DÖNEM: 23 CİLT: 51 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
10uncu
Birleşim
22 Ekim 2009 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Uşak Milletvekili
Osman Coşkunoğlunun, çevre ve iklim değişikliği
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, hayvan hakları ve hayvanların
korunmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyanın, üniversitelerdeki araştırma
görevlilerinin durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması ile İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
İzmir ilinin çevre ve baraj sorunlarına ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın gündem
dışı konuşmasında belirttiği 5199
sayılı Hayvan Hakları Kanunuyla ilgili bir yasa teklifi
verdiğine ilişkin açıklaması
2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, 21/10/2009 Çarşamba günü
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Ermenistanla
yapılan protokolle ilgili gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, İzmir ilinin çevre ve baraj
sorunlarına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun, gündem dışı konuşmalara verdiği
cevaba ilişkin açıklaması
5.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun gündem dışı konuşmalara verdiği cevaba
ilişkin açıklaması
6.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun gündem dışı konuşmalara verdiği cevaba
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Mersin Milletvekili
İsa Gökün, konuşmasında kendisiyle ilgili bir
beyanının düzeltilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolararası Birlik, NATO Parlamenter Asamblesi, İslam
Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Akdeniz Parlamenter Asamblesi,
Asya Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grupları oluşturmak üzere, siyasi parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen asıl ve yedek üyelerin
isimlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/992)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2008 yılı harcamaları ile
Sayıştayın 2008 yılına ilişkin dış
denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen Komisyon tarafından
hazırlanan dış denetim raporlarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (5/29)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının
araştırılarak ailelerin korunması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/444)
2.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, kadın istihdamındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/445)
3.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 26 milletvekilinin, reel sektörün
kredilendirilmesindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/446)
VII.-
SÖYLEVLER
1.- Kazakistan
Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayevin, Genel Kurula hitaben
konuşması
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer almak üzere 21 Ekim 2009 tarih
ve 36589 sayılı Ülkemizdeki sayıları 9 milyonu bulan
emeklilerimizin içinde bulundukları sıkıntıların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
22/10/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/2,
10/198, 10/249 ve 10/408) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 22/10/2009 Perşembe
günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi
3.- Gündemdeki sıralama ile
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 3
Kasım 2009 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sadece madencilik sektörünün
sorunları ve yer altı kaynaklarımız ile ilgili Meclis
araştırması önergelerinin görüşülmesine ve bu
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstünün; 10.6.1983 Tarihli ve 2839 Sayılı
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Bayburt Milletvekilleri Ülkü Gökalp Güney ve Fetani
Battalın, Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/511, 2/448) (S. Sayısı: 420)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/706) (S. Sayısı: 407)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp
Güneyin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bayburt
Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, Mersin Milletvekili İsa Gökün,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, tutuklu yargılanan
bazı kişilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/8106)
2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Keşap ilçesine afet yardımı
yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/9224)
3.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Elâzığdaki bir
sulama projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9314)
4.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Uludağdaki bazı kamp alanlarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9315)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Barajı Projesine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/9316)
6.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, orman yangınlarına ve bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9317)
7.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, hidroelektrik santral
projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9318)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars Akyakadaki sulama kanallarının
DSİye devrine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9319)
9.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir dere yatağına duvar
yapımına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9320)
10.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Ilısu Barajı Projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9322)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van Gölündeki kirliliğe ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/9323)
12.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Kemer ilçesinin su kaynağında
işletme kurma talebine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/9324)
13.-
Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmezin, Gürleyik Çayı üzerindeki
HES projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9325)
14.-
Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmezin, belediyelerin atık
yönetimine ve yapılan araç-gereç yardımına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9326)
15.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, İstanbulda ek çöp sahası için
yapılan ağaç kesimine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9327)
16.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, madencilik faaliyetlerinin düzenlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9328)
17.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Marmara Adasında orman
yangınlarına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9329)
18.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Atatürk Barajındaki
kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9330)
19.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Başbakana yöneltilen yazılı
soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/9635)
20.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/9718)
21.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9731)
22.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/9732)
23.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Çin mallarının Türk ekonomisinde
yarattığı sorunlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Zafer Çağlayanın cevabı (7/9770)
24.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, Gürcistanın iki Türk
gemisine el koymasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Zafer
Çağlayanın cevabı (7/9771)
25.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, 23üncü Dönemde Genel Kurulda yapılan
denetim çalışmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/10236)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak üç oturum yaptı.
Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu, 10 Ekim 2009 tarihinde Zürihte imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında Diplomatik
İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol ve Türkiye Cumhuriyeti ile
Ermenistan Cumhuriyeti Arasında İlişkilerin Geliştirilmesine
Dair Protokol konusunda gündem dışı bir açıklamada bulundu;
İzmir Milletvekili Oktay Vural, Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaş, İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ,
Adana Milletvekili Ömer Çelik grupları adına, Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı şahsı adına, aynı konuda
görüşlerini belirttiler.
Rize Milletvekili
A. Mesut Yılmaz,
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi,
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan,
İzmir
Milletvekili Şenol Bal,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras,
İzmir Milletvekili
Canan Arıtman,
Mersin
Milletvekili Kadir Ural,
Samsun
Milletvekili Osman Çakır,
Bursa
Milletvekili H. Hamit Homriş,
Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem dışı
açıklamasına;
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, AK PARTİ Grubu adına
konuşan Adana Milletvekili Ömer Çelikin, Türkiye'nin geçmişini ilzam
edecek, geleceğini de risk altına sokacak, itham edecek beyanlarda
bulunduğuna; düzeltilmesi gerektiğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Adana
Milletvekili Ömer Çelik, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
partisine ve şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma
yaptı.
Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu, gündem dışı
açıklamasından sonra yapılan konuşma ve açıklamalara
cevap verdi.
Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, Antalya ili Kumluca ilçesi
sınırları içinde 14 Ekim Çarşamba günü meydana gelen sel
felaketine ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi.
Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız, Türkiyede kan davaları ve
sosyal sonuçlarına,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, konut edindirme yardımı ödemelerine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 milletvekilinin, üniversite
öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak
ailelerin korunması için (10/441),
Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, genetiği
değiştirilmiş organizmalı ürünler konusunun
araştırılarak (10/442),
Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, demokratik hukuk devletini
tehdit eden gelişmelerin araştırılarak (10/443),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gülün resmî davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Kazakistan
Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayevin 22/10/2009 Perşembe günkü
birleşimde Genel Kurula hitaben bir konuşma yapma isteği kabul
edildi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci
sırasında bulunan (6/568),
30uncu (6/821),
39uncu (6/850),
40ıncı (6/852),
41inci (6/853),
45inci (6/861),
46ncı (6/862),
47nci (6/863),
54üncü (6/879),
69uncu (6/902),
70inci (6/905),
71inci (6/906),
72nci (6/907),
73üncü (6/908),
74üncü (6/909),
77nci (6/915),
80inci (6/920),
81inci (6/921),
83üncü (6/924),
86ncı (6/929),
88inci (6/940),
93üncü (6/946),
95inci (6/953),
403üncü (6/1396),
Esas
numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi; soru sahiplerinden Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Karaman Milletvekili Hasan Çalış,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan
da cevaplara karşı görüşlerini açıkladı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
(1/499) (S. Sayısı: 321) görüşmelerine devam olunarak birinci
bölümün 24üncü maddesine kadar kabul edildi.
Adalet
Bakanı Sadullah Ergin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
22 Ekim 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 19.58de son verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Fatih
METİN Harun
TÜFEKCİ
Bolu Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 13
II.- GELEN KÂĞITLAR
22 Ekim 2009 Perşembe
Teklifler
1.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve Denizli Milletvekili Hasan Erçelebinin; Tarım
Kanununun Değiştirilerek Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu
Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/513) (Plan ve Bütçe ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.10.2009)
2.-
Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrakın; 6136
Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/514) (Adalet ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.10.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve Denizli Milletvekili Hasan Erçelebinin; Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılarak Tarımsal
Üretimde Kullanılan Elektriğin Düşük Fiyattan
Satılmasına Dair Kanun Teklifi (2/515) (Tarım, Orman ve
Köyişleri; Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.10.2009)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 23 Milletvekilinin; 29/08/1977
Tarihli 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/516)
(İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.10.2009)
5.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/517) (Adalet ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2009)
Tezkereler
1.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk,
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici, Hakkari Milletvekili Hamit Geylani, Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ile Batman Milletvekilleri Bengi
Yıldız ve Ayla Akat Atanın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/988) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.10.2009)
2.- Konya
Milletvekili Hüsnü Tunanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/989) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2009)
3.- Mardin
Milletvekili Emine Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/990) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2009)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/991) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2009)
Rapor
1.- Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstünün; 10.6.1983 Tarihli ve 2839 Sayılı
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Bayburt Milletvekilleri Ülkü Gökalp Güney ve Fetani
Battalın; Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/511, 2/448) (S.
Sayısı:420) (Dağıtma tarihi: 22.10.2009) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir okulun sosyal tesis ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1550)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, taşımalı eğitim
yapılan okullardaki bazı ihtiyaçlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1551) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/10/2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir köy yolunun asfaltlanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1552)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Zile-Artova yolunun
iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1553) (Başkanlığa geliş tarihi:
01/10/2009)
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, hasta muayene katkı
paylarının harcanmasına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1554) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/10/2009)
6.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Anadolu Ajansının TMO ile ilgili
bir haberine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1555)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
7.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Anadolu Ajansının TMO ile ilgili
bir haberine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1556) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/10/2009)
8.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, açılımın kapsamına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1557)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, bulgur üreticilerinin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1558) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/10/2009)
10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, elektrik zammına ve dar gelirlilerin
durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1559)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, ihracattaki düşüşe
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) sözlü soru
önergesi (6/1560) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
12.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, yoksul ailelerin desteklenmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1561)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Ankaradaki sauna ve masaj salonlarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1562)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, GAPnın gelir ve giderlerine
ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) sözlü soru önergesi
(6/1563) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat Havaalanının durumuna
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1564)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, ABD ziyaretindeki bazı görüşmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10027)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, kırtasiye ürünlerinin denetimine ve okul
servis araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10028) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, EPDKnın kiraladığı binalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10029)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
4.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bazı TMO
yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10030) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
5.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, kayıp çocuklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10031)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
6.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, üniversite mezunlarının iş
bulabilmesi konusundaki konuşmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10032) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
7.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, Licedeki bir
patlama olayıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10033) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
8.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, KEY ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10034)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
9.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, KEY ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10035)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
10.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, yabancı bir artistin
açılımı desteklediği yönündeki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10036)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, ADSL hizmeti ücretlerine ve sabit hat
zorunluluğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10037) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
12.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, bazı belediyelerin sosyal denge
tazminatı ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10038) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
13.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, E-Devlet uygulamalarında
kullanılan internet tarayıcılarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10039)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
14.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, kayıp çocuklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10040)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
15.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, TOKİ ve Sağlık
Bakanlığı arasındaki bir protokole ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10041)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
16.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, TMSFye devredilen bir medya grubundaki personel
hareketlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10042) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
17.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, iç borçlanma sistemindeki sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10043)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
18.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Kamu Görevlileri Etik Kuruluna yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10044) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
19.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir derneğin kamu yararına
çalışma statüsüne ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10045) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
20.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, intihar veya
kaza sonucu olduğu belirtilen asker ölümlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10046)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
21.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10047) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
22.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, baroların görevlendirdiği
müdafi ve vekillere yapılan ödemelere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10048) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
23.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Deniz Feneri
Davasındaki adli yardım taleplerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10049)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
24.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Iğdırda
yapılan bir operasyona ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10050) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/10/2009)
25.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10051)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
26.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, iştirakçilerin SGKya olan
borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10052) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06/10/2009)
27.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10053) (Başkanlığa geliş tarihi:
01/10/2009)
28.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Hamzadere ve Çakmak barajlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10054) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
29.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, bir gölet ve
havzanın sürdürülebilir korunmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10055)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
30.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir gölet yapımına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10056)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
31.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Gördes Barajı isale
hattına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10057) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
32.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Beydağ Barajı sulama
hattına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10058) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
33.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Gediz, Bakırçay ve Küçük
Menderes havzalarının ıslahına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10059)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
34.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, bir orman alanındaki kışlık
traş kesimine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10060) (Başkanlığa geliş tarihi:
06/10/2009)
35.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/10061) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, TRTde yayınlanacak bir programın
bütçesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/10062) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
37.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10063) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
38.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, KEY ödemelerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/10064) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
39.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/10065) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
40.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, cami önlerine araç park edilmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/10066) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
41.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, takasa konu edilen iki araziye ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/10067)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
42.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/10068) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
43.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirnedeki yükseköğretim
öğrencilerinin barınma sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/10069)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
44.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirde öğrenci yurdu
yapımına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/10070) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
45.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/10071) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
46.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, kayıp çocuklara ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/10072) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
47.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bazı KİTlerde yöneticilerin
kayırmacılık yaparak personel aldığı
iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10073) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
48.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10074) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
49.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, nükleer santral ihalesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10075) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
50.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, enerji hatlarına
ve yer altı kaynaklarını arama ve işletme izinlerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10076) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
51.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, BOTAŞın borç ve alacaklarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10077) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
52.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Rusya ve İran ile yapılan doğalgaz
anlaşmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10078) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/10/2009)
53.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Tuzladaki bazı kaçak
yapılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10079) (Başkanlığa geliş tarihi:
01/10/2009)
54.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10080) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
55.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, polisin bir şahsa
şiddet uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10081) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/10/2009)
56.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, belediyelerin memurlara
yaptığı bazı ödemelerden dolayı zimmet
çıkarılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10082) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
57.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Siirtte yaşanan bir olaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10083)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
58.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, kayıp çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10084) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
59.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Deniz Feneri
Davasında adı geçen bir şahsın ortak olduğu
şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10085)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
60.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirnedeki köy yollarının
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10086) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/10/2009)
61.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Polis Meslek Yüksekokulları
giriş sınavının iptaline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10087)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
62.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Polis Meslek Yüksekokulları
giriş sınavının iptaline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10088)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
63.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursada öğrenci pasolarının vize
işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10089) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/10/2009)
64.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, köye dönüş projesinden yararlananlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10090) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
65.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, terör zararlarının tazminine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10091) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
66.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Edirnekapı Şehitliğinde basın
açıklaması yapılmasının yasaklanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10092) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
67.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Gençlik Parkının
yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10093) (Başkanlığa geliş tarihi:
06/10/2009)
68.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Manisada bir düğüne yapılan
polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10094) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/10/2009)
69.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10095) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
70.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Yenişehirdeki tarihi bir cami ve
hamamın tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10096)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
71.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10097) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
72.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, tedavi katılım
paylarının artırılmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10098)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
73.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, düzenli vergi veren mükelleflerle ilgili
konuşmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10099) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
74.-İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, vergi borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
75.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kayıt dışı ekonomiyle
mücadeleye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10101) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
76.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10102) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
77.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirnedeki öğretmen
açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10103) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
78.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Çelikhandaki bazı
okullardaki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
79.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, bazı eğitim materyallerindeki
hatalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10105) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
80.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, alfabeye yeni harflerin
ekleneceği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10106) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
81.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, iptal edilen Polis Meslek Yüksekokulları
giriş sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10107) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
82.-Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Mersin Üniversitesinin işgal
ettiği iddia edilen bir binaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10108)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
83.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, ilköğretim ders kitaplarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10109) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
84.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir ilçe milli eğitim şube müdürü
hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10110) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/10/2009)
85.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Polis Meslek Yüksekokulları
giriş sınavının iptaline ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10111)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
86.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bir okul müdürü hakkındaki
iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10112) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2009)
87.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirnedeki okulların personel
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10113) (Başkanlığa geliş tarihi:
06/10/2009)
88.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat Devlet Hastanesindeki uzman
doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10114) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
89.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10115) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
90.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Şişli
Etfal Hastanesinde bir virüsün yayıldığı haberlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10116) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
91.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirde yapılacak
sağlık kuruluşlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10117)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
92.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında görevli personele
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10118) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
93.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, damızlık hayvanların
kasaplık et olarak kesimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10119)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
94.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, üzüm üreticilerinin desteklenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10120) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
95.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, gübre fiyatlarındaki
artışın çiftçiye etkisine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10121)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
96.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10122) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
97.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Yenişehir-İnegöl yolunun trafiğe
açılmayan kısmına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10123)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
98.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir-İstanbul ve
İzmir-Ankara otoyol projelerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10124)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
99.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir çevre yolunun
uzatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10125) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
100.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirde yapılan
viyadüklere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10126) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/10/2009)
101.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Alsancak Limanı
özelleştirme sürecine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10127) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
102.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir-Ankara demiryolu
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10128) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/10/2009)
103.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirde Çandarlı ve
Kruvaziyer limanları ile tersane yapımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10129)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/10/2009)
104.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Cihanbeyli ilçesi girişindeki
kavşağa ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10130) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/10/2009)
105.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, bir köprü ve yol yapımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10131) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/10/2009)
106.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10132) (Başkanlığa geliş tarihi:
01/10/2009)
107.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10133) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
108.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer
Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/10134)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
109.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/10135) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
110.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/10136) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
111.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Egemen
Bağış) yazılı soru önergesi (7/10137)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
112.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/10138) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
113.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi
(7/10139) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/10/2009)
114.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10140) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/10/2009)
115.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kamu kurumlarının
basılı yayınlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10142) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
116.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bilimsel ilerlemenin sağlanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10143)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
117.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, krizin etkilerinin azaltılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10144)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
118.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, KEY ödemelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10145) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/10/2009)
119.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bir emekli
orgeneralin bazı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10146) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
120.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, uyuşturucuyla mücadeleye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
121.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, işsizliğin
azaltılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10148) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
122.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
bazı göstericilere yapılan müdahalelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10149) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
123.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, diplomatik pasaporta
vize uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10152) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
124.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, banka şubesi
bulunmayan ilçelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10153) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
125.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, 1996da Ağrıda meydana gelen
bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10154) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
126.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Eskişehir Yazılım Üssü Projesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10155) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
127.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Polis Meslek Yüksekokulları giriş
sınavının iptaline ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10156) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
128.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bazı personele uygulanan yol
parasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10157) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
129.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Ergenekon Davasında görev alanların bir
yemekte bir araya gelmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10158) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
130.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Ergenekon Davasındaki hakim ve savcılar
ile polislerin birbirleriyle ilişkilerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10159)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
131.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Ekinözünün adliye
teşkilatı ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10160) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
132.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Balıkesirdeki
sel felaketine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10161) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/10/2009)
133.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Sarıkamışta orman içi yol
yapımına ve orman hastalıklarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10162)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
134.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Meke Gölünün korunmasına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10163)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
135.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir Körfeziyle ilgili
projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10164) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
136.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bölgesel kalkınma
çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10165) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
137.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
kalkındırılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/10166) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
138.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu ve Güney Doğu Anadoludaki
illerin geliştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/10167) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
139.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, kredi kartı borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/10168) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/10/2009)
140.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, sosyo-ekonomik olarak geri kalmış
illerin desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/10169)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
141.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, gelir dağılımındaki
dengesizliklere ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/10170) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
142.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerin yurtiçi hasıladaki
paylarına ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/10171) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
143.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerin milli hasılaya
katkılarına ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/10172) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
144.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, elektrik zammına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10173)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
145.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın,
kamulaştırmalardan etkilenen bir köye ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10174)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
146.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, 1996 yılında Ağrıda
meydana gelen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10175) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
147.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, polisin bir kişiye
şiddet uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10176) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
148.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Gevaş ilçesindeki bazı uygulamalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10177) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
149.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki yolların bakım
ve onarımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10178) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
150.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir caddedeki trafik güvenliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10179) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
151.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, okul polisi
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10180) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
152.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Yozgat-Yerköyde bazı alanların
işgal edildiği iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10181)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
153.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, polisin bir kişiye şiddet
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10182) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
154.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, polislerin
karıştıkları iddia edilen bazı olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10183)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
155.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada bazı kamu görevlilerine baskı
yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10184)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
156.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, kaçırılan ve kaybolan
çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10185) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
157.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantep Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun bir üyesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10186)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
158.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Ege Medeniyetler Müzesi Projesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10187) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
159.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirin
tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10188) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
160.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirin kongre merkezi
ihtiyacına ve bir tatil köyüne ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10189)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
161.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir sit alanındaki
yapılaşma ihtiyacına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10190)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
162.-Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, sel mağduru vergi mükelleflerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10191)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
163.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Gelir İdaresi
Başkanlığı personelinin açtığı idari
davalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10192) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
164.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, tedavi katılım payı
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10193) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
165.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, sigara yasağı nedeniyle
işletmelerin yaşadığı sıkıntılara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10194)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
166.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, çiftçilerin elektrik borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10195)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
167.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, tedavi katılım payı
zammına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10196) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
168.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Muştaki öğretmen
istihdamına ve okulların durumuna ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10197)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
169.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerde eğitime açılamayan
okullar ile sınıf mevcutları ve öğretmen
açıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10198) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
170.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, zorunlu özürlü istihdamının
denetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10199) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
171.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kalabalık sınıflara ve
öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10200)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
172.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, engellilerin eğitimine yönelik
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10201) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
173.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, eğitim yatırımlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10202) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
174.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, eğitimdeki bazı sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10203) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
175.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, zorunlu eğitime katılamayan
çocuklara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10204) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
176.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, öğretmen maaşlarına ve
öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10205) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
177.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, okullardaki kalabalık sınıf
mevcudiyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10206) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/10/2009)
178.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Mutta Anadolu Öğretmen Lisesi
açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10207) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
179.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, eğitimle ilgili
bazı verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10208) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
180.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Okul Servis Araçları
Hizmet Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10209)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
181.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Barbaros Hayrettin Paşa
Denizcilik Meslek Lisesinin kapatılmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10210)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
182.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki eğitim yöneticilerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10211) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
183.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karstaki okulların
yetersizliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10212) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
184.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Polis Meslek Yüksekokulları giriş
sınavının iptaline ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10213)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
185.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karsta Sağlık Merkez Müdürlüğü
kurulmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10214) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/10/2009)
186.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki sağlık
hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10215) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/10/2009)
187.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, AMATEMlerin kapasitesine ve oda
paylaşımına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10216) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
188.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, Demirci Devlet Hastanesinin yetersizliğine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10217) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
189.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, sigara yasağının
işletmelere etkisine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10218) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
190.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, bir hastanenin ikiye
ayrılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10219) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
191.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı insanların böbreklerini
sattığına yönelik haberlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10220)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
192.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Pazarcıktaki
sağlık altyapısına ve personel eksikliklerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10221)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/10/2009)
193.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki işsizliğin
önlenmesine yönelik projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10222)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
194.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerde tarım ve
hayvancılık sektörünün güçlendirilmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10223)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
195.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, hayvancılıktaki kayıt sistemine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10224) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
196.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, bir fabrikaya personel
alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10225) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
197.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, bir ihaleye ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10226)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
198.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, bazı yabancı şirketlerle
ilgili iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10227) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
199.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, tarım politikasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10228) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
200.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, marka tescillerine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10229)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
201.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, baz istasyonlarının denetimine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10230) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
202.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerde
çalıştırılması gereken engelli personele ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/10231) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
203.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Afet İşleri Genel
Müdürlüğünün faaliyet raporuna ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/10232)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/10/2009)
204.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kamu sektöründe ücret adaletsizliklerinin
giderilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10233) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
205.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, futbol maçlarındaki olayların
önlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/10234) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/10/2009)
206.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, AB üyelik sürecinde yapılması
gerekenlere ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış)
yazılı soru önergesi (7/10235) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/10/2009)
207.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, 23 üncü Dönemde Genel Kurulda yapılan
denetim çalışmalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/10236) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/10/2009)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, Batman-Gercüşteki linyit
kaynaklarının işletilmesine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 22.10.2009 tarihinde
geri almıştır (7/9372)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, Alevilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/444)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.06.2009)
2.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, kadın istihdamındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/445)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.06.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak ve 26 Milletvekilinin, reel sektörün
kredilendirilmesindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/446) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.06.2009)
22 Ekim 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz çevre ve iklim
değişikliği sorunları hakkında söz isteyen Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Coşkunoğlu.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlunun, çevre ve iklim değişikliği
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, dünyamızın önündeki en
ciddi tehlikelerden birisi olarak aslında gündemimizi meşgul etmesi
gereken iklim değişikliğiyle ilgili gündem dışı
söz aldım.
Aslında, sözü kendim için de değil,
çocuklarımız ve torunlarımız için aldım, onlara
yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğunun gereği olarak
söz aldım. Çünkü yaşanamaz bir dünya tehlikesi var ve çok güncel bir
tehlike olarak önümüzde duruyor çünkü kendini hiç hissettirmeden bizi bir
yandan güneşin zararlı ışınlarından koruyan, bir
yandan da nefes aldığımız havayı bize sağlayan
atmosferimizi çok tahrip ettik endüstrileşme sürecinde.
Başta petrol ve kömür kaynaklı fosil
yakıtlarından kaynaklanan karbondioksit olmak üzere altı tür
sera gazı atmosferimizde alarm verecek boyutlarda birikmiş durumda.
Bu bir -sera gazı- sera etkisi yaratır. Sera etkisi nedir? Sera
etkisi, dünyamıza güneşten gelen ışınların bir
kısmı aslında yansır ve geri çıkar atmosferden fakat
eğer atmosferi bu yoğunlukta sera gazı ile doldurursak o
yansıyıp çıkan ışınlar da hapsolur, kalır ve
bu ne gibi bir sonuç yaratır? Bu, dünyamızın giderek
ısısının artmasına neden olur, böylece kuraklık
olur, denizlerin ısınması sonucu bozulan doğal denge
nedeniyle kasırga gibi afetler olur, buzulların erimesiyle yükselen
denizler şehirleri hatta ülkeleri yutar, yok eder, milyonlar göç etmek zorunda
kalır, hatta savaşlar çıkabilir.
Belki, değerli milletvekilleri, içinizde Biz gelecek
yılın bütçe açığı derdiyle meşgulüz. Yıllar
sonrası ortaya çıkabilecek iklim değişikliği konusunu
mu dert edeceğiz diye düşünenler olabilir. Bu düşüncenin üç
nedenle yanlış olduğunu vurgulamak isterim: Birincisi,
gezegenimizin yaşanamayacak hâle gelmesini gündemimize almak demek
diğer ivedi konuları gündemden çıkarmak demek değildir.
İkincisi, dünyamız ısındıktan, iklim
değişikliğinin geri dönülemez noktasına geldikten sonra
konuyu ele almak için çok geç kalmış olacağız.
Dolayısıyla, sorun yarının sorunudur ama konu bugünün
konusudur. Üçüncüsü ve çok önemlisi biz, Türkiye olarak on yedinci büyük
ekonomi olmakla övünüyoruz. Bölgemizin yani Kafkasların, Orta Doğunun
ve Balkanların en güçlü ülkesi olmakla övünüyoruz. Peki, bu gücü
dünyamızın yaşanamaz hâle gelmesini önlemek için
kullanmamız gerekmez mi? Atmosfere en çok sera gazı salanlara
karşı bu gücümüzü kullanamazsak mahallesinde çoluk çocuk
karşısında hava basan iri yarı ama içi kof bir
şişmandan farkımız ne olur bu büyüklükle? Bu gücü
kullanmalıyız, uluslararası platformlarda kullanabilmeliyiz ama
diğer ülkelere baskı yapabilmemiz için önce kendi evimizi
temizlememiz gerekir.
Değerli milletvekilleri, 5 Şubat 2009 tarihinde Kyoto
Anlaşmasını imzaladık. Hepimiz, muhalefet ve iktidar, bu
anlaşmanın onaylanması üzerinde görüş birliğine
vardık. Şimdi bir görüş birliğine daha varmamız
gerekir. Aralık ayında Kopenhagda bir toplantı yer alacak.
İşte bu toplantıda Kyoto sonrası yükümlülüklerimizin, bizim
ve dünyadaki diğer ülkelerin yükümlülüklerinin ne olması
gerektiği üzerine görüşmeler yapılacak. Bu görüşmelere
güçlü gitmek zorundayız değerli milletvekilleri.
İmzaladığımız Kyoto Protokolü sonrasındaki bu
görüşmelere güçlü girebilmek için önce evimizde ne olduğuna
bakmalıyız.
Yenilenebilir enerji konusunda gelen, Sayın Soner Aksoy ve
arkadaşlarının hazırladığı kanun teklifinin,
haziran ayında, Hükûmet burada görüşülmesini önlemiştir.
Maalesef Hükûmetimiz Türkiyeyi Güneş ışıldar,
pırıldar, rüzgâr eser, jeotermal kaynaklarımız fokurdar ama
Türkiye bakar. durumuna düşürmüştür. Oysa birçok ülke, örneğin
Kore, yapacağı iklim dostu yatırımlarla ülkesinde 1 milyona
yaklaşan istihdam sağlamak için vizyoner politikalar
geliştiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Küçük düşünmeyelim, büyük bir ülke diye övünürken.
Dünyamızın atmosferine sera gazı
salımının yüzde 40 azaltılması gerektiği birkaç
hafta önce uluslararası kuruluşlarca açıklandı. Bunu
Kopenhagdaki toplantıda güçlü bir şekilde bastırabilmemiz için
kendi önümüzdeki bütçe görüşmelerinde bu konunun önemini tekrar
vurgulamamız gerekir.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerinden önce, bu
cumartesi günü -29 Ekim Cumartesi günü- dünyada dört bine yakın eylem
düzenleniyor. Bunlardan bir tanesi de burada, Meclis Parkımızda
olacak. Bu eyleme kimi milletvekili arkadaşlarımla birlikte ben de
katılacağım. Oraya gelen halkımızla birlikte iklim
için gerçek bir adım atılmasını ve gündemimize
yerleştirilmesini talep edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
İnsanımızın, çocuklarımızın ve
torunlarımızın geleceği için, ülkemizin ve gezegenimizin
geleceği için daha güçlü adımların atılmasını
isteyeceğiz.
Değerli milletvekilleri, sizleri bu etkinliğe
katılmaya davet ediyorum. Güçlü Türkiye'nin Büyük Millet Meclisi
üyelerini, sizleri evrensel önemi olan bu etkinliğe davet ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. 29 Ekim Cumartesi günü 13.00te Meclis Parkında
buluşmak üzere iyi günler diliyorum.
Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Coşkunoğlu.
Gündem dışı ikinci söz hayvan hakları ve
hayvanların korunmasıyla ilgili söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan
Akçaya aittir.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, hayvan hakları ve hayvanların korunmasına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayvan hakları ve hayvanların korunması
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum.
Canlılar dünyası insan, bitki ve hayvanlardan
oluşmaktadır. Bütün canlıların yaşama ve doğal
denge içinde var olma hakları bulunmaktadır. Ayrıca her
canlı yaşam içinde kendine göre bir sorumluluğu da yerine
getirmektedir.
Hayvanlar da çeşitli duyu ve hareket yetenekleri olan
binlerce türden oluşan varlıklardır. Bir şehir sadece
insanlardan ve insan eliyle yapılan binalardan, sokaklardan ve tesislerden
oluşmaz, hayvanlar da bu dünyanın ve bir şehrin fertleridir,
hatta hemşehrileridir. Hayvanlar da tıpkı insanlar gibi
acıkmakta, üşümekte, susamakta, hastalanmakta, sevinmekte, üzülmekte
ve oyun oynamaktadır. Hayvan da insan gibi
yaratılmıştır ve her canlının temel hakkı
olan yaşama hakkına sahiptir. Yaradılanı severiz
Yaradandan ötürü. anlayışıyla asırlardır sevgi ve
saygının yeşerdiği bu topraklar hayvanlara duyulan sevgi ve
saygının güzel örnekleriyle doludur. Kartal, kurt, geyik ve koç gibi
hayvanlar Türk boylarının simgesi olmuş, atalarımız
ölen atları için ağıtlar yakmış; mezar
taşları, kitabeler yaptırmışlar; kayalara resimlerini,
kilimlere motiflerini işlemişlerdir.
Yine atalarımız, hayvanları korumak için Hayvani
Hayriye Ocağını kurmuşlar; şehirlerin
sokaklarına, meydanlarına hayvanların su içmesi ve yemek yemesi
için yalaklar yapmışlardır. Kediler için yapılmış
binalar; leylek, kuş ve kedi hastaneleri; kuş evleri, kuş
sarayları, hayvanlar yararına oluşturulan vakıflar,
hayvanların beslenmesi için bırakılan miraslar, hayvanlara
yapılan merhametsiz ve ıstırap çektiren davranışlara
uygulanan cezalar güzel ve gurur verici örneklerdir.
Değerli milletvekilleri, günümüzde hayvanların
yaşama hakkına, korunmalarına ve bakımına gereken
önemin verildiğini maalesef söyleyemeyiz. Ülkemizde hayvanların
başıboş doğmalarına izin vardır ancak
yaşamalarına izin yoktur. Ağzı var dili yok, bu çaresiz ve
bakıma muhtaç hayvanlara yapılan kötü muamele, eziyet, işkence
ve öldürmeler vahşet boyutuna ulaşmaktadır. Hayvanlar
dövüştürülmekte, birbirlerine parçalattırılmakta,
taşlanmakta, dövülmekte, yakılmakta, bıçaklanmakta, aç ve susuz
bırakılmakta, akla gelen gelmeyen her türlü eziyet
yapılmaktadır. Vahşet boyutundaki bu olaylara sessiz kalmak suça
ortak olmaktır. Vicdanlarımız ve yüce Meclis buna
kayıtsız kalamaz.
2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı
Hayvanları Koruma Kanunu, toplumda hayvanlara uygulanan şiddet
nedeniyle kamu vicdanını rahatlatacak caydırıcı
cezalar vermekten uzaktır. İyi niyetle hazırlanan bu Yasa,
hayvan hakları ve korunması konusunda yetersizdir. Öncelikle kanunun
adı Hayvan Haklarını Koruma Kanunu şeklinde
değiştirilmeli, hayvanların yaşama hakkı yasada
tanımlanmalıdır. Hak, hukuk düzeni tarafından korunan
menfaat demektir. Burada savunulan hak, insanların sahip olduğu hak
ve fiil ehliyeti veya hayvanseverlerin hakkı değil, bizatihi ve
münhasıran hayvanların hakkıdır. Hayvanlar, bir eşya
yada mal değildir. Mevcut yasa, Kabahatler Kanunu kapsamında yer
aldığından caydırıcılığı yoktur. Bu
yüzden hayvan hakları ihlalleri bir çığ gibi büyüyerek devam
etmektedir.
Hakların güvence altına alınması,
Hayvanları Koruma Kanununun Kabahatler Kanunu kapsamının
yanı sıra Türk Ceza Kanunu kapsamına da alınmasıyla
mümkündür. Toplu hayvan itlaflarının engellenmesi için 3285
sayılı Kanun hayvanların yaşam hakkını koruyacak
şekilde yeniden düzenlenmelidir. Ev ve süs hayvanlarının yurt
dışından çıkışı ve yurda girişi bir
süre yasaklanmalı veya sınırlandırılmalıdır.
Mevcut Kanunda sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımı
yapılmaktadır. Bu durum Yasanın bir zaafı, hatta bir
ayıbıdır. Yasa, hayvanlara mal olarak bakmaktadır. Hayvan
barınakları ve bakımevleri acilen ıslah edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Barınaklar, genellikle
hayvanların üst üste istif edildiği, sağlam hayvanların
dahi yaşam boyu hapsedildikleri, gerekli maddi ödeneklerin
ayrılmadığı, hayvanların aç ve susuz
bırakıldığı, gönüllülerin içeriye
alınmadığı ölüm kamplarına dönüşmektedir. Hayvan
hakları ve korunmasıyla ilgili tek yetkili bakanlığın
Çevre Bakanlığı olması bir ihtiyaçtır.
Lütfen, bir an için dünyaya onların gözüyle bakmaya
çalışalım. Onlarda bir bebeğin çaresizliğini
taşıyan bakışlarını görelim, imdat
çığlıklarını işitelim. Onların yaşam
haklarına saygı duyduğumuzu, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
devlet olarak bu çaresiz ve muhtaç varlıkların hukukuna sahip
çıktığımızı gösterelim.
Değerli milletvekilleri, hayvan sevgisinin insan sevgisiyle,
hayvan haklarının insan haklarıyla doğrudan veya
dolaylı ilgisi vardır. Hayvanları sevmeyen, onların
yaşama hakkına saygı duymayan birisinin insan haklarına
saygı ve özen göstereceğine inanmak zordur.
Konuşmama son verirken muhterem heyetinize
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, yerimden söz
istiyorum katkı sağlamak için.
BAŞKAN Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Necati
Özensoyun, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın gündem dışı
konuşmasında belirttiği 5199 sayılı Hayvan
Hakları Kanunuyla ilgili bir yasa teklifi verdiğine ilişkin
açıklaması
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Akçay önemli bir konuyu gündeme getirdi. Bu,
Türkiyenin kanayan yaralarından bir tanesi diye düşünüyorum.
5199 sayılı Hayvan Hakları Kanununda birtakım
eksikliklerin olduğunu düşünerek ben de bir yasa teklifi
hazırladım, bunu Meclise bugünlerde sunacağım. Burada
Sayın Akçayın belirttiği bütün konuları da içine alan,
gerçekten toplumda bu konuları rahatlatacak ve hayvan haklarıyla
ilgili 5199daki eksiklikleri de tamamlayacak bir yasayı da Meclisten
geçirmekle zannediyorum bunu da, bir konuyu da halletmiş
olacağız. İktidar mensuplarının da bu konuda
desteklerinin olmasını şimdiden temenni ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, siz de bu konuda mı
görüş bildireceksiniz?
MURAT ÖZKAN (Giresun) Dün konuşulan bir hususla ilgili söz
almak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
2.- Giresun Milletvekili Murat
Özkanın, 21/10/2009 Çarşamba günü Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Ermenistanla yapılan protokolle
ilgili gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
Konu bugünü değil dünü ilgilendiren bir husustu ama dün söz
alamadım, açıklanması gerektiğini hissettiğim için
konuşma talebinde bulundum.
Efendim, şimdi, dün Ermenistanla yapılan protokolle
ilgili bir açıklama yaptı Sayın Dışişleri
Bakanımız. Tabii, burada unuttuğumuz ya da gözümüzden kaçan bir
şey var: Şimdi, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan,
malumunuz Dağlık Karabağ ve Hocalı katliamları
yapılırken bu bölgede askerî komutanlık yapıyordu, Ermeni
kuvvetlerinin komutanlığını yapıyordu.
Bu şahıs, 2000 yılında İngiliz gazeteci,
araştırmacı yazar -şu kitabını gösterdiğim-
Thomas de Waale bir açıklamada bulunuyor, röportajda bulunuyor. Kendisi
aynen şunları söylüyor, naklediyorum: Hocalı katliamından
önce Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı
sanıyorlardı. Ermenilerin sivil topluma karşı el
kaldıramayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu
kırmayı başardık ve olay işte bu. Aynı zamanda o
olayda Azerileri bizden korkutmak için Hocalıda bu katliam
yapılmıştır. diye kitapta kendisi ifade ediyor ve bizzat
bu katliamı yönetiyor.
Bu kişinin bu ifadesiyle aslında şu anda Lahey
Adalet Divanına bir savaş suçlusu olarak gitmesi gerekirken ve
konuyla ilgili olarak da Sayın Abdullah Gül Beyin 93 yılında
vermiş olduğu gensorudaki hassasiyeti ortadayken, ki zannediyorum
Sayın Abdullah Gül Bey, Cumhurbaşkanımız bu olaydan
habersiz -bu kitap New York Üniversitesi yayınları arasında
çıkmıştır- bu kitaptan habersiz, bu ifadelerden, bu
itiraflardan habersiz bir savaş suçlusuyla el sıkışmak, karşı
karşıya gelmek ve cumhurbaşkanı seviyesinde
karşılamak durumunda bırakılmıştır
Sayın Cumhurbaşkanımız.
Dışişlerinin bunu uyarması lazım. Bu
konunun uluslararası platformda tekrar tekrar gündeme gelmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanımızın 93 yılında gensoru
önergesindeki kendi ifadelerini ve konuşmalarını bildiğim
için hassasiyetini biliyorum. Bilmiş olsaydı -bu hassasiyeti-
Sarkisyana gereken muameleyi yapacaktı. Buradan bu kişiye AKP
Hükûmetinin Ariel Şarona, Karadzice gösterilen şekilde bir
davranış beklediğimi
Binlerce kişinin öldürüldüğü,
çocukların gözlerinin oyulduğunu, Azerileri korkutmak için
yaptığını söyleyen bir adamı devlet başkanı
olarak tanımanın ezikliği ve utancı içindeyim.
Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Gündem dışı 2 konuşmacıya da Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu Hükûmet adına cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın Eroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
1.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlunun, çevre ve iklim değişikliği
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
hayvan hakları ve hayvanların korunmasına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (Devam)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim.
Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu
tarafından yapılan gündem dışı konuşmaya
ilişkin ben de müsaadenizle kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum.
Efendim, özellikle, tabii, küresel ısınma ve iklim
değişikliği gerçekten dünyada görüşülmekte olan en önemli
gündem maddelerinden birisi. Esasen biz de Hükûmet olarak yıllardan beri
bu konuya büyük bir önem veriyoruz. Esasen, bilindiği üzere Çevre
Kanununa istinaden pek çok yönetmelik çıkarıldı. Şu ana
kadar, 2003 yılına kadar toplam 32 düzenleme yürürlükteyken,
yaptığımız çalışmalarla özellikle çevre konusunda
2008 yılı sonunda yönetmelikleri 110a çıkardık, gerçekten
çok önemli.
Ayrıca, tabii ki çevreyi korumak hepimizin boynunun borcudur.
Bu çerçevede ilk defa bütün çevre konularıyla alakalı bir eylem
planı hazırladık. Misal olarak, katı atıklar gerçekten
ülkemizde çok önemli, pek çok yerde vahşi şekilde depolanıyor.
Dolayısıyla 2012 yılı sonuna kadar beş yıllık
bir Katı Atık Bertaraf Eylem Planı hazırladık. Buna
göre, gerçekten önemli adımlar atıldı. Hatta birlik
kurmaları hâlinde -Bakanlığımızın görevi
olmamasına rağmen- biz onlara maddi katkıda da bulunuyoruz.
Hatta ormandan gerekirse katı atık bertaraf tesisleri için yer dahi
tahsis ediyoruz, her türlü desteği veriyoruz.
Nitekim, bakın, 2003 yılına kadar 15 tane düzenli
depolama tesisi varken 150 belediyede,
şu anda 2008 yılı sonu itibarıyla 34 tesiste 450
belediyenin katı atıkları yaklaşık 30 milyon nüfusun
çöpleri düzenli şekilde toplanarak bertaraf edilmekte. Ancak bu yeterli
değil, bizim 2012 yılı sonuna kadar bu katı atık
bertaraf tesislerinde hizmet verilen nüfusu, en azından şehirlerde
yaşayan vatandaşlarımızın katı
atıklarını toplayacak şekilde yaklaşık 59 milyona
çıkarmayı düşünüyoruz.
Keza, bakın, sadece katı atık konusunda değil
hava kirlenmesi konusunda da ciddi adımlar atılmıştır.
Esasen pek çok şehrimize -biliyorsunuz- doğal gaz gelmiştir ve
bu doğal gazın götürülmesi neticesinde hava kirlenmesinde çok önemli şekilde
iyileşmeler olmuştur. Nitekim, özellikle son üç yıldan bu yana
kış aylarındaki gerek
kükürtdioksit gerekse partikül madde konsantrasyonları belirtilen
üst sınırların çok altında kalmaktadır. Bunu özellikle
belirtmek istiyorum.
Bunun dışında, bilhassa atık su arıtma
tesisleri konusunda da havza bazında ilk defa bir düzenleme
yapılmıştır. Geçmişte münferit atık su
arıtma tesisleri planlanıyordu ama şu anda bütün havzalarda
toptan ele alınarak bütün havza içindeki atık su arıtma
tesislerinin tamamlanması konusunda belediyeler ve organize sanayi
bölgeleri ve sanayi kuruluşlarıyla iş birliği
yapılmakta, bunların denetimi yapılmaktadır. Bunları
özellikle vurgulamak istiyorum.
Küresel iklim değişikliğiyle ilgili, Sayın
Vekilimizin ifade ettiği gibi, hakikaten biz büyük bir devletiz, bundan
gurur duyuyoruz elbette ama hakikaten biz bu konudaki gayretlerimizi sadece
Türkiyede değil uluslararası manada da her yerde
ağırlığımızı koymak suretiyle
çalışmalarımızı yürütüyoruz, bütün toplantılara iştirak
ediyoruz, gerekli tavsiyelerde bulunuyoruz. Esasen, bilindiği üzere Türkiye,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesine 24 Mayıs 2004 tarihinde taraf olmuştur.
Ayrıca ben yüce Meclise teşekkür ediyorum, burada Kyotoya taraf
olunması konusunda da anlaşma yürürlüğe girdi ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda kabulünün ardından biz Birleşmiş
Milletlere müracaat ettik. Belirli bir bekleme süreci sonunda 26 Ağustos
2009 tarihinde resmen taraf olduk. Bunu
da özellikle vurgulamak istiyorum.
Özellikle Kyotoya taraf olmak yetmiyor. Bilhassa Kopenhagda aralık
ayında yapılacak olan toplantıya sadece
Bakanlığım değil Türkiyedeki bütün kamu kurum,
kuruluşları, Maliye Bakanlığından, Sanayi
Bakanlığına, Enerji Bakanlığına kadar, hatta
sivil toplum kuruluşlarını temsilen Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ve tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde Çevre Komisyonu
Başkanlığımız, onların değerli üyeleri bu
konuda hazırlık yapıyor. Oraya kalabalık bir grupla
gideceğiz ve 15inci Taraflar Konferansında Türkiye olarak
ağırlığımızı mutlaka koyacağız.
Ancak, şöyle bir hususu da belirtmemde fayda var: Türkiye olarak, 2007
yılında -rakamlar elimde mevcut- kişi başına sera
gazı emisyonu değeri bizde yaklaşık 5 ton karbondioksite
eş değer iken, maalesef Avrupada, OECD ülkelerinde yılda
kişi başına 15 ton karbondioksit eş değeri. Kanada,
Amerika gibi ülkelerde ise bu oran çok daha fazla, yılda 20-25 ton
karbondioksit eş değerine yükselmekte. Dolayısıyla, bu
konuda diğer ülkelerin, gelişmiş ülkelerin çok daha büyük adım
atması gerektiğini buradan özellikle vurgulamak istiyorum.
Ancak şu ana kadar biz her ne kadar Kyotoya taraf
olmadık ise de bu konuda gerçekten ciddi adımlar attık.
Sayın Milletvekilim, özellikle sizin de bildiğiniz üzere, ilk defa
Yenilenebilir Enerji Kanunu Hükûmetimiz döneminde çıkarıldı ve
bu Kanundan istifadeyle, misal, hidroelektrik enerjideki bekleyen potansiyeli
değerlendirmek maksadıyla gerçekten çok büyük bir adım
attık.
Bilindiği üzere, boşa akan suları
değerlendirmek için Türkiye'de şu anda 1.500den fazla hidroelektrik
enerji tesisine müracaat yapılmıştır; bunların bir
kısmı şu anda inşa hâlindedir, bir kısmı
işletmeye alınmıştır, bir kısmının da
projeleri hazırlanmaktadır.
Esasen şu anda 30 tane büyük tesisin de
açılışını yapmak üzere hazırlık yaptık,
yaklaşık 100den fazla hidroelektrik enerji tesisinin de temeli
yakında atılacak. Bunlarla ilgili Başbakanımızdan bir
süre, bir vakit ayırmasını istirham ettik. Yani bu konuda,
bakın, sadece 1.500den fazla hidroelektrik enerjiden dolayı 23.500
megavat, bir başka ifadeyle bunlar tamamlandığı zaman
yılda 75 milyar kilovat saat bir enerji üretilecektir.
Bunun dışında, sadece hidroelektrik enerji
değil, rüzgârda da gerçekten Hükûmetimiz çok büyük adımlar
atmıştır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımız bütün Türkiye'deki rüzgâr enerji potansiyelini
belirlemiş, rüzgâr atlaslarını ortaya
çıkarmıştır. Gerçekten, bu konuda da çok büyük bir
adım atılmaktadır, bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Ayrıca tabii ki, küresel ısınmada en önemli önleyici
tedbirlerden birisi de ağaçlandırmadır. Bu bakımdan, ben
sizlere, bütün milletvekillerimize de çok teşekkür ediyorum. Bu konuda
hakikaten herkes üzerine düşen vazifeyi yapmıştır. Bizim
büyük bir hedefimiz vardı, 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren, hatırlayacağınız
üzere, 2 milyon 300 bin hektarlık bir alanda ağaçlandırma
yapacağımız ve bozuk ormanları ıslah edeceğimiz
sözünü vermiştik. Her yıl için de bu hedefleri ortaya koyduk. 2008
yılındaki hedefimiz 420 bin hektardı, ama ben burada bütün kamu
kurum ve kuruluşlarına, gönüllü teşekküllere teşekkür
ediyorum, 420 bin hektar yerine 463 bin hektarla geçen yılı
kapattık. Çok büyük başarı sağladık. Ancak, bizim bu
seneki hedefimiz, yani 2009 yılındaki hedefimiz eski eylem
planına göre 440 bindi, ama zaten 463 bine ulaşınca bu seneki
hedefi 500 bin hektar olarak planladık, hatta, ben özellikle Orman Genel
Müdürlüğümüzün kuruluşunun 170inci seneidevriyesinde bütün orman
teşkilatından söz aldım ve hep birlikte 500 bin hektarı,
inşallah, bu sene aşacağız. Bu konuda, hatta, bizim bu
ağaçlandırma çalışmalarımız Birleşmiş
Milletlerin ve Avrupa Çevre Komisyonunun dikkatini çekti, hatta bu konuda
bizden Türkiyedeki bu ağaçlandırma çalışmalarıyla
alakalı yedi sekiz dakikalık bir İngilizce sunum istediler, bunu
da hazırladık. Bunu Kopenhagdaki toplantıda örnek bir proje
olarak sunmak istiyorlar, onu arz ediyorum. Özellikle bu konuda hassas
olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Efendim, bir diğer husus da kısaca, Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay tarafından yapılan hayvan hakları ve
hayvanların korunması konusundaki gündem dışı
konuşmaya ilişkin kısa bir bilgi notu hazırladım, onu
sizlere arz etmek istiyorum.
Ben de esasen, sayın milletvekillerinin görüşlerine
iştirak ediyorum. Hakikaten hayvanları korumamız lazım. Bu,
bizim kültürümüzde var. Hayvanlar da canlı. Neticede bizim kültürümüzde,
yaradılanı Yaradandan ötürü sevmek gibi bir kültürümüz var.
Dolayısıyla onlar da bu dünyada yaşayacaklardır.
Onları da korumamız lazım. Onların dili yok. Yani dili var
ama bizim anladığımız, bizim anlayabileceğimiz bir
lisanı yok.
Dolayısıyla bizim bu hayvan haklarının
korunması ve hayvanların bilhassa gözetilmesi konusunda gereken her
türlü gayreti göstermemiz gerekir. Bu konuda da yapılacak kanuni düzenleme
varsa, bu konuda da ben yüce Meclisin büyük destek vermesi gerektiğine
inanıyorum.
Özellikle bu konuda Hükûmetimizin -müsaadenizle-
yaptıklarını kısaca sizlere arz etmek istiyorum. Efendim,
tabii yapılacak daha çok şey var, bunun da farkındayız ama
yaptıklarımızın da bilinmesinde fayda var.
Bilindiği üzere, Hayvanların Korunmasına Dair
Uygulama Yönetmeliğini 2006 yılında Hükûmetimiz
çıkardı, yürürlüğe girdi. Bunun dışında, Hayvan
Deneyleri Etik Kurullarının Çalışma Usul ve Esaslarına
Dair Yönetmelik de yine 2006 yılında yayınlanarak Resmî
Gazetede yürürlüğe girdi.
Ayrıca, 2007 yılında, Hayvanat Bahçelerinin
Kuruluşu ile İlgili Çalışma Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik devreye girdi.
Yani bunlarla ne yapılması hedeflendi: Birincisi:
Belediyeler tarafından bakımevlerinin kurulması. İki: Ev ve
süs hayvanları ile sokak hayvanlarının kayıt altına
alınması. Ev ve süs hayvanlarının sokağa terk
edilmesinin engellenmesi. Tüm sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp,
aşılanması. Geçici bakımevlerinde kaldıkları süre
içerisinde kanuni istisnalar ile bulaşıcı, tedavi edilemez veya
tedavi sonrası iyileşme ihtimali olmayan bir hastalığa
yakalanan ve alındığı ortama
bırakıldığında insan ve çevre sağlığında
önlenemez derecede tehdit vereceğine geçici bakımevi veteriner
hekimince karar verilen hayvanların dışında hiçbir
hayvanın itlaf edilmemesi.
Özellikle illerde sahipsiz hayvanların kendi
bulundukları bölge ve mahallerde yaşam sorununu üstlenen ve il hayvan
koruma kurulunca yetkilendirilen ve yerel hayvan koruma görevlilerinin
hayvanların korunmasına dair çalışmalarda belediyeler ve
çevre orman il müdürlükleriyle koordineli çalışmaların
yürütülmesi sağlanmaktadır. Bunun dışında, illerde
hayvanların korunmasına yönelik il hayvan koruma
kurullarının oluşturulması hedeflenmektedir. Mobil
kısırlaştırma üniteleri ile tüm yerleşim
alanlarında sokak hayvanlarının rehabilitasyonunun
yapılmasının sağlanması için gayret ediliyor.
Ayrıca başıboş hayvanların ıslahı ve
üremelerinin kontrol altına alınması konusunda etkin bir mali
desteğin sağlanması planlanmıştır.
İşte, bu çerçevede, değerli milletvekillerim, biz
özellikle ev ve süs hayvanı satıcılarının
eğitiminin sağlanması maksadıyla elli üç ilde belediye ve
çevre orman il müdürlüklerinin iş birliği ile eğitim
programlarını düzenleyerek 2.346 kişiye eğitim sertifikası
verdik. Bu gerçekten çok önemliydi.
Diğer yandan, sahipsiz hayvanların kontrolünün
sağlanması maksadıyla gene çevre orman il müdürlüklerimiz
vasıtasıyla altı aylık periyotlar hâlinde sokak
hayvanlarıyla ilgili çalışmaları içeren izleme cetvelleri
özellikle Doğa Koruma Millî Parklar Genel Müdürlüğümüze,
Bakanlığımıza gönderilmektedir. Bu kapsamda 2008
yılı sonu itibarıyla ülkemiz genelindeki sahipsiz hayvanlarla
ilgili envanter de çıkarılmıştır. İlk defa
çıkardık, bunu da özellikle belirtmek istiyorum. Kısaca,
ülkemizdeki barınak kapasitesi 30.025 adettir, barınak
sayısı 119dur, kısırlaştırılan hayvan
sayısı 2008 yılında 42.019dur, aşılanan hayvan
sayısı 63.099dur, işaretlenen hayvan sayısı da
36.730dur.
Sayın vekillerim, özellikle bunlar ilk defa
yapılıyor. Ben de şahsen bu hayvanların korunmasına
çok büyük önem veriyorum. Bu yıl bilhassa yirmi sekiz ilden
kısırlaştırmak için maddi destek talebi geldi ve
dolayısıyla biz bütün, hangi vilayet isterse bu desteği tamamen
gönderdik ve bu sene şimdiye kadar 778 bin TLlik bir ödenek
ayırdık ve bunları gönderdik. Bunu özellikle vurgulamak
istiyorum.
Tabii bunun dışında -Sayın Vekilimizin de
ifade ettiği üzere- yapılacak daha çok şey var, bunun
farkındayız ama bunları hep birlikte, gayret içinde başarmamız
lazım. Özellikle hayvanları korumamız lazım. Geçmişte
bu konuda, hayvanları korumak için vakıflar vardı. Bu konuda
sivil toplum kuruluşlarına da çok büyük bir görev düşüyor. Yani,
bilhassa hayvanları korumayla ilgili sivil toplum kuruluşları
ile Bakanlığımız iş birliği yaparak bu
hayvanların korunması hususunda her türlü tedbiri alacaktır. Bu
bizim için gerçekten boynumuzun borcudur çünkü onlar da canlıdır,
onların da bu dünyada yaşama hakları vardır. Onları
korumak da biz insanlara düşmektedir. Bu bakımdan ben sayın
vekillerimize çok teşekkür ediyorum. İnşallah, özellikle
konuşmasında belirttiği hususları da dikkatle not
aldık ve bunları da yakın bir şekilde, sıkı bir
şekilde takip edeceğiz.
Ben, bu güzel düşüncelerle hepinizi tekrar hürmetle selamlıyorum,
saygılarımı arz ediyorum efendim. Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu.
Sayın Sipahi, sisteme girmişsiniz. Ne için acaba?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Katkıda
bulunmak için söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Evet, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahinin, İzmir ilinin çevre ve baraj sorunlarına
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan Bakanlığının faaliyetleriyle
ilgili güzel şeyler anlattı ancak ben çevre konusunda, hem
zenginliği hem de hassasiyetiyle, seçim bölgem olan İzmirle ilgili
bazı örnekleri Sayın Bakanın bilgilerine sunmak isterim.
Gediz havzası kirliliğiyle ilgili olarak bitmek tükenmek
bilmeyen toplantılar, alınan nazari kararların
dışında herhangi bir gelişme sağlanamadı;
buradaki kirlilik artarak devam ediyor.
Çamlı Barajı, sulama barajı alanında
altın arama ruhsatı verildiği için buradaki ağaç
katliamı malumlarınız.
Kozak Yaylasındaki vahşi madencilik olayı, bir
çözüm bulunmadan köylünün aleyhine devam ediyor.
Efendim, çöp arıtma tesisi yapılıyor Menemene
fakat çalıştırılamıyor, elektrik borcu nedeniyle
kapalı; çöpler tekrar açık alana atılıyor.
Bergamada bir sulama projesi var, Yortanlı Barajı. Hâlâ
daha bir tarihî kent konusunda, Kültür Bakanlığı ile Çevre
Bakanlığı arasında karar verilmesini bekliyor.
Beydağ Barajı bitti ama sulama kanalları
bitmediği için Ödemiş Ovasına su verilemiyor.
İl özel idaresi vasıtasıyla yaptırılan on
sekiz köydeki arıtma tesisi elektrik borçları nedeniyle
çalıştırılamıyor. İşte İzmirden çevre
ve orman konusundaki bazı kesitler Sayın Bakan. Bilgilerinize
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, Sayın Bakanın
açıklamaları üzerine bir orman yüksek mühendisi olarak birkaç cümle
söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
4.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun,
gündem dışı konuşmalara verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanın açıklamalarına göre, Türkiyede
geçen yıl 450 bin hektarın üzerinde ağaçlandırma
yapıldığını ifade ediyor. Bunun doğru
olduğunu kabul ediyoruz ve bunu gerçekleştiren tüm orman
teşkilatına, ağaçlandırma teşkilatına, Orman
Genel Müdürlüğüne, tüm ormancılara ve buna destek veren tüm kurumlara
bir orman yüksek mühendisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak teşekkür
ediyorum. Bunun devamını diliyoruz. Çünkü ormanların ülkemizin
geleceği açısından önemini hepimiz müdrikiz.
Ormanlarımızın bir yandan veriminin artırılması,
bakımının yapılması ve geleceğe intikal etmesi
her anlamda, özellikle de çevre anlamında çok önemlidir. Bu rakamlar çok
değerlidir, gerçekleştiren herkese teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Gündem dışı üçüncü söz üniversitelerdeki
araştırma görevlilerinin durumu hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Oğuz Oyana aittir.
Buyurunuz Sayın Oyan.(CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyanın, üniversitelerdeki araştırma görevlilerinin
durumuna ilişkin gündem dışı konuşması ile
İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, İzmir ilinin çevre ve
baraj sorunlarına ilişkin açıklaması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
OĞUZ OYAN (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi
konuyu çevre ve hayvan haklarından insan haklarına getirmeye çalışacağım,
özellikle de araştırma görevlilerinin haklarına yani Türkiyede
üniversitelerimizde bilim adamı olmak üzere yetiştirdiğimiz yani
geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerin durumuna.
Şimdi, efendim, Türkiyede bir garip uygulama olmakta. 2547
sayılı Yükseköğretim Kanunu var. Bu Kanunun iki ayrı
maddesine göre araştırma görevlisi istihdam etmek mümkündür. Yani bir
kanun var ama iki yol var. Bu yollardan biri doğal yoldur yani 33üncü
madde. Bunun (a) fıkrasına göre araştırma görevlisi
yetiştirmek üzere öğretim elemanı alınabiliyor. Fakat bir
başka madde daha var. Arızi ya da geçici ya da ara sıra,
istisnai olması gereken bir madde esas madde hâline geliyor. Bu madde
50nci madde, (d) fıkrası;
yüksek lisans yapan, doktora yapan, tıpta uzmanlık yapanların,
her defasında bir yıl olmak üzere öğretim elemanı
yardımcılığına atanmasını yani
araştırma görevlisi olmalarını öngörüyor. Bunların
statüsü eğreti. Birinci durumda, 33üncü maddeye göre üç yıl için
atanıyorsunuz, burada bir yıl için atanıyorsunuz ama daha
kötüsü, 50nci maddeye göre atandığınızda yüksek lisans,
doktora ya da tıpta uzmanlık bittiğinde kapı
dışarı ediliyorsunuz.
Şimdi, bu, tıp için uygun da olabilir yani her yıl
binlerce kişi uzmanlık için başvuruyor -bir usta çırak
ilişkisi vesaire- her yıl seçme imkânınız var ama bir bölüm
düşünün ki 3 kişi almak için ilan veriyor, 2 kişi
başvuruyor; 1ini iyi buluyor, yetiştiriyor; doktorasını
yapıyor, ondan sonra Kusura bakma, Kanuna göre senin işin bitti,
güle güle. diyor.
Şimdi, böyle bir şey olmaz, böyle bir uygulamanın
olmaması gerekir. Buna karşı, benim verdiğim bir kanun
teklifi var yani 50nci maddeden araştırma görevlisi
alınmasına son verilmesi, sadece 33e göre alınması ve
50ye göre istihdam edilenlerin intibaklarının 33e göre yapılmasıyla
ilgili. Bu, üç aydır, üç buçuk aydır bekliyor. Sanırım,
Meclis Genel Kuruluna doğrudan görüşülmesi için dilekçe verip
kasım ayında görüşebiliriz.
Fakat benim şimdi söyleyeceğim bir başka mesele
var. YÖKün tavrı nedir acaba? Acaba YÖK bu durumu düzeltmeye mi
çabalıyor yoksa bu durumu, bu kangren olmuş, bu istisnai olması
gereken bir maddeyi ana madde, esas madde hâline getirme uygulamasında
ısrar mı ediyor?
Şimdi, şöyle bir şey, İstanbul Üniversitesi
örneğini de sürdürerek anlatayım: Bakınız, İstanbul
Üniversitesinin eski Rektörü yani 2008 sonuna kadar görevde olan Rektörü
Profesör Mesut Parlak, ayrılmadan, görevi bitmeden önce bu 50nci maddeye
göre istihdam edilen arkadaşları -kendi üniversitesinde- 33e geçirme
çalışmalarını başlatıyor. Fakat, bunun üzerine,
hemen 26 Kasım 2008de YÖK Yürütme Kurulu bir karar alıyor ve diyor
ki bu kararda: Ben bir yönetmelik çıkardım 31 Temmuzda, bu,
temmuzdaki çıkardığım yönetmelik dışında bir
işlem yapamazsınız. Nedir çıkardığı
yönetmelik 31 Temmuz 2008de? Bu, aslında, öğretim üyesi
dışındaki öğretim elemanı atamayı düzenliyor ve
buraya şeyi de koyuyor, yani 50nci madde kapsamında olanlar ve sair
bütün bunlar da tekrar sınava girerek atanabilirler. Oysa bunlar zaten
sınavla girmişler, sınavla bu görevlerini yapıyorlar. Oysa
aynı yönetmeliğin bir ikinci maddesi var, büyük bir garabet, orada,
öğretim elemanı sayıyor araştırma görevlilerini,
dolayısıyla kendisiyle çelişen bir yönetmelik. Bunun üzerine,
YÖKün bu, 26 Kasım 2008de çıkardığı karar üzerine
Eğitim-Sen Danıştaya başvurdu. Danıştay
başvurusu sürerken, yeni Rektör Profesör Yunus Söylet de, geçici olarak bu
50nci maddeye göre istihdam edileni 33e intibak ettirme konusunda
girişim başlattı, aynı yönde, eski Rektörle, davrandı.
Fakat ne oldu? Bu arada 13 kişi de kapıya konma
aşamasındaydı, bunlarla ilgili eylemlik durumuna geçti
araştırma görevlileri ve sonuçta bu 13 kişiyi üniversite
şey yaptı, 33e geçirilmesi, 50nci maddeye göre olmaktan 33e
geçirilmesi konusunda bir karar aldı. Yani durumu kurtarmaya
çalıştı üniversite. İşte ilginç bir şey, YÖK ne
yapıyor? YÖK o sırada bir tehdit mektubu yazdı üniversiteye, YÖK
Başkan Vekili Profesör İzzet Özgenç adıyla. Diyor ki, 2 Nisan
2009da yazılan mektupta: Eğer siz bu 13 kişiyi tekrar 33ten
50ye, yani o eğreti statüye geçirmezseniz, ben, İstanbul
Üniversitesinin kadro taleplerini bundan sonra YÖKçe değerlendirmeye
almam. Düşünebiliyor musunuz tehdidi!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OĞUZ OYAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Yani, üniversite bir şey yapıyor, bir sorunu çözmek için
bir adım atıyor; YÖK, büyük bir tehditle, büyük bir tehdit, çünkü
bütün atama taleplerinizi reddederim diyor. O sırada Danıştay
kararı lehte çıkıyor. Danıştay kararı, buradaki
öğretim elemanlarının durumunu onların lehine çözen bir
karar veriyor. Fakat Danıştay kararını uygulamıyor
üniversite, çünkü YÖKün tehdit sopası çok ağır bir sopa ve
uygulamıyor. Tam tersi, şöyle bir şey yapıyor üniversite
yönetimi: O 13 kişiyi tekrar eski statülerine getirme, gene 50ye
getiriyor, yaptığı kararı bozuyor ve üstelik de 46
üniversite çalışanı hakkında disiplin
soruşturması başlatıyor huzuru bozmak ve ideolojik olmayan işgalden.
Değerli arkadaşlarım, ben şunu soruyorum:
Burada huzuru bozan kimdir? Bu araştırma görevlileri, ki
sayıları Türkiye çapında 7 bindir eğreti statüye
alınmış olan, bunlar mı huzuru bozuyor, YÖKün kendi
yönetmeliğine aykırı kararıyla yaptığı
baskı mı huzuru bozuyor, üniversitenin yaptığı iyi,
doğru bir işlemi geriye alarak hukuksuzluk yapması mı
huzuru bozuyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi bağlayın.
OĞUZ OYAN (Devamla) Bitiriyorum.
Ben bu soruyu soruyorum ve bunun burada hayvan ve çevre
hakları kadar önemli bir konu da olduğunu düşünüyorum ama ne
yazık ki burada bir Millî Eğitim Bakanı yok bu konuya cevap
versin. Bu konuda da üzüntülerimi bildirerek, bu arkadaşlarla
dayanışmamı burada tekrar ifade ederek ve bu konudaki kanun
teklifini de önümüzdeki ay huzurunuza getireceğimizi belirterek
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Oyan.
Hükûmet adına Sayın Eroğlu cevap verecektir.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben tekrar size
saygılarımı arz ediyorum.
Efendim, tabii Millî Eğitim Bakanı yok ama Hükûmeti
temsilen bugün nöbetçi bakan olarak ben varım. Bir de ayrıca ben de
eski bir öğretim üyesiyim, bir üniversite mensubuyum.
Dolayısıyla araştırma görevlilerinin meselesini ben de eski
bir hoca olarak, bir akademisyen olarak yakinen takip ediyorum.
Sayın Oğuz Oyanın konuşmasını
dikkatle dinledim. Esasen, hakikaten, araştırma görevlileri
üniversitemiz için gerçekten çok önemli. Çünkü üniversitede araştırma
görevlilerini her bakımdan desteklememiz gerektiğine ben şahsen
inanıyorum. Çünkü bunlar geleceğin hakikaten, öğretim üyeleri,
doçentleri, profesörleri, neticede ilim adamları. Bu bakımdan her
türlü desteği vermemiz lazım.
Ben özellikle iki maddeyle alakalı konuyu not aldım.
Gerek Millî Eğitim Bakanımıza gerek YÖKe konuyu intikal
ettireceğim. Ben de yakinen konuyu takip edeceğim.
Bu arada, söz almışken özellikle az önceki
konuşmamla alakalı Sayın Sipahinin bir konuşması
vardı İzmirle alakalı.
Efendim, Gediz havzasıyla alakalı, ilk defa havza
bazında Bakanlık olarak biz el attık. Bir kere şunu
açıklamamda fayda var: Çevre ve Orman Bakanlığının
atık su arıtma tesisi kurmak gibi bir görevi yoktur. Bu görev tamamen
mahalli idarelere, belediyelere aittir ancak özellikle bu konuda teknik
açıdan birtakım eksiklikler, sıkıntılar olduğu
için -benim de ihtisas alanım, yüzlerce arıtma tesisi inşa
ettim- dolayısıyla sırf havza bazında bunu ele alalım
diye Gediz havzasını da örnek bir havza seçtik ve sadece atık su
arıtma tesisi değil, dere ıslahları, taşkın
koruma tesisleri, yukarı havza tedbirleri olmak üzere Gedizde şu
anda çalışmalar yürüyor. Hatta geçenlerde İzmirde bir
toplantı yapmıştık, orada bir eylem planı
hazırladık ve şunu da açıkça ifade edeyim: İlk defa,
bu eylem planına göre, Bakanlığımızın görevi
olmamasına rağmen, atık su arıtma tesisleriyle alakalı
Gediz havzasında maliyetin üçte 1inin Bakanlığımız
tarafından karşılanacağına söz verdik. Nitekim,
Sayın Milletvekilim, Gediz havzasında hemen hemen bütün atık su
arıtma tesislerinin projeleri yapıldı, tamamlanmak üzere.
Oradaki gerek Turgutlu gerek Salihli olsun gerek İzmir Büyükşehir
Belediyesine ait atık su arıtma tesislerinin pek çoğu şu
anda ya inşa hâlinde ya işletme hâlinde. Manisa gibi şehrimizin
de arıtma tesisi var fakat tevsi yapılması gerekiyor. Bunlar
için şu anda çalışılıyor ve biz bu konuda da bir tarih
koyduk 31 Aralık 2012 Gedizin kurtuluşu için son bir tarihtir diye.
Ben bizzat takip ediyorum. Hatta kasım ayında bu Gediz
havzasıyla ilgili toplantıyı bu sefer -geçen sefer İzmirde
yapmıştık- Manisada yapacağız ve burada nereden
nereye geldiğimizi ortaya koyacağız ve hedefimizi tutturuyoruz.
Özellikle bu konuda gerek İzmir milletvekillerimizi, Manisa
milletvekillerimizi de davet ediyorum toplantıya şimdiden, tarihini
ilan edeceğiz, ona göre karar verirsiniz.
Diğer hususlara gelince efendim: Yortanlı için
Biliyorsunuz, Yortanlıda tarihî bir Paşa Ilıcası
kaplıcası var ama burada iki tane tarihî unsur vardı: Bir
mozaikler, bir de peri kızı adıyla bir heykel çıktı,
bir de sütunlar var. Geri kalanın tarihî bir şeyi yok. Bunları
biz aldık, tamamen peri kızını Bergama Müzesine teslim
ettik. Sütunlar zaten yerinde kalıyor. Koruma Kurulu özellikle bu
alanın tekrar kille kaplanması şeklinde bir karar verdi. Ona
göre projeler yapılıyor. İnşallah bu onaylandıktan
sonra biz hemen kille kaplayacağız ve neticede burada su
tutacağız. Baraj bitti, ama maalesef koruma kurullarındaki bu
karar gecikmesi dolayısıyla Yortanlı Barajı bekliyordu. Ama
önümüzdeki dönemde su tutacağımıza ben inanıyorum.
Beydağa gelince, Beydağ biliyorsunuz
yıllardır bekleyen bir barajdı. Bunu Hükûmetimiz çok
hızlı şekilde bitirdi. Zor bir baraj, bakın, onu özellikle
belirtmek istiyorum. Yani, sadece üstte değil, aynı zamanda alüvyon
dolayısıyla, elli metrelik alüvyonu kaldırmak suretiyle yerin
altına da baraj yaptık. Ancak sulamayla ilgili de şu anda
projeler bitti. 2010 yılı yatırım programına
Ödemiş Ovası sulaması veya Beydağ Ovası
sulamasını yatırım programına alıyoruz, bunun da
müjdesini buradan vermek istiyorum.
Madenlerle alakalı hususlara gelince, bu konuda, 1 Ocak 2008
tarihinden itibaren madencilik faaliyeti gösteren bütün firmalara biz genelge
gönderdik, bu genelge istikametinde mutlaka madencilik faaliyetiyle birlikte
rehabilitasyon planı hazırlamaları gerekiyor. O plana göre
mutlaka rehabilite etmeleri gerekir, madeni aldıktan sonra tekrar orman
hâline getirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Son olarak da, bir de, Çamlıdan bahsetmiştiniz.
Efendim, Çamlıyla ilgili İzmir Büyükşehir Belediyesinin
geçmiş yıllarda -ben birkaç defa izah ettim, ama çok kısa olarak
izah edeyim- talebi oldu. Ama daha sonra bundan vazgeçtiğini ifade
etmişlerdi. Fakat, bundan iki yıl önce yeniden talep etti. Biz sadece
şunu söyledik: Çamlı Barajını İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanlığı yapmak istiyorsa buyursun yapsın.
Ancak aradan geçen zaman zarfında birtakım küresel iklim değişiklikleri,
kuraklık sebebiyle hidrolojik verilerde değişiklikler olabilir;
yeniden bir planlama yapıp sunun, bu takdirde biz müsaade edeceğiz
diye söyledik, defalarca söyledim ben. Ayrıca İzmir için bu
barajın kıymetiharbiyesi yoktur bakın. Bu işi bilen bir
uzman olarak söylüyorum. Biz onun yerine İzmir susuz kalmasın diye
Gördes Barajından -barajı bitirdik- 59 milyon metreküp, isterseniz
bunu 107 milyon metreküpe de çıkarabiliriz, İzmirin gelecekteki su
ihtiyacını karşılayacak her türlü barajı yaptık.
Şu anda yıldırım hızıyla isale hatları
döşeniyor. Biz, temel attığımız gün dört yüz doksan
dokuz günde bu isale hattını -dev isale hattı, 2 metre
çapında isale hattı- bitireceğimize söz verdik; dört yüz doksan
dokuz gün zarfında da bitirip İzmire Gördesten su vereceğiz.
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Bakan, Genel Müdürken o
barajlar uygundu, gerekliydi, Bakan oldunuz gereksiz oldu. Para vermem.
dediniz, parası biter oldu
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hayır,
şimdi, karşılıklı
Bakın, şöyle ifade
edeyim: Ben isterseniz size
CANAN ARITMAN (İzmir) - Şimdi İzin vermem.
diyorsunuz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Yok,
hayır
CANAN ARITMAN (İzmir) Vermiyorsunuz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Benim Genel
Müdürlüğüm ile Bakanlığım arasında görüşte hiçbir
değişiklik fark etmez, beni bilen bilir.
Müsaade ederseniz ben şunu ifade edeyim: Biz, hatta onu
1/100.000lik çevre düzeni planına bile işledik, yapmak istiyorsa
yapsın. Benim sadece talebim şu: Bu barajda ileride İzmirlinin
Neticede o para İzmirlinin parası, heba olmaması için Lütfen
yeniden bir fizibilite etüdü yapın, onu sunun, müsaade edelim. dedik.
CANAN ARITMAN (İzmir) Bilim adamları, akademisyenler
gerekli dedi Sayın Bakan.
HALUK İPEK (Ankara) Başkan, böyle bir usul var
mı?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim,
dolayısıyla
CANAN ARITMAN (İzmir) Biz kimsenin parasını heba
etmeyiz, biz AKP değiliz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
lütfen buna
göre yapsın. Karşılıklı konuşmayalım ama çok
detaylı olarak biz İzmir için her şeyi
CANAN ARITMAN (İzmir) Biz yetim hakkı yemeyiz, AKP
değiliz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Neticede ben
de o bölgenin bir evladıyım. Neticede İzmir için ne gerekiyorsa
yapıyoruz. En büyük yatırımlar da İzmire Hükûmetimiz döneminde
yapılmıştır. Bunu da çok açıkça ifade edeyim.
Saygılar sunuyorum efendim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu.
Sayın Çakır
RASİM ÇAKIR (Edirne) Efendim, Sayın Bakanın
atık su arıtma tesisi eylem planlarıyla ilgili
açıklamasıyla ilgili izin verirseniz yerimden bir dakikalık söz
talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Edirne Milletvekili Rasim
Çakırın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun gündem
dışı konuşmalara verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan atık su arıtma
tesisleriyle ilgili eylem planları çalışmalarında yüce
Meclisi bilgilendirdi, yalnız verilen bilgiler gerçekçi değil. Ergene
havzasıyla ilgili Bakanlık iki yüz sayfaya yakın, atık su
arıtma tesisiyle ilgili bir eylem planı açıkladı. Ergene
havzasında altmış sekiz belediye var. Atık su arıtma
tesisi olan sadece bir belde belediyesi var. Yani Trakyadaki bütün yerel yönetimlerin
atık suları Ergene havzasına gitmekte.
Maalesef açıklanan eylem planı, maddi temellerinden
yoksun, kaynağı olmayan, süreci Ergeneyi temizlemeye hizmet
etmeyecek, sorunu önümüzdeki genel seçimlerin ötesine iletmeye yönelik,
bugünden gerçekçi çözümler üretmeyen bir eylem planıdır. Bu konuda
benim ve grubumun Ergene Havzası Su ve Atık Su, Katı Atık
İdaresi adı altında bir kanun teklifimiz vardır. Bu
biçimde belediyelerimizin vermiş oldukları iş termin
planlarının süreleri 2010-2011 yıllarında dolmaktadır.
Bu süreler dolduktan sonra Türk Ceza Kanununun 181 ve 182nci maddeleri
devreye girecektir. Ama Bakanlığın veya bir başka
kaynağın oluşmadığı noktada yerel yönetimlerin
hepsinin atık su arıtma tesislerini yapabilmeleri de mümkün
değildir. Bu anlamda bu eylem planının gerçekçi
olmadığını yüce heyete ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çakır.
Sayın Coşkunoğlu, ne için söz istemiştiniz
siz?
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) İki konuda: Bir,
arıtmayla ilgili, bir de benim konuşmamla ilgili iki soruyu izninizle
Sayın Bakana sormak istiyorum.
BAŞKAN Tamam, buyurunuz.
6.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlunun, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
gündem dışı konuşmalara verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, daha önce de bu soruyu sormuştum birkaç
kez. Siz de
Uşakta arıtma tesisi olan karma organize sanayide
dericilik yapan hemşerilerim, arıtma tesisi olmadan dericilik yapan
komşularımız -isim vermeyeyim, siz çok daha iyi biliyorsunuz-
komşu illerimizde etrafı kirleterek, dolayısıyla daha az
maliyetle dericilik yapıyor; hem çevreye zarar veriyor hem de haksız
rekabete neden oluyor. Bu soruyu daha önce de sormuştum. Bu konuda önlem
alacağınızı söylemiştiniz fakat bir önlem henüz
alınamadı. Birincisi, bunu sormak istiyorum.
İkincisi: Kyoto Protokolünden sonrasını
belirleyecek olan Kopenhagda aralık ayındaki toplantıya gidecek
heyetinizin içerisinde gençlik temsilcilerini de alıyor musunuz? Çünkü
duyduğum kadarıyla bu toplantıya ülkelerin gençlik
temsilcilerini de yanlarında götürmeleri yönünde bir telkin
yapılmış. Sizin böyle bir planınız var mı? Varsa
kimleri götüreceksiniz? Bunu rica ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Coşkunoğlu.
Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolararası Birlik, NATO Parlamenter Asamblesi, İslam
Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Akdeniz Parlamenter Asamblesi,
Asya Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grupları oluşturmak üzere, siyasi parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen asıl ve yedek üyelerin
isimlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/992)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2nci maddesine göre
NATO Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Parlamentolararası Birlik,
İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Asya Parlamenter Asamblesi
ve Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil
edecek grupları oluşturmak üzere, aynı Kanunun 12nci maddesi
uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi
müteakiben uygun bulunan üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
Parlamenter Asamblesi
(AGİTPA)
Türk Grubu
Asıl Üyeler
Abdülkadir Akcan Afyonkarahisar MHP
Alaattin Büyükkaya İstanbul AK PARTİ
Canan Kalsın İstanbul AK PARTİ
Bihlun Tamaylıgil İstanbul CHP
Oğuz Oyan İzmir CHP
Zeki Karabayır Kars AK PARTİ
Mehmet Hilmi Güler Ordu AK PARTİ
Şükrü Ayalan Tokat AK PARTİ
Yedek Üyeler
H. Hamit Homriş Bursa MHP
Cahit Bağcı Çorum AK PARTİ
Abdurrahman Kurt Diyarbakır AK PARTİ
Fatma Nur Serter İstanbul
CHP
Musa Sıvacıoğlu Kastamonu AK PARTİ
Mustafa Özbayrak Kırıkkale AK PARTİ
Abdullah Çalışkan Kırşehir AK PARTİ
Faik Öztrak Tekirdağ CHP
Parlamentolararası Birlik (PAB) Türk Grubu
Mehmet Hanifi Alır Ağrı AK PARTİ
A. Deniz Bölükbaşı Ankara MHP
Eşref Erdem Ankara CHP
Murat Yıldırım Çorum AK PARTİ
Abdurrahman Kurt Diyarbakır AK PARTİ
Fazilet Dağcı Çığlık Erzurum AK PARTİ
Fatma Nur Serter İstanbul CHP
Mehmet Çerçi Manisa AK PARTİ
NATO Parlamenter Asamblesi (NATOPA) Türk Grubu
Asıl Üyeler
Kürşat Atılgan Adana MHP
Ali Rıza Alaboyun Aksaray AK PARTİ
H. Hamit Homriş Bursa MHP
Suat Kınıklıoğlu Çankırı AK PARTİ
Yahya Doğan Gümüşhane AK PARTİ
İlhan Kesici İstanbul
CHP
Edibe Sözen İstanbul AK PARTİ
Mehmet Ceylan
Karabük AK PARTİ
Vahit Erdem
Kırıkkale AK PARTİ
Muzaffer Baştopçu
Kocaeli AK PARTİ
Yüksel Özden
Muğla AK PARTİ
Enis Tütüncü
Tekirdağ CHP
Yedek Üyeler
Fazilet Dağcı Çığlık Erzurum AK PARTİ
Hasan Özdemir Gaziantep MHP
Mustafa Öztürk Hatay AK PARTİ
Mehmet Sait Dilek Isparta AK PARTİ
Lokman Ayva İstanbul AK PARTİ
İrfan Gündüz İstanbul AK PARTİ
Mesude Nursuna Memecan İstanbul
AK PARTİ
Fatma Nur Serter İstanbul CHP
Bihlun Tamaylıgil İstanbul CHP
Özlem Piltanoğlu Türköne İstanbul AK PARTİ
Alim Işık Kütahya MHP
Mustafa Çetin Uşak AK PARTİ
İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği
(İKÖPAB)
Türk Grubu
Sait Açba Afyonkarahisar
AK PARTİ
Abdulaziz Yazar Hatay CHP
İrfan Gündüz İstanbul AK PARTİ
Alim Işık Kütahya MHP
Bayram Ali Bayramoğlu Rize AK PARTİ
Akdeniz Parlamenter Asamblesi
(AKDENİZ PA) Türk Grubu
Tacidar Seyhan Adana CHP
Aşkın Asan Ankara AK PARTİ
Zeki Ertugay Erzurum
MHP
Ayhan Yılmaz Ordu
AK PARTİ
Mustafa Çetin Uşak
AK PARTİ
Asya Parlamenter Asamblesi (APA) Türk Grubu
Tacidar Seyhan Adana CHP
Ali Osman Sali Balıkesir AK PARTİ
S. Nevzat Korkmaz Isparta MHP
Mehmet Şahin Malatya
AK PARTİ
A. Emin Önen Şanlıurfa AK PARTİ
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün davetlisi olarak ülkemizi ziyaret
etmekte olan Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev
şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır. (Ayakta
alkışlar)
Kendilerine, yüce Meclisimiz adına Hoş geldiniz.
diyorum.
Alınan karar gereğince Sayın
Cumhurbaşkanını konuşmasını yapmak üzere kürsüye
davet ediyorum.
Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı.
VII.- SÖYLEVLER
1.- Kazakistan
Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayevin, Genel Kurula hitaben
konuşması
KAZAKİSTAN CUMHURBAŞKANI NURSULTAN NAZARBAYEV
Değerli Meclis Başkanı, değerli milletvekilleri; ben
sizlere bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde hitap etmeyi kendime büyük bir
derece olarak kabul ediyorum. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, 1920li
yıllarda yeni Türkiyenin bağımsızlığı için
yürüttüğü millî mücadeleyi ülkenin yeni başkenti Ankaradaki büyük
Meclisten yönetmiş ve onu Benim en büyük eserim. olarak ifade
etmişti. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, dâhi şahsiyet Atatürk daha
o zamanlarda bile diğer Türk devletlerinin günün birinde
bağımsızlıklarına kavuşacağını
büyük bir öngörüşle ifade etmişti. Tarihimiz bugün bu sözlerin doğruluğunu
ispatlamıyor mu? Bağımsızlığımızı
ilk olarak tanıyan ve o dönemdeki Türk dünyasının tek
bağımsız devletinin Türkiye olduğunu çok iyi biliyoruz ve
bunu hafızamızda sonsuza dek saklayacağız.
Biz Kazak halkı olarak 19uncu yüzyılın ikinci
yarısından itibaren Çarlık Rusya ve daha sonra Sovyet yönetimi
altında olduk. O zamanlar Kazak isminde bir halk ve Kazakistan isminde
bir devlet dünya haritasında yer almadı. Son yüz elli yıl içinde
dinimizi, dilimizi, kültürümüzü az kalsın tamamen kaybediyorduk. Fakat
bizler atalarımızın ve analarımızın büyük
tarihini, kahraman ecdatlarımızı hiç unutmadık.
1990lı yılların başında Sovyetler Birliği
dağıldı ve bizler
bağımsızlığımızı ilan ettik. Yeni bir
devlet kurmak, onun ekonomisini geliştirmek ve halkımızın
psikolojisini değiştirmek kolay olmamıştır. Yine de
bizler o dönemdeki dar yol ve kaygan geçitleri başarıyla
aştık. Bugünkü Kazaklar sizlerin kardeşleriniz olarak ve eski
yüce Türk atalarımızın ilk yurtlarında
yaşamaktadırlar. Bugünkü Kazakistan, temeli sağlam, ekonomisi
gelişmiş, dünyada kendisine saygın bir yer edinmiş bir
devlet hâline geldi. Böylece Kazak topraklarını, büyük
bozkırları muhafaza eden ecdatlarımızın rüyası
gerçekleşmiş oldu. Geçen yüzyılın son on yılında
bizler de sizler gibi özgür olduk. (Alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti tüm
halklarıyla bizi destekledi. Biz, bundan dolayı müteşekkiriz.
Bu tarihî etkileşimin parlak bir örneği olarak, biz de
bağımsızlığımızın ilk
yıllarındaki son döneme bakmaksızın, başkentimizi
Sararka bozkırlarının merkezine, Astanaya
taşıdık. Türkiyeye yapmakta olduğum bu ziyaretimin öncesinde,
Astanada en güzel mekânların birinde, Esil Nehrinin
kıyısında Mustafa Kemal Atatürkün büyük bir heykelini merasimle
açtık. (Alkışlar) Bu heykeli Kazak halkının sizlere
olan kardeşlik duygularının bir tezahürü olarak kabul ediniz. Bu
sebeple, bugün hepinize, Ankaralılara, tüm kardeş Türk halkına
Astanamızın sıcak selamını, tüm Kazak
halkının samimi duygularını beraberimde getirmiş
bulunuyorum. (Alkışlar)
Bu sene bağımsızlığımızın
on sekizinci yılını idrak etmekteyiz. Bunun ilk yedi
yılını devletimizi kurmaya, yüzde 2 binlere varan enflasyonla
durma noktasına gelen ekonomiyi kurtarmaya, Sovyet sisteminden serbest
piyasa ekonomisine geçmeye ve Asyadaki ekonomik krizin olumsuz etkilerini
bertaraf etmeye harcadık. Siyaseti ve ekonomisi açık bir ülke de
oluşturduk. Bunu 95 milyar dolarlık dış, 100 milyar
dolarlık da iç kaynaklarımızı kullanarak
başardık. Sonraki dokuz yıl içinde, kişi başına
düşen millî gelir 700 dolardan 8.500 dolara yükseldi. On yıl içinde
yeni başkentimiz, harika şehir Astanayı inşa ettik. Büyük
komşularımız Rusya ve Çinle Shanghai İşbirliği
Örgütü çerçevesinde dostluk ilişkileri geliştirdik. Avrupa, Amerika
Birleşik Devletleri, İslam dünyası ülkeleriyle de siyasi,
ekonomik ortaklıklar kurabildik. İslam âlemi ve Türk dünyası
devletleri arasından Kazakistan, Avrupada Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatının
Başkanlığına seçildi ve bir ilki gerçekleştirdi.
İşte bunlar bizim başarılarımız. Sözünü ettiğim
bu yıllarda bizler devamlı kardeş Türkiyeye güvendik ve
desteklerinizi gördük. Elbette biz de Türkiyenin başarılarına
seviniyoruz. Son yıllarda Türkiye ekonomisi dünyada 17nci, Avrupada ise
6ncı sıraya yükselen, sanayisi hızla gelişen bir ülke
oldu. Türkiye küresel siyasette de özel bir konumu ve kendi bölgesinde de büyük
bir gücü olan ülkeye dönüştü. Orta Doğu sorunu, İran, Irak,
Afganistan, Kafkasyadaki çatışmaların çözümünde Türkiyenin
rolünün daha da devam edeceği muhakkaktır. Biz Türkiyenin Avrupa
Birliğine üye olmasını destekliyoruz. Bununla beraber akraba
olarak yüzünüzü doğuya da çevirmeniz yerinde olurdu diye düşünüyoruz.
Rusyayla stratejik ortaklık geliştirilmesi, Çinle dengeli bir
siyaset yürütmesi Türkiyenin itibarını yükseltecektir.
Bu çerçevede,
Ankaranın Türk dilini konuşan akrabalarıyla yakın
ilişki siyasetini takip etmesi bizi özellikle memnun etmektedir. Bu
hususta Kazakistanın da elinden geleni esirgemediğini Türk
kardeşlerimiz iyi bilmektedir. Türk dünyasındaki iş
birliğinin hiç kimseye karşı olmadığı açıktır.
Bu süreci aralarındaki ilişkiler kesintiye uğramış kardeş
ülkelerin birbirine olan samimi ilgisi olarak değerlendirmek gerekir.
Kanımca biz ancak kendi aramızda bir güç birliği
yaptığımızda Türk medeniyetini dünyaya tanıtabiliriz.
Diğer milletlere eşit ve prestiji yüksek devletler olarak
kalkınarak bir yere varabiliriz.
Kazakistanın inisiyatifiyle geçen yıl
çalışmasına başlayan Türkçe Konuşan Devletlerin
Parlamenterler Asamblesi ve Aksakallılar Konseyine devam olarak bizler
yakın zamanda Nahcivanda gerçekleşen zirvede Türk Dili Konuşan
Devletler İşbirliği Konseyini kısaca Türk Konseyinin
kurulmasıyla ilgili anlaşma imzaladık. Netice itibarıyla
Yüce Atatürkün asil ülküsü Turar Ruskulov ve Mustafa Şokay gibi,
Türklerin birliğini sağlamaya hayatlarını adayan bütün
aydınlarımızın idealleri gerçekleşme yolundadır.
(AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Bizim ulu
ecdatlarımız Altaylardan Akdenize kadar geniş bozkırlara
hükmetti. İlk defa dünyaya örnek olan ortak yuvamız ve ortak
otağımızı, bundan başka demiri, pantolonu, ok ve
yayı, ayakkabı ve topuğunu, üzengiyi icat ettiler. Bize
unutulmaz kahramanlık destanları ve birçok manevi hazineler
bırakmışlardır. Tüm bunları dünyaya anlatma
zamanının artık geldiğini düşünüyorum.
Ben ortak kültürümüzü araştırmak üzere Türk akademisinin
kurulmasını teklif ettim. Bu akademinin merkezi tüm Türklerin baba
ocağı yani ata yurdu sayılan Kazak topraklarında,
Astanadaki dostluk ve uzlaşma sarayı olmalıdır. Bu
konularda Türk soyunun da oynayacağı rol büyüktür. Kanımca, Türk
kültürel ve beşerî iş birliğini derinleştirmek amacıyla
bu kuruluş imkânları ve çalışma alanları büyütülerek
Türk dünyasını gerçek manada UNESCOya dönüştürmek gerekir.
Nahcivanda Azerbaycan ve Türkiye tarafından Türksoy
Vakfının kurulması hakkındaki teklifi çok yerinde bir
gelişme olarak değerlendirmekteyiz. Bu projeyi hızla hayata
geçirmek gerekmekte.
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri;
genel olarak baktığımızda, kültür, insanlık ve
hayır gibi kavramlar, birlik ve beraberlik, yakınlaşmak için her
dönemde önemli birer araç olduğu malumunuzdur. Dünyaca meşhur bilge
atalarımız Farabînin, Yesevînin, Mevlânânın
halklarımızı, genel olarak tüm insanlığı özgür
olmaya, barış içinde yaşamaya davet etmeleri boşuna
değildir. Bu anlamda, ülkelerimizin bu istikametteki
tutumlarının benzer olması bizleri memnun etmektedir. Daha
açık bir ifadeyle, Kazakistan, dünya ve semavi dinleri liderlerinin
kurultaylarının gerçekleştirildiği bir merkeze
dönüşmüş ise Türkiye de Medeniyetler İttifakının
Eş Başkanlığını yürütmektedir.
2010 yılında Kazakistan Avrupada Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatına, Türkiye ise Asyada
İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konseyine
başkanlık etmeye hazırlanmaktadır. Daha önce hiç ele
geçmemiş bu tarihî fırsatı değerlendirerek Avrasyanın
güvenliğini ve medeniyetler arasındaki uyumu pekiştirmeye
yönelik yeni bir inisiyatifle birlikte yürütme imkânı ortaya
çıkmış bulunmaktadır. Diğer bir deyişle,
Atatürkün Yurtta sulh cihanda sulh. prensibi günümüzde de önemini
kaybetmiş değildir.
Nükleer silahlarından kendi isteğiyle vazgeçen bir ülke
olarak bizi, dünya ve bu hususta meydana gelen tüm sorunlar
endişelendirmektedir. Kırk yıl boyunca kendi
topraklarındaki Sovyet nükleer silah denemelerinin olumsuz etkilerinden
acı çeken bir toplum olarak biz bu adımımızın
başkalarına örnek olacağını cesaretle ifade
edebiliriz.
Bizler kendi adımıza, Ankarayla birlikte,
bölgelerimizde yer alan önemli sorunları, açıkça söylemek gerekirse
Afganistandaki, Iraktaki, Orta Doğudaki ve Kafkasyadaki
çatışmalar ve gerginliklere çözüm üretme çalışmalarına
aktif bir şekilde katkıda bulunacağımıza
inanmanızı istiyorum.
Kazakistan 1993ten beri istikbal devlet programı
çerçevesinde 3 bin genç Kazakistanlıyı dünyanın önde gelen
üniversitelerine her sene tahsile göndermektedir. Onların ilk
mezunları ülkeye döndüler ve yüksek kademelerde göreve
başladılar. Bununla birlikte biz
bağımsızlığımızı
kazandığımız ilk yıllarda, Turgut Özal ve Süleyman
Demirel dönemlerinde, binlerce gencimizi ücretsiz eğitim almak üzere
kardeş Türkiyenin itibarlı üniversitelerine de göndermiştik. Bu
süreç hâlâ devam etmektedir. Aynı şekilde Türk gençleri de bizim
yükseköğretim kurumlarımızda, özellikle Türkistandaki Ahmet
Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesinde öğrenim görmektedir.
Genel olarak Türk dünyasının iki büyük ülkesi olarak
Kazakistan ve Türkiyenin birlikte yapacakları işleri çoktur. Bizler
ister ikili veya isterse çok taraflı temellerinde olsun eldeki
imkânlarımızı tam olarak kullanamıyoruz. Ticaret, ekonomi,
yatırım, ulaştırma, turizm ve daha başka birçok
alanlarda kapsamlı ortak projeleri gerçekleştirmek için yeterli
potansiyele sahibiz.
Bağımsızlığın ilk
yıllarında çökmüş olan ekonomimizi ayağa kaldırmak
için yabancı yatırımlara muhtaçtık. O dönemde kardeş
Türkiyeden gelen krediler ve yatırımların bize
yaptığı katkısı büyük olmuştur. Bu sayede biz
güçlendik ve artık kendimiz de dışarıda yatırım
yapan bir ülke konumuna ulaştık. Örneğin son rakamlara
bakıldığında Kazakistan ve Türkiye arasındaki ticaret
hacminin büyüklüğünün 3 milyar dolara ulaştığını
görüyoruz. Türkiye'nin Kazakistana 1993 senesinden beri yaptığı
yatırımların tutarı 800 milyon doları aşarken,
Kazakistanın da Türkiyeye yaptığı yatırımlar
1,1 milyar doları geçti. Bin dört yüz Kazak-Türk ortak şirketi
faaliyet göstermektedir. Ancak bu durum kardeş ve yakın ülkeler
arasındaki ilişkilerin seviyesine hâlâ layık değildir.
Çünkü Türkiye'nin jeosiyasi ve jeoekonomik ağırlığına
uygun ve ekonomisine önemli bir katkı
sağlayacak petrol ve gaz boru hatları projelerinin var olduğunu
söyleyebiliriz.
Türkiye'nin dünya yakıt enerji ulaşımının
koridoru olmaya her türlü imkânları mevcut ise Kazakistanın da bu
projelere katkısı büyük olabilir. Bu yüzden biz zamanında
Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattını nasıl desteklediysek, aynı
şekilde bugün de Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine Rusyayla
birlikte katılmaya hazırız.
Bugün Kazakistan her sene 70 milyon ton petrol üretiyorsa, 2013
senesinden itibaren dünyaya, ünlü Kashagan yataklarından, ilave olarak 50
milyon ton petrol daha gelecektir.
Petrolün bu boyutlarını dikkate alırsak, bahsi geçen iki
petrol boru hattı projesinin geçerliliğinin ne olduğu belli
olmaktadır.
Yaşamakta olduğumuz dünya mali ekonomik krizinin
ötesinden bizim ülkelerimiz çok daha fazla sıkıntı çekmeden
gelmektedir. Kazakistanın ekonomisi geçen sene yüzde 3,4 oranında
büyüdüyse bu sene de büyüme oranımız düşmeyecektir. Bu geçici
dönemi biz altyapı sorunlarını çözmek, endüstriyel inovasyon
yoluna çekmek için değerlendirmeyi hedefliyoruz. Kazakistan krizi kendi
mali kaynaklarıyla yönetmekle kalmadı, on yıllık
endüstriyel inovasyon programını da hazırladı.
Kriz öncesi dönemlerinde ham madde ihracatından elde edilen
millî rezervlerimiz, 47 milyar dolar, bu projelerimize teminat olacak. Bu
potansiyeli büyük bir programla hayata geçirmeye, biz Türkiyenin önemli
iş adamlarını katkı yapmaya çağırıyoruz. Bu
ziyaretim esnasında imzalanan Kazakistan ve Türkiye arasındaki
Stratejik Ortaklık Anlaşması yukarıda ifade ettiğim
önemli projelere yöneliktir.
İkili ilişkilerimizi daha da geliştirme yolunda yapacağımız
çok işler vardır. Bizim sadece devlet kurumlarımızın
değil, özel sektör temsilcilerimizin, ticaret
gruplarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın
da kolları sıvayarak bu işe girişmeleri gerekmektedir.
İkili ilişkilerimizi geliştirme hususunda halkın
seçtiği milletvekillerimizin yapacağı katkıların büyük
olacağı düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın sonunda
hepinizi, tüm kardeş ve akraba Türk halkını önümüzdeki millî
bayram Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla en içten dileklerimle
yürekten kutluyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Birlik, beraberlik ve başarılar diliyorum.
Kazakların bilge şairi Abay, şiirinde Huzurdan
daha iyi bir dost bulamadım. demektedir. Öyleyse,
halklarımızın arasındaki dostluk ebedî olsun.
Yaşasın Kazakistan, Yaşasın Türkiye!
İlgilerinize çok teşekkür ederim. (AK PARTİ, CHP ve
MHP sıralarından ayakta alkışlar; DTP
sıralarından ayağa kalkmalar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Cumhurbaşkanı.
Sizi en iyi dileklerimizle uğurluyoruz.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.54
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresini okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2008 yılı harcamaları ile Sayıştayın
2008 yılına ilişkin dış denetimlerini yapmak üzere
görevlendirilen Komisyon tarafından hazırlanan dış denetim raporlarına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (5/29)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği
Teşkilat Kanununa göre, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2008
yılı harcamaları ile Sayıştayın 2008
yılına ilişkin dış denetimlerini yapmak üzere
görevlendirilen Komisyon tarafından hazırlanan Dış Denetim
Raporları, Başkanlık Divanının 12/10/2009 tarihli
toplantısında Üst Yöneticilerin cevapları da dikkate
alınarak görüşülmüş ve ekteki inceleme sonuçlarının
Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar verilmiştir.
Bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2008
Yılına İlişkin Dış Denetim Raporlarının
İnceleme Sonuçları
1- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2008 yılı
harcamalarına ilişkin Dış Denetim Raporunda; 2008
yılı Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödenekler kapsamında
yaptığı harcamaları, mali tablolarının
güvenilirliği ve doğruluğu ile idarenin gelir, gider ve
mallarına ilişkin mali işlemlerin kanunlara ve diğer hukuki
düzenlemelere uygun olup olmadığı, kamu kaynaklarının
etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığı incelenmiştir.
Raporda özetle;
- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2008 yılı kullanılabilir
bütçe ödeneğinin 414.286.259 YTL olduğu, yıl içinde
ödeneğin 329.110.987 YTLlik kısmının
harcandığı kalan 85.175.272 YTLlik ödeneğin ise iptal
edildiği belirtilmiş ve son üç yıl esas alınarak bütçenin
kesinleşen harcama rakamları oransal olarak
karşılaştırıldığında; tahsis edilen
ödeneğin 2008 yılında %79unun, 2007 yılında
%81,1inin, 2006 yılında ise %77.4ünün harcandığı,
ödenek üstü harcama yapılmadığı, dengeli bütçe
politikasının gözetildiği belirtilmiştir.
- 2008 yılı programındaki
yatırımların gerçekleştirilmesi için bütçeye konulan
ödeneğin harcanamayıp iade edilmesinden dolayı, stratejik plan
hedeflerinin yakalanması amacıyla; performansa dayalı ilkeli,
tutarlı, dengeli bir bütçe politikası uygulanması ve ödenek
ihtiyacının isabetli bir şekilde tespit edilmesi gerektiği,
- Personelin yurtiçi ve yurtdışı geçici görevleri
dolayısıyla ödenecek olan konaklama ücretlerinin hesabında
Harcırah Kanunu ile Bakanlı Kurulu Kararının esas
alınması gerektiği, tedavi yardımlarına ilişkin
olarak; gözlük camı ve çerçevesi ile işitme cihazlarına ödenecek
azami miktarların her yıl Başkanlık Divanınca
belinlenmesinin uygun olacağı, özel sağlık kurum ve
kuruluşlarınca yapılan tedavi giderlerinin ödenmesinde
sağlık karnesinin kimlik bölümünün fotokopisinin ödeme emri belgesine
eklenmesi gerektiği, içmece ve kaplıca tedavisi için gereken
sağlık kurulu raporunun ödeme belgesine eklenmesi gerektiği,
- 4734 sayılı Kanunun 22 nci maddesi kapsamında
piyasa fiyat araştırmasında açıklık ve rekabet
ortamının oluşturulması amacıyla geniş
kapsamlı araştırma yapılmasına özen gösterilmesinin
gerektiği,
Şeklinde çeşitli hususlarda değerlendirme ve
tavsiyelerde bulunulmuştur.
Ayrıca yapılan ihalelerde açıklık ve rekabetin
sağlandığı, tüketime yönelik mal ve hizmet
alımlarında bütçe ödeneğinin verimli ve ekonomik şekilde
kullanıldığı, ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem
fişlerine dayalı olarak, ilgililerin hesaplarına aktarılan
paralar ile banka hesap özetlerinin mutabık olduğu, kesin hesap
cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk
olduğu ve ödenek üstü harcama yapılmadığı, bütçe ile
tahsis edilen ödeneklerin Kurumun amaç ve planlanmış hedefleri
doğrultusunda, iyi mali yönetim ilkelerine uygun olarak
kullanıldığı; harcamalarda tasarruf
sağlandığı, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe politikası
yürütüldüğü belirtilmiştir.
Sonuç olarak; Üst Yöneticinin bütçe ile verilen kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde
kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin
alınmasında, 5018 sayılı Kanunda öngörülen mali yönetim ve
kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, görev ve
sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün gayret gösterdiği,
harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birim
yöneticisi ve muhasebe yetkilisinin, mali mevzuat ile tedbirlerin tatbikinde azami
çaba sarf ettikleri, İdarenin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin
Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ile ilgili diğer mevzuat çerçevesinde
yürütüldüğü sonucuna varıldığı ifade edilmiştir.
Başkanlık Divanı tarafından, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2008 yılı harcamalarına ilişkin
Dış Denetim Raporu ve Üst Yönetici Cevapları kabul edilmiş
olup, tenkit ve tavsiye edilen hususlarda gerekli tedbirlerin
alınması önerilmiştir.
2. Sayıştay Başkanlığının 2008
yılına ilişkin hesapları ve bunlara ilişkin belgeleri
esas alınarak yapılan dış denetimi sonucunda
hazırlanan Raporda; idarenin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde,
yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumun amaç,
hedef ve planlarına uygunluk yönünden incelenmiştir.
Raporda özetle;
- 2008 yılı için Sayıştay
Başkanlığına 90.202.350,00 YTL ödenek tahsis edildiği,
2007 yılında Kuruma yapılan 830.186,93 YTL şartlı
bağışın (banka promosyonu) yılı içerisinde
kullanılmayıp 2008 yılı bütçesine devredilmesi ile
oluşan toplam 91.032.536,93 YTL ödeneğin % 83,71i olan 76.204.471,57
YTLnin harcandığı, %16,27si olan 14.813.791,21 YTLnin
harcanmadığı için iptal edildiği, 14.274,15 YTLnin 2009
yılı bütçesine devredildiği belirtilmiştir. Harcanan
76.204.000.000 YTL kullanılabilir bütçe ödeneğinin %84üne tekabül
ettiğinden, Kurumun 2008 Mali Yılı Bütçesinin %84 oranında
gerçekleştiği ve bir önceki sene ile
kıyaslandığında 2008 yılında tahsis edilen
ödeneğin %6 oranında arttığı, 2008 yılı
bütçe giderlerinde de %21 oranında artış olduğu ifade
edilmiş ve ödeneklerin uygulamasına ilişkin tutarlı,
dengeli ve ekonomik bir bütçe politikası yürütüldüğü
belirtilmiştir. Yukarıdaki veriler göz önünde bulundurularak tasarruf
tedbirlerine devam edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
- 2008 yılı harcamalarının; %63,9unun
personel giderlerine, %18,4ünün mal ve hizmet alım giderlerine, %5,5inin
sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderlerine, %0,5inin cari
transferlere ve %11,7sinin de sermaye giderlerine yapıldığı;
bütçe giderleri içerisinde personel harcamalarının birinci
sırada yer aldığı, ikinci sırada mal ve hizmet
alım giderlerinin takip ettiği, önceki yıl ile
kıyaslandığında personel giderlerinde %11,03 oranında
artış olduğu, personel giderlerindeki bu artışın
normal olduğu, sermaye giderleri için 10.196.186,93 YTL ödenek tahsis
edildiği, bu ödeneğin 8.886.390,15 YTLsinin
harcandığı, 1.309.796,78 YTLsinin iptal edildiği, programa
alınan yatırımın gerçekleşmesi için konulan ödeneklerin
bir kısmının kullanılmasının ertelenmesiyle,
yatırım plan ve programında yer alan hususların sonraki
yıllara ötelendiği, yatırımın gerçekleşmesi için
konulan ödeneğin yılı içinde kullanılmasıyla
hedeflenen programların gerçekleştirilmesinin daha isabetli ve
ekonomik olacağı ifade edilmiştir.
- Ayrıca, Kurum personelinden sendika üyesi personelin üyelik
aidatlarının ödenmesinde ödeme emri belgesine Başkanlık
onayının eklenmesi gerektiği; doğrudan temin ile
karşılanan mal ve hizmet ihtiyaçlarına ilişkin olarak
görevlendirilen personel tarafından açıklık ve rekabet
ortamının oluşturulması için geniş kapsamlı
piyasa araştırması yapılması, yükleniciye hak
ediş ödenmeden önce işçilerin ücret alacakları bulunup
bulunmadığına dair ilan tutanağının ödeme emrine
eklenmesi gerektiği; yurt dışına gönderilen personelin yol
masrafları kapsamında, özel seyahat acentelerinin bilet
satış komisyonları için herhangi bir ödeme yapılmaması
gerektiği; sağlık kuruluşlarına yapılan
ödemelerde ödeme emri belgesine hastanın sevk
kağıdının eklenmesi gerektiği;
Şeklinde çeşitli hususlarda değerlendirme ve
tavsiyelerde bulunulmuştur.
Ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem fişleriyle
tahakkuk ettirilen ödemelerin banka hesap özetleri ile mutabık
olduğu; kesinhesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider
rakamlarının doğru ve denk olduğu, kullanılabilir
bütçe ödenekleriyle uyumlu bulunduğu, ödenek üstü harcama
yapılmadığı, Kurumun amaç ve hedefleri doğrultusunda,
iyi mali yönetim ilkelerine uygun olarak kullanıldığı,
harcamalarda tasarruf sağlandığı, tutarlı, dengeli ve
etkin bir bütçe politikası yürütüldüğü, Üst Yönetici olarak
Sayıştay Başkanının; bütçe ile verilen kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde
kullanılmasını temin edecek tedbirlerin alınmasında, mali
yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, 5018
sayılı Kanunda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine
getirilmesinde üstün gayret gösterdiği, harcama yetkilisi, mali hizmetler
birim yöneticisi ve muhasebe yetkilisinin mali mevzuat ile tedbirlerin
uygulanmasında azami çaba sarf ettikleri, İdarenin mali faaliyet,
karar ve işlemlerinin Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu başta
olmak üzere ilgili diğer mevzuata uygun olduğu sonucuna
varıldığı ifade edilmiştir.
Başkanlık Divanı tarafından,
Sayıştay Başkanlığının 2008 yılına
ilişkin Dış Denetim Raporu ve Üst Yönetici Cevapları kabul
edilmiş olup, tenkit ve tavsiye edilen hususlarda gerekli tedbirlerin
alınması önerilmiştir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk
ve 20 milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının
araştırılarak ailelerin korunması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/444)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Günümüzde, inançları ve yaşam biçimlerinden dolayı,
Eşit Yurttaşlık haklarına kavuşamayan Alevilerin,
toplumda ve devlet nezdinde karşılaştığı
sorunların tespiti ve konuda yürütülecek çalışmaların
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 22.06.2009
1) Ahmet Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Yüzyılların mirası olarak, günümüze devrolmuş
Alevi Sorunu ne yazık ki, bugüne kadar samimi ve
inandırıcı yaklaşımlar gösterilerek çözülmek
istenmemiştir.
Yaklaşımların hepsinde, Aleviliğin sadece
teolojik boyutu Sorun olarak ele alınmış, Aleviliğin
İslam içiliği, İslam dışılığı
tartışılmıştır.
Bir dinin ya da inanç grubunun teolojisinin ne olduğuna,
dışarıdan birileri değil, ancak o inanç sahiplerinin
kendileri karar verirler. Bunun aksi, o inanca ve inanç sahiplerine hakaret
olur.
Aleviliğin kendi tarihsel orijini üzerinde yaşam
bulması yerine, Türk-İslam sentezi üzerinden şekillenmesi
hedeflenmiştir.
Alevilik Sorunu, salt inanç boyutuyla ele alınacak teolojik
bir sorun değildir.
Öncelikle sorunun adı konulmalıdır.
Sorun, Demokrasi Sorunudur. Toplumsal, Hukuksal, Demokratik Hak
ve Haklar Sorunudur.
Alevi inanç ve kurum önderleriyle görüşülerek, ortak bir
çabayla çözüm aranmalıdır. Çözüm aranırken, oy kaygısı
yerine, toplumsal demokrasi kaygısı ön plana
çıkarılmalıdır.
Aleviler üzerindeki Türk-İslam ideolojisinden
vazgeçilmelidir. Bundan vazgeçilmedikçe, kimden gelirse gelsin, Alevi
açılımlarının hedefi asimilasyonda, inkârda ısrar
olacaktır. Bu da, yakın zamana kadar katledilen Alevilerin yerine,
Aleviliğin katledilmesi anlamına gelecektir.
Zaten Alevilerin öneri ve talepleri, demokrasi iddiasında
olan hiçbir iktidarın reddedilebileceği talepler de değildir.
Maddeler hâlinde sıralarsak;
1- Cem Evleri Alevilerin İbadet Haneleridir. Bu tanıma
karşı çıkmak, Camiler Müslümanların, kiliseler
Hıristiyanların ibadethaneleridir tanımına karşı
çıkmakla eş anlamlıdır.
Nerenin kimin ibadethanesi olacağına başkaları
değil, -devlet hiç değil- ancak o inanç sahiplerinin kendileri karar
verirler. Devlete düşen görev, Cem Evlerini yasal statüye
kavuşturarak, güvence sağlamaktır.
2- Okullarda okutulmakta olan mevcut din eğitimi, zorunlu
olmaktan çıkarılmalıdır. Din eğitimi için okutulacak
kitapları, her inanç topluluğunun ilgili kurumları
yazmalıdır.
3- Alevi inancı ve kültürü üzerindeki, doğrudan ya da
dolaylı, asimilasyon ve baskıcı, kısıtlayıcı
uygulamaları son bulmalı, Alevi köylerine ve diğer
yerleşkelerine cami yaptırmaktan vazgeçilmelidir.
4- Hacı Bektaşi Veli Dergâhı ibadet merkezi olarak
açılmalıdır.
5- Aleviliğin teolojik boyutunun
tartışılmasından vazgeçilmelidir. Bu, Alevilere duyulan bir
saygının gereği olduğu kadar, demokrasinin de bir
gereği olarak algılanmalıdır.
6- Tüm kitaplar, Alevileri aşağılayan, karalayan
tanım, ibare ve imgelerden arındırılmalıdır.
7- Madımak, ibret ve utanç müzesi yapılarak, tarihle
yüzleşmenin kapıları aralanmalıdır.
Alevilerin, güvensizlik psikolojisinden kurtarılmaları
gerekir. Bu güvensizliğin yaratılmasında payı
bulunanların, kendi geçmişleriyle yüzleşip, Alevilerle dost
olabilmenin güvenini vermeleri önemlidir.
Tarihle yüzleşme bir güven mekanizması olarak
işlemelidir.
8- Devletin ve siyasetin kontrolü dışında
yaşam hakkı kazandırılacak, bir Alevi Akademisinin vb.
kurulmasına olanak sağlanmalıdır.
9- Devlet kontrolündeki Alevi anlayışından
vazgeçilerek, Alevi dedelerine maaş bağlama gibi, Aleviliği
özünden saptırmaya çalışan arayışlardan uzak
durulmalıdır.
10- Devlet üst yönetimleri ve bürokrasi görevleri, Alevilere
açık hâle getirilmelidir. Demokrasilerdeki eşitlik ilkesi
yaşamın her alanında hâkim kılınmalıdır.
11- Diyanet İşleri
Başkanlığının, laiklik ve farklı inançlar
bağlamında işlevinin demokratik olmadığı, mevcut
hâliyle, laik ve eşitlikçi bir yapılanmadan uzak olduğu
açıktır.
Din işleri devletin kontrolünden çıkarılmalı,
dinsel iktidarlaşmanın tehlikelerine karşı, devletlerin
sadece izleme hakkı olmalıdır.
Diyanet İşleri Kurumunun kapatılma istemi bugünkü
koşullara olanaklı olmayabilir, çok gerçekçi görülmeyebilir.
Bu nedenle, Türkiyede, Diyanet İşleri
Başkanlığı küçültülerek sembolik bir boyuta, demokratik
özerk bir içerik ve işleyişe kavuşturulmalıdır.
Demokratik temsiliyeti sağlanmalıdır.
Günümüzde, inançlarından dolayı, Eşit
Yurttaşlık haklarına kavuşamayan Alevilerin, toplumda ve
devlet nezdinde çeşitli sıkıntılarla
karşılaştıkları bilinmektedir.
Alevilerin verilmeyen haklarından dolayı Sorun hâline
getirilmiş olan Alevilik özünde bir Demokrasi Sorunu olarak acil çözüm
gerektirmektedir.
Aleviliğin bir Sorun olmaktan çıkarılması da
TBMMnin öncelikli görevleri arasındadır.
Bu konuda bir Meclis Araştırma Komisyonunun
kurulmasının gereğini arz ederiz.
2.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk
ve 20 milletvekilinin, kadın istihdamındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/445)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devletin yasalardan ve uluslararası sözleşmelerden
doğan yükümlülükleri doğrultusunda taahhüt altına alınan
kadın istihdamında yaşanan gerilemenin nedenleri ve
kadınların istihdama katılımının önündeki
engellerin tespiti amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104
ve 105inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Ahmet Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirleyen kişi
başına düşen milli gelir, sanayileşme, okur yazarlık
oranı gibi etkenlerin yanında kadınların istihdama
katılım oranıdır. Ancak gelişmiş ülkelerde
kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranları
artarken, gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye'de kadının
işgücüne katılımında benzer bir artış
yaşanmamıştır.
Nitekim Dünya Ekonomik Forumu'nun hazırladığı
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'ne göre 2007 itibariyle
kadın istihdamında Türkiye 128 ülke arasında 123. sırada
gelirken, bu tablo 2008 yılında da değişme
göstermemiş, 130 ülke arasında 125'inci sırada yer almıştır.
Türkiye tarafından 1985 yılında onaylanan
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, Avrupa Sosyal
Şartı, ILO, OECD, AGİK gibi kuruluşların
sözleşme, karar ve tavsiyelerinin, Kahire Dünya Nüfus ve Kalkınma
Konferansı Eylem Planının, 4. Dünya Kadın Konferansı
Eylem Planı ve Pekin Deklarasyonu ile kadına yönelik her türlü
ayrımcılıkla mücadele taahhüt altına
alınmıştır. Anayasanın 90'ıncı Maddesi ile
de taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ulusal düzenlemeler karşında
etkili hale getirmiştir. Yine Anayasa'nın 10'uncu, 49'uncu
Maddeleriyle devlet, kadın ve erkek eşitliğinin yaşama
geçmesini sağlamayı ve kadının gelir kazanacağı
bir işte çalışmasını güvence altına
almıştır.
Böylece gerek kendi yasalarında gerekse Birleşmiş
Milletler ve Avrupa Birliğinin kadın erkek eşitliğini
hedefleyen sözleşme ve düzenlemelerine taraf olarak kadının
gelir kazanacağı bir işte çalışmasını,
kadının insan haklarından biri olarak kabul etmiştir.
Üyelik müzakerelerinin sürdüğü Avrupa Birliği üyesi
ülkelerle kıyaslandığı zaman Türkiye'de
kadınların istihdam oranlarının düşük olduğu
görülmektedir. Ne yazık ki Türkiye, toplumsal cinsiyet
eşitliğini bütün politika ve programlarına yansıtmayı
taahhüt etmiş olmasına karşın bunu yerine getirme konusunda
yeterince ilerleme gösteremediği, yıllara göre kadınların
işgücüne katılım oranları göstermektedir.
Kadınların işgücüne katılma oranı 1990'da yüzde 34,1
civarındayken, 2002 yılında yüzde 26,9, 2004 yılında
yüzde 25,4, 2008 yılı için ise yüzde 24'dür.
Lizbon Stratejisi ile belirlenen AB hedefleri doğrultusunda,
2010 yılı itibariyle Türkiye'de kadın istihdam
oranının yüzde 60 olması gerekirken, 2008 itibariyle toplam
istihdam içinde kadınların istihdam oranı AB ve bütün OECD
ülkelerindeki yüzde 50'nin üzerindeki oranının çok gerisinde yer
almaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Hanehalkı
İşgücü Anketi sonuçlarına göre, 2002 yılına kadar
artan kadın çalışan sayısının bu yıldan
itibaren düşme eğilimi içerisine girdiği görülmüştür. 2002
yılında 6 milyon 122 bin olan kadın çalışan
sayısı, 2005 yılında 5 milyon 700 bin olmuştur.
2000-2005 dönemine ait bu istatistikler kadın istihdamındaki
gerilemeyi açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu dönemde
Türkiye'de 15 yaş ve üstü kadın nüfusu, erkek nüfustan daha fazla
artmasına karşın, toplam işgücü artışı
içinde kadınların payı % 10 olarak kalmıştır.
Yani artan 15 yaş üstü kadın nüfusun sadece % 7'si işgücüne
girerken, erkeklerde bu oran % 58'i bulmuştur.
Yine Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) için Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Prof. Dr. Gülay Toksöz'ün
hazırladığı "Türkiye'de Kadın İstihdamı
Durum Raporu"na göre, şu an her dört kadından yalnızca biri
çalışıyor ve çalışanların dörtte birini
kadınlar oluşturmaktadır.
Bütün bu çalışmalar da göstermektedir ki, kadına
karşı ayrımcılığın en yaygın
olduğu alanlardan birini de kadın emeği ve istihdamı
alanı oluşturmaktadır. Toplumsal yaşamda süregelen cinsiyete
ve çalışma yaşamına dayalı
ayrımcılığın en önemli göstergesi ise, erkeklerin kazancının
çalışma yaşamında birincil, kadınların
kazancının ise ikincil olarak görülmesidir. Kadınların
iş gücüne katılımındaki düşüklük, kadın-erkek
eşitliğinin sağlanması ve sosyoekonomik
kalkınmanın önündeki engellerden biridir.
3.- İstanbul Milletvekili D.
Ali Torlak ve 26 milletvekilinin, reel sektörün kredilendirilmesindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/446)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığa
Ülkemizde yaşanan ekonomik krizi fırsat olarak
değerlendiren bankaların, sanayi işletmelerine yönelik tutumu,
yüksek oranlı kredi faizlerine rağmen kredi vermekten
kaçınması, işletmeleri ve istihdamı olumsuz etkilemektedir.
Kredi sistemindeki tıkanıklığın nedenlerinin ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98'inci, TBMM
İç Tüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması" açılması için gereğini
saygılarımızla arz ve talep ederiz. 16.06.2009
1) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
2) Alim Işık (Kütahya)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4) Mithat Melen (İstanbul)
5) Oktay Vural (İzmir)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8) Cumali Durmuş (Kocaeli)
9) Akif Akkuş (Mersin)
10) Mustafa Kalaycı (Konya)
11) Recep Taner (Aydın)
12) Hüseyin Yıldız
(Antalya)
13) Mustafa Enöz (Manisa)
14) Hasan Özdemir (Gaziantep)
15) Cemaleddin Uslu (Edirne)
16) Kürşat Atılgan
(Adana)
17) Murat Özkan (Giresun)
18) Yılmaz Tankut (Adana)
19) Hakan Coşkun (Osmaniye)
20) Behiç Çelik (Mersin)
21) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
22) Şenol Bal (İzmir)
23) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
24) Recai Yıldırım
(Adana)
25) Osman Ertuğrul (Aksaray)
26) Ahmet Bukan (Çankırı)
27) Süleyman Turan Çirkin
(Hatay)
Gerekçe:
Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2009 ilk çeyrek
(Ocak-Şubat-Mart) sektör bilançolarına göre, bankaların
kârı yüzde 25 artmış, buna karşılık sanayi
sektörünün kârı yüzde 82.23 oranında düşmüştür. Merkez
Bankasının peş peşe faiz oranlarını indirmesine
rağmen, kamu bankaları başta olmak üzere bankalar faiz
oranlarını aşağı çekmemekte, uyguladıkları
yüksek faizlerle piyasaları kilitlemekte, taleplere sessiz
kalmaktadır. Bankalar krize rağmen kârlılıkta birbirleriyle
yarışırken, sanayi kesimi büyük bir çöküntü ile karşı
karşıya kalmıştır. İçinde bulunulan büyük
gerileme neticesinde iş yeri kapamaları çığ gibi
artmış, son verilere göre sektörel bazda istihdamda en büyük
kayıp sanayide yaşanmıştır. Kredi
bulamadığı için binlerce sanayici, işadamı, esnaf ve
tüccar iflasın eşiğine gelmiş, Emniyet Kaçakçılık
ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının
hazırladığı "2008 Faaliyet Raporu"nda da
belirtildiği gibi, kredi kanallarında yaşanan
sıkıntı tefecilik olgusunu gündeme getirmiştir.
Mevduat bankalarının kredi dağılımına
bakıldığında 26 Ekim 2008de kamu bankalarının
kredi büyüklüğü 64,7 milyar lira iken 1 Mayıs 2009'da krediler 67,8
milyar liraya yükselmiştir. Kamu bankaları küresel krizin en
şiddetli olduğu altı ayda 8,5 milyar yeni mevduat toplayıp
sadece 3,5 milyar kredi vermiş, özel bankalar ise 127,3 milyar lira olan
kredilerini 1 Mayıs 2009'da 114,2 milyar liraya geriletmiş, 13,1
milyar lira kredi kesintisine gitmişlerdir. Bankacılık
sektörünün, yıllık ortalama yüzde 9-11 faiz oranı ile mevduat
toplayıp, yaşanılan ekonomik krizde işletmelere yüzde 30'a
ulaşan faizlerle bile kredi vermemesi, kredileri geri
çağırması, yüksek faizin yanında kefalet ve teminat
miktarlarındaki artış, kâr ve satışın düşük
olduğu bu dönemde reel kesimi çok ağır yaralamış,
üretimdeki daralma işsizlikte patlamaya yol açmış, kapasite
kullanım oranının düşmesinde kendini göstermiştir.
Bankalar 2009'da zora giren birçok fabrikayı satışa
çıkardı. İş yerleri ve dükkânlara el koydu, gayrimenkulleri
haciz etti. Bankaların sanayi sektörünün ve halkın
sırtından, üstelik onların ölmesi pahasına
yaşamaları, anlaşılabilir bir durum değildir.
Ekonominin bütün aktörleriyle ayakta kalabilmesinin yolu, tüm aktörlerin uyum
içinde ve birbirlerine destek sağlayacak şekilde
çalışmasından geçmektedir. Ekonomik krizin etkilerinin en aza
indirilebilmesi, sanayinin yaşamasını sağlayacak politika
ve önlemlerin bir an önce devreye sokulmasına bağlıdır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer almak üzere 21 Ekim 2009 tarih ve
36589 sayılı Ülkemizdeki sayıları 9 milyonu bulan
emeklilerimizin içinde bulundukları sıkıntıların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 22/10/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 22.10.2009 Perşembe günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti
Grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin
Genel Görüşme ve 21 Ekim 2009 tarih ve 36589 sayı ile verilen,
ülkemizdeki sayıları 9 milyonu bulan emeklilerimizin içinde
bulundukları sıkıntılarının
araştırılması, taban aylıklarının
eşitlenmesi, maaş farklılıklarının giderilmesi,
sağlıkta katkı payı alınması ve çok düşük
oranda kalan maaş zamları gibi benzeri uygulamaların
yarattığı mağduriyetlerin tespiti, bu sorunların
giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
vermiş olduğumuz Meclis Araştırması önergemizin
22.10.2009 Perşembe günü (bugün) görüşülmesinin İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Önergemizin lehinde Sayın
Serdaroğlu efendim.
BAŞKAN Lehte, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet
Serdaroğlu.(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde söz
aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, grup önerimiz, emeklilerin içinde
bulunduğu sorunların araştırılması ve çözüm
önerilerinin ortaya konulması için bir araştırma komisyonu
kurulmasını öngören teklifimizin gündeme alınmasına
ilişkindir. Konu gerçekten acildir. Emeklilerimizin düşük
maaşları yanında acil çözüm bekleyen başka pek çok
sorunları vardır.
Değerli milletvekilleri, emeklilerimizin yüzde 87si
açlık sınırının altında, tamamına
yakını yoksulluk sınırının altında bir
ücretle çalışmaya devam etmektedirler,
çalışmaktadırlar. Şimdi kalkıp,
maaşlarını şu kadardan şu kadara çıkardık,
yüzde bilmem kaç artış yaptık, diyebilirsiniz; hatta, millî
gelirimizi 10 bin dolara çıkardık, falan da diyebileceksiniz. Bu
rakamların balon olduğunu hepimiz biliyoruz. Eğer millî gelir
kişi başına 10 bin dolara çıkmış olsaydı
ülkemizde fakir aile sayısı 5 milyona çıkmazdı. Eğer
millî gelir 10 bin dolara çıkmış olsaydı açlık
sınırının altında geliri olanların
sayısı 1 milyondan 10,5 milyona çıkmazdı. Eğer millî
gelir 10 bin dolar olsaydı yoksulluk sınırının altında
yaşamaya çalışan vatandaşlarımızın
sayısı 18 milyondan 52 milyona çıkmazdı. Millî gelir gerçekten
10 bin dolar olsaydı yeşil kartlı sayısı bu ülkede 18
milyona ulaşmazdı. Hangi rakama takla attırırsanız
attırın ortada duran bir tek gerçek vardır, o da emeklilerin
yüzde 87sinin açlık sınırının altında, yüzde
96sının da yokluk sınırının altında gelir
elde etmeleridir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı sayesinde adaletsizlikler o kadar artmıştır
ki, 2000 yılı öncesi ve sonrasında emekli olanların
maaşları arasında bile yüzde 70 ile 80 arasında fark
vardır. İntibakla ilgili olarak defalarca dikkatinizi çektik, soru
önergeleri, kanun teklifleri verdik ama sizlere bir türlü dinletemedik. Göreve
gelen her bakan Sorunu çözeceğiz diye söz verdi ama bugüne kadar ortaya
herhangi bir çalışma çıkmadı, bugüne kadar Hükûmetinizce
ortaya somut bir öneri konulmadı. Yapacağız, edeceğiz
diye emeklileri kandırmaya, oyalamaya devam etmektesiniz.
Elinizde koskoca sosyal güvenlik teşkilatı ve
kadroları var. Bu kadar büyük bir teşkilatla bir tasarı
hazırlayıp Meclise getirmeyi maalesef beceremediniz. Âcizane
tarafımdan hazırlanarak Meclis Başkanlığına
sunulan kanun teklifini gündeme alarak intibakla ilgili sorunu kısa yoldan
çözebilirsiniz. Hani hep Muhalefet anca konuşuyor, çözüm üretmiyor.
diyorsunuz ya, samimiyseniz, emeklilerimiz arasındaki maaş uçurumunu
gidermek istiyorsanız, alın size teklif, alın size çözüm.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti 2009 Temmuzunda
emeklilere ne kadar zam yaptı biliyor musunuz? 8 ila 11 lira. Peki, Eylül
2009da emeklilerin sağlık katkı payı kaç lira oldu onu da
biliyor musunuz? 15 liraya çıktı. Emeklilerimizin aldıkları
zam bir kerelik muayene parasını dahi karşılamıyor.
Partinizin isminde adalet var ama Adaletin bu mu Adalet ve Kalkınma
Partisi? demek lazım. Emeklilerimizin sorunları saymakla bitmiyor.
AKP İktidarı tarafından 2003 yılında
yapılan değişikliklerle, yaşlılık
aylığı alırken çalışmaya devam eden
emeklilerimizden yüzde 10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilmeye
başlandı. Peki, bundan kimin haberi var? Hiç kimsenin.
BAĞ-KURun, Sosyal Güvenlik Kurumunun emeklilerimize, bir bildirimde
bulunması gerekmez miydi? Gerekirdi. Sosyal güvenlik sisteminin yeniden
yapılandırılması keşmekeşi içinde yetkili ve
ilgili kimsenin aklına emeklilerimize böyle bir bildirimde
bulunulması maalesef gelmedi. Aradan altı yıl geçiyor, 2009da
hatırlıyorlar. Kriz yüzünden fellik fellik para arayan Hükûmet,
haberi olmadığı için sosyal güvenlik destek primlerini ödemeyen
emeklilerimizin sırtına bir yük daha vurmaya karar veriyor. Ardı
ardına tebligatlar çıkarılıp emeklilerimizden 6 ila 8 bin
lira arası sosyal güvenlik destek primi istemeye başlıyor.
Kısa bir süre sonra da hacizler peş peşe gelecektir. Peki,
Hükûmetten bu sorunun çözümü için atılmış herhangi bir adım
var mı? Tabii ki yok.
Değerli milletvekilleri, bu borçların gecikme
faizlerinin silinerek mutlaka yeniden yapılandırılması ve
taksitlendirilmesi gerekmektedir. Âcizane, tarafımdan ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu tarafından hazırlanarak Meclis Başkanlığına
sunulan kanun teklifimizi gündeme alıp yasalaştırırsak
binlerce emeklimizi kara kara düşündüren, hacizlerle karşı
karşıya bırakan bu sorunu da kolayca çözebilirsiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
sandıktan çıktım, millet benden memnun; millet ben ne yaparsam
onu kabullenir anlayışı içinde olmanız
düştüğünüz en büyük hatadır. Demokraside ben sandıktan
çıktım, kargadan başka kuş tanımam diyemezsiniz,
diyemeyiz. Siz yani Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, bu
milletin sesine kulak tıkayarak farklı gündem ve
açılımlarla ne yapmak istiyorsunuz, neyin peşindesiniz
değerli milletvekilleri, öğrenmek istiyoruz. Milletin hâline
bakıyor ama görmezden geliyorsunuz. Emekliler başta olmak üzere
milletin bıçak kemiklerine değil damarlarına dayandığını
hissediyorsunuz ama ıstırap ve iniltiyi duymazdan geliyorsunuz.
Toplumu fukaralığa itip, bunu sadaka ekonomisiyle
destekleyip iradelerine ipotek koymayı bir maharet saymak ve marifet gibi
de anlatmak inanç değerlerimizin hiçbir yerinde yoktur. Borç
batağına saplanan toplumu istikrar tehdidiyle korkutmak ve
onların iradelerine ipotek koymak, yine İslam ve inanç
değerlerimizde yoktur.
Lütfen, bu milletin, yani emeklinin, işçinin, memurun,
esnafın, çiftçinin ve milyonlarca işsizin, bunalımdaki
gençlerimizin sesine kulak verin ve onların beklentilerine ya çare olun ya
da boş yere bu iktidarı işgal etmeyin.
Muhalefet çözüm üretmiyor. diyerek kesip atmayın.
Yapamadıklarınızı ve
yanlışlarınızı muhalefete fatura etmeyin. Bakın,
İktidarın bir sayın milletvekili bir ilçedeki kahve toplantısında
ne diyor: Hemşehrilerim, size verdiğimiz sözleri yerine
getiremediğimiz için üzgünüz. Bu muhalefet var ya muhalefet, önümüzü
kesiyor, size mahcubuz. Vay anam vay!
Değerli milletvekilleri, buna, karşısında
duran kişi şu cevabı vererek müdahale ediyor: Sayın
Milletvekili, işinize gelen her yasayı Meclisten
çıkarıyorsunuz, 340 milletvekili yetmiyor da tamamını
mı istiyorsunuz? Sayın Vekilim, bizi aptal yerine koyup bu kadar
aşağılamayın lütfen. Yani tavanda da, tabanda da
kabahatler hep muhalefete bulunmaktadır. Ne yazık ki muhalefete
muhalefetin edildiği bir garip dönemden birlikte geçmekteyiz.
Kısaca, her seçim döneminde emeklilere verdiğiniz
sözlerin, verdiğiniz taahhütlerin altında kalmanız sizin
İktidarınızın bir aynası, sizin
İktidarınızın bir ölçüsüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Gelin, gerçekten zor ve
sıkıntılı günler geçiren tüm emeklilerimizin içinde
bulundukları sorunları araştırıp, çözüm
yollarının aranması için bir araştırma komisyonu
kurulması için verdiğimiz önergemize destek verin.
Değerli milletvekilleri, işte size yol haritası.
Gelin, grup önerimize destek verin, araştırma önergemizi kabul edin,
hep birlikte bu sorunlara çözüm arayalım. Biliyorum ki, yine Milliyetçi
Hareket Partisinden geldi diye reddedeceksiniz. Bu yol haritası
İmralıdan gelseydi, ertesi gün açılım turlarına
başlardınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde,
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır.
Buyurunuz Sayın Kacır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup
önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Benden önce bu kürsüden hitap eden Değerli Serdaroğluna
teşekkür ediyorum, bu konuları gündeme getirdi. Ama, biz rakamlara
takla attırmak değil de hakikaten rakamları beraberce iyi bir
değerlendirelim Sayın Serdaroğlu.
Siz, bizden önceki Hükûmetin, yani 2002 Kasımından
önceki Hükûmetin ortağıydınız ve sizin de ortağı
olduğunuz dönemde emekli ne durumdaydı, biz geldik emekli ne durumda?
Bunu iyi kıyaslamamız lazım.
Bakınız, BAĞ-KUR esnafının emeklisinin
almış olduğu maaş 142 lira 80 kuruştu sizin
döneminizde. 142 lira 80 kuruş, 2002.
KAMER GENÇ (Tunceli) Emekli çok mu iyi bir durumda?
ÜNAL KACIR (Devamla) 2003, geldik
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şimdi ne kadar zam
yaptınız?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Et o zaman 8 liraydı.
ÜNAL KACIR (Devamla) Dinleyin efendim, söyleyeceğim. Merak
etmeyin efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Meselemiz 2003 değil,
şimdi
ÜNAL KAÇIR (Devamla) - Söyleyeceğim efendim.
142 lira 81 kuruştu. Biz geldik, 2003; 242 lira 81
kuruş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şimdi ne kadar zam
yaptınız, onu söyleyin.
ÜNAL KACIR (Devamla) 100
lira daha fazla, bir senede.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, şunu
söyleyin: Yani, şimdi emekliler ne kadar zam aldı, onu söyleyin.
ÜNAL KACIR (Devamla) Sonra, 2009
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Kaç lira, kaç lira zam
yaptınız?
ÜNAL KACIR (Devamla) 2009
Dinle Sayın Başkanım, dinle. Dinleyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kaç lira zam yaptınız?
Neyi savunuyorsunuz?
ÜNAL KACIR (Devamla) Dinleyin efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz maaş ödeyemiyordunuz.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Yapma! Para yok de, bir şey de!
BAŞKAN Devam edin siz Sayın Kacır.
ÜNAL KACIR (Devamla) Evet, şimdi ne? 470 lira 73
kuruş; yani..
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok para mı?
ÜNAL KACIR (Devamla) Çok para değil. Çok para değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kaç lira zam yaptınız?
ÜNAL KACIR (Devamla) Sizin verdiğiniz çok para
mıydı? 142 lira mı büyük, 470 lira mı büyük? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu
Enflasyon oranına
bakıyoruz arkadaşlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Biz onu soruyoruz.
AKİF AKKUŞ (Mersin) İşçi 80 simide
çalışıyor.
ÜNAL KACIR (Devamla) O günden bugüne enflasyon yüzde 92,2. Enflasyon kadar artmış olsaydı
274 lira olurdu. Kaç para olmuş? 470 lira olmuş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu sene kaç lira zam
yaptınız, onu söyleyin.
ÜNAL KACIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın,
beraberce inceliyoruz. Bunlar rakamlara takla attırmak değil. Bunlar
gerçekleri konuşmak.
Ha, şimdi bakın, samimiyete bir bakalım. Dün teklif
veriyorsunuz, araştırma önergesi teklifini dün veriyorsunuz, bugün,
gelin bunu görüşelim diyorsunuz. Dün mü aklınıza geldi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sizin aklınıza gelmiyor
ki.
ÜNAL KACIR (Devamla)
Emeklilerin durumu dün mü aklınıza geldi?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Senin aklına geliyor mu?
ÜNAL KACIR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Aklınız bölücülükle ilgili
olduğu için gelmiyor.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Bugüne gel, bugüne.
ÜNAL KACIR (Devamla)
Bakınız, SSK emeklisinin aldığı maaş 252
liraydı. Şimdi 608 lira 28
Asgarisini konuşuyorum. Asgarisini
konuşuyorum. Enflasyona göre artış yapılmış
olsaydı 485 lira olurdu. Kaç olmuş? 608 lira olmuş.
Ha, şunu demiyoruz: Çok iyi para veriyoruz, bununla çok iyi
geçinilir. Hayır. Bunu söylemiyoruz. Ama bir şey söylüyoruz: Bugün
emeklinin durumu dünden, yani sizin döneminizden çok daha iyi. Daha iyi
olması lazım, daha iyiye götürmemiz lazım ve biz de onun gayreti
içerisindeyiz, Hükûmetimiz de bu çalışmaları yapıyor.
Son günlerde basına da intikal eden Değerli
Bakanımızın açıklamalarını yakından takip
ederken Yani biz araştırma önergesi verdik, işin üzerine gittik
de öyle yükseldi bu rakamlar. diyesiniz diye getiriyorsanız halk bunu
yutmaz, hiç merak etmeyin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yutmuyor yutmuyor zaten, merak etmeyin!
ÜNAL KACIR (Devamla) Emeklilerimizin sorununu da tüm
halkımızın sorunlarını da birer birer yine AK
PARTİ çözecektir. Bunları söylüyorum, vakti fazla almamak için sözümü
kısa kesiyorum.
Bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar; MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çöze çöze çözülecek yer kalmadı
Sayın Kacır!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kacır.
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi üzerinde lehte
İstanbul Milletvekili Bayram Meral.
Buyurunuz Sayın Meral. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Meral, şu
emeklilerin durumunu bir anlat hele, bir anlat işçi emeklilerinin
durumunu!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisinin
emeklilerle ilgili vermiş olduğu soru önergesi üzerinde söz
aldım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Araştırma önergesi
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Ben Türkiye'nin bu kadar önemli
bir sorunu üzerinde durdukları için kendilerine ayrıca teşekkür
ediyorum (MHP sıralarından alkışlar) ve Cumhuriyet Halk
Partisi olarak da önergeyi desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir laf vardır
atalardan, der ki: Görünen köy kılavuz istemez. Değerli
arkadaşlarım, emekli perişan, işçi perişan, memur
perişan, çiftçi perişan, işveren perişan, insanlar intihar
ediyorlar, aile çocuğuyla birlikte, geçinemediği için, kendisini
çocuklarıyla birlikte ırmağa atıp ölüyor; siz burada
mutluluktan, refahtan, huzurdan bahsediyorsunuz. Böyle olmaz değerli
arkadaşlarım. Eksikler üzerinde durulup Nasıl çözeriz? bunun
üzerinde kafa yormak gerekiyor. Kusuru ört
Örtersin ama bir gün
açılıyor.
Fert başına düşen millî gelir 8 bin dolara
çıktı da neden emeklinin aylığı 600 lira? Ona eş
değer olması lazım değerli arkadaşlarım. Rakamlarla
birbirimizi kandırıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Aynen öyle.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bu kadar esnafın senedi
protesto olmuş; memuru çeke, kredi kartına esir etmişsiniz.
Bunlar sizin elinizde yok mu? Kim gelmişse -kusura bakmayın-
işçiye yüklen, memura yüklen, emekliye yüklen.
Değerli arkadaşlarım, işçi sizden
alacağını alamıyor ki zam alsın. Tasarrufu Teşvik
Fonundan hakkını alamayan bir sürü insan var, ödeseniz ya! Konut
Edindirme Fonunda, o zaman 57nci Hükûmetti -kendisini buradan saygıyla
anıyorum- o zaman Devlet Bakanı Sayın Somuncuoğluyla
birlikte biz o paraların yekûnunu hesap ettik, çıkardık ama
Hükûmet düştü, ödeyemediler. Ödeseniz ya!
5510 sayılı Yasa çıkarken emekli
aylıkları farklı
Efendim, neden farklı? Memur farklı
alıyor, BAĞ-KURlu farklı alıyor, SSKlı farklı
alıyor. Biz bu aradaki olumsuzlukları düzelteceğiz. deyip 5510
sayılı Yasayı çıkaran siz değil misiniz? Düzeltseniz
ya! Yok
Efendim, herkes hâlinden memnun
Ee canım hâlinden memnunsa
hayrını görün!
Değerli arkadaşlarım, bakınız -kusura
bakmayın, her zaman söylüyorum- seksen dört yıl içerisinde iç ve
dış borcun toplamı -devletin kayıtları- 220 milyar
dolar, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, siz bundan fazla iç ve dış
borç yaptınız. Memura vermediniz, emekliye vermediniz, esnafa
vermediniz, köylüye vermediniz, nereye gitti bu para? Yatırım da
yapmadınız. Nereye gitti bu para? Torbalarla
dağıtılıyorsunuz değil mi birilerine? O da yetmez
değerli arkadaşlarım. Üretken bir sistem kurun, üretken.
Vatandaş çalışsın da helaliyle evine öteberisini götürsün.
Torbalarına, bilmem nelerine, el altından bilmem birilerinin
sofrasına katkı sağladığınızı bir
marifet sayıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, geldiniz geleli bu
emeklilerle uğraştınız, geldiniz geleli. Bakın,
değerli arkadaşlarım, bir defa, emekliliği ortadan
kaldırdınız. Kısa süreli çalışmakla emeklilik
ortada yok. Emekliliği ortadan kaldırdınız. Yani, üç ay
çalıştırıyorsunuz, dört ay çalıştırıyorsunuz,
altı aya çıkmak artık mesele oldu, kamunun ötesinde böyle bir
durum da yok. Biliyor musunuz şurada sizin resmî
kayıtlarınız, devletin resmî kayıtları. Üç ay
çalışan bir işçinin sizin çıkardığınız
5510 sayılı Yasaya göre seksen yıl bilfiil çalışması
lazım ki emekli olsun. Dört ay çalışanın altmış
yıl çalışması lazım ki emekli olsun. Altı ay
çalışanın da değerli arkadaşlarım, kırk sene
çalışması lazım ki emekli olsun. Kim emekli olacak?
Kurtuldunuz. Hani Millî Eğitim Bakanının Şu okullar
olmasaydı güzel Millî Eğitim Bakanlığı yapardım.
dediği gibi, siz de nasıl olsa emekliliği ortadan
kaldırıyorsunuz, çok güzel devlet yönetirsiniz değerli
arkadaşlarım.
Bir şey daha yaptınız. Emeklilerin yine bir
gelirini kestiniz. Emekli olan bir işçiye, hizmeti emekliliğe hak
kazanmışsa 421 liranın altında emekli aylığı
bağlanmazdı. Bu alt tavanı kaldırdınız biliyor
musunuz değerli arkadaşlarım. Ne oldu şimdi? 190 liraya
düştü. Bundan sonra emekli olacakların alacakları aylık
bunlar değerli arkadaşlarım. Bunu çok iyi bilirsiniz. Ama
geçiştiriyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Efendim, işte bayramda
torbaya bir şey koyduk, Allah rızası için gönderdik
Halkı
bu seviyeye getirdiniz değerli arkadaşlarım. Bununla mı
övünüyorsunuz? Ne oldu şimdi değerli arkadaşlarım? Ya, bir
memlekette akaryakıta zam gelmesi demek, değerli
arkadaşlarım, bunu hepiniz bilirsiniz, Adan Zye her şeye zam
gelmek demektir. Adan Zye her şeye zam gelmektedir. Suya zam
yaptınız, gaza zam yaptınız, şimdi de benzine zam
yaptınız, yüzde 11. Şimdi, ne olacak yarın? Otobüse binen
emeklilerin bilet paralarına da zam gelecek. Ne verdiniz emekliye biliyor
musunuz? Bakınız, Sosyal Sigortalar Kurumunun emeklisine
verdiğiniz günlük zam 38 kuruş da ben insafa geldim 40 kuruş
dedim, 40 kuruş değerli arkadaşlarım, 40. BAĞ-KUR
emeklisine verdiğiniz ne? O da günlük 20 kuruş. Bununla mı
övünüyorsunuz değerli arkadaşlarım?
Ha, dersiniz ki Efendim, biz ne verirsek verelim vatandaş
bize oy veriyor. Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın da
her zaman kazın ayağı öyle ölçülmez, her zaman öyle gitmez bu
işler. Yani, bazen çok güzel gündem değiştiriyorsunuz, vatandaşa
derdini unutturmayı çok iyi başarıyorsunuz. Bu özellikleriniz
var. Ama milletin şurasına
dayandıktan sonra, insan, babasının oğlu da olsa bazen
gözünün yaşına bakmıyor. Onun için, bunu da çok iyi
bileceğinize inanıyorum.
Geldik memura: Değerli arkadaşlarım, memura yüzde
2,5 zam yaptınız. Kamu işçisine yüzde 2-2,5 zam
yaptınız. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bunlar. Sizin
döneminizde bunlar görülüyor. Ben yıllardır o işi yaptım.
Yok böyle bir şey.
Şimdi, çok güzel
AHMET YENİ (Samsun) Enflasyondan haberin var mı,
enflasyondan?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Bakınız
AHMET YENİ (Samsun) Rakamları konuş,
rakamları.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Enflasyonun niye
düştüğünü sen bilmiyorsan ben sana söyleyeyim.
AHMET YENİ (Samsun) Söyleyin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Vatandaşın alım
gücü olmazsa enflasyon düşer. Kim pazara gidiyor ki mal alsın da
fiyatlar artsın; hepsi yerinde sayıyor, yarı fiyatına
satıyorlar. Bilmiyorsan öğren, öğren.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) -
Sendikadan ne kadar aldın?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Kim alışveriş yapıyor ki? Alışveriş
yapan mı var ki fiyatlar artsın. Fiyatlar nasıl artar? Enflasyon
nasıl yükselir? Onu bilmiyorsan ben sana ne söyleyeyim!
Değerli arkadaşlarım, muhterem
arkadaşlarım, bakınız, Türkiye'nin
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) İtham ediyorsun. O kadar kolay
değil.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Bak, gözünü sevdiğim
kardeşim, benimle uğraşma, senin alnına öyle bir yazı
yazarım ki, yetmiş karton zımparayla çıkaramazsın,
otur oturduğun yerde! Yerinde otur, otur! Benimle ne konuşuyorsun,
ben, altınların içinde yüzmedim.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Sen oraya cevap ver!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Ecevit, altın satanlara,
kuyumculara, satışlarınızı yazın dediği
zaman, devlete vergi vermemek için kapımı kilitlemedim. Benimle
konuşamazsın, otur oturduğun yerde!
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Ben senin yüzünden mağdur
oldum; söyle bakalım, söyle o zaman, kürsüden anlat.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, muhterem arkadaşlarım, burada çok
Yani,
sizin yanınıza hiç emekli gelmiyor mu, anlayamıyorum sizi! Sizin
yanınıza hiç işsiz gelmiyor mu? Size hiç esnaf dert
yanmıyor mu? Size işverenler dert yanmıyor mu? Siz bu
Türkiyenin dışında mı yaşıyorsunuz? Bu
söylediklerimizin bir tanesinde, affedersin, ilave bir konu var mı
değerli arkadaşlarım? Bu vatandaşın
sorunlarını şurada konuşuyoruz, buna gülerek, buna bilmem
dalga geçerek seyretmenin bir anlamı yok; çözüm bulacaksınız,
iktidarsınız, iktidar olmak için bu vaatlerde bulundunuz, biz de
bunları yapın diyoruz, bundan daha doğal bir şey olur mu?
Sen memuru perişan et, emeklinin derdine gül
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
işsizliğe bir çözüm
arama, özelleştirmeyle trilyonları sat götür, bilmem devletin
kıymetli mülklerini yakınlarına yağma ettir; bunun ötesinde
yaptığınız bir şey mi var? Şu Bomonti Bira
Fabrikası, tarihî bira fabrikasının arsasını kimlere
verdiniz? Zeytinburnundaki arsayı kimlere verdiniz?
AHMET YENİ (Samsun) Söyle o zaman.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Kimlere verdiniz?
ALİ KOYUNCU (Bursa) Söyle
ÜNAL KACIR (İstanbul) Söyle
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakınız, çok güzel, konuşuyorsunuz
şimdi
ÜNAL KACIR (İstanbul) Söyle, ne biliyorsan söyle.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) 57nci Hükûmeti
Yakınlarınıza verdiniz, kime söyleyeyim!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bildiklerini söyle o zaman.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Kime söyleyeyim,
yakınlarınıza verdiniz!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kime verdik?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Gel sen söyle, sen biliyorsun!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bildiğim yok.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Aracılık yaptın,
gel de sen söyle, niye gocunuyorsun? Gel de sen söyle.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Aracılık yapan da sahtekâr,
yaptın diyen de sahtekâr!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Aracılık yaptın,
gel, gel de sen söyle.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Aracılık yapan da sahtekâr,
yaptın diyen de!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bildiğini söyle o zaman.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Ya, hangi birini söyleyeyim,
Allahtan kork!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne biliyorsan onu söyle.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Hangi birini söyleyeyim? Hangi
birini söyleyeyim?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Neyi biliyorsan onu söyle, bütün
bildiklerini söyle.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Hangi birisini söyleyeyim?
Memleketi talan ettiniz, hangi birisini söyleyeyim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Meral, lütfen sözünüzü
tamamlayınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Sayın Başkan, sizden
rica ediyorum, bir gün bana bir saat zaman ver, bütün doneleri toplayayım,
getireyim, şurada konuşayım. Bir saat bana zaman ver.
Arkadaşlarım tatmin olsunlar.
Belki birçoğunun haberi yok, ben hepsinin günahını
almıyorum, burada eli saza söze değmemiş bir sürü insan var,
benim bunların hepsine saygım var, hepsini kastetmiyorum ama
malı götürenler de var, aracı olanlar da var, yol gösterenler de var.
Devletin kıymetli mülklerini
Hani sekiz on katlı apartman yaptırıyorsunuz
ya, onlardan bahsediyorum, Malatyadaki Sümerbankın arsasından
bahsediyorum. Aldın mı şimdi?
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Meral.
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhine
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak.
Buyurunuz Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup
önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Emeklilerin durumuyla ilgili gerek MHP gerek CHP Grubu ve
grubumuzun sözcüleri düşüncelerini ifade ettiler. Ben bir başka husus
üzerinde duracağım.
Bildiğiniz gibi Meclisimiz İç Tüzüküne uygun olarak
çalışıyor ve Meclisin gündemi ya Danışma Kurulu
önerisiyle ya da grup önerilerinin Meclis Genel Kurulunda oylanmasıyla
teşekkül ediyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun toplantı
günlerinden salı gününün denetim konularına, Anayasanın süreye
bağladığı konular hariç çarşamba ve perşembe
günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işlerin görüşülmesine ayrılması, salı ve
çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süreyle
sözlü soruların görüşülmesi, sunuşlar ve işaret oyuyla
yapılacak seçimlerin her gün yapılması önerilmiştir.
Bu öneri, Meclis Genel Kurulumuzun 3/10/2007 tarihli 3üncü
Birleşiminde kabul edilirken, bu Danışma Kurulu önerisi
gereğince, perşembe günleri tamamen yasama faaliyetlerine
ayrılmıştır. Yani perşembe günleri denetim
faaliyetleri yapılmamaktadır. Eğer biz, salı,
çarşambanın dışında perşembe günleri de denetim
faaliyeti yaparsak milletimizin ihtiyacı olan yasama faaliyetini ne zaman
yapacağız, asli görevimizi ne zaman yapacağız?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Oylamaya ihtiyaç yok zaten! Zaten
milletin işine yaramıyor!
VEYSİ KAYNAK (Devamla) Dolayısıyla, bu sebeple
perşembe günü (bugün) emeklilerin durumunun görüşülmesine
ilişkin araştırma komisyonu kurulması teklifi, Meclisimizde
oy birliğiyle alınan 3/10/2007 tarihli karara aykırı bir
tekliftir.
Ayrıca, Sakarya Milletvekilimiz Ayhan Sefer Üstünün ve
Bayburt milletvekillerimiz Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın kanun
tekliflerinin Anayasa Komisyonunda görüşülüp 420 sıra
sayısıyla Genel Kurulumuza inmiş olması
dolayısıyla partimiz grubu da bir grup önerisi
hazırlamıştır. Biraz sonra o da huzurlarınıza
gelecektir.
Bu sebeple, MHPnin grup önerisinin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET BUKAN (Çankırı) İç Tüzüke aykırı
olduğu için mi karşısın?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaynak.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
2.- (10/2, 10/198, 10/249 ve
10/408) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 22/10/2009 Perşembe günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 22.10.2009 Perşembe günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/2), (10/198), (10/249) ile (10/408) esas
numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin,
Genel Kurulun, 22.10.2009 Perşembe günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde birinci söz İstanbul
Milletvekili Sayın Algan Hacaloğluna, ikinci söz Sayın Kamer
Gençe aittir.
Buyurunuz Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi
Bundan bir buçuk yıl evvel vermiş
olduğum bir araştırma önergesinin, iktidar partisi temsilcileri
veyahut da bir şekilde onu temsilen bu Meclisin yönetiminde erki kullanan
kademeler tarafından raflarda bekletilen bir önergeyi, bugün grubumuz
takdirlerinize sunmaktadır. Bu çerçeve içinde, değerli
milletvekilleri, bazı genel tespitimi, bu önergemizi açıklamak
bağlamında sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, hepimiz
halkın temsilcileri olarak, yurttaşlarımıza ve ülkemize
karşı belli temel yükümlülükler, sorumluluklar üstlenmiş
bulunmaktayız. Bunlar arasında halkımıza her zaman
doğruları söylemek görevi vardır. Bu çerçeve içerisinde önemle,
özenle vurgulamak istiyorum: Son yedi yıldır tek başına ülkemizi
yönetmekte olan AKP İktidarının yönetimi -bu yüce Meclisin
kıdemli sayılabilecek milletvekillerinden biri olarak bu döneme
ilişkin çok genel tespitlerimi paylaşıyorum- Türkiye Cumhuriyeti
hiçbir dönemde böylesine keyfî, böylesine kuralsız, böylesine emeğe,
insanın onuruna, hakkına, hukukuna karşı bir duyarsız anlayışla
yönetilmemişti değerli arkadaşlarım. Bunu içtenlikle ifade
ediyorum. Son yedi yıldır çiftçiye, işçiye, memura, emekliye,
emeğe, esnafa karşı zulüm etmeyi âdeta hedef alan -hiçbir iktidar
zulmetmeyi hedef almaz ama- sonuç itibarıyla ona dönüşen politikalarla
eşleşen, özdeşleşen bir kötü yönetim dönemini
yaşadık. Bu yönetim anlayışını bu kürsüden
şiddetle reddetmeyi kendime bir görev biliyorum Cumhuriyet Halk Partisinin
bir milletvekili olarak.
Değerli arkadaşlarım, devletin kurumları bu
dönem içinde hiçbir dönem bu kadar keyfî yönetilmemişti, siyaset hiçbir
dönem devleti bu düzeyde teslim almamıştı, yolsuzluklar hiçbir
dönem bu kadar dal budak salmamıştı, tarikatlar hiçbir dönem
devleti ve siyaseti bu kadar derinine teslim almamıştı; gününü
kurtarmaya çabalayan, siyaseti göz boyamayla halkı oyalama olarak
algılayan AKP İktidarı el attığı her konuyu
yüzüne gözüne bulaştırmıştır bu dönem içinde. AKP
İktidarının pusulasız, ilkesiz, tutarsız
politikalarıyla toplumumuz lime lime, delik deşik edilmektedir.
Ekonomi, evet, belirli performans gösterdiği dönemler yaşadı ama
geneline bakıldığı zaman, hele son dönemde hiçbir zaman bu
düzeyde çökertilmemişti. Sosyal devlet hiçbir dönem bu kadar göz ardı
edilmemiş, bu kadar geriletilmemiş, ülkede yoksulluk hiçbir dönem bu
kadar yaygınlaşmamış, işsizlik hiçbir dönem böylesine
bir toplumsal kâbusa dönüşmemişti.
AKP İktidarının 2009 bütçesinin rakamları
netleşti. Rekor düzeyde açık: 63 milyar TL. Rekor düzeyde faiz
harcamaları: 56 milyar TL. Rekor düzeyde işsizlik, OECD ülkeleri
içinde rekor düzeyde. Ve rekor düzeyde küçülme, eksi 6yla. İkinci Dünya
Harbi döneminden beri Türkiye hiçbir dönem bu kadar derinine küçülmemişti,
böyle bir küçülme yaşanmamıştı. Yani bunu hiç kimse genel
global krizle açıklayamaz. Çünkü dünya ülkeleri 2009 yılında
krizden çıkma belirtileri ve trendi içine girmiştir ama Türkiye,
krizin odağında olmamasına rağmen, o geçmişte
yaşadığımız bankacılık reformlarıyla
kendini koruduğu iddialarımıza rağmen, bu çöküntüyü
yaşamıştır.
2009 yılı kişi başına millî gelir geçen
yıla göre yüzde 20 oranında geridedir. Büyüme perspektifi
iddiası olmayan AKP İktidarı 2010 yılında ise ancak
yüzde 3,5luk bir büyümeyi öngörüyor. Bunları niye söylüyorum: Büyüme
olmayan ülkede işsizlik aşılamaz, yoksulluk aşılamaz.
İşsizliğin aşılamadığı bir ülkede
araştırma önergemizin konusunu oluşturan kurumların,
fonların hiçbir şekilde yeterli olması, amaca hizmet edebilmesi
mümkün değildir.
İktidar, insanlarımızı, toplumumuzu tam
anlamıyla bir yoksulluk, yolsuzluk ve işsizlik sarmalına
almış durumda. Ülkemizde on altı yaş üstü
çalışanların asgari ücreti 496 lira 53 kuruştur. Temmuz
ayı ortalama açlık sınırı ise 780 liradır.
Yoksulluk sınırı 2.539 lira. Kayıtlı 5 milyon 202 bin
işçi emeklisinin yüzde 82sinin aylığı açlık
sınırının altındadır yani emekliler
açlığın pençesindedir. Çalışanların yüzde
47sinin hiçbir şekilde Sosyal Güvenlik Kurumundan bir desteği, bir
ilişkisi bulunmamaktadır.
Temmuz ayı sonu verilerine göre, resmî rakamlara göre
işsizlik yüzde 12,8 oysa çalışmak isteyip de iş
aramayanları, iş arama umudunu yitirmiş olanları da dikkate
aldığınız zaman bu oran yüzde 22 düzeyindedir. Gençler
arasında resmî işsizlik yüzde 23tür. Gerçekte her 3 gençten 1i
işsizdir. Tam 5 milyon 800 bin insanımız şu anda
işsizlikten kıvranmaktadır.
İşsizlik sigortası uygulaması sosyal devletin
temel dayanaklarından biridir. Ülkemizde Haziran 2000 yılında
prim tahsilatına başlanılan ve Mart 2002den bu yana ise
sigortalı işsizlere işsizlik ödemesi gerçekleştiren
İşsizlik Sigortası Fonu AKP İktidarı tarafından
tam anlamıyla amacından saptırılmıştır. 30
Eylül 2009 sonu itibarıyla İşsizlik Fonunun toplam gelirleri 49
milyar 290 milyon liradır. Buna karşın bu Fondan işsizlere
yapılan ödeme 3 milyar 610 milyondur yani toplanan paranın on üçte
1idir.
Bunun dışında 3 milyar 113 milyon lira da GAPa
destek için Hazine Müsteşarlığına
aktarılmıştır. İşsizlik Fonunda halen 42 milyar
567 milyon TL yani işsizlere yapılan destek ödemelerinin tam 12
katı bir kaynak bulunmaktadır. Bu kaynak kanayan bütçeye yama için
kullanılmaktadır, işsizlere destek amacıyla veya
İşsizlik Fonu amacı çerçevesinde yer alan ilkeleri yerine
getirmek amacıyla kullanılmamaktadır. Bu, işçinin
parasını gasp anlamını taşımaktadır. Devlet,
Hükûmet işçinin parasını gasbetmekte bunu yanlış
politikaların sonucunda rekor düzeyde açık veren bütçe
açığını kapatmaya çalışmakta, yönlendirmektedir.
Bilindiği gibi 4447 sayılı Kanunla kurulmuş
olan İşsizlik Sigorta Fonu aynı zamanda işsizlere meslek
geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi verilmesini, yeni
iş bulmalarda yardımcı olunmasını, iş gücü
piyasası ve meslek eğitimi alanlarında
danışmanlık hizmeti verilmesini de öngörmektedir.
Fon kaynaklarının kullanımında bu amaçlara
yeterince ve gereğince uyulmadığı bilinmektedir. Kaldı
ki Fondan işsizlere aktarılan kişi başına kaynak tüm
AB ülkeleri arasında en düşük düzeyde bulunmaktadır. Hem Fondan
hak kazanma koşulları kolaylaştırılmalı hem de
ödeme miktarları artırılmalıdır. Kısaca, Fonun,
hazineye kaynak oluşturma yerine ülkemizde istihdamın
artırılması, işsizliğin azaltılması,
işsizlik afetinin boyunduruğuna girmiş olan emekçilerin
yaşama tutunabilmelerine olanak sağlanması amacıyla
kullanılması gerekir. Buna yönelik olarak hem 4447 sayıl Yasada
hem de bu Yasanın değişik 53üncü maddesine dayanılarak
çıkarılan Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik üzerinde gerekli
değişiklikler hızla sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Ancak böylelikle halkımızı yapay açılım
aldatmaları ile oyalamak yerine işsizleri kucaklamaya yönelik,
onların ve ailelerinin onurlarını korumaya yönelik,
çökertmiş olduğunuz sosyal devleti ayağa kaldırmaya yönelik
gerçek bir açılım gerçekleştirebilirsiniz. Böylesine
çağdaş, insanın emeğini ve onurunu yüceltmeyi hedef alacak
bir açılıma, hiç kuşkunuz olmasın, tüm CHPliler gönülden
destek verecektir ama bu destek sözümü sakın yanlış
anlamayın. Biliniz ki demokratik, sosyal hukuk devletimizi geriletecek,
Atatürk cumhuriyetimizin değerleri, temelleri ve kurumlarında yara
açacak hiçbir sözde açılımınıza veya girişiminize
hiçbir koşul altında, hiçbir şekilde geçit vermeyiz.
Bu amaçla, önergemizin kabul edilerek bu çok acil ve önemli
konunun araştırılması için bir Meclis
araştırması açılması konusunda destek vermenizi önemle
dikkatinize arz ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Hacaloğlu.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde,
Eskişehir Milletvekili Tayfun içli.
Buyurunuz efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, başta Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi ve AKP grup başkan vekillerine de teşekkür ediyorum, çünkü
onlar arasındaki bir mutabakat sayesinde söz aldım. Bunu niçin ifade
ediyorum? Zannetmeyin ki bu önergenin aleyhinde konuşacağım;
hayır, bu önergenin lehine oy vereceğim, ama İç Tüzükümüz ne
yazık ki grubu olmayan milletvekillerine konuşma olanağı
veremediği için bu tür fırsatlardan yararlanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, her konuşmamda Meclisin
gündeminde bulunan genel görüşme ve Meclis araştırması
önergelerinin çok önemli olduğunu söylemiştim. Yaklaşık
dört yüz civarında genel görüşme ve Meclis araştırması
önergesi gündemimizde duruyor. Bunlardan en önemlisi bugün Cumhuriyet Halk
Partisinin gündeme getirdiği işsizlikle ilgili önerge. Lütfen
alınganlık göstermeyin şimdi söyleyeceklerimle ilgili, herhangi
bir siyasi parti ayrımı gözetmiyorum. Sayın Başbakanın
oğlu, kızları işsiz mi? Sayın Başbakanın
evlatları veya sayın bakanların veyahut sizlerin veyahut
bizlerin evlatlarımızla ilgili bir işsizlik problemimiz var
mı? Yok. O zaman, Sayın Başbakanın, Hükûmetin,
milletvekillerinin, bu yüce Mecliste görev yapanların böyle bir sorunu
yoksa niye böylesine önemli bir konu, halk açısından önemli bir konu
gündeme getirilsin ve özellikle iktidarda bulunan AKP neden böyle bir konuyu
gündeme getirsin? Neden muktedir olamadığı ekonomi konusundaki
olayların bu yüce Mecliste araştırılarak çözüm
bulunması konusunda çaba sarf etsin? Sarf etmeyecek. Bu önerge AKPnin
sayısal oylarıyla reddedilecek. Peki AKP ne getirecek? AKPnin
getirdiği daha dün görüşüldü, hemen apar topar Genel Kurula
indirildi. AKPli milletvekili arkadaşların milletvekili seçimiyle
ilgili iki-üç maddelik bir kanun teklifi Genel Kurula getirilecek. Yine AKPnin
oylarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde, değerli arkadaşlarım,
bu görüşülecek.
Teknik konuda arkadaşlarım biraz evvel ifade etti.
Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüsü işsizlik rakamlarının ne
derece önemli boyutlarda olduğunu söyledi. Bu konuda fazla
ayrıntıya girmeyeceğim.
AKPnin grup önerisinde, evet, milletvekili seçimiyle ilgili iki
maddelik olay var. Bir, Anayasa değişikliği
yapıldığı için dört yıla süre indi. Bir de bazı
illerde nüfusa oranla milletvekili sayısı düşeceği için,
neymiş, İkiden aşağı olmasın. şeklinde bir
yasa teklifi. Evet, bu gerekli, Anayasa değişikliğinin yapılması
lazım. Ama Türkiyenin gerçek gündemini hep söylüyorum. Ülke yanıyor,
ülke kan ağlarken, şimdi apar topar, burada sıra
sayısı almış bir sürü önemli kanun varken Borçlar Kanununu
başlattı AKP Hükûmeti; apar topar bunu getiriyoruz. Değerli
arkadaşlarımız için, AKPli arkadaşlarımız için
bu yasa teklifi çok çok önemli, öyle anlaşılıyor.
Değerli arkadaşlarım, Siyasi Partiler Yasası
önemli, Seçim Yasası önemli. Bunu getiriyorsanız adam gibi getirmemiz
lazım. Yani seçim barajını getirmek lazım, seçim iş
birliğini getirmek lazım, siyasi partilerin seçimlerinin
finansmanı konusunu getirmek lazım.
Bak, koskoca Avrupa Birliği şimdi bize İlerleme
Raporunda ders veriyor, diyor ki: Siyasi partiler nereden avanta
alıyor? Bunun adı avantadır seçimde. Yani seçimin, siyasetin
finansmanı konusunda bir yasa çıkarttınız mı, bir
siyasi etik yasası çıkarttınız mı? Bu yok. Seçim
barajı yüksek, bu konuda bir çalışma yok. Seçim iş
birliği konusu yok. Siyasi partilerdeki demokrasi konusundaki ilerleme
konusunda her siyasi parti söyler, o yok. Ama nedir? Şöyle bir kanun
teklifi gelmiş, aman biz bunu apar topar kanunlaştıralım da
yasa çıkarma görevimizi yapalım. şeklinde bir anlayış
var.
Değerli arkadaşlarım, bu araştırma
önergelerinin arasında dikkatimi çeken iki önemli önerge var. Bu iki
önerge sahibinden birisi Sayın Canan Arıtman -İzmir
Milletvekili- diğeri de Sayın Ahmet Ersin. Bana göre çok çok önemli,
çünkü gündemle ilgili. Bir arkadaşım demiş ki, şehit
aileleri ve gaziler ile harp ve vazife malullerinin sorunlarıyla ilgili
bir Meclis araştırması istenmiş. Diğerinde de,
polislerin mesleki ve sosyal sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerle ilgili bir
araştırma önergesi verilmiş. Gündem çok önemli de onun için bunu
özellikle belirterek Türkiye Büyük Millet Meclisinin aslında bu
konuları ele alması gerektiği düşüncesini ifade ediyorum.
Şimdi, neden bunu söyledim? Geçen gün de söyledim; bugün
Sayın Başbakan da konuşmalarında, aman, işte
şov yapmayın filan gibi böyle birtakım
rahatsızlıkları ifade etmeye başladı. İşte,
iki üç gündür Türkiyede dönen kepazeliklerle ilgili, hukuk kepazelikleriyle
ilgili olaya değinmek istiyorum çünkü bunlar gündemde, bunları
konuşmamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 10uncu
maddesi
Ne diyor Anayasanın 10uncu maddesi
Bizi dinleyen çok
saygıdeğer vatandaşlarımıza bir anlamda ifade etmek
için okuma gereğini duyuyorum. Diyor ki Anayasa 10: Herkes, dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Anayasanın 10uncu maddesinin üçüncü fıkrası da: Devlet
organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. diye Anayasanın
amir hükmünü karşımıza koyuyor.
Şimdi, bunu söylediği gibi Anayasamızın
10uncu maddesi, Anayasamızın 14üncü maddesi temel hak ve
hürriyetlerin kötüye kullanılamayacağına dair ifadeler içeriyor.
Ne diyor: Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına
dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan
faaliyetler biçiminde kullanılamaz. diyor. Şimdi, daha önceden
reklam, propagandayla terör örgütü üniformasını giymiş
kişiler ellerinde sayfalarla açıklamalarla birlikte geliyor -önceden
tabii servis yapılıyor- ve sınırdan girdiği zaman
İçişleri Bakanlığı Müsteşar
Yardımcımız, valimiz, helikopterle gelmiş 4 saygıdeğer
savcımız ve 1 yargıcımızla birlikte ifadeler
alınıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Karşılamada vali
yardımcısı da vardı.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ha vali, hepsi
Şimdi, onda bir tuhaflık
Nedir diyeceksiniz. Yani
barış adına geliyorlar diyebilirsiniz, kimileri öyle diyor.
Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı buna demokratik
açılım diyor. Kürt açılım demişti, demokratik
açılım. Tamam hiç onun o meselesine değinmiyorum. Onun o
meselesi halk nezdinde tartışılır ama siz Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği yapmış, Jandarma Genel
Komutanlığı yapmış, üniversitenin rektörü olmuş,
bilim insanlarını, gazetecilerini, seksen yaşındaki
insanları, kanser, ölüm döşeğindeki insanları sabahın
köründe yaka paça alıyorsunuz, emniyet sorgusunda soğuk beton
üzerinde dört gün sorguya çekiyorsunuz, hakkında bir yıl dava
açmıyorsunuz. Ne ile suçlandıklarını bilmiyorlar ve hâlâ
tutuklulukları devam ediyor çünkü ifadeleri
alınamadığı için tahliye talepleri reddediliyor. Ama bir
tarafta, bugün bazı gazetelerde gördüm, PKK örgütünün bayrağına
ve silahına elini koymuş kişiler yedi dakika içerisinde ifadesi
alınmak suretiyle tahliye ediliyor.
Anayasamızın 138 ve müteakip maddelerinde
yargının bağımsızlığı ve hâkimlere
hiçbir şekilde telkinde, tavsiyede bulunamayacağı açık bir
şekilde emredici bir hüküm bulunmaktadır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Niye bulunuyorsunuz o zaman?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Şimdi, ben bulunmuyorum.
Dinlersen neyi anlatmak istediğimi anlarsın. İşte sizin
gibi birtakım insanlar burada hukuk devletini böyle katletme konusunda
anlayış gösterip, müsamaha gösteriyorsunuz.
Bakın, 4 savcı
Bakın, alırsınız
Ankaradan yaka paça götürüyorsunuz İstanbula.
AHMET YENİ (Samsun) Adalete
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Siz savcıyı
devletin helikopteriyle
Bölücü örgüt
Zaten öyle diyor Ben dağdan,
Kandilden indim. diyor. 4 savcıyı, yargıcı oraya götürüp yedi
dakikada ifade alıyorsunuz. Söyledikleri de yanlış
anlaşılmasın diye Türk Ceza Kanununun 221inci maddesini
uygulattırmıyorsunuz. Burada Hükûmetin direkt müdahalesi vardır.
Burada Başbakanın ve Adalet Bakanının direkt
sorumluluğu vardır. Anayasayı ve yasayı
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) İspatlamazsan
müfterisin! İspat et!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) İşte, bunlar
Söylediklerim ispat
İspat
OKTAY VURAL (İzmir) Savunun
Savunun
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, söylüyorum,
açıkça söylüyorum, tutanaklara geçsin diye söylüyorum. Anayasayı
ihlal suçu vardır değerli arkadaşlarım. Siz Anayasayı
uygulamazsanız, yasaları uygulamazsanız
Çünkü o Anayasa ve
yasalar, bizler, bu yüce Meclis ve bizden önce bu iradede oyunu kullanan
insanlar tarafından yasalaştırılmıştır.
Anayasanın arkasından dolanmak suretiyle örtülü af mı
çıkartıyorsunuz? İdare hiçbir zaman örtülü af çıkartamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, o insanlar
suçludur, suçsuzdur demiyorum. Anayasa 10, herkese eşit muamele
Siz
Haberalı alacaksınız isim olarak söylüyorum- sabahın
köründe götüreceksiniz uçakla, devletin şeyiyle ama savcıyı
oraya götüreceksiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sürmekte olan bir dava hakkında
konuşamazsınız!
AHMET YENİ (Samsun) Adalete saygı gösterin. Saygı
yok sizde.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Adalete saygı
gösteriyorum ama çok daha iyi anlayın diye söylüyorum. 34 kişinin
sorgusuna bakıyorsunuz
AHMET YENİ (Samsun) Hukuka saygı gösterin.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hukuk herkes için
eşittir. Dinleyin. Bakın, cezaevine giren
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Tahammül gösterin. Tahammül gösterin. Bakın
Bakın
Tahammül gösterin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hadi dokunulmazlıkları kaldıralım,
yargıya saygı gösterelim. Hadi bakalım!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, tahammül
gösterin. Bakın, kardeşim
Ben size okuyorum: Bakın, örtülü af
uygulama ile Anayasayı, yasaları rafa kaldırmakla bir yere
varamazsınız.
Bakın, bugün bir gazetede bir başlık var:
Teröristin kavramı değişti
Kardeşim, kim teröristse ona
yargı karar verir ama siz böyle karnınızdan konuşup sonra
pişmanlık duyup Anayasayı rafa kaldırırsanız
ülkede hukuk devleti ilkesini zedelersiniz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen son cümlelerinizi
alayım.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın
Başkan.
Lütfen, kişisel olarak alınganlık göstermeyin. Bu
ülke bizim ülkemiz.
Bakın, bir şehit annesi ne diyor: Keşke oğlum
PKKya katılsaydı, şimdi kahraman olarak gelir, elimi öperdi.
diyor, bir ironide buluyor. Bakın, milletvekili olarak bu hassasiyeti
duyacaksınız. Bu hassasiyeti duymazsanız burada görev yapmanın
bir anlamı kalmaz. Onun için, kişisel olarak laf atmakla,
alınganlık göstermekle, partizan gibi davranmakla bir yere
varamazsınız. Onun için, bu ülke hepimizin ülkesi. Bu ülkedeki
AHMET YENİ (Samsun) Şehitlerin üzerinden siyaset
yapmayın.
MUHARREM VARLI (Adana) Sen nereden siyaset yapıyorsun?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bu ülkedeki bütün
insanlarımızın hakkını, hukukunu korumak için görev
yapmalıyız.
Hiçbir zaman şehit üzerinden hesap yapmıyorum. Ama
teröristleri himaye eden açıklamaları da buradan kınıyorum!
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin lehine Tunceli
Milletvekili Kamer Genç.
MUHARREM VARLI (Adana) Hangi yetkiyle savunuyorsun sen?
OKTAY VURAL (İzmir) Apoyu savunmak milletvekiline
düşer mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) En iyisini siz yapıyorsunuz!
MUHARREM VARLI (Adana) Papağanlık yapma,
papağanlık yapma; kendi bildiğini konuş. AKPnin
siyasetine
BAŞKAN Sakin olun sayın milletvekilleri
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHPnin grup
önerisinin lehine söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Ben şimdi hayret ediyorum bu AKPli arkadaşlara. Siz
Türkiyenin hangi meselesini hallettiniz? Yani Osmanlı Devletinin
parçalanması sırasında o muazzam devletler diyorlar ya
Devleti muazzama dedikleri kişiler geldiler, Damat Ferit
Paşanın arkasında durdular, Osmanlı Devletini
parçaladılar. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, sizin de arkanızda kim geldi? Amerika, Fransa, Rusya geldi.
Dışişleri Bakanınızı oraya gönderdiler,
onları alkışladınız çünkü laik Türkiye Cumhuriyeti
devletinin cenazesini kaldırmak için getirdiler. Devletin haysiyetini yok
ettiler.
Ne diyor Amerikan Dışişleri Bakanı? Sen
muhalefeti dinleme Sayın Bakan. diyor. Sen bu sözleşmeyi imzala,
anlaşmayı imzala. diyor. Sen muhalefeti dinleme, bizi dinle.
diyor. Bir devletin, bağımsız bir devletin
dışişleri bakanı bir başka bir devlet, Sen kendi
memleketindeki muhalefeti dinleme, bizi dinle. derse ve o bakan susarsa,
burada bir bakanlık olur mu, bir bakanlık sıfatı olur mu
değerli milletvekilleri?
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, burada
vicdanımız sızlayarak, her gün insanlar bize büyük dertler
getiriyorlar. Ben Tunceli Milletvekiliyim. Bakın bin defa söyledim burada.
Bak benim ilimde bir üniversite açıldı ama yurt yok, yurt yok.
Bırakın şimdi üniversite öğrencileri için, lisede okuyan
kız öğrencilerin yurdu yok. Ya bunlar niye yok? Çünkü, Tuncelide
millî eğitimi öldürmek için sistemli bir politika izlediniz. Bir sene içinde
5 tane Millî Eğitim Müdürünü atadınız, bunun 3ü vekâleten, 2si
de imam-hatip mezunu. Ben imam-hatiplere karşı değilim. O
arkadaşlarımız da şeyde ama onların mesleği
başka. Dolayısıyla, orada eğitimin seviyesini
düşürdünüz. Taşımalı eğitimi Tuncelide yok
ediyorsunuz. Yani o kadar keyfî uygulamalarınız var ki.
Şimdi bu önergemiz de tabii işsizlik sorununu
araştırmak için verilmiş önerge.
Aslında bakın değerli milletvekilleri, bir meclisin
önemli görevi denetim görevidir. Dün sizin Devlet Bakanınız Cemil
Çiçek benim yedi tane soruma cevap verdi. Ben soruyorum kendisine, diyorum ki:
Ya, her sene bu askerî şûraya irticai faaliyette bulunanlarla ilgili
kararlar geliyordu, bu sene niye gelmedi o askerî şûraya? Bu kararlarla
ilgili siz askerlere telkinde mi bulundunuz? Buradan bana cevap veriyor:
Efendim, bunlarla ilgili muamele tekemmül etmemiş. Bundan önce tekemmül
ediyordu da, ondan sonra irticai faaliyette bulunanlar, ülke yararına
bunlar buraya geliyordu da ama bu sene
Niye? Çünkü Abdullah Gül Köşke
çıktı. Tayyip Erdoğan da buna muhalefet Aman bizi bu durumda
bırakmayın
Şimdi Askerî şûra kararlarını yargı
denetimine tabi tutalım. diyorsunuz. Buyurun getirin, Anayasayı
değiştirin, tutalım. Cumhurbaşkanlığı
işlemlerini de yargı denetimine tabi tutalım. Bunlar demokrasiye
hizmet için atılacak en önemli adımlar.
Maliye Bakanlığında katrilyonlarca vergiler
uzlaşmada yok ediliyor. Uzlaşma Komisyonunun kararları denetim
dışı yani yargı dışı. Getirin bunları
da yargıya götürelim. Niye getirmiyorsunuz? Çünkü siz
yandaşlarınızdan vergi almıyorsunuz, karşı
taraftan da hasbelkader 1 tane mükellefin eğer hesabı inceleniyorsa,
ona bir şey diyorsa, getiriyorsunuz vergi aslının
aşağı yukarı yüzde 40ını ve hatta bazen yüzde
100ünü siliyorsunuz. Bu haksızlık, bu kanuna ve Anayasaya
aykırı.
Şimdi, bu memleket niye işsiz, niye bu memleketin
kaynakları heba ediliyor?
Şimdi, değerli milletvekilleri, devamlı burada
söyledim. Bakın, o soru önergemin birisi de şu, diyorum ki: TMSFden
Nazlı Ilıcaka, Fehmi Koruya, birtakım ATV ve
Bakın, ATV
ve Sabah gazetesi TMSFye geçti. TMSF kimdir? Devletin kaynaklarını
kullanan bir kuruluştur. Ne yaptı? AKPnin yandaşı
gazetecileri aldı, çok yüklü miktarda para ödedi bunlara yani 20 milyar-25
milyar aylıklar ödedi. Diyorum ki Hangisine ne ödediniz, bunu
açıkla? Şimdi, burada Cemil Çiçek diyor ki: Efendim, bunlar özel
şirket. Yahu, özel şirket olur mu? Sen bunu getirmişsin,
devletin denetimine koymuşsun! Bunun parasını, maaşını
kim veriyor? TMSF veriyor. TMSF kime bağlı? Devlete bağlı
bir kuruluş. O niye kurulmuş? Devletin alacaklarını tahsil
etmek için.
Yine öyle şirketler var ki, TMSFnin mahiyetine geçen
şirketlerde AKPnin yandaşları, özellikle parti yöneticilerinin,
bakanların, başbakanların, Cumhurbaşkanının
yakınları orada 20 milyar-25 milyar lira maaş alıyorlar.
Nereden biliyorsun? Denetleyelim, gelin denetleyelim işte, burada
çıkaralım.
Şimdi, bakın sayın milletvekilleri, devletin
kaynakları eğer sizin İktidarınız zamanında
hakikaten sağlıklı kullanılsaydı bu memleket böyle
olmazdı.
Şimdi, geçen gün gazetede yazıyor: Türkiyede çelik
yelek üretimi yapılacak. Çelik yelek üretimi ihalesi yapılıyor.
Oraya bir şart koyuyorlar, diyorlar ki: Efendim, şu madde
ithalatına izinli olan şirket ihaleye girer.
Araştırıyorsunuz, o madde ithalatı olan kim? Tayyip Beyin
gidip otelinde kaldığı Uyar Şirketi. Yani, 5-6 trilyon
liraya verilmesi gereken ihaleyi 19 trilyona oraya veriyorsunuz. Bu olur mu
yani şimdi? Bu olur mu?
Ayrıca, bakın geçen gün İstanbula gittim. Pendikte
1 milyon metrekarelik bir alan fuar alanına ayrılmış,
İstanbul fuar alanına. Bunun 150 bin metrekaresi Bayraktarlara
verilmiş. Bayraktarlar kim? Kayserili. Kim? Abdullah Bey ile Tayyip Beyin
yakın arkadaşları. 150 bin metrekarelik alan, fuar alanı
-aslında vermemesi lazım, plana aykırı- otuz
seneliğine 34 milyon dolara verilmiş ama bunun rayici 900 milyon
dolar! Devletin kaynakları böyle heba ediliyor.
Yine orada bir marina ayrılmış. Marinanın 60
bin metrekaresi yine yandaş firmalara çok değersiz paralarla
verilmiş. Orada devasa inşaatlar yapılıyor. Bunları
İstanbul milletvekilleri görüyor. Sizin vicdanınız
sızlamıyor mu? Bunları niye böyle şey ediyorsunuz?
Şimdi, yine, mesela Göcekte Etibanka ait 110 dönümlük bir
yeri getirdiniz Albayraklara verdiniz. Yahu bu Albayrakların sahibi kim?
Hakiki sahibini öğrenmek istiyorum. Hakikaten, bunun yani bugünkü
iktidarın başıyla bir ilgisi var mı, yok mu? Devletin bütün
kaynakları buna gidiyor. Niye vermişsiniz 110 dönüm? Bir de 35
dönümlük orman arazisini de buraya katmışlar. Aşağı
yukarı çok düşük bir fiyatla vermişler ama adamlar, şimdi
katrilyonlar kazanıyorlar.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Gel de sana öğretelim
Göceki, alakası yok!
KAMER GENÇ (Devamla) Milletvekilliğinden istifaya var
mısın?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Varım.
KAMER GENÇ (Devamla) Var mısın, bak bu milletin
huzurunda veriyorum. Bakın, 110 dönümlük araziyi, hem de kime ait araziyi,
Etibanka ait araziyi Albayraklara vermişsiniz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) İhalesi
yapılmış, verilmiş.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim ne ihalesi! Dönümünü kaça
vermişsiniz? 20 milyara vermişsiniz ama bunun şimdi, bir
inşaatı orada 1,5 milyon dolara satılıyor.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Kamu İhale Kurumu yok
mu?
KAMER GENÇ (Devamla) Kamu İhale Kurumunda zaten
gireceklerden saklıyorsunuz, kendi adamlarınıza göre
şartnameyi şey ediyorsunuz. Sözünde varsan, gidelim ben o
fiyatın 5 mislini veriyorum size.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sözünü ispat et!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, bu kadar hırsızları
korumayın.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Hırsız sizsiniz!
KAMER GENÇ (Devamla) Bu hırsızlıkları
korumak bu Meclisin görevi değil arkadaşlar. Bu Meclisin
çatısı altına gelenler, yemin ediyorlar. Bu yeminin
değerini bilin.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Gel kürsüye, at babam at bol
keseden!
KAMER GENÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın Manisada ne oldu? Gittiler devletin bir arazisini 3
milyon dolara verdiler birilerine. Altı ay sonra 3 milyon dolara verilen o
arazinin yarısı 15 milyon dolara satıldı, yarısı
duruyor! Şimdi, devletin neresine el atarsak
Maalesef, sizin
zamanınızda devletin her türlü kıymetli arazisi yok
pahasına satıldı. Kime satıldı?
Yandaşlarınıza satıldı. Şimdi, devlet bu kadar
fakirleştirilir mi?
Şimdi, getirelim bir de şu maliye hesaplarına bakalım.
Şimdi, Tayyip Bey diyor ki: Vergi idaresi özerkleşemez. Yahu, vergi
idaresinin özerkleşmediği bir memlekette maliye politikası
sağlıklı işler mi? Şimdi, gitti Aydın
Doğana 3,5 katrilyon liralık ceza kesti. Aslında kendi
kararları var ama sırf işte, haciz uygulamak için, onları
korkutmak için
Bugün bana bir vatandaş geldi. Bu nedenle birçok
vatandaş da oradan atılmış. Ne olacak? Gidecek vergi
mahkemesinde davayı kazanacak ama yine de ne olur? İşte, bir
tehdit unsuru. Şimdi, o gün uçağa gidiyorum, vatandaşın
birisi bana Bu Gölbaşındaki o Kalyoncudan kimler, hangiler ne
almış bir söyle, bir onları araştır. dedi.
Karısı Aman sus, bizi dinliyorlar uçakta. diyor yani millette böyle
korku yaratmışsınız. Böyle bir korkulu memlekette ne
gerçekler ortaya çıkar
Yine, biz çıkarmaya
çalışacağız ama siz vergi idaresini özerkleştirseniz
Bugün Albayrakların, bugün Bayraktarların, bugün Tayyip Beyin
çocuklarının ortak olduğu şirketlerin, Abdullah Beyin
çocuklarının ortak olduğu şirketlerin, eski Maliye Bakanının
sahip olduğu şirketlerin katrilyonlarca vergisi çıkacak ama
bunların hesaplarını incelemiyorsunuz ki! Bunları
koruyorsunuz. Öte tarafta, işte, vergiyi de alamıyor, gidiyor,
vatandaşa diyor ki: Sen şu kadar fatura keseceksin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözünüzü tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, böyle bir dönem cumhuriyet
kurulduğundan beri görülmemiştir. Yani 340 milletvekili olmak mesele
değil, önemli olan
Siz söyleyin, devri iktidarınızda, devletin,
halkın şu temel sorununu çözdük kardeşim
Yani, emeklisi
sıkıntı içinde, memuru sıkıntı içinde,
işsizi alabildiğine yürümüş. Şimdi, üniversite
mezunlarının yüzde 30u işsiz. Burada dün bir bilgi veriliyor
İşsizlerin sayısı yüzde 11. Ya, birilerinin
Bu
halkın karşısına çıkıp da bilgi verirken bari
doğru dürüst bilgi verin.
Şimdi, onun için, bakın, bu Meclisin bence en önemli
görevi denetim meselesidir, denetimi gelin yapalım. Bakın,
Sayıştay raporları bile gelip burada incelenmiyor. Bütün
denetimleri kaldırmışsınız, bir dış denetimi
Sayıştay yapıyor. Sayıştay geçen gün zaten diyor,
TMSFde İktidarın yandaşları -en büyük şirketlerde-
15-20 milyar liralık maaşlarla çalışıyorlar, bu
devletin alacağını tahsil etmesi gerekirken
yandaşlarına büyük rant kaynağı oluyor. Bu bakımdan,
devlet bu zihniyetle yönetilmez. Tabii, devleti her yönden
yıktınız. Başka zaman da onları söyleyeceğiz.
Saygılar.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhine, Karaman
Milletvekili Lutfi Elvan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Elvan.
LUTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, grup adına değil
kişisel olur.
BAŞKAN Evet, düzeltin efendim, şahsınız
adına
SUAT KILIÇ (Samsun) Aleyhte.
LUTFİ ELVAN (Devamla) Şahsım adına, aleyhte
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Şunu öncelikle belirtmeliyim ki dünyada yaşanan bu
küresel kriz tüm ülke ekonomilerini etkilemiştir. Bu küresel kriz tüm ülke
ekonomilerini etkilediği gibi işsizlik oranlarında da hemen
hemen tüm ülkelerde önemli artışlar olmuştur. Bu hepimizin kabul
etmesi gereken gerçeklerdir.
2008 yılına baktığımızda, dünyada
bir önceki yıla göre işsizlik oranının aşağı
yukarı 5 milyon arttığını görüyoruz. 2009
yılına geldiğimizde, krizin belki daha da derinleştiği
bir dönemde, bu oranın, bu miktarın aşağı yukarı
50 milyona ulaşması beklenmektedir. Yani 2009 yılında
işsizlik oranındaki, işsizlik miktarındaki artış
dünyada aşağı yukarı 50 milyon civarında
olacaktır. Aşağı yukarı 2008 yılının 10
katıdır değerli arkadaşlar. İşte bu nedenle, tüm
dünya ülkeleri, işsizliğin azaltılmasına, istihdama yönelik
tedbirler alınmasına yönelik çareler aramaya
başlamışlardır.
Gelişmiş bazı ülkelerin istihdam rakamlarına
baktığımızda, işsizlik rakamlarına
baktığımızda: Amerika Birleşik Devletlerinde 2007
yılında yüzde 4,6 olan işsizlik oranının, Mayıs
2009 itibarıyla yüzde 9,4 oranına yükseldiğini görüyoruz.
İspanyada yüzde 8,3ten yüzde 18,7ye yükseldiğini görüyoruz.
Macaristanda 7,4ten 10,2ye yükseldiğini görüyoruz. Yani kısaca
şunu söylemek istiyorum: Belki Uzak Doğuda yaşayan, Uzak
Doğuda bulunan birkaç ülke dışında Avrupanın
tamamında, Amerika Kıtasında bu işsizlik rakamları
hemen hemen 2ye katlanmış durumda. Bunu, hepimiz birlikte
görebiliyoruz.
Türkiyeye gelince: Türkiyedeki durum nedir? AK PARTİnin
iktidara gelmesinden sonra, işsizlik oranlarında yavaş
yavaş bir azalma eğilimi belirginleşmiş ancak krizle
birlikte, işsizlik oranlarında bir miktar artış gördük.
Fakat almış olduğumuz önlemlerle birlikte, yavaş
yavaş, bu aylarda işsizlik rakamlarının
aşağı doğru çekildiğini hepimiz görüyoruz.
AHMET ERSİN (İzmir) Hangi önlemleri aldınız,
onları söyler misiniz?
LUTFİ ELVAN (Devamla) - İstihdamın temel
sorunlarına baktığımızda, çok değerli
arkadaşlar, iki temel sorun görüyoruz. Bunlardan bir tanesi yapısal
sorunlarımız, ikincisi ise ekonomik geçiş sürecinden kaynaklanan
sorunlar. Nedir bu yapısal sorun? Yapısal sorundan kastımız
şu: Genç nüfusun oldukça yüksek olması, aşağı
yukarı yılda 700 bin, 800 bin civarında genç iş gücünün
istihdama katılmak istemesi. Bunlar, gerçekten, bizim üzerinde durmamız
gereken çok temel yapısal sorunlar. Peki, ekonomik geçiş sürecinden
kaynaklanan sorunlar nelerdir? Buna da baktığımızda,
değerli arkadaşlar, belki, bizim sanayileşme sürecini tam olarak
tamamlamadan, bilgi toplumu sürecine geçmiş olmamızdan kaynaklanan sıkıntılar
var. Nedir bu sıkıntılar? Özellikle, tarımsal çözülme
dediğimiz, tarım kesiminden sanayi ve hizmetler kesimine olan çok
yoğun bir göç, çok yoğun bir akım. Bizim gibi toplumlarda, özellikle
sanayi toplumunu tam olarak tamamlamamış, doğrudan bilgi
toplumuna geçiş sürecine girmiş olan ülkelerde bu sorun hep
yaşanıyor değerli arkadaşlar. Türkiyede,
aşağı yukarı yılda 100 bin, 150 bin civarında
iş gücü tarım kesiminden hizmetler ve sanayi kesimine geçmek
istemektedir. Romanyaya baktığımızda, 2008 yılında,
aşağı yukarı 300 bin civarında tarım kesimi
mensubu kişilerin sanayi ve hizmetler sektörüne geçmek istediğini
görüyoruz.
Peki, bizim ne yapmamız gerekiyordu bu işsizliği
azaltma yönünde, tedbir alma yönünde neler yapılması gerekiyordu ve
biz neler yaptık, kısaca bunlara değinmek istiyorum çok
değerli arkadaşlar.
Birincisi, işveren üzerindeki yükü azaltmamız
gerekiyordu, en temel sorunlarımızdan bir tanesi bu idi.
AHMET ERSİN (İzmir) Niye azaltmadınız?
LUTFİ ELVAN (Devamla) İkincisi, nitelikli eleman
temininde yaşanan sıkıntıları gidermemiz gerekiyordu.
AHMET ERSİN (İzmir) Niye gidermediniz? Yedi seneden
beri iktidarsınız.
LUTFİ ELVAN (Devamla) - Lütfen, beni dinlerseniz
Lütfen
AHMET ERSİN (İzmir) Ama yedi yıldan beri
iktidardasınız, bunları yapmanız lazım.
LUTFİ ELVAN (Devamla) - Üçüncüsü, gençlerin ve
kadınların istihdam içindeki oranlarını
artırmamız gerekiyordu. Bu da temel olarak
yaşadığımız sorunlardan bir tanesi. Özellikle
KOBİlerin finansmana erişiminde ciddi sıkıntılarla
karşı karşıya idik, bunları da gidermemiz gerekiyordu.
Kısacası, istihdamın esnek bir yapıya
kavuşturulması gerekiyordu.
AHMET ERSİN (İzmir) E, niye yapmadınız? Yani
yedi yıldan beri iktidardasınız, niye yapmadınız?
LUTFİ ELVAN (Devamla) - Şimdi anlatacağım
eğer sabır buyurursanız. Lüften
AHMET ERSİN (İzmir) Dinliyorum sizi.
LUTFİ ELVAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, peki,
biz neler yaptık:
Biliyorsunuz sosyal güvenlik primlerini 5 puan indirdik özellikle
işveren üzerindeki payın düşürülmesine yönelik olarak.
Kadınların ve on sekiz-yirmi dokuz yaş arası
gençlerin ilave istihdamına teşvik getirdik ve bu çerçevede bu
Kanunu çıkardığımız andan bugüne kadar 35 bin
kişi -genç kadınımız ve gencimiz- istihdam edilmiştir
değerli arkadaşlar.
İşsizlik ödeneği miktarını
artırdık yüzde 11 civarında.
Özürlülerin istihdamını teşvik ettik.
İşverenin idari yüklerinin azaltılması
konusunda düzenlemeler yaptık, bunu hepiniz biliyorsunuz.
Kayıt dışı istihdamla mücadele için kurumlar
arası veri paylaşımının yolunu açtık. Bu,
yıllardan beri çekilen bir sıkındı idi; artık, veri
paylaşımında kurumlarımız hiçbir
sıkıntı yaşamamaktadırlar.
İşsizlik Sigortası Fonundan İŞKURa
iş gücü uyum programları için kaynak aktardık, önemli
miktarlarda kaynak aktardık.
İl istihdam ve il meslek eğitim kurullarını
birleştirerek daha işlevsel hâle getirdik.
Diğer taraftan kısa çalışma ödeneğinin
ödeme süresini biliyorsunuz- üç aydan altı aya kadar uzattık ve
Bakanlar Kuruluna ilave altı ay daha uzatma yetkisi verdik.
Kısa çalışma ödeneği miktarını yüzde
50 oranında artırdık.
Kısa çalışma ödeneği olarak yapılan
ödemelerin işsizlik ödeneğinden düşülemeyeceği hükmünü
getirdik.
Yine, teşvik programı çerçevesinde ülkemiz dört bölgeye
ayrıldı. On iki başlıkta toplanan sektörlerde yapılan
büyük yatırımların desteklenmesi öngörüldü. Yeni
yatırımlarımız için prim, vergi, katkı payı ve
kredi-faiz yönlerinden işverenlere önemli iyileştirmeler getirildi.
Belki, bunların üzerine söyleyebileceğimiz en önemli
hususlardan bir tanesi değerli arkadaşlar, aktif iş gücü
programları. Belki, AK PARTİ Hükûmeti, İktidarı öncesi
aktif iş gücü programları birçok kesim tarafından bilinmiyordu,
kullanılan bir tedbir bile değildi. Bugün biz, tüm gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi, aktif iş gücü programlarını çok yaygın
bir şekilde uyguluyoruz.
Değerli arkadaşlar, 2009 yılında, aktif
iş gücü programları için 300 milyon liranın üzerinde kaynak
aktardık. Biz, AK PARTİ İktidarı dönemindeki
Aktif iş
gücü programlarına ayrılan kaynaklara bakarsanız, 3-5 milyon
lirayı geçmez değerli arkadaşlar; eğitilen insan
sayısına baktığınızda, 1-2 bin insan ancak
yılda eğitilebilmiştir AK PARTİ İktidarı öncesi.
Sadece 2009 yılında, son yedi aylık, daha doğrusu temmuz
sonu itibarıyla, aktif iş gücü programları çerçevesinde 100 bin
kişi eğitilmiştir değerli arkadaşlar, 100 bin! Tam
rakamı vereyim isterseniz size: 99.225 kişi eğitilmiştir
temmuz sonu itibarıyla.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi mesleklerde?
LUTFİ ELVAN (Devamla) - Bu inanılmaz bir şeydir. Bu
şu açıdan önemli değerli arkadaşlar: Çünkü, işveren
istediği nitelikte işçi bulamıyor. İşçi de
istediği alanda çalışma imkânı bulamıyor.
Dolayısıyla, özellikle nitelikli meslek edinimini
kazandırmamız amacıyla bunu yapmak zorundaydık ve bunu da
yaptık, gerçekleştirdik. Beş bin civarında, sadece iş
gücü yetiştirme programları çerçevesinde değerli arkadaşlar
kurslar düzenlendi.
Bunun dışında neler yaptık? Kredi Garanti
Fonunu daha işlevsel hâle getirdik değerli arkadaşlar.
KOBİlerimizin özellikle finansmana erişiminde çok ciddi zorlukları
vardı. Kredi Garanti Fonu, yıllardan beri konuşulan ve bir türlü
çözülemeyen bir meseleydi. Biz, 1 milyar Türk lirası kaynak aktardık
ve şu anda, özellikle Doğu Anadolu Bölgesinde, Güneydoğu
Anadolu Bölgemizde, ipotek verme güçlüğü içerisinde olan birçok iş
adamımız, işverenimiz Kredi Garanti Fonundan
yararlanabilmektedir, böyle bir imkân getirilmiştir.
Başka ne yaptık? ARGE faaliyetlerine destek getirdik
değerli arkadaşlar.
Bakın, değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim:
Araştırma-geliştirme için harcamış olduğumuz
kaynak, bizim gayrisafi millî hasılamızın aşağı
yukarı -AK PARTİ İktidarı öncesi- yüzde 0,7siydi, ARGE
faaliyetleri için harcadığımız kaynak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
LUTFİ ELVAN (Devamla) Hemen tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Biz bugün bunu ikiye katladık, aşağı
yukarı şu anda yüzde 1,5tur. Gayrisafi yurt içi
hasılamızın yüzde 1,5unu ARGE faaliyetlerine
ayırıyoruz. Genç girişimcilere, herhangi bir proje sunmaları
hâlinde tamamıyla hibe olarak 100 bin lira destek sağlıyoruz
değerli arkadaşlar.
Özellikle işsizliğin azaltılması konusunda
bugüne kadar almış olduğumuz tedbirler gerçekten ekonomimize
pozitif olarak yansımış ve istihdam artışına da
pozitif olarak yansımıştır. Nedendir, onu söyleyeyim:
Avrupa Birliği ülkeleri arasında, yani yirmi yedi AB ülkesi artı
Türkiye arasında, 2004-2008 yılları arasında, tarım
dışı istihdamda Türkiye en fazla istihdam artışı
sağlayan ülkedir, yüzde 16,2dir. Türkiyeyi takip eden ülke
İspanyadır, yüzde 14,7dedir. Yani kısaca şunu söyleyeyim:
AB ülkeleri arasında istihdam artışı sağlamada en
başarılı ülke şu anda Türkiyedir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Niye işsizlik?
BAŞKAN Sözünüzü tamamlayınız.
Buyurun.
LUTFİ ELVAN (Devamla)
ve krize rağmen sanayi sektörü
dışında yer alan tarım, hizmetler ve inşaat sektöründe
2008 yılına göre 2009 yılında, değerli
arkadaşlar, istihdam artışı
yaşanmıştır. Elbette sanayide yaşanmadı. Bu bizim
için bir zorluk, bunu biliyoruz ama önemli şeyler yapıldı.
Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elvan.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz efendim.
BAŞKAN Yoklama mı istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yoklama efendim.
BAŞKAN Sayın Vural, Sayın Şandır,
Sayın Yalçın, Sayın Korkmaz, Sayın İnan, Sayın
Taner, Sayın Tankut, Sayın Yıldız, Sayın Varlı,
Sayın Paksoy, Sayın Çalış, Sayın Gök, Sayın Emek,
Sayın Kaptan, Sayın Süner, Sayın Öztürk, Sayın Keleş,
Sayın Coşkunoğlu, Sayın Köse, Sayın Barış.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/2, 10/198, 10/249 ve
10/408) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 22/10/2009 Perşembe günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
3.- Gündemdeki sıralama ile
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 3
Kasım 2009 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sadece madencilik sektörünün
sorunları ve yer altı kaynaklarımız ile ilgili Meclis
araştırması önergelerinin görüşülmesine ve bu
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 22.10.2009 Perşembe günü (bugün)
yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün
19'uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Yozgat
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanan ve
bastırılarak dağıtılan 420 sıra sayılı
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 3 üncü
sırasına, Bu kısmın
168 inci sırasında yer alan 407 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti ile Karabağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasına Dair Kanun
Tasarısının ise yine bu kısmın 4 üncü
sırasına alınması,
Genel Kurulun; 22 Ekim 2009 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde 407 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 03
Kasım 2009 Salı günkü birleşiminde ise sözlü soru görüşmelerinin
tamamlanmasından sonra sadece Madencilik Sektörünün Sorunları ve
Yeraltı Kaynaklarımız ile ilgili Meclis Araştırma
Önergelerinin görüşülmesi ve bu görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
lehinde, Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün
Siz mi konuşacaksınız Sayın Kılıç?
SUAT KILIÇ (Samsun) Evet.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi, değerli heyetinizi
en kalbî sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, maalesef perşembe
günü de grup önerilerini tartışmayla çalışma süremizin
önemli bir bölümünü geride bıraktık. Esas itibarıyla
bakıldığında, AK PARTİ Grubunun arzusu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışmasını temin etmek ve gündemimizde
bulunan kanun tasarı ve tekliflerinin yasalaşması
noktasında olabildiğince hızlı, olabildiğince
zamanı iyi kullanan ve milletimizin ihtiyaçlarına ve beklentilerine
olabildiğince süratle cevap verebilen bir yasama çalışması
sistematiğini yerleştirebilmektir, oturtabilmektir.
AK PARTİ Grubu tarafından Meclis
Başkanlığımıza sunulmuş olan grup önerimizin özü
itibarıyla değerlendirilmesi hâlinde şu gerçek görülecektir:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında 2007 yılındaki halk
oylamasıyla yapılan değişikliklerin Milletvekili Seçimi
Kanununa yönelik iz düşümleri söz konusudur ve Milletvekili Seçimi
Kanununun Anayasadaki değişime paralel bir şekilde uyumlu hâle
getirilmesi bugün açısından, hepimiz itibarıyla bir zaruret
durumunda bulunmaktadır. Dolayısıyla biz arzu ve ümit
etmekteydik ki, esasında diğer gruplarla
yaptığımız ön görüşmeler de bunu işaret etmekteydi,
Milletvekili Seçimi Kanununa ilişkin iki ayrı kanun teklifimizin
bugün burada bütün grupların ortak bakış açısı ve
ortak yaklaşımları çerçevesinde çok fazla tartışmaya
mahal olmadığından dolayı
yasalaştırılabilmesi temel ve özel arzumuz durumundaydı.
Ancak gerek Cumhuriyet Halk Partisinin gerekse Milliyetçi Hareket Partisinin
iki ayrı grup önerileri söz konusu oldu, dolayısıyla
uzlaşma sağlanamamış oldu.
CHP ve MHPnin grup önerilerine baktığımız
vakit şunu görüyoruz: Her iki grubun önerileri de Meclis
araştırmalarının gündeme alınması noktasında
şekillenmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla AK PARTİ
Grubunun yaklaşımlarına bakıldığı zaman
şu görülecek: Bizler Meclisin gerek 22nci Dönemde gerekse 23üncü Dönemde
sözlü soru önergeleri, yazılı soru önergeleri, araştırma
önergeleri noktasında olabildiğince etkin çalışması ve
bu yasama meclisinin aynı zamanda bir denetim meclisi olduğu
noktasındaki misyonun sürekli olarak gündemde tutulmasına gayret
ettik.
Salı gününü hatırlayacak olursanız, madencilikle
ilgili araştırma önergelerini ardı ardına görüştük.
Netice itibarıyla gelinen noktada kalmış oldu.
Daha önceki Danışma Kurulu önerileriyle ilgili 3/10/2007
tarihli Danışma Kurulunda karara bağlanan hususları burada
hatırlatmak istiyorum. 2nci maddesinde şu cümle yer alıyor:
Genel Kurulun toplantı günlerinden salı gününün denetim
konularına, çarşamba ve perşembe günlerinin de kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin
görüşülmesine ayrılması, salı ve çarşamba günlerinde
birleşimin başında bir saat süre ile sözlü soruların
görüşülmesi, Sunuşlar ve işaret oyu ile yapılacak
seçimlerin her gün yapılması konusunda Mecliste temsil edilen siyasi
parti gruplarının ortak görüşü ve mutabakatı var.
Dolayısıyla bugün günlerden perşembe. Biz salı
günü zaten araştırma önergeleriyle ilgili
çalışmalarımızı yaptık ve yine çarşamba günü
bir saat süreyle Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil
Çiçek, milletvekillerimizden gelen sözlü soru önergelerine
cevaplarını verdi ve yine gelecek salı yine gelecek
çarşamba aynı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarına devam edecek. Dolayısıyla, bugün için
olması gereken, dünden itibaren devam etmesi gereken şey, Yasama
Meclisinin normalleri, teamülleri ve siyasi parti grupları arasında
varılmış olan mutabakat çerçevesinde gündemdeki kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesidir.
Dün Anayasa Komisyonundan Milletvekili Seçimi Kanununda
değişiklik yapılmasıyla ilgili teklifler geçti ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna indi. Bizim önerimiz bu noktada, bayram
sonrasına bırakmaksızın, daha sonra daha
sıkışık bir çalışma takviminde bu konuyla
uğraşmaya gerek kalmaksızın bu konunun yüce Mecliste
görüşülmesi, grupların oylarıyla kabulü ve bu istikamette
Anayasaya uyumluluk profilinin ortaya çıkarılmasından
ibarettir. Dolayısıyla, hiçbirinizde zaten aksine bir
yaklaşım olması söz konusu olamaz.
Türkiyede seçimleri muhalefet ister, iktidar seçim istemez. E,
bugün itibarıyla baktığımızda Yapalım.
dediğimiz kanun düzenlemesi Anayasada beş yıldan dört yıla
indirdiğimiz milletvekili seçiminin, Milletvekili Seçimi Kanununda da
beş yıldan dört yıla indirilmesinden ibarettir.
Dolayısıyla, Anayasanın amir hükmü ortadayken bu düzenlemeye
ihtiyaç niye doğmuştur? Özel kanunda hükmün düzenlenmemiş
olması hâlinde ortaya çıkabilecek yorum
farklılıklarının giderilmesi noktasında yetkin merci
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Dolayısıyla, 22 Temmuz 2007
seçiminde seçilmiş milletvekilleri olarak, dört yıl sonra
yapılacak milletvekili seçimine aday isimler olarak bir taraftan, kendi
seçimimizle ilgili düzenlemeyi illaki sıkışık bir takvimin
içerisine kaydırmakla ilgili bu kadar çaba sarf etmeyi doğrusu çok
gerekli görmüyoruz.
AK PARTİ Grubunun önerisini tekrar burada ifade etmek
istiyorum: Genel Kurulun 22 Ekim 2009 Perşembe günkü -yani bugünkü-
birleşiminde 407 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 3
Kasım 2009 Salı günkü birleşiminde ise sözlü soru
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sadece madencilik sektörünün
sorunları ve yer altı kaynaklarımız ile ilgili Meclis
araştırma önergelerinin görüşülmesi ve bu görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi
Salı günü gördük, madencilikle ilgili araştırma
önergelerinin büyük bölümü muhalefet milletvekillerinden gelen
araştırma önergeleri. Dolayısıyla haftalardır devam
eden, kendi seyrine bırakmamız hâlinde haftalarca da önerge
sahiplerinin konuşmaları çok zaman alacağından dolayı
devam edecek olan bir araştırma konusu başlığı.
İstiyoruz ve arzu ediyoruz ki bu araştırma önergelerini bayram
sonrası salı günü görüşmeler bitinceye kadar devam ettirelim,
görüşelim, oylayalım ve bunlar gündemin dışına, kendi
seyrine çıkabilmiş olsun.
Dolayısıyla, burada bizim grubumuzdan gelen öneride ne
CHP Grubunun ne MHP Grubunun hayır diyebileceği, itiraz
edebileceği bir yaklaşım, esasında söz konusu
değildir. Bu çerçevede gerek MHP Grubunun gerekse Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerileri burada görüşüldü, oylandı ve nihayet AK PARTİ
Grubunun önerisini görüşüyoruz.
Çok değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin
görüşülmesi bitinceye kadar bugün, bu çalışmalara devam etmek ve
Milletvekili Seçimi Kanununa yönelik yorumları, kuşkuları,
kaygıları ya da kanunu düzenleme imkânı varken yoruma mahal
bırakmaya yönelik yaklaşımları, istiyoruz ki gündemin
dışına çıkaralım. Bu, tahmin ediyorum MHP grup
başkan vekillerinin de CHP Grubunun da aynı şekilde rıza
göstereceği, onay vereceği bir yaklaşım olacaktır.
Dolayısıyla, grup önerimiz oylanırken muhalefetin,
kendi önerilerinin reddolunduğu noktasını bir tarafa
bırakmak suretiyle, birlikte bu işi yürütebilme iradesini ortaya koymamızın
Meclisten dışarıya yansıyacak görüntü adına da çok
önemli, çok değerli olduğuna inanıyorum.
Burada gerek CHP gerekse MHP grup önerileri üzerinde yapılan
konuşmalarda çok şey söylendi. Grup önerileri üzerinde
yapılması gereken konuşmalardan ziyade, bir basın
toplantısında gündemdeki siyasi konulara ilişkin belki
söylenebilecek şeyler de burada ifade edildi. Tek tek bu konu
başlıklarının hepsine cevap vermeye kalksak zaten son iki
dakikasına girdiğim süremin buna yetmesi mümkün değil ama çok
değerli milletvekilleri, bu kürsü milletin kürsüsüdür, bu kürsüden
konuşulurken millet adına ve memleket adına çok özenli, çok
dikkatli olunması milletimizin asgari beklentisidir. Hepimiz, hepiniz,
herkes, bizi izleyenler de şunu bilmelidir ki, bin yıldır bu
coğrafyayı vatan yapan bu millet, Balkanlardan Kafkaslara, Asyadan
Orta Doğuya bin yıldır bu coğrafyanın
bekçiliğini yapan bu millet, kendi geleceğine de, kendi ikbaline de,
kendi kaderine de, kendi sınırlarına da sahip çıkacak
dirayettedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ve değerli arkadaşlar, birtakım benzetmeler
yapıldı; bühtan diyorum, iftiradan öte diyorum, bu benzetmeleri
reddediyorum. Damat Ferit benzetmesi Türkiye Cumhuriyetinde görev yapan
hiçbir hükûmete ve hiçbir hükûmetin başbakanına yakışmaz
ama Damat Ferit yakıştırması bu sözü sarf edenlerin
üzerine çok iyi oturur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, çıktığımız
bu yol, tekraren buradan ifade ediyorum, çıktığımız bu
yol
MUHARREM VARLI (Adana) Hangi yol?
SUAT KILIÇ (Devamla)
tek vatan, tek devlet, tek bayrak ve tek
millet ekseninde şekillenen bir yoldur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Hangi vatan?
SUAT KILIÇ (Devamla) Dolayısıyla, bu istikametin
dışında
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Hangi millet? Siz hangi milletten
bahsediyorsunuz?
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
söylediklerim içinde katılmayacağınız hiçbir cümle söz
konusu değil, onun için itiraz etmeyelim birbirimize.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Samimi
olmadığınızdan itiraz ediyoruz. Samimi değilsiniz.
SUAT KILIÇ (Devamla) Bu sözler, hepimizi birbirimize
bağlayan ve bizi millet yapan unsurların ifadesinden ibarettir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Otuz altı etnik gruba böldünüz, hangi
milletten bahsediyorsunuz?
SUAT KILIÇ (Devamla) Tek vatana, tek millete, tek devlete, tek
bayrağa itiraz edenlerle ne bizim işimiz olabilir ne sizin
işiniz olabilir ne de bu milletin işi olabilir. Onun için
kaygılanmayın. Bu ülkenin hükûmetlerine, bu ülkenin geçmişten
bugüne başbakanlarına, bu ülkenin reisicumhurlarına, bu ülkenin
geçmişten bugüne görev yapan milletvekillerine, milletin birliğine
inanan dirayetli isimlerine, bize, kendinize güvenin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sizin güven vermeniz gerekiyor, siz
güven vermiyorsunuz!
SUAT KILIÇ (Devamla) Güvenmeniz gerekir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Size güvenmiyoruz!
SUAT KILIÇ (Devamla) Güvenmeniz gerekir.
Muhalefet koltuklarında oturmanız belki bu sözleri
söylemeye sizi mecbur bırakabilir ama tek vatan, tek millet, tek bayrak,
tek devlet düşüncesi etrafında tekrar tekrar düşünmenizi
öneriyorum.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Vatan mı bıraktınız da
vatan diyorsunuz?
MUHARREM VARLI (Adana) Bir de tek dil var, tek dil!
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, tek
tek isim zikretmedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi bitiriniz Sayın
Kılıç.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Biz Türk milletini kastediyoruz, siz
hangisini kastediyorsunuz?
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, isim
zikretmedim, kırıcı olmamaya özen gösterdim ama bugün bu
kürsüden öyle şeyler sarf edildi ki bu cümlelerin ifade edilmesi, konuyla
ilgili olmasa bile, zaruret hâline geldi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Söyleyene değil söyletene
bakacaksınız.
SUAT KILIÇ (Devamla) - Dolayısıyla, grup önerimiz
ortadadır. Grup önerimizin gayesi, milletvekili seçimine ilişkin
tereddütlerin ortadan kaldırılmasıdır. Hepimizin,
hepinizin, herkesin ve memleketin hayrına olan bir öneriyle daha bugün
Meclisin huzuruna gelmiş bulunuyoruz.
Görüşlerimi bu şekilde ifade ediyor, yüce heyetinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisinin aleyhinde
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin bugünün gündemini belirlemek
üzere vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Aleyhinde söz almam, getirilmek istenen kanunun aleyhinde olduğumuz
anlamı taşımaz. Biz Hükûmetin veya iktidar partisi grubundan 2
sayın milletvekilinin getirdiği bu teklife Evet oyu vereceğiz.
Biz, bu kanuna muhalif değiliz. Fakat, itiraz ettiğimiz husus
şu, bunu da anlamanızı istiyoruz: Burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi, hukuk kuran bir müessese, kendi hukukuna riayet etmezse
ciddiyeti kalmaz. Her defasında söylüyorum, Meclisin gündemini belirleme
takdiri Hükûmete aittir ve onun grubuna aittir. Hiç itiraz etmiyoruz.
İşiniz, bu gündemi doğru tanzim etmek. Salı günü
toplandık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hafta
çalışacağı konuları ve çalışma sürelerini
belirledik. Bugün çok uzak bir gün müydü ki, bugün bu kanunun gelmesi
gerektiğini düşünüp bunu o gün gündeme almadınız? Milletin
aklıyla alay mı ediyorsunuz? Meclisin teamülleriyle alay mı
ediyorsunuz? Kendi görevinizi yeterince yapmıyorsunuz, geleceği
öngöremiyorsunuz. Bir haftayı bile öngöremiyorsunuz. Önünüzü
göremiyorsunuz. İkide bir Meclisin gündemine yeni bir grup önerisiyle
geliyorsunuz. Önce kendinizi sorgulayın sayın milletvekilleri.
Sayın grup yöneticileri, bunu, salı günü perşembe
günü bu kanunun gelmesinin bir zorunluluk olduğunu öngöremediniz mi?
İtiraz ettiğimiz husus bu.
420 sıra sayılı Seçim Kanunundaki
Değişiklik Teklifinin görüşülmesini telefon trafiği ile
konuştuk Uygundur, gereklidir dedik. Bu 407 sıra sayılı
kanunu niye ekliyorsunuz? Biraz sonra bir başkasını
eklemeyeceğinizi
Yani burayı böyle yazboz tahtasına, gayriciddi,
güvensiz, biz istersek olur, biz yaparsak olur noktasına getirmenize
itiraz ediyoruz. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu yönetim
şeklini kendi evinizde bile uygulayamazsınız, çocuklarınız
itiraz eder size, eşiniz itiraz eder size. Bir haftayı
programlayamayan bir yönetim anlayışının kalkıp da
burada muhalefet partilerinin grup önerisi vermesini tenkit etmeye hakkı
yoktur.
Biz baştan söyledik size: İlke olarak, eğer Türkiye
Büyük Millet Meclisi iktidarı ve muhalefeti ile bu ülkenin
sorunlarını, bu toplumun sorunlarını tartışacaksa
insan merkezli olmalıdır. İnsanın sorununu
tartışacağız önce. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
baştan söyledik, gizli değil, dedik ki biz: Her Danışma
Kurulunda insan merkezli bir konuyu Meclisin gündemine getireceğiz,
birlikte tartışacağız.
Bizim araştırma önergesinin gündeme alınması
talebimiz bir sorunla ilgili tespit yapmak.
İki konu getirdik bugün. Bunlara nasıl itiraz edersiniz?
Biri, emeklilerin durumu, biri işsizlik sorunu. Emeklilerin
durumunu konuşmayacaksak, Türkiye'de işsizliği
konuşmayacaksak neyi konuşacağız? Salı günü
çiftçilerin sorununu getirdik, bunu konuşmayacaksak neyi konuşacağız
değerli arkadaşlar?
Bakın, bugün getirdiğiniz kanun daha önce
yapmış olduğunuz bir düzenlemedeki noksanlıktan
kaynaklanmakta. Dolayısıyla değerli milletvekilleri, bir
sorgulama yapıyorsanız kendinizden başlayınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) O zaman uyarıldılar.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Kendi eksiğinizi bu Meclisin
hükmi şahsiyetine yüklemeye hakkınız yok.
Bir başka husus, diyoruz ki: Bir kuralımız var,
İç Tüzük; teamüllerimiz var, yıllardır uygulanan usuller var;
bunlarla oynamayınız. Şimdi getirdiğiniz grup önerisinde
bitinceye kadar tabirine yeniden başlamışsınız,
müracaat etmişsiniz. Sayın Anadol burada bir tanımlama
yapmıştı, o tanımlamayı yapmıyoruz şimdi.
Sabaha kadar çalışacak mıyız? Bitinceye kadar tabirinin
ucu açık. Burada siz konuşmaları sınırlandırmak
hakkına sahip değilsiniz. Diyelim ki tartışmalar büyüdü,
gelişti. Bitinceye kadar kararını aldıktan sonra bu iki
konu yani 420 ve 407 sıra sayılı kanunların görüşmesi
tamamlanıncaya kadar çalışmayı zorunluluk hâline
getiriyorsunuz.
Bu hangi hukuka sığar; ILO sözleşmesine mi, insan
haklarına mı, iç hukuka mı, dış hukuka mı? Böyle
bir şey var mı arkadaşlar? Burası amele pazarı
mı? Kabala mı veriyorsunuz siz işleri? Olur mu,
yakışmıyor bu yahu! Yani buna itiraz ediyoruz, bu ilkeye itiraz
ediyoruz.
Yani bakın, Sayın Milletvekilim çok doğru
söylüyorsunuz, ülke, toplum bizden sorunlara çözüm üretecek hukuk
geliştirmek
Bizden bunu bekliyor, bizim görevimiz bu ama saate
bakın, tam dört saattir henüz daha konuya giremedik. Bunun müsebbibi
muhalefet partileri değil. Bu Meclisi çalıştırmak
sorumluluğu siyasi iktidara ve onun grubuna aittir. Siz doğru tanzim
edemiyorsanız, ilişkilerinizde güvene dayalı bir iş
birliği, bir uzlaşma sağlayamıyorsanız
Biz bu
Mecliste salı günleri de kanun yaptık Sayın Kılıç.
Bana İç Tüzükün 49uncu maddesini hatırlatmaya hakkınız
yok Sayın Kaynak. 49uncu maddede, İç Tüzük 49uncu maddede
Haftanın bir günü denetim yapılır. diyor. Tespit ettik,
salı günü denetim yapılacak. Biz salı günü burada çok kanun
çıkardık değerli milletvekilleri, öyle mi; çok kanun
çıkardık. Denetimi hiç yapmadık, haftalarca denetim
yapmadığımız dönemleri yaşadık.
Dolayısıyla bize kalkıp da bugün, salı günü yapılan,
varılan kararı veya bu dönemin, bu çalışma yılının
başlangıcında dört grubun ittifakla Salı gününü denetim
yapalım. noktasındaki kararı başımıza
kakmayın; bozan sizsiniz.
İlkesel bir itirazımız var değerli
milletvekilleri. Siz önemli insanlarsınız. Bu millet büyük millet. Bu
milletin temsilcileri olarak sizler önemli insanlarsınız,
yaptığınız iş önemli, bunu ciddiye alın
istiyoruz. Böyle, yani çocuk yapmaz yaptığınızı.
Yazboz tahtası, bugün böyle yarın öyle, kafam bozuldu işte
değiştiriyorum, şu gün bir grup önerisi getiriyorum,
sayısal çoğunluğum da var, kaldır eli, indir eli, gündemi
değiştiriyorum... Buna hakkınız yok, bu doğru
değil, bu size yakışmaz, bu bize yakışmaz, bu Meclise
yakışmaz. Buna itiraz ediyoruz.
Şimdi, grup önerisi getirmekle bizi suçlamaya
çalışıyorsunuz. Emeklilerin sorununu tartışmayacak
mıyız? Ben yadırgıyorum, yüreğim yandı. Yani
2003le, 2002yle bugünü mukayese ederek mazeret üretmek
vicdanlarınızı rahatlatıyor mu arkadaşlar? 20
kuruş zam yapmışsınız BAĞ-KUR emeklisine. Bu,
Türkiyemizin gerçeği. Bunu biz tenkit için veya bu araştırma
önergesini getirerek sizi suçlamak, bunun üzerinden politika yapmak için
değil, emeklilerin içinde bulunduğu durumu tespit etmek için
getiriyoruz. Bu tespit yanlış mı? 20 kuruş zam
yapmışız, günlük. Simit kaça? Sayın Başbakanın
kulağı çınlasın, simit hesabı yapmayı çok sever.
Simit kaça, simit? Alıyor musunuz? Simide ihtiyacınız yok, pasta
yiyorsunuzdur muhtemelen. Emekli, yaptığınız zamla simit
bile alamıyor, simit. E, bundan üzülmemiz gerekmiyor mu arkadaşlar?
2002de şöyleydi, bugün böyle. Bu kurtarır mı sizi? Emekliye
karşı vicdanınız rahatlayabilir mi Sayın Başkan?
Böyle bir şey yok. Yaptığınız hesap da doğru
değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Enflasyon ne kadar ama?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) 2002 sonu itibarıyla emekliye
verilen maaş şu, bunun enflasyon eskalasyonuyla olması
gerekenden bugün biz yüzde 50 daha fazla maaş verdik. diyorsunuz. Öyle mi
dediniz? Tutanaklarda öyle söylüyor.
SUAT KILIÇ (Samsun) Rakamlar açık.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - E, şimdi, rakamlar açık.
Ama bir yerde bir hırsızlık var Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ (Samsun) Hırsızlık yok.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Gayrisafi millî hasılanın
10 bin dolara çıktığını söylüyorsunuz. 2002 sonu
itibarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) 2.800 dolar, 10 bin dolar
mukayesesini yaparsanız, emekliye 2002de verdiğiniz maaşın
3 katını vermeniz lazım. Yüzde 50 fazlasını
veriyorsunuz. Öyle mi?
SUAT KILIÇ (Samsun) Ekonomi yönetiminde öyle bir hesap yok.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani Gayrisafi millî
hasılayı 3 kat artırdık. diyorsunuz, fert başına
düşeni ama emeklinin bundan aldığı payın hesabına
bakın 2002dekinin yüzde 50 fazlasını verdik. diyorsunuz. Bunu
siz söylüyorsunuz, tutanaktan okudum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yeni hesap şekline göre 3.500
dolar, o zamanki.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli dostlar, Sayın
AKP Sözcüsü kalktı, dedi ki: Tarımda boşalma var. elhak,
doğru. Her 4 çiftçiden 1i tarımı bıraktı. Tarım
Bakanımız burada. Köy yerlerinde mezar kazacak adam kalmadı. Mersinin
köylerine gelmenizi istiyorum. Domates tarlada kaldı, elma dalında
kaldı, satamıyor.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) İhracat
yapılıyor.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) İhracat yapılmıyor
Sayın Milletvekilim, keşke yapılsa. Her sene
bağırıyoruz, nerede Kürşad Tüzmen? Her sene
bağırıp
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Evet, köylü, çiftçi tarımdan
vazgeçti, şehre sığındı. Sanayi sektöründeki azalma,
yüzde 20den fazla küçülme, işsizlikteki yüzde 50den fazla
artış yüzde 9du, yüzde 15,6lara kadar çıktı
işsizlik. Yetişmiş nüfusun her 4 tanesinden 1i işsiz
geziyor. Benim şehrimde üniversite mezunlarının her 2 tanesinden
1i işsiz geziyor. Bunu konuşmayacak mıyız arkadaşlar?
Bunu konuşmayacak mıyız? İşçi emeklilerinin durumunu
konuşmayacak mıyız?
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Şandır, seçim istiyor
muyuz, Suat Beye
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Seçim istiyoruz. Bakın aziz
dostlar, değerli milletvekilleri, iki üç gündür bir hadise
yaşanıyor; bu hadise sizin vicdanlarınızı
sızlatmadı mı? Yakışıyor mu Türkiye'ye? Hukuk
ayak altına alındı. Türkiye'nin onuru ayak altına
alındı. PKK bayrakları altında Türk milletine meydan
okundu, Türkiye Cumhuriyeti devletine meydan okundu. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kimse meydan okuyamaz!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Allah aşkına, nasıl
meydan okuyamaz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) Organizatörleri kim?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
- Okudular yahu! Hâlâ Okuyamazlar. diyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Şandır, lütfen son cümlenizi
alayım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım,
bitiriyorum efendim.
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
yaşanan hadiselerden Başbakan rahatsız oldu, siz rahatsız
olmuyor musunuz?
SUAT KILIÇ (Samsun) Bu konuyu siyasi istismar konusu yapmaktan
da herkes rahatsızlık duyar.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Şimdi, Türkiye'yi siz
yönetiyorsunuz Sayın Kılıç, yedi yıldan bu yana.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Şandır bakın, o
konudan herkes rahatsızlık duyar ama o konuyu siyaset istismarı
yapmaktan da rahatsızlık duyar millet.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Siyaset malzemesi yapmıyoruz.
SUAT KILIÇ (Samsun) Siyasi istismar konusu yapmamak lazım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Siyaset malzemesi yapmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Güzellik diyen senin
Başbakanın!
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayınız lütfen.
SUAT KILIÇ (Samsun) Doğru değil, siyasi istismar
konusu yapmayın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ama yapmıyoruz, şunu
söylüyoruz: Yedi yıldan bu yana
(Gürültüler)
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayınız lütfen.
Sayın Şandır, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
şunu unutmayınız: Türkiye'yi yedi yıldan bu yana AKP
İktidarı yönetiyor. Hangi netice varsa onun sorumlusu sizsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Siyasi istismar yapan sizsiniz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Hiçbir mazeretiniz yok. 2002ye
sığınarak kendinizi millet nezdinde savunamazsınız.
Söylediğimiz şey bu, aziz dost.
OKTAY VURAL (İzmir) 5 tane teröristin teslimine güzellik
diyorsunuz, siyaset bu işte!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bir de ağlıyorsunuz.
Devlet sizsiniz, siz yönetiyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz efendim.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehine, Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önce, AK PARTİ grup
önerisi lehinde AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın Suat
Kılıç yeterince detaylı bir açıklama yaptı, ben de bu
önerilere katılıyorum çünkü, bu grup önerisinde -grup önerisi kabul edilirse şayet-
benim de imzam bulunan bir teklif görüşülecek. Dolayısıyla, bu
teklifin bir an önce görüşülmesi için sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum
çünkü zaten, maalesef dört buçuk saatten beri hâlâ gündeme geçemedik. O
bakımdan, AK PARTİ grup önerisini destekliyorum ve lehinde oy
kullanacağımı söyleyerek, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisinin aleyhine, Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Siyasi partilerin grup
sözcüleri, grup başkan vekilleri, kendi partisinin görüşünü ifade
edebilirler. Bir başka siyasi partinin grup başkan vekili, diğer
siyasi parti adına söz söyleme hakkına sahip değildir.
Değerli arkadaşlarım, bir yasa
görüşeceğiz; bu yasa, açıkçası Bayburt yasası. Yani o
tanımlandığı gibi Bayburt değil, Bayburt için
getirilen bir yasa. Oysa, kanunların genelliği vardır.
Yapılan adrese dayalı nüfus tespitine göre Bayburt ilimizde bulunan
nüfus sayısı ancak 1 milletvekili çıkartabiliyor. Oysa Bayburt
ilimize 2 tane milletvekili çıkması için bir yasa geliyor ve bu yasa
bu açıklıkta değil, çok önemli ve mutlak ve mutlak
görüşülmesi gerekir bir yasa gibi takdim ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, milletvekili seçiminde
illerin nüfusu esas alınır. İllerin nüfusuna göre de her ile 1
milletvekili düşer ve bölünmelere göre de milletvekili sayısı
artar. 2008 nüfusuna göre, 2009 Ocak ayında açıklanan tabloya göre
illerin milletvekili sayısı değişmiştir. Örneğin,
İstanbul 70ten 84e çıkmıştır, Bayburt da 2den 1e
inmiştir. Şimdi 1 Bayburt milletvekilliği için bugün yoğun
bir çalışma yapacağız. Bu hesap belki 2009 nüfusunda, nüfus
sayımında, 2010da açıklananda değişecek. Belki
Bayburtun nüfusunda artış olacak, devri iktidarda olması mümkün
değil de ama belki olacak. Daha şimdiden, olmadan, daha olmadan
peşin peşin böyle bir yasayı niye bugüne
sıkıştırıyoruz? Niye bugüne sıkıştırıyoruz?
Ve Bayburttan 1 milletvekilliği artacak, Mersinden 1
milletvekilliği düşecek. Bütün, şimdiki proje bu.
Daha sonraki süreçte ne oluyor? Bu potaya giren Tunceli, Ardahan,
Gümüşhane ve Kilis illeri var ama nüfusun artış ve
azalış oranlarına göre bu illerimizin muhtemel iki seçim sonra
bu sisteme göre milletvekilleri 2den 1e düşebilir ihtimali
düşünülüyor. Şimdi bir tek Bayburt için böyle bir yasa geldi.
Peki, bu yasanın yanı sıra ne var? Bunun yanı
sıra bir başka husus daha var: Anayasanın 2007nin
Mayısında yapılan değişikliği uyarınca
milletvekili seçim süresi dört yıl olarak belirlenmişti. Şimdi,
bu Milletvekili Seçim Kanunundaki beş yıl yerine uyum
sağlanacak, dört yıla inecek. Burada bir sorun yok, zaten Anayasa
hükmü. Eğer kanunlar arasında bir ihtilaf olursa, uygulamada bir
ihtilaf olursa Yüksek Seçim Kurulu, açıkça Anayasa hükmü dört yıl
dediğine göre, zaten onu uygulayacak.
Ama sorun şurada: Bayburt için yoğun bir
çalışma programı uygulayacağız; sonucunda, 147 bin
nüfusa 1 milletvekili çıkaran, yani 3üncü milletvekilini çıkaran
Siirt yerine
Toplam 76 bin nüfusa 2 milletvekili çıkacak. Toplam 76 bin
nüfusa 2 milletvekili olacak ama Siirtin 3üncü milletvekili için artık
oyu 147 bin. Şimdi, Anayasanın açık bir hükmü var, temsilde
adalet diye bir açık hükmü var.
Şimdi, temsilde adaleti bir tarafa
bırakacağız, siyasi partilerle ilgili bu kadar eleştiriler,
yani yapılanmasıyla ilgili, Seçim Yasasıyla ilgili bu kadar
eleştiriler varken, seçim kanunlarında ciddi anlamda bir
değişiklik getirmeden veyahut da siyasetin şekillenmesiyle
ilgili ciddi anlamda bir değişiklik getirmeden veya siyasetin
etiği yasasını, siyasetin finansmanı yasasını
getirmeden, yüce Meclis, sadece ve sadece Bayburtun milletvekili
sayısını artırmak için, zannederim, günün ilerleyen zaman
dilimine kadar çalışacak.
Peki, bu çalışma süreciyle ilintili olarak Efendim,
perşembe günleri yasa yapma günlerimiz, salı ve çarşamba günleri
denetim günlerimiz, grup önerisi niye veriliyor? Bir kere, İç Tüzükün
amir hükümlerinden yararlanmak her siyasi parti grubunun her milletvekilinin en
tabii hakkıdır. Ama eğer denetim günlerinde, Parlamentonun
denetim günlerinde yoğun bir şekilde yasa yapmaya bu Parlamentoyu
zorlayan siyasal çoğunluk, şimdi dönüp, bakıp da Efendim 2007nin
3 Ekiminde şöyle bir karar aldık, bu bir Danışma Kurulu
kararıydı, onu uygulayalım. deme hakkına sahip
değildir. Gayet iyi hatırlayacaksınız ki, günlerce sadece
yasa üzerine çalıştık, yasa yapma üzerine
çalıştık, denetleme görevlerimizi bir tarafa bıraktık.
Şimdi, bugün bunu ileri sürmek bir başka yanlıştır.
Bir başka yanlış da şudur: 13 Ekim günü bu
Meclisten yine AKP Grubunun bir grup önerisi geçti. Şimdi, değerli
grup başkan vekilleri, değerli AKP yöneticileri bu yasadan bihaber
miydi? Niye 642 maddelik Borçlar Kanununu dayatırken, önüne, şu
Milletvekili Seçim Kanununun 2 maddesi diye getirmediler? Biraz evvel
söyledim, 2007 Mayısında Anayasa değişikliği geçti. O
günden bugüne geçen zaman diliminde niye bu yasa değişikliği
gelmedi? Arkadaşlar şu müjdeyi vereyim: Niye bugün geldi? Görünen o
ki, 2010 Kasımında seçim var ve erken seçim var. Nereden
çıkarttım bunu? Bu yasa 1 Kasım gününden önceye getiriliyor ki,
Anayasanın 67nci maddesi uyarınca Seçimlerden bir yıl önce
yapılan değişiklikler uygulanamaz denildiğine göre,
Türkiye 2010 Kasımından önce bu değişikliği yapacak,
Anayasanın 67nci maddesinin son fıkrasına uygun bir
değişiklik olacak ve Türkiye bu hükmü de uygulayabilecek şekilde
2010 Kasım ayında erken seçime taşınacak.
SUAT KILIÇ (Samsun) Yok, yok; seçim yok.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Bu, erken seçimin ayak izleridir ve
bunu muhalefet olarak sevinçle, büyük mutlulukla, Türkiye adına bunu
sevinçle ve mutlulukla karşılarız çünkü nihayetinde koymuş
olduğunuz hedef bir yıldır, bir yıl sonra Türkiye de bu
Parlamento da AKP çoğunluğundan kurtulacaktır diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.38
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer
Üstünün; 10.6.1983 Tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayburt Milletvekilleri Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın;
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Sakarya Milletvekili Ayhan
Sefer Üstünün; 10.6.1983 Tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayburt Milletvekilleri Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın,
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/511, 2/448) (S.
Sayısı: 420)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 420 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Atilla Kart konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Kart.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini beyan etmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun
teklifiyle, kanun teklifinin 1inci maddesiyle, nüfusu 2 milletvekili
çıkarmaya yetmeyen illere ikinci milletvekilliğinin artık nüfus
yoluyla verilmesi amaçlanıyor, bu konu yasal bir teminat altına
alınmak isteniliyor.
Teklifin gerekçesinde bu yolla, bu düzenlemeyle bir taraftan
temsilde adaletin sağlanacağı, diğer taraftan da 1
milletvekiliyle temsil edilen ilin milletvekilinin ölümü ya da başka bir
sebeple, milletvekili seçilme yeterliliğini kaybetmesi gibi sebeplerle boşalması
hâlinde doğabilecek boşluğun giderilmesi amaçlanıyor.
Yine, teklifin gerekçeleri arasında göçün
yarattığı sosyal ve ekonomik zorunluluklardan da söz ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, bir kanun teklifi, takdir
edersiniz ki, gerekçesiyle birlikte metin olarak bir bütün teşkil eder,
bir bütün teşkil etmek durumdadır, bir uyum ve tutarlılık
içinde olmak durumundadır ama getirilen teklifte bu unsurların
hiçbirisini görmediğimizi, hiçbir unsurun bu anlamda mevcut olmadığını
görüyoruz. Şöyle ki: Bakıyoruz göç olayından söz ediliyor. Evet,
göç olayı Türkiyenin bir gerçeğidir, son on yılların
gerçeğidir, sadece yedi yılın da gerçeği değildir ama
göç olayından doğan temsil yetersizliğini bu şekilde
gidermenin mümkün olmadığı açıktır. Bu şekildeki
bir boşalma hâlinde boşalan nüfusun özellikle Ankara, İstanbul
ve İzmirde yoğunlaştığını biliyoruz. O göç
sebebiyle de bu illerin artan nüfusları sebebiyle yine o bölgelerde
ayrıca bir temsilin olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu
noktadaki gerekçenin hiçbir dayanağı kalmıyor. Aksine burada
temsilde adaleti olumsuz anlamda daha da ileri boyutlara götüren -matematiksel
olarak söylüyorum, aritmetik olarak söylüyorum- bir hadise söz konusu. Bu
hadiseyi bu kadar çarpıtarak bu gerekçeyi dile getirmenin tutarlı bir
tarafı yok, inandırıcı bir tarafı yok.
Bir diğer gerekçe: Efendim, o ilin milletvekilinin ölüm ya da
yeterlilik sebebiyle boşalması hâlinde temsil edilemeyeceği
gerekçesi. Bakıyoruz Anayasanın 78inci maddesinin dördüncü
fıkrası bu konuda düzenleme getirmiş. Gayet açık bir
şekilde boşalmayı takip eden doksan günden sonraki ilk pazar günü bu noktada ara seçimin
yapılacağını ifade ediyor. O hâlde bu gerekçenin de bir
dayanağı yok değerli arkadaşlarım.
Bu sebeple, getirilen teklif, öncelikle bu yönüyle -tutarlı
olmaktan daha başka bir ifade kullanmak istemiyorum- tutarlı
olmaktan uzak, dayanağı olmayan bir teklif.
Bakın değerli milletvekilleri, aynı konuda
Mayıs 2009 tarihinde Bayburt milletvekilleri Sayın Ülkü Güney ve
Fetani Battalın vermiş olduğu kanun teklifi Anayasa
Komisyonunda görüşüldü. Bu konuda alt komisyon oluşturuldu. Alt
komisyon ciddi çalışmalar yaptı, belli bir noktaya geldi ama
nedense, alt komisyon başkanının toplantılara iştirak
etmemesi sebebiyle bu çalışmalar rapora bağlanmadı ve
Anayasa Komisyonunda tamamlanmadı.
Bir taraftan bu çalışma devam ederken bakıyoruz, bu
defa, bu kez Sakarya Milletvekili Değerli Arkadaşımız Ayhan
Sefer Üstünün aynı nitelikte olan, aynı metni içeren -1inci madde
itibarıyla söylüyorum- kanun teklifiyle yine karşı karşıya
geldik.
O sebepledir ki burada gelişen süreç içinde ortaya çıkan
tablo şuydu: Bu Sefer Ayhan Üstünün getirdiği kanun teklifinde, yine
anayasal uyum gereğince uygulanması zaten tereddütsüz olan,
tartışmasız olan beş yıllık seçim süresinin dört
yıla indirilmesini düzenleyen bir maddenin de 2nci madde olarak gündeme
getirildiğini görüyoruz. 2nci maddeye yönelik olarak, yani milletvekili
seçimi süresinin dört yılla sınırlanmasına yönelik olarak
herhangi bir ihtilafımızın olmadığı gayet
açık. Bu konu hiçbir grup tarafından da zaten
tartışılmıyor. Hâl böyle iken, biraz evvel grup önerisinde
konuşan AKP sözcüsünün, sanki burada biz bugün o dört yıllık
meselesini tartışıyormuşuz gibi, bu dört yıllık
konu dışında, dört yıllık madde dışında
başka bir konu tartışılmıyormuş gibi bir
sunuş yapmasını, kendince böyle bir algılama yaratma
gayretine girmesini son derece anlamsız bulduğumu hemen ifade
ediyorum. Bu konuyu tartışmıyoruz, tartışılan
konu gerek Sayın Ülkü Güney ve Fetani Battalın sunmuş
olduğu yasa teklifi gerekse Sefer Ayhan Üstünün sunmuş olduğu
yasa teklifinin 1inci maddesi. Aslında, Sayın Üstünün sunmuş
olduğu teklif -bunu Komisyonda da ifade ettim- her ne kadar şeklen
bir kanun teklifi ise de özü itibarıyla bir tasarıdır
değerli arkadaşlarım. Bu, tamamen Hükûmetle iş birliği
içinde hazırlanan, Hükûmetin onayından sonra, daha doğrusu
Hükûmetin talimatından sonra verilen bir kanun teklifidir. Ama, tekrar
ifade ediyorum, özü itibarıyla bir tasarıdır bu. Bu yöntem
22nci Yasama Döneminde de sıkça karşılaştığımız
bir yöntemdi. Bunu, olayın gerçek boyutlarıyla daha iyi
değerlendirilmesi amacıyla özellikle ifade etmek gereğini
duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, şu
anlattığım gerekçeler karşısında bu kanunun
anayasal sistematik açısından, seçim sistemimiz açısından
tutarlı ve dayanağı olmayan bir teklif olduğu açık bir
şekilde ortaya çıkıyor.
Peki, değerli milletvekilleri, anayasal sistemi bu
şekilde esastan inceleyen, esastan etkileyecek olan, bu nitelikte olan bu
kanun teklifini gündeme getirirken acaba ne ölçüde
inandırıcıyız, ne ölçüde tutarlıyız? Daha da
ötesini ifade edeyim, ne ölçüde ciddiyiz? Bunları, elbette, bu vesileyle,
bu getirilen teklif sebebiyle konuşmamız, dile getirmemiz gerekiyor.
Bu kanunla bağlantılı olarak biraz evvel grup
yetkilimiz de ifade etti, grup başkan vekili de ifade etti, seçim
kanunlarını tamamlayacak bir şekilde Siyasi Partiler
Yasası, Siyasi Etik Yasası, finansman olayları, bunların
temiz toplum adına, temiz siyaset adına bunların
sorgulanması gerekmez mi değerli arkadaşlarım? Bir siyasi
iktidarın temel misyonu, hukuk devleti kavramı içinde, demokrasi
kavramı içinde, temel hak ve özgürlükler kavramı içinde ve elbette
güvenlik kavramı içinde, bunları bir bütün hâlinde değerlendirip
bu konuları bir sistematik içinde gündeme getirip hayata geçirmek
değil midir değerli arkadaşlarım? Ama bunun
yapılmadığını görüyoruz. Bu temel unsurlar birlikte
değerlendirilerek sosyoekonomik sorunlara, göç de dâhil olmak üzere,
adalet ve hakkaniyet içinde çözüm bulmak zorunda olan siyasi iktidar bir
taraftan da ne yapmalı? Sistemin çelişkilerini, sistemin
zafiyetlerini gideren çalışmalar içinde olmalı. Ama bunun
yapılmadığını, aksine, sistemin çelişkilerinin,
sistemin zafiyetlerinin ustalıkla, maharetle ve konjonktürel olarak
istismar edildiğini görüyoruz.
Bakın değerli arkadaşlarım, siyasi
iktidarın bu temel görevini yapmak yerine, bu temel misyonunu yerine
getirmek yerine devlet yönetimindeki temel hedefinin, temel amacının
partizan ve niteliksiz kadrolaşma yoluyla parti devleti
yapılanmasını tamamlamak olduğunu görüyoruz, parti devleti
yapılanmasının bazı kritik süreçlerde polis devleti
örgütlenmesine dönüştüğünü görüyoruz. Temel siyasi amacı
konjonktürü kullanarak sistemin çelişki ve zafiyetlerinden beslenen ve
istismar eden bir iktidar karakteristiğiyle karşı
karşıyayız. Başka bir ifadeyle, bakıyoruz, siyaseten
iktidar olan, hem de güçlü anlamda iktidar olan, devletin tüm birimlerinde
parti devleti kadrolaşmasını tamamlayan, ancak yine bir taraftan
da görünürde sisteme muhalefet eden bir siyasi iktidar kimliğiyle
karşı karşıyayız. Bu, gerçekten, sosyolojik olarak,
felsefi olarak, siyasi olarak değerlendirilmesi gereken, sorgulanması
gereken bir yönetim karakteristiği. Adalet ve Kalkınma Partisi, kabul
etmek gerekir ki bunu ustalıkla yapıyor. Goebbels
propagandasını, Machiavelli yöntemlerini ustalıkla uygulayarak,
maharetle uygulayarak devleti ele geçirdiği hâlde, devlet içinde parti
devleti yapılanmasını tamamladığı hâlde,
bakıyorsunuz, bir taraftan da sisteme muhalefet eden, sistemin
çelişki ve zafiyetlerinden yakınan, şikâyet eden bir konumda.
Bunu biraz evvel sözcülerinizin konuşmalarından da gene görüyoruz.
Yedi yıldan bu yana iktidardasınız, Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetlerinin hiçbirisine nasip olmayan bir güçle iktidardasınız, bu
gücün sonucu olarak da sistemin çelişkilerini, zafiyetlerini kullanarak
Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde AKP devletini inşa ediyorsunuz,
inşa etmişsiniz. Bu noktada, önümüzdeki engelleri kaldırmak
noktasında yargıya yönelik olarak da her türlü gayreti gösteriyoruz
hükûmet olarak. Bütün bu tablonun üstüne kalkıyoruz, sisteme muhalefet
eden, sistemin o çelişkilerinden, sistemin zafiyetlerinden beslenen ve
bunu da, kabul etmek gerekir ki -tekrar ifade ediyorum- başarıyla
belli bir noktaya getiren bir iktidar kimliğiyle karşı
karşıyayız değerli arkadaşlarım. Bunu cesaretle,
bunu özgüvenle ve sorumluluk duygusuyla bunu görmemiz gerekiyor. Bunu anlatmaya
çalışıyoruz, bunu anlatmaya gayret edeceğiz değerli
arkadaşlarım.
Bakın, nasıl bir tablo çıkıyor ortaya. 3
Kasım 2002
Yolsuzluklarla, yasaklarla, yoksullukla mücadele, temel hedef
bu. Peki değerli arkadaşlarım, aradan geçen yedi yılın
sonunda böyle bir tablo var mı? Vicdanınıza
danışın, vicdanınızda bir sorgulama yapın, bu
noktada olumlu anlamda bir gelişme var mı? Bunu maalesef göremiyoruz,
bunu maalesef göremiyoruz. Yolsuzluklarla aksine, mücadele etmeyen,
yolsuzlukları denetlenemez hâle getiren, deprem güvenliğini bile
çıkar yapılanmasına alet eden bir siyasi iktidar
anlayışından söz ediyorum değerli arkadaşlarım.
Bakın, her rejimde yolsuzluk, hukuksuzluk olabilir ama bir siyasi iktidar,
ortaya çıkan bulgulara rağmen, raporlara rağmen o
yolsuzlukların üstüne gitmiyorsa, onları denetlemekten
kaçınıyorsa yanlış olan bu değerli
arkadaşlarım. Bu tabloyu görmemiz gerekiyor.
Bakın, bir ifade kullandım, deprem güvenliğini bile
çıkar yapılanmasına alet eden bir siyasi iktidardan söz
ediyorum. Hemen örnek vereyim: İstanbulu sorgulamıyorum,
İstanbulu arkadaşlarımız anlatıyorlar. Dere
boylarını, o sel yataklarını, onların imara açılmasını,
bunları sorgulamıyorum. İki ay evvel Konyada
yaşadığımız bir olaydan söz ediyorum değerli
arkadaşlarım. Nedir o olay? Zümrüt Apartmanı faciası
sebebiyle beş yıldır, altı yıldır
anlattıklarımızı kim çıktı doğruladı
biliyor musunuz? Adalet ve Kalkınma Partisinin Selçuklu Belediyesi, merkez
belediye başkanı olarak on yıl boyunca görev yapan belediye
başkanı çıktı Fay hatları imara
açılmıştır. dedi değerli arkadaşlarım. Düşünebiliyor
musunuz, fay hatlarının imara açılmasından söz ediyorum.
Fay hatlarını imara açıyoruz, ondan sonra ne yapıyoruz
oraya? Selçuk Üniversitesi istikametini inanıyorum ki çoğunuz
bilirsiniz, Konyada merkezde, kampüs istikametini, oraya kalkıyoruz on
beş katlı, on altı katlı dikey ve yoğun
yapılaşmanın önünü açıyoruz. Bunu hangi vicdani duyguyla
izah edebilirsiniz, bunu hangi yasal sorumlulukla izah edebilirsiniz? Ee, peki
Selçuklu Belediye Başkanı çıktı bunu itiraf etti, Hükûmet
ne yapıyor? Hükûmet ağzını açmıyor. Soruyoruz, oradan,
belediyeden herhangi bir yetkili çıkıyor, Belediye Başkanı
konuşamıyor, mülki idare amiri, Vali Bey konuşamıyor, bir
belediye memuru çıkıyor diyor ki, böylesine vahim bir konu
hakkında bile çıkıyor diyor ki: Efendim, Konyada bin yıldır
yıkıcı bir deprem yaşanmadı. Evet, doğru, bin
yıldır yıkıcı bir deprem yaşanmadı ama
Konyada bin yıldır fay hatları imara açılmadı ki!
Konyada bin yıldır o fay hatları üzerine on beş
katlı, on altı katlı binalar yapılmadı ki! Bu nasıl
bir zihniyettir? Bu nasıl acımasız bir zihniyettir? Kamu
kaynaklarını, bütçe kaynaklarını siyaseten yandaş
ilişkileri içinde kullanmayı hedefleyen ve bunu kurumsal hâle getiren
bir yönetim karakteristiğinden söz ediyorum.
Bakıyoruz değerli arkadaşlarım, bu yapı,
bu anlayış bürokratik yapıda da hâkim. Bakıyorsunuz,
devletin bürokratik yapısını altüst eden, hiyerarşiyi yok
eden, kıdem ve liyakati ortadan kaldıran, parti memuru
yapılanmasını bürokraside egemen hâle getiren bir yönetim
anlayışı.
Bakın, şunu görmemiz gerekiyor değerli
arkadaşlarım: Efendim, bunları dile getirdiğimiz zaman hemen
deniyor ki: Yahu, geçmiş iktidarlar bunu yapmadı mı?
Yaptılar, doğru. Yaptılar ama hiç birisi böyle yapmadı.
Nasıl yaptılar? İl millî eğitim müdürünü mü
değiştiriyor, o millî eğitim camiası içinden yine
kendilerine yakın olan birini getirdiler.
O kurumun arşivini bilen, o kurumun uzmanlığına
hâkim olan birilerini getirdiler ama şimdi neyi görüyoruz? Şimdi,
başta emniyet olmak üzere, güvenlik olmak üzere, millî eğitim olmak
üzere, sağlık olmak üzere bu bakanlıklarda artık o
kıdem ve liyakatin yok edildiğini, orada parti memuru
yapılanmasının egemen hâle geldiğini görüyoruz. Bu neyi
yaratıyor biliyor musunuz? Belli bir aşamadan sonra, belli bir
süreçten sonra o kurum işlevini kaybediyor değerli arkadaşlarım.
O kurumun teknik yapısıyla ilgisi olmayan, o kurumun
uzmanlığıyla ilgisi olmayan kişileri getirdiğiniz
zaman belli bir aşamadan sonra kurum işlevini kaybediyor, kurum asli
görevini yapamıyor. Ondan sonra, Orman Genel Müdürü Vekili
çıkıyor diyor ki
Nasıl bir açıklama yapıyor biliyor
musunuz? Orman yangınlarının yoğun bir hâle geldiği
bir dönemde çıkıyor Efendim, biz yeterince belki mücadele edemedik
ama hiç olmazsa bu vesileyle keneleri yok ettik. diyebiliyor değerli
arkadaşlarım. Böylesine trajik, böylesine kamu yönetimi adına
ibret verici bir süreç yaşanıyor. Bunları gerçekten polemik
yapmak amacıyla söylemiyorum ama bunun genel bir hâl
aldığını, yoğun bir hâl aldığını,
yaygın bir hâl aldığını artık görmemiz gerekiyor.
Burada şunu ifade ediyoruz: Bu yapıyı bu
şekilde sürdürdüğünüz takdirde, siyaset olarak, iktidar olarak,
burada çocuklarımızın, çocuklarınızın
geleceğine aslında ihanet ediyorsunuz. Üniter yapı, efendim,
ülkenin bölünmez bütünlüğü, bu kavramları ayrıca elbette
tartışmak gerekiyor. Bu konuları bir tarafa
bırakıyorum ama daha köklü, daha kalıcı bir tahribattan söz
ediyorum değerli arkadaşlarım. Bunları bu boyutuyla
görmemiz gerekiyor, bu boyutuyla değerlendirmemiz gerekiyor.
Geldiğimiz noktada şunu görüyoruz sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım: Vahşi kapitalizmin
uygulandığı, sağlık, eğitim, güvenlik gibi temel
kamu hizmetlerinin ticarileştirildiği ve bir taraftan da kamu
kaynaklarının talan edildiği, fakir fukara, garip gurebanın
hukukunu koruyoruz derken aslında beytülmale el
uzatıldığını, bunun kurumsal hâle getirildiğini
görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Liberalizm ve değişim kavramlarıyla kamufle edilen
ve bilgi kirliliği yoluyla enjekte edilen politikalar sonucunda
Türkiyenin bir taraftan müstemleke bir ülke hâline getirildiğini,
diğer taraftan da kaçınılmaz olarak dikta devleti ve parti
devleti yapılanmasının
kurumsallaştırıldığını görüyoruz.
Etnik ve kültürel farklılıklar: O noktada da bir iki
konuyu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, etnik ve kültürel
farklılıklar elbette bir zenginliktir. Elbette bu
farklılıkların -tekrar ifade ediyorum- demokrasi içinde, hukuk
devleti içinde, temel hak ve özgürlükler içinde ve güvenlik kavramıyla
birlikte bir bütün olarak hayata geçirilmesi gerekir. Ancak, siz, o etnik ve
kültürel farklılıkları, kötü yönetim sebebiyle onları
kullandığınız zaman, onları ajite ettiğiniz
zaman, bunlar, toplumun ulusal bütünlüğü anlamında, üniter
yapısı anlamında da ciddi bir tehlike yaratır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Bu noktada bir kez daha değerlendirme yapılması
gerektiği kanısındayım ve bu değerlendirmelerde
şunu ifade ediyorum: Bu teklifin 2nci maddesine yönelik olarak bir
itirazımız söz konusu değildir. Ancak 1inci madde, temsilde
adaleti daha da bozması, Anayasanın 78inci maddesine açıkça
aykırı olması ve bütün bunların devamında da siyasi ve
kişisel kaygılarla hazırlanan ve özünde tasarı
niteliğinde olan bu teklifin 1inci maddesine bu kayıtlarla, bu
ihtirazi kayıtlarla karşı olduğumuzu beyan ediyor ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Faruk Bal.
Buyurunuz Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, görüşülmekte olan Milletvekili Seçimi Kanununun 4 ve
6ncı maddeleriyle ilgili hususlarda görüşlerimizi ifade etmek üzere
söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, Milletvekili Seçimi
Kanununun değiştirilmesine ilişkin ifade etmek istediğim
birinci husus, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her iki maddeye de yani 2
milletvekili çıkarmaya nüfusu yetmeyen illere 1 milletvekilinin daha
tahsisi sonucunu doğuracak olan madde ile milletvekili seçim süresini
beş yıldan dört yıla indiren maddeye olumlu bakmaktayız.
Bunu demokratikleşmenin bir adımı olarak da
değerlendirmekteyiz.
Nüfusu 2 milletvekili çıkarmaya yetmeyen illerde artık
nüfus sıralamasına göre 1 milletvekilinin daha tahsis edilmesi
sonucunu doğuracak olan bu değişiklik teklifi, demokrasi ile
yönetilen ülkelerde, seçim çevresi olarak değerlendirdiğimiz o ilde
farklı düşünceleri, farklı siyasi tercihleri benimsemiş
olan insanlarımıza bu imkânı sağlamış
olmasından dolayıdır.
Bir tek demokratik rejimlerde vardır ki o rejimlerde iktidar
ve muhalefet olur. Muhalefetin olmadığı yerde demokrasinin
varlığından söz edilemez. Dolayısıyla 1 milletvekili
çıkaran illerde bir tek tercih, alternatifi bulunmayan bir temsil
sistemidir. Bu açıdan milletvekili çıkaramayan iller ile ilgili olmak
üzere ikinci bir milletvekilinin tahsis edilmesini doğru bulmaktayız.
Bu teklifi bir Bayburt teklifi veya Mersin aleyhine gelişecek
bir teklif olarak değerlendirmemekteyiz çünkü bu bir genel düzenlemedir.
Bugün Bayburtun nüfusu belki 2 milletvekili çıkarmaya yeterli
değildir ancak AKP Hükûmetinin, oradan seçilmiş olan Sayın Ülkü
Güney ve Fetani Battal Beyefendinin de katkılarıyla, belki ekonomik
ve sosyal gelişmesini sağlar, Bayburt insanının
İstanbula göçünü engeller, belki tersine göçü de sağlar ve bu ilimiz
belki ileride ikinci milletvekilini kendisi çıkarabilecek bir duruma
gelebilir.
Henüz nüfus sayımıyla ilgili revizyon işlemleri
tamamlanmamıştır. Tamamlanmadığı içindir ki hangi
ilden 1 milletvekilinin eksileceği hususu kesinlik
kazanmamıştır. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket
Partisinin sanki Mersinden 1 milletvekili alınıp Bayburta
veriliyor... şeklindeki eleştiriye katılmıyoruz. Bu,
haksız ve yanlış bir eleştiridir, Milliyetçi Hareket
Partisine karşı da iyi niyetli bir yaklaşım değildir.
Bu yılın sonu itibarıyla kesinleşecek olan nüfus
sayımındaki revizyon işlemlerinde hangi ilin artık nüfusuna
göre tespit yapılacağı o tarihte belirlenecektir.
Dolayısıyla bugünkü genel düzenleme içerisinde böyle bir sonucu ifade
etmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, demek ki biz, bu yasanın
Bayburt il seçim çevresinde demokratik bir ifadeye imkân
sağlayacağı için buna evet diyoruz.
Diğer taraftan, milletvekili seçim süresinin beş
yıldan dört yıla indirilmesini de doğru bulmaktayız çünkü
seçim hukukumuzun uzun yıllar istatistiklerini birlikte
değerlendirdiğimizde, hiçbir seçim beş yılı
tamamlayacak şekilde gerçekleştirilmemiştir. Türkiyede
yapılan seçimlerin yaklaşık hepsi erken yapılmış
seçimlerdir. Bu erken seçimlerle de anlaşılmaktadır ki beş
yıllık bir çalışma süresi Millet Meclisinin tahammülünün
üzerindedir. Dolayısıyla Anayasa değişikliği
yapılmak suretiyle bu dört yıla indirilmiştir. Anayasaya uyumlu
hâle getirilmesine ilişkin Milletvekili Seçimi Kanununda yapılacak
olan bu değişikliği de olumlu bulmaktayız. Ancak
itirazımız ve muhalefetimiz vardır. Muhalefetimiz niçindir,
sizlerle onu paylaşmak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım, seçim kanunları, anayasa
gibi siyasi rejimlere renk ve şekil katan kanunlardır. Onun içindir
ki seçim kanunlarının anayasanın sahip olduğu özelliğe
uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Anayasalar toplumsal
birer mutabakat belgesidir ve toplumsal mutabakat sağlanarak eğer
yapılırsa uzun ömürlü olur ve anayasa olarak o topluma hizmet
edebilir. Seçim kanunlarında da bu yolun izlenmesi lazım iken bu
yolun izlenmesine engel bir komisyon süreci yaşadık. Komisyon
sürecinin bu yolun izlenmesine imkân sağlamamış olması, bu
yasalarda oluşacak mutabakatın gerçekleşmesine engel
olmuştur.
Ancak benim eleştireceğim ikinci husus ise, özellikle
nüfusu 2 milletvekili çıkarmayan illerle ilgili teklif, 8 Mayıs 2009
tarihinde Sayın Ülkü Güney ve Fetani Battal tarafından
verilmiştir. 8 Mayıs 2009 tarihinde verilen bu teklif, Anayasa
Komisyonunda değerlendirilmiş, bir alt komisyon kurulmuş ve alt
komisyon çalışmalarını yapıp Komisyona getirecek diye
bekler iken bu teklif Sayın Üstün tarafından Komisyon gündemine
getirilmiştir. Getirilen teklif Sayın Ülkü Güneyin teklifiyle
kelimesi kelimesine aynıdır. 15 Ekim 2009 tarihinde verilmiştir.
Büyük bir süratle 21/10/2010 tarihinde Anayasa Komisyonuna
alınmıştır ve bir gün sonra da -bugün- Genel Kurula
indirilmiştir. Bu acelecilik niçindir? Eğer, bu kadar acele
davranılacak idiyse niçin Sayın Ülkü Güneyin 8/5/2009 tarihinde
vermiş olduğu teklif aynı acelecilikle görüşülmemiştir?
Eğer, MHP milletvekilleri olarak biz Sayın Ülkü Güneyin vermiş
olduğu teklif ile Sayın Üstünün vermiş olduğu teklifin
birleştirilmesini talep etmemiş olsaydık, Sayın Ülkü
Güneyin teklifi kadük kalmış olacaktı. Bu, siyasi zarafete,
aynı partiden milletvekili olmalarına rağmen uymayan bir durumdur.
Bu siyasi zara-fete uymayan durumu değerli milletvekillerinin bilgisine
sunmak istiyorum.
Görüşmeler sırasında ikinci ortaya çıkan husus
ise aceleciliktir. Değerli arkadaşlarım, 15/10/2009 yani bundan
yedi gün önce teklif veriliyor, bu tarihten altı gün sonra Komisyonda
görüşülüyor ve yedinci günde Genel Kurula iniyor. İşte bu
acelecilik, Seçim Kanunu gibi rejimin rengini ve şeklini ortaya koyan
önemli bir kanunda değişiklik yapılırken bu kanunun ne getirdiğine,
ne götürdüğüne, ilgili madde hükümleriyle nasıl bir uyum
sağladığı ve ileride nasıl sorunlar
doğuracağına dair inceleme fırsatını
engellemiştir.
Değerli arkadaşlarım, aynı aceleciliğin
bize nelere mal olduğunu biraz sonra ifade edeceğim hususlarda
birlikte göreceğiz.
Tabii ki bu kanun, 2006 yılında yapılan
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bugünlere
yansımasıyla ilgilidir. 2006 yılında
Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündeme geldiğinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi ciddi bir gerilimin içerisine girmiştir ve iktidar ve
muhalefet partileri bir uzlaşma ve anlaşma ortamını temin
edememişlerdir. Cumhurbaşkanlığı seçimi, çok partili
siyasi hayata başladığımız 1950 yılından
beri her seçimde ciddi gerilimlerin ve tartışmaların ve
demokratik hayatımıza da uygun düşmeyen hadiselerin
yaşandığı seçimler olmuştur, zaman zaman müdahaleler
karşısında kalınmıştır, zaman zaman bu
müdahaleler demokratik hayatımızı tahrip etmiştir, tehdit
etmiştir. 2006 yılında bu gerginlik hissedilmeye başlamış
ve 2007 yılında yapılacak olan seçimleri de ve 2007
yılındaki milletvekili ve Meclis çalışmalarını da
etkilemeye başlamıştır. İşte, Milliyetçi Hareket
Partisi, 2006 yılının Kasım ayında bunları
görerek Millet Meclisinin 2007 yılı itibarıyla son dönem görev
yaptığını, 2007 yılının Mayıs
ayında yapılacak seçimlerden sonra bir aylık çalışma
süresinin kaldığını ifade ederek erken seçim talebinde
bulunmuş, bir aylık çalışma ömrü kalan Meclisin önümüzdeki
yedi yıla sari bir Cumhurbaşkanlığı seçimini yapmaya
kadir olamayacağını ifade ederek erken seçim talebinde
bulunmuştur. Ancak o tarihte Mecliste bulunan siyasi partiler bu erken
seçim talebini gerçekleştirebilecek bir anlayışa ve
uzlaşmaya bürünememiştir. Erken seçimin mümkün
olmadığının anlaşıldığı tarihte
ise, yani Şubat 2007 tarihinde ise Milliyetçi Hareket Partisi bu defa
uzlaşma önerisinin, ortak aklı yaratma önerisinin milletin
başının, devletin başının bu ortak akılla
seçilmesi gerektiği noktasındaki görüşlerini ifade etmiş,
ancak, maalesef yine Mecliste bulunan siyasi partiler bu noktaya
gelememişlerdir.
Gerilim ortamı içerisinde başlayan seçimler siyasi bir
kriz doğurmuştur. Bu siyasi krizin Anayasa Mahkemesi yoluyla çözümü,
siyasi krize hukuki çözüm bulma gibi bir garip sonucu ortaya
çıkarmış ve Anayasa Mahkemesinin verdiği karar toplum tarafından
ciddi bir şekilde eleştirilmiştir. Bununla yetinilmemiştir,
aynı zamanda Türk demokrasisi e-muhtıra ile
tanışmıştır ve bir gece Genelkurmay
Başkanlığının İnternet sitesinden yayınlanan
e-muhtıra ile Türkiye gerginliğini bir kat daha
artırmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu şekilde ortaya çıkan
gerginlik Adalet ve Kalkınma Partisini o tarihte bir intikam duygusuna
sevk etmiş, O zaman madem siz benim önüme bu şekilde engel
koyuyorsunuz, ben de Cumhurbaşkanını halka seçtiririm.
şeklinde garip bir intikam duygusuyla Anayasada değişiklik yapmıştır.
Anayasada yapılan değişiklik Türk parlamenter
sisteminin özünü zedelemiştir. Anayasada yapılan
değişiklik Türk parlamenter sisteminin özünü şu şekilde
bozmuştur: Bilindiği gibi, parlamenter demokrasilerde
cumhurbaşkanı ve kral temsilî bir makamdır. Parlamenter
sistemlerde cumhurbaşkanı ve kral sorumsuzdur. Parlamenter sistemler
bir denge ve denetim sistemidir. Parlamenter sistemde yürütmenin iş ve
işlemleri hem yargı tarafından denetlenir hem de halkın seçtiği
meclis tarafından denetlenir. Bu, parlamenter sistemin özünü teşkil
eder. Halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı bu denge ve
denetim sisteminin içerisinde değildir, halk tarafından
seçildiği için üstün irade tarafından seçilmiştir ve yürütme organının
bir parçası olacaktır; yürütme organının bir parçası
olarak Mecliste denetlenemeyecektir, yargıda denetlenemeyecektir. Mecliste
ve yargıda denetlenememenin anlamı diktatoryaya gidiştir.
İşte, bu açıdan, Türkiye'nin mevcut parlamenter demokrasisi ve
mevcut Anayasası AKPnin acelece ve acemice yapmış olduğu
bu Anayasa değişikliğiyle 2012 yılında bir tehdit
altına girmiştir.
Değerli arkadaşlarım, 2012 yılında
yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi -burada, bugün
ilan ediyorum- bir başka krizin habercisidir. Bu kriz, sadece Parlamentoda
yaşanacak bir kriz değildir. Bu kriz, parlamenter demokratik
sistemden ayrılacak mıyız, ayrılmayacak mıyız,
onun doğuracağı ciddi kriz olacaktır. Parlamenter
demokratik sistemden ayrılalım, ne olur? Ne olacağını
ben size söyleyeyim: Başkanlık sistemine geçeceğiz veya
yarı başkanlık sistemine geçeceğiz. Dünyada yirmi yedi tane
ülkede başkanlık sistemi uygulanmaktadır. Yirmi yedi ülkenin
sadece bir tanesinde, o da Amerika Birleşik Devletlerinde
başarılıdır ve demokrasi içerisinde kalabilmiştir.
Amerika Birleşik Devletlerindeki başarıya özenerek parlamenter
demokratik sistemlerden vazgeçip başkanlık sistemine giden her ülkede
diktatörlük olmuştur başta Orta Asya Türk cumhuriyetleri ve yeni
oluşan birtakım devletler olmak üzere.
Efendim, bizimki tam başkanlık sistemi olmayacak. O
zaman yarı başkanlık sistemi olacak. Yarı
başkanlık sistemi de değerli arkadaşlarım, sadece
Fransada başarılı olmuştur. Onun dışında
Fransa örneğini öne alarak yarı başkanlık sistemini
uygulayan her ülkede yarı başkanlık sitemi diktatörlüğe
gitmiştir.
Şimdi, bu sözleri burada böylece ifade ettikten sonra Adalet
ve Kalkınma Partisine dönüp soruyorum: Siz bir başkanlık
sistemine geçme hevesinde misiniz yoksa parlamenter demokratik sistemi muhafaza
etme gayretinde misiniz? Değerli arkadaşlarım, benim
edindiğim intiba, siz başkanlık sistemine ve bir
diktatörlüğe geçme eğilimindesiniz.
Üçlü kararnameler diye ifade edilen, Resmî Gazetede
yayınlanan atama kararlarının istatistiğini
çıkardım. Yedi yıl içerisinde görülmemiş bir hızla
devlet kadrolarının tümünü 2,1 defa değiştirmişsiniz.
Bunun anlamı şudur: Devlet kadrolarında görev yapan bir genel
müdürün makamı 2 defa değişmiştir. Hiçbir iktidarda böyle
bir şey olmamıştır. İşte Devlet
partileşiyor. diye iddia ettiğimiz, itiraz ettiğimiz husus
budur.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede yerli ve
yabancı ekonomi yazarlarının ortaya koyduğu bir başka
görüş vardır. Yedi yıl içerisinde sermaye transferi
yapıyorsunuz. Sermaye transferi boş bir laf değildir. Sermaye
transferi ekonomik bir ihtilaldir. Yedi yıl içerisinde belirli yerlerdeki
kaynakları alıp kendi camianız içerisindeki alanlara
atıyorsunuz. Bir alan fakirleşirken öbür alanı
zenginleştiriyorsunuz. Bu, diktatörlüğe giderken ekonomik yönden ya
da ülkenin ekonomisini buna uygun hâle getirme
hazırlığıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede, üniter devlet
yapısı içerisinde, millî birlik ve bütünlük içerisinde,
Anayasamıza göre her vatandaş, devletin, kamunun imkânlarından
ve kamunun gücünden eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Bu
devlet böyle kurulmuş bir devlettir. Yedi yıl iktidarda kalmakla bu
devletin ve bu üniter yapının içini boşaltabilecek bu
uygulamalar, netice itibarıyla size sandıkta bir şey vermeyi
öngörmektedir. Vereceğiniz, bugünkü uygulamaların
hesabıdır. İşte, bugün görüştüğümüz kanunun da
bir erken seçime hazırlık olduğu intibaını
arıyorum ben. Bundan büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu mutlulukla sizin
önümüzdeki kasım ayında yapacağınız bir erken seçimde,
yapılan işlerin hesabını vermek ve bu hesabı da millet
huzurunda vermek gibi bir hayırlı hizmete vesile olacağı
için de bu yasayı destekliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, evet, biraz süre az
kaldı ama birkaç cümleyle değinmek istiyorum. Sadece tahribat
ekonomik alanda ve sadece tahribat devlet yapısı içerisinde gerçekleştirilmedi,
bu ülkenin milletinin kimyası bozuldu. Son üç gün içerisinde
yaşadığımız olaylar, devletin eliyle geliştirilen
bölümüne baktığımızda, devletin hâkiminin, önüne gelen
sanıklara yol gösteren bir hâle gelmiş olması, yargı
bağımsızlığının nerede olduğunu ve
nereye gittiğini sorgulamamız gerektiğini bize
hatırlatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FARUK BAL (Devamla) - Dağdan, Türkiye'nin topraklarından
bir parça koparmak, milletinden bir parçayı bölmek, bu amaçla bir devlet
kurmak için silaha sarılmış kişi, üniformasıyla
sınıra kadar geliyor. Devletin önemli makamlarında bulunmuş
kişiler bir tören anlayışıyla bunları kabul ediyor,
karşılıyorlar ve ayaklarına savcıyı, hâkimi gönderiyorlar.
Gönderilen hâkim, sanıkların nasıl ifade vermesi gerektiği
noktasında onlara akıl veriyor. Bu, cumhuriyet tarihinde
görülmüş bir olay değildir. Bu, hukuk devletinde görülmüş bir
olay değil. Hâkime avukatlık görevi yaptırma işi, ancak
Yargıtay Başkanının adli yıl
açılışında ortaya koyduğu yandaş hâkim yaratma
işinin başarısı olarak karşımıza
çıkabilir. İşte bunun hesabı da -inşallah bu kanunla
bir erken seçim yapılırsa- sandıkta AKP Hükûmeti tarafından
verilecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak. (DTP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 420 sıra sayılı Kanun
Teklifi hakkında DTP Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu teklifin gene Meclis gündemine gelmesi
alışık olduğumuz bir AKP klasiği, yöntemi izlenerek
önümüze konuldu. Halkın ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran,
ülkenin ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran bir yaklaşımla
değil, AKPnin ihtiyaçlarını ya da keyfini göz önünde bulunduran
bir yaklaşımla bu Meclisi işletme
alışkanlığı sürüp gidiyor.
Bu ülkede temsiliyet konusunda çok ciddi sorunlar
yaşadık. Bu nedenle, Milletvekili Seçimi Kanunu, Siyasi Partiler
Kanunu, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun
çok çeşitli maddelerinde değişiklik yapılmasına dair
kamuoyunda demokratik yöntemlerle ifade edilmiş sayısız
görüş vardır, öneri vardır. Toplumun ihtiyacı, aslında
bugün, bir bütün olarak, seçimlerle ilgili olan bu yasaların demokratik
bir tarza kavuşturulması için köklü bir değişimden
geçirilmesidir. Halkın ihtiyacı bu, ülkenin ihtiyacı bu ama
AKPnin ihtiyacı ne? Ben belki önümüzdeki kasım ayında erken
seçime gidersem, mevcut yasal düzenlemelerin gerektirdiği bir uyum
yasasını geçireyim, bunu güvenceye alayım.
Kimsenin, hele hele muhalefetin bir erken seçime itirazı
olamaz ama o zaman, bu erken seçimin demokratik bir zeminde
yapılması, şimdiye kadar yaşadığımız
sıkıntıların giderilmesi için de toplumun, halkın
istekleri doğrultusunda köklü bir değişiklik neden bu Meclisin
gündemine gelmiyor? Neden AKP bundan kaçınıyor?
Bu konuda muhalefet çalışmadı mı?
Çalıştı. 2008 yılının 7nci ayında bu
yasalarda -Milletvekili Seçimi Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda- çok temel
ihtiyaçlarımıza göre değişiklik yapılmasına
ilişkin yasa tekliflerimizi yapıp Meclise sunduk ama onlar orada bir
buçuk yıldır bekliyor. Çünkü komisyonlarda gündeme alınabilmesi
için AKP engelinin aşılması gerekiyor, çünkü Genel Kurula
gelebilmesi için AKP engelinin aşılması gerekiyor, çünkü mevcut
adaletsizlik AKP Hükûmetinin işine geliyor. Bir sonraki seçimde de
temsilde adaleti önleyen bu hukuk dışı düzenlemeler devam etsin
ki AKP de keyfince yine iktidarını sürdürsün.
Bu yaklaşım, gerçekten, demokrasiyle
bağdaşmaz, uyuşmaz, çoğunluğun diktası
anlayışının bir sonucudur. Biz öncelikle bu
yaklaşımı kınıyoruz ve bu yöntemle bu Meclisin
çalıştırılmasını da doğru bulmuyoruz.
Halkın ihtiyaçları ortada, ülkenin ihtiyaçları ortada,
muhalefetin çabası ortada. Önünüzde bir buçuk yıldır bu konuda
bekleyen yasa teklifleri var, bunları gündeminize almıyorsunuz ama
bir gece yarısında aklınıza esiyor, Ola ki erken seçim
olabilir, biz bunun önlemini alalım. diye bir günde Komisyondan geçirip
bir günde de gelip Genel Kuruldan geçirmeye çalışıyorsunuz.
Sadece ve sadece neye dayanıyorsunuz? Çoğunluğunuza
dayanıyorsunuz.
Demokrasi bir çoğunluk rejimi midir? Demokrasi
çoğunluğun canının istediğini yaptığı
bir rejim midir? Böyle bir yaklaşımla demokrasinin
bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum ve genel
olarak toplumun beklentileri, istekleri ve demokratikleşme konusunda
yaşadığımız dört temel sıkıntıya
işaret eden bir konuşma yapmak istiyorum: Bunlardan birincisi yüksek
seçim barajları, diğeri Hazine yardımlarının adaletsiz
dağıtımı, üçüncüsü Türkçe dışındaki dillerin
siyasi faaliyetlerde kullanılmasının yasaklanması,
dördüncüsü de kadınların temsiliyetine ilişkin özel önlemlerin
alınmamasıdır.
Şu Mecliste bir önceki dönem 4,6 kadın temsiliyeti
vardı, şimdi 9,8e çıktı diye sevindik ama bu halkın
yüzde 50si kadın. O zaman bu temsiliyetin doğru düzgün bir rotaya
kavuşması lazım. Bütün bunların ciddi bir şekilde bu
kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin
çalışmaları önüne koyması gerekirken Hükûmet, sadece ve
sadece kendisinin rutin ihtiyaçlarına göre bir değişiklikle
önümüze gelmiştir.
Demokrasinin temel ilkesi halkın yöneticilerini seçebilmesi,
insan hak ve hürriyetlerinin güvence altında olmasıdır. Seçim
süreci bütün parti ve adaylar için eşit
maddi koşullarda yürütülmelidir. Seçmenlerin oy kullanarak bir
yurttaşlık görevini ve hakkını yerine getirdikten sonra bu
irade beyanının adil bir biçimde Mecliste temsile
kavuşması, egemenliğin halka ait olduğunun somut
yansıması olacaktır.
Demokratik toplumlarda seçimlerle irade beyanında bulunan
hiçbir yurttaşın oyu diğerinden daha ayrıcalıklı
olamaz. Bu nedenle, toplumu oluşturan tüm kesimlerin iradesinin Meclise
yansıması, esas alınması gereken demokratik bir temayüldür.
Yürürlükte bulunan 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanunu, bir siyasi partinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilebilmesi
için Türkiye genelinde geçerli oyların yüzde 10unu almasını
gerekli kılmaktadır. Seçim barajları siyasal sisteme iki türlü
etki yapmaktadır: Birincisi barajların kurumsal etkileri, ikincisi
ise davranışsal etkileridir. Barajların yasama organında
sandalye dağılımına yapacağı kısa vadeli
etkiler ile siyasal parti yaşamında uzun vadede
doğuracağı etkiler kurumsal etkilerdir. Barajların
seçmenlerin oy kullanma davranışlarında uzun vadede ortaya
çıkaracağı etkiler de davranışsal etkilerdir yani
yüzde 10luk seçim barajı, sadece bir seçim sonrasında adil bir
temsiliyeti önlemiyor, bundan sonra yapılacak seçimlerde de seçmenlerin
davranışlarını bu yönde etkilediği için
davranışsal olarak da demokraside bir hasar yaratıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yönetimde istikrar,
temsilde adalet ilkeleri yer almaktadır. Yüzde 10luk ülke seçim
barajı Anayasadaki yönetimde istikrar, temsilde adalet ilkeleri
açısından da ele alındığında ne istikrarı
sağladığı ne de adalete uygun olduğu ortadadır.
Son altı milletvekili genel seçimlerinde, 1987de yüzde 19, 1991de yüzde
1e yakın, 1995te yüzde 14, 1999da yüzde 18, 2002de tam yüzde 45, son
olarak 2007de de yüzde 13 geçerli oy Meclis dışında kalmıştır.
1987de 5 milyona yakın seçmen, 2002de ise de 14 milyon seçmenin oyu
baraj nedeniyle değerlendirme dışında kalmış,
Meclis iradesine yansımamıştır. Meclis
dışında kalan her seçmenin oyuna karşılık Meclis
içinde suni bir aşkın temsiliyet oluşmaktadır. Bu suni
çoğunluk birinci partide yoğunlaşmakta, bir sonraki partiye
geçtikçe de yoğunluk azalmaktadır.
Geçmiş seçimlerde en çok oyu alan siyasi partilerin
Meclisteki temsiliyetleri: 87 genel seçimlerinde ANAP yüzde 36 oyla
milletvekillerinin yüzde 69unun temsiliyetini ele geçirmiştir. 2007
seçimlerinde ise birinci parti olarak Meclise giren AKP yüzde 46 oyla
milletvekillerinin yüzde 62sini, ikinci parti olan CHP yüzde 20 oyla
milletvekillerinin yüzde 22sini, üçüncü sırada yer alan MHP ise yüzde 14
oy almasına rağmen temsiliyetin yüzde 12sini ancak elinde
bulundurmaktadır.
Bu rakamlar da bize aslında sadece Mecliste temsiliyet
şansı bulamayan partilerin mağdur
olmadığını, aynı zamanda, Mecliste temsiliyet
şansı bulan partiler içerisinde de birinci gelen partiyi kayıran
bir sistemle karşı karşıya olduğumuzu ortaya
koymaktadır.
Mevcut sistem, barajı aşan partiler arasında da
eşit bir temsiliyet getirmemekte, yalnızca en çok oyu alan partiyi
desteklemektedir. O nedenledir ki 2002 seçimleri, dünyadaki nispi temsil
sistemlerinde, 1995 Rusya seçimleri dışında, milletvekilleri
bakımından en yüksek orantısızlık değerini
taşımaktadır. Böyle bir rekorumuz var dünyada.
Bu rakamlar yüzde 10luk ülke barajının temsilde adalet
ilkesinde ne kadar büyük yaralar açtığını ortaya
koymaktadır. Mevcut baraj nedeniyle seçim ve temsil esasına
dayalı demokratik sistem zedelenmekte, halkın oyları Mecliste
temsiliyete dönüşmediği gibi Mecliste oluşan aşkın
temsiliyet yani halkın verdiğinden daha fazlasını temsil etme
şansı ne yazık bir demokrasi krizi yaratmaktadır.
Baraj sistemi demokrasinin vazgeçilmez ilkelerinden olan
çoğulculuk ilkesinin hayata geçmesini de önlemektedir. Mecliste
aşkın temsiliyetinin oluşturulduğu çoğunluğun
iktidarı dayatmalarda bulunmaktadır. Seçmen iradesinin Mecliste
temsilini sınırlayan yüzde 10luk barajı halkın yönetime
katılımını engellemektedir.
Yüzde 10luk baraj sistemi aynı zamanda seçimlere
katılım oranında da düşüşün yaşanmasına yol
açmaktadır. Seçim barajının seçmende yarattığı psikolojik
baraj oy kullanma oranına katılımın düşmesi olarak
yansımaktadır. Oyum boşa gitmesin. kaygısıyla
hareket etmeye zorlanan seçmen ya gerçek tercihi dışında bir
partiye yönelmekte ya da sandık başına gitmemektedir.
Meclisteki çok partili temsiliyet gerek hükûmetin
kurulmasında gerek hükûmet icraatlarında ülke genelindeki politik
tartışmalara yanıt olunmasına kadar bütün süreçlerde daha
uzlaşıcı, ılımlı ve demokratik siyasal kültürün
gelişmesini güçlendirir. İstikrar kaygısıyla savunulan
yüksek seçim barajının ne Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde ne de
siyasal yaşama istikrar getirmediği de ortadadır.
Demokratik katılımı güçlendirilmiş bir yasama
gücü Türkiye'nin kendi iç dinamikleriyle sorunları çözme kültürünü
geliştirecek ve uluslararası platformlarda da güçlü temsiliyetini
sağlayacaktır. Demokrasi dış ülkelerde prestij görmek üzere
giyilmiş bir gömlek değildir, bilakis kendi dinamiklerimizle
sorunları doğrudan, açık yüreklilikle irdeleyip çözümler
sunabilme siyasi erdemini göstermek gerekir. Bugün herhangi bir dış
beklenti olmadan, herhangi bir uluslararası anlaşma ve merci
tavsiyesi olmadan kendi iç dinamiklerimizi güçlendirmek adına ve daha
kapsayıcı bir Türkiye Büyük Millet Meclisi için bu değişim
ve dönüşüm zorunludur. Bu yüksek seçim barajının indirilmesi
demokrasinin bir gereğidir.
Seçim sistemimizde yaşadığımız en önemli
adaletsizliklerden birisi de hazine yardımıdır. Her açıdan
eşit koşullarda başlamayan seçim yarışının
adil bir yarış olduğu iddia edilemez. Yönetme erkini kullanmaya
aday olan siyasal partilerin ekonomik sorunlardan ötürü herhangi bir ekonomik
ve sosyal etki altına girmesinin engellenmesi açısından devlet
yardımı yapılmaktadır. Bu yardımlar seksen beş
yıllık cumhuriyet tarihinde farklı biçimlerde
uygulanagelmiştir. Son olarak 95 yılında yapılan
değişiklikle siyasi partilere devlet yardımı
yapılması anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. Emredici
nitelikteki bu düzenlemeyle siyasi partilere yeterli düzeyde ve hakça mali
yardım yapılması ve bu yardımın tabi olduğu
esasların yasayla düzenlenmesi öngörülmüştür ancak yapılan yasal
düzenlemeler Anayasada öngörüldüğü gibi hakça devlet yardımı
yapılmasına olanak sağlamamıştır.
Yüzde 10luk genel seçim barajı nasıl bir temsiliyet
adaletsizliği oluşturuyor ise devlet yardımı alabilmek için
konulan yüzde 7lik baraj da aynı eşitsizliği destekleyen
diğer bir dayanaktır. Yüzde 7 oy alma zorunluluğu,
tıpkı seçim barajı gibi çoğunluğu oluşturan
partilerin desteklenmesini öngörmekte ve demokrasinin çoğulculuk ilkesini
zedelemektedir.
Yurttaşların vergileriyle oluşturulan devlet
gelirlerinin, yurttaşların ülke siyasetine yön vermeleri için
seçtikleri ve örgütlendikleri siyasal partilere yeterli düzeyde ve hakça
paylaştırılması gerekmektedir. Ancak Anayasada 2001
yılında, Siyasi Partiler Yasasında 2002 ve 2003
yıllarında yapılan değişikliklerle siyasi partileri
kapatma yaptırımına seçenek olarak devlet yardımından
kısmen ya da tamamen yoksunluk yaptırımı öngörülmüştür.
Bu düzenlemeler yapılırken devlet yardımı almayan siyasi
parti tüzel kişilikleri hakkında devlet yardımından
yoksunluk yerine bir başka yaptırım getirilmemiştir. Bu,
şu anlama gelmektedir: Yasa koyucu zımni olarak iradesiyle bütün
siyasi partilerin devlet yardımı alacağını kabul
etmiştir. Anayasanın 68, son maddesiyle de bu yardımın
yeterli düzeyde ve hakça yapılması düşüncesi benimsenmişti.
Tüm siyasi partiler için devlet yardımından yoksunluk
yaptırımı söz konusu olmadığına göre, bu
yardımı tüm siyasi partilerin almasını sağlayacak
şekilde düzenleme yapılması anayasal bir zorunluluktur. Tabii ki
bu düzenleme yapılırken tabela partilerinin kurulmasını
önleyici tedbirler de alınmalıdır. Bu konuda Siyasi Partiler
Yasasında köklü değişiklikler yapılmalıdır.
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle örgütsel
yapısını geliştiremeyen, siyasi bir etkinlik yapamayan ve
de geniş kitlelere ulaşamayan bir siyasi partinin siyasi hayatta
varlığını sürdürmesi oldukça zordur. Ayrıca bu durum
Siyasi Partiler Yasasında en başından eşitliği ortadan
kaldırmakta ve küçük partileri ya yok olmaya ya da marjinal kalmaya mahkûm
etmektedir.
Seçimler ve siyasi partilerle ilgili yasalarımızda
sıkıntı çektiğimiz, demokrasi adına
zorlandığımız en önemli konulardan birisi de ilgili Yasa
hükümlerinde Türkçe dışında farklı dillerin
kullanılmasının yasaklanmasıdır.
Siyasetin aracı dildir. Nasıl ki ressamın
aracı renkse, müzisyeninki ses, siyasetin aracı da dildir. Resmî dil
dışındaki farklı dillerde siyaset yapmayı yasaklamak,
özgür siyaset koşullarını ortadan kaldırdığı
gibi siyasi istikrarı da olumsuz etkilemektedir. Halk hangi dilde
konuşuyorsa, halkı temsil edecek olanlar da o dili özgür bir biçimde
kullanabilmelidir. Günlük yaşamda kullanılan farklı dillerin
siyasi partilerin çalışmalarında ve etkinliklerinde de
kullanılması, ülkemizin çok dilli, çok kültürlü
yapısının bir gereğidir, zaten fiilî olarak da durum böyle
işlemektedir. Bölgeden seçilen tüm milletvekilleri, milletvekili
adayları, belediye başkanı adayları seçimlerde Kürtçeyi
konuşmaktadır. Tabii buna çeşitli kılıflar
bulmaktadırlar, kapalı toplantılarda konuşmakta,
mitinglerde konuşmamaktadırlar, ancak bu ne siyaseten etiktir ne de
doğrudur, tam tersine demokrasi adına bir ayıptır. Madem
ortada böyle bir de facto durum var, bugün bakanlarımız bile bölgeye
gittiğinde Kürtçe konuşma ihtiyacı duyuyorsa, bugün bölgeden
seçilen bütün milletvekilleri kendi seçmenleriyle Kürtçe iletişim kurma
ihtiyacı duyuyorsa, bu Yasayı değiştirmemek demokrasi
adına bir ayıptır. Acilen ele alınması ve
değiştirilmesi gereken konulardan birisi de budur.
Değerli milletvekilleri, Seçim ve Siyasi Partiler
yasalarımızla ilgili yaşadığımız en temel
sıkıntılardan birisi de mevcut yasaların
kadınların eşit temsil şansına kavuşmalarına
el vermemesidir. Dünyanın birçok demokratik ülkesinde cinsiyet
eşitliğini sağlama politikalarında en önemli araçlardan
birisi siyasi temsiliyette eşitliği sağlamaktır. Bu nedenle
de tüm dünyada uygulanan, denenmiş, olumlu sonuçları görülmüş
kota uygulamasının bizim yasalarımıza girmesi ve kadın
temsiliyetinin hem Mecliste hem belediye başkanlıklarında hem
belediye meclisi üyeliklerinde ciddi bir temsil gücüne
kavuşmasının olanaklarının artık
yaratılması gerekiyor. Şu anda, Mecliste yüzde 10a yakın
bir kadın temsiliyeti bulunması bir başarı olarak
görülüyor. Ne yazık ki belediye başkanlıkları, il genel
meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için bunu bile söylemek çok zor. Bu
konulardaki temsil düzeyimiz, bırakın Avrupa ülkelerini, üyesi olmaya
çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerini,
birçok Asya ve Afrika ülkelerinin bile çok çok gerisindedir. Yüzde
sıfır nokta bilmem kaçlardan bahsettiğimiz il genel meclisi
temsiliyeti demokrasi adına utanç verici bir durumdur. Bütün bunların
düzeltilebilmesi için önümüzde bir şans var. Bu kısır, sadece ve
sadece olası bir seçimde bir uyum eksikliğini gidermeyi hedefleyen bu
yasayla uğraşacağımıza, demokrasi adına, bizi bu
kadar sıkıntıya sokan, bizi hedeflerimizle çelişir duruma
getiren bu yasaları ciddi bir şekilde önümüze koymak, bunları
tartışmak ve değiştirmek iradesini göstermeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözünüzü tamamlayınız.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) - Bu nedenle, bu önümüze getirilen
yasa teklifine hayır oyu vereceğimizi ifade ediyorum.
Yapılması gereken, halkın ihtiyaçlarına, ülkenin
ihtiyaçlarına, demokrasinin ihtiyaçlarına göre köklü bir
değişikliktir. Bunun için de önümüzde yeterli zaman vardır. Bu
iradeyi Meclisin göstermesini umuyorum.
Bu duyguyla hepinizi bir kez daha selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kışanak.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bayburt
Milletvekili Ülkü Güney.
Buyurunuz Sayın Güney. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün burada
10/06/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda
değişiklik yapılmasını öngören bir kanun teklifimizi
görüşüyoruz.
Bu kanun teklifimiz, aynı zamanda, Bayburt Milletvekili
Sayın Fetani Battal ve Sakarya Milletvekilimiz Sayın Ayhan Sefer
Üstünün de imzalarını taşımaktadır.
Ben bu vesileyle, sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, evvela, bu kanunun amacı
nedir, ne getiriyor, bunu size izah etmek istiyorum. Arkasından da bu
saate kadar konuşma yapan çok değerli grup sözcülerinin bazı
ifadelerine cevap vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifimizin amacı,
hepinizin bildiği üzere, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununun 4üncü maddesinde İllerin milletvekili sayısı
belirtilirken her ile önce bir milletvekili verilir, daha sonra, son genel
nüfus sayımı ile belli olan Türkiye nüfusu, toplam milletvekili
sayısına, her ile verilen bir milletvekili
çıkarıldıktan sonra geriye kalan milletvekili sayısına
bölünerek bir sayı elde edilir. İl nüfusunun bu sayıya bölünmesi
ile her ilin çıkaracağı milletvekili sayısı tespit
edilir. denilmektedir.
Nüfusu milletvekili çıkarmaya yetmeyen illerin
nüfusları ile diğer illerin artık nüfusları büyüklüklerine
göre sıraya konulur ve ilk hesapta iller arasında
bölüştürülmemiş bulunan milletvekilleri bu sıraya göre
dağıtılır. şeklinde idi. Bunu hepiniz biliyorsunuz.
Bu, 2839 sayılı Kanunda yazılıydı. Ancak, bu usule
rağmen nüfus hareketlerinin değişkenliği sebebi ile
bazı illerin tek bir milletvekiliyle temsil edilmesi ihtimali gündeme
geldi. Her zaman da gelebilecektir bu. Şu anda ilk etapta Bayburt ili,
arkasından da Tunceli ilimiz gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım, hepiniz takdir edersiniz ki
tek bir milletvekili ile temsil edilen bir ilin milletvekilinin ölümü veya
milletvekili yeterliliğini kaybetmesi hâlinde söz konusu ilin
milletvekilliği ile temsil edilememesi riski doğuyor ve
doğacaktır. Öte yandan, bir ilin en az 2 milletvekili ile temsil
ediliyor olması o ilde yaşayan farklı görüş ve
düşüncelere sahip insanların Mecliste temsili yönünde demokratik bir
fırsat oluşturacaktır. Bu durumda siyasal sistem
bakımından çoğunlukçu değil, çoğulcu bir
anlayışın hayat bulunmasının zemini
hazırlanacaktır.
Bu nedenlerle, teklifimiz, Anayasanın 67nci maddesinin
altıncı fıkrasında seçim kanunlarının temsilde adalet
ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde
düzenleneceğine ilişkin amir hükmü dikkate alınarak 2839
sayılı Kanunun 4üncü maddesinin üçüncü fıkrasına bir
cümle eklenmek suretiyle her ilin en az 2 milletvekiliyle temsil edilmesine
imkân sağlayacak bir düzenleme getirilmesini amaçlamaktadır. Bizim
amacımız budur.
Burada, Değerli Anayasa Komisyonu Başkanımıza
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Anayasa Komisyonunda
fikirlerini ifade eden tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Enine boyuna görüştük.
Daha önce burada arkadaşlar, bu kanunun niye alelusul, niye
acele getirildiğini, muhtelif yönlerde izaha çalışmaya
kalktılar. Hatta bunu bir erken seçime bile bağladılar.
Olabilir, herkes bunları düşünebilir. Biz bu kanun teklifini
mayıs ayında vermiştik. Alt komisyonda da görüşüldü -arkadaşlarımız
beyan ettiler, biliyorlar- ancak muhtelif nedenlerle bu alt komisyon görevini
bitiremedi ve bu bugüne kadar kaldı ve milletvekilliği seçimlerinin
dört yılda bir yapılması kanunu teklifi gelince de Sakarya
Milletvekili Arkadaşım bu yarım kalan kanunu da buna ekledi.
Bize göre çok doğru yaptı, kendisine teşekkür ediyorum.
Ancak, burada şöyle bir şey de var. Sayın Bal bunu
Komisyonda da ifade etti, söyledi, çok doğru söyledi ama Sayın Balın
bilmediği bir şey vardı, o da şu: Yani, Ülkü Güneyle
Fetani Battal bu kanun teklifini verdi. Ee, bir siyasi etik var. Aynı
cümleleriyle bir başka arkadaşın, onların isimlerini de
buna katmadan veyahut da birleştirmeden getirmiş oluşunu pek
şık bulmadı. Şeklen bu doğrudur ama işin
aslı şöyledir: Biz, bu kanun teklifinin bu monte edilişinin
Sayın Milletvekilimiz tarafından yapıldığını
biliyorduk, biz bu işi birlikte yaptık ve Birleştirme
redaksiyonunu Komisyonda gerçekleştirelim. dedik. Hatta
FARUK BAL (Konya) Biz talep etmeseydik olmayacaktı.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Biz talep ettik.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Müsaade buyurun Sayın Bal.
Şimdi, hatta Sayın Komisyon Başkanı bize
gündemi gönderirken -mutlaka o gündemi okumuşsunuzdur- gündemde bizim teklifimizi
gündem maddesi olarak koyarak göndermişti ve bizi de ayrıca özel
olarak aradı ve çağırdı. Yani işin
başlangıcında bizim aramızda böyle bir konsensüs
vardı. Yani bir arkadaşımızın farklı, bizim
farklı bir kanun teklifi veriş şeklimiz de değildi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, sonuç olarak
samimiyetle ifade etmek istiyorum. Değerli oylarınızla
kanunlaşacağına inandığım bu teklifle bir
adaletsizlik giderilmiş olacaktır. Biz, küçük bir ilin
milletvekilleriyiz, gelişmekte olan bir ilin milletvekilleriyiz. Bizim
büyük şehir milletvekillerinden
Tabii, milletvekili Türkiye'nin
milletvekilidir seçildikten sonra, buna katılıyorum. Ama küçük yöre
milletvekilleri bunu çok iyi bilir ki küçük yörelerde milletvekilleriyle
seçmen, halk arasında çok yakın irtibat vardır ve onlar, her
zaman milletvekillerini ararlar, her zaman milletvekillerine en küçük
işlerini dahi getirirler. Bundan kopamazsınız, bundan
ayrılamazsınız. Böyle bir durumda, bir şehre 1 milletvekili
düştü. Bu kader bugün bizim başımıza geldi, yarın -saydım,
sayacağım- Karabükün de başına gelecek, Tuncelinin de
başına gelecek, Gümüşhanenin de başına gelecek.
Şimdi, hâl böyleyken, bunu üzülerek ifade ediyorum, Sayın Hakkı
Suha Okay Beyin -çok değer verdiğim hukukçu bir
arkadaşımızdır- bunu bir Bayburt yasası olarak
burada ifade etmesi bizi üzmüştür, Bayburtluları rencide
etmiştir. Biz şahsımız için, memleketim sadece Bayburtu
soyutlayarak bir kanun çıkarmanın peşinde değiliz, böyle
bir şey düşünmedik.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, bizim Mersin ne
olacak?
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Biz bunu, amacı burada
açıkça ifade ettiğim zaman, burada
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Mersin ne olacak Sayın Bakan?
Mersin de gidiyor.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Oraya da gelelim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Mersin de gidiyor Sayın
Bakan. Mersinliler üzülmüyor mu?
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Müsaade ederseniz ben ifadelerimi
şey yapayım, ona da bu arada cevap vereyim. Mersin mi gidiyor,
başka memleket mi gidiyor, onu da konuşuruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Mersin gidiyor Mersin, 80 bin oy
gidiyor.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Şimdi, efendim, biz bunu,
kesinlikle ama kesinlikle bir memlekete münhasıran çıkarılan bir
kanun olarak düşünmedik. Asla benim böyle bir niyetim veya böyle bir
düşüncem yoktur. Dikkat buyurdunuzsa burada diğer vilayetler de
gelecektir. Türkiye'deki nüfus muhaceretini, göçü dikkate
aldığınız zaman bu çok değişecektir ve
aslında -yine Sayın Bal Komisyonda da söylemişti- Türkiye'de
yapılan nüfus sayımı henüz daha sağlıklı da
değil. Bizim bildiğimiz 1 milyon 200 bin ailenin nüfustaki adresleri
yanlış.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Yok. Yanlış değil,
yok.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Yok, yanlış
Sayın
Mengü, artık ne dersek diyelim.
Şimdi böyle bir durumda, ben, hepinize, hepinizin
vicdanına hitap ederek konuşuyorum. Tek bizim başımıza
gelen böyle bir olayda, sizler milletvekili olsanız, kendi şehrinizin
hakkını korumak için elinizden geleni yapmaz mıydınız?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Bu hak mı şimdi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Keşke böyle
yaklaşmasaydınız.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Bizim yaptığımız
budur.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle yaklaşmayın efendim.
Burada genel konuşalım.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Bizim yaptığımız
budur. Bizi böyle anlamanızı istiyorum ve inanıyorum ki
arkadaşlarımın çoğunluğu bunu böyle düşünüyor.
Mersin işine gelince; arkadaşlar, biraz evvel ifade
ettim, hatta biraz evvel başka bir konuşmacı da, Sayın Bal
da ifade etti. Burada kimin geleceği, kimin düşeceği belli
değil. Siz böyle
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Belli, belli.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Biraz evvel ifade ettik, daha bunlar
belli değil, daha bunlar netleşmemiş. Hani bir laf vardır
Doğmamış çocuğa don biçmek. gibi peşin hükümlü
olmayalım. Bunu böyle düşünüyorum arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak şunu ifade
etmek istiyorum: Burada bir haksızlık, bir adaletsizlik
giderilmiş olacaktır. Ben, bu haksızlık ve
adaletsizliğin giderilmesi için, bunu Komisyonda büyük bir dirayetle
ortaya koyan Komisyon Başkanına ve oradaki bütün üyelere
teşekkür ediyorum ve bunu gündeme alan grup mensuplarıma, grup
yöneticilerime de teşekkür ediyorum. Bir haksızlığı
giderdik. Biz yanlış bir şey yapmadık. Kimseye buradan
herhangi bir şey vermedik. Efendim, bugün o kadar çok konuşmalar burada
yapıldı ki aklınıza gelen her şey konuşuldu. Bu
konuşulanlarla irtibatlandırıldı bizim bu yasa teklifimiz.
Bunu şık bulmadım, doğru bulmadım. Dilerdim, isterdim
ki arkadaşlarımız bizim baktığımız
pencereden bu fotoğrafa böyle baksınlar. İyi niyetle ve hakikatken
haksızlığa uğramış
Şimdi, benim
memleketimin nüfusu 76 bin. Bizim memleketimizin nüfusunun 76 bin
oluşunda, belki 1 milletvekili olarak azalmasında bizim
yetersizliğimiz olabilir, Daha çok şu olsaydı, bu
olsaydı. filan denilebilir. Ama İstanbulda bizim yüz
altmış derneğimiz var, 450 bin hemşehrimiz var, Bayburtlu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bizi böyle sadece
küçük bir il olarak görüp Adam, ne gereği var ya, 1 tane bile çok
bunlara. diye düşünülürse biz bundan inciniriz ve bu doğru bir yaklaşım
değildir diyorum.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Yanlış, sizin
yaklaşımınız yanlış Sayın Güney.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Olabilir.
OKTAY VURAL (İzmir) İl bazında
tartışmayalım. Doğru ilkeyi biz savunuyoruz.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Sayın Başkan, benim
yaklaşımımın... Bu benim fikrimdir, bu benim
düşüncemdir. Bunun doğru olduğunu size ispat etmek, size bunu
kanıtlamak mecburiyetinde değilim. Sizin aksi düşüncenize
saygı duyarım ben ama benim düşüncem budur. Ama bunu takdir
sizlerindir, bu yüce Kurulundur, yüce Kurul bunu, benim yanlış
düşüncemi yanlış olarak şey yapar veya doğru olur, ona
bir şey diyemem.
Zamanım az kaldı, daha çok söyleyecek şeylerim
vardı.
Şimdi, bu kanunla
birlikte, değerli arkadaşlarım, diğer bir madde var, o
maddeyi hepiniz biliyorsunuz. 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 77nci maddesinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin seçimleri beş yılda bir yapılır.
şeklindeki birinci fıkrası 2007 tarihinde, biliyorsunuz, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun çerçeve 1inci maddesiyle Türkiye
Büyük Millet Meclisinin seçimleri dört yılda bir yapılır.
biçiminde değiştirilmişti yani Anayasada biz bunu
değiştirmiş idik. Bugün getirilen madde Anayasadaki bu
değişikliğe bir uyum yasasıdır yani yeni bir şey
değildir. Buna karar 2007de verilmiştir, bizim şu anda
yaptığımız da bu uyum yasasını yerine
getirmektir. O bakımdan, Komisyonda da gördüm ki, bizim diğer partili
arkadaşlarımızın da bu konuda herhangi bir şekilde
aksi düşünceleri yok, bunda bir mutabakat var.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Bugün bu teklif burada
kanunlaşırsa -ki inşallah kanunlaşır diyorum-
hepinizin vicdanı rahat olsun, burada bir yanlışlık yoktur.
Burada, Doğu Karadeniz Bölgesinde iki dağın arasında
kalmış, gelişmekte olan ve gelişmişlik için
çırpınan bir ile bana göre hakkını teslim edeceksiniz ve
bunu yapacağınıza da inanıyorum.
Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Güney.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkanım, 69
uyarınca söz talebim var, ileri sürdüğüm görüşleri farklı
şekilde ifade buyurdular.
BAŞKAN Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın, Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel, çok deneyimli, birikimli ve bu Parlamentoda uzun
yıllar görev yapmış olan Sayın Ülkü Güneyi dinledik.
Kendisinin ifadesini de saygıyla karşılarım ancak
Sayın Güney gün oldu Bayburttan bağımsız milletvekili olarak
da geldi fakat benim buradaki ifademi, bu ülkenin bölgesel anlamda, kentsel
anlamda bir ayrımcılık yapar şekilde telaffuz etmesini -böylesine deneyimli ve saygı
duyduğum bir siyaset adamı- kendi adıma üzüntüyle
karşıladım. Bayburtluları üzmüştür, Mersinlileri
sevindirmiştir. Bu toplumda herkes bu coğrafyada birinci
sınıf insandır ve bizler hep birlikte burada Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıyız. Benim ifade ettiğim şudur: Bu yasa bugün
ve bu takvimde, bu tarihte görüşülüyorsa Bayburt için görüşülüyordur.
Nitekim, Sayın Güney de bunun böyle olduğunu ifade etti ama benim
söylediklerimi farklı yorumlayıp efendim, Bayburtluları
istemiyormuş intibaını uyandıracak bir üslup şık
olmamıştır.
Sayın Güney, siz, bu Parlamentoda gelecek dönemlerde de görev
yapabilirsiniz. Bayburtluların, biraz evvel ifade ettiniz, Mevcut Bayburt
nüfusunun neredeyse 5 misli İstanbulda var. dediniz. Eğer, bir
temsiliyet olacaksa, adaletli bir temsiliyet olacaksa, illa da Bayburtlu birisi
temsil edecekse İstanbuldan da milletvekili olup gelebilirsiniz ama bizim
tartıştığımız konu bu değil. Temsilde
adalet. Ben şunu ifade ediyorum, ben diyorum ki: Bayburtun nüfusu şu
an 76 bin ve illerde milletvekili çıkabilmesi için, bir artı ikinci
milletvekili çıkabilmesi için 150 bin nüfusa ihtiyacı var ve Siirti
örnek verdim -özellikle Siirti örnek verdim- 147 bin artık oya üçüncü
milletvekilini çıkarırken, Bayburt örnek olduğu için söylüyorum,
76 bine iki milletvekili çıkarmak istiyor.
Değerli arkadaşlarım, bizler burada
seçildiğimiz ilin değil, Türkiyenin milletvekiliyiz. Bölgelere göre
ayrımcılık yapmanın, bölgelere göre yasa getirmenin
doğru olmadığını, özellikle bu yasa, Seçim Yasası
gibi çok temel bir yasa ise bugün bir tek Bayburtluyu
Ben konuşmamda da
ifade ettim, hemen arkasından Tunceli geliyor, Kilis geliyor, Ardahan
geliyor, Gümüşhane geliyor ama bir anda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Tamlıyorum Sayın
Başkanım.
Bir anda Türkiyede seçim sistemini altüst ediyoruz. Ben dilerdim
ki Bayburtu
Kaldı ki Sayın Güneyin kimi düşüncelerine
katılamıyorum. Mesela, ölüm veyahut da bir vesileyle Türkiye Büyük
Millet Meclisinden ayrılması hâlinde Anayasada açık hüküm var,
hemen doksan gün içerisinde se-çim oluyor ama benim derdim o değil. Sonuç
itibarıyla, şunda bir mutabakata varalım: Biz önce Türkiye
milletvekiliyiz ve böylesine önemli bir yasayı görüşüyorsak, seçim
sistemini etkileyecek bir yasayı görüşüyorsak bir tek ile endeksli
olarak görüşmemiz doğru değildir ve Sayın Güney
Mayısta verdim. diyor, keşke haziranda görüşseydik bu
yasayı. Niçin bugün grup önerisiyle görüşüyoruz? Çünkü 1
Kasımdan önce veya kasımın ilk pazar gününden önce
çıkması için onu görüşüyoruz. Takvimi de o nedenle
eleştirdim.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Okay.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Sakarya Milletvekili Ayhan
Sefer Üstünün; 10.6.1983 Tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayburt Milletvekilleri Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın,
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/511, 2/448) (S.
Sayısı: 420) (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına, Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 420 sıra sayılı, 10.6.1983
Tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayburt
Milletvekilleri Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın; Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan, grubumuz
adına konuşan Sayın Ülkü Gökalp Güney bu kanun teklifinde benim
de imzam olduğunu zikretti ve bana teşekkür etti. Bu nazik söyleminden
dolayı ben de kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, burada uzun uzun
açıklandı, bir ilde tek bir milletvekilliğinin
olmasının mahzurları izah edildi. Bunun
karşılığında muhalefetten arkadaşlar, Efendim,
ne gerek var? Zaten Anayasa bu hususu düzenlemiş. Ara seçim
yapılır ve tekrar, şayet ölüm olmuşsa veya başka
sebeplerle bu milletvekilliği boşalmışsa, kısa süre
içerisinde ara seçim yapılır ve bu telafi edilir. şeklinde
beyanlarda bulundular.
Hatırlarsınız, bu dönemin başında çok
talihsiz bir olay yaşadık. Milliyetçi Hareket Partisinden seçilen
değerli bir büyüğümüz, milletvekilimiz daha mazbatasını
almadan trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Kendisine bu
vesileyle bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum. Böyle bir olay hemen
yakın tarihte yaşanmışken bu gerekçeleri söylemek
sorunlarımıza çözüm getirmiyor. Neden? Çünkü Anayasa, ara seçimi
düzenlemiş ama bakın bazı şartlar da getirmiş. Mesela,
bunlardan bir tanesi diyor ki
genel seçimden otuz ay geçmedikçe ara seçim
yapılamaz. Yani bu dönemdeki vuku bulan bu talihsiz olay tek bir
milletvekiliyle temsil edilen bir ilimizde olmuş olsaydı, bugün
tarihi itibarıyla hâlâ biz ara seçim yapamamış olacaktık,
yapmamış olacaktık Anayasa gereğince.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Bu durum ayrı ama.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Dolayısıyla o il
Parlamentoda temsil edilemeyecekti. Bir ilin otuz ay gibi bir süre içerisinde
Parlamentoda temsil edilememesinin sonuçlarını sizin takdirlerinize
bırakıyorum.
İSA GÖK (Mersin) Beyan Anayasaya aykırı ama.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Yine, bakın, deniyor ki Ara
seçim her seçim döneminde bir defa yapılır
Yani böyle bir talihsiz
olay ola ki iki sefer gündeme geldi -olmasını istemeyiz ama olabilir-
o zaman bir sefer ara seçim yapılmış ise ikinci ara seçimi
yapamamak durumuyla karşı karşıya kalmaktayız.
Yine, aynı Anayasa hükmünde seçimlere bir yıl
kalmışsa siz yine ara seçim yapamazsınız diyor. Yani, öyle
bir olay olmuş ki seçimlere on ay kala olmuş ve siz, o ili temsil
etmeksizin seçimlere gideceksiniz. Gerçekten mahzurlu bir olay.
Değerli arkadaşlar, bunların mahzurlarını
sayabiliriz ama her şeyden önce, Anayasamızın hükmü belli
seçim kanunlarının temsilde adalet ilkesi gereğince
düzenlenmesi gerekir diyor. Şimdi, biz, bu hükmü, bu kanunun
çıkması için bir gerekçe yazdık ama maalesef, bazı
arkadaşlarımız dediler ki burada, aksine, bu hüküm, bu kanunun
Anayasaya aykırılığını ortaya koyar. Niçin?
Şu gerekçeyi söylediler: Bazı illerde bir milletvekili için 152 bin
oy düşüyor, bazı illerde de 76 bin. dediler. Oysa bu da bir gerçek
dışı beyandır, bu da bir efsanedir. Neden? Çünkü bizim
sistemimizde artık nüfus ve artık milletvekilliği diye bir yeni
düzenleme vardır.
Bakın, birçok ilimiz -hemen buradan söyleyebilirim- normalde
152 bin seçmene 1 milletvekili düşmesi gerekirken, son milletvekillerini
kaç bin nüfusla almışlar: Mesela, Mersin son milletvekilini 152 binle
değil, 78 binle almış. Mesela, Tunceli 2nci milletvekilini 86 binle
almış. Mesela, Gaziantep 12nci milletvekilini 87 binle
almış. Mesela, Afyonkarahisar 87.500le almış. Bu örnekleri
çoğaltabilirim. Yani, bu demektir ki her ilde seçilen milletvekili
arkadaşlarımız mutlaka 152 bin seçmenin oyunu alarak buraya
gelmediler. O bakımdan, bu söylenen gerekçe, buradaki temsildeki adalet
şeyine aykırı düşmemektedir.
Değerli arkadaşlar, işte biz burada temsilde
adaleti sağlayabilmek için bu hükmü getirdik ve her il hiç olmazsa 2
milletvekiliyle temsil edilsin şeklinde bir düzenleme yaptık.
Değerli arkadaşlar, tabii, bunun 2nci maddesi de var
ama gruplar arasında ittifak olduğundan 2nci madde üzerinde fazla
görüş bildirmeyeceğim.
Yine alt komisyonda Niye efendim, alt komisyon raporu
beklenmedi? şeklinde eleştiriler geldi. Ben alt komisyon
başkanı değildim ama üyesiydim -gerçi burada, muhalefet
şerhinde, benim alt komisyon başkanı olduğum söylenmiş
ama bu düzeltmeyi de burada yapmış olayım-
çalıştık gerçekten orada, faydalı fikirler de üretildi, bir
olumluluk da ortaya çıktı, sonradan Meclis tatile girdi. Tatilden
sonra geldik Bitirebilir miyiz? diye. Alt komisyon başkanımız
Değerli Ayşe Nur Bahçekapılı Grup Başkan Vekilimiz
olduğundan dolayı komisyona katılamadı. O bakımdan ya
bekleyecektik yeniden alt komisyon teşekkül etsin, çalışmaya
başlasın, raporunu getirsin veyahut da zaten biz Anayasada
yapılan değişiklik çerçevesinde bu Seçim Kanununda bir uyum
için kanun teklifini hazırladığımızda komisyonda
çalışan bir üye olarak ben de Sayın Fetani Battal ve Sayın
Güneye destek olmak açısından kanun teklifime bu hükmü koydum.
Yine Bizim önerimizle bu iki teklif birleşti. şeklinde
bir beyanatta bulundu. Hayır, bu da söylendiği gibi değildir.
Bakın, bu, Anayasa Komisyonumuzun üyelerimize ve bakanlığa
gönderilen üst yazı yani iki teklif. Burada gündeme bakın, gündemde
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün ile Bayburt Milletvekilleri Ülkü Gökalp
Güney ve Fetani Battal'ın kanun tekliflerinin görüşülmesi. Anayasa
Komisyonundaki gündem budur arkadaşlar. O bakımdan, bu gündemle toplanmıştır
ve Sayın Gökalp Güneye de tebligat gitmiştir, Sayın Fetani
Battala da. Nitekim, daha görüşmelerimizin başında, bunun
birleştirilmesine karar verdik. Bu şekilde, bu kanun teklifi yüce
Meclisin önüne geldi.
Değerli arkadaşlar, ben fazla sözlerimi uzatmak
istemiyorum çünkü 3üncü maddede de sözüm var. Özellikle 3üncü maddeyle
ilgili, 3üncü maddede, 2nci maddedeki durumu açıklayacağım
çünkü bazı muhalefet partisi sözcüleri yanlış birtakım
düşüncelerle bu kanunun buraya getirildiğini söylediler. Onu ise bir
dahaki sözümde izah edeceğim. Bu sebeple, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.
Sayın milletvekilleri, saat 21.00e kadar ara veriyorum.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Ara verdim efendim 21.00e kadar.
Kapanma Saati : 20.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
420 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi teklifin tümü üzerinde söz sırası
şahsı adına Kastamonu Milletvekili Musa
Sıvacıoğluna ait.
Buyurun Sayın Sıvacıoğlu.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 420 sıra
sayılı Ayhan Sefer Üstün ve Bayburt Milletvekillerimiz Ülkü Gökalp
Güney ve Fetani Battalın Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Şu anda devam etmekte olan, iki tane
takımımızın maçları var. O nedenle Genel Kurul
sıralarında da biraz eksiklik hemen hissediliyor. Her iki
takımımıza da ben üstün başarılar diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli Başkan, kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; seçim kanunları ülkemizde hep öteden beri
tartışılagelmiş olan kanunlar. Tabii, millî iradenin
tecellisi bu kanunlarla oluyor. Başta temel kanun olarak
Anayasamızın 77 ve müteakip maddelerinde, Siyasi Partiler
Kanunumuzda, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanunumuzda ve bugün görüşmekte olduğumuz Milletvekili Seçimi
Kanunumuzda bu hususlar düzenlenmiş.
Tabii, diğer kanunlarda herhangi bir değişiklik
yok. Şu anda Genel Kurulda görüşmekte olduğumuz Milletvekili
Seçimi Kanununun iki tane maddesinde değişiklik öngörülüyor.
Bunlardan bir tanesi 4üncü maddenin üçüncü fıkrası, diğer bir
maddemizde 6ncı maddenin birinci ve ikinci fıkralarında
değişiklikler getiriliyor.
Aslında biz dün Anayasa Komisyonunda bütün detaylarıyla
da bu kanunumuzu, yapılan değişiklikleri görüştük. Orada,
Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın
olsun, Milliyetçi Hareket Partisine mensup arkadaşlarımızın
olsun, işin özüne ilişkin, esasa ilişkin herhangi bir
itirazları da yok. Sadece yöntem olarak karşı
çıktıkları bazı hususlar var. Alt komisyona havale
edilmişti, bu, neden sonucu beklenmeden hemen huzura getirildi?
şeklindeki yakınmalar var. Ben siyasi parti
mensuplarımızın, Anayasa Komisyonundaki değerli
üyelerimizin, hem Cumhuriyet Halk Partisine hem de Milliyetçi Hareket Partisine
mensup arkadaşlarımızın muhalefet şerhlerini de
dikkatlice okudum. Yani, burada işin özüne yönelik olarak herhangi bir
itirazları da yok. Esasen getirilen değişiklikle de bir şey
yok. 2007 yılında değişiklik yaptığımız
Anayasamızın 77nci maddesinin birinci fıkrasıyla ilgili
olarak, daha önce kabul edilen beş yıllık seçim dönemi dört
yıla indirilmiş. Yani, burada yapılan değişiklikte bu
yönüyle herhangi bir sıkıntı yok. Daha önceki, bizim tabii 1876
-Anayasa- Kanun-i Esasiden itibaren orada dört yıl öngörülmüş, bir
ara, 1921 Anayasasında iki yıla indirilmiş, 1924te dört
yıla çıkarılmış, 1982 sonrasında da beş
yıla çıkarılmış ama hiçbir zaman bu beş
yıllık süre uygulanmamış. Hep yine ya dört yıla kala
veyahut da dört yılı doldurduktan kısa bir süre olmak üzere
seçimler Türkiyede yapılmış. Bu yönüyle zaten muhalefetin de
herhangi bir itirazları da yok. İşin esası, özü Anayasaya
uygunluğun, paralelliğin sağlanmasıdır.
Diğer ülkelerde de
Ben şöyle bir göz attım, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda olmam dolayısıyla ilgimi çekti. Mesela
dört yıl olan ülkeler: Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Almanya,
Yunanistan gibi ülkelerde dört yıl. Bunun dışında beş
yıl olan ülkeler de var ama bazılarında onların çiftli bir
parlamento yapıları var, hem meclisleri hem de senatoları
olması dolayısıyla beş yıl olan ülkeler var.
Dolayısıyla burada muhalefetimizle de herhangi bir
sıkıntımız olmadığı kanaatindeyim. Sadece
bir il yararlanıyor, dolayısıyla temsilde adaletin
sağlanması açısından da diğer iller aleyhine olan bir
durum ortaya çıkar. şeklinde muhalefet partilerimizin burada bir
yakınmaları var.
Kanunlar geneldir, objektiftir ve soyuttur. Eğer değerli
muhalefetimizin aklına Buradan sadece Bayburt yararlanıyor.
şeklindeki bir yaklaşım tarzı, kanunlarda bulunması
gereken bu objektiflik, genellik ve soyutluk ilkesine aykırı bir
durum söz konusu ise haklılık payı var denilebilir. Ancak belki
de burada şüpheyi celbeden konu, Bayburt milletvekillerimizin bu kanun
teklifini vermeleri, dolayısıyla, daha sonra da bir değerli milletvekili
arkadaşımızın, Ayhan Sefer Üstünün de bir başka
teklifle Meclisin huzuruna getirmelerinden kaynaklanan bir endişe, bir
şüphe var. Aslında biraz önce saydığım kanunun bu
ilkelerine aykırı, bu prensiplerine aykırı bir durum olmadıkça
Bu kanundan sadece bir il yararlanıyor. şeklindeki bir yaklaşım,
pek tasvip edilebilir bir yaklaşım değildir diye
düşünüyorum.
Şu gözle de bakacağız: Bakınız, temsilde
adalet ilkesini söz konusu ettiğimizde ve yine kanunun
saydığım o prensiplerine aykırı olmayan bir durumla da
karşı karşıyayız. Burada sadece tek seslilik
değil, elbette çoğunluğun sesi, milletin iradesinin Meclise
yansıtılması isteniyor ise ve özellikle de iki sesin, iktidar ve
muhalefet sesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde eğer
yankılanmasını istiyorsak, aslında bu teklif tamamen buna
da uygundur.
Hemen biraz önce karıştırdım, Ardahanda 2
tane milletvekili var, AK PARTİ ve CHPnin. Artvinde yine 2 milletvekili,
yine AK PARTİ ve Cumhuriyet Halk Partisinin. Bartından 2
milletvekili var, yine AK PARTİ ve CHPnin. Bilecikte 2 milletvekili var,
AK PARTİ ve CHPnin. Iğdırda AK PARTİ ve DTPnin,
Yalovada AK PARTİ ve Cumhuriyet Halk Partisinin. Dolayısıyla,
burada, olduğu gibi oradaki irade, Türkiye Büyük Millet Meclisine iktidar
ve muhalefet olarak birlikte yansımış oluyor.
Eğer ileride değişecek olan nüfus
sayımları dolayısıyla sadece Bayburt değil onun gibi 5
tane, 10 tane, hatta 15 tane ilin tek başına 1 milletvekiliyle
kalmış olması, asıl o zaman tartışılması
gereken konu önümüze gelecektir. O zaman da denilecektir ki, belki de o zaman,
şu anda buna, bu değişikliğe, bu teklife bu yönüyle
karşı olan değerli muhalefetimiz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yeteri kadar muhalefet temsil edilmiyor, bu sistem
aykırıdır, dolayısıyla bir değişiklik
yapalım. diye belki de o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna
gelecekler. Dolayısıyla burada sadece belki de hep Bayburt üzerinden
konuştuğumuz için, kanunun ilkesi bu yönüyle iradeyi temsil etmiyor,
sadece belli bir il kayırılıyormuş gibi bir görüntü verilmesi,
biraz önce saydığım prensipler doğrultusunda da
aslında millet iradesinin muhalefetiyle birlikte Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yansıtılması, orada inikâs bulması
Bu teklifin
gerçekten yerinde olduğu düşüncesinde ve kanaatindeyim.
Bir getirilen tenkit de Sadece Bayburt milletvekilleri bunun
üzerinde duruyor. diyorlar. Aslında bir ilin milletvekillerinin illeriyle
ilgilenmesi, Türkiyenin geneliyle ilgilenmesi kadar doğal başka bir
şey yok. Neden? Kastamonu da Teşvik Kanunundan
yararlanamamıştı. Biz hemen Kastamonu da Teşvik Kanunundan
yararlansın diye elimizden gelen bütün gayretleri sarf ettik. Elbette ki
bütün milletvekilleri illeriyle ilgili olan konuları Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirecekler ve burada görüşmeyi sağlayacaklar. Bunun
dışında, illerimizle ilgili araştırma önergeleri
veriyoruz. Elbette ki tüm milletvekillerimiz araştırma önergesi
verecekler, illeriyle ilgili konuları Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine tabii ki getirecekler.
Burada dikkatinizi çeken, dikkatimizi çeken konu, bundan böyle
Türkiyedeki tüm illerde 2 milletvekili esasını getiriyoruz demektir.
Bu, aynı şekilde buna paralel olarak, önceden numarası olan 1580
sayılı Belediyeler Kanununun ilgili maddesinde Her vilayet ve
kazada belediye kurulması mecburidir. diyor. Geçen dönemde nüfusu 2 binin
altında olan beldelerdeki belediyelerle ilgili bir düzenleme
getirmiştik ama yine Belediyeler Kanununda, nüfusu ne olursa olsun her
ilçede belediye olma zorunluluğu vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Değerli
Başkanım.
Şu anda burada bu kanunla da, bu teklifle de getirilmek
istenen konu, Türkiyede eğer il olmuşsa, il sıfatını
kazanmışsa o ilden 2 tane temsilci olacak demektir. Bu,
iktidarın ve muhalefetin de sesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil
edilmesi, iradenin, burada halkın temsilcileri olarak bizim de onları
savunmamız, elbette ki bu teklifin ruhuna da uygundur. Bu yönüyle de,
kanunun biraz önce saydığım o prensiplerine de aykırı
bir durum yoktur.
Ben ülkemize hayırlı olsun diyorum. Tüm illerimize
hayırlı olsun diyor, sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Sıvacıoğlu.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Seçer, Sayın
Güner ve Sayın Çolak sisteme girmişlerdir.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Adalet Bakanı gitti, sorumu
geri alıyorum. Benim sorum Adalet Bakanınaydı.
BAŞKAN Sorunuzu geri aldınız Adalet Bakanı olmadığı
için, peki.
Sayın Köse, buyurunuz.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: İnfaz koruma
memurları çok zor şartlar altında görev yapmaktadırlar.
İnfaz koruma memurlarının zor şartlar altında görev yaptığını
düşünüyor musunuz? Eğer düşünüyorsanız onların özlük
hakları hakkında bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
İkicisi: Adıyaman Merkez ve Kâhtada adliye
binaları istenilen düzeyde hizmet verememektedir. Edindiğim bilgilere
göre bir proje çalışması yapılmaktadır. Bu projeler
hangi aşamadadır ve hangi zaman diliminde bitirmeyi
düşünüyorsunuz?
Üçüncüsü: Gene edindiğim bilgilere göre Türkiye'nin genelinde
adliye binalarında zabıt kâtipleri çok yetersizdir. Her gittiğim
ilde de bu tür şikâyetler alıyorum. Bu konuda yeterli sayıda
atama yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Sayın Seçer
Yok.
Sayın Güner
O da yok.
Sayın Çolak
O da yok.
Buyurunuz Sayın Bakan, sorulan soruya
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Tek soru Sayın Adıyaman Milletvekili Şevket Köse
Bey tarafından soruldu. Görüştüğümüz kanunla doğrudan
ilgili değil ama Adalet Bakanlığını yakından
ilgilendiren konular.
İnfaz koruma memurlarının özlük haklarına
ilişkin hükümleri bu şekilde yeniden düzenleyecek kanun
tasarısı Meclis Adalet Komisyonunun gündeminde bulunmaktadır.
Zor şartlar altında çalışıyorlar
mı? diye soruldu. Elbette, yaptıkları görev icabı
şartların zorluğundan bahsedilebilir. Bununla ilgili
tasarının Adalet Komisyonu gündeminde olduğunu söylemek
istiyorum.
Kâhtayla ilgili konuya yazılı cevap vereceğim.
Zabıt kâtiplerinin daha çok temin edilmesiyle ilgili olarak
da zaman zaman sınavlar yapılmakta ve zabıt kâtiplerinin sayısı
artırılmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Böylece teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
MİLLETVEKİLİ
SEÇİMİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 10/6/1983 Tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili
Seçimi Kanununun 4üncü maddesi-nin üçüncü fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Şu kadar ki nüfusu iki milletvekili çıkarmaya yetmeyen
iller, artık nüfus sıralamasında da milletvekili
sayısını ikiye çıkaramazsa, önce iki milletvekili
çıkaramayan illere ikinci milletvekili verilir.
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili İsa Gök.
Buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanunun gerekçesinde -ki
Anayasaya uyum amacıyla 6ncı madde değişikliğine bir
itiraz yok zaten, yani dört yıla indirilmesi meselesine, ancak
milletvekili sayısı konusundaki 1inci maddedeki hatayı
vurgulamak gerekiyor- işte, bir ilin milletvekilinin kalmaması hâli
denildi ki, bir arkadaşımız da AKP Grubundan, işte Ara
seçim yapılamaz, ara seçim yapılamayınca o il vekilsiz kalacak.
falan dedi. Bunların Anayasayla alakası yok. Anayasa 78 ek
fıkra açıktır. Yani buraya çıkan arkadaş okusun
Anayasayı sonra çıksın.
Bakın, arkadaşlar, burada diyor ki açıkça, 78 ekte:
Genel seçimlere bir yıl kala ara seçim yapılamaz, ama yukarıda
yazılı hâllerden ayrı olarak, bir ilin veya seçim çevresinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde üyesinin kalmaması hâlinde,
boşalmayı takip eden doksan günden sonraki ilk Pazar günü ara seçim
yapılır. Bu özel bir durumudur. Yani Anayasa bir ilin vekilsiz
kalmasını süreye bağlı olmaksızın
engellemiştir zaten. Bu açık hüküm, bu atlanmaz.
İkincisi, Anayasamızda yine bir hüküm var, madde 80.
Herkes ilinden konuşuyor. Arkadaşlar, der ki madde 80: Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri
değil, bütün Milleti temsil ederler. Bu açık bir hükümdür
Anayasada.
Bu yasaya baktığınızda, bu yasa bir defa Seçim
Kanunu madde 4teki tüm yapıyı değiştiriyor. Az önce
konuşan AKPli arkadaşın, aslında on dakikalık
konuşması içerisindeki doğru satır orası.
Hep basit bir düzenleme gibi geliyor. Bizim Milletvekili Seçim
Kanunumuzun esası 1 vekil sistemine göre düzenlenmiştir, 2ye
çıkarmak, esasını değiştiriyor, bunu gözden
kaçırıyorsunuz.
Arkadaşlar, bakınız, nasıl milletvekili
sayısı belirlenir? 550, her ile birer tane verilir. Verildi mi? Ne
kaldı? 469. Türkiye'nin nüfusu 469a bölünür. Bölündü mü?
Bölündüğünde kalan sayı 152.488. Buraya gelen vekillerin çok büyük çoğunluğu
152.488 oy alarak gelir, ana esas budur.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Nüfus
İSA GÖK (Devamla) Nüfustur.
Daha sonra, bu 152.488 sayısına ulaşılamayan
yerlerde -bu sayının altında kalan rakamlara artık
sayı denir- artık sayılar bir kenara aktarılır.
İkinci vekil çıkarmaya yetmeyen illerdeki nüfus da aynen
aktarılır, bölünmez, aynen bir havuza aktarılır. Bizim
nüfus sayımıza göre 38 milletvekili artık milletvekili
olmuştur 2007de, 38 vekil. Daha sonra, bu 38 vekil artık kalan
152.488e varmayan, bunun altında kalan sayıya göre dizilir, en
üstten itibaren dağıtılır. Bu, bizim seçim sistemimizdir.
Bu kanun değişikliği ki, ben, buna Ülkü Güney
Kanunu. diyorum. Ama, Ülkü Beye helal olsun. Bütün Meclisi Bayburtta Ülkü
Güney kanunu için çalıştırdı ya, bir daha gelmeyi ikinci
sıradan garantiliyor ya; helal olsun. Ne diyeyim ben şimdi?
Bakın arkadaşlar, artık oyda, mesela Trabzon
139.029 oyla artık vekilliği alabiliyor, Trabzon. Grup Başkan
Vekilimiz Siirt örneğini vermişti. Siirt ilimiz 147.331 artık
oyla o artık vekili alabiliyor. Bakınız, 147 bin. 140 bin
nüfuslu Konya var. 140 bin nüfusa artık bir vekil veriyoruz, 140 bin
nüfusa.
Arkadaşlar, pekâlâ, bu böyle gidiyor. Bayburtta ne var?
Bayburtun nüfusu 75 bin, 75.675. 1 vekil zaten bizim seçim sistemimizin
esası gereği verdik mi? Verdik. 75.675i artık sayıya
attık. Bir de şimdi bu kanun değişikliği ile oradan
veriyor musunuz? Oradan verdiniz.
Şimdi, arkadaşlar, Bayburtta AKPnin
aldığı oy 25.434 ve 2 vekil geldi 25.434 oyla. Birisi de Ülkü Bey,
diğeri Fetani Bey.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) CHP alsaydı gelmeyecek
miydi?
İSA GÖK (Devamla) Üstadım, bakın, onu demiyorum
ben. Önce bir sistemi öğren, ondan sonra.
Şimdi, 25.434 oy. Tamam mı? Başka illere
baktığımızda, 140 bin oy, 150 bin oy burada bir anda vekil
başına 12.500e düşüyor.
Şimdi, ben size sorarım: Anayasanın amir hükmü
eşitliktir, adalettir. Temsilde adalettir. Pekâlâ, bu tasarı veya
teklif, ne derseniz deyin, Anayasadaki temsilde adaleti sağlıyor mu?
Siz 152.488 oyla geldiniz. Siz de. Ama -nüfusla geldiniz, pardon- burada bir
anda 20-25 bin nüfusla geliniyor. Adalet nerede? Adalet yok. Bu
tartışılmalıydı. Nerede
tartışılmalıydı? Bu, Anayasa Komisyonunun kurduğu
alt komisyonda tartışılmalı idi. Komisyon kuruldu. Bir
toplantı yaptık. Ayşe Nur Hanım -şu anda yok- Komisyon
Başkanımızdı. Bir daha toplantı yapamadık.
Çağırmadı. Ben her çağrıldığımda
gittim. Kapıda dikildim. Ama toplantı yapılmadı.
Sonuçta, bu toplantıya TÜİKten uzmanlar geldi.
Bir de, Sayın Başkanım, Komisyon raporunuzda,
Komisyonun o günkü toplantısında, bahsetmiş olduğunuz
uzmanlar yoktu. O uzmanlar gelmemişlerdi. TÜİKten hukuk
müşaviri geldi. TÜİKten istatistik uzmanları geldi.
İçişleri Bakanlığı Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğünden daire başkanı geldi. Bakanlık
temsilcileri de vardı ve 72 milyon nüfuslu sistemimizde bizim 1,5 milyon
kayıp insanımız var. Adres yok. Bulamadık. MERNİS
sistemimizde gaipler var. Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası var,
şahıs yok. O yüzden biz depoya attık. Hatalarımız
var. dediler. Dolayısıyla, bu Bayburtun 1e düşme ihtimali de
bir faraziyedir çünkü hataları gideremedik. Yönetmelik taslağı
çalışmamız var. Altı aylık süreye
ihtiyacımız var. 2009 içerisinde bu süreyi tamamlayacağız.
2010 yılının başında vereceğimiz veriler doğruya
yakın verilerdir. Bu verilerle dağılım
yapıldığında gerçek ortaya çıkacaktır. dendi.
Alt komisyon çalışmasını sürdürmedi. Sürdürebilirdi. Bu
verileri biz iki ay sonra alacağız arkadaşlar. İki ay sonra
gerçeği, sayıyı göreceğiz; Bayburt kaç alıyor, şu
kaç alıyor, onu öğreneceğiz. Bu telaş niye? İki
aylık bir süre, hepsi bu. İki ay beklenmedi, alt komisyondaki konu
bir anda esas komisyona geldi.
Arkadaşlar, bakın, artık sistem tüm dünyada
tartışılır. Alt komisyon çalışmasını
yapmadı. Bakınız, artık sistemde -az önce Burhan Hocamla
konuştum- en büyük artık usul vardır nispi temsilde. Bu
ayrı bir usuldür. Yine onun dışında en kuvvetli ortalama
usulü vardır. Türkiye'de bu uygulanabilir. Onun dışında
millî bakiye (ulusal artık) sistemi var. Biz bunları
konuşmadık, tartışmadık. DHondt usulü var,
konuşmadık. Ne yapıyoruz biz? Biz bir anda Ülkü Bey için Meclis
İç Tüzüğü 52yi de zorlayarak, kırk sekiz saat dahi beklemeden
pat diye kanun getiriyoruz.
Arkadaşlar, sistemin özü değişiyor, sistem tümüyle
değişiyor çift vekil sistemine gidiliyor. Bizim sistemimiz
cumhuriyetin başından beri tek vekil sistemidir. Bu, basit bir
Bayburt veya Mersin meselesi değil. Efendim, Mersinden gidecek. Olabilir.
Ha, on beş yıl zarfında başka bir ilden gitme ihtimali de
olmayabilir veya ocak ayındaki açıklamayla tüm bu kanun
çalışmasının absürt kalması da bir ihtimal dâhilinde.
E, ama ayıptır yani Meclis faraziyeler üzerine
Komisyon acilen
toplanıyor, alt komisyon sepet havası yapılıyor, 52
uygulanıyor pat diye Genel Kurula geliyor, gecenin saat onunda biz çalışma yapıyoruz. Bu
kadar hafife alınmaz Meclis. Meclis bu kadar hafife alınmaz. Bunun
bir ciddiyeti de olacak.
Dolayısıyla, bu sistem içerisinde arkadaşlar, bu
kanunun bizim sistemimize hiçbir faydası olmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK (Devamla) Başkanım sürem bitti mi?
BAŞKAN Evet, tekrar buyurunuz.
İSA GÖK (Devamla) Şimdi, asıl yapılması
gereken adalet. Adaleti her yerde yaşama geçirmek zorundasınız.
Temsilde adalet -şu kitaptan ibaret görünen- Anayasanın da
ruhudur.Temsilde adalet, şu getirilen tasarı veya teklifle bozuluyor,
bunun farkında değilsiniz. Adalet sağlıyoruz, çok seslilik
sağlıyoruz. diye adaletsizliğe sebebiyet veriyorsunuz. 72
milyon nüfustan paylaşımı parçalıyorsunuz. 25 bin oya çift
vekillikle adalet parçalanıyor, bunun farkında değilsiniz.
Arkadaşlar, matematik duygusal değildir. Matematik
objektif bilimdir, hukuk da bir bilimdir. Hukuk bir bilim. Bunu açın,
uluslararası literatürü; bunun kitapları var, artık usulün
değerleme kitapları var. Bir tek, Ülkü Beyi sevdiğiniz için
veya işte, kimi sebeplerle böyle bir kanunu geçirmeye
çalışmayı ben, hukukla, Meclisle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözünüzü bağlayınız lütfen.
İSA GÖK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
hafife almak
En hafifinden bunu diyorum. Bu hafife
almaktır, bu artık absürt bir yaklaşımdır.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, benim kısa bir açıklamam olacak. Benimle ilgili bir
şey sarf etti Sayın Konuşmacı. İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre kısa bir açıklama talep ediyorum.
BAŞKAN Tamam, yerinizden.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Mersin Milletvekili İsa
Gökün, konuşmasında kendisiyle ilgili bir beyanının
düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli üyeler; biraz önceki konuşmacı İsa
Gök, daha önceki dönemde benim gibi Anayasa Komisyonu üyesiydi ve şu anda
görüşmekte olduğumuz yasanın alt komisyona sevk edilmesiyle,
yine kendisi de Anayasa Alt Komisyonu üyesi oldu ve ben de o Alt Komisyonun
Başkanıydım. Yapmış olduğumuz toplantıda
çeşitli kurumlardan çeşitli uzmanları
çağırmıştık. Birinci toplantımızda, Nüfus ve
Vatandaşlık Genel Müdürlüğünün temsilcisini dinledik,
TÜİKi dinledik, Adalet Bakanlığının temsilcisini
dinledik. Yalnız, Yüksek Seçim Kurulundan davet ettiğimiz uzman
kişi gelmediği için İsa Gökün de onayıyla
toplantımızı ekim ayına erteledik. Sayın İsa Gök,
konuşmasında bir kere toplandık ve ondan sonra
toplanmadık. şeklinde bir söz sarf etti. Kendisinin onayıyla bu
toplantının ekim ayına ertelendiğini belirtmek istedim ve
sözlerinin düzeltilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, bir toplantı
vardı, İstanbula gidiyordum işim vardı.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Öyle ya da böyle toplantı tamamlanmamış.
Evet, Sayın Ülkü Bey, sizin isteğiniz nedir?
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) Sayın Başkan, müsaade
ederseniz çok kısa olarak İç Tüzük 60a göre, Değerli
Milletvekili Arkadaşım ismimden de bahsederek hakkımda bir
beyanda bulundu, buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Tamam, Sayın Güney, lütfen yerinizden
(AK
PARTİ sıralarından Sataşma nedeniyle söz istiyor.
sesleri)
Sataşma olarak mı niteliyorsunuz, açıklama mı
istiyorsunuz?
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) Sayın Başkan, sataşma
nedeniyle.
BAŞKAN - Buyurunuz.
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Bayburt Milletvekili Ülkü
Gökalp Güneyin, Mersin Milletvekili İsa Gökün, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Aslında ben konuşmayacaktım. Konuşmam icap
eden şeyleri benimle birlikte arkadaşlarımız çok iyi ifade
ettiler. Ama Çok Değerli Milletvekili Arkadaşımız, bu
kanunu benim ismimle bağdaştırarak Ülkü Güney Kanunu diye bir
ifadede bulundu. Yakışıksız bir ifade.
İSA GÖK (Mersin) Doğrusu o.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) Böyle bir Mecliste, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde şık olmayan bir ifade. Ben, yirmi beş
yıldan beri bu Meclisteyim Değerli Arkadaşım. Çok
şeyler gördüm, çok şeyler yaşadım. Olabilir, gelen kanun
eksik olur, fazla olur, yanlış tarafları olabilir. Ama
buranın ben bir üyesiyim. Burada görev yapan bir
arkadaşınıza bu hitabı size
yakıştıramadım, bu bir.
İkincisi, zaten bizim
Anlattık, anlatamıyoruz,
anlatmamız demek mümkün de değil. Bu, Bayburtun meselesi
değildir. dedim. Açık, net bir şekilde ifade ettim. Bunun ucu
açık. Arkadan Tunceli gelecek, arkadan Yalova gelecek. Bu, normal ve
doğru bir çözümdür, yanlış bir çözüm değildir. Hep
yanlış taraftan olaya, fotoğrafa bakarsanız
yanlışa gidersiniz.
Ben, kendime yakıştırmadığım bu
ifadeyi arkadaşıma iade ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Güney.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer
Üstünün; 10.6.1983 Tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayburt Milletvekilleri Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın,
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/511, 2/448) (S.
Sayısı: 420) (Devam)
BAŞKAN - Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan.
Buyurunuz Sayın Buldan.
DTP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 420
sıra sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine Demokratik
Toplum Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'yi bu kadar yakından ilgilendiren bir konu olan Seçim
Kanununun bu kadar hızlı, alelacele bugün Genel Kurula getirilmesini
eleştirerek ve bu konudaki rahatsızlığımızı
ifade ederek başlamak istiyorum.
Yüzde 10 baraj sisteminin korunduğu, hazine
yardımının adil olmayan bir şekilde partilere
dağıtıldığı; yine, siyasi partilerin farklı
dil ve lehçelerde propaganda yapmalarını yasaklayan bir kanun
teklifinin bu akşam saatlerinde geçmesi bizleri olduğu kadar
halkımızı da rahatsız etmektedir.
Seçim barajının makul bir rakam olarak belirlenmesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplumun daha geniş kesimlerini
kapsamasını ve yansıtmasını sağlayacaktır.
Yurttaşların seçimlerinin ve tercihlerinin yasama erkine
yansıması toplumsal barışı güçlendirecektir.
Barış uzlaşı gerektirir, uzlaşı ise
istikrarı getirir. Tek partiyi güçlendiren devlet yardımından
başlayarak seçim barajına kadar devam eden süreç siyasette
çatışmacı üslubu da beraberinde getirmektedir ki bu üslup
uzlaşıdan hayli uzaktır. Uzlaşının olmadığı
yerde istikrar gelişmez.
Bir ülkede çok sayıda siyasal partinin bulunması
siyasetteki parçalı yapı veya dağınıklık olarak
değerlendirilemez. Siyasi partiler, demokrasi, toplumsal barış
ve özgürlüklerin politik hayattaki teminatlarıdır. Toplumun tüm zenginlik
ve organizasyon gücünün toplandığı devlet erki tek bir parti,
kişi, aile, zümre ve organizasyon gücünün toplandığı ve
benzeri monark yapının elinde bırakılmayacak kadar önemli
bir güçtür. Bu güç, Anayasa tarafından bir yandan güçler
ayrılığı ilkesiyle
yaygınlaştırılırken, diğer yandan örgütlenme
hakkı ve siyasi partiler sosyal hukuk devleti içerisinde tanımlanarak
güçlendirilmiştir.
Siyasi partiler, siyasal tartışmaların halka
yaygınlaştırma, dolayısıyla siyasi
demokratikleştirme aygıtlarıdır ki bu nedenle Anayasada
kamu hizmeti olarak tanımlanmıştır. Anayasa Siyasi
partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
tanımlamasıyla siyasi partilerin korunup geliştirilmesi gerektiğini
vurgulamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yine bir
başka konu olan siyasi partilerin farklı dil ve lehçelerde propaganda
yapmalarının yasaklanmasıdır. Tarihin taşa
nakşedildiği günden bu yana engin kültürlere ev sahipliği
yapmış bir coğrafyada yaşamaktayız. Anadolu, bir
baştan bir başa kıtaları, kültürleri buluşturan ulvi
bir köprülük gibidir. Envai çeşit çiçeğin açtığı bu
coğrafyada her renk nasıl ki bu muazzam tablonun müstesna bir
parçası ise her dil de o çiçeğe sevdalı bülbülün
şarkısıdır.
Ülkemizde Türkçenin yanı sıra birçok dil ve lehçe
kullanılmaktadır. Politikacılar da özellikle seçim dönemlerinde,
de fakto olarak seçmenleriyle onların bildiği dillerle iletişim
kurmaktadırlar. Ancak bu konuda Türkçe dışındaki dillerin
kullanılmasını yasaklayan yasal düzenlemeler bulunduğu için
her politikacı da bu durumu, tabiri caiz ise uygun formüller bularak
atlatmaya çalışmaktadır. Yasalar farklı şey söylese de
realite budur. Siyasi partilerin farklı dil ve lehçelerde propaganda
yapmasının yasaklanması demokrasiyle
bağdaşmamaktadır. Kırk Avrupa ülkesinde çoklu dil
kullanılmakta ve dil bilimciler birden fazla dil bilenlerin kavrama ve
sosyal ilişkilerde daha başarılı olduklarını
belirtmektedirler. Birden fazla dil kullanılması asla
ayrımcılık veya ayrılıkçılık anlamına
gelmemektedir. Ancak yasaklayıcı yasa hükümleri işletilerek
hakkında yasal işlem başlatılan çok sayıda
politikacı da bulunmaktadır. Çağımızda artık,
dilin bir yasak konusu yapılması kabul edilemez. Yerel dillerin
herhangi bir arenada kullanılmasının yasaklanması öncelikle
Türkiye iç dinamikleri gereği terk edilmelidir. Toplumsal barış
ve uzlaşı için bu yanlıştan artık dönülmelidir. Yerel
dil ve lehçelerde siyaset yapabilmek halk tarafından
anlaşılmayı da beraberinde getirecektir. Bu, cumhuriyetin yeni
bir toplumsal barış ve aydınlanma hamlesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
diğer konu hazine yardımıdır. Mevcut durumda, grup kuran ya
da 5ten fazla milletvekiline sahip partilere de hazine yardımı
yapılırken Demokratik Toplum Partisine özel bir düzenleme
yapılarak, AKP döneminde yasal değişiklik yapılarak,
Demokratik Toplum Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde grup
kurmasına ve 21 milletvekili sayısına sahip olmasına
rağmen partimiz hazine yardımının dışında
bırakılmıştır. Böylelikle ne kadar demokratik
koşullarda yapıldığı şüpheli olan seçimlerde bir
antidemokratik uygulama daha yasalarla güvence altına
alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010da
hazineden partilere 92,4 milyon lira yardım gelecektir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulan 2010 merkezî yönetim
bütçesi, DTP hariç, siyasi partilerin kasasını da dolduracaktır.
Partiler 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinden 92 milyon 486 bin lira
devlet yardımı alacak, yeni yılda yapılacak aktarma ile AK
PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisine son üç
yılda verilen hazine yardımı 367 milyon 721 bin liraya
ulaşacaktır. Partilerin 2007 seçimlerinde aldıkları oya
göre hesaplanan hazine yardımının 52 milyon 712 bin lirasını
AK PARTİ alacak, bütçeden CHPye 23 milyon 625 bin lira, MHPye de 16
milyon 149 bin lira verilecek. Maliye Bakanlığı siyasi partilere
hazine yardımını bütçenin yürürlüğe girmesinden itibaren on
gün içinde ödeyecek.
Sizler hazineden bu kadar yardım alırken Demokratik
Toplum Partisi yoksul ve emekçi halkın partimize ödediği aidatla
ayakta durmaktadır. Bu haksızlığın ve antidemokratik
yasanın bir an önce düzeltilmesini talep ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Buldan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurunuz Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer
Üstünün 10/6/1983 Tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayburt Milletvekilleri Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesi hakkında şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, temsilî demokrasi herkesin, her
kesimin ve yine her ilin menfaatlerinin
uzlaştırıldığı, sorun ve çözüm önerilerinin
çoğulcu bir anlayışla tartışıldığı
bir rejimdir. Elbette bu yapılırken ülkenin üniter yapısı,
genel menfaatleri, kamu yararı, temsilde adalet ve yönetimde istikrar
ilkelerinin de atbaşı götürülmesi gerektiği bir gerçektir. Hele
bizim gibi -bunu memnuniyetle ifade etmek lazım- yüz yüze ilişkilerin
gücünü muhafaza ettiği, hemşehrilik bilinci ve bir yere ait olma
duygusunun kuvvetli olduğu toplumlarda insanlar doğdukları,
çocukluk ve gençliklerini yaşadıkları yerlerden doydukları
ilçe ve il merkezlerine göç de etseler, Gitmesek de gelmesek de o köy bizim
köyümüz. diyecek kadar ata topraklarına bağlı ve
sadıktırlar. Hemen her gurbetçinin sağ iken hayali memleketinde
ocağını tüttürmek, vefat ettiğinde de anasının,
atasının yattığı yerlere defnedilmektir.
Bugün, bu kanun teklifi bizleri böyle duygusal bir ortama sevk
ederken, o ilin nüfusunun sadece o ilde yaşayanlarla
sınırlı olmadığı, dışarıdaki
nüfusun da memleketiyle alakalı hususlarda dikkat kesildiği
tespitlerini yapma zorunluluğu vardır. Bu kanun bugün Bayburtu
ilgilendiriyor gibi gözükmektedir. Yakın zamanda, nüfusu gittikçe azalan
diğer illeri de ilgilendirecektir. Bu bakımdan meseleyi sadece
Bayburtun meselesi gibi görmemek, demokraside genel bir temsil sorunu gibi
meseleye bakmak lazımdır. Bayburtta bugün itibarıyla
yaklaşık 75 bin nüfus yaşamaktadır. Ancak hemşehri
dernekleriyle yapılan görüşmelerde yaklaşık 400-450 bin
Bayburtlunun Bayburt dışında yaşadığını
öğrendik ve kendilerine sorulduğunda da birazcık da
Gümüşhanelileri kızdırmak için Elhamdülillah Bayburtluyuz.
dediklerine şahit olduk.
İstiklal Savaşımızda cumhuriyetimizin
kuruluşunda büyük katkıları ve emekleri olan Bayburtlu
kardeşlerimizin, Doğu Anadolumuzun kahraman evlatlarının
Türkiye Büyük Millet Meclisinde hak ettiği sayıda ve mahiyette
temsilini Milliyetçi Hareket Partisi olarak son derece önemsiyoruz ve
onların herhangi bir haksızlığa uğramamaları için
de üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu beyan ediyoruz.
Bu teklifi bakanlık vazifesini icra etmiş Sayın
Güney ve Sayın Battalın vermiş olmasını da
doğrusu onların memleketlerine bir hizmeti gibi görüyoruz. Ancak
burada Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstünün bu demokratik
incelik ve ayrıcalığı kendi partisine mensup
milletvekillerine neden bırakmadığını, kendisinin neden
ön almak istediğini de doğrusu anlayabilmiş değilim.
Sayın Güney, kanunun Ülkü Güney Kanunu olarak anılmasından
rahatsız olduğunu söyledi, aman bu konularda çok fazla mütevazı
olmaya gelmez. Bayburtu ilgilendiren bir kanunun ismi ya Ayhan Sefer Üstün
Kanunu olarak anılsaydı ne olacaktı?
SUAT KILIÇ (Samsun) İki ayrı teklif var burada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bir
ilde yaşayan vatandaşlarımızın farklı
görüşler ve farklı anlayışlarla birlikte temsili önemlidir.
Bu bakımdan, siyasal sistemimiz her ilin en az 2 milletvekili ile
temsilini öngörmüştür. Yaşanan sosyal ve ekonomik dönüşümler ve
beraberinde gelen kırdan kente göç olgusu ile birlikte Bayburt gibi
bazı iller nüfus açısından 2 milletvekili çıkaramaz noktaya
gelmiştir. Şayet, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz gidişatı
kendi hâline bırakır, Bayburt gibi iller 1 milletvekiliyle temsil
noktasına gelirse, vatandaşlarımızın neredeyse
yarısının ya da daha fazlasının Mecliste temsili
mümkün olmayacak, en az 2 milletvekilinin istişareyle ortaya
koyabileceği ortak akıldan mahrum olunacak, kamu yararı ile
siyasi menfaatlerin itidal içinde dengelenmesi imkânı riske
girebilecektir. Tüm bu düşüncelerle, Milliyetçi Hareket Partisi,
Bayburtun haklı talebi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden beklentisine
karşılık verecek ve olumlu oy kullanacaktır.
Bu desteğimiz, bu kanun teklifinin Genel Kurula
getirilişi sürecinde gördüğümüz noksanlıkların ifade
edilmesine engel değil değerli milletvekilleri. Siyasal sistemin
idamesi ve hukuk devletinin yerleştirilmesinin vazgeçilmez unsuru,
uzlaşmadır. Toplumsal uzlaşma, farklı fikirlere
rağmen, Anayasa, Siyasi Partiler Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğü ve Seçim Kanunu gibi yasalar üzerinde mutabakatı
mecbur kılar. Bu nedenle, isterseniz yüzde 90 ile iktidara gelin, bu
metinler üzerinde, Parlamentoda ve Parlamento çalışmalarında
mutabakatı aramak mecburiyetiniz vardır. Bu gerekçeyle, Milliyetçi
Hareket Partisi, Anayasa Komisyonunda siyasi parti grupları arasında
uzlaşmanın önemini vurgulamış, bu yönde, özellikle Bayburt
gibi her konuda ilgiye muhtaç bir ilimiz ile ilgili olarak da bu
uzlaşmanın kolayca sağlanabileceğini düşünmüştür.
Alt Komisyondan gelen raporun beklenilmesinin faydalı olacağını
beyan etmiş olmasına rağmen, AKPli Komisyon üyeleri bu
hassasiyetimizi dikkate almamışlardır. Alt Komisyonun AKPli
Başkanı olan milletvekili arkadaşımız, hem Komisyonu
bu sürede yeterince çalıştırmamıştır hem de bu
hususun etraflıca incelenmesi, araştırılması için alt
komisyon kurma kararını da dikkate almayarak esas Komisyonun
iradesine nezaketsizlik etmiştir. Esas Komisyon da kendi iradesine
karşı yapılan nezaketsizliği sorgulama yerine, bu metni
yangından mal kaçırırcasına hemen görüşerek bu problemi
de açıkça örtbas etmiştir. Kaldı ki, Türkiye İstatistik
Kurumu gibi, yani rakamları açıklamakla görevli devletin resmî
kurumu, 2009daki seçimlerle ilgili olarak kesin rakamları ancak yıl
sonunda verebileceğini bildirmiş olmasına rağmen bu acele
karar alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu Meclis, çatısı
altında bulunduğumuz bu Meclis, milletin kaderine etki edecek yasal
düzenlemeleri yapıyor. Karar yeter sayınız var. Bu millet,
siyasi tarihimizde pek az hükûmete nasip olacak bir oy oranı ile hükûmet
yapmış. Meclisi uyum içerisinde çalıştırmak, çeşitli
fikirlerin ortaya konup, ortak aklın vücut bulmasına zemin
hazırlamak ve bunu da hem Meclisi hem de toplumu germeden yapabilmek
çoğunluk partisinin sorumluluğundadır. 23üncü Dönem de
diğer AKPnin çoğunluk partisi olduğu dönemler gibi stresli ve
gergin gündeme şahit oluyor. AKP olarak, Mecliste herkesin Bayburt için
bir şeyler yapmak istediği ortamı bile değerlendiremiyor,
kolayca uzlaşılacak hususlarda bile gerginliğe sevk ediyorsunuz,
sonra da hayati konularda uzlaşmıyor diye muhalefeti şikâyet ediyorsunuz.
Gerek Genel Kurulda gerekse komisyonlarda gündem maddeleri seviyeli, kibar bir
ortamda tartışılır iken, nasıl yapıyor ve
nasıl beceriyor iseniz, birden hukukun zorlanmasından dolayı
gerginliklere sebep oluyor, diyalog ortamını bozuyor, sonra da Meclis
çoğunluğunuza güvenerek siyasi dayatmalar yapmaya kalkıyorsunuz.
Sayın AKPli milletvekili arkadaşlarım, bu tutumdan
vazgeçmelisiniz. Size oy vermeyen yüzde 53ün de bu milletin mensupları
olduğu gerçeğinden hareketle onların fikirlerinin de ülke yönetimine
yansımasına müsaade etmelisiniz. Gerginlik üzerine kurulan tüm
politikalar iflasa mahkûmdur ve sahipleri için de maalesef yüz
kızartıcıdır. Bayburta bu hakkını vermeyelim
diyen var mı? Milliyetçi Hareket Partisi Alt komisyon raporunu bir hafta
içinde tamamlasın, onların yapacağı kapsamlı tespitler
üzerine konuşalım. demiş. Bunu söylerken de ihsası rey
yapmış zaten; Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bayburt tek
milletvekiliyle temsil edilmesin, eksik kalır. demiş ve
tekliflerinden dolayı Sayın Ülkü Güney ve Fetani Battala da
teşekkür etmiş. AKPli Komisyon Başkanı ve üyeleri, bu
talebimiz kabul görürse sanki Hükûmet düşecekmiş gibi, basit bir
jesti bile çok görmüşler. Uzlaşma kültüründen, diyalogdan nasıl
bahsedeceğiz! Bu dediğim dedik, çaldığım düdük
anlayışının hiç kimseye faydası
olmadığı gibi, demokrasimize de faydası yok. Görüş
birliği sağlandığında sisteme demokratik manada bir
katkı verilecekse uzlaşmayı aramak bir lütuf değil, bir
görevdir, zorunluluktur; ülke siyasetinin gelişmesine, diyalog
ortamının oluşmasına yol açacaktır.
AKP Grup Başkan Vekili Sayın Suat Kılıç Genel
Kurulda bir uzlaşma aradığını ancak grup önerileriyle
bunun gerçekleşmediğinden bahsetmiştir. Sayın grup
sözcüsünün Komisyondaki görüşmelerden herhâlde yeterince haberi yok diye
düşünüyorum. Uzlaşma teklifi, Komisyonda AKPnin tavrı yüzünden
bozulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Komisyonda bu uzlaşmayı
bozacaksın, Genel Kurulda bunu arayacaksın!
Sayın Kılıç, sizin
yaptığınızın, kaybettiği bir şeyi
kaybettiği yerde değil de aydınlık odada arayan Nasreddin
Hocanın yaptığından ne farkı var. AKPnin Komisyondaki
tüm olumsuz ve uzlaşmaz tavırlarına rağmen, işin
özünün doğru olduğunu, dolayısıyla bir ilin en az 2
milletvekiliyle temsil edilmesi gerektiğini düşünüyor, Bayburtun
Türkiye Büyük Millet Meclisinde eksik temsil edilmemesi gerektiğine
inanıyor, uzlaşma kültürünün tüm parti gruplarına ama özellikle
AKP Grubuna hâkim olmasını arzuladığımı ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Şahısları adına Bayburt Milletvekili Fetani
Battal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
FETANİ BATTAL (Bayburt) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu akşam Bayburtun ismi burada sık sık
geçtiği için Bayburt adına sizlere teşekkür ediyorum ve bir
Bayburtlu ağzıyla diyorum ki: Bu akşam burada hepiniz çok güzel
görünirsiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, verdiğimiz teklifle
aslında Seçim Yasasında çok önemli bir ilkeyi bu Yasanın
içerisine sokmak istedik. Bunun sebebi, şu ana kadar
yaşanmamış bir realiteyi yaşandığında
problem olmaktan çıkarma düşüncesiydi çünkü şu ana kadar
Türkiyede hiçbir il tek milletvekili tarafından temsil edilmemişti
ama TÜİK geçen yıl önemli bir sayım yaptı. Çünkü Türkiyede
insanlar içeri doldurulur, bir günde insanlar sayılır ve Türkiye'nin
bir gün sonra nüfusu ilan edildiğinde hiçbirimiz Acaba, açıklanan
rakam doğru mudur? diye tereddüt etmemezlik yapmazdık, hep tereddüt
ederdik çünkü sayım sisteminin ve arka planında olan hadiselerin
özellikle Anadoluda göç veren iller bazında nelerin hesaplandığı
anlamına geldiğini hepimiz çok iyi biliriz. Dolayısıyla,
adres ve nüfus kayıtları üzerinden TÜİKin
yaptığı bu çalışma net bir şekilde ortaya
çıkınca ve geçen yıl Sayın İçişleri
Bakanımız iddialı bir şekilde sıfır hatayla bu
rakamları açıklayınca Türkiye'nin nüfusunun geçen yıl
itibarıyla 71 milyon küsur olduğunu öğrenmiş olduk ve bu
çerçevede illerimizin nüfusları yeniden tespit edilmiş oldu ve bu
çerçevede bazı illerin çıkardıkları milletvekili
sayılarında düşüşler yaşandığını
da hep beraber öğrenmiş olduk. İlk aklıma geldiği
kadarıyla söyleyecek olursam, mesela Sivas, Trabzon, Erzurum, Bayburt gibi
illerin milletvekili sayıları düştü. Bazı illerde 2,
bazı illerde 1, bu düştü ve şu anda Türkiyede 10 tane ilimizin
milletvekili 2 ve bu durum, milletvekili sayısının teke
düşmesi ihtimalini içinde barındırdığı için, tek
kişi tarafından temsil edilen bir ilin çeşitli mahzurları
benden önceki arkadaşlar tarafından da yeteri kadar
anlatıldığı için, o konuya girmek istemiyorum ama ben, kısaca
dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum arkadaşlar.
TÜİKin geçen yıl ilan ettiği rakamlar
açısından baktığımızda, İstanbulumuzun 12
milyon 697 bin 164 kişiye sahip olduğunu biliyoruz. Buradan
şuraya gelmek istiyorum: Diyelim ki Bayburtun yıllık nüfus
artışı yüzde 3 olsun, İstanbulun da yüzde 3 olsun,
Sakaryanın da yüzde 3 olsun, Ağrının da, Ardahanın
da, Gümüşhanenin de yüzde 3 nüfus hızıyla
arttığını düşünelim ve İstanbulun yüzde 3ünü,
Bayburtun yüzde 3ünü, Erzincanın yüzde 3ünü hesapladığımızda
ortaya çok ilginç bir durum çıkıyor. Bayburt için yıllık ortalama
nüfus artışı yüzde 3 olduğunda, bu insanımıza
2.400 kişi olarak yansırken İstanbulun -12 milyon üzerinden
hesapladığımızda- yıllık nüfus
artışı 380 binin üzerinde. Buna göçleri ve buna ilaveten
rakamları ilave edersek, her yıllık artışı da
buna ilaveten katarsak, İstanbulun her yıl ortalama nüfusu 500 bin
artmaktadır. Bu ne demektir? Bu, şu demektir: Ortalama milletvekili
çıkarma sayısı 152 bin olarak hesaplanıyor ya
İstanbul, Anadolunun bir kentinden, her yıl, 2 tane, 3 tane ve her
dört yılda bir, 5 tane, 6 tane, 7 tane milletvekilini kendi bünyesine
alacak demektir. Bu ne demektir? Bu, bence seçim sistematiği
açısından çok büyük bir sakınca doğuruyor demektir. Bu,
Anadolunun her ilinin biraz daha sesinin kısılması,
İstanbula bir yığılmanın olması demektir. Bu
benim temel bir itiraz noktam. Çünkü ben şunu iddia ediyorum, itiraz
ederek bunu iddia ediyorum diyorum ki: Değerli arkadaşlar,
Türkiyede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bunun hesabını iyi
yapamadın Sayın Vekilim, vallahi bunun hesabını iyi
yapamadın.
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FETANİ BATTAL (Devamla) Teşekkür ederim.
göç göç olup göçler yola dizildiğinde bizim
başımıza bu problemlerin gelecekleri belliydi. Keşke otuz
yıl önce, kırk yıl önce ileriyi planlayanlar bugünleri görseydi,
ona göre adımlar atılsaydı.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Yedi senedir görseydin o zaman.
Uyuyor muydun ya?
FETANİ BATTAL (Devamla) Ama şunu da biliyorum ki
kırk yıl sonra, elli yıl sonra, on yıl sonra da insanlar
böyle düşünecekler. Onun için bize düşen, bugün adına radikal
kararlar almak, güçlü öngörülerle yarını görmek ve atılması
gereken adımları zamanında atmaktır.
Bu çerçevede, bu teklifin memleketimize hayırlar getirmesini
diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Battal.
Şahsı adına Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu.
Buyurunuz Sayın Türkmenoğlu.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 420 sıra sayılı 2839
Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Bilindiği gibi, Sakarya Milletvekilimiz Ayhan Sefer Üstün ve
Bayburt Milletvekilimiz Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battalın tekliflerini
görüşüyoruz. Burada, 31 Mayıs 2007de yapılan Anayasa
değişikliği ile, bilindiği gibi, milletvekili seçim süresi
beş yıldan dört yıla indirilmiş olup bu teklif ile
Milletvekili Seçim Yasasının Anayasamıza uygun hâle
getirilmesi sağlanmış olmaktadır.
İl, hem mülki yapımız hem de hukuki düzenimiz
açısından önemi yadsınamayacak bir yönetim birimidir. Bunun
siyaset kurumu ve demokrasi yönünden de fazlasıyla önemi mevcuttur.
Biliyorsunuz -biraz önce diğer vekillerimiz de bahsettiler,
ben çok uzun uzun bahsetmek de istemiyorum çünkü gecenin geç bir saatine
geldik- buradaki 1inci maddede tasarlanan amaç: Milletvekili sayısı
1den fazla olmayan her ile ikinci bir milletvekilinin verilmesi yönündeydi bu
değişiklik. Bu konuda, temsilin sağlanması
açısından, demokratik anlamda sağlanması
açısından, her görüşün Mecliste temsili açısından bu
değişikliğin yararlı olduğunu hepimiz kabul ediyoruz
ve AK PARTİ Grubu adına bu konuda da beyanlarımız zaten
mevcuttur.
Ben burada özellikle emeği geçen, teklifi veren
milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Kanunumuzun tüm milletimize,
Türkiyeye hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Türkmenoğlu.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Zeydan sisteme girmiş.
Buyurunuz Sayın Zeydan.
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Sayın Başkan, iyi
akşamlar diliyorum.
Efendim, ben hem bir soru sormak istiyorum hem de bir katkı
vermek istiyorum müsaadenizle.
Tabii, kamu hizmetleri götürülürken illere veya ilçelere, tek
parametre olarak nüfus baz alınmıyor, alınmaması da en
doğrusudur. Dolayısıyla da temsilde adaletin tek parametresinin
nüfus olarak kabul edilmesi de bana göre çok doğru değildir.
Benim seçim bölgemin, ilimin böyle bir sorunu olmamakla birlikte,
zaten metropol illere yeterince göç olmaktadır. Bunu daha fazla
teşvik eder pozisyonda yani İstanbula, İzmire, Ankaraya,
Bursaya, Mersine bu göçü durduramaz isek ileride kalkınmada öncelikli
iller başta olmak üzere diğer bütün küçük illerin milletvekili
sayısının yok denecek veya 1e düşürülecek şekilde
dizayn edilmesini takdirlerinize bırakıyorum. Dolayısıyla
da bu kanunun bu anlamda da yerinde bir kanun olduğunu ifade etmek
istiyorum ve tekraren şunu arz etmek isterim ki bu kanun veya benzeri
kanunların teşekkülünde mutlaka
tek parametrenin nüfus olmaması gerektiğine olan
inancımı bir kere daha arz etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Zeydan.
Sayın Çakır
RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakandan
öğrenmek istiyorum: Bu kanun bu biçimiyle yürürlüğe girdiği
noktada, bugün ülkemizin seksen bir ili var fakat onlarca ilçe de il olma
arzusu içerisinde, beklentisi içerisinde. Bu kanun yürürlükte olduğu
noktada Türkiyede il sayısı yüz elliye
çıktığında acaba bu kanun Türkiyede ne tür bir
sıkıntıya yol açar?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çakır.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Zeydanın temennisine ben de
katılıyorum, soru mahiyetinde olmadığı için cevap
vermiyorum.
Sayın Çakırın sorusuna gelince: Evet, bir
varsayım ve faraziye üzerinden bir değerlendirme yaptılar
Seksen bir il var ama il olmak isteyen çok sayıda ilçeler var. Bu il
sayısı yüz elliye çıkarsa ne gibi bir sorun ortaya çıkar?
Çok haklı ancak şuna dikkatinizi çekmek istiyorum: Türkiyede il olma
kriterleri yedi yıldır belli bir stabiliteye geldi. Bu anlamda il
yapma konumunda olan karar mercilerinin bu tür sıkıntıları
göz ardı etmemesi gereğine inanıyorum.
Bir ilçenin girişine ve çıkışına ilçe
tabelasını kaldırıp il tabelası asmanın çok fazla
bir faydası olmadığını geçmiş dönemlerde
yapılan uygulamalarda da gördük. Bu açıdan o yerleşim biriminin
il olma noktasında sosyal, ekonomik, fiziki şartlarının
müsait olup olmadığı çok önemli. Bu anlamda bu sorduğunuz
soru çerçevesinde sıkıntı çıkabilir ama ben böyle bir
ihtimalin gerçekleşmeyeceğini düşünüyor ve temenni ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Şimdi 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Milletvekili Seçimi Kanununun 6ncı maddesinin birinci
ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri dört yılda bir
yapılır.
Bir önceki seçimin yapıldığı tarihten itibaren
dört yılın dolmasından önceki son Pazar günü oy verilir. Oy
verme gününden geriye doğru hesaplanacak doksan günlük sürenin ilk günü
seçimin başlangıç tarihidir.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Atila Emek konuşacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Emek.
Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olursanız lütfen.
CHP GRUBU ADINA ATİLA EMEK (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10.6.1983
Tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair 420 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken
grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, teklifin gerekçesinde
açıklandığı üzere, 7/11/1982 tarih ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 77nci maddesinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin seçimleri beş yılda bir yapılır.
şeklindeki birinci fıkrası 31/5/2007 tarihli ve 5678
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun çerçeve
1inci maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri dört yılda
bir yapılır. biçiminde değiştirilmiştir. Ancak,
10/6/1983 tarih ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun
6ncı maddesinde, Anayasada yapılan bu değişikliğe
uygun uyum düzenlenmesi yapılmamıştır. Bu düzenlemeyle
Anayasanın 77nci maddesinin birinci fıkrasında yapılan
değişikliğe uyum sağlanmaktadır. Bu konuda en son
değişiklik Seçim Kanununun 6ncı maddesinin ikinci
fıkrasında, 12/10/2006 tarih, 5550 sayılı Kanunla
yapılmış, buna göre Her seçim döneminin son toplantı
yılının 20 Temmuz günü seçimin başlangıç tarihidir ve
kasım ayının ilk pazar günü oy verilir. şeklinde düzenlenmişti.
Sayın milletvekilleri, teklifin 2nci maddesi, 2839
sayılı Kanunun 6ncı maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarının değiştirilmesini öngörmektedir. Bu
değişiklikle Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin dört
yılda bir yapılacağı hükme bağlanmakta, oy verme ve
seçimin başlangıç tarihi düzenlenmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak seçim kanunlarında yapılan sık ve aceleye getirilmiş
değişiklikleri yerinde bulmadığımızı,
AKPnin bu yöndeki anlayışının çözüm üretmek yerine sorun
ve sıkıntı yarattığını sizlerle
paylaşmak isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anayasalar
toplumların ana sözleşmeleri olup seçim kanunları da önemli
temel yasalardır. Bunların değiştirilmesinde toplumsal
uzlaşmanın sağlanması esastır. Görüşülmekte olan
teklife neden olan Anayasa değişikliği, 2007 Nisanında
yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Adalet ve
Kalkınma Partisinin uzlaşmaz tutumu karşısında içine
düştüğü öfkenin sonucu olarak gündeme gelmiştir. Oysa anayasalar
sükûnet içinde, toplumsal uzlaşıyla değişmesi gerekir. AKP
olarak öfkeyle ve aceleyle yaptığınız işler yüce
Meclisin ve toplumun önüne yeni sorunlar çıkarmakta, bunların çözümü
için de uzlaşma yerine yine aceleci tutumunuzu sürdürmektesiniz.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi
anlayışı ne yazık ki böyle şekillenmektedir. Seçim
Yasasında, Anayasada ve diğer yasalarda aceleye getirilerek,
hiddetle yapılan bu düzenlemeler ülkeyi ve toplumu büyük
sıkıntılara sokmaktadır.
Yasalar üzerindeki bu anlayışınız kurumlara
yönelik de devam etmektedir. En acısı, yargı sistemi üzerinde
sıkıntılar yaratan ve giderek yargının
siyasallaşması noktasına geldiği bir sürece
girilmiştir. Yargıda gelinen son nokta kaygı ve üzüntü
vericidir.
Seçim Kanununda yapılan bu değişiklik bir uyumu
amaçlamış olsa bile AKPnin anlayışının bir
yansımasıdır. Aceleye getirip gerçekleştirdiğiniz bu
değişiklik bir yıl içinde bir erken seçim hesabı içinde
olduğunuzu ortaya koymaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan
bu değişiklik uyumu amaçlamış olsa da AKP
anlayışının bir yansımasıdır.
Yaşanılan bu süreçleri, AKP anlayışını ve
İktidarını halkımız hayretle ve kaygıyla
izlemektedir.
Milletimizin günü geldiğinde AKP hakkında
kararını vereceği ve AKPnin olumsuzluklarına dur
diyeceği inancıyla yüce heyetinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Emek.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili
Nezir Karabaş.
Buyurunuz Sayın Karabaş.
DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, aslında, normal karşılanabilecek,
birlikte değerlendirilip yasalaştırılabilecek bir teklifi,
garabet bir yasa ortada duruyorken ve bunların Seçim Yasasına
dokunmuyorken, mevcut Seçim Yasasına göre ayrıntı olan bu yasa
teklifini tartışmak gerekiyor. Yoksa buradaki her iki madde de normal
bir ülkede, normal bir seçim kanunu içinde tartışılabilir ve
yasalaştırılabilir ama şimdi, mevcut Milletvekili Seçimi
Kanunu, mevcut Siyasi Partiler Kanunu ortadayken ve 12 Eylül askerî faşist
darbesinden bu yana Anavatanından tutun, Anavatan İktidarından
tutun, Hükûmetinden, bugün AKP Hükûmetine kadar her partinin, her hükûmetin
seçimden önce bu halka, Türkiye halkına seçim meydanlarında ilk
yapacağı, seçimi kazanırsa, Hükûmet olursa ilk
yapacağı değişiklikler arasına koyduğu Seçim
Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu ortada duruyorken gelip bunu
tartışmak
İşte, bir milletvekili
Bazı illerin
milletvekili sayısı 1e düşecek, onun için temsilde adalet
olmayacak, onun için adaletsizlik olacak.
Şimdi, siz 12 Eylül darbesinin o dönemde toplumu denetim
altına alma, yüzde 10 barajıyla siyaseti denetim altına alma ki
nitekim o dönemde yüzde 10
barajıyla birlikte bir siyasi partinin seçime girebilmesi için Millî
Güvenlik Konseyinden onay alması gerekiyordu ve 87den sonra da bu
Yasayı o dönem Anavatan Hükûmeti başta olmak üzere bugün de AKP
Hükûmeti ve tüm diğer siyasi partilerin desteğiyle Kürtlerin siyaset
yapmasının önünü tıkamak üzere çıktı ve bu yüzde 10
barajı devam ediyor.
Şimdi AKP bu yüzde 10 barajını
tartışmıyorken, işte bir ilin milletvekili sayısı
1e düşerse, efendim yarın da ölürse o il temsil edilmeyecekmiş!
Bu ülkede, ülkenin toplam nüfusunun yüzde 45i, 50si temsil edilmedi. Kürt
insanlarının yüzde 70inin, 80inin temsili, on beş yıl
boyunca, yirmi yıl boyunca bu Parlamentoda bulunmadı. Sol
düşünen, sosyalistlerin, komünistlerin, farklı kesimlerin yirmi
senedir bu Parlamentoda temsili yoktur bu yüzde 10 barajı nedeniyle.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Siz olmadan temsil edilmiyor muydu?
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Evet, temsil
edilmiyorduk.
Oy verdiğin insan eğer bu Parlamentoda temsil
edilmiyorsa, oy verdiğin insan seçilmiyorsa, 20 bin, 30 bin, 50 bin oy
almış insan değil, bu Parlamentoda 5-6 bin oyla onlarca,
yüzlerce milletvekili geliyorsa halk burada temsil edilmiyordu. Halkın
temsili demek, halkın ağırlıklı olarak oy verdiği -bağımsız olsun, hangi
partiden olursa olsun- seçime girme hakkı olan, seçime giren ve
halkın oyunu alan kişidir. Temsil odur. Yoksa, burada bir ilin
adına, birinin 5-6 bin oyla gelip temsil etmesi o ili, halkın burada
temsil edilmesi anlamına gelmiyor.
Bu nedenle, bu teklifte gelen maddeleri
tartışmıyoruz. Elbette Seçim Kanunu her yönüyle üzerinde
tartışılıp gerçek anlamda cevap olabilecek... Bugünkü
Türkiye, Avrupa Birliğine girmeye çalışan Türkiye, Sayın
Başbakanın demokratik açılım dediği, Her yönüyle
tüm alanlarda demokratik bir yaşamı gerçekleştireceğiz.
dediği bir ülkeye yakışır bir seçim kanunu ve siyasi
partiler kanunu tartışılır olsaydı, elbette biz
bunları tartışmayacaktık. Ha, her ilin, gerçekten halkın
tüm kesimlerinin temsil edildiği, temsilde adaletin olduğu bir
milletvekili seçimi kanunu gerçekleştirseydik, her ilin gerçek anlamda
temsili, eğer yarın herhangi bir sorun veya ölüm gibi farklı bir
şeyle karşılaşırsa o ilin milletvekilsiz
kalmaması da tartışılabilirdi. Ama, sonuçta böyle bir
garabet Seçim Kanunu varken getirip bunu öncelikli olarak koymak, ondan sonra
da adaleti gerçekleştirmekten bahsetmek çok gerçekçi değil,
mantıklı değil. Birçok defa diğer bazı yasa
değişikliklerinde, hatta anayasa tekliflerinde aynı şekilde
bunları dile getirdik. Geçmişte buna benzer uygulamalar oldu.
Bizim aslında yasa teklifinin mantığına,
ruhuna karşı olmadığımız, ama sonuçta öncelikli
olmayan, öncelikli çıkarılması, tartışılması
ve yasalaştırılması gereken konular varken bu Meclise
getirilmesi, bu kürsüde tartışılmasını doğru
bulmuyoruz.
Şimdi siz, bir taraftan, 22 tane milletvekili olan bir
partiye, grubu olan bir partiye, bu kürsüde her yasayla ilgili konuşma hakkı,
yetkisi mevcut yasalara göre olan bir partiye halktan, üyesinden
alacağı aidatın dışında herhangi bir hazine
yardımı yapmayacaksınız, bu tartışılmayacak.
Yüzde 10 barajı olacak, burada 22 milletvekili, 21 milletvekili olan bu
grup, her biri girdiği yerde tek başına bağımsız
aday olarak girip ondan sonra grup oluşturacak; bu
tartışılmayacak! Dille ilgili, diğer konularda,
Milletvekili Seçimi Kanununda antidemokratik olan, Avrupa Birliği uyum
yasaları çerçevesinde değiştirilmesi gereken, Türkiyede halkın
tüm kesimlerinin mutlaka değiştirilmesi yönünde bas bas
bağırıp her gün dile getirdiği maddeleri
tartışmayacaksınız, getirip Bayburt ilinin milletvekili
sayısını 2ye çıkarmayı
tartışacaksınız. Bunlar elbette
tartışılır. Bayburtun da, yarın
Eğer böyle
devam ederse, eğer gerçekten başta doğu, güneydoğu olmak
üzere, Karadenize, İç Anadoluya, Türkiyenin birçok yerine ciddi
önlemler alınıp, bu Parlamento tarafından tedbirler
geliştirilip refahı, yatırımı, sanayiyi yayma
gerçekleşmezse Bayburta benzer onlarca ilin
çıkacağını biz de biliyoruz.
Bunlar elbette tartışılır. Fakat Seçim
Kanununu getirirsiniz, demokratik bir seçim kanunu, burada tüm siyasi
partiler, grupları ve Parlamentoda grubu olmayan diğer siyasi
partiler, bu konuda sivil toplum örgütleri, hukuk kurumlarının
hepsinin birlikte tartıştığı bir seçim kanunu
çıkarırsınız, bunları da içinde hiç kimsenin
tartışmasına gerek kalmaz, bunlar da yasalaşır. Kaldı
ki zaten burada 2nci maddeyle ilgili, Hükûmet, eğer isterse, mevcut
çoğunluğuyla istediği zaman erken seçim kararı alabilir.
Yani bu konuda bu, öncelikli, bir an önce gelmesi gereken, tüm yasaların
ve Mecliste tartışılması gereken konuların önüne
alınması gereken bir olay değil.
Bizim, her iki maddeyle ilgili de, bu yasa teklifleriyle ilgili
eleştirilerimiz mevcut. İşin aslına, gerçeğine
eğilme, onu tartışma, toplumun beklentileri, bu Parlamentonun
gelecekte halkın tümünü temsil etmesinin sağlanması yönünde
adım atılması gereken konuları tartışma yerine,
diğer, çeşitli gerekçelerle o anda iktidar partisinin, iktidar
partisi milletvekillerinin veya bazı ona yakın çevrelerin o andaki
taleplerini yerine getirmek üzere getirilen yasaların bu şekilde
getirilmesini eleştiriyoruz.
Onun için, bu yasa teklifinin ruhuna karşı değil,
getiriliş biçimine ve mantığına karşıyız.
Tüm Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Karabaş.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 420 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde konuşma yapmak üzere grubum adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Anayasa Komisyonunda kanun teklifi görüşüldü. Komisyon
üyesi olarak orada tabii ki hazır bulunduk ve baştan sona oradaki
gelişmeleri dikkatle izledik. Şimdi, Anayasa Komisyonunun
çalışması aslında hemen bir günde tamamlanacak ve akabinde
Genel Kurula inecek düzeyde olmamalıydı. Öncelikle bu meselenin
olgunlaştırılması, geliştirilmesi, düne münhasır
olarak değil ama bundan önceki aylar içerisinde, önceki yasama
dönemlerinde, 4üncü Yasama Dönemine gelinceye kadarki dönem içerisinde konunun
ele alınarak anayasal sistemimiz içerisinde bu meselenin çok iyi bir
şekilde irdelenip tartışılarak parti gruplarının
müzakere sonucunda uzlaşı metnini ortaya çıkarmaları ve
bunu Genel Kurula getirmelerinin daha mantıklı, daha tutarlı ve daha
objektif olması yönünde görüşümü burada ifade etmek istiyorum.
Ancak değerli milletvekilleri, şunu da burada vurgulamak
isterim: 2007 yılında biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleştirildi ve
Cumhurbaşkanı seçiminden önce, 2007 yılının
başında ve hatta 2006 yılının Aralık ayından
başlayarak Partimiz hep iktidar partisini uyardı, o zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisinde olmamamıza rağmen. Bu bir siyasi krize yol
açar, Türkiyede rejim tartışmalarını ortaya
çıkarır, gerilimlere yol açar ve Türkiye buna müstahak
değildir. mealinde açıklamalar yapıldı ama hepsi kulak
ardı edildi ve sonuçta, mayıs ayına gelindiği zaman derhâl
bir Anayasa değişikliğine gidilmesi öngörüldü ve
Anayasamızın birçok maddesini değiştiren 5678 sayılı
Anayasayı değiştiren Yasayı çıkardık,
çıkardınız ve 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandumla
da bu Anayasa değişiklikleri yürürlüğe girmiş oldu.
Bunu niye anlatıyorum? Şimdi, bizim anayasal sistemimizi
bir bütün içerisinde görürken burada Cumhurbaşkanının görev
süresini düzenleme metni var, 367 toplantı nisabına ilişkin
düzenleme var ve milletvekili genel seçimlerinin dört yılda bir
yapılacağına ilişkin yine Anayasanın 77nci
maddesinin değiştirilmesi hükmü var ve ayrıca bir geçici
maddeyle de 11inci Cumhurbaşkanını mealen söylüyorum- halk seçer.
tarzında bir hüküm bu Anayasa değişikliğiyle yürürlüğe
girmiş oldu, ama 21 Ekimde.
Şimdi burada özellikle vurgulamak istediğim, 77nci
maddeyle ilgili hüküm, dört yıllık hüküm. Bu düzenlemeleri yaparken
illerin, Türkiyede her ilin en az, asgari 2 milletvekili çıkarması
yönünde düzenlemeyi o tarihlerden itibaren yürütmüş olsaydı iktidar
partisi, bugün bu mesele çok daha farklı boyutlarda olurdu, belki de
Türkiye'nin sistemi açısından bugün başka meseleleri
konuşuyor olurduk ama öyle yapılmadı. Dün dedim
Anayasa Komisyonunda
yapmış olduğumuz görüşmelerde Sayın Ülkü Güneyin ve
Fetani Battalın teklifi ve arkasından önceden kurulmuş olan alt
komisyon üyesi Sakarya Milletvekili Sayın Sefer Üstünün teklifi bir anda
geldi ve bunun yanında, Adana Milletvekili Fatoş Gürkanın ve
Mustafa Ünalın değişiklik önergesi de geldi. Bu arada, biz
milletvekili seçimi kanununu henüz hangi maddesi olduğunu ele almadan
aceleyle kotarılmış bir şekilde önümüze kondu. Ancak burada
biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak daima yapıcı ve katkı
sağlayıcı tavır içerisinde meseleyi ele almayı tercih
ettik.
Yalnız, sonuç olarak biz Sayın Faruk Balın da
ifade ettiği gibi, siyasi zarafet aradık bu işte.
Değişiklik önergesinin yeterince
tartışılmadığını düşünüyoruz ve alt
komisyonun karar ittihaz etmeden ve çalıştırılmadan,
doğrudan Anayasa Komisyonunda konunun yeniden ele
alınmasını demokrasi geleneklerine ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma adabına uygun görmüyoruz.
Burada, bildiğiniz gibi değerli milletvekilleri, benden
önceki hatiplerin ifade ettiği gibi, Türkiye, çok farklı boyutlarda
göçe maruz kalan bir ülkedir. Kırsaldan kentlere doğru bir göç
hareketi olduğu gibi, doğudan batıya doğru ve iç
kesimlerden de kıyılara doğru üç türlü göç hareketini
yaşamaktadır. Özellikle Bayburt yöresinde, Doğu Anadolunun daha
kuzeyinde olan bölgelerde yaşayan insanların rızık
peşinde, ekmek peşinde ülkemizin batısına ve
kıyılarına doğru gittiğini hepimiz görüyoruz. Göç
hareketi, sadece Bayburta has değil, Erzuruma, Karsa ve diğer
illerimize de has ciddi bir olaydır. Onun için, tüm iktidar partilerine
düşen görev, göç veren illerin göçünü durduracak ekonomik tedbirleri
almasıdır. Bu itibarla, iktidar partisinin, ne yazık ki son yedi
yılda iyi bir sınav verdiğini söylememiz mümkün değildir.
Yani burada 2 milletvekili çıkaran illerin gelecekte -yine
konuşmacılar ifade etti- beş altı ile -şu anda bir il
gözüküyor- çıkacak olması tabii ki iktidarın yüz
karasıdır. Bunun başka bir izahı da yoktur. Çünkü bu illeri
kalkındırma görevinin, ekonomik olarak onları güçlendirme
görevinin iktidara ait olduğu gerçeği ortadadır. Onun için,
iktidar partisinin Türkiye'yi tasfiye planı peşinde değil de
yani gerçek bir Türk Hükûmeti gibi görevini müdrik çalışması
bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak yegâne temennimizdir. Ancak bu henüz en
ufak bir işaret olarak gözükmemekte ve siyasi sonuçları
itibarıyla Türkiye âdeta bir kayyumlar heyetinin, tasfiye
planını uygulayan kayyumlar heyetinin yönetimindeymiş gibi bir
görünüm arz etmektedir.
Bu itibarla tekraren, başa dönerek söylüyorum: Anayasa
hükümlerinin değiştirilmesi konusunda 77nci maddede dört
yıllık süreyi düzenlerken yapılması gereken şeyin,
yine bu illerle ilgili hükümlerde de düzenleme yapılması ve
Milletvekili Seçimi Kanununa bunun ilave edilmesi gereği idi ama bunlar
maalesef yapılmadı, yapılmıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak,
2nci maddede ifade edilen Anayasanın 77nci maddesinde, 5678
sayılı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Anayasa Değişikliği Hakkında Kanunla
yapılan düzenlemenin Milletvekili Seçimi Kanununa uyarlanması olumlu
ve anlamlıdır.
Bu duygularla tekraren hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Şahsı adına İzmir Milletvekili Harun Öztürk.
Sayın Çelik, demin söylerken siz 11inci
Cumhurbaşkanını halk seçer diye söylediniz, 12nci
olacaktı. Bunu da düzeltelim.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 420 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz aldım. Şahsım ve
Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, herhangi bir ilden seçilecek
milletvekili sayısının 2den az olamayacağına
ilişkin 1inci maddede yapılan düzenleme, temsilde adaleti esas alan
milletvekili sayısının iller arasında dağılımını
düzenleyen genel kurala bir istisna getirmektedir. Ancak teklifte getirilen
istisnanın pratikte söz konusu genel kurala çok aykırılık
teşkil etmeyeceği düşüncesine
katıldığımı belirterek sözlerime başlamak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 2nci
maddedeki düzenlemeye bir zorunluluk olmadığı kanaatindeyim
çünkü Anayasada yapılan milletvekilliği süresinin beş
yıldan dört yıla indirilmesi şeklindeki
değişikliğin 23üncü Dönem milletvekillerini de
kapsadığını düşünüyorum. Anayasada yapılan bu
değişiklikle ilgili uyum yasası çıkarılmasa dahi,
uygulanabilir açık hüküm içermesi nedeniyle yasalarda yer alan hükümler
gibi uygulanabileceği kanaatindeyim. Diyelim ki bir değişiklik
yapılmadı, o takdirde, 23üncü Dönemin görev süresinin beş
yıl mı yoksa dört yıl mı olacağına dördüncü
yıl dolduğunda seçim takvimini işletecek olan Yüksek Seçim
Kurulu karar verecektir. Eğer Yüksek Seçim Kurulunun yukarıda ifade
edilen görüşe aykırı olarak, 23üncü Dönemin görev süresinin
beş yıl olduğu yönünde bir görüş verebileceği yönünde
bir endişemiz var ise, bu endişenin o gün geldiğinde erken seçim
kararı alınarak aşılması pekâlâ mümkündür. Bu nedenle,
2nci maddeyle ilgili şimdilik bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç
olmadığını düşünüyorum. Daha sağlam olsun diye düzenleme yaparak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli zamanının
harcanmasını doğru bulmadığımı ifade etmek
istiyorum. Ancak buna rağmen, değişiklikte ısrar edilir
ise, görev süremizin dört yıl olduğuna ben de inandığım
için teklifi desteklediğimi belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, teklif sahipleri teklifin çok
önceden verildiğini ileri sürerek bir yıl sonra yapılma ihtimali
olan bir erken seçime yetiştirme telaşı içinde
olmadıklarını ifade etseler de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
ülkenin önemli sorunlarını çözme iddiası olan çok sayıda
tasarı ve teklif görüşülmeyi beklerken, bu teklifin İç Tüzük
emri kırk sekiz saat dahi bekletilmeden öne alınıp
görüşülmesi muhalefetin erken seçim konusundaki görüşlerini
haklı çıkarmaktadır. Bu açıklamalarımızdan
Demokratik Sol Parti olarak erken seçimden kaçtığımız
anlamı hiçbir şekilde çıkarılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu teklif, Hükûmetin muhtemel bir
erken ya da zamanında yapılacak seçime yine aynı antidemokratik
seçim yasalarıyla gitmek istediğini ortaya koymaktadır.
Eğer Hükûmet demokratik açılım konusunda samimi ise
demokratikleşmeye Siyasi Partiler ve Seçim Yasasında yapılacak
değişiklerden başlanmalıdır. Demokratik Sol Parti
olarak biz her fırsatta bu görüşümüzü dile getiriyoruz ve getirmeye
devam edeceğiz.
Özetle, temsilde adaleti ve yönetimde istikrarı
sağlayacak şekilde yüzde 10 barajını kabul edilebilir makul
bir düzeye çekecek bir değişiklik mutlaka yapılmalıdır
diyoruz.
Sadece siyasi partiler için değil, siyasetin bir bütün olarak
finansmanı konusunda siyasi yozlaşmayı önleyecek
değişikleri de Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23üncü Dönem
milletvekilleri olarak mutlaka yaşama geçirmeliyiz. Bunları yapmadan
yeni seçimlere gitmek sistemin sıkıntılarının bir
sonraki döneme aktarılması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bunları yapmadan yeni seçimlere gitmenin sistemin
sakatlıklarının bir sonraki döneme taşınması
anlamına geleceğini ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun
teklifinin 3üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Şimdi, sözlerime başlarken kimseye
sataşmak için değil ama bazı tespitleri yapmak istiyorum. O
tespitler de şunlardır: Birincisi, AKP Grup Başkan Vekili
arkadaşımız konuşurken Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında 2007 yılındaki halk oylamasıyla yapılan
değişikliklerin Milletvekili Seçimi Kanununa yönelik izdüşümleri
söz konusudur ve Milletvekili Seçimi Kanununun Anayasadaki değişime
paralel bir şekilde uyumlu hâle getirilmesi, bugün açısından
hepimiz itibarıyla bir zaruret hâlini almıştır. dedi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, kendi konuşmasında
da belirtildiği gibi, bu Anayasadaki değişiklik 2007
yılında yapılmış 21 Ekim 2007de de halk oylaması
yapılmış. Bugün ayın kaçı? 22 Ekim 2009, yani zaruret
hâline geldiği şimdi mi akıllarına gelmiş? İki
sene içinde ne yapmışlar? Gecenin bu saatinde Borçlar Kanunu
Tasarısını da bugün çekerek, bir kenara iterek bunu getirmenin
anlamı neydi?
Şimdi, Borçlar Kanunu Tasarısı bu Mecliste
konuşulurken ilk gün ben soru sormuştum: Siz, Meclisteki
boşlukları doldurmak için mi bu Borçlar Kanunu
Tasarısını getirdiniz, yoksa sürekli görüşecek misiniz?
dedim, Sayın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek, o tasarının görüşüleceğini söyledi ama
şimdi, zaman beni doğruladı. Demek ki, Borçlar Kanunu
Tasarısını Meclisin boş günlerini de doldurmak üzere
getirmişsiniz.
Yine, arkadaşımız konuşmasında
Anayasada beş yıldan dört yıla indirdiğimiz milletvekili
seçiminin Milletvekili Seçimi Kanununda da beş yıldan dört yıla
indirilmesinden ibarettir. Dolayısıyla, Anayasanın amir hükmü
ortadayken bu düzenlemeye niçin ihtiyaç duyulmuştur? dedi. Şimdi,
burada tabii, yorum meselesini ortadan kaldırmak üzere bunun
getirildiğini söyledi, ben onu da söyleyeceğim. Dört yıl sonra
yapılacak milletvekili seçimini, aday isimler olarak bir taraftan kendi
seçimimizle ilgili düzenlemeyi illa ki sıkışık bir takvimin
içerisine kaydırmakla ilgili bu kadar çaba sarf etmeyi doğrusu çok
gerekli görmüyoruz. dedi. Çok gerekli görmüyor idiyseniz, niye şimdiye
kadar getirmediniz? Yani, muhalefet partisi olarak biz mi engel olduk buna
değerli arkadaşlarım?
Yine, Grup Başkan Vekilimiz, bu işi ortak bir
şekilde yürütebilme iradesini ortaya koymamızın, Meclisten
kamuoyuna yansıyacak görüntü adına çok önemli olduğunu söyledi.
Ben buna katılıyorum ama bu ortak iradeyi ortaya koyabilmenin kimin
tarafından engellendiğini ben Türk halkının takdirlerine
sunuyorum. Bu kürsünün milletin kürsüsü olduğunu, bu kürsüden
konuşulurken millet adına ve memleket adına çok özenli ve
dikkatli olunmasının milletimizin asgari beklentisi olduğunu
söyledi. Bu sözlerin de altına imza atıyorum ama bu beklentiyi
karşılamak görevi, öncelikle ve özellikle iktidar partisi grubundaki
arkadaşlarımızın görevidir.
En önemli konu da AKP Grup Başkan Vekili Bize ve kendinize
güvenin. dedi muhalefete dönerek. Evet, biz muhalefet olarak kendimize
güveniyoruz. Size güvenip güvenmeme meselesine gelince, size güvenip
güvenmememiz konusunda da Bize güvenmeniz gerekir. dedi ve bunu çok tekrar
etti, güvenmeniz gerekir diye. Bizim, muhalefet olarak iktidar partisi
milletvekillerine güvenme mecburiyetimiz yok, iktidar partisine güvenme
mecburiyetimiz, zorunluluğumuz yok ama iktidarın, bu ülkeyi yönetme
adına muhalefetin güvenini kazanma zorunluluğu vardır. Eğer
bir insan bir insana güvenmiyorsa bana neden güvenmiyorsun diye
suçlamayı bir kenara bırakıp, güveni kazanmamış
olmasını sorgulaması gerekir. Türk Dil Kurumuna göre güven,
korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusudur,
itimattır; güvenmek ise, güven duymaktır, güveni olmaktır,
itimat etmektir. Eğer, bugün, gerçekten özellikle toplum kesimlerinde
AKPye karşı bir güvensizlik almış başını
gidiyor ise bunun sorumlusu, bunlara güvenmeyenler değildir, o güveni
kazanamamış olan AKPlilerin ta kendisidir değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bakın, bu kanun teklifi Türkiye Büyük Millet
Meclisine 16/10/2009 günü getirilmiş yani bundan beş gün önce
getirilmiş, Komisyonda dün görüşülmüş ve bugün de Meclis Genel
Kuruluna getiriliyor. Yani, alelacele, tartışılmadan,
düşünülmeden kanun yapma geleneği ve
alışkanlığı hâlen devam ettiriliyor. Şimdi, bu
alışkanlıkla mı uzlaşma sağlanacak? Ben bunu da
takdirlerinize sunuyorum.
Şunu söylemek istiyorum: Bu yasa ister çıksın ister
çıkmasın, 2010un Mayıs veya Nisan aylarında erken seçim
olacaktır. Bu, şu nedenle olacaktır: Bugün Türkiye'nin en önemli
sorunu yönetilememe sorunudur. Son günlerde Türkiyede yaşanan olay AKP
İktidarının Türkiyeyi yönetemediğinin en somut göstergesi
ve örnekleriyle doludur. Dolayısıyla yönetilen halk
yığınlarıyla yönetenler arasında ciddi uzlaşmaz
çelişkiler belirmiştir. Demokrasilerde yönetenle yönetilenler
arasındaki çelişkilerin çözüm yeri sandıktır, çözüm yöntemi
de seçimdir. Artık AKP İktidarıyla halkımız
arasındaki bu çelişkiler ertelenemez, uzatılamaz bir hâl
almıştır; o nedenle bunun çözülmesi zorunluluktur. Artık 2010
yılının Mayıs ya da Nisan aylarında seçim
sandığının halkın önüne getirilme zorunluluğu
vardır, iktidar partisi olarak bunu getirmek zorunda
kalacaksınız. O nedenle bu yasayla çok fazla
uğraşmanın da anlamı olmadığını
düşünüyorum.
Öbür taraftan değerli arkadaşlarım, bu yasa
görüşülürken yasanın iki tane önemli özelliği: Birincisi,
Bayburt yasası olarak tanımlandı ve bu konuda da Sayın
Bayburt Milletvekilimiz Ülkü Güney, Bayburtluların bundan dolayı
güceneceğini söyledi. Aslında bu doğru değil, Bayburtlular
kendilerinin milletvekili sayısının 1 veya 2 olmasından
dolayı gücenmezler. AKP Hakkâri Milletvekili Sayın Zeydanın
söylediği gibi, Bayburtlular uygulanan politikalar yüzünden kendi
topraklarında doyamaz, evlerini de geçindiremez hâle gelip kendi
topraklarını, kendi yurtlarını terk edip İstanbula,
Ankaraya taşınmak zorunda bırakan politikalar yüzünden
gücenmişlerdir. O politikaları da bugüne kadar kimin
uyguladığı bellidir. Ama öbür yandan da şu var: Bu sefer,
Bayburtta 75 bin toplam nüfusla 1 milletvekili verme meselesini hak ve adalet
kurallarıyla bağdaştırırken, öbür yandan, Bayburtun
nüfusu kadar bir seçmen sayısını Mersinde bir kenara iterek, 80
bin oyu bir kenara atarak, seçmen sayısını bir kenara atarak,
oranın milletvekili sayısını aşağı çekmek
hak ve adalet kurallarıyla bağdaşıyor mu değerli
arkadaşlarım? Bir kere, bu tasarının 1inci maddesi, bu
yönüyle bakıldığında, Anayasanın temeline
aykırıdır. Şöyle ki: Anayasa hukuk devletini
tanımlarken, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları
koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu
sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasaya uyan devlettir. Hukuk
devleti olabilmenin bir başka göstergesi de yasalarda genellik ilkesine
uyulmasıdır. Yasaların genelliği ilkesi özel, aktüel ve
geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kişiyi hedef almayan, aynı
statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar.
Getirilen bu yasanın 1inci maddesi temsilde adalet ilkesine tümüyle
aykırıdır, Anayasaya, bir kere, aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım, 2nci maddedeki
değişiklik ise aslında, milletvekili seçimlerini erkene
çekmiyor, orada seçimlerin başlangıç tarihi ile oy atma gününde bir
değişiklik yapıyor. Dolayısıyla, yapılan
düzenlemeyle, mevcut yasaya göre -Habertürkte Muharrem Sarıkaya da
söyledi- hiçbir değişiklik yapılmasa bile, mevcut Siyasi
Partiler Yasasına göre seçimin en geç 2010 yılının
Kasım ayının ilk haftasında yapılması
kaçınılmazdır ama getirilen bu düzenlemeyle, seçimin 2011
yılına sarkması, 2011 yılında yapılabilmesinin
yolu açılmaktadır çünkü seçim takviminin başlangıç tarihi
değiştirilmiş, yine oy verme günü
değiştirilmiştir çünkü seçimin yapıldığı
günden itibaren, dört yılın bitim tarihinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
bir hafta öncesi yani 17 Temmuz
2011 günü oy atma günü olacaktır, ondan da geriye doksan gün, 17 Nisan da
seçim takviminin başladığı tarih olacaktır.
Dolayısıyla, bu yasa aslında seçimi 2010 yılında yapma
yerine, 2010 yılında mevcut yasa hükmü gereği
yapılması gereken bir seçimi 2011e aşırmanın zeminini
oluşturmuştur, buna yöneliktir. Bu da iktidar partisinin seçimden
kaçtığının somut göstergesidir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak seçime hazırız ve seçimin de 2010 yılının Mart
ve Nisan ayında olmasının -demin de söyledim-
zorunluluklarını da açıkladım, temellerini
açıkladım.
Bu nedenle, hepinizi saygıyla selamlıyorum, hepinize iyi
geceler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Soru-cevap bölümünde bir soru görüyorum.
Sayın Öğüt, buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şimdi, bu yasayı görüşmemizin amacı, göç eden
illerden milletvekili sayısı azalıyor, azaldığı
için de milletvekili sayısını artırmak istiyoruz Sayın
Bakanım. Aslında niçin sayı düşüyor onu
araştırmak lazım. Göç verip işsiz ve yoksul kalan bölgeler
bugün hakikaten çok perişan durumda. Benim ilim Ardahan başta olmak
üzere diğer illerde hızlı bir göç, hızlı bir
boşalma var. Şimdi örnek vereceğim. Eğitime hiçbir
katkı sunulmuyor. İstanbulda bir üniversiteye 500 küsur trilyon
bütçe konurken, Ankarada üniversiteye 300 trilyon civarında bütçe
konurken Ardahanda 12 trilyon konuyor. Ardahan şimdi, üniversitede
sonuncu. Peki, bölge boşalıyor, işsizlik ve yoksulluk had
safhada. Milletvekili 5se sıfıra indiği zaman ne olacak?
Şimdi, milletvekili sayısı tabii ki önemli ama bence göç
vermiş bölgelerde, başta tarım, hayvancılık olarak
çiftçiye sahip çıkmak, esnafa sahip çıkmak, oralarda üniversiteleri
geliştirip eğitimi yükseltmektir. Bu konuyla ilgili, Sayın
Bakanım ne düşünüyorsunuz, bunun cevabını bekliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Ensar Öğütün ortaya koymuş olduğu
tabloya ben de katılıyorum. Nüfusu azalan illerde temsilî demokrasiyi
sağlayabilmek, çoğunluk değil ama çoğulcu
anlayışı yansıtabilmek açısından yapmış
olduğumuz bu düzenleme, elbette ki seçim hukuku açısından bir
tedbirdir. Ancak, esas olan, bu illerimizin, küçük illerimizin özellikle,
sosyoekonomik dengelerini değiştirmek, düzeltmek, daha da
geleceğe onları iyi şartlarda taşıyabilmek temel hedef
olmalı. Buna aynen katılıyorum, Sayın Öğütün
önerisine ama şunu da teslim etmek gereğine inanıyorum:
2002-2009 yılları arasında, bu yedi yıllık süre
içerisinde, inanıyorum ki Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi
Ardahanda da önemli hizmetler yapılmıştır. Yeterli
olmayabilir, daha Ardahanın başka ihtiyaçları vardır,
karşılanması gereken temel altyapı hizmetleri vardır
ama yapılanların da hakkını teslim etmek gerektiğine
inanıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz efendim.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Şahin Mengü.
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşacağım madde Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. Elbette başkası yürütmez,
Bakanlar Kurulu yürütür ancak
(AK PARTİ sıralarından Niye
konuşuyorsun o zaman? sesi)
Niye konuştuğumu dinlersen anlayacaksın. Biz sizi
bu saate kadar dinledik. Şu, yasama faaliyeti ise, ben senin
söylediğin her şeyi kabul ediyorum.
Şimdi, arkadaşlar, bu yasa, yani önümüzde
tartıştığımız yasa iki ciddi maddeden
oluşuyor. Bunun bir tanesi -ilin adını vermeden
söyleyeceğim- bazı illerin -aslında bir ilin ama- milletvekili
sayısının teke düştüğü iddiası, diğeri de
Anayasada yapılan değişiklik nedeniyle seçim kanunları ve
Siyasi Partiler Kanununda yapılması gereken değişiklik,
uyum yasası.
Şimdi, Anayasa değişikliği ne zaman oldu, tam
kesinleşmesi maddenin? 27 Aralık 2007. Bu uyum yasasını,
eğer o değişiklikleri bir rövanş mantığı
içinde yapmasaydınız, o günlerde yapmanız gerekirdi. Bugüne
kadar beklemenin gereği var mıydı? Belki bu tartışma
çok daha derin, çok daha hukuki, çok daha bazı şeylerin
karşılıklı tartışılarak
Hem buradaki
zabıtlara geçmesi açısından hem topluma verdiği mesaj
açısından çok daha faydalı şeyler olurdu.
1inci maddeye geldiğiniz zaman, ildeki, illerdeki en az
milletvekili sayısını 2ye çıkarıyorlar. Bu bir
siyasal tercihtir, buna saygı duyarım ama bir şeyi de bilmemiz
lazım: Yani, Bu bizim adalet duygumuzdan kaynaklanıyor.
diyemezsiniz. Zira, Türkiyedeki göç olgusu üç gün evvel başlamadı,
yirmi gün evvel başlamadı, Türkiye'nin göç olgusu -sosyolojik bir
olaydır, ekonomik temelleri vardır- yıllardır var.
Yıllardır bu işi tartışmıyoruz, ne olduğu
belli olmayan, devletin bürokratlarının -yani sizin
iktidarınızın bürokratlarının- söylediğine göre,
henüz bu sayım rakamlarının sağlıklı
olmadığı onlar tarafından beyan edilmişken, niye bunu
yangından mal kaçırır gibi, gece yarısı, yirmi dört
saat beklemeden buraya getiriyorsunuz?
Anayasa Komisyonunda, Sayın Başkan, bizim bir
arkadaşımızın Teklif ama ben tasarı diyorum.
demesinden çok alındı, aralarında tartışma
çıktı. Öyle bir şey yaşadık ki, iki tane
arkadaşımın verdiği değişiklik teklifini devletin
bürokratı savunmak durumunda kaldı. Neydi yapılan? Çünkü
haklı olarak, anlıyorum ki o 2 arkadaşım bir teklifin altına
imza atmışlar ama savunmayı bürokrat yaptı.
Şimdi, yasama faaliyetini bu hâle getirdiğiniz zaman
işte bu maddede bile konuşmak imkânını veriyorsunuz, daha
doğrusu bizi konuşmak mecburiyetinde bırakıyorsunuz.
Hakikaten çok ayıp bir şey. Bu Kanunu Bakanlar Kurulu yürütür. Kim
yürütecek? O yürütecek ama bunda bile söz alıyoruz. Niye? Çünkü, bize hiç
saygı göstermiyorsunuz, muhalefete saygı göstermiyorsunuz. Sabahleyin
getiriyorsunuz, Sayın Başkan bana diyor ki: İki saatte
vereceksin muhalefet şerhini. Allahınızı severseniz hazır
mı geliyoruz? Yani muhalefet şerhi cebimizde mi geliyoruz? Eğer
hakikaten öyle gelsek asıl kınanmamız gereken nokta o olur. Hiç
tartışılmadan cebime, bir muhalefet şerhi yazıp gelsem
bundan daha ayıp bir şey yapmış olamam Parlamentoya
karşı çünkü o Anayasa Komisyonunda fikirlerine saygı
duyduğum birçok meslektaşım var hangi partiden olursa olsun.
Fikirlerini söyleyecekler, belki ikna edecekler ama bu böyle
yapılmıyor, kaldır parmağı indir parmağı, az
konuş çok konuş, kırk sekiz saat beklemek nezaketini bile
birbirimize göstermiyoruz. Ondan sonra elbette gecenin bu saatine kadar
çalışıyoruz. Hiçbirimizin -sizler de elbette bizler gibi burada
bu saatlere kadar bekliyorsunuz- hiçbirinizin de keyif alarak beklediğine
inanmıyorum.
Burada asıl, tabii, tartışmamız gereken
başka şeyler var. Burada kimseyi germek istemiyorum gecenin bu
saatinde. Bu ülkede çift hukukluluk başladı, bunları
konuşmak lazım burada ama bunları konuşmuyoruz. Asıl
tartışmamız gereken bu. Bir hâkimin, değişik
hâkimlerin bir yasayı değişik şekilde yorumlaması
farklı bir şeydir, ülkenin illerinde aynı yasanın
farklı farklı uygulanmaya başlanması ayrı bir
şeydir. Türkiyede bunları tartışmıyoruz, asıl
bunları tartışalım arkadaşlar. Eğer böyle apar
topar sabaha kadar bir şeyi tartışacaksak gelin bunu
tartışalım. Çadırda yargılama nasıl yapılıyor
bunu tartışalım ama bunları tartışmıyoruz.
Çok teknik bir konuyu tartışmıyoruz ama gece yarısı,
sabaha karşı apar topar kanun getiriyoruz. Eğer siz bunu içinize
sindiriyorsanız söyleyecek fazla bir şeyim yok. Ama hukukun
tartışılması gerektiği yerde biz hukuku
tartışmıyoruz, Seçim Kanununda değişiklik
yapıyoruz. Sanki dünyada tek milletvekiliyle temsil edilen bir yerde
demokrasi olmuyor gibi bir mantık oluşuyor. Peki, dar bölge seçim
sistemi uygulayan ülkelerde demokrasi olmuyor mu? Örneğin İngiltere,
dar bölge sistemi var, her dar bölgeden 1 milletvekili seçiliyor, bir partiye
ait milletvekili seçiliyor. Yani 1 olması, 2 olması, demokrasinin
yaşam tarzı, yaşam felsefesi değildir. Çoğulculuk
ayrı bir mantıktır. Çoğulculuk, parlamentoda birden fazla
partinin olması değildir. Çoğulculuk, bütün fikirlerin serbestçe
tartışılabildiği bir platformdur.
İnsanların birbirini sevmek mecburiyeti yoktur ama
saygı duymak, saygı göstermek mecburiyetimiz vardır. Bu, Anayasa
Komisyonunda çalışan arkadaşlarım için de söz konusudur;
Sayın Başkanla bizim arkadaşların, benimle olan
münasebetlerinde de böyledir. Kimse kimseyi sevmek mecburiyetinde değil
ama saygı göstermek mecburiyetindeyiz. Şu ana kadar yapılan bize
saygı
Yani siyaseten elbette benim şahsımla ilgili bir şey
yoktur ama Parlamentonun muhalefet kanadına bir saygı ihlali
yapılmıştır. Sizleri saygısız olmakla suçlamak
bana ağır gelir ama gösterilmesi gereken bir siyasi nezaket
gösterilmemiştir.
Harp hâlinde değiliz beyler, harp kararı almıyoruz,
orduyu bir yere göndermiyoruz, sabaha kadar, gece yarısı apar topar
bir şey yapalım, bir Seçim Kanunu tartışıyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Mengü.
Komisyon Başkanı Sayın Kuzu, buyurunuz efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tabii, Sayın Mengü Anayasa Komisyonunun üyesi.
Geçen iki yıldan bu tarafa çalışıyoruz. Benim ne kadar
demokrat olduğumu ve adil olduğumu kendisi de bilir.
Evvela, iki maddelik
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Ne dedi, anlamadım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Adil olduğumu dedim.
bir metni iki saat tartıştık ve birkaç
arkadaşımız birkaç kez söz aldılar. Söz alan hiçbir
arkadaşımız da olmadı, doğru mu Sayın Mengü, bu
doğru mu?
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Tabii, tabii.
Peki, sizin bana Yirmi dakikada, iki saatte muhalefet şerhi
yaz. dediğiniz de doğru mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Oraya geleceğim.
Dışarıya çıktığımız zaman
Sayın Mengü dedi ki: Üç günde biz bunu verebiliriz. Şimdi, bu
önümüzdeki metin, yasa, bir yıllık süre sebebiyle Anayasadaki, bir
an önce yayınlanması gerekiyor, bunu Sayın Mengü biliyor.
Dolayısıyla bu üç gün beklenemez. İki saat dedik, sonunda bir gün
verdik. Yani on ikiye kadar verdik sabah, dolayısıyla bir günlük
süreyle anlaştık. İki saat orada laf olarak kaldı, bunu
da belirtmek lazım. Doğru değil mi? İki saat sonra da
getirdiler. Demek ki yazılabiliyormuş iki saat sonra.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) O benim takdirime
kalmış bir şey, istersem
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Şimdi, hakkın kötüye kullanılmasını hukuk korumaz
Sayın Mengü.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Hakkın kötüye
kullanılması yok.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Hakkın kötüye kullanılmasını hukuk korumaz.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) İki saat demek hakkın
kötüye kullanılması.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Üçüncü bir husus, teknik noktalarla alakalı bir hususu biz
uzmanımıza sorduk Adalet Bakanlığından gelen.
Dolayısıyla bir önergenin açıklanmasıydı teknik
bakımından. Bu ne getirir? Ben söz verdim, öyle söyledi.
Dolayısıyla ortada, yani önerge verenin bundan haberi yok gibi bir şeyi
kabul etmiyoruz.
Son olarak da bu tasarı meselesini, bizim tabii, Değerli
Üyemiz Sayın Kartla birlikte tartışmamızın sebebini
biliyorsunuz. Bu bir hükûmet tasarısı. diyor. Diyorum ki:
Sayın Kart, bu bir tekliftir. Hükûmet tasarısı ile teklifin
arasındaki farkı sen bilirsin. Bilerek söylüyorum, bu bir tasarıdır.
diyor.
Değerli arkadaşlar, parlamenter modelde -şimdi
Allahın bildiğini kuldan saklamayalım- Hükûmetin arkasında
durmadığı bir yasa çıkar mı bu Meclisten, söyler
misiniz? Olmuş mudur bu parlamenter modelde? Olmaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İşte o da onu söylüyor.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
O bakımdan, doğruyu söylememiz lazım, doğruyu. Neden ikide
birde Hükûmet kanadına dönüp Katılıyor musun? diye soruyoruz
burada? Yok. Dediği zaman da her iş bitiyor burada? Evvela bunu
tartışalım. Gelin, Türkiyede bundan kurtulmak istiyorsak
başkanlık modeline geçelim, bu iş bitsin. Bu iş orada,
köklü çözüm oradadır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Nasıl emir buyurursanız
Sayın Başkan!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kuzu.
Sayın Genç, şahsınız adına, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 420 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, bu getirilen kanun teklifi milletvekili
sayısının belirlenmesiyle ilgilidir. Seçim bir rejimin temel
ilkesidir. Seçim hakkaniyete ve adalete uygun olmazsa, eğer bir ülkeyi
temsil eden meclisin milletvekilleri hakkaniyete, adalete ve milletin yüce
menfaatlerine uygun olarak hareket etmezlerse, kendi vicdanlarıyla hareket
etmezlerse o memleketin yönetimi maalesef sağlıklı olamaz.
Şimdi, Türkiyede ne var? Türkiyede siyasi partilerin
liderleri diktatör. Bu milletvekili seçilecek, bu seçilmeyecek
Doğru mu
yanlış mı? Türkiyede iktidar partisinin başına gelen
adam, Cumhurbaşkanını o tayin ediyor, Başbakanı o
tayin ediyor, bakanları o tayin ediyor, bütün devlet organlarını
o tayin ediyor. Arkadaşlar, en koyu diktatörlüğün
yaşandığı memleketlerde bundan daha diktatör bir rejim var
mı? Yok. O hâlde Türkiye'nin birinci sorunu, milletvekillerini genel
başkanının ağzına bakarak görevlerini yapacak bir
sistemden kurtararak, milletvekillerinin vicdanlarının sesini
dinleyerek, hak ve adalet ölçüleri içinde hareketini sağlayabilecek bir
sistem getirmemiz lazım. Türkiye'nin öncelikli konusu bu.
Şimdi, küçük illerimizde, Türkiye'nin doğu,
güneydoğusunda ciddi bir terör var. Bu terörden dolayı en büyük
zararı gören illerden birisi de benim ilim. Şimdi, Türkiyeyi
araştırırsanız Türkiyede en azından 1 milyonun
üzerinde Tuncelili var. Bursadaki seçmenlerin büyük bir kesimi Tuncelilidir,
İstanbuldaki seçmenlerin büyük bir kesimi Tuncelilidir, Adanadaki
Tuncelilidir, Mersindeki Tuncelilidir, Manisadaki, Aydındaki
Bu nedir?
Ama, bu insanlar, Aydındaki Aydın milletvekiline telefon etmiyor,
İstanbuldaki İstanbul milletvekiline telefon etmiyor, Mersindeki
Mersin milletvekiline telefon etmiyor. Benim ilim 2 milletvekili, bana telefon
ediyor Sayın Milletvekilim, benim şu sorunum var. diyor.
Bakın, yüz ölçüme getirirsek, Tuncelinin
aşağı yukarı 7 bin 600 bin
metrekarelik bir alanı var. (AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler) Yani gülünecek bir şey yok arkadaşlar. 7.600
metrekarelik bir yeri var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) 600 metrekare bir tarla yahu!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben inanıyorum ki birçok ilden de daha
fazla.
Yahu, şimdi, bakın siz çok alaylı
insanlarsınız da herkesi kendiniz gibi alaylı görüyorsunuz. Ben
burada ciddi şeyler söylüyorum, halk da bizi dinliyor. Gülünecek bir
şey söylemiyorum.
Şimdi, bakın, bazı şeylerde hem nüfusu esas
aldık hem de yüz ölçümünü esas aldık. Mesela belediyelere pay
dağıtırken işte yüzde 40ını nüfus esasına
göre dağıtalım dedik, yüzde 10unu yüz ölçümüne göre şey
ettik.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bana göre burada 2
milletvekili bir il için çok az. Bunun bir coğrafi
Yani bir sistem
getirebiliriz. Bunun, 550 milletvekilinin en azından her ile 2
milletvekili dağıtalım, ondan sonra nüfusa göre
dağıtalım.
Şimdi, İstanbulun 70 milletvekiline ne ihtiyacı
var? İstanbuldaki... Ben bir güne bir gün görmedim ki Meclis
restoranında İstanbul milletvekilinin yanına 10 tane ziyaretçi
gelmiş oraya, yemek yediriyor ama ben her gün
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Biz her gün İstanbuldayız.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu arkadaşlar, yani alaylı bir
şey söylemiyorum. Tek başına gidiyorsunuz aşağıda
yemek yiyorsunuz, yanınızda 2 tane fakir vatandaşı getirip
de bir yemek yedirebiliyor musunuz? Gitmiyorsunuz çünkü yerinize de
gitmiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yahu halk bizi dinliyor, alaylı bir şeyler söylemiyorum.
Bakın, siz, sizi seçen seçmenlerle görüşmüyorsunuz çünkü siz
görüşmediğiniz için de seçmenin
sıkıntılarını bilmiyorsunuz.
Dolayısıyla, burada sıkıntıyı çeken
küçük illerin milletvekilleri. Küçük illerin milletvekilleri de çok
sıkıntı çektiği için
İstanbulda
Şimdi, gelen
hükûmetler diyor ki: Ben mesela- Tunceliden bakan atamayayım. Bana ne.
diyor. Tunceliden 2 milletvekili ister olsun, ister olmasın ama
İstanbulda 70 milletvekili var, bakanları oradan atayım. diyor
ama şimdi küçük illerde de eğer milletvekili sayısı olursa,
kamu hizmetlerinin oraya götürülmesinde, oraya sağlıklı personel
atanmasında en azından hükûmetler dikkat eder. Onun için, bence, yani
bu 550 milletvekilinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani seçim sistemi, bu sistem çok
yanlış. Bakın, eğer hakikaten siz AKPliler olarak
Türkiye'ye, Türk halkına iyilik yapmak istiyorsanız, Türkiye'nin
düzelmesini istiyorsanız, en öncelikle, sistem, milletvekillerini genel
başkanların emrinden kurtaracak bir seçim sistemini getirelim, tercih
sistemini getirelim. Gitsin vatandaşın karşısına. Dar
bölge sistemini getirelim. Yiğitliğiniz varsa, benim gibi gidin
bağımsız gelin. Var mı bir yiğitliğiniz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Var mı? Var mı? Var
mı? Yok işte sizde, o yiğitlik yok. Niye? Ama ben yirmi dört
saat o vatandaşın dertleriyle ilgileniyorum. Ama siz ne
yapıyorsunuz? Git, efendim, üç tane holdinge dayan, ee, genel başkan
da nasıl olsa beni seçecek, ondan sonra gelirsiniz burada, genel
başkanların suistimalleri var, yolsuzlukları var, onları da
vicdanınızda aklayarak, onları da örtbas etmeye
çalışıyorsunuz, ee, ondan sonra milletvekili olursunuz. Bu tür
milletvekilliği Türkiye'ye bir şey getirmez. Türkiye bu tür
milletvekilliğinden büyük zarar görür.
Benim size tavsiyem, gelin bu seçim sistemini
değiştirelim.
Saygılar sunarım efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Soru-cevap için Sayın Dibek sisteme girmiş.
Buyurunuz Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın
Başkanım, evet, ben de bir soru sormak istiyorum Sayın
Bakanıma.
Şimdi, Sayın Bakan, bu mevcut yasa
değişikliğiyle her ile en az 2 milletvekili gelecek. Şimdi,
ben birkaç rakam okuyacağım, bu konuda düşüncenizi almak
istiyorum.
Şimdi, Bayburt 75 bin nüfuslu bir ilimiz. Tabii, 2
milletvekili çıkaracak, çünkü bu akşam burada çok ismi geçti, ama ben
birkaç tane daha ilin nüfuslarını okumak istiyorum.
Karaman 230 bin, 2 milletvekili çıkaracak. Kırşehir
222 bin, 2 milletvekili çıkaracak. Karabük 216 bin, 2 milletvekili
çıkaracak. Erzincan 210 bin.
Mesela benim ilim Kırklareli 336 bin, 3 milletvekili çıkaracak,
4 katı büyüklüğünde. Kastamonu 5 katı büyüklüğünde
Bayburtun, 3 milletvekili çıkaracak, 360 bin. Size göre bir terslik yok
mu bu işte?
Bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Dibek, bu bahsettiğiniz oranlar doğru, ancak
bizim getirdiğimiz düzenleme bir genel uygulama getirmiyor. Milletvekili
sayısı 2den aşağı olan yerler için arızi bir
düzenlemedir. Bunun gerekçesi hem teklifin gerekçesinde var hem buradaki
konuşmalarda izah edilmeye çalışıldı. Bir ilin bir tek
milletvekiliyle temsilinin getireceği sıkıntılar ortaya
konuldu. Bu sıkıntıları ortadan kaldırabilmek için
böyle bir düzenlemeye gidildiği de ifade edildi.
Bu bir amaç değil, bu erişilmesi gereken bir nokta
değil. Biraz önce Sayın Öğüt de ifade ettiler, temenni ediyoruz
ki, bu illerdeki göç tersine döner ve bu tür düzenlemelere ihtiyaç kalmaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 4üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S. Sayısı: 407)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 27 Ekim 2009 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.17