DÖNEM: 23 CİLT: 46 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
99uncu
Birleşim
4 Haziran 2009 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ankara
Milletvekili Haluk Özdalganın, Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Turgutlu Çaldağda nikel madeni
çıkarılmasının çevreye vereceği zararlara ilişkin
gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
3.- Van Milletvekili
Gülşen Orhanın, Dünya Çevre Günü ve Van Gölündeki kirliliğe
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, Dünya Çevre Gününe ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun konuşmasına ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Turgutludaki çevre gününe ve Turgutlu Belediye
Başkanının tutumuna ilişkin açıklaması ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
4.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, geçen
sene Antalyada çıkan orman yangınlarına ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepteki çevre sorunlarına
ilişkin açıklaması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
6.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, yangın söndürme uçakları ve orman
yangınlarına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
7.- İstanbul
Milletvekili Necla Aratın, İstanbul Yeşilyurttaki Olimpiyat
Parkına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
8.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, İzmir Karareis Koyu ve Gerence Körfezindeki
balık çiftliklerine ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
9.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, 5 Haziran Dünya Çevre Günü ve
Çevre ve Orman Bakanının tutumuna ilişkin açıklaması
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesir Ayvalık
ilçesi köylerindeki maden arama ve işletme tesislerinin Altınova Barajında
ve fabrika atıklarının Manyas Gölünde yarattığı
çevre sorununa ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Bandırma
Körfezindeki çevre sorununa ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
12.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, yabancıların kırk dört
yıllığına Suriye sınırını işgal
etmelerinin çevre kirliliği yaratmasına ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
13.- İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişcinin, İzmirin koy ve körfezlerindeki
balık çiftliklerinin taşınmasına ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
14.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolakın, Borçka Barajının kirletilmesine
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Santralı, balık
çiftlikleri ve Silifke Kayraktepe Barajı ile Aksuvat Barajına
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
16.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Malatya Belediyesinin katı
atık tesislerinin tamamlanmamasına ilişkin açıklaması
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
17.-
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın, Ergene havzasında
yaşanan çevre felaketine ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 20 milletvekilinin, turizm sektöründeki
her şey dahil uygulamasının yol açtığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/382)
2.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer ve 21 milletvekilinin, kamudaki geçici personelin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/383)
3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 22 milletvekilinin, Bursadaki hastane
yangını ve sağlık kuruluşlarının
yangına karşı güvenliklerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/384)
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 milletvekilinin, Çevre ve Orman
Bakanlığının uçak ve helikopter ihalesinin
araştırılması amacıyla meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/385)
B) Duyurular
1.- İstanbul
13üncü Ağır Ceza Mahkemesinin bildirmiş olduğu;
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkındaki dosyanın,
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/95) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 04/06/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ve Genel Kurulun bugün saat 19.00a
kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
2.- (10/349) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 04/06/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (10/704) (S. Sayısı: 383)
3.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(10/692) (S. Sayısı: 385)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, RTÜKe yapılan bazı atamalara
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/7632)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, özürlü personelin çalışma
koşullarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/7660)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, özürlü personelin çalışma
koşullarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/7661)
4.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki ihalelerle
ilgili Kamu İhale Kurumuna yapılan başvurulara ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/7723)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00de açılarak sekiz oturum yaptı.
TBMM Başkanı
Köksal Toptan, Şair Nazım Hikmetin ölüm yıl dönümüne ve
edebiyat ve sanattaki zenginliklerimizi geliştirme konusunda Parlamento
olarak bir proje hazırlanmasına ilişkin bir açıklamada
bulundu.
Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe, patates üreticilerinin ve Afyonkarahisar merkez
Kızıldağ köyünün su sorununa,
İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan, Suriye sınırındaki mayından
temizlenecek alanın kullanılmasında kiraya verme yönteminin
yaratacağı sıkıntıya,
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal, Şair Nazım Hikmetin ölümünün
46ncı yıl dönümüne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmının:
111inci
sırasında yer alan (10/166) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmelerinin 03/06/2009 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi,
58inci
sırasında yer alan (10/106) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmelerinin bugünkü birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
81 ve 114üncü
sıralarında yer alan (10/133, 10/169) ile 02/06/2009 tarihli 97nci
Birleşimde okunan (10/381) esas numaralı Meclis araştırma
önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 03/06/2009 Çarşamba günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 386 ve 387 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının, bu kısmın sırasıyla 5inci ve
17nci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 9,
16, 23 ve 30 Haziran 2009 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü
soru önergeleri ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine, 10, 17 ve 24 Haziran 2009 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 03 Haziran 2009
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 263 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar; 9, 16, 23 ve 30 Haziran 2009 Salı günkü birleşimlerinde
15.00-24.00; 10, 11, 17, 18, 24 ve 25 Haziran 2009 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-24.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine; 12, 19 ve 26 Haziran 2009 Cuma
günleri de saat 14.00te toplanarak gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine ve bu birleşimlerde saat 24.00e
kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin Grup
Başkanlarına sataştığına,
Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin şahsına
sataştığına,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, sözlerinin genel bir değerlendirme
olduğuna, Genel Kurulu kastetmediğine,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın sözlerine,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın sözlerini geri alması gerektiğine,
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan, bazı erkek milletvekillerinin konuşma ve
davranışlarına,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağın şahsına sataştığına;
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ,
Başkanın
daveti üzerine, sözlerinin Genel Kurula ve şahıslara dönük gibi
yanlış algılandığına;
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Hükûmetin,
görüşülmekte olan 263 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesinin yeniden görüşülmesine
ilişkin önerisini işleme alması nedeniyle Başkanın
tutumu hakkında açılan usul tartışması sonucunda,
Başkan, tutumunda bir değişiklik olmadığını
açıkladı.
Hükûmetin, 263
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
ihale işlemlerinin değerlendirilmesi amacıyla İç Tüzükün
89uncu maddesine göre yeniden görüşülmesine ilişkin talebinin,
Danışma Kurulunda görüş birliğine
varılamadığından, Genel Kurulun onayına
sunulmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının görüşü Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Hükûmetin istemi kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
(1/543) (S. Sayısı: 263) görüşmeleri tamamlanarak, yapılan
açık oylamadan sonra kabul edildi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubunun
konuşmacılarının konuşmalarında hakaret
kastı olmadığına ve
bir bayan milletvekilinin üzerine yürünmesini kınadığına,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Meclis çalışmalarında
milletvekillerinin belirli bir üslup ve usulle konuşmaları
gerektiğine,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın sözlerinin doğru olmadığı ve
düzeltilmesi gerektiğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
4 Haziran 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere, birleşime 01.51de son verildi.
Köksal
TOPTAN
Başkan
Yusuf
COŞKUN Murat
ÖZKAN
Bingöl
Giresun
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 113
II.- GELEN KÂĞITLAR
4
Haziran 2009 Perşembe
Tasarı
1.- Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/714) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2009)
Teklif
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 2 Milletvekilinin; Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Ek
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/466) (Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.5.2009)
Tezkereler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/819) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2009)
2.- Van Milletvekili
Özdal Üçerin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/820) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğitin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/821) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2009)
Rapor
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı
İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar
ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede
Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 394) (Dağıtma tarihi:
4.6.2009) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 20 Milletvekilinin, turizm
sektöründeki her şey dahil uygulamasının yol
açtığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/382) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.05.2009)
2.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer ve 21 Milletvekilinin, kamudaki geçici personelin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/383)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.05.2009)
3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 22 Milletvekilinin, Bursadaki hastane
yangını ve sağlık kuruluşlarının
yangına karşı güvenliklerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/384) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.05.2009)
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 Milletvekilinin, Çevre ve Orman
Bakanlığının uçak ve helikopter ihalesinin araştırılması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/385) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.05.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, sinema sanatçılarının
desteklenmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1411) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepteki eğitim
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1412) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, iptal edilen öğretim
programlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1413) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
4.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, polislerin özlük haklarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1414) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/05/2009)
5.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, il emniyet müdürlerinin özlük haklarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1415)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
6.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, müze ve ören yerlerinin gelirlerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1416)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sözleşmeli öğretmenlerin
özür grubu tayinlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1417) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/05/2009)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sözleşmeli sağlık
personeline ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1418) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada kapatılan adliyelere
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1419)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyanın iki ilçesindeki
sağlık kuruluşlarına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1420) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/05/2009)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Teknik Eğitim Fakültelerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1421)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, İl müdürlükleri personeline
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1422) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/05/2009)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyadaki sağlık
hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1423) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, esnafın primlerine ve
emeklilerden kesintilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1424) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/05/2009)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Çavdarhisarda sit alanındaki
mahallelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1425) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
16.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyadaki okul eksikliklerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1426)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
17.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Tarım İl
Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1427) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/05/2009)
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, ziraat mühendisi ve veteriner hekim
istihdamına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1428) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/05/2009)
19.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, bazı tutukluların
sağlık durumlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1429) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/05/2009)
20.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, TRTnin bazı yayınlarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) sözlü soru önergesi (6/1430) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2009)
21.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, belediye
işçilerine sendika değiştirmeleri için baskı
yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1431) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/05/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, ülkemizi ziyaret eden Azerbaycan
milletvekilleri hakkındaki konuşmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8183)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, işsizliğe ve ücretlerdeki
vergi yüküne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8184) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
3.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, TOKİ ödemelerinde yaşanan
sıkıntıya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8185) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, sanayide elektrik indirimi
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8186) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/05/2009)
5.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafakın, Kastamonu Bozkurt Belediyesinin
kum-çakıl üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8187) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
6.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Urasın, İncirlik üssünün ABD birliklerinin
kullanımına açılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8188) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2009)
7.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, emeklilere yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8189)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
8.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Deniz Feneri davasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8190)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
9.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bazı illerin AB fonlarından
yararlanamamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8191) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
10.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, İmralıdaki cezaevi
inşaatına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8192) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, çek suçlarına hapis cezası
uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8193) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
12.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, iflas erteleme taleplerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8194)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
13.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Silivri Cezaevindeki bir
tutuklunun sağlık sorununa ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8195) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2009)
14.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Silivri
Cezaevindeki bir tutuklunun sağlık sorununa ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8196)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
15.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, özel sektörde
çalışan özürlülerin primlerinin Hazinece ödenmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8197) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
16.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, ödenmeyen sevk ücretlerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8198) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/05/2009)
17.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, SGKnın açığına ve
bazı uygulamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8199)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
18.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, bir hakemin durumuna ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi
(7/8200) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
19.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
yurtların afetlere hazırlık durumlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/8201)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
20.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
yurtların afetlere hazırlık durumlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/8202)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
21.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, yangın çıkan bir yurdun
yöneticilerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/8203) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/05/2009)
22.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Özalp ilçesindeki bir olaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8204)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
23.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Başkalede meydana gelen bazı olaylara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8205) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
24.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın,
Diyarbakırdaki bir ilköğretim okulunda meydana gelen olaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8206) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
25.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayserideki belediyelerin
doğrudan temine yönelik alımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8207)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
26.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Dikili Limanına ucuz akaryakıt
sağlanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8208) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/05/2009)
27.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, mayınlı arazilerin temizlenmesi
işinin fayda-maliyet analizine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8209) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2009)
28.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
yurtların afetlere hazırlık durumlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8210) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/05/2009)
29.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, usulsüz yönetici atamaları
iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8211) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/05/2009)
30.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, ek ders ücretlerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8212)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
31.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Andımız ile ilgili
açıklamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8213) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2009)
32.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın,
Diyarbakırdaki bir ilköğretim okulunda yaşanan olaya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8214) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
33.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmandaki Yeşil Kart
uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8215) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/05/2009)
34.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, Trabzon İl
Sağlık Müdür Vekili ve Müdür Yardımcısı
hakkındaki bazı iddialara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8216)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
35.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, KKKA vakalarına
karşı alınacak tedbirlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8217)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
36.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursanın bazı ilçelerindeki hastane
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8218) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
37.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Manisada doludan zarar gören üzüm
üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8219) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/05/2009)
38.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, üreticilerin kredi
borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8220) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2009)
39.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, veteriner sağlık teknisyenleriyle
ilgili yargı kararlarının yerine getirilmediği iddialarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8221) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
40.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, karayolu
taşımacılığı belgeleri ücretlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8222)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
41.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Diyarbakır-Van arasında uçak seferleri
düzenlenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8223) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/05/2009)
42.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, Zonguldakdaki bölünmüş yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8224) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2009)
43.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, İzmir ve Bodrum Havaalanlarındaki
eksikliklere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8225) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/05/2009)
44.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, usulsüz
yerleştirildiği iddia edilen bir personele ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8226) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
45.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, bir güvenlik
görevlisinin öğrenci dövdüğü iddiasına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8227)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
46.- Ankara
Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt dışındaki Türklerle ilgili
bir sempozyuma ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/8228) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/05/2009)
47.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, bir grubun
Esenyurttaki depolama tesislerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/8229) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2009)
48.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, kamu personel rejimi reformuna
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/8230) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/05/2009)
49.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Bandırma Sülfürik Asit
Tesislerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8231) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/05/2009)
50.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsa Sınır Ticaret
Merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/8232)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2009)
51.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bir baraj yapımına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8233) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2009)
4 Haziran 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklamayı
başlatıyorum ve üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz isteyen Ankara
Milletvekili Nazmi Haluk Özdalgaya aittir.
Buyurun
Sayın Özdalga. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Haluk Özdalganın, Dünya Çevre
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
HALUK ÖZDALGA
(Ankara) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
hayırlı sabahlar diliyorum, saygılarımı sunuyorum.
Biliyorsunuz
yarın Dünya Çevre Günü. Bizim ve bütün dünya halklarının
kutlayacağı bu gün nedeniyle söz aldım.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Dünya Çevre Gününü bu yıl, yarın,
Türkiye olarak daha önce hiç olmadığı kadar iyi çevre
koşullarında ve daha önce hiç olmadığı kadar yüksek
çevre standartlarına sahip olarak kutluyor olacağız ama çevre
konusundan hiç eksiğimiz yok, yapacak hiçbir şeyimiz kalmadı da
demiyorum. Aksine, yapacak çok şey var. Bu çerçeve içinde bazı
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bugün belediye
sınırları içinde yaşayan nüfusumuz itibarıyla, bu
nüfusun tamamı, hemen hemen yüzde 100ü sağlıklı içme suyu
temin eden iletim ve dağıtım sistemlerine sahiptir. Yine
belediye nüfusumuzun yüzde 90ı kanalizasyon sularını toplayan
ve uzaklaştıran şebekelere sahiptir ve bu suların yüzde
60ı arıtma tesislerinde arıtılarak çevreye
bırakılmaktadır. Katı atıklar açısından,
yani çöpler açısından ise sıhhi bir şekilde depolama ve
bunların bertaraf edilmesi belediyelerimiz açısından, belediye
sınırları içindeki nüfus açısından yüzde 45 düzeyindedir.
Hava temizliği açısından önemli aşamalar katettik ve
Türkiye'nin 81 ilinin hepsinde düzenli olarak hava kalitesi izlenmektedir ve
egzoz emisyon ölçümleri yapılmaktadır.
Diğer
taraftan, bildiğiniz gibi, iklim değişikliğiyle mücadelenin
en önemli hukuki aracı Kyoto Protokolünü Türkiye Büyük Millet Meclisi
şubat ayında kabul ederek ülkemizin elini güçlendiren ve iklim
değişikliğiyle mücadeleye önemli katkılar sağlamada
önünü açan bir adımı attı.
Bir başka
çok önemli ve iyi haber de şudur: İnşallah içinde
bulunduğumuz 2009 yılının sonuna kadar çevre
başlığını açmış olacağız Avrupa
Birliği müzakerelerinde. Bu çevre başlığı,
biliyorsunuz, Avrupa Birliği Türkiye ilişkilerinde, siyasi konular
hariç bırakılırsa, hariç tutulursa en önemli konuların
başında gelmektedir ve öylelikle Avrupa Birliği
ilişkilerinde çok önemli bir sıçramayı da
sağlamış olacağız.
Bütün bu
saydıklarımın hepsi küçümsenmeyecek, azımsanmayacak
sonuçlardır. Bu arada çevre açısından henüz
başaramadığımız ama ulaşmakta kararlı
olduğumuz bazı hedeflere de kısaca değinmek istiyorum.
Bunların en önemlilerinden bir tanesi ileri prensiplere dayanan verimli ve
rasyonel bir su yönetimine geçilmesidir. Bunun üç tane hedefi, üç tane prensibi
vardır. Bunlardan birisi su yönetiminde çok başlılığa
son verilmesidir. İkincisi, bu tek elden yürütülecek su yönetiminin su
çevrimi dediğimiz, yani kar ve yağmur olarak yağıştan
akış, bu suların toplanması, kullanılması,
kirletilen suların arıtılması ve buharlaşmaya kadar
geçen su çevrimi dediğimiz bu aşamanın hepsinin bir bütüncül
bakış açısıyla ele alınmasıdır. Üçüncü en
önemli prensip ise -bu çok önemlidir- su yönetiminin havzalar bazında,
yani, nehirlerin ve kapalı havzalarda büyük göllerin oluşturduğu
havzalar bazında yönetime geçilmesidir ki, bugün bu yönetim
bildiğiniz gibi Türkiye'nin idari taksimatı çerçevesinde
yapılmaktadır.
Bu arada
şuna hemen değinmek istiyorum: Kalkınma ve sanayileşme
çabalarımız sırasında maalesef vatan
topraklarımızın can damarı ve göz bebeği olan pek çok
nehrimizi ve gölümüzü kirlettik. Bunları temizlemek ve bu çok değerli
doğal varlıklarımızı bizden sonra gelecek
kuşaklara o şekilde teslim etmek büyük bir görevdir bizim için,
hepimizin omuzlarında olan.
Son olarak iki önemli
hususa işaret etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özdalga, devam edin.
HALUK ÖZDALGA
(Devamla) Çevre konusu devletin ve hükûmetlerin tek başına
altından kalkabileceği bir konu değildir kesinlikle, çevre
koşullarının iyileştirilmesi ve muhafaza edilmesi. Bu
amaçla, gönüllü sivil toplum kuruluşlarımızın ve özel
sektörün katkısını ve iş birliğini sağlamak
zorundayız.
Bir ikinci önemli
husus da şudur bu çerçevede. Biliyorsunuz çevre konusunda bugüne kadar
yaptığımız yatırımların maddi
kaynağı, finansal kaynağı ya kamu kaynaklarından,
kamudan, belediyeler dâhil kamudan ya da uluslararası kuruluşlardan
aldığımız hibe ve kredilerden gelmektedir. Ama çevre
koşullarımızı hızlı bir şekilde
iyileştirmek için kamu kaynakları ve uluslararası finans
kuruluşlarından gelen hibeler ve krediler kesinlikle yeterli
değildir. Özel sermayenin, özel girişimcilerin, özel finansman
kaynaklarının da hızlı bir şekilde devreye
sokulması gerekmektedir.
Bu duygularla ve
düşüncelerle hepinizin, milletimizin Çevre Günü kutlu olsun diyorum.
Sevgiler,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdalga.
Gündem
dışı ikinci söz, Manisa ili Turgutlu ilçesinde nikel madeninin
çıkarılmasının çevreye vereceği zararlar hakkında
söz isteyen Manisa Milletvekili Ahmet Orhana aittir.
Buyurun
Sayın Orhan.
2.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhanın, Turgutlu
Çaldağda nikel madeni çıkarılmasının çevreye
vereceği zararlara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
AHMET ORHAN
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından Turgutlu Çaldağ nikel madeninde
orman alanında yer tahsisi yapılması sonrası yaşanacak
çevre ve doğa felaketiyle ilgili gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir süreden beri
maden çıkarma faaliyetlerinin sürdüğü bölgede Bakanlıkça
alınan kararlar sonrası yeni bir safhaya gelinmiştir. Bu yeni
safhada yüzde 1,14 oranındaki nikel ve kobalt İngiliz sermayeli
ruhsat sahibi firma tarafından uygulanmak istenen sülfürik asit liçi
yöntemiyle zenginleştirilmesi söz konusudur.
Belli tane
iriliğine getirilmek suretiyle hazırlanan cevherler sülfürik asit ile
temas ettirilerek nikel ve kobaltın asit çözeltisine geçirilmesi ve yüzde
20 seviyesinde nikel ihtiva eden jel hâline getirilmesi söz konusudur. Bu
çalışma açık bir ortamda yapılacaktır. Bu faaliyet bir
laboratuvar ortamında olsa son derece masum olabilirdi. Ancak, maalesef,
dünyanın en önemli ovalarından biri olan Gediz Ovasında
yapılmak istenmektedir. Her şeyden önce asit ve cevherin muamele
edilebilmesi için genişliği 100, boyu da 2 bin metreyi bulan bir
sahaya ihtiyaç vardır ki, burada başka bir felaket
yaşanmaktadır.
Bu alanın
önemli bir kısmı yirmi beş-otuz yıl önce erozyonu önleme
çalışmaları çerçevesinde elle dikilerek bölgede yaşayan
köylülerimizin de ihtimamıyla büyütülmüş kızılçam
ağaçlarıyla örtülüdür. Söz konusu olan yüz, bin, 2 bin değil,
neredeyse 300 bin, evet, tam 300 bin yetişkin kızılçam
ağacı katledilecektir. Unutmayın ki yaş kesen baş
keser! Bunun kabul edilmesi, içe sindirilmesi mümkün değildir.
Felaketler sadece
bundan ibaret değildir değerli milletvekilleri. Cevherin
zenginleştirilmesinde kullanılacak olan sülfürik asit ayrı bir
felakettir. Sülfürik asit kimya biliminde en kuvvetli asitlerden olup insan ve
doğa için son derece tehlikelidir. Bahsettiğimiz cevher
zenginleştirmede kullanılacak sülfürik asit miktarı günlük 3 bin
tondur. Yani günde 3 milyon kilogram aside ihtiyaç vardır. Firmanın
planına göre Gediz Nehrinin yanı başında, Gediz
Ovasında üretilecektir. Başka bir deyişle, yurdumuzda üretilen
sülfürik asit kadar sülfürik asit Gediz Ovasında, hem de kara yoluyla taşınarak
kullanılacak ithal kükürtten üretilecek. Dikkatlerinizi çekiyorum, yurt
içinde üretilen toplam sülfürik asit kadar asit Gediz Ovasında
üretilecektir. Böyle bir asit üretiminin bir ağır sanayi bölgesi
değil, dünyanın en güzel ovasında, Egenin kıt su kaynaklarını
ve doğasını riske sokacak şekilde yapılması kabul
edilemez bir gerçektir. Bu kapsamda kullanılacak olan kireç taşı
ve soda kürü de ciddi risklere sebebiyet vermektedir.
Bir diğer
önemli husus da, ihtiyaç duyulan sudur. Değerli milletvekilleri, sizlerin
de çok iyi bildiği gibi, Ege Bölgesi, mutedil iklimine rağmen su
kaynakları son derece yetersiz bir bölge olup, Gediz ve Menderes nehirleri
bir tarafa bırakılırsa önemli bir akarsu kaynağı
yoktur. Gediz Ovasının yegâne akarsu kaynağı ise kendine
adını veren Gediz Nehridir. Maden de hemen yanı
başına ve bu su kaynağından istifade edilecek şekilde
yer almıştır ki, bu durumun hiçbir surette kabulü mümkün
değildir.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 5 Haziran Dünya Çevre Günüdür. Çevre
sorunlarına dikkat çekmek üzere bu günü vesile kılarak dikkatlerinizi
Manisanın şirin ilçesi Turgutluya çekmek istiyorum. Konunun bir
başka yönünü de dikkatlerinize sunmak istiyorum. Yazılı
basında tekzip edilmeyen açıklamalar üzerinde durmak istiyorum.
Turgutlunun AKPli Belediye Başkanı sivil toplum örgütleriyle bir
araya geliyor ve Kesinlikle verme-alma algılaması içinde
değiliz. Orman kesilmeyecek, sülfürik asit
toprağımızı, havamızı, suyumuzu kirletmeyecek.
Gelen eleştirileri de dikkate alarak Turgutlunun istediği olacak.
diyor. Tarih Eylül 2007. Ne olduysa, bu konuşmadan bir buçuk yıl
sonra Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odasının aylık olağan
meclis toplantısında konunun gündeme gelmesi üzerine
açıklamalarda bulunan Turgutlu Belediye Başkanı Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin uluslararası anlaşmalara ve tahkime
imzaladığı taahhütnameler var. Yani bu konuda atılan
imzaları ve alınan kararları uygulamazsa tazminat ödemeyle
ilgili bir sıkıntısı var. Ben bu anlatılanları
Bakanın ağzıyla anlatıyorum. Sayın
Bakanımız, hem şirket hem İngiliz Büyükelçiliği hem de
İngiltere Hükûmeti tarafından sıkıştırılmaya
başlandık. Sayın Bakan beni çağırdı.
Başkan, biz sıkıştık, maalesef kendi
kazdığımız kuyuya düştük. dedi. Şu saatten sonra
yapılacak şeyin en faydalı olacak şekilde bundan
faydalanılmasının sağlanmasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Orhan, devam edin efendim.
AHMET ORHAN
(Devamla) - Şimdi soruyorum: Sayın Çevre ve Orman Bakanı,
bunları söylediniz mi? İngiliz Hükûmetinin, İngiliz
Büyükelçiliğinin baskısı altında mısınız?
Doğal
çevrenin korunması
1972 yılında İsveçin Stockholm
kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı
toplanmış ve 5 Haziran gününün Dünya Çevre Günü olması
kararlaştırılmıştır. Bu vesileyle de Dünya Çevre
Gününü de kutlarken, bu değinmiş olduğum hususun dünya ekolojik
dengeleri açısından da değerlendirilmesi hususunu dünya ve Türk
kamuoyunun ilgilerine sunuyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle, bu yaşanacak felaketin engellenmesi için başta
Sayın Hükûmet, Manisalı ve Turgutlulu hemşehrilerimiz olmak
üzere, Ege Bölgesinde bu zor ekonomik koşullar altında
yaşamını sürdürmeye çalışan
vatandaşlarımızdan ve yüce şanlı geçmişi olan,
yaptığı mimari eserlerde kuşlara bile yuva yapan merhametli
Türk milletinden destek istiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Orhan.
Gündem
dışı üçüncü söz Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz isteyen Van
Milletvekili Gülşen Orhana aittir.
Buyurun
Sayın Orhan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Van Milletvekili Gülşen Orhanın, Dünya Çevre
Günü ve Van Gölündeki kirliliğe ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
GÜLŞEN ORHAN
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Haziran Dünya
Çevre Günü dolayısıyla çevre kirliliği ve Van Gölüyle ilgili
konuşmak üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
5 Haziran 1972
yılında Stockholmde toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve
İnsan Konferansı, temiz ve sağlıklı bir çevrede
yaşamanın temel bir insan hakkı olduğunu karar altına
almıştır. Bu tarihten itibaren, Konferansın
toplandığı tarih Dünya Çevre Günü olarak kutlanmakta, bir
anlamda bu, çevre koruma alanında bir milat olarak ele
alınmaktadır.
O tarihten bu
yana dünyada ve ülkemizde çevreyi koruma adına birçok gelişmeler
olmuştur ancak aynı zamanda giderek daha fazla çevresel
sorunların ortaya çıktığı da bir gerçektir. Tüm iyi
niyetli çabalara rağmen sürdürülebilir bir kalkınma kültürü
geliştirilememiştir. Karmaşıklaşan ticari faaliyetler
ve yeni tüketim kültürü çevre üzerinde onarılamaz ve geri çevrilemez bir
hasara sebep olmuştur.
Son
yıllardaki hızlı gelişme süreciyle beraber nüfus
artışı, aşırı ve kontrolsüz tüketim öyle bir hâl
aldı ki bugün doğayı insanoğlundan koruma ihtiyacı
hasıl olmuştur. Dolayısıyla, dünya hızla, tüm
canlılar için yaşanamaz hâle gelecek bir sürece doğru
ilerlemektedir. Bugün artık dünyanın, aynı zamanda üzerinde
yaşayan tüm canlıların geleceği için bu gidişe dur
demek gerekmektedir zira üzerinde hayat bulabileceğimiz başka bir
gezegen henüz keşfedilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, unutmamalıyız ki insan, her ne kadar çevreye
hükmediyor olsa da onun sahibi değildir; o çevrenin içinde yaşar ve
onun bir parçasıdır. Her nesil doğar, yaşar ve yerini bir
sonraki nesle bırakır. Bizler de bizden öncekilerden devraldıklarımızla
yaşıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Stockholmden bu yana Bozulan çevrenin yeniden
onarılması iddiası her gün zikrediliyor olsa da durum tersi
istikamette seyrediyor. Çevrenin yaşadığı tahribat giderek
daha da onarılamaz bir düzeye ulaşıyor. Bu durumun önüne geçmek,
tabii ki kuşların, ağaçların, doğanın işi
değil; bu, biz insanların üreteceği çözümlerle mümkündür.
Erozyondan su
kirliliğine, küresel ısınmadan radyoaktif atıklara kadar
uzanan bir dizi çevresel sorun, konuya bütünsel ve çevre bilimsel bir
yaklaşımla çözüm getirme gereğini tartışılmaz
kılmıştır. Zira, biz doğayı koruduğumuz
müddetçe onda yaşam şansına sahip olabiliriz.
Sayın
milletvekilleri, çevre kirlenmesinin en büyük sebeplerinden biri, bireylerin
yeni tüketim alışkanlıklarını
oluşturmasıdır. Bizce çözüm için en iyi başlangıç da
yine bireylerden geçmektedir çünkü üretirken kirletiyoruz. Evet, ama
inanın, tüketirken daha fazla kirletiyoruz. Örneğin, Van Gölümüz
gibi bir doğa harikası, öyle etrafında onu kirletecek bir sanayi
bölgesi falan olmamasına karşın, üzülerek ve utanarak ifade
ediyorum ki yaklaşık on ve on beş yıl sonra içinde
artık yüzülemez ve balık barınamaz hâle gelecektir.
Gölün
kirlenmesine yol açan en önemli etkenlerden biri katı
atıklardır. Dört bir etrafındaki sular yerleşim yerlerinden
geçerek göle su taşırlar ancak beraberlerinde katı atıklar
ve en önemlisi de doğada ve suda uzun yıllar yok olmayan plastik
maddeler taşırlar. Aynı zamanda, çevredeki yerleşim
alanları, mesire yerleri bu sürece katkı sunuyor. Göldeki her bir
plastik bir insanın elinden geçerek oraya ulaşıyor. Demek ki
bizler bu sürece dolaylı veya dolaysız olarak müdahil oluyoruz, kendi
ellerimizle yaşam kaynağımızı tehlikeye atıyoruz.
Her gün
yaptığımız alışverişlerde gereğinden
fazla pervasızca evlerimize taşıdığımız
plastik poşetler, gün geçtikçe kullanımı yaygınlaşan
plastik hazır yemek servisleri çevre için ciddi sıkıntılar
yaratmaktadır. Bu noktada işin kaynağından başlayarak
bu gidişe dur demek, bireylerin çevre
duyarlılığını geliştirmek ve yaygınlaştırmak
şarttır. Gelin hep birlikte plastik yerine uzun süreli
kullanabileceğimiz dayanıklı, çevreye dost torbalar
kullanalım.
Değerli
arkadaşlar, yarın Vanda Çevre
Bakanlığımızın bünyesinde, Valiliğin, Millî
Eğitimin, Çevre İl Müdürlüğünün, yerel ve ulusal bazı sivil
toplum kuruluşlarının TURMEPA, TEMA, VATDO-DER gibi-
üniversitenin, belediyenin ortaklaşa yürüttüğü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Orhan, devam edin.
GÜLŞEN ORHAN
(Devamla) -
bir kampanya başlatılacaktır. Plastik
kullanımını azalt, Van Gölünü yaşat sloganıyla
startı verilecek projeyle gölün ve çevrenin korunması
amaçlanmaktadır. Projeye katkı sunan ve sunacak olan tüm arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum. Bu kampanyanın Doğudan başlayıp tüm
Türkiyeye yayılmasını umut ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde eğitim kurumları bu konuda üzerine
düşeni yapıyor olsa da toplumumuzun bu bilince ulaşmasında
tek odak eğitim kurumları değildir. Bu konuda, kuşkusuz ki
tüm kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın
bu bilincin oluşmasında inisiyatif alması gerekmektedir.
Çevrenin bizim malımız olmadığını, bizim çevrenin
bir parçası olduğumuzu idrak etmemiz gerekmekte. Çevreye olan
pragmatist sevginin yerine gerçekçi ve samimi bir çevre sevgisi inşa
etmeliyiz. Çevreye yönelik sivil toplumculuğu ön plana
çıkarmalı, ileriye yönelik bir bilinç oluşturmalıyız.
Daha birçok şey sıralanabilir ancak hepsi aynı yere
çıkacaktır. O da şudur: Davranışlarımızı
yönlendiren algılarımızın değişmesi
gerekmektedir. Bakınız, yıllardır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son
sözlerinizi alabilir miyim Sayın Orhan.
GÜLŞEN ORHAN
(Devamla) -
imzalamaktan korktuğumuz Kyoto Protokolünü Hükûmetimiz
inisiyatif almak suretiyle imzalamıştır. Yüce Meclisimiz de bu
anlaşmanın onaylanmasını uygun bularak tarihî bir hizmette
bulunmuştur.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Dünya Çevre Gününün kutlama günü olmaktan
çıkarılıp bir kendini sorgulama, motivasyon, tazeleme vesilesi
olarak değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Orhan.
Gündem
dışı her üç konuşmaya da Çevre ve Orman Bakanı
Sayın Veysel Eroğlu cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Eroğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum
efendim.
Ben, gündem
dışı konuşma yapan 3 milletvekilimizin özellikle
konuşmalarına cevap vermek üzere söz aldım, kendilerine -3
milletvekilimize de- teşekkür ediyorum.
Önce, efendim,
malumunuz, 1972 yılından beri 5 Haziran, Dünya Çevre Günü olarak
kutlanmaktadır. Dolayısıyla, ben de sizlerin Dünya Çevre Gününü
şimdiden kutluyorum. Ayrıca, biz, Çevre ve Orman
Bakanlığı olarak Dünya Çevre Günü kutlamaları münasebetiyle
yarın İstanbulda Haliç Kongre Merkezinde bir kutlama programı
yapacağız. Ben bütün milletvekillerimize davetiye gönderdim,
teşrif ederlerse memnun oluruz; onu da ifade etmek istiyorum.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Meclis çalışıyor Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben, müsaade ederseniz, tabii, çevre
hakkında kısa bir bilgi vereceğim.
Çevre, tabii,
bütün insanlığın sorumlu olduğu hayati bir alandır.
Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için, kirlenmelerin önlenmesi,
tabiatın korunarak tahribatın engellenmesi, yeşil alanların
korunması ve yeşil alanların miktarlarının artırılması
elzemdir. Bu hususta kamuoyunun bilgilendirilmesi ve eğitilmesi de çok
büyük önem arz etmektedir.
Özellikle, Çevre
ve Orman Bakanlığı olarak, çevreyi, havası, suyu ve
toprağı ile bir bütün olarak ele alıyoruz ve
çalışmalarımızı bir bütünlük içerisinde uyumlu olarak
yürütüyoruz. Önce hava kirliliğiyle alakalı kısa bir bilgi
vermek istiyorum.
Hava
kirliliğiyle etkili bir mücadele sürdürülmektedir. Bu maksatla, ulusal
hava kirliliğiyle alakalı hava kalitesi ölçüm ve izleme ağı
kurulmuştur. Bu çerçevede, 2003 yılında 16 adet ölçüm
istasyonumuz varken bu sayıyı 7 kat artırarak 2008
yılında 116ya çıkardık. Hedefimiz bu sayıyı,
yani hava kirliliğini ölçüm istasyonlarının sayısını
2010 yılında 160a, 2014 yılında da 209a
ulaştırmaktır. Ülkemizde hava kirliliği, genel olarak,
ısınma, sanayi ve motorlu taşıtlardan
kaynaklanmaktadır. Bunların yanında, büyük şehirlerimizde
çarpık şehirleşme, şehirlerin topoğrafik
yapısı, atmosferik şartlar ve meteorolojik parametreler, bina ve
nüfus yoğunluğu gibi etkenler de özellikle kış
mevsimlerinde, sezonlarında kirliliğin bazı yerlerde
artmasına katkıda bulunmaktadır.
Bakanlığımızca çıkarılan yönetmeliklerle ithal
kömürlerin yanı sıra yerli kömürlerin de illerin atmosferik
şartlarına göre kullanımı düzenlenmiştir. Motorlu
taşıtlardan kaynaklanan egzoz emisyonlarının ölçülerek
kontrol edilmesi maksadıyla Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü
Yönetmeliği Bakanlığımızca yayınlanmış
ve 81 ilimizde taşra teşkilatı vasıtasıyla
uygulanmaktadır. Özellikle ulusal mevzuatımızın AB Çevre Mevzuatına
uyumlulaştırılması maksadıyla endüstriyel
kaynaklı hava kalitesinin korunması kapsamında
çalışmalarımızı yürütüyoruz.
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Bakan, önce balık çiftliklerini halledin de
göreyim sizin otoritenizi.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Biraz da gürültü kirliliğinden
bahsetmek istiyorum. Nüfus artışı, sosyal ihtiyaçlar, hızla
gelişen teknoloji ve sanayi ile her geçen gün artan gürültü,
vatandaşlarımıza huzur bulacak sakin mekânlar
bulmamızı zorlaştırmaktadır. Gelinen nokta
itibarıyla, gürültü, bütün dünyada varlığını
hissettiren çağımızın sinsi bir
hastalığıdır. Yapılan araştırmalara göre 65
desibelin üstünde sese maruz kalan insanlarda kalp ve kan dolaşım
rahatsızlıkları oluşmaktadır. Bilhassa gece zaman
diliminde 35 desibelin üzerinde sese maruz kalındığında
uyku bozuklukları ortaya çıkabilmektedir.
Bakanlığımız çevresel gürültüyü kontrol altına almak
için AB direktiflerine tam uyumlu olarak Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi
ve Yönetimi Yönetmeliğini Mart 2008 tarihi itibarıyla yürürlüğe
koymuştur. Özellikle gürültüyle ilgili haritalar çıkarılacak,
ona göre tedbirler alınacaktır.
Biraz da
atık su arıtımı ve atık yönetiminden bahsetmek
istiyorum. Bilindiği üzere, katı atıkların, tıbbi
atıkların bertarafı, aynı zamanda atık suların
arıtımı ve nehir havzalarının korunması ülkemizde
çok önem arz eden bir husustur. Ben, katı atıklarla ilgili
yapılan çalışmalardan kısaca bahsedeyim. Hakikaten bu konuda
büyük mesafeler katettik. Misal olarak 2003 yılında 15 adet düzenli
depolama tesisi, yani katı atık bertaraf tesisiyle 23 milyon nüfusa
hizmet edilirken şu anda 39 tesisle 31 milyon nüfusa katı atık
bertaraf tesisi olarak hizmet verilmektedir. Ancak, bildiğiniz üzere, daha
önce de izah etmiştim sayın milletvekillerim, Katı Atık
Eylem Planını hazırladık ve 2012 yılı sonuna
kadar, ülkemizde yaşayan, bilhassa şehirlerde yaşayan 57 milyon
nüfusun katı atıklarının ve tıbbi
atıklarının düzenli toplanıp bertaraf edilmesiyle ilgili
bir planlama yapılmıştır. Bu hedefi de gerçekleştireceğimize
inanıyorum. Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği ile
2008 yılından itibaren belediyelere, konutlardan
kullanılmış kızartmalık yağların
toplanması yükümlülüğü getirilmiştir. 110 belediyede
yaklaşık 4,5 milyon kişinin ambalaj atığı
kaynağında ayrı olarak toplanmaktadır.
AHMET ERSİN
(İzmir) Balık çiftliklerini halletmezsen hepsi hikâye. Balık
çiftliklerini çözmezsen hepsi hikâye.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Balık çiftliklerine de
geleceğim. Biz çözeceğiz, merak etme.
2008
yılında ülke genelinde 218 ambalaj atığı, toplama,
ayırma ve geri dönüşüm tesisiyle yılda 1,5 milyon ton ambalaj
atığı ekonomiye kazandırılmıştır. 2009
yılı sonu itibarıyla tesis sayısının 250ye,
toplanan ambalaj atık miktarının da 2 milyon tona -bakın, 2
milyon ton- ulaşmasını hedefliyoruz. Bunlar daha önce çöple
karışıyordu. Ayrı topluyoruz. 2 milyon ton ambalaj
atığı ayrı toplanacak.
Tabii özellikle
atık suların arıtılması konusundan da kısaca
gelişmelerden bahsetmek istiyorum. Bakın, 2003 yılından
bahsedersek 278 belediyenin atık suyu arıtılırken bugün bu
rakam 436ya yükseltilmiş. Hedefimiz 2010 yılında 510 belediyede
atık su arıtımı sağlayacak, toplam belediye nüfusunun
da yüzde 73ünün atık su arıtma tesisinden geçirildikten sonra
alıcı ortama verilmesini hedeflediğimizi burada belirtmek
istiyorum.
Bir de ülkemizde,
bildiğiniz üzere, 25 nehir havzası var. Bu havzalarda ilk defa
Bakanlığımız döneminde bütün havzayı dikkate alan bir
eylem planı hazırlanmıştır. Nitekim biz
geçtiğimiz haftalarda İzmirde Gediz ile alakalı eylem
planını açıkladık. Daha sonra Büyük Menderes, Ergene ve
diğer havzalarla ilgili, bilhassa içme suyu temin edilen havzalardan
başlayarak, bu havzaların bütünüyle korunması konusunda, yani nehir
havzalarının korunması konusunda çalışmalar devam
edecektir.
Bakın, bu
yatırımlar neticesinde, ülkemizde 2003 yılında 139 adet
mavi bayraklı plaj ve marina varken, bu sayı 2008 yılında
271e yükselmiştir. Bunlardan 253ü plaj olup, Türkiye mavi bayraklı
plaj sayısı bakımından İspanya, Yunanistan ve
Fransadan sonra dünya dördüncüsüdür. 2009 yılı itibarıyla mavi
bayraklı plaj sayımız 286ya, marinamız ise 14e
yükselmiş olacaktır.
Çevre
denetimlerini hızla sürdürüyoruz. Bir de şunu ifade edeyim: Çevre
düzeni planları ülkemizde fevkalade önemi haiz bir husustur. Yani
1/100.000 ölçekli çevre düzenleri planlarında şu ana kadar 31 ilin
içinde bulunduğu 10 planlama bölgesine ilişkin 1/100.000lik çevre
düzeni planları onaylanarak, yaklaşık ülkemizin 33 milyon
hektarlık alanı plana kavuşmuştur. Yani 78 milyon
hektarın 33 milyonu, yani yaklaşık yüzde 50ye yakını
çevre düzeni planına kavuştu. Şu anda biz bu çevre düzeni
planlarını bu sene sonu itibarıyla yüzde 65e çıkarmak
istiyoruz ve 2012 yılı sonuna kadar 1/100.000 ölçekli çevre düzeni
planlarının tamamını bitirmeyi hedefliyoruz.
Bakın, 2003
yılında ülkemizin sadece çevre planları yüzde 5,5unda
vardı. Yüzde 5,5tan şu anda yüzde 65e ve 2012 sonunda yüzde 100e
çıkacağız. Bu gerçekten çok büyük bir adımdır çevre
açısından.
Bir de
ağaçlandırmayla alakalı da şunu ifade edeyim: Biz, az önce
orman teşkilatımızın 130uncu kuruluş
yılını kutladık. Ben de sizlerin 130uncu orman
teşkilatı yılını, seneidevriyesini kutluyorum.
Hakikaten orman teşkilatımız gerek Orman Genel Müdürlüğü
gerekse Ağaçlandırma Erozyon Kontrol Genel Müdürlüğü, her iki
genel müdürlük, bildiğiniz üzere 1 Ocak 2008 tarihinde
başlatılan ağaçlandırma ve erozyon kontrolü eylem
seferberliği çerçevesinde her yıl hedefler koymuştur. Misal
olarak 2008 yılındaki hedefimiz 420 bin hektarlık alanda
ağaçlandırma ve bozuk ormanların ıslahı programı
vardı ama teşkilat veyahut da sivil toplum kuruluşları,
kamu kurum ve kuruluşları gerçekten çok güzel çalıştı,
herkesi gönülden kutluyorum. 420 bin hektar yerine, biz, şu anda 463 bin
hektarı 2008 yılında yakaladık, hedefimizi aştık
ve bu sayede 2009 yılında da, ben az önce toplantıda da -büyük
bir kalabalık, bütün teşkilatımız oradaydı- bu
yıl da 500 bin hektarı yakalamayı kendilerinden rica ettim,
onlar da söz verdiler. Bu yıl da 500 bin hektarlık alanda ağaçlandırma,
bozuk ormanların ıslahını gerçekleştireceğimizi
ben burada ifade etmek istiyorum ve 2012 yılı sonuna kadar,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bu rakamı biz 2
milyon 300 bin hektara çıkaracağız, 2 milyon 300 bin hektar.
Tabii ki, az önce
Sayın Milletvekilimiz iklim değişikliği ve Kyotodan
bahsetti. Ben Meclisimize gerçekten bu İklim Değişikliği ve
Kyoto Protokolünün tanınması konusunda gösterdiği hassasiyetten
ve bunun kabulünden dolayı teşekkür ediyorum. Zaten biz bu konuda da,
değerli milletvekilleri, Kopenhagda 2009 yılı sonunda
yapılacak olan taraflar toplantısına kalabalık bir grupla,
uzmanlarla birlikte katılacağız ve ülkemizin orada menfaatlerini
mutlaka koruyacağız, bunu da özetle ifade etmek istiyorum.
Bir de ben,
müsaade ederseniz, Sardes Nikelle alakalı, Sayın Ahmet Orhan, Manisa
Milletvekilinin gündem dışı konuşmasıyla ilgili bir
açıklamada bulunmak istiyorum.
Efendim, bu
Sardes Nikel 2002 yılında kurulmuş, yabancı sermayeli bir
anonim şirket. Turgutludaki, Çal Dağındaki nikel madenlerini
kazanmak arzu ediyor. Bu maksatla kendileri müracaat etmiş ve müracaat
neticesinde
Bakın, 8 Haziran 2005 tarihinde ÇED
çalışmaları için müracaat etmiş. Halkın
katılım toplantısı da 28 Temmuz 2005te
yapılmış. Kapsamlaştırma toplantısı 2
Ağustos 2005 tarihinde tamamlanmış. İnceleme
değerlendirme toplantısı 16 Aralık 2005te
yapılmış ve ÇED olumlu kararı da 19 Ocak 2006 tarihinde
verilmiş. Tabii, bununla ilgili işleyiş nasıl oluyor, ben
size onu arz etmek istiyorum.
Biliyorsunuz,
yüce Meclisimizin kanunlaştırmış olduğu Maden Kanunu
var. Bir firma, kurum, neyse, herhangi bir işletmeci Maden Kanununa göre
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel
Müdürlüğüne müracaat ediyor, neticede müracaat ettiği alan da uygunsa
o firmaya ruhsat veriliyor, maden çıkarma ruhsatı, bu Kanunla.
Tabii, bu izin, ruhsat verildikten sonra, bununla ilgili, eğer burası
ormanlık alanda kalmıyorsa bu takdirde işletme için ÇED
çalışması başlıyor yani çevre etki değerlendirme
çalışması.
Bakın, bu
ÇED çalışmasını Bakanlığımız koordine
ediyor fakat bütün kurumların temsilcileri var burada, bütün
kurumların. İlgili belediyelerine, büyükşehir varsa
büyükşehir belediyesine, ilgili bütün kamu kurumlarına davet gönderiliyor
ve bunların görüşü alınıyor. Neticede, eğer ÇED olumlu
ise bu ÇEDde alacağı tedbirlere göre işletmesini yapmaya
başlıyor ama eğer ÇEDde taahhüt ettiği birtakım
tedbirleri almıyorsa bu takdirde Bakanlığımız bunu
işletme esnasında da kontrol ediyor. Önce, ikaz olarak Çevre
Kanununda belirtilen cezaları firmalara veriyor, arkasından ceza
katlanarak ikinci bir ceza, daha sonra kapatma işlemi başlıyor
yani işleyiş bu.
Peki,
ormanlık alansa
Gene Maden Kanununa göre ormanlık alanda Orman
Genel Müdürlüğüne müracaat ediyor. Diyor ki: Ben bu alanda madenler
çıkartacağım. Daha sonra burayı ıslah ederek tekrar
geri olarak iade edeceğim. şeklinde müracaat ediyor. Bu konuda,
Sardes de gerekli müracaatı orman teşkilatına yapmış,
Orman Genel Müdürlüğümüze ve ÇED çalışmaları
tamamlandıktan sonra yapıyor.
Ancak şuna
dikkatinizi çekmek istiyorum: Bakanlığımızca 2006
yılında verilen ÇED olumlu raporuna Danıştay 6. Dairesi
tarafından yürütmenin durdurması istemi yapılmış
bazı kişiler tarafından, bu talep reddedilmiş. Daha sonra,
söz konusu faaliyete ilişkin olarak Manisa İdare Mahkemesinde
açılan faaliyetin durdurulmasına ilişkin dava
sırasında hazırlanan bilirkişi raporunda -ki burada
isimlerini vermek istemiyorum, 3 tane profesör var- aynen şöyle diyor:
Maden işletmesinin her aşaması ve işletme faaliyetinin sona
ermesinden sonra da çevreye zarar vermeden gerçekleşmesi ve olumsuz
olabilecek etkilerin en aza indirilmesi konusunda en son teknolojilerin ve
ulusal ve uluslararası standartların gerektirdiği bütün
tedbirlerin alınarak sağlanacağı belirtilerek
hazırlanan ÇED raporunun olumlu ve yeterli görüldüğü belirtilmiş
ve böylece, Manisa İdare Mahkemesinden de yürütmenin durdurulma
kararı reddedilmiştir.
Netice olarak
şunu ifade edeyim: Tabii, bunlar, bu kararlardan sonra Orman Genel
Müdürlüğüne müracaat ederek Maden Kanununa göre bu alanların
kendilerine müsaade edilmesini talep
ettiler. Ancak ben
bunu -bakın, ta 2006 yılında- 2007 yılında
bakan olduğum zaman -bu konu hassas- bizzat yerine giderek incelemeye
karar verdim ve Turgutluya giderek yerinde, kendim, bizzat inceledim.
Ayrıca, bu konuda uzman 5 kişilik bir heyeti de dünyadaki nikel
işleyen, Kanada gibi, Amerika, Avrupadaki gibi birtakım tesislerle
ilgili araştırma yapılması talimatını verdim.
Neticede,
kendilerine şunu söyledik. Suyla alakalı talepleri vardı. Gediz
Nehrinden veya birtakım kaynaklardan yılda takriben 3-4 milyon
metreküp su talep ediyorlardı. Biz dedik ki: Bu suyu veremeyiz çünkü o
bölgede suya ihtiyaç var. Dolayısıyla, kendileri bunun üzerine
projede ilave olarak bir değişiklik yaptılar; dediler ki:
Mademki su kaynakları sıkıntılı. Turgutlunun
atık suları şu anda doğrudan, Salihli gibi, Turgutlu gibi
pek çok orada, Gediz Nehrine doğrudan boşaltılıyor. Biz
Turgutlu ilçemizin atık sularını toplayalım, ileri
biyolojik arıtma tesisinden geçirelim, sonra membrandan geçirmek suretiyle
bu suyu geri kazanalım, bu suyu kullanalım. denildi. Bu bir.
İkinci husus
da, bir de dedik ki: Sizin bu alanlarla ilgili de çevre açısından da
tedbirler almanız gerekir. Bakın, şu anda, dediler ki: Biz kesilecek
ağaçları 3 katı, hatta talep edilirse daha fazla sayıda
ağaç dikelim. Nitekim, Irlamaz Deresi civarında kalan
kısmının rehabilite edilip, yaklaşık 150
hektarlık alanın şehir ormanı, yani Turgutlu Kent
Ormanını oluşturması şeklinde taahhütte bulundular.
Bunun
dışında, bakın, suyun daha önce 4,5 milyon metreküp su
kullanılma ihtiyacı vardı. Bunu 3,1 milyon metreküpe
düşürdüler. Sülfürik asit üretim tesislerinde, soğutma sisteminde su
yerine hava ile soğutma yönteminin uygulanacağı, ayrıca
proses içerisinde su devridaimin azami ölçüde kullanılması suretiyle
su ihtiyacının da azaltılacağını taahhüt ettiler.
Ayrıca,
yağmurlardan dolayı akışa geçecek yüzey suları varsa
-işletmeyle ilgili olmamasına rağmen- toplanarak bir havuz
inşa edilmesi, bu havuzlardan yağışlı mevsimlerde
toplanan suların yaz aylarında projede kullanılmasını
taahhüt ettiler.
Ayrıca,
tabii, orada çalışacak çok sayıda eleman var, işçi var.
İstihdam açısından bu faydalı ancak bunlardan oluşan,
yani orada çalışan işçilerin atık suları var. Bu
atık suların da doğrudan nehre verilmemesi açısından
kendilerinin işletmesinde, o işletmede çalışan insanlardan
kaynaklanan atık suları ileri biyolojik arıtacak atık su
arıtma tesisinin de inşa edileceğini kabul ettiler.
Ayrıca,
liç dediğimiz
Özellikle nikel cevherinin zenginleştirilmesi
esnasında kullanılan alana liç alanı diyoruz. Liç
alanındaki herhangi bir şekilde yüzey sularının yer
altına karışmaması açısından, liç alanı
tabanında her türlü sızıntıyı önleyecek tedbirler
alınmasını da kabul ettirdik.
Bakın, bu
maksatla, 30 santim sıkıştırılmış tabana kil
tabakası, artı bu tabakanın üzerine 1,5 milimetre
kalınlıkta yüksek yoğunluklu polietilenden oluşan sentetik
astar; artı -özellikle bu yüksek yoğunluklu polietilen astarın
da geçirimlik katsayısı çok düşük- buna ek olarak ayrıca
yüksek yoğunluklu polietilen astarın da zarar görmemesi
açısından o astarın da üzerine jeotekstil serileceği de
böylece ortaya konuldu.
Netice olarak ben
şunu ifade edeyim: Bu sahayla alakalı zaten ÇED olumlu kararı
daha önce verilmiş, idare mahkemelerine müracaat edilmiş. Bize, Orman
Kanununa göre ve aynı zamanda Maden Kanununa göre ormanda izin verilmesi
gerekiyordu. Biz bu tedbirleri almadan izin vermedik. Ne zaman ki tedbirlerin
tamamını alacağını yani orada yeni bir su
kaynağı kullanmayacağını, Turgutlunun atık
sularını biyolojik olarak arıtarak, membrandan geçirerek burada
kullanacağını, tamamen geri dönüşüm
sağlayacağını, aynı zamanda liç alanındaki hiçbir
şekilde yer altına veya başka yere sızmaması için kil,
yüksek yoğunluklu polietilen malzeme ve jeotekstil malzeme sereceğini
kabul ediyor ve devridaimi sağlayacağını taahhüt ediyor.
Bunun dışında bunları da yeterli görmedik, bir de Bu maden
alanlarında sadece keseceğiniz ağaç kadar rehabilitasyon
yapmayacaksınız, ayrıca yeni orman alanları
oluşturacaksınız. Bir de, işletme süresince nikel madenini
aldığınız alanda yeniden bir orman ıslahı ve
ormanların yeniden rehabilitasyon işlemini de
yapacaksınız. diye bu şekilde kendilerine bildirdik. Bütün bu
taahhütler verildi. Bütün taahhütler verildi.
Şunu da
açıkça ifade ediyorum: Ben bu konularda son derece hassas bir
insanım. Zaten kendim de çevre profesörü olduğumdan bu konuda
açık söylüyorum, teknolojik olarak alınması gereken bütün
tedbirleri aldırdık.
AHMET ORHAN
(Manisa) Ağaç kesmenin teknolojisi mi olur Sayın Bakanım Allah
aşkına!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bütün tedbirleri aldık. Tabii ki
AHMET ORHAN
(Manisa) Hangi teknolojiyle ağaç kesmeyi savunuyor bir Orman
Bakanı?
BAŞKAN Sayın
Orhan
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tabii ki biz kanuna ve mevzuata uygun
hareket etmek durumundayız. Hiç kimseye, herhangi bir kişiye tedbir
almadan, çevre tedbirlerini, çevre koruma tedbirlerini almadan izin
verilemeyeceği gibi
AHMET ORHAN
(Manisa) Dünyanın hiçbir tarafında yoktur Sayın Bakanım
sülfürik asit böyle bir ovanın kenarında.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Veyahut da her türlü tedbiri
alıyorsa, Maden Kanununa göre, Orman Kanununa göre ve çevreyle ilgili
Çevre Kanununa göre her türlü tedbiri alıyorsa, bu alandaki madenlerin
vahşi madencilik yapılmadan tamamen çevreyle uyumlu şekilde
çıkarılıp ekonomiye kazandırılması,
istihdamın bu şekilde nispeten sağlanması gerekiyor. Bu,
kanunun amir hükmü. Kanun bize böyle emrediyor. Biz de Çevre Orman
Bakanlığı olarak yüce Meclisin çıkardığı
kanunlara uygun hareket ediyoruz.
Kaldı ki,
bir de ilave olarak birtakım tedbirler almışız, bunu
özellikle belirteyim. Esasen burada çok rakam var ama süremiz
sınırlı, ben bu rakamlara girmek istemiyorum.
AHMET ORHAN
(Manisa) Bende de çok rakam vardı ama ben beş dakika konuştum,
yirmi dakikadır başka şeyler söylüyorsun.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben bu rakamlara girmek istemiyorum ama
teknik olarak burada geçirimlilik katsayısına kadar her şeyi,
kilin, jeotekstilin, membranın geçirimlilik katsayısına kadar
her şeyi dikkate aldık, raporlarda vardır. ÇED
çalışması tamamlanmıştır. İdare mahkemesine
gerekli müracaat yapılmış, reddedilmiştir ve biz de
Bir de şunu
ifade edeyim: Biz müsaade ettiğimiz alanda ağaçlandırma
parası aldığımız gibi bir defaya mahsus olmak üzere,
işgal ettiği alanla ilgili ayrıca kira da alıyoruz.
AHMET ORHAN
(Manisa) Yapmayın Sayın Bakanım, yapmayın! Otuz
yaşındaki ağacın parası mı olur, yapmayın!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ayrıca şunu da ifade edeyim:
Bir de o maden çıkarılan alanın tekrar eski hâline getirilmesi
için de ıslah projelerini alıyoruz.
Nitekim
bakın, daha önce yokken, 1 Ocak 2008 tarihinde, ben, bir genelgeyle
yönetmelik değişikliği yaparak bundan böyle ormanda faaliyet
gösterecek bütün madencilerin, izin alırken, beraberinde bir ıslah
projesinin de, hatta bunun orman mühendislerinden ve ilgili mühendislerden
onaylanmış ve kurumumuz tarafından kontrol edildikten sonra
tasdik edilmiş bir ıslah projesinin de yapılmasını
şart koştuk. Bu da gerçekten çevre açısından çok önemlidir,
onu belirtmek istiyorum.
Bir de Sayın
Vekilimiz, Bodrumdan balık çiftliklerinden bahsetti.
AHMET ERSİN
(İzmir) Eski bir askerî yasak alanda balık çiftliğine izin
veriyorsunuz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın efendim, burada balık
çiftlikleriyle ilgili olarak biz açıkladık. Bu balık
çiftlikleriyle ilgili gerek İzmir, Aydın, Muğla, Antalya, Mersin
gerekse bütün bölgelerde daha önce verilmiş olan alanlarda uygun
olmadığına, bilhassa kapalı koylarda, derinliğin, su
hızının müsait olmadığı yerlerde balık
çiftliklerinin kurulmasının uygun olmadığına karar
verdik. Hatırlarsanız bu yıl mart sonuna kadar taşınmayanların
doğrudan taşınacakları
Hatta şu anda çoğu
taşındı, bunun rakamlarını da veririm. Çoğu
taşındı şu anda, İzmirdekilerin yüzde 80i
taşındı.
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Çeşmedekiler
taşındı.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hepsi taşındı. Sadece
Aydında ÇED ve birtakım özel idareden balıkçılık
yapılacak alanlarla ilgili izin işlemleri gerçekleşmediği
için çok cüzi miktarı kaldı ama biz çoğunu açık alanlara
taşıttık.
AHMET ERSİN
(İzmir) Size yanlış bilgi veriyorlar.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir kısmı işletmeden
vazgeçti. Taşınmayanlara da cezası veriliyor, cezalar kesildi.
Hatta, biz şu anda Sahil Güvenlik Komutanlığıyla protokol
imzaladık. Eğer cezalara rağmen, birinci cezaya, ikinci
katlanmış cezaya rağmen taşınmazlarsa nam ve
hesaplarına taşıttırılacak, yüzde 50 fazlasıyla
maliyeti de bunlardan tahsil edecektir. Bakın, ilk defa Hükûmetimiz bu
konuda çok önemli bir adım attı.
AHMET ERSİN
(İzmir) Size yalan söylüyorlar.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Daha önce niye yapılmadı? Niye
zamanında müsaade edildi?
AHMET ORHAN
(Manisa) Milattan önceydi Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 2003 yılından önce bu
balık çiftlikleri yok muydu? İlk defa biz ciddi tedbir aldık.
Değerli
milletvekilleri, hatta, balık çiftliklerine ilk defa toplu ÇED
yapılmasını ve bunların topluca uygun alanlara, açık
alanlara taşınmasını talep ettik ve çoğu da
-bakın, burada İzmirli milletvekillerimiz var-
taşındı. Ben daha geçen hafta İzmirdeydim,
Aydındaydım, bizzat kendim, ilgili çevre orman il müdürleri, bölge
müdürleri ve ilgili valilerle konuşarak bu konuda fevkalade hassas
olduğumuzu ve Hükûmetimizin son derece kararlı oluğunu da ifade
ettim, bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Netice olarak ben
şunu ifade edeyim: Saygıdeğer Başkan, çok değerli
milletvekilleri; biz, çevreye çok önem veriyoruz. Esasen, çevre, sadece Çevre
ve Orman Bakanlığına mahsus, sadece onun koruyacağı
bir alan da değildir, çevreyi hepimizin koruması lazım. Gelecek
nesillere, hakikaten, hepimizin, çok güzel, yeşil, çevreyle uyumlu,
yaşanabilir bir ülke bırakmamız gerekiyor. Bu, bizim için
gerekli; bunu da birlik, beraberliğiniz, karşılıklı,
kardeşçe, birtakım tenkit ve tavsiyeleri de dikkate alarak
Ben,
nitekim, hatırlarsanız, bütün vekillerimizin, mümkün olduğu
kadar, tavsiyeleri varsa bundan büyük memnuniyet duyuyorum. Hatta bütün
toplantılara biz vekillerimizi davet ediyoruz. Mesela bugün orman
teşkilatımızın 170inci kuruluş yılı
vardı. Biz davetiye gönderdik ve neticede, sağ olsun, bir
milletvekilimiz de, eski bakanımız da orada konuşma yaptı,
çok güzel oldu. Uyumlu çalışmamız lazım. Çevre hepimizin.
Çevreyi korumamız lazım.
Ben bu güzel
duygularla, hem orman teşkilatımızın 170inci kuruluş
yılını kutluyorum. Gerçekten, fedakârane çalışan bütün
orman teşkilatına teşekkür ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Toparlıyorum efendim.
Geçmişte
büyük hizmetler yapan bütün teşkilat mensuplarını hayırla
yâd ediyorum. Vefat edenlere de Allahtan rahmet diliyorum. Orman
şehitlerine de gene Allahtan rahmet niyaz ediyorum.
Ayrıca,
gene, 5 Haziran (yarın) Dünya Çevre Günü. Ben, tekrar, Dünya Çevre
Gününüzü de kutluyorum. Herkese güzel bir çevre, birlik, beraberlik,
kardeşlik havası içinde güzel bir ülke temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum efendim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
Coşkunoğlu, sisteme girmişsiniz efendim. Neyle ilgili?
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) İzninizle, hem özel Çevre Günü üzerine
hem de Sayın Bakanımızın açık
bıraktığı bir iki konu üzerinde kısa bir görüş
bildirmek istiyorum.
BAŞKAN
Kısa bir açıklama yaparsanız.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlunun,
Dünya Çevre Gününe ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
konuşmasına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Kısa bir açıklama yapmak istiyorum
üç düzeyde.
Birincisi,
küresel düzeyde bakarsak: Kyoto Anlaşması imzaladık ve bu sene
sonunda Kopenhagda bundan sonrasının ne olacağını
belirleyeceğiz. Fakat benim gözlemlerimce hâlâ Türkiye bunu
kâğıt üzerinde imzalamış ve gereken girişimlere
reaktif olarak, sadece izleyici konumda. Örneğin, somut örnek -yani
somutlara girelim- Amerikayla Avrupa Birliği arasında karbon
salımı üzerinde, farklı yöntemler üzerinde bir
tartışma yürüyor fakat Türkiyenin pozisyonu sadece izleyici
konumunda. Uluslararası bir sürüklenmeden endişe ediyorum. Bu konuda
bir çalışma olmadığını biliyorum. Bu çok
önemlidir. Uluslararası bağlamda da Türkiye belirleyici
olabilmelidir.
İkincisi,
ulusal bağlamda: Çevre ile, insan ile bazı sektörler arasındaki
çelişkide daima çevre ve insan sağlığı ikinci plana
alınıyor. Yine somut olalım, yani söylemlerde farklı oluyor
da somut alalım. Menderes ve Gediz havzalarıyla ilgili valiler
toplanır, toplanır -çok somuttur sorum- evet, bazı sanayicileri
de korumamız gerekir ama onların kirlettiği nehirlerde -ki
bunlardan Gediz, benim köyümden akar, çocukluğumda suyunu içtiğim
yere ayağımı sokamıyorum şimdi- sanayiciyle tarım
ve çevre arasında orada bir çelişki var. Bu çelişkide daima tek
yönlü bir karar alınıyor ve valiler toplanıyor, toplanıyor,
somut bir sonuç alınamıyor. Bu çelişkilerde daha dengeli
olunması gerektiğini düşünüyorum. Bunu arz etmek isterim. Ulusal
bağlamda önemli bir konu.
Yerel
bağlamda da yine bir çelişki vardır. Şimdi, iller
arasında ve sektörler arasındaki çelişkilerde daha dengeli
olunması. Yerel bağlamda, Uşakta dericilerimiz karma organize
sanayiye taşınıp belli bir masrafı yükleniyorlar fakat
Uşakın 70 kilometre batısında hâlâ çevreyi kirleterek
üretim yapılıyor. Bu, haksız rekabettir, çevreye
saygısızlıktır, insana saygısızlıktır,
ilimize saygısızlıktır diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Orhan,
siz de sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
2.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhanın, Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun konuşmasına ilişkin açıklaması
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
AHMET ORHAN
(Manisa) Ben üzüntülerimi ifade etmek üzere söz istedim.
Sayın Bakan,
burada, Dünya Çevre Gününde ormanların kesilmesini savunan bir Bakan
durumuna düşmüştür maalesef. İktidarları dönemi mahkeme
kararlarına rağmen, bildiklerinin okunduğu kararlarla dolu
olmasına rağmen, söz konusu olan otuz yılda
yetiştirdiğimiz ağaçlar olunca herhangi bir arayış
içine girmemelerini de kınıyorum.
Biraz önce
söyledikleri ifadeleri yanlışlarla doludur. Kendisine verilen
bilgiler yanlıştır. Turgutlu gibi bir şehrin atık
sularından böyle bir maden işletmesinin faaliyetlerinin yürütülmesi
mümkün değildir. Burada yapılacak olan, Gediz Nehrinde oluşturulacak
rezervuardan bu madeninin su ihtiyacının karşılanmasıdır.
Burada geçirimsiz membranların yapılacak olması bölgedeki
ağaçların kesilmesi gerçeğini değiştirmemektedir.
Bütün dünya asit yağmurlarının peşinde
uğraşırken, Gediz Ovasının orta yerinde bizatihi
asidin kendisinin olmasının savunulacak bir tarafı yoktur.
Dünyanın hiçbir tarafında böyle bir örneğin olması söz
konusu olamaz. Gittikleri yer olsa olsa çöllerdir bu
arkadaşlarımızın, heyetlerin. Doğru yerlere
gönderilip, doğru raporlar alınması gerekmektedir.
Turgutlulular,
Manisalılar, Türkiyede çevre hassasiyeti olan herkes Çevre ve Orman
Bakanından bu Çevre Gününe yakışır bir açıklama
beklemektedirler. Yoksa, ağacın, çevrenin kirletileceği bir
açıklamayı dinlemeye ihtiyacımız yoktur.
Sayın
Bakanımdan çok istirham ediyorum. Turgutlu, Manisa ayaktadır. Lütfen
bu sese kulak verin. Turgutlunun, Gediz Ovasının kirletilmesine
izin vermeyin.
BAŞKAN
Sayın Genç, siz de sisteme girmişsiniz.
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Turgutludaki Çevre
Gününe ve Turgutlu Belediye Başkanının tutumuna ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
KAMER GENÇ
(Tunceli) Başkanım, ben de Turgutludaki bu Çevre Gününe
katıldım Sayın Ahmet Beyle beraber, MHPli milletvekili
arkadaşımızla beraber, orada 5 bin kişi yürüdü. Oradaki
olayı bize anlattılar. Burada Hükûmet adına yapılan
açıklamaların aşağı yukarı hepsi gerçek
dışıdır.
Şimdi,
mahkeme karar verebilir. Siz, idare olarak buradaki fiilî durumu gerçek
savunmazsanız, mahkemeye yanlış bilgi verirseniz
Tabii ki
mahkemede bilirkişiler de -bazı bilirkişiler de maalesef çevre
düşmanı- böyle raporlar verirse
Şimdi,
efendim, burada sülfürik asit fabrikası kuruluyor Gediz
Ovasının tepesine. Bu sülfürik asit ne demektir? Orayı
yaşanmaz hâle getiriyor, Gediz Ovasını çöl hâline
dönüştürüyor. 3 bin tane ağacın olduğu yer kesiliyor ve
orası çöl hâline getiriliyor ve işin kötü tarafı bu Nikel
Şirketi gidiyor, Ben bir şey buldum. diyor; geliyor, ARGEden 1
milyon dolar TÜBİTAKtan ödül alıyor, 1 milyon dolar da Avrupa
Birliğinden alıyor. Bakın, Türkiyedeki hiçbir şirket gidip
de TÜBİTAKtan 1 milyon dolar ödül almıyor ama bu Hükûmet maalesef
bunlara o kadar büyük avantaj sağlıyor ki! Sayın Bakan burada
savunuyor, Şu, şu tedbirleri aldık. Olur mu efendim yani!
Asidin olduğu bir yerde Gediz Nehri en ufak bir asit
karışımıyla kirlenir, orada artık tarım
yapılamaz olur.
Dünyanın en
güzel üzümü Manisa Ovasında. Şimdi, bu kadar göz bebeği,
ülkemizin can damarı olan bir yerde İngiliz şirketinin 25 milyar
dolar kazanacağı tahmin ediliyor. Şirketin kazanacağı
25 milyar dolara bu güzelim coğrafyamızı feda ediyoruz. Bu hangi
vatanseverlik duygusuyla bağdaşır?
Sayın
Başkan, ben oraya giderken bir gazete kupürünü verdiler. Turgutluda
çıkan gazetede, Turgutlu Belediye Başkanı diyor ki: Efendim,
Bakanımız bunu onaylamıyordu ama İngiliz Büyükelçisi
bastırdı, İngiliz Hükûmeti bastırdı, İngiliz
şirketi bastırdı, onun üzerine yaptı. Ben de geçen gün
burada yaptığım konuşmada Siz, İngilizlerin mi
Hükûmetisiniz yoksa Türkiye Cumhuriyetinin mi Hükûmetisiniz? demiştim.
Bülent Arınç çıktı, bana tepki gösterdi burada. İşte,
kendi Belediye Başkanlarının söyledikleri sözler ortada
Sayın Başkan. Bu memleketin bu kadar sahipsiz
bırakılmaması lazımdır. Yani, üç beş tane
yabancı şirketle ortaklık yapan kişiler 3-5 dolarlık
para kazanacaklar diye biz Türkiyeyi satamayız efendim.
Onun için,
gerçekten, Gediz Ovasına yapılan o maden için oraya verilen ruhsat,
Türkiyeye yapılan, o bölgeye yapılan en büyük ihanettir. Bunu en
kısa zamanda iptal etmek lazımdır. Danıştay kararını
beklemek lazım, Danıştayda da gerekli savunmayı yapmak
lazım efendim. Bir bilirkişi heyetiyle yetinilmesin, itiraz edilsin
bilirkişiye. Ondan sonra, mahkeme kararına itiraz edilsin, Danıştaya
gidilsin. Gerçekten orada, Turgutluda, o gün 5 bin tane Turgutlulu
vatandaşımızla yaptığımız yürüyüşte
olayın vahametini gördük, CDlerini gördük, dağda o kadar büyük
çukurlar açılmış ki onların düzeltilmesi mümkün değil.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın Süner,
sisteme girmişsiniz efendim, buyurun.
4.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, geçen sene Antalyada çıkan orman
yangınlarına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Çevre Bakanıma, geçen sene mayıs ayında
orman yangınlarıyla ilgili bir önerge verdim. Bu önergede, ne gibi
tedbirler aldığını sordum. Kendisi de haziran ayında
cevap verdi, Gerekli bütün tedbirler alınmıştır. diye.
Kendisine teşekkür ediyoruz, aldığı tedbirlerden sonra 17
bin dekar alan Serik ve Manavgatta yandı.
İkinci
önergemde Ne gibi tedbirler alınabilir
diye yazmıştım.
Orman yangınları nereden çıkıyor? Yol kenarlarından,
yüksek gerilim hatlarının altından, sabotajdan ve piknik
alanlarından. Baştan iki tanesinde, yol kenarlarındaki ve yüksek
gerilim hatlarındaki yangınları nasıl önleyeceğimizi
kendisine önergeyle izah etmiştim. Orman işçileri aldık.
diyor. Orman işçileri aldıysanız nerede kullanıyorsunuz?
Eğer yol kenarından 50 metre içeriye kadar kuru otları
temizlerseniz yol kenarlarından orman yangını çıkmaz.
Yüksek gerilim hatlarının altından 50 metre mesafede yüksek
gerilim hatlarının altındaki ağaçları temizlerseniz
yine yüksek gerilim hatlarından çıkacak bir yangın olmaz veyahut
da Enerji Bakanlığıyla anlaşma yaparak yüksek gerilim
hatlarının altına bir ağ gererseniz, tel ağ
gererseniz, rüzgârdan ve sallantılardan kopan tellerden herhangi bir
yangın çıkmaz.
Devamlı size
önerge veriyorum, alınacak tedbirleri sayıyorum ama maalesef sizde
bir kıpırtı görmüyorum. Allah aşkına, ne zaman bu
orman yangınlarının önüne geçeceksiniz, ne zaman tedbir
alacaksınız? Her seferinde aldık, verdik hep hikâye
anlatıyorsunuz. Çıkıyorsunuz, yirmi dakika konuşuyorsunuz
ama önerilerimize bir cevap vermiyorsunuz, söylediğimiz önerileri de
yerine getirmiyorsunuz.
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Süner.
Sayın
milletvekilleri, aslında böyle bir sistemimiz yok, böyle bir usulümüz yok,
ben bunu söyleyeyim size. Ben, açıklamak için, 60ıncı maddeye
göre size söz veriyorum
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sağ ol Başkanım, teşekkür ediyoruz. Söz
verdiğiniz için teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN -
ama siz, kürsüde konuşur gibi uzun uzadıya konuşuyorsunuz. Ben
sizden kısa ve öz açıklamalar istiyorum efendim. Lütfen, buna dikkat
edelim, bundan sonra keserim.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Her zaman böyle hoşgörülü olun Başkan, teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN -
Keserim efendim bundan sonra. Yani ona göre, arkadaşlardan rica edeyim
ben.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, kısa bir
açıklama da ben yapayım.
BAŞKAN -
Daha çok soru var efendim; sıra gelmedi size Sayın Şandır,
daha çok isteyen var.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, 60ıncı madde
gayet açık.
BAŞKAN -
Evet, dördüncü fıkrası açık, belli, ben biliyorum onu.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gayet açık ama Sayın Başkanım Pek
kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye Başkan, yerinden
konuşma izni verebilir. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Verebilir diyor hatta verebilir diyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Genel Kurulu siz yönetiyorsunuz;
verdiniz
BAŞKAN - Ben
yani, arkadaşlarımız, sayın milletvekilleri
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Yani, burada değişen bir şey olmuyor. Yani, ben rica ediyorum,
bundan sonra kısa ve öz olsun efendim. Kısa ve öz isteyeceğim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, itirazımızı
yapayım, siz ne yaparsanız takdir sizin.
BAŞKAN -
Sayın Bozdağ, bakın ben orada yetkimi kullanıyorum
verebilir diyor, vereceğim ama öz, kısa.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan Vekili doğruyu yapıyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, bütün Meclis bunu isterse siz
bütün Meclise söz verecek misiniz? (MHP ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Anladım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Başkan bilmiyor mu?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) 10 kişiyi geçti Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Anlaşıldı efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Müdahale etmeyin, niye müdahale ediyorsunuz Başkana?
BAŞKAN Ben
burada arkadaşları rencide edemem ki Soru sormayın. diyemem
yani. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Sadece
anlayış bekliyorum. Bir de açıklamalarınız fazla uzun
olmasın.
Takdire
kalmış bir şey, vermeyebilirim de, biliyorum ama
arkadaşları da dinlemekte fayda var diye düşünüyorum ama
ağır konuşmamak kaydıyla, hakaret etmemek kaydıyla.
Onun için fazla vermeyeceğim süre, bakın, tekrarlıyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Lütfen efendim, kısa kısa, uzun değil.
Sisteme girmiştik.
BAŞKAN
Size sıra geldiğinde zaten şey yaparsınız.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, sisteme biz de girmiştik.
BAŞKAN Çok
giren arkadaşımız var sisteme.
Sayın
Ağyüz, buyurun efendim. Siz de girmişsiniz. Rica edeyim, çok
kısa ve öz olsun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Bravo Başkan.
5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
Gaziantepteki çevre sorunlarına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, yaşanılabilir ve sürdürülebilir çevre hepimizin temel
ilkesi. Gaziantepte Sof Dağı sorununu geçen sene gündeme
getirmiştim, siz ilgilenmiştiniz ama taş ocakları ve mucur
ocakları açımı devam ediyor. Orası çok stratejik bir bölge
Sayın Bakanım. Lütfen İl Müdürlüğünüz, bölge
müdürlüğünüz varsa, onlar ilgilensinler. Burada köylüler ile
işletmeciler karşı karşıya gelecek.
Ayrıca,
Gaziantep içinde hafif raylı sistem güzergâhı olmayan yerlerde
Büyükşehir Belediye Başkanlığı güzergâh geçiriyor,
yüzyıllık çınar ağaçları, koruma altına
alınması gereken çınar ağaçları kesiliyor,
katlediliyor, buna İl Müdürlüğünüz Dur. demiyor. İl
Müdürlüğünüzün görevi belediye içini ilgilendirmiyor mu? Bu konuda
duyarlısınız, duyarlılığınızın
Gaziantepe intikalini bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Sayın
Kaptan...
6.- Antalya Milletvekili Osman Kaptanın, yangın
söndürme uçakları ve orman yangınlarına ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bu yıl yangın söndürme konusunda, yangın söndürme
uçağı kiralaması konusunda bir ihale yaptınız mı,
gerekli tedbirleri aldınız mı? Geçen yıl bu ihalelerin geç
yapılmasından dolayı, dünyadaki yangın söndürme
uçaklarının da sayısının az olmasından
dolayı bir sıkıntı yaşandığını
Türkiyede kamuoyu biliyor ve bu konuda
Çıkan yangınlar uzun süre,
üç gün, dört gün sürdü. Biraz önce Sayın Antalya Milletvekili Tayfur Süner
arkadaşımızın söylediği yangın: 17 bin hektar
orman yandı ve bu ormanın yanmasında siz havadan helikopterle
baktınız.
Sayın Bakan,
bu orman yerde yanıyor, köy yerde. Orada bir köy yandı, 60 tane ev
yandı, 2 tane insan yandı, ona bizzat orada, yakınından,
yani yerden, topraktan bakmanız gerekirken, havadan bakıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaptan.
Sayın Arat
OSMAN KAPTAN
(Antalya ) Sayın Başkan, bitmedi.
BAŞKAN
Efendim, 1er dakika.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Başbakana 61 milyar dolara uçak alacağınıza bir
yangın söndürme uçağı alsanız daha iyi olur.
BAŞKAN
Böyle bir sistem yok efendim, lütfen...
Buyurun
Sayın Arat.
7.- İstanbul Milletvekili Necla Aratın,
İstanbul Yeşilyurttaki Olimpiyat Parkına ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
NECLA ARAT
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, belirli günlerde, bizler, öyle sanıyorum ki bu günlerin
edebiyatını yapmakta, bu günlere ilişkin törenler düzenlemekte,
ayrıca istatistikler yayınlamakta çok başarılıyız
ama bu günlerin gerçek anlamını ifade eden somut sorunları çözme
söz konusu olduğunda, bu sorunların yerli yerinde durduğunu daha
önceki eleştirilerden de zaten anlamış bulunuyoruz.
Ben, şimdi,
İstanbuldaki bir soruna kısaca değineceğim, bilginiz
olmasını istiyorum çünkü çevrenin ne kadar önemli olduğunu,
yeşilin ne denli korunması gerektiğini, her ağacın ne
kadar büyük değer taşıdığını ifade ettiniz
konuşmanızda. 20 Mayıstan beri, İstanbulda, Yeşilköy
Yeşilyurtlular, kendilerine ait bir park alanını, Çınar
Otelinin karşısındaki Olimpiyat Parkını savunmak
için sabahtan akşama kadar nöbet tutuyorlar, pazar günleri de orada
toplanıyorlar. Neden? Çünkü Büyükşehir Belediyesi o park
alanında bir kat otoparkı ve ticaret merkezi yapmaya karar verdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arat
NECLA ARAT
(İstanbul) Lütfen devam edeyim, çok önemli.
Bir park
alanına ticaret merkezinin yapılması
BAŞKAN
Sayın Arat, mikrofonunuz kapalı, sesiniz sisteme girmiyor.
NECLA ARAT
(İstanbul) Efendim?
BAŞKAN
Konuşmanız tutanaklara geçmiyor, mikrofonunuz kapalı.
NECLA ARAT
(İstanbul) Tamamlayayım müsaade ederseniz, çok önemli.
BAŞKAN Ama
ben yapamam efendim. Diğer arkadaşlar da aynı şeyi
isteyecekler bizden.
Teşekkür
ederim.
Ben baştan
ikaz ettim. Sayın Bakanın görüşünü
açıklayacağınıza siz kendi görüşünüzü
açıklasaydınız bitmişti şimdi.
Sayın Ersin,
buyurun.
8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, İzmir
Karareis Koyu ve Gerence Körfezindeki balık çiftliklerine ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
AHMET ERSİN
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanın balık çiftlikleriyle ilgili açıklamalarını
dinlediğimde yanlış ya da eksik bilgilendirildiğini
düşündüm.
Sayın
Bakanım, şimdi, Çeşme, Urla ve Karaburunun ortak denizi olan
Karareis Koyu şu an askerî yasak bölgedir ama bu askerî yasak bölgede
hâlen faaliyette olan 2 tane orkinos tesisi, orkinos çiftliği var ve onun
devamındaki Gerence Körfezinde de yine 15 tane balık çiftliği
faaliyetlerini sürdürüyor. Yani askerî yasak bölgeye bir turizmle ilgili tekne
giremez, bir turist teknesi giremez ama Japon bandıralı, Panama
bandıralı gemiler bu yerlere girebiliyorlar. Yani siz sanıyorum
yanlış ya da eksik bilgilendiriliyorsunuz, bu konuya dikkatinizi
çekmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ersin.
Sayın
Şandır, buyurun.
9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, 5
Haziran Dünya Çevre Günü ve Çevre ve Orman Bakanının tutumuna
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim,
özellikle tavrınıza çok teşekkür ederim.
Bakın, bugün
Çevre ve Orman Bakanımız Genel Kurula bilgi veya bir soruya cevap
vermek anlamında çıktı gündem dışı
konuşmaya. Gönül arzu ederdi ki 5 Haziran Dünya Çevre Günü, Sayın
Bakan gelse, burada çevre duyarlılığını ifade etse, gruplar
da onar dakika konuşsalardı. Yani Hükûmet bunu usul etmediği
için mecburen İç Tüzük 60ıncı maddeye göre, istismar etmemek
kaydıyla yerinden konuşmalar bir mecburiyet oluyor. Bunun için sizin
duyarlılığınıza teşekkür ediyorum, Sayın
Bekir Bozdağın da bu müdahalesini aslında doğru
bulmuyorum.
Sayın
Bakanıma bir şey söylüyorum: Sayın Bakanım, temennilerinizi
ifade ettiniz, buna hakkınız yok. Siz bir bürokrat, bir ilim
adamı olmak değil, şimdi bir siyaset adamı olarak yapmakla
sorumlusunuz. Gerçekten çevreyle ilgili Türkiyemizin çok sorunu var, gerçekten
çok sorunu var Sayın Bakanım. Yani ben Mersin Milletvekili olarak
Mersinin o güzel sahillerinin nasıl kirlendiğini biliyorum, denize
girilmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Üzülüyorum ama ne yapayım, sisteme çok giren arkadaş var.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama önce bir dakikayı sizin için kullandım, o
bir dakikayı verin.
BAŞKAN
Benim için mi kullandınız? Yok efendim.
Teşekkür
ederim.
Sayın
Bakanımız buradalar, daha özel görüşürsünüz,
anlatırsınız, hakikaten böyle bir şey açılsa daha iyi
efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bir dakika daha verin lütfen.
BAŞKAN
Hayır, vermeyeceğim efendim, daha arkadaşlarımız var,
maalesef çok giren var.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, buna bir dur demek
gerekmez mi?
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, acelemiz yok, buradayız; arkadaşlar
konuşsun.
Çevre Günü bugün,
herkes fikrini söylüyor, ama maalesef çok söz isteyen var.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, ben Sayın Bakandan talep ediyorum, çevre
duyarlılığını gelsin, ifade etsin, gruplar olarak onar
dakika konuşalım.
BAŞKAN
Olabilir, tabii, görüşme açılabilir efendim.
Evet, Sayın
Bulut, buyurun efendim.
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
Balıkesir Ayvalık ilçesi köylerindeki maden arama ve işletme
tesislerinin Altınova Barajında ve fabrika
atıklarının Manyas Gölünde yarattığı çevre
sorununa ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Balıkesirin Ayvalık ilçesinde köylerde maden arama,
işleme tesisleri var. Buradaki atık sular Altınova
Barajına gidiyor, köylerin kanalizasyonları akan yağmur
sularıyla bu baraja gidiyor. Bu barajın suyu içiliyor, bu
barajın suyu sulamada kullanılıyor, bu barajın suyu
insanların ve hayvanların içiminde kullanılıyor.
Diğer
taraftan, Manyas Gölü Türkiye için Kuş Cennetiyle duyulmuş,
sulamada ve birçok zaman içmede kullanılan bir göl. Bilhassa Bandırma
bölgesinde sanayi atıkları, fabrikaların atıkları bu
göle gitmektedir, arıtma ünitelerini
çalıştırmamaktadırlar. Her iki konu hakkında soru
önergesi verdim, bugüne kadar cevap alamadım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın Uras
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın,
Bandırma Körfezindeki çevre sorununa ilişkin açıklaması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Bakan, Dünya Çevre Gününde bir örnek olay olarak,
Balıkesir Bandırma Körfezindeki sülfürik asit ve gübre
fabrikalarının yarattığı ağır tahribata,
atıklar, kötü koku ve duman nedeniyle oluşan ağır
hastalıklara dikkatinizi çekmek istiyorum. Yıllardan beri toplumsal
muhalefet örgütleri bu skandal duruma karşı seslerini duyurmaya
çalışıyorlar, ama bir türlü sonuç alamıyoruz. Bu konuyla
ilgilenirseniz memnun olacağız.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uras.
Sayın
Sipahi
12.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
yabancıların kırk dört yıllığına Suriye
sınırını işgal etmelerinin çevre kirliliği
yaratmasına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
kısa bir sorum olacak. Yabancıların kırk dört yıl
süreyle Suriye sınırını işgal etmeleri millî çevre
kirliliği sayılır mı sayılmaz mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sipahi.
Sayın
Yemişci
13.- İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişcinin,
İzmirin koy ve körfezlerindeki balık çiftliklerinin
taşınmasına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Ben de,
balık çiftlikleriyle ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. İzmir
Karaburun, Mordoğan, Balıklıova ve Çeşme Gerence Körfezi
Milletvekili Kooperatifinin oradaki usulüne uygun olmayan balık
çiftliklerinin, geçtiğimiz hafta yaptığım ziyarette,
taşındığını, usulüne uygun yere
taşındığını gördüm. Dolayısıyla
Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.
Ayrıca, size
de, 60ıncı maddeden dolayı verdiğiniz sözden ve
tutumunuzdan teşekkür ediyorum. İnşallah muhalefetteki
arkadaşların tutumu, size karşı olan tutumu bundan sonra da
devam eder diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkana karşı muhalefetin
hiçbir kötü tavrı yok arkadaşlar.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Çolak,
buyurun efendim.
14.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolakın, Borçka
Barajının kirletilmesine ilişkin açıklaması ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Bakanım, seçim çevrem olan Artvin ilinde,
bilindiği gibi, Borçka Barajı tam şehrin dibine kadar
gelmektedir. Şehrin atıkları tamamen açık alana dökülmekte,
yüzde 60, yüzde 70 meylindeki yamaç araziye dökülen şehrin çöpü olduğu
gibi yeni yapılmış olan Borçka Barajına dökülmektedir.
Bununla ilgili herhangi bir tedbir ya da bir yaptırımınız
var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çolak.
Sayın
Öztürk
15.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu
Nükleer Santralı, balık çiftlikleri ve Silifke Kayraktepe Barajı
ile Aksuvat Barajına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakanım, Silifke Akkuyu Nükleer Santralinin
yapımı konusunda herhangi önleyici bir
davranışınız var mı? Bu bir.
İki: O
yörede yapılmak istenilen balık çiftliklerine karşı ne gibi
tedbirler düşünüyorsunuz? Çünkü bunlar çevreyi katledici şeylerdir.
Silifke
Kayraktepe Barajı ve Silifke Aksuvat Barajının yapımı
hangi aşamadadır?
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
16.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
Malatya Belediyesinin katı atık tesislerinin tamamlanmamasına
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyetinin
bakanlarının verdiği sözü, ben, herkesin bakanı
olduğunu bir bakanın
Ama artık, sizin verdiğiniz sözlere
inanmamaya başladım. Siz, Malatya Belediyesi katı atık
tesislerinin 2008 yılında mutlaka yapılacağını
söylemiştiniz, 2008 yılı bitti
Artık, sizin sözlerinize
inanmayacağım.
Bilgilerinize arz
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Son soru
Sayın Öztrak.
Buyurun efendim.
17.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın, Ergene
havzasında yaşanan çevre felaketine ilişkin açıklaması
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
FAİK ÖZTRAK
(Tekirdağ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu önemli günde, Ergene havzasında yaşanan çevre
felaketine bir defa daha dikkatinizi çekmek istiyorum ve konuya ilginizi tüm
Trakyanın beklediğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztrak.
Sayın
Bakanım sorular bitti, cevaplayabilirsiniz 69a göre.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; ben de tekrar saygılarımı arz
ediyorum.
Şimdi
efendim, önceden hızlı bir şekilde, süre de az olduğu için,
soru çok, topluca cevap vereyim.
Bir defa
Kyotodan sonraki, yani 2013 sonrası küresel iklim değişimiyle
alakalı Hükûmetimiz çalışıyor. Bakın, bu konuda,
bildiğiniz gibi, Bakanlığımızın
başkanlığında, başta Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
diğer bakanlıklar, sivil toplum kuruluşları olmak üzere,
Küresel İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulumuz var.
Sürekli olarak toplanıyoruz ve bu konuda hazırlıklar
yapılıyor. Yani, biz, gerçekten her ne kadar Kyotoya taraf olmasak
dahi bütün toplantılara iştirak ettik. Gerek Bonndaki toplantı,
aynı zamanda Polonyadaki toplantı, önümüzdeki aralık ayında
Kopenhagda yapılacak olan toplantıya hazırlık
yapıyoruz. Bunu, sadece Bakanlığımız değil,
aynı zamanda Dışişleri Bakanlığıyla birlikte
yürütüyoruz. Bu konuda gerçekten hassas davranıyoruz. Onu özellikle
belirtmek istiyorum.
Tabii, çevre ve
insan sağlığı olunca, her şeyin önünde olması
lazım. Bu konuda sayın milletvekillerimizin işaret ettiği
bu hassasiyete ben de iştirak ediyorum yani. Zaten bir çevreci olarak,
yıllarca çevre mühendisliği bölümünde ders vermiş bir hoca
olarak benden bunun dışında bir şey beklenemez ama tabii ki
koruma-kullanma dengesini de gözetmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Dolayısıyla hem çevreyi koruyacağız hem de birtakım
kaynaklarımızı, millî kaynaklarımızı ekonomimizin
hizmetine, milletimizin hizmetine sunacağız. Yani bunu da dikkate
almamız gerekir.
Büyük Menderes ve
Gedizle alakalı olarak
Bakın, Gediz için, az önce ifade ettim, biz
hem o bölgedeki valilerimiz, belediye başkanlarımızla birlikte
Gedizle alakalı ciddi bir eylem planı hazırladık ve tarih verdik
bakın ve bunu da 30 Aralık 2012 diye Gedizle ilgili bütün
atık su arıtma tesisleri bitecek diye tarih koyduk. Şu anda
yapılıyor bakın. Pek çok tesis yapılıyor. Kimisi proje
hâlinde ama müsaade ederseniz ben gruplara bu konuda
Tabii ki sırf
Gedizle alakalı anlatmak istediklerimi ben bir saatte anlatamam. Müsaade
edin, eğer arzu ederseniz o bölgenin milletvekillerine biz Gedizle
ilgili, Büyük Menderesle ilgili, yapılan çalışmalar, eylem
planları, bunun takvimlerini sizlere söyleyelim. Bütün atık su
arıtma tesislerinin, kimisi inşa hâlinde, kimisinin projesi
hazırlanıyor, kimisi yatırım programına alınacak.
Bunu özellikle belirteyim.
Tabii, bu
Uşaktaki dericilerin faaliyetlerini devam ettirip de 70-80 kilometre
ötedeki diğer dericilerin bu konuda gerekli tedbirleri almaması
konusunda sizin görüşünüze ben de aynen katılıyorum. Zaten bu
konuda bize de şikâyet geldi, Bakanlığımıza. Şu
anda onların denetlenmesi ve -gerekli cezaların- gerekirse
kapatılması talimatını verdim. Onu da özellikle belirteyim.
Bu konuda haklısınız. Yani bir tarafta vecibelerini yerine
getirirken diğer tarafta hiçbir vecibeyi yerine getirmeden atık
suların olduğu gibi alıcı ortama boşaltanları
mutlaka mütalaa etmemiz gerekir. Haksız rekabet doğduğunu da
burada ifade etmek istiyorum.
Özellikle Gediz
Ovasının kirlenmesine gelince
Bakın Turgutlu nikel madeniyle
alakalı ben çok geniş açıklama yaptım ama şöyle bir
ithamda bulunuldu: Efendim, yok İngiliz Hükûmeti gelmiş de,
büyükelçisi, biz bu baskıya boyun eğmişiz! Böyle bir şey
asla yoktur, olamaz. Biz bilim adamıyız, böyle şeyler, kulaktan
dolma şeylerle söz konusu olamaz; bu bir. İkincisi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Biz söylemiyoruz, belediye başkanınız söylüyor.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben sizi dinledim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Belediye başkanınız söylüyor.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Böyle bir şey olamaz! Biz büyük bir
devletiz, hiç kimsenin herhangi bir şekilde baskısına maruz
kalmayız. Kabul edemeyiz böyle baskıyı. Böyle bir şey yok
bir kere, nereden çıkarıyor? Falanca kulaktan dolma şeylerle
itham edilemez. Biz bu vatanı herkesten daha çok seviyoruz. Şimdiye
kadar da bütün ömrüm bu vatan, bu millet, bu bayrak için çalışmakla
geçti. Böyle bir ithamda hiç kimse bulunamaz. Bunu özellikle belirteyim.
Burada bir de
şunu ifade edeyim
AHMET ORHAN
(Manisa) Sizin belediye başkanınız söylüyor, biz söylemiyoruz
bunu.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir de şunu ifade edeyim: Orada bu
rapora imza atan ilim adamları gerçekten benim de
tanıdığım kıymetli bilim adamlarıdır, öyle
ezbere rapor vermezler. Onları da cidden bu konuda özellikle
yanlış değerlendirmemek gerektiği kanaatindeyim. Neticede
bilime göre hareket ediyor, alınan tedbirleri gözlüyor, ona göre karar
veriyor.
Gediz
Ovasının asla kirlenmesi söz konusu değildir, Gediz Ovası
ile alakası yoktur; bu bir. Gediz Nehrinden ve o kaynaklardan da su
alınmayacaktır.
AHMET ORHAN
(Manisa) Niçin alakası yoktur Sayın Bakanım?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade eder misiniz kardeşim, bir
politik mevzu yapmayın bunu.
BAŞKAN
Açıklama yapıyor efendim, bir dinleyelim efendim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade edin bir toparlıyorum. Siz
konuştunuz
AHMET ORHAN
(Manisa) Yarım saattir burada zaten siz konuşuyorsunuz Sayın
Bakanım yani!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Konuştunuz, cevap veriyorum. Lütfen
yerinizden konuşmayın. Ben cevap veriyorum, bunu politik şey
olarak değerlendirmeyin lütfen. Biz ilmî olarak değerlendirelim;
doğruysa doğru, eğriyse eğri. Bu şekilde
değerlendirmek yanlıştır.
AHMET ORHAN
(Manisa) Biz de ilmî konuşuyoruz, hayalî konuşmuyoruz Sayın
Bakan.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, devam ediniz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben ilmî konuşuyorum, ben rakamlar
veriyorum, ben geçirimlilik kat sayısını veriyorum, ben
alınan tedbirlerden bahsediyorum.
Bunun
dışında şunu ifade edeyim: Eğer herhangi bir
şekilde Gediz Nehrinden su alınacaksa, ona müsaade etmeyeceğiz,
işletmesine müsaade etmeyiz. Böyle, yok efendim bu atık su
arıtma tesisinin suyunu kullanmayacak, Gediz Nehrinden alacak
Bu noktada
izin verecek olan Bakanlığıma bağlı Devlet Su
İşleridir, izin vermeyeceğiz öyle bir şey varsa.
AHMET ORHAN
(Manisa) Sağ olun, teşekkür ediyoruz onun için Sayın Bakan,
yalnız şu ağaçları da kurtaralım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yani, başka yerden, bunun
dışında bir su almak isterse müsaade etmeyeceğiz.
AHMET ORHAN
(Manisa) Şu ağaçları da kurtaralım Sayın Bakan, 300
bin ağaç.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ağaçlara gelince, bakın,
şu anda kesilecek ağaç 120 bin adet. Biz kendilerinden 547.800 adet
ağaç dikmesini teminat altına aldık, 4,5 katı.
AHMET ORHAN
(Manisa) Otuz yaşında Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Orhan, lütfen.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ayrıca mevcut kesilen
ağaçların da yerine ağaç dikilmesini de, rehabilitasyon
yapmasını da taahhüt altına aldık, onu da belirteyim.
Şimdi,
Gazianteple ilgili konuya bakacağım. Sayın Gaziantep
Milletvekilimiz, onu hassasiyetle yerinde inceleyeceğim.
Bir de
yangın söndürmeyle alakalı. Değerli arkadaşlar, bakın,
biz size rapor verdik. Türkiye, hakikaten, orman teşkilatımız
yangınla mücadelede Akdeniz ülkeleri içinde en başarılı
ülkedir. Bakın, bunu iddia ediyorum. Rakamlar ortada. Tedbirler
aldık, alıyoruz ama Akdeniz Bölgesi gibi bir alanda hiçbir
şekilde yangın çıkmayacak diye hiç kimse taahhüt edemez. Ama
tedbir alacağız, yangını en kısa zamanda
söndüreceğiz.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Antalya Serikteki yangında sadece seyrettiniz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bu konuda gerekli tedbirler
alınıyor, yangın uçakları kiralandı. Evet, bir
vekilimiz güzel işe işaret etti. Geçen sene bütün dünyada, Akdeniz
bölgelerinde, Portekizde, İtalyada, Fransada, Yunanistanda yangın
olunca yangın uçaklarına, helikopterlerine talep arttı. Geçen
sene maalesef yangın helikopteri, uçağı bulamadık ama bu
sene erken davrandık, ocak ayında ihaleye çıkıldı,
uçakları da Türk Hava Kurumu kiralama ihalesini aldı, helikopterler
de kiralandı. Şu anda yaklaşık kırk adet havadan
yangın müdahale ekiplerimiz var, onu da özellikle belirteyim.
Sayın
Vekilimizin İstanbul Yeşilyurttaki konusuyla ben bizzat
ilgileneceğim, takip edeceğim.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Bakan, o parkta yüz yıllık ağaçlar var,
alışveriş merkezi oluyor, lütfen inceleyin.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın Şandırın
Mersinle ilgili taleplerini dikkate alacağım.
Ayrıca,
Balıkesirle ilgili soru önergesi verdi Sayın Vekilim. Biliyorum,
Manyas Gölü ve Balıkesirdeki diğer içme suyu barajlarıyla
alakalı. O konuda da zaten soru önergesinin cevabı
hazırlanıyor, onu da özellikle belirtmek istiyorum.
Artvin
Borçkadaki çöp meselesine gelince: Efendim, çöp meselesini
Malatya
Milletvekilimiz de aynı şeyi söyledi. Artvin için çöp meselesinin
çözümünde biz belediyeler ve o civardaki birtakım ilçe ve belde
belediyeleri, merkez belediyesi dâhil olmak üzere katı atık
birliği kurdukları takdirde Bakanlığımız bunlara
proje desteği veriyor, yer temini konusunda yardımcı oluyor,
hatta, birlik olması hâlinde kısmen biz Bakanlıktan katkı
payı olarak maddi destek sağlıyoruz. Yoksa, bütün katı
atık tesislerini, bütün atık su arıtma tesislerini Bakanlık
yapacak diye bir kanun da yok, böyle bir vazife de söz konusu değil. Biz
sadece kontrol etmekle mükellefiz, onu özellikle belirteyim. Kontrol için de
hassasiyetle davranıyoruz, onu belirteyim. Malatyadaki ve diğer
Artvindeki eksikler varsa, -Kahramanmaraşta da var- onları bizzat
takip edeceğim; onu da özellikle belirteyim.
Ergeneyle ilgili
çalışmalar zaten devam ediyor. Sürem bir dakika
kaldığı için
Bir de şunu
ifade etmek istiyorum: Balık çiftlikleriyle ilgili Sayın İzmir
Milletvekilimiz cevabı verdi.
AHMET ERSİN
(İzmir) Doğru değil, doğru değil.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Daha geçen hafta ben de oradaydım,
kusura bakmayın. Şu anda nereye gidiyor, ona bakın. Hepsinin
taşınmadığını ben söyledim ama yüzde 80inin
taşındığını ifade ediyorum. Lütfen, siz de bu hafta
sonu İzmire gidin.
AHMET ERSİN
(İzmir) Oradayım, hep oradayım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın İzmir Valimizden ve
aynı zamanda İzmirdeki Çevre Orman İl Müdürümüzden lütfen
sağlıklı bilgi alınız. Hepsinin
taşındığını söylemedim ama yüzde 80inin
taşındığını söylüyorum. İsterseniz size
bunların listesini teker teker vereceğim.
AHMET ERSİN
(İzmir) Listesi var bende.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Netice olarak, tabii, burada sürem
bitiyor. Ben, hassasiyetlerinden dolayı, hakikaten, bütün grupların
çevreye gösterdikleri büyük hassasiyetten dolayı teşekkür ediyorum.
Sizlerin de söyleyecekleri hususlar, tenkitleriniz, tavsiyeleriniz bizim için
önemlidir. Neticede bu çevre hepimize aittir, bu ülke hepimizindir. Bu konuda
da, ben buraya notlar aldım. Çevre konusundaki sizlerin taleplerini
hassasiyetle takip edeceğim.
Tekrar
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu
ve 20 milletvekilinin, turizm sektöründeki her şey dahil
uygulamasının yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/382)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini
aşağıda arz ettiğimiz, turistik otellerin
uyguladığı "herşey dahil" (All Inclusive)
uygulamasının, turizm sektörüne verdiği zararların
araştırılması, tespit edilen sorunların
aşılması için gerekli önlemlerin ve çözüm önerilerinin tespiti
amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
2) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
3) Yaşar Tüzün (Bilecik)
4) Bülent Baratalı (İzmir)
5) Atilla Kart (Konya)
6) Eşref Erdem (Ankara)
7) Zekeriya Akıncı (Ankara)
8) Rahmi Güner (Ordu)
9) Nevingaye Erbatur (Adana)
10) Turgut Dibek (Kırklareli)
11) Tekin Bingöl (Ankara)
12) Sacid Yıldız (İstanbul)
13) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
14) Tacidar Seyhan (Adana)
15) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
16) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
17) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
18) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
19) Şevket Köse (Adıyaman)
20) Ensar Öğüt (Ardahan)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
Gerekçe:
Ülkemizde bulunan
turistlik otellerde yabancı turistlere çok cüzi miktarlar
karşılığında "herşey dahil" (all
inclusive) uygulaması uygulanmaktadır. Herşey dahil sistemine
göre, gelen turistlerin ihtiyaçları otel içerisinde karşılanmaktadır.
Bu nedenle, gelen yabancı turistler tatillerini otel dışına
çıkmadan geçirmektedirler. Böylelikle, gelen yabancı turistlerin kent
esnafına katkısı bulunmamakta, oteller daha fazla
kazanırken küçük esnaf ekonomik olarak zor duruma düşmektedir.
Yine ülkemizde
özellikle yabancı turistlere çok düşük meblağlarla herşey
dahil sistemi uygulanmaktadır. Ancak, bu uygulama yerli turistlere
beş misli gibi farklı bedellerle uygulanmakta ve bu uygulama da
yabancı-yerli turist ayrımı yapılmasına neden
olmaktadır.
Ülkemizde
uygulanan "herşey dahil" sisteminin ülke turizmine olumsuz
etkisi giderek artmaktadır. Bu sebeplerle, turistik otellerin
uyguladığı "herşey dahil" (all inclusive)
uygulamasının, turizm sektörüne verdiği zararların
araştırılması, tespit edilen sorunlar konusunda gerekli
önlemlerin ve çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın
98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
2.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer ve 21 milletvekilinin,
kamudaki geçici personelin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/383)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
657'ye tabi 4C
statüsünde çalışanları kapsayan hizmet sözleşmesi Türkiye
çapında yaklaşık 80 bin kişiyi yakından
ilgilendirmektedir. Sözleşme dikkatle incelenecek olursa, pek çok
maddesiyle modern kölelik denilebilecek koşulları içermektedir.
Kamuda geçici olarak çalışan personel için
çıkarılmış olan 4C statüsü ile çalışanlar sadece
ücret açısından değil, sosyal haklar açısından da
ciddi anlamda mağdur edilmektedir. 4C hizmet sözleşmesinin bazı
maddeleri kısaca özetlenecek olursa;
1- Bu
sözleşme; çalışanın tazminat hakkı doğmaması
için yılın 12 ayı yerine 10 ayını kapsayacak
şekilde yapılmakta, kalan iki ayında personel ücretsiz izinli
sayılmakta ancak başka işlerde çalışmasına izin
verilmemektedir.
2- Bu
sözleşmeyle çalışanın yılda 10 gün (ayda bir gün olmak
üzere) ücretli izin hakkı bulunmakta, 10 ay boyunca 5 gün (4 ayda bir gün)
sağlık raporlu izin hakkı bulunmakta, çalışan
diğer günlerde ücretsiz izinli sayılmaktadır.
3-
Çalışana ücret dışında mesai parası, sosyal
yardımlar, denge tazminatı, döner sermaye katkısı gibi
hiçbir ek ödeme yapılamamaktadır.
4- 2005
yılında uygulamaya konulan 4C statüsünü düzenleyen yasa
çıktığından bugüne kadar bu statüde çalışanlardan
20'nin üzerinde intihar gerçekleşmiştir.
Bu bilgiler
doğrultusunda;
4C statüsünün
yeniden düzenlenmesi için öncelikle ilgili sözleşmenin 1b maddesinin yani
"İlgili, bu sözleşmede belirtilen işler
dışında herhangi bir işte
çalıştırılamaz." hükmünün kaldırılarak
çalışanın diğer kamu personeli gibi sosyal hak ve
yardımlardan, denge tazminatından ve mesai ücretinden
yararlanması talep edilmektedir. Yanı sıra hizmet
sözleşmesinin bir yılda 10 ay yerine, yılın
tamamını kapsayacak şekilde 12 aylık olarak düzenlenmesi,
çalışanların kıdem tazminatı hakkını
doğuracak ve bu önemli haksızlık ile mağduriyeti giderecektir.
Kamuda
çalışan 657'ye tabi 4C statüsünde çalışanların
çalışma koşullarını düzenleyen hizmet
sözleşmesindeki yukarıda sayılan sakıncaların ve
yanlışlıkların giderilmesi, düzeltilmesi için
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisince Meclis
Araştırması istiyoruz. 28.05.2009
1) Abdullah Özer (Bursa)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
3) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
4) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
5) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
8) Yaşar Tüzün (Bilecik)
9) Bülent Baratalı (İzmir)
10) Atilla Kart (Konya)
11) Eşref Erdem (Ankara)
12) Zekeriya Akıncı (Ankara)
13) Rahmi Güner (Ordu)
14) Nevingaye Erbatur (Adana)
15) Turgut Dibek (Kırklareli)
16) Tekin Bingöl (Ankara)
17) Sacid Yıldız (İstanbul)
18) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
19) Tacidar Seyhan (Adana)
20) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
21) Fehmi Murat Sönmez
(Eskişehir)
22) Ahmet Küçük (Çanakkale)
3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 22 milletvekilinin,
Bursadaki hastane yangını ve sağlık
kuruluşlarının yangına karşı güvenliklerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/384)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Geçtiğimiz
günlerde Bursa ili Şevket Yılmaz Hastanesinde bir yangın meydana
geldi. Bunun sonucunda yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren 8
yurttaşımız hayatını kaybetti. Yaşanan
olayın sebepleri ve hastaların ölüm nedenleriyle ilgili
açıklamalar ilerleyen günlerde hazırlanacak raporlar sonucunda ortaya
çıkacaktır.
Ancak bu olay
ülkemizde halen hizmet vermekte olan kamu, özel hastane ve sağlık
kuruluşlarının yangın vb durumlara ne kadar uygun
olduğu sorusunu gündeme getirmiştir.
1. Ülkemizde
halen hizmet vermekte olan kamu ve özel hastane ve sağlık
kuruluşlarının hangilerinde "Yangın Algılama
Sistemi" bulunmakta, hangilerinde bulunmamaktadır?
2.
"Yangın Algılama Sistemi" bulunan hastane vb
sağlık kuruluşlarında bu sistemlerin çalışıp
çalışmadığı ve takibi kimler tarafından ve ne
kadar süre ile yapılmaktadır?
3. Ülkemizde
halen hizmet vermekte olan kamu ve özel hastane ve sağlık
kuruluşlarının hangilerinde mevcut elektrik
tesisatının dizaynında kullanılan kablolar, halojen
free (halojenden arındırılmış)'tır?
4.
Sağlık kuruluşlarının hangilerinde Tesisat
şaftında ve asma tavan içinde, yangın algılama sistemi
mevcuttur?
5.
Sağlık kuruluşlarının hangilerinde, mimari projeye
uygun olmayan mekanlar ve fonksiyonlar, sonradan oluşturulmuştur? Bu
tür yapılaşmalarla ilgili olarak denetim, izin ve kontroller
nasıl ve kimler tarafından yapılmakta ve izinler nasıl
verilmektedir?
6. Bu tür
değişikliklerin gerektirdiği mekanik ve elektrik tesisat
değişiklikleri proje üzerinde yapılmadığı
durumlarda bu konuların sorumluluğu kimlere aittir?
7.
Sağlık kuruluşlarının hangilerinde yoğun
bakım ve yeni doğan ünitesinde pozitif basınç oluşturacak
şekilde havalandırma tesisatı mevcuttur? Hangilerinde
değildir?
8. Pozitif
basınç oluşturacak şekilde havalandırma tesisatı
bulunan yoğun bakım ve yeni doğan ünitelerinin bakım,
kontrol ve çalışma izlemeleri nasıl ve kimler tarafından
sağlanmaktadır? Bu sistemlerde ortaya çıkabilecek
aksaklıkların sorumluluğu kimlere aittir?
9.
Sağlık kuruluşlarının hangilerinde hem elektrik
tesisatı, hem de oksijen gibi yakıcı gazların
hatlarının geçişini ayrı ayrı sağlayacak
"Kablo Bacası" bulunmaktadır? Hangilerinde
bulunmamaktadır?
10.
Sağlık kuruluşlarının hangilerinde Kablo
bacasında katlar arasında, alev ve dumanı engelleyecek veya
geciktirecek "Yangın Şiltesi, Yangın Şapı"
bulunmaktadır? Hangilerinde bulunmamaktadır?
11.
Sağlık kuruluşlarının hangilerinde Bloklar
arasında yangın ve dumanın yayılımını
engelleyecek "Yangın Kompartımanları ve Önleyiciler"
bulunmaktadır? Hangilerinde bulunmamaktadır?
12.
Sağlık kuruluşlarının hangileri Mimari, Statik,
Elektrik, Yangın ve Mekanik Tesisat Projeleri, ilgili Meslek
Odalarının mesleki denetimden geçirilmiştir? Hangileri
geçirilmemiştir?
13.
Sağlık kuruluşlarının hangilerinde İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği ile işletme
güvenliği kapsamında, ilgili mühendislerin tam gün süreli
istihdamları sağlanmaktadır? Bu konularda kimler
görevlendirilmektedir?
14. Ayrıca
bu tür yapılarda ilgili meslek alanlarındaki taahhüt edilen
işlerin teslim alınma aşamasında, ilgili meslek
odalarından test ve denetimden geçirilmesi ve risk analizlerinin
yapılması ile ilgili destek istenmekte midir?
15. Ayrıca
bu tür taahhütleri alan ve uygulayan asıl müteahhit ya da
taşeronların mühendislerinin, TMMOB'a bağlı ilgili
odalardan SMM Belgeli olup olmadığı kontrol edilmekte midir?
Başta Bursa
Şevket Yılmaz hastanesi olmak üzere; tüm bu soruların
cevaplanması ve Ülkemizde halen hizmet vermekte olan kamu ve özel hastane
ve sağlık kuruluşlarının incelenerek, yangınlara
karşı güvenliğinin saptanması ve aksaklıkların
belirlenerek gereken önlemlerin en kısa sürede alınmasının
sağlanması ile bu konuda ulusal bir politika
oluşturulmasına ışık tutması amacıyla
Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması açılması
hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Kemal Demirel (Bursa)
2) Abdullah Özer (Bursa)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
5) Yaşar Tüzün (Bilecik)
6) Bülent Baratalı (İzmir)
7) Atilla Kart (Konya)
8) Eşref Erdem (Ankara)
9) Zekeriya Akıncı (Ankara)
10) Rahmi Güner (Ordu)
11) Nevingaye Erbatur (Adana)
12) Turgut Dibek (Kırklareli)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
16) Tacidar Seyhan (Adana)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Ensar Öğüt (Ardahan)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
23) Ahmet Küçük (Çanakkale)
4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26
milletvekilinin, Çevre ve Orman Bakanlığının uçak ve
helikopter ihalesinin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/385)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından orman yangınları için
açılan uçak ve helikopter kiralama ihalesi şartnamesinin açık ve
net olmadığı gibi, kiralanacak uçak ve helikopterlerin model,
yaş gibi aranan özellikler belirlenmemiş, ülkemizde uçuş
güvenliği ve uçuş emniyetinden sorumlu olan Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün hiçbir bilgisi ve önerisi
alınmamıştır.
Ayrıca,
açılan ihalede yüklenici firma tarafından 01.05.2009 tarihine kadar
ülkemize getirildiğinde Teknik Şartnamede istenilen özellikleri
taşıyıp, taşımayacağı kontrol edilecektir
ifadesiyle, bakanlığın adrese teslim bir ihale
açtığı açıkça görülmektedir.
Açılan
ihalede uçakların 30-40 yaşında olabileceği açıkça
görülmekte ve satın alma değeri çok düşük olan bu uçaklara 7
yılda 53 milyon $ ödeme yapılacaktır. Bu uçakların
uçuşlarında saatine 9.250 EURO ödeme yapılacaktır.
Ayrıca, 16
helikopter ihalesi açılmasına karşın, 13 helikopter
kiralaması yapılmış bu helikopterler için 5 yılda 125
milyon $ ödeme yapılacaktır. Bu helikopterlerinin dünya
piyasalarındaki kiralama fiyatları dikkate
alınmamıştır.
Hazırlanan
şartnamede herhangi bir özellik belirtilmeden sadece 2500 litre su
taşıyan helikopter seçilmiş, daha yüksek kapasite olan
helikopterler her nedense seçilmemiştir.
Çevre ve orman
Bakanlığınca açılan uçak ve helikopter ihalesi
şartnamesi yeterince açık olmayıp gerekli rekabet
koşullarını oluşturacak netlikte
hazırlanmamıştır.
Bu sebeple,
Anayasanın 98. Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
2) İsa Gök (Mersin)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Çetin Soysal (İstanbul)
5) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
6) Ali Arslan (Muğla)
7) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10) Abdullah Özer (Bursa)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
13) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
14) Yaşar Tüzün (Bilecik)
15) Bülent Baratalı (İzmir)
16) Atilla Kart (Konya)
17) Eşref Erdem (Ankara)
18) Zekeriya Akıncı (Ankara)
19) Rahmi Güner (Ordu)
20) Nevingaye Erbatur (Adana)
21) Turgut Didek (Kırklareli)
22) Sacid Yıldız (İstanbul)
23) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
24) Tacidar Seyhan (Adana)
25) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
26) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
27) Ahmet Küçük (Çanakkale)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
B) Duyurular
1.- İstanbul 13üncü Ağır Ceza Mahkemesinin
bildirmiş olduğu; Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk
hakkındaki dosyanın, Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunulmasına ilişkin duyuru
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin
13/4/2009 tarihli ve 2009/47 esas numaralı yazısı ile Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğlukun yargılanmasına devam edildiği,
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği
bildirilmiştir.
Bilgilerinize
sunulur.
Birleşime
bir saat ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati:12.48
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/95) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
04/06/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve Genel
Kurulun bugün saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi
04.06.2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 04.06.2009 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/95) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 04.06.2009
Perşembe günlü birleşiminde yapılması ve Genel Kurulun
bugün saat 19.00a kadar çalışması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Ahmet Ersin, İzmir
Milletvekili.
Sayın Ersin,
buyurun efendim.
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hani zaman zaman gerek görsel basında gerekse yazılı
basında, şu kadar yasa dışı göçmenin Yunanistana
geçerken denizde boğularak yaşamlarını yitirdiğini ya
da şu kadar sayıdaki yasa dışı göçmenin kara yolundan
Avrupaya ulaşmak isterken kapalı tırlarda boğularak
yaşamlarını yitirdiklerini gördük, okuduk.
İşte
bugün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasa dışı insan
hareketleriyle ilgili verdiğimiz araştırma önergesinin, iki
yılı geçen süreden beri ele alınmayan bu araştırma
önergesinin bugün görüşülmesi için öneride bulunduk. O nedenle söz aldım,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, günümüzün en zorlu sorunlarından birisidir sosyal
düzenin korunması ile uluslararası güvenliğin
sağlanmasında tehlike oluşturan ve insan hakları ile
yaşam hakları ihlallerine neden olan yasa dışı insan
hareketleri günümüzün en zorlu sorunlarından birisidir ve bu yasa
dışı insan hareketlerinden en fazla etkilenen ülkelerin
başında da Türkiye geliyor. Türkiye bu yasa dışı insan
hareketlerinde hem hedef ülke hem de transit ülke olması nedeniyle başka
ülkelere göre çok daha fazla olumsuz etkileniyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir defa bu yasa dışı insan
hareketlerinde Türkiye, iş bulmak ya da iltica amacıyla gelenler için
bir hedef ülkedir. Orta Asya, Orta Doğu ve Afrikadan, oradaki sosyal
yaşamdan, oradaki siyasi durumlardan kaçarak daha demokrat ve daha
gelişmiş ülkelere gitmek isteyen topluluklar içinde Türkiye bir
transit ülkedir. Konumu itibarıyla asıl, bu transit geçişlerden,
Türkiye büyük sıkıntı yaşıyor ve bu yasa
dışı insan hareketlerine engel olamadığı
gerekçesiyle de Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri tarafından sık
sık ağır biçimde eleştiriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa dışı insan hareketleri
yıllık cirosu 10 milyar doları bulan uluslararası organize
suç örgütleri tarafından idare edilen, yönlendirilen ve organize edilen
bir büyük dramdır ve bu yasa dışı insan hareketlerini iki
bölümde değerlendirmek lazım. Bu yasa dışı
hareketlerin, yasa dışı insani hareketlerin bir bölümünü yasa
dışı göçmenler oluşturuyor ki bunlar da daha çok, az önce sözünü
ettiğim gibi, Orta Asya, Orta Doğu ve Afrikadan daha uygun
ortamlarda yaşamak için yola çıkan ve sözünü ettiğim bu organize
suç örgütlerinin ağına düşen topluluklardan oluşuyor.
Değerli
arkadaşlarım, düşünün ki Türkiye son sekiz yılda 600 bine
yakın yasa dışı göçmeni yakalayarak ülkelerine
göndermiştir, son sekiz yılda 600 bine yakın yasa
dışı göçmen
Kaldı ki bu yasa dışı göçmenler
genellikle de kendi ülkelerinin sınırları dışına
çıktığında ya da diyelim ki Türkiye
sınırlarına girdiklerinde pasaportlarını, kimliklerini
imha ediyorlar ve bu kişilerin hangi ülke vatandaşı
olduğunu tespit edinceye kadar çok da uzun bir süre geçiyor.
Dolayısıyla, yasa dışı göçmen oldukları nedeniyle
illegal yollardan Türkiyeye giriş yaptıkları nedeniyle yakalan
ama ülkeleri tespit edilinceye kadar, hangi ülke vatandaşı
oldukları tespit edilinceye kadar barınma ve iaşeleri
sağlanan bu kişilerle ilgili Türkiye çok ağır bir ekonomik
yükün altında bulunuyor. Nitekim son sekiz yılda sadece barınma
ve iaşe masrafı olarak Türkiye 800 milyon 600 bin lira harcama
yapmıştır. Keza, uyrukları hangi ülke vatandaşı
oldukları tespit edilenlerin geri gönderilmelerine ilişkin de 9
milyon 700 bin lira Türkiye harcama yapmıştır, ki toplam 18
milyon 300 bin liralık bir yük getiriyor Türkiyeye. Bununla beraber,
Türkiye bu göç hareketlerini engelleyemediği, gerekli önlemleri
almadığı nedeniyle de, bütün bu çabalarına rağmen,
yine de Avrupa Birliği ülkeleri tarafından çok ağır biçimde
eleştiriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir diğer yasa dışı insan hareketi,
insan ticareti. Bu insan ticareti de, genellikle Sovyetler Birliğinin
dağılmasından sonra oluşan ülkelerdeki ve özellikle de o
ülkelerdeki kadınların tehditle, şiddetle ya da
kandırılarak Türkiyeye getirilmeleri, ki bunların bir
kısmı Türkiyeye çalışmak için de geliyorlar, Türkiyede de
yerleşiyorlar ve bunlar için Türkiye bir hedef ülke ama birçoğu için
de Türkiye bir transit ülke çünkü o eski Sovyet ülkelerinden, Sovyetlerin
dağılmasından sonra oluşan ülkelerden Türkiyeye getirilen
bu insanlar, ülkemiz üzerinden Orta Doğuya gönderiliyorlar. Yani tam bir
insan ticareti, tam bir insan haklarına aykırı durum var ve
Türkiyeye getirilen özellikle bu kadınlar hem cinsel istismara
uğruyorlar hem zorla çalıştırılıyorlar ve
kandırılarak Türkiyede yaşamlarını bu şekilde,
insan haklarına aykırı bir biçimde sürdürmeye
çalışıyorlar.
Yine, işte,
değerlendirdiğimiz zaman, son sekiz yılda bine yakın insan
ticareti mağduru kadın kurtarıldı emniyet güçlerimiz
tarafından. Bine yakın bu suç mağduru kadın, emniyet
güçlerimiz tarafından kurtarılarak ülkelerine gönderildi ve yine bu
süre içinde 900den fazla da insan taciri ele geçirildi, yakalandı,
yargıya teslim edildi ve gereği yapılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu bir insanlık dramıdır.
Yani kendi ülkesinde çeşitli nedenlerle, gerek siyasi gerek sosyal gerekse
ekonomik nedenlerle yaşama koşullarının
olmadığı kişiler, insanlar bir umut arayışı
içinde Türkiye üzerinden ya Avrupaya gitmeye çalışıyorlar ya da
Türkiyede kalıp iltica etmek ya da çalışmak için ülkemizde
kalmaya çalışıyorlar ve maalesef ülkemizde kalan ya da
kimlikleri, hangi ülke vatandaşı oldukları tespit
edilemediği için ülkemizde barındırılan bu yasa
dışı göçmenler Türkiyede bazı suçlara da
karışıyorlar. Hırsızlık, gasp,
kaçakçılık ve uyuşturucu ticareti gibi suçlarda maalesef bu
göçmenlerin önemli bir ağırlığı var. Nitekim,
bakın, 2000 ve 2006 yılları arasında toplam 83.563 yasa
dışı göçmenin hırsızlık, gasp,
kaçakçılık gibi suçlara karıştıkları görülüyor.
Yani Türkiye için hem gelişleri bir problem hem Türkiyede
barınırken bir problem yaratıyorlar hem de bütün bunlara
rağmen, Türkiye bunların iaşesi ve barınması için
gerekli önlemleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ersin, devam edin.
AHMET ERSİN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
alıyor
olmasına rağmen yine de Avrupa Birliği ülkeleri tarafından
sıkça eleştiriliyor. Neden? Bu göçmenlere, yasa dışı
göçmen ticaretine, yasa dışı göçmen hareketine ve bu insan
hareketlerine engel olunamadığı nedeniyle.
İşte bu
önergeyi şunun için verdik değerli arkadaşlarım:
Şimdi, bu bir büyük insanlık dramıysa, insan haklarına
aykırıysa ve üstelik yaşam hakkına aykırıysa
-çünkü birçoğu yolda yaşamlarını yitiriyorlar- o zaman
bunların ülkemize hangi yollardan ve nasıl girdiklerinin ve neden
engellenemediklerinin tespiti gerekir. Bunların, bu yasa
dışı göçmenlerin ve insan ticareti yapanların Türkiyede
nasıl olup da sınırdan geçebildiklerini ve bu yakalanan kişilerle,
bu suçları işledikleri nedeniyle yakalanan kişilerle ilgili
nelerin yapıldığını, nelerin eksik olduğunu
tespit etmemiz gerekir. Nitekim, örneğin göçmen
kaçakçılığıyla ilgili, yasa dışı göçmenlerle
ilgili, bu yasa dışı göçmenliği organize eden suç
örgütleriyle ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN
(Devamla) Sayın Başkan, izin verirseniz iki dakikada bitiriyorum.
BAŞKAN
Bitirelim lütfen.
AHMET ERSİN
(Devamla)
aralarında Türklerin de bulunduğu uluslararası suç
örgütleriyle ilgili Türk Ceza Yasamızın 79uncu maddesinde bir
düzenleme var yani bu göçmen kaçakçılığı Ceza Yasamıza
göre suçtur. Keza, insan ticareti yapanlarla ilgili, yine aralarında
Türklerin de bulunduğu uluslararası organize suç örgütleri
tarafından yönlendirilen bu insan ticaretiyle ilgili de yine Ceza Yasamızın
80inci maddesi bir ceza hükmüne varmıştır, bir cezayı
hükmetmiştir ancak bütün bunlara rağmen ne insan ticaretine engel
olunabiliyor ne de göçmen kaçakçılığına, yasa dışı
göçmen ticaretine engel olunabiliyor. O hâlde demek ki aksayan bir şey var
değerli arkadaşlarım. İşte bunların tespiti için
biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir araştırma önergesi verdik.
İki yıldan beri bu önerge ele alınmadı. Umuyorum ve
diliyorum ki, bugün sayın milletvekillerinin duyarlı
davranışlarıyla bu insanlık dramı, uluslararası
bu insanlık dramına Türkiye bakımından bir çözüm
bulunabilir. En azından, bir çözüm arayışına gireriz.
Sizlerin duyarlılığınıza güveniyorum, inanıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ersin, sağ olun.
Önerinin lehinde
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş
Sayın Durmuş
yoklar.
Sayın
Şandır buyurun efendim, siz konuşacaksınız. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk
Partisinin (10/95) sayılı Meclis Araştırması
Önergesinin gündeme alınmasıyla ilgili Danışma Kurulu grup
önerisi lehinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, tabii, Meclisimizin bugünkü gündemini belirleme
toplantısına bu sayıda bir milletvekilimizin
katılmasını milletimizin takdirine bırakıyorum. Onun
için, gündem çok önemli olmadığına göre milletimize birkaç cümle
arzım olacak.
Değerli
milletvekilleri, Meclis İç Tüzüğünün 98inci maddesi çok açık
ve net bir şekilde Meclisimizin temel fonksiyonlarını ifade
ediyor ve diyor ki: Her hafta iki gün, üç çalışma gününün iki
gününde bir saatten az olmamak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
denetim görevini yapacaktır. Bu, kesin bir hükümdür ve İç Tüzükün
uygulayıcısı olan Meclis Başkanlık Diva-nına
Meclisimizin bir talimatıdır. Meclisimiz, Genel Kurulumuz, Hükûmet
uygulamalarını, icranın uygulamalarını, haftanın
iki gününde, bir saatten az olmamak üzere denetlemekle görevlidir; bu bir
hukuktur, Anayasa kadar bir temel hukuktur.
Biz, muhalefet
partileri olarak, çok sayıda, ülkemizin sorunlarıyla ilgili,
halkımızın beklentileriyle ilgili sorular soruyoruz,
cevaplarını sayın bakanlardan bekliyoruz, halkımız
adına bekliyoruz. Araştırma önergeleri veriyoruz.
Sorunların araştırılarak çözümlerin tespitinin
yapılmasını, bu çözümlere muhalefet partileri olarak katkı
vermemize imkân verilmesini Meclisimizden talep ediyoruz, iktidar partisinin
grubundan ve Hükûmetten talep ediyoruz. Gündem belirlenmesi konusunda da
İç Tüzükün 98inci maddesindeki bu amir hükme dayanarak diyoruz ki:
Denetim görevi için, haftanın iki günü, salı ve çarşamba günü
soru önergelerine sayın bakanlar burada cevap versinler. Ama dün burada
acı acı itiraz etmemiz, tenkit etmemize rağmen, iktidar partisi
grubu Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim görevini bir ay süreyle iptal
etmiştir -işin özü budur- bütün itirazlarımıza rağmen.
Yani günde bir saat konuşarak bir şey kaybetmezsiniz. Birlikte
yapacaksak bunu, gelin, bu mutabakatla, Meclisin denetim görevini
tıkamayınız. Günde bir saat sözlü sorulara cevap verilmesini
temin edin. dememize rağmen maalesef iktidar partisi sayısal
çoğunluğunun da gücünü kullanarak, bana göre antidemokratik, bana
göre uzlaşmacı olmayan bir yaklaşımla bu denetimi
kapatmıştır.
Meclis,
kapanıncaya kadar denetim yapamaz durumdadır. Bizim de muhalefet
partileri olarak millete olan görevimiz, verdiğimiz sözün gereği,
milletin sorunlarının milletin kürsüsünden
konuşulmasını temin etmek maksadıyla bir metot
arayışı, bir yol arayışı içerisinde, her gün bu
kürsüye daha önce milletvekillerimizin verdiği araştırma
önergelerinin gündeme alınmasıyla ilgili Danışma Kurulundan
taleplerimiz olmakta. Danışma Kurulu bu taleplerimizi dikkate almak durumunda
ve sonuç itibarıyla işte şu vakit, iki saati geçkin Meclisimiz
daha gündemine geçip çalışmaya başlayamadı. Şimdi de
muhalefet partilerinin Danışma Kurulu grup önerileri üzerinde zaman
tüketiyor. Yani sözlü sorulara bir saat bu Genel Kurulu kapatarak zaman
kazanamadınız. Muhalefet partileri olarak biz, görevimizin
gereği, denetim imkânını bir başka şekilde, yine
İç Tüzükten kaynaklanan hakka dayalı olarak yerine getireceğiz
ve her gün burada ülkemizin ve halkımızın bir sorununu, birkaç
sorununu konuşacağız. Tabii bu konuşmaları Sayın
Hükûmet dikkate alır ve gündeme getirdiğimiz bu konularla ilgili
Genel Kurula bilgi verme nezaketini gösterirse doğrusunu yapar. Bu bilgi
verme sorumluluğu Sayın Hükûmete aittir çünkü denetimin muhatabı
Hükûmettir.
Bakın,
bugün, Sayın Çevre ve Orman Bakanı elli dakikaya yakın burada
görüştü ama İç Tüzüke göre, 5 Haziran Dünya Çevre Günü
dolayısıyla Sayın Bakan burada bir bilgilendirme, bir çevre
duyarlılığını dile getirme görevini yerine
getirmiş olsaydı, bunu yapabilmiş olsaydı
gruplarımız da onar dakikalık bu konudaki
katkılarını vereceklerdi. Dolayısıyla, biz bugün
şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin görüşmekte olduğumuz insan
kaçakçılığı, yasal olmayan göç hareketleri ve bunun
sorunlarının üzerinde verilmiş bir araştırma
önergesinin gündeme alınmasının lehinde konuşuyoruz,
gerekçelerini ifade ediyoruz ama bu konunun Meclis gündeminde
görüşmelerinin yapılmasına müsaade etmiyorsunuz. Hiç olmazsa
Hükûmetten bir yetkili, bir sayın bakan buraya gelmeli, bu insan
kaçakçılığı konusunda ülkemizin sorunlarını,
içinde bulunduğu durumu, olayın boyutlarını anlatmalı
ve Hükûmetin ortaya koyduğu tedbirleri, düşüncelerini de ifade
etmeli. Buna da yanaşmıyorsunuz.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, kabul edilmesi belki zor ama, söylenmesi belki
uygun değil ama bu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Bu kürsü milletin
kürsüsü, bu kürsüde milletin sorunlarının
konuşulmasını engelliyorsunuz. Milletin sorunlarına
karşı Hükûmetin geliştirdiği tedbirlerin
konuşulmasını engelliyorsunuz. Sizi millete şikâyet
ediyorum. İnsan kaçakçılığı konusunu, Türkiye'nin,
özellikle de büyük şehirlerimizin çok önemli bir sorunu olan bu
insanlık sorununu konuşmayacağız da neyi
konuşacağız?
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak birazdan görüşmeye açacağımız süt
üreticilerinin ve süt sektörünün sorunlarının
araştırılarak çözümlerinin tespiti konusunda verdiğimiz
araştırma önergesinin gündeme alınmasını talep
ediyoruz. Şimdi, süt üreticileri sizin de seçmenleriniz. Ne
anlatacaksınız seçmenlerimize? Bugün konunun uzmanı arkadaşlarımızın
anlattığına göre süt üreticileri maalesef damızlık
dişi inekleri kesmek üzere mezbahaya gönderir duruma geldiler ve bu
orandaki artışın yüzde 500 olduğunu ifade ediyorlar. Süt
üreticilerinin kendi emekleriyle, kendi bildikleri işi yaparak kendi
topraklarında karınlarını doyuramayacak duruma
düşmüş olmaları sizi ilgilendirmiyor mu? Bunun
konuşulmasına niye Türkiye Büyük Millet Meclisini
kapatıyorsunuz? Bunu anlatamazsınız, bunu anlamak mümkün
değildir.
Dolayısıyla,
gelin, yanlıştan dönün. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu,
ülkenin sorunlarının konuşulmasına, Hükûmet
icraatlarının tartışılmasına yani Meclisin,
İç Tüzükün 98inci maddesine göre zorunlu olarak haftanın iki günü
bir saati geçmemek üzere denetim görevi yapmasına lütfen kapatmayınız.
Bu hem demokratik değil hem hukuki değil, inanız ki çok da
akıllıca da değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır, devam edin.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu millet hepimizin milleti, bu halk hepimizin
halkı. Bu halkın sorunlarını konuşmayıp da nerede
konuşacağız? Sokak konuşmaya başladığı
takdirde değerli milletvekilleri, bundan siyaset de zarar görür, bundan
siyasi partiler de zarar görür. O sebeple, gelin, yanlıştan dönün,
Cumhuriyet Halk Partisinin getirmiş olduğu bu önerge çok doğru
bir önerge. Bu önergenin kabul edilip komisyon kurulup kurulmaması
ayrı bir hadise ama insan kaçakçılığı konusu üzerinde
görüşmelerin başlaması ve Sayın Hükûmetin, sayın
bakanların buraya gelip bu konuyla ilgili Hükûmetin aldığı
tedbirleri millete açıklaması gerekir, buna fırsat veriniz. Ben
yaptım, oldu. diyerek bir şeyin olmadığını
herkes biliyor, siz de bilmek durumundasınız.
Bu sebeple,
tekrar, bu önergenin gündeme alınmasını sizden talep ediyorum.
Bu önergenin gündeme alınması lehinde yaptığım
konuşmayı dikkate almanızı diler, yüce heyetinize
saygılar sunarım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Önerinin lehinde
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş.
Sayın
Ağırbaş, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insan kaçakçılığı konusunda verilen önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi şahsım ve
Demokratik Sol Parti adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, küreselleşmeyle birlikte son yıllarda insan
kaçakçılığı ve insan ticareti konuları, özellikle
gelişmiş Batı ülkelerini, dolayısıyla da
gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeleri de ilgilendiren çok
önemli bir konu hâline gelmiştir. Modern dünyanın modern
ayıplarından biri olan insan ticaretinin artış
göstermesinin sebepleri arasında, dünya nüfusunun 19uncu yüzyıla
oranla 3 kat artması ve bu artışın çoğunlukla
gelişmekte olan üçüncü dünya ülkeleri arasında yaşanması
yer alıyor.
İstihdam
fırsatının bulunmadığı, işsizliğin
yüksek olduğu ülkelerden Batı ülkelerine daha iyi bir yaşam,
umut vadederek kurbanlarını ağına düşürüyorlar.
Kurbanlar kendi ülkelerinde bulunduklarından çok daha zor durumlarda, kötü
koşullarda hayat mücadelesi veriyorlar.
İnsan
ticareti ya da insan kaçakçılığı; kanun dışı
ve ticari amaçla insanların pazarlanması, dilencilik, cinsel sömürme,
özgürlüksüz işçilik gibi irade dışı davranışlara
tabi tutulmalarıdır. İnsan kaçakçılığı,
uluslararası yasa ve insan hakları protokollerinin de ihlalidir.
İnsan kaçakçılığı bölgesel düzeyde sadece bir ülkenin
değil, hemen hemen bütün dünya ülkelerinin karşı
karşıya kaldığı bir sorundur. Yasal kurallara
uymaksızın meydana gelen bu hareketlenmeler her geçen gün
artış göstermektedir.
Gelişmekte
olan veya fakir ülkelerden umuda başlayan yolculuk, transit ülkeler
üzerinden ve insan kaçakçılarının yardımıyla
gelişmiş ülkelerde son bulmakta veya hedefe varılmadan birçok maddi
kayıp, sıkıntı, hastalık ve ölüm gibi nedenlerle
ümitler sönmektedir. Çoğu kaçak insan çeşitli suçlar ve yasa
dışı faaliyetlerde kullanılmakta,
dolandırılıp paraları ellerinden alınmakta,
ödeyemeyecekleri senet ve maddi yükümlülükler altında bırakılmaktadırlar.
İnsan
kaçakçılığı, günümüzde risksiz ve büyük kazanç sağlama
yöntemleri arasında yer alması dolayısıyla organize gruplar
tarafından işlenmektedir. İnsan tacirleri, mağdurları
kendi ülkeleri içinde bir yerden diğerine aktarırlar, çoğu zaman
da uluslararası sınırlardan geçirirler. Daha sonra
mağdurların en temel özgürlükleri ellerinden alınır,
eşya gibi satılırlar veya zorla çalışmaya mecbur
bırakılmaktadırlar.
Türkiye,
jeopolitik konumu, uzun dağlık sınırları, Avrupa ile
Asya ve Orta Doğu ülkeleri arasında tek köprü olması
dolayısıyla Orta Doğu ülkelerinden zengin ülkelere yönelik insan
kaçakçılığında en elverişli ülke konumundadır.
Ülkemizin jeopolitik ve stratejik konumu Asyayı Avrupaya bağlayan
bir köprü vazifesi görüp üç tarafının denizlerle çevrili olması
ve komşularımızın potansiyeli, ülkemizi bu suçun kaynak,
transit ve hedef ülke bağlamında güzergâhını
oluşturmaktadır.
Afganistan,
Pakistan, Bangladeş gibi Asya ülkeleri ile çeşitli Afrika
ülkelerinden deniz, hava, kara yoluyla ülkemize legal veya illegal yollardan
gelen yabancılar insan kaçakçılığı konusunu
oluşturmakta, ülkemiz vatandaşlarının da yer
aldığı yasa dışı geçiş ve insan
kaçakçılığı organizasyonları sonucunda İtalya,
Almanya ve Hollanda gibi bazı Avrupa ülkelerine yönelmektedirler.
Birleşmiş
Milletler raporlarında insan kaçakçılığının
kaynağı olarak gösterilen ülkeler listesinde Cezayir ve Afganistanla
birlikte Türkiye'nin de adı orta seviyede insan kaçırılan ülke
olarak geçmektedir. Transit ülkeler listesinde ise Türkiye yüksek risk grubunda
bulunmaktadır. Raporda, gelişmekte olan ülkelerden
kaçırılan ve gelişmiş ülkelere götürülenlerin çoğunun
Türkiye üzerinden Batıya ulaştırıldığı
belirtilmektedir. Hemen hemen her gün gazete haberlerinde ülkemiz üzerinden
yurt dışına kaçmak isteyen göçmenlerin yakalanma ya da ölüm
haberlerini alıyoruz. Acilen bu konuda gerekli tedbirlerin
alınması gerekmektedir.
Birleşmiş
Milletlerin raporlarında insan kaçakçılığının
organize ve çok uluslu bir suç olduğu ancak insan
kaçakçılığından ceza alanların
sayısının az olduğu belirtilmektedir. Bu çerçevede Türk
Ceza Kanununda insan kaçakçılığıyla ilgili düzenlemeler
yeniden ele alınmalıdır. Ülkemizde yasa dışı
giriş çıkışlar ile geçişleri organize eden
şahıslara daha etkin cezalar verilmelidir. Yasa dışı
yollardan ülkeye giriş çıkış yapanlara, organize edenlere
verilen cezaların artırılması, bu kişilere
yardımcı olan kara, deniz ve hava aracı sahiplerine, bu
araçları sevk ve idare edenlere ceza verilmesi yerinde olacaktır.
Ayrıca, bu suçu teşekkül hâlinde işleyenlere daha ağır
cezaların getirilmesi ve kişilerin bu suçtan elde ettikleri mal
varlıkları ile paraların müsadere edilmesi ülkemizin yüksek risk
grubundan çıkarılması yönünde atılacak önemli
adımlardandır.
İktidar
grubu yasama faaliyetlerine öncelik veriyor. Gerekçesi ise Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetim faaliyetlerini bir ay süreyle askıya almak.
Yaptığı, eylemli tüzük değişikliğidir ve bunu
yaptığı içindir ki muhalefet de araştırma önergelerini
öne aldırıp görüştürmek istemektedir. İktidar, denetimi
bloke etmiş olmasaydı araştırma önergeleri de
sırası geldiğinde görüşülebilecekti. Meclisin
çalışma düzeni çığırından çıkartılmak
istenmektedir.
Bir ülkenin insan
kaçakçılığı ile tek başına mücadele etmesinin
mümkün olmadığı artık bilinen gerçektir. Bu tür mücadeleler
gerek ulusal gerekse uluslararası alanda koordineli bir şekilde
yürütülmesiyle başarıya ulaşabilecektir. Bu
başarının anahtarı ise hiç kuşkusuz ülkeler arası
hızlı ve etkin bilgi alışverişi, eş güdüm ve
sorunun uluslararası platformda ele alınmasıdır. Ülkeler
arasında bu konuda yapılacak iş birliklerine de gereken önemin
verilmesi gerekmektedir. Çalışma Bakanlığı, bu konuyla
ilgili denetimler üzerinde dikkatle ve titizlikle durmalıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağırbaş.
Önerinin
aleyhinde Giresun Milletvekili Nurettin Canikli.
Sayın
Canikli, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Meclis çalışma yöntemiyle ilgili
tartışmalar yaşandı ya da daha doğrusu, Sayın
Şandır kendi kanaatlerini ortaya koydu, ifade etti. Öncelikle
şunu çok net olarak ifade etmemiz gerekiyor: Biz, kesinlikle Meclisin
denetim yetkisinin ya da denetim imkânının
kısıtlanması ya da ortadan kaldırılması anlamına
gelecek hiçbir uygulamanın içinde olmadık bugüne kadar, olmamız
da mümkün değil.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sözlü sorular yok ama
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Geleceğim Sayın Şandır,
müsaade ederseniz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hani? Yok, gelecek hafta da yok, öbür hafta da yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, bu haftanın gündeminde sözlü
soruların görüşülmemesi kararı var ve bunu birlikte aldık,
biliyorsunuz. Biraz önce Sayın Şandırın belirttiği
husus, Genel Kurulda dün kabul edilen AK PARTİ grup önerisi çerçevesinde
on beş günlük, iki haftalık çalışma süresi içerisinde sözlü
soruların görüşülmemesine ilişkin hükümdür.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bir ay Sayın Canikli, doğru bilgi verin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Hayır, on beş gün, kalan on beş
gün.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bir ay.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Efendim, bakın, dün kabul edilen bizim grup önerimizde on
beş gün, haziran sonuna kadar, bir ay değil. Önce onu
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Haziran sonu, ne kadar? Meclis kapanıncaya kadar.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Efendim, haziran sonuna kadar, bir ay değil.
Önce onu netleştirelim. Yani on beş günlük süre için.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bugün ayın kaçıydı Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Müsaade ederseniz, bakın, ben bir hususu
aydınlatmaya çalışıyorum.
Şimdi, bu
hafta yine sözlü sorular görüşülmüyor. Birlikte aldık bu kararı,
biliyorsunuz. Onda problem yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Birlikte almadık, hayır.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Eğer on beş gün, önümüzdeki on beş
gün içinde bir gün ya da iki gün -konuşuruz- sözlü soruların
görüşülmesi talep ediliyorsa biz buna karşı değiliz
değerli arkadaşlar, açığız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Her gün yapalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bunu kararlaştırabiliriz, hiçbir
sakıncası yok.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Talep ettik, reddettiniz arkadaş, onu
söylüyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Efendim, bakın, dün tabii veya bu haftaki
görüşmelerde faklı bir ortam vardı. Bunu hepimiz
yaşadık, gördük. Biraz gergin geçti görüşmeler. Bu itibarla öyle
bir ortam içerisinde belki bu tür talepler -karşılıklı
olarak söylüyorum- karşılıklı olarak çok dikkate
alınmamış olabilir. Ancak, biz hiçbir zaman
Nitekim,
bakın, 22nci ve 23üncü Dönemde denetim konularının Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülme oranlarını, mesela 18, 19,
önceki dönemlerle kıyasladığınız zaman kesinlikle AK
PARTİ Grubunun ve Hükûmetinin böyle bir tavır ve davranış,
düşünce içerisinde olmadığı çok net olarak ortaya
çıkar.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Meclisin sonuna kadar sözlü sorular görüşülmeyecek
önerisi sizindi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Önce şunu tekrar söylüyorum Sayın
Şandır: Biz buna açığız. Yani dün grup önerimizle
kabul edilen önümüzdeki iki hafta için sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin hususu tartışabiliriz, hiçbir
sakıncası yok. Onu konuşuruz. Tabii elbette bu, şu anda
görüştüğümüz Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi çerçevesinde
olmaz çünkü bu grup önerisi başka düzenlemeler de içeriyor. Onlara elbette
biz karşıyız.
Şimdi, biraz
önce söylemeye çalıştığım, ifade etmeye
çalıştığım o hususu da izniniz olursa çok uzatmadan
birkaç rakamla teyit etmek istiyorum, ortaya koymak istiyorum. Bakın,
değerli arkadaşlar, mesela sözlü sorulardan başlayalım.
Sözlü sorulara baktığınız zaman, mesela 18inci Dönemde
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Geriye dönük
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tabii, karşılaştırma
yapmadan, bu dönemde neler görüşüldü, ne kadar görüşüldü
Gerçekten
sözlü soruların ya da genel anlamda -özelde sözlü sorular- genelde Meclis
denetiminin azaltıldığı, kısaltıldığı,
engellendiğinin ortaya konulabilmesi için elbette bir
karşılaştırma yapmak gerekir, dinamik bir analiz
yapabilmemiz gerekiyor. Onun için de 22inci Dönemde ne kadardı, yani
bizim AK PARTİ hükûmetleri döneminde ya da AK PARTİ Grubunca Meclisin
gündemi belirlendiği dönemlerde, daha önce nasıldı? Bu
karşılaştırmayı yapmamız gerekiyor. Ancak bunu
yaptığımız takdirde anlamlı bir değerlendirme
yapma ve sonuca varma imkânımız ortaya çıkar.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, 18inci Dönem üç yıl on ay
sürmüş ve bu dönemde sözlü soruların cevaplanma oranı yüzde 7,8.
19uncu Dönem dört yıl iki aylık bir süreyi kapsıyor. Yine sözlü
soruların burada cevaplanma oranı yüzde 15. 20nci Dönemde yüzde 28,
21inci Dönemde yüzde 23, 22nci Dönemde yüzde 42,7 değerli
arkadaşlarım. Bir yıl dokuz aylık içinde bulunduğumuz
23üncü Dönemde ise bu oran yüzde 55tir.
Bunu diğer
bütün hususlara teşmil edebilirsiniz. Yani bunlardan sadece -çok fazla
zaman almak istemiyorum- araştırma önergelerinde örnek vererek
sonlandırmak istiyorum. Bakın, sadece 21inci Dönemle ilgili bilgi
var bende. Üç yıl altı ay boyunca toplam 44 araştırma
önergesi görüşülmüş. Toplam üç yıl altı ayda 44
araştırma önergesi görüşülmüş 21inci Dönemde. 23üncü
Dönemde -henüz daha iki yıl dolmadı- toplam görüşülen
araştırma önergesi sayısı 58dir değerli
arkadaşlarım.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Kaç tane komisyon kuruldu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, bütün bu rakamlar gösteriyor ki
kesinlikle 22 ve 23üncü Dönemde hiçbir şekilde Meclisin denetim
yetkisinin sınırlandırılmasına,
kısıtlanmasına ilişkin en ufak bir uygulama yoktur. Tam
aksine, bütün önceki dönemlerle kıyaslandığında, çok daha
üzerinde bir denetim mekanizması burada işletilmiştir,
uygulanmıştır ve sonuçlandırılmıştır.
Bu
anlayışımızın bir gereği olarak, bu
düşüncemizin, anlayışımızın bir yansıması
olarak zaten biraz önce Sayın Şandırın ifade ettiği o
öneriye de açık olduğumuzu, böyle bir düzenlemeyi
yapabileceğimizi birlikte konuşarak
Yani zaten bu hafta birlikte
karar aldık, bu hafta sözlü soruları görüşmüyoruz. O
gruplarımızın ortak mutabakatıyla alınmış
bir karardır ama önümüzdeki iki hafta için de oturur, konuşuruz, biz
açığız, o öneriyi kabul edebiliriz ama şu anda
görüştüğümüz Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi çalışma
saatleri ve başka konuları da içerdiği için aleyhindeyiz. Yani o
anlamda bu yolla bunu kabul edemeyiz, ayrıca görüşmemiz gerekir.
Şu anda
görüştüğümüz CHP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Canikli.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Bir
dakika efendim, Sayın Bulut sisteme girmiş.
Sayın Bulut,
bir şey mi soracaksınız?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkanım, izin verirseniz bu konuda
biraz açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Çok
kısa olmak kaydıyla efendim, yoklama isteyecekler.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sonra açıklamada bulunayım efendim.
Teşekkür
ederim.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Sayın Okay,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Ersin, Sayın Güvel, Sayın Köse,
Sayın Durgun, Sayın Karaibrahim, Sayın Bingöl, Sayın
Tütüncü, Sayın Arat, Sayın Yazar, Sayın Dibek, Sayın
Ağyüz, Sayın Dikici, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Ünsal,
Sayın Ergin, Sayın Hamzaçebi, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Öztrak.
Yoklama istemini
yerine getireceğim.
Üç dakika süre
veriyorum. Yoklamayı da başlatıyorum efendim.
Pusula gönderen
sayın milletvekili arkadaşlarımız salonu terk etmesinler
efendim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı da başlatıyorum efendim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/95) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
04/06/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve Genel
Kurulun bugün saat 19.00a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/349) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmesinin Genel Kurulun 04/06/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
4/6/2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 04.06.2009 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Ön Görüşmeler kısmının 295. sırasında yer
alan 10/349, esas nolu, Süt Sektörünün Sorunlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin
bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19
uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN
Önerinin lehinde Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil.
Sayın Asil,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Grubunun verdiği grup önerisiyle, dün, haziran
ayı Meclis çalışmalarının gündemi AKP
milletvekillerinin oylarıyla belirlendi.
Bu gündeme göre
Genel Kurulun 9, 16, 23, 30 Haziran 2009 salı günkü birleşimlerinde
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek, 10, 17 ve 24 Haziran 2009 çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi diyerek,
maalesef, bu gündemle haziran ayında Meclisin denetim görevini yapması
AKP tarafından engellendi.
Değerli
milletvekilleri, salı günleri dokuz saat, çarşamba ve perşembe
günleri on bir saat, cuma günleri de on saat çalışacağız.
Milletimizin refahı, mutluluğu, huzuru için gerekirse daha da çok
çalışmalıyız.
Dün Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Mehmet Şandır AKP Grup önerisinin aleyhinde
konuşurken önerdi: Çalışma süresini bir saat erken
başlatalım. Gelin, denetim görevini engellemeyin. önerisi maalesef,
yine AKP Grubu tarafından kabul görmedi.
Değerli
milletvekilleri, biz de her gün, bir araştırma önergemizin gündeme
alınmasını yüce heyetinizden isteyeceğiz. Gündeme almaz
iseniz de milletimizin bu önemli meselelerine sahip
çıkmadığınızı burada göstereceksiniz ve her gün
sizi milletimize şikâyet edeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, milletimiz kan ağlıyor. Ekonomik
sıkıntılar, sosyal sıkıntılar ülke
insanımızın maalesef müreffeh bir hayat
yaşamasını engellemekte. İşte çok önemsediğimiz,
önem verdiğimiz, ülke nüfusumuzun yüzde 40ını teşkil eden,
kırsalda yaşayan insanlarımızın meselelerini Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine taşıyalım ve burada hep birlikte
bu meseleleri ve bu meseleler için çözüm yollarını birlikte
bulalım ve insanlarımızın daha müreffeh bir hayat
yaşamalarına zemin hazırlayalım diye
uğraşıyoruz.
İşte
bugün de kırsalda yaşayan insanlarımızın
sıkıntılarını dile getirmek için Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu tarafından verilen, süt sektörümüzün sorunlarının
tespit edilip çözüm yollarının belirlenmesi, eksikliklerinin
giderilmesi, Süt Konseyinin daha işlevsel hâle getirilmesi,
yönetmeliğinin düzenlenmesi, adil olmayan bu durumların düzeltilmesi,
hayvancılığın gelişimi, ülkenin
sağlıklı beslenmesinin riske girmemesi, ulusal düzeyde
koordinasyonun sağlanması, destekleme yollarının
araştırılması, idari, kurumsal ve yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
verdiğimiz Meclis araştırma önergemizin gündeme alınması
talebimizin lehinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bu öneriyi niçin
verme gereği hissettik ve önergemizin bir an önce görüşülmesini niçin
arzuluyoruz? Bu hususlar üzerinde yüce heyetimizi bilgilendirmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, hızla düşen fiyatlar nedeniyle süt sektörü
hızla kan kaybetmekte, üretici süt veren ineğini kesmek zorunda
kalmaktadır. 2007 yılında 30 bin süt ineği kesime
gönderilmiştir. Bu sayı 2008 yılında 155 bine
çıkmış, tedbir alınmaz ise bu sayının yıl
sonuna kadar 200 binleri bulacağı yetkililer tarafından ifade
edilmektedir. Bunun doğal sonucu olarak da süt popülasyonu ve et,
sığır popülasyonu hızla yok olacaktır. Tedbir
alınmaz ise bir müddet sonra et ve süt üretimi açık verecek,
maazallah ülkemiz et ve süt ithal eder duruma düşecektir. Üretici
sistemden çekilecek, hızla fakirleşecek, fakirleşen ve iş
imkânları ellerinden alınan üretici, zaten çok yüksek olan
işsizlik rakamlarını daha da büyütecektir.
Değerli
milletvekilleri, sütün en önemli kaynağı olan sığır,
bize süt vermek amacı için yaşamıyor. Bütün memeliler gibi
soylarını devam ettirmek, yavrularını beslemek
amacıyla süt vermektedirler. İnsanoğlu değerli bir besin
kaynağı olan sütün üretimini artırarak yavruların
beslenmesinden arda kalan kısmını besin kaynağı olarak
almıştır. Süt üreticimiz, bu faaliyetiyle süt üretiminin
yanında erkek yavruları da et
sığırcılığına vererek et üretiminin de
dengesini oluşturmaktadır. Şu anda, maalesef, Türkiyede süt
üreticisi ürettiği sütün değerini belirlemede hiçbir yerde etkin
değildir. Üreticiden alınan süt işlendikten sonra vitrinde 4
katına varan bir değerle satılmakta, bunun
karşılığı olarak üretici 43 kuruşa süt satmakta,
60 kuruşa karma yemi satın alarak üretimini sürdürmeye çalışmaktadır.
Dünyanın her yerinde süt üretiminin en
önemli girdisi olan yem fiyatları 1e 2 olarak
fiyatlandırılmaktadır. Yani 1 kilo süt ile 2 kilo yem
alınabilmektedir. Alınacak tedbirlerle en kısa sürede ülkemizde
de 1 kilo süt ile 2 kilo yem alınabilir hâle mutlaka getirilmelidir.
Bugünkü fiyatlarla 1 kilo süt, ancak 715 gram yem alabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, süt sektöründe tüm tarafların dengeli bir şekilde
kazanacağı, ülkenin geleceğini ve kamuoyunun
sağlığını kollayan bir piyasa düzeninin kurulması
şart olmuştur. Düzensiz bir piyasa akıl kârı değildir.
Bugün düzensiz piyasanın en büyük mağduru üreticidir. Bu
mağduriyet, arzın azalmasıyla et ve süt faaliyetlerindeki azalma
ve fiyatlardaki artış olarak kriz nedeniyle zaten
yoksullaşmış, alım gücü günden güne azalan vatandaşa
yansıyacaktır. Süt sanayicimiz, Sen kaybet, ben kazanayım.
zihniyetinden vazgeçmeli, herkes kazanmalı zihniyetini benimsemeli;
etkin bir süt konseyi için de kamunun hakemliğinde beraberce dengeli,
kaliteyi gözeten, istikrarlı bir fiyat mutlaka oluşturulmalıdır.
Ülkemizde ulusal
tarım politikaları ne yazık ki pek çok kesim tarafından
yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Fakat sektörün asıl
sahipleri, yani üreticiler göz ardı edilmektedir. Oysa biliyoruz ki bugün
örnek gösterilen bütün ülkelerin tarım politikalarının
oluşturulmasında etkin rol oynamakta, politikalar çiftçilerin
gelirinin belirli bir seviyede korunarak üretimin sürekliliğini
sağlayacak biçimde belirlenmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Asil, devam edin.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Ülkemizde ise bu düzensizlik sözde piyasa ekonomisi
adı altında, hâlâ, maalesef savunulmaktadır.
Kaçak canlı
hayvan girişi mutlaka önlenmelidir. Karkas et
kaçakçılığı mutlaka önlenmelidir. Karkas et ithalatı
mutlaka durdurulmalıdır.
Süt tozu
ithalatına verilen izinler mutlaka kaldırılmalıdır.
Süt fiyatlarındaki istikrar sağlanıncaya kadar süt tozu
ithalatı mutlaka durdurulmalıdır. Süt tüketimini artıracak
çalışmalara sektörün tüm kesimleri dâhil edilerek mutlaka
başlanılmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, yetkililerce Tarım Bakanlığı
tarafından süt tozu ithalatına sadece dâhilde işleme rejimi
karşılığında izin verilmektedir. denmesine
rağmen, bugün süt üretiminde, peynir, yoğurt, hatta ayranda dahi
maalesef süt tozu kullanılır hâle gelmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı bitirir misiniz efendim.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Bitiriyorum efendim.
İşte
bütün bu sebeplerle, bu önergemizi gündeme alalım diyor, yüce heyetinizi
bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Asil.
Önerinin
aleyhinde, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.
Sayın
Aydın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Önerisinin aleyhine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, çok değil, daha dün grup önerileri üzerinde ciddi
tartışmalar yapıldı. Ülkemizin önceliklerini ve
ihtiyaçlarını belirleyen AK PARTİ Grubunun önerisi kabul edildi.
Bu vesileyle, MHP
grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
Önerinin lehinde
Adana Milletvekili Hulusi Güvel.
Sayın Güvel,
buyurun efendim.
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu önergenin lehinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde geçimlerini süt üreterek kazanan üreticilerimizin en
temel sıkıntılarından birisini çiğ süt
fiyatlarındaki dalgalanmalar oluşturmaktadır. Türkiye'de
üretilen sütün neredeyse tamamı sekiz on tane büyük firma tarafından
satın alınarak işlenmektedir. Bu firmaların aralarında
yaşanan yoğun rekabetin baskısı süt üreticisine ve süt
fiyatlarına doğrudan yansımaktadır. Çiğ süt
fiyatının düşmesinde süt tozu ithalatının ve kaçak
olarak ülkeye sokulan süt tozunun da etkisi vardır. Sadece Avrupa
Birliğinden dâhilde işleme rejimi kapsamında 5 bin ton süt tozu
vergisiz olarak ithal edilmektedir. Süt fiyatlarında fiyat istikrarı
sağlanamadığı koşulda
hayvancılığımız tükenme noktasına gelecektir.
Süt
üreticilerimizin karşılaştığı en önemli
sorunlardan bir tanesi de maliyettir. Yem, işçilik, makine ve bina
amortismanı toplam süt maliyetinin dörtte 3ünü oluşturmaktadır.
Yem
fiyatlarındaki artış hepinizin malumudur. 1 kilogram yem
fiyatı, hemen hemen 1 kilogram süt fiyatına eş değerdir.
Avrupa ülkelerinde 1 kilogram sütün fiyatının 3-4 kilogram yem
fiyatına eş değer olduğunu bilmenizi istiyorum.
Üreticilerimiz,
Avrupa Birliği ülkelerinden neredeyse 2 katı fazla maliyetle üretim
yaparken Avrupalı üreticilerin yarısı oranında bile
teşvik alamamaktadır. Bu nedenle, yem fiyatlarını
aşağı çekecek tedbirlerin hızla alınması
gerekmektedir.
Ayrıca, süt
üreticilerine verilen teşvikler muhakkak artırılmalı,
kaliteli süte yüksek prim desteği verilmelidir.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin, süt hayvancılığı alanında
sahip olduğu potansiyeli yeterince kullanamadığı tüm
otoriteler tarafından ifade edilmektedir. Ancak, Hükûmetin
uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle süt sektöründe
yeterli gelişme sağlanamamaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri,
süt üreticisini, teşviklerle, kamu alımlarıyla desteklerken
ülkemizde Hükûmet, üreticilerimizi, tüm tarım kesiminde olduğu gibi,
piyasanın insafına bırakmıştır. Verdiği çok
düşük primleri bile zamanında ödeyemeyerek üreticilerimizi
perişan etmektedir. Ülkemizin büyük potansiyeline karşın hâlâ
dışarıdan süt tozu ithal ediyoruz.
1998
yılında çalışmalara başlayan Ulusal Süt Konseyi bile
ancak geçtiğimiz aylarda yasal düzenlemesine kavuşabilmiştir.
Ulusal Süt Konseyi Yönetmeliğinin üreticimizin istekleri
doğrultusunda gözden geçirilmesi gerekmektedir. Konseyin ilk
toplantısı bu ay içinde yapılacaktır. Ulusal Süt Konseyine
şimdiden başarılar diliyorum. Üreticilerimizin
sorunlarının çözümüne yardımcı olacaklarına yönelik
inancımı belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, toplumumuzun yarısından fazlası günlük
beslenmelerinde hemen hemen hiç süt tüketmemektedir. Finlandiyada 139 litre,
İngilterede 100 litre, İtalyada 63 litre içme sütü tüketilmesine
karşın Türkiyede bu miktar sadece 24 litredir. Ülkemizde kişi
başına tüketilen içme sütü miktarı Avrupa
ortalamasının dörtte 1i oranındadır. Bu oranı
artırmak sağlıklı nesiller yetiştirilmesi
açısından büyük önem taşımaktadır.
Dünyanın
altmıştan fazla ülkesinde ekonomik ve sosyal amaçlı olarak okul
sütü programı uygulanmaktadır. Bizde 2003 yılına kadar
uygulanmış olan bu projenin Tarım
Bakanlığının aldığı karar doğrultusunda
bu sene yeniden başlatılması gerekirken bu uygulamanın
başlatılmadığından dolayı büyük üzüntü
duyduğumu belirtmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üreticilerimiz, ürettikleri 1 litre
sütü ortalama 55 kuruştan satıyor. Bu parayla kahveye
oturdukları zaman ancak bir bardak çay içebiliyorlar.
Zaman zaman süt
fiyatları o kadar düşmektedir ki üreticilerimiz, binbir emekle
edindikleri süt ırkı hayvanları mezbahaya yollamak zorunda
kalmaktadırlar. Türkiye Ziraat Odası, geçtiğimiz yıl 150
bin hayvanı kesime gönderdiğini açıkladı. 2007
yılında 30 bin hayvan, süt fiyatlarında istikrar
sağlanamaması ve fiyat düşüklüğü nedeniyle kesimhanelere
gönderilmiştir. Eğer bu yıl da süt üreticilerinin durumu
görmezden gelinirse ortaya çıkacak tablo çok daha kötü olacaktır.
Türkiye
İstatistik Kurumu, geçenlerde yayımladığı bir raporda,
2008 yılı için ortalama süt fiyatının 80 kuruş
olduğunu açıkladı ancak konuştuğumuz bütün üreticiler
bu fiyatı hiçbir zaman görmediklerini söylemişlerdir. Türkiye
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez
Birliğinin tüm üyelerinden aldığı fiyatların
ortalaması 53 kuruştur. Yine, Türkiye Süt ve Et Gıda Üreticileri
Birliğinin açıkladığı fiyatlar da bunu doğrular
niteliktedir. Bu nedenle, TÜİKin açıkladığı
fiyatı bir temenni olarak kabul ediyoruz ve bu fiyatlara da
üreticilerimizin ulaşacağını ümit ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, tüm ülkede olduğu gibi Adana ilimizde de ve Çukurova
bölgesinde işletme ölçeği dünya standartlarına göre çok
küçüktür. Ancak, girdi maliyetlerinin bu denli yüksek ve teşviklerin bu
denli düşük olduğu koşullarda üreticilerimizden işletme
kapasitelerini büyütmelerini beklemek anlamsızdır. Adanada
tarım il müdürlüğü verilerine göre 135 bin ton süt üretilmektedir. Bu
denli kötü koşullara rağmen üreticilerimizin bunu
başarmaları bile hayret vericidir. Ürettiği sütü çok ucuza
satmak zorunda kalan üreticilerimiz yaratılan bu olumsuzluklar içinde dahi
ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Değerli
arkadaşlarım, süt
sığırcılığının ekonomideki
ağırlığını artırmak zorunluluğu
vardır. Bunun için bir taraftan süt tüketimini artırıcı
önlemler alınmalı, diğer yandan, teşvik mekanizmaları
daha sağlıklı işletilerek süt üretimi
artırılmalıdır. Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika
gibi ülkelerdeki süt üretim ve tüketim rakamlarına ulaşmamız
için bu ülkelerin üreticilerine verdiği teşvikleri uygulamamız
gerekmektedir. Söz konusu ülkelerde süt sığırcılığı
konusunda beş ya da on yıllık uzun soluklu politikalar uygulanırken,
ülkemizde günübirlik politikalarla bu sorunun üstesinden gelmek
olanaksızdır. Gerek hayvan varlığı gerek üretim
miktarı ve kalitesi gerekse işletme büyüklüğü anlamında
önümüzde duran sorunları devletin doğru ve sağlıklı
bir planlamayla çözmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, süt sığırcılığımız
alarm vermektedir. Ülkemizin bu konudaki muazzam potansiyelini doğru
değerlendiremediğimiz koşulda süt ve süt ürünleri anlamında
gıda güvencemiz tehlike altına girecektir. Ülkemizin yıllık
süt üretimi ortalama 12 milyon ton civarındadır. Ancak, üretilen
sütün kalitesi konusunda sorunlar vardır. Kaliteli süt sorunu sadece küçük
ve orta ölçekli üreticilerin sorunu değildir. Ne yazık ki özellikle
son dönemlerde bazı büyük işletmelerde ve mandıralarda süt
yerine kaçak yollarla ülkeye sokulan süt tozu işlenmektedir. Kaliteli süt
üretimi için uzun soluklu eğitim programlarının uygulanması
gerekmektedir.
Süt ve süt
ürünlerinin üreticiden ucuza alınarak tüketiciye pahalıya
satılmasının temel nedeni market zincirlerinin yüksek kârla bu
ürünleri satışa sunmalarıdır ve süpermarketlerle ilgili
yasanın çıkarılmaması nedeniyle millî ekonomiye de büyük
zarar vermektedir. İmalatçıdan süt ve süt ürünlerini uzun vadelerle
alan market zincirleri, aldıkları ürünleri yüzde 50nin üzerinde
kârla satmaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Güvel, devam edin.
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.
Üreticilerimiz ve
süt ürünlerini işleyen süt sanayisi zarar ederken marketler büyük paralar
kazanmaktadırlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; süt üreticilerimizin korunması
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının öncelikleri
arasında yer almalıdır. Uzun yıllardır görmezden
gelinen sorunlar giderek kronikleşmeye başlamıştır. Bu
sorunların çözümünün ülkemizin gıda güvencesi anlamında hayati
bir önemi olduğunu tekrar hatırlatıyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Güvel.
Önerinin
aleyhinde Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı.
Buyurun efendim.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemdeki (10/349) sayılı süt sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi konusundaki Meclis araştırma önergesi
üzerinde söz aldım. Demokratik Sol Parti ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Süt sektörünün
ele alınmasının önemi yadsınamayacaktır. Süt sektörü
Türk ekonomisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle, milletvekili
olduğum Balıkesir ili için süt sektörünün önemi hepimizce
bilinmektedir. Türkiye'nin en baştaki süt üreticilerinden biri
Balıkesir üreticileridir.
Sütün bu önemi
karşısında karşılaştığımız
birtakım sorunların araştırılması tabii ki önem
arz etmektedir. Örneğin ilk karşılaşılan en temel
sorun, süt üreticisinin bugünkü dayanılmaz durumdaki ekonomik durumudur.
Zira bu bahar aylarında Balıkesir ilinde sütün litresi 48
kuruştan alınırken, yarım litre şişe suyu 50
kuruş idi. Halkımızın çok kullandığı bir
deyim vardır: Sudan ucuz. Gerçekten süt sudan ucuz hâle gelmiştir;
yarı fiyatınadır bir litre suyun. Bunun üretici
bakımından karşılanması, taşınması bu
sorunun, kabul edilebilir değildir. Dolayısıyla sütle ilgili
üreticinin istikrarlı bir fiyatı elde edebilmesini sağlamak ve
bu konuda gerekli teşvikleri yapmak bizim boynumuzun borcu olarak ortaya
çıkmaktadır. Bu çerçevede de özellikle Süt Endüstrisi Kurumunun
özelleştirilmesinin ne kadar yerinde olduğu sorusunu sizlere tekrar
hatırlatmak isterim.
Sütle ilgili,
üretim olayı dışında bu sütün değerlendirilmesi
olayıyla karşılaşılmaktadır. Sütün işlenmesi
ve değerlendirilmesinde, bugün ülkemizde süt imalatında pastörize süt
imal edilmesi ve bunların kutulanması yolunda önemli bir gelişme
sağlanmıştır. Bununla birlikte, bu konuda da süt
tüketiminin -Türkiyedeki- Batıya göre oranını
gördüğümüzde, değerlendirdiğimizde bunun mutlaka
artırılması gerektiğini görmekteyiz.
Ancak Süt
sektörü dediğimizde, sadece süt üretimi, bunun pastörize edilerek
içilmesi olayıyla da sınırlı kalmamamız gerekiyor. Süt
sektörü ayrıca peynirciliği içermektedir, kapsamaktadır. Oysa,
peynircilik konusunda ülkemizde çok çeşitli peynirlerimizin var olmasına
rağmen, bunları gereği gibi, yeteri gibi kesin olarak
değerlendirememekteyiz. Bilindiği gibi, Fransada örneğin, iki
yüz elli- üç yüz tür peynir oluştuğu ifade edilmektedir. Oysa bizde
de, değerli araştırmacı Profesör Doktor Artun Ünsalın
Süt Uyuyunca kitabında da hepimizin gözlerinin önüne serdiği gibi,
çok çeşitli peynir türlerimiz vardır. İki yüz elliyi bulmasa
dahi bir hayli yüksek sayıda peynir üretebilme kapasitesine,
değişik türlere sahip olunma kapasitesine sahibiz ve bu konuda,
işte, süt sektörünün ayrıca, özellikle geliştirilmesi ve birçok
katkının yapılması gerekmektedir. Bu konuda üretimden
başka, bu üretimin özellikle ambalajlanması ve bunun uygun
şekilde yurt dışı pazarlara da pazarlanması büyük önem
arz etmektedir. Ekonomimizde bugün bu gelişmeyi sağlarsak belirli bir
katkı yapacağımız da açıktır.
Ancak, öneriyle
ilgili bir yetersizlik görüyorum, şöyle ki: Bu önerge süt sektörünü sadece
ele almış, hâlbuki süt sektörünü bağlantılı
olduğu öteki konularla birlikte ele aldığımız takdirde
çok daha doğru bir yaklaşım sergileyeceğimiz
kanısındayım. En başta süt sektörünü onun kaynağı
olan hayvancılıktan ayrı bir şekilde ele almanın
bazı -odaklanma konusunda araştırmaya- sorunlar
yaratacağını veyahut da birtakım noktaların ihmal
edileceği endişesini taşımaktayım.
Dolayısıyla süt konusunu, süt sektörü sorunlarını ele
aldığımızda bu araştırmanın ayrıca
hayvancılıkla birlikte ele alınmasının uygun
olacağını düşünüyorum. Zira, benden önceki konuşmacıların
da belirttiği gibi eğer süt veren hayvanı besleme durumunda
kalamazsa üretici, o zaman bu hayvanlar kesime gitmektedir.
Dolayısıyla bu hayvanların beslenmesi, yem fiyatları,
bunların süt üretimi açısından katkıları, verimleri
ayrı bir şekilde ele alınma veyahut da süt sektörünün sorunlarıyla
birlikte ele alınma şeklinde doğru olacaktır.
Dolayısıyla damızlık ineklerin kesimi gibi sorunlar bu süt
sektörünün sorunları içindedir ve hayvancılığın bir
yanını ifade etmektedir.
Yine,
Balıkesir Milletvekili sıfatımla şunu söyleyebilirim ki:
Balıkesir hayvancılık konusunda da gerek beyaz et üretimi
bakımından gerekse kırmızı et üretimi
bakımından Türkiyenin en ileri düzeydeki üreticisi bir ili
oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu konunun
hayvancılık sorunuyla birlikte ele alınmasının çok
uygun olacağını düşünüyorum.
Ayrıca bir
başka bağlantılı konu tarımda istihdam sorunudur. Süt
konusu, hayvancılık konusu tarımdaki istihdama da etkisi
olabilecek; bunları geliştirdiğimiz, bu sorunlarda ilerleme
kaydettiğimiz takdirde istihdam sorununu da tarımda bir ölçüde
azaltma durumunda olacağız. Daha doğrusu olumsuz verisini
olumluya çevirme durumunda olacağız. Tarımda istihdam konusunda,
baktığımız zaman, 2002 yılı sonu itibarıyla
7 milyon 458 bin kişi tarımda istihdam edilirken, 2008 yılı
sonunda, yani altı yıl sonra 5 milyon 16 bin kişi istihdam
edilmektedir. Yani istihdamda tarımda düşüş 2 milyon 442 bin
kişidir. Dolayısıyla tarımda istihdamı da
artırabilme olanağına sahip süt ve hayvancılık
konularının bir arada ele alınması ve bu önergenin
dolayısıyla daha yeterli bir hâle getirilmesini öneririm.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Pazarcı.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, karar yeter
sayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN
Peki, karar yeter sayısını arayacağım efendim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum ve karar
yeter sayısını arayacağım: Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesi uyarınca
verilen önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(10/704) (S. Sayısı: 383)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (10/692) (S. Sayısı: 385) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Komisyon raporu
385 sıra sayısıyla bastırıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı, İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında görüşülecektir.
Bu nedenle,
tasarı tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde söz istemleri vardır.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani.
Sayın
Geylani, buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının tümü
üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz aldım. Sayın
Divanı ve arkadaşları saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ekonomisi küresel krizin de etkisiyle her geçen gün
daha da küçülmektedir. Uzmanların tahminlerine göre ekonominin bu yıl
da yüzde 5 ile yüzde 7 arasında küçülebileceği ifade ediliyor. Bu da
çığ gibi büyüyen işsizliğin katlanarak artması
anlamına gelmektedir. Rekor kıran işsizliğin 2010
başında yeni rekorlar kırması, yüzde 18lere
ulaşması beklenmektedir. Yüzde 19 olan tarım dışı
işsizliğin de yüzde 22ye çıkması düşünülmektedir.
Sanayi ve hizmetler sektörünün yeni iş alanı yaratma kabiliyetini de
ölçen tarım dışı işsizlik oranının bu
boyutlara ulaşması Türkiye için büyük bir tehlikedir.
Bakınız,
ekonomik sorunları görmezden gelerek kriz sürecini iyi yönetememenin
faturası çok ağır olmuştur. Bu faturayı ödeyen kesim
de çalışan emekçiler, işsizler ve iş bulma umudunu
yitirenler olmuştur. Böylece krizin faturası toplumsallaştırılmak
Yani fatura yoksul halka, çalışanlara ve gençlerimize
kesilmiştir. Ekonomik küçülme, Türkiyenin en büyük sorunu olan
işsizliği daha da büyütmüştür. Kentlerde işsizlik
oranı yüzde 18i aşmış, buna paralel genç nüfusta
işsizlik ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Genç nüfusta
işsizlik oranı yüzde 29lara dayanmış. Bunun anlamı,
Türkiyede her üç gençten biri ne eğitim görebilmekte ne de
çalışabilmektedir. İş aramayıp çalışmaya
hazır olan 2 milyon 486 bin kişiyle gerçek işsiz sayısı
6 milyon 280 bine çıkmıştır. Gerçek işsizlik
oranı yüzde 24ü bulmaktadır. Türkiye bu rakamlarla dünya
sıralamasında en çok işsizin olduğu 3üncü ülke
durumundadır.
Krizin en çok
etkileyeceği ülkelerin başında olmasına karşın,
Hükûmet tarafından bir türlü varlığı ve etkisi kabul
edilmediğinden, ne yazık ki önlemler de alınamamaktadır.
Yapılan bazı kısmi düzenlemeleri günü kurtarmaya yönelik ve geç
kalınmış girişimler olarak değerlendirmek gerekir.
Atılan bazı adımları olumlu bulduğumuzu ifade edebiliriz
ancak bu, yoksulun ve işsizin derdine çare olmaktan oldukça uzaktır.
Hükûmetin yeni geçici istihdam paketi de Türkiyedeki işsizlik sorununu
gizlemeye yönelik bir girişimdir. 100-150 bin kişinin
alınacağı geçici istihdam paketinde ücret 300 ile 600 TL olarak
düşünülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu ve bunun gibi geçici paketler işsizlik sorununu
çözemeyeceği gibi, kalıcı ve etkin yeni çözümler
bulunmadığı takdirde bu sorun her geçen gün daha da büyüyerek
devam etmektedir. Bugün Türkiyede krizden etkilenmeyen bir tek kişi veya
bir tek sektör kalmamıştır. Hükûmet bu konuda hâlâ ciddi
adımlar atmamakta ısrar etmektedir.
Krize
karşı alınacak önlemlerin başında işsizlikle
mücadele ve emek gelirinin korunması vardır. Bunun için önlem
alınması sermaye üzerindeki vergi yükünü
yaygınlaştırmakla olanaklıdır. Ayrıca, iş
gücü maliyetleri düşürülmelidir, işsizlikle mücadele ve emekçi
halkın gelirlerinin korunması istikrar programının ana
amacı olmalıdır.
İşsizlikle
mücadele kapsamında esnek istihdamın önünü açan ve işten
çıkarmayı kolaylaştıran yasal hükümler çalışanlar
lehine yeniden düzenlenmelidir.
Özel
girişimlere vergi indirimi ya da İşsizlik Sigortası
Fonundan yararlanma, istihdamın korunması koşuluna
bağlanmalıdır. İşletmelere kayıt
dışılıktan çıkma ve işten çıkarmama
şartları getirilecek teşvikler verilmelidir.
Sadece belli sektörleri
kapsayan ve günü kurtarmaya yönelik teşvikler ve vergi indirimleriyle
yetinilmemesi, vergi sisteminin bir bütün olarak gözden geçirilmesi de
kaçınılmazdır. Onun için, daha adil ve sosyal yönü
ağır basan, açık, şeffaf bir vergi sisteminin oluşturulması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, vergi mevzuatında düzenlemelere gidilmesi, dolaylı
vergilerin azaltılması yıllardır tartışılan
ve talep edilen konular iken, görüşülmekte olan tasarının bu
ihtiyaçtan doğduğunu söylemek mümkün değildir. Tasarı,
yaşanılan ekonomik krizin etkilerini geçiştirmek ve gündelik
ihtiyaçları karşılamak için özensizce hazırlanmış
bir tasarı olarak görülmekte. Yasa yapma tekniği açısından
bir yasa tasarısı veya teklifi üzerinde
tartışılırken mutlaka bir konu ve amaç bütünlüğünün
olması aranmalıdır. Bu yasa, daha iyi anlaşılabilmesi
için bizce etraflıca yeniden tartışmaya ve görüşmeye
değer. Ayrı konularda ayrı yasal düzenlemeler yapılır.
Oysaki Hükûmet tarafından getirilen yasa tasarılarının
büyük çoğunluğu torba yasalardan oluşmaktadır. Biri
birinden nitelik olarak farklı konular aynı tasarı içinde yer
almakta, kendi başına değerlendirilmesi gereken bir hadise ise
bir maddeler yığını içinde âdeta kamufle edilmektedir. Bu,
yasaların açık, anlaşılır ve kapsayıcı olma
özelliği ile çelişmektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tasarıya kanun yapma tekniği
açısından yapılacak eleştiriler kaçınılmaz olarak
yasanın içeriğine de yansımaktadır. Biri birinden tamamen
bağımsız konular bazı konularda denilerek bir araya getirilmiş
fakat yirmi iki yasada düzenlemeye gidilmektedir.
Elektronik
ortamda verilmesi gereken bildirimleri içeren 24üncü maddedeki cezalarla
ilgili hüküm, denetim açısından sıkıntılar
doğuracağı sinyalini de vermektedir. Maddenin içeriğinden
görüleceği gibi, öngörülen cezayı ilk on beş gün için 1/4e,
ikinci on beş gün için de 1/2ye düşürüyor. Böyle bir düzenlemeyi
ceza hukuku açısından da uygun görmediğimizi belirtmek
istiyorum. Aksi takdirde, asıl yasa ile düzenlenmiş olan ceza,
kararın verildiği veya cezanın tahakkuk ettiği andan
değil, ancak bir ay sonra uygulama olanağı bulabiliyor.
Tasarıyla
birlikte küçük ve orta ölçekli işletmelerin 31/12/2009 tarihine kadar
yapılan birleşmelerinde, kanunda belirtilen şartları yerine
getirmeleri kaydıyla birleşme işlemlerinden doğan
kazançlarına kurumlar vergisi istisnası getirilmektedir.
Oysaki Türkiyede
tüm işletmelerin yüzde 99,8ini oluşturan KOBİler
istihdamın dörtte 3ünü sağlamaktadır, katma değerin de
yüzde 26,5ini oluşturmaktadır. KOBİlerin en temel sorunları
sermaye yetersizliği, birikmiş SSK primleri, vergi, enerji
borçları, finansman sıkıntısı ve ham madde teminindeki
vergisel yüklerdir. Bu işletmelerin mali yapılarını
güçlendirmek ve istihdam düzeylerini artırmak için birleşmelerinin
vergi yoluyla teşvik edilmesi olumlu ancak yetersiz bir düzenleme
olacaktır.
Kuşkusuz
ekonomik krizden en çok etkilenen kesim yoksul halk ve emekçilerin yanı
sıra bir de KOBİlerdir. Hükûmetin bugüne kadar aldığı
önlemler işsizliği önlemediği gibi KOBİlerde de rahatlatma
yaratmamıştır. Dolayısıyla yeni tedbirlerin
alınması kaçınılmaz olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, tasarının 14üncü maddesiyle Katma Değer
Vergisi Yasasının 17nci maddesi değiştirilerek özel
yurtlarda kapasitelerinin yüzde 10una kadar bedelsiz verilen hizmetlerin
KDVden müstesna tutulması öngörülmektedir. Hükûmet özel öğrenci
yurtlarına böyle bir vergi teşviki vereceğine neden yeni yurt
binaları inşa etmiyor diye sormak gerekmiyor mu? Hâlâ binlerce
öğrenci barınma sıkıntıları nedeniyle
eğitimlerini tamamlayamamakta veya yarıda bırakmaktadırlar.
Birçok ilde yeni üniversiteler açılmasına karşın ve her
yıl binlerce yeni öğrenci okul yaşamına başlarken ne
yazık ki mevcut devlet yurtları ihtiyacı
karşılamadığı için bayağı eğitim ve
geçim sıkıntısı içinde kalmaktadırlar. Öğrenciler
özel yurtların insafına bırakılmakta, tasarıyla
birlikte yapılacak vergi teşviki, özel yurtların daha da
çoğalmasına ve devletin kendi görevi olan işleri özel kuruluşlara
yaptırmasına ve öğrencileri kendi kaderlerine terk etmesine neden
olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bizce tasarının en büyük handikabı 37nci
madde-siyle getirilmek istenen düzenlemedir. Buna göre, Avukatlık
Yasasının 168inci maddesine hüküm eklenerek genel bütçeye, il özel
idarelerine, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç davalarında
avukatlık ücretinin maktu olarak belirlenmesi öngörülüyor. Öncelikle
belirtmek gerekir ki, bu düzenleme Anayasanın 135inci maddesine
aykırıdır. Anayasanın 135inci maddesi çerçevesinde kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu üst birliği olan Türkiye
Barolar Birliğine Avukatlık Yasasının 168inci maddesiyle
verilen düzenleme yetkisi bu tasarıyla ihlal edilmektedir. Maktu vekâlet
ücretine genel olarak değeri para ile ölçülemeyen davalarda hükmolunmaktadır.
Vergi uyuşmazlıklarının çok büyük bir
kısmının konusu kuşkusuz paradır.
Dolayısıyla, vergi uyuşmazlıklarının para ile
ölçülemeyen dava ve işlerden sayılması da mümkün değildir.
Bu hükmün savunulması adına ortaya atılan görüşlerden bir
tanesi de, yüksek vekâlet ücreti ödeneceği endişesi taşıyan
yurttaşların mahkemelere başvurmaktan imtina edecekleri,
böylece, hak arama özgürlüğü önüne bir set çekileceği
iddiasıdır. Oysaki bu iddia, daha önce Anayasa Mahkemesine yapılan
başvurularda ortaya atılmış ancak yüksek yargı,
avukatlık ücretinin hak arama özgürlüğü önünde bir engel
oluşturamayacağını tespit etmiş ve bu konuda karar
vermiştir.
Değerli
arkadaşlar, tasarının 21inci maddesiyle ele alınan cep
telefonlarına uygulanacak yeni özel tüketim vergisini de hukuka ve adalete
uygun bulmadığımızı belirtmek istiyorum. Yeni
düzenlemeyle birlikte, cep telefonu ithalatında yüzde 20 ÖTV yerine,
değeri 200 TLye kadar olanlara 40 TL maktu ÖTV alınması
öngörülmektedir. Düzenlemenin amacı, her ne kadar Çinden ithal edilen
taklit cep telefonlarının önüne geçmek olsa da bunun önleminin bu
şekilde alınamayacağı açıktır. Gümrüklerde
değeri 3-5 dolar beyan edilerek yapılan cep telefonu ithalatına
herhangi bir araştırma ve işlem yapılmayıp, belirtilen
fiyat aralığı içinde doğru beyanlarla ithalat yapan
firmaları, satıcılarını ve bu cihazları satan,
alan tüketicileri âdeta cezalandırır gibi bir vergi uygulamasına
maruz bırakmak yanlıştır. Öngörülen bu düzenleme, sadece
düşük beyan ile bunu istismar eden ithalatçıları değil, bu
fiyat aralığında ithalat yapan tüm firmaları
etkileyeceği için aradaki ek vergi farkı önemli bir
değişiklik yaratmaktadır. Aksine, bu düzenlemeden cesaretle,
ithalatta daha da düşük beyanlara ve henüz teknik olarak tam çözüme
kavuşturulamayan klonlama yöntemiyle kaçakçılığın artmasına
ve daha kârlı bir illegal iş hâline gelmesine neden
olacağını düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, kamu idarelerine helikopter ve uçakların tesliminde
uygulanacak olan vergi indiriminin, kamu kurumlarının hangi acil
ihtiyacını karşılayacağına dair tasarıda
gerekçelendirme gereği dahi duyulmamıştır. Ayrıca,
bazı kurumların neden istisna tutulduğu da bilinmemekle
birlikte, eşitlik ilkesi gereğince de istisnanın
genişletilme ihtimali bulunmaktadır. Ciddi mali külfet getiren bu
malların vergi istisnası içinde yer almasının kamunun
gerçek bütçesinin gizlenmesi sonucunu doğuracağı
düşüncesindeyiz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; özce sunduğumuz bu
düşüncelerle birlikte Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Geylani.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Sayın Akçay,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Muhterem heyetinizi partim ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz bu tasarı, Gelir Vergisi Kanunu ve bazı kanunlarda
değişiklikler yapılmasını öngören ancak konu ve amaç
bütünlüğü olmayan bir torba kanun olarak görünmektedir.
Tasarının genel gerekçesinde, vergi sistemlerinin karakteristik özelliklerinden
birisinin temel politika hedeflerine ulaşmak olduğundan bahisle
tasarının temel felsefesinin ekonomik faaliyetlerin gelişiminin
vergisel açıdan teşvik edilmesi olduğu ifade edilmektedir. Oysa
bu tasarıda temel politika hedeflerinin ifadesini bulduğu 2009
programının hedeflerine ulaşılmasını amaç edinen
bir düzenleme bulunmamaktadır. Temel politika hedeflerine
ulaşmayı amaç edinen bir torba tasarının ekonominin tümüne
bütüncül bir yaklaşımla bakması ve düzenlemeleri derli toplu
yapması gerekmektedir. Tasarının önemli bir kısmı,
ekonomi ve teknolojide meydana gelen gelişmelere ilişkin teknik ve
idari ihtiyaçları karşılamaya yöneliktir.
Değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak son iki yıldır
ekonominin iyiye gitmediğini, ekonomik krizin yaklaşmakta
olduğunu, gerekli tedbirlerin bir an önce alınması
gerektiğini söyledik ve Hükûmeti sürekli uyardık ancak
uyarılarımız dikkate alınmadı. Yine partimiz 22 Ekim
2008 tarihinde -yani bundan yedi ay önce- ekonomik krize karşı bir an
önce tedbirlerin alınması için Hükûmeti uyarmak amacıyla
Mecliste düzenlenen bir basın toplantısıyla görüşlerini
kamuoyuyla paylaştı. 2009 yılı bütçe görüşmeleri
sırasında da bütçede ekonomik krizin dikkate
alınmadığını, bu nedenle bütçenin gerçekçi
olmadığını, 2009 yılı bütçesinin ekonomik kriz
dikkate alınarak revize edilmesi gerektiğini söyledik. 29 Ocak 2009
tarihinde yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlemiş olduğumuz
basın toplantısında da ekonomik krizin
ağırlaştığı 2008 yılının son
yetmiş beş gününde bütçe harcamaları yüzde 23lük bir
artış gösterirken vergi gelirlerinde yüzde 2lik bir düşüş
olduğunu, krizin yetmiş beş günlük vergi maliyetinin 6 milyar
650 milyon Türk lirası olduğunu, ekonomik krizi ciddiye almayan
Hükûmet bu tutumunda ısrar ederse 2009 yılında 202 milyar Türk
lirası olarak beklenen vergi gelirleri tahsilatının da bütçe
hedefinin yaklaşık 25 milyar Türk lirası altında
gerçekleşeceğini bir öngörü olarak dile getirdik ancak Hükûmet bu
uyarılara kulak asmadığı gibi ekonomi yönetimi olanı
biteni algılayamamıştır.
2009
yılı Nisan ayı bütçesi bu yılın ilk aylarındaki
bütçe sonuçlarına kıyasla biraz daha iyi görünmekle birlikte, bu
iyileşmede nisan ayı bütçesine giren 1,8 milyar Türk liralık
özelleştirme geliri ile 2,1 milyar Türk liralık kamu
bankalarının kârlarından hazineye alınan temettü payı
çok önemli bir rol oynamıştır.
Bu gelirleri
dışarıda bıraktığımızda, 2009
yılının başından beri bütçede görülen
kötüleşmenin devam ettiğini görmekteyiz. Nisan ayındaki gelir ve
harcama rakamları, seçimden sonra yeniden mali disipline dönüş için AKP
Hükûmetinin hiçbir şey yapmadığını açıkça ortaya
koymaktadır. 3G ihalesi için alınan bu para, bir seferlik bir
paradır. Ayrıca, Millî Piyangonun satışı için
açılan ihalede yaşanan fiyasko, bundan sonra özelleştirmelerin
bir süre daha yapılamayacağını ortaya koymaktadır. Bu
rakamlar, ekonomik gelişmelerin artık Hükûmetin kontrolünden
çıkmaya başladığını bize göstermektedir.
2008
yılı Ocak-Nisan döneminde 5,5 milyar olan bütçe
açığının, 2009 yılının aynı döneminde
yüzde 268 oranında artışla 20 milyar 73 milyon liraya
çıktığı görülmektedir ve 2009 yılı sonunda bütçe
açığının 50 milyar Türk lirasını
bulacağı şimdiden anlaşılmaktadır. Oysa, 2009
yılı için öngörülen bütçe açığı 10 milyar 398 milyon
Türk lirası idi. Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen yeni bir torba
tasarıda da hazinenin borçlanma yetkisini 5 kat artıran bir düzenleme
yapılmaktadır.
Dünya
ekonomisinin 2009 yılında yüzde 1,7 ila yüzde 2,8 oranında
daralması beklenirken 2008 yılının son çeyreğinde
yüzde 6,2 oranında daralan Türkiye ekonomisinin 2009 yılında
çift haneli daralma tehdidiyle karşı karşıya
bulunduğu, ekonomik toparlanmanın 2009 yılının ikinci
yarısında başlamasının güç göründüğü bizzat
Merkez Bankası tarafından açıklanmaktadır. Maalesef
ülkemiz, iddia edilenin aksine küresel krizi en fazla hisseden ülkelerden
birisi olmuştur.
2008
yılı sonunda hazırlanan bütçede ve makroekonomik hedeflerde tüm
uyarılarımıza karşın 2009 yılı bütçesi
ekonominin krizden en az etkileneceğini ve 2009 yılında yüzde 4
büyüyeceğini öngörmüş, gerçek dışı makroekonomik
hedefleri ve bütçe büyüklüklerini temel almıştır.
Hükûmet 2008
sonunda, gerçeklikten uzak olan 2009 bütçesini tüm uyarılara
karşın yasalaştırmıştı. Katılım
Öncesi Ekonomik Program çerçevesinde makroekonomik hedefleri ve bu bütçeye
ilişkin tahminleri güncellemek zorunda kalmıştır.
2009
yılı için yüzde 4 olarak öngörülen büyüme hedefi, eksi yüzde 3,6
daralma olarak revize edilmiş, yılbaşında açıklanan
2009-2011 Orta Vadeli Programda öngörülen birçok hedefte ciddi anlamda
revizyona gidilirken, enflasyondan cari açığa, ihracattan büyümeye
kadar birçok veri tarumar olmuştur. Bütçe açığının
48,3 milyar Türk lirasına ulaşacağı, faiz
dışı fazla yerine faiz dışı açık
verileceği itiraf edilmek zorunda kalınmıştır.
2008
yılına göre yüzde 8,4 artarak 149 milyar dolar olarak
gerçekleşmesi hedeflenen 2009 yılı ihracat hedefi 104 milyar
dolara indirilmiş, 2009 yılı için 10,4 olarak hedeflenen
işsizlik rakamı ise yüzde 13,6 olarak revize edilmiştir. Ama
bundan birkaç gün sonra açıklanan 2009 yılı Şubat ayı
işsizlik rakamının yüzde 16 olarak çıkması, Hükûmetin
bu revize rakamlarında bile öngörüsünün ne kadar zayıf olduğunu
bizlere göstermektedir.
Kabinenin ekonomi
kadrosunda çok ciddi bir değişiklik geçtiğimiz haftalarda
yaşandı. Teğet geçen krizin faturası 60ıncı
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ekonomiden sorumlu bakanlarına
kesilmiştir. Ekonomik konulardan sorumlu olan 6 bakan da o
sorumluluğu kaybetmiştir. Demek ki ekonomi yönetiminde ciddi bir
başarısızlık söz konusu idi ki bu türlü radikal bir
değişiklik yapıldı.
Vergi
gelirlerinin yaklaşık yüzde 67 ila 70i dolaylı vergilerden
oluşmaktadır. Son dört yıldır ekonomide yaşanan
büyüme, enflasyondaki düşüşe karşın dolaylı vergilerin
bütçe gelirleri içindeki payı artmaktadır. Dolaylı vergilerin
toplam vergi gelirine oranı OECD ülkelerinde ortalama yüzde 30
civarında belirlenirken, Türkiyede ise bu oran neredeyse yüzde 70e
yaklaşmaktadır.
Kayıt
dışı ekonominin millî gelir içindeki payı Fransa, Almanya,
İngiltere, Norveç, Japonya ve İsviçrede yüzde 1 ila 10 arasında
değişirken, Türkiyede ise bu oran yüzde 57 ila 70 arasında
bulunmaktadır. Kayıt dışı ekonomisi artan bir ülkede
oluşan gelir açığı dolaylı vergiler
artırılmak suretiyle dengelenmeye
çalışılmaktadır. Bu da vergide adalet ve eşitlik
prensiplerini zedelemektedir.
Dolaylı
vergilerin bu kadar yüksek olması sosyal barışı da tehdit
etmektedir. Yedi yıla varan AKP döneminde, bütün iddialarına
karşın, vergi tabana yayılamamış, dolaylı
vergilere yüklenilmiş ve kayıt dışı ekonomi
büyümüştür.
Gelir
İdaresi Başkanlığının verilerine göre, 2004-2008
döneminde işçi ve memur kesiminin maaşlarından kesilen stopaj
yoluyla ödenen 76 milyar Türk lirası gelir vergisi ödemesi
yapılmıştır. Bu dönemde Türkiye genelinde toplanan gelir
vergisinin yarısı, toplam vergi gelirlerinin de yüzde 10,5u
ücretliler tarafından karşılanmıştır.
Ücretlilerin ödedikleri dolaylı vergiler olan motorlu taşıtlar
vergisi, özel tüketim vergisi, katma değer vergisi, damga vergisi, banka
ve sigorta muameleleri vergisi ve harçlar da dâhil edildiğinde
ücretlilerin vergi yükü çok daha yukarılara çıkmaktadır. Maliye
Bakanlığı vergi gelirlerini artırmak için kayıt
dışı ekonomiyle mücadele ve verginin tabana yayılması
çalışmalarına ağırlık vermek yerine, elindeki
kayıtlı vergi mükellefleri üzerindeki vergi yükünü
artırmaktadır.
Bütün bunlara
rağmen, yaşanan ekonomik daralma nedeniyle vergi gelirleri 2008
yılı Ocak-Nisan döneminde 53 milyar lira olarak
gerçekleşmişken 2009 yılının bu dört aylık
döneminde yüzde 4 oranında azalarak 51 milyar Türk lirası olarak
gerçekleşmiştir.
Değerli
milletvekilleri, istihdam yaratmayan ve vatandaşın refahına
yansımayan sanal bir büyüme, sürdürülemez boyutlara ulaşan borç
stoku, bozulan gelir dağılımı, yüksek dış ticaret
ve cari işlemler açıkları, yüksek reel faiz, gerçekçi olmayan
kur politikası, ithalat bağımlısı üretim ve ihracat,
yabancı ağırlığının arttığı
finans sektörü, sıcak paraya ve dış borçlanmaya dayanan
kırılgan yapı; neticede, üretmediğini tüketen,
kazanmadığını harcayan bir ülke ve millet. Siftahsız
kapanan dükkânlar, kapanan fabrikalar, çaresizlik içerisindeki sanayiciler,
gelecek yılın mahsulünü şimdiden harcayan ve bir türlü hacizden
kurtulamayan çiftçiler, toplumun manevi ve moral değerlerindeki çözülme,
geleceğe güvensizlik ve yaşanan sosyal çalkantılar.
Manzarayı umumiye budur ve yedi yıllık AKP
İktidarının karnesini bu tespitler teşkil etmektedir.
Aylık sanayi
ciro endeksi 2009 yılı Mart ayında 2008 yılı Mart
ayına göre yüzde 13,8 azalış göstermiştir. Aylık
sipariş endeksi 2009 yılı Mart ayında 2008e göre yüzde
19,8 azalmıştır. 2009 yılı Nisan ayında 2008in
aynı ayına göre kurulan şirket ve kooperatif sayısı
yüzde 24,6 nispetinde azalmıştır. Yine kurulan ticaret
unvanlı iş yeri sayısı da yüzde 24 azalma
göstermiştir. 2009 yılı Nisan ayında imalat sanayisinde
kapasite kullanım oranı geçen yılın aynı ayına
göre 14,9 puan azalarak yüzde 66,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.
İş yerlerinin tam kapasite ile çalışmamasının
nedenleri arasında talep yetersizliği ilk sıradadır.
İç pazarda talep yetersizliği yüzde 55,4 ve dış pazarda
talep yetersizliği yüzde 31,4 oranında etkili olmuştur.
2008
yılı Şubat ayında işsizlik oranı yüzde 12 iken,
2009 yılı Şubat ayında bu oran yüzde 16,1e
çıkmıştır. İşsizlik oranı yüzde 16 iken,
tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 19,8dir.
İşsiz sayısı 2008 yılı Şubat
ayında 2 milyon 677 binden 2009
yılı Şubat ayında 3 milyon 802 bin kişiye
çıkmıştır. Yine aynı dönemde genç nüfusta
işsizlik oranı yüzde 21,5tan yüzde 28,6ya yükselmiştir.
Tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 14ten yüzde
19,8e çıkmıştır. Yine aynı dönemde kentlerde
işsizlik yüzde 13,4ten yüzde 18e çıkmıştır.
Büyük
şehirlerde her gün meydana gelen kapkaç olaylarını, banka ve PTT
şubesi soygunlarını, intihar ve cinayet haberlerini bu
işsizlik rakamları da izah etmektedir. Bu rakamlar ve yaşanan
ekonomik ve sosyal olaylar, ülkenin içinde bulunduğu kriz
ortamının tehlikeli boyutlarını ortaya koymaktadır.
TÜİK
tarafından açıklanan bu rakamlarda asıl ilginç olanı ise
2009 yılı Şubat döneminde tarım sektöründe
çalışan kişi sayısı 206 bin kişi artarken
tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı
is 291 bin kişi azalmıştır. denilmesidir. Türk
tarımı her geçen gün küçülürken, son kırk yılın
küçülme rekorları kırılırken acaba tarım sektöründe
istihdam, 206 bin kişi nasıl artmıştır? Oysa,
Hükûmetin hazırladığı 2008 ve 2009 yılı ekonomik
raporlarda, bir taraftan tarımdan tarım dışına
istihdam kayması olduğu ile övünülüyordu. İşsizlik ve
yoksullukta artış, sosyal patlama derecesine
ulaşmıştır. İşsizlik sorununun, üretim ve
istihdam imkânlarını artırmadan, üretici kesimin
sorunlarını çözmeden üstesinden gelmek mümkün değildir.
Merkez
Bankasının açıklamalarına göre, tüketici kredileri ve kredi
kartı borçlarının toplamı 114 milyar liradır. Bunun 81
milyar lirası tüketici borcudur. Tüketici kredilerinin 37 milyar Türk
lirası konut, 5 milyar Türk lirası otomobil ve 39 milyar Türk
lirası ihtiyaç kredisi olarak kullanılmıştır.
Bankacılık
ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğünün verilerine göre 2004
yılında ferdî kredi ve kredi kartları borçlarını
ödememiş kişilerin sayısı 35.724ten 2006 yılında
135 bine, 2007 yılında 199 bine, 2008 yılında 642 bin iken
2009 yılının ilk üç ayında ferdî kredi ve kredi kartları
borçlarını ödeyememiş kişilerin sayısı 362 bin
kişiye ulaşmıştır.
Krize
karşı reel sektöre yönelik gerçek anlamda bir tedbir almakta ve
bunları bir bütün olarak ve koordineli bir şekilde uygulamakta
zafiyete düşen Hükûmetin aldığı geçici tedbirler de esas
itibarıyla etkileri kalıcı olmayan tedbirlerdir.
Net alanı
150 metrekarenin altında bulunan konutlarda KDV oranı zaten yüzde
1dir, 150 metrekarenin üzerindekilerde ise yüzde 18dir. Yayımlanan
Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiyedeki konut stokunun sadece yüzde 15ini
oluşturan lüks konutlarda KDV indirimine gidilmiş, alt gelir grubunun
konutunda bir indirim olmamış, sadece lüks villaların ve
konutların satışında vergi indirimine gidilmiştir.
Otomotivde
yapılan geçici vergi indirimleri incelendiği zaman toplam motorlu
araç piyasasının yüzde 35ini oluşturan 1.600 ccnin
altındaki araçlarda uygulanan ÖTV oranı yüzde 37den yüzde 18e
indirilmiştir. Diğer yüzde 65lik dilimi oluşturan motorlu
taşıtlarda ÖTV oranı yüzde 1 ile yüzde 5 arasında
düşürülmüştür. Motorlu taşıtların yüzde 85inin ithal
araçlardan oluştuğu dikkate alınırsa, yapılan bu
indirim piyasayı biraz canlandıracak ancak yerli üretimi değil
ithal malların tüketimini artıracaktır. Bu indirim, kısaca,
otomotiv sektöründe faaliyet gösteren büyük şirketler ile ithal arabaların
üretildiği ülkelerdeki fabrikaların işine gelmiş, bir
bakıma kendi ülkemizin değil otomobil ithal ettiğimiz ülkelerin
işsizine iş bulunmuş, yerli sanayi ve yan sanayi sektöründeki
üretime fazlaca bir etki yapmamıştır. Her ne kadar Avrupa
Birliğiyle olan gümrük birliğine aykırı gibi görünse de
otomobil sektöründeki ÖTV ve KDV indiriminin Türkiyede üretilen yerli
otomobiller için geçerli olması daha uygun olurdu. Hâlbuki aynı
toplam vergi kaybını yaratacak önlem paketinde Türkiyede üretilen
otomobillerin hem ÖTV hem de KDVleri indirilebilirdi, işte o zaman Türk
sanayisine gerçek bir doping etkisi oluşturulurdu. Şimdi sadece
ithalatçılar, bayiler ve hâlâ otomobil alabilecek bir kısım bu
kararlardan yararlanabilecektir.
Hükûmet reel
sektörün sorunlarına etkili biçimde eğilmemektedir. Krizin
derinleşmeye başladığı 2008 yılı Ekim
ayından bu yana reel sektörün sorunlarını hafifletecek, piyasa
beklentilerine olumlu katkı yapacak ciddi bir önlem
alınmamıştır. Sayın Başbakan krizi görmek
istemediği sürece AKP Hükûmeti bu şekilde içlerini doldurmadan
paketleri açıklayacak ama gerekli önlemleri bir türlü alamayacaktır.
2008
yılı Ekim ayından bu yana etkisini artırarak sürdüren
ekonomik kriz finansal kaynaklı olarak çıkmıştı.
Hükûmet bankacılık sektörünün bu krizden etkilenmediğini, tüm
dünyada bankacılık sektörünün bu krizden etkilendiğini ifade
etmektedir. Ülkemizde bankacılık sektörü bu krizden ciddi anlamda
etkilenmemiştir ama bunun nedeni yaklaşık altı buçuk
yıldır iktidarda bulunan AKP yönetimi değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay, devam edin.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bankacılık
sektörünü bugünkü kuvvetli konumuna getiren 57nci Hükûmetin
aldığı kararlardır. Maliye eski Bakanı Sayın
Kemal Unakıtan da bu durumu bizzat Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade
etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bütçe harcamalarının artışına
nispetle tarımsal destekler de düşmektedir. Bütçe harcamaları
2008 yılında yüzde 9,6; 2009 yılında yüzde 17 nispetinde
artarken 2008 yılında bütçeden tarıma verilen desteğin
oranı yüzde 1,8; 2009 yılında ise yüzde 1
civarındadır. Bu bütçe artışları
karşısında Hükûmetin tarıma yeterli parasal desteği
bütçeden ayırmadığını görüyoruz. Ülkemizde
yaşanan ekonomik büyümeden en çok olumsuz etkilenen sektör tarım
sektörüdür. Tarım sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki
payı yüzde 9,7den yüzde 8,6ya düşmüştür.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen bitirir misiniz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
2007
yılında tarımda yüzde 7,3 küçülme olmuştur; 2008
yılının ikinci çeyreğinde de yüzde 3,5 küçülme
yaşanmıştır.
Bu düşüncelerle
muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Konuşmama başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarı,
çeşitli vergi kanunları ve ilgili diğer bazı kanunlarda çok
sayıda değişikliği düzenlemektedir. Tasarının
tümü hakkında görüşlerimi ifade etmeden önce vergi sistemimiz
hakkında çok kısa bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.
IMFyle Hükûmetin
anlaşma müzakereleri yürüttüğü bu dönemde bu değerlendirmenin,
bu değerlendirmemde üzerinde duracağım konuların
yararlı olacağını düşünüyorum.
Vergi
sistemimizin son on yılda karşı karşı
kaldığı ve çözmekte zorlandığı iki önemli sorun
var. Son on yılda diyorum çünkü son on yıl birinci olarak 99
yılı Aralık ayından bu yana IMF destekli programların
uygulandığı bir yıldır. İkinci olarak,
küreselleşmenin Türkiye açısından etkilerinin çok yoğun bir
şekilde hissedildiği bir dönemdir.
Bu on
yıllık dönemde karşı karşıya
kaldığımız birinci önemli sorun, IMF programları
uyarınca, Türkiye'nin vergi gelirlerinin seviyesini artırması,
bu isteğin, talebin niyet mektuplarına girmesi ve bir ihtiyaç olarak
da hükûmetler tarafından benimsenmesi; ikinci olarak da,
küreselleşmenin yarattığı vergi rekabetine ayak uydurma
ihtiyacı. Bu iki sorunu Türk vergi sistemi, hükûmetler, çözmekte
zorlanmıştır. Hâlen bu zorluğun
yaşandığı bir sürecin içerisindeyiz. Türkiye'nin IMFyle
yürüttüğü stand-by müzakerelerinde IMFnin Hükûmetten talebi, vergi
gelirlerinin seviyesinin yükseltilmesi ve bu çerçevede Hükûmetin vergi
önlemleri almasıdır. Kamuoyuna Hükûmetin verdiği izlenimlere
göre, Hükûmet bu talebe karşı soğuk durmaktadır veya belki
bu talebe uygun bakıyor olabilir ama en azından kamuoyuna şu ana
kadar verdiği izlenim böyle değildir.
İkinci
olarak, küreselleşmenin yarattığı vergi rekabeti olgusu,
gerek Türkiye gerekse gelişmekte olan ülkeler açısından daha
uygun bir yatırım ortamı yaratmak, daha çok yatırım
çekebilmek amacıyla vergi oranlarında indirim gibi bir
baskıyı beraberinde getirmiştir. Vergi oranlarında indirim,
eğer başka bir önlem alınmazsa, doğrudan vergi gelirlerinde
azalışla sonuçlanacak bir süreci yaratacaktır.
Bu iki gerçek, bu
iki sorun, gerçekte birbiriyle çelişir gibi gözükmekle birlikte, çözümsüz
olan bir konu değildir. Yani, vergi gelirleri seviyesinde neredesiniz?
Daha ihtiyacınız var mı? Refah devleti, sosyal devlet
uygulamalarını genişletmek için bir miktar daha geri toplama
ihtiyacınız olabilir veya bu çerçevede yine daha çok
yatırım çekebilmek amacıyla vergi oranlarında indirime
gitme ihtiyacı veya zorunluluğu içinde bulunabilirsiniz. Türkiye bu
ikisini de telif edecek, bu ikisini de birbiriyle uzlaştıracak bir
modeli ortaya koymak zorundadır.
Şimdi, vergi
gelirlerinin seviyesinden söz ettim. Vergi gelirlerinin seviyesini vergi
yüküyle ifade ediyoruz hepinizin bildiği gibi. Vergi yükü, bir ekonomide
toplanan vergi gelirlerinin, o ekonomide o yıl içinde yaratılan
gayrisafi yurt içi hasılaya oranıdır.
Bu oranın ne
olduğuna bakarsak, 2000 yılında yüzde 17,7 olan bu oranın,
aradan geçen dokuz yıllık süre içerisinde, 2008 yılında
hâlâ 17,7 olduğunu görüyoruz. Yani geçen dokuz yıllık sürede
Hükûmet vergi gelirlerinin seviyesinde herhangi bir artış
yaratmış değildir. Bunu bir eleştiri veya bir övgü
anlamında söylemiyorum, sadece bir durumu tespit ediyorum.
Bu vergi
rakamları içerisine yerel yönetimlerin tahsil ettiği vergiler dâhil
değildir, onu da eklersek aşağı yukarı yarım puan
gibi bir rakam eder, işte, 17,7 dersek, 18,2; 18,3 gibi rakamlara
ulaşırız.
Peki, dünya ne durumdadır
diye bakarsak, OECD güzel rakamlar verir bize bu konuda. Türkiye'nin de üyesi
olduğu, otuz ülkenin üye olduğu OECD ortalaması 2006
yılı için 26,8dir. Yani bizde yerel yönetim vergileriyle beraber
18,2-18,3 düzeyinde olan vergi yükü, OECD ortalamasında yüzde 27ye
yakındır. Avrupa Birliği ortalamaları OECD
ortalamasından aşağı yukarı 1-1,5 puan daha yüksektir.
Avrupa Birliği ile Türkiye'yi kıyaslarsak 10 puan daha
aşağıda bir vergi yüküne sahibiz.
Bu, tabii ki
devletin elini kolunu bağlayan bir durumdur; eğer geliriniz azsa
harcamanız da az demektir, refah devleti, sosyal devlet
uygulamalarınız geniş değildir, tüm toplumu kapsayacak
programları, sosyal programları uygulamaya koyamayacaksınız
demektir.
Şimdi,
aslında 2000 ile 2008 rakamı da kıyaslanabilir değildir
-maalesef, Muhasebat Genel Müdürlüğü bu rakamları düzeltmediği
için, onların sayfasındaki rakamı kullanmak zorunda
kalıyorum- çünkü 2003 yılından sonra özel tüketim vergisi
kapsamı içine alınan bazı gelirler 2003 öncesinde vergi
dışı gelirler içerisinde yer alıyordu, 2000de bu böyleydi.
Eğer 2008 ile 2000i aynı baza getirirsek, 2000
yılının vergi yükü oranının 2008den daha yüksek
olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, tablo budur.
Türkiyede,
özellikle 2006 yılından itibaren bütçenin gelir tarafında ciddi
bir bozulma başlamıştır. 2005 yılında
anlamlı bir seviyeye çıkan vergi yükü -ki 18,2ye
çıkmıştır- daha sonra, 2006dan itibaren ciddi şekilde
bozulmaya başlamıştır. Bu, vergi indirimlerinin olduğu
bir sürece denk gelmektedir 2006 ve sonrası dönem. Bunun anlamı
şudur: Hükûmet, vergi indirimleri yaparken vergi gelirlerindeki
azalışı telafi edecek diğer önlemleri uygulamaya
koymamıştır. Hâlbuki vergi rekabeti Türkiyeyle birlikte bütün
ülkeleri baskı altına alıyor. Bütün ülkeler kâr payı üzerindeki
vergi yükünü indirme yoluna gidiyor daha çok yatırım çekebilmek
amacıyla. Bütün ülkeler vergi oranlarını indirirken onların
vergi yükünde ciddi bir azalış görmüyoruz, başka vergi
tabanını genişleten önlemler alıyor. Türkiye bu önlemleri
almamıştır. Türkiye, sürekli vergi indirimlerini uygulamaya
koyan ama buna mukabil, vergi gelirlerindeki azalışı telafi
edecek alternatif önlemleri uygulamaya sokamayan bir program izlemiştir.
Bugün, Hükûmetin karşı karşıya kaldığı açmaz
budur. Bir taraftan, bütçenin gelir tarafında meydana gelen çok ciddi
azalış, öte taraftan, harcamalardan fedakârlık edememek, bu
açmaz Hükûmetin elini kolunu bağlamaktadır. Çünkü, vergi
gelirlerinden vazgeçmiştir, bütçe ciddi biçimde açık vermeye
başlamıştır. 2009 yılında vergi gelirlerindeki
azalış şu anda 32 milyar TLdir, daha nerede
sonuçlanacağını bilmiyoruz, bunun nereye kadar
ulaşacağını henüz bilmiyoruz.
Hükûmet, yerel
seçimlere giderken maalesef, bütçe imkânlarını olağanüstü ölçüde
rahat harcamıştır, hovardaca harcamıştır, seçim
için bütçe disiplinini feda etmiştir. Bugün
yaşadığımız sıkıntıların
gerisindeki nedenlerden birisi de budur. Her şeyi küresel krize
bağlamak yanlıştır. 2006 yılından beri bozulan
bütçe dengesi, 2006 yılından beri kaybolan mali disiplin bugün içinde
bulunduğumuz sıkıntıların temel nedenlerinden bir
tanesidir.
Şimdi, bugün
Hükûmetimiz bir teşvik paketi açıkladı. Teşvik paketini
incelemeye çalıştım. Teşvik paketi tabii ki kötü bir
şey değildir, bir şeyleri teşvik etmek şüphesiz iyidir
ama teşvik, var olan bir kaynağı dağıtmaktır.
Şu an olmayan kaynak dağıtılmaktadır. Teşvik
paketinin kendi içinde de birçok tutarsızlıkları vardır. 30
tane ili dördüncü bölge olarak, Güneydoğu Anadolu Bölgesinden Karadeniz
Bölgesine kadar aynı grupta toplamışsınız ve bu 30
bölgeye aynı teşvik modelini uyguluyorsunuz. Bunun
sıkıntısını, açmazını daha önceki
Teşvik Yasasında gördük, bu yıl sonuna kadar o Yasa da
uygulanıyor. Ama yine o yanlışta, bu pakette ısrar
edilmiştir.
Şimdi, vergi
indirimlerine değinmek istiyorum değerli milletvekilleri, Sayın
Başkan. Vergi indirimlerinde Hükûmetin politikası ve
açıklamaları da birbiriyle çelişir demeyeyim, daha doğrusu
tuhaf gözükmektedir. Vergi indirimine yönelik bir açıklamayı birkaç gün
önce Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanından duydum. Evet, medyada yer
aldı: 15 Haziranda bitecek olan indirimli özel tüketim vergisi ve katma
değer vergisi uygulamasını değerlendireceğiz.
Sonuçlarını analiz edeceğiz, Bakanlar Kuruluna götüreceğiz, Bakanlar Kurulu karar alacak.
Vergi indiriminin
sahibi Sanayi ve Ticaret Bakanı mıdır, Maliye Bakanı
mıdır? Memlekette Maliye Bakanı varken Sanayi ve Ticaret
Bakanı vergi konusunda neden acaba sorumluluk üstlenmektedir?
Şimdi, vergi
indirimleri kötü bir şey değildir. Hele kriz döneminde talebi uyarmak
için, talebi artırmak için vergi indirimine başvurmakta herhangi bir
yanlışlık yok. Bunu biz de önerdik. Ancak bizim önerimizle
Hükûmetin yaptığı arasında önemli bir fark var. Biz bir
paketin içinde bir unsur olarak vergi indirimini önerdik. Sadece vergi indirimi
ve teşvik gibi konularla ekonomideki sorunlara
yaklaşırsanız bu krizden çıkamayız. Ülkede eksik olan,
güvendir. Vergi indirimiyle güveni veremezsiniz. Bugünkü vergi indirimi
politikasıyla sadece gelecekteki talebi öne çekmiş
olacağız. Bunun örneklerini daha önce yaşadık. 2001
yılının Kasım ve Aralık aylarında otomotiv
sektöründe ve beyaz eşyada uygulanan vergi indiriminin
sonuçlarını ben Hükûmetin, Sayın Maliye Bakanının
izlemesini veya incelemesini tavsiye ederim. Örnek vereceğim: Bakın,
2001in Ekim ayında otomobil satışı 6.700ken, Kasım
ayında teşvikin etkisiyle 12.700e çıkmış, Aralık
ayında bu rakam 15.400e ulaşmıştır. Peki, 2002
Ocakta yani indirimin sona erdiği ilk ayda otomobil satışı
ne olmuştur değerli arkadaşlar, onu da söyleyeyim: Sadece 737.
Şubat ayında ne olmuştur? 1.524. 2000-2008 döneminin
Ocak-Şubat rakamlarına bakıyorum, bu kadar dramatik
düşüşün olduğu başka bir ay görmüyorum. Yani vergi indirimi
bir paketin unsuru değilse sadece gelecekteki talebi öne çekmeye yarar,
ondan sonra o sektör çok daha büyük bir krizin içerisine girer.
Şimdi,
ekonomide ihtiyaç olan, güven veren bir programdır, güven veren
makroekonomik dengelerdir, güven veren bütçedir, güven veren vergi gelirleri
politikasıdır, güven veren büyümedir; küçülme ise bunun adı,
güven veren küçülme oranının tespitidir. Sanal dengeler üzerine bir
bütçe kurup bu bütçenin dengelerini krize rağmen
değiştirmezseniz, eskisinde ısrar ederseniz kimseye güven
veremezsiniz. Güven veremediğiniz bir ortamda vergi indirimi ve
teşvik gibi politikalarla ekonomiyi düze çıkarmanız da mümkün
değildir.
Değerli
arkadaşlar, tasarı, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak hassasiyet
gösterdiğimiz bazı düzenlemeler yanında olumlu bazı
düzenlemeleri de içeriyor. Bir kısım düzenlemeler de Gelir
İdaresinin ihtiyacı veya uygulamada karşılaşılan
sorunların çözümü amacıyla getirilmiştir. Plan ve Bütçe
Komisyonundaki çalışmalar sırasında tasarının
olumlu düzenlemelerini destekledik, daha iyi olması için çaba sarf ettik,
sakıncalı gördüğümüz veya ülke menfaatine, ekonominin
ihtiyaçlarına uygun görmediğimiz düzenlemeler konusunda
görüşlerimizi ifade ettik. Aynı anlayışı Genel Kurul
çalışmaları sırasında da ifade edeceğiz,
göstereceğiz.
Örneğin
lisanslı depoculuk, daha doğrusu lisanslı depoculuğun
geliştirilmesi için verilen vergi teşvikleri, tarım ürünlerinin
daha sistemli bir şekilde piyasada dolaşabilmesi için ve finansman
imkânı yaratabilmesi için önemli bir düzenleme olmuştur. Buna da
gerçekte teşvik dememek gerekir; verginin en son aşamaya
ertelenmesi uygulamasıdır ama yine de bugünküne kıyasla bir
teşvik olarak adlandırmakta yanlışlık da olmaz.
KOBİlerin
birleşme işlemlerinin önündeki vergi engelinin
kaldırılması bir diğer olumlu düzenlemedir. Mikro
işletmeler yani 10dan az işçi çalıştıran
KOBİler tasarıda yoktu. Bunu, bizim önerimizle ve tabii ki tüm
partilerin, iktidar partisinin desteğiyle tasarıya monte ettik.
Ama bunun
yanında, tasarıda olumlu bulmadığımız veya eksik
bulduğumuz düzenlemeler de var. Şimdi, bunlardan birincisini sizlerin
dikkatine sunmak istiyorum: Hükûmet tasarısında,
Başbakanlığın satın alacağı veya
kiralayacağı motorlu taşıtlar için katma değer
vergisi, özel tüketim vergisi ve gümrük vergisi istisnası getirilmişti
yani Başbakanlık uçak kiralarsa, uçak satın alırsa,
otomobil satın alırsa bunlar katma değer vergisinden istisna
olacaktı; bunun kabul edilebilir bir yanı yoktu.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Önergemiz var o hususta
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bunu Komisyonda uyardık. Uyarımızdan
sonra tasarıda yer alan şekil daha farklı oldu, daha vahim oldu.
Evet dedi Hükûmet, Başbakanlık olması yanlış, bunu
tüm devlete şamil kılalım yani devletin alacağı tüm
otomobiller katma değer vergisinden ve özel tüketim vergisinden istisna
olsun. Vatandaş otomobil alırken katma değer vergisi ödeyecek,
ÖTV ödeyecek, devlet alırken ödemeyecek. Efendim, işte bir cepten
öbür cebe, vergi de devlete girmiyor mu? Şimdi, mantık bu. O zaman,
devletin alacağı buzdolabını da katma değer
vergisinden istisna edelim, onu da istisna
Devlet gıda alıyor, onu
da istisna edelim. Devam edelim, devlette çalışanların
ücretlerini, maaşlarını gelir vergisinden istisna edelim,
nasıl olsa bir cepten öbür cebe. E, hani biz bir kanun kabul
etmiştik, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu. Bütün gelirler gayrisafi olarak
bütçede gösterilecekti. Bunu son derece sakıncalı, yanlış
buluyorum.
Yine, bir ikinci
eksik bulduğumuz düzenleme: Türkiye Kızılay Derneğine
yönelik olarak getirilen bir istisna hükmü var. Kızılay
Derneğine yapılan bağışların herhangi bir
sınıra tabi olmaksızın bağış yapan
mükellefler tarafından gelir ve kurumlar vergileri matrahından
indirilmesi. Evet, Kızılay son derece iyi kuruluşumuz,
yardım kuruluşu. Kızılaya şüphesiz destek olmak,
şüphesiz kaynak sağlamak gerekir. Ancak bunun yanında, bizim
Darüşşafaka Cemiyetimiz var. Darüşşafaka Cemiyeti de bugün
yoksul çocuklara, daha doğrusu yetim çocuklara eğitim
olanağı veren bir kurum. Bunların hepsi
1606 sayılı
bir Kanun var, bazı dernek ve vakıflara vergi muafiyeti
tanınması hakkındaki bir kanundur. Bu Kanunda
Kızılay, Darüşşafaka ve onun yanında birkaç kurum daha
sayılarak özel bir rejime tabi tutulmuştu. Bunlar vergiden muaf
tutulmuştu, her türlü işlemleri vergiden muaf tutulmuştu.
Şimdi, bu muafiyeti tasarı kaldırıyor. Birçoğundan
bunun kaldırılmasının gerekçelerini Hükûmet sunabilir,
örneğin Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun bütün ödeneklerini
nasıl olsa devlet veriyor, ona ilave bir vergi teşviki vermeye gerek
yok. diyebilir. E, kabul, olabilir, onu kabul edebiliriz ama Darüşşafakanın
bununla bir ilgisi yok. Darüşşafakanın vergilerini de istisna
etmek gerekir. Tasarı bu yönden son derece eksiktir.
Yine
tasarının eksik bulduğumuz düzenlemelerinden bir tanesi de
şu: Tasfiye edilen şirketlerde sorumluluk yeniden düzenleniyor. O
düzenlemenin kendisinde herhangi bir sorun yok. İhtiyaca göre orada
gerekli düzenlemeler yapılmış durumda. Tasfiye edilen
şirketler, tasfiye edildikten sonra hükmi şahsiyet ortada
kalmadığından dolayı bu hükmi şahsiyetten
alınamayan vergiler, eğer geçmiş dönem için herhangi bir
şekilde bir vergi incelemesi yapılırsa tasfiyeden sonra, bu
vergilerin kimden alınacağını düzenliyor. Bunda herhangi
bir sorun görmüyorum. Ancak, bunu geçmiş dönem için de geçerli
kılmak, şu anda tasfiye edilmiş, kanunun yürürlük tarihinden
önce tasfiyesi sonuçlanmış şirketlerin kanuni temsilcileri veya
tasfiye memurları için de geçerli kılmak doğru değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maddelere
geçtiğimizde daha ayrıntısıyla bunları ifade
edeceğiz.
Yine
tasarıda, TRTnin gelirlerine yönelik olarak bir düzenleme
yapılmaktadır. Tabii TRTnin gelir ihtiyacı vardır, TRTnin
gelir yönünden desteklenmesi gerekir. TRTye bu imkânı getiren bir
düzenleme var. Düzenleme anayasal yönden eksiktir,
tartışmalıdır. Bakanlar Kuruluna verilen yetki
sınırsızdır. İstediği cihazı vergi
kapsamına, yani bandrol kapsamına alabilecek, bandrol kapsamına
aldığı cihazın vergisini istediği gibi
belirleyebilecektir. Bu anayasal yönden tartışmalıdır, daha
doğrusu Anayasaya aykırıdır. Ama şunu da
hatırlatmak isterim: AKP ilk hükûmete geldiğinde, elektrik
faturaları üzerindeki yüzde 3,5 oranındaki TRT payını
kaldıracaktı. Bunun yüzde 1,5unu kaldırdı ilk üç ayda da,
yüzde 2si yedi yıldır duruyor -sekizinci yıla doğru
gidiyoruz- o ne oldu acaba? Onu da sormak istiyorum.
Sözlerimi burada
bitiriyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
AK PARTİ
Grubu adına, Ankara Milletvekili Bülent Gedikli.
Sayın
Gedikli, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA BÜLENT GEDİKLİ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Gelir Vergisi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu
tasarı Meclise, Plan Bütçe Komisyonuna geldiği andan itibaren,
hakikaten son derece emek harcanan, çaba gösterilen bir tasarı
olmuştur. Bunu özellikle vurgulamamız lazım. Alt komisyonda
ayrıca ele alınmıştır. Âdeta, orada yeniden
yoğrulmuştur ve hakikaten güzel bir şekle kavuşmuştur.
Ben, bu
tasarının hem yapısal anlamda ekonomimize hem de konjonktürel
olarak içinde bulunduğumuz durumda önemli katkıları
olacağını, ekonomimize yeni bir dinamizm
katacağını düşünüyorum.
Fakat,
tasarının geneliyle ilgili görüşlerimi belirtmeden önce hem
burada dinlemiş olduğum arkadaşlarımın hem de daha
önce Genel Kurulda konuşma yapan arkadaşlarımın ortaya
koyduğu bir yaklaşımla ilgili görüşlerimi ifade etmekte de
fayda görüyorum. Şimdi, deniyor ki: Efendim, bütçe açığı
artıyor 2009 yılında; işte, 60 katrilyona ulaşacağı
söyleniyor, 60 milyar liraya ulaşacağı söyleniyor bir taraftan
ama öte taraftan da deniyor ki: Siz hiçbir tedbir almıyorsunuz.
Şimdi,
konuya bir vizyon içerisinde, bir bütünlük içerisinde bakarsak, eğer biz
tedbir almıyorsak bütçe açığı niye artıyor? Yok
eğer bütçe açığı artıyorsa biz nasıl tedbir
almamış oluyoruz? Eğer tedbir alınacaksa, bu süreçte, bu
konjonktürde biz bazı tedbirlere yer vereceksek elbette bunun öncelikli
aracı bütçe olacaktır, bütçe harcamaları olacaktır,
gelirler olacaktır. Alınan bu tedbirlerin de şüphesiz bütçeye,
bütçe açığına bir etkisi olacaktır. Bu gayet tabiidir, bu
gayet normaldir; böyle olması beklenir zaten, bundan farklı bir
şey olması beklenemez ki. Dolayısıyla, bu bütünlük
içerisinde bu manada olaya bakarsak daha tutarlı bir yaklaşım
göstermiş oluruz diye düşünüyorum.
Şimdi, ben
burada, tabii, bir yaklaşımı ortaya koymak istiyorum.
Şimdi, Hükûmetimiz, hem maliye politikasıyla ilgili hem de para
politikasıyla ilgili bazı tedbirleri bu süreçte yürürlüğe koydu.
Öncelikle şu iddiaya bir cevap vermemiz lazım: Efendim, Hükûmet
hiçbir şey yapmadı bu süreç içerisinde
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Çok kötü şeyler yaptı!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Bu ne kadar doğru acaba, hiçbir şey
yapmadığımız, hiçbir şey, hiçbir tedbir
almadığımız ne kadar doğru? Ben, bu kürsüde,
doğrusu gerçeklerin konuşulması gerektiğini
düşünüyorum. Evet, siz, alınan, yapılan işlerin eksik
olduğunu söyleyebilirsiniz ama hiçbir şey
yapılmadığını asla söyleyemezsiniz. Bir şeyler
yapılmışken, tedbirler alınmışken, siz bu
alınan tedbirleri nasıl yok gösteriyorsunuz?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sen salonda yoktun, o yüzden haberin yok.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Eksik olduğunu söyleyebilirsiniz, bunu
anlarım ama olmadığını asla söyleyemezsiniz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bülent Bey, siz burada
olmadığınız için bazı şeyleri görmüyorsunuz,
duymuyorsunuz.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Şimdi bakın, ben size
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Buraya gelmezsen, bazı şeyleri öğrenemezsin.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Hayır, ben burada doğrusu bir
polemiğe girmek istemiyorum, sadece bu kürsünün
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hayır, siz girdiniz polemiğe.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla)
hak ettiği yaklaşım, tavır
budur. Bakın
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Burada gerçekleri konuşmuyorsunuz. dediniz,
ben âlâsını konuşuyorum gerçeklerin. Allah, Allah! Siz girdiniz
polemiğe.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Gerçekleri konuşalım işte.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hayır, âlâsını konuşuyoruz.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Bunları da söyleyin yani, söylemekte fayda
var. Tedbirlerden bahsedelim. Bakın, ben size buradan bir tablo
göstereceğim. Katılım öncesi ekonomi programından bunu
alıp herkes okuyabilir, zor bir şey değil. Bakın:
Alınan tedbirler ve maliyeti
Burada maliyetlerine kadar yazılmış
yıllar itibarıyla. Ben toplamını söyleyeyim, tek tek bu
detayları verirsek uzar. Alınan tedbirleri ben burada saymaya
kalksam, iki saatinizi almam gerekir, vaktimiz sınırlı.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bildiğin bir şey varsa anlat, biz dinleriz.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Şimdi, bakın, burada hem gelir önlemleri
olarak alınan tedbirler var hem harcama önlemleri olarak alınan
tedbirler var, bir de bütçeye doğrudan etkisi olmayan, dolaylı etkisi
olan tedbirler var. Bunları istiyorsanız tek tek de sayabiliriz, tek
tek konuşabiliriz fakat bunların
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Say, say
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Yani bu bir gerçek, şuradakiler gerçek.
Burada yanlış, eksik bir şey yok, bunlar gerçek.
Bakın, bu
tedbirlerin toplamı 54,3 milyar lira ve bu tedbirlerin etkisi de üç
yıla yayılıyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ya yasa tasarısı üzerinde konuş, ya da
cevap ver.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Şimdi, bakın, ben gelir önlemlerinden
bazılarına yer vereyim, örnek olarak söyleyeyim, hani Hiçbir tedbir
alınmamıştır. deniliyor ya, bazılarını
sayalım ki alındığı anlaşılsın.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sen burada bulunmadığın için bilmiyorsun.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Şimdi, 5811 sayılı Bazı
Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması,
biliyorsunuz Varlık Barışı
Bu bir tedbir.
Vergiyle ilgili
yeniden yapılandırma biliyorsunuz gerçekleştirildi, iki
yıllık taksitlendirme yapıldı, faizler yeniden
yapılandırıldı orada.
RECEP TANER
(Aydın) Netice ne oldu netice? Neticesi ne oldu?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Onun dışında, Teşvik
Kanununun süresi bir yıl daha uzatıldı.
RECEP TANER
(Aydın) - Yapılandırmanın neticesi ne oldu? Neticeye bak.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Bakın, ondan sonra, 2008 1 Ekimden itibaren
sigorta primleri işveren hissesi 5 puan aşağıya çekildi.
Bunun da bütçeye getirmiş olduğu yükü herhâlde herkes duydu; 4,7
katrilyon civarında bir yükü var. Şimdi, bunlar, alınan tedbir
değil mi?
İstihdam
paketi çıkarıldı, gençlere, kadınlara dönük bir sürü
teşvikler getirildi.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) İşsizlik niye arttı?
RECEP TANER
(Aydın) Kaç para yatırım yaptınız?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Yani bunlar hiç yapılmamış
şeyler öyle mi, yok hükmünde olan işler?
RECEP TANER
(Aydın) Yaptığınız yatırımlardan bahsedin.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Şimdi, bakın, harcama önlemleri olarak,
bir kere, en başta GAP yatırımları var. Daha dünyada
ekonomik kriz hissedilmemişken GAP gündeme gelmişti, ben o zaman
söylenenleri de gayet net hatırlıyorum. Dediler ki: Efendim, GAP
niye gündeme geliyor? Bütçe açığı artacak. Bu
yatırımların şimdi sırası mı? Bunlar
söylendi o zaman. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kim söyledi onu?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Mali disiplin bozuluyor. Açın bakın
kaynakları.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bizler böyle bir şey söylemedik.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Efendim, ben gerçekleri anlatıyorum, neye
itiraz ediyorsunuz onu da anlamıyorum ben. Neye itiraz ediyorsunuz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bülent Bey, siz burada yoksunuz onun için
bilmiyorsunuz.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) GAP gündeme gelmedi mi?
BAŞKAN
Sayın Gedikli, lütfen Genel Kurula hitap ediniz efendim.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Ben Genel Kurula hitap ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayın efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Burada hangi milletvekili GAPa yatırım
yapmayın. dedi?
BAŞKAN -
Sayın Aslanoğlu, lütfen
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Şimdi, GAPta diğer altyapı
projeleri, sulama sistemleri için Hükûmet 2008-2012 döneminde ilave kaynak
olarak 19,4 milyar lirayı kullanacak. Bu da kısım
kısım kullanılmaya başlandı.
RECEP TANER
(Aydın) Kaç para kullanıldı?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Bu krizlerde, bu ortamlarda, bakın, bütün
dünya ülkeleri, Amerika dâhil olmak üzere hepsi altyapıya
yatırım paketleri açıkladılar. Açıkladıkları
paketler bunlar. Vergi indirimleri veya altyapı harcamaları,
bunları yapıyorlar. Biz bunları daha kriz başlamadan
gündeme koymuşuz. Kriz döneminde de ortaya konmuş tedbirler falan
değil bunlar.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Doğru söylemiyorsun.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Bütçeye ne katkısı oldu?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Onun dışında, bütçeyi dolaylı
olarak etkileyen birçok tedbir yine gündeme getirildi, bunlar alındı.
Şimdi, bu
gerçekleri vurgulayalım. Yani, bazı eksikleri anlatabilirsiniz,
şu da olsa iyi olur dersiniz, olabilir. Ama biz muhalefet olarak, iktidar
olarak hepimiz bu ülkede, Türkiyede huzuru ve barışı istiyoruz,
benim bundan asla en ufak bir şüphem yok.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerçekleri konuşalım diyorsunuz ama bu bütçeyi
savunuyorsunuz.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Hepimiz aynı amaç için
çalışıyoruz. Kimisi muhalefet göreviyle kimisi iktidar göreviyle
bunu elbette yapıyor olacak, bundan bir şüphemiz yok. Hani sizlerden
gelen öneriler varsa, projeler varsa bunları da değerlendirmeye
hazırız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bir aydır söyledik burada ama
değerlendirdiğiniz hiçbir şey yok.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Her zaman proje söyleyebilirsiniz. Ama,
şimdi, bakın, bu güzel, onu söylüyorsunuz değil mi? Ya, 7
maddelik istihdam paketi. Tamam, güzel de, bunun maliyeti ne biliyor musunuz,
toplam maliyeti? 26,8 katrilyon.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sizi dinleyecek milletvekilleriniz nerede?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Eski rakamlarla söylüyorum ki bir
yanlış anlama olmasın. Şimdi, 26,8 katrilyon liralık
bir tedbir öneriyorsunuz, iyi, güzel, anladık. Peki, kaynak? Şurada
kaynağı da önerseniz daha güzel olur. Kaynağıyla beraber
önerirseniz son derece makbul öneri olur, proje olur, elbette biz de
bunları iktidar olarak değerlendiririz. Bundan da en ufak bir
kuşkunuz olmasın, hiç şüpheniz olmasın.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bizden kaynak mı istiyorsunuz?
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Ankara Belediyesinin borçları mali disiplini bozmak
değil mi, niye tahsil etmiyorsunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Gedikli, bütçeyi mi konuşuyoruz?
BAŞKAN
Lütfen, müdahale etmeyelim, dinleyelim efendim.
Buyurun
Sayın Gedikli.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Zaten kendi milletvekilleri de kendini dinlemiyor.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; şimdi, dünyada
MEHMET CEYLAN
(Karabük) Biz dinliyoruz, biz.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Bakın, arkadaşlarımız gayet
güzel dinliyorlar, hiçbir şey görmüyorum.
Bakın, bütün
dünyada şu anda cereyan eden global ekonomik kriz, biliyorsunuz,
başlangıçta konuşulanın çok ötesinde, bütün dünyaya
yaygınlaştı ve derinleşti. Birçok ülkede bankalar
battı. Şimdi, büyük firmaların batışını
izliyorsunuz, iflasını izliyorsunuz. Bakın
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bize teğet geçti!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Evet, evet, bak, niye teğet geçti, biliyor
musun?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 57nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde alınan
tedbirlerden!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Banka battı mı? Türkiyede banka
battı mı? Banka batmayan nadir ülkelerden bir tanesi Türkiyedir.
Paralar uçtu mu? Faiz mi çatladı, kurlar mı patladı? Paralar
mı buharlaştı? Bankalar mı battı? Bunlar olmadı.
Bakın, krizin tanımını bir öğrenin; kriz neye
söylenir, neye denir finansal kriz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Gedikli, 57nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde
bankalarla ilgili alınan tedbirleri söyle.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Ha, işsizlik
Hepsine tek tek
değineceğim. Mesela, burada ifade edilen noktalardan bir tanesi:
Efendim, esnafımız için, reel sektör için hiçbir şey
yapılmamış.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) İşte, iflas patlaması!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Gene Hiçbir şey yapılmamış
Yani değerli
arkadaşlar, lütfen, bunlar insaf ölçüsüne sığmıyor. Yani
Hiçbir şey yapılmadı. demek insaf ölçülerinin
dışında bir yaklaşımdır.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Bak, iflaslar, iflaslar!
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Vekilim, sataşma yapma!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Ha, Eksik yapıldı, şu da
yapılsa iyi olur. denebilir. Güzel, bakın, bunları alır
değerlendiririz, bunları kabul ederiz; ne güzel olur.
Şimdi,
esnafla ilgili ben size bazı örnekler vereyim. Bu mu hiçbir şey
anlamına geliyor, nasıl hiçbir şey yapılmamış; 2
defa sicil affı çıkarmışız sizlerle beraber.
İşte, bir tanesini de geçenlerde çıkardık, sicil affı.
Bu, esnafımız için yapılmadı mı?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Kendi adamınıza çıkardınız!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Bakın, esnafımızın
BAĞ-KUR prim borçları yeniden yapılandırıldı,
daha geçen sene mayıs ayında yapıldı.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sicil affının uygulanması için hangi tedbiri
aldınız?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Geçen yıl mayıs ayında
BAĞ-KUR prim borçlarını yapılandırdık, kanun
çıkardık, tarihi de 15 Mayıs 2008, açın bakın
tutanaklara. Ne getirmiş? Faizde yüzde 85e varan bir indirim. Faiz
indirimi yapılmış esnafımız BAĞ-KUR
borçlarını daha rahat ödeyebilsin diye. Yirmi dört ay taksitlendirme
yapılmış.
Bakın,
şimdi ben 3 Kasım öncesine gitmek de istemiyorum. Şimdi oraya
gidersek sıkıntı da olur.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Git, git! O zaman
hangi siyasi partideydin?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Yüzde 59lardan yüzde 9a inmiş faizler,
esnafımızın kullandığı kredide faizler yüzde
59dan yüzde 9a inmiş. Nasıl hiçbir şey
yapılmamış? Yani, şimdi esnafa verilen kredi
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Reel faiz kaç?
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Hep kendi pencerenizden bakıyorsunuz!
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, lütfen
Lütfen
Dinleyemiyoruz.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) O zaman sataşmasın.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sataşarak konuşuyor, Başkan.
BAŞKAN
Ama, soru sorabilirsiniz.
Buyurun
Sayın Gedikli.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Fikri ve zikri olmayan sadece sataşır.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Arkadaşlar, icraatlardan niye rahatsız
oluyorsunuz? Bunlar esnafımız için, çiftçimiz için. Bakın,
buraya geliyorsunuz esnafımıza güzel mesajlar veriyorsunuz,
çiftçimize güzel mesajlar veriyorsunuz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Esnafı öldürüyorsunuz, can suyu veriyorsunuz!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Biz sadece yaptıklarımızı
anlatıyoruz, müsaade edin yaptıklarımızı anlatalım.
Bundan kimse zarar görmez. Bundan Meclis kazanır, ülkemiz kazanır,
milletimiz kazanır. Bu yapılan icraatlardan niye rahatsız
oluyorsunuz? Bunları anlatmamdan memnun olmanız lazım.
153 milyon lira
olan esnafa verilen kredi rakamı, bakın, en son 2008 yılında
3,3 milyar lira.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Esnaf batmış!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) 153 milyon lira neresi, 3,3 milyar lira neresi,
arada dağlar kadar fark var! Kaldı ki bakın, bir şey daha
söyleyeyim: Şu anda yürütülen bir çalışma var: Esnaf
Değişim Dönüşüm Projesi. Bu kapsamda da bir çalışma
üretiliyor; Esnaf Dönüşüm Projesi adı altında bir proje
yürütülüyor. Bununla ilgili de bundan sonra bazı çalışmalar,
toplantılar yapılacak. Orada esnafımızın
sorunları da detaylı olarak konuşulacak. Belki bir şûra da
yapılması söz konusu olabilir. Hükûmet Programımızda
bunlar yer alıyor, var. İnşallah orada da bu sorunların
hepsi
RECEP TANER
(Aydın) Esnaf mı kaldı?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) 2 milyon esnaf var şu anda, evet, 2 milyon
esnaf var Türkiyede.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Esnaf sizi izliyor!
RECEP TANER
(Aydın) Kaydını sildiremediği için esnaf gözüküyor.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, KOBİlerle ilgili şeyi niye
çıkarıyoruz şimdi? Şimdi böyle konuşursak
yanlış olur.
RECEP TANER
(Aydın) Kaydını sildiremediği için esnaf gözüküyor. Esnaf
değil aslında. Fiilen iş yapan insan sayısı öyle
değil.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
Dinleyelim, ondan sonra cevap vermek
isterseniz verirsiniz.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Ha gelelim işsizlik konusuna. Tamam, elbette
ama siz
ERKAN AKÇAY
(Manisa) İşsizlik azalıyor mu?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Hayır Türkiyede işsizlik
azalıyor. diyen olmadı. İşsizlikte artış var,
evet. Biz gerçekleri kabul ediyoruz bakın.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) O zaman durum iyi değil demek ki Sayın
Gedikli.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Bizde gerçekleri inkâr etmek yok. Bu kürsü
gerçekleri konuşma kürsüsüdür, gerçekleri konuşma yeridir. Bunu
yapalım, herkes gerçekleri söylesin. Eksikleri ifade edin, bundan kimse
gocunmaz, hiç endişe etmeyin.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Demek ki yaptıklarınız yeterli
değil. Çıkın söyleyin!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Bakın, evet, ona dönük de İŞKUR
üzerinden özellikle yapılanları söylüyorum. Başka kurumlar
üzerinden de yapılan birçok meslek kursu çalışması var, il
istihdam kurulları var, biliyorsunuz her üç ayda bir toplanıyor. Bu
konularda da bilgi verme ihtiyacı olduğu anlaşılıyor.
Yani il istihdam kurulları her üç ayda bir toplantılar yapıyor,
meslek kuruluşlarının yaygınlaşmasıyla ilgili de
tedbirler alıyorlar.
Şimdi
bakın ben istatistiklerini vereyim: Sadece 2007 yılında 1.347
tane daha kurs açılmış. 2008de 1.888 kurs
açılmış. 2009da bu sayının aşağı
yukarı 4 binlere, 5 binlere varacağını ifade ediyor
arkadaşlar. Burada eğitim gören kursiyerlerin sayısı da
aşağı yukarı 50 bini bulacak. Bu kurslar da Türkiye'nin her
yerine yaygınlaşmış vaziyette. İnsanlarımıza
meslek kazandırmak için de bu çabalar gösteriliyor, bu çalışmalar
yürütülüyor. Bunlar da biraz zaman alan işlerdir, zaman içerisinde bunlar
da adım adım çözülecek konulardır.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Yedi yıl geçti yedi yıl!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizi yirmi seneliğine getirmedik oraya! İki
seneniz kaldı!
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Ama bu konuda katkılarınızı
da bekliyoruz. Yani önerileriniz varsa, projeleriniz varsa lütfen
açıklamaktan da çekinmeyin ama lütfen kaynaklarıyla beraber olsun.
Kaynaklarını da koyun ki daha faydalı bir tablo ortaya
çıksın.
Bugün
yapılan açıklamayı da izlediniz. Bakın, Sayın
Başbakanımız bir açıklama yaptı hem teşviklerle
ilgili -bundan sonra yapısal anlamda- hem de istihdamla ilgili, 500 bine
varacak bir sayı söz konusu.
RECEP TANER
(Aydın) Sadece cak
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kaynağı var mı?
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Bu tedbirler de alınmaya devam ediyor
ayrıca, bunlar da yürürlüğe sokuluyor. Yani Hiçbir şey
yapılmamış. demek, doğrusu, sağlıklı bir
yaklaşım değil arkadaşlar. Yani bunu böyle ifade etmek bizi
üzer.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizin üzülmenizin bizim için hiçbir mahzuru yok,
dilediğiniz kadar üzülebilirsiniz.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) - Bunu böyle ifade etmek doğru değil.
Yani gerçekleri söyleyerek, konuşarak yapalım.
Şimdi
gelelim maliye politikası ve para politikasında ne oluyor? Demin size
gösterdiğim şu tablo maliye politikasıyla ilgili alınan
tedbirler ama parayla ilgili, para politikasıyla ilgili de Merkez
Bankası olsun, BDDK olsun, Hükûmetimizin genel hedefleri
doğrultusunda önemli tedbirleri yürürlüğe soktular bu süreçte,
bunları da gördük. Reeskontlarla ilgili adımlar attılar. Likiditeyle
ilgili Merkez Bankasının açıklaması oldu ve likidite sorunu
doğmayacağını açıklıkla ifade etti, bankalara bu
yönde teminat verdi.
Şimdi,
maliye politikasını biz üç yıllık bir olay olarak ele
almalıyız. Niye? Bizde çünkü artık şu anda bu
anlayış üç yıllık bütçeleme anlayışı
olarak tezahür ediyor. Yani üç yıllık orta vadeli bir mali disiplin.
Elbette 2009da bütçe dengesi bozulabilir, bütçe açığı
artabilir, bu normal. Ama üç yıllık bir perspektifle de bu dengelerin
yeniden nasıl sağlanacağı da ortaya konduğu takdirde,
mali disiplin noktasında herhangi bir tereddüdün olmaması gerekir. Üç
yıllık bir vizyon ortaya konuyor çünkü.
Para
politikasıyla ilgili de bütün dünya ülkeleri bunu yapmaya devam ediyor,
gevşek bir para politikası izleniyor. Bizde de bu böyle izleniyor.
Bakın, faizler süratle aşağıya indi, likidite
bollaştırıldı. Bunların hepsi gevşek bir para
politikası izlendiğinin de göstergeleri. Yani ekonomi
politikasını bu çerçeve içerisinde ele alırsak, meseleler,
zannediyorum, daha iyi anlaşılabilir ve üzerinde daha güzel yorumlar
da yapılabilir diye düşünüyorum.
Kaldı ki
dünya ülkelerine, Amerikaya, Avrupaya, Uzak Doğuya
baktığınız zaman sıkıntıların oralarda
da süratle büyüdüğünü rahatlıkla görebilirsiniz ve
derinleştiğini de rahatlıkla görebilirsiniz ve hepsi de birçok
teşvik paketi çıkarttılar. Fakat, şimdi başka bir
şey daha tartışılıyor: Teşvik paketlerinin
aslında bir fayda sağlamadığını tartışan
ülkeler de var. Almanya, hiçbir fayda sağlamadığını
öne sürüyor ve yeni bir teşvik paketi çıkarmakta da direniyor. Böyle
yaklaşanlar da var. Çünkü bu teşvikleri şimdi verdiğiniz
zaman yarın geri almak zorunda da kalabilirsiniz. Olayı böyle koyup
teşvik paketlerinin faydası olmadığını öne
sürenler de var, böyle yaklaşımlar da var ama biz bu yaklaşımı
esas alarak hareket etmiş değiliz.
Değerli
arkadaşlarım, mevcut tasarı hem yapısal değişim,
dönüşüm anlamında hem de konjonktürel olarak önemli yenilikler
getiriyor. Belki adından bahsedilmiyor ama mükellef hakları
diyebileceğimiz bir yeni anlayışı da devreye sokuyor,
mükellef hakları. Bakın, mükellefler bizde hep ödevleriyle
hatırlanır, ödevi olan, yükümlülüğü olan bireyler olarak görülür
ama şimdi mükellef hakları kavramı da bu tasarıyla aslında
gündeme geliyor. Bunları belki daha sonra daha etraflı bir
şekilde düzenleme gereği hasıl olabilir çünkü mükellefleri
artık haklarıyla ve ödevleriyle beraber ele alıp ona göre
değerlendirmemiz ve mükellefi böyle değerlendirmemiz lazım
konsept ve kavram olarak.
Yine, bu kanun,
teknoloji ve bilişim anlamında meydana gelen yenilikleri de devreye
sokan bir kanun. Burada da önemli iyileşmeler var; örneğin, haciz
uygulamaları İnternet üzerinden elektronik ortamda
yapılabilecek. Bu da önemli bir yenilik, önemli bir kolaylık.
Yine, bu kanun,
tabii, birçok vergi kanununda ve başka kanunlarda da
değişiklikleri içeriyor. Burada ama en önemli gördüğüm
hususlardan bir tanesi, özellikle KOBİlerin birleşmelerini
teşvik eden düzenlemedir. Bu, ülkemizin, ekonomimizin ve ekonominin bel
kemiğini teşkil eden KOBİler için hakikaten önemli bir konu
çünkü bizde maalesef küçük ölçek dediğimiz bir sorun var, küçük ölçek.
Şimdi, KOBİleri birleştirerek, aslında, daha güçlü bir
mali bünye ve daha güçlü bir mali varlık yapısı oluşturmuş
olacağız. Bu anlamda, bu tasarının getirmiş
olduğu şu madde bile başlı başına çok çok
önemlidir ve KOBİleri de daha güçlü bir ortama, yapıya
kavuşturacaktır.
Bizde 637 bin
tane kurumlar vergisi mükellefi var -bazı sayıları vermemiz
gerekirse- bunlardan 630 bin tanesi KOBİ hükmünde kurumlar vergisi
mükelleflerinden, fakat bunlardan sadece bin tanesi kurumlar vergisinin yüzde
65ini ödüyor; bin tanesi, yüzde 65ini ödüyor, 5 bin tanesi yüzde 85ini
ödüyor. Dolayısıyla bu KOBİlerin birleşmelerinin
aslında mali anlamda, vergisel anlamda da bir kayba sebebiyet
vermeyeceği anlaşılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gedikli, devam edin lütfen.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
KOBİlerin
birleşmeleri, ekonomimize hem rekabetçi olmaları anlamında hem
de kurumsallaşmaları anlamında önemli katkılar
sağlayacaktır.
Bunun
dışında, yine önemli görebileceğimiz maddelerden bir
tanesi, usulsüzlük cezaları hakikaten büyük sıkıntı
doğuruyordu, mükerrer cezalar uygulanabiliyordu. Bir örnek vermek gerekirse
hem beyannameyi vermediği için hem de elektronik ortamda vermediği
için iki defa ceza uygulanması söz konusu olabiliyordu. Şimdi bunlar
düzenleniyor ve tek bir cezaya indirgeniyor ve zamanlar da kademeli olarak
belirleniyor. Yani zamanından sonra verildiği takdirde artık
kademeli olarak azalan bir ceza uygulaması, verilen zamana göre.
Bunları işte, mükellef haklarını dikkate alan
yaklaşımlar olarak görmek lazım.
Yine menkul ve
gayrimenkuller için elektronik ortamda haciz imkânı getiren bir düzenleme
var, bir kolaylık sağlıyor.
Kaçakçılık
suçlarına olan cezalar artırılıyor. Bu, tabii naylon fatura
hadisesiyle alakalı bir konudur daha çok. Buradaki cezaların
artırılması da doğru bir yaklaşım olarak
görülüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son
cümlenizi alabilir miyim Sayın Gedikli.
BÜLENT
GEDİKLİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben bu
tasarının ülkemize hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gedikli.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde grupların
konuşmaları tamamlanmıştır.
Şahısları
adına ilk söz Tokat Milletvekili Osman Demire aittir.
Sayın Demir,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DEMİR
(Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Küresel krize
bağlı olarak bütün ülkelerin ateş tünelinden geçtiği
günleri yaşıyoruz. Ülkeler karşılıklı ekonomik
ilişki içinde olduklarından, bazıları daha çok
bazıları daha az olsa da, hepsi bu krizden etkilenmektedirler.
Küresel krizin
Türkiye ekonomisine etkisi belli bir gecikmeyle daha çok reel sektörde ortaya
çıkmış, büyüme oranı düşmüş, işsizlik
oranı artmıştır. Hükûmetimiz küresel krize karşı
dinamik yönetim stratejisi izlemekte, krizin etkilerini azaltmak için sürekli
yeni önlemler almaktadır. Bu konuda bazı varlıkların millî
ekonomiye kazandırılması, can suyu kredisi, tasarruf
mevduatı garanti kapsamını belirleme yetkisinin Bakanlar
Kuruluna verilmesi, vergi indirimleri, kısa dönem çalışma
ödeneği, Merkez Bankasının faiz indirimleri, zorunlu
karşılık oranının düşürülmesi, sicil affı ve
bugün Başbakanımız tarafından kamuoyuna açıklanan
yatırımları teşvik, istihdam ve KOBİlere kredi
garanti desteğini hatırlatmak isterim.
Dünyada dev gibi
bankalar iflas ederken, alınan önlemler sayesinde Türkiyede hiçbir banka
batmamıştır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ne önlem aldınız?
OSMAN DEMİR
(Devamla) Enflasyon ve faiz oranları düşmüştür, döviz kuru
istikrarını korumuştur.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ne önlem aldınız ne, Sayın Vekil?
OSMAN DEMİR
(Devamla) Küresel krize karşı paket hâlinde önlem
alınmıyor, parça parça alınan önlemler de
başarılı olamıyor. diyenlere en güzel cevabı bu
göstergelerin bizzat kendisi vermektedir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) 2000de alınan önlemler onlar, 2000de.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Görüşülmekte olan tasarıda da bu anlamda düzenlemeler yer
almaktadır.
Küresel krizin
Türkiye ekonomisine etkileri bugüne kadar yaşanan ekonomik krizlerden çok
farklı olduğu için, alınan önlemlerin de farklı olması
gayet doğaldır. Hatırlanacağı gibi, Türkiyede bugüne
kadar yaşanan krizlerde özellikle döviz kuru, faiz oranı ve enflasyon
oranı artar, büyüme oranı hızla düşerdi. Ekonomimizi bu
durumdan kurtarmak için topluma büyük maliyetler yükleyen kurtarma paketleri
açıklanırdı. Birinci paket ekonomiyi bu çıkmazdan
çıkarmaya yetmezse ikincisi açıklanırdı.
Yaşamakta
olduğumuz küresel krizin ülkemize etkileri bir defada ortaya
çıkmamış, dalga dalga gelmiş, gelmeye de devam etmektedir.
Bunun sebebi, küresel krizin ABDde başlayıp diğer ülkelere
yayılmasıdır. Kriz ABDde ortaya çıktığında
Türkiyeye doğrudan yansıması olduğu gibi diğer
ülkelere yayıldıkça dolaylı yansımaları da
olmuştur.
ABDde seri
dalgalar şeklinde ortaya çıkan küresel krizin dalgaları henüz
sona ermiş değildir. En son yüz bir yıllık dev General
Motors firmasının iflasın eşiğine gelmesi yeni bir
dalganın habercisi olabilir. ABDdeki seri dalgalar devam ettikçe
bunların Türkiye ekonomisine doğrudan ve dolaylı
yansımalarının olması ister istemez kaçınılmazdır.
Küresel krizin tek dalga şeklinde ortaya çıkmadığı ve
hangi boyutta daha kaç dalga yaşanacağı tam olarak belli
olmadığı için alınan
önlemlerin de parça parça olması doğaldır. Türkiyede küresel
krize karşı alınan bütün önlemler geçmişteki krizlere
karşı alınan önlem paketlerinden farklı olarak topluma yük
getirmeyen, küresel krizin topluma olan yükünü azaltan önlemlerdir. Alınan
önlemlerin bu özelliğinin dikkatlerden kaçmaması gerekir. Bundan
sonra alınacak önlemlerin de aynı çizgide devam edeceğinden
kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Görüşmekte
olduğumuz tasarıda küresel krizin ülkemize olan olumsuz etkilerini
azaltmaya yönelik düzenlemelerin bazılarını şöyle
sıralayabiliriz:
İşsizlik
ödemeleri gibi işe başlatmama tazminatları da gelir vergisinden
istisna tutulmuştur.
Lisanslı
depoculukla ilgili ürün senetlerinin alım satımından elde edilen
kazançlar 31/12/2013 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden istisna
tutulmuştur.
Lisanslı
depoculuk sistemi kapsamında ihraç edilecek ürün senetlerinin KDVsiz
olarak el değiştirmesine imkân sağlanmıştır.
Senedin temsil
ettiği ürünü depodan çekecek olanlara tesliminde KDV matrahı ürünün
çekildiği tarihte senedin işlem gördüğü borsada oluşan değeri olarak belirlenmesi ve özel
matrah şekline göre vergilendirilmesi düzenlenmiştir.
Küçük ve orta
büyüklükteki işletmelerin 31/12/2009 tarihine kadar birleşmeleri
hâlinde, bu birleşmeden doğan kazançlar kurumlar vergisinden istisna
tutulmuştur. Birleşme nedeniyle infisah eden kurumun birleşme
tarihinin de içinde bulunduğu son hesap döneminde elde ettiği
kazançları ile birleşilen kurumun birleşme tarihinin de içinde
bulunduğu üç hesap döneminde elde edilen kazançları üzerinden
alınacak kurumlar vergisi yüzde 75 oranında düşürülebilecektir.
Bu yetki Bakanlar Kuruluna verilmiştir.
Deniz ve hava
taşımacılığından daha çok yararlanabilmek için,
liman ve hava meydanlarında deniz ve hava taşıma
araçlarında verilen hizmetlerin yanı sıra ithalat, ihracat ve
transit rejim kapsamında işlem gören mallarla ilgili olarak liman ve
hava meydanlarında bu yerlerin işleticileri tarafından verilen hizmetler
istisna kapsamına alınarak, sektörün uluslararası rekabet
gücünün artırılması amaçlanmıştır. Teşvik
belgesiz 200 milyon TLyi aşan yeni makine ve teçhizat
yatırımlarına KDV istisnası getirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; saydıklarım ve daha benzer
düzenlemelerle bu tasarıdaki getirilen önlemler küresel krizin ülkemize
olan olumsuz etkilerini belli ölçüde gidermeyi amaçlamaktadır. Küresel
krizin olumsuz etkilerine karşı bugüne kadar alınan önlemlerde olduğu
gibi, bu tasarıyla getirilen önlemlerin de vergi yükünü azaltıyor
olması son derece memnuniyet vericidir çünkü vergi oranları yüksek
olduğunda, üreticilerin elde ettikleri kazançların önemli bir
kısmını devlet aldığından çalışmadan
elde edilen kazanç, çalışmanın zahmetini yeterince
karşılayamamaktadır. Kazancın önemli bir kısmı
vergiye gidince, bazı işlerin kazancı katlanılan zahmete
değmeyecek hâle gelmekte, ekonomik faaliyetler zayıflamakta, vergi
gelirleri azalmaktadır. Vergi oranları düştüğünde ise,
bunun tersi olmakta, ekonomik faaliyetler canlanmakta, vergi gelirleri
artmaktadır. KOBİlere yönelik düzenlemenin bu çerçevede önemli bir
görev göreceği beklenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de tasarının
bazı maddelerine yönelik olarak ileri sürülen karşı oylara
ilişkin görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Tasarıda
işe başlatmama tazminatının gelir vergisinden muaf
tutulmasının, işe başlatmamayı özendireceği ve
art niyetli işvereni koruyacağı ileri sürülmektedir. Bu
yaklaşım da, küresel krizden kaynaklanan zor koşullarda binbir
zahmetle işletmesini ayakta tutmaya çalışan işverenler ve
işe başlatılmayan işçinin yasal haklarını
zamanında alması göz ardı edilmektedir. İşsizlerin
iş bulabilmesinin her şeyden önce işletmenin ayakta
kalmasına bağlı olduğu unutulmamalıdır.
İktisadi
işletmeler hariç olmak üzere, Türkiye Kızılay Derneğine
makbuz mukabili yapılan bağış ve yardımların
tamamının gelir vergisi matrahının tespitinde gelir vergisi
beyannamesinde bildirilecek gelirlerden; aynı şekilde, kurumlar
vergisi beyannamesi üzerinde gösterilmek şartıyla kurum
kazancından indirilmesine imkân sağlanmaktadır. Bunun Plan ve
Bütçe Komisyonunda oy birliğiyle kabul edilmesi memnuniyet vericidir ancak
karşı oyda aynı kapsama Türk Hava Kurumu, resmî Darülaceze
kurumları, Darüşşafaka Cemiyeti ve Yeşilay Derneğinin
de dâhil edilmesi istenmektedir. Bu görüşte olanlara şunu
hatırlatmak isterim: Bugünlerde kıt bütçe şartlarıyla
Kızılay Derneğine dahi bu imkânın sağlanıyor
olmasının olumlu bir gelişme olduğunu kabul etmelerinde
yarar olduğu düşüncesindeyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel krizin Türkiye ekonomisine
etkilerini yönetme süreci dinamik bir süreçtir. Bugüne kadar küresel krize
karşı gerekli önlemler nasıl alındıysa bundan sonra da
alınmaya devam edecektir. Küresel kriz, bazı ekonomilerde daha
ağır, bazılarında daha hafif hasarlar açmış olsa
da zaten gidicidir. Ülkemizin finans sektörünün gücü, bütçeden gelenin
geçmişe oranla çok daha güçlü olması, Merkez Bankasının
rezerv varlığı, dinamik girişimci gücümüz ve bugüne kadar
aldığımız önlemlerin yanında bugün görüşmekte
olduğumuz tasarıdaki düzenlemelerle birlikte, bugün
Başbakanımız tarafından açıklanan önlemler dikkate
alındığında küresel krizin doğurduğu
hasarları daha kısa sürede telafi edecek ülkelerin başında
geldiğimize inanıyorum. Unutulmamalıdır ki büyük
kırılmaların ardından uzun süreli düzelme dönemleri
gelmektedir. 1929 Buhranı ve İkinci Dünya Savaşı
sonrası yaşanan uzun süreli gelişme süreci bunu
göstermiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Demir, devam ediniz.
OSMAN DEMİR
(Devamla) Bugün yaşanmakta olan küresel krizden sonra dünya ekonomileri
uzun süreli gelişme dönemine girecektir. Dünya ekonomileri yürümeye
başladığında Türkiye ekonomisi koşacaktır. Bugüne
kadar yaşanan hiçbir kriz kalıcı olmamıştır, bu
kriz de kalıcı olmayacaktır. Önemli olan, olaylardan ders
çıkarabilmektir.
Yaşanmakta
olan küresel kriz ekonomilerin gerginliklere ve kavgalara çok daha duyarlı
olduğunu göstermiştir. Gerginliklerin ve kavgaların doğurduğu
maliyetler tahmin edilenden çok daha büyük olabilmektedir. Bu sebeple, küresel
krize karşı günümüzün en önemli silahı uluslararası düzeyde
güven artırıcı önlemlerin artırılmasıdır.
ABDde yeni Başkanla birlikte Bush döneminin gerilim üzerine kurulu
politikalarının terk ediliyor olması olumlu bir gelişmedir.
Türkiye, komşularıyla ve diğer ülkelerle oluşturduğu
iyi ilişkiler, Avrupa Birliğiyle yürütülen müzakere süreci ve
medeniyetler ittifakına verdiği destek ile güven
artırıcı politikalara çok önemli katkılar yaparak küresel
krizden çıkmaya çok güçlü destek vermektedir.
Aziz milletimizin
ve tüm insanlığın daha mutlu yarınlarda yaşaması
dileklerimle yüce Meclisi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demir.
Şahsı
adına ikinci söz Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhana aittir.
Sayın Ayhan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının geneli üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün iktisadi faaliyetler yavaşlıyor. Çift dijitli
küçülmeler bekleniyor. İş gücü piyasası allak bullak. Tarım
dışı işsizlik artıyor. Toplam talep düşüyor.
İşsizlik, ücretleri aşağı doğru
bastırıyor. Faizler, enflasyon düşüyor ama piyasada tık
yok. Dış talep düşüyor. Özel tüketim talebi derinleşiyor.
Yapılan hiçbir şey canlanma için yetmiyor. Özel sektör tüketim ve
yatırım talebine ilişkin gelişmelerin hiç ümit verici
olmadığını söylüyor. Kamu harcamaları, büyümeyi olumlu
olsa bile özel kesim talebinde düşüş piyasayı negatif etkiliyor.
İhracat ve üretim, ithalat yapılmadan maalesef sürdürülemez hâle
gelmiş.
Bütün bunlar,
Hükûmetin ekonomik konularda da siyasal alanda olduğu gibi güven
vermediğini çok net ve açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Hükûmetin ekonomik hedefleri darmadağın. Maalesef böyle
olmuştur. Büyüme, dış ticaret, bütçe dengeleri, muhalefetin 2008
yılında bütçe görüşmelerinde ifade ettiği tereddütlerin
fazlasıyla haklılığını ortaya çıkarmıştır.
Gerek içerideki
ekonomik problemlerin gerekse küresel krizin etkilerini giderecek bir program
ve hedefleri hazırlama öngörüsü ve becerisi olmayan bu Hükûmet, bölük
pörçük yasalarla krizi aşacağını düşünmektedir.
Bürokratların
bazı uygulamalarda zorlukları aşacak birtakım teknik
düzenleme taleplerini tedbir, krize önlem diye maalesef Hükûmet
getirmektedir. Bunun gerçekçi olmadığını aslında
Hükûmet kendisi de bilmektedir. Bütçe uygulamaları Hükûmeti harap etmeye
başlamıştır. Vergiler azalmaktadır, harcamalar ise
azaltılamamaktadır. Bütçe açığının ise ancak
borçlanma ile karşılanacağı Hükûmetin
hazırlıklarından anlaşılmaktadır.
Şimdi bu
tasarının amacının Hükûmet tarafından iyi
anlatılması, iyi açıklanması gerekir.
Nakit
açığı 2008 yılı sonunda 18,6 milyar TL iken 25 milyar
TLye yükselmiştir, bütçe açığı da 20 milyar TLyi aşmıştır.
Harcamalar ise kısılamamaktadır, mahallî idarelerde gerek 2008
sonunda gerekse 2009 seçim öncesi çarçur edilmiştir.
Bu Hükûmet güven
vermemektedir. Bu Hükûmetin güven vermediğini piyasalardan görmekteyiz.
Şimdi Hükûmet hedeflerini revize etmiştir. Peki, neden revize
etmiştir? Arkadaşlarımız bütün tedbirlerin alınmakta
olduğunu, Hükûmetin geçen yıl birtakım tedbirleri
aldığını ifade ediyor. Peki, alınan bu tedbirlere
rağmen 10 milyar dediğimiz bütçe açığı 70 milyarlara,
60 milyarlara -Biz bunları nereden öğreniyoruz? Hükûmetin
borçlanmayla ilgili getirdiği düzenlemelerden, bizzat sayın
bakanların açıklamalarından görüyoruz- kadar yükselmektedir.
Peki, bunları dikkate aldığımızda Hükûmetin öngörüsünün
olduğunu, krizi öncelikle fark edebildiğini, buna tedbir
alabildiğini söylemek mümkün müdür?
Her zaman
gösteriyoruz, 2009 yılı programı burada. Bu, daha kısa bir
süre önce burada görüşüldü. Burada yazılan bütün hedefler delik
deşik, bunu topluma anlatacak bir durumu da yok Hükûmetin.
Şimdi,
bakın burada en önemli şey ne diyor büyüme ve istihdam
söylendiği zaman: Kamu politikalarından kaynaklanabilecek
belirsizlikler azaltılarak özel sektörün ileriye yönelik karar alabilmesi
için elverişli ortam hazırlanacaktır.
Nasıl
hazırlanacak? Siz özel sektöre Yüzde 4 büyüyeceğim. diyorsunuz,
sonra diyorsunuz ki: Bizim büyümemiz yüzde eksi 3,6 olacak. Uluslararası
kuruluşlara bu sorulduğu zaman ne oluyor? Yüzde 5lerin üzerine
çıkıyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Eksi yüzde 5.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Peki, özel sektöre güven veren bir davranış bu
mudur? Hükûmet gerçekten dağınıktır, toparlanamıyor,
ne yapacağını bilemiyor, daha önce aldığı
birtakım harcama kararlarını -ne diyor- krize
alınmış önlemmiş gibi ifade ediyor. Peki, krize
karşı alınmış bir önlem olarak GAP
yatırımlarını vesaireyi söylüyor iseniz, neden bu bütçeyi
10 milyar açık dediniz, 70 milyar açıkla milletin önüne tekrar
getiriyorsunuz? Demek ki, Hükûmet son derece dağınık,
toparlanamıyor, ne yapacağını bilemiyor. Siyaseten öyle,
ekonomik açıdan da öyle. Seçim ve kriz sözleri Hükûmetin
asabını bozuyor, ne yapacağını bilemiyor.
Her il Ankaraya
kilitlenmiş Vekilim, bakanım bir şey yapacak mı? diyor.
Bugün açıkladığınız teşvik paketinde Denizli
Sanayi Odası, Ticaret Odası başkanlarıyla konuştum,
Denizliye faydalı en ufak bir şey yok. diyorlar. Çok net ve
açık bir şekilde söylüyorum.
Şimdi, bu
tasarıyla ilgili ifade etmek istediğim birkaç husus var.
Tasarı-nın genel gerekçesinde Vergi sistemlerinin karakteristik
özelliklerinden birisi, temel politika hedeflerine ulaşabilmek için
ekonomik, sosyal ve teknolojik ge-lişmelere paralel hızlı
reaksiyonlar verebilmesidir. denilmektedir Kızılayla ilgili hadise
bununla mı ilgilidir? Diğer konuşacağımız
mevzular, böyle hızlı reaksi-yon verecek krize karşı
alınmış önlem midir?
Komisyona bu
tasarı 16 madde geldi, Hükûmetten 16 madde geldi, ko-misyondan buraya
gelişinde 40 maddeye ulaştı. Hükûmetin hangi öngörüsü 16
maddenin üstünde, 2 mislinden daha fazla bir madde olan şekilde buraya
geti-rilebiliyor? Bu, öngörüyle ilişkili mi? Bu, doğru iş
yapmayla ilişkili mi?
Şimdi, bunun
dışında, Başbakanlığa taşıt
alımlarında ÖTV ve KDV mua-fiyeti Hükûmet tasarısında
sadece Başbakanlığın alımlarıydı, şimdi
bu genişle-tildi. Niye belediyelere yapmıyorsunuz, madem doğru
dürüst bir uygulama? Yani sadece alınacak bir uçak, vergi problemlerinin,
vergi politikalarının bu bütçe açığını kapatacak
bir şekilde getirmesi; en elzem hadise bu muydu? Maalesef bu burada var.
Bir diğer
hadise, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunuyla getirilen
sistemin vergisel açıdan desteklenmesi. Başka bir tasarıyla da
daha önce geldi yanılmıyorsam ve o zaman Hükûmet bunu geri çekti.
Şimdi, bunu destekleyelim, destekleyelim de amacının ne
olduğunu bilelim. Yani ürün bol olacak, Toprak Mahsulleri biraz daha az
ürün alsın, işlemler daha rahat olsun, Hükûmete yükü azalsın.
Tamam, yapın da, bunu açık ve net bir şekilde söyleyin. Daha
önce getirdiniz, sonra geri çektiniz.
KOBİ
birleşmelerinde, bundan doğan kazançların vergiden
istisnası için öngördüğünüz süre kısa. Zaten ithalatla
bitmiş vaziyetteler, küçük yerlerde KOBİ kalmamış. Kim
bunlarla bir araya gelecek? Ne zamana kadar? 2009 sonuna kadar ne
olabileceğine dair en ufak bir öngörümüz var mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Şimdi, Sayın Bakana özellikle teşekkür etmek
istediğim bir husus var. Biz, Komisyonda Gelen tasarıların ne
anlama geldiğini, ne getirdiğini, ne götürdüğünü anlayalım,
bunların meblağları nedir? diye sorduk. Sağ olsun,
diğer tasarıda Sayın Bakan bununla ilgili bir çalışma
yaptı ama şunu çok iyi biliyoruz ki, şu elimizdeki tasarıda
bu işlere merhem olacak, krize çare olacak çok önemli bir tedbir yok.
Bundan sonra bir
tasarı daha var gelecek, Komisyonda görüşülüyor. O tasarıda da o
maddelerin içine sıkıştırılmış bir madde
var. Borçlanma meselesini artırıyorsunuz, 10dan 70e
çıkıyor. Kaça? 74 müydü Sayın Bakanım kat sayılar?
Şimdi, bununla millete doğruyu söylediğimizi, şeffaf bir
şekilde herkese anlattığımızı söylemek mümkün
müdür?
Sürem doldu
galiba Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Doldu efendim.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ayhan.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine başlayacağız.
Toplam süremiz on
beş dakika, soru ve cevaba verilen süre.
Çok fazla,
aşırı talep var, onun için süreyi
kısıtlayacağım ve yeterli zaman içinde mümkün olduğu
kadar fazla soruya cevap
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Fakat bu, temel kanun, temel kanunda süre yirmi dakika.
BAŞKAN
Efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Soru-cevabın yirmi dakika olması lazım;
on dakika, on dakika.
BAŞKAN
Yirmi dakika yapacağım efendim; on, on. Yetişebildiği
kadar
Sayın Bulut
Yok.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, tasarının 3üncü maddesinde Türkiye
Kızılay Derneğine yapılan nakdî bağışlara
yüzde 100 vergi muafiyeti getirmektesiniz. Bu, geç kalınmış,
yerinde bir karar. Kızılayın yanına Türk Hava Kurumu,
Darüşşafaka, Darülaceze ve Mehmetçik Vakfı gibi gerçekten kamu
yararına olan vakıfları da ilave edemez miyiz? Daha
kapsamlı bir düzenleme olmuş olmaz mıydı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Taner.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
gelir vergisinde değişiklikler yapmayı öngören bu tasarı
çerçevesinde, küresel krizin bütün iş çevrelerini etkileyerek, gelir ve
kurumlar vergisiyle diğer vergilerini ödeyemeyen işveren ve
işletme sahiplerini nefes dahi alamaz duruma getirdiği bu zaman
dilimi içerisinde işçi çıkarmaların önüne geçebilmek,
işletme sahiplerinin iş yerlerini kapattırmamak için bazı
sektörlere destek amacıyla açıklanan ama pek faydası olmayan
ekonomik tedbirlere ilave olarak, en azından belirli bir zaman dilimi
içinde geçici de olsa bütün vergileri önemli ölçüde azaltmayı,
oranlarını da önemli ölçüde azaltmayı, oranları önemli
ölçüde düşürmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın
Özensoy
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
geçtiğimiz yıl tahakkuk ve tahsilat oranıyla en son
karşılaştırabileceğimiz bu yılki tahsilat ve
tahakkuk oranı nedir? Buradan hareketle, geçtiğimiz yıl vergide
yine bir kolaylık sağlanmıştı, taksitlendirme
yapılmıştı, yine vergilerini ödemekte güçlük çeken vergi
mükelleflerine vergi ödemede kolaylık düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özensoy.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Bakanım, bu yıl maalesef vergi
mükelleflerimizin pek çoğu vergi borçlarını ödeyemeyecek duruma
düşmüştür. Vergi alacaklarının sağlıklı
tahsil edilebilmesi için bu yıl özel bir programınız olacak
mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kayıt
dışı ekonominin boyutları ve gayrisafi yurt içi hasıla
içindeki hacmi konusunda Bakanlığınızca veya Hükûmetinizce
bir çalışma yapılmış mıdır ve bu
çalışmaların sonuçları nelerdir? Kayıt
dışı ekonominin önlenmesi konusunda Hükûmetinizin siyasi bir
kararlılığı var mıdır? Varsa bu konuda
yapılan çalışma sonuçları nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Orhan
AHMET ORHAN
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Nüfusumuzun önemli
bir kısmı hâlen çiftçilik yapmakta olup özellikle günümüzde medeni
ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde gelir elde
edememektedirler. Toplumumuzun millî gelirden düşük pay alan bu kesimini
rahatlatmak, hiç olmazsa mazot gibi tarımsal girdilerde yüksek ÖTV ve
KDVyi daha makul seviyeye indirmek veya tamamen kaldırmak için bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Orhan.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2009
yılında bütçe ilk üç ayda yaklaşık olarak 15 milyar
civarında açık vermiştir. Bundan dolayı da bazı
kısıtlamalar yapılmakta olduğu görülmektedir. Bilhassa
BELDES, KÖYDES ve özel idarelerin para beklediği bir ortamda, acaba
buralardaki kısıtlamalar devam edecek midir? Çünkü, şu anda
birçok köy yollarında ve köylerde, içme suyu şebekesinden tutun da
kanalizasyona kadar yapılması gereken birçok hizmet vardır. Bu
manada da acaba, BELDES ve KÖYDESe para aktarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler efendim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
2009 yılı bütçe açığının ilk beş ayda yüzde
400e varan sapma göstermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İki:
Özellikle ekonomik krizin derinden yaşandığı ülkemizde zora
giren tarımsal üretimin ayağa kaldırılması
amacıyla başta mazot, gübre, yem ve diğer tarımsal
girdilerden ÖTV ve KDV indirimi yapılacak mıdır?
Yapılacaksa bu ne zaman uygulamaya geçecektir?
Bir diğer
sorum: Tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına borcunu
ödeyemeyerek hacizlik olmuş çiftçilerimizin borçlarının
ertelenmesi ya da yeniden yapılandırılması konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
Son sorum:
TOKİ uygulamalarında siyasi tercihlerin öne
çıktığı iddiaları doğru mudur? Örneğin,
Kütahya ili Tavşanlı ilçesi İkinci Etap TOKİ Projesi niçin
iptal edilmiştir? TOKİnin işlerinin yüzde 90ına
yakın kısmının AKPye yakınlığıyla
bilinen otuz altı firmaya verildiğine ilişkin bugün basında
da yer alan iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) 15/12/2007 tarihinde yapılan gelir
uzmanlığı sınavında 70 ve üzerinde puan alıp
ataması kadrosuzluk nedeniyle yapılamayan yaklaşık 1.800
adayın gerek genel idare mahkemeleri gerekse Danıştay idari dava
dairelerinin bu sınav ve atamalarıyla ilgili yürütmeyi durdurma
kararlarına rağmen, davaları kazanan yaklaşık 800
adayı açıktan atayarak hem sınav usul ve yönetmeliğine
aykırı hem de Danıştay kararlarına aykırı
hareket ederek ataması yapılamayan kişiler mağdur duruma
düşürülmüştür.
Aynı
işi yapan uzman ve memur arasında yaklaşık 600 TL ücret
farkı vardır. Son olarak OSTİM Vergi Dairesinden bir aday, 74
puandan dolayı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulundan
açtığı davayı kazanarak ataması için yasal süreyi
beklemektedir. İdare bu konuda duyarsız davranarak, sadece dava
açanlardan kazananları atayarak, emsal olan diğerlerini muhatap
almamış, yaklaşık 2.500 kişiyle mahkemelik
olmuştur. Dünyanın hiçbir ülkesinde memuruyla mahkemelik olmuş
bakanlık var mıdır? Bu durumu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Hükûmetten gelen tasarıda Başbakanlığa
alınacak araçlarla ilgili katma değer vergisi, özel tüketim vergisi
ve diğer harçların istisna edilmesi söz konusu. Ancak Komisyondan
geçerken 1 ve 2 no.lu listeler de buraya dâhil edilmiş, yani
bakanlıklar da buraya dâhil edilmiş. Tabii, bu dâhil edilirken
kamunun diğer kurumları unutulmuş, örneğin belediyeler bu
işten yararlandırılmıyor. Eğer kamuysa bunlar da
kamuya hizmet veriyorlar. Bu yine vatandaşlarımızdan
esirgenmekte. Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı
değil mi bu durum? Bu durumda kazancımız ne olacak? Yani
Başbakanlığın harcamalarını düşük
göstermekle ne elde edeceğiz? Bütçe ödeneklerini aşmamış
olmak için mi bu işi yapıyoruz? Devletin bir cebinden
alacağı vergiyi diğer cebine koyacakken yasayla arkayı
dolanmanın anlamı nedir? Ne amaçlanmaktadır burada? Net olarak
açıklarsanız memnun olacağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ülkemizdeki gelir vergisi sisteminin adaletli olduğunu düşünüyor
musunuz? Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınıyor mu? Bu
görüşülen yasanın, gelir vergisi adaletine ne gibi katkısı
olacaktır? 2007de kaldırılan vergi iadesi yerine asgari geçim
indirimi getirilmiş ve bunun üzerine tartışmalar
başlamıştır. Bu tartışmalardan birine göre vergi
iadesi kurumu kalmış olsaydı asgari geçim indiriminden daha az
vergi kesintisi olacaktı. Bu doğru mu? Yani Hükûmet daha fazla
kesinti yapılan yöntemi mi uygulayacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Sınırdan geçecek tır, kamyon, tankerlerde, istiap
hadleriyle ilgili, depolarının -300 litre, 400 litre, 500 litrenin-
Bakanlar Kurulu kararıyla, 2 katı, 3 katı, istediği
rakamlara yükseltilmesi gibi maddeler var.
Şimdi,
eğer tankerlerde, kamyonlarda ve tırlarda bu depoların
artırımını sağlarsa Bakanlık, maalesef sınırda akaryakıt
kaçakçılığını önlemek mümkün değil. Bilakis, bu
tırlarda, kamyonlarda orijinal deponun dışında depoyu
artırma gibi bir eylemin içine girmemek lazım. Sayın
Bakanıma hassaten rica ediyorum. Eğer kaçak akaryakıtın
önlenmesini istiyorsak, tırların, kamyonların, tankerlerin
orijinal depolarıyla oynamayalım efendim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Son soru
Sayın Gençin.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tasarının
18inci maddesiyle ÖTV Kanununa ekli I/B listesine hekzan, heptan, pentan
benzeri, Gümrük Tarife Cetvelinin 2710.11.25.00.00 numarasında
yazılı mal eklenerek ÖTVye tabi tutulmuştur.
Bu mal bugüne
kadar getirilip akaryakıta karıştırılmış
mıdır? Karıştırılmışsa hangi firmalar
getirmiştir? Bunları kimler getirmiştir? Bu yolla devletin
kaybı ne kadardır? Gümrük Tarife Cetvelinin 27.10. grubunda yer alan
hafif yağlar ve müstahzarlarda bu mala benzer daha mallar var
mıdır? Varsa, bunlar kimler tarafından getirilip akaryakıta
karıştırılıyor?
İkincisi:
Şu anda devlet kurumlarında resmen kiralanan kaç tane araç
vardır? Özellikle Beyaz Holding diye bir holding var. Bu holding devletin
hangi kurumlarına araç kiralamaktadır? Hangi tür araçları
kiralamaktadır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Bakan,
sorular tamam, cevap verebilirsiniz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Her şeyden
önce gerek alt komisyonda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda değerli
arkadaşlarımız yani özellikle muhalefetten, iktidardan bütün
arkadaşlarımız çok büyük katkıda bulundular ve o
aşamada birçok düzenleme daha da iyileştirildi, tekrar kendilerine
teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarı tabii ki birkaç önemli unsuru içeriyor ama onun
dışındaki unsurlar tabii ki daha çok bazı uygulamadaki
sorunları gidermeye, bazı aksayan, suistimale uğrayan
birtakım hususların düzeltilmesi için, bazı tereddütlerin giderilmesi
için, özellikle vergi uygulamalarında bazı tereddütlerin giderilmesi
için yapılan düzenlemelerden oluşuyor. Esas düzenlemeler tabii bu
KOBİlerin birleşme yoluyla, vergi istisnası yoluyla KOBİ
birleşmelerinin teşvik edilmesi konusudur. KOBİler gerçekten
çok önemlidir, ekonomilerimizin -biliyorsunuz- bunlar bel kemiğini
oluştururlar. Özellikle ihracatta, istihdamda ve millî gelire
sağladıkları katkılarla KOBİler çok önemlidir. O
nedenle dünyayla rekabetlerini
sağlamak için biz KOBİlere birleşmeleri çerçevesinde üç
yıl için yüzde 75e kadar indirimli kurumlar vergisi
uygulayacağız. Bence bu çok önemli bir katkı ve bu nedenle de
desteğinizi esirgemeyeceğinizi düşünüyorum.
Yine,
lisanslı depoculuk bence çok önemli bir konu Türkiye açısından.
Özellikle tarım ürünlerinin gerek standardize edilmesi gerekse
kayıtlı bir sisteme geçilmesi ve sertifikaya bağlanması,
sertifikaya bağlandıktan sonra alım satımının
kolaylaştırılması, bunun elektronik ortamda
yapılması, bence bunlar çok önemli unsurlar. Yine, birtakım
tabii ki önümüzdeki dönemde bu işi kolaylaştıracak unsurlar.
Şimdi,
sorularınıza gelince değerli arkadaşlar: Önce Neden sadece
Kızılay Derneği? Tabii ki takdir edersiniz ki Bakanlar Kurulu
kararlarıyla vergi muafiyeti tanınan vakıflar, kamu
yararına çalışanlar, dernekler olmak üzere birçok kurumun tam
bir muafiyet istemesi durumuyla karşı karşıya kalabilirdik.
Aslında sizin bahsettiğiniz birkaç vakfa da bunu uzatabiliriz. Ama bu
durumda, elliye yakın diğer vakıf, kamu yararına
çalışan başka vakıflar da gelir benzer taleplerde
bulunurdu. Bunun sonu gelmezdi diye, o nedenle biz bu düzenlemeyi
sınırlı tuttuk.
Vergilerde
azaltmayı düşünüyor muyuz? Değerli arkadaşlar, aslında
son birkaç yıldır vergi oranlarında çok önemli
düşüşler yaşandı: Hatta biraz öncesine giderseniz, kurumlar
vergisi yüzde 33ten yüzde 20ye düşürüldü, işte gelir vergisinin en
üst dilimi yüzde 35e indirildi, yine KDV sektörel bazda, birçok sektör için
aşağı çekildi. Bir de bu kriz nedeniyle bazı geçici
düzenlemeler yaptık. Geçen sene ve önceki dönemlerde gerek sosyal güvenlik
alacakları olsun yani prim alacakları olsun gerekse vergi
alacakları olsun, birçok kez yine yüzde 3 faiz gibi çok düşük
yıllık faizle, gerek on sekiz ay gerek üç yıl yeniden
yapılandırıldı. Ama bu tür düzenlemelerin bir sonu yok
tabii. Yani kriz dönemi nedeniyle tabii, sıkıntıların
farkındayız ama bu dönemde maaşları da ödemeye devam etmek
zorundayız. Sağlık harcamalarımız var, emeklilerimizin
maaşları var, faiz ödemeleri var yani bunları da idame
edebilmemiz lazım. Dolayısıyla vergileri tümden, yani bir süre
erteleme gibi bir lüksümüz söz konusu değil, olamaz çünkü bir yandan da
kamu harcamaları devam ediyor. Bütçe açığı zaten, sizin de
bildiğiniz gibi, bayağı yüksek boyutlara bu sene ulaşacak.
Onun için, yani daha bunun ötesinde birtakım vergi indirimlerine veya
yapılandırmalara bu aşamada pek olumlu
bakmadığımı söylemek istiyorum sizlere.
Bu tahsilat
oranları açısından 2008 yılına
baktığımız zaman, vergi tahsilat oranları yüzde 74
civarındaymış. 2009 Mayıs ayı itibarıyla bu yüzde
69a düşmüş. Dolayısıyla bir miktar bir düşüş var
ama bu da çok sürpriz değil. Çünkü Türkiye, dünyayla birlikte çok ciddi
bir ekonomik daralmayla, çok ciddi bir ekonomik krizle karşı
karşıya. Dolayısıyla bunun kamu finansman dengelerine,
vergi tahsilatına yansımış olması da son derece
doğaldır değerli arkadaşlar.
Kayıt
dışılıkla ilgili olarak tabii ki birtakım yapılan
hesaplamalar var, bu tahminler değişebiliyor. Ama millî gelir
hesaplarından hareketle, işte gerek yani bu anlamda yapılan
hesaplamalar yüzde 30 civarında ama bazılarına göre de yüzde 40
civarında bir kayıt dışı söz konusu.
Kayıt
dışılıkla mücadelede çok çok daha kararlı olma
konusunda en azından ben bu dönemde büyük bir çaba göstereceğim.
Önümüzdeki dönemde sosyal güvenlik primlerinin gerek tahsilatında
Yani
beyannamenin birleştirilmesine ilişkin yasal düzenleme
yapılmıştı, şimdi bunu fiiliyatta harekete
geçireceğiz. Gelir İdaresinin, yani vergileri toplarken sosyal
güvenlik primlerini toplaması, aynı zamanda özellikle kayıt
dışılığı denetimini de yerinde yapması gibi
birtakım hususları uygulamaya koyacağız. Yani bu konuda ben
son derece kararlıyım. Şu anda arkadaşlarımızla
birlikte çalışıyoruz, gerek yasal zemini gerek insan
kaynakları itibarıyla gerek işte diğer uygulamalar
itibarıyla ne yapabiliriz, daha ötesine nasıl gidebiliriz? Bununla
ilgili zaten bir çalışma var, ama bu çalışmayı da daha
nasıl bir şekilde iyileştiririz, o konuda kafa yoruyoruz.
Değerli
arkadaşlar, doğru, nüfusumuzun hâlâ önemli bir kısmı tabii
ki tarımla uğraşıyor. Mazot gibi birtakım girdilerde işte
ÖTV indirimi olacak mı? Biliyorsunuz, biz bu konuda zaten bir sübvansiyon
sağlıyoruz, imkânlarımız olsa belki biraz daha fazla
sağlamak isteriz ama şu anda imkânlar çerçevesinde yapabileceklerimiz
bu kadar.
Şimdi,
kırsal motorin üzerindeki ÖTV yükü yaklaşık olarak yüzde
40,7ymiş, ÖTV ve KDV yükü toplamda yüzde 55,9muş. Şimdi, bu
oran, arkadaşlarımın bana söylediği kadarıyla
Almanyada yüzde 62, İngilterede yüzde 65,8; Fransada yüzde 60,3müş.
Ama bunlar önemli değil. Dediğim gibi keşke bütçe imkânları
olsa ve çiftçimize biraz daha o anlamda destek olsak, fakat şu anda
hakikaten sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz, mevcut
sübvansiyonların ötesine geçmemiz gerçekten çok zor olur.
Bütçe
açığındaki artışı nasıl
değerlendirdiğim sorusu geldi. Tabii ki bütçe
açığındaki artış sevimli bir artış
değil, yani benim memnun olmadığım bir artış.
Küresel krizin getirdiği yansımalar var ama bunun ötesinde vergi
indirimlerinin getirdiği etki var, bütün bunları bu çerçevede görmek
lazım. Bu sene bütçe açığı hakikaten geçmiş
yıllara oranla çok önemli ölçüde artacak, bu bir gerçek. Bunu
sınırlamak için birtakım tedbirler de almamız gündemde ama
daha önemlisi orta vadeye ilişkin mutlaka orta vadede bu bütçe
açığındaki artışın geçici olduğunu,
kalıcı olmadığını da kanıtlamamız
lazım. O konuda da kararlıyız, inşallah önümüzdeki dönemde
de getireceğimiz düzenlemelerde bu görülecektir.
Yine, gelir
uzmanlığı sınavıyla ilgili arkadaşımız
soru sordular. Ben bu konuya çok vâkıf değilim arkadaşlar, onun
için fazla yorum yapmayayım ama inceledikten sonra, öğrendikten sonra
ilgili arkadaşımla, isterseniz gelin ziyaret edin beraber
bakalım konuya, çalışalım bunu.
BAŞKAN
Sayın Bakanım süreniz doldu, devam edecek misiniz?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sürem doldu mu?
BAŞKAN
Doldu, on dakika oldu.
Bir iki dakika
daha verebilirim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Biraz daha verin.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, devam etsin, sorulara cevap
alalım.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli
arkadaşlarım, Başbakanlık birimlerine, merkez
teşkilatına alınacak araçlarla ilgili soru var. Doğrudur,
böyle bir düzenleme söz konusuydu, daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonu
düzeyinde, muhalefetteki bazı arkadaşlarımızın
önerisiyle biz bunu değiştirdik, ama bu doğru değilse, bunu
yine değiştirmemiz gerekiyorsa oturur beraber yaparız. Ama ben
şuna inanıyorum, aslında uygulamada bu bir istisna getiriyor, bu
istisnalar keşke hiç olmasa ama şu anda bazı kurumlara bu
istisnalar tanınmış. Başbakanlıktan da böyle bir talep
var, biz de başlangıçta bunu getirdik, sonradan öneriyle kamunun
tümüne tabii ki yansıtıldı. Ama dediğim gibi yani bu
düzenleme genel olarak bizim öngördüğümüz Kamu Mali Kontrol Yasasına
uygun mu, değil mi? Onun ruhuna uygun olmadığını ben
kabul ediyorum. Yani bu çok açık bir şey ama -dediğim gibi- bu
bir istisna, başka kurumlarda da bu istisnalar var. Ya kamunun tümüne bu
şekilde bir düzenleme yapacağız ya da -dediğim gibi- sadece
bir istisna olarak kalacak.
Vergi sistemi adaletli
mi? Şu anki vergi sistemi çok çok daha adaletli olabilir. Vergi
sisteminin daha adaletli olması için tabii ki hep beraber
çalışmalıyız. Vergi sistemi tam olarak adaletlidir diyemem.
Değerli
arkadaşlar, biz vergilerimizin büyük bir kısmını
dolaylı yollardan alıyoruz, dolaylı vergiler kanalıyla
alıyoruz. Bu adaletli değil ama maalesef kayıt
dışılığı azaltana kadar, vergiyi tabana yayana
kadar -ki bu konuda dediğim gibi ben bu dönemde birtakım düzenlemeler
yapacağım- bunu yapana kadar bizim, gelir-gider dengelerimizi de
tutturmamız lazım. Dolayısıyla bu sistemle bir süre devam
edeceğiz ama bu dönemde sizlerle birlikte, bütün
arkadaşlarımızla birlikte gelin, hep beraber vergi sistemini
iyileştirelim, daha geniş kesimlerden vergi alalım ve böylece
vergi yükünü de gerekirse
Yani bu adaletsiz unsurları da ortadan
kaldıralım.
Yine,
akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili işte,
birtakım öneriler vardı. Bu düzenleme konusunda aslında soru
işaretleri var. Belki bu düzenlemeyi de tümden çıkartırız
ama -dediğim gibi- bu aşamada benim söyleyeceklerim bu kadar
Sayın Başkan.
Ekstra zaman için
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Yoklama mı?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Evet.
BAŞKAN -
Peki.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmeden önce, oylamadan önce yoklama talebi vardır, onu işleme
alacağım efendim.
Sayın Okay,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın
Güvel, Sayın Köse, Sayın Süner, Sayın Coşkunoğlu,
Sayın Emek, Sayın Baratalı, Sayın Ekici, Sayın Kaptan,
Sayın Küçük, Sayın Bingöl, Sayın Paçarız, Sayın
Tütüncü, Sayın Çakır, Sayın Ağyüz, Sayın
Akıncı, Sayın Karaibrahim.
Tamam efendim,
yeterli sayı var.
Şimdi
yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum
efendim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız
vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (10/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
Birinci bölümün
görüşmelerine başlayacağız.
Birinci bölüm,
çerçeve 4üncü maddeye bağlı geçici 76 ve 77nci maddeler ile çerçeve
7nci maddeye bağlı geçici 5 ve 6ncı maddeler dâhil 1 ila
20nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen gruplarımız vardır.
İlk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Sayın
Kalaycı, buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarının
birinci bölümüne ilişkin
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, Genel Kurulda çok gürültü
var.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, şu manzaraya bir bakın.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, biraz sükûneti muhafaza edebilir miyiz, lütfen
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yaşanmakta
olan kriz, zaten kırılgan bir yapıda bulunan Türkiye
ekonomisinin bütün göstergelerine ağır bir hasar vererek, üretim
yapısını tahrip etmiştir. 2008 yılının son
üç aylık döneminde millî gelir yüzde 6,2 oranında küçülmüştür.
Sanayi üretimi tam anlamıyla yere çakılmış, 2009
yılının ilk üç ayında da yüzde 20nin üzerinde
daralmıştır. İmalat sanayisi kapasite kullanım
oranları da 2009 yılının ilk dört ayında yüzde 60lar
seviyesine gerilemiştir. Bu durum, Türk ekonomisindeki 2009 yılı
ilk çeyrek büyümenin iki haneli eksi rakam olarak çıkma ihtimalini ortaya
koymaktadır.
Dış
ticaretteki daralma her geçen ay büyüyerek devam etmektedir. 2009
yılının ilk dört ayında ihracatımız yüzde 27,9;
ithalatımız ise yüzde 42 oranında azalmıştır.
İhracatımız 2009 yılında her geçen ay daha da yüksek
oranda azalmakta olup, bu azalmanın, son açıklanan TİM verilerine
göre mayıs ayında yüzde 40lara yükseldiği görülmektedir.
Bir diğer
sorun alanı kamu maliyesinde görülmektedir. Bütçe açığı
kâbus gibi geri dönmüş, 2009 bütçesinde 10,4 milyar TL olarak tahmin
edilen açık daha ilk dört ayda 20 milyar Türk lirasını
aşmış olup, bu yıl 70 milyar liranın bile üzerinde
çıkması beklenmektedir.
Yaşadığımız
ekonomik kriz kamu gelirlerini de etkilemiştir. Vergi, sosyal güvenlik
prim ödemelerinde ciddi gerileme bulunmaktadır. Ekonomik kriz ve
yaşanan durgunluk nedeniyle başta KDV, ÖTV ve kurumlar vergisi olmak
üzere vergi gelirleri 2009 yılı hedeflerinin çok gerisinde
kalmıştır.
Ekonomik krizin
en ürkütücü sonucu işsizlikteki patlamadır. Son olarak açıklanan
şubat ayı işsizlik verileri âdeta savaş yılları
rakamları gibidir. Şubat ayında resmî işsizlik oranı
yüzde 16yı aşmış, gerçek işsizlik ise yüzde 25lere
dayanmıştır.
Şimdi,
Hükûmete ve Sayın Başbakana sormak lazımdır: Krizin
etkilerini az ölçüde hissetmekten anladığınız üretimin felç
olması, fabrikaların kapanması, işsizliğin kontrolden
çıkması, iflaslar ve sosyal çalkantılar mıdır?
Tabii, onlar için
işsizlik yoktur. Onlara göre işsiz sayısı ev
hanımlarının iş aramaya başlaması nedeniyle
artmıştır. Bu teşhis Sayın Bakan size ait. Aralık
ayında ev hanımlarının bir önceki yılın
aralık ayına göre 700 bin kişi azaldığını
söyleyerek işsizlikteki artışı ev hanımlarının
iş aramaya başlamasına bağladınız.
Şimdi size
soruyorum: Peki, şubat ayında neye bağlayacaksınız?
Şubat ayında geçen yılın şubat ayına göre ev
hanımlarının sayısı aynıdır. Lütfen
Sayın Bakan, bunu açıklar mısınız?
Onlara göre
altı da çizilerek kriz teğet geçmektedir. Krize Teğet geçiyor.
diyenlerin ya geometri dersi alarak daire nedir, çap nedir, doğru nedir,
teğet nedir öğrenmesi lazım veya İktisada giriş
dersi alıp ekonomik gelişmelerden bir parça anlaması lazım
ya da bir göz mütehassısı ile kulak ve burun mütehassısına
bir görünmesi gerekmektedir.
Hükûmetin
şimdiye kadar bölük pörçük, parça parça paket adı altında
kamuoyuna açıkladığı tedbirler politik bütünlük ve
tutarlılıktan yoksundur.
Tasarının
geneli hakkında AKP adına konuşan Değerli Milletvekili
Arkadaşımız birçok tedbirler alındığından
bahsetti, üç yıl için 54 milyar liraya varan destekten bahsetti. Acaba bu
destekler kime yansıdı? Kimin cebine girdi? Ben buradan soruyorum:
Çiftçinin cebine giren bir şey var mı değerli arkadaşlarım?
Tam tersine, o tedbir diye bahsettiğiniz önlemlerden birisi, çiftçinin
tarımsal desteklerinde yüzde 10 kesintiye gitmek oldu. İlk dört
aylık bütçe gerçekleşmelerine baktığımız zaman
tarımsal desteklemelerin geçen yılın ilk dört ayına göre
yüzde 15e varan azaldığı görülmektedir, siz hangi destekten
bahsediyorsunuz? Süt üreticileri, et üreticileri ne durumda, çiftçi ne durumda
biliyor musunuz? Başbakanın uçağının vergisini
kaldıracağınıza, öncelikle şu çiftçinin gübresinin,
temel girdilerinin vergisini kaldırın da onu görelim.
Peki, emekliye,
işçiye, asgari ücretliye yansıyan bir şey var mı
değerli arkadaşlar bu tedbirler içerisinde? Maaşlarında
20-30 liralık bir zam yapıldı, bunun dışında
yapılan bir şey var mı? Sizlere soruyorum: Asgari ücretli, emekli
500 lira, 600 lira gelirle kıt kanaat geçinmeye çalışıyor;
bunlar için yaptığınız gelir artırıcı bir
önlem var mı? Yok. O hâlde birbirimizi kandırmayalım.
Nüfusumuzun büyük çoğunluğunu teşkil eden çiftçimiz,
esnafımız, emeklimiz, memurumuz, işçimiz, asgari ücretlimiz
krizden gerçekten mustarip durumda. Bir an önce bunlara yönelik gelir
artırıcı önlemlerin alınması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı vergi
kanunlarıyla ilgili birçok konuya ilişkin hükümler içermektedir.
Bugüne kadar sağlıklı bir vergi reformu
yapılamadığı için, vergi adaleti
sağlanamadığı için ve geniş bir kesimden vergi
toplanamadığı için yük, işçinin, memurun ve asgari ücretlinin
sırtında kalmıştır. Çalışanın
ödediği vergiler sürekli artmaktadır. 2004 yılında 9 milyar
451 milyon lira olan gelir vergisi toplamı 2008 yılında 19
milyar 942 milyon liraya çıkmıştır. Böylece, beş
yıllık süreçte çalışanlardan stopaj yoluyla kesilen gelir vergisi
tutarı 76 milyar 537 milyon lirayı bulmuştur. Yani Türkiye
genelinde toplanan gelir vergisinin yaklaşık yarısı
ücretlilerden alınmaktadır. Kayıt dışı ekonomi ve
kayıt içindeki işlemlerin belgelenememesi nedeniyle Türkiyede
toplanamayan verginin yılda 20 milyar lirayı
aştığı, çeşitli nedenlerle kayıt
dışı istihdamın hazineye maliyetinin de 15 milyar
liralık prim kaybı olduğu ifade edilmektedir.
Vergi,
vatandaşların mutlu ve müreffeh yaşayabilmeleri için devletin
elinde olan en önemli araçlardan birisidir. Nitekim devletler, ekonomiye,
özellikle maliye politikası araçlarından birisi olan vergi
politikalarıyla müdahalede bulunmaktadır. Rasyonel ve modern vergi
politikasının temel amacı, devlete gelir sağlarken vergi
yükünün toplumun çeşitli kesimleri arasında mümkün olduğu kadar
adaletli dağıtılmasıdır. Modern vergicilik, mali
amaçlar dışında gelir dağılımı
farklılıklarını azaltmak, yatırım eğilimi
üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak, tasarruf-yatırım dengesine
katkıda bulunmak, işsizliği önlemek, bölgesel dengesizlikleri
azaltmak, iktisadi ve mali istikrarı gerçekleştirmek gibi sosyal ve
ekonomik amaçları da kapsamaktadır. Diğer taraftan, vergi
sistemi ve mevzuatı mali sorunların çözümünde çok önemli araçlardan
birisi olmakla vergi kanunlarına ne denli iyileştirmeler ve vergi
almaya yönelik yeni düzenlemeler yapılırsa yapılsın,
düzenlemeler vergi idarelerince ve mükelleflerce iyi bir şekilde
kavranıp etkin bir şekilde uygulamaya konulmazsa
başarılı olunması mümkün değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kalaycı, devam edin.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) - Hiç vergi vermeyen, ülke kalkınmasında engelleyici rolü
olan ve ekonominin önemli bir kısmını oluşturan kayıt
dışı sektör de yıllardır ülke gündemini en çok
meşgul eden konulardan biri hâline gelmiştir. Devletin bu sektörden
vergi toplayamaması büyük gelir kayıplarına neden
olmaktadır. Vergi kaçakçılığının
zararını kaçakçılık yapmayan ve vergisini düzenli ödeyen
kayıtlı mükelleflerden çıkarmaya çalışmak da, bu da
vergi adaleti prensiplerinin sistem içinde hiç uygulanamaması sonucunu doğurmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Kalaycı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurun
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının birinci bölümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi ifade etmeden önce
sizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
tümü üzerinde görüşlerimi ifade ederken değindiğim birkaç konuya
bu bölümde biraz daha ayrıntısıyla girmek istiyorum. Bunlardan
birincisi, tasarının 12nci ve 19uncu maddeleriyle yapılan düzenlemedir.
Bu iki maddeyle yapılan düzenlemeye göre 5018 sayılı Kanuna
ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine
yapılan otomobil, uçak, otobüs, yat gibi motorlu taşıtların
teslimi katma değer vergisinden istisnadır. Yine bu (I) ve (II) sayılı
listelerde yer alan idarelerin satın almış olduğu bu
araçlar nedeniyle bu idareler özel tüketim vergisi de ödemeyeceklerdir. 5018
sayılı Kanunun (I) ve (II) sayılı listelerine
baktığımız zaman burada yer alan kurumların devlet
kurumları olduğunu görüyoruz. Yani bakanlıklar,
Başbakanlık, üniversiteler ve diğer özel bütçeli kurumlar olarak
ifade edebileceğimiz kurumlar, bu tasarı eğer
yasalaşırsa yasalaştığı tarihten itibaren
satın aldığı otomobil nedeniyle hiçbir şekilde katma değer
vergisi ve özel tüketim vergisi ödemeyecektir. Vatandaş satın
alırken KDV ve ÖTV ödeyecek, devlet ödemeyecek. Buradaki açıklama:
Efendim, devletin bütçesine giriyor zaten vergi gelirleri. O nedenle bir
cepten öbür cebe gitmesine gerek yok. Bunları istisna edelim.
Değerli
arkadaşlar, bunun doğru olmadığını ifade
etmeliyim. Bu yanlış bir anlayıştır. Bu, bütçe
anlayışında, vergi politikası anlayışında
çağın dışında, çağın gerisinde bir
anlayıştır. Hiç kimse vergi idaresini, gelir idaresini bu kadar
kötü bir konuma, çağ dışı bir konuma sokamaz. Buna hiç
kimsenin hakkı yoktur. Katma değer vergisi, bir genel tüketim
vergisidir, Avrupa Birliğinin vergisidir, Avrupa Birliğine uyum
amacıyla bizim 1985 yılında uygulamaya koyduğumuz ve
uygulamasında bugüne kadar başarılı olduğumuz bir
vergidir. Özel tüketim vergisi de aynı şekildedir. Katma değer
vergisinde mal ve hizmet üretiminin bütün aşamaları vergilendirilir.
Avrupa Birliğinin 6 no.lu direktifi bu şekildedir. İhracat
istisna edilir, ithalat vergiye tabidir. Bundan amaç, ülke içindeki bütün mal
ve hizmet üretimi, el değiştirmesi, bu üretim ve el
değiştirme sırasında ortaya çıkan katma değer
vergilensindir, bu katma değeri vergilemektir amaç. Bizim Katma Değer
Vergisi Kanununa baktığımızda, istisnaların sektörler
ve alanlar itibarıyla getirildiğini görürüz. Burada sektör ve alan
itibarıyla değil, tüketiciler arasında bir ayrım
yapılarak devlet, bu alımlar nedeniyle istisna, muaf
tutulmaktadır.
Bunun otomobil
üreticileri yönünden yaratacağı sonuç nedir dersek, Hükûmet
tasarısında bu istisna kısmi istisna şeklindeydi. Yani
otomobil şirketi, otomobili satan şirketler devlete
sattığı araç nedeniyle devletten katma değer vergisi ve
özel tüketim vergisi tahsil etmeyecekti ancak bu aracın üretimi nedeniyle
yüklenmiş oldukları katma değer vergisi, üretim sürecinde
üstlendikleri katma değer vergisi kendi üzerlerinde kalacaktı.
Komisyon metni bu anlayışı değiştirmiş, tam
istisnaya dönüştürmüştür. Evet, otomobil satanlar açısından
daha doğru bir anlayış. Mademki satışından katma
değer vergisi elde etmiyor, üretim sürecinde yüklendiği katma
değer vergisini de ona iade etmek gerekir. Ancak burada bir
yanlışlık yapılmaktadır. Devlete buzdolabı satan,
devletten katma değer vergisini tahsil edip önceki aşamalarda
ödediği katma değer vergisini indirme olanağına sahipken
otomobil satıcısına diyoruz ki: Sen git, devletten, vergi
idaresinden KDVni iade al. Nasıl alacak? Yeminli mali müşavire
gidecek. Yeminli mali müşavir bir inceleme raporu düzenleyecek. Bu rapor
vergi dairesine gidecek. Aradan aylar geçecek. Bu sürecin, otomobil üreticisine
bir maliyeti olacaktır tabii. Bunun Avrupa Birliği direktifine uygun
olduğunu hiç kimse söyleyemez. Bu, son derece yanlıştır,
eşitliğe aykırıdır, Avrupa Birliğine uyum
prensiplerine, Avrupa Birliği müktesebatına aykırıdır;
vergi sisteminde bir geriye gidişin, bir çağ dışı
anlayışın ifadesidir. Bunun tasarıdan
çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu vesileyle
varlık barışı uygulamasına değinmek istiyorum.
Sayın Bakanın Varlık barışında süre
uzatımı yapılacaktır. şeklinde bir
açıklaması oldu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; varlık barışı
uygulaması Hükûmetin arzu ettiği sonuçları vermedi. Türkiye'ye
bir miktar para girişi oldu ama sanıyorum bu arzu edilen seviyede
olmadı. Ancak varlık barışı olarak
isimlendirdiğimiz Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye
Kazandırılması Hakkında Kanun, mahiyeti itibarıyla çok
yanlış kurgulanmış, bir kriz dönemi önlemi olarak, kriz
dönemi aracı olarak, krize çözüm getiren bir araç olarak nitelendirilmesi
mümkün olmayan bir kanundur. Krizde bir şirketin sahibi şahsi
gayrimenkulünü şirketine sermaye olarak koyarsa bundan vergi
alınabilir mi? Hayır. Tasarı, yasa diyor ki: Bundan yüzde 5
oranında vergi ödeyeceksin. O çok eleştirdiğiniz 2002
yılındaki Hükûmet, böyle bir düzenlemeyi vergisiz olarak getirmişti.
Kriz döneminde 31/12/2002 tarihine kadar kişilerin şirketlerine
koyacakları gayrimenkuller ve diğer ayni değerler -makineler de
olabilir- nedeniyle o şirket sahipleri veya şirket hiçbir
şekilde vergi ödemeyecektir. Bu vergi nedir? Varlık barışında
bu verginin oranı yüzde 5tir, küçük bir vergi de değildir. Yurt
dışından varlık getirirse yüzde 2, bu
varlığı şirkete sermaye olarak koyarsa yüzde 2 ama yurt
içindeki varlığını şirkete sermaye olarak koyarsa
bunun oranı yüzde 5tir. Bu oranla bu uygulamanın
başarılı olması mümkün değildir.
İkinci
olarak, bu yasa bir vergi planlama aracı olmuştur. Yasanın bir
hükmü tamamen buna yöneliktir ve esasen beyan edilen matrahlar, kayıt
altına alınan varlıklar, daha çok yasanın bu hükmünden
yararlanmaya yöneliktir. Nedir bu? Kayıt altına alınan veya beyan
edilen varlık tutarı kadar bir tutarı, kanunun yürürlük
tarihinden sonra yapılacak incelemelerde bulunacak matrah
farklarından mükellefler mahsup etme olanağına sahiptir. Evet,
bu mahsuptan yararlanabilmek için bu varlıklar getirilmektedir. Daha önce
yapılan vergi barışı uygulamasındaki matrah
artırımı uygulaması bile bunun yanında çok masum, çok
daha nitelikli kalmaktadır. Sayın Bakana, bu vesileyle bu konudaki
görüşlerimi de ifade etme fırsatı buldum.
Değerli
milletvekilleri, burada tasarının tümü üzerinde iktidar partisi grubu
adına konuşan arkadaşımız, esnaf kredilerinden söz
etti, 2002de kredi faizleri yüzde 59 iken şimdi yüzde 9a indi. dedi.
2001de
Yüzde 59luk faizler 2001in faizleridir. 2001in yüzde 59luk faizi
döneminde, 2001de enflasyon yüzde 68di, enflasyonun altında bir faiz
vardı, kredi faizi. Siz şimdi enflasyonun altında bir esnaf
kredi faizi olduğunu söyleyebiliyor musunuz? Böyle bir tablo yoktur.
Esasen ekonomide kredi kanalları işlememektedir, kredi kanalları
tıkanmıştır. Sadece Kredi Garanti Fonu uygulamasıyla
bir miktar KOBİler için, belki küçük işletmeler için bu
rahatlık sağlanabilecektir ama ekonominin genelinde güvensizlikten
kaynaklanan bir problem de yaşıyoruz.
Tasarının
birinci bölümünde lisanslı depoculukla ilgili güzel hükümler yer
almaktadır. Bunları tamamen olumlu bulduğumuzu, tamamen
desteklediğimizi ifade etmeliyim. Son derece olumlu düzenlemeler.
Tarım sektöründe üretici açısından birtakım
kolaylıklar belki getirecektir ama bugün tarım sektörünün
yaşadığı sorunların çözümünü
arayacağımız maddeler değildir bunlar. Daha iki hafta kadar
önce Hükûmet Doğu Karadeniz Bölgesinde çay fiyatını ilan etti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, devam ediniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Çaya verilen fiyat artışı yüzde
6,4tür. Çayın girdi fiyatlarındaki artış yüzde 35lerin
üzerindedir. Yüzde 6,4lük artışı savunmak mümkün değildir.
Bir de üreticinin sorunlarıyla ilgili olan bir Çay Konseyimiz var, Ulusal
Çay Konseyi var. Başkanlığını da iktidar partisinin
bir milletvekili yürütmektedir. Ulusal Çay Konseyi acaba çay üreticisinin
sorunlarını ne zaman sahiplenecektir? Ne zaman Hükûmetin gündemine,
Meclisin gündemine getirecektir? Böyle bir tabloyu maalesef Ulusal Çay Konseyinden
göremiyoruz. Ulusal Çay Konseyinin doğrusu ne iş
yaptığını merak ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, son bir hususu daha gündeme getirerek sözlerimi burada
bitirmek istiyorum. AKP Hükûmetleriyle birlikte mükelleflere matrah
artırımı yönünde bir baskı uygulaması
başlamıştır. Onun öncesinde olmayan bir uygulama, 2003
yılından bu yana bütün beyan dönemlerinde mükelleflerin
karşı karşıya kaldığı bir uygulama
olmuştur.
Vergi
sistemindeki bütün otokontrol müesseselerinin kalmamasından sonra -son
kalan unsurları da AKP tarafından temizlendikten sonra-
korunmasız kalan vergi sistemi karşısında Gelir
İdaresi, mükellefleri zorlama gibi bir yöne gitmektedir. Bunun doğru
olmadığını, demokratik olmadığını yeni
Sayın Bakan buradayken onun bilgisine sunmak istiyorum. Bu uygulamadan
Gelir İdaresi süratle vazgeçmelidir. Şu an, bu dönemde, 2009
yılındaki beyan döneminde bunları yaşadık. Bundan
sonraki beyan dönemlerinde bunun olmamasını diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Birinci bölüm
üzerinde şahsı adına İzmir Milletvekili Tuğrul
Yemişci.
Sayın
Yemişci, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile ilgili olarak şahsım adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Birinci bölümde,
yirmi maddeden oluşan gelir vergisinin istisnalarıyla ilgili
maddelerin içinde lisanslı depoculukla ilgili yedi tane maddede, bu konuda
istisna getiriyor. Bir diğeri, önemli -hepsi önemli gerçi- önemli
olanlardan bir diğeri, yine KOBİlerin birleşmesiyle ilgili
31/12/2009 tarihine kadar getirilen teşvik ve istisna. Bir diğeri,
Kızılay Derneğine yapılan bağışlardaki vergi
istisnası. Lisanslı depoculuğa dönersek, bilindiği gibi,
5300 sayılı, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu ile
ilgili ülkemizde lisanslı depoculuğun yayılması için bir
yasa çıkarılmıştı. Bununla ilgili yönetmelikler de
çıkarıldı fakat geçtiğimiz iki yıl içinde ilgili
çevrelerin vergi istisnası beklentisiyle hayatiyete geçememişti.
Şimdi, bu yasayla getirilen istisnalarla kurumlar vergisinden, gelir
vergisinden, stopajdan ve katma değer vergisinden istisnalar içinde
bulunmakta. En önemlisi, bu lisanslı depolara konulan tarım
ürünlerinin karşılığında alınan ürün
senetlerinin, alışverişlerinde -ki bunlar ürün borsalarında
alışveriş yapılacak- ürün borsalarında
alınıp satılan bu senetlerin herhangi bir şekilde bir
beyannameye tabi olmaması, stopaj ve gelir vergisinden, kurumlar
vergisinden istisna edilmesinin bu konudaki tarım ürünleri lisanslı
depoculuğunun yayılmasını teşvik edeceğine
inanıyorum. Dolayısıyla yerinde bir uygulama.
Biz, Plan ve
Bütçe Komisyonunda bu maddeleri görüşürken muhalefetin de desteğini
aldık. Dolayısıyla bundan dolayı büyük mutluluk duyuyorum
şahsen. Hem iktidarın hem muhalefetin hep birlikte desteklediği
bu yasanın Türk çiftçisine büyük yararlılıklar sağlayacağına
inanıyorum. Şöyle ki: Bizim tarım ürünlerinin arzının
olduğu zamanda piyasalarda fiyatların iyi bir şekilde
teşekkül etmemesine neden olan arzın fazlalığı idi. Bu
inancımıza göre ve piyasanın işlemesine göre arzın
fazla olduğu zamanlarda lisanslı depoların devreye girmesiyle
belli bir seviyede fiyatın kalmasını sağlayacak.
Ayrıca, finans desteğinin de lisanslı depolara konulan ürünlere,
alınan senetler vasıtasıyla sağlanacağına
inanıyorum. Dolayısıyla yerinde bir yasa.
Tarım
ürünlerindeki sıkıntıyı gidermez. diye bir görüş var.
İlk yıl için belki öyle ancak önümüzdeki yıllarda tarım
ürünlerindeki hazinenin üstüne gelen finans yükünü büyük ölçüde
karşılayacağına inanıyorum.
Ayrıca bir
konu daha var: Tarım ürünlerinin alışverişinde, piyasada
işlem görmesinde lokal kalmayıp bütün Türkiyeye hatta yurt
dışına dahi cazip hâle gelebileceği bu yasayla
sağlanmış olacak. Tabii ki buna bağlı olarak ileride
lisanslı depoların fazlalaşmasıyla belki bir istisna
yasasına daha gerek duyulacak. O da lisanslı depoculuğun
işletme maliyetleri yönünden çok cazip belki olamayacağı
işleten yönünden. Dolayısıyla, bunlara da ileride bir
teşvik geleceğini düşünüyorum, yapılması
gerektiğini düşünüyorum. Fakat bu çıkan istisna yasasıyla
da ülkemizde çeşitli tarım ürünleri ticaretini yapanların, bu
konuda devletin kurumlarının bu mevzuda lisanslı depo
yapımına ve faaliyetine geçecekleri bir gerçek bu yasayla birlikte.
Dolayısıyla, bu yasanın hazırlanmasında, hem
Komisyonda, alt komisyonda, esas Komisyonda emeği geçen arkadaşlara,
bu tasarıyı getiren Hükûmetimize ben teşekkür ediyorum.
Bir konuya daha
açıklık getirmek istiyorum. Bir sözcü arkadaşımız
burada ifade ettiler ki: Daha önce bu yasa gelmişti. Hayır,
gelmedi, ilk olarak geliyor. Yalnız, mart ayından önce Komisyona
gelen vergi istisnalarıyla ilgili çeşitli yasa
taslaklarının içinde çok yoğun olduğu için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yemişci, devam ediniz efendim.
TUĞRUL
YEMİŞCİ (Devamla) -
Komisyonda hep birlikte karar
alındı, bazı yasalar bölündü. İkinci kısmı
şimdi karşımıza geliyor. Lisanslı depoculukla ilgili
bu bölüm de işte şimdi ilk olarak geldi ve iktidar-muhalefet,
inanıyorum ki hepimizin desteğiyle bu yasa çıkacak. Türk
çiftçisine, tarım ürünleri ticareti yapanlara, ihracatında bulunanlara
ve en önemlisi devletimizin bu ürünlerde kayıt sistemi
sağlamasına yardımcı olacak.
Ben, tekrar
yasanın hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere
teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yemişci.
Şahsı
adına ikinci söz Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutana aittir.
Buyurun
Sayın Tutan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısıyla getirilen birçok
değişiklik ve kolaylık var. Bunlar hakkında kısaca
bilgiler vermek istiyorum.
İşten
atılanların mahkeme kararına rağmen tekrar işe
başlatılmaması dolayısıyla ödenen tazminatlar vergiye
tabi tutulmakta ancak açılan davalar idare aleyhine sonuçlanmakta olup
tahsil edilen vergiler iade edildiği gibi dava masrafları da idareye
ilave yük getirmekteydi. İstikrar kazanan yargı kararlarına
paralel düzenleme yapılarak, davaların sona erdirilerek mahkeme
kararlarının ortadan kaldırılması
amaçlanmaktadır.
Yine, öngörülen
düzenlemeyle, gelir vergisi stopajı teşviki öngörülen yerlerde
ücretli olarak çalışanların ücret gelirleri üzerinden öncelikle
asgari geçim indirimi uygulanacağı, varsa daha sonra diğer
teşvik unsurlarının uygulanacağı hususu
açıklığa kavuşturulmaktadır. Böylece işçinin
asgari geçim indiriminden yararlanması sağlanmaktadır.
Yine,
şirketlerin tasfiye sonrasında vergi takibatı sonuçsuz
kalmaktadır. Yapılan düzenlemeyle vergi alacağının
güvence altına alınması için tasfiye memurlarına ve kanuni
temsilcilere sorumluluk getirilmektedir.
KOBİlerin
birleşmesi teşvik edilmektedir bu yasa tasarısıyla.
İçinde bulunduğumuz global kriz ortamında KOBİlerin bir
araya gelerek işletmelerin sermaye yapılarını
güçlendirmeleri, kredi imkânlarını ve rekabet güçlerini
artırmalarına yönelik olarak KOBİ birleşmelerine vergi
istisnası getirilmektedir. Birleşme sonrasında ise üç yıl
süreyle yüzde 75e kadar indirimli kurumlar vergisi uygulaması
öngörülmektedir. Yine, indirimli kurumlar vergisini belirleme konusunda da
Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.
Yapılan
başka bir düzenlemeyle de özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları limanlarının özelleştirilmesinden sonra
ithalat, ihracat ve transit rejim kapsamında işlem gören mallara
verilen hizmetlerde KDV istisnası uygulaması konusunda ortaya
çıkan karışıklık giderilmekte, istisna uygulaması
tekdüze hâle getirilmektedir. KDV tahsilatı malın gümrük
hattından geçiş aşamasına alınmaktadır.
Yine, getirilen
bir düzenleme: Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4-(k) maddesinde
yapılan değişiklikle, bina inşaat ruhsatı bu
düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra alınmış
konutların tesliminde geçerli olacaktır. Eklenen geçici maddeyle,
düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bina inşaatı
ruhsatı almış olan konut yapı kooperatiflerince üyelerine
yapılan konut teslimleri katma değer vergisinden istisna edilerek
müktesep haklar korunmuş olmaktadır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yasa teklifinin hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tutan.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Soru soran
arkadaşımız yine bir hayli fazla. Onun için, süreli cevap
şey edeceğim efendim.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Sayın Bakan,
Hükûmetin sıfır kilometre dediği teşvik sistemi
Türkiyeyi dört bölgeye ayırıyor. Doğu ve Güneydoğu
illerine tam teşvik veriliyor ancak Doğu illerini aratmayacak Burdur
ilini Antalya ve Mersin gibi gelişmiş illerle aynı kefede
değerlendirmeniz beni üzdüğü gibi Burdurun iş
adamlarını, Burdurun hayvan üreticilerini, besicilerini
üzmüştür.
Hani bize
sektörel bazda destek verecektiniz? Bizim mermerimizi,
hayvancılığımızı unuttuğunuzun farkında
mısınız? Taştan ekmeğini çıkaran, ineğin
göğsünden ekmeğini katık yapan Burdurlu üreticilerimizi bu
ikinci sınıfta değerlendirmeniz bizleri çok üzmüştür.
Bunun en
kısa zamanda değerlendirilmesini talep ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Taner,
buyurun.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, piyasada özellikle Çinden gelen çok miktarda
telefon var. Şu anda da yaptığımız düzenlemeyle 360
liraya kadar fiyatı olan telefonlara sabit 40 liralık bir maktu ÖTV
getiriyoruz. Bu, sahte IMEI yoluyla piyasaya daha çok miktarda sahte telefon
çıkmasına sebep olmayacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
küresel krizin etkilerini azaltmak için pek çok ürün ve sektöre yönelik olarak
alınan KDV indirimlerinin bilişim sektörüne de
uygulandığı söylenmiş ancak sadece komple ithal edilen
bilgisayarlarda belirli oranlarda indirim yapılmıştır.
Yazılım ve bilgisayarı meydana getiren diğer parça ve
malzemeler bu indirimin dışında kalmıştır. Bu
durum yerli yazılım ve bilgisayar üreticisi
firmalarımızın aleyhine haksız bir rekabet meydana
getirmektedir. Bu haksızlığı gidermek için herhangi bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Gelir İdaresinin yeniden yapılanması çerçevesinde yeni bir
tasarı hazırlığınız var mıdır, varsa
kapsamı nedir, tasarıyı ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirmeyi düşünüyorsunuz? Yine bu kapsamda, vergi denetimindeki çok
başlılık konusunda ne düşünüyorsunuz ve buna ilişkin
bir düzenleme çalışmanız var mıdır?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Köse,
buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
yeni teşvik yasasında Adıyaman ili Gaziantep gibi
sanayileşmiş bir ille birlikte üçüncü bölgede yer almaktadır.
Bununla birlikte Adıyamanın komşusu Malatya ve
Şanlıurfa dördüncü bölgede yer almaktadır. Yani Adıyaman
teşvikten daha az yararlanacaktır. Bu tercihler neye göre
yapılmıştır?
İki:
Adıyamanı Şanlıurfa ve Malatyadan daha
kalkınmış gösteren değerler nelerdir?
Üç:
Adıyamanın bu durumunu adaletli buluyor musunuz?
Dört: Üçüncü
bölge ile dördüncü bölge arasındaki kurumlar vergisi ve gelir vergisi
indirimi arasında ne kadar fark bulunmaktadır?
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanan
sinematografik eserlere ilişkin olarak yabancı
yatırımcılar tarafından satın alınan mal ve
hizmetler nedeniyle ödenen KDVnin yapımcılara iade edilmesi
öngörülmektedir. Bu düzenlemenin amacı nedir? Bu düzenlemenin nasıl
bir faydası olacağı öngörülmektedir?
İkinci
sorum: Sayın Bakan, OECD beşinci vergi reformu sonrasında
hazırlanan bir raporda Bazı bankalar hem kendileri hem de
müşterilerinin kullanımı için karmaşık yapıda
finansal işlemler geliştirirler. Vergi idarelerinin, daha az saydam
olabilen söz konusu işlemler hakkında kaygıları bulunmaktadır.
denilmekte. Bu konuda yaptığınız çalışmalar
nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
yaşanan ekonomik krize tedbir olarak getirdiğiniz bu vergi paketinde,
vergi kanununda özellikle kamyoncu esnafı, bana göre ekonominin yükünü
taşıyan kamyoncu esnafı; büyük şehirlerimiz, bütün
şehirlerimizdeki taksici, dolmuşçu esnafı, bunlar gerçekten
piyasanın regülesini, piyasanın yükünü taşıyan esnaf
kesimi. Bunlarla ilgili bir tedbiri göremedik. Ayrıca da özellikle yurt
dışından yük getiren kamyonların depo boyutunu da
küçültüyorsunuz. Bana göre de doğru olmuyor. Kamyoncu esnafıyla
ilgili, yani ömrü yollarda tükenen kamyoncu esnafı, şehir içerisinde
can güvenlik sorunu da yaşayan taksici esnafı ve gerçekten şehir
içi ulaşımı temin eden dolmuşçu esnafıyla ilgili bu
kanun bünyesinde bir düzenleme düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çelik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Özellikle, tahsil
edilen vergi gelirleri içerisinde, çalışanların, kamu işçisinin,
memurun ve emeklilerin payının tedrici olarak AKP iktidarları
döneminde düştüğü yönünde kesin bilgilerimiz var. Yeni bir düzenleme
getirecek misiniz? Yani işçiye, memura ve emekliye daha insanca
yaşayabilir yeni zamlar, artışlar getirecek misiniz? Bunun,
aynı zamanda Sayın Başbakanın ekonomik açılımla
ilgili düşünceleriyle örtüştüğü kanaatindeyim. Şöyle ki:
Piyasanın canlanması için TOBBun da başlattığı
program çerçevesinde, sabit gelirlilerin gelirlerinde reel artışlar
sağlanması gerektiği ortadadır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tütüncü
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Asgari ücret net
527 lira iken açlık sınırının 744 lira olması
doğru mudur?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sayın
Başkan, soru sorma süresi geçti.
BAŞKAN
Geçmedi.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Asgari ücretin vergi muafiyetine sokulması için ne
yapılabilir? Bunun mali faturası ne olur?
2009
yılı bütçe öngörüsü, açık öngörüsü ilk üç ayda fazlasıyla
aşılmıştır. 2009 yılı bütçe
açığı ne kadar tahmin edilmektedir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Son soru
Sayın Uzunırmakın.
Buyurun efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, sorumun bir kısmını Sayın Tütüncü sordu.
1)
Gerçekleşen bütçe açığı nedir?
2) IMFle olan
anlaşmada gecikmede bütçe açığının önemi var
mıdır?
3) Dün
Meclisimizden geçen Mayın Temizleme Yasasının
yap-işlet-devret olmasında bütçe açığının ve IMF
anlaşmasının önemi var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Bakanım, cevap verebilirsiniz, sorular tamam.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Arkadaşlar, sorular için
teşekkür ediyorum.
Önce,
teşvikle ilgili sorudan başlayayım. İki tane soru
vardı bu konuyla ilgili olarak.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, 28 Şubatta Cumhurbaşkanımız
tarafından onaylanan ve Bakanlar Kuruluna teşvik konusunda yetki
veren Yasa aslında açık. Orada tabii ki yeni uygulamaya konulacak
teşvik sisteminin bazı objektif kriterler üzerine kurulması
lazım. Bu kriterlerden en önemlisi Devlet Planlama Teşkilatı
tarafından hazırlanan ve istatistiki bölge birimleri
sınıflandırması düzey 2 esas
alınmıştır. Yani burada herhangi bir şekilde, bir
bakanın veya başka bir kimsenin, bakanların keyfî bir
uygulaması söz konusu değildir. Tamamen bölgesel ve sektörel bazda
desteklenecek yatırım konuları 2002 yılındaki 4720
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenen istatistiki bölge
birimleri sınıflandırması düzey 2 olarak esas
almıştır. Bu, Türkiyeyi yirmi altı alt bölgeye bölüyor ve
sosyoekonomik gelişmişlik endeksi kullanılmak suretiyle ülkeyi
biz gruplandırarak dörde ayırdık.
Tabii, burada, bu
sistem mükemmel mi? Değil ama bir önceki sisteme göre yeni teşvik
sistemi çok daha rasyonel, çok daha kapsayıcı bir teşvik
sistemidir. Bir kere, her şeyden önce, büyük yatırımlara
ülkemizin her yöresinde teşvik veriyoruz. Dolayısıyla, büyük
yatırımlar -ki bu on iki sektörü kapsamaktadır- bölge
ayrımı olmadan, il ayrımı olmadan teşvik edilecektir.
Bunun yanında, bölgeler arası geçişte bir kademelendirme
yaptık. Daha önceki teşvik sisteminde kırk dokuz ilimize
teşvik veriliyordu, diğerleri tamamen
dışarıdaydı. Şimdi ise, aslında oldukça radikal
bir teşvik sistemi getirdik. Gerek kurumlar vergisi gerek sosyal güvenlik
primleri desteği anlamında çok radikal birtakım unsurları
içeren bir teşvik sistemidir.
Bu teşvik
sistemi, kriz dönemine ilişkin, hızlı bir şekilde
yatırımları gerçekleştirmeye yöneliktir çünkü biz 2010
yılıyla sınırladık. Yani önümüzdeki bir buçuk yıl
içerisinde yatırım yapacakları çok yüksek düzeyde, çok
yoğun bir şekilde teşvik ediyoruz ve inanın, bütün
bölgelerde maksimum düzeyde -tabii ki bir miktar
farklılaştırmayla- bir teşvik söz konusu. Onun için, bu
ilimiz şurada, bu diğer ilimiz şurada
Tamamen objektif
-dediğim gibi- bir kritere dayanıyor, herhangi bir keyfî durum söz
konusu değildir. Öyle bir uygulama da zaten mümkün değildir.
Yeni teşvik
sisteminde hem bölgesel hem sektörel hem de büyük yatırımlara
ilişkin teşvik söz konusudur değerli arkadaşlar.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sektörel bazda bizim Burdura niye vermediniz
Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
mutlaka Burduru kapsayan, oradaki hangi sektörler öne çıktıysa,
kümelenmeyi de baz alan, rekabet gücünü dikkate alan
Mutlaka göreceksiniz
Bakanlar Kurulu kararı çıktığı zaman o
detaylandırılmış olacak. Yani, şu anda, tabii, bütün
bilgiler benim önümde değil ama bütün illerimiz bu çerçevede
değerlendirilmiştir, sektörel düzeyde de teşvik getirilecektir,
yani içermektedir. Onun detayları Bakanlar Kurulu kararının eki
olarak ortaya çıkacaktır. Yani özetle, Burdur ilimiz de birinci
sınıf bir ilimizdir. Hiçbir şekilde, değerli
arkadaşlar, kanunun bize verdiği yetkinin dışına
çıkmadık. Keyfî bir uygulama söz konusu değildir. Bu düzenleme
yeterli mi? 2010 yılında iller bazında biz tekrar millî geliri
hesaplamış olacağız. O zaman eksikliklerimiz varsa o zaman
da gidereceğiz değerli arkadaşlar. Yani bu sistemde, önceki
sistemin aksaklıkları vardı, onları gidermeye
çalıştık, daha rasyonel hâle getirmeye çalıştık,
daha kapsayıcı hâle getirdik. Bu sistemin de eksikliklerini, zaman
içerisinde, varsa gideririz ama inanın bu sistem çok radikal bir
teşvik sistemidir.
Bilişim
sektöründe haksız bir rekabet
Pardon, telefon konusu. Şimdi, değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, telefon ithalatında, yani ithal edenlerin
verdiği ortalama beyan, telefon cihazı başına verilen
ortalama beyan 74 liradır 2008 yılı için. Bu değer son
derece düşüktür ve 15 liralık vergiyi tabii ki ortaya
çıkarmaktadır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bizim getirdiğimiz düzenleme şunu
getiriyor: Her şeyden önce beyan değeri en düşük olandan minimum
40 lira bir maktu vergi alacağız ama yine gümrüklerimiz referans
fiyatı dikkate alacaklar. Gelen, ithal edilen
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süreniz yine doldu, devam edebilirsiniz.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) On dakika soru,
beş dakika cevap.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli
Başkanım, evet, on dakika soru, beş dakika cevap hakkı
BAŞKAN
Vazifem, onun için, yani bildirmem lazım; ondan sonra devam edin efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla bir şekilde bu getirilen, ithal edilen telefonlarda
değer yüksekse herhangi bir şekilde vergiden muaf tutmuyor, referans
fiyat uygulaması devam edecektir.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Adıyamanı unuttun Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
bilişim sektörüne ilişkin, ilk defa benim gündemime geliyor. Gelin,
yine inceleyelim, bu konuda bakalım arkadaşlar.
Gelir
İdaresinin yapılandırması
Değerli arkadaşlar,
bizim giderlerimizi sağlıklı bir şekilde finanse etmemiz
lazım. Bu konuda hepimiz aynı fikiriz. Şimdi, Gelir
İdaresini güçlendirmemiz lazım, insan kaynağı olarak,
kurumsal altyapı, yasal altyapı, her yönüyle güçlendirmemiz
lazım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Önce adaleti sağlayın Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Şandır,
müsaade edin ben
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bakanlık personeli içerisinde adaleti bir
sağlayın.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade edin bitireyim.
Dolayısıyla,
önümüzdeki dönemde Gelir İdaremizi, vergi denetiminin etkinliği
konularını ön planda tutacağız. Bunlar çok önemli reform
alanlarıdır ve bu reformları yaparken sizlerin de
katkılarını bekliyorum.
Değerli
arkadaşlar, sinemaya ilişkin bir soru vardı, ben şuradan,
notlarımdan bakıyorum ama
Değerli arkadaşlar, bunun
amacı, Türkiyede çekilecek filmler aracılığıyla
Türkiye'nin tanıtımın yapılması ve dolaylı olarak
Türkiyede çekilecek filmlerin Türk ekonomisine ve turizmine
katkısını artırmak. Bu, Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın getirdiği bir öneriydi, Komisyonda
arkadaşlarımız da uygun buldular, biz de o şekilde sizin
gündeminize getirdik değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, kamyoncularla ilgili, Sayın Şandırın bir
sorusu vardı. Şu anki düzenleme maalesef bu konuda bir düzenleme
getirmemektedir. Eğer gündemde bir düzenleme varsa, sizin bir teklif ve
öneriniz varsa önümüzdeki dönemlerde tabii ki değerlendiririz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, çalışanlara ilişkin vergi indirimi
hakkında da biraz size bilgi vermek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, şu anda ücret gelirlerinin
vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulanmaktadır. Bu uygulamayla
asgari ücretin bekârlarda yüzde 50si, eşi çalışmayan evlilerde
yüzde 60ı, 1 çocukluda yüzde 67,5u, 2 çocukluda yüzde 75i, 3 çocukluda
yüzde 80i ve 4 çocukluda yüzde 85i vergi dışında
kalmaktadır. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, asgari
ücretin yüzde 85ine kadar olan kısmı -tabii ki evli mi, bekâr
mı, çocuk sahibi mi, değil mi, çocuk sayısına
bağlı olarak- şu anda vergiden istisnadır.
Dolayısıyla, aslında biz bu dönemde vergi iadesine göre çok daha
kapsamlı bir düzenleme getirdik ve bu çok daha çağdaş bir
düzenleme. Bunu da sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Nisan ayı
sonu itibarıyla, değerli arkadaşlar, bütçe
açığımız yaklaşık olarak 20 milyarın biraz
üzerindedir. Tabii, dediğim gibi, bu sene bütçe
açığımız ekonomik faaliyetlerdeki azalmayla birlikte,
gelirlerimizdeki düşüşle birlikte tabii ki bütçe
açığımız artmaktadır ama aynı zamanda biz geçici
birtakım vergi indirimlerinde de bulunduk, ekonomiyi desteklemek için.
Harcamalarımızın bir kısmını da öne çektik
değerli arkadaşlar. Örneğin, mayıs itibarıyla
Tarım Bakanlığımızın destek bütçesinin büyük bir
kısmını, yüzde 80ine yakın bir kısmını ben
serbest bıraktım. Neden? Çünkü bir an önce çiftçimize yani bu
aktarımlarda bulunalım, kendilerine destek olalım, çünkü bu sene
hakikaten iklim de iyi, iklim de olumlu, hiç olmazsa tarım boyutuyla
Türkiye daha iyi bir konumda olsun.
Değerli
arkadaşlar, diğer birtakım sorular da var ama çok vaktinizi
aldım Sayın Başkan, daha sonraki soru-cevap kısmında
onlara da cevap vermeye çalışacağım.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 1inci
maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25inci maddesinin birinci fıkrasının
(1) numaralı bendinde geçen işsizlik sebepleriyle ibaresinin madde
metninden çıkarılarak iş göre-mezlik sebepleriyle ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 1inci
maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25inci maddesinin birinci
fıkrasının (1) numaralı bendinde geçen verilen tazminat
ibaresinin madde metninden çıkarılarak işçiye öde-nen güvence
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa Kalaycı Hüseyin Yıldız
Manisa Konya Antalya
M. Akif
Paksoy Yılmaz
Tankut
Kahramanmaraş Adana
Madde 1-
31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25inci
maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer
alan ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat ibaresi ve işsizlik
sebepleriyle (4857 sayılı İş Kanununun 17, 21, 30 ve
31inci maddelerinde öngörülen tazminatlar dahil) verilen tazminat
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 1 inci Maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Şevket
Köse
Malatya Adıyaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Katılmıyorsunuz.
Sayın
Aslanoğlu
Sayın Köse,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 1inci maddesi
hakkında verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, sözlerime başlarken, ülkemizde yaşanan çevre
sorunlarının araştırılarak sürdürülebilir çevre
politikası için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis araştırma komisyonunun bir üyesi olarak
Dünya Çevre Gününü kutluyorum. Dileğim, ülkemizde yaşanan çevre
sorunlarının çözülmesi için bir an önce girişimlere
başlanması ve gelecek kuşaklara yaşanılabilir bir ülke
bırakılmasıdır.
Sayın
arkadaşlar, ülkemiz çalışanlarının ve iş yeri
sahiplerinin en çok şikâyet ettiği konulardan biri olan vergilerin
hassasiyetle ele alınması gerekmektedir. İktisaden
eşitsizlik yaratan dolaylı vergilerin bütün vergiler içindeki
payının yüzde 70lere geldiği bir ülkedeyiz. Bu rakam Avrupa
Birliği üyesi ülkelerin ortalamasının yaklaşık 2 katıdır.
Yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma özelliğini maalesef
taşımıyoruz. Yoksul bir yurttaşımız da gelir
düzeyi yüksek olan bir yurttaşımız da deterjana ya da
iletişime aynı vergiyi ödüyor.
Sayın
milletvekilleri, bu duruma hangimiz adalet diyebiliriz? Hükûmet asıl bu
konuda düzenlemeler yapmalıdır. Yurttaşlarımız lehine
sosyal devlet ilkesini düşünerek düzenleme yapmasını
beklediğimiz Hükûmetin maalesef nasıl düzenlemeler yaptığını
görmekteyiz. Hepimiz iyi bilmekteyiz ki temel gıda maddelerinden vergi
alan ama pırlanta, elmas gibi değerli taşlardan vergiyi
kaldıran bir Hükûmet tarafından yönetilmekteyiz.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin adaletsiz uygulamalarına bu tasarıda da
rastlamaktayız. Örneğin tasarıda kurumların otomobil
alımından KDV ve ÖTVden muaf olması söz konusudur. Bu
adaletsizlik yaratan ve eşitliğe aykırı bir
uygulamadır. Yani deniliyor ki: Yurttaşlarımız otomobil
alırken KDVsini, ÖTVsini ödesin ama devlet ödemesin, Sayın
Başbakana alınan uçaktaki KDVnin alınmadığı gibi.
Yapılmak istenen düzenleme hem eşitliğe hem saydamlığa
hem de bütçe ilkelerine aykırıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; baktım, vergiye ilişkin
düzenlemelerin hassasiyetle yapılması gerektiğini az önce
belirttim. Zira, ülkemiz bu hassasiyete neden gereksinim olduğunun en
önemli kanıtıdır. Bakınız, büyük bir kriz
yaşamaktayız, bunun sonucunda 10 binlerce insanımız
işsiz kalmıştır, yurttaşlarımızın beden
ve ruh sağlığı büyük bir tehdit altındadır, her
gün yeni bir üzücü haberle güne başlamaktayız. İşte bu
nedenleri ve krizle mücadelede vergilerin ne kadar etkin bir araç olduğunu
unutmadan gerekli düzenlemeleri yapmalıyız.
Değerli
arkadaşlar, krize karşı yapılacak her türlü iyi niyetli
girişimi elbette destekleyeceğiz, yalnız bu arada
unutulmaması gereken bir diğer önemli ayrıntı Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde özel düzenlemelere ihtiyaç olduğudur.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde hem özel yatırımın
azlığı hem de kamu yatırımlarının istenen
düzeyde olmaması nedeniyle bölge halkı işsizlik ve tarımda
yaşanan her türlü zorluk gibi sıkıntılarla
uğraşmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi en sonunda yanı
başımızdaki toprakların yabancılara verilmesi gündeme
geldi. Bölgede yaşayan vatandaşlarımız bu gidişe dur
denilmesini bekliyor.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz bugün Sayın Başbakanın
açıkladığı gibi yeni teşvik uygulaması tüm
bölgede heyecanla beklenmekteydi. Başbakanının
yaptığı açıklamaya göre üç yıl içerisinde 800 bin
kişiye istihdam olanağı sağlanacaktır. Dikkat edecek
olursanız istihdam yaratacak rakam işsizlik rakamları
yanında çok küçük kalmaktadır. Ağırlıklı olarak
Doğu ve Güneydoğu illerimizin yer aldığı bölgelerde
tarım, konfeksiyon ve deri gibi sektörlerin teşvik edileceği ve
ayrıca bu bölgelerde turizm, sağlık, eğitim
yatırımlarının destekleneceği de Başbakanın
sözleri arasındadır. SSK primlerinin ödenmesi konusunda
kolaylıklar sağlayacağı, kurumlar ve gelir vergilerinde
indirimler yapılacağı Başbakan tarafından dile
getirilmiştir. Henüz ayrıntılarını göremediğimiz
bu teşvik sistemi umarım ülkemizin yararına olur ve özellikle
Doğu ve Güneydoğu illerimizde yatırımları
artırır hâle gelir.
Sayın Maliye
Bakanım, siz hiç Adıyamana gittiniz mi? Siz Gaziantep
Milletvekilisiniz. Adıyamanı Gazianteple aynı teşvik
bölgesi ilan ettiniz. Bunu hak ve adaletle nasıl izah edeceksiniz?
Şimdi, ben
size soruyorum: Yeni teşvik paketinde Adıyaman gibi ekonomik olarak
geri bırakılmış bir il ile Gaziantep gibi
sanayileşmiş ili aynı bölgeye yerleştirip aynı
olanaklardan yararlandırmak AKPnin adalet anlayışına
uymakta mıdır? Bunu nasıl izah edeceksiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Köse, devam ediniz.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adıyamandan
ödenen kurumlar vergisi Gaziantep ile aynı olacakken Şanlıurfa
ve Malatya daha az kurumlar vergisi ödeyecektir. Adıyaman şu anda
ayakta, telefonlar yağıyor bana, iktidar milletvekillerine tepkiler
dolu sözler duyuyorum. Teşvik yasası sakat doğmamalı ve bu
konuda Adıyaman mağdur edilmemelidir.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Başbakanın
açıkladığı gibi vergi indirimlerinden çok daha
fazlasını bölgede beklemekteyiz çünkü bölgede yirmi iki ilin toplam
aldığı vergi yüzde 1,3tür. Bakınız bu rakamlardan
bölge insanının vergi vermediği
anlaşılmamalıdır. Bu rakamlar bölgedeki yoksulluğu
anlatmaktadır. Bölge insanının
kazanmadığının, kazanmadığı için de vergi
ödemediğinin ve ne derece zorda olduğunun en bariz göstergesidir.
Eğer bölgede yerinde iş ya da aş yaratmak istiyorsak 5 vergi
muafiyeti mutlaka getirilmelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Sayın Başkan, iki dakika
BAŞKAN
Sayın Köse, son cümlenizi alayım, peki.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Uzun zamandır, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bölge için
nelerin yapılması gerektiğini anlatıp durmaktayız.
Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykalın krize çözüm
önerisi olarak yaptığı önerilerin
uygulandığını gördük. AKP İktidarı bir an önce
farkına varmalı ve bölge için Cumhuriyet Halk Partisinin sunduğu
önerileri dikkate almalıdır. Her ne olursa olsun, ne tür
teşvikler yapılırsa yapılsın, bölgeye kamu
yatırımı gitmediği sürece sosyoekonomik kalkınma
beklemek hayal olmaktan öteye gitmeyecektir. Devlet eliyle bölgede bir
şeyler yapılmazsa, kötü gidişin önüne geçmek oldukça zor
olacaktır. Devlet, bölgenin ekonomik olarak gelişmesini, sosyal
olarak kalkınmasını sağlamalı ve demokratik yollarla
bölgeyi geleceğe taşımalıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köse.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
Madde 1-
31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25inci
maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer
alan ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat ibaresi ve işsizlik
sebepleriyle (4857 sayılı İş Kanununun 17, 21, 30 ve
31inci maddelerinde öngörülen tazminatlar dahil) verilen tazminat
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Erkan Akçay efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarının
1inci maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında söz aldım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Krizin etkisiyle
ekonomide yaşanan daralma, sanayi üretimi, kapasite kullanımı,
ihracatta yaşanan olumsuzluğun doğal bir sonucu olan
işsizlik rekor üzerine rekor kırmaya devam etmektedir.
İşsizlik bir sosyal felakete dönüşmektedir. Hükûmet, 2008
sonunda, gerçeklikten uzak nitelikteki 2009 bütçesini tüm
uyarılarımıza rağmen
yasalaştırmıştı. 2009 yılı bütçesinde büyüme
hedefi yüzde 4 olarak belirtilirken, işsizlik oranı da yüzde 10,4
olarak açıklanmıştı.
Katılım
Öncesi Ekonomik Program çerçevesinde makroekonomik hedefleri ve bu bütçeye
ilişkin tahminleri güncellemek zorunda kalan Hükûmet, işsizlik
oranını bu defa yüzde 13,5 olarak değiştirmişti.
Bu revize
rakamlarından iki gün sonra açıklanan 2009 yılı Ocak
ayı rakamlarında işsizlik oranı yüzde 15,5 olarak TÜİK
tarafından açıklandı. Şubat ayı işsizlik
oranı ise yüzde 16,1 çıkarak tüm zamanların en yüksek düzeyine
ulaşmış, işsizlikte AKP Hükûmeti Türkiye'yi dünya 2ncisi
yapmıştır.
Açıklanan
işsizlik rakamları, Hükûmetin yaptığı revizelerde bile
ekonomik öngörüsünün zayıf olduğunu göstermektedir. Peş
peşe açıklanan veriler, ekonomik sorunların sosyal sorunlar
hâline gelerek toplumu nasıl etkilediğini göstermektedir.
TÜİK
verilerine göre, istihdam oranı 2008 yılı Şubat ayında
yüzde 39,3 iken, 2009 yılı Şubat ayında yüzde 38,5a
düşmüştür. Türkiye, hâlâ OECDnin iş gücüne katılım
oranı en düşük ülkesi olma konumunu sürdürmektedir.
Şubat
2008de yüzde 11,9 olan işsizlik oranı, 2009 yılı
Şubat ayında 16,1e yükselmiştir. Türkiye'deki işsiz
sayısı 2008 Şubat döneminde 2 milyon 677 bin kişi iken,
2009 yılı Şubat döneminde 1 milyon 125 bin kişi artarak 3
milyon 802 bin kişiye ulaşmıştır. Mevcut
işsizlerin yüzde 12sini, yani 457 bin kişiyi bu dönemde işten
ayrılanlar oluşturmuştur.
Son dönemlerde
büyük kentlerde yaşanan hırsızlık, cinayet, intihar ve
soygun olaylarındaki artış, işsizliğin kentlerde
etkisini göstermeye başladığının en büyük
kanıtıdır. 2008 yılı Şubat ayında kentlerde
işsizlik oranı yüzde 13,4 iken, 2009 yılı Şubat
ayında 4,7 puan artarak yüzde 18e yükselmiştir. Tarım
dışı işsizlik olarak bakıldığında,
ayrı bir rekor göze çarpmaktadır. Tarım dışı
işsizlik, yine aynı dönemde 5,6 oranında artarak yüzde 19,8e
yükselmiştir. Genç nüfustaki işsizlik oranı da yine yüzde
21den, 7 puan artarak yüzde 28,6ya ulaşmıştır.
İşsizliğin ulaştığı boyut, ekonomik ve
sosyal açıdan vahim bir noktadadır.
TÜİK
işsiz sayısını hesaplarken 27 milyon 778 bin kişiyi
iş gücüne dâhil etmemektedir. Öğrenci, ev hanımı, emekli
durumunda olanların tümü hesaplama yapılırken
dışarıda tutulmaktadır. İş bulma ümidi
kalmadığı için iş aramayan 2 milyon 394 bin kişi ile
mevsimlik çalışan 290 bin kişi hesaplama yapılırken
dikkate alınmamaktadır. Oysa, sadece iş bulma ümidi kalmayanlar
ile mevsimlik çalışanlar işsiz sayısına katılsa
Türkiyede işsiz sayısı 6 milyon 486 bin kişiye,
işsizlik oranı ise resmî açıklamaların neredeyse 2
katına çıkmaktadır.
İşsizlik
ve yoksullukta artış sosyal patlama derecesine
ulaşmıştır. İşsizlik sorununun, üretim, istihdam
olanaklarını artırmadan, üretici kesimin sorunlarını
çözmeden üstesinden gelmek mümkün değildir. Özellikle tarım
dışı ve genç nüfus arasındaki işsizlik oranındaki
artış kaygılarımızı daha da
artırmaktadır. Hükûmetin açıkladığı destek
paketlerinin işsizliğin ateşini düşürmeye yetmediği
görülmektedir. Ne yazık ki, bu destekler işsizliğin
azalmasına, istihdamın artırılmasına herhangi bir
katkı sağlamamıştır.
Bugün
açıklanan tedbirlerin ise işsizliğe bir çare olma
noktasında katkı sağlamasını diliyorum.
Sosyal ve
ekonomik politikalar birbirinden bağımsız düşünüldükçe krizin
ve işsizlik sorununun altından kalkılması mümkün
değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay, devam edin.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Ekonominin çalışanlar ve üretenler gözetilerek yeniden
organize edilmesi gerekmektedir. Türkiye'nin bir an önce millî istihdam
stratejisi uygulamasına geçmesi gerekmektedir. İstihdamı
artırmak için doğrudan ve dolaylı tüm tedbirlerin hayata
geçirilmesi zaruridir. Tüketimi canlandıran önlemlerin ardından
üretimi canlandıracak orta ve uzun vadeli kalıcı tedbirlerin
alınması acilen gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım, peki.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, ama karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur efendim.
On dakika ara
veriyorum birleşime.
Kapanma Saati: 19.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 99uncu Birleşimin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve arkadaşlarının 1inci
madde üzerindeki önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve birinci
maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci
fıkrasının (1) numaralı bendinde geçen verilen tazminat
ibaresinin madde metninden çıkarılarak işçiye ödenen güvence
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
ruhuna uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve birinci maddesi ile düzenlenerek
değiştirilen 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1)
numaralı bendinde geçen işsizlik sebepleriyle ibaresinin madde
metninden çıkarılarak iş göremezlik sebepleriyle ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim. Ramazan Başak
Şanlıurfa
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve ikinci
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 32 nci
maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen
fıkrada geçen ve ibaresinin madde metninden çıkarılarak veya
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve ikinci
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 32 nci
maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen
fıkrada geçen Ücretlerin ibaresinin madde metninden çıkarılarak
İşçi ücretlerinin ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve
teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa Kalaycı Hüseyin Yıldız
Manisa Konya Antalya
M. Akif
Paksoy Yılmaz
Tankut
Kahramanmaraş Adana
Madde 2- 193
Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 32nci maddesinin dördüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Ücretlerin
vergilendirilmesinde varsa teşvik amaçlı indirim ve istisnalar
uygulandıktan sonra asgari geçim indirimi dikkate alınır.
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 2 nci Maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Faik Öztrak Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Trabzon Tekirdağ Malatya
Vahap
Seçer Yaşar
Ağyüz Tacidar Seyhan
Mersin Gaziantep Adana
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, müsaade ederseniz bugün açıklanan teşvik
paketiyle ilgili görüş ve düşüncelerimi arz etmek istiyorum. Burada
mesele ülkenin tüm illeri, mesele
BAŞKAN
Önergeniz üzerinde konuşma yapacaksınız herhâlde.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Tabii.
Mesele, ülkedeki
üretim, ülkenin üretimi, istihdamıdır arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa, bugünden söylüyorum, yine yanlış
çıkarılmıştır. Açık söylüyorum. Neden? Neden?
Neden? Bir kere, otuz il -demin Sayın Hamzaçebi de söyledi- sanki
aynı sosyoekonomik yapıda, Trabzonla Hakkâri, Malatyayla Hakkâri
sanki aynı sosyoekonomik yapıda, bu iller sanki tek bir şeyden
çıkmış, bunların tüm konumları aynı
Bir kere,
yine burada, geri kalmış illerimiz -sosyoekonomik
yapısıyla- çok ümit beslemesinler. Bir şey olmayacak. Açık
söylüyorum.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Yapmayın
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ben söyleyeyim.
Bakın, geçen
5084 sayılı Yasa da çıktığı zaman aynı
şeyleri burada söylemiştim. Bir kere, orada bugüne kadar hizmet eden,
bugüne kadar bacası tüten hiçbir yatırımcı yeni yasadan
yararlanamayacak arkadaşlar. Bir kere bunu açık, net söylüyorum.
Yıllarca orayı beklemiş, yıllarca Vanı beklemiş,
yıllarca Ağrıyı beklemiş, orada istihdam yaratmış,
orada üretim yapmış
Demin arkadaşlarımla konuştum,
Burdurda bir fabrika Ben artık buradan gitmek zorundayım.
diyormuş.
Şimdi,
arkadaşlar, ben bunu açık, net söylüyorum. Eski
yatırımcılar, orayı bekleyen, orada yıllarca hizmet
veren insanlar bu yasadan hiç yararlanamayacak. Onların teşvik süresi
31/12/2009da bitiyor. 31/12/2009dan itibaren hiçbir şekilde bu paketten
yararlanamayacak.
Öyle bir madde
koymuşlar ki, kendi öz varlığıyla, kendi parasıyla
yatırım yapan insanları cezalandırıyorsunuz. Faiz
desteği göreceli bir kavram. Faiz desteği yerine üretime yönelik
Örneğin, enerji desteğini tamamen kaldırıyorsunuz.
Keşke, faiz desteği yerine üretim yapan insanı korumak, kollamak
adına, üretime yönelik
Bilfiil, enerjiyi üretimde harcıyor. Enerji
desteği tamamen kaldırılıyor arkadaşlar. Yani, ne eski
yatırımcıya ne yeni yatırımcıya enerji
desteği yok. Keşke, faiz desteği yerine enerji desteği
devam etseydi. Yani, bir insan, kendi öz kaynağıyla yatırım
yapıyor, bir kuruş
Yüzde 5 oranında bir faiz desteği
alacak. Bunun ucu açık. Ne kadar süreyle? Hâlbuki, kendi öz
kaynağıyla üretim yapan insana eğer bir başka destek
verseydik, eşitlerdik arkadaşlar. Burada, öz kaynakla
yatırım yapan insanları cezalandırıyorsunuz.
Bir kere, bu
yasanın, bana göre ucu açık ve en önemli sorunu olacak,
başına bela olacak bu faiz desteğidir.
Yatırımcıya destek olalım ama objektif kritere göre destek
olalım. Yani, burada bir insan tüm yatırımını krediyle
yapıyor, risk alıyor, yarın ne olacağı belli olmuyor;
öbürüyse risk almıyor, ben buraya yatırım yapayım diyor,
ama siz, burasına kadar borçlanıp risk alan insana faiz desteği
yapıyorsunuz, kendi öz kaynağıyla her şeyini, bir
kuruş borçlanmayan insana hiçbir yardım etmiyorsunuz.
RECEP KORAL
(İstanbul) Yatırım desteği var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır, bu, yatırımın
desteklenmesi değil. Eşitlikse, kendi öz kaynağıyla
yatırım yapan insana da aynı oranda bir destek vermeniz
lazım. Bir kere, bu yasanın, bu paketin bir başka handikabı
bu, arkadaşlar.
Yine, bu pakette
bir başka handikap: Tabii, illere göre aşamalı bir
Yani,
Ağrıyla Erzurumu, Ağrıyla Malatyayı, Hakkâriyle
Erzurumu aynı kefeye koymanız, sosyoekonomik yönden daha geri
olmuş -yasanın amacı bu, paketin amacı bu diyorsunuz- o
illere yine çok yatırımın gitmesini engelliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hâlbuki aşamalı olsaydı, yani oradaki
oranlar
Arkadaşlar, yedi yıl değil, Hakkâride kim
yatırım yapacaksa, hatta Hakkârinin bir ilçesinde Hakkârinin
merkezine göre daha çok aşamalı bir yapıya büründürseydik bu
yasa o zaman işlerdi. Siz Trabzonla Malatyayla, Samsunla Hakkâride,
Şırnakta yatırım yapacak insanları aynı derecede
ödüllendirirseniz, yine yasanın esas amacından sonuç alamayız.
Değerli
arkadaşlarım, daha ileriki konuşmamda, yine yasanın bir
sürü boşluğu var -amaç bu ülkenin üretimi, amaç bu ülkedeki üretimin
ve istihdamın fazlalaştırılması, en iyi şekilde
bu yasanın çıkması lazım- ben bildiğim her şeyi
size söyleyeceğim. Takdir sizindir. Diliyorum ki 5084te olduğu gibi
yine üzülmeyiz, yine iller arasında farklılık yaratmayız.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
Madde 2- 193
Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 32nci maddesinin dördüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Ücretlerin
vergilendirmesinde varsa teşvik amaçlı indirim ve istisnalar
uygulandıktan sonra, asgari geçim indirimi dikkate alınır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarının 2nci maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında konuşmak üzere söz aldım.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
2nci maddesiyle asgari geçim indirimini düzenleyen Gelir Vergisi Kanununun
32nci maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen
fıkra ile ücretlerin vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi
uygulandıktan sonra, varsa teşvik amaçlı diğer indirim ve
istisnaların dikkate alınacağı öngörülmektedir.
Ücretlerin
vergilendirilmesinde önce asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra
diğer indirim ve istisnaların dikkate alınması genel bir
kural ve doğru bir uygulamadır. Ancak ortada bir teşvik söz konusu
ise teşvikin vergi indiriminde öncelikli olarak dikkate
alınmasının daha uygun olacağını
düşünüyoruz. Çünkü teşvik, sermaye maliyetinin azaltılarak
yatırımların istenilen alana ve istenilen düzeyde yönelmesini
sağlamayı amaçlayan bir kaynak transferi yöntemidir. Böylelikle vergi
mükellefinden daha az vergi kesintisi yapılacak ve teşvikin,
amacı doğrultusunda daha etkin ve yararlı olması
sağlanacaktır.
Ücretlilerin
vergilendirilmesinde öncelikli olarak hangi indirimlerin
uygulanacağı, ödenecek veya yapılacak gelir vergisi kesintisinin
tutarının belirlenmesinde önem arz etmektedir. Bu durumu bir örnekle
açıklamak faydalı olacaktır. Yüzde 15lik vergi diliminde brüt
aylığı 1.000 Türk lirası olan ve bir varsayım olarak,
yüzde 50 vergi teşviki diliminden yararlanan bir ücretli, önce teşvik
desteğinin uygulanması hâlinde 29 Türk lirası vergi ödeyecektir.
Tasarıdaki düzenlemeyle getirilen uygulama, önce asgari geçim indirimi
uygulanıp daha sonra diğer teşvikler uygulanırsa 52 Türk
lirası vergi doğacaktır. Önergemizin uygulanması hâlinde
ise 29 Türk lirası vergi ödeyen ücretli, getirilen uygulamayla 50 Türk
lirası vergi ödeyecektir. Bir başka deyişle, 23 Türk lirası
daha fazla vergi doğmaktadır. Ücretlilerin vergilendirilmesinde, önce
teşvik amaçlı indirim ve istisnaların uygulanması hâlinde
daha az vergi doğmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, asgari geçim indirimi uygulaması, 28 Mart 2007 tarih ve
5615 sayılı Kanunla, bu Kanundan önce uygulanan ve yürürlükten
kaldırılan ücretlilere vergi iadesinin yerine getirilmiştir.
Eğer ücretliler için vergi iadesi uygulaması devam etseydi eski
hesaplama yöntemi dikkate alınacak ve dolayısıyla daha az vergi
kesintisi yapılacaktı.
Dolaylı
vergiler, ülkedeki gelir grupları arasındaki uçurumu
artırmaktadır. Uygulanan yanlış vergi politikaları
vergide adaleti sağlayamamaktadır. Bütün dünyada her yıl
dolaylı vergilerin payı azalmakta, kazançtan alınan vergi
payı ise artmaktadır. Ülkemizde ise dolaylı vergilerin vergi
gelirleri içindeki payı sürekli artmaktadır. 1994 yılında
yüzde 51,7 olan dolaylı vergilerin oranı 2008 yılında yüzde
65,1e çıkmıştır. Oysa aynı dönemde kâr ve kazançtan
alınan vergi 1994 yılında yüzde 48 iken, 2008 yılında
yüzde 34,9a düşmüştür. Kayıt dışı ekonomi
oranı artan bir ülkede oluşan gelir açığı dolaylı
vergiler artırılmak suretiyle dengelenmeye
çalışılmaktadır. Bu da, vergide adalet ve eşitlik
prensiplerini zedelemektedir. Dolaylı vergilerin bu kadar yüksek
olması sosyal barışı tehdit eden bir durumdur.
Toplumu tedirgin
eden, bireyleri endişeye sürükleyen ekonomik sıkıntılar
giderek yaygınlaşmakta ve geleceği belirsiz
kılmaktadır. Çalışan kesimin işlerini ve satın
alma güçlerini koruyabilme beklentileri olumsuzdur. Bu durum harcamaların
ertelenmesine ve bu nedenle toplam talepte azalmaya neden olmaktadır.
Türk-İşin
yaptığı araştırmaya göre 2009 yılı
Mayıs ayında dört kişilik bir ailenin bir ay boyunca sadece
zorunlu gıda gereksinmeleri için harcanması gereken parayı ifade
eden açlık sınırı 744, yoksulluk sınırı ise
2.424 Türk lirasıdır. Bu açlık ve yoksulluk
sınırının altında yaşayan milyonlarca insan için
hayat her geçen gün daha da zor geçmektedir.
Bu
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve ikinci
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 32 nci
maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen
fıkrada geçen Ücretlerin ibaresinin madde metninden
çıkarılarak İşçi ücretlerinin ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet ve Komisyon katılmıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişikliğin kanunun ruhuna uygun olacağı
düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve ikinci
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 32 nci
maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada
geçen ve ibaresinin madde metninden çıkarılarak veya ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum efendim:
Gerekçe:
Kanun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve üçüncü
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen makbuz
karşılığı ibaresinin madde metninden
çıkarılarak belge karşılığı ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve üçüncü
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen ve ibaresinin
madde metninden çıkarılarak veya ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim Özkul
Konya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 3üncü Maddesinde yer
alan Türkiye Kızılay Derneğine ibaresinin Türkiye
Kızılay Derneği ile Darüşşafaka Cemiyetine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Faik Öztrak Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Trabzon Tekirdağ Malatya
Yaşar
Ağyüz Vahap
Seçer
Gaziantep Mersin
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım efendim.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa Kalaycı Hüseyin Yıldız
Manisa Konya Antalya
M. Akif
Paksoy Yılmaz
Tankut
Kahramanmaraş Adana
Madde 3- 193
Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89uncu maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
İktisadi
işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine,
Darüşşafaka Cemiyetine, Türk Hava Kurumuna ve resmi darülaceze
kurumlarına makbuz karşılığı yapılan ayni ve
nakdi bağış ve yardımların tamamı
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Akçay konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
3üncü maddesiyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89uncu
maddesinin birinci fıkrasına eklenen on birinci bentle iktisadi
işletmeleri hariç olmak üzere Türkiye Kızılay Derneğine
makbuz karşılığı yapılan nakdî
bağış ve yardımların tamamının gelir vergisi
matrahının tespitinde beyannameyle bildirilecek gelirden
indirilebileceği belirtilmektedir. Türkiye Kızılay Derneği
için bu düzenlemeleri yapmak elbette doğru bir uygulamadır. Ancak,
Kızılay ile birlikte benzer mahiyette değerlendirilmesi gereken
ve bilhassa 1606 sayılı Kanun kapsamında olan Türk Hava Kurumu,
Darüşşafaka Cemiyeti ve resmî Darülaceze kurumlarının da bu
tasarının 3üncü maddesine dâhil edilmemesi tasarının
önemli bir noksanlığıdır. Bu kurumlar da Kızılay
gibi kamu yararına faaliyet gösteren, sosyal sorumluluk ilkesi gereği
görevlerini ifa eden kurumlardır.
Darüşşafaka
Cemiyeti, kurulduğu 1863 yılından bu yana eğitimde
fırsat eşitliği felsefesiyle yetim çocuklara ve ailelerinin
maddi imkânsızlıkları nedeniyle iyi eğitim alma
fırsatı bulamayan yetenekli öğrencilere kucak açıp tam
burslu ve yatılı eğitim vermektedir. Okula kabul ettiği
öğrencilerin tüm eğitim giderlerinin yanı sıra
barınma, beslenme, sağlık, giyim ve benzeri
ihtiyaçlarını da karşılamaktadır.
Darüşşafaka Cemiyeti tüm bunları hayırsever kişilerden
ve kuruluşlardan aldığı bağışlarla
gerçekleştirmektedir.
Ülkemizin zaman
zaman karşılaştığı afetlerde ve terör
olaylarında yetim kalan çocuklara kucak açan, yerleşmiş
kuralların dışına çıkarak onları ara
sınıflar da dâhil olmak üzere okula sınavsız kabul eden
Darüşşafaka, sosyal sorumluluk görevini yerine getirmektedir.
1990
yılında çıkarılan 3685 sayılı Kanunla
Darüşşafaka Cemiyeti 1606 sayılı Kanun kapsamına
alınarak her türlü vergiden muaf tutulmuştur. Darüşşafaka
her yıl aldığı mal ve hizmetler için devlete 2 milyon Türk
lirası tutarında katma değer vergisi ödemektedir.
1895
yılında kurulan Darülaceze ise kurulduğu günden bugüne kadar 100
bin kişiye şefkat yuvası olmuştur. Hâlen 650ye yakın
insanımızı kuruluş felsefesinden ödün vermeden
barındıran Darülaceze dünyada eşi, benzeri olmayan bir
hayır kurumudur. Yüz on dört yıllık Darülaceze müessesesi,
kurulduğu günden bugüne çalışanlarının ve
barınanlarının tüm ihtiyaçlarıyla işletim giderlerinin
tamamını hayırseverlerin bağışları ile
karşılamış ve devlete bağlı olmasına
rağmen varlığını devlete yük olmadan sürdürmektedir.
Darülaceze,
Yaradandan dolayı yaratılana saygı misyonunun
birleştiriciliğiyle ortaya çıkan güçle ve sevgiyle, gönülden
verenle-alanın oluşturulduğu şeffaf, kutsal bir sosyal
dayanışma havuzudur. Olanla olmayanı buluşturup dengeleyen,
sosyal patlamaları önlemeye çalışan bir supaptır.
Bağışçıları, gönüllüleri, çalışanları
ve âcizeleriyle büyük bir aile olan Darülaceze, darda ve
sıkıntıda kalındığında
sığınılacak bir kucak, varlıklı olunduğunda
da desteklenecek bir kurumdur.
Darülaceze,
unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizi ve
taşıdığı dayanışma sembolü olma
vasfıyla, primleri maddi-manevi gönülden ödenen yoksul insanların
hayat sigortası olmaktadır.
Büyük Önder
Mustafa Kemal Atatürkün direktifleriyle ayrıca Türkiyede
havacılık sanayisini kurmak, havacılığın askerî,
ekonomik, sosyal ve siyasal önemini anlatmak, askerî, sivil, sportif ve
turistik havacılığın gelişmesini sağlamak, bütün
bunlar için gerekli araç ve gereci hazırlamak ve personeli
yetiştirmek amacıyla 16 Şubat 1925 tarihinde Türk Tayyare
Cemiyeti adıyla kurulmuş olan Türk Hava Kurumuna, kanunla, sosyal
bir görev olarak fitre, zekât ve kurban derisi toplama yetkisi
verilmiştir.
2860
sayılı Yardım Toplama Kanunu doğrultusunda Türk Hava Kurumu
tarafından toplanan bu yardımların yüzde 50si, toplanan il ve
ilçede bulunan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfına
verilerek, yoksul, kimsesiz ve yardıma muhtaç kişilere valilikler ve
kaymakamlıklar aracılığıyla dağıtılmaktadır.
Toplanan bu
yardımların yüzde 4ü Kızılay Derneğine, yüzde 3ü
Türkiye Diyanet Vakfına, yüzde 3ü Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumuna verilmekte, yüzde 40ı ise Türk Hava Kurumuna kalmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay, devam edin.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk Hava Kurumu
yüzde 40ı ile 1986 yılından bugüne kadar orman
yangınlarını söndürmekte, şubeleri vasıtasıyla
ihtiyaç sahibi insanlara sosyal yardımda bulunmakta, Türk Silahlı
Kuvvetleri personeline paraşüt ve planör eğitimi vermekte, Türk Hava
Yollarına pilot yetiştirmekte ve gençlerimize havacılık
kursları düzenlemektedir. Her yıl düzenlediği vekâlet kurban
kampanyalarından elde ettiği kurban etlerinden on binlerce ihtiyaç
sahibi vatandaşlarımıza gerek sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıfları aracılığıyla
gerekse millî eğitim müdürlükleri vasıtasıyla yüz binlerce ton
et dağıtmıştır. Kuruluş gerekçeleriyle ve
yaptıkları faaliyetlerle de kamu yararına faaliyet gösteren,
sosyal sorumluluk ilkesi gereği görevlerini ifa eden dernek oldukları
görülen ve 1606 sayılı Kanun kapsamında olan Türk Hava Kurumu,
Darüşşafaka Cemiyeti ve resmî Darülaceze kurumlarının
Türkiye Kızılay Derneği gibi, yapılan bu düzenleme
kapsamına alınması yerinde olacaktır.
Bu
düşüncelerle, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 3üncü Maddesinde yer
alan Türkiye Kızılay Derneğine ibaresinin Türkiye
Kızılay Derneği ile Darüşşafaka Cemiyetine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
385 sıra sayılı Yasa Tasarısının 3üncü
maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi nedeniyle Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada önerdiğimiz değişiklik özellikle 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununda, 80inci maddesinde sağlanan
muafiyet Kızılay için genişletiliyor. Kızılaya
yapılan nakdî yardımların tamamı gelir vergisi
beyannamesinden düşülebiliyor. Bu, çok güzel bir gerçekleşmedir.
Gerçekten Kızılay depremde, afette, selde, felakette her zaman
yanımızda olan bir kuruluş. Bu düzenleme, geç kalmış
olmasına rağmen faydalı bir düzenlemedir. Ama aynı kurumla
birlikte 1606 sayılı Bazı Derneklere Muafiyet Kazandıran
Yasa kapsamına giren kurumlar da var. Mesela Türk Hava Kurumu, mesela
Darülaceze, mesela Darüşşafaka veya Yeşilay, bunun gibi
kurumları da bu kapsam dışında bırakmak büyük ölçüde
eksikliktir. O nedenle, bizim önerimiz, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme
Kurumunun dışında, 1606 sayılı Yasanın muafiyet
kapsamına giren kurumların da bu şekilde faydalanması.
Bu niye geç
kalınmıştır? Geç kalınması şu:
Yıllardır bekleyen ve nakdi yardım ile ayni yardımı
bol olan bir derneğe biz bu muafiyeti vermemişiz. Ama gelin görün ki
21/3/2004 tarihli ve 25409 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan
Gelir Vergisi Genel Tebliğiyle, fakirlere yardım amacıyla
gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve
vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar
çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak
maddelerinin maliyet bedelinin tamamı, beyanname veren gelir ve kurumlar
vergisi mükelleflerince gider olarak indirilebiliyor. Bu ne zaman
çıkmış? 2004te. 2004te AKP İktidarı
işbaşında ve o gün çıkarılan bu düzenlemede bu tür
kamu yararına çalışan dernek ve vakıflar akla gelmiyor.
Kimler akla geliyor? Bugün kamuoyunda çok sıkça tartışılan
Deniz Feneri Derneği, Deniz Yıldızı Derneği, Kimse Yok
mu Derneği gibi, gıda bankacılığı
yaptıkları için kendilerine yapılan yardımların gelir
vergisi muafiyetinden, tamamının muafiyetinden faydalanması
gerektiren yandaş dernekler. Peki, bu yandaş dernekler şimdi ne
durumda? Deniz Feneri büyük ölçüde tartışılıyor.
İlişki ağı kamuoyunda şaibeli hâle gelmiş, siyasi
boyut kazanmış ve buradan edinilen paralarla ticari yaşama
atılınmış, ticaret yapılmış,
alışveriş yapılmış, televizyonlar kurulmuş.
Şimdi, siz böyle bir ayrıcalığı bu tür dernek ve
vakıflara vereceksiniz ama Kızılayı ama Yeşilayı
ama Türk Hava Kurumunu ihmal edeceksiniz! Böyle bir çelişki olmaz
değerli arkadaşlarım. Ayrıca, bu dernekler, bu
vakıflar bazı zamanlar gelmiş, siyasi vazife görmüşler.
Yani, gıda bankacılığını siyasi oy potansiyeli olarak
kullanmak için, araç olarak kullanmak için ve siyasi iktidara destek olmak için
kullanmışlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu tür şeyler ortadayken, biz bu yasa önümüze
geldiğinde bu genişlemeyi yapmak zorundayız. Örnek
verdiğim, gıda bankacılığı yapan dernek ve
vakıfları, yapılan yardımları siz tamamen gelir
vergisi muafiyeti içerisinde tutuyorsanız, Türk Hava Kurumunun da
hakkıdır, Yeşilayın da hakkıdır, diğer
kurumların da hakkıdır değerli arkadaşlarım. Bunu
iyi değerlendirmeniz lazım. Yoksa, Deniz Fenerine
tanıdığınız ayrıcalığı bu
kökleşmiş kurumlara tanımadığınız için büyük
vebal altına girersiniz. Tabii, bunları yapamayan iktidar ve
Sayın Başbakan çeşitli yerlerde şikâyetçi oluyor. Dün gene
şikâyetlerini sıraladı: AKP demeyenler bilmem nedir.
Değerli
arkadaşlarım, AK PARTİ demek için size, dünden beri
konuştuğumuz şartların yerine gelmesi lazım. Deniz
Feneri yolsuzluğu bir yanda, enerji yolsuzluğu bir yanda, Bakü-Ceyhan
Petrol Boru Hattını kime verdiğiniz bir yanda. Allah için bir
sorun, bakanlarınıza bir sorun, Bakü-Ceyhan Petrol Boru
Hattını 1,5 milyar dolara ihalesiz kime verdik? Bir basın
yayın organıyla Sayın Başbakanın
çatışmasında söylediği sözün peşine gidin. Ceyhan
Rafinerisi kime söz verildi? Enerji lisanslarını kimler aldı?
Bunlar hep bir gösterge. En yakın örneği, TOKİyi inceleyin
TOKİyi. 2004ten beri alınan inşaatları inceleyin. Kimler
almış, hangi kırımlarla almış? Bunlar yolsuzluk
göstergesidir. Yani, göreve geldiğinden beri aflarla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ağyüz, devam edin.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Teşekkür ederim.
kendi
yandaşlarını kurtarmaya çalışan ve kamuoyunda AK
adıyla değil afla kurtarma partisi olarak anılan bir partiye
AK PARTİ demeyen insanları birtakım çirkin kelimelerle
suçlamak Başbakana yakışıyor mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kimsenin kurtarıldığı yok!
Sayın Başkan, lütfen
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) - Yani siz zihinlere mayınlı derken suç
işliyorsunuz topluma karşı, gerginlik yaratıyorsunuz ve
Deniz Feneri olayına
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, böyle hakaret edemez.
MEHMET ÇİÇEK
(Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Efendim, konuyla ilgili konuşuyorum.
Deniz Fenerine
tanıdığınız ayrıcalığı, Kimse Yok
mu Derneğine tanıdığınız
ayrıcalığı bu kurumlara tanımıyorsunuz. Bu,
çelişkidir. Karanlıkları ve kirlilikleri temizlemek için
insanın yaftasına ak yazmak yetmez. Sizler birer birer dürüst insan
olabilirsiniz, samimi insan olabilirsiniz ama parti yönetimlerinizin
yaptığı yanlışlıklara göz göre göre göz
yumduğunuz için sizin de aklığınız giderek
tartışılır hâle gelir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve üçüncü
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen ve ibaresinin
madde metninden çıkarılarak veya ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte
olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve üçüncü
maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen makbuz karşılığı
ibaresinin madde metninden çıkarılarak belge
karşılığı ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve
teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde
anlam bütünlüğü sağlamak düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.28
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 99uncu Birleşimin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
385 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına çok az zaman
kalmıştır ve grupların mutabakatıyla, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 5 Haziran 2009 Cuma günü saat 11.00de toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.31