DÖNEM: 23 CİLT: 45 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
97nci
Birleşim
2 Haziran 2009 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolakın, arıcılık ve Kafkas
ırkı arıların korunması ve geliştirilmesine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, fındık üreticilerinin sorunları,
Ordu çevre yolu ve Or-Gi Havaalanı Projesine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, ayçiçeği üreticilerinin sorunları
ve bu sorunların çözüm yollarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada 8 kişinin öldürülmesi olayına
ilişkin açıklaması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, bir Orta Doğu
ülkesinin ülkemizden toprak aldığı iddiasına ilişkin
açıklaması
3.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslunun, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin konuşmasına ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Toprak Mahsulleri Ofisinin
buğday hasadı başladığı hâlde buğday
alım açıklaması yapmamasına ve buğday almamasına
ilişkin açıklaması
5.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Tütün üreticilerine alternatif
ürün sunulup sunulmayacağına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1313) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/136)
2.- İstanbul
Milletvekili Esfender Kormazın, 5464 sayılı Banka Kartları
ve Kredi Kartları Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin
Kanun Teklifinin (2/406) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/137)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 20 milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin metrobüs uygulamasındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/380)
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 milletvekilinin,
muhtarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/381)
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mıronovun
vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte
21-24 Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonuna resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/144) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 2/6/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
2.- (10/106) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
3.- (10/178,
10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2/6/2009 Salı günkü
birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bugün saat
19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- AK PARTİ
Grubunun, 263 sıra sayılı Kanun Tasarısının
2nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmet talebine ilişkin
önerisini işleme alması nedeniyle Başkanın tutumu
hakkında
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan İl Emniyet Müdürlüğünün bir
ihalesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı (7/7650)
2.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, Rusya ile sınır
ticaretinde yaşanan aksamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/7747)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, bulunan silah ve mühimmata ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/7812)
4.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, kayıp çocuklara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/7821)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.04te açılarak iki oturum yaptı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
(1/543) (S. Sayısı: 263),
4üncü
sırasında bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun (1/704) (S. Sayısı: 383),
5inci
sırasında bulunan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/692) (S. Sayısı: 385),
6ncı
sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporunun (1/688, 1/703, 1/684, 1/696) (S. Sayısı: 384),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/552) (S. Sayısı: 293)
görüşmelerini müteakip yapılan açık oylama sonucunda kabul
edildi.
2 Haziran 2009
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime 18.28de son
verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Harun
TÜFEKCİ Fatoş
GÜRKAN
Konya
Adana
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 110
II.- GELEN KÂĞITLAR
1 Haziran 2009 Pazartesi
Teklifler
1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; 2659
Sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/461) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.5.2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serterin; 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Bazı Değişiklikler
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/462)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.5.2009)
3.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 3 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/463) (Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.5.2009)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Oksalın; Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere
Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/464) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2009)
5.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 13 Milletvekilinin; Mahalli
İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri
Seçimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/465) (İçişleri ile Anayasa
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2009)
Tezkereler
1.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/813) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.5.2009)
2.- Ankara
Milletvekili Mustafa Cihan Paçacının Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/814) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.5.2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/815) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.5.2009)
4.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/816) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.5.2009)
5.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/817) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.5.2009)
Rapor
1.- Askeri
Hakimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/460) (S. Sayısı:
387) (Dağıtma tarihi: 1.6.2009) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Deniz Feneri Derneği
soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6843)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, mahkum sayısına ve cezaevi
ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6896)
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, araştırma
görevlilerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7214)
4.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, AK PARTİ üyesi iki kişinin asker
kaçağı olduğu iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7359)
5.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, bir proje için arsa tahsisine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7428)
6.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Kahramanmaraştaki helikopter kazasının kurtarma
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7432)
7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, ABDdeki bir emniyet amirine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7433)
8.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, BDDKnın bazı kişilerin bankalarda
kiralık kasası bulunup bulunmadığını
araştırdığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7434)
9.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, acil yardım sistemine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7435)
10.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, tanık koruma programı kapsamına
alınanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7436)
11.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Karacabeydeki bazı köy
yollarının yapımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7443)
12.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin bilgisayar alımı ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7444)
13.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, acil
yardım numaralarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7445)
14.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Muradiye İlçesinde seçimlerde yaşanan
olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7447)
15.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkındaki soruşturma taleplerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7448)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman-Kozluktaki köy yollarının
asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7449)
17.-
İstanbul Milletvekili Ufuk Urasın, Trakya Üniversitesinde basın
açıklamasına katılan bazı öğrenciler hakkında
soruşturma açılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7450)
18.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir öğretmen
atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7453)
19.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, mazeret tayinlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7455)
20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Devlet Hastanesinin temizlik ve
güvenlik işleri ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7456)
21.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, görevde yükselme ve unvan
değişikliği sınavına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7457)
22.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, hafif hava ulaşım araçlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7458)
23.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu
yapımının bir köyde oluşturduğu mağduriyete
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7459)
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki bir yolda tüp geçit
yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7460)
25.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, hızlı tren projesine
yönelik bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7461)
26.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Hazinece karşılanan
özürlü sigorta primlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7465)
27.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, yeni tıp fakültelerine
yapılan görevlendirmelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7469)
28.-
İstanbul Milletvekili Hüseyin Mertin, AB ülkelerinin vize
uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7471)
29.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Ermenistan
sınırının açılacağı haberlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7473)
30.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Malatyadaki kentsel dönüşüm
projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7474)
31.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesire
yatırım yapılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7475)
32.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, istisnai memuriyet
kadrolarına atamalara ve bir iddiaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7476)
33.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Sabah-ATV ihalesini alan gruba
verilen banka kredileriyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7478)
34.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tasarruf sahiplerini mağdur eden
holdinglerle ilgili işlemlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7479)
35.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tasarruf sahiplerini mağdur eden
holdinglere yönelik önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7480)
36.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Çaycuma ilçesinde yerel seçimlerle
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7481)
37.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, seçim sürecindeki bazı
taahhütlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7482)
38.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, bir cinayetin
zanlılarının yakalanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7487)
39.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, belediyelere kaynak
aktarımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7488)
40.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, bazı büyükşehir belediyelerinin
harcamalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7489)
41.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, yerel seçimlerle ilgili bazı
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7490)
42.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, İstanbul Gösteri Merkezinin
yanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7491)
43.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yerel seçim sürecindeki olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7492)
44.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Çeşme ilçesindeki ecrimisil bedellerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7500)
45.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bazı protestocu öğrencilere
yönelik işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7501)
46.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, özel yabancı okullar sınavına
engelli öğrencilerin alınmayacağı haberlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7503)
47.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Üsküdardaki bazı ilköğretim okullarının
kullanımına yönelik tasarruflara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7504)
48.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, kanserojen olduğu iddia edilen bir
kimyasala yönelik önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7505)
49.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, Erzincanda sağlık
hizmetlerindeki eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7506)
50.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, konut edindirme
yardımı ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Şimşek) yazılı soru önergesi (7/7513)
51.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, NATO Genel Sekreterinin seçimi ve
Fransanın NATO askeri kanadına dönüşüne ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7515)
52.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, TÜLOMSAŞın,
taşınacağı iddialarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7518)
53.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, kadroya geçirilemeyen geçici
işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7519)
54.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, kaçak
içki üretimi ve ticaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7520)
55.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Türkçe dışında bir dilde
propaganda yapan belediye başkan adaylarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7522)
56.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, 2008 KPSS sonuçlarına göre
yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7523)
57.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Ermenistan politikasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7526)
58.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, yurt dışında olup dönmeyen
kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7531)
59.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, kamu çalışanlarının
ekonomik durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7533)
60.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, kamuya yararlı
derneklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7536)
61.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, belediyelerin temsil ve
ağırlama giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7537)
62.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, intihar olaylarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7538)
63.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, iki avukatın
gözaltına alınmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7540)
64.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, Kastamonu-Bozkurt
Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7543)
65.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, makine
imalatçılarının sorunlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7548)
66.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, vergi indirimi işlemlerinde engellilik
oranlarının değiştirildiği iddialarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7549)
67.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir bakım ve rehabilitasyon
merkezindeki engelli çocukların destek eğitimiyle ilgili iddialara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7552)
68.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, yüksek öğrenim kredilerinin
geri ödemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7554)
69.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bir ilköğretim okulunda
meydana gelen bir olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7561)
70.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartının
hava ambulanslarından yararlanmasına ve bir vakaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7563)
71.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, acil tıp
teknisyenlerinin şoför olarak çalıştırılmasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7564)
72.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, ekonomideki duruma ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/7567)
73.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirnede Ziraat Bankası
mülkiyetindeki bir binaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/7568)
74.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bakkallardan alınan
TEKEL ruhsat harcına ilişkin Devlet Bakanından (Murat
Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/7569)
75.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, seçim öncesi Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca yapılan
yardımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/7571)
76.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan SGK İl Müdürlüğünün temizlik
ve güvenlik işleri ihalesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7573)
77.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Gördes-Kayacık yolunun bakım ve
onarımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7578)
No.: 111
2 Haziran 2009 Salı
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 20 Milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin metrobüs uygulamasındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/380) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.05.2009 )
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 Milletvekilinin,
muhtarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/381) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.05.2009 )
2
Haziran 2009 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz arıcılık hakkında söz isteyen
Artvin Milletvekili Ertekin Çolaka aittir.
Buyurun
Sayın Çolak.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Artvin Milletvekili Ertekin Çolakın, arıcılık ve Kafkas
ırkı arıların korunması ve geliştirilmesine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde
binlerce yıldan beri yapılmakta olan arıcılık,
topraktan bağımsız oluşu, daha az iş gücüne ihtiyaç
olması, yatırım ve işletme giderlerinin az olması gibi
nedenlerden dolayı ülkemizde önemli tarımsal faaliyetlerden
birisidir.
Ülkemiz
arıcılığı, bitki örtüsü, iklim, coğrafi yapı
ve koloni varlığı bakımından yüksek bir potansiyele
sahiptir. Ülkemiz arı kolonisi ve bal üretimi bakımından
Avrupada 1inci, dünyada 3üncü sıradadır. Koloni başına
ortalama bal üretimi gelişmiş ülkelerde 38 kilogram civarında
iken ülkemizde 17 kilogram civarındadır. Ülkemizde 150 bin aile 4,5
milyon adet arılı kovanı ile arı yetiştiriciliği
yapmaktadır. Toplam bal üretimi 85 bin ton civarında olup yılda
ekonomiye 500 milyon TL kazandırmaktadır.
Arı
yetiştiriciliği yapan üreticilere AK PARTİ hükûmetleri döneminde
önemli katkılar sağlanmıştır. Örneğin ana
arı, süzme bal ve son olarak da bu yıl aktif koloni desteği
yapılmaktadır. Örneğin, birlik üyesi arıcılara ana
arı başı olarak 15 TL, birlik üyesi olmayanlara 7,5 TL ve bal
üreticilerine de 0,60 TL gibi bal desteği yapılmaktadır.
Ayrıca aktif kolonisi olan arıcılarımıza da koloni
desteği ise 4,5 TL civarındadır.
Ülkemizde
arıcılık iki şekilde yapılamaktadır: Birincisi
gezginci arıcılık, bir diğeri ise sabit
arıcılık. Gezginci arıcılarımız kendi
bulunduğu bölgeden başka bölgelere bal toplamak üzere giden
arıcılardır. Bu arıcılarımız gittikleri
yerlerdeki bal özünü, nektarı, dağlarda, yaylalarda, bayırlarda
toplayarak ülkemize katma değer sağlamaktadırlar. Bu
arıcılarımız özellikle arılarının nakli
sırasında ve gittikleri yerlerde arılarını
konaklattıracakları zamanlar ciddi sıkıntılar
yaşamaktadırlar. Özellikle konuyla ilgili amirlerimizden ve
memurlarımızdan bu gezginci arıcılarımıza
konaklatma sırasında yardımcı olmaları gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, birazcık da kendi bölgem olan Artvindeki
arıcılıktan bahsetmek istiyorum. Artvin, yeşil bitki
örtüsü, bal üretimi ve Kafkas ırkı arısıyla da ön plana
çıkmış illerden birisidir. Kafkas ırkı arı, gerek
hastalıklara karşı dayanıklı olması nedeniyle
gerekse iklime karşı dayanıklı olması ve aynı
zamanda uysal olması, bal veriminin yüksek olması gibi nedenlerden
dolayı, hem ülkemizde hem dünyada aranan önemli arı
ırklarından birisidir.
Ülkemizde Artvin
ve Ardahan illerimiz, bu Kafkas ırkı arının gen merkezi
olarak kabul edilmiştir. Bundan dolayı, bu Kafkas ırkı
arının gen kaynaklarının bozulmaması için, saf hâliyle
kalması için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin efendim.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) -
Artvin ve Ardahan illerimize dışarıdan
arı giriş ve çıkışları yasaktır. Bundan
dolayı, önemli ırk olan Kafkas ırkı arısının
korunabilmesi için ve daha geliştirilebilmesi için -özellikle Tarım
Bakanlığımızın ve ilgili kuruluşların biraz
daha bilimsel bir çalışma yaparak bu arı ırkını
daha da verimli hâle getirmemiz gerekmektedir.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde yüce Meclisi ve milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çolak.
Gündem
dışı ikinci söz fındık üreticilerinin beklentileri,
Ordu çevre yolu ve ORGİ Havaalanı Projesi hakkında söz isteyen
Ordu Milletvekili Rahmi Günere aittir.
Sayın Güner,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Ordu Milletvekili Rahmi Günerin, fındık üreticilerinin
sorunları, Ordu çevre yolu ve Or-Gi Havaalanı Projesine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilimin çevre yolu,
ORGİ Havaalanı ve fındık konusundaki sorunlarını
dile getirmek için şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bizim, Ünye-Fatsa-merkez transit yol şehrin
içinden geçmektedir. Senelerce önce çevre yolu projeleri
hazırlandığı hâlde, hâlen ihaleye çıkıp
yapılmamaktadır. Türkiyede hiçbir ilde transit yol şehrin
içinden geçmemektedir. Maalesef, iktidarda bulunan siyasi parti milletvekilleri
ve bakanları bu konu üzerinde hiçbir zaman ciddi olarak
durmamaktadırlar. Bugün Fatsa-Ünye-merkezde her sene trafik
kazasından elli altmış kişi ölmektedir.
BAŞKAN
Sayın Güner, müsaade eder misiniz. Su döküldü herhâlde, sistem
çalışmıyor. Onun için şey yapamıyoruz.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.13
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündem
dışı ikinci konuşmayı yapmak üzere Ordu Milletvekili
Sayın Rahmi Güner.
Buyurun
Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ordunun çevre
yolu, ORGİ havaalanı ve fındık sorunları konusunda
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın ve Türkiyenin hiçbir ilinde transit yol,
geniş kapsamlı ulaşım şehir içinden geçmemektedir
ancak bizim Ünye, Fatsa ve merkezdeki yolumuz bugün transit yol
şeklindedir. Bu yolda senede 50-60 kişi ölmekte, devamlı trafik
kazaları olmaktadır. Bu çevre yolunun projesi daha önceden
çizildiği hâlde, daha önceden yapıldığı hâlde,
maalesef, iktidarda bulunan Hükûmet tarafından bir türlü ihaleye
çıkarılıp yapılmamaktadır. Bu, çağdaş bir
yaşamımızda, çağdaş bir ortamda hiçbir zaman Ordu
halkına reva görülen bir husus değildir. Bu konuda duyumlar
alıyorum ve bu yolun yapılmayacağı şeklinde.
Değerli
arkadaşlarım, bir de şu konuya değinmek istiyorum:
Karadenizde ve Türkiyede doğal yapısı bozulmayan,
kıyıları bozulmayan, doğal durumu korunan tek il Ordu
ilidir dikkat ederseniz ama zaman zaman deniz kabarmaları ile denizin
yapmış olduğu tahribatlarla bu bozulmaktadır. Ordunun
Gülyalı ilçesinin Turnasuyu köyü mevkisinde, devamlı, halkın bu
arazileri ve deniz kenarının tahribatıyla evleri tehlike
altındadır. Bu konuda da gerekli önlemler hâlen
alınmamıştır, iki üç senedir devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, yine bir konuya daha değinmek istiyorum: Ordu ve
Giresunun dünyaya açılacak olan kapısı ORGİ havaalanı
konusunda Sayın Başbakan -Orduya geldiği zaman da- bu projeye
iyi baktığı, Ordulu bakanların iyi baktığı ve
iktidar partisi milletvekilleri bunun etüdünün yapıldığı
şeklinde konuşmalar yaptılar. Maalesef Bu, seçim
yatırımı. şeklinde konuşmalar oldu ve bu konuda da
hiçbir girişimin olmadığı açıkça meydandadır. Ben
bu konuda da sayın Hükûmetimizden, 1,5 milyon nüfusu olan Ordumuza ve
Giresunumuza bu havaalanı konusunda gerekli yatırımın
yapılmasını diliyorum ve talep ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesinin ve Türkiye'nin birçok bölgesinin
en büyük geçim kaynağı olan, Karadeniz Bölgesi halkının tek
gelir kaynağı olan fındık konusunda senelerce büyük oyunlar
oynanmaktadır. Dikkat ederseniz, Türkiye devletine en büyük gelir
sağlayan ve eğer iyi değerlendirilirse 2-2,5 milyar dolar gelir
getiren fındık üzerinde büyük oyunlar oynanmaktadır. Bu ürünün gerçek
değerinin verilmemesinden, gerçekçi olarak değerlendirilmemesinden
Karadeniz Bölgesini binlerce kişi terk etmiş ve İstanbul gibi,
İzmir gibi birçok yerlere göç etmiştir.
Şunu
belirtmek istiyorum: Şu anda teknik adamların ve zirai
kurumların yapmış olduğu tetkiklerde
fındığın doğuşuna göre rekoltesinin 350-400 bin
ton civarında olduğu tespit edilmiştir. Bunda
aşağı yukarı yanılma olabilir. Bu, Karadeniz
halkının, fındık üreticilerinin büyük bir
sıkıntı içinde olacağının işaretidir. Fakat
aldığımız duyumlara göre, üreticinin alın teri ve
emeğinin karşılığını tam alamaması
için, belli komisyoncuların, aracıların daha rahat bir
şekilde bunu sömürmeleri için 2009 yılı fındığının
daha piyasaya inmeden, değerlendirilmeden 2008 yılının stok
fındığının piyasaya sürülme durumu gündeme
gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, burada da bir oyun oynanmaktadır. Deniyor ki:
Fındık ucuz alınıp ucuz satılır, pahalı
alınırsa pahalı satılmaz. Bu doğru değil.
Yapılan anketlerde, işte, belirtilen raporlarda açıkça belli.
Fındığın pahalı alınıp pahalı
satıldığı ve ucuz alınıp ucuz
satıldığı zamanki ihracat miktarı -raporda da belli-
aynı, 250 bin ton civarında.
Değerli
arkadaşlarım, yalnız bir fark var. Fındık üreticiden
pahalı alınıp pahalı satıldığı zaman
Türkiye devletine döviz olarak girdisi 2-2,5 milyar dolardır ama ucuz
alınıp
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Güner, devam edin.
RAHMİ GÜNER
(Devamla)
ucuz satıldığı zaman ise 1 milyar
dolardır.
Değerli
arkadaşlarım, komisyoncuların, aracıların 1 milyar,
1,5 milyar lira parayı gasp ettiğini görmekteyiz. Bu para hem
devletin parasıdır hem onu üreten, o kutsal ürüne emeğini,
alın terini veren üreticinin parasıdır. İşte, senelerdir
Türkiye devletine en büyük geliri sağlayan fındık ürününün
Hükûmeti, devleti sevindireceği yerde, devamlı bu, problem
şeklinde yaşatılmaktadır. Değil, değerli
arkadaşlarım, bu kutsal ürünü üreticinin alın terini,
emeğini vererek değerlendirin. Korkmayın, Türkiyeye döviz
sağlayacaktır. Eğer önümüzdeki 2009 yılı
fındığını en iyi şekilde değerlendirirseniz
bu Hükûmete de rahatlık getirecektir.
Ben,
inşallah, Hükûmetin, serbest piyasa ekonomisi değil, döviz getiren ve
sanayi ürünü olan fındığa müdahale etmesini, el
koymasını, üreticiyi korumasını talep ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Güner.
Gündem
dışı üçüncü söz, ayçiçeği üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Cemaleddin Usluya aittir.
Buyurun
Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslunun, ayçiçeği üreticilerinin
sorunları ve bu sorunların çözüm yollarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
ayçiçeği ekiminin büyük ölçüde tamamlandığı bugünlerde
ayçiçeği üreticisinin yaşadığı sorunları dile
getirmek ve bu sorunların çözümü konusunda önerilerde bulunmak
amacıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen
değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin
kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün Türkiyenin hakiki sahibi ve
efendisi dediği eli nasırlı, alın teri sahibi, hakiki
müstahsil, fedakâr köylümüz Adalet ve Kalkınma Partisinin
uyguladığı yanlış politikalar sonucu açlığa,
sefalete mahkûm edilerek yardıma muhtaç hâle getirilmiştir.
Bunu Türkiye
Cumhuriyeti devletinin açıkladığı resmî rakamlar da teyit
etmektedir: 2002 yılında 1 kilogram üre gübresi alabilmek için 0,60
kilogram ayçiçeği satmak durumunda olan çiftçimiz, 2007 yılında
1 kilogram, 2008 yılında ise 1,1 kilogram ayçiçeği satmak
durumunda kalmıştır.
Yine 2002
yılında 1 kilogram kompoze gübresi alabilmek için 0,60 kilogram
ayçiçeği satmak durumunda olan çiftçimiz, 2008 yılında ise 1
kilogram ayçiçeği satmak durumunda kalmıştır.
Benzer
şekilde, 2002 yılında 2,5 kilogram ayçiçeği satarak 1 litre
mazot alabilen çiftçimiz, 2007 yılında 3,2 kilogram, 2008
yılında ise 3,7 kilogram ayçiçeği satarak 1 litre mazot
alır hâle gelmiştir.
2008
yılında bir önceki yıla göre temel girdilerden olan mazotun
fiyatı yüzde 30, sülfat gübresinin fiyatı yüzde 120 ve DAP gübresinin
fiyatı yüzde 122 oranında artmıştır.
Bunların
dışındaki tüm temel girdilerde de benzer oranlarda maliyet
artışı gerçekleşmiştir. Buna mukabil, ayçiçeğinin
fiyatında meydana gelen artış sadece yüzde 9 oranında
olmuştur.
2009
yılına ait tarımsal destek bütçesi, bir önceki yıla göre
yüzde 1,9 artırılarak 5,5 milyar TL olarak
açıklanmıştır, daha sonra yüzde 10 düşürülmüştür.
Oysa, genel bütçede yüzde 13-14 civarında artış
yapılırken tarım için ayrılan kaynağın yüzde 1,9
oranında artırılmasının mantıklı
izahının çiftçilerimize yapılması gerekmektedir.
Çiftçiye verilen
prim desteklerine baktığımızda, 25 Ocak 2009 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanan tebliğe göre buğday ve çeltik prim
desteklerinde herhangi bir artış yapılmadığı
gibi, ayçiçeği prim desteği bir önceki yıla göre 1 kuruş
düşürülmüştür.
Tarım
sektöründe meydana gelen büyüme hızlarına
baktığımızda, 2002 yılında 6,9 büyüme
gerçekleştirilmiştir, 2003 yılında -eksi- 2,5 küçülme, 2007
yılında 6,9 küçülme meydana gelmiştir. 2008 yılında
ise bütün sektörlerde işsizliğin rekor düzeyde arttığı
bir dönemde tarım sektöründe çalışanların
sayısındaki artış, bu sektörün önemini bir kez daha ortaya
koymuştur. Toplam istihdamın yaklaşık yüzde 30unu
sağlayan bu sektörün sorunlarına çözüm aranmalıdır. 2007
yılında 1 milyar 575 milyon dolar olan yağlı tohum ve
bitkisel yağ ithalatımız 2008 yılında 2 milyar 833
milyon dolara çıkmıştır. Bitkisel yağ ithalatı
bir yılda yaklaşık 2 katına çıkmıştır.
Bunda kuraklığın da payı vardır. Ancak üreticinin de
kazanamadığını, zarar ettiğini söylemeliyiz.
En son piyasa
rakamlarına göre, bu yıl üretici Trakya şartlarında 1
kilogram buğdayı 46 kuruşa, 1 kilogram ayçiçeğini 89
kuruşa ve 1 kilogram kanolayı 73 kuruşa mal edebilecektir. Para
kazanabilmesi için buğdayını en az 56 kuruşa,
ayçiçeğini 1 liraya ve kanolayı 88 kuruşa satması gerekmektedir.
Ayrıca,
geçen yılın üzerinde prim ödemesine devam edilmelidir.
Ukraynanın üreticisine ödeyeceğimiz dövizi kendi üreticimizin
alın terine ödememiz daha doğru olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, tarımsal sulamaya yapılan yatırım
harcamalarının tarımsal üretim artışıyla
karşılanacağı bilimsel bir gerçektir. Bu nedenle, Edirne
ili sınırlarında inşaatına başlanmış ve
devam eden Hamzadere ve Çakmak Barajı gibi -ve ülkemizin diğer
yörelerindeki- sulama yatırımlarının bir an evvel
bitirilerek çiftçimizin hizmetine sunulması hem üretimdeki
verimliliği artıracak hem de bölge ve ülke ekonomimize
azımsanmayacak katkılar sağlayacaktır.
Hızla artan
girdi fiyatları, son yıllarda yaşanmakta olan kuraklık,
binlerce insanımızı aşından, işinden eden küresel
kriz sebebiyle, üreticinin elindeki tarım ürünleri fiyatlarında
meydana gelen düşme nedeniyle üretim maliyetini bile
karşılamakta dara düşen çiftçilerimiz doğal olarak kredi
borçlarını da ödeyemez hâle gelmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uslu, devam edin.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Ülke istihdamının yaklaşık üçte 1ini bu
zor şartlara rağmen bünyesinde barındıran ve bir nevi
sosyal riskleri de azaltan bu sektörün sesine kulak verilmeli, dertlerine çare
aranmalıdır.
Tüm bu somut
veriler göstermektedir ki çiftçinin feryadı boşuna değildir.
Özelikle Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri tarafından
başlatılan icrai takibat işlemleri durdurularak tarımsal
kredi borçları yeniden yapılandırılmalıdır.
Tarımsal girdilerden alınan KDV ve ÖTV hızla
düşürülmelidir. Desteklemeler artırılmalı ve
geciktirilmeden ödenmelidir. Ürün planlamasına yönelik olarak fiyat
politikası oluşturulmalıdır. Tarım arazilerinin yabancılar
ya da yabancı ortak denetimli bankalar tarafından alınmasını
engelleyici yasallar çıkartılmalıdır.
Sözlerime son
verirken çiftçilerimizin bol ve bereket dolu bir hasat dönemi geçirmelerini
diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uslu.
Sayın
Bakanım, size söz vereceğim ama bir dakika müsaade eder misiniz.
Sayın Güvel,
sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada 8 kişinin öldürülmesi
olayına ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Adanada meydana gelen üzücü
olay konusunda söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
katledilen insanlara Allahtan rahmet dilerim.
Değerli
arkadaşlar, olay aydınlanmaya başlamıştır.
Değişik odalarda 3ü çocuk, 3ü kadın, 2si erkek 8 kişinin
katledilmesinden sorumlu olduğu düşünülen katil zanlısı
yakalanmıştır. Bu nedenle, olayı hemen çözen başta
Adana Valisine ve Emniyet Müdürümüze teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, deliller büyük oranda evin oğlunu göstermektedir. Bu çok
üzücü bir hadisedir ancak son zamanlarda ülkenin her yerinde ve her toplumsal
kesimde bu ve benzeri toplumsal cinnet olaylarının meydana
geldiği gözlenmektedir. İşsizlik yüzünden, töre yüzünden,
ödenmeyen borçlar yüzünden meydana gelen böyle pek çok olay
yaşanmaktadır. Yaşanan ekonomik kriz giderek toplumsal bir kriz
hâlini almaktadır. Bu konuda acilen önlemler alınması
gerekmektedir. Bu toplumsal cinnet hâlinin ortadan kaldırılması
için hepimiz elimizden geleni yapmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlar, yaşanan bu olayları polisiye bir olay veya adi bir
vaka olarak görüp geçiştirmek, büyük bir yanlışın içine
düşmek anlamına gelmektedir. Bunlar toplumsal bir sarsıntının
işaretleridir. Bir an önce bu olayların bütün boyutlarıyla
incelenmesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Güvel.
Gündem
dışı konuşmalara Sayın Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verecekler.
Buyurun
Sayın Bakanım.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
1.-
Artvin Milletvekili Ertekin Çolakın, arıcılık ve Kafkas
ırkı arıların korunması ve geliştirilmesine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
2.-
Ordu Milletvekili Rahmi Günerin, fındık üreticilerinin
sorunları, Ordu çevre yolu ve Or-Gi Havaalanı Projesine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
3.-
Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslunun, ayçiçeği üreticilerinin
sorunları ve bu sorunların çözüm yollarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; gündem
dışı konuşmalara cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arıcılık,
dünyada, dünya üretimi içerisinde Türkiye'nin 3üncü sırada olduğu
önemli bir hayvancılık faaliyeti. Keza, bu arıcılıktan
elde ettiğimiz bal üretiminde de Türkiye dünyada 3üncü sırada, Çin
ve Arjantinden sonra. Son altı yıl içerisinde koloni
varlığımız -arıcılıkla ilgili olarak- yaklaşık
yüzde 17,5luk bir artış kaydetmiştir. 2007 yılında
yaşanan kuraklığa rağmen son beş yılın
ortalama bal üretim miktarlarında bir artış var.
Arıcılık sektörünün Türkiye'nin millî gelirine
katkısı, diğer ürünlerle birlikte -yani bal
dışındaki, polen, bal mumu ve propolis gibi ürünlerle birlikte-
600 milyon lira civarında.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada 2002den bu yana,
Türkiye'nin dünya bal üretimindeki payı yüzde 5,8den yüzde 6,9a
yükselmiştir. Tabii, geçen zaman içerisinde, tarımla ilgili birçok
faaliyette olduğu gibi, hayvancılıkla ilgili birçok faaliyette
olduğu gibi, arıcılık da destekleme kapsamına
alınmış ve arıcılık faaliyetleri
desteklenmiştir. 2003-2008 yılları arasında toplam 7 adet
arıcılık kooperatif projesi uygulanmış, 50 çarpı
20 kovan, 50 aileye 20şer kovan hesabıyla bu projelere 1 milyon 256
bin lira sabit yatırım, 340 bin lira işletme sermayesi olmak
üzere yaklaşık 1 milyon 600 bin lira kredi
kullandırılmıştır.
Keza, Ege
Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Ordu Arıcılık
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ve Ardahan Arıcılık
Üretme İstasyonu Müdürlüğünde de başlatılan ülkesel
arıcılık projeleri devam ettirilmekte, yerli genotiplerin,
özellikle, biraz önce değerli konuşmacının da
belirttiği gibi, Kafkas arı ırkı gibi ırkların geliştirilmesi
yönünde de çalışmalarımız devam etmektedir.
Yine,
İçişleri Bakanlığımız ile iş birliği
yapılarak valilikler ve il tarım müdürlüklerimizin gezginci
arıcılara yardımcı olması konusunda genelge
yayımlanmış, gezginci arıcıların
yaşadıkları sorunlar birlikleri aracılığıyla
takip edilmiş ve herhangi bir sorun olduğunda da müdahale
edilmektedir.
2008
yılında Hükûmetimizin uygulamaya koyduğu Arıcılık
Kayıt Sistemine bugüne kadar 33.484 arıcı ve bu
arıcılara ait 3 milyon 245 bin adet koloni işlenmiştir. Bir
yandan, tabii, arıcılığın hem desteklenmesi hem
kayıt altına alınması hem de modernizasyonu için önemli
projeler hayata konmaktadır. 2005-2007 yılları arasında bal
üretiminin artırılması amacıyla ana arı kullanan
arıcılara, ana arı başına, birlik üyesi olanlara 15
YTL, üye olmayanlara da 7,5 YTL ödenmiştir. Yine 2005-2007
yılları arasında birlik üyelerine süzme bala kilogram
başına 60 kuruş, üye olmayanlara da 30 kuruş ve bombus
arısı kolonisine de 50 lira ödeme yapılmıştır.
2008
yılında ise birlik üyesi arıcılara arılı kovan
başına 4,5 YTL destekleme ödemesi yapılmıştır ve
bu, 2009 yılı başında ödenmiştir. 2009
yılında örgütlü arıcılara, Arıcılık
Kayıt Sistemine kayıt olma şartıyla, aktif koloni
başına destekleme ödemesi yapılması uygulamasına geçilmiştir.
Desteklemeden yararlanacak olan arıcılar 15 Temmuz 2009 tarihine
kadar Bakanlık il ve ilçe müdürlüklerine başvuracaklardır.
Bununla ilgili birim destek tutarı da 2010 yılı içerisinde
belirlenip uygulanacak.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; desteklemesine
başladığımız, destekleme faaliyetinde
bulunduğumuz arıcılık faaliyetinde 2003 yılında
200 üreticiyle sınırlıyken destekleme, 2008 yılında
17.500 üreticiye 11 milyon lira destekleme ödemesi
sağlanmıştır. 2008 yılı hak edişleri de 2009
yılında ödenmiştir. Onu da özellikle ifade etmek istiyorum.
Keza üzerinde
durduğumuz önemli bir konu: Ana arı yetiştirme faaliyetleri,
arıcılığın geliştirilmesi. Bunlara, örneğin
yüz elli sekiz işletmeye biz ana arı üretim izni verdik. Bunu bir
yandan geliştiriyoruz, teşvik ediyoruz. Bir de arılarda suni
tohumlama eğitimi yaptırmak suretiyle bu konunun da modernizasyonu
yönünde birtakım çalışmalarımız bulunmakta ve bu
çerçevede 1.300 kişiye de ana arı yetiştirici sertifikası
verilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu çevre yolu ile ilgili olarak:
Bu yolun toplam uzunluğu 19 kilometre ve bünyesinde toplam uzunluğu
5.200 metre olan iki adet tünele sahiptir.
Söz konusu yolun projesi tamamlanmıştır ve
yatırım programına alındıktan sonra da ihalesi
yapılacaktır. Keza 2001 yılında önce yapım işleri
olarak yatırım programına konulmuş olan ORGİ
Havaalanı Projesi daha sonra etüt proje olarak
değiştirilmiş, Özel İdare imkânlarıyla
yaklaşık 1,5 milyon lira para harcanarak mendirek dolgusuna
başlanmıştır.
2009
yılında, ORGİ havaalanı, fizibilite
çalışmaları yapılmak üzere yatırım
programına alınmış. Bu arada şunu da ifade etmemiz
lazım: 2002 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla stol tipi
havaalanlarının yapımından vazgeçilmiş, bu kapsamda
ORGİ Projesi de yatırım planından
çıkarılmıştır. Ama biz 2009 yılında
yatırım programına bunu aldık. Bu kapsamda fizibilite
ihalesi yapılmış olup şu anda çalışmaları
devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; fındık üretimi
Türkiye'nin özellikle belirli bölgelerinde son derecede önemli bir ürün.
Türkiye de fındık üretiminde, dünyada fındık üretiminin
yaklaşık üçte 2sini sağlayan bir ülke.
Türkiyede ancak
geçen zaman içerisinde fındıkla ilgili kanunla belirlenmiş
eğim ve yükseklik standartları dışında
yaklaşık 236 bin hektar ilave alanda fındık
dikilmiştir. Bu tabii piyasayı da, fındık üreticisini de,
fındık piyasasını da
son derece olumsuz etkileyen ve kamuya yük bindiren bir
uygulamadır. Bu nedenle de Hükûmetimiz, bu konuyla ilgili, özellikle
alternatif ürün yoluyla muhakkak surette bu ekolojisi dışına
taşmış ve yasal sınırların dışında
dikilmiş olan fındık alanlarının
daraltılması, bunlara bir alternatif ürün ve söküm desteği
verilmek suretiyle, alternatif ürün desteği verilmek suretiyle alanın
esas kendi alanına çekilmesi yönünde bir strateji çalışması
yapmıştır. Bu ileriki günlerde kesinleşip kamuoyuna
anlatılacaktır.
Yine, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ayçiçeğiyle ilgili olarak da
Türkiyede bitkisel yağ üretiminde yüzde 50yle en büyük payı alan ve
yağ bitkileri üretiminde başta gelen ayçiçeği, Marmara, İç
Anadolu ve Karadeniz Bölgesi olmak üzere birçok bölgemizde yetişebilmekte.
Genel olarak Türkiyede insan beslenmesinde kullanılan bitkisel
yağların yüzde 43ü ayçiçeğinden, yüzde 34ü pamuktan, yüzde
18i zeytin ve diğer yağ bitkilerinden
karşılanmaktadır. Ancak her yıl ülkesel ayçiçeği
üretiminin yetersiz oluşu nedeniyle de bitkisel yağ
açığını kapatmak üzere hem yağlık ayçiçeği
tohumu hem de yağ ithalatına
zorunlu olarak başvurulmaktadır. Burada, tabii, temel nokta,
özellikle bu bitkilerin su ihtiyacı sebebiyle belirli ancak sulanabilen
veyahut doğal olarak yüksek miktarda yağış alan bölgelerde
üretilebilmesinden kaynaklanmaktadır.
Yine,
Bakanlığımızın hazırladığı ve
birkaç gün içerisinde kamuoyuna açıklanacak olan Türkiye tarım
havzaları üretim ve destekleme modeli çerçevesinde Türkiye'nin bütün
tarımsal havzalarında hangi ürünün yetiştirildiği ve
yetiştirilebildiği ve bu ürünlerin hangi verimlilik düzeyinde
buralarda üretilebileceğine dair plan gereğinde ayçiçeği
üretiminde de Türkiye'nin, ekolojisine sahip, bitkinin ekolojik
ihtiyaçlarını karşılayan bölgelerinde ayçiçeği
üretiminin geliştirilmesi çalışmaları devam edecektir.
Bizim, tabii,
burada yapabileceğimiz şey, mevcut durumda prim desteği suretiyle
yani diğer desteklere ilaveten arz açığımızın
olduğu ürünlerde -örneğin ayçiçeğinde- prim desteği
suretiyle hem üretimi teşvik etmek yani arzı artırmak hem de bu
konuyla uğraşan çiftçilerimizin gelir düzeyini artırmaktır.
2009
yılı içerisinde 88.645 üreticiye kilogram başına 18,9
kuruş olmak üzere toplam 155 milyon lira prim tahakkuk etmiştir ve
1/6/2009 tarihi itibarıyla da bu miktar üreticilerimize yani
yaklaşık 155 milyon lira ödeme gerçekleşmiştir.
Yine
ayçiçeği üreticilerine 2009 yılı ürünü için 2010
yılında dekar başına 5 lira 40 kuruş mazot
desteği ödenecektir ve ayrıca 5 lira 40 kuruş yine dekar
başına kimyevi gübre desteği verilecektir ayçiçeği ekecek
olan üreticilerimize.
Değerli
milletvekilleri, önümüzdeki günlerde yoğunlaşacak olan, şu anda
yer yer Türkiyenin bazı bölgelerinde üretimi, hasadı başlayan
hububat üretimiyle ilgili olarak da Toprak Mahsulleri Ofisi bu sene Türkiyenin
bütün alım merkezlerinde alım gerçekleştirecek. Bunu özellikle
sizinle paylaşmak istiyorum. Değerli çiftçilerimize de zaten bir
şekilde biz duyurduk. Alım yapılacak Toprak Mahsulleri Ofisi
tarafından ve dün itibarıyla emanet alımı şeklinde
başladı. 1.300 ton civarında da dün itibarıyla sadece ürün
alındı. Fiyatla ilgili çalışma da yapılıyor, en
geç bu hafta sonuna kadar bu fiyat da açıklanmış olacak.
Üreticilerimizin bu konuda müsterih olmasını, Toprak Mahsulleri
Ofisinin bir sınır koymadan alımları
gerçekleştireceğini bilmesini istiyorum.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Her bölgeden alacak mı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bütün
bölgelerden alacak Toprak Mahsulleri Ofisi.
Hayırlı
ve bereketli bir mahsul sezonu diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
Paksoy, sisteme girmişsiniz.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Bakanıma bir soru sormak
istiyordum da Sayın Başkanım müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Böyle bir şey yok ama ne soracaktınız?
YILMAZ TANKUT
(Adana) Konuyla ilgili efendim.
BAŞKAN
Peki, sorun ama kısa olsun efendim soru.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, bir Orta Doğu
ülkesinin ülkemizden toprak aldığı iddiasına ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Evet.
Sayın
Bakanım, bir Orta Doğu ülkesinin ülkemizden 500 milyon dolar
karşılığı toprak aldığı gazete
haberlerine yansıdı. Söz konusu haber doğru mudur? Doğruysa
bu tür toprak alımları devam edecek demektir. Bu konuda bir bilgi
verir misiniz?
Teşekkür
ederim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Tutanakları alır, cevap veririm.
BAŞKAN
Cevap sonra verecekmiş efendim.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Bakan anlamamış
BAŞKAN -
Sayın Uslu
3.-
Edirne Milletvekili Cemalettin Uslunun, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin konuşmasına ilişkin
açıklaması
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanın açıklamalarına teşekkür ederim.
BAŞKAN
Şimdi böyle bir sistem yok aslında.
Sayın
Şandır, siz de girmişsiniz.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Ayçiçeğiyle alakalı olarak Türkiye, bugün iç
ihtiyacını 700-800 bin tonluk üretimle karşılamakta ancak
1,5 milyon ton üretime ihtiyaç duymakta. Verilen destekler, primler mutlaka
üretimin artmasına yönelik ancak yetersiz kaldığını da
söylemek durumundayız. Aksi hâlde, Türkiyenin yağlı tohumlarda
sürekli dışa bağımlı hâli devam edecek.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uslu.
Böyle bir usul
yok aslında Sayın Şandır, siz de mi aynı şeyi
soracaksınız?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, 60a göre milletvekilinin söz alma hakkı
vardır.
BAŞKAN
Böyle bir sistem yok efendim, yani...
Buyurun.
4.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Toprak Mahsulleri Ofisinin
buğday hasadı başladığı hâlde buğday
alım açıklaması yapmamasına ve buğday almamasına
ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
İç Tüzük
60a göre milletvekilinin kısa bir açıklama yapma hakkı
vardır efendim, o anlamda söz istiyorum.
Sayın
Bakanımdan istirham ediyorum
BAŞKAN Ama
o gündem dışı konuşmalar içindir efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Sayın Bakanın gündem dışı
konuşmasını fırsat bilerek bir şey soruyorum ama
Sayın Bakan dinlemiyor maalesef. Güneyde buğday hasadı
başlamış bulunmaktadır, Şanlıurfada da
başladı. Dolayısıyla, Toprak Mahsulleri Ofisi alım açıklamadı
ve almıyor. Bu konuda Sayın Bakanın aldığı bir
tedbir var mı? Bunu millete açıklamasını istiyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, galiba açıkladınız onu.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ben,
gerekli açıklamayı yaptım.
BAŞKAN
Emaneten almışlar. Fiyatlar da bu hafta içinde açıklanacak.
diye ben duydum efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Fiyatlar belli olmayınca götürüp tüccara veriyorlar
malı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ne
dedi Sayın Bakan: Güvenin, biz tüccardan daha yüksek fiyat
vereceğiz. dedi herhâlde, öyle anladım ben yanlış
değilse.
Sayın
Sakık, buyurun.
5.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Tütün üreticilerine
alternatif ürün sunulup sunulmayacağına ilişkin
açıklaması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkanım, olmayan bir hakkı ben de
kullanayım.
BAŞKAN
Olmayan bir hakkı
Doğru diyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Şimdi, ben de bölgeden geliyorum. Sayın
Bakanımız burada iken sormak istiyorum: Tütün üreticileri -alternatif
bir ürün sunulacaktı Hükûmet tarafından- Muş, Bitlis, Batman,
Adıyaman, Hakkâride gerçekten çok perişan, Hükûmetimizin bu konudaki
alternatif ürünü nedir? Onu bir öğrenirsek mutlu oluruz. Bu insanlar
gerçekten çok çok perişan.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Anlaşıldı efendim.
Sayın
milletvekilleri gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1313) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/136)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının 419. sırasında yer alan (6/1313) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
BAŞKAN
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 20 milletvekilinin, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin metrobüs uygulamasındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/380)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul'un
en önemli sorunlarından biri ulaşımdır. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından ulaşımda yaşanan
sorunları çözümleyeceği
iddiası ile Avcılar-Söğütlüçeşme hattında kullanılmak
üzere 50 adet Phileas marka otobüs
satın alınmıştır. Alınan 50 otobüse toplam 60
milyon avro ödenmiştir. Ancak alınan otobüsler ulaşımda
kolaylığı sağlamadığı gibi, sık
sık arızalanması nedeniyle yolculara da sıkıntı
yaşatmaktadır. Çok yüksek fiyatla Hollanda'dan getirilen Phileas
marka otobüsün 35 tanesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından seferden kaldırılmıştır .
Phileas marka
otobüslerin, İstanbul için en uygun araçlar olduğu yönündeki
açıklamaların gerçekle bağdaşmadığı,
vatandaşların yaşadığı somut örneklerle
ispatlanmıştır. Yokuş çıkmakta ve hızlanmakta
zorlanan, süspansiyon sisteminde sorun olan ve yol tutuşunda bekleneni
vermediği ifade edilen Phileas marka otobüslerin İstanbul
trafiği için en uygun araç olmadığı ortadadır.
İETT Genel
Müdürlüğü'nün, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Haluk Gerçek'e, 2007 yılında hazırlattığı
fizibilite raporunda "Metrobüs projesi için değerlendirilen iki
otobüs seçeneğinden, Capacity otobüsünün finansal değerlendirme
göstergeleri, Phileas otobüsüne göre önemli ölçüde daha iyidir."
denilmektedir. Bunun yanında, Fransa Ulusal Bilimler Araştırma
Kurumu için araştırmalar yapan Robin Foot da Phileas marka
otobüslerin kent taşımacılığında
sakıncaları olduğuna dair bir rapor
hazırlanıldığını ifade etmiştir.
Yapılan
fizibilite çalışmasına rağmen hem ekonomik olarak, hem de
kapasite olarak daha iyi durumda olan otobüslerin seçilmeyerek Phileas marka
otobüslerin satın alınması, İstanbul gibi kenti
yönetenlerin, yönetim anlayışındaki zafiyet ve
yanlışlıktan kaynaklanmaktadır.
Büyük bir
maliyetle alınan otobüsler şu anda kullanılmamakta ve depolarda
bekletilmektedir. Oysa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
tarafından yapılan açıklamada 1 Mayıs 2009 tarihinde bu
araçların tamamının seferde olacağı ve hiçbir sorun
yaşanmayacağı ifade edilmişti. Metrobüslerin
tamamının söylenilen tarihte seferde olmaması ve sık sık
yaşanan arızalarla ilgili olarak şimdiye kadar İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından kamuoyunu bilgilendirici ve tatmin
edici bir açıklama da yapılmamıştır. Türkiye'de kendi
ürettiği körüklü otobüsleri almak yerine Hollanda'dan İstanbul
trafiğine uygun olmayan otobüsleri alan İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, kamu kaynağını israf etmiştir.
Şu anda
atıl durumda depolarda duran metrobüslerin süratle Hollanda'ya iade
edilmesi gerekmektedir. Şeffaf yönetim anlayışı gereği
de otobüslerin alımına ilişkin yapılan sözleşmeler
kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Çeşitli
mekanik ve elektronik sorunların yaşandığı ve bu
nedenle sürekli arızalanan Phileas marka otobüslerin
arızalarının nedenleri, önemli miktarda kamu
kaynağının israfı ile sonuçlanan otobüslerin
alımına ilişkin sözleşmelerin incelenmesi ve otobüslerin
iadesi ile ilgili olarak yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla
Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün
104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 22.05.2009
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Nesrin Baytok (Ankara)
4 ) Mehmet
Sevigen (İstanbul)
5) Atila Emek (Antalya)
6) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
7) Tacidar Seyhan
(Adana)
8) Fevzi Topuz (Muğla)
9) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
10) Ali Oksal (Mersin)
11) Abdülaziz
Yazar (Hatay)
12) Tansel
Barış (Kırklareli)
13) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
14) Haluk Koç (Samsun)
15) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
16) Faik Öztrak (Tekirdağ)
17) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
18) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
19) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
20) Hüsnü Çöllü (Antalya)
21) Ahmet Küçük (Çanakkale)
2.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 milletvekilinin,
muhtarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/381)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemiz idari
yapılanmasının ilk basamağını köy ve mahalle
muhtarlıklarımız oluşturmakta, muhtarlarımız ise
seçimle gelen yöneticilerdir.
Muhtarlarımız,
yöresinin tüm sorunlarının çözümü için ilgili kurumlarla sürekli
ilişki kuran yöre halkını sorunlarının giderilmesi
açısından önemli görevleri yerine getirmektedirler. İdari yapılanmada
önemli sorunlarla karşı karşıya kalan
muhtarlarımız yeterince yetkilerle donatılmamış ve
idari yapılanma olarak sorumlulukları olan, ancak yetkisi olmayan bir
kurum olarak kalmıştır.
Köy ve
mahallelerinde yaşanan her sorunda birinci derecede hesap sorulmasına
karşın, ekonomik olarak çok mağdur edilmektedir. Seçilen köy ve
mahalle muhtarlarımız seçildiklerinde otomatik olarak sosyal güvenlik
şemsiyesi altına alınmakta, primleri ise muhtarlardan talep
edilmektedir. Muhtarlarımıza verilen ücret kadar aylık sosyal
güvenlik primi tahakkuk ettirilmekte, ülkemizdeki
muhtarlarımızın önemli bir çoğunluğu Sosyal Güvenlik
Kurumu takibi altındadır. Ayrıca muhtarlarımızın
prim borçları nedeniyle eş ve çocukları sağlık
hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Muhtarlarımızın
içerisinde olduğu ekonomik ve sosyal sorunların çözümüyle birlikte
yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98. Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir
Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.
1) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Çetin Soysal (İstanbul)
4) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
5) Ali Arslan (Muğla)
6) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
7) İsa Gök (Mersin)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10) Abdullah Özer (Bursa)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
13) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
14) Yaşar Tüzün (Bilecik)
15) Bülent Baratalı (İzmir)
16) Atilla Kart (Konya)
17) Eşref Erdem (Ankara)
18) Zekeriya Akıncı (Ankara)
19) Rahmi Güner (Ordu)
20) Nevingaye Erbatur (Adana)
21) Turgut Dibek (Kırklareli)
22) Sacid Yıldız (İstanbul)
23) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
24) Tacidar Seyhan (Adana)
25) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
26) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
27) Ahmet Küçük (Çanakkale)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Rusya
Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey
Mıronovun vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle birlikte 21-24 Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonuna resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sayın Sergey
Mironovun vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle, 21-24 Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonuna resmi ziyarette
bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
III.-
Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN -
Oylama yapmadan önce yoklama istenmiştir. Tespit edeceğiz: Sayın
Anadol, Sayın Korkmaz, Sayın Güvel, Sayın Ersin, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Baratalı, Sayın Özkan, Sayın Köse,
Sayın Ağyüz, Sayın Demirel, Sayın Tütüncü, Sayın Arat,
Sayın Kaptan, Sayın Selvi, Sayın Bingöl, Sayın Ergin,
Sayın Mengü, Sayın İnce, Sayın Serter, Sayın Öztrak.
Yoklama
işlemini başlatıyorum ve üç dakika süre veriyorum.
Pusula gönderen
arkadaşlar lütfen Genel Kurulu terk etmesinler efendim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Tezkereler (Devam)
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Rusya
Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey
Mıronovun vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle birlikte 21-24 Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonuna resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)
(Devam)
BAŞKAN
Meclis Başkanlığının tezkeresini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Demokratik Toplum
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önergesi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
(10/144) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 2/6/2009 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
02/06/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 02.06.2009 salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Van
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 91 inci sırasında yer alan 10/144 esas
numaralı İstanbulda kayıt dışı istihdam,
taşeronlaşma ve iş güvenliği sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 02.06.2009 salı günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehinde, Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal.
Sayın
Birdal, buyurun efendim.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Meclis gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 91inci
sırasında yer alan (10/144) esas numaralı, İstanbulda
kayıt dışı istihdam, taşeronlaşma ve iş
güvenliği sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırma önergesinin görüşülmesinin lehine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Tabii, bir
süredir, bu mayınlar konusunda Hükûmet ve muhalefet partileri
arasında bir mutabakatın sağlanamayışı sonucu, ne
yazık ki bugün yine görüşme olanağı olmuyor. Şimdi,
bugün
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, çok uğultu var, hakikaten dinleyemiyoruz
efendim. Lütfen
Lütfen
Buyurun
Sayın Birdal, devam ediniz efendim.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu mayınların temizlenmesi konusunda hiç kimse
farklı düşünmüyor, bir mutabakat var. Sorun, nasıl ve kimlerce temizleneceği
ve temizlendikten sonra da hangi amaçla ve kimlerce
kullanılacağıdır.
Şimdi,
örneğin Arnavutlukta 1 milyon 600 bin mayın 800 bin dolara
temizlenmiş ve şimdi öğreniyoruz, yine, NATO, işte
düzenleme kurulu, NAMSA aracılığıyla Azerbaycanda da
2011de bitirilmek üzere 3,1 milyon euroya anlaşılmış.
Şimdi, bizde
de bu işin kaynağı yaratılabilir. Önemli olan, hizmet
alımı suretiyle mayınların temizlenmesi, ikincisi de
arazinin kullanımı karşılığında
mayınların kimlerce temizleneceği konusu. Bizim kimlerce
temizleneceği konusunda bir görüşümüz var; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin değerli üyelerinin bilgisine sunuyoruz. Örneğin, bu
işin temizlenmesi yapıldıktan sonra, ki Genelkurmayın
önerileri de dikkate alınabilinir, NAMSA devreye sokulabilir, ama
asıl, temizlendikten sonra o toprağın
kullanımının kimlerce yürütüleceğidir. Burada, bölgede az
topraklı ve topraksız köylülere verilmesi konusu ya da daha önce,
elli beş yıl önce istimlak edilerek elinden alınan üreticilere,
köylülere verilmesi konusu. Bunlar, sonuçları itibarıyla
tartışma yaratabilir. Gelin, temizlendikten sonra kırk dört
yıllığına -ki beş yıl temizleme yine süresini
dikkate alarak- orada oluşturulacak 1163 sayılı, demokratik halk
kooperatifçiliğine kiraya verelim ve kurulacak kooperatif
aracılığıyla
Ki yoksa az topraklı ya da
topraksız köylülere toprağı vererek, alın yiyin, yani
bununla açlığınızı giderin mi diyeceğiz? Bunun
tarım girdileri gereksinmeleri
nasıl karşılanacak? Ekipman, tohum, yem, gübre, ilaç ve benzeri
girdilerin ancak yine kooperatif aracılığıyla
sağlanması mümkün olabilecek ve kooperatif mülkiyetine devrettikten
sonra
Ki bu, tek tip çok amaçlı bir tarımsal kooperatif oluyor ki
örnekleri var. 1980 askerî darbeye kadar 4.314 köyde ve 59 ilde birliği
vardı. Demokratik halk kooperatifçiliği ve Köy Kalkınma ve
Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Merkez Birliği (KÖY-KOOP)
adıyla da adlandırılan, gerçekten, kırsal alanın hem
demokratikleşmesine hem de tarımsal üretimin hem nicelik hem de
nitelik olarak verimliliğin artırılmasına yol açan bir
modeldi. Şimdi bu model, yine bugün itibarıyla
gerçekleştirilebilir, gerçekten, üretimden pazarlama sürecine değin.
Örneğin, çok amaçlı olduğu için hizmet alanları da var:
Halk pazarları, tarım girdilerinin pazarlanması, eğitim ve
hatta giderek bu kooperatiflerin bankasına kadar kurulma projeleri var idi
ama ne yazık ki darbeden sonra bunlar kalktı ve sonra da darbe öncesi
tarım ve gıda ürünleri konusunda kendi kendine yeten yedi ülkeden
biri iken Türkiye, şimdi birçok tarım ürünlerini ve gıda ürünlerini
dışarıdan almak durumunda
bırakılmıştır.
Elbette ki uzun
vadede toprak-insan ilişkilerinin düzenlenmesi, demokratik bir toprak
reformu ya da benzeri düzenlemeler yapılabilir ama bugünden itibaren bir
kooperatifçilikle bu sorunun çözülebileceğini düşünüyoruz.
Ayrıca,
işin bir de insani boyutu var. Biz hep tabii kim temizleyecek ve
temizlendikten sonra kimlerce kullanılacağı konusunu
konuşuyoruz. Geçen hafta Demokratik Toplum Partisi Grubumuza ve de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mayın mağdurları geldi; beden
bütünlüğünü yitirmiş, elini, kolunu, ayağını
yitirmiş insanlar geldi. Peki bu süreçte bunları nasıl
değerlendireceğiz? Ki 1990-2008 tarihleri arasında 1.213
kişi yaşamını yitirmiş, 1.781i de yaralanıp
sakat kalmıştır. Onların işte böyle bir süreçte hizmet
alanında istihdamı mümkün.
Ayrıca, her
gün bir suç örgütü olmasının yarattığı trajedilere
tanık olduğumuz koruculuk müessesesi
Yani, şimdi, örneğin
biz bu koruculuk kurumunun tasfiye edilmesini söylerken kimi siyasi partiler
bunun gerekliliğini söylüyor. Doğru, gerekliliği şuradan
kaynaklanabilir: Yani sorunun hâlâ çözümsüz kalmış olması ve de
NATOnun en güçlü silahlı kuvvetlerinden birine sahip olan Türkiye
Cumhuriyetinin bu konunun çözümsüzlüğündeki belki aczini ifade etmek
istiyorlar. O da bizim kurumumuz, onu da belki şu anda bu süreçten uzak
tutabilmek mümkündür, o da bir siyasi iradeye bağlıdır. O
nedenle mayın kurbanlarının istihdamı ve kimi
korucuların da -tasfiye edildikten sonra- bu süreçte istihdamı mümkün
olabilir. Aksi takdirde, her gün
İşte, dün Ceylanpınarda yine
silahlı korucuların yarattığı trajedi
Böyle bir
şey olur mu? Az önce değerli bir milletvekilinin söylediği gibi
toplumsal bir cinnet yaşıyor bu ülke. Yani, şimdi, Adanada
yaşanılan olay
Daha 44 kişinin, aralarında 6sı
çocuk, 3ü hamile 16 kadın, toplam 44 kişinin katledildiğinin
travması kamuoyunda daha giderilmemişken yeni bir şeyle
karşılaşıyoruz. Acaba, bu ülkeyi yönetenlerin, bu üst üste
olan toplumsal cinnet sonucunda yaşanılan trajedilerin
kaynağını tartışalım ya da görüşelim gibi
bir kaygıları var mı? Getirsinler
Türkiye Büyük Millet
Meclisine gerçekten böyle sistematik hâle dönüşen bir trajedi toplumunun
nedenlerini, ekonomik, siyasal, toplumsal nedenlerini Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tartışmayacağız da bir genel görüşme konusu
yapmayacağız da bir araştırma konusu yapmayacağız
da nerede yapılacak bunlar? Sadece gazete köşelerinde mi bu sorunlara
çözüm getirilmesi gerektiği yazılıp çizilecek? O nedenle, bu
konuyu yüce Meclisimize de öneriyoruz.
Değerli milletvekilleri,
ayrıca, 2014 yılına kadar -bir kez daha anımsamakta yarar
var- Ottawa Sözleşmesi uyarınca, mayınları temizlenmiş
bir ülke olmak zorundayız. Belki böyle bir irade ortaya koyarsak demokrasimizi
de mayınlardan temizleriz.
Şimdi, önce
tarama, haritalama, işaretleme ve temizleme konusunda bir yol
haritası yapılması gerekiyor. Belki anlaşılabilir,
belki iktidar bir yerlere taahhütte bulunmuş olabilir ama bir karar
yanlışsa o kararda gitme konusunda ısrarlı olmamak gerekir.
Hele bu karar toplumu ve bütün halkı ve ülkeyi ilgilendiriyorsa bunda
ısrar edilmemeli ve vazgeçilmelidir ve başka bir yol
bulunmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, ne yapmak gerekir
konusunda doğrudan demokrasi yöntemini de uygulayabiliriz. Örneğin,
Meclis araştırma grubu oluşturalım, bütün siyasi parti
temsilcilerinin içinde yer alacağı bir heyet bölgeye gitsin ve bölge
halkıyla konuşsun: Kimlerce temizlenmesini istiyorsunuz ve
temizlendikten sonra kimlerin kullanımına devredilmesini
istiyorsunuz? Ayrıca, ki bizde böyle bir kültür geliştirilmedi,
demokrasi, sivil toplum falan diyoruz ama örneğin İnsan Hakları
İnceleme Komisyonunda da ne zaman bir alt komisyon oluşturulsa,
gidiliyor
Daha dün, işte, efendim, Bilge köyüne gidilmiştir. Bir
sorunun çözümü için araştırmaya gidiliyor ve buradaki devletin
sorumluluğu ve yükümlülüğü göz ardı edilerek ve belki de
hafifletmek amacıyla töre, namus ve kan davası deyip geçiştirme
yoluna gidiliyor. Ya da jandarma komutanlığı, vali,
kaymakamlık, savcı ve diğer yetkililerle görüşülüyor. Peki,
orada yerinde inceleme yapmış olan kadın örgütleri, sivil toplum
örgütleriyle neden görüşülmüyor? Orada kanaat önderleri var. O nedenle,
bir şey, yapmış olmak için yapılmamalıdır. Gidelim
buradan oradaki sivil toplum örgütleriyle görüşelim, yerindeki insanlarla
görüşelim, köylülerle görüşelim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Birdal, son dakikanız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
ve buna hep
birlikte karar verelim. Ama biz yine Demokratik Toplum Partisi olarak,
insanların
Gerçekten, örneğin şu Adanadaki olay nedir?
Şimdi, Küçükdikili köyü
Köylerinden göç ettirilmiş, topraktan
koparılmış ve yeni bir sosyal hayata
alıştırılmaya çalışılan insanların
yaşadığı bir trajedi. Bu nedenle, gerçekten bunların,
bu mayınların ve benzeri birtakım sorunların, trajedilerin
kaynağında
Yine yineliyoruz: Sayın
Cumhurbaşkanının ve Sayın Başbakanın da
artık söz olmaktan çıkarıp,
karşılığını bulacak somut bir eyleme
dönüştüreceği Kürt sorununun demokratik, barışçıl
çözümüdür. Gelin buna bu konuda bir irade gösterelim ve gerçekten bu sorunu
çözerek Türkiye'nin gereksinmesi olan ekonomik, demokratik bir arada
yaşama kültürünü birlikte kotaralım.
Bu umutla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Birdal.
Sayın
milletvekilleri, önerinin aleyhinde üç sayın milletvekili
arkadaşımız aynı anda müracaat etmişlerdir. Tabii, iki
kişi konuşturacağımız için kura çekmem lazım.
Şimdi kura çekiyorum:.İlk konuşmacı Tayfun İçli,
ikinci konuşmacı Emin Haluk Ayhan.
Önerinin
aleyhinde, Sayın İçli, buyurun efendim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Bir hafta önce
Türkiye Büyük Millet Meclisinin hangi yasaları görüşeceği AKP
Grubunun önerisiyle bu yüce Mecliste onaylandı, iki haftalık bir
takvim Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından kabul edildi.
Şimdi, bir anlaşmazlık çıkmış, Danışma
Kurulu oy birliğiyle karar alamamış, grubu bulunan siyasi
partilerimizin her biri grup önerisini yüce Meclisin önüne sunmuşlar. Ben
Demokratik Toplum Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, söz alabildiğim sürece her salı günü
karşınıza çıkıyorum ve grup önerilerinin aleyhinde söz
almaya çalışıyorum ve hemen hemen her salı günü Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminin bir yazboz tahtasına çevrildiğini
söylüyorum ve bu konuda eleştirilerimi dile getiriyorum. Şimdi,
tabii, AKPli milletvekili arkadaşlarımızın sayısal
üstünlüğü nedeniyle de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi AKPli grup
başkan vekilinin önerisiyle belirleniyor.
Değerli
arkadaşlarım, AKP grup önerisinde yine denetim konuları
dışlanıyor, sözlü sorular Hükûmete sorulamıyor, diğer
denetim konuları görüşülemiyor. Bunu her hafta dillendirmeye
çalıştım.
Geçtiğimiz
hafta kamuoyunun Mayınlı arazilerin temizlenmesi olarak
bildiği bir yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldi ve bu
yasanın Genel Kurulda ilk dört maddesi kabul edildi. Kamuoyunda büyük bir
tepki var, AKP dışındaki siyasi partilerin bu yasa
tasarısına karşı büyük tepkileri var. Bugün hayretle
Sayın Başbakanı dinledim, AKP Sayın Genel Başkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğanı dinledim. Kendi grubundaki
arkadaşlara bu yasanın ne kadar iyi bir yasa olduğunu anlatmaya
çalışıyordu. Aslında Sayın Başbakanın bir
telaş içinde olduğunu da gözlemledim. Çünkü kendisini eleştiren
bütün siyasi partilere karşı çok acımasızdı görüşlerinde
ve bu yasanın ne kadar mükemmel bir yasa olduğunu anlatmaya
çalışıyordu. Konuşmasında da Ya neden hiçbir öneri
getirilmiyor, hep eleştiriliyor? şeklinde de kendisine haklı
birtakım gerekçeler aramaya çalışıyordu. Bir kere, bugünkü
AKP grup önerisine baktığınız zaman Sayın
Başbakanın ne kadar sıkıntıda olduğunu
görüyorsunuz. Eğer şayet bir Hükûmet tasarısı Sayın
Başbakanın ifade ettiği gibi mükemmel bir tasarı idiyse,
geçtiğimiz cuma günü Hükûmet bu kanun tasarısını neden geri
çekti? Neden geri çekti? Bugün AKP grup önerisinde grup konuşmasından
sonra niye tekrar bu yasayı önümüze getiriyor ve 2nci maddeyi neden
değiştirme gereğini duydu? Kendi grubunun içinde kafası
karışık olan arkadaşları mı vardı? Ya da
Sayın Başbakanın böyle bir yasayı Hükûmet olarak geri
çekmekteki amacı neydi? Bir: Bir kere, beyinle yürekleri birlikte
atmıyor Sayın Başbakanın ve AKP Grubunun. Dilden çıkan
sözlerle, yürekler ve beyinler
AHMET YENİ
(Samsun) Beyin mi okuyorsunuz?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Evet, beyin okuyorum çünkü somut.
AHMET YENİ
(Samsun) Beyin okuyucusu musun?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Çünkü eğer bu kadar mükemmel bir yasa
tasarısını getirmiş olsaydınız cuma günü neden
geri çekiyorsunuz? Bu, çok basit bir soru. Çünkü gücünüz var, şimdi bugün
yine gücünüzü test edeceksiniz. O yasayı halkın bütün tepkisine
rağmen geçirmek için elinizden geleni yapacaksınız. Ama neden
geri çektiniz 2nci maddeyi, neden tekriri müzakere istediniz? Bunu, her
şeyden önce, sayın milletvekilleri, sizin, kendinizin
sorgulaması gerekir. Bu bir.
Sayın
Başbakan diyor ki: Hiçbir öneri getirilmiyor. Değerli arkadaşlarım,
öneri getiriliyor ama sizler duymuyorsunuz, görmüyorsunuz.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Söyle.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Söyleyeceğim.
Türkiye'nin
hududu, 510 kilometre uzunluğundaki hududu diğer kamu arazileriyle
birlikte yarım asırlığına uluslararası bir
sermayeye yap-işlet-devret şeklinde devredilmek isteniyor. Adı:
Tarım.
Bir kere, bu yasa
eğer adı tarım denilerek ortaya konuluyorsa Hükûmetin maliye
politikalarının iflas ettiğinin, Hükûmetin tarım
politikalarının iflas ettiğinin somut kanıtıdır.
Eğer, böylesi büyük bir devlet kendi mayınlarını temizleme
gücünden yoksunsa, acz içindeyse, maliye, hazinenin çöktüğünün
göstergesidir.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sizin döneminizde neden yapılmadı?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bu yasa, Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin AKP
açısından iflasının ikrarıdır.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) DSP iktidarında niye yapılmadı?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bu yasa, biraz evvel söylediğim gibi, kendi
ülkende mümbit arazide tarım yapmaktan, tarım politikasını
uygulamaktan acz içinde olan bir Hükûmetin kanun tasarısıdır.
Değerli
milletvekilleri, daha çok söylenecek şey var.
Öneri: Petrolü
geçtik -Sayın Başbakanın konuşmasından- su
kaynaklarını geçtik, güvenlik politikalarını geçtik.
Doğrudur, kimisi İsrail
Nereden çıktı İsrail? diyor
Sayın Başbakan.
Değerli
arkadaşlarım, hukukçu olanlar, inşaat sektörüyle ilgilenenler
bilir, bazı şartnameler kötü niyetli olarak isme şartname
hazırlanır ve o şartnamede hiçbir firmanın adı, ismi,
namı yazmaz, kişiye özgü olduğu için tarif eder siyah
saçlı, kahverengi gözlü, burnu kemerli, kulakları kepçe diye bir
insanı tanımlar ve o şartname o kişiye verilir kötü niyetli
kişiler tarafından ve o kötü niyetli şartname, ihaleler hukuk
devletinde itiraz üzerine iptal edilir. Sayın Başbakana buradan
sesleniyorum
Tabii ki orada İsrail veyahut bir devletin adı
yazılı değil.
Değerli
arkadaşlarım, öneri mi
Geçtiğimiz yıllarda bilişim
sektöründe üniversite ve bilişim sektörünün iş birliğiyle
teknoparklar, teknokentler yapıldı üniversitelerin içinde. Ülkenin
silikon vadilerinin yaratılması konusunda çok önemli yasalar
çıktı.
Türkiyede
tarım sektörü iflas etmektedir, iflas etmiştir hayvancılık
ve tarım. Sadece bu bölgede değil, sadece 510 kilometre
uzunluğunda değil, orada birçok ilimizin sınırları geçmektedir,
birçok üniversitemiz vardır. Bugün ülkede işsizlik çok büyük
boyutlardadır. Bugün üniversiteden mezun olan veterinerlerimiz,
ziraatçılarımız -ister mühendis anlamında ister tekniker
anlamında- işsizdir. Bakın, o bölgede üniversite-tarım
sektörü iş birliğiyle hatta özel sektör iş birliğiyle çok
önemli -ki GAP bölgesidir- atılımlar yapılabilir.
Bırakın petrolden kaybettiklerimizi, bırakın başka
kaynaklardan, su kaynaklarımızdan kaybettiklerimizi sadece tarım
anlamında, üniversite-tarım sektörü anlamında çok büyük
yatırımlar yapılabilir ve Anayasamızın 44 ve 45inci
maddelerini hatırlatmak isterim, bu toprak reformuyla ilgilidir. Sadece
toprak reformu değil, toprak reformunun yanında teknik bilgi, makine
parkının da topraksız köylüye, yoksul köylüye verilmesi
konusunda Anayasada hükümler vardır.
Yeri
gelmişken şunu da ifade etmek isterim: Bu cumhuriyetin
kurucularından Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk 1936 ve 1937
yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı
konuşmada topraksız köylülere sadece toprak vermenin yeterli
olmayacağını, araç gereç, teknik ekipmanın verilmesinin
mutlaka gerekli olduğunu görmüştür.
Şimdi, kimi
yerlerde kimlik sorunuyla ilgili tartışma yapmaktadır. Eğer
o bölgede çağ dışı feodal yapı toprak reformuyla
ortadan kaldırıldığı takdirde o yörenin insanı
-askere gerek yok- kendi toprağını, kendi huzurunu korumak için
o sınırı zaten korur. Ama siz kendi ülkenizin köylüsüne,
çiftçisine eziyet ederseniz, Ona o toprağı vermeyeyim de
uluslararası şirketlere vereyim. gibi vatan topraklarını
elli yıllığına peşkeş çekmeye kalkarsanız,
değerli arkadaşlarım, bunun altından kimse kalkamaz. Bir
sonraki seçimde burada olmayabiliriz. Evlatlarımız, torunlarımız
bunun hesabını elli yıl sonra daha, bakın, elli
yılı konuşuyoruz- sizlerden çok çok büyük hesap sorabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın İçli, son dakikanız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Geliyorum.
Gündemine getirilmesi lazım. Sayın Başbakan, gündeme Hükûmet
olarak şunu getirmeniz lazım: Türkiyede tarım,
hayvancılık konusunda işte size büyük bir olanak. Paranız
yoksa vatandaştan Ya lütfen bana bir kereye mahsus olmak üzere herkes
maaşından 1 milyon lira para, eski parayla söyledim, bin lira para
verin. deseniz o ülkedeki mayınların hepsini temizlettirebilecek bu
halkta yürek var. Hükûmete yardımcı olur, hazinenin
açıklarını bile kapatır. Onun için, buraya
getireceğiniz kanun tasarı ve teklifleri halkın yararına
olması gerekir, halkın çıkarına olması gerekir.
Halkın gözünün içine baka baka başka şeyleri anlatmak bir
hükûmete yakışmaz. Gerçekleri konuşacağız. Evet,
kendimizin duyduğu, kendimizin söylediği şeylerden keyif almak
iyidir. Ama önemli olan, halkın bu işten keyif alması,
halkın bu işten mutlu olmasıdır diyorum.
Hepinize
saygı ve sevgiler sunuyorum, teşekkür ederim. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın İçli.
Önerinin lehinde
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal.
Buyurun
Sayın Soysal.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kayıt dışı işçilik ve taşeronlaşmayla ilgili
olarak DTP Grubunun verdiği Meclis araştırması önergesiyle
ilgili olarak lehinde şahsım adına söz almış
bunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2007 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine
göre Türkiyede 80.602 iş kazası, 1.208 meslek
hastalığı vakası meydana gelmiş, bunların 1.044ü
ölümle sonuçlanmıştır.
Son Sosyal
Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre ölümcül iş kazalarının
yüzde 98i, meslek hastalıklarının yüzde 82si küçük ve orta
ölçekli işletmelerde meydana gelmekte, bu iş yerleri ise tüm
çalışanların yüzde 62sini oluşturmaktadır. Yasal
mevzuat gereğince iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğu olan
yaklaşık 23 bin iş yeri mevcut iken hâlâ iş yeri hekimliği
yapan hekim sayısı 8 bin civarındadır. 15 bin
civarında iş yerinin yasal olarak iş yeri hekimi bulundurma
zorunluluğu olduğu hâlde bulundurmamaktadır.
Türkiye
İstatistik Kurumu istatistiklerine göre ülkemizde iş gücünün
yarısı kayıt dışı koşullarda çalışmakta
ve iş yerlerinin ancak yüzde 5i denetlenebilmektedir. Yapılan
araştırmalarda iş kazalarının yüzde 98inin de
önlenebilir olduğu görülmektedir. Ne yazık ki ülkemizde sosyal
güvenlik şemsiyesinin emeği kapsamadığı, emeğin
ve çalışanların sosyal güvenlik sorumluluklarını
üstlenmeleri için taşeronluk anlayışının ortaya
çıktığı ve çalışanların sosyal
haklarını ve sorumluluklarını taşeronlaşma yolu
ile yine aynı şekilde rant oluşturma anlayışı
içerisinde oluştuğu görülmektedir. Taşeronlaşma devletin
belediyeler dâhil neredeyse bütün kurumlarında teşvik edilerek kendi
çalışanlarının sosyal haklarının ve örgütlenme
haklarının elinden alınmasının bir yolu olarak ortaya
çıkmaktadır. Seçimle gelmiş yerel yönetimler ve kamumuz bu
sorumluluktan kaçarsa elbette ki özel sektör ne yapmaz.
Bugün ülkemizin
yüzde 16sı işsiz. İşsizlik oranının en
yoğun olduğu ülkelerden biriyiz. Türkiye İşverenler
Sendikası Konfederasyonunun
Şubat 2009 itibarıyla işsizlik
oranının yüksekliği açısından OECD ülkeleri
arasında 1inci ve dünya 2ncisi olduğumuz görülmektedir.
İşsizlik bu kadar yüksekken insanlarımız
çalışmaya, yaşamaya mecbur. İnsanların zorluk içinde
kötü koşullarından faydalanarak ucuz iş gücü sağlanmasını
teşvik etmek bir sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Hükûmet
olarak hem ülkenin bu hâle gelmesine neden olacaksınız, sonra da
sosyal devlet anlayışında olduğunuzu söyleyeceksiniz. Bu
anlayış içindeki Hükûmet ne taşeronlaşmayı önleyebilir
ne ekonomiyi düzeltebilir ne de işsizliğin çözümünü bulabilir.
İş gücünün, emeğin bir sosyal devlet olgusuna
yakışmayan bir anlayış içerisinde hareket edilmesi,
çağdaş, demokratik bir yapıya uygun düşmemektedir.
Değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki Anayasanın 51inci, İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin 11inci maddesinde sendikalaşma hakkı
olmasına rağmen bu sendikalaşma hakları ne yazık ki
yerine getirilmemektedir ve bunu en çok ihlal eden de kamudaki
taşeronlaşmaları örnek olarak verebiliriz. Örneğin,
BİMTAŞta -belediyenin İstanbuldaki taşeron kendi
şirketi- salt sendikalaşma çabası içinde olduklarından
ötürü Anayasaya aykırı bir şekilde işlerine son verilen
çalışanlarımızı görmek mümkün.
Değerli
arkadaşlarım, bu taşeronlaşma sistemi, sendikalaşma ve
örgütlenme hakları çalışanın elinden sosyal güvenlik
koşulunun sağlanmaması nedeniyle alınması, Hükûmetin
çalışanların sorununu üstlenmemesi, maliyeti düşürmek
adına taşeronlaşmayı bir rant olarak görmesinin ve devlet
kurumlarında dahi taşeronlaşmayı teşvik etmesinin
sonucudur.
Taşeronlaşma
demek, Anayasanın 57nci maddesinde, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 11inci maddesinde düzenlenen sendikalı olma
hakkının engellenmesi demektir. Taşeronlaşma demek,
işsizlik demektir. Taşeronlaşma demek, kayıt
dışılık demektir. Taşeronlaşma demek, ucuz
iş gücü demektir. Taşeronlaşma demek, iş sağlığı,
iş güvenliği koşullarının
yaratılmadığı ortamlarda işçiyi çalışmaya
mahkûm etmek demektir. Taşeronlaşma demek, 21inci yüzyılda
yaşanan ilkel ölümler demektir. Taşeronlaşma demek,
çalıştırılan işçinin kapının önüne sorgusuz,
sualsiz konulması demektir. Taşeronlaşma demek,
çalıştırılan işçinin sorumluluğunun
taşınmaması demektir. Taşeronlaşma demek, asgari ücret
altında çalışma demektir. Taşeronlaşma demek, hiçbir
işçinin, hiçbir emeğin, hiçbir şekilde söz hakkının
olmaması demektir. Ve sonuç itibarıyla taşeronlaşma demek,
eşitsizlik demektir.
Değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki sosyal devlete yakışmayan bu
anlayış Tuzlada da kendini göstermiştir ve kot kumlama
işçilerinde de kendini göstermiştir. Önlenebilir ölümler
olmasına rağmen Tuzla tersanelerinde 122 kişi
yaşamını yitirmiştir ve binlerce insan da
çalışamaz hâle gelmiştir. Yine, aynı şekilde, kot
taşlama işçileri de, kumlama işçileri de aynı şekilde
silikosiz denen bir maddeden etkilenerek iki üç ay içerisinde bir kanserojen
içeren maddeyle birlikte kanser hastalığına, ölümcül bir
hastalığa yakalanmaya neden oluyor ve bugün ne yazık ki bunlar
kayıt dışı çalıştırılmışlar.
Örneğin, baktığımızda, Bitlisin iki köyündeki tüm
erkekler ne yazık ki çalışmak için, alın teri için,
emeği için, en azından yaşantısını idame ettirmek
için ölümü göze alarak bu şartlarda çalışmak zorunda
kalmışlardır.
Değerli
arkadaşlarım, yine, bunun yanı sıra, çocuk emeği
kullanma yasağı temel çalışma esaslarından biri
olmasına rağmen bu da göz ardı edilmektedir. Örneğin Tuzla
tersanelerinde biz bunları yaşadık, gördük. On sekiz, on dokuz
yaşındaki çocukların beş altı sene oralarda
çalıştırıldığını, oralarda görerek,
yaşayarak gördük. Ağır ve tehlikeli iş kolunda çocuk
işçilerin çalıştırılması da son derece büyük bir
vahim.
Değerli arkadaşlarım,
Anadolunun değişik bölgelerinden İstanbul ve büyük
şehirlere gelen insanlarımız var. Bugün bu insanların
sorunlarına bir sorumsuzluk içerisinde yaklaşamayız. Çünkü
oralarda merdiven altı atölyelerde çalışanlar, kayıt
dışı çalıştırılanlar, hatta sokaktaki
tinerci de bizim sorunumuzdur ve bu kadar işsizliğin had safhada
olduğu bir süreçte bizlerin, Türkiyede Parlamentonun sessiz kalması
mümkün olamaz.
Değerli
arkadaşlarım, yine, bunun yanı sıra, Ottawa
Antlaşmasının gereği olan ve bu konuda bütün Parlamentonun
hemfikir olduğu mayın temizleme
Elbette ki, Parlamento olarak bu
konuda Ottawanın gereğini yapmak, mayınsız bir dünya
yaratmak hepimizin en temel görevi olarak, bir insan hakkı olarak görmemiz
mümkün, insancıl bir yaklaşım olarak, barışçıl
bir yaklaşım olarak görmemiz mümkün ve bu konuda hemfikir iken
oranın kullanım hakkının -bunun adının
İsrail, adının bir başka ülke olması önemli
değil- uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesi büyük bir
ihanet olur. İşsizliğin bu kadar had safhada olduğu bir
süreçte Güneydoğuda 205 bin hektarlık arazinin kullanım
hakkını, oralarda bilgiyle donatılmış, teknolojiyle
donatılmış, oradaki istihdamı, işsizliği
çözebilecek koşulları da yerine getirerek oradaki insanların
kullanımına açmak lazım. O topraklarda daha geçen gün 6 tane
şehit verdik, oralarda yüzlerce, binlerce insan öldü. O topraklar için
bedel ödendi ve buna karşılık uluslararası sermayeye
buyurun deme hakkını hiç kimse kendinde göremez. Hele ki Türkiye
Büyük Millet Meclisi asla ve asla kendinde görmemelidir. Bunu kabul etmek
mümkün değildir. Çünkü oradaki yaşam koşulları
iyileştirilmek durumundadır. Bugün baktığımızda,
Mardin ve Urfada TEDAŞa olan borçları bile tarlalarını
satsalar bile ödeyemez hâldeler. Orada tarımı teşvik etmek
lazım, tarıma pazar yaratmak lazım, tarıma sahip
çıkmak lazım, tarımı teknolojiyle beslemek lazım,
bilgiyle beslemek lazım. Peki, bu anlamda hiçbir çalışma
yapmadan hayvancılığı yok ettiniz, tarımı yok
ettiniz, Türkiyeyi buğday ithal eden bir ülke hâline getirdiniz.
Şimdi, orada organik tarım yapmak mümkün iken bu organik
tarımı da birilerine vermek büyük bir haksızlık olur, hatta
ihanet olur. Çünkü, o topraklarda o insanların emeği var, alın
teri var, kan var, gözyaşı var, oralarda tarıma dayalı
elverişli
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) Ne anlarsın sen oralardan!
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Sen ne anlarsın! Sen ne anlarsın!
BAŞKAN
Sayın Çetin, lütfen
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Sen ne anlarsın! Hiç gittin mi oraya?
BAŞKAN
Sayın Çetin, lütfen
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Ne anlarsın oradan! Ne anlarsın! Benim hayatım
köylerde geçti, boş ver sen!
İşte
senin anlayışındır bu vatanı satan, senin
anlayışındır ihanet eden, senin
anlayışındır
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Hadi canım! Senin anlayışın?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Senin anlayışındır oraları
peşkeş çeken. Burada duyarlı olamıyorsun, burada özgür
iradeni
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çetin, son dakikanızı veriyorum efendim.
Buyurun.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) İşte bu bir anlayışın temsilcisi. Hangi
anlayışın temsilcisi?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Boş boş konuşuyorsun.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Topraklarımızı uluslararası sermayeye
peşkeş çeken anlayışın temsilcisi. Bunu görmezlikten
gelemeyiz. Elbette ki biz buna sessiz kalamayız ve asla ve asla da sessiz
kalmayacağız. O topraklar vatan toprağıdır. O
topraklara sonuna kadar bu Meclis sahip çıkmak zorundadır. Burada
duyarlı olmak zorundayız. Her birimize de görev düşmektedir.
(CHP sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) Kime peşkeş çekiyoruz?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Kaldı ki bu toprakları satın diye gelmediniz buraya.
Ülkeye hizmet etmek için, açlığa, yokluğa, yoksulluğa sahip
çıkmanız için geldiniz.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) Açlığa, yoksulluğa sahip çıkıyoruz.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Onun gereğini yapmak yerine oradaki toprakları
peşkeş çekme anlayışı doğru bir anlayış
olamaz, haklı bir anlayış olamaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sensin peşkeşçi, sen!
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Sizi bu konuda uyarıyoruz, diyoruz ki: Gelin,
istiyorsanız halka gidelim, istiyorsanız halka soralım, çünkü
böyle bir yetkiniz yok, bunu satamazsınız. Bu halk size bunun için oy
vermedi.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) 29 Martta geldik halktan!
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) Bu doğru bir yaklaşım olamaz. Bunun bu şekilde
olmasını asla ve asla doğru bulmuyoruz ve bu konuda ben
Parlamentonun duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Soysal.
Önerinin
aleyhinde Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İstanbulda kayıt dışı istihdam,
taşeronlaşma ve iş güvenliği sorunlarının
araştırılarak önlemlerin belirlenmesine yönelik Meclis
araştırması önergesinin görüşülmesi hususunda aleyhte söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
önergenin üzerinde durduğu noktalar gerçekten çok önemli. Yalnız, bu
noktalar sadece İstanbul için değil, ülkenin bütün her bölgesi için,
her şehri için gerçekten çok önemli. Bugün işsizlik çok önemli
boyutta. Uygulanan ekonomik politikalar, bugün gelinen nokta itibarıyla
sadece işsizliği ortaya çıkarmamış,
derinleştirmiştir. Bunun da ötesinde işçiler çaresiz,
savunmasız, sıkıntı içinde kalmışlardır.
Özellikle taşeronlaşma neticesinde kamu kurumlarında çalışan
işçiler maalesef işverene karşı çaresiz bir durumda
çalışmak zorundadırlar. Birçok insan sigortasız
çalışmak durumundadır, zorundadır,
zorunluluğundadır. Bunun da ötesinde siyasi polemiklerle, siyasi
yöntemlerle özellikle kamuya ait taşeronların
çalıştırdıkları işçilerin belirlenmesinde
gerçekten büyük haksızlıklar olduğu, büyük
sıkıntılar olduğu da ortadadır. Bunu özelikle 29 Mart
seçimlerinden önce Anadoluda yerel bazda yoğun bir şekilde
yaşadık. Sadece şikâyetler almadık, bizzat gördük. Hâlen bu
konuda mağdur olan insanlarımız, işçilerimiz bizlere
şikâyete devam ediyorlar.
Şimdi, insanlar,
işçiler ne yapıyorlar iş ararken? Artık sadece
sigortalı olmayı, olabilmeyi düşünecek durumda değiller.
Daha düşük ücretle, sigortasız, daha zor şartlar altında,
daha kötü bir durumda iş aramak ve iş temin etmek için gayret
gösteriyorlar ama ifade ettiğimiz gibi maalesef bu şartlar
altında bile gerçekten işsizlik giderek artıyor.
Şimdi, bütün
bunları anlatmadan önce bir hususu ifade etmek lazım. Gerçekten
AKPnin tutum ve davranışıyla Meclis gündeminde,
görüşmelerde problemlerin olduğu ortaya çıkıyor fakat gelen
kanun tasarılarında belli bir amaca yönelik, belli problemleri
çözecek, ekonomik sorunların üstesinden gelebilecek tedbirleri alacak bir
bütünlük içinde, bir yapı içinde tedbirlerin gelmediğini görüyoruz.
Komisyonlara
yirmi otuz madde gelen tasarılar, çıkarken elli altmış
maddeye kadar yükselebiliyor, birçok husus oralarda ilave edilmeye, kanun
tasarılarına monte edilmeye çalışılıyor. Burada
çok büyük problemler var.
Şimdi,
işsizliğin giderilmesi için öncelikle ne olması lazım?
Ekonominin iyi olması lazım. Ekonominin iyi olması için
büyümenin iyi olması lazım, büyümenin iyi olması için
yatırımların iyi olması lazım, esnafın,
çiftçinin, işçinin, işverenin, herkesin iyi olması lazım.
Bugün kim esnafın, çiftçinin, işçinin, işverenin, sanayicinin iyi
olduğunu söyleyebiliyor? Bunu söylemek mümkün mü? Bu, sadece bugünkü
küresel krizle ilişkilendirilerek ortadan kaldırılabilecek veya
göz ardı edilebilecek bir problem değil.
Bakın,
ülkenin her tarafında birtakım gelişmeler oluyor, her
tarafında insanlar arasında kavga, dövüş, ölümler ortaya
çıkıyor, sosyal problemler ortaya çıkıyor. Bunların
çok iyi irdelenmesi, çok iyi düşünülmesi lazım.
Sadece
İstanbuldaki yabancı işçi sayısının bile,
Hükûmet yetkililerinin ifadesiyle, önemli boyutlara
ulaştığını görüyoruz.
Şimdi,
işsizliğin giderilmesi için ihracatın artması lazım
değil mi, rekabetin olması lazım değil mi, dış
ticaretin iyi olması lazım değil mi? Peki,
yatırımların artması için, Hükûmetin
yatırımları artırması için, özel sektörün
yatırımlarını teşvik için ne yapmak lazım? Tedbir
almak lazım. Hükûmetin aldığı tedbirleri bir tarafa
bırakın, teşvik yasaları bile maalesef hem
dengesizliği ortaya koymuş, bazı illerde de çok büyük
problemlerle karşılaşılmıştır. Uygulanan
teşvik politikaları dengeyi bozmuş, bazı illerdeki
yapılanmayı bozmuş, en yakın illere doğru bir
taşınma söz konusu olmuştur. Bu hususta, teşvik
politikalarının istihdamı
artırmadığını, Hükûmetin uyguladığı
teşvik politikalarının istihdamı geliştirmediğini
gazetelerde, özellikle teşvik edilen bölgelerde bu işin
gerçekleşmediğini çok net bir şekilde görmeye
başladık.
Şimdi,
işsizlik artıyor, 1 milyondan fazla insan geçen yıldan beri
işsiz olmuş. Bir süre önce bir konuşmamda bu kürsüden ifade
ettim, sadece Denizlide geçen yıl Nisan ayından bu yana 32 bin
kişi işten çıkmış. Kayıtlı olanı bu,
4le çarptığınız zaman 128 bin, 130 bin. 500 bin nüfuslu
bir şehrin merkezini düşündüğünüzde, dörtte 1i şehrin
gelirden problemli, yiyecekten problemli, içecekten problemli, eğitimden
problemli bir hâle geliyor. Kayıt dışıyla dikkate
alınarak düşünüldüğünde, bu problemlerin giderek
arttığını görüyoruz. Tabii, bu tür uygulamalar,
taşeronlaşma ve benzeri uygulamalar birtakım problemleri giderek
artırıyor, sıkıntıyı ortaya koyuyor. Belki,
Hükûmet, birtakım şeyleri, kendiyle beraber, birlikte düşünen,
kendi yandaşlarını bir şekilde, ne yapıyor?
İstihdam etme imkânlarını işverenlere baskı yaparak
sağlamayı becerebiliyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Denizliyi Teşvik Kanununa almışlar,
duymadın mı?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Denizlinin Teşvik Kanununda gerçekten çok büyük
sıkıntıları var. Sınırı öbür tarafa
geçtiğinizde, 13 kilometrelik, 15 kilometrelik, 20 kilometrelik alanda 13
tane fabrika taşınmış. Bunu, Denizlinin Sanayi Odası
Başkanı söylüyor. Burada neyi ifade etmek istiyorum? Hükûmetin
uyguladığı politikalar istihdamı
artıramamış; bilakis istihdam düşmüş, şehirler
sıkıntıya girmiş, insanlar tekrar geriye doğru göçe başlamış.
Hükûmetin, bu tür problemlerin çözülmesine yönelik direkt getirdiği, katkı
sağladığını ortaya çıkaracak tedbirleri içeren
bir paketi de ortaya çıkmadı. Parça parça, o gün ne lazım, bugün
ne lazım, onlar gelmeye başladı. Bugün, bakıyorsunuz,
bütçe çizgisinin altında borçlanma diye borçlanmayı azaltacak
birtakım uygulamalar, Toprak Mahsulleri Ofisine fındık
aldırmalar
Maalesef, bu tür yanlış uygulamalarla Hükûmetin
ekonomiyi daha da sıkıntıya soktuğunu görüyoruz.
Şimdi, bu
tür çalışma sistemi, bu Mecliste, komisyonlarda bu tür
çalıştırma sistemi insanların iş bulmasını
sağlıyor mu? Refahının artmasını
sağlıyor mu? Fert başına 10 bin dolarları
aştı. dediğiniz millî gelirin 8 bin dolarların altına
düşmesini engelliyor mu? 10 milyar YTL dediğiniz bütçe
açığının 70 milyar YTLlerin üzerine
çıkmasını engelliyor mu?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ayhan, devam edin.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) İnsanların mutsuzluğunu engelliyor mu?
İnsanların mutlu olmasını sağlıyor mu? Bütün
bunları dikkate alan yeni ekonomik önlemlerle bu Parlamentoda, milleti de
inandıracak, millete de öneriler sunacak hususların görüşülmesi
lazım. Bunların dikkate alınması lazım.
Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ayhan.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
2.-
(10/106) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 02.06.2009 Salı Günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel
Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 58. sırasında
yer alan 10/106, esas nolu, Esnaf ve Sanatkârların Sorunlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin
bugünkü Birleşimde yapılmasının İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan vekili
BAŞKAN
Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Mithat Melen.
Sayın Melen,
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Türkiye,
yapı itibarıyla tek başına çalışmaya
alışmış, bağımsız insanlardan kurulmuş
ve müteşebbislerden oluşmuş bir yapıya sahiptir.
Aslında, hepimizin ruhunda esnaflık ve sanatkârlık var. Yani biz
tek başımıza çalışıp bir şey üretmeyi,
usta-çırak ilişkisi içerisinde olmayı, ruhumuz ve
yapımız icabı geleneklerimize uyarak yıllardır
uygulayan, yapan bir milletiz. Bu çok önemli bir şey. Bakın, Anadolu
o loncalarla ayakta kalmıştır yıllar boyu ve Anadoluda
gerçekten ciddi bir kültür oluşmuştur asırlar boyu. Çok önemli
bir şey bu ama yavaş yavaş hepimiz unutuyoruz bunları çünkü
bir ülkede üretimin esas motoru gerçekten bireyseldir. Bireysel ahlak üretimi
iter. İşte orada da Türkiyede, bu ülkede, Anadoluda
asırlardır çok ciddi bir biçimde yerleşmiş bir yapı
var, o da esnaf ve sanatkârlar. Bugün resmî kayıtlara göre 2 milyon
civarında esnaf ve sanatkârlarımız ama her gün artmıyor
sayıları, maalesef, sayıları azalıyor esnaf ve
sanatkârlarımızın ve yapımıza uygun olmayan, daha
değişik bir, kapitalizm bile demiyorum, çarpık bir kapitalizm
modeli Türkiyeye giriyor. Türkiyede bir sabahleyin 35 tane
alışveriş merkezi açılıyor ama o
alışveriş merkezlerine üretim yapacak bir yapı hiçbir zaman
oluşmuyor. Ben alışveriş merkezlerine karşı
değilim yani kimse karşı olamaz ama o yapıyı
destekleyecek, üretimi ve dayanışmayı oluşturacak bir
yapıyı bir türlü, ne gerçekleştirebiliyoruz ne de ihmal
ediyoruz. Bakın, rakamlar bunlar, her yıl, 200 bin tane esnaf yeniden
hizmet vermeye çalışıyor, yeni açılıyor ama 300 bin
esnaf piyasadan çekiliyor. Ne kadar ciddi bir rakam.
Hep Avrupa
Birliğinden, Avrupa Birliği standartlarından bahsediyoruz.
Avrupa Birliği standartları içerisinde de en önemli şey, küçük
ve orta işletmeler ama küçük ve orta işletmeler, ki yavaş
yavaş onların da tanımı değişiyor, 150
istihdamın üzerine çıkarıyorlar; ki Avrupada da onda büyük
sıkıntı var, acaba, esnaf ve sanatkârı nasıl korumak
gibi ve çok ciddi önlemler almak gibi, ki dikkat buyurursanız,
incelerseniz, Avrupa Birliği bütçesinin yaklaşık olarak üçte 1i
tarım sektörüne, diğer yarısı da bölgesel kalkınma ve
bunun yanında da gerçekten esnaf ve sanatkârlara gider. Ama biz,
yıllardan beri esnaf ve sanatkârlarımızı hem unuttuk hem o
yapıyı bir türlü rayına oturtamıyoruz. Bugün Türkiyede
esnaf ve sanatkârın en ciddi problemi, başta, ayakta kalabilmek
problemi, yaşayabilmek problemi yani finansman. Türkiye, bu faiz
furyası içerisinde o yapıyı, o gerçeği göz ardı etti.
Bugün Anadolu
Bakın, hepiniz milletvekilisiniz,
vatandaşlarımız da dinliyor burada; 1 tane esnafın yaklaşık
3 ve 4 kişiyi beslediği gerçeği var, yani ortalama 4
kişilik çekirdek aileyi besliyor. 8-10 milyon insandan bahsediyoruz
Türkiyede. 8-10 milyon insanı unuttuk ve sıkıntının
üzerinde. Her gün, her köşede, bir esnafın, bir sanatkârın
dükkânını kapattığını görüyoruz, kiralardan
dolayı, finansman sıkıntılarından dolayı, yeni
teknolojilere ulaşamamaktan dolayı, yeniden yapılanamamaktan
dolayı. Son değiştirdiğimiz yasada da -KOSGEBle ilgili
olan- yine bu konuda çok ciddi bir şey yok. Yani biz eğer bu
toplumda, başta piyasa ekonomisini ve piyasa ahlakını ayakta
tutmak istiyorsak, önce o esnaf ve sanatkârı ciddiye almak ve dikkate
almak zorundayız.
Şimdi, ben
Mecliste dikkat ediyorum. Kimsenin işine de gelmiyor belki bunları
Beni dinlemek için değil, ama bunları anlamak için oturup
düşünmemizde yarar var. Çünkü bu toplumun yapısında gerçekten
unutulan ve zorla unutturulmaya çalışılan bir olgu var, o da
üretmek. Bizim dinimizde de üretmek ön planda, bizim ahlaki
anlayışlarımızda da üretmek ön planda. Ama biz zorla, son
on senedir, on beş senedir kendimize göre, dünya ekonomisinin
gelişmesine uyduğumuzu zannederek
Hayır, bugün
Amerika Birleşik Devletleri bile esnaf ve sanatkârını korumak
için acayip önlemler almaya başladı, hele bu krizden sonra. Çünkü o
toplumun yapısı, o çekirdek yapı, ticaretin çekirdek
yapısı esnaf ve sanatkâr; bütün dünyada böyle. Cenevizlilerden,
bakın, düşünün, oradan üremiş, çıkmış. Ticaretin
çıkma nedeni, bugün, senedin bile ortaya çıkma nedeni, belki devletin
ortaya çıkma nedeninin başında
O üreten ufak tefek -yani
adamlar belki çok büyük, insanlar çok büyük ama- çok ufak dükkânlarla
başlamış bu iş, çok ufak kurulu düzenle
başlamış ve Türkiyede bu kurulu düzeni bozuyoruz.
Yine devletin
rakamlarına bakın: Protesto edilen çek sayısı, protesto
edilen senet sayısı maalesef küçük işletmelerde büyük
işletmelere göre daha çok. Yapı daralıyor, yapı küçülüyor,
yapı küçüldükçe sosyal gerginlikler de artıyor Türkiyede. Bugün ufak
bir yerdeki sosyal barış -işte, politikacının çok iyi
bilmesi lazım bunu- çarşıdan geliyor. Çarşı ayağa
kalkmazsa, çarşı gerçekten oturduğu yerden ayağa kalkmazsa,
daha doğrusu, ayakları üzerinde duramazsa ekonomi
çalışamaz. Ama çarşıyı ihmal etmek pahalıya mal
olabilir. Biz çarşıyı galiba son yıllarda ihmal ettik.
Bunun adına da ekonomik gelişme ve kapitalizm dememekte yarar var;
bunun adına, yanlış oluşan, yanlış gelişen
bir yapı
Ayrıca sosyal bir devlet anlayışında da
bunun çok büyük önemi var. Türkiye Anayasasının -bakın, çok
açık- 173üncü maddesinde ne diyor: Devlet, esnaf ve sanatkârı
koruyucu tedbirleri alır. Nasıl alır? Lafta alır. Bunun
için, gerçekten, oturup bir araştırma yapmak zorundayız. Bir
sosyolojik yeni yapı gerekiyor Türkiye için. O sosyolojik yeni yapı
da, üretmeyi ön plana alan, ahlaki değerleri ön plana alan
Ki ahlaki
değeri büyük yapılarda ele alamıyorsunuz. Ticarette bir
numaralı mesele ahlak tabii, ahlakı ön plana almak. Çek ve senet
ikinci plandadır, kişisel ahlak çok önemlidir. İşte o
kişisel ahlakı, yavaş yavaş, esnaf ve sanatkârı ihmal
ederek unutmaya başladık.
Onun için, devlet
esnaf ve sanatkâr için koruyucu tedbirler alır. Nasıl alır?
Oturup araştıracağız, bulacağız, uzmanları
hakikaten devreye sokacağız ve sadece 2 milyon değil, 4 milyon
olması gereken esnaf ve sanatkârımızı yeniden
yaratmamız lazım. Çünkü Türkiye teknolojide geri kalıyor,
Türkiye dünyayla rekabet edemiyor. Hep bunları söylüyoruz. Türkiye'nin,
dünyayla rekabet edebilmesi için, daha çok araştırma yapabilmesi
için, gerçekten, önce kendi üreticisini, yani esnafını, yani
sanatkârını, üreten herkesi koruması lazım.
Onun için, bu
verdiğimiz önergenin, hepimizin iyi düşünerek, lehinde oy
atılmasını istirham ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle
saygılarımı sunuyorum.
Arz ederim efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Melen.
Önerinin
aleyhinde Hatay Milletvekili Orhan Karasayar, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önerinin
aleyhinde olduğumu bildiriyor, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karasayar.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Nedenini açıklasana, nedenini.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başbakan öyle söylemiş.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yararlanmak istiyorduk aslında.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Ben ne söyleyeceğimi bilirim, o seni ilgilendirmez.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Söyle işte, biz bir şey demiyoruz.
BAŞKAN
Önerinin lehinde Bursa Milletvekili Onur Öymen.
Sayın Öymen,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ONUR ÖYMEN
(Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin esnafın, sanatkârın durumu hakkında
verdiği önergenin lehinde görüşlerimizi ifade etmek için söz
almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin her yerinde hepimiz esnafla sık
sık temas ediyoruz. Ülkemizin bugün içinde bulunduğu ekonomik
sıkıntıların esnafımızı nasıl
etkilediğini hep birlikte görüyoruz. Esnaf perişandır.
Ekonomimiz, üretimimiz, sanayimiz her ay yüzde 20den fazla geriliyor, geçen
yıla kıyasla. İşsizlik oranı Türkiyede rekor
düzeylere yükseldi. 4 milyondan fazla
vatandaşımız işsizdir. Ekonominin bu durumunda,
işsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir ortamda ülkemizdeki esnaflar
ne yiyecek ne içecek? Biz pek çok yerde esnafımızı ziyaret
ediyoruz, bize söyledikleri şudur: Günlerdir siftah yapamıyoruz.
diyorlar. Evini satan var,
arabasını satan var dükkânını açık tutmak için. Buna
rağmen, pek çoğu artık işyerini kapatmış, dükkânını
kapatmış. Bu insan ne yiyecek, ne içecek? Hepimizin görevi, özellikle
ülkemizin içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumda
esnafımıza destek olmak için ona yeni geçim imkânları
sağlamaktır. Özellikle ülkemizin doğusunda ve
güneydoğusundaki esnafımız aynı zamanda çiftçilikle
uğraşıyor, tarımla uğraşıyor. Ona tarım
alanında yeni gelir kaynakları sağlamak, bugün içinde
bulunduğu sıkıntıları bir ölçü de olsa hafifletebilir.
İşte,
değerli arkadaşlarım, günlerden beri Mecliste
görüştüğümüz mayınlı alanların temizlenmesi konusu.
Eğer bu topraklar bölgedeki köylüye, esnafa tahsis edilirse bu alanda
esnafımıza önemli bir katkı sağlayacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, meseleye bu açıdan bakmak gerekiyor. Öyle
anlaşılıyor ki Meclise sunulan tasarıda amaç, her ne kadar gerekçesinde
Ottawa Sözleşmesinin gereğini yerine getirmek gibi görünüyorsa da
gerçek amaç, maalesef bu toprakları bazı yabancı şirketlere
vermektir, kırk dört yıllığına işletme
hakkını vermektir.
Değerli
arkadaşlarım, bu vesileyle size şunu söylemek istiyorum: Biz, bu
toprakların yabancılara tahsis edilmesi için bu kanunun
hazırlandığını nereden biliyoruz? Şuradan
biliyoruz: Eğer amacınız Ottawa Sözleşmesi olsaydı,
Ottawa Sözleşmesinin hiçbir maddesinde sadece ülkenin bir bölümündeki
mayınların temizlenmesinden bahsetmiyor, Bütün mayınları
temizleyeceksiniz; hem kendi döşediğiniz hem
başkalarının, teröristlerin vesaire hepsini temizleyeceksiniz.
diyor. Türkiyede bizim döşediğimiz kaç tane mayın var? 921 bin
mayın var. Suriye sınırında kaç mayın var? 615 bin
mayın var. Geriye kalan 305 bin mayını kim temizleyecek?
Tasarıda bir tek satır yok. Demek ki amaç mayınları
temizlemek değil. Öbür bölgelerle ilgili değilsiniz çünkü
mayınların döşendiği diğer topraklar bereketli
topraklar değil, organik tarım yapılacak topraklar değil,
yabancıların göz koyduğu topraklar değil. Onun için, siz
sadece verimli topraklardan mayınların temizlenmesiyle ilgilisiniz.
Onun için, sadece Suriye sınırıyla ilgili bir tasarıyı
Meclise getiriyorsunuz. Bunu kayda geçiriyoruz, bunu Meclisin huzurunda ve
tarihin huzurunda kayda geçiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, başka nereden anlıyoruz
amacınızın ticari olduğunu? Şuradan anlıyoruz:
Siz bu tasarıyla bize demiyorsunuz ki mayınlardan temizlenecek
araziler şu şekilde değerlendirilecektir. Mayından
temizlenecek arazi, artı ona bitişik hazine arazisi
Onu da
vereceksiniz, yani mayından temizlenmiş araziyi vermek yetmiyor, ona
bitişik araziler varsa, devlet çiftlikleri varsa, Ceylanpınarda,
şurada burada, onu da vereceksiniz. 2nci maddede aynen bunu yazıyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, çok kısa vaktimiz var, size birkaç
cümleyle durumu özetleyeceğim:
Şimdi, bugün
64 ülkede döşenmiş 100 milyon mayın var ve bu
mayınların temizlenmesi için Birleşmiş Milletler
çerçevesinde çok yoğun bir faaliyet gösteriliyor. NATOnun NAMSA örgütü
pek çok ülkede mayınları temizliyor. Bunun dışında,
Birleşmiş Milletlerle çalışan ve kâr gayesi gütmeyen sivil
toplum örgütleri var. Bunlardan bir tanesinin adı HALO. Bugüne kadar 5
milyon mayın temizlemiş, 7 bin tane mayın temizleme uzmanı
var. Bunlarla konuştunuz mu? Onlardan teklif aldınız mı?
Onların bu toprakları kaça temizleyebileceğini gördünüz mü?
Şimdi, siz
ayrıca şunu biliyor musunuz? Bu Suriye sınırındaki
mayınların önemli bir bölümü hâlen temizlenmiş vaziyettedir,
biliyor musunuz? Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye sınırına
bitişik, 50 metre derinliğinde, yüzlerce kilometre uzunluğundaki
alandaki bütün mayınları temizlemiştir. Tek bir vukuat
olmamıştır, tek bir şehit vermedik, bir tane
yaralımız yok. Peki, bunu yapan silahlı kuvvetler geri
kalanını yapamaz mı? Bu soruyu niçin sormuyorsunuz? Ben,
silahlı kuvvetlerin, Sayın Başbakanın bugünkü grup
konuşmasında söylediği gibi, Biz bu işi yapmak istemiyoruz.
dediğine kesinlikle inanmıyorum.
Bakın, NAMSA
örgütünün çeşitli ülkelerde yaptığı mayın temizleme
operasyonlarında, bu konuda en uzmanlaşmış ülkelerin
silahlı kuvvetlerine öncü görev veriliyor. Biliyor musunuz, NAMSAnın
Azerbaycandaki mayınları temizleme operasyonunun öncü gücü
hangisidir? Türk Silahlı Kuvvetleri. Türk Silahlı Kuvvetleri
Azerbaycandaki mayını temizleyecek, Türkiyedeki mayını
temizleyemeyecek, Ben bunu temizlemek istemiyorum. Ben döşedim, kim
sökerse söksün. diyecek! Siz buna inanıyor musunuz? Türk Silahlı
Kuvvetleri böyle bir şey söyler mi? Biz bunun Türk Silahlı
Kuvvetlerine yapılmış büyük bir haksızlık
olduğuna inanıyoruz.
510 kilometre
uzunluğunda arazi. Nasıl bir arazi bu? Ankaradan Adanaya olan
araziyi düşünün, işte o kadar. İstanbuldan Manisaya olan
araziyi düşünün, 350 metre genişliğinde bir koridor. Siz bunu
yabancı şirketlere vereceksiniz. İşte biz bunu kabul
etmiyoruz.
Efendim, ne
yapalım? Beş sene süremiz var, mecburuz; başka çaremiz yok.
Doğru değil. Açın Ottawa Sözleşmesini, eğer o süre
içinde tamamlayamıyorsanız bu sürenin uzatılmasını
isteyebiliyorsunuz. Mesela Tayland uzatılmasını istemiş,
2018 yılına kadar Taylanda süre vermişler. Siz niye
istemiyorsunuz? Yani amaç buysa, Beş sene içinde yapamayız. Sadece
özel sektör yapar. filan diyorsanız, müracaat ediyorsunuz, sürenizi
uzatıyorlar; bu kadar basit. Taylandın yaptığını
biz niye yapmayalım?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, size bir de şu soruyu soruyorum:
Diyorsunuz ki Hükûmetin Meclise getirdiği ilk öneride Biz bunu, efendim,
yap-işlet-devret esasına göre yaptıracağız. Bana
lütfen -bu kadar
araştırdık, bu kadar konuştuk- dünyada bunu yapan, bu
sistemi benimseyen bir tane ülke gösterin, bir örnek verin, hangi ülke bunu
böyle yapmış? Bizim bildiğimiz yok. Yani, hiçbir ülkede bu kadar
akıl yok mu?
Elli beş ülke
kendi silahlı kuvvetlerine temizletiyor. Başbakan bize Suriyeyi
örnek veriyor, Suriyede temizleyen Suriye Silahlı Kuvvetleri. Onlar
yapabilecek, biz yapamayacağız! Tunusta bile silahlı kuvvetler
temizlemiş mayınları, biz yapamayacağız! Buna
inanıyor musunuz gerçekten? Belli ki burada başka bir iş var,
yani bu arazileri yabancılara vermek için bulunmuş bir bahane, bize
öyle geliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri yapamaz. Yani, bu Türk
Silahlı Kuvvetlerine karşı saygılı bir söylem midir?
Bir asker çıkıp da kamuoyunun önünde Biz bu işi
yapamıyoruz. Bu çok tehlikelidir, çok zahmetlidir. dedi mi size bugüne
kadar? O zaman bunu nereden çıkarıyorsunuz?
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Basın sözcüsü söyledi.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Millî Savunma Bakanımızın mektubu var, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin görüşünü yansıtan, Sayın
Başbakana mektubu var sekiz madde hâlinde. Bu kanun son derece
yanlıştır. diyor, Baştan sona yanlıştır.
diyor. Şimdi, Sayın Millî Savunma Bakanımızın
görüşüne itibar etmeyecek miyiz yani? Değerli arkadaşlarım,
çok ciddi bir konudur ve buna mutlaka dikkatinizi çekiyorum.
Şimdi,
işin daha ciddi tarafı var. Bu, dünya çapında bir olaydır,
dünya çapında bir konudur. Bazı ülkeler, kendi toprakları
yeterli olmadığı için başka ülkelerden toprak
kiralıyorlar. Çok geniş topraklar kiralıyorlar, orada üretim
yapıyorlar, kendi ihtiyaçlarını böyle sağlıyorlar.
Ekonomistin son
sayısını açın, hangi ülkeler, ne kadar toprak
kiralamış, görün. Toplam kiralanan veya satın alınan
tarım alanları Fransanın bütün ekilebilir alanları
kadardır ve Türkiyeden de bahsediyor. Türkiye Bahreynle bir anlaşma
yaptı diyor, bu konuda, 500 milyon dolarlık. Bu anlaşma 3 ila 6
milyar dolara çıkabilir diyor. Bizim
ilgili bakanlığımız açıklıyor: Yok efendim, öyle
değil, teknolojik iş birliği anlaşması. Siz bana bir
tane teknolojik iş birliği anlaşması gösterin 500 milyon
dolarlık! Metin burada, buyurun, isteyen arkadaşlarıma
göstereyim. Türkiye'nin adı geçiyor. Bahreyn dünyada 20 ülkeyle
anlaşma yapmış, 1 tanesi Türkiye.
Değerli arkadaşlarım,
bu konu son derece ciddi bir konudur ve bu konuyu böyle hafife alarak,
birtakım mugalatalarla, birtakım siyasi polemiklerle
geçiştirmemiz mümkün değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öymen, devam edin.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Latin Amerikada yabancı tarım işletmelerinin,
United Fruit Company başta olmak üzere, yol açtığı siyasi
çalkantılardan kaç hükûmetin devrildiğini biliyor musunuz? Kaç askerî
darbe yapıldığını biliyor musunuz? O kadar geriye
gitmeyin, daha bu yıl sırf bu yüzden Madagaskarda hükûmetin
devrildiğini biliyor musunuz? Bu kadar ciddi bir konudur, bu kadar siyasi
bir konudur ve bütün bunları düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan bugün yaptığı
konuşmada muhalefete çiçekler atıyor, iltifatlar
yağdırıyor. Biz de muhalefet partilerindeki eski diplomatlar
olarak nasibimizi almışız, bizden eski monşerler filan
diye bahsediyor.
Değerli
arkadaşlarım, kendisine şunu hatırlatırım: Bu
diplomasi mesleğinde bize her şeyi öğrettiler ama en çok, en
önemli öğrettikleri şey, vatan topraklarını
korumaktır, satmak değildir! (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
Çok teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öymen.
Önerinin
aleyhinde, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.
Sayın Yeni,
buyurun efendim.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün her grup
ayrı ayrı öneri getiriyor. Milliyetçi Hareket Partisi de biraz evvel
dinlemiş olduğumuz grup önerisini getirmiş oldu.
Bizim daha önemli
meselelerimiz var.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Esnaf önemli değil mi?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Başbakanın talimatı daha önemliymiş!
AHMET YENİ
(Devamla) Biraz sonra bizim grubumuzun getireceği öneri var.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İnsanlar işsiz ve aç.
AHMET YENİ
(Devamla) Adalet ve Kalkınma Partisi Samsun Milletvekili olarak,
Milliyetçi Hareket Partisinin bugün Meclise getirmiş olduğu grup
önerisine karşı olduğumu ifade eder, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yeni.
III.-
Y O K L A M A
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini
tespit edeceğim: Sayın Vural, Sayın Günal, Sayın
Yalçın, Sayın Çelik, Sayın Akkuş, Sayın
Yunusoğlu, Sayın Bal, Sayın Taner, Sayın Nalcı,
Sayın Uslu, Sayın Özensoy, Sayın Akçay, Sayın Paksoy,
Sayın Tankut, Sayın Sipahi, Sayın Enöz, Sayın Orhan,
Sayın Yıldız, Sayın Bulut, Sayın Varlı.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
(10/106) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
3.-
(10/178, 10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
2/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılması ve
Genel Kurulun bugün saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 02.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/178, 10/190 ile 10/237 esas numaralı Meclis
Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun
02.06.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması ve
Genel Kurulun bugün saat 19.00a kadar çalışması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehinde, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl.
Sayın
Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını görüşmek üzere
verilen önergeler hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Onlarca
yıldır mevsimlik tarım işçileri sorunlarla iç içe
yaşarlar. Gelişen teknolojiler, tarımdaki
değişiklikler, ulaşımdaki gelişimlere rağmen bu
sorunlar azalacağına artarak devam eder. Gün geldi mevsimlik
tarım işçileri Çukurovada sıtmayla mücadele ettiler. Bulaşıcı
hastalıklar, salgınlar en çok mevsimlik tarım işçilerini etkiledi.
Sırtlarında taşıdıkları çocuklarını
kaybettiler. Bu sorunlar olumsuz barınaklarda yaşamalarından
kaynaklandı. Kötü beslenme alışkanlıkları onları
kırıp geçirdi ve maalesef son yıllarda onların korkulu
rüyası hâline gelen trafik canavarı âdeta onlar için ölüm
yollarında pusular kurdu. Geçtiğimiz yıl, sadece
Adıyamandan yola çıkan mevsimlik tarım işçilerinin 25i
bir araçta hayatlarını kaybettiler.
Mevsimlik
tarım işçilerinin bir diğer önemli sorunları ise
çocuklarının yaşadıkları. Bildiğiniz gibi tarım
işçileri bütün aile birlikte göç yollarına dizilerek o mevsimi
çalışarak geçirip karınlarını doyurmak zorundalar.
İşte o nedenle mevsimlik tarım işçileri
çocuklarını eğitim henüz tamamlanmadan göçe götürmek zorundalar
ve dönüşte de okullar açılmıştır ama hâlâ o çocuklar
tarlalarda çalıştıkları için, ırgatlık
yaptıkları için eğitimlerini doğru dürüst alamazlar ve
hayatta kalan mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının çok
az bir kısmı ilköğretimin üzerinde fazlaca eğitim
alabilirler.
Değerli
milletvekilleri, bu tarım işçilerinin hemen tamamına
yakını Güneydoğuda yaşayan insanlarımızdan
oluşmaktadır. Bu tarım işçileri
Adıyamanlıdır, Urfalıdır, Kilislidir, Batmanlıdır,
Şırnaklıdır, Diyarbakırlıdır yani
kısacası, dört haftadır görüşmeye
çalıştığımız mayınlı arazilerle iç içe
yaşayan yurttaşlarımızın oluşturduğu
insanlardır. Onun için bu mayınlı tarım arazileri mevsimlik
tarım işçilerini çok yakından ilgilendirmektedir.
Bu yasa
tasarısı görüşülüyorken küçücük bir umut
ışığı yandı mevsimlik tarım işçilerinin
kafalarında. Mevsimlik tarım işçileri artık hayal
kuramıyor. Mevsimlik tarım işçilerinin umutları
sönmüş. Ama, mayınlı tarım arazilerinin görüşülmesiyle
birlikte ufacık bir ışık dahi, yasa görüşülmeye
başlanırken sönüp gitti. Onlar, hayatlarını verdikleri,
bedel ödedikleri, sakat kaldıkları o toprakların,
mayınlı arazilerin temizlenerek kendilerine verileceğini umut
ediyorlardı ama maalesef o umutları da söndü. Bu yasa
Yıllardır o bölgede bedel ödeyen, sakat kalan ve göç yollarında,
ölüm tarlalarında âdeta mahvolan insanların topraklarıydı,
ellerinden alındı. Şimdi, birinci derecede hak sahibi olan bu
insanlara maalesef bu araziler çok görülüyor.
Değerli
milletvekilleri, o tarlalar âdeta ölüm tarlaları. Biz, o tarlaların,
kardeşlik türkülerinin okunduğu barış tarlalarına
dönüştürülmesini istiyoruz. Biz, o ölüm tarlalarının ekmek
tarlaları hâline dönüştürülmesini istiyoruz ve diyoruz ki o
tarlaları ipotekli tarlalar hâline getirmeyelim. Çok iyi bilirsiniz ki ipotekli
mallar bir daha kolay kolay gerçek sahiplerine dönmez ama maalesef bu
tasarı o ölüm tarlalarını ipotekli tarlalara dönüştürüyor.
Elli yıllık süre içerisinde siz o tarlaları birilerine
ipoteklerseniz maalesef o tarlalar bir daha gerçek sahiplerine dönmez.
Bu Parlamentoda,
22nci Dönemde, 1 Mart tezkeresi Cumhuriyet Halk Partisinin kararlı
tutumuyla, doğru tespitiyle, sağduyulu milletvekillerinin
katkısıyla reddedildi. Peki, kötü mü oldu? O gün için Cumhuriyet Halk
Partisini eleştirenler şimdi kafalarını kuma gömmüşler
âdeta, söyleyebilecek hiçbir şeyleri yok çünkü Iraktaki kardeş
kanı Türkiyeye de sıçrayacaktı. Onu, Cumhuriyet Halk Partisinin
ve 22nci Dönem Parlamentosunun kararlı tutumu engelledi. Sadece 60a
yakın Türk şoförü, ekmeklerinin hatırı için Iraka sefer
yaparken âdeta ateşe yürüdüler ve hayatlarını kaybettiler.
Düşünün ki, o tezkere reddedilmeseydi o kan Türkiyeye
sıçrayacaktı ve maalesef 1 milyonun üzerinde Müslüman
kanının akıtıldığı Irakta, bugün aynı
sıkıntıyı, aynı kan ve gözyaşını biz
ülkemizde yaşamış olacaktık.
Şimdi, yeniden
böyle bir süreçle karşı karşıyayız değerli
milletvekilleri. Biliyoruz, AKPli milletvekili
arkadaşlarımızın ruhunun derinliklerinde
fırtınalar kopuyor. Biliyoruz, AKPli milletvekili arkadaşlarımız
huzursuz. En zor şey değerli milletvekilleri, bir insanın
inanmadığı bir sorun karşısında mecburen bir
konuya oy vermesi. Şimdi, o hâletiruhiye içerisinde olan AKPli
arkadaşlarımıza sesleniyoruz, lütfen vicdanınızın
sesini dinleyin. Bu ses, sizi bu ülkenin gerçekleriyle yüz yüze bırakacak
ve gerçekten bu tasarıda yanlış olan bir uygulamayı ortadan
kaldıracak.
Bakınız,
o bölgede sadece tarım yapılacak araziler yok. 1975 yılında
Mardin Kızıltepe Çamurlu bölgesinde yapılan
araştırmalar sonucunda müthiş petrol rezervi bulundu ve o
kuyular işletmeye açıldı. Ama maalesef o kuyular
mayınlı araziyle bitişikti ve maalesef 80 kilometrelik bir
hattı kapsayan o mayınlı arazilerde petrol aranamadı. Ama
hemen o 80 kilometrenin karşısında, Suriye
sınırlarında 534 tane kuyu şu anda faal vaziyette
çalışıyor. Şimdi, düşünün, Suriye
sınırında bu kuyular var, hemen bitiminde, Türkiyede TPAOnun
yaptığı araştırmalar sonucunda orada petrol
olduğu söz konusu ama maalesef bu verimli araziler, bu petrol
fışkıran araziler bizim insanlarımızın
hizmetinden alıkonuluyor.
Buralarda, aslında
hep çıkılıp bu kürsüde 216 bin dönümlük bir araziden bahsedildi.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda bu arazinin 216 bin dönüm
olmadığı çok açık. 2nci maddede şöyle
tanımlamalar var, deniyor ki: Müstakil, kullanıma müsait olmayan
araziler de bu kapsama alınacak. Nedir bu kullanıma müsait olmayan
araziler? Artık geçmişin tanımlamaları geçerli değil.
Arazi ıslah çalışmalarıyla, tesviyelerle ve yeni
farklı sulama yöntemleriyle o kullanılmayan arazilerin birçoğu
tarıma elverişli hâle getirilebilir. Bir başka tanımlama
daha var 2nci madde, o da diyor ki: Bu araziyle yani mayınlı
arazilerle bütünlük arz eden hazine arazileri de bu kapsama alınacak.
Yani ucu açık bir deyim. Dolayısıyla, 216 bin dönümlük bir araziden
bahsetmek mümkün değil. Orada, kaba bir deyimle, araziler 2 milyon dönümün
üzerinde değerli milletvekilleri.
Yine bu 2nci
maddede Hazineye ait olmayan kamu arazileri de bu kapsam içine
alınabilir. deniyor. Peki, böyle bir mayın temizleme arazisine
müstakil kullanıma müsait olmayan arazileri, mayınlı tarlalarla
bitişik olan, bütünlük arz eden arazileri ve diğer kamu arazilerini
katmak neyin nesi? Amaç, mayınlı arazileri temizlemek değil.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla mayınlar temizlenmiyor, bu
tasarıyla âdeta yeni yeni mayınlar döşenmiş. Şimdi
düşünün, ülkede yüzlerce, binlerce ulusal ve uluslararası ihale
açılmış ve çok önemli, hayati ihaleler Türkiyedeki 2886
sayılı Devlet İhale Yasası ile 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununa göre ihale edilmiş ve hiçbir sorun
yaşanmamış. En hassas ihaleler yapılmış, savunma
sanayiyle ilgili ihaleler yapılmış; bir sorun yok. Peki, niçin
bu yasalarla, yürürlükte olan bu yasalarla Avrupa Birliği formatına
uygun olarak bu ihaleler yapılmıyor da özel ihale yöntemi
çıkarılmak isteniyor? İşte bütün bunlar insanların
kafasında kuşkuya yol açıyor, işte bütün bunlar
insanları yanlış düşüncelere sevk ediyor.
Değerli
milletvekilleri, siz, iyi niyetliyseniz eğer, önünüze gelecek oylamada ret
oyu vererek vicdanınızın sesini dinlemelisiniz. Çünkü o
bölgedeki insanlar, yüreklice çıkıp Bu topraklar bizim, bu
toprakları bize verin. diyebiliyorlar. Bakınız orada
yaşayan insanlar geçen hafta Parlamentoya geldiler. Birçoğu
bacağını kaybetmişti, birçoğu kolunu kaybetmişti
ve şunu diyorlardı: Biz buranın kahrını çektik
yıllardır, bedeller ödedik. Gerekiyorsa bize verin, o tek
bacağımızla bu mayınları temizleyelim, bu
toprakları biz çalıştıralım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bingöl, devam edin.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) Değerli milletvekilleri, bugün belki
görüşeceğiz bu yasayı. Dört haftadır altı maddelik bir
yasayı görüşemedik. Burada ciddi bir sıkıntının
olduğu malum.
Ben, 1 Mart
tezkeresinde duyarlı davranan milletvekillerine sesleniyorum. O gün için
Amerikadan korkulmadı, Allahtan korkuldu. Şimdi de diyorum ki:
Amerikadan korkmayın, İsrailden çekinmeyin, Allahtan korkun,
vicdanınızın sesini dinleyin.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bingöl.
Önerinin aleyhinde,
Bolu Milletvekili Yüksel Coşkunyürek.
Buyurun
Sayın Coşkunyürek.
YÜKSEL
COŞKUNYÜREK (Bolu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP grup
önerisinin aleyhinde olduğumu bildirir, hepinizi saygıyla
selamlarım. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP ve MHP
sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN
Teşekkürler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bu veciz konuşmayı
çoğaltır mısınız acaba!
BAŞKAN
Önerinin lehinde, Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.
Buyurun
Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin mevsimlik göç ile ilgili verdiği grup
önerisinin lehinde görüşlerimi belirtmek üzere şahsım adına
söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, göç, iktisadi, sosyal veya siyasi sebeplerin etkisiyle
bireylerin yer değiştirmesidir. Göç, isteğe bağlı ve
istek dışı olarak sınıflandırılabilir.
İsteğe bağlı göç, bireyin kendi isteğiyle
gerçekleştirdiği bir süreçtir.
Mevsimlik
işçi göçleri daha ziyade sosyal ve ekonomik sebepler nedeniyle
yapıldığından istek dışı bir göçtür. Göç,
bireylerin doğdukları yerleri, özümsedikleri kültürü,
akrabalarını ve değer verdiği birçok şeyi
bırakarak yeni ufuklara doğru yürüyüş sürecidir.
Bugün Türkiye'nin
yapısal problemlerinin nedenlerinden biri de iç göçün beraberinde
getirdiği sorunlardır.
Göçün nedenleri:
İnsanların, doğdukları toprakları bırakıp
yeni yerlere göç etmesinin temelinde yatan birçok sayıda neden
vardır. Genellikle bu nedenleri nüfus problemleri, ekonomik problemler,
çevre şartlarındaki bozulmalar, siyasi problemler ve savaşlar
olarak sıralayabiliriz. Bu nedenlerin en önemlileri ekonomik ve siyasi
problemlerdir. Gelir dağılımındaki dengesizlikler,
işsizlik ve yoksulluk gibi ekonomik nedenlere çok sayıda kişi
yaşadığı alanları devamlı olarak terk etmektedir.
Mevsimlik
göçlerin özelliklerine baktığımızda, genellikle genç nüfus
göç etmektedir. Erkek nüfus kadından daha fazla göç etmektedir. Göç
edenlerin çoğu sanayi ve hizmet sektörlerinde
çalışmaktadır. Göç sonucunda kentlerde hızlı nüfus
artışı meydana gelmektedir. Sanayileşme göçü
artırmaktadır. Kentleşme hızı sanayileşme
hızından daha yüksektir. Bölgelerin toplam nüfusu ve nüfus
yoğunluğu göçlerle hızla değişmektedir. Mevsimlik
işçi, bu açıdan baktığımızda, göç
kavramının iki yönü olduğu görülmektedir: İlk yön, göç alan
iller iken, ikinci yön ise göç veren illerdir. Bu durumda, göçün mekân boyutu
oluşmaktadır. Yani, mekân açısından farklılık söz
konusu olduğunda, daha iyi durumda olan mekâna doğru nüfus hareketi
gerçekleşmektedir.
Türkiyede iç
göçün başlamasına etki eden temel faktörler, nüfus
artışı, tarım tekniklerinin gelişmesi, parçalanan
tarımsal alanlar, arazi kamulaştırma çalışmaları,
kalkınma projeleri, imalat sektörünün gelişmesi,
ulaştırmanın gelişmesi, huzursuz ortam olarak
sıralanabilir.
Göçün meydana
getirdiği ve getireceği sosyoekonomik sonuçlar vardır, bu
sonuçlar etkilerine göre de değişmektedir. Yaşlı nüfus
göçten etkileneceklerin başında gelmektedir. Bu nüfus
değişime hızlı bir biçimde ayak uyduramamaktadır,
bunlar göç kararına duygusal ve hatıralar penceresinden
bakmaktadır. Hâl böyle olunca, göç fikrine yaşlı nüfus olumsuz
bakmaktadır, yaşlılar göçe iştirak etmemektedirler.
Özellikle kırsal kesimden göç edenler, kent ve ilçe merkezlerinde yerinde
üretim geleneklerini devam ettirmeye çalışmaktadırlar. Bu durum
ise, kır ve kent kültürü arasında çatışma meydana
getirmektedir. Göç eden bireylerin geldikleri yerlerle
bağlantıları kesilmediğinden, göç edilen ve varılan
yerlerin kültürlerini taşıyan ara kültüre sahip bireyler
oluşmaktadır. Böylece kentlerin nüfus potansiyelini oluşturan
geniş kitlelerin sahip oldukları değerler kentlere
yayılmaya başlamıştır. Sonuçta kentler gün geçtikçe
büyüyüp köyün değerlerini taşımakta iken köylerde de nüfus
azalarak kentin ve teknolojinin oluşturduğu gelişimlere
açılmaktadır.
Göç eden nüfusun
en büyük problemi iş üzerinedir. Bu nüfusun eğitim düzeyi
düşüktür. Sahip oldukları bilgi birikimi tarımsal yapıya
uygun olduğu için bunları kent ortamında kullanmalarına
imkân bulamamaktadır. İlk aşamada vasıfsız işçi
pozisyonunda işsiz olarak yeni yerleşim birimine gelmektedirler.
Sermaye birikimleriyle gelenler ticaretle uğraşmaktadırlar.
İşlerini büyütmek amacıyla göç edenler küçük ve orta ölçekli
işletmeler kurarak üretim faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. 1992de
göç eden hane halkının toplam 2.854 kişi üzerinde yapılan
çalışmada istihdam yapısı ortaya konulmuştur. Deneklerin
tümü göz önüne alındığında yüzde 15,7si devlet memuru,
yüzde 41i işçi ve yüzde 32,7si serbest çalışmaktadır. Göç
edenlerin istihdam yapısının
ağırlığını işçi kesimi
oluşturmaktadır.
Göç
kararının temelinde yatan düşünce yaşam kalitesinin
artırılmasıdır. Özellikle kıt doğal ve ekonomik
kaynakların bölüşümündeki dengesizlikler insanları göçe
itmektedir. Yeni yerleşim birimlerinde daha fazla elde edilmesi ümit
edilen kaynaklarla göç edilen yere nazaran yaşam kalitesinin
artacağı düşünülmektedir ancak göz ardı edilen hususlar
vardır. İlki, kırsal bölgelerde ev için üretim
yapılmaktadır. Göç sonucu daha önce kendilerinin ürettikleri
malzemelerin dışarıdan satın alınması
gerekmektedir. İkincisi, daha önce aile ekonomisi çerçevesinde üretici
olan aile bireyleri kentlerde tüketici durumunda olmaktadırlar. Böylece
ailelerin geçimi daha da güçleşecektir.
Değerli
milletvekilleri, Muğlanın orman ve deniz kıyısındaki
beş köyünde göç olgusu üzerine yapılmış bir
araştırmada şu yorumlara yer verilmiştir:
Araştırmanın yoğunlaştığı bu beş
köyde yurt dışına işçi olarak kimse gitmemiştir.
Nedeni sorulduğunda, alınan cevap, bu köylerdeki yaşam
şeklinin Almanyadan daha iyi olduğu inancıdır ancak bu
beş köyde göç olmamasının temel nedeni ekonomik girdilerin
Türkiye ortalamasından yüksek olmasıdır. Bu köylerin tümünde
arıcılık, hayvancılık ve zeytincilikten elde ettikleri
gelirler hem yüksektir hem de köylüye bağımsız ve
kaygısız hareket edebilme imkânı vermektedir. Bu ürünlerin
aracı olmaksızın ya yöre pazarları
aracılığıyla ya da direkt otellere satılması
sonucu, köylü, kâr mantığına dayalı olarak üretim
yapmaktadır. Dolayısıyla ekonomik problemin
olmadığı yerde göç olayı da yaşanmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede iç göçün önlenmesinde en etkili yol, gelir
dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi ve
şehirler arasındaki ekonomik farklılıkların ortadan
kaldırılmasına dayanmaktadır. İlk aşamada bu
bölgelerde gelir artırıcı tedbirler alınması gereklidir.
İç göçün en
önemli sonuçlarından bir tanesi de çarpık kentleşmedir.
Hazırlanan kent planları iç göçün gerisinde kalmakta ve standart
dışı bir yapılaşma meydana gelmektedir çünkü kentteki
gerek kamu gerekse yerel yönetimler ilin çarpık ve plansız
büyümesinin önüne geçememektedir. Çarpık kentleşmenin maliyeti
planlı kentleşmenin maliyetinden çok daha pahalı
olmaktadır. O nedenle, iller arasındaki itici-çekici faktör
dengesizliğinin giderilmesi için makro planların
hazırlanması gerektiği kanaatindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, Başbakanlık tarafından hazırlanan Sosyal
Güvenlik Raporuna göre, Türkiyedeki yoksulluğun en yaygın
olduğu grup geçici mevsimlik işçilerdir. Sosyal güvenlik sisteminin
dışındaki bu insanlar arasında yoksulluk oranı yüzde
45e ulaşmaktadır. Özellikle Türkiye'nin Güneydoğusundan yola
çıkarak tarımsal üretim alanlarına göç eden bu insanlar,
neredeyse, karın tokluğuna
çalıştırılmaktadır.
Dünya genelinde
200 milyonu aşan mevsimlik işçi sorununa çözüm bulunması
gerekiyor. Bunlar genellikle tehlikeli, sağlıksız ve zor
işlerde çalıştırılmaktadırlar.
Ekonomik kriz
nedeniyle mevsimlik işçilerin durumu daha da zora giriyor. 21inci
yüzyılda ilkel koşullarda yaşamak ve çalışmak zorunda
bırakılan mevsimlik işçilerin sorunlarının en
kısa sürede çözülmesi gerekmektedir.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uslu.
Önerinin
aleyhinde İzmir Milletvekili Harun Öztürk.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Danışma Kurulunun bugünkü yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun gündemi konusunda anlaşma sağlanamadığı için
grupların ayrı ayrı grup önerileri getirdiğini görüyoruz.
Ben de Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan öneri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/178), (10/190) ve (10/237) esas numaralı
Meclis araştırma önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun
bugünkü birleşiminde birlikte yapılması ve bugün saat 19.00a
kadar çalışması önerilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, buna karşılık diğer grup önerilerinden
bazılarını görüştük, AKP grup önerisi de sırada ve AKP
grup önerisini incelediğinizde göreceksiniz ki, her grup önerisinde
farklı bir strateji ve taktik izlendiğini görüyoruz ve muhalefete
demek istemektedirler ki: Kırk katır mı, kırk satır
mı? Yani cuma günü dâhil, denetim konuları görüşülmeden,
çalışma yapılacak ve çalışma ne zamana kadar
yapılacak? Saat 24.00e kadar. Geçen haftaki grup önerilerinde 21.00
olarak belirlemişlerdi. Bu fırtına niye kopuyor ve birkaç
haftadır görüşmekte olduğumuz Türkiye ile Suriye
sınırı arasındaki mayınlı arazinin
mayınlardan temizlenmesi konusunda iktidarın dayatmasına
karşı bu mücadele yürütülüyor:
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisini ne yazık ki İç Tüzük
hükümlerine uygun olarak çalıştıramıyoruz. Bu gerçeği
kabul edelim. Eğer iktidar grubu muhalefetten ve toplumdan gelen
eleştirilere kulak vererek halkın ve kamunun yararına
yasaları gündeme getirirse, kişiye özel, sipariş üzerine
Parlamentodan yasa çıkarmaya kalkışmazsa inanın
yaşadığımız bu sorunların hiçbirini
yaşamayacağız. Eğer iktidar Parlamentonun denetim
görevlerini yapmasını grup önerileriyle önlemeye kalkmasa, bu
yaşadığımız ve halkımız nezdinde
Parlamentonun itibarını zedeleyen uygulamalara bu çatı
altında yol açmış olmayacağız.
Değerli
milletvekilleri, bugün bu çatı altında
yaşadıklarımız iktidarın uzlaşmaz tutumunun bir
sonucudur. İktidarın uzlaşmadan anladığı Benim
dediğime gelirseniz uzlaşmış oluruz.
anlayışıdır. Sayın Cumhurbaşkanının
seçimi başta olmak üzere sayısız örneklerini bu çatı
altında hep birlikte yaşadık. Bu anlayışın
adı olsa olsa uzlaşma değil dayatma olur.
Değerli
milletvekilleri Mevsimlik işçilerin sorunlarını
araştıralım. deniliyor. Araştıralım ki çözüm
önerileri geliştirebilelim. Ne var ki, iktidar, yukarıda da ifade
ettiğim gibi, haftanın belli günlerinin denetime ayrılması
gerektiği kuralına uymadığı için Türkiye'nin gerçek
gündemlerine bir türlü çözümler üretemiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan inatla ve ısrarla Kriz Türkiyeyi
teğet geçecek, en az biz etkileneceğiz. diyor. Bunu neye inatla
söylemeye devam ediyor? Son bir yılda, şubattan şubata 1 milyon
125 bin kişi işini kaybetmesine rağmen söylemeye devam ediyor.
Evet, kriz Sayın Başbakanla birlikte biz milletvekillerini ve
birilerini teğet geçmiş olabilir ancak işini kaybeden bu 1 milyon 125 bin kişiyi ne
yazık ki teğet geçmemiştir. Değerli milletvekilleri, krizde
işini kaybedenlerden bir kısmı bugün evlerine ekmek
götürebiliyorlarsa, bu, AKP İktidarı sayesinde değil
işsizlik sigortası sayesinde olmuştur. Peki, bu kurumu
Türkiyeye AKP Hükûmeti mi kazandırmıştır? Hayır,
57nci Ecevit Hükûmeti kazandırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Şubat 2009 itibarıyla resmî işsiz
sayısı 3 milyon 802 bin kişidir. Bunlara, iş bulma umudu
olmayan 930 bin kişi dâhil değildir; iş aramaktan vazgeçen 1
milyon 556 bin kişi dâhil değildir; 183 bin mevsimlik
çalışan işçi dâhil değildir; iş gücüne dâhil olma
nedenleri arasında sayılmayan bu kategoriler arasında yer
almayan 1 milyon 723 bin kişi dâhil değildir. Bunları
eklediğinizde gerçek işsiz sayısı 8 milyon 194 bin
kişiye çıkmaktadır.
Buna rağmen
nasıl oluyor da kriz Türkiyeyi teğet geçiyor? Öncelikle, Türkiye
İstatistik Kurumunun işsizlik konusunda hâlen üç farklı seri
kullanmasının, bu alanda geçmiş yıllarla doğru bir
kıyaslama yapılmasını güçleştirdiğini
dikkatlerinize ayrıca sunmak istiyorum.
Şimdi
sizlere, şubattan şubata, son bir yılda istihdam konusunda
geldiğimiz noktayı rakamlarla sunmaya
çalışacağım:
Değerli
milletvekilleri, şubattan şubata, bir yıl içinde işsiz
sayısı 1 milyon 125 bin kişi artmıştır. 2002ye
göre işsiz sayısındaki artış 1 milyon 338 bin
kişidir.
İşsizlik
oranına baktığımızda, 2002 yılında 10,3
olarak devraldıkları işsizlik oranını 16,1e
çıkardıklarını görüyoruz.
İstihdam
oranlarına bakarsak 2002 yılında Türkiye genelinde yüzde 44,4
olan istihdam oranının Şubat 2009da 38,5a düştüğünü
görüyoruz.
Kayıt
dışı istihdam sayısında bir miktar düşüş
olmasına rağmen, hâlen 8 milyon 70 bin kişi kayıt
dışı çalışmaktadır. Bu rakamın sadece
yarısının kayıt altına alınabilmiş
olması hâlinde şu anda Türkiye bütçesinin Sosyal Güvenlik Kurumu
açıklarıyla yaşadığı sıkıntının
hemen hemen büyük bir kısmını halledebilecek durumdayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk, devam edin.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye genelinde işsizlik oranlarına değindik.
2002ye göre kadınlarda işsizlik oranının 10,7den 15,7ye;
gençlerde işsizlik oranının 19,2den 28,6ya; kırsal
kesimde işsizlik oranının 5,7den 11,9a
çıktığını görüyoruz. İş gücüne katılma
oranına baktığımızda, Türkiye genelinde 49,6dan
45,9a düştüğünü görüyoruz. Her bir rakam, her 1 puan düşüş
500 bin kişiyi işsiz olduğu hâlde işsiz saymamak
anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla,
bu önerge mevsimlik işsizlerin sorunlarına çözüm üretmek üzere,
araştırma yapmak üzere verilmiştir ancak iktidar grubunun
Parlamentonun çalışmasını engellememek suretiyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla)
gündemin arka sırasındaki bu araştırma
önergelerinin öne alınabileceğini düşünüyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Yoklama mı efendim? Peki.
Sayın Okay ,
Sayın Özyürek, Sayın Korkmaz, Sayın Diren, Sayın
Çakır, Sayın Ünsal, Sayın Süner, Sayın Köse, Sayın
Özkan, Sayın Emek, Sayın Selvi, Sayın Güvel, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Tüzün, Sayın Coşkuner, Sayın Tütüncü,
Sayın Ağyüz, Sayın Öztrak, Sayın Koçal, Sayın Mengü.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
(10/178, 10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun
2/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılması ve
Genel Kurulun bugün saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Oyalama taktikleri başladı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Danışma Kurulunun öngördüğü,
grupların istemi üzerine yapılmış, öngörülen gruplar
önerilerini sunmuştu. AKP Grubunun Danışma Kurulu
toplanmasına ilişkin bir talebi olmamıştır. Talebi
olmadığından dolayı AKP Grubu önerisi görüşülemez
efendim.
BAŞKAN
Bugün olmadı mı talep?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır olmamış.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkanım
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, Sayın Başkanım, bugün Cumhuriyet Halk
Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisi Grubu
Başkanlıklarının istem yazıları vardır. AKP
Grubunun talebi yoktur. Önergenin görüşülmesi mümkün değildir
efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, bizim
başlangıçta Danışma Kurulu talebimiz yoktu. Diğer
siyasi parti grupları Danışma Kurulu talebinde bulununca biz de
Danışma Kurulu talebinde bulunduk. Okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok efendim. Hayır yok. Meclis
Başkanlığının toplantıya çağrısında
yoktur. Dolayısıyla biz
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, bir dinleyeyim de ondan sonra.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, Meclis
Başkanlığı yazısı burada.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, bizim Danışma Kurulu
talebimizi biz Meclis Başkanlığına ilettik -ve Meclis
Başkanlığı da- Danışma Kurulunda bizim talebimiz
de orada görüşüldü ve biz de grup önerimizi vereceğimizi söyledik.
BAŞKAN
Bugün toplantı yaptınız mı efendim?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, tabii. Burada Meclis
Başkanlığı
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir
dakika, bir dakika. Ben bir soru soracağım da onun için.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, Meclis Başkanlığına
verdiğimiz Danışma Kurulu talebi
BAŞKAN
Başkanlık çağrısında AK PARTİ var mı
efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Başkanlık çağrısı burada efendim.
BAŞKAN Yok
mu?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, bakın, Meclis
Başkanlığıyla toplandık biz, daha sonra verdik ve
Meclis Başkanlığında bizim Danışma Kurulumuz
görüşüldü.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mümkün değil efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Dört partinin de Danışma Kurulu talebi var.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, bizim Danışma Kurulu
talebimiz var.
BAŞKAN
Sayın Okay, aynı şeyi mi diyeceksiniz? Siz de aynı
şeyi mi diyeceksiniz?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Aynı şeyi ifade edeceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, siz de aynı şeyi mi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bana göre AKP Grubunun önerisi okunamaz burada.
(Gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Okunamaz efendim, dolayısıyla
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika efendim.
BAŞKAN Bir
dakika dinleyelim, Sayın Gençi de dinleyelim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, önerinin birinci
(Gürültüler)
BAŞKAN
Susar mısınız arkadaşlar, lütfen, tam duyamıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bizim taleplerimiz
doğrultusunda lütfen
AKP Grubunun önerisi yoktur.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, bizim grup önerimiz burada,
Meclis Başkanlığına verdik.
BAŞKAN
Şimdi, ikiniz de belge gösteriyorsunuz, ikisini de okumam lazım
benim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkanım, Divan bunun bilgisine
sahip. Divan neden açıklamıyor?
BAŞKAN
İkisini de okumam lazım, onun için Birleşime on dakika ara
veriyorum efendim.
Kapanma
Saati: 18.18
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
AK PARTİ
Grubunun, 263 sıra sayılı tasarısının 2nci
maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin Hükûmet talebi
hakkındaki önerisini okutup oylarınıza sunacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bize
dağıttığınız öneride birincisi, AKP Grubunun
herhangi bir talebi olmadığını ifade etmiştim.
Dolayısıyla, AKP Grubu olarak bu konuda bir öneri getiremeyecek. Bu
bakımdan, Sayın Başkanlığın
yaptığı bu uygulamayla ilgili usul tartışması
açılmasını istiyorum. Doğru bir uygulama değildir.
BAŞKAN Ben
usulümden eminim ama siz zaman kazanmak istiyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru değildir çünkü bu önergenin işleme
alınmaması gerekiyordu. İşleme alınmaması
gerekiyor, yok!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tekriri müzakere talebinin işleme
alınmaması gerekiyor.
BAŞKAN
Evet, Sayın Bozdağ
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de bu konuda
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, önergemiz doğru. Meclis
Başkanlığının Danışma Kurulu davetiyesinde
aynen kullanılan ifade şu: İç Tüzükün 89uncu maddesine
istinaden yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebiyle Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun önerisi şeklinde bir daveti var. 89a göre verilmiş
tekriri müzakere talebiyle ilgili davetiye var. Biz buna gittik, gruplar
arası anlaşma olmadı. Bununla alakalıdır.
Görüşülmesi, oylanması lazım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, hükûmet, AKP devleti, parti devleti değildir.
Hükûmet herkesin hükûmetidir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkanım, İç Tüzük 63 açık.
BAŞKAN
Şimdi, bir dakika Sayın Vural.
Sayın Vural,
o tekriri müzakere talebi şeyde var zaten efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Görüşülemez efendim.
BAŞKAN Var
efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Açın Sayın Başkanım, usul
tartışması açın.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkanım, İç Tüzük 63e göre usul
konusunda bir tartışma açılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN
Peki, açalım efendim.
İki lehte,
iki aleyhte söz vereceğim efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben de tutumunuzun aleyhinde söz istiyorum Sayın Başkan.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Aleyhinde Sayın Başkanım.
BAŞKAN Siz
de aleyhte, peki.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Aleyhte Sibel Gönül.
BAŞKAN
Sibel Gönül Hanımefendi, Sayın Şandır
KAMER GENÇ (Tunceli)
Aleyhinde, Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lehte mi konuşacaksınız Sayın Genç?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, hayır, ben de aleyhte söz istemiştim.
BAŞKAN
Kalmadı aleyhte.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, lehte konuşayım.
BAŞKAN
Mehmet Şandır Bey, Bekir Bozdağ Bey, Sibel Gönül Hanım.
Buyurun
Sayın Okay.
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
AK PARTİ Grubunun, 263 sıra sayılı Kanun Tasarısının
2nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmet talebine ilişkin
önerisini işleme alması nedeniyle Başkanın tutumu
hakkında
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Parlamentoda
grubu bulunan Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik
Toplum Partisi, Meclis Danışma Kurulunu toplantıya
çağırdılar ve grup önerilerini sundular. Biraz evvel de grup
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesine uygun olarak sunmuş olan üç
partinin grup önerileri görüşüldü ve her üç grup önerisi de yüce heyet
tarafından kabul edilmedi.
Ancak Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi oylandıktan sonra Sayın Başkan,
AKPnin de bir grup önerisi olduğunu ve onu okutup onu görüşmeye açacağını
ifade etti. Oysa, grup önerisi doğrudan Genel Kurula sunulmaz. İç
Tüzük çok açıktır, grup önerisinde bulunan siyasi parti grubu Meclis
Başkanlık Divanına başvurur, Danışma Kurulunda bu
grup önerisi görüşülür. Danışma Kurulunda görüşülmeyen bir
grup önerisi doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
getirilip burada görüşme açılamaz. Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı,
Sayın Başkan Toptan Grup Başkanlığımıza
ve Meclis Başkanlığına yazmış olduğu
yazıda açıkça, üç siyasi partinin grup önerisi olduğunu ve
uzlaşma sağlanamadığı için bu grup önerilerinin Genel
Kurulda görüşülmesi hususunu bildirmiş. Şimdi, bu grup
önerilerinin yanına bir anlamda bir korsan öneri daha geliyor, o da AKP Grubunun
önerisi. Yani kuralına uygun değil, usulüne uygun değil,
yöntemine uygun değil ama bir grup önerisi de geliyor. Şimdi, Meclis
Başkanlığının, Genel Kurulu yöneten Sayın
Başkanın, Başkanlık Divanının ve de Sayın Başkana
teknik hizmet veren bürokrat kadronun açıkçası, AKP Grubu
tarafından doğrudan Genel Kurula gönderilen bu evrakı hiç
okutmaması lazım, hiç okutmaması lazım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İşleme koymaması lazım.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Ve yok hükmünde olan bir evrak. Yok hükmünde olması gereken
bir evrak biraz evvel görüşmeye açılıyordu. Türkiye Büyük Millet
Meclisi kurum olarak kendi kurallarıyla yönetiliyor; bu kural Meclis
İç Tüzüğü. Eğer Meclis İç Tüzüğünde yer almayan bir
düzenleme var ise, bunun hangi siyasi parti grubundan geldiği ve de
eğer bu grup Parlamentoda çoğunluğu olan grupsa ondan
gelmiş olması o gruba bir ayrıcalık getirmez. AKP
tarafından usulüne uygun, süresi içerisinde, İç Tüzük
kurallarını içeren bir talep olsa idi o zaman bu talep çok
doğaldır ki
Kaldı ki yüce Genel Kurul böylesine grup
önerilerini geçen hafta yaşadı; salı günü, çarşamba günü
bunları yaşadık. Geçtiğimiz haftada geride
bıraktığımız günlerde Parlamentoda grubu olan siyasi
partiler Meclis Danışma Kurulunu toplantıya çağırdı,
orada uzlaşma sağlanamadı ve orada uzlaşma
sağlanamadığı için Genel Kurulda grup önerileri ele
alındı ve görüşüldü. Fakat şimdi farklı bir tabloyla
karşılaşıyoruz. O ne? Danışma Kurulu
çağrısında bulunmayan bir grup Meclise doğrudan Genel
Kurulda görüşülmek üzere bir grup önerisi getiriyor. İşte sorun
burada ve Sayın Başkanın bu yönde öneriyi okutmasının
ötesinde bunun Başkanlık Divanında ele alınması da
temel sorun.
Değerli
arkadaşlarım, hep birlikte burada Parlamentonun İç Tüzük
hükümlerine uygun olarak yönetimine katkı vermeye
çalışıyoruz. Çok tabii, tartışma konusu
mayınlı araziler, Türkiye ve Suriye arasındaki mayınlı
araziler. Çok doğaldır ki biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
-grubu olan diğer muhalefet partileri de- gelen bu yasa bir
yap-işlet-devret modelini içerdiği için, o araziyi kullanım
karşılığı kiralama düzenlemesini içerdiği için ve
bu yasa, bizim inancımıza göre ülkemizin hayrına
olmayacağı için geçmesini istemiyoruz. Doğaldır ki AKP
Grubu da özellikle Sayın Başbakanın da arzusu ve talimatı
doğrultusunda bu yasayı geçirmek istiyor.
Şimdi, bu
yasa tartışılırken bizler grup önerisine nasıl bir
titizlik gösteriyorsak, bu İç Tüzüke bir titizlik gösteriyorsak ve bu
İç Tüzükün içindeki düzenlemelerin uygulanması için nasıl çaba
gösteriyorsak, bizlerin de ötesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Başkanlık Divanının
da bu titizliği göstermesi lazım çünkü yönetim Sayın
Başkanlığa aittir. Bizler, Başkanlığa ait olan
yönetimde eğer bir aksama varsa, eğer uygulama hatası varsa çok
doğal ki söz talebinde bulunacağız ve bu
yanlışları en azından Genel Kurulun bilgisine
sunacağız. Biz bir taraftan bu yanlışları Genel
Kurulun bilgisine sunarken bir yandan da tarihe not düşeceğiz, bundan
sonra Meclis Başkanlığına Danışma Kurulu
çağrısı bulunmayan, başvurusu olmayan siyasi parti grubunun
doğrudan Genel Kurulda böyle bir talepte bulunmaması gerektiğini
ifade edeceğiz. Ancak bu tür uygulamalar kimi zaman kuralların
zorlanması hâline dönüşüyor. Örneğin, geride
bıraktığımız hafta Meclis Başkan Vekilinin değişimi
sonrası Parlamentoda bir ilk yaşanacaktı. Filvaki o gün o sorun
aşıldı, cuma günü de aşıldı ama grubu olan kimi
siyasi partilerin, çoğunlukta olmayan siyasi partilerin grup önerilerinin
bir yana itilip önce iktidar partisinin, çoğunluk partisinin grup
önerisinin ele alınıp görüşülmesi Mecliste yeni bir teamül
başlatacaktı.
Özetle şunu
ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, bu yasa
tartışılır, bu Genel Kuruldan geçebilir, bu yasa yüksek
yargıya, Anayasa Mahkemesine gidebilir ama bir tek yasa için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin oturmuş, yerleşmiş, kökleşmiş uygulamalarını,
teamüllerini göz ardı etmek ve ne pahasını olursa olsun bu
yasayı geçireceğiz diye ısrarcı tavırda bulunmak, her
şeyden önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına
zarar verir. Yani bir taraftan Suriye sınırlarını çok
uluslu yabancı şirketlere vereceğiz iddiası, bir taraftan
bu konuda gözünü karartıp Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi iç
düzenlemesini ve kurallarını ihlal etmek bu Parlamentoya
yakışmaz.
Onun için, bundan
sonraki dönemde de Sayın Başkandan veya Meclis
Başkanlığından rica ediyorum, İç Tüzük hükümlerini
titizlikle ve özenle korusunlar ve bu sözü verdiği için de Sayın
Başkana teşekkür ediyorum. Sayın Başkanın bunu
okutmasından dolayı tutumunun aleyhine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Okay.
Lehte Tunceli
Milletvekili Kamer Genç.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başkanlığın biraz önceki AKP Grubu önerisini
okutmasıyla ilgili olarak bir hata yapıldığını
aslında ben önce önerdim ama tabii grubumuz olmadığı için,
evvela ben aleyhte söz istedim fakat işte başka grup başkan
vekilleri önce aleyhte söz isteyince biz mecburen lehte istedik.
Şimdi,
arkadaşlar bakın, İç Tüzükümüzün 89uncu maddesi çok açık,
açın okuyun, İç Tüzükün 89uncu maddesinde deniyor ki: Kanun
tasarı ve tekliflerinin son oylamasından önce -son oylamasından
önce diyor- herhangi bir tekriri müzakere talebinde bulunulabilir. 89uncu
maddeye göre. Şimdi, AKP Grubunun getirdiği 263 sıra
sayılı kanun teklifinin daha son oylamasına gelinmemiş,
4üncü maddesi oylanmış, 5inci ve 6ncı maddelerine
gelmemiş. Kaldı ki burada da geçici madde önergeleri var. Yani burada
getirilen bu öneri, bir defa Meclis Başkanlığının çok
hatalı bir davranışıdır.
İkincisi,
89uncu maddeye göre, Hükûmet ve esas komisyon tekriri müzakere istiyor. Kimden
istiyor? Danışma Kurulundan istiyor. Danışma Kurulunun
görüşü üzerine buraya getirmesi lazım. Şimdi, Danışma
Kuruluna gitmiş ama Danışma Kurulunda oy birliği
sağlanmamış. Şimdi, oy birliği
sağlanmadığı takdirde, AKP Grubu bu kanun teklifinin sahibi
değil ki buraya öneriyi getirsin. Buraya bu öneri ancak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Danışma Kurulunun bir görüşü olarak gelebilir.
Bakın, 89uncu maddeyi okuyun, diyor ki: Danışma Kurulunun
önerisi üzerine Genel Kurula gelir, oylanır. Dolayısıyla,
burada Danışma Kurulu bir karar vermemiş.
Şimdi,
denilebilir ki: Efendim, 19uncu maddeye göre, Danışma Kurulu karar
vermezse Genel Kurul karar verir. Öyle bir şey yok çünkü tekriri müzakere
meselesi çok ciddi bir meseledir. Kanunları müzakere etmişsiniz,
ayrı ayrı görüşmüşsünüz, önergeleri karara
bağlamışsınız; çok açık, maddi bir hata gibi bir
şey çıkmış ortaya veya Anayasaya aykırı bir
şey çıkmış. Gruplar gelecek, Danışma Kurulunda
tartışacak ve Danışma Kurulunda herkes bunun üzerinde
mutabakata varacak ve Burada hakikaten bir hata yaptık. Ne yapalım?
Bunu tekriri müzakere yoluyla Genel Kurula getirelim, düzeltelim. demesi
lazım ama böyle bir şey de yok. Çünkü, 89uncu madde o kadar
açık ki. Dolayısıyla, Danışma Kurulu karar vermeyince
AKP Grubuna bu iş düşmez. Zaten, talepte bulunan esas komisyon yok,
Hükûmet talepte bulunuyor.
Peki, AKP Grubu
Başkan Vekiline soruyorum: Sen hangi sıfatla bu teklifi getiriyorsun
Genel Kurula? Sen Hükûmet misin? Değilsin. Komisyon musun? Değilsin.
Çünkü bu kanun tasarısı artık Genel Kurulun malı. Kanun
müzakere edilmiş, dört maddesi kabul edilmiş, ondan sonra iki maddesi
kalmış, daha son oylama yapılma safhasına gelmemiş.
Son oylama safhasına gelmemiş bir kanun tasarısı veya
teklifiyle ilgili siz tekriri müzakere kararı alamazsınız. Dur
bakalım, daha son maddeler görüşülecek mi, görüşülmeyecek mi?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tümünün oylanmasından önce.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamam, ben de onu diyorum Sayın Başkan, tümünün
oylanmasından önce
Daha tümünün oylanması safhasına
gelmemiş. Dolayısıyla tümünün oylanması safhasına
gelmemiş bir kanun tasarı veya teklifinin burada Danışma
Kuruluna gelmesi
Yani o kadar bu İç Tüzük ihlal ediliyor ki arkadaşlar.
Bu İç Tüzük niye yazılmış? Yani Meclis
Başkanının, Başkanlık Divanının bunları
bilmesi lazım. İç Tüzükü ne olur bir Allah rızası için
alıp okusunlar ya! Yani okuması, yazması olan insanlar şu
89uncu maddeyi okudukları zaman, burada tekriri müzakerenin Hükûmet veya
esas komisyon tarafından verileceğini, bunun Danışma
Kurulunun görüşü üzerine Genel Kurula geleceğini, Danışma
Kurulu karar vermediği takdirde bunun Genel Kurula gelmeyeceğini
artık kavraması lazım.
Bakın, temel
kanunların müzakeresiyle ilgili olarak İç Tüzükün 91inci maddesi
var, diyor ki: Temel kanun Danışma Kurulu kararıyla
belirlenir. Ama sonradan oraya bir fıkrayla diyor ki: Eğer
Danışma Kurulu bu konuda fikir birliğine varmaz, karar vermezse
o zaman Genel Kurul karar verir. Ama 89uncu maddede Genel Kurul karar
verir. diye bir ibare yok arkadaşlar. Orada Danışma Kurulunun
muhakkak müspet karar vermesi lazım, menfi karar verdiği zaman zaten
netice bitmiş oluyor. Ama burada, şimdi, bana göre muhalefet
partileri de Danışma Kuruluna müspet bir teklif vermemekle
kendilerine bir tuzak hazırlamış oluyorlar. Şimdi,
AKPliler diyebilir ki: Kardeşim, biz bu kanunu
değiştirecektik. Danışma Kurulu olarak getirseydik tekriri
müzakere kanalıyla değiştirecektik, ama Danışma
Kurulundaki öteki gruplar bana imkân sağlamadılar, ben de bunu
yapamadım. diyecek. Bu da çok önemli bir olay yani sizlerin bunu
düşünmesi lazım. O bakımdan, şimdi, tabii arkadaşlar,
İç Tüzük eğer usulüne uygun okunur, uygulanırsa o zaman
OKTAY VURAL
(İzmir) Olumlu oy verirsin sen de, AKPye.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, benim AKPyle bir ilgim yok. Ben burada hukuku
konuşuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Olumlu oy verirsin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Hukuk neyse ben
OKTAY VURAL
(İzmir) - Mayınlı arazilere olumlu oy verirsin.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben mi vermişim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Verirsin ya!
BAŞKAN
Dinler misiniz efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Mayınlı arazilerin çıkmaması için en büyük
engeli ben bütün muhalefet partilerden daha fazla yapıyorum, bunu da
yukarıdaki vatandaşlar görüyor. (CHP sıralarından Ooo
sesleri)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kamer Genç, sen neymişsin be!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, arkadaşlar, yani tabii, benim bir hukuk kültürüm
var, bir hukuk ahlakım var. Mümkün olduğu kadar bunu doğru
olanları söylüyorum. Yani bu memleket bizimse, bu Parlamento bizimse
burada doğru olan şeyleri
Yani benim burada söylediğimde bir
hata yok ki. Yarın AKP Efendim, bu mayınlı arazileri
muhalefetin dediği şekilde değiştirecektik ama bunun bir
tek yolu vardı, Danışma Kurulunda oy birliğiyle karar
alınması lazım ki tekriri müzakere yapalım. Bunlar buna
karar vermediklerine göre ben nasıl tekriri müzakere yapacağım?
derse
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok ki öyle bir öneri.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben sizin lehinize konuşuyorum Sayın Başkan.
Yarın öbür
gün de kamuoyuna çıkıp bu laflar söylenir, ben doğrusunu
söylüyorum. Daha olay bitmeden, zaten tümünün oylanması safhasına
gelmeden önce bence Meclis Başkanlığı
Bu konuda gruplar
bir anlaşmaya varsınlar, tekrar bir Danışma Kurulu
kararı getirsinler ve ona göre de ülkemizin menfaati ne ise
Hakikaten o
toprakların ülke politikası üzerinde, Türkiye'nin geleceği
üzerinde, kaderimizde çok büyük rol oynayacak. Yani bunu her vesileyle
çıkardık, çektik burada konuştuk. Dolayısıyla, çok
önemli bir kanun, çok önemli bir tercih. Ülkenin kaderini belirleyecek böyle
çok önemli kanunlarda, efendim, yani biz kendimizi bazı sorumsuzluğa
itmemiz de mümkün değildir. Ortada, memleketimizin, milletimizin
menfaatini gerektiren çok açık seçik, net bir durum var. Yani
arazilerimizin, 260 bin veya 205 bin dönümlük arazinin elbette ki
Kaç gündür
işte siz getiriyorsunuz burada, AKP Grubu, kaç haftadır 263
sıra sayılı kanun bitinceye kadar Meclisin
çalışmasının devamına
diyor. İki üç hafta oldu
daha bir türlü bu 263 sayılı kanunun bitimi gelmedi. Niye gelmedi?
Çünkü hakikaten ülke gerçeklerine aykırı bir kanundur.
Dolayısıyla, şimdi, AKPli arkadaşlarımız grup
önerisini getiriyorlar
İç Tüzükü değiştiriyorsunuz. Bu eylemli
bir İç Tüzük değişikliğidir. Efendim, bir aylık
İç Tüzük 98inci maddesinde diyor ki: Haftanın iki günü birer saat
olmak üzere soruya ayrılır. Şimdi, haziran sonuna kadar -bugün
haziranın 2si- getirilen Meclis çalışmalarında hiçbir soru
önergesi görüşülmeyecek. Ee, İç Tüzükü nasıl
değiştiriyorsun? O zaman, İç Tüzükü değiştir, git,
usulüne göre, işte, Anayasa Komisyonuna bir teklif verin. İç Tüzük
böyle değiştirilmez ki. Yani, eğer tabii bizim gücümüz olsa,
Anayasa Mahkemesine gitme şeyimiz olsa, bunların hepsi Anayasa
Mahkemesinde iptal edilir. Çünkü, İç Tüzükü değiştirmek bu
usule göre değil, bu eylemli bir İç Tüzük değişikliğidir.
Sen nasıl bu memlekette, tutuyorsun da Parlamentoda bir ay soru sorma
yasağını getiriyorsun, kaldırıyorsun Meclisin
yetkisini. Soru da çok önemli.
İşte,
devri Hükûmetinizde arkadaşlar, çok ciddi olaylar oluyor. Bakın,
Abdüllatif Şener sizin içinizde Devlet Bakanıydı, dünkü
gazetedeki verdiği beyanatı herhâlde okudunuz. Okumadınızsa
dur bakalım, gazete cebimdeyse açıp okuyayım. Dur bakalım,
ne yazmış burada ya.
Şimdi
bakın, Abdüllatif Bey ne diyor: AKP dönemi karanlık ve kirli dönem.
Bunu kim diyor? Kim diyor? Bakın arkadaşlar, kendi beyanat
vermiş. Yani, sizin Başbakan
Yardımcılığını yapan bir
arkadaşınız size diyor ki: AKP dönemi karanlık ve kirli
dönem. Daha tabii, burada çok şeyler var da yani tabii zamanım olmadığı
için.
Şimdi, bu
kadar karanlık ve kirli dönemdeki olayları biz burada o kadar,
binlerce sorularla
HASAN KARA
(Kilis) Hangi gazete o?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, arkadaşınızın beyanatı var, hangi
gazete olursa olsun.
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı bitiriniz.
KAMER GENÇ
(Devamla) İşte efendim, hangi gazete olursa olsun, burada
fotoğrafı var mı, konuşmuş mu
arkadaşımız.
Ha şimdi,
yani soruları tabii, siz yasaklamakla haklısınız çünkü
karanlık ve kirli döneme ait çok sorular var. Bu karanlık ve kirli
soruların burada tabii, sorulmasını,
cevaplandırılmasını siz hazmedemezsiniz ki. Biz diyoruz ki
bu karanlık ve kirli döneme ait soruları, çıkın burada,
arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, son dakikanız.
KAMER GENÇ (Devamla)
Peki, son dakika efendim.
Dolayısıyla,
bu karanlık ve kirli döneme ait verilmiş on binlerce soru var.
Bunları da bu halk da bilsin arkadaşlar, niye bilmesin? Ee, soruyu
sorma. Niye sormayacağız? Meclisi fazla çalıştıralım
yani bu soruları burada sormayı engellemekle, neyi, güneşi
balçıkla mı sıvayacaksınız?
Tabii,
aslında çok konular görüşmemiz gerekiyor ama benim burada
yaptığım konuşma, tabii, bir hukuk bilgisinin
gerektirdiği doğrulukta konuştum. Burada, muhalefet partisindeki
grup başkan vekillerini de -bence- bir sorumluluğa davet ediyorum.
Bana göre, Meclis Başkanlığı bu öneriyi burada AKP Grubu
önerisi olarak oylatamaz. Çünkü bunun sahibi Hükûmettir, Danışma
Kurulunda karar almazsa buraya getiremez. Komisyon da getirmediği için
yine getiremez. Onun için, doğru olan şeyi Sayın
Başkanlığın yapması lazım. Sayın
Başkanın, Başkanlık Divanının bu kadar çok
açık, net İç Tüzük hükümlerini rafa kaldırarak her önüne
getirdiği şeyi burada okuması da o kürsünün ciddiyetiyle
bağdaşmıyor. Tabii, bunları da bence doğru yapmak
lazım. O bakımdan, yapılan, hatadır.
Saygılar
sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Aleyhte Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
milletimizin huzurunda yaptığımız şu görüşmenin
bence vahametini önce ifade etmemiz lazım. Dört saatten bu yana, hatta üç
haftadan bu yana bir kanunun görüşmesinde şeklî noksanlıklardan
kaynaklanan gerekçelerle Meclis çalışamıyor. Niye bu noktaya
geldiğimizi sorgulamamız lazım.
Değerli
milletvekilleri, bakın, maksat anlaşılmıştır.
Tecrübelerinden, iyi niyetlerinden şüphe etmediğim değerli grup
başkan vekili arkadaşlarımız İç Tüzükün şeklî
gereğini yerine getiremedikleri, getirmedikleri için -bir ihmal
değil, bir boş bulunma dolayısıyla- grup önerilerini
görüştüremediler. Şimdi tekriri müzakere önergesini de
görüştürememek durumundalar. Çünkü Türkiye bir hukuk devletidir ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi hukuk kuran bir müessese olarak öncelikle kendi hukukuna
uymak mecburiyetindedir. Ben yaptım, oldu.olmaz, burada olmaz bu.
Dolayısıyla şeklî noksanlığın sonucu, kanunun görüşülmesine
veya gündemin görüşülmesine maalesef geçemiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, niye bu noktaya geldik? Bakın, bazı
arkadaşlarımız haklı olarak diyorlar ki: Zaman kazanma
yollarını zorluyorsunuz, İç Tüzükün verdiği hakları
suistimal ediyorsunuz.
Şimdi, eğer ifade edilmeyen bir niyet varsa, o niyetin
sorgulamasını yapabilirsiniz. Biz -Milliyetçi Hareket Partisi olarak
ifade ediyorum- bu mayın temizleme kanununa muhalefet
yapacağımızı bu kanun Genel Kurula geldiği ilk günden
bu yana ifade ediyoruz. Sorular soruyoruz, endişelerimizi ifade ediyoruz,
muhalefetimizin gerekçelerini tarihî dayanakları, hatta örnekleriyle de
ifade ediyoruz. Bu sorularımızı sürekli tekrarlıyoruz. Grup
toplantılarında tekrarlıyoruz. Bunu medya tekrarlamaya başladı.
Medya her gün yazıyor. Hatta, iktidarı destekleyen gazetelerin
değerli köşe yazarları bu soruları soruyor, birtakım
istifhamlar ifade edecek beyanlarda da bulunuyor. Kaldı ki, söyledikleri
şeyler çok ciddi olmalı ki bugün Sayın Başbakan grup toplantısında
gerçekten, bana göre, talihsiz bir konuşma yaptı.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) O sizin kanaatiniz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Muhalefeti suçlayarak, basını suçlayarak,
hatta hakaret ederek uzlaşma zemini oluşturamazsınız.
Sayın
Başbakan Bu kanunu okumadınız. diyor. Kanunun
görüşülmesine geçtiğimizde, okuduğumuzda ne
anladığımızı tekrar ifade edeceğiz. Ama eğer
bu Genel Kurul çalışacaksa, bu Genel Kurulda iktidar grubu ile
muhalefet grubu demokrasinin gereği birlikte çalışacaksa, suçlamaları
bu noktaya getirmemek, birbirimizin itirazlarına saygı göstermek ve
birbirimizin onurunu da korumak, hukukunu da korumak mecburiyetindeyiz ve buna
en çok da Sayın Başbakanın itibar etmesi gerekir diye
düşünüyorum.
Dolayısıyla,
ifade edilmiş bir muhalefetin icabını yerine getiriyoruz. AKP
Grubu bunu bildiği için daha dikkatli olmak mecburiyetindedir, İç
Tüzükün gereğini yerine getirmek mecburiyetindedir. Bugün
Danışma Kuruluna AKPnin getirdiği öneri, muhalefet partilerine,
diğer parti gruplarına Başkanlık tarafından
duyurulmadığı için, bu anlamda bir davet yapılmadığı
için ve Başkanlık da Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi ve Demokratik Toplum Partisinin talebi üzerine toplanıp onun
önerilerini görüştüğü için bugün burada AKPnin grup önerisini görüşemedik.
Sayın Başkan da, Grup Başkan Vekili de önerilerini çektiler.
Geçen hafta alınmış Danışma Kurulu kararı üzerine
Meclisin çalışmasını istediler, bu bir mecburiyet İç
Tüzükün gereği.
Şimdi ise
yine Sayın Başkan Vekilinin yanlış yönlendirmesiyle
Başkanlık Divanı, Meclis Başkan Vekili, Sayın
Başkan Vekili bu defa, üstü karalanarak kabul edilmeyen, geçerli
kılınmayan -bana göre haksız değil ama bana göre burada
söylenmemesi gereken- geçersiz bir
önergeyle gelen hususu yani tekriri müzakere talebini Başkan orada gündeme
alıp oylatmaya kalktı, bu da İç Tüzük ihlali.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Olmaz, olmaz öyle şey!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Böyle bir şey olmaz. İç Tüzük gayet açık
ve net. Buraya tekriri müzakerenin nasıl geleceği ve hangi zamanda
görüşüleceği İç Tüzük 89da çok açık, net yazıyor.
Değerli
milletvekilleri, aziz İktidar Partisi Grubunun değerli
milletvekilleri; şimdi şu girdiğimiz durumun vahametini birlikte
konuşup, milletin huzurunda kendi kendimizi sorgulamamız gerekmiyor
mu? Hakkımız var mı buna? Biz muhalefet partisi olarak muhalefet
yapacağımızı, bu kanunun yanlış olduğunu, bu
kanundan dolayı endişelerimizin olduğunu, bu kanunu okuyunca
şöyle anladığımızı ve bu
anladığımızdan cevaplandıramadığımız
sorularımızın olduğunu her defasında konuşuyoruz.
13 Mayıs 2009da ben basın toplantısıyla, bu kanunun
görüşmelerine başlarken konuştum, ayın 28inde tekrar
basın toplantısıyla konuştum. Biliyorum ki Cumhuriyet Halk
Partisi aynı şekilde veya işte kamuoyu bu noktada ayakta; bir
konu tartışılıyor.
Tabii, tekrar
hatırlatıyorum: Muhalefeti suçlayacağınıza, muhalefete
hakaret edeceğinize, basına kızacağınıza bu
kürsüye gelin. Sayın Başbakandan istirhamımdır. Gelin bu
kürsüye bu kanunu anlatın, bu kanunu niye böyle tanzim ettiğinizi
anlatın; millete anlatın, topluma anlatın. Birtakım
endişeler ifade ediyor. Bakın, biz İsrail falan demiyoruz,
ihanet de demiyoruz ama iktidar partisi
RECEP KORAL
(İstanbul) Demediniz mi?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Efendim, şunu söyledik
RECEP KORAL
(İstanbul) Arkadaşların söyledi.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Hayır, ben demedim.
Bakın,
değerli milletvekilleri, sonu ihanete ulaşacak bir düzenlemeyle
karşı karşıyayız. Endişelerimizi ifade ediyoruz.
RECEP KORAL
(İstanbul) İsrailden çabuk döndünüz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, İsrail veya Kuveyt
veya bir başka ülke. Bakın, tekrar ifade ediyorum: Sonuçta, hazine
arazileri, diğer kamu kurumlarına ait arazilerin de dâhil
edilebilmesi mümkün bu kanunla. Mayınlı arazilerle beraber,
miktarının ne kadar olacağı belli olmayan bir alanda
Değerli arkadaşlar, Ceylânpınar Tarım İşletmesi 1
milyon 710 bin dekar. Burası verilebilir mi bu kanuna göre? Verilebilir.
Kanunda var, verilebilir. Bugün Yok. diyebilirsiniz, yarın var
mıyız? Yarın ne olacağını biliyor muyuz?
RECEP KORAL
(İstanbul) Kanun açık, verilmez.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Efendim, burada yazıyor.
RECEP KORAL
(İstanbul) Kanun açık.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın Milletvekilim, Sayın Başbakan
diyor ki: Kanunu okumuyorsunuz. Galiba size söylüyor kanunun
okunmadığını.
RECEP KORAL
(İstanbul) Hayır, siz yanılıyorsunuz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Galiba size söylüyor.
Bakın ne
diyor?
bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden hazineye ait
diğer taşınmazların, tarımsal faaliyetlerde
kullandırılması karşılığında,
kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle
yaptırılır. Ayrıca söz konusu alanda bulunan ve diğer
kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da
aynı yöntemle Maliye Bakanlığı tarafından ihale
edilir. Kanunun metni, 2nci maddesi. Siz okumuyor musunuz? Sayın Başbakan
haklı, değerli milletvekilleri. Şimdi, böyle olunca
( AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
Efendim, siz
okuyorsunuz öyle anlamıyorsunuz
Biz okuyoruz böyle anlıyoruz,
başkaları da böyle anlıyor, yazarlar böyle anlıyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Başka işleri var, başka!
MUHARREM VARLI
(Adana) O mu anlayacak, ne anlar o?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla yani bir şey söylemiyoruz.
Ama bu kadar alanda, miktarı belli olmayan bu kadar alanda
oluşturulacak bir tarım işletmesinin, hisseleri, hisse senetleri
uluslararası piyasada satılıp, hiç istemediğiniz, arzu
etmediğiniz -ben ifade etmiyorum şu ülke bu ülke diye ama- hiç
istemediğiniz birinin kontrolüne geçmesine tedbiriniz nedir? Engeliniz var
mı? Var mı böyle bir şey? Engelleyebilir misiniz uluslararası
piyasayı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır, devam edin.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Efendim, tekrar ifade ediyorum. Siyasetçi, devlet
adamı, ülke yöneticileri bugünü değil geleceği öngörmek mecburiyetinde.
Bugün böyle, yarın ne olacak?
Değerli
milletvekilleri, Osmanlıdaki toprak meselesini tekrar okuyunuz lütfen,
gözünüzü severim.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) 1999-2000 arasında niye öyle
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli Arkadaşım, Sayın Milletvekilim,
bakın bu Ottawa Anlaşmasının yürürlüğe girdiği
tarih 15 Mart 2003tür. 15 Mart 2003 tarihinde iktidar olan sizsiniz. O günden
bu yana bu mayınların temizlenmesi işini niye
yapmadınız da geriye dönük Siz niye yapmadınız? diye
soruyorsunuz? Böyle bir hakkınız var mı?
RECEP KORAL
(İstanbul) 92de karar alınmış.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) 1992de karar alınması önemli değil. Ama
Ottawa Sözleşmesini gerekçe göstererek bu kanunu
çıkarıyorsunuz. O gerekçede 2003 tarihi başlangıç
tarihidir. Dolayısıyla bu milleti bu kürsülerden yanıltmaya
hakkınız yok. Kürsülere çıkıp muhalefet partilerini ve
sayın basını da suçlamaya hiç hakkınız yok. Eğer
inadına, dayatmayla Biz bunu böyle çıkaracağız, anlatmadan
yapacağız. diyorsanız
Bu İç Tüzüke
uyacaksınız. İç Tüzük uygulamanız gereği, İç
Tüzük gereği uygulamanız yanlıştır ve bu
yanlışlıktan Sayın Başkanın dönmesini talep
ediyorum. Bu tavrını oylamak gibi bir imkân da yok, çünkü bir
yanlışın oylaması da olmaz. Sayın Başkanım,
siz, geçen hafta alınan Danışma Kurulu kararı gereği
gündeme geçmeniz gerekiyor.
Bu duygu ve
bilgilerle heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Lehte Yozgat
Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başkanlık Divanının tutumu lehinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Danışma
Kurulunda bugün olan biteni bir kez de ben sizlerle paylaşmak isterim.
Meclis Başkanlığı bugün siyasi partilerin Danışma
Kurulu taleplerini bizlere bildirdi, biz de AK PARTİ olarak bir
Danışma Kurulu talebinde bulunduk. Herkes bulundu, biz de bulunduk ve
Danışma Kurulu talebimiz aynen şöyle:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemiyle, çalışma gün ve saatlerini yeniden
düzenlemek ve Millî Savunma Bakanının 263 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 2nci maddesinin İç Tüzükün 89uncu
maddesine göre yeniden görüşülmesi hususundaki Hükûmet tezkeresinin
gündeme alınmasını görüşmek üzere Danışma Kurulunun
2/6/2009 Salı günü saat 14.15de toplantıya
çağrılmasını arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Yozgat
Milletvekili ve
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Şimdi, biz
bunu Meclis Başkanlığına ilettik.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Meclis Başkanının yazısında bu
yok.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Meclis Başkanlığı
Diğer kalan
kısmı yapmakla yetkili ve görevli olan Meclis
Başkanlığıdır. Meclis Başkanlığı
bunu siyasi parti gruplarına iletmemiş olabilir ama Meclis
Başkanı bu görevi yapması lazımdı,
yapmamıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yok öyle bir şey. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bizim
Bizim
Değerli
arkadaşlar, bizim, bugüne kadar
(CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, açıklamaya tahammül
edemiyorlar.
BAŞKAN
Dinleyelim efendim, bir dakika
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bu imza Köksal Toptanın değil mi?
BAŞKAN
Sayın Anadol, dinleyelim.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Anlatacağım Sayın Başkan, onu da
anlatacağım. Bir bekle bakayım, onu da anlatacağım.
Bugüne kadar
Genel Kurulda defalarca, belki yüzlerce defa biz Danışma Kurulu
önerisi getirdiğimizde, anlaşma sağlanamadığı
takdirde, Danışma Kurulu önerisi getirilmediği hâlde burada grup
önerileri oylandı. Bizler bununla ilgili bir sürü örnek yaşadık
ama biz buna rağmen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Geçen hafta var, en yakın örnek geçen hafta.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
değerli arkadaşlar, bu konuda Mecliste
ayrı bir tartışma olmasın
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Geçen hafta sizi de davet ettiler
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
bizim derdimiz bu mayınlarla ilgili yasanın
görüşmesini yapmaktır. Biz zamanı doğru kullanalım
diye grup önerimizin bu kısmından vazgeçtik ve dedik ki, Meclis
Başkanı Sayın Köksal Toptanın gönderdiği bir
yazı var bütün gruplara
Hatırlarsanız geçen hafta Millî Savunma
Bakanı Sayın Vecdi Gönül 28/5/2009da tekriri müzakere talebinde
bulundu. İç Tüzükün 89uncu maddesi gayet açık, gayet net, diyor ki:
Tasarı veya teklifin tümünün oylanmasından önce, belli bir
maddesinin yeniden görüşülmesini gerekçeli bir önerge ile esas komisyon
veya Hükümet bir defaya mahsus olmak üzere isteyebilir. Burada tümünün
oylanmasından önce ifadesi tümünün oylaması yapılana kadar
herhangi bir zamanda hükûmet veya esas komisyon böyle bir talepte bulunabilir,
bunu açık ve net ifade ediyor. Arkasından Bu istem Danışma
Kurulunun görüşü alındıktan sonra Genel Kurulca, görüşmesiz
ve işaret oyuyla karara bağlanır. deniyor.
Şimdi,
Meclis Başkanlığının bize gönderdiği bir
yazı var, bütün siyasi parti gruplarına da bu yazıyı gönderdi.
Danışma Kurulu bir örneği ilişikte gönderilen Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin İç Tüzükün 89uncu maddesine
istinaden yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebi ile Cumhuriyet Halk
Partisi
diye devam ediyor. Hükûmetin tekriri müzakere konusundaki talebiyle
ilgili bu konuyu da görüşmek üzere Meclis Başkanı davette bulunuyor
ve gruplar arasında Danışma Kurulu konusunda herhangi bir
uzlaşma da orada sağlanamadı.
Dolayısıyla
bizim burada okunan önerimiz İç Tüzüke uygun, İç Tüzükün amir
hükümlerine uygun, Meclis Başkanlık Divanının bu konuda
takındığı tavır da İç Tüzüke uygun bir
tavır olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bozdağ.
Sayın
Uzunırmak, sisteme girmişsiniz, hayrola?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı
Grup Başkan Vekili yanlış beyanda bulunuyor, halkı
yanlış aydınlatıyor.
BAŞKAN
Grup Başkan Vekili konuştular zaten efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Burada 97nci Birleşim diyor, Yüzlerce defa
grup önerisi verdik. diyor. 100 defa birleşim yapılmamış
ki yüzlerce defa grup önerisi versin.
BAŞKAN
Yanlışlık bu mu efendim? Sehven
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yanlış tabii Sayın Başkan. Olur mu
canım?
BAŞKAN Ben
de önemli bir şey diyeceksiniz sandım, Allah Allah!
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Hep öyle yapıyorlar canım. Hep
yanlış konuşuyorlar Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam.
Sayın
milletvekilleri, artık bir karar verme durumundayım, isterseniz
dinlersiniz beni efendim.
AK PARTİ
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verdiği önergenin usulüne
uygun olduğu yönündeki tutumumda değişiklik olmamıştır,
bunu söyleyeyim size. AK PARTİ Grubu önerisinin işleme
alınması yönündeki tutumumun İç Tüzüke uygun olduğunu
kabul edenler ve etmeyenler diye şey yapacağım. (Bir grup
CHP ve MHP milletvekilinin kürsü önünde toplanmaları ve gürültüler)
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, oylayamazsınız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Neyi oyluyorsunuz?
BAŞKAN
Hayrola?
OKTAY VURAL
(İzmir) Oylayamazsınız.
BAŞKAN
Oylarım efendim.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Milletin iradesine ipotek koyamazsınız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylayamazsınız, öyle bir
şey yok, oylaya-mazsınız.
BAŞKAN
Oylarım.
ATİLA EMEK
(Antalya) İç Tüzüke aykırı oylama yapamazsınız.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hayır, oylamaya sunamazsınız.
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.19
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.26
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
AK PARTİ
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verdiği önergesi geri
çekilmiştir. Bu konuda yapılacak herhangi bir işlem
kalmamıştır.
Şimdi,
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Esfender Korkmazın, 5464 sayılı
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifinin (2/406) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/137)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/406 Esas
numaralı kanun teklifime iç tüzüğün 37. maddesine göre işlem
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 20.04.2009
Prof.
Dr. Esfender Korkmaz
İstanbul
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
saygılar sunuyorum.
Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununa geçici bir madde eklenmesiyle
ilgili bir teklif verdik. Bu teklif kredi kartları borçlarını, 2
milyona ulaşan, 2 milyonu geçen kredi kartları borçlarını
ödeme zorluğuna düşen insanların borçlarını yeniden
yapılandırmayı öngörüyor. Bu teklife göre bu borçlar iki
yıl vadeye yayılacak, eşit taksitte ödenecek ve normal faiz
işleyecek.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir teklif vermenin nedeni
Biliyorsunuz, ekonomik kriz
birçok işçinin işsiz kalmasına neden oldu, birçok esnaf dükkân
kapattı, yüksek faiz, yüzde 54 gibi dünyada olmayan bir faiz ödeyen insanlar
zora girdi. Dolayısıyla bu sonuçlar itibarıyla hâlen icrada 1
milyon insan var, asgari ödeme yapan 9 milyon insan var. Bu insanlar hayat boyu
bu ödemeden kurtulamayacaklar çünkü gelirleriyle yalnız faizlerini
ödüyorlar. Dolayısıyla burada tüketici, kredi kartı sahibi zor
durumda. BDDK Başkanı da bunların zor durumda olduğunu
söylüyor: Dört buçuk ayda 6 milyon kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin
oranının yüzde 6,52den 8,75e çıktığını
söylüyor. Merkez Bankası Başkanı da kredi kartı faizleri
nedeniyle halkın zor durumda olduğunu söylüyor.
Şimdi,
arkadaşlar, demek ki ortada bir sorun var. Şimdi, bu sorunu hep
birlikte
Değerli milletvekilleri, AKP milletvekilleri, gelin, ilk defa,
bir iş yapalım, bu makul teklifi hep beraber kabul edelim. Neden
makul? Çünkü banka kazanacak. Banka nasıl kazanacak?
Alacağını tahsil edecek, icrayla uğraşmayacak.
Ayrıca da halkın bankalara tefeci demesi iddiasından
kurtulacak. İkincisi, devlet kazanacak. Neden kazanacak? Arkadaşlar,
bankalar tahsil edemediği kredileri çürük alacak olarak vergi
matrahından düşüyor. Yani, neden bankalar, böyle yüzde 10ları
ödenmediği hâlde çok fazla önem vermiyorlar? Çünkü vergiden
düşüyorlar, vergi matrahından. Eğer borçlar yeniden
yapılandırılırsa devlet de vergisini alacak.
Dolayısıyla, devlet kazanacak, vatandaş kazanacak. Neden
kazanacak? Çünkü, tefeci, faiz yükünden kurtulacak, dünyada olmayan,
olması mümkün olmayan bir faiz yükünden kurtulacak ve ekonomi kazanacak.
Neden kazanacak? Çünkü kredi kartı borçlarını
yapılandırdığımız insanlar harcamaya
başlayacak, talep artacak, ekonomi canlanacak ve iktidar ve muhalefet
kazanacak arkadaşlar. Milletvekilleri halkın ilk defa bir sorununu
çözmüş olacak. Biz burada hiç halkın sorununu çözüyor muyuz?
Bakın, görüştüğümüz ve aylardır, haftalardır süren bu
yasa teklifi, Hükûmetin yasa tasarısı tamamıyla halktan kopuk ve
dolayısıyla halkı ilgilendirmeyen, yalnızca ihale konusu
olan bir tasarı. Oysaki burada halk yararlanacak ve devlet görevini
yapacak arkadaşlar.
Bakın,
Anayasanın 167nci maddesi şöyle diyor: Devlet, para, kredi,
sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve
düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici
tedbirleri alır
tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir banka yüzde 11 faizle mevduat topluyor.
Yıllık bileşiği yüzde
13 eder. Bunu sanayiye yüzde 30la satıyor, kredi kartına
yüzde 56yla satıyor.
Peki, bu, piyasa
düzeni mi? Sorarım size. Böyle piyasa düzeni olur mu arkadaşlar?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Korkmaz.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) - Peki, bankaların, kredi kartı veren 21 bankanın 19u
en yüksek faizden alıyor. Peki, bu kartelleşme değil mi
arkadaşlar? Yani bu kartelleşme olmasa 9 milyon insan
sıkıntıya düşer mi?
Değerli
arkadaşlar, bu makul bir tekliftir. Geçenlerde sizin grup başkan
vekili de Makul teklif getirin birlikte karar verelim. dediler. Bu, 9 milyon
insanı ilgilendiriyor. Aksi takdirde, bu 9 milyonun, tüm milletvekilleri
olarak tepkisini çekeriz. İlk defa önümüze bir fırsat
çıkıyor, değerlendirmenizi rica ediyorum ve bu kanuna, hep
birlikte evet diyelim bu teklife, hem 9 milyon insan sorunundan kurtulsun hem
bankalar kurtulsun hem devlet alacağını alsın, vergisini alsın
hem de vatandaş bu sıkıntıdan kurtulsun.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Öneri üzerinde
Ankara Milletvekili Sayın Nesrin Baytok.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
NESRİN
BAYTOK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Esfender
Korkmazın Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununa geçici bir
madde eklenerek kredi kartı borçlarının yeniden
yapılandırılmasını öneren kanun teklifi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, kredi kartı bir ödeme aracıdır, kredi
değildir. Ödemeleri nakit para yerine elimizdeki kartla yaparız.
Karşılığı bankada var olmalıdır, o an yoksa
da bir ay içinde olmalıdır. Hepimiz kredi kartı
kullanıyoruz, hepimiz olayı kendi yaşantımızdan
biliyoruz, görüyoruz. Kredi kartı vatandaş için bir tuzak hâlini
almıştır. Para sihirbazlarının
cambazlıklarıyla tuzak şeklinde bir uygulamadır. Kart
sahibi olduğunuz anda elinizi, ödemediğiniz andan itibaren kolunuzu
kaptırmışsınız demektir. Merkez Bankası gösterge
faizi yüzde 13tür. Kredi kartlarına uygulanan gecikme faizi yüzde 62,68
yani yüzde 63tür. Her ay katlanarak artan bir ödeme yükümlülüğü,
ödeyemeyen vatandaşları bekliyor demektir. İşsizlik bu
dönemde tarihin en yüksek rakamlarına ulaştı, rekor
kırdı. Resmî işsizlik Şubat 2009da yüzde 16,1 oldu. Gerçek
işsizlik hepimizin bildiği gibi bunun çok ötesinde. Bu durumda,
ödenemeyen kredi kartlarının sayısı da aynı
şekilde rekor düzeyde artmaktadır. İşsizlik demek, kredi
kartı borcunu ödeyemeyecek kişi demektir. Buna, geliri
azalanları, siftah yapamayan ama işi varmış gibi görünen
esnafı ve dar gelirliyi de eklediğinizde kredi kartı borcu çok daha
fazla artacak demektir. Devletçe borçlu olduğumuz gibi milletçe de borç
harç içinde yaşamaya çalışıyoruz. Bakınız, 2002
yılının sonunda yani bundan yedi yıl önce,
vatandaşın kişi başına tüketici kredisi ve kredi
kartı borcu sadece 64 dolardı. Yedi yıl önce 64 dolar. 2009
yılının mart ayı sonunda yani iki ay önceki durum
şudur: Yüzde 1.422 oranında bir artışla bu borçluluk 971
dolara çıkmıştır. Yedi yıl sonra 971 dolar. Bu
borçluluktan konut ve otomobil kredilerini çıkararak bakarsak kişi
başı borç yükü yüzde 1.037 artışla 53 dolardan 605 dolara
çıkmıştır. Yedi yılda 53 dolardan 605 dolara. Borç bu
borç, değerli arkadaşlarım, vatandaşın borcu. Bu
rakamlar sizin döneminizi gösteren rakamlardır. Hani teğet geçiyordu?
Biz ekonominin kötü olduğunu konuşmaktan hoşlanan insanlar
değiliz. Biz daha iyiyi konuşmayı severiz. Sizlerle daha iyiyi
mükemmele götürmek istediğimiz şartlarda yarışmayı
tercih ederiz. Sayın Başbakan Erdoğan çok yanılıyor,
yanlış konuşuyor. Biz felaket tellallığı yapmıyoruz,
gerçekleri söylüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, önceki hafta Brezilya Cumhurbaşkanı Lula Da Silva
Türkiyedeydi. Brezilyada sosyal demokrat bir yönetim olarak 2002de
işbaşına gelmişti. Sayın Silva IMFye olan
borçlarını ödediklerini anlattı, sonra da şunları
söyledi: Yoksulluğumuz bizi uzun yıllar yönetmiş vasat
iktidarların sonucudur. Biz, IMFye olan borçlarımızı
ödedik. Şimdi, yoksul ülkelere borç verebilmesi için biz IMFye kredi
açıyoruz.
Sizin iktidar
döneminizle aynı dönemden bahsediyoruz değerli arkadaşlar.
Türkiyede Sayın Başbakan acaba böyle bir şey söyleyebilir mi?
Yedi yıldır ekonomide ne yapıldı? Aksine, Türkiyenin
IMFden yeniden borç alıp almayacağı
tartışılıyor. Aramızdaki farka bakınız.
Ülkemizde olan şudur: Sadece Beterin beteri var. diye gözü korkmuş
halkın bu zaafından yararlanılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, kişi başına tüketici kredisi ve kredi
kartı borcundaki artış, vatandaşın günlük
yaşantısını sürdürmek için borçlanmaya
başvurduğunu göstermektedir. Bu ise düzenli gelirinin azalmasının
bir sonucudur. Bugün artık vatandaşımız gerek tüketim
gerekse yatırım niteliğindeki tüm harcamalarını
borçlanmayla sağlamaktadır. İşsizliğin geçen yıla
göre 1 milyonun üzerinde arttığı bu dönemde kredi kartı
mağduriyetinin sonuçları çok daha ağır olmaktadır.
Büyümede 2009 yılı tahminleri, değil büyüme, yüzde 4 civarı
küçülme olacağını söylüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baytok.
NESRİN
BAYTOK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu durumda
intiharların daha da artacağı, yaşanmakta olan sosyal
patlamaların artarak yaşanmaya devam edeceği çok açık bir
gerçektir. Hükûmetlerin görevi önlem almaktır. Şu kriz ortamında
Cumhuriyet Halk Partisinin sözlerine biraz kulak verilse iktidar partisi de
bundan yararlanır, vatandaş da yararlanır. Bakın, otomobil
ve beyaz eşyada sağlanan ÖTV indirimi yine CHP önerileri
arasındaydı, uygulandı ve krizin etkilerini hafifleten,
vatandaşa nefes aldıran bir yanı oldu.
Sayın
milletvekilleri, bir şey yapmalı, bir şeyler yapmalı. Her
zaman, kötüye giden işleri kontrol edememenin sebebi, doğru zamanda
doğru kararları almamaktan geçiyor. Gelin, kısa yoldan, kredi
kartı ödemelerine bir yeni yapılandırma getirelim,
mağdurlara yardım eli uzatalım. Bu konuda bir düzenleme
ihtiyacı zorunluluk hâlini almıştır.
Teklifimizin
Genel Kurul gündemine alınması dileğiyle, hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baytok.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile
diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı:
96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki
Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme
Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
92nci
Birleşimde tasarının 4üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi,
tasarıya yeni geçici madde eklenmesine ilişkin iki adet önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 263 sıra sayılı yasa tasarısına
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.
Kamer Genç Tayfun
İçli Recai
Birgün
Tunceli Eskişehir İzmir
Orhan
Ziya Diren Gürol
Ergin
Tokat Muğla
Geçici madde: Bu
kanunun 3. maddesinde belirtilen taşınmazların yükleniciye tesliminden
itibaren 5 yıl içinde temizlenmediği takdirde idare sözleşmeyi
fesih etmeye yetkilidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu mayın işi çok tehlikeli
bir hâl almaya başladı.
Şimdi, benim
verdiğim önerge bir geçici madde. Bu maddeye göre, biliyorsunuz,
mayınların beş sene içinde temizlenmesi gerekiyor. Kanuna böyle
bir hüküm koymuşuz. Alan firma beş sene içinde temizlemedi, ne
olacak? Farz edelim on sene içinde temizlemeye kalktı veya daha fazla,
uzun bir zaman içinde temizliğe kalktı. Ben, şimdi, burada, hiç
olmazsa dedim bir şey verelim. Eğer beş sene içinde mayın
temizlenmezse Hükûmet, daha doğrusu idare bunu feshetsin. Yani sen
beş sene içinde bunu temizlemedin, o zaman bunu feshetsin diye böyle idarenin
bir yetkisi olması lazım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, bütün vatandaşlar, millet bizi
gözetliyor. Şimdi, sabahtan beri bir kanun müzakere edilmek için Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kürsüsünün etrafı doldu. Meclis
Başkanlığını yöneten arkadaşımız
Meclisi yönetemez duruma geldi, ara verdi, bir saat geçti. Türkiye Büyük Millet
Meclisi böyle yönetilemez, böyle de çalışamaz. Yani iktidar partisi
iseniz
Ama böyle çalışmamasının nedeni de biraz da sizin
yöneticilerin beceriksizliklerinden. Yani, ben, şimdi, o daha ilk günden
beri getirilen o uzatma önergeleri, o Meclisin çalışma saatlerinin
uzatılmasıyla ilgili o kargaşalıklar olmasaydı
şimdi bin tane kanun çıkmıştı. Neyse, ben size
akıl vermiş olmayayım da
Ama böyle Meclis yönetilmez. Gerçekten
yönetilmez. Grubunuz ve zaten partiniz bu konuda çok, hakikaten yetersiz
kalıyor birçok şeylerde.
Şimdi,
Türkiyenin arazisini, 206 bin dönümlük araziyi getirip de birilerine
peşkeş çektirmek size bir şey kazandırmaz. Aslında
bakarsanız muhalefet sizin lehinize çalışıyor. Yani bu
kanun çıktığı zaman da çıkacaklar size diyecekler:
Siz vatan topraklarını sattınız. Bu, açık seçik bu
olacak. E şimdi ne
olacak? En azından bu kanunu çıkarmadığınız zaman
muhalefete böyle bir koz vermezsiniz. Yani o bakımdan, bence bu kanunu,
gelin, yani bir orta yol bulalım, bu orta yol üzerine bir müzakere edelim.
Yoksa ki burada, yani böyle burada kavgayla, gürültüyle, çok değişik
metotlarla kanun çıkarmak çok zor.
Sayın
Başkan, evvela bir oturtun da ben konuşayım yani.
Toparlayamıyorum kendimi.
BAŞKAN Siz
devam edin Sayın Genç.
Buyurun.
Arkadaşlar,
buyurun
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama, ben
Herkes ayakta yani. Olmaz ki böyle.
BAŞKAN Ben
onlara rica ederim.
Sayın
arkadaşlarım, lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, arkadaşlar önergemizi de anlamadılar.
Önergemiz
Diyoruz ki: Yani eğer yine söyleyeyim ki dinlemeyenler var- beş sene
içinde temizlemezse ne olur? Hükûmet cevap versin. Adam, aldığı
sözleşmede beş sene içinde tamamlamadı, o zaman ne olacak? Buna
bir müeyyide getirelim diyorum. Bence bunu getirirken kanuna koymak gerekirdi
ama konulmadı. O nedenle, bence, bu önergenin kabulünde, bence hiç olmazsa
Hükûmetin yani ihaleyi yapacak kişinin eline bir güç verelim.
Şimdi, ben
bu kanunla ilgili zaten epey konuştum. Bakın, sizin de
ayrılmış bir arkadaşınız diyor ki: Yani,
iktidardakiler maalesef ihalelerdeki sorumluluktan kaçmak için kanuna
bağlıyorlar. Şimdi, aslında böyle bir kanuna da ihtiyaç
yok. 1950lerde güney sınırımızın
mayınlandırılması konusunda hükûmet bir karar
almış. Şimdi, bu karar üzerine bir mayın
döşenmiş. Mayını döşeyen kim? Devletin organları.
Kaç mayın döşenmiş, nerede döşenmiş, nerede var;
bunlar, hepsi biliniyor, devletin arşivlerinde var. Ancak bu döşenen
mayınlar bir süre sonra, kimisi -biliyorsunuz bu bölgede çok büyük
kaçakçılık var- işte kaçakçılar, icabında orada
kaçakçılığı rahat geçirmek için koyunları
salmışlar, bir çoğu patlamış; yine ot biçme
neticesinde bir çoğu yangından patlamış. Buna rağmen,
tabii devletin kayıtlarına göre kaç tane mayın var, bunu da
bilmiyoruz. O itibarla burada çok ciddi bir araştırma yapmak gerekir.
Bence, böyle zıtlaşarak ülkenin hayati konularını öne
çıkaran kanunları çıkarmak size de hiçbir fayda vermez. Getirilen
kanun zaten çok yönleriyle eksik. Dediğim gibi bir geçici madde daha var.
Yani bir devletin arazisi kırk dokuz yıllığına
getirilip de başkalarına kiraya verilmez. İşte burada bir
İsrail şirketinden bahsediliyor. Hükûmet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, son cümlenizi alayım lütfen.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir dakika vermediniz daha.
BAŞKAN
Buyurun, buyurun, verdim, başladı.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, Tayyip Bey dedi ki: Efendim, siz küresel sermayenin
karşısında mısınız? Küresel sermaye
Yani
İşte İsraile veriyoruz. dedi, İsrail küresel sermaye
var. dedi, Niye bu küresel sermayeden rahatsız oluyorsunuz? dedi. Ondan
sonra, şimdi, hani o Davosta gitti, İsrail Başbakanıyla
böyle bir, numaradan bir kavga ediyor gibi görüntüsünü yarattı ya,
aslında bunlar hepsi gösterişti. Yani ondan sonra da getir sen
Efendim, küresel sermayeye ben Türkiyeyi de veririm. diyor yani Tayyip Bey,
ne olacak.
RECEP KORAL
(İstanbul) Sen söylüyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Kendisi söylüyor. Ben niye söyleyeyim ya, kendisi söylüyor.
Küresel sermaye, İsrailin sermayesinden niye korkuyorsunuz? diyor.
Verelim diyor. Türkiyeyi de verelim, ne olacak yani, nasıl olsa
vatanı da faturasını bulduğunuz zaman satalım, ne
güzel diyor. İşte memlekette, ne güzel, her şeyin başı
geliyor, paraya dayanıyor; parayı da bulunca her şeyi kazanmak
mümkün, dolayısıyla satalım diyor.
Bu itibarla,
benim dediğim önergeyi kabul ederseniz en azından
sağlıklı bir sonuca varırsınız.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Tamam, arayacağım.
III.-
Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama isteyen arkadaşlarımızın isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Emek, Sayın Okay, Sayın
Korkmaz, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ekici, Sayın Baytok,
Sayın Özkan, Sayın Kaptan, Sayın Bingöl, Sayın
Coşkunoğlu, Sayın Barış, Sayın Dibek, Sayın
Köktürk, Sayın Köse, Sayın Susam, Sayın Ağyüz, Sayın
Öztrak, Sayın Diren, Sayın Kesici.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) O pusula gönderenler ayrılmasın.
BAŞKAN
Pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan
ayrılmasınlar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, pusulalara bakın, oraya
da girmesinler.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam, bitti.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Süre bitti, kâğıtları veremezsin.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yok, yok, yok
RECEP KORAL
(İstanbul) Nasıl yok ya, nasıl yok?
ATİLA EMEK
(Antalya) Veremezsin, bitti.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Çalışma
süremizin tamamlanmasına çok az bir zaman kalmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 3 Haziran 2009 Çarşamba günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.55