DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 71
112nci Birleşim
4 Haziran 2010 Cuma
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, ithal et ve et üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurtun, gülün hasat zamanına ve Isparta ili için
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yükseköğretimin içinde bulunduğu
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, hayvancılık sektörünün içinde
bulunduğu tablo ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin ortaya koyduğu tablonun farklı olduğuna ilişkin
açıklaması
2.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, hayvancılık sektörünün içinde
bulunduğu tablo ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin ortaya koyduğu tablonun farklı olduğuna ilişkin
açıklaması
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, hayvancılık sektörünün içinde
bulunduğu tablo ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin ortaya koyduğu tablonun farklı olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, hayvancılık sektörünün içinde
bulunduğu tablo ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin ortaya koyduğu tablonun farklı olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgünün, hayvancılık sektörünün bazı
sorunları olduğuna ancak AK PARTİ İktidarı döneminde
hayvancılığa verilen desteğin önemli miktarda
arttığına ilişkin açıklaması
6.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, hayvancılık sektörünün içinde
bulunduğu tablo ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin ortaya koyduğu tablonun farklı olduğuna ilişkin
açıklaması
7.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Silopideki eyleme ve güvenlik
güçlerinin eyleme yönelik müdahalesine ilişkin açıklaması
8.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin Silopideki eyleme ve güvenlik güçlerinin eyleme yönelik
müdahalesine ilişkin açıklamasında eksik
bıraktığı bölümle ilgili açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/219)
2.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/218)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin, BOTAŞ ihalelerine yönelik
iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/741)
2.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, üniversitelerde ve
öğrenci yurtlarındaki güvenlik sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/742)
3.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Metsamor
Nükleer Santralinin oluşturduğu risklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/743)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, temizlenecek
mayınlı arazilerin mayın mağdurlarına tahsisi
konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/744)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/685) (S. Sayısı: 488)
5.- Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (1/806) (S. Sayısı: 498)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer
Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479)
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Abant Gölünde yürütülen bazı
çalışmaların çevreye etkilerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/13865)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, çiftçi borçlarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/14033)
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Akhisar OSBnin ihtiyaçlarına
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı
(7/14057)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, elektrik üretiminin
özelleştirilmesine ve TTKnın yeniden yapılandırılmasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/14216)
5.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, Hakkârideki işsizliğe ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/14246)
6.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Tekel işçilerinin durumuna
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/14285)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, arazileri
kamulaştırılan kişilerin bir linyit işletmesinde
işe alınmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/14286)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, DSİde görev yapan ziraat
mühendislerinin durumuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/14293)
9.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, içme suyu
kaynaklarını etkileyen bir madencilik faaliyetine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/14449)
10.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, bir madencilik faaliyetinin orman alanına
etkisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/14495)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, orman kadastrosu
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/14496)
12.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, sosyal güvenlik merkezlerine ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/14574)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.02de açılarak beş oturum yaptı.
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal, Nazım Hikmetin 47nci, Orhan Kemalin
40ıncı, Ahmet Arifin 19uncu ölüm yıl dönümlerine,
İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan, tarımsal sulama kooperatiflerinin elektrik
borçlarına,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, özürlülerin isdihdamı ve
sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Nazım
Hikmetin 47nci ölüm yıl dönümüne;
İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci, Hükûmet tarafından epey
çalışma yapılmasına rağmen özürlülerin tüm
sorunlarının halledilemediğine,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, gündem dışı konuşmalar
yapılırken Genel Kurulda hiçbir bakanın bulunmamasına ve
eski Adalet Bakanı Seyfi Oktayın gözaltına alınırken
uğradığı kötü muameleye,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, futbol
kulüplerinin yönetim sorunlarının (10/737),
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 23 milletvekilinin, yatılı
ilköğretim bölge okullarındaki sorunların (10/738),
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, futbol
kulüplerinin mali sorunlarının (10/739),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin, hayvancılık
sektörünün sorunlarının (10/740),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
5inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporlarının
(1/806) (S. Sayısı: 498),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı:
496) üzerindeki görüşmeler tamamlanarak kabul edildi ve
kanunlaştı.
6ncı
sırasında bulunan, Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun (1/685) (S. Sayısı: 488)
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak 4üncü maddesine kadar kabul
edildi; 4üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Van Milletvekili
Özdal Üçer, Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun, şahsına
sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
4 Haziran 2010
Cuma günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime 19.56da son verildi.
|
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Harun TÜFEKCİ |
|
|
Burdur |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 152
II.-
GELEN KÂĞITLAR
4
Haziran 2010 Cuma
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 25 Milletvekilinin, BOTAŞ ihalelerine yönelik
iddiaların araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/741)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.04.2010)
2.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 Milletvekilinin, üniversitelerde ve
öğrenci yurtlarındaki güvenlik sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/742) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.04.2010)
3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve 19 Milletvekilinin, Metsamor Nükleer Santralinin
oluşturduğu risklerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/743) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07.04.2010)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, temizlenecek
mayınlı arazilerin mayın mağdurlarına tahsisi
konusunda bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/744) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.04.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, oyuncaklarla ilgili bir tebliğe
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13433)
2.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirdeki hastanelerin
depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13434)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bir sağlık
ocağının hizmete girmesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13435)
4.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Van Yüksek İhtisas Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin kapatılacağı iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13436)
5.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, bir köydeki sağlık
ocağının faaliyete geçirilmesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13437)
6.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Kayserideki sağlık
hizmetlerine ve İl Sağlık Müdürlüğünün bazı
uygulamalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13438)
7.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Kayserideki kamu hastanelerinin
kapasitesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13439)
8.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Kayserideki hastanelerin durumuna
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13440)
4 Haziran 2010 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız ve yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.16
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
Süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, ithal et ve et üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köseye
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olalım, milletvekili
arkadaşımızı daha iyi duyabiliriz.
Buyurunuz
Sayın Köse.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, ithal
et ve et üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ithal
et ve et üreticilerinin sorunları hakkında gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hayvancılığımızı
geliştirecek köklü çözümler üretmek yerine popülist bir
yaklaşımla en üst düzeyde et ithalatının tekrar gündeme
getirilmesi, tüm üreticilerle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizleri
de endişeye sevk etmiş ve hayal kırıklığına
uğratmıştır.
Sayın
milletvekilleri, et ithalatı
hayvancılığımızın gelişmesine telafisi
mümkün olmayan zararlar verecektir. Bu ithalatla, yıllardan beri büyük bir
özveriyle, soğuk-sıcak demeden, kendi yemeyip hayvanına yediren,
kendisi doktora gitmeyip hayvanını düzenli olarak veteriner hekime götüren,
satıp da üç beş kuruş para kazanıp geçimimi
sürdüreceğim diye çabalayan cefakâr Türk çiftçisini ne hâle
düşüreceğinizin farkında mısınız? Benim çiftçim,
üreticim hayatı pahasına bin bir güçlükle üretecek, ama para
kazanamayacak, mahkeme kapılarında, icra dairelerinde sürünecek,
birileri de yaldızlı ofisinde maroken koltuğunda otururken bir
telefonla talimat verecek, etler gemilere yüklenecek, paraları bankaya
yatacak.
Değerli
milletvekilleri, yok böyle bir düzen. Şimdi, böyle bir şey mümkün mü
acaba? Şimdi varsa, en azından Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında olmayacak. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hak eden
kazanacaktır. AKP Hükûmetinin bugün uyguladığı resmen bir
ağalık düzenidir, tabii ki burada ağa da iktidar oluyor. Yani
ağa iktidar ve yandaşları üreticiyi de tüketiciyi de sömürüyor,
onların emeklerini değerlendiremiyor, çabalarının,
alın terlerinin karşılığını veremiyor. Bu
duruma Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında artık son vereceğiz.
İthalat falan yapmayacağız, Türk köylüsünün üretmesini
sağlayacağız, üretimin önündeki tüm engelleri
kaldıracağız, birlikte kazanıp birlikte
bölüşeceğiz, yani hakça bir düzen sağlayacağız.
Sayın
milletvekilleri, bu ithalat ve Et ve Balık Kurumunun özelleştirilmesi
sonucu hayvan üreticileri iflas edecek, tüccarların elinde oyuncak olacak
ve hayvancılık bitecektir. Yani tamamen dışarıya
bağımlı hâle geleceğiz. Bunu görebiliyor musunuz?
Şunu
bilmenizi isteriz ki, ithal et halk sağlımız ve hayvan
sağlımız açısından önemli riskler ortaya
koyacaktır. Hiçbir ülke kaliteli etini ihraç etmek istemez. Kesim öncesi
ve kesim sonrası veteriner hekim muayeneleriyle ilgili bilgi sahibi
olmadığımız etlerin kalitesi ve sağlık konusunda
emin olmamız mümkün değildir.
Türkiyenin
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri hayvancılık için çok
uygun bölgelerdir. Bu bölgelerde hayvancılığın yaylım
şekilde yapılması, kış ayları
dışında yem verilmemesi nedeniyle besicilik daha da uygundur ve
çok daha düşük bir maliyetle üretim yapmak mümkündür. Ancak özellikle son
yıllarda, terör başta olmak üzere pek çok nedenle kırsal kesimde
yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan nüfusun sektörden
uzaklaşmak zorunda kalması Türkiyenin hayvan
varlığında önemli bir azalmaya neden olmuştur.
BAŞKAN
Sayın Köse, bir dakika lütfen.
Sayın
milletvekili arkadaşlarımız, lütfen biraz daha sessiz olur
musunuz; Genel Kurulda bu kadar konuşmak uygun düşmüyor.
Buyurunuz
Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Değerli arkadaşlar, ekim alanları mutlaka
geliştirilmeli, meraların ıslahı
yapılmalıdır. Özellikle et açığının
kapatılmasında Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki küçükbaş
hayvancılık ülkemiz açısından özel bir yere sahiptir. Bu
nedenle, bu bölgelerimizdeki küçükbaş hayvancılığa
uygulanan destekler artırılmalı ve hayvancılık
özendirilmelidir.
Diğer
yandan, et ve süt sanayisinin neredeyse tamamı batıdadır.
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde hayvancılık ve
hayvancılığa dayalı sanayi birlikte ele alınmalı,
desteklemeler de buna göre yapılmalıdır.
Bunun için
hayvancılık politikamızı değerlendirerek, hayvan ve
hayvansal üretimimizi artıracak tedbirler almak ve
hayvancılığımızı uluslararası rekabet
edebilir duruma getirmek zorundayız. Bu da artık yaklaşan
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında ancak mümkün olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; ülkemiz
hayvancılığın geliştirildiği, et ithal eden
değil ihraç eden bir ülke konumuna geldiğimiz ve çiftçimizin,
yetiştiricimizin, köylümüzün yüzünün güldüğü, yeniden köylünün
milletin efendisi olduğu günlere doğru gelmemiz gerekir. Bunun için,
bir an önce kavuşma temennisiyle, karşılık beklemeden,
alın teriyle üreten, sadece emeğinin
karşılığını isteyen, bizlerin beslenmesinde büyük
emeği olan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan
emekçileri ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Hükûmet
adına Sayın Eker cevap verecektir.
Buyurunuz
Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı yapılan konuşmaya
cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.
Türkiyede
hayvancılık politikaları stratejik bir yaklaşımla
Hükûmetimiz döneminde ele alınmış ve bu çerçevede Türkiye
hayvancılığında, hayvancılık sektöründe
Hükûmetimiz döneminde çok önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
Şimdi, ilk defa olarak cumhuriyet tarihinde bu kadar yüksek oranda, toplam
tarım destekleri içerisindeki hayvancılığın payı
artırılmıştır. Yüzde 4ten devraldığımız
tarım sektörü desteklemeleri içerisindeki
hayvancılığın payı tam 15 katlık bir artışla
1 milyar 250 milyon liraya, toplam destekler içerisindeki payı da yüzde 22
seviyesine çıkarılmıştır.
Keza, Ziraat
Bankasının hayvancılıkla ilgili olarak verdiği
kredilerde çok büyük gelişmeler sağlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede bizim Hükûmeti
devraldığımız dönemde hayvancılıkla ilgili olarak
sadece 16 bin kişi toplam 47 milyon kredi kullanırken ve yüzde 59
faizle hayvancılık için kredi kullanırken 2009 yılında
hayvancılıkla ilgili olarak kredi kullanan çiftçi sayısı
202 bin ve 2,5 milyar lira. Faizi ne? Faizi de yüzde 5,2 ila yüzde 6,5
arasındaki bir oranda tahakkuk ediyor. Bu tabii, işletmeye
yansıyor.
Bakın,
Türkiyede, 2002 tarihinde toplam olarak sadece 50 başın üzerinde
hayvan bulunduran işletme sayısı 4.300 ve 2009 yılında
50 başın üzerindeki hayvancılık işletme
sayısı 18.676. Bu şu demektir: Bu geçen zaman içerisinde
uygulanan doğru politikalarla hayvancılık, verilen desteklerle
çok önemli bir noktaya gelmiş, Türkiyede bu alanda büyük bir
yatırım başlamıştır.
Şimdi,
bununla birlikte, tabii, kültür ırkı hayvan oranı, toplam
içerisinde saf kültür ırkı oranı yüzde 35lere
çıkmıştır ki bu, yüzde 80lerin üzerinde, yüzde 90a varan
bir orandaki artışa tekabül etmektedir.
Süt üretimi 8,4
milyon tondan 12,5 milyon tona çıkmış, keza, bir hayvandan elde
edilen et, ortalama -sürü ortalamasını söylüyorum- 170-180 kilolardan
217 kilo ortalamasına çıkmıştır. Bazı
işletmelerde bu, çok daha yüksek bir rakamdır. Örneğin, Et
Balık Kurumuna gelen ortalama besi ağırlığı,
karkas ağırlığı
Şimdi,
bunları
Tabii, bir yandan gelişmesini tamamlıyor,
gelişmesini sürdürüyor ancak Türkiyede yeteri kadar besi materyali
bulunmasına rağmen
Ki bizim müteaddit defalar
yaptığımız tespitlere göre en son Nisan ayının
18inde bir genel tespit yaptırmıştık, bir de
geçtiğimiz hafta tekrar Türkiyede en çok hayvan besisi yapılan on
altı ildeki hayvan varlığını, besideki hayvan
varlığını saydık. 28 Mayıs tarihi itibarıyla
-ki bunlar altı ay yaşın üzerindeki olanlar sadece- 918 bin
sadece on altı vilayetteki hayvan varlığı, besideki hayvan
varlığı.
Şimdi,
bunlara rağmen geçtiğimiz aylarda, tabii, anormal bir fiyat
artışı meydana geldi, bu da tüketici aleyhine gelişti. Biz
de bunun için birtakım tedbirler öngördük. Öngördüğümüz tedbir et
ithalatı doğrudan değil aslında, bugüne kadar da
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Farkı ne?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Nereden?
Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisinin temiz ve
sağlıklı kabul ettiği ülkelerde, her türlü muayenesi
yapılmış kasaplık canlı hayvan. Şimdi,
kasaplık canlı hayvan biz bir miktar getiriyoruz ki daha şu ana
kadar bir tane de gelmiş değildir. Tabii, Türkiye geçmiş
dönemlerde de bu tür uygulamaları yaptı değerli arkadaşlar,
ilk defa bu dönemde kasaplık canlı hayvan gelmiyor. Şimdi,
1986yla 1996 yılları arasında Türkiye yaklaşık 1,5
milyon kasaplık canlı hayvan ithalatı gerçekleştirdi.
Şimdi, o dönemde, 90lı yıllarda hangi partiler
iktidardaydı? Hangi dönemlerde bu yapıldı? Bu da bellidir, zaten
kamuoyunun bildiği bir şey. Yani 1,5 milyon baş. Türkiyede
yapılan ithalat, ihalesi yapılan sadece ve sadece 8 bin ton. 8 bin
ton karşılığı en fazla 16 bin baş hayvan
demektir, kasaplık canlı hayvan, en fazla yaptığı bu;
1,5 milyon. Ben sadece kasaplığı söylüyorum, karkas eti
söylemiyorum, lop eti söylemiyorum, diğer besilik ithalatı söylemiyorum,
o tarihlerde bunlar hep yapıldı.
Şimdi, bir
ülkenin hayvancılığının potansiyelini,
hayvancılık kabiliyetini, üretim kapasitesini tek başına
ithalatla ölçmek de doğru değildir. Şimdi ben size bir rakam
vereceğim. Amerika Birleşik Devletleri hayvancılık
alanında da tarım alanında da dünyanın en zengin, en
gelişmiş ülkelerinden bir tanesi. Amerika Birleşik
Devletlerinin, örneğin 2009 yılındaki et ithalatı 1 milyon
192 bin tondur, 2007 yılındaki canlı sığır
ithalatı yaklaşık 2,5 milyon baştır bir yılda.
Avrupa Birliği, yirmi yedi ülke, dünyanın en çok
hayvancılığa destek veren, tarıma destek veren ülke
grubudur Avrupa Birliği ve Avrupa Birliğinin 2009 yılındaki
et ithalatı 495 bin tondur, ihracatı 148 bin tondur; ihraç
ettiğinin 3,5 katı ithalat yapmıştır. Yine Avrupa
Birliğinin 3 milyon 400 bin, bir yılda canlı
sığır ithalatı var.
Şimdi,
bunlar ticarettir. Ticareti yaparsınız, ülkenizin şartları
Türkiye de örneğin geçen sene resmî kayıtlara göre 89 bin baş
hayvan ihracatı yapmıştır. Yani bizi böyle, sadece,
işte Türkiye bir ete muhtaç oldu, başka da yapacağı hiçbir
şey kalmadı gibi bu şekilde ithal etmek doğru
değildir. Ben kamuoyumuzu doğru bilgilendirmek ve kayıtlara
sağlıklı bir şekilde geçmesi açısından
bunları söylemek durumundayım. Çünkü aslında, biz ne zaman bu
ifadeleri kullansak bazı değerli milletvekillerimiz bizi pembe tablo
çizmekle suçluyorlar. Biz aslında gerçekleri söylüyoruz fakat bazı
insanlar bunu, bu gerçeklere siyah gözlükle bakıyorlar, görüyorlar,
eğer pembe gözlükle bakan varsa o da onların bileceği iş,
ama bizim görevimiz gerçekleri söylemektir. Bizim söylediğimiz rakamlar
da, devletin veya uluslararası istatistiklerin yayınlanmış
resmî kayıtlarıdır. Dolayısıyla Türkiyedeki
hayvancılığın durumu da budur.
Şimdi biz,
hayvancılıkla ilgili 83 milyon lira sadece toplam destek verilirken,
biraz önce de söyledim, 1 milyar 250 milyon liraya çıkardık, bu, tam
tamına 15 katlık bir artıştır. Şimdi, bizim gibi
bir Hükûmeti kalkıp da, yani işte efendim et ithalatı
yapılıyor
Ki, bu da doğru değil, biraz önce de
söylediğim kasaplık canlı hayvan ihalesi yapıldı ve
henüz de gelmiş değildir, bu hafta sonu muhtemelen gelecek. Bunu
hayvancılık politikalarımızın yanlış olduğuna
yorup, bunun üzerinden tenkit edilmesi çok haklı bir isnat değildir, haklı
bir söylem değildir; çünkü Türkiyede hem üretim artmıştır,
biraz önce rakamlarını verdim, hem şu anda canlı hayvan
varlığı açısından da Türkiye yaklaşık 11
milyon büyükbaş hayvana sahiptir, hem verimi artmıştır
birim hayvan başına hem toplam sürüde bir azalma, önemli bir azalma
yok. Verim artıyor, 11 milyon civarında da var. Bunun kasaplık
gücü yüzde 30dur, bunu bilen bütün arkadaşlarım, uzmanlar bunu
bilirler. Yani, 11 milyon hayvanın yüzde 30u kasaplık güç demektir.
Yani bu her sene kesilir. Dolayısıyla Türkiyenin et üretimi de
buradan hesaplanır ama kayıt dışılık yok mu? Var.
Doğrudur, kayıt dışılık vardır, et
üretiminde de, et sektöründe de maalesef bu fazladır.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Bakan Bey et ithal ediyorsun, yapma ya!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Dolayısıyla kayıt dışılıkla mücadele etmek
de hepimizin görevidir, hepimiz birlikte bununla biz mücadele edeceğiz.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Hayvan ithal ediyorsun!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi
değerli arkadaşlar, politikamızın doğru olduğunu
Biz Türkiyede üretimi artırıyoruz. Et ve Balık Kurumundan
bahsedildi, Et ve Balık Kurumu bizden önce özelleştirilmişti.
Peki, kim özelleştirme kapsamından çıkardı, bunları
tekrar faal hâle getirdi? Biz. Ne zaman? 2005 yılında. Şu anda
Et ve Balık Kurumunun kombinaları, kalan 7 tane, 8 tane
kombinasını biz şu anda işletiyoruz, hatta
yaklaşık 10 tane de kiraladık, dolayısıyla şu
anda Türkiyede 17 civarında et-balık işi yapan, kombina görevi
gören Et ve Balık Kurumu faal olarak çiftçimizin hizmetinde devam ediyor
ve bugün itibarıyla da günlük 250-300 civarında büyükbaş hayvan
kesimi yapıyor. Bizim, üreticimizi başka bir şekilde
düşünmemiz asla mümkün değildir. Biz, Türkiyede üretimin
desteklenmesi yoluyla Türkiyenin sorunlarının çözüleceğine
inanıyoruz ve bu şekilde de bir politika izliyoruz.
Et ve Balık
Kurumunu çıkardık. Et ve Balık Kurumu devam ediyor ama
yanına ilave şeyler de yaptık. Neler yaptık? Yanına
Biz, gerek Güneydoğu Anadolu Bölgesinde GAP Eylem Planı çerçevesinde
gerek Doğu Anadolunun 16 vilayetinde DAP projesi çerçevesinde, toplam 25
vilayette yüzde 40 civarında hibeyle hayvancılığın
desteklendiği bir projeyi de hayata geçirdik ve onlar da şu anda
aktif olarak o projede çalışıyor, o proje de devam ediyor.
Bundan sonraki
süreç içerisinde de, tabii ki, Türkiyedeki üreticilerin, biz, her zaman gücüne
inandık, bundan sonra da inanacağız ve onların üretim
gücünü artıracak şekilde politikalarımızı devam
ettireceğiz. Bundan sonraki süreçte de bu politikalarımız
Türkiyenin tarım sektörünü, Türkiyenin hayvancılık sektörünü
geliştirmeye dönük olarak devam edecek.
Esasen
bununladır ki, yani bu politikalar sayesindedir ki Türkiyede tarım
sektörü son altı yılın beşinde pozitif büyüdü. Yani bu,
başka türlü olabilir mi? Bir tek 2007 yılında olağanüstü
kuraklık şartlarında Türkiyede tarım sektörü küçüldü. Onun
dışında, son altı yılın beşinde tarım
sektörü büyüme kaydetti. 2009 yılında küresel ekonomik krizin bütün
olumsuzluklarına karşın Türk tarım sektörü yüzde 3,6
büyüdü.
Türk tarım
sektörü, 70 milyon insanı besliyor, 30 milyon turisti besliyor ve üstüne
11,5 milyar dolara yakın da tarım ürünü ihracatı yapıyor.
Bu sene, 2009 yılında hem toplam tarım ürünlerinde ham maddeler
dâhil hem gıdada Türkiye, net tarım ürünü ihracatçısı
ülkedir, net ihracatçı bir ülkedir. Sadece gıdayı dikkate
aldığımızda toplam 4,5 milyar dolarlık bir
dış ticaret fazlamız vardır. Gıda maddeleri yönüyle
ihracatımız ithalattan fazladır. Toplam tarım ürünleriyle
baktığımızda da bu yine 2 milyar dolara yakın bir
rakamda, ki bunun içerisinde lif pamuk vesaire sanayi endüstrisi ürünü olan ve
çıktıları sanayi ihracatı olarak kabul edilen ürünler,
bunlar olmasına rağmen biz yine net ihracatçı durumundayız.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, hayvancılığın gerek
hastalıklarla mücadele gerek suni tohumlama gerek yem desteği ki
Hükûmetimiz döneminde -bunu da iftiharla söylüyorum-
sağladığımız yem destekleriyle
Türkiyenin 50 milyon
ton yıllık kaba yem ihtiyacı vardır. Daha önce bunun 25
milyon tonu içeriden karşılanıyordu, gerisi samanla ikame
ediliyordu ki samanın besleyici değeri sıfır. Şu anda
Türkiyenin içerisinde üretilen kaba yem miktarı 37 milyon tona
çıktı yani ihtiyacımızın yüzde 75ini Türkiye
artık üretir hâle geldi. Peki, bu nasıl oldu? Durup dururken mi oldu?
Hayır. Türkiyede işte biraz önce söylediğim 1 milyar 250 milyon
liranın önemli bir kısmı yem desteğine gidiyor yani yem
ekilişi yapan, tek yıllık, çok yıllık yem bitkileri
ekilişi yapan vatandaşlarımız bundan istifade ediyor, yem
ekilişlerini yapıyor ve bu da kaliteli kaba yem demek,
hayvancılıkta özellikle süt veriminin artması demek, et
veriminin artması demektir. Bunu da yine Hükûmetimiz döneminde
yapıyoruz.
Irkın
ıslahıyla ilgili çalışmalar çok önemli, suni tohumlama; biz
Hükûmeti devraldığımızda Türkiyede sadece yılda 614
bin hayvana suni tohumlama yapılıyordu. Bu, çok çok önemli bir rakam,
çok çok düşük bir rakam yani önemli bir gösterge ve çok düşük. Bu, toplam
suni tohumlama yapılması gereken hayvanın yüzde 11ine tekabül
ediyordu, 614 bin.
2009
yılında, değerli milletvekilleri, bu rakam 2 milyon 180 bin.
Neden? Bu da destekleniyor da onun için.
Şimdi gerek
büyük işletmelerin, yeni işletmelerin kurulması, işletme
ölçeğinin büyümesi gerek suni tohumlamanın artması gerek yem
miktarının artması gerek meraların ıslah
miktarının artması
Ki, sadece geçen sene, bir yılda 308
bin dönüm alanda biz mera ıslahı yaptık. Önceki yıllarda
bu, yıl yıl çok daha fazla. Dolayısıyla bunlar da önemli
göstergeler.
Bizim bu noktadan
sonra koyunculuğun üzerinde biraz daha durmamız gerektiğine
inanıyoruz, bunu biliyoruz. O nedenle, koyunculuğu da,
keçiciliği de destekleme kapsamına aldık. Kayıt içine
almayla ilgili kulak küpesi uygulamasına koyun ve keçilerde de
başladık. Sığırlarda zaten bu var. Onların
birtakım alet ekipmanlarının da destekleme kapsamına
alınması, özellikle yatırımların yüzde 50sinin hibe
olarak karşılandığı kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesi projesinde çok sayıda
hayvancılıkla ilgili işletme de alındı, ki toplam 420
civarında et ve süt ürünleriyle ilgili biten tesis var. Bunlar yüzde 50
oranında bizim hibe destek verdiğimiz projeler. Yine, hayvancılıkta
kullanılan süt sağım ünitesinden tutun da balya makinesine ve
bunun gibi, çayır biçme makinesi gibi çiftçimizin
kullandığı makine ekipman destekleri de bizim Hükûmetimiz
döneminde çok önemli destektir. Daha doğrusu biz başlattık ve
geçen yıl itibarıyla Türkiyede 41 bin projeye biz destek verdik. Bu
şekilde kırsal kalkınma yatırımlarının
desteklenmesi kapsamında toplam hibe olarak verdiğimiz desteğin
miktarı 500 milyon liranın üzerinde. Ne zamandan beri? 2006
yılından bu yana. Bu sene yine bunlar devam edecek.
Değerli
milletvekilleri, biz, Türkiyede tarım sektörünün Türk üreticisiyle
birlikte büyüyeceğine inanıyoruz ve onları gözeterek,
onları kollayarak, onların rekabet gücünü artırarak,
onların daha verimli, daha iyi şekilde üretim yapmalarını
temin edecek şekilde planlıyoruz. Amacımız asla Türk üreticisiyle,
Türk çiftçisiyle rekabet etmek değildir. Biz onun, aksine, gücünü
arttırmaya bakıyoruz ve biraz önce de söylediğim gibi gücünü de
belirli bir noktaya getirdik. Bu da zaten hem üretim rakamlarına hem
büyüme rakamlarına hem ihracat rakamlarına yansıyor.
İthalat
kararının sebebi, tüketiciler üzerinde bunun olumsuz etkilerini
gördüğümüzden ve bunun istismar boyutuna bazı noktalarda
geldiğini görmemizdendir. Onu da tedbir
Bu da gösterdi etkisini. Yüzde
19luk fiyat düştü, tüketim yüzde 25 arttı; et tüketimi yüzde 25
artış gösterdi, fiyatlar da yüzde 19 düştü. Umarım, biz
ithalat yapmak mecburiyetinde kalmayız, herkes tedbirini buna göre
alır.
Ben bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.
Sayın Seçer,
sisteme girmişsiniz
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN Siz
de girmişsiniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, 60ıncı maddeye
göre çok kısa bir söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Size de söz vereceğim.
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, ben de
BAŞKAN -
Sayın Seçer, siz
VAHAP SEÇER
(Mersin) Aynı şekilde, yerimden kısa bir açıklama.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Seçer.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin,
hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu tablo ile Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin ortaya koyduğu tablonun
farklı olduğuna ilişkin açıklaması
VAHAP SEÇER
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyedeki
hayvancılık sektörünün hangi noktalarda olduğunu Sayın
Bakandan öğrenme imkânı bulduk ama tabii, Sayın Bakanın
ortaya koyduğu tablo farklı bir tablo, bizim
yaşadığımız ülkede hayvancılık sektörünün
içinde bulunduğu tablo farklı.
Sayın
Bakanın anlatımlarında belli çelişkiler var. Türkiyede AKP
İktidarının iş başına geldiği 2002
yılından bu yana hayvancılıkta destek miktarının
10-15 kat arttığından bahsetti, 80 milyon TLlerden bugün 1.250
milyar TLlere hayvancılık desteklerinin
arttığını söyledi ama ne yaman çelişkidir ki
Türkiyede hayvancılığa destek artıyor ama hayvan
sayısında ciddi bir azalma oldu sekiz yıldan bu yana.
Tabii, uygulanan
politikaların doğruluğundan bahsetti. Eğer deseydi ki:
Mutlaka, uyguladığımız politikalarda dönemsel hatalar yapmış
olabiliriz ama genel anlamda doğru politikalar uygulamaya
çalışıyoruz. onu kabul edebilirdim ama icraatları süresi
boyunca -yani sekiz yıllık süre boyunca- sanki AKP İktidarı
hayvancılık sektöründe uyguladığı politikalarda hiç
hata yapmamış gibi bir tavırla Sayın Bakan konuştular.
Oysaki güncel bir konu, Türkiyede et krizi yaşanıyor. Eğer
doğru politikalar uygulandıysa niçin bugün Türkiye et ithal etmek ya
da canlı hayvan ithal etmek durumunda kaldı? Eğer Türkiyede
hayvancılık politikaları sekiz yıldır iyi politikalar,
doğru politikalar uygulanıyor ise iki yıl önce niçin süt
üreticileri ciddi krize girdi, Türkiyede milyonlarca baş süt ineği
kesilmek zorunda kaldı? Neticesinde, bugün de zaten et sektöründe yaşanan
sorunu o iki yıl önceki yaşanan sorunların devamı olarak
ben değerlendiriyorum.
Bugün
geldiğimiz ortamda besicileri Sayın Bakan ciddi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Şunu
hatırlatayım: 60a göre söz isteyen milletvekillerimize iki dakika
süre verdiğimin tekrar altını çizeyim, yanlış
anlaşılmalara yol açmasın.
Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu tablo ile Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin ortaya koyduğu tablonun
farklı olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Şevket Kösenin Türkiyede
hayvancılık ve et üreticilerinin sorunları konusunda
yaptığı konuşmaya cevap olarak tam yirmi dakikalık bir
konuşma yaptı, çeşitli rakamlar verdiler ve Türkiyede
tarımın, hayvancılığın ne kadar iyi durumda
olduğunu ifade ettiler. Ancak, ortada bir gerçek var değişmiyor:
Et fiyatları Türkiyede yüksek ve Türkiye canlı hayvan ithal ediyor
et üretmek amacıyla. Bu tablonun sorumlusu doğrudan doğruya
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetidir. Birkaç rakam vermek istiyorum. Bu
vereceğim rakamlar devlet rakamlarıdır, tarım sektörüne
bütçeden yapılan desteklemelerin boyutunu göstermektedir bu rakamlar. 2007
yılında tarım sektörüne, hayvanlık da dâhil, yapılan
desteklemenin tutarı 5,5 milyar TLdir. Bu rakam 2009da 4,5 milyar TLye
düşmüştür. Yani frene basmışsınız, tarım
sektörüne bütçeden yapılan desteklemeyi azaltmışsınız
ama bir taraftan da burada Sayın Bakan çıkıp tarım
sektörünün, hayvancılığın ne kadar iyi durumda
olduğunu söylüyor.
2010
yılına geliyorum. 2010 yılı rakamı -eğer Hükûmet
sözünde durursa o da, onu da bilmiyoruz- 5,6 milyar TLdir. Bu rakam 2007
yılına eşittir. Yani biz, rakamsal olarak bırakın
enflasyonu, büyümeyi, bunların etkisini, 2010 yılında ancak 2007
yılı seviyesinde bir rakamı bütçeden veriyoruz. Tablo budur, bu
gerçek değişmiyor, güneş balçıkla sıvanmıyor
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri. Tablo budur, bilgilerinize
sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Sayın Köse
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin,
hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu tablo ile Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin ortaya koyduğu tablonun
farklı olduğuna ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim
konuşmama cevaben Sayın Bakanın söylemleriyle Türkiye gerçekleri
gerçekten bağdaşmıyor. Sanki canlı hayvan ihracatıyla
et ihracatında çok önemli bir fark varmış gibi övünerek bunlara
cevap vermeye çalıştı. Ha Ali ha Veli! Biz her zaman Haticeye
bakmayız, neticeye bakarız! Türkiyenin gündemi budur. Sizin
İktidarınız döneminde, Türkiye Cumhuriyetinde ilk defa AKP
İktidarı döneminde ister buna canlı hayvan ithalatı
deyin, isterseniz et ithalatı deyin, ilk defa size nasip olmuştur.
Bu da AKP İktidarının politikasının ne kadar zayıf
olduğunu ve âciz bir durumda olduğunu göstermektedir.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) SHP
dönemine bakın.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Ayrıca AKP İktidarı
Sayın
Bakanım ne zaman sıkışırsanız geçmişe bir
suçlamada bulunursunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Cumhuriyet tarihinde ilk defa diyorsunuz. Öyle bir şey yok.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Et Balık Kurumları bu et için sürekli sübvanse eden
kurumdur. Eğer bunları geçmiş hükûmetler kapatmışsa
siz de geliştirmelisiniz. Türkiyenin gerçekleri budur. Şöyle ki:
Bundan çok kısa süre öncesine kadar, Et Balık Kurumu kapanmadan,
vatandaş canlı hayvanı götürür, bu Et Balık
Kurumlarında satar, keser, parasını alır, dönerdi.
Dolayısıyla Türkiyede tarımın en büyük ayağı
olan hayvancılık sizin İktidarınız zamanında yok
edilmeye çalışılmıştır yani asgari ücret 600
lirayı bulmaz iken vatandaş, halkımız hâlâ çok yüksek
fiyatla et tüketiyor Sayın Bakanım.
Biz şunu her
zaman söylüyoruz: Vatandaşımız ucuz ve sağlıklı
ete nasıl ulaşır? Dışarıdan ithal edilmeye
çalışılan et veyahut da canlı hayvan acaba
sağlıklı mıdır? Yaşlı mıdır, genç
midir? Bu gümrük kapılarında da zaten yeterince kontrol
mekanizması zayıftır, bunda da bir sıkıntı
yaşanmaktadır.
Onun için, özetle
şunu söylüyorum: Sekiz yıldır iktidardasınız, lütfen
Haticeye bakmayınız, neticeye bakınız!
Teşekkür
ederim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Şartnameyi biliyor arkadaşlar, onların huzurunda
yapılıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Sayın Ünsal
4.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın,
hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu tablo ile Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin ortaya koyduğu tablonun
farklı olduğuna ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben tabii,
Sayın Tarım Bakanımızı dinlerken acaba Türkiyede bir
mecliste mi oturuyoruz diye düşünmeye başladım.
Sayın
Bakanım, öyle bir konuşma yaptınız ki, sanki
hayvancılıkla ilgili çok büyük destekler verdiğinizi ifade
ediyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Doğrudur.
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) - Şimdi, et ithal ettiniz, et ithal ederek de, ithal
ettiğiniz ülkenin üreticisini sevindirdiniz ama içeride et üreten
üreticilerin hepsi şu anda kan ağlıyor. Çok basit bir örnek
veriyorum, arayın Tarım İl Müdürünü sorun, önemli et
merkezlerinden bir tanesi, Amasyanın Suluova ilçesi. 55 bin hayvan
vardı, şu anda 26 bin baş hayvana düştü. İyice bir
bakın hesaplarınıza, oradaki size bilgileri yanlış
vermişlerdir. Ve bu düşen hayvan sayısının
neticesinde, oradaki üreticilerin hepsi şu anda Ziraat Bankasına
borçlular ve banka onlara en sonunda hacizler göndermeye başladı.
Seksen tane, işletmesinde malı bulunan üreticilerin hepsi şu
anda 25-30 milyar lira zarara düştüler. Bunlar sizin İktidarınız
sayesinde oldu ama burada geliyorsunuz, beş dakikalık konuşmaya
yirmi dakika cevap veriyorsunuz, sanki çok güzel şeyler
yapılmış gibi.
Sadece
hayvancılıkla ilgili değil, tarımla ilgili de
yaptığınız bütün şeylerde, desteklerin hepsini
veremediniz, üretici sizden memnun değil. Sizi ben Amasyanın Suluova
ilçesine beraberce gitmeye davet ediyorum. Gidelim, orada besiciler
kooperatifinde hep beraber bunları bir konuşalım bakalım,
bu verdiğiniz destekleri.
Teşekkür
ediyorum.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Amasyada şu anda beside 43 bin hayvan var, üç gün önce
saydırdım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ünsal.
Sayın Akgün,
buyurunuz.
5.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgünün,
hayvancılık sektörünün bazı sorunları olduğuna ancak
AK PARTİ İktidarı döneminde hayvancılığa verilen
desteğin önemli miktarda arttığına ilişkin
açıklaması
MEVLÜT AKGÜN
(Karaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım, mutlaka hayvancılık sektörünün bazı
sorunları vardır ancak AK PARTİ İktidarı döneminde
hayvancılığa verilen destek, Bakanımızın da ifade
ettiği gibi önemli miktarda artırılmıştır.
Özellikle tarımsal kalkınma kooperatifleri yoluyla kooperatiflere
verilen desteklerde önemli miktarlarda artışlar olmuştur, birçok
köyümüz kooperatifçiliği öğrenmiş ve bu anlamda çok sayıda
köylerimizden gelen talepleri vardır. Bunun yanında suni tohumlama
gibi, küpe gibi, süt destekleri gibi, yem bitkileri destekleri gibi birçok
kalemde destek miktarları önemli biçimde
artırılmıştır. Bizim yapmamız gereken özellikle
hayvancılıkta ölçeği büyütmek ve nitelikli hayvancılık
yapmaktır, aynı zamanda mera ıslahını da artırmak
ve devam etmektir. Bu anlamda, Bakanlığımızdan kooperatif
desteklemelerini artırmasını bekliyoruz ve bu desteklerin önemli
olduğunu düşünüyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akgün.
Son olarak
Sayın Ergine söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Ergin.
6.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin,
hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu tablo ile Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin ortaya koyduğu tablonun
farklı olduğuna ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben bu iki
dakikalık süreyi kullanmayacağım. Eğer önümüzdeki hafta
veterinerlik, bitki sağlığı, gıda ve yem yasası
gelirse Sayın Başkanın dün ve bugün yaptığı
konuşmalara onu tatmin edecek bir cevabı yirmi ya da otuz dakika
içerisinde vereceğim. Yalnız şunu söyleyeyim:
Hayvancılığa verilen destekler rakam olarak gerçekten bu Hükûmet
zamanında özellikle bugünkü Sayın Bakan zamanında
artmıştır ancak desteği kullananlar değil desteği
götürenler olmuştur bunu özellikle de açıklayacağım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ergin.
Gündem
dışı ikinci söz gülün hasat zamanı ve Isparta ili için
önemi hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurta
aittir.
Buyurunuz
Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurtun, gülün hasat zamanına
ve Isparta ili için önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta
ilimizde bu mevsimde hasatı yapılmaya başlanan gül üretimi,
işlenmesi ve ilimize katkısı hakkında gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, yükü insani yardım olan Gazze yolcularının
merhametin zulme galip gelmesini canlarını da feda ederek
sağladıkları için buradan kutluyor ve gül şehri
Ispartanın milletvekili olarak Ispartanın güllerini kendilerine
buradan takdim ediyorum teşekkür anlamında. Bu süreçte Türkiyenin
yeni dış politikasında vakar ve şahsiyetimizin
gereğini sağlam ve sağlıklı duruşu ile
sağlayan önce Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey
olmak üzere, Dışişleri Bakanımıza ve tüm
görevlilerimize de ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
Halkımıza bu uluslararası problemde tek bir yürek olduğu
için de teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sevgili
arkadaşlar, gülcülüğü Ispartaya Yalvaç ilçesinden gelip Ispartaya
yerleşen Meydanbeyoğlu, Mehmet İzzetin oğlu İsmail
Efendi 1888 yılında getirmiştir. Bu getirilişin de çileli,
çok ilginç bir öyküsü vardır. Gerek Doğu gerekse Batı
toplumlarının tarihinde önemli bir yere sahip olan gül İslam
ülkelerinde peygamberin terinden oluştuğu inancına
karşılık Hristiyan toplumlarında Meryem Ananın
saflığını sembolize eder. Belki de bu yüzden olsa gerek
Doğu toplumlarında olduğu kadar Batı toplumlarında da
gül büyük bir beğeni ve üne sahiptir.
Gül, kesme çiçek,
süs bitkisi ve gül yağı elde etmek için yetiştirilen önemli bir
bitkidir. Dünyada gül yetiştiriciliğinin
yapıldığı başlıca ülkeler Türkiye ve
Bulgaristandır. Türkiye, dünya gül yağı ihtiyacının
yüzde 65ini, Bulgaristan ise yüzde 35ini karşılamaktadır.
Ülkemizde gül yağı için üretilen gülün yüzde 80i Isparta ilimizde
yetiştirilmektedir. Gül çiçeğinden iki çeşit yağ
üretilmektedir. Gül yağı olarak bilinen ince yağ ve konkret
olarak bilinen katı yağdır. Gül yağı üretiminde en
önemli maliyet yüzde 55 ile gül çiçeğindedir.
Gülcülükle
yöremiz ihracat yoluyla yıllık 15 milyon dolar, gül orijinli kozmetik
sektöründen de yıllık 10 milyon dolar civarında gelir elde
etmektedir. Bölgemizde toplam 12 bin civarında gül üreticisi olup
yaklaşık 50 bin kişi geçimini bu üründen
sağlamaktadır. Şu an bölgemizde hâlen 10 adet yerli, 3 adet
Fransız, 1 adet Amerikalılara ait olmak üzere toplam 14 adet gül
yağı fabrikası faaliyet göstermektedir. Bu yıl 8 bin ton
civarında gül çiçeği hasadı beklenmektedir. Ancak küresel kriz
nedeniyle, gül yağı üreticilerinin bu yıl alımı azaltması
ve 130 kadar üretimin tarlada da kalması söz konusudur. Hâl böyle olunca,
Ispartanın turizm ve ticaretini geliştirmek amacıyla simgemiz
olan gül ve buna paralel olarak gelişebilecek lavanta, kekik ve zambak
gibi aromatik bitki yetiştirilmesi ve kozmetik sanayisi amaçlı bir
çalışmayı inşallah başlatmış bulunmaktayız.
Yapılacak proje, Ispartamızda ticaret ve sanayinin bir giriş
kapısı olacak şekilde tasarlanacaktır. Başta Turizm
Bakanlığımız olmak üzere Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımız, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımız, Çevre ve Orman
Bakanlığımız ve ilgili olabilecek diğer
bakanlıklarımızın katkısı inşallah
olacaktır. Projemiz, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımızın ARGE Genel Müdürlüğünden gelen
uzman arkadaşlarımızla geçen hafta üretici ve imalatçı
firmalar gezilip bilgi alışverişi yapılarak startı
verilmiştir. Uzmanlarımız, ARGE tabanlı yeni ürün ve
üretime yönelik yenilikçi projelerin bakanlıkça desteklerini imalatçı
firmalara izah etmişlerdir.
Ülkemiz ve
bölgemiz açısından bakıldığında kültür
ürünlerinin en önemlisi güldür. Gül, binlerce yıldır birçok
medeniyetler tarafından gerek sağlık ve gerekse kozmetik ve
çevre amaçlı olarak kullanılagelen bir bitkidir. Günümüzde
markalaşmanın pazar oluşumundaki önemi de göz önüne
alındığında, gül, ülkemiz için değerlendirilmeyi
bekleyen bir hazine gibidir. Bugün, 100 milyar dolarlık dünya kozmetik
sanayisinde payımız gül için yaklaşık 50 milyon dolar
civarındadır. Tıpta ise gülün hemen hemen hiçbir
değerlendirmesi maalesef yoktur. Bu noktada, gül işletmesi ile
uğraşan yerli firmalarımızın ARGE
imkânlarının pek azlığı yanında özellikle
üniversitelerimizin araştırmalarını bu yöne teksif etmeleri
gerekmektedir.
Ticarette en
etken başarı unsuru marka iken, tarihî ve tabii bir şekilde elde
edilmiş olan gülün marka değerini en kısa zamanda
değerlendirmemiz şarttır. Hükûmetimiz, bu konuda gereken
tedbirleri alacak ve planlamayı yapacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HAYDAR KEMAL KURT
(Devamla) Tabii Sayın Başkan.
Bu vesileyle gül
üreticilerimize bereketli bir hasat dönemi geçirmelerini temenni ederken,
hemşehrilerime bu yeni projenin de hayırlı olmasını
diliyorum.
Diğer
taraftan, geçtiğimiz hafta sonu Ispartamızda meydana gelen dolu
sebebiyle, merkeze bağlı Yakaören ve civarındaki köylerdeki
zarardan dolayı çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum. Tarım
Bakanlığımız tarafından ve Hükûmetimiz
tarafından, yasalar çerçevesinde ne yapılabilecek ise bu noktada
yapılacaktır.
Diğer
taraftan, önümüzdeki hafta ise, Isparta Valiliğimiz ve Isparta Belediyemiz
tarafından Halı ve Gül Festivalimiz vardır. Tüm
milletvekillerimizi ve bizleri dinleyen tüm halkımızı
Ispartamıza davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kurt.
Gündem
dışı üçüncü söz yükseköğrenimin içinde bulunduğu
sorunlar hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Hulusi Güvele aittir.
Buyurunuz
Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin,
yükseköğretimin içinde bulunduğu sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Sayın Başkan, sayın milletvekili
arkadaşlarım; yükseköğrenimin sorunları hakkında
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, üniversitelerin özgür düşünce, bilimsel bilgi ve teori
üretme zemini olduğu gerçeğinden yola
çıkıldığında, bugün yükseköğretim sistemimizin bu
ilkeleri yerine getirebildiğini söylemek mümkün değildir.
Yükseköğretim sisteminde bir yanlışlıklar silsilesi
olduğu gözlemlenmektedir. Üniversite sistemimizi planlaması ve
geliştirmesi gereken Yükseköğretim Kurulu, imza attığı
uygulamalarla, bırakın üniversitelerimize olumlu katkı
yapmayı, üniversitelerimizin güvenilirliğine ve saygınlığına
gölge düşürmektedir. Hakkında çok iddia, çok ciddi ithamlar bulunan,
intihal yaptığı Eğitim-Sen tarafından açık
biçimde ortaya konulan bir kişi, YÖK tarafından, yeni kurulmakta olan
Türk-Alman Üniversitesine rektör adayı olarak birinci sıradan
önerilebilmektedir. Bu duruma, bırakın çağdaş bir ülkeyi,
geri kalmış ülkelerde bile rastlamak mümkün değildir. YÖK, âdeta
üniversite camiasıyla dalga geçmektedir. Binlerce saygın üniversite
hocası arasından başka bir aday bulamamış gibi,
hakkındaki intihal iddiaları ayyuka çıkmış birisinin
YÖK tarafından birinci sıradan aday gösterilmesinin nedeni nedir?
Acaba söz konusu kişiye Sayın Başbakanın
danışmanlığını yapmış olması
nedeniyle ödül mü verilmektedir? İntihal yapmış bir kişinin
böyle ödüllendirildiği nerede görülmüştür? Sayın Millî
Eğitim Bakanının bu sorulara cevap vermesi gerekmektedir.
İktidara
geldiğinde YÖKün başındaki yöneticileri engel olarak gören, her
konuda onları sorumlu tutan iktidar, YÖK Başkanı
değiştikten sonra kadrolaşmanın ve üniversiteleri ele
geçirmenin telaşına düşmüştür. Daha önce her
uygulamayı eleştirenler şimdi böylesi bir skandal
karşısında bile garip bir suskunluk içindedirler.
Değerli
arkadaşlarım, üniversitelerimizde bölümler YÖKün isteği
doğrultusunda kapatılmakta, asistanlar âdeta bir kıyıma
uğratılmaktadır; asistanlar üniversitenin geleceği olarak
görülmek yerine, doktoraları sonrasında kapının önüne
konulmaktadırlar. Akademik personelin iş güvencesi gün geçtikçe
tırpanlanmakta, üniversitelere birer işletme gibi
yaklaşılmaktadır. YÖK ve Hükûmet tarafından birer
işletme gibi algılandıkları içindir ki üniversitelerimiz
özerklikten hâlâ çok uzaktır. YÖKün ve Hükûmetin siyasi tercihlerinin
tahakkümü altında kaldığı sürece üniversitelerimizin hem
akademik anlamda hem idari anlamda özerkleşmesi mümkün olmayacaktır.
Öğretim
üyelerinin kendi akademik yöneticilerini seçme hakkı YÖK tarafından
kısıtlanmaktadır. Rektörlük seçimlerinde 1inci
sırayı, 2nci sırayı almış adaylar görmezden
gelinip en az oyu almış aday 1inci sıradan köşke onay için
gönderilebilmektedir.
Dekan
atamalarında da benzeri yanlı uygulamalar göze çarpmaktadır.
YÖK, yandaş bir üniversite sistemi yaratma çabasına girmiştir.
Liyakate bakılmaksınız yalnızca belli bir siyasi
görüşten olması yeterli kıstas kabul edilmektedir.
YÖK üyelerinin ve
rektörlerin büyük çoğunlukla iktidar partisine yakınlıklarıyla
bilinen kişiler arasından seçildiği gözlenmektedir.
Üniversitelerimizi, yüksek öğretim sistemimizi bir siyasi
anlayışın, bir oluşumun arka bahçesi olarak görmek, buna
yol açabilecek uygulamalar yapmak hepimize büyük zarar verecektir. Buradan
siyasi iktidara seslenmek istiyorum: Üniversitelerimizden elinizi çekiniz.
Değerli
arkadaşlar, üniversitelerimiz, fakültelerimiz üzerinde öylesine yoğun
baskı uygulanmaktadır ki, örneğin, Adana Üniversitesine tahsis
edilen alanların yeniden belediyeye ve il özel idaresine
aktarılması istenmektedir. Mülkiyeti 1969 yılından beri
üniversiteye ait olan ve üniversiteye tahsis edilen alanlar
yapılaşmak için alınmak istenmektedirler. Çukurova Üniversitesi
bünyesinde 1976 yılında kurulan 86 çeşitlik zeytin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) -
gen bahçesinin bulunduğu zeytinlik alan, geçtiğimiz
mayıs ayında Adana İl Özel İdaresi ve Yüreğir
Kaymakamlığı tarafından, tapu değişikliğine
gidilerek, Çukurova Üniversitesinden alınmıştır.
Üniversite, bu alanlarda işgalci durumuna düşürülmüştür. Bu
durum, üniversiteleri geliştirdiğini söyleyen bir iktidar döneminde
yapılmaktadır. Millî Eğitim Bakanı olarak buna
karşı çıkamamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bu sistemin 3 milyona yakın öğrenciye hizmet eden,
100 bin öğretim üyesinin geleceğini belirleme hakkına sahip
olması tartışma götürür. Özerk ve bilimsel üniversite
anlayışı olmadan, YÖKün bu yapısıyla sistemin
üzerinde bir kambur olmaya devam edeceğini belirtir, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Güvel.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan
istifa önergesi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/219)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
01 Haziran 2010
tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili görevine seçilmem
nedeniyle Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden
istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Muharrem
İnce
Yalova
Milletvekili
CHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
İlk
okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden
fazla olduğu için önergenin özeti okunacaktır ancak önergenin tam
metni Tutanak Dergisinde yer alacaktır.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin,
BOTAŞ ihalelerine yönelik iddiaların
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/741)
(x)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
BOTAŞ
tarafından gerçekleştirilen ihalelerin büyük bir bölümünde yolsuzluk
ve usulsüzlük yapıldığı, birçok BOTAŞ görevlisi
hakkında soruşturma ve ceza davası açıldığı,
bir kısım görevlilerin de tutuklu olarak
yargılandığı bilinmektedir.
BOTAŞ Genel
Müdürlüğünce yapılan ve gerekçemizde belirttiğimiz ihalelerdeki
usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların ortaya çıkarılması ve
çözülmesi amacıyla Anayasamızın 98.maddesi, İç
Tüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Ali Koçal (Zonguldak)
2) Abdullah Özer (Bursa)
3) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
4) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
5) Abdulaziz Yazar (Hatay)
6) Orhan Ziya Diren (Tokat)
7) Derviş Günday (Çorum)
8) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
9) Hüseyin Ünsal (Amasya)
(x) (10/741) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
10) Hüsnü Çöllü (Antalya)
11) Tayfur Süner (Antalya)
12) Ali Oksal (Mersin)
13) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Atila Emek (Antalya)
16) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
17) Necla Arat (İstanbul)
18) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
19) Rahmi Güner (Ordu)
20) Şevket Köse (Adıyaman)
21) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
22) Tekin Bingöl (Ankara)
23) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
24) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
25) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
26) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe Özeti:
A) Hanak
Kompresör İstasyonu ve Türkgözü Ölçüm Merkezi Yapım İşi
ihalesi, açık ihale usulü ile gerçekleştirilmiştir.
Firmalardan METOT
İnş.Tic.Ltd.Şti.- ISKRA-AVİGAZ Birleşik Gaz Türbin
Teknolojileri K.A.Ş. İş Ortaklığının
teklifi, komisyonunun 18 numaralı kararıyla ihaleye
katılımı için gereken şartları
taşımaması nedeniyle değerlendirilme dışı
bırakılmıştır.
İhale; 19
nolu komisyon kararıyla ekonomik açıdan en avantajlı teklifi
(31.976.000 USD) veren TOKAR Yapı Tic. A.Ş. -PEKER İnşaat
A.Ş. İş Ortaklığı üzerinde
bırakılmıştır
Firmalardan,
METOT-ISKRA-AVİGAZ İş Ortaklığının ihale
dışı kalmasıyla usulsüz işlemler
başlamıştır
Komisyonunun
kararı, Kamu İhale Kanunun 40. maddesi gereğince Yönetim
Kurulunca onaylanması veya iptal edilmesi gerekirken ihaleye katılan
diğer firmaların eksik belgelerinin tamamlatılarak yeniden bir
değerlendirme yapılması talebi, Kamu İhale Kanununa
aykırıdır.
Yönetim Kurulunun
talebi üzerine Komisyon, 22 sayılı kararıyla ihale
dokümanında belirtilen ve istekliler tarafından sunulması
gereken belgelerin sunulmamış olması halinde
tamamlatılamayacağını, sadece teklifin esasına
ilişkin olmayan bilgi noksanlıklarının
tamamlatılabileceğini, Hukuk Müşavirliğinin görüşünün
de aynı olduğunu ifade ederek, önceki tespitlerinin geçerliğini
koruduğunu Yönetim Kuruluna bildirmiştir.
Yönetim Kurulu,
Kanuna aykırı şekilde ve Hukuk Müşavirliğinin olumsuz
görüşüne rağmen, değerlendirme dışı
bırakılan firmaların noksan ve usulüne uygun olmayan
belgelerinin tamamlatılmasının istenmesine karar vermiştir
Komisyonunun 19
sayılı kararıyla TOKAR-PEKER İş
Ortaklığı üzerinde bırakılan ihale, belgelerin
tamamlatılması sonucu, Komisyonun 25 sayılı kararı ile
ihale dışı bırakılan firmalardan
METOT-ISKRA-AVİGAZ İş Ortaklığı üzerinde
bırakılmıştır Komisyonun bu kararı Kanunun 6
maddesine aykırıdır.
B) Sivas (CS-2)
Kompresör İstasyonu Yapım İşi ihalesi, açık ihale
usulü ile gerçekleştirilmiştir.
İsteklilerden
METOT- ISKRA-AVİGAZ İş Ortaklığı, ihaleye
katılım için gereken şartları
taşımadığından Komisyonca değerlendirme
dışı bırakılmıştır.
Komisyon, 7 nolu
kararıyla ihaleyi, ihale dokümanına uygun ve ekonomik açıdan en
avantajlı teklifi (35 490.000 USD) veren TOKAR-PEKER İş
Ortaklığı üzerinde bırakmıştır.
Onaya sunulan
kararın, onaylanması veya iptal edilmesi gerekirken Yönetim Kurulu,
değerlendirme dışı kalan firmaların eksik belgelerinin
tamamlatılarak yeniden değerlendirme yapılmasını
Kanununa aykırı olarak Komisyondan istemiştir
Komisyon, Yönetim
Kurulunun 2005/20-236 sayılı kararı doğrultusunda, 8 nolu
kararıyla eksikliklerini tamamlamalarını isteklilerden
istemiştir
Değerlendirme
dışı kalan METOT-ISKRA-AVİGAZ İş
Ortaklığı, bu defa ekonomik açıdan en avantajlı
teklifi veren firma konumuna geçmiş, ihale (32.774.700 USD) üzerinde
bırakılmıştır. Komisyonun kararı, Kanunun 6
maddesine aykırıdır.
İkinci
değerlendirmede, ikinci sıraya düşen TOKAR-PEKER İş
Ortaklığı, üzerinde ihale bırakılan
METOT-ISKRA-AVİGAZ İş Ortaklığının kalite
belgelerinin mevcut olmadığını ileri sürerek idareye
itirazda bulunmuştur. İtiraz reddedilmiştir.
Yönetim Kurulunun
kararı doğrultusunda, 14.11.2005 tarihinde METOT- ISKRA-AVİGAZ
İş Ortaklığı ile sözleşme
imzalanmıştır.
Kanunun 37.
maddesi gereğince, tekliflerin değerlendirilmesi ihale komisyonunun
yetkisindedir. Yönetim Kurulunun müdahale yetkisi bulunmamaktadır.
TÜRKAK onay
belgesi ile akredite edildiği anlaşılan belgeler ve Tek
Sözleşme ISKRA-AVİGAZ K.A.Şye ait olmayıp, OAO IS KARA
NPOya aittir.
Yönetim Kurulu ve
Komisyon, her iki ihalede yetki aşımıyla TCKnun 235.
maddesindeki ihaleye katılma yeterliğine ve koşullarına
sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak
suçunu işlemişlerdir.
İhaleye
fesat karıştırıldığı ve birden çok evrakta
sahtecilik suçunun işlendiği konusunda kuvvetli şüphenin
ötesinde deliller bulunduğu Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 02.02.2010
tarih ve 2010/143 MÜT. Sayılı Kararıyla hüküm altına
alınmış ve hüküm Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.02.2010
tarih ve 2010/73 D. İş. Numaralı Kararı ile
onanmıştır.
Söz konusu
ihalelerle ilgili olarak Savcılıkça 2008 yılında
soruşturma başlatılmasına ve bilirkişi kurulunun
28.09.2009 tarihinde raporunu Savcılığa vermesine rağmen
hala dava açılmamıştır. İhalelere fesat
karıştıran BOTAŞ yetkilileri ise görevlerinin
başındadırlar.
Bütün bu
nedenlerle, her iki ihalenin de kurulacak Araştırma Komisyonu
marifetiyle incelenmesi uygun olacaktır.
2.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ve 19
milletvekilinin, üniversitelerde ve öğrenci yurtlarındaki güvenlik
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/742)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Üniversitelerde
demokratik yöntemlerle hak arama, yurtlarda ve okul kampuslarında
öğrencilerin can güvenliği ve yurtlardaki tarikat ve cemaat
örgütlenmeleri başlı başına bir sorun hâline gelmiştir.
Gerekli
önlemlerin alınması amacıyla, Anayasanın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Şerafettin Halis (Tunceli)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sevahir Bayındır (Şırnak)
20) Sırrı Sakık (Muş)
Gerekçe:
Son yıllarda
Üniversitelerde demokratik yöntemlerle hak arama, yurtlarda ve okul
kampuslarında öğrencilerin can güvenliği ve yurtlardaki tarikat
ve cemaat örgütlenmeleri başlı başına bir sorun haline
gelmiştir
Sadece 2010
yılının ilk üç ayında meydana gelen saldırılara
bakıldığında işin ciddiyeti daha da
anlaşılır olur.
Aşağıda
basından alınan bazı olaylar, basının
çıkış tarihi itibari ile verilmiştir:
Ankara
(12.02.2010) - Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Cuma
namazından çıkan polis destekli siviller yemekhanede yemek yiyen
öğrencilere saldırdı. Dekan polisin kendi inisiyatifi
dışında üniversiteye girdiğini iddia etti!
Balıkesir
(12.03.2010) - Balıkesir Üniversitesinde yemek fiyatlarına
yapılan zamların geri çekilmesi için boykot kararı alan
öğrencilere, jandarma ve ÖGB 50ye yakın saldırgan, sopalarla
saldırdı.
İstanbul
(12.03.2010) - Okul idaresinin, polisin ve sivillerin sürekli
saldırıları ile karşı karşıya kalan
İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezinde dün yine
saldırı son anda engellendi.
Elazığ
(11.03.2010) - Elazığ Fırat Üniversitesinde dün bir grup
saldırgan, İsmet B. Adlı öğrenciye satır ve sopalarla
saldırıda bulundu.
Muğla
(07.03.2010) - Muğla Üniversitesinde okuyan öğrencilere siviller
saldırdı, yaşanan olaylardan sonra polis 6 öğrenciyi
gözaltına aldı.
Antep
(03.03.2010) - Gaziantep Üniversitesi Nizip Meslek Yüksek Okulunda bir grup
sivil devrimci demokrat kurumlara yakınlığıyla bilinen bir
öğrenciyi sabah servis arabasında saldırdı.
Ankara
(03.02.2010) - Hacettepe Üniversitesinde senenin başında polisin
öğrencilere saldırmasıyla başlayan olayların ertesinde
90 öğrenciye soruşturma açılmıştı.
İstanbul
(27.02.2010) - Tekel işçilerine destek amacıyla Sarıgazi
Mehmetçik Lisesi öğrencileri oluşturdukları platforma polis
saldırısı!
Eskişehir
(25.02.2010) - Eskişehirde bildiri dağıtan devrimci
öğrencilere, önce siviller saldırmış, ardından da ÖGB,
polis-idare işbirliği devreye girmişti.
Kocaeli
(26.02.2010) - Kocaelide Soruşturma Karşıtı Platform
tarafından yapılan basın açıklamasına Özel Güvenlik
Birimi (ÖGB) saldırdı.
Sivas
(31.01.2010) - Cumhuriyet Üniversitesinde Tekel işçilerine destek için
yapılan basın açıklamasına üniversite yönetimince
soruşturma açıldı. Soruşturmalar sınavlara denk
getirildi.
Antep
(19.01.2010) - Antepte, üniversite yönetimi, Amacımız
öğrencileri rehabilite etmek... Emniyetle işbirliği içindeyiz...
Her ay emniyetten terör uzmanlarıyla, sosyal dairelerden arkadaşlarla
ortaklaşa toplantı yapıp karar veriyoruz. Diyerek polisle
işbirliği yaptığını itiraf ediyor.
Eskişehir
(15.01.2010) - 74 öğrenciye Anadolu ve Osmangazi Üniversitesi yönetimi
soruşturma açtı.
Adana
(13.01.2010) - Çukurova Üniversitesi öğrencilerine yedirilen at ve
eşek etlerini protesto ettikleri için öğrencilere soruşturma
açıldı.
Diyarbakır
(01.04.2010) - Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Öğrenci Yurdunda cemaat
örgütlemesi yapan öğrencilere müdahale edilince, çevik kuvvet polisleri
yurda yığınak yaptı.
Diyarbakır
(04.04.2010) - İki gün önce, cemaat-idare-polis işbirliğine
karşı yoğun biçimde eylem yapan Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp
Öğrenci Yurdu öğrencileri, eylemlerini sürdürüyor.
Adana
(05.04.2010) - Adanada Dershane ve Lise Öğrencileri, 11 Nisanda
yapılacak YGS sınavına karşı yürüyüş
gerçekleştirecekti. Polis saldırdı. Beş öğrenci
gözaltına alındı.
İstanbul
(03.04.2010) - İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesine
tekbir sesleriyle gelen kar maskeli saldırganlar okul bahçesinde oturan
öğrencilere satır ve bıçakla saldırdı.
Yukarıdaki
olaylar incelendiğinde, okul yönetimlerinin bu saldırılarda
kayıtsızlığı ya da saldırganlarla ve güvenlik
güçleriyle açık ve örtülü iş birliği, durumu daha da ürkütücü ve
vahim hâle getirmiştir.
Özellikle
demokrat, ilerici, yurtsever ve solcu öğrenciler can güvenlikleri
konusunda korumasız durumdadırlar.
Başlı
başına bir sorun hâline gelmiş olan, günden güne de büyüyen,
okullarda ve yurtlarda öğrencilerin can güvenliklerinin
sağlanması, demokratik hak aramanın baskılarla
kırılmaması, yurtların cemaat ve tarikatların
örgütlenmesinden kurtarılması için bir Meclis
Araştırmasının yapılmasını arz ve teklif
ederiz.
3.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19
milletvekilinin, Metsamor Nükleer Santralinin oluşturduğu risklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/743)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Iğdır
iline
1) Pervin Buldan (Iğdır)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Iğdır
iline
4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
milletvekilinin, temizlenecek mayınlı arazilerin mayın
mağdurlarına tahsisi konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/744)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Mayınlı
arazilerin temizlenmesi sonucunda tarımsal faaliyete açılacak olan
alanların mayın patlaması nedeniyle hayatını
kaybedenlerin yasal mirasçıları ve sakat kalan kişilere tahsis
edilmesi halinde elde edilecek faydaların incelenmesi hakkında
Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiyenin
güneydoğusundaki komşularımız Irak ve Suriye
sınırında bulunan ve 1956 yılında mayınlanmaya
başlanan alan 300 ile
Mayınların
temizlenmesi, her egemen devletin kendi sorumluluğundadır Türkiye,
Ottowa Anti Personel Kara Mayınlarının Yasaklanması
Sözleşmesini, 2003 yılında TBMMde onaylayarak uluslararası
yükümlülük altına girmiştir. Bu sözleşme gereğince 2014
yılına kadar mayınlı bölgelerin temizlenmesi gerekmektedir.
Temizleme
işi için ilk adım 2004 yılında Millî Savunma
Bakanlığınca, 9 şirket davet edilerek
atılmış ancak daha sonra işin Maliye
Bakanlığı tarafından yapılmasına karar
verilmiştir. Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel
Müdürlüğü, Mardin Defterdarlığının 2006
yılında Mardinde açtığı yap-işlet-devret
ihalesiyle mayınları temizletmek istemiş, üç şirketin ilgi
gösterdiği ihale Danıştay tarafından 2007 yılında
iptal edilmiştir
İptal
işlemi üzerine 4.6.2009 tarih ve 5903 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Devleti İle Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki
Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme
Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
çıkarılmıştır. Bu kanuna göre, mayın temizleme
işi, öncelikle MSB tarafından, o da olmazsa Maliye
Bakanlığınca, hizmet satın alınması yöntemiyle
yapılacaktı. Bu usul ile yapılamaması hâlinde,
tarımsal kullanma karşılığı
yaptırılacağı yasa kapsamında önerilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, yasanın, arazinin kullanımı
karşılığı temizlenmesine izin veren maddesi nin
yürütmesini durdurmuştur.
Sözü edilen
mayınlı alanlarda, birinci ve ikinci sınıf tarım
arazileri en büyük oranı oluşturmaktadır İşlenebilir
tarım arazilerinin yanında, daha düşük miktarlarda olmak üzere
mera alanları, orman ve makilik alanlar bulunmaktadır. Mayınlı
arazilerin tarıma elverişli bölümünün, illere göre
değişmekle birlikte, % 80e yakın bir oranda olduğu
saptanmıştır
1954
yılından başlayarak, yöre çiftçisinden yapılan
kamulaştırmalar ve Hazine arazilerinin kullanımıyla
mayınlanan alanların temizlenmesi projesi, hem hedef gözetmeyen böyle
bir silahın bertaraf edilmesi hem de bu alanların 55 yıl sonra
yeniden tarımsal üretime dönüşüyor olması açısından
oldukça önemli ancak bu toprakların kimin elinde olacağı ve
nasıl kullanılacağı da bir o kadar önemlidir.
Söz konusu
mayınların en büyük mağduru bu bölgelerde yaşayan
kişiler olmuştur. Konu ile ilgili olarak sağlıklı bir
istatistik tutulmadığından 1956 yılından bu yana
sayılarını bilemediğimiz binlerce insan mayınlar
yüzünden yaşamını kaybetmiş ve sakat kalmıştır.
Edinmiş
olduğumuz kısmi bilgiler doğrultusunda 1993 ile 2003
yılları arasında resmî verilere göre 580 kişi
yaşamını yitirmiş, yaklaşık 2500 kişi ise
yaralanmıştır. Ayrıca sivil toplum kuruluşları ve
medyada çıkan haberlere dayanılarak oluşturulan verilere göre
ise 2005 yılında; 22 çocuk, 60 sivil olmak üzere 168 kişi; 2006
yılında 31 çocuk, 11 sivil olmak üzere 220 kişi; 2007
yılında 10 çocuk, 30 sivil olmak üzere 145 kişi; 2008
yılında 11 çocuk, 27 sivil olmak üzere 222 kişi mayın
mağduru olmuştur.
Mayın
temizleme işlemi tamamlandıktan sonra tarıma açılacak
alanların, mayın patlaması sonucu hayatını kaybeden
kişilerin mirasçılarına ya da sakat kalanlara verilmesi bu
kişilerin yaşamış oldukları acıları bir
nebze olsun dindirecektir.
Bu vesileyle 1956
yılından bugüne kadar mayın mağduru olan kişilerin
yaşamış olduğu sorunlarla ilgili olarak;
durumlarının tespiti ve bu kişilere yapılacak herhangi bir
arazi tahsisi işleminin faydaları hususunun incelenmesi önem arz
etmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Komisyondan bir
istifa önergesi daha vardır, okutuyorum:
A) Önergeler
(Devam)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Plan ve
Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi
(4/218)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
CHP Grup
Başkanvekilliğine seçilmemden dolayı, üyesi bulunduğum Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.46
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/685) (S. Sayısı: 488) (x)
(x)
488 S. Sayılı Basmayazı 03/06/2010 tarihli 111inci
Birleşim tutanağına eklidir.
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü
birleşimde tasarının 4üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına konuşma yapılmıştı.
Şimdi söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Şevket Köseye aittir.
Buyurunuz
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
488 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, eğitim sistemi, bir ülkenin geleceğini
tasarladığı, insanların yarınlarını
biçimlendirdiği bir yapıdır. Eğer bu sistem iyi
kurgulanmazsa, iyi düzenlenmezse alınan sonuçlar ülkeyi bir
karanlığa sürükleyebilir. Eğer eğitim sistemini
çağın gereklerine hatta çağın gereklerinin ötesine
taşıyamazsanız geri kalmanız kaçınılmazdır.
Günü kurtarmak ve sorunların üzerini örtmek anlayışı
ülkenin geleceğiyle oynamak anlamını taşır.
İşte millî eğitim sistemimizde görünen durum da budur.
Bugünkü millî
eğitim sistemi, dünyanın ilk 20 ekonomisi içinde yer almakla övünen
bir ülkeye yakışmayacak kadar geridedir. Öğretmenlerin
durumundan tutun eğitimin kalitesine, derslik sayısından araç,
gereç miktarına, neye elinizi atsanız elinizde kalmaktadır.
Millî
eğitimde yapısal sorunlar yıllardır çözüm beklemektedir.
Her yıl öğrenim çağına gelen 100 binlerce çocuğumuza
sağlam, gerekli ve nitelikli eğitim verilmesi zorunluluğu
vardır. Büyüyen nüfusa, göç eden insanlara eğitim olanakları
sağlanması gerekmektedir. Görüyoruz ki bugün için yapılanlar
sadece günü kurtarmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, yetişmiş insan gücü bir ülkenin geleceğinin
teminatıdır. Yıllardır uygulanan politikaların
donanımlı, çağın gereklerine uygun insanlar
yetiştirmekte yetersiz kaldığını görmekteyiz.
Eğitimde bölgesel farklılıklar hâlen derin bir biçimde kendini
hissettirmektedir. Okula gidemeyen kızlarımızın sayısı
ürkütücüdür. İlköğretim sonrası okula devam etme
oranlarının düşüklüğü kaygı verici boyuttadır. Bu
gibi sorunlar çözülmeden eğitim sistemini çağdaş diye nitelemek
mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, eğitimdeki temel açmazlardan birisi de bölgesel farklılıklardır
demiştim. Örneğin, Adıyamanda okul öncesi, ilköğretim,
ortaöğretim, genel ortaöğretim ve mesleki eğitim
alanlarında okullaşma oranları Türkiye ortalamasının
çok altındadır. İlk ve ortaöğretimin tamamında derslik
başına düşen öğrenci sayısı, ortaöğretimde
öğretmen başına düşen öğrenci sayısı yine
ülke ortalamasının gerisindedir. Bu durumu yalnızca
Adıyaman için görmüyoruz, tüm Doğu ve Güneydoğu için de
geçerlidir. Eğitime erişim ve eğitimde eşitlik
sağlamak devletin en temel görevlerinden birisidir ve hükûmet etmenin de
zaten gereğidir ancak AKP Hükûmetinin bu konuda sınıfta
kaldığı da açıktır.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizdeki ve özellikle GAP bölgesindeki yoksulluk çemberinin
kırılmasında eğitimin oynayacağı rol
tartışılmazdır çünkü eğitimdeki bu rol ekonomik
büyüme, sosyal gelişme, istihdam artışı sağlayarak
bölgede sosyal barışa katkı sağlayacaktır. Aynı
zamanda eğitim insanlar arasında eşitsizliğin ortadan kaldırılmasında
da önemli bir kaynaktır. Her ne kadar doğal kaynağa sahip
olursanız olun onu doğru değerlendirecek eğitimli insan
kaynağına sahip değilseniz o kaynağı
başkalarının kullanacağı açıktır.
Bağımsızlığınızı korumanın yolu da
bu anlamda eğitimden geçmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bunun için tutarlı ve uzun vadeli çözümler üretmek
gerekliliği, ortadadır. Bu yapılırken eğitim
emekçilerinin seslerine kulak verilmesi de gerekmektedir. Bunun için
öğretmenlere sahip çıkılmalıdır. Öğretmenler
arasındaki sözleşmeli, kadrolu ve geçici ayrımları ortadan
kaldırılmalıdır. Tüm öğretmenlerimizin iş
güvencesi sağlanmalıdır. Şunu da unutmamalıyız ki
ülkemizde çok sayıda öğretmen açığı vardır. Yine,
öte yandan, atanmayı bekleyen 10 binlerce öğretmen bulunmaktadır.
Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında öğretmensiz okul, okulsuz öğretmen kalmayacaktır
ve sözleşmeli, kadrolu, geçici öğretmen ayrımı ortadan
kaldırılacaktır. Yine, kadrolu olsun sözleşmeli olsun bütün
öğretmenlerimiz geçim sıkıntısı içerisindedir.
Öğretmenlerimizin geçim sıkıntısı çözülmeden
eğitimde gerçek anlamda ilerleme sağlanamayacaktır. Öte yandan,
yine öğretmenlerimizin iş güvencesinin sağlanması mutlaka
gerekmektedir. Bu nedenle, sözleşmeli öğretmen uygulamasına son
verilmelidir.
Değerli
arkadaşlar, OECD ülkeleri arasında en çok çalışıp en
az parayı alan öğretmenler, maalesef bizim ülkemizdedir. OECD
ülkelerinde eğitime ayrılan pay ortalama yüzde 5,5 iken, bizim
ülkemizde bu oran 2,7dir. Onun için, eğitime ayrılan bütçenin
mutlaka artırılması gerekmektedir.
Yine,
öğretmenlerin yarıdan fazlası kadın iken, Bakanlıktaki
kadın yönetici sayısı yok denecek kadar azdır. OECD
ülkelerinde okul müdürleri arasında kadınların oranı yüzde
44 iken, Türkiye'de yalnızca yüzde 8dir. Öğretmen başına
düşen öğrenci sayısında OECD ülkeleri arasında
1inciyiz. OECD ülkelerinde öğretmen başına 15 öğrenci
düşerken, Türkiye'de öğretmen başına 26 öğrenci
düşmektedir. Ne yazık ki en kalabalık derslikler de bizim
ülkemiz okullarındadır. Gördüğünüz gibi bu rakamlar ortadayken
eğitim politikalarının da başarılı olduğunu
söylemek imkânsızdır.
Sayın milletvekilleri,
eğitimde karşılaştığımız en önemli
sorunlardan birisi Hükûmetin kadrolaşma ihtirasıdır.
İlköğretimden başlayarak üniversitelere kadar tüm eğitim
sisteminde inanılmaz bir kadrolaşma görülmektedir. Daha geçenlerde
hakkında intihal iddiaları olan bir YÖK üyesi, yeni kurulan bir
üniversiteye 1inci sıradan rektör adayı olarak Köşkün
onayına gönderildi. Böyle bir skandal çağdaş bir ülkede olsa,
YÖK Başkanı da Millî Eğitim Bakanı da aynı gün istifa
ederdi ancak ülkemizde eğitimin bütün kademelerinde yükselmek için AKPli
olmak yeterli kıstastır. Görevler liyakat esasına göre
değil, partililik esasına göre, yandaşlık esasına göre
dağıtılmaktadır, maalesef böyle yapılanmaların eğitim
sistemimizin tamamına zarar verdiği görmezden gelinmektedir. Siyasi
yapılanmalardan soyutlanmamış bir eğitim sistemi tüm
ülkenin eğitim sistemi olmayacaktır. Bu nedenle eğitim sistemini
siyasi baskılardan uzak tutmak gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, sekiz yıldır Millî Eğitim
Bakanlığı bütün enerjisini kadrolaşmaya vermiştir.
Üniversitelerden tutun da ilköğretim okulu öğretmenlerine kadar
yoğun bir kadrolaşma çabası görebilirsiniz. Eğer bir
öğretmen, onay görmeyen bir sendikaya mensupsa türlü zorluklarla, türlü
baskılarla karşılaşmaktadır ve sendikalı olmak
sadece bir suç hâline getirilmiştir. Unutmamalıyız ki bu
anlayış, demokrasiye tahammülü olmayan bir anlayıştır
ve bu anlayış Millî Eğitim Bakanlığında sekiz
yıldır hâkim kılınmak istenmektedir.
Sayın
milletvekilleri, okullarımızın altyapı ve
donatımlarında da büyük eksiklikler bulunmaktadır. Derslik ve
öğretmen açığı gün geçtikçe
ağırlığını hissettirmektedir. Hâlâ okula
erişimi olmayan çocuklarımız vardır, hâlâ mevsimlik
işçi çocukları tam olarak eğitim alamamaktadırlar.
Sorarım size: 21inci yüzyıl Türkiyesini bu şekilde kurmak
mümkün mü acaba?
Eğitim
sistemimizin köklü, yapısal ve kalıcı bir reforma ihtiyacı
olduğu ortadadır. İnsan merkezli, çağın gereklerine
uygun, öğretmenine ve öğrencisine saygı duyan bir sistem
kurulması gerekmektedir. Bilimsel düşünceyi temel alan, yaratıcılığı
teşvik eden bir eğitim mutlaka uygulanmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, yine sekiz yıldır eğitimin
özelleştirilmesine zemin hazırlamak için politikalar
uygulanmaktadır. Bu tehlikeli bir süreçtir. Eğitimi yaygın ve
parasız kılmak gerekirken böyle politikalar yürütmek, eğitimi
piyasa koşullarının insafına bırakmak ülkenin
geleceğini tehlikeye atmak demektir. Unutmamalıyız ki
eğitim, sosyal devletin vazgeçilmez koşuludur. Eğitim, bölgesel farklılıkları
ve yoksulluğu ortadan kaldırmanın en gerçekçi ve geçerli
yoludur. Bunlar görmezden gelinerek, öğretmenlerin hakları hiçe
sayılarak, öğretmen örgütlerinin haklı taleplerine kulaklar
tıkanarak ülkemizi çağdaş bir eğitim sistemine
kavuşturmak mümkün olmayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nitelikli insanlar
yetiştirebilmek için nitelikli eğitim sistemine ihtiyaç vardır.
Bunu başarmanın ülkemizin yarınları açısından
büyük rol oynadığının altını çiziyor ve bu
kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize tekrar
en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş.
(BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Karabaş.
BDP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Millî
Eğitim Bakanlığı, millî eğitimin sorunlarıyla
ilgili değerlendirmelerden önce, biraz son süreçteki gelişmelerle
ilgili kısa birkaç söz söylemek istiyorum. Şimdi, Türkiye yoğun
gündeminin arasında, son bir haftadır, özellikle son hafta içinde,
İsrailin barış ve yardım konvoyuna
saldırısından tutun İskenderundaki saldırıya ve
çeşitli illerde, özellikle bölgede, Doğu ve Güneydoğuda süren
çatışmalar, saldırılar ve ölümler yaşanıyor. En
son dün, Silopide, bir süredir sürdürdüğümüz, kanın durması,
operasyonların durması, çatışmaların durması ve
bu ülkede barışın zemininin, diyaloğun zemininin
açılması yönündeki etkinliklerimizden biri olan Silopideki
etkinliğe, yürüyüşe ve ardından yapılması
düşünülen basın açıklamasına devlet güçleri, polisler
tarafından saldırı yapılmış, Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Sevahir Bayındır kalçası
kırılıp ağır şekilde yaralanmış, yine
Şırnak Milletvekilimiz Hasip Kaplan ve Hakkâri Milletvekilimiz
Sayın Hamit Geylani, belediye başkanlarımız, oradaki
yöneticilerimizle birlikte, kadınlar, gençler, halk saldırıya
uğramış, birçok yaralı bulunmaktadır. Tabii, bu
olayın yaşanmasının vahameti ortadadır, kabul
edilebilecek bir durum değil. Ancak, dünden bu yana, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, siyasi partiler, çeşitli çevreler ve basının tutumu
bundan çok daha vahimdir.
Şimdi,
herkesten şöyle düşünmesini istiyorum: Şırnakta, Silopide
dün yaşanan olay ve ardından hemen akşam saatlerinde, dün
akşam saatlerinde polis akrebinin altında kalıp can veren
ilköğretim dördüncü sınıf öğrencisi Diren Basanın
babasının, annesinin, kardeşlerinin, saldırıya
uğrayan, yaralanan, vekilleri saldırıya uğrayan Silopi
halkının, Şırnak halkının, Cizre halkının
bu vahim olay yaşanıyorken ona duyduğu tepki bir tarafa, dünden
bu yana televizyonların karşısına geçiyorken,
basını izliyorken, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı,
İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, gerçekten
duygusal yanı olan, en ufak bir olayda gözleri yaşaran Sayın
Arınçı ve basını, basındaki haberleri izlerken
nasıl düşünmesini bekliyorsunuz? Yani bir
Şırnaklının, Diren Basanın babasının,
annesinin, bu ülkeye, bu ülkenin Meclisine, bu ülkenin Hükûmetine, bu ülkenin
basınına nasıl bakmasını beklersiniz? Yani Diren
Basanın babasının, kardeşinin, Silopide Sayın
Sevahir Bayındıra oy veren seçmenin Ben de Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıyım. Türkiyede eşit koşullarda
yaşıyorum. demesini mi bekliyorsunuz? Yani böyle bir psikolojinin
gelişmesi, böyle bir bakışının gelişmesi beklenebilir
mi?
Şimdi,
televizyonları izliyoruz hepimiz, televizyonları izliyoruz, elbette
ki İsrailin insanlık dışı katliamcı
yaklaşımının öne çıkarılması,
tartışılması gerekiyor ama bu, Türkiye'de yaşanan, her
gün ölümlerin olduğu, her gün devlet güçleri ve belli çevreler
tarafından, devletin içindeki çevreler tarafından yönlendirilen
kesimlerin yaptığı provokasyonlardan çok daha önemli değil.
Şunu yapabilirsiniz: Bir devlet, diğer bir devletin
baskıcı, katliamcı, insanlık dışı
davranışına yönelik tedbirini alır, uluslararası
arenada, Birleşmiş Milletlerde, çeşitli platformlarda bunu dile
getirir, hukuksal anlamda zeminini oluşturur, bunun için diplomatik
girişimleri yapar, fakat en son kertede, diğer devletle tüm
ilişkilerini koparır, diplomatik ilişkileri, siyasi
ilişkileri, askerî, ekonomik ilişkileri koparır ve iki yüz devletin
olduğu dünyada çok sorun da yaşamaz. Ama içte yaşanan
sorunları, birlikte yaşadığımız, aynı
coğrafyayı, aynı kentleri, aynı iş yerlerini,
aynı sokakları paylaştığımız insanlarla
ilgili sorunları, ilişkiyi kesip bitiremezsiniz. Siz, Silopide
yaşayan insanlarla ve o yaşanan sorunla ilgili Ben o zaman
ilişkilerimi kesiyorum. diyemezsiniz. Bu Parlamentonun bir üyesi olan
Sevahir Bayındır, Hasip Kaplan veya Hamit Geylaniyle ilgili
ilişkileri Böyle davranırsa bitiririm. diyemezsiniz çünkü bu
Parlamentonun bir üyesidir ve Şırnak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bir ili, Silopi onun bir ilçesidir. Orada yaşayan halk Kürt de olsa, Kürt
kimlikli de olsa Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşıdır.
Böyle bir yaklaşım kabul edilemez.
Sonra, gerçekten
üzüntü verici ama belirtmek zorundayız, bu şekilde bir
bakış
İktidarlar her zaman, altından
kalkamadıkları, sorumlulukları olup da çözemedikleri sorunlar
karşısında sessiz kalabilirler ama muhalefetin, sivil toplum
örgütlerinin ve özellikle basının
Geçmişte basın üzerinde
bir vesayetin olduğunu, basının yönlendirildiğini ve
şimdi de bazı baskıların olduğunu biliyoruz ama bugün,
basına bütün olayları, geçmiş on yıl, on beş yıl
önceki gibi, böyle yazacaksınız veya böyle davranacaksınız
diye bir baskı yok. Ha, bunu ne için söylüyorum? Bu maalesef, bu ülkede,
binlerce yıldır birlikte yaşadığımız
söylenen bu ülkede ki birlikte yaşıyoruz- Türk ile Kürtün
algısının çok farklılaştığı ve
zihniyetin siyaset, medya, Meclis, tüm alanlara
yansıdığının bir göstergesidir, ruhlara
işlendiğinin bir göstergesidir. Bunu değiştirmeniz
gerekiyordu.
Şimdi, bu
ortamda biz eğitimi tartışıyoruz. Bir bölgeye, onun
vatandaşlarına, Direnlere, Diren Basanlara, oğullara, Ceylanlara
böyle yaklaşan, ölümleri karşısında tepkisiz kalan, ölümlerinin
basına, haberlere bile konu olmadığı bir ortamda, biz
eğitimin sorunlarını nasıl çözeceğiz? Ki eğitim
dediğimiz zaman, Türkiye genelinde ciddi bir eğitim sorunu var. Bunu
mutlaka Türkiye'nin çözmesi gerekiyor ama öncelikle Doğu ve
Güneydoğuda, yani Kürt coğrafyasında, İç Anadoluda ve
Karadenizde, siz her alanda olduğu gibi, eşitsizliği, bölgeler
arasındaki eşitsizliği millî eğitimde de
kaldırmadığınız sürece Türkiyede millî eğitim
sisteminin düzelmesi mümkün değildir. Çünkü bazen ekonomik nedenlerle,
bazen de Doğu ve Güneydoğuda süren çatışmalar, köy
boşaltmalar nedeniyle, o çocuklar, sizin
yaşadığınız, eğitimine önem verdiğiniz
Ankaraya, İzmire, İstanbula, Muğlaya, Aydına,
Edirneye geliyor. Nitekim İstanbul gibi, nitekim Mersin, Adana gibi,
nitekim İzmir gibi en büyük ve gelişmiş kentlerimizde bu
göçlerle ve orada, eğitim almamış veya asgari seviyede
eğitimli olan insanların yığılması nedeniyle
buradaki eğitim düzeyi, normal birçok ilimizin, göçün
olmadığı, hem Doğu, Güneydoğudan hem de İç
Anadolu ve Karadenizden göçün olmadığı illere göre çok daha
geriye düşmüştür. Bu nedenle, sorunlara bir bütün bakıp, millî
eğitimin de sorunlarını bir bütün alıp çözmek gerekiyor.
Biliyorum, biraz sonra yine AKP yetkilileri ve Sayın Bakanımız
şu örnekleri verecek, ki defalarca verdiler bu tasarıda da:
İşte, daha önce şunlar yapılmıştı, biz
2002den bugüne kadar şunu ekledik. Ha, şu anda Doğu ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) -
Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve
Karadenizin birçok yerinde ikili eğitim var mıdır, yok mudur?
Doğu ve Güneydoğunun köylerinin hemen hemen tümünde, birçoğunda
birleştirilmiş sınıflarda yani tek derslikte, 1den 5e
kadar, 70, 80, 100 öğrencinin aynı derslikte bazen tek öğretmen,
bazen 2 öğretmenle gördüğü bir eğitim var mıdır, yok
mudur? Peki, yine bu gerçek varken, 250 bin, 300 bin tane, okulu bitirmiş,
öğretmenlik bekleyen boş öğretmen var mıdır, yok
mudur? Peki, bizler, eğer bu ülkede Dünyanın en önemli, güçlü
ekonomileri, 10un arasına girdik, bu kadar güçlendik. diyorsak, biz,
ihtiyacımız olan, çocuklarımızın ihtiyacı olan ve
okulu bitirip de, mesleğini, bitirip de öğretmenliğe
başlayan öğretmenleri atamıyorsak o zaman bu iddiaları
neden sürdürüyoruz? Neden dünyaya bakıp Biz, artık Avrupanın
bir parçasıyız, çağdaşlaştık, sanayimiz
gelişti, ekonomimiz dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri. diyorsak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Evet, bu sorunlara toptancı, tüm sorunları
birlikte çözen bir mantıkla bakmadığımız sürece
sorunları çözmemiz mümkün değil diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Karabaş.
Şahıslar
adına söz yok.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, ben 60a göre söz istiyorum
efendim. Çok kısa bir söz istiyorum 60ıncı maddeye göre.
BAŞKAN Siz
soru-cevap için değil, 60 için söz istiyorsunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Evet.
BAŞKAN
Tamam.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Silopideki eyleme ve güvenlik güçlerinin eyleme yönelik müdahalesine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün akşam
burada Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına konuşan
sayın milletvekilleri Silopide meydana gelen olaylar nedeniyle güvenlik
güçlerinin yaptığı uygulama sonucu Barış ve Demokrasi Partisi
milletvekillerinin yaralandığını ifade ettiler. O saatte
ben İnternetten haberleri takip etmeye çalıştım ancak
İnternete düşen bir haber yoktu. Sadece yuksekova.com
kaynaklı bir haber vardı, orada da haberin detayı yoktu. Bu
sabah gazetelerden haberi öğrenmeye çalıştım. Sayın
Sevahir Bayındırı arayarak kendisine geçmiş olsun dilemek
istedim. Bulamadım, yakınına not bıraktım.
Barış ve Demokrasi Partisinin grup başkan vekillerine bir
geçmiş olsun dileğimi ilettim.
Silopideki
eylemi onaylamak tabii ki mümkün değil. Eylemin amacı, güvenlik
güçlerinin terör örgütüne karşı yaptığı harekâtı
kınamak, bu harekâtın durdurulması amaçlı bir mesajı
taşıyan eylem. Ancak, bir sayın milletvekilinin güvenlik
güçlerinin bu yasa dışı eyleme yönelik olarak yapmış
olduğu müdahalede yaralanmış olmasını çok üzüntü
verici buluyorum. Bu eylemi, bu orantısız güç
kullanımını onaylamak mümkün değildir. Sayın Sevahir
Bayındıra geçmiş olsun diyorum ve Sayın İçişleri
Bakanını bu konuda göreve davet ediyorum. Bu konudaki hassasiyetimi
ifade etmek üzere söz aldım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
8.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın,
Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin Silopideki eyleme ve güvenlik
güçlerinin eyleme yönelik müdahalesine ilişkin açıklamasında
eksik bıraktığı bölümle ilgili açıklaması
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, bir cümleyle bir şeyi
düzeltmek istiyorum.
Sayın
Hamzaçebi tüm sözlerinde doğruları dile getirdi ama bir yerde bir
eksik söyledi. Oradaki operasyonların durması, askerin PKKye yönelik
saldırıların durması için, ne askerin ölmesi ne PKKlinin
ölmesi ne de o bölgede o tür saldırıların olması için,
Türkiyede barış olması için bu eylemleri yapıyoruz.
Askerin de ölmemesi için, Kürt gencinin de ölmemesi için, on
yaşındaki çocukların, ilköğretim çocuklarının,
oğulların, Ceylanların
ölmemesi için bu eylemleri yapıyoruz, yüksek sesle de
açıklıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karabaş.
Tutanaklara geçti
sizin bu açıklamanız.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
4.- Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/685) (S. Sayısı: 488)
(Devam)
BAŞKAN
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Ekici,
buyurunuz.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem olan
Gaziantepin ekonomisinde konfeksiyon, hazır giyim, triko sektörü önemli
bir yer tutuyor ve istihdama da önemli bir katkı sağlıyor.
1) Millî
Eğitim Bakanlığının tartışmaya
açtığı Okullarda serbest kıyafet uygulaması hayata
geçirilirse bu sektörde faaliyet gösteren işletmeler ciddi zarar
görecektir, çalışan 3 milyon insan, 5 milyar dolarlık bir piyasa
daralma yaşayacaktır çünkü bu sektörlerde faaliyet gösteren
işletmeler bir sonraki yılın hazırlıklarını
birkaç yıl öncesinden yapmaktadır. Okullarda kıyafet serbestisi
hayata geçirilecekse bu sektörlerin mağduriyetini önleyecek tedbirler
alındı mı uygulamanın kademeli olarak hayata geçirilmesi
gibi?
2) Gaziantepte
derslik başına düşen öğrenci sayısı 50-52dir,
57-60 mevcutlu sınıflar da bulunmaktadır. Gaziantep için
yapılması planlanan derslik, okul sayısı nedir? Bunun için
ne kadar bütçe ayrılmıştır?
3) YGS ve SBS
gibi sınavların illere göre başarı sıralamasına
baktığımızda Gaziantep sonlarda yer alıyor, sanayide
ilerlemiş 1,5 milyon nüfuslu bir şehrimiz ama YGSde 52, SBSde
60ıncı sıradayız. Millî Eğitim
Bakanlığı olarak bunun nedenlerini araştırıp
önlemler almaya yönelik bir tedbiriniz veya çalışmanız var
mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ekici.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan,
özellikle sözleşmeli öğretmenlerin eş durumundan tayinlerinde
büyük sorunlar yaşanmaktadır. Geçtiğimiz yıl bu sorunun
ortadan kaldırılacağını ifade etmiştiniz ancak
sorun olduğu yerde duruyor. Bu konuda yaptığınız çalışmalar
nelerdir?
İkinci
sorum: Ülkemizde 8 milyonun üzerinde engelli var. Özel eğitime uygun
nitelikte okul ve kurumlar yetersizdir. Engellilerin eğitim hakkına
erişimi konusunda neler yapılmaktadır? Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesinde -bakıldığında- engelli
öğrenciler için ayrılan kaynağı yeterli buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güvel.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, Silifke Işıklı köyünde Halk
Eğitim Müdürlüğüne bağlı, tornacılık, freze,
sıcak demir, bıçakçılık, kaynakçılık,
doğrama gibi sekiz dalda kurs görme olanağı var. Işıklı
köyü bıçaklarıyla meşhur bir köyümüzdür. Burada alet edevat tam.
1985ten beri tek öğretmenle kurs verilmekte. Hâlbuki her dal için bir
öğretmen olması lazım. Burada
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın Üçer
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün Silopide
yaşanan olay bir yasa dışı gösteriye yapılan
orantısız güç kullanımı değil, tamamen, demokratik
hakkını kullanan bir kitleye, sivil, silahsız, şiddetten
uzak bir kitleye, milletvekillerine bizzat uygulanan devlet terörüdür. Doğrudan
milletvekillerini hedef alan ve
sıkıştırılmış, şiddetli, tazyikli suyla
yaralama operasyonudur, coplar kullanılmıştır, silahlar
kullanılmıştır, gaz bombaları doğrudan hedef
gözetilerek ateşlenmiştir. Bu bir devlet terörüdür. Bunu tekrardan kınıyoruz
ve buna, üç yıllık hükûmet dönemince bu politikaları uygulayan,
bölgede birçok sivil insanın ölümüne neden olan, göz yuman, bunların
hiçbirinin soruşturmasını yapmayan İçişleri
Bakanının derhâl o görevden istifa etmesi gerekmektedir. İstifa
etmediği müddetçe de o da aynı tepkilere maruz kalacaktır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bu tasarıyla ilköğretim müfettişlerinin genel idare hizmetleri
sınıfına alınarak isimleri değiştiriliyor.
Ayrıca ek gösterge farkıyla özlük haklarında bir miktar
iyileşme ortaya çıkıyor. Normal statüdeki bir ilköğretim
müfettişinin bu ek gösterge farkından dolayı özlük
haklarında ne kadarlık bir iyileşme oluyor?
İkinci
sorum: Bu müfettişlere bu düzenlemeyle makam tazminatı, temsil
tazminatı gibi tazminatlar da ödenebilecek mi? Ayrıca denetim
tazminatı ve özel hizmet tazminatı gibi tazminatlar da
yükseltilebilecek midir? Bu konuda bir düzenlemeye nasıl
bakarsınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
YÖK kararına istinaden fakültelerimizde bölümler, ana bilim dalları,
Roma hukuku, AB hukuku, karşılaştırmalı hukuk
kürsüleri kapatılıyor. Bunun nedenleri nedir? Siz de hukuk fakültesi
mezunusunuz. Roma hukuku kürsüsünün olmadığı bir hukuk fakültesi
olabilir mi? Bu konudaki değerlendirmelerinizi bizimle paylaşır
mısınız?
Yine,
Adıyaman ili Atakent Belediyesi tarafından 2005 yılında
prefabrik bir lise yapılmış ve hizmete sokulmuştur.
Yatırım programlarında olmasına rağmen bir türlü bunun
yapımı gerçekleşmiyor Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından. Çünkü öğrenci sayısı, potansiyeli çok fazladır,
derslik sayısı azdır. Bu konuda da yatırım
programının gerçekleşmesi için bir tasarrufunuz olacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Ekicinin sorusuyla başlamak istiyorum. Özellikle
daha önce de gündem dışı, Mecliste gündeme getirildi ve gündem
dışına cevap verirken açıkladığım üzere,
Millî Eğitim Bakanlığı olarak hemen her alanda,
öğrencilerin kıyafetleri de dâhil olmak üzere, öğrencilerin, velilerin
ve öğretmenlerin katılımıyla daha iyi ve daha uygun
eğitim ve öğretim koşullarının oluşturulması
üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Bunu yaparken, henüz
sonuçlanmamış bir çalışma olmakla beraber,
sonuçlandırmış olsak dahi önümüzdeki eğitim ve öğretim
yılında uygulanması mümkün olmayan bir meseleden kaynaklanan ve
Önümüzdeki yıl, eğitim ve öğretim yılında okullara
tamamen serbest kıyafetle gidilecek. şeklinde bir açıklamam
hiçbir şekilde olmadığı hâlde, sanki böyle bir durum
varmışçasına, çok fazla yayın yapıldı. Hem burada
gündem dışında cevaplandırdım hem yazılı
basın açıklamasıyla konuya ilişkin görüşlerimizi
söyledik ama takdir edersiniz ki, Millî Eğitim Bakanlığı bu
manada tüm dünyadaki örnekleri de incelemek suretiyle, 16 milyon
öğrencimizin katkı ve katılımıyla, fikirlerini de
almak suretiyle, belli değişiklikler, belli düzenlemeler öngörmekte.
Bugün, Millî
Eğitim Bakanlığı
Öğrencilerin kılık ve
kıyafetlerine ilişkin yönetmelik 12 Eylül sonrası
çıkartılan bir yönetmeliktir ve bu Yönetmelik hiç
değiştirilmemiş, genelgelerle siyah önlük yerine mavi önlük
getirilmiştir. Bugün uygulamada Yönetmeliki uygulayacak olsaydık
eğer, siyah önlük, beyaz yaka takmaları gerekirdi. Yani
tekstilcilerin itiraz ettiği gibi, böyle, okulların belirlediği
kıyafet modelleri uygulaması fiilî bir durumdur. Bizim burada yapmaya
çalıştığımız bu fiilî durumu hukuki çerçeveye
oturtmaktı açıkçası. Doğrusu, bu itirazlar dile
getirilirken, her şeyden önce onların uygulamalarını ve
okul yönetimleri tarafından belirlenmiş bu tip kıyafetleri
üreten firmaların en fazla belki desteklemesi gereken konuydu ama şu
anki uygulamaları tamamen fiilî uygulamadır.
Tabii ki büyük
bir piyasa, elbette 16 milyon öğrenci var. 2 milyon istihdam
sağladıkları iddiası var ama bu konular gündeme geldiği
zaman, tekstil sektörüne ilişkin, Çalışma
Bakanlığından aldığımız veriler bütün
tekstil sektöründe çalışanların oranının 850 bin
civarında olduğunu gösteriyor. Yani 2 milyon istihdam yaratma
meselesi o kadar da gerçekçi bir temele oturmuyor. Ki, dediğim gibi,
sadece okul formalarını üreten tekstil firmalarının
iddiası bu. Bir de, Türkiye büyük bir tekstil üretim merkezi
bildiğiniz gibi. Dolayısıyla bu manada bir değişiklik
yapacak olursak bunu çok daha önceden duyururuz ve özel sektör dâhil hiçbir
kesimi de mağdur etmeyiz. Öncelikle Bakanlık bu konudaki
çalışmalarını toplumun tüm kesimlerini dikkate alarak
yürütüyor.
Gaziantepteki
derslik sayıları
2009-2010 yıllarında derslik
başına düşen öğrenci sayısı -oransal olarak
veriyorum- Türkiye genelinde ilköğretimde 32, ortaöğretimde 33, genel
ortaöğretimde 31, mesleki ve teknik ortaöğretimde 36dır.
Gaziantep ilinde ise ilköğretimde 46, ortaöğretimde 46, genel
ortaöğretimde 49, mesleki ve teknik ortaöğretimde ise 39dur.
İhtiyaç sıralamasında Türkiyenin 3üncü sıralamasında
ve derslik ihtiyacı olarak da büyük bir açık var. Hepinizin de
bildiği gibi Gaziantep özellikle en yüksek oranda büyüyen illerimizin
başında geliyor hatta yanılmıyorsam dünyanın en hızlı
büyüyen 6ncı şehri durumunda.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) En hızlı büyüyen değil,
yanlış. Belediye başkanı da yanlış telaffuz etti
siz de aynı yanlışı yapıyorsunuz. Nüfus
artış oranı olarak
Büyüyen derseniz farklı şey.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Büyüme
değil, artış olarak söylüyorum. Nüfus
artışını söylüyorum. Ekonomik büyüme kastetmiyorum ben de
zaten, nüfus artışı olarak
Dolayısıyla
âdeta bir ikinci nüfus eklenen bir şehrin eğitim planlamalarında
elbette bazı güçlükler var ve bu göç alan ve nüfus itibarıyla büyüyen
şehirlere yönelik özel bir çalışma yürütüyoruz.
İnşallah bunları sonuçlandırdığımızda
sizlerle paylaşacağız ve eğitimde bu anlamda göstergeler
bakımından negatif bir ilimizin önümüzdeki yıllarda
kalmayacağını söyleyebilirim.
Sözleşmeli
öğretmenlerin eş durumundan tayinleri konusunda
Söylediğim
gibi, dönemde sağlık ve eş durumundan özür durumlarına göre
tayinlerini şu anda gerçekleştiriyoruz. Ondan sonra, bugün 10 bine
yakın kadrolu öğretmen ataması yaptık. Boşalan yerlere
sözleşmeli öğretmen atamasını yapmadan önce mevcut
sözleşmeli öğretmenlerimizin eş durumundan ve sağlık
durumundan tayinlerini gerçekleştireceğiz.
Sayın
Öztürkün sorularına yazılı olarak cevap vereyim.
Sayın
Üçerin, özellikle dünkü yaşanan hadiseye yönelik bir nitelemesini
Burada
tabii ki soru sormadığı için ben de sorusunu
cevaplandırmayacağım ama uygulananın devlet terörü olarak
nitelendirilmesini
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Evet, aynen öyle.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki hiçbir milletvekili
Türkiye Cumhuriyeti devletini devlet terörü yapmakla suçlayamaz.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Uygulamaya devlet terörü diyoruz. Polemik yapmayın!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Dolayısıyla terör konusunun ne olduğu ve neye terör
dendiğini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları çok iyi biliyor. Bu
bir, bu Meclisçe
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Biz de bundan sonra İçişleri Bakanına gittiği her yerde
su sıkacağız, görelim bakalım ne olacak. Uygulamaya devlet
terörü diyoruz, lütfen şey yapmayın!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Bu
açıkça tehdittir. Hiç kimseyi tehdit etmeyin. Bu barış dili
adı altında hiç kimseyi tehdit etmeyin. (BDP sıralarından
gürültüler)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Madem her gün öleceğiz, azsa az, çoksa çok, öleceğiz...
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Türkiye
Cumhuriyeti devleti terör uygulayacak bir devlet değildir. Hiçbir
milletvekiline bu söz yakışmıyor, aynen iade ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın Bakan, o çocuk, devlet
panzerinin altında kalarak can verdi.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Madde üzerinde
iki önerge vardır. Aynı mahiyette olduğu için önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 488 sıra sayılı
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun İle Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
tasarısının 4 üncü maddesine (e) fıkrası olarak
aşağıdaki fıkranın eklenmesini teklif ederiz.
e) Ekli IV
Sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci fıkrasına (e)
bendi olarak Birinci dereceli kadroya atanmış Eğitim
Müfettişleri:
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
Bülent
Baratalı |
Ahmet Ersin |
|
|
Mersin |
İzmir |
İzmir |
|
|
Fevzi Topuz |
Osman Kaptan |
|
|
|
Muğla |
Antalya |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 4. maddesine (e) fıkrası olarak
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Oktay Vural |
Nevzat Korkmaz |
Alim
Işık |
|
|
İzmir |
Isparta |
Kütahya |
|
|
Beytullah Asil |
Kemalettin
Nalcı |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Eskişehir |
Tekirdağ |
Ordu |
|
|
|
Süleyman
Yunusoğlu |
|
|
|
|
Trabzon |
|
e) Ekli IV
Sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci fıkrasına (e)
bendi olarak Birinci dereceli kadroya atanmış Eğitim
Müfettişleri:
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Alim Işık konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN
Alim Işık konuşacak.
Buyurunuz
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 488 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesine bir fıkra eklenmesiyle ilgili
olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Aslında,
önergeyi verdikten sonra Sayın Bakana biraz önce bunu soru olarak da
sordum ama herhâlde vakti yetmediği için ya da önemsiz gördüğü için
cevaplama ihtiyacı hissetmedi.
Aslında,
yapılan bu tasarıdaki düzenleme, şu anda ilköğretim
müfettişi olarak görev yapan birçok müfettiş
arkadaşımızın isminin değişmesinden öteye çok
fazla bir katkı getirmeyen bir düzenlemedir. Ayrıca 3.000 olan ek
göstergelerinin 3.600e çıkmasıyla bugünün şartlarında,
müfettiş arkadaşlardan aldığım bilgiye göre 25-30
liralık bir, maaşta fark yaratacak düzenlemedir. Şimdi, 25
liralık bir farka değecek ve sadece ismini değiştirmek
amaçlı bu tasarıya ek olarak, diyoruz ki, geliniz, mademki bu,
uygulamadaki önemli bir sorun, bunu hakkıyla çözelim. Bu amaçla da şu
anda diğer müfettişlerin almış olduğu makam
tazminatı, temsil tazminatı gibi tazminatlardan da ilköğretim
müfettişlerinin yararlanmasını sağlayalım. Ayrıca
denetim tazminatı ve özel hizmet tazminatı gibi tazminatların da
diğer müfettişlerin düzeyine çıkartılmasına katkı
yapalım diyoruz. Aslında önergenin özü bu. Umarım, Sayın
Bakan ve siz değerli milletvekilleri konuyu bu açıdan
değerlendirir, birçok insanımızın bugünkü
mağduriyetinin önüne geçilmesine katkı yaparsınız diye
düşünüyorum.
İlköğretim
müfettişleri denetledikleri öğretmen ve yöneticilerden daha
düşük maaş alır hâldedirler. Her ne kadar ek ders saatlerinde
daha önce yapılan bir düzenlemeyle beş saatlik bir artış
sağlanmış olsa da bu, aslında, maaşlarında
bugünün şartlarında 100-120 TLlik bir yükselmeye neden olmuş ve
bugün, bir ilköğretim müfettişi, denetlemiş olduğu
personelden yaklaşık 300 TL ya da kıdemine göre 200 TL kadar az
maaş alacak bir duruma düşmüştür.
İşte bu
önergenin amacı, bu insanların hak ettiği yaşam seviyesine
yükselmesi ve emeklerinin karşılığı olan hakkın
verilmesinden öte bir şey değildir.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle önergemize yüce kurulun, siz değerli üyelerin destek
olmasını bekliyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın
Öztürk, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4üncü
maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarı ile sanki ilköğretim
müfettişlerinin sorunları ya da öğretmenlerin sorunları
çözülüyormuş gibi bir hava yaratıldı. Oysa, bu tasarı
ilköğretim müfettişlerinin sorunlarını çözmekten çok
uzaktır. Sadece ek gösterge 3.000den 3.600e çıkarıldı.
3.000den 3.600e ek göstergenin çıkarılmasıyla, yirmi bir
yıllık, 1inci derecenin 4üncü kademesinde görev yapmakta olan bir
müfettişin maaşında 27-30 TL gibi bir artış
sağlanıyor. Daha alt kademedeki müfettişler için bu
artışın miktarı daha düşük oluyor.
Bunun
dışında, ilköğretim müfettişleri ile diğer,
müfettiş unvanlı denetim elemanları arasında eşit
haklar verilmemektedir, bu eşitlik sağlanmamaktadır, diğer
müfettişlere verilen makam tazminatı, görev tazminatı, temsil
tazminatı bu ilköğretim müfettişlerine verilmemektedir.
Yine,
müfettiş unvanlı diğer denetim elemanlarına, diğer
müfettişlere verilen özel hizmet tazminatı, denetim tazminatı
miktarı ile ilköğretim müfettişlerine verilen miktar
arasında fark vardır. Örneğin, özel hizmet tazminatı
diğer müfettişlere yüzde 195 oranında verilmekte iken
ilköğretim müfettişlerine yüzde 130, denetim tazminatı yine
diğer müfettişlere yüzde 30 oranında verilmekte iken ilköğretim
müfettişlerine yüzde 20 oranında verilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, aynı tahsili yapan, aynı statüde bulunan, aynı
kanuna tabi bu müfettişler arasındaki bu
ayrıcalığı anlamak mümkün değildir.
İlköğretim müfettişlerine daha önce verilmekte olan denge
tazminatı ve ek ödeme, çıkarılan bir kanunla kapsam
dışı bırakılmıştır. Sonuç olarak,
ilköğretim müfettişleri denetledikleri öğretmenlerden daha az
bir ücret alır hâle gelmiştir. Diğer müfettişlere
eğitim ve denge için verilen makam tazminatlarının bu
müfettişlere de verilmesi çözüm için tek yoldur. Aynı yasanın
aynı maddesinde yer aldıkları hâlde, müfettişlere verilen
tazminattan eğitim müfettişlerinin hariç tutulmasının kabul
edilebilir hiçbir yanı yoktur. Bu ayrıcalığın bu yasa
tasarısında giderilmemiş olması bir eksikliktir.
Tabii ki bizim
verdiğimiz bu önerge sadece makam tazminatı verilmesini
öngörmektedir. Aslında bu bile sorunu çözmüyor, ancak Damlaya damlaya göl
olur, damlacıktan sel olur. anlayışıyla, zaten kıt
kanaat geçinmekte olan ve ikinci, üçüncü iş yapmakta olan
müfettişlerimize böylelikle, bu makam tazminatı verilmiş olmakla
biraz daha olsun bir rahatlık getirilecektir. Mevcut bu
ayrıcalığın, hâlen uygulanmakta olan bu
farklılığın mevcut Anayasa hükümlerine, eşitlik
ilkesine aykırı olduğunu daha önce de, dün söylemiştim,
bugün de bunu söylüyorum.
Ayrımcılığa
maruz kalarak makam tazminatı alamayan belediye müfettişlerinin
yargı yoluyla bu tazminatlara hak kazandıklarını da
dikkatinize sunmak istiyorum. Daha önce yeni kadro ihdas edilen iç denetçilere
de hak ettikleri tazminatların ödendiği dikkate
alındığında, eğitim müfettişlerine de bu
müfettişlerin aldığı tazminatların verilmesinin
Anayasa hükmü gereği olduğunu yüce milletin takdirlerine sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ilköğretim müfettişlerinin adının
eğitim müfettişi olarak düzenlenmesi aslında onların
sorunlarının çözülmesi için yeterli değildir. Sadece
unvanların değişikliği sorunları çözmüyor. Gerçekten,
hepimiz biliyoruz ki ilköğretim sıralarında, bu müfettişlerimiz,
yalın ayak, başı kabak Anadolunun dört bir yanını
dolaşarak eğitimdeki eksiklikleri gidermekte, eğitimi
denetlemektedirler ve hiçbir özveriden kaçınmamaktadırlar.
Dolayısıyla, hiçbir özveriden kaçınmayarak
çocuklarımızın daha iyi, kaliteli bir eğitim almasını
sağlamak üzere zor koşullarda görev yapan bu müfettişlerimizin
de aynen diğer emsallerinin düzeyine getirilmesinin aslında hak ve
adalet kurallarının gereği olduğunu ben düşünüyorum. O
nedenle bu verdiğimiz önergenin desteklenerek, bu eşitsizliğin
bir ölçüde kaldırılarak hak ve adalet kurallarına uygun bir
davranış ve tutumu Meclisimizin göstermesi gerektiğini
düşünüyorum.
Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza
ALİM
IŞIK (Kütahya) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN -
Karar yeter sayısı arayacağım efendim.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyen-ler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.50
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
488 sıra
sayılı tasarının 4üncü maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarıya
yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Geçici Madde: Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce üniversitelerin eğitim
müfettişliği eğitimi veren eğitim yönetimi ve teftişi
bölümü mezunu olup da ilköğretim müfettiş
yardımcılığına atandığı halde geçici
kamu görevi nedeniyle göreve başlayamayanlar altı ay içinde talep
etmeleri halinde durumlarına uygun kadrolara atanmak üzere bu kanun
hükümlerinden faydalandırılırlar.
|
|
Oktay Vural |
Hüseyin
Yıldız |
Beytullah Asil |
|
|
İzmir |
Antalya |
Eskişehir |
|
|
Alim
Işık |
Murat Özkan |
Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
|
Kütahya |
Giresun |
Trabzon |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM
(Kahramanmaraş) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLİ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Başka
görevlerde bulunanlara bu hak verildiğinden geçici kamu görevi nedeniyle
göreve başlayamayanlara da bu hak verilerek eşitlik ilkesi
gözetilmiş, mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Geçici madde eklenmesine dair olan önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddolunmuştur.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Hulusi Güvel konuşacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
efendim.
CHP GRUBU ADINA
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 488 sıra sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, insanlar arasında
eşitlik ve özgürlük idealinin en büyük seslerinden birisi olan Nâzım
Hikmetin 47nci ölüm yıl dönümü hakkında birkaç söz söylemek
istiyorum.
Nâzım
Hikmet, bundan kırk yedi yıl önce Türkçemizi öksüz bırakarak bu
dünyadan göçmüştür. Kırk yedi yıldır ülkemiz ve dilimiz
Nâzım Hikmetin büyük yaratıcılığından yoksundur
ancak onun idealleri ve insanlık anlayışı bugün insan
olmanın onurunu taşıyan herkesin yüreğindedir. Onun
insanlığa ve Türkiyeye dair büyük inancı günümüz
kuşakları için yol gösterici olmaya devam etmektedir. Onun
şiirleriyle tutuşturduğu ateş, bugün, tüm ezilenlerin ve
emekçilerin gönlünü ısıtmakta, onlara umut olmaktadır. Çok
sevdiği memleketine hasretini Çok yorgunum, beni bekleme kaptan/ Seyir
defterini başkası yazsın/ Çınarlı, kubbeli, mavi bir
liman/ Beni o limana çıkaramazsın. dizeleriyle anlatan büyük şairimiz
Nâzım Hikmeti ölümünün 47nci yılında saygıyla ve özlemle
anıyorum.
Değerli
arkadaşlar, eğitim, toplumsal eşitliği sağlamada en
vazgeçilmez kurumlardan birisidir. Sosyal devlet olabilmek, eğitimde
eşitlik olmadan mümkün değildir. Özgür ve gelişmiş bireyler
yaratmadan ülkemizi çağdaş ve lider bir ülke hâline
getiremeyeceğimiz açıktır. Eğitim anlamında ortada
olan Türkiye tablosu çok iyi görünmemektedir. Gerek ilk ve ortaöğretim
gerekse yükseköğretimde sorunlar çözülememekte, sağlıklı
bir sistem oturtulamamaktadır. Piyasa odaklı politikalarla eğitim
sistemi paralı hâle getirilerek bu ülkenin geleceğine büyük zarar
verilmekte ve eğitimde fırsat eşitliğinden bu
koşullarda söz etmek mümkün değildir. Uygulanan yanlış
politikalar sistemdeki sorunları daha da derinleştirmektedir.
Öğrenmek yerine sınav kazanmaya yönelik bir amaç öğrenciler
üzerinde hâkim kılınmaktadır. Hızla
yaygınlaştırılan sözleşmeli ve ücretli
öğretmenlik uygulamaları güvencesiz çalışan
öğretmenlerimiz üzerinde ciddi baskılar oluşturmaktadır.
Binlerce öğretmen açığı varken on binlerce öğretmen
iş beklemektedir. Gençlerimizin üretken ve aktif bireyler hâline
getirilmesinde en önemli unsur olan öğretmenlerimiz haksız
uygulamalara maruz kalmaktadır. Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliği, yayımlandığı tarihten bu yana
sıkıntılara neden olmaktadır. Bu tip yönetmelikler
hazırlanırken sendikaların ve öğretmenlerin istekleri göz
ardı edilmektedir. Böyle hazırlandığı içindir ki sorun
çözmekten öte, sorun kaynağı olmaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığında AKPli kadrolaşma oldukça belirgin bir hâl
almıştır. Atanmak için, kadro almak için AKPye yakın olmak
tek yeterli ölçüt hâline getirilmekte, liyakat görmezden gelinmektedir. Bugün
yapılan yanlış atamaların yargıdan dönmesi nedeniyle,
pek çok şube müdürlüğü vekâleten yürütülmektedir. Görünen odur ki AKP
Hükûmetinin sekiz yıldır uyguladığı politikalar ülke
çıkarlarından öte AKP çıkarlarına hizmet etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; okulların pek çoğunun
deprem dayanıklılık analizleri ve deprem güçlendirme
çalışmaları yapılmamıştır. Okullarımızın
fiziki altyapısı, öğretmen, idari ve akademik personel
açıkları, araç-gereç gereksinimi gibi ihtiyaçların
karşılanmadığı görülmektedir. Öğretmen
açığı, derslik açığı, okul açığı
yıllardır devam etmektedir. Hâlâ bir sırayı 3
öğrencinin paylaştığı bir fiziki yapıda
eğitim yapmaktayız. Bu koşulda nitelikli bir eğitimden söz
etmek olanaksızdır. Dokuzuncu Kalkınma Planı ve Hükûmet
Programında derslik başına 30 öğrenci hedeflenmiştir.
Bu hedefe yaklaşılmadığı görülmektedir. Örneğin,
Adanada derslik başına düşen ortalama öğrenci
sayısı 40tır, meslek liselerinde bu rakam 48dir. Genel ve
meslek liselerinde derslik başına düşen öğrenci
ortalaması Türkiye genelinde 33 iken Adanada 40tır. İlköğretimde
öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
bakımından Türkiye ortalaması 22 iken Adanada 24tür. Bunlar,
Adanaya ayrılan kaynakların yetersizliğini göstermektedir. Okul
öncesi eğitimde okullaşma oranı açısından Hatay,
Antalya, Mersin, Konya gibi pek çok ilin altında yer almaktadır.
Okulda olması gereken çocuklar sokaklarda mendil satmaktadır. Bu, tüm
ülkemiz için utanç verici bir durumdur. Yalnızca bu çocuklarımız
değil, tüm eğitim sistemimiz bir sahipsizlik içerisindedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu sahipsizlik kendini en çok öğretmenlerimizde
göstermektedir. Atanmayı bekleyen, sayısı 100 binlere varan
öğretmenlerimiz vardır. Bir taraftan, pek çok branşta
öğretmen açığı mevcuttur. Öğretmenler sözleşmeli,
iş güvencesinden yoksun çalışmaktadırlar. Birçoğu
geçinebilmek için dershanelerde ya da başka işlerde
çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Barınma
sorunları vardır. Eşi başka ilde
çalıştığı için çoluğunu çocuğunu göremeyen
sözleşmeli öğretmenlerimiz vardır. Bu sözleşmeli öğretmenlerin
eş durumundan tayinleri yapılmamaktadır. Bu sorunlara
Bakanlık tarafından yokmuş gibi davranılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, eğitim sistemimizi daha etkin ve verimli kılacak
çalışmaların yolu bütüncül stratejiler uygulamaktan geçmektedir.
Yapılan planlamalara sendikaların ve öğretmen örgütlerinin aktif
katılımının önü açılmalıdır. Yalnızca
masa başında alınan kararlarla, fiziki altyapı
sorunlarının, öğretmenlerin sorunlarının,
öğrencilerin sorunlarının ve eğitimdeki kalite sorununun
çözülmesi mümkün değildir. Kendi içinde tutarlı ve sürdürülebilir
stratejiler geliştirmek ve eğitim sisteminin yeniden
yapılandırılması gereği ortadadır. Ancak, liyakat
yerine siyaset, sadakat tercih edilerek yapılan kadrolaşmalar devam
ederse bu sorunlar içinden çıkılmaz hâle gelecektir.
Üniversite
sistemimiz de sorunlar yumağı hâline gelmiştir. Sistem, çok
sayıda mezun veren ancak nitelik açısından yetersiz hâle
getirilmektedir. Bilimsel niteliği artırmak yerine niceliği
artırmaya yönelik bir yapı kurulmaktadır. Elbette, üniversite ve
üniversiteli sayısı artırılmalıdır. Ancak, bu
yapılırken kalite göz ardı edilmemelidir.
İlköğretimden
başlayarak dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişime ayak
uydurabilecek nitelikte kuşaklar yetiştirmek önceliğimiz
olmalıdır. Aksi takdirde, bundan yalnızca eğitim sistemimiz
değil, tüm ülke zarar görecektir. İlköğretimde, ortaöğretimde,
uluslararası istatistiklere bakıldığında hâlimizin
içler acısı olduğunu söylemek mümkündür. Üniversitelerimiz,
dünyaca ilk 100 üniversite arasında yoktur. Eğer bu konuda acil
çözümler üretemezsek geç kalmış olacağız.
Eğitim
sistemimizin baştan sona düzenlenmesi gereği ortadadır. Ancak,
bunun yolu, kadrolaşmaktan geçmemektedir. Bunun yolu, bilimsel aklı
kullanmaktan, çağdaşlıktan, uzmanlaşmaktan geçmektedir;
eğitimin eşit, erişilebilir ve ücretsiz olmasından
geçmektedir. Eğitimde eşitliği
sağladığımız koşulda, ülkemizin pek çok sorununu
daha kolay çözebileceğimiz açıktır.
Ülkemizde,
ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 96dır. Bu, ilkokul
çağındaki her 100 öğrenciden 4ünün okula gidemediği
anlamını taşımaktadır. Bu rakam, pek çok ülke için
yirmi yıl önce tolere edilebilir bir rakamdır ancak günümüz için
kabul edilebilir değildir. Ortaöğretimde okullaşma oranı,
ülke genelinde yüzde 55e kadar düşmektedir. Bu oranı yükseltmemiz
gerekmektedir. Bunun için zorunlu eğitim yaşı yükseltilmeli, on
iki yıla çıkarılmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, eğitim, devletin ve toplumumuzun her kesiminin temel
önceliği olmak zorundadır. Eğitimde temel hedefimiz, fikri hür,
vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek
olmalıdır. Fırsat eşitliği gerçek anlamıyla
sağlanmadan, eğitim sistemini siyasal baskılardan
arındırmadan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
çağdaş
bir eğitim reformu yapmadan bunu gerçekleştirmenin mümkün
olmayacağını belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Güvel.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Binici.
BDP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Sağ olun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesine ilişkin Barış ve
Demokrasi Partisinin görüşünü açıklamak üzere huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki,
hepinizce malum, özellikle son iki ayda Türkiyede can kayıpları had
safhaya ulaştı ve biz her kürsüye
çıktığımızda, her basın açıklamamızda
-bu canların hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır-
gidişatın iyi olmadığını açıklıyoruz
ama ne yazık ki devlet, özellikle AKP Hükûmeti bu konuda duyarsız
kalmaktadır.
Dün
Şırnak ilinde yine terör estirildi. Son süreçte ülkemizde
çatışmalı sürece dikkat çekmek amacıyla yapılmak
istenen barış yürüyüşünde, İsraili gölgede bırakacak,
pervasızca, faşist, ırkçı bir saldırıyla, başta
milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız ve
seçilmişlerimiz ile halkımıza karşı gerçekleştirilen
bu saldırıda Şırnak Milletvekilimiz Sayın Sevahir
Bayındır hedef alınmıştır, bizzat polis
tarafından linç edilmek üzere ayağı
kırılmıştır. Şunu açık söylüyoruz:
Başta bu talimatı verenlerin, saldırıyı
gerçekleştirenlerin derhâl görevlerinden alınmaları
Aksi
takdirde, bu sorumluluğu yerine getirmediği takdirde, bu
saldırganların arkasında AKP İktidarı ve onun
Sayın İçişleri Bakanının bulunduğu halkın
gözünden kaçmayacaktır. (BDP sıralarından alkışlar)
Şunu söylüyoruz: Soruşturmanın selameti açısından, AKP
Hükûmetinin orada Şırnak Valisini ve Emniyet Müdürünü geçici de olsa
görevden alması gereği hukukun bir kaçınılmazıdır
ama burada bizzat suçu işleyenler yine panzerin başında o
halkın üzerine yürüyecekse, bunun adı, Sayın Bakanım,
açık ve net, devlet terörüdür!
Konuma geçiyorum
değerli arkadaşlar. Ülkemizin en temel ve yakıcı sorunu olan Kürt
sorununun çözümünde kilometre taşı olabilecek ana dilde eğitim
hakkının serbest bırakılmasıyla ilgili düzenleme ne
yazık ki tartışmalara bile dâhil edilmemiştir. Bu konudaki
katı ısrarın, sorunlarımızın katlanarak devam
etmesi dışında, hiçbir gelişmeye katkı
sağlayamayacağı ortadadır.
Yine, bu hafta
ataması yapılacak olan müdür
başyardımcılığı atamasındaki kıstas
Ek-2nin dikkate alınması, liyakatin esas
alınmadığının
net göstergesidir. Ek-2 tamamıyla iktidarın
kadrolaşmasını sağlamayı amaç edinmiş bir
uygulamadır. Açık ve net ifade ediliyor ki Ek-2,
öğretmenlerimizi, iktidar yandaşı ve diğerleri diye sınıflandırmak için
uygulamaya konulmuştur.
Bir öğretmenin
Ek-2 belgesi ne demek, onu sizinle paylaşayım: Ek-2 bir
öğretmenin yıl içinde aldığı ödülleri ifade
etmektedir. Bu ödüller, maaşla ödüllendirme, takdir ve teşekkür gibi
benzeri ödülleri ifade etmektedir. Bu ödülleri bir öğretmenin
alabilmesinin bir tek ölçütü vardır, bu ölçüt, ne yazık ki iktidar
partisine yakınlığınızla alakalıdır.
Eğer yerel ve genel seçimlerde AKPnin seçim çalışmalarına
katılmış iseniz, AKP kongrelerine, parti faaliyetlerine,
şölenlerine katılmış iseniz Millî Eğitim
Bakanlığımızca ödüllendirilmeyi hak etmiş olursunuz.
Bu tutumun aksi yönünde davranmış iseniz de AKP Hükûmeti yine
öğretmenini ödüllendirmekten kaçınmamıştır.
Bakanlığımız bu personeline idari ve adli soruşturma
açarak çeşitli cezaları vermekten çekinmemiştir. Hatta halk
arasındaki ifadeyle bu tarz personelini sürgüne göndermiş, buna da
çok güzel bir hukuki terim yapıştırmıştır. Ne
demiş Sayın Bakanlık? Zorunlu yer değiştirme. Bu
ifadeyi de sürgün kavramını meşrulaştırmak için
kullanmaktadırlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim
Bakanlığımız çeşitli sınavlar açmaktadır. Bu
sınavlara her personel girebilmektedir ancak bu sınavları
kazanan bazı personelin dünya görüşü AKP zihniyetiyle
örtüşmeyince Millî Eğitim Bakanlığımız devreye
girerek hemencecik bu problemi çözmektedir. Nasıl mı? Mülakatla.
Mülakat sınavında kimler AKPnin memuru ise sınavı geçiyor.
Devlet memurları ise sahipsiz oldukları için bu sınavda
elenmektedirler. Maalesef bu, AKP iktidarlarının bir
gerçekliğidir. Bu uygulamalar neticesinde Millî Eğitim
Bakanlığımız çöküyor mu? Hayır, sadece binlerce
öğrencimiz üniversite sınavlarında sıfır puan
alıyor. Hem zaten herkesin okumasına da gerek yok, değil mi
Sayın Bakanım?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda yürürlükte bulunan
Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği evlere şenlik. Küçük
bir ilçede bulunan iki okuldan birisi zorunlu hizmet süresinde
sayılıyor iken diğer okul zorunlu hizmetten
sayılmıyor. Bu uygulamayı hangi mantıkla uyguluyorsunuz,
anlamak mümkün değildir. Yapılan uygulamaların gözden
geçirilmesinde büyük fayda olacağı kanısındayım.
Millî
eğitim, herkesin önemi üzerinde mutabık kaldığı
konuların başında gelmektedir. Dolayısıyla AKP
Hükûmeti bu gerçeği görerek harekete geçmelidir. Salt iktidarın
gücünü kullanarak dilediği politikaları uygulamaya koyarsa
geleceğimizi de kaybetme riski ortaya çıkacaktır. Eğitim,
iktidar hırsına kurban edilmeyecek kadar hassas bir konudur. Her
alandaki kadrolaşmanızı anlıyoruz, en azından
eğitim dünyasından uzak tutulması gerektiğini AKP Hükûmetinin
de anlayacağını varsaymak istiyorum.
Millî
eğitimimizin çok ciddi sorunları bulunmaktadır. Kalan süremde de
bu konuyu sizlerle paylaşacağım. Eğitim dünyasını
kaosa sürükleyen problemin çıkış noktaları ve uygulamadaki
hataları burada bir cevizin kabuğu içine sığacak
şekilde ifade etmeye çalışayım:
Eğitim ve
öğretimin amacı, çocukları üç alanda kapasitelerinin yüksek
noktasına ulaştırmaktır. Bu üç alan, zihinsel, bedensel ve
duygusal alanlardır. Bunların her biri en az diğeri kadar
önemlidir.
Bildiğiniz
gibi, uzun süredir okullarımız çocuklara sadece bilgi yükleme
yarışına mahkûm ettiler yani sadece zihinsel alanda faaliyet
gösterdiler. Bu bile tam anlamıyla olmadı.
Çocuklarımızın zihinsel yeteneklerini yani anlama, kavrama,
akıl yürütme, hatırlatma, soru sorma, problem çözme, hayal gücünü
çalıştırma gibi yetenekleri geliştirmeyi amaçlaması
gereken zihinsel eğitim, sadece test sınavlarında doğru
cevap seçeneğini hatırlatma yeteneğini geliştirmekle
sınırlı kaldı, gerçek öğrenme sağlanamadı.
Bedensel ve
duygusal eğitim ise tümden unutuldu desek yanlış olmaz
sanırım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Duygusal
eğitim, onların, kendileri için doğru ve akılcı
amaçlar benimseyip o amaçlara ulaşma
çalışkanlığını ve disiplinini gösterebilir duruma
gelmesini sağlayacaktır.
Bedensel
eğitim ise özellikle İstanbul gibi yoğun bir şehirde
yaşayan çocuklarımız için daha da büyük önem taşıyor.
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. ilkesini hayata geçirmek görevi
okullardadır.
Sağlıklı,
neşeli ve iradeli gençler hem sorunsuz ve uzun bir yaşama
adaydır hem de zihinsel kapasitelerini sonuna kadar kullanma yetkisine sahiptir.
İşte,
gerçek eğitimin hedefi, genç insanı bu üç alanda en üst düzeye
getirip onun, ileride olabildiğince bilgi üreten, sağlıklı
ve güzel ahlaklı ve iradeli bir yetişkin olmasını
sağlamaktır.
Okulda kaliteyi
tam olarak açıklayamayabiliriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Ama öğretmen
ve öğrenciler, baskısız ve kendilerini değerlendiren bir
tarzda sürekli kalite odaklı çalışırsa
tanımını yapmadan bile kaliteye erişebilirler.
Bu duygularla,
özgür, demokratik bir eğitimde buluşmak üzere Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Binici.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Murat Özkan.
Buyurunuz
Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce hepinizi en derin saygılarımla
selamlamak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kısa bir süre önce
İskenderunda yaşanan terör olayı nedeniyle Hakkın
rahmetine kavuşan, şehit olan askerlerimize yüce Yaradandan rahmet
dilerim. Ayrıca yurdumuzun muhtelif köşelerinde ve yine İskenderunda
yaralanan ve gazi olan askerlerimize, güvenlik mensuplarımıza da acil
şifalar diliyorum.
Bunun
yanında, Gazzeye insani yardım götürürken insanlık
dışı bir saldırıyla karşılaşan ve
burada ölen vatandaşlarımıza, kardeşlerimize Allahtan
rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanımızın, Sayın
Başbakanın, Gazze dönüşü gelen yaralıları ziyaret
etmesini çok olumlu karşıladığımı ifade edeyim.
Kendisinin tek tek hastalarımıza gidip ziyaret etmeleri çok olumlu,
çok güzel bir davranıştır. Ancak, bu davranışın
ben gazilerimize, benzer, aynı günlerde meydana gelen İskenderun
olaylarında yaralanan erlerimize de askerlerimize de gösterilmesini
beklerdim. Devletimizin başı olan, devletimizin, Hükûmetimizin başı
olan Başbakanın böyle bir jestte bulunması milletimiz için,
askerlerimiz için önemli bir husus olacaktı.
Sayın
milletvekilleri, ayrıca bu iki olayın, Gazzede meydana gelen hadise
ile İskenderunda meydana gelen hadisenin birbiriyle ilintili
olduğunu ifade eden Sayın Başbakanın
yardımcılarından, partideki yardımcılarının
da bu ifadelerinin neye dayandığını
Gerçekten bizim
bilmediğimiz bilgilere sahip olmaları muhtemeldir çünkü istihbari
bilgiler alıyorlar. Bizim bu konuda spekülasyon yapmamız pek mümkün
değil ama kendisi bu konuda ciddi bir ifadede bulunmuştur;
İsrailin parmağı olduğunu ima eden sözler sarf
edilmiştir. Eğer böyle bir gerçek varsa Hükûmetten bu konuda
gerekenin yapılmasını
İsrailin ya da İsrail
tarafından organize edilen herhangi bir taşeron örgütün Türk askerine
yönelik bir saldırıda bulunması, uluslararası
ilişkilerde, uluslararası arenada bir savaş nedeni
olmalıdır, savaş nedenidir. Bunu söyleyenler, bunu ifade edenler
hangi kaygılarla ifade ettiler, bunun kamuoyuna açıklanmasını
ve bunun gereğinin yapılmasını da Hükûmetten beklediğimizi
ifade ediyorum.
Diğer bir
hadise, değerli arkadaşlar, ben gündem dışı,
öğrenci kıyafetlerinin serbest bırakılmasıyla ilgili
bir söz almıştım. Bu sözde Millî Eğitim
Bakanının, Bakan Hanımın Sosyal Hizmetlerden sorumlu
Devlet Bakanıyken yurtlarda çocuklarımızın benzer
kıyafet giymesini önledi mi de bugün çocuklarımızın
okullarda tek tip kıyafet giymesini önlüyor? diye bir ifadede
bulunmuştum. Kendisi, bana, iftira ettiğimi söylemişti. Bu
konuyla ilgili çeşitli yurtlardan, hatta kendisinin de bulunduğu,
kendisinin de olduğu fotoğrafları sizlere takdim etmek
istiyorum. Biz iddiamızı uygulamalardan neler
yapıldığına dayandırmıştık ama kendisi
araştırmadan bize böyle bir iftiracı gibi, iftira ediyor
gibi beyanda bulundu, onu da milletimin takdirlerine sunuyorum.
Ayrıca,
konuyla ilgili bir basın açıklaması yaptım ama basında
yeterli ilgi gösterilmedi. Ben bu dosyayı, içinde muhtelif yurtlarda
çekilmiş, Bakan Hanımın da bulunduğu
fotoğrafları kavas arkadaşlarıma şimdi vereceğim,
bunu Sayın Bakana versinler ve Bakan Hanım da buna bir baksın.
Bize bu ithamda bulunurken de
Herhâlde bunu görünce bir açıklama yapar
diye bekliyorum.
Buyurun
arkadaşlar, bunu bir alın, Bakan Hanıma takdim edin bunu; Bakan
Hanım yoksa Müsteşar Hanıma verin, o ulaştırır
mutlaka.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim
Bakanlığımız gerçekten çok önemli bir Bakanlık. Millî
eğitim bir milletin geleceğinin şekillendirilmesinde,
biçimlendirilmesinde görev alan, Türk milletinin örf, âdet, töre ve
geleneklerinin de öğretildiği sadece bir bilgilendirme değil,
eğitimin de içerisinde olduğu bir Bakanlıktır. Bu
Bakanlık bu açıdan uygulamalarıyla herkesin dikkatini üzerine
celbetmektedir.
Şimdi, Millî
Eğitim Bakanlığımızın özellikle
okullarımızda yapmış olduğu uygulamalardan birkaç
konuda eksiklikleri olduğunu düşünüyorum ve bunu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, ben soruyorum: Acaba Türkiyede kaç tane ilköğretim okulu
ve lisemizde spor salonu mevcuttur? Kaç tane okulumuzda yemekhane vardır?
Kaç tane okulumuzun yemekhanesinde düzenli yemek çıkmaktadır? Kaç
tane okulumuzda sanat atölyesi vardır? Kaç tane okulumuzda eğitim
iş atölyeleri vardır? Bunların cevaplandırılması
gerekmektedir çünkü eğitim sadece öğretim değildir, hayata
hazırlanma noktasında, insanlarımızın
bilgilendirilmesi noktasında ve şekillendirilmesi noktasında çok
önemli bir hizmet yapmaktadır. Tabii ki eğitimin uzun dönemli
olması ve temel eğitimin sekiz yılla, zorunlu eğitimin
sekiz yılla yeterli olmadığı da bilinen bir gerçektir.
Şunu da
ifade edeyim: Eğitim yılındaki artışların millî
gelir ya da kalkınmayla doğrudan ilgisi vardır. Tabii, bu
kalkınmanın da vereceğiniz özellikle düşünceyi
düşünen, daha doğrusu, teknik tabirle septik düşünen
insanları yetiştirmekten, dogmatik bir eğitimden değil,
bilimsel ve septik düşünen bir eğitimden geçtiğini de ifade
etmeliyim çünkü Batılı ülkelerde, daha doğrusu, böyle
eğitim veren, demokratik, laik ve septik düşünceyle yetiştirilen
insanların kalkınmaya katkısı, dogmatizmin
yapıldığı ülkelerdeki etkiye göre çok fazla olduğu da
bilimsel bir gerçektir.
Diğer bir
husus millî eğitimle ilgili, öğretmen
maaşlarımızın, gerek Avrupa Birliği
standartlarında gerekse OECD standartlarında ya da diğer
ülkelere göre kıyaslandığında çok düşük, çok yetersiz
olduğu da bir gerçektir. Öğretmenlerimize biz ne kadar önem
veriyoruz, öğretmenlik mesleğini nasıl onurlandırıyoruz
ve toplum içerisinde hangi nitelikteki insanlar öğretmenlik mesleğini
tercih ediyor? Eğer biz en iyi insanlarımızı, en iyi
öğrencilerimizi, çocuklarımızı eğitim fakültelerine
yönlendirip buralardan öğretmen yetiştirebiliyorsak iyi bir sonuç
alma şansımız olacaktır çünkü eğitim, öğrenci
kalitesi kadar öğretim kalitesinin de öğretmen kalitesinin de
önemsendiği bir süreçtir; iyi öğretmen iyi öğrenciyle
buluşturulduğu zaman çok önemli, çok güzel sonuçlar elde edersiniz. O
açıdan, öğretmenlerimizin maaşlarının behemehâl Avrupa
ortalamasına ulaştırılması, Avrupa seviyesine çıkartılması
da önemli bir problem olarak günümüzde durmaktadır.
Diğer bir
sorun, sayın milletvekilleri, sizlere soruyorum: Şu anda kaç
öğrencimiz, 16 milyon öğrenciden kaç öğrencimiz, acaba
sabahları okula aç gidiyor; sabah kahvaltısı yapmadan okullara
gidiyor ve aç karnına eğitim öğretime başlıyor?
Maalesef, Türkiye'de, benim kendi gözlemlerimle, her 3 öğrenciden 1inin
aç olarak okula gittiğidir. Bu son derece sıkıntılı
bir tablodur. Eğer ben yanılıyorsam, bu konuda bir
araştırma varsa, ki Türkiye'de yapılmış istatistiksel
anlamda ciddi bir araştırma olmadığını
Benimki
gözlemlere dayanan, sahada kendimin, bizatihi araştırmalarıma
dayanan bir gözlem: Her 3 öğrenciden 1i maalesef aç olarak okula başlamaktadır.
Peki, biz bu
öğrencilerimizi doyurmak için ne yapıyoruz? Okullarımızda
bir beslenme saati uygulaması, devlet olarak, yapabiliyor muyuz? Mesela bu
çocuklarımıza yeterli proteini vermek için süt saati uygulaması
yapabiliyor muyuz? Millî eğitim bütçesine ödenek konulmuş, bu
ödeneği kullanıyor musunuz? Hayır. Ama tutup tek tip
kıyafeti kaldıralım, okullarda biz, Batılı
firmaların ürettiği markaları rekabet hâline getirelim ve
okulları podyuma dönüştürelim
Arkadaşlar,
milliyetçi muhafazakâr olduğunuzu iddia ediyorsunuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MURAT ÖZKAN
(Devamla)
ya da tersi, muhafazakâr milliyetçi olduğunuzu iddia
ediyorsunuz; ne muhafazakârlığa ne de milliyetçiliğe ne de Türk
örf, âdetine sığar bu davranışınız değerli
arkadaşlar. Siz okullarda sanat atölyesi yaptınız, siz okullarda
spor salonu yaptınız da mı yüzme dersleri koymaya
başladınız; onu da merak ediyorum.
Ya
söylediğiniz gibi olunuz ya da yaptıklarınızı ifade
ediniz, milleti kandırmayınız. Türk milletinin iyi bir
eğitimi hak ettiğini, Türk milletinin dünya milletler ailesi
içerisinde en iyi öğretim, en iyi eğitimi alması
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bunu becerebiliyorsanız
yapınız, beceremiyorsanız işi ehline, millete emaneti
veriniz, bir an önce seçime gidiniz; sizden de bu millet
hayırlısıyla kurtulsun.
Hepinizi en derin
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Şahıs
adına söz yok.
Soru-cevap
bölümüne geçiyorum.
Sayın Köse,
Sayın Üçer sisteme girmişler.
Buyurunuz
Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Millî
Eğitim Bakanı burada olsaydı ona yönelik sorumu soracaktım
ama biraz önce Sayın Müsteşarımla görüştüm, soruyu tekrar
sormak istiyorum.
Sayın Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesinde 70 bin civarında
sözleşmeli öğretmen bulunmaktadır. Yalnız, 13 Mart 2010
tarihinde Sayın Bakanın yaptığı açıklamada aynen
şöyle denmektedir. Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınması
tasarısının çalışmalarının
tamamlandığını söylemiştir ve nisan yahut da haziran
ayında da Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine geleceğini
söylemiştir Sayın Bakan. Böyle
bir tasarı gerçekten var mıdır, varsa hangi
aşamadadır?
Son sorum olarak:
Adıyamanda, özürlü olan çocuklarımızın eğitimi ve
öğretimi için kaç öğretmen görevlendirilmiştir? Bu
öğretmenlerimizden kaç tanesinin özel öğretim konusunda formasyonu
bulunmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Sayın Üçer,
buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Eğitimin en
önemli sorunlarından biri atanamayan öğretmenler sorunuydu ve bugün
9.599 öğretmen ataması yapıldı. Kamuoyunda yeni
öğretmen ataması şeklinde ifade ediliyor ama
öğretmenlerin yeniden ataması diye ifade edilmesi gereken bir durum
bu. Burada, objektif bilgiler söz konusu değil. Yapılmış
olan atamalardan kaç tanesi, hâlihazırda sözleşmeli öğretmen
olarak çalışmakta olanlar arasından yapıldı, kaç
tanesi de açıktan öğretmen ataması olarak yapıldı yani
yeni öğretmen ataması olarak yapıldı? Bu konuyla ilgili
birçok spekülasyon var. Öğretmenlerin atanma ve atanamayan
öğretmenlerin göreve başlama sorunuyla ilgili verdikleri sözü ne
zaman tutacaklar? Bunu, atanamayan öğretmenler, ha bire bizi arayıp
soruyorlar; Bakanın bu soruya, özellikle açık, net bir cevap
vermesini bekliyorlar.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkanım, sorular
için saygıdeğer milletvekillerine çok teşekkür ediyoruz.
Sayın
Kösenin sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçişiyle ilgili
sorusuna cevaben arkadaşlarımızdan aldığımız
bilgiye göre, Millî Eğitim Bakanlığımız
sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçişiyle ilgili olarak bir
kanun tasarısı hazırlamış ve bu hazırlanan kanun
tasarısı şu an itibarıyla Başbakanlığa
sunulmuş, Başbakanlığın gündeminde. Zannediyorum, bu
konuda çalışmalar yapılacak, daha sonra da size yine
arkadaşlarımız bilgi ulaştıracaklar.
10 bin kadroya,
sözleşmeli pozisyondan kadroya 7.800 geçiş olmuş. Bugünkü
yapılan sizin
9.599 öğretmen atandı, yeniden atandı. diye
Sayın Vekilimiz bir yaklaşım farklılığı
olması gerektiğini söylemişti. Bunların yaklaşık
7.800ü kadroya sözleşmeli pozisyondan atanmışlar yani zaten bir
aşamadan da
ÖZDAL ÜÇER (Van)
1.700 öğretmen yeni atanmış durumda.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Arkadaşların verdiği
bilgiyi şey yapıyorum ben.
Adıyamandaki
özürlü çocuklar için kaç öğretmenin görevlendirildiğiyle ilgili
Sayın Kösenin ikinci bir sorusu vardı. Bu soruyla ilgili
arkadaşlarımız çalışma yapıp size
yazılı olarak dönecekler efendim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5inci
madde kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş
Milletvekili Nuri Yaman.
Buyurunuz
Sayın Yaman.
BDP GRUBU ADINA
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 488 sıra sayılı Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili olarak Barış
ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle
hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Sunumuma geçmeden
önce, dün Silopide meydana gelen ve demokratik bir hakkın
kullanımından öteye bir amacı bulunmayan, operasyonların
durdurulması ve barışın yolunun açılmasına
yönelik mitinge katılan milletvekillerimize karşı
gerçekleştirilen devlet terörünü burada şiddetle
kınadığımı belirtmek istiyorum.
Evet, bu olay,
Sayın Başbakanın bundan iki yıl önce, 29 Mayıs 2006
tarihinde yapmış olduğu konuşmasının tam da bir
sonucudur. Demokratik tepkilerini alanlarda gösteren herkesi Sayın
Başbakan aynen şöyle değerlendirmişti: O kişiler
terörle bağlantılı olan kişilerdir ve onlar güvenlik
güçlerimize karşı taşlarla, sopalarla saldırıyorlar.
Güvenlik güçleri, kadın da olsa çocuk da olsa gereği neyse yapacaktır.
demişlerdi. Evet, gözünüz aydın Sayın Başbakan! O konuşmanızda
bana göre bir hususu daha unutmuştunuz, o da dün Silopide
gerçekleşti. Demokratik tepkilerini bir basın bildirisiyle göstermek
isteyen Barış ve Demokrasi Partisi milletvekillerine karşı güvenlik güçleri, bu emriniz
ve talimatınız doğrultusunda, ne yazık ki milletvekilinin
kemiklerini dahi kırmayı büyük bir özveriyle başardı. Evet,
demokrasimiz adına, bütün milletvekillerinizin, başta
Başbakanın bir kez daha gözü aydın olsun! Sayın Başbakan,
şimdiye kadar milletvekilleri tartaklandı ancak kemikleri
kırılmamıştı, sayenizde ve AK PARTİnin, AKPnin
ak günlerinde bu da gerçekleşti. Bu da sizlere hayırlı olsun!
Peki, ne zaman
gerçekleşti bu olay? Tam da Ankarada güvenlik zirvesinin
gerçekleştiği günün ertesinde oldu. Bu olayların
değerlendirilmesinin de basında nasıl
yapıldığını, size eski günleri de hatırlatarak
bir kez daha gözlerinizin önüne sermek istiyorum. Zaten her şey ortada.
Bir dönem, hatırlarsınız, bu ülkede Mehmetçik medyası
vardı. O dönemi hep birlikte yaşadık. Komando giysili, asker
üniformalarını sırtlarına geçiren yazarların,
kameramanların, helikopter gezileriyle, uçak gezileriyle ülkenin dört bir
yanını nasıl Mehmetçik medyasına çevirdiği ve bu
haberleri nasıl verdikleri işte bugünlerde daha iyi
anlaşılıyor.
Çağdaş
medyanın olmaması gereken bir yandaş medya dönemini de
yaşadık. Son dönemlerde candaş medya dönemi artık devreye
girdi. Şimdi de, üzülerek belirtmek istiyorum ki, sağır medya
dönemini yaşıyoruz. Bir milletvekilinin ve beraberindeki iki
milletvekilinin eğer bu ülkede kemikleri kırılacak derecede bir
saldırıya uğruyorsa, bir kısım milletvekilleri
atılan gaz bombalarından ve coplardan yaralanıp hastanelik
oluyorsa ve bu konuda da eğer medya bunu kamuoyunun gözünden saklıyorsa,
bunu duyarlı halkımın vicdanlarına bırakıyorum ve
onların değerlendirmesini istiyorum.
Hani bu medya
tarafsızdı, hani sizin birtakım
bağımsızlığınızla,
tarafsızlığınızla birlikte
değerlendirdiğiniz ve logolarınızda sık sık dile
getirdiğiniz birtakım ilkeleriniz vardı? Hani bu halkın
sesiydiniz, hani bu halkın haber alma ihtiyaçlarını
karşılayacaktınız?
Yine,
yazılı medya dışında görsel medyanın da ve ilgili
televizyonların bu insafsız saldırıyı her nedense
görmezlikten geldiğini bütün kamuoyu ve Kürt kamuoyu içi sızlayarak
izliyor. Şükürler olsun ki, bu güdümdeki medyanın
dışında dışarıdan halkı bilgilendiren ve
halkın gerçek medyası olan ROJ TVler, Newrozlar ve on yediye
yakın bu halkın sesi, bu halkın sözü olan televizyonlar olmasa,
biz bu saldırıyı da, bu terörü de net bir şekilde
göremeyecektik.
Bu devlet terörü,
üzülerek belirteyim ki, benim de mensubu olduğum mülki idare amirlerinin
gözleri önünde oluyor ve bu devlet terörünün devletin oradaki temsilcisi olan,
oradaki kamu düzenini sağlamakla görevli olan ilçe kaymakamının bilgisi
ve gözleri önünde gerçekleşmesi de olayın ayrı bir acı
tarafı.
Daha çiçeği
burnunda, ilin dört günlük valisine, oradaki iç güvenlik birimleri -ne kadar
taraflı oldukları, ne kadar ön yargılı oldukları- bir
bakıma, valiye bir Hoş geldin. mesajı verdiler. Tabii, bu cesareti
de her şeyden önce, konuşmamın başında
belirttiğim gibi, Sayın Başbakanın Kadın da olsa,
çocuk da olsa iç güvenlik birimleri gereğini yapacaktır. demesinden
aldılar.
Sayın
Başbakanın, öyle umuyorum ki, bundan sonra bu tür demokratik
haklarını kullanan ve bu hakkın alanlarda, bu hakkın
meydanlarda dile getirilmesini isteyen -hiç unutmayın- siz
milletvekillerine karşı da böyle bir terörün estirilmesi
talimatını en kısa sürede vereceği görülüyor. Hani demokrasiden
bahsediyordunuz, hani insan haklarından bahsediyordunuz; sizin insan
haklarınız, bu demokratik haklarını, bu tepkilerini, bu
barışa, kardeşliğe ve birlikte beraberliğe
karşı bu tepkileri gösteren insanlara coplarla ve panzerlerle saldırmak
mıdır?
Yine, bölgede her
gün askerî harekâtlar birbiri peşine sürüyor. Dün gece Diren Basan
ismindeki gencecik, on bir yaşındaki bir kardeşimiz, bu devletin
gözdağı vermesine yönelik, devletin, sözüm ona, arama tarama
kapsamı içinde yapmış olduğu bir harekât
sırasında bir panzerin altında kalarak hayatını kaybetmiştir.
Dün
milletvekillerine yapılan bu saldırının hemen öncesinde
Gazzeye insani yardım amacıyla giden gemiye yapılan
saldırıyı biz de aynı şekilde kınıyoruz.
Ancak, burada devletin ikiyüzlü
Biz, her türlü çatışmada her türlü
insanın hayatını kaybetmesinden ve her türlü insan ölümünden
gerçekten vicdanı sızlayan ve bundan üzüntü duyan insanlarız.
Biz, hak aramanın çatışmayla, zorla olmayacağını
üç yıldan beri bu kürsüden dilimiz döndüğünce söyleyen ve bunun da
gerçekleşmesi için mücadele veren bir partiyiz. Çünkü biz, bu ülkede
kardeşliğin, bu ülkede barışın birbirimizi anlamakla,
birbirimize sevgi ve saygı göstermekle gerçekleşeceğini bilen
insanlarız. Ama hâlen kör gözlerin ve sağır kulakların bu
barış çağrılarını terörize ederek, bu halkın
demokratik haklarını, bu halkın halk olmaktan kaynaklanan,
kendilerinin kimlikleriyle, dilleriyle, kültürleriyle ilgili
haklarını görmezlikten gelen bir Hükûmet ve karşı
duruş karşısında başka
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) -
çarenin kalmadığını
haykırmamıza rağmen bunu terörize etmenin hiçbir anlamı
yoktur. Bunu yapmakla bu ülkenin sağlıklı bir düzeye, bu ülkenin
huzura, bu ülkenin hukukun gerçekleştirildiği bir ülkeye
kavuşması mümkün değildir. Gelin, vakit erkenken herkes
eteğindeki taşları döksün. Bu ülke hepimizin. Bu ülkede
yaşayan bütün insanlar nasıl İzmirin, nasıl
Aydının, nasıl Edirnenin sahibiyse, oradakiler de aynı
şekilde Tekirdağdaki gibi Hakkârinin de Muşun da Karsın
da sahibidir. Bu bilinci halkımıza verirsek bu konuda daha büyük
mesafeler alacağımızı düşünüyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.
Şahıslar
adına söz yok.
Soru-cevap
bölümünde 2 sayın milletvekilimiz sisteme girmişler: Sayın Asil
ve Sayın Işık.
Buyurunuz
Sayın Asil.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Bakan, 10 bin öğretmen
atanmış ama bunların çok büyük bir çoğunluğu
sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi niteliğinde
olmuştur. Atama bekleyen 300 bine yakın öğretmenimiz maalesef
yine işsiz kalmaktadır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tavrına, tutumuna baktığımızda bu
sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi noktasında
Hükûmetin getireceği her türlü yasal düzenlemeye destek vereceği
açıktır. O nedenle, bu noktada sözleşmeli öğretmenlerin
kadroya geçirilmesi yerine onların toptan bir yasal düzenlemeyle kadroya
geçirilerek mevcut atamaların sıra bekleyen öğretmenler
arasından yapılması noktasında düşünceleriniz
nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
2009-2010 eğitim-öğretim yılında ücretli öğretmen
statüsünde kaç öğretmen adayından destek
alınmıştır? Bu kadar öğretmen açığı
varken ve ücretli öğretmen uygulamasıyla birçok dersin
kapatılması düşünülürken kontenjanların
sınırlı tutulmasının ana sebepleri nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Şimdi, çok
Değerli Milletvekilimiz bu atamalarla ilgili bugün 10 bin kişinin
kadroya alınması, devlet memuru olarak Türkiyede
çocuklarımızın yetiştirilmesi için önemli bir görev
üstlenerek öğretmenlik gibi çok önemli, çok onur veren bir mesleğe
atanmalarını, daha az sayıda olduğu için, hâlâ 300 bin
kişinin işsiz olduğu düşüncesiyle bir görüş sordu.
Şimdi, bugün
Saygıdeğer Milletvekilinin bu 300 bin kişinin kadroya
atanmasıyla ilgili olarak buraya gelecek bir tasarıya destek
vereceğini ilan etmesi bence çok önemlidir. Bu verdiğiniz sözü
inşallah bir gün size hatırlatma imkânını bulur ve o
desteğinizi talep ederiz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Hemen getirin, hemen.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Türkiyenin şartları
bellidir, devletin hazinesinin, devletin maliyesinin durumu da bellidir.
Türkiyenin başına ne geldiyse popülist politikalarla geldi.
Başkası bir veriyorsa ben beş veririm. diyen zihniyetlerin
ülkemizi ne hâle getirdiği, son yedi yılda da onları nasıl
düzeltmek için çaba harcadığımız da herkesin takdirine
OKTAY VURAL
(İzmir) Soruyu anlamamış Sayın Bakan efendim, ABden
sorumlu olduğu için biraz Fransız kaldılar herhâlde.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Herkes tarafından takdir
edilmektedir. Bu ülkede işte o zihniyetlerin sayesinde
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Sağlam daha iyi cevap verirdi.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) -
bir gecede yüzde 8 bin faiz
oranları yaşandı. O zihniyetlerin sayesinde bir gecede
insanların mal varlıkları yarı yarıya azaldı.
Tabii ki bu
kardeşlerimizin kadroya geçirilmesi için burada bunları
değerlendirmemiz lazım. Öte yandan Avrupa Birliği
standartlarında bir ülke olabilmemiz için de belki de kamu
çalışanlarının toplu sözleşme hakkı lazım.
Toplu sözleşme hakkıyla ilgili şu anda bir Anayasa
değişiklik paketi 12 Eylülde oylanacak, inşallah onda da
aynı hassasiyeti gösterir ve bu insanlarımızın daha rahat
imkânlara kavuşması için üzerimize düşeni yapabiliriz diyorum.
Şu anda boşalan sözleşmeli pozisyonlara temmuz ayının
ilk haftasında atamalar yapılacak ve bu çerçevede 62.486 ücretli
öğretmen, 2009-2010 yıllarında ücretli öğretmen
desteği alınmıştır.
Diğer
sorulara da yazılı cevap vereceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Vural, 60a göre mi söz istiyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok hayır, soru-cevap
BAŞKAN Ha,
soru-cevap, devam ediyoruz.
Peki, buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet efendim, tabi Sayın Bakan millî eğitimden sorumlu
değil, ancak verdiği cevapta bu kadar Fransız kalabilir tabi.
Yani keşke, yanında Millî Eğitim Komisyonu var, ondan bilgi
alsaydı daha
Sorunun ne olduğunu bilmek lazım.
Sorulan soru
şudur: Türkiye'nin bir öğretmen açığı vardır.
Sözleşmeli öğretmenler duruyor. Bu öğretmen
açığını kapatmak gerekiyor. Sözleşmeli
öğretmenlerle ilgili kadroya geçireceksen geçir. Öğretmen
açığını gidermek için, yeni öğretmen alımı
için atanamayan öğretmenlerden yapın. diyor. Yani bunun popülizmle
ne alakası var?
Yani Türkiye'nin
öğretmen açığı var mı? Var. Geliyor musunuz?
Geliyorsunuz. Meclis yetki veriyor mu? Veriyor. Hâlen öğretmen
açığı varsa gelin bunu atayın. Sözleşmeli, ücretli
öğretmenlik gibi statüler yaratmak yerine, ataması yapılmayan
öğretmenler var, bunları kadroya geçirerek bunları çözün ve
açığı kapatın deniyor. Bunun popülizmle alakası yok,
olsa olsa Sayın Bakanın yaptığı bu cevap,
açıkçası, popülist bir cevaptır.
Dolayısıyla,
yani bir soruya, bir milletvekilinin bir sorusuna cevap verirken önce konuyla
ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) -
fikir sahibi olması lazım, bilgi sahibi olması
lazım. Böyle oluyor, bilgi ve fikir sahibi olmadan cevap verilirse böyle
oluyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanımız değişti. Yani oturan Bakan şu anda
farklı bir Bakanımız oldu ama ben bir şeyi dile getirmek
istiyorum ve sormak istiyorum.
Dünkü
politikaları eleştirirken dün birtakım insanların
karşısında -makamdan öteye şahsi olarak da- ceket
düğmelediklerini hiç unutmamalılar bazıları ve o insanlar
Bir verirken ben beş veriyorum. politikalarını eleştirirken,
ben ceket düğmelediklerini veya düğmelemediklerini hatırlatmak
istiyorum ve sormak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, son
madde üzerinde soru-cevap işlemleri gerçekleştiği için, her
şeyden önce bu yasa konusunda ben birkaç cümle dile getirmek istiyorum.
Konuşmacıların
birçoğu da değindiler. Değinirken de aslında bunun bugün
ilköğretim müfettişlerinin, eğitim müfettişi olarak
düzenlenmesi, eğitim müfettişi ve eğitim müfettişi
yardımcılığı kadrolarının onlara bir
şey kazandırmadığını, aksine, bir cilalama
olduğunu söylediler.
Gerçekten, uzun
zamandır ilköğretim müfettişlerinin böyle bir yasayı
beklediğini biz biliyoruz ve şu anda dışarıda
birçoğu da örgütlenmiş bir vaziyette sendikalarıyla bizden bu
yasanın çıkarılmasını bekliyorlar.
Millî Eğitim
Komisyonunda, bu yasa, muhalefet partisi milletvekillerinin de talebiyle alt
komisyona havale edildi ve alt komisyonda da tamamen bütün muhalefet
partilerinin katkı ve katılımları alınmak suretiyle oy
birliğiyle Genel Kurulun huzuruna geldi. Dolayısıyla, bugün
burada yapılan konuşmalarda, ilköğretim müfettişlerinin
büyük bir heyecanla ve şevkle bekledikleri, onların özlük
haklarına ve emekliliklerine yansıyacak olan, son derece önceki
döneme ait haksızlıkları gideren, adaleti sağlayacak olan
bu düzenlemenin, her şeyden önce, ilköğretim müfettişlerimize,
yeni adıyla eğitim müfettişlerimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Bu konuşmalar
esnasında belki de en çok değinilen konulardan bir tanesi
öğretmen atamalarıydı. Sayın Başkan, her şeyden
önce, dönemimiz de en yüksek sayıda öğretmen atamalarının
gerçekleştiği dönemdir. Bugün, öğretmenlerimizi, sosyal
hakları bakımından, çalışma şartları
bakımından, Türkiyede yaşayan birçok kesimin de bildiği
gibi Millî Eğitim Bakanlığına ayrılan en yüksek
orandaki bütçe çerçevesi içerisinde en iyi şekilde değerlendirmeye
çalışıyoruz. Elbette öğretmenlerimizin sorunları var,
elbette çalışma koşullarında daha farklı ve
iyileştirmelere gitmemiz gerekiyor. Ama takdir edersiniz ki, bu, özellikle
atamalarımız, sözleşmeli ve kadrolu atamalarımız
öğretmen ihtiyacımızın öngörüldüğü yerlerde ve kadro
ihtiyacı çerçevesi içerisinde ve bütçe
sınırlılığında gerçekleşiyor.
Dolayısıyla, bu, her şeyden önce bütün milletvekillerimiz
tarafından anlayışla karşılanması gereken bir
durumdur diye düşünüyorum.
Bugün sabah
itibarıyla 10 bin öğretmen ataması daha gerçekleştirdik.
Bunu hem öğretmen adaylarımızın hem şu ana kadar
Türkiye'nin geniş kesiminde öğretmenlerimizin, öğretmen
adaylarımızın da çok büyük bir memnuniyetle
karşıladığını biliyoruz. Ağustos ayında
da 30 bin öğretmenin atamasını gerçekleştireceğiz. Bu
bir yıl içerisinde kadrolu olarak atanma imkânının en yüksek
olduğu, en yüksek kullanıldığı yıllardan birisi.
Dolayısıyla, elimizdeki imkânları en iyi şekilde ve en
doğru şekilde öğretmenlerimize aktarmaya
çalışıyoruz. Öğretmenlerimiz kadar öğrencilerimizin
eğitim hakkı, eğitimin planlanması da önemli. Bu gerekçeler
doğrultusunda özellikle belli bölgelerde eğitim hizmetini vermek için
zorunlu olarak bir dönem planlanan ve getirilen sözleşmeli
öğretmenler, eğitim ve öğretimin aksamaması, her
öğrencinin eğitim ve öğretim alması açısından
planlanan bir düzenlemeydi. Bugün itibarıyla, Sayın Başkan, 70
bin sözleşmeli öğretmenimiz var ve sözleşmeli
öğretmenlerimizin yaşadığı sorunların giderilmesi
bakımından kadrolu öğretmenlerimiz gibi eş durumundan,
sağlık durumundan tayin hakları da verdik. İnşallah
kısa süre içerisinde üzerinde yürüttüğümüz çalışmalar
sonuçlanır ve onları belli aralıklarla kadroya geçiririz. Bugün
itibarıyla da yapılan atamalardan büyük bir bölümünün
sözleşmelilerden geçme ihtimali çok yüksek.
Her şeyden
önce ben bu yasanın ilköğretim müfettişlerimize
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Katkı
sağlayan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın Yaman,
sisteme girmişsiniz ama süremiz doldu.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Bakanım olmadığı için soru
soramadım.
BAŞKAN
Sorunuzu iletin.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Bakanım, bundan iki ay önce size Malazgirt
ilçesinde yaşanan eğitim sorunlarıyla ilgili yazılı
soru önergesi vermiştim. Siz de bilmektesiniz ki Meclis İç
Tüzüğüne göre yazılı soru önergeleri on beş gün içinde
cevaplandırılmadığı takdirde Meclis
Başkanlığı ek olarak on günlük bir süre daha vermektedir.
Bu sürelerin aşılmasına rağmen tarafınızdan hâlen
bir cevap gelmemiştir. Bunun sebebi muhalefet partisi olduğumuzdan
mı kaynaklanıyor? Bizi ciddiye almadığınız gibi
eğitim sorunlarını da mı ciddiye almıyorsunuz? Lütfen
bu sorularıma cevap veriniz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Yazılı olarak cevaplandırayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Yazılı
olarak cevaplayacakmış Sayın Bakan, Sayın Yaman.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Başkan, zaten yazılı soru
sormuştum, hâlen iki aydır cevap alamıyorum.
BAŞKAN
Herhâlde bundan sonra cevabınızı iletecek, öyle
anlaşılıyor beyanına göre.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan,
konuşmak istiyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Hayır,
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın
milletvekilleri, 5inci sırada yer alan, Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (1/806) (S. Sayısı: 498)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir
ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında
Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/689) (S.
Sayısı: 479) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
479 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz? Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE İRLANDA ARASINDA GELİR VE SERMAYE
DEĞER ARTIŞ KAZANÇLARI ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE
ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ
KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ VE EKİ PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 24
Ekim 2008 tarihinde Dublinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda
Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve
eki Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde de söz yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Yalnız, bu
oylamada 184 olan toplantı yeter sayısını
arayacağız.
Oylama
işlemini başlatıyorum. İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Tasarının yapılan açık oylama sonucunda toplantı yeter
sayısı bulunamamıştır.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
(x)
479 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
479 sıra
sayılı Tasarının tümünün açık oylamasında
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
elektronik cihazla yeniden oylama yapacağız.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Yapılan ikinci oylamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından, alınan karar gereğince sözlü soru
önergeleriyle kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 8 Haziran 2010 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
18.17