DÖNEM: 23 CİLT: 70 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107nci
Birleşim
26 Mayıs 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asilin, Kırım Türklerinin Sibiryaya
sürülmelerinin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, Dünya
Kayıp Çocuklar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekaranın, Dünya Kayıp Çocuklar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Dünya Kayıp
Çocuklar Gününe ilişkin açıklaması
2.- Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayelin, Necip Fazıl Kısakürekin 27nci
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Necat Birincinin, Dünya Kayıp Çocuklar Gününe ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1991) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/215)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 24 milletvekilinin, gıda denetimindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/721)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
kalkınma ajanslarının faaliyetlerinin
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/722)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
faili meçhul cinayetler konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/723)
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, tarım
sigortası uygulamasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/724)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı:
496)
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TMSF personeline ve kurul üyelerine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/13791)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, tarım arazilerine ve toplulaştırma
projelerine,
- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, borçlarını ödeyemeyen
çiftçilere,
- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, TMOnun mısır ticaretine,
- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barışın, çiğ süt fiyatlarına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/13843), (7/13844), (7/13845), (7/13846)
3.- Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlunun, bir mahalle için tahakkuk ettirilen
ecrimisil bedellerinin ödemesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/13908)
4.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, fındığın nihai ürün
olarak ihracına,
- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, TMOnun ürün alımına ve ödemelerine,
- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, katılmadığı bir
televizyon programına ve tarımla ilgili bazı konulara,
- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir yönetmelikteki
değişikliklere,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/13930), (7/13931), (7/13932), (7/13933)
5.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, tarımdaki daralmaya ve çiftçi
borçlarına,
- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki mera, yaylak ve
kışlaklara,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/14006), (7/14007)
6.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, 1999daki Marmara depremi sonrasındaki
çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/14021)
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, et fiyatlarına ve
gıda güvenliğine,
Süt tüketiminin
artırılmasına,
- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, zeytincilik sektöründeki bazı sorunlara,
Zeytincilikle
ilgili bir kanun teklifine,
Zeytinciliğin
geliştirilmesine,
- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, Çanakkaledeki yatırımlara,
- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, denizlerdeki avlanma yasağına,
- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, Antalyada besicilikle
uğraşanların desteklenmesine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/14064), (7/14065), (7/14066), (7/14067), (7/14068), (7/14069),
(7/14070), (7/14071)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, canlı hayvan ve et ithalatına,
- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki tarım sigortası
uygulamalarına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/14166), (7/14167), (7/14168), (7/14169)
9.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Ziraat Bankasının personel
alımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/14179)
10.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, yönetim
anlayışına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/14253)
11.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, bir ifadesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı (7/14263)
12.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, TOKİnin Antalyadaki arsa
satışlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/14356)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.05te açılarak dört oturum yaptı.
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, Zonguldaktaki
Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Taşkömürü İşletmesinde 17
Mayıs 2010 tarihinde meydana gelen kazada hayatını kaybeden
işçilere rahmet, yakınlarına başsağlığı
ve sabır dileyen bir konuşma yaptı.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Zonguldaktaki Türkiye
Taşkömürü Kurumu Karadon Taşkömürü İşletmesinde 17
Mayıs 2010 tarihinde meydana gelen kazaya ilişkin gündem
dışı bir açıklamada bulundu; Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan, Bursa Milletvekili Necati Özensoy, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol, Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan grupları
adına; Tunceli Milletvekili Kamer Genç şahsı adına,
aynı konuda görüşlerini belirttiler.
Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel,
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan,
Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç,
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli,
Giresun
Milletvekili Murat Özkan,
Zonguldaktaki
Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Taşkömürü İşletmesinde 17
Mayıs 2010 tarihinde meydana gelen kazaya;
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, 12 Mayıs 2010 tarihinde Kütahya ili
Tavşanlı ilçesinde meydana gelen göçük kazası ve Zonguldaktaki
Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Taşkömürü İşletmesinde 17
Mayıs 2010 tarihinde meydana gelen kazaya;
Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu, maden ocaklarının
tekrar gözden geçirilmesini talep ettiklerine, maden konusunda kurulan
araştırma komisyonunun bu konuları detaylı bir şekilde
incelemeye aldığına,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatyanın Hekimhan ilçesindeki
bir krom işletmesindeki iş kazası sonucu 25 Mayıs 2010
tarihinde vefat eden işçiye Tanrıdan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, gündem dışı
açıklamasından sonra yapılan konuşma ve açıklamalara
cevap verdi.
Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Millî Eğitim
Bakanlığının, önümüzdeki eğitim- öğretim
döneminde ilköğretim ve liselerde tek tip kıyafet uygulaması
yerine serbest kıyafete geçmeye hazırlanmasına ilişkin
gündem dışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçu cevap verdi.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, spora ve spora destek veren
sponsorlara,
Bursa
Milletvekili Mehmet Emin Tutan, Turkcell Süper Liginde şampiyon olan
Bursaspora,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun,
Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu, Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
Şahsına
sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık,
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir,
Zonguldaktaki
Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Taşkömürü İşletmesinde 17
Mayıs 2010 tarihinde meydana gelen kazada hayatını kaybeden
işçilere ve 25 Mayıs 2010 tarihinde Malatyanın Hekimhan
ilçesinde bir krom işletmesinde iş kazası sonucu
hayatını kaybeden işçiye Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı dilediğine;
Bursa
Milletvekili Necati Özensoy,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç,
Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün,
Turkcell Süper
Liginde şampiyon olan Bursasporu kutladığına;
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ,
Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın,
Turkcell Süper
Ligi şampiyonu Bursasporu, Türkiye kupasını alan
Trabzonsporu, Turkcell Süper Ligine yükselen Karabükspor, Bucaspor ve
Konyasporu kutladığına;
Van Milletvekili
Özdal Üçer, Vanın Özalp ilçesindeki Mustafa Muğlalı
Kışlasındaki tel örgü yakınında mühimmat
patlaması sonucu 6 çocuğun yaralanmasına,
Sinop
Milletvekili Engin Altay, okullarda serbest kıyafetin yanlış
olduğuna,
Konya
Milletvekili Özkan Öksüz, Turkcell Süper Liginde şampiyon olan
Bursasporu ve Turkcell Süper Ligine yükselen Konyasporu
kutladığına,
Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır, okullarda kıyafetin serbest
bırakılması hâlinde bu sektördeki esnafın
mağduriyetinin de bir şekilde dikkate alınması
gerektiğine; Turkcell Süper Ligine yükselen Karabükspor, Konyaspor ve
Bucasporu kutladığına, başarılar dilediğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Tanzanya Ulusal
Meclisi Başkanı Samuel Sitta ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna,
Afganistan Halk
Meclisi Din, Kültür, Eğitim, Yüksek Öğrenim İşleri
Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinden oluşan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine,
İlişkin
Başkanlık tezkereleri;
Sakarya
Milletvekili Erol Aslan Cebecinin, Dışişleri,
İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, Dilekçe,
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın, Plan ve Bütçe,
Komisyonu
üyeliklerinden istifa ettiklerine ilişkin önergeleri;
Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/1984),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/2000),
Esas
numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 19 milletvekilinin, Şubat 2001 ekonomik
krizinin araştırılması (10/717),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, trafik kazalarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/718),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin:
Medya
kuruluşları ile gazetecilerin bazı ilişkilerinin
araştırılarak bağımsız medya için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/719),
Kaçak göçmenlerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi (10/720),
Amacıyla
birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması
önergelerinin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Danimarka
Parlamentosu Çevre Komisyonu Başkanı ve Globe Avrupa
Başkanı Sten Gadenin ismen davetine, Ankara Milletvekili Nazmi Haluk
Özdalga, Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle, Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy,
Niğde Milletvekili Mümin İnan, Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıranın icabet etmesine,
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Sırbistan
Ulusal Meclisi Başkanı Slavica Djukıc Dejanovıcin davetine
icabetle, Belgradda düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesinin 35inci Genel Kuruluna
katılmak üzere beraberinde bir heyetle Sırbistana resmî ziyarette
bulunmasına;
Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine;
İlişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzünün, Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/467) İç Tüzükün 37nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan (6/1040),
3üncü (6/1049),
8inci (6/1078),
21inci (6/1136),
51inci (6/1247),
76ncı (6/1297),
100üncü (6/1345),
117nci sırasında bulunan
(6/1387),
139uncu (6/1430),
150nci (6/1448),
179uncu (6/1508),
206ncı (6/1544),
214üncü (6/1555),
230uncu (6/1578),
268inci (6/1630),
279uncu (6/1644),
300üncü (6/1678),
301inci (6/1679),
332nci (6/1723),
364üncü (6/1762),
365inci (6/1763),
420nci (6/1837),
Esas
numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç cevap verdi; soru sahiplerinden
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız da cevaplara karşı görüşlerini
açıkladı.
Kanser
hastalığı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(10/348, 551, 666, 667, 668) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine gruplarınca aday gösterilen
milletvekilleri seçildi.
Başkanlıkça,
Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak
üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
26 Mayıs
2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 19.55te son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Fatih
METİN Yusuf
COŞKUN
Bolu Bingöl
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Harun
TÜFEKCİ Gülşen
ORHAN
Konya Van
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 145
II.- GELEN KÂĞITLAR
26 Mayıs 2010 Çarşamba
Tasarılar
1.- Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/887) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.05.2010)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarımsal
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/888) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.05.2010)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/889) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.05.2010)
Teklifler
1.-
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Salinin; Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/700) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.05.2010)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve 3 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/701) (Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.05.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 24 Milletvekilinin, gıda denetimindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/721) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.03.2010)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin,
kalkınma ajanslarının faaliyetlerinin araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/722) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.03.2010)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin,
faili meçhul cinayetler konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/723)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.03.2010)
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 Milletvekilinin, tarım
sigortası uygulamasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/724)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)
26 Mayıs
2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.06
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 13.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Kırım Türklerinin topraklarından
Sibirya bozkırlarına sürülmelerinin yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asile aittir.
Buyurun
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin,
Kırım Türklerinin Sibiryaya sürülmelerinin yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her milletin hayatında insanları bir araya toplayan
anlamlı bir gün vardır. Bu günler, genelde ulusal kurtuluş
günleri ve millî bayramlardır ama Kırımda, Kafkaslarda
yaşayan Türklerin kaderleri öyle gelişti ki en manalı ve
Kırım Türklerini bir araya getiren gün 18 Mayıs 1944, Stalin
canisinin Kırım Türklerini tamamen yok etmeye niyetlendiği
sürgün ve soykırım günüdür.
18 Mayıs
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına ara
vermesi nedeni ile o gün planlanan konuşmamı bugün yapma imkânı
buldum. Yüce heyetinize, ana vatan Kırımda, Romanyada,
Bulgaristanda, Sibiryada, Özbekistanda, Amerikada, ülkemde, velhasıl
coğrafyanın her tarafında yaşayan milletime saygılar
sunuyorum.
İkinci Dünya
Savaşı sonrası Stalin canisi, Kırım Türklerinin
sürgüne gönderilmesini emretti. Emir, 18 Mayıs 1944 gecesi sabaha
karşı uygulandı. Kırımda kapılar
çalınıyor, hemen, bulundukları köyün, kasabanın,
şehrin meydanında toplanmaları isteniyordu. Evini terk etmek
istemeyenler zorla götürülüyor, direnenler dipçik darbeleriyle oracıkta
öldürülüyordu.
Çığlıklarla
inleyen gökyüzünün karanlığını delmeye çalışan
güneş, kana bulanmış Kırım topraklarına ilk
ışıklarını gönderirken, 423 bin kişiden
oluşan Kırım Tatar Türkleri, tren vagonlarına istif eder
gibi yerleştirildiler. Vagonlara doldurulanların 57 bini altı
yaşın altında çocuk, 68 bini ise yaşlı
insanlardı. Dünya üzerinde eşi benzeri hiç görülmemiş bir
milletin yok edilişi başlamıştı. Yapılan
işlem, Kırım Türklerini yok etme politikasının, o
günün öncesinde ve sonrasında, tarihin yazmadığı bir
vahşetin uygulanması idi.
Fadime Küçük
anlatıyor: Biz, sürgünün yapıldığı 18 Mayıs 1944
gecesi, Kökgözde yaşıyorduk. Ben henüz on üç
yaşındaydım. Takır tukur kapılara, pencerelere vurmaya
başladılar. İnsanlar bağırıyor, köpekler
havlıyordu. Askerlerin Çok çabuk, on beş dakika içinde
çıkın, kamyonlara binin. talimatı ile Kırımdaki
bütün Kırım Tatarları toplandı ve götürüldüler. Türk
olduğumuz için bize çok eziyet ettiler. Hayvanlar gibi çekiştire
çekiştire vagonlara doldurup götürdüler. Tıpkı hayvanlar gibi
Vagonlarda yaşlılarımız vardı, zavallılar bu
yolculuğa dayanamayıp teker teker ölmeye başladılar. Tren
arada bir beş dakika duruyor, biz de ölülerimizi bir ağacın
dibine bırakıp yola devam ediyorduk. Cenaze töreni yok, kefen yok,
gömmek yok. Öylece oralara bıraktık cenazelerimizi. Sürgün yerlerinde
de çok sıkıntı çektik. İnsanların çoğu sıtma
hastalığına yakalandı. Ne yemek için aşımız
ne giymek için elbisemiz ne de yıkanmak için suyumuz vardı.
Açlıktan, soğuktan ve pislikten ölmeye başladık. Bize
hiçbir şey vermiyorlardı. Bu şartlar altında yaşamaya
dayanamayan insanlar öldüler. Bizim ailemizden 7 kişi öldü, geriye 3
kişi kaldık.
Olay günü yirmi
bir yaşında bir öğretmen olan Umuş Reşitova
anlatıyor: 18 Mayıs 1944te, sabah saat dörtte kapılar
çalındı. 2 er ve 1 subay bizleri uykudan uyandırıp,
üstümüze ne giyebildiysek öylece, bizi tekme tokat, silah zoruyla evimizden
dışarıya çıkardılar, kamyonlara doldurup Kefe
şehrine götürdüler. Bindiğimiz kamyonları geri geri sürerek
istasyonda duran hayvan vagonlarının kapısına
yanaştırıp aşağıya inmemize dahi müsaade etmeden
kamyonlardan doğruca trene bindirdiler. Onların gözünde bizler insan
değil, hayvan gibiydik. Vagonun içi hayvan pisliğinden
cıvık cıvıktı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) - Vagon, ağzına kadar silme dolduktan sonra
kapılar kapatıldı ve on iki gün sonra Rusyanın Gorki
bölgesinde açıldı.
Yok edilmeye
çalışılan sadece Kırım Türkleri değildi. 2
Kasım 1943te aynı zulüm Karaçay Türklerine, 1944ün Şubat ve
Mart aylarında da Çeçen-İnguşlar ve Malkarlara da
uygulanmıştı. Sağ kalanların gurbet ellerde
yaşadığı çileli günlerden sonra 1990 yılında
verilen geri dönüş izni ile vatanlarına geri dönebilen
Kırım Tatar Türklerinin ana vatanda tüm zorluklara rağmen
yeniden var olacaklarını biliyorum.
Kırım
Türklerinin büyük önderi Gaspıralı İsmail Beyin söylemi ile
dilde, fikirde, işte birlik sağlamalarını diliyorum. Bu
uğurda önderlik eden Mustafa Cemil Kırımlıoğluna
şükranlarımı sunuyorum. Sürgünde, katliamda ölenlere Allahtan
rahmet, geride kalanlara iki cihan saadeti diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asil.
Gündem
dışı ikinci söz, 25 Mayıs Dünya Kayıp Çocuklar Günü
münasebetiyle söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir
Bayındıra aittir. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Bayındır.
2.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındırın, Dünya Kayıp Çocuklar Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dünya Kayıp Çocuklar Haftası nedeniyle söz
hakkı almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biliyorsunuz,
Meclisimizde de kayıp çocukları ve çocuk istismarlarını
araştırmak üzere bir komisyon oluşturuldu ve bu oluşturulan
komisyonumuzun şu ana kadar aldığı bilgiler
doğrultusunda Türkiyede çocuk manzaralarının çok ciddi ve vahim
boyutlarda olduğunu gösteriyor. Çünkü, daha önce de belirtmiştik bu
kürsüde, 2003den beri, Türkiyede, UNICEF tarafından uyarılan ve
eğer çocuklara dönük tedbirler alınmazsa çok ciddi çocuk
sorunlarının, çocuk suçluluğunun gelişeceğini söylemişlerdi
ama bu konuda, yani bu uyarılara rağmen henüz çok ciddi bir gayretin,
çabanın sarf edildiğini söylemek mümkün değil, tedbir olarak
diyorum.
Diğer
yandan, bu bir iki ay içinde, Siirtte, Bursada, Kayseride, en son dün
Vanda, özellikle okullarda ve de yatılı bölge okullarında,
kız çocuklarına yönelik çok ciddi cinsel istismarların
yaşandığını ve bunu da hem bölgede, işte diyelim,
emniyet görevlilerinin de içinde olduğu, emniyette
çalışanların içinde olduğu, oradaki idarecilerin,
siyasetçilerin içinde olduğu bir çocuk fuhuş şebekesinin
olduğunu görmüş bulunduk. Bunlar da gerçekten çok vahim
sonuçlardır. En önemli boyutlarından biri olarak bunu söyleyebiliriz.
Yine, dün,
biliyorsunuz Vanda, Vanın Özalp ilçesinde, askerî
kışlanın tel örgülerinin yakınında bir mühimmat
patlaması oldu ve bu patlamada 1 çocuk hayatını kaybetti ve 5
çocuk da yaralandı. Yaralanan çocukların da birkaç tanesinin
ayaklarının ampüte edileceği yani kesilmek durumunda
kalacağı ve çok ciddi yaralandıkları belirtildi.
Şimdi, bir
yandan devletin en resmî kurumlarının, toplumun güvenliğinden
sözde sorumlu kurumların etrafında çocukların oyuncak olarak
oynayabileceği malzemenin dışarıda tutulması, bir
mayınlı ortam hazırlaması anlamına geliyor ve bir
yandan aleni olarak çocuklar böyle hedef hâline getiriliyor. İkincisi,
mayıs ayında Cenevrede yapılan bir toplantıda Sayın
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, taş atan çocuklar
için Onlar aslında çocuk değil. diyordu. Şimdi, Hükûmetin en
üst yetkilisi, çocuklar için böyle diyorsa, çocukları hedef hâline
getiriyorsa, devletin en korunması gereken kurumlarında,
eğitimde, kışlada, şurada, burada çocuklar eğer her
açıdan bir kıyımla, istismarla karşı karşıyaysa,
burada, bu devlet, toplumun bireylerinin yapacağı suçla nasıl
mücadele edecek, sormak isteriz.
İkincisi,
yüz yıllık bir Kürt sorununu bu şekilde ele almak,
çocukların çocuk olmadığı şeklinde ele almak bir
âcizliktir. Nitekim bu âcizlik sadece bugün gerçekleşmiş değil.
Biliyorsunuz, Dersim isyanının öncüsü Seyit Rızanın
yaşı büyüktü, Aslında, demek ki o kadar büyük değil.
deyip yaşını yasalara göre düşürüp idam ettiler ve yine
Sayın Çiçekin şu an savunduğu tezi
O günkü hâkimler,
siyasetçiler, savcılar da aynı kanıdaydılar ve Seyit
Rızanın çocuğunun çocuk olmadığına karar
vererek, yaşını bir hafta sonu büyüterek, on sekiz
yaşından büyük göstererek darağacına götürdüler.
Ne
değişti memleketimizde? İnsan haklarına dair, çocuk
haklarına dair, demokrasiye dair ne değişti? 1937-2010,
aynı
Çocuğu çocuk görmeyen kimisi hapse tıkıyor, kimisi
kaçırıyor, kimisi idama götürüyor! Ne değişti? Yani inkâr,
imha, hukuksuzluk siyasetinde, zihniyetinde bir şey değişmedi ve
merkezî anlamda bu değişmediği zaman, ile gittiğinizde
valin de aynı şeyi söylüyor, emniyet müdürü de aynı şeyi söylüyor,
yargı mensupları da aynı şeyi söylüyor!
O zaman bu
çocukları kim koruyacak, nasıl koruyacak, kimden koruyacak? Üstelik
hayatın idame ettirilmesi bir biyolojik mesele değildir tabii ki tek
başına. Bir kere, bugün, yaşlı Avrupa Kıtasında
biyolojik üreme, biyolojik soy sürdürme sorunu var
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Teşekkür ederim.
ama
gelişmemiş, demokrasiden nasibini almamış ülkelerde biyolojik
olarak bir varlık sürdürülse de, esasında, o biyolojik
varlıklar, yani çocuklar şahsında geçmişin bütün
değerleri, bütün aidiyetleri yok edilerek âdeta çocuklar
soysuzlaştırılmaya, çocuklar kültürel, inançsal, haksal olarak
bir gaspa, kıyıma yol açıyorlar. Dolayısıyla, çocuklar
doğar doğmaz cinsiyetçilik açısından cins
kırılmasına yol açıyor, çocuklar doğar doğmaz
milliyetçilik açısından kültürel varlıkları kıyımıyla
yüz yüze kalıyor, çocuklar doğduktan sonra ekonomik ve sosyal
geriliklerden dolayı sosyal katliamlarla yüz yüze kalıyor ve
Türkiyedeki manzara bugün, bütün bu kırımların, bütün bu
katliamların manzaralarıdır. Nasıl önleyeceğiz bu
kayıpları? Önce bu beyin kayıplarını, idari, adli,
siyasi mekanizmalardaki beyin kayıplarını, insan
kayıplarını, vicdan kayıplarını önlemeden bu
kayıpları önlemek mümkün değil diyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Halide İncekaraya aittir.
Buyurun
Sayın İncekara. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Halide
İncekaranın, Dünya Kayıp Çocuklar Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Pek cılız bir alkış oldu,
beğenmedim bu alkışı! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Demin Sevahir
arkadaşımızın da bahsettiği gibi, dün 25 Mayıs
Dünya Kayıp Çocuklar Günüydü. İçinde Avustralya, Brezilya,
Almanya, Yunanistan, İrlanda gibi ülkelerin de bulunduğu
ülkelerin her yıl bir araya gelip 25 Mayısta kayıp çocuklarla
ilgili o dönemde nasıl bir etkinlik, nasıl bir simge kullanacaklarını,
yeni ne tedbirler alabileceklerini çalıştıkları bir gün.
Türkiyede de dün ilk defa biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında ve himayesinde, bütün Komisyon üyesi arkadaşlarımızla
birlikte bugünü etkinliklerle ve kaybı olan aileleri de misafir ederek bir
farkındalık yaratmaya çalıştık.
Şimdi, ben
gündemini, siyaset gündemini sadece çocuk ve gençlerden yana oluşturan
birisi olarak söyleyeyim ki zaman zaman kürsüye çıkıp
endişelerini dile getiren bütün arkadaşlarımın
hassasiyetlerini paylaşıyorum. 22,5 milyon gibi, dünyada
Mısırdan sonra genç ve yoğun bir nüfusu olan ülkemde maalesef
çocuklarımız ve gençlerimiz çetelerin, mafyaların,
uyuşturucu tacirlerinin ve suç örgütlerinin hedefi hâline gelmiştir.
Akşam
televizyonlarınızı açtığınızda, televizyonlarınızın
alt katında geçen bir şeritler var, görürsünüz, Arkadaş edinmek
için diye telefon numaraları verirler. Aslında bu televizyonlar
fuhuş çeteleri tarafından kurulmuş, hepimizin evindeki
çocuklarımıza olta atmış,
yayıncılığı araç olarak kullanan yerlerdir. Ve
kayıp sayılarına baktığımızda, ortalama
1.500 gibi bir rakamın içinde 1.073 tane sayının özellikle
kız çocuklarından oluştuğunu düşündüğümüzde ve yaş
ortalamasına baktığımızda on dört-on sekiz yaş
arasında olduğunu düşündüğümüzde, maalesef 20 milyonluk bir
Türkiyeyi yöneten kamu zihinsel yapısı, kamu personel
yapısıyla 21inci asrın problemleriyle karşı
karşıya kalan gençliğimizin problemlerini çözmenin çok kolay
olmadığını düşünüyorum.
Verilen
örneklerde hep şunu görüyoruz -ki katılıyorum- hiçbir suç sivil
kişilerin tek başına yapacakları kadar yürekli değil.
Bir bakıyorsunuz, o yörenin en etkin, en yetkin, birtakım
ayrıcalıkları kullanma hakkına sahip olan
insanlarının da içinde olduğunu görüyoruz. Böylece suç
örgütleri, fuhuş çeteleri, uyuşturucu çeteleri sistemin içinde,
yöneticilerin içinde kendilerine destek olacak, görmezlikten gelecek
birtakım ilişkileri kurduklarında, oralarda özellikle çocuklara
karşı işlenen suçların daha da artarak devam ettiğini
görüyoruz.
Hepinizin
farkındalığını artırmak için şöyle
söyleyeyim: Benim bizzat şahit olduğum, sekiz ay bir kız
çocuğuna taciz yaptığı için içeride yatan bir
öğretmen, idari mahkemede alınan kararla, İç Anadoluda bir
başka şehirde davası devam ettiği gerekçesiyle
öğretmenlik yaptırılmaya devam ediliyor.
Bakarken
meselelere, bizler, özellikle siyasetçiler, bireylerin ve
çalışanların hukukunu korumak konusunda tabii ki hassasiyet
göstereceğiz ama eğer bir sınıfta, bir okulda, ben,
öğretmenin menfaatiyle 60 çocuğun menfaati söz konusu olduğunda
-kimse kusura bakmasın- çocuğun yanında yer almak
zorundayım ve diğerine görev yapıp
yapmadığını sormak zorundayım.
Yatılı
ilköğretim okullarını bugünlerde çok konuşuyoruz.
Hatırlayın, bir ihtiyaca binaen ortaya çıkmış okullar
ama eskiden bu okulların adı parasız okullardı ve sadece
okumak isteyen çocuklarımız oraya giderdi. Mecburi sekiz
yıllık eğitimle birlikte hazır olmayan öğretmen
kadroları, hazır olmayan yöneticiler okula gelen o
çocuklarımızı yeniden hayata kazandırmakla ilgili ne
yapacaklarını maalesef bilmiyorlardı ve ailedeki bölünmeler,
göçler
Bu göçlerde özellikle memurların göçünün de dikkate
alınması gerektiğini düşünüyorum. Geçen bir polis memuru
dedi ki: Göç, göç diyorsunuz Sayın Vekilim, benim çocuğumun da üç
seneden fazla uzun süreli bir arkadaşlık etme şansı yok.
Doğru söylüyor! Babasının hâkim olması, savcı
olması, vali olması, kaymakam olması çocuğun o statüyle göç
ettiği anlamına gelmiyor. Bu göç, tayin ve memuriyette görev
konularını tekrar hep birlikte önümüze alıp bir çalışmamız
gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum.
Tamamlayın
lütfen.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Kötü bir memuru başka yere tayin ederek
problemlerimizi çözebileceğimizi düşünmüyorum.
Komisyonumuz
çalışmalara devam ediyor, şehir gezilerini yapıyor, Haziran
sonuna kadar da inşallah, raporunu çıkarıp önümüze koyacak. Bu
kaybolan çocuklarımızı dışarıda nur yüzlü
dedeler, gül bahçesinde melekler beklemiyor. Bütün milletvekili
arkadaşlarımdan ricam: Şehirlerinize gittiğinizde yerel
yöneticilere, çocuk hassasiyetlerini, çıkan yasalarla birlikte, bu
yasaların sokağa yansıyıp yansımadığı,
koruyucu önlemlerin ne olduğunu bir sorun.
Cezaevine
düşen bir çocuğumuzun aylık maliyetinin 1,5 milyar lira
olduğunu, topla, boyayla, defterle hapishanede
tanıştığını gördüğümüzde bu ciğerimizin
yanması lazım. Bu hassasiyeti hepinizle paylaşıyorum,
hepinizin yüreğinin ve beyninin
benim gibi
düşündüğüne
inanıyorum. Onun için
de inşallah, geç kalmış
olsak bile, 18inci asrın teknolojisi ve kamu yönetimiyle 21inci
asrın problemlerini çözmenin zor olduğunu bilsem bile, el
birliğiyle hep birlikte bunun altından
kalkacağımızı
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Hanımefendi, sen ne diyorsun? 18inci
asırdan kalma kanun mu var Türkiyede?
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) -
.çocuklarımıza daha yakın
olacağımızı düşünüyorum.
Hepinize
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İncekara.
60ıncı
maddeye göre iki milletvekili arkadaşıma söz vereceğim.
Sayın
Durmuş, bir dakika süreniz var.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
Dünya Kayıp Çocuklar Gününe ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, sosyal devlet siyasal devlet hâline dönüşmüş,
sosyal yardımlar siyasal oya tahvil edilirken, sokak çocuğu diye
kapkaça veya teröre bulaştırılan bu çocukların himayesinde,
İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı
ve de Adalet Bakanlığı üzerine düşen görevi yapmıyor.
Özellikle kanunlarımızda yapacağımız
değişikliklerle anne ve babaların anne-baba olma
sorumluluğunu bu topluma öğretemez isek, sayılarını ve
isimlerini unuttukları bu çocukları, birileri, organ mafyasının
elinde ya da sokak mafyasının elinde dilencilik
yaptırıyorsa, burada İçişleri
Bakanlığının da sorumlu olması lazım, bir
kısım sivil vakıfların, üniversite açan
vakıfların bu çocuklara da bir el uzatmaları lazım.
Paraları bol, holdingleri var ama bu çocuklar sahipsiz. Devlet sosyal
devlet görevini yapmalı, bununla ilgili düzenlemeler yapılmalı.
Maalesef, küresel dünyada organ nakli, organ kaçakçılığına
da malzeme oluyor bu çocuklar. Salt bir mafya hareketi değil, aynı
zamanda devlet terörü de var bu işlerde. Bu, beyaz insan kaçakçılığının
da bir parçası. Bunun topyekûn, bir siyasal, herkes kendi tercihine göre
yorumlayarak değil bir devlet sorumluluğu içinde topyekûn Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından ele alınması gerektiğine
inanıyorum.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Sayın Karayel
2.- Kayseri Milletvekili Yaşar Karayelin, Necip
Fazıl Kısakürekin 27nci ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün üstat Necip
Fazıl Kısakürekin 27nci ölüm yıl dönümüydü. Büyük fikir, sanat
ve aksiyon adamı olan, Şairler Sultanı olarak da anılan
üstat Necip Fazıl Kısaküreki rahmet ve şükranla yâd ediyorum.
Hayatı
boyunca düşünce, fikir, ifade ve inanç hürriyeti sağlanması için
mücadele eden, bu konuda yaşadığı hayat kadar da
mahkûmiyete çarptırılan, mücadele adamı, üstat Necip Fazıl
Kısakürekin 100ü aşkın eseri, çıkardığı
Ağaç ve Büyük Doğu dergileriyle Türk düşünce hayatına
büyük katkılar sağladığı hepimizce malumdur.
Altmış
yıllık yazı hayatında kaldırımların kara
sevdalısı olmuş, Anadoluyu adım adım dolaşarak
Türk gençliğinin eğitilmesi ve fikirlerini aşılamakta çok
büyük gayretleri olmuştur. İşte bunun içindir ki Türkiyede iz
bırakan kahramanlardan birisi olarak tarihteki yerini
almıştır. Unutulmamalıdır ki şairleri
haykırmayan bir millet sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.
Yirmi yedi
yıl önce hayatını kaybeden büyük üstat Necip Fazıl
Kısakürek 4 inanmış adamla değil, Fatih Camiinden Eyüp
Sultan Camiine kadar 100 binlerin elleri üzerinde taşınarak
defnedilmiştir. Kendisini yüce Mecliste minnet, şükranla anıyor,
Cenabıhaktan kendisine mağfiret diliyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Birinci
3.- İstanbul Milletvekili Necat Birincinin, Dünya
Kayıp Çocuklar Gününe ilişkin açıklaması
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2 sayın
konuşmacının kayıp çocuklar üzerine söz alması, konuya
hassasiyeti uyandırması bakımından son derece önemli.
Avrupada,
Almanyada, Hollandada -Fransada durumu bilmiyorum- pek çok Avrupa ülkesinde sınıfta
veya sokakta çocukların saçına, üzerine dokunamazsınız. Bu,
hukuk meselesidir. Sınıfta taciz meselesinden söz edildi. Bu, son
derece önemlidir, bu konuya dikkat etmek lazım gelir. Yani çocuğu
gelişigüzel okşayamazsınız, bu, taciz konusudur. Bizim toplumda
sevgi ayrıdır, bunu nasıl değerlendiririz bilemiyorum ama
ben 2 sayın konuşmacıdan bir rakam istiyordum, bekliyordum.
Türkiyede 1.500 kayıp çocuk olduğunu söylüyorlar.
Dün basında
bir haber vardı, sizin de dikkatinizden kaçmamıştı. Sadece
Kandilde 3 bin çocuk var. Dokuz-on üç yaş arası, talim gören. Önce
teorik talim, on üç yaşından sonra da askerî talim gören 3 bin çocuk!
Bunlar Türkiye'nin çocuklarıdır; kayıtlara girmemiştir,
kayıtlara girsin diye söylüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, kanser hastalığı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/348, 551, 666, 667, 668) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin,
26/5/2010 Çarşamba günü (bugün) saat 14.00te Halkla İlişkiler
Binası B Blok, 2nci kat 4üncü bankoda bulunan 10 numaralı Meclis
araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapma-larını
rica ediyorum.
Komisyonun
toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun (6/1991)
esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/215)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 540. sırasında yer alan (6/1991) esas
numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
BAŞKAN
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 24
milletvekilinin, gıda denetimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/721)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Ülkemizdeki
gıda üretim, tüketim ve satış birimlerinin denetimlerinin ne
sıklıkla, hangi şartlarda ve sağlıklı bir biçimde
olup olmadığını, halk sağlığının
ne derece tehlike altında olduğunun araştırılması
amacıyla, Anayasanın 98'inci, T.B.M.M. İçtüzüğünün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Tayfur Süner (Antalya)
2) Ali Oksal (Mersin)
3) Şevket Köse (Adıyaman)
4) Hulusi Güvel (Adana)
5) Osman Kaptan (Antalya)
6) Hüseyin Ünsal (Amasya)
7) Rasim Çakır (Edirne)
8) Ahmet Küçük (Çanakkale)
9) Derviş Günday (Çorum)
10) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
11) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
12) Akif Ekici (Gaziantep)
13) Rahmi Güner (Ordu)
14) Canan Arıtman (İzmir)
15) Zekeriya Akıncı (Ankara)
16) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
17) Turgut Dibek (Kırklareli)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Gürol Ergin (Muğla)
20) Abdulaziz Yazar (Hatay)
21) Hüsnü Çöllü (Antalya)
22) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
23) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
24) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
25) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
Gerekçe:
Türkiye'de
gıda denetiminin Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
devredilmesi ile birlikte bu alanda ciddi bir sorun
yaşandığı görülmektedir. Bakanlık bu önemli görevi
4532 kişi ile yürütmeye çalışmaktadır. Bu kişilerin
kontrol etmekle görevli olduğu ruhsatlı 51.000 gıda üretim,
360.000 gıda satış ve tüketim yeri mevcuttur. Bunların
dışında yine ülkemizde ruhsatsız olarak yaklaşık
3000 gıda üretim ile 20.000 gıda satış ve tüketim yeri
faaliyet göstermektedir. Yaklaşık olarak 1 gıda denetim
elemanına 100 gıda üretim ve tüketim yeri düşmektedir. Ortalama
bir yılda 200.000 gıda üretim, tüketim ve satış
noktasını denetime tabi tutabilen Bakanlık, geriye kalan
yaklaşık 211.000 işletmeyi 1 yıl boyunca hiçbir
şekilde denetleyememektedir. Yürürlükteki yönetmeliklere göre bu
işletmelerin 2 ayda bir denetlenmesi gerektiği ortadayken, bu denetim
sayısının ancak %10'u gerçekle-şebilmektedir.
Buna
bağlı olarak gıda zehirlenmeleri, okullar ve kamu kurumları
gibi insanların yoğun olarak bulunduğu birimlerde gitgide
artmaya başlamıştır. Piyasayı denetlemekle sorumlu
kamu yönetimi yapılarının hizmet binalarına 100 metre
mesafede yapılan 1 TL'ye döner ekmek, 3 TL'ye bir kilo sucuk
satışları görmezden gelinmektedir. Piyasaya kaçak olarak sokulan
at etleri, denetimsizliği göz önüne sermektedir. Gerekli önlemlerin
alınmaması durumunda salgın ve bulaşıcı
hastalıklarda ciddi artışlar görülmesi muhtemeldir. Oluşan
denetimsizlik ortamında halk sağlığı ciddi tehlike
altındadır.
Bunun
yanında TBMM'de kısa zaman önce kabul edilen Biyogüvenlik Yasası
ile birlikte GDO'lu ürünlerin üretimine kısıtlama getirildiyse de
raflarda bulunan mevcut GDO'lu ürünlerin akıbetinin ne olacağı
bilinmemektedir. Bu arada Bursa ve Pendik'teki tesislerinde
tatlandırıcı üreten Cargill firması ile yine Bursa
Orhangazi'de ithal veya yerli mısırdan nişasta bazlı
şeker üreten firmalar ülkemizdeki sanayi şekerinin yüzde
40'ını karşılamaktadır. Ancak ülkemizde sadece Ankara
ve Bursa'da Tarım Bakanlığı'na ait ithal edilen ürünlerin
kontrol edildiği iki laboratuar olduğundan, denetim yetersiz
kalmakta, genetiği değiştirilen mısır ve soya,
gümrüklerden kontrolü yapılamadan evlerimize girmektedir.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı'nın 4532 gıda denetmeni ile
434.000 gıda üretim - satış ve dağıtım
noktasını, bir bu kadar da kayıt dışı sektör
varken, etkinlikle denetleyebilmesi fiziksel olarak mümkün değildir.
Yapılan tüm ikazlara rağmen bu alanda çalışan kamu
görevlilerinin sayısını yeni alımlarla artırmayan,
işletmelerin iç denetimini sağlayan sorumlu yöneticilerin
sorunlarını çözmek ve sistemin etkinliğini artırmak yerine
hazırladığı Yasa Tasarı taslakları ile sorumlu
yöneticiliğin çalışma alanlarını en alt düzeye
indirgeyerek sistemi fiilen ortadan kaldırmaya çalışan Bakanlık,
gıda denetimleri alanındaki bu korkunç tabloyu ortadan
kaldırmakla yükümlü ve görevlidir. Sorunun, ciddiyetine
bağdaşır bir şekilde, doğru ve kararlı
politikalarla çözülmesi gereklidir.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, ülkemizdeki gıda üretim, tüketim ve
satış birimlerinin denetimlerinin ne sıklıkla, hangi
şartlarda ve sağlıklı bir biçimde olup
olmadığını, halk sağlığının ne
derece tehlike altında olduğunun araştırılması ve
alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması yerinde olacaktır.
2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, kalkınma ajanslarının faaliyetlerinin
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/722)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de 26
farklı bölgede faaliyet gösteren kalkınma ajanslarının
amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunup bulunmadıklarının
araştırılması, yerel sorunların tespitinde ve etkin
çözüm önerileri geliştirmede katkısının
araştırılması ve bölge ekonomilerine ne ölçüde katkıda
bulunduklarının incelenmesi ve ajansların amacına uygun çalışıp
çalışmadığının araştırılması
amacıyla Anayasanın 98'inci, içtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini
arz ederiz. 26.03.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sırrı Sakık (Muş)
19) Sevahir Bayındır (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Bölgesel
kalkınma ve bölgeler arası eşitsizlik konusu son yıllarda
iktisadın odaklandığı önemli bir alandır. 1980
sonrası artan neo-liberal politikalar, ülkeler içinde bölgeler
arasında gelir uçurumlarının daha da büyümesine neden
olmuştur. Avrupa Birliği son yıllarda, bölgeler ve iller
arası bu eşitsizliği ortadan kaldırmak amacıyla,
kalkınma ajansları oluşturarak çözüm bulmaya
çalışmaktadır. Türkiye bölgeler arası gelir eşitsizliğinin
en yüksek seviyede olduğu ülkelerden biridir. Hakkâri, Muş illerini
kapsayan bölge ile, İzmit, Sakarya illerini kapsayan bölge arasında
5,3 kat gelir farkı vardır. Artık her konuda, adem-i
merkeziyetçi yönetim anlayışının işlevini
kaybettiği günümüzde, bölgelerin, kentlerin ihtiyaçlarının
yerinden, halkın katılımlarıyla yapılması zorunlu
hale gelmiştir Bölgelere yönelik ekonomik kalkınma
düşünülmediği için, İstanbul gibi cazibe bölgelerinde biriken
sermaye sadece bu bölgelere yatırım yapmaktadır. Bununla beraber
eğitim, sosyal ve kültürel faaliyet de bu bölgelerde toplanmaktadır.
Bölgesel
kalkınma ajansları, DPT tarafından, Türkiye'nin sosyo-ekonomik
özelliklerine göre AB uyum çalışmaları çerçevesinde 26 bölgeye
ayrılarak uygulanmaya başlanmıştır. Türkiye'nin
bölgesel gelişme politikalarına yönelik bölge düzeyinde koordinasyonu
sağlayacak ve uygulamaya dönük bir mekanizmanın kurulmasını
amaçlayan Kalkınma Ajansları giderek artmıştır.
Kalkınma ajansı, bölgenin özelliklerine göre ihtiyaçlarını
belirleyerek şu amaçları taşır; bölgedeki yerel yönetim
faaliyetlerine teknik destek vermek, bölgede kapasite gelişimini
desteklemek, bölgedeki kaynakları araştırmak, rekabet gücünü
arttırıcı faaliyetlerde bulunmak. Bölgesel kalkınma
ajanslarının bir diğer önemli faaliyet alanı da küçük
ölçekli üreticileri ve işletmeleri desteklemesidir. Küreselleşme ile
birlikte, küçük ölçekli işletmeler, büyük firmalar ve tekellerden
dolayı ciddi sıkıntıya girmiştir. Karadeniz, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin ekonomisinde küçük işletmelerin
büyük önemi vardır ve desteklenmediğinde giderek yok olma tehlikesi
ile karşı karşıya gelmektedirler. Dolayısıyla
kalkınma ajanslarıyla, bölgenin özelliklerine göre faaliyetlerin
belirlenmesi, merkezi sisteme dayanmadan yerinden sorunların tespit
edilerek çözüm üretilmesi yöntemi artık dünyada kabul edilen bir yöntemdir.
AB'nin 1960'larda
başladığı bölgesel kalkınma politikaları ve 1998
yılından bu yana Avrupa Komisyonu'nun ilerleme raporlarında
Türkiye'deki bölgeler arası sorunları belirtmesi Türkiye'nin harekete
geçmesini sağlayarak 2002 yılında bu konuda kanunun geçmesini
sağlamıştır. Ancak kalkınma ajanslarının
yereldeki potansiyeli ortaya çıkarabilmesi için ajansların
yapılanması ve uygulamalarının amaca uygun olması
gerekmektedir. TMMOB, 2008 yılında basın açıklamasında
kalkınma ajanslarının yereldeki üreticileri koruyucu değil
sermayeyi destekler bir şekilde örgütlendiğine dair endişelerini
açıklamıştır. Ajansların yönetim kurumlarında
sermaye sahiplerinin bulunmasına izin veren yönetmeliğin, uygulamada
da teşvik ve kredilerin sermaye sahiplerine gideceğini ve bu yüzden
de asıl yerel üreticinin desteklenmediğini belirtmektedir. Yerel
Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği'nin de
benzer kaygılarını dile getirerek, açılan ajansların
temsilcilerin hangi çevrelerden seçilmiş olduğunun önemli
olduğunu vurgulamaktadır Yine çeşitli Sanayi Odaları,
kalkınma ajanslarının amaçlarının aksine haksız
rekabete yol açtığı, belediyelerin, büyük sermaye
kuruluşlarının ajanslardan kredi aldığına dikkat
çekmektedir.
AB'den, Afrika'ya
dünyanın bir çok yerinde uygulanan kalkınma ajanslarının
yerel sorunlara yerel çözümler bulabilme amacına hizmet edebilmeleri
önemlidir. Bu açıdan Kalkma ajanslarında, sadece ekonomik
kalkınma ele alınsa sosyal ve kültürel boyutunun ele
alınması gerekir. Aksi takdirde, Türkiye'de sermayeyi daha da güçlendirecek,
haksız rekabeti daha artıracak ve denetimsiz kredi vermenin bir yolu
ve merkezleri halini alacaktır. Bu bilgiler doğrultusunda, Türkiye'de
bölgesel kalkınma ajanslarının amacına uygun bir
şekilde örgütlenip örgütlenmediğinin, amacına uygun işlerin
yapılıp yapılmadığının
araştırılması ve yerel sorunlara çözüm olup
olmadığının incelenmesi, bölge ekonomisine olan
katkısının araştırılması ve yaşanan
sorunlarının açığa çıkartılması
yapılabilmesi için bir meclis araştırma komisyonunun
kurulmasını öneriyoruz.
3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, faili meçhul cinayetler konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/723)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin
kanayan yarası olan faili meçhul cinayetlerle ilgili olayların bütün
boyutlarıyla araştırılarak gerekli
çalışmaların yapılması için Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
26.03.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sırrı Sakık (Muş)
19) Sevahir Bayındır (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Faili meçhul
cinayetler; suçlusunun bulunamadığı, dosyalarının
zaman aşımı veya takipsizlik kararı ile
kapatıldığı ve günden güne de sayıları artmakta
olan vahim bir tablo oluşturmaktadır. Faili meçhul cinayet mefhumu,
Türkiye'de ilk kez 1948 yılında edebiyat sanatçısı
Sabahattin Ali cinayeti ile gündeme gelmiş olup, bu sayı günümüzde
milyonları bulmuştur.
Adli sicil ve
istatistik genel müdürlüğü verilerine göre, Türkiye genelinde
yalnızca 2004 yılından 2005e devredilen faili meçhul dosya
sayısı 1 milyon 183 bin 377 olup, yeni gelenlerle birlikte 2005
yılında toplam 1 milyon 681 bin 847 faili meçhul dosyaya bakan
savcılıklar, 13 bin 494 dosyanın failini buldu, 179 bin 720
dosyayı da zaman aşımından kapattı. 2006
yılına ise 1 milyon 488 bin 633 dosyayı devretti. Bu veriler
yalnızca 2004-2006 yılı aralığına
ilişkindir. Yine bu verilere göre il bazında en çok faili meçhul
cinayetin yaşandığı ilimiz ise Diyarbakır olmuştur.
Faili meçhul
cinayetlerde, özellikle 1988 yılından itibaren bir artış
söz konusudur. Bu cinayetlerde birçok aydın, yazar, çizer, gazeteci,
akademisyen hayatını kaybetmiştir. Bu yönüyle de toplumun
sürekli gündeminde olan faili meçhul cinayetler; faillerinin bulunması
için başlatılan kampanyalara, hatta bu cihetle filmlere dahi konu
olmuştur. Ancak tüm bu tepkiye rağmen; bu cinayetlerin katilleri
bulunamadığı gibi, katillerin bulunamamasından
kaynaklı olarak daha rahat hareket imkânına sahip oldukları hissiyatına
kapılan ve kontrolden çıkan bazı odaklar toplumu tehdit eder
hale gelmiştir. Zira bu duruma neden olan etkenlerden en önemlisi de, kimi
fail ve suikastçılara medyanın da desteği ile önem atfedilmesi
olmuştur. Bir failin cezaevinden çıkışı ülkede gündem
yaratmaya yetmiş, günlerce toplumu meşgul edebilmiştir. Hal
böyle iken de, faili meçhul cinayetler kimi çevrelerde meşruluk
kazanmış durumdadır. Bu meşruluk ise, cinayet
sayılarının daha kolay bir biçimde artmasına yol
açmaktadır.
Ülke genelinde yaşanan
bu sorunsal, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde daha acımasız
bir olguya dönüşmektedir. Adli sicil ve istatistik genel müdürlüğü
verilerine göre de faili meçhul cinayetlerin en fazla olduğu il
Diyarbakır'dır. Toplumun kimi çevrelerinde faili meçhul cinayetlere
ilişkin yaşanan meşruluk Doğu ve Güneydoğu illerinde
daha yaygın bir hale bürünmüş, hatta bu çevrelerde haklılık
psikolojisine dönüşmüştür. Zira Doğu ve Güneydoğu illerinde
yaşanan faili meçhul cinayetler ve kayıpların yanı
sıra; toplu mezarlar ve ölüm kuyuları gündeme gelmiştir.
Gündemdeki en
önemli mevzulardan biri de, Nusaybin-Cizre karayolunun bitişinde yer alan
3 Hudut Bölüğü ile ilgili olanıdır. 2005 yılında
meydana gelen bu olaya ilişkin iddia; Cizre ilçesinde faili meçhul
cinayetlere kurban giden vatandaşlarımızın cesetlerinin
bölük içinde yer alan voleybol sahası ile futbol sahası arasında
kalan bir alanda gömülü olduklarına ilişkindir. Zira, bu alan
üzerinde askeri bir faaliyet için yapılan kazılarda, erler; faili
meçhul cinayetler neticesinde hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımızın cesetlerini, kemik ve elbise
parçalarını gördüklerini dönem komutanı Albay Bülent Ünal'a
bildirmişlerdir. Neticede Albay Bülent Ünal tarafından verilen emirle
bu mezarların üzeri kapatılmıştır.
Açıkladığımız
bu örnek sadece yaşanan olaylardan bir tanesine ait olup, bahse konu olay
ve yine yaşanan buna benzer olayların faillerinin tespiti için Meclis
araştırması açılmasını talep etmek
gerekmiştir.
4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23
milletvekilinin, tarım sigortası uygulamasının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/724)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde,
Tarım Sigortasının uygulaması üç yılını tamamlamasına
karşın, bu konuda çok önemli sorunlara cevap veremediği
açıkça görülmektedir. Özellikle, tarım kesiminde tabii afetler ve
diğer nedenlerle ortaya çıkacak zararlardan çiftçimizin
korunması ve oluşan zararların en az düzeye çekilmesi
amaçlanmıştır. Ancak; uygulamada çiftçimizin gerçek
ihtiyacına cevap vermediği birçok noktanın olduğu
açıkça görülmüştür.
Bir ürünün,
sigorta kapsamına alınmasında mevsimsel özellikler dikkate
alınmamış, ham meyve dönemi kapsama alınmasına
karşın, çiçek dönemi kapsam dışı
bırakılmıştır. Dona karşı çiçek döneminin
sigorta kapsamına alınmaması ve don tehlikesi olmayan
mevsimlerde dona karşı ürün sigortası
yapılmasının hiçbir anlam ve özelliği yoktur. Don
tehlikesi olmayan bir ay veya mevsimde ilgili ürünü dona karşı
sigorta yapmanın mantığını anlamak mümkün
değildir.
Tarım
sigortası uygulamasının, ülkemizin hangi bölgelerinde bugüne
kadar, hangi ürünler için talep edildiği ve hangi bölgelerde neden talep
görmediğinin açıkça irdelenmesi gerekmektedir. Bugüne kadar,
bazı bölgelerde önemli ölçüde sigorta talebi yapılmasına
karşın, hasar oluşumunda, çiftçimizin zararının
yeterince karşılanmadığı görülmüş ve bu
bölgelerde Tarım Sigorta Poliçeleri önemli ölçüde
azalmıştır.
Ülkemiz ekonomisi
ve çiftçimizin, tabii afet ve diğer nedenlerle oluşacak
zararlarının asgariye indirilmesi Tarımsal Sigortanın en
temel hedefi ve amacı olmalıdır. Ancak, üç yıllık
uygulamada ortaya çıkan eksikler nedeniyle yeterince talep
görmemiştir. Bu nedenle, uygulamada ortaya çıkan tüm sorunların
giderilmesi amacıyla Anayasanın 98. Maddesi ile İç Tüzüğün
104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
2) Gürol Ergin (Muğla)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Ali Koçal (Zonguldak)
5) Ahmet Küçük (Çanakkale)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) Nesrin Baytok (Ankara)
8) Tacidar Seyhan (Adana)
9) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
10) Hüsnü Çöllü (Antalya)
11) Abdulaziz Yazar (Hatay)
12) Hulusi Güvel (Adana)
13) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
17) Selçuk Ayhan (İzmir)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Mehmet Ali Susam (İzmir)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
24) Rasim Çakır (Edirne)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü
sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
87nci
Birleşimdeki görüşmelerde tasarının tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma
yapılmıştı.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne
Milletvekili Sayın Cemaleddin Usluda.
Buyurun
Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 496 sıra sayılı
Tasarı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet tarafından hazırlanan, görüşmekte
olduğumuz bu tasarı üzerinde grubum adına görüşler
açıklarken kooperatifçilik uygulamaları olan ve uzun yıllar bu
alanda çeşitli görevler yapmış biri olarak da
konuşacağım. Öncelikle yetki devreden ve devralan 2 Sayın
Bakanın kooperatifçilikle ilgili sorunlara el atmış
olmaları ve yüce Meclisin önüne getirerek bu alanda
tartışılmasına vesile oldukları için
Bayındırlık ve İskân Bakanı ile Sanayi ve Ticaret
Bakanına teşekkür etmek istiyorum.
Kooperatifler,
150den fazla ülkede, insanların, ihtiyaçlarını kendi çaba ve
girişimleriyle karşılamak amacıyla kurup işlettikleri
teşekküllerdir. Bazı ülkelerde şirket olarak
tanımlanır ve kurulur. Bazı ülkelerde ise şirketten
farklı ekonomik amaçlı bir tüzel kişilik olarak kabul edilirler.
Bizde de Ticaret Kanunumuzda şirket olarak kabul edilmektedirler.
Birleşmiş
Milletler verilerine göre dünyada yaklaşık 750 bin kooperatife 800
milyon civarında kişi ortaktır. En üst organizasyon olan
Uluslararası Kooperatifler Birliğinin her yıl
yayınladığı bir Global 300 kooperatif listesi vardır.
Birliğin sitesindeki son listeye göre dünyadaki en büyük ilk 300 kooperatifin
2006 yılı cirosu toplamı 1,3 trilyon Amerika Birleşik
Devletleri dolarıdır. Yine, dünyadaki 750 bin kooperatif 100 milyona
yakın insanı istihdam etmektedir.
Diğer
taraftan, dünyada tarım alanının yanında
bankacılık, sigortacılık, sınai üretim, hizmetler
sektöründe hem gerçek kişiler hem de küçük ve orta ölçekli
işletmeler, yani esnaf, sanatkâr ve benzeri kişi ve kuruluşlar
kooperatiflerin ortaklarıdır. Yani kooperatifler KOBİlerin
gelişmeleri ve rekabet etmeleri için de çok önemli
kuruluşlardır.
Evet,
değerli milletvekilleri, dünyada hemen her ülkenin ekonomik
hayatında, çoğu kişi farkında olmasa bile, ciddi bir yeri
olan böylesine önemli kuruluşlardır kooperatifler.
Bugün
görüştüğümüz bu tasarıyı da kooperatifçiliğin bu
yönlerini dikkate alarak ciddiyetle değerlendirmemiz, sonucunda da
doğru adımlar atıyor olmamız ülkemiz kooperatifçiliği
ve ekonomisi bakımından büyük önem arz etmektedir.
Tasarıyı
ve de komisyonlarda birleştirilmiş olan kanun tekliflerini birlikte
ele aldığımızda, ilk bakışta mantıklı
gibi gelen bu tasarının ülkemiz insanlarının, küçük
sanayicinin, esnafın, sanatkârın ve konut edinmek isteyen milyonlarca
insanımızın kooperatifçilikten bekledikleri faydayı görerek
yaşadıkları sorunlara çözüm getirecek bir yönü
olmadığını üzülerek belirtmek istiyorum.
Şimdi
sıralayacağım nedenlerle bu tasarının yüce Meclis
tarafından kabul edilmemesinin daha uygun olacağı görüşünü
taşıyoruz. Tasarının genel gerekçelerine
baktığımızda bahsedilen konularla tasarı maddeleri
hiçbir şekilde örtüşmüyor. Bakın gerekçede nelere yer
verilmiş: Yapı, yani inşaat alanında faaliyet gösteren
konut, toplu işyeri ve küçük sanayi sitesi yapı kooperatiflerinin
bilinçli ya da bilinçsizce aldıkları kararlar ve imar mevzuatı
yönünden denetim eksikliği sonucu imar mevzuatına aykırı
uygulamalar nedeniyle üyeler, yani ortaklar mağdur olmaktadır. Bu
suretle sağlıklı şehirleşme yönünde mahzurlar ortaya
çıkmaktadır.
Arazi tahsisi de
dahil olmak üzere, planlamadan projelendirmeye, ruhsattan kat mülkiyetine
geçiş ve kooperatifin feshine kadar geçen süreçte, yapı
kooperatiflerinin mahallî teşkilatları da olan merkezî idare
birimince sürekli kontrol altında tutulmasıyla
vatandaşların kooperatiflere olan güveninin yeniden
kazandırılması, dar gelirlilerin konut sahibi olması, ilk
tesis maliyetinin yüksek olmasından dolayı ticari faaliyetlere
katılamayan vatandaşların ticari faaliyetlere
katılmasının özendirilmesi gerçekleştirilecektir.
Belirtilen
sebeplerle, yapı kooperatiflerine ilişkin görevlerin,
yapılaşma ve şehircilik ile ilgili görevleri
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
yapılmasının uygun olacağı
değerlendirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ana hatlarını sunduğum gerekçede, imar
mevzuatına aykırılık, sağlıklı
şehirleşme, planlama ve sair ihtiyaçlar nedeniyle devrin gündeme
geldiği belirtilmektedir. Ancak bu tasarıyla hâlen Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca yürütülen ve Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına devri öngörülen görevler nedir bunlara
bir bakalım.
Tasarıyla
kooperatif kuruluş izni ve ana sözleşme değişiklik izni
verme yetkisi devrediliyor yani birer özel hukuk tüzel kişisi ve ticari
tüzel kişi olan yapı kooperatiflerinin ana sözleşmesinin
Anayasanın teşebbüs ve sözleşme hürriyetine ilişkin
hükümlerine, Kooperatifler Kanunu ve Türk Ticaret Kanununun usul hükümlerine
ve Medeni Kanun ile Borçlar Kanunu hükümlerine uygun hükümler içerip
içermediğinin kontrolünü yapma yetkisi devrediliyor. Yani ticaret hukukuna
dair yüzlerce madde hükmünün süzülüp emredici hükümler, ihtiyari hükümler
sınıflandırması yok hükmünde ya da iptal nedeni
sayılacak hükümler sınıflandırması gibi hukuki
aykırılıkları ve ayrımları tespit edip
yanlışlıklarını reddetme, doğrusunu önerip tüzel
kişiliğin sağlıklı doğmasını
sağlama yetkisi devrediliyor. Genel kurul toplantısında temsilci
bulundurarak alınan kararların borçlar kanununun yoklukla malul
saydığı hükümlerden olup olmadığının, iptali
gerektiren sakatlık içerip içermediğinin kontrolü ve uyarıda
bulunma yetkisi devrediliyor.
Kooperatif
yöneticilerinin, denetçilerinin, ortaklarının kanun ve ana
sözleşme hükümlerinin yukarıda saydığım mevzuat
hükümleri karşısında nasıl yorumlanması
gerektiğine dair görüş verme yetkisi devrediliyor. Bir örnek vereyim:
Kooperatif başkanının mesleği muhasebeci ise 1163
sayılı Kanunun ticari muamele yasağına ilişkin hükmü
çerçevesinde kooperatif defterlerini başkan tutmak isterse bu konu ticari
muamele sayılır mı sayılmaz mı?
Evet,
değerli arkadaşlar, Bayındırlık
Bakanlığına bu tasarıyla devredilen işler bunlar.
Görüldüğü gibi teknik bir görev yok, tamamen hukuk değerlendirmesi
içeren görevler.
Devam ediyorum.
Her ticaret odası ya da sanayi ve ticaret odasında bir ticaret sicil
memurluğu bulunur. Bunlar kooperatiflerin sicillerini tutarlar.
Tasarıyla Bana getirilen genel kurul toplantı
tutanağındaki şu kararı tescil edebilir miyim?
Toplantı tutanağındaki şu kararı tescil edebilir
miyim? Yeni yönetimin seçimi usul bakımından uygun mu yoksa genel
kurul kararı geçersiz midir? diye soran bir ticaret sicil memuruna Türk
Ticaret Kanunu ve Kooperatifler Kanununa göre Uygundur. ya da
Değildir. türünden gerekçeli ve bağlayıcı bir hukuki
mütalaa verme yetkisini ve görevini devrediyoruz. Mesela Türkiyede kurulu
kooperatif, yurt dışında kooperatifçilik faaliyeti yapabilir mi,
yapamaz mı? Bunu tescil edeyim mi,
etmeyeyim mi? diye soran ticaret sicil memurunu cevaplama görevini
devrediyoruz.
1163
sayılı Kooperatifler Kanununa göre denetim görevini ve yetkisini
devrediyoruz. Denetim yetkisinin içeriği nedir peki? Örneğin: Türk
Ceza Kanununa göre bir olayda zimmet suçu oluştu mu oluşmadı
mı; yoksa yalnızca yöneticiler açısından hukuki sorumluluk
yani tazmin mükellefiyeti mi doğmuştur? Kooperatif
başkanının fiili Ticaret Kanununa göre basiretli bir tacir gibi
hareket etme mükellefiyetine uygun mudur, değil midir? Kooperatif muhasebe
defterleri Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun ihdas edilmiş mi, Vergi
Usul Kanununa uygun tutulmuş mu? gibi konuların araştırılmasını
ve bu hususların denetimini devrediyoruz.
Özetle,
değerli milletvekilleri, bu devredilen görevlerin hangisi
bayındırlık işi, hangisi imar mevzuatı işi? Bunu
sağlıklı bir şekilde değerlendirmek lazım.
İlgili mercilerden alınan bir bilgiyi sizlerle paylaşayım.
Yargıtaya yılda üç bine yakın kooperatif davası
ulaşıyor ve -Yargıtayın verdiği bilgidir- dosyaların
yüzde 60ı ortaklığa giriş, ortaklıktan ihraç
konuları. Yine Sanayi ve Ticaret Bakanlığına da yılda
bir o kadar başvuru, şikâyet olur. Bunların da çoğu
ortaklık ilişkisi, fazla ortak kaydetmek, paramı ödemediler,
paramı defterlere geçmemişler ve benzeri konuları içerir.
İmar mevzuatına aykırılık diye bir şikâyet ya hiç
yoktur ya da binde 1 düzeyindedir. Peki, durum bu iken bu hukuki konuları
ve görevleri niçin Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına devrediyoruz? Üstelik gerekçede sıralanan imar
mevzuatına aykırılık, planlara aykırılık
konuları 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre çözümlenebilecek
işler de değildir. Bu görevler zaten hâlihazırda İmar
Kanunu ve diğer kanunlarla Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı ile belediyelerin görevleri arasındadır.
Yapıların teknik denetimi konusunda yapı denetim şirketleri
ve teknik uzmanlar hâlen Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının görev ve sorumluluk alanında değil
mi?
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla gerçeklerin örtüşmediği diğer
bir konu da şudur: Madem yapı kooperatifleri imar mevzuatı ve
planlama gerekçeleriyle kuruluş, işleyiş ve denetim yetkileri
bakımından Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına devrediliyor, o zaman bir de inşaat
şirketleri var Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev
alanında. Onların kuruluş, işleyiş ve denetim
görevleri niye devredilmiyor? Bu gerekçe ile tasarıyı hazırlayan
her iki sayın Bakan neden bu şirketlerle kooperatifleri farklı
değerlendirmişler, merak ediyorum.
Tasarıda
yazılı olanlarla gerekçelerin uyuşmadığı, hatta
toplumda ve de yüce Mecliste yanlış bir beklentiye yol açabilecek
diğer bir konu, gerekçedeki arazi tahsisi ibaresidir. Bu ibareyle ne
amaçlanmıştır acaba? Kamu arazilerinin kooperatiflere tahsisi mi
amaçlanıyor? Amaçlanıyorsa niçin tasarıda buna ilişkin bir
madde yok? Bayındırlık Bakanlığına devir
sonucunda Bakanlık ucuz kredi mi verecek? Verecekse tasarıda niçin
buna ilişkin bir madde yok? Tabii,
ucuz arsa veya arazi tahsisi gibi bir desteğin akıllarda
olmadığını, ucuz kredi verilmesi gibi bir niyetin
olmadığını biz biliyoruz.
Nereden mi? Bu yetkiler TOKİde ve Millî Emlak Genel
Müdürlüğünde de ondan. O zaman niçin biz bu bakanlıklar arası
görev devrini yapıyoruz? Bunu yüce Meclisin iyi sorgulaması
lazım.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz ayrı partilerden olabiliriz ama ortak
noktamız milletin sorunlarına, ülkenin sorunlarına çözüm
getirecek doğruları yapmak olmalı. Bu nedenle, bu
tasarının gerekçelerinin hiç de inandırıcı
olmadığı ortaya çıkıyor.
Tasarıya
olumlu bakmayışımızın bir diğer nedeni tarihî
tecrübelerdir. Yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına devri önerisi yeni bir öneri
değildir. Daha önce de İmar ve İskân Bakanlığına
devredilmiştir.
Rahmetli Turgut
Özal Aralık 1983te o meşhur yıldırım kanun hükmünde
kararnameleri çıkarırken yapı kooperatiflerini de kimseye
sormadan İmar ve İskân Bakanlığına devretmişti. O
dönemde çoğu kamu görevinin farklı kuruluşlara devir
aşısı tutmuştur. Tutmayan çok nadir görev devri
aşılarından biri de yapı kooperatiflerinin Mesken Genel
Müdürlüğüne devridir. Ancak, devir macerası tam olarak altı ay
devam edebilmiştir. Bildiğimiz kadarıyla İmar ve İskân
Bakanlığı kendi isteğiyle ve yapı kooperatifleri ile
ilgili verilmesi gereken kamu hizmetlerinin düşündükleri türden hizmetler
olmadığı, bu işin tamamen bir ticaret hukuku işi
olduğu gerekçesiyle bu hizmetleri Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına Haziran 1984te iade etmişlerdir. Biz, bu
tasarının yasalaşması hâlinde de benzer bir sonuçla
karşılaşılacağımızı düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, şunu belirtmek lazımdır ki: Her kamu
kuruluşunun bir görevi ve uzmanlık alanı vardır. Bunu da
doğal karşılamak gerekir. Maliye Bakanlığı
vergiler ve devlet bütçesi konusunda uzmanlık ve tecrübe
biriktirmiştir. Şimdi Maliye Bakanlığına tarım
faaliyetlerinden sen sorumlu olacaksın, denirse bürokrasinin vereceği
cevap Bizde ziraat mühendisi istihdam edilmiyor; ayrıca, ben vergi
incelemesinden anlarım, bitki yetiştirme konusunda bilgim ve tecrübem
yok. diye cevap verecektir. Bu konuda da çok ortaklı tüzel kişi
tacirlere ilişkin hukuksal bilgi konusunda Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının edindiği bir tecrübe mevcuttur. Nitekim,
size bir başka kurumun bu konudaki değerlendirmesini vurgulamak
istiyorum: Sermaye Piyasası Kurulu, kooperatifçilik hizmetlerini hukuki
teknik uzmanlık gerektiren bir iş olarak tanımlamaktadır.
Şimdi, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığında bildiğim kadarıyla teknik elemanlar var,
mimarlar var, inşaat mühendisi var, hatta bu görevleri devrettiğimiz
Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünde çoğunlukla
harita mühendisi istihdam ediliyor.
Şimdi,
yukarıda bahsettiğim gibi ağırlıklı olarak hukuki
değerlendirmelerden oluşan bir kamu hizmetini harita mühendisi olan
görevliler eliyle ne ölçüde başarılı şekilde çözebiliriz,
bunu düşünmemizde fayda bulunmaktadır. Yani bu durum
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bürokrasisini
de sıkıntıya sokabilecektir. Şu hususu çok merak ediyorum:
Sayın bakanlar bürokratlarının bu anlamda görüşlerini
aldılar mı?
Tasarıya
eklenmiş olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı personelinin
geçici olarak Bayındırlık ve İskân
Bakanlığında istihdamının da bu soruna bir çözüm
olamayacağını düşünüyoruz. Nitekim bildiğim
kadarıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev
alanında yirmi dört ayrı tür kooperatif var, personel de tür tür
paylaştırılmış değil. Tüm personelin bu tarafta
görevlendirilmesini de isteyemezsiniz çünkü geri kalan yirmi dört tür
kooperatifin hizmetleri aksar. Dolayısıyla bir kısım
personelin geçici istihdamı denilerek üzerinize
aldığınız görev için başkalarına bel
bağlamak ne derece sağlıklı olacaktır. Bu mantıklı
bir çözüm değildir.
Dikkat etmek
lazım ki imar planı yapılması ya da şehir planlaması
yalnızca kooperatiflere verilecek bir hizmet değil, o bölgenin bütünü
için yapılacak bir işlemdir. Bu hizmet ve diğer teknik denetim
işleri illa gerekli ise kuruluş, işleyiş ve idari
işlem denetimi konuları Sanayi ve Ticaret Bakanlığında
iken de pekâlâ Bayındırlık ve İskân
Bakanlığınca verilebilir. Hatta arsa tahsisi ve ucuz kredi verme
hizmetleri bile bu şekilde verilebilir. Nitekim, gecekondu önleme
bölgelerinde arsa tahsisi uygulaması bu şekilde Bayındırlık
Bakanlığınca yakın geçmişte verildi ama kuruluş
ve işleyiş hizmetleri yine konuda ihtisaslaşmış Sanayi
ve Ticaret Bakanlığınca yürütüldü. Bu uygulama nedeniyle de bir
olumsuzluk yaşandığı konusunda bir duyumumuz
olmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının maddelerini görüşeceğiz ancak
birkaç hususu şimdiden belirtmek istiyorum: Bayındırlık
Komisyonunda bu tasarı görüşüldü. Maddelerin içeriğine
girildiğinde görülecektir ki benim biraz önce belirttiğim hukuki
teknik uzmanlık ihtiyacı tasarı hazırlanırken de
kendini göstermiştir.
Bayındırlık Komisyonu metninin
6 ve 7nci maddelerinde diyor ki: Bakanlık kooperatiflerin
kuruluş kayıtlarının
ve sicillerinin tutulmasına dair iş ve işlemleri yapma,
yaptırma ve denetlemeye yetkilidir.
Değerli
milletvekilleri, kooperatifler Türk Ticaret Kanunu uyarınca birer tacirdir
ve sicilleri de ticaret sicilidir. Bunlarla ilgili kayıtlar yalnızca
bu sicil kayıtlarıdır.
Şimdi
Sayın Bakana sormak istiyorum:
1)
Tasarıdaki bu kuruluş kaydı nedir?
2) Sicillerini
tutmaya ibaresi ne demektir? Kooperatifler için ayrı bir sicil mi ihdas
etmek istiyorsunuz? Çünkü sicil tutma işi Türk Ticaret Kanununda
ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Bu sicil sistemi
devasa bir mevzuat ve teşkilat bütünüdür. Türk Ticaret Kanununda esaslar
var, bir tüzük var, her sanayi ve ticaret odasında bir sicil
memurluğu var. Kuruluş kaydı diye bir kanuni kaydı da ben
bilmiyorum.
Ayrıca,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza sormak istiyorum: Bu
hükümleri Bakanlığınızdaki İç Ticaret Genel
Müdürlüğü ve Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü gördü mü?
Çünkü sicillerle görevli yer bildiğim kadarıyla İç Ticaret Genel
Müdürlüğü. Tasarının bu hâliyle oradaki bir yetkiyi de
devretmiş ve yapı kooperatifleri ile ilgili sicil hükümlerini devre
dışı bırakmış oluyorsunuz. Yeniden
yazılması gerekir bu maddelerin.
Değerli
milletvekilleri, bu maddelerin yazımı bile bir hukuk tekniği
gerektirmektedir. Dolayısıyla bu iş hiç de
sanıldığı gibi kolay bir iş değildir. Her bir
kooperatif kuruluşu bir tüzel kişiliğin doğumudur. Her bir
ana sözleşme değişikliği tüzel kişiliğin yeniden
tanımlanmasıdır. Hukuki altyapısı yanlış
olursa çocuk ya sakat doğar ya da ölü doğar ve yargısal bir
faaliyetle düzeltilmesi gerekir. Üstelik ülkemizde yargının içinde
bulunduğu iş yoğunluğu hesaba katılırsa,
düşünün, ne tür sorunların ortaya çıkacağını.
Asıl
düşünmemiz gerekenlere gelince, yani bu hizmetten yararlanan
vatandaşlarımız küçük sanayi sitelerinde KOBİlerimiz,
toplu iş yeri kooperatiflerinde yine esnaf, sanatkâr ve KOBİler.
Çıkan her aksama bu kişilerin işlerini aksatacaktır.
Dolayısıyla ülke ekonomisine de hâlen olmayan sorunlar ve güçlükler
ihdas etmiş olacağız.
Bu nedenle,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu tasarının etraflıca ve
sonuçları düşünülmeden, incelenmeden hazırlanmış bir
tasarı olduğunu düşünüyoruz. Hatta bu tasarının temel
mantığının devlet kuruluşlarının
tecrübelerini bir kenara iten bir tasarı olduğu kanaatindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, anlayamadığımız konu şudur: Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı yapı kooperatifleriyle ilgili görevleri
başından atmak niyetinde mi, yoksa Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı görev azalması nedeniyle kendine yeni
bir iş ihdas etmeye mi çalışıyor? Fakat asıl olarak
üzerinde durulması gereken konu, ülkemiz kooperatifçiliğinin
ihtiyaçları. Şimdi, 57nci Hükûmet döneminde bu konuya el
atılmış ve ana rota çizilmişti. Bu da kooperatiflerle
ilgili bir düzenleme, denetleme kurulu oluşturulması önerisi idi.
Ancak o zaman, erken seçim nedeniyle bu alandaki yapısal değişim
niyeti hayata geçirilemedi, yalnızca Tarım Satış
Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası çıkartılabildi. Geri
kalanını da yeni gelen hükûmetlerin tamamlayacağı
düşünülmüştür ancak bu olmadı. Kendinden öncesini ve
başkasını yok sayan...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Ancak bu
gerçekleşmemiştir. Kendinden öncesini ve başkasını yok
sayan bir zihniyet bakın nelere sebep olmaktadır: Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı İnternet sitesinde Kooperatifçilik Strateji
Belgesi Taslağı diye bir belge var. Çok güzel tedbirler içeren bir
belge ki ilgili bakanların ve kooperatifçilik sektörünün de ortak
görüşü olarak hazırlanmış. O belgede, kooperatiflerin tek
bir kamu kuruluşunun görev alanında olması gerektiğinden
bahsediliyor. İncelediğim kadarıyla da, Türkiyede denetim ihtiyacı,
etkili yönetim ve amaçlara hızla ulaşmak için, kooperatifçilik
alanında yapılması gerekenler bu belgede
sıralanmış. Hatta, Sayın Ergün de bu belgenin sunuş
yazısında güzel sözler sarf etmiş.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı yapı kooperatiflerinin
sorunlarını çözmeyecek, hatta KOBİleri bir yığın
bürokratik sıkıntıya sokacak. Gelin, yanlışta
ısrar etmeyelim. Ülkemizin ortaklık kültürünü geliştirebilmek
adına, konuşmamın başında bahsettiğim
başarılı ülkeler gibi, ülke kooperatifçiliğinin ve
kooperatifçilerin beklediği yapısal reformu yapalım. Onun için,
gelin bu tasarıyı geri çekin, sorunları
tartışalım .
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Nezir
Karabaş
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kooperatifler Kanununda yapılacak bazı
değişikliklerle ilgili tasarı üzerinde BDP Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zonguldakta
yaşanan maden kazasında yaşamını yitiren
işçilerimize Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Yine,
değerli milletvekilleri, dün akşam saatlerinde, Vanın Özalp
ilçesinde, Mustafa Muğlalı Kışlası 2. Hudut Tabur
Komutanlığına ait sınırlarda bir patlama
yaşandı. 1 çocuğumuz yaşamını yitirdi, 5 çocuk da
yaralı, 2 tanesi ağır durumda. Defalarca, bölgede askerî
birliklerin, yine diğer güvenlik birimlerinin bulundukları
alanın, atış poligonlarının, bunların
mühimmatlarının ve bazen güvenlik nedeniyle bu güvenlik birimlerinin
çevresine döşenen mayınların yüzlerce çocuğumuzun,
insanımızın ölümüne neden olduğunu, bu konuda bir an önce
tedbir alınması gerektiğini dile getirdik, araştırma
önergesi, araştırma komisyonu oluşturulup detaylı bir
şekilde bu sorunların tespit edilmesini istedik ama maalesef bugüne
kadar bir gelişme sağlanmış değil.
Tabii, bir
şeyi de belirtmek istiyorum, basına yansıdı, herhâlde
Sayın İçişleri Bakanı, Savunma Bakanı, Hükûmet
yetkilileri ve her parti grubundan milletvekilleri izlemiştir: Özalp
Belediye Başkanı, Mustafa Muğlalı
Kışlasındaki poligonda yapılan talimlerden dolayı
çevrede bulunan evlerin birçoğunun duvarında ve çatısında
mermilerin, şarapnellerin izleri olduğunu, birçok zaman bu mermilerin
normal vatandaşların, sivil vatandaşların
yaşadığı evlere isabet ettiğini belirtiyor.
Bu kadar vahim
bir durumun olduğu bir ülkede, başta Savunma Bakanı ve
İçişleri Bakanı olmak üzere, tüm Meclis, siyasi parti
grupları harekete geçer ve bir an önce bu durumu araştırarak
nasıl tedbirler alınması gerektiği yönünde kararlar
alır. Türkiyede de umarız bu olayda ve bu olayın
sonrasında bu konuda bir duyarlılık gelişir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, Kooperatifler Yasasında yapılan bazı
değişiklikleri tartışıyoruz. Onun için, önce
kooperatifçiliğe, kooperatifçiliğin dünyadaki önemine ve
gelişimine, Türkiyede kooperatifçiliğe, devletin, hükûmetlerin,
siyasi partilerin bugüne kadar bu konudaki yaklaşımlarına
kısaca değinmek gerekiyor.
Kooperatifler
işçinin, köylünün, çiftçinin, küçük esnaf ve sanatkârın, tüketimde,
üretimde ve konutta, yerleşebileceği, yaşayabileceği bir
mekân oluşturmada dünyada önemli bir işlev görmüştür.
Kooperatifler, aynı zamanda bir ülkede ezilenlerin, kendi
başlarına sorunlarını çözemeyenlerin, üreten çiftçinin,
küçük sanatkârın, yine işçilerin güçlerini birleştirerek, tabii
sosyal devlet gereği, 1800lü yıllardan başlayarak Avrupada,
ardından dünyada gelişen, ülkemizde de Anayasamızın
başlangıç ilkesine koyduğumuz ve birçok Anayasa ve yasa
maddesinde belirttiğimiz sosyal devlet olmanın gereği, devletin
de destekleriyle yürüyen bir yapıdır. Kooperatifler, gelir
dağılımındaki adaletsizliği dengeleyen, ekonomik
anlamda en altta bulunan grupların, kesimlerin, sınıfların
güçlerini birleştirerek ekonomik ihtiyaçlarının, sosyal
yaşam ihtiyaçlarının üstesinden geldiği kurumlardır.
Kooperatifler, çiftçinin, küçük zanaatkârın tekelleşmeye, tekellere,
tröstlere karşı güçlerini birleştirdikleri ve
oluşturdukları kooperatif yapısıyla ürettikleri
malları piyasada en iyi şekilde satma koşulları yakaladıkları,
tüketimde de ihtiyaçları olan tüketim ihtiyaçlarının en kaliteli
ve ucuz şekilde karışlanmasını
sağladıkları kurumlardır.
Onun için,
eğer bir ülkede devlet, sosyal devlet olduğunu iddia ediyorsa,
kooperatifçiliği önemsemeli, yasalarında, mevzuatında gerekli
düzenlemeleri yapmalı ve kooperatiflerin etkin bir şekilde
gelişmesi, güçlenmesi ve misyonlarını yerine getirebilmesi için
her türlü çabanın, desteğin olması gerekiyor fakat Türkiyeye
baktığımızda, kooperatifler, ağırlıklı
olarak yapı kooperatifleri, tarım kredi kooperatifleri, tüketim
kooperatifleri ve yine küçük esnafın, zanaatkârın
oluşturdukları kooperatiflerdir.
Bugün, bu
tasarıda getirilmesi istenilen değişiklikler de Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına bağlı olan yapı
kooperatiflerinin Bayındırlık Bakanlığına
bağlanmasıyla ilgilidir. Şimdi, bu konuda,
kooperatifçiliğin gelişmesi, sorunlarının çözümlenmesi ve
yine kooperatiflerin denetlenerek faaliyetlerini etkin bir şekilde yerine
getirmesi için ne durumda olduğu, nasıl çalışmalar
yaptığı yönünde de değerlendirmeler yapmamız gerekiyor
çünkü kooperatifler, demokratik bir şekilde işleyen, üye
sayısı ve sermayesi konusunda sınırları olmayan, bir
taraftan üye kesimlere önemli avantajlar sağlıyorken, eğer ciddi
bir yasal altyapı, mevzuat oluşmazsa, ciddi bir denetim
gerçekleşmezse, belli kesimler kooperatiflerde yerleşerek,
yönetimlerde ciddi bir şekilde denetim sağlayarak,
vatandaşın daha iyi yaşam koşulları, daha ucuz
tüketim, malını daha iyi pazarlaması yerine, geniş
kesimlerin katkıları ve verdikleri destekle oluşan
kooperatifleri bir rant alanına çevirme zemini vardır. Nitekim,
Türkiye'de hem yapı kooperatiflerinde hem tarım kredi
kooperatiflerinde hem de tüketim kooperatiflerinde bunun yüzlerce, binlerce
örneği vardır. Bu kooperatiflerin birçoğunda,
vatandaşın yapı kooperatiflerinde ev sahibi olması için,
üretim kooperatiflerinde malını, ürettiği malını daha
iyi pazarlaması için, tüketim kooperatiflerinde katkı yapıp,
para yatırıp daha iyi tüketim koşullarına sahip olması
için oluşturulan fonların nasıl çarçur edildiğini, birileri
tarafından çalındığını çok iyi biliyoruz. Bunun
bu şekilde olmasının nedeni, bu tür sorunların
birçoğu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve birçok kanunda
gereğinden fazla mevzuat ve yasa varken, devletin, yetkili bakanlığın,
bakanlıkların denetim görevini yapmadığından
kaynaklanıyor.
Şimdi -belki
biraz oturmuş- hem küçük sanayinin hem tarım üretiminin hem de
yapılaşmanın güçlü geliştiği bazı illerde,
oturmuş, kooperatifleri denetleyen sanayi ve ticaret il müdürlükleri var
ama Türkiye'nin geneline, Türkiye'deki illerin çoğuna
baktığımız zaman, kooperatiflerin kuruluşunu
sağlayan, onlara destek sunması gereken, denetleyen ve
yaptığı faaliyetinin sonuçlanması için görev üstlenmiş
olan sanayi ve ticaret il müdürlükleri, birkaç tane personelin ve sürekli
değişen veya vekâleten atanan müdürlerin denetiminde yürümektedir.
Ben ilimden,
biraz da kooperatifçilik yaptığım için, yapı
kooperatifçiliği yaptığım, bir işi de
sonuçlandırdığım için örnek vermek istiyorum. Bitlis Sanayi
ve Ticaret İl Müdürlüğünde, uzun yıllardır, vekâleten
atanan veya oraya geçici atanıp ardından başka bir kente,
istediği kente tayini yapılan müdürler var ve yine, her müdür gelip
gittikten sonra, orada vekâleten göreve bakan bir memur var, onun
dışında, uzun süredir tüm kooperatif faaliyetlerini yürüten,
denetleyen, denetlemekle görevli olan 3 tane memur var ve bu memurlar da zaten,
süresi içinde kooperatiflerin işlemlerini, kongrelerini kâğıt
üzerinde, resmî olarak yapmayı gerçekleştirme gibi bir görevin
dışında herhangi bir görev ifa edemiyorlar veya etmeleri zaten
mümkün değil. Genelde, birçok ilde kooperatiflerin durumu ve devletin
kooperatiflere yaklaşımı budur.
Devletin
kooperatiflerin önünü açan, destek sunan ve denetleyen, kurulduktan sonra da
amacını gerçekleştirmek için her türlü proje başta olmak
üzere, her türlü desteği sunması gerekiyorken, yasal formaliteleri
yerine getirme, kongreleri zamanında yapma, ne kendilerinin ne de
kooperatif sahiplerinin, yöneticilerinin, üyelerinin yasal sorunlarla karşılaşmaması
için çaba gösterebiliyorlar çünkü kooperatifler bir taraftan denetlenmiyorken
devlet, bakanlık bu kadar sıradan yaklaşıyorken herhangi
bir evrakta, kongre tarihinde veya herhangi bir işlemin zamanında
yerine getirilmemesinden kaynaklı birçok zaman kooperatiflere davalar
açılmakta, bu davalar yıllarca sürmekte. Devlet hiçbir katkı
sunmuyorken, yasal mevzuat ve formalitelerden kaynaklı, birçok zaman
kooperatifleri, yöneticilerini, üyelerini mahkeme kapılarında süründürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede, özellikle yapı kooperatifleri 1960lı,
70li yıllarda konut ihtiyacını, başta işçilerin, orta
kesimin olmak üzere konut ihtiyaçlarının önemli
kısmını üstlenen ve bazı eksiklere, sorunlara rağmen,
1980lere kadar başarıyla gelen kooperatiflerdir ancak 12 Eylül
döneminde, 12 Eylül askerî darbesi tüm alanlarda olduğu gibi
kooperatifçiliğe de önemli bir darbe vurdu çünkü 12 Eylül darbesi,
toplumun -başta siyasal kesimler, başta mali kesimler olmak üzere-
örgütlü olan, insanların bir araya gelip sorunlarını örgütlü bir
şekilde çözmesine vesile olan, öyle amacı olan tüm kurumlarına
yönelik bir darbeydi ve 12 Eylül darbesi kooperatifçiliğe de önemli bir
darbe vurdu ve 12 Eylülden günümüze kadar da bir taraftan hem dünyada da
revaçta olan, Türkiyede de 12 Eylül ve Özal hükûmetleriyle birlikte
yaşama geçen neoliberal politikalarla kooperatifçilik -belki tarımda
ve tüketimde, bazı alanların dışında- neredeyse
gündelik yaşamımızdan, devletin, hükûmetin âdeta gündeminden
çıkarıldı ve bugüne kadar geldi.
Şimdi,
yapı kooperatiflerinin hangi bakanlığa bağlı
olmasından daha çok bizler kooperatifçiliğe, tüm alanlarda
kooperatifçiliğe yeni bir bakışı, yeni bir düzen getirmeyi,
birçok yasada ve birçok mevzuatta birbirleriyle tezat, birçok zaman sorun
yaratan bir yapı yerine kooperatifçiliğin tüm sorunlarını
içeren geniş, günümüz Türkiyesine, ihtiyaçlarına ve Avrupa
Birliğine uyum çerçevesinde de bir düzenleme yapıp yapmama sorunudur.
Yoksa, bu kadar sıkıntı varken, kooperatifçiliğe bu
mantıkla bir yaklaşım varken, kooperatifçiliği ciddiye
almama, sorunlarını çözmeme, geliştirmeme gibi bir
anlayış varken ve yine şu anda, sanayi ve ticaret il
müdürlüklerinde kooperatifçiliği denetlemekle görevli olan alanlarda
yeterli sayıda ne teknik eleman ne personel varken, mevcut yapı
kooperatiflerini Sanayi Bakanlığından Bayındırlık
Bakanlığına devrettiğimiz zaman, Bayındırlık
Bakanlığının yetkisine verdiğimiz zaman, hiçbir sorunu
çözmüş olmayız. Ancak geçici, belki, kooperatifçilerin, özellikle
yapı kooperatifçilerinin beklentisi olan, isteği olan, sürekli dile
getirdikleri geçici bir çözüm bulmuş oluruz.
Yine, daha önceki
hatipler dile getirdiler, zaten şu anda mevcut yapıda bir sürü
eksiklik, teknik anlamda, idari anlamda, mevzuat anlamında birçok eksiklik
varken, bu konuda bir adım atıp sorunları çözecek ciddi
tedbirler almadan, bir anda, yapı kooperatiflerini
Bayındırlık Bakanlığının denetimine alarak
ve oradaki çözümü de şu anda Sanayi Bakanlığına
bağlı sanayi ve ticaret il müdürlüklerinde görevli olan personeli
geçici olarak Bayındırlıkta çalıştırarak hiçbir
çözümü elde edemeyiz. Sorunları çözme yerine kısa vadede ve orta
vadede tekrar birçok sorunun yaşandığı mevcut, zaten
sıkıntılı olan, birçok zaman kooperatiflerin bu
sıkıntılardan dolayı mahkeme kapılarında ve davalık
oldukları ortamı biraz daha karmaşıklaştırıp
dava sayısını biraz daha fazla artırmış oluruz ve
taraf bakanlıkların sayısını da
artırmış oluruz, başka da bir çözüm getirmiş
olmayız.
Zaten 12 Eylülden
sonra, özellikle TOKİnin faaliyete geçmesinden sonra, yapı
kooperatiflerine neredeyse ihtiyaç duyulmadı veya zaten bu iş
TOKİ eliyle yapılarak kooperatiflerin neredeyse
çalışmaları engellendi. Geçmişte kooperatiflere, özellikle
yapı kooperatiflerine sağlanan kaynakla, destekle, düşük faizle
kolay bir şekilde kooperatifler kuruluyorken, bu dönem bu tür
avantajların hepsi kalktığı için, yine hiçbir avantajı
yokken, birçok mevzuat, yasa, belge ve sonuçta açılan davalarla yapı
kooperatiflerinin birçoğu zaten kendilerini feshettiler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Tamamlıyorum Başkan.
Bunlardan birini
de -bizzat 15 kişiyle kurduğumuz, üç dört sene işlemlerini
sürdürdüğümüz- kooperatif olarak sürdürmenin, kooperatif olarak
yaşatmanın hiçbir avantajı, hiçbir faydası, hiçbir
katkısı olmadığı için kapattık. Ben bölgede
birçok yapı kooperatifinin son bir iki sene içinde faaliyetlerini kendi
elleriyle kapattığını veya işlem
yapmadıkları, kongrelerini de -çünkü her kongre bir maliyet
gerektiriyor- yapmadıkları için, sanayi-ticaret odalarına
aidatlarını yatırmadıkları için mahkemelik
olduklarını biliyorum. Bunlar bu şekilde ele alınmadan
sorunları çözmek
Geçici tedbirler hiçbir zaman sonuç getirmez diyorum.
Heyetinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın
Ahmet Erdal Feralan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile AK
PARTİ Grup Başkan Vekili ve Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaşın Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz tasarının gerekçesinde ifade edildiği üzere,
yapı kooperatifleri, temel kuruluş amacından hareketle,
planlı ve bilinçli olarak ele alındığında, kendi
imkânlarıyla bulunduğu bölgenin konut, sanayi ve benzeri
ihtiyaçlarının karşılanması, başta inşaat
sektörü olmak üzere ülke ekonomisine kazandırdığı ivme gibi
birçok olumlu katkılar sağlamaktadır. Özellikle konut yapı
kooperatiflerinin, ülkemizdeki konut açığının
kapatılmasında, dar ve orta gelir düzeyindeki
vatandaşlarımızın konut sahibi olmasında önemli rolü
bulunmaktadır. Ayrıca, son dönemlerde küçük sanayi siteleri ve
ticaret alanlarının da bu yöntemle oluşturulması
eğilimi görülmektedir.
Ancak günümüzde
birçok yapı kooperatifinde, bilinçli ya da bilinçsiz olarak alınan
kararlar ve imar mevzuatı yönünden denetim eksikliği neticesinde,
imar mevzuatına aykırı uygulamalar ile karşı
karşıya kalınmakta, hem üyeler açısından
mağduriyete hem de sağlıklı yapılaşma ve
şehircilik ilke ve esasları bakımından sorunlara neden
olmaktadır. Oluşan sorunların giderilememesi nedeniyle kentsel
kirliliğe de neden olunabilmektedir.
Bu açıdan
bakıldığında, yapı kooperatiflerinin, bölgenin
nâzım ve stratejik gelişme planlarına göre belirlenen konut,
sanayi ve benzeri arazi kullanım kararlarına uygun alanlarda
kurulması ve yapılaşmanın sosyal donatı alanları,
altyapı gibi hizmetlerle birlikte imar mevzuatına uygun olarak
tamamlanması sağlandığında planlı kentleşme
sürecinde de etkin rol oynayacakları açıktır.
Görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısının zikretmiş olduğum
genel gerekçelerinin yanı sıra konut açığının
kapatılması, daha ucuz yöntemlerle konut inşa edilmesi ve daha
yaşanılabilir konut çevrelerinin oluşturulması hedeflerine
yapı kooperatiflerinin ilgili bakanlığının
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
olmasıyla daha kolay ulaşılacağı aşikârdır.
Belirtilen
nedenlerle yapı kooperatiflerine ilişkin görevlerin
yapılaşma ve şehircilikle ilgili görevli
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmiş
ve bu amaçla 1163 sayılı Kooperatif Kanunu ile birlikte
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı görev ve
yetkilerini düzenleyen 180 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
yapı kooperatifleriyle ilgili görev, yetki ve sorumluluklar
eklenmiştir.
Yürürlükteki 180
sayılı Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Görev başlıklı 2nci maddesinde;
Arsa Ofisi Kanunu
esaslarına göre gereken arazi ve arsayı sağlamak üzere gerekli
işleri yapmak,
Konut
politikası ilkelerine göre konut yapmak, yaptırmak,
Ülkenin şart
ve imkanlarına göre, en gerekli ve faydalı yapı malzemesinin
ekonomik ve standartlara uygun imalini ve kullanılmasını
sağlayacak tedbirleri almak, aldırmak,
Gerekli görülen
hallerde, kamu yapıları ile ilgili imar planı ve
değişikliklerinin; umumi hayata müessir afetler dolayısıyla
veya toplu konut uygulaması veya Gecekondu Kanununun uygulanması amacıyla
yapılması gereken planların ve plan değişikliklerinin;
birden fazla belediyeyi ilgilendiren metropoliten imar planlarının
veya içerisinden veya civarında demiryolu veya karayolu geçen, hava meydanı
bulunan veya havayolu veya denizyolu bağlantısı bulanan
yerlerdeki imar ve yerleşme planlarının tamamını veya
bir kısmını ilgili belediyelere veya diğer idarelere bu
yolda bilgi verilerek ve gerektiğinde iş birliği sağlanarak
yapmak, yaptırmak, değiştirmek ve resen onaylamak görevleri,
Yapı
İşleri Genel Müdürlüğü başlıklı 9uncu
maddesinde: Her türlü kuruluş, gerçek ve tüzel kişilerce kamu
yararına yaptırılacak bina ve tesislerin, talep edildiği ve
Bakanlıkça uygun görüldüğü takdirde, etüt, proje ve keşiflerini
yapmak veya yaptırmak, onaylamak veya onaylanmasını
sağlamak, inşaatlarını yapmak veya yaptırmak
görevleri,
Yine, Teknik
Araştırma Uygulama Genel Müdürlüğü başlıklı
12nci maddesinde, ülkenin farklı yöre, şart ve özellikleri dikkate
alınarak inşaat malzemeleri ile sistemleri ve teknolojilerine
ilişkin tespitler ve araştırmalar yapmak ve yaptırmak,
yapılarda enerji tasarrufunu sağlayıcı ve maliyeti
düşürücü tedbirler üzerinde çalışmak, sonuçlarının
mevzuatta yer almasını ve uygulamaya konulmasını
sağlamak ve istendiğinde yapı malzemesi sanayi tesislerinin
projeleri hakkında ilgili kuruluşlara görüş vermek görevleri
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
verilmiştir.
Bu hükümler
yapı kooperatifçiliğinin gelişmesine doğrudan etki yapacak
hükümlerdir. Konut politikalarının oluşturulması
konularında çalışmaları yürütmek, iş birliği ve
koordinasyon sağlamak, konut sektörüne ilişkin genel planlamayı
yapmak, strateji geliştirmek, iş ve işlemleri yürütmek,
bunların sonuçlarını izlemek, iskân mevzuatını
hazırlamak, uygulamaları yönlendirmek ve gerçekleştirmek,
ihtilafları gidermek, diğer kanunların iskân konularına
ilişkin, Bakanlığa verdiği görevleri yerine getirmek zaten
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
görevleri arasında sayılmakta olup, bu görevlerden hareketle,
kaynakları israf etmeden nitelikli ve ucuz konut üretmeye yönelik
çalışmaların yapı kooperatifleri özelinde daha fazla
yoğunlaşarak sürdürülmesi mümkün olacaktır.
Yapı
kooperatiflerinin faaliyet konularına göre belli başlı en önemli
sorunları şunlardır: Harita ve plan sorunları, etüt ve
proje sorunları, yapı ruhsatı düzenleme sorunları,
yapım işlerinin denetlenmesi,
yapı kullanma izni düzenleme sorunları, kat irtifakı ve kat
mülkiyeti kurulması sorunları gibi imar sorunlarıdır.
Sözü edilen
mevzuat hükümlerinden ve İmar Kanunu ve Kat Mülkiyeti Kanunundaki
hükümlerden de anlaşılacağı üzere imar konusundaki
düzenlemeler Bayındırlık ve İskân
Bakanlığınca gerçekleştirilmektedir. Gerek kooperatiflerin
genel kurullarında alınacak adı geçen mevzuata aykırı
kararlara zamanında müdahale edilebilmesi gerek bu konuda yapılacak
girişimlerin doğru olmadığına ve imar hukuku
bakımından gerek hürriyeti bağlayıcı gerekse para
cezaları ile karşı karşıya kalınacağına
ilişkin yazılı ve sözlü bilgilendirme yapılabilmesi
açısından gerekse yapı kooperatiflerine ilişkin ikincil
mevzuatın Bayındırlık ve İskân
Bakanlığınca hazırlanıp her genel kurul öncesi üyelere
bildirilebilmesi ve uygulamaların imar düzenine uygun olarak
gerçekleştirilebilmesinin sağlanması açısından bu
görevin, taşra teşkilatı olan Bayındırlık ve
İskân il müdürlüklerince yürütülmek üzere Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına devredilmesi gerekmektedir.
Bakanlık,
alınan bu yetki ile harita, plan ve projelerinin hazırlanması ve
incelenmesi görevini üstlenebilecek, genel kurullar öncesi yapılacak
mevzuata uygunluk denetimi ve bu denetime ilişkin raporların genel
kurul üyelerinin bilgisine sunulmasıyla üyelerin hem mali hem de teknik
açıdan sıkıntılar yaşamasını engelleme
imkânı olacaktır. Ayrıca bu yöntemle, ilgililer ve
aykırı uygulamalar hakkında imar bakımından
alınması gereken tedbirlerin sorunlar kronikleşmeden bir an önce
alınması sağlanabilecek, gerektiğinde çözümler
geliştirilebilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapı kooperatiflerinin ekonomik
işlevlerinin sürdürülebilmesi için ortaklarına zamanında ve
kaliteli yapı üretebilmelerinin gerçekleşmesi önemlidir. Şu an
için bu konuda düzenleme ve denetim Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının yetkisindedir.
Yapmış
olduğum açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde,
yapı kooperatifleriyle ilgili bütün görevlerin Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına aktarılmasının
gereği ortadadır.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının geleneksel fonksiyonları
ile yapı kooperatiflerinin görev ve sorumlulukları ile iştigal
konuları arasında bir bağlantının bulunduğu da
açıktır. Yapı kooperatiflerinin ekonomik işlevlerinin
sürdürülebilmesi için ortaklarına kaliteli, zamanında ve ekonomik
yapı üretebilmelerinin gerçekleşmesi önemlidir.
Yapı
kooperatiflerinin teknik, mali ve idari işlevleri
değerlendirildiğinde, yapı kooperatiflerinin uygulamaları
konusunda Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının yetkili kılınması hâlinde arsa
üretimi, planlama, projelendirme ve uygulama alanlarında fiziki, ekonomik
ve sosyal olarak gerekliliklerinin tespiti; sosyal ve teknik altyapı
analizlerinin değerlendirilmesi, kentsel ve kırsal alanlarda
planların yapılması, yaptırılması, incelenmesi,
gerektiğinde onaylanması; standartlara uygun projelendirme, uygulama,
denetim hizmetlerinin verilmesi; kat mülkiyetinin kurulması
konularında yardımcı olunması; imalata yönelik faaliyetler
için gerekli finansal kaynağın teminine yönelik
çalışmaların yapılabilmesi; kooperatif olgusuna
karşı azalan güvenin yeniden tesisi için denetim hizmetlerinin
yoğunlaştırılmasının sağlanması;
yaşanabilir kentlerde daha güvenilir, işletme maliyeti az olan, iklim
duyarlılığı, enerji etkin, ekolojik yapı ve çevrelerde
yaşamın sürdürülebilmesine yönelik kaliteli hizmet üretimi ve
sunumunun gerçekleştirilmesi sonuçlarına ulaşılacağı
öngörülmektedir.
Bu
düşüncelerle tasarının ülkemiz için hayırlı
olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Eyüp Ayarın.
Buyurun
Sayın Ayar.
EYÜP AYAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 1163 sayılı Kanunda Tüzel kişiliği haiz
olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle
meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal
katkılarıyla karşılıklı yardım,
dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak
amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan
değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara
kooperatif denir. denilmiştir, bu şekilde
tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi, çok kapsamlı bir
kanun, herkesi, her mesleği yakından ilgilendirebilir.
Anayasamızın
171inci maddesi de Devlet, millî ekonominin yararlarını dikkate
alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin
korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini
sağlayacak tedbirleri alır. şeklinde ifadesiyle
kooperatifçiliğin geliştirilmesinin önemini ortaya koymaktadır.
Türkiyede
çeşitli alanlarda faaliyet gösteren 26 ayrı türde kooperatif var. Bu
kooperatiflerin ortak sayısı 8,5 milyon civarındadır. Bu
kooperatiflerin sayısı da 88 bin civarındadır. Bu
kooperatiflerin ve ortaklarının daha da artması mümkün. Mevcut
kooperatiflere baktığımız zaman, yaklaşık 88 bin
kooperatifin 60 bine yakını konut yapı kooperatifidir. Konut
yapı kooperatiflerinin 2 milyon 150 bin 860 üyesi bulunmaktadır.
1.100 adet küçük sanayi sitesinin 140 binin üzerinde üyesi vardır. 1.928
adet toplu iş yeri kooperatifinin 117 binin üzerinde üyesi
bulunmaktadır. Toplam kooperatif sayısının yüzde 71i yapı
kooperatiflerine aittir. İkinci sırada, tarımsal kalkınma,
tarım kredi, tarım satış kooperatifleri bulunmaktadır.
Ayrıca, tüketim kooperatifleri, esnaf ve sanatkârlar kefalet
kooperatifleri gibi birçok kooperatifler de bulunmaktadır.
Bugünkü uygulamada
tarımsal amaçlı kooperatifler Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına, diğer bütün kooperatifler Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına bağlıdır. Bu kanunla yapacak
olduğumuz önemli değişikliklerden bir tanesi, kooperatifleri üç
bölüme ayırıyoruz: Tarımla ilgili olanlar Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına, yapı kooperatifleri
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına,
bunların dışında kalan bütün kooperatifler de Sanayi ve
Ticaret Bakanlığında kalacak.
Yapı
kooperatiflerine baktığımız zaman, konut yapı
kooperatifleri, küçük sanayi siteleri ve toplu iş yeri kooperatifleri
olmak üzere
Bunların hepsi inşaat yapmaktadırlar,
dolayısıyla konuları itibarıyla Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına bağlanmaları da uygun
olmuştur. Çünkü yapıların bölgenin nâzım ve stratejik
gelişme planlarına uygun olması, yapıların
altyapı ve sosyal donatı alanlarının yapılması ve
imar mevzuatına uygun olarak tamamlanması, hem destek hem denetim
bakımından Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
daha deneyimli ve birikimli olması, bununla birlikte Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının iş yükünü de göz önünde bulundurursak bu
değişiklik çok uygun ve yerinde olacaktır.
Ayrıca, bu
tasarı ile afet riski olan alanların tespiti ve uygulama
seçeneklerinin belirlenmesi; arsa üretim koşulları, tahsisleri ve
yöntemlerinin belirlenmesi; sosyal ve teknik altyapının analizlerinin
değerlendirilmesi; planlı ve plansız, kentsel ve kırsal
alan ayrımı yapmaksızın planlarını yapmak,
yaptırmak, incelemek; standartlara uygun projelendirme, uygulama ve
kontrolörlük hizmetleri konularında yardımcı olmak; inşaata
yönelik çalışmalar için gerekli finansal kaynağın temini
için yardımcı olmak; kooperatiflere güven azaldığından
yeniden güven tesisi için denetim hizmetlerinin
yoğunlaştırılması ve son olarak da kaliteli
şehirler ve güvenilir yapıların üretimini sağlamak
amaçlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin konut açığı vardır. Ülkemizin
artan nüfusu, şehirlere kırsaldan gelen yoğun göç, bölgeler
arası göçler, inşaat sektöründeki yenilikler, kısa sürede modern
binaların yapılması konuta olan talebi her geçen gün
artırmaktadır. Ayrıca, insanlarımızın ev sahibi
olma hayali vardır. Bu özlem biraz da Türk toplumunun aile
yapısından kaynaklanmaktadır. Evlenmek, çoluk çocuk sahibi
olmak, kendi evinde yaşamak insanlarımızın hem arzusu hem
de en tabii hakkıdır. Bunun yanında, Türkiye'nin
sanayileşmesine, büyümesine, istihdam alanlarının
çoğalmasına da gereksinim vardır. Bu nedenle küçük sanayi
siteleri ve toplu iş yerlerinin yapımı da önem arz ediyor.
İşte bu nedenlerle yapı kooperatiflerine ihtiyaç var. Kooperatif
kurarak insanlar bu ihtiyaçlarını daha kolay
karşılayabilmektedir.
Bu tür
kooperatiflerin üye sıkıntısı olmuyor. Kooperatif çabuk
kuruluyor ama bir türlü de bitmiyor, başlayanların çoğu
bitiremiyor, büyük problemler ortaya çıkıyor. Türkiye'de
yaklaşık 60 bin konut yapı kooperatifinin yalnız 23.590
tanesi faal hâldedir, kalan büyük bir kısmı sadece kâğıt
üzerinde kalmış. Üye bulamamış, arsa bulamamış ya
da olmayacak bir arazide inşaata başlamış, yürümeyince
olduğu gibi bırakılmış yapı kooperatifleri var.
Bu rakamlar da
bilhassa konut yapı kooperatiflerindeki suistimalleri,
başıboşluğu açıkça ortaya koyuyor. Başta arsa
temininde suistimal olabiliyor. İmarı, planı olmayan ucuz bir
yer bulunup inşaata başlanıyor, sonra mahkemede devam ediyor.
Projelere uyulmamışsa ruhsat ve yapı kullanma izni
alınırken büyük problemler ortaya çıkıyor.
Başlangıçta taksitler düşük gösterilip sonradan üyelerin
kaldıramayacağı oranda artırılıyor. Ödeme
güçlüğü içerisine girenler üyelikten kolayca çıkarılıp
ödediği parayı bile doğru dürüst alamıyorlar. Kooperatifin
yer seçimi iyi yapılmıyor. Binalar bitse de yol, su, elektrik,
kanalizasyon, park, otopark, iş merkezi olmayan konutlarda yaşamak
mümkün değil. Projelere uymayan, imara uymayan yöneticilerin
kusurları hep üyeleri mağdur etmekte, söylenen malzemeyi
kullanmayarak ya da taahhütlerine uymayarak kalitesiz ve eksik bina
yapımına sebep olan yöneticilerin kusurlarını hep üyeler
yüklenmekte, bu yüzden mahkemelere binlerce dava açılmaktadır.
Depremde daha çok
bu tip suistimallerle kalitesiz yapılan kooperatif binalarının
yıkıldığına, büyük can ve mal kayıplarına
sebep olduğuna hep birlikte yakın geçmişte şahit olduk.
Kooperatiflerin
yöneticilerinin, hem genel kurullarda hem arsa belirlenmesinde hem
inşaatın ihalesinde hem üyelerinin çıkarılmasında ve
hem de inşaatının zamanında bitirilmesinde fazla bir
sorumluluğu yok.
Kooperatiflerin
yer seçimi, arsa alımı, ihale süreci gibi her aşamada
şeffaflığın temini, toplam maliyetin belirlenmesi,
işin bitirilmesi, zamanı gibi aşamaları kesinlikle
denetlenmelidir. Bunların denetlenmesi, düzenlenmesi, teşvik ve
desteklerin sağlanması, kooperatifçiliğe yeniden itibar
kazandırılması, insanlarımızın mağduriyetlerinin
önlenmesi, güzel şehirler, güvenilir, kaliteli yapılar için bu
yapacağımız kanuni düzenleme çok önemlidir. Bugüne kadar böyle
geldi, kooperatif denince vatandaş soğuk bakmaya başladı.
Aksaklıklar, eksiklikler belli; Bayındırlık
Bakanlığımızın, Türkiyede kooperatifçiliğin
yeniden canlanmasını sağlayacak uygulamaları
yapacağına yürekten inanıyorum.
Bu tasarı
bugünkü şekliyle tam olarak ihtiyacı karşılamayabilir,
ancak önemli bir adım atmaktayız. Öncelikle mevcut kanunlar ve
getirilecek yeni düzenlemelerle toplumun kanayan yarası olan
kooperatifçilik alanında bir iyiye gidiş olacaktır. Bugünkünden
daha iyi seviyelere geleceği kesin.
Hükûmetimizin
kooperatifçiliğe önem vermesi, aksayan yönlerinin düzeltilmesi yönünde
kararlılığını ortaya koymuştur.
Kooperatifçiliğe çok fazla müdahale de doğru değildir, aynı
zamanda çok fazla başıboş bırakılmaları da
doğru değildir, bir orta yolun bulunması gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EYÜP AYAR
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Sistemde ortaya
çıkabilecek aksaklıkların giderilmesinde ihtiyaç duyulursa yüce
Parlamentonun yeni kanunlar çıkarması da mümkündür.
Konuşmama
son verirken çıkaracak olduğumuz kanunun ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına son söz Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayele aittir.
Buyurun
Sayın Karayel.
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun teklifi
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı tarafından müştereken
hazırlanarak gündeme gelmiştir.
Yapı
kooperatifleri, temel kuruluş amacına uygun bir şekilde,
planlı ve bilinçli olarak ele alındığında, kendi
imkânlarıyla, bulunduğu bölgenin konut, sanayi ve benzeri
ihtiyaçların karşılanması ve başta inşaat sektörü
olmak üzere ülke ekonomisine kazandırdığı birçok olumlu
yönleri mevcuttur.
Özellikle konut
yapı kooperatiflerinin, ülkemizdeki konut yapımında
açığın kapatılmasında ve özellikle dar ve orta gelirli
vatandaşların konut sahibi olmasında önemli rolü bulunduğu
hepimiz tarafından malumdur. Ayrıca son dönemlerde küçük sanayi
siteleri ve ticaret alanlarının da bu yöntemle
oluşturulduğu görülmektedir.
Günümüzde birçok
yapı kooperatifinde bilinçli veya bilinçsiz olarak alınan kararlar ve
imar mevzuatı yönünden denetim eksikliği neticesinde imar
mevzuatına aykırı uygulamalar hem üyeler bakımından
mağduriyete hem de sağlıklı yapılaşma ve
şehircilik ilke ve esasları bakımından mahzurlara sebep
olmaktadır.
Yapı
kooperatiflerinin, bölgenin nâzım ve stratejik gelişme
planlarına göre belirlenen konut, sanayi ve benzeri arazi kullanım
kararlarına uygun alanlarda kurulması,
yapılaşmalarının ve sosyal donatı
alanlarının buna göre yapılması şarttır. Bu
yapılaşmaların uygun olarak tamamlanması hâlinde planlı
kentleşme sürecine de katkısı malumdur.
Arazi tahsisi
dahil olmak üzere, planlamadan projelendirmeye, ruhsattan kat mülkiyetine
geçiş ve kooperatifin feshine kadar geçen süreçte, yapı
kooperatiflerinin, mahallî teşkilatları bulunan merkezî idare birimlerince
sürekli kontrol ve denetim altında tutulması da doğrudur.
Vatandaşların
kooperatiflere olan güveninin yeniden kazandırılması, dar
gelirlilerin konut sahibi olması, ilk tesis maliyetlerinin yüksek
olmasından dolayı ticari faaliyetlere katılmayan
vatandaşların ticari faaliyetlere katılmasının
özendirilmesi sağlanmalıdır.
Yapı
kooperatiflerinin modern şehirleşme, planlama, imar mevzuatına
uygun yapılaşma, yapı denetimi, ısı
yalıtımı, sertifikasyon ve bunlarla ilgili her türlü denetiminin
Bayındırlık Bakanlığı tarafından
yapılacak olması, yapı kooperatiflerinin de
Bayındırlık Bakanlığına devredilmesi
bakımından uygundur.
Ülkemizde 26
türde yaklaşık 90 bin kooperatifin olduğu daha önceki
konuşmacılar tarafından da ifade edildi. Kooperatiflerin yüzde 14'ü
Tarım Bakanlığının, yüzde 86'sı ise Sanayi
Bakanlığının hizmet alanını kapsamaktadır.
Bunların büyük çoğunluğu da yapı kooperatifleridir.
Günümüzde birçok
yapı kooperatiflerinde imar mevzuatına aykırı uygulamalar
hem üyeler açısından mağduriyete, hem de şehircilik ilke ve
esasları açısından problemlere sebep olmaktadır. Bu
sebeplerden dolayı yapı kooperatiflerinin Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının, teknik uygulamaları açısından,
kapsamı içerisinde olması doğrudur.
Bu
düzenlemelerle, yapı kooperatifleri iş ve işlemleri ve
işleyişleri bakımından her türlü faaliyet ve denetimleri
Bayındırlık Bakanlığınca, tarımsal
amaçlı kooperatifler de Tarım Bakanlığınca denetlenecektir.
Organize sanayi
bölgeleri başta olmak üzere sanayi sitelerinin yapılaşması
da yine Sanayi Bakanlığınca kontrol edilmeye devam edilecektir.
Bu kanunla, 1163
sayılı Kooperatifler Kanununun Ticaret Bakanlığınca
başlatılmış ve planlanmış iş ve
işlemleri, bunlara dahil hak ve yetkiler ve görevler de
Bayındırlık Bakanlığına devredilmiş olacaktır.
Devir işlemi gerçekleştirildikten itibaren Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının taraf olduğu her türlü iş ve
işlem ve sözleşmelere Bayındırlık
Bakanlığı muhatap olacaktır.
Bu devirlerde her
türlü işleme ilişkin evrak ile dava dosyaları ve malzemelerin devri,
her iki bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar dâhilinde
olacaktır.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı bu kanunla verilen görevleri yürütmeye
hazır hâle gelene kadar hizmetine ihtiyaç duyulan personel, her türlü
özlük hakları saklı kalmak kaydı ile Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında kalacak, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı emrinde görevlendirilecektir.
Kooperatifler
Kanunundaki bu düzenlemeler, kooperatifçiliğin sorunlarını
çözmek için az da olsa bir katkı sağlayacaktır.
Türk
ekonomisindeki gelişmeler ve kamu yönetimindeki yeniden yapılanmalar
ve AB uyum çalışmaları gibi dönüşümler
tamamlandığında kooperatifçiliğin hukuki alt
yapısının ve örgütlenme biçiminin de yeniden ele
alınması ve Kooperatifler Kanununda geniş kapsamlı bir
değişiklik çalışması yapılması
şarttır.
Kooperatifçiliği
bir istismar aracı olmaktan çıkartıp üyelerinin hak ve hukukunu
gözeten gerekli denetimlerin yerindelik esasına uygun olarak
yapılmasını sağlamak, mektup ve vekâletle oy kullanma
esaslarının yeniden disiplinize edilmesi şarttır.
Kooperatiflerde
yöneticilerin istismarlarına mani olmak için ortak sayısı
500den fazla olan kooperatiflerde yönetim ve denetim seçimleriyle ilgili
yetkinin ilgili seçim kurulu denetçileri tarafından gizli oy, açık
tasnif ile yapılması istismarları önleyici olacaktır.
Kooperatiflere ve
üst kuruluşlarına kredi veren kurum ve kuruluşlar, verilen
kredilerin amacına uygun olarak kullanılıp
kullanılmadığı, projelerin uygun olup
olmadığı, teknik özelliklerinin ve kalitesi açısından
da mutlaka denetlenmesi gerekmektedir. Bu denetimlerde kooperatif ve üst
birliklerinde bu kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki
kıymetli evraklar, defter ve belgeler, istenildiğinde denetçilere ve
müfettişlere gösterilmesi de mecburi olacaktır.
Bu kanunla
birlikte Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının yeniden yapılandırılması
ve teşkilat kanununun bir an önce çıkarılması da
gereklidir.
Kanunun
hayırlara vesile olması dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Işık?
Yok.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Yapı kooperatiflerinde amaç toplu şekilde ev
yapılması ve her türlü maliyetlerin düşürülmesidir. Toplu
yapılan bu evlere ısınma ve çeşitli ihtiyaçlar için enerji
gerekmektedir. Anadolunun bazı illerinde güneş enerjisinden
faydalanılarak sıcak su elde edilmekte ve bu da ısınma ve
temizlikte kullanılmaktadır. Yapı kooperatiflerine güneş
enerjisi sistemi konulması mecburiyeti getirilirse enerjiden çok miktarda
tasarruf sağlanabilecektir. Bu yönlü bir çalışma
yapmayı düşünebilir misiniz?
Ayrıca,
kaplıca ve ılıcası olan yerlerde ısınma için,
yapı kooperatifi yapılan yerler için de böyle mecburiyetli bir sistem
getirilmiş olsa bunun faydası olacağı kanaatindeyim. Bu
yönde düşünceniz nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Yapılarda enerji performansıyla
ilgili kanuna dair yönetmelikler hazırlandı, çıktı. Bu
yönetmelikler çerçevesinde yapı kooperatifleri bunlardan
faydalanabilirler.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Bakanım
BAŞKAN
Tekrar girin sisteme, nasıl olsa zamanımız var.
Buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim.
Efendim,
şimdi, Anadolunun birçok kentinde evlerin üzerine, ısınma,
temizlik veyahut da yıkanmak için bir sistem kuruluyor. Şimdi,
yapı kooperatifleri de tabii toplu şekilde yapılan evler
olması dolayısıyla bunlara bir mecburiyet getirilebilse yani
ısınma için veya diğer şeylerle ilgili olarak güneş
enerjisinden faydalanması
Mesela, TOKİ evler yapıyor, TOKİnin
üzerine merkezî sistem şeklinde büyük enerji merkezleri kurulabilse
güneş enerjisiyle elde edilebilen ve bunun çok büyük bir enerji tasarrufu
sağlayacağını düşündüğüm için bu soruyu sordum
ben size. Yani bu yapılamaz mı? Mesela, şimdi kanun
çıkarıyoruz, bu kanunun içerisine bir madde koysak yani yapı
kooperatifi kuran vatandaşlar veya kurucular, yöneticiler, bununla ilgili
işte oraya böyle bir sistemin kurulması mecburiyeti konsa yani çok
büyük faydası olacağı kanaatindeyim. Şu anda
TOKİlerin hiçbirisinde yok. Mesela TOKİlerde de yapılabilir
bu. Yani TOKİ gibi şeylerle ilgili
Soru budur, bu yönlüdür.
Teşekkür
ederim.
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Evet, bu öneriniz dikkate alınacak.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Bakacağım.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.28
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
496 sıra
sayılı Tasarının maddelerine geçilmesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
496 sıra
sayılı Tasarının maddelerine geçilmesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı yok.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Elektronik cihazla
BAŞKAN
Elektronik cihazla tekrar oylama yapacağım.
İki dakika
süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
KOOPERATİFLER KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN
HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 24/4/1969
tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 48 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ortak
sayısı 500'den fazla olan kooperatiflerde, genel kurul
toplantılarındaki yönetim ve denetim kurulu belirleme seçimleri
yetkili seçim kurulu yönetiminde, gizli oy açık tasnif esasına göre
yapılır."
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğluna
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Kooperatifler Kanunu ile bazı kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerde değişiklik öngören 496 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde yirmi
altı türde yaklaşık 87.800 kooperatif bulunmaktadır. Bu
kooperatiflerin 8,5 milyon üyesinin olduğu bilinmektedir. Kooperatiflerin
büyük bölümünün yapı kooperatiflerinden oluştuğu ve yaklaşık
59.100 yapı kooperatifinin olduğunu söylemek mümkündür. Uzun
yılların birikimi olarak gelir dağılımının
büyük ölçüde bozulduğu ve acilen sosyoekonomik politikaların
yürürlüğe konulmasına ihtiyaç duyulduğu günümüzde
kooperatiflerin bugüne kadar yaşanan sorunlarını çözecek köklü
kanun değişikliklerine ihtiyaç bulunmaktadır. Alt ve orta gelir
grubundaki vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını
karşılamada en önemli kurumlardan olan kooperatiflerde
ortakların mağduriyetlerini önlemeye yönelik bir çalışmaya
rastlamak mümkün değildir.
Bu kanun teklifiyle kooperatifler üç gruba
ayrılıyor. Konut kooperatifleri Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına bağlanıyor. Konut sektöründe
tek uzman kuruluş olarak Bayındırlık ve İskân
Bakanlığını gördüğümüz için bu
yaklaşımı olumlu karşılıyoruz ancak yeterli görmüyoruz.
Tarım ve sulama kooperatifleri, orman köylerini kalkındırma
kooperatifleri, kısaca tarımsal amaçlı kooperatifler Tarım
ve Köyişleri Bakanlığına bağlanıyor, diğer
kooperatifler Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı
kalmaya devam ediyor. Bakanlığın değişmesiyle
yaşanan sorunlar çözülemez. Yapısal, köklü değişiklikler
yapılmadan, küresel krizden etkilenen kooperatiflerin ekonomik
durumlarını düzeltmeye yönelik herhangi bir destek planına
rastlamak mümkün değildir.
Büyük holdinglere
ve medya patronlarına kredi musluklarını açan devri hükûmet orta
direğin omurgasını oluşturan üretim kooperatiflerinin
ekonomik sorunlarına neden merhem olmuyor?
İşsizliğin
önlenmesinde, istihdamın sağlanmasında önemli bir yeri bulunan
orman köylüsünü kalkındırma kooperatifleri, üretim ve pazarlama
kooperatiflerinin sorunlarına maalesef çözüm üretilemiyor.
Sadaka kültürünü
çoğaltarak geçici bir süre için kömür ve gıda yardımından
netice alabilirsiniz ancak işsizliği her geçen gün
artırırsınız. Üreticinin, müstahsilin ürünü para etmezse
sosyal patlamalar beraberinde gelmeye devam eder ve işsizlikte yeni bir
rekora ulaşırsınız. Böylece, ilk seçimde de iktidardan
uzaklaşırsınız.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde kooperatifçiliğin
bugüne kadar yaşanan genel sorunları nelerdir? Bunları
kısaca özetlersem:
1) Sermaye ve
kaynak yetersizliği, kooperatifler bankasının kurulmuş
olmaması büyük bir eksikliktir.
2) Denetimin
etkin olmaması, denetim elemanı sayısındaki yetersizlik
nedeniyle denetimsiz kalan kooperatiflerde itibar ve güven eksikliği
bulunmaktadır.
3) Kooperatif
yöneticilerinde eğitim eksikliği vardır.
4) Ortaklar ve
yöneticiler arasında irtibat eksikliği, ortakların yönetime etki
edememesi ve ortakların örgütlenmesinde yaşanan sorunlar.
5) Toplumsal
diyalog ve katılımcılık güçlendirilemiyor. Toplumsal
katkı ve sahiplenme duygusu sağlanamıyor.
6) Teknoloji ve
yenilikler hakkında eğitim hizmeti verilemiyor.
7) Yasalar ve
vergiler hakkında yeterli eğitim sağlanamıyor. Kısaca
ARGE çalışmalarının yetersiz kaldığı görülüyor.
8) Konut
kooperatifleri için yeteri kadar ucuz arsa üretilemiyor.
Sayın
milletvekilleri, kooperatiflerde yaşanan sıkıntıların
bazısını sizlere aktardım. Kooperatifçiliğin büyümesi,
gelişmesi için teşvik artırıcı, destekleyici ve
denetleyici ortam yaratılamıyor.
Sayın
milletvekilleri, cumhuriyetimizin ilanından sonra Büyük Önder Atatürkün
Belli başlı ürünlerimizi ilgilendiren birlikler
kurulmalıdır. sözüyle toplanan Birinci Ulusal Fındık
Kongresi sonrasında 1938 yılında FİSKOBİRLİK
kurulmuştur. FİSKOBİRLİKin 50 kooperatifi ve 233 bin
ortağı olup, yetmiş yıl aralıksız üreticinin
fındığını alıp üreticiyi mağdur
etmemiştir. Fakat 2008 yılından beri ekonomik
sıkıntılardan dolayı fındık alamamakta ve
üreticiye ve piyasaya olan borçlarından dolayı
sıkıntılı günler geçirmektedir. Üreticiye ve piyasaya
yaklaşık 100 milyon borcu bulunmaktadır. Geçtiğimiz
günlerde Ordu Yağ Sanayi kuruluşunu satarak üreticiyi zor durumda
bırakan bir bankaya olan borçlarını ödemiştir.
Gayrimenkullerini satma çabasında olan kooperatif borçlarını
ödeme konusunda gayret içindedir ancak Hükûmet anlamsız bir inatlaşma
içine girerek Toprak Mahsulleri Ofisinin yaklaşık 1 milyar zarar
etmesine rağmen FİSKOBİRLİKe elini uzatma konusunda hâlâ
bir adım atmamıştır. Üreticiyi tüccarın kucağına
itmiştir. Yetmiş yıllık üreticinin can damarı olan
FİSKOBİRLİKi birkaç Adalet ve Kalkınma Partili
tüccarın eline bırakmıştır. İktidar partisi
mensupları her fındık döneminde bölgelerinde yaşayan
vatandaşlara, Hükûmetin fındık üreticisine destek olacaklarını,
hiç kimseyi mağdur etmeyeceklerini söylemişlerdir ancak aileleriyle
beraber 3 milyon olan ve fındıktan geçimini sağlayan
vatandaşlarımızın sorunları ile
ilgilenmemişlerdir, FİSKOBİRLİKe elini
uzatmamışlardır.
Ben, bu milletin
yüce kürsüsünden soruyorum: Fındık üreticisine kim sahip
çıkacak, sorunlarını kim çözecek? Seçim bölgem Artvinde 3 bin
fındık üreticisi bulunmaktadır. Bunlardan 2 bini kooperatif
ortağıdır ve üreticinin 1,5 milyona yakın alacağı
bulunmaktadır.
Artvin ilinde
geçtiğimiz yıllarda Toprak Mahsulleri Ofisi fındık
alırken üretici ile ciddi sıkıntılar yaşadı. Bu
sıkıntıların fiziki müdahaleye dönüştüğü anlar
oldu. Üretici fındığını Toprak Mahsulleri Ofisine
satmak için pazara indirdiğinde Toprak Mahsulleri Ofisi yetkilileri
fındığın nemli veya randımansız olduğunu
söyleyerek üreticiyi geri çevirmişlerdir ve çaresiz kalan üretici
fındığını tekrar köye götürmemek için tüccara yönelip
kilosunu 2 TLden satmak mecburiyetinde kalmıştır. Kamyonetin
üstünden indirilemeyen aynı fındık bir gecede hem kurumuş
hem de randımanlı hâle gelmiştir ve aynı araç Toprak Mahsulleri
Ofisine gitmiştir, tüccar eliyle aynı fındık ne yazık
ki 4 TLden satılmıştır. Bu acı durum
yaşanmıştır. Maalesef iktidar ve yetkililer seyirci
kalmıştır.
Sayın Bakan,
bırakın inatlaşmayı, FİSKOBİRLİK
borçlarını ödeme niyeti ve kararlılığı içindedir.
FİSKOBİRLİK üreticinindir. Ülkemize en fazla döviz girdisi
sağlayan ürün fındıktır. İlgili kurum da
FİSKOBİRLİKtir. Uygar insanlar inatlaşmaz, inatla
yaşamaz. Bu gerginliği sona erdiriniz. Üreticinin sahibi olduğu
FİSKOBİRLİKe Hükûmet olarak sahip çıkınız.
Üreticiyi, tüccara, tefeciye mahkûm etmeyiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yedi
yıllık İktidarınızda fındığın dünyaya
tanıtılmasında gerekli desteği ve finansmanı
sağlamadınız, fındık üreticisinin yüzünü güldürme
gayreti içinde olmadınız, üreticinin sorunlarını
çözmediniz. Fındık üreticilerinin sorunlarını çözecek
iktidarın, ilk seçimde iş başına geleceğini özellikle
belirtiyor; hepinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın İsmet
Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 496 Sıra Sayılı Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi en derin
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kooperatifçilik Birlikten kuvvet doğar atasözümüzde de
belirtildiği gibi bir güç odağı ve iktisadi faaliyetler için bir
birlik aracıdır. Ülkemizde bulunan kooperatiflerin büyük bölümünü
konut yapı kooperatifleri oluşturmaktadır. Özellikle bazı
konut yapı kooperatiflerinde yaşanan
başarısızlıklar ve suistimallerden ötürü denetim problemi
sıklıkla gündeme gelmekte, kamuoyunda bu kuruluşların
denetimsiz örgütler olduğu izlenimine yol açılmaktadır. Bu durum,
kooperatiflere bakış açısını olumsuz etkilemekte ve
kooperatifçilikte ciddi bir imaj sorunu oluşturmaktadır. Zira konut
yapı kooperatifleri, ortakların ekonomik olarak
katkısının en fazla olduğu kooperatiflerdir. Ülkemizdeki
birçok kooperatif türünde sermaye payı dışında
ortağın önemli bir katkısı olmaz iken, konut yapı
kooperatiflerinde arsa ve inşaat maliyetleri için ortaklardan yapılan
tahsilatlar çok büyük meblağlara ulaşabilmektedir.
Dolayısıyla, bu durum, yaşanabilecek mağduriyetlerin
derecesini ve ortağa olan maliyeti artırmaktadır. Kısmi
düzenlemeler yerine, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve bu konuyla
ilintili yasalar toptan düzenlenmelidir. İşini hakkıyla yapan
dürüst müteahhitlerle bu konuyu suistimal edenler ayırt edilmelidir.
Kooperatiflerin başarısızlığında cezai
müeyyideler ağırlaştırılmalı, mektupla veya
vekâletle oy kullanma kaldırılmalı, kooperatifçilik disipline
edilmeli, iç ve dış denetim sistemleri baştan sona revize
edilmeli, her türlü mevzuat uluslararası normlara ve ülkemiz ihtiyaçları
ile bugüne dek yaşanan ve bilinen sorunlara çözüm getirecek biçimde
geliştirilmelidir.
Bu
sorunların sadece yapı kooperatiflerinin bağlı olduğu
bakanlığı değiştirerek çözümlenmesi mümkün
değildir. Bu değişiklik, iki yıldır
çalışması devam eden ve bakanlıklar arası
eşgüdümün sağlandığı söylenen Kooperatifçilik Strateji
Belgesi ve Eylem Planına da uygun değildir. Türkiye ekonomisi ve
kamu yönetimi hem küreselleşme hem de AB uyumu gibi nedenlerle yeniden
yapılanmaktadır. 2000li yılların hizmet gerekleri
bakımından hemen her sektörde bu dönüşümler
tamamlandığı hâlde, kooperatiflere yönelik hukuki
altyapının yenilenmesi, örgütlenmesi gibi kamu hizmetleri oldukça
gecikmiştir. Türkiye kooperatifçiliği de kabuk
değiştirmekte ve değiştirmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Şimdiye kadar yürütülen ve KİT türü kooperatifçilik
diyebileceğimiz kooperatifçilikten dünyadaki ve ABdeki örneklerine
benzer, çok özel ayrıcalıkları olmayan ancak diğer
girişimlerle eşitliği bozmadan, kamu düzeni ve kamu yararı
gerektirdikçe desteklenen, düzenleme, denetim ve denetleme hizmetleri
bakımından eşit ve adil gelişme imkânı sağlanan,
özel girişimlere dayalı bir kooperatifçiliğe geçilmesi
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, konut yapı kooperatifleri dayanışma ve iş
birliği içinde konut ihtiyacını karşılamak üzere
kurulmuştur. Konut yapı kooperatiflerini oluşturan ekonomik
gruplar daha çok orta ve alt gelir grup seviyesine sahip kişilerdir. Yüzde
68lik bir payla ülkemizdeki en yaygın kooperatif türü olarak
karşımıza çıkan konut yapı kooperatifleri konut
sektörü içerisinde önemli bir yere sahiptirler.
Bu
kooperatiflerin konut üretimindeki payı inşaat sektörünün ekonomi
içindeki payına, toplu konut, arsa ve kredi desteğine, sosyoekonomik
şartların elverişliliğine bağlı olarak yıllar
içerisinde değişiklik göstermiştir. Toplu konut kredisi ve arsa
desteğinin verildiği yıllarda sektör içindeki payları yüzde
36lara çıkan konut kooperatifleri, 2000li yıllara kadar ortalama
yüzde 20lik paylarıyla bu önemini korumuş, TOKİ uygulamalarının
da olumsuz etkisiyle 2003 yılında yüzde 10a, 2005 yılında
yüzde 7ye düşmüş, 2006 yılında göreceli bir
artışla yüzde 8e yükselmiş, 2008 yılında ise yüzde 6
seviyesine kadar gerilemiştir.
Konut
kooperatiflerinin Bayındırlık Bakanlığına devri,
konut kooperatifleri ve ortaklarının hiçbir sorununun çözümüne
katkı sağlayamayacağı gibi, yetişmiş personeli
olmadığı için denetimlerin istenilen ölçüde veya hiç
gerçekleşmemesi sonucunu doğuracak, ana sözleşmenin incelenmesi
ve onayı, genel kurul toplantısında temsilci
bulundurulması, kooperatiflerin ve üst kuruluşların işlem,
hesap ve varlıklarının müfettiş ile kooperatif
kontrolörlerine denetlendirilmesinden de mahrum bırakabilecektir.
TOKİnin
kentsel alanlara ve konut üretimine kamu kaynaklarını kullanarak el
koyması haksız rekabete sebep olmuştur. TOKİ konut
sektöründe tekel hâline gelmiştir. TOKİyle rekabet edemeyen
diğer konut üreticilerinin faaliyetleri durma noktasına
gelmiştir.
Kooperatifler
bugüne kadar 1,5 milyondan fazla konut üretimi gerçekleştirerek konut
ihtiyacının karşılanmasında en büyük katkıyı
sağlamıştır. Ancak, AKP Hükûmetinin TOKİ eliyle
yapsatçılığa girişmesiyle birlikte, kooperatiflere geçmiş
dönemde verilen toplu konut kredisi ve artı, arsa desteği
kesilmiş, vergi ve harçlarla ilgili muafiyetleri
kaldırılmıştır. Bu, kooperatifçilikte ciddi bir
gerilemeye sebep olmuştur. Sonuçta kredi ve arsa desteğiyle
kooperatiflerce ihtiyaç olan yerlerde konut üretilebilecekken, bu
gerçekleşmemiş, sektör yerinde saymıştır.
Değerli
milletvekilleri, konut ve inşaat sektörü ekonominin lokomotifidir.
Hükûmet, konut ve arsa sektöründeki tekelini kaldırmalı,
yapsatçılıktan vazgeçmeli, kooperatiflerin konut üretimini
desteklemelidir. Kooperatifler, ihtiyaç bulunan kentlerde küçük
tasarruflarını bir araya getirerek maliyetine kendi konutunu
üretenlerin işletmeleridir. Kooperatiflerin en etkin olmaları gereken
dönemler, bugün olduğu gibi ekonomik kriz dönemleridir. Özel sektörün
etkinliği, gerek sermaye gerekse lüks konut alıcısının
az olması nedeniyle sınırlıdır. Oysa, kooperatifler,
ihtiyacı olan kesimin devletin arsa ve düşük faizli kredi
desteğiyle kendi konutunu yapmasını sağlamaktadır. Bu
girişimler, doğrudan istihdam oluşturmanın yanı
sıra müteahhitlik sektörünün, imalat sanayisinin, küçük ve orta ölçekli
işletmelerin, hizmet sektörünün gelişmesini sağlayacaktır.
Tasarının
gerekçesi, yapı kooperatiflerinin imar mevzuatına aykırı
uygulamalar yapması ve bunun da sağlıklı
yapılaşma ve şehircilik ilke ve esasları
bakımından problemlere sebep olmasıdır. Bakanlık
değişikliği için öne sürülen bu gerekçe, sadece yetkili
idarelerin acizliklerini ortaya koymaktadır. Yapı kooperatiflerinin
tüm iş ve eylemleri mevzuata uygun olmak durumundadır. Aksi hâlde, ne
inşaat ruhsatı alabilirler ne de iskân ruhsatı.
Gerçek şudur
ki yapı üreten kooperatif kalmamıştır. AKP hükûmetlerinin
2002 yılından beri uyguladığı programlarda
kooperatiflere yer verilmemiş, geçmiş hükûmetler dönemlerinde verilen
teşvik ve vergi muafiyetleri kaldırılmış,
kooperatifçilik bitirilmiştir. Şimdi, tükenmek üzere olan
kooperatiflerin, yapıcı bir düzenleme olmadan, bir bakanlıktan
alınıp diğerine verilmesinin hiçbir önemi bulunmamaktadır.
2002
yılından bu yana Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının görevlerinin büyük bir kısmı elinden
alınmıştır. Görülmektedir ki tasarıyla amaçlanan,
Bakanlığa yeni görev alanları oluşturmaktır ancak bu
yapılmak istenirken birçok konu da çözüme kavuşmuş
olmayacaktır çünkü sağlıklı bir kooperatifçilik yapısına
kavuşmak için, bugün, ülkemizde, kooperatifler mevzuatının uygulanmasında
öncelikle çok başlılığın ortadan
kaldırılması gerekmektedir. Kanunun bazı hususlarda idari
düzenlemelere izin verecek esnekliğe kavuşturulması ve
yargı süreciyle ilgili olarak, ihtisas mahkemeleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
ve
uyuşmazlık kurulları gibi önerilerin değerlendirme konusu yapılarak
acil çözümler üretilmesi gerekliyken önümüze böyle bir tasarı
sunulamamıştır.
Sözlerime burada
son verirken yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle bir kez daha
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Akın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kooperatifler Yasası ile kimi yasa ve yasa hükmündeki
kararnamelerde değişiklik yapılmasına ilişkin 496
sıra sayılı Yasa Tasarısının 1inci maddesi
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime ben de
başlamadan önce, Zonguldakta yaşamını yitiren maden
işçilerinin yakınlarına başsağlığı
diliyorum ve maden emekçilerine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Aslında, bu,
sistemin maden ocaklarındaki yansıması yani aslında her gün
bir şey oluyor. Bu sistemin, tabii, insana ve insan yaşamına
değer vermekten önce başka
Neoliberal sistemin getirdiği
sonuçlar; kâr, sermaye, daha çok kazanç, yani önce insandan çok, önce emekçiden
çok sermaye ve onun getirisi. Nasıl artı değer sömürüsü olur?
Bütün bu cinayetler de bunun sonucudur.
Şimdi,
yurttaşlarımızın, tabii, yaşamı, iş güvenliği
ve iş güvencesi maddi değerlerle
karşılaştırılamayacak kadar önemlidir. Son
yaşanan kaza da göstermiştir ki taşeronlaştırmayla
beraber ölümlü kaza sayısı da artmaktadır. Yıllardır
uygulanan özelleştirme ve neoliberal politikalar, iş güvencesini yok
ettiği gibi iş güvenliğini de tehlikeye düşürmektedir. Bu
politikalar nedeniyledir ki Türkiye, maden kazasında Avrupada 1inci,
dünyada da 3üncü sırada yer almaktadır.
Şimdi, dün
Türkiyeye gelen Güney Afrika Devlet Başkan Yardımcısı
Kgalema Motlanthe, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
konuğu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret etti. Kendisi on-on
bir yıl cezaevinde kalmış ve sonra da çıktıktan sonra
Maden İşçileri Sendikası Genel Sekreterliğini
yapmış; Mandelanın en yakın mücadele arkadaşlarından.
Ve dün o ziyarette Sayın Başkan üzerinden kendisine bir soru sorduk,
yani Sizde hâlâ bu kazalar sürüyor mu? Yaşamını yitiriyor mu
maden emekçileri? Ne diyorsunuz? Deneyimlerinizden bize söyleyeceğiniz bir
şey var mı? dediğimiz zaman kendisi bize önce şunu
söyledi: Bizim için verimlilikten önce insandır ve onun yaşam
hakkıdır. dedi; bir. İkincisi:
Madenleri denetleyen bir müfettişler kurulu var. Eğer onların
raporları üzerinde sendikanın ya da işçilerin bir kuşkusu
varsa çalışmama hakları var. dedi. Üçüncüsü: Kömür, altın
ve maden buluyoruz. Biz, aşağıya iniyoruz, 4 bin metre, bazen 5
bin metreye kadar indiğimiz oluyor ama her türlü güvenliğin
sağlandığından sendikanın ve işçilerin emin
olması bizim için esastır. diyor ve gerçekten de daha önce bunun
karşıtı politikaların sonucunda yaşanan birçok
acı olduğunu ama artık bunların
yaşanmadığını ya da çok nadiren
Örneğin, dün,
Malatyada gerçekten, kuyuya inerken bir taş düşüyor işçinin
başına ve yaşamını yitiriyor yani olabilir. Yani olmaz
kazalardır, insana özgüdür her şey ama sistemden kaynaklanan ölüm ve
kazaların bir son bulması gerektiğini söylüyoruz. Örneğin,
Motlanthe Mevzuatı değiştirdik. Burada, sendikaların
gerçekten işletmeyle olan mutabakatı çok önemlidir ve üretim
kaygısından çok bizim kaygımız insan kaygısı.
diyor. Bu çok önemli arkadaşlar ve bizde de umarız, dileriz bunlardan
sonuç çıkarılır ve artık bu tür acılar yaşanmaz.
Şimdi, konu
başlığımıza ilişkin döneyim: Kooperatifler
konusu, işte bakın, yine sistemin, çarpıcı, getirdiği
çok ağır sonuçlardan biri; kırsal alandaki emekçilerin
yoksullaşmasının, açlığın derinleşmesinin ve
kentlere göçün nedenlerinden biri; demokratik halk kooperatifçiliğini,
üretim kooperatifçiliğini emekçilerin kendi iradeleri ve örgütlenmeleri
doğrultusunda yapamayışımızın bir sonucu. 1980
öncesi, örneğin 1163 sayılı Kooperatifler Yasası
doğrultusunda tek tip, çok amaçlı kooperatiflerle Türkiye'nin dört
bir yanında kooperatif kurmuştuk -hoş, ne yazık ki biraz
devletin politikasına koşut örgütlenme oldu- bölgeden
kooperatifleşme talebi çok az gelmişti. İlk kooperatifimizi,
Diyarbakırda, göçerlerden Beritan Aşireti, Ali
Yazıcının başvurusu üzerine kurmuştuk ve sonra
kademeli olarak gelişmeye başladı. Şimdi, Türkiyede dört
bin üç yüz on dört tarımsal amaçlı kooperatif kuruldu, elli dokuz
ilde birlik vardı ve bunların işlevi neydi? Üretim girdilerini
kooperatifleri aracılığıyla öncelikle sağlamak, gübre,
yem, tohum, ilaç ve benzeri ve diğer üretim araçlarından örneğin
traktör ve yedek parçaları. Romanyadan Universal traktörler getiriliyordu
ve serbest piyasaya karşı 150, 200, 300 bin lira daha
aşağısına veriliyordu, yedek parçalar da öyle ve sonra
üretim başlıyor ve üretim sürecinde gerçekten ürettikleri ürünleri
doğrudan yine halk kooperatifleri aracılığıyla
tüketiciye ulaştırıyorlardı. Ama ne oldu? 1980 askerî
darbesiyle bütün kooperatiflerimize ki, kooperatifler bünyesinde her
şeyin, yapının içinde oluyor ne yazık ki bizim de
örgütümüzün muhbirleri Millî Güvenlik Konseyine ihbar ederek 1980 askerî darbesine
kadar yönetimde olan arkadaşlarımızın cezaevine
tıkılmalarına neden oldu ve ihbar edenler de çok ilginçtir,
kayyum olarak atandı ve örneğin Bağcılar Bankası,
KÖY-KOOPun bütün makine parkları ve üretim araçlarının
merkezleri yağma edildi.
Şimdi, o nedenle,
yapı kooperatiflerindeki yolsuzlukları zaten
arkadaşlarımız dile getirdiler, mahkemelere giden dosya
sayılarını ya da
Emekçi çalışan, işte bir ev
edinmek için bir kooperatife girmiştir, on-on beş yıl o
kooperatif sonuçlanmamıştır ve belki de birçoğu gerçekten
ruhsal ve bedensel yeteneğini bu nedenle yitirmiştir, kooperatiflerin
kötüye kullanılması nedeniyle. Diğer kooperatiflere zaten fazla
sözümüz yok, devlet vesayeti altındaki tarım satış, tarım
kredi, esnaf kefaleti ve benzeri kooperatiflere. Bizim istediğimiz, her
alanda emekçilerin, çalışanların kendi öz örgütlerini,
demokratik örgütlerini oluşturmalarıdır ve kendi yöneticilerini
tayin etmeleridir ve kendi programlarını kendilerinin yapmasıdır,
yoksa burada şimdi nasıl bir kooperatif yönetimi olacağı,
nasıl oylama olacağı, doğrusu bizi çok yakından
ilgilendirmemektedir.
Şimdi, bir
yandan burada daha açık ve demokratik olacağı gerekçesiyle
değişiklik önerileri geliyor, öte yandan da tarım alanında
kurulan sendikalar kapatılıyor, Çiftçi-Sen, Üzüm-Sen,
Fındık-Sen gibi sendikaların çalışmaları
engelleniyor. O nedenle, bence gerçekten,
tartıştığımız değişiklik toplumun ve
kooperatifçiliğin gereksinmelerini bugün karşılamamaktadır.
Yürütmenin vesayeti ve denetimine tabi olan bir kooperatifte, genel kurulun
alacağı kararların hayata geçirilmesi bile bazen zor
olmaktadır. Gerçekten demokratik, açık bir kooperatif
işleyişi istiyorsak toplumun bu tür örgütlenmelerinin önündeki
engeller öncelikle kaldırılmalıdır. Tarım
üreticilerinin haklarını alabilmek ve savunabilmek için, sendika
kurma, demokratik kooperatif kurma hakları tanınmalıdır.
Ama bugün, ne yazık ki başta yaşam hakkı olmak üzere temel
hak ve özgürlüklere sadece kâğıt üzerinde saygı duyan bir
anlayışın, emek alanında, çalışma alanında
örgütlenme özgürlüğünü ve ekonomik, sosyal haklarının
kullanılmasını beklemek biraz safdillik oluyor, biliyorum ama
olsun, tutanaklara geçsin diye bunları sizinle paylaşıyoruz
çünkü bugün Zonguldakta da yaşananlar, bugün
tartıştığımız konulardan bağımsız
değildir. Örgütsüzleştirmenin, güvencesizleştirmenin,
taşeronlaştırmanın vardığı nokta,
Zonguldakta yaşananlar, bize, çok iyi, sonuçlarıyla
anlatılmıştır.
Üreticileri,
köylüyü, çiftçiyi örgütsüz bırakmak da olumsuz sonuçlar içermiştir.
Tarımsal ürün olarak kendine yeterli olmaktan çıkıp bugün
dışa bağımlı bir hâle gelinmiştir. Bakın,
işte, et dış alımı. Şimdi, neden et mesela
dışarıdan ithal ediliyor, bunu tartışmak gerekiyor.
Gerçekten, bölgemizde bu savaşın getirdiği yasaklar,
baskılar, mera yasakları, yayla yasakları ve o göçerlerin bu
işi bırakmış olmaları, kırsal alandan kente göç.
İşte, Diyarbakırı gelin görün, Batmanı gelin görün
ve bu göçün getirdiği her alandaki yaşam koşullarının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan, bitiriyorum.
Ve bugün,
Egenin, Marmaranın verimli tarım toprakları, sanayileşme
adı altında yerle bir edildi. Bölgemizde zaten köy boşaltmalar,
köy yakmalar ve bu çatışmanın getirdiği sonuçlar her alanda
yaşamı artık zor kıldı ya da yaşanmaz hâle
getirdi. Bugün bütün bunları yok sayarak kooperatifçiliği
tartışmaktayız.
Kooperatifçiliğin
sorunları, önümüze getirilen taslaklarda yazılı olanların
çok daha ötesindedir ve biz bütün alanda emekçilerin, üreticilerin gerçekten
korunması yolunda bir bilinç, bir kültür oluşturarak ona göre yasal
düzenlemeler yapılması gerekir diye düşünüyoruz ve bu umutla
hepinizi saygıyla selamlıyoruz.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Şahıslar
adına madde üzerinde ilk söz Nevşehir Milletvekili Sayın Ahmet
Erdal Feralana aittir.
Buyurun
Sayın Feralan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET ERDAL
FERALAN (Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 1inci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
1inci maddesi, ortak sayısı 500'den fazla olan kooperatiflerde,
yönetim ve denetim kurulu belirleme seçimlerinin yetkili seçim kurulu
gözetiminde, gizli oy ve açık tasnif esasıyla yapılabilmesi
imkânını getirmektedir. Bu yenilikle, ortak sayısı 500den
fazla olan kooperatiflerde kooperatif ortakları, kooperatifin yönetim ve
denetim kurullarının belirlenmesinde herhangi bir baskı ve etki
altında kalmaksızın tamamen özgür iradeleriyle oy kullanma
imkânına kavuşmuş olacak ve dolayısıyla genel kurul
iradesinin demokratik bir şekilde gerçekleşmesi temin edilmiş
olacaktır.
Bu
düşüncelerle, tasarının ülkemiz için hayırlı
olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tasarının
1inci maddesinde, ortak sayısı 500'den fazla olan kooperatiflerde, yetkili
kurulların seçiminin gizli oy açık tasnif esasına göre
yapılacağı öngörülmektedir. Neden 500 üyeyle
sınırlandırılmıştır? Esnaf ve sanatkârlar
kredi ve kefalet kooperatifleri neden hariç tutulmaktadır? Bu
düzenlemedeki asıl muradınız PANKOBİRLİK seçimlerine
etki edebilmek midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Arifağaoğlu
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan,
Hükûmet olarak FİSKOBİRLİKe destek verecek misiniz?
İkinci
sorum: Yeni fındık sezonunda üreticiye dönük projeleriniz var
mıdır? Üreticiyi yine tüccara mahkûm edecek misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi,
FİSKOBİRLİKle ilgili soruya öncelikle cevap vereyim. Biz,
tabii, FİSKOBİRLİKe aslında bugüne kadar hep destek olduk
ancak FİSKOBİRLİKin burada fındık alım
satımıyla ilgili iş ve işlemlerinde, hususlarda maalesef
sürekli bir şekilde zarar ettiği ve borçlandığı,
yüksek fiyatlar açıklayıp sonra bunu yerine getirmediğine dair,
tabii hazineye sürekli yük oluşturduğu gerçeğiyle
karşı karşıya kalındı. Daha önceden defaatle
borçları yapılandırılıp istenildiği hâlde hazine
adına, yine bu tür sorunlar ortaya çıktı.
Biz ise şunu
yaptık: 2009 yılında fındıkla ilgili yeni bir strateji
açıkladık ve burada, aslında fındık dikilmesi gereken,
Fındık Kanununa göre fındık dikilmesi gereken alanlarda
fındık dikenlere alan bazlı bir destek ödemesi yapmayı
getirdik. Bunun dışında
Ki bu sürekli bir şekilde gerçekleşecek.
Nitekim, 2010 yılı içerisinde 700 küsur milyon lira da
fındık üreticisine biz nakit destek ödemesinde bulunduk. Artı,
eğer fındık dikilmemesi gereken alanda fındık
dikilmiş ise oradaki çiftçilerimize de şöyle bir imkân getirdik: Üç
yıl süreyle toplamda dekar başına 600 lirayı bulan bir
ödemeyle, çiftçilerimizin o fındık yerine, fındık normalde
dikilmemesi gereken yerde fındık diktiği hâlde orada alternatif
ürünler listesini biz kendilerine veriyoruz, diyoruz ki Alternatif ürünleri dikin ve bu alternatif
ürünlerden de ilave olarak zaten bir para kazanacaksınız. Ama bu
sürede de gelirden onları mahrum bırakmamak için de onlara üç
yıl süreyle 600 lira dekar başına para ödemesi getiriyoruz.
Biz dün de
fındık üretiminin Türkiyede yapılması gereken yerde o
üretimin yapılmasını teşvik ettik, bugün de ediyoruz,
bundan sonraki süreç içerisinde de biz desteklemeye devam edeceğiz. Ancak
tabii gerçekte yanlış uygulamaların veya irrasyonel
birtakım işlerin yapılmasını da, bunun da hazineye
bedel olarak ödetilmesini de, bizim gerçekte doğru görmediğimiz bir
işi de yapmamız beklenmemeli. Hiç kimsenin de bunu zannediyorum
beklememesi gerekiyor.
Bunun
dışında 1inci maddeyle, Sayın Uslunun birinci sorusuyla
ilgili olarak da sayıca kalabalık olan genel kurullarda gizli oy
açık tasnif esası getiriliyor. Burada ortakların her türlü
etkiden uzak, özgür iradeleriyle oy kullanmaları sağlanıyor.
Tabii 500 gibi bir sınır getirilmesi gerekiyor. Bu yani herhâlde üye
sayısı özellikle kabarık olan kooperatiflerde buna bir alt
sınır çünkü 500ün altında bu kontrol edilebilir, salonda oylama
esnasında belki işari oyla da yapılabilir ama sayı 500ün
üzerinde olunca doğal olarak bunların mutlaka gizli oy açık
tasnif yoluyla yapılması lazım ki bu demokratik, herkesin
demokratik iradesini rahatça ortaya koyabileceği bir ortam oluşsun.
Bu, işin aslında sağlıklı bir şekilde yürümesi
için son derecede önemli.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Karaibrahim
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Efendim, Sayın Bakana sormak istiyorum:
Biraz önce FİSKOBİRLİK her sene zarar etti. dedi ama sadece
TMOnun iki senedeki zararı 1 milyon doların üzerinde. Bir de şu
anda TMOnun elinde ciddi biçimde fındık var, 400 bin ton. Bunu
hızlı bir şekilde çürütme aşamasındadır. Bunu
FİSKOBİRLİK kanalıyla işleyerek piyasaya sürmesi
değerlendirilebilir mi? diye soruyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Ayçiçek primlerini Trakyada ne zaman ödeyecekler?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, üç dakikalık bir süreniz var. İster
yazılı, ister sözlü
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
yağlı tohum prim destekleri 28 Mayıs günü üreticilerin
hesaplarında olacak, bankaya biz yatırdık. Buradan 650 milyon
lira bu ay yani 28 Mayıs gününde -iki gün sonra- hesaplarına
geçmiş olacak, üreticilerimiz bunu alacaklar. Daha çok bu yağlı
tohumlarla ilgili dosyaları tekemmül eden çiftçilerimize, gerek pamuk
gerek ayçiçeği gerekse hububat primlerinden ve sertifikalı tohumluk
ve fidan desteği olanlara, toplamda bunu ödeyecek. Dosyası
yetişmemiş olanlar veya bize intikal etmemiş olanlarla ilgili
olarak da haziran ayı içerisinde yine ödeme tamamlanacak. Biz yıl
başında zaten bunu belirledik, ne kadar para ödeyeceğimizi. 5
milyar 600 milyon lira desteğin bu ay 28inde ödeyeceğimiz destekle
birlikte 4,5 milyarını biz ödemiş oluyoruz.
Dolayısıyla geriye kalan para da haziran ayında 550 milyon ve
arkasından diğer aylarda tamamlanacak, 5 milyar 600 milyon lira
tamamlanmış olacak.
Biz Toprak
Mahsulleri Ofisi olarak da fındık çürütmedik.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) - Çürüttünüz. demedim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Hayır, çürütmedik. Onu biz değerlendiriyoruz. Hiçbir şey yapamadığımız
durumda bile onu yağa çeviriyoruz.
Belirttiğiniz
rakamlar da zarar açısından doğru değil. Bizim,
aslında, bu ortaya koyduğumuz stratejiyle, fındık
stratejisiyle geçen sene hem üretici yüksek bir fiyat seviyesini
yakalamış oldu hem de üretici ayrıca desteklenmiş oldu,
gerçek fındık ekim alanında yapılanlarla.
BAŞKAN
Sayın Bakan, toparlayabilirseniz
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Sayın Bakan, olmayan
fındığın fiyatı 5 lira gibi bir rakam.
BAŞKAN
Madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu İle Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 48 inci maddesine eklenmesi
öngörülen fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Esnaf ve
sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri hariç olmak üzere, ortak
sayısı beş yüzden fazla olan kooperatiflerin ve üst
kuruluşların genel kurul toplantılarındaki yönetim ve
denetim kurulu belirleme seçimleri, gizli oy açık tasnif esasına göre
yapılır. Kooperatiflerin organ seçimlerinde her ortak, en fazla bir
ortağı temsilen oy kullanabilir. Anasözleşmelerin bu
fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.
Bekir Bozdağ Abdulkadir Akgül Eyüp Ayar
Yozgat Yozgat Kocaeli
Akif
Gülle Emin Nedim
Öztürk
Amasya Eskişehir
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 1.
maddesinde geçen (500) ibaresinin (700) olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 1.
maddesindeki (500) rakamının (200) olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Saygılarımızla,
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Sacid Yıldız Şevket Köse
Malatya İstanbul Adıyaman
Mehmet Ali Susam Ergün Aydoğan Ahmet Küçük
İzmir Balıkesir Çanakkale
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Susam, siz mi konuşacaksınız?
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Evet efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Susam.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün burada kooperatifçilikle ilgili bir kanun görüşüyoruz. İki tane
teklif birleştirilmiş vaziyette. Bir tanesi Sanayi-Ticaret
Bakanlığına bağlı konut kooperatiflerinin
Sanayi-Ticaret Bakanlığından alınıp
Bayındırlık Bakanlığına verilmesi, öbürkü de
Sayın Elitaşın verdiği kooperatiflerin seçimlerinin
-500ün üzerinde olan üyelerin- gizli oy açık sayım usulüyle
yapılması ve denetimle ilgili kanun teklifi.
Şimdi, bu
iki kanun da kooperatifçiliğin sorununu çözmeye yönelik olmanın
ötesinde AKPnin bir ihtiyacını gidermeye yönelik bir kanun
teklifidir. Bunun altını açıkça çiziyorum.
Birincisi:
Boşaltılmış olan Bayındırlık
Bakanlığı, işlevsiz kalmış olan Bayındırlık
Bakanlığına, Sanayi-Ticaret Bakanlığındaki konut
kooperatiflerini alıp oraya koyup Bakanlığa işlev
kazandırmaktır. Aynen böyle. Buna itiraz edecek bir tane, elini
vicdanına koyacak milletvekili çıkamaz. 83 yılında
Bayındırlık Bakanlığına verilmedi mi daha önce bu
kooperatifler? Ondan sonra denetim yapılamadığı için, ciddi
bir sorun ortaya doğduğu için 87 yılında tekrar
Sanayi-Ticaret Bakanlığına geri verilmedi mi? Verildi.
Bakın,
arkadaşlar, eğer bu mantıkla bakarsanız ne gerekçe
gösteriyorlar? Gerekçede diyorlar ki: Efendim, imar planları
uygulamasında kooperatifler doğru düzgün imar uygulamalarına
riayet etmediği için, kontrolden uzak oldukları için eğer Bayındırlık
Bakanlığına verirsek kooperatifleri bu anlamıyla düzgün bir
şekilde idare ederiz. Bayındırlık
Bakanlığının ne denetim elemanları var ne başka
kooperatifçilikle ilgili uzmanları var, bunun için de Sanayi-Ticaret
Bakanlığının elemanlarını bir yıl süreyle
kendilerine geçici görevlendirmeyi istiyorlar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, eğer bu mantıkla bakarsanız, yani
her iş kolu kendi bakanlığına gidecek derseniz,
tarımla ilgili olanlar Tarım Bakanlığına, eğitim
kooperatifleri eğitime, motorlu taşıt kooperatifleri Ulaştırma
Bakanlığına -bunu çoğaltabiliriz- hepsi birine girer.
Kooperatifçilik bir
hukuk meselesidir, ortaklık hukuku. Yüzde 5i mesleki olayıdır,
yüzde 95i ortaklık hukukudur, onun için kooperatifler Ticaret
Bakanlığına bağlı sanayi ve ticaret odalarına üye
olurlar ve ticaret hukuku içerisinde mütalaa edilirler, ortakların hukuku
içerisinde mütalaa edilirler.
Değerli
arkadaşlar, bu anlayışla bir kanun çıkartılmaz.
Bakınız, Sanayi-Ticaret Bakanlığının
Kooperatifçilik Strateji Belgesi var. O belge hazırlanmış,
Bakanlığın İnternet sitesinde var.
Kooperatifçiliği
Türkiye'de doğru bir noktaya çekmek istiyorsanız,
kooperatifçiliği geliştirecek bir çalışmanın
altyapısını oluşturursunuz ve kooperatifçiliğin
şu an karşı karşıya olduğu sorunları çözmeye
çalışırsınız. Türkiye'de maalesef bunları yapmak
yerine, Türkiye'de bakanlıklara iş bulunmaya
çalışılıyor.
Türkiye'de
kooperatifçiliğin sorunu nedir? Birincisi, Türkiye'de kooperatif
sayısı dünyadaki kooperatif sayısının onda 1idir. 800
bin dünyada kooperatif var, 80 bin bizde var, ama Türkiye'deki kooperatiflere
üye olanların sayısı, dünyadaki kooperatiflere üye
olanların yüzde 1idir. 800 milyon dünyada kooperatif ortağı
var, bizde 8 milyon var. Yani bizde kooperatif ortaklık sayısı
az, dikey yapılaşma oluşmamış, üst birlikler oluşmamış,
bağımsız dış denetim oluşmamış ve bu
anlamıyla kooperatifçilik kendi kaderine bırakılmış,
desteklerden uzak kalınmış, hiçbir destek verilmemiş. Bu
anlamıyla, kooperatifçilik ülkede başarısız
kılınmaya çalışılmıştır.
Sayın
Tarım Bakanı burada oturuyor. Biraz sonra soruda da
soracağım, zamanım yetmediği için şey yapıyorum.
Avrupa ülkelerinde tarımda kooperatiflerin yüzde 90 pazara hâkim olduğu ülkeler var,
hayvancılıkta Yeni Zelandada yüzde 70ine hâkimler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Ama, bizim ülkemizde maalesef bu şekilde değil.
Şimdi, seçim
getirilmesiyle ilgili bir konuyu da söylemek istiyorum. Seçim de aslında
bu maddeye Sayın Elitaş tarafından getirildiğinde, 500ün
üzerinde ortak sayısı olan kooperatif yüzde 3ü bulmuyor- ben tek tek
çıkardım, yüzde 3ü bulmuyor- yüzde 3 için getirildiğini
zannetmiyorum sadece kendi bölgesindeki sorunları çözmek için getirildi,
ona da zaman yetmedi, o kooperatif orada öyle seçimini yaptı gitti,
Pankobirlikle ilgili olarak.
Ben, bu noktada,
kooperatiflerin içerisinden esnaf kefalet kooperatiflerinin
çıkarılması noktasında haklı bir gerekçe olarak
görüyorum. Nedenine gelince, onların kendi içinde istenirse üyeler seçim
yapma şansına sahip oldukları için bir yanıyla bunu
gerçekleştirebilme fırsatları var. Seçimi yapalım, ama az
üyeyle yapalım, 200 ortağı olana indirmemiz lazım. 500
ortaklı kooperatif sayısı çok sınırlıdır,
ondan dolayı bu önerge yeterli değildir, sayıyı
aşağıya indirmek zorundayız.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Anladım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.47
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
İzmir
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik
cihazla oylamayı tekrarlıyorum.
İki dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 496 Sıra Sayılı yasa tasarısının 1.
maddesinde geçen (500) ibaresinin (700) olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Genç burada mı? Yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
500 ortak küçük
kooperatiftir. 700 olması daha mantıklıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler
Kanununun 48 inci maddesine eklenmesi öngörülen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Esnaf ve
sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri hariç olmak üzere, ortak
sayısı beş yüzden fazla olan kooperatiflerin ve üst
kuruluşların genel kurul toplantılarındaki yönetim ve
denetim kurulu belirleme seçimleri, gizli oy açık tasnif esasına göre
yapılır. Kooperatiflerin organ seçimlerinde her ortak, en fazla bir
ortağı temsilen oy kullanabilir. Anasözleşmelerin bu
fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Esnaf ve
sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri hariç olmak üzere, kooperatif
seçimlerinin gizli oy açık tasnif usulü ile yapılması
sağlanmış; ortak sayısı beşyüzden fazla olan
kooperatif ve üst kuruluşlarının seçimlerinin gizli oy açık
tasnif usulü ile yapılması sağlanmış, kooperatiflerin
sadece organ seçimlerinde her ortağın en fazla bir ortağı
temsilen oy kullanabilmesi öngörülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önergenin doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 1163
sayılı Kanunun 81 inci maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
Amacına
ulaşılarak dağılma sürecine girmiş kooperatiflerde
çıkan veya çıkarılan ortağın konutu bu sebeplerle geri
alınamaz, ancak bu eski ortaklar daha sonra oluşabilecek tasfiye
masraflarına katılırlar.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepeye aittir.
Buyurun
Sayın Ünlütepe.
CHP GRUBU ADINA
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 496 sıra sayılı
Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
2nci maddesiyle Kooperatifler Yasasının kooperatiflerin
dağılmasını düzenleyen 81inci maddesinin ikinci
fıkrasına ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere ilave
yapılmaktadır.
Bilindiği
gibi Kooperatifler Yasasının yedinci bölümünde kooperatiflerin
dağılmaları düzenlenmiştir. Kooperatifler ya ana
sözleşmede gösterilen sebeplerle veya genel kurul kararıyla,
hakkında iflasın açılmasıyla, diğer bir kooperatifle
birleşmesi veya devralınmasıyla veya üç yıl üst üste
kongresini yapmama gibi veya kooperatifin amacına ulaşması
nedenleriyle kooperatiflerin dağılması düzenlenmiştir.
Komisyonca kabul edilen tasarıyla Amacına ulaşılarak
dağılma sürecine girmiş kooperatiflerde çıkan veya
çıkarılan ortağın konutu bu sebeplerle geri alınamaz,
ancak bu eski ortaklar daha sonra oluşabilecek tasfiye masraflarına
katılırlar. cümlesi eklenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kooperatifçilik sistemi Türkiye'de çok eskiye
dayanmamaktadır. Öncelikle ilk defa 1961 Anayasasında
kooperatifçilik konumu incelenmiş ve burada Devlet,
kooperatifçiliğin önündeki engelleri kaldırır. ibaresi Tedbir
alır. ifadesi yer almış iken 1982 Anayasasıyla
yapılan değişiklikle
üretimin
artırılmasını ve tüketicinin korunmasını
amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri
alır. ibaresi yer almıştır. 1982 Anayasası ve
hükûmetlerin uygulamalarının Türk kooperatifçilik hareketinde daralma
yaptıkları gözden kaçmamaktadır. Kooperatifçilik hareketlerine
bu Hükûmetçe de yeterli özen gösterilmediği bilinmektedir.
Kooperatifler
tüzel kişiliği haiz olan kuruluşlardır ama Türkiye'deki
kooperatifçilik sistemine baktığımızda kooperatiflerin bir
kısmının Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, bir
kısmının Tarım Bakanlığına, bir kısmının
Çevre ve Orman Bakanlığına, şimdi
yaptığımız düzenlemeyle de bir kısmının
Bayındırlık Bakanlığına
bağlandığını görüyoruz. Bu tür kooperatiflerin
değişik tür bakanlıklara bağlanması birlikte hareketi
engellemekte, kooperatifçilik üzerindeki uzmanlaşmadan da
uzaklaşılmaktadır. Bu, bakanlıklar arasındaki uygulama
farklılıkları kooperatif hareketini canlandırmamakta,
aksine gelişimini engellemektedir. Yapılması gereken en önemli
işlerden birisi, Türkiyedeki kooperatifçilik hareketini
hızlandırabilmek amacıyla yeni bir kooperatifler
bakanlığının kurulmasında yarar olduğu
kanaatindeyiz.
Daha önce
arkadaşlarımızın da belirttikleri gibi çok
değişik türde kooperatifler bulunmaktadır. Bunların kimisi,
biraz önce de söylediğim gibi tüketim kooperatifleri, üretim
kooperatifleri, tarım kredi kooperatifleri, esnaf kefalet kooperatifleri,
yapı kooperatifleri, köy kalkınma kooperatifleri gibi bunlar
çoğaltılabilmekte ve bu sayılar artırılabilmektedir.
Bu
düzenlemelerin, yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına bağlanması biçimsel olarak
doğru kabul edilse bile bu düzenlemenin Türk kooperatifçilik hareketine
bir ivme kazandırmayacağı düşüncesini de yüce heyetinizle
paylaşmak istiyorum. Kooperatifler Yasasının bazı
maddelerinde yapılacak değişikliklerle kooperatifçiliğin
temel sorunlarının çözülebilmesi olanaksızdır.
Türkiyedeki
yapı kooperatiflerini incelediğimizde, en önemli sorunlarından
birisi kaliteli bir konut üretiminin olmamasıdır. Konutlar teslim
edildikten sonra da hak sahibi ortaklar konutta inşaata devam etmek
zorunda kalmaktadırlar. Yapı kooperatiflerindeki kalitesizlik öne
çıkmaktadır. Aynı olayı TOKİnin
yaptığı inşaat sektöründe de görüyoruz dersem
yanılmamış oluruz. Kooperatif ortakları arasında
kooperatiften kaynaklanan davaların yoğun olması da
kooperatifleşmede ciddi sorunların olduğunu ortaya
çıkarmaktadır.
Sizinle bir
konuyu paylaşmak istiyorum: Bildiğiniz gibi, ilimizde 2002
yılında 6 şiddetinde bir deprem olmuştur ve bu depremden
dolayı pek çok yurttaşımızın konutları
yıkılmış, oturulamayacak hâle gelmiştir ve 2002
yılında yapı kooperatifi kurulmuştur. Örneğin, bizim
ilimizde bunlardan bir tanesi de Depremzede Konut Yapı Kooperatifi.
Yaklaşık 600 hak sahibi kooperatife üyedir. Depremde oturacak
konutları kalmamış, pek çoğu ya kirada oturmakta veya
evinin yanında bir göz oda çevirerek çoluğuyla çocuğuyla orada
birlikte oturmaktadır.
Bu iktidarın
kooperatifler üzerinde gerekli denetimi yapmaması sonucu sene 2010, sekiz
yıldır bu insanlar deprem mağduru olmasına rağmen
oturacakları konutlara geçememişlerdir. İnanın, en son 17
Mayısta yapılan kongrede bir hak sahibinin sözlerini sizlerle
paylaşmak istiyorum. 3 Şubat 2002 yılında Afyonda 6
büyüklüğünde, merkez üssü Sultandağı ilçesi olan depremde evinin
yıkıldığını, 3 çocuğuyla tek göz odada
yaşadığını, artık eve ne zaman geçeceğini
bilemediğini söylüyor. Yani sekiz yıldır deprem mağduru
olan kişilerin, 600 konutuna girememeleri sosyal devlet
açısından acı veren bir olaydır. İktidar
açısından değerlendirdiğinizde de bu yoksul insanların
sorunlarıyla ilgilenilmediğinin bir kanıtıdır. Peki,
sosyal devletin ilkesi nerede kalıyor? Yani bu kooperatifleri bu yasayla
Bayındırlık Bakanlığına
bağladığımızda bu insanlar konutlarına
girebilecekler mi? Mümkün değil. Hâlâ daha bu insanlar kooperatife aidat
ödemekle yükümlü durumdadırlar.
Değerli
Başkan, saygıdeğer üyeler; bu kooperatiflerden yirmi yıl
vadeli 20 milyar kredi ödenmiştir. Bugün geri ödeme dönemi
başlamıştır. Geri ödemelerdeki ödemezlik oranı yüzde
80dir. Deprem mağduru olan insanlar bu kooperatiflerdeki geri ödeme
miktarlarını, paralarını ödemekte ciddi zorluk çekmektedirler.
Bu ortamda bu kooperatiflerin sorunlarıyla Sayın
Bakanlığın öncelikle ve ivedilikle ilgilenmesini rica ediyorum.
Kooperatif Başkanı ile Bakanla, milletvekilleriyle konuştum,
Soruna çözüm bulunmuyor. diyor. Kooperatifin kendi arasındaki
uyumsuzluklar önemli değildir, önemli olan sosyal devlet gereği
Bakanlığın bizzat bu olaya müdahale ederek bu kooperatifteki
yapılaşmanın bir an önce bitirilmesi gerekmektedir.
Başka bir
konuyu daha paylaşmak istiyorum: Demin de söylediğim gibi, çok
değişik bakanlıklara bağlı kooperatifler var.
Bunlardan bir tanesi: İhsaniye ilçemizin Üçlerkayası kasabasında
bir kalkınma kooperatifi, süt ve süt ürünleri fabrikası var.
Sultandağı ilçemizde Çamözü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,
soğuk hava deposu var. Çevre ve Orman Bakanlığınca hem
kooperatif hem de üyeler hakkında icra takibine gidilmiştir. Hâlbuki
bunlar, ORKÖYden kredi alınarak yapılmış olan
kooperatiflerdir. Kooperatiflerin ve bazı kooperatif
ortaklarının banka hesaplarına bloke konulmuştur. Her iki
kooperatifin tesisleri, biraz önce belirttiğim gibi, ORKÖYce yapılmıştır.
Bu tesisler, üreticilerin ürünlerini değerlendirip, işçi
çalıştırarak bölgesine ve üyelerine ekonomik katkıda
bulunmaktadır. Ayrıca, kayıt
dışılığın yüzde 50nin üzerinde olduğu
ilimizde, kooperatiflerin tüm işlemleri kayıt altında
tutulmaktadır. Bu tesislerin satılması ya da atıl durumda
kalması ülke ekonomisine katkı sağlamaz. Bu işletmeler,
ayrıca, sanayi bölgelerinde olmadığından dolayı
girişimciler için cazip de değildir. İcra işlemlerinin
devamında binlerce köylü mağdur olmaktadır.
Kooperatiflerin
ve de kooperatifleşmenin önü açılmamaktadır. Açıkçası,
siyasi iktidar, daha doğrusu Bakanlık ve siyasi iktidar,
kooperatifleşme hareketine sıcak bakmamaktadır. Bu durum ise
küçük birikimlerin değerlendirilmesini, üreticilerin örgütlenmesini ve
mülkiyetin yaygınlaştırılmasını engelleyen bir
husustur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Hayhay Sayın Başkanım,
bağlıyorum.
Hükûmet
olanaklıysa- bu kooperatifler hakkındaki icra takibini bir an önce
durdurmalıdır ve yeniden borç yapılandırılmasına
girerek kooperatiflerin bu darboğazdan çıkması
sağlanmalıdır.
Sayın
Başkan, burada, 2nci maddede Amacına ulaşmış olan
kooperatifler tasfiye hâline geldiğinde çıkan ve çıkarılan
ortağın konutu bu sebeplerle geri alınamaz. diyor. Bir
kooperatiften çıkmak en doğal bir insan hakkıdır, temel
haktır. Bir kooperatiften bir üyenin çıkmasını nasıl
engelleyebilirsiniz? Bir hukuk devletinde Anayasanın temel hak ve
hürriyetlerini engelleyen bir yapılaşmaya nasıl yön verilebilir?
Bunu anlamakta zorlanıyorum. Elbette daha önce de konuşan
arkadaşlarımızın belirttiği gibi, çıkarılan
ortaklıklardan dolayı davalar çoktur ama çıkan ortak, kendi
rızasıyla kooperatiften bir kimsenin çıkmasını
engellemeye çalışıyoruz. Buna hukuken olanak yoktur.
Anayasanın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Efendim, cümleyi bağlıyorum.
BAŞKAN
Yani hiç usulüm yok. Kusura bakmayın, usulüm yok.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Teşekkür edeyim efendim.
BAŞKAN
Edebilirsiniz, işte, ettiniz. Tamam.
Teşekkür
ederim.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Açarsanız teşekkür edeyim.
BAŞKAN
Açmayacağım. Hiç yapmadım efendim. Bir dakika ekledim. Mümkün
değil.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Bir parlamenterin
BAŞKAN
Yapmayacağım
Yapmayacağım
Teşekkür ederim.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Siz bir Başkansınız, bir parlamenteri
dinlersiniz, yine söz vermeyebilirsiniz.
BAŞKAN
Buyurun.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Bir parlamenter sözünü süre içinde bitiremeyebilir.
BAŞKAN
Doğrudur.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Ama bu konuşmasında, toplum önünde yapılan
konuşmasında, hem topluma hem de saygıdeğer
milletvekillerine teşekkür edebilmelidir. Önemli olan uzatma değil,
Sayın Meclis Başkanı olarak üyenin kastını dikkate
almak zorundasınız. Ben ciddi bir şekilde konuşmamı
hazırlamışım, bunu yurttaşlarla, Meclis üyeleriyle
paylaşırken bir teşekkür edebilmeliyim.
BAŞKAN O
zaman sadece teşekkür ettiğiniz takdirde açacağım. Ama
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Sadece teşekkür.
BAŞKAN Siz
beni dinleyebilir misiniz. Söylediğim şey şu
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Ben anlıyorum söylediğinizi.
BAŞKAN Bir
saniye.
İkinci bir
dakika verildiği zaman sonuna kadar kullanıyor
arkadaşlarımız, benim de öyle bir usulüm yok ama siz öyle
dediniz, şimdi sizin için açıyorum, buyurun.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan, verdiğiniz uygulama için
teşekkür ediyorum.
Ben bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve 2nci maddedeki Çıkan
kelimesinin madde metninden çıkartılması gerektiği
inancındayım.
Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi ben de size gerçekten teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kooperatifçiliğin üzerinde önemli bir sosyal sorumluluk
misyonu bulunmaktadır. Bu misyonun ifa edilebilmesi için daha
hızlı, değişime kolay adapte olabilen, girdi maliyetleri
karşısında zora düşmeyen bir yapısal
değişime ihtiyaç bulunmaktadır. Aslında kooperatiflerimizin
sorunlarını bir arada değerlendirmenin ve iç içe girmiş
olan bu sorunların toplu bir süreç olarak ele alınarak çözüm
aranmasının daha doğru bir yaklaşım olduğuna
inanıyoruz.
Görüşmekte
olduğumuz tasarının 2nci maddesinde yapı kooperatiflerinin
ve üst birliklerinin kurulmasına, işleyişine, tasfiyesine ve
denetlenmesine ilişkin iş ve işlemleri, kuruluş
kayıtlarının ve sicillerinin
tutulmasını sağlamak ve uygulamalarında denetleme
hususları getirilmektedir. Bu, genel manada doğru bir
yaklaşım olmakla birlikte, yapı kooperatifleriyle ilgili olarak,
teknik konular hariç herhangi bir bilgi birikimi olmadan ve personel
altyapısı hazırlanmadan Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına bağlanmasının Türkiyede yapı
kooperatiflerinin yıllardan beri süre gelen ve kronikleşmiş
sorunlarını çoğaltarak daha da derinleştireceği
muhakkaktır. Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı teknik eleman eksikliği nedeniyle mevcut
sorumluluk alanında bile yetersiz kalmaktayken, bu yapısıyla
kooperatiflerin yükünü kaldırması mümkün değildir. Ancak,
kooperatiflerden sorumlu bir genel müdürlük ihdas edilip teknik kadro yönünden
yeterli hâle getirildikten sonra bu Bakanlığa bağlanması
daha doğru olacaktır. Aksi takdirde, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına bağlanması birçok sorunu da
beraberinde getirecektir. Yapı kooperatifleriyle ilgili denetim, mevzuat,
eğitim, uygun teşkilatlanma ve finansman şeklinde birçok
sorunlar yıllar boyunca dile getirilmesine rağmen, çözülmesi yolunda
bir türlü mesafe alınamamıştır. Hükûmetin bu sorunları
giderecek önlemleri alarak, çözümler üretmek yerine şeklî birtakım
yasal değişiklikler yaparak, altyapısı hazırlanmadan
yetkiyi (A) bakanlığından alıp (B)
bakanlığına bağlaması, var olan sorunları çözmek
yerine daha da karmaşık hâle getirecektir.
Değerli
milletvekilleri, bugün yaşanmakta olan mali kriz konut sektörünü derinden
etkilemiştir. Konut sektörünün temel girdilerinde demir ve çimentoda
yapılan sezonluk fahiş zamlar nedeniyle dar ve orta gelir grubunda
bulunan vatandaşlarımızın kıt kanaat
tasarruflarıyla ve zor şartlar altında ödedikleri aidatlarla hayalini
kurdukları konut veya iş yerlerinin yapımında meydana gelen
maliyet artışları nedeniyle çok zor duruma düştükleri
hepimiz tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla,
kooperatiflerimizin bu sorunlarının hızla çözülmesi zorunlu hâle
gelmiştir. Sorunlara ve çözüm yollarına daha farklı
yaklaşımlar getirilmesi gerektiği ortadadır.
Bu
sorunların temeline inildiğinde kooperatiflerin kamuoyunda ciddi bir
güven sorunuyla karşı karşıya olduğunu hepimiz kabul
etmekteyiz. Yapı kooperatiflerinde önemli bir istismar alanı
bulunuyor. İşleyiş tamamen yasaya aykırı. Sistem
şöyle işlemektedir: Bir müteahhit bir arsa bulmaktadır. Kendi
kontrolünde bir kooperatif kurup arsayı kooperatife sattığı
gibi, işin yapımını da üstlenmektedir. Bu süreç tam bir
haksız kazanç mekanizmasına dönmüştür. Yasada kooperatif
yönetiminin kooperatifin iştigal alanıyla ilgili iş ve
işlem yasağı vardır ve cezası da bulunmaktadır.
Ancak, gerçek hayatta arsayı satan da bina ve eklentilerini yapan da
kooperatifi yöneten de aslında aynı kişidir. Hükûmet bu sistemi
bildiği hâlde yıllarca sessiz kalmıştır. Ne yazık
ki ortada binlerce kooperatif mağduru vatandaşımız
olmuştur. Oysa gerçek bir kooperatif, konut ihtiyacı olan
insanların bir araya gelip arsa alımı ve imalatı rekabet
koşulları içinde ihale etmesiyle meşgul olmalıyken, sistem,
yukarıda anlattığım şekilde işlemektedir. Konut
sahibi olayım derken, biriktirdiği tasarruflarını da
kaybeden vatandaşlarımızın iyi niyetlerini kullanarak bu
işi kendilerine geçim kaynağı hâline getiren kötü niyetli insanlara
karşı yasal tedbirlerin getirilmesi zorunluluk hâline gelmiştir.
Bakanlık, doğrudan kooperatifleri muhatap almalıdır.
Kooperatifler tüm işlerini doğrudan Bakanlıkla
yapmalıdır. Araya bir aracı koymanın anlamı da yoktur.
Değerli
milletvekilleri, kooperatiflerde güvenin arttırılması için güven
unsurunu çok iyi yakalamış başka müesseseleri ve diğer
ülkelerdeki uygulamaları da inceleyerek yasal, yapısal ve yönetsel
çalışmalarımızı değerlendirmemiz, netice olarak
da kendi bünyemize olduğu kadar dünyadaki yapısal değişime
de uygun bir yapılanma içine girmemiz gerekmektedir. Ortaklık
işlemlerinin basitleştirilmesi, tebligat hükümleri, üyelikten
çıkma ve çıkarılma işlemlerinde prosedürün ve sürelerin
azaltılması, söz konusu işlemlerle ilgili belirsizliklerin giderilmesi
gibi amaçlarla Kooperatifler Kanununun çeşitli hükümlerinde yeni
düzenlemeler yapılması da gereklidir.
Bir kooperatif
ortağının yıllarca bir kooperatifi oyaladığı
ve tasfiyeyi geciktirebildiği sık rastlanan olaylardandır.
Kooperatiflerde
en zor uygulamaların biri de ortağı ihraç etmektir. Bu
düzenlemede çıkan ortaklıktan söz edilmektedir. İstifa eden
ortak çıkan ortak olarak adlandırılır. Böyle bir
ortağın konutunu almayıp da ne yapacaksınız?
Yapılacak düzenlemelerle bir yandan kooperatiflerin ve kooperatif
ortaklarının mağduriyetlerinin önlenmesi diğer yandan da
toplumda kooperatiflere yönelik güven sorununun giderilmesi hedeflenmelidir.
Değerli
milletvekilleri, hâlen ülkemizde kurulduğu hâlde faaliyet göstermeyen ve
tasfiye edilmeyi bekleyen çok sayıda kooperatif bulunmaktadır. Bu
kooperatiflerin çoğu genel kurul toplantısını bile
yapamamaktadır. Bu nedenle faal olmayan kooperatiflerin bir an önce
tasfiye edilmelerini sağlayacak bir düzenleme yapılmalıdır.
Günümüzde
kooperatiflerde uyuşmazlığa neden olan konuların
başında ortaklık ilişkileri gelmektedir. Kooperatif
ortakları arasında meydana gelen en küçük bir anlaşmazlık
yıllarca sürmekte, haksız taraf zaman kazanırken haklı
taraf mağdur olmaktadır. Bu nedenle kooperatif ortakları ile
kooperatifler arasında, kooperatifler ile üst birlikler arasında
kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların çözümünü
hızlandırmak ve kolaylaştırmak, işlem ve
itirazların en hızlı biçimde
sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla yasal
tedbirlerin bir an önce uygulamaya koyulması gerekmektedir.
Ayrıca,
Kooperatifler Kanununda gerçekleştirilecek birtakım yasal
düzenlemelerle, günün değişen şartlarına kolayca adapte
olabilmesine yönelik çoğu konulardaki düzenlemelerin yönetmeliklerle de
yapılabilmesine zemin hazırlanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, kooperatiflerle ilgili yaşanan diğer bir sorun da
sanayi siteleri yapı kooperatiflerinin yaşamakta olduğu
çelişkilerle dolu ve çok yetersiz olan teşviklerdir. Örneğin,
sanayi siteleri yapı kooperatifleri sadece kalkınmada öncelikli
yörelerde desteklenmektedir. Oysaki sanayi siteleri büyük sanayi
kuruluşlarının tamamlayıcı unsurlarıdır. Bu
nedenle, gelişmiş bölgelerdeki sanayi sitelerinin de desteklenmesi
gerekmektedir.
En önemli
sorunlardan birisi de arsa temini ve altyapı sorunudur. Ayrıca,
sanayi siteleri yapı kooperatiflerine vergiler ve harçlar
açısından da hemen hemen hiç muafiyet tanınmamaktadır. Bu
konularda Hükûmet tarafından sanayi siteleri yapı kooperatiflerine
destek verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, kooperatifler, fertlerin tek tek altından
kalkamayacakları işleri gerçekleştiren mükemmel bir
dayanışma kuruluşudur. Kooperatifler, gelir
dağılımından zarar görenlerin bu zararlarını
etkisiz hâle getirmede denge oluşturan bir teşekküldür.
Kooperatifçilik bencilliği önler, kendi çıkarlarını hesaba
katmadan başkaları lehine karşılıklı olarak çaba
harcanmasına hizmet eder.
Kısaca, bu
fonksiyonlarıyla kooperatifler, israfı önleyen, maliyeti
düşüren, üretimi arttıran, verimliliği yükselten, insani
değerlerin korunduğu ve devam ettirildiği
kuruluşlardır.
Milliyetçi
Hareket Partisi adına tespitimiz, uzun yılların birikimi olarak
gelir dağılımının büyük ölçüde bozulduğu ve
acilen sosyoekonomik politikaların yürürlüğe konulmasına ihtiyaç
duyulduğu günümüzde kooperatifçiliği, görüşmekte olduğumuz
tasarıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
D. ALİ
TORLAK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
üç beş
maddelik yüzeysel ve şekli düzenlemelerle değil, yeniden, sil
baştan ele alıp yapılandırmamız, bu harekete hız
kazandırmamız hayati önem taşımaktadır.
Bu duygu ve
düşüncelerimle kanunun büyük Türk milletine hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Sevahir Bayındır. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Bayındır.
BDP GRUBU ADINA
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerine grubum adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kooperatifçilik,
anlayış olarak insanın toplumsallaşmasıyla birlikte
kurulan ekonomik, sosyal, kültürel, iş bölümü dayanışması
ve bir yaşam biçimidir aslında. Bugün bu kooperatifçilik
anlayışına neden ihtiyaç olduğunu biraz
tartışacağız ve niye bunun ihtiyaç olmaktan çıkarılmak
istendiğini birlikte tartışmaya çalışacağız.
Çünkü ortak üretim ve eşitçe paylaşım ve tüketim
anlayışı, kâr hırsına, tekelciliğe
dayandırıldığı tarihten bugüne, bin
yıllardır insanlık, hep eşit üretim ve eşit
paylaşımın arayışçısı olmuştur. Bu
nedenle belki bütün egemen olmamıştır bu anlayış ama
kaybettikleri değerleri yeniden kurmak, korumak ve geliştirmek
iddiası ve çabasında olmuştur. Dolayısıyla hani resmî
tarihte işte 1700lü yıllarda bir sosyalistin kooperatifçilik
anlayışı başlatmasıyla başlayan bir zihniyet
değildir bu, insanlığın yarattığı bir
zihniyettir ama zihniyetin ortadan kaldırılmasıyla birlikte
yeniden bir öncülük üzerinden bu kurulmaya
çalışılmıştır.
Kooperatifçilikte
esas nedir? Herkesin öz gücüyle, öz yönetimli bir ortaklık kurmak, ortak
üretimi ortak paylaşmak üzerine geliştirmek iddiasıyla
toplulukların buluştuğu, birlikte, tek başına
yapamadıklarını çoğulcu bir katılımla,
katılımcı bir şekilde kendi ekonomileri
Ekonomik
amaçlıysa, hizmet amaçlıysa, başka hangi amacı içeriyorsa,
bu felsefe ekseninde bu işi sürdürmeyi öngörmüşlerdir ama ne
yazık ki, bu kooperatifçilik anlayışı da,
arkadaşlarımızın da daha önce belirttiği gibi, yani
Türkiyede de 70li yıllarda gelişmesine rağmen, 80 darbesiyle
bu anlayış, bu düşünce ve onun örgütlenme
anlayışı hem yasal hem pratik olarak belli zorluklarla
karşı karşıya kalmıştır ya da
kooperatifçilik adını kullanıp ama işlevi ve içeriği
olarak kooperatifçiliğe uymayan rantçı anlayışlar
gelişmiştir.
Bizler bugün
belki yapı ve çiftçilik konusundaki kooperatifçiliğe ilişkin
geliştirilmek istenen düzenlemeyi tartışacağız. Örneğin,
hani biliniyor, ya belediyeler bir şehrin, kentin imarını ve
onun denetimini çeşitli sivil toplum örgütleriyle denetliyor ya da
işte, Bayındırlık Bakanlığının
sınırları kapsamına giren kimi alanlarda da bu denetim bir
boyutuyla Bayındırlık Bakanlığı üzerinden ama
ağırlıklı olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
üzerinden yürütülüyordu şimdiye kadar.
Bu yasayla
yapılmak istenen
Aslında Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı önce kendi yaptıklarını güçlü
sorgulamalıdır çünkü her depremde, her bir felakette ilk yıkılan
yapı, ne yazık ki, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının denetimine tabi tutulan, onun denetiminde
olan, onun onayıyla faaliyete giren ya hastaneler ya okullar ya da yine
herhangi bir kamu kurumu ilk önce bu depremde ya da herhangi bir
sarsıntıda yıkılan ya da işlevsiz hâle gelen
alanlardır. Dolayısıyla, bugün kanunun gerekçesinde sunulan,
işte, Bayındırlık Bakanlığı imar
planını daha iyi takip etmek için, yapı denetimini daha güçlü
sağlamak için ya da kooperatiflerin demokratik işleyişini
sağlamak için böyle bir denetim almıyor üzerine. Tam tersine, bu
peşi sıra yapılan yasal değişikliklerle ya da Bakanlar
Kurulu kararıyla geliştirilen yeni yönetmeliklerle aslında
kooperatifçilik alanının yani dar gelirli ve öz yönetimi
oluşturarak farklı katılımla, işte, ister yapı
olsun ister çiftçilik anlamında olsun, ister hizmet anlamında olsun,
ister eğitim anlamında olsun, kurulan kooperatiflerin aslında
kurulmamasını sağlamaya dönük ya da kooperatifleri kurutma kanunu
olarak da değerlendirebiliriz çünkü devlet toplumu kendi öz gücüyle
üretime davet etmek üzerine işlev görmüyor. Ne yazık ki bir yandan
demokratikleşmeden söz edilir ama öte yandan bütün hizmetlerin,
sektörlerin tam devletçi bir zeminde, devlet eksenli ya da devlete yakın
güçler üzerinden rant alanları yaratılmak isteniyor. Örneğin
geçmişte belediyeler, diyelim, kooperatifler kuruyordu, farklı
kesimler, hani, daha düşük kredilerle en azından herkesin
faydalanabileceği alanlar yaratmaya çalışıyordu ama mesela
bir TOKİ olayını ele aldığımızda,
yapılaşmada TOKİ devreye girdikten sonra ne yazık ki
artık toplumda bireyler, üyeler toplanarak TOKİ
karşısında bir rekabet yapamıyor çünkü ne kredi
anlamında ne arsa temini açısından ne de getirilen kimi tedbirler
nedeniyle ne yazık ki artık rekabet edemez durumda. Çünkü,
örneğin, şimdiye kadar kooperatifler herhangi bir üyenin, bireyin,
vatandaşın arsasını alıp belli bir pay verdikten sonra
yap-sat yapıp ortaklaşabiliyordu ama çıkarılan bir kanunla
artık ne yazık ki kooperatifler bir yurttaşın
arsasını alıp hem yurttaşa ev kazandırmak hem de
farklı yurttaşlara yapı kazandırılmasının
önüne engel konuldu.
Şimdi,
eğer demokratik denetim amaçlı yapıldığı
düşünülüyorsa, örneğin, hani, işte, biliyoruz, kooperatifler
kurulur, üyelerinin paraları alınır ve ne yazık ki daha
sonra ne ev yapılır ne de yer tahsis edilebiliniyor insanlara; bu tür
kapkaççı zemin de var. Ama bu tür örnekleri emsal göstererek Maliyenin
daha doğru yapması gereken bir denetimi hiç sorumluluğu olmadan
bunu Bayındırlık ve İskân Bakanlığına vermek
çok doğru bir yaklaşım değildir. Bu, olsa olsa gelecekte
giderek tamamen bütün kooperatifçi, bütün yapılaşmayı TOKİ
yani belli merkezlere ihale etmek ve toplumu kendi gücüyle üretebilecek, ortak
güçte üretebilecek mekanizmalardan yoksun bırakmak, yoksul bırakmak
amacını içermektedir.
Yine, 2009da
Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılan bir genelgeyle de kadın
kooperatiflerinin kurulması zorlaştırıldı.
Örneğin, bugüne kadar kadınlar toplum merkezlerinde, özellikle
İstanbulda kadın istihdamıyla ilgilenen kadın vakıfları
ve bu kadın vakıflarıyla yerel mülkiler arasında
geliştirilen sözleşmeler ve ortak projeler ekseninde toplum
merkezlerinde kadınlara hem kadın hakları konusunda hizmet
veriliyordu ve bu hizmeti veren gerçek anlamda kadın bakış
açısına sahip sosyal hizmet uzmanlarıydı. Bu sosyal hizmet
uzmanları pek çok konuda, kadınların bilincinin yükseltmesine
bağlı olarak, kadınları ekonomik olarak da üretkenliğe
teşvik ediyorlardı. Buna bağlı, kadınlar geleneksel
bildikleri işler üzerinden ortaklaşa kimi hizmetler yapıyorlardı.
Bu kimi zaman yemek yapmak olabilirdi bir lokanta açmak üzerine, kimi zaman
geçmişten gelen el sanatlarını işlemek üzerine olurdu ya da
başka başka konularda kooperatifler kurarak kadınlar hem sosyal
olarak yükselmiş bilinçlerini, ekonomik olarak da bir özerklik
tanıyarak kendisine aslında o cinsiyetçi
ayrımcılığın zayıflaması ya da seyreltilmesi
için bir çaba içindeydiler. Bunun için çok büyük şartlar gerekmiyordu
eskiden. Bir kooperatife üye olmak için 1 lira gerekliydi, en fazla 50
liralık da bir taahhüt gerekiyordu ama ne yaptı Bakanlar Kurulu? 2009
yılında çıkardığı bir kararnameyle bu 1
liralık ortaklık payını 100 liraya çıkardı ve
taahhüdü de 5 bin liraya çıkardı.
Şimdi, son
yıllardaki yaklaşık 60 bin kooperatif ve 14 bin
kadının istihdam edildiği bu kooperatifler, artık, ne
yazık ki ya kapanmak durumunda kalacak ya da bunlara yeni sayılar,
yeni kooperatifler, yeni kadın istihdamları eklenemeyecektir. Yani bu
büyük bir handikaptır. Hele şu günlerde Çalışma
Bakanlığı kadın istihdamına dair bir genelge de
yayınladı. Muhtemelen bu genelgeyi, işte bu hafta sonu
İstanbulda yapılacak olan Kadın İstihdamı
Konferansının öncesinde bir kâğıt üzeri düzenleme olarak da
almak mümkündür. Çünkü bir yıllık uygulamalar arasında çok ciddi
farklılıklar var, yani tezatlar var. O zaman, hani dün
kadının katılımı için gerekli olan mekanizmayı
zorlaştırarak, kadına, yeniden erkeğin eline bakan, evinin
kölesi olan, hizmetçisi olan, üretimden kopan, hayatını idame
ettiremeyen bir pozisyonu reva göreceksiniz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Ama işte Amerikadan, farklı farklı
kesimlerden, özellikle Kadın Girişimciler Derneğinin
öncülüğünde gerçekleştirilen bir konferans öncesi, Sayın Bakan
da konuşmacı olarak katılacağı için önceden bir
genelge yayınladılar, kâğıt üzerinde kimi düzenlemeler
yaparak.
O nedenle,
kooperatifçilik insanların demokratik olarak kendisini
gerçekleştirme, iktidarlara, tekelcilere rağmen geliştirmesi
gereken mekanizmalardır. Zaten hayvancılık ve tarım
alanında, hayvancılığı ortadan kaldırarak yayla
yasağıyla, tarım alanında da işte önce kota
uygulamaları gerçekleştirdiniz, sonra pancardan tutalım tütüne
kadar üretim mekanizmasını ortadan kaldırdınız,
yasakladınız ve bu amaçla kurulmuş, pek çok üretici olan
insanın kurduğu pek çok kooperatifi, insanları üretimden men
ederek kooperatiflerini de feshetmiş oldunuz. Şimdi de bunu
yapıda gerçekleştirmek istiyorsunuz. Kolay gelsin size diyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına ilk söz, madde üzerinde, Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet
Sarıya aittir.
Buyurun
Sayın Sarı.
MEHMET SARI
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, konut yapı kooperatiflerinin
kuruluş amacı, dar ve orta gelirli kişilere kendi
imkânları doğrultusunda konut sağlanmasıdır. Bu yol
ile kişinin bütçesi ve imkânlarına göre konut sahibi olması
teşvik edilmektedir. Bu kooperatifler tarafından alınan
kararların bazen imar mevzuatına aykırı hüküm ve
uygulamalar içerdiği gözlemlenmektedir. Bu durum, kooperatif üyelerinin
mağduriyet yaşamasına sebep olduğu gibi, şehircilik
ilke ve esasları bakımından da plansız ve çarpık
yapılaşmaya neden olmaktadır.
Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesiyle,
1163 sayılı Kooperatifler Kanununda yeni bir düzenlemeye
gidilmektedir. Bu düzenleme, kooperatiflerin dağılma sürecini ele
almaktadır.
Kooperatiflerin
dağılma sebepleri, bilindiği gibi;
1) Ana
sözleşme gereğince,
2) Genel kurul
kararı ile
3)
İflasın açılmasıyla,
4) Kanunlarda
öngörülen diğer hâllerde ilgili bakanlığın mahkemeden
alacağı karar üzerine,
5) Diğer bir
kooperatifle birleşmesi veya devralınması suretiyle,
6) Üç yıl
olağan genel kurulunu yapmaması hâlinde,
7) Amacına
ulaşma imkânının bulunmadığının ilgili
bakanlıkça tespiti hâlinde mahkemeden alacağı kararla,
Olmaktadır.
1163
sayılı Kanunun 81inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesinden sonra Amacına ulaşılarak dağılma sürecine
girmiş kooperatiflerde çıkan veya çıkarılan
ortağın konutu bu sebeple geri alınamaz, ancak bu eski ortaklar
daha sonra oluşabilecek tasfiye masraflarına katılırlar.
cümlesi eklenerek, kooperatiflerin dağılma sürecinde yapılan
önemli bir hata giderilmiş olacaktır. Şöyle ki: 1163
sayılı Kooperatifler Kanununun 81inci maddesinin ikinci
fıkrasında, konut yapı kooperatiflerinin, ana sözleşmede
gösterilen işlerin tamamlanması ve ferdî mülkiyete geçilip
konutların ortaklar adına tescil edilmesiyle amacına
ulaşmış sayılarak dağılacağı hüküm
altına alınmıştır. Konut yapı kooperatiflerinde
yapım işlerinin tamamlanmasının akabinde ferdileşme
işlemleri yapılmakta ve konutların tapuları ortaklara
dağıtılmaktadır. Kooperatif ortakları ortaklık
yükümlülüklerini tamamen yerine getirmeleri ve adlarına tahsis edilen
taşınmazlara tapuda malik olmaları nedeniyle,
taşınmazlar kooperatif ortaklarının malı hâline
gelmektedir ancak ortaklar adına ferdî mülkiyete geçilmesine rağmen
bu süreçte kooperatif ortaklıkları da devam etmektedir. Diğer
deyişle, ferdî mülkiyete geçilmesiyle birlikte konutun kooperatifle
ilişkisi kesilerek ortaklık hakkı ve konut mülkiyeti birbirinden
ayrılmaktadır. Bu aşamada, konutunun tapusunu alan
ortağın herhangi bir nedenle kooperatiften çıkması veya
çıkarılması durumunda konutunun elinden alınmaması
gerekir. Uygulamada, amacına ulaşan kooperatiflerin tasfiye
aşaması bazen uzun yıllar devam edebilmektedir. Amacına
ulaşmış tasfiye hâlindeki kooperatiflerde tasfiye sürecinin
uzaması sebebiyle kooperatife karşı tüm yasal ödeme
yükümlülüklerini yerine getiren ve getirmeye devam eden, ayrıca kat maliki
olması sebebiyle konut aidatlarını düzenli ödeyen ve ödemeye devam
eden ortağın kooperatif üyeliğinden ayrılması hâlinde
oturduğu konut kooperatifçe yasal yollardan geri alınmaktadır.
Bu durum Anayasanın 35inci maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkına aykırılık teşkil etmekte ve hak
sahiplerinin mağduriyetlerine sebep olmaktadır.
Düzenlemeyle
Kanundaki anlama açıklık getirilmesi suretiyle hak
kayıpları önlenmiş ve mağduriyetler giderilmiş
olmaktadır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Şahısları
adına madde üzerinde ikinci söz Kırıkkale Milletvekili
Sayın Turan Kıratlıya aittir.
Buyurun Sayı
Kıratlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TURAN KIRATLI
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
tasarıyla, yapı kooperatiflerine ilişkin görevlerin
yapılaşma ve şehircilikle ilgili görevleri
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
yapılması amaçlanmaktadır.
Bilindiği
üzere, ülkemizde kooperatifçilik yüz yılı aşkın bir süredir
var olmuştur. Türk toplumu kooperatifçiliğin içinde
barındırdığı iş birliği,
yardımlaşma ve dayanışma gibi değerlere hiç de
yabancı değildir. Öyle ki, Anadoluda filizlenmiş ve
gelişmiş olan Ahilik ve imece gibi yardımlaşma müesseseleri
bunun açık bir göstergesidir. Ancak, Türkiyede bugüne kadar
kooperatifçilikten maalesef arzu edilen ölçüde istifade edilememiştir. Bu
nedenle, değişen Türkiye ve dünya koşulları gözetilerek
ülkemizde de kooperatifçiliğin ideal yönde geliştirilmesi için
kamunun ve diğer aktörlerin rolünün iyi bir şekilde tespiti
bakımından yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu
düzenleme, Anayasamızın 171inci maddesinde Devlet, millî
ekonominin yararlarını dikkate alarak öncelikle üretimin
artırılmasını ve tüketicinin korunmasını
amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri
alır. şeklinde ifadesini bulan kooperatifçiliğin
geliştirilmesi ilkesine dayanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hâlen günümüzün en etkili
kalkınma araçlarından birisi olarak görülen ülkemizdeki
kooperatifçilik sisteminin rasyonel ve bütüncül bir yaklaşımla ele
alınıp uygulanması, üreticilere, tüketicilere, küçük
işletmelere olduğu kadar âtıl kaynakların harekete
geçirilmesine, sermaye birikiminin sağlanmasına, yeni istihdam
alanları oluşturulmasına, ortak iş yapma kültürünün geliştirilmesine,
sosyal sermayenin artırılmasına önemli ölçüde katkı
sağlayacaktır.
Dünyada ve
Türkiyede değişen şartlar Bayındırlık
Bakanlığımızın bir yandan bazı görev ve
yetkilerini ilgili kurumlara devrini gerekli kılarken, diğer taraftan
yeni yetkilerle donatılmasını gerekli
kılmıştır. Bayındırlık
Bakanlığı gerek teşkilat yapısı gerekse ülke
genelindeki hizmetleriyle reform süreci yaşamaktadır. Yapı
İşleri Genel Müdürlüğü 2009 yılında proje bedeli 6
milyar 601 milyon TL olan 1.957 adet yatırım projesi
gerçekleştirmiştir. İller Bankası sadece 2009
yılı içinde, ayrım yapmadan, her ilin 30 köyüne her bir köy için
41.900 TL yardım göndermiş ve belediyelerimize 1 milyar TL kredi
kullandırmıştır. Bu arada Kırıkkalemiz de bu
hizmetlerden nasibini almıştır. Delice, Balışeyh,
Keskin, Çelebi, Karakeçili, Bahşili, Yahşihan ilçelerimizde 75 köye
köy konağı, içme suyu, park, yol gibi hizmetler için 3 milyon TL
yatırım yapılmıştır. Evini yapana yardım
metodu ile on dokuz konut yapılarak hak sahiplerine 476 bin TL ödemede bulunulmuştur.
Acil yardım ödeneği olarak belediyelere 530 bin TL olmak üzere son
iki yıl içinde 4 milyon TL ödenek Kırıkkale ilimize
gönderilmiştir.
Ben, bu
vesileyle, Hükûmetimize, Sayın Bakanımıza, emeği geçen
herkese teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Yaman
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bilindiği
gibi, Sayın Bakanım, Türkiye'de 85 binin üzerinde kooperatif
bulunmakta ve bunların yanılmıyorsam 73 bini Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
bünyesinde hizmetleri yürütülmekte, geri kalan 12 bin küsuru da Tarım ve
Orman Bakanlığınca yürütülüyor. Bu durum
karşısında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
tarafından Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına devredilecek olan yapı kooperatiflerinin
sayısı ne kadardır?
İki: Bu
organizasyon içinde, il sanayi müdürlüklerinde, bu yapı kooperatiflerinin
denetimi sağlamaya yönelik alınmış, atanmış bir
sürü mühendis kadroları bulunmaktadır, inşaat mühendisinden
tutun şehir planlamacısı ve mimarlara kadar. Bu kadrolarla
ilgili de bir düzenleme yapılacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Faal olanların sayısı 23 bin
177, tasfiye hâlinde olanların sayısı da 56 bin 192.
BAŞKAN
Madde üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 2 nci maddesi ile 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu'nun 81 inci maddesinin ikinci fıkrasına
eklenmesi öngörülen cümlenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Amacına
ulaşılarak dağılma sürecine girmiş olan
kooperatiflerden çıkan veya çıkarılan ortağın konutu
veya işyeri çıkma veya çıkarılma sebebiyle geri
alınamaz; ancak, bu eski ortaklar daha sonra oluşabilecek tasfiye masraflarına
katılırlar.
Bekir Bozdağ Mustafa Elitaş Mustafa Cumur
Yozgat Kayseri Trabzon
Mehmet Müezzinoğlu Mahmut Durdu Eyüp Ayar
İstanbul Gaziantep Kocaeli
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
T. B. M. M
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 496 sıra sayılı yasa taslağının 2.
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Halil
Ünlütepe Sacid
Yıldız
Malatya Afyonkarahisar İstanbul
Şevket Köse Mehmet Ali Susam Ahmet Küçük
Adıyaman İzmir Çanakkale
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Mehmet Ali Susam konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Susam.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kooperatifçilik Kanunuyla ilgili bugün yaptığımız bu
çalışmada kooperatifçiliğin başarılı olabilmesi
için neler yapılması gerektiği konusunda öncelikle
anlayışları ortaya koymak lazım.
Bakınız,
size, iki tane, kooperatifle ilgili yazı okuyacağım; birincisi,
motorlu taşıt kooperatifleriyle ilgili: Şoför esnafı
ortakların taşıma hizmetlerini pazarlamak ve bu hizmetlerle
ilgili ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan
kooperatiflerdir. Bu kooperatifler, ortaklarına taşıma yükü
bulma, yükleme istasyonları kurma, benzin, mazot, yağ, lastik ve
benzeri girdileri satın alma, bakım, onarım, yağlama gibi
işlemleri yapma hizmetleri sunmaktadırlar. Ülkemizde kara yolu
taşımacılığının önemli bir
kısmının motorlu taşıyıcılar kooperatifi
tarafından gerçekleştirildiği bilinmekle birlikte, bu kooperatif
türünün taşımacılık sektörü içerisinde payı konusunda
yapılmış bir araştırma bulunmamaktadır. Öte
yandan buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- 2004 yılında
yürürlüğe giren Karayolu Taşıma Yönetmeliği ile yeni bir
sürece giren motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin
karşılaştıkları sorunların başında bu
Yönetmelikin getirdiği maliyetler gelmektedir. Ayrıca, bu
kooperatiflerin 2006 yılında kurumlar vergisi kapsamına
alınması da olumsuz yönde etkileyen diğer gelişmedir.
Bu okuduğum
yazı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Kooperatifçilik
Strateji Belgesinden alınmış bir yazıdır. Ne diyor bu
yazıda? Motorlu taşıt kooperatifçiliğini bizim dönemimizde
bitirdik. diyor, özeti budur. Evet, gerçekten, motorlu taşıt
kooperatiflerine 2004 yılında çıkartılan Karayolu
Taşıma Yönetmeliği ile bu Yönetmelike uyum sağlamada öyle
zorluklar gelmiştir ki taşıma kooperatifleri yerine lojistik
şirketlerini öne çıkaran bir anlayış ortaya
çıkmıştır ve böylece, kooperatifçilik
anlayışı diskalifiye edilerek özel büyük şirketlerin,
lojistik şirketlerinin önü açılmıştır. Aynı
zamanda, bu kooperatiflere vergi koyarak da bir katmerli cezalandırma
noktasına gelip taşıma kooperatifçilerinin önü
tıkanmıştır. İşte, Hükûmetin
kooperatifçiliğe bakış açısı bu.
Gelelim ikinci
örneğe, yine bu Bakanlığın örneğinden, konut yapı
kooperatifleriyle ilgili yazı, çok zamanınızı almak istemeden:
Toplu konut kredisi ve arsa desteğinin verildiği yıllarda
sektör içindeki payı yüzde 36ya çıkan konut kooperatifleri, 2000li
yıllara kadar ortalama yüzde 20 payla bu önemini korumuştur;
TOKİ uygulamalarının olumsuz etkisiyle 2003 yılında
yüzde 10a, 2005te yüzde 7ye düşmüş, 2006da göreceli
artışla yüzde 8, 2008de yüzde 6 seviyesine gerilemiştir.
Bakın, arkadaşlar, bu da yine Sanayi Bakanlığının
tespiti, benim tespitim değil. Yani konut kooperatifçiliğini siz,
TOKİ uygulamalarıyla ortadan kaldırıp pazardaki yüzde 36
olan payını yüzde 6ya düşürüyorsunuz. İşte
kooperatifçilik anlayışınızın rakamlarla pratik sonucu
bu. Demek ki kooperatifçilik sizin için çok önemsiz ve gereksiz bir şey.
Hatta ülkemizde kooperatifçilik, sosyalist sistemin bir uygulaması gibi
lanse edilmiştir; aslında tam tersi.
Şimdi, yine
size örnek vereceğim. Avrupada kooperatifçilik uygulamalarında
gelinen noktada kooperatiflerin pazar payı nedir? Örneğin,
Hollandada tarım pazarının yüzde 90ı kooperatiflerin
elinde. Peki, Türkiyede kaç? Yüzde 2si. Geçelim, yine tarımdan devam
edeyim. Yeni Zelandada kooperatiflerde süt ve süt ihracatının yüzde
95i kooperatiflerin elinde, et piyasasının yüzde 70i,
bakkallık piyasasının yüzde 62si. Yine Norveçte
ormancılığın pazar payının yüzde 76sı
kooperatiflerde. Yani kapitalist ülkelerde, girmeyi istediğimiz Avrupa
Birliğinde veya dünyanın gelişmiş olduğu ülkelerinde
bütün pazar paylarında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) -
kooperatiflerin pazar payı çok yüksek, bizde ise pazar
payı giderek yok edilme noktasına geliniyor.
Diğer
konuşmamda söyleyeceğim, Almanyadan örnekler vereceğim
Almanyada kooperatif bankalarının ne durumda olduğunu.
Eğer
kooperatifçiliği destekliyorsanız iki şey
yapacaksınız: Bir, pazarının önünü açacaksınız;
iki, finansmanını sağlayacaksınız. Maalesef bu Hükûmet
döneminde bu ikisi de yapılmamış, kooperatifler kendi
kaderlerine terk edilmek zorunda kalıp kooperatifçilik tasfiye
noktasına gelmiştir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Susam.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama istiyorum efendim.
BAŞKAN
Tamam.
Yoklama talebi
vardır.
Sayın
Anadol, Sayın İnce, Sayın Karaibrahim, Sayın Susam,
Sayın Ersin, Sayın Dibek, Sayın Süner, Sayın Ağyüz,
Sayın Arat, Sayın Seyhan, Sayın Küçük, Sayın Paçarız,
Sayın Sönmez, Sayın Ünsal, Sayın Köktürk, Sayın Koç,
Sayın Diren, Sayın Tütüncü, Sayın Çakır, Sayın Atay,
Sayın Genç.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağız.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 27 Mayıs 2010 Perşembe
günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.15