlarımızın, yurttaşlarımızın gözünde yara alır.

Değerli arkadaşlarım, aklın yolu birdir. Evet, bu mayınlı arazi temizlenmelidir, uluslararası anlaşmaya tarafız ama temizlenmesi… İhale de neyle yapılacaksa yapılır, kim yapacaksa yapar ama bunun karşılığında muhalefetin itirazı olan noktalarda bir kere daha duyarlılık göstermenizi sizlerden özellikle rica ediyorum. Sağduyulu bir arkadaşınızın konuşması olarak bunu belleklerinizde, vicdanlarınızda değerlendirin.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koç.

Usul tartışmasında aleyhte söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak. Buyurun Sayın Kaynak.

Buyurun Sayın Kaynak.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in açtığı usul tartışmasında aleyhte söz aldım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Usul tartışmasını ben açmadım, Başkan açtı.

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Dünden oylaması yetişmediği için bugün grubumuz yeni bir öneri getirmiştir. Bu sebeple tutumunuzun aleyhindeyim.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar[!])

BAŞKAN – Usul tartışmasının lehinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural. Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, tabii, burada, biz, usul tartışmasının lehinde, aleyhinde değil, sizin tutumunuzun lehinde ve aleyhinde olup olmadığını tezekkür ediyoruz. Biraz önce AKP’ye mensup Sayın Milletvekili “Kamer Genç’in usul tartışmasının aleyhindeyiz.” dedi.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sürçülisan oldu.

OKTAY VURAL (Devamla) – Biz, burada, Başkanın uygulamasının lehinde mi, aleyhinde mi… Bu durumda, herhâlde, AKP Grubu, Başkanlığın uygulamasının aleyhinde söz almış oldu. Ben doğru bulmuyorum. O zaman Kamer Genç’le aynı şeyi düşünüyorsunuz. Bu durumda AKP Grubunun bu kendi önerilerinin bugün oylanmaması konusunda itiraz etmesini anlamış değilim. Siz “Oylanmalıydı, yapılmalıydı, bitmeliydi.” diyorsunuz, Kamer Genç’in iddiası bu, siz de bu iddianın doğru olmadığını ifade ediyorsunuz. Dolayısıyla bu konuda ciddi bir çelişki var. AKP Grubu, gerçekten, bu konuda nasıl bir usul oluşması gerektiğini ifade etmesi gerekir.

Sayın Başkanım, bence tutum doğru. Neden? Şimdi, AKP Grubunun yaptığı öneri, salı gününü de içine alan, bir RTÜK seçimini de dikkate alan bir öneri. Şimdi salı günkü çalışmayla ilgili bu öneri kabul edilse ne anlam ifade edecek, RTÜK seçimini ne zaman yapacağız, salı yapmamış olduğumuza göre çarşamba günü mü yapacağız? Dolayısıyla bu konunun açıkçası tamamlanmasının, bu birleşimde yapılmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz, dolayısıyla öneri düşmüş olacaktır. Yani bugün bu öneriler doğrultusunda bakıldığı zaman yeni grup önerileriyle değerlendirme yapılacak.

Aslında burada daha önce benim söz talebim olmuştu, sizin tutumunuzun, 37’nci maddeyle ilgili, tutumunuzun lehinde söz istememe rağmen bu söz isteğimin Kâtip Üye tarafından dikkate alınmayıp, CHP grup önerisi üzerinde söz almaları daha sonra olmasına rağmen aynı anda getirildiğini ifade etmiştim, bunun doğru olmadığını belirtmiştim. Daha sonra Kâtip Üyeyle yaptığım görüşmede bir farklı anlayış geliştiğini düşünüyorum. Sayın Elitaş önce vermiş, Sayın Aydın’ın verdikleri de daha sonra gelmişti. Öncelikle aldıkları Sayın Elitaş’ın talebiydi. Dolayısıyla bu talebi biz öncelikle gündeme getirdik, diğerlerini dikkate almadık demişti. Eğer durum böyle ise o zaman benim itirazımın pek geçerli bir tarafı yok. Ben sadece eğer grup önerileri toptan değerlendirilmiş ve Sayın Elitaş’a söz istenmişse bunun doğru olmadığını söylemiştim, Sayın Kâtip Üye Sayın Elitaş’ın talebinin daha önceden geldiğini ifade etmişti. Bu durumda bu söz taleplerinin aynı anda geldiğine ilişkin iddia açıkçası tartışılır hâle geldi.

Bir diğer konu açıkçası Danışma Kurulunun önerisi. Şimdi, Değerli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in ifadesiyle oylamayı bugün yapacağız. Şimdi, oylamayı bugün yaptığımız zaman, bu durumda, bu oylamayla ilgili olarak Meclis Genel Kurulu salı günkü toplantısını yapamamış olacak. Bir Danışma Kurulu önerisi topyekûn değerlendirilir, parçalı öneri olmaz ve bu öneri, açıkçası AKP Grubunun önerisi topyekûn değerlendirileceği için, Başkanlığın da bu öneriyi parçalama imkânı olmadığı için oylamasını bugün yapmaması bence doğru olmuştur.

Şimdi, aslında, biz neden bu duruma geldik? İlk defa oluyor. Gerçekten ilk defa oluyor. Aslında, neden ilk defa oluyor? Değerli arkadaşlarım, bu mayınlı arazilerin kiralanmasıyla ilgili tüm kamuoyunda endişe var.

Bakın, Yeni Şafak’ta ne diyor, “Kanun geçerse faşistin önde gideni olur.” diyor. “İşin gübresini çıkarmayın.” söylüyor. Vakit “One minute yani.” diyor. Bugün “Başbakan altından kalkabilir mi?” diyor. Bütün bunlarla ilgili herkeste bir endişe var ise, değerli arkadaşlarım, demek ki bir bilgilendirme noksanı var. Neden bu dayatmayı ileri safhalara götürüyoruz?

Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “Kuşkusu olanlar, şüphesi olanlar -ki olabilir, gayet tabiidir- o zaman onları da en iyi şekilde yetkililer, başta Hükûmet olmak üzere uzmanlarını göndererek açıklayacaklar.”

Değerli arkadaşlarım, Plan Bütçe Komisyonundaki değerli arkadaşlarım, sorduğunuz sorulara bir cevap geldi mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Burada alamadık ki!

OKTAY VURAL (Devamla) – Gelmedi. Burada alamadık. Yani Cumhurbaşkanı “Bilgilendirilsin” diye söylüyor, bütün basın yayın kuruluşları -hangi yelpazede olursa olsun- bu konuda endişelerini belirtiyor. Ben inanıyorum ki siz de soruların bir kısmının cevabını bulabilmiş değilsiniz ya da size verilebilmiş değil. Bu durumda, gelin, bu konuda grupların endişelerini giderecek, bütün medyanın, kamuoyunun endişelerini giderecek yöntemi belirleyelim; bilgilendirme olsun, bu endişeler kaldırılsın, hep beraber, birlikte, değerli arkadaşlarım, bu konuyu çözüme kavuşturalım.

Ha, bu konuda ben şöyle iddia ediyorum değerli arkadaşlarım: Gelin, buyurun, AKP’nin içerisinden, değerli arkadaşlarım, 3 kişi, 5 kişi, hiç bu konuda grup yönetimiyle ilişkili olmayan arkadaşlar milletvekilleri olarak gelsinler, bu tasarı doğru mu değil mi, hangi bilgilere ihtiyaç var, bu kararı vermek için.

Bakın değerli arkadaşlarım, Başbakanlığın hazırladığı bir mevzuat hazırlama yönetmeliğine göre düzenleyici etki analizi yapılmadan tasarıların gönderilmeyeceğini ifade ediyor. Bu tasarıda düzenleyici etki analizi yok. Nereyi vereceksiniz, nereyi kiraya verecekseniz o bile belli değil, çevreyi nasıl etkileyecek belli değil. Ottawa Sözleşmesi’ne göre, bu çevreyle ilgili, o toprağı etkilemeyle ilgili bütün bilgilerin onaydan sonra yüz seksen gün içinde verilmesi lazım. Bu bilgiler paylaşılmış değil. Sizden sadece ne isteniyor? Şu kıymetli parmaklarınızı! Değerli arkadaşlarım, milletvekillerinin sadece parmağı kıymetli değil, beyni de kuvvetlidir. Yani sadece ona ihtiyaç yok. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, gelin inandırın, kamuoyunun hepsini inandırın, değerli milletvekillerimiz yüreğiyle, parmağıyla, başıyla buna “Evet” der. Ama sadece parmakla olmuyor bu işler.

Bu konuda elbette bu süreç içerisinde çeşitli yöntemleri kullandığımız açık. Sayın Başkanım, biz İç Tüzük’teki imkânları kullanıyoruz, İç Tüzük’ün imkân verdiği hâlleri kullanıyoruz. Siz de onu yapıyorsunuz. Bir torba yasayı ya da çorba yasayı temel kanun olarak getiriyorsunuz. Bu İç Tüzük ihlali değil mi, hakkın suistimali değil mi? Niye yapıyorsunuz böyle, ne alakası var? Yeni bir gümrük kanunu yapmıyorsunuz, niye bununla ilgili tasarıyı temel kanun olarak getiriyorsunuz? Gelir Vergisi Kanunu ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapacaksınız. Bunun neresi temel yasa? Siz İç Tüzük’ü çoğunluk iradesiyle kendi isteğiniz doğrultusunda kullanmak istiyorsunuz, biz de İç Tüzük’ün verdiği imkânları değerlendirmek istiyoruz.

Yapılması gereken ne? Değerli arkadaşlarım, evet, bu konuda kamuoyunun ciddi bir şekilde hassasiyeti oluşmuştur. “Hâkimiyet (egemenlik) kayıtsız şartsız milletindir.” diyor değerli arkadaşlarım. Şimdi, eğer böyle ise, bu kadar hassasiyetin oluştuğu, bu kadar direncin oluştuğu, Sayın Cumhurbaşkanının da “Bilgilendirme yapılması gerekir.” dediği bir konuda neden ısrar ediliyor, neden bunlar yapılmadan bu tasarı dayatılıyor, bunun sebebini öğrenmeden burada milletvekili olarak bu tasarının yürütme ve yürürlülüğünü konuşturmanın Türkiye'nin lehine olduğunu düşünmüyoruz, çünkü Sayın Cumhurbaşkanı da öyle söylüyor, “Endişeler giderilmeli, giderilsin.” diyor. Sorular cevaplandırılsın. Bu sorular cevaplandırılmadı. Ey sayın milletvekilleri, şimdi siz, Maliye Bakanlığının acaba ne kadarlık kilometrekarelik bir araziyi kiraya vereceğini biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz… Bilmiyorsunuz… “Ceylanpınar’ı da ekledim.” diyebilir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – 178 mi, 210 mu?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hayır, denilmez efendim, tasarı açık.

RECEP KORAL (İstanbul) – Bilemezsiniz ki, İhale Kanunu…

OKTAY VURAL (Devamla) - Yanındaki taşınmazları, hepsini isteyebilir.

Maliyetinin ne olduğunu biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Yani, nasıl yaptığınız işin maliyetini bilmiyorsanız, o zaman kiralamayı nasıl yapacaksınız, doğrusu anlaşılır değildir. E, bu durumda The Economist’in 23 Mayıs tarihli şeyinin… Ne o? Sömürgecilik dönemidir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OKTAY VURAL (Devamla) – Başka ülkelerin tarım alanlarını kendi gıda güvenliği için rezerv olarak kullanma ve kapma savaşında özellikle Orta Doğu ülkelerinin yeni sömürgecilik anlayışı çerçevesinde geliştirdikleri bir yöntemdir. E, bunlara dikkat çekiyoruz.

“Efendim, şu alacakmış, İsrail alacakmış, bu alacakmış…” Belki de Katar’dır, belki de Suudi Arabistan. Değil mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Onlar da istiyor.

OKTAY VURAL (Devamla) - Yani, bunun için, kendi topraklarımızın, kendi insanlarımızın ihtiyacı için kullanılmasını ve bizim işlememiz gerektiğini ifade ediyorum.

Sayın Başkanın, bu bakımdan, bu tutumunun doğru olduğunu düşünüyorum. Eğer bir gündem talebi varsa, o gündemin düzenlenmesiyle ilgili hususlar eğer görüşüldüğü günü de kapsıyorsa ve bu konuda süre de tamamlanmışsa artık müzakeresi tamamlanmıştır, müzakeresi mümkün değildir. O bakımdan, Sayın Genç’in usul tartışması doğrultusunda, Başkanın tutumunun yanlış olduğuna ilişkin usul tartışmasının doğru olmadığını düşünüyorum, Başkanın tutumunun doğru olduğunu düşünüyorum.

Saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tan…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, çalışma süresi bitti.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tamam, hedefine ulaştın zaten.

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim verdiğiniz söz için.

Ben de, müsaadenizle, üzerinde bir iki cümle söylemek istiyorum. Bağımsızların adı geçti, belki o bakımdan da söz hakkı doğduğunu söyleyebilirim. Ama tabii bu şaka.

Şimdi, efendim, ben üç dönemdir milletvekiliyim, yirmi beş yıl da yukarıda basın locasında oturdum. Fakat bugüne kadar ilk defa -söylüyorum- görüşülmekte olan bir tasarı üzerinde bir cumhurbaşkanının açıklama yapma ihtiyacı hissettiğini gördüm. Biraz evvel Sayın Cumhurbaşkanından bir açıklama geldi, Anadolu Ajansına resmen iletildi. Orada Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “Mayınların temizlenmesi konusunda bilgilenilmesi gerekir. -Tırnak içinde ifade ediyor- Kutuplaşma çıkarsa orada bir şey yapılamaz.” Şimdi, öyle anlaşılıyor ki burada kutuplaşma çıktı. Kutuplaşma çıktığına göre de burada yapılacak olan şey bu tasarının geri çekilmesidir. Çünkü bir anlamda da Sayın Cumhurbaşkanının bu açıklaması, görüşülmekte olan bir kanuna bu tür bir müdahalesi, bir hatırlatması yahut da muhtırası kesinlikle bunun sonunun vetoya gideceği biçiminde de düşünülebilir. O yüzden, yol yakınken, kutuplaşma daha keskinleşmeden bu tasarının çekilmesi yerinde olacaktır.

Bir başka karine de: Sayın Başbakan, eğer bu tasarıya çok önem verseydi, biliyoruz ki gelip oturacaktı Hükûmet sıralarında. Oysaki iki dakika öncesine kadar Hükûmet sıraları da sabahtan beri bomboştu.

Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre dünkü birleşimde işlem gören önerisi sonuçlandırılamadan Genel Kurul kapanmıştır. Önerinin bir kısmı dünkü çalışmaları düzenlemekte olduğundan bugün için bu bölümler hükümsüz kalmıştır. Bugün aynı parti grubu yeni bir öneri getirmiş olup bu öneri dünkü öneriyi de kapsamaktadır. Şu anda da siyasi parti gruplarının önerilerini gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında görüşüyoruz. Sayın Genç’in önerisini kabul etmiş olsak bile görüşmeleri biten işler gündemin “oylaması yapılacak işler” kısmında yer alır. Biz şu anda gündemin ilk bölümü olan “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları”nda yer alan işleri görüşmekteyiz. Sayın Genç, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisinin “Sunuşlar” kısmında oya  sunulması gerektiğini iddia etmektedir ki bu doğru değildir. Öneri ancak “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında oya sunulabilinir. O bölüm de sunuşlardan ve seçimden sonra gündemin dördüncü bölümünde yer almaktadır. Yani henüz bu konuya ilişkin yapılmış bir uygulama yoktur. Yapılmamış bir uygulamanın doğru veya yanlış olduğunu tartışmanın yerinde olmadığını düşünüyorum. Tutumumda bir değişiklik olmamıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 28 Mayıs 2009 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.53