DÖNEM: 23 CİLT:
71 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
113üncü
Birleşim
8 Haziran 2010 Salı
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, görevlerine yeni seçilmiş olan
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ve Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebiyi tebrik eden,
görevlerinde başarılar dileyen konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürkün, Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, hububat üreticisinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Çukurovada hububat hasadının
başlamasıyla birlikte karşılaşılan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, İstanbuldaki şiddetli
yağışların yol açtığı can kaybına ve
zararlara ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Dünya Çevre Gününe ilişkin
açıklaması
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Dünya Çevre Gününe ilişkin
açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, Çukurovada birim alandan alınan ürün
miktarının yüksek olduğuna, diğer bölgelerle
kıyaslanamayacağına ilişkin açıklaması
5.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin, konuşmalarında, buğday
alım miktarı, mazot ve gübreye verdikleri primler konusunda sürekli
yanıltmalar yaptığına ilişkin açıklaması
6.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Sivasta tarım alet ve makinelerinin
alımı için düzenlenen hibe kredisi listesinde ilçeler arasında
adaletsizlik yapıldığına ilişkin açıklaması
7.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Türkiyedeki tarım alanlarının
azaldığına ve tarım ürünü üretiminde artma
olmadığına ilişkin açıklaması
8.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, bu yıl ürünlerin prim
miktarının hiç artırılmamasına, taban fiyatın geç
ve düşük açıklanmasına, alım merkezlerinin çok yetersiz
olmasına ilişkin açıklaması
9.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, Türkiyedeki tarım
alanlarının azaldığına ve 2002 yılında
ihracat fazlası varken bugün çok ciddi şekilde ithalat
fazlasıyla aranın açıldığına ilişkin
açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, konuşmasındaki
506, 507, 508 ve 509 sıra sayılı komisyon
raporlarının gelen kâğıtlar kısmında
yayımlanmadığı şeklindeki ifadelerine ve dil
sürçmesiyle söylediğini tahmin ettiği adil yargılanmayı
etkilemek şeklindeki ifadelerini adil yargılanmayı
sağlamak şeklinde düzelttiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, İç Tüzüke göre gelen
kâğıtların bastırılıp
dağıtılması ve gündemde ilan edilmesi gerektiğine;
adil yargılamayı etkilemek sözleriyle avukatlar hakkında adil
yargılamayı etkileme suçlamasıyla soruşturma yapılıyor
demek istediğine ilişkin açıklaması
12.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, elektronik
karıştırıcı ya da işaret
karıştırıcı olarak bilinen jammer
aygıtının Türkiyedeki kullanım alanlarına ve teminine
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
13.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, yurt dışına
çıkışlarda alınan 15 TLlik harca ve Devlet
Demiryollarında çalışan geçici işçilerin kendi bölgelerinde
çalıştırılmasının daha uygun olacağına
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
14.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Anayasa görüşmelerinde Genel
Kurulda çalışan cep telefonlarının Anayasa görüşmeleri
bittikten sonra çalışmamasına ilişkin açıklaması
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa
Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu
Başkanlarının, Brükselde düzenlenecek olan Ortak Parlamento
Toplantısı vaki davetine icabet edecek olan Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1214)
2.- (10/90, 190,
210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567,
568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1215)
3.- TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, İran İslam Cumhuriyeti
İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjaninin
vaki davetine icabetle beraberinde bir Parlamento heyetiyle İrana resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1216)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 19 milletvekilinin, şiddet
olaylarının araştırılarak bu olayların önlenmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/745)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, toplumsal
yapıyı tehdit eden intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal
olayların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/746)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, okullarda
yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismar
olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/747)
4.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin,
kadına yönelik şiddetin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/748)
C) Önergeler
1.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, (2/341) esas
numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/220)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 503, 507 ve 508 sıra sayılı kanun tasarı ve
tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak ve
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, KÖYDES Projeleri için aktarılan
ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1053) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, yangın söndürmek
amacıyla uçak ve helikopter alımı ihalesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1359) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
3.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, Aksaray bağlantılı
demiryolu çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1386) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1405) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
5.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Trabzon-Zaho-Basra
demiryolu çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1487) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1538) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, öğrenci servis araçlarındaki yaş
sınırı değişikliğine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1547) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
8.-Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat Havaalanının durumuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1564) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat Havaalanının
kullanıma açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1676)
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaa-Tokat yolunun yapımına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1701) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir köprünün genişletilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1728) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
12.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Malatya tren seferlerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1732) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
13.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Tuncelide cep telefonu
görüşmelerinde yaşanan sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1770) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı-Saray yolunun
onarımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1778) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
15.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, Bitliste trafiğe
açılan bir tünele ilişkin sözlü soru önergesi (6/1781) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
16.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, bir karayolundaki trafik
güvenliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1783) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurum bağlantılı yollardaki
tünel yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1831) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
18.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaa ilçesinde köprülü kavşak ve
sinyalizasyon yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1843)
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
19.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Erbaa ilçesine sabit araç muayene istasyonu
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1844) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
20.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir yol yapımındaki istimlak
bedellerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1845) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
21.-Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Çukurova Havaalanı inşasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1847) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Çayı üzerindeki köprünün
güçlendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1879) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
23.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, 9 Eylül Treninin seferlerinin
kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1886) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
24.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, 4 Eylül Treninin seferlerinin
kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1887) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
25.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Ankara-Erzurum ekspres treni seferlerinin
kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1888) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bursa Yenişehir Havaalanından
yapılan bazı uçak seferlerinin iptaline ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1893) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köyün yol sorununa ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1929) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Çıldır ilçesinin bazı
köylerindeki baz istasyonu ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1936) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
29.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, GSM operatörlerinin kapsama
alanlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1951) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
30.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir beldeye PTT şubesi
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1954) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
31.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Zile-Pazar karayoluna ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1987) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
32.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Zile-Çekerek karayoluna ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1988) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
33.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki baz istasyonlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1997) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
34.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, havaalanı yolcu hizmet ücretlerinin artırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2006) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
35.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan
yolunun açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2070) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
36.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, hisse devri sonrası Türk Telekoma
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2076) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer
Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479)
2.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
3.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
4.- Milletlerarası
Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
5.- Asya-Pasifik
Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/367) (S. Sayısı: 114)
6.- İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/776) (S. Sayısı: 469)
7.-
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
8.- Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair
Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/800) (S. Sayısı: 494)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi
Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/288) (S. Sayısı:
22)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı: 482)
11.- Türkiye Cumhuriyeti
Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı
Müşterek Programının Hizmet Safhasına
Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat
Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504)
12.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/816) (S. Sayısı: 505)
13.- Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin
Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476)
X.- OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer
Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- Asya-Pasifik
Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
4.-
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
5.- Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair
Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi
Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
7.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit
Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına
Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat
Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki hastanelerde yapılan
denetlemelere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/13373)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, 1995teki Gazi olaylarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/13634)
3.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bir kamu
görevlisinin mahkûmiyetine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/13708)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, toplulaştırılan bir
arazinin dağıtımına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/14024)
5.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, askerlik görevini yaparken ölen bir
kişiye ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı M.Vecdi Gönülün cevabı (7/14078)
6.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, sosyal yardımlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/14202)
7.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, yapıların depreme karşı
dayanaklılığına,
Osmaniyedeki
yapıların depreme karşı
dayanıklılığına,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçekin cevabı (7/14214), (7/14215)
8.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, güneş
enerjisinden yararlanmaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/14217)
9.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, buzağı
maması adı altında süt tozu ithalatı iddialarına,
- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Eğirdir Su Ürünleri
Araştırma Enstitüsünün kapatılmasına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/14242), (7/14243)
10.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Antalyada gıda üretimi ve
dağıtımı yapan firmaların denetimine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (7/14259)
11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, sosyal yardımlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/14262)
12.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, et ithaline yönelik
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/14272)
13.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, asansörlerin denetimine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/14345)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Tarım Kredi Kooperatifleri
Gaziantep Bölge Birliğine personel alımıyla ilgili iddialara,
- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, kırmızı et piyasasındaki
gelişmelere,
- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepenin, kırmızı et piyasasındaki
gelişmelere,
Tarımsal
sulamada kullanılan elektrik borçlusu çiftçilere,
- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, et ithalatına,
- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, banka borcu nedeniyle tarım
arazilerine gelen hacizlere,
- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, kırmızı et sektöründeki
sorunlara,
- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, tarıma dayalı sanayinin
desteklenmesine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/14347), (7/14348), (7/14349), (7/14352), (7/14350), (7/14351),
(7/14353), (7/14354)
15.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Türk-Yunan medya konferansının iptaline ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/14365)
16.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, ensest olaylarına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı (7/14389)
17.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, inovasyon sektörünün geliştirilmesine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı
(7/14401)
18.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, kumlama
uygulamasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergünün cevabı (7/14403)
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, EBKnın
çalışmalarına,
Kırmızı
et fiyatlarındaki artışa,
Kırmızı
et fiyatlarına ve et ithalatına,
-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, TMO eski Genel Müdürüne,
- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Acıpayam, Kale, Sarayköy,
Beyağaç, Çameli, Honaz, Tavas, Çal ve Çardaktaki, çiftçi borçlarına,
- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, çiftçi borçlarına ve tarım
politikasına,
Kırmızı
et sektörüne,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/14404), (7/14405), (7/14406), (7/14407), (7/14408), (7/14411),
(7/14412), (7/14413), (7/14414), (7/14415), (7/14416), (7/14417), (7/14418),
(7/14409), (7/14410)
20.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, basın özgürlüğüne ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/14429)
21.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, et fiyatlarındaki
artışa ve hayvancılığın desteklenmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/14431)
22.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, hayvancılık ve besicilik
politikalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/14471)
23.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, et ithalatı
ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/14484)
24.- Aydın
Milletvekili Recep Tanerin, hazır giyim sektöründeki bazı
uygulamalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergünün cevabı (7/14606)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, kadrolu personelin özlük
haklarına ve personel politikasına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/14764)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak beş oturum yaptı.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, ithal et ve et üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi;
Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurt, gülün hasat zamanına ve Isparta ili için
önemine,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, yükseköğretimin içinde bulunduğu
sorunlara,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse,
Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal,
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin,
Hayvancılık
sektörünün içinde bulunduğu tablo ile Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin ortaya koyduğu tablonun farklı olduğuna;
Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün, hayvancılık sektörünün bazı
sorunları olduğuna ancak AK PARTİ iktidarı döneminde
hayvancılığa verilen desteğin önemli miktarda
arttığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Plan ve Bütçe,
Komisyonundan
istifa ettiğine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin, BOTAŞ ihalelerine yönelik
iddiaların araştırılması amacıyla (10/741),
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, üniversitelerde ve
öğrenci yurtlarındaki güvenlik sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla (10/742),
Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Metsamor Nükleer Santralinin
oluşturduğu risklerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/743),
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, temizlenecek
mayınlı arazilerin mayın mağdurlarına tahsisi
konusunda (10/744),
Birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
5inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporlarının
(1/806) (S. Sayısı: 498),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/685) (S. Sayısı: 488) üzerindeki görüşmeler
tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.
6ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında
Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/689) (S.
Sayısı: 479) görüşmeleri tamamlandı; tümü üzerinde elektronik
cihazla yapılan her iki açık oylamada da toplantı yeter
sayısı bulunamadı.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Silopideki eylemi
onaylamadığına ancak güvenlik güçlerinin eyleme yönelik
müdahalesinde Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın yaralanmasının
da üzüntü verici olduğuna, orantısız güç
kullanımını onaylamanın mümkün olmadığına ve
İçişleri Bakanını göreve davet ettiğine ilişkin
bir açıklamada bulundu.
479 S.
Sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde elektronik
cihazla yapılan her iki açık oylamada da toplantı yeter
sayısı bulunamadığından, 8 Haziran 2010 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 18.17de son verildi.
Şükran Güldal MUMCU |
Başkan
Vekili |
|
Bayram ÖZÇELİK Fatih METİN |
Burdur Bolu |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.:
153
II.- GELEN KÂĞITLAR
7 Haziran 2010 Pazartesi
Teklif
1.-
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ve Malatya Milletvekili Ömer Faruk
Özün; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/706) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.6.2010)
Tezkereler
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1200) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
2.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1201) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1202) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
4.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1203) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
5.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1204) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
6.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1205) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
7.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1206) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
8.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1207) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
9.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1208) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
10.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1209) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
11.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1210) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
12.- Mardin
Milletvekili Emine Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1211) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
13.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1212) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.6.2010)
Raporlar
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845,
1/884, 2/701) (S. Sayısı: 506) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010)
(GÜNDEME)
2.- Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) (Dağıtma tarihi:
7.6.2010) (GÜNDEME)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet
Teşkilatı Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)
4.- İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14 Milletvekilinin; 03.07.2005 Tarih ve 5393
Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S.
Sayısı: 509) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)
Sözlü
Soru Önergeleri
1.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
HES projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2087) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun, Ankara-Çankırı-Kastamonu karayoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2088)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
bazı öğretim üyelerinin vakıf üniversitelerinde
görevlendirildiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2089) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/05/2010)
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Futbol
Milli Takımının ABD seyahatine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2090) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/05/2010)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Gördes Barajı kapsamındaki kamulaştırmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14693)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
2.- Mersin Milletvekili Akif Akkuşun,
bazı olayların tarih kitaplarından
çıkartılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14694) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/05/2010)
3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuşun,
azınlıklarla ilgili bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14695)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
4.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, ilaç takip sistemindeki aksaklıklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14696)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
5.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin,
sahillerde bulanan belediyelerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14697) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/05/2010)
6.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
ÖSYM sınavlarında yaşanan sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14698)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
7.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
kırmızı et ve domuz eti üretim ve tüketimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14699)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
8.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
ecri misil ücretlerine yönelik şikayetlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14700) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/05/2010)
9.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
Tarsus-Kazanlı Sahil Bandı Projesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14701) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/05/2010)
10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, Ayamama Deresindeki imar durumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14702)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
11.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkanın, bazı ön lisans mezunlarına lisans eğitimi hakkı
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14703) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
12.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, TEDAŞa borçlu olan üreticilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14704)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
13.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, banka kredilerini ödeyemeyen üreticilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14705)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
14.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, seçmeli yabancı dillerin arasına
Arapçanın eklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14706) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
15.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Yağızın, yabancıların ülkemizde ve Türk
vatandaşlarının yabancı ülkelerde gayrimenkul alımlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14707)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
16.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, bir
kışla yakınında meydana gelen patlamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14708)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
17.- Ordu Milletvekili Rahmi Günerin, bir
Cumhuriyet savcısı hakkındaki soruşturmaya ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14709)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
18.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin,
sağlık sorunu olan bir tutukluya ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14710) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/05/2010)
19.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, bir
hükümlüye verilen cezaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14711) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/05/2010)
20.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
tıbbi malzemeler konusundaki bir tebliğe ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14712) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
21.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, Mersindeki
işsizliğe ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14713)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
22.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Vandaki kayıt dışı istihdama ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14714) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
23.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
kayıt dışı istihdama ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14715)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
24.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, teşvik
belgesi düzenlenen yatırım projelerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/14716) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2010)
25.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Ziraat
Bankası yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/14717) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
26.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, Mersinde
sosyal yardım alan kişilere ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/14718)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
27.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, kamuya
personel alımına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/14719)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
28.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, engellilere
yönelik bazı çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14720)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
29.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, bakım ve koruma altındaki çocuklarla ilgili bazı
sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/14721) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2010)
30.- Muğla Milletvekili Metin Ergunun,
Muğlada yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14722)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
31.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, terör
ve asayişle ilgili istatistiki verilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14723)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
32.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
Van Belediyesine yönelik bazı iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14724)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
33.- İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgilin, İstanbul Harbiye Kongre Merkezi ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14725)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
34.- Siirt Milletvekili Osman Özçelikin,
Muğladaki olaylarda hayatını kaybeden kişiye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14726)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
35.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
okullarda serbest kıyafet uygulaması çalışmalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14727) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
36.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
Samsunda hizmet içi eğitim tesisi yapımına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14728)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
37.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir
köydeki öğretmen sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14729) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/05/2010)
38.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
eğitime ayrılan kaynağa ve eğitimdeki bazı sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14730) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)
39.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Gürpınar ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14731)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)
40.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, Özalp
ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14732)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
41.- Balıkesir Milletvekili Ergün
Aydoğanın, Balıkesirdeki Gençlik ve Spor Bayramı
kutlamalarında bazı öğrencilerin kıyafetlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14733)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
42.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepenin,
eğitime açılmayan bir okula ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14734) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/05/2010)
43.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binicinin, bir okulun yol sorununa ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14735)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
44.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin,
sağlık çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14736) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
45.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
sağlık hizmeti alımında yaşanan bir olaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14737)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)
46.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Vandaki
hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14738) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
47.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Siirtteki
hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14739) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
48.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
Bingöldeki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14740) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
49.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
Muştaki hastanelerin depreme karşı
dayanıklılığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14741)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
50.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldızın, nöbet ücretlerini alamayan sağlık
personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14742) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
51.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, meslek odalarına yönelik tutumuna ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14743)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
52.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, çiftçi
borçlarına ve girdi fiyatlarının düşürülmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14744) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
53.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, domates
üreticilerinin fiyat sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14745)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
54.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, Mersin
İl Müdür Yardımcısıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14746) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
55.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
kırmızı et fiyatlarına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14747)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Kars-Arpaçaydaki çiftçilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14748)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
57.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın, PTTdeki taşeronlaşmaya ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14749)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
58.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
bazı demiryollarının durumuna ve bazı tren seferlerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14750) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
59.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin,
yapımı duran bir köprünün inşaatına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14751)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
60.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun, orman
işletmelerince çalıştırılan köylülerin
sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14752) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/05/2010)
61.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
askerlik görevi sırasında intihar ettiği belirtilen bir
kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14753) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)
62.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin,
nükleer santral kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14754)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
63.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
ders kitaplarında bazı tarihi olayların anlatımında
değişiklik yapılacağı haberlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/14755)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
64.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, bazı
köylerde sulamada yaşanan sorunlara ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14756)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
65.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, bir köydeki
su borularının değiştirilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14757)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
66.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, öğrenim ve
katkı kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız
Özak) yazılı soru önergesi (7/14758) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/05/2010)
67.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, özel
öğrenci yurtlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk
Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14759)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
68.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, yüksek
öğrenim öğrenci yurtlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14760)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
69.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
Karaisalı ilçesindeki öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi
(7/14761) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
70.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir
Karabaşın, madencilik sektöründeki kazalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14762)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
71.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
Adıyamandaki köprü ihtiyacına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14763)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçının, toplu açılış yapılan tesislere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14016)
2.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, metro çalışmalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14017)
3.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, öğrenci burslarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14018)
4.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Manisadaki çiftçilerin borçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14020)
5.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14026)
6.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, bir köye sulama kanalları ve gölet yapımına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14029)
7.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
Ziraat Bankasının memur alımlarında KPSS
şartını kaldırmasına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/14032)
8.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal
Cengizin, Çanakkaledeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14034)
9.- İstanbul Milletvekili Atila Kayanın,
İstanbuldaki dere ıslahı çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14037)
10.- İzmir Milletvekili Şenol Balın,
araç muayenesindeki bazı sorunlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14038)
11.- İzmir Milletvekili Şenol Balın,
Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki terör örgütü baskısına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14039)
12.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, Antalyadaki kayıp çocuk vakalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14040)
13.- Antalya Milletvekili Sadık Badakın,
Antalya Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14041)
14.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin,
Mustafa Kemal Üniversitesindeki bazı olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14042)
15.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçının, tarihi eserlerin restorasyonuna ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14043)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, gelir
uzmanlığı sınavına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14046)
17.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçının, Ankarada toplu açılışı yapılan
okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14047)
18.- Aydın Milletvekili Recep Tanerin,
Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğünün para toplanması
talebine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14048)
19.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
okulların yönetimine ve giderlerinin finansmanına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14049)
20.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin,
Çanakkaledeki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14051)
21.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulutun, şube müdürü atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14052)
22.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
okullarda öğrencilere yönelik şiddet olaylarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14053)
23.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin,
Çanakkaledeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14072)
24.- Hatay Milletvekili İzzettin
Yılmazın, bir yetki belgesi konusunda taksici esnafın
yaşadığı soruna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14073)
25.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, trafik
kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14074)
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, işsizliğe ve işletmelerdeki istihdama ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14077)
27.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldızın, Cer Modern Sanatlar Müzesinin açılış
törenine sanatçıların katılıma zorlandığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14079)
28.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün, açılımla ilgili bir gazete haberine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14080)
29.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
öğretmen atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14081)
30.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, işsizliğe ve kayıt dışı istihdama
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14082)
31.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif
Yunusoğlunun, bazı tarihi kiliselerin ibadete açılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14084)
32.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun,
elektronik haberleşme hizmetleriyle ilgili yönetmeliğe ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14085)
33.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin,
Türkiye Kupası final maçının oynanacağı yere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14086)
34.- Adana Milletvekili Recai
Yıldırımın, SGK sağlık yardımından
yararlanamayan bazı kişilere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14094)
35.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, İzmir 2. merhale içme suyu projesine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14096)
36.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
bir barajın su kanallarının yapımına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14098)
37.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, bir baraj projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14101)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün
çocuk parkı ve futbol sahası ihtiyacına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14103)
39.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
İnegöl ilçesindeki bir köprü ihtiyacına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14104)
40.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün
bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14105)
41.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14106)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı
illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14107)
43.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
Samsundaki terör saldırısına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14108)
44.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
bir kasabanın yoluna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14109)
45.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
bir yol yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14110)
46.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
bir köy yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14111)
47.- Aydın Milletvekili Recep Tanerin, Emniyet
Teşkilatı personelinin özlük haklarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14112)
48.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
Dikilideki bir sahil yolunun yapımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14113)
49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana
İl Özel İdaresinin araç alım ve kiralama ihalelerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14114)
50.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Ispartadaki linç girişimi iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14115)
51.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı
illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14116)
52.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Kösenin, Adıyamandaki tarımsal sulamada kullanılan elektrik
borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14133)
53.- Edirne Milletvekili Rasim Çakırın,
istifa eden memurların emekli ikramiyesi almalarıyla ilgili
çalışmalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14134)
54.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün
elektrik sisteminin yenilenmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14135)
55.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, büyükşehir belediyelerinin takas ve mahsup
işlemlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14136)
56.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, belediyelerin gelirlerinden yapılan kesintilere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14137)
57.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, 2006 yılında belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14138)
58.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, 2007 yılında belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14139)
59.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, 2008 yılında belediyelere yapılan yardımlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14140)
60.- Aydın Milletvekili Recep Tanerin,
varlık barışı uygulamasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14141)
61.- Mersin Milletvekili Kadir Uralın,
sıcak para girişine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14144)
62.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14145)
63.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, bir
sınavın başvuru ücretine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14146)
64.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14147)
65.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14148)
66.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14149)
67.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14150)
68.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14151)
69.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14152)
70.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14153)
71.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, Antalyadaki öğrencilerin üniversiteye
giriş sınavlarındaki başarı durumuna ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14154)
72.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, üniversite giriş sınavlarındaki
başarı durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14155)
73.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın,
engelli öğretmen alımındaki şartlara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14156)
74.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, Anamurda
Lisans Yerleştirme Sınavı yapılmasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14157)
75.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Kösenin, Adıyamandaki okul öncesi öğretime ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14158)
76.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, VIP
hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14170)
77.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, sabit telefon aboneliğindeki işlemlere
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14171)
78.- Mersin Milletvekili Kadir Uralın,
Aksaray-Pozantı karayoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14172)
79.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokat çevre yolu çalışmalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14173)
80.- İstanbul Milletvekili Birgen
Keleşin, Ermeni iddiaları konusunda izlenen politikaya ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14174)
81.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Büyükorhan
ilçesindeki futbol sahası ihtiyacına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi
(7/14177)
82.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, TMSF
yönetimindeki bazı şirketlerin pazar paylarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/14181)
83.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin,
yapıların depreme dayanıklılığına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/14183)
No.: 154
8 Haziran 2010 Salı
Tasarı
1.-
Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/892) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.6.2010)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir köy yolunun yapılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2091)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta şehir içinden geçen su
kanallarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2092) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki eğitim
yatırımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2093) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
4.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte ulaşımın
iyileştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2094) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
5.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki turizm çalışmaları
ile kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2095) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
6.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki sağlık personelinin
yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2096) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kadrolu personelin özlük
haklarına ve personel politikasına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/14764)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/05/2010)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, yatırım teşvik
uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14765) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir Bakanlar Kurulu Kararındaki
değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14766) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Şeker
Fabrikasının değer tespitine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14767) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, polis meslek yüksek okulları
sınavına yönelik iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14768) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, polis meslek yüksek okullarından
ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14769) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, üniversite
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14770)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, yeni istihdama ve taşeron
şirket uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14771) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, YÖK Başkanı hakkındaki
bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14772) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, uzman erbaşların özlük
haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14773) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
11.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, YSKnın kullandığı veri
tabanı ve yazılımlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14774) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, özelleştirilen bir elektrik
dağıtım şirketi çalışanlarının durumuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14775)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, lisans programlarına dikey
geçiş kontenjanlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14776) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
14.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, bir yapay tatlandırıcıya
ithal izni verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14777) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
15.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, görme engellilerinin istihdam ve
eğitimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14778) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
16.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İsrailin Gazzeye insani
yardım taşıyan Türk gemilerine saldırmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14779)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
17.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, Çayırova Belediyesinin bazı
arsalar üzerindeki tasarruflarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14780) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
18.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, engellilerin eğitim ve istihdamına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14781)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
19.-
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgilin, belediyelere yapılan
yardımlara ve verilen desteklere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14782) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
20.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, YÖK
Başkanının bazı yargı mensuplarına hediye
gönderdiğine yönelik haberlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14783) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
21.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, milli sarayların bazı faaliyetlerde
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14784) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
22.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Zonguldakta maden ocağında
meydana gelen patlamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14785) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
23.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, ÖSYM sınavlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14786)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Türk Şeker
Fabrikalarının satışına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14787) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
25.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, Rusyaya beyaz et ihracatına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14788)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
26.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Libyadaki müteahhit alacaklarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14789)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
27.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bazı
tatlandırıcıların zararlarına ve ithalatına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14790)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
28.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, bir kamu kampının kiralanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14791)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
29.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, sosyal yardımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14792) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
30.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, denetimli serbestlik ve yardım ile
koruma hizmetlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14793) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)
31.-
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, Bursa H Tipi Kapalı
Cezaevinde yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14794)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
32.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir gazetenin telefonlarının dinlendiği
iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14795) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
33.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Zonguldaktaki maden ocağı
kazasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14796) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
34.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, maden ocakları ve
işletmelerinin denetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14797)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
35.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, inşaat sektöründeki iş
kazalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14798)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
36.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Ayvalıktaki
deniz dibi kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14799) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2010)
37.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, endüstriyel katı atık tesislerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14800) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
38.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda belirlenen
çöp döküm alanına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14801) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
39.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Çukurovadaki taban suyu
yükselmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14802) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
40.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, çam kese
böceğiyle mücadeleye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14803) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
41.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, orman
yangınları için alınacak önlemlere ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14804)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
42.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sulama birliklerine yönelik
çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14805) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
43.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaadaki kanallara su verilmesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14806) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
44.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Zonguldaktaki maden ocağı
kazasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14807) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
45.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, maden işletmelerinin denetimine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14808) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
46.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, Rusya ile nükleer santral konusunda yapılan
anlaşmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14809) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
47.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, TEİAŞın bir
raporuna ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14810) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
48.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir yargı kararının
uygulanmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14811) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
49.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Emniyet Teşkilatında görev
yapan GİH sınıfındaki personelin sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14812) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
50.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Akseki Belediyesinin bazı ihtiyaçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14813) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
51.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, ayakta yolcu alan minibüslere
ceza uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14814) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
52.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir jandarma karakolunun nakledilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14815) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
53.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki belediye sosyal tesislerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14816) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
54.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, Ankara Spor A.Ş.nin
kayıtlarına almadığı bir gelirine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14817)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
55.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, bir tur otobüsünün
karıştığı trafik kazasına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14818)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
56.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, seyahat acentelerinin denetimine
ve bir tur otobüsü kazasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14819) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
57.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav Gölü arazisinin
kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14820) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
58.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepte mükelleflere baskı
yapıldığı iddiasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14821)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
59.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, TEDAŞa ait elektrik
dağıtım şirketlerinin karlılık durumlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14822)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
60.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Hazineye ait taşınmazların
satış ve kiralamasındaki duyuruya ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14823)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
61.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, bir şirketin vergi
borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14824) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
62.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Gevaş ilçesinde eğitim ve
öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14825) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2010)
63.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, öğretmenlik sertifikası
alanların atanmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14826) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
64.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav ilçesinde Fen Lisesi
açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14827) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
65.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Yaygın Eğitim
Kurumları Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14828) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
66.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, öğrenci kıyafetlerinin serbest
bırakılacağı iddiasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14829)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
67.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bir askeri kışla
yakınında meydana gelen patlamaya ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14830)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)
68.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, TSKnın donanımına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14831) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
69.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, bir hastanede
kadın çalışanlara yönelik şiddet iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14832) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)
70.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, hizmet alımlarında çalıştırılan
kişilerin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14833) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
71.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Şeker
Fabrikasının pancar kotasının düşürülmesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14834) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
72.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, sanayi ve ticaret
sektörlerinin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14835) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
73.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, TMO alımlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14836) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
74.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, ithal canlı hayvanların
GDOlu yemlerle beslenip beslenmediğine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14837)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
75.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, hayvancılıkta bazı
iyileştirmeler yapılmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14838)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
76.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, TMOnun buğday
alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14839) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
77.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, buğday müdahale fiyatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14840) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
78.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, kapatılan bir TMO ofisine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14841) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
79.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, tarımsal desteklemeye ayrılan
kaynaklara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14842) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
80.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, hayvancılık sektörünün
geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14843) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
81.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, hayvancılık stratejisi belgesinin
uygulanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14844) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
82.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, süt tozu üretimine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14845)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
83.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, hayvancılıktaki teşvik
uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14846) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
84.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Hayvan Islahı Kanununun yürürlükten
kaldırılacağı iddiasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14847)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
85.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, kuzu kesimine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14848)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
86.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, besideki hayvan sayısına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14849) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
87.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, ithalatın hayvancılığa
etkilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14850) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
88.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, hayvan kaçakçılığına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14851) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
89.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, elektronik
karıştırıcı aygıtının
kullanımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14852) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
90.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartın-Karabük
bölünmüş yol yapımında ağaçların korunmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14853) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
91.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Mersin Limanında hizmet
ücretlerindeki artışa ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14854)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
92.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakfı mütevelli heyetlerinde görev yapan il genel
meclisi üyelerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/14855) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2010)
93.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tarihi bir caminin restorasyonuna
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/14856)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
94.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, ekonomik krizin etkilerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14857)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
95.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, protokol tribünlerindeki yer tahsisine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı
soru önergesi (7/14858) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 19 Milletvekilinin, şiddet
olaylarının araştırılarak bu olayların önlenmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/745) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2010)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 Milletvekilinin, toplumsal
yapıyı tehdit eden intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal
olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/746) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09.04.2010)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, okullarda
yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismar olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/747) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.04.2010)
4.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 Milletvekilinin,
kadına yönelik şiddetin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/748)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2010)
8 Haziran 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, görevlerine
yeni seçilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve Trabzon Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebiyi tebrik eden, görevlerinde başarılar dileyen
konuşması
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce
3 sayın milletvekiline söz vereceğim, ondan önce de, görevlerine yeni
seçilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili
arkadaşlarım Sayın Muharrem İnce ve Sayın Hamzaçebiyi
tebrik ediyor, görevlerinde başarılar diliyorum.
Gündem
dışı ilk söz, Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz isteyen Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürke aittir.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürkün, Dünya Çevre
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin Dünya
Çevre Gününü kutluyorum.
Dünya
ısınıyor, sera gazı salımı artarak devam ediyor.
İnsanoğlunun neden olduğu küresel ısınma
dünyamızı tehdit ediyor. İklim değişmeye
başladı, olumsuzluklar artmaya başladı; seller,
fırtınalar, kuraklıklar, değişiklikler
başladı; buzullar eriyor, dünyaya maliyeti artarak devam ediyor.
Bugün İstanbulda sel, dün Bangladeşte sel, bugün Amerikada 7
kişinin ölümüne sebep olan fırtına ve yeryüzünde olumsuzluklar
artarak devam etmektedir.
Yeryüzünü en
fazla kirleten ülkeler, gelişmiş ülkelerdir. Bugün,
gelişmiş ülkelerin atmosfere saldıkları sera gazı
salımı neredeyse yüzde 80lerdedir.
Diğer
taraftan, İzlandada yaşanan yanardağ patlaması sonucu
oluşan volkan külleri dünyamızı tehdit etti, on beş gün
uçuş seferleri iptal edildi. Volkan külünün yeryüzüne verdiği zarar,
11 Eylülde Amerikada yaşanan maliyetin üzerinde olmuştur.
Yine, bugünlerde,
Amerikada, Meksika Körfezinde yaşanan, petrol kuyusundan sızan
petrol doğayı tehdit etmekte, çevreye ciddi zararlar vermektedir,
bugüne kadar yapılan harcama 1 milyar doların üzerindedir, bu artarak
devam edecektir. Dolayısıyla yeryüzüne yaptığımız
olumsuzluklar, dengeyi bozduğumuz her olumsuzluk yüzümüze çarparak geri
bize dönmektedir.
Ülkemizde çevre
faslı açıldı, bu fevkalade olumlu gelişme ama en zor
süreçlerden de biridir. Türkiyenin Avrupa Birliği normlarında çevre
kalitesini yakalaması için minimum 68 milyar avroluk yatırıma
ihtiyacı vardır.
Havza
bazında entegre su yönetimiyle ilgili önemli çalışmalar var, bu
sevindirici bir olaydır.
Çöplerin
bertarafıyla ilgili yine bölgesel bazda çözümler, çalışmalar
var, bunlar da fevkalade önemli gelişmelerdir.
Artık,
herkes daha yaşanılabilir bir çevre istiyor, daha güzel bir çevre
istiyor. Bakın, bugün İstanbulda sel felaketi nedeniyle (A)
partisini, (B) partisini, (C) partisini lütfen suçlamayalım. Küresel
ısınmanın sonucu bu felaketler sık aralıklarla
yaşanacaktır; buna, parti, siyasi görüş farkı gözetmeksizin
birlikte mutlaka çözümler üretmeliyiz.
Diyoruz ki daha
temiz su, daha temiz hava, daha temiz bir toprak için el birliğiyle
çalışalım. Çöpleri vahşi olarak depolamaya son verelim.
Belediyeler, kaldırım yapmayı bıraksın, mutlaka
çöplerini çevreyle uyumlu şekilde bertaraf etsin diyoruz.
Yalıtımsız binalara izin verilmesin diyoruz, mutlaka binalar
yalıtımlı hâle getirilsin diyoruz. Özellikle sera gazına
dur demek için yapılması gereken işlemlerden biri de
şehirlerde ciddi şekilde ağaçlandırma faaliyetidir. Dere
yataklarına bina yapılmasına kesinlikle izin verilmemelidir
diyoruz.
Yine, artık
diyoruz ki, sanayicilerimiz, bacası tüten fabrikalar değil,
bacası tütmeyen, çevreye zarar vermeyen ve çevreyle uyumlu sanayi
tesislerine geçiş sağlamalıdır diyoruz. Yine, özellikle,
Türkiye'nin sanayi adımında çevreyle ilgili yapması gereken
yatırım 20 milyar avronun üzerindedir. Vatandaşımıza da
görevler düşüyor. Elektriğini, suyunu, doğal gazını
doğru kullanması lazım. Yalıtımsız binalar
satın almaması lazım. Yalıtımsız binalarda
oturmaması lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Eskiden bir söz vardı, hatırlarsanız: Havayı
ısıtamazsınız. derlerdi kapıcılara. Evet, bugün
havayı ısıtıyoruz. Evet, yalıtımsız
binalarla havamızı ısıtıyoruz, yalıtımsız
binaları mutlaka yalıtımlı hâle getirmemiz lazım. Yine
evlerimizde, özellikle kızartma yağları kanalizasyona
dökülmemeli, ambalaj atıkları mutlaka ayrı toplanmalı ve
mutlaka vatandaşlarımızın çevreci araçlara, toplu
taşıma araçlarına özen göstermesi gerekir. Dere yataklarına
vatandaşların kesinlikle ev yapmaması gerekir.
Vatandaşların, evlerinde kullandıkları tüm elektrikli
aletleri doğru bir şekilde kullanması gerekir, suyunu özenle
kullanması gerekir ve doğamıza
vatandaşımızın da sanayicimizin de belediyelerimizin de
katkı sağlaması gerekir.
Ben, Dünya Çevre
Gününüzü tekrar kutlar, bu haftanın güzel geçmesini dilerim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sisteme giren
arkadaşlar var, birer dakika söz vereceğim.
Sayın
Torlak, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
İstanbuldaki şiddetli yağışların yol
açtığı can kaybına ve zararlara ilişkin
açıklaması
D. ALİ
TORLAK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbulda, şiddetli
sağanak yağış karşısında, İstanbul
Büyükşehir Belediyesince her zaman olduğu gibi gerekli önlemler
alınmadığı için, Kurbağalıderenin
taşması sonucu sele kapılan Kadıköy Belediyesi Temizlik
İşleri Müdürlüğünde görevli bir belediye işçisi hayatını
kaybetmiştir. Bu yaşanan üzücü olay nedeniyle ailesine
başsağlığı, yakınlarına sabırlar
diliyorum.
İstanbulda,
dün akşamdan bu yana aralıklarla devam eden sağanak
yağış, sabah saatlerinde de etkisini devam ettirmiştir;
yağışla birlikte, Anadolu Yakasının özellikle Kartal,
Maltepe, Ataşehir, Ümraniye, Kadıköy, Pendik ve Tuzla bölgelerinin
bazı bölümlerinde su baskınlarına, yüzlerce ev ve iş
yerinin kullanılmaz hâle gelmesine sebebiyet vermiştir. Göztepe
Kavşağı, Bostancı Kavşağı ile E-5in
Boğaz Köprüsü bağlantılarında su birikmeleri sebebiyle
trafik âdeta felç olmuştur. Sağanak yağış nedeniyle
trafik durunca insanlar yollarda kaldı, işine gidemedi.
İstanbulda bu sel felaketlerinin yıllardan beri her yıl en az 2
kez yaşanmasına rağmen, on altı yıldır
İstanbul Büyükşehir Belediyesini yöneten zihniyetin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Torlak, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar,
sadece katkı babında mikrofonları açıyorum çünkü bir anda
bu sorunların hepsini çözmemiz falan mümkün değil.
Onun için, çok
kısa olarak, Sayın Şandır, size de bir dakika süre
vereceğim.
Buyurun efendim.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Dünya Çevre Gününe ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dünya Çevre
Gününü Milliyetçi Hareket Partisi ve Grubu olarak kutluyoruz, çevre duyarlılığını
çok önemsiyoruz. Çevre duyarlılığı havanın,
toprağın ve suyun korunması ve gelecek nesillere temiz bir
şekilde intikal ettirilmesi anlamında çok önemli ve çok gerekli.
Çevre duyarlılığı konusunu Milliyetçi Hareket Partisi
olarak temel bir ilke olarak benimsediğimizi ve bu konuda herkesin
kendisinin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi
gerektiğini ifade ediyor, tekrar bu konuda duyarlılık gösteren
herkesi kutluyor, Dünya Çevre Gününü Milliyetçi Hareket Partisi olarak
önemsediğimizi ve kutladığımızı ifade ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Buyurun
Sayın İnce.
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Dünya Çevre
Gününe ilişkin açıklaması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkürler Sayın Başkan.
Biz de Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Dünya Çevre Gününü kutluyoruz.
Çocuklarımızın daha güzel bir dünyada, daha temiz bir çevrede
yaşaması için, başta Parlamentomuz olmak üzere tüm yetkililerin
gerekli önlemleri alacağına yürekten inanıyoruz. Ama, böyle
önemli bir günde Çevre Bakanının da burada olmamasını
yadırgadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli
Meclisimize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, hububat üreticisinin sorunları
hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergine aittir.
Sayın Ergin,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, hububat
üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
GÜROL ERGİN
(Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hububat hasadının
başlaması nedeniyle görüşlerimi açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan
sizi, değerli milletvekillerini, sevgili çiftçi kardeşlerimi ve yüce
Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKPnin sekiz yıllık iktidar döneminde, çiftçinin
ürettiği her ürünün fiyatı düşerken girdi fiyatlarının
astronomik yükselişi, çiftçinin dayanma gücünü bitirmiştir.
Tarım artık karın doyurmamaktadır. Hükûmet, öyle
anlaşılıyor ki tarımı tamamen gözden
çıkarmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ne acıdır ki Sayın Bakan, son yedi yılda
buğday ekim alanlarının 9,3 milyon hektardan 8,1 milyon hektara
gerilediğini, 2 Haziranda bu kürsüde bizzat itiraf etmek durumunda
kalmıştır. Bu açıklamayı yapmak zorunda kalmak, bir
tarım bakanı için herhâlde pek de kolay olmasa gerektir. Türk
köylüsü, AKP İktidarı sayesinde bugün, AKP öncesi kriz
yıllarına göre bile satın alma gücünü yüzde 40 yitirmiş,
büyük ölçüde fakirleşmiştir. Buğday üreticisi, son sekiz
yılda büyük bir düş kırıklığı
yaşamıştır. TMOnun bu yıl en kaliteli buğdaya 55
kuruş fiyat açıklaması, prim miktarını hiç
artırmaması, çiftçinin mağduriyetini daha da
artırmıştır. Sayın Bakanın 43,7 kuruş olarak
belirttiği maliyet gerçeği ifade etmemektedir. Ziraat Odaları
Birliğine göre ortalama maliyet 62 kuruş, Ziraat Mühendisleri
Odası Adana Şubesine göre de en düşük maliyetle üretim
yapılan Çukurovada maliyet 55 kuruştur. Açıklanan fiyat,
maliyeti dahi karşılamamaktadır. Fiyat geç
açıklandığı için de Çukurova çiftçisi
buğdayını tüccara 47-48 kuruştan satmak zorunda kalmıştır,
bugün bu fiyattan da satamamaktadır.
Buğday
piyasalarında en az fiyat kadar önemli olan, Toprak Mahsulleri Ofisinin
etkili müdahale alım politikası uygulayıp
uygulamadığıdır. Geçtiğimiz yedi yıl içinde TMO
birçok alım merkezini kapatarak açık olan alım merkezlerinde
çiftçiye bin bir zorluk yaşatarak alımları olabildiğince
düşük tutmuş ve üreticiyi tüccarın kucağına
itmiştir.
Bütün bu
yaşanan gerçeklere karşın, Sayın Bakan, geçen yıl 5
milyon 100 bin ton ürün aldıklarını, bu yıl da 5,5 milyon
ton alım yapacaklarını söylüyor ve Cumhuriyet tarihinde bir
yılda 5 milyon ton ürün alındığı çok azdır.
diyor. Oysaki çok geriye gitmeye gerek yok, Sayın Bakan AKP öncesi yedi
yıllık döneme baksaydı, TMOnun 97de 5 milyon 850 bin ton,
98de 8 milyon 30 bin ton ve 99da 5 milyon 542 bin ton alım
yaptığını görürdü. Ayrıca, Sayın Bakan,
kendisinden önceki yedi yıllık dönemin toplamına baksaydı,
TMOnun 27 milyon 858 bin ton alım yaptığını, AKP
dönemindeki yedi yılda ise yalnızca 17 milyon 670 bin ton alım
yaptığını görür ve o sözleri harcamak durumunda
kalmazdı.
Sayın Bakan
2 Haziranda bu kürsüde yaptığı aynı konuşmada, dil
sürçmesinden olsa gerek, Türkiyede 8 milyon hektarın biraz üzerinde bir
alanda yaklaşık 1 milyon 800 bin kişinin hububat
tarımı gerçekleştirdiğini söylüyor. Herhâlde Sayın
Bakan buğday tarımı yapanları kastediyordu. Bu
yanlışı burada düzeltiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu yıl verim ve kalitede sıkıntı
vardır. İç Anadolu Bölgesinde, Güneydoğu Anadoluda ve Samsun
yöresinde ortaya çıkan sarı pas, kök çürüklüğü gibi
hastalıkların verim ve kaliteyi olumsuz yönde etkileyeceği
görülmektedir. Sayın Bakan bunlardan da hiç söz etmemektedir.
Çiftçinin daha
fazla mağdur olmaması için: Birçok çiftçi tapulu arazisi
olmadığından, tapusu kendi üzerinde olmayan arazide ekim
yaptığından Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil
olmamaktadır, bu nedenle bu çiftçilerin zarara uğramaması için
Çiftçi Kayıt Sistemine giremeyenlerin ürünlerini de TMO
almalıdır. Açıklanan fiyatın çiftçiyi mağdur etmemesi
için prim miktarı en az 10 kuruş artırılmalıdır.
TMO etkin bir alım politikası izlemeli, alımlar peşin
fiyatla yapılmalı, borsa alımlarında oluşabilecek
kuyruklar da dikkate alınarak buralarda alım merkezleri
açılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ergin, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN
(Devamla) Teşekkür ederim, tamamlıyorum.
Biliyorum ki
Sayın Bakan biraz sonra bu kürsüye gelecek ve büyüklere
anlattığı masalları yineleyecek, ancak masalla karın
doymuyor, çiftçinin karnı da doymuyor. Eğer öyle yaparsa Sayın
Başbakanın Bursada yaptığı, Erzurumlu Teyo Pehlivan
anımsatmasını ben de Sayın Bakana yapmak zorunda kalırım,
bunu şimdiden uyarı olarak söylüyorum.
Sözlerimi
tamamlarken siz değerli milletvekillerini, Sayın Başkanı,
sevgili çiftçi kardeşlerimi ve yüce Türk ulusunu bir kez daha
saygıyla, sevgiyle selamlıyor, hepinize esenlikler diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
Gündem
dışı üçüncü söz, Çukurovada buğday hasadının
başlamasıyla karşılaşılan sorunlar hakkında
söz isteyen Mersin Milletvekili Akif Akkuşa aittir.
Sayın
Akkuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuşun, Çukurovada
hububat hasadının başlamasıyla birlikte
karşılaşılan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çukurovada hububat hasadıyla ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ancak, burada
kırk sene önce cereyan etmiş bir olayı gündeme getirerek bir
vazifeyi de yerine getirmek istiyorum.
Kırk sene
önce bugün, aşağı yukarı bu saatlerde, İstanbul
Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğrencisi Yusuf İmamoğlu hain
kurşunlara hedef olmuş ve hayatını kaybetmişti. Katili
bulunamayan Değerli Şair Yusuf İmamoğlunun ruhu şad
olsun. Milletimizin bir daha böyle acılar yaşamamasını diliyorum.
Evet,
değerli milletvekilleri, genellikle 15 Mayıs, Çukurovada hububat
hasadının başladığı gün olarak kabul edilir.
Yumurtalık, Ceyhan, Karataş ovalarında başlayan ilk hasatla
birlikte ürün pazara ulaşır fakat fiyat konusunda bir belirsizlik
olduğundan üreticide satışla alakalı tereddütler kendini
gösterir, satsın mı, satmasın mı ancak hububatı ürün
hâline getirme aşamasında kullandığı girdilerle
alakalı borçları yüzünden ürünü bir an evvel nakde çevirmek arzusu
galip gelir ve bir miktar zararla ürünü elinden çıkartır. Bu durum,
aşağı yukarı her yıl tekrarlanır ve zarar eden
çiftçi üretici olur daima. Hâlbuki ürünün pazara taşınmaya
başladığı 15 Mayıs itibarıyla buğday
fiyatları açıklanmış olsa çiftçi, tereddütsüzce ürününü
satacak ve değerlendirecektir.
Bugün
itibarıyla Çukurovanın büyük bölümünde hasat
tamamlanmıştır. Buğday fiyatları Tarım
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından 2/06/2010 tarihinde 55
kuruş olarak açıklandığında çiftçinin büyük bir
kısmı elindeki buğdayı tüccara zaten 46-47 kuruştan satmıştı.
Fiyat 15 Mayısta açıklansaydı çiftçi, emin olun, her 1
kilogramda 6-7 kuruş daha fazla kâr edecekti ve emeğinin
karşılığını biraz daha alacaktı. Tabii, 5-6
kuruş, 7 kuruş çok küçük geliyor galiba ama maalesef çiftçi için bu,
önemli bir miktardır.
Ziraat
Odaları Devlet alım politikasını erken açıklama,
erken alım ve erken ödeme prensipleri üzerine yapmalıdır. diye
düşünüyor. Hâlbuki devlet, geç açıklıyor, geç alıyor ve geç
ödeme yapıyor.
Bilindiği
gibi, Çukurovanın güney kesimlerinde ikinci ürün ekimi
yapılmaktadır. Çiftçi buğday parasını erken
alırsa ikinci ürünü ekebiliyor, buğday parasını almazsa
ikinci ürün de yok. Dolayısıyla, Hükûmetimiz maalesef çiftçinin bu
sıkıntılarına bigâne kalıyor, onun üretim faaliyetini
hangi güçlüklerle yaptığını dikkate almıyor diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, Çukurovada buğday hasadı yapıldı ama
çiftçi ne fiyat ne de verim konusunda istediğini alamadı. Bir
yıl önce dekara, dönümüne yani 550-
Değerli
milletvekilleri, Mersin, Adana ve Osmaniyeyi kısmen de Hatayı içine
alan Çukurovada hasadın başlamasından ve çiftçinin elindeki
ürünün tüccara satılmasından sonra fiyatın açıklanması
ve fiyatın Konya havzasındaki ürüne göre yahut İç Anadolu
havzasındaki ürüne göre yapılması Türkiye'nin diğer yerlerindeki
çiftçiler gibi Çukurova çiftçisinin sıkıntılarını da
ekime başlamalarıyla artırmış görünüyor. Tabii,
çiftçi, belirttiğim gibi, 47-48 kuruş, 50 kuruşa ürününü
satarken tohumluğu 90 kuruştan almıştır yani 2 misline
tohumluk almıştır. Bu da dünyanın diğer yerlerinde
üretilen ürünlerin Türkiye çiftçisinin ürettiği ürünlere nazaran o
çiftçilere daha fazla kazanç getirmesini sağlıyor görülüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Türk çiftçisinin ve köylüsünün hayat
standardını yükseltmek ve onların emeğinin
değerlendirilmesi için yapılması gerekenlerin bir
kısmı şunlardır:
Üretici
birlikleri ticari faaliyete odaklanmamalı, ürün bazında üretici
birlikleri etkinleştirilmelidir.
ARGE faaliyetleri
artırılmalı ve çiftçi bu konuda bilinçlendirilmelidir. Verim
artırıcı ve kaliteli mal üretme desteklenmelidir.
Gübre
fiyatları birkaç yıllık periyotlar hâlinde
sınırlandırılmalıdır.
Tohumluk
fiyatları
Bu da yine Türkiye'de tohum üretilerek daha ucuza verilmelidir.
Çiftçiye ucuz
mazot mutlaka verilmelidir.
Çiftçi ürün
depolanmasına katkı sağlanmalıdır.
Bütün bunlar
yapılırsa, Türk çiftçisi de Çukurova çiftçisi de emeğinin
karşılığını kısmen de olsa alabilecek ve
doğacak mağduriyetlerden daha az etkilenecektir diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı konuşmalara Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehdi Eker cevap vereceklerdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
Bakanım buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Gündem dışı konuşmalara cevap vermek
üzere huzurlarınızdayım.
Geçen hafta, biz,
Toprak Mahsulleri Ofisinin Türkiye'de 2010 dönemi hububat alım
kampanyasıyla ilgili müdahale alım fiyatlarını
açıklamış ve aynı gün, yine burada değerli bir
milletvekilimizin yaptığı gündem dışı
konuşma vesilesiyle de bunu kamuoyuyla paylaşmıştık,
yüce Meclise de bu konuda detaylı bilgi vermiştik.
Tabii, bugün
geldiğimiz tarih itibarıyla, Toprak Mahsulleri Ofisi
alımlarını Türkiye'de hasadın yapılmış
olduğu bölgelerde sürdürüyor. Bugün itibarıyla Adanada toplam 2.342
ton, Afyonkarahisarda 16 ton, Diyarbakırda 1.944 ton, Gaziantepte
16.617 ton, İskenderunda 20.939 ton, İzmirde 11.752 ton ve
Şanlıurfada 30.608 ton olmak üzere toplam 84.218 ton alım
yapmıştır. Tabii, 52.643 ton da daha öncesinden, 17 Mayıs
tarihi itibarıyla emanet alım gerçekleştirilmişti; onun da
peşin alıma çevrilme işlemlerine de devam ediliyor.
Tabii söyleniyor,
keşke daha önce alım yapılsaydı, fiyatlar
hazırlansaydı, ilan edilseydi
Aslında biz, 17 Mayısta
zaten emanet alım yapmaya başlamıştık. Dolayısıyla,
sadece orada fiyat açıklanmamıştı. Fiyat da, zaten
beklentilerin aşağı yukarı ne olduğu belliydi ve biz
de o beklentiler doğrultusunda, maliyetler doğrultusunda, geçen
seneki fiyatlar, dünya piyasaları, vesaireyi de dikkate almak suretiyle
aldık.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bizim ilan ettiğimiz müdahale alım fiyatları da
çiftçi lehine piyasada olumlu etki meydana getirdi. Nasıl? Şöyle:
Örneğin, Akdeniz Bölgesinde hasadın başladığı dönemde,
hasat başındaki fiyat ekmeklik buğdayda 480 ile 510
arasında değişiyordu. Biz fiyatı açıkladıktan
sonra, şu anda piyasa fiyatı 490 ile 560 lira arasında
değişiyor ekmeklik buğdayda. Demek ki, bizim ilan ettiğimiz
ton başına 550 liralık fiyat piyasada olumlu etki
yapmış ve üretici lehine fiyatları yukarı doğru çekmiştir.
Keza, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde -diğer ürünlerde de bu böyle, ben
sadece ekmeklik buğdayla ilgili söylüyorum- hasat başında fiyat
470 ile 500 lira arasındayken, bugün bu 490 ile 540 düzeyine
çıkmıştır bizim fiyatı ilan etmemizden sonra.
Arpa fiyatları,
keza, güneydoğuda 300-320 arasındayken hasat başında, bugün
325 ile 360 lira ton başına bir düzeye yükselmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Ege Bölgemizde de hasat başında fiyat 490-500
aralığındayken bugün piyasa fiyatı 520 ila 530 düzeyine
çıkmıştır. Türkiye ortalamasında da bu üç bölgede
hasat büyük ölçüde, tabii Akdenizde tamamı, Güneydoğu ve Egede
yüzde 50 oranında oldu. Türkiye ortalamasında hasat oranı yüzde
23 buğdayda, arpada yüzde 18 oranında gerçekleşti ve Türkiye
genelinde de hasat başındaki ortalama ekmeklik buğday
fiyatı 470-510 arasında seyrederken, bugün 490 ila 560
arasındaki bir düzeye gelmiştir. Demek ki bizim ilan ettiğimiz
fiyat aslında üretici lehine olmuş, üreticinin bu manadaki
beklentilerini karşılamış ve piyasa fiyatlarının
da üretici lehine artmasına, gelişmesine yol açmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii ben geçen gün de söyledim, biz bu maliyet
unsurlarını, vesaireyi, hepsini hesaplayarak o fiyatı 550,
başlangıç fiyatını ilan ettik. Artı, tabii, bu
söylenmiyor 50 lira prim veriyoruz bu, 600 oluyor. Ama bu hangi fiyat? Haziran,
temmuz, ağustos ayı fiyatı. Eylül ayında ne oluyor? Eylül
ayında fiyat 560 lira oluyor; dolayısıyla, 610 liraya
çıkıyor, ekim ayında 570 lira oluyor, kasım ayında 580
lira fiyata çıkıyor alım fiyatı, Toprak Mahsulleri Ofisinin
müdahale alım fiyatı.
Şimdi,
Türkiyede, saygıdeğer milletvekilleri, buğday çiftçi
sayısı, sadece buğday ürünü için, hububatın toplamı
için değil, o geçen günkü rakam onunla ilgiliydi
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Bakan, bir dil sürçmesi olduğunu kabul
ediyorsunuz herhâlde.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Buğday
çiftçi sayısı: 1 milyon 476 bin çiftçi kayıt sistemine dâhil.
Bunun sadece yüzde 12si arazi kiralamak suretiyle hububat üretimi, daha
doğrusu buğday üretimi gerçekleştiriyor, gerisi kendi arazisini
kullanıyor. Ama biz maliyet unsurlarını hesaplarken arazi
kirası da dâhil olmak üzere bütün maliyet unsurlarının
tamamını yerleştiriyoruz ve burada, şuradaki tabloda
görünüyor. Dolayısıyla 1 ton buğdayın maliyeti 437 lira,
ton maliyeti. Şimdi, 437ye mal edilen, 437 lira tonu mal edilen
buğdaya ben müdahale alım fiyatı, başlangıç
fiyatı 550 lira veriyorum, 50 lira da buna prim veriyorum, 600 lira oluyor
ve bu, biraz önce söylediğim gibi eylül, ekim, kasım ayında da
10ar lira biniyor, 30 lira daha ilave ediliyor, ki 630 liraya
çıkıyor.
Şimdi, bunu
milletimiz de biliyor, bunun aslında iyi bir fiyat olduğunu
üreticimiz biliyor, çiftçimiz biliyor, bunu da takdir ediyor. Nasıl takdir
ediyor? Buyurun -demin Çukurovadan bahsedildi- Çukurova çiftçilerinin
teşekkür mektupları var burada. Çukurova çiftçisi, kadirşinas
Çukurova çiftçisinin benim elimde bu fiyatlardan dolayı teşekkür
faksları var.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Onlar tuzu kurulardır Sayın Bakan!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Orta
Anadoluda da var, Eskişehirde de var.
Dolayısıyla
Türk çiftçisi eğer memnun olmasa bu teşekkür fakslarını, bu
fiyatlar sebebiyle bu teşekkür fakslarını göndermezdi. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, o faksları bize de bir verir
misiniz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Gönderiyor,
burada, burada.
Şimdi,
saygıdeğer milletvekilleri, bazı arkadaşlarımız
bu fiyatı içine sindiremeyebilir, ona bizim diyeceğimiz bir şey
yok. Biz tabii, Türkiye'yi yönetme sorumluluğunu taşıyoruz,
Türkiye'nin hesabını kitabını da yapmak durumundayız.
Ben geçen gün açıkladım, olay sadece buradaki müdahale alım
fiyatıyla veya verilen desteklerden ibaret değil. Bakın, dünya
fiyatlarıyla arasındaki farktan dolayı Toprak Mahsulleri
Ofisinin geçen seneki görev zararı yaklaşık 1 milyar. 1 milyar
lira da, bu da çiftçi lehine harcanmış bir paradır, çiftçimize
verilmiş olan bir destektir. Bakanlığın desteği var.
Nitekim 103 lira biz burada destekleme ödüyoruz ve maliyetleri dikkate
aldığımızda, ton başına 437 lira maliyeti dikkate
aldığımızda, ton başına verdiğimiz destek
yaklaşık 103 lira. Bunu böldüğünüz zaman, maliyetin yüzde 24ü
destek olarak Türk çiftçisinin cebine giriyor, destek olarak yani üretim
maliyetinin yüzde 24ünü de biz destek olarak zaten
karşılıyoruz. Ne olarak karşılıyoruz? Gübre
desteği veriyoruz, mazot desteği veriyoruz, sertifikalı tohum
desteği veriyoruz, toprak analiz desteği veriyoruz, prim desteği
veriyoruz artı. Dolayısıyla bunlar da var işin içerisinde,
bununla maliyetin yüzde 24ünü karşılıyoruz yani o fiyatın,
o maliyetin zaten yüzde 24ünü, biz destek olarak katkı
sağlıyoruz; üstüne de 550 lira müdahale alım fiyatı
veriyoruz. Gönül ister ki Türk çiftçisi, ondan çok daha yüksek bir fiyata
piyasaya satabilecek noktada olsun.
Şimdi,
tarımla ilgili tabii, bunlar hep eskiden beri konuşulur fakat
maalesef tarımla ilgili bilgiler verilirken yani ya çok böyle spesifik,
özel bir tek noktadan, bir tek yerden alınmış bir fiyattır
yani başka bir şey söylemeye doğrusu dilim varmıyor. Bizim
verdiğimiz rakamlar ya TÜİKin rakamları ya
Bakanlığın kayıtları, bunlar da herkese açık
rakamlardır. Dolayısıyla bunlarla, hele hele geçmişe dönük
-yani gelecek için belki tahmin yapabilirsiniz de- geçmişle ilgili olan
rakamlarla ilgili herhangi başka bir şey söylemek mümkün değil
ki. Bunlar zaten açıkta, şeffaf, herkesin elinde, herkesin
ulaşabileceği rakamlar. Bakın, bizler
Bugün işte
açıklanıyor, deniyor ki: Üzüm fiyatı işte 2002
yılında 23 kuruştu, 2009 yılında, 2010
yılında 25 kuruş. Tabii bu rakamlara doğrusu ben de hayret
ettim, merak ettim, sordum: Nedir bu rakamların gerçeği? diye.
Bunlarla ilgili fiyatlar: 2002de 66 kuruş, 2009da 1 lira 12 kuruş.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hangi üzümün fiyatı? 40 kuruşa
satılıyor üzüm.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Şimdi,
bunlar tabii hakikaten önemli. Efendim, deniyor ki: Türkiye gübreyi
dünyanın kaç katı pahalıya alıyor? Mazotu dünyanın kaç
katı pahalıya alıyor? Onlara da baktım, orada da
doğru değil. Bakın, benim elimde şu anda gübre
fiyatları var. Bakın, amonyum nitrat, Türkiyede 265 dolardır
tonu, Avrupa Birliğinde 315 dolardır. Üre, Türkiyede tonu 340
dolardır, Avrupa Birliğinde 385 dolardır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, bunun kullanılabilmesi önemli?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Alıyor,
alıyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Buğday çiftçisi taban gübresi atmadı bu sene.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Amonyum
sülfat, Türkiyede 205 dolardır, Avrupa Birliğinde 235 dolardır.
DAP, en çok kullanılan gübrelerden bir tanesi, fiyatı 563
dolardır Türkiyede, Avrupa Birliğinde ise 645 dolardır. Yani
biz sadece burada Avrupa Birliğinin fiyatlarından almıyoruz.
Geçen gün burada açıkladım. 200 dolarlarda şu anda dünyada
buğdayın tonu, 200 dolarlarda.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Böyle bir mukayese olabilir mi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
fiyatı
VAHAP SEÇER
(İstanbul) Gübreyi sen mi üretiyorsun? Sayın Bakan, böyle bir
mukayese olabilir mi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi,
gübreyi biz ithal ediyoruz ama bize deniyor ki: Gübre dünyanın 3
katı, 5 katı fiyatına Türkiyede satılıyor.
Doğru değil, ben bunu söylüyorum. Yani bunlarla üreticimizi,
çiftçimizi doğru bilgilendirelim.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, iki yıl öncenin 3 katına
satılıyor, iki yıl öncenin!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi,
tarım politikamızı beğenmeyebilirsin, Ben iktidara
gelirsem şunu şöyle şöyle yapacağım, daha iyi, daha
yüksek fiyat vereceğim. diyebilirsin, eskiden bunu söyleyenler de
vardı, O kaç veriyorsa ben 5 fazlasını veririm. diyenler de
vardı, biz onları da gördük, öyle de diyebilirsiniz, bu normaldir,
buna bir şey demiyorum, onu milletimiz taktir edecek. Ama eğer dünya
fiyatlarıyla, Türkiye fiyatlarını mukayese ederken burada
gerçekte, gerçeklere dayanmayan rakamları biz vermeye kalkıyorsak o
zaman biz millete yanlış bilgi vermiş oluruz ki bunun da ben
kasıtlı olarak söylendiğini zannetmiyorum. Bir bilgi
eksikliği, bir yanlış bilgi olmuş olabilir. O nedenle,
bunları da söyleme ihtiyacı hissettim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, ekim zamanı farklı fiyat,
sonra farklı fiyat!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi,
değerli milletvekillerimiz diyor ki: Efendim, Sayın Bakan
buğdayın üretim alanının 8,1 milyon hektara
düştüğünü itiraf etmek durumunda kaldı. Doğrudur, ben
söyledim, 8,1 milyon hektar. Bununla da herhangi bir yanlış
yapmadım. Bunu tekrar ediyorum. Neden? Ben 8,1 milyon hektar alandan 21
milyon ton buğday bekliyorum. Burada verimlilik arttı. Daha önce 9,3
milyon hektar alandan 19,5 milyon ton buğday üretilmişken bugün 8,1
milyon hektar alandan bu buğdayı üretiyoruz yani üretim, birim
alandan elde edilen buğday üretimi arttı, verimlilik arttı, bunu
söyleyelim. Peki, o alan ne oldu? O alanda Türkiye başka ürünler ekiyor. O
alanla Türkiye daha önce 2 milyon ton ürettiği mısırı
şimdi 4,5 milyon ton üretiyor. O alanda Türkiye daha önce 350-360 bin ton
ürettiği çeltiği şimdi 700-800 bin tona çıkardı, bu
sene 900 bin ton bekliyoruz. Dolayısıyla, o alanları başka
işlerde kullanıyor. O alanlarda Türkiye daha önce 1 milyon-1 milyon
100 bin hektar düzeyinde yem bitkisi ekilişi yaparken bugün 2 milyon
hektar alanda yem bitkisi ekilişi yapıyor. Dolayısıyla, bu
alanlar da oralarda değerlendiriyor. Bunda gocunacak bir şey yok. O
alanın 8 milyon hektara düşmüş olması Türkiye için bir
felaket değil, Türkiye için, tarım politikası için de, Türk
çiftçisi için de, Türk tarım sektörü için de kötü bir şey değil,
iyi bir şey; verimlilik arttı, o alanda da Türk çiftçisi başka
şeyler üretiyor. Nitekim bununla, bu düzeyle, zaten, bu politikalarla ve
bu desteklemelerle Türk çiftçisi 22-23 milyar dolarlık toplam
tarımsal üretim değerini 50 milyar doların üzerine
çıkardı. Bununla, bu politikalarla Türkiye daha önce 4 milyar dolar
düzeyindeki tarım ürünü ihracatını yaklaşık 11,5
milyar dolara çıkardı. Bu, verimlilik artışının
en önemli göstergesidir.
Geçen gün de
söyledim, tekrar ediyorum, önemine binaen, bu sene. 2009 yılında
Türkiye'nin gıda maddesi dış ticaret fazlası 4-4,5 milyar
dolardır yani Türkiye dünyadan aldığından daha fazla, 4,5
milyar daha fazla gıda maddesi ihraç etmiştir. Dünyanın en
önemli buğday unu ihracatçıları arasında Türkiye önemli bir
noktaya gelmiştir, bazen birinci sıra, bazen ikinci sıra, bazen
üçüncü sıradadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bizim söylediklerimizde bir yanlış yoktur. Bizim
politikamızı beğenip beğenmemeniz sizin bileceğiniz
iştir ama Türk milleti, Türk çiftçisi ve Türk milleti bunu biliyor,
değerlendiriyor; bu değerlendirmesini de beğenisini de sandıkta
gösteriyor zaten. 2007 öncesi seçimlerinde de burada benzer şeyler
söylenmişti, o zaman başka vaatlerde bulunanlar da oldu, işte
biz mazotu şu fiyattan satacağız diyenler de oldu ama
milletimiz, bunların hakikatinin, gerçeğinin ne olduğunu
biliyor, bildiği için de değerlendirmesini ona göre yapıyor ve o
seçimlerde de zaten sonucu gördünüz. Bundan sonraki seçimlerde de biz bunu
göreceğiz.
Biz, Türk
çiftçisinin üretim gücünü artıracak tedbirler aldık, desteklemeleri 3
kat artırdık, 3 kat. Yani bu şaka değil, bu gerçek, olan
bir şey. Bugün verilmiş olan sadece mayıs ayı
itibarıyla geçen gün de söyledim- bunun çok büyük bir
kısmını biz zaten ödemiş durumdayız.
Dolayısıyla, yılın bundan sonraki aylarında da
ödeyeceğimizle birlikte 5 milyar 600 milyon lira 2010 yılında
Türk çiftçisinin cebine koyduğumuz nakit destektir, nakit destek.
Diğer destekleri söylemiyorum, ayrıca, zaten bir şekilde Türk
çiftçisi ondan faydalanıyor, onları da üretimi için
kullanılabilir şekle getiriyor.
Türk çiftçisi,
bugün düne göre bunu biz iddiayla söylüyoruz- verimlilik düzeyi artmıştır,
düne göre daha iyi durumdadır yani bizden önceki dönemlere göre Türk
çiftçisi geliri de artmıştır, onu da söyleyeyim. Yani Türk
çiftçisinin ürettiği
Bakın, tarım nüfusuyla Türkiyenin
tarımsal üretim değerini ilişkilendirin, fert başına
tarımda gelirin bin dolarlardan 2.700-2.800 dolarlara
çıktığını sizler de görürsünüz, hesap edebilirsiniz.
Türkiyede
tarım sektörü de diğer sektörler gibi önemli gelişme
içerisindedir ve biz bu gelişmeyi daha da hızlandırmak için var
gücümüzle çalışıyoruz. Bugün Toprak Mahsulleri Ofisi,
Türkiyenin hasat başlayan yerlerde hasadını büyük bir
hızla, büyük bir süratle sürdürüyor, başlamayan yerlerde de
hazırlıklarını yaptı. Dolayısıyla, bazı
mevzi yerlerde aşırı yağıştan dolayı meydana
gelen bazı problemler var, onlar da inceleniyor, sebepleri, sonuçları
değerlendiriliyor ve biz en iyi şekilde, Türk milletine hizmet edecek
tarzda işimizi yapıyoruz, sürdürüyoruz. Tarım sektörü de, Türk
çiftçisi de bu gelişmelerden dolayı memnundur ve biraz önce de
söylediğim gibi bize teşekkür mesajları gönderiyor. Biz de
kendilerine, Türk çiftçisine, bu alım gücünü ortaya koyduğu, bu
üretim gücünü ortaya koyduğu için müteşekkiriz, Türk ekonomisine
yaptığı katkı nedeniyle ve özellikle ekonomik kriz
ortamında tarım sektörünün tampon sektör olarak istihdamı
artırması da yine şükranla ifade edilmesi gereken bir durumdur.
Değerli
milletvekilleri, ben bu duygu ve düşüncelerle sizleri sözlerimin sonunda
bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın Seçer,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin, Çukurovada birim
alandan alınan ürün miktarının yüksek olduğuna, diğer
bölgelerle kıyaslanamayacağına ilişkin açıklaması
VAHAP SEÇER
(Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanın açıklamalarını hep beraber dinledik. Çukurova
çiftçisinden kendisine kutlama mesajları gelmiş. Tabii, bu,
Sayın Bakanı yanıltmasın. Şu anda Türkiyede
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde hasat devam ediyor, Trakyada henüz
başladı, Orta Anadoluda başlayacak, o zaman görüşelim. On
beş gün sonra bakalım kutlama mesajları devam edecek mi?
Nihayetinde arkadaşlarımız bilir, bu konudan anlayan,
Çukurovada üretim yapılan topraklarda elde edilen ürün Türkiye
ortalamasının çok üzerindedir; elbette ki orada birim alandan
alınan miktar ya da gelir çok daha fazla olacaktır. Bunu
düzeltiyorum. Yani daha sonra bunları tartışalım.
Şimdi, gübre
fiyatlarından bahsetti. Hayretle dinledim. Bir kere, tüm dünyada
olduğu gibi Türkiyede de uluslararası piyasalara bağlı
gübre fiyatları. Çok şükür, sayenizde, iktidarlarınız
döneminde Türkiyede kamuya bağlı hiçbir gübre fabrikası
bırakmadınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -
Bizden önce oldu, bizde olmadı.
BAŞKAN
Sayın Bakan
Teşekkür
ediyorum Sayın Seçer.
Arkadaşlar,
her milletvekili arkadaşımın bir dakikalık süresi
vardır, konuşmalarını ona göre yapsınlar.
Buyurun
Sayın Varlı.
5.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin,
konuşmalarında, buğday alım miktarı, mazot ve gübreye
verdikleri primler konusunda sürekli yanıltmalar yaptığına
ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan
fiyatlardan bahsederken üç yıl önceki buğday fiyatlarını
hatırlıyor mu?
Yine geçenki
konuşmasında Sayın Bakan Bizden önce hiç bu kadar buğday
alınmamıştı. İşte, ilk defa biz 5 milyon ton
buğday aldık. dedi. Bunun doğru olmadığı da
ortaya çıktı.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ben
öyle demedim, yanlış konuşuyorsun.
MUHARREM VARLI
(Adana) - Sayın Bakan primlerde de hep sürekli yanıltma yapıyor.
Bugüne kadar üreticiye verilen primlerle, mazotta 1 litreyi bile bulmayan,
gübrede 3 kiloyu bile bulmayan bir primle üreticinin ne kadar destek
alabileceğini artık kendi takdirine, vicdanına
bırakıyorum.
Yine, Çukurovada
zaten buğday kalmadı, üretici buğdayı sattı. Ofisin
önünde bir tane kamyon, römork yok. Gelsinler bir baksınlar ya, bir tane
römork yok. Ben çiftçiyim, benim yüreğim yanıyor. Ben bunu içimden
gelerek söylüyorum. Yani siyaset yapmak, Bakanı zor durumda bırakmak,
Hükûmeti eleştirmek bakımından söylemiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdemir
6.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Sivasta
tarım alet ve makinelerinin alımı için düzenlenen hibe kredisi
listesinde ilçeler arasında adaletsizlik yapıldığına
ilişkin açıklaması
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, dün seçim bölgem Sivastaydım. Sizden istirham ediyorum:
Sivasta tarım alet ve makinelerinin alımı için bir hibe kredi
listesi düzenlenmiş. O kadar adaletsiz bir liste ki
Sayın
Bakanım, istirham ediyorum sizden, 1 milyar 700 milyon lira hibe kredi
dağıtılırken, Şarkışla ilçesine 685 milyon
lira, Kangala 19 milyon lira, Divriğiye 20 milyon lira gibi ilçeler arasında
çok çelişen bir tablo var. Burada söylediğiniz kredi, destek
doğrudan çiftçiye gitmiyor. Bu tarım alet ve makineleri satan bayiler
eliyle bu dosyalar düzenleniyor. Dağıttığınız,
vermeye çalıştığınız para doğrudan çiftçiye
gitmiyor. Bu alet ve makineleri satan ve çoğunlukla da AKPli insanlar,
orada bu bayiliği yapan insanlar aracılığıyla
Çiftçilere gitmeden aracılarda kalıyor, dikkatine sunmak istiyorum
Sayın Bakan. Bu isteği bir kere daha gözden geçirmenizi rica
ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Homriş
Yok.
Sayın Ergin,
tekrar mı söz alacaksınız efendim?
GÜROL ERGİN
(Muğla) Tekrar söz almayacağım, yanlışları
düzeltmek üzere söz almak istedim.
BAŞKAN
Buyurun.
7.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Türkiyedeki
tarım alanlarının azaldığına ve tarım ürünü
üretiminde artma olmadığına ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN
(Muğla) Teşekkür ederim.
Şimdi,
Sayın Bakan, şöyle bir ifadeniz oldu: Bu buğday alanları,
buğday üretimi terk edildi, başka alanlara çevrildi. O zaman sorum
şu: Türkiyede toplam tarım alanı 26 milyon hektarlardan 24
milyon hektara niye düştü? O yaklaşık 2 milyon hektar niye
boş duruyor? Bunu söyleme şansınız var mı? Bu bir.
İkincisi:
Gıda maddeleri dış ticaretinden söz ediyorsunuz.
Dışarıdan alıp burada onu gıda ürününe çevirip o
hammaddeyi satmak ayrı bir olay. Ben size tarım ürünü üretimini
soruyorum. Tarım ürünü üretiminde artma yok, bir.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Artış var.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Dış ticaretini şimdi ben size rakam rakam vereyim.
Sizden önceki yedi yılda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Başkan, bir dakika doldu mu? Şunu
tamamlayım, izin veriniz.
BAŞKAN -
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, konuşuyorsunuz,
ek süre veriyoruz. Ben söyledim, bir dakikalık süre vereceğim.
Arkadaşlar
GÜROL ERGİN
(Muğla) Bir dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Ergin, istirham ediyorum. Bakınız, bütün meseleleri burada
bir dakikalık, iki dakikalık görüşme içerisinde çözemeyiz
efendim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Bakanı kurtarmak sizin göreviniz değil.
BAŞKAN -
Hayır ben verdim efendim süreyi.
Sayın Köse,
buyurun efendim.
8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bu
yıl ürünlerin prim miktarının hiç artırılmamasına,
taban fiyatın geç ve düşük açıklanmasına, alım
merkezlerinin çok yetersiz olmasına ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu yıl ürünlerin prim miktarlarının hiç
artırılmaması, taban fiyatının geç ve düşük
açıklanması, ayrıca alım merkezlerinin çok yetersiz
olması, ürün hasadı yapılan tüm bölgelerimizde, özellikle
Adıyaman bölgesinde, bugün aldığım telefonlara göre
vatandaş iki, üç günde bir teslim edememektedir ve ürünlerin
Ben ofis
müdürüyle görüştüm Sayın Bakanım, gerçekten öyle. İki, üç
gün arabalar beklemekte, ayrıca bir maliyet getirmektedir. Hem bu
mağduriyetlerin giderilmesi hem de sizin gerçekten bu konulara biraz daha
eğilmeniz gerekiyor benim bildiğim kadarıyla. Çiftçiler
gerçekten perişan oluyor. Yani, sizin burada
anlattıklarınız ile piyasada olanlar çok çok
farklıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Ertugay, buyurun.
9.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın, Türkiyedeki
tarım alanlarının azaldığına ve 2002
yılında ihracat fazlası varken bugün çok ciddi şekilde
ithalat fazlasıyla aranın açıldığına ilişkin
açıklaması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, Sayın Bakanla bizim rakamlar konusunda anlaşmamız
mümkün değil, çok büyük bir hüneri var rakamları çarpıtmada.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Onlar devletin kayıtları.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) - Bizim elimizdeki rakamlar son derece çiftçinin aleyhine.
Bir sorum var
Sayın Bakana: Bu kadar güzel idare ediyor da bu Türkiye
tarımını son birkaç yılda Türkiyede ekilebilir alan 2
milyon hektar niye azaldı? Tarımda niye bu kadar büyük bir ithalat
patlaması meydana geldi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Gelin Medeni Kanunu değiştirelim.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) - 2002 yılında ihracat fazlası varken, bugün çok ciddi
şekilde ithalat fazlasıyla ara açılmıştır.
Bunların cevabını versin. Yoksa biz başka rakam veriyoruz,
Sayın Bakan çıkıp başka rakam veriyor. Bunun
anlaşılabilir bir tarafı yoktur. Bugün, her geçen gün Türk
çiftçisinin aleyhine seyretmektedir ve ağır girdi maliyetleri
altında ezilmektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet, bugünkü
tarım politikalarıyla ilgili gündemi değerlendirmiş
oluyoruz. Teşekkür ediyorum.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Yok, yok, Sayın Bakan şuna bir yanıt versin. 2
milyon hektar buharlaştı mı yoksa havuzlu villalar mı
yapılıyor o 2 milyon hektarda? Bunu öğrenelim.
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekilleri, Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım, gündemin Sözlü Sorular
kısmında yer alan sorulardan 1, 97, 108, 117, 161, 189, 196, 207,
281, 298, 317, 321, 344, 350, 353, 354, 391, 397, 398, 399, 400, 428, 434, 435,
436, 439, 462, 467, 479, 482, 511, 512, 520, 528, 588 ve 594üncü
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
Buyurun:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve
Senatosu Başkanlarının, Brükselde düzenlenecek olan Ortak
Parlamento Toplantısı vaki davetine icabet edecek olan Parlamento
heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1214)
7.6.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu
Başkanlarının davetine istinaden, 7-8 Haziran 2010 tarihleri
arasında Brüksel'de düzenlenecek olan ''21. Yüzyıl Avrupa Enerji
Topluluğu'na Doğru" konulu Ortak Parlamento Toplantısına
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bir Parlamento Heyetinin katılması
Genel Kurul'un 1 Haziran 2010 tarih ve 109. birleşiminde kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
|
|
|
Mehmet Ali Şahin |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Tacidar Seyhan |
Adana Milletvekili |
|
|
Afif Demirkıran |
Siirt Milletvekili |
|
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 19
milletvekilinin, şiddet olaylarının araştırılarak
bu olayların önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/745)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, Ülkemizde son zamanlarda medyada yer alan haberlere göre,
kadın, çocuk, büyük, küçük ayrımı yapılmadan, her kesimden
çok sayıda insanımızın tüyler ürpertici cinayet ve
şiddet olaylarına maruz kaldığı görülmektedir.
Yakınları tarafından uygulanan şiddete veya cinayete kurban
giden vatandaşlarımızın sayısı her geçen gün
artmaktadır. Devlet adeta vatandaşın can güvenliğini
sağlayamaz hale gelmiştir Özellikle, kadın ve
çocuklarımıza karşı artan şiddet olayları,
toplumsal psikolojimizin çok bozuk olduğunu ortaya koymaktadır Bu
şiddet olaylarını engelleyip,
vatandaşlarımızın huzurlu, mutlu ve güvenli bir
şekilde yaşamlarını sürdürebilmesini temin etmek, devletin
en asli anayasal görevi olmasının yanında, ayrıca
varlık sebebidir. Bu konuda alınması gereken tedbirlerin ve
bunlara ilişkin yapılacak hukuki düzenlemelerin ele alınabilmesi
için, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince, Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mümin
İnan (Niğde)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Ahmet Orhan (Manisa)
4) Şenol Bal (İzmir)
5) Kürşat
Atılgan (Adana)
6) Beytullah Asil (Eskişehir)
7) Osman Ertuğrul (Aksaray)
8) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
9) Abdülkadir
Akcan (Afyon)
10) Hamza Hamit
Homriş (Bursa)
11) Mehmet Günal (Antalya)
12) Münir
Kutluata (Sakarya)
13) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
14) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
15) Yılmaz
Tankut (Adana)
16) Mithat Melen (İstanbul)
17) Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu)
18) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
19) Mustafa Kemal
Cengiz (Çanakkale)
20) Metin
Çobanoğlu (Kırşehir)
Gerekçe:
Anayasamızın
Devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen 5. maddesi, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlama görevini devlete vermiştir.
Son dönemlerde,
medyada şiddet ve cinayet haberlerinin çok fazla yer almaya
başlaması, bu tip insanlık dışı vahşet
olaylarının toplumumuzda arttığının ve maalesef
gün geçtikçe de kanıksandığının en önemli
göstergesidir. Kendi çocuğunu öldürenler, komşusunun çocuğunu
sobada yakanlar, akrabalarını toplu halde katledenler, eşlerini
veya eski eşlerini çocuklarının gözü önünde öldürenler gibi,
insanın kanını donduran vahşet olayları her gün
televizyon ekranlarına ve gazete sayfalarına yansımaktadır.
İnsanlarımız, hukuka güvenmeyip, adeta kendi menfaatlerine ve
adalet anlayışlarına göre, karşısındakilere ceza
vermeyi alışkanlık haline getirmeye
başlamışlardır. Toplumumuz, bireyler arası ve
toplumsal şiddetin yayıldığı, geniş kesimlerin
hak gasp etmekten rahatsız olmadığı, ekonomik, politik ve
toplumsal yaşamda, adeta orman kanunlarının geçerli olduğu,
ölümün, trajedilerin, artık rutin olaylar şeklinde kabul
edildiği ve insanların birbirlerine karşı
acımasızlaştığı bir hale getirilmektedir.
Konunun
uzmanı bilim adamları; son zamanlarda Ülkemizdeki şiddet
olaylarının artmasıyla, yaşanan ekonomik kriz arasında
paralellik olduğunu, Krizin insanların psikolojilerini olumsuz
etkileyerek toplumda riskli ortamlar yarattığını ve gerekli
tedbirler alınmazsa daha pek çok olumsuzluğun
yaşanacağını, bu tür olayların
sayısının ve şiddetinin daha da artacağını
ifade etmektedirler. Krizin tetiklediği, depresyon, kaygı,
saplantı, güvensizlik, çabuk öfkelenme, alınganlık, kendini
değersiz hissetme, aşırı temkinli olma durumları,
ikili ilişkilerde bozulma ve intihar eğilimleri gibi psikolojik
sorunların çok tehlikeli olduğunu ve bu ürkütücü psikolojik
bozuklukların, beraberinde şiddeti ve cinneti de getirdiği
görüşünde birleşmektedirler.
Başbakanlık
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün geçen yıl
yayınladığı araştırmaya göre, maalesef
ülkemizdeki On kadından Dördünün yani kadınlarımızın %
40'ının şiddete maruz kaldığı tespit
edilmiştir. Sorunları tespit etmek tek başına yeterli değildir.
Esas olan, sorunlar tespit edildikten sonra, hiç zaman kaybetmeden
sorunların üzerine gidip gerekli çözümleri geliştirebilmektir.
Maalesef Ülkemiz, sekiz yıldır, gözünü iktidar hırsı
kaplayan, demokratikleşmeyi etkin pişmanlık, ceza
kanunlarında indirim ve insanları toplayıp çeşitli
açım söylemleriyle etkilemek, olarak algılayan bir hükümet
tarafından yönetilmektedir. Ülkemizde bugün gelinen noktada, küçük bir
azınlık haricinde hiç kimsenin hâlinden memnun
olmadığı; korku toplumunun, yaşamın her alanında
yarattığı travmalar açıkça görülmektedir. Kadın ve
çocuklara uygulanan şiddet ne toplumsal kültürümüze ne de
inançlarımıza yakışmamaktadır. Hem
vatandaşlarımıza daha huzurlu ve güvenli bir yaşam
sağlanması, hem de toplumsal barışın devam edebilmesi
için, ivedilikle bu sorunlara çözüm geliştirilmesi elzemdir.
Yukarıda
açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
açılması gerekmektedir.
2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20
milletvekilinin, toplumsal yapıyı tehdit eden intihar, şiddet ve
cinnet gibi sosyal olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/746)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Milli ve manevi
değerlerine önem vermekle, aile bağları güçlü olmakla bilinen
Türk toplumu, bu hasletlerine rağmen son yıllarda adeta cinnet
geçirmektedir. Hemen her gün meydana gelen aile içi şiddetler, çiftlerin
boşanması, katliamlar, intiharlar özellikle son aylarda
artış göstermektedir. Türk toplumunun yapısını tehdit
eden, bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması
ve çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana)
2) Ahmet Orhan (Manisa)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Mustafa Kalaycı (Konya)
5) Beytullah Asil (Eskişehir)
6) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
7) Mithat Melen (İstanbul)
8) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
9) Bekir Aksoy (Ankara)
10) Gürcan Dağdaş (Kars)
11) Mümin İnan (Niğde)
12) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
13) Osman Durmuş (Kırıkkale)
14) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
15) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
16) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
17) Recai Yıldırım (Adana)
18) Zeki Ertugay (Erzurum)
19) Metin Ergun (Muğla)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Hakan Coşkun (Osmaniye)
Gerekçe:
Üç kıtaya
egemen olmuş, ilimde, sanatta önderlik etmiş, güçlü aile
yapısına gıpta ile bakılmış, kültürel
zenginliği ile çevresini etkilemiş, adaleti ile özlem duyulmuş
Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı Türkiye
Cumhuriyeti, sadece Anadolu'daki 72 milyonluk nüfusun huzur ve refahı,
bekası için değil, bugün de hâlâ dünyanın yakın ve uzak
birçok bölgesinde pek çok mazlum halkların umudu olmaya devam etmektedir.
İçinde
bulunduğumuz süreçte tespit odur ki, meydana gelen kişisel cinnetler,
sosyal boyut kazanmıştır. Hemen her gün bir ilimizde, ilçemizde,
hatta köyümüzde cinayetler, aile içi katliamlar, boşanmalar, intiharlar
görülmektedir. Geçtiğimiz yıl Mardin'de bir düğün evinin
basılarak 30'a yakın insanın katledilip onlarca insanın
yaralanması hadisesi uzun yıllar belleklerden silinecek gibi
değildir. Adana'da eski bir astsubayın kendi ailesinden 8 kişiyi
katletmesi, yine bir annenin iki çocuğu ile birlikte evinde katledilmesi,
Adana'nın Karataş ilçesinde 1'i polis memuru olmak üzere 8
kişiyi silahla vurup 4'ünü öldüren 5'ini de yaralayan vatandaşın
saçtığı dehşet, Ankara'da bir polis memurunun eşini,
çocuğunu, eşinin anne ve babasını öldürüp intihar etmesi
hâlâ hafızalardadır.
İstanbul'da
Gazi mahallesinde 4 çocuğu ile birlikte toplam 5 kişiyi öldüren
babanın cinneti unutulmuş değildir. Aydın'da içinde
bulunduğumuz nisan ayında eski eşini, kayınpederini ve
kayınvalidesini sokak ortasında öldüren adamın cinneti,
Çanakkale'de bir emekli yarbayın eşini ve iki çocuğunu öldürüp
intihar etmesi, İzmir'de bir kahvecinin ailesinden 3 kişiyi
öldürmesi, toplum belleğinde iz bırakan travmalardan sadece bir kaçıdır.
Son günlerde
dersane borcu yüzünden annesinin cezaevine konulmasını hazmedemeyerek
canına kıyan 18 yaşındaki gencin hazin öyküsü toplum
belleğine kazınmış durumdadır. Toplum olarak son
yıllarda güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz yaşantısıyla
ciddi bir travma geçirdiğimiz bir gerçektir.
Özetle,
araştırma talebine konu olan sosyal olaylarda
"Görülebilenler" aslında basın vasıtasıyla
kamuoyuna yansıyanlar kadardır. Bu şekliyle bile artık
"sıradanlaşan" sosyal olayların boyutunun çok daha
fazla olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerektir. Toplum yapımızı
bozan sadece, sonucu cinayetle biten olaylar değildir elbette. Aile içi
şiddetlerin, boşanmaların, geçici ayrılmaların sebep
olduğu ailelerin parçalanması, çocukların sokağa, bakıma
muhtaç anne-babanın kaderine terk edilmesi, bu yapıyı tehdit
eden diğer etkenler arasında sayılabilir. Ayrıca,
hırsızlık, kapkaç, dolandırıcılık,
yankesicilik gibi mala karşı işlenen ve giderek artan suçlar da,
var olan sorunun diğer boyutları olarak görülebilir.
Her halükârda,
anılan ve arzu edilmeyen olayların, ekonomik sorunlar, ekonomi
alanında yaşanan krizlerin toplum üzerindeki temel etkisi
işsizlik, gelirin azalması, yaşam standartlarının
değişmesi, sosyoekonomik düzeyin düşmesi ve yoksulluğun
artışı ile katı gelenek ve görenekler, yanlış
dinî inanışlar, eğitim ve kültürel yetersizlikler,
hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük, yanlış iletişim tercihleri,
Türk Milleti'nin hasletlerinden olan sevgi-saygı bağlarının
azalması, ahlaki bozulma, kültürel yozlaşma, dinî emir ve öğretilerin
unutulması gibi nedenlerle yakın ilişki içinde olduğu
anlaşılmaktadır.
Netice olarak;
Türk toplumunun
yapısını tehdit eden, bu sosyal olayların nedenlerinin
araştırılması ve tespit edilmesi ile birlikte çözüm
yolarının bulunması amacıyla Meclis Araştırma
Komisyonu kurulmasını arz ederiz.
3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin,
okullarda yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik
istismar olaylarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/747)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Okullarda
yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik
istismarın araştırılması, öğretmenlerin
dayağa yönelim nedenlerinin tespit edilmesi, söz konusu fiziksel
istismarın dışında kullanılan diğer psikolojik
baskı ve istismarın neler olduğunun ortaya
çıkarılarak, ilişkin tutumların öğrencinin zeka
gelişimi, derslerdeki ve sınavlardaki başarısı, anlama
yeteneği, iletişim kurma yeteneği, zihinsel dünyaları
üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin bütün boyutları ile
araştırılarak, alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzüğün 104. ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Öğrencilere
sorumluluk kazandırma sürecinde önemli rolü olan öğretmenlerin, iç
denetim geliştirmeleri aşamasında öğrencilerine rehberlik
etmeleri son derece önemlidir. Öğrencileri hayata hazırlarken, kendi
ayakları üzerinde durabilen, özgüveni yüksek, topluma ve kendine
karşı görev ve sorumluluklarının bilincinde ve iç denetimli
bir disiplin anlayışı geliştirmelerinde önemli role sahip
olan öğretmenlerin bu doğrultuda bilinçlendirilmesi önem
taşımaktadır. Bu nedenle öğretmenlerin öğrencilerde
sorumluluk anlayışı geliştirmedeki tutumlarını gözden
geçirmelerinin sağlanması gerekmektedir.
Araştırmalara
göre, çocukların davranışları daima kestirilebilir
değildir. Çocuklar, aile, okul ve toplumdaki değişimden
etkilenebilirler. Hatta sorumlu öğrenciler bile bazen sorumsuzca
davranabilirler. Öğretmenler sorumlu davranışları çocuklara
başarılı bir şekilde model olarak göstermekle
sorumludurlar. Eğer öğretmen beklentileri gerçekçi olmaktan uzak ya
da yetersiz tanımlanmışsa ve sorumlu davranış için
gerçekçi hedefler koymada başarısız olunmuşsa, çocuklar
akademik ve davranışsal açıdan zarar görebilirler.
Toplumsal bir
sorun olan fiziksel istismar, yakın zamana kadar bile okullarda meşru
görülürken, son zamanlarda öğrencilerin hayatında
yarattığı olumsuz etkilerinin açık şekilde
gözlenebilir olması, motive eden bir güç olarak kabul ettirilen fiziksel
şiddettin ve diğer ceza yöntemlerinin, öğrencinin hayatında
büyük olumsuzluklar yarattığı hatta kendisine zarar vermesine
neden olacak kadar ciddi bir sorun olduğu anlaşılmıştır.
Fiziksel
istismarı kapsayan olaylar tokat atma, yumruk atma, itip-kakma, sarsma ve
çimdikleme olabildiği gibi kimi zaman her hangi bir materyalle de (kemer,
kayış, sopa, ev eşyası) gerçekleşebilmektedir.
Uygulama şekline göre yaralanmalar çocuğu kimi zaman hastanelik
ederken, çokça başvurulan cezalandırıcı yöntemlerle beraber
özgüven kaybına yol açarak çocuğun okuldan ve çevresinden nefret
etmesine neden olabilmektedir. Örneklerini çok açık olarak gördüğümüz
ülkemizde, öğrencilik hayatında dayak atılmayan öğrenci
bulma ihtimali zor olduğu oranda, fiziksel şiddet ve
cezalandırıcı yöntemler uygulamayan öğretmen bulmak da o
derece zordur.
2004
yılında Edirne'de yapılan bir araştırmada,
öğretmenlerin dayağa yönelim nedenleri, şu şekilde
verilmektedir. Araştırmaya göre öncelikle derste arkadaşlarını
rahatsız eden öğrencinin öğretmeni en çok rahatsız eden
durum olup, şiddete yönelmesi için yeterli görülmektedir. Öğrencinin
saygısız tavır ve tutumları öğretmenler için şiddet
uygulama sebebi olurken aynı zamanda öğretmenin bu
davranışı öğrenciye, kendisine saygısızlık
yapıldığı zaman göstereceği davranış
biçimini öğretmektedir. Yine aynı şekilde okul materyallerine
zarar veren öğrenciye araştırmalara göre öğretmeni
tarafından fiziksel şiddet uygulanarak bir çeşit zarara
uğratılmaktadır. Derse dikkatini veremeyen öğrencinin, ilgi
ve isteklerinin çekememesi bir suç olarak görülüp, dayakla
cezalandırıldığı görülmüştür. Öğretmenin
okul dışında yaşadığı problemler
öğretmeni sınıf içinde şiddete yönelmesine sebep
olmaktadır. Bu durum savunma mekanizmalarından yön
değiştirmeyi işaret etmektedir.
Araştırmalar
öğretmenlerin şiddete yönelim nedenlerini bu şekilde verse de
belirtilen noktaların dışında da sebepler
bulunmaktadır. Anlama zorluğu çeken, ödevini yapmayan, sorulan soruya
doğru cevap vermeyen, okula geç kalan öğrenci öğretmenin
fiziksel şiddetine maruz kalmaktadır. Okullarda yaşanan fiziksel
ve psikolojik istismar bütün bölgelerde yaşanan bir olgu olmasıyla
beraber kırsal yerlerde daha fazla yaşanmaktadır Anadili Kürtçe
olan, Türkçe konuşmakta zorlanan çocuklara fiziksel şiddet
uygulanabilmektedir. Ulaşım imkanlarının
bulunmadığı yerlerde bir köyden başka bir köye yürüyerek
giden öğrenci geç kaldığı taktirde öğretmeninden fiziksel
şiddet görebilmektedir.
Öğretmeninden
dayak yediği için hastanelik olan onlarca öğrenci bulunmaktadır.
Van'ın Saray İlçesi'ne bağlı Örenburç Köyü Cumhuriyet
İlköğretim Okulu'nda iddialara göre arkadaşı ile
şakalaştığı için bir öğrenci öğretmeni
tarafından darp edilerek burnu kırılmıştır.
Uşak'ın Eşme ilçesinde Yatılı Bölge
İlköğretim Okulu'nda (YİBO) okuyan 10 yaşındaki Umut
Balık'ın öğretmenleri tarafından dövüldüğü için
okuldan kaçtığı öne sürülmüş ve günler sonra okulun
yakınında ölü olarak bulunmuştur.
Araştırmalar,
öğrencilerin sorumluluklarının aksatılmasını
önlemede, öğretmenlerin çoğunlukla kullandıkları
yöntemlerin, beklentileri iletme temelli ve ödül-ceza temelli olduğunu, en
az kullanılan yöntemlerin ise "eğitsel temelli"
olduğunu göstermektedir. Bu hususların dikkate alınarak
okullarda yaşanan her türlü istismarın bir an önce
araştırılarak önlem alınması yönünde bir meclis
araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
4.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır ve 19 milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/748)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Kadına
yönelik fiziksel, ekonomik, siyasal vb. her türlü şiddetin kadın
sağlığı üzerinde yarattığı etkilerinin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Sevahir Bayındır (Şırnak)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Kadına
karşı şiddet değişik boyutlarıyla günümüzün en
ciddi sosyal problemlerinden biri olarak ön plana çıkmaktadır.
Türkiye'de uygulanan politikaların bütüncül bir niteliğinin
olmaması, toplumsal cinsiyet politikalarının ulusal siyasetin
öncelikli konusu olmamasından kaynaklı kadınlara ve çocuklara yönelik
şiddeti önleme anlamında herhangi etkin bir çalışma
yapılmamaktadır. Ayrıca ülkemizde devletin
bağımsız kadın hareketinin ve sivil toplum örgütlerinin
birikim ve deneyimlerinden yararlanılmaması sorunların çözümü
noktasında bir ilerleme sağlanamamasına neden olmuştur
Başbakanlık
tarafından kadınlara ve çocuklara yönelik genelgeler
yayınlanmıştır. Fakat görülmektedir ki uygulama
anlamında herhangi bir ilerleme kat edilmemiş, kadınlara ve
çocuklara yönelik şiddet hâlâ ülkenin gündeminde yer alan konu olarak kalmıştır.
Toplumsal bir gerçek olan şiddet olgusu, tüm toplumlarda olduğu gibi
ülkemizde de önemle üzerinde durulması gereken bir sorundur. Gündelik
yaşamın pek çok boyutunda ve farklı biçimlerde
karşımıza çıkan şiddet olgusu, kadınları özellikle
de onların sağlıklarını önemli ölçüde tehdit etmekte, diğer
bir deyişle onların fiziksel, psikolojik vb. şiddete
uğramaları, sağlık açısından ciddi
sorunların yaşanmasına neden olabileceği bilinmektedir.
Kadın sağlığını etkileyen önemli faktörlerden
biri de hiç şüphesiz şiddet faktörüdür. Ülkemizde de şiddete en
çok kadınlar ve çocuklar uğramaktadır.
Kadına
yönelik şiddetin en önemli sebebini toplumsal yapıdaki erkek egemen
ideoloji oluşturmaktadır. Söz konusu erkek egemen ideoloji her alanda
olduğu gibi siyasal, sosyal ve ekonomik olarak şiddeti
doğurmakta ve meşrulaştırmaktadır. Ne yazık ki,
son zamanlarda çok vahim olaylar olan kulakları, burnu kesilen
kadınlar, hamile iken dövülen ve öldürülen kadın haberleri
basına ve kamuoyuna yansımıştır. Kadına yönelik
şiddetin bu kadar ürkütücü sonuçlar doğurması acil ve
uygulanabilir önlemlerin hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Kadına
yönelik şiddet olayları, üzücü olan ölüm vakaları ile
sonuçlandığı gibi, ölüm vakası dışındaki
olaylar ise kadının bundan sonraki yaşam sürecinde hem fiziksel
olarak hem de psikolojik olarak derin izler bırakabilmektedir. Hatta bu
durum kadının ilerleyen süreç içerisinde ciddi tıbbi sorunlarla
karşılaşmasına neden olmaktadır. Diğer yandan
fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet sonucu depresyona giren
kadınlar, aynı şiddetle yeniden karşılaşmamak
için tek çözüm olarak intiharı düşünmekte veya intihar adı
altında öldürülmektedir.
Yine
kadınlar, aile içinde ve dışında fiziksel şiddete
maruz kaldığı gibi, ekonomik anlamda da şiddete maruz
kaldıkları bilinmektedir. Kadına uygulanan ekonomik şiddet,
ev içinde kadının maddi olarak erkeğe bağımlı
kalması, aile gelirinin kullanılmasında söz sahibi
olmaması, çalışıyorsa parasına el konulması yani
kısaca erkeğin parayı kendi tekelinde bulundurulması ile
ifade edilirken, ev dışında çalışan kadınlar da
ciddi olarak ekonomik şiddete maruz kaldığı bilinmektedir.
Özel alanda çalışan kadının yaşadığı
ekonomik şiddet, kadının kayıt dışı işlerde
çalışması, sosyal güvenceden faydalanmaması, mevsimlik ve
yarı zamanlı çalışması olarak bilinmektedir.
Ayrıca, kadınların görünmeyen emeği, ücretsiz ev içi
işleri de eklenmektedir Kamusal alanda ise karar alıcı,
yönetici, örgütleyici konumlara çok az sayıda ve çok zor gelebilmeleri
olarak ifade edilebilmektedir.
Ekonomik anlamda
yoksullaştırılan kadınlar, kendi kişisel hak ve
özgürlüklerinin farkında olamadıkları gibi
uğramış oldukları ekonomik şiddet ve onun sonucunda
ortaya çıkan sağlık sorunları ekonomik yetersizlikten
dolayı giderilememektedir. Kadının yoksullaşması,
kendisinin ve çocuğunun eğitim, beslenme, sağlık ve
yaşam hakkını engelleyeceği açıktır,
insanların en temel haklarından biri olan sağlık hakkı
olmasına rağmen, kadınlar bu haklardan yoksun
bırakılmaktadır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Kayıp
çocuklar başta olmak üzere, çocukların mağdur olduğu
sorunların araştırılması amacıyla kurulan (10/90,
190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566,
567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır,
okutuyorum:
A) Tezkereler (Devam)
2.- (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496,
531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına
ilişkin tezkeresi (3/1215)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kayıp
Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince kurulan ve
çalışmalarına 10/03/2010 tarihinde başlayan (10/90, 190,
210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567,
568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) Esas Numaralı Meclis
Araştırması Komisyonumuz, Anayasa ve TBMM İçtüzüğü
uyarınca Meclis Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 958 sayılı
Kararı ile kendine verilmiş olan 3 aylık süre içerisinde
çalışmalarını tamamlayamamıştır.
Alınan 1
nolu karar gereğince Komisyonumuzun çalışmalarını
tamamlaması için, İçtüzüğün 105. maddesi uyarınca,
çalışma süremizin bittiği 10/06/2010 tarihinden itibaren 1
aylık ek süre istenmesi hususunun yüce Genel Kurulun onaylarına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Halide
İncekara
İstanbul
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 105inci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona
bir aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince Komisyona bir
aylık ek süre verilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
3.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahinin,
İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi
Başkanı Ali Larıjaninin vaki davetine icabetle beraberinde bir
Parlamento heyetiyle İrana resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1216)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, İran İslam Cumhuriyeti
İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjaninin
vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle,
İrana resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, karar yeter
sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN
Tamam.
Tezkereyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 503, 507 ve 508
sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 08.06.2010 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmında yer alan 504, 505, 476, 503, 498, 475, 499, 477 ve 501
sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın 10, 11, 12, 13, 14, 17, 18, 19 ve 21 inci sıralarına
alınması, Bastırılarak Dağıtılan ve Gelen
Kağıtlar Listesinde Yayımlanan 508, 509 ve 507 sıra
sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin 48 saat geçmeden Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler
Kısmının 15, 16 ve 20 inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
08 Haziran 2010
Salı günkü birleşiminde 476 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar,
09 Haziran 2010
Çarşamba günkü birleşiminde 503 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar,
10 Haziran 2010
Perşembe günkü birleşiminde 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar,
11 Haziran 2010
Cuma günkü birleşiminde 508 sıra sayılı Kanun Teklifinin
bitimine kadar,
15 Haziran 2010
Salı günkü birleşiminde 475 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar,
16 Haziran 2010
Çarşamba günkü birleşiminde 499 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar,
17 Haziran 2010
Perşembe günkü birleşiminde 477 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar,
18 Haziran 2010
Cuma günkü birleşiminde 501 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar,
Belirlenen günlük
çalışmalara devam edilmesi, ayrıca yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24:00'te günlük programların tamamlanamaması
halinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesi,
503, 507 ve 508
Sıra Sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerisinin lehinde Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün Danışma Kurulu toplanamamıştır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda bu hafta ve önümüzdeki hafta, 8 Haziran 2010-18 Haziran 2010
tarihleri arası görüşmek istediğimiz tasarı ve teklifleri
sırasıyla size özetlemek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz adet uluslararası
sözleşmeyi görüşmek istiyoruz bu hafta.
Dış Ticaret
Müsteşarlığının yurt dışı
teşkilatında kullanılmak üzere kadrolar ihdas edilmesi ile
ilgili bir tasarı yine bu önerimizde yer almaktadır.
Millî Eğitim
Bakanlığınca taşra teşkilatında kullanılmak
üzere 70 bin adet kadro ihdas edilmesi ve öğretmen ihtiyacının
karşılanabilmesi için 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kanununun 22nci maddesine göre tahsis edilen atama izinleri haricinde,
boş bulunan 25 bin öğretmen kadrosuna 2010 yılı içinde
atama yapılabilmesini, polislik meslek eğitimine alınacaklarda
aranacak yaş düzeyinin yükseltilmesini düzenleyen bir tasarının
görüşülmesi planlanmaktadır.
Bu arada,
Veteriner Hizmetleri Kanun Tasarısı ile gıda ve yem
güvenilirliği, halk sağlığı, bitki ve hayvan
sağlığı ile hayvan ıslahı ve refahı ile
ilgili konular tüketici menfaatleri ve çevrenin korunması da dikkate
alınarak düzenlenmektedir. Avrupa Birliği müktesebatıyla uyum
hususunda önemli olan bu tasarı, başlığı Gıda
Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı olan 12nci
fasıl için açılmış kriterdir.
Biliyorsunuz,
Maden Kanunu Tasarısı ile de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
sonucu doğan hukuki boşluğu gidermek amacıyla, madencilik
faaliyetlerinin sürdürülmesi için alınması gereken izinlerle ilgili
usul ve esaslara ilişkin düzenleme de yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, kentsel dönüşüm, Kamulaştırma Kanununda
yapılacak değişiklikle de kamulaştırma işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırma hiç
yapılmamış olmasına rağmen, kamu hizmetine
ayrılarak veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis
edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz mallara ve kaynaklara
4/11/1983 tarihinden önce kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı
tesis etmek suretiyle fiilen el konulması sebebiyle malikçe tazmin
talebinde bulunulması hâlinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi öngörülmekte,
uzlaşma temin edilemeyen hâllerde dava yoluna gidilebileceği ve süre
sebebiyle dava hakkının düşmesi söz konusu olanlar hakkında
da aynı şekilde işlem yapılabileceği düzenlenmektedir.
Karayolları
Teşkilat Kanunu ile de Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve
sorumluluklarının yeniden tanımlanması ile görev
alanının kapsam ve sınırlarının
geliştirilmesi, Genel Müdürlükçe ihtiyaç duyulacak
taşınmazların kamulaştırma, tahsis, arazi düzenlenmesi
veya trampa yapılması suretiyle elde edilebilmesinin; erişme
kontrollü kara yolları, otoyollar, köprüler ve yollarda bulunan bakım
ve işletme tesisleri, hizmet tesisleri ve diğer mal ve hizmet üretim
birimleri ile varlıkların özelleştirilmesinin ve
özelleştirme gelirlerinin kullanımına ilişkin çerçevenin
belirlenmesi; Genel Müdürlüğün işletiminde bulunan erişme
kontrollü kara yolları ve köprüler için geçiş ücretlerinin
belirlenmesine ilişkin esas ve usullerin tanımlanması,
geçiş ücretlerinin ödenmemesi hâlinde uygulanacak cezai yapının
kurgulanması öngörülmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İller Bankası
tasarısı ile özel idareler, belediyeler ve bağlı
kuruluşlar ile bunların üye oldukları mahallî idare
birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, mahallî
müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek ve bu
idarelere danışmanlık hizmeti vermek amacıyla kanunda
düzenlenen bazı hususlar dışında, özel hukuk hükümlerine
tabi tüzel kişiliğe sahip ve merkezi Ankarada bulunan,
Başbakanlıkla ilgili İller Bankası Anonim Şirketi
unvanı altında bir kalkınma ve yatırım bankası
kurulması öngörülmektedir.
Yine ayrıca,
bir başka tasarı da Diyanet İşleri Teşkilat Kanunu ile
on iki maddesi geçmişte Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş durumda
olan ve yürürlükteki hükümleri ihtiyaca cevap vermeyen 633 sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile bazı kanunlarda değişiklik
yapılması öngörülmektedir. Söz konusu tasarı ile
Başkanlığın hizmet birimlerinin genel müdürlük
şeklinde yapılanması, kaliteli ve etkin bir din hizmeti
sunulması için din adamlarının kariyer sistemine göre gruplara
ayrılması, din hizmetlerinin geniş halk kitlelerine
ulaşmasını sağlamak amacıyla
Başkanlığın kanunla belirlenen görev alanında radyo ve
televizyon yayını yapması, Başkanlık personelinin
atama usulü ve Başkanlığın merkez ve taşra
teşkilatı gibi hususlar düzenlenmektedir.
Son olarak,
Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile ilgili kanun
tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin güncel bir
kısım ihtiyaçlarının karşılanması
amacıyla toplam 14 kanun ve kanun hükmünde kararnamede
değişikliğe gidilmektedir.
Grup önerimizin
kabul edileceğini ümit ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.
Grup önerisinin
aleyhinde Yalova Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Muharrem
İnce.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığının 2009 Faaliyet Raporunda öğretmen
açığını 133.317 olarak gösteriyor. 24 Kasım 2009
tarihinde 10 bin öğretmen ya da 9.820 öğretmen alımı
görüşülürken Sayın Bakana burada sordum, dedim ki: Size göre
öğretmen açığı ne kadar? Yani bu ülkede ne kadar fizik
dersi olduğunu, kaç saat matematik dersi olduğunu, kaç saat edebiyat
dersi olduğunu
Sinop Milletvekilimiz bir soru önergesi verdi. Millî
Eğitim Bakanlığından gelen yanıtta Elimizde böyle bir
veri yoktur. dendi. Bu veri olmadığına göre, aslında Millî
Eğitim Bakanlığının ne kadar öğretmen
açığı olduğunu söyleyebilmesi mümkün değil. Böyle
olmasına rağmen, Sayın Bakan, 24 Kasım 2009 günü,
öğretmen açığının bu ülkede 46 bin olduğunu
söyledi. Biz de, madem 46 bin öğretmen açığı var, bir
önerge verdik, bu 9.820 öğretmen alımının 46 bin
olmasını istedik ama AKP milletvekilleri bunu reddetti. Şimdi bu
yeni alımda, 70 bin öğretmen alımında, Plan ve Bütçe
Komisyonu üyelerimiz önerge verdiler geçen hafta. Dediler ki: Madem açık
130 bin olarak görülüyor, bunu 130 bin yapalım. Plan ve Bütçedeki bu
önergemizi de yine AKP milletvekilleri reddetti.
Biz aslında
bu yapılan alımların, 9.820 öğretmen
alımının doğru olmadığını, aslında
bunun 3 bin öğretmen alımı olduğunu söylediğimizde de
baştan karşı çıkmıştınız ama zaman bizi
haklı çıkardı, bu, 24 Kasımda alınan 9.820
öğretmenin 6.122 tanesi sözleşmeden kadroya geçti.
Dolayısıyla bizim dediğimiz 3 bin rakamı doğrudur,
yani alınan öğretmen 10 bin değildir, üçte 2si
sözleşmelilerden kadroya geçmiştir. Bugün de yine aynısı
olacak. 4 Haziran 2010 Cuma günü 9.599 atama yapıldı, bunların
da 7.800ü kadroya geçen sözleşmeli öğretmendir. Yani 4 Haziran 2010
Cuma günü yapılan gerçek öğretmen atama sayısı 1.799dur.
Değerli
milletvekilleri, eğitimde manzara bu. 10 bin öğretmen alıyoruz,
70 bin öğretmen alıyoruz, 25 bin öğretmen alıyoruz.
bunların hiçbirisi doğru değil. Ezici bir çoğunluğu
sözleşmeden kadroya geçen öğretmenlerden oluşuyor ama bu 70 bin
rakamı önemli, ne oldu da birdenbire 70 bin oldu? İşte,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlunun
Türk milletine ilk hizmetidir bu. Yani birdenbire Cumhuriyet Halk Partisinin
rüzgârını gördünüz, yüzde 40lardaki Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidarını gördünüz, Sayın Kılıçdaroğlunun
Başbakanlığa doğru koştuğunu gördünüz, bir anda
önlem almaya başladınız. O 9 binler bir anda 70 bine
çıkmaya başladı. Biz iktidara gelmeden daha hizmet etmeye
başladık bu millete. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
2003
yılıyla 2008 yılları arasında Şırnaka
yapılan öğretmen ataması sayısı 5.129dur.
Bakınız, çok ilginç, bu 2003-2008 arasında 5.129
öğretmenden 4.609u istifa etmiş, bir şekilde işten
ayrılmış. Yani bu altı yıl içerisinde, yedi yıl
içerisinde Şırnaka atanan öğretmenlerin yüzde 89,9u işten
ayrılmış.
Şimdi ne
oldu da birdenbire böyle bir acele işe giriştiniz? Hemen ay sonuna
kadar 70 bin öğretmen
Bu acele etmek bana bir deyişi
hatırlatıyor. Acele etmek yalnızca sinek yakalamakta işe
yarar, oy yakalamakta işe yaramaz değerli milletvekilleri.
62 bin ücretli
öğretmenimiz var, 70 bin sözleşmeli öğretmenimiz var. Bu ülkede
21 çeşit öğretmen var, aynı işi yapan, farklı ücret
alan, farklı özlük haklarına sahip 21 çeşit öğretmen var.
Mahkeme kararı olmasına rağmen, yirmi sayfalık bir
gerekçesi olmasına rağmen Öğretmenlik asli ve sürekli bir
iştir. diye mahkeme bunu Parlamentonun gözüne göstermesine rağmen,
bu işten bir türlü vazgeçmiyorsunuz.
Ben
öğretmenler adına diyorum ki sizlere, üç şey istiyor sizden
öğretmenler:
1)
Sözleşmeli istihdamı kaldırılsın. Aynı okulda,
aynı işi yapan, farklı ücret alan, farklı özlük
haklarına sahip meslek grubu olamaz.
2) Sözleşmeliler
bölgelerine ve sürelerine bakılmaksızın bir an önce kadroya
geçirilsin.
3) Bundan böyle
asla sözleşmeli öğretmen ataması yapılmasın.
3/3/2010
tarihinde bir kanun teklifim var. Eğer siz bunu kabul ederseniz,
sözleşmeli öğretmenlerin bölgelerine ve hizmet sürelerine
bakılmaksızın kadroya geçirilmelerini kabul ederseniz kanun
teklifi orada. Yalova Milletvekili Muharrem İncenin -Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun onayıyla- kanun teklifi orada. Hadi gelin, bu kanun
teklifini geçirelim, bu sözleşmeli arkadaşlarımız da bu
ızdıraptan kurtulsunlar.
4 Haziranda 10
bin öğretmen ataması yaptınız. Değerli
milletvekilleri, sizin insafınıza bırakıyorum bunu. 4
Haziran günü atamayı yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: Bu
atamasını yaptığımız 10 bin öğretmen
ağustosta işe başlayacak. Neden? Bir ay tasarruf etmek. Bir
büyük ülke, dünyanın 17nci büyük ekonomisi diye övündüğümüz bir
ülke, zaten yoksulluk sınırında, açlık
sınırında öğretmenlere ücret veriyor. Yani bunların
bir aylık maaşından tasarruf etmeyi düşünen bir ülke
dünyanın 17nci büyük ekonomisi olabilir mi?
Bu ülkede yoldan
tasarruf yapabilirsiniz, havaalanından tasarruf yapabilirsiniz, barajdan
tasarruf yapabilirsiniz, köprüden tasarruf yapabilirsiniz, ama eğitimden
tasarruf yapamazsınız. Az yol olabilir, az köprü olabilir, az baraj
olabilir ama az eğitim olmaz. Yani yoksulluk sınırında
maaş alan bu kardeşlerimizin bir aylık maaşlarını
engellemek, ötelemek, ağustosa kaydırmak çok yanlış bir
şeydir.
Değerli
milletvekilleri, yine Millî Eğitim Bakanlığı ne yazık
ki bir müsteşar atamasını dahi becerememektedir. Yani
düşünün -müsteşar üçlü kararnameyle atanır, üçlü kararnameyle
alınır- nasıl oluyor da görevden alma kararnamesi -takip
ediyorum her gün- hâlâ daha, göreve atanan müsteşarın üçlü
kararnamesi Resmî Gazetede yayınlanıyor, görevden alınan
müsteşarın görevden alınma kararnamesini hâlâ ben
bulamadım. İşte, bu milletin kürsüsünden sizlere sesleniyorum,
Sayın Bakan da buna bir yanıt verirse çok sevinirim.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede 280 bin öğretmen işsiz ve 30 bin de bu
yıl mezun verecek, 300 binin üzerinde, 310 bin civarında
kardeşimiz işsiz.
Bakın,
gazeteler nasıl haberlerle dolu: Burdurda doksan iş gününü
tamamlayamadığı için, hasta olmasına rağmen sevk
alamayan sözleşmeli öğretmen ölüyor. Yani sözleşmeli
öğretmen doksan günü tamamlayamadığı için sevk
alamıyor, hastaneye gidemiyor ve ölüyor ve biz de bu ülkenin
milletvekilleri olarak bunu seyrediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, yine bir başka konu özürlü devamsızlık
konusu. Millî Eğitim Bakanlığı, Sayın Nimet Çubukçu 22
Şubat 2010 günü bir genelge yayınlıyor, diyor ki: Öğrenci
velisinin okul müdürlüğüne yazılı olarak başvurması
hâlinde beyan edeceği sürenin de özürlü devamsızlıktan sayılması.
Yani öğrenciye diyor ki: Sen okula gelmeyebilirsin. Gelme.
Öğretmene de diyor ki: Sen geleceksin. Bir öğrenci geldi,
öğretmen orada duracak. Peki, hiç öğrenci gelmedi. Öğretmen,
öğrenci gelse de gelmese de okula gitmeye mecbur ama hiç öğrenci
gelmezse öğretmenin ek ders ücreti kesiliyor. Bu angaryadır. Bu
doğru değildir. Yani, aldıkları para zaten üç kuruş.
Öğretmene bu bir eziyettir, okula çağırıyorsunuz,
öğrencilere izin veriyorsunuz, öğretmenlere eziyet ediyorsunuz, orada
bekletiyorsunuz, öğrenci olmadığı için parasını
kesiyorsunuz. Bu bir gaddarlıktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İnce, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Ben o ek ders ücretinin ne demek olduğunu bilirim.
Aldıkları o üç kuruş parayla geçinmiş birisi olarak
söylüyorum: Öğretmenlerin o üç kuruşuna göz dikmeyin. Bu çok
yanlıştır. Bu genelgenin derhâl yürürlükten
kaldırılmasını diliyorum.
Acaba bütün
bunlar biter mi diye düşünürken, 11/5/2010 günü Millî Eğitim
Bakanlığının bir basın açıklaması var. Ne
yazık ki, o basın açıklamasında da sözleşmeli
öğretmenliğin devam edeceğini görüyorum, buna da gerçekten çok
üzülüyorum.
Yine,
madencilikle ilgili bir kanun var. Onda da şunu söyleyeyim: Madencilik
sektöründe 2003-2008 yılları arasında toplam 41.111 iş
kazası olmuş. 488 işçi iş kazası nedeniyle
yaşamını yitirmiş. ILO verilerine göre, 2006 verilerine
göre Türkiyede her 100 bin işçi için iş kazası sonucu ölüm
oranı tüm sektörler için 20,5; madencilik sektörü için ise 74,2. Bunlar,
gelişmiş ülkelere göre çok büyük rakamlar. Bu ülkede
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İnce, ek süreniz de tamamlandı.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bir teşekkür edeyim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet. Yeni bir Grup Başkan Vekilimiz olarak sizin sözünüzü biraz
toleransla uzatayım.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde son
altı ay içinde meydana gelen grizu patlamalarında Balıkesir
Dursunbeyde 17 kişi, Bursa Mustafakemalpaşada 14 kişi,
Zonguldakta 30 kişi olmak üzere, toplam 61 vatandaşımız hayatını
kaybetti ama ne yazık ki, bu getirilen tasarıyla bunlara hiçbir önlem
alınmamış oluyor, teknolojinin yeni versiyonlarının
hiçbir uygulaması bu tasarının içerisinde yok.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. Size de teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Evet, grup
önerisinin lehinde Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Sayın
İçli, buyurun efendim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, AKP grup önerisinin lehinde söz aldım. Artık
usul hâline geldi, çok değerli grup başkan vekilleri aleyhte olan
kısmı haklı olarak doldurdukları için ben de lehinde söz
alıyorum. Ama lehinde söz almışken lehinde de bir şey
söylemek gerekir. Evet, AKP grup önerisinin tek tutarlı yönü var; o da
tutarsızlık.
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel gelirken bir milletvekili
arkadaşım Bu kanunlar nasıl çıkacak? Bir gecede çıkar
mı bitinceye kadar? dedi.
Şimdi,
gerçekten de öyle. Her hafta yazboz tahtasına döndü. Geçen hafta veyahut
ondan önceki hafta AKP grup önerisi geldi, dünya kadar kanun tasarı ve
teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdi ama her hafta
kevgire dönüyor AKPnin grup önerisi. Burada da şimdi dünya kadar kanun
gelmiş. Ama Sayın Başkanım, özellikle şunu ifade etmek
istiyorum, sizin bilginize arz ediyorum:
Bakın,
burada ne demiş:
bastırılarak, dağıtılan ve
gelen kâğıtlar listesinde yayınlanan 508, 509 ve 507
sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin kırk sekiz saat
geçmeden görüşülmesi
Şimdi, bu
elimde gelen kâğıtlar listesi; 190 sırasında yer alan, en
son 505 sayılı Kanun Teklifi var.
Değerli
arkadaşlarım, Değerli Başkanım; şimdi, İç
Tüzükümüzün 51inci maddesine göre, gelen kâğıtlar listesinde,
bakın ne der? Başkanlığa gelen kanun tasarı ve
teklifleri, gelen kâğıtlar listesinde yayınlanır.
Yayınlanmamış. Devam ediyor: Bunlardan Genel Kurula sevk
edilenler bu listede ayrıca belirtilir. Belirtilmemiş. Geçtim onu.
İç Tüzükümüzün 52nci maddesi, burada diyor ki: Kırk sekiz saat
içinde görüşülemez. 52nci maddesi öncelikle görüşmeyi
düzenlemiş ve öncelikle gelen kanunların kırk sekiz saat
geçmeden gündeme alınması Hükûmet veyahut esas komisyon
tarafından teklif edileceğine amirdir. Şimdi İç
Tüzükümüzün 51inci ve 52nci maddesi tamamen ihlal ediliyor burada.
Bir de
değerli arkadaşlarım, temel kanun olarak getirmişler son üç
kanunu, daha basılıp dağıtılmayan ve gelen
kâğıtlar listesinde yayınlanmayan. Şimdi, baktım bunun
ekinde yine yirmi maddelik, yirmi dört maddelik kanunları temel kanun
olarak görüştürmeye çalışıyorlar. Değerli
arkadaşlarım, İç Tüzükün 91inci maddesi, bakın, diyor ki:
Bir temel kanun, çok önemli bir kanunu bütünüyle veyahut kapsamlı olarak
değiştiren kanunlar ancak temel kanun ve bölümler hâlinde
görüşülür. Aksi takdirde bir kanun teklifi veya tasarısı
maddeler hâlinde görüşülür. Alın size İç Tüzükün 91inci
maddesinin bir kez daha ihlali.
Şimdi,
bunları belirttikten sonra bu kısa zaman diliminde başka bir
önemli konuya değinmek istiyorum. Değerli Arkadaşım
İnce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili, bir eğitimci
olarak haklı olarak Türkiye'nin gündemine eğitim sorununu getirdi.
Ben de bir hukukçu olarak Türkiye'nin gündemine, değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de yaşanan hukuk garabetini, hukukla ilgili insan hakları
meselesini gündeme- getirmek istiyorum.
Şimdi,
bakın, Türkiye'nin gündeminde ne konuşuluyor? Gazze konuşuluyor,
abluka konuşuluyor, insanlık dışı muamele
konuşuluyor, açık denizde yapılan hukuka
aykırılıklar, korsanlıklar konuşuluyor. Bunlar
konuşulmalı, bunlar eleştirilmeli ama değerli
arkadaşlarım, kendi ülkenizde korsanlıklar
yaşanıyorsa, kendi ülkenizde eşkıyalıklar
yaşanıyorsa, kendi içinizde, kendi ülkenizde hukuk ablukaya alındıysa
ve ablukaya alınan insanlar insanlık onuruyla bağdaşmayacak
muamelelere tabi kalıyorsa, değerli arkadaşlarım, bunu
gündeme getirmek lazım.
Bakın, dün
bir basın toplantısı yaptım. Ama, bakın, bu konuya
girmeden evvel şunu söylemek istiyorum: Suçlu mutlaka
cezalandırılmalıdır ama adil bir şekilde
yargılanmalıdır. O suçlunun, usul yasalarından ve
Anayasadan kaynaklanan hakları ihlal edilmemelidir. Bu hak, savunma
hakkı çok çok önemlidir. Bakın, Romada bir kanunname çıkar Roma
döneminde ve bu kanunnamede şöyle der: Ülkemizi ve
haklarımızı savunan, kılıçla kalkanla savunanlardan
çok daha onurlu insanlar vardır. Onlar savunma görevini yapan
avukatlardır. der Romadaki kanunnamede.
Şimdi,
bakıyorsunuz, geçen gün -ki gazetelerimizde, İsrail Gazze
olayından dolayı hiç gündeme girmedi- savunma görevini yapan,
sanıkların avukatlığını yapan kişiler Adil
yargılanmayı etkiledi. diye yaka paça tutuklandı,
gözaltına alındı, konuldu. Değerli arkadaşlarım,
bakın, son yıllarda, son dönemlerde, kişi özgürlüğü ve güvenliği,
adil yargılanma hakkı, savunma hakkı gibi uluslararası
sözleşmelerde, Anayasamızda ve yasalarımızda korunan
birçok hak, kimi özel yetkili savcılar ve kimi özel yetkili ağır
ceza mahkemelerince, değerli arkadaşlarım, pervasızca ihlal
ediliyor, pervasızca ihlal ediliyor ve bunlar televizyonlarda,
gazetelerimizde yer almıyor.
Değerli
arkadaşlarım, savunma hakkı en kutsal haklardandır,
insanlık hakkıdır, en kutsal haklardandır. Savunma
hakkının kutsallığı ve temel hakların
başında yer alışı, bu hakları birey adına
kullanacak avukatların tam anlamıyla bağımsız
olmasıyla mümkündür. Avukatların görevleri esnasında
doğrudan ya da dolaylı bir kısıtlama, baskı ya da
müdahale görmemesi, bağımsızlığının garanti
altına alınması ve korunmasıdır.
70li
yıllarda hukuk fakültesine girdiğimde bir söz vardı,
Molieracın, çok etkilendim, bugün birçok avukat bürosunda o
asılıdır. Bakın, Molierac ne diyor: Görevimizi yaparken
kimseye, ne müvekkile, ne hâkime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim
aşağımızda kişilerin varlığı
iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de
tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim
yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar,
fakat efendileri de olmadı.
Değerli
arkadaşlarım, 10 sanığı savunan bir avukat, adil
yargılamayı etkilemekten dolayı Sayın Mehmet Cengiz ve 4
avukat gözaltına alındı, tutuklandı. Daha önceki avukatlar
da -isimlerini bilmiyorum- onları aştı. Neymiş? Adil
yargılamayı etkilemekmiş. Ya kardeşim, avukatın görevi
adil yargılamayı etkilemektir. Avukat, savunma makamı onun için
vardır ve savunma makamı kimseden korkmaz, korkarsa, siyasi
iktidardan korkarsa, savcının baskısı altına girerse
bu olmaz.
Değerli
arkadaşlarım, evrensel hukuk kurallarında silahların
eşitliği diye bir ilke vardır. İddia makamının
elindeki devlet gücüne karşı yine kamu görevi yapan avukatların
elinde de devlet gücü vardır. Bireysel hak değildir kamu
avukatlarının görevi, kamu adına görev yapmaktadır.
Avukatlık Yasasına göre avukatlar hakkında soruşturma
yapabilmek için Adalet Bakanının izni gerekmektedir. Bu ne
kepazeliktir, bu ne keyfîliktir! Kime güveniyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, bu Parlamentoda
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kime söylüyorsun sen?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Değerli Arkadaşım, siz de
avukatsınız. Burada, avukatlıkta
Alan alıyor, halk da
alıyor. Ben size söylemiyorum. Bakın, biraz evvel size okudum,
Romadan örnek verdim, Molieractan örnek verdim.
Değerli
arkadaşlarım, herkesin iyi bir savunmaya ihtiyacı vardır.
Savunma alınırsa ki savunma yargının üç ayağından
biridir. İddia makamı, yargı makamı, savunma makamı.
Eğer yargı savunmadan uzaksa o hakların korunmasından söz
edilemez. Yarın bir gün, Allah kimseyi mecbur düşürmesin, mecbur bırakmasın
hani ama eksik de etmesin, doktorlar gibi avukatlardan, hukukçulardan mahrum
bırakmasın. Yarın herkes haksız bir ithamla karşı
karşıya kalabilir, haklı veyahut haksız. Suçlu da olabilir
bir kişi ama o suçlu, meşru savunmayı bilmez vatandaş, avukat
bilir, haksız tahriki bilmez, usul kurallarını bilmez.
İşte avukat, savunma makamı, kamu görevi yapan savunma
makamı vatandaşa o hakkı sağlar. Böylesine bir evrensel
hakkın Türkiyede ayaklar altına alınmasından avukat
kökenli bir milletvekili olarak hicap duyuyorum, utanç duyuyorum ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin de -nasıl Gazzede lanetleniyorsa ortak
bildiriyle- savunma makamına yapılan bu haksız uygulamaları
da ortak bildiriyle lanetlemesi lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
sesi, sadece duyması gereken uzaktaki adamlara değil, ülke içinde
duyması gereken insanlara da bir bildiriyle verilmelidir diyorum
değerli arkadaşlarım. Aksi takdirde, bazı haklar
yitirildiği zaman, sağlık gibi, işte insan o zaman
kıymetini biliyor.
Ben dün
basın toplantımda, üyesi olmaktan onur duyduğum başta
Ankara Barosu olmak üzere seksen bir baroya ve Barolar Birliğimize
çağrıda bulundum. Avukatlar, Barolar Birliği taraf
değildir. İdeolojik olarak bakmamak lazım. Bu olayda, savunma
hakkı sağcının da solcunun da, herkesin hakkı, eğer
mağdur ediliyorsa. Bir hukuk devletinde bu savunulmalıdır.
Eğer kesintisiz demokrasi istiyorsak öncelikle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bağlıyorum.
Anayasamızdaki
bu açık ve amir hükümlerin mutlaka ve mutlaka içselleştirilmesi
lazım. Tabii bu arada Adalet Bakanlığımızı
yapmış çok değerli bir hukukçu olan Seyfi Oktaya da aynı
muamele yapıldı. Bir hukuk devletinde çelişki olmaz.
Gözaltı kararı veriliyor, arama kararı veriliyor, sonra bir
bakıyorsunuz, İstanbul yetkiyi alıyor, Ankarayla talimatla
aldırıyor. Değerli arkadaşlarım, bu, Balyoz
Operasyonunda da oldu. Muvazzaf generallere filan ilk önce böyle talimat
verildikten sonra savcılar görevden alındı usule
aykırı işlem yapıldığı için, başka
savcılara görev verildi. Artık, o muvazzaf generallerin,
subayların ifadeleri talimatla bulundukları yerden alındı.
Bakın, çark etti İstanbul Savcılığı. Şimdi
Sayın Seyfi Oktayın ifadesi talimatla alınacak. O zaman
çelişkili işlemler olmaz, hukukta çelişki olmaz ve bunun
hesabını birileri vermeli ve Sayın Adalet Bakanına buradan
sesleniyorum: Haklarında yüzlerce şikâyet bulunan savcılar ve
yargıçlar hakkında siyasi iktidarın korumasını
kaldırın. Siyasi iktidarın koruması olursa o insanlar
şüphe altında kalırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, teşekkür ederim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Çok kısa bir selamlama için söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN
Arkadaşlar
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Çok teşekkür ediyorum. Çok kısa
BAŞKAN -
Lütfen, istirham ediyorum. Bakınız
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Peki, vermiyorsanız peki, teşekkür ederim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Grup önerisinin
aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulun
çalışmasını, gündemini belirleyen Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun vermiş olduğu Danışma Kurulu grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Tabii, her haftanın başında
salı günü, burada aynı konuları konuşmaktan, yine şikâyet
etmekten, tenkit etmekten, temennide bulunmaktan inanınız ki yorulduk.
Aynı cümlelerle bu saatler geçiriliyor.
Geçen hafta,
27/5/2010 tarihinde ve108inci Birleşimde kabul edilmiş yine iktidar
partisi grubunun bir grup önerisiyle bir ayı planlamıştık.
Mayısın 27sinden haziranın sonuna kadar, 1 Temmuza kadar Genel
Kurulumuzun çalışmasını planlamıştık. Hangi
kanunları görüşeceğiz, hangi saatler arasında
çalışacağız, bunlar belirlenmişti, karar altına
alınmıştı. Yine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
talebi üzerine belirlenmişti. Biz de yine bu kürsüden demiştik,
Ülkenin gündemini belirlemek, Genel Kurulun gündemine ülkenin gündemindeki
kanunların sıralamasını yapmak önceliğini belirlemek
Hükûmetin takdiridir. Dolayısıyla da iktidar partisi grubunun böyle
bir şey getirmeye hakkı vardır, ama her defasında
olduğu gibi, böyle değil bir aylık, bir haftalık bile
programı uygulayabilmek imkânı maalesef bugüne kadar
gerçekleştirilemedi, bunu yine değiştireceksiniz. diye
söylemiştik. Maalesef, bir hafta sonra, yine hem sıralamayı
belirleyen hem saatleri değiştiren yeni bir öneriyle karşı
karşıyayız.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten ülkemizin önemli sorunları var, milletimizin
gerçekten gündemi farklı. Dolayısıyla Genel Kuruldan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden milletimizin beklediği, halkımızın
beklediği, kendi sorunlarının öncelik sıralamasına
göre, kendi talebi doğrultusunda kanunların
çıkartılmasıdır, hukukun oluşturulmasıdır.
Buraya
getirdiğiniz kanunlar mutlaka gerekli, bir şey söylemiyorum ama bir
toplumsal talebin, bir ihtiyacın karşılanması ve ona göre
bir öncelik belirlemesi değil. Bu sıralama, bu gündem belirlemesi,
toplumun beklentileri doğrultusunda belirlenmiş bir sıralama
değil.
Bugün ülkemizin
ve milletimizin çok önemli sorunları var ve bu sorunların çözümüyle
ilgili bu Meclisten beklentileri var ama ne hikmetse, siyasi iktidar her
defasında birtakım sebepler geliştirerek, birtakım
ihtiyaçlara cevap mahiyetinde ve sayın bakanların dönemin sonuna
yaklaştıkça geç kalmış olmanın aceleciliğinde
ısrarlarıyla Genel Kurulun gündemi her hafta
değiştirilmekte.
Bir sonuç olarak
söylüyorum: Burayı, maalesef, yazboz tahtasına çevirdiniz
değerli milletvekilleri. Bu sonuç Türkiye Büyük Millet Meclisine de
yakışmıyor, iktidar partisine de yakışmıyor çünkü
iktidar partisi, milletten aldığı yetkiyle, millete
karşı olan sorumluluğunun gereği kendi gündemine hâkim
olması gerekiyor. Bir haftalık bir gündemi belirleyememek,
belirlediği gündemin arkasında duramamak, bu Hükûmet için ve bu
iktidar partisi grubu için bir zafiyet olsa gerektir. Bunun aşılması
gerekir. Bunu maalesef aşamıyorsunuz, aşamıyoruz.
Sorumluluktan kendimizi de ayrı tutmayalım ama iktidar partisinin,
maalesef, her hafta bir başka gündemle bu Genel Kurulun saatlerini
işgal etmeye hakkı olmadığı kanaatindeyim. Birinci
söyleyeceğim bu.
İkinci
söyleyeceğim: Bakınız, değerli milletvekilleri, Genel
Kurulumuzu millet seyrediyor, milletimiz seyrediyor, iktidarıyla
muhalefetiyle seyrediyor. Şu görüntü millete umut veriyor mu acaba?
Şu görüntüde bir Genel Kurulun milletin sorunlarına çözüm
üreteceği yönünde bir umut veriyor mu? Meclisin veya 23üncü Dönemin
üçüncü yılının sonuna geliyoruz, daha bir yılı var bu
Meclisin ama şu heyecansızlık, şu ilgisizlik
Karar yeter
sayısı istemediğimiz takdirde, burada, birleşimleri,
oturumları 30-40 milletvekiliyle geçiştiriyoruz. Bu Meclisi
çalıştırmak sorumluluğu iktidar partisi grubuna aittir.
Bunu temin etmek mecburiyetindesiniz. Bu anlamda söylüyorum.
Bakın,
sayın grup başkan vekilleri, bu hafta görüşülmesini
istediğiniz kanunların
Bugünü hariç tutuyorum. Bugün
uluslararası sözleşmeleri görüşeceğiz. Üç kanun, toplam 93
madde. Bu 93 maddeyi temel kanunlar hâlinde
yoğunlaştırmışsınız,
kısaltmışsınız ama ne yaparsanız
yapınız, İç Tüzükün verdiği yetkiyle her maddede önerge
verebilmek hakkı var. Üç tane muhalefet partisi var burada, her maddede
bir önerge verdikleri takdirde, her önergede beş dakika, altı dakika,
oylaması, indim, bindim, konuşmaya geldi, geri dönmesi onar dakikadan
hesaplarsanız bu kanunların bitebilme şansı yok ama bir
tedbir geliştirmişsiniz. Değerli milletvekilleri, sizlere
söylüyorum, özellikle iktidar partisi milletvekillerine söylüyorum: Grubunuzun
geliştirdiği tedbir ne? Bitime kadar çalışmak. Nasıl
çalışacaksınız bitime kadar arkadaşlar? Gün gece saat
24.00te bitiyor. Bu kanunlar bitmediği takdirde devam edeceğiz. Bugün
devam edeceğiz, yarın devam edeceğiz, öbür gün devam
edeceğiz. Böyle bir çalışmayı bu Meclise reva görmek
hakkına sahip misiniz? Anayasanın 18inci maddesi çok açık,
net, Angarya yasak. diyor. Böyle bir çalışma şekli olur mu
değerli milletvekilleri? Bitime kadar
Hani günün bitimine kadar deseniz
eyvallah, çalışsın Meclis, milletin ihtiyacı var, Hükûmetin
acelesi var, eyvallah ama kanun bitime kadar. Mesela, perşembe günü
görüşeceğimiz 498 sıra sayılı kanun elli madde, elli
önerge bizim var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Elli de bizim var.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bilmiyorum.
Nasıl
geçeceksiniz, nasıl geçirilecek arkadaşlar? Dolayısıyla bu
usul uygun değil. Yani şunun için söylüyorum: Biz istersek olur.
diyebilirsiniz ama bu usulü kendimize yakıştırmamız
doğru değil. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Burası
ilkelere dayalı, hukuka dayalı, hakka dayalı, adalete
dayalı bir işleyiş içerisinde olmazsa, kendi üyelerine zulmederse,
Anayasaya göz göre göre aykırı bir usulü getirip burada
dayatırsa ne olur? Ne olur? İmam-müezzin meselesi. Burası böyle
davranırsa dışarısı nasıl davranır? Bu yol
doğru değil değerli arkadaşlar. Bunu söyleyerek bir dönemi
bitiriyoruz, yazık oluyor ülkemize. Bu sebeple, biz -Milliyetçi Hareket
Partisi olarak söylüyorum- bu usulü kendimize haksızlık olarak,
hakaret olarak görüyoruz. Bu Meclis angaryayı dayatamaz, dayatmamalı
değerli arkadaşlar. Dediniz ki işte Gece 23.00e kadar
çalışalım. Eyvallah. Hiç kimse buradan, çalışmaktan
kaçacak hâli yok, çalışacağız ama bitime kadar tabiri
Değerli
milletvekilleri -değerli hukukçularınız var- yargının
yolu her kesime, her insana, her kuruma açık olmalıdır. Yani bu
milletvekillerinin bu Genel Kurulunun hukukunu kim koruyacak? Sizi yargıya
şikâyet ediyorum. Sayın Meclis Başkanına da söyledim.
Sürekli tartışılıyor bu konu, aşamadık. Kim
aşacak?
Sayın
İyimaya, bu işi Yargıtaya mı götürmemiz lazım,
Danıştaya mı götürmemiz lazım? Anayasanın 18inci
maddesine aykırı bir çalışmayı burada karar hâline
getiriyorsunuz. Karar Anayasadan daha mı ağırlıklı,
hukuktan daha mı önemli? Yapmayalım arkadaşlar! Yani
uluslararası hukuka da aykırı bu husus yani buna mecbur
değiliz. Söylemek istediğim husus bu. Çalışmayalım.
diyen kimse yok, Birlikte uzlaşarak çalışmayalım. diyen
de yok ama her defasında bunu konuşmamıza rağmen, bitime
kadar usulünü burada
Biz istersek
olur! Demokrasi, çoğunluk rejimi değil arkadaşlar.
Çoğunlukla, parmakla eğer kural koymaya, kanun çıkartmaya, hukuk
oluşturmaya çalışırsanız, bunun sonunda adaleti temin
edemezsiniz. Adaleti temin etmeyen, huzuru temin etmeyen, birlikte
çalışmayı temin etmeyen hiçbir hukuk da meşru olmaz,
meşru olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Onun için, ben, tabii,
arkadaşlarımızın ne diyeceklerini, meseleyi nasıl
savunacaklarını, onu da anlamakta zorlanıyorum. Ama bu hafta
deneme yapacağız değerli arkadaşlar. Şimdi şurada
saysak 60-70 kişiyiz. 184ü bularak bitime kadar çalışmayı
temin edip edemeyeceğinizi bu hafta deneyeceğiz.
SELÇUK AYHAN (İzmir)
Tehditle temin edecekler!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Buyurun çalışalım. Ama bu
çalışma meşru bir çalışma değil, hak değil,
hukuk değil ve bu Genel Kurula yakışmaz bir usuldür. Bunu
bilgilerinize sunar, çalışmalarda yine de başarılar temenni
eder, saygılar sunarım.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, kısa bir
açıklamam olacak 60ıncı maddeye göre.
BAŞKAN
Yerinizden açıklama mı yapacaksınız?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yerimden, evet.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun
İçlinin, konuşmasındaki 506, 507, 508 ve 509 sıra
sayılı komisyon raporlarının gelen kâğıtlar
kısmında yayımlanmadığı şeklindeki
ifadelerine ve dil sürçmesiyle söylediğini tahmin ettiği adil
yargılanmayı etkilemek şeklindeki ifadelerini adil
yargılanmayı sağlamak şeklinde düzelttiğine
ilişkin açıklaması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
konuşmacı Tayfun İçli, konuşmasını yaparken, grup
önerimizde yer alan 506, 507, 508 ve 509 sıra sayılı
taslakların komisyon raporlarının gelen kâğıtlar
kısmında yayımlanmadığını belirtmişti.
Oysa, 506, 507, 508 ve 509 sıra sayılı komisyon raporları
dünkü gelen kâğıtlar listesinde, yani 7 Haziran 2010 tarihli gelen
kâğıtlar listesinde yer almıştır,
bastırılıp dağıtılmıştır ve de web
sayfasında yayınlanmıştır. Bunu bilginize sunmak
istedim.
Bir de yine
Sayın İçli konuşması esnasında bir dil sürçmesi
yaptı herhâlde, onu düzeltmek isterim ve
katıldığımı da belirtmek isterim. Bizler
avukatız, savunmanız. Bizim amacımız, adil
yargılanmayı etkilemek değil adil yargılanmayı
sağlamak olmalıdır. Bir dil sürçmesi yaptı herhâlde, onu
düzeltmek isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet, grup
önerisi
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın İçli
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Çok kısa
BAŞKAN
Hayır, çok kısa da neyi ifade edeceksiniz efendim?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, şimdi bu
karşılıklı
BAŞKAN
Şimdi, şöyle
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) - Ben şunu gösterdim. Milletvekillerine
siz dağıttınız mı bunu?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) O gündem, elinizdeki gündem.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Gündem de olsa İç Tüzükü okudum,
İç Tüzükte ne diyor?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Elinizdeki gündem. Gündem ile gelen
kâğıtları karıştırmayın.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) ...ve dağıtılır. diyor.
Dağıtıldı mı? Bunu ifade ettim.
BAŞKAN
Sayın İçli, gelen kâğıtlar ayrıca
dağıtıldı. Bakınız, arkadaşlar bana getirdi
ama ben o hususu Genel Kurulun bilgisine sunmadım. Belki dikkatinizden
kaçmış olan bir husus olabilir, ona bir şey demiyorum ben ama
arkadaşlar matbu olan hususları getirdiler.
Size bir
dakikalık süre vereyim, konuşun, bağlayın.
Sayın
İçli, buyurun efendim.
11.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
İç Tüzüke göre gelen kâğıtların bastırılıp
dağıtılması ve gündemde ilan edilmesi gerektiğine;
adil yargılamayı etkilemek sözleriyle avukatlar hakkında adil
yargılamayı etkileme suçlamasıyla soruşturma yapılıyor
demek istediğine ilişkin açıklaması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Şimdi, ben
biraz evvel ifade ettim kürsüde. Şu elimdeki gündem. İç Tüzükümüze
göre
bastırılır ve dağıtılır. dediği
gibi gündemde ilan edilir. diyor. Şimdi, bunu ifade ettim ben. Siz bunu
Sizin gözetiminizle bu bastırılıp milletvekillerine
dağıtılmıyor mu? Bu ne acelecilik? Ve temel kanun olarak
geliyor. Ben bunu ifade ettim, birincisi o.
Tabii ki benim
orada dil sürçmesi değil. Avukatların görevi nedir? Savunma
yapmaktır. Şimdi, iddia
Avukatlar hakkında adil
yargılamayı etkileme suçlamasıyla soruşturma
yapılıyor. Bu, savunma makamına karşı yapılan bir
eylemdir, savunma makamını susturmak şeklinde yapılan bir
eylemdir. Eğer bu eylemler devam edecekse Türkiyede hiçbir davada, hiçbir
kişi etkin savunma yapacak bir savunma makamı bulamaz. Bunu ifade
etmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 503, 507 ve 508
sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Evet, AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istemiştim, 3 defa tekrar ettim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, efendim, birbirimize nezaketli olalım. Ben
düzeltiyorum, karar yeter sayısını isteyeceğim ama bir
üslup vardır, bakınız, ona lütfen riayet edelim, üslubumuza
riayet edelim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hayır, istemiştik de efendim.
BAŞKAN
Evet, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, 120 kişi var, ben
saydım. (Gürültüler)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Karışmayın Divanın işine
canım, müdahale etmeyin.
ŞENOL BAL
(İzmir) Allah Allah, siz niye karışıyorsunuz?
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Kâtip üyelerimiz saysınlar.
Kâtip üyelerimiz
de kendi aralarında ihtilaf ediyorlar.
İki
dakikalık süre vereceğim ve elektronik cihazla oylama
yapacağım.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup
önerisi kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Önergeler
1.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın,
(2/341) esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/220)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/341 esas
numaralı 21.06.1927 Tarih ve 1111 Sayılı Askerlik Kanunu,
22.05.1930 Tarih ve 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu ile 26.09.2004
Tarih ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Kimi Maddelerinin
Değiştirilmesine ve Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifimin
iç tüzüğün 37 maddesine göre işleme alınmasını
saygılarımla dilerim. 03.11.2008
Akın
Birdal
Diyarbakır
BAŞKAN
Teklif sahibi olarak Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal,
buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hazır yeterli sayıyı bulmuşken belki bu yasa teklifimizin
gündeme alınması konusunda da oy verirsiniz çünkü yüz binlerce genç
ve yakınları milyonlarca insanı ilgilendiren bir durum. Geçen
yıl da 13 Kasım 2008de Askerlik Kanunu, Askerî Ceza Kanunu ve Türk
Ceza Kanununun kimi maddelerinin değişmesini önerdiğimiz yasa
değişikliğinin gündeme alınmasına ilişkin söz
almıştık ve bu nedenle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu
yasa değişikliği kamuoyunda vicdani ret olarak bilinen bir
hakkın tanınmasına ilişkindir. Yüzyılımızda
büyük savaşların yol açtığı yıkım ve
acılar, savaş, ölme, öldürme gibi kavramları da tartışılır
hâle getirmiştir. Bu tartışmayla birlikte insan hakları ve
barış kavramlarının yanı sıra, vicdani ret
kavramı da bir hak olarak toplumsal yaşama girmiştir. Ne
yazık ki bu hakkın tanınmamış olması büyük
trajedilere neden olmakta ve bunların sonuçları da toplumun
gündeminden ne yazık ki çıkmamaktadır.
Bugün bölgemizin
ve dünyanın en temel sorunu barışı sürekli
kılabilmektir çünkü barışın olmadığı her an
ve her yerde insan hakları yok edilmektedir ve ihlal edilmektedir.
Özellikle ölme ve öldürme hâlini olağanlaştıran savaş
koşullarında en temel hak olan yaşam hakkı ve bununla
ilişkili olarak da temel haklar ve özgürlükler yok edilmektedir.
Vicdani ret, bir
kişinin etnik, dinî, ahlaki, insani, felsefi, politik ve benzer nedenlerle
askere gitmeyi reddetmesi olarak tanımlanabilinir. Bu çerçevede,
uluslararası toplum, savaşın ve savaş
hazırlıklarının, ölme ve öldürme hâlinin vicdani
gerekçelerle reddedilmesini temel bir insan hakkı olarak
benimsemiştir. Bu bağlamda, vicdani ret kavramı
uluslararası belgelerde yer almış, uluslararası hukukta
karşılık bulmuştur.
Türkiyenin üyesi
bulunduğu Avrupa Konseyi üye ülkelerin 47sinin 45inde vicdani ret bir
insan hakkı olarak kabul edilmiştir ancak kabul edilmeyen iki ülkeden
biri de Türkiyedir. Diğeri Azerbaycan ki onun da bunun bir hak
olduğuna dair bir yasa tasarısı hazırlayıp kendi
Meclis Genel Kurullarına indireceklerine dair bir bilgi aldık ve bu
hakkı hâlâ gündemine almayan sadece Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Ayrıca, yine
Avrupa Birliğinin 27 ülkeden 14ü tamamen bu hakkı kabul etmiş,
mecburi askerliği kaldırmış, diğer 13 ülke de askerlik
yapmak istemeyenlerini sosyal hizmetlerde çalıştırmaktadır:
Sağlık hizmetlerinde, kreşlerde ve ağaçlandırma gibi
benzeri alanlarda. Vicdani ret hakkı Türkiyenin de taraf olduğu,
başta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmak üzere,
Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilgili
hükümlerini kabul ederek bu hakkı da kapsayan bir hakkı hukukuna
geçirmek durumundadır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ayrıca Avrupa İnsan
Hakları Komisyonu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu yolda
aldığı kararlar var. Örneğin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi vicdani retçi Osman Murat Ülkenin başvurusu üzerine vicdani
reddin bir hak olarak düzenlenmesini Türkiyeden istemiştir. Yine benzer
bir karar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince de alınmış ve
hükûmet de bunun hazırlığını
yaptığını 6 Haziran 2007 tarihli oturumdan önce Bakanlar
Komitesine bildirmiştir ancak daha sonra konuya ilişkin herhangi bir
gelişme olmamıştır.
Şimdi,
savaşta ısrar eden, vicdani ret hakkını kabul etmeyen ve
sorunların demokratik çözümsüzlüğü nedeniyle olayları
körleştiren, bedelli askerliği erteleyen bir anlayış 500
bini aşkın insanın askere gitmemesine, ertelemesine neden
olmakta, gidenlerin de akıbetinin ne olacağı konusunda
belirsizlikler yaşanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; resmî kayıtlara göre 1991 ve
2001 yılları arasında 1.248 Türk Silahlı Kuvvetler mensubu
intihara kalkışmış ya da bazen intihar adı
altında başka şekilde yaşam hakkı yok edilmiş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal, buyurun efendim.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Sayın Başkan, bağlıyorum. Teşekkürler.
bunlardan 815i
ölmüştür. 2001 ve sonrası için intihar adı altındaki
ölümlerin, soruşturma açılıp
açılmadığını, otopsi raporlarının olup
olmadığını Sayın Başbakana sorduk ama Millî
Savunma Bakanlığınca verilen yanıtta gizlilik gerekçesiyle
açıklanamayacağı belirtilmiştir.
Şimdi,
vicdani ret hakkının gerekçesi, uluslararası hukuk, demokrasi ve
barıştır. NATOnun en güçlü ordusundan, üç dört ülkeden biriyiz.
Güçlü ordunun güçlü Türkiye yaratmadığı görülmektedir.
Sorunlarının demokratik çözümü hem bu ülkenin asker ve silah
bulundurmasını gereksiz kılacak hem de bir hakkı olan
vicdani reddi hukukumuza bağlı kılacaktır. Aksi takdirde
Türkiyenin savunma, silah ve asker gücüne bağlı demokratik bir ülke
yaratamayacağı gibi, Yunanistan, Macaristan ve şimdi de Federal
Almanyanın kapısı çalındı ve bu tehlikenin ve krizin
Türkiyenin de kapısını çalacağını hemen burada
söyleyebiliriz.
O nedenle, bu
hakkın kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Birdal.
Teklif üzerinde
Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş, buyurun efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Askerlik Kanunu, Askeri Ceza Kanunu ve Türk Ceza Kanununun bazı
maddelerinde değişiklik yapma teklifi üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, vicdani
retle ilgili bir yasayı tartışıyorken Mecliste, başta
iktidar partisi milletvekilleri olmak üzere, diğer milletvekillerinin
birçoğu çok ilgili değiller. Biz şunu diyoruz: Bununla ilgili
olabilmek için vicdan lazım. Önce vicdan lazım ki vicdani hakkı
savunabilelim. Birçok zaman çok sıradan, toplumun gündemi olmayan,
halkın beklentisi olmayan, toplumun çok küçük bir kesimini bile
ilgilendirmeyen bazı yasa teklif ve tasarıları Hükûmet
tarafından getiriliyor ve gerekçe olarak da diyor ki: Avrupa
Birliğiyle uyum yasaları... Şimdi, biz Avrupa Birliğiyle,
Avrupa Birliğine girişle ilgili uyum yasaları yapıyoruz.
Avrupa Birliği ülkelerinin -Türkiye ve Azerbaycan hariç- tümünde vicdani
ret hakkı varken ve Türkiyede bir yasa çıkardık, yüz binlerce
genç seyahati, çalışması durumunda askere gitmediği için
GBTden çıkarılıp birçok zaman derdest edilip eli kolu
bağlanıp askere götürülüyordu. Yüz binlerce gencimiz, askere gitmek
istemediği için, bir şekilde askere gitmek istemediği için kaçak
durumundadır. Özellikle başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu
olmak üzere Orta Anadoluda, Karadenizde birçok insan askere gitmediği
için ve askere de gitmek istemediği için bulunduğu kentte
yaşayamıyor. Neden? Çünkü askerlik. Askere gitmeme, askere gitmeyi
reddetme, Ben askerlik yapmıyorum. deme hem Askerlik Kanununda hem
Askeri Ceza Kanununda hem Türk Ceza Kanununda suçtur. Bu insanlar, bunun
için, birçoğu çok zor koşullarda, rahatça, demokratik bir
şekilde seyahat özgürlüğünü kullanamadan, istediği işte
çalışma koşulları yaratamadan çalışmaktadır.
Türkiyede askerlik yapmamış gençlerin durumu, bugün Avrupanın,
Amerikanın veya iş koşulları olan birçok ülkede göçmen
işçilerin -orada kaçak çalışmaya giden, oturma izni olmayan,
yasal alt zemini oluşturulmamış göçmen işçiler- durumundadır.
Bu sorun bu kadar
yakıcıyken, bu kadar önemliyken bununla ilgili hiçbir düzenleme
yapılmıyor. Üstelik, Avrupa Birliği uyum yasası
çerçevesinde de mutlaka düzenleme yapmamız gerekir ve uluslararası
sözleşmelere göre, attığımız imzalara göre, Anayasamızın
90ıncı maddesine göre de yasamızda, Anayasamızda kabul
edilmesi, Anayasamızın üstün hükmü olması gereken bir konuda ne
iktidar bu konuda bir teklif ve tasarı getiriyor ne de bu konu
görüşülürken çok ilgili görünüyor.
Şimdi
-Sayın Akın Bey de dile getirdi- on binlerce genç belli mesleklerde,
belki Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu, şu anda birçok alanda,
yetişmiş eleman sıkıntısı
yaşadığı alanlarda -doktor, mühendis, avukat, serbest
meslek sahibi- veya belli alanlarda meslek sahibi iken askere gitmemiş,
belli işini kurmuş, düzenini kurmuş. Eğer askere gidecekse işi,
düzeni, evliyse aile yaşamı, evlilik yaşamı riske girecek.
Bu konu da birçok zaman dile getiriliyor, birçok zaman talepler var, toplumun
birçok kesiminden Meclise, Meclisteki siyasi parti gruplarına,
milletvekillerine talepler var. Bunun da zemini yaratılamıyor. Neden?
Tek nedeni şudur: Hem vicdanı ret hakkının bu Meclise
getirilip geçirilmemesinin hem bedelli askerlik konusunun bu Meclise
getirilmemesinin tek nedeni, süren çatışma ortamı, şiddet
ve savaştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız Sayın
Karabaş.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Tamamlıyorum Başkan.
Eğer bu
ülkede çatışma ortamını, şiddeti ve savaşı
sonlandırmazsak ne vicdanı ret hakkını -Avrupa
Birliğine girmek istiyorsak bile- ne de bedelli askerliği burada
rahat tartışamayız çünkü haklı olarak birçok insan Orada
çatışma sürüyor, benim çocuğum ölüyorken parası olan askere
gitmeyecek. diyor, hiç kimse de cesaret edip buraya getirmiyor. Biz de
vicdanı reddin bir insan hakkı olduğunu, insanın
vicdanıyla ilgili olduğunu, hiçbir hâlükârda, hiçbir koşulda,
savaş koşullarında bile bu hakkın, insanın
vicdanıyla ilgili bir kararın yasalarla, devlet gücüyle
düzenlenemeyeceğini belirtiyoruz. Onun için, bu yasa teklifinin
oylanmasını ve bu konuda bir değişiklik
yapılmasını istiyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.
Teklifi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin Sözlü Sorular kısmına
geçiyoruz.
Daha önce,
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırımın beraber cevaplandıracağı
soruları Genel Kurula arz etmiştim. Şimdi, o soruların
okunmasına 1inci sıradan olmak üzere başlıyoruz.
Buyurun efendim.
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, KÖYDES
Projeleri için aktarılan ödeneğe ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1053) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 2008
yılı Ekim ayı sonu itibarı ile KÖYDES Projeleri için
İl Özel İdaresine ne kadar ödenek aktarılmıştır?
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
yangın söndürmek amacıyla uçak ve helikopter alımı
ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1359) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından yangın söndürmek amacıyla
uçak ve helikopter ihalesi açılmıştır. Bu ihale ile ilgili,
1) İhale
şartnamesi hazırlanırken sivil havacılıktan görüş
alınmış mıdır?
2) Kaç
yaşında olacağı belli olmayan ve şartnamede
belirtilmeyen bu uçak ve helikopterler teslim alındığında,
uçuş güvenliği açısından gerekli koşulları
taşıyacak mıdır?
3) Özellikle,
yaş sınırlaması olmadan açılan bu ihale ile teslim
edilecek uçak ve helikopterlerle ilgili Bakanlığınızın
görüşü alınmama nedeni nedir?
4) 9.250 $ olarak
belirlenen saat ücreti piyasa normlarının çok çok üstünde değil
midir?
3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrulun, Aksaray
bağlantılı demiryolu çalışmalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1386) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 13/5/2009
Osman
Ertuğrul
Aksaray
Soru:
- 2002
Yılı seçimleri öncesinde AKP tarafından hemşehrilerimize
verilen vaatler arasında bulunan Aksaray ilimizden demiryolunun geçirilmesi
konusunda Aksaray ilimizden; tuz, pancar, hububat, gibi tarım ürünlerinin
ve sanayi ürünlerinin daha kolay nakledilmesi aynı zamanda yolcu
taşımacılığını da içeren
Ankara-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla arasında bir
demiryolu hattı çalışmanız var mıdır? Var ise
hangi aşamadadır?
-
Bakanlığınız tarafından Aksaray ilimizin de içinde
bulunduğu bir demiryolu projeniz var mıdır? Var ise söz konusu
proje ne zaman uygulamaya konulacaktır?
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1405) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Karadeniz'i Doğu Anadolu'ya bağlayan ve 1997
yılında ihalesi yapılan Ardahan Ardanuç Karayolunun 2003
yılı sonuna kadar parasal olarak %44'ü
gerçekleştirilmiştir. 2004 yılı bütçesinden 261 milyar TL'lik
ödenek aktarılmıştır. 2006 yılı bütçe
çalışmaları sırasında yolun bitirilmesinin çok önemli
olduğunu belirtmiş olmamıza rağmen 650 milyar gibi çok cüzi
bir ödenek aktarılmıştır. Hâlen
1) Bölgemizde yaz mevsiminin oldukça kısa sürmesi nedeniyle
gerekli ödeneği bir an önce aktararak Ardahan Ardanuç yolunun
tamamlanması konusunda herhangi bir çalışmanız var
mıdır?
2) Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması ile ilgili herhangi
bir çalışma var ise ne aşamadadır, ne kadar ödenek
ayrılacak ve yol ne zaman bitirilecektir?
3) Ardahan Ardanuç yolunun duble yol olması için Sayın
Başbakan dönemin Ardahan Valisine talimat vermişti. Verilen bu
talimata göre duble yol yapılacak mıdır?
5.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, Trabzon-Zaho-Basra demiryolu çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1487) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın,
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98inci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
22.06.2009
Hasip
KAPLAN
Şırnak
Demiryolu ulaşımı Nusaybin ilçemize kadar
gelmektedir. Irak Federal cumhuriyeti ile yapılan görüşmeler sonucu
Zaho-Trabzon, Zaho-Mersin arası demiryolu yapılması ve Basra'ya
kadar uzatılması düşünülmektedir.
Soru:
1) Zaho-Trabzon-Basra demiryolu çalışmaları ne
aşamadadır? Ortadoğuyu Karadenizle buluşturacak bu
projenin çalışmalarına başlandı mı?
6.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1538) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 03.09.2009
Ensar
Öğüt
Ardahan
Karadeniz'i Doğu Anadolu'ya bağlayan ve 1997
yılında ihalesi yapılan Ardahan Ardanuç Karayolunun 2003
yılı sonuna kadar parasal olarak %44'ü
gerçekleştirilmiştir. 2004 yılı bütçesinden 261 milyar
TL'lik ödenek aktarılmıştır. 2006 yılı bütçe
çalışmaları sırasında yolun bitirilmesinin çok önemli
olduğunu belirtmiş olmamıza rağmen 650 milyar gibi çok cüzi
bir ödenek aktarılmıştır. Hâlen
1) Bölgemizde yaz mevsiminin oldukça kısa sürmesi nedeniyle
gerekli ödeneği bir an önce aktararak Ardahan Ardanuç yolunun
tamamlanması konusunda herhangi bir çalışmanız var mıdır?
2) Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması ile ilgili herhangi
bir çalışma var ise ne aşamadadır, ne kadar ödenek
ayrılacak ve yol ne zaman bitirilecektir?
3) Ardahan Ardanuç yolunun duble yol olması için Sayın
Başbakan dönemin Ardahan Valisine talimat vermişti. Verilen bu
talimata göre duble yol yapılacak mıdır?
7.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, öğrenci servis araçlarındaki yaş sınırı
değişikliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1547) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Ulaştırma Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.25.09.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Milletvekili
Öğrenci taşımada kullanılacak
taşıtların yaşlarını 12 yıldan
KAMER GENÇ (Tunceli) Yanlış okuyorsun Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına var
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
BAŞKAN Bir dakika Fatih Bey.
Sayın Genç, anlayamıyorum dediğinizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına diye yazdım onu atlıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla
BAŞKAN Düzelttirelim.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Grup Başkanın var,
otur!
KAMER GENÇ (Tunceli) Onu atlıyor, ondan sonra
BAŞKAN Arkadaşlar bir dakika
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Grup Başkanın var
orada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne demek ya? Ne demek bu?
BAŞKAN Sayın Genç, atlamış olabilir,
düzeltiyor arkadaşımız, tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, bir dakika, bir dinleyin.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Grup Başkanın var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, soruların
tamamını okuması lazım.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Grup Başkanı var orada,
konuşma sen!
KAMER GENÇ (Tunceli) Arkadaş ağzında
yuvarlıyor soruları.
BAŞKAN Anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Doğru dürüst okusun.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Muharrem Beye söyleyeceksin.
BAŞKAN Tamam Sayın Genç.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Ulaştırma Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.25.09.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Milletvekili
Öğrenci taşımada kullanılacak
taşıtların yaşlarını 12 yıldan 20 yıla
çıkardığınız basında yer almaktadır.
1- Bu doğrumudur? Doğru ise bu değişiklik
hangi zaruretten doğmuştur?
2- 20 yaşındaki araçların sağlıklı
çalışamayacakları, sık sık arıza yapabilecekleri
bilindiği halde bu araçlarla okullara yapılacak taşımalarda
doğacak sıkıntı ve kazaların sorumlusu kim olacak?
8.-Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokat Havaalanının durumuna ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1564) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sn. Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Tokat Havaalanı'nın durumu ile ilgili olarak;
Sorular
1- Tokat Havaalanı özelleştirme kapsamı içinde
alınacak mıdır?
2- Tokat Havaalanı yeri ve konumu ile ilgili yeni bir
çalışma yapılacak mıdır?
3- Havaalanını ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?
9.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokat Havaalanının kullanıma
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1676) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ilinde havaalanı olmasına rağmen
kapalı konumdadır. Açılmamasının sebepleri nedir?
Neden kapatılmıştır? Açmayı düşünüyor musunuz?
10.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Erbaa-Tokat yolunun yapımına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1701) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının
teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Erbaa ilçemizi Tokat'a çok kısa bir şekilde
bağlayacak olan Erbaa-Canbolat-Gökdere yolu ile ilgili bir
çalışma var mıdır? Bu yolu yapmayı düşünüyor
musunuz?
11.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, bir köprünün genişletilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1728) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın,
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Kütahya ili Gediz-Simav karayolundan Şaphane ilçesine
dönüldüğünde ilçe yolu girişindeki köprü 3-
1. Şaphane ilçemizi Simav-Gediz karayoluna bağlayan
anayoldaki tek şeritlik köprünün genişletilmesine yönelik proje
çalışması ne aşamadadır?
2. Söz konusu köprü ile ilgili olarak
Bakanlığınızın bir çalışması olmuş
mudur?
3. Söz konusu köprü genişletme inşaatının 2010
yılında yapılması sağlanabilir mi?
12.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun, Malatya tren seferlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1732) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Malatya'dan geçen demiryolu ülkemizin Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu'ya açılan kapısıdır.
Ankara-Sivas-Malatya-Van ve Malatya-Kurtalan hatları
olmasına rağmen bu hattaki Mavi Tren seferleri iptal edilmiştir.
Bu nedenle,
1) Malatya'dan yapılan Mavi Tren seferleri hangi gerekçe ve
nedenle iptal edilmiştir?
2) Acaba, 2014 yılında Malatya'dan Erzincan'a ayrı
bir hat yapıp Malatya'ya Erzincan üzerinden hızlı tren seferleri
mi başlatmayı düşünüyorsunuz?
3) Acaba, TCDD Malatyalılara bir sürpriz yapıp, en
kısa sürede hızlı tren seferleri mi başlatacak? Öyleyse bu
uygulama ne zaman başlayacak?
13.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halisin, Tuncelide cep telefonu görüşmelerinde
yaşanan sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1770) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın,
Ulaştırma Bakanı Sn. Binalı Yıldırım
tarafından Anayasanın 98 ve İç tüzüğün 98. Maddeleri
gereğince, sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 20.01.2010
Şerafettin
Halis
Tunceli
İletişim hakkı temel haklardan birisidir. Bu
hakkın engellenmesini önlemek de, birinci derecede
bakanlığınızın sorumluluğundadır.
Tunceli'de cep telefonlarının
kullanıldığı ilk günden bu yana, ne yazık ki cep
telefonlarından sağlıklı iletişim
sağlanamamaktadır. Sürekli sorun yaşanmaktadır.
İldeki frekans kırıcı (camer)
taşıyan kolluk kuvvetleri araçlarının
varlığı nedeniyle, iletişiminin sürekli kesilip yarım
kalmasıyla mağduriyet yaşayan Tunceli insanı, konuşmanın
yapılamadığı anlarda açık tutulan telefonlar nedeniyle
de maddi mağduriyet yaşamaktadırlar.
Daha açık bir ifadeyle amaçlanan konuşmalar
yapılamadığı gibi, yüklü para ödemek zorunda
kalınmaktadır.
Konu daha önce meclis kürsüsüne de taşınmış
olmasına rağmen, bu güne kadar bir iyileştirmede
bulunulmadı.
Bu bilgiler dâhilinde;
1-) Sürekli güvenlik gerekçesi, iletişim hakkını
sürekli engellemeyi haklı kılar mı?
2-) Konuyla ilgili bir iyileştirme düşünüyor musunuz?
14.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ağrı-Saray yolunun onarımına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1778) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafında sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.01.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ağrı -Saray yoluna döşenen parke
taşlarının bozulmasından sonra bu kez de heyelan tehlikesi
baş gösterdi. Yukarı Beyazıt bölgesinde toprak ve kayalar yola
doğru sürekli hareket halindedir, önlem alınmaması halinde yol
her an kapanacağı gibi olabilecek bir kaza da ölümle
sonuçlanacağı kaçınılmazdır.
Vatandaşlarımız bu yolu kullanmaktan korkar hale gelmiştir.
1- Ağrı-Saray yolunda heyelan bölgesi olmasından
dolayı tehlikeli olan kısımlara taş duvar örmeyi
düşünüyor musunuz?
2- Yola döşenen parke taşları bozulmuştur bu
yolun yeniden bozulan yerlerinin tamirini yapmayı düşünüyor musunuz?
15.- Bitlis Milletvekili Mehmet
Nezir Karabaşın, Bitliste trafiğe açılan bir tünele ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1781) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın,
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
20.01.2010
Mehmet
Nezir KARABAŞ
Bitlis
Açıklama- Bitlis'te 2004 yılında yapımına
başlanan 8 Ağustos Tüneli servis yolu niteliğinde ve tek yönlü
olarak 29 Aralık 2009 tarihinde ulaşıma açıldı.
1-
2-
3- Eğer bu bilgilere sahipseniz, 8 Ağustos tünelinde
meydana gelebilecek kazaların sorumluluğunu üstlenecek misiniz?
4- 06 Kasım 2009 tarihinde Bitlis'e
yaptığınız ziyarette "bu yıl sonu itibariyle
Bitlis Çevre yolu tek yönlü olarak hizmete girecektir" söyleminizle, 8
Ağustos tünelinin bu hâliyle trafiğe açılmasını
mı kastettiniz?
16.- Bitlis Milletvekili Mehmet
Nezir Karabaşın, bir karayolundaki trafik güvenliğine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1783) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın,
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Nezir Karabaş
Bitlis
Açıklama- Bitlis-Van Karayolunun böldüğü Rahva
Ovası, Bitlis şehir merkezine
1- Ölümlü trafik kazaların yaşandığı bu
güzergâhta trafik sinyalizasyon sistemi kurulması konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
2- Özellikle TOKİ konutlarının bulunduğu
bölgede, trafik sinyalizasyon sistemli ana yol-tali yol kavşağı
yapılması konusunda bir çalışmanız var
mıdır?
3- Bu konuda çalışmalarınız varsa hangi
aşamadadır?
17.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Erzurum bağlantılı yollardaki tünel
yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1831) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.01.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Bütün Erzurumluların yıllarca çok zor şartlar
altında yolculuk ettiği Erzurumun Bayburt'ta Kop tüneli, Erzurum
Artvin yolu üzerindeki Uzundere tüneli ve yine Erzurum Rize yolu üzerindeki
İspir tüneli yapılırsa bu bölgelerden her gün yüzlerce araç
geçmektedir. Özellikle kış şartlarında çok zorluklarla
karşılaşanlar bu tünellerin bir an evvel yapılması
kaçınılmaz olmuştur.
1- Erzurum Bayburt istikametinden her gün yüzlerce araç
geçmektedir. Bu yol güzergâhında yolculuk edenler Kop tünelinin bir an
evvel yapılmasını istemektedirler. Kop tünelini yapmayı
düşünüyor musunuz, düşünüyorsanız ne zaman
yapacaksınız?
2- Erzurum Artvin istikametini kullananlar Uzundere tünelinin
yapılmasıyla daha sağlıklı ve kazasız yolculuklar
yapacağı için Uzundere tüneli yapılacak mı ?
3- Erzurum Rize yol güzergâhı üzerinde
vatandaşlarımız İspir tüneli yapılacak mı,
yapılacaksa ne zaman yapılacak?
18.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Erbaa ilçesinde köprülü kavşak ve sinyalizasyon
yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1843) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.Reşat
Doğru
Tokat
Erbaa ilçemiz gerek Doğu ve Batı illerimiz ile
Uluslararası yolların kenarında bulanan bir ilçemizdir.
Aynı zamanda belde ve köylerimize bağlantılar ilçeden geçen
anayolla sağlanmaktadır. Bu nedenle trafik
akışkanlığının sürekli olması beraberinde
maddi ve ölümlü kazalara sebebiyet vermektedir. Bu
sıkıntıların bertaraf edilmesi için;
1- Merkez Gazi Bulvarı ile 100. Yıl Bulvarının
kesiştiği noktaya bir köprülü kavşak yapılmasını
düşünüyor musunuz?
2- Çevre belde ve köylerinin anayola giriş noktalarına
sinyalizasyon kurmayı planlıyor musunuz?
19.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Erbaa ilçesine sabit araç muayene istasyonu
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1844) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.Reşat
Doğru
Tokat
Erbaa ilçemiz, çevre belde ve köy toplamıyla yüz bin
kişinin üzerinde bir nüfusu sahiptir. Nüfus yoğunluğuyla
birlikte araç sayısında da gözle görülür bir artış
vardır. Bu nedenle;
Yerel yönetim tarafından arsa tahsis edilen ilçemize Sabit
Araç Muayene İstasyonu ne zaman açılacaktır?
20.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, bir yol yapımındaki istimlak bedellerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1845) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sayın Binalı Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.Reşat
Doğru
Tokat
Tokat ili ile Çamlıbel arasında çift yönlü yol
yapılmaktadır. Bu yol için istimlâk edilen alanların bedelleri
uzun zamandır vatandaşlarımıza ödenmemiştir.
İstimlâk bedelleri ne kadardır? Hak sahiplerine ne zaman
ödeme yapılacaktır?
21.-Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, Çukurova Havaalanı inşasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1847) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma
Bakanı Sayın Binalı Yıldırım'ın sözlü olarak
cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 08.02.2010
Prof.
Dr. Akif Akkuş
Mersin
Uluslar arası Çukurova hava alanının
yapımı için, uzun bir zamandır çalışmalar
yapılmakta. Ancak hiçbir ilerleme kaydedilememiştir.
Yapılması planlanan Uluslar arası Çukurova hava
alanının inşası için 2010 bütçesine herhangi bir ödenek
konulmuş mudur? ÇED raporları tamamlanmış mıdır?
DLH Genel Müdürlüğünce bir çalışma yapılmakta
mıdır? Yeri belli olmuş mudur?
22.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Batman Çayı üzerindeki köprünün güçlendirilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1879) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 15.02.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Karayolları 9. bölge müdürlüğünün Batman çayı
kenarında kum-çakıl alınmaması için diktiği uyarı
tabelası işlem görmemektedir. Karayolları insan hayatından
çok köprünün çökmemesi için uyarı tabelası dikmiştir. Köprünün
çökmemesi için güçlendirme yapılması için bir çalışma
yapacağına çaydan kum ve çakıl alınmaması için tabela
asıyor.
1- Batman 9. Bölge Müdürlüğü Batman çayı üzerinde
bulunan köprünün üzerinden geçen bölgedeki
vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğinin
sağlanarak köprünün çökmemesi için güçlendirme çalışması
yapılacak mı?
23.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, 9 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1886) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırımın sözlü olarak
cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010
Prof.Dr.Akif
Akkuş
Mersin
15 Ocak 2010 tarihinden itibaren 9 Eylül İzmir treni
seferleri kaldırılmıştır. Tren seferlerinin
kaldırılma nedeni nedir?
24.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, 4 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1887) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırımın sözlü olarak
cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010
Prof.Dr.Akif
Akkuş
Mersin
09 Ocak 2010 tarihinden itibaren 4 Eylül Malatya treni seferden
kaldırılmıştır. Tren seferlerinin kaldırılma
nedeni nedir?
25.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, Ankara-Erzurum ekspres treni seferlerinin
kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1888) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırımın sözlü olarak
cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010
Prof.Dr.Akif
Akkuş
Mersin
01 Ocak 2010 tarihinden itibaren, Ankara-Erzurum ekspres tren
seferleri kaldırılmıştır. Tren seferleri neden
kaldırılmıştır?
26.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bursa Yenişehir Havaalanından yapılan bazı
uçak seferlerinin iptaline ilişkin sözlü soru önergesi (6/1893) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 28.02.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Bursa Yenişehir Havaalanında Doğu İllerine
tarifeli olarak seferlerinin kaldırılması hemşerilerimizin
büyük çoğunluğunun ikamet ettiği Bursadan Doğu illerine
yapılan uçak seferlerinin iptal edilmesinden dolayı hemşerilerimiz
mecburen İstanbul'a uçacaklardır bu da hem zaman kaybına hem de
maddi kayıplara yol açacaktır. Bu durumun bir an evvel giderilmesi
gerekmektedir.
1- Bursa Yenişehir hava alanından Doğu illerine
yapılan tarifeli uçak seferlerinin iptal edilmesi hemşerilerimizi
mağdur edecektir. Bu mağduriyetin giderilmesi için Bursa
Yenişehir havaalanından Doğu illerine yapılan tarifeli uçak
seferlerinin yeniden başlatılması için bir çalışma
yapacak mısınız?
27.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, bir köyün yol sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/1929)
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini
saygılarımla arz ederim. 09.03.2010
Ensar
Ögüt
Ardahan
Ardahan ili Çıldır ilçesi Kurtkale köyünde yaşanan
yol problemi günümüz Türkiye'siyle bağdaşamamaktadır. Köyümüzle
ilçe merkezi arasındaki
Kurtkale Köy yolumuz Karayollarına bağlı olup; 15
köyümüz bu yoldan yararlanmaktadır. Önemli yollarımızdan birisi
olan yol, birçok defa soru önergesi vermeme ve yetkililerle görüşme
yapmama rağmen 10 yıldır yapılmamıştır.
Yolun çok bozuk olması nedeniyle birçok kaza yaşandığı
gibi ölümle sonuçlanan kazalar da artmıştır.
1- Kurtkale Köyümüz ile Çıldır ilçemiz arasındaki
10 yıldır yapılmayan
2- Köy içi yolların bakımının yapılarak
imkanlar doğrultusunda kilitli taş yapılarak kalıcı
bir çözüme kavuşturulması konusunda herhangi bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
3- Yaz geldiğinde hayvanını dahi yaylaya götürmekte
zorlanan, imkansızlıklarla yaylaya gitmek zorunda kalan,
hayvanları bu yollarda sakatlanan köylümüzün yayla yolları konusunda
bir iyileştirme düşünüyor musunuz?
28.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Çıldır ilçesinin bazı köylerindeki baz istasyonu
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1936) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 12.03.2010
Ensar
Ögüt
Ardahan
Ardahan ilimizde sınırda bulunan birçok köyümüzde
yaşayan vatandaşlarımızın, Turkcell, Avea ve Vodafon
istasyonlarının yetersiz olması nedeniyle cep telefonları
çekmemektedir. Büyük reklam harcamaları yaparak her yerde çektiği
söylenmesine karşın başta Çıldır ilçesi Sabaholdu,
Baltalı, Akçil Köylerimiz başta olmak üzere özellikle sınırda
bulunan birçok köyümüz Gürcistan üzerinden görüşmek zorunda
kalmaktadırlar. Bu da köylümüze çok büyük külfet getirmektedir.
GSM şirketlerimiz, Türkiye'nin her yerinde cep
telefonlarıyla görüşülebildiğini, herhangi bir kapsama sorunu
yaşanmadığını söyleyip, büyük paralar harcayarak
reklam yaparken, ne yazık ki sınırda bekçilik yaparak
vatandaşlık görevlerini yapan vatandaşlarımıza hizmet
götürmüyorlar.
1- Milyon Dolarlık reklam giderlerine bütçe
ayrılırken, çok basit birkaç işlemle daha rahat ve ucuz bir
şekilde iletişim sağlanacakken, Ardahan halkına neden bu
kolaylık sağlanmamaktadır?
2- Ardahan ili Çıldır ilçesi Sabaholdu, Baltalı ve
Akçil Köylerimizde yaşayan vatandaşlarımız başta olmak
üzere sıkıntılarının bir an önce giderilebilmesi ve
iletişimin daha rahat sağlanması için ne zaman baz
istasyonlarını yapacaksınız?
29.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun, GSM operatörlerinin kapsama alanlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1951) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Ülkemizde hizmet veren GSM operatörlerinin kapsama alanında
olmayan yerleşim bölgelerinin kapsama alanı içerisine
alınması amacıyla,
1) Farklı operatörlerin, kapsama alanı olmayan bölgelere
hizmet vererek, daha fazla alanın kapsama alanına alınması
yönünde bir çalışmaları var mı?
2) Özellikle Anadoludaki birçok ilimizin kış nüfusu az
olmasına karşın, yazın çok daha yoğun nüfusa sahip
beldelerinin ihtiyaçları dikkate alınarak bu alanların kapsama
alanı içerisine dâhil edilmesi yönünde herhangi bir çalışma
yapılmakta mıdır?
3) Ülkemizde tüm bölgeler hangi tarih içerisinde kapsama
alanına dahil olacaktır?
30.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, bir beldeye PTT şubesi açılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1954) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Erbaa ilçesine en uzak yerleşim birimi olan Gökal
beldemiz, 4900ün üzerinde bir nüfusa sahip olup, 45 yıldır devam
eden Güldere pazarı adı altında büyük bir halk pazarı
kurulmakta ve bu pazardan üç adet il, üç adet ilçe ve 10 adet köy halkı
ile 250 civarında esnaf istifade etmektedir. Bu kadar nüfus
yoğunluğuna rağmen beldemizde PTT acentesi bulunmaması
nedeniyle büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.
Yöre halkımızın mağduriyetinin giderilmesi
için adı geçen beldemize PTT acentesi ne zaman açılacaktır?
31.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Zile-Pazar karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1987)
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili Zile ilçesini Pazar ilçesine bağlayan yol
Tokat iline kısa şekilde bağlantı sağlayan bir yoldur.
Ancak bu yol çok dar ve kasislerden dolayı tehlikeli bir durumdadır.
Bu yolda, yol genişletme çalışması ve iyileştirme
çalışması yapmayı düşünüyor musunuz?
32.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Zile-Çekerek karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1988) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Zile ilçesi ile Yozgat ili Çekerek ilçesi arasındaki
yol çok virajlı ve tehlikeli konumda olup, kasislerden de güvenli
ulaşım yapılamamaktadır. Bu yolla ilgili düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
33.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokattaki baz istasyonlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1997) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının
teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili merkez ve ilçelerinde kaç adet baz istasyonu
vardır? Bunları şehir dışına çıkarmayı
düşüyor musunuz?
34.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, havaalanı yolcu hizmet ücretlerinin artırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2006) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırımın sözlü olarak
cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 02.04.2010
Prof.
Dr. Akif Akkuş
Mersin
01 Ocak 2010 tarihinden itibaren havaalanı yolcu hizmet
ücretleri (ayakbastı) 15 Dolardan 15 Euroya çıkartılarak % 40
gibi bir zam yapılmıştır. Ülkemize turist getiren tur
operatörlerinin bile haberinin olmadığı bu zamdan Türk turizmi
olumsuz yönde etkilenecek ve turist sayısında azalmaya da sebep
olabilecektir.
1- Türk turizmine zarar verecek bu uygulamadan ne
amaçlanmaktadır?
2- Bu uygulamadan ortaya çıkacak % 40 zam, devlete mi yoksa
herhangi bir firmanın cebine mi girecektir?
35.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan yolunun
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2070) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ilinin gelişmesi için
Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan yolunu açmayı düşünüyor musunuz?
36.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, hisse devri sonrası Türk Telekoma ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2076) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. 04.05.2010
Hulusi
Güvel
Adana
1. Oger grubuna yüzde 55 hissesi devredilen Türk Telekomun hisse
devri sonrasında, 2005 yılından bu yana yaptığı
kâr ne kadar olmuştur?
2. Türk Telekomun hisse devri sonrası 5 yıl içinde
yaptığı kâr, satış fiyatının ne
kadarına tekabül etmektedir?
3. Hisse devri sonrasında Türk Telekom A. Şye ait ne
kadar gayrimenkul, ne kadar bedel karşılığı
satılmış ve/veya kiraya verilmiştir?
4. Lübnanlı Hariri Ailesinin büyük ortağı olduğu
Oger Telecomun Türk Telekomdaki kalan Hazine payı için teklifte
bulunduğu ve Türk Telekomun kalanı için blok satış
gerçekleştirileceği doğru mudur?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Divan Katibi benim
sorularımın yarısını okudu, yarısını
okumadı. Devamlı bana karşı
Benimle ilgili bir şey
okuduğu zaman daima yanlış okuyor. Lütfen, kendisini ikaz edin.
Sorumun yarısını okudu, yarısını okumadı.
Ondan sonra
Böyle şey olmaz, böyle tarafsızlık olmaz.
BAŞKAN Tamam, arkadaşlarımıza daha özenli
olmalarını söylerim Sayın Genç.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Ben
tekrar okurum Kamer Bey, merak etme sen.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
tarafıma yöneltilen sözlü soru önergelerini cevaplamak üzere söz
almış bulunuyorum.Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk sorudan başlıyorum. Yalnız soruları
tekrarlamayacağım, sadece cevapları okuyacağım.
Soru, Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilinin
yönelttiği bir sorudur KÖYDESle ilgili.
Tokat İl Özel İdaresine 2008 yılı Ekim
ayı sonu itibarıyla KÖYDES projeleri için toplam 57,5 milyon TL
ödenek aktarılmış olup, bu miktar 2010 yılı
itibarıyla 69,4 milyona çıkmıştır. Bu paralarla
Diğer bir soru, (6/1359) sayılı, Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğluna ait sorudur. Sivil
havacılıkla ilgili bir soru. Bir helikopter kiralamasıyla,
Tarım Bakanlığının yaptığı bir
helikopter kiralamasıyla ilgili soru.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Çevre ve Orman
Bakanlığı efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Affedersiniz, Çevre ve Orman Bakanlığı, doğru.
Şimdi, Bakanlığın ve Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün herhangi bir kiralama işlemi
yapıldığında görevi, kiralanması yapılan
helikopterin uçuş standartlarına -veya uçağın- uygun olup
olmadığı, gerekli uçuş emniyetine yönelik sertifikalara
sahip olup olmadığı ve uçuş güvenliğini tehdit eden
herhangi bir hususun bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapar.
Uçuş güvenliği, takdir edersiniz ki hava
aracının yaşıyla ilgili olmayıp,
bakımlarının düzenli olarak yapılıp
yapılmadığı, gerek uçucu personelin gerekse aracın
teknik yeterliliklere sahip olup olmadığıyla doğrudan
ilgilidir. O bakımdan, söz konusu kiralamayla ilgili, kiralama işlemi
yapıldıktan sonra Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
gerekli incelemeleri, denetimleri yapmış ve uçuş emniyetini
zaafa uğratacak herhangi bir eksiklik tespit edilememesi üzerine bu
kiralamaya izin vermiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Elli
yaşında uçak Sayın Bakanım, elli yaşında
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet
Tabii, bir yaşında olup da arıza veren araçlar olduğu
unutulmamalıdır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Tabii, tabii
Yani
uçağın durumu da
Uçak elli yaşında
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Esas
olan, gerekli bakımların, tutumların yapılıp
yapılmadığıdır. Bunu siz de benim kadar bilirsiniz
Sayın Aslanoğlu.
Diğer bir soru, Aksaray Milletvekili Sayın Osman
Ertuğrulun sözlü sorusudur. Bu konu da Aksaray ilinin diğer illerle
demir yolu bağlantısı olup olmayacağı yönündedir.
Aksaray ilini Nevşehire, Kayseriye kuzeydoğudan, Konyaya
güneybatı istikametinde bağlayacak hattın fizibilite etüdü için
ihaleye çıkılma kararı verilmiştir. Temmuz 2010da ihalesi
tamamlanacak ve Ekim 2011 sonunda da proje ve etüt çalışmaları
tamamlanacaktır ve daha sonra, bütçe imkânlarıyla bu güzergâhın
yapımı programa alınmış olacaktır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütün sözlü soru
önergesi. Bu konuda, birbirine benzer iki tane sözlü soru önergesi vardır.
Birisi (6/1405), diğeri de (6/1538)dir. Aynı mahiyette
oldukları için ikisine birden cevap vereceğim. Ardahan-Ardanuç yolu
toplam
Ayrıca,
yolun bölünmüş yol olarak yapılıp yapılmayacağı
sorulmaktadır. Bu yol bölünmüş yol değildir, arazi
şartları ve trafik de dikkate alınarak A1 standardında yol
olarak tamamlanacaktır. Bölünmüş yol yapılabilmesi için trafik
değerlerinin günlük 3 bin seviyesinin üzerinde olması gerekir iken bu
yoldaki trafik değerlerimiz 300 civarındadır. O bakımdan,
ihtiyaç olduğunda ileriki yıllarda böyle bir bölünmüş yol
şüphesiz programa alınabilir.
Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Hasip Kaplanın (6/1487) sıra
sayılı sözlü soru önergesi, Trabzon-Zaho-Basra koridorunda demir yolu
çalışmalarını soruyor. Trabzon-Erzincan illeri
arasında demir yolunun yapılması yönünde fizibilite, etüt, proje
hazırlanması ihalesi Kasım 2009 yılında
yapılmıştır, 2010 yılına kadar arazi
çalışmaları ve proje çalışmaları
tamamlanacaktır. Bildiğiniz gibi Trabzon-Erzincan güzergâhı ta
cumhuriyetin ilk yıllarında planlanmış ve hatta, Atatürk,
bu demir yolunun yapılması için vasiyetname bırakmıştır.
Diğer
yandan,
Diğer bir
soru yine Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütün sorusu idi
(6/1538). Bunu da daha önce cevaplandırdım.
Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Gençin (6/1547) sayılı sorusudur. Bu
soru da esas itibarıyla öğrenci taşımalarında
kullanılacak taşıtların yaşının on ikiden
yirmiye çıkarılmasıyla ilgilidir. Bu konunun doğru olup
olmadığını ve ikinci olarak da yirmi yaşındaki
araçların sağlıklı çalışamayacakları,
sık sık arıza yapacakları gerekçesiyle, okullara
yapılacak taşımalarda yaşanacak sıkıntı ve
kazaların kimin sorumluluğunda olacağını soruyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde araçların muayene
sistemi 2009 Nisan ayı itibarıyla tamamen değişmiştir.
Daha önce evrak üzerinde, masa başında yapılan fennî muayeneler
gerçek zamanlı ve tamamen tekniğine uygun, Avrupanınkinden bile
daha ileri sistemde yapılmaktadır. Bu amaca yönelik olarak Türkiye
genelinde 192 adet yeni araç muayene mekânları kurulmuş ve hâlen faaliyetini
sürdürmektedir. Bilindiği gibi ülkemizde 14 milyonun üzerinde motorlu araç
mevcuttur, bugüne kadar bu araçların yarıdan fazlası, 8 milyonun
üzerinde araç bu modern fennî muayene istasyonlarında denetime tabi
tutulmuştur.
Yeni araç
muayenelerinin hizmete girdiği 11 Ocak 2008den bugüne kadar az önce
dedim- 8 milyon 192 bin 768 araç muayeneye girmiş, ancak bunların ilk
muayenede 3 milyon 377 bin 260ı geçememiştir. Diğer bir
ifadeyle, muayeneye tabi tutulan araçların yaklaşık yüzde 42si,
yaşlı, ihtiyar, sıfır yaştan otuz yaşa kadar,
muayeneye takılmıştır. Bu sonuçlar, dünyanın en
iyileri arasında yer alan yeni araç muayene sistemimizin ne kadar
güvenlikli olduğunun bir sonucudur.
Dikkat çekici
diğer bir nokta, bu muayenelerde iki ila üç yaşındaki her dört
araçtan bir tanesi muayeneyi geçememiştir. Demek ki, aracın
yaşının küçük olması, eğer gerekli bakım, tutum
zamanında yapılmazsa, güvenliği tehdit eden bir unsur olmaktan
kurtulamıyor.
Burada gözden
kaçırılmaması gereken diğer bir husus da -az önce söyledim-
2009 öncesinde bu muayeneler maalesef kâğıt üzerinde fiktif olarak
yapılıyordu ve bu anlamda da çok büyük kazalar ve mağduriyetler
vuku buluyordu. Gerçek anlamda teknik usullere uygun olarak her yıl fennî
muayenesi yapılmış, onaylanmış yirmi
yaşındaki bir aracın, muayenesi sadece kâğıt üzerinde
yapılmış on iki yaşındaki bir araçtan daha güvenli
olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.
Trafik
güvenliği açısından belirtilmesi gereken bir başka husus da
Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliğinde yapılan
değişikliklerle okul servis araçlarında bulunması gereken
teknik özelliklerin yanında bu araçların yılda bir defa
yapılması zorunlu fennî muayenelerine ilaveten altı ayda bir
ayrıca bakım-onarım yapılması da hükme
bağlanmıştır.
Bütün
bunları söyledikten sonra, her ne kadar on iki yaş
sınırı kaldırılmış olsa dahi daha sonra
Danıştaya yapılan müracaatla bu konuda yürütmeyi durdurma
kararı verilmiş ve eski uygulamaya hâlen devam edilmektedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun iki adet aynı mahiyette
sorusunu cevaplandırıyorum. Tokat Havaalanı ile ilgili bir
sorudur. Tokat Havaalanı küçük uçakların kalkıp inmesine müsait;
engelleri, mâniaları olan bir havaalanıdır. 1.925/30 bir adet
pisti, bir apronu ve taksi yolu mevcuttur. Seyir cihazları bir adet DME,
bir NDB mevcuttur.
Tokat
Havaalanı 2002 yılı başında tasarruf tedbirleri
kapsamında uçuşlara kapatılmıştır. Daha sonra
Bakanlığımız Nisan 2004 tarihinde tekrar uçuşları
başlatmış ancak hava yolu şirketi uygun uçağın
bulunmadığı gerekçesiyle bu uçuşları dört buçuk
yıl sonra 2008 sonu itibarıyla durdurmuştur. O günden bugüne
yapılan çalışma sonucu havaalanına uygun uçaklar ve hava
yolu şirketi bulunmuş ve tekrar 2010 Mayısında uçuşlar
bir özel şirket tarafından, BORAJET tarafından
gerçekleştirilmektedir.
Diğer
yandan, havaalanının gelişimine yönelik,
Bakanlığın bağlı kuruluşları Hava
Meydanları, Sivil Havacılık, DLH Genel Müdürlüğü ve Türk
Hava Yollarının (THY) oluşan heyetleriyle yapılan
çalışmada, Tokat Havaalanı pistinin mevcut hâliyle
uzatılması, genişletilmesi, sınırları içerisinde
yönünün değiştirilmesinin teknik olarak mümkün
olmadığı ortaya çıkmıştır.
Havaalanının başka bir yerde yeniden yapılması hususu ise
programımız içerisinde yer almamaktadır. Bizim
havacılıktaki politikamız, uçaklara göre havaalanı
değil, havaalanına göre uçaklar temin ederek hizmetin yerine
getirilmesi şeklindedir. Yüce heyetinize saygıyla sunarım.
Sayın
Reşat Doğrunun (6/1676) sayılı sözlü soru önergesi,
(6/1564) sayılı sözlü soru önergesiyle birlikte
cevaplandırılmış oldu.
Diğer bir
soru Sayın Reşat Doğruya ait yine, (6/1701) sayılı
soru Erbaa ilçesinde bir alternatif yolla ilgili: Erbaa-Canbolat-Gökdere yolu,
kara yolu ağında değildir. Tokat-Erbaa arası
ulaşım standardı yüksek ve bir kısmı da sıcak
karışım asfalt kaplamalı olan Tokat-Gökdere-Erbaa
güzergâhından sağlanmaktadır. Alternatif güzergâh olarak
önerilen, daha kısa, Erbaa-Canbolat-Gökdere yolunun yol ağına
alınması istenmekte ancak yapılan araştırmalarda arazi
şartları yol yapımına uygun olmadığı ve
gayri ekonomik, standardı düşük bir yol olacağı anlaşıldığından
böyle bir tercih söz konusu değildir.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/1728) sayılı
sorusu: Bu yolda Kütahya ili Şaphane ilçesini Simav-Gediz kara yoluna
bağlayan 5 kilometrelik bölümünde tek şeritli köprünün yerine
(Kalabak Köprüsü) iki şeritli 9x5 ebadında bir menfez yapımına
başlanmıştır, ağustos ayı içerisinde tamamlanması
öngörülmektedir yani değerli milletvekilimizin bahsettiği sorun
böylece giderilmiş olacaktır. Heyetinize saygıyla sunarım.
Diğer bir
konu Malatya Milletvekilimiz Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlunun
(6/1732) sayılı sorusu: Bu da Malatyaya olan tren seferiyle
ilgilidir. Ülkemiz demir yolu sistemi hepinizin bildiği gibi uzun
yıllar ihmal sonucu büyük sorunlarla karşı karşıya
kalmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan
demir yolu hamlesi, maalesef 50li yıllardan sonra devam
ettirilememiş, ancak, Hükûmetimiz döneminde demir yolları tekrar
millî politika olarak benimsenmiş, bir yandan mevcut hatlar yenilenirken
diğer yandan da yüksek hızlı tren hatları başta olmak
üzere yeni hatların inşaatına başlanmıştır.
Yol yenilemeleri kapsamı içerisinde bu güzergâhımız da mevcuttur
yani AnkaraKayseri- Sivas-Malatya güzergâhı da mevcuttur. Yol
yenilemesini müteakip daha konforlu, daha güzel trenlerle bu hatta sefer
yapılabilecektir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ne zaman?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şu anda yapılıyor.
Kaldı ki şu anda Güney Ekspresi, Vangölü Ekspresiyle de buraya,
Malatyaya seferler hâlen devam etmektedir. Her ne kadar bu hatta ve diğer
hatlarda verimli işletmecilik yapılamamış olsa dahi,
başka bir deyişle giderin geliri karşılama oranı yüzde
6 mertebesinde olsa dahi, yol yapılmasını müteakip bu seferlere
tekrar başlanacaktır çünkü demir yolunu biz bir kamu hizmeti olarak
görüyoruz ve burada kârlılık olsun yahut olmasın hizmetin
devamlılığının esas olduğunu düşünüyoruz.
Ancak, tabii, yol elli altmış yıldır bakımsız
olduğu için maalesef emniyetli ve verimli işletmeciliğin
yapılmama nedenlerinin başında da bu gelmektedir.
Malatya-Erzincan
üzerinden bir hızlı tren proje çalışması ne yazık
ki, Sayın Aslanoğlu, mevcut değil.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Biz, size iyilik olsun dedik Sayın
Bakanım, Erzincana iyilik olsun dedik.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ya, şimdi böyle bölgecilik
yaparsak olmaz, memleketin her tarafına hizmet lazım. Hani burada bir
sen, bir ben olsak aramızda hallederiz ama bütün Türkiye var. Onun için
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, belki size düşer, biz de
faydalanırız diye sordum, bize hiç düşmüyor da.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Erzincana ayrıcalık yapın efendim, bizim
rızamız var.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Tunceli Milletvekilimiz Sayın
Şerafettin Halisin (6/1770) sayılı sorusu: Bunlar da baz
istasyonlarının ve kesicilerin sebep olduğu sorunlarla ilgili.
Bu soruda da Elektronik Haberleşme Kanununa göre belirli kurumlar,
Silahlı Kuvvetler, Jandarma, Sahil Güvenlik ve Emniyet, bunlar
haberleşme sistemleri kurarken Elektronik Haberleşme Kanunundan muaf
tutulmuşlardır. Sebebi de güvenlik nedeniyle kendi sistemlerini
bedellerini ödemek suretiyle kurabilmekte ve işletebilmektedirler. Buna
göre güvenlik ve kolluk kuvvetlerinin kendi görevleri, sorumluluk alanları
dâhilindeki cihaz ve sistemlerini bir izin almaksızın kurma, kullanma
serbestliği mevcuttur.
Sinyal engelleme,
karıştırma cihazlarıyla ilgili olarak da ne ülkemizde ne de
dünya genelinde herhangi bir düzenleme mevcut değildir.
Yüce heyetinize
saygıyla sunarım.
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Bakanım, bu hak ihlali süreklilik arz
ediyor, günün belli bir saatinde değil ama.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet, tabii, bu konuda, güvenlik
ile haberleşme özgürlüğü arasında dengenin kurulması
gerektiğine ben de inanıyorum. Ancak, tabii, dediğim gibi,
kanunla verilmiş bir istisna mevcut olup, bu konuda
uygulayıcıların daha da dikkatli davranması esastır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün sorusu: Ağrı ilinin
Doğubeyazıt ilçesi sınırlarında bulunan
İshakpaşa Sarayının Ağrıya mesafesi 103,
Doğubeyazıta mesafesi 9 kilometredir.
Ağrı-Doğubeyazıt arası
Yüce heyete
saygıyla arz ederim.
Bitlis
Milletvekili Sayın Mehmet Nezir Karabaşın sorusu: Kış
aylarında özellikle kar yağışı nedeniyle Bitlis
şehir merkezinde sıkışan trafiğin rahatlatılması,
trafik güvenliğinin sağlanması amacıyla 8 Ağustos
Tüneli ve 8 Ağustos Viyadüğünün içinde bulunduğu Bitlis çevre
yolu tek yönlü olarak Diyarbakır-Tatvan güzergâhında servis yolu
niteliğinde kullandırılmıştır, bilgimiz ve
kontrolümüz dâhilinde, Bitlisteki trafiği rahatlatmak için. O
sıralar ben de Bitlisteydim. Yerinde bunu inceledim ve uygun olduğu
kararını verdik. Özellikle olumsuz hava koşullarının
olduğu aylarda ağır taşıt trafiğinin çevre yolunu
kullanarak trafik sorununun çözümü hedeflenmiştir. Şu an
kış mevsimi bittiği için yol trafiğe
kapatılmış, tüneldeki aydınlatma ve havalandırma
işi ihale edilmiştir. 15 Haziran 2010 tarihinde işe
başlanacak, eylül sonunda da tünel ışıklandırması
ve havalandırması bitmiş olacaktır.
Bitlis çevre
yolunda her türlü trafik önlemi trafik işaretleriyle
alınmıştır ve bugüne kadar da -çok şükür- herhangi bir
kaza yaşanmamıştır. Çevre yolunun 8 Ağustos Tüneli ve
8 Ağustos Viyadüğü ile kalan yol kesimi bölünmüş yol olarak
Ağustos 2010 veya en geç Eylül 2010da trafiğe açılacaktır.
Bilgilerinize arz
ederim.
Sayın Mehmet
Nezir Karabaşın diğer bir sorusu: Bitlis çevre yolunun ana yol
ile kesiştiği noktalardaki kavşak, köprülü kavşak olarak
projelendirilmiştir, ekim ayı sonuna kadar da yapımı
tamamlanacaktır, yani köprülü kavşak olacağı için
sinyalizasyon ihtiyacı da kalmayacak.
TOKİ
konutlarının bulunduğu bölgede Bitlis Eren Üniversitesi
girişine yapılacak kavşak proje çalışmaları da
bitirilmiş olup yine 2010 Ekim ayı sonuna kadar
yapımının tamamlanması hedeflenmektedir.
Tatvandan
Bitlise giderken giriş yolu görmenizi isterim- fevkalade güzel,
şeritleriyle, renkli şeritleriyle, gerekli emniyet tedbirleriyle çok
güzel bir yol hâline gelmiştir. Sıcak asfaltıyla âdeta bir
Avrupa şehrinin girişini andırmaktadır. Daha önceki
yıllarda maalesef buranın yolu fevkalade düşük standartta bir
yoldu. O bakımdan, Bitlise yakışan bir yol yapmış
olmaktan da büyük mutluluk duyuyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Eski Bayındırlık Bakanına da
teşekkür ederiz.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Herkese teşekkür ediyoruz.
Taş taş üstüne koyan bütün
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Onun çok emeği geçti.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) -
emeği geçenlere
teşekkür ediyoruz. Benim öyle bir şeyim yok. Sen bana ara sıra
böyle
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Efendim, Zeki Ergezen Beye ben teşekkür etmek
istiyorum.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Efendim, teşekkür ediyoruz.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemizde altyapı adına,
eğitim adına, öğretim adına, sağlık adına,
özetle memleketimizin, insanımızın ihtiyacı olan her türlü
hizmet konusunda emeği geçen herkesi takdirle anıyoruz, başta
demir yollarımızı şaha kaldıran Büyük Atatürk olmak
üzere.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, kısa bir hatırlatma yapabilir miyim...
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet.
BAŞKAN
Şimdi, şu ana kadar 16 soru cevaplandırdınız ve
yaklaşık bir saatlik süreniz de tamamlanmak üzere. İsterseniz,
biraz daha seri hareket etme imkânınız varsa
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Hızlandırayım,
peki.
BAŞKAN -
26ncı soruda tamamlayalım, çünkü sizin
açıklamalarınız çok net
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) 30a gelelim Sayın Başkan.
BAŞKAN -
net bilgiler veriyorsunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, 30a gelelim 30a,
düz olsun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Efendim, şimdi
BAŞKAN
30a mı gelelim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Düz olsun, evet.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkanım, ben
size söz veriyorum, hepsini süresi içinde tamamlayacağım. En fazla
beş dakika ilave istiyorum, eğer takdir ederseniz.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Efendim, Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğüt
Ensar Bey burada
yok, aslında cevaplamasak da olur yani.
Sen mi vekâlet
ediyorsun?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Aynen.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Tamam.
Maşallah,
Ensar Bey de bütün Türkiye'nin sorularını sormuş, çok
teşekkür ediyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Uluslararası bir milletvekili Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Kop Tüneli, Erzurum-Bayburt
bağlantısını sağlayan Kop Dağı geçidi
Diğer konu
Erzurum-Tortum-Artvin yolunun Pinin kayaları mevkisinde yol eğimi çok
yüksek. Yolun geometrik ve fiziki yapısı yeterli
olmadığı için tünel geçişi yapılacak bir güzergâh
tespit edilmiş ve harita çalışması
tamamlanmıştır. 2010 yılında da proje ihalesi
yapılmaktadır.
Rize-İspir
güzergahındaki Ovit Dağı Tüneli Projesine 2010 Ocak ayında
başlandı. Bu tünel projesi 2010 yılı sonunda tamamlanacak.
Buradaki tünelin boyu yaklaşık 12 kilometredir. Türkiyenin bugüne kadar
yapılacak en uzun tünelidir, hem rakımın çok yüksek olması
ve arazinin apik olması dolayısıyla böyle zor bir projedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun soru önergesi: Kuzey Tetek
üzerinde bulunan Erbaa geçişi bölünmüş yol olarak bitmiştir.
Gazi Bulvarı ile Yüzüncü Yıl Bulvarının
kesiştiği noktada sinyalizasyonlu kavşak mevcuttur. Mevcut
trafik sayıları itibarıyla köprülü kavşağa ihtiyaç
bulunmamaktadır. Çevre belde ve köylerin ana yola
bağlandığı noktalarda gereken yerlere de sinyalizasyon yapılarak
trafik emniyeti sağlanmıştır.
Sayın
Reşat Doğrunun sözlü soru önergesi, (6/1844): Araç muayene
istasyonlarının yenilenmesi projesi bağlamında 2004
yılında Özelleştirme İdaresi tarafından Türkiye
genelinde kurulan 189 sabit, 38 adet seyyar muayene istasyonuyla il, ilçeler
bazında kurulumu gerçekleştirilmiş ve bu anlamda Tokat ilinde
Merkez, Niksar, Turhal ilçelerinde birer adet olmak üzere toplam üç adet sabit
istasyon kurulmuş, söz konusu yerlerdeki muayene istasyonları 2008
Aralık ayında faaliyete başlamıştır. Ayrıca
sabit istasyon bulunmayan yerlerde de -Erbaa da buna dahildir- seyyar
istasyonlarla hizmet verilmektedir.
Sayın
Reşat Doğrunun bir başka sorusu: Tokat-Çamlıbel yolu,
Tokat Merkez ile Kemer, Büyük Beydağı, Geyraz Mahalleleri, Gökçe,
Çördük, Dayılıhacı, Uğrak, Tekneli, Kabatepe, Akın,
Yatmış, Dereağzı, Çiftlik köyleri arasında istimlak
çalışmaları için kamu yararı alınmış, arazi
çalışmaları tamamlanmış, hak sahipleri içerisinde de
temmuz ayı içerisinde karşılıklı rıza
esasıyla kamulaştırma bedelleri verilecek, razı olmayanlar
için ise mahkeme yoluyla tespit cihetine gidilecektir.
Yüce heyetinize
saygıyla sunarım.
Mersin
Milletvekili Sayın Akif Akkuşun sorusu: Bu, Çukurova bölgesel
havaalanıyla ilgili. Bu havaalanımızın etüt proje
işleri 2010 yılında tamamlandı. Havaalanının yeri
Kargılıdır. Mersine 45, Adanaya 30 kilometredir ve
Diğer bir
soru, Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün sorusu. Bu soru da Batman
ilimizle ilgili bir sorudur. Bu da, Batman Çayı Köprüsünde bulunan,
önünden ve arkasından kum alınması ve bunun da köprü
ayaklarına zarar verdiği yönünde bir levha olduğu, bu levhaya
rağmen yine de kum alınmaya devam edildiği ifade edilmektedir.
Doğrudur ama bu konuda kural şudur: Köprüye mansap tarafından
Bilgilerinize arz
ederiz.
Sayın Akif
Akkuşun (6/1886, 1887, 1888) sayılı önergesi: Her üç önerge
birbirinin aynıdır, topuna cevap veriyorum. Ülkemizde demir yolu
sistemi uzun yılların ihmaliyle önemli sorunlarla karşı
karşıya kalmış, âdeta kaderine terk edilmiştir. 2003
yılı sonrasında demir yollarında
başlattığımız hamle çerçevesinde, hızlı tren
projeleri bir yandan yapılanırken diğer yandan da mevcut
hatların yenilenmesi çalışmaları sürmektedir. Bu çerçevede,
gelirin gideri karşılama oranları, Ankara-İzmir-Ankara
arasında 9 Eylül Ekspresinin yüzde 12, Ankara-Malatya-Ankara
arasında 4 Eylül yüzde 6, Ankara-Kars-Ankara arasında Erzurum
Ekspresi yüzde 7 gerçekleşmiş, yol yenileme
çalışmaları nedeniyle de Ocak 2010 ayı içerisinde bu
trenler seferden kaldırılmıştır. Zarar etmesine
rağmen, kamu hizmeti olması nedeniyle, yol bakım
çalışmaları tamamen bittikten sonra söz konusu seferler tekrar
başlayacaktır.
Bilgilerinize arz
ederim. Sayın Akkuşun (6/1887), (6/1888) sayılı
sorularını da böylece cevaplamış oluyoruz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Teşekkür ederim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ardahan Milletvekili Sayın
Ensar Ögütün sorusu: Hava yolu işletmeleri ticari kuruluşlar olup
bölgenin yolcu potansiyeli göz önünde bulundurularak tarifeli uçak seferleri
düzenlemektedir. Daha önce SunExpress tarafından Bursadan Anadolu
illerine yapılan seferler yeterli yolcu sayısına
ulaşamaması nedeniyle şubat ayında durdurulmuştur. Bu
konuda doluluk oranları yüzde 50nin altında
gerçekleştirilmiştir. Malum, tabii, seferlerin devam etmesi,
işletmelerin burada gelirinin giderini karşılaması
esasına göre yapılmaktadır.
Bilgilerinize arz
olunur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün sorusunu
cevaplandırıyorum: 2010 yılı içerisinde asfaltlama
programında bulunan Kurtkale köyü ile Çıldır ilçesi
arasında 36 kilometrelik yolun asfaltlaması yapılacaktır.
Yolun stabilize kesimleri ise bakım çalışmalarıyla
iyileştirilecektir. Diğer yandan, köy içi yollar bilindiği gibi
il özel idaresi sorumluluğunda bulunmaktadır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün bir başka sorusu: Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu tarafından yürütülmekte olan GSM kapsama
alanlarının iyileştirilmesi çalışmaları, küçük
nüfuslu yerleşim yerlerinin de kapsama alanına dâhil edilmesi
şeklinde devam etmektedir. Bu çerçevede, nüfusu binden az olan
yerleşim yerlerinin kapsama alanına alınması için
Bakanlığımız Evrensel Hizmet Fonu ve GSM şirketleriyle
müşterek bir çalışma içerisinde 2010-2011 yılları
arasında tamamlanacaktır. Bu bağlamda, Ardahan Çıldır
ilçesine bağlı Sabaholdu köyünün nüfusu 265, Baltalı köyü 159, Akçil
köyü 99 nüfusa sahiptir. Yapılan incelemelerde Sabaholdu köyünde Avea
kapsamasının mevcut olduğu ve diğer operatörlerin de 2011
yılına kadar kapsama sağlayacakları bilgisi elde
edilmiştir.
Malatya
Milletvekili Sayın Aslanoğlunun sorusu: GSM operatörlerinin kapsama
alanları Bakanlığımız politikalarında önemli bir
yere sahiptir. Ülkemizde vatandaşlarımın
yaşadığı her birimin mobil kapsama alanına
alınması temel prensibimizdir. Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu tarafından yürütülmekte olan kapsama alanlarının
iyileştirilmesi projesi dahilinde küçük nüfuslu yerleşim yerlerinin
kapsama alanına alınması, Evrensel Hizmet Fonu ve GSM
şirketlerinin müşterek çalışmasıyla, nüfusu binden az
olan yerlerde sağlanması bakımından 2010-2011
yılı çalışmalar hızlandırılacaktır. Bu
bağlamda da söz konusu çalışmalar neticesi bu yerleşim
yerlerinde de kapsama alanı sağlanmış olacaktır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun sorusu: PTT acenteliği
verilmek üzere hazırlanan listeye Gökal beldesi de dâhil edilmiş, 25
Mayıs 2010 tarihinde ilana çıkılmıştır.
Başvurular 10 Haziranda kabul edilecektir. Acentelik görevini yürütecek
taliplilerin müracaatlarını bu tarihe kadar yapmaları önemle
rica olunur.
Bilgilerinize arz
ederim.
Yine Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/1987) sayılı
sorusu: Zile-Pazar il yolunda rutin bakım hizmetleri devam etmektedir.
Önümüzdeki yıllarda ödenekler doğrultusunda öncelikle proje
yapılarak söz konusu yolun genişletilmesi düşünülmektedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/1988) sayılı
sorusu: Zile ilçesi Çekerek ilçesi arasındaki yolda proje
çalışmaları bitmiştir. Kamulaştırma
çalışmalarının yıl içinde tamamlanmasını
takiben yol yapımı programa alınacaktır.
Sayın
Reşat Doğrunun (6/1997) sayılı sorusu baz
istasyonlarıyla ilgilidir. Tokat ilinde, merkezde 45, ilçelerde 218,
toplam 263 baz istasyonu vardır. Özetle soru: Bunlar şehrin ve
ilçelerin dışına alınsın denmektedir. Baz
istasyonlarının çalışma prensibi hücreseldir. Dolayısıyla
baz istasyonlarını belirli bir mesafenin dışına
aldığınızda burada iletişimin devam etmesi söz konusu
değildir. Eğer iletişimin devam etmesini istiyorsak baz
istasyonlarının da belirli bir mesafede, 1800 bandında
Mersin
Milletvekili Sayın Akif Akkuşun soru önergesi,
havaalanlarındaki hizmetlerin arttırıldığı
yönünde bir sorudur. Söz konusu soruda ayakbastı ücreti olarak
nitelendirilen yolcu servis ücreti, sadece Türkiyeye gelen yolculardan
değil, giden yolculardan alınan ücrettir. Bu, ayakbastı
parası değildir, yolcu servis ücretidir. Havayolu yolcusu ve
eşyaları için, havaalanı sınırlarına girdiği
andan itibaren uçağa bindiği ana kadar ısıtma,
soğutma, havalandırma, aydınlatma, temizlik, yolcu
kolaylıklarının sağlanması gibi hizmetler
karşılığı alınan bir ücrettir. Ayrıca
unutulmamalıdır ki Devlet Hava Meydanları İşletmesi,
2009 yılında havaalanlarımızın bazılarında
uyguladığı teşvikler sonucu havayolu taşıyıcılarımıza
87 trilyon bir destek sağlamıştır. Dolayısıyla bu
destek sayesindedir ki 2010 yılının ilk dört ayında Antalya
Havaalanında yüzde 46 yolcu artışı da
sağlanmıştır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/2070) sayılı
soru önergesi: Tokat ilinde 2000 yılı sonuna kadar toplam
Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerimiz; son soruya geldim. Son
soru, Adana Milletvekili Sayın Hulusi Güvelin (6/2076) sayılı
sorusu, Telekomla ilgilidir. Telekomun, bilindiği gibi, 2005
yılı sonunda -işletme hakkı veya imtiyaz hakkı,
satışı değil- yirmi yıllığına, yüzde
55i Oje Telekom'a blok hâlinde, yüzde 15i de halka arz suretiyle daha sonra
piyasa verilmiştir. Bu bir varlık satışı
değildir. Telekomun altyapısı, kablosu, santrali her şeyi
devlete aittir ve işletme süresi sonunda tekrar devlete dönecektir. Türk
Telekomun, hisse devri sonunda, 2005 yılından bu yana
yaptığı toplam kâr 12,9 milyar TLdir. Hâlen Türkiyede Türk
Telekomun 2005 yılından bugüne kadar satış bedeli, kurumlar
vergisi, yapılan yatırımlar 27 milyar TLnin üzerinde
gerçekleşmiştir. Satış tutarının yüzde 55 hissesi
10,8 milyar TL, kamuya ödenen kâr 6 milyar, kurumlar vergisi 4 milyar,
altyapı ve teknoloji yatırımı 7,4 milyar, toplam 27,5
milyar -yaklaşık olarak- kamuya bir dönüşü olmuştur.
Özelleştirme
yapıldığında TTnin toplam değeri 12,8 milyar dolar
veya yaklaşık 18,5 milyar TL olduğu, Oje Grubuna 2005ten bu
yana aktarılan kârın 4,8 milyar olduğu düşünüldüğünde
Oje Grubunun kârı satış fiyatının yüzde 26sı
mertebesinde gerçekleşmiştir. Oje Grubunun aldığı kâr,
yüzde 55lik hisseye göre hesaplandığında, satış
fiyatının yaklaşık yüzde 47sine karşılık
gelmektedir. Bu sürede devlete sağlanan katkı ise 27 milyar. Bu da,
satış fiyatının yüzde 151i civarındadır.
Buradan da
görüldüğü gibi, bu işlemden dolayı kamunun elde ettiği toplam
yarar, işletmecinin elde ettiğine göre 5 kat daha fazladır.
Bilgilerinize arz
ederim.
Beni sabırla
dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanımızın soru önergelerini cevaplamasından sonra bir
kısım arkadaşlarımızın, sorularına
açıklık kazandırmak veya bir kısım eklemeler yapmak
için talepleri vardır. O arkadaşlarıma söz vereceğim.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, baz istasyonlarıyla ilgili
Ben sizden
istirham ediyorum, buna başlayacaksanız, böyle, hepsini 2010un
sonunu bırakmayın, bir bir tamamlayın. 2010un sonunda baz
istasyonu tamamlamak yerine bir tane yapın, iki tane yapın, öbür ay
beş tane yapın
Bizim özellikle Pötürge, Hekimhan, Arguvan,
Yeşilyurt, Arapkir, Doğanyol gibi uzak ilçelerimizde büyük sorun var.
Yani 2010u beklemesinler, bir tane yapsınlar bir ilçeye, görelim bir kere
Sayın Bakanım, bugüne kadar maalesef hiç görmedik.
2)
Hızlı trende -Allah kaza bela vermesin- eğer yolda sorun varsa
aman biz istemiyoruz, insanımızın başına bir şey
gelmesin ama inşallah hızlı trenin yol bakımı da
hızlı olur ve açılır bu hızlı trenimiz.
3) Bir kez daha
dikkatinize sunuyorum: Çevre Bakanlığı Sivil Havacılıktan
izin almamıştır, bunun altını çiziyorum. İlgili
bakanlığın bana yazdığı yazıda var: Biz
izin almadık. diyor. Yazı benim elimde Sayın Bakan ama elli
yaşında bir uçağın yarın sizi üzeceğini,
yarın bunun bakım ve onarımının nasıl
yapılacağını ve bunun uçuş saatinin 9 bin euro
olduğunu da bilgilerinize sunuyorum. Elli yaşında bir
uçağın uçuş saat 9 bin euro!
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.
Sayın Halis,
buyurun efendim.
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Bakanım, Tuncelide cep
telefonlarıyla yapılan iletişimde bir ihlalin, ihmalin
olduğu biliniyor, açık ama Bir kanun var ki kolluk kuvvetleri kendi
iletişimini sağlarken bundan muaftır. diyorsunuz. Öncelikle,
biz bu yasayı, bu kanunu bilmek istiyoruz. Kanun böyle diye bu insan
hakkı ihlaline, iletişim hakkı ihlaline seyirci mi
kalacaksınız, yoksa kanunu değiştirme gibi bir
girişiminiz olacak mı?
BAŞKAN
Sayın Halis, teşekkür ediyorum.
Sayın
Karabaş, buyurun efendim.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
Bakanım, Tatvan-Bitlis kara yolunun güzel olduğunu kabul ediyoruz,
gerçekten güzel bir yol. Orada onlarca ölüm oldu, bu yıl sonuna kadar
gerekli önlemleri almış olmanız da önemli, fakat tünelle ilgili
soruyu, daha o yol servis yolu olarak açıldığı zaman
sormuştuk.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Birdal, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın,
elektronik karıştırıcı ya da işaret
karıştırıcı olarak bilinen jammer
aygıtının Türkiyedeki kullanım alanlarına ve teminine
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Güncelliği
itibarıyla Sayın Bakanın yanıtlamasını rica
edeceğiz.
Şimdi, bir
başkası tarafından dinlenmeyi engellemek için kullanılan
kimi düzenekler olduğu bilinmektedir; bu düzeneklerden biri de elektronik
karıştırıcı ya da işaret karıştırıcı
olarak bilinen jammer aygıtıdır. Şimdi, bu jammera
ilişkin, birincisi: Bu aygıtın ithalatı ve yurt içi üretimi
herhangi bir izne tabi midir ve bu izin hangi kurumca verilmektedir?
İkincisi:
Türkiyede şu anda kaç adet jammer aygıtı vardır? Bu
aygıtları hangi kurumlar kullanmaktadır?
Üçüncüsü: 2000
yılından bu yana yasa dışı olarak
kullanıldığı saptanan kaç jammer aygıtı
vardır?
Dördüncüsü: Yasa
dışı jammer aygıtı kullanmanın cezası nedir?
Bu tür aygıtların yasa dışı kullanımını
önlemek için Bakanlık olarak ne gibi yaptırımlar
bulunmaktadır?
Son olarak da
jammer ya da benzeri elektronik karıştırıcıların
kullanımının anayasal bir hak olarak iletişim
hakkını engellediği düşünülmekte midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Sakık ve
Sayın Birdalı ben atlamışım, özür dilerim. Soru
sormayan arkadaşlarımızın tekrar soru sormak için cevap
hakkı yoktur İç Tüzüke göre, ben atladım onu. Söz verecektim de
sorudan dolayı değil, yerinden kısa bir açıklama için
verecektim; onun için size verdim, Sayın Sakıka o bakımdan
vermemiştim.
Evet, şimdi
Sakıkın soru gerekçesiyle değil de yerinden kısa bir
açıklama için mikrofonunu açıyorum.
Buyurun efendim.
13.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, yurt dışına çıkışlarda
alınan 15 TLlik harca ve Devlet Demiryollarında çalışan
geçici işçilerin kendi bölgelerinde
çalıştırılmasının daha uygun olacağına
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
SIRRI SAKIK
(Muş) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben Sayın
Bakanıma geçen yıl bir soru iletmiştim, kendisi de bana
Teşekkür ediyorum, hemen gereğini yapacağım.
demişti. Yurt dışı çıkışlarında 15
TLlik bir harç alınıyor, ben buna tanıklık ettim. Oradaki
insanların büyük bir mağduriyet içerisinde olduklarını
sizinle paylaşmıştım, hatta medyaya da
yansımıştı. Bunu alınan bilet ücretlerine dâhil etme
şansı varken bu insanlara niyet eziyet yapılıyor? Siz de
Teşekkür ediyoruz, gereğini yapacağız. demiştiniz
ama bir yıldır hâlen gereği yapılmadı.
İkinci bir
sorum: Devlet Demiryollarında çalışan geçici işçiler var;
ta Muştan Edirneye kadar gidiyorlar veyahut da Afyona, Afyondan
Muşa kadar. Yani bunlar kendi bölgelerinde kalamaz mı? Bu konuda bir
katkı sunarsanız sevinirim.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, bir açıklama mı yapacaksınız?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) 60ıncı maddeye göre söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
14.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
Anayasa görüşmelerinde Genel Kurulda çalışan cep
telefonlarının Anayasa görüşmeleri bittikten sonra
çalışmamasına ilişkin açıklaması ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, Anayasa görüşmeleri
sırasında, Sayın Meclis Başkanımız, cep
telefonlarının -o gün açık olduğundan dolayı- neden
açık olduğunu sorduğumuzda -tutanaklara bakabilirsiniz- Bundan
böyle hep açık olacak. dedi. Sayın Meclis
Başkanımızın sözünü yerde bırakmayın! Şimdi,
kendisi söz verdi Cep telefonları hiç daha kapanmayacak. Şimdi de
açık, sonra da açık olacak. dedi ama bakıyorum ki artık
Mecliste cep telefonları çalışmıyor! Herhâlde Sayın
Meclis Başkanımın tutanaklara geçen sözünü yerine getirmiyoruz!
Bilgilerinize
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.
Evet, o konuyu
Sayın Başkanımıza iletelim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sözlü soru önergelerini cevaplama
işlemi yerine getirilmiştir. Sayın Bakanıma ve soru soran
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Sayın
Bakanımız da hakikaten açık ve net cevaplar verdiler, kendisine
yine teşekkürlerimi sunuyorum.
Ek açıklama
yapacak mısınız Sayın Bakanım?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Çok kısa olarak bir
açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Efendim, tabii jammer yahut
karıştırıcı diye bilinen, iletişimi kesen mobil
cihazlar var; bunların kullanımında, güvenlikle ilgili
kuruluşlarımız ve istihbarat toplayan kuruluşlarımız
için, Elektronik Haberleşme Kanununda istisna var, sadece Türkiyede
değil, dünyanın her tarafında. Bu bağlamda, Türkiyede
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Türk
Silahlı Kuvvetleri, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Millî
İstihbarat Teşkilatı bu cihazları bedellerini kendileri
ödemek suretiyle satın alıp kullanma yetkisine sahiptir. Buradaki
amaç, ülke güvenliği, istihbarat toplama ve terörle mücadele yapma
esasıdır. Bu uygulama, dediğim gibi, bütün ülkelerde mevcuttur
ama tabii, burada dikkat edilmesi gereken husus, en yasal, en temel, anayasal
hak olan iletişim özgürlüğünü yok edecek, ortadan kaldıracak
uygulamalara mahal verilmemesidir, yani vatandaşımızın
özgürlük ve güvenlik arasına
sıkıştırılmamasıdır. Burada da sorumlu
davranılmasının gereğine ben de milletvekilimiz gibi
katılıyorum. Karıştırıcılarla ilgili,
Sayın Birdalın çok kapsamlı soruları var. Bununla ilgili
bilahare yazılı bir cevap vereceğiz.
Havaalanlarındaki
bu 15 TL
Doğru, ben söz verdim ama Maliye Bakanlığı bu
konuyu henüz çözemedi. Yani oradan biletlere yansıtılan paranın nasıl
daha sonra mahsup edilip Maliyeye aktarılacağı konusunu bir
türlü çözemediler ama bugünlerde bu işi halledecekleri bilgisini
aldım, inşallah daha fazla gecikmez.
Geçici
işçiler, bulunduğu bölgede 50 kilometreye kadar hat güzergâhında
sürekli bakım yapan işçilerdir. Dolayısıyla, işin
tabiatı gereği belirli bir alan içerisinde çalışma
mecburiyeti vardır.
Sayın
Aslanoğlu, Malatyaya olan tren hızlı tren değildir, mevcut
tren, mevcut altyapının yenilenmesidir. Bir yanlış anlamaya
mahal verilmemesi için düzeltiyorum. Düzeldikten sonra klimalı, konforlu
trenlerle yolculuk tekrar başlayacaktır.
Yüce Meclise arz
ederim, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin "Oylaması
Yapılacak İşler" kısmında yer alan Türkiye
Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer
Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık
oylamasına başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında
Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/689) (S.
Sayısı: 479) (x)
BAŞKAN
Daha önce yaptığımız oylamada, açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yapılan açık
oylama sonucunda toplantı yeter sayısı
bulunamamıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.14
(x) 479 S. Sayılı Basmayazı
4/6/2010 tarihli 112nci Birleşim Tutanağına eklidir.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.28
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
479 sıra
sayılı Tasarının tümünün açık oylamasında
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
açık oylamayı tekrarlayacağım.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda
Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporu oylama sonucu:
Oy
Sayısı |
: 237 |
|
Kabul |
: 237 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Murat Özkan |
Fatih Metin |
|
Giresun |
Bolu |
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Her iki
ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
3.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO)
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü
(APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/367)
(S. Sayısı: 114) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
114 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kürşat
Atılgan, Adana Milletvekili. İlk söz Sayın
Atılganındır.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, günümüz modern uzay programlarının
başlangıcı 1926 yılında ABDli bilim adamı Robert
Goddardın yaptığı ilk sıvı yakıt roketiyle
başlamıştır. Daha sonra Alman bilim adamı Wernher Von
Braunun İkinci Dünya Savaşı öncesi
başlattığı roket projeleri savaş sırasında
hızlanmış, bu proje neticesinde büyük kayıplar verdiren U2
füzelerinin üretimine yol açılmıştır. Savaş
sonrasında Almanyadan göç eden bilim adamlarının bilgi, tecrübe
ve deneyimleri, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler
Birliği ve İngilterede oluşturdukları yeni deney
merkezleri vasıtasıyla uzay teknolojisinin gelişim süreci de
devam etmiştir.
(x) 114 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
1957-75
yılları arasında Sovyetler Birliğinden Sergey Korolyov
tarafından tasarlanan R-7 roketiyle fırlatılan Sputnik-1
uydusuyla başlayan uzay yarışı ABDnin geride kalmamak için
başlattığı ve başlangıçta çeşitli
başarısızlıklara rağmen nihayet Mercury Programıyla
atak yapmış ve Sovyetler Birliğini yakalamıştır.
Bu alanda ilkler açısından Sovyetler Birliğinin önde
olduğu ancak uzun solukluluk, aya yolculuk ve teknolojik üstünlük
açısından Amerika Birleşik Devletlerinin önde
tamamladığı soğuk savaş döneminin uzay
programları sayesinde uzay teknolojilerinde bugüne kadar çok büyük
ilerlemeler yaşanmıştır. Bildiğiniz gibi Sovyetler
Birliğinin yıkılmasına Yıldız
Savaşları Programı ve bu yarışmanın
maliyetlerinin neden olduğu görüşleri de hâkimdir. Uzay faaliyetlerine
daha sonraki yıllarda Fransa, Hindistan, Çin, Japonya, Güney Kore ve
İsrail de katılmıştır. Uzay sektörü artık
günümüzde ülkelerin bir prestij ifade eden ve ciddi para
kazandığı bir sektör hâline gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, uzay programları sonucunda uzaya insansız ve
insanlı uçuşlar gerçekleştirilmiş, bunlar hepimizin
hatırlayacağı önemli projeler olarak Amerika Birleşik
Devletlerinin Mercury, Gemini ve Apollo programları, Sovyetler
Birliğinin Vostok ve Soyuz programları olarak özetlenebilir.
Uzay
programları kapsamında bugün uzaya gönderilen uyduları
amaçları itibarıyla, insansız askerî ve sivil temelli jeosenkron
uyduları, düşük yörünge Telekom uyduları, gözlem uyduları,
bilimsel araştırma uyduları, insanlı düşük yörünge
uçuşları, gezegen ve derin uzay sondaları, aya yolculuk
uyduları, uzay istasyonları programları önemle
gerçekleştirilen programlardır.
Özellikle telekom
sektöründe büyük kullanım bulmuş olan jeosenkron ve düşük
yörünge uydularının yanı sıra askerî ve sivil amaçlı gözlem
ve keşif uyduları da büyük finansmanlarla gerçekleştirilmiş
ve her gün bu alanlarda daha gelişmiş uydular geliştirilmeye
devam etmektedir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, NASAnın sadece Apollo programı
sırasında kullandığı finansmanın 70li yıllarda
19-20 milyar Amerikan dolarını bulduğu ve bu miktarın
NASAnın o yıllardaki bütçesinin yüzde 34ünü oluşturduğu
dikkate alınınca uzay programının içerdiği kompleks ve
ileri teknolojilerin, güçlüklerin ve risklerin ne kadar büyük bir harcama
gücüne karşılık geldiği anlaşılabilir. Bugün bu
derece büyük finansman gücüne sahip ve uzay programlarını tek
başına finanse edilebilmenin zor olduğu görülmektedir. Bunu tek
başına finanse edebilen ülkeler Amerika Birleşik Devletleri,
Rusya, Fransa, Hindistan ve Çindir bugün için dünya üzerinde.
Ayrıca,
Boeing, General Dynamics, EADS Astrium, İsrailin hava savunma,
havacılık sektöründeki havacılık endüstri şirketi
Telespazio gibi firmalarda askerî ve sivil amaçlı uzay programları
yürütmektedir. Harcama güçleri yeterli olmayan ise bizim gibi ülkeler- uzay
teknolojilerinde yerlerini alabilmek için European Space Agency gibi bu alanda
ileri ülkelerle birlikte güçlerini birleştirerek var olmaya yönelik
stratejiler yürütmektedirler.
Bunu neden
söylüyorum değerli arkadaşlarım? Uzay programları çok
pahalı programlardır. Bu konu üzerinde ciddi stratejiler üretilmesi
gerekir. Maalesef Türkiye, bu konuda geri kalmıştır, 80li
yıllardan itibaren uzayın önemi ve uzayla ilgili projeler
konuşulmasına rağmen bugüne kadar bir atılım
yapamamıştır.
Uzay
programı pahalılığı nedeniyle European Space Agency
benzeri bir yaklaşımla, 2005 yılından bu yana oluşumu
devam eden bugün görüştüğümüz Asya-Pasifik Uzay
İşbirliği Örgütü özellikle Asya-Pasifik ülkelerine
uluslararası uzay programları içerisinde yer almasına imkân
sağlayacağı öngörüsüyle Türkiye'nin de kurucu
sıfatıyla hızla entegre olması geleceğin
yakalanması adına çok önemli bir adımdır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği
Örgütü Asya-Pasifik bölgesi ülkelerinin asil üye olmasına imkân veren ve
en az 5 asil üye devletle faal hâle gelmesi öngörülen bir örgüttür.
Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü kâr gütmeyen, hükûmetler ve
uluslararası yasal statüde bağımsız olup Çinin ev
sahipliğindedir. Moğolistan, Endonezya, İran, Pakistan, Peru,
Tayland, Bangladeş ve Türkiye'nin örgüt sözleşmesini
imzalamasıyla faal hâle gelmektedir. Ana amacı, ülkelerin mevcut
birikimlerinden yola çıkarak uygun, barışçıl amaçlı
kullanımı ortak hedef etrafında potansiyellerini ülkelerin bir
araya getirmesidir. Birbirini tamamlaması yaklaşımıyla uzay
sanayi ve teknolojileri uygulamalarını ve eğitimlerini yakalama
imkânı sağlayabilecek bir iş birliği şeklinde devam
etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Örgütün karar ve yürütme organları, Konsey ve
sekretarya olup Konsey başkanı ve 2 yardımcısı iki
yıllığına Konseyce, sekretarya personelinin
başında yine Konsey tarafından beş
yıllığına seçilen ve Örgütün yürütme yetkisiyle genel
sekreter vardır. Örgüt personelinin ülkeler arası faaliyetlerini kolaylaştırmak
üzere personelin üye ülkelerce çeşitli muafiyet ve
ayrıcalıklardan yararlandırılması öngörülmüştür.
Örgüt finansmanı Konsey tarafından belirlenecek kurallara uygun
olarak üye devletlerin katkı paylarıyla karşılanmakta olup
her ülkenin katkı miktarı toplam örgüt bütçesinin yüzde 18den fazla
olmamak üzere gayrisafi yurt içi hasılalarıyla
orantılıdır. Harcamalar sekretarya tarafından
planlanır ve Konsey karar ve onayıyla sekreterya tarafından yapılır.
Maalesef bu Örgütün en önemli iki örgütü olan Konsey ve sekreteryanın
birine ev sahipliği yapma imkânını Türkiye
yakalayamamıştır, her ikisini de Çin üstlenmiştir.
Örgüt
finansmanıyla üretilen tüm bilgi ve know howın mülkiyet hakları
örgüte aittir. Oluşan bilgi ve know how, üye ülkelerin kolay erişimine
ve açık kullanımına sunulacaktır. Bunun teminat altına
alınması çok önemlidir. Katkıda bulunan mevcut teknolojik
birikimlerin mülkiyeti ise sahibinde mahfuz kalacak ve belirlenmiş
gizlilik ve kullanım şartlarıyla sevk edilecektir. Üye ülkeler
arasında bilgi paylaşımının
kolaylaştırılacağı öngörülmektedir anlaşmayla.
Değerli
arkadaşlarım, süper güçlerin ilerlemiş ve tekelleşmiş
uzay programlarının yanında, görüştüğümüz Asya Pasifik
uzay teknolojileri, sanayi ve kaynakları açısından üye ülkeler
güçlerini ve teknolojilerini birleştirmektedir. Üye ülkeler, tek
başlarına mevcut kaynak ve teknolojileriyle bu alanda ilerleme ve
rekabet olanağı yakalamalarının imkânsız olma
gerçeğinden hareketle, bu proje çerçevesinde insan kaynaklarını,
teknolojik güçlerini birleştirme ve iş birliğine gitmektedirler.
Üye ülkeler
arasında en ileri uzay faaliyetlerine sahip olan ülke Çindir. Çinin
bilgi ve tecrübe birikimiyle örgüte ağırlıklı yön vermesi
ve ev sahipliği yapması benimsenmiştir.
Türkiye Hava
Kuvvetleri Komutanlığı öncülüğünde, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı finansmanıyla, ülke sanayimizle, TÜRKSAT
yer ve uzay yatırımlarıyla, TÜBİTAK ve üniversitelerce
sağlanan bilim insanlarıyla oluşan ve gelişmekte olan Türk
uzay teknolojileri ve temel bilimlerinin bu platformun yaratacağı
uzay programları, projeleri ortak bilgi bankası ve eğitim
imkânlarıyla hızlanabileceğini öngörmesi nedeniyle bu
anlaşmaya imza koymuştur. Ama bu anlaşmada da söylediğim
gibi bilgi birikimi ve bu işi götürebilecek bir tek ülke vardır, o da
Çindir. İnşallah, bu anlaşmayla, Çin, bu bilgi birikimini üye
ülkelerle yeteri kadar paylaşır ve uzay teknolojilerinde geri
kalmış olan ülkemiz bu anlaşma sayesinde bir nebze olsun bu
alandaki yerini alma imkânını bulur.
Örgüt
Sözleşmesi uzay teknolojileri bilim ve uygulamalarında ortak projeler
yürütülmesini ve ülkelerin katkı payları oranında sanayilerinin
öncelikli olarak bu projelerden yararlandırılmalarını
öngörmektedir. Yani uzay teknolojisiyle oluşturulmaya
çalışılan ve bu alanda sağlanacak olan birtakım
sanayinin yapabileceği işler örgütçe üye ülkelere
dağıtılacaktır.
Diğer
taraftan, bu ortak oluşumun uzmanlık alanlarını uygun bir
dağılımla üye ülkeler arasında paylaştırmak ve
ülkelerin sanayilerini bu alanlara göre ileri düzeylere taşımak gibi
bir optimizasyon da amaçlanmıştır. Bu yaklaşımın
özellikle başkaca yatırımlara ihtiyaç duyan gelişmekte olan
ülkeler için uzay alanında derinlemesine ve diğer üyelerce
oluşturulacak bütünün parçalarıyla bir araya geldiğinde etki
sağlayacak bir uzay sanayisini hızla kurmasına imkân
tanıması örgütün hedefleri arasındadır.
Diğer
taraftan, bu yaklaşımın bu ülkelerin finansal potansiyellerinin
çok ötesinde bir yatırımla ancak erişebileceği uzayda tek
başına yeterlilik düzeyine uzun vadede akümüle edecek olan ortak bilgiye
erişim yoluyla ve finansal güçleri dâhilinde erişme imkânına
kavuşturması da hedeflenmiştir.
Örgütün ürün ve
hizmetle sonuçlanan proje ve programlarından elde edilecek gelirin ise
yine Örgüte sağlanan katkılar nispetinde ülkelere
dağılması esastır. Özellikle iletişim ve gözetleme
uydularına yönelik Türkiyede başlamış olan uzay
programlarının yaratmakta olduğu insan kaynaklarını ve
montaj, entegrasyon, test merkezi gibi yatırımların geri
dönüşlerini sürekli kılacak iş paylarına
kavuşması açısından bu oluşumu önemsediğimi
söylemek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütünün
üye ülkeler arasında ve diğer ülkeler karşısında
uluslararası politikaların oluşumunda önemli etkiler
yaratacağı açıktır. Barışçıl amaçlarla
yürütülecek uzay programlarının yaratacağı büyük finansal
hareketler üye ülkelerin siyasi politikalarında ortak
yaklaşımları tetikleyecektir. Türkiyede ve diğer üye
ülkelerde oluşturulacak yasalarla üye ülkelerin sanayi ve eğitim
politikalarında benzerlikler oluşacak ve ülkeler arasında
artarak güçlenecek uluslararası ortak zemin ve bağlar
yaratılması sağlanabilecektir. Oluşacak faydalarından
ötürü diğer gelişmekte olan bölge ülkeleri de bu oluşumun
içerisinde yer almak isteyecek ve Türkiyenin de çeşitli yönlerden fayda
sağlayacağı bu oluşumun giderek büyümesi hedefimiz
olmalıdır. Hâlen uzay teknolojilerine sahip olan diğer ülkeler
tarafından uzayda yaratılan üstünlük ile körüklenecek olan örgüt
süreçleri yaratacağı alternatiflerden ötürü bu ülkeleri tekelci
politikalarından uzaklaştıracak, rekabetçi politikalara
dönüşüme zorlayacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü
kapsamında uzay programlarında aktif bir rol oynayan üye ülkelerin
insanları üzerinde olumlu sosyal etkileri de olması beklenebilir.
Bunlar karşılıklı iş birliği
ortamlarının yaratacağı kültürel kaynaşma, farklı
milletlerden insanların birbirleriyle gireceği rekabet
yarışından daha bilgili ve yetkin olarak çıkma,
birbirlerini tamamlayan uzmanlıklarca birbirlerine ihtiyaç duyan ve birbirlerine
güvenen toplumlar oluşturma, uzay teknolojilerinde yaratılan bilgi
birikiminin sosyal refahın artışı yönünde
kullanılması da esas olmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, birlikler, daima kaynakların birleştirilmesi
suretiyle bireysel, ferdî yaklaşımlardan daha güçlü, sürekli, maliyet
etkin ve dinamik yapıların oluşumu ile sonuçlanır.
İşte bu iş birliği kapsamında oluşan birlik çok
pahalı bir alan olan uzay teknolojilerinin ilerletilmesi hedefi
etrafında olumlu bir etki yapabilir. Bu suretle uluslararası
platformda da üye ülkeler birlikten alacağı bilgi birikimi, finansal
rahatlama ve ortak yaklaşım gibi itici güçleriyle sadece uzay
değil diğer alanlarda da ikna edici, güven verici ve akılcı
bir statüye erişecektir. Bu konunun ülkemiz toplum psikolojisi üzerinde
olumlu etkilerinin yanı sıra, özgüven, girişimcilik ve
atılımcılık vasıflarının da daha güçlenmesi
ile sonuçlanmasını ümit ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, devletimizin kurucusu, milletimizin
kurtarıcısı, 20nci yüzyılın büyük önderi ve bugün de
hâlâ fikirleriyle yaşayan ve Türk milletinin geleceğini teminata alan
Büyük Önderimiz Atatürk, uzay ve havacılık alanında, daha 1933
yılında İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan milletler,
uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar. demiştir.
Bu sözün
doğrultusunda, uzayın istikbal olduğu gerçeğinden hareketle
bu anlaşmanın ve bu kanunun Türk evladının uzaydaki yerini
almasına vesile olmasını diler, yüce heyetinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.32
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
114 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına 114
sıra sayılı Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü
(APSCO) Sözleşmesinin onaylanmasıyla ilgili söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İşte,
Meclisin ciddiyeti bu! Bu kürsü halkın kürsüsü ve 72 milyon
insanımıza buradan sesleniyorum: Şu an, konuştuğum
zaman Mecliste sadece 2, 4, 6, 8, 10, 12, 14, 16 milletvekili var ve Sayın
Bakan. Evet, Meclisin çalışma ciddiyeti bu kerteye düşmüş.
Asyada, Pasifikte Uzay İşbirliği Örgütüyle ilgili
çalışmalar yapacağız, sözleşmeler
onaylayacağız. 2006 yılında bu sözleşme TÜBİTAK
Uzay Enstitüsünün önerisiyle imzalanmış, onaylanması için de
tam tamına dört sene bekleyeceğiz.
Böyle bir
çalışma tarzıyla tabii ki uzayda iş birliği de
sağlanmaz, hayata da geçirilmez. Öncelikle, uzayda iş birliği
aramaktan öte bu konuda sosyal, uzay bilim ve teknoloji konularındaki
çalışmalardan öte her nedense Türkiye'deki politikacılar havada,
havaya çıkınca, yurt dışına gidince önemli
açıklamalar yaparlar. Bu da bir uzay politikası. Nedense, yurt
dışına çıkışlarda, bir basın locası var
orada toplanırlar, bir şey atarlar ortaya, üç gün-dört gün yurt
dışında gezerler, toplumu bununla meşgul ederler.
Değerli
milletvekilleri, ben bugün bu konuda, sözleşmeyle ilgili söz alırken
bir ironiye dikkat çekmek istiyorum. Bugünkü Meclis araştırma
önergeleri okunduğu zaman bir araştırma önergesi kadınlara
yönelik şiddetle ilgiliydi. Bu önergeyi veren arkadaşımız
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır. Kendisi şiddete
maruz kaldı, kemikleri kırıldı, şu an hastanede
yatıyor.
Biz 4 Haziran
günü Şırnakın Silopi ilçesinde Savaşa geçit
vermeyeceğiz adı altında bir basın açıklaması
yapmak üzere parti örgütümüzün düzenlediği bir etkinliğe 3
milletvekili olarak katıldık; ben, Sevahir Bayındır,
Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani. Katılmadan önce, uçaktan indik,
yolumuzu uzattık, Şırnak Valisini ziyarete gittik, yeni
atanmıştı hem hayırlı olsun hem de etkinlikle ilgili
olarak herhangi bir sorunun yaşanmaması için özellikle
milletvekilleri olarak burada olduğumuzu, böyle bir sorun
karşısında mutlaka hiçbir olaya mahal vermeden
Parti
binasının çıkışının -Silopide tek yol var
merkezinden geçen gidişli gelişli-
Biz
milletvekiliyiz, Meclisin bir üyesiyiz, Türkiyenin milletvekiliyiz, Meclisi
temsil ediyoruz ve orada seçilmişler, 12 tane belediye başkanı,
-Şırnak il dâhil- ilçe belediye başkanları var ama
karşımızda bulamadığımız bir muhatap, bir
yetkili, güvenlik güçlerine birileri emir veriyor ve direkt milletvekillerine
saldırıyor. Şimdi, bu saldırının şu
fotoğrafları çok net. Bakın, en önde 3 milletvekiline
saldırının fotoğrafıdır bu. Bu, referandum
afişidir aynı zamanda, AK PARTİnin önüne çıkacak bir
afiştir, kendi icraatıdır. Burada milletvekillerine
saldırı o kadar sistemli yapılıyor ki ve sadece
milletvekillerinin bulunduğu nokta hedef alınıyor. Bu
saldırının anında tazyikli suyla Sevahir Bayındır
düşüyor, kemikleri kırılıyor. Arkasından
saldırı devam ediyor. Yaralı bir şekilde parti otobüsüne
geliniyor, parti otobüsüne gaz bombaları atılıyor. Yetmiyor
-parti binası içeride, yolun
Şimdi, bu
saldırının fotoğrafları; Meclisin üyelerinin
şerefinin, haysiyetinin, onurunun ne derece ayaklar altında
olduğunun göstergesi. Ben bunları Gazzede çekmedim. Bunlar
Filistinde İsrail saldırısıyla olan bir
saldırının sonucu değil. Her gün, her saat, her televizyon
konuşuyor, İsrailde devlet terörü diyor. Silopidekinin bundan
farkı yok arkadaşlar. İster kabul edin ister etmeyin. Eğer
bir halkın özgür iradesiyle sandıktan seçilmişlerine saygı
duymuyorsa birileri, atanmışlar, tayin edilmişler,
namlularını, gaz bombalarını çeviriyorsa, bu halkın
seçilmişlere saygı göstermeyenlere saygı göstermeyeceğini
birilerinin bilmesi lazım ama ben onun bu noktasında değilim.
Şu
saldırı: Zırhlı araçlar, gaz atan araçlar, yandan atan
araçlar; hepsinin CDlerini, çekimlerini ajanslardan aldık. Yarın bir
basın toplantısıyla orijinalini vereceğim etkili, yetkili
ve tüm ilgili kişilere.
Şimdi, bu
saldırıda ne var? İnsanların önünde bir önlük: Savaşa
geçit vermeyeceğiz. Bir yürüyüş kolu. Buradaki
saldırının arkasından 30u aşkın insan
yaralı, milletvekilleri yaralı, hastanede. Ne bir kaymakam ne bir
emniyet müdürü ne bir savcı ne bir yetkili ne bir vali, hiç kimse ortada
yok. Ayrıca, mahalleler abluka altına alınıyor,
yaralıların hastaneye gitmesi engelleniyor. Şimdi, burada
insanlık ayaklar altına alınırken, milletvekillerine
saldırı olurken, belediye başkanlarına, çocuklara,
kadınlara, halka, birileri sağır, birileri görmüyor, birileri
duymuyor ama biz, Silopi halkına sağduyu çağrısı
yaptık. Tek bir olay yaşanmadı bu arbedeye rağmen, bu
yaralamaya rağmen, bu tahrike rağmen, bu provokasyona rağmen,
bunu engelledik.
Bekliyorduk ki,
bu vahim olay karşısında birileri çıkıp bu manzaraya,
bu fotoğraflara bakıp Ben Meclis Başkanıyım, benim
milletvekilim, bu Parlamentonun 3 tane üyesi gaz bombalarıyla saldırıya
uğradı, yaralandı ve bununla ilgili bir resmî açıklama
yapayım
Meclis Başkanından bir açıklama yok. Meclis
Başkanından bir açıklama yok. Meclis Başkanı, sanki
bir başka parlamentonun milletvekilleri yerde sürükleniyor, hastanede
tedavi görüyor; görmüyor, duymuyor, sağır. Böyle bir şey
demokratik bir ülkede olur mu arkadaşlar?
Arkasından,
beklerdim, Meclis İnsan Hakları Komisyonu var, Başkanı,
Profesör Üskül, çıkıp bir açıklama yapsın, desin ki:
Barışçıl bir eylemde, silahsız, çatışmasız,
arbedesiz yürüyen bir kitlenin önünde milletvekilleri saldırıya
uğradı. Öncelikle, Meclis İnsan Hakları Komisyonunun
görevi, insan hakları konusunda buraya bir inceleme heyeti gönderip -her
partiden birer kişi- gidip halkı dinlemekti, olayları yerinde
görmekti. Tık yok, tık!
İçişleri
Bakanından da tık yok! Ondan da tık yok, ses yok!
Kim yaptı bu
alçakça saldırıyı, soruyorum şimdi? Sayın bakanlar
burada, Hükûmet üyeleri burada, soruyorum: Vali mi yaptı? Emniyet Müdürü
mü yaptı? Müsteşar mı emir verdi? Bakan mı emir verdi?
Kabine komple birlikte mi karar verdiniz? Merkezî bir karar mı?
Dobra dobra, AK
PARTİ Hükûmetinin çıkıp, Ben bunu, bunun için yaptım.
demesini bekliyorum, bunu istiyorum. Zaten avukatlarımız gereği
için müracaatlarını yapacaklar hem cezai hem hukuki hem idari. Ben
beklerdim ki İçişleri Bakanı iki müfettiş gönderip orada
bir görev ihmali var mı diye araştırsın; yok. Ben beklerdim
ki savcılık -kemiği kırılmış bir milletvekili
değil bir insan, 30un üzerinde çocuk, kadın hastanede, yaralı-
gidip yerinde olay tespiti yapsın, delilleri toplasın ve orada bir
yasa dışılık, bir aşırı güç kullanma, görevi
kötüye kullanma var mı soruşturma açsın; o da yok. Adalet
Bakanından ses yok, İçişleri Bakanından ses yok ve
Başbakandan ses yok. Başbakan tutturmuş, açıyor
ağzını, yumuyor gözünü, İsraile yönelmiş, ha bire
durmadan bağırıyor Başbakan, bağırıyor,
başka bir şey yok, bağırıyor,
bağırıyor, bağırıyor, tehdit ediyor,
bağırıyor, tehdit ediyor. Belki bu Uzay Sözleşmesini
imzalarsak uzay gemileri alır Başbakan, Heronları meronları
İsrailden kiralamaz. Bu Uzay Sözleşmesi, uzayda dönen o aletler,
teknik edevat, var ya casus uçakları veya F16ların tahkim edilen
aletleri -havada bunlar uçuyor- veya tanklar, bunlar İsrail bütçesine akan
paralar. Bu paralar karşısında, bu kadar konuşan bir
Başbakan çıkıp
Silopinin Gazzeden Ankaraya çok daha
yakın olduğunu, orada yaşayan Kürtlerin de oradaki halkın
da oradaki insanların da bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı
olduğunu, eşit, özgür vatandaşı olduğunu, oradaki bir
haksızlığa karşı sesini duymak isterdik, ses yok ama
ben tecrübeli bir avukatım, cezacıyım. Bakın, çok tehlikeli
bir oyun oynanıyor, buradan uyarıyorum AK PARTİ Hükûmetini.
Burada, seçilmişlerimize, milletvekillerine -ve ben dâhil- bize
saldırmak isteyenler ne yapmak istiyordu, hangi planın provokasyonunu
hayata geçirmek istiyordu, hangi karanlık senaryoyu, tezgâhı devreye
koymuştu söyler misiniz? Yoksa olağanüstü hâl mi ilan etmek
istiyorsunuz veya savaş hâli veya sıkıyönetim? Zaten, aciz
içinde kalındığı zaman, bakıyoruz, F 16, beş
altı tane uçak sınır ötesine çıkıyor, uçuş
yapıyor, birkaç silah patlıyor sınırda ama otuz senedir bu
kardeş kavgasını etkin bir şekilde bitirmenin yöntemi
aranmıyor ama biz bunun mücadelesini, hesabını bu alçakça
saldırının arkasında kim varsa sahibi ve imzası
çıkana kadar
Ben söz verdim Cizrede mitingde halkıma, bunun
peşini bırakmayacağım. Kim ki bu saldırının
altında imzası var, dobra dobra çıksın, üstlensin,
sorumluluğunu da üstlensin. Çıkamıyorsa alçaktır,
çıkamıyorsa
Artık, seviyem, terbiyem müsaade etmiyor. Eğer
sizin vicdanınız, eğer sizin insanlığınız
yerde sürüklenen milletvekillerine ve kadın milletvekillerine ve çocuklara
tahammül ediyorsa ve Meclis olarak susuyorsanız ben ne diyeyim?
Burada arayan
arkadaşlarımız oldu, teşekkür ediyorum; hatta, hastaneye
ambulans uçakla arkadaşımızı gönderdiğimizde telefon
edenler oldu, teşekkür ediyorum ilgilerine, ama Meclis, 1 milletvekili
değil, 3 milletvekili saldırıya uğradığında
susuyorsa çok vahim bir noktadayız arkadaşlar.
Bu ülkenin
geleceği parlak değil, bu ülkenin geleceği karanlık. Bu
ülkenin geleceğinde duygular kırılıyor, sevgi
kırılıyor, umutlar kırılıyor. Giderek umutsuz
olan bir toplumda, ümidin tükendiği bir toplumda şiddet egemen olmaya
başlıyor ve sosyal çürümüşlük aldı başını
gidiyor. Hırsızlık, fuhuş, işsizlik, yoksulluk,
açlık aldı başını gidiyorsa inanın bu ülkede hiç
kimse Türk-Kürt savaşını çıkartamayacaktır, buna izin
vermeyeceğiz ama korkarım sosyal patlamalar olacaktır, kötü
şeyler olacaktır. Bu kafayla, bu yöntemle gidemezsiniz, Gideriz
diyorsanız; kim ki bize ne kadar saygı gösteriyorsa biz de o kadar
saygı gösteririz; kim ki bize ne kadar elini uzatıyorsa biz de o
kadar uzatırız; kim ki insan, vatandaş, eşit yurttaş
olarak bakıyorsa biz de o kadar bakıyoruz yoksa mücadelenin
meşru, hukuki, demokratik parlamenter alandaki her türlü yöntemini -söz
veriyorum burada, halkımın karşısında- sonuna kadar
kullanacağım ve burada bir söz veriyorum halkıma: Ben, ilk kez
Birleşmiş Milletler mekanizmasını harekete geçireceğim
bu olayda. Susun bakayım, örtbas edin bakayım, bu
saldırganları koruyun bakayım. Eğer bu
saldırganları korumaya devam ederseniz, Birleşmiş
Milletlerin çok net- Kadına Karşı Komisyonu, İşkence
Komisyonu, Ayrımcılık Komisyonu harekete geçecektir. Ben
Strasbourgdan bahsetmiyorum bu sefer. Ben getireceğim bunu. Ben
mağduruyum bu davanın. Ben bunun mağduru olduğum sürece bu
Mecliste ve ben bunun hesabını soramadığım zaman bu
Mecliste, nasıl onurlu bir milletvekilliği burada sürdürebilirim ve
sizler nasıl benim yüzüme bakabilirsiniz, nasıl rahat olabilirsiniz,
nasıl rahat uyuyabilirsiniz, bana söyleyebilir misiniz? Çok mu kolay, çok
mu rahat, bir ülkede bir şehrin milletvekillerini gaz bombalarıyla,
fişekleriyle yerlere sermek ve boyalı biber gazlarını
sıkıp rencide etmek, kötülemek, işkence etmek, haysiyetini
kırmak? Peki, bu Meclisin görevi ne? Neden korkuyorsunuz düşünce
açıklamaktan? Neden partilerin etkinliğinden korkuyorsunuz? Neden
gazlı, saldırgan, bombalı güçleri sürüyorsunuz? Neden? Neden? Ve
neden?
Şimdi,
burada Uzay Anlaşmasını korumanın, anlatmanın bir
gereği yok. Devlet terörü var. diyor Başbakan, İsraile
Devlet terörü var. diyor. Gönderilen gemiyi, 9 tane
insanımızın hayatını kaybettiği gemide,
onları koruyan politikaları geliştiremeyen bir
anlayışın hesabını veremezlik içinde
bağırıp duruyor. Bağırmakla olmuyor mücadele,
dış politika bağırmakla olmuyor. Bakın, devlet
terörüyle ilgili, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun deklarasyonu
var, diyor ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bağlıyorum.
Kendi kaderini
tayin hakkı: Eğer, bir ülkenin hükûmeti toplumun tümünü temsil
etmiyorsa, ülkenin yönetimi demokratik değilse ve işgalci gibi davranıyorsa
halkın kendi kaderini tayin hakkı vardır. diyor
Birleşmiş Milletler 2625 sayılı Deklarasyonu. Bakın,
devlet teröründen bahsediyor Birleşmiş Milletler, diyor ki: Bu
devletlerin teröre destek vermesi söz konusu olduğu gibi, bazı
muhalif grupların bastırılmasında da antidemokratik
yapılı devletlerin yasa dışı şiddete
başvurduğu görülmektedir.
Biz, bugün bu
yasa dışı şiddeti yaşıyoruz arkadaşlar ve
bir şey daha söyleyeyim, 159 sayılı Karar: Irkçı,
antidemokratik ve totaliter devletlerin hukuka aykırı olarak
bulundukları, işgal ettikleri
Evet, belki İsrail de buna
tıpatıp Filistin halkı konusunda giriyor ama unutmayın,
Orta Doğuda İsrailin Filistine saldırısı ile Orta
Doğuda yaşayan Kürtlerin kaderi arasında hiçbir fark yok ve
Orta Doğuda 50 milyonun üstündeki Kürt halkının temsilcilerine
bu saldırıları yaparsanız ateşle oynarsınız,
ateşle!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yazık edersiniz kendinize de partinize de ülkenin
geleceğine de ve ben şiddetle kınıyorum
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla)
ve muhatap istiyorum ve istiyorum ki Hükûmet çıksın,
saldırının arkasında kim var, imza sahibi çıksın
istiyorum.
Bunun sonunu
bırakmayacağım arkadaşlar. Bunun sonunu
bırakırsam söz veriyorum siyaseti bırakacağım burada.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1nci maddeyi
okutuyorum:
ASYA-PASİFİK UZAY
İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (APSCO)
SÖZLEŞMESİNİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti adına 1/6/2006 tarihinde imzalanan Asya-Pasifik Uzay
İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin onaylanması uygun
bulunmuştur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Konuşma talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım: 1inci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.06
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
114 sıra
sayılı Tasarının 1inci maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, öngörülen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, ad ve soyadını taşıyan
imzalı pusulasını, yine, aynı süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmaları gerekmektedir.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun oylama
sonucunu arz ediyorum:
Oy Sayısı |
: 221 |
|
Kabul |
: 221 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Murat Özkan |
Fatih Metin |
|
Giresun |
Bolu |
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
Hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 5inci sırada yer alan, İslam Ülkeleri Standartlar
ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü
(SMIIC) Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/776)
(S. Sayısı: 469) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
469 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Yılmaz Tankuta aittir.
Sayın Tankut, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
469 sıra sayılı İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken geçtiğimiz hafta başta İskenderun olmak üzere
hain saldırılar sonucu gencecik yaşlarında
hayatını kaybeden, toprağa verdiğimiz bütün
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, manevi huzurlarında
saygıyla eğiliyorum. Şehitlerimize Cenabı Allahtan rahmet,
ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve
sabır, yaralı Mehmetçiklerimize de acil şifalar niyaz ediyorum.
Diğer
yandan, Gazzeye insani yardım için giderken uluslararası sularda
olmasına rağmen hak, hukuk, adalet tanımayan İsrailin
alçakça ve korsanvari bir şekilde vahşice saldırıları
neticesinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza da
Allahtan rahmet diliyor, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza
da acil şifalar diliyorum ve artık sözün bittiği yerde
olduğumuzu bir kez daha altını çizerek hatırlatıyorum.
Şehitlerimizin kanının yerde kalmaması ve milletimizin
haysiyetinin kurtarılması için Hükûmetin hamasi konuşma ve
gözyaşı edebiyatından vazgeçerek bölücü hainlere ve küstah
İsraile gereken dersin bir an önce verilmesi hususunda gereken bütün
yaptırım ve karşılığın acilen verilmesi
gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, hiç şüphesiz, ülkelerin gelişmesi ve buna
bağlı olarak vatandaşlarının refah düzeyinin
yükselmesi, ülkeyi yönetenlerin en önemli amaçlarından birisidir. Bugün
gelişmiş ve hemen her alanda öne geçmiş ülke ve toplumların
en önemli ortak yanları nedir diye baktığımızda, söz
konusu toplum ve devletlerin temel insani ve altyapı değerlerinin çok
yüksek ölçüde belirli bir standarda ve kaliteye dayandığını
görmekteyiz. Bir ülkenin ve toplumun hemen her alanda belirli kalite ve
standartlara ulaşabilmesi ise o ülkeyi yönetenlerin bu kavram ve
değerlerden taviz vermeden toplumun bütününe yönelik olarak tesis edeceği
hak, hukuk, refah, istihdam, güvenlik ve diğer pek çok temel konularda
atacağı adımlara bağılıdır. Başka bir
ifadeyle, ülkede yürütme gücünü elinde bulunduranlar, her alanda standart ve
kaliteli hizmet ve fırsatı toplumun bütün kesimlerine hiçbir
ayrım gözetmeden eşit ve adil bir biçimde sağlamak
zorundadır. Sadece kendi aile ve yandaşlarına iktidar gücüyle
devlet ve ülke nimetlerini paylaştırıp, kanun ve kolluk
güçlerini devamlı kendi siyasi yandaşlarının hizmetine
sunmaya kalkan bir iktidarın, bu ve benzer uluslararası standardizasyon
ve ölçü anlaşmalarını yapmasının esasında pek de
bir manası ve önemi olmayacaktır.
(x)
469 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, ülkeler arasındaki standardizasyon, belgelendirme
ve diğer farklılıkların ticaretin önündeki dolaylı ve
teknik engeller teşkil ettiğini bilmekteyiz. Bu sebeple, bu ve benzer
anlaşmalarla ülkeler arasındaki bazı temel ölçü ve
standartların bir kurum tarafından kontrol ve koordine edilmesinde de
dış ticaretimizin gelişmesi açısından büyük fayda
görmekteyiz.
Özellikle de
aynı dine mensup olan kardeş ve soydaş ülkelerle kurulması
planlanmış olan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsü isimli bu kuruluşun dost ve kardeş ülkelerle Türkiyenin
daha etkili ve hacimli ticaret yapabilmesine de önemli katkılar
sağlayacağını düşünmekteyiz. Çünkü 1984
yılından itibaren dönemin Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının başkanlığında çalışmalarına
başlayan İslam Konferansı Teşkilatı, standartlarla
ilgili bu çalışmaları ilk defa yaklaşık yirmi
altı yıl önce başlatarak bugünkü noktaya
ulaştırmıştır. O yıllarda İslam
Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari Daimî Komitesi
(İSEDAK) ilk toplantısında, İslam ülkeleri arasında
ticaretin geliştirilmesi, ticarette teknik engellerin
kaldırılması amacıyla üye ülkeler için standartların
düzenlenip geliştirilmesinin önemini vurgulamış ve bu konuda
çalışmaların başlatılmasını uygun
görmüştür. Nitekim 1985te Türk Standartları Enstitüsünün
sekreteryalığında İslam Ülkeleri Standardizasyon Uzmanlar
Grubu ile Koordinasyon Komitesi kurulmuş ve bunların
çalışması sonucu İslam Ülkeleri Arasında
Standardizasyonun Önemi başlıklı bir doküman
hazırlanmış ve İSEDAKta onaylanmıştır. Bu
kapsamda 1985ten 1997ye gelinceye kadar Uzmanlar Grubu ile Koordinasyon
Komitesi toplam 14 kez toplanmıştır ve bu toplantılar
sonucunda İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Teşkilatının kurulması uygun görülmüştür. Ancak
1996da 12nci İSEDAK toplantısında kuruluşun
adının İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü olarak
değiştirilmesi ve üye ülkelerin son kez görüşünün
alınması kararlaştırılmıştır.
12nci
İSEDAK toplantısından sonra üye kuruluşlar taslak statü ile
ilgili görüşlerini Türk Standartları Enstitüsü ve İslam
Konferansı Teşkilatı Genel Sekreterliğine
göndermişlerdir. 24-26 Mart 1998de Ankarada 8inci Uzmanlar Grubu
toplantısı düzenlenmiştir ve bu toplantıda taslak statü
tamamen üye ülkelerin görüşleri ve İslam Konferansı
Teşkilatının hukuk kuralları ile Türk Standartları
Enstitüsünün uluslararası tecrübeleri çerçevesinde yeniden
yazılmış, nihai taslak olarak üye ülkelere sirküle
edilmiştir. Taslak statü son olarak 1-4 Kasım 1998 tarihlerinde
İstanbulda yapılan 14üncü İSEDAK toplantısının
gündeminde yer almış ve toplantıda yapılan görüşmelerden
sonra onaylanmıştır.
İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün statüsü 4-7 Kasım 1999
tarihlerinde İstanbulda yapılan 15inci İSEDAK
toplantısında ilk defa üye ülkelerin imzasına
açılmış ve statüyü ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur.
Statüyü Türkiye adına Türk Heyeti Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet
Bahçeli imzalamıştır. Dolayısıyla, Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçelinin 1999 yılında statüsünü
Türkiye adına imzaladığı İslam ülkeleri arasında
kurulacak olan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü
Tüzüğünün onaylanmasıyla ilgili bu kanun tasarısına da
doğal olarak elbette Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu
bakmaktayız çünkü İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsünün merkezinin İstanbulda olması, İslam
Konferansı Teşkilatı çapında yürütülecek standardizasyon ve
kalite altyapısı çalışmalarının Türkiye
tarafından da yönlendirilmesini kolaylaştıracaktır.
Türkiye'nin bu
alanlarda bölge ülkelerine ve İslam Konferansı Teşkilatı
üyesi ülkelere öncülük etmesinin getireceği avantajlar da
düşünüldüğünde Enstitü Tüzüğünün Türkiye Cumhuriyeti
tarafından onaylanmasının ülkemize önemli faydalar
getireceğine biz de inanmaktayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, İslam
ülkeleriyle münasebetimizin her alanda daha da ileri gitmesi, var olan iş
birliğinin her zeminde hız kazanması ortak arzumuzdur. Kan
bağımız olan, inanç birliği ve gönül birliği içinde
olduğumuz ülkelerle bugünkü mevcut münasebetlerin yeterli görülmesi
elbette mümkün değildir. Hele hele üç ortak paydaya sahip olduğumuz
Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerimizi kâfi görmek ise asla mümkün
değildir.
Bu noktada
belirtmek isterim ki Kırımlı aydın Gaspıralı
İsmailin, dünyanın değişik coğrafyalarında bulunan
Türk milletinin tek vücut olması özlemiyle veciz sözüyle ifade ettiği
Dilde, fikirde, işte birlik. bizim en büyük emellerimizden birisidir. Bu
manada hem soydaş ülkelerle hem inanç birliği ve gönül birliği
içinde olduğumuz ülkelerle dış siyasette, ekonomide, ticarette,
teknolojide ve hatta ortak savunmada iş birliği
yapılmasını biz de kaçınılmaz olarak görmekteyiz.
İçinde
bulunduğumuz süreçte var olan bütün imkânlarını zayıf
İslam ülkelerini böl, parçala, yönet üzerine kullanan, masum ve mazlum halklar
üzerinde terör estiren, ekonomik olarak sömüren, küresel emperyal güçlere
karşı da bu iş birliğinin hayati derecede bir önemi
vardır ve bu iş birliği bir mecburiyet olarak bugün önümüzde
durmaktadır. Bu bakımdan, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsünün kuruluşunun ve Tüzüğünün onaylanmasının geç
de olsa İslam ülkeleri arasında atılmış somut bir
adım olduğu kanaatindeyiz ancak bu adımın iki ileri bir
geri gitmemesi gerekmektedir çünkü biliyoruz ki büyük umutlarla kurulan
İslam Konferansı Teşkilatı kendisinden bekleneni bugün için
tam olarak henüz verebilmiş değildir. Hâlâ bu Teşkilatın
küresel emperyalist güçlerin etkisinde kaldığı bilinmektedir. Bu
Teşkilatın Kıbrıs, Dağlık Karabağ, sözde
Ermeni soykırımı ve pek çok konuda olduğu gibi önemli
meselelerde Türkiyeyi ve Türk cumhuriyetlerini etkin şekilde
desteklemediği veya destekleyemediği bilinmektedir. Keza bu
gerçeği bugüne kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kaç
İslam ülkesinin tanıdığı ya da
tanımadığında da bulabiliriz yani sözde değil özde bir
iş birliğinin tesisi icap etmektedir.
Yeri
gelmişken, bu konuda, İslam Konferansı Teşkilatı üyesi
ülkelerin arasındaki ikili münasebetlerin derinlik kazanması,
sürdürülebilir, kalıcı ve güçlü hâle gelmesi, bunun uluslararası
alanda da hayata geçirilmesi için Türkiye ve diğer üye ülkelere tarihî
sorumluluklar düşmektedir ki, bunun gereğinin geciktirilmeden de
yapılması lazım gelmektedir.
Sayın
milletvekilleri, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün
işlerlik kazanması için üye ülkelerden onunun bu Tüzüğü
onaylaması gerekmektedir. Türkiye, Enstitü Tüzüğünü onaylayan
10uncu ülke olacaktır ki dolayısıyla teorikten fiiliyata
adım atılmış olacaktır. Büyük bir ihtimalle yüce Meclis
bunu onaylayacaktır ancak bu onaydan önce bazı hususları da
tartışmamız gerekmektedir. Tasarıya göre İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün ilk üç yıllık
masrafları Türk Standartları Enstitüsü tarafından
karşılanacaktır. İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsü Genel Kurulu aksi yönde bir karar almadıkça merkezi
İstanbulda olacaktır.
Şimdi
buradan Sayın Bakana ve yetkililere sormak istiyorum: Bu Enstitünün ilk üç
yıllık masrafları neden Türk Standartları Enstitüsü
tarafından karşılanacaktır? Bu bir zorunluluk mudur? Buna
niçin gerek görülmüştür ve bu masrafları karşılamayla hangi
çıkarlarımızın teminat altına alınması
sağlanmıştır; bunların, burada, yüce milletimizin
huzurunda mutlaka izah edilmesi lazımdır.
Diğer
taraftan daha da önemli bir konu ise, bu Enstitünün resmî dilleri Arapça,
İngilizce ve Fransızcadır. Tavsiye kararları, standart
tasarıları, standartlar, doküman ve yazışmalar vesair
uygulamalar Arapça, İngilizce ve Fransızca dillerinde olacaktır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, düşünün, Enstitünün kuruluşunda Türkiye
elini taşın altına koymaktadır ve düşünün ki bu
Enstitünün merkezi İstanbul olacaktır ama ne hikmetse aynı
Enstitünün resmî dilinde Türkçe yoktur. Bunun içimize sinmesi, eğer bizim
burada bilmediğimiz başka önemli bir husus yoksa mümkün
değildir.
Acaba ilk üç
yıllık masrafı Türkiye'ye yükleyenler, Türkçeyi neden resmî
dillerin dışında tutmuştur? Masrafın Türkiye'ye
yüklenmesi bizim kendi isteğimiz veya üye ülkelerin bir talebiyse,
Türkçenin dışarıda tutulması da bizim kendi kabulümüz veya
bir dayatmanın sonucu mudur? Enstitünün ilk üç yıllık faaliyet
masrafının Türkiye'ye yüklenmesi, merkezin İstanbul olarak
belirlenmesi şayet bir pazarlık sonucuysa, Türkçenin resmî diller
dışında tutulması da mı aynı
pazarlığın sonucudur ve bu pazarlık kimler arasında
yapılmıştır? Neden sadece bu üç dil resmî dil olarak kabul
edilmiştir ve neden Enstitünün resmî dilleri arasında Türkçe yoktur?
Üç resmî dil belirlenirken hangi ölçütler esas alınmıştır?
Arapçanın olması tamam, Arap ülkelerinin geniş bir
coğrafyada olmasından dolayı Arapçanın resmî dil
olması lüzumlu ve gerekli görülebilir. İngilizce ve
Fransızcanın tercihinde de üye ülkelerinin bazılarının
resmî dili olması şeklinde bir mazeret ileri sürülebilir. Yine
İngilizcenin yaygın iletişim dili hâline geldiği de geçerli
bir mazeret olarak gösterilebilir ama çok daha az yaygın olan
Fransızcanın tercihi, üye ülkelerin bazılarının hâlen
örtülü Fransız sömürgesi olması, bazılarının eski bir
sömürge olmasından mıdır acaba diye sormak gerekiyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; haklı olarak konuşmaktan
şeref ve onur duyduğumuz güzel Türkçemizin dünya dili
olacağı yönünde süslü beyanat veren, gözyaşı döken
sayın Hükûmet üyelerine buradan sesleniyorum: Bu tasarruf, sizin Türkçenin
dünya dili olması konusundaki beyanlarınızda esasında
samimi olmadığınızın da bir ispatıdır.
İçerisinde başta Türkiye ve diğer Türk cumhuriyetlerinin yer
aldığı bir kuruluşta resmî dilin sadece Arapça,
İngilizce ve Fransızca olarak tespit ve kabul edilmesi, bize göre
ülkemiz açısından âdeta bir skandal niteliğindedir. Eğer
ülkemizin menfaatini düşünüyorsanız, Türkçenin dünya dili olması
konusunda samimiyseniz işte fırsat burada, bu yanlışı
düzeltmek sizin ve Hükûmetin elinde. Bu yanlışı düzeltin ve
ondan sonra da Meclisin onayına sunun diye teklif etmek istiyoruz. Aksi
hâlde, bu tasarruf da Hükûmetinizin kara sayfaları arasında yer
alacaktır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
yanlışın düzeltilmesini, bu garabetten vazgeçilmesini
ısrarla talep ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konumuz standartlar ve metroloji
iken haklı olarak bu konuyla ilgili bazı hususları da yeri
gelmişken paylaşmak istiyorum.
Uluslararası
ilişkilerde standart arayan bugünkü AKP Hükûmeti acaba Türkiyede hangi
normları, hangi standartları esas almaktadır? Bugün milyonlarca
insanımız açlık, yokluk ve yoksullukla mücadelede âdeta
ateşten gömlek giymiş vaziyettedir. 2002 yılına kadar
devletimizin emekleriyle, milletimizin alın teriyle hayata geçirilmiş
yüzlerce tesis, fabrika, banka, sigorta şirketi ve limanlar tek tek satılmış,
mevcut işsizlere milyonlarca yeni işsiz eklenmiş ve artık
çöplükte karın doyuran vatandaşlarımızın görüntüsü
kanıksanır bir hâle gelmiştir. Toplumsal cinnet had safhaya ulaşmış,
çocuğunun dershane borcunu ödeyemeyen anne hapse, evladı intihara sürüklenmiş
bir Türkiye gerçeğinde, ne yazık ki, yandaş ve yeni zenginler
türetilmiştir. Sosyal adalette garip gurebaya başka, kendilerine
başka standart getiren AKP Hükûmetinin maalesef diğer alanlarda da
farklı farklı standartları mevcuttur. Bu Hükûmetin ne adalette
ne ekonomide ne güvenlikte ne demokraside ne de başka alanlarda belirli ve
adil bir standardı maalesef bulunmamaktadır. Bu Hükûmet ekonomide
halka başka kendilerine başka standartlar uygulamaktadır.
Hepimizin sonunda gideceği yer 2 metrelik mezar değil mi? diyen
Başbakanın geçim standardı, sayın bakanların geçim
standardı 1-2 gemicik, 6-7 tane havuzlu villa, sayısız menkul,
banka hesabı, altın ve gayrimenkuldür.
Deniz Feneri
davası sanıklarını kollayan ama terörle mücadele etmiş
silahlı kuvvetlerin şerefli mensuplarına, binlerce gence
eğitim hizmeti veren akademisyenlere cezaevini reva gören bu Hükûmetin AKP
karşıtlarına başka, yandaşlarına başka
başka standartları mevcuttur.
Bu Hükûmetin
demokrasi standardı ise yolsuzluk yapmış, görevini kötüye
kullanmış ve yargıda ceza almış AKPli belediye
başkanlarını koltukta tutmak ama hakkında soruşturma
bile açılamamış Adana gibi kendi partisinden olmayan belediye
başkanlarını açığa almak şeklinde olmuştur.
Madenci
vatandaşlarımızın ölümünü Bu işin kaderinde var.
diye geçiştiren bu Hükûmetin başı Türkiye
sınırları içinde binlerce güvenlik görevlisiyle, doktoruyla,
hemşiresiyle, trilyonluk tam güvenli makam arabaları ve saltanat
uçaklarıyla gezerek AKPye yakışır bir standardı
uygulamaktadır.
Vatanı için
toprağa düşmüş yiğitlere kelle diyen ama onları
katledenlere sayın diyen, eşkıyaya engin hoşgörüyü,
şehit babasına ve işçilere cop ve buzlu suyu reva gören bu
Hükûmetin, şehitlere başka, hak arayan işçilere başka,
bölücü hainlere başka başka standartları vardır.
Karanlık ile
aydınlık arasındaki farktan daha keskin farklara sahip böyle
standartları savunan ve uygulanan bir Hükûmetin Türkiyenin huzur ve
bekasını, toplumsal barışı, onurlu bir dış
siyaseti tesis etmesini de elbette ki beklemiyoruz. Ama beklediğimiz bir
şey var, o da bir an önce milletin huzuruna
çıkılmasıdır ve bilinmelidir ki korkunun ecele faydası
yoktur diyor, bu duygu ve düşüncelerle tasarının
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii ki,
Cumhuriyet Halk Partisi adına aldığım bu ilk söz. Elbette
ki Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülkeye yapacağı hizmetler ve bu
memleketin sorunlarına karşı bir çıban olmuş bir
siyasi iktidara karşı vereceği mücadele sonunda Cumhuriyet Halk
Partisini en kısa zamanda iktidara getireceğini de size müjdelemek
istiyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Yüce Peygamberimiz İslam dinini kurduktan
sonra hac mevsimini neden ilan etmiş, yaratmış? Hacda önemli
olan, İslam ülkeleri birbirini tanıyacak, gidecek Mekkeye, hacda
birbirlerini tanıyacak, dolayısıyla İslam ülkeleri
arasında ticareti geliştirecek, birbirlerini tanıyacak ve
birbirlerine yardımcı olacak. Bu esas, Yüce Peygamberimizin
öngördüğü ve gerçekten çok kutsal duygularla ve İslam ülkeleri
arasında birliği, bütünlüğü, ahengi sağlamak üzere
getirilen bir kuraldır.
Bu kural, tabii,
İslam ülkeleri zamanında tarikatlara, cemaatlere, çeşitli
şeylere ayrılınca o güzelim prensipler takip edilmemiş.
Keşke takip edilseydi İslam ülkeleri bir birlik olsaydı ve
İslam ülkeleri, ekonomisiyle, teknolojisiyle ve her yönüyle birbirlerine
destek olsaydı, elbette ki aşağı yukarı elli yediye
yakın -benim bildiğim kadarıyla- İslam ülkesi dünyada bir
güç oluşturacaktı ve bu gücün yarattığı kuvvet ve
başarı ile inanıyorum ki İslam ülkeleri de birtakım
emperyalist güçlerin uşakları, piyonları olmayacaklardı ve
dünyada güçlü bir blok oluşturacaklardı.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, uluslararası anlaşmalar,
biliyorsunuz, hukukumuzda çok önemli bir hiyerarşik yapıya sahiptir.
Uluslararası anlaşmalar, kurallar hiyerarşisinde Anayasadan
sonra, kanunlardan önce geliyor. Bir hukuk devleti olarak, bir
uluslararası cemaatin bir üyesi olarak, onurlu bir üyesi olarak
yaptığımız uluslararası anlaşmaların Türk
hukuk sistemine getirdiği bir disiplin var, bir demokrasinin
standartları var, demokrasinin seviyesi var. Fakat, ne yazık ki
Türkiye Cumhuriyeti devleti bugün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
bir üyesi olması, Birleşmiş Milletler temel hak ve özgürlüklerin
bir üyesi olması ve birçok uluslararası özgürlükler bildirisine imza
atmasına rağmen, Türkiyede AKP İktidarıyla beraber,
Türkiyede rejim karanlıklara gitmiş, dikta rejimi gelmiş, temel
hak ve özgürlükler rayından saptırılmış, insanlar
arasında ayrım yapılmış, kamu hizmetlerine alınmada
insanlar âdeta bendensin, sendensin diye -bir sürü şeyleriyle beraber-
Türkiyede gerçekten çok sıkıntıya
uğratılmış, âdeta yargı ve hukuk devleti ortadan
kaldırılmış, hak arama özgürlükleri en büyük
boyutlarıyla ortadan kaldırılmış. Bir AKP
İktidarıyla karşı karşıyayız.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, biz şimdi bu saatte niye
çalışıyoruz burada, niye çalışıyoruz? Şimdi,
bakın, sizin liderleriniz, Abdullah Gül, işte, Tayyip Erdoğan,
şimdi, saraylarda çok keyif çatıyorlar ve size de diyorlar ki: Aman
ha bu kanunları haziran ayında çıkarın. Çünkü, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışması onlar için çok büyük bir yük.
En kısa zamanda, haziran ayında Meclisi tatil edelim. Çünkü,
Türkiye Büyük Millet Meclisi eğer faaliyette bulunursa Tayyip Beyle
Abdullah Bey çok rahatsız olacaklar. Niye rahatsız olacaklar? E çünkü
en azından burada, Meclis çalışırken ülkenin birtakım
sorunları dile getirilecek, yapılan yolsuzluklar dile getirilecek,
ihalelerde, işte vurgunlar, talanlar dile getirilecek. E şimdi,
Meclis tatil olunca ne olacak? Bunlar bir yerde dile getirilmeyecek. Zaten
basını ürkütmüş Tayyip Bey. Basında bir tek doğru
dürüst haber çıkmıyor. Bir kısım basın
mensuplarını ihalelerle susturmuşlar. Birçok televizyon
kanallarının sahiplerini biliyoruz, çok yüklü miktarda ihaleler
vermişler arkadaşlar. Bir kısmı zaten vergi korkusuyla
susturulmaya çalışılıyor. E şimdi, Meclis burada
çalışırsa tabii ki muhalefet partileri Türkiyedeki
sorunları dile getirecek. E niye dile getirsin canım? İşte
1 Temmuzdan 1 Ekime kadar üç ay, Meclis, en azından bu Hükûmet kendisini
şeyden kurtaracak, kamuoyundaki meydana gelen tenkitlerden kurtaracak.
Ayrıca da
tabii, Tayyip Bey şimdi bir Anayasa değişikliği yaptı.
Kulağımıza çok şeyler geliyor, onları zaman içinde
şey edeceğiz. Böyle çok gerçekten nahoş olan sesler geliyor. Bu
oylamalarda kimlere neler vadedildiği, İstanbulda neler, yeşil
alanlar, ne gayrimenkuller vadedildiği kulağımıza geliyor.
Onları, bir ara, sonra izah ederiz de.
Şimdi,
bakın Tayyip Erdoğana bir anayasa verelim. Yahu Tayyip Bey, diyor
ki: Ben halka gideceğim. Siz mahkemeye gidiyorsunuz. Peki, senin o yemin
ettiğin Anayasada ne diyor? Meclislerde çıkardığın
yasalar, evvela, eğer Anayasaya, hukuka aykırıysa Anayasa
Mahkemesine gidersin. Anayasa Mahkemesi bir hukuk kurumudur. Anayasa Mahkemesi
müracaat edilmekten utanç duyulacak bir kurum değil ki. Yani burada
gerçekten seviye itibarıyla bu kadar düşük bir söz edilebilir mi?
Anayasa Mahkemesi Türk hukuk sisteminin bir parçasıdır ve burada,
eğer bir kanun çıkarsa veya Anayasa da olsa orada Anayasa yolu
tıkanmamıştır, Anayasada değişiklik de olabilir.
Dolayısıyla gideceksiniz Anayasa Mahkemesine ve şekil
bakımından da 110 milletvekilinin Anayasa Mahkemesine müracaat etme
hakkı var, anayasal bir hak. Diyor ki: Ben halka gideceğim. Yahu sen
getirdin de halka
Bu memlekette, evvela, hakikaten hukukta yapılan bir
garabet, eğer bir hukuksuzluk Anayasa Mahkemesi tarafından
düzeltilecekse dur da orada düzelsin, en azından 200 trilyon lira
referandum parası gitmesin bu memleketin. Zaten ekonomiyi çökerttiniz, hiç
olmazsa orada 200 trilyon liralık da bir masraf gitmesin bu memlekette.
Yani bunu niye şey ediyorsunuz?
Şimdi
bakın, ben zaman zaman sizin arkadaşlarla konuşuyorum, diyorum
ki: Arkadaş, siz otuz tane madde Anayasa değişikliği
yaptınız. Bu otuz Anayasa değişikliği maddesinden bir
tanesini söyleyin ya, bir tanesini söyleyin de deyin ki: Biz bu
Anayasanın şu maddesine bilerek oy verdik. Bakın
arkadaşlar, inanınız ki çoğunuz bilmiyorsunuz. Neden
bilmiyorsunuz? Şimdi, Hâkimler ve Savcılar Kurulunda Yargıtaydan
ve Danıştaydan gelen 5 üye var. Şimdi, bu arkadaşların
bir kısmı daha iki sene, bir iki tanesi de üç sene hâlâ o görevde
görev yapacak. Bakın, açın okuyun, Anayasanın, yani sizin
getirdiğiniz 19uncu maddeyi okuyun. Ne diyorsunuz? Efendim, bu Anayasa
referandumda kabul edilir edilmez hemen bir ay içinde ve o bir ayın da
sonrasında on beş günün içinde, yani bir buçuk ay içinde onların
yerine seçim yapacaksınız. Ben Abdullah Güle -bakın, 2 defa
basın toplantısı yaptım- dedim ki: Yahu hiç olmazsa
doğru dürüst bir iş yap kardeşim. Yani sen bir hukuk adamı
değilsin de yanındaki o hukukçulara söyle, en azından doğru
dürüst bir iş yapın. Yani sayın milletvekilleri, üç sene sonra
Yüksek Seçim Kurulunda görevi dolan Danıştay ve Yargıtaydan
gelen üyelere siz bugünden nasıl seçim yaparsınız? Yahu böyle
bir saçma sapan, mantıksız, akılsız, izansız bir
Anayasa değişikliği yapılır mı? Ondan sonra
E dur, o zaman zaten, eğer o üyenin
zamanı, süresi dolduğu zaman orada normal olarak Anayasa hükümleri
işleyecek ve onun yerine seçim yapacaksınız. Bunu yapmadı.
Ne yaptınız? Getirdiniz üç sene sonra dolan Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun Danıştaydan ve Yargıtaydan gelen üyelerinin
yerine bugün seçim yapıyorsunuz, yani referandumdan bir buçuk ay sonra
seçim yapacaksınız. Ya böyle bir şey olur mu arkadaşlar?!
Bunun mantığı, bunun aklı, izanı var mı?
Getirdiğiniz Anayasanız da yemin ettiğiniz Anayasa. Diyorsunuz
ki: Efendim, bu hâkimlerin aylık ve ödenekleri kanunla belirlenir. Peki,
siz getirmişsiniz, Anayasaya koymuşsunuz, efendim Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine 30 bin yan gösterge koymuşsunuz. Bu
ödenek. Şimdi, arkadaşlar, bakın, siz burada istediğiniz
zaman bir günde bir kanun maddesini çıkarırsınız, hatta bir
günde de değil. Peki, siz Anayasa değişikliğini
yaptınız, hemen ertesi gün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyelerine 30 bin yan gösterge getirebilirsiniz. Yani, bakın, birileri
sizin elinize vermiş, sizin değil, liderlerinizin eline vermiş,
o da virgülüne dokundurmuyor. Ya olmaz arkadaş! Bu virgülüne dokunmama
Yani
Türkiyede hukuku yok ediyorsunuz. Olur mu yani! Abdullah Gül, sen
Cumhurbaşkanı sıfatıyla Köşkte bir Anayasa tetkikini
yaparken, el merhamet ya, hiç olmazsa bir hamalda olması gereken bir hukuk
nosyonuna sahip olan insanları yanına al da doğru dürüst
Bu
kadar saçma sapan maddeyi onaylama. Dedim ki, hiç olmazsa Meclise geri gönder
de, ya hiç olmazsa bu yüz karası metin Anayasadan çıksın.
Değerli
milletvekilleri, yani gerçekten yaptığınız hiçbir
şeyde doğru dürüst bir uygulama yok, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
menfaatini koruma yok. Sadece çıkıyorsunuz, kendi kendinize
böbürleniyorsunuz. Bağırıyor Tayyip Bey. Bağır
bağır bağır
Ya ne bağırıyorsun! Öyle
bağırma ya! Kimsenin karşında korktuğu morktuğu
yok.
Bakın,
İskenderunda 6 erimiz şehit oldu, 7 erimiz de yaralandı.
Şimdi, bir sorumluluk sahibi bir hükûmet ne yapardı? Daha saat
aşağı yukarı herhâlde on bir civarlarıydı.
Şimdi, o askerlerimiz şehit olduğu zaman, sorumluluk sahibi bir
Hükûmet, bu Marmara gemisi ve adamlarına diyebilirdi ki Ya arkadaş,
bu memleketimizde en azından 6 tane aileye ateş düştü, o kadar
askerlerimiz de yaralı. Bırakın şimdi bu İsraili;
nereden çıkardınız? Bunu bir başka zaman getirin. Yok,
kimsenin umurunda değil. Çünkü asker öldü mü onlar için pek öyle
değer ifade eden bir şey yok. Ne olacak? Çünkü, bunların hangi
düşüncelerle kaynaklandığını da biliyoruz.
Bakın,
şimdi İsraili biliyoruz. İsrail diyor ki Ben, arkadaş,
terörist devletim ya. Şimdi, ben, İsrailin tabii ki o terörist
hareketini şiddetle kınıyorum ama arkadaşlar, biz Türkiye
Cumhuriyeti devletinin eğer şanına şöhretine uygun bir
hükûmetsek, eğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin haysiyetini düşünen
bir hükûmetsek, Arkadaş, sen benim 9 tane vatandaşımızı
öldürttün, o kadarı da yaralı. Ben de sana bunun hesabını
soracağım. dersin, değil mi? Ne oldu? Ne oldu arkadaş?
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, ben geçmişte burada bir misal verdim.
Getirmişler maymuna bir şeftali vermişler, şeftaliyi önce
yutmadan arkasına getirmiş, acaba ben bu şeftalinin
çekirdeğini çıkarır mıyım demiş. Tayyip Bey,
çekirdeğini çıkaramayacağın şeftaliyi yutma
arkadaş, yutma, yutma ya. Bu memleket, bu kadar ucuz
kazanılmış bir memleket değil. Bu memleket, İstiklal
Savaşını kazanmış millettir. Bu millet, yedi düvele
karşı mücadele etmiş bir devlettir. Bu millet,
Fransızları, İngilizleri, ondan sonra İtalyanları,
Yunanlıları bu memleketten kovmuş bir millettir, çok acil bir
milletir. Sen, şimdi, o İstiklal Savaşında kazanılan,
o yüce itibarı kazanan bu Türkiye Cumhuriyeti devletini hangi yüzle ve hangi
sıfatla bu kadar uluslararası düzeyde düşük gösteriyorsun? Bu
kadar utandıracak bir şey yapıyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bunları bizim düşünmemiz değil,
hepimizin düşünmesi lazım. Bu Türkiye Cumhuriyeti hepimizin devleti.
Ben otuz senedir bu salondayım ama bu salon bugüne kadar, millî menfaatler
konusunda bu kadar suskun olmamıştı, millî menfaatleri yok eden
iktidarlara karşı bu kadar suskun olmamıştı. Size büyü
mü yaptılar, ben anlamıyorum. Gerçekten büyü yaptılar ya! Böyle
bir şey olur mu arkadaşlar? Ya, bir kişi milletvekilliğine
gelebilir, tamam ama o milletvekilliği yeminine uygun hareket etmek, ondan
sonra o milletvekili seçildiği milletin haysiyetini ve onurunu korumak,
ona paralel hareket etmek ve milleti yüceltmek hepimizin görevi, bir
kişinin değil ki herkesin görevi. Şimdi ne olduk sayın
milletvekilleri, hani İsraili hizaya getirecektik? Şimdi
çıkıyor Tayyip Bey, bir gürlüyor, biz de zannediyoruz ki bir şey
yapacak. Sonra bir bakıyorsun, yelkenleri düşürmüş. Böyle olmaz
arkadaşlar.
Bakın, biz
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak
Bizim şimdi, tamam
Diyor ki Tayyip
Bey: Efendim, Gazze ile İstanbulun kaderi bir. Nasıl bir
kardeşim ya? Gazze Filistinin bir kenti, İstanbul Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kenti. Nasıl bunun kaderi bir olur arkadaşlar,
nasıl beraber olur? Yani, biz şimdi
Sen 67den beri Gazzede
ambargoyu kaldırmamışsın, o insanlar bugüne kadar o
işkenceler altında inim inim inlemiş, ondan sonra ses
çıkarmamışsın, sekiz yıldır da iktidardasın,
sonra da bir Fazilet Partisi
Fazilet değildi, pardon, Kurtulmuşun
partisi
(CHP ve MHP sıralarından Saadet sesleri) Neyse, Saadet
Partisi. Ondan sonra, bu one minuteten önce, arkadaşlar,
İstanbulda bir miting yaptı. Yine bu Gazze olayları vardı
orada, İsrail Gazzeyi ezdi ama Tayyipten bir şey çıkmadı,
Tayyip Erdoğandan. Sonra gitti, Saadet Partisi burada bir miting
yapınca Tayyip Bey ürktü. Peki, ondan sonra Davos geldi.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, yani Davosta İsraille Türkiye
arasında bir panel yapılmasını öngören ne vardı? Yani
orası bir ekonomik forumdu. O ekonomik forumda, sen gidip de -İsrail
ile bizim o zamana kadar çok öyle ekonomik yönlerden karşı
görüşlerimiz de yoktu- ondan sonra çıktın orada, sırf
Saadet Partisinin İstanbulda yaptığı o mitingde önceden yaptıkları
bir tezgâh nedeniyle, Davosta One minute. dedin. One minute midir, Un
minute midir? Neyse, Fransızcada da Un minutedir.
Şimdi,
baktı ki bununla da hâlâ yetinemiyor. Şimdi, Tayyip Erdoğan
iktidarı kazanmak için, bırakmamak için gerekirse ayağına
da sıkar. Ben korkuyorum, inşallah sıkmaz yani, inşallah
sıkmaz.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, iktidarlar gelip geçici olur. Şimdiye kadar
Sekiz sene gelmişsin, yeter yahu kardeşim, malını mülkünü
edinmişsin, gemilerini almışsın, apartmanlarını
almışsın, dünyanın en sayılı zenginlerinden
birisisin; bırak, biraz da başkaları bu işe gelsin,
yönetsin. Sonra, böyle bir şey olur mu yani? Onun için, gerçekten yani
bunları söylerken utanç duyuyorum.
Arkadaşlar,
yani bir memleketi bu kadar gerçekten kötü edecek, bu kadar basiretsiz, yönetim
şekliyle bu kadar yönetilmez bir duruma getirilmez sayın
milletvekilleri. Ben söylüyorum, sizin vicdanınız varsa -vardır
ki biliyorum- en azından bunlardan sizin de vicdan azabı çekmeniz
lazım.
Peki, biz
şimdi İsrail karşısında nasıl bu kadar küçük
düşürülebiliriz? Arkadaşlar, hepiniz de yani aklı
başında, sorumluluk sahibi insanlarsınız. Peki, o gün yani
o Marmara gemisi oraya gönderilmeseydi
O Marmara gemisini kim gönderdi oraya?
O yükleri kimler verdi? Onu
EYÜP FATSA (Ordu)
Biz de sizden şüpheleniyoruz Sayın Genç!
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim? Ben mi gönderdim? Tabii ben gönderdim! Yani Tayyip
Erdoğanın iktidarını yıkmak için ben gönderdim tabii.
Çok sağlıklı bir teşhis koydunuz!
Yani, şimdi,
o gemi gitmeseydi, orada Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar rencide
olmasaydı
Yani olmaması lazımdı. Ama ben şahsen
partilerin yerinde olsam bu konuda bir gensoru veririm. Tam gensoruluk bir
iş. Arkadaş, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını sen
yok edemezsin.
Şimdi, bir
Ahmet Bey var, Ahmet Davutoğlu, ya bir çıkıyor, bir yerlere
gidiyor, sanki bir şeyler becermiş, Sırbistana gidiyor, on bir
sefer Sırbistana gidiyor, Bosna-Hersekle ilişkisini güya
düzenleyecek, on birinci defasında Sırbistan getiriyor Ermeni
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) On birinci defada Sırbistan getiriyor Ermeni
soykırım tasarısını meclise veriyor. İşte
arkadaşlar. Ya böyle bir şey olur mu? Ya böyle bir şey olur mu
arkadaşlar? Yani bu kadar
Çıkmışsınız, efendim
Uluslararası ilişkilerde sıfır problem. diyorsunuz. Ya
bir tane, Allah rızası için deyin ki: Şunu becerdik. Bir deyin
ki: Biz bunu becerdik. Biz de diyelim ki: Arkadaşlar ya tebrik ederiz
sizi, becerdiniz.
Anayasayı
yapmadınız, ülkeyi büyük bir strese soktunuz. Aşağı
yukarı on altı, on yedi gün veya yirmi gün bu Meclisi strese
soktunuz. Bir gün Türkiyenin ciddi bir meselesi burada dile gelmiyor, bir gün
gelmiyor. Ondan sonra, getirdiniz, şimdi de günde 52 maddelik kanun
tasarısını görüşüyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bu
olmaz, bu olmaz ya! Bu, kölelere yaptırılmayacak bir muameledir ya.
Köleler bile bu muameleler karşısında isyan eder
arkadaşlar. Bu köleliktir ya, bu kölelik ya! Parlamenterlik kölelik
değil ki. Onun için, herkesin aklını başına
toplaması lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bu saatte niye bunları çalışıyoruz?
Hiçbir nedeni de yok.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
İSLAM ÜLKELERİ STANDARDLAR VE METROLOJİ
ENSTİTÜSÜ (SMIIC)
TÜZÜĞÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1)
Türkiye Cumhuriyeti adına 7 Kasım 1999 tarihinde imzalanan
İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğüt.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü
Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin başkanlığını
yaptığı İslam Konferansı Teşkilatı elli yedi
ülkeden oluşmaktadır. Yani Azerbaycandan Fildişine kadar elli
yedi ülke var. Buradaki amaç, bu elli yedi ülke arasındaki metrolojide
uyum sağlayabilmek ve bu uyum sağlayan tüzüğü onaylamaktır.
Ortak belgelendirme sistemi oluşturularak İslam ülkeleri
standartları ve metroloji enstitüsü kurulması amaçlanmaktadır.
Bu da gayet normal veya uygundur.
Biz
yıllardır İslam ülkelerinde hep geride kaldık. Aslında
bu tüzük Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükûmeti tarafından 7 Kasım
1999da imzalanmış ama diğer elli yedi ülkenin kendi iç
durumundaki -tüzüğün onaylanmasından dolayı- süreç bugüne tamamlanmış
ve bugün Büyük Millet Meclisinde muhtemelen onaylanacaktır. Ancak
İslam ülkeleriyle öteden beri çok yakın olmamıza rağmen,
aynı kültürü, aynı dini paylaşmamıza rağmen ne
yazık ki İslam ülkeleriyle ticaretimizi iyi bir şekilde
geliştiremiyoruz.
Bakın, bugün
Hollanda, Konya kadar bir ülkedir. Hollanda, İslam ülkeleri dâhil 53
milyar dolarlık hayvan ürünleri ve tarım ürünleri ihraç ediyor -53
milyar dolar- ve -demin Malatya Milletvekili Mevlüt Kardeşim de söyledi,
Yaşar Bey de onayladı- 1990a kadar Gaziantepten İslam
ülkelerine özellikle Kurban Bayramı arifesi hayvan ihraç ediyorduk, mal
veriyorduk.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) 1 milyar dolar.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) 1 milyar dolar civarında.
Bakın, ben
tarihî bir belge söyleyeceğim: Aslında, bugünkü Türkiye'nin konumunda
et ithal ediyoruz, niye bu duruma düştük, baktığınız
zaman, dünyaya iyi açılamadığımızı, en
azından bize çok yakın olan İslam ülkeleriyle iyi diyalogda bulunmadığımızı
gösteriyor. Şimdi, İslami kurallara göre Hollandada et kesiliyor,
İslam ülkelerine satılıyor da İslami kurallara göre
Türkiyede niçin et kesilip İslam ülkelerine satılamıyor?
16 Temmuz
1937de, Atatürkün ve İsmet Paşanın imzasıyla, Doğu
Anadoluda, Karsta hayvancılıkla ilgili bir borsa kurulması
için bir kanun çıkartılıyor. Bu kanunla -o zaman Türkiye'nin
nüfusu 16,5 milyon, 1937- Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü
kuruluyor, et kombinaları kuruluyor, yem fabrikaları kuruluyor,
şeker fabrikaları kuruluyor küspe oluşturması için, süt
fabrikaları kuruluyor. Öyle bir gelişiyor ki arkadaşlar,
Türkiye'nin nüfusu 16,5 milyon, 5 milyona yakın hayvan var ve biz -benim
dedem de, babam da, Esfender Hocam bilir- Rusyaya ve İrana hayvan ihraç
ediyorduk 1968e kadar, 1990a kadar da Gaziantepten ihraç ediyorduk.
Şimdi ne oldu da İslam ülkeleri bizden et almıyor veya
ticaretimiz olmuyor? Et ithal ediyoruz Hristiyan ülkelerinden. Hristiyan
ülkelerinden et ithalatına ben karşı değilim,
yanlış anlamayın. O hayvanların çoğu domuz
artıklarının yemleriyle besleniyor. Bunu biliyor musunuz? Bu,
Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benziyor. Evet, net konuşuyorum,
bütün Hristiyan ülkelerinde domuz var. Domuzun kanıyla da,
yağıyla da, sakatatıyla da yem yapılıyor. Bu yemleri
de bu hayvanlar yiyor. Evet, net konuşuyorum. Bu tespit edilmiştir
arkadaşlar. Peki, şimdi 1930lu yıllardan 90lı
yıllara kadar ihraç eden Türkiye niye muhtaç kaldı
dışarıya, et ithal ediyor? Bu, ayıp değil mi, bize
yakışıyor mu?
Değerli
arkadaşlar, bakın, burada ne oluyor biliyor musunuz? Şimdi,
tüketici yüksek fiyat dedi, Bu fiyat çok yüksek, pahalılık var.
tamam, Aman et ithal edelim. dediler. İki ihale yapıldı ikisi
de iptal edildi, üçüncüde 8 bin ton canlı hayvan geldi, Adapazarına
bugün geldi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Geldi mi?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet, geldi, 8 bin ton hayvan geldi, canlı, kesilecek.
Bunların da veteriner kontrolünden geçmesi lazım, deli dana var
mı, brusella var mı, şap var mı, hastalık nedir?
Bunların da yapılması lazım. Bak, buradan, kürsüden
açıklıyorum bunları.
Ancak,
bakın, bizim köylümüz ne durumda? Köylümüz öyle bir perişan durumda
ki. Şimdi, Hükûmet ne yaptı? Besiciye bağırdı ya,
geldiler, çağırdılar, bakanla görüştüler, işte
basın toplantısı yaptılar, isyan ettiler. Besicilere
dediler ki: Siz bağırmayın, ben size ucuz mal ithal
edeceğim. Ucuz mal, hayvan, besicilere de verecekler. Köylü ne olacak?
Asıl üretici köylüdür arkadaşlar. Besici gidiyor, köylüden
alıyor. Köydeki Osman, Ali, Hüseyin, Ahmet Amca var ya, Ayşe, Fatma
Teyze 4 tane-5 tane dana besliyor, 2 tane-3 tane inek besliyor, 10 tane kuzu
besliyor, bunları besiciler gidip alıyor. O besiciler geliyor,
ahırda besliyor. Bunu biliyorsunuz yani alıyor, getiriyor, üç ay besliyor ondan sonra piyasaya sürüyor. Yani
üretici, o aradaki besiciler değil, köydeki insanlardır. Bakın,
çiftçi kayıtlarına göre 3 milyon 200 bin aile sayısı var.
Her aileyi 5le çarpsanız 15 milyon insan, köylü üretiyor. Köylü üretiyor,
köylüden gidip aracı olan besiciler alıyor, getiriyor, tüketiciye
fazla fiyatına satıyor.
Şimdi
bakın, ben ihaleye gittim, Ramazan Kerim Özkan
arkadaşımızla, diğer arkadaşlarımızla
beraber, Orhan Diren de vardı.
Şimdi, biz
gittik. 13,5 liraya karkas mal oluyor arkadaşlar Türkiyeye, yani alan
adam 13,5 liraya Türkiyeye mal ediyor. Aynı fiyata, Konyadaki
besicilerin başkanı Nazif Karabulut ismini de söylüyorum- 5 bin
tane tosun hazır, Konyada var, aynı fiyata veriyoruz. diyor, Et
Balık Kurumu bunu almıyor. Kayseride Barbaros diye bir
arkadaşımız var aynen -isimlerini söylüyorum- Elimizde 3 bin
tosunumuz var. diyor. Kars, Ardahan, Erzurum bölgesi zaten
hayvancılığın potansiyeli, aynı fiyata veriyoruz,
Et-Balık Kurumu alımı durdurdu arkadaşlar. Böyle bir zulüm
olabilir mi? Ha, niye? Avrupa Birliğine taahhüdümüz var, et ithal
edeceğiz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Arjantine de mi?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet.
Şimdi
bakın
Zamanım
kalmadı Mevlütcüğüm.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Şahsın adına da konuşabilirsin.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şimdi, buradaki olay şu arkadaşlar: Bizim, 15 milyon
yani nüfusun üçte 1ini oluşturan köylümüz üretiyor. Yani bakın,
Türkiye'nin her yerinde hayvancılık var, Türkiye'nin her
tarafında hayvancılık yapan insanlarımız var. 3 tane,
5 tane inek saklıyor, 4 tane, 5 tane danasını satıyor,
oradan aldığı parayla çocuğunu okutuyor veya kış
bahara kadar yiyeceğini sağlıyor.
Değerli
arkadaşlar, burada köylüyü mahvettik. Şimdi, önümüzdeki hafta -benim
duyumumu söylüyorum- 20 bin ton hayvan ithali için aracılara, besicilere
izin verilecek diye ben duyum aldım Tarım
Bakanlığından. Eğer o verilirse o zaman
Peki tamam, eti
ucuza aldı, yedi tüketici, gayet doğal, aracı da ucuz mal
aldı sattı, o da para kazandı. Peki, 15 milyon köylü ne olacak?
Köylünün sahibi yok mu kardeşim? Sahipsiz mi bu insanlar? Ama bu
insanların sahibi olacak, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bu
insanların yüzü gülecek, onu net konuşuyorum. Çünkü köylüyü siz
gözden çıkarttınız, köylü sizden hesap soracak. Köylü gidecek,
sandıkta hesap soracak. Yani öyle bir duruma düştü ki köylü,
arkadaşlar, bugün
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Sayın
Başkanım, beş dakika da şahsım adına
konuşabilirsem köylüyü mutlu ederiz.
BAŞKAN
Köylü sizin konuşmanızdan çok mutlu oluyor Ensar Bey.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Veriyor musunuz?
BAŞKAN
Hayır, şimdi, sizin talebiniz yeni geldi yani. Bir sonraki maddede
konuşursanız konuşursunuz. Meclis çalışıyor,
Meclisin çalışmaları normaldir, çalışırsa, grup
adına, grup başkanvekilleri verirse biz dinleriz, bizim için bir
mahzuru yok.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Veriyor musunuz?
BAŞKAN
Şu anda veremem.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Peki, bir teşekkür edeyim.
BAŞKAN E
teşekkür edin zaten Genel Kurula.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) O zaman mikrofonu açın da teşekkür edeyim.
BAŞKAN
Buyurun
Sistem çalışmıyor, bir dakika.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Sistem de bozuldu kardeş. Köylü, zavallı
Değerli
arkadaşlar, hakikaten, bakın, bizi seçip gönderdiler. Çiftçilerimiz
icra dairelerinde perişan durumda. Bu anlamda Büyük Millet Meclisinin
köylüye sahip çıkacağına inanıyorum. Büyük Millet
Meclisinde şu parti, bu parti ayrımı yapmadan köylüye sahip
çıkalım. Köylü, üreten, alın teriyle kazanan, helal
parasıyla kazanan insanlardır.
Hepinize
saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Oy Sayısı |
: 225 |
|
Kabul |
: 225 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Murat Özkan |
Fatih Metin |
|
Giresun |
Bolu |
Tasarının
İslam ülkelerine hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 6ncı sırada yer alan,
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
(xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu
460 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, en son küresel krizin 64 milyon daha fazla yoksul
yarattığı ve fakir yarattığı Dünya
Bankasının bir raporunda var yani her ekonomik meselenin
dünyamızda ki 2015 yılında Birleşmiş Milletler bin
yılın sorunlarını çözmek için, açlığın ve
yoksulluğun ortadan kaldırılması için bir gayret içerisinde
ve bir program içerisinde fakat görünüyor ki en son ekonomik krizin, küresel
krizin 64 milyon yoksul daha eklediğini dünyamıza gözler önüne
seriyor. Mesela, NATO, bu rakamı 84 milyon olarak veriyor ve hatta
NATOnun raporlarına göre, bu yoksulların artması, dünyadaki
çekişmelerin, savaşların daha artacağına dair bir
işaret. Dolayısıyla gerçekten dünyada yoksulluğun
artması ve kalkınma önemli bir mesele.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
460 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
1944
yılında Bretton Woodsta toplanan dünya ülkeleri, IMFle,
Uluslararası Para Fonuyla birlikte Dünya Bankasını kuruyorlar.
Zaten adı Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası.
İşte ana sözleşme de buradan zaten çıkıyor.
Şimdi,
buradaki esas mesele, 1944 yılında İkinci Dünya Harbinden
sonra, özellikle batan ekonomik sistemi yeni baştan düzenlemekle ilgili
ama bunun bir parasal bekçisi olması lazım. O Uluslararası Para
Fonu. Bir de bu parasal bekçisinin yanında kalkınmaya yardım
eden yeni yapının olması lazım. Aslında, Dünya
Bankası, bu kalkınmayı gerçekten altmış altı
senedir sürdüren bir kuruluş ve kalkınma için destek
sağlamış. Başta yerel hükûmetler olmak üzere tüm
hükûmetlere doğrudan, belediye ve kamunun tüm teşkilatlarına ise
hazine garantili kredi veriyor. Bunlar ama devamlı olarak belirli periyotlarda
ve belirli konularla ilgili. Her on yıl yeni bir konu. Mesela, son on
yıl, dünyada sağlık ve eğitimin ön plana
çıkarıldığı bir dönemdi.
Şimdi,
gerçekten Türkiye de bu fonlardan altmış altı yıldır
ki ilk aldığı kredi 1950 yılındadır- ciddi biçimde
faydalanmıştır ve çok değişik konularda burada hâlâ da
bu projelerden faydalanmaktadır. Türkiye 1947 yılında üye oluyor
Avrupadan sonra Dünya Bankasına ve bugüne kadar da iyi üyesidir ve
gerçekten biz hem bu fonlardan faydalanmışızdır hem de
başta hazine teşkilatı olmak üzere iyi bir iş gücü
yetiştirmişizdir ve dünyada da bu iş gücümüz hizmet eder. Onun
için biz önemli kullanıcılarından bir tanesiyiz ve hâlâ da o
kullanma periyodu devam ediyor, orada belirli tartışmalar
olmasına rağmen. O tartışmalara da değinmeye
çalışacağım. Niye? Çünkü bu son kriz, özellikle 2008
yılından itibaren bu kriz bir başka sorunu da beraberinde
getirdi. Yani acaba Bretton Woods kurumları dediğimiz, Bretton Woods
kuruluşları dediğimiz kuruluşların dünya ekonomisinin
sorunlarını çözebilecek kapasitelerinin olup olmadığı
tartışma konusu. Geçen altmış yıl belki iyi hizmet
etmiş olabilirler ama gelecek on yıl, değil altmış
yıl, gelecek on yıl acaba aynı hizmeti görebilecekler mi? Gerçek
neden o, niye? Dünyada hem sistemler değişiyor hem de yapı çok
değişiyor. Mesela bizim ısrarla üzerinde durduğumuz fiyat
istikrarı konusu.
BAŞKAN
Sayın Melen, Hocam, birkaç saniyenizi rica edeyim.
Arkadaşlar,
Genel Kurulda bir uğultu var
Hatibimizin birikimlerini bir dinleyelim
lütfen.
Buyurun Hocam.
MİTHAT MELEN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Esas mesele,
zaten dünyadaki bu kalkınmayı yönlendirebilmekle ilgili mesele ve bu
kalkınmanın değişen dünya şartlarında nasıl
etkilendiği de küresel krizde çok açık belli. Yani küresel kriz öyle
bir hâle getiriyor ki bütün bu kurumlar tartıştığı
gibi, ekonomik modellerin de tartışıldığı bir
yere getirdi dünyayı. Yani, acaba, şu Bretton Woods
kuruluşları hâlâ ayakta kalmalarına rağmen dünyanın
sorunlarına çözüm bulabiliyor mu? Bulamıyor, gördük onları da ve
kendi aralarında onlar da bu konuda çok ciddi tartışma
içindeler.
Hatta ben buna
daha bir eklenti yapmak istiyorum: Avrupa Birliği mesela. Geçmiş elli
yılı, gelecek bir elli yılı Avrupa Birliği sürdüremez
mevcut durumda ve mevcut yapı içerisinde, onun da değişmeye
ihtiyacı var ve bu değişimi nasıl yapacağız?
Çünkü dünyadaki teoriler de ekonomik teoriler ve kalkınma teorileri de çok
farklı biçimde artık yorumlanmaya başladı.
Yani biraz önce
söylediğim, işte fiyat istikrarı meselesi. Fiyat istikrarını
Merkez Bankası korumakla görevli, merkez bankalarının bizim de
öyle- birinci maddesi fiyat istikrarıdır. Fakat dünyada gerçekten
fiyat istikrarını koruyarak ekonomik, hatta siyasi, hatta finansal
istikrarı koruyabilmiş miyiz? Son iki sene içerisinde koruyamadığımız
çok net ve açık. Dolayısıyla, bütün bu kurumlar gibi dünyada
ekonomik alt yapıda da çok önemli bir değişiklik olması söz
konusu ve ona doğru gidiyoruz.
Şimdi, bu
değişiklik özellikle IMFyle, Uluslararası Para Fonuyla
başlayan ve Dünya Bankasına sirayet eden bu değişiklik
aslında dünyadaki ekonomik yapının ciddi biçimde
değiştiği ve mevcut ekonomik teorilerin dünyanın
sorunlarına, ekonomik sorunlarına fazla çare bulamadığını
gösteriyor. Yani niye? Belki eskiden yapı statikti, sonra dinamik oldu,
İkinci Dünya Harbinden sonra ama şimdi ekonomik yapı dünyada
kaotik, yani gerçek bir kaos var. Son kriz bunu gösterdi, çok net ve açık
biçimde hep birlikte krizde belki biraz hovardaca yaşamanın, dünya
ekonomilerinde hovardaca hareket etmenin neticelerini gördük. Ama, ne
yazık ki, yani ne Türkiyede, özellikle Türkiyede, hiç ekonomik
meseleleri gündeme getirip konuşmuyoruz ve böyle geleceğe dönük
meseleleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde de konuşmuyoruz çünkü
dünyanın yapısı değişiyor. Dünyanın yapısı
değişirse Türkiye bunun dışında kalamaz.
Bugün işte
en son Yunanistanda kriz oldu, geçen gün Macaristan patladı. Zannetmeyin
ki biz bunların dışında kalabileceğiz çünkü ekonomik
sistem buna yetmiyor. Bunun için de düşünmemiz gerekiyor, niye? Dünyadaki kurumların
elindeki araçlar da artık yeterli değil. Mesela burada bunları
çok net söylüyor, işte 2008 yılında Dünya Bankasının
gördüğü temsil ve katılımla ilgili bir sorun olarak ortaya
konulmuş. Gerçekten dünyada ekonomi de el değiştirmeye
başladı, o gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler
arasındaki ekonomik fark belki azaldı gibi görünüyor ama bir yerde
paralar, fonlar bir başka eksene doğru kaymaya başladı.
İşte briquet denilen -briquet Fransızca çakmak demek
aslında- hakikaten yeniden patlayan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin var.
Türkiye pekâlâ onların arasında olabilirdi ama o patlamayı biz
yapamadık ama o patlayan ülkelerin de dünya ekonomisi içindeki
katkıları artmasına rağmen, uluslararası kuruluşlar
içindeki katkıları bir türlü artmadı, yani etkinlikleri
artmadı. Mesela bir Lüksemburgu düşünün, bir Lüksemburgun neredeyse
500 bin nüfusu var, bizim bir ilimizden daha ufak, hele benim seçim bölgem olan
İstanbulun yarısı bile değil alan olarak da ama dünya ekonomisi
içerisinde parasal büyüklük olarak o kadar büyük bir katkıya sahip ki
fakat Lüksemburg hiçbir şey üretmiyor, sadece alıp satıyor,
eskiden ürettiği demir çelik hariç.
Şimdi,
ekonomide bu kadar etkinlik el değiştirirken Lüksemburgun hem Dünya
Bankasında hem IMF içerisinde payının çok fazla olması,
yönetimsel sıkıntıları beraberinde getiriyor. Yani, bugün,
Türkiye gerçi görünürde çok önemli bir değişiklik olmasa bile, bu
kararla birlikte dünya ekonomisi içinde artık eskisinden daha önemli bir
aktör. Türkiye'nin o aktörlüğünü iyi kullanması lazım. Geçen
yıl İstanbul kongresinde bu aktörlüğü kullanamadık,
dünyanın ekonomik yönetiminde ciddi pay alamadık, bu da bizim
eksikliğimiz ama bunu bundan sonra da düşünmemiz lazım. Yani her
şey bitmiş değil ama bu anlaşma bence ve bu özellikle tasarı,
dünyadaki bir değişimin, özellikle bizim tarafımızdan
değil, Dünya Bankası, ve işte IMF tarafından bizim
adımıza yapılmış bir değişiklik olarak
ortaya çıkması bakımından bence çok çarpıcı. Yani
biz kendi haklarımızı korumazken onlar bizim haklarımızı
ve kredi içerisindeki paylarımızı ve hatta katılım
paylarımızı artırmaya çalıştılar çünkü bizim
250 temel oyumuz var. Her ülkenin 250 temel oyu var. O 250 temel oy, 500 temel
oya çıkarılıyor ve toplam içinde 2,86 -yüzdeden bahsediyorum-
sermaye içindeki toplam pay yüzde 5,55e çıkarılıyor ama
Türkiye'nin genel toplam içerisindeki payı -yani bu da
aşağı yukarı Dünya Bankasında ona tekabül eder- yüzde
0,53tür. Bu da dünya ekonomisi içindeki ağırlığımızı
gösteren bir pay.
Şimdi, bunu
hep tartışıyoruz: Acaba gerçek meselenin aslı dünya
ekonomisinden yüzde yarım pay alırken eğer gerçekten
kalkınıyorsak, gerçekten dünyada aktörlüğe soyunuyorsak
-ekonomik aktörlüğe- yüzde 1e çıkarmak değil mi? Niye? Çünkü
Türkiye, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1i kadar. Dünya nüfusunun
yüzde 1i kadar olan bir ülkenin dünya ekonomisinden de yüzde 1 pay alması
gerekiyor. Tabii, biz kendi kendimize bazı böyle şeylerle, gayrisafi
millî hasılamızın arttığını iddia ediyoruz. Artmamış
demiyorum ama yeterli değil yani dünyanın içerisindeki nüfus
ağırlığımız kadar payımız yok. Onun
için Türkiyedeki yoksulluğu bir türlü önleyemiyoruz açlık
demiyorum, açlık sınırında değiliz ama yoksulluğu
önleyemiyoruz.
Şimdi, bu
gelişmeyle yani 250 oydan 500e çıkan temel oy bunlar sermaye içindeki,
on altı gelişmekte olan ülke de bundan yararlanamıyor çünkü
payları onların düşüyor, mesela Brezilya içlerinden bir tanesi.
Şimdi, onlar için de bir formül geliştiriyor Dünya Bankası,
onlara da ayrı bir pay vermeye çalışıyor ama bu birinci
aşama. Bundan sonra daha değişik aşamalar var yani 2008
yılında alınan kararlarla artık hem IMFin hem Dünya
Bankasının dünya ekonomisini yönetirken, yönlendirirken yeni bir
yapı içerisinde yönlendirmesi anlayışı dünyada gelişti
yani bizim de içinde olduğumuz grubun -işte bu G-20lerle kendini
belli ediyor, G-8lerle kendini belli ediyor- dünya içerisinde daha fazla pay
almasına, dünya ekonomisi içerisinde daha çok söz almasına, daha çok
söz söylemesine neden olan bir yapı.
Şimdi, bu
gelişme nasıl etkileyebilir? Bakın, Dünya Bankasının
verdiği önemli krediler arasında petrol arama var, belediyelere
verilen paralar var, enerji var, deprem için var -çok önemli- orman,
sağlık, sulama, içme suları için var fakat daha önemli bir yapı
var. Şimdi, kalkınma eşittir belki bir yerde ekonomik büyüme,
ama insanın kalkınmasını buranın neresine
koymamız lazım? Esas mesele insanla ilgili kalkınma.
İşte, kişi başına düşen okuma yılı,
kişi başına düşen hastane sayısı, hastane yatak
adedi, doktor adedi, bütün bunlar daha önemli göstergeler. Yani artık
insani kalkınmadan bahsetmek çok daha önemli. Şimdi, kalkınma
projelerinin yeni yapısında insani kalkınma daha ön plana
çıkan bir unsur, ama her kriz -biraz önce arz etmeye
çalıştığım- o insani kalkınmadaki
sıkıntıları beraberinde getiriyor.
Şimdi,
dünyanın önündeki en önemli sıkıntıların
başında bu ekonomik meseleleri çözmek var. Mesela fosil
atıkların temizlenmesi için gerekli yatırım 7 trilyon
dolar. Yani ısınmak için sadece Çinde 5-6 trilyon dolar paraya
ihtiyaç var, çünkü başka bir şeyle ısınmaları mümkün
değil. O zaman enerjiden tutun, efendim, her türlü şeye kadar, insani
yardıma kadar ihtiyaç var. Ormanlar azalıyor, sular eksiliyor. Su çok
önemli bir şey maddesi hâlinde. Sadece sulamadan bahsetmiyorum, içme suyu,
içme suyunun getirmediği evler var dünyada. Yani kalkınma endeksleri
artık daha çok kişi başına düşen gayrisafi
hasıladan çok insani endekslerle ilgili. Şimdi, insani endeksleri
nasıl çözeceğiz?
Tabii, Türkiye
bütün bunların farkında olan bir ülke ve bütün bunlarda epeyce
aşama almış, bir yere gelmiş, ama yeterli değil, yani
Türkiye'nin bulunduğu yer, olması gereken yer değil. Esas mesele
onunla uğraşmamız gerekiyor.
Burada bir tek
noktanın altını vurgulamakta yarar var. Yani Türkiye, geçen
yıl İstanbul Kongresinde, hem Dünya Bankası hem IMFte -buna
basın da dâhil, medya da dâhil- böyle ciddi işlerin farkında
değildi. Hele biz hiç değildik. Yani bizim artık dünyada bu
kuruluşlar içerisinde yer almamız, başkanlığına
soyunmamız, başkan üretmemiz, önemli mevkilere birilerini getirmemiz
Hele Türkiye Büyük Millet Meclisi
Ben bile tesadüfen gittim oraya.
Dışişleri Komisyonunda diye kimse gitmemiş de ben gittim
Dünya Bankası toplantısına, ne kadar ilginç.
Biz Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, hakikaten, gerçekten nerede olduğumuzu, ne yapmak
istediğimizi, neyi planladığımızı hiçbir türlü
düşünemiyoruz. Hep bunu üzülerek söylüyorum. Gelecek on beş yıl
için, gelecek yirmi beş yıl için bizim nerede olmamız gerektiğini
hiç konuşmuyoruz. Burada her konuşulan mevzu, maalesef ve maalesef,
saatlerle ilgili, sabaha kadar çalışmakla ilgili. Tabii onların
da çok insani olduğunu söylemiyorum ama. Ama her şeye rağmen,
bizim gelecekle ilgili, dünyanın geleceğiyle ilgili ve özellikle
Türkiye'nin bu dünya geleceği içerisindeki konumuyla ilgili yerimizi çok
net belli etmemiz lazım. Bu da sadece Hükûmetin işi değil, zaten
bu yasayı da çıkaran Hükûmet değil; bu, Dünya
Bankasının kendi yaptığı, bize de bir pay
verdiği, bize de Çıkar. dediği bir iş. Yani bizim
adımıza onlar karar verdiler. Çünkü, Dünya Bankası da kendi
kendini tartışmaya başladı. Yani yarın, gelecek yirmi
sene içerisinde, on beş sene içerisinde belki Dünya Bankası yok,
başka kuruluşlar var, yeni dünya merkez bankaları var. Çünkü
finansal krizleri önlemeye kimsenin gücü yetmedi.
Öyle enteresan ki
bugün dünyada serbest piyasa ekonomisinden bahseden başta Amerika
Birleşik Devletleri olmak üzere
Ki biz hep söylüyoruz, gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde kaçının ekonomiye
ayrıldığı ve devlet tarafından üretildiği
meselesini, biz hep Türkiyede yüzde 50lere vardık. diyorduk, ki bu
Devlet Planlama Teşkilatının bir rakamıdır, bugün
Avrupa Birliği yüzde 50de, hele bu küresel krizden sonra Amerika
Birleşik Devletleri de yüzde 50ye çıktı. Peki, ne olacak? O
zaman, serbest piyasa ekonomisinin de
tartışıldığı yeni bir dünyaya giriyoruz.
Burada hamasi
nutuklar çekiliyor, her şey çok iyi gidiyor. Tabii iyi gidiyor, tabii iyi
gidecek. Türkiye koskocaman bir ülke, çok büyük bir ülke, 73 milyon nüfusuyla
öyle çabuk çabuk
Eskidendi o batma fikirleri. Tabii batmayacak, hiçbirimiz
batmayacağız. Ama bakın, geleceğe dönük projeksiyonla
uğraşmamız lazım hep birlikte ekonomimiz için, siyasetimiz
için hatta Anayasamız için, her şeyimiz için. Aksi hâlde hep
dünyanın bize dikte ettiği yasaları bile çıkarmak zorunda
kalırız. Onun için bizim oturup başka bir stratejik
araştırma yapısı içerisinde çalışmaya
başlamamız lazım. Yani bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir
kere stratejik araştırmayla ilgili çok ciddi meselesi var. Bu konuyu
ihmal ediyoruz. Aslında burada 75 tane bilim adamı var ben biliyorum.
Bunlara bile ders verdirebiliriz. Kendi yapımızı yeni
baştan kurabiliriz. Hatta bütün bu toplantıların içerisinde
olabiliriz. Burada birçok genç insan var pırıl pırıl.
Bunlar bu toplantıların hiçbirine katılmadılar maalesef.
Ee, böyle bir Hükûmet politikası da olmaz. Çünkü yarını onlara
teslim edeceğiz, bu genç milletvekilleri yarın Türkiyeye gelecek,
bunlarla uğraşacak, dünyayla karşı karşıya
gelecek. Hiç bunları düşünmedik biz. Hep başka şeyler
konuştuk ve birbirimizi suçladık. Bakın, vakit geçiyor. Bundan
sonra diyorum Dünya Bankası bile belki yok, belki yeni bir yapı var,
yeni bir ekonomik yapı var dünyada. Yeni sistemler gelecek, yeni sistemler
gelişecek. Biz onlara kendimizi adapte etmek zorundayız. Çünkü niye?
Sorumlu olduğumuz 73 milyon insan var Türkiyede. Dünyada da 6,5 milyar
insan var. Yani hakikaten insanlarımızı düşünüyorsak, biz
de gerçekten yeniden yapılanmak zorundayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT MELEN
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Melen.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasının amacı nedir?
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının amacı
aslında Türkiye'nin en önemli sorunuyla ilgilidir. Türkiye'nin bir
numaralı sorunu nedir Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri? Türkiye'nin bir numaralı sorunu işsizlik ve
yoksulluktur. Hani AKP 3Yden bahsetmişti ya seçim beyannamesinde; yoksulluk
işte o 3Ynin birincisiyle ilgilidir ve ne yazık ki tüm iddialara
rağmen AKP, tüm çabalarına rağmen Türkiye'de işsizlik ve
yoksullukla mücadelede son derece başarısız olmuştur ve
şu anda Türkiye'nin bir numaralı sorunu işsizlik ve yoksulluk
sorunudur.
İşte,
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasının temel
amacı yoksulluğu azaltmaktır. Yoksulluğu nasıl
azaltacak? Yoksulluğu azaltmak için ne öngörülmekte Uluslararası
İmar ve Kalkınma Bankası ilkeleri ve amacı çerçevesinde?
Sürdürülebilir bir kalkınma sağlanacak. Sürdürülebilir bir
kalkınma sağlanması yoluyla yoksullukla mücadele; amaç bu.
Şimdi
böylesine önemli, böylesine stratejik önemde bir yasa tasarısını
burada görüşüyoruz. Bizim Türkiye devleti olarak Bankaya toplam sermaye
katkımız 1 milyar dolar civarında. Sermayemizin, 1974
yılı kuruyla 59 milyon 815 bin doları ödenmiş, diğeri
ise çağrılabilir sermaye tutarında ve bunun için bugüne kadar
herhangi bir ödeme yapmış değiliz.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa
tasarısıyla Dünya Bankası Ana Sözleşmesinde önerilen bir
değişiklik var. Her ülke için 250 olan temel oy sayısı
500e çıkacak ve temel oyların toplam oylar içindeki payı yüzde
5,55 olacak.
Burada,
yasanın amacıyla ilgili teknik bazı değerlendirmelere
girişerek sizi yormak istemiyorum. Konunun Türkiye açısından
yaşamsal önemini bu vesileyle dikkatlerinize sunmayı
kaçınılmaz bir sorumluluk olarak görmekteyim. Bakınız,
şu anda, işsizlik oranında Türkiye, gerçek işsizlik
itibarıyla dünya şampiyonudur. Resmî işsizlik itibarıyla
işsizlik oranı yüzde 15,5 ancak umudu kırılmış
işsizlerle birlikte yani iş bulduğu anda çalışma
konumunda, arzu ve isteğinde olan kişilerin de ilavesiyle ve
ayrıca mevsimlik işsizlerin de ilavesiyle gerçek işsizlik yüzde
20lerin üzerine çıkmaktadır. 6 milyon 334 bin kişi şu anda
Türkiyede işsizdir. Peki, AKP işbaşına geldiği zaman
yani 2002 için söylemiyorum, son 2007 seçimlerinde 3Y sloganıyla yani
Yolsuzluğu, yasakları ve yoksulluğu ortadan
kaldıracağız. iddiasıyla yola çıktığı
zaman Türkiyedeki işsizlik oranı neydi? Yüzde 10 civarında.
Şimdi, TÜİKin resmî rakamı yüzde 15,5 ve gerçek oran yüzde
20lerin üzerinde. Anlamak ve kabul etmek mümkün değil. Ne
yaptınız siz AKP olarak yani işsizlik ve yoksullukla mücadeleyi
neden böyle geri planda tuttunuz? Ve hâlâ Ekonomik açıdan şunu
yaptık, bunu yaptık. diye mangalda kül bırakmama çabası ve
uğraşı içindesiniz.
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Gerçekleri söylemiyorsunuz!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Gerçekleri söylüyorum -ben eski bir planlamacıyım- hiçbir
zaman gerçek dışı bir konuşma yapmış değilim.
Evet,
bakınız, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine
TÜİKin 4 kişilik bir aile için -devletin resmî rakamlarıyla
konuşuyoruz. Bunlar gerçek değil ise, TÜİKin rakamları
gerçek değil ise biz ne konuşacağız? Hayret bir şey-
2009 yılında tespit ettiği yoksulluk sınırı 820
liradır. Peki, bu resmî rakam. Yoksulluk sınırı, açlık
sınırıyla karıştırılmasın lütfen,
yoksulluk sınırı. Ne anlama geliyor bu yoksulluk
sınırı? Ana-baba ve 2 de çocuk 4 kişilik bir aile günde 2
bin kalorilik bir gıda ile beslenecek ve gıda dışında
asgari ölçüde, kira başta olmak üzere asgari ölçüde
Yoksulluk
sınırı değil dikkatinizi çekiyorum, açlık
sınırında sadece gıda vardır, mutfak masrafları
vardır. Yoksulluk sınırı gıda ve gıda
dışı masraflar. 820 lira minimum. Peki, Hükûmet 4 kişilik
bir ailede çalışanın asgari ücretini ne kadar tespit etti? 610
lira. Şimdi bakınız, Hükûmetin resmî rakamlarından
konuşuyorum. Diyor ki Hükûmet: Yoksulluk sınırı 820 lira,
asgari ücret 610 lira. Bu ne anlama geliyor? Demek ki AKP İktidarı
asgari ücretle çalışan tüm insanlarımızı yoksulluk
sınırı altında yaşamaya mahkûm etmiştir. Öyle
değil mi?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Asgari ücretin alım gücü artmıştır.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Öyle değil mi? Asgari ücret 610 lira, 610 lira asgari ücret,
evet bu, Hükûmetin tespiti; yoksulluk sınırı 820 lira, e bu da
Hükûmetin tespiti. Ne anlama geliyor bu? Anlamak mümkün değil.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ama alım gücü artmıştır ya.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Alım gücünden bahsetseniz biraz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Evet, işte şunu söylüyorum
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) İhracattaki artıştan bahsedin, üretimdeki
artıştan bahsedin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Lütfen arkadaşlar
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) - Onlardan niye bahsetmiyorsunuz?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) -
AKP asgari ücreti 610 lira belirlerken yoksulluk
sınırını 820 lira belirliyor ve yineliyorum, herhâlde
anlaşılmadı, yineliyorum; zımnen şunu kabul
ediyorsunuz: Asgari ücretle çalışanlar yoksulluk
sınırının altında yaşam mücadelesi yapmak
mecburiyetindedirler.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Alım gücünden bahsedin biraz, alım
gücünden
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Bunun başka bir izahı var mı?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Alım gücünden bahsedin.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Bunun başka bir izahı var mı?
BAŞKAN
Arkadaşlar karşılıklı birbirimize cevap
yetiştirmeyelim lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Hükûmetin rakamlarıyla, Hükûmetin resmî rakamlarıyla
konuşurken burada niye huzursuz oluyorsunuz?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Eksik konuşuyorsunuz da tamamlamaya
çalışıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Eksik konuşuyorsam gelirsiniz burada yine Hükûmetin resmî
rakamlarıyla eksiklerimi tamamlarsınız.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hatırlatma yapıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Niye heyecanlanıyorsunuz? Daha bitmedi.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Siz nasıl artıracaksınız?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Biraz sonra söyleyeceğim.
Yine memura 2010
yılı için ne verdiniz? Yüzde 2,5 artı yüzde 2,5. Birinci
altı ay yüzde 2,5, ikinci altı ay yüzde 2,5; ortalama yüzde 3,78 zam
yaptınız memura. Peki enflasyon ilk dört ayda ne oldu? Yüzde 4 oldu.
Yani, ocak, şubat, mart, nisan, bir yıl için yapmış
olduğunuz memur zammı ilk dört ayda gitti, fazlasıyla gitti,
sekiz ay eksi. Öte yandan emekliye ne verdiniz? Yüzde 1,83 artı yüzde
1,83. Yani, bu gerçekler niye sizi huzursuz ediyor? Ya da bu gerçekleri neden
anlamakta güçlük çekiyorsunuz? Anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Eğer
anlamakta güçlük çekmiyorsanız anlamak istemiyorsunuz. Neden?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Anlayış kabiliyetleri eksikse ne yapacaksın
kardeşim?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bakınız, memur zamları böyle ama şu anda emeklilerin
maaşlarının, daha doğrusu emeklilerin yüzde 75inin
maaşları ne yazık ki Türk-İşin belirlediği
açlık sınırlarının altındadır. Yüzde 75i
açlık sınırlarının altında emekli
maaşı. Az önce yoksulluk sınırından söz ettim, 820
lira. TÜİKin rakamı olduğu için söz ettim ama
Türk-İşin açlık sınırı 827 lira. Eğer
Türk-İşin rakamlarından gider isek demek ki asgari ücretle
çalışan ne kadar insan var ise hepsi açlık
sınırlarının altında yaşam mücadelesi vermek
durumunda.
Şimdi,
bunları, bu acı gerçekleri neden anlatıyorum? Bu yasa
tasarısıyla ilgili olan Uluslararası İmar ve Kalkınma
Bankasının amacı yoksulluğu azaltmak.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ne yapacaksınız
diyorsunuz. Bakınız, bir kere, AKP olarak aklınızı
başınıza devşireceksiniz. AKP olarak
aklınızı başınıza devşireceksiniz ve
işsizlik ve yoksulluğun kader olmadığına
inanacaksınız. İşsizlik ve yoksulluğun ana nedeninin,
yıllardan bu yana uygulamış olduğunuz, bilinçsizce
uygulamış olduğunuz neoliberal anlayışa dayanan
yanlış ekonomik ve sosyal politikalar olduğu gerçeğini bileceksiniz.
Eğer bu gerçeğin, bu acı gerçeğin farkına varamaz
iseniz, az gidersiniz, uz gidersiniz, dere tepe düz gidersiniz masallardaki
gibi, bir bakmışsınız bir arpa boyu bile yol
gitmemişsiniz. Nerede? İşsizlik ve yoksullukla mücadelede. Bu
gerçeğin farkına varacaksınız.
Bakınız,
işsizlik ve yoksullukla çok acil bir mücadeleye girişmek
zorundasınız. Bunun için iki farklı sektörde derhâl seferberlik
başlatmalısınız. Birinci kulvar, üretim, istihdam ve
ihracat seferberliğidir. Reçeteleri söylüyorum. İkinci kulvar ise sosyal
politikalar seferberliğidir.
MÜJDAT KUŞKU
(Çanakkale) Sayın Bakan dinliyor zaten, not alıyor.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Üretim, istihdam ve ihracat seferberliğinde bir hedef koymak
mecburiyetindesiniz, gözü kapalı olmaz. Türkiye ortalama yüzde 7lik bir
sürdürülebilir kalkınmayı hedefine mutlaka ve mutlaka koymalı ve
tüm çabasıyla bu hedefi yakalama uğraşına girmelidir.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Yedi yıldır bunu yapıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Burada zaten sürdürülebilir kalkınma amacıyla diyor.
Yedi yıldan
beri onu yapıyoruz. diyor Beyefendi, Milletvekili. Ay sevsinler seni,
sevsinler! Yapıyorsun, yapıyorsun, sevsinler seni!
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Seni sevsinler!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Lütfen
Sayın Tütüncü, lütfen efendim
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Değerli AKP Milletvekili, yedi yıldan beri bunu
yapıyorsan, yüzde 10du geldiğinizde işsizlik, şimdi neden
yüzde 15in üzerine çıktı?
BAŞKAN
Sayın Karasayar, Sayın Tütüncü; karşılıklı
konuşmayalım efendim, hitaplarımıza da dikkat edelim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sizler, üretim yaratmayan, istihdam yaratmayan, aksine,
işsizlik üreten, yoksulluk üreten ekonomik politikalar
uyguladınız. Sevsinler!
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Sen kendin inanıyor musun?
BAŞKAN
Orhan Bey, lütfen, istirham ediyorum! Arkadaşlar, lütfen, yapmayın!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) İşte, size burada devletin resmî rakamlarıyla
konuşuyorum. Yedi yıldan bu yana demek ki yüzde
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Sen hayal âleminde uyuyorsun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Şimdi dinleyin, biraz öğrenin. Sayın Bakan
bunları çok iyi bilir ama Sayın Bakan, bilmeyenlere lütfen siz
anlatın.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Onlar da iyi biliyorlar.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Şimdi, üretim, istihdam ve ihracat seferberliği, birinci
kulvar. Şimdi bir hedef alacaksınız. Hedef şu
olmalıdır: Öncelikle, her yoksul aileden en az 1 kişiye iş
bulma amacında olacaksınız ve ortalama yüzde 7lik bir ekonomik
büyümeyle yılda en az 1 milyon kişiye istihdam yaratma hedefini
benimsemelisiniz ve bunu da yaparken Türkiyeyi dünya ticaretinde kazanan
ülkeler safına geçirecek bir sanayileşme stratejisini, yeni bir sanayi
yol haritasını hazırlamak mecburiyetindesiniz.
Bakınız,
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu hedefe ulaşmak amacıyla
beş sektör için yol haritası hazırladık. Birinci yol
haritası sanayi yol haritası, ikinci yol haritası tarım ve
hayvancılık yol haritası, üçüncü yol haritası esnaf ve
KOBİ yol haritası, dördüncü yol haritası enerji yol
haritası ve beşincisi hizmetler yol haritası yani
bankacılık, finans, turizm ve diğer hizmetler. Şimdi
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) İçlerinde ne var?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) İçlerinde ne var? diyor. Hemen söyleyeyim, sanayi yol
haritasının ana hatlarını size sunayım. Vakit olsa da
içlerini, burada hepsini zabıtlara geçirecek şekilde
anlatabilmiş olsam.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, mevcut
koşullarda devletin özel sektörle daha fazla diyalog ve iş
birliğine girmesi kaçınılmaz
Bu küreselleşme sürecinin
dünyayı nereye getirdiğini görüyoruz. Bırakınız
yapsınlar, bırakınız geçsinleri bırakalım artık,
devletin daha fazla yol gösterici ve daha fazla istihdam ve üretimi teşvik
edici bir anlayışa gelmesi lazım. Bu bağlamda
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Hepsini söyle
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Söylüyorum
Dünya ölçeğinde yükselen yani talebi artan ileri
teknolojili ve yüksek katma değerli üretim dalları olarak biz
şunları belirledik, dinleyin: Biyoteknolojiye dayalı
tarımsal faaliyetler, balıkçılık hariç su ürünleri üretimi,
çevrenin iyileştirilmesi -bunlar yükselen sanayiler- hidrolik ve
güneşe dayalı elektrik tüketimi, kişiye özgü modacılık,
plastik, seramik, kitlesel, kentsel ulaşım, havaalanı
yapımı ve uçak üretimi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onların hepsini yaptık, bitti.
BAŞKAN
Lütfen konuşmanızı tamamlayın Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN -
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sayın Başkan, burada, yükselen sanayilerde Türkiye için
belirlediklerimizi anlatıyorum ve bu üretim dallarında Türkiyenin
bir an önce ekonomisini atağa kaldırması gerekiyor.
Ayrıca,
Türkiyenin mevcut üretim yapısını yükselen sanayiler
gerçeği açısından da değerlendirdiğimizde,
örneğin, otomotiv, makine, beyaz eşya, elektronik, metal eşya,
plastik, kuyumculuk, bilgi teknolojileri gibi birtakım sektörlerde
Türkiyenin gerçekten birer ihracat üssü hâline gelebileceğini de tespit
ettik.
Türkiyenin yeni
bir teşvik politikasına ihtiyacı var. İktidarda biz
olmuş olsak şu anda, sektörel teşvik anlayışına
geçerdik. Bir an önce, her şeyi teşvik eden bu yanlış
teşvik politikasını bırakınız, sektörel
teşvik anlayışına geçiniz ve yeni teşvik paketinde de
etkin teşvik paketini uygulayınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sayın Başkan, bundan sonraki maddelerde de söz
alacağım ve az önce söylemiş olduğum bu haritaların
içinin nasıl dolu olduğunu burada arkadaşlara anlatmaya
çalışacağım.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu
adına söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce
konuşma yapan Sayın Tütüncü, ekonomik rakamlarla ilgili, 2002
yılından 2008 yılına kadar geçen süreçle ilgili AK
PARTİ İktidarının yaptığı faaliyetler
Türkiye ekonomisini o kadar olumsuz yöne götürdü ki maalesef bunu hiç kimse
anlamadı. diye ifade etti.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) İşsizlik ve yoksullukla ilgili.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Diğerlerinin de doğru olduğunu söylüyorsunuz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) İşsizlik ve yoksullukla ilgili konuştum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İşsizlik ve yoksullukla ilgili Türkiye
ekonomisini sıkıntıya soktu, ama AK PARTİ
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) İşsizlik ve yoksullukla ilgili, o kadar; çünkü bu
yasanın amacı yoksullukla mücadele.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Tütüncü, şu anlam
çıkıyor: Ama AK PARTİ İktidarının Türkiye
ekonomisini 2002 yılı 3 Kasımından bu tarafa gelinen süreç
içerisinde iyi bir şekilde idare ettiğini; Türkiyeyi, 26 büyük
ekonomi içerisinde, dünya ekonomileri içerisinde 26ncı sıradan
17nci sıraya getirdiğini, Avrupa Birliği ekonomisi içerisinde
de 6ncı büyük ekonomi hâline getirdiğini teyit ediyor fakat itiraz
ettiği nokta şu: İşsizlik ve yoksulluk konusunda Türkiye
ekonomisinin 2010 yılındaki gelen süreçte başarısız
olduğunu söylüyor.
Bakınız,
değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidara geldiği dönemde
işsizlik oranları 10,3 ve Yedinci ve Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı içerisinde
baktığımızda, 2005 yılı içerisindeki perspektifte
işsizlik oranlarının da 10,3te sabit tutulmasıyla ilgili
öngörü vardı, bunu eski bir uzman, Devlet Planlama Teşkilatı uzmanı
ve eski bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olan Sayın Tütüncünün de çok
iyi bildiğine inanıyorum ama AK PARTİ İktidarı
döneminde, 2007 yılı sonunda, işsizlik oranları, Türkiye
ekonomisindeki gelişmeye, gayrisafi millî hasıladaki büyümeye ve
kişi başına da gelir seviyesindeki artışa paralel
olarak 9,1 seviyelerine gelmiştir fakat uluslararası mali piyasalarda
ortaya çıkan, Amerika Birleşik Devletleri gibi dünyanın en büyük
ekonomisinde ortaya çıkan krizin dalga dalga ülkelere
yayılmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinde de ortaya çıkan
sıkıntıları belirli bir şekilde hep beraber hissettik
ve bunun da ilk etapta ortaya çıkan konusu işsizlik oldu. 2009
yılının Şubat, Mart ayı sonu itibarıyla,
Türkiyedeki işsizlik oranı, küresel krizin bütün ülkeleri, önce
Avrupa Birliği ülkelerini, arkasından bizim gibi ülkeleri
vurmasıyla birlikte 16,9a çıktı. O dönem içerisinde diğer
ülkelerle kıyasladığımız takdirde, 2008 yılı
sonu itibarıyla işsizlik oranının yüzde 11 olduğu,
2009 yılının Mart ayı itibarıyla işsizlik
oranının yüzde 17ye çıktığı dönemde,
yaklaşık yüzde 55 civarında Türkiye ekonomisinde işsizlik
artışı hasıl oldu ama benzer ülkelerle, gelişmiş
ülkelerle bunu kıyasladığımız takdirde, işsizlik
oranının Türkiye ekonomisindeki olanlardan daha yüksek, Amerika
Birleşik Devletlerinde yüzde 100, Yunanistanda daha farklı,
İspanyada daha farklı ve yüksek oranlarda, her ne kadar oranlar
4,5tan 9a çıktı gibi gözükse de işsizlik oranında 2
misline yakın artışın hasıl olduğunu görüyoruz.
Bakınız
değerli arkadaşlar, bugüne kadar hep örnek gösterilen komşumuz
Yunanistandaki kişi başına gelir 30 bin dolarlara
çıkmış, İzlandada gelir bu, İspanyada gelir bu,
İtalyada bu, Portekizde bu diye söylenen ve örnek gösterilen ülkelerde
Daha bundan bir ay önce, Yunanistan ekonomisinin Avrupa Birliğinden ve
IMFden, Dünya Bankasından kredi talep edebilmek için ne türlü
şartları, ne türlü imkânları zorladığını hep
beraber görüyoruz. Ondan önce, küresel krizin başladığı
dönemde, İzlanda ekonomisinin iflas bayrağını çektiğini,
İspanyanın sıkıntıya girdiğini, Portekizin yine
aynı sıkıntılar içerisinde olduğunu, Fransanın
ve diğer ülkelerin, Avrupa Birliği ülkelerinin de bu konuda
nasıl sıkıntı içerisinde olduğunu hep beraber
görüyoruz ama şu anda Türkiye ekonomisindeki rakamları incelediğimiz
takdirde, büyümenin 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde 6lara
doğru gittiğini ve işsizlik oranlarında da iyileşmenin
olduğunu, ihracat rakamlarının da yine aylık 10 milyar
doların üzerinde bir seviyeye doğru geldiğini hep beraber
müşahede ediyoruz. Yeterli mi? Değil. Muhakkak ki bunu bizim daha üst
seviyelere, daha iyi noktalara getirmemiz, hep beraber, birlikte hareket ederek
yapmamız gereken en önemli görevlerden birisidir.
Şimdi,
bakın, size bazı rakamları vermek istiyorum, yoksullukla ilgili
kısım. Siz devletin rakamlarını söylediniz, ben de size
devletin rakamlarını söylüyorum: 2002 yılı sonu
itibarıyla, Türkiyede yoksul oranı, yoksul miktarı 17 milyon
iken, 17 milyon vatandaşımız yoksulluk
sınırının altında iken, 2009 yılında 13
milyon vatandaşımız yoksulluk sınırının
altında kalmış. Yani 2002 yılında 17 milyon kişi
yoksulluk sınırının altında, AK PARTİ 17 milyonu
17 milyon 1 yapmamış, 17 milyonu 13 milyona düşürerek 4 milyon
insanımızın gelirdeki paylaşımdan aldıkları
imkânı daha da artırmış. Yine, gelir
dağılımındaki eşitsizlikle ilgili 2000 yılı
itibarıyla yapılan ölçümler çerçevesinde, gelirin yüzde 20lik
kısmını, en düşük gelir seviyesinde olan insanların,
gelirin -Gini katsayısı diye ifade ettiğimizde- 52 iken Gini
katsayısı, 2008 yılı rakamları itibarıyla 46ya
düşmüş. Yani bu rakamlar küçük gibi gözükmesine rağmen, içinde
kendi yüzdelerine vurduğunuz takdirde önemli gelişmelerin var
olduğunu görürsünüz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İkisi arasında kaç lira var Sayın
Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Türkiye ekonomisinde daha önce nüfusun yüzde
20lik kısmı gelirden yüzde 5lik pay alırken, 2008
yılı itibarıyla baktığımızda nüfusun yüzde
20lik en düşük gelir grubunda olan kısmı gelirin yüzde
6lık kısmını almış. Yani yedi senelik, altı
senelik süre içerisinde dar gelirli yüzde 20lik kesimin, düşük gelirli
yüzde 20lik kesimin gelirlerinde -kişi sayısında- yüzde 20lik
bir artış ortaya çıkmış. Yüzde 1 belki küçük bir rakam
gibi değerlendirilebilir ama bunun kendi içerisindeki etkilerinin
yansımalarına baktığımızda Türkiye ekonomisinde
önemli gelişmelerin olduğunu görürüz.
Değerli
arkadaşlar, sizlerle 2002 ile 2009 arasında bazı rakamları
paylaşmak istiyorum, vermek istiyorum, kamuoyu da bunu bilsin istiyorum
çünkü buraya çıkan konuşmacılar bugünün şartlarına
göre, bugünün değerlerine göre, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu
dünya ekonomisiyle kıyaslama yapmadan sadece Türkiye ekonomisinin kendi
başına yaptığı bir problemmiş gibi, Türkiye
ekonomisini idare edenlerin idare etme vasıflarının noksan olduğundan
dolayı ortaya çıkan bir sıkıntıymış gibi
ifade etmeleri, açıkçası yedi yıllık iktidarın
getirdiği imkânlara, kazanımlara haksızlık yapmaktır.
Bakınız, 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasıla 230
milyar dolar, 2009 sonu 750 milyar dolar; 3 mislinden fazla bir artış
var. Kişi başına gelir 3.530 dolar, 2009 sonu itibarıyla
8.500 dolar.
MİTHAT MELEN
(İstanbul) Borç ne kadar Sayın Elitaş?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kime gitti, kime gitti?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hocam, sen tarihçisin, iktisatçı
arkadaşlar var, onlara sor, kişi başına gelirin ne anlama
geldiğini. Herkesin gelirlerinin cebine girdiği olmaz.
İktisatçı arkadaşlarına sor, onlar onu bilirler.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ben iyi bilirim.
AHMET ORHAN
(Manisa) Senin kadar iyi bilir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Enflasyon: Enflasyon, bizden önceki dönemde ortalama
yüzde 70 iken AK PARTİ İktidarı döneminde yüzde 5,3. Enflasyon,
dar gelirli, sabit gelirli vatandaşın cebindeki bir canavardır.
İktisat kitaplarında bunu anlatırlar. Devletin gelirini
toplayabilmesi için en güzel unsur, enflasyon canavarını hortlatıp
dar gelirli, sabit gelirli vatandaşın cebine akrep gibi
sokmaktır diye, bizde, aynı okullarda Değerli Hocamla
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Siz de dolaylı vergilerle götürüyorsunuz
vatandaşın cebinden.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Tütüncüyle okuduk; bunu bu
şekilde ifade ederler.
Bakınız,
dış ticaret hacmi: 2002 yılında 88 milyar dolar, 2009
yılında 334 milyar dolar.
İhracat: 36
milyar dolar, 102 milyar dolar.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Peki, ithalatı söyle, ithalat nasıl?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bir de memur maaşlarıyla ilgili bir
kıyaslama, memur maaşlarının alım gücüyle ilgili bir
kıyaslama yapmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, asgari ücret: 2002 yılında 184 lira, 2009
yılında 577 lira. Asgari ücretli bir vatandaşımız,
2002 yılında ne kadar pirinç alıyormuş? 85 kilo pirinç
alırken 2009 yılında 120 kilo pirinç almış.
Yaklaşık 35 kilo net, pirinç alımında fazlalık ortaya
çıkmış. Makarna, 180 kilo alırken 298 kilo almaya
başlamış. Dana eti, 21 kilo alırken 28 kilo almaya
başlamış. Süt, 143ten 193 litreye çıkmış.
Yumurta, 1.370 adetten 2.314 adede. Ayçiçeği yağı,
ŞENOL BAL
(İzmir)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, niye rahatsız ediyor bu
rakamlar? Bu rakamları, Devlet Planlama Teşkilatının
sitesinden bulabilirsiniz. Yani, bu rakamları duymak sizi niye
rahatsız ediyor? 2002 diye söylediğim mi rahatsız ediyor? Ben,
bizim dönemimizle ilgili bir fotoğrafı çekmek istiyorum.
ŞENOL BAL
(İzmir) Yanlış çekiyorsunuz, fotoğraf makinesinin
markasını değiştirin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Siz de kalkarsınız, o
fotoğrafı, kendi döneminizde, 1999 yılının haziran
ayında mı, mayıs ayında mı iktidara geldiniz, 3
Kasım 2002 tarihine kadarki fotoğrafı koyarsınız,
dersiniz ki Biz bunu yaptık. Ama biz 2002 3 Kasımından bu
tarafa çektiğimiz fotoğrafı size gösteriyoruz, bunun da sizi
rahatsız etmemesi lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) O zaman bir çocuk 3 bin dolar borçla doğuyordu, bugün 7
bin dolar borçla doğuyor.
ŞENOL BAL
(İzmir) 9 bin dolar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sizin söyleyeceğiniz şu olabilmeli,
diyeceksiniz ki siz: AK PARTİ İktidarı değil de Milliyetçi
Hareket Partisi, o koalisyon iktidarı devam etseydi, iktidarı
bırakıp gitmeseydik biz, 85 kilo yerine 120 kilo değil, 220 kilo
pirinç aldırabilirdik. deseydiniz, ama geçmişteki örnekler maalesef
sizin bu yaptığınız işin
doğrulanamayacağı yönünde önemli bir göstergedir.
ŞENOL BAL
(İzmir) Vatandaş sizi dinliyor, vatandaşlar dinliyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakınız
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Dış ticaret hacmi kaçtı? Yanlış
söyledin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Dış ticaret hacmi
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Çiftçiye sor Sayın Elitaş, çiftçiye. Çiftçiye sor, ne
çektiğini anlatsın sana.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
88 milyar dolardan 334 milyar dolara
çıkmış.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) 2009da mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2009 yılı sonu itibarıyla, evet.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Yanlış.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Toplam 242.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Sayın Elitaş, çiftçiye soruyor musun? Ne çektiğini
bir anlatsın sana.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri
Arkadaşlar, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın Elitaş, o 2008
rakamı, 2008de 334, doğru.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Evet, Sayın Bakan düzeltti, 242 milyar.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Kopya vermeyin Sayın Bakan, kopya vermeyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Elitaş, 334 mü,
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Bakan doğruladı, bendeki
rakamlar
Evet, yanlış sütunu okumuşum değerli
arkadaşlar.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Zaten öbürleri de yanlış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, bakınız, en düşük köylü
emekli
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Hepsini yanlış okudun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2008 yılı, Sayın Bakan benim
söylediğim rakamı doğruladı, 2008 yılı. 2009
yılı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Biri 2008, biri 2009 Sayın Elitaş. Aradan
bir sene geçmiş.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Yanlış söyledi Sayın Bakan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, 2009
yılında dünya ekonomisinde ortaya çıkan ticaret hacminin
daralmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinde de daralmanın olduğu
aşikâr. 2008 yılında 136 milyar dolarlık ihracat, 2009
yılı sonu itibarıyla 102 milyar dolara düşmüş. Arada
34 milyar dolarlık ihracat azalması var. Aynı şekilde
ithalatta da belli bir azalmanın var olduğunu görüyoruz.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Enflasyonu yanlış söyledin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Onun için, bizim verdiğimiz rakamlarla
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yani azalmış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
2008 yılıyla 2009 yılı
arasındaki rakam farkı, sadece yıl farkıyla olan
kısmı, yani Çok önemli bir şey yakaladık. diye ortaya
çıkmanın bir manası yok. Rakamlar yalan söylemez.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Elitaş, azalmış mı,
azalmamış mı?
VAHAP SEÇER
(Mersin) İyi olunca sizin, kötü olunca dünya ekonomik krizde!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Rakamlarla ilgili belki tarihlerde yanılma
olabilir ama bu yanılmanın, benim yanılma olarak söylediğim
şeyin rakamları değiştirmesi mümkün değil.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Azalmış, değil mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yani yapabilecek başka bir şeyiniz
olmadığından dolayı benim hatamdan zevklenerek farklı
bir noktaya doğru geliyorsunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Azalmış. diyorum, sen de
Azalmış. demiyor musun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri,
açık ve net, AK PARTİ İktidarı döneminde, Türkiye
ekonomisi, bugüne kadar Türkiyeyi idare edenlerin yaptıkları bütün
hatalara rağmen, aldığımız farklı bir konuma
rağmen, Türkiye ekonomisindeki bütün kaynakları, milletimizin
alın teriyle biriktirdikleri değerleri ülke ekonomisine katkı
sağlayıp, en verimli dönemini geçirmiştir. Şunu iddia
ediyorum: AK PARTİ İktidarı, yedi buçuk yıllık dönem
içerisinde, yatırım bütçesine ayrılan paralarla, bizden önceki
yedi yıllık iktidar döneminde, hangi iktidar varsa
2002den önceki
yedi yıla gidin, yatırım bütçelerini kontrol edin, iki
yatırım bütçesi de reel para cinsinden eşittir ama değerli
milletime buradan şunu ifade etmek istiyorum: Bizim zamanımızda
yapılan yatırımlar ile ondan önceki dönemde yapılan yatırımların
millete faydasını, refah olarak geri dönüşünü
değerlendirsinler.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Yatırım mı var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Aynı para varken
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Yatırım mı var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Aynı para varken, bakınız, yine bu
memlekette yollar vardı.
ŞENOL BAL
(İzmir) Millet yere yattı, doğru.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Aynı parayla Karayollarına ödenekler
ayrıldı, aynı parayla Köy Hizmetlerine ödenekler
ayrıldı ama 2004 yılında Türkiyede susuz ve yolsuz köy
ganiydi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kayseride mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Kayseride de vardı.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Benim köyümde su yok.
ŞENOL BAL
(İzmir) İçme suyu kesiliyor vatandaşın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Kayseride de vardı, Türkiye'nin her
tarafında, içme suyu olmayan, mahalle çeşmesinden suyunu idare eden
bu milletin insanları vardı ancak sadece bu şekilde, bu
insanlara köy çeşmesini götürerek onlara mutluluk ve refah getirdiklerini
iddia eden siyasetçiler ve siyaset kurumu vardı fakat bugün Türkiyede ne
yolsuz köy kaldı ne susuz köy kaldı.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Sen Bakırköyden bahsediyorsun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Artık öyle bir noktaya geldi ki köylerin
meydanları da kilit parkeyle döşenmeye, bu KÖYDES ve BELDESle
birlikte insanlarımızın refah
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Bakırköyden bahsediyorsun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Türkiye'nin önemli yerleri Bakırköy gibi oldu
Hocam, siz farkında değilsiniz. Gezip görmediğiniz için
bilmiyorsunuz.
OSMAN ÇAKIR (Samsun)
Benim köyümde su yok, su, su akmıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Gidin, köyleri görün, Samsunun köylerini görün.
Samsunun köyleri, eskiden Bakırköyün olduğu gibiydi.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Gidemediğiniz köylere gelin birlikte gidelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Samsunun köylerini gezerseniz, o köylerdeki
insanların artık modern şehirlerde
yaşadığını idrak etmiş olursunuz ama maalesef,
görmeme gibi bir moddasınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Gidemediğiniz köylere beraber gidelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İyilikleri görün. İyiliklerle ilgili,
iktidarın yaptığı meseleleri takdir etmek hem size prim
yaptırır hem bizlere prim yaptırır.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Elitaş, giremediğiniz köylere
beraber gidelim, biz koruruz sizi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
sırasından arkadaşlarım, ne zaman biz 2002yle ilgili bir
değerlendirme yapmaya kalksak, rahatsız oluyorlar.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Yanlış yapıyorsunuz değerlendirmeleri.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Rahatsızlıklarının sebebi
şu olabilir: 1999-2002 yılında biz o kadar bu ülkeyi kötü
yönetmişiz ki AK PARTİ İktidarının
yaptığı sürece gelemediğimizden dolayı içimizde bir
hoşnutsuzluk var.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Doğru, sizin kadar yolsuzluk yapılmadı!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biz Türkiye'nin 1999-2002 yılının,
üç buçuk yıllık sürecinin kaybolmuş yıllar olduğunu
ifade ediyoruz ve bundan dolayı da büyük bir üzüntü duyuyoruz diye bunu
beyan ediyorsunuz. Onun için bundan rahatsız olmanın bir manası
yok. İçinizde muhasebeci arkadaşlar var, mali müşavirler var.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Sayın Elitaş, bakın, köyümün suyu için Safiye
Hanımdan ricada bulundum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir dönem içerisindeki yapılan işlerin
fotoğrafı çekilir. 2002 3 Kasımın bilançosu belli,
fotoğrafı belli, 2010 yılının Türkiyesinin bilançosu
belli.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Göreceğiz, düştüğünüzde göreceğiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Onun için, değerli milletvekilleri, buraya
çıkan, kürsüye çıkan sayın milletvekili
arkadaşlarımızın en önemli görevlerinden birisi,
siyasetçilerin ve siyaset kurumunun en önemli görevlerinden birisi milletle
doğruyu paylaşmaktır. Buradan, milletin kürsüsünden millete
yanıltıcı bilgiler vererek farklı farklı rakamlarla
konuşup milletin zihnini bulandırmaya gücünüz yetmez.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Türkiye gibi bir tarım ülkesinde et ithal etmek
zorunda bıraktınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Çünkü siz, 2002 yılında, 2004
yılında, 2007 yılında ve 2009 yılında bütün
olumsuz şartlara rağmen 2009 yılında da AK PARTİnin
yüzde 39a yakın milletten ibra edilmesini açıkça
algılayabilmiş değilsiniz ama bunu Türk milleti çok iyi
algılıyor.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sanal
Sanal
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2011 yılı 17 Temmuzunda da, yine siz
hayal âleminde dolaşırken, yüzde 40lar, yüzde 41ler, yüzde 42ler
gibi hayal âleminde dolaşırken
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) 47den 39a niye indiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
2011 yılı 17 Temmuz tarihinde
sandıktan çıkan sonuç karşısında hayal
kırıklığına uğrayacağınızı
ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Yolsuzlukların hesabını verirken
göreceksiniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 23.12
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.24
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
460 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tümü üzerinde söz
sırası şahsı adına Yalova Milletvekili Sayın
Muharrem İncede.
Sayın
İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Elitaş az önce Rakamlar yalan söylemez. dedi. Doğru söyledi, rakamlar
yalan söylemez ama rakamlara yalan söyletilebilir. Şimdi, bir de ekonomiyi
sadece ekonomistler konuşacak diye bir şey yok. Ekonomi, sadece
ekonomistlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Herkes
bundan etkileniyor. Ekonominin içinde siyaset var, insaniyet var, psikoloji
var, her şeyden önemlisi ekonominin içinde tercihler var. Siz kimden yana,
tercihinizi kimden yana kullanacaksınız? Çiftçiden yana mı
kullanacaksınız, Cargillden yana mı kullanacaksınız? KOBİlerden
yana mı kullanacaksınız, lobilerden yana mı
kullanacaksınız?
İşte
size bir örnek: 18/4/2006 tarihinde bir kanun
çıkarmışsınız, demişsiniz ki Bütçeden
ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden az
olamaz, tarımsal destekler için. Şimdi bakalım
rakamlarınıza: 2002de, kanun çıkarmanıza rağmen,
yüzde 1den az olamaz demenize rağmen 2002de 0,53; 2003te 0,63; 2004te
0,55; 2005te 0,57; 2006da 0,63; 2008de 0,61; 2009da 0,48. Yani siz
tercihinizi koymuşsunuz. Cargill için bu Parlamentoda nasıl mücadele
verdiğinizi hepimiz biliyoruz ama söz çiftçiye geldiğinde tercihinizi
göstermişsiniz, işte burada. Yani ekonomi bir bilim, doğru, ama
tercihler bilimin önüne geçer. Siz tercihinizi bu şekilde
göstermişsiniz.
Şimdi,
doğru, dünya bir ekonomik kriz yaşamış. Tüm dünya ekonomisi
2009da 1,1 küçülmüş. Krizin ana vatanı Amerika Birleşik
Devletleri, oradaki küçülme yüzde 2,7lerde. Çin yüzde 9 büyümüş,
Hindistan 5,4 büyümüş, Türkiye yüzde 7 küçülmüş. Bütün bunlar
ortadayken nasıl bu rakamlara yalan söyleteceğiz, doğrusu
şaşırıyorum.
Bu ülkede 300 bin
öğretmen işsiz, 1 milyon çocuk sokaklarda. 1923ten 2002ye kadar tüm
cumhuriyet dönemini aldığımızda -bunun içinde cumhuriyetin
kuruluş yılları var, İkinci Dünya Savaşı var,
darbeler var, Kıbrıs Harekâtı var; barajlar
yapılmış, üniversiteler kurulmuş, ekonomik krizler
yaşanmış- bütün cumhuriyet tarihinin 1923 ila 2002
arasındaki büyüme ortalaması 4,6; 2002-2009 ortalaması sadece 4.
Yani siz 2002-2009 arasında cumhuriyet ortalamasının daha altına
düşürmüşsünüz bu ülkeyi, hâlâ daha birtakım hayallerin
peşinden koşturmaya çalışıyorsunuz.
En büyük
projeniz
Yani lisede fen kolundaki bir çocuğa sorsam şöyle bir proje
söylemez. TOBB üyelerine sesleniyorsunuz: 1 milyon 300 bin üyeniz var, herkes
1 işçi alsın, işsizlik sorunu çözülsün. O zaman şimdi ben
şöyle bir projeye önayaklık edeyim: Türkiyede 60 bin okul var, her
okula 4 tane öğretmen alın, Türkiyedeki eğitim fakültelerinin
sorunu çözülsün. Böyle bir çözüm, çözüm müdür? Eğer bu ülkeyi yönetenler
TOBB üyelerine seslenirken 1 milyon 300 bin üyeniz var, hepiniz birer
işçi alın da şu işsizlik problemini çözelim.
diyorsanız, sizin ekonomi bilginizi tartışmaz mıyım
ben?
Değerli
milletvekilleri, tercihler dedim, tercihler
En önemlisi tercihler. 15 Temmuz
1921-17 Temmuz 1921de, o iki günde Bozüyük işgal ediliyor, İnegöl
işgal ediliyor ama aynı günlerde Atatürk Ankarada, geliyor, Maarif
Kongresini topluyor. Tercihini kullanıyor, yani diyor ki: Ülke kriz
günlerinde de, ülke savaş günlerinde de eğitimden vazgeçemez. diyor.
Siz burada eğer, 2006da çıkarmış olduğunuz
tarımsal destekleme faaliyetleri gayrisafi millî hasılanın yüzde
1inden az olamaz
Bunu çıkardığınızda bu yüzde 1i de
geçmiş olsaydınız, o zaman derdim ki: Siz doğru
yoldasınız. Siz tercihinizi çiftçiden, yoksuldan, ezilenden yana
kullanıyorsunuz. Bizim parti programımızda da var, biz de
diyoruz ki: On yıl içerisinde bunu yüzde 1den yüzde 2ye
çıkaracağız. Ama, siz tercihinizi göstermişsiniz.
Yani burada
rakamları tersten okutarak, rakamları çarpıtarak ülkenin
durumunu görmezlikten geleceğimizi zannetmeyin. Bu ülkede şunu herkes
biliyor: Bu ülkede emekliler geçinemiyor, 1 milyon çocuk sokaklarda, insanlar
işsiz, çiftçi perişan. Bunu herkes görüyor.
Ben bunları
konuşmayacaktım, aslında Sayın Bahçekapılıyla
sözleşmiştik ama Sayın Elitaş geldi, bir pembe tablo
çizince bunları da sizlerle paylaşmak istedim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
MİLLETLERARASI İMAR VE KALKINMA BANKASININ ANA
SÖZLEŞMESİNDE DEĞİŞİKLİĞİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1)
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişiklikin onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: 222 |
|
Kabul |
: 222 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: - (x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Murat Özkan |
|
Bolu |
Giresun |
Evet,
anlaşmanın hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 7nci sırada yer alan, Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair
Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği
Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/800) (S.
Sayısı: 494) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
494 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Şükrü Elekdağ konuşacak
efendim.
BAŞKAN
Sayın Elekdağ, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan
Anlaşması hakkında görüşlerimizi izah amacıyla
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sovyetler Birliğinin
dağılmasının ardından, Orta Asya ve Kafkasya
bölgelerindeki Türk dili konuşan ülkelerin
bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla birlikte,
Akdenizden Çine kadar uzanan Türk kültür kuşağının tüm
siyasi potansiyeli ve tarihsel ihtişamıyla gözlerimizin önüne
sergilendiğini hatırlayacaksınız. O günlerde iki siyasi
liderimiz, Sayın Turgut Özal ve Sayın Süleyman Demirel, Türk kültür
kuşağı kavramının Türkiye açısından
yaşamsal önemini derinliğine kavradılar ve bu kuşak
üzerindeki milletler arasında kurumsal bir örgütlenmenin oluşturulması
için yoğun bir çaba gösterdiler. Nitekim, Türk dili konuşan ülkeleri
bir araya getiren ilk toplantı, bundan on yedi yıl önce rahmetli
Turgut Özalın Cumhurbaşkanlığı döneminde 1992de
Ankarada gerçekleştirilmiştir.
Sayın
Özalın ve onu takiben Sayın Süleyman Demirelin
Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde heyecan ve coşku ile
gerçekleştirilen Türk dili konuşan ülkeler devlet
başkanları zirveleri bu ülkeler arasında kurumsal bir iş
birliği oluşturulmasına zemin hazırlanması
amacına yönelikti.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
494 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ben, Sayın
Özal ve Sayın Demirelle bu konuda yaptığım
konuşmaları hatırlıyorum. Her ikisi de Türk devletleri
arasında fonksiyonel bir iş birliğinin ve entegrasyonun
temellerinin atılmasının Türkiyeye büyük prestij ve
uluslararası ağırlık sağlayacağı
kanısındaydılar. Her ikisi de genç Türk cumhuriyetleri ve
Türklük âlemiyle Türkiye'nin ilişkilerinin yoğunluğunun
dış politikamızın etkinliğini güçlendirecek ve
Türkiyeye prestij ve itibar sağlayacak bir unsur
oluşturacağı ve bu konudaki bir Türkiyeye Avrupa
Birliğinin bakışının çok daha farklı
olacağı görüşündeydiler ve bunda haklıydılar. Çünkü
değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği İspanya ve
Portekizi üyeliğine alırken bu iki devletin Güney Amerika
ülkeleriyle çok yakın siyasi, kültürel, ekonomik ve ticari
bağları olmasına büyük önem vermişti ve bu durum, bu iki
devletin Avrupa Birliğine katılmalarını kolaylaştıran
bir faktör olmuştu. Türkiye'nin de Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle her
alanda derin ve sağlıklı bağları olsaydı Avrupa
Birliği makamlarının bu hususu Türkiye'nin lehine bir artı
değer, bir kilit unsur olarak değerlendirecekleri muhakkaktı.
Ne yazık ki,
Özal ve Demirel dönemlerinden sonra Türk dili konuşan ülkelerle iş
birliğine duyulan ilgi ve heyecan maalesef tavsadı ve düzenli
yapılan zirve toplantıları da aksadı. Nitekim, 8inci zirve
toplantısı ancak 2006 yılında yapılabildi. Ancak 2-3 Ekim
2009 günlerinde toplanan Nahçivan Zirvesinde, yani 9uncu zirvede bu ilgi ve
heyecan canlandı ve nihayet Türk Dili Konuşan Devletler İş
Birliği Konseyi adlı uluslararası bir örgütün
kurulmasını öngören anlaşma imzalandı.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlaşma maalesef Türk dünyasından sadece
dört ülkeyi, Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistanı
bir araya getirmektedir. Bundan sonraki hedef behemehâl Özbekistan ve
Türkmenistanın da bu örgüte dâhil edilmesi olmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Konseyinin kurulmasına ilişkin
anlaşma incelendiğinde, Türk devletlerini ortak bir millî kültür
anlayışı etrafında toplamanın da ötesinde bu devletler
arasında güçlü bir entegrasyon sağlamak gibi büyük ve ihtiraslı
hedefin mevcudiyeti ortaya çıkıyor. Bu hedef anlaşmada
coşkulu ve duygusal bir yaklaşımla son derece kapsamlı
tutulmuştur. Biz bundan memnuniyet duyuyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Konseyi zirveleri her yıl düzenli bir
şekilde yapılır, disiplinli ve planlı
çalışılırsa, sekreterliğe tayin edilecek personel
yetenek ve ehliyet gözetilerek seçilirse Nahçıvan Zirvesi ile
başlatılan kurumsallaşma gelişir ve sağlam temellere
oturur. Bu kuruluşun hepimizin kalbinde yatan Türkçe konuşan
devletler topluluğuna dönüşmesi ise Türkiyenin diğer üyelere
ağabeylik taslamadan etkin bir siyasi liderlik sergilemesine ve daha
önemlisi demokratik gelişmesi ve ekonomik, sosyal kalkınma
alanlarındaki yüksek performansı ile örnek bir ülke konumuna
erişmesiyle sağlanabilir.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime son verirken, Türk Konseyi
Anlaşmasının Türk dünyasının entegrasyonunda önemli
bir dönüm noktası olmasını diliyorum. Türkçe konuşan
milletler topluluğu hedefinin çok uzak olmayan bir gelecekte
gelişeceği, gerçekleştirileceği umuduyla,
anlaşmanın onayını destekliyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elekdağ, teşekkür ediyorum efendim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Reşat Doğru, Tokat Milletvekili.
Sayın
Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 494 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bugün, Tokat ilinde Soner Kaya isimli bir kardeşimiz
ekonomik sorunlardan dolayı, kredi kartlarının doluluğundan
dolayı intihar etti, onun cenazesine ben de katıldım. Yani
ekonominin nereye gelmiş olduğunun bir göstergesi olarak o
arkadaşımız, yazmış olduğu bir notla beraber
intihar etmiştir. Allahtan rahmet diliyorum.
Tabii, onun
yanında, yine Tokat ilimizde Kazova bölgesinde, Turhal bölgesinde dolu
afeti münasebetiyle orada bitkilerin üzerinde, tamamen ortadan kaldıracak
şekilde büyük harabiyetler meydana geldi. İnsanlarımız
zaten, özellikle çiftçi kardeşlerimiz büyük sıkıntılar
içerisinde, yokluk içerisinde ürünlerini yetiştirme mücadelesi verirken
bir de böyle tabii afetle karşılaşınca o afetin de
sıkıntısını yaşıyorlar.
Tabii, Sayın
Hükûmet yetkilileri işlerin iyi gittiğinden, ekonominin iyi olduğundan
bahsediyorlar ama değerli arkadaşlar, Anadolunun birçok yeri gibi
bizim vilayetimize de şöyle bir gidilse, insanların ekonomik
sıkıntılar içerisinde, işsizlikten tutun da yokluğa
kadar, ne kadar büyük perişanlık içerisinde olduğunu
göreceklerdir. Özellikle çiftçilerimiz çok zor durumdadır, üretimde büyük
problemlerle karşı karşıyadır. Acaba ne üreteyim?
derken, bir de böyle afetlerle karşılaştığı zaman
bu çok büyük sıkıntıları da beraberinde getirmektedir ve
borçları nasıl ödeyeceğini de kara kara düşünmektedir.
Tabii, bir anda buradan, her şeyin iyi olduğunu söylemenin,
işlerin normal gittiğini söylemenin de ne kadar reel bir durum
olduğunun anlamını da artık takdirlerinize
bırakıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 90lı yılların başında Sovyetler Birliğinin
dağılmasıyla beraber Orta Asyada Azerbaycan, Özbekistan,
Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan adıyla Türk devletleri
bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Kazanılan bağımsızlık Türkiye Cumhuriyeti devletinde
büyük bir sevinç yaratarak Adriyatikten Çin Seddine kadar geniş bir
coğrafyada Türkler heyecanını getirmiştir.
Bağımsızlığın ilan edilmesiyle beraber de o
zamanki durum itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir anda, hemen o ülkelerin
hepsini tanıyarak ilan etmiştir.
Tabii, Büyük
Atatürk cumhuriyetin ilk yıllarında dış Türklerden
bahsetmiştir ve daha sonraki yıllarda da Başbuğ Alparslan
Türkeşin bu konuda çok ciddi açıklamalar yapması dikkat
çekicidir. Turan davası denen soydaşlarımızın
varlığı ve özlem içerisinde olunması çok önemliydi. Türk
devletinde önemli bir Türk dünyası politikası oluşturmak bütün
Türk milliyetçileri için özlem kelimesi olarak geçiyordu. Sovyetlerin
kendiliğinden dağılmasıyla beraber milletimizin çok büyük
bir şansı olarak ortaya çıkmış bu durum, Türk devletlerinin
dünyaya merhaba demesiyle beraber bütün ülkemizdeki
insanlarımızı ve devlet kurumlarını hizmete geçirmek
noktasında heyecanlandırmıştır. Gerçi, Sayın
Başbakan ve AKP sözcüleri kendi dönemleri dışında neredeyse
Türk dünyasında hiçbir şey yapılmamış olduğunu
ifade etmeye çalışıyorlar ama durum hiç de öyle değildir.
Özellikle bağımsızlıkların kazanılmasıyla
beraber -hatırlanacağı şekliyle- o zaman, Turan bir anda
gerçekleşmiş ve insanların hepsinde çok farklı bir heyecan
oluşmaya başlamıştı. O noktada da devletimizin bütün
kurum ve kuruluşları tanımasıyla beraber O coğrafya
üzerinde neler yapabiliriz, neler gündeme getirilebilir? içerisine
düştüler ve beraberinde de iş adamlarımızın hepsi
veyahut da iş yapmak isteyen insanlar, o flu ortamda, o coğrafyaya
koşarak gittiler.
Bakınız,
yapılanların bazılarını söylemek istiyorum:
Kuruluşlarımızın yanında özel sektör ve sivil toplum
kuruluşları da yoğun bir gayret içerisindeydiler. Ticari
kanunları bile olmayan bağımsız Türk devletlerine özel
sektör gelerek birçok yatırım yapmış, ticari
ilişkileri geliştirmiştir. Buralarda birçok okullar
açılmıştır. Bugünlerde hatta, açılan okullarla ilgili
olarak da faaliyetlerin bir kısmında da sıkıntılar
vardır yani işlerin yürümemiş olduğu da görülmektedir.
Fakat, bunun yanında, özellikle, devletimizin elindeki
imkânlarının çok kısıtlı olmasına rağmen o
bölgelerdeki o riskli ortamda bile, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Eximbank
kredileri adı altında yaklaşık olarak 1 milyar
doların üzerinde bir kredi açmış ve o coğrafyadaki bütün
devletlere bu krediyi kullandırtmıştır. Hatta bu kredi de
öyle enteresan açılmıştır ki şu anda bile o kredinin
geri ödenmeyen bölümlerinin olduğunu da görüyoruz. Yani o coğrafyaya,
Türkiye Cumhuriyeti devleti kendisi bile döviz bulamazken,
sıkıntı içerisindeyken kendi imkânlarını bir yana
bırakarak kardeşlerinin yardımına koşmuştur. Yani
1 milyar dolarlık kredi o zaman için az bir kredi değildir ve o kredi
o coğrafyanın birçok yerinde kullanılmıştır ve
kullanılan kredilerden de birçok istifadelerde bulunulmuştur ve o
bölgelerde yatırımlar başlamış, oteller
yapılmış, çeşitli kurum ve kuruluşlara çok büyük
destekler sağlamıştır.
Türk
cumhuriyetlerinde faaliyet gösteren Türk firmaları ve
işadamlarıyla, kardeş ülkelerin firmaları ve iş
adamları arasında yapılan ticarette yaşanan sorunların
çözümü için ikili, üçlü veya çoklu ortak komitelerin bugüne kadar
oluşturulmamış olması, dostluk ve kardeşlik
bağlarımızın zayıflamasına neredeyse sebep
olmaktadır.
Yeni Türk
cumhuriyetlerinin gümrüklerinde antrepoların yeterince bulunmaması,
dışarıdan gelen malların ve hizmetlerin araçlarda
bekletilmeleri, gümrük görevlilerinin yasa dışı menfaat
talepleri de bu ülkelerle olan dış ticareti olumsuz yönde etkilemektedir.
Yine buradaki eksiklikler ve aksaklıklar el birliğiyle bir an önce
mutlaka süratli bir şekilde giderilmelidir.
Türk
cumhuriyetleri ile Türkiye arasında uygun tarifeli kargo ve demir yolu
taşımacılığının yapılmaması ithal,
ihraç maliyetini de artırmaktadır. Kars-Tiflis demir yolu
hattının önemi ve gereği burada da ortaya çıkmaktadır.
Yıllardır Türk dünyasının rüyası olan
Kars-Ahılkelek-Tiflis- Bakü demir yolu hattının temeli
atılmış olup vakit geçirilmeden tamamlanarak hizmete sokulması
gerekmektedir. Bu suretle taşıma maliyetlerinde yüzde 50lik bir ucuzlama
söz konusu olacak, ticarette de rekabet şansımız
artacaktır. Hep bunun sözünü söylemiş olmamıza rağmen hâlâ
bu demir yolu hattının da bitmiş olduğunu da
söyleyemiyoruz.
Türkiye'nin
petrol, doğal gaz, altın ve değişik türlerde doğal
kaynak zengini olan bu ülkelere yaklaşımı ne yazık ki
yeterli hazırlık yapılmaması sebebiyle planlı ve
programlı olmamıştır. Ne acıdır ki Türkiye bu
kardeş devletlerle ilgili olarak var olan ilişkileri de
zedelediği gibi bir devlet politikası da maalesef
oluşturmamaktadır. Türkiye, Türk dünyasıyla ilgili sürekli,
kalıcı ve ciddi bir devlet politikası
oluşturamadığı, ciddi iş adamlarını bu
ülkelere yönlendiremediği, bu ülkeleri başka ülkelerin inisiyatifine
terk ettiği için bu ülkelerle ilişkilerde önemli sayılabilecek
hatalar ve hayal kırıklıkları da yaşamaktadır ve
devam etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bunun yanında, Büyük Öğrenci Projesi konusu
abartılarak Türk dünyası coğrafyasından binlerce
öğrenci ülkemize getirilmiş, eğitim ve öğretim
yapmaları sağlanmıştır. Bu konuda, tabii, Türk
dünyasıyla ilgili dikkatinizi celbetmek istiyorum, bu yaklaşık
olarak 30 binin üzerinde bir öğrencidir. Tabii, biz bunları
Türkiyemize getirip bu çocukları okuturken aynı zamanda bunlara
çeşitli noktalarda destek olmak mecburiyetindeyiz. En azından,
ülkemize getirmiş olduğunuz bu çocukları okullarımızda
okuturken onlara çeşitli imkânlar sunmak, onlara en azından master
veya diğer noktalardaki desteklerimizi çok süratli yapmak
mecburiyetindeyiz. Ancak bu yeterli olmamıştır. Bu
çocuklarımız bu bölgelere geldikten sonra yani ülkemize geldikten
sonra çok büyük sıkıntılarla
karşılaşmışlar, hatta bazıları
okullarını bırakarak geri dönmek mecburiyetinde kalmış
ve bu da bizleri üzmüştür.
Bunun
yanında, Kırgızistanda Manas, Kazakistanda Ahmet Yesevi
isimli üniversiteler kurulmuştur. Bunlarda da Türk dünyasından
binlerce öğrenci okumaktadır. Ayrıca Azerbaycan ve
Kırgızistanda çeşitli okullar açılmıştır.
Bakınız bunlar çok önemlidir. Bugün Manas Üniversitesinde binlerce
çocuğumuz okuyor. Ayrıca, tabii, Ahmet Yesevi Üniversitesinde de
aynı şekilde üniversiteli öğrencilerimiz okumaya devam
ediyorlar. Yani Türk dünyasında iki tane üniversite kurulmuş,
bunların yanında Kırgızistanda olsun, Azerbaycanda olsun
çeşitli üniversitelerin kuruluşları, Türkçe öğretim
merkezleri (TÖMER) kurulmuştur.
Biz de bu Hükûmet
zamanında da en azından Türkmenistanda veya Azerbaycanda veyahut
Özbekistanla ilişkiler geliştirilsin, o coğrafyada bir
üniversite kurulsun -aynı diğer üniversiteler gibi- diye beklerdik
ama böyle bir üniversite kurulmamıştır. Ancak, açılan bu
okullar şu anda çok iyi durumda değillerdir. Bu okullarda fiziki
yardımlar, personel ihtiyacı bulunmaktadır. Manas ve Ahmet
Yesevi üniversiteleri çok önemli ama çok önemli projelerdir.
Türk
dünyasının diğer önemli projelerinden bir tanesi de TİKA
Projesidir. TİKA Projesi dediğimiz Türk İşbirliği
ve Kalkınma Ajansı, Türk dünyasıyla ilişkilerin
geliştirilmesi noktasında kurulmuş çok önemli bir
kuruluştur.
Şöyle
geçmişe bir baktığımız zaman TİKAnın çok
önemli faaliyetler yapmış olduğunu görürsünüz. Ahmet Yesevi
Külliyesi gibi onlarca eser TİKA marifetiyle restore edilmiş ve dünya
tarihine sunulmuştur.
Tabii, TİKA
son beş yılda yön de değiştirmiştir. Şu an
itibarıyla kendisi kuruluş amacı olan Türk dünyasıyla olan
ilişkilerin geliştirilmesi ve Türk dünyasına hizmetler
noktasında olması gerekirken, bunun yanında, Afrika ve Orta
Asyaya da açılmakta olduğunu, yani Türk dünyasının
dışında kendi kaynaklarını kullanmakta olduğu
görüyoruz. Kuruluşunun amacının Türk dünyası olduğu
göz önüne alınırsa herhâlde bazı noktalardaki
kaygılarımızı söylemek durumundayız. Yani,
kuruluş amacının dışına çıkmış ve
Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı derken, Orta
Asyayla ilgili kurulmuş olan bu kuruluş maalesef o
coğrafyanın dışında başka yerlere doğru
yönelmiştir.
Ayrıca
bakınız, bunların yanında Moğolistanda Türk
Anıtları Projesi uygulamaya konulmuş ve ülkemizin önemli
üniversitelerinden arkeologlar, tarihçiler, bilim adamları o ülkeye
götürülmüştür. Yapılan kazı çalışmalarından
altın heykeller dâhil, çok önemli eserler ortaya
çıkartılmıştır. 2000, 2001 ve 2002 senelerindeki
restorasyonlarda altın adam heykelleri
çıkartıldığı gibi birçok eser gün yüzüne çıkartılmış,
ayrıca Orhun Anıtlarının hepsinde bakımlar
yapılmıştır. Bu çıkartılan eserlerin büyük bir
kısmı Ulan Baturda çok güzel bir müze yapılarak oraya
yerleştirilmiştir.
Türk
Anıtları yolu, yani asfalt hariç, Sayın
Başbakanımızın zaman zaman söylemiş olduğu,
işte Moğolistandaki Türk Anıtlarına biz yol yaptık.
diye ifadelerde bulunuyorlar, o yol, daha önceki zamanlarda asfalt
değildi, toprak yol şeklinde yapılmıştı. Sağ
olsunlar Sayın Başbakanımız zamanında asfalt yol
yapılmış olduğu söyleniyor ama acaba şu anda tekrar
oraya gidilip bakılsa, o yolun tamamen bozulmuş olduğunu,
neredeyse eski hâlinden bile çok kötü duruma gelmiş olduğunu da
buradan söylemek durumundayız. Yani oradaki yolun da maalesef ortadan
kalkmakta olduğunu görüyoruz.
Yine, ayrıca
dünyanın birçok yerlerinde, Türk dünyasının birçok yerlerinde
çok önemli projeler yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi de
örneğin Azerbaycanın Haçmaz bölgesinde 300 dönümlük arazi üzerine
tam tesisatlı, içinde modern laboratuvarların da bulunduğu
numune çiftlikler kurulmasıdır. Buradaki amaç, Azerbaycanlı
kardeşlerimize, Azeri kardeşlerimize, Azerbaycan Türklerine modern
tarımın öğretilmesiydi. Modern tarımın tüm ekip ve
makine elemanları, Türkiyemizden, Türkiyemizdeki çeşitli kurum ve
kuruluşlardan ücretsiz olarak alınmış; o 300 dönümlük
çiftlikteki o yere götürülmüş ve YAYÇEP dediğimiz yaygın
çiftçi eğitimleri o bölgelerde yapılmıştır. Modern
tarımla Azerbaycan, Azerbaycan çiftçisi
karşılaştırılmıştır.
Ayrıca,
Haçmaz bölgesinin yanında Ermenistan sınırını da bu
şekilde bir çiftçiliğin yapılması planlanmış
ancak 2002 senesindeki hükûmetin son bulmasıyla beraber o proje
gerçekleştirilememiştir. Ama enteresandır, şu anda bile
hâlâ o projenin gerçekleşmemiş olduğunu da söyleyebilirim.
Yine projeler
içerisinde, Kırgızistana 300 dükkânlı, içerisinde 8 tane
imalathanesi olan, petrol eğitim odası olan KOBİ
yatırımları yapılmış; o bölgedeki iş
adamları Türkiyemize getirilerek KOBİlerle ilgili eğitimler
yapılmış. Yine Türkiyemizden Sanayi Bakanlığının
çok değerli yetkilileri KOBİler konusunda, yatırımlar
konusunda o bölgeye götürülmüş ve o bölgedeki insanların, iş
adamlarının yetiştirilmesi çalışmalarına
destekler sağlanmıştır. Orada da numune şeklinde
yapılmış olan bu 300 dükkânlı KOBİ
yatırımı, faaliyetine devam etmiş ancak son çıkan
olaylar esnasında oraların da çok büyük bir hasar görmüş
olduğunu söyleyebiliyoruz.
Ayrıca
kültürel ilişkilerin geliştirilmesi noktasında da TÜRKSOY
isimli teşkilat kurulmuştur. TÜRKSOYun da yapmış
olduğu, yani çok önemli hizmetlerinin olmuş olduğu, Türk kültürü
ile ilgili, ortak kültürle ilgili çok önemli hizmetlerin
yapılmış olduğunu da söylemek mecburiyetindeyiz. Şu an
itibarıyla TÜRKSOY faaliyetlerine devam etmektedir.
TÖMER eğitim
merkezleri her Türk cumhuriyetinde üniversiteler bünyesinde kurulmuş,
Türkiye Türkçesi öğretimi yapılmıştır. Özellikle
Türkiye Türkçesi öğretimi konusunda, Azerbaycan başta olmak üzere,
TRT kanallarının izlenmesi noktasında o bölgelerdeki televizyon
kanallarıyla anlaşmalar yapılmış, Türkiye Türkçesinin
o bölgelerde öğretilmesiyle ilgili çok ciddi mesafeler
alınmıştır. Kültürel faaliyetlerin içerisinde, Büyük
Atatürkün Nutuk isimli eseri Rusçaya çevrilmiş, o coğrafyaya
dağıtılmıştır. Daha sonra Kırgızcaya da
çevrilmiş, o zamanki Devlet Başkanı Askar Akiyeve teslim
edilerek Kırgız halkına da önemli miktarda
dağıtılmış olduğunu söyleyebiliriz.
Bunların yanında,
TİKA marifetiyle yine, Kırım Türklerinin anavatana
dönüşleriyle ilgili olarak destek noktasında, yaklaşık
olarak 5 bin aileye hem ev alınmış hem arazi
alınmış hem para yardımı yapılmış ve de
Kırım Tatarlarının, Kırım Türklerinin o bölgede
yerleşmeleri noktasında da çok önemli destekler
yapılmıştır.
Bakınız,
Kırım Türklerine yapmış olduğumuz bu desteğin
acaba Ahıska Türklerine neden yapılmadığı konusunda da
düşünmek mecburiyetindeyiz. Şu anda Ahıska Türklerinin -Gürcistanın
izin vermesiyle beraber- kendi bölgelerine, Ahılkelek bölgesine
dönüşlerine izin verilmişti, o bölgeye dönmeleri gerekiyordu, fakat
enteresandır, şu an itibarıyla o bölgeye dönüşle ilgili
müracaatların çok sınırlı olduğunu ve insanların
o bölgeye gitmekte zorlandıklarını görüyoruz. Hâlbuki, daha önce
yapmış olduğumuz, Kırım Türklerine uygulamış
olduğumuz ev ve arazi alınması durumunu buradaki
insanlarımıza, kardeşlerimize de yapmış olsaydık,
tahmin etmemiz gerekir ki, o bölgeye de geri dönüşlerin katlanarak devam
edeceği söylenebilirdi. Çünkü yıllardan beri vatansız bir
şekilde Sovyet Rusyanın çeşitli yerlerinde yaşayan bu
insanlar özlem çekmişler, vatan cemiyetleri vasıtasıyla, kendi
bölgelerine, topraklarına dönme noktasında da çok büyük mücadele
vermişlerdi. Ancak, ellerindeki imkânsızlıklar neticesinde de
dönüşlerinde çok büyük zorluklar olmakta, şu an itibarıyla da o
Ahılkelek bölgesine, Türk bölgesine dönme noktasında da çok az
sayıda insanın müracaat etmiş olduğunu üzülerek
görmekteyiz. Bunları çeşitli defalar Meclis kürsüsünden
arkadaşlarımız ve şahsım olarak dile getirdik yani
Gelin, Ahıska Türklerine sahip çıkalım. Bu sahip
çıkmayı da çok kısa bir zaman içerisinde yapmazsak zaman
geçmiş olacak, ondan sonra yapacağınız müracaatların
veyahut da desteklerin hiçbir faydası olmayacak. denilmiş
olmasına rağmen enteresandır, hiçbir destek maalesef
gösterilmemiş ve Ahıska Türkü kendi öz bölgesine dönememiştir.
Sayın
milletvekilleri, tabii, ayrıca, sözlerimin bir bölümünde de söylemiş
olduğum gibi, TİKA marifetiyle olsun veyahut diğer noktalarda
olsun Türk dünyasındaki birçok eser ortaya
çıkartılmıştı. Bakınız, bunlardan bir tanesi
de Sayın Genel Başkanım Dr. Devlet Bahçelinin Türkmenistan
ziyareti esnasında Merv şehrinde, Sultan Sencer Türbesinin
restorasyonuyla ilgilidir. Sultan Sencer Türbesinin restorasyonu sözü orada
verilmiş ve daha sonrasında da, Türkiyeye gelindikten itibaren de
onunla ilgili olarak yaklaşık 3 milyon doların üzerindeki para
ortaya konulmuş, Genel Başkanımızın talimatları
yerine getirilmiş ve daha sonraki dönemde de restorasyonu bitirilerek o
Sultan Sencer Türbesi tarihe kazandırılmıştır.
Bakınız,
şu anda, eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Sayın Yusuf
Halaçoğlu, Alparslanın mezarının bulunduğunu, yerinin
yaklaşık olarak tarif edildiğini ifade ediyorlar. Gelin, Sultan
Sencer Türbesi gibi, sizler de, bizler de, hep beraber Alparslanın
türbesini de ortaya çıkartalım, o büyük Türk hükümdarının
türbesini de Türk tarihine, dünya tarihine kazandıralım diyorum. Bu
hizmeti de hep beraber yapmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
AKP
İktidarı öncesinde yapılan, bir kısmını
saydığım çok önemli büyük projeler
Değerli
arkadaşlar, büyük projelerin gerçekleşmemiş olduğunu
görüyoruz. Bakın, biraz önce Manas Üniversitesinden bahsettim, Ahmet
Yesevi Üniversitesinden bahsettim, yine onunla beraber TİKAnın
yapmış olduğu faaliyetlerden bahsettim yani
yapılanların birçoğu çok büyük projelerdir. Geliniz, bu
projelerin içerisine sizler de daha büyüklerini ekleyerek devam ediniz.
Gelin,
Özbekistanla ilişkilerimiz şu anda çok zor durumdadır veyahut
da neredeyse durma aşamasına gelmiştir, Özbekistanla
ilişkilerimizi geliştirelim, Özbekistana bir Türk üniversitesi
kuralım. Gelin, Kırgızistanda olduğu gibi Türkmenistana
bir Türk üniversitesi kuralım veyahut da yine Azerbaycana tam
teşekküllü bir Türk üniversitesi kuralım veya -Nahçıvanda
yapılan anlaşmayı onaylıyoruz- Nahçıvan bölgesine, o
güzel bölgeye, Türk dünyasıyla ilişkileri
geliştirebileceğimiz, koridor olabilecek o bölgeye de hep beraber
güzel bir üniversitenin kurulmasını yani büyük bir proje olarak
kurulmasını ben size öneriyorum.
Sayın
milletvekilleri, Orta Asyanın en önemli ülkesi ve tarihte Türklerin en
önemli eserlerinin olduğu yer Özbekistandır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Özbekistan devletinin olduğu yeri küçümseyemeyiz,
yaklaşık olarak 25 bin nüfusa sahip olan bir bölgedir;
dolayısıyla, mutlaka ama mutlaka o halkla küsmeden, o insanlara
küsmeden oradaki ilişkilerimizin geliştirilmesi gerekmektedir.
Türk dünyası
bir bütündür. Bütünü parçalamaya, bazılarını yok etmeye, yok
saymaya hakkımız yoktur. Son zamanlarda, Türk dünyası üzerinde
yeni yeni oyunlar oynanmaktadır, Filistine, Orta Doğuya gösterilen
ilgiler oralara da gösterilmelidir. Bugün, Azerbaycan topraklarının
büyük bir kısmı işgal altındadır. Kerkük, Telafer,
Irakta Türkler yok edilmekte, zorla göç ettirilmektedir. Bugün, Sincan Uygur
bölgesi olan Doğu Türkistanda Türkler katliama uğramakta ve
nesilleri kurutulmaya çalışılmaktadır. Kıbrıs
Türklerinin neredeyse tamamı Avrupa Birliğine, Yunanistana teslim
edilir konuma gelmişlerdir. Ahıska Türklerini unutmuş
durumdayız. Batı Trakya Türklerini neredeyse kaderine terk etme
durumuyla karşı karşıya bulunmaktayız ama KEİPA
toplantılarında zaman zaman
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı lütfen tamamlayınız efendim.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
söylendiği
gibi, bugün, Sovyetler Birliği, dağılmış olduğu o
toprakların hepsine tekrar hâkim olma mücadelesi veriyor. Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak bizler de eğer ciddi politikalarla oralara
ulaşmazsak, oralara yönelmezsek tahmin ederim ki çok geç kalmış
olacağız ve akabinde de o coğrafyadaki birçok devleti
kaybetmiş olacağız. Sovyetler Birliğinin sözcüleri hep
şunu söylüyorlar, diyorlar ki: Biz o bölgelerde- yani Sovyetler
Birliğinin o dağılmış olan Türk
coğrafyasını kastederek- yeniden ekonomik, siyasi, kültürel
iş birliği yapıyor ve aynı zamanda da Rusçayı tekrar
en iyi dil şeklinde, en bilinen dil, en kullanılan dil hâline
getirmeye çalışıyoruz. Peki, bizler ne yapıyoruz?
İşte, bizlerin ne yaptığını da maalesef üzüntülü
bir şekilde söylüyorum ki çok fazla bir şey yapılmadı gibi
görünüyor.
Ama
şurası bir gerçektir ki Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet
Başkanları Zirvesinden sonra çıkartılan, onaylamakta
olduğumuz bu kanunun hayırlı olacağını
düşünüyorum, faydalı olacağını düşünüyorum.
Tabii, kanunla beraber de bunun uygulanması gerekiyor. İşte, bunun
uygulanmasında da hep beraber oluruz diye düşünüyorum.
Yüce Meclisi en
derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Doğru, teşekkür ediyorum.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER
İŞBİRLİĞİ KONSEYİNİN KURULMASINA
DAİR NAHÇIVAN ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 3
Ekim 2009 tarihinde imzalanan Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Şenol Bal.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 494 sıra sayılı Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan
Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Kanun
Tasarısının 1inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, ülke olarak gelecekte var olabilmemiz ve güçlü olabilmemiz,
ortaya çıkan fırsat ve tehditleri başarıyla yönetmemize
bağlı. Ortaya çıkan fırsatlara gecikmeksizin cevap
verebilmek için de bir altyapıya, devlet tecrübesine, tarih bilgisine ve
sorumluluk duygusuna sahip olmak gerekiyor. Çıkan fırsatları
bekletemezsiniz, depolayamazsınız, zamanında değerlendirilmeyen
fırsatlar da stratejik anlamını yitirir.
Ayrıca,
belli bir amacınız, ilkeniz, idealiniz, davanız yoksa elinize
geçen fırsatları zaman, zemin ve yöntem konusunda
değerlendirmeniz de mümkün değildir. Böylece toplumun bu
fırsatlardan yararlanmasının da önünü kapamış
olursunuz. Toplumunun geleceğini düşünen yönetimler,
atılması gereken adımları, kullanılması gereken
araçları, tutulması gereken yolları en isabetli biçimde
belirleyen yönetimlerdir.
Değerli
milletvekilleri, milletler varlıklarını ve
devamlılıklarını kendi değer ve kaynakları üzerine
bina etmek durumundadırlar. Bugün olduğu gibi dış
mihrakların yönlendirmesiyle, dış dengeleri birbirine
karşı kullanarak sonuçları çarpıtıp iç siyaset
malzemesi hâline getirerek uzun süre ayakta kalmak mümkün değildir.
Bugünün dünyasında, güçlü olan devletlerin koyduğu kurallarla
karşı karşıya kalındığı bir gerçek
ancak esas olan, başkalarının kurallarına uygun oyun kurmak
veya o oyunda figüran olmaktan ziyade, oyunun kurallarını
belirlemekle başarı ortaya çıkar. Yani bölgesel aktör, küresel
aktör sözde değil, oyunun kurallarını belirlemekle
başarılır. Soğuk savaş sonrası tarih, Türkiye'nin
önüne oyunun kurallarını belirleme konusunda onlarca fırsat
çıkarmıştır. Türkiye bu fırsatları yeterince
değerlendirememiş ve ortak akılda
buluşamamıştır. Türkiye o yıllardan itibaren bir Türk
dünyası gerçeğiyle karşı karşıya
kalmıştır. Sovyetlerin yıkılmasıyla boşlukta
kalan Türk coğrafyasına her ülke, özellikle küresel güçler akın ederken
Türkiye konuya daha çok duygusal ve yüzeysel bir biçimde
yaklaşmıştır. Elbette, önemli işler
yapılmıştır. Bu konuda özverili ve iyi niyetli
çalışan herkese teşekkür ediyoruz ancak bu çalışmalar
kurumsallaşma hedefine yönelik ve belirli bir proje çerçevesinde
olmamıştır çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin, milliyetçi
hareketin mensupları dışında, böyle bir davası
olmamıştır. Türkiyeyi yönetenlerin birçoğunun bu meseleden
ürktüğüne, korktuğuna veya bu meseleyi önemsemediğine,
küçümsediğine ya da zihinsel hazırlıklarının
olmadığına yirmi yıldır şahidiz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyeyi yönetenler farkında olmasa da, uzak dursa da,
yakınlaşmaktan kaçınsa da, geçiştirse de Türkiye'nin bir
Türk dünyası davası vardır. Türk dünyası davası,
sağlıklı bir birlikteliktir, bundan kaçılamaz. Bu dava, bir
tarihî sorumluluktur; bu dava, bir mirastır; bu dava, geleceğimizin
ve yükselişimizin teminatıdır; bu dava, Türk
coğrafyasında yaşayan 250 milyon Türkün kader
ortaklığıdır ve bugünün dünyasında bu dava, bu
coğrafyada yaşayanların güçlü bir şekilde ayakta
kalmasının da ilk şartıdır. Tabii ki Türk dünyası
davasının, sürekli olarak gelişen ve değişen
şartlara dayalı olarak geliştirilmeye, yenileştirilmeye,
ilerlemeye ve iyileştirilmeye yönelik olarak stratejik bir bilinç ile
desteklenmesi gerekir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 3 Ekim 2009da Nahçıvanda gerçekleşen 9uncu Türk
Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesinde, Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi kurulmasına dair
anlaşma imzalandı ancak yaklaşık dokuz ay sonra
Meclisimizde. 21-24 Ekim 2009da Türkiyeye gelen Sayın Nazarbayevin
ziyaretinde, Türkiye-Kazakistan ilişkileri, stratejik ortaklık
anlaşmasıyla da perçinlendi. Bu, gerçekten çok anlamlı.
Darısı, diğer Türk cumhuriyetleriyle stratejik
ortaklığa. Kazakistan, iç politikasında da Türk birliğinin
ideolojik altyapısının inşa edilmesi için akademik
imkânlarını seferber ediyor değerli milletvekilleri ve
geçenlerde, Türk Akademisini Astanada açtı. Sağ olsun Sayın
Nazarbayev, bu ilişkiler konusunda istekli ve samimi olduğunu
gösteriyor.
Sayın
milletvekilleri, küresel stratejiler doğrultusunda uluslararası
birlikteliklerin kurulduğu dünya siyasetinde Türk milletinin
geçmişten gelen tecrübe, bilgi ve birikimlerini neden
kullanmadığını değerlendirmek gerekir. Bugün Türk
dünyası söyleminin içeriğinde yer alan siyasi, ekonomik, kültürel,
coğrafik alanları kapsayan stratejik muhtevanın bugün
Türkiye'nin genel siyasi yapısında gereği kadar yer
almadığı ortada değil midir?
Sayın
milletvekilleri, Türkiye'nin, Avrupa Birliği gibi, ABDnin Büyük Orta
Doğu Projesi gibi öteki projelere neredeyse iman etme düzeyinde bir
bağımlılık ilişkisi içerisinde bulunması
stratejik devlet aklını, toplumsal aklı ipotek altına
almış ve millî güç unsurlarının edilgen bir konumda kalmasına
sebep olmuştur. Atatürkümüzün 1933 yılında işaret
ettiği hedefi, Türk dünyası davasını, ülkeyi ondan sonra
yönetenler anlamak ve duymak istemediler.
Biz, milliyetçi
hareketin mensupları olarak, Sovyetler dağılmadan önce de ve
sonra da bu konuyu hep gündeme getirdik. Rahmetli Başbuğumuz
Alparslan Türkeş -mekânı cennet olsun- Sovyetler dağılmadan
ve iletişimin hiç olmadığı zamanda bile Türk
coğrafyasında ilkeleri ve fikirleriyle tanınıyor ve
seviliyordu. Bağımsızlıktan hemen sonra Türk coğrafyasından
gelenlerle ilk Türk Dünyası Kurultayını gerçekleştirdi.
Bugün görüştüğümüz, eksikleriyle birlikte, bu protokolün çerçevesi
daha o yıllarda çizildi.
İnanmış
olmak, dava adamı olmak, devlet adamı olmak ayrı bir konu.
Bugün, özellikle sekiz yıldır Türk dünyasının Türkiye'nin
dış politikasında olmadığı ve öncelik verilmediği
bir gerçek. Bunun örneklerini de çok gördük sayın milletvekilleri.
Ülkemizde, Türk millî kimliğinin Hükûmet eliyle
tartışılır hâle getirildiği siyasal ortamda, Türk
milletini otuz altı parçaya bölmeye çalışan, farklılıkları
öne çıkarmayı marifet sayan bir başbakana sahip bir Türkiyede
Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkilerimizin
sağlıklı ve başarılı olabilmesi ne derece
mümkündür? AB ile ABD ile devletimizi ve sistemimizi tasfiyeye götürecek kadar
bağımlılık ilişkilerini ileriye götüren,
egemenliğin devrini göze alan AKP İktidarının Türkiye'nin
siyasi ve sosyolojik varlığını tartışmalı
hâle getirdiği bu ortamdan elbette endişeliyiz. Eğer Hükûmet
Türk devletleri arasında böyle bir birlikteliği sadece Avrupa
Birliğine giriş için bir gözdağı olarak düşünüyorsa ve
de Türk dünyasının gerek tarihî gücü gerekse mevcut kimliğini ve
imkânlarını okyanus ötesi ve Avrupa Birliği için
kullanılabilecek bir potansiyel olarak değerlendiriyorsa ve de
meseleye her zaman yaptığı gibi kısa vadeli bir kâr-zarar
hesabı olarak bakıyorsa veya seçimler yaklaşırken iç
politikada milliyetçi, Türk dünyasına gönül vermiş kesimin
oylarını almaya yönelik söylemler ve eylemler geliştiriyorsa vay
Türkiye'nin ve Türk dünyasının hâline! Umarız kendi
varlığını Avrupa Birliği ve ABDnin
varlığına bağımlı kılanlar artık
gerçekleri görmüş olsunlar.
Sayın
milletvekilleri, biz bu protokolün onaylanmasına canıgönülden destek
veriyoruz ve heyecan duyuyoruz, Türk dünyası birlikteliğinin kurumsal
hâle gelmesi gayesiyle yapılmak istenilen güzel bir başlangıç olarak
kabul etmek istiyoruz ancak endişeliyiz, içinin
doldurulamayacağından endişeliyiz. Bu endişemizin
kaynağı da bugüne kadarki uygulamalardan dolayı Hükûmetin
bizatihi kendisidir. Mevcut Hükûmet eliyle bu protokolün ehemmiyet ve
ciddiyetle üzerinde durulacağı noktasında şüpheliyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ŞENOL BAL
(Devamla) TİKA gerçeği ortada, Ermenistan protokolleriyle
Azerbaycanla yaşadıklarımız ortada, Kerkükün durumu
ortada, Batı Trakyada yaşayan kardeşlerimizin meseleleri
ortada. Bu konuda Hükûmetteki heyecan ve samimiyet eksikliğinin o kadar
çok delili var ki sayın milletvekilleri.
Türkiye olarak
kendimize özgü bağımsız politik geleceğimizi
oluşturalım. Unutmayalım ki Türkiye Cumhuriyeti, Türk
varlığının, Türk kültür ve medeniyetinin tarihî temsilcisi
ve taşıyıcısıdır ve küresel stratejiler
oluşturmaya ve uygulamaya sahip bir altyapıya ve jeopolitik önemi
olan bir coğrafyaya sahiptir.
Bugün Türkiye'nin
ve Türk milletinin, içinde bulunduğu küresel kuşatmayı bertaraf
edecek, varlığını Türk varlığına
adayabilecek yönetim ve yöneticilere ihtiyacı vardır. Milletin
iradesi ve Yüce Allahın izniyle bu hizmetleri yapmak Milliyetçi Hareket
Partisine çok yakın zamanda nasip olacaktır, bundan kimsenin
şüphesi olmasın.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender
Korkmaz.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ESFENDER
KORKMAZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben TÜRKPA heyetinde yani Türkiye Türk Dili Konuşan
Ülkeler Parlamenter Asamblesinin üyesiyim, Cumhuriyet Halk Partisinden üyeyim.
Adalet ve Kalkınma Partisinden 4 arkadaş var, 1 arkadaş da
Milliyetçi Hareket Partisinden. Bu vesileyle aynı zamanda TÜRKPAyla
ilgili de bazı düşüncelerimizi size aktarmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu düşüncelerimi aktarmadan önce -yine izninizle- burada
ekonomiyle ilgili bazı konuşmalar oldu, ben de kendimi bir
açıklama yapmak zorunda hissediyorum. Aksi takdirde iktisatçı olarak
vasıflandırılmış olmam havada kalır. Bunun için
-izninizle- birkaç rakamı açıklamak istiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın işsizliğin karşılaştırmasını
yaparken kriz yıllarını kriz yıllarıyla, büyüme
yıllarını büyüme yıllarıyla
karşılaştırmak lazım. 2000 yılında
Türkiyede -burada resmî rakamlar, TÜİKin rakamları- ortalama
işsizlik oranı bir yıl itibarıyla yüzde 6,5tur. 2001 krizi
oldu. Kriz yılında yüzde 8,4tür. 2002 yılında da 2001
krizinin etkileri devam ettiği için yüzde 10,3tür.
Sayın
İnce, sen de dinle çünkü sen de ekonomiyle ilgili bazı yorumlar
yaptın. Lütfen Sayın İnce de dinlesin.
Şimdi,
arkadaşlar, 2001-2002 kriz yılı. 2001-2002 kriz
yılında işsizlik oranı kaç? Yüzde 8,4, yüzde 10,3. Sizin
Biz, işsizliği 10,3le aldık. dememeniz gerekiyor çünkü o
yıllar kriz yılı. Sizin, işsizlik oranını
2003ten itibaren 2000 yılıyla
karşılaştırmanız gerekiyor çünkü 2000
yılında işsizlik oranı 6,5.
Şimdi, kriz
yıllarına bakarsak, 2009da yüzde 14. Demek ki 2002 kriz
yılı 10,3; 2009 kriz yılı 14 yani aksi takdirde büyüme
yıllarıyla depresyon, kriz yıllarını birbiriyle
karşılaştırmış olup yanlışlık
yapmış oluruz. Şu anda da yüzde 13,3. Bu bir.
İkincisi:
Arkadaşlar, bakın, her sene temmuz ayında işsizlik
oranı yüzde 12nin altına düşer. Temmuz ayında
işsizlik yüzde 10a düşecek. demek yanlıştır.
Doğrusu, bir yıl ortalamasıdır yani önemli olan 2000
yılı ortalaması işsizlik oranının ne olacağıdır
yani ortalama işsizlik oranıdır.
Geldik
enflasyona: Yalnız ikisiyle ilgili bilgi arz etmek istiyorum. Şimdi
enflasyon, arkadaşlar, bakın, siz diyorsunuz ki Biz enflasyonu yüzde
60dan aldık, yüzde 5e indirdik. Yalnız gerçekten iktisat bu kadar
kolay değil, iktisadın altyapısına bakmak lazım. Yani
doğru teşhis yaparsanız doğru politikalar
uygularsınız. Bakın, 2001 yılındaki IMFin ve sizden
önceki Hükûmetin hazırladığı enflasyonla mücadele
yangın söndürme programı yahut güçlü ekonomiye geçiş programı,
tarım sektöründeki sübvansiyonların yarı yarıya
düşürülmesini öngörüyordu, reel ücretlerin de düşürülmesini
öngörüyordu çünkü toplam talebin kısılması yoluyla enflasyon
önlenecekti, öyle de oldu. Kısa dönemli politikaydı. 2004
yılında Nisan ayında enflasyon 10,5. Bakın arkadaşlar,
2004 yılı Nisan ayında enflasyon 10,5, bugün de enflasyon 10
dolayında. Yüzde 5e ne zaman düştü? 2009 yılı, kriz
yılında. Yani enflasyonu, uygulanan iktisat politikaları sonucu
değil ekonomik resesyon, durgunluk düşürdü. Elbette ki durgunlukta
enflasyonun eksi olması gerekir, bırakın yüzde 5. Demek ki siz
2009u çıkaracaksınız, 2004 yılından bugüne kadar
enflasyon işte bir ay önce yüzde 10,5tu, şimdi de 10a yakın.
Demek ki beş yıldır, altı yıldır enflasyon yüzde
10 dolayında kronik olarak seyrediyor. Önemli olan bu yapısal
sorunları çözerek bu kronik enflasyonu önlemektir. Bunun
dışında başka rakam telaffuz etmek doğru
değildir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, TÜRKPA Parlamenterler Asamblesi yahut şu an
konuştuğumuz Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği
Konseyi gerçekten Türkiye için önemli bir fırsattır arkadaşlar.
MEHMET CEYLAN
(Karabük) TÜRKPA başka bir şey, Konsey başka bir şey.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) İkisini birlikte söylüyorum.
Şimdi,
TÜRKPA 21 Kasım 2008de kuruldu. İlk toplantısını biz
Baküde yaptık ama TÜRKPAnın ilk toplantısından ben çok
mutlu olmadım çünkü benim istediğim, benim heyecanım Türkçe
konuşan ülkelerin ekonomik ve siyasi anlamda iş birliği idi.
Şimdi,
bakın, neden bu ülkelerin ekonomik ve siyasi anlamda iş birliği
yapması önemli? Bir defa bütün bu ülkelerin kalkınması için
ortak değerleri var, birbirini tamamlayıcı ekonomik
imkânları var. Örneğin birçok ülkede enerji kaynağı var,
doğal kaynaklar var ama Türkiyede de teknoloji var. Şimdi, 1990dan
sonra biz eğer imkânlarımızı iyi kullanabilseydik bugün o
ülkeler de biz de ekonomik anlamda daha ileride olurduk, siyasi anlamda da
Türkiye daha ileride olurdu; bizim teknolojimiz, onların enerji ve
doğal kaynaklarının ortaya çıkardığı iyi
imkânlar ekonomide sinerji oluştururdu; bunu maalesef yapamadık.
Bugün bu ülkeler
ki TÜRKPA ülkeleri Türkiye, Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti ve
Azerbaycan. Türkmenistan ve Özbekistan yok ve bunların girmesi için de
elimizden geldiği kadar gayret göstermiyoruz. Neden? Çünkü Azerbaycan
Şimdi,
arkadaşlar, biz hem bu Konseyi hem bu TÜRKPAyı Türkiye
açısından ve diğer ülkeler açısından çok yararlı
hâle getirebiliriz, çok önemli ölçüde imkânlar sağlayabiliriz ama
söylediğim gibi, uygulamanın üzerinde durmamız lazım.
Örneğin TÜRKPAnın Genel Kurulu yılda bir toplanıyor.
Şimdi, arkadaşlar, niye yılda bir toplanıyor, neden
yılda 4 defa toplanmıyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Neden bu Parlamenterler Asamblesi kendi arasından
birtakım komisyonlar, birtakım projeler oluşturmuyor, kurmuyor?
Şimdi, Türkiye'nin bu imkânı kullanması lazım.
Ayrıca,
hedefler net değil arkadaşlar. Yani Genel Kurul, formalite icabı
toplanıyor. Bizim ortak projeler geliştirmemiz için çalışma
grupları kurmamız lazım. Bu Tüzükte de var ama maalesef
uygulamada yok.
Dolayısıyla,
ekonomik anlamda bu ülkelerle mutlaka iş birliğini geliştirmemiz
hem bizim hem de onların açısından önemli bir imkân
sağlayacaktır.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Atila Kaya.
Sayın Kaya,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ATİLA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 494 sıra sayılı Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan
Anlaşmasının 2nci maddesine ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına görüş bildirmek üzere huzurlarınızdayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, doğrusunu isterseniz, söz konusu anlaşma
uyarınca kurulması tasarlanan konseyin yapısı ve
işlevi bir yana sadece adı bile üzerinde hayli söz söylemeye elverir
bir hâldedir. Açıkça gözlenir bir olgudur ki ortak dil millet bilincinin
en önemli bileşenidir. Bununla birlikte bu bileşenin kurulması
tasarlanan konseyin adında ve bu ortaklığı amaçlayan
anlaşmanın metninde sahip olduğu vurgu hatalı bir
kullanıma işaret etmektedir. Türk dili konuşan ülkelerin
ortaklığından bahsedildiğini duyan bir insanda
canlanması muhtemel iki intiba vardır ki bunların hiçbiri
arzulanan amaca uygun değildir.
İlk intiba,
tarihsel olarak millet olma aşamalarının henüz başında
bulunulduğuna ilişkindir. Sanki dünyanın en eski dillerinden
birinden ve tarihin en eski milletlerinin birinden bahsetmiyor gibiyiz, sanki
oluşması muhtemel bir millette dilin kurucu işlevinden
bahsediyor gibiyiz. Oysa taraf olan ülkelerin halklarının hepsi de
binlerce yıldır Türkçe konuşmakta ve Türk milleti olarak
yaşamaktadır. Bunu görmezden gelirsek Türk dili konuşan ülkeler
ne demektir, bunlar hangi millettendir? şeklindeki sorulara yanıt
vermekte güçlük çekeriz. Öyle ya, bunlar Türk dili konuşan Moğol
ulusları mıdır, yoksa Türk dili konuşan Cermen boyları
veya Latin devletleri midir? Azerbaycan söz konusu olduğunda, Sayın
Başbakan başta olmak üzere iktidarın da dilinden düşmeyen
Bir millet iki devlet sözünden bundan böyle ne anlamalıyız bilmek
hakkımızdır.
Değerli
milletvekilleri, canlanması muhtemel ikinci intiba ise ilkinden daha az
feci değildir. Türk dili konuşan ülkeler ifadesi, evet, emperyal
bir hava vermektedir, ne var ki söz konusu taraflar kendi dillerinden
koparılarak emperyalin dilini benimsemek zorunda bırakılmış
yeni devletler değildir. Türkçe her birinin ana dilidir.
Türkçe
konuşan ülke temsilcilerinin bir arada bulunması, İngilizce,
Fransızca veya İspanyolca konuşan ülke temsilcilerinin bir arada
bulunmasından farklıdır. Tarih boyunca dört kıtada
çınlayan Türkçe, yeryüzünün hiçbir coğrafyasında sömürge dili
olmamıştır. Bu nedenle ve bu nedenden kaynaklanan hakla,
Afrikanın Fransızca, Asyanın İngilizce veya Amerika
kıtasının çoğunlukta olarak İspanyolca konuşmasından
farklı olarak, Türkçenin konuşulduğu her toprak onun öz yurdudur.
Söz konusu
anlaşma gereğince ayrı ülkelerin temsilcileri olarak bir arada
bulunacaksak da aynı milletin temsilcisi olduğumuzun şuurunu bir
an bile yitirmemeliyiz. İşte, söz konusu anlaşmanın maddesi
ve ruhu da bu şuurun varlığına hizmet etmelidir.
Bu açıdan
bakıldığında Türk dili konuşan ülkeler ifadesi bu
şuura hizmet etmez görünmektedir ve kendinden daha önce dile
getirilmiş olan Türk dünyası veya Türk ülkeleri gibi ifadelerin
yansıttığı anlayışlardan daha geri bir
anlayışı temsil etmektedir. Keşke hayata geçirilmek istenen
yapı için tercih edilen ad Türk Dünyası İşbirliği
Konseyi veya Türk Ülkeleri İşbirliği Konseyi olsaydı.
Sayın
milletvekilleri, şu ana dek söylediklerimi iktidarca temsil edilen
zihniyetin millet anlayışına yabancılığına
verip, Anlaşmanın 2nci maddesinin içeriğine yönelmek
istiyorum.
Bir ülkücü
gözüyle bakıldığında, her şeye rağmen, çektikleri
zulmü dünyaya haykırmak uğruna zulme uğramayı göze
aldığımız soydaşlarımızı bugün
eşit ortaklarımız olarak görmek bizi mutlu etmektedir. Minnet ve
rahmetle andığımız Başbuğumuz Alparslan
Türkeşin ektiği tohumların yeşerdiğini görme
bahtiyarlığına eriştiren bu gelişme ziyadesiyle
memnuniyet vericidir. Bu vesileyle, tarih önünde rahmetli Türkeşin
hakkının teslim edilmesi sadece ülkücülerin değil bu
gelişmeye hayat veren bütün tarafların boynunun borcu
olmalıdır.
Anlaşmanın
adı bende az önce dile getirdiğim görüşleri uyandırmakla
birlikte Türk dili konuşan ülkeler ifadesinin, itiraf etmeliyim ki,
Azerice, Kazakça, Özbekçe, Kırgızca, Türkmence tabirlerinden daha
sevimsiz olmadığını da düşünmeden edemedim. Ne
yazık ki, Anlaşma maddelerini okuduğumuzda bizim umduğumuz
amacın güdülmemiş olduğunu da gördük. Bu bir yana, Anlaşmanın
bir maddesinde çalışma dilinin Türk lehçelerinin yanı sıra
İngilizce olarak da düzenlenmiş olması içimi burktu. Aynı
dili konuşan herhangi ülkeler benzer bir ortaklık metni
hazırlasalar hiçbirinde başka bir dile atıf göremezsiniz.
5inci maddede
düzenlenen Türkçe konuşan ülke adlarının alfabetik
sıralamasının İngilizceye göre yapılması ise
şaka gibidir ve Anlaşmanın ruhuna aykırı olması
bir yana, utanç vericidir. Değerli milletvekilleri, haksızlık
yapmak istemiyorum, bu durumun pratik bir zorunluluktan
kaynaklandığını biliyorum.
Bu Anlaşma
metnine Türkiye dışında imza koyan üç ülkenin 3
vatandaşı Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzade,
Kırgızistanlı Cengiz Aytmatov ve Kazakistanlı Olcas
Süleyman Türk dilinin en büyük ustalarındandı ve bir araya geldiklerinde
Rusça konuşmak zorunda kalırlarmış. Bu durumun kendisine çok
büyük acı verdiğini söyleyen ve geçen yıl kaybettiğimiz
Vahapzade, her fırsatta dile getirdiği ortak dil rüyasını
Türk dünyasının bütün evlatlarına bir vasiyet olarak
bırakmıştır. Vahapzadenin ve Aytmatovun göremediği
ortak anlaşma dilinin hayata geçirildiğini, belki, yaşamakta
olan ve uzun ömür dilediğimiz Olcas Süleyman da göremeyecektir. Bununla
birlikte, bu uğurda ilk adımların
atıldığını ona göstermek anlaşmaya imza koyan
bütün tarafların boynunun borcu olmalıdır hatta Türk ülkeleri
arasında birlik sadece bu amaç için bile kurulmaya değerdi.
Sayın
milletvekilleri, burada eski sömürge, yeni devletçiklerin birliğinden
bahsetmiyoruz. Söz konusu olan Türklerin birliği ise bunu
sırtımızdaki tarih yükü ile başarmak zorundayız.
Bu itibarla,
amaçlanan sadece ekonomik veya politik güç yaratmaya matuf bir birlik
değil, temelde tarihî ve kültürel ortaklığı öne
çıkartıp, yaşatmayı amaçlayan manevi, tarihî bir hamle
olmalıdır ve yapılan her tür anlaşmalar ile hazırlanan
metinler bunun tohumlarını içinde barındırmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, iş birliğinin ekonomik ve siyasal alanlarda pratik
sonuçları elbette olacaktır ve olmalıdır da ama bunlardaki
ısrarlı vurgu bu birliğin sadece bu alanlardaki getiriler için
tasarlandığı intibasını da
doğurmamalıdır. İş birliği imkânları
konusunda elbette hassasiyet gösterilmelidir.
Nitekim, mezkûr
anlaşma bunun için vardır. Bununla birlikte, bu türden bir
anlaşmayı mümkün kılan zemin de göz ardı edilmemeli ve
özellikle işlenmelidir. Hayatiyetini devam ettirebilmesi için özellikle
işlenmesi gereken bu zemin ise ortak bir Türklük ve tarih bilincidir.
Sonuçta bir
teşkilat kurulacak, konseyler oluşturulacak ve daha pek çok
işler yapılacaktır. Bunları neden başkalarıyla
değil de Türk dili konuşan ülkelerle yapıyoruz sorusu üzerinde
durmak ve bunun hesabını vermek de en azından pratik kadar
önemli ve değerli olmalıdır. Unutulmamalıdır ki,
iş birliğinin başarısı da yapılacak olan
açıklamanın ikna ediciliğine bağlıdır. Zira,
Gaspıralının Dilde, fikirde, işte birlik.
şiarı sadece bir slogan değil, iş birliğinde
başarının yolunun dilde ve fikirde birlikten geçtiğinin
sağlam bir tespitidir de.
Sayın
milletvekilleri, Nahçıvan Anlaşması çerçevesinde kurulması
öngörülen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin
öncelikli hedefi Türk dili konuşan ülkeler
anlayışının, Türk ülkeleri anlayışına
tahavvülü olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaya, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ATİLA KAYA
(Devamla) Sonrasında gönlümüzün istediği ise başta ülkemizdeki
AKP İktidarı olmak üzere bütün Türk ülkelerinde Türkçe konuşan
siyasal iktidarların, Türkçe düşünen siyasal iktidarlara
dönüşmesidir.
Bu
anlaşmayla oluşturulmaya çalışılan Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Türk birliği
hedefimizde hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girecek; girecek, hayırlı
olsun.
Ben, bu
vesileyle, bundan önceki konuşmamda, sözüm ona bana cevaben,
konuşmama karşı, görüşlerini, AKPnin görüşlerini
ifade eden Sayın Elitaşın burada olmasını isterdim.
Sayın Elitaşın konuşmasında aslında
konuları, benim değinmeye çalıştığım
konuları son derece saptırıcı ve bizim, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası yasa
tasarısına yapmak istediğimiz katkıyı bir bakıma
anlamsız hâle getiren, sabote eden bir konuşma yaptı.
Üzüntülerimi ifade etmek istiyorum, kendisine hiç ama hiç
yakıştıramadım.
Aslında,
Sayın İnce ve Sayın Esfender Korkmaz Hocamız o dönemle
ilgili bazı değerlendirmeleri yaptılar. Dünya tarihinin hiç
yaşamadığı bir para bolluğu, muhteşem, olumlu bir
konjonktür, gökten yağmur yağar gibi para yağıyor
Türkiyeye ve yükselen ekonomilere. Yükselen ekonomilere daha fazla
yağıyor, yükselen ekonomiler daha fazla kalkınıyor,
yükselen ekonomiler, bizim dışımızdaki yükselen ekonomiler
daha iyi performans gösteriyor, her açıdan.
Ben burada
işsizlik ve yoksullukla ilgili görüşlerimi ifade etmeye
çalıştım. Aslında Sayın Elitaş, çizdiği o
pembe tablonun yanında, yoksulluk ve işsizlikle ilgili, madalyonun
diğer yönünü de burada ifade etmeliydi. Örneğin,
çocuklarımızın ve gençlerimizin hâli içler acısı. OECD
ülkeleri arasında, çocuklarımızın koşulları en
dipte yer alıyor. Yani sayısal birtakım, içi boş
birtakım göstergeleri burada konuşma yerine, yoksullukla mücadele
konusunu amaç edinen bir bankanın yasa tasarısı üzerinde
şunun söylenmesi gerekirdi.
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, istirham edebilir miyim efendim. Türk dünyasıyla
ilgili İş Konseyi şeyi var. Yani bizi dinleyenler olunca Türk
dünyasından falan, Ne üzerinde konuşuyorlar? demezler mi bize yani?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Çok önemli Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen efendim, istirham ediyorum.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Şimdi, bakınız, katkıda bulunmak için
söylüyorum: OECD ülkeleri arasında, çocukların maddi refahı
sıralamasında Türkiye sonuncu. Yine, OECD ülkeleri arasında,
eğitim refahı sıralamasında Türkiye sonuncu.
Sağlık ve güvenlik açısından, çocuklarımızın
ve gençlerimizin sağlık ve güvenliği açısından OECD
ülkeleri arasında Türkiye sonuncu. Okul hayatının kalitesi
açısından Türkiye 30 ülke içinde 12nci.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yanlış, yanlış bilgi!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Bir de riskli davranışlar incelemesi
yapılmış, çocukları bekleyen tehlikelere göre bir
sıralama yapılmış ve bu sıralamada, Türkiye,
çocukları ve gençleri değerlendirmede 29uncu, 30uncu değil
29uncu. 2010 yılı Devlet Planlama Teşkilatı
Programından söz ediyorum. Bu ülkede okuma yazma bilmeyen
sayısı yaklaşık 1 milyon, okuma yazma bilmeyen.
Bunların yaklaşık 1 milyonu erkek, yaklaşık 4 milyonu
da kadın.
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) 1 milyon dediniz, 5 milyon yaptı sizin hesabınıza
göre!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) İstihdamda olanların yani çalışan nüfusun
Bunların konuşulması lazım, mademki yoksullukla mücadeleden
söz ediyoruz.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Bunlar Nahcivanda mı acaba?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Vanda, Vanda!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Eğitim seviyesi yüzde 64ü lise altı yani ya ilkokul
mezunu, ya ortaokul mezunu ya da okuma yazma bilmiyor. On beş ve daha
yüksek yaşlarda istihdamda olanların yüzde 64ü yani bunların
konuşulması lazım. Çünkü yoksullukla mücadele bunları
içermektedir.
Yine bir
şey, öğrenci harcamalarında OECDye üye ülkeler arasında da
sonda yer alıyoruz. Hani çok güzel kalkınmıştık ya
2002-2010 yılları arasında, madalyonun o boş yönünü
göstermenin yanında -hadi gösterdiniz- bu madalyonun asıl sosyal
boyutunu, sosyoekonomik boyutunu göstermemiz lazım. Ben aslında
konuşmama o boyutta
Hükûmete Cumhuriyet Halk Partisinin bazı
önerilerini, politika önerilerini sunmak için çok iyi niyetli bir konuşma
yapacaktım ama tamamen saptırıldı. Anlamak ve kabul etmek
mümkün değil.
Bakınız,
Türkiye, bir öğrenciye yılda 1.614 dolar kamusal harcama
yapıyor, OECDde 8 bin dolar, OECD ortalaması.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, asıl, işin, Sayın
Elitaşın konuşmasıyla ilgili hüzün verici yönüne gelmek
istiyorum. Biz sekiz yıldan bu yana, o dünya konjonktürünün son derece
olumlu olduğu bir zaman kesitinde dedik ki: Sabit sermaye
yatırımlarına ne olur ağırlık veriniz, sabit
sermaye yatırımlarına ağırlık veriniz, özellikle
kamu sabit sermaye yatırımlarına ağırlık veriniz
çünkü kamu sabit sermaye yatırımlarının
yapılmaması demek, bir ülkenin ileriye dönük çok ağır,
gizli bir borç yükü altına sokuluyor olması anlamına
gelmektedir.
Bakınız,
Sayın Esfender Korkmaz Hocamız 2000 yılıyla
karşılaştırma yaptı, ki doğrudur. Ben de hemen,
yine 2010 yılı Devlet Planlama Teşkilatının
raporundan, programından çıkardım: Sabit sermaye
yatırımlarının gayrisafi millî hasılaya oranı
2000 yılında yüzde 6,8 yani yaklaşık yüzde 7 imiş,
sizin iktidarınız döneminde, 2003 yılında bundan yüzde 25
daha az olmuş, 2006 yılında yine 2000 yılından yüzde
22 oranında daha az sabit sermaye yatırımı
yapmışsınız, 2007de yüzde 23 daha az sabit sermaye
yatırımı yapmışsınız. 2008 ve 2009
yıllarında yapılan sabit sermaye yatırımları da
gayrisafi millî hasılaya oran olarak 2000 yılının oldukça
gerisinde. Türkiye, Avrupa Birliği ortalamasının, kişi
başına kamu sabit sermaye yatırımları ortalamasının
yüzde 14ünü, yüzde 15ini yapıyor, bu ne demek biliyor musunuz? Asıl
sorun bu.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Nahcivanla ilgili
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Nahcivanla ilgili tabii. Tabii, asıl sorun bu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; güneş balçıkla
sıvanmaz.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Doğru.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Burada gerçekleri konuşacağız. İşsizlik ve
yoksulluk konusunda AKPnin söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Burada iyi
niyetle bu çerçevede Hükûmete katkıda bulunmak amacıyla konuşma
yapmak isteyen bir milletvekilini sözüm ona eleştirme amacıyla,
demagojiye dönük bir konuşma yapılırsa, ben de Nahcivanla
ilgili bu konuşmada bu şekilde bir konuşma yapma
hakkını kendimde görürüm.
Sayın
Başkan, bu yasanın ülkemize, milletimize ve ilgili devletlere
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, gecenin bu
vaktinde sizi biraz üzdüysem, sıktıysam beni
bağışlamanızı diliyorum ama burada gerçekleri,
gerçekleri, yalnız ve yalnızca gerçekleri konuşalım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair
Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy
sayısı |
: 236 |
|
Kabul |
: 236 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf
Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl |
BAŞKAN
Türk dünyası için hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 8inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi
Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği
Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/288) (S. Sayısı: 22)
(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
22 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Söz talebi
yoktur.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
KORE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İKTİSADİ
KALKINMA İŞBİRLİĞİ FONU KREDİLERİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 10 Nisan
2003 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma
İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği
Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu
arz ediyorum:
Oy
sayısı |
: 226 |
|
Kabul |
: 226 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(xx) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf
Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl |
BAŞKAN Her
iki ülke için de hayırlı olmasını diliyorum.
(x) 22 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 9uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı: 482)
(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
482 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini belirtmek amacıyla söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu protokol, Bosna-Hersek menşeli sanayi ürünleri
ile yıllık tarife kotaları çerçevesinde bazı tarım
ürünlerinin ülkemize ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin, eş
etkili vergilerin ve mali nitelikte ithalat vergilerinin
kaldırılmasını öngörüyor. Değerli
arkadaşlarım, bu düzenlemenin yapılması bir zarurettir
çünkü Türkiyenin Bosna-Herseke ihracatı süratle artmış, bu
ülkeden ithalatı ise son derece düşük kalmıştır. Bu
bakımdan, Türkiyenin Bosna-Hersekten ithalatında gümrük vergilerini
kısmen kaldırması taraflar arasında mütekabiliyet
sağlayacak ve ticari ilişkilerin daha dengeli bir düzen içinde
sürdürülmesine imkân verecektir.
Değerli
arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu düzenlemeyi uygun
görüyoruz ve kardeş Bosna-Hersekle ticari ve ekonomik ilişkilerin
gelişmesine yardımcı olacak her türlü önlemi
destekleyeceğimizi açıklıyoruz. Bu münasebetle bir hususu
belirtmek isterim: Cumhuriyet Halk Partisi, Bosna-Hersek ve Boşnaklar ile
Türkiye arasındaki yakın tarihsel ve kültürel bağların
varlığından hareketle, savaş sırasında
Bosna-Herseke Türkiye tarafından sağlanan maddi ve manevi
desteği yürekten desteklemiştir. Keza, değerli
arkadaşlarım, savaş sonrasında da bu ülkenin yeniden
yapılandırılmasına, barış ortamının
sağlanmasına ve diğer alanlarda yapılan yardımlara
Cumhuriyet Halk Partisi her zaman siyasi destek vermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, âlâyıvala ile imzalanan Dayton
Anlaşması, Bosna-Hersekte sıcak savaşı durdurmuş
fakat ülkeye beklenen barış ve istikrarı getirmemiştir.
Bosna-Hersekteki üç etnik grup arasında çok derin ihtilaflar etkin bir
şekilde süregelmektedir. Dayton Anlaşmasından bugüne kadar
geçen zaman içinde sorunlar hâl yoluna girmemiş, daha da
keskinleşmiştir. Bosna-Herseki oluşturan üç etnik gruptan
Hırvatlar ile Sırpların tutumu soruna bugüne kadar
sürdürülebilir ve adil bir çözüm bulunmasını engellemiştir. Hem
bu ihtilafları gidermek hem de Bosna-Hersekin toprak bütünlüğünü ve
bölge istikrarını korumak amacıyla Amerika ve Avrupa
Birliği tarafından yapılan girişimler bir sonuç
vermemiş ve ülkenin dağılmasına yol açacak tehlikeli süreç
durdurulamamıştır. Bosnalı Sırpların hedefi
Sırbistanla birleşmek, eğer bu olmazsa Kosova gibi
bağımsızlık ilan etmektir. Hırvatlar da Hırvatistanla
birleşme hedefinden vazgeçmemişlerdir. Kişisel kanım,
Sırbistanın, Bosnalı Sırpları Büyük Sırbistan
hayalinden vazgeçirici etkin önlemler alması hâlinde sorunun çözümüne
ciddi bir katkı sağlanacağı yolundadır fakat maalesef,
Belgradda da bu yönde somut bir eğilimin mevcut
olmadığını görüyoruz.
(x) 482 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Hükûmeti, bir süredir, Bosnanın üç milletin
oluşturduğu bir federasyon yani tek bir devlet olarak
varlığını koruması için etkin girişimlerde
bulunmaktadır. Bu amaçla sarf edilen çabalar sonucunda, taraflar
arasında bir diyalog süreci sağlanmıştır. Hükûmetin bu
çaba ve girişimlerini takdir ediyoruz ve destekliyoruz. Bu
girişimler, iddia edildiği gibi soruna kalıcı bir çözüm
getirmemişse de diyalog yoluyla sorunun vahim bir tırmanmaya
yönlenmesine de mâni olmaktadır ve durumun kontrol altında
tutulmasını sağlamaktadır. Hükûmetin bu girişimlerini
sürdürmesinin Bosna-Hersekteki kardeşlerimizin yararına
olduğunu düşünüyoruz ve Balkanların da istikrarına
katkıda bulunduğu görüşündeyiz.
Değerli
arkadaşlarım, bu görüşlerle, ticaret anlaşmasını
tadil eden protokolün onayını öngören yasayı
desteklediğimizi açıklar, hepinize saygılarımı
sunarım. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elekdağ, çok teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın İsmet
Büyükataman.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi
Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce sizlere bir milletin tarihinde
vuku bulan iki ayrı gemi hadisesinden bahsetmek istiyorum. Geminin biri,
ezilen, dışlanan, kovulan yani mazlum Yahudileri Müslüman
topraklarına taşıyordu; bir başka gemi de ezilen, ambargo
uygulanan Müslümanlara yardım götürüyordu. İkisi de batıdan
doğuya gidiyordu. İki gemi de mazlumlara yardım iddiasıyla
yola çıkmıştı. Bu iki gemi arasında tam beş yüz
on sekiz yıl fark vardı. İlk gemide ezilenler ikincisinde ezen
olmuştu. İspanyada 1492 yılında uygulanan korkunç
katliamdan kaçan ya da zorla sürgün edilen 100 binlerce Yahudiyi başta
Avrupanın en ünlü devletleri olmak üzere dünyanın hiçbir devleti
kabul etmemişti. Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid Han
gemiler göndererek söz konusu Yahudileri katliamdan, zulümden
kurtarmıştı. Bugün, başka bir mazluma, Filistinliye
yardıma koşan yine Türklerdir, katliamı yapan ise bundan
beş yüz on sekiz yıl önce aynı kaderi yaşayan ama bunu
unutan İsraildir. Fakat, biz Türkler, her zaman mazlumun yanında
olmaya devam edeceğiz çünkü mazlum milletlerin ideali Türkün iddiası
olmuştur. Nerede mazlum bir millet varsa Türk orada olmuştur ve
olmaya devam edecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yakın tarihimizin en acılı günlerini
yaşayan dost ve kardeş Bosna-Hersek ile Türkiye Cumhuriyeti
arasında ticaret alanında iş birliğinin onaylanması,
esasen kültürel ve köklü bir maziyle bağlı bulunduğumuz ve
atalarımızı sinesinde barındıran bu topraklar ile
yeniden köprülerin kurulmasına vesile olacaktır. Söz konusu
anlaşma ile ticari ilişkilerin geliştirilmesi öngörülmektedir.
Bosna-Hersek
bugün, 21 Aralık 1995 tarihinde Dayton Anlaşmasıyla
oluşturulan anayasaya bağlı parlamenter sistemle
yönetilmektedir. Ülke, topraklarının yüzde 51,5ini elinde tutan
Bosna-Hersek Federasyonu ve toprakların yüzde 48,5ine sahip Sırp
Cumhuriyeti olmak üzere iki devletçikten oluşmaktadır. Ülke bugün 4,5
milyon nüfusa sahiptir. Resmî verilere göre nüfusun yarısı Müslüman
Boşnaktır ancak halk tarafından, bu oranın daha yüksek
olduğu belirtilmektedir. Geri kalan yüzde 32lik kısım Ortodoks
Sırplardan, yüzde 15i ise Katolik Hırvatlardan oluşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ile Bosna-Hersek arasındaki bağların
köklü olduğu ve geniş bir yelpazeye yayıldığı
bilinmektedir. Bugün de paylaştığımız değerler
ortaktır. Türkiye ile Türk milleti, Bosna-Hersekteki gelişmelere her
dönemde duyarlı olmuştur ve duyarlı olmaya devam etmektedir.
Bosna-Hersek bizim için çok özel bir ülkedir. Bu itibarla, Türkiye,
Bosna-Hersekin daha iyi bir geleceğe ulaşmak için sarf ettiği
çabaları aktif ve etkin biçimde desteklemiştir.
Türkiye,
Bosna-Hersekte savaşı sona erdiren ve uluslararası alanda
tanınmış sınırları içerisinde egemen ve
bağımsız bir devlet olarak varlığını teyit
eden Dayton Barış Anlaşmasının
imzalanmasını memnuniyetle karşılamış ve
anlaşmanın askerî ve sivil gereklerinin uygulanmasına
başlangıçtan itibaren aktif olarak katkıda bulunagelmiştir.
Bu bağlamda, Bosna-Hersekin egemenlik haklarının, toprak
bütünlüğünün ve uluslararası planda tanınmış
sınırlarının korunması, Türkiye'nin büyük önem
atfettiği bir husustur.
Balkanlar bugün
bir bütünleşme hareketinin eşiğinde durmaktadır. Son yirmi
yılın ilk yarısında nefret kökenli şiddet
olaylarıyla, ikinci yarısında ise bunların artçı
depremi olarak süren istikrarsızlık, yoksulluk, işsizlik,
yatırım ve üretim azlığı, altyapı eksikliği,
sermaye yetersizliği gibi sorunlarla boğuşmuştur.
Balkanların batı yakasının bu kadar uzun süre bir
istikrarsızlık adası olarak kalmasında, bölgeye
yabancı güçlerin tepeden bakan bir tavırla giriştikleri
dayatmacı yöntemlerinin işe yaramaması bulunmaktadır. Batı
Balkanlar gibi bir terimin ortaya çıkışındaki temel etken
de zaten bu istikrarsızlıktır. Bu itibarla, Balkanlarda
istikrarlı bir Bosna-Hersekin, aynı zamanda Avrupanın genel
güvenliği ve istikrarı açısından da büyük önem
taşıdığını düşünmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, Bosna-Hersek ile ekonomik ilişkilerimizin giderek
ilerlediğini görmek bizleri memnun etmektedir. Türkiye, bu
ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve bu bağlamda
karşılaşılabilecek muhtemel
sıkıntıların giderilmesi için elinden gelen gayreti göstermeye
devam etmelidir. Ticari ilişkilerin yanı sıra kültürel
ilişkiler de yeniden tanzim edilmelidir. Bosna-Hersekin başkenti
Saraybosnada Türkçe kursları açılmalı ve desteklenmelidir.
Yine, bölgedeki tarihî eserlerin yok olmasının önüne geçecek en
önemli unsur olan din adamları ile Diyanet İşleri
Başkanlığının yakın temasının
artırılarak bu temasların devamı gerekmektedir. Sadece
Millî Eğitim Bakanlığı bursları vasıtasıyla
genel üniversite kontenjanları dost ülke Bosna-Hersekin ihtiyaçlarını
karşılamakta yetersiz kalır, ayrıca kültür, dil ve din
alanlarında yüksek lisans ve doktora bursları verilmelidir.
Boşnak
ağırlıklı coğrafyada Türkçeye olan ilgi eskiden beri
bilinmektedir. Bu vesileyle ülkemizde öğrenimlerini görerek ülkelerine
dönen Boşnak gençlerin de birer kültür ataşesi olduğunu
düşünerek bu gençlerin üzerinde hassasiyetle durulmasında zaruret
vardır. Bosna-Hersek ve Müslüman Boşnaklar ile Türkiye arasında
tarihî ve kültürel bağların var olduğu, Türkiyede, net
sayısı bilinmemekle birlikte, hatırı sayılır bir
Boşnak nüfusun yaşıyor olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığının, iktisadi iş birliği
projelerinin yanı sıra, özellikle yakın tarih birliğimiz
üzerine projeler geliştirmesi ve geliştirilen projelere daha çok
destek vermesi arzu edilmektedir. Sovyetler Birliğinin
dağılması, soğuk savaş döneminin sona ermesi ve
Balkanlarda sosyalist rejimlerin yıkılması sonrasında
Türkiye'nin Balkan coğrafyasını ekonomik, politik, diplomatik ve
kültürel alanlarda bir açılım alanı olarak görmesi ve bu
alanı çok iyi değerlendirmesi gerekirdi. Hâlâ geç
kalınmış değildir. Türkiye'nin Bosna-Herseke ve bölgedeki
Boşnaklara vermiş olduğu destek gelecekte de devam etmelidir.
Esasen, bu anlaşmanın tüm bölge ülkelerine de örnek olacak şekilde
geliştirilmesinde fayda vardır.
Bu vesileyle
Anlaşmamızın hayırlı olmasını temenni
ediyor, olumlu yönde oy kullanacağımızı ifade ediyorum.
Sözlerime son
vermeden evvel Bosna-Hersek ile tarihî bağımızı anlatan
şu şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum:
Suya bir kubbe
çıkan zarif taş hatlarıyla,
Mostar orada
durdukça Bosna hep hür olacak.
O sebepten
yıkmaya gayret ettiler fakat
O tarihe
vurulmuş taştan mühür olacak.
Yüce heyetinizi
tekrar saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum Sayın Büyükataman.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BOSNA VE HERSEK
ARASINDAKİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ
DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 14
Mayıs 2009 tarihinde Saraybosnada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokol ün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi
Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Oy
Sayısı |
: 221 |
|
Kabul |
: 221 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf
Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl |
Her iki ülkeye de
hayırlar getirmesini diliyorum.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 10uncu sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit
Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına
Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat
Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma
Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek
Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2
Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2
Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
504 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi? Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLİ SAVUNMA
BAKANLIĞININ COBRA TOPÇU TESPİT RADARI MÜŞTEREK PROGRAMININ
HİZMET SAFHASINA KATILIMI İÇİN 2 ŞUBAT 2004
TARİHLİ MUTABAKAT MUHTIRASINDA YAPILAN 2 NUMARALI
DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Üçlü Hizmet
Safhasına İlişkin Mutabakat Muhtırası çerçevesinde
Fransa, Almanya ve İngiltere tarafından yürütülen programa Ülkemizin
de katılımını düzenleyen ve Türkiye Cumhuriyeti adına
12 Ağustos 2009 tarihinde
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığının
COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet
Safhasına Katılımı için 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat
Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişiklik'in
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
(x)
504 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma
Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek
Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2
Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2
Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
Oy
Sayısı |
: 217 |
|
Kabul |
: 217 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf
Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl |
Ülkemiz için
hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 11inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/816) (S. Sayısı: 505)
(xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
505 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi? Yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
SIRBİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ALTYAPI
PROJELERİNDE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26
Ekim 2009 tarihinde Belgradda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN -
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
505 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN -
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Oy
sayısı |
: 218 |
|
Kabul |
: 218 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf
Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl |
Her iki ülkeye de
hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 12nci sırada yer alan, Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
13.- Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Evet,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 9 Haziran 2010 Çarşamba günü saat 13.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Grup başkan
vekili arkadaşlarımıza çalışmada gösterdikleri itina
ve dikkatten dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Herkese
hayırlı akşamlar diliyorum efendim.
Kapanma Saati: 01.27
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.