DÖNEM: 23 CİLT:
71 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
114üncü
Birleşim
9 Haziran 2010 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Mardin
Milletvekili Cüneyt Yükselin, Mardinin yeni kalkınma vizyonu ve turizm
potansiyeline ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, özelleştirmeler ve uygulanmayan
yargı kararlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliğine bağlı GÜBRETAŞın, bir konsorsiyum ile
İranda özelleştirme yoluyla satın aldığı gübre
fabrikasına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Mardinin kültürel
zenginliğine ve turizm potansiyeline ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, tarım kredi kooperatiflerine
borçlu çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin, konuşmasında, tarım kredi kooperatiflerinin
üreticilere açtığı kredi miktarı ve bu kredilere
uyguladığı faiz oranı konusunda Genel Kurulu
yanlış bilgilendirdiğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçlinin, lehte söz alıp aleyhte
konuştuğu ve konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Salinin, iktisadi kalkınma
modellerinin bir ismi bulunduğuna ama tercih edilen politikadaki
başarı ya da başarısızlığın bu ismi
değiştirmeye yetmeyeceğine ve konuşmasında
söylediği ve tartışmaya sebep olan 224 ülke ifadesini gümrük
bölgesi olarak düzelttiğine ilişkin açıklaması
6.- Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdırın, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin bahsettiği söz konusu taş ocağından çıkan
malzemeyle Bodrum-Milas, Milas-Yatağan yollarının
yapıldığına, Karayollarının sözleşmesi
gereği mevzuat çerçevesinde çalıştırıldığına
ve kimsenin kayırılmadığına ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, KİT Komisyonundan istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/221)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 23 milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/749)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, TOKİ hakkındaki
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/750)
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, eğitimdeki
cemaat örgütlenmelerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/751)
4.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, üniversitelerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/752)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (8/10) esas
numaralı genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 9/6/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Hatay Milletvekili Mustafa Öztürkün,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, Hatay Milletvekili Mustafa Öztürkün,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve
Bütçe; Kamu İktisadi Teşebbüsleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin
Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476)
5.- Maden
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları ( 1/821, 2/670, 2/572) (S. Sayısı:
503)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/13119) (Ek cevap)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Vandaki sağlık personeli
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/13673)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, hayvanlara yönelik şiddet
olaylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/13950)
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Burdur Gölündeki kirliliğe
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/14088)
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Avrupa Birliği projeleri
ve fonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Egemen Bağışın cevabı (7/14198)
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, okul öncesi eğitim
kurumlarında görevlendirilen yöneticilerin ek ders ücretlerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/14235)
7.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bazı atamalara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/14236)
8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, merkez teşkilatında yapılan
bazı atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/14237)
9.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Gaziantepte 23 Nisan
törenlerinde çocukların garson olarak
çalıştırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/14254)
10.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bazı mali suçlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/14269)
11.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, Saroz Körfezindeki kirliliğe ve
bazı gölet projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/14291)
12.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Mut ilçesindeki çiftçilerin sulama sorununa
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/14292)
13.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, İstanbul Beykozda bir sulak alana
hafriyat dökümüne ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/14294)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda eğitim ve öğretimdeki
duruma ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı (7/14375)
15.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda atık
suların bertarafına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/14388)
16.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, terör mağdurlarının
istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/14442)
17.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir belediyenin toplum yararına
çalışma projesi kapsamındaki işçi alımına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/14444)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04te açılarak altı oturum yaptı.
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, görevlerine yeni
seçilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve Trabzon Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebiyi tebrik eden, görevlerinde başarılar dileyen bir
konuşma yaptı.
Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürk, Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem
dışı bir konuşma yaptı.
Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, hububat üreticisinin sorunlarına,
Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Çukurovada hububat hasadının
başlamasıyla birlikte karşılaşılan sorunlara,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak, İstanbuldaki şiddetli
yağışların yol açtığı can kaybına ve
zararlara,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce,
Dünya Çevre
Gününe;
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer, Çukurovada birim alandan alınan ürün
miktarının yüksek olduğuna, diğer bölgelerle
kıyaslanamayacağına ve AK PARTİ İktidarı döneminde
Türkiyede kamuya bağlı hiçbir gübre fabrikası
bırakılmadığına,
Adana
Milletvekili Muharrem Varlı, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin, konuşmalarında, buğday alım
miktarı, mazot ve gübreye verdikleri primler konusunda sürekli
yanıltmalar yaptığına,
Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Sivasta tarım alet ve makinelerinin
alımı için düzenlenen hibe kredisi listesinde ilçeler arasında
adaletsizlik yapıldığına,
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, Türkiyedeki tarım alanlarının
azaldığına ve tarım ürünü üretiminde artma
olmadığına,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, bu yıl ürünlerin prim miktarının
hiç artırılmamasına, taban fiyatın geç ve düşük
açıklanmasına, alım merkezlerinin çok yetersiz olmasına,
Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay, Türkiyedeki tarım alanlarının
azaldığına ve 2002 yılında ihracat fazlası varken
bugün çok ciddi şekilde ithalat fazlasıyla aranın
açıldığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Avrupa
Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu
Başkanlarının, 7-8 Haziran 2010 tarihleri arasında
Brükselde düzenlenecek olan 21inci Yüzyıl Avrupa Enerji
Topluluğuna Doğru konulu Ortak Parlamento Toplantısına
vaki davetine icabet edecek olan Parlamento heyetini oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 19 milletvekilinin, şiddet
olaylarının araştırılarak bu olayların önlenmesi
için (10/745)
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, toplumsal
yapıyı tehdit eden intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal
olayların araştırılarak (10/746),
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, okullarda yaşandığı
iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismar olaylarının
araştırılarak (10/747),
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, kadına
yönelik şiddetin araştırılarak (10/748),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Kayıp
çocuklar başta olmak üzere, çocukların mağdur olduğu
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/90, 190, 210, 235, 312, 433,
438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571,
572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına
ilişkin tezkeresi okundu; Komisyona bir ay ek süre verildiği
açıklandı.
TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, İran İslam Cumhuriyeti
İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjaninin
vaki davetine icabetle beraberinde bir Parlamento heyetiyle İrana resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul
edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 504, 505, 476, 503, 498, 475, 499, 477 ve 501
sıra sayılı kanun tasarılarının bu
kısmın 10, 11, 12, 13, 14, 17, 18, 19 ve 21inci sıralarına
alınmasına; bastırılarak dağıtılan ve gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan 508, 509 ve 507 sıra
sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin 48 saat geçmeden gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 15, 16 ve 20nci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 8 Haziran 2010 Salı günkü
birleşiminde 476 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar, 9 Haziran 2010 Çarşamba günkü
birleşiminde 503 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bitimine kadar, 10 Haziran 2010 Perşembe günkü birleşiminde 498
sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar, 11
Haziran 2010 Cuma günkü birleşiminde 508 sıra sayılı Kanun
Teklifinin bitimine kadar,15 Haziran 2010 Salı günkü birleşiminde
475 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine
kadar, 16 Haziran 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 499 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar, 17 Haziran
2010 Perşembe günkü birleşiminde 477 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar, 18 Haziran 2010 Cuma günkü
birleşiminde 501 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimine kadar belirlenen günlük
çalışmalara devam edilmesine; ayrıca yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların tamamlanamaması
hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesine; 503, 507 ve 508 sıra sayılı kanun tasarı
ve tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Eskişehir Milletvekili
H. Tayfun İçlinin, konuşmasındaki 506, 507, 508 ve 509
sıra sayılı komisyon raporlarının gelen
kâğıtlar kısmında yayımlanmadığı
şeklindeki ifadelerine ve dil sürçmesiyle söylediğini tahmin
ettiği adil yargılanmayı etkilemek şeklindeki ifadelerini
adil yargılanmayı sağlamak şeklinde düzelttiğine,
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, İç Tüzüke göre gelen
kâğıtların bastırılıp
dağıtılması ve gündemde ilan edilmesi gerektiğine;
adil yargılamayı etkilemek sözleriyle avukatlar hakkında adil
yargılamayı etkileme suçlamasıyla soruşturma
yapılıyor demek istediğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdalın, 21.06.1927 Tarih ve 1111
Sayılı Askerlik Kanunu, 22.05.1930 Tarih ve 1632 Sayılı
Askeri Ceza Kanunu ile 26.09.2004 Tarih ve 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanununun Kimi Maddelerinin Değiştirilmesine ve
Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/341) İç Tüzükün
37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan (6/1053),
97nci (6/1359),
108inci (6/1386),
117nci (6/1405),
161inci (6/1487),
189uncu (6/1538),
196ncı sırasında bulunan (6/1547),
207nci (6/1564),
281inci (6/1676),
298inci (6/1701),
317nci (6/1728),
321inci (6/1732),
344üncü (6/1770),
350nci (6/1778),
353üncü (6/1781),
354üncü (6/1783),
391inci (6/1831),
397nci (6/1843),
398inci (6/1844),
399uncu (6/1845),
400üncü (6/1847),
428inci (6/1879),
434üncü (6/1886),
435inci (6/1887),
436ncı (6/1888),
439uncu (6/1893),
462nci (6/1929),
467nci (6/1936),
479uncu (6/1951),
482nci (6/1954),
511inci (6/1987),
512nci (6/1988),
520nci (6/1997),
528inci (6/2006),
588inci (6/2070),
594üncü (6/2076),
Esas
numaralı sözlü sorulara Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım cevap verdi; soru sahiplerinden Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ve
Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş da cevaplara karşı
görüşlerini açıkladı.
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal, elektronik karıştırıcı
ya da işaret karıştırıcı olarak bilinen jammer
aygıtının Türkiyedeki kullanım alanlarına ve
teminine,
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık, yurt dışına
çıkışlarda alınan 15 TLlik harca ve Devlet Demiryollarında
çalışan geçici işçilerin kendi bölgelerinde
çalıştırılmasının daha uygun olacağına,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Anayasa görüşmelerinde Genel
Kurulda çalışan cep telefonlarının Anayasa görüşmeleri
bittikten sonra çalışmamasına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
4/6/2010 tarihli
112nci Birleşimde görüşmeleri tamamlandıktan sonra tümü
üzerinde elektronik cihazla yapılan her iki açık oylamada da
toplantı yeter sayısı bulunamayan, Türkiye Cumhuriyeti ile
İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış
Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479) elektronik cihazla tekrar
açık oya sunularak kabul edildi ve kanunlaştı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
12nci
sırasına alınan, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun (1/802) (S. Sayısı: 476),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasına alınan, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği
Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/367) (S. Sayısı: 114),
5inci
sırasına alınan, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/776) (S. Sayısı: 469),
6ncı
sırasına alınan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı:
460),
7nci
sırasına alınan, Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/800)
(S. Sayısı: 494),
8inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma
İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/288) (S.
Sayısı: 22),
9uncu
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı: 482),
10uncu
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma
Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek
Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2
Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2
Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504),
11inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/816) (S. Sayısı: 505),
Üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık
oylamalardan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
9 Haziran 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 01.27de son verildi.
|
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Fatih
METİN Murat
ÖZKAN |
|
Bolu Giresun |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
II. GELEN KAĞITLAR
9 Haziran 2010 Çarşamba
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Serbest
Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/893) (Plan ve Bütçe; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2010)
Teklifler
1.- Konya
Milletvekili Kerim Özkulun; Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama
Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/707) (Milli
Savunma ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.5.2010)
2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/708) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2010)
3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve Adıyaman Milletvekili
Şevket Kösenin; 4733 Sayılı Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi (2/709)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2010)
4.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin; Tanık Koruma Kanunu ve Ceza Muhakemesi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/710)
(Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2010)
Tezkere
1.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1213) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.6.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 Milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/749) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.04.2010)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, TOKİ hakkındaki
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/750) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.04.2010)
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 Milletvekilinin, eğitimdeki
cemaat örgütlenmelerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/751) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.04.2010)
4.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 Milletvekilinin, üniversitelerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/752) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.04.2010)
9 Haziran 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Mardin ilinin yeni kalkınma vizyonu, turizm
potansiyeliyle ilgili söz isteyen Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksele aittir.
Sayın
Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili Cüneyt Yükselin, Mardinin yeni
kalkınma vizyonu ve turizm potansiyeline ilişkin gündem
dışı konuşması
CÜNEYT YÜKSEL
(Mardin) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün, burada, sizlere Mardinin yeni kalkınma
vizyonu ve özellikle turizm potansiyeli hakkında görüşlerimi
bildirmek üzere bulunmaktayım. Hepinizi bu vesileyle, saygıyla, en
kalbî duygularımla selamlarım.
Biliyorsunuz,
bugün, İstanbulda Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Bölgesel
Konferansı yapılmakta. Devlet Planlama Teşkilatı,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile
Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafından
ortaklaşa düzenlenen konferansta, önümüzdeki yıllara ait
kalkınma hedefleri konuşuluyor. Bundan dolayı ben de burada
özellikle Mardinin kalkınma hedeflerini, Dört T vizyonunu sizlerle
paylaşmak istedim. Birincisi tarih, yani tarihsel dönüşüm, ikincisi
turizm, üçüncüsü ticaret ve dördüncüsü de tarım.
Sizlerin de
bildiği gibi Mardinin tarihini araştıranlar çok
çıkmıştır. Ne kadar eskiye giderseniz gidin, bir yerde
Mardine başlangıç noktası olarak şu tarih diyemezsiniz.
Rivayet edilir ki yedi bin yıl önce yedi ayrı dil, yedi ayrı
din, yedi ayrı kültür yaşardı Mardinde. Müslümanı,
Hristiyanı, Yahudisi, Süryanisi, Yakubisi, Keldanisi, Nasturisi,
Yezidisi, Türkü, Arapı, Kürtü, Çerkezi, bütün bu kültürlerle, bütün
bu ayrı dil, din, ırka mensup insanlarla bir barış
memleketi olmuştur Mardin. Mardin bir medeniyet şehridir.
Biliyorsunuz
medeniyet kuran şehirler vardır, Atina gibi, Medine gibi.
Medeniyetlerin kurduğu şehirler vardır, Bağdat gibi, New
York gibi. Birçok medeniyetin dönüştürüp geleceğe
aktardığı şehirler vardır, İstanbul gibi. Bir de
medeniyetlerin hülasası olan, yani bir nevi medeniyetlerin özeti olan
şehirler vardır, Mardin gibi. Mardin tarihtir, tarih de Mardindir.
Bundan dolayı Mardin ruhu Türkiye ruhudur.
Mardinde
işte bu tarihî ruhu tekrar ortaya çıkartmak için, özüne
dönüştürmek için başlattığımız kentsel
dönüşüm, yani benim tabirimle tarihsel dönüşüm projemizle, Mardini
sadece Türkiye'nin değil, dünyanın yıldız
şehirlerinden bir tanesi hâline getirmek için çok büyük bir adım
attık.
Mardin
Valiliği, Mardin Belediyesi ve TOKİyle birlikte
başlatmış olduğumuz bu projede, Mardin tarihî dokusuna
uygun olmayan binaları tespit edip, bu binaların yerine Mardini
özüne dönüştürmek için bir hareket başlattık ve TOKİ 1.600
dairelik binaları inşa etmeye başlayacak ve burada Mardinin
ruhuna uygun olmayan eklentileri, binaları yıkarak ama kimseyi de
mağdur etmeden bu tarihsel dönüşümü gerçekleştirecek.
Tabii, Mardinde
turizmde bir berekettir gidiyor, bir berekettir yağıyor. Turizmde
tarihin zirvesini yaşıyoruz Mardinde. 2002 yılında, bundan
yaklaşık sekiz yıl önce Mardini ziyaret eden yerli,
yabancı turist sayısı 50 bin iken, şu anda bu sayı 1
milyonu aşmış durumda. Bizim hedefimiz turizmde 2023 yılına
kadar, yani cumhuriyetimizin kuruluşunun 100üncü yılına kadar
10 bin yatak kapasitesine ulaşmak, 50 butik otel ile 5 milyon turisti
ağırlamaktır. Burada, inanıyorum ki Mardin bir dünya turizm
merkezi hâline gelecektir.
Ticarette de
hedefimiz tabii tekrar Mardini bölgenin merkezi yapmak. Biz, her yol
Mardinden geçsin istiyoruz, her kültür Mardine uğrasın istiyoruz,
her ticaret Mardine bir şekilde temas etsin istiyoruz, Mardinde
yeşeren o büyük sanat her yere yayılsın istiyoruz, Mardin, el
sanatlarıyla, telkârisiyle, oymacılığıyla tüm dünyaya
ulaşsın istiyoruz.
Burada da Mardin,
gerçekten, özellikle ihracat alanında oldukça ilerleme kaydetmiştir
ve Türkiye'nin ilk 10 ili arasına girme başarısını
göstermiştir. Bununla birlikte, organize sanayi bölgemizde doluluk
oranı yüzde 100e vardığından ikincisini açmak için
çalışmalara süratle başladık.
Turizmde bereket
yağdığı gibi, Mardin, GAP sayesinde bölgemizin ve ülkemizin
tarım ambarı da olmuştur ve olacaktır.
Dolayısıyla, GAPla, sulama kanallarıyla bölge tekrar suya
kavuşmuştur ve hayat bulmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yüksel, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
CÜNEYT YÜKSEL
(Devamla) Burada da GAP sulama kanallarının tamamlanmasıyla
180 bin hektarlık alan daha sulanabilir hâle gelecektir. Böylece
ilimizdeki tarımsal arazinin yüzde 46sı sulu tarım arazisi
olacaktır. Özellikle Mardinin bu ruhunu, tabii biz kadim kültürünü
evrensel düzene geçişte de yani Orta Doğunun düzeni, yeni düzeni
kurulurken, evrensel düzenin yeni oyuncuları burada belirirken bu evrensel
düzen içerisinde özellikle içselleştirici, katılımcı,
sentezci ve eşitlikçi bir düzenin ruhunu Mardinde bulduğumuza
inanıyorum.
Son olarak
şu şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum:
Mardinin güneyi
ovadır, kuzeyi dağdır.
Dağları
zeytinlik, eteği bağdır.
Şirindir
havası aşıklara devadır.
Yeşillik her
yerde benim güzel Mardinim. diyorum ve bu duygularla hepinizi saygıyla
tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yüksel.
Gündem
dışı ikinci söz, özelleştirmeler ve uygulanmayan yargı
kararlarıyla ilgili olarak söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Karta
aittir.
Sayın Kart,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kartın,
özelleştirmeler ve uygulanmayan yargı kararlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
özelleştirmeler ve uygulanmayan yargı kararları konusunda gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan evvel, gündem dışı konuşma
imkânını veren Sayın Başkana huzurunuzda teşekkür
etmeyi bir borç biliyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; çoğu zaman yasaya
aykırı özelleştirme yapan, özelleştirme işlemleri
idari yargı tarafından iptal edildiği hâlde bu kararları
uygulamayan bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Bunun en
son ve ibret verici örneği Seydişehir Eti Alüminyum olayında
yaşanıyor, yaşanmaya devam ediyor. Danıştay ya da
idari yargı, artık Özelleştirme yapmayacaksın. demiyor.
Danıştay Bu işin takdiri ve siyasi sorumluluğu hükûmetlere
aittir. diyor. Ancak idari yargı diyor ki: Özelleştirmeyi yaparken
değeriyle yap. diyor, Usulsüzlük ya da yolsuzluğa fırsat
verme. diyor, Değeri asgari olarak 4 milyar dolar olan Seydişehiri
hemşehri ilişkileri içinde ve özel himayeye mazhar olan sermaye
gruplarına 305 milyon dolara pazarlama. diyor, Değerinin asgari
ölçülerde 1 milyar dolar olduğu Devlet Planlama Teşkilatı
raporlarıyla sabit olan Oymapınarı bedavaya bonus olarak
verme. diyor. Ancak şunu görüyoruz: Siyasi iktidar bütün bu hukuksuzluklara
göz yummuş ve himaye etmiştir.
Bu süreçten sonra
KİGEM tarafından Metalurji Mühendisleri Odası, TES-İŞ
Sendikası ve şahsım tarafından açılan davalar üzerine
Danıştay, 29 Mayıs 2006 tarihinde yürütmenin durdurulması,
27 Kasım 2007 tarihinde de iptal kararı vermiş ancak aradan
geçen iki ve dört yıla rağmen bu kararlar
uygulanmamıştır. Dört yıldan bu yana uygulanmayan
yürütmenin durdurulması ve iptal kararları bir hafta evvel İdari
Dava Daireleri tarafından da onanmıştır. Böylece iptal
kararı yasal ve şeklî anlamda da kesinleşmiştir.
Peki sayın
milletvekilleri, bütün bu süreçte aradan geçen dört yıl içinde
alıcı firma ne yapmıştır? Alıcı
firmanın, yargı kararlarına rağmen, Antalya Limanına
mobilya fabrikası yaptığını, ana üretimin
bulunduğu alana buhar santrali yaptığını,
Beyşehir Bayavşar kasabasındaki 800 ila 1.100 arası
düşük kalorideki ham kömürden enerji ürettiğini, doğal
gazın geldiği Seydişehirde çevre felaketi
yarattığını, istihdamı yarı yarıya düşürdüğünü,
Oymapınar Hidroelektrik Santralinden sağladığı
enerjiyi piyasaya sözleşme dışı pazarlayarak 180 milyon
Türk lirası, yani 120 milyon dolar seviyesinde haksız ve kayıt
dışı kazanç elde ettiğini görüyoruz.
Burada zorunlu
olarak şu soruyu soruyoruz: Alıcı firma bu gücü ve cesareti
kimden almıştır? Alıcı firma bu ihlalleri kimden
cesaret alarak yapmıştır, kimlerin himayesiyle
yapmıştır?
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Hükûmetin bu sorumsuz tavrı,
hukuksuzluğu ve yolsuzluğu himaye eden politikaları sebebiyledir
ki kamu zararı telafi edilemez boyutlara ulaşmış, sosyal
barış ve iş barışı zedelenmiştir, yeni
ihtilaflara zemin hazırlanmıştır. Artık orada,
Seydişehirde bir işgal vardır. Bu işgal, Hükûmetin
himayesinde dört yıldan bu yana devam etmektedir ama unutulmasın ki
Seydişehir halkı ve çalışanları bu işgale son
diyeceklerdir. Anayasadan ve uluslararası sözleşmelerden doğan
meşru direnme haklarını şartlar doğduğunda
ihkakıhak yoluyla da olsa kullanacaklardır. Bu hakkın
kullanımı engellenemeyecektir.
Hükûmetlerin
görev ve sorumlulukları işte burada ortaya çıkıyor
sayın milletvekilleri. Hükûmetler haksızlıkları gidererek,
hukuku uygulayarak ihkakıhak arayışlarına fırsat
vermemelidir. Hükûmeti bu anlamda bir kez daha uyarıyor, Seydişehir
halkına ve emek dünyasına bu kararın umut ve ışık
olacağını bir kez daha yürekten ifade ediyorum. Bu
inancımı, bu kararlılığımı ifade ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart, tamamlayınız.
ATİLLA KART
(Devamla) Sözlerimi bitirirken de Başbakan Yardımcısı
Sayın Bülent Arınça sesleniyorum: Sayın Arınç, tehdit ve
şantajı bırakın. Sayın Baykala yönelik olarak komplo
hakkında bilgi sahibi olduğunuz anlaşılıyor.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Onun bilgisi yok, varsa sizin bilginiz vardır.
ATİLLA KART
(Devamla) O zaman Hükûmet olarak bu süreci şantaj aracı olarak
kullanmaya tenezzül etmeden failleri ve sorumluları ortaya
çıkarın.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Varsa CHPnin bilgisi vardır.
ATİLLA KART
(Devamla) Siyasi sorumluluğun gereği budur. Bunu bir kez daha ifade
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz GÜBRETAŞın bir konsorsiyum ile
İranda özelleştirme yoluyla satın aldığı gübre
fabrikasıyla ilgili olarak söz isteyen Yozgat Milletvekili Mehmet Ekiciye
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ekici,
buyurun efendim.
3.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, Tarım Kredi
Kooperatifleri Merkez Birliğine bağlı GÜBRETAŞın, bir
konsorsiyum ile İranda özelleştirme yoluyla satın
aldığı gübre fabrikasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Sayın Başkanı ve Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. Söz verdiğiniz için Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Süre çok az.
Konum, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğine bağlı
GÜBRETAŞın, İranda Razi Petrokimya tesislerine, 2si Türk, 1i
İran şirketi olmak üzere 3 ortakla oluşturduğu
konsorsiyumla yaptığı alım ihalesidir. Bu konuda Tarım
Bakanına iki önerge verdim. Birinci soru önergemde, konsorsiyum ortaklarının
kimler olduğunu, sermaye paylarının neler olduğunu, taahhüt
edilen sermaye paylarının ödenip ödenmediğini,
GÜBRETAŞın bu ortaklık yapısıyla
sağladığı avantajları, ülkemize buradan gübre
ithalatı yapılıp yapılmadığını ve
şirketin alınmasından bu yana yapılan kâr transferlerini
Sayın Bakandan öğrenmek istedim. Ancak, cevabi yazı geldi,
cevabi yazıda, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel
Müdürlüğü, Sermaye Piyasası Kanunu, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasından, Türk Ticaret Kanunundan, hülasa ne kadar arka sokak varsa
oralardan dolanmış olup ama özellikle konsorsiyumun ortağı
şirketi ve şirketlerin yönetim kurulu üyelerini bir türlü
açıklayamamıştır. Üstelik, buna mazeret olarak da ticari
sır kavramına sığınmıştır. Elimize
gelen bu cevap üzerine, konuyla ilgili pis kokular daha da arttı. Bu
sebeple, bu konuda soruların tekrarından oluşan ve bunların
ticari sır olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek tekrar bir
soru önergesi verdim. Bu soru önergeme cevap da bir İnternet adresi oldu.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu ihalede çayın taşı ile
çayın kuşunun nasıl vurulduğunu kısaca izah edeyim:
GÜBRETAŞ ile ihaleye giren şirket -şirket ismini
kullanmıyorum ama bu, bir Diyarbakırlılar şirketidir-
tamamen bu ihale için kurulmuş naylon bir şirkettir. Konsorsiyumun
bir diğer ortağı olan -yine isim kullanmıyorum, Kocaeli
şirketi diye adlandırdığım- şirket ise ihalenin
yapıldığı tarihlerde ticari olarak son derece sıkıntılı
durumdadır. Ancak, nasıl olmuşsa, GÜBRETAŞ, biri naylon,
diğeri can çekişen iki şirketle kol kola bu ihaleye girmiş.
Ne var ki 7 Nisan 2008 tarihinde iki devlet bankamız bu naylon ve
batık durumda olan şirketlere, Vakıfbank ve Halkbank,
GÜBRETAŞa 40 milyon, Diyarbakırlılar şirketi diye
adlandırdığım şirket ile İzmitliler diye adlandırdığım
şirkete de 20şer milyon euro kredi kullandırıyor ve
İzmit şirketi diyor ki araştırdım bu konuyu- bir
belgesinde Stratejimiz, Raziden gelecek kâr paylarıyla borçlarımızı
kapatmak, bu süre içinde faaliyetimizi küçülerek sürdürmek, 2010
yılında ise ekonomik hareketliliği tekrar kazanmaktır.
Değerli
milletvekilleri, benim kendi imkânlarımla bir kısmını
öğrendiğim ama Sayın Bakanın Tarım Kredi
Kooperatifleri Merkez Birliğine havale etmeden cevaplarını
verebileceğini düşündüğüm sorularımı huzurlarınızda
kendisine tekrar sormak istiyordum ama Sayın Bakan buradaymış ve
tekrar soruyorum:
20 Şubat
2008 tarihinde ihale yoluyla alınan İran şirketi ile ilgili
olarak GÜBRETAŞın yanında konsorsiyuma dâhil edilen bu iki
şirket ne şekilde seçilmiş, hangi kriterler göz önüne
alınmıştır? Onca gübre firması varken hangi güç
batık ve naylon şirketi tercih etmiştir? Birinci sorum budur.
İkinci
sorum: 20 Şubat 2008 tarihinde yapılan 462 milyon avro gibi yüksek
bedelin yapıldığı bir ihalede konsorsiyuma ortak şirketin-
lütfen dikkat edin buraya- ihaleden sadece 20 gün önce 31 Ocak 2008 tarihinde
Ticaret Sicil Gazetesinde kuruluş ilanı ve tescilinin
yapılmış olmasını nasıl izah edeceksiniz?
Faaliyet konusu ile bir geçmişi olmayan, ihaleden sadece 20 gün önce, sadece
kâğıt üzerinde kurulduğu alenen belli olan bu şirketin
konsorsiyuma dâhil edilmesindeki amaç nedir?
Üç aylık
şirkete 20 milyon avro krediyi Halk Bankası ve Vakıfbank hangi
siyasi etkenlerin başlığında
kullandırmıştır? Üç aylık şirkete 20 milyon avro!
Peki, bunda Bakan
olarak etkiniz oldu mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ekici, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET
EKİCİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ama hepsinden
daha önemlisi: Bu naylon ve batık şirketin arkasında kim var?
Kim kolluyor? Kim kâr ediyor? Türk çiftçisinin kârı yok. Bir gram gübre
almadınız, İrana 500 milyon dolarlık, 600 milyon
dolarlık yatırımdan bir gram Türkiyeye gübre girmedi. Bu soruların
cevabını ben yüce Meclis aracılığıyla
Sayın
Başbakana da Sayın Cumhurbaşkanına da müracaat
edeceğim. Burada yolsuzluk vardır -net olarak söylüyorum- burada
kirlilik vardır. Devlet Denetleme Kurulunun ve Başbakanlık
Teftiş Kurulunun bu konuyu incelemesi için hem Sayın
Cumhurbaşkanına hem Başbakana müracaat edeceğim. Bunun
bilinmesini istiyorum.
Sayın Bakan
da soğan yemediyse, ağzı kokmuyorsa gelsin, burada, yirmi günlük
şirketi nasıl 600 milyon dolarlık yatırıma ortak
ettiğini bize anlatsın diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan cevap verecek herhâlde.
BAŞKAN
Sayın Bakana söz vereceğim de, Sayın Kaplanın kısa
bir açıklaması var.
Buyurun
Sayın Kaplan.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Mardinin kültürel zenginliğine ve turizm potansiyeline ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, 90 yılına kadar Mardine
bağlıydı ilçemiz. Orada okudum, Mardin Barosunda avukatlık
yaptım. Gerçekten turizm potansiyeli, dinlerin, dillerin, inançların
merkezi olarak vizyonu parlayan güzel şehrimizin, aynı zamanda
Darasıyla, Nusaybiniyle, Midyatıyla, Hasankeyfiyle de bir bütün
olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu yerli dizilerin gerçekten törelere ve
eski, bayatlamış gelenekleri işleyen imaj
kırıklıklarını bir kenara bırakırsak,
Hollywoodun bile şimdilik göz diktiği bir mekân olarak
bakıldığı bu yerde, TOKİnin eski şehrin
dokusunu, tarihî dokuyu hayata geçirirken o tarihî şeylere dikkat
edeceğine, sit alanı olarak uygulamalarının daha köklü
oturacağına inanıyorum ve şunu söyleyerek bitirmek
istiyorum: Bunu İspanyada, birçok ülkede gördüm. Tarihî bir şehir
tanıtıldığı zaman orada kaç dil ve kültür varsa CDler
yapılır. Orada, Mardinde Türkçe, Arapça, Kürtçe, Süryanice
tanıtım CDlerinin, müziklerinin yapılması o şehrin
gerçek tarihini yansıtacaktır ve turizmin başarıya
kavuşması için inanıyoruz ki Kürt sorununun çözümü,
barışçıl bir ortamın, huzur ortamının sağlanması
gerekir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Evet, gündem
dışı konuşmayla ilgili olarak Sayın Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker açıklama yapacaklardır.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, Tarım Kredi
Kooperatifleri Merkez Birliğine bağlı GÜBRETAŞın, bir
konsorsiyum ile İranda özelleştirme yoluyla satın
aldığı gübre fabrikasına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (Devam)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı yapılan bir
konuşma vesilesiyle bazı açıklamalar yapma ihtiyacı
hissettim, onun için huzurlarınızdayım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Tarım Kredi
Kooperatifleri 1935 yılında çıkarılan bir kanuna göre
kurulmuş ve bugün itibarıyla merkez birliğine bağlı 16
bölge birliği, 1.800 kooperatif, 200 ofis, 1 milyon 106 bin 803 ortak
çiftçi ki Türkiyede kayıtlı her 3 çiftçiden 1i tarım kredi
kooperatiflerinin ortağı ve tarım kredi kooperatiflerinin biraz
önce de adı geçen GÜBRETAŞ anonim şirketi dâhil olmak üzere de
23 tane iştiraki bulunmaktadır. 554 milyon 553 bin lira sermayesi ve
2009 yılında da Türk çiftçisine yaklaşık 2,5 milyar lira
kredi kullandıran, girdi sağlayan bir büyük çiftçi kuruluşu,
yani ortaklarının tamamının çiftçi olduğu bir büyük
çiftçi organizasyonu, bir büyük çiftçi kuruluşu.
Şimdi, 12
Nisan 2005 tarihinde yapılan, çıkarılan yasayla kooperatifler
demokratik bir hâle getirilmiş, kooperatifler arası
dayanışma ilkesi ilk kez yasal düzenleme altına
alınmış ve çiftçilere de tarım kredi kooperatifleri
tarafından nakdî tarımsal kredi ödenmesine imkân getirilmiştir
bu kanunla.
Yine, tarım
kredi kooperatifleri sigortacılık işlemlerinde tam yetkili
acentelik hakkına sahiptir. Bu şekilde de birtakım nakdî
destekler dışında birtakım tarımsal girdilerin -gübre
gibi, akaryakıt gibi- ödenmesine de imkân
sağlanmıştır.
Tarım kredi
kooperatifleriyle Bakanlığın hukuki bağı hakkında
da yüce Meclisi bilgilendirmek istiyorum. 1581 sayılı Yasa
uyarınca kooperatiflerin ana sözleşmelerinin hazırlanması
ve onaylanması ile Merkez Birliğinin genel kurul kararlarının
onaylanması Bakanlık tarafından yapılmakta,
Bakanlığın, Denetim Kuruluna 1 tane denetçi atama yetkisi
bulunmakta.
Bizim onun
dışında, vesayet denetimi dışında, yani Denetim
Kuruluna 1 denetici atama dışında tarım kredi
kooperatiflerinin işleyişine Bakanlık olarak müdahil
olmamız, yasal olarak bu manada mümkün değil. Yani organları,
biraz önce sayısını verdiğim milyonlarca çiftçi
tarafından seçiliyor. Onların delegeleri bölge birliklerini, bölge
birlikleri Merkez Birliğini, yönetimini ve onlar da bir icra organını,
genel müdür ve genel müdür yardımcılarını, yöneticilerini
seçiyor. Biz ise Bakanlık olarak vesayet denetimi yapıyoruz ve sadece
orada, Denetim Kurulunda 1 üyemiz var arz ettiğim gibi.
Yine, tarım
kredi kooperatifleri ve birliklerinin doğrudan yurt dışı
yatırımları bulunmamakta ancak tarım kredi kooperatifleri
1581 sayılı Kanun uyarınca, ortaklarının zaruri
tüketim maddeleri ile üretim araçlarını toptan sağlamak, imal
etmek ve ortak ürünlerini değerlendirmek gibi amaçlarla her türlü
teşebbüse girişebilir ve iştirak edebilir. Bu da onların
yasayla sahip olduğu bir imkân.
GÜBRETAŞ
anonim şirketi, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında, SPKya tabi
ve hisseleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem
gören, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre anonim şirket olarak kurulan
bir şirkettir. Hisseleri şu anda halka açıktır ve benim
bilebildiğim kadarıyla da 2002 yılında
devralındığında bu şirketin, GÜBRETAŞın
hisse değeri 200 milyon lira ama bugün 1 milyar liralık bir
değere sahip.
Şimdi, yurt
dışında bir
Bu bilgi gizli bir bilgi değil, bu bilgi
açık bir bilgi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında,
Sermaye Piyasası Kurulunun denetimine tabi, hisseleri halka arz
edilmiş olan bir şirket. Bunun ortaklık yapısı
kanunlara uygun olarak yapılmış, denetimi ilgili kuruluşlar
tarafından yapılmakta. Şimdi, otuz günlük bir şirketi ortak
yaptı, yapmadı, o benim bileceğim bir iş değildir.
Eğer kanunda böyle bir şey yazıyorsa, efendim, otuz günlük bir
şirketi siz ortak yapamazsınız diye kanunda bir hüküm var da bu
kanunun hükmüne muhalif olarak böyle yapılmışsa, ondan elbette
ki bunun hesabı sorulur ama, eğer kanunda böyle bir şey
yazmamışsa, kanuna uygun olarak işlemler
yapılmışsa yani kurdukları konsorsiyum ve o konsorsiyum
aracılığıyla yurt dışından özelleştirme
kapsamında uluslararası bir teşebbüs yapıp, bir
yatırım yapıp orada bir büyük petrokimya tesisine Türk çiftçisi
ortak olmuşsa ve bundan bir gelir elde ediyorsa, bundan kâr ediyorsa o
zaman ona da bizim diyeceğimiz bir şeyin olmaması lazım.
Şimdi, Bakan
olarak benim, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında hissesi halka
açık olan yüzlerce, binlerce şirket gibi bir şirket
hakkında alelusul, lalettayin açıklama yapmam, o şirketin hisse
değerlerinin artışına veya hisse değerinin
düşmesine yol açabilecek şekilde birtakım beyanlarda bulunmam
hukuka uygun değildir, hukuka aykırıdır. Bunu da
hatırlatırım yani bu da
Kim bunlarla ilgili bu şekilde
konuşursa hakkında birtakım isnat vesairede bulunuyorsa bu da
suçtur, hukuken doğru değildir. Eğer, bildiğimiz bir suç
varsa, suç unsurunu teşkil eden bir şey varsa, elimizde bilgi varsa,
elimizde belge varsa bu bilgileri, bu belgeleri cumhuriyet
savcılıklarına vermiyorsak, bilerek vermiyorsak biz suç
işliyoruz.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Teftişe vereceğiz, devlet teftişe
vereceğiz Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -
Teftişe
Hayır, veririz, savcılığa veririz.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Savcılık değil Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Daha
ilerisini söylüyorum.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Savcılığa da veririz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Daha
ilerisini söylüyorum, savcılığa verin. Açıktır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hele bir teftişe ver.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Hele bir teftişten çıksın şu.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani Cumhurbaşkanlığına,
Başbakanlığa, bütün bakanlara, Devlet Denetleme
Herkese
başvurun, ne istiyorsanız, her türlü denetim herkes için
açıktır. Bizim hiçbir zaman hiçbir kimseyi ne
kayırdığımız, ne kolladığımız, ne
hukuk dışı olarak
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizden soruların cevapları bekleniyor. Sen de hesap
vereceksin, sen de soruya cevap vereceksin.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biz hukukun
çerçevesinde denetimimizi yapıyoruz, yaparız bundan sonra ve biz de
her türlü hukuki denetime açığız ama, eğer biz, sadece
dedikoduyla, spekülasyonla, şüpheyle Türk çiftçisinin 1 milyar lira
değerindeki bir şirketini, anonim şirketini, bunun zarar etme
riski bulunmasına rağmen bunu kalkıp da, ileri geri, lalettayin
konuşuyorsak biz de aslında doğru bir iş yapmamış
oluyoruz, hukuka da uygun davranmamış oluruz.
Her şey
açık. Eğer bilginiz varsa, belgeniz varsa savcılığa
verirsiniz, işlem yapılır. Tarım Bakanlığına
da eğer sizin yine elinizde bilgi ve belge varsa bana bunları
ulaştırın, deyin ki: Böyle böyle, burada şöyle bir iş
yapılmıştır, aha belgesi, aha bilgisi Sayın Bakan.
Ben de onun gereğini, ben de teftiş yetkimi, vesayet denetimi yetkimi
kullanıp onu da yapayım, ona da açığım. Bundan da
hiçbir zaman yapmadım ama kamuoyu aracılığıyla
şirketin bende - olmayan bende resmen bulunmuyor- daha doğrusu
İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının ve Sermaye
Piyasası Kurulunun denetim alanında, yetki alanında bulunan bir
bilgiyi, belgeyi de oradan alın diyorum. Açık. Gidin, oradan
söyleyin, size de versinler yani bunun altında herhangi başka bir
şey aramak doğru değildir. Bize de, Türkiyeye de hiçbir fayda
sağlamaz.
Türk çiftçisi bu
kuruluş eliyle 2,5 milyar liralık kredi kullanıyor ve size
şunu söyleyeyim: Türkiye tarım kredi kooperatifleri 2002
yılına göre bugün Türk çiftçisine daha çok hizmet ediyor. 330 milyon
lira ancak Türkiye tarım kredi kooperatifleri Türk çiftçisine kredi
kullandırıyordu, yüzde 59 faizle kredi kullandırıyordu.
Bunun ancak yüzde 40-60 arası, ortalama yarısı yani verdiği
100 liranın ancak yarısını geri alabiliyordu. Bugün, 2,5
milyara çıktı 330 milyon lira kredi. Bugün, faiz oranları yüzde
12, 13e düştü ve tarım kredi kooperatiflerinin Türk çiftçisine
kullandırdığı kredinin yüzde 97si de sübvansiyonlu
kredidir. Ne demek sübvansiyonlu kredi? Faizi yüzde 13 değil,
sıfır ila yüzde 60 arasında değişen oranlarda faiz
indirimiyle Türk çiftçisine tarım kredi kooperatifleri kredi
kullandırıyor.
Geçen günlerde, 1
Haziran itibarıyla
Bu vesileyle onu da sizlerle paylaşmak istiyorum
saygıdeğer milletvekilleri, buradaki 1 Haziranda yürürlüğe giren
tarım kredi kooperatiflerinin uygulaması şu: 2004 öncesinde
özellikle çiftçilerimizden tarım kredi kooperatiflerine borcunu
ödememiş veya ödemekte sıkıntı içerisinde bulunanlardan 98
binini ilgilendiren, onların borç yapılanmasına önemli bir
rahatlama sağlayan bir düzenlemeyi de getirdi. 1 Haziran ve 30 Eylül
tarihleri arasında uygulanacak. Bu şekilde faizleri, bileşik
daha önce faiz üzerinden olanlar basit faize indirilmiş ve bundan da 98
bin çiftçiye ödeme kolaylığı getirilmiş. Onlar da bundan,
Türk çiftçisi, istifade edecektir.
Dediğim
gibi, gübre fabrikalarıyla ilgili, GÜBRETAŞla ilgili
uluslararası alanda yapılan yatırım, GÜBRETAŞ bunun
yüzde 49 hissesine sahiptir, ortakları vardır, yerli yabancı
ortakları vardır ve bununla ilgili, bu şirketin ortaklık
yapısıyla ilgili zihninizde bir soru varsa, bilginiz varsa, belgeniz
varsa ya bana ulaştırın ya cumhuriyet
savcılığına götürün, teslim edin. Deyin ki: Bakın,
böyle böyle bir iş var. Hem denetim görevi yapılsın hem
bağımsız yargı bunu
incelesin, denetlesin. Bir yanlış varsa, bir suç varsa ortaya
çıksın ama, eğer bunlar değilse, bunlar yoksa, elimizde
bilgi ve belge olmadan konuşuyorsak, o da dedikodudan öteye geçmez, onun
da bir hükmü yoktur.
Bunu da sizlerle
bu şekilde paylaşmak istiyorum ve sözlerimin sonunda hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Sayın Bakan, burada lalettayin bir şekilde
açıklama yaptığımızı, dolayısıyla
zarara soktuğumuzu beyan etti. Bu, açık bir sataşmadır. Bu
sataşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, bakınız Sayın Ekici, şunu ifade etmek
istiyorum: Grup Başkan Vekili bize...
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Biz lalettayin davranmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Şöyle, şunu söylemek istiyorum.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Yazılı soru önergesi usulünü
kullanmışız, Türkiye Büyük Millet Meclisini kullanıyoruz,
bu bir denetim fonksiyonudur.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Ne söyleyecek artık Allah aşkına? Mantık yok mu
sizde?
BAŞKAN
Yani şunu söylemek istiyorum: Lalettayin kelimesinden...
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Sorularımıza da cevap almadık
ayrıca.
BAŞKAN
Burada belki dil bilimciler filan da vardır. Siz mesela ne
anladınız? Lalettayini nasıl yorumluyorsunuz? Nasıl bir
açıklaması?
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Lalettayinden gelişigüzel,
araştırma yapılmaksızın iftiraya dayalı bir
iddiadan bahsettiğim iddia edilir anlarım ben. Ben, burada belgeli
konuşuyorum ve soru önergelerinin üzerine konuşuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Soru önergesine cevap vermiyor.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Soru önergesine cevap vermiyor, Mecliste de cevap
vermiyor Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sonra kalkıp burada gündem dışına cevap
veriyor. Denetçi ne için gidiyor oraya? Bunları soruyoruz.
BAŞKAN
Şimdi, bakınız Sayın Ekici, Sayın Bakanın, burada
söylediği husus gayet açık ve net. Diyor ki: Bir belge varsa
cumhuriyet savcılığına başvuruda bulunun. Tabii
Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa da vurun.
diyor. Özeti bu.
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Biz onu beyan ettik Sayın Başkan. Onu
beyan ettik biz şimdi. Yapacağız zaten.
BAŞKAN
Yani burada başka bir şey yok. Yani sadece oradaki ifade...
MUHARREM VARLI
(Adana) Efendim, cebinizden mi veriyorsunuz, iki dakika süre verin Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Efendim?
MUHARREM VARLI
(Adana) Cebinizden mi veriyorsunuz?
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Zaten üç dakika geçti Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Vural, istirham ediyorum. Yani bu geçmeyle ilgili değil
arkadaşlar, lütfen, bakınız...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Evet, tartışma süresinde söz verebilirdiniz
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, şimdi Sayın Bakan...
Sayın Milletvekili soruyor, diyor ki: Otuz gün önce kurulmuş bir
şirkete bu kadarlık nasıl verilir? Ee, engel mi var?
ASIM AYKAN
(Trabzon) Netice o. Usul üzerinde Allah aşkına!
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani bu soru meraka mucip değil mi? Tatlı bir
şekilde cevap versin. Denetçisi vardı. Yani bir milletvekili bu
soruyu sorarken...
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, Sayın Bakanımız bu konuda
yeterli açıklamayı yapmıştır. Lütfen gündeme geçelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani bu soruyu soramaz mı?
BAŞKAN
Hayır, sormasına...
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekili cevap vermesini istiyor, Sayın Bakanın
cevap vermesini istiyor.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Verdi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani otuz gün önce kurulmuş bir şirketin 600 milyon
dolarlı bir ihaleye girmesinin soruyla gündeme getirmesini Sayın
Bakanının cevaplandırmaması, bunun altında bir
başka şeyler olduğuna ilişkin kanaati güçlendiriyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Cevaplandırdı. Bir mahzuru var mı? dedi,
cevaplandırdı efendim. Lütfen gündeme devam edelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Cevap değil yani! Ne cevabı verdi Sayın Bakan?
Millet adına savcılığa gitmesi gereken sizsiniz
ayrıca. Denetçiniz var orada.
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
tarım kredi kooperatiflerine borçlu çiftçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, Sayın Bakanın
açıklamaları üzerine, 60a göre bir katkı vermek istiyorum.
Sayın Bakan,
daha önce de bir not olarak ifade etmiştim, tarım kredi kooperatifine
borcu olan çiftçilerimizin -ki çok sayıda- 98 bin üyesi olan bu devasa
çiftçi kuruluşuna üye olan vatandaşlarımızın tamamı
borç içerisinde ve ödeme zorluğu içerisinde. Bunun muhtemelen yüzde 70i
takibe düşmüş borçlu veya ne kadarıysa.
Şimdi,
aldığınız kararla getirdiğiniz yüzde 30unun ödenmesi
hâlinde iki yıllık borç ertelenmesi hususu çiftçiyi
rahatlatmamıştır çünkü çiftçi o yüzde 30u da ödeyemez
durumdadır. O yüzde 30u ödeyemediği için, sizin getirdiğiniz
yapılanmadan da faydalanma imkânı olmayacaktır. Onun için,
geliniz, çiftçinin tüm borçlarını teminat karşılığında
iki yıl erteleyelim, iki yıl içerisinde çiftçi borçsuz bir üretim
yapsın, kazandığıyla borcunu ödesin. Yoksa, bu şekilde
borcunu ödeyememekte, tarlalarını satmaktadır. Bunu sizin
dikkatinize bir not olarak da sunmuştum. Bu yönde Hükûmetin,
Bakanlığınızın bir tedbir geliştirmesi gerekiyor.
Yoksa, tarım kredi kooperatifinin aldığı bu karar çiftçiyi
rahatlatmamıştır, yüzde 30 borcunu ödeyebilir durumda
değildir, mahsulü para etmemektedir.
Bunu
bilgilerinize sunmak için söz aldım.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Seçer,
buyurun efendim.
3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin, konuşmasında,
tarım kredi kooperatiflerinin üreticilere açtığı kredi
miktarı ve bu kredilere uyguladığı faiz oranı
konusunda Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiğine ilişkin
açıklaması
VAHAP SEÇER
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
tarım kredi kooperatiflerinin şu anda üreticilere 2,5 milyar lira
civarında bir kredi açtığından söz etti ve iktidara
geldiklerinde yıllık faiz oranlarının yüzde 58-59
seviyelerinde ancak şu anda yüzde 12 seviyelerinde olduğundan
bahsetti.
Ben, sayın
milletvekillerinin yanlış bilgilendirilmemeleri adına bu sözü
aldım. Tabii ki o günden bugüne kredi piyasalarında, finansal
piyasalarda da bu faiz oranları düşmüştür. Yani sadece TKKya
münhasır olarak kredi oranlarında bir düşüş söz konusu
değildir, burada bunu düzeltmek istiyorum.
Ayrıca,
tarım kredi kooperatifleri üreticilere sağladıkları
girdilerde piyasa fiyatlarının çok üstünde bir başlangıç
fiyatıyla bu kredileri üreticilere vermektedir. Bunu da, yanılgı
olmaması adına bu doğruları veya gerçekleri de buradan
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Sayın
milletvekilleri gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan
istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın, KİT
Komisyonundan istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/221)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
KİT
Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Ali
Koçal
Zonguldak
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 23
milletvekilinin, muz üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/749)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Muz
üreticilerinin sorunlarının ve bu sorunların çözüm
yollarının belirlenmesi amacı ile Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet
Şandır (Mersin)
2) Süleyman
Nevzat Korkmaz (Isparta)
3) Zeki Ertugay (Erzurum)
4) Tunca Toskay (Antalya)
5) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
6) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
7) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
8) Metin
Çobanoğlu (Kırşehir)
9) Akif
Akkuş (Mersin)
10) Hasan Özdemir
(Gaziantep)
11) Mümin
İnan (Niğde)
12) Cemaleddin
Uslu (Edirne)
13) Erkan Akçay (Manisa)
14) Beytullah
Asil (Eskişehir)
15) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
16) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
17) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
18) Münir
Kutluata (Sakarya)
19) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
20) Şenol
Bal (İzmir)
21) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
22) Recep Taner (Aydın)
23) Ahmet Orhan (Manisa)
24) Ahmet Bukan (Çankırı)
Gerekçe:
Anamur ilçesi
Mersin iline bağlı olup, Türkiye'nin güney ucunda bulunmaktadır.
Güneyinde Akdeniz, batısında Antalya ili Gazipaşa ilçesi,
kuzeyinde Ermenek ve doğusunda Bozyazı ilçeleri bulunmaktadır.
İlçede tropikal iklim bitkilerinin hemen hemen hepsi yetişmektedir.
Anamur, başta muz olmak üzere yer fıstığı, narenciye
ve çilek ile ünlü ilçedir.
Güneydoğu
Asya'nın tropikal bölgelerinde doğal olarak yetişen ve bu
bitkinin sarı kabuklu uzun meyvelerine muz denir. Dünya en fazla Asya
kıtasında, ardından Güney Amerika, Orta Kuzey Amerika, Afrika,
Okyanusya (Avustralya) ve Avrupa ülkelerinde üretilmektedir. Türkiye'de Anamur,
Bozyazı, Alanya, Gazipaşa ve çevresinde ve Toros
Dağlarının koruduğu ılıman bölgelerde
yetişmektedir.
Ülkemizin
yıllık muz ihtiyacının üçte birini Anamur bölgesinde
üretilen muz karşılamaktadır. Bölgede yetiştirilen muz çok
kaliteli olup bir marka hâlini almıştır. Muz vitamin değeri
çok yüksek olup C, B6 ve B1 ve B2 vitamini, protein, potasyum, magnezyum,
kalsiyum ve demir ve minareller bakımından şifalı bir
meyvedir. Besin değeri yüksek, kalorisi düşük olan muz, özellikle
çocukların gelişiminde ve hamile kadınlar ve yaşlılar
için önemli besin kaynağıdır.
Mersin ili Anamur
ilçesinde yaklaşık olarak 17.000 dekar alanda yetiştirilen muz
kalitesi ile ithal ürünlerle rekabet etmektedir. Muz üreticileri
derneğinin tahminlerine göre muz üretimi ve işlemesinde 400 bin
kişi çalışmaktadır. Yörede yaklaşık olarak 250
adet olduğu tahmin edilen muz işleme ve pazarlama tesisi
bulunmaktadır. Anamur muzunun raf ömrünün kısalığı,
ithal muzlarla rekabette önemli faktörlerden biridir. Üniversitelerle
işbirliği yaparak raf ömrünün uzatılması için bir ARGE
kurulması büyük önem arz etmektedir. Muz üreticilerinin yıllık
demir, naylon, sulama sistemi, fidan, hayvan gübresi, kimyasal ve zirai ilaç
girdileri talepleri bölgedeki küçük esnaf ve sanatkârlara büyük katkılar
sağlamaktadır.
Gübre ve mazot
başta olmak üzere diğer birçok girdilerin fiyatlarının
artması, muzun üretim maliyetini artırmasına karşın,
muz üreticileri maliyet artışını ürün satış
fiyatına yansıtamamıştır. 2002 yılında
üreticiden alınan muz fiyatı 1.700 Lira iken 2010 yılına
gelindiğinde bu fiyat 1.300-1.400 Liraya gerilemiştir. Üretim
maliyetleri artmasına karşın (üreticiden alınan) muz
fiyatlarının düşürülmesi üreticileri zor durumda
bırakmaktadır. Bunun yanı sıra sınır ticareti
yoluyla kaçak yollarla ülkemize giren muz, fiyatların belirlenmesinde
önemli rol oynamaktadır. Bu durum, muz fiyatlarının ya aynı
kalmasına ya da maliyetinin altında satılmasına neden
olmaktadır. Türkiye'de muz tüketimi yaklaşık olarak 400 bin
tondur. Tüketimin yarısı ülkemizde üretilmekte yarısı da
ithal edilmektedir. Kaçak yollarda ülkemize giren muz miktarı ne kadar
olduğu bilinmemektedir.
Muz üretiminde
maliyetlerin artmasına karşılık fiyatların aynı
kalması gelirlerin azalmasına neden olmaktadır. Bu durumun
sonucunda üreticiler kendilerini geçindiremez hâle gelmekte ve böylece
yanlarında çalıştırdıkları kişileri
işten çıkarmak zorunda kalmaktadır. Mersin ili ekonomisi
önceleri kendi kendine yetebiliyorken şimdilerde her geçen gün artan
işsizlikle baş etmeye ça-lışmaktadır.
Muzu millî ürün
ilan edilerek gerekli yasal düzenlemeler yapılarak koruma altına
alınması gerekmektedir. Muz üreticilerinin içinde bulundukları
zor durumdan çıkarmak için üreticilerin desteklenmesi, yeni fiyat
politikaları oluşturulması ve kaçak yollarla ülkemize gelen
muzların engellenmesi gerekmektedir. Muz üreticilerinin
sorunlarının ve bu sorunların çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104
ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
Kurulmasını arz ve teklif ederiz.
2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
milletvekilinin, TOKİ hakkındaki iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/750)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Toplu Konut
İdaresi (TOKİ) tarafından yapılan konutlarda sosyal devlet
anlayışına gölge düşürüldüğü ve iktidarın
TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak/oy toplamak için
kullandığı, ayrıca TOKİ'nin uyguladığı
projeler ile inşaat sektörüne ciddi zararlar verdiği konusundaki
iddiaların araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Toplu konut
isminin ortaya çıkışında ve ilk örgütlenmesinde amaç dar
gelirlilerin konut sorununu kamu arazileri ve finansman olanaklarını
da kullanarak çözmek olarak tanımlanmıştı. Son
yıllarda TOKİ bu tür bir görevi bir yana bırakarak, kendi
ilanlarında ifade ettiği üzere prestij konutlarına
yönelmiştir. Uzunca suredir kamu arazileri, fabrikalar, kamu
işletmeleri "bu devletin işi değil" diye satılmaktadır.
Bir kamu kurumu olan TOKİ'nin alışveriş, iş merkezi
gibi kamusal sorumluluk altında olmaktan uzak alanlara kamu
kaynaklarıyla finanse edilerek girmesinde ise sakınca
görülmemektedir. Bu politika mevcut iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant
dağıtmak/oy toplamak için kullandığı
iddiasını güçlendirmektedir.
Türk Mühendis ve
Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve inşaatla ilgili meslek
kuruluşları uzun zamandır TOKİ konusundaki
düşüncelerini çeşitli platformlarda dile getirmektedir. Söz konusu
kuruluşlarda TOKİnin inşaat sektörü içinde artık büyük bir
güç hâline gelerek, "asıl amacını
aştığı ve farklı amaçlara hizmet etme yolunu
seçtiği" görüşü egemen durumdadır. Gerçekten de TOKİ
diğer ülkelerdeki gibi sosyal ihtiyaçları karşılama
amacıyla kurulmuş olsa bile, bugün bu amacından
uzaklaşmıştır.
TMMOB
eleştirilerinde; TOKİ'nin hayata geçirdiği ve devam eden birçok
projesiyle inşaat alanında pay sahibi olarak sektörün büyük oranda
zarar görmesine sebep olduğu iddiasındadır. Eleştiri
devamında TOKİnin makro düzeyde planlama ve sürdürülebilir
kalkınma modelinin aksine, anlık çözüm üreterek; tek tip mimarı
uygulamalarla kentlerin mimarı dokusuna uyuşmayan bir
yapılaşmayı ortaya çıkardığından
bahsedilmektedir.
TOKİ son
dönemlerde özellikle hayata geçirdiği lüks konut projeleriyle sektörde
faaliyet gösteren firmalara bir rakip hâline gelmiştir. Bu uygulamalar
maalesef inşaat sektörünün geleceğini tehlikeye atmaktadır.
İnşaat sektörünün kalkınmada en önemli sektörlerden birisi
olduğunu var sayarsak TOKİ, uygulamalarıyla sektörü zor durumda
bırakmıştır.
Ayrıca
TOKİ projelerinin teknik altyapısında da birçok eksik
bulunmakta, daha planlama aşamasında eksik başlanılan
projeler teknik uygulama ve kontrol aşamalarından da yoksun
bırakılmaktadır. İnşaatların bir an önce
bitirilmesi için birçok parametre göz ardı edilirken, uygulama yapılan
bölgelerin jeolojik ve geoteknik verileri yeterli şekilde incelenmeyip
kısa sürede iş bitirme adına gerekli özen gösterilmemektedir.
Projelerde imalat yetkinliği ve güvenilirliği konusunda ciddi
endişeler vardır. Çağımızın olmazsa
olmazlarından denetim mekanizması ise müşavir firmalar eliyle
yetersiz yürütülüp olası bir felakete âdeta davetiye
çıkarılmaktadır. Teknik açıdan ortaya çıkan birçok
olumsuzluğun yanında ticari anlamda da TOKİ, sektörü olumsuz
yönde etkilemektedir. Bağımsız denetçi personellerin
oluşturduğu Yapı Denetim Kuruluşları bu sisteme dâhil
edilmeyerek kontrollerin etkinleştirilmesi sağlanamamaktadır.
İnşaat firmaları ve müteahhitler TOKİ'ye sağlanan
ayrıcalık ve imtiyazlardan dolayı rekabet edememekte ve iş
yapamamaktadır.
TOKİ
inşaatlarından alınmayan proje ücretleri, belediye
harçları, yapı denetim harçları nedeni ile rekabet âdeta
imkânsız hale getirilmiştir. Tüm bu çarpık yapılaşma
ve organizasyona rağmen TOKİ uygulamalarına halkımız
ilgi göstermektedir. Bu talebin sebebi iyi araştırılmalıdır.
Konutlara talip olanlar gerçekten ihtiyaç sahipleri midir yoksa rant
peşinde aldıkları daireleri kiraya verip asimetrik talebi
doğuranlar mıdır? "Vatandaşa Ucuz Konut Edinmek"
parolası ile yola çıkıp; toplumsal, kültürel ve ekonomik
dinamiklere zarar vermek tüm toplum katmanlarını olumsuz etkileyecek
önemli bir gerçeğimizdir.
3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ve 19
milletvekilinin, eğitimdeki cemaat örgütlenmelerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/751)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Okul Öncesi
Eğitimden başlayarak, üniversitelere ve öğrenci yurtlarına
kadar yayılma gösteren cemaat örgütlenmelerine karşı gerekli
önlemlerin alınması amacıyla, Anayasa'nın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Şerafettin Halis (Tunceli)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
19) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
20)
Sırrı Sakık (Muş)
Gerekçe:
Okul Öncesi
Eğitimden başlayarak, üniversitelere ve öğrenci yurtlarına
kadar yayılma gösteren cemaat örgütlenmeleri, ülkenin eğitim
sistemini, dolayısıyla geleceğini tehdit eder hale
gelmiştir.
Bilimi referans
alması gereken eğitim müfredatı, dini referans alma
noktasına gelmiş, eğitim uygulamalarında dinsel yöntemler
kullanılmaya başlanmış, yönetici atamalarında tarikat
ve cemaatlere yakınlık esas alınır olmuştur.
Devlet
öğrenci yurtlarının bilinçli bir şekilde yetersiz durumda
tutulması, tarikat ve cemaat yurtlarının çoğalmasına
yol açmış, yurt sorunu yaşayan öğrencilerin cemaatlerin
ağına düşürülme olanakları
yaratılmıştır.
Bu
gelişmeler AKP iktidarı döneminde beslenerek büyümüş,
iktidarın seyirci kalmasıyla büyümeye de devam etmektedir.
Bu
gelişmelerde sunacağımız bazı örnekler bile, bu
iddiaları doğrulamaya yeter durumdadır.
Sivas Atatürk
Lisesi'nde Tarih öğretmeni Orhan Paşazade'nin,
tırnağında parlatıcı gördüğü öğrencisini
"Sen namaz kılmıyor musun? Abdestin geçerli olmaz" diyerek
yumruklamıştı.
İzmir
Güzelbahçe'de, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni bulunmadığı
gerekçesiyle beş okulda cami imamlarının görevlendirilmesiyle
başlayan uygulama, bir süre sonra iptal edilmesine karşın,
bazı okullarda imam-öğretmenler görev yapıyor.
İzmir Motor
Teknik ve Teknik Motor Meslek Lisesi'ne görevlendirmeyle Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi öğretmeni yapılan emekli imam Halil Uslu Er,
öğrencilerin anlattıklarına göre onları cemaate
yönlendiriyor ve cenneti "garanti" ediyor.
Buca DMO Çok
Programlı Lisesi'nde Sağlık Bilgisi ve Din Kültürü Ahlak Bilgisi
derslerine imam-öğretmen geliyor.
Bazı
liselerde, öğretmen açığı sebebiyle, ders saati diğer
branşlara göre az olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri
Matematik, İngilizce gibi branş derslerine giriyor.
Bağcılar
Dr. Kemal Naci Anadolu Lisesi'nde okul müdürü tarafından Kutlu Doğum
Haftası anısına basıldığı belirtilen bir
şiir kitapçığı dağıtılıyor. İçinde
Fethullah Gülen, Arif Nihat Asya, Erdem Beyazıt ve Sezai Karakoç gibi
isimlerin şiirleri yer alıyor.
Sarıyer
Behçet Kemal Çağlar Lisesi'nde ise Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
öğretmeni olan Recep Ünal, dersinde öğrencilerine erkek ve kız
öğrencilerin ayrı sınıflarda okutulmasının daha
doğru olduğunu söylüyor. Ünal, öğrencilerine Sivas
Katliamı'nın da aslında katliam olmadığını
savunuyor. "Sabah kahvaltıdan önce namaz kılsanız ölür
müsünüz? Kılmadığınız namaz kadar yılan kabirde
sizi sokacak" sözleri ile öğrencileri korkuttuğu belirtiliyor.
Erzincan Fen
Lisesi'nde ise bir Felsefe öğretmeni olmasına rağmen, Din
Kültürü öğretmeni bazı sınıfların felsefe derslerine
giriyor.
İzmir
Narlıdere'deki Mehmet Seyfi Eraltay Lisesi'nde de, felsefe derslerine,
Erzincan Anadolu Öğretmen Lisesi'nde ise bilgisayar derslerine Din Kültürü
hocası giriyor.
İzmir
Karşıyaka Gazi Lisesi'nde Din kültürü ve ahlak bilgisi
öğretmenliği yapan Yurdakul Taşdemir, her Cuma günü camiye gidip
vaaz veriyor. Taşdemir'in Gülen cemaatinin Körfez Dershanesi'nde Fethullah
Gülen panelleri gerçekleştirdiği de biliniyor. Bununla da
kalmayıp sınavı kazananlardan tarikat yurtlarına
yerleşecek olanların listesini de çıkarıyor.
Hasan Ali Yücel
Anadolu Öğretmen Lisesi'nde üniversiteli cemaatçi "abla"lar okul
yurduna gelip her odayı dolaşarak herkesi mescide götürüp mevlit
programı yapıyor. Öğrencilerden habersiz yastıklara gülsuyu
döken bu "abla"lar evlerine gelmeleri için öğrencilere para
teklif ediyor.
Eskişehir
Hamidiye Anadolu Öğretmen Lisesi'nde cemaatçilerin rahatça girip
çıktığı okulda, ilerici olarak bilinen öğrencilerin
yurtta diğer öğrencilerle görüşmesi engellenmeye
çalışılıyor. Etüt saatlerinde etüt başkanı olarak
idare tarafından cemaatçi öğrenciler atanıyor.
Muş
Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından "5-6 Yaş
Çocuklarda Allah'a Yakınlığı Algısı"
başlığını taşıyan araştırma
uygulaması yapılıyor.
Okul Öncesi
Eğitimden başlayarak, üniversitelere ve öğrenci yurtlarına
kadar yayılma gösteren cemaat örgütlenmelerine karşı gerekli
önlemlerin alınması amacıyla, Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
4.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin,
üniversitelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/752)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Üniversitelerin
sorunları ve denetimine ilişkin, Anayasanın 98 inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırmasını arz ve teklif ederiz.
1) Osman Özçelik (Siirt)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiyede halen
94 Devlet üniversitesi ve 45 Vakıf üniversitesi yükseköğretime devam
etmektedir. Hem Devlet üniversitelerinde hem de vakıf üniversitelerinde
çeşitli sorunların yaşandığı bilinmektedir.
Özgünlükleri ve kuruluş yasaları farklı olan bu iki grup
üniversitelerin doğal olarak sorunları da farklılık
göstermektedir.
Üniversite üst
kuruluşlarının Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK),
Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) ve üniversite mensuplarının,
çalıştıkları kurumların ve yükseköğretimin
sorunlarının çözümüne dair gösterdikleri yetersiz performans
eleştiri konusu olmaktadır.
Üniversitelerimiz,
etrafı yüksek duvarlarla çevrilmiş, kapısından ancak
polisin kimlik kontrolüyle geçilebilen, toplumdan fiziksel olarak da tecrit
edilmiş bir yasaklar ve otorite bölgesi olarak
konumlanmıştır.
Akademisyenler,
ülke ve dünya sorunlarına yaklaşımı konusunda ortaya
koydukları görüşleri nedeniyle rahatsız edilmeden güvenli bir
şekilde çalışabilmelidir. Devletin yerleşik resmi
görüşlerine, rektör ve diğer üniversite yöneticileri ile sahip
oldukları farklı siyasal yorumlarından zarar görmeden, özgür iradeleriyle
fikirlerini söyleyebilmeli, bilimsel araştırmalar yapabilmelidir.
Üniversitelerin
bir görevi de üniversite-endüstri, üniversite-kamu alanında yapılacak
işbirliği ile hem bilimsel gelişmelerin ilerlemesini
sağlamak hem de üretim ve istihdam olanakları yaratmaktır. Bu
alanda ciddi yetersizlikler olduğu bilinmektedir.
Küresel anlamda
bilim ve teknolojinin durumu hakkında farkındalık ve
üniversitenin yeniden yapılandırılması alanında
entelektüel çaba harcama konularında üniversite mensuplarının
sergiledikleri performansları değerlendirilmelidir.
Yükseköğretim
sisteminin hiyerarşik ve otoriter bir yapı içinde kurulmuş
olması, akademik personeli mevcut statükoya bağlı bilim
memurlarına dönüştürmektedir.
Öğrencilerden
alınan yüksek katkı payları, yurt ücretleri gibi sorunlar devam
etmektedir. Üniversitelere Devlet hazinesinden ayrılan paylar,
öğrenci harç bedelleri, döner sermaye gelirleri ve diğer gelirler ile
verilen hizmetin dengesi araştırılmak durumundadır.
Vakıf
üniversiteleri Devletin kamu hizmeti yükünü azaltmak amacıyla 1984
yılından itibaren sisteme alınmışlardır.
Anayasanın 130. Maddesine göre Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre,
kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar
tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim
kurumları kurulabilir. Ayrıca Kanun, üniversitelerin ülke
sathına dengeli bir biçimde yayılmasını gözetir.
Vakıf
üniversitelerinin mali, idari, hukuksal ve akademik denetimine ilişkin bir
düzenleme yapılmamaktadır. Mevcut sistemde YÖK mali denetim
yapmaktadır, fakat Anayasaya göre bu üniversiteler idari ve mali
bakımdan özerkler ve mali kontrol sınırlarına dair bir
hüküm bulunmamaktadır.
Dolar üzerinden
alınan yüksek katkı payları yurt ücretleri, bu kurumların
kuruluş amacı ile çelişmektedir. Bu gelirlerin denetimindeki
düzenlemelerden kaynaklanan sorunlar mevcuttur.
Vakıf
üniversitelerinin neredeyse tamamının büyükşehirlerde
kurulması, Anayasada belirtilen "Vakıf üniversitelerinin ülke
sathına dengeli yayılması" ifadesiyle
bağdaşmamaktadır.
Vakıf
üniversitelerinin hukuksal statüleri ile ilgili sorunlar bulunmaktadır.
Rektörün seçimi ve görev süresi gibi sorunlar bulunmaktadır.
Vakıf
üniversitelerinde mütevelli heyetlerinin kompozisyonları ve mütevelli
heyeti başkanlarının yönetime aşırı
karışması eleştiri konusu olmaktadır.
Arkalarında,
kaynak yönünden güçlü bir vakıf bulunmayan vakıf üniversiteleri,
öğrenci harçlarına dayanmaktadır.
Dünyada özel
üniversitelerin başarı kriterlerinin başında gelen
ücret-harcama dengesinde üniversitelerin sadece üçte biri bu dengeyi
tutturabilmektedir.
Vakıf
üniversiteleri genelde daha az maliyetli fakülteler ve bölümler kurarak yüksek
maliyetli fakülte ve bölüm kurmaktan kaçınmaktadırlar.
Vakıf
üniversitelerinin önemli bir bölümü, büyük kentler yakınında,
kendilerine ait bir kampüse sahiptirler. Ancak sayıları az da olsa
bir bölümü, kent merkezlerinde kira karşılığı tutulan
mekânlarda eğitim yapmaktadırlar.
Vakıf
üniversitelerinin, düşük puanlı öğrenci almaları nedeniyle,
iyi yetiştirilmemiş mezunlar verme olasılığı,
ortak kaygılar arasında yer almaktadır.
Gerek devlet
üniversiteleri gerekse vakıf üniversitelerinde YÖK denetiminin
yetersizliği ortadadır. Bu nedenle TBMM bir Araştırma
Komisyonu ile konuyu incelemeli ve gerekli önlemlerin alınması
sağlanmalıdır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (8/10) esas numaralı genel görüşme
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9/6/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 09.06.2010 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
(8/10) esas numaralı İstanbulda Yaşanan Sel Felaketi ile
ilgili verilmiş olan Genel Görüşme Önergesinin görüşmesinin,
Genel Kurulun, 09.06.2010 Çarşamba günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerisinin lehinde Mustafa Özyürek, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
grubumuzun İstanbuldaki sel felaketinin görüşülmesiyle ilgili
önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dün İstanbulda çok ağır bir sel
felaketi yaşadık ve ne yazık ki bir insanımızı,
bir işçimizi bu sel felaketinde kaybettik. Ben beklerdim ki bugün Meclis
çalışmaya başladığında ilgili bir bakan gelsin,
bu felaketle ilgili yüce Meclise bilgi sunsun ama ne yazık ki artık
her şey Türkiyede çok sıradan olay hâline geliyor, sürekli
Türkiyeyi doğrudan ilgilendirmeyen yapay gündemler icat ediliyor ve esas
insanlarımızın yaşadığı temel sorunlar göz
ardı ediliyor.
Değerli
arkadaşlarım, 8-9 Eylül 2009 tarihinde de İstanbulda büyük bir
sel felaketi yaşanmıştı ve bu sel felaketinde, 32
vatandaşımızın öldüğü bu sel felaketinden sonra
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konunun bir genel görüşme konusu
yapılması yönündeki önerimiz bugüne kadar ne yazık ki gündeme
alınmamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, o sel felaketi yaşandığında, 32
yurttaşımız öldüğünde İstanbulda değerli
arkadaşlarımızla beraber bir basın toplantısı
yapmıştık ve arkasından da genel görüşme önerimizi
sunmuştuk. Orada ifade ettiğimiz gibi, Eğer önlem
almazsanız yeni yeni sel felaketleriyle karşı karşıya
kalırsınız. demiştik. Ama ne yazık ki, o günden bu
güne İstanbuldaki sorunlu derelerle ilgili olarak hiçbir önlem
alınmamıştır. Gene sel felaketi olmuştur, gene bir
insanımız ölmüştür ve gazetelerde biraz haber olur, ilgililer
suya tirit bazı demeçler verirler ve konu unutulur gider, ta ki yeni bir
yağış, yeni bir felaket ve yeni bir ölümle
Değerli
arkadaşlarım, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti.
İstanbulun önemli toplantılara ev sahipliği
yaptığını biliyoruz ve bununla övünüyoruz ama ne yazık
ki bu İstanbulun altyapısıyla ilgili hiçbir şey
yapılmıyor. Büyük bir trafik sorunu var, büyük bir trafik
keşmekeşi var, hiçbir önlem alınmaz. İnsanlar sabah
evlerinden çıkar, araçlarına binerler, saatlerce
uğraştıktan sonra iş yerlerine giderler, daha sonra da
aynı çileyi dönüşte çekerler. Yağmur yağdığı
zaman insanların evlerini sel basar, araçları sel götürür ve insanlar
ölür.
1994
yılından beri İstanbulu AKP ve AKP zihniyetindeki belediye
başkanları yönetmektedir ve derelerin ıslahı görevi
yasalarımıza göre Büyükşehir Belediye
Başkanlığının, İSKİnin
sorumluluğundadır. Ama Büyükşehir Belediye
Başkanlığı ve İSKİ bu derelerin ıslahı
konusunda hiçbir önlem almamıştır, aksine Ayamama Deresinde
olduğu gibi sel yatağına bina yapılmasına göz
yumulmuş, ruhsat verilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi Belediye
Meclisi üyelerinin, İmar Komisyonu üyelerinin uyarılarına
rağmen bu ruhsatlar verilmiş ve sonunda sel felaketine
uğrayınca da 32 yurttaşımız kaybolmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, dün yaşanan olay Kurbağalıderede
yaşanmıştır. Kurbağalıdere 30 kilometreden fazla
uzunluğu olan ve Kadıköyden denize dökülen bir deredir. Bu derenin
ıslah edilmesi noktasında 1995 yılından beri Kadıköy
Belediye Başkanlığı sürekli İSKİyi,
Büyükşehir Belediye Başkanlığını
uyarmıştır. Burada yazıların tarih, numaraları
var. Pek çok yazı yazılmıştır ama hiçbir şey
yapılmamıştır.
Şimdi, bugün
basında var, öğreniyoruz ki 24 Haziranda bu derenin
ıslahıyla ilgili ihale açılacakmış. Yani, 1995
yılından beri uyarılan, Bu dereyi ıslah edin. Islah
edilmezse mal kaybı olur, can kaybı olur. uyarılarına
kulaklarını tıkayan bir belediye yönetimi şimdi
açıklama yapıyor ki: Biz 24 Haziranda ihale yapacağız, bu
dereyi ıslah edeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, burada sorun yağmur sorunu değil, buradaki
sorun doğal felaket sorunu değil, buradaki sorun yönetim sorunudur
değerli arkadaşlarım. Dünyanın pek çok ülkesinde, özellikle
Avrupa ülkelerinde İstanbuldan, Türkiyeden çok daha fazla, çok daha yoğun
yağmur yağar ama siz Berlinde, Amsterdamda, İngilterede
Londrada Yağmur yağdı, sel felaketi oldu, insanlar öldü. diye
haber okur musunuz? Okumazsınız çünkü gerekli önlemler
alınmıştır, altyapı yapılmıştır ve
dereler ıslah edilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, İstanbulda on dört tane sorunlu dere vardır.
Ne zaman ki yağmur yağar, bu dereler taşar,
taştığı için de oraya yakın olan evleri su basar;
televizyonlarda görürüz, zavallı insanlar eşyalarını
kurtarmak için canhıraş bir şekilde uğraşırlar,
didinirler, kaderiyle baş başa kalırlar, işte itfaiye
gelir, oraları boşaltılır ve bir süre sonra unutulur.
Ayamama Deresini
su bastığında, 32 yurttaşımız öldüğünde
Sayın Başbakan demişti ki: Derenin intikamı ağır
olur. Sayın Başbakan demiştir ki: Yani siz dere
yatağına ev yaparsanız, siz dere yatağını
ıslah etmezseniz intikamı ağır olur. Peki, Sayın
Başbakan, derelerin intikamının ağır olduğunu
biliyorsunuz da 1994 yılından beri yönettiğiniz İstanbula,
İstanbul Büyükşehire, İSKİye niçin talimat verip şu
derelerin sorunlarını çözmüyorsunuz, niçin bu dereleri ıslah
etmiyorsunuz da insanlarımızın ölümüne neden oluyorsunuz?
Sayın
Başbakan, sorunlar ortaya çıkınca, felaketle karşı
karşıya kalınca çok güzel laflar ediyor ama insanların lafa
karnı tok, insanlar çözüm istiyor, insanlar önlem istiyor ve insanlar
artık yağmur yağdı diye evlerini sel basmasın,
araçları harap olmasın ve yurttaşlarımız,
vatandaşlarımız ölmesin istiyor. Bu çağda ve İstanbul
gibi bir büyük şehirde siz dereleri ıslah etmezseniz, siz önlem
almazsanız, siz ne yaparsınız Allah aşkına?
Bugün bir
gazetemiz güzel manşet atmış, diyor ki: İyi ki
Çırağan Sarayındaydı Sayın Başbakan ve Putin
dâhil yabancı konuklar, sokağa çıkmış olsaydı
onlar da selde mahsur kalacaklardı. Osmanlıdan kalma birkaç binaya
sığınıp İstanbulun geri kalanlarını
seyrederek yöneticilik yapılmaz. İstanbulun sorunlarını
çözmek lazım. Yapılan nedir değerli arkadaşlarım?
İstanbulda kent rantları büyük, İstanbuldaki rantlar herkesin
iştahını kabartıyor, öyleyse biz buralardaki yeşil
alanları imara açalım, dere yatağı dâhil her tarafa imar
izni verelim, ruhsat verelim, insanlar bina yapsınlar, insanlar para
kazansınlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özyürek, konuşmanızı tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) AKPnin zihniyeti bu, AKPnin zihniyeti şehrin
sorunlarını çözmek değil, eşe dosta, yandaşa rant
sağlamak, çıkar sağlamaktır.
Bu sel felaketi
nedeniyle bir kez daha bu noktada İstanbulu yönetenlere, Türkiyeyi
yönetenlere bir uyarıda bulunmaya çalıştık. Bir ses geleceği
umudumuz yok, bir cevap verileceği umudumuz yok, önlem
alınacağı umudumuz yok çünkü 95 yılından beri
Kadıköy Belediyesinin resmî yazıyla uyarılarını
görmezden gelen bir yönetim bizim buradaki konuşmalarımızı
hiç dikkate almayacaktır.
Ben,
hayatını kaybeden oradaki işçinin yakınlarına,
ailesine başsağlığı diliyorum, büyük zarar gören
yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyorum ve İstanbulun
yaşanılan bir kent hâline getirilmesi, altyapı
sorunlarının çözülmesi dileğimi bir kez daha tekrarlıyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Grup önerisi
aleyhinde Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Sayın
İçli, buyurun efendim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi aleyhinde söz aldım. Cumhuriyet Halk Partisinin
grup önerisi İstanbulda yaşanan sel felaketiyle ilgili. Yine her
zaman olduğu gibi, özüne, içeriğine karşı değilim,
belki eksik olduğu için aleyhinde söz aldım, öyle söyleyeyim,
bazı arkadaşlar alınıyor çünkü. Neden?
Değerli
arkadaşlarım, dün neyi kutladık? Dün, Dünya Çevre Günüydü.
Burada, bütün saygıdeğer milletvekilleri, Dünya Çevre Gününün ne kadar
önemli olduğuna dair birtakım şeyler söyledi burada
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ama Çevre Bakanı yoktu.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Ama Çevre Bakanı yoktu.
Peki, dün Türkiye
neyi yaşadı? Çok önemli iki şeyi yaşadı. Aslında
güz yağmurları değildi, sonbahar veyahut ilkbaharda yağan o
yoğun yağmur değildi, bir yaz yağmuruydu ve yaz
yağmuru nedeniyle başta mega kent İstanbul ve Türkiye'nin birçok
ili bu yaz yağmuru nedeniyle sel felaketiyle karşı karşıya
kaldı.
Peki, ikinci
önemli olay neydi yine Dünya Çevre Gününde? Sayın Başbakan ile Rusya
Devlet Başkanı Putin arasında nükleer santral sözleşmesinin
imzalanmasıydı. İlahi adalet! Hep kader diyoruz bazı
şeylere.
Peki, bugün ne
konuşulacak? Maden Yasası. Peki, Maden Yasasında neler geliyor?
Bu işin uzmanları tarafından, birçok ormanlık ve zeytinlik
alanların da bir şekilde yağmalanacağı,
peşkeş çekileceği konuşuluyor.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Çıkacak onlar, çıkacak.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Peki, daha bugünlerde başka komisyondan
çıkan başka bir kanun nedir? İmarla ilgili, Atatürk Orman
Çiftliği -başka nedir- işte, millî savunmaya ait olan
arazilerin, alanların imar planı içerisinde, kimilerine göre
yağmalanma projesi geliyor.
İşte,
değerli arkadaşlarım, Türkiye gariplikler ülkesi. Lafa
geldiği zaman, bu kürsülerde, başka kürsülerde dünyalara laf
söylüyoruz, ama iş gerçeğe geldiği zaman farklı farklı
şeyler.
Ama Sayın
Başbakan böylesi ölümlere, böylesi kaderlere hep kader diyor.
İşte, maden kazası oldu, insanoğlunun alması gereken
tedbirler alınmadığı için 30 canımız gitti,
ölenlere kader dedik. Bir başka sayın bakanımız da ölümün
güzelliğinden söz etti Ölenler güzel ölmüş. dedi. Yani, siyasiler
aslında her olayı işi kıvırabilmek için ya Allaha
havale ediyor ya da suçu başkalarına havale ediyor. Dün
İstanbulda meydana gelen
Bir canımız gitti. Bu da mı
kader? Bu da mı Allahtan geldi? Değerli arkadaşlarım,
kader değil. Bu iş, tedbirsizlik. Dere yataklarına konut izni
verirseniz ne olur? İşte yağmur, yaz günü de olsa
canlarımızı alır gider.
Değerli
arkadaşlarım, daha birkaç gün önce, yine çevreyle ilgili, yine bu
işlerle ilgili, yine enteresan başka bir olaya tanıklık
ettik. Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunları konuşmuyor. Ne
oldu? Sakaryanın Akyazı ilçesinde -deprem bölgesi, 99 depreminde
binlerce canımız gitti o bölgede- ne oldu? İmar, rant, rant,
para, o açgözlülük, o
Değerli
arkadaşlarım, bunları konuşmamız gerekir.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi verdi, AKPnin sayısal üstünlüğü var. Ha,
şu an şurada 15 milletvekiliniz var. Göreceksiniz, bu oylama
geldiğinde -aslında halkımıza söylüyorum- sayısal
çoğunluğu bulmak için koştura koştura gelecekler ve
önergeyi, bu genel görüşme önergesini reddedecekler. Peki, reddedince ne
olacak? Değerli arkadaşlarım, bunların hiçbiri
araştırılmayacak, görüşülmeyecek.
Bir
arkadaşımız tarımla ilgili söz aldığında
Tarım Bakanı dedi ki: Kardeşim, denetlenecek de
araştırılacak da, şu yapılacak da, şikâyet edin
Sayın Bakan,
Hükûmetinizle ilgili hangi konuyu, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde hangi
konuyu araştırdık? Hangi Meclis araştırması kabul
edildi AKP oylarıyla? Hangi genel görüşme kabul edildi? Hangi Meclis
soruşturması kabul edildi? Hangi sorularımıza, sözlü
veyahut yazılı sorularımıza Hükûmet olarak cevap verdiniz?
Anayasa 87, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevlerinden birisi olan
denetleme. Sadece yasa çıkartmak değil, denetleme. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, başbakanı ve hükûmeti denetler. Ee, denetleyemiyoruz.
Getiriyor sayın grup başkan vekilleri denetlemeyle ilgili Meclis
araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması.
Sorular? Yok. Geçen ay Anayasa değiştiriyoruz diye sözlü
soruları burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde almadık. Bu ay
Sayın Başbakan öyle istediği için bir ay içinde 30un üzerinde
yasa çıkartacağız Kabul edenler
Etmeyenler
Okusanız
anlayamazsınız içeriğini. Anlayamıyor kimse de. Yağmur
gibi geliyor kanunlar. Böyle bir kanun yapma tekniği var mı dünya
demokrasilerinde? Dünya demokrasilerinde başbakanı ve hükûmeti
denetlememe diye bir olay var mı? Ee, burada Anayasayı ihlal
ediyoruz, İç Tüzükü ihlal ediyoruz. Bizim görevimiz madem
Başbakanı ve Hükûmeti denetlemek ise bunun önündeki engelleri
AKP
siyasi iktidarı tarafından engellenmemesi lazım. Ama
bakıyorsunuz, yok öyle bir şey.
Ben milletin
vekiliyim. Millet, Başbakanın ve Hükûmetin denetlenmesini istiyor. Bu
rantların, bu yağmaların nereye gittiğini sormak istiyor.
Var veyahut yok; yoksa aklanırlar. Ama bir yol bu. Buna bir izin verilmesi
lazım.
Madende kader
dedik, madende 30 can. Şimdi, o da sansürlendi, artık o
konuşulmuyor. Türkiyede siyasi iktidarın istedikleri konular
konuşuluyor. Siyasi iktidar, gizli olması gereken, gizli
soruşturmalardaki birtakım belgeleri himaye ettiği için servis
ediyor medyaya, medya onları yazıyor, manşet...
Ee, peki,
değerli arkadaşlarım, bu ülkede işçinin durumu malum,
çiftçinin durumu malum. Bu yaz yağmurları nedeniyle de oldukça da
büyük zarara uğradılar. Tarım Bakanının cevap vermesi
lazım bu zararlar karşılanacak mı karşılanmayacak
mı? Cevap yok. Hemen gitti Sayın Bakan. Konuştu, beş dakika
konuştu. Pardon, beş dakika konuşan milletvekiline yirmi dakika
cevap verdi, gitti. E, kardeşim, çiftçi zor, çiftçi çok zor durumda. E,
işçi, memur, esnaf, emekli
Hadi onları geçtik, onların bir
şekilde de kendilerine, ailelerine bakabilecek gelirleri var.
Kardeşim, işsizler, işsizler
Üniversite açıyoruz,
evlatlarımızı üniversite mezunu yapıyoruz; üniversiteden
mezun olduktan sonra iş bulamıyorlar, annelerinin
babalarının evlerinde işsiz olarak oturuyorlar. Peki, bu sorun
Hükûmetin sorunu değil mi? Peki, bu sorunu diğer siyasi partiler
sorduğu, Yahu, gel kardeşim, şunu bir
araştıralım, bir genel görüşme yapalım. Bu ülkenin
menfaatleri neyi gerektiriyor? dediği zaman, buna Buyurun. demesi
gerekmez mi Hükûmetin? Hükûmetin böyle bir derdi yok. Hükûmetin derdi,
Yunanistana 10 bakanla gidecek, 10 milletvekiliyle gidecek; Brezilyaya
gidecek, İranla ilgili sorunları çözmeye çalışacak,
İsraille Filistin arasında veyahut İsraille Suriye
arasındaki meseleyi çözmeye kalkacak. Sayın Başbakan, elbette ki
sana böyle bir vahiy gelirse, bir güç gelirse, bir şey gelirse yap, ona
bir şey dediğimiz yok ülke yararına olursa ama kardeşim,
sen önce, Filistinin hakkından önce bu ülkede yaşayan
vatandaşın hakkını koruyacaksın, onun meseleleriyle
ilgileneceksin. Bakın, şimdi İstanbulda toplanıyorlar,
yine çıkmadı, çabaladık mabaladık İsraili kınama
çıkmadı; kendi ülkende İstanbulda çıkmadı,
Birleşmiş Milletlerde çıkmadı, NATOda çıkmadı,
Avrupa Birliğinde çıkmadı ama Sayın Başbakan kükrüyor
her yerde.
Yani,
değerli arkadaşlarım, işte bunlar, bu konular Türkiye Büyük
Millet Meclisinde konuşulacak. Biz haksız konuşuyorsak,
muhalefet milletvekilleri haksız konuşuyorsa çıkacak Sayın
Başbakan, görevli bakanlar, diyecek ki: Kardeşim, sen
haksızsın, bak biz bunu yaptık. Borcumuzun ne olduğu belli
değil -iç ve dış borç- dolar fırlıyor, borsa
işte, kendine göre birtakım yol
Altın fiyatı
çıkmış, insanlarımızın borcu artmış ama
bizim meselemiz, biz dışa karşı şey yapıyoruz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Dolar senin döneminden daha düşük seviyede. Sen 1.700de
bıraktın doları. Doları 1.700den bıraktınız
yahu!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Değerli Milletvekili Arkadaşım, sen
istediğin kadar oradan bana laf at çünkü bu taktikleriniz, bu şeyiniz
artık çöktü.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Doları kaçtan bıraktın sen?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Doları kaçtan bıraktın? değil,
ülkenin borcunun ne kadar olduğunu söyle. Sen, çiftçinin
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 1.700dü.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bakın, et bulamıyor et, et getiriyorsunuz.
Televizyonlarda, 80 tane dana getirildiği iddia edilmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) 88 tane
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) 88
Özür dilerim, arkadaşım düzeltiyor
bak, yine
BAŞKAN
Sayın Tunç
Arkadaşlar
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Eksi 9 küçülttüğünüz günleri unutmayın!
BAŞKAN -
Buyurun Sayın İçli, konuşmanızı tamamlayın
efendim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bitireceğim efendim.
AKPli
milletvekili arkadaşım düzeltiyor, ben küsuratları attım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Eksi 9 küçülttünüz memleketi, eksi 9 küçülttünüz!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) 88 dana getirmişiz.
Televizyonlarımızda, yandaş medyamızda o
danacıkları görüyoruz ve yorulmuşlar da yoruldukları için
de
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yahu, hiç utanma yok mu!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Utanma kelimesini alırım,
aldığım gibi gönderirim sana!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Eksi 9 küçülttünüz, bu millet unutmadı, unutmadı!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Hiç cevap verme sen! Terbiyeli konuş her
şeyden önce!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Dolardan bahsediyorsun
BAŞKAN
Bakın
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 1.700e çıkardınız!
BAŞKAN
Sayın İçli, Sayın Tunç...
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Siz, orada bana laf atıcı timleri olarak
istediğiniz kadar atın.
BAŞKAN
Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayın lütfen.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Her şeyden önce, hicap duymanız lazım
ülkenin bu durumundan. Bir milletvekili olarak kendi genel
başkanınızı savunabilirsiniz ama
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 20 tane bankayı siz batırmadınız mı?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla)
ülkenin bu
hâle getirilmesinden hicap duymanız lazım ama keyif alıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bu milletin 50 milyar dolarını peşkeş
çekmediniz mi?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Türkiye, en büyük yolsuzluğunu
yaşıyor, en büyük
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 50 milyar doları sen peşkeş çekmedin mi?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Sayın Başkan, keyif alıyorsunuz
herhâlde!
BAŞKAN
Efendim
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Müdahale edin
Görmüyor musunuz?
BAŞKAN
Müdahale ettim efendim, 2 kere söyledim Karşılıklı
konuşmayalım. diye.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Olur mu efendim? Müdahale edeceksiniz
BAŞKAN
Olur efendim, hayhay
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) E siz de lehe konuşun!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Ama lehe konuş
Bakın, söyledim, aleyhe
konuşuyorum dedim başında ve bu iş böyledir.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Lehe konuşmak için söz aldınız aleyhe konuşuyorsunuz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Buraya, Meclis şeyi geldiği zaman, gündem,
bunlar konuşulur. Rahatsız olursanız, çıkarsınız
cevap verirsiniz ama burada terbiye sınırlarını aşan
laf atmalarla bu olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Dolardan bahsediyorsunuz ayıptır ya!
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Bahsediyorum, bahsediyorum
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 600 lirayı 1.700e çıkarmadın mı?
BAŞKAN -
Arkadaşlar, sayın arkadaşlar
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Utanmadınız mı?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Ne diyorsun?
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Tunç
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Terbiyeni takın, terbiyeli konuş!
BAŞKAN -
Arkadaşlar
Arkadaşlar
Karşılıklı konuşmayalım
lütfen.
Buyurun
Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre
kısa bir açıklama yapacağım, yerimden.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun
İçlinin, lehte söz alıp aleyhte konuştuğu ve
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
İçli lehe görüş bildirmek için söz aldı, aleyhe konuştu,
bazı eleştirilerde bulundu, hiçbir somut gerçekliği
ulaşmayan sadece sözsel sataşmalarda bulundu.
Bu bağlamda
söylediği bir şeye açıklık getirmek istiyorum. Kendileri
dediler ki: Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli görevlerinden birisi de
denetleme görevidir. Biz soru soruyoruz, cevap alamıyoruz,
yazılı soru soruyoruz cevap alamıyoruz, sözlü soru soruyoruz
cevap alamıyoruz. Kendilerine bir bilgi vermek istiyorum, rakamlarla
konuşmak istiyorum. Tabii ki soyut cümlelerle söylemek çok kolay ama
rakamlar karşısında susmak gerekiyor. Örneğin, 23üncü
Dönemde, iki yıl on bir aylık zaman zarfı içinde 2.096 tane
sözlü soru sorulmuş, bunlardan 1.324 tanesi cevap bulmuş. Yani,
oranlarsak, yüzde 63,2 cevaplandırma oranı olmuş. Aynı
şekilde, yine 23üncü Dönemde, iki yıl on bir ayı baz alarak
söylemek istersem, 14.858 yazılı soru olmuş, cevaplandırma
ise 7.555 civarında olmuş, oranlama ise yüzde 50,8.
Bunu Tayfun
İçlinin bilgilerine sunmak istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
H.TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, ben bunları çok
iyi biliyorum, bana anlatmasın; onlar hikâye.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, muhalefetiktidar
ilişkilerinde tabii ki, bu tip gerekçeler, savunmalar,
karşılıklı sataşmalar olur. Bunları biraz
doğal karşılamamız gerekir. İktidar cevap verir,
muhalefet eleştirir, normaldir. O bakımdan, biraz daha
toleranslı olalım. Yalnız, bu konuşmalar
sırasında karşılıklı olarak birbirimize hitap
ederken daha dikkatli olmayı tavsiye ediyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, aleyhte diye söz
alınıp lehte, lehte diye söz alınıp aleyhte
konuşabiliyoruz, bunlar hep oluyor. E, bu iktidar da fakir fukaranın
lehine diye gelmişti aleyhine çalıştı. Bunlar olan
şeyler.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ya, uymadı örnek birbirine.
BAŞKAN
Evet, böyle espriler olur; teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (8/10) esas numaralı genel görüşme
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9/6/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Evet, lehte Mehmet Şandır, Mersin Milletvekilimiz, aynı zamanda
grup başkan vekili.
Sayın
Şandır, buyurun efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Tabii, Sayın Bahçekapılı ile
Sayın İncenin bir zamanlardaki yol arkadaşlığı
bugün espriye sebep oluyor, hoşluk oluyor ama bugün bir acıyı
konuşuyoruz, bugün bir ayıbımızı konuşuyoruz.
İstanbulu gene sel aldı ve bir vatandaşımız
hayatını kaybetti. Tenkit için söylemiyorum, çok sayıda
saygıdeğer İstanbul milletvekilleri var. İnanıyorum ki
onlar da bu sonuçtan üzüntü duyuyorlardır, İstanbul halkına
karşı üzüntü duyuyorlardır.
Bir suçlamak
anlamında söylemiyorum, ama her sene bu mevsimde -henüz daha sel mevsimi
de gelmedi, yani eylülde, ekimde- İstanbulda bu sel faciasını
yaşamak Türkiyemize yakışmıyor. 2010 Avrupa Kültür
Başkenti İstanbul, göz bebeğimiz İstanbul, Türkiyemizin,
dünyamızın incisi İstanbulda her sene bu tür manzaralar, bu
görüntüler bizi utandırmalı. Türkiyeyi başta yönetenler olmak
üzere, Türkiyenin karar verici aydınları, herkesi
utandırmalı.
Dün yine bir
vatandaşımız hayatını kaybetti. O
insanımızın sorumlusu kim olacak, çocuklarına nasıl
anlatacağız? Çevre Gününü kutladık, Sayın Öztürk dün
burada güzel bir konuşma yaptı, biz de
duyarlılıklarımızı ifade ettik. Yani, sürdürülebilinir
bir çevreyi koruyarak büyümeyi nasıl gerçekleştireceğiz? Büyüdüğümüz
iddia ediliyor, ama bu büyüme eğer çevreyi gelecek nesillere
bırakamıyorsa veya bugünkü nesillerin hayatını garanti
altına almıyorsa bu büyümenin kalitesinden nasıl
bahsedeceğiz? Artık büyüme gayrisafi millî hasıladaki
artışlarla ölçülmüyor, insana verdiği huzurla ölçülüyor.
Eğer insanımız, dünyanın incisi, göz bebeği
İstanbulda yaşamanın korkusuyla yaşıyorsa, acaba bir
sel felaketine veya bir sokak hareketine kurban gideceğim korkusuyla
yaşıyorsa, bu büyümenin varlığından kim kendine pay
çıkartabilir, nasıl övünülebilinir?
Değerli
milletvekilleri, dün, maalesef İstanbulun özellikle Anadolu
yakasında aşırı yağışlardan dolayı
Hiç
itiraz etmiyorum, tabii ki Allahtan gelene diyecek bir şey yok, sel
felaketi, ama kul olarak, insan olarak, yöneticiler olarak alınması
gereken tedbirleri alıp almadığımızı sorgulamak
sorumlusu biziz. Bunu bir defa yaşamıyoruz, her sene
yaşıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 1995te ilk başlayan, işte, bu İstanbulu sel
götürme süreci her sene tekrarlıyor. Geçen seneki hadiseyi nasıl
unuturuz, bir felaketti. 32, 34, 36 kişi, muhtelif rakamlar ifade
ediliyor, insanımız o sel felaketinin önünde devleti aradı ama
devlet maalesef birtakım temennilerden öte bir şey söylemedi.
Sayın Hükûmetin ortaya koyduğu gerekçeleri, getirdiği
izahları yani gerçekten komedi.
Bir sayın
milletvekili, Sayın Başbakana soru sormuş, demiş ki
Başbakanın bir beyanı vardı: Bu dere yataklarında
imar vermemek lazım, imara açmamak lazım. Sayın
Başbakanın böyle bir beyanı vardı, Sayın milletvekili
de soruyor, diyor ki: Bu verilen imarları iptal etmeyi düşünüyor
musunuz? Cevap yok.
İmar
verilmemeli, eyvallah. Veren kim? İstanbulu yaklaşık on yedi
yıldan bu yana siz yönetiyorsunuz değerli iktidar partisi grubu.
Artık mazeretiniz yok. Ne yeriniz dar ne yeniniz dar. Alınması
gereken tedbirleri almak gibi bir sorumluluğunuz var, göreviniz var.
Gazzede ölen Müslümanların, insanların acısını
duymanız takdir edilebilinir ama kendi insanınıza bu kadar
bigâne kalmanızı nasıl izah edeceğiz, nasıl ifade
edeceğiz? Bir defa değil ki, her sene. Daha sel felaket mevsimi de
gelmedi; eylülde, ekimde daha nelerin olacağını bilmiyoruz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bir de AKPyi önüne katsa
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bir başka hadise: Yani bu sel dediğimiz,
aşırı yağışlar dediğimiz hadise iklimin,
coğrafyanın karakteri, bu oluyor ama akıl da, teknik de, imkân
da buna tedbir geliştirmek imkânı veriyor. Bu imkân elimizdeyken bunu
niye kullanmıyoruz da her sene böyle bu kürsülerden birbirimizi
hırpalarcasına acımızı ifade etmek zorunda
kalıyoruz?
Değerli milletvekilleri,
bakınız, geçen sene yaşanan felaketten sonra -ben tabii burada bir tenkidi de ifade etmek
durumundayım- geçen sene eylül ayında, 9 Eylül tarihinde
İstanbul ve Trakyada aşırı yağışlar
dolayısıyla yaşanan sel felaketi sonucunda, bize göre 36 insanımızın
hayatını kaybetmesi sonrasında, Meclisimizde hemen her siyasi
parti, İstanbulun yaşadığı bu sorunun
araştırılıp tedbirlerinin belirlenmesi ve bu yönde
yetkililerin, görevlilerin uyarılması yönünde araştırma
önergeleri verdiler. Ortak bir talep olarak denildi ki: Meclisimiz, Genel
Kurulumuz bir komisyon kursun ve bu komisyon çalışsın, sebepleri
belirlesin. Sebepler biliniyor. O zaman, bir soru çıkar ortaya: Bilinen
sebeplerin tedbiri niye alınmıyor? Ama iyi niyetle, bu sebepler
belirlensin, önlemler araştırılsın ve Hükûmete tavsiyelerde
bulunulsun diye
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz, 12 Ekim 2009 tarihinde (10/459) sıra
sayılı Araştırma Önergesiyle böyle bir komisyonun
kurulmasını burada talep ettik. Bunun gündeme
alınmasını da Danışma Kuruluna getirdik. Maalesef,
burada on dakikalık bir görüşmeyle mesele geçiştirildi.
Daha sonra,
Aralık ayının 3ünde, yine 2009 yılında (10/532)
sayılı Araştırma Önergesiyle, İstanbul
milletvekillerimiz başta olmak üzere, İstanbulun sorunları
araştırılsın Meclis olarak, Genel Kurul olarak, bu Meclise
70ten fazla milletvekili veren İstanbulun sorunlarını bu
Meclis araştırsın diye bir önerge verdik. Yine, iktidar partisi,
sayısal çoğunluğuyla, parmak çoğunluğuyla bu önergeyi
de reddetti.
Ne olacak yani?
İstanbul, kaderini yaşayacak: Sel olacak, ölecek; efendim,
yangın olacak, yanacak; patlama olacak, parçalanacak. Bunu İstanbul
halkına nasıl reva görürsünüz? Bakın, İstanbul
konuşuluyor, İstanbul milletvekilleri konuşmaktan imtina ediyor.
İstanbul halkına borcumuzu nasıl ödeyeceğiz değerli
milletvekilleri? Kendi çaresizliğinde, kendi sahipsizliğinde yok mu
sayacağız İstanbulun çektiği çileyi? Onun için, bu genel
görüşmenin yapılması gerekiyor. Yani, evet, ülkemizi yöneten
siyasi iktidarın bölge ve dünya sorunlarına karşı
duyarlılığını, bu konuları uluslararası
düzlemde dile getirmesini milletimiz izliyor ama önce şu evimizin içini
bir süpürelim ya, şu evimizin önünü bir süpürelim ki sokağın
kirliliğinden dertlenelim. Dolayısıyla İstanbulla ilgili,
öznesi İstanbul olan bir genel görüşme açılmasını çok
gerekli, çok elzem ve gecikmiş bir görev olarak görüyorum. Hatta bu
konuyla ilgili bir İstanbul komisyonu kurulmasını
Yani,
düşünün değerli milletvekilleri, dün, Asya devletlerinin liderlerini
İstanbula topluyorsunuz, kocaman kocaman da laflar ediyorsunuz ama o
sözlerin söylendiği salonun elli metre ilerisinde insanlar sele
kapılıp ölüyorlar. Bunu kendimize nasıl
yakıştırıyoruz? Bunu nasıl sıradan, olağan
bir durum olarak görebiliyorsunuz? Ben, öncelikle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu genel
görüşme, Milliyetçi Hareket Partisinin hazırlamış
olduğu, İstanbul milletvekillerinin hazırlamış
olduğu yine genel görüşme talebinin Adalet ve Kalkınma Partisi,
iktidar partisi grubu tarafından da dikkate alınarak, bunu bir mesele
yaparak, bunu sahiplenerek İstanbul halkına olan borcun ödenmesini
talep ediyorum, saygının gereği talep ediyorum ama maalesef bu
konuşmaları yapıyoruz, burada bir sayın bakan yok.
İstanbulda böyle bir felaket olmuş, Hükûmet gelip Genel Kurula bilgi
vermek gereğini duymuyor. Genel görüşme açalım, ön
görüşmelerini yapalım diyoruz, ilgi yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Biraz sonra bunun olmadığını hep
beraber
Havaya kalkan parmaklarınız İstanbul halkının
gözüne girecektir değerli iktidar partisi milletvekilleri. Bu genel
görüşmenin açılmasını istemeyen parmaklarınız
İstanbul halkına saygısızlık olacaktır. Türkiye,
gerçekten yeni bir yüzyılın ilk çeyreğinde, dünya lideri,
küresel güç olma iddialarını taşıyan bir iktidarın
yönetiminde bu aczi ayıba dönüştürmemelidir. İstanbulda
yaşanan hadise bu iktidarın ayıbıdır, Türkiye'nin
ayıbıdır. Bunu parmaklarınızla tasvip etmenizi,
desteklemenizi
Öncelikle -sizleri tenzih ediyorum, size
yakıştırmam- inanıyorum ki bu genel görüşmenin
açılmasına sizler de onay vereceksiniz çünkü Milliyetçi Hareket
Partisi de hazırladı ama burada sizin tavrınızı görmek
istiyoruz.
İstanbul
halkına saygının gereği, Çevre Gününün gereği bu
genel görüşmenin açılması lazım. Sizi
duyarlılığa, sorumluluğa ve insana saygıya davet
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet, Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Mustafa Öztürk,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben Cumhuriyet Halk Partisini garipsiyorum, şundan
dolayı garipsiyorum: 1993 yılında Ümraniyede çöp kayması
oldu ama medyanın kamuoyuna yansıtmasıyla çöp patlaması
diye yansıdı ve 30a yakın kardeşimiz öldü, 30a yakın
insan öldü. Ölüm nedeni de neydi biliyor musunuz? Ölüm nedeni ranttı,
rant. Burada, belediye başkanı
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ayamamada 32 kişi öldü, 32 kişi.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Yani her oraya çıkan Cumhuriyet Halk Partisine hakaret etmek
zorunda mı!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Yine altını çizerek söylüyorum, İSKİde
skandallarla geçmeyen bir gün yok
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) 94ten bugüne ne yaptınız, onu bir anlatın
bakalım.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
ilgililer her türlü soruşturmaya ve şeye tabi tutuluyor.
Bugün evlerimizden, İstanbuldaki evlerimizden şakır
şakır sularımız akıyor ama bunu anlayan yok.
Sene 2008, Meclis
bununla ilgili bir araştırma yapmış, Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşların bundan haberi yok! Bu rapor
yayınlanmış, Meclisin arşivlerinde var. Nerede ne
olacağı, nasıl olacağı net olarak belli olmuş,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar uyuyor ve araştırma önergesi
veriyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sel gelmedi mi? Sel yok mu?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Yani nasıl olur bu, ben anlamıyorum. Yani kendi
arkadaşları da buna katılmışlar, kendilerinden
arkadaşlar da var.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Başkan, gürültüden duyamıyoruz
arkadaşımızı.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Dünya bağırıyor, dünya bağırıyor,
beyler, dünya bağırıyor Küresel ısınma var. diye.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Sen tarih öncesini anlatıyorsun, düne gel, dünkü felakete gel!
BAŞKAN
Sayın Öztürk, biraz geride olursanız, sesiniz çok yüksek şekilde
oluyor.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Efendim?
BAŞKAN - Çok
yüksek çıkıyor ses diyorum, yani biraz daha
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ama, efendim, söz atmasınlar o zaman.
Doğal olarak sesini yükseltiyor.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Dünyada küresel ısınmadan dolayı yer yerinden
oynuyor, Cumhuriyet Halk Partisinin bundan haberi dahi yok!
VAHAP SEÇER
(Mersin) 2010a gel Hocam, 2010a gel sen!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Dünyada özellikle küresel ısınmanın sel felaketine,
kuraklığa, iklim değişikliğine neden olacağı
herkes tarafından bas bas bağırılıyor, ani
yağışların artacağı, sel felaketlerinin
artacağı, tufanların artacağı, kuraklıkların
artacağı söyleniyor, Cumhuriyet Halk Partisinin haberi dahi yok
dünyadan!
Dünya nereye
gidiyor? 2012 yılından sonra yepyeni bir eylem planı devreye
girecek
VAHAP SEÇER
(Mersin) 1940 model siyasetçi gibi konuşuyorsun, 2010 model konuş!
Günümüze gel, günümüze!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir şeyden haberi yok!
Nasıl oluyor? Lütfen bu konuda araştırma yapınız,
lütfen bu konuda inceleme yapınız. Bir teklif yaparken
sağlıklı teklifler yapınız.
Bakın
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Hangi dünyada yaşıyorsun?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
- Ne diyorduk dün: Kırk yılda bir bu yağışı bu
kadar şiddetli gördük. Şimdi ne diyoruz: Beş yılda bir bu
yağışı, bir yılda bir bu yağışı
şiddetli görmeye başladık. Niye? İklim
değişikliğinden dolayı. Beyefendi diyor ki: Almanyada bu
yok. Yazıklar olsun, yazıklar olsun sizin bu bilginize. Almanyada
bu olaylar sık aralıklarla oluyor, İngilterede bu olaylar
sık aralıklarla oluyor, Amerikada bu olaylar sık
aralıklarla oluyor, Türkiyede de oluyor. İklim
değişikliği olayından bütün ülkeler anormal derecede
etkileniyor. Yaptığımız raporda, çalışmada ne
diyor biliyor musunuz? Türkiyenin güney bölgesi kurak iklim bölgesine girecek.
Neden dolayı? Küresel ısınmadan dolayı.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) - Dua mı ediyorsun olsun diye.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Türkiyenin kuzey bölgesi ne olacak? Aşırı
yağışlar olacak. Beyler, Antalyada on beş gün önce sel
felaketi olmadı mı?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Antalyada selde yedi saat ilk yardım beklediler,
neredeydiniz?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Siz konuyu bilmiyorsunuz, her konuya maydanoz oluyorsunuz
BAŞKAN
Sayın Öztürk, sataşmayın lütfen.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla)
bilmediğiniz her konunun maydanozu oluyorsunuz... (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Öztürk ,lütfen.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
maydanoz olma lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bilmediğin her konuya maydanoz oluyorsun.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, Genel Kurula hitap ediniz.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Lütfen, bildiğin konuda konuş. Lütfen
Tamam mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) El kol hareketi yapma!
MUHARREM VARLI
(Adana) Talebe mi azarlıyorsun, ne konuşuyorsun!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Dolayısıyla, diyoruz ki, bu dünya felaketi bütün ülkeleri
olumsuz etkilediği gibi tabii ki bizim ülkemizde de olumsuz etkiler
meydana getiriyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Yedi saat ağaca tutundular.
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Kader deseydin.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Evet, İstanbulda Anadolu yakasında dün bu olaylar, bu
olumsuzluklar yaşanmıştır. Bu olumsuzluklarla ilgili
önümüzdeki günlerde ciddi çalışmalar, ciddi önlemlerle ilgili
çalışmalar başlamıştır. Ben sadece şunu
söylüyorum, vicdan sahiplerine bunu söylüyorum: Otuz dakikada yağan
yağış miktarı ne kadar, biliyor musunuz?
MUHARREM VARLI
(Adana) - Ağlama, ağlama.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Bir günde yağan yağmur miktarı ne kadar, biliyor
musunuz? Bir ayda, haziran ayında yağan yağış
miktarına eşit. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
İnsaf
İnsaf
Senin de iline bu yağış olduğu
zaman sen ne diyeceksin?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Allah başınıza
yağdırıyor, yumruk kadar doluyu başınıza
yağdırıyor.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Dün İstanbulu susuz bırakanlar, dün İstanbulu çöp
dağlarına gark edenler, dün bir tane derenin dahi
ıslahını yapamayan belediye yönetimleri
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Siz yapın şimdi. Siz niye
yapmıyorsunuz?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
çıkmış diyor ki: Ben genel görüşme
yaptırmak istiyorum. Böyle anlamsız bir teklif neden
yapılabilir?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Dün selden 1 vatandaşımız öldü.
Dün, dün!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - O zaman soruyorum size: Edirnede sel felaketi oluyor, niye önlem
almıyorsunuz? Ben Edirne Belediyesini suçluyor muyum? Silivride sel
felaketi oluyor, ben Silivri Belediyesini suçluyor muyum?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Dün 1 yurttaşımız
hayatını kaybetti. Hangi önlemi aldınız İstanbulda?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Antalyada sel felaketi oluyor, ben Antalya Belediyesini suçluyor
muyum? İzmirde sel felaketi oluyor, ben İzmir Belediyesini suçluyor
muyum?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Daha ne yapacaksın? Daha ne
yapacaksın?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Diyorum ki dere yataklarındaki evlerin tamamını
kaldırsanız dahi- altını çizerek söylüyorum- dere
yataklarının
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bağırma! Bağırma da
doğruları söyle. Bağırma!
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Doğruları bilmiyor ki.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Dere yataklarını işgal ettirip
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
içindeki evlerin tamamını kaldırsanız dahi
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Doğruları bilmiyor ki.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ayamama Deresine kim iskân
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
küresel ısınmadan dolayı yeryüzünde sel felaketleri
olur.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bağırma, bağırma da doğruyu
söyle.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Evet, cevap ver, cevap.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Doğruları söyle, Ayamama Deresini kim
işgal ettirmişti? On altı senedir kim var orada?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Ya
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Lütfen, sayın milletvekilleri
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Beyler, sizler konuya vâkıf olmadan, konuyu bilmeden böyle
hissî bir şekilde konuşuyorsunuz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) On altı senedir kim idare ediyor belediyeyi?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Hayır, siz ne biliyorsunuz?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Bu konuları siyaset aleti yapamazsın.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Palavra atma, palavra!
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, lütfen.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Sen çöp dağlarının cevabını ver,
İstanbulu susuz bıraktığın günlerinin
cevabını ver.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ayamama Deresini kim işgal ettirdi?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Sen İstanbulda rüşvetin ayyuka
çıktığı günlerin hesabını ver.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bilerek yalan söylüyorsun, yalan!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Senin hesap vermeye
BAŞKAN
Sayın Öztürk
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) 1 milyon doları kim aldı, 1 milyon
doları?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Evlerde su akmayan günlerin hesabını ver. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sen İstanbulluya
lağım suyu içirdiğin günlerin hesabını ver.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) 1 milyon doları kim aldı, kim?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Sen neyin hesabını vereceksin?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kim aldı, kim?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Yüzde 60tı şebeke suyunda kaçak, yüzde 60! Bugün yüzde
20lere indi.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Gemilerin hesabını ver, gemilerin!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Sen bunun hesabını ver.
Onun için diyoruz
ki, beyler, bu tip çalışmalar yapıldı.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Villaların hesabını ver,
gemilerin hesabını ver.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Bu Meclisimiz bu çalışmaları yaptı.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) - Yapıldı da niye insanlar ölüyor, niye?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Önemli raporları ortaya serdi. Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımız da bunun altına
imzasını attı.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Aynı şeyi tekrar etme, aynı şeyi
tekrar etme papağan gibi.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Böyle bir gensoru, böyle bir genel görüşme
çalışmasının Meclisin vaktini çalmak olduğuna
inanıyorum.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Çalmak konusunda üzerinize yoktur!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Meclisin vaktini alıyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen alıyorsun, sen. Sen Meclisin vaktini alıyorsun.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) İklim değişikliği olayından dolayı bu
tip olaylar, olumsuzluklar olur.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sen Ayamama Deresinin hesabını ver.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Ondan dolayı, lütfen diyoruz, lütfen
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ayamazsınız zaten, ayamazsınız.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Ayamama Deresi ve diğer derelerle ilgili
Lütfen
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ayamama Deresinin hesabını ver, Ayamama
Deresinin.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Şu anda İstanbulda
Biraz önce
arkadaşımız diyor ki
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Çevirme çevirme!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
On dört tane dere var. diyor. İstanbul milletvekili bu
arkadaşımız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) On dört sorunlu dere dedim, on dört sorunlu dere.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Ben İstanbulda otuz seneden beri hizmet yapan bir
insanım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Boşuna gezmişsin, boşuna.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Hatay Milletvekiliyim ama otuz seneden beri
İstanbuldayım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Lafa gezmişsin lafa.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hataya hayrın yok ki senin, niye milletvekili
oldun!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Bir genel görüşme yaparken kaç tane dere olduğunu bil
yahu.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sen sadece rant kovalamışsın!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Lütfen
On altı tane dere var İstanbulda.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) On dört sorunlu dere
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Daha sizin dere yataklarından haberiniz yok ya.
Vatandaşı ziyaret etmiyorsunuz ki. Vatandaşın derdiyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) - Dinlememişsin ki, dinlememişsin ki.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
ilgilenmiyorsunuz
BAŞKAN -
Sayın Öztürk
Sayın Öztürk...
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Bir çalışma yapılırken belgeler sağlam
olur.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Dinlemesini bilmiyorsunuz, dinlemesini.
Anlamamışsınız.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.
Sayın
Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yeter, yeter
Zaten konuşacak bir şey
kalmadı.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben diyorum ki:
Türkiye'nin her ilinde bu olaylar var. Sadece İstanbula indirgeyerek
böyle bir olay olamaz. Küresel ısınmadan dolayı, iklim
değişikliğinden dolayı
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yahu, küresel ısınmayla ne alakası var
bunun?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
bu olaylar sık
aralıkla
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Küresel ısınmayla ne alakası var?
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Cahillik yapmayalım. Yarım saatte
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sen tedbir alacaksın, tedbir!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) Alın Meteorolojiden bilgiyi, cahil bilgiyle
vatandaşımızın zihnini bulandırmayalım diyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) - Boşa hizmet yapmışsın sen,
boşa!
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gününüz aydın,
geleceğiniz parlak olsun diyorum. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim Sayın İnce?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Milletvekili Cumhuriyet Halk Partililer uyuyor.
ve Cumhuriyet Halk Partisinin zihniyeti şudur şudur
diyerek
grubumuza alenen hakaret etmiştir. İzin verirseniz cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
İnce, iki dakikalık süre veriyorum size.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürkün, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Milletvekilini gerçekten tanımıyorum ben. Az önce öğrendim,
Hatay Milletvekiliymiş ve İstanbul Belediyesi ekibindenmiş.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu uyuyor. diyor. Uyumak insana özgü
bir şeydir. Onu bilmem ama bu grupta da çok fazla uyanık var, bu
kesin. Orada uyumadığımız kesin ama burada uyanık
olduğu çok kesin. Daha bugünkü gazete Eski Maliye Bakanının
kızları beş ayda 7 milyon liralık ihale aldı,
işler tıkırında. diyor. Çok fazla uyanık
olduğunu biliyorum. İstanbul Belediyesinde en fazla çalışan
komisyon hangisidir biliyor musunuz? İmar Komisyonudur.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Türkiyede böyle, bütün belediyelerde böyle.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Rant işidir, bunu hepimiz biliyoruz.
Siz Cumhuriyet
Halk Partisi zihniyeti sayesinde buradasınız. Ulusal Kurtuluş
Savaşını gerçekleştiren, devrimleri gerçekleştiren ve
arkasından çok partili yaşamı hayata geçiren Cumhuriyet Halk
Partisi sayesinde buradasınız.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Siz hâlâ uyuyorsunuz ya! Uyanın! 1930larda
kalmışsınız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Uyanın, 2010a geldik, uyanın ya!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Sayın Başkan
Sayın Başkan
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Uyumuyoruz. diyorsun, hâlâ 1930dan
bahsediyorsun.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Metin Bey, lütfen
Tamamlasın
konuşmasını.
MUHARREM
İNCE (Devamla) İnsanlar göçük altında kalır, adı
olur Kader! Ayamama Deresi taşar, derenin intikamı feci olur! Bebek
ölümleri kader! Elâzığda deprem olur, suçlu kerpiç! Şimdi, dere
yataklarını bu on yedi yıl içinde imara kim açtı?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Mustafa Öztürk açtı!
MUHARREM
İNCE (Devamla) On yedi-on sekiz yıldır İstanbulu
yönetiyorsunuz. Bu dere yataklarını imara kim açtı? Kimlere
burada dolgu izni verildi? Gelin, bunların hesabını verin.
Bakın, hep dinden
imandan, fakirden fukaradan bahsedersiniz ya, ben size Mevlânâdan bir örnek
vereyim. Mevlânâ diyor ki: Cömertlik ve yardımda akarsu gibi ol. diyor.
Sizin yaptığınız, elektriği olmayan köye
buzdolabı vermek, çamaşır makinesi dağıtmak. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Elektriği olmayan köy mü kaldı? Onlar
sizin zamanınızdaydı Muharrem Bey.
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen konuşmanızı tamamlayınız
efendim. Lütfen Sayın İnce
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, yeni sataşmalara
neden oluyor, şimdi ben de söz isteyeceğim. Lütfen
BAŞKAN -
Arkadaşlar
Muharrem Bey
MUHARREM
İNCE (Devamla) Mevlânâ diyor ki: Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak
gibi ol. Evet, siz diyorsunuz ki: Gemi değil, gemicik. Yani sizin
tevazunuz, alçak gönüllülüğünüz, gemiyi gemicik olarak
tanımlıyor. Hoşgörüde deniz gibi ol. diyor Mevlânâ,
Başbakan diyor ki: Şu, şu, şu gazeteleri almayın.
İşte,
sizin Mevlânâyla bağınız da bu, imarla bağınız da
bu, kaderle bağınız da bu, dinle imanla bağınız
da bu.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İnce, teşekkür ediyorum.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Tevrattan örnek vereceksin, Mevlânâdan
değil.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri; benim garibime giden hususlardan
bir tanesi şu arkadaşlar: Şimdi, bir arkadaş
konuşuyor, bakınız, oturuyor, o sıralardan bir
arkadaşları itiraz ediyor. Grup başkan vekili arkadaşlarımızın
kendi sıralarındaki arkadaşlara bir müdahale etmesi lazım,
hem iktidardan hem muhalefetten. O taraftan bağırma çağırma
oldu mu, kimse seslenmiyor. Lütfen
Bu şekilde yönetemeyiz. Daha dikkatli,
daha itinalı olmayı tavsiye ediyorum.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Bahçekapılı
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) CHP Grup Başkan Vekili sataşma var
adıyla söz istedi ama sataşmaya cevap verirken kendi grubuma
sataştı. Ben de şimdi kısa bir söz istiyorum sizden, 69a
göre.
BAŞKAN
Önce, bir de
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, ben dünkü sel felaketini gündeme
getiren, hiç kimseye hakaret etmeyen bir konuşma yaptım ama böyle bir
konuşma yapmam nedeniyle, Değerli Milletvekili beni suçladı ve İstanbul
Milletvekili olarak İstanbuldaki derelerin sayısını bile
bilmediğimi söyledi. Açıkça bir sataşma var, izin verirseniz
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Özyürek, saygıdeğer arkadaşlarım; şimdi,
dereler, nehirler, ırmaklar, caddeler ayrı bir konu.
Sayın
milletvekilleri, lütfen arkadaşlar
Daha bugün bitimine kadar
çalışacağız saygıdeğer arkadaşlarım,
dikkatinize sunarım yani. Burada heyecanlanmaya gerek yok.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, ben de katkıda bulunmak
istiyorum yerimden, 60ıncı maddeye göre.
BAŞKAN
Sayın Akkuş, lütfen biraz sabırlı olalım.
Sayın
Özyürek, buyurun efendim.
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürkün, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi, burada, dün
İstanbulda büyük bir felaket yaşanmış, bir
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, pek çok evi su
basmış, bununla ilgili bir genel görüşme talebinde bulunmaktan
daha doğal ne olabilir? Milletvekilinin görevi denetim yapmaktır,
milletvekilinin görevi halkın karşı karşıya
kaldığı sorunları Meclis kürsüsüne
taşımaktır. Bunu yaptım diye, bunu yapıyoruz diye bir
milletvekilinin kalkıp bize hakaret etmeye hakkı yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, 1994 yılından beri İstanbulu AKP ve AKP
zihniyetindeki başkanlar yönetiyor. Fatih Sultan Mehmet zamanından
başlayarak bir sürü şey söyleyebilirsiniz. Burada önemli olan, geçen
yıl Ayamama Deresinde karşı karşıya
kaldığımız felaket, bu yıl Kurbağalıderede
karşı karşıya kaldığımız felaket AKPnin
önlem almayışından ileri gelmiştir. Bunu konuşmayacak
mıyız, bunu gündeme getirmeyecek miyiz? Niçin rahatsız
oluyorsunuz? Kurbağalıderenin ıslahıyla ilgili
Kadıköy Belediyesinin 1995 yılından beri pek çok yazı
yazdığını söyledim ve Belediyeden bir açıklama
yapılıyor, deniliyor ki: Kurbağalıderenin ıslah
ihalesini biz 24 Haziranda yapacağız. Demek ki siz 94ten beri bu
görevinizi ihmal etmişsiniz. Bunları konuşmamız lazım,
yoksa gelip buraya, vaktiyle şurada şu olmuştu, burada bu
olmuştu diyerek sorumluluktan kaçamazsınız. On yedi yıl, on
sekiz yıl bir kentin yönetiminde az mı bir süredir değerli
arkadaşlar?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum efendim sizlere, sağ olun.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Bitiriyorum efendim.
Sayın Hatip
diyor ki: Şu kadar yağmur yağdı ama, efendim, daha önce de
su akmıyordu!
BAŞKAN
Sayın Özyürek, teşekkür cümlenizi alabilir miyim efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Şimdi doğal felaket de o zamanki doğal felaket
değil mi? Çok yağmur yağdı böyle oldu, yağmur
yağmadı böyle oldu. Bunlar, topu taca atma girişimleridir.
BAŞKAN
Sayın Özyürek, lütfen efendim...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Sorumluluğunuzu üstlenin, gereğini yapın. Millet
sizden hizmet bekliyor değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, biraz önce CHP Sayın
Grup Başkan Vekili konuşmasında AK PARTİ Grubuna çok
ağır hakaretlerde bulundu. Sataşmadan dolayı söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arkadaşlar, birbirlerimize karşı ifadelerde...
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Tutanakları getirtin. Öyle bir sataşma falan yok
Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Var efendim, var.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ona siz karar vermeyeceksiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hakarette
bulundu Sayın Başkan.
Efendim, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyeceğim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Lütfen sayın milletvekilleri...
Sayın
Canikli, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Grubumuza
yapılan sataşma nedeniyle söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce
Sayın Konuşmacı, bizim yani AK PARTİnin CHP zihniyetine
çok şey borçlu olduğunu söyledi.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Türkiye borçlu, Türkiye!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Buna ben de katılıyorum, ben de
katılıyorum. Yani bu sözü destekliyorum. Gerçekten, AK PARTİ,
CHP zihniyetine çok şey borçlu. Ülkeyi o kadar kötü yönetti ki, ülkeyi o
kadar kötü noktalara getirdi ki, ülkeye o kadar zulmetti ki,
insanımıza o kadar uzak davrandı ki, o kadar mesafe koydu ki,
milletimizin inançlarıyla...
MUHARREM
İNCE (Yalova) İnanç tüccarlığı yapma Allah
aşkına! Senin kadar ben de inançlıyım. Benden daha fazla
inançlı olduğunu sana kim söyledi? Bırak inançları, siyaset
yap; inançlar üzerinden yapma!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) ...milletimizin
düşünceleriyle o kadar uzak hareket etti ki, milletimize o kadar tepeden baktı ki, milletimizin
inancına, uygulamalarına, geçmişine, tarihine o kadar
saygısızlık etti ki, onun için AK PARTİ iktidarda, onun
için milletimiz AK PARTİyi tercih etti değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bırak inançları! İnançlarımız
dışarıda. Beynimizle buradayız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu
açıdan bakıldığında, gerçekten AK PARTİnin
iktidara gelmesinde CHP zihniyetinin çok büyük payı var.
Başarısızlığının, millete mesafeli
davranışının
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Başbakanın da CHPye borçlu!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
millete saygı duymamasının,
milletin düşüncelerine itibar etmemesinin gerçekten çok büyük
katkısı var. O açıdan katılıyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Başbakanın da CHPye borçlu,
Başbakanın da!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bugün AK
PARTİnin elindeki belediyeler gerçekten çok büyük imar hizmetleri
yapıyorlar, imar tadilatları yapıyorlar; yapmak zorundalar.
Düşünün,
bakın, ben Okmeydanını hatırlıyorum, bizim
hemşehrilerimizin yoğun olarak yaşadığı bölge,
ilk defa üniversite sınavında gitmiştim. Orada tek katlı
küçük evler vardı. Tek katlı, bahçe içerisinde küçük evler. Sonra,
İstanbul defterdarlığı görevimizde, on yıl sonra görme
imkânımız oldu, 1997 yılında.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tam bir taş yığını. Tam
bir beton yığını. Ne yapacak şimdi AK PARTİ
İktidarı?
BAŞKAN
Sayın Canikli, lütfen konuşmanızı tamamlayınız,
son cümlelerinizi alayım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Elbette imar uygulaması yapacak. Bu
enkazı elbette temizlemesi gerekecek, temizleyecek, yeniden
yapılandırma yapacak, dönüşüm gerçekleştirecek.
Bunların tümünün yıkılması gerekiyor.
Kim bu hâle
getirdi değerli arkadaşlarım? Elbette CHPnin iktidar
olduğu dönemin eseri bütün bunlar. Sayın Nurettin Sözenin, daha
öncekilerin.
MUHARREM
İNCE (Yalova) On yedi senedir iktidardasınız, on yedi senedir!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani bozan sizsiniz, tahrip eden sizsiniz,
şehircilik anlayışı açısından mahveden sizsiniz,
biz yapmaya çalışıyoruz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hikâye anlatma! Hikâye anlatma!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yapmak için de elbette imar tadilatı
yapılacak değerli arkadaşlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ayamama Deresine kim ruhsat verdi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Başka ne yapacaksınız? İmar
tadilatı yapacaksınız.
BAŞKAN
Sayın Canikli, teşekkür ediyorum. Lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Siz bozuyorsunuz biz yapıyoruz. Nasıl
eleştirebilirsiniz bunu?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Siz belediyede iktidar olduğunuzda İnternet
yoktu, hiçbir şey yoktu. On yedi yıldır
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Canikli, teşekkür ediyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Çeyrek yüzyıl oldu, çeyrek yüzyıl! Çeyrek
yüzyıldır İstanbulda iktidardasınız!
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (8/10) esas numaralı genel görüşme
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9/6/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, Caniklinin bir eksiği
var. Sayın Başbakan da Başbakanlığını
Cumhuriyet Halk Partisine borçlu. Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı
Sayın Erdoğan yoktu bugün.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Arkadaşlar,
öneriyi oyluyorum! Kabul edenleri sordum, kabul etmeyenleri sordum!
Başkanlığa bakarsanız, ellerinizi de havaya
kaldırırsanız sayacağım sayın milletvekilleri!
Kabul etmeyenler
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, katkıda bulunmak istiyorum
kısa, iki dakika, yerimden
BAŞKAN -
Evet, öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.07
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.23
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Plan ve Bütçe; Kamu İktisadi Teşebbüsleri; Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN
Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
düşen 2 üyelik için İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek ve
İzmir Milletvekili Harun Öztürk aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Tunceli Milletvekili Kamer Genç
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Zonguldak Milletvekili
Ali Koçal aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.
2.-
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerinin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin
Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
476 Sıra Sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Gruplar
adına ilk konuşma, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztraka aittir.
Sayın
Öztrak, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 476 sıra sayılı Yasa
Tasarısı üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve grubum adına Genel Kurulu selamlıyorum.
Şimdi,
burada yapmakta olduğumuz düzenleme, Dış Ticaret
Müsteşarlığının yurt dışı
kadrolarının artırılması. Otuz tane ilave kadro talebi
var öneride ama öyle sanıyorum ki bu sayı ciddi ölçüde
artırılacak.
Şimdi,
Dış Ticaret Müsteşarlığında bu yurt
dışı uygulamalarına baktığımız zaman,
yine diğer, yurt dışı teşkilatı olan
bakanlıklardaki uygulamalara baktığımız zaman, burada
gördüğümüz şey şu, dikkatimi çeken husus, geçmişte,
bürokrasideki tecrübem çerçevesinde: Yurt dışına insanları
göndeririz, ondan sonra geri döndükleri zaman oturtacak yer bulamayız.
Dolayısıyla bence en önemli sorunlardan biri yurt
dışına insanları sadece göndermek değil, geri
döndükleri zaman da onların o yurt dışındaki
tecrübelerinden azami ölçüde yararlanma imkânlarının
sağlanmasıdır. Diğer taraftan, tabii, bu
teşkilatın şu ana kadar mevcut yurt dışı kadrosu
115 iken bu kadro sayısının birdenbire toplamda 250ye
çıkması, yurt içi ve yurt dışı kadroları
arasındaki denge bakımından da incelenmesi gereken bir husustur.
Yine bu kadrolara, gerçekten, yurt dışında o beklenen hizmeti
verebilecek arkadaşların gönderilmesi, özellikle başmüşavir
kadrolarının kızak yerler olarak görülmemesi de dikkate
alınması gereken hususlardan biridir.
Değerli
milletvekilleri, kanunun gerekçesine dönüp baktığımız
zaman, neden bu kadar çok yurt dışında kadro alınıyor
diye baktığımız zaman
Artık, bütün dünyada geçerli olan, ihracata dayalı ekonomik
büyüme modeli çerçevesinde ülkeler dış ticarete büyük önem
veriyorlar. Bu çerçevede de bizim yurt dışında kadrolara
ihtiyacımız var. deniyor.
Şimdi, bu
kadrolara ihtiyaç olma konusu buraya kadar doğru da bir konu var: Türkiye
gerçekten ihracata dayalı bir büyüme modelini uyguluyor mu,
uygulamıyor mu?
Şimdi, bu
konuda Hükûmet yetkililerini dinlediğimiz zaman, iktidar partisi
yetkililerini dinlediğimiz zaman bakıyoruz, hep ihracat rakamı
üzerine yoğunlaşıyorlar, işte İhracat şu kadar
arttı, ihracat bu kadar arttı. gibi birtakım rakamlarla
karşımıza çıkıyorlar.
(x)
476 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Şimdi, ben,
burada, bu konudaki bazı yanlış anlamaları düzeltmek
istiyorum: AKP İktidarı iş başına geldiğinde,
2002 yılında Türkiyenin ihracatı 36 milyar dolarmış.
İhracat 2008 yılına kadar yüzde 266 oranında artarak 132
milyar dolar olmuş. Evet, oldukça hızlı bir gelişme. Ama
yine AKP İktidara geldiğinde 51,5 milyar dolar olan ithalat, 2008de
bu sefer yüzde 292 oranında artarak 202 milyar dolar olmuş ve
aynı dönemde dış ticaret açığımız ise 15,5
milyardan -dikkat edin arkadaşlar- yüzde 351 oranında artarak 70
milyar dolara gelmiş.
Şimdi, bu
ihracata dayalı büyümeyle aslında burada kastedilen net ihracata
dayalı büyümedir. Net ihracata dayalı büyüme. dediğimiz zaman
da ihracat ile ithalat arasındaki farkın, ihracat lehine olması
gereken farkın büyümeye katkısına bakarız.
Şimdi,
2003-2009 yıllarında, AKP İktidarı döneminde iç talep
artışının büyümeye katkısı 4,7 puan olmuş.
Buna karşılık ihracat-ithalat yani net ihracatın büyümeye
katkısı ise eksi 0,4 puan olmuş. Toplam büyümede ise
yıllık ortalama yüzde 4,3 oranında artış çıkmış
ortaya.
Şimdi, çok
açık seçik şunu görmeliyiz ki, bu iktidar döneminde ihracata
dayalı büyüme modeli uygulanmamış, net ihracat da büyümenin
motoru olmamıştır. Bunun gerçekleştiği ülkeler, dönüp
baktığımız zaman, son yaşanan ekonomik krizde çok
ciddi ekonomik performans göstermiştir; örneğin Brezilya gibi, buna
karşılık Türkiye krizden son derece olumsuz etkilenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, burada şu son yedi yıllık dönemi belli
yıllara ayırdığımızda ilginç bir tabloyla
karşı karşıya kalıyoruz: 2003-2005 döneminde Türk
ekonomisi, yılda ortalama yüzde 7,7 büyümüş, buna
karşılık dış açığın gayrisafi yurt içi
hasıla içindeki payı yüzde 3,6 olmuş. 2006-2007
yılında Türkiyenin büyüme hızı yüzde 5,8e
düşmüş, buna karşılık dış
açığın gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde
6ya yükselmiş, yine 2008-2009 döneminde Türk ekonomisi yüzde 2,1 ortalama
olarak daralmış, buna karşılık dış ticaret
açığının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı
yüzde 4 civarında kalmıştır.
Şimdi,
Türkiye tabii, böyle bir net ihracata dayalı büyüme modelini
benimseyemediği için ve açıkçası, ekonomisini yurt
dışından gelen küresel mali sermayenin risk iştahına
teslim ettiği için, ortaya şöyle bir tablo çıkmıştır:
Şimdi, dün bakıyorum ben, iktidar
partisinin sözcüleri Türkiyede her şeyin tozpembe olduğunu
ifade ediyorlar. Öyle mi? Bir de Rakamlar yalan söylemez. diyorlar. Gerçekten
arkadaşlar rakamlar yalan söylemez. Şöyle, rakamlarla duruma bir
bakalım; şimdi, 2003-2005 dönemi 150 gelişmekte olan ülkeyle
Türkiyenin büyüme hızını
karşılaştıralım: 2003-2005, AKP 2002de iktidara
gelmiş, arkasında dünyada itibar kazanmış bir ekonomik
program var, küresel piyasalarda bir coşku başlamış,
küresel likidite artmış, ortalama 150 ülke yüzde 6,9 oranında
büyürken, Türkiye bu dönemde yüzde 7,7 oranında büyümüş. Daha sonra,
2006-2007 yılına geldiğimizde, bu 150 ülke ortalama yüzde 8,1
oranında büyürken Türkiye sadece yüzde 5,8 oranında büyümüş.
Yine, kriz döneminde, 2008-2009 yılları arasında -dünya
ekonomisi şöyle daraldı, böyle daraldı, biz kendimizi bize
benzeyenlerle karşılaştıracağız- bu 150 tane
ekonominin ortalama büyüme hızı yüzde 4,2; artı yüzde 4,2;
Türkiyenin aynı dönemde ortalama büyüme hızı eksi 2,1 yani 2,1
oranında daralmışız. Şimdi, bunun hesabını
birilerinin vermesi lazım, burada son derece ciddi bir
ba-şarısızlık var. Türk ekonomisinin, mevcut AKP
yönetiminde büyüme hızı, kendi benzerlerinin çok altında
gerçekleşmiş, hızla altına düşmüş. Bunun
arkasında ne var? İşte, biraz önce, bu kanunun gerekçesinde yer
alan, ihracata dayanan büyüme modelinin benimsenmemiş olması var. Bir
başka ifadeyle, bize dışarıdan gelen borçlarla,
dışarıdan gelen paralarla içeride arsa fiyatlarını,
arazi fiyatlarını, varlık fiyatlarını
şişirerek, Türk lirasını aşırı
değerlendirerek, buradan ortaya çıkan bir tüketimle bir hayalî
canlılık yaratmak, üretmeden tüketen bir ekonomi hâline gelmiş
olmak var.
Yine, bu
çerçevede, hep övünüyoruz, işte Türkiye G20 ekonomileri
arasındadır. hatta zaman zaman, bakıyorum, Sayın
Başbakan Türkiyeyi G20 ekonomileri arasına kendinin soktuğunu
da ifade ediyor yani kendi iktidarları döneminde girdiğini ifade
ediyor; bu doğru değil. Biliyorsunuz, ben, AKP İktidarı
iktidara gelmeden önce Hazine Müsteşarıydım, ben en az üç tane
G20 toplantısına yurt dışında katıldım.
Dolayısıyla, AKP İktidarından çok daha önce Türkiye
dünyanın 20 büyük ekonomisi arasındaydı. 2002 krizinde bir
daralma nedeniyle biraz belki geriye düştük ama ondan öncesine
bakarsanız, her zaman ilk 20 içinde olan bir ekonomi Türk ekonomisi.
Şimdi, 2002
yılında iktidara geldiğinde AKP, G20 grubunda, Türkiye büyüme
hızı bakımından en hızlı büyüyen 3üncü
ekonomiydi; krizin olmadığı 2007 yılında büyüme
hızı bakımından 9uncu sıraya geriledik; kriz
yılları olan 2008-2009 yıllarında da 15inci sıraya
geriledik. Şimdi, bu, şunu gösteriyor: Hem 150 ekonomiye göre hem de
G20 ekonomilerine göre, onlara göre çok daha hızlı
daralmışız veya çok daha yavaş büyümüşüz. O zaman,
birileri bunun nedenini açıklamalı yani bunun nedeni -biraz önce
Sayın Konuşmacının ifade ettiği gibi- herhâlde küresel
iklim değişikliği olamaz çünkü bütün bu ekonomiler aynı
iklimde yaşıyor, kader de olamaz; bunun bir tek nedeni vardır:
Bu iktidar bu ekonomiyi iyi yönetememiştir, bu iyi yönetememe olgusunu da
küresel coşkunun arkasına saklayabilmiştir ama dünyadaki küresel
iklim bozulduktan sonra gerçek apaçık ortaya
çıkmıştır; Türkiye, ekonomik olarak son derece kötü
yönetilmiştir.
Şimdi, bir
şey daha vermek istiyorum: Türkiye'nin tarihî büyüme performansları.
Şimdi, ben hep bakıyorum, şu söylem var Hükûmet kanadında:
Her şey bu Hükûmet döneminde ilk defa yapılmış, en yüksek
büyüme bu Hükûmet döneminde ilk defa gerçekleştirilmiş gibi.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin çok partili demokrasiye geçtiği 1950-2002 yıllarının
arasında ortalama büyüme hızı yüzde 4,8 olmuş. Peki,
2003-2009, yani AKP İktidarı döneminde Türkiye'nin ortalama büyüme
hızı ne olmuş? Yüzde 4,3.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Krizden önce.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - Yani krizden önce de -biraz önce ifade ettim- dünya yüzde 8
büyürken bizim büyüme hızımızı yüzde 5,8e
düşürmüşsünüz, nefesimizi kesmişsiniz. Neden kesmişsiniz?
Ben açık söyleyeyim: Biraz önce bir arkadaşım, burada, işte
Döviz, bir günden öteki güne şuraya çıktı
Tabii, dövizin bir
günde bu kadar oynaması, belli krizler içinde, bunlar çok da tasvip
edilecek şeyler değildir ama Türk lirasının bu kadar
değerlenmesi de tasvip edilecek bir şey değildir çünkü Türk
lirasının aşırı değerlenmesi hâlinde ne yapıyorsunuz
biliyor musunuz? Yabancının cebine dolarları koyuyorsunuz, Türkiyedeki
işçiyi işinden ediyorsunuz; dünyanın hiçbir ekonomisi buna
razı olmuyor. Hani gıptayla baktığımız Çin var
ya, Hindistan var ya, Brezilya var ya, paralarının bu kadar
değer kazanmasına hiçbir zaman razı olmuyorlar. Bütün bu
gelişmeler sonunda, bir ekonomi yönetiminin performansını neyle
ölçeriz? İşle ölçeriz, aşla ölçeriz. Aş büyümemiş ya
da bize benzeyen ekonomilerin çok altında büyümüş. Peki, işe ne
olmuş? İşe de baktığımız zaman, 1988 ile
2002 yılları arasında -Neden 1988? Çünkü Türkiyede işsizlik
verileri 1988den itibaren yayımlanıyor- Türkiyede işsizlik
oranı ortalama yüzde 8, 2001 krizi nedeniyle sıçrıyor yüzde 10,1
oluyor, aynı dönemde Korede de işsizlik sıçrıyor. Kore,
ondan sonraki dönemde, işsizliğini yüzde 10lardan, yeniden krizden önceki
yüzde 5ler, 6lar seviyesine çekebiliyor oysa bizde ne oluyor? 2003-2009
döneminde, ortalama işsizliğimiz yüzde 11,1; 2009 yılında
ise işsizlik oranı yüzde 14, bu bir rekor.
Yine, burada da
söyleniyor Amerikada şu oldu, diğer ekonomilerde bu oldu.
Şimdi ona da gelmek istiyorum. 2007 yılında, Türkiye OECD
ülkeleri arasında işsizliği en yüksek olan 2nci ülke, 2009
yılında da yine İspanyadan sonra işsizlik oranı en
yüksek olan 2nci ülke ama 2007-2009 dönemi mukayesesini
yaptığımız zaman, işsizlik oranı en
hızlı artan ülkeler listesinde Türkiye, İspanya, İrlanda,
İzlanda ve Amerika Birleşik Devletlerinin arkasından 5inci.
Şimdi, hatırlayacaksınız, bu İspanya, İrlanda,
İzlanda, Amerika Birleşik Devletleri bankacılık sektöründe
çok ciddi sıkıntı yaşayan ülkeler, bankacılık
krizi yaşayan ülkeler oysa bizde özellikle 2001 yılında
bankacılık kesimine yönelik olarak alınan radikal önlemler
sonucunda Türk bankacılık sistemi bu krizi hiçbir sıkıntı
yaşamadan geçti. O zaman şunun izahını beklemek hepimizin
hakkı: O zaman niye bu kadar daraldık, en fazla daralan ekonomilerden
biri olduk? Neden işsizliği en fazla artan ülkelerden biri olduk? Bu
hesabın verilmesi lazım. Bu, açıkçası Türk ekonomisinin hiç
de iyi yönetilmediğini çok net bir biçimde ortaya koyuyor.
Şimdi, bir
başka konuya yine burada değinmek istiyorum: Acaba? diye soruyor
insan, ne oldu yani biz dışarıdan para bulamadık da ondan
mı bizim işsizliğimiz bu kadar arttı, ondan mı bizim
büyümemiz bu kadar düştü? Durum o da değil. 2002 yılında
AKP iktidara geldiğinde 148 milyar dolar olan devlet borcu aradan geçen
yedi buçuk yıl içinde 2ye katlanmış 309 milyar dolara
yükselmiş. Yine benzer şekilde, 130 milyar dolar olan Türkiye'nin
dış borcu, yedi buçuk yılda yine 2 kattan fazla artarak 271
milyar dolara yükselmiş. Yapılan bunca
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Kaçtan borçlandı 2002 yılında?
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Efendim?
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Kaçtan borçlandı 2002 yılında?
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) 130 milyar dolar olan dış borcunuz
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) 148 iken kaçtan borçlandı?
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Şimdi şunu söyleyeyim, yine şunu ifade edeyim: Yine
baktığınız zaman, yurt dışıyla
karşılaştırdığınız zaman Türkiye'nin
ödemiş olduğu faizler, ödemekte olduğu faizler yine diğer
ülkelerle karşılaştırdığımızda oldukça
yüksektir ama bütün dünyada faizler düştü. Kaçtan
borçlanmıştık? Bütün dünyada faiz düştüğünde, ben,
yüksek faiz ödeyen kaçıncı ülke sıralaması
Onun için, bu
uluslararası karşılaştırmaları yapıyorum.
Onun üstüne bir de 31 milyar dolarlık özelleştirme
yapmışız. Peki, bu paralar nereye gitti? Yani neden böyle bir
sıkıntıyla karşı karşıya kaldık? Bu
kadar borçlandık, devlet borçlanmış, dışarıdan
borç almışız, bu kadar işsizlik, bu kadar büyümede
yavaşlama
Ben
açıkçası şunu söyleyeyim: Yani bugün bu iktidarın
uygulamakta olduğu büyüme stratejisi bütün dünyada artık iflas
ettiği kabul edilen bir büyüme stratejisidir. Türkiye'nin, yepyeni
paradigmalara, yepyeni bir büyüme stratejisine ihtiyacı vardır. Ama,
ben gelişmelere baktığım zaman, son dönemde uygulanan
politikalara baktığım zaman, iktidar partisinin, mevcut
paradigmalarından vazgeçme niyeti hiçbir şekilde ortada yok. E öyle
olunca ne oluyor? Öyle olunca şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Bu
yılın ilk dört ayında, dış ticaret verilerine
baktığımız zaman, ihracat, yüzde 11,3 oranında
artmış geçen seneye göre.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) İyi, Allah bereket versin!
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) - İthalat aynı dönemde ne kadar artmış? O, çok
daha bereketli, yüzde 36,6 artmış.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Dış ticaret açığı?
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Dış ticaret açığı ne olmuş? 7 milyar
dolardan 17,6 milyar dolara yükselmiş. Artış, 2,5 kat. Bununla
gidebileceğimiz bir yer yoktur sayın milletvekilleri.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Yüzde kaç?
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Çok açık söyleyeyim: Bakın, Avrupayı izliyoruz,
önce Yunanistanla başladı işler, sonra İspanya, Portekiz,
İtalya, İngiltere, sonra Macaristan, Fransa. Hatta, Fransayla ilgili
endişeler de artıyor. Bu açık böyle giderse biz bu
açığı finanse edecek parayı dünya piyasalarından
bulamayız. Finanse ediyoruz ya tamam. meselesi var. Biz, bu
açığı finanse edecek parayı bulamayız ve açık
söyleyeyim, krizdeki Bize teğet geçer, bize bir şey olmaz. diyerek
tedbir almama yönündeki yaklaşım sürer ise Türkiye, maalesef, çok ciddi
bir ikinci felaketle de karşı karşıya kalmak durumunda
olabilir.
Onun için, bugün
bakıyorum, Türkiye'nin gündeminde, dışarıda belli gündemler
yaratılmak isteniyor, başka yerlerde belli
Türkiye'nin en önemli
gündemi, bence, işsizlik olmalıdır, büyüme olmalıdır,
ekonomi olmalıdır. Türkiye, mutlaka ve mutlaka, bütçe
açıklarını yeniden kontrol altına almalıdır. Bir
an önce, Avrupanın, borçları geriye ödeyemeyecekleri
endişesiyle ortaya çıkan, Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan
krizden ayrışabilmek için açıklarını hızla
aşağı düşürmelidir.
Geçen gün Plan ve
Bütçe Komisyonunda da söyledim; bugün Türkiye'nin dış ve iç borcunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, 2001 kriz yılından önce,
yani 2000 yılındaki seviyelerinden daha yüksektedir. Evet, mali sistemimiz
daha iyidir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztrak, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
FAİK ÖZTRAK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Türk ekonomisi
dışarıdan gelebilecek şoklara karşı bugün belki
biraz daha dayanıklıdır ama oranlara
baktığınız zaman, arada 5-6-7 puan fark vardır.
Son dönemde
ekonomide belli bir canlanma görüyoruz, bunu memnuniyetle
karşılıyoruz ama dönüp canlanmanın yarattığı
dış açığa bakıyoruz, ürküyoruz. Yine, canlanma
sonucunda üretimin gelmiş olduğu seviyeye bakıyoruz, hâlâ
2008in seviyesini yakalamış durumda değiliz, 2007nin
seviyelerini yakalamış durumda değiliz.
Onun için,
şu anda, baktığımız zaman, ekonomik tablo hiç de öyle
sevinilecek, övünülecek, rahat edilecek bir tablo değildir. Bu nedenle de
ekonomi yönetiminin, özellikle bu AKP yönetiminin, özellikle bu tablodan
gerekli dersleri çıkarması, gerekli önlemleri alması gerekir
diye düşünüyorum yoksa ortaya çıkan durum çiftçimizi,
esnafımızı, çalışanımızı, sanayicimizi,
herkesi mağdur edecektir.
Çok teşekkür
ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu ve şahsı adına Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 476 sıra sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, AKP İktidarı döneminde Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirilen teşkilat kanun tasarıları genel ilkelere
uygun olarak hazırlanmamaktadır. Hizmet ihtiyacına
bağlı olmaksızın birçok teşkilat kanunu
değiştirilerek yapılmak istenen, yıldırma,
kadrolaşma ve tahribata yasal kılıf hazırlamaktır.
Yapılan bu düzenlemeler, demokratikleşme, özgürlük ve
yerelleşme kisvesi altında karar alma, denetleme ve inisiyatif
kullanmaya dönük işlevlerini etkisizleştirmek suretiyle devletin
egemenlik alanının zaafa uğratılmasına hizmet
etmektedir. Teşkilat kanunlarının çoğu, birlik ve bütünlük
ilkesinden tamamen uzak, temel dengeleri tahrip eden, eşitliği
zedeleyen, adaletsizliğe yol açan, bu yönleriyle Anayasanın ihlal
edildiği düzenlemelerdir.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, biraz önce, siz konuşmaya başlamadan önce bir
teklifi gelmiş AK PARTİ Grubunun. Sürenizin birleştirilmesi
anlamındaki kısmı bir değiştirmem gerekiyor. Buyurun,
siz devam edin, daha sonra şahsi talebiniz hakkında size söz
vereceğim.
Buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kamu
kurumlarına bürokrasi yoluyla müdahale edilerek kamu yönetimi
geleneği yok edilmiş, AKPnin kadrolarına göre yeni
görüşler oluşturulmuş, birçok usulsüzlüğe böylece sözde
meşruiyet kazandırılmak istenmiştir.
Teşkilat
kanunları ücret ve istihdam rejimini de tahrip etmiştir. Eşit
işe eşit ücreti sağlamaktan söz eden Hükûmet, yapılan
düzenlemelerle, kurumlar ve unvanlar arası ücret dengesinin
bozulmasına, ücret adaletsizliğinin vicdanları yaralayan
boyutlara ulaşmasına sebep olmuştur.
AKP döneminde,
teşkilat kanunlarındaki değişiklikler, işlevsel
olmaktan çok, kadroları tasfiye etme anlayışına
dayanmıştır. Tam bir keyfîlik anlayışıyla hareket
edilerek bu amaçla kurumlar kapatılmış, kadrolar tasfiye
edilince, sonra yeniden organizasyonlar kurulmaya
başlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; içinde
yaşadığımız süreç Doğu Blokunun
dağılmasından sonra artan siyasi ve ekonomik
küreselleşmeyle ortaya çıkan Yeni Dünya düzeninin altyapısının
tam olarak oturmadığı bir yapıya sahiptir. Çok uluslu
kurumlar, dünya üretim sistemini küresel bir bakış açısıyla
yeniden düzenlemeye çalışmaktadırlar. Ancak kurumlar,
organizasyonlar her ne kadar ekonomik güç ve bunun uzantısında
kısmen de siyasal güç oluştursalar da devletler etkinliğini
sürdürmektedirler. Bununla birlikte bu etkinliğin daha da artması
yönünde, dünya siyasi ve ekonomik yapısındaki gelişmelerin de
gösterdiği gibi, ülkelerin daha büyük siyasi birimler etrafında
örgütlenmeye doğru gittiği görülmektedir. Bu konjonktürde siyasal
birimleri olan devletlerin gücü sistemin işleyişine, kendi
çıkarları doğrultusunda rekabete yönelik etkin müdahaleleriyle
artabilecektir. Bu nedenle siyasal birimlerin rolü ve önemi düşünülenin
aksine artmış olacaktır. Geleceğin bu muhtemel
dünyasında bugünkü siyasal birimlerden kendi siyasal ekonomik gücünü
kurdukları sistem çerçevesinde geliştirebilenler ayakta
kalacaktır. Diğer devletler ise etkinliklerini kaybettikleri ölçüde
yönetimlerini daha güçlü yapılara devredeceklerdir.
Ekonomiyi
oluşturan temel üretim paradigmasının tarihteki dönemlerden
farklılığı nedeniyle günümüzün siyasal birimleri olan ulus
devletler ekonomik gücü ve rekabet etmeyi devrettiği
organizasyonların bir ölçüde kendisine sahip çıkmasını
sağlayacak bir yapılanmayla ayakta durabilir. Bu yapının da
sağlamlığı ülkenin ekonomik dinamiklerini uluslararası
pazarlarda etkin bir şekilde kullanabilmesini sağlamaktan
geçmektedir.
Bunları
şunun için söylüyorum: Küresel ve geniş perspektif çerçevesinde
bakıldığında Türkiyede doğrudan devlet
yatırımlarını çekme potansiyelini artırabilmenin
sadece siyasi ortamın sorunsuz olduğu ve makroekonomik dengelerin
gerçekleştirilmesi çerçevesinde pasif bir tutumla
başarılabilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir.
Doğrudan
yabancı yatırımlarda diğer gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkeler gibi azami faydayı sağlayacak politikalar
geliştirilmesi ve bunlar için hedefler belirlenmesi gerekir. Bu
politikaların temeli, gelecek vadeden sektörler, öncelikli ve
ihracatı geliştirici nitelikteki yatırımların ülkeye
çekilmesinin sağlanmasıdır. Bu konuda mevcut durumunun ne
olduğunu yaşamakta olduğumuz kriz çok açık ve net bir
şekilde göstermiştir.
Yatırım
ve ihracatın dünyadaki genel kurumsal eğilimler doğrultusunda ve
özellikle Türkiye'nin yatırım ve ihracat döngüsüne olan şiddetli
ihtiyacı çerçevesinde dış ticareti ve yatırımları
geliştirme faaliyetlerini tek bir kurumda one stop shop niteliğinde
birleştirilmesi, önemli oranda ara malı ithal eden bir ülke olan
Türkiye'nin rekabet gücünün artırılabilmesinin kurumsal
dayanağını sağlayacaktır.
Böyle bir
yatırım geliştirme kurumu, yatırımcıların ne
aradıklarını, yatırım yeri olarak ülke hakkındaki
görüşlerini, şirketlerin ihtiyaç duyacağı sektör
bilgilerini, yatırım yapılacak alanın iç pazar ve ihraç
imkânlarını, ülkenin doğrudan yabancı yatırım
çekme yönündeki rekabetçi avantajlarını ve dezavantajlarını
diğer ülkelerle kıyaslanmasının analizini çok iyi
yapabilecek bir yapıda olmalıdır.
Ülkeler kendi
kurumlarını rakiplerininkinden daha iyi bir seviyeye getirerek
rekabete dayalı avantajlar yaratabilirler. Türkiye'nin de bugüne kadarki
pasif tutumundan vazgeçebilmesi, ihracat, dış ticaret ve
yatırım alanında etkin geliştirme kurumları
oluşturabilmesinden geçmektedir. Ülkelerin dünyadaki bu ticaret ve
yatırım rekabetinden refahını artırabilecek oranda pay
alabilmesi için, bu oyunda her şeyden önce güçlü oyuncular, yani güçlü
kurumlarla var olması gerekmektedir. Hükûmetlerin politikalarını
uygulama konusunda sıkı bir taahhüt vermedikleri ve takdir yetkisini
ellerinde tuttukları bir durumda ortaya çıkan refah
artışının, hükûmetlerin kendilerini kurallarla
bağladıkları duruma göre çok daha düşük olduğunu
göstermiştir. Bu yeni yaklaşım, ekonomik sistemdeki
sorunların toplam talebin kontrolüyle önlenebileceği yönündeki
görüşlerin değişmesine yol açmaktadır. Bu nedenle, ekonomik
sorunların çözümünde kuralların ve kurumların güçlendirilmesinin
önemi ön plana çıkmaktadır. İşte, bu nokta bizim
açımızdan çok önemlidir.
Oluşturulan
kurumsal yapılar -siyasetin ve siyaset kurumlarının- birçok kez
siyaset ve siyaset kurumlarının bugün olduğu gibi işine
gelmemiştir. Türkiye, bu çerçevede oluşmuş kurumsal paradigmaları,
gerek iç gerekse dış siyasi ve ekonomik koşulların zorlamasıyla
değiştirme yönündedir. Ancak bu değişimin en önemli
alanı olan kurumsal yapıların kuruluş paradigmalarına
yansıması çok azdır. Bu çerçevede ihracatı, dış
ticareti geliştirme kavramı da hem faaliyet hem de kurumsal anlamda
kuruluş amacının tersine çok yetersiz kalmıştır.
Bu yapının değişmemesi nedeniyle aynı durum, ticaretin
de bir fonksiyonunu oluşturan yatırımların
geliştirilmesi faaliyetinin de kaderi olmuştur. Siyasal, ekonomik,
teorik ve hukuksal çerçevede oluşan, tarihsel değişimin ortaya
çıkardığı küresel boyuttaki yoğun rekabetçi ekonomik
yapı, devletlerin ve temsil ettiği milletlerin geleceğinin
güvence altına alınabilmesi için alanında etkin kurumsal
yapıları da zorunlu kılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dış ticarette alarm zilleri
çalmaya başlamıştır. Dış ticaret
açığı şaha kalkmış, cari açık ilk çeyrekte
yüzde 400ler civarında büyümüştür. Cari açık istikrarlı
bir büyümenin önündeki en büyük engeldir. Her ay başı aylık
ihracat artış rakamlarını açıklamak için törenler
düzenleniyor, İhracat patladı. diyerek müjdeler veriliyor; geliniz
görünüz ki ithalattaki patlamadan hiç kimse -muhalefetin haricinde- söz
etmiyor.
TÜİK
tarafından açıklanan yılın ilk dört ayının
dış ticaret rakamlarına göre yılın ilk dört
ayında ithalat 53,3 milyar dolar, ihracat 39 milyar dolar, dış
ticaret açığı 17,6 milyar dolar olmuştur. 2009
yılının ilk dört ayındaki rakamlara göre ihracat
artışı sadece yüzde 11,3; ithalat artışı ise
yüzde 36,6dır. Dış ticaret açığı yüzde 152,8
oranında büyümüştür. İhracatın ithalatı
karşılama oranı bir yıl önceki yüzde 82,1 seviyesinden 2010
Ocak-Nisan döneminde yüzde 67ye gerilemiştir. Bu tablo maalesef
kaygı vericidir. İthalat ihracatın önünde koşmakta, açık
büyümektedir. Ülkede fabrikalar dururken, işsiz sayısı artarken,
ithalat ve dış ticaret açığı büyümektedir. Bu durum
başka ülkelerin fabrikalarını çalıştırmakta,
başka ülkelerin işsizlerine, maalesef, iş yaratmaktadır.
İşte,
TOBB mensupları Sayın Başbakan tarafından
işsizliğin azaltılması amacıyla âdeta zorlanmaktadır,
talimatlanmaktadır. Şimdi, Sayın Bakanımız özel
sektörden geliyor, kâr etmeyeceği, verimliliği
artırmayacağı bir işçiyi hayır olsun diye istihdam
etmesi mümkün müdür? Böyle bir şey söz konusu mudur? Bir taraftan TOBB
mensupları başka şeyi ifade ederken başka sivil toplum
örgütleri de âdeta her şeyden şikâyet ediyor ama Sayın
Başbakanın hatırına herhâlde her biri birer kişiyi
istihdam etme gibi bir çalışmayı tavsiye eder niteliğe
bürünüyorlar. Bu onlara yapılan zulmün, baskının neticesindedir.
Aksi hâlde, ekonomik mantıkla düşünen bir insanın bunu
söyleyebilmesi mümkün değildir. Bunun Sayın Başbakan
tarafından söylenmesi de mantıklı olduğunu göstermez.
Aksine, söyleyenin ekonomik görüşlerinin ne kadar anlamsız ve sakat
olduğunu ifade eder.
Şimdi,
dış ticaret, bilindik kısır döngüsüne yeniden
girmiştir. Krizden bu Hükûmet hiçbir ders
çıkarmamıştır, hiçbir fırsat da
yaratılmamıştır. Ne ihracatın ülke kompozisyonu ne
ürün yelpazesi ne de ithalata bağımlı sağlıksız
yapısında herhangi bir değişiklik maalesef
olmamıştır. İhracatın ithalata
bağımlılığı giderek artmaya devam etmektedir.
Küresel kriz ortamı ve ertesinde bu durum değişmemiştir,
değişeceğe de benzememektedir.
Gelişmekte
olan ülkeler arasında, imalat sanayisi genelinde, ihracat miktarı
başına ithal ara malı oranında Türkiye, en yüksek orana
sahiptir. Toplam ithalatın yüzde 75i ara malı, yüzde 15i sermaye ve
yatırım mallarından oluşmaktadır. Yatırım
mallarının bir bölümü tarım ve hizmetler sektöründe
kullanılabilirken, ara mallarının temel kullanıcısı
sanayi sektörüdür. İthalatı sadece ihracat yapmak için
kullanmıyoruz, aynı zamanda iç üretim de artık ithalatsız
çalışmaz hâle gelmiştir. AKP Hükûmetinin Türkiyeyi
getirdiği nokta maalesef budur.
Şimdi,
dâhilde işleme rejimi kapsamında nitekim 20,4 milyar dolarlık
2009 yılında ithalat yapılmış ve DİR
kapsamında 46,3 milyar dolarlık ihracat
yapılmıştır. Toplam ihracatın yüzde 45i dâhilde
işleme rejimiyle gerçekleştirilmektedir. Bir başka deyişle,
her 100 dolarlık ihracatın 44,1 doları ithal girdiyle gerçekleşmiştir.
Bu oran sektör bazında bakıldığında daha yüksek
oranlardadır, yüzde 70e, 80e ulaşan sektörler vardır.
İthalat
bağımlılığının sektörel boyutuna kısaca
değinirsek özellikle otomotiv, tüketici elektroniği, tekstil, giyim,
deri, ayakkabı, petrokimya, plastik, kauçuk, kâğıt ve ilaç
ithalat bağımlılığı en yüksek sektörler
arasındadır. Türkiye ekonomisinde ihracatın
ağırlığının artmasıyla birlikte üretim yapısı
değişmemekte ve üretim değerinde ithalat bileşeninin
payı artmaktadır.
Esasen 21inci
yüzyılın ekonomi ve ticaret anlayışı farklı bir
üretim ve rekabet yapısını dayatmaktadır. Geçen
yıllara damgasını vuran endüstriler arası ticaret günümüzde
yerini endüstri içi ticarete bırakmıştır. Dış
ticarete konu ürünlerde küresel düzeyde bir ürün döngüsü
anlayışının yaygınlaşmaya
başladığını görüyoruz. Aynı zamanda, dikey
uzmanlaşma gibi olgular, teknolojik gelişmeler ve firmaların
üretim faaliyetlerini farklı faktör yoğunluklarına sahip alt
süreçlere bölerek her süreci farklı bir ülkede gerçekleştirmelerine
imkân vermektedir. Dikey uzmanlaşmayı gerektiren bu yeni ticaret
sistemi ekonomilerin ithalat bağımlılıklarını
artırmaktadır ancak bu iş bölümü yerli ana ve yan sanayilerde
güç kaybına yol açmakta, üretimde
bağımlılığı artırmaktadır.
Dolayısıyla
küresel sistemde bu gelişme teslim olmak yerine kendi lehimize
çalıştıracak stratejileri mutlaka belirlemeli ve ticaret
politikalarını bu hedefe yönlendirmeliyiz. Türkiyede üretimin
ithalata bağımlılığını artıran,
firmalarımızı ithal ara malı ve yatırım malına
yönlendiren tek faktör fiyat olmamakla birlikte, yurt içinde üretilen ara ve
yatırım mallarının göreli olarak pahalı olması en
temel unsurlar arasında yer almaktadır. Döviz kurunun cazibesiyle
ithal ara malları kaliteli ve ucuza temin edilebilmektedir. Ayrıca,
dâhilde işleme rejimi, yerli ara malına tanınan benzer
kolaylıkların bürokratik prosedürler nedeniyle etkin olarak
kullanılamaması ve belli ürünlerde yurt içi üretiminin
bulunmaması ya da yetersizliği gibi faktörler, ithalata yönelmede
önemli unsurlardır. Ara malının yurt dışından
ucuza teminine, döviz kurunun yanı sıra Çin Halk Cumhuriyeti ve
Hindistan gibi ülkelerin ucuza temin imkânı, gümrük birliği, serbest
ticaret sistemi ve dâhilde işleme rejimi de etkili olmaktadır. Döviz
kurunun özellikle tekstil, giyim, ayakkabı gibi emek yoğun
sektörlerde ithal ara malının kullanımını teşvik
ettiği, bu sektörlerdeki firmaların ithalatının yüzde
60ının TLnin değerlenmesiyle ilgili olduğu bilinmektedir.
Kurun bu duruma
gelmesinin sebebi, Merkez Bankasının proaktif bir kur politikası
uygulamaması veya proaktif önlemler almaması değildir Sayın
Bakan. Aldığınız -daha önce de konuştuk- sizlerin
aldığı makroekonomik tedbirlerin getirdiği nokta, maalesef
dış ticareti de bu noktaya getirmiştir.
Şimdi, bir
diğer önemli unsur üretimin finansmanındaki yetersizliktir. Yurt içi
faizlerin yüksek, borçlanma vadelerinin kısa olması, satıcı
firmaların sunduğu düşük faizli, uzun vadeli krediler yerli
firmaları ithalata yöneltmektedir.
İthalatta
bağımlılık sorunu yapısal bir nitelik
taşıdığı için, sorunun kalıcı olarak
çözülebilmesi, kısa, orta ve uzun vadeli tedbirlerin ve
politikalarının bileşenlerinin devreye sokulması elzemdir.
Yurt içinde ara malı ve katma değer üretimini teşvik edecek
tedbirler de bir an önce yürürlüğe konulmalıdır. Bugün bütün
ülkeler, ihracatlarını artırarak krizden çıkmanın ve
yeni koşullara ayak uydurmanın arayışı içindedir ancak
ihracatımızdaki bu yapısal problemler çözüme
kavuşturulmadan üretilecek stratejiler ve konulacak hedefler sadece
rakamlardan ibaret olacaktır. Türk ekonomisinin dinamiği artık
gerçekten ihracat olmak durumundadır ve bu da ancak ihracata dönük üretim
ve dış ticaret stratejisinin hayata geçirilmesiyle mümkündür.
Sloganımız, yeni dünya ticaret düzenine yön veren ülke Türkiye
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ekonomimizi,
sanayimizi, ticaretimizi, ihracat sektörlerimizi ve
pazarlarımızı küresel talepteki gerilemeden en az etkilenecek
şekilde dizayn etmek olmalıdır. Bu, planlı ve proaktif bir
dış ticaret politikası geliştirilmesiyle ancak mümkündür.
Büyük hedeflerimiz olmalı, bu hedefler sadece bugünün
koşullarına göre değil, önümüzdeki on üç yıllık
perspektif ile hazırlanmalıdır. Hedef, 2023te Türkiyeyi dünya
ticaretinin belirleyici ülkeleri arasına sokmak, dünya ticaretinden en az
yüzde 2ler civarında pay almak olmalıdır.
Dünya ekonomisi
yeniden istikrarlı bir büyüme dönemine girdiğinde ülkemiz için hem
yeni fırsatlar hem de tehditler belirecektir. Gelecekte bizi zorlayacak
olan bu şartlar bugünkünden daha da zor olacaktır. Daha fazla ülke
ihracat atağına geçecek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) -
gelişmekte olan ülkeler ve yükselen ekonomiler ise bir
taraftan bize rakip, diğer taraftan bizim için yeni pazarlar hâline
gelecektir.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, şahsi konuşmanızda devam edersiniz, o
hakkınız saklı. Teşekkür ediyorum size.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 476 sıra sayılı Dış Ticaret
Müsteşarlığına ait Kanun Tasarısı hakkında
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Maddenin genel
gerekçesine baktığımız zaman, 2009-2013 dönemini kapsayan
Stratejik Planında kurum vizyonu, ülkemizin dünya ticaretinde lider
ülkeler arasında yer almasını sağlayacak dış
ticaret politikalarının oluşturulması, uygulanması
olarak bahsediyor ve aslında bir kadro kanunu. Bu aralar bolca gelen kadro
kanunlarından birisi de bu.
Peki, bu
çalışma yapıldığı zaman ve bu tasarı Meclise
sunulduğu zaman dünya küresel ekonomik krize gireli bir yıl
olmuştu. 1929daki, ABDdeki ekonomik krizden sonra dünyadaki en büyük
küresel krize girilen bir tarihte hem ABDnin hem Avrupa Birliği
ülkelerinin ithalat ve ihracatlarındaki düşüşler, ekonomideki
gerileme dikkatleri çekerken, Türkiyede de çok ciddi ağır etkileri
oluyordu. Neler oluyordu? İşçiler işten atılıyordu.
İnşaat sektöründe, tekstil sektöründe, yabancı ülkelerde birçok
alanda şirketler kapanıyordu ve hâlen kapanmaya devam ediyor.
Peki, bu sanayi
sektöründe, otomotiv sektöründe, bütün bu alanlarda tenkisatlara gidilirken,
işçiler işten atılırken, ithalat gerilerken, ihracat
gerilerken, diğer yandan, tarım sektörünün de büyük bir gerileme
yaşadığını görüyorduk. Bunu biz bu kürsülerden hep
hatırlattık, uyardık; Mecliste küresel ekonomik krizin
araştırılmasıyla ilgili önergeler verdik, bu önergelerimiz
reddedildi ve bütün dünya çok ciddi önlemler alırken, örneğin ABD 1
trilyon dolarlık önlem alırken, benzer birçok ülke benzer önlemleri
alırken bizim burada AK PARTİ Hükûmeti Krizi fırsata
çevireceğiz, teğet geçecek. açıklamalarını
yapıyordu.
Şimdi,
burada çok derin bir krizin sonuçlarını yavaş yavaş
değil, çok ağır etkilerini Türkiye yaşamaya
başladı. Eğer Türkiye'de işsizlik yüzde 20lerin üzerine
fırlamışsa, yoksulluk korkunç derecede artmışsa, hâlâ
10 milyonun üzerinde yeşil kartlı vatandaşımız varsa
ve Mecliste, daha yeni, Bütçe Komisyonunda yeşil kartların ömrünü
2012ye kadar uzatmak gibi tasarılar, teklifler Meclise geliyorsa oturup
düşünmemiz gerekiyor.
Bütün bunlar
sadece bu alanda değil, tarım sektöründeki çöküş, tarım
endüstrisindeki gerileme artık, üretim alanında maliyetleri
karşılamayan taban fiyatlar karşısında, evet, ithalata
yöneldi Türkiye; Türkiye gibi bir tarım ülkesi, hayvancılık
ülkesi artık et ithal etmeye başladı. Bu korkunç bir durumdur.
Türkiye eğer et ithal eder duruma gelmişse ve gemiler limanlara
canlı hayvanları taşımaya başlamışsa ve
tarım sektörü çökmüş, tarım ürünleri ithal edilmeye
başlanmışsa inanın, Dış Ticaret
Müsteşarlığında 145e yükseltilmesinin planlanması
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) 135
HASİP KAPLAN
(Devamla)
temsilcilik sayısının 110a, hâlen 115 olan yurt
dışı kadro sayısının 145e yükseltilmesi hiçbir
şeyi çözmeyecektir çünkü ithalat ve ihracat alanında, bir ülkenin bir
perspektifi olması gerekir, bir stratejisi olması, bir ekonomi
politikasının olması gerekir. Türkiye ne yaptı? Bu derin
ekonomik krizin ağırlığından önünü görebildi mi?
Arkadaşlar, IMF hâlâ orta vadeli programla 2012 yılına kadar
Türkiyedeki bütçeyi, sosyal güvenlik harcamalarını,
sağlık, eğitim harcamalarını zapturapt altına almış
durumdadır. Hâlâ, orta vadeli plana göre, Türkiye ekonomisi üç sene
sonrasına göre dizayn edilmiş. Peki, Meclisin bu konuda bir
kararı var mı, Meclisin bir çalışması oldu mu? Meclis
bu konuda bir çalışma yaparak bir ekonomi politikası belirledi
mi? Parti grupları bir araya gelip Ülkemizin çıkarları için,
geleceğimizi görelim, önümüzdeki dönemi tasarlayalım,
planlayalım. dedi mi? Demedi çünkü AK PARTİ Ben çoğunluk
partisiyim, benim sayım komisyonda da yeter, Mecliste de yeter. Ondan
sonra da gelir, burada teklif ve tasarılara da el kaldır, el indir,
oldubitti, çıktı yasa. noktasına getiriyor.
Şimdi,
Teğet geçecek kriz. denirken birdenbire, 29 mali krizinden sonraki en
büyük krizde, bir bakıyoruz ki Ucuz atlattık.
açıklamaları yapılıyor. Neyi ucuz atlattık? Finans
sektörümüz sağlam. Nasıl, finans sektörünüz sağlam? Türkiyede
50 banka var, bu 50 bankanın 26 tanesi yabancı sermayeli banka. Bu
yabancı sermayeli bankaların birçoğu ABDde Avrupa Birliğinde
krize girerken senin ülkendeki şubeleri kâr mı ediyor? Buna kimi
inandırıyorsunuz? Diğer yandan, bu yıl gelirlerle ilgili en
çok kâr eden kurumların adları açıklandı. En çok kâr eden
kurumlar bankalar. Dünyada finans sektörü gerilerken, finans sektörü, bankalar
kriz içindeyken Türkiye kâr ediyor. Türkiyede ilk 10 sırayı bankalar
tuttu. Bankalar ne yapıyor? Dünyada görülmemiş bir faiz
oranını uyguluyor. Bu dünyada görülmemiş faiz oranını,
tüketici kartlarından tutun da kredi kartlarına, tüketici
kredilerinden, kredi kartlarından verilen oto veya emlak kredilerine kadar
yüklediği en yüksek faiz oranlarıyla Türkiyede emekçi halkın
sırtından çıkarıyor.
Şimdi,
Türkiye, ihracatının yüzde 70ini ABD ve Avrupa Birliği
ülkelerine yapıyor. Bu ülkeler krize girdi. Krize girdiyse, bu ülkelerin
karşısında gerileyen ihracatınızı veya
ithalatınızı, ikisini de yeniden dizayn etmek için
açılacaksınız. Nereye açılacaksınız? Türkiye,
Orta Doğuya, Afrika ülkelerine, Güney Amerikaya, Orta Amerikaya ve bu
krizde bu krizi başarıyla atlatıp hâlâ gelişimini sürdüren
Hindistan ve Çin gibi ülkelerle, dev nüfusa sahip bu ülkelerle
ithalatını ve ihracatını geliştirerek yapabilir.
Şimdi, 1
milyar nüfusu olan Çinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin eğer iki tane
kadrosu çalışıyorsa, bu iki kadrosuyla dış ticareti
nasıl organize edecek, nasıl pazar bulacak, nasıl
araştırma yapacak, nasıl sanayiyi, nasıl
hayvancılığı, nasıl tarımı Türkiyedeki
iş dünyasıyla birleştirecek? Koskoca Çinin içinde iki tane
kadro, kaybolur gider zaten. Zaten Türkiyenin Çinle yaptığı
ihracata baktığımız zaman son zamanlarda, belli sektörlerde
Çinliler geliyor, mermer konusu, mermer ithalatı -ihracatı
Türkiyeden yapılıyor tabii- ve ilginç bir şekilde enerji
alanında termik santrallerle, kömür santralleriyle Türkiyeye geliyorlar.
Türkiye, kömür santralleriyle Türkiyeye gelen Çinli firmalardan ihale
alıyor. Zonguldak Taşkömürünün galerilerinin projelerini Çinli
mühendisler yapıyor. Arkadaşlar, ekonomi, bütün partilerin ülkenin
ortak çıkarı için uzlaşacağı çok ciddi bir konudur.
Eğer bunun on yıl, yirmi yıl programlaması
yapılmadığı takdirde ne olur? Zonguldakta taşkömürünü
çıkaran işçimiz, asgari ücretle çalışan işçimiz
taşkömürünü çıkarır, bir taraftan da taşkömürünün yanında
diğer kömürler ithal edilir, bir iktidar da o kömürleri seçim
yatırımı olarak sağa sola dağıtır ama hâlâ
Zonguldaktaki göçükte 2 tane işçimizin cesedine bugüne kadar
ulaşılabilmiş değildir. Şimdi ihracatı
artıracağını söyleyen bir ülkenin, bir Hükûmetin biraz daha
ciddi projelere imza atması gerekiyor.
Dünyanın
küresel krizde aldığı önlemlerin bilançosunun 5 trilyon dolar
olduğu söyleniyor. Peki, bu 5 trilyon dolardan, gelelim, enerji sektörüne.
Nabucco Projesiyle, Türkiye'nin Geçiş Boru Hatları Projesiyle
şimdi Hükûmet gözünü dikmiş Rusyayla flört ediyor nükleer
santralleri Mersin Akkuyuya ve Karadenize kurmak için. Ne yapıyor?
Hasankeyfi sular altında bırakacak, Ilısu Barajının
kredilerini Avrupa bankaları kapattığı için Çin
bankalarını Türkiyedeki bir ulusal banka üzerinden Türkiyeye kredi
aktaracak. Peki, bunları yaptığı zaman bu ekonomik
politikada şunu vatandaş biliyor mu: Silopideki termik santrali
kurduğu zaman Çinli, hem termik santralin malzemesini kredi olarak veriyor
hem parasını kredi olarak veriyor ve sonra bir sözleşme imzalıyor,
devletten garantörlük belgesi alıyor, diyor ki: On beş sene
elektriğimi devlet alacak. On beş sene devleti mahkûm ediyorsunuz,
taahhüt altında bırakıyorsunuz, peşinen pahalı
elektriği onların adına alıyorsunuz. Siz bu pahalı
elektriği alırken, diğer yandan Başbakanın
memleketinde, Rizede, güzelim dereleri, vadileri, Fırtına Vadisini
tahrip etmeye başlıyorsunuz, diğer yandan Hasankeyfi, tarihî
mekânları sular altında bırakıyorsunuz, Dicle
Barajıyla da Kasrik Boğazına kadar olan alanları
bırakıyorsunuz. Bunlar çok büyük projelerdir, ekonomi projeleridir.
Eğer bu büyük ekonomi projelerini siz yönlendiremezseniz 100 milyar
ithalatla açık veren bütçenin yamasını
oluşturamazsınız. Anayasaya yama yapmaya benzemiyor ekonomi.
Ekonomi, yamayla kurtulacak bir planlama değil arkadaşlar.
Türkiyeyi sekiz
yıllık iktidarı boyunca yüzde 100 ithal enerjiye mahkûm eden bir
anlayışla, Dış Ticaret Müsteşarlığı,
Mazıdağındaki fosfat fabrikasını kapatıyor, on
beş senedir Cezayirden, Tunustan fosfat alınıyor ve
baktığınız zaman kim bunları alıyor? Bir
araştırdığınız zaman birilerinin cebine
akıyor. Ama Mazıdağı ilçesindeki bütün tesisleriyle fabrika
on beş senedir çürüyor ve ben soruyorum: Neyin ithalatını,
ihracatını yapacaksınız? On beş senedir
Mazıdağında çürüyen fabrikayı, oraya yatırılan
300 milyon dolar devlet parasını kurtarmadıktan sonra siz bir
Afrika ülkesinden, Cibutiden, oradan neyin ihracatıyla, ithalatıyla
ülkeyi kalkındıracaksınız? Kendi elinizdekileri
değerlendiremeyen bir ülke konumundasınız.
Değerli
arkadaşlar, sadece sekiz günlük sınır ötesi operasyonun
maliyetinin 160 milyon dolar olduğu ülkemizde siz askerî harcamaları,
uluslararası ticaretin bel kemiğini teşkil eden silah
alımlarını, uçak alımlarını, tank alımlarını
bu Mecliste planlamadığınız, şeffaf bir şekilde
bunu konuşmadığınız zaman Başbakanın
düştüğü ofsayta düşersiniz, İsraille ilişkiler gibi.
Heronu alırsınız, tankı da yaparsınız, uçak
tamiratını yaparsınız, yazılım belgeleri de
İsrailin, Tel Avivin elindedir, sizi de kumandayla oynatır ondan
sonra İsrail. Bütün bu araçların yazılım programı
vardır, yazılımı Tel Avivin elinde olan bir başbakan
durumuna düşersiniz.
Dış
Ticaret Müsteşarlığı öyle çocuk oyuncağı
değil, öyle çıkıp kürsüden bağırmak çağırmak
değil. Yahu nereden alıyorsunuz durmadan bize, milletvekillerine,
belediye başkanlarına sıktığınız şu
biber gazını? Bakın, ben üç gündür burada, Mecliste
konuşuyorum, devam edeceğim. Bu saldırının emrini kim
verdi? Ve bu saldırının emrini Hükûmet, bakansa bakan, valiyse
vali, emniyet müdürüyse emniyet müdürü, mertçe çıksın ortaya, desin
Ben yaptım. Bakın, bunun peşini bırakmayacağım.
Bugün basın açıklaması da yaptım, hepsini gönderdim; Meclis
Başkanına, Cumhurbaşkanına, Başbakana,
Kılıçdaroğluna, Sayın Bahçeliye, DSP Genel
Başkanına ve hepsine olayın canlı CDsini gönderdim. Bunun
peşini bırakmayacağım. Ya mertçe çıkıp burada
Bunu biz yaptık, arkasındayız. diyeceksiniz,
sorumluluğunu üstleneceksiniz
Yoksa mahkemelerde, meydanlarda ve
sandıklarda hesaplaşmaya devam edeceğiz. Asla bunun peşini
bırakmayacağımı söyledim. Bunun bilinmesini istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye 2010 yılı bütçesinde 50 milyar 134 milyon TL
açıkla büyüme oranı hedeflerken ve gerçekçi olmayan bu gelirin ek
vergiler ve dolaylı vergilerle alınacağı ifade edilirken bu
tüketiciden alınan KDVlerin, ÖTVlerin, enerjiden alınan, petrolden
alınan, doğal gazdan alınan, elektrikten alınan, sudan
alınan vergilerle çalışan işçinin, memurun, esnafın
ekmeğinden alınarak oluşturulacak bir bütçe ile karşı
karşıyayken Türkiye dış ticaretini planlama şansına
sahip değildir.
Gayrisafi
hasılanın 1 trilyon 28 milyar 800 milyon TL, büyüme
oranının 3,5; yıl sonu TÜFE oranı yüzde 5,3; ithalat 153
milyar dolar, ihracat 107,5 milyar dolar makroekonomik varsayımlara
dayandırılmasının da gerçekçi olmadığı
ortaya çıktı. 2009 yılı bütçesi zaten daha burada
görüşülürken 8 milyar liralık revizyon gördü. Dış
borçları devasa, ayrı. Şimdi, böyle bir ekonomik
politikanın mimarı olan AK PARTİ Hükûmeti çıksın
şunu yoksul köylülere, çıksın işçilere, çıksın
memura, çıksın emekliye, çıksın çiftçiye anlatsın.
Çıksın anlatsın, desin ki: Ben 100 tane memuru daha partizanca
kadroyla alacağım, ben bununla Türkiyenin ekonomi rotasını
düzelteceğim. Bunu yemezler arkadaşlar, kimse bunu artık
yutmuyor.
Gerçekten,
Türkiyede çözüm mümkün, önümüzdeki yılları da belirlemek mümkün.
Orta vadeli plan 2010 yılı merkezî yönetim bütçe
açığının gayrisafi hasılaya oranı yüzde 4,9;
2011-2012 yıllarında ise yüzde 4e ve yüzde 3,2ye düşeceği
öngörüsü nasıl tutacak arkadaşlar? Bu, Hükûmetin beyanı. Bu,
Hükûmetin açıklaması, burada diyor ki: Benim önümdeki 2011 ve 2012
yıllarında bu oran giderek düşecek 4ten 3e, evet, 3,2ye
kadar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Tamamlıyorum.
Şimdi,
Hindistan ve Çin büyüme oranlarını nasıl artırdı, bu
iyi değerlendirilmelidir. Büyümeyi sürdüren ülkelerde işçi, memur
maaşlarına niye 2 katı zam yapıldı, bu iyi
değerlendirilmelidir. Sosyal adalet ve sosyal eşitlik kavramı
çok iyi değerlendirilmelidir. Zamlar, yoksulluk ve krizin
faturasının kimin sırtında olduğu çok iyi tespit
edilmelidir.
Bunlar
yapılmadığı sürece, ekonomi
şeffaflaşmadığı sürece, bir yanda zenginler -bir avuç
zengin- bir yanda milyonlarca yoksul
Ve sınıflar arasında
uçurum oluştuğu zaman, toplumda ümitler, umutlar
kırıldığı zaman, sosyal çürümüşlük
başladığı zaman, sosyal patlamalar
başladığı zaman, işte felaket o gündür.
İnşallah,
bir yıl sonra, seçimden sonra Türkiye bu felaketten kurtulacaktır umudunu
taşıyarak, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK PARTİ
Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısıyla alakalı olarak AK PARTİ
Grubu adına huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, kanun tasarısının özü, Dış Ticaret
Müsteşarlığının yurt dışı
kadrolarına başmüşavir, müşavir, ataşe seviyelerinde
olmak üzere 30 adet kadronun ilavesiyle alakalıdır.
Değerli
arkadaşlar, benden önceki grup sözcüleri, ithalat, ihracat üzerine, siyasi
konular üzerine çok önemli değerlendirmeler ve analizler yaptılar.
Kendilerine teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben, hayatını maaşla geçirmiş, maaşla
idame ettirmiş bir kişiyim. Hani derler ya Pazarda limon sattın
mı? Yani pazarda limon dahi satmadım, hep maaşla geçindim.
Değerlendirmeler yapılırken de kendi kendime düşündüm
nasıl bir şeydir bu ithalatçılık, ihracatçılık
diye. Karşıma -kendi değerlendirmelerime göre tabii- şöyle
bir durum ortaya çıktı, İhracatın bileşenleri
nelerdir? Bunun unsurları nelerdir? diye bir soru sordum, kendi kendime
de şu şekilde notlar aldım: Önce, pazarlanabilir,
satılabilir mal veya hizmetiniz olacak. Sonra, uygun dış piyasa
olacak. Sonra, uygun ortam olacak. Sonra, ihracatçı olacak elinizde.
İhracatçılık da bugünden yarına olunan bir meslek
değil sonuç itibarıyla, bu bir kültür, bir süreç, bir birikim.
Bu anlamda,
müsaade ederseniz, bir fıkra anlatmak istiyorum: Başarılı
bir iş adamı var, okumuş, eğitim görmüş
başarılı bir iş adamı. Bir delikanlı da buna çok
özeniyor, bunun gibi olmak istiyor, idolü. Gidiyor diyor ki:
Ağabeyciğim, ben de senin gibi olmak istiyorum. Ne yapmam
lazım? O da diyor ki: Oğlum, benim gibi olman için üç tane diploma
lazım, onları al gel, sonra konuşalım. Delikanlı
gidiyor -büyük çaba, büyük gayret- üç tane üniversite bitiriyor ve üç tane
diplomayı götürüyor. Ağabeyciğim, tamam, üç diploma tamam,
anlat şimdi. A be oğlum, sen beni yanlış anladın,
dedenin diploması, babanın diploması ve seninki lazım.
diyor. Yani kültür olduğunu, süreç olduğunu anlatmak
açısından bu fıkrayı anlattım.
Başka ne
lazım? Devlet katkısı ve desteği de lazım.
Organizasyon lazım, mevzuat lazım.
Biz, şimdi,
bugün neyi konuşuyoruz? Esasen, organizasyon ve destek boyutunu
konuşuyoruz. Ben, değerlendirmelerimi, müsaadenizle, bu eksen üzerine
sürdüreceğim.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz üzere, son yıllarda ülkelerin uluslararası ticarete
verdiği önem giderek artmış, bunda ihracata dayalı ekonomik
büyüme modellerinin benimsenmesinin etkisi olmuştur. Bu durum esasen
küreselleşmenin doğurduğu bir sonuçtur. Sayın Öztrak
farklı bir değerlendirme yaptı ihracata dayalı büyüme
modeliyle ilgili ama benim bildiğim, bu isim, ithal ikameci büyüme
modeline nazaran verilen bir isimdir. Uygulama başarısıyla bir
isimlendirme yapılmayacağı görüşündeyim.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
olarak geniş ve çok çeşitli imkânlar sunan bir coğrafya üzerinde
bulunmamıza rağmen dünya ekonomisi ve ticaretinden yeterince pay alamamaktayız.
Bugün ülkemizin dünya ticaretinden aldığı pay yüzde 1ler bile
değildir. Esasen, bu durum, önümüzdeki dönemde önceliklerimizin neler
olması gerektiği konusunda da bir fikir vermektedir, tabiatıyla
ekonomimizi küresel eğilimler paralelinde ve rekabetçi bir
anlayışla yapılandırmak zorunda olduğumuzu
göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, dış
ticaret politikamızı belirlerken sahip olduğumuz büyük
potansiyeli görmemiz, pazar olarak belirlediğimiz bölgelerin ekonomimizle tamamlayıcı özelliklerini çok iyi
analiz etmemiz, ticaret ve yatırım ilişkilerimizi stratejik bir
vizyon ve bakış açısı temelinde yeniden
tanımlamamız gerekmektedir. Mevcut durum bizleri
yaşadığımız coğrafyanın potansiyelini
ekonomik ve ticari menfaatlerimiz doğrultusunda kullanmaya zorlamakta,
başta komşu ve çevre ülkeler olmak üzere hedef pazar olarak
belirlediğimiz ülkelerle ikili iş birliği, bölgesel
ortaklık imkânlarının değerlendirilmesini gerekli
kılmaktadır. Türkiye bu anlayışla oluşturulan
politikalar sayesinde kaynaklarını en rasyonel şekilde
kullanabilir hâle gelecektir.
Değerli arkadaşlar, iş
adamlarımızın Türkiyenin ihraç ürünlerini dünya
pazarlarına ulaştırma noktasında ciddi ilerleme
kaydetmiş olduklarını memnuniyetle görüyoruz. Bugün iki yüz
yirmi dört ülkeye ihracat yapıyoruz, tekrar ediyorum değerli
arkadaşlar, iki yüz yirmi dört ülkeye ihracat yapıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Dünyada iki yüz
yirmi dört ülke yok. Nasıl oldu şimdi bu?
ALİ OSMAN SALİ (Devamla)
İhracatçılarımız adını bile bilmediğimiz
birçok ülkeye Türk mallarını pazarlıyorlar.
İhracatçımız açısından önem taşıyan yurt
dışı merkezlerde ihracatçılarımızın
danışabileceği, yardım alabileceği, kendi teknik
alanında yetkili ve bilgili ticaret müşavirlerinin bulunması
gereklidir. Ne var ki, Dış Ticaret Müsteşarlığı
yurt dışı kadro sayısı bugün itibarıyla
ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır. Teknolojik
imkânların baş döndürücü bir seviyeye ulaştığı bu
çağda ülkeler ihracat pazarlarında dış ticaret
temsilcilerini artan bir şekilde görevlendirmeye devam etmektedir.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın)
Nereden buldun 224 tane ülkeyi?
ALİ OSMAN SALİ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, doğru rakamı da sizler söylersiniz,
problem yok. Yani önemli olan, dünyanın dört bir yanına mal
satmaktadır ihracatçılarımız. Buna da itirazı olan
varsa buyursun.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Dünyanın beş bir yanına!..
ALİ OSMAN SALİ (Devamla) Zira
ülkelerin resmî ve özel sektör temaslarının sürekliliği ve
doğru pazar analizinin yapılması bizzat pazarlarda
bulunmayı, bilgi toplamayı ve müdahale etmeyi gerektirmektedir.
İşte, ticaret müşavirlerimiz bu alanda aktif bir rol
üstlenmektedirler. İhracatçımız açısından stratejik
öneme sahip dış pazarlarda konumlanmış, uygun imkânlar
sağlanmış ticaret müşavirlerimizin Türkiyenin ekonomik ve
ticari hedeflerine ulaşmada anahtar bir rol oynayacağı, ülkemiz
için faydasının maliyetinden katbekat fazla olacağı
açıktır. Ticaret müşavirlerimizin sayılarını
artırdıkça, sahip oldukları imkânları geliştirdikçe, ihracat
performansımızın da misliyle arttığını
gözlemleyeceğiz. Dolayısıyla ticaret müşavirlerinin
sayılarının artması, ülkemiz istihdamı ve
kalkınmasında da önemli katkılar sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin
dünyanın en ücra köşelerinde bile ekonomik menfaatleri vardır.
Zira bu bölgelere gittiğimizde, iş kurmaya, iş yapmaya
çalışan vatandaşlarımızla
karşılaşıyoruz. Devletimizin, vatanından uzak
topraklarda ekmek parasını
kazanmaya çalışan iş adamlarımıza gereken desteği
vermesi önemlidir. Ticaret müşavirlerimiz de tam olarak bu fonksiyonu
yerine getirmektedir. Dünyanın her köşesinde görev bilinci ve
özveriyle çalışan ticaret müşavirleri iş
adamlarımıza yol göstermekte, sorunlarını çözmeye
katkı sağlamakta, destek olmaktadırlar. Ticaret müşavirleri
yabancı coğrafyalarda iş adamlarımızın gözü,
kulağı durumundadır. Ticaret müşavirlerinin asli görevi
ihracatımızı artırmanın yollarını
araştırmaktır. Müşavirlerimiz bulundukları ülkelerde
bu amaçla gerekli temas ve altyapı hazırlıklarını
yapmaktadırlar. Ayrıca, yerli sanayimizin damping, sübvansiyon,
sahtecilik, taklit ürün gibi haksız ticari uygulamalardan zarar görmesini
önlemek amacıyla, bulundukları ülkenin koşulları ve
uygulamalarıyla ilgili bilgilendirme de yapmaktadırlar.
Dolayısıyla ticaret müşavirlerinin ekonomik ve ticari
çıkarlarımızı korumak adına önemli görevleri
bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, Türkiyenin taraf olduğu uluslararası
anlaşmalar çerçevesinde iş adamlarımıza
sağlayabileceğimiz maddi destekler oldukça sınırlanmıştır
ancak iş çevrelerine, pazar, ürün, alıcı, potansiyel iş
imkânları konularında yol göstermede, destek vermede herhangi bir
sınır ve sorun yoktur. Bu bağlamda, ticaret müşavirliklerimizin
imkânlarının ihtiyaca cevap verecek şekilde genişletilmesinde
yarar görülmektedir. Öyle ki yabancı ülkelere giden iş
adamlarımız ticaret müşavirliklerini üs gibi
kullanabilmelidirler.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin ticaretinde belirli bölge ve ülkeler gün geçtikçe
daha fazla önem kazanmakta, buralarda faal bir ticaret müşavirliği
ağının bulunmayışının maliyeti giderek
artmaktadır. Özellikle Orta Doğu, Bağımsız Devletler
Topluluğu, Çin Halk Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri,
Balkanlar ve Afrikayı bu anlamda zikretmemiz mümkündür. Orta ve uzun
vadeli düşünerek başta komşu ve çevre ülkeler olmak üzere önemli
yurt dışı merkezlerde yeni temsilcilikler açılması ve
mevcut temsilciliklerin bu anlayışla
yapılandırılması acil ihtiyaçlardandır. Ticaret
müşavirliklerinin görev alanına uygun imkânlarla donatılarak
sayılarının artırılması kuşkusuz
kalkınma hedeflerimizi destekleyecek, bugüne kadar var
olmadığımız pazarlara erişim sağlamamıza,
hâlihazırda faaliyette bulunduğumuz pazarlarda ise imkânları
daha iyi değerlendirmemize imkân sağlayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, hâlen 77 ülkede 100 merkezde dış ticaret
müşavirliğimiz, 115 personelimiz vardır. Bu tasarıyla
oluşturulacak kadrolarla 22 temsilcilik açılması
planlanıyor. 30 kadro ilavesiyle toplam kadro 145e çıkacak.
Değerli
arkadaşlar, 22 merkez şunlar, ülkeler itibarıyla söylüyorum:
Almanya, Angola, Bangladeş, Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa, Hindistan, Irak,
İran, İspanya, Kazakistan, Kosova, Küba, Meksika, Portekiz, Rusya Federasyonu,
Slovakya, Slovenya, Şili, Tanzanya, Venezuella, Vietnam, Vietnam.
Şimdi, burada gördüğünüz üzere geleneksel pazarlarımız
azınlıkta, potansiyel hedef pazarlarımız
çoğunluktadır. Buralarda daha fazla merkez açılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, Dış Ticaret Müsteşarlığınca
hazırlanan ve ilgili kurumlarla paylaşılan 30 kadro
ihdasına yönelik düzenleyici etki analizinde, yurt dışı
teşkilatında yeni kadroların ihdas edilmesinin ihracata ve
dolayısıyla istihdam ve kalkınmaya yapacağı
katkıların önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Yerli ve yabancı kaynaklı akademik çalışmalar, ihracat ile
yurt dışı ticari temsilcilik kadrolarının
artırılması arasında sistematik bir ilişki
olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının ve dolayısıyla
Bakanlığın talebi çok mütevazı bir taleptir. Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmelerde bütün gruplarımız kadroların
artırılması yolunda Sayın Bakanlığa teklifte
bulundu. Sayın Bakan nazik bir şekilde teşekkürlerini belirterek
bu tekliflere olumlu katkı vermedi ancak verilen önerge ile bu
kadroların 30dan 135e çıkartılması planlanıyor. Bu
analizi, bu önergeyi esasen doğru buluyorum. Zannederim Sayın Bakan
da bir analiz yapabilmek açısından geciktirmiştir. 1,15
oranında ticaret merkezi başına hesabı
yaptığımızda 230, 240larda çıkar. İhtiyaten
toplam 250 kadroya ulaşması, bu dış ticaret
müşavirlerimizin, ataşe ve temsilcilerimizin sayısının
250ye çıkacak olması gerçekten ihracatımıza çok ciddi
katkılar sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Tabii, bu
ülkelerdeki pazar araştırmaları, yabancı ülkelerdeki pazar
araştırmaları ve iş adamlarımıza katkı
sadece 1,15; 1,5 veya 2 kişiden oluşan ticaret müşavirlerimizin
tek başına gerçekleştirebileceği bir çalışma
değildir. Burada, bu ülkelerde nitelikli yerel personel istihdamı da
son derece önemlidir.
Tabii, burada bir
başka husus daha var değerli arkadaşlar. İş adamlarımız
da ticarette bulundukları ülkelerdeki Dış Ticaret
temsilciliklerimizden, oradaki kamu personelinden destek istemeli, onların
katkılarını sağlama taleplerini sürdürmelidirler.
Diğer yandan, yasal ticaret konusunda gümrüklerimizin yeniden
yapılandırılması son derece önemlidir. Gümrük
Müsteşarlığımız da kendisini yeniden
yapılandırma gayretlerini sürdürmektedir ve bu yöndeki kanun
tasarısı da Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştu.
Değerli
arkadaşlar, yapılacak artışla, yeni personel takviyesiyle
ihracatımıza bu tasarının olumlu katkılar
getireceğine inanıyor, hayırlı olması temennisiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sali.
Şahsı
adına Çorum Milletvekili Sayın Cahit Bağcı, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT
BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 476
sıra sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde dış ticaret ilişkilerini
geliştirmek, politikaların tespitine yardımcı olmak, tespit
olunan bu politikalar çerçevesinde ihracat, ihracatı teşvik, ithalat,
yurt dışı müteahhitlik hizmetleri, ikili ve çok taraflı
ticari ve ekonomik ilişkileri düzenlemek, uygulamak ve uygulamaları
izlemek ve geliştirmek, Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın sorumluluğundadır.
Müsteşarlık, ülkemizin dünya ticaretinde lider ülkeler arasında
yer almasını sağlayacak dış ticaret politikalarını
oluşturmak ve uygulamak vizyonu ve stratejik plan çerçevesinde
çalışmalarını sürdürmektedir. Stratejik plan
kapsamında başta komşu ve çevre ülkeler olmak üzere ülkelerin
stratejik önem değerlerine göre, yurt dışında yeni
temsilcilikler açılarak yurt dışı
teşkilatının insan kaynağı ve fiziksel
altyapısının güçlendirilmesi ile 2010 yılı sonunda
dış temsilcilik sayısının artırılması
hedeflenmektedir. Bu stratejik hedef ve vizyonun yakalanabilmesi, doğru
pazar analizlerinin yapılması, fırsatların tespiti ve
ihracat yoluyla büyüme, yatırım, üretim ve istihdam
artışının sağlanabilmesi için dış temsilcilik
sayısının artırılması son derece önemlidir.
Değerli
milletvekilleri, İhracat Stratejik Planı çerçevesinde, pazarlama,
bilgi teknolojileri, finansman ve destek mekanizmaları, ikili ve çok
taraflı ticari ilişkiler ile kurumsal yapı, iş birliği
ve koordinasyon konuları öncelikli alanlar olarak belirlenmiş ve bu
kapsamda komşu ve çevre ülkeler ile ticareti geliştirme stratejisi
kapsamında dış ticaretimizdeki payı hızla azalan
komşu ve çevre ülkeleri ile ticaretin geliştirilmesi ve ticaret
hacmimiz içindeki paylarının kalıcı olarak
artırılması amacıyla geliştirilmiş,
uygulamanın ilk aşamasında İran, Irak, Suriye başta
olmak üzere Orta Doğu ülkeleriyle ticari ve ekonomik ilişkilerimize
ağırlık verilmiş ve önemli başarılar elde
edilmiştir; 2003 yılından itibaren Kuzey Afrika ülkeleri, Orta
Asya cumhuriyetleri, Rusya, Ukrayna ve Balkan ülkelerine ağırlık
verilmiştir.
Afrika Ülkeleri
ile Ekonomik İlişkileri Geliştirme Stratejisi ile Afrika
pazarının ülkemizdeki firmalar için hedef pazar niteliği
taşıdığı görülmektedir. Kuzey Afrika ülkelerinin
yanı sıra Sahra altı ülkelerini de kapsayan bu stratejik eylem
planı ile ticaret hacmi stratejisinin başladığı 2003
yılından 2008 yılı sonuna kadar yüzde 200ün üzerinde bir
artış sağlanmış ve Afrikada üstlenilen işlerin
toplamı 25 milyar doları aşmıştır.
Diğer
taraftan, Asya Pasifik Ülkeleri ile Ekonomik ve Ticari İlişkileri
Geliştirme Stratejisi ile 2005 yılından bu yana uygulanan bu
strateji kapsamında, dünya nüfusunun yarısından
fazlasını barındıran ve dünya ticaretinde önemli bir yere
sahip olan Asya Pasifik bölgesi hedef pazarlar içerisine dâhil edilmiştir.
Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Kore ve Japonya yeni ihracat odakları olarak
tespit edilmiştir. İhracatımızın 2010 yılı
sonu itibarıyla 8 milyar dolara ulaşması hedeflenmiştir.
2009 yılında Çin Halk Cumhuriyeti, yaklaşık 9 milyar dolara
ulaşan ticaret hacmiyle önemli bir pazar olduğunu göstermiştir.
Amerika
Birleşik Devletleri ile Ticareti ve Ekonomik İlişkileri
Geliştirme Stratejisi ile Türkiye'nin ve Türk ürünlerinin imajının
güçlendirilmesi, böylece ABDye olan ihracatımızın
artırılması, Amerikan yatırımcılarının
dikkatinin çekilmesi ve ticari ilişkilerin siyasi ve kültürel
ilişkilere olumlu yansımasından yararlanarak, genel anlamda
ikili ilişkilerimizin geliştirilmesi de amaçlanmaktadır.
Bu stratejik
hedeflerimiz yürürlüğe konularak Türk ihracatçısının
doğru pazarlara yönelmesi sağlanmış ve
ihracatımızda önemli artışlar
gerçekleştirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz için önümüzdeki on
yılda önemli bir ihracat pazarı olma özelliğine sahip Çin,
Almanya, İtalya ve İngilterenin
Çinde ABDnin 9, Almanyanın
14, İtalyanın 23, İngilterenin 19, Kanadanın 13,
Japonyanın 8 adet ticaret müşaviri bulunurken ülkemizin sadece 2
adet ticaret müşaviri bulunmaktadır.
Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 100üncü yılında 500 milyar dolar ihracat hedefine
ulaşılabilmesi için Dış Ticaret
Müsteşarlığının yurt dışı
teşkilatının güçlendirilmesi zorunluluk arz etmektedir. Bu
çerçevede, ihracatın ülkemizin büyümesindeki önemi dikkate alınarak,
ihracat yoluyla yatırım, üretim ve istihdamın
artırılması hedefine yönelik olarak tasarıyla Dış
Ticaret Müsteşarlığı yurt dışı
kadroları sayısının 145e yükseltilmesi hedeflenmektedir.
Tasarının
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bağcı, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan, buyurun efendim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 476 sıra sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin
Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce geneli hususunda
konuştuğum konulardan arta kalan birtakım hususlar vardı,
onları değerlendirmek istiyorum, buna ilave olarak da birtakım
görüşlerimi beyan edeceğim.
Gerçekten,
Türkiye dış ticaretine yeni bir eksen çizilmesi zorunludur. Avrupa
Birliği ve gelişmiş ülke pazarlarına
bağımlılık azaltılmalıdır. Yurt içinde katma
değer üretimini destekleyecek politikalara öncelik verilmeli, ithal girdi
bağımlılığı azaltılmalı, dâhilde
işleme rejimi gözden geçirilmeli, Türk ürünleri üzerinde yurt
dışı piyasalarda oluşan katma değerin Türkiyede
kalması sağlanmalı, proaktif bir pazar giriş ve stratejisi
benimsenmeli, serbest ticaret prensibi ülke menfaatleri çerçevesinde
kurgulanmalı ve uygulanmalı, Türk ürünlerinin rekabet gücünü
artıracak rekabetçi döviz kuru uygulamasına da geçilmelidir.
Ayrıca,
ihracatın bölgesel çeşitliliği sağlanmalıdır.
Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya ekonomileri büyüdükçe, Türkiye için yeni ihraç
pazarları hâline geleceklerdir. Türkiye bu gelişmeye de hazır
olmalıdır. Özellikle Türk dünyasıyla ekonomik ilişkilerin,
ekonomik ve ticari entegrasyon hedefiyle yürütülmesi ve bunun 2023
yılına kadar tamamlanması da hedeflenmelidir.
Dış
Ticaret Müsteşarlığının, bildiğim kadarıyla,
77 ülkede, 3 uluslararası kuruluş nezdinde, 100 misyonda toplam 115
kadrosu bulunmaktadır. Latin Amerika ve Afrika bölgesi başta olmak
üzere, ticari temsilciliklerimizin sayısının az olduğu
misyonlarda çok kısa bir süre içerisinde yeni görevlendirmeler
yapılmalıdır. Yeni temsilcilikler ve Türk ticaret merkezleri
açılmasına da öncelik verilmelidir. Hâlihazırda dünya
pazarlarındaki rakiplerimiz açısından
değerlendirildiğinde, Müsteşarlığın yurt
dışındaki mevcut personel ve fiziki imkânları son derece
yetersiz kalmaktadır.
Bu
imkânların artırılması kadar rasyonel
kullanılması da önemlidir. Bu kadrolar arpalık ya da yandaş
kayırma aracı olarak görülmemeli, kurum içinden, nitelikleri uygun
personelin görev almasına önem verilmelidir. Ayrıca,
aklınıza gelen her yerde kadro açmak yerine ülke dış
ticaret stratejisine uygun merkezlerin belirlenerek, burada ihtiyaca dönük
yapıların ve organizasyonların oluşturulması suretiyle
personel görevlendirilmesi gerekir. Yoksa, mevcut yapı içerisinde zihniyet
değişikliği olmadan, bu kadroların heba edilmesi
görülecektir, heba edilecektir. Ticaret müşavirlerinin görev
tanımı, hedefleri, sorumlulukları, görev ve yetkileri daha
açık bir şekilde belirlenmelidir. Mevcut yasal metinlerdeki bu
alanlardaki düzenlemeler yeterli değildir. Ticaret müşavirleri,
kimine göre teşrifatçı, kimine göre uç beyi, kimine göre
diplomat, kimine göre tacir olarak değerlendirilmemeli, bu işin
bir kriteri, sınırları ve ölçüsü olmalıdır,
onların devletin birer temsilcisi olduğu da
unutulmamalıdır. Bir kişilik ticaret müşavirlikleri Bir
Türk dünyaya bedeldir. zihniyetinin ürünüdür. Dış ticaret bir
takım oyunudur, bu takımı iyi kurmak gerekir, Sayın
Bakanın bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğine inanmak
istiyorum.
Bakın, bu
tasarıya kimse muhalefet etmedi, nasıl
kullanılacağını bilmeden olumlu görüş -muhalefet
tarafından- beyan edildi. 30 kişiyle bu sorunların,
ihracatın sorunlarının çözülmesi mümkün değil. Gerek
Sayın Bakana gerekse yetkililere, geçmişte görev aldığımız
bir kurum olması hasebiyle, sorumluluk aldığımız bir
kurum olması hasebiyle, ihtiyacın daha fazla olabileceğini beyan
ve ifade ettik, onları bu konuda teşvik edeceğimizi de söyledik.
Burada kurumsallaşmaya ne yapmamız lazım, çok iyi bir
şekilde dikkat etmemiz lazım. Gerçekten, biraz önceki
konuşmamın başlangıcında ifade ettiğim
hususlarda, son zamanlarda gelen teşkilat yasaları, kadrolara
ilişkin hususlarda gerçekten bazı konuların darmadağınık
olduğunu, devletin düzenini tahribata yönelik olduğunu bir kez daha
ifade ediyorum.
Bu Hükûmet
gerçekten bu işleri anlamıyor. Sayın Bakan, bu Hükûmet sizi de
anlamıyor, aynı şeyi, sizden önceki Sayın Bakana da ifade
ettim. Gerçekten, kur konusunda sizlerin konuşması,
çırpınması, bunların Bakanlar Kurulunda görüşmediği
kanaatini hem bizde oluşturuyor hem de oluşan bu görüşümüzün
kuvvetlenmesine neden oluyor. Şayet, Merkez Bankası, sizin
politikalarınızla, sizin makroekonomik çerçevede çizdiğiniz,
uyguladığınız politikalarla uygun bir program götürmüyorsa,
bir kur politikası götürmüyorsa, bunun yapılacak şeyi
şikâyet etmek değil. Nedir? Onu bir şekilde yasal yollardan
çözmektir. Bunun her sefer gündeme gelmesi kamuoyunda da hoş bir şey
olmuyor.
Şimdi,
bakıyoruz, serbest bölgelerle ilgili dört beş tane tasarı geldi,
geçen dönem bir tasarı geldi. Yani 300 milyar dolar civarında
bahsettiğimiz ne var? Dış ticaret hacmi var. Biz 1 milyon
dolarlık işlerin peşinde koşuyoruz ve önce tasarı
olarak geliyor, üzeri daksilleniyor, lakayıt bir şekilde teklif
olarak başka yerlere sunulmaya çalışılıyor, sonra yüce
Meclise geliyor. Bu konu üzerinde görüş beyan edildiği zaman da
kurumun buna sahip çıkmadığını, biz ne yapıyoruz
teklif olduğu için, anlamış oluyoruz çünkü üzerinde daha önceden
tasarı yazıyor.
Bunun
dışında, gerçekten, samimi olarak, dâhilde işleme rejimi ve
buna ilave olarak serbest bölgelerle ilgili araştırma önergeleri
verdim. Bunlarla ilgili, hakikaten de samimi olarak bunların
araştırılması gerektiğine inandığım
için bunları verdim ama gerek şahsınızdan gerekse
Hükûmetten, iktidar kanadından buna yönelik hiçbir olumlu tepki de
almadık.
Bunların
ötesinde, zaten Hükûmetin kurgusunda, Hükûmet, krizi fark edemedi; krizi fark
etse seçim öncesi ifade edemedi, ifade edememenin sonucunda rakamları 29
Marta kadar değiştiremedi; değiştirememesinin sonucunda
bütün cihana, âleme yanlış hedeflerle gittik. Sonunda ne oldu?
Artı 4 dediğimiz büyüme hedefi eksi 6ya yaklaştı.
Dış ticaret hedefi -dün burada grup başkan vekili
yanlış ifade etti- neydi? 330-340 milyar dolarlık hedefler,
geldi, neredeyse yüzde 50 azaldı, 250 milyar dolarlara yaklaştı.
Şimdi, baktığımız zaman, hedeflerin hepsi paramparça;
istihdamda problem, yatırımda problem, ekonominin ihracatında
problem, ithalatında problem, ekonominin her alanında problem.
Sayın
Bakanım, bakın, geçen sene hedefleri, 149 milyar dolar ihracat, 2,5
milyar dolar ithalat koymuşuz, 102 ile 140 gerçekleşmiş.
Şimdi, bakıyoruz Cari işlemler açığı 50 milyar
dolar. diyorsunuz, 11 milyar dolar oluyor. Şimdi,
baktığınız zaman, Hükûmetin ileriyi gördüğünü,
makroekonomiyi fevkalade iyi düzenlediğini, hedefleri fevkalade iyi
koyduğunu, bu sorunları çözdüğünü söyleyebilir miyiz?
Söyleyemiyoruz. İşsizlik kol geziyor. Şimdi, burada arkadaşımız
var. Denizlide 30 bin kişi işini kaybetti, 480 bin merkez nüfusu
var, 30 binini düşün öğrenci olarak, üniversite öğrencisi
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Kaç nüfusu var?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) 480 bin. Yani her 2 evden 1 tanesine, 3 evden 1 tanesine
haciz geliyor.
Bakın, biz,
ihracatı AKP döneminde, 2003-2009 arasında 611 milyar dolar
yapmışız, ithalatımız 936 milyar dolar. Cari
dış ticaret açığına bakıyoruz, 325 milyar dolar.
Şimdi, hadiseye böyle baktığımızda, bunun adı AKP
Hükûmetince milletin soydurulmasıdır. Bakın, sadece geçen
yıl 125 milyar dolarlık bu ülkenin millî geliri hiç edilmiştir,
kaybetmiştir insanlar, 125 milyar dolar! Kişi başına gelir
de yaklaşık yüzde 17, yüzde 20 azalmıştır.
İnsanlar perişandır, sanayi perişandır. Nereye
bakarsanız bakın, sıkıntılar artmaya
başlamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
İstihdam
sıkıntılı, dış ticaret
sıkıntılı, iç ticaret sıkıntılı,
ödemeler dengesi sıkıntılı, cari işlemler problemli.
Mahallî idareler harcamalarında siyasi olarak
kullandığınızı şu programda sizler söylüyorsunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Siz büyükşehir misiniz?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Şimdi, nereden bakarsanız bakın,
yatırımlar yüzde 20 küçülmüş. Böyle bir ekonomide iyi
olduğunu söylemek mümkün mü? Evet, gerçekten teğet geçti kriz! Bir
şeyi ifade etmek istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Siz büyükşehir değilsiniz ama!
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Yalnız, teğette çemberin etrafında, ortada
AKPliler var, çemberin bir kenarına sanayiciler tutunmuş, bir
kenarına işçiler tutunmuş, bir kenarına perişan
olanlar tutunmuş, bir kenarına ihracatçılar tutunmuş,
ortasında AKPliler var; onlara bir şey olmuyor, vatandaş
perişan. Bu anlamda, Sayın Başbakan söylüyorsa gerçekten
Teğet geçti. geçmedi, henüz devam ediyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ama siz büyükşehir değilsiniz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teğet geçmedi, teğetten geçti, merkeze
dokunmadı.
BAŞKAN -
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
GENEL
KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN EKİ
CETVELLERİN DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞINA AİT
BÖLÜMÜNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Ekli
listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin Dış Ticaret
Müsteşar-lığına ait bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir kere bu ülkenin geleceğinin, bu ülkenin
kurtuluşunun ihracatta olduğuna yürekten inanan bir insanım. Bir
ülkenin ekonomik bağımsızlığı o ülkenin
üretimine, o ülkedeki üretimin satışına bağlıdır.
Bu nedenle, ülkemizdeki insanların ekonomik özgürlüğünün de ülkeye ne
kadar çok kaynak girerse bu kaynakların hakça dağıtımı
ile ülkedeki insanların mutluluğundan geçer. Bu nedenle biz, ülke
ihracatının en üst seviyeye çıkmasından gurur duyarız,
mutluluk duyarız ve tekrar söylüyorum: Ülkenin ekonomik
bağımsızlığının temeli, geleceği,
ülkenin üretiminden ve ülkemizdeki ihracattan geçeceğine inanan bir
kişiyim. Bunu, bir kere altını çizerek söylüyorum. Ama bunun
için, özellikle ihracatın en üst seviyeye gelmesi için, ülkede uygulanan
teşvik sisteminden biraz bahsetmek istiyorum. Yani
ihracatçılarımız hakikaten dünyanın her tarafına mal
satmaya çalışıyorlar. Çok önemli sorunları var, bu
sorunları kısmen aşıyorlar ama önemli olan, dünyanın
her tarafında uygulanan bir teşvik sistemini
Her nedense, geçen
dönemde uygulanan teşvik sistemi, bu dönemde uygulanan teşvik
sistemi, kesinlikle ihracatçının önünü açmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, dünyadan örnekler vereyim: Bakın Fransaya,
Fransada kendi ürünlerini, kendi üretimini, kendi ihracatçısını
destekleyen neler var? Gidin
Çok uzağa gitmeyelim, Orta Doğuya
gidelim, Arap Yarımadasına gidelim. Buradaki mallara bakın.
Buradaki mallar kimin malları? Hep Fransız malları. Çünkü niye?
Fransa bile, küreselleşmenin babası olana Fransa bile kendi
üreticisini, kendi imalatçısını, kendi sanayicisini ve kendi
ihracatçısını nasıl kolluyor, nasıl koruyor. Bir kere,
bunun altını çiziyorum. Eğer bir ülkede ithal ikamesiyle ihracat
destekleniyorsa o iş ülkemize çok büyük katma değer
bırakmıyor. Bir kere, ülkemize önemli oranda katma değer
bırakıp bunun ihracatını öncelik ve teşvik etmezsek,
ihracatta havanda su döveriz. Bu nedenle, katma değer yaratan ürünleri
teşvik etmek zorundayız. Ama maalesef, bugün uygulanan teşvik
sistemiyle, hiçbir şekilde, ihracatçımız yoğun bir
şekilde teşvik edilmiyor ve öncelikle, teşvik sisteminin, son
getirilen teşvik sisteminin ise ihracatçıya özellikle hiçbir şey
vermediğinin altını çiziyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmetin bu konuda mevcut teşvik sistemini mutlak
değiştirmesi lazım. Mevcut teşvik sistemiyle bir yere
gidemeyiz ve ihracatçımızın daha fazla ihracat yapması için
hiçbir şekilde onlara daha çok destek olamayız. Bu nedenle, katma
değer yaratan ürünlerimizden bir mal var ki örneğin, ihracatında
ülkeye bıraktığı katma değer diyelim yüzde 1, yüzde 2,
yüzde 5 ama öyle ihraç ürünlerimiz var ki bunları, yüzde 100 katma
değer bırakan ürünlerimizi mutlak teşvik etmeliyiz ve önemli
olan bu ürünlerin teşvikidir arkadaşlar. Her şeye rağmen,
Türkiye sanayi üreticisi bir ülke olduğu kadar bir tarım ülkesidir.
Özellikle tarımsal ürünlerimizde yapacağımız teşvikler
bu ülkenin ihracatına büyük katkı verecektir ama maalesef gerek
sanayi ürünlerimizde gerekse tarımsal ürünlerimizde temel bir teşvik
politikamız yok, bu nedenle ihracatımızda önemli
katkısı daha çok olması gerekirken bunu
sağlayamıyoruz. Bu nedenle teşvik sisteminin altını
bir kez daha çiziyorum. Bu ülkede uygulanan teşvik sistemi, yasak
savmacı bir teşvik sistemidir, hiçbir şekilde sanayicimize,
esnafımıza ve özellikle orta ölçekli firmalarımıza,
istihdam yaratan firmalarımıza hiçbir katkısı yoktur
arkadaşlar. Bunun altını çiziyorum. Teşvik sistemi
getirilirken geçen dönemde -önce 36 ildi, sonra 49 ile
çıkarıldı- burada birçok milletvekilim bayram etti Benim ilime
teşvik geliyor. diye. Aynen o konuşmayı burada da yaptım,
Çok heveslenmeyin, bu sistem işlemeyecek, özellikle kalkınmada
öncelikli hiçbir ilimize hiçbir yatırım gitmeyecek çünkü bu sistem
hiçbir şey getirmiyor. dediğimde hiçbiriniz bana
inanmadınız. Ama aradan yedi yıl geçti. Yedi yılda
-dikkatinizi çekerim- acaba kalkınmada öncelikli hangi ilimize, ne
yatırım gitti? Bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bir başka konu: Bizim yurt
dışındaki temsilcilerimizin -yoğun bir şekilde- o
ülkedeki ticaret hacminden pay alınmasında önemli katkısı
olduğuna inanıyorum. Ben buna değişik yerlerde, daha önceki
yaşamımda şahit oldum. Hatta belli büyükelçiler vardı
bazı yörelerde, örneğin bazı ülkelerde ve bu büyükelçilerin dahi
Türk ihracatçısına, Türk yatırımcısına ne kadar
katkı verdiğini çok iyi biliyorum. Yani kişiden kişiye
değişiyor ama -ismini vermeyeceğim burada- bazı ülkelerdeki
büyükelçiler, hakikaten o ülkedeki diyaloğu, o ülkedeki ilişkileri
nedeniyle Türk yatırımcısının, Türk
ihracatçısının önünü açtı, onlara çok büyük destek verdi.
Ben diliyorum ki Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın yurt dışına
atayacağı insanların da aynı bakış
açısıyla ve o ülkedeki sorunlarla, o ülkenin gerçekleriyle yüz yüze
gelip buradaki yatırımcıyı, buradaki ihracatçıyı
çok iyi yönlendireceğini düşünmek istiyorum. Bunun altını
bir kez daha çiziyorum.
Bir başka
konu: Değerli arkadaşlarım, ben özellikle yurt
dışındaki müteahhitlerden biraz bahsetmek istiyorum. Belki
çoğunuz bilmiyorsunuz ama bugün yurt dışında iş yapan
müteahhitlerin Türkiyeye katkısının ne kadar yüksek
olduğunu hepinizin bilmesini isterim. Bu insanlar ta 1980li
yıllardan bu yana -örneğin, bildiğim bir örneği vereyim-
çok büyük güçlüklerle, çok büyük zorluklarla yaşam savaşı
verdiler, çok büyük sorunlarla karşı karşıya kaldılar
ama mücadeleyi bırakmadılar, belli dönemlerde devletin hiçbir
desteğini almamalarına rağmen, bir şekilde kendi
kendilerine mücadele ettiler, şimdi dünyanın her tarafında çok
iyi bir konuma geldiler. Yurt dışı müteahhitlik hizmetinin
Türkiyeye katkısının, bir, istihdam yönünden, iki, Türkiyedeki
-orada kullandıkları- malzemelerin ihracatı yönünden ne kadar
önemli katkıları olduğunun bir kez daha altını
çiziyorum. Ama bu insanların sahibi yok, bu insanlar kendi kendilerine
mücadele ediyorlar. Gerek Türk finans sisteminin gerekse devletin
bakış açısının daha üst seviyeye çıkması
lazım.
Değerli
arkadaşlarım, parası ne olduğu belli olmayan bir
insanın parasını Türkiyeye getirdiğinde varlık
barışını çıkarıyorsunuz, yüzde 2yi
yatırınca bunun parasını artık legal para hâline
getiriyorsunuz ama Sayın Bakanım, yurt dışındaki
müteahhitler, yurt dışındaki kazançlarını ve
şirketi yurt dışına kaçırmıyorlar,
şirketleri burada, buradaki şirketler adına iş yapan
insanları cezalandırıyoruz çünkü o insanların yurt
dışındaki kazançları kurumlar vergisinden muaf. Yurt
dışından gelen bir yatırımcıdan sıfır
gelir vergisi alınıyor ama yurt dışı müteahhitlerin
şirketleri kâr dağıtmaya başladığı zaman,
yurt dışında elde ettiği kazancı bunların, gelir
vergisine tabi. Büyük bir haksızlık, büyük bir haksızlık.
Arkadaşlar,
yurt dışından birisi para getiriyor, sıfır vergi,
sıfır vergi
Bu insanlar yasal olarak, namusuyla, şerefiyle yurt
dışında elde ettikleri parayı Türkiyeye getiriyorlar, yurt
dışında tutmuyorlar. İsterlerse bu insanlar bu parayı
Türkiyeye getirmezler, isterlerse bu parayı Türkiyedeki
şirketlerine getirmezler, yurt dışında bırakırlar
ama bunlardan gelir vergisi alıyoruz. Çok büyük haksızlık. Eğer
objektifsek, eğer yurt dışında kazanılan bir para için
hiç kimseden vergi almıyorsak bu insanlardan vergi almamız hakikaten
garip. Yurt dışında elde edilen bir
Alnının terini
sıyırarak ülkeye gerek istihdam gerekse ülke ihracatına önemli
bir katkı veren bu insanların bu sorunu maalesef çözülmüyor.
Şimdi, yurt
dışından ne olduğu bilinmeyen parayı getiriyor
varlık barışıyla, 7 milyar dolar getiriyor güya, geldi mi
gelmedi mi, bunun şeyi ödendi mi ödenmedi mi hâlâ belli değil. Sorduk
geçen Maliye Bakanlığına, onlar da Biz sadece bize
yatırılan parayı biliriz, dövizin gelip gelmemesini biz takip
etmeyiz. diyor. Kimdir bu adam ya? Bu
adam kimdir, ismi nedir, cismi nedir, bu parayı nereden getirmiş?
Yok, biz bilmeyiz. diyorlar. Nasıl bilmezsin ya? Peki, Türkiyeye 7
milyar dolar geldi de Türkiye'nin döviz rezervinde bir fazlalık oldu mu? O
da yok, onu da kimse bilmiyor ama yurt dışındaki müteahhit kâr
dağıtıp oğlunu evlendirecekse vergini ver
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlarım, özellikle bir
de Eximbank -o zaman bir başka maddede konuşacağım,
kavuşturamadım- konusunu konuşmak istiyorum. Özellikle
Sayın Bakan, yurt dışındaki müteahhitlerin bu sorununun
mutlak çözülmesi lazım. Bu, gerek teşvik konusu gerekse yurt
dışındaki müteahhitlerin sorunlarının çözümü bire bir
sizin Bakanlığınızın görevidir. Bu konuda hakikaten
insanlar mağdur edilmektedir. Her iki konuda da Bakanlığınızın
belli bir çalışma yapıp olayı çözmesi lazım.
Bir başka konuşmamda
Eximbank konuşacağım, bilginiz olsun.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Evet,
konuşma sırası Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Yükselde.
Sayın
Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılması Hakkında 476 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım -dış ticaretin- bizim gibi nüfusu genç olan,
bulunduğu coğrafya itibarıyla jeopolitik ve stratejik olarak
önemi itibarıyla dış ticaret ve ihracat, bizim coğrafyada
yaşayan bizim gibi ülkeler için oldukça önem arz etmektedir. Hele hele
dünyada bir benzeri olmayacak kadar çok komşusu olan bir ülke için,
Türkiye için dış ticaret o kadar önemlidir.
Dış ticarette
mutlaka aktörler birden fazla. Bunlardan bir tanesi de Dış Ticaret
Müsteşarlığımıza bağlı olarak yurt
dışında görev yapan, konsolosluklarımızda görev yapan
müşavirlerimiz, ataşelerimizdir. Dünyadaki gelişmiş
ülkelerdeki dış ticaret müşavirliği, ataşelik
sayılarına baktığımız zaman, onlara göre oldukça
çok gerilerde olan Türkiyede bu yasayla, bu kanunla aslında çok fazla
olmayan, topu topu 30a çıkan bir sayısı var ki genel idari
hizmetler sınıfı ile ticaret başmüşaviri 10 tane,
ticaret müşaviri 14 tane, ticaret ataşesi 6 tane olmak üzere toplam
30 tane yeni atama yapılacak bu kadro ihdasıyla. Aslında, bu
dahi şu andaki gelişmelere göre, dünyadaki bu canlılık, bu
hareketlilik karşısında yeterli değil ama yine de
geçmişe göre bir gelişmedir, bir oluşumdur, pozitif bir
gelişmedir.
Bir de
Değerli Arkadaşım Emin Haluk Ayhan Beyin bahsettiği gibi,
ticaret ataşesinin kimliği çok önemlidir burada, görev
tanımı çok önemlidir. Yani ticaret ataşeleri sadece
koltuğuna yapışıp oturan bir kadrolu memur mudur yoksa yine
ülkelerinden gelen ihracatçıların, iş adamlarının emir
eri midir yoksa gerçek anlamda hepsini birden yoğurduğumuz, hamur
ettiğimiz, aktif, ihracatçısının önünü açan, ülkesinin
önünü açan, yeni pazarlarda yeni müşteriler bulunması noktasında
ve kaliteli iş yerleriyle iletişim kurulması noktasında
onların önünü açan, gerek mevzuat açısından gerek
işleyiş açısından onlara yol gösteren bir kimliğe
sahip olması gerekir, aktif olmaları gerekir yani bilinen
yapının dışına çıkmaları gerekir. Bunu,
gittiğimiz ülkelerde ticaret ataşelerimiz ne kadar aktifse görüyoruz
ki orada ihracatımızda önemli gelişmeler olmakta, önemli
artışlar olmakta.
Bunun
yanında yine vize konusu da dış ticaretimiz için çok önemli. Bu
konuda da komşu ülkelerimizle başlayan vize anlaşmaları, en
son Rusya ile yapılan anlaşma ile beş altı sayıyı
bulan bir ülke sayısına çıkmıştır. Bu da
azımsanmayacak bir sayıdır, aslında hiç yeterli
değildir. Artık dünyanın geldiği noktada vize ucube bir
şeydir, vize hiç de hoş olmayan bir şeydir. İnşallah,
Dış Ticaret Müsteşarlığımızın ve
Dışişleri Bakanlığımızın
çalışmalarıyla da bu vize konusu, ilerideki günlerde diğer
ülkelerle aramızda kalkması en önemli temennimizdir çünkü vize,
ihracatçımızın önünü tıkayan, dış ticaretimizin
önünü tıkayan çok önemli konulardan bir tanesidir.
Bunun
dışında yine alternatif pazarlar noktasında dünyanın
içinde bulunduğu konuma baktığımız zaman, artık
biz sadece Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yapan, sadece Amerika
Birleşik Devletlerine ihracat yapan ülke olma konumundan çıkmak
üzereyiz ve çıkıyoruz. Kuzey Afrika ülkeleri, Orta Doğu
ülkeleri, Türki cumhuriyetleri ülkeleri ve hele hele son zamanlarda Brezilya
gibi oldukça uzak bölgede ama açık pazarı olan, bakir pazarı
olan bu ülkelerle de mutlaka ticaret hacmimizi artırmak zorundayız.
Bunlar için de Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın elemanlarına çok önemli
görevler düşmektedir. Şimdiye kadar genelde hep ihracatımız
devletimizin önünde olmuş, hep ihracatçımız kendisine yeni
pazarlar bulmuş ama istim hep arkadan gelmiştir. İnşallah
bu yeni yapılanmayla devletimizin, Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın elemanlarının,
Hükûmetimizin ihracatçımızın, ihracat yapan
firmalarımızın, işletmelerimizin, sanayicimizin önünü açan,
onlara yeni pazarlar bulma noktasında faydalı bilgiler aktaran, onlarla
birlikte hareket eden ve ülkemize bol döviz kazandırmasını
sağlayan bir yapı içerisinde olmaları gerekir.
Ben tekrar bu
otuz kadroyu yeterli bulmadığımı beyan etmek istiyorum.
Ancak bu gelişmeler noktasında eskiye göre daha iyi fakat yine de
ümit ediyorum ki -muhalefet partisinden arkadaşlarımız da bu
noktada aynı fikirde oldular- temennimiz yeni dönemde daha çok ataşe,
daha çok müşavir olur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Yüksel.
MEHMET YÜKSEL (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu arada, şu
ana kadar, hangi hükûmet döneminde olursa olsun Dış Ticaret
Müsteşarlığımızda sayının her geçen gün
artmasını sağlayan, ihracatımızın
gelişmesini sağlayan tüm çalışanlarımıza ve
bakanlarımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum,
çalışmalarının devamın diliyorum. Sevgi ve
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan "Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerin Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait
Bölümünde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı"nın 1 inci maddesine ekli (1) sayılı
listenin aşağıda belirtildiği şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı İbrahim
Yiğit Ali
Koyuncu |
|
İstanbul İstanbul Bursa |
|
Ruhi
Açıkgöz Metin
Kaşıkoğlu |
|
Aksaray Düzce |
|
Liste |
Kurum Adı :
Dış Ticaret Müsteşarlığı
Teşkilatı
: Yurt Dışı
İhdas
Edilen Kadrolar
SERBEST TUTULAN
KADRO KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Ticaret
Başmüşaviri 1 20 20
GİH Ticaret
Müşaviri 1 10 10
GİH Ticaret
Müşaviri 2 10 10
GİH Ticaret
Müşaviri 3 10 10
GİH Ticaret
Müşaviri 4 10 10
GİH Ticaret
Müşavir Yardımcısı 5 10 10
GİH Ticaret
Müşavir Yardımcısı 6 7 7
GİH Ticaret
Ataşesi 1 20 20
GİH Ticaret
Ataşesi 2 20 20
GİH Ticaret
Ataşesi 3 10 10
GİH Ticaret
Ataşesi 4 8 8
TOPLAM 135 135
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Katılıyoruz efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
"Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin
Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı" ile ihdas edilmesi öngörülen (30) adet kadronun
yetersiz olması nedeniyle artırılarak (135) adede
çıkarılması teklif edilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önergeyle birlikte maddeyi ekindeki listeyle beraber oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sözlerime
başlarken hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Aslında, az
önce kabul ettiğimiz ya da kabul edilen biz kabul etmedik- önergenin son
derece sakıncalı bir önerge olduğunu ve gerekçesini anlamakta güçlük
çektiğimizi ifade etmeliyim. Yani
bakınız Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
Sayın Bakanımız; lütfen
Yani siz buraya bir yasa
tasarısı sevk ediyorsunuz ve Hâlen 115 olan yurt dışı
kadro sayısını 145e yükselteceğiz. diyorsunuz, 30
kişilik kadro için buraya geliyorsunuz ve burada bir önerge veriyorsunuz,
30 adet kadro yetersizdir, 135 adede çıkarılması
Ya, böyle
bir şey olabilir mi? Biz mi yanlış anladık yoksa? Daha
mürekkebi kurumamış. Bu nasıl iş? Yani ne yapılmak
isteniyor? 30 adet kadro için geliyorsunuz, yasa tasarısı o yani
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığında,
dışarıda tabii ki ihtiyaç var -biliyorum- yıllardan bu yana
bazı sıkıntılar var ama el insaf, yani 30la geliyorsunuz,
135 adede çıkarıyorsunuz, 105 tane artırıyorsunuz. Bunu anlamakta
zorlanıyoruz ve lütfen Sayın Bakandan bunun doyurucu bir
açıklamasını rica ediyorum. Aksi hâlde şöyle bir -bir
şeyin şüyuu vukuundan beterdir- suçlamayla ya da düşünceyle
karşı karşıya kalabilirsiniz: Ne o yani, siz Dış
ticaret Müsteşarlığının dış
temsilciliklerini çiftliğe mi çevirmek istiyorsunuz? E bunu söylerler.
Gülüyorsunuz ama Sayın Bakan, lütfen
30 kadro istiyorsunuz, burada bir
önergeyle
Yani böyle bir şeyi
anlamak mümkün değil. Lütfen burada doyurucu bir açıklama rica
ediyorum.
Ayrıca da
-burada yazmıyor- 2010 plan dönemi sonunda dış temsilcilik
sayısının 110a çıkarılması
Kaçtı, kaçtan
kaça? Yurt dışı kadro sayısını 115ten 145e
yükseltmeyi öngörüyorsunuz. Bu çerçevede de bir açıklama rica ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dış Ticaret
Müsteşarlığının bir vizyonu var. Bu vizyonu ne? Genel
gerekçede görebildiğimiz kadarıyla ülkemizin dünya ticaretinde lider
ülkeler arasında yer almasını sağlayacak dış
ticaret politikalarını oluşturmak ve uygulamak. Şimdi,
lütfen
Ne demek bu? Dünya ticaretinde lider ülkeler arasında yer
almasını sağlayacak dış ticaret politikası ne
anlama geliyor? Ne anlama geliyor? Burada kastedilen dış ticaret
hacminin büyüklüğüdür. Yani siz diyorsanız dünya ticaretinde lider
ülkeler arasında yer almasını sağlayacak dış
ticaret politikaları, yani ihracat artı ithalat, yani dış
ticaret hacmidir. İşte, yanlış burada. İşte,
yanlış burada.
Bu
yanlışla ne olur? Ne olur? Dünya ticaretinde kaybeden ülkeler
safında yer almaya mahkûm olursunuz. Nitekim öyle oldu. Böyle bir hedef
olabilir mi? Anlamak mümkün değil. Bakınız, yanlış
burada. Dış ticaret açığını ihmal ediyorsunuz.
Bizim asıl sorunumuz dış ticaret açığı değil
mi değerli arkadaşlarım? Ve son tahlilde cari işlemler
açığı değil mi? Yineliyorum, dünya ticaretinde lider
ülkeler arasında yer alma hedefi, bizi gözü kapalı bir şekilde
dış borçla finanse edilen bir ithalat bağımlısı
konumuna düşürmez mi? Nitekim düşürdü.
Hedef ne
olmalıdır? Bakınız, hedef ne olmalıdır? Hedef,
dünya ticaretinde kazanan ülkeler safında yer tutmak olmalıdır.
Bu ne anlama geliyor? İhracat fazlası vereceksin ve
dolayısıyla cari açığın olmayacak. Yani ihracat
fazlası vereceksin, dış ticaret açığın olmayacak.
Güney Kore öyle yapıyor.
Bir başka
çarpıklık var. Özür dilerim, çok saydığım -ismini
söylemeyeceğim- bazı arkadaşlarım burada konuşuyorlar.
Yani anlamakta güçlük çekiyorum. Efendim, neymiş? İthalata yönelik
kalkınma stratejisi, ihracata dönük kalkınma stratejisi yokmuş.
Aman Allahım! Böyle şeyler olabilir mi?
Şimdi,
bakınız, ekonomik kalkınma açısından kalkınma
literatüründe iki ana strateji vardır. Buna ekonomik büyüme modeli de
diyebilirsiniz. Biri, ithal ikamesine yönelik ya da ithal ikamesine dayalı
kalkınma stratejisi, öbürü de ihracata dayalı, yani ihracata yönelik
kalkınma stratejisi. Peki, rica ediyorum, ithalata dayalı
kalkınma stratejisi olur mu? Olmaz.
Siz eğer
Dünya ticaretinde lider ülkeler arasında yer almayı istiyoruz.
derseniz bunun sonu ithalata dayalı bir kalkınma stratejisi olur.
Böyle bir şey yok. Ne yazık ki bu yanlış yapıldı
ve Türkiye, afyon bağımlısı gibi yabancının
parasıyla, dış borçla finanse edilen bir ithalat
bağımlısı dış büyüme modelinin tutsağı
hâline getirildi. Ne oldu? Bakınız ne oldu? Sonuçta ne oldu?
Nasıl kaybettik?
Burada
seçilmiş sektörler itibarıyla ihracatın ithal ara mallara
bağımlılığı var, dâhilde işleme rejimine
göre bunu hesapladık.
Bakınız,
ana metal sanayisinde -ki orta düşük sanayidir teknoloji
açısından- 2000 yılında ihracatın ithal mallarına
bağımlılığı yüzde 68 iken bu bağımlılık
yüzde 73e çıkmış, 5 puan daha fazla ithalata
bağımlı hâle getirmişsiniz.
Bakınız,
elektrikli makineler, bu da orta yüksek teknoloji yoğunluğunda olan
bir sektördür, burada ihracatın ithal ara malına
bağımlılığı yüzde 63 iken yüzde 65e
çıkmış, 2 puan daha bağımlı hâle
getirmişsiniz.
Makine imalat
sanayisi, Türkiye'nin makine imalat sanayisinde bir ihracat üssü olabilme
potansiyeli var. Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardan beri biz bunun
ciddi bir teşvik politikasıyla sağlanmasını, bunun
sağlanmasını savunuyoruz. Ama bakınız, makine imalat
sanayisinde ihracatın ithal ara malına
bağımlılığı yüzde 40mış yüzde 59a
çıkartmışsınız; 19 puan.
Değerli
arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri; böyle bir şey olabilir
mi? İşte, sizin bu götürdüğünüz bilinçsiz dış ticaret
politikası, stratejisiz dış ticaret politikası Türkiyeyi
buraya getirmiş.
Bakınız,
başka ne olmuş bu bilinçsiz dış ticaret politikası?
Türkiyede imalat sanayisinin üretim yapısı, bakınız,
yüksek teknoloji tamamen düşmüş üretim yapısında, imalat
sanayisinin üretim yapısında yüksek teknolojili mal üretimi
düşmüş; yüzde 5in üzerindeymiş, yüzde 5,2 oran olarak, yüzde
5in altına düşmüş. Daha vahimi orta, yüksek teknoloji
yoğunluktaki mal üretimi imalat sanayisinde yüzde 25e yakın iken
2000 yılında yüzde 20ye düşmüş.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok yazık
olmuştur. Çok yazık olmuştur. Türkiye, bu bilinçsiz ihracat
politikasıyla, stratejisi belirli olmayan, stratejisi olmayan bu ihracat
politikasıyla yabancı ülkelerin finansmanını
kullanmış, yabancı ülkelerin mallarını kendi
piyasalarında yerli sanayiciyi piyasadan kovma pahasına
kullanmış. Yani ihracat, ithalat, yani dış ticaret
çarkları yabancı ülkelere istihdam yaratmış, yabancı
ülkelere üretim yaratmış; yabancı ülkelerin değirmenine su
taşımışız, Türkiye kaybetmiş.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız IMF geldi. IMF
geldi ve ekonomiyi değerlendirdi. Bu ay başında giderayak,
giderken IMF bir tespitte bulundu ve bir açıklamada bulundu, dedi ki:
İçeride tüketim artışı başladı. Ancak bundan
yerli üretici yararlanamıyor -IMF diyor bunu- ithalatçı
yararlanıyor. Aslında yerli
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) IMFnin dediğine inanmayın siz
Sayın Tütüncü, IMFnin dediğine inanmayın.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Bir yere geleceğim. Şimdiye kadar inandınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İnanmadık, gönderdik zaten.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Efendim, gönderdiniz. Ne olacağı belli değil. Sekiz
yıl siz uyguladınız. Bakınız
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama bir anda atamıyorsunuz yani.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Efendim, bir dakika, şimdi asıl noktaya geleceğim
ben. IMF ile ilgili düşüncelerimizi zaten biliyorsunuz, yıllardan bu
yana ağzımızda tüy bitti; bırakın şu IMFyi, bırakın
IMFyi
Geç de olsa bıraktınız, teşekkür ediyoruz ama
başka bir şey söylemek istiyorum, şimdi bir tuzağa tekrar
dikkatinizi çekmek istiyorum Sayın Canikli. Şimdi, sanki yerli
üretici kaldı da yerli üretici yararlanamıyormuş. Kalmadı
ki yerli üretici, piyasadan kovuldu ihracata üretim yapan.
İki
tavsiyede bulunuyor IMF, diyor ki: Tüketimi kıs. Dikkatinizi çekiyorum.
Bunun için sıkı para politikası uygula, faizleri yükselt.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Desin, varsın desin
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Efendim, bir yere geleceğim.
Şimdi,
burada şöyle kritik bir nokta var: Değerli Türk lirasına ve
ucuz dövize karşı döviz fiyatını artırıcı
önlemler al. diyor IMF. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bizler ucuz dövizin hem tarımda hem de sanayide üretim yapısına
nasıl darbe vurduğunu, döviz açığını nasıl
artırdığını yaşayarak öğrendik ve onun
içindir ki IMFye Buyurun dışarıya! dedik.
Nitekim
-dikkatinizi çekiyorum- 2010 yılının ilk dört ayında
ihracattaki artış yüzde 11,3 oldu, ithalattaki artış yüzde
36,6 oldu; yani ihracatın ithalatı karşılama oranı
yüzde 67ye geriledi. İlk dört aydaki dış ticaret
açığı 17 milyar 600 milyon dolar oldu. Buna göre, şöyle
kaba bir tahminle, 2010 yılı dış ticaret
açığının 45-50 milyar dolar düzeyinde olma ihtimali güçlü
gözüküyor.
Değerli
milletvekilleri, dış ticaret açığı bizim kronik
hastalığımız. Bu kronik
hastalığımızın tedavisi için, ihracata yönelik,
ihracata dayalı kalkınma stratejisini bir an önce kabul edip ve
gereğini yapmanız lazım. Dış ticaret hacmini ön planda
tutan bir hedef hedef değildir -dikkatinizi çekiyorum- çünkü bizim cari
açığımızı belirleyen ana faktör dış ticaret
açığıdır. Cari açığı
dışarıdan borçlanarak kapatıyoruz. Açık
anlatımıyla, ucuz döviz ve ucuz ithalat politikasını
sürdüren faktör dış borçlanmadır, öyle değil mi?
Dış borçlanma ile bulunan döviz nereye gidiyor? Az önce belirtmeye
çalıştım, dış ülkelerin üretimini ve dış
ülkelerin istihdamını artırmaya gidiyor.
Şimdi, bu
nedenle, bir an önce, lütfen, ciddi bir şekilde Türkiye, ihracata yönelik
kalkınma stratejisi mi yoksa ithalata yönelik kalkınma stratejisi mi,
hangisiyse, bunda karar verecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, tamamlayınız konuşmanızı.
Buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Burada çıkıp İhracata yönelik kalkınma
stratejisi yoktur. Ee? İthalata dayalı kalkınma stratejisi de
yoktur. Ee? İthalata dayalı ekonomik büyüme modeli vardır
İşte, öyle olunca ne olur görüyor musunuz? Ne olur?
Bakınız, dış borç stoku -şu pembe olan- özel sektörün
dış borç stoku
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kamununki artmamış, değil mi
efendim?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Evet, kamununki de aynı düzeyde
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Azalmış
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) O artmış, 2002ye göre artmış.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Aynı, aynı, kur farkından
kaynaklanıyor.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) 2008 var bunda, 2009da da artmış ama bakınız
toplam borç stokunu size gösteriyorum. 2002de neredeymiş? Yükseliyor.
Yükseliyor, yükseliyor, yükseliyor
Bu dış borçlar nereye gitti?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Makineye, makine alımına!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Müteşebbisimiz Hükûmete güveniyor,
yatırım yapıyor.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Nereye gitti? Fazla bir şekilde, daha kârlı bir
şekilde dışarıya gitti. Aldılar götürdüler ve
Türkiyedeki işsizliğin, Türkiyedeki yoksulluğun, Türkiyedeki
sıkıntıların temel nedeni bu neoliberal yanlış
ekonomik politikalardır. Artık bundan vazgeçiniz Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri.
Hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Tütüncü, teşekkür ediyorum efendim. Sağ olun.
Bursa
Milletvekilimiz Sayın Sedat Kızılcıklı, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEDAT KIZILCIKLI
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
476 sıra sayılı Tasarının 2nci maddesinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
Dış Ticaret Müsteşarlığına yeni kadro
ihdasıyla ilgili bu konuları görüşürken benden önce konuşma
yapan ve görüşlerine de değer verdiğim Sayın Tütüncü, niye
30dan 135e bu kadroların çıktığıyla ve bunu
eleştiren bir yaklaşımla konuşmalara başladı ama
diğer taraftan da dış ticaret açığını
eleştirdi, cari açığı eleştirdi, ihracatla ilgili
sıkıntıları ortaya koydu. Bunlarla ilgili
baktığınız zaman, hakikaten konuşmanın
bütünlüğünde baştaki eleştiriler tamamen havada kalıyor.
Çünkü dış ticaret açığını bizim azaltabilmemizin
ya da cari açık dengelerini daha iyi düzeylere getirebilmemizin en önemli
kalemi ihracat. Eğer biz bugün ihracatı artıramazsak,
ihracatı artıracak kadroları gerekli yerlere veremezsek, bu
kadroların çalışmalarıyla, iş
adamlarımızın çalışmalarıyla birlikte bu
organizasyonları yapamazsak o zaman dış ticaret
açığını daha fazla konuşuruz, o zaman cari açığı
daha fazla konuşuruz. O zaman bu kadroları vermeyelim, bunları
konuşmaya devam edelim. Hayır, bunları konuşmayalım.
Bu kadrolarla birlikte, bu çalışmalarla birlikte, iş
adamlarımız, ülkemiz daha fazla ihracat yapsın ve bunun
karşılığında da dış ticaret açığımız
zaman içerisinde azalmaya başlasın, cari dengeler daha güzel bir
şekilde yerine ulaşsın. Bakın, ihracatın ithalatı
karşılama oranı yüzde 60ların altına düştüğü
zaman tehlike olduğu ifade edilir ekonomistler tarafından. Bizde bu
oran yüzde 60ların çok üzerinde, yüzde 70lere çıkan seviyelerde,
2009 için bu rakamlar böyle. Bunları daha da yukarılara çekebilirsek,
yüzde 75lere, 80lere çekebilirsek o zaman çok daha farklı şeyleri
konuşacağız, güzellikleri konuşacağız. E, o zaman
yine bizim bu kadrolara ihtiyacımız var. Zaten Plan-Bütçe
Komisyonunda biz bu çalışmaları yaparken o gün Sayın
Bakanımıza Niye 30 kadro alıyorsunuz? muhalefet partisi
sözcülerimiz, çok değerli sözcülerimiz Niye 30? Bunu daha fazla
artıralım. demişlerdi. Bu anlamda da bu talep yerini buluyor ve
o önergeyle bu kadrolar fazlalaşıyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Kızılcıklı, kim
söyledi onu muhalefetten?
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) Bakın, bizim 77 ülkede 100 merkezde temsilciliklerimiz var.
Şimdi 22 merkezde daha, sadece Avrupa'da değil, dünyanın birçok
bölgesinde
Bunların içerisinde Asya, Afrika, Orta Doğu ve Latin
Amerika yani daha önce pek gitmeyi düşünmediğimiz, çeşitli
sebeplerle -kimseyi suçlamak için
söylemiyorum- gitmediğimiz bölgelere de gidelim, iş adamlarımız
oralarda da çalışma yapsın, oralarda temsilcilikler
açılsın, bunların altyapıları kurulsun, iş
adamlarımızla birlikte bu düzenin üzerine gidelim ve daha fazla mal
satalım, ihracat yapalım, o pazarlara da açılalım,
açılalım ki 36 milyar dolarlardan 100 küsur milyar dolarlara
getirdiğimiz ihracatımız 150 milyar dolarlara, 200 milyar
dolarlara gitsin.
Şunu da
ifade ediyorum: Bakın, 2002 yılına kadar bizim
yaptığımız bütün ihracatın toplamı 36 milyar
dolardı değerli arkadaşlarım, her türlü çabaya karşı,
her türlü çalışmaya karşı ve yüksek kura rağmen,
yüksek kura rağmen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sadece 2002 yılının 36.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) Döviz kurları çok yüksekti 2002li yıllarda ama
geldiğimiz toplam ihracat rakamı 36 milyar dolarlardaydı.
Şimdi biz 136 milyar dolarları bulduk, krizle beraber 102 milyar
dolarlara geriledi. Şimdi inşallah yine o rakamları
yakalayacağız ve o rakamları hep beraber geçeceğiz. Ama
biraz önce burada ifade edildi bilinçsiz ihracat politikası denildi. Demek
ki bizden öncekiler çok bilinçli ihracat politikası
yapıyorlarmış, 36 milyar dolara kadar gelebilmişler ama o
bilinçsiz ihracat politikası nasıl olmuş da 100 milyar
dolarları geçirmiş.
MUHARREM VARLI
(Adana) İthalatı söyle, ithalatı.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) - Bu ülkeye 100 milyar doları geçirmiş bir hükûmetin
ihracat çalışması, iş adamının ihracat
çalışması ancak takdir edilir değerli arkadaşlar,
eleştirilmez.
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Dışarıdan
aldığınızı başka yere satıyorsunuz, ihracat
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) - Bu ihracat çalışmaları neticesinde bu kadar dövizler
bu ülkeye sokulduysa, bu kadar üretim yapıldıysa, bu kadar istihdam
sağlandıysa, bu kadar insana iş, aş verildiyse ve sektörler
büyüdüyse, ihracat artırıldıysa bu çok bilinçli bir ihracat
politikasıdır, Türkiyenin ihracatını artırmaya
yönelik çalışmalardır. Bu da bunları teyit eden, bu kanun
da bunları daha da ileriye götürecek olan bir çalışmadır.
Bizim daha fazla kadroları vermelerimiz, bunların iş
adamlarıyla birlikte çalışması, Sayın
Cumhurbaşkanımızın, Sayın
Başbakanımızın, sayın bakanlarımızın
yurt dışına iş adamlarıyla gitmesi, oralarda
görüşmeler yapması ve Türkiyenin mallarını dünyanın
bütün bölgelerine, bütün ülkelerine, bütün merkezlerine
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kızılcıklı, konuşmanızı
tamamlayınız efendim; buyurun.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) -
satıyor olmaları ve bunlarla ilgili çalışma
yapılıyor olması gerçekten takdire değer
çalışmalardır.
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Çinden alıp Almanyaya
satıyor!
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) - Biz şimdi, yirmi iki bölgede, yeni bölgelerde de, bu, belki de
daha fazla yeni kadrolarla beraber ve daha fazla sayıyı da
artıracak çalışmalar yapacağız.
Çindeki
müşavirliklere baktığınız zaman en az müşavirlik
Türkiyenin. Bunların sayılarını artırmamız için
bizim bu kadrolara da ihtiyacımız var.
Biraz önce
IMFyle ilgili ifadeler bulundu ama aynı IMF dedi ki: Türkiye ekonomisi
krizden hızla çıkıyor. Çok sağlam bir yapınız
var. dedi. İşte bunu da bu kürsüde söyleyelim, eleştirisini de
gündeme alalım. IMFnin söylediklerini değil, Türkiye Cumhuriyeti
devleti kendi söylediğini yapıyor. Ne diyor? Mali kuralı
getiriyorum. diyor, Ben bu programı uygulayacağım. diyor.
Bütün iş adamlarına söylüyor, bütün dünyaya söylüyor, Avrupaya
söylüyor. Dolayısıyla IMFnin dediğine değil, lütfen
Hükûmetin dediğine bakın çünkü bu devleti şu anda Hükûmet
yönetiyor ve Hükûmet diyor ki: Ben mali konuları getiriyorum, Meclise de
inecek, komisyona da inecek. Hep beraber bu çalışmaları
yapacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kızılcıklı teşekkür ederim efendim.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) Son cümlelerim Sayın Başkanım.
IMFnin
eleştirileri olabilir ama birçok özellikle bu kriz yönetimiyle ilgili
pozitif teşvikleri var, pozitif yönde yorumları var. Bunları da
herkesin dikkate almasını istirham ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın Sali,
sisteme girmişsiniz, bir konu mu var?
ALİ OSMAN
SALİ (Balıkesir) Kısa bir açıklama yapmak istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kısa bir açıklama yapacaksınız...
ALİ OSMAN
SALİ (Balıkesir) 60ıncı maddeye göre.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Salinin, iktisadi kalkınma
modellerinin bir ismi bulunduğuna ama tercih edilen politikadaki
başarı ya da başarısızlığın bu ismi
değiştirmeye yetmeyeceğine ve konuşmasında
söylediği ve tartışmaya sebep olan 224 ülke ifadesini gümrük
bölgesi olarak düzelttiğine ilişkin açıklaması
ALİ OSMAN
SALİ (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; iktisadi kalkınma
modellerinin tabii ki isimleri vardır: İhracata dayalı büyüme
modeli, ithal ikamesine dayalı büyüme modelleri şeklinde; iktisat
derslerinin en temel konusudur. Benim söylediğim şey şudur:
Tercih edilen politikadaki başarı ya da
başarısızlık bunun ismini değiştirmeye yetmez.
Yani, onun için e nazaran böyle kullanılır demişimdir. Yani
ihracata dayalı büyüme modelini tercih edersiniz de çok
başarısız olursunuz, o zaman o modeli seçmemiş olmazsınız.
Bunu belirtmek istiyorum.
Bir de biraz
önceki konuşmamda ortaya çıkan tartışmada söz konusu olan
224 ülke değil bölgedir, gümrük bölgesidir. Bunu da düzeltmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim efendim.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin
Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476) (Devam)
BAŞKAN -
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde, şahsı adına Çorum Milletvekili Sayın Cahit
Bağcı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CAHİT
BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küresel krizle birlikte daralan pazarlar, pazar
bağımlılığını aşmanın ne kadar
önemli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, ihracat stratejimiz içerisinde
pazar ve ürün çeşitliliğini artırma, potansiyel pazarları
tespit yönünde politikalar ortaya koymakla mümkündür. Bu çerçevede, 2008
yılından itibaren Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ,
Sırbistan, Şili ve Ürdünle serbest ticaret anlaşmaları
imzalanmış ve önümüzdeki günlerde de Libya, Ukrayna, Güney Kore, Malezya,
Kamerunla da müzakereler yapılmaktadır ve yeni serbest ticaret
anlaşmaları imzalanacaktır. Hedef, önceki konuşmamda da
ifade ettiğim gibi, Türkiyeyi cumhuriyetimizin 100üncü kuruluş
yılında 500 milyar dolarlık bir ihracata
kavuşturmaktır. Bu nedenle, değerli milletvekilleri, ticaret
müşaviri ve ataşelerinin pazar analizinin, yeni pazarların ve
fırsatların tespiti açısından son derece önemli
olduğunu düşünüyoruz.
Bu çerçevede,
tasarının, kanunun ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bağcı.
Şahsı
adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dış
Ticaret Müsteşarlığının yurt dışı
görevleriyle ilgili, önce 30 adet, daha sonra da 135 adede çıkartılan
kadro ihdasıyla ilgili bir kanun tasarısının sonuna
gelmiş bulunmaktayız.
Kanunun
gerekçesinde, cumhuriyetimizin 100üncü yılında
ihracatımızı 500 milyar dolara çıkartmak amacıyla bu
kadroların gerekli olduğu ifade ediliyor.
Tabii, ben, hem
iktidar partisinin hem de ana muhalefet partisinin bu konuya
yaklaşımının dışında bir yaklaşım
içerisindeyim. Aslında, 30 rakamı gerçekten gülünç bir rakam. 135
rakamı yeterli midir? Bunu da sorgulamak lazım ama asla Dış
Ticaret Müsteşarlığının kadrosunun
daraltılması gerektiğini savunmamak gerekir. Bu noktada
sayın sözcünün gerekçelerine, endişelerine katılıyorum,
tenkidine de katılıyorum. Uygulanan dış ticaret
politikasının, uygulanan ekonomik politikaların
yanlışlıkları noktasında bizlerin de söyleyeceği
çok şey var, söyleyeceklerim de var şu anda. Ama esas tenkit edilmesi
gereken husus, eğer yeni bir yüzyılın -Sayın Bakana bunu
daha önce de söyledim- ilk çeyreğinde dünya dengelerinin yeniden
kurulduğu, dünyanın yeniden paylaşıldığı
şu süreçte Türkiye kendine yeni bir misyon biçiyorsa, lider ülke Türkiye
gibi bir vizyon önümüze koyuyorsak bunu gerçekleştirmek için
ihracatımızın 500 milyar dolar olması yetmez. Bugün,
dünyada, küresel güç adayı olan hiçbir ülkenin ihracatı 500 milyar
dolar değil. 75 milyon, kaldı ki 2023te 100 milyon nüfusa
çıkacak olan Türkiye Cumhuriyetinin, hinterlandıyla beraber 250
milyonluk Türk dünyası ve 1,5 milyarlık İslam ülkelerinin lideri
pozisyonundaki, lider ülke Türkiye olmak iddiasındaki bir Türkiye'nin
ihracat rakamı 500 milyar dolar diye böyle bir hedef koymak
yanlıştır. Dolayısıyla önce bu hedefi, önce bu vizyonu
netleştirmek lazım.
Bu noktada,
İhracatçılar Meclisindeki toplantıya da katıldık.
Oradaki yaklaşım da yanlış: İhracat merkezli üretim
stratejisi. Bu, çok temelden yanlış olan bir şey. Üretmeyen bir
ülkenin ihracatının güçlü olması mümkün değil veya güçlü
olan ihracat bizim değil, Türkiyeyi lider ülke Türkiye hâline getirmez.
Öncelikle bunu değiştirmek lazım Sayın Bakan. Yani
dış ticaretten sorumlu Bakan olarak, sizin, 30, hatta 135, yetmez
Niye 200 değil? Eğer lider ülke Türkiye olacaksak ve dünyada
ihracatımızla bir küresel güç merkezi olmayı hedefliyorsak bizim
dış ticaret kadrolarımızın çok güçlü ve çok
sayıda olması gerekir. Milliyetçi Hareket Partisi, iktidar adayı
bir parti olarak, bizim, bunu 200e, 300e çıkartmayı hedeflememiz
gerekir, ihracatımızı da 2 trilyon dolara, 3 trilyon dolara
çıkartmamız lazım. Nedir, engeli ne? Türkiye, 70 milyon
insanıyla, 73 milyon insanıyla, 55 milyon çalışabilir
nüfusuyla, şimdi bir üretim seferberliğiyle üretim potansiyeli
yakalayarak niye ihraç etmiyoruz? İhracatımızın,
üretimimizin pazarlamasından sorumlu Sayın Bakanlık,
kadrolarını eğer 30da tutuyorsa, artırmayı 30 olarak
hedefliyorsa burada bir vizyon noksanlığı var demektir.
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarının yedi yılı dolduran
şu tek başına iktidarında temel yanlışlık
şudur: Türkiyeyi üretim merkezi değil, Türk toplumunun üretim
potansiyeline değil, tüketim potansiyeline yatırım yapan bir
dış ticaret veya ekonomi politikası takip ediyorsunuz. Bu
doğru değil. Türkiye, 55 milyona yakın çalışabilir
nüfusuyla üreten bir ülke, üretim potansiyeli güçlü bir ülke. Siz Türkiye'nin
üretim potansiyeline değil de 75 milyonluk tüketim potansiyeline
yatırım yapmaya kalkar, ihracatınızı da ara malı
ithalatıyla -biraz önce rakamlar açıklandı- toplamda yüzde 45i
geçen ara malı ithalatıyla, bazı sektörlerde yüzde 70i geçen
ara malı ithalatıyla ihracat yapmayı eğer bir güçlülük
ifadesi olarak burada ortaya koyarsanız bu yanlış olur, bu akla
uygun düşmez, bu teoriye de uygun düşmez. Onun için, geliniz,
vizyonunuzun sorgulamasını yapalım. 500 milyar dolarlık
ihracat hedefi yanlış bir hedeftir. Eğer lider ülke Türkiye
olacaksanız, bölgenizde küresel güç olacaksanız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
Keşke on dakika isteseymişiz.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla)
eğer böyle hedefiniz varsa yani şimdi
uyguladığınız dış politikada Sayın
Başbakanın, Sayın Hükûmetin kendine biçtiği böyle bölgesel
lider veya küresel lider pozisyonu, görevi, misyonu biçiyorsanız bunu reel
bir zemine oturtmanız lazım. Bu reel zemin üretimdir, üretime
dayalı ihracattır. Başkasının parasıyla
başkasının malını ihraç ederek küresel güç olmak
mümkün değildir. Önce bu stratejiyi değiştirmemiz lazım.
Üretime dayalı bir ihracat stratejisi. İhracat merkezli bir üretim
stratejisini belirleyen Türkiye İhracatçılar Meclisinin bu stratejisi
de yanlış. Eğer Hükûmet ve Sayın Bakanlık da buna
dayalı böyle bir kanun değişikliği getiriyorsa
başlangıçta bir yanlış yapıyor demektir. Bu sebeple bu
kanunu yine eksik buluyoruz. Yine yarın, üç gün sonra -dün 30du, bugün
135e çıktı- yeni kadrolar talebiyle buraya tekrar geleceğinizi
tahmin ediyorum. O sebeple, geliniz -bu mesele bir millî meseledir, bu ülkenin
meselesidir- önce bu ekonomik politikanız noktasındaki üretim
merkezli olmayan büyüme stratejinizi sorgulayınız, üretim merkezli.
Sayın Bakan,
Türkiye üretmiyor. Yarın Mersine gideceksiniz. Güzelliklerin, hatta
zenginliklerin şehri olan Mersinde fabrikalar kapandı. Berdan
Tekstil yok. Ben soruyorum: Bu kadar, 102 milyar dolar
ihracatınızı, 132 milyar dolar iddia ettiğiniz
ihracatı hangi fabrikalarda ürettiniz diye sordum. Kiminle üretiyorsunuz?
İşsizlik had safhaya ulaşmış, Mersinde yüzde 23,7.
Fabrikalar kapanıyor, işsizlik, insanlar çalışmıyor,
ihracatımız artıyor. Nereden artıyor? Tabii,
yabancının parasıyla yabancının ürününü
ambalajlayarak, montajlayarak sattık, bunun da adına ihracat
derseniz, kendimizi aldatmış oluruz. Ama bir sonuç var ki, bu sonuç,
bu yaklaşımlarla, bu politikalarla küresel güç olamazsınız,
küresel politikalar veya misyonlar da yüklenemezsiniz.
O sebeple, bu
kanunu yeterli bulmamaktayız. Ama her şeye rağmen
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
milletimize, Bakanlığımıza ve yönetici arkadaşlarımıza
hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
Bakanım, teşekkür için üç beş cümle edecek misiniz efendim?
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanuna
vermiş olduğunuz destekten dolayı,
iktidarıyla-muhalefetiyle, teşekkürlerimi özellikle ifade etmek
istiyorum.
Gündeme getirilen
konulardan gerekli notları aldık. Bu konuda yeni çalışma
dönemimizde, mutlaka, dile getirilen hususları da dikkate
alacağız. Ancak, şunu çok net ifade etmek isterim ki, Türkiye,
sanayicisiyle, ihracatçısıyla, ihracatı bilen, ihracatı
yapan, uluslararası anlamda rekabeti öğrenmiş olan bir ülke
hâline gelmiştir. Bunu her fırsatta ifade ediyorum, yirmi yedi
yıllık sanayicilik ve ihracatçılık tecrübesi olan, fiilen
yaşayan biri olarak ifade ediyorum. Gerçekten Türkiye'nin
ihracatının yüzde 60ını Avrupaya yapıyor
olması, bir kere, rekabetçiliğin son derece Türkiye tarafından,
Türk ihracatçısı tarafından, sanayicisi tarafından
özellikle belirlendiğinin bir göstergesidir.
Evet,
eksiklerimiz yok mu? Var. İstiyoruz ki, Türkiye 2023 yılında 500
milyar dolar değil 1 trilyon dolar ihracat da gerçekleştirsin. Ancak
bugünkü projeksiyonlarla 2023 yılında cumhuriyetin 100üncü
kuruluş yıl dönümünde Türkiyeyi dünyanın ilk on ülkesi içine
sokmak ve 1 trilyon dolar ki, bunun için de 500 milyar dolar ihracatı
yapan bir ülke hâline getirmektir. İnanıyoruz ki bu 500 milyar dolar
ihracat hedefi 2023ten daha önce de gerçekleştirilebilecektir. Gerek
bugün destek vermiş olduğunuz -muhalefetiyle iktidarıyla-
personel kadro sayımızın artırılması gerek
üzerinde çalışmış olduğumuz teşvik
politikaları, yeni ihracat stratejisi, girdi tedarik stratejisi ki, bu
konuda cari açığın özellikle azaltılması
noktasında üzerinde yeni başlamış olduğumuz, dört
beş aydır çalışmakta olduğumuz girdi tedarik
stratejisiyle inşallah bu konuda teşvik politikaları da bunun
üzerine oturtulacaktır. Bu çerçevede şunu çok net, çok emin olarak
söylüyorum ki: Bugün İngilterede evlerde kullanılan
buzdolaplarının her 10 tanesinin 8inin Türk malı olması,
Türkiyenin özellikle belli sektörlerde dünyadaki önemini çok daha fazla
artıracaktır.
Ben bu duygu ve
düşüncelerle, daha fazla zaman almamak için -sayın milletvekilleri de
bu konuda sağ olsunlar ilgi, alaka gösterdiler- yüce heyeti ve Sayın
Başkanım özellikle zatıalinize teşekkür ediyor, tebrik
ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum, sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Evet, kanunun
geçmesinde hoşgörüyle, ilgi ve alakayla, birbirlerine anlayışla
hareket eden iktidar ve muhalefetteki bütün grup başkan vekili
arkadaşlarımıza ve Genel Kuruldaki milletvekili arkadaşlarıma
da teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.04
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.23
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
5inci
sırada yer alan, Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif
Demirkıran ve Trabzon Milletvekili Mustafa Cumurun; Maden Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; Maden Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/821, 2/670, 2/572) (S. Sayısı:
503) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Sayın Komisyon, buyurun efendim.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
503 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı,
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde ilk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Cemaleddin Uslu, Edirne Milletvekili.
Sayın Uslu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 503 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu
adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemiz
madenciliğiyle, şu anda görüşülmekte olan 3213 sayılı
Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimizi sizlerle
paylaşacağım.
Dünyada
çıkan savaşların gerçek nedenlerine
bakıldığında, ülkelerin daha çok doğal kaynağa
sahip olma arzularının yattığı görülmektedir.
Günümüzde en büyük kavga petrol için verilmektedir. Gelişmiş ülkeler
dünyada doğrudan sahip olamadıkları kaynakların üretim ve
hareketlerini istedikleri gibi yönlendirmek istemektedirler. Artık bu
ülkeler savaş yerine ülkelerin yasal mevzuatlarını istedikleri
gibi şekillendirerek amaçlarına ulaşmayı tercih
etmektedirler.
Madencilik
sektörüne ivme kazandırmanın ilk adımı, sektörle ilgili
yapılacak yasal düzenlemedir. 1985 yılında Maden Kanunu
kapsamına alınan mermer ihracatının yirmi beş yıl
içinde 3-5 milyon dolardan 1 milyar doların üzerine çıkması,
yasal düzenlemenin önemini açıkça göstermektedir
(x)
503 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sayın
milletvekilleri, şu anda görüştüğümüz kanun tasarısı,
Anayasa Mahkemesinin on yedi ay önce 24/1/2009 tarihinde Maden Kanununun 7nci
maddesinin birinci fıkrası ile sekizinci fıkrasını,
10uncu maddesinin de altıncı fıkrasını iptal
etmesiyle gündeme gelmiştir. Bakanlık sorunun çözümü için somut
adım atmakta geç davranmış, her zaman yanlarında olduklarını
ifade ettikleri madenciler çalışabilmek için izin
alamadıklarından bu süre içinde mağdur olmuşlardır.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, geç de olsa sektörün sorununu çözmek için
yola çıkmıştır. Ancak, sektörün sorunlarını
çözmek yerine iktidarın sorunlarını çözmeye yöneldiğinden
çözüm süreci uzun sürmüş, bu süreçte ilk tasarı
başlığı Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı olmasına
karşın, daha sonra Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına
dönüşmüştür. 3/3/2010 tarihindeki Başbakanlık
tasarısı ile bugün elimizde olan ve Genel Kurula sunulan bu
tasarı arasında gerek amaç ve gerekse metin olarak çok önemli
farklılıklar vardır. Anayasa Mahkemesince iptal edilen hükümlere
bakıldığında, sorunun iki maddelik bir kanun değişikliğiyle
çözülmesinin mümkün olduğu görülmektedir. Ancak tasarıdaki madde
sayısının yirmi üç olması -getirilmek istenen yeni
düzenlemelerin- amacın dışına
çıkıldığının önemli bir kanıtıdır.
Zeytin sahalarının maden arama faaliyetlerine açılması ve
Kara Avcılığı Kanununun 4üncü maddesinin sırf bu
amaçla değiştirilmesi bunun en bariz örneğidir. Daha geçen
haftalarda gruplar bu tasarı üzerinde uzlaşmışlar ve bu iki
maddeyi geri çekmişlerdi. Zeytincilik bölgelerinde yaşayan
vatandaşlar da bu yüzden sevinmişlerdi. Sonra bundan vazgeçildi.
Bugün yine önergelerle bu iki maddenin geri çekileceğini ifade
ediyorsunuz. Bunu keşke komisyon çalışmalarında
yapsaydınız, bunu keşke tasarıya yazmasaydınız.
Ancak bu gelişme de kayda değer görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi kararı, 3/3/2010 tarihli Maden
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve komisyondan çıkan tasarı metinleri beraberce
incelendiğinde, Hükûmetin madencilikten çok, uyguladığı
yanlış ekonomik politikalar sonucu oluşan bütçe deliklerini
kapatmaya ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 5177
sayılı Kanun sonrası Maden Kanununu yanlış
uygulaması sonucu kendi yarattığı sorunların çözümüne
yönelik olduğu açıkça görülmektedir.
Mecliste
madencilikle ilgili bir araştırma komisyonu
çalışmalarını sürdürmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği ve madenciliğin acil sorunlarının öncelikle
çözümlenmesi, araştırma komisyonunun hazırlayacağı
rapor çerçevesinde diğer sorunları çözecek bir çalışma
yapılması daha doğru olacaktı. Sektörün de bu görüşü
desteklemesine karşın, Hükûmet üyeleri bu tasarıyı
yasalaştırmak için bir telaş içine girmiştir. Diğer
taraftan, tasarı komisyonda görüşülürken muhalefet ve sektör
temsilcilerinin de görüş ve önerilerinin alındığı, mutabakat
sağlandığı izlenimi verilmiştir. Esasen tasarı
komisyonlarda görüşülürken komisyon üyeleri ile sektörün görüşleri
alınmıştır. Tasarıya yansımış
mıdır? Hayır. Zira bu tasarıda sektör temsilcilerinin
mutabakatı yoktur. AKP Hükûmeti her zaman ve bu tasarı
çalışmalarında da olduğu gibi Biz yaptık, oldu!
yaklaşımıyla kanun yaptığı için tasarı daha
şimdiden eleştirilmeye başlanmıştır. Bugün
bazı önergelerle düzeltilme çalışmaları olabilecektir ancak
yine de eleştiri bitmeyecektir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz potansiyel maden varlıkları
açısından zengin olup, bu servetlerimizle Avrupa Birliği
ülkeleri sanayilerinin ham madde gereksiniminin önemli bir bölümü
karşılanabilecek durumdadır. Tasarıyla, bu madenlerin,
onların isteği doğrultusunda bir arama yapılması
öngörülmektedir. Madencilik sektörünün en önemli sorunu izin almaktır.
Tasarıda, işletme ruhsatı sonrası madenciye izin
alması için süre verilmektedir ancak bu süre içinde izinlerin
alınmasını kolaylaştırıcı hiçbir düzenleme
getirilmemektedir.
Tasarı bir
taraftan çalışmak isteyen madenci, diğer taraftan izin vermeyen
idareler, bir taraftan da madenciliği desteklediği ve her ortamda
madenciliğin yanında olduğunu iddia eden ancak olayları
seyreden ve Ne hâlin varsa gör. diyen bir Bakanlık görüntüsü
vermektedir. Tasarıda Hükûmet buna da bir çözüm getirmiştir. Hükûmetin
çözümü, izin alamayan madencinin ruhsatını iptal etmektir. Peki, izin
alamadığı için mağdur olan madenciye ne olacak? İptal
edilen ruhsat ne olacak? Cevabı ortada: Ruhsat izin alabilecek
tanıdık birilerine verilecek.
5177
sayılı Kanunla, ek katma değer yaratan, ürettiği madeni
kendi tesislerinde kullanan işletmelerden devlet hakkının
yarısının alınması öngörülmüştü. Geçen beş
yıl içinde bu teşvik yeterli görülmüş olacak ki, Hükûmet
madencinin kazancına göz dikmiş, tasarıda daha çok devlet
hakkı almak için düzenleme hazırlamıştır. Madenci
artık bir gelir aracı olarak düşünülmektedir. Kanun
tasarısıyla madencilikten devletin sağladığı
gelirler artırılarak, her konuda olduğu gibi, Hükûmetin ekonomik
başarısızlığı nedeniyle bütçe deliklerinin
kapatılması için yeni kaynak arayışı içindedir.
Sayın
milletvekilleri, biraz da ülkemiz madenciliğinden bahsetmek istiyorum. AKP
Hükûmeti Madenciliğin sorunlarını çözdük. dediği 2004
yılı ortasında yürürlüğe giren 5177 sayılı Kanun
AKP Hükûmeti
sektörde faaliyet gösteren madencilerimizi, verdiği vergilerle bütçenin
deliklerini tıkayan, çevreyi kirletecek potansiyel suçlu olarak
görmektedir. Bu görüşü Hükûmet, şu anda görüşülmekte olan
taslağa, devlet hakkındaki getirilmiş yeni teminatlar, teminat
artışları ve yeni cezalar olarak
yansıtmıştır. Hükûmet bu yaklaşımıyla Maden
Kanununu tam bir ceza kanununa dönüştürmektedir. Maden Kanununun 1inci
maddesiyle kanunun amacı, madenlerin aranması, işletilmesi,
üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesiyle ilgi esas ve usulleri
düzenlemek olarak belirlenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, madenciliğin sorunları nasıl çözülmelidir? Önce
Hükûmetin, demokratik toplumlarda sorunların, sistem içinde yer
almış sivil toplum örgütlerinin katılımı olmadan
çözülemeyeceğini anlaması gerekmektedir. Katılım,
tasarının komisyonlarda görüşülürken yaşandığı
gibi, Hükûmet temsilcilerinin toplumun her kesimini dinleyerek ama kendi bildiğini
okumak, sonra da sektörün ve sivil toplum örgütlerinin görüşünü aldık
demek değildir. Demokrasi ve katılımcılık, bu
Hükûmetin yapmadığı, daha doğrusu yapmak istemediği,
kendisi gibi düşünmeyenlerin düşüncelerine saygı göstermemek,
değer vermemek demek değildir. Madenciliğin
sorunlarını Biz yaptık, oldu., Biz böyle düşünüyoruz.,
Biz herkesi dinleriz ama biz bildiğimizi yaparız., Bizim
düşündüğümüz en doğru olanıdır. gibi yaklaşımlarla
bu ülkenin madenciliğini hiçbir yere taşımak mümkün değildir.
Sorunlar sektördeki sivil toplum örgütleriyle elini taşın altına
koyan sektörün bizzat kendisiyle beraber çözülmelidir. Bunun için de bu
Hükûmetin hiçbir zaman sıcak bakmadığı sektörle
ilişkiler sürekli ve sıcak tutulmalı, bu konuda bir yapı
oluşturulmalıdır.
Madencilikte,
Bakanlığın da içinde olduğu sektördeki dernek ve meslek
odalarının oluşturduğu sivil bir yapılanmaya
gidilmelidir. Bu yapılanmanın görevi madenciliğin
sorunlarını belirleyip çözmek, madene bağlı sanayinin
gelişmesini, yerli sanayimizin ihtiyaçlarının öncelikle kendi
kaynaklarımızdan karşılanmasını sağlamak,
maden dış ticaretinde bir strateji belirlemek olmalıdır.
Yapılanma dünyadaki madencilik faaliyetlerini yakından takip etmeli,
gelişmeleri izlemelidir. Kendi madenlerini kullanarak sanayisini
geliştirmiş, dünyada söz sahibi bir ülke konumuna gelebilmemiz için
madencilik planlamaları yapmalı, bu planlamalara ilişkin
stratejiler belirlenmeli ve en önemlisi
de bu stratejilerin uygulanması sağlanmalıdır.
Madencilikle
ilgili bakanlığın adı Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığıdır ama ne hikmetse görev yapan bakanlar tabii
kaynakların da bakanı olduklarını hep unutmuş,
madenciliği ihmal etmişlerdir. Ancak şimdi de olduğu gibi
Bakanlık zaman zaman gürlemiş, bir türlü
yağmamıştır. Sayın Bakanın madencilikle ilgili
kendi söylediklerine kendinin de inandığını zannetmiyorum.
Eğer Sayın Bakan inanmış olsaydı, bu
tasarının sektörün sorunlarını çözemeyeceğini anlar,
böyle bir tasarıyı buralara kadar taşımazdı. Bu konuda
komisyonlarda görüşlerimiz ortaya konulmuş olmasına
karşın iktidar partisi üyeleri bildiklerini okumuşlardır.
Bu tavırlarının sonucunda tasarıyla ilgili şerhimiz
Komisyona yazılı olarak da iletilmiştir. Muhalefet olarak müspet
önergelerle tasarı şekillendirilmeye
çalışılmış, sektörün ihtiyacına göre hareket
edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, kendi ham maddelerimizi kullanarak millî sanayimizi
kurmamız mümkündür. Bugün geldiğimiz yer itibarıyla madencilikle
ilgili temel yaklaşımımız, şu anda ürettiğimiz ve
ham madde olarak ihraç ettiğimiz maden kaynaklarımızı
kullanarak millî sanayimizi kurmak, bu kaynaklarımızı ülkemiz
sanayisine ham madde olarak sunmak olmalıdır.
Biraz da
madencilikle ilgili rakamsal gerçekleri vurgulamak istiyorum. Hükûmetin her
fırsatta yerli kaynak kullanımını desteklediğini ifade
etmesine karşın Çevre ve Orman Bakanlığınca 13 Ocak
2005 tarihinde yayımlanan Isınmadan Kaynaklanan Hava
Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği, en sonu 27 Ocak 2010 olmak üzere
beş yıl içinde beş kez değiştirilmiştir. Her
değiştirmede Hükûmet yerli kömür kullanımına
kısıtlama getirirken yeni kriterlerle ithal kömür için belirli
ülkeleri adres göstermiştir. Bu yanlış yaklaşımın
sonucu 2004 yılında 16,4 milyon ton kömür ithalatına 1,2 milyar
dolar, 2009 yılında da 20,3 milyon ton kömür için 3 milyar dolar
ödenmiştir. Kendi ülkemizde üretilen kömürümüzün kullanımı
çoğu yerde yasaklanmıştır. Kaçak kömür operasyonu
adı altında yapılan yayınlarda, söz konusu kaçak kömür
ülkemiz işçisinin alın teriyle ürettiği kendi öz, kendi millî
kaynağımızdır.
Ülkemiz demir
cevheri madenciliğinin durumu da hiç iç açıcı değildir.
İthal edilen madenler arasında kömür ve demir cevheri ilk iki
sırayı almaktadır. 2004 yıllarındaki demir cevheri
ithalatına ödenen 200 milyon dolar, 2009 yılında 900 milyon
dolara çıkmıştır. Bu aşamada Hükûmete düşen görev
demir cevherinde geleceğe yönelik bir politika belirlemek ve
uygulanmasını sağlamak olmalıdır.
Madencilikte
önemli bir ithalat kalemi de fosfat kayasıdır. 1989lu yıllarda
Eti Maden Mazıdağı fosfat konsantre tesisleri devreye
alınmış, üç yıl sonra fosfat konsantresi üreten tesis
durdurulmuştu. Bize fosfat kayası ihraç eden Kuzey Afrika ülkeleri de
artık uyanmışlardır. Belirli bir süre sonra bize fosfat
kayası yerine daha yüksek fiyatla gübre satmayı teklif edecekler,
fosfat kayası satmayacaklardır.
Nadir toprak
elementleri günümüzde yüksek teknoloji gerektiren birçok endüstriyel ürünlerin
yapısına girmekte ve kullanım alanları her geçen gün
artmaktadır. Bu elementler üzerinde üniversitelerde
yapılmış bazı çalışmalar olmasına
karşın, günümüze değin sonuca varılacak ciddi bir
çalışma yapılamamıştır.
Sayın
milletvekilleri, son üç yılda Hükûmetin başarı olarak
gösterdiği maden ihracat değerleri, uluslararası piyasalarda
metal fiyatlarının yükselişinden kaynaklanmıştır.
Tüvenan maden ihracatının Harrandan karpuz ihracatına
benzemediği unutulmamalıdır.
Ağırlıklı
olarak ne ihraç etmekteyiz, bir bakalım. 2004 yılında 1,2 milyar
dolar maden ihracatı, 2008 yılında 3,2 milyar, 2009
yılında da 2,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2009
yılında ne ihraç etmişiz? Krom cevheri 260 milyon dolar,
bakır cevheri 290 milyon dolar, 410 milyon dolar granit ve mermer
bloğu, 90 milyon dolar ham feldspat, 105 milyon dolar tüvenan bor ve
konsantresi. Yani madenlerimizi ülkemiz topraklarından ürettiğimiz
gibi ham madde olarak ihraç etmişiz.
Peki, bu ham
maddeyi ithal eden ülkeler ne yapmışlar? Kromdan, önce ferrokrom,
sonra da paslanmaz çelik üretip bize geri satmışlardır. Bu
ülkeler bizden aldıkları feldspattan porselen, bordan ileri teknoloji
ürünleri üreterek milyar dolarlık katma değer
sağlamışlardır. İhracat ile ilgili en
çarpıcı örnek krom cevheridir. Krom madenciliğinde
yanlış olan herkesin krom üretip ham madde olarak satması
değil, devletin, olmayan ulusal madencilik politikasıdır. Ferrokrom
üretimi kaliteli çelik üretiminin ilk halkasıdır. Sanayileşmede
paslanmaz çelik ve ferrokromun önemini herhâlde burada ayrıca
anlatmamız gerekmez. Kromu ferrokroma dönüştürerek satmak daha
kârlı bir ticarettir. Neden özel sektör ferrokrom üretimine yatırım
yapmamıştır? Mevcut elektrik ücretleriyle ülkemizde üretilecek
ferrokromun daha başında uluslararası pazarlarda rekabet
edebilme şansını da ortadan kaldırmaktadır.
Diğer
taraftan, yıllardan bu yana devlet elektrik ark ocaklarında çelik
üretimini özel elektrik tarifesiyle desteklerken, krom üreticilerine de benzer
enerji desteğiyle ilgili ufak bir ışık bile
göstermemiştir. Bu nedenle ülkemizde ferrokrom üretimine hiçbir
yatırım yapılmamış, krom cevherinin önemli bir
yatırımı üretildiği gibi ihraç edilmiştir.
Amerikada
çıkmasına rağmen yıkıcı etkilerinin ülkemizde
daha çok hissedildiği krizden ülkemizdeki madencilik sektörü de nasibini
almıştır. Bu kriz döneminde Hükûmet ülkemiz madenciliğini
en küçük bir teşvik ile desteklememiş, sektörü kendi kaderiyle
baş başa bırakmıştır.
Her madenin
kendine özgü ayrı bir önemi ve gerekliliği vardır. Madenimizin
birinin diğerine göre daha önemli ya da daha stratejik olduğunu
söylemek mümkün değildir. Ancak her zaman cevherden üretilen ürünlerin
birbirlerini ikame etmesi olasıdır. İkamenin nedeni, teknolojiyi
kullanarak insanların sürekli daha ekonomik, daha
kullanışlı yeni ürünler arayışı içinde
olmalarıdır. Gelişen teknoloji, yüksek fiyat ve maliyetler
insanları her zaman yeni ikame maddeler aramaya yönlendirecek, sürdürülen
araştırmaları hızlandıracaktır. Dünyadaki
çoğu ülkelerin ARGE faaliyetlerine verdiği önem
unutulmamalıdır. Bu nedenle madenlerimiz dar bir stratejik maden
kavramı içine sıkıştırılmamalı, bu
kavramın yerine, kaynaklarımızın ülke ekonomisine katkısını
artırmak için ulusal ve uluslararası platformlarda uygulanacak,
üretimden pazarlamaya kadar unsurları içerecek bir madencilik stratejisi
belirlenmelidir. Ülkemizde madenciliğin gerçek portresi budur. Bu portreyi
AKP Hükûmeti değiştirememiş, değiştirmek de
istememiştir.
Bir de
madenciliğin diğer yüzüne, yani siyasi yüzüne bakalım. 5177
sayılı Kanun yasalaştığında dönemin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Güler bu Kanunu devrim olarak
nitelendirmiştir. Aradan geçen beş yılda ne değişti
ki, aynı Hükûmet bu tasarıyla kendi devrimine karşı
antidevrim gerçekleştirmektedir? Dönemin Bakanı her ortamda
Yatırımcıya mevcut kanundakinden daha fazla ruhsata dayalı
yatırım güvencesi getirdik. Madencilik faaliyetlerinin tabi
olduğu izinlerin alınması işlemlerini basitleştirdik.
Gerekli izinlerin alınmasının Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığınca organize edilmesini öngördük. Zaman kaybı ve
bürokratik işlemleri azalttık. demişti. Bakan doğru
söylemiş. Bakanlık sayesinde artık madenci kapı kapı
dolaşmıyor, masa masa dolaşıyor. Tasarı
yasalaştıktan sonra da hiç dolaşmasına gerek kalmayacak,
zaten yok olacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uslu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bir zamanlar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı arama
ruhsat sayılarının çokluğuyla övünmüş, rakamların
büyüklüğünü Hükûmetin başarısı olarak sunmuştu. Hatta,
zamanında, ihale edilecek sahaların listesini Madenciliğimizi
özel sektöre açıyoruz. diye ulusal gazetelere ek
yaptırmıştı. Ne değişti Sayın Bakanın
görevini bıraktığı bir yıldan bu yana? Şimdi de
aynı Bakanlık arama ruhsatlarının
fazlalığından yakınmakta, çantacıları engellemek
niyetiyle bürokrasiyi artırmakta, madenciye ek yük getirmektedir.
Bakanlık ifade ettiği çantacılığı kendisi
yaratmıştır. Maden Kanununda arama ruhsat süresinin üç yıl
olduğu, eğer madencinin yaptığı arama yeterli değilse
bu sürenin iki yıl daha uzatılabileceği öngörülmüştür.
İdare ne
yapmıştır? İdare görevini yerine getirmemiş, arama
faaliyet raporlarını incelemeden bütün arama ruhsat sürelerinin
beş yıla uzatılması için karar almıştır.
Eğer idare görevini tam yapmış olsa ve bu arama faaliyet
raporlarını incelemiş, gerek duyduklarını tetkik
etmiş olsaydı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uslu, son cümlenizi alayım.
Buyurun lütfen.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) Teşekkür ederim.
bugünkü arama
ruhsat sayısı yaklaşık 5 bin adede inecekti.
Bu duygu ve
düşüncelerle kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Sayın Susam,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, arkadaşlar, lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Arkadaşlarımızı kulise davet eder
misiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Genel Kuruldaki arkadaşlar, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Dışarıda konuşursanız daha iyi olur!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, çay gönderelim!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, arkadaşlar, lütfen, Sayın Hatip
konuşmasına başlayamıyor.
Buyurun
Sayın Susam.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün önemli bir yasayı konuşuyoruz. Bu yasayla
ilgili olarak toplumun çok geniş kesimleri bu Parlamentoda
konuşulacak şeyleri ilgiyle izliyorlar, sadece madenciler değil,
tarımın çok önemli bir kesimini oluşturan zeytinciler, orman
alanlarıyla ilgili düşünceleri olanlar ve benzeri bu işle
iştigal eden birçok kesim izliyor.
Konuşmama
başlamadan önce, en son Zonguldak maden kazasında, Karadonda 30 tane
maden işçimizin şehit olmasını, 2 tanesinin hâlâ
bulunamamış olmasını ve böyle bir ortamda, maden
kazalarının çok yoğun yaşandığı son
dönemlerde Maden Kanununu konuşmanın çok ciddi şekilde
sorumluluk isteyen, her boyutuyla incelenmesi gereken bir konu olduğunun,
bu anlamıyla da madencilikle ilgili hem Enerji
Bakanlığının hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının çok ciddi tedbirler alması
gerektiğinin, toplumumuzun bu konuda çok duyarlı olması
gerektiğinin altını çizerek başlamak istiyorum ve biz de
Cumhuriyet Halk Partisi olarak madenciliğe böyle bir anlayış
içerisinde bakıyoruz, madenciliği önemsiyoruz, maden sektörünün
sorunlarını çözme konusunda çok hassas ve duyarlı olmaya özen
gösteriyoruz. Çünkü biliyoruz ki -az önce bir kanun
tartışılırken ortaya çıktı- Türkiyenin bundan
sonraki süreçte ihracatını artırma konusunda neler
yapılması gerektiği tartışılırken, üretime
dayalı ve ithalat oranı azaltılmış, kendi üretiminin
oranı yükseltilmiş bir ihracat politikasının doğru
olduğu söylendi. İşte maden bunlardan bir tanesi. Maden
aşağı yukarı yüzde 100 ham maddesi bizde olan, bu ham
maddesi bizim doğal rezervlerimiz olan bir alan.
Madeni iki alanda
kullanıyoruz: Birincisi sanayimizin ham maddesi olarak kullanıyoruz;
ikincisi, madeni alıyoruz, işliyoruz ve ihracat ürünü olarak, uç ürün
olarak satarak ciddi bir şekilde ülkemize döviz getiriyoruz. Bugün,
madencilik sektörünün bu alanda yaptığı rakamlar 3 milyar dolar
civarındadır. En önemli sektörlerin başında da madencilik
içerisinde mermercilik ciddi bir aşama katetmiş, mermercilikte
fuarcılık olarak dünyanın ikinci uluslararası
fuarını düzenleyen ülke olma konumu ve doğal rezervimizin
yüksekliği nedeniyle de çok ciddi bir şekilde iddialı bir
noktadayız.
Değerli
arkadaşlarım, işte Madencilik Kanununu konuşurken bu
yaklaşımla bu komisyonlara katıldık. Bu kanun, 2004te
çıkarılmış kanunun Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ve
doğan ruhsat alamama boşluğunu giderme noktasında ciddi,
2009 11 Haziranında Anayasa Mahkemesinin Bir yıl içerisinde yeni bir
kanun çıkartın. şeklindeki önerisiyle,
Bakanlığın yaptığı hazırlığı
3/3/2010 tarihinde Başbakanlık da Komisyona havale etti. Komisyona
gelen kanun tasarısı, Komisyondan alt komisyona havale edildi ama
Başbakanlıktan, Bakanlığın hazırlayıp
Komisyona gelen ve alt komisyona havale edilen kanun tasarısı, alt
komisyona gittiğimizde tamamen değişmiş bir şekilde,
farklı bir kanun şeklinde geldi. Sordum: Arkadaşlar, ya, ne
oldu kısa bir süre içerisinde bu kanunu değiştirdiniz? Dediler
ki: Sektörün talepleri vardı, bu taleplerini değerlendirdik, bu
talepleri değerlendirerek yeni bir kanun hâline getirdik. Orada
Bakanlık temsilcilerine de, Müsteşar Yardımcısına da,
tüm yetkililere de şunu söyledim: Bu iş ciddiyet gerektirir.
Madencilik gibi önemli bir sektörü
Bir yıl önce Anayasa Mahkemesi iptal
etmiş Bir yıl içerisinde yeni bir kanun çıkar. demiş ve
siz, yapmış olduğunuz hazırlıkları
Alt komisyona
indiğinizde çok farklı bir şekilde yeni bir tasarıyla
karşı karşıya geliyorsunuz. Bu, Bakanlığın
bu konuda ciddi bir zaafı olarak kendini göstermiştir. dedik. Gelen
kanun üzerinde konuşmaya başladık, onda da baktık ki
değişikliklerin ardı arkası kesilmeden yeni öneriler
geliyor. Dört tane tasarı oluştu. En son, Başbakanlıktan
gelen tasarıya
Alt komisyonda bir tanesi geldi, o yetmedi; Ali Rıza
Öztürk arkadaşımızın hazırladığı teklif
vardı, ikisi birleştirilmişti, o yetmedi; Afif Demirkıran
Sektör ne
istiyordu bizden? Sektör diyordu ki: Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
maddelerle ilgili kısa bir, ruhsatlandırmada çektiğimiz
sıkıntıları giderecek üç maddede değişiklik
yapın ve biz hemen, üretim sezonunun başladığı,
baharın geldiği aylarda hızla bu kanunu Meclisten çıkartıp
ruhsatlarımızı alalım. Ama AKP, buraya, kendi
kafasında olan, sektörün beklentilerini değil, kendi kafasında
olan her şeyi içine soktu, ondan sonra da bir sürü tepkiler
başladı. Hani şair demiş ya: Giderayak işlerim var
bitirilecek, giderayak. diyor Orhan Veli, onun Timur Selçuk da
şarkısını yapmıştı. Giderayak bu yasa
içerisine ne gerekiyorsa konmaya çalışıldı; işte,
Orman Kanunu girdi, zeytincilikle ilgili kanun girdi, yaban hayatı ve
avcılıkla ilgili kanun bunun içerisine girdi. Peki, bugün bunların
hepsini çıkartıyoruz. Niye bir buçuk ay bizi bu kanunlar üzerinde
tartıştırdınız veya niye şimdi
çıkartıyorsunuz? Çıkartmanızın iki nedeni var:
Birincisi, eğer biz bu kanun içerisinde yapabilirsek, bu kanunlarda
yapılması gereken, kendimiz için gerekli değişiklikleri
yapalım ve bu şekilde ormanı da değiştirelim,
zeytinciliği de değiştirelim. Bunu savunurken de şöyle bir
söylem vardı, madenlerle ilgili felsefe şu olmalıdır diyor
iktidar partisi: Yerin altındaki yerin üstündekinden değerliyse
yerin altındakini çıkarmak için yerin üstündekilerini feda
edebiliriz.
Değerli
arkadaşlar, bu doğru bir madencilik politikası değildir.
NURİ USLU
(Uşak) Biri yenilenebilir, birisi yenilenemez madendir, kaynaktır.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Ben size bir cevap vereyim. Kızılderili
Şefinin, Cherokeenin dediği gibi Bir dere kuruduğunda, son
balık tutulduğunda, son ağaç kesildiğinde, beyaz adam
paranın yenilmeyeceğinin farkına varacaktır. Bu dünyada,
madencilik yaparken hiçbir zaman çevreyi unutmayacaksınız. Hele hele
bu ülkede, zeytin ağacını hiç unutmayacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Zeytin ağacının
mukaddes bir ağaç olduğunu, zeytin ağacının bu ülkenin
en az altı bin yıllık geçmişinde damgası
olduğunu, kabul ettiğimiz her dinî kitapta zeytinden bahsedildiğini
ve Türkiyede zeytinciliğin iddialı, dünyada birinci olabilecek bir
potansiyeli içinde barındırdığını hiç
unutmayacaksınız. Madencilik sektöründe 3 milyarlık ihracat
yaparken 2 milyar 500 milyon liraya yakın sıvı yağ ithal
ediyor bu ülke. Zeytinyağını Türkiyede daha iyi noktaya
taşıma noktasında hepimiz sorumlu davranmalıyız.
İşte, sizin o kanuna sonradan soktuğunuz, Körfez Bölgesinin,
Marmara Bölgesinin, Ege Bölgesinin, Akdeniz Bölgesinin zeytin üreticileri,
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, TARİŞ, Marmarabirlik,
o bölgenin belediyeleri, o bölgenin halkı güçlü bir direnç koydular ve o
direnç sonucunda geri adım atmak zorunda kaldınız çünkü gereken
buydu, yapılması gereken buydu.
Değerli
arkadaşlar, Zeytincilik Kanununu Maden Kanununun içerisinde görüşme
aymazlığı içerisinde olmak, bu ülkenin önceliklerini ve
değerlerini doğru değerlendiremediğinizin göstergesidir.
Onun için, Zeytincilik Kanununu, burada, hem toplumsal direnç hem bizim bu
anlamıyla komisyonlarda yaptığımız ciddi muhalefet sonucu
çıkarmak durumunda kaldınız.
Değerli
arkadaşlarım, madencilik sektörünün dinamik bir sektör olduğu,
KOBİlerden oluşmuş çok önemli bir sektör olduğu
açıktır ama bir hataya da düşülmemelidir. Bakınız,
madencilik sektöründe 2004teki kanundan sonra, kanunun bazı maddeleri
iptal edildikten sonra ciddi bir ruhsat artışı
gerçekleşmiş ve madencilik sektöründe çantacılık
dediğimiz, maden ruhsatı alarak ruhsatları işletmek
değil, ruhsat üzerinden para kazanma anlayışı içerisinde
bir sürü maden üreticisi çıkmıştır. Gerçek madenciye,
gerçekten madencilik yaparak bu ülkeye kaynak kazandırmak, bu ülkeye
istihdam yaratmak, bu ülke için ihracat yapmak isteyen, bu ülkenin sanayisine
üretim yapmak isteyen, tüm maden sektörüne emek veren, bu zorlu işi
dağlarda, bayırlarda yapmaya gayret eden maden sektörünün vefakâr
temsilcilerine sonsuz şükranlarımı sunarım ama
Bakanlık koridorlarında dolaşarak çantacı diye tabir
edilen insanların maden ruhsatı üzerinden para kazanma
anlayışına son vermek bu maden yasasındaki en temel
görevlerimizden biri olmalıdır ve biz, bunu, bu Komisyon
çalışmaları sırasında ön planda tuttuk.
Değerli
arkadaşlarım, aynı zamanda, madenciliği teşvik etmenin
yolu madenle ilgili ciddi teşviklerden geçer. Madencilik sektörü emek
yoğun bir sektör. Bu emek yoğun sektör ciddi istihdam yaratıyor.
Bu ülkede madencinin giderlerinin başında,
çalıştırdığı emek yoğun istihdamın
yarattığı işçilik vardır, madencinin tükettiği
elektrik, enerji vardır, tükettiği akaryakıt vardır ve
madencinin bunun dışında ciddi şekilde
yaşadığı başka zorluklar vardır. Bu
zorlukların aşılmasında eğer madencinin ayakta
kalmasını sağlamak istiyorsanız bu kanunda getirilmesi
gereken birinci öncelik, madencinin çalıştırdığı
işçiler üzerindeki vergi yükünü indirmektir; dünyanın en pahalı
elektriğini kullanan, dünyanın en pahalı
akaryakıtını kullanan ülke olmaktan bu ülkeyi çıkarmaktan
geçer. Bunlar konusunda gerekli adımları atmıyorsanız,
bunun madenciye getirdiği hiçbir katkı yoktur.
Madencilik
Kanununu değiştirirken, madencilik alanında ciddi bir
şekilde, madenin ham madde olarak dışarıya
çıkmasını değil, yüksek teknolojiyle ülke içerisinde
yatırım yapılmış fabrikalarda işlenip mamul madde
ve katma değeri yüksek madde hâline, mamul madde hâline getirilerek ihraç
edilmesinin önünü açmaktır, teşviklerini buna vermektir; bu noktada
ülke sanayicisini teşvik etmektir. Bu anlamıyla, bizim bu kanun
sırasında savunduğumuz temel şey bu olmuştur. Madencilik
sektörünü bu anlamıyla teşvik edin. Enerjide, işçilik
maliyetlerinde, akaryakıtta ve teknoloji geliştirerek ihracat
noktasında destekleyin dedik. Madencinin özellikle devlet hakkı
konusunda yeni artırımlarla zor durumda bırakılması
yerine, başka teşvikler noktasında desteklenmesi
gerektiğinin önünü çizdik. Buradan çıkarak, madencilikte iki tercihin
hiç unutulmaması gerektiğinin altını çizdik. Bir, çevreye
saygılı bir madencilik yapacaksınız; iki, insana
saygılı bir maden işletmeciliği yapacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, bunları söylerken, Madencilikle ilgili üç maddelik kanun
çıkarın. derken, madencilikte daha geniş kapsamlı bir
kanuna ihtiyaç yok anlamında söylemedik. Dedik ki: Madencilikle ilgili
geniş kapsamlı bir kanun daha çıkarabiliriz. Bu konuda Mecliste
bir komisyon kurduk: Madenciliğin Sorunlarını
Araştırma Komisyonu. Bu Komisyon ülke içerisindeki birçok madeni
gezdi, hatta hatta uluslararası seyahatler yaparak o ülkelerde bazı
değerlendirmeler yaptı. Belki kısıtlı olarak sadece
hangi alanlara gittiğini bilmiyorum -bizim arkadaşlarımız
katılmadılar- ama eğer yeni bir geniş kapsamlı maden
kanunu çıkacaksa, bu Madencilik Araştırma Komisyonunun da
verileriyle, o Komisyon Raporu dikkate alınarak daha geniş
kapsamlı bir kanun çıkarılmalıdır. Bu iddiayı
söyledik ve bu konunun takipçisi olmaya özen gösterdik.
Arkadaşlarımız
bu konudaki önerilerimizi dikkate almadılar ama bazı konularda
öneriler dikkate alındı. Bu maden işletmeciliğinde
özellikle son dönemlerde yaşanan, ruhsat sahiplerinin redevans yoluyla işletmecilik
yaptırdığı işletmecilerin o madenlerde iş
güvenliğini ve işçi sağlığını dikkate
almadan, madenlerde güvenliği oluşturmadan sırf kâr
amacıyla yapmış oldukları çalışmalar sonucu
yüzlerce insanın hayatına mal olan maden kazalarının önüne
geçilmesi konusundaki tavrımızdır.
Değerli arkadaşlar,
bu konuda, her madende bir maden mühendisinin nezaretinde, aramadan
başlayarak çalışmanın olmasını koşul koyduk.
Her vardiyada asgari bir maden mühendisinin olmasını koşul
koyduk. Teftişlerin bağımsız yapılabilmesinin önünü
açacak koşulları bu maden yasası görüşülürken koyduk. Bu
anlamıyla redevans işletmeciliği yapanların
sorumluluğunu bu maden yasasında getirmeye özen gösterdik ve
aynı şekilde, bunların, doğacak kazalardan her türlü sorumluluğunun
artırılması konusunda elimizden gelen gayreti gösterdik. Yani,
maden işletmeciliğinde insana saygılı işletmecilik
yapılabilmesi için ne gerekiyorsa onun yapılabilmesi konusunda
elimizin ve gücümüzün yettiği kadar değişiklik önergelerini
verdik ve bu konuda verilmiş önerilere de destek olduk, bundan sonra da
daha iyisini yapmak görevimizdir.
Bakın
arkadaşlar, 2004ten bu yana taşeron sistemi gelişmeye
başladıkça Türkiyedeki maden kazalarında ölüm oranları
artmıştır. Bu rakamları vermeme gerek yok ama sizler burada
yaşadınız. Bu anlamıyla maden ocaklarındaki bu
taşeron sisteminin gözden geçirilip kaldırılması, iş
yaşamı ve iş güvenliği açısından sendikalı,
sigortalı ve çalışma güvenliği sağlanmış bir
çalışma ortamının oluşturulması herkesin
görevidir.
Yüzde 98
madendeki kazalar önlenebilir. diyor dünyadaki istatistikler, Yüzde 2
önlenemez noktasında, kader. diyor. Ama bizim ülkemizde bazen, bu
ülkedeki kazaları madenciliğin doğal bir gereğiymiş
gibi gösteren hükûmet ve iktidar anlayışları olması, bu ülke
insanını ciddi şekilde yaralamış ve üzmüştür. Bu
kader değildir, bu önlenebilir bir olaydır ve insana saygı duyan
bir işletmecilik anlayışının gereğidir.
Çevreye
saygılı bir işletmecilik anlayışı da madencilikte
üzerinde durmamız gereken en önemli bir konu olmuştur. Bundan
dolayı Zeytincilik Kanununu, bundan dolayı Yaban Hayatını
Koruma ve Av Kanunundaki değişikliği, bundan
dolayıdır ki Orman Kanununda yapılması gereken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) -
Orman Kanunundaki değişiklikle ilgili konularda
hassasiyetimizi dile getirdik ve bugün önünüze gelen tasarı, bütün bu
aşamalardan sonra, bütün bunlar çıkarak
Önünüzdeki tasarıda
çıkmamıştır ama AKPnin vereceği önergeler ve bizim
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda vereceğimiz önergelerle bu
Meclisten çıkartılacaktır.
Bu, şunu
göstermiştir, değerli arkadaşlar: Kendi kafanızdaki
yasaları çıkartmak isteseniz de Türkiyede öyle bir kamuoyu
vardır ki, size bunu müsaade etmez. Siz nasıl bir yasayı
değil, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yasayı çıkarma
noktasına geldiğiniz noktada, Türkiye kamuoyu da arkanızda
olacaktır, bu Parlamentoda bulunan milletvekilleri de arkanızda
olacaktır. Onun için Zeytincilik Kanununu bir daha hiçbir şekilde bu
yasaların içerisine sokmaya çalışmadan bu işleri
yapın.
Bu duygularla bu
yasanın ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş.
Buyurun efendim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerine Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabii, Maden Kanunu Tasarısının tümünü
okumadım çünkü tümünü okuduğum zaman neredeyse sürenin
yarısının gitmesi gerekiyor, o kadar genişledi.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, Anayasa Mahkemesinin 3213
sayılı Maden Kanununun 7nci ve 10uncu maddelerinde, bazı
fıkralarda yaptığı iptal üzerine Maden Kanununda yeniden
bir düzenleme ve bu iptal edilen fıkraların
karşılanması gerekiyor. Tabii, bu tasarın
mantığına baktığımız zaman da öne
koyduğu gerekçe bu, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanunun
bazı fıkralarını karşılama, yasal
boşluğu doldurma ancak sonrasında hem Maden Kanununda
geniş bir değişiklik yapma hem de diğer bazı
kanunlarda da değişiklik yapma teklifleri, tasarıları
geldi. Tabii, daha önceki hatipler dile getirdi, biz de Komisyonda dile getirdik,
ısrarla bugüne kadar bu tartışıldı. Bu Mecliste hem
iktidar hem muhalefet milletvekilleri yıllardır madencinin önemli
sorunlarının olduğu, Maden Kanununda ciddi
değişikliklerin yapılması gerektiği, maden üretiminin
ve madenler üretilirken çevrenin korunması konusundaki denetimlerin ciddi
bir yasal düzenlemeye ve mevzuata kavuşturulması konusunda herkes
hemfikir. Nitekim bu konuda onlarca araştırma önergesi verildi ve en
sonunda iktidar-muhalefet tüm Meclis grubu ve tüm milletvekilleri bir
araştırma komisyonu kurulmasına karar verdi. Bu
araştırma komisyonu ciddi bir şekilde
çalışmalarını yürütüyor, takip de ediyoruz, belki bugüne
kadar kurulan komisyonların içinde en yoğun çalışan
komisyonlardan biri.
Israrla, tüm
muhalefet milletvekilleri, muhalefet partisinin temsilcileri Maden Kanununda
bazı değişikliklerin yapılması gerektiğini, ama
geniş ve kapsamlı değişiklikler için Maden
Araştırma Komisyonunun çalışmasının sonuçlandırılması
talebinde bulundu, bu konuda bu taleplerin hiçbiri ciddiye alınmadı,
dikkate alınmadı.
Ve yine bu
tasarıya, Maden Kanunundaki değişikliklerle birlikte Çevre ve
Orman Bakanlığı, yine yaban hayatını korumayla ilgili
kanun, Zeytincilik Kanunuyla ilgili birçok değişiklik bir araya
getirilip bu tasarının içine yerleştirildi. Öyle ki, özel çevre
koruma alanlarından tutun millî parklara, yaban hayatını koruma
ve geliştirme sahalarından tutun muhafaza ormanlarına,
Kıyı Kanununa göre korunması gereken alanlardan tutun birinci
derece sit alanlarına, içme ve kullanma suyu havzalarından tutun
zeytinliklere kadar her şeyin madene açılması gibi bir
mantık getirildi.
Şimdi, bu
tasarıda, özellikle tasarıyı getirenlerin bazı
değerlendirmeleri var, katıldığımız
değerlendirmeler. Mesela diyorlar ki: Maden, madencilik bir ülkenin
sanayisinin, sanayi üretiminin gelişmesinin temel maddelerinden biridir.
Katılıyoruz. Yine diyorlar ki: Madeni ancak bulunduğu yerde
üretebilirsiniz, başka bir alanda üretme şansınız yoktur.
Yine en önemlisi, şu belirtiliyor: Madenler bugünün ve geleceğin
toplumunun ortak malıdır. Madenler milyonlarca yıllık süre
içinde oluşur ve o tüm toplumun bugününün ve geleceğinin ortak
malıdır. Onu ürettikten sonra yarın bir daha yeniden maden
üretemezsiniz. Bunların hepsine katılıyoruz. Ama öyle bir
mantık var ki
Çevreyi,
tarımı, insan sağlığını, hiçbir şeyi
çok dikkate almadan, yeri geldiği zaman her ne kadar çevreden bahsedilse
bile temel mantık, Yer altındaki zenginliklerimizi, madenleri bir an
önce yer yüzüne çıkarıp ham olarak ithal ettiklerimizi ithal edip
ihraç ettiklerimizi ihraç edip paraya çevirip diğerlerini neden
zenginliklerimize katmayalım? diye bir mantık var. Bu mantık,
aslında bugün Teğet geçildi. denilen
sıkışmış ekonomiye, bir türlü yakası bir araya
gelmeyen bütçeye, bir an önce ne varsa satıp, hatta uluslararası
maden şirketlerine bir an önce satıp bu krizi bu şekilde
aşma mantığıdır.
Dünyanın
hiçbir yerinde
Bugün, günümüzde, geçmişte madenle ilgili birçok ülkede
maden üretimi, madene bakışla ilgili ciddi
yanlışlıklar yapılmış, sorunlar
yaşanmış, ama çağdaş dünya madeni hem üretimi
esnasında hem üretirken çevre ve insanın sağlığı
açısından hem de toplumun bugünü ve geleceğini düşünme
açısından ciddi kurallara, kaidelere ve yasalara
bağlanmıştır. Çünkü bir taraftan, siz maden üretirken,
maden üretiminin her safhası bir şekilde çevreye, insan
sağlığına ciddi etkide bulunuyor.
İkincisi,
ürettiğiniz her maden bugün yaşayan, bugün ülkede bulunan mevcut
nüfus, yönetenlerin veya o madeni üretenlerin yalnız malı,
babasının malı değil. Bugünün ve geleceğin toplumunun
malı. Maden üretildiği zaman, maden üretimiyle ilgili süreçler
belirlendiği zaman, yasalar çıkarıldığı zaman hem
ülkenin sanayisinin, ülkenin üretiminin ihtiyaç duyduğu oranda madeni
çıkarmak hem maden çıkarırken çevreyi koruma hem de sonradan gelen
kuşakların da malı olan madeni o şekilde tüm yönlerini
hesaplayarak yarının toplumunun da ihtiyacı olduğunu
düşünmek gerekiyor. Bunları düşünmediğimiz zaman, işte
Bizim zenginliklerimiz neden yerin altında kalsın? İşte
Daha önemli, daha değerli bir zenginlik varken biz çevreyi, merayı,
ormanı, zeytini neden düşünelim? Daha çok para ediyor.
Bu
tasarıyı getirenlerin mantığında da şunu
söylemişler, şunu belirtiyorlar: Madeni bir defa
çıkarırsınız ve bir daha o madenin yerine maden
koyamazsınız, onun yerine maden üretemezsiniz. Ama çevreyi bir defa
bozulduktan sonra yüzlerce yıl, bazen binlerce yıl eski hâline
çeviremezsiniz, madenleri üretemediğiniz gibi.
Yine
zeytinlikler, doğal parklar, sit alanları, doğal
yaşamı koruma alanları bugün yoksa yarın yenisini yerine
koyacağım dediğiniz alanlar değil. Bugün dünyada bu tür
alanlar, korunması öne çıkarılan en önemli alanlardır.
Ülkeler, bırakın onları tahrip edip o alanların
altındaki madenleri çıkarma, milyarlarca, 100 milyarlarca dolar
harcayarak bunları koruma, muhafaza etme yönünde çaba sarf etmektedirler.
Madenin, her
safhasında çevreyle ve insanla alakalı olduğunu belirttik.
Madenle ilgili en ufak bir düzenleme yapıldığı zaman sivil
toplum örgütleri, maden sektörü ve halkın dikkate alınması
gerekiyor. Bugün, Avrupa ve gelişkin dünya artık sadece maden
sektörünün taleplerini dikkate almıyor, sadece sivil toplum örgütlerinin
ve belli alanlarda örgütlü kurumların, odaların görüşlerini de
almıyor. Madencilikle ilgili karar alındığı zaman,
birçok zaman, bir yerde maden işletileceği zaman orada, o çevrede
yaşayan insanların çeşitli yöntemlerle, bazen referandumlarla
düşüncesini, o madenle ilgili alınan karar ve madenin üretimine
yönelik düşüncesini almaktadır.
Fakat bu kadar
kesimi ilgilendiren, birçok yasanın değiştirildiği bu
tasarı hazırlanırken, bırakın halkın
düşüncesini alma, geniş bir şekilde bir konsensüs
oluşturma, maden sektörünün bile, bu konuda çalışma yürüten
sektörün de ve yine mühendis odalarının da ciddi bir şekilde
düşünceleri alınmamış. Doğrudur, bunların
düşüncesi alınmış, Komisyonun çalışmalarına
her safhasında bunlar çağırılmış, düşüncelerini
belirtmişler, hatta feryat etmişler. Başta iktidar
milletvekilleri olmak üzere, her birimize, geldiklerinde feryat edip Bu konuda
bu tür düzenlemeleri yapın. demişler ama bugüne kadar, bu
tasarı hazırlanıp Genel Kurula ininceye kadar bunların
birçoğu dikkate alınmamış ama umarız, hem
yansıyan bilgiler hem de toplumun bu kadar değişik kesimlerinin
talepleri iktidar tarafından, iktidar partisi tarafından dikkate
alınıp en azından tüm kesimlerin ortak karşı
çıktığı bazı maddeler bu tasarıdan
çıkarılır veya ona göre yeniden düzenlenir.
Değerli
milletvekilleri, sadece maden konusunda değil, yaşamın tüm alanlarında,
yine toplumun diğer kesimlerini ilgilendiren konularda bizler, birçok
zaman, kurduğumuz üniversitelerle, üniversitede okuyan öğrenci
sayımızla, mezun ettiğimiz üniversitelilerimizle övünürüz. Ha
bugün, sayı anlamında, Türkiyedeki maden mühendisi, jeoloji
mühendisi, jeofizik mühendisi, benzeri mühendisleri yetiştiren üniversite
sayısı, o üniversitelerde okuyan ve o üniversitelerden mezun olan
mühendislerin sayısı konusunda sanırım dünyada birinci
geliriz ama o mühendislerin, o mühendislerin odalarının talepleri,
onların istemleri, onların düşüncelerini yaşama geçirme,
onları istihdam etme konusunda bir sıralama yaparsak acaba dünyada
kaçıncı sırada oluruz? Türkiye, geçmişte de, bugün de,
birçok zaman ya ciddi şekilde, belli alanlarda ihtiyaç duyulan yetişmiş
teknik veya eğitimli eleman, personel bulmakta zorluk yaşıyor
veya bir anda bir tarafa yüklenilip binlerce, 10 binlerce, 100 binlerce
işsiz üniversiteli üretiyor.
Bu yasa
tasarısı komisyonlarda görüşülürken dile getirdik, maden
mühendislerinin çalıştırılması, maden üretiminde her
aşamada çalıştırılmasıyla ilgili görüşler
dile getirildi. Bu tasarıda da -geçmişle
kıyasladığımız zaman- 30 işçinin çalıştırıldığı
madenlerde 1 maden mühendisinin, 15 işçinin
çalıştığı yer altı maden işletmelerinde de 1
maden mühendisinin sürekli kadrolu çalışması talebi, istemi var.
Bu, geçmişe göre biraz daha ileri ama
Peki, 30 işçinin altında
işçi çalıştıran madenlerde, 15 işçinin altında
işçi çalıştıran yer altı madenlerinde mühendisin
olmamasını neye bağlıyoruz? Bir taraftan maden
kazalarında dünyada üçüncü, Avrupada birinci olduğumuzu söylüyoruz,
bunu herkes kabul ediyor, rakamlar da ortada. Bir tarafta maden mühendislerimiz
var, jeoloji mühendisimiz var, jeofizik mühendislerimiz var, bunların
odaları feryat ediyor İstihdam edilemiyoruz, işsiziz.
Mühendisler işsiz. diğer taraftan maden mühendisinin, jeoloji
mühendisinin, jeofizik mühendisinin çalışma alanlarını
sınırlıyoruz.
Evet,
madencilerin birçok alanda Türkiyedeki çalışma koşulları,
madene devletin geçmişten bugüne kadar verdiği teşvikler,
madencinin sorunları, maden üretiminin teknolojisinin Türkiyede çok
gelişmiş olmamasından kaynaklı madencilerin finansman
sıkıntısı yaşadığı, madencilik yaparken
işçi çalıştırma, özellikle mühendis
çalıştırmada mühendisin ekonomik maliyeti açısından
zorlandığını biliyoruz. Ama eğer bizler bir taraftan
bilimsel, teknik anlamda madenlerimizi en verimli, çevreye uyumlu bir
şekilde üretmek istiyorsak, bu bizim için çok önemliyse; eğer bizler
maden üretimi, madencilik yapıyorken madencimizin, işçimizin ölümünü
asgariye düşürme veya ölümünü önlemek istiyorsak bizler, devlet olarak,
Meclis olarak, hükûmetiyle muhalefetiyle, madencinin hem üretim
yapmasını, sorunlarını, sıkıntısını
aşmasını, kâr etmesini hem de teknik eleman mühendisinin her
aşamada çalıştırılmasının
koşullarını yaratmalıyız. Yoksa, madenci
sıkıntılıdır; küçük madenci zaten zor durumda üretim
yapıyor, zaten zarar ediyor. O zaman, bizler madenci maden üretiyorken
mühendis çalışmasının sınırlarını
daraltalım, mühendisi çalıştırma zorluklarını
veya zorunluluğunu düşürelim gibi bir mantık doğru bir
mantık değil. Ve yine birçok alanda madencilikte, madenlerin hem
sağlıklı, verimli ve bilimsel anlamda işletilmesi,
madenlerin zayi edilmeden, heba edilmeden sağlıklı bir
şekilde ve verimli bir şekilde çıkarılması için ve
kazaların asgariye inmesi için maden mühendislerinin yanında jeoloji
mühendislerinin, jeofizik mühendislerinin
çalıştırılması gerekiyor. Ancak istihdamda yaşanan
sorunlar, bu konuda hem geçmiş hükûmetler döneminde hem bu Hükûmet
döneminde yaşanan sıkıntılardan kaynaklı, biz,
mühendislerin, maden mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin, jeofizik
mühendislerinin birbirinin yakasına yapıştığı,
birbirine Bu senin işin değil, benim işimdir. dediği bir
noktaya getirdik. Bunlar maden mühendislerinin özel tercihi değil.
İstihdamda yaşanan sıkıntı, çok sayıda mühendisin
olması ve mühendisin maden üretiminin birçok alanında istihdam
edilmemesinden kaynaklı, mühendis odalarını birbirleriyle
rekabet eder, birbirleriyle boğazlaşır hâle getirdik.
Bu konuda,
özellikle hem eğitimde
Eğer maden mühendisi, jeoloji mühendisi,
jeofizik mühendisi bulunduğu alanın dışında
Bir
işletmeci başka bir işi yapabilir, bir avukat başka bir
işte de çalışabilir ama bir mühendisi kaba fiziki iş
yapmanın dışında başka bir alanda
çalıştırma şansınız yoktur. Adamların
gördüğü eğitim sadece bu maden üretiminde çalışma yapmaya
uygundur. Biz eğer maden mühendislerimizi birbiriyle rekabet eder veya
madenlerde gidip güvencesiz, herhangi bir güvenceye bağlanmadan bir
işçi gibi, asgari ücretli gibi çalışmasını
istemiyorsak hem yasalarda düzenlemeler yapıp gerçekten onların
mesleklerini yapmalarının önünü açmamız gerekiyor hem de maden
mühendislerimize, jeoloji mühendislerimize, jeofizik mühendislerimize madenciliğin
her alanında çalışabilecek koşulları ve zemini
yaratarak madenciliğin daha verimli, bilimsel yapılmasını
ve iş kazalarının asgariye düşmesini
sağlamalıyız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Yine üniversitelerde de özellikle mühendislik
alanında altyapısı gelişmiş, eğitimi üst düzeyde
alan ve yeterli sayıda mühendisin yetiştirilebileceği bir
düzenlemeyi de yapmamız gerekiyor. Çünkü bizler eğitimde, özellikle
üniversite eğitiminde dünyada hayli geride iken, maden mühendisi, jeoloji
ve jeofizik mühendisi yetiştirmede dünya birincisi olmaktan da vazgeçmemiz
gerekiyor diyorum.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Saat 20.00de
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.30
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.03
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
503 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi söz
sırası AK PARTİ Grubu adına Rize Milletvekili Bayram Ali
Bayramoğlunda.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 503 sıra sayılı maden kanunu
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında,
benden önce konuşma yapan Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket
Partisi ve BDP milletvekili arkadaşlarımızın, en
azından konuşma yapan arkadaşlarımızın burada
olmasını arzu ederdim çünkü aynı zamanda, arkadaşlarımız,
Alt Komisyon üyeleri olarak beraber çalıştığımız
arkadaşlardı ve özellikle onların sarf etmiş olduğu
ifadelere benim de ekstra olarak söyleyeceğim birkaç tane madde
vardır. Bu arada gelirlerse onlara da en azından cevaben bu sözleri
sarf etmiş olurum.
Sözlerime
başlamadan önce, ben de en son Zonguldakta yaşanan hadisede ve daha
önceki sürelerde de çeşitli vilayetlerimizde yaşanan maden
kazalarında hayatını kaybetmiş bütün
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum;
sağlığını, sıhhatini bu konularda
çalışarak kaybetmiş bütün kardeşlerimize de Allahtan acil
şifalar dileyerek sözlerime başlıyorum.
Arkadaşlar,
son derece önemli bir kanunu görüşüyoruz. Genelde madencilik sektörü,
ülkelerin kalkınmışlık olarak gündemlerine
taşıdığı, rakamlarıyla övündüğü ve özellikle
de gayrisafi millî hasıla içerisindeki payları açısından
sektör olarak her zaman gündemde bulundurduğu sektörlerden bir tanesi.
Dikkat ederseniz, hem ulusal hem de uluslararası bütün ekonomik verilerin
içerisinde başlık olarak açılmış önemli sektörlerden
bir tanesidir maden ve ülkemizde de madencilik sektörü yaklaşık yirmi
yıllık süreç içerisinde gayrisafi millî hasıladan
payını yüzde 0,8 ile yüzde 1,6 arasında almış olan
ülkelerden bir tanesidir. Ancak, bugüne kadar yapılmış
çalışmalar, çeşitli veriler
Bu maden
kanununun neler getirdiği, bize neler sağlayacağı konusuna
girmeden önce, yapılmış olan Komisyon çalışmaları
hakkında hem diğer komisyonlara örnek teşkil etmesi hem de
Türkiye Büyük Millet Meclisinde sadece milletvekillerinin kanun
çalışması yapmadığını, sivil toplum
kuruluşlarının, bu konularda fikir üretebilecek herkesin
katkı sağlamak suretiyle nasıl bir çalışma
yapıldığı hakkında da kısaca sizi
bilgilendirmekte fayda görüyorum.
Komisyonumuza
kanun geldikten sonra çeşitli detaylarını ve ilave maddelerini
nazarıitibara almak suretiyle bir alt komisyon kuruldu. Bu Alt Komisyon
Başkanlığını da ben yapmıştım. Benden
evvel konuşma yapan gerek Cemaleddin Bey gerekse Mehmet Ali Bey de
aynı zamanda Alt Komisyon üyelerimizdi. Kendilerinin de vâkıf
olduğu gibi, Türkiyede madencilik sektöründe ne kadar faaliyet gösteren
sivil toplum kuruluşu var ise -ortalama 45 tane, buna 42yle
başladık, 49a kadar çıktığımız
toplantılar oldu- sürekli olarak, birinci gününden son gününe kadar bütün
maddelerini tek tek görüştük, her konuda her sivil toplum kuruluşuna
söz verdik. Hatta bırakın söz vermeyi, onların önerge verme,
kanunda değişiklik yapma hakları olmamasına rağmen,
onları da birer milletvekili sıfatında değerlendirmek
suretiyle, gönderdikleri bütün önergeleri tek tek değerlendirdik ve söz de
verdik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz verdin de, dikkate aldın mı, onu söyle.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Yani, tam tersine, söz verdiğimiz bütün
konularla ilgili -Komisyon üyesi arkadaşlarımız burada-
söylediklerinin hem tutarlı hem uygulanabilir olanlarının
hepsini de gündemimize aldık. Bunları ben tek tek size buradan,
kanundan çıkartırım. Tek tek hepsini gündemimize aldık ve
önergelerinin doğruluğunu gündeme getirdik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dikkate aldın mı, almadın mı, onu söyle.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Bunun içerisinde sadece sivil toplum kuruluşları
olarak değil, aynı zamanda Jeofizik Mühendisleri Odası, Jeoloji
Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası, konuyla ilgisi
olması münasebetiyle Tarım Bakanlığı, Orman
Bakanlığı ilgililerinin de hepsinin bütün fikirlerini gelip
karşılıklı olarak orada değerlendirme ve teati etme
imkânı bulduk.
Bu kadar
geniş bir kitlenin katılımıyla maden kanununun
hazırlanması, fikirlerinin alınmış olması,
sektörün ehemmiyetine ve önemine göstermiş olduğumuz
ışıktan başka ne olabilir ki? Burada değerlendirmemiz
gereken en önemli konu budur. Bunu sadece ben sivil toplum
kuruluşları açısından söylemiyorum, Alt Komisyonda
arkadaşlarımızın getirmiş olduğu önerileri de tek
tek görüştük. Bırakın sadece onları görüşmeyi,
Komisyon bittikten sonra, Üst Komisyonda yapılan toplantılardan sonra
yine Komisyon üyesi arkadaşlarımızla gerek önergeler ve gerek
düzeltmeler konusunda tek tek hepsini masaya yatırıp, mutabakat
sağladığımız konuların üzerine zaten bütün her
şeyi bina ettik. Niye? Toplumsal bir uzlaşmayla son derece önem
verdiğimiz bir kanunu çıkartalım diye. Velev ki bugün burada
gündeme gelecek olan gerek redaksiyon sistemiyle yapılacak düzeltmeler
gerekse kanuna son dönemlerde meydana gelen hadiselerden sonra ihtiyaç olan
ilave madde ihdasları da yine ortak kanaatle hepimizin birlikte karar
verdiği maddeler hâlinde gündemimize geldi.
Ben tabii,
muhalefetin çeşitli önerileri gündeme getirmesini, eleştirileri
yapmasını son derece doğal buluyorum, son derece önemli. Ama
bunların içerisine madencilik sektörüne yönelik neler yapmayı arzu
ettiğimizi, bu kanunun bize neler kazandıracağı konusunu, önümüze ne tip istihdamlar,
gayrisafi hasılaya, ihracata ne tip katkılar
sağlayacağı konusuna da en azından değinmiş
olmaları bu sektöre ne kadar önem verdiğimiz açısından o
arkadaşlarımızın da katılarak söylediği
ifadelerde de bulunmuş olmalarını arzu ederdim ama zannediyorum
ki önümüzdeki süreç içerisinde gerek önergelerinde gerekse diğer
konuşmalarda bu konuları nazarıitibara alarak kendileri
bunları gündeme getireceklerdir.
Bu arada
özellikle şunu vurgulamakta fayda görüyorum: Anayasa Mahkemesinde
yapılan değişiklikler, Anayasa Mahkemesinin zorunluluğu
çerçevesinde yapılması gereken iki madde değişikliğine
özellikle arkadaşlarımız vurgu yaptılar: Sadece
bunları çıkartalım bunlarla birlikte bir maden kanunu gündeme
gelsin. Bu maden kanunu gündeme geldiğinde yeterlidir, hiç değilse
sektörün önünü açalım. Arkadaşlara da defalarca söyledim, burada da
gene altını çizerek söylüyorum: Önümüze bir kanun gelmişken,
sektörün ihtiyacı olan bütün maddeleri tek tek gündeme getirmiş
olmamız sektörün faydasına olacak bir şeyse bunları niye
yapmaktan imtina edelim ki? Velev ki benden önce konuşma yapan
arkadaşlar önerge olarak gündeme getirerek bunların sektöre
faydası olduğunu söylediği şeyleri sıralarken yedi
sekiz tane madde sıraladılar, Bakın şu şu maddeye
şu önergeyi verdik, bu kabul edildi, bunun faydalı olduğuna
inanıyoruz. dediler. E demek ki faydalı olan bir şeyleri yaptık
ki bu kanun bu hâle gelebildi ve ihtiyaç olmayan hiçbir şeyi de bu anlamda
gündemimize almadığımızı özellikle vurgulamakta fayda
görüyorum.
Bunun
yanında özellikle sektörün teknik elemanlar noktasındaki
ihtiyaçları konusunu da iyice altını çizerek vurgulamamız
lazım. Yıllardır üç tane oda Jeofizik, Jeoloji ve Maden
Mühendisleri Odası hiçbir konuda bir araya gelememişler. Hatta biz
kendilerine de söyledik, dedik ki: Ortak öneri getirin, getirdiğiniz
ortak öneriyi nazarıitibara alalım. Getiremediler ama biz kanunda
öyle bir sistem gündeme getirdik ki, dedik ki: Bundan sonra
ihtisaslaşmış çalışmalar konusunda her teknik eleman
jeofizik mühendisiyse kendisiyle sınırlı olan alanı,
jeoloji mühendisiyse jeolojiyle ilgili, madense madenle ilgili olan
alanları ihtisaslaşmış alan olarak yönetmelikte madde madde
sıralayarak bundan sonraki süreç içerisinde gündemimize getireceğiz
ve böylece, teknik elemanlara daha fazla ihtiyaç duyulacak.
Arkadaşlarımız,
özellikle BDP temsilcisi arkadaşımız burada söylerken 15
işçiden az çalıştıran yerlerde maden mühendisi
çalışmayacak mı? dedi. E, kanunda zaten
çalışacağını zikrediyoruz özellikle. Açık
işletmelerde de özellikle maden mühendisinin gündeme getirilmesi konusunu
zikrettik. Hatta, bırakınız, sadece maden üretimi konusunda değil
işletmeye başladığı andan itibaren teknik eleman nezaretinde
bunların yapılması konusunu gündeme getirdik.
Bununla da
sınırlamadık, kanunun içerisine yazdığımız
özel bir hükümle, İş Kanunu çerçevesinde, uzmanlaşmış
eleman statüsünde teknik elemanların eğitim almasını, bu
eğitimle aynı zamanda, sadece madenin teknik olarak işlemesinden
ziyade, iş güvenliği konusunu da bir sorumluluk olarak kendi
üzerlerine almasını, sadece odalarda veya masa başında
fennî nezaretçi olarak imza atarak, yerinde hiçbir uygulamayı takip etmeden
böyle bir sorumluluğun altına girmektense fiilî olarak işletmede
bunları yapmasını ve bu iş güvenliği konusunda da
sorumluluk yükleyen maddeleri de buraya ilave ettik. Niye? Çünkü hem iş
güvenliği önemli hem de o yer altındaki maden kaynağı
önemli diye.
İşte,
bunları nazarıitibara alırken temelde bu kanunu gündeme
getirdiğimizde dört ilkeyi de nazarıitibara alarak bunu
değerlendirdik:
1) Sektör,
itibarlı bir sektör olmak zorunda.
2)
Yaptığımız bütün işleri bir ilke çerçevesinde yapmak
zorundayız.
3) Bunu bir
kalite standardında değerlendirmek zorundayız.
4) Ve hepsinden
önemlisi, ulusal ve uluslararası konuda bu sektöre itibar kazandırmak
zorundayız. Neden? Çünkü ülkemizde
yatırım yapacak sadece yerli değil yabancılar konusunda da ihtiyaç
olan bütün düzenlemeleri bu çerçevenin içerisinde deruhte etme imkânı
bulduk.
Hepsinden çok
daha önemlisi, hepimizin arzu ettiği kalite ve ilke standardı
konusunda gündeme getirdiğimiz en önemli iş, bu sektördeki
çantacılığı tamamen ortadan kaldırmaktır.
Bakın, ben
size bir örnek vereyim arkadaşlar; fiilî, şu anda Türkiyede
yaşanan bir örnek: Türkiyede enerji konusunda enerji
yatırımları yapılıyor, HES yatırımları
var, yenilenebilir enerjiye yönelik yapılan yatırımlar var.
Aynı bölgede nerede HES varsa uyanık vatandaşın bir tanesi
gidiyor bir müracaat yapıyor arama ruhsatına, yer altında maden
var veya yok ama bir ruhsat alıyor boşsa alan, ondan sonra ertesi gün
gidiyor hemen şeyin kapısını çalıyor, enerji
yatırımcısının, arkadaş ben geldim,
selamünaleyküm, aleykümselam benim burada maden ruhsatım var kardeşim
sen burada HES yatırımı yapamazsın. Niye yapamam? Çünkü
burada maden var, ben ilk önce madeni çıkartacağım. Ula maden
nerede? Yer altında maden var mı ki sen HESin
çalışmasını engelliyorsun?
Bu manada,
maalesef, binlerce bu anlam içerisinde yapılmış müracaatlar
gündeme geldi. Ama, biz, burada, kanunda bunları düzenleyerek eğer
rezerv tespiti yapılması konusuyla ilgili ciddi bir rezerv yok ise, başta görünür rezervi olarak, işlenebilir
bir rezerv yok ise bunların diğer yatırımları
engelleme konusunu ortadan tamamen kaldırdık. Yani ben öyle bir
ruhsat müracaatı yapacağım, ondan sonra bin liralık
maliyetle elime bir ruhsat alacağım, bunu 10 bin liraya, 100 bin
liraya, 500 bin liraya satacağım mantığı yok.
Bunun
yanında, yine kanunun içerisine son derece önemli bir madde koyduk, o da
ne? Kurul maddesi. Şimdi, Türkiyede birçok sektörle ilgili yapılan
çalışmalarda sektörün iki tane konusuyla ilgili, iki ayrı
sektörün yatırımı konusuyla ilgili ihtilaflar hep mahkemeye
düşmüş. Yani, diyelim ki, bir yerden kara yolu geçecek, kara yolunun
olduğu alanda aynı zamanda maden işletmesi var veya gene bir
enerji yatırımı var veya bir Telekom yatırımı
var. Bunların ikisi arasındaki konularda problem gündeme geldiğinde
iki taraf mahkemeye gidiyor, üç sene, beş sene, on sene mahkemeler
sürüyor, hiçbir neticeye gidilemiyor. İşte, Devlet Planlama
Teşkilatından sorumlu Devlet Bakanı, Enerji Bakanı ve
ilgili diğer taraf bakanının katılımıyla
oluşacak bir kurul bu ve benzeri ihtilaflı konuları önce kurulda
değerlendirerek kamu yararı öncelikli yatırım hangisiyse
onun kararını vererek mahkemeye gitmeden yatırımların
önünü açacak bir mekanizma daha geliştirdik. Niye? Çünkü sektöre itibar
kazandırmak ve kalite kazandırmak, önemli konulardan bir tanesi bu.
Çünkü, biz, bugünkü gelmiş olduğumuz gayrisafi hasıladaki yüzde
1,5luk, yani yaklaşık yılda 10 milyar dolarlık gayrisafi
millî hasılanın maden sektörü açısından yeterli bir rakam
olmadığına inananlardanız ve bunun önümüzdeki süreç
içerisinde özellikle değerli mineraller başta olmak üzere ve bu dönem
içerisinde kanuna yeni dercetmiş olduğumuz hem yer altı hem
deniz altı sularıyla ilgili bazı özellikli madenlerle sektörün
önünü açabilecek ve gayrisafi hasılaya, istihdama katkı sağlayacak
birçok konunun da önünü bu anlamda açmış oluyoruz.
Çünkü bu noktada
altını vurgulayarak çizmek istediğim bir konu var. Madencilik,
sadece madencilik açısından önemli değildir; sosyalleşme,
kalkınma, yerinde istihdam etme ve göçü önleme açısından son
derece önemli bir sektördür çünkü genelde madenler, biliyorsunuz, daha ziyade
dağlarda ve geri kalmış alanlarda ve köylere yakın
bölgelerde oluşur. Eğer o köylere siz istihdam
oluşturamıyorsanız o köyler ilçelere akar, ilçelerde istihdam
bulamazsa şehirlere akar ama siz o kişilerin yanına,
ayağına bir yatırım götürdüğünüz zaman bu
götürdüğünüz yatırımda çalışacak insanların
sayısı az değildir özellikle yer altı işletmelerinde;
100lerce, 200lerce, 300lerce insanı çalıştırma ve
istihdam etme imkânına sahip olursunuz. İşte bu anlamda
özellikle madenlerin teşvik edilmesi konusuyla ilgili, yer
altının ve yer üstünün teşvik edilmesi konusuyla ilgili bu
kanunda son derece önemli noktalara parmak bastık.
İşte,
burada basarken bir noktayı daha sizlerle paylaşmakta fayda
görüyorum. Niye itibar kazandırmak? Bakın, 31/12/2009 tarihi
itibarıyla Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından
verilmiş toplam ruhsat sayısını sizlerle şöyle bir
paylaşmak istiyorum. Arkadaşlar söylediler gerçi, işte evvelki
dönem Enerji Bakanı çok fazla arama ruhsatı vermeyle ilgili
övündüğü konusunu. Ben böyle bir övüncü kabul eden insanlardan
değilim. Ruhsat vermekle övünç olmaz. O ruhsatı aktif hâle getirmekle
övünebilirsiniz yani orayı çalıştırarak, istihdam
oluşturarak bunu değerlendirirsiniz eğer öyle bir ifade gündeme
geldiyse ama bizim burada gündeme getirmemiz gereken konu şu: 44.342 tane
ruhsat verilmiş Türkiye genelinde. Müracaat edilmiş, arama
ruhsatları var bunun içerisinde; A grup, B grup, birinci, ikinci, üçüncü,
beşinci ruhsatlar. Bunların içerisinde aktif olan ruhsat
sayısı ne kadar diye baktığımızda 4.400 ile 4.500
arası yani verilmiş ruhsatın yüzde 10u aktif. Birincisi, bu
aktifleri daha aktif hâle getirmenin yolunu kullanacaksınız;
ikincisi, geriye kalan, aktif olmayan alanlarda aktif olabilecek sektörel
çalışmaların önünü açacaksınız.
İşte bu
noktada, AK PARTİ İktidarı döneminde yapılan en önemli
çalışmalardan bir tanesini söyleyeyim size: 2002li yıllar
çerçevesinde toplam 100 bin metre sondaj yapılırken, 2009 senesi
itibarıyla 300 bin metresi MTA olmak üzere, 700 bini de özel sektör olmak
üzere toplam 1 milyon metreye çıkartılmış sondaj
sayısı. Bu son derece önemli bir gelişme çünkü 1 milyon metre de
sondaj açısından çok cazip bir şey değildir. Bunun rakamsal
olarak daha artmış olması, görünür rezervlerin aktif rezervler hâline
getirilebilmesi, işletilebilir rezerv hâline gelmiş olması son
derece önemlidir.
Az evvel yine
arkadaşlarımızın gündeme getirmiş olduğu uç
ürünler konusu da son derece önemlidir ama şunu unutmayalım: Türkiye
ciddi bir krom ülkesidir. Bu ürettiği kromlardan ferrokrom yapabilir,
velev ki de yaptı uzun yıllar Elâzığda ama ferrokrom
yaptığınız miktara göre kuracak olduğunuz paslanmaz
çelikle ilgili ham madde miktarının sayısal ve tonaj olarak
rakamını iyi düşünmemiz lazım. Ha, ferrokrom tesisini
paslanmaz çelik üretimine döndürmek zor mu? Hayır, yaparsınız.
Bu manada eksik kalan minerallerinizi, madenlerinizi, yarı maddelerinizi
yurt dışından ithal ederek yine bir ferrokrom tesisinden sonraki
uç ürün olarak paslanmaz çelik tesisi üretebilirsiniz ama bunu kim kuracak?
Bunu devlet kurmaz, bunu özel sektör kurar. Özel sektör eğer Türkiyede paslanmaz
çelikle ilgili ihtiyaç olduğuna inanırsa ve bu ihtiyacı
karşılayabilecek miktarda değerlendirme yapabilecek ham maddeyi
de temin ederse kurabilir, buna mâni hiçbir şey yok. Hatta şu anda,
bakın, Türkiyede özellikle bölgesel yatırım planından
sonra krom minerallerinin ağırlıklı olduğu bölge
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesidir. Bu bölge dördüncü
sıradaki bölgedir ve her türlü yatırımda da avantajlı
bölgelerden bir tanesidir. İsteyen bunu kurabilir, kurmakta mâni yok.
Dolayısıyla bizim sektörün önünü açabilecek, bu manada yapalım,
özel sektöre özel teşvikler getirtelim, uç ürünler ürettirelim konusunu
masaya yatıralım derseniz, hay hay, yatıralım. Bunun için,
önünü açabilecek her türlü işi beraber yapalım ama sadece rakamlarla,
Bunu yapmamız lazım. demekle olmuyor. Bu fizibiliteye
bağlı olan bir şey. İşte bu manada bizim bu
bahsetmiş olduğumuz ruhsatlar konusuyla ilgili çok ciddi derecede,
bundan sonraki süreç içerisinde kemiyet, keyfiyet meselesinde özellikle kemiyet
konusundaki yapılacak çalışmalar açısından biz son
derece kararlı ve üzerinde ısrarla duracağımız bir
konuyu bu maden kanununun içerisine dercettiğimizi söylemekte fayda
görüyorum.
Yine
arkadaşlar verdiler, bu rakamları da sizlerle paylaşmakta fayda
görüyorum. İhracatımız 2008 senesi sonu itibarıyla 3,2
milyar dolardı. Burada ağırlıklı olarak
yaptığımız ihracatı da mermer ve travertenler
oluşturuyor. 2009 yılında dünya genelindeki ekonomik daralmadan
dolayı 2,5 milyar dolara doğru bir gerileme var. Dünyadaki
fiyatların düşüşünden dolayı maliyetlerin getirdiği
bir sıkıntı var. 2010 yılının ilk dört
ayındaki rakamlar ise yaklaşık 1 milyar dolar yani bu
rakamları normal prosedür çerçevesinde devam ettirirsek bu sene,
inşallah, 2008 senesindeki rakamları yani 3,2 milyar dolarlık
rakamı da sektörümüzün yakalama ihtimalini güvenli görüyoruz.
İşte, bu noktada bu 3,2 milyar dolar yeterli mi derseniz, o da
yeterli değil ama bu noktada kanuna dercettiğimiz, özellikle yeni
mineraller ve mevcut madenlerin uluslararası pazarda kendisine
bulabilecekleri yerler açısından değerlendirdiğimizde
hakikaten madenciliğin önümüzde hem istihdama hem de gayrisafi millî
hasılaya çok ciddi katkı sağlayacağına
inandığımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayramoğlu, bir dakikalık süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bir
de istihdam konusundaki rakamları sizle paylaşmak istiyorum. Veriler
olarak şu anda 2008 ve 2009 verilerine baktığımızda:
2005ten bu yana sektör 125 binden 138 bine bir istihdam artışı
sağlamış, 2009 yılında bu rakamlar da gene aynı
bu seviyede kalmış. 135 bin istihdam madencilik açısından
cazip bir istihdam sayısı değildir. Ben, önümüzdeki dönem
içerisinde gerek sektöre verilecek teşvikler gerekse bundan sonraki
yapılacak olan çalışmaları nazarıitibara
aldığımızda sektörümüzde bu rakamların en az 2
katı kadar istihdam oluşturulabileceğine inanıyorum.
Bu konuda,
başta Alt Komisyonda çalışan bütün arkadaşlarıma,
ondan sonra Üst Komisyonda katkı veren, bütün değerlendirme yapan
milletvekili arkadaşlarıma ve baştan beri bizim
yanımızda olan bütün sivil toplum kuruluşlarına
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Altan Karapaşaoğlu, Bursa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Karapaşaoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugüne kadar hayatlarını kaybetmiş olan madencilere Allahtan
rahmet diliyorum. Onların birer şehit olduklarına da
inanıyorum.
Değerli
arkadaşlar, maden konusuyla ilgili arkadaşlarımız teknik
bilgileri verdiler, güzel bilgiler verdiler. Bu yapılan düzenleme, gerek
Anayasa Mahkemesinin iptalinden gerekse Maden İşleri Genel
Müdürlüğünün eksikliğini duyduğu, hissettiği birtakım
düzenlemeleri yapmaktan ibaret.
Benim
gördüğüm, inandığım konu Maden Araştırma
Komisyonu Başkanlığı olarak yaptığımız
çalışmalardan dolayı bu yapılan düzenlemeler
yapılmalıdır, doğrudur ama yeterli değildir.
Yapılması gereken şey Madencilik Araştırma
Komisyonunun önümüzdeki hafta tamamlayıp Meclisimize,
Başkanlığa sunacağı araştırma raporumuzun
ışığı altında Maden İşleri Genel
Müdürlüğümüz, madencilikle ilgili kurum ve kuruluşlarımız,
sivil toplum örgütleri bir araya gelmek suretiyle madenciliğe yeni bir
form kazandırmak, modern dünyadaki madencilik usullerini inceleyip
onları uygulama alanına sokmak gibi konular olmalıdır.
Burada
yaptığımız çalışmalarda birbirimizle siyasi
anlamda tartışmalara girmemize bence hiç gerek yok. Şu
yapılan düzenlemeler, bugünün ihtiyacını
karşılaması için yapılan düzenlemelerdir. Herkes gayet iyi
biliyor ki dünyada madencilik artık bütün ülkelerin olmazsa
olmazıdır, bu madencilik yapılacaktır ama bu madencilik
yapılırken ne insanımızın ne çevremizin ne de ekolojik
dengelerimizin bozulmamasına dikkat etmek mecburiyetindeyiz. Tabii, bunu
yaparken bir taraftan madenin insan üzerine getirdiği yararlardan istifade
edeceğiz bir taraftan da ekonomimize katkısını temin
edeceğiz.
Bakın,
dünyada yaptığımız çalışmalarda edindiğimiz
bilgide mesela Amerika Birleşik Devletlerinde gayrisafi millî
hasılada madenciliğin payı 4,2; Kanadada bu 7,5; Avustralyada
8,7; ülkemizde maalesef henüz daha 1,5 seviyelerinde. Ayrıca bizim
gördüğümüz madenciliğimizde: Çok parçalı bir madencilik, efendim
küçük çapta madencilik çok sayıda var. Dolayısıyla, bunlar maden
rezervlerimizin israfına da yol açıyor. Bir yerde bir maden
bulunuyor, görülüyor, açılıyor ama sonucu alınmadan maden
kapatılıyor veya terk ediliyor. Şimdi, burada maden
rezervlerinin demek ki çok iyi tespit edilmesi lazım. Yani rezerv
güvenliği dediğimiz, rezervin akredite edilmesi konusu, rezervin
hatta üç boyutlu şekilde tespit edilmesi çok önemli bir şey.
Bakın, bugün
dünyada rezerv tespiti konusunda çalışan kurumlar, ayrıca o
kurumlarda çalışan mühendisler, uzman kimseler belli kuruluşlar
tarafından akredite edilmiş kimselerdir yani akredite eden kurum, bu
rezerv tespitini yapan kuruluş akredite edilmiştir, doğru
tespitleri vardır, bu rezerv doğrudur diyor, ondan sonra bu rezerv
konusunda bir pazarlama faaliyeti başlıyor. Bu rezerv sigorta
ediliyor, ondan sonra işletmeye açılıyor. Bir işletmenin
açılma maliyeti araştırmayla birlikte işletmeye geçiş,
yani daha işletmeye başlamıyor ama başlama noktasına
geliş maliyeti, dış dünyada yaklaşık olarak 125 milyon
dolar civarında, ortalama olarak. Bu, Türkiyede henüz bu rakamlara
ulaşmış değil. Demek ki, bizim ön hazırlıklarla
ilgili birtakım çalışmalar yapmamız lazım.
Ayrıca, işletme faaliyetleriyle ilgili birtakım
çalışmalar yapmamız lazım. Bugüne kadar yeterli veya
yetersiz çalışmalar yapıldı. Şimdi, geçmişi
sorgulamak değil de, geleceği sorgulamak mecburiyetindeyiz.
Dolayısıyla, şu yaptığımız düzenlemelerin
yararlı düzenlemeler olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu düzenleme,
sektörün önünü açmak için gereklidir. Sektörü işler hâle getirmemiz
lazım ama ondan sonra oturup da hep beraber bu ülke için nasıl
faydalı bir madencilik yapacaksak, bunu da yapmamız gerekiyor.
Bugün, Türkiyede
arazisinin yapısı gereği çok parçalı bir yapı
vardır. Yani, madenlerimizin zaten çok çeşitli olmasının
gerekçelerinden biri de budur, bu yapıdır. Dolayısıyla,
Türkiyede şu anda madencilik konusunda -biraz önce
arkadaşımız birtakım rakamlar verdi- sondaj
çalışmaları son yirmi beş yıl içerisinde, bu son bir
iki sene öncesine kadar yapılan çalışmalar, işte 25 bin, 30
bin, 50 bin metreler civarındayken, bugün artık 1 milyon metreye
ulaşmış seviyededir. Bu bize büyük bir rakam gibi geliyor ama
dünyadaki ölçütlerine baktığınız zaman bunların 10
milyon, 15 milyon, 20 milyon metre olduğunu düşünürseniz, maden
rezervlerimizin tam tespiti noktasında daha derinlere inme-miz, daha çok
arama yapmamız gerektiği inancındayım. Tabii, bu düzenlemeler
yapılacaktır. Mutlaka Türkiye kendi rezervlerini, kendi
materyallerini en iyi şekilde değerlendirecektir.
Değerli
arkadaşlar, konunun çok boyutlu problemleri vardır ama şimdi bu
çok boyutlu problemlerini önce tespit etmemiz lazım, tespitleri
sağlam bir şekilde yapmamız lazım, ondan sonra da
tedbirlerini almamız lazım. Dolayısıyla bugün
konuştuğumuz şu madenle ilgili yasal düzenlemelerin, bizim
siyasilerimizin arasında bir siyasi polemik konusu yapılmadan
tartışılması ge-rekiyor. Önce sektörümüzün önünü
açalım, bir çalışmaya başlasınlar, ondan sonra da
problemi masaya yatıralım, bütün ilgili kurum ve kuruluşlarla
birlikte bunun çözümlerini arayalım. Çözümleri yok mu? Var.
Yaptığımız çalışmalarda gördüğümüz çok
çeşitli modeller var. Bunların dünyada en revaç bulmuş
olanlarını model olarak almak suretiyle ülkemize uygulamamız
mümkün. Benim gördüğüm kadarıyla, Maden İşleri Genel
Müdürlüğü de bu istikamette birtakım çalışmalar
yapıyor ama bu çalışmaları gün
ışığına çıkarıp kamuoyunun önüne koyup
topluca, bütün toplumun kabul edeceği tarzda bir düzenleme yapmak
gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, madenciliğin en önemli konularından bir tanesi, bir
ülkede madenciliğin hem ekonominin altyapısını
oluşturması hem de istihdamın ana direği olduğunu
kabul etmek durumundayız. Zira, madenler biliyorsunuz,
araştırmaları, çalışmaları genellikle dağ
başlarında, ıssız yerlerde oluyor, daha çok köylere
yakın mahallerde oluyor. Şimdi, biz eğer istihdamı uç
noktalara götürmek istiyorsak, ekonomik kalkınmayı uç noktalara
götürmek istiyorsak, mutlaka ve mutlaka, hiç kaçınılmaz bir çare
olarak madenciliğimize el atmamız, madenciliğimizi gün yüzüne
çıkarmamız ve madencilikten bu noktada yararlanmamız lazım,
katma değerini almamız lazım. Tabii, bu arada madenciliğe
bu önemi verirken de madenciliğin uç ürünlerine doğru yönelmemiz
gerekiyor. Bununla ilgili olarak, ister madencilerimiz olsun ister
yatırımcılarımız olsun, kendilerinin önleri
açılacak şekilde, kendilerini teşvik edecek şekilde en ucuz
materyalleri temin etmek suretiyle madencilerin ve uç ürüne gidenlerin önüne
devletimizin, Hükûmetimizin, Türkiye Cumhuriyetinin birtakım
imkânları koyması lazım.
Çok basit bir
örnek vermek istiyorum: Enerji maliyetinin yüksekliğinden bahsediyoruz.
Türkiyede enerji maliyetleri çok yüksek ama arkadaşlar, bakın,
dikkat ederseniz bir nükleer santral yapılmak isteniyor kıyametler
kopuyor, çevre felaketi; efendim bir hidrolik santral yapılmaya
çalışılıyor o bölgenin insanı kıyameti
koparıyor; bir termik santral yapılmaya
çalışılıyor o termik santralin kurulacağı bölgede
bir patırtı oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Karapaşaoğlu, tamamlayınız efendim.
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Devamla) Dolayısıyla bizim bir makulü
yakalamamız lazım. Bize enerji lazım mı? Lazım.
Elimizdeki imkânlarla yeterli enerjiyi üretebiliyor muyuz? Üretemiyoruz. Bugün
bütün akarsularımızı hidrolik santrallere çevirseniz, bugün
bütün kömürümüzü termik santrallerde kullansanız şu anda gene
elektrik enerjisi yeterli değil. Demek ki bir başka çare
bulmamız lazım. Dolayısıyla birbirimizle
tartışmadan, didişmeden, bunları bir tartışma
metası hâline getirmeden makul ortamı bulup, makul çareyi bulup
ülkemizin hem ucuz enerjiye kavuşmasını hem de bu ucuz enerji
vasıtasıyla da madencilik sektörümüzün önünün açılması
gerektiği inancında olduğumu sizlere saygıyla bildiriyorum.
Dolayısıyla, inşallah, hazırlamış olduğumuz
araştırma raporumuzu sizlerin önüne koyduğumuz zaman ne kadar
büyük bir problemin içinde olduğumuzu, ne kadar büyük bir imkânın içinde
olduğumuzu hep beraber göreceğiz diyorum, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.
Şahsı
adına, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, evet, Maden Kanununda birtakım
değişiklikleri öngören bir kanun tasarısını
tekliflerle birlikte birleştirerek bugün görüşüyoruz.
İnşallah milletimizin geleceği için bugün kanunlaşacak.
Tabii, bütün
bunlar yapılırken aslında şu anda Mecliste
konuştuğumuz, önünüze gelen metin üzerinde epey de
değişiklikler oldu. Muhalefetin bu konuda ısrarlı bir
duruşu birtakım maddelerin çıkarılmasını
sağladı. Dolayısıyla bu yönüyle
bakıldığı zaman önemli ölçüde katkı sağladık
ama birtakım hususlardaki eleştirilerimiz devam etmektedir. Özellikle
zeytincilik ve diğerleri konusunda birtakım geri adımlar var ama
orman alanları konusundaki düzenlemenin inşallah orman gibi çok
önemli bir kaynağımızı heba etmeden, çevreye uyumlu bir
maden politikasıyla değerlendirebilecek bir konuma gelmemiz gerekir.
Tabii, yani maden stratejik bir öneme sahip. Bütün bunları gerçekten
hepimizin burada tekrar etmesine gerek yok.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi de madencilikle ilgili bir araştırma komisyonu kurdu.
Bütün boyutlarıyla bunlar değerlendirilecek, sorunlar, çözüm
yolları, herkes katkılarını ortaya koyacak. Hepimizin
amacı nedir? Hepimizin amacı, ülkemizin kaynaklarını
verimli kullanarak insanlarımıza daha fazla verim, refah getirmek ama
bunu yaparken kısa vadeli menfaatler uğruna, toplumun uzun vadeli
menfaatlerini, açıkçası haleldar etmeden meseleye bakmak, çevreye
uyumlu bir maden politikası oluşturmak ve rekabet gücü sağlayabilecek
bir madencilik politikası oluşturmak gerekmektedir.
Bu bakımdan,
özellikle dünyadaki gelişmeleri dikkate aldığımız
zaman, yani madenciliğin stratejik önemi, bütün bunlar yapılıyor
ama Türkiye'nin
Bütün arkadaşlarımız ifade etti ama madenciliğin
Türkiyeye getireceği katma değeri, açıkçası nihai ürünler
itibarıyla da planlayacak şekilde meseleye bakmamız
gerekmektedir. Madeni çıkarmak, işlemek ve bunu da açıkçası
ürünlere dönüştürmek son derece önemlidir. Yani ham madde üretip satmak
kâfi değildir, bunun üzerine muhakkak daha yüksek katma değerli
ürünlere dönüştürecek politikaları uygulamamız gerekmektedir.
Bu bakımdan,
madencilikle ilgili en önemli dikkate alınması gereken husus
gerçekten budur. Yani biz devlet olarak milletimizin refahını
sağlayabilecek, daha fazla katma değer, istihdam oluşturabilecek
politikalar, kısa vadeli, kâr maksimizasyonu çerçevesinde madeni
çıkaralım, satalım, kâr elde edelim diyen bir
yaklaşımla orta ve uzun vadeli toplumsal menfaatleri harmonize edecek
bir madencilik politikasının olması gerekmektedir. Tabii, Türkiye'nin
gayrisafi millî hasılasına katkısı yaklaşık yüzde
1,5; ABDde yüzde 4-5 civarında, BDT ülkelerinde daha fazla, 15-20
civarında bir katkı sağlıyor ama bizdeki bu potansiyeli
gerçekten değerlendirmemiz gerektiği son derece açık.
Tabii, bütün bunlarla
birlikte şüphesiz maden açısından, ham madde talebini etkileyen
dünyadaki gelişmeler de çok önemli. Hindistan ve Çindeki o büyüme,
giderek madene olan talepleri, bütün bunları dikkate alarak aslında
madenciliği stratejik bir sektör olarak ele almak lazım. Stratejik
olması sadece yani kritik, askerî bakımdan filan değil,
stratejik çünkü bizim bu varlıklarımızı daha yüksek katma
değerlere dönüştürerek ve Türkiye'nin geleceğine katkı
sağlayabilecek bir politikayla özdeşleştirmek gerekiyor, bu
bakımdan stratejiktir. Neden? Çünkü istihdam boyutu vardır, çok
önemli. Neden? Çünkü açıkçası yüksek teknolojili ürünlere doğru
götürebilecek, teknolojik gelişmeleri sağlayabilecek bir potansiyeli
vardır. Bu bakımdan, bu açıdan stratejik açıdan ele
alınması gereken bir konu olduğunu ben burada ifade etmek
istiyorum.
Tabii,
aslında kanunu, gelen raporu bugün okudum, bu vesileyle birtakım
suallerim vardı ama bu suallerimi Meclis kürsüsünden bir konuşma
münasebetiyle buradan dile getirmek ve Sayın Bakanın da bu konularda
Meclisi bilgilendirmesini istirham ediyorum.
Tabii, Bursa,
Balıkesir ve Zonguldakta bu maden kazalarında hayatını
kaybeden bütün kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Bütün bunlar
elbette istihdam ağırlıklı bir sektörde güvenliğin ne
kadar önemli olduğu ortada, ama bazı cevaplandırılması
gereken hususlar vardır.
Mesela Bursadaki
madende, haziran ayında, Altı ay içerisinde bu eksiklikleri
tamamlamazsanız işletmeniz kapatılacaktır. diye oraya
devlet gidiyor, ama altı ay bitiminde devlet bu eksikliklerin giderilip
giderilmediğini tespit etmiyor, işletme devam ediyor, ondan sonra
patlama oluyor.
Şimdi, bu
durumda, gerçekten Enerji Bakanlığı olarak, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının iş müfettişlerinin
bu işlemi zamanında yapmamasından dolayı madencilik sektörü
de büyük tartışmaların içine sokuluyor. Bu durumda, sizlerin,
bunu, gerçekten
Orada iş müfettişi Altı ayda
tamamlamazsanız kapatılacaktır. dediği zaman, altı ay
sonra gidip orada tamamlanmadığını gördüğü zaman
kapatsaydı belki o canlar orada duracaktı ve siz de madencilikte
güvenliği ön plana getiren bir madencilik politikasında bu
eleştirilere muhatap kalmayacaktınız.
Zonguldakta
meydana gelen, dört yıl önce meydana gelen birtakım hususlar var,
bunları da belgeleriyle sizlere sunacağız, nelerin
yapıldığını, nelerin edildiğini, bunlarla ilgili
mahkeme safhasında olan hususlar var, ama bütün bunların
açıklanması lazım. Kısa vadeli kâr maksimizasyonuyla
insanların ve toplumların geleceğini tehlikeye atmak rasyonel
bir davranış değildir. Dolayısıyla, önce insan, önce
ülkemizin, milletimizin geleceğidir ve madencilik politikasının
temeli de buna dayanmalıdır.
Bu çerçevede,
açıkçası bir sualim de özellikle Erzincan ve İliçteki maden
alanıyla ilgilidir. Yaklaşık 6,7 milyar dolarlık bir altın
rezervinin bulunduğu İliçte, özellikle son zamanlarda yargı
çerçevesinde meydana gelen bir tartışmadan dolayı İliçteki
bu altın madeni üzerinde birtakım oyunlar oynandığı
kamuoyuna yansıdı, bunlar iletildi. Orada enteresan birtakım
oyunlar oynanmış. Şimdi, bu oyunlar nedir? Nasıl
oynanmaktadır? Bu konularla ilgili toplumda, çeşitli televizyon
programlarında, gerçekten altın üzerinde oynanan bu oyunlar konusunda
çeşitli yorumlar yapılmış olmakla beraber, maalesef,
Erzincan İliçte neler olup bittiğini biz bilemiyoruz. Bu durumda,
gerçekten, burada, Erzincan İliçteki bu altın madeninin 2000li
yılların başından itibaren gidip aramadan sonra
işletme ruhsatı alınmasına ve yeni ortaklar
oluşmasına kadar süreç içerisinde neler dâhil olmuştur? Hangi
risklerle karşı karşıyadır ve devreye kimler
girmiştir? Bütün bu soruların cevaplandırılması
gerektiği açıktır. Bu bakımdan, bu madenler üzerinde bu
kadar
Tabii, parayla ilgili olan birtakım hususlar. Bunlar üzerinde
muhakkak suretle milletvekillerinin ve toplumun sağlıklı
değerlendirme yapması ve kamuoyunun bu gelişmeler
karşısında toplumun menfaatinin dikkate
alındığına inandırılması gerekmektedir.
Özellikle bu
kanunda bir iki husus var, bunlarla ilgili yeterince bilgi verilmediği
için ifade ediyorum, burada diyorsunuz ki: Kokolit ve Sapropel isimli çamurlar
ve Hidrojen Sülfür. ve burada Stratejik bir öneme sahiptir. diye söyleniyor.
Eğer bunlar stratejik bir öneme sahipse acaba ne kadarlık bir
rezervden konuşuyoruz? Özel sektörün bu konuda müracaatları
vardır. Özel sektör bunları ne yapacaktır? Bu sapropel ile
diğer maddenin özellikle Karadenizde yüksek oranda bir uranyum
oluşturduğunu
Bu ruhsatlarla bir özel sektör tarafından
ilgilenilmesi ne anlama geliyor? Ne yapacaklar? Yani bu maddeler üretilecek, ne
olacak? Ne kadar değer oluşturulacak? Ekonomik boyutu nedir? Toplum
hayatını ilgilendiren boyutu nedir? İki kelime koymuşsunuz
oraya, yani bu iki kelimede açıkçası yeterince bilgi yoktur.
Dolayısıyla, bu konularla ilgili petrol ve doğal gaz
oluşumlarında bulunma ihtimali göz önünde bulundurularak Petrol
Kanunu dışında Maden Kanununa bunu indirmişsiniz.
Dolayısıyla, burada özellikle o iki maddenin boyutu nedir? Hangi
şirketler müracaat etmiş? Ne yapacak? Ne için kullanılacak?
Uranyum var. Acaba diğer maddeleri, organik olanı, sapropeli gübre
olarak mı kullanmayı düşünüyor? Bütün bunlarla ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bütün bunları Maden Kanununa almanız, üçüncü gruba
sokmanızın anlamı nedir? Milletvekilleri olarak gideceğiz
oraya diyeceğiz ki Ya sapropeli de koyduk. Ee, neyi ifade ediyor? Yani
ne anlam ifade ediyor? Bunu bir açıklayınız. Bu konuda özel
sektörde kimler ruhsat sahibi? Hangi ekonomik değerler vardır?
Kokolitle ilgili, özellikle uranyum ve Maden Tetkik Arama Enstitüsünün bu
konuda yaptığı, 1978den bu yana yaptığı,
Almanların da yaptığı çok önemli araştırmalar
vardır ki, 2 bin metrelik derinlikte çok yüksek oranda uranyum, 6,7 milyon
tonluk bir -9.129 ton şu anda- uranyum rezervi olduğu ifade
edilmektedir. Dolayısıyla bu ruhsatların hangi amaçla, hangi
stratejik amaçlarla kullanılacağı önemli.
Bir başka
konu da Hidrojen sülfür önemli, yani gerçekten enerji açısından çok
önemli. diyorsunuz. Gerçekten çağımız, fosil yakıtlardan
hidrojen enerjisine geçecek ki, hidrojen enerjisi yüzde 26 fosil
yakıtlardan daha verimli.
Şimdi,
hidrojen sülfür Enerji Bakanlığının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen tamamlayınız konuşmanızı.
OKTAY VURAL
(Devamla) 2004 yılında geçti, Hidrojen Merkezi kuruldu
İstanbulda. Şimdi, bu Hidrojen Merkezi kurulan bu İstanbulda
bu hidrojen sülfürü bu aramaları isteyenler çıkaracaklar, hangi
amaçlar için çıkaracaklar, nasıl kullanacaklar? Gerçekten bu son
derece önemli ve yeni bir önergeyle özellikle hidrojen sülfür, sapropel ve
kokolit gibi bu alanlarda yapılacak arama için Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının ortak olması şartını koşuyorsunuz.
Şimdi,
aslında fosil yakıtlı bir Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının hidrojen esaslı bir yakıtla ilgili,
üretimle ilgili bir konuya dâhil olması stratejik bir tercih midir,
değil midir? Aslında bence son derece önemli. Çünkü Shell ve bazı
şirketler hidrojen bölümünü kurdular, o enerjiye doğru gidiyorlar.
Türkiye Petrollerinin bu yönlü bir stratejik açıdan bir yönelmesi mi
vardır ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
Tüzüğünde hidrojen sülfür ya da hidrojen enerjisi çıkarmak ya da
satmakla ilgili, görev statüsünde de yeni bir değişiklik olacak
mı olmayacak mı bu önerge olursa?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, son cümlelerinizi alayım efendim, lütfen.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Bunların
açıklığa kavuşturulmasında büyük fayda mülahaza
ediyorum. Dolayısıyla yeni konulan kokolit, sapropel ve hidrojen
sülfürün ekonomik boyutları, nasıl değerlendirilebileceği
Bu konuda özel sektörün taleplerde bulunduğu söyleniyor; hangi özel
sektör, hangi yabancı ortaklıklar bu konuda ruhsat talebinde
bulunmuştur? Bu konularla ilgili Meclisi bilgilendirirseniz çok memnun
olacağım.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yazılı soru önergemi arama, işletme, ön işletme olarak
toplam on bin yedi yüz yetmiş üç ruhsat sayısı olarak
cevaplandırdınız. Bunun kaç adedi taş ocağı
olarak ruhsatlanmış ve şu anda bu taş ocaklarının
kaç adedi çalışmaktadır?
3213
sayılı Maden Kanununun 9uncu maddesinde Madencilik faaliyetleri
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek teşviklerden
yararlandırılır. denmektedir. Madencilik sektörünü desteklemek
için teşvik kararnamesi düzenlenmiş midir? Madencilik sektörüne sekiz
yıllık Hükûmetiniz döneminde hangi teşvikler verilmiştir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yunusoğlu
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan,
görüştüğümüz tasarıda ruhsat teminatı, ruhsat
aşamasına ve ruhsat süresine bağlı olarak hektar
başına yıllık ruhsat harcı yüzde 0,3ten yüzde 1e
çıkarılıp en düşük teminat miktarı 10 bin TLye
yükseliyor. Yüzde 10 enflasyonun hüküm sürdüğü ülkemizde teminat
miktarı yüzde 300ün üzerinde artış kaydediyor.
Dolayısıyla bu ruhsat teminat artışları madencilik
faaliyetiyle uğraşan birçok orta ölçekli maden işletmesinin
kapanmasına veya sıkıntıya düşmesine yol
açacaktır. Hukuka da aykırı olan bu uygulamaların
düzeltilmesi için bir çalışmanız olacak mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde madencilik sorunlarının
araştırılmasına yönelik bir araştırma komisyonu
kurulmuş ve hemen hemen çalışmalarını
tamamlamış, rapor da baskıya gitmek üzeredir. Ancak, bu
tasarıyla Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği ve madenciliğin acil
sorunlarının öncelikle çözümlenmesi gerekirken, Araştırma
Komisyonunun hazırlayacağı rapor çerçevesinde diğer
sorunları da çözecek daha geniş bir tasarı üzerinde
çalışma niçin tercih edilmemiştir? Niçin Komisyona sevk edilen
ve kısmen amacına uygun olan ilk tasarının, ismi de dâhil
olmak üzere, pek çok bölümü değiştirilmiştir? Bu kadar acele edilerek
âdeta yangından mal kaçırırcasına hareket edilmesinin en
önemli sebebi nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, ben suallerimi kürsüde tevcih ettim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
bu Kanun yani bu Madencilik Kanunu 1985 çıkışlı. Yirmi
beş yıl sonra tekrar değiştiriyoruz. Yirmi yıl sonra,
sizin İktidarınızda, 52 maddelik Madencilik Kanununun 27 maddesini
değiştirmişsiniz; ondan sonra beş yıl geçince, 2010
yılında da şimdi 23 maddelik bir değişiklik
yapıyorsunuz.
Sorularım
şunlar: Bu değişiklik teklifiyle madencilik sektörüne ne
getiriyorsunuz; neyi değiştiriyorsunuz? Bu değişiklik
teklifiyle madencilerin ve maden işletmelerinin toplumda
oluşturduğu sorunları çözdüğünüzü iddia edebiliyor musunuz;
nasıl çözümler üretiyorsunuz?
Bir başka
soru: Arkadaşımın da sorduğu gibi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde oluşturulan Madencilik Araştırma Komisyonu
Başkanının biraz önce ortaya koyduğu teklife yani
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Bizim raporu bekleyin, sonra birlikte yapalım.
dediği teklife ne diyorsunuz?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkanın, Bizim rapor da belli
olduktan sonra
diye, geniş bir madencilik yasası
çıkarılması teklifine ne diyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
Sayın
Tütüncü
Enis Bey yok mu efendim?
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi 2004 yılında Hükûmetinizce Maden Kanununda
yapılan değişiklikten sonra 2009 yılına kadar geçen
beş yıllık sürede bu değişiklikler gündemde
kalmış ve 2009 yılında Anayasa Mahkemesinin bazı
maddeleri iptal etmesiyle bu sıkıntı bugün tekrar gündeme
gelmiştir.
Sorum şudur:
2004 yılında yapılan değişiklikten bugüne kadar
Hükûmetiniz döneminde Bakanlığınızca verilen maden arama ve
işletme ruhsatlarının sayısı nedir? Daha önceki seksen
bir yıl boyunca verilen ruhsatlarla bu sayılar
karşılaştırıldığında durum nedir?
İkinci
sorum: Bu Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddelerden etkilenen
işletmelerin sayısı ve bunlar içerisindeki yabancı ya da
yabancı ortaklı işletmelerin sayısı ne kadardır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bal
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2004 yılından itibaren her ne kadar bu sorular soruldu ama biraz
daha teferruatlı sormak istiyorum- ruhsat verilen yabancı firmalar ve
yabancı firmalar ile ortaklık kurmuş yerli ortaklı
kuruluşlar ne kadardır ve bu kuruluşlar hangi maden
çeşitleri konusunda çalışma yapmaktadırlar?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Turgutluda bir
sivil toplum örgütünün düzenlediği bir yürüyüşe
katılmıştım. Orada bir nikel madeninin ruhsatını
vermişlerdi bir İngiliz şirketine. Bu İngiliz
şirketine önceden, geçmiş bakanlar karşı
koymuşlardı ve sonradan oradaki belediye başkanı
demişti ki: -yani bu vatandaşların da söylediğine göre-
Yahu işte ne yapalım, hükûmet, o zamanki bakan karşı koydu
ama şimdi büyükelçi istedi, işte İngiliz bakan istedi ve biz de
bu ruhsatı verdik. Ben de o zaman demiştim ki: Yahu siz Türkiye
Cumhuriyeti devleti bakanı mısınız veya hükûmeti misiniz,
yoksa İngilizlerin hükûmeti misiniz?
Şimdi, orada
on binlerce ağaç katlediliyor. Bir maden ocağına bir ruhsat
verildiği zaman, orada heba edilen millî kaynaklarla elde edilen madenin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, duydunuz herhâlde
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sonunu
anlayamadım.
BAŞKAN -
yani kesilen ağaçlardan bahsetti Turgutludaki bir nikel şeyiyle
ilgili
Sayın Genç,
mikrofon otomatik kesildi de Sayın Bakan son kısmını
anlamamış sizin konuşmanızın. Arkadaşlara bir söz
vereyim, sonra size
Sayın
Yalçın
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, seçim çevrem Ordu merkezde, Ünye ve Fatsada yöresel adıyla
kil olarak bilinen bentonit madeni çıkarılmaktadır ve
dünyanın en kaliteli rezervlerinin olduğu söylenmektedir. Bu bentonit
madeni, kâğıt mendilden uzay mekiğine kadar birçok alanda
kullanım alanı olan bir madendir. Sadece kedi kumu olarak
satılışının rakamsal değerinin 8-8,5 milyar dolar
olduğu söyleniyor fakat ülkemiz, ilimiz bu paradan çok azını
alabiliyor.
Devletimiz bu
madenden haberdar mıdır? Bu konuda ARGE desteği ya da diğer teşvikler
anlamında haberdar mıdır, yaptığı bir proje, bir
hazırlık içerisinde bulunmakta mıdır? Bilgilendirirseniz
çok memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Sayın
Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, 2010 yılı itibarıyla Kaz Dağlarının
Çanakkale il sınırları bölümünde kalan hinterlandı içinde
kaç adet şirkete kaç adet arama ve kaç adet de işletme ruhsatı
verilmiştir? Bilgi verirseniz
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Genç,
sisteme girerseniz
Süre kaldı.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Orada gerçekten
büyük bir orman katliamı vardı. Ayrıca da İngiliz
şirketi, sanki yeni bir imalat sistemini getirmiş gibi Türkiye'den de
TÜBİTAKtan da 1 milyon dolar bir ödül almıştı. Yani
Türkiye'deki maden şirketlerine bu kadar cimri davranılırken ve
on binlerce ağaç katledilirken kimlerin takibi ve kimin
aracılığıyla bu İngiliz şirketine böyle
imtiyazlı bir maden imtiyazı verilmiştir?
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle bu
Maden Kanununun, gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Danıştay gerekçeli
değişimiyle alakalı süreçte ve diğer maddeleriyle
alakalı değişiminin sürecinde katkı koyan bütün gruplara,
bütün arkadaşlara teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Tabii, birçok
soru var, bu soruların cevabını teker teker vermeye hazır
olduğumuzu belirtiyorum.
Bu arada bir
bilgi vereyim: Son bir yıl içerisinde yazılı soru önergesiyle
289, sözlü soru önergesiyle 17, Dilekçe Komisyonu kanalıyla 10, Plan ve
Bütçedeki soru sayısıyla 122 ve 2010 yılı Genel Kuruldaki
soru sayısı 48 ve yine Nabucco Kanunu ile alakalı 31 olmak üzere
toplam 517 tane soru Enerji Bakanlığımız tarafından
cevaplandırılmıştır. Buradaki soruların da
süremiz yetişmemesi hâlinde aynı hassasiyetle
cevaplandırılacağından emin olmanızı isterim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O soruların yüzde 90ı cevaplandırılmadı.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Birçok konu var. Bu
konuların aslında geneliyle alakalı şöyle bir girişte
bulunayım: Bu kanun değişikliği son beş yılda
yapılmış da niçin şimdi ihtiyaç hissediliyor? dedik.
Öncelikle, Anayasa Mahkemesinin ilgili maddelerini iptali, izin
yönetmelikleriyle alakalı iptal etmesi, bir süre uzatımı vermesi
ama bu süre uzatımı sırasında Danıştayın da
bunu beklemeksizin tekrar düzenlenmesini istemesi derken ve bizim yine Bakanlar
Kurulu kararıyla yaptığımız düzenlemenin de tekrar
iptali resmî bir, tarih açısından da bu kanunun düzenlenme
zorunluluğunu doğurmuştur. İlgili Komisyonda bunları
görüşürken, arkadaşlarımıza bunun iki yolu olabileceğini
söyledik. Birincisi: Yalnızca izin yönetmeliklerini ilgilendiren ve 93
maddelik yönetmeliğin uygulanamaz hâle gelmesiyle alakalı
düzenlemeleri yapabiliriz, Maden Kanunuyla alakalı diğer
düzenlemeleri daha sonra yapabiliriz. Bu arada, üç dört soruyu birleştirerek
cevaplıyorum. Maden konusundaki araştırma komisyonunun da
vereceği rapor beklenebilir. Bu birinci yol.
İkinci yol
ise -ki tutanaklarda mevcuttur- bu düzenlemeyi yapmışken diğer
detayları da düzenleyelim. Şimdi, bu bir tercihtir, Komisyonun tercihidir.
Hemen hemen bütün gruplardan bu konuda görüş belirten
arkadaşlarımız olmuştur. Bir tutarsızlıktır,
bir ciddiyetsizliktir diye lanse edilen konunun aslı, aslında, bunun
altında saklıdır. O da şudur: Yalnızca 93 maddelik çok
geniş bir izin yönetmeliğini ilgilendiren konu Bakanlar Kurulu
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Yalnızca onunla sınırlıdır o düzenleme ama daha sonra
kanun teklifleri ve yeniden yapılan tekliflerle beraber, hem CHPden
ilgili arkadaşlarımızın hem de AK PARTİ Grubundan
arkadaşlarımızın verdiği kanun teklifleriyle beraber
ilgili Komisyonda görüşülmeye başlanmıştır. Bu
tercihi, her iki tercihi de ben saygıyla karşılıyorum,
karşıladığımı belirtmiştim çünkü, biz,
Hükûmet olarak, bununla alakalı düzenlemeleri buraya gönderdik. Komisyon
Ben yalnızca bu, Hükûmetin gönderdiği düzenlemeleri şu anda
gündeme alıyorum, diğerlerini gündeme almıyorum. dese, o
şekliyle zaten düzenlenecek. O açıdan, arkadaşlar, bu bir tutarsızlık
değil. Önemli olan
Bakın,
birçok yerde itilip kakılan bir pozisyona gelmiştir bazı
yerlerdeki madencilikle alakalı faaliyetler. Sanki bu, Türkiye'nin bir
değeri değildir gibi; görüyorum. Biz, bununla alakalı
çalışmaları yaparken hem Çevre Bakanlığımızla
beraber koordinasyon içerisinde, çevre değerlerine saygılı hem
de insani değerlere saygılı ama aynı zamanda -biraz sonra
performans değerlerini vereceğim- madencilikle alakalı gelmemiz
gereken noktayı yakalamamızla alakalı bir husustur. Hem
ithalatı önlememiz lazım hem yerli üretimi artırmamız
lazım hem de bunları güvenilir bir şekilde yapmamız
lazım. Bütün bunlar -AK PARTİ Grubu adına konuşan
Sayın Bayramoğlu da
bunları söyledi- 42 tane
-hepsinin isimleri vardır- sivil
toplum örgütünün -sayısı zaman zaman 49a kadar
çıktı- bulunduğu ortamlarda yapılmıştır.
Tabii ki önemli bir uzlaşmayla bunlar çıkartılmaya
çalışılmıştır. Bu konuda katkı koyan birçok
arkadaşımız vardır iktidarıyla muhalefetiyle ama görüyorum
ki bizim birçok konuda bilgi takviyesini daha hızlı, daha fazla
yapmamız lazım. Mesela, bunlardan birkaç tane örneğe de
gireceğim. Bu düzenlemeler arasında yalnızca izin
yönetmeliğini ilgilendiren hususlar değil, aynı zamanda kurulun
kurulmasıyla alakalı, yine Anayasa Mahkemesinin iptaliyle alakalı
Bunlar yönetmelikle değil ancak kanunla düzenlenir. ikazından sonra
kanuni görüşler çakıştığında,
yatırımcılar arasında ve kamu kurum ve
kuruluşları arasında bunları düzenlemek açısından
bir kuruldan bahsedilmiştir. Bunlar da bu şekilde kanuna
dercedilmiştir, boşlukta bırakılabilecek konular değildir.
Önceki Kanun iyi
niyetle hazırlanmış ve yalnızca işlemleri
hızlandırmak adına, arama faaliyetlerini artırmak
adına, iyi niyetle düzenlenmiş bir kanundur. O Kanunda ben de
çalıştım, Plan ve Bütçe Komisyonundaydım ve birçok
arkadaşımızla beraber o Kanuna katkı koymaya
çalıştık ama beyan usulüne, beyan esasına tabi bir
şeydir bu.
Bakın,
yılda 160 bin tane beyana dayalı evrak alıyor Maden
İşleri Genel Müdürlüğü. Bunların değerlendirilmesi
lazım. Bunlar usulüne uygun mu? Gerçek beyanlar mı yoksa içinde bir
kısım saptırmalar var mıdır? Denetlemelerde
haksız yere mal mülk edinmeye yönelik bazı işlemler var
mıdır? Ruhsatlar gerçek midir, gerçek dışı
mıdır? Verilen ruhsatlar yerinde kullanılıyor mu? Bütün
bunların kontrolleriyle alakalı, yönetmeliklerin düzenlenmesiyle
alakalı birçok kanuni düzenlemeleri de burada yaptık.
Tabii, sorunlu ve
problemli olan konular var arama ruhsatlarıyla alakalı, biraz önce
bahsettiğim gibi. Bırakın başka sektörü, her kanunun
boşluklarıyla alakalı, ilgilenen bir kısım kesim var.
Bu hangi kesimdir, bunu yapanlar çok iyi biliyorlar. Bunların
düzeltilmesiyle alakalı bir kısım yaptırımlar
olması gerekiyor. Bırakın başka sektörleri, yalnızca
enerji sektöründe dahi yenilenebilir enerji kaynaklarının önlenmesine
dönük buradan alınan ruhsatlar, kolayca alınan ruhsatlar, sektörün
önünü açmaya matuf olan ruhsatlar bir tehdit olarak
kullanılmıştır. Bunlara tabii ki biz göz yumamazdık.
Bakın, madencilik sektörünün kapasitesinin artırılması, bir
an önce aramadan işletmeye geçilmesiyle alakalı iyi niyetle
düzenlenen bu kanun bir kısmıyla hepsiyle tabii ki söyleyemem, biraz
sonra sayılarını da sizlere arz edeceğim- istismar
aracı olarak kullanılmıştır.
Harçların
niçin yükseltildiğine dair milletvekilimiz soru sordular. Gerçek
madenciler, gerçek maden faaliyetinde bulunan sektörün sahipleri bu tür
ruhsatların, harçların artırılmasından toplam
meblağ içerisindeki alınan pay açısından çok rahatsız
değiller. Ama yalnızca 1.500 TLyle, toplam harcadıkları
parayı 1.500 TLyle sınırlandırmış olan kişiler
için tabii ki bu harçlar fazla. Biz de fazla olmasına özenle dikkat ettik
ki, onlar buraya giremesinler. Bu kadar ucuz değil, bu kadar rahat
olmaması lazım, yalnızca çantasıyla alınıp
satılabilecek bir ruhsat düzenlemesinin olmaması lazım. Ve
yılda 7-8 bin tane, sırf onlar edimlerini, görevlerini yerine
getiremediği için düşen ruhsat sayısı var. O ruhsat
sayılarını da tam tamına bütün rakamlarıyla beraber
sizlere arz edebilirim. O açıdan, üç yıl içerisinde, gerçek
yatırımcı olmayan
Gerçek yatırımcı işlerine
devam ediyor, aynen maden faaliyetlerine devam ediyor; hem aramalarına hem
işletmelerine hem de işletme sürecine devam ediyor. Ama üç yılda
toplam 20 bin tane ruhsat boşa çıkıyor. Bakın, 160 bin tane
evrakın bir yılda girip çıktığı bir iş
yerinde yalnızca bunların trafiğini düzenlemek bile
başlı başına bir kaygı hâline geliyor. O yüzden,
bunların düzenlenmesi lazım. Biz bu kanunda hepinizin de koyduğu
katkıyla beraber bunların düzenlenmesine dikkat ettik.
Diğer
soruyla birleştirerek söylüyorum: Araştırma komisyonu,
Sayın Altan Karapaşaoğlu da bu konuda bilgi sundular, biz de çok
yakinen takip ediyoruz, arkadaşlarımız da orada
çalışıyorlar, bütün partilerden arkadaşlar, bütün
partilerden orada katkı koymaya çalışıyorlar. Biz bu
Komisyonun raporunu dikkatle izliyoruz. Tabii ki oradaki çalışmalar
tarafımızdan değerlendirilecek, gerekiyorsa bununla
alakalı, sırf kanuni zorunluluktan dolayı
yaptığımız bu değişikliklerin yanında, o değişiklikleri
de dikkate alan, onları da çerçeveleyen bir düzenleme dahi yaparız.
Bakın
değerli arkadaşlar, İngilterede yalnızca elektrik
piyasasının, enerji piyasasının düzenlenmesiyle
alakalı son yedi yılda dokuz tane kanuni değişiklik
yapıldı. Bu değişimlerden çok fazla korkmayalım ama
önemli olan o değişimle ne kattığımızdır. Bu
değişimlerin en büyük riski Acaba öngöremedik mi? olur. Evet, tabii
ki önceden öngörmek lazım ama Batı dünyasındaki özellikle
gelişen, diyelim ki sırf gaz sektöründeki son üç yıldaki
gelişmeler bile Uluslararası Enerji Ajansının bir
kısım politikalarını bile etkilemiştir. O yüzden,
bizim doğru iş yapıp yapmadığımız önemli.
Her yaptığımız kanunun bir öncekinden daha düzgün, daha
uygun olması önemli ve sektörü geliştirip geliştirmediği
önemli. Bunlara çok fazla dikkat ediyoruz.
Bir de
ruhsatsız üretimlerle alakalı, gerçek madencinin
tıkandığı yani yalnızca işletme ruhsatı
aldığı ama işletme iznini almadığı yerlerle
alakalı düzenlemeler var. Yani, düşünün, bin metrekarelik bir yerde
işletme ruhsatı almıştır, yüz metrekarelik bir yerde
işletme izni almıştır. Bu, yüz onuncu metrekareye
taştığı anda onlara uygulanan ceza sanki ruhsatsız
alanlara uygulanmış ceza mertebesindeydi. Bunda da gerçek madencinin
canının yandığını gördük. Tabii ki buna da
müsaade edemezdik. Bu kanuni düzenleme, yine tekraren söylüyorum, hepinizin
katkılarıyla, gerçek madencinin işini kolaylaştıran
ama spekülatif amaçlarla çalışan, Madenciyim. diyen kişilerin
de işini zorlaştıran bir kanun olacaktır. Bizim amacımız
da budur. İnşallah, bunlarla alakalı düzenlemeleri ve
detayları ilgili bölümlerde aktaracağımız kanaatindeyim.
Ham madde üretim
izinleriyle de alakalı, aynı şekilde, cezanın ilgili
müteahhide mi yoksa kamu kurum ve kuruluşlarına mı rücu
ettirileceğiyle alakalı yine mahkemelere düşmüş ve hukuki
görüş isteyen konular vardı. Bunların muktezalarla
geçiştirilemeyeceği ancak yeni bir kanuni düzenlemeyle
yapılabileceği hususunda hep beraber mutabakat sağladık.
Bunun gibi bir dizi düzenlemeler var.
Şimdi,
eğer, Sayın Başkanım, uygunsa detaylara geçeceğim.
(MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süremiz doldu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, bir usul vardı.
BAŞKAN
Efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Şahsı adına konuşmaların
arasında Sayın Bakan çıkıp kürsüde bilgi verirdi bir yirmi
dakika. Hükûmet bunu kullanmadı.
BAŞKAN
Belki bir sonraki bölüm
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerçekten bilgilenmek
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Benim bu hakkım
var, kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır, belki bundan sonraki bölümler üzerinde
görüşme hakkı vardır, bölümler üzerinde
OKTAY VURAL
(İzmir) Soru-cevaptan sonra olmaz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Kullanmak istiyorum.
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, bölümler üzerindeki görüşmelerde
hakkınızı kullanırsınız çünkü soru-cevaba
geçtiğimiz için o husus tamamlandı.
Ben teşekkür
ediyorum sizlere de.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Tamam, kullanmak
istiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Bakan hiçbir soruya da cevap vermedi.
BAŞKAN Bir
sonrakinde verecek herhâlde Sayın Genç, bölümler üzerinde.
Görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani çok sorulan sorular var ama bunların
cevabı hiç
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Ama on dakika soruya
on dakika cevap olur mu?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Cevap değil, bilgi vermek
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Soru on dakika, cevap
on dakika olur mu?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 14üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Tacidar Seyhana aittir.
Sayın Seyhan,
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gecenin bu saatinde mesaisini harcadığımız
şey aslında bugün Maden Kanununda iyileştirme olsa dahi bu
kanunun getirilmesindeki ilk amaç iptal edilen yönetmeliklerde madencileri
sıkıntıya sokan durumu ortadan kaldırmaktı. İlk,
tasarının, getirilme nedeni buydu ve bunun müsebbibi de maalesef ve
maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin sorumlularıydı. Bunu
Türkiye'nin de bilmesi lazım, sizinle de paylaşmak istiyorum.
İyi bir şey söyleyecekseniz söyleyin. diyorsunuz ya, bir ben
anlatayım, siz iyi bir şey mi kötü bir şey mi karar verin.
Yıl 2005,
Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler. Kanun çıkarken Komisyonda
Sayın Gülere Yasamanın görevini sakın yürütmeye
bırakmayın, bu bir iptal nedenidir, üç yıl, beş yıl
sonra bununla bizi yeniden uğraşmak zorunda
bırakırsınız. dedim. Tutanaklara bakın. En az 3 kez
tekrarladım, Genel Kurulda da tekrarladım, iptale gitti ve biz
şimdi onu düzetmeye çalışıyoruz. Orada bir ihmal var.
İkinci
ihmal, yeni Bakan döneminde ve bir müddet kısmı da eski Bakan
döneminden devam ediyor. Bu ne zaman iptal edildi? Bir yılı geçti.
Neymiş? Madencilerin mağduriyetini gideriyormuşuz. Arkadaşlar,
bir yıla kadar neredeydiniz? Neredeydiniz? Madencilik için bu zaruri ise
niye görevinizi yapmadınız? Türkiye Büyük Millet Meclisini birçok
konuda meşgul ederken bu aklınıza gelmedi mi? Ha, geldi, buna da
kabul. Bunu düzeltirken bir şeyler ekleyelim. dediniz. Bakın, bir
de, içeriğinde eklediğiniz şeyler de o gün kanundan
çıkardığınız şeyler. Redevans konusunda
birtakım sıkıntılar doğdu. Biz şimdi o
sıkıntıları yerine getiriyoruz. Kim redevans konusunu
Maden Kanunundan çıkarmış? Adalet ve Kalkınma Partisi.
Tarih ne zaman? 2005. Maden arama gruplarında yanlışlıklar
yapılmış. Taş Ocakları Nizamnamesinde
yanlışlıklar yapılmış, ruhsatı
başkaları veriyor. Kötü düzenlemeler var. Kim onları gündeme
getirmiş? Adalet ve Kalkınma Partisi, yıl 2005. Muhalefetin
uyarısı var mı? Evet var, hem de 3 kere var.
Gruplamalar
yapıldıktan sonra redevansı kaldırmayın, redevans daha
önce onaylı veriliyordu, buradan denetimin ucunu
kaçırırsanız Türkiye bir felakete gider. diye söylemişiz
ama hiç kimse bizi dikkate almamış. Şimdi, değerli
arkadaşlar, geçmişteki ihmalinizi bize bugün birçok konuda, yenilik
diye getiriyorsunuz. Bu doğru bir şey mi? Siz geçmişte
çıkardığınız maddeleri yeniden geri koyuyorsunuz. Bari
orada neden hata yaptığınızı, neyin iyi
gitmediğini kamuoyuyla paylaşın.
Şimdi
sayıyorum. Arama ruhsatları diyorlar. Sayın Bayramoğlu
dedi ki: Çok olması pek önemli değil, önemli olan işletmeye
geçmesi. Doğru. Arama ruhsatları kimin döneminde çoğaldı?
Adalet ve Kalkınma Partisinin döneminde çoğaldı. Ruhsatlar 15
binlerden 45 binlere kadar gitti ama alınan işletme ruhsatlarına
bakarsanız, şimdi alınan işletme ruhsatlarının
oranı geçmişte alınan işletme ruhsatlarının
oranından oldukça düşük ve ruhsata bakıyorsunuz, bu ruhsatlar
alındıktan sonra
Arkadaşlar, bakın, Türkiye 788 bin
kilometrekare; 283 bin kilometrekaresine arama ruhsatı vermişiz,
neredeyse yarısına yakın. Türkiyenin yarısına
yakını maden aramaları için kapalı. Hangi dönemde oldu bu? Sizin
döneminizde oldu, bu dönemde oldu. Ruhsatlar bu dönemde büyüdü ve bu
ruhsatlardan -size şunu söylüyorum, Hayır. diyen arkadaşlara-
sadece bu dönemde bir tek şirket 28 bin kilometrekarelik ruhsat aldı.
Ben Komisyonda da söyledim; Avrupa Birliğinin bütçesi bunu
karşılamaya, arama yapmaya yetmez. Bu ruhsatlar niye
alınır? Mademki arama ruhsatlarını engellemek gerekirdi,
bunlar alınmaya başladığında hiçbir bürokrat
uyarmadı mı, hiçbir siyasinin aklına gelmedi mi? Nasıl
savunabilirsiniz şimdi ruhsatların düzenlenmesi gerektiğini?
Evet, düzenlenmesi gerekli çünkü dünyanın hiçbir yerinde, bir kere, bu
gruplama yok, böyle bir gruplama yok. Sayın Bakan çıksın bana
bir örnek versin, bu gruplama şu ülkelerde var, aynı şekildedir
diye. Yok.
Bakın, bizde
dördüncü gruptan ruhsat alan bir kişi kum, çakıl -kum, çakıl
çıkarmıyor, yanlış bilgi vermeyeyim- gümüş, kömür,
kil, altın, hepsini çıkarabiliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle
bir şey yok. Ruhsat projeye göre verilir; ruhsat, çıkarmak
istediğiniz, aramak istediğiniz madene göre verilir. Önce ruhsat
verilip istediğini arayın denmez. İşte, birinci grup
madenleri çıkarırsanız, dördüncü grup maden ruhsatı
alanların aynen anlamı bu: Sana bu ruhsatı veriyorum, sen git
istediğini ara.
Şimdi ne
yapıyorsunuz peki? Tamam, biz bu arama ruhsatlarının bedellerini
artıralım, her önüne gelen ruhsat alamasın, bunun bir bedeli
olsun. Ne kadar yapacaksınız? 2 bini 10 bin, beş katına
çıkarıyoruz. Peki, 28 bin kilometrekare elinde ruhsatı olan
adama da bunu uygulayacak mısın? Hayır, onu uygulamam, o
geçmiş ruhsat. Ne zaman? Bundan sonra olacaklara yani Türkiyenin
yarısına yakınından sonra ruhsat alacaklara bunu
uygulayacağım. Onlar ne olacak? Onların elindeki ruhsatlar ranta
dönüşecek. Eğer siz arama ruhsatının bedelini beş kat
artırırsanız, o adamın cebine girecek parayı da ruhsat
devrinde beş kat artırırsınız. Ben sizin adaletli
davrandığınızı bilseydim de, ruhsat devrine buraya bir
parametre koysaydınız, ruhsat devrini
ağırlaştırsaydınız.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Yağmacı bunlar, yağmacı!
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) - O olmadan, yaptığınız şey
sorumsuzca ruhsat verilmesini engellemek değil, geçmişte ruhsat
almış kişilerde bir tekel oluşturmak. Siz bunu
yapıyorsunuz. Niyet bu olmayabilir, ben meseleye sonuçlarından
bakarım. Bu, elinde ruhsat bulunduranları, çantacıları
zenginleşmeye kadar götürecek bir kanun tasarısı hâline
gelmiştir.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Onu istiyorlar zaten.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) 4 milyon 165 bin liraya
çıkıyor.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Evet
Şimdi,
dönüyorum, bakın, yine aynı tedbirler
Mademki kanun getirdiniz, yeni
şeyler ekliyorsunuz. Türkiyenin en büyük sorunu altı ayda
yaşanan, 69 kişinin ölümüyle sonuçlanan kaza değil miydi? Niye
bu kanunun içerisinde bunu önlemeye dönük bir madde yok? Niye koymadık?
Niye çalışamadık? Bunun neden kaynaklandığı
belirli arkadaşlar. Kömür üretimi çok fazla arttı. Neden arttı?
Kusura bakmayın, popülist politikadan, Fakire fukaraya vereceğiz.
İyi, ver. Popülist de kabul etmeyelim ama gereğini yap.
Şimdi, siz
iktidara geldiğiniz dönemde kömür 100-150 metreden çıkıyorsa,
dağıtılan bu kömürler, üretimin çoğalması, kömürü
400-500 metreye hatta bazı yerlerde 700-800 metreye indirdi. Evet,
TKİnin yetişmiş elemanı var ama yeni kriterler belirlemek
zorundaydı Türkiye. Her metrede çalışmanın
değişik riski var, değişik çalışma
koşulları var. Siz, 100 metreden 500 metreye indiğinizde
çalışma koşullarınızı düzeltmezseniz, denetim
kriterlerinizi düzeltmezseniz, üretimde bu insana istediğin kadar kömür
getir deyip, daha fazla para kazanmak için oraya ölçüsüz dinamit koydurur,
ölçüsüz kazma vurdurursanız ve oraya girebilmek için mutlaka bu alanlarda
yeni galeriler açtırmazsanız, yan galeriler açtırmazsanız
başınıza bu gelir, bu gelir. Bunun sebebi ihmaldir
arkadaşlar, hiç kusura bakmayın. Bu olmaz, yapılmaz. Kaldı
ki orada ne yapıyor? Galeri açtırılıyor. Ya, galeri açmak
bir uzmanlık ister, siz sıradan bir şirkete bunu veremezsiniz.
Siz eğer bunu taşerona verirseniz o grizuyla o insanların
ölümüne neden olursunuz. Galeri açmak inşaat şirketine verilecek bir
şey değil ki. Daha fazla kazanayım diye insanlar, oradaki
yaşayanlara zulmediliyor.
Çantacıyı
engeller miyiz? İşte, çantacıyı engelleyemezsiniz.
Çantacının cebindeki ruhsatları, bu müracaatı 10 bin lira
yaparak -belki bundan sonraki ruhsatları önlediniz ama öncekilerin cebindeki
parayı da arttırdınız- çantacıları da zengin
ettik, ediyoruz.
Ve burada bir
sürüsüne cevap vereceğim ama zamanım doldu. Sayın
Karapaşaoğlu da, Değerli Arkadaşım da dedi ki, çok
doğru, bir görev yapıyorlar, bunu takdirle
karşılıyorum: Biz madencilerin sorunlarını gidermek,
onların önünü açmak için buradayız. dediler. Arkadaşlar, yedi
yıl önce bu kürsüde aynı sözleri dönemin Enerji Bakanı Hilmi
Güler de söylemişti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bu, yedi senedir
bir adım gidilmediğinin göstergesidir değerli
arkadaşlarım. Mermer dışında ciddi hiçbir tek
yatırımımız yok.
Bakın, bir
şeye daha dikkat çekeceğim. Arkadaşlar, zamanım bitti ama
şu elimdeki dosyada bir karar alınmış. Biz -maden
işletmemiz var, bu maden işletmemiz (GLİ) Garp Linyitleri
İşletmesi, dört işletmeden biri- burada yolsuzluk
yapıldığına dair bir konuyu gündeme getirmiştik. O zaman Hayır kardeşim, buradaki
müfettişler taraflı rapor yazmış, bundan kaynaklanıyor.
denmişti. Görevi kötüye kullanma ve sahtecilikten kaynaklanan davalar
vardı. Bu kişiler müfettiş raporuna yansıdı. Görevden
uzaklaştırın. dedi müfettişler, Bu kişiyi görevden
alın. dedi, o dönemin Enerji Bakanı almadı. Mahkeme karar
verdi, bu kişiyi, ilgili müdürü...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Sayın Başkan, tamamlıyorum, otuz saniye
verirseniz.
Bu müdürü ilgili
mahkeme on ay hapis cezasına, ilgili iddialar için, çarptırdı,
hapis cezasına çarptırdı. Yanındaki kişiler de, 9
kişi, sekiz yıldan beş buçuk yıla kadar değişik
kademelerde hapis cezasına çarptırıldı. Ne oldu biliyor
musunuz? O kişi hâlâ görevine devam ediyor. Bu nasıl adalet? Bu nasıl
kalkınma duygusu? Ben şimdi dosyayı Sayın Bakana
vereceğim, onun anlayışına bırakıyorum. Ben de bu
ülkede dürüst, namuslu bürokratlar olmadığı sürece tüm
kazılarda ölümlerin devam edeceğini, eğer yeterli tedbirler
alınmazsa, kamu vicdanında bu konuda görev yapmayanların
yargılanacağını çok iyi biliyorum.
Beni dikkatle
dinlediğiniz için saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seyhan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.27
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.39
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
503 sıra
sayılı tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın
Yılmaz Tankutta.
Sayın
Tankut, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
503 sıra sayılı Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, insanlığın gelişmesindeki en önemli atlama
taşlarından birisi de hiç kuşkusuz toprak ve kayaların
altına gizlenmiş doğal hazinelerin, yani madenlerin
çıkarılmasıdır. Bugün de hem dünyada hem de ülkemizde maden
ve madencilik, büyük bir öneme sahip olup millî ekonomiye önemli katkılar
sağlayan bir sektördür. Madencilik sektörü, bir taraftan başta sanayi
olmak üzere ekonominin diğer sektörlerinin ihtiyaç duyduğu temel
girdileri sağlarken, diğer taraftan özellikle kırsal bölgelerde
yeni istihdam imkânları meydana getirmektedir. Dolayısıyla,
bugünün gelişmiş sanayi ülkelerinin hemen hepsinde madencilik sektörü
ekonomik kalkınmayı başlatan, öncü bir sektör görevi
yapmıştır. Gelişmiş ülkelerin millî gelirindeki
madencilik sektörünün payı yüzde 10 ile 15 gibi yüksek bir orana sahiptir.
Ülkemiz ekonomisi
açısından da madencilik sektörünün büyük bir önemi vardır.
Gelişme yolunda önemli hamleler yapmaya çalışan millî sanayimiz
ve tarım sektörümüz ana girdiler yönünden madencilik sektörüne
bağlıdır. Ülkemizde çok zengin ve çok çeşitli maden
rezervleri olduğu bilinmektedir. Bu kaynakların birçoğu
işletmeye alınmış ve ülke ekonomisine katkı
sağlar duruma getirilmiştir. Ancak, ne yazık ki madencilik
sektörünün millî gelirimizdeki payı yaklaşık yüzde 1,5 gibi çok
düşük bir düzeye sahiptir. Önemli bir maden ihracatçısı
potansiyelimize rağmen, maden ihracatımız çok
sınırlı kaldığı gibi, bazı maden ürünleri de
ithal edilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, kısacası, madencilik sektörümüz ülke
kalkınmasına yapabileceği büyük ve önemli katkıyı
bugün maalesef yapamaz durumdadır. İşte, bu husus ve
gerçeklerden dolayı evvela peşinen ifade etmek isteriz ki bu
tasarıya Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütünüyle karşı
çıkmamız elbette ki söz konusu değildir. Ancak birçok yönden
mahzurları bulunan bu tasarının bir oldubittiye getirilerek,
âdeta yangından mal kaçırırcasına Meclisten geçirilmek
istenmesini de fevkalade yanlış bulmaktayız. Madencilik
alanında mevcut yasa ve mevzuatların elbette günümüz ihtiyaçları
dikkate alınarak, sektörün acil sorunları göz önünde tutularak
güncellenmesi ve geliştirilmesi lazımdır. Lakin, AKP Hükûmetinin
2002 yılında iş başına gelmesinden sonra bu alana özel
bir ilgi göstermesi de kamuoyunun dikkatlerinden kaçmış
değildir. Acaba bu özel ilginin gerekçesi nedir? Ülkemizin
ihtiyaçlarından mı kaynaklanmaktadır yoksa arka planda gizlenen
başka amaçlar mevcut mudur? Bu tasarıyla ülkemizin yatırım
imkânlarını ve üretimi artırmak mı amaçlanmaktadır
yoksa bu tasarı, her zamanki gibi, sadece satış ve rant
odaklı bir anlayışın neticesi midir? Ya da bu
tasarıyla yama tutmayan ve sürekli artan bütçe
açığının finansmanı mı hedeflenmektedir?
Sayın
milletvekilleri, şu soruyu da atlamamalıyız: Küresel sermayenin
talep ve dayatmaları ile iş birlikçilerinin niyetleri de bu
tasarıda etkili olmuş mudur? Dolayısıyla bu kanun
tasarısına ilişkin olarak birçok sual ve şüpheler
haklı olarak akla gelmektedir. Kamuoyunda oluşan kaygı ve
endişeler de bu manada elbette haksız görülemez ve görülmemelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı öncelikle bu hâliyle
çevreci de değildir. Ormanlık alanların, zeytinliklerin, sulak
alanların, temiz içme suyu kaynaklarının ve insan
sağlığının korunması hususunda hassasiyetten çok
uzak olan bu tasarının bu şekliyle kabulü mümkün değildir.
Taş ocaklarının, altın, krom, bakır, mermer ve benzeri
maden işletmelerinin doğaya, çevreye ve insana verdiği ziyan ve
rahatsızlıklar apaçık bir şekilde orta yerde durmaktadır.
Hâl böyle iken
var olan yanlışların düzeltilmesi yerine, bu hâliyle daha çok
keyfiyete ve şaibelere açık uygulamalara imkân vereceği
kuşkusuz olan bu tasarının mevcut şekliyle az önce de ifade
ettiğim gibi kabulü imkânsızdır. Dolayısıyla
kamuoyunun, sivil toplum örgütlerinin, ilgili odaların, uzmanların
görüş ve beklentilerine cevap vermekten çok uzak olan ve yürütmenin
oldubitti şeklinde uygulamalarına, tasarruflarına çok açık
hükümler içeren bu tasarının yanlışlığı bu
hâliyle apaçık ortada durmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda birçok yerde ve
pek çok maden ocağıyla ilgili rahatsızlıklar, tepkiler yer
yer devam etmektedir. Vatandaşlarımız haklı olarak
yaşadığı ortamın daha sağlıklı
olmasını istemektedirler, suyunun, havasının çevresinin
kirlenmesini ise haklı olarak istememektedirler. Bu yönde
yapılıyormuş gibi gösterilen çalışmalarda da ne
yazık ki halkımızın talepleri değil, maalesef, sadece
sermaye odaklı yandaş çevrelerin istek ve arzuları dikkate
alınmaktadır. Benim köyümü, benim suyumu, benim havamı, benim
çevremi kirletmeye hakkın yok. diyen vatandaşlarımız ile
devletin güvenlik görevlilerinin karşı karşıya
getirildiği dönemleri henüz unutmuş değiliz.
Vatandaşlarımız ne istiyor? Neden bu tepkileri gösteriyor?
diye merak etmek yerine, onları aydınlatıp ikna etmek yerine,
onların üzerine devletin jandarmasını, polisini göndermek
demokratik rejimlerde, millî iradeye dayalı rejimlerde olağan kabul
edilemez ve edilmemelidir ve elbette halkın değil, sadece bir avuç
yerli, yabancı ve yandaş sermayenin taleplerini dikkate alan bir
anlayış da demokratik rejimlerin benimseyeceği bir olgu olamaz.
Hatırlayınız, kamuoyunda Cargill Yasası diye anılan
yasa çok ciddi tepkilere rağmen bu Meclisten AKP milletvekillerinin parmak
demokrasisi anlayışıyla geçirilmişti.
Değerli
arkadaşlar, az önce de vurgu yaptığım gibi AKP Hükûmeti
iş başına gelir gelmez öncelikli konu olarak kendi çevresi ve
yakınları için rant sağlayacak alanlara yönelik
çalışmalara önem vermiş gibi gözükmektedir. Nitekim, ele
aldığı Maden Yasasında yapmak istediği
değişikliklerle koruma altındaki doğal ve tarım
alanlarıyla birlikte ülkenin pek çok yerinde yandaş ve yabancı
şirketlerle iş birliği iddialarını doğrulayacak
düzenlemelere gitmektedirler. Hatırlanacağı üzere Anayasa
Mahkemesi bu Yasada milletin menfaatinin değil de küresel sermayenin
rantını düşünen ilgili maddeleri iptal etmişti ve yine
Yüksek Mahkemenin iptal ettiği bir madde daha vardır ki Nedir o?
diye baktığımızda, üretim miktarlarını gerçek
dışı ve yanıltıcı beyan yapan işletmeler
beş yıl içinde 3 kez yanıltıcı beyan yaparlarsa ancak
o zaman ruhsatlarının iptaline izin veren maddenin iptal edilmesi
idi.
Şimdi,
buradan, yeri gelmişken sormak istiyorum: Koruma altındaki doğal
ve tarım alanlarıyla birlikte ülkenin ayrıcalıksız
hemen her yerinde maden arama ve işletilmesine izin vermek, bu ülkenin
fakir fukarasına, yetimine, öksüzüne, evine bir dilim ekmek götüremeyen
vatandaşına hangi faydayı sağlayacaktır?
Üretim
miktarlarını gerçek dışı ve yanıltıcı
beyan yapan işletmeler, beş yıl içinde 3 kez
yanıltıcı beyan yaparlarsa ancak o zaman ruhsatlarının
iptaline izin veren madde, art niyetli işletmeleri ödüllendirmek
değil midir? Ve aynı madde Türkiye'nin hangi sorununu çözecektir? Bu
maddeleri hazırlayan ve yasalaştıran bir anlayış
hırsızın yanında mı, yoksa mağdur ve mazlumun
yanında mı olacaktır? İşte bu yüzden Maden Yasası
konusunda sabıkalı olan AKP Hükûmetinin yine uzlaşma
ihtiyacı hissetmeden, sayısal çoğunluğuna güvenerek ve
farklı bir dayatma ile yüce Meclise getirdiği bu tasarıdan
ortaya çıkan kaygılar, şüpheler kesinlikle yersiz değildir
ve vehim de değildir.
Sayın
milletvekilleri, özetle, insana saygısı olmayan, çevreye, tarihe,
kıymetlere duyarlı olmayan, ülkemizin vatandaşlarının
değil de yabancı sömürge sermayesinin, onların iş
birlikçilerinin menfaatine öncelik veren, halkımızın, ilgili
sivil toplum örgütlerinin haklı tepkilerini dikkate almayan bu
tasarının gerçekten de bu hâliyle hiçbir faydası ne yazık
ki yoktur.
Sömürgeciliğe
yönelik tavizlerle cennet ülkemiz cehenneme dönüştürülmemelidir. Ülkemizin
uzun vadeli ihtiyaçlarını karşılama hedefinden çok,
çıkar amaçlı bazı menfaat odaklarının kişi ve
firmaların talep ve arzularına cevap verecek şekilde
hazırlanmış bu tasarının bu şekliyle kabulüne
elbette ki biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sonuna kadar karşıyız.
Milyonlarca
yılda ortaya çıkmış, belki de trilyonlarca dolar
değere sahip maden varlıklarımızın, üstelik insan ve
çevre sağlığı da dikkate alınmayarak bir avuç
sermayeye ve yandaşlara peşkeş çekilmesine elbette ki
karşıyız.
Geliniz, sadece
kendi rantını düşünen ama cennet ülkemiz için hiçbir hassasiyeti
bulunmayan sömürge sermaye gruplarını değil, bu ülkenin
yarınları adına halkımızın, milletimizin
taleplerine ve madencilik sektörünün gerçek meselelerine çözüm getirecek
konulara kulak verelim diyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tankut, teşekkür ediyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sırrı Sakık.
Sayın
Sakık, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
ben de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına düşüncelerimi
ifade etmek üzere buradayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, ben
bu yasayla ilgili, bir emek cephesinden bakmak istiyorum gerçekten ne oluyor,
ne bitiyor. Dünyada 3üncü, Avrupada 1inciyiz ve insanlar her gün
yaşamını yitiriyor. Bu konuda Hükûmetin çok fazla da bir
şey ürettiğini söylemek pek de doğru olmaz. Daha önce Sayın
Başbakan Bursada, Kemalpaşada 19 insanın
yaşamını yitirmesiyle ilgili bu tür üzücü olayların bir
daha tekrarlanmaması için Hükûmet olarak iş
sağlığı ve güvenliğinin teminat altına
alınması konusunda talimat verileceğini ve gereken her
şeyin bir an önce yapılmasını söylüyor ama hemen Bursadan
sonra Zonguldakta da aynı şeyin olduğunu görüyoruz ve buralarda
büyük bir ihmalin olduğunu ve 2002den bugüne kadar, 2002de grizu
patlamasından 17, 2003te 22, 2004te 68, 2005te 121, 2006da 79, 2007de
76, 2008de 66, 2009da 92, 2010da şimdilik 29 insan yaşamını
yitirdi ve hâlen Zonguldakta 2 insan göçük altında ve burada hiç kimse
bunlara değinmeden
Bu insanların ölümü niye oluyor? Neden bu konuda
Türkiye bir önlem alamıyor, ülkemiz bir önlem alamıyor?
Avrupanın değişik yerlerinde ve dünyanın birçok yerinde
emeğe saygı var. Burada, insanlar 700 liralık bir maaşla,
ama Avrupaya dönüp baktığımızda bu 5-6 kat daha fazla.
Şimdi,
ülkemizde uzun süredir çok ağır bedellerden sonra bir realite kabul
ediliyor. Bu kadar insan yaşamını yitirmiş, o zaman
-yaşamını yitirenler daha enkaz altında- siyasi aktörler
çıkıyor, çok hamasi nutuklar atıyorlar ama acılar dindikten
sonra yine herkes acılarıyla baş başa kalıyor.
Şimdi, bu
Türkiye'nin geleneğinde var. Dönün bakın, Türkiye bir fay hattı
üzerindedir ve depremle her zaman yüz yüzeyiz. Bu fay hattında
Mesela
1999 yılında depremde 17-18 bin civarında insan
yaşamını yitirdi, binlerce, on binlerce insan mağdur oldu,
yaralıydı. Ne zamanki bu insanlar yaşamını yitirdi,
yine aktörler çıktı, başladılar Ya ülkemiz bir fay
hattı üzerindedir, biz buna gerekli önlemleri
alamadığımız için halkımıza karşı bir
sorumluluğumuz var, bundan sonra yapılması gereken
şunlardır
topluma bir manifesto sunuldu ama hâlâ onun gereği
yapılmadı.
Yine, son bir
yıl içerisinde İstanbuldaki o sel felaketlerinde 30un üzerinde,
40ın üzerinde insanlar yaşamını yitirdi, yine aynı
nutukları dinledik: Efendim, yapılanma konusunda belediyelerin
şu eksiklikleri oldu, şuralara konut müsaade edilmemeliydi. ama yine
dün İstanbulda sel felaketi, yine insanlar yaşamını
yitiriyor.
Yine bir
başka örnek: Bu ülkede son otuz yıllık çatışma
sürecinde 50 bin insan yaşamını yitiriyor, Sayın
Genelkurmay Başkanının açıklaması 1984ten bugüne
kadar 40 bin insan yaşamını yitirdi. 40 bin insan derken, yani
PKKlı militanları, gerillaları kastediyor ve Kürtleri
kastediyor, ölen asker sayısı da 4.970, köy korucuları 1.335.
Şimdi, bu
kadar ölümden sonra Efendim, bu ülkede bir Kürt realitesi vardır.
diyorlar. Yani, çok ağır bedellerden sonra bu ülke realiteleri kabul
ediyor. Yani, ocakta da insanlar yaşamını yitirince orada
ihmalin yaşam sonrası kabullenilmesi, sel felaketinden sonra
kabullenilmesi ve 50 bin insanımızın yaşamını
yitirmesinden sonra Efendim, bu ülkede bir Kürt sorunu vardır, bir Kürt
realitesi vardır.
Peki, Allah
aşkına, hepimiz bu kadar ağır bedel ödeyip bu realiteleri
öyle mi kabul etmemiz lazım? Eğer bir realite varsa bu realitenin
gereği yapılmalıdır. Yani, burada, gerçekten, hâlâ 2 insan
Zonguldakta enkaz altındaysa Hükûmet burada rahat
oturamamalıdır. Bu Parlamento gerçekten bu alanda Hükûmeti bu
koltuklarda oturtmamalıdır ama hiç kimsenin umurunda değil.
Eğer bu
ülkede 50 bin insan yaşamını yitiriyorsa ve 50 bin insanın
ölümünden sonra bu ülkede gerçekten Kürtlerin varlığı kabul
ediliyorsa kabul edilebilir bir noktada olmadığımızı
hepimiz bilmeliyiz. Acaba bu ölümler olmadan biz gerçek realitelerimizi kabul
edemez miyiz? Bunun gereğini yapamaz mıyız?
İnsanlarımıza sürekli ölümü, ölümü, ölümü göstererek nereye
kadar gidebiliriz?
Sayın
Bakanım, acaba, bu enkaz altındaki 2 insanla ilgili
çalışmalar, çabalar ne noktadadır? Siz Parlamentoyu bu konuda
bilgilendiriyor musunuz? O insanların acılarına ne kadar ortak
olabiliyorsunuz? Eminim ki kimsenin bu noktada bir
duyarlılığı yok. Zaten bunları söylerken de Hükûmet bu
konudan farklı konuları konuşuyor ve tartışıyor.
Bursadaki
göçükle ilgili oradaki bu konuda uzman olan
arkadaşlarımızın saydığı sekiz maddelik bir
şey var. Çalışmaması gerekiyordu o şeyde. diyorlar
ama ne yazık ki orada çalışmalar devam ediyor ve 19 insan
yaşamını yitiriyor; gaz ölçüm yapma sensörü yok; buna
rağmen devam ediyor, standarda uygun değil. Bilirkişi
raporları bu konuda açık ve net, buna rağmen
çalışmalar devam ediyor. Acil çıkış koridoru yok, buna
rağmen orada çalışmalar devam ediyor. İşçilere yeterli
eğitim verilmemiş, bu konuda Hükûmetin bir denetim mekanizması
yok. Dinamitten önce gaz ölçümü olmalı, bu konuda herhangi bir ölçüm
yapılmamış ve buna benzer bir sürü şey ve bu bile bize
gösteriyor ki bizim ülkemizde insan değerinin çok bir şey ifade
etmediğinin bir göstergesidir.
Şimdi,
bunları söylerken bugün medyaya düşen bir haber var. Yine Kürt
işçileri Karadenize çalışmaya gidecekler, fındık
toplamaya gidecekler. Önemli bir konu olduğu için, biraz önce
bahsettiğim konular kadar önemli ve ülkemizin farklı bir süreçten
geçtiğinin hep altını çizerek söylüyoruz. Oradaki güvenlik
birimleri, valiler orada toplantılar düzenliyorlar ve Kürt işçilerin
oraya gitmemesi için yeniden Azerbaycandan, o taraftan, Gürcistandan işçiler temin edilerek kendi ülkemizin
vatandaşlarını oraya sokmamak için Hükûmet ve yetkili birimler
orada karar alıyor. Kürt işçiler bu yıl Orduda ve
fındık bulunan bütün alanlarda çalışmamak gibi bir kararla
karşı karşıyadır.
Sevgili
arkadaşlar, eğer Kürtler Karadenize giremezse bir başka alanda
aynı tepkiyle karşılaşırlar. Şimdi, biz bunu
tasvip etmeyiz. Bizim, benim seçim bölgemde -açık ve net söylüyorum-
Karadenizden gelip yerleşen insanlar vardır, hepsi bizim için çok
saygıdeğer insanlardır, burada mal, mülk sahibi
olmuşlardır. Kimse bugüne kadar onlara bir tek kelime etmedi ve hepsi
bizim yanımızda, yanı başımızdadır.
Gittiğimizde ben ve diğer arkadaşlarımız farklı
halkların yaşadığı o coğrafyada biz aynen
şunu söyleriz: Onlara bir laf söylerseniz bizim kafamızı
kırmanız gerekir. Bulanıkta da öyledir, Muş merkezde de
öyledir. Biz hayata böyle bakıyoruz. Ama Karadenizde böyle kararlar
alınırsa ve Kürt işçileri eğer oraya giremezlerse bunun
adına ortak vatan diyemeyiz. Bu konuda sizlerin buna seyirci
kalmamanız gerektiğini hep söyledik, yine de söylüyoruz. Kimin
haddinedir? Güvenlik mi ne diyorlar? Ve Karadenizdeki Kürt köylerini, Alevi
köylerini işaretleyerek orada Kürt ve Alevi köylerini hem
değişik alanlara hedef göstermek hem de orada, onları köy
koruculuğuna zorlamak, onları ajanlaştırmak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu ülke
bunları yaşadı. Bu ülkenin bölgede 80-90 bin köy korucusu var;
bu köy korucularıyla sonuç almadığını biliyoruz,
hepimiz de tanığız buna. Otuz yıllık süre içerisinde
bu bir çözüm olmadı. Bunu, çözüm olmayan bir şeyi, yeniden
Karadenizdeki Kürtlere, Alevilere yaşatmanın çok doğru
olmadığını söylüyorum. Bu konuda özellikle Karadenizdeki
milletvekili arkadaşlarımıza önemli sorumluluklar
düştüğünü, başta Hükûmete ve onlara
Bu
sorumluluklarını bir an önce yerine getirmelerini diliyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Polat Türkmen, Zonguldak Milletvekili.
Sayın
Türkmen, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
POLAT TÜRKMEN
(Zonguldak) Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Maden Yasasındaki
değişiklikler üzerine şahsım adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, burada
sık sık bahsediliyor, Zonguldakta yakın zamanda, 17
Mayısta bir kaza geçirdik, grizu faciası geçirdik, orada 30 tane
vatandaşımızı kaybettik. Yine ondan evvel Dursunbeyde ve
Kemalpaşada maden kazalarımız oldu. Bütün şehitlerimize Allahtan
rahmet diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun. diyorum.
Yine, bu arada, Türkiye bu dönemlerde acılı dönemlerden geçiyor.
İşte, bildiğiniz gibi yardım konvoyuna İsrailin
katilane saldırısında yine 9 tane
vatandaşımızı kaybettik. Onlara da Allahtan rahmet
diliyorum. Şehitlerimiz oldu bu arada Hatayda. Hepsine Allahtan rahmet
diliyorum. Bugünler de tabii, acıların paylaşılıp
birlikte hareket edilmesi günleridir. Ülkemiz bu zor dönemlerden geçiyor;
birliğin, beraberliğin ne kadar önemli olduğunu bugünlerde görüyoruz.
Ben şunu
tekrar etmek istiyorum: Burada kim ne söylediyse hepsine teşekkür
ediyoruz. Başta Başbakanımız olmak üzere, bizimle birlikte,
Enerji Bakanımız, Çalışma Bakanımız, Hayati Bey,
milletvekillerimiz, muhalefet partisinin genel başkanları, diğerleri, bu acımızı
gelip Zonguldakta herkes paylaştı. Onlara, hepsine teşekkür
ediyorum.
Arkadaşlar,
maden yasasını konuşuyorduk. Madenler -bildiğiniz gibi-
bulunduğu yerde, neredeyse orada olur. Bunun işletmesi, öyle, oradan
alınıp başka yerlerde işletilecek gibi değildir; bir
su gibi, alırsın boruyla başka yerde bunu işletirsin olmaz,
oralarda işletilecektir. Evet, zorlukları vardır, dünyada da
bunu inceledik. Maden yasası ile ilgili maden komisyonu kuruldu, orada
çalışmalarımızı yaptık. Türkiye'nin neresinde,
Cudi Dağının başı da olmak üzere neresinde maden
varsa ve işletilmesi mümkün olan madenlerin tümünü, gittik, gezdik. Bunlar
bütün madenleri kapsamaktadır. Tabii, bir süre Anayasa
değişiklikleri ortaya geldi, bazı zorluklar oldu, istenilen
kadar çalışılamadı -Türkiye'nin yer altı zenginlikleri-
istenildiği gibi belki, istediğimiz seviyede olamamış
olabilir. Bunun süresinin uzatılması gerekir, yeniden bir komisyon
kurulması gerekir madenlerle ilgili çünkü bu bizim zenginliğimizdir.
Dünyaya baktığınız zaman, madenler o ülkenin tabii kaynakları,
o ülkenin zenginlikleridir. Onların temelleri üzerinde ülkeler
ekonomilerini düzeltmiştir.
Burada yasayla
ilgili çok şey söylendi. Eksiklerimiz muhakkak vardır. Onları,
bütün muhalefet partileriyle beraber biz yapmaya çalıştık. Bütün
sivil toplum örgütleri, bütün muhatabı olan -kimler varsa- herkesle bunlar
konuşuldu. Evet, herkes tabii, kendi kâr hanesinde olan, kendi
istediği, arzuladığını maksimum hâle getirmeye
çalışıyor. Bu doğrudur ama bunun bir ortalaması da
vardır. Bu ortalama alınarak ortak bir akılla
Bütün
arkadaşlarımızın katkısı vardır. Burada,
muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri, dernekler, odalar, hepsinin
katkıları bu kanuna konmuştur. Evet, bu mükemmel midir? Mükemmel
olan hiçbir şey yoktur. Neden yoktur? Sebebi gayet basit. Dünyada
teknoloji gelişiyor. Madenlere baktığınız zaman,
eskiden, bizim maden dilinde tenör diye
adlandırdığımız, zenginliği bakımından
yüzde 15-20 -madenin cinsine göre, değerli taşına göre- olan
madenler değerlendirilirdi. Teknoloji gelişti, bugün yüzde 1-1,5
tenörü olan madenler, rezervinin durumuna göre, büyüklüğüne göre
değerlendirilir hâle gelmiştir. İşte bu yenilenmeyle, her
dönemde, her döneme göre teknolojinin gelişmesiyle dünyadaki bu madenleri
arama, çıkartma, işletme, finans sistemleri geliştikçe biz de
bunları yapmaya çalışıyoruz. Bu devam edecektir, sürekli
bir iştir, kendini yenileme işidir. Onun için burada söylenecek her
şey, bana göre hepsi söylenmiştir.
Maden
Yasasının ülkemize, yöremize, hepimize hayırlı
olmasını diliyor. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu.
Buyurun.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
503 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümünde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Aslında,
geneli üzerine konuştuğumuz konularda açık kalan birkaç tane
konuyu netleştirmek gayesiyle söz aldım. Birincisi, bizden sonra
konuşma yapan arkadaşların konuşmalarını dikkatle
takip ettim. Öncelikle, birkaç konuya parmak basmakta fayda var.
Başta,
Sayın Sırrı Sakıkın özellikle Karadeniz Bölgesine
yönelik bahsettiği konuya ben çok net bir cevap vermek istiyorum. Ben Rize
Milletvekiliyim. Rizede şu anda aktif olarak çalışan otuza yakın
HES projesi var, devam eden otuza yakın HES projesi ve bu HES projelerinde
çalışan insanların yüzde 70, hatta 80e yakını
Batmandan, Siirtten, Diyarbakırdan, Vandan, Şırnaktan gelen
insanlardır. Aynı şekilde, şu anda çay sezonudur, toplama
sezonudur. Birçok, toplamayla ilgili çalışan arkadaşlarda da
yine yöre insanlarımız vardır. Ben, Karadenize bu
insanların girmemesi veya yasaklanması gibi bir ifadeyi ilk defa
sizden duydum. Böyle bir şey kesinlikle yoktur, olması da mümkün
değildir.
SIRRI SAKIK
(Muş) Medya
Medya
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Yani gazeteciler haber yazmış olabilir.
Ben size fiilî durumu söylüyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Birkaç gazetede haberdi.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Bakın, fiilî durumu söylüyorum. Uygun bir zamanda
gelirsiniz, beraber bu şantiyeleri gezeriz, arkadaşları da
görmüş olursunuz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Bizim de bütün temennimiz o.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Evet, evet.
İkinci konu,
bizim kendi Komisyonumuzda beraber çalıştığım ve en
çok sevdiğimiz arkadaşlarımızdan bir tanesi, Sayın
Tankut, burada özellikle, konuşmalarını yaptıktan sonra, bu
işin samimiyeti noktasında bazı noktalara değindi. Ben
kendisinin yüzde 100 samimi olduğuna inanıyorum, yüzde 100. Ama şu hataya düşmememiz
gerektiğini de burada vurgulamakta fayda görüyorum: Her kanunun
arkasında bir bityeniği arayarak Bu kanunu kim için
çıkarttınız? Bir başka emel mi var? Birilerine bir
şeyi peşkeş çekmek mi var? gibi bir ifade birbirimizi yaralar.
Bugün ben
muhalefette olmuş olsam, siz iktidarda olmuş olsanız, bu
güvensizliğe yönelik
YILMAZ TANKUT
(Adana) Hiç bu zamana kadar böyle bir şey olmadı, ilk defa bu
kanunda oluyor, dikkat edin.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla)
bakın, bu güvensizliğe yönelik, sizin
her getirdiğiniz kanunda Bunun arkasında acaba bir bityeniği mi
var? Birisine mi bu kanunu çıkartıyorsunuz? dersem bu benim
açımdan da yanlış olur.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Niye acaba öyle düşünüyoruz?
YILMAZ TANKUT
(Adana) Niye bu kanunda özellikle?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Dolayısıyla, işin samimiyet ölçüsünü
bu manada değerlendirmemiz gerekir.
Arkadaşlar,
Türkiye'nin bir kaynağını, yer altı
kaynağını ekonomiye kazandırmak, bu
kazandırdığımız ekonomide istihdamın önünü açmak,
yerel kalkınmayı sağlamak, bölgelerdeki aktiviteleri
artırmaya yönelik bir çabanın içerisindeyiz.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Bunlar bir gecede mi ortaya çıktı?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Bunları siz de bu şekilde biliyorsunuz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sekiz sene niye beklediniz o zaman?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Bunların üzerine, bu şekilde Her bir
şeyin arkasında bir başka mana vardır. gibi ifadelerin çok
hoş kaçmadığını sizler de takdir ediyorsunuzdur diye düşünüyorum.
Bir diğer
konu, Sayın Seyhanın söylediği konu, ki hak veriyorum,
doğru söyledi ifadelerinde, ruhsatlar bir plana ve programa göre olmak
zorundadır. Ben şu anda bütün gruplara, özellikle Sayın
Şandırın da sorular sırasında söylediği Bu
kanun bize ne kazandırıyor ne kaybettiriyor? konusuyla ilgili bir
rapor verdim, bütün gruplara da verdim, Tek tek maddelerdeki
değişikliklerin ne anlam ifade ettiği, bu maddelerin neleri
düzelttiği, neleri eksik olarak şu andaki mevcut sisteme
kazandırdığı konusu burada var. Özellikle Sayın
Seyhanın söylediği 10uncu maddeyi okumanızda fayda mülahaza
ediyorum çünkü 10uncu madde arama ruhsatları dönemindeki düzenlemeyi,
bugüne kadar var olmayan düzenlemeyi bir sistematiğin içerisine alan ve
Ben ruhsatı aldım, isterse 10 bin tane olsun, isterse 20 bin tane
ruhsat olsun aldım bu ruhsatı, üstüne oturdum. demeyi ortadan
kaldıran bir mekanizmadır. Ruhsatlandırma, planlama,
projelendirme, görünür rezervin tespit edilmesi, formların
doldurulması ve orada hangi madene yönelik çalışma yapacağı
konusunu net bir şekilde bir yıl içerisinde ortaya koymayan
kişinin ruhsat süresi bittiğinde iptal olur ve aynı zamanda
yatırmış olduğu teminat da irat kaydedilir. Yani
dolayısıyla bu mevcut sistemin içerisinde ilkeyi ve kaliteyi gündeme
getirmekte bahsettiğim konu budur. Yani ruhsatları nazarıitibara
almak yastık altına atmak demek değildir. Dolayısıyla
Sayın Seyhanın gündeme getirdiği Projeye ruhsat verilmelidir.
mantığı zaten bu kanunun içerisine dercedilmiş olan
kısımdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayramoğlu, buyurun, tamamlayın konuşmanızı
efendim.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Özellikle bu konuyu gündeme getirdiği için
Sayın Seyhana teşekkür ediyorum ama bu anlam içerisinde, hakikaten,
bundan sonraki süreç içerisinde ne kadar faydalı bir iş yapmış
olduğumuzu hep beraber görmüş olacağız.
Bir diğer
konu da Mermer dışında ciddi bir yatırım
yapılmamıştır. dediler. Buna katılmak hiçbir
şekilde mümkün değil. Özellikle size verileri vermekte fayda
görüyorum: Sadece 2009 yılı içerisinde yapılan ihracatlar
açısından baktığınızda, toplam
ihracatımızın yüzde 50lik kısmını doğal
taşlar oluşturur, bunun içerisinde mermerler de dâhil ama metalik
cevherlerdeki Türkiye'nin ihracatı yüzde 28e
çıkmıştır. Bunun içerisinde krom vardır,
kurşun-çinko vardır, bakır vardır, gümüş vardır,
altın vardır, dolayısıyla özellikle değerli
minerallere ve taşlara yönelik yapılan aktiviteler ve önümüzdeki
dönem içerisinde doğal taşlara yönelik yapılacak çalışmalarla
bu farklılığı da hep beraber göreceğimizi söylüyorum
ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Bölüm üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, ben söz istemiştim.
BAŞKAN
Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner
Yıldız.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; birinci bölümün sonunda, özellikle
sorulan soruların cevabını vermek üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bir
şey belirtmeliyim: Ben, şimdiye kadar, yazılı soru
önergelerinden tutun, bütün soruların hepsine cevap verdiğimi ve
bununla alakalı hassasiyetimin olduğunu belirterek sözüme
başladım. Niçin cevapsız kalsın ki bir soru?
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Bana bir cevap verdiniz mi
Sayın Bakan?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Ama bir kere
şunu bilmemiz lazım: On dakikada sorulan sorunun cevabı on
dakikada olur mu? Ya böyle bir mekanizma var mı? O yüzden,
arkadaşlar, hiçbir soru cevapsız kalmayacak. Ben bunu,
altını çizerek söylüyorum. Burada vaktim varsa hepsini
cevaplayayım, vaktim yoksa yazılı cevaplayayım. Bununla
alakalı tekrar tekrar gündeme getiriyorsunuz ama bunun yerinde olması
lazım geldiğini tavsiye ediyorum. Bakın, tekrar söylüyorum, on
dakikada sorulan bir sorunun cevabı on dakikada olmaz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, bakın, öyle değil
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Şimdi, ben,
müsaadenizle, vaktimden de almamak için devam edeyim. Eğer artakalan
vaktim olursa tekrar devam edersiniz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Soru-cevaba geçmeden önce bu konuşmayı
yapmanız lazımdı.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Türkiyede, AK PARTİ hükûmetleriyle beraber, biz,
cesaretle ve son derece açık ve şeffaf bir şekilde
hatalarımızı düzeltiyoruz ve daha iyiye gidiyoruz derken, mevcuttan
daha kötü olduğumuz anlamı çıkmasın. Ben, bu konunun
istismar edilmesine müsaade edemem.
Bakın, AK
PARTİ hükûmetleri zamanında madenciliğin nereden nereye
geldiğine dair birkaç rakam vermek istiyorum: Gayrisafi yurt içi
hasıla içerisindeki madencilik sektörünün payı -dolar bazında da
söyleyeceğim, Türkiye'nin geneliyle de karşılaştırmak
adına da söyleyeceğim, oranları itibarıyla da
söyleyeceğim- 2002 yılı itibarıyla yüzde 1,5lar
civarında. Biz bunu yeterli görmüyoruz. dedik ama bu
aldığımız noktadan şu anda geldiğimiz noktaya
dolar bazında yüzde 50 daha çok
artırdığımızı, daha fazla
artırdığımızı söyledikten sonra bu cümleyi sarf
etmemiz daha doğru olur. 2002 yılında bir önceki yıla göre
madencilik sektörünün 1,9 milyar dolar civarında, gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1,1ine karşılık gelecek bir rakamda
olduğunu görüyoruz. 2003 yılında 2,5 milyar dolarlık bir
rakamla, yüzde 32lik bir artışla, yine gayrisafi yurt içi
hasılanın toplamı 230 milyar dolardan 304 milyar dolara
çıktığı bir ortamda madencilik sektörü yine artan bir dozda
devam ediyor. 2004 yılında 3,6 milyar dolarla madencilik sektörü
yüzde 1,2lik bir yer kaplıyor. Gittikçe artan bir eğri var. 2005
yılında 481 milyar dolarlık gayrisafi yurt içi
hasılanın içerisindeki toplam payı 5,1 milyar dolarla yüzde
1,4e çıkıyor. Bu eğri artan dozlarda gidiyor. Şimdi, AK
PARTİ hükûmetleri zamanında madencilik bir ilerleme kaydetmiş
ama bir kısım eksikleri telafi etmek adına kanuni
değişiklikler yaptığımızda bunu bir zafiyet olarak
göstermek haksızlık olur diye düşünüyorum. Rakamları
isteyenlere fotokopisini konuşmamdan sonra
dağıtacağım.
İhracat
rakamları itibarıyla baktığımızda, Türkiyenin
2003 yılındaki 410 milyon dolarlık maden ihracatı -mermer
ihracatını 431 milyon dolar olarak söyleyeceğim ve toplamı
da 841 milyon dolardan, aradaki rakamları vakit kaybetmemek
açısından söylemiyorum- 2008 yılında 1,8 milyar dolara
çıkıyor. Eğer siz madencilik sektörünü geliştirmezseniz bu
rakam nasıl artacak? Uluslararası arenadaki rakamlar itibarıyla
fiyatlar da daha rekabetçi ortamda ve düştüğü hâlde bu ihracat
artıyor. Miktar açısından onların çok daha fazla
arttığını söyleyebilirim.
Mermer
ihracatı açısından baktığımızda, 431 milyon
dolardan 1,2 milyar dolara çıkmış. Global krizin tesiriyle 2008
yılında 1,4 milyar dolar, 2009da 1,2 milyar dolar.
Şimdi bakın
bu kadar artış var ve yüzde 75,56; bir önceki yıla göre
ihracattaki artış miktarı. Madencilik sektöründe gerileme olsa
bu rakamlar artar mı?
Şimdi biz
açıklıkla Şu kısmını düzeltmemiz ve madencilerin
önünü açmamız lazım. derken, sanki bütün bir zafiyet tablosu gibi
gösterilmeye çalışıldı. Ben bunun haksızlık
olduğunu söylüyorum.
Kömürde ham madde
üretimleriyle alakalı EÜAŞın, TKİnin, özel sektörün ve
TTKnın üretim miktarları itibarıyla 2003 yılında AK
PARTİ hükûmetleri iktidarı aldıktan sonra 51 milyon 670 bin
Ham madde
ihtiyacının karşılanmasında özellikle özel sektörle
beraber serbestleşen piyasada MTAnın arama faaliyetleriyle
alakalı son yirmi yıl ortalaması 30 bin metre/yıl iken, AK
PARTİ hükûmetleriyle beraber ortalaması 300 bin metre/yıla
ulaşmış. Yani yaklaşık 12 kat artmışız
ama buna rağmen yeterli görmüyoruz. Biz diyoruz ki şimdi buradaki
ifadelerimizde: Biz bunu nasıl 1 milyon metreye
çıkartırız? Bununla alakalı konuşurken Acaba
başarısız mı oldu? deniyor. Arkadaşlar, bu Türkiyeyi
hangi şartlarda aldığımızı unutmayalım.
Madencilik sektörü bunun istisnası değil, ekonomik
şartların
YILMAZ TANKUT (Adana)
- Ne şartlarda aldık
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Ben şimdi,
değerli arkadaşlar, Üslubumuzu koruyalım. derken hayretle ve
dehşetle şunu gördüm: Bir kaptıkaçtıcılıkla bu
kanun çıkartılmaya çalışılıyor. deniyor. El insaf
iki buçuk aydan beri Alt Komisyonda, Üst Komisyonda, yan komisyonda, Genel
Kurulda her tarafta konuşuyoruz bunu, nasıl oluyor da bunu siz yani
bir kaptıkaçtıcılık olarak söylüyorsunuz? Bütün detaylarını tek tek konuştuk.
Dört defa kendi aramızda toplantı yaptık. (MHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar
böyle söylerseniz inandırıcılığınızı
yitirirsiniz. O yüzden ben diyorum ki: Bakın, rakamlar burada, merak eden
arkadaşlarımız varsa istediğiniz miktarda da fotokopi
çektirebiliriz.
Jeotermal
sondajla alakalı
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Konuşmasan daha iyiydi hiç olmazsa ortamı
germezdin.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Ben konuşurken
hiçbir arkadaşımın sözünü kesmedim itinayla.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Biz de kesmedik, ama senin gibi de konuşan olmadı.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Hiçbir
arkadaşımın sözünü kesmedim. Lütfen dinleyin.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizden önce konuşanların hiçbirisinin sözünü
kesmedik. Bırak bunları
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - Lütfen dinleyin
arkadaşlar. Lütfen
Lütfen arkadaşlar.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Biz sizi dinliyoruz Sayın Bakanım.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Gerçekleri
Bakın
arkadaşlar, gerçekleri dinlemeye tahammülünüz yoksa burada bulunmak
şartında değilsiniz. Lütfen
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Gerçekleri söylersen var.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Fotokopisini
gönderebilirim ben size. Söylediğim rakamlarda eksik, yanlış
herhangi bir hata varsa diyeceksiniz ki: Burası yanlış
arkadaş. Eğer yanlış yoksa da dinleyeceksiniz.
2 bin metre
jeotermal sondajıyla alakalı konu 30 bin metreye çıktı
yılda. Şimdi jeotermalle alakalı bizim yalnızca geçen ay üç
tane sahada 95 milyon dolarlık üç sahayı özel sektöre verdik ve
buradan elde edilen gelirlerin hepsi yeni aramalara kullanılacak.
Şimdi Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının arama
faaliyetleri 13 katına çıkacak, MTAnın yaptığı
sondaj faaliyetleri 14 katına çıkacak, ondan sonra denecek ki: Acaba
bir şey yapılıyor mu? Arkadaşlar, bu kısmına da
müsaade edemeyiz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) - Sekiz yıldır iktidarsınız
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) Yer altı kömür
ocaklarıyla alakalı 257 adet toplam yer altı kömür
ruhsatından -en çok merak edilen hususlardan, en fazla dinlenmeyen
hususlardan birini söyleyeceğim- 43 adedi açık işletmeye
dönüştüğü için faaliyetleri bu şekliyle başka bir kaleme
aktarılan, 7 adedi iptal edilen, 31 adedinin de teknik nezaretçisi
olmadığı için faaliyetleri durdurulan, 48 adet de iş
sağlığı ve iş güvenliği önlemleri
eksikliğinden dolayı gerek proje faaliyetleri gerekse başka
nedenlerden dolayı faaliyeti durdurulan, 5 adet izinlere
aykırılıktan dolayı faaliyeti durdurulan, 4 adet de geçici
tatil nedeniyle faal olmayan toplam 257 adet yer altı kömür
ruhsatından 88 tanesi bu saydığım gerekçelerle
kapatılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) 88 tanesi. 119 tanesi
de fiilen çalışıyor.
Ben aslında
bu sonuçları sevindiğim için söylemiyorum. Bu sonuçlar, denetimlerin,
üzerinde yapılan tetkiklerin ne kadar ciddi olması
açısından söylüyorum. Her kömür faaliyetinin bir gerekçeyle
kapatılmış olması aslında ülke kaynaklarından
kaybetmektir ama eğer siz Denetim yok. derseniz, Bununla alakalı
herhangi bir çalışma yok. derseniz, çalışmanın
fotokopisi istenilen miktarda çoğaltılacaktır.
Sayın
Başkanım, burada cevabını vermek üzere olduğum şu
kadar daha sayfa vardır, bana fırsat tanınması hâlinde
bunlara devam edeceğim.
Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Boş laflar.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Hiç konuşmasan daha iyi, ortamı gerdin.
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, son söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Son söz istiyorum.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Doğru söylüyor.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik
yasa tasarısı üzerinde, herhâlde tasarı değil de teklif
üzerinde şahsım adına son söz istiyorum, yani milletvekilinindir
son söz.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Bir daha hiç konuşmayacaksın yani.
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse
Şimdi,
değerli milletvekilleri, biraz önce AKPlileri dinledik. Efendim, biz,
bütün kişileri, yetkilileri dinledik. diyor, Herkesi dinledik. diyor.
Yahu, dinlemek önemli değil ki. Şimdi, senin getirdiğin çözüm
önemli. Yani sen 100 tane adam dinlersin, ama 100 tane adamdan hiçbirisinin
sözünü dinlemezsen, hiç doğruları hesaba katmazsan, sırf efendim
laf olsun diye kişileri dinlersen, o zaman böyle bir dinleme olmaz ki.
Yani önemli olan Madencilik Yasası Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok
hayati değer bir yasasıdır. Bu Yasayı memleketin
ekonomisine uygun bir statüye sokmak lazım ve bu memleketin
kaynaklarını düzgün kullanmak lazım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, madencilik konusunda o kadar çok konular var ki,
mesela Turgutludaki bir nikel meselesini dile getirdik, ama hiç lafı yok.
Yani, burada, gidiyorsunuz, aşağı yukarı 10 bin ağaç
kesiyorsunuz, ondan sonra gidiyorsunuz, şeylerde de birtakım
ikramiyeler alıyorsunuz ve ondan sonra da gidiyorsunuz ARGEden ikramiye
alıyorsunuz, TÜBİTAKtan ikramiye alıyorsunuz ve ondan sonra da
geliyorsunuz, Türk madenlerine tanınmayan, Türk maden şirketlerine
tanınmayan kaynaklardan yararlanıyorsunuz, ama bir de Türkiye
Cumhuriyeti devletinin menfaatini koruyoruz. diyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin vatandaşlarının korunması gerektiği
yerlerde
Peki, Türkiyede maden üretimi yapan
vatandaşlarımızın büyük bir kesimi, maalesef, bir tek
kuruş ARGE, yani belki bir kuruş değil de ama çok az kesimi ARGE
ikramiyelerinden yararlanmıyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Türkiyede maden sektörü maalesef çok hunharca
kullanılmakta. Türkiyede maden, üç beş kuruşluk menfaat için
millî kaynaklar yok edilmektedir. Millî kaynaklarımızın yok
edilmemesi için mümkün olduğu kadar bu konuda çok ciddi kaynak
israfını önlemek lazım. Yani madencilik sektöründe belli bir
kaynak kullanılırken bu kaynakta acaba Türkiyenin menfaati nedir,
zararı nedir? Memleketin millî kaynaklarının iyi
kullanılabilmesi için bunların çok dengeli kullanılması
lazım. Dengeli kullanılabilmesi için de maalesef işte
görüyorsunuz kaç tane ruhsat veriliyor, bir kişiye kaç tane ruhsat
veriliyor. Bu, tamamen memleketin menfaatinin aleyhine yapılan bir
çalışma. Türkiyede maalesef insanlar beş kuruşluk menfaati
için devletin trilyonlarca zararını göze alıyorlar, trilyonlarca,
devleti zarara sokuyorlar çünkü maalesef birçok vicdan sahibinden yoksun olan
insanlarımız bu memleketin, bu milletin menfaatlerini yeteri kadar
korumuyorlar, korumak da istemiyorlar. Çünkü, görüyoruz, özellikle son
zamanlarda AKP İktidarı çok küçük menfaatler
karşılığında devletin çok büyük zararlarını,
yok eden ve bu konuda biraz vicdan ölçülerinden, biraz değil de tam vicdan
ölçülerinden eksik olan bir uygulama yapmaktadırlar. Çünkü, yani üç beş
kuruşluk menfaat için gidip de çok büyük orman arazilerini
yakmaktadır, yıkmaktadır, maden arama ruhsatı adı
altında çok büyük zararlar vermektedir. Çünkü arkadaşlar gidersiniz
bir maden sahasına araştırmak için. Maden yok orada ama imar
durumunu elde etmek için, gidersiniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç, tamamlayınız konuşmanızı.
KAMER GENÇ
(Devamla) -
maden adı altında, Ben burada, işte, maden
çıkarırım. diye getirirsiniz, devletin trilyonlarını
heba edersiniz. Yani bu memlekette en önemli olan unsur, memleketimizin
kaynaklarının çok sağlıklı kullanılması
lazım.
Çok, menfaat
Yani arkadaşlar, o kadar çok zorluklar çekiyorum ki, dilim
Ben
aslında karıştırmıyorum da, kelimelere dikkat ediyorum
çünkü çok sıkıntı çekiyorum kelime kullanırken çünkü o
kadar, memlekette hain insan var ki, bu hain insanlara yani bir de gidip de
burada tazminat ödemeyeyim diye, mümkün olduğu kadar sözlerimi
itinalı seçmek istiyorum.
Onun için,
değerli milletvekilleri, ben bu maden konusunun memlekette çok kötüye, çok
yeteri kadar işletme rantabilitesine sahip olmayan düşüncelerle
işletildiğine inanıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Yıldız, buyurun efendim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
geneli üzerinde sorduğum soruyu tekrarlayacağım çünkü az önce
köylerden gelen telefon nedeniyle tekrarlıyorum: Köy içme
sularının pompalarının olduğu bölgelere, köy
yerleşim alanlarına verdiğiniz taş ocağı
ruhsatlarından canı yanan köylüler arıyorlar beni, Biz de
diyorlar Sayın Bakanın vereceği cevapları duymak istiyoruz
çünkü cevapları yazılı verecek olursa sadece sen bileceksin, biz
de ekranlardan Sayın Bakanın verdiği cevapları duymak
istiyoruz.
Sekiz yılda
ne kadar ruhsat verdiniz? Sekiz yılda verdiğiniz ruhsatlardan
kaçı taş ocağı ruhsatı? İşi bırakan
taş ocaklarından kaç tanesi çevreye verdiği zararı
düzenledi?
Sorum net,
cevabı da net olarak istiyorum Sayın Bakan. Veremeyecekseniz de net
olarak söyleyin.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan,
1) Haziran
2004teki Maden Kanunu düzenlemesinden bugüne kadar kaç arama ruhsatı
müracaatında bulunulmuştur?
2) Toplam kaç
dönüm alanda arama izni verilmiştir?
3) Bu verilen
arama izinlerinin içindeki yabancı veya yabancı ortaklı
şirketlere ait oran nedir?
4) Madencilikteki
ulaşılan noktayı yeterli buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
maden kazalarının ve dolayısıyla da can
kayıplarının azaltılması için maden
işletmelerinde denetimlerin ve iş güvenliği tedbirlerinin
artırılmasına yönelik hangi tedbirler alınmış ya
da alınmaktadır? Bu tasarı kapsamında bu tür düzenlemelere
neden gerek duyulmamıştır? Hâlen teknik nezaretçi ücretinin
çalıştığı iş yeri tarafından ödenmesinin ve
taşeron uygulamasının kaldırılmasına yönelik bir
çalışmanız var mıdır, varsa çalışma ne
aşamadadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
ülkemizde şu an en yüksek rezerve sahip ilk üç madenimiz hangileridir?
Bunların belirlenen rezerv miktarları nedir? Özellikle
belirlenmiş altın madeni potansiyelimiz nedir? Şu an hangi
bölgelerimizden çıkartılmaktadır? Bu tasarı
kanunlaştığı takdirde altın ve diğer ekonomik
değere sahip madenlerimizin çıkartılmasında ne ölçüde bir
yükselme beklenmektedir ve yine bu tasarı kanunlaştığında
hangi yabancı şirketlerin ülkemizde bu madenleri çıkarma konusunda
çalışmalar yapmasını beklemektesiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kulkuloğlu
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Bakan, eski Bakan Hilmi
Güler zamanında Teftiş Kurulu raporuyla görevden alınan ve
Teftiş Kurulu raporunda görevden alınması ve
yargılanması gerektiği belirtilen eski Ruhsatlar Daire
Başkanı Ömer Sezgini, bu yıl başında, ocak
ayında üçlü kararnameyle Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdür Yardımcılığına
ve Yönetim Kurulu Üyeliğine getirdiniz. Bu ödüllendirmenin, Genel
Müdürlüğünü eskiden yaptığınız -milletvekili olmadan
önce- Kayseri ve Civarı Elektrik AŞnin termik santral yapım
ihalesi ve isteğiyle bir alakası var mıdır?
İkinci
sorum: Bugün 5 bin liraya -yaklaşık- mal olan 2 bin hektarlık
IV. grup arama ruhsatı maliyeti bu kanun
yasalaştığında 65 bin liraya çıkacaktır. Bu
kanunla elinde binlerce ruhsat tutan yandaşlarınıza ikinci el
pazarı mı yaratıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yalçın...
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önceki soru-cevapta cevaplandırmadınız, bentonitle ilgili
sorumu yineliyorum: Ordu, Fatsa ve Ünyede bulunan bentonitten haberdar
mısınız?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) İlk cevap olarak
onu vereyim.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ederim.
Biraz önce
verdiğiniz rakamlardaki yabancı sermaye payının
oranını merak ediyorum Sayın Bakanım.
Yine, direkt bu
kanunla ilgili değilse de, hem ilim hem bölgemiz bakımından
bugünlerde yoğunlaşan HES projeleriyle ilgili Sayın Bakanım,
çok ciddi kaygılar var, kafa karışıklıkları var.
Burada, belki Attığımız taş ürküteceğimiz
kurbağaya değecek mi? diye insanlarımız merak ediyor.
Şunu özellikle merak ediyorum, ciddiyetinize binaen de sizden istirham
ediyorum: Sayın Bakanım, bu HES kurulacak derelerdeki asgari su
miktarı ne olacak? Yani can suyu diye
bırakacağınızı belirttiğiniz suyun bir oranı
var mıdır? Şu an akan suyun yüzde kaçı can suyu olarak
bırakılacaktır? Her hâlükârda bu derelerden ne miktarda su
akacaktır?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu...
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan,
Maden İşleri Genel Müdürlüğü madenciye destek olması
gerekirken, yönetmeliklere aykırı, tamamen keyfî, hukuka
aykırı bir tutum sergileyerek madencilerin açıklarını
arayıp ceza kesme, sudan bahanelerle teminat, irat kaydetme yolunu
seçmektedir. Mesela, işletmeye geçiş süresi Uygulama Yönetmeliği
madde 22de çok açık biçimde bir yıl olarak belirlenmesine
rağmen, idare bu süreden önce hukuka aykırı olarak, projede
belirtilen üretimin yüzde 10u üzerinden devlet hakkı almaktadır.
Madencilere zulüm niteliğindeki bu ve benzeri hukuk dışı
uygulamaları ortadan kaldıracak çalışmalarınız
var mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, Türkiye madenden 2,5 milyar dolar
civarında bir gelir elde etmektedir. Bu gelirin gayrisafi millî
hasıladaki payı nedir? Kanada maden üretiminden 170 milyar dolar
gelir elde etmektedir. Acaba biz bu madenlerimizi çıkartırken
değerlendirmede mi, pazarlamada mı, bir yerde hata yapıyor
muyuz? Bu konuyu değerlendirir misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Susam,
buyurun son olarak.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakana sormak istediğim soru şu: Kaz
Dağları çevresinde özellikle de altın arama gerekçesiyle 83e
yakın ruhsat alındığı konusunda,
Bakanlığınıza yapılan bir başvuruda,
şirketlerin isimleriyle birlikte bir cevap verildi. Bu, Komisyon
çalışmaları sırasında da bazı
arkadaşlarımız tarafından dillendirildi. Siyanürle
altın çıkartılması konusunda Avrupa Birliğinin
yasaklayıcı kararlarına rağmen, bu çevre insanları
özellikle altın aranmasında siyanürün kullanılmasının
onulmaz çevre felaketlerine neden olduğunu, yer altı
sularını ciddi şekilde tahrip ettiğini, Kaz
Dağlarının bu turistik özelliklerini ve çevre felaketleriyle
karşı karşıya kalma noktasındaki
sıkıntılarını ciddi şekilde dillendirmektedirler.
Sayın Bakan,
altın aramasında bu yöntemden vazgeçilip vazgeçilmemesini,
dünyanın çağdaş ülkelerindeki aramalardaki yöntemlere geçilmesi
konusunda ne düşündüğünü bizimle paylaşır mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, müsaade ederseniz, Ordu
Milletvekilimizin sorusundan başlayacağım. Bir öncekinde de
sormuştu, cevaplayamamıştık süre yetersizliğinden
dolayı.
Gerçekten
Ordunun Ünye ilçesinde bentonit mineraliyle alakalı, dünyanın en
kaliteli bentonitlerinden bir tanesi var. Bu, bizim için son derece önemli,
sondaj sanayisinde, döküm sanayisinde, seramik sanayisinde -biliyorsunuz- ve
farklı sektörlerde de kullanılabiliyor.
Önemli bir
bentonit rezervi var demiştik. Bunun tabii, ekonomiye özellikle
kazandırılması amacıyla MTAnın, İstanbul Teknik
Üniversitesinin, TÜBİTAKın ortak bir projesi var ve o proje üzerinde
de çalışılıyor ve içinde bulunduğumuz bu yıl,
2010 yılında inşallah bu tamamlanacak. 7 adet de, sanayide
kullanılabilecek ürün üretildi. Bentonitin ruhsat bilgileriyle
alakalı, hem yılları itibarıyla hem de kimlerin burada
faaliyet gösterdiğine dair de bilgi istenmişti. 10 adet işletme
izin sahası mevcut; Fatsada var, Ordu merkezde var ve Ünyede var.
İşletme aşamasında, çünkü bunlardan 1986 yılında
başlayan, 2005 yılında başlayan, 2002 yılında
işletmeye geçen, 2001 yılında, değişik yıllarda
işletmeye geçen
Firma isimlerini okumamızı isterseniz
onları da detay-landırabilirim.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ben onları biliyorum.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) O zaman
okumayayım firma isimlerini. Bentonitle alakalı hem bilimsel kurul
tarafından hem de üniversite tarafından önemli bir çalışma
yapılıyor. Türkiyenin tabii ki, bir şansı, bentonitte bu
imalatları yapmış olması.
2004
yılından sonra -bir soru vardı ve en fazla sorulan sorulardan
bir tanesi bu- yabancı firmaya ruhsat verilmiş midir, varsa
bunların adetleri, miktarları, hangi yıllarda verilmiştir?
3213 sayılı Maden Kanununun 6ncı maddesi gereği,
yabancı firmalara direkt ruhsat verilememektedir. Bir firma, Türkiyede
herhangi bir madencilik sektöründe Türkiye Cumhuriyeti ticaret kanunlarına
göre kurulmuş bir yerli firmayla ortak olmaksızın herhangi bir
yabancı firmaya direkt ruhsat verilmemektedir veya sermayesi
yabancılara ait olan firmalara direkt ruhsat verilmemektedir,
ortaklık yapısı gereklidir. Bu ortaklık yapısı
içerisinde bulunan firmaların sayıları, adetleri merak edilmesi
hâlinde, ruhsat aşamasında, hangi ruhsatta, arama ruhsatları
itibarıyla işletme, ön işletme ve genel toplam
sayılarını vereceğim.
Yabancı
ortaklı ve direkt yerli ortaklı firma sayısı- bunun da
fotokopisini istemeniz hâlinde takdim edebilirim- 1.409 adet yabancı
ortaklı firmaların arama ruhsatıyla alakalı müracaatı
var. 682 tane işletme ruhsatıyla alakalı, 15 tanesi ön
işletme yani toplam 2.106 tane yabancı ortaklı işletmelerin
1.409 tanesi arama safhasında.
Türkiye
genelindeki ruhsat sayısıyla karşılaştırmak
isterseniz eğer, arama ruhsatları 32.269, bunun 1.409 tanesi yine
yabancı ortaklı, 11.038 adedi işletme, 131 adedi ön işletme
yani toplam 43.438 adet Türkiye genelinde ruhsat sayısı var. Bunun
yalnızca 2.106 tanesi yani yaklaşık yüzde 5inden daha
düşüğü yabancı ortaklı şirketlerin.
Ruhsat
sayısına göre yüzdelerini söylersek, arama ruhsatlarında yüzde
4, ruhsat alanına göre yüzde 7, alan itibarıyla
karşılaştırırsak yüzde 7. İşletme
ruhsatları açısından baktığımızda yüzde 6,
ruhsat alanına göre baktığımızda yüzde 10, ön
işletmeye göre baktığımızda ruhsat sayısına
göre yüzde 11 ve toplam ruhsat sayısına göre baktığımızda
yabancı ortaklı şirketlerin payı yüzde 5, ortalama yüzde 5
civarında. Dediğim gibi bu sayfadan fotokopi istemeniz hâlinde
konuşmamdan sonra dağıtabilirim.
Diğer bir
konu, Çanakkale sınırları içerisinde 2010 yılında
ruhsat sayıları nedir? Son, içinde bulunduğumuz yıl
itibarıyla 39 tane arama ruhsatı, 15 tane de işletme
ruhsatı bulunmaktadır.
Mermerle
alakalı ihracat rakamlarının
karşılaştırılması istendi, Ne kadar ham madde
olarak ihraç ediyoruz? dendi. 2005 yılında toplam mermer
ihracatı, kanuni düzenlemeyle beraber, işlenmiş ürünlerde 607
milyon dolar, blok ve işlenmiş tarzda 806 milyon dolar. 2009
yılı itibarıyla kesinleşmiş rakamlara
baktığımızda, işlenmiş ürün 735 milyon dolar,
toplam blok ve işlenmiş ürün 1,2 milyar dolar. Mermerlerin karşılaştırması
da böyle.
Gümüş metal
üretimiyle alakalı, yani kıymetli madenlerle alakalı üretim
miktarları merak edilmişti. 2003 yılında 96 ton
değerli arkadaşlar, bunun en büyük merkezi de bildiğiniz gibi
Kütahyada, gümüş arıtma tesislerinde yapılıyor. 2008
yılında kesinleşmiş rakam itibarıyla 294 ton olarak
gümüş üretilmiş. Meblağ açısından
baktığımızda, 2003 yılında 57 milyon dolar, 2008
yılında da 175 milyon dolarlık bir işlem
yapılmış.
Yine
kıymetli madenlerden altınla alakalı sorular olmuştu. 2003
yılında -üretim miktarı açısından
baktığımızda- 5 ton 390 kilo, 2004 yılında 3,26;
2005 yılında 4,17; 2006 yılında 8,040 ton, 2007
yılında 9 ton 920 kilo, 2008 yılında 11 ton 20 kilo, 2009
yılında da 14 ton 450 kilo olarak altın üretimi
yapılmış. Yani 2003 yılıyla
karşılaştırdığımızda, içinde
bulunduğumuz yıl itibarıyla baktığımızda,
yaklaşık, altın üretimi Türkiyede yüzde 300 artmış
bulunuyor değerli arkadaşlar.
Ferrokroma
baktığımızda, ferrokroma da 2003 yılı
itibarıyla baktığımızda, tabii ki burada hemen hemen
özelleştirilmemişti ferrokrom, kamu itibarıyla
baktığımızda 36 bin ton. 2009 yılında özel
sektörün eline geçtikten sonra, 2009 yılında 55 bin ton. 2005
yılından itibaren ortalama ellişer bin ton ferrokrom üretimi
yapılmış. Mevcut fırınların revize edilmesiyle
beraber önümüzdeki yıllardaki planlama, 80 milyon ton civarında
üretim, bu rakamın 130 bin tona çıkması planlanıyor.
İthal
kömürlerle alakalı Yerli kömür ithal kömürün neresindedir? diye bir soru
sorulmuştu. İlk defa 2005 yılında çıkartılan bir yönetmelikle
yerli kömürlerin lehine bir yönetmelik düzenlemesi oldu hem hava kirliliği
açısından
Hepinizin de bildiği gibi, şehirlerde
valiliklerin denetiminde, giren yerli kömürde kalorifik miktarları veya
kükürt miktarları, sülfür miktarları itibarıyla bunların
testleri yapıldıktan sonra ancak kullanılabiliyor.
Bakanlığımız
temsilcilerinin katılımıyla 2009 yılında Mahallî Çevre
Kurulu kararında, özellikle yerli kömür kullanımı -kömürlerle
alakalı- iyileştirilerek artırılmış ve çevreye
uyumlu hâle getirilmiştir.
Ülkemizde kömür
kullanımı
Bununla alakalı birkaç detay da vermek istiyorum, son
derece önemli. Dünya krizine rağmen yerli kömür üretimi
artmıştır. 2002de 49 milyon ton olan kömür -ki bunun 35 milyon
tonu yerli- 2009 yılında, değerli arkadaşlar, yüzde 205
gibi bir artışa ulaşmıştır, toplam 102 milyon ton
Türkiyede kömür kullanılmıştır, bunun 81 milyon tonu yerli
olmak üzere. Yani 2002 yılında 35 milyon ton olan yerli kömür
miktarı, yaklaşık yüzde 210luk bir artışla 81 milyon
tona çıkmıştır.
İthal kömür,
ağırlıklı olarak ağır sanayide
kullanılmakta; bildiğiniz gibi, Türkiyede üretilen taş
kömürünün karşılığı olarak, Ereğli demir-çelik
fabrikalarında, işte, Karabük demir çelik fabrikalarında ve
demir ve çelik sanayisinde kullanılmaktadır, yaklaşık 8.500
kaloriye kadar da çıkmaktadır.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süremiz doldu.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Bir sonrakine o zaman
kullanırım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Çok
güzel anlatıyorsunuz, orada devam edelim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Peki, teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Ben
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 2
nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenmesi öngörülen
bendin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
VI. Grup
madenler
Radyoaktif
Mineraller ve diğer radyoaktif maddeler.
|
Polat Türkmen Ayşe Nur
Bahçekapılı M. Altan
Karapaşaoğlu |
|
Zonguldak İstanbul Bursa |
|
Mehmet Nil Hıdır Zekeriya Aslan Mehmet Erdoğan |
|
Muğla Afyonkarahisar Gaziantep |
|
Tahir
Öztürk |
|
Elâzığ |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Tasarının 1. Maddesinde bulunan
VI. Grup
madenler
Radyoaktif
Minareler (Uranyum, Toryum, Radyum) ve diğer radyoaktif maddeler.
bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
VI. Grup madenler
Radyoaktif
elementleri içeren mineraller
Zekeriya
Akıncı
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas numaralı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Akif Akkuş.
BAŞKAN
Akif Akkuş Beyin imzası
burada yok.
Sayın
Şandır, istirham edeyim, bu tip bir şeye yol açmayalım.
Eğer Sayın Işık konuşacaksa olur, diğer
önergelere imza atarlarsa olur, ama şu anda böyle bir şey
yapmayalım efendim.
Buyurun
Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 503 sıra sayılı Maden Kanununda ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu önergemiz,
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep eden bir
önerge. Sebebi, bu konunun uzmanları, jeoloji, jeofizik ve maden
mühendisliği mesleğinin duayenleri, bu kanun tasarısındaki
tanımlamanın doğru olmadığını ileri
sürmektedirler. Dolayısıyla, örneğin uranyum bir element olmakla
birlikte, tasarıda mineral olarak geçmiştir. Ayrıca bu
tasarıda yapılan gruplandırmaların, daha önceki
uygulamanın, hâlen yürürlükte olan tasarıdaki
alışılmış sınıflamanın
dışına çıktığı ve iki grup madende aynı
madenin yer aldığı ifadeler ve maddeler söz konusu.
Dolayısıyla, alelacele hazırlanmış bir tasarı
örneğini ifade eden bu maddenin çıkarılması daha doğru
olacaktır. O nedenle, biz, bu 1inci maddenin tasarı metninden
çıkartılmasının madencilik sektörü açısından
önemli olduğuna inanıyoruz.
Diğer
yandan, hem (a) grubu hem (b) grubunda yer alan aynı madenin uygulamada
yeni sıkıntılara yol açacağı, yine sektörün
temsilcileri ve bu konunun uzmanları tarafından dile getirilmektedir.
O nedenle,
tasarıdaki 1inci maddenin metinden çıkarılması doğru
bir uygulamadır, umarım yüce Kurulun siz değerli üyeleri de bu
önergemizi destekler, bu yanlışlığın önüne geçmiş
oluruz. Aksi takdirde, hakikaten bu mesleğin birçok mensubu,
inanıyorum, sizlere de çok farklı kanallarla ulaştılar ve
yapılan tanımlamanın yanlış olduğu ve uygulamada
birçok problemi yeniden doğuracağı konusunu sizlere de
ilettiler.
Bizler bu konunun
çıkarılması hâlinde daha doğru olacağını
düşünüyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Tasarının 1. Maddesinde bulunan
VI. Grup
madenler
Radyoaktif
Minareler (Uranyum, Toryum, Radyum) ve diğer radyoaktif maddeler.
bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
VI. Grup
madenler
Radyoaktif
elementleri içeren mineraller
Zekeriya
Akıncı
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Akıncı, buyurun efendim.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben bu önerge aracılığıyla, bu yasa
tasarısı vesilesiyle her yönü değerlendirilen, konuşulan ve
en ayrıntılı teknik değerlendirmeleri de yapılan bu
konunun belki çok dikkate alınmadığı için üzerinde
durulmayan bir başka boyutunu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Çünkü, her
şeyi konuşuyoruz, ama işin bir başka boyutunu mutlaka
konuşmamız gerekiyor, o da şu: Bu işin, sektörün bütün
yükünü taşıyan, biliyorsunuz, MİGEM diye
tanımladığımız Maden İşleri Genel
Müdürlüğü ve MİGEMde kümelenmiş bir grup personel ve
onların yapılanmasına dönük hiçbir değerlendirme yapılmıyor
konuşmalarda. Ama hepimiz biliyoruz ki, oradaki işleyişi düzene
sokmadığımızda, burada gerçekleştireceğimiz en
köklü yasal düzenleme bile istenilen sonucu ne yazık ki vermeyecektir.
Çünkü, bu sektörde bütün işleri yürüten, denetleyen ve ruhsatlandıran
yer orası. Yani, bütün yük MİGEMe binmiş. Ama oranın bir
kurumsal yapısı yok, kendi bütçesi yok. Enerji
Bakanlığının gölgesinde Türkiyenin trilyonlarca
dolarlık yer altı zenginliğini yönetmeye
çalışıyor. Ama gariptir, son yıllarda
yıldızı parlayan ve büyük sermaye birikimi yaratmış
holdinglerin çoğunluğunun ilgi alanı da enerji ve maden
alanları.
Sayın
Şevki Kulkuloğluna özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Değerli Milletvekili Arkadaşımız bugün düzenlemiş
olduğu basın toplantısında, ülkemizin maden zenginliklerinin
nasıl bir yağma ve talan içerisinde ele geçirilmiş olduğunu
ve bu büyük arazilerin özellikle yabancı şirketler tarafından
nasıl elde edilmiş olduğunu çok ayrıntılı bir
biçimde ortaya koydu. Onu ifade etmekte yarar görüyorum. Umut ediyorum ki,
kamuoyumuzda da beklenen ve arzu ettiğimiz ilgiyi görecektir.
Ama işin
garip tarafı, bizim bakanlarımız da hep büyük rakamlar ve büyük
ihalelerle meşgul oldukları için onların da aklına bir
türlü bu MİGEMdeki yeniden yapılanma ve orada emek veren, çalışan,
işin yükünü taşıyan insanlar bir türlü gelmiyorlar;
akıllarına bir türlü gelmiyor, onların sorunlarına bir
türlü gereken ilgiyi göstermiyorlar. Ama MİGEM, toplam 350 personel ile
-aşağı yukarı bunun 150si muhtemelen denetim personeli-
ülkedeki 45 bini aşkın ruhsatı nasıl denetleyecek? 150 tane
denetim elemanı, 350 personel, 45 bini aşkın ruhsat
denetleyecekler. Üstelik son dönemde çok sık
yaşadığımız, ocaklardaki, maden ocaklarındaki
kazaların önemli bir etkeninin de yeterince denetim
olmadığı gerçeğini nasıl ortadan
kaldıracaksınız? Eğer yeterince denetimin olmaması da
bu kazaların ortaya çıkmasında önemli bir etken ise, siz bu
tabloyu nasıl değiştireceksiniz? Bin lira civarında maaşı
olan uzmanlar, 2 bin lira civarında maaş alan mühendisler 50 TL harcırahla
çalışıyorlar ve bütün bu denetimi yapmak zorundalar. Nasıl
oluyor 50 lira harcırahla? Örneğin buradan çıkıyor
Diyarbakıra gidiyor, oranın bir ilçesine gidiyor, oranın
dağlarına çıkıyor, oradaki 4-5 tane maden
ocağını denetliyor ve dönüyor. Şimdi, bu konumdaki bir
personelin oradaki maden ocaklarının sahipleriyle
kaçınılmaz bir yakınlık ve diyalog içerisine giriyor
olmaları da ayrı bir şikâyet konusu. Peki, o zaman bu kurumda
özel bir yapılanma ve denetim mekanizması kuramazsanız bu sözünü
ettiğimiz kazaları, üzerinde çok
tartıştığımız suistimalleri ve yolsuzluk
iddialarını nasıl önleyeceksiniz? Sayın Bakanın yine
ilgisini çekmedi bu, personelin sorunları.
Bir başka
yönü, belki bir kısmi iyileştirilmeye orada ihtiyaç duyuluyor
olması. Biliyorsunuz, değerli arkadaşlarım, kamu
çalışanlarının ücretleri düşük olduğu için birçok
kurumda çeşitli yöntemlerle ve çeşitli isimler altında
iyileştirmeler yapılmaktadır. Belki Bakanlığımız
buradaki personelin ekonomik sorunlarına dönük kısmi bir
iyileştirmeyi de düşünür ve gereğini yapar.
Bunu niye
söylüyorum? Bakınız, ilk ciddi düzenlemeyi belki 2004
yılında yapmıştık. 2004 Mayısında
yasalaşan bir kanun tasarısı vardı, o zaman bir söz
almışım önerge üzerinde ve demişim ki: Bakanlık
personeli, hafta içi, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün tüm
işlerini yapmakta; tatil günü, hafta sonlarında ise, ülke genelindeki
maden ve mermer ocaklarında denetim gerçekleştirmektedir.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı kanunlaştığında,
özellikle Maden İşleri Genel Müdürlüğü personelinin iş yükü
daha da artacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akıncı, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Bir iyileştirme talep etmişiz ve
iyileştirmeden toplam 582 -şimdi 650 oldu- personel yararlanacak.
Yapılacak aylık ödeme toplamı o zaman 200 milyarmış,
şimdi 260 milyar olmuş ama orada bir artı yük gelmiyor çünkü
kendi kaynaklarıyla bu yükü karşılama şansı var. O
zaman 11 ila 16 lira arasında harcırah varmış, şimdi
50 lira olmuş ve ben bütün bunların çok düşük olduğunu ve
orada çalışan personelin haklarına dönük mutlaka bir
iyileştirme yapılması gerektiğini söylemişim altı
sene önce.
O zaman
Sayın Bakan Hilmi Güler çıkmış, demiş ki: Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu ücretlerle ilgili
olarak Hükûmetimizin, bütün arkadaşlar için, sadece Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığında değil, kamudaki tüm
çalışanlar için özel bir çalışması var.
-mış o zaman- Yoksa, ben de kendi Bakanlığıma
bağlı olan bütün çalışanlara böyle bir farkın
verilmesini şahsen arzu ederim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Ancak, ilke olarak, bütün kamu personeli için, böyle
farklı farklı şeyler olmasın diye, Başbakanlık
Müsteşarlığımızın bir çalışması
var. O bittiği zaman bu sıkıntı da giderilecek.
Şimdi bir
kez daha yineliyorum. Altı yıl önce bir yasa görüşülürken
oranın yapılanmasına ve personelin sorunlarına dönük bir
değerlendirme sunmuşuz, Sayın Bakanımızın,
yetkililerin dikkatini çekmeye çalışmışız; altı
yıl boyunca hiçbir şey olmamış, yeni bir düzelme, yeni bir
yapılanma, birtakım haklar sağlanamamış. Şimdi
bir kez daha, orada çalışan insanların sözcüsü olarak Sayın
Bakandan ve kurumun yetkililerinden, her şeyini konuştuğumuz bu
büyük, devasa alanın bütün iş yükünü çeken personelin
sorunlarına da bir dönüp bakmaya davet ediyorum ve kısmi de olsa bir
iyileşmenin gerçekleşmesi talebini bir kez daha
huzurlarınızda yineliyorum.
Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Arkadaşlar,
beş dakikalık önerge konuşmasına iki dakika ilaveyi lütfen
istemeyelim, istirham ediyorum. Bir dakika veriyoruz, ondan sonrasında
arkadaşlar konuşmalarını ona göre ayarlasınlar,
ricamdır.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Çalışanların sorunu olduğu için biraz
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 2
nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenmesi öngörülen
bendin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
VI. Grup
madenler
Radyoaktif
Mineraller ve diğer radyoaktif maddeler.
Polat
Türkmen (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uranyum, toryum,
radyum, mineral ismi olmayıp, element ismidir. Ayrıca bu üç
radyoaktif maddenin dışında diğer mineral ve elementlerin
isimleri fıkrada sayılmadığından taslaktan
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Maden Kanununda
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 2. Maddesi "Tesis" tanımında
bulunan "asfalt üretim, hazır beton, yapı elemanı"
ibaresinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Tacidar Seyhan Selçuk Ayhan Mehmet Ali Susam |
|
Adana İzmir İzmir |
|
Ergün
Aydoğan |
|
Balıkesir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'ndaki
Madde 2'nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve talep ediyoruz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
|
Hüseyin
Yıldız |
|
Antalya |
Madde 2- 3213
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan
İhtisaslaşmış Devlet Kuruluşu, tanımında yer
alan "Karayolları ve Türkiye Demir ve Çelik işletmeleri genel
müdürlükleri" ibaresi "Karayolları Genel Müdürlüğü ve
Elektrik Üretim A.Ş" olarak değiştirilmiştir.
Geçici Tesis:
Madencilik faaliyetleri için zorunlu ve temdit dahil ruhsat süresi ile
sınırlı, madencilik faaliyetleri için zorunlu olan her türlü
kırma, eleme, öğütme, kesme ve sayalama tesisleri ile işleme
tesisi kapsamında asfalt üretim, hazır beton, yapı eleman
tesisleri, sallantılı masa, jig, konsantratör, flotasyon, liç,
kalsinasyon, bioksidasyon ve benzeri cevher hazırlama ve zenginleştirme
tesisleri, karıştırma, depolama, stoklama, atık kazanma ve
atık bertaraf tesisleri, su, haberleşme, enerji nakil hattı,
bant konveyör, havai hat, kuyu tesisleri, şantiye binası, yemekhane,
atölye, kantar tesisleri, maden stok alanı, pasa döküm alanı,
atık barajı, trafo, patlayıcı madde ve
müştemilatı deposu gibi geçici yapı ve binalardır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Yıldız efendim
BAŞKAN
Sayın Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 503 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün
uygarlığımızın ulaştığı ve
yaşam standartlarımızı oluşturan araçların
tamamı madenlerden sağlanmaktadır. Bu nedenle, madencilik
sektörü vazgeçilemez bir öneme sahiptir. Oysa ülkemizde madencilik sektörü
sahip olduğu gerçek değerlerden yararlanamamaktadır. Madencilik
sektöründeki ekonomik göstergelere bakıldığında ülkemizin
zengin maden yataklarından yeterince yararlanamadığı
görülecektir. Madencilik sektörünün gayrisafi millî hasıla içindeki payının
1,57 olması da bunun bir göstergesidir. Sekiz yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisinin tek başına iktidarında bu gerçek
görülememiş, çözüm üretilememiş, madencilik sektörünün geleceğe
bakışında çok daha uzun vadeli, çok daha vizyonel
uluslararası hedefler oluşturulamamıştır. Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti ülkemizdeki maden rezervine yalnızca ham
madde gözüyle bakmış, kendi ürününü bütüncül bir politikayla
değerlendirerek endüstriyel üretime yöneltememiştir. Anayasa
Mahkemesinin maden konusunda iptal ettiği iki maddenin oluşturduğu
yasal boşluğun doldurulması için getirilen tasarı ile bizim
gibi birkaç ülkenin madenciliğini idare edecek sayıda madde
içermesine karşın, ülke madenciliğimizin sorunlarını
çözecek bir iki maddenin dışında bir hüküm içermemektedir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin madenciliğe sakat
bakışını, daha madenciliğin tanımlarında
görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, geneli üzerinde ve birinci bölüm üzerinde Sayın Bakana
iletmiş olduğum sorular var. Bu sorulardan bir tanesi de özellikle
beş yıl önce Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin il özel
idarelerinden alarak Madencilik Kanunu ile Madencilik Yasasına
bağladığı ve Bakanlık marifetiyle Türkiye'nin her
yerinde, hepinizin illerinize giderken gördüğünüz maden
ocaklarını yaşadık. Bu maden ocakları, Sayın
Bakanım
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Taş ocağı
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Evet, taş ocağı.
Az önce Korkuteli
Kozağacı köyü, içme suyu kaynağı üzerinde bir taş
ocağı bulunduğunu ve aynı zamanda bu alanın tarihî
alan olduğunu içeren bir mesaj gönderiyor.
Yine
Antalyanın Alanya ilçesinin Elikesik köyünde de yine köyün içme suyunun
bulunduğu alan taş ocağı olarak
Aynı zamanda yeni
ağaçlandırma bölgesi ve tarihî kalıntılar var. Bu taş
ocakları acaba orada antika mı arıyorlar Sayın
Bakanım? Ben bunu sormaya çalıştım. Şunu sordum size
2008 yılı içerisinde, 2009 yılı içerisinde ve 2007
yılı içerisindeki rakamları vermişsiniz. Bu rakamları
sorumda ifade ettim. Size şunu soruyorum net bir şekilde: Sekiz
yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında
vermiş olduğunuz maden arama ruhsatlarını sordum ve
bunların içerisinden de taş ocakları ruhsatlarını
sordum. Bunun kaçının faal olduğunu sordum. Türkçem de çok da
fena değil. Bu taş ocaklarından kaçının
işletilmesi kapanmıştır?, Bu taş ocaklarından
kaçı çevreye vermiş olduğu zararları tanzim etmiştir?
diye sordum Sayın Bakan.
Siz belki
bunları yaşamıyorsunuz ama o köylerimizin yerleşim
alanlarında, o köylerimizin içme suyu havzalarında kurulmuş
bulunan taş ocakları o yörelerde yaşayan insanlara hayatı
zehir etmektedir. O taşları çıkarabilmek için orada
patlatılan yüksek miktardaki dinamitler, oradaki okulların,
camilerin, insanların yaşadığı evlerin
duvarlarını çatlatmaktadır. Çok tonajlı kamyonlarla
yapılan taşımalardan dolayı o köylerimizin bütün
yolları tahrip olmaktadır. Siz bunları göremiyor musunuz
Sayın Bakanım?
Antalya-Ankara
arasındaki yol üzerinde tam 15 tane taş ocağı var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Bunun 6 tanesi faal, 9 tanesi kapatılmış;
insanların ağzındaki diş çürüğü gibi. Yani, bu
taş ocaklarını illa ki herkese göstermek zorunda
mıyız? Bunları yol kenarlarına kurmak zorunda
mıyız? Köylerimizin içme sularının olduğu havzalara mı
kurmak zorundayız? Niçin bunlara engel olmuyorsunuz?
Sayın Bakan,
o vatandaşlarımız haklarını arayamıyorlar. Kendi
geçimini sağlayamayan köylü vatandaş, avukata para verecek,
mahkemelerde sürünecek, sorunlarını yine de çözemeyecek çünkü o
şirketlerin gerçekten bu işle uğraşacak ciddi
hukukçuları var.
Eğer
inanmıyorsanız, buradan Antalyaya gidin, 15 tane taş
ocağı göreceksiniz, 9u da kullanılmıyor. Biz, turizmden
ekmeğimizi kazanıyoruz. Hepiniz bundan iftihar ediyorsunuz, 20
milyon turist, 25 milyar dolar gelir diyorsunuz. Turistler soruyor Nedir bu?
diye. Onlar kendi ülkelerinde böyle bir şeyi görmüşler midir?
Elbette taş
ocağı da ihtiyaçtır. Bunu kullanacaksınız,
verdiğiniz zararı tanzim edeceksiniz, bu düzenlemeleri
yapacaksınız. Size bunu soruyorum, cevap vermeye tenezzül
etmiyorsunuz. Sizi protesto ediyorum ve kınıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, Sayın Bakan ümit ediyorum bir sonrakinde
cevap verecektir, zaman olmadığı için vermedi.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Kalanını da öbür konuşmamda söyleyeceğim
Sayın Bakan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, gerçekten bu taş ocakları
güneyin her bölgesinde sorun.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Maden Kanununda
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 2. Maddesi "Tesis" tanımında
bulunan "asfalt üretim, hazır beton, yapı elemanı"
ibaresinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, buyurun efendim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Maden Kanununda
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
üzerinde konuşuyorum.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Gerçekten çok önemli bir konuda sektörün
sorunlarının çözümüyle ilgili yasal düzenlemeyi konuşuyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak madenciliği destekliyoruz ve yer altı
zenginliklerinin ekonomiye kazandırılması, aynı zamanda da
çevreye duyarlı madencilik, madenciliğe duyarlı çevrecilik
anlamında bu düzenlemeyi destekliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Meclis de bu madencilik
sektörünü önemsediği için bütün siyasi partilerden, bu sorunların
tespiti ve çözüm önerileri için bir Maden Araştırma Komisyonu
kurdu, dört aydan beri çalışmalarını sürdürüyor. Biraz önce
Sayın Bakanımız da bu, şu anda üzerinde
çalışılan tasarının iki buçuk aydan beri komisyonlarda
görüşüldüğünü söyledi. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
komisyonlarda öncelikle Anayasanın iptal ettiği 7nci ve 10uncu
maddenin bazı fıkralarının değiştirilmesiyle
ilgili düzenlemeler yapılsın, daha sonraki Meclis Araştırma
Komisyonu raporu sonrasında da gerçekten madencilik sektörünün
sorunlarını gelecek on yıllarda çözmek üzere gerçekten köklü bir
tasarı hazırlansın dedik ama maalesef bu önerimiz kabul
edilmedi. Şimdi bugün geldiğimiz noktada görüşmelere devam
ediyoruz. Biraz önce Maden Araştırma Komisyonu Başkanı
Sayın Altan Karapaşaoğlu da ifade etti, bu
değişiklikler sektörün sorunlarını çözer mi? Çözmez. Yine
Sayın Bakan da ifade etti, yakında yeni bir düzenlemeye ihtiyaç
olduğunu söyledi.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Meclisin zamanının
önemli olduğunu biliyoruz. Biz hem Üst Komisyonda hem de Meclis
Araştırma Komisyonunda Türkiye'nin değişik yerlerini; Cudi
dağlarını, Gabar dağlarını,
Kazdağlarını ve Kozak Yaylasını birlikte gezdik.
Bütün bu çalışmaların sonuçları beklenmeden şu anda
madencilik sektörünün sorunlarının çözümüyle ilgili, Meclis,
çalışmalarını sürdürüyor.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; gerçekten bu Meclisimize bu
zamanı niye kaybettiriyoruz? Hem Meclis Araştırma Komisyonu
Başkanı bunun yeterli olmadığını söylüyor hem de
Sayın Bakan bunu ifade ediyor. Bizim yaptığımız
çalışmalarda, Türkiye'nin değişik yerlerinde
yaptığımız çalışmalarda sektörün bütün
temsilcileri önceliklerinin Anayasanın iptal ettiği 7nci ve 10uncu
madde olduğunu, köklü değişikliklerle ilgili Meclis
Araştırma Komisyonu raporunun, çalışmalarının
bitmesi gerektiğini ifade etmesine rağmen, bu Komisyon maalesef iki
buçuk aydan beri çalışmalarını sürdürdü ve bugün bu
görüşmeleri sürdürüyoruz. Ve bu çalışmalar gerçekten sektörün
sorunlarını çözecek mi? Maalesef çözmeyecek.
Tabii bu sektörün
son günlerde sık yaşadığı kazalar var, maden
kazaları var. Türkiye bu konuda da, yani iş kazalarıyla ilgili
dünyada birinci, Avrupada üçüncü hâle geldi. Bunlardan da Türkiye olarak, biz
Meclis olarak ILO Sözleşmesinin altına imza atmış
olmamıza rağmen, madenlerde işçi sağlığı ve
işçi güvenliğiyle ilgili 176 sayılı Sözleşmeyi hâlâ
imzalamış değiliz. Şimdi, bunları imzalamadan
yaşanan maden kazalarına kader diyor, geçiştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu sektörün sorunları
gerçekten bir vizyon olmadan çözülebilir mi? Şimdi, eleştirmek için
söylemiyorum, bir tespit için söylüyorum Sayın Bakan, değerli
milletvekilleri; yani, şimdi, bu kadar sorunu olan bir sektörün
başına Mehmet Hamdi Yıldırım Maden İşleri
Genel Müdürlüğüne atanmış. Bir Genel Müdür ve gerçekten jeoloji
mühendisi olmayan bir Genel Müdür, iktisatçı. Şimdi, böyle bir
anlayışla gerçekten bu sektörün sorunları çözülebilir mi, merak
ediyorum.
Yine, AKP
döneminde ve cumhuriyet döneminde verilen ruhsatların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
...miktarıyla
ilgili rakamlar verildi. 1923-2004 yılları arasında 1.500 ruhsat
verilmişken, 2004ten bugüne 43.500 ruhsat verilmiş değerli
arkadaşlar. Yine Maden Araştırma Komisyonunda da bir kamu
görevlisi gerçekten kapatılan alanlar nedeniyle maden aranacak yerin
kalmadığını söyledi. Burada ülkemizin değişik
yerlerinde madene tahsis alanlara baktığımızda, Türkiyenin
780.917 kilometrekare yüz ölçümünde 282.898 kilometrekaresi, yani önemli bir
kısmı, Balıkesirin mesela yüzde 66sı, Ankaranın
yüzde 38i, İstanbulun yüzde 54ü, Yalovanın yüzde 55i,
Kütahyanın yüzde 81i ve Sivasın yüzde 54ü maden sahası
olarak kapatılmış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür edeyim
BAŞKAN - Ben
size ek süre verdim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Sayın Başkan, selamlamamıza izin verin.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen, duralım şeyimizde; beş dakikaya bir
dakika, yüzde yirmi, iyi, fena değil.
Teşekkür
ederim Sayın Aydoğan.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Peki, teşekkür ederim Sayın
Başkanım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.23
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 23.39
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
503 sıra
sayılı tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
3üncü madde üzerinde
üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 7
nci maddesinin mevcut yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen
fıkranın birinci cümlesinde yer alan Ancak ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Mehmet Ali Susam |
|
Zonguldak Kırklareli İzmir |
|
Halil Ünlütepe Kamer Genç Ali Arslan |
|
Afyonkarahisar Tunceli Muğla |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 7
nci maddesinin mevcut yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen
fıkranın birinci cümlesinde yer alan Ancak ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı Mehmet Altan
Karapaşaoğlu Polat
Türkmen |
|
İstanbul Bursa Zonguldak |
|
Zekeriya Aslan Mehmet Erdoğan Tahir Öztürk |
|
Afyonkarahisar Gaziantep Elâzığ |
|
Mehmet
Nil Hıdır |
|
Muğla |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3. maddesinde kurulun yapısını
düzenleyen ilgili fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
|
Mehmet
Akif Paksoy |
|
Kahramanmaraş |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 503 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi hakkında vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Son zamanlarda
kısa aralıklarla yaşanan maden kazaları kamuoyunun
dikkatini bu alana çekmiştir. Madenlerin ekonomiye
kazandırılması sırasında iş güvenliği
başta olmak üzere çevreyi tahrip etmeyen bir sistemin kurulması
gerekmekte, bu sistemin denetiminin de ciddiyetle yapılması önem arz
etmektedir; ancak biz bu tasarıdan anlıyoruz ki Hükûmetin derdi
madenlerde iş güvenliğiyle ilgili tedbirleri artırmak
değil, çevreyle ilgili denetimlerin yapılıp
yapılmaması da değil, çoğunluğu ham madde olarak
satılan madenlerimizin mamul hâlde satılarak hem daha fazla katma
değer hem daha fazla istihdam sağlanması da değil,
Hükûmetin tek derdi bulduğu kaynağı kısa sürede nasıl
kurutacağı. Bu tasarı da maalesef kısa sürede Hükûmete
nasıl kaynak sağlanır bakış açısıyla
hazırlanmış. Madencilik sektörü daha fazla vergi
alınması gereken, daha fazla devlet hakkı alınması
gereken bir alan olarak değerlendirilmiştir.
Hükûmetin bu
konuda iyi niyetli olmadığının, derdinin sektörü
geliştirmek olmadığının açık kanıtı,
2009 yılında Anayasa Mahkemesince iptal edilen 3213 sayılı
Maden Kanununun 7nci ve 10uncu maddelerinin iptalinin üzerinden bir yıl
geçtikten sonra bu tasarının ancak yüce Meclis gündemine getirilmesidir.
Şimdi siz, iptal tarihinden itibaren gerekli düzenlemeleri bir ayda
yapabilirdiniz. Bu konuda gerek sektörden gerek muhalefetten katkı da
alabilirdiniz ancak bir yıl beklediniz, bu arada mahkeme
kararını gerekçe göstererek bir yıl arama
yapılmasını da bal gibi engellemiş oldunuz. Bu konuda
itiraz eden, dert yanan olursa da büyük bir pişkinlikle Anayasa
Mahkemesini adres gösterdiniz.
Bakın, seçim
bölgem Kahramanmaraşın Afşin, Elbistan ilçelerinde bir termik
santralimiz var. Ülkemizin mevcut linyit rezervlerinin yarıya
yakını bu bölgede ancak bu santral gerekli yatırımlar
yapılmadığı, alınması gereken tedbirler
alınmadığı için çevreye felaket saçıyor. Bölgede
kanser vakalarında büyük artış var. Tarım arazileri ve
ürünler büyük zarar görüyor, yıllardır kimsenin kılı bile
kıpırdamıyor. Afşin Elbistan Termik Santrali başta
olmak üzere, Türkiyedeki tüm termik santrallerin çevreye verdiği
zararların araştırılması ve alınması gereken
tedbirlerin tespiti için bir Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu,
sonuç raporunu verdi. Gereğini Hükûmetin yapmasını bölge
halkı da biz de bekliyoruz ancak hâlâ termik santralden çevreye
partiküller yayılmaya devam ediyor, insanların mağduriyeti devam
ediyor. Arazisi kamulaştırılan insanların ne
yapacağı, nasıl istihdam edileceği konularında da bir
plan ya da proje yok.
Kıymetli
arkadaşlar, bu ölçekteki projelerin gerçekleştirilmesinde bir master
plan gerekmez miydi? Yıllar itibarıyla yapılacakların
önceden planlanması, vatandaşımızın mağdur
edilmemesi, ülke ekonomisinin zarar görmemesi açısından daha iyi
çözümler bulunması gerekmiyor muydu? Elbette gerekiyor ancak bu çözümleri
bulması gereken Hükûmet hiçbir adım atmıyor. Ben konuyu defaten
yüce Meclis gündemine taşıdım. Bölgede kanser vakaları
artıyor. dedik, Tarım arazileri zarar görüyor. dedik, gerekli
tedbirlerin alınmasını talep ettik Hükûmet herhangi bir
adım atmadı. Bölge halkına istihdam konusunda tıpkı
Zonguldakta olduğu gibi pozitif ayrımcılık
yapılmasını talep ettik, bize mevcut mevzuatı gerekçe
gösterdiler, eşitlik ilkesine aykırı olacağını
söylediler. Afşin Elbistan Termik Santralinden kaynaklanan sorunlar hâlâ
devam etmektedir. Bölge insanı bir an önce Hükûmetten kararlı bir
adım beklemektedir.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin yapması gereken, sorunlara palyatif çözümler
bulmak yerine konuyu bir bütünlük içinde ele alarak günü değil
geleceği kurtaracak çözümler geliştirmelidir. Ancak Hükûmetin derdi
suni gündem oluşturarak bunu siyasete tahvil etmek olduğundan,
ülkemizin çözüm bekleyen temel sorunları sürekli olarak -sizin tabirinizle-
halının altına süpürülmektedir. Üretim yerine tüketimi, çözüm
yerine krizi önceleyen bu marazi anlayışın milletimize
vereceği bir hizmet kalmamıştır diyor önergeme
desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Paksoy, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bu iki önerge
aynı mahiyette olduğu için önergenin birisini okutacağım,
diğerlerinin teklif eden isimleri okuyacağız, talep etmeleri
hâlinde kendilerine söz vereceğim.
Buyurun efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 7
nci maddesinin mevcut yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen
fıkranın birinci cümlesinde yer alan Ancak ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
İkinci
önergenin imza sahipleri: Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki önergelere katılıyor
musunuz efendim?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Arslan, siz mi konuşacaksınız?
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gerçi Bu yasa görüşülürken herkesle
konuşuldu, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alındı.
deniyor ama harita mühendislerinin bir itirazı var mesela. Teknolojik
gelişmeler, bilimsellik ve ruhsat alınıp kullanılacak
alanın büyüklüğü ruhsat için imalat haritası yapımına
bırakılamaz. diyor harita mühendisleri, Büyük Ölçekli Harita ve
Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliğine göre üretilen harita gereklidir.
diye itirazları var; bunun dikkate alınmadığı
konusunda bu kürsüden uyarı yapmamızı istediler, ben de bu
dileği yerine getiriyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye, gerçekten yer altı ve yer üstü
zenginlikleri açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden ancak
bunu yeterince değerlendirebildik mi, değerlendirebiliyor muyuz,
tartışılabilir.
Ben, Muğla
Milletvekiliyim. Geçtiğimiz yıllarda, iki üç yıl içinde büyük
bir maden ruhsatı faciası yaşadık Muğlada.
Antalyada, biraz önce konuşmacılar tarafından dile getirilen
çok sayıda taş ocağı ama onun yanında bir de hepinizin
bildiği Muğlada, hepimizin, bütün Türkiyenin onur
kaynağı, gurur kaynağı turizm beldelerimiz var Marmaris,
Bodrum, Datça, Fethiye gibi. Marmaris turizmin incisi, hepimizin mutlaka
görmesi gereken ama onun yanında bütün dünyanın da gelip görmeyi arzu
ettiği önemli turizm gelirleri olan bir ilçe. Turizm deyince akla gelen
sanıyorum iki üç destinasyondan bir tanesi Marmaris.
Değerli arkadaşlarım,
bir facia yaşadık Marmariste. Marmarisin yüzölçümünün yüzde 52si
41 maden arama ruhsatına tahsis edildi. Yani yüzde 87si orman
Marmarisin, inanılmaz güzel köyleri, beldeleri var. Marmarisin neredeyse
tamamına, yüzde 52sine maden arama ruhsatı verildi, akıllara
durgunluk veriyor. Bütün insanlar şaşırdı, Olamaz böyle
bir şey, yalandır, yanlıştır. dedik, gerçekten
doğru çıktı. Marmarisin o denize nazır ormanlarının
içinde maden arama ruhsatları verildi. Yani ne bilim ne akıl ne
vicdan hiçbir düşüncenin kabul edemeyeceği ve özellikle yöre
insanını sokaklara döken, aylarca gösterilere neden olan bir Hükûmet
çalışması. Sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler davalar
açtılar.
Değerli
arkadaşlarım, Marmaris sadece turizmiyle değil. Bakın, Türkiyedeki
çam balı üretiminin yüzde 75i Marmariste yapılıyor.
Müthiş bir bitki örtüsü, çok güzel ormanlar çam balı üretimine son
derece uygun. Bu ormanların içinde maden arama çalışmaları
başladı Marmariste.
Şimdi,
soruyorum değerli arkadaşlar: Dünyanın en değerli madeni
nedir bilemiyorum ama o aramalarda Marmariste bulunmuş olsaydı, bu
Hükûmet Marmarisin o biraz önce saydığım turizmi, çam balı
üretimini, ormanlarını bir tarafa bırakıp o madenin
çıkarılması için izin verecek miydi? Değerli arkadaşlarım,
akıl almıyor, gerçekten akıl almıyor! Sanki bir rüya, sanki
bir kâbus!
Yerel yönetimler,
sivil toplum örgütleri davalar açtılar ve Danıştay bu
ruhsatların bir tanesini iptal etti. Sevindik, çok sevindik
Muğlalı olarak. Hepinizin adına, Türkiye adına sevindik.
Marmaris sadece Muğlalıların değil. Marmaris sadece
Türkiyenin de değil. Marmaris dünyaya mal olan bir turizm kenti.
İnsanlık adına sevindik önemli bir yanlışlıktan
mahkeme kararıyla dönülecek diye. Ama ben Sayın Bakandan burada bir
müjde istiyorum. Bu kararın emsal kabul edilip diğer ruhsatların
da mutlaka iptal edilmesi gerekiyor. Bunu beklerken ne oldu? Son zamanda
aldığımız bilgilere göre mahkemenin bu kararını,
bu arama ruhsatını iptal eden kararını
Bakanlığın temyize götüreceği bilgilerini aldık. Bu
doğruysa, gerçekten yeniden kâbus başlamış demektir. Bu
yanlıştan bir an önce dönülmesi için burada söz aldım.
Bakın,
başka şeyler de yapılıyor: Yasanın arkasından
dolanmak. Maden arama ruhsatlarında ÇED raporu gerekiyor, ancak 25
hektarın altındaysa ÇED raporu gerekmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Arslan,
konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ ARSLAN
(Devamla) - Verilen bütün ruhsatlar 25
hektarın altında, ÇED raporundan uzaklaşmak için. Çünkü ÇED
raporu mecburiyeti doğarsa eğer, Marmaris gibi bir yerde maden
araması yapılması zaten imkânsız. Ondan kurtulabilmek için
ruhsatların tamamı neredeyse 25 hektarın altında. Bence, bu
Meclisin bu ÇED raporundaki boşluğu da giderecek yasayı bir an
önce çıkarması gerekiyor. Çok küçük bir yer olabilir ama çevreye
müthiş zararlar verebilir. Yani, büyüklükle ilgili olmaması gerekiyor
ÇED raporlarının. Bunun da bir an önce bu Meclis tarafından
düzeltilmesini talep ediyorum.
Sözlerimi
tamamlarken hepinize içten sevgilerimi, selamlarımı tekrar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın
Arslan.
Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
taslağının söz konusu kelimeyle başlayan
fıkrasının anlamı bu kelime olduğunda farklı bir
hâl aldığından ancak ibaresinin fıkradan
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
- Evet, önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İki önergeyi
birlikte işleme aldığımız için, kabul edilen önergeler
istikametinde madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Evet, 4üncü
maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı MADEN KANUNUNDA VE BAZI KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISInın 4. maddesinin ikinci cümlesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
|
Erkan
Akçay |
|
Manisa |
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
- Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Akçay, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 4üncü maddesi üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı hazırlanırken Anayasa Mahkemesinin
3213 sayılı Maden Kanununda iptal ettiği hükümlerle ilgili
yasal boşluğun giderilmesi amaçlanmıştır ancak
Komisyonda tasarı çıkış amacından
uzaklaşmıştır. Tasarıyla madencilikte ruhsat
bürokrasisi artırılmış, madenciliğe yeni
kısıtlamalar ve yasaklar getirilmiştir, getirilmektedir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde Madencilik Araştırma Komisyonu kurulmuş ve
madencilik konusunda ayrıntılı çalışma
yapılmaktadır. Bu Komisyonun raporunu vermesi beklenmeden, bu
tasarıyla madencilik konusunda geniş çaplı bir düzenleme
yapılması son derece yanlıştır. Gelinen noktada
tasarı, madencilik sektörünün sorunlarını çözmekten ziyadesiyle
uzaktır.
AKP Hükûmetinin
hazırladığı yasa tasarısı Komisyonda değiştirilerek,
tasarının içine zeytinlik alanlarda maden aranması izni,
imkânı ve fırsatı eklenmiştir. Bu düzenleme
yapılırken zeytincilik örgütleri ile sivil toplum
kuruluşlarının görüşleri dikkate
alınmamıştır. Zeytinlik alanlarda maden aranmasına
ilişkin benzeri bir girişim 2003te de Meclisin gündemine
gelmiştir. Ancak şu anki Sayın Enerji Bakanı bu Komisyonun
üyesiyken teklifi reddedilmiştir. Bu tasarıyla zeytinlik
sahalarında maden aranmasının önü açılmaktadır. Biz
madenlerin çıkarılmasına elbette ki karşı
değiliz, Türkiyedeki tarım topraklarının yalnızca
yüzde 1 ila 2sine karşılık gelen zeytin alanlarında ve
stratejik tarım ürünlerinin yetiştirildiği alanlarda maden
aranmasına karşıyız.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede ise özellikle son yıllarda zeytinciliğe
olan ilgi artmıştır, 90 milyon olan zeytin ağacı
sayısı 152 milyona çıkmıştır. Türkiyede 500 bin
aile zeytincilikten geçimini sağlamaktadır. Yan sektörleriyle
birlikte yaklaşık 10 milyon vatandaşımız geçimini
zeytine bağlamıştır. Pamuk ve tütün üretiminin durma
noktasına gelmesinden sonra Manisa ili Akhisar ilçemizde alternatif ürün
olarak zeytin üretimine yönelinmiştir. Akhisarda 81 bin hektar alanda 10
milyon zeytin ağacı bulunmakta ve yaklaşık 15 bin aile zeytincilikten
geçim temin etmektedir. Türkiyede sofralık siyah zeytinin yüzde 35i,
sofralık yeşil zeytinin ise yüzde 70 ila 75i Akhisarda
üretilmektedir.
Sayın
Tarım ve Köyişleri Bakanı zeytin ve zeytinyağı
sektörünün 2014 yılı hedeflerini açıklamıştır. Bu
hedeflere göre 2014 yılına kadar zeytin alanı 774 bin hektardan
1 milyon hektara çıkarılacaktır, zeytin ağacı
sayısı 152 milyondan 180 milyona çıkarılacaktır.
Tasarının
görüşmeleri sırasında tasarının 17nci maddesinin bu
tasarı metninden çıkarılacağı söylenmektedir. Bu
doğru mu, değil mi, şu anda bilemiyoruz. Ancak AKPnin bu
konudaki samimiyetine inanmıyoruz. Çünkü bu tasarı AKP Hükûmetinin
zeytincilikle ilgili ilk teşebbüsü, ilk sabıkası değildir.
AKP Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy, Adana Milletvekili Sayın
Vahit Kirişci ve Ankara Milletvekili Sayın Haluk Özdalga birlikte 6
Mayıs 2009da Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin
Aşılattırılması Yasasında değişiklik
yapılmasını öngören bir kanun teklifi vermişlerdir. Bu
kanun tasarısıyla Zeytincilik Yasasının öngördüğü
Zeytin sahaları içinde ve sahalara en az
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) -
3 sayın milletvekilinin kanun teklifinin
görüşüleceği komisyonların başkanları olmaları da
dikkat çekicidir. Bu kanun teklifiyle ilgili olarak, Çevre Komisyonu 20 Ocak
2010 tarihinde bu kanun ile ilgili olarak raporunu vermiştir.
Şimdi bu
tasarıdan, bu maddeyi çektiniz diyelim. AKPli milletvekillerinin
Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin
Aşılattırılması Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifini ne yapacaksınız, bu teklifi
de geri çekecek misiniz?
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi,
hazırladığı bu kanun tasarısı ve teklifleriyle
zeytin üretimine ve zeytin üreticilerine zarar verecektir; bu kanun
tasarısının kabul edilmesi durumunda son yıllarda
hızla gelişen zeytincilik sektörüne zarar verilecektir.
Türkiye bir
yandan ispanyadan sonra dünyanın 2nci büyük zeytin ve
zeytinyağı üreticisi olmak için her yere zeytin ağacı
dikerken, diğer yandan bu yönde bir kanun tasarısının
hazırlanmasını nasıl izah edeceksiniz?
Değerli
milletvekilleri, sözlerime son veriyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akçay, teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
3213 sayılı Kanunun 10 uncu maddesindeki dördüncü fıkradan sonra
eklenen fıkrada yer alan üçüncü cümledeki "dördüncü'' ibaresinin
"beşinci" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı Mehmet
Erdoğan M. Altan
Karapaşaoğlu |
|
İstanbul Gaziantep Bursa |
|
Mehmet Nil Hıdır Polat Türkmen Zekeriya Aslan |
|
Muğla Zonguldak Afyonkarahisar |
|
Tahir
Öztürk |
|
Elâzığ |
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı yasa tasarısının 5.
maddesine aşağıdaki (F) bendinin eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
F. Bendi:
Madenlere nezaret eden maden mühendislerinin ücret ödentilerinin
belgelendirilmesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5. maddesinde yer
alan
ç) Galeri
atımı yöntemi ile patlatma yapılması, ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Ahmet Orhan Yılmaz Tankut |
|
Kütahya Manisa Adana |
|
Cemaleddin
Uslu |
|
Edirne |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Orhan, efendim
BAŞKAN
Sayın Orhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET ORHAN
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesiyle ilgili görüşlerimi ifade etmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Türk milletini ve
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede
madencilik sektörünün istenilen düzeyde gelişmemiş
olmasının nedeni sadece yasal mevzuatla ilişkilendirilemez.
Diğer pek çok alanda olduğu gibi madencilikte de yol
alamayışımızın belirgin nedenleri arasında
stratejik öngörüyle insan kaynakları planlamasını da göz önüne alan
kalkınma modellerinin bir türlü geliştirilemeyip uluslararası
finans kuruluşlarının güdümünde ekonomik ve sosyal
politikaların uygulanmaya çalışılmasıdır.
Madenlerin kalkınmadaki önemi fazla miktarda üretilip yurt
dışına ham madde olarak satılıp döviz elde edilmesinde
değildir, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi
sağlanmasındadır. Madencilik sektörünün planlanmasında ülke
sanayi sektörleriyle entegrasyonu ön planda tutulmalıdır.
Bu hususlar
maalesef AKP Hükûmetinin 2004 yılında da yapmış olduğu
ve başaramadığı şimdi de bu kanuni düzenlemede
alelacele ve gene gelişigüzel kanun yapımlarında ihmal
edilmektedir. Bu ihmal Türk milletinin ağır faturalarla
karşısına çıkmakta ve böyle devam edilirse çıkmaya
katlanarak devam edecektir.
Değerli milletvekilleri,
insani bakış açısıyla madencilik faaliyetlerinde kamunun
etkin gözetim ve denetimini sağlamak hayati öneme sahiptir.
Diğer
taraftan, söz konusu faaliyetlerin çevre ve ekosistemlerin
korunmasını da gözeten, temel olarak ekonomik kalkınmaya ve
yoksulluğun azaltılarak gelir dağılımının
düzeltilmesi hedeflerine yönlendirilen bir maden politikası
oluşturmak Hükûmetin temel görevi olmalıdır. Bu olgu, gerek
toplumun yararı gerekse madencilik sektörünün gelişimi
bakımından son derece büyük önem taşımaktadır.
AKP
İktidarı bu olgulardan uzak bir Hükûmet çizgisiyle, bir ticari kurum
yaklaşımıyla, madenlerle ilgili çok uluslu şirketlere kendi
yandaşlarıyla birlikte imtiyazlar oluşturmak için, sadece
kendileri menfaatine hazırlıklar yapmaktadır.
Madencilik
faaliyetlerinin planlanma ve uygulanmasında hareket noktası kamu
yararı öncelikli olarak göz önünde tutulmalıdır.
Çevre faktörü göz
ardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi, içinde
bulunduğumuz yüzyılda mümkün değildir. Sürdürülebilir kalkınma
kavramı içerisinde, ya madencilik ya çevre dayatması
bulunmamaktadır. Madenciliğin çevreye etkilerini inkâr etmek mümkün
değildir ancak madencilik sektöründe çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin
kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin
korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması
sektörün gelişimini engellemeyecek, aksine genel anlamda sektörün
gelişimine yönelik katkıyı yapacaktır.
Değerli
milletvekilleri, yüce heyetinizin dikkatini, belirttiğim hususlara tezat
oluşturan memleketim Manisamızın güzel ilçesi Turgutluya
çekmek istiyorum. Çal Dağı, Manisanın, Turgutlunun,
Salihlinin, Gölmarmaranın orta yerinde, bereketli Gediz
Ovasının göbeğinde, büyük kısmı insan eliyle
dikilmiş otuz yaşında kızılçam ormanlarıyla
kaplı bir doğa harikasıdır. Zeytinliklerle, meyve-sebze
bahçeleriyle çevrili, kısaca tarımsal faaliyetlerin ortasında
bir dağdır. Ancak Çal Dağında bir süredir kirli bir oyun
sahnelenmektedir. Çal Dağını İngiliz sermayeli Sardes
Nikel Madencilik A.Şye tahsis eden AKP Hükûmetidir.
3 Nisan 2009da
AKPli Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun imzasıyla Çal
Dağındaki 3 milyon 297 bin
Söz konusu maden
firması Çal Dağında sülfürik asitli yığın liçi
yöntemiyle maden çıkaracaktır. Söz konusu maden firması bu
faaliyetleri yürütürken çevrede çok önemli bir felakete sebep olacaktır.
Bu sonuç, AKP İktidarı ve bu hususa yardım edenlerin boynuna
büyük bir vebal olarak geçecektir.
İngiltere
merkezli European Nickel PLCnin Türkiyede kurduğu Sardes Nikel
Madencilik A.Ş. tarafından Manisanın Turgutlu ilçesi Çal Dağı mevkisinde işletmeye
başlanılan nikel madeni toprağa, suya, havaya
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
AHMET ORHAN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ve
dolayısıyla tüm eko sisteme zarar verecek, kesilecek ağaçlar
nedeniyle erozyon, heyelan ve sel tehlikesi tetiklenecektir.
Sardes Nikel
Madencilik A.Ş.nin orman alanında açıkta 15 milyon ton sülfürik
asit kullanarak doğaya, canlılara ve insanlara vereceği zarar,
yalnızca Turgutlu ve çevresiyle sınırlı kalmayacaktır.
Bu faaliyet, Manisadan İzmire, Gediz, Foça ve Menemen ovalarına
kadar çok geniş bir alanda ülkemizin en verimli tarım
topraklarını yok edecektir. Tahrip edilecek orman nedeniyle erozyon,
heyelan ve sel tehlikesi tetiklenecektir. Diğer sakıncaları yok
sayılsa bile Gediz Ovasında yılda 1 milyon ton derişik
sülfürik asit üretimine ve üretilecek asidin cevher
yığınlarında açıkta kullanımına izin vermek
kesinlikle bir doğa ve çevre felaketini oluşturacaktır.
Bu hususları
dikkate alarak, sizleri bu tasarıya hayır oyu vermeye davet ediyor
ve heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.-
YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, yoklama
yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN Olur
efendim.
Önergenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın
Şandır, Sayın Korkmaz, Sayın Kalaycı, Sayın
Yıldız, Sayın Orhan, Sayın Akçay, Sayın Enöz,
Sayın Bal, Sayın Tankut, Sayın Recep Taner, Sayın Alim
Işık, Sayın Uslu, Sayın Paksoy, Sayın Akcan,
Sayın Beytullah Asil, Sayın Özensoy, Sayın Cengiz, Sayın
Özdemir, Sayın Varlı, Sayın Coşkun, Sayın Ural.
Evet, ismini
okuduğum arkadaşlarımız sisteme girmesinler.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları ( 1/821, 2/670, 2/572) (S. Sayısı:
503) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı yasa tasarısının 5.
maddesine aşağıdaki (F) bendinin eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
F. Bendi:
Madenlere nezaret eden maden mühendislerinin ücret ödentilerinin
belgelendirilmesi.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Yasa
Tasarısı ve Teklifi üzerinde 5inci maddeyle ilgili verdiğim
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bizim önergemizin mahiyeti şu: Biliyorsunuz madenlerde
can güvenliğinin sağlanabilmesi için, maden sahiplerinin maden
mühendislerinin parasını ödemesi lazım yani bu paranın
peşin yatırılması lazım.
Yatırmadığınız takdirde maden mühendisi maden
sahibinin emrine giriyor ve dolayısıyla, onun paralelinde, onun
emirleri doğrultusunda görev yapmak zorunda kalıyor. Bunun, maden
mühendisinin ücretinin eksik ödenmesi, maddede Haksız yere bir iktisap
sayılır. diyor. Yani, bu önergemi, daha ziyade, Maden Mühendisleri
Odası Başkanının paralelinde verdim. Bence de bu akla ve
mantığa uygun bir önergedir çünkü maden sahipleri maden
mühendislerini çalıştırırken onların can
güvenliğini sağlayacak gerekli önlemleri almıyorlar.
Dolayısıyla işte, Zonguldaktaki, birçok yerlerdeki
kazaların sonucu da bu şekilde meydana geldi.
Değerli
milletvekilleri, özellikle bir tatil yerinde şahit olduğum bir
olayı belirtmek istiyorum: Bu Muğla Milasın çok büyük bir
tabiat güzellikleri var ve burada çok kötü bir taş ocakları var. Bu
taş ocaklarını vatandaşlar bana çok şikâyet ettiler.
Ben de Bunun arkasında kim? dedim. Bize Abdullah Gül Bey dediler. Ben
burada sadece vatandaşların hislerine tercüman olmak istiyorum.
Gerçekten, Muğla Milas ve Milas Havaalanına gelirken o muhteşem
ovayı o kadar rezilce taş ocakları kirletiyor ki ve burada âdeta
tarım yapılamaz hâle geliyor. Bu, bence yani aslında o
vatandaşların bana intikal ettirdiği bir düşünce, Meclise
de, burada kürsüye getirmek bakımından zorunlu gördüm ve gördüğüm
kadar olayın özelliği şöyle: Eğer orada ciddi bir, güçlü
bir arka çıkmasa, birisi olmasa, o maden ocağı, o taş
ocağı orada işletilmez arkadaşlar. Çok büyük bir tabiat
tahribatına maruz kalıyor. O koskoca Muğla Milas Ovası ve o
tarım arazileri çok büyük bir tahribata maruz kalıyor. Herkesin,
maalesef birtakım küçük menfaatler karşılığında,
dostluklar karşısında bu ülkenin en güzel
tarımını, en güzel tabiat parçasını tahrip etmeye
hakkı yoktur. Bunu vurgulamak istedim.
Zaten,
aslında bu Maden Kanunuyla ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki.
Arkadaşlar, AKP iktidara geldiği zaman bu biliyorsunuz kömür
ocakları vardı. Kömür ocakları çok fazla da işletilmiyordu
ama nedense AKPliler kendi yandaşlarına bu kömür ocaklarında
hem kömürün fiyatını pahalılaştırmak suretiyle hem de
çok ilkel usullerle kömürleri üretmeye çalıştılar. TKİnin,
maalesef Türkiyede AKPnin iktidarıyla beraber, görev zararları da
çok yükseldi ama bu sayede de çok insan büyük kazançlar sağladı. Ama
bunları her gün söyledik, bunları kürsülerde dile getirdik ama
maalesef, işte söylüyoruz söylüyoruz kimse aldırmıyor,
nasılsa biz kazanç sağlıyoruz, kazançlarımıza diyecek
yok diyorlar. 1-2 defa Mecliste dile getirilmesi bazılarını da
hiç utandırmıyor. Dolayısıyla, burada en büyük kârlı
rantlar var, burada küçük masraflarla büyük rantlar sağlanıyor.
Tabii, Enerji Bakanı burada ne söylüyorsak maalesef cevabını
vermiyor. En basiti, şimdi Azerbaycanla yapılan doğal gaz
anlaşması. Peki, bu doğal gaz anlaşmasında sen hangi
fiyatta anlaştın Sayın Bakan? Çık burada söyle. Niye
söylemiyorsun? Çünkü perde arkasında büyük rantlar dönüyor. Perde
arkasında, söyleyemeyeceğim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla)
arkasında duramayacağın ve çok büyük rantlar var.
İranla yapılan doğal gaz anlaşmalarında da yine çok
büyük rantlar var. Azerbaycanla niye açıklamıyorsunuz, bu doğal
gaz fiyatlarını niye açıklamıyorsunuz? Çünkü
açıklayacak yüzünüz yok. Perde arkasında çok büyük paralar vuruluyor.
Bu paraların kimin tarafından, vurgunun kimin tarafından
vurulduğunu da biliyoruz ama maalesef, karşımızdaki bu
siyasi iktidar -bir süre daha devam edecekler- inşallah önümüzdeki seçimde
bunun hesabını çok pahalıya ödeyecekler çünkü fakir
fukaranın ekmeğine bu kadar zehir katacak şekilde talan eden,
onlara el uzatan bu insanların cezalarını ödeyeceklerine
inanıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
3213 sayılı Kanunun 10 uncu maddesindeki dördüncü fıkradan sonra
eklenen fıkrada yer alan üçüncü cümledeki "dördüncü'' ibaresinin
"beşinci" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
- Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut
fıkrada sehven yazılan ifade düzeltilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
Hıdır, buyurun efendim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, şunu hatırlatmak isterim:
Milletvekillerinden birisi bir söz söylediği zaman, bir ifadede
bulunduğu zaman bunu grup başkan vekilleriyle
paylaşırsanız, partiyle ilgili bir husus varsa veya Hükûmetle
ilgili, yani onların cevap vermesi lazım. Milletvekillerinin
milletvekillerine kendilerine özel sataşma olmadığı
müddetçe cevap verme hakkı kullanılmaya başladığı
zaman Meclisin idaresinde çok büyük zorluklar olur. Bunu belirtiyorum ama
yerinizden çok kısa bir süre içerisinde açıklama yapmanız için
-bir dakikalık- söz vereceğim. Bu hususu da bilgilerinize
sunarım. Gruplarla lütfen paylaşınız. Grup başkan
vekillerinin görevi zaten o, o görevi yerine getirmektir.
Evet, size bir
dakikalık bir süre vereyim, bir açıklama yapacaksınız.
Buyurun efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdırın, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin bahsettiği söz konusu taş ocağından
çıkan malzemeyle Bodrum-Milas, Milas-Yatağan yollarının
yapıldığına, Karayollarının sözleşmesi
gereği mevzuat çerçevesinde
çalıştırıldığına ve kimsenin
kayırılmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önceki
konuşmacı bölgemle alakalı bir konuyu yanlış
aksettirdiği için düzeltme ihtiyacını hissettim.
Sayın
Başkanım, Karayollarının söz konusu taş
ocağıyla Bodrum-Milas, Milas-Yatağan yollarının inşaatı
bitinceye kadar sözleşmesi olduğu için bu taş ocağı
mevzuat çerçevesinde çalıştırılıyor.
Konuşmacının söylediği gibi arkasında devlet
büyüklerimizden herhangi bir kimsenin kayırması ya da mevzuata, usule
aykırı taş ocağını
çalıştırması bahse konu değildir. Bunu Meclisin ve
dinleyicilerimizin bilgilerine arz ediyorum.
Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Herkes görüyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları ( 1/821, 2/670, 2/572) (S. Sayısı:
503) (Devam)
BAŞKAN -
6ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesi ile 3213 sayılı Kanunun
12 nci maddesinin değiştirilmesi öngörülen üçüncü
fıkrasında yer alan ve sevkiyatın gerçekleştirildiği
nakil aracına ibaresi ile ikinci cümlesinde yer alan El konulan nakil
aracının mülkiyeti kamuya geçirilerek ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Erdoğan M. Altan Karapaşaoğlu Ayşe Nur Bahçekapılı |
|
Gaziantep Bursa İstanbul |
|
Dr. Mehmet Nil Hıdır Polat Türkmen Tahir Öztürk |
|
Muğla Zonguldak Elâzığ |
|
Zekeriya
Aslan |
|
Afyonkarahisar |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6. maddesinin 2. paragrafının 1.
cümlesinde yer alan ve sevkiyatın gerçekleştirildiği nakil
aracına ifadesi ile devamında el konulan nakil aracının
mülkiyeti kamuya geçirilerek ifadelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
|
Mustafa
Enöz |
|
Manisa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Maden Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6. Maddesiyle değiştirilen 3.
fıkradaki madene ve sevkiyatın gerçekleştiği nakil
aracına el konulur. El konulan nakil aracının mülkiyeti kamuya
geçirilerek söz konusu ifadesinin metinden çıkartılmasını;
Ve yeni eklenen
ilk fıkranın Hammadde üretim izni olmadan üretim
yapıldığının tespit edilmesi hâlinde faaliyetler
durdurulur, bu alanda üretilen hammaddenin ocak başı satış
bedelinin üç katı tutarında idari para cezası kesilir. Üretimin
ikinci kez tespiti hâlinde hammaddenin ocak başı satış
bedelinin üç katı tutarında idari para cezası uygulanarak izin
iptal edilir. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Selçuk Ayhan Ergün Aydoğan Mehmet Ali Susam |
|
İzmir Balıkesir İzmir |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım yoksa konuşacak mısınız?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Selçuk Ayhan konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ayhan
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Görüşülmekte
olan Maden Kanunundaki değişiklikle ilgili tasarının
birinci bölüm 6ncı maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz
aldım.
Değerli
arkadaşlarım, mevcut tasarı, Türkiyede madenleri işleyen,
madenleri ihraç eden firmalarımızla ilgili ne onların güvenlikli
çalışması ne teknolojilerini geliştirmesi ne işletme
giderlerini düşürmesi ne de ihracat kapasitelerinin
artırılmasına dönük hükümler içermemekte. Burada bu
tasarının temel amacı, son yıllarda ülkemizi istila eden
uluslararası maden lobisinin Türkiyedeki çıkarlarına hizmet
etmek, onların önünü açmaya dönük bir tasarı.
Elbette ki
ülkemizin madenlerini çıkarmak, işlemek, onları
insanlığın yararına sunmak, Türkiyede ulusal gelirin
artmasına ve insanlarımızın refahına katkıda
bulunmasını sağlamak hepimizin görevi ancak bunu yaparken
önceliklerimiz var; insan yaşamına zarar vermemesi, çevreye zarar
vermemesi, su havzalarına zarar vermemesi, tarihî ve turistik
değerlerimize zarar vermemesi, doğal yaşamı tahrip etmemesi
gibi. Ancak, ülkemizde son yıllarda saldırgan maden lobisiyle ne
yazık ki suyundan zeytinine, ormanına varıncaya kadar tüm
doğal alanlar ve insan yaşamı tehdit altına alınmaya
başlamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, madenlerini ham madde olarak çıkarıp satan ve
bu vesileyle zengin olan dünyada bir tane ülke yoktur. Bunlar madenlerini ham
madde olarak satarlar, işlenmiş olarak çok fahiş fiyatlarla
geriye alırlar, bilançoya baktığınızda ithalatla
ihracat arasında ciddi bir açık söz konusu olur. Hele Türkiye gibi
buna yüzde 2lik bir vergi dilimi koyarsanız para kazanmanız mümkün
değil. Olan Türkiye'nin geleceğine ve doğmamış
çocuklarımızın haklarına olur.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunda değişiklik için getirilen hükümlerde,
örneğin kadastro çalışmasını tamamlamamış
bir ülke olduğumuz hâlde imarsız alanlarda yürütülen
çalışmalarda madencilik faaliyeti için geçici tesis ve işletme
için izin, ruhsat izni gereksiz kılınıyor yani
başıboş bırakılıyor.
Bu tasarı,
başka yatırımlarla madencilik faaliyetleri arasında bir
çatışma, birbirine zarar verme olursa bir düzenleme getirerek bu
zararın kimin lehine ya da aleyhine olduğunu çözme ve karar verme
yetkisini oluşturulan kurula tanıyor. Bu muğlak. Burada siyasi
iktidara yakınlık ya da lobi faaliyetlerindeki hâkimiyet verilecek
kararda etkili olabilir. Bunun örneklerini sürekli yaşıyoruz.
Şimdi,
ruhsatlanmış alanlarda, biraz önce Muğla Milletvekili
arkadaşımız da söyledi, yirmi beş hektar altında,
aslında aynı sermaye grubunun çok farklı dilimlere bölerek bir
alanı kapattığına ve ÇED raporundan kurtulduğuna
tanık oluyoruz. İki: Türkiyede kapattığı
ruhsatlı alanlarla hiçbir işlem yapmadığı hâlde
uluslararası borsalarda beyanda bulunup bunun üzerinden rant elde eden
maden grubu firmaları var.
Bir başka
ciddi sorun, biraz önce arkadaşların da bahsettiği taş
ocakları. İzmirin kent merkezinde ve köylerinde leblebi gibi
taş ocağı açılıyor değerli
arkadaşlarım. Aliağa ilçemizin Güzelhisar köyüne gittim, çevre
köylerin muhtarlarıyla görüştük, Çaltıderede bir taş
ocağı tarım alanlarını öldürmekle meşgul.
Kemalpaşanın Yenmiş köyüne gittim, köyün altı zaten
KOSBİyle arazilerine el konulmuş durumda, köyün üstüne de taş
ocağı ruhsatı verilmiş ve astım
hastalığı 2 katına çıkmış ve tarım
alanları toz toprak altında kalmış, ekili ürünler dâhil.
Yılda 70
milyon dolar gelir getiren Bergamanın Kozak Yaylasındaki çam
fıstıklarının imha edilmesi ve o bölgede maden
aranmasıyla uğraşıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) - Şimdi, Marmaris gibi sürekli gelir getiren, turist çeken,
insanlara istihdam yaratan, birçok ailenin geçimini sağlayan bir yeri
nasıl tahrip ediyorsak, yılda 70 milyon dolar gelir getiren ve o
bölgede, Türkiyede tarım çöktüğü hâlde, köylülere ciddi bir refah ve
en azından göç etmeme ortamı yaratan Kozak Yaylasını da
tahrip etmekle meşgulüz. İzmirde belki bir kara mizah olacak size
ama, kerkenez kuşlarının savcılığın
penceresindeki saksıya yuva yaptığını -kerkenez,
biliyorsunuz yırtıcı hayvan familyasındandır- ve 3 kez
doğum yaptığını gazetelerden okuduk. Dergâhlara bile
el attınız değerli arkadaşlar. Antalyada Abdal Musa
Ocağını bile taş ocağı yaptınız. Yani
her şeyin bir sınırı, her şeyin bir limiti her şeyin
bir insafı var. Lütfen, yaptığınız
çalışmalarda ulusal çıkarlarımızı, doğal
yaşamı, insan yaşamını ve halkımızı
düşünelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Aynı
mahiyetteki iki önergeyi birlikte işleme alacağım.
Buyurun efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesi ile 3213 sayılı Kanunun
12 nci maddesinin değiştirilmesi öngörülen üçüncü
fıkrasında yer alan ve sevkiyatın gerçekleştirildiği
nakil aracına ibaresi ile ikinci cümlesinde yer alan El konulan nakil
aracının mülkiyeti kamuya geçirilerek ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Gaziantep) ve arkadaşları
Diğer önerge
sahibi:
Alim Işık
Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle,
Sayın Hükûmete ve Komisyona teşekkür ettiğimizi ifade edelim.
Görüşmekte
olduğumuz 503 sıra sayılı Maden Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Verdiğimiz
önergeyle, tasarının 6ncı maddesinin ikinci
paragrafının birinci cümlesinde yer alan
ve sevkıyatın
gerçekleştirildiği nakil aracına
ifadesiyle, devamında
El konulan nakil aracının mülkiyeti kamuya geçirilerek
ifadelerinin madde metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz.
Gerekçede de
belirttiğimiz gibi, araca el konulması çok ağır bir
cezadır, ağır bir müeyyidedir diye düşünmekteyiz. Zaten zor
durumda olan binlerce kamyoncu esnafının da mağdur edilmemesi
böylelikle amaçlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, madenlerimiz, sanayinin temel ham madde ve enerji
ihtiyacını karşılamaktadır. Yurdumuz çok çeşitli
maden kaynaklarına sahiptir. Ülkemizin karmaşık jeolojik
yapısı çok çeşitli madenlerin bulunmasına imkân
sağlamaktadır. Maden çeşitliliği açısından
dünyanın zengin ülkelerinden biri olmamıza rağmen gerek toplam
rezerv yönüyle ve gerekse tek tek yatak boyutları
kıyaslandığında geri sıralarda yer almaktayız.
Dünya
rezervlerinde önemli paya sahip olduğumuz madenlerin başında bor
madeni gelmektedir. Gelişmiş ülkeler sanayi devrimlerini madencilik
sektörü sayesinde gerçekleştirmişlerdir. Bizde madencilik sektörünün
gayrisafi millî hasıla içindeki yeri yüzde 1,5 iken, gelişmiş
ülkelere baktığımızda madencilik sektörünün gayrisafi millî
hasıla içindeki payının yüzde 20lerde olduğunu
görmekteyiz.
Gelişmekte
olan bir ülke olarak, bir yandan nüfus artışını
besleyebilecek yatırım ve üretimi sağlamak, diğer yandan
fert başına düşen millî geliri artırarak halkın refah
düzeyini yükseltmek zorundayız. Bunu sağlayacak en önemli
kaynaklardan biri olan madenciliğin katkısı maalesef yetersiz
kalmaktadır. Ülkemiz maden ticareti rakamları dikkate
alındığında, ithalat artmasına rağmen
ihracatın aynı seviyelerde artmaması bu sektöre yeteri kadar
önem verilmediğini göstermektedir. Madencilik sektörüne yön verirken uzun
vadede bir madencilik politikası oluşturulmalıdır. Bu
politikanın kalıcı olması yanında, zaman içinde
değişip yeni koşullara uyacak esnekliği de göstermesi
zorunludur. Ayrıca, bu politika tespit edilirken maden potansiyelimiz
sağlıklı bir şekilde belirlenmeli ve doğal
kaynaklarımızın tükenebilirliği göz önüne
alınmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, gelişmiş ülkelerin yıllar önce hallettiği
maden ocağı sorunu Türkiyede modern kölelik düzeniyle maalesef can
almaya devam etmektedir. Maden faciaları ve grizu patlamaları son
yıllarda daha fazla can almaya başlamıştır. Ülkemiz en
son geçen ay Zonguldakta maden ocağında mahsur kalan 30 işçiden
gelen kara haberle sarsılmıştır. Zonguldak Kilimlide
Türkiye Taşkömürü Kurumunun Karadon Müessese Müdürlüğüne ait kömür
ocağında meydana gelen grizu patlamasında göçük altında
kalan madencilerin cesedine ancak günler sonra ulaşılabilmiştir.
30 kişinin de patlama veya göçükten değil karbonmonoksit
zehirlenmesinden öldüğü bilinmektedir. Bu durum Maden ocaklarında
can güvenliği yeterince sağlanıyor mu? Metan gazı ölçerler
neden alarm vermiyor? Teknik cihazlar neden metan gazı artımında
otomatik olarak ocağa oksijen pompalamadı? İşçilerin gaz
maskesi ve oksijen tüpü neden yoktu? gibi soruları beraberinde
getirmektedir.
Sayın
milletvekilleri, son yıllarda meydana gelen tersane ölümleri ve maden
ocaklarında meydana gelen ölümler bizleri derin kuşkulara sevk
etmektedir. AKP hükûmetleri döneminde uygulamaya konulan taşeron işçi
çalıştırma sistemiyle yeterli güvenlik önlemlerinin
alınmayışı ve etkili denetimin
yapılmayışı sonucu işçi ölümleri kaçınılmaz
olarak meydana gelmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Maden
kazalarında eksiklikleri şöyle sıralayabiliriz: Güvenliğin
yetersiz olması, ölüm tazminatının düşük olması,
kuralsız ve denetimsiz bir sektör olması, devlet madenlerindeki
taşeronlaştırma, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak
işletim sistemi, teknik elemanların gözetim ve denetim
eksikliği, son teknolojik ekipmanlar yerine ilkel çalışma
şartlarının olması, ocakların Avrupadaki gibi
antigrizu sistemleriyle donatılmamış olması söylenebilir.
Sayın
milletvekilleri, uzman raporlarına göre ülkemizdeki madenlerde
çalışma koşulları gelişmiş ülkelerdeki
koşullardan çok daha ilkel durumdadır. İstatistiklere göre ise
ülkemiz iş kazaları bakımından dünyanın en güvensiz ülkeleri
arasında bulunmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütünün
hazırladığı rakamlara göre maden ocaklarındaki
kazalarda Türkiye Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü konumundadır.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılarımı sunuyorum. Önergemizin
kabulü yönünde oy vermenizi bekliyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Sevk fişi
olmadan yapılan sevkiyatlarda nakil aracına el konulması
cezası çok ağır bir ceza olduğundan ve hukuksal birçok
probleme neden olacağından fıkradan çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önergeler doğrultusunda 6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7 nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan birinci,
altıncı ve yedinci ibarelerinin birinci, beşinci ve yedinci
ve madde ile 3213 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin
değiştirilmesi öngörülen birinci fıkrasında yer alan
değerlendirme ibaresinin değerleme olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı Altan
Karapaşaoğlu Mehmet
Nil Hıdır |
|
İstanbul Bursa Muğla |
|
Polat Türkmen Zekeriya Aslan Mehmet Erdoğan |
|
Zonguldak Afyonkarahisar Gaziantep |
|
Tahir
Öztürk |
|
Elâzığ
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı yasa tasarısının 7.
maddesindeki veya aynı oranda eksiltmeye ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu M. Ali Susam Malik Ecder Özdemir |
|
Malatya İzmir Sivas |
|
Yaşar
Ağyüz Ergün
Aydoğan |
|
Gaziantep Balıkesir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 esas sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
|
Abdülkadir
Akcan |
|
Afyonkarahisar |
Ruhsatların
verilmesi için harç ve teminatın yatırılması zorunludur.
Ruhsat teminatı, arama ruhsatlarında hektar başına
yıllık ruhsat harcının % 1, işletme ruhsatlarında
% 0.3dür. Bu oranları % 50si oranında artırmaya veya aynı
oranda eksiltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Arama ruhsatı teminat
miktarı 10.000 TLden, işletme ruhsat teminatı yıllık
işletme ruhsatı harcından az olamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 503 sıra sayılı Maden Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu
konuyla ilgili Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun verdiği önergeyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının 7nci maddesi biraz önce Divan
Kâtibimizin de okuduğu gibi ruhsatların verilmesi için öngörülen harç
ve teminatları kapsamakta. Harç ve teminatlarla ilgili bu düzenlemeye
baktığımız zaman, şöyle bir özet
yaptığımızda hâlihazırda mevcut durumda arama
ruhsatı 100 hektara, teminat ve ruhsat harcından az olamaz. denen
rakam 544 lira iken şimdi 10 bin liraya çıkarıyoruz. 2 bin
hektar alanda 19.620 lira iken şimdi 65.380 liraya çıkarıyoruz
yani arada ciddi bir uçurum var. Eğer bu tasarı
hazırlanırken mevcut ruhsat almış olanların
harçlarını bu seviyeye çıkarma zorunluluğu birlikte
getirilmiş olsaydı o zaman şimdi söyleyeceğim şunu
söylemem söz konusu olmazdı, kimse de bunu iddia edemezdi: Ey millet,
daha önce ruhsat almış olan, kendi yakınlarınız da
dâhil, acaba bir rant kapısı mı yaratıyorsunuz? Birilerine
devrederken, devirde bir imkân mı doğsun istiyorsunuz?
ithamında bulunulduğunda Sayın Bayramoğlunun
adını da zikrederek burada konuştuğu gibi, adını
zikrederek söylüyorum, her kanun tasarısının arkasında bir
bahane arıyorsunuz, bir olumsuzluk arıyorsunuz. Ee şimdi
şunu söylediğimizde bu olumsuzluk mu olacak Sayın Bayramoğlu?
Bu, kötü niyetle söylenmiş bir söz değil, bu bir endişe.
Tasarıyı buraya getirenler her türlü endişeden şu Genel
Kurulu Türk milleti adına, temsil ettiğimiz insanlar adına
olumsuzluklardan, farklı düşüncelerden arındırmak gibi bir
mükellefiyetimiz, bir mecburiyetimiz var. Sizin anladığınız
gibi ben anlamak zorunda değilim ama tasarıyı hazırlayanlar
herkes tarafından eşit şekilde anlaşılacak ve
olumsuzluğa meydan vermeyecek şekilde sürekli Türk milletinin
menfaatine, birilerinin menfaatine olmaksızın milletin menfaatine
tasarıyı hazırlamak zorunda ve buradan geçirmek ve uygulamaya
sokmak zorundayız. Eğer öyle olursa hiç kimse, hiçbir
tasarının arkasında olumsuzluklar aramaz, aramaya da
hakkımız olamaz.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla ilgili olarak görüşülürken Tarım
Komisyonunda taş ocaklarını ele aldık. Taş
ocakları geniş alanlarda, tarım alanının
göbeğinde değil. Devlet Meteoroloji İşlerini dinliyoruz:
Bugün yağmur yağacak -ama şu bölgede, diyelim ki, ki diyelim
değil- Urfada, Antepte yağacak olan yağmur çöl
kumlarını taşıyan rüzgârların etkisiyle çamur
şeklinde yağacak. diye bildirim alıyoruz. Yani bunu ne
getiriyor oraya, bu tozu, çöl tozunu? Rüzgâr getiriyor. Eğer, siz, çevre
koruma adına ruhsat verdiğiniz taş ocaklarının adam
gibi sağlıklı şekilde çalışmasını
teminen... Ruhsatı verdim, teminatı da yatırdı -çevre
teminatı, çevreyi koruyacağız ya- ondan sonra gerisine
karışmayacağız, para cebimizde. Eğer, biz, nasıl
çalıştığını gözlemezsek... Bu teminatları ne
zaman alıyoruz? Ruhsat alma aşamasında. Ruhsatı cebine adam
koyduktan sonra gidip çalıştırmaya başlıyor, ondan
sonra da ne olup ne bittiğine bakmıyoruz.
Bolvadinin bir
köyünde taş ocağı var, taş ocağı dinamit
patlatıyor. Afyonun Hocalar ilçesinde, Hocalar-Sandıklı
arasında bir taş ocağı var, dinamit patlatıyor. Arada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Öyle bir şey diyen idareci olmaz yani.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Sayın Vekilim, bunu köylü söylüyor.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) - Valileri töhmet altında bırakma!
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Vali töhmet altında falan kalmaz, vali devletin
valisidir. Bunu söyleyen köylü, Eğer ben şikâyet edersem
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Her söylenen şeyi burada söylemeyin.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Ne yapalım? Doğruysa ne yapalım? Gelin,
beraberce bir gidelim o zaman. Eğer yüzünüz varsa köye gitmeye, gelin
beraberce gidelim.
Bu nedenle,
ruhsatı vermiş olmakla kalmamalıyız, sonuna kadar takip
etmek, nasıl çalıştığını görmek
zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, yaprakların üstü 2 milim tozla kaplanıyor. O bitki
fotosentez yapabilir mi? Bunu gösteriyor adam. Ee, ceza verdik. Ne kadar?
5 bin lira. Koca alan, rüzgârın altında, tozun altında
kalıyor. Yahu bir kamuflaj, bununla ilgili teknik, teknoloji var.
Aynı il içerisinde bunu uygulayabilenler var ve zarar vermiyor. Ama zarar
verenleri şikâyet ettiğiniz zaman adamın da canına
okuyorlar. Niye? AKPli diye.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı yasa tasarısının 7.
maddesindeki veya aynı oranda eksiltmeye ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN -
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Aslanoğlu
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bağışlayın,
ben madenci değilim, madenlerden pek anlamam ama
anlamadığım bazı şeyleri de sormak isterim.
Acaba, özellikle
bir taş ocağı ruhsatı verilirken yerleşim yerine en
yakın mesafesi ne kadar olmalı? Bu konuda bilgilenmek istiyorum. Size
spesifik örnek vereceğim. Şimdi, Malatya Yeşilyurt İkizce
köyü, aynen buradan soruyorum: Köye
İki, acaba
Malatyada bugüne kadar kaç tane taş ocağı ruhsatı verildi?
Acaba bunları bu ruhsatı alanlar işletiyor mu? Bilmiyorum, beni
aydınlatsın birisi. Acaba bunların kaç tanesi devredildi? Kimler
aldı? Kimler sattı? Alanlar ne kadar hava parası aldı
acaba? Böyle bir şey var mı acaba, hava parası diye bir
şey var mı? Onu da bilmiyorum da, öğrenmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, köylüye bu eziyeti yaşatmayın. Ben
Bakanlığa soruyorum: Merada taş ocağı işletmesi
olur mu? Köyün merası burası. Köylünün iznini istemez mi acaba bu
ruhsatı alanlar? Sonra gidip ruhsatı aldıktan sonra köylüyü
razı etmek için, acaba Köylü ne istiyor benden yapayım?diyen
insanlara hâlâ ruhsat verecek misiniz?
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
7 nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan birinci, altıncı ve
yedinci ibarelerinin birinci, beşinci ve yedinci ve madde ile 3213
sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin değiştirilmesi öngörülen
birinci fıkrasında yer alan değerlendirme ibaresinin
değerleme olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Taslak
değişiklik maddesinde sehven beşinci ibaresi yerine
altıncı ibaresi yazılmış olup, farklı bir
fıkraya atıfta bulunulmaktadır. Bu nedenle gerekli düzeltmenin
yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesi ile
3213 sayılı Kanunun 14 üncü maddesine eklenen dördüncü
fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı Alim Işık Cemaleddin Uslu |
|
Konya Kütahya Edirne |
|
Yılmaz
Tankut Muharrem
Varlı |
|
Adana Adana |
Devlet
hakkı;
a) I. Grup ve II. Grup (a) bendi madenler ile
mıcır, kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda
kullanılan her türlü yapı hammaddelerinde ocak başı
satış fiyatı boyutlandırılmış ve/veya
yıkanmış olarak satılan fiyatı olup, bu madenlerden
%2,
b) II. Grup (b)
madenlerde %1, ancak bu madenlerin yurt içindeki kendi tesisinde işlenerek
uç ürün haline getirilmesi durumunda %0,5,
c) III. Grup ve
V. Grup madenlerde %2,
d) IV. Grup
madenlerde %1, ancak altın, gümüş ve platin madenlerinde %2,
e) VI. Grup
madenlerde %2,
oranında
alınır.
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
- Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Kalaycı konuşacaklar.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 503 sıra sayılı Maden Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle,
gecenin bu saatinde hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiyede
madencilik yıllardan beri tüm boyutlarıyla ele
alınmamış, bu nedenle sektörde kalıcı bir gelişme
sağlanamamıştır. Her ülke doğal kaynaklarını
nasıl değerlendireceğini, ham madde açıklarını
nasıl gidereceğini ve buna yönelik uzun vadeli plan ve stratejisini
önceden belirlemektedir.
Madencilik
sektörünün ülke kalkınmasındaki önemi fazla miktarlarda üretilerek
yurt dışına ham madde olarak satılıp döviz elde
edilmesinde değil, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi
sağlamasındadır. Ülkemizi madencilikten ham madde üretip satan
bir kaynak ülke olmaktan çıkarıp sanayiyle entegre olmuş, dünya
pazarlarında katma değeri yüksek uç ürünlerde söz sahibi bir ülke
konumuna getirmek ana hedefimiz olmalıdır. Bunun için de bor, soda,
krom, mermer, demir gibi madenlerin üretimleri ile bunları uç ürünlere
dönüştüren sanayi sektörü bir bütün olarak düşünülmeli, planlamalar
bir bütün olarak yapılmalı, bu kapsamda millî bir madencilik
politikası ve stratejisi oluşturulmalıdır. Bu çerçevede
madencilik sektörünün planlanmasında sanayi sektörleriyle entegrasyon ön
planda tutulmalıdır. Bu hususların göz ardı edilmesi
nedeniyle Maden Yasasının gelecekte de
tartışılmasına devam edileceği görülmektedir.
Madencilik
ürünleri üretimini artırmak şirketlerin üretim maliyetlerini
düşürmekten geçmektedir. Bunun için de maliyetteki işçilik
payını düşürücü teknoloji ile üretim yapmak, sermaye maliyetini
düşürücü ucuz finansman imkânları sağlamak ve devletin
aldığı gelir vergisi, devlet hakları ve
harçlarını düşürmek önemli faktörlerdir.
Kazanandan
mutlaka vergisi alınmalıdır ancak madencinin vergi yükü
azaltılmalıdır. Devlet hakkı oranlarının 2004
yılında çıkarılan 5177 sayılı Maden Kanununda ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun çalışmalarında madencilik sektörü
tarafından yapılan değerlendirmeler ve hesaplamalar sonrası
binde 5 ve yüzde 1 olmasının uygun olacağı belirlenmiş
ve önerilmiştir, ancak daha sonra bu oranlar geçerli bir gerekçeye
oturtulmadan yüzde 2 ve yüzde 4 olarak belirlenmiştir. Madenci eskiden
olduğundan daha çok vergi ödemeye başlamıştır.
Faaliyet alanının orman, mera, tarım alanı, hazine arazisi
olması durumunda ek ödentiler de madencinin ödemesi gereken bedeli daha da
artırmaktadır.
Madenin
bulunduğu yerde üretilmesi zorunluluğu, yer seçme
şansının olmayışı, özellikle kırsal
kesimlerde faaliyet gösterilmesi, yol, su, iletişim gibi
kalkınmanın temel unsurlarını ülkemizin ücra köşelerine
taşıması, istihdam ağırlıklı, kırsal
kesimden göçü önleyici ve en önemlisi de özveri isteyen bir sektör oluşu
madenciliği diğer sektörlerden ayıran özelliklerdir.
Böyle bir
sektörden, ödediği vergilerin yanı sıra ayrıca, yüksek
oranda devlet hakkı alınmakla sektöre haksızlık
edilmektedir. Yüksek kazanç elde edenlerden gerekli vergiler alınmalı
ancak genel olarak sektörün desteklenmesi için devlet hakkı oranları
düşürülmelidir.
Tasarı, tam
aksine, madencinin üretim maliyetlerini ve bürokratik işlemleri
artıran hükümler içermektedir. Tasarıda özellikle maden ruhsat
teminatları çok yüksek oranda artırılmaktadır. Dünyada
ekonomik sıkıntı ve güçlüklerin yaşandığı
bir dönemde maden sektörünün üzerine böyle bir yükün bindirilmesi sektörü
tıkanma noktasına getirecektir.
Vermiş
olduğumuz önerge, devlet hakkı oranlarının, ruhsat
gruplarına göre binde 5 ve yüzde 2ye düşürülmesini içermektedir.
Değerli
milletvekilleri, madencilik sektörü ülke ekonomisi açısından
taşıdığı büyük önemine rağmen, bugün millî gelir
içindeki payı yüzde 1,5 gibi düşük bir düzeydedir. Tamamen ülkemiz öz
kaynaklarını kullanan, üretimden satışa kadar neredeyse
ithal girdi kullanmayan maden ve doğal taş sektörü, yeterince destek
ve teşvik sağlanması hâlinde ülkemiz ekonomisi için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) -
önemli katkılar sağlayacaktır.
Madenciliğe
uygulanacak teşvik politikalarının anlamlı olabilmesi için
yapısal teşviklerin uzun vadeli, konjonktürel teşviklerin ise
süratle işletilebilen kısa vadeli teşviklerden
oluşması gerekmektedir. Madencilik sektörüne özel bir teşvik
kararnamesi düzenlenmesi ve kararnamede özel teşvik unsurlarının
yer alması uygun olacaktır. Yürürlükteki bölgesel teşvikler
madencilik için sektörel teşvik olarak uygulanmalıdır.
Önergemize destek
vermenizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9 uncu maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 16
ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinden önce
gelmek üzere eklenen "I. Grup (a) bendi madenler için mülkiyet sahibinin
kendi mülkiyeti üzerinde ruhsat talep etmesi halinde bir bedel
alınmaz." cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını, beşinci fıkrada "10.000"
ifadesinin "50.000" olarak değiştirilmesini ve maddenin
sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve maddenin
çerçevesine cümleler ibaresinden sonra gelmek üzere ve maddenin sonuna
aşağıdaki fıkra ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Denizlerde
alınan; Kokolit, Sapropel, ve Hidrojen Sülfür ruhsat sahipleri, arama
ruhsat yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içerisinde Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı veya Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığına bağlı bir şirketi en az bir yönetim
kurulu üyeliği ile bir denetçi üye verme ve sermaye koyma şartı
aramaksızın, en az yüzde on hisse olmak kaydıyla şirketine
ortak almak zorundadır."
|
Zekeriya Aslan Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Erdoğan |
|
Afyonkarahisar İstanbul Gaziantep |
|
Salih
Erdoğan Mehmet
Nil Hıdır |
|
Denizli Muğla |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı Maden Kanununda Ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
9. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesi "Ancak tamamı
denizlere yapılan III., IV. ve VI. Grup ruhsat müracaatları 10.000
hektarı geçmeyecek şekilde yapılır." ifadesindeki
10.000 rakamının 5.000 olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Alim Işık Muharrem Varlı Yılmaz Tankut |
|
Kütahya Adana Adana |
|
Cemaleddin
Uslu |
|
Edirne |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Maden Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 9. Maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 16.
maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinden önce gelmek üzere
eklenen birinci cümlenin madde metninden çıkarılmasını,
maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Denizlerde
alınan; Kokolit, Sapropel ve Hidrojen Sülfür ruhsat sahipleri, arama
ruhsat yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde; Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı veya Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı'na bağlı bir şirketi, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı'nca yüzde 20'den az olmamak koşuluyla
yönetmelikle belirlenecek oranda, sermaye koyma şartı
aranmaksızın, ortak almak zorundadır"
|
Ali Arslan Rasim Çakır Mehmet Ali Susam |
|
Muğla Edirne İzmir |
|
Ergün
Aydoğan Rahmi
Güner |
|
Balıkesir Ordu |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
I (a) Grubu
madenler ile ilgili mevcut fıkrada var olan bir cümle,
değişiklik önerisinde yinelenmiş olup, mükerrerliği
gidermek için değişiklik tasarısındaki ilk cümlenin
çıkarılması gerekmektedir
Derin denizlerde
ruhsat verilmesi öngörülen ve Maden Kanunu'na alınan Kokolit, Sapropel ve
Hidrojen Sülfür özellikle Karadeniz'in yaklaşık
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 9. maddesinin 3. fıkrasının son
cümlesi "Ancak tamamı denizlere yapılan III., IV. ve VI. Grup
ruhsat müracaatları 10.000 hektarı geçmeyecek şekilde
yapılır." ifadesindeki 10.000 rakamının 5.000 olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TENOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Varlı konuşacak efendim.
BAŞKAN
Sayın Varlı, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz
aldım.
Bu yasa, daha
önce Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, sizlerin de yeniden iki maddesini
yasalaştırıp uluslararası yabancı yatırımcıların
da önünü bir miktar daha açarak yeniden kanunlaştırmaya
çalıştığınız bir yasa.
Tabii,
yabancı yatırımcıya karşı değiliz,
yabancı yatırımcı elbette ki gelmeli, iş yapmalı
ama istihdama yönelik iş yapmalı. Daha önce bankaları
verdiğiniz gibi paradan para kazandırarak veya maden
ocaklarını, değerli madenleri verip yine bizim madenlerimizin
üzerinden para kazandırarak yabancı yatırımcıyı
buraya çekmenin bir anlamı yok. Önemli olan, yabancı yatırımcıyı
çekeceksek eğer, istihdam sağlayacak bir fabrika kurdurarak, o
fabrikada büyük işler veya ağır sanayi tesisleri kurdurarak,
orada çalışacak insanların da bizim ülkemizden insanlar
olmasını sağlamak ama böyle bir gayretiniz ve böyle bir
niyetiniz yok.
Tabii, yine bu
Maden Yasası içerisinde taş ocakları da var. Bu taş
ocakları bizim bölgemizde de oldukça fazla. Özellikle de az önce Antalya
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Yıldız da dile getirdi, içme
suyunun olduğu, onun kaynaklarının olduğu yerlerdeki
taş ocaklarına müsaade edilmemesi lazım ama bakıyoruz Türkiyenin
her tarafında aynı sıkıntı var. Burada dinamit
patlatılıyor. Bu dinamit patlatıldıktan sonra bu
suların geriye çekilme, kaybolma hatta kirlenme ihtimali var. Buradan
birçok köy, birçok kasaba ve şehir -bu sudan- faydalanıyor ama siz
bunu dikkate almadan bu taş ocaklarına müsaade ediyorsunuz.
Yanlış olduğunu belirtmek istiyorum. Lütfen bu konuda da biraz
hassasiyet göstermenizi bekliyoruz Sayın Bakan.
Yine benim seçim
bölgem Adana, özellikle de Ceyhan. İşte, Ceyhanın Rotterdam
olacağını söylediniz hep. Bu manada reklam yaptınız,
Enerji bölgesi, petrol borsası oluşacak
falan ama daha şu ana
kadar bir çivi bile çakılmadı. Bekliyoruz ne zaman yatırım
yapılacak diye, hiçbir şey yok. Hatta ben birilerine söz verdim,
onlar başlamadan başkasının başlamasına müsaade
etmem zihniyetiyle de o bölgede yatırım yapacak insanların da
önü kesildi.
Biz tabii, o
bölgede yatırım yapılmasını,
insanlarımızın çalışmasını, istihdamın
artmasını çok arzuluyoruz ama şu ana kadar hiçbir şey yok.
Yine (BTC)
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, BIL Şirketi orada olmasına
rağmen o bölgenin insanları bundan faydalanamadılar. Orada
çalışanların birçoğu başka vilayetlerden. Tabii ki,
Türkiyenin her karış toprağı bizim
insanımızın ama biz isteriz ki, bizim bölgemizde yapılan
bir yatırımda bizim insanlarımız faydalansın bundan
ama ne yazık ki, bundan bizim insanlarımız faydalanamadı.
Ve şimdi de BTCnin Genel Müdürlüğünü Ankaraya
alacağınızı duyuyoruz Sayın Bakanım. Eğer bu
doğruysa, lütfen bu kararınızdan vazgeçin. Zaten Ceyhana,
Adanaya faydası olmayan bir kuruluş, çok az bir faydası olan
bir kuruluşun Genel Müdürlüğünü de Ankaraya alarak tamamen eksi
duruma getirmeyin. Lütfen bu konuda da hassasiyetinizi bekliyoruz.
Yine o bölgede
6-7 tane termik santralin kurulacağını, bunların bir
çoğunun da kömürle çalışan termik santral olduğunu
biliyoruz. Bilmiyorum size de ulaştı mı, o bölgenin
muhtarları toplu imzalar, dilekçeler yazıp gönderdiler. Kömürle
çalışan termik santrallerinin gelecekle ilgili endişeleri var. O
bölge birinci sınıf tarım arazilerinin olduğu bir bölge,
zeytin ağacının, asma yani üzüm meyvesinin yoğunlukta
olduğu bir bölge. O bölgede kömürle çalışacak santrallerin çok
hassas kontrol edilmesi lazım. Biz tabii ki santral kurulmasına
karşı değiliz. Elbette ki enerji ihtiyacını
karşılamak için santraller kurulmalı, işletilmeli,
çalıştırılmalı ama bunlar yapılırken de
beş yıl sonrası, on yıl sonrası planlanarak
düşünülmeli. O bölge de herhangi bir olumsuzluğu kaldırmayacak
bir bölge. Eğer o bölgede kömür santralleri, yarın baca sistemleri
uygun çalışmazsa âdeta zehir yayıp o bölgedeki bütün tarım
arazilerini yok edebilir, ortadan kaldırabilir, o bölgedeki bütün zeytin
ağaçlarını yok edebilir, asma ağaçlarını yok
edebilir. Onun için bu konuda da hassasiyetinizi bekliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MUHARREM VARLI
(Devamla) Ben muhtarlarımızın ve o bölgede yaşayan
insanlarımızın bu manadaki
sıkıntılarını, endişelerini dile getirdim.
Buradan bizzat size sesleniyorum Sayın Bakan: Lütfen bu kömür
santralleriyle ilgili, bir daha gözden geçirmenizi bekliyoruz.
Yine enerji
bölgesi diye -demin de söyledim- reklamını
yaptığınız Ceyhana yatırımların önünü bir
an önce açınız. Oradaki insanlar işsiz, aç ve sefiller. Lütfen
oradaki insanların bir an önce çalışmalarını temin
edecek yatırımları sağlayınız diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9 uncu maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 16
ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinden önce
gelmek üzere eklenen "I. Grup (a) bendi madenler için mülkiyet sahibinin
kendi mülkiyeti üzerinde ruhsat talep etmesi halinde bir bedel
alınmaz." cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını, beşinci fıkrada "10.000"
ifadesinin "50.000" olarak değiştirilmesini ve maddenin
sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve maddenin
çerçevesine cümleler ibaresinden sonra gelmek üzere ve maddenin sonuna
aşağıdaki fıkra ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Denizlerde
alınan; Kokolit, Sapropel, ve Hidrojen Sülfür ruhsat sahipleri, arama
ruhsat yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içerisinde Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı veya Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığına bağlı bir şirketi en az bir yönetim
kurulu üyeliği ile bir denetçi üye verme ve sermaye koyma şartı
aramaksızın, en az yüzde on hisse olmak kaydıyla şirketine
ortak almak zorundadır."
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
I (a) grubu
madenler ile ilgili mevcut fıkrada var olan bir cümle,
değişiklik önerisinde yinelenmiş olup, mükerrerliği
gidermek için değişiklik taslağındaki ilk cümlenin
çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca derin denizlerde ruhsat
verilmesi öngörülen ve Maden Kanununa alınan Kokolit, sapropel ve hidrojen
sülfür özellikle Karadenizin yaklaşık
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 9uncu maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesinin Çerçeve hükmünde yer alan
birinci, ikinci, üçüncü ibarelerinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü
olarak değiştirilmesini ve Tasarının 10 uncu maddesi ile
3213 sayılı Kanunun 17 inci maddesinin değiştirilmesi
öngörülen ikinci fıkrasından eklenen fıkranın üçüncü
cümlesinde yer alan ve ibaresinin ve/veya olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Polat Türkmen M. Altan
Karapaşaoğlu Mehmet
Nil Hıdır |
|
Zonguldak Bursa Muğla |
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı Tahir
Öztürk Zekeriya
Aslan |
|
İstanbul Elâzığ Afyonkarahisar |
|
Mehmet
Erdoğan |
|
Gaziantep |
TBMM Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 10.
maddesinin 6. fıkrasından sonra gelmek üzere 7. fıkra olarak
aşağıdaki metnin eklenmesini arz ederiz.
Maden arama
projesi, ön inceleme raporu, ön arama raporu, genel arama raporu ve detay arama
raporuna ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
|
Hüseyin Yıldız Rıdvan
Yalçın Şenol
Bal |
|
Antalya Ordu İzmir |
|
Beytullah
Asil |
|
Eskişehir |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Şenol Bal
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
503 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarısının
10uncu maddesinin altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere
yedinci fıkra eklenmek üzere vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak,
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Evet, vermiş
olduğumuz değişiklik önergesinin amacı, maden arama
projesi, ön inceleme raporu, ön arama raporu ve detay arama raporuna
ilişkin usul ve esasların nasıl düzenleneceği yasa metni
içinde belirtilmemiş olduğundan, ilave edilen bu fıkra ile yasa
tasarısı içinde rapor ve faaliyetlerin yönetmelikle düzenlenerek yasa
tasarısı içindeki eksikliğin giderilmesidir.
Değişiklik önergemizi desteklemenizin uygun olacağını
ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün burada yeniden Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişlik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Tasarısıyla karşı karşıyayız. Her
işimizde olduğu gibi günübirlik kararlar alıyoruz. Yeni bir
maden kanununa ihtiyaç olduğunu ve meselenin çok yönlü düşünülmesi
gerekirken günü kurtarmaya ve yandaş maden şirketlerinin baskısıyla
değişiklik yapmaya çalışıyoruz.
5177
sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi 2004 yılında
yine bu Mecliste AKP milletvekillerinin sayısal çoğunluğuyla
geçerek yürürlüğe girmişti. Bu değişiklikle yabancı
yatırımın ve yatırımcının önü
açıldı. O dönemde, hatırlarsanız -basına
yansıyan- bu yasa değişikliğinin âdeta yabancı
şirketler tarafından hazırlanmış olduğu
şeklinde ifadeler yer alıyordu ve yine o değişiklikle orman
alanları, millî parklar, özel koruma bölgeleri, doğal ve kültürel sit
alanları vesaire madencilik faaliyetlerine açıldı. Bu
değişiklikle, madencilik faaliyetlerinin, ÇED ve gayrisıhhi
müessese izin süreçlerinin Bakanlar Kurulu tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği de düzenlenmişti. Yani
hukuksuzluğun hukuk diye yutturulduğu AKP İktidarında çevre
tahribatı ve talan ortaya çıktı. Böylelikle yabancı
firmalarla ortaklık kılıflı yandaş firmalarca kâr
alanı yaratılmış oldu. Tabii, Yasa Anayasa Mahkemesi
tarafından -hem Maden Yasasının 7nci maddesi hem de Çevre
Yasasının 10uncu maddesi- iptal edildi. Sonra, Bakanlık
tarafından çıkarılan yönetmelikler iptal edildi. Tabii, bu
kararlardan sonra da bu süreç içinde verilen madencilik izinleri
tartışmaya başlandı. Orman alanlarındaki madencilik
izinlerinin de Orman Genel Müdürlüğünce durdurulduğunu biliyoruz.
Şimdi bu
teklif Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarıyla oluşan
yasal boşluğu doldurmak yüzünden mi Meclistedir? Bunu sorgulamak
gerekiyor.
Bu yeni teklifle
değişen hiçbir şeyin olmadığını da
görüyoruz. Üstelik imar planı ve yapı ruhsatı olmadan madencilik
faaliyetlerine ve tesislerine izin verilmektedir. Yine, özel çevre koruma
bölgelerinden tutun da birinci derece askerî yasak bölgelere kadar ruhsat
başvurularının hak sağlaması hâlinde ilgili
kurumlardan izin alınarak ruhsat verilmesine yol açılmaktadır.
Yine orman idaresinin izniyle, orman sayılan alanlarda yapılacak
maden arama ve işletme faaliyetleri ve zorunlu geçiş tesisler
yapılabilecektir. Bu teklifle zeytinlikler de korumasız hâle getirilmektedir.
Yine en önemlilerinden, içme ve kullanma suyu rezervuarlarının
maksimum su seviyesinden 1.000
Bir örnek vermek
istiyorum değerli milletvekilleri: İzmirin, biliyorsunuz, Menderes
ilçesine bağlı Efemçukuru köyü vardır. Bu köyün üzümü de çok
meşhurdur ve dünyada eşi benzeri de yoktur. İşte,
Efemçukuru, İzmir içme ve kullanma suyunu sağlayan Tahtalı havza
sınırında, Çamlı Barajının beslenme
havzasında kurulmuştur. Efemçukurunda altın madeni tespit
edildikten sonra bir Kanada şirketi yüzde 80 ortaklı bir Türk
stratejik ortağıyla çalışmalarına başladı.
Altın madeni için bazı köylülerin arazileri çok ucuza
kapatıldı, bazı köylüler direnince araziler bu şirket
lehine Hazine tarafından 2008de kamulaştırıldı.
Kamulaştırılan 35 parselden 21 parselin çok ucuza verildiği
de ortaya çıktı itiraz üzerine ve bilirkişilerin
raporlarına göre. Yani aslında değerin 2 katı olduğu
ortaya konmuş oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
efendim.
ŞENOL BAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Efemçukuru
bölgesinin toprak yapısının çok ağır elementler
içerdiği ve binlerce yıldır doğal dengelerin, toprakla
bütünleşmiş bu yapının, bu bölgede altın madeni
arandığında, çıkarma çalışmaları sırasında,
bu elementlerin ve bir de arseniğin su ve yağmur sularıyla
çözünerek, aktif hâle gelerek yer altı ve yer üstü sularına
karışmasıyla İzmirlilerin içme suyunun da
zehirleneceği ortadadır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii ki Türkiye'nin madenlerini çıkarmaya,
bu milletin bu kaynaklardan yararlanmaya hakkı vardır ama Türkiye'nin
çevreye saygılı olarak, insan sağlığı
düşünülerek, ekolojik yapı bozulmadan ve stratejik önemi olan
madenlerimizin, yabancı şirketlere peşkeş çekilmeden
gerçekten yerli, ciddi olan kendi madencilerimize imkânlar tanıyıp
teşvik edilmesiyle bu madenlerin milletin hizmetine sunulmasını
herkes istemektedir.
Bu yüzden,
milletin menfaatine uygun kullanılması için yeniden bir madencilik
yasasını gündeme getirip, hep birlikte ele alarak, mutabakatla
hazırlayabiliriz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesinin Çerçeve hükmünde yer alan
birinci, ikinci, üçüncü ibarelerinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü
olarak değiştirilmesini ve Tasarının 10 uncu maddesi ile
3213 sayılı Kanunun 17 inci maddesinin değiştirilmesi
öngörülen ikinci fıkrasından eklenen fıkranın üçüncü
cümlesinde yer alan ve ibaresinin ve/veya olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut çerçeve
maddesinde ve fıkrada teknik düzeltme yapılmıştır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.26
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.36
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
10uncu madde
üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
503 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11.
maddesinin 2. fıkrasında geçen maden mühendisi ibaresinden sonra
gelmek üzere ile bir jeoloji mühendisi ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
|
Alim Işık Cemaleddin Uslu Hüseyin Yıldız |
|
Kütahya Edirne Antalya |
|
Rıdvan Yalçın Şenol Bal Beytullah Asil |
|
Ordu İzmir Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
11 inci maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin
değiştirilmesi öngörülen üçüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Polat Türkmen Ayşe Nur
Bahçekapılı M. Altan
Karapaşaoğlu |
|
Zonguldak İstanbul Bursa |
|
Zekeriya Aslan Mehmet Erdoğan Mehmet Nil Hıdır |
|
Afyonkarahisar Gaziantep Muğla |
|
Tahir
Öztürk |
|
Elâzığ |
I. Grup (a) bendi madenlerin ruhsat süresi
beş yıldır. Diğer grup madenlerin işletme ruhsat
süresi, on yıldan az olmamak üzere projesine göre belirlenir. I. Grup (a)
bendi ve diğer gruplardaki ruhsatlar, sürenin bitiminden önce yeni bir
projeyle uzatma talebinde bulunulması hâlinde ruhsat süresi
uzatılabilir. I. Grup (a) bendi maden sahalarının ruhsat
süresini uzatma taleplerinde; ihale yoluyla verilen ruhsatlarda ilk ihale
bedelinin yeniden değerleme oranı ile belirlenen tutarı
geçmeyecek, ihale yapılmadan verilen ruhsatlarda ise on yıllık
işletme ruhsat harcının beş katından az olmamak kaydıyla
bu bedel, İl Özel İdaresi tarafından belirlenir. Toplam ruhsat
süresi altmış yılı geçemez. Altmış yıldan
sonraki sürenin uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın
168 inci maddesi gereği Madenler devletin hüküm ve tasarrufu altında
olduğundan 1 Grup (a) bendi maden ruhsatlarının temdit
işlemlerinin İl Özel İdareleri tarafından belirlenecek bir
bedel karşılığında ruhsatlandırılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 11inci madde üzerinde başka önergeler var.
BAŞKAN - Bir
önerge daha var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11.
maddesinin 2. fıkrasında geçen maden mühendisi ibaresinden sonra
gelmek üzere ile bir jeoloji mühendisi ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 503 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım,
öncelikle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Getirdiğiniz
bu yasayla madencilik sektörünün beklentileri var idi. Bu beklentiler ülkemiz
maden kaynaklarının rasyonel bir şekilde aranmasını,
işletilmesini, yasakçı düşüncelerden
arındırılmasını, devlet gelirlerinin
artırılmasını, bürokratik sorunların
aşılmasını, sektörün ihtiyacı olan teşvik ve
desteklerin artırılmasını, maden haklarının etkin
bir şekilde devlet güvencesi altına alınmasını,
madencilik faaliyetlerinin emniyet ve güven içinde sürdürülebilmesini, gerekli
izinlerin hızlandırılmış bir uygulama
anlayışı içinde verilmesini, kamu elinde bekleyen sahaların
özel sektöre verilebilmesini, maden hakkı sahiplerini mevzuat ve ceza
uygulamalarıyla korkutmaktan vazgeçilmesini, sektöre özellikle yerli
sermayenin girişini artırmayı, çevreyi korumaya yönelik mevzuat
hükümlerini getirmeyi, sektörde madencilik politikasının rekabet
ortamının oluşturulmasını ve denetlenmesini, ekonomik
verimliliğe öncelik veren ve sektörün diğer sektörlerle
bütünleştirilmesini, madencilikle ilgili toplum bilincinin
oluşturulmasını, sektörde üretici ve pazarlama birliklerinin
oluşturulmasını ve desteklenmesini, sektörde insan
kaynaklarının eğitilmesinin desteklenmesini, üretim
faaliyetlerinde ihtiyaç duyulan teknolojilerin üretimi konusunda ARGE
çalışmalarının desteklenmesini, bürokraside etkin yönetim,
koordinasyon ve denetimi, mevzuattaki ve uygulamalardaki sorunların çözülmesini,
maden arama faaliyetleriyle ilgili sorunların çözülmesini, madencilerin
üretim esnasında yaşadıkları sorunlara çözüm getirilmesini,
madencilik faaliyetleri sırasında oluşan çevre sorunlarına
çözüm getirilmesini, madencilikteki risk unsurlarının en aza
indirilmesini, maliyetlerin düşürülmesine ilişkin öneriler ve çözüm
yollarının belirlenmesini beklemekteydi madencilerimiz.
Bu tasarı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde oluşturulan madencilik sektörüyle ilgili
ve sektörün sorunlarını, çözüm yollarını
araştırmak üzere kurulan araştırma komisyon raporundan
sonra getirilmeliydi. Aceleniz neydi? Nedeniniz belli, AKP Hükûmeti olarak
madencinin sorununu çözmek yerine kendi sorunlarınızı,
yandaşlarınızın ve küresel sermayenin sorunlarını
çözmek peşindesiniz. Sayısal çoğunluğunuzla bu tasarıyı
da yasalaştıracaksınız. Resmî Gazetede
yayınlandığı günü takip eden günde, Adalet ve Kalkınma
Partisinin ve madencilerin yeni Maden Yasası arayışı
başlayacaktır. Bu tasarıyla sadece günü
kurtaracaksınız ancak madencinin sorunlarının
çözülemeyeceği gibi madenciler Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan
da olacaklardır.
Devlet hakkı
artışları, teminat cezaları ile bütçe
açıklarınızı kapayabileceğinizi sanıyorsanız
yanılıyorsunuz. Bir yıl sonra gelir elde edecek madenci de
bulamayacaksınız.
Madenlerin
kapanması işsizlik oranlarını da artıracaktır.
Gerçi, AKPnin vatandaşlarına iş bulmak gibi bir görevinin
olmadığını bizatihi Sayın Başbakan ifade
etmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınız da
Şu madenler olmasa bu ülkenin madenciliğini ne kadar güzel idare
ederim. diye bakıyordur herhâlde.
Artık,
küresel güçler hegemonyalarını savaşların sonuçlarına
göre değil, ülkelerin yer altı kaynaklarını ele geçirmek
üzere planlamaktadırlar. Tasarıyla, yabancı sermayenin önünü
açmaya yönelik tedbirler ve çalışmalar bu kanun metninde de
açıkça görülmektedir. AKP için ülkemizdeki madenin kimin tarafından
çıkarıldığı önemli olmayabilir, ancak Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz önemsiyoruz. Ülkemizin doğal
kaynaklarını asla peşkeş çektirmeyeceğiz, ülke madeninin
ülke insanınca işletilmesini mutlaka sağlayacağız.
Getirdiğiniz
tasarı Türk milletinin çıkarına değildir, küresel
sermayenin çıkarınadır. Diğer yasa teklif ve
tasarılarında yaptığınız
yanlışları bu tasarıda da yapmaktasınız.
Milliyetçi Hareket Partisi yaptığınız
yanlışların farkındadır ve bunları Türk
milletiyle paylaşmaktadır. En geç bir yıl içinde yapılacak
genel seçimlerde Türk milleti sizleri siyasi tarihin tozlu raflarındaki
yerine koyacaktır. Maden Tetkik Aramanın bile bulamayacakları
derinlikte
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) O zaman size tekrar edeyim.
En geç bir
yıl içinde yapılacak seçimlerde Türk milleti siyasi tarihin tozlu
raflarındaki yerinize sizi gönderecektir. Maden Tetkik Aramanın bile
bulamayacağı derinliklere gömüleceğiniz vakit
yakındır. Madencinin de Türk milletinin de kurtuluşu AKPden
kurtulmaktadır.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir önceki kabul
edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumlarınız olduğu üzere görüşülmekte olan tasarı
veya teklife konu kanun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla -13 üyesiyle-
katılırsa önergeyi işleme alacağım, Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Önergeleri
sırasıyla okutuyorum. Birbirine karıştırmayın
sayın milletvekilleri. Sonrasında herhangi bir şey demeyin.
Önergeyi okutayım, ona göre yerinizi alınız:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Maden Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısına aşağıdaki maddenin Madde 12 olarak
eklenmesini, diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Maden Kanununun
29. Maddesinin 4. fıkrasının birinci cümlesinde bulunan teknik
belgeleri ibaresinden sonra gelmek üzere nezaretçi ücretinin ödendiğine
dair belgeleri ibaresi eklenmiştir.
|
Tacidar Seyhan Selçuk Ayhan Ergün Aydoğan |
|
Adana İzmir Balıkesir |
|
Mehmet
Ali Susam |
|
İzmir |
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önceki
konuşmamda siz sadece kendinizi mi dinliyorsunuz? Ben diyorum ki önergeyi
okutuyorum, önergeyi okuttuktan sonra tutumunuzu ona göre belirleyin dedim.
Türkçem de yeterlidir, konuşmam da anlaşılır bir
vaziyettedir.
Evet, şu
anda soruyorum Komisyona. Bu önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz efendim? Sayayım. Kaç kişi varsınız? Tacidar Beyin
verdiği önerge, fark etmez.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Mehmet Ali Bey de var.
BAŞKAN Var
yok efendim, ben buradaki arkadaşlara bakıyorum.
Hasan Bey, salt
çoğunluğunuz yok şu anda saydığım şeyin
içerisinde.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hangi önerge, Tacidar Beyin önergesi mi?
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Hangi önergeyi okuttunuz?
BAŞKAN
Arkadaşlar, imza sahiplerini okuyoruz, önergeyi okuyoruz. Tekrar tekrar
niye soruyorsunuz? Tacidar Seyhan Bey ve arkadaşlarının önergesi
diyor.
Salt
çoğunlukla katılmadığınız için önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Bundan sonra,
şimdi, yine aynı mahiyette iki adet önerge vardır, önergeler
aynıdır. Önergeleri okutacağım, imza sahiplerini de
okutacağım, Komisyona soracağım. Evet, aynı usulü
tekrar edeceğiz:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki hükmün yeni madde olarak metne eklenmesini ve
diğer maddelerin bu değişiklik doğrultusunda teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Polat Türkmen Ayşe Nur Bahçekapılı M. Altan Karapaşaoğlu |
|
Zonguldak İstanbul Bursa |
|
Zekeriya Aslan Mehmet Nil
Hıdır Tahir
Öztürk |
|
Afyonkarahisar Muğla Elâzığ |
|
Mehmet
Erdoğan |
|
Gaziantep |
Diğer
önerge:
|
Malik Ecder Özdemir Mehmet Ali Susam Ali Arslan |
|
Sivas İzmir Muğla |
|
Rasim
Çakır Ergün
Aydoğan |
|
Edirne Balıkesir |
Madde 12- 3213
sayılı Maden Kanununun 29 uncu maddesinin birinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
İşletme
projesine aykırı faaliyette bulunulması ve faaliyetlerin can ve
mal güvenliği açısından tehlikeli bir durum
oluşturduğunun tespit edilmesi hâlinde maden üretimine yönelik
faaliyetler durdurulur.
BAŞKAN
İki gruba mensup arkadaşlarımın ayrı ayrı
vermiş olduğu önergeler var burada.
Sayın
Komisyon, salt çoğunlukla katılıyor musunuz? Ben de sayacağım
tabii.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Bir
dakika efendim, sayayım.
Evet, salt
çoğunluk var efendim.
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde
yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Herhangi bir söz
talebi var mı? Yok.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Bu okuduğum,
kabul ettiğiniz önerge madde 12 olarak tesis edilmiştir, işlem
görmüştür.
Şimdi, yeni
madde 13 ihdasıyla ilgili bir önerge daha vardır. Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki hükmün yeni madde olarak metne eklenmesini ve
diğer maddelerin bu değişiklik doğrultusunda teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 13- 3213
sayılı Maden Kanununun 30 uncu maddesinin ikinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
Ancak,
işletme ruhsat safhasında hukuku sona eren sahalar ile Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından görünür rezervi belirlenerek
Genel Müdürlüğe devredilen sahalara bu hüküm uygulanmaz.
|
Polat Türkmen Mehmet Erdoğan M. Altan Karapaşaoğlu |
|
Zonguldak Gaziantep Bursa |
|
Zekeriya Aslan Dr. Mehmet Nil
Hıdır Ayşe Nur
Bahçekapılı |
|
Afyonkarahisar Muğla İstanbul |
|
Tahir
Öztürk |
|
Elâzığ
|
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz
efendim?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN
Evet, salt çoğunluk vardır.
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde
yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Herhangi bir söz
talebi yok.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Şimdi
12,13üncü maddeler ilave edilmiş oldu.
Eski 12,
şimdi teselsül olarak 14üncü madde hâline gelen madde üzerinde iki adet
önerge vardır, o önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12.
maddesinde geçen maden mühendisi ibarelerinin maden ve jeoloji mühendisleri
ibaresiyle değiştirilmesini arz ederiz.
|
Alim Işık Cemaleddin Uslu Rıdvan Yalçın |
|
Kütahya Edirne Ordu |
|
Hüseyin Yıldız Şenol Bal Beytullah Asil |
|
Antalya İzmir Eskişehir |
|
Nevzat
Korkmaz |
|
Isparta
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesi ile 3213 sayılı Kanunun 31
inci maddesinin değiştirilmesi öngörülen birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Maden
işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır.
Yeraltı üretim yöntemiyle çalışan işletmeler ile en az 15
işçi çalıştıran açık işletmeler asgari bir maden
mühendisini daimi olarak istihdam etmek zorundadır. Teknik ve daimi
nezaretçinin görev, yetki, sorumlulukları, atanma usul ve esasları,
vardiyalı çalışan işletmelerde işletmenin
büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak
istihdam edilecek maden mühendisi ile ruhsat sahasında görevlendirilecek
teknik elemanların çalışma usul ve esasları Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
|
Polat Türkmen Ayşe Nur
Bahçekapılı M. Altan
Karapaşaoğlu |
|
Zonguldak İstanbul Bursa |
|
Zekeriya Aslan Mehmet Nil
Hıdır Tahir
Öztürk |
|
Afyonkarahisar Muğla Elâzığ
|
|
Mehmet
Erdoğan |
|
Gaziantep |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sadece maden
üretimi esnasında değil üretim öncesinde yapılan
hazırlık çalışmalarının da iş
sağlığı ve güvenliği açısından bir maden
mühendisinin nezaretinde yapılması gerekmektedir. Ayrıca yer
altı işletme yöntemi ile yapılan çalışmalarda da
mutlaka bir maden mühendisinin nezaretinin olması zorunluluk arz
etmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12.
maddesinde geçen maden mühendisi ibarelerinin maden ve jeoloji mühendisleri
ibaresiyle değiştirmesini arz ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu önergemizin
gerekçesi, madencilik faaliyetleri sırasında çıkabilecek zemin
sorunlarının çözümünde jeoloji mühendislerinin de
katkısının alınması yönündedir.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz üzere vatan sadece üzerinde
barınılan topraklar değil, bununla birlikte toprağın
altında ve üstünde yer alan maddi ve manevi tüm değerleri ihtiva
eder. Meseleye böyle bakabilirsek toprağın altında yer alan
ülkemizin ve çocuklarımızın istikbali demek olan madenlerimizin
aslında bir vatan meselesi olduğunu da görebiliriz.
Bugün ülkelerin
rezervlerinde bulunan madenlerin ülkelerin geleceğini,
bağımsızlığını hatta millî hedeflerini
doğrudan ilgilendirdiğini, insanların refahının da
belasının da müsebbibi olabildiklerini biliyoruz. Bu yüzden, son
derece stratejik bir sektör olan madencilik sektörüne ve sorunlarına
yalnızca politik bir gözle bakmanın yanlış olduğunu
düşünüyoruz ama maden ocaklarındaki acı kayıplarımızı
ve nedenlerini gündeme getirmesek de hem o insanlarımıza hem de
yakınlarına haksızlık yapmış oluruz.
Rakamlar
söylüyor. Türkiye Avrupa ülkeleri arasında madenlerde ölümcül kaza
oranlarında açık arayla birinci durumda. Nedense birinciliklerimiz bu
ve benzeri sahalarda. Başbakana göre tüm insanlık gözünü
açmış hayret ve hayranlıkla Erdoğan mucizesini izliyor.
Bakın nerelerde birinciyiz: Hayat pahalılığında
birinciyiz. İşsizlikte birinciyiz. Hele hele gençlerin
işsizliğinde rekor üstüne rekor kırıyoruz. Trafik
kazalarında, afetlerdeki can kayıplarında birinciyiz. Terör
olaylarında verdiğimiz şehitlerde birinciyiz. İş
kazalarında, maden ocaklarında kaybettiğimiz evlatların
sayısında birinciyiz. Kapanan fabrikalarda, inen kepenklerde
birinciyiz. Daha istiyor musunuz? Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Avrupada maden
ocaklarında ölümcül kaza oranları bizim sadece dörtte 1imiz kadar.
1941den bu yana maden ocaklarında diri diri gömdüğümüz
insanlarımızın sayısı 3.712, şayet Avrupa
standartlarını yakalayabilmiş olsaydık, bugün 2.885
madencimiz yaşıyor olacaktı.
Başka bir
kıyaslamayı daha paylaşmak istiyorum: Devletin 2009
yılında kendi ocaklarında kaybettiği madenci
sayısı sadece 7; özel maden ocaklarında aynı yıl için
92; 2010 yılı ilk altı ayında bile maalesef 62 bu
sayı. Bu neyi gösteriyor? Maalesef, özel sektör maliyetleri
aşağıya çekme saikiyle ocaklarda alması gereken tedbirleri
yeterince almıyor, devletin denetim kurumları da ye-terince
denetlemiyor. Gerçi bazı kurumların Sanki denetliyoruz da ne oluyor?
dediğini duyar gibi oluyorum. İşte, bariz bir örnek: Kütahya
Valiliği bir denetleme komisyonu kuruyor, denetim sonucunda biri açık
olmak üzere üç kömür ocağının faaliyetlerinin
durdurulmasına karar veriliyor. Sonradan göçen Yörgüç köyündeki ocak için
deniyor ki: Nefeslik denen havalandırma bacasıyla diğer
eksiklikler tamamlanıncaya kadar bu ocakta kömür üretimi yapılamaz.
Buna karşın ocak çalışmaya devam ediyor ve göçükle
sonlanıyor.
Değerli
milletvekilleri, tüm ekonomik faaliyetler ve bu arada madencilik faaliyetleri
de hep insanımızın refah ve mutluluğu içindir. Buna hizmet
etmeyen, hele hele insanın en temel hakkı olan yaşama
hakkını elinden alan hiçbir iktisadi faaliyet koruma göremez, kader
diye geçiştirilemez. İnsanlarımızı ölüme
gönderiyorsunuz, neden tedbir almıyorsunuz? diyenlere, Kadere
inanmıyor musunuz? diye saçma sapan bir soru soramazsınız.
Şayet iş güvenliğini ve işçinin yaşama
hakkını temin edemiyor iseniz, o zaman siz neden varsınız?
Yahut, Başbakanın görevi insanlarını belalardan ve
musibetlerden korumak için tedbir üretmek değil de Siz kadere
inanmıyor musunuz? Yahut Şehitler dua bekler, slogan değil.
demek midir? Sayın Başbakan millet de sizden görev bekliyor,
akıl vermenizi değil ve milletimiz soruyor: Sizin daha bıyıkları
yeni terlemiş gencecik oğlunuzun kaderi gemicikler yüzdürmek,
Ayşe Ananın Fatma Gelinin kaderi de almadığınız
tedbirler yüzünden evladını, eşini maden ocaklarına gömmek
midir?
Sayın Bakan,
Sayın Başbakan; bazen konuşmamak, suskun kalmak, mahcubiyetle
başınızı öne eğmek, sırf konuşmak için
konuşma ve mazeret üretmeye göre daha anlamlıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yüzden,
insanlarımızı incitecek, devletine küstürecek cevaplar yerine
lütfen susunuz ve işinizi yapınız. Hele hele insanların en
acılı zamanlarında Ailelerine 3-5 kuruş yardım
yaptık. diyerek acılı insanların gönlünü öfkeyle doldurmayınız
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı kanun Tasarısının 15.
maddesinin 1. fıkrasına geçen üç aylık ek süre ibaresinin
altı aylık ek süre şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemalettin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
- Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutuyorum efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme ile tanınan
sürede oluşabilecek sıkışmanın önüne geçilecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yeni 16ncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinin 2. fıkrasında
gayesiyle ruhsat verilir ifadesinden sonra gelmek üzere Bu şekilde
verilen ruhsat alanları bir yıl içinde 50.000 hektarı geçmez.
ifadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16 ncı maddesi ile düzenlenen 3213
sayılı Kanunun 47 nci maddesinin son fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
MTAnın
arama ruhsatları teminattan muaftır.
|
Ergün Aydoğan M. Ali Susam Vahap Seçer |
|
Balıkesir İzmir Mersin |
|
Tacidar Seyhan Ali İhsan Köktürk M. Şevki Kulkuloğlu |
|
Adana Zonguldak Kayseri |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Seyhan siz mi konuşacaksınız?
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Evet.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, daha
önce benzer bir uygulamayı biz Yenilenebilir Enerji Kanununda jeotermal
aramalarda Maden Tetkik Aramaya tanımıştık. Jeotermalde
tanıdığımız bir hakkı diğer maden
aramalarında tanımıyoruz.
Şimdi,
burada en büyük endişe şuydu: Kamu kurumlarıyla özel sektör
arasında bir eşitsizlik oluyor ve bunu ortadan kaldırmayalım
deniliyordu ama sonuçları açısından bakarsanız, o kanun
çıktıktan sonra -belki çok bir katkısı olmadı ama- bu
kurumumuz sadece jeotermalde yeni sondajlar yaptı ve Türkiyede çok önemli
jeotermal kaynaklar buldu ve aynı şeyi madenlerde de
Bugüne kadar
Türkiyede bulunan ve ciddi rezerve ulaşan madenlerin büyük bir
çoğunluğu MTA tarafından bulundu.
Mutlaka özel
sektörde aramacılığı, işletmeciliği teşvik
etmeliyiz ama kamu kaynaklarını verimli olarak kullanabilen,
özellikle MTA gibi stratejik kurumların rezervlerini,
çalışmaları yerine bir yerde bloke etmenin mantıklı ve
açıklanabilir hiçbir tarafı yoktur çünkü bu kurumumuzun zaten
gelirlerinin yüzde 90ı hemen hemen personel ve sair giderlere gidiyor.
Kalan bütçeyle Türkiyede ciddi bir arama yapmak mümkün değil.
Sadece bir tek
örnek vereceğim size. Bir firmanın elinde 3 binin üstünde
ruhsatı var, bizim MTAnın elindeki ruhsat sayısı 300e
kadar düştü. Giderek bu elindeki alanları bırakıyor,
diğer firmalar kapatıyor. Keşke üretime geçse, keşke
aramacılık yapılsa. Bu bırakılan alanlar daha sonra
çantayla ruhsat ticaretine dönüştürülüyor.
Dolayısıyla
böyle güzide bir kurumun yaşatılması, yeni kaynaklarla finanse
edilmesi kaçınılmazdır. Keşke ciddi bir bütçemiz olsa,
aramacılık için daha fazla pay elde etsek. Zaten bir iki istismar
dışında bu kaynakların tamamı kamuoyuna açık ve
özel şirketlere açık, üretim izinlerine verilebiliyor. Aradı,
buldu, bundan sonra gereğini yaparak devredilebiliyor.
Bir tek olay
yaşadık Hükûmetiniz döneminde, aranan, bulunan bir rezerv alanı
hepimizi çok üzdü. Bir başka şirketin aynı gün içerisinde
işletme ruhsatına dönüştürülen rezerv alanı hâlini
aldı. Daha sonra bunun soruşturması yapıldı, bir yere
geldi, bugünün konusu değil ama benim savım şu:
1) Uygulamadaki
eşitlik,
2) Kamu
kurumlarının teşvik edilmesi,
3) Bunların
genel gelirlerini göz önüne alarak eldeki ruhsatları kaybetmemesi ve
4) Özel sektörün
aramacılıkta etkin bir rol üstleneceği güne kadar kamunun
elindeki ruhsatları kaybetmeden Türkiyede yapılacak aramaların
etkinliğinin devam ettirilmesi.
Bu nedenle ben bu
alacağımız kararın çok önemli olduğuna
inanıyorum, sizleri de destek olmaya çağırıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 Esas Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16ncı maddesinin 2. fıkrasında
gayesiyle ruhsat verilir ifadesinden sonra gelmek üzere Bu şekilde
verilen ruhsat alanları bir yıl içinde 50.000 hektarı geçmez.
ifadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu hâliyle
sınırsız bir ayrıcalık ortadan kaldırılarak
sınırlandırılmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Biraz önce kabul
ettiğiniz önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.12
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 02.20
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, madde 16ya bağlı geçici madde 13, 14, 15, 16, 17, 18, ve 19
dâhil, 15 ile 23üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili
Şevki Kulkuloğluna aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Kulkuloğlu, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 503 sıra sayılı Kanun Teklifinin
ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
26 Mayıs
2004 tarihinde AKP İktidarının yaptığı kanuni
düzenlemeyi, Cumhuriyet Halk Partisi, bazı maddelerinin iptali ve
yürütülmesinin de durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine
götürmüştür.
Anayasa
Mahkemesinin bu konuyu görüşüp karara bağlaması dört yıl
sürmüş ve bu süreçte yürütmenin durdurulması gibi tedbirî bir
kararın alınmamasını fırsat bilen AKP
İktidarının 2004 Mayısında yaptığı
düzenlemeyi ganimete dönüştüren başta yabancılar ve yabancılarla
ortaklıklar oluşturan yandaşları olmak üzere, yandaş,
kârdaş, yoldaş, sırdaş tüm taraf ve etrafı madencilik
sektörüne girmiştir.
Bir
kısmı belli madenlerde neredeyse tekel hâline getirilirken, bir
kısmı da yabancıların yol açıcı ortağı
konumuna getirilmiştir -ki burada biraz evvel bir düzenlemeyle bunu yasal
kılıfına da uydurduk- bir kısmının da ruhsat
tacirliği, simsarlığı yapmasına müsaade
edilmiştir.
AKP, kendine
hizmet edenlere ve kendiyle beraber hareket edenlere zenginlik ve refah
kapısı olarak yaptığı kanuni düzenlemeyi
kullanmıştır. Bu yolla, sorgusuz sualsiz, yeterlilik aranmadan,
mali boyutu takip edilmeden kayıt dışı ticarete yol açacak
uygulamalarla talan politikası uygulanmıştır.
1923-2004
yılları arası verilmiş ve yaşayan yaklaşık
1.500 civarı ruhsat varken, Mayıs 2004te Kanun çıkıp
yürürlüğe girer girmez, çoğunluğu yandaşlarına olmak
üzere, 43.500 ruhsat dört yıla
sığdırılmıştır. Türkiye'nin yüzölçümünün
282.898 kilometrekaresi, yani üçte 1i bu yolla tahsis edilmiştir. Bu
yolla, İstanbulun yüzde 54ü, Aydının yüzde 59u, Bilecikin
yüzde 64ü, Çanakkalenin yüzde 57si, Kayserinin yüzde 45i, Yalovanın
yüzde 55i kapatılmıştır. 20 ilde yüzde 50den fazla, 17
ilde yüzde 40 ila 50 arası alan maden sahası olarak
kapatılmıştır.
Maden
İşleri Genel Müdürlüğü, âdeta her gün üç beş yandaşa
çalıştırılmış, aynı gün içerisinde ardı
ardına işlemlerle yan yana koordinatlarla ruhsatlar verilerek ve bu
yolla kanuni sınırların dışına
çıkılarak âdeta yandaşlara özel havzalar
yaratılmış, yabancılara havzalar
kapatılmıştır.
Bu
yabancıların ülkemiz yer altı zenginliklerine olan ilgisi cumhuriyetin
her döneminde sıkıntılar yaratmıştır. Buna engel
olmak isteyenler veya deşifre etmek isteyenler ya faili meçhul cinayetlere
ya da akıl almaz kazalara kurban gitmişlerdir. Bir çırpıda
rahmetli Recep Yazıcıoğlunu, bir çırpıda yine
rahmetli Necip Hablemitoğlunu sayabiliriz.
Sevrde çizilmek
istenen haritadan Lozandaki sınırlarımıza erişebilmek
1 milyondan fazla şehidimizin canına ve kanına mal
olmuştur. Bugün direkt yabancılara yaklaşık 30 bin
kilometrekarelik bir alan tahsis edilmiştir ki bunun maliyeti beş
yıllığına 10 milyon dolardır. Onlarla irtibatlı
olan yerlerle birlikte bakıldığında, yaklaşık 100
bin kilometrekarelik bir alan, yani Türkiye'nin yedide 1indeki yer altı
zenginliklerimiz yabancıların ticari kullanımına tahsis
edilmiştir.
Yabancıların
ruhsat alanlarının dağılımını bir haritaya
yansıttığımızda, bu haritanın Prof. Dr.
Sayın Yusuf Halaçoğlunda bir örneği de bulunan Tanzimat
yıllarına dair yabancı devletlerin Türkiyedeki yer altı
zenginliklerini nasıl paylaşmayı planladıklarını
gösterir İngiliz arşivlerinden alınmış haritayla
neredeyse bire bir örtüştüğünü görmek bizleri hayrete
düşürmekte, insanın tüylerini diken diken etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, önümüze getirilen Maden Kanununda değişiklikler
öngören yasa tasarısı hem geç kalmış bir düzenlemedir hem
de geçmişte fayda sağladıkları yandaşlarını,
kârdaşlarını, yoldaşlarını,
sırdaşlarını koruyan bir düzenlemedir. Geçmişte
alınan her türlü ruhsatın hakları korunurken, devirlerle ilgili
bir kısıtlama da getirilmemektedir. 28/12/2007 tarihinde 9.655
sayılı Bakanlık Makamı oluru ile 4üncü grup madenlerde
arama ruhsatlarına ait süre uzatma talepleri mahallinde tetkik edilmeden
kabul edilerek, üç yıl olan arama sürelerinin beş yıla
tamamlanması uygun görülmüştür.
Üstelik
geçmişte 4üncü grup olan krom, çinko, nikel, altın, gümüş gibi
madenlerde 2 bin hektarlık bir alanın
ruhsatlandırılması 4 bin TLye tüm harcamalarıyla mümkün
iken, mal olurken, bugün bu rakam 65 bin TLye çıkarılarak ikinci el
pazar yaratılmaktadır. Bu yolla elindeki ruhsatları
devredeceklere, ruhsat ticareti yapanlara ekstra bir katma değer
fırsatı yaratılırken, zaten belirli maden sektörlerini ele
geçirecek tröstler de bu alanlara yatırım maliyeti yükseltilerek yeni
gelecek rekabetten korunmaktadır. Gittikleri her ülkede birbirini kollayan
güçlülerin ve yabancıların ellerine bu alanlar
bırakılmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, gelin bakalım AKP İktidarında madeni kimler
bulmuş: Madeni bulan yoldaş Kayseri AKP İl Başkanı
Mahmut Cabat ve kendisinin tabiriyle ortağım dediği avanesi.
Geçmişinde Bizim Oto Lastik, Ticaret diye otomobil lastiği ticareti
yapan bir dükkânı var arkadaşın. 13 Nisan 2005te maden
işine merak salıyor. Toplam 254 adet arama ruhsatı alıyor,
bunlardan 45ini terk ediyor, 35ini parayla satıyor, yani devrediyor.
Aldığı ruhsatlarda kapattığı alan 4.300
kilometrekare; Yalova ilinin 11 katı büyüklüğünde. Bugün kendisinde
117 arama ruhsatı ve bir de gazlı içecek fabrikalarına
karbondioksit gazı çıkarıp satan bir gaz fabrikası var.
Ortak
olduğunu bizzat kendi ağzıyla yerel, yandaş bir TV
kanalındaki söyleşide itiraf ettiği avanesi isi 2005ten bu yana
740 maden ruhsatı almış. Toplam kapatılan alan 11.281
kilometrekare; o da Yalova ilinin 28 katı büyüklüğünde.
Diyeceksiniz ki
burada usulsüz ne var? Burada bir usulsüz işlem yapılmamış.
Ancak, ilginç olan ve dikkat çeken konu, gerek İl Başkanı
gerekse avanesi hiçbir mali bildirimde bulunmamışlar. Bu dönemde AKP
İl Başkanı ve avanesi bu ruhsatları almak ve ellerinde
tutmak için harç ve teminat olarak yaklaşık 7 milyon TL
harcamışlar, bu parayı nereden alıp harcıyorlar belli
değil, gelir beyanı bu dönemde sıfır. Ruhsat tacirliği
yapıyorlar, elde edilen satış bedellerini ve kârları beyan
etmiyorlar, bu işten ödenen gelir vergisi de sıfır.
Satışlar ve bedelleri beyan edilmediği için KDV beyanı da
sıfır. Şahsı adına aldığı ruhsatlar için
devlete ödenen harç ve teminatlar, beyanname vermeyip gelir göstermeyeceği
için de gider de sıfır.
Başta
Cumhurbaşkanı olmak üzere, Sayın Bakan Taner Yıldız da
dâhil, tüm Kayseri milletvekilleri ve belediye başkanları, bu olaylar
toplumda dillendirildiğinde görmediler, duymadılar,
konuşmadılar yani âdeta üç maymunu oynadılar ve bugün oynamaya
da maalesef devam ediyorlar. Üstelik bu tür işlere aracılık
ettiği için, eski Bakan Hilmi Güler tarafından görevden alınan
ve hakkında yargılanması gerektiğine dair teftiş
kurulu raporu bulunan Ruhsatlandırma Daire Başkanı, yeni Bakan
Taner Yıldız tarafından ödüllendirilerek üçlü kararnameyle
Türkiye Kömür İşleri Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim
Kurulu Üyesi yapılmıştır.
Gelelim madeni
bulan kârdaşlara. Bu kategoride de 2 kişi var. Türkiye'nin
altın rezervi tahsis edilmiş bu arkadaşlara.
Birisi:
Hocasının nuru, mucize girişimci Akın İpek. 2003
sonunda cirosu 10 milyon dolarda. 2009 sonuna gelindiğinde mal
varlığı 2 milyar dolar. Beş yüz otuz dokuz ruhsatla
kapattığı alan 7.951 kilometrekare, yaklaşık, Yalova
ilinin 20 katı büyüklüğünde.
Diğeri:
Başbakanın meşhur bizim Çalıkı Ahmet Çalık.
Ortak olduğu ve ortak hareket ettiği yabancı şirketlerin
yaklaşık dört yüz ruhsatla kapattığı 6.911
kilometrekare, Yalova ilinin tam 17 katı büyüklüğünde.
Türkiye'de
altın arama ve işletme ruhsatları 17 yabancı ve
birçoğunun da yabancılarla malum şahısların
ortaklıkları bulunan 19 yerli şirkete teslim edilmiş
durumda. Yani Türkiye'nin yaklaşık 500 milyar dolar borcu varken
neden devlet çıkarmaz da acaba yılda 15 ton ancak çıkaran bu
şirket ve şahıslara Türkiye'nin görünür 350 milyar dolarlık
altın rezervi tahsis edilir? Kapattıkları alanlarla
orantılı neden yeterince yatırım yapmazlar? Punduna getirip
acaba devlet bankalarından kredi veremediğiniz için mi yatırım
yapamıyorlar?
Madeni bulan bir
de yandaşınız var. Bu da bir başka mucize girişimci
ticaret dehası arkadaş Sabahattin Yıldız. 2003te Ankara ve
Samsunda seramik dükkânları var bu arkadaşın. Bugün, 2010da
Eti Gümüşün sahibi, Ergani Bakırın sahibi. Daha yeni, Osmangazi
Elektrik Dağıtım ihalesini aldı ve geçen hafta 485 milyon
doları nakit ödedi. Kırıkkalede 600 milyon euroya metal
fabrikası yatırımı yapıyor. Elinde, 2004ten sonra
aldığı, tam 2.229 maden ruhsatı var ve bu ruhsatlar 29.694
kilometrekare yani Yalova ilinin 74 katı.
Eti Gümüşün
özelleştirilmesine baktığımızda ise, ilk
satışta 3S adlı bir firmayla bu şahıs giriyor,
ihaleyi aldığı hâlde onaylamıyor Özelleştirme Yüksek
Kurulu. Yine, üç ay sonra yapılan ikinci satışta Söğütsen
Seramik adlı firmasıyla giriyor; 41,2 milyon dolara bu sefer fabrikayı
alıyor. Aldığında ilginç olan ne biliyor musunuz? 41,2
milyon dolara yirmi dört ay vadeyle satılan Eti Gümüşün,
satıldığında, 70 dolarlık fabrika yatırım
maliyeti var, 3 milyon dolarlık sosyal tesisleri var, kasasında 13
milyon dolar nakit para var ve stokta 4 milyon dolarlık gümüş rezervi
var. Bu özelleştirmede olduğu gibi, görüyoruz ve bakıyoruz ki
AKP İktidarı kendi karunlarını yaratıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Sayın milletvekilleri,
Sayın Bakan Taner Yıldıza 18 Kasım 2009 günü bir
yazılı soru önergesiyle, bu arama ruhsatlarını kimlere
verdiğini sordum. Sayın Bakan sağ olsun, büyük bir sorumluluk
örneği göstererek ilginç bir cevap vermiş. Bana, Maden
İşleri Genel Müdürlüğü veznelerine, öğrenmek istediğim
her bir maden sahasına ilişkin erişim numarasını ya da
koordinatlarıyla müracaat ederek her birinin bedelini de yatırarak bu
sahaların kimlere tahsis edildiğini öğrenebileceğimi
öğütlüyor. Kendisine teşekkür ediyorum; bir Kayserili olarak,
hemşehrim olarak Kayseri tabiriyle beni tavşana yayıyor.
Sağ olsun, çok yardımcı olmuş bana, çok büyük sorumluluk
örneği göstermiş! Denetim görevini yapan bir milletvekili
arkadaşına duyduğu saygısını en üst düzeyde
göstermiş Türk toplumuna, sağ olsun!
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bakan gülüyor!
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim
Işık.
Sayın
Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Aslını bilip bilmeden konuşma
oradan, saygısızlık yapma!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Saygısız sensin! Soruma bile cevap vermedin. Yüzün
mü kızarıyor?
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın Yıldız, lütfen
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bakana da söyle Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu geç saatinde öncelikle hepinize iyi geceler diliyorum.
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri
ve bizleri izleyen aziz vatandaşlarımı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaklaşık üç yıllık Meclis hayatımda
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda çok
sayıda kanunla ilgili görüşmeler yaptık. Şimdiye kadar
birçok kanunda değerli Komisyon üyeleri siyasi mülahazalardan uzak, daha
çok teknik görüşlerle ciddi anlamda her kanun tasarısı ya da
teklifine büyük ölçüde uzlaşmayla katkılarda bulundular ama maalesef
bu kanun tasarısında ve sonradan getirilen tekliflerde hakikaten
hepimizin ders alacağı, âdeta ibretlik olayları
yaşadık dersem hiç de haksızlık etmemiş olurum.
Onun için önce bu
tasarının geçmişini kısaca sizlerle bir paylaşmak
istiyorum özetleyerek. Bilindiği gibi, bu kanun tasarısı,
Anayasa Mahkemesinin daha önce yapılmış olan bir düzenlemede
7nci madde ve 10uncu maddenin bazı fıkralarını iptal
etmesi üzerine geri gönderilmiş ve bunun üzerine, Hükûmet dokuz maddeden
oluşan bir tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisine 3/3/2010
tarihinde sevk etmiştir. Bunun üzerine, Komisyonumuz toplandı ve bir
alt komisyon kurularak alt komisyon çalışmalarından sonra tekrar
görüşmesi üzerine karar verdi. Alt komisyon çalışmalarında
4-5 kez, Komisyon üyeleri, sektörün temsilcileri, ilgili sivil toplum kuruluşlarının
temsilcileri ve Bakanlığın ilgili birimlerinin temsilcileri
hakikaten önemli katkılarda bulundular. Fakat ilginçtir, gerek alt
komisyonda gerekse Komisyon çalışmalarında sürekli bir önerge
akışı oldu bu kanun tasarısıyla ilgili.
Daha sonra,
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun yetki
alanı içerisinde olmayan özellikle Orman Kanunu, Kara
Avcılığı Kanunu ve Zeytincilik Kanununda yapılacak
değişikliklerin ilgili ana komisyonlarda görüşüldükten sonra
bunların Komisyonda müzakere edilmesi yönünde hukuki bazda
sıkıntıların olacağı yönünde
tartışmalar çıktı ve Komisyon dağıldı.
Onun üzerine biz,
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet ve Kalkınma
Partisi ve Barış ve Demokrasi Partisi Grubu temsilcilerinden bir
uzlaşma komisyonu kurduk. Sayın Komisyon Başkanının
odasında, Hükûmetten gelen tasarı, ayrıca yaşanan maden
kazaları nedeniyle ortaya çıkan ciddi güvenlik tedbirlerini de
dikkate alan birkaç madde ilavesiyle sadece Orman Kanununda yapılacak bir
değişikliği milletvekillerinin ayrı bir teklifle getirip
daha sonra Komisyonda birleştirilmesi hâlinde bu tasarının
görüşmelerinin devam etmesi yönünde karar aldık. Ama ilginçtir, bu anlaşmadan
-Sayın Bakanın da bundan haberi var- sonra 2
arkadaşımız Adalet ve Kalkınma Partisi adına yeni bir
kanun teklifi hazırladılar. Bu kanun teklifi alt komisyonda
görüşülmüş ve birçok tartışmaların olduğu
diğer maddeleri, yani Hükûmetin gönderdiği tasarı
dışında kalan maddelerin tamamını topladılar, yeniden
teklif diye, bu uzlaşmaya rağmen getirdiler ve en son Komisyon
toplantısında, âdeta dayatma mantığıyla on iki saat
aralıksız tartışmaların sürdüğü bir Komisyon
toplantısı sonunda maalesef kabul edildi ve bugün buraya geldik.
İnanınız
bu olayların yaşanması hepimizi rahatsız etti fakat
ilginçtir, bundan sonra tekrar dedik ki: Geliniz, bu sektörün problemlerini
çözmek istiyorsak, bunu 11 Haziran 2010 tarihine kadar yetiştirmek
zorundayız, bir uzlaşma zemini oluşturalım, olması
gereken ve sektörün problem duyduğu ana maddeleri kapsayan bir
şekliyle geçirelim dedik. Hakikaten herkesin katkıları oldu, çok
da teşekkür ediyoruz her gruptan arkadaşlarımıza fakat yine
bugün Genel Kurula gelmiş son hâlinde her maddede önerge
akışı devam ediyor. Bu, değerli Meclisin her üyesi için
ibret verici bir kanun görüşmesi oldu. Ben bu tür olayların bundan
sonraki komisyon ve Genel Kurul görüşmelerinde olmaması temennimi bu
vesileyle iletmek istiyorum.
Şimdi,
kanunla ilgili bölümde Hükûmetin ihmali nedir? Hükûmetin ihmali, on altı
aydır bu kanunu getirmemiştir. Yani ocak ayından bu yana, evet,
Anayasa görüşmeleri araya girdiği için bazı kesintiler oldu ama
ondan öncesinden bugüne kadar on altı ay bir süre geçmiş ve 11
Hazirana bir gün kalmış ve bugün biz bu kanunu görüşüyoruz.
Çıkması lazım.
Üzüldüğümüz
bir taraf, sektör temsilcileri muhalefet partisi milletvekillerine geliyor,
Biz iktidar partisi milletvekillerine gidiyoruz, Biz bunu çıkarmak
istiyoruz ama muhalefet engel oluyor. diyorlar. Sayın vekilim,
vekillerim, bizlere yardımcı olun. diyen
arkadaşlarımız geldi. Biz hiçbir şekilde bu kanunun
çıkmaması konusunda görüş beyan etmedik. Tam tersine, acil,
olması gereken değişiklikleri hemen yapalım, diğerlerini
de, şu anda devam eden bir Madencilik Sorunları Araştırma Komisyonu
var, bu Komisyon çalışmalarını tamamlasın,
onların önerilerini de dikkate alarak daha geniş bir zamanda sektör
temsilcilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının ve bakanlık
temsilcilerinin de detaylı görüşlerinin yer aldığı
diğer görüşmeyi tekrar yapalım dedik. Kanunun
çıkarılmaması yönünde hiçbir görüşümüz olmadı.
Tabii, 9 maddeyle
gündeme gelen tasarı 23, ilavelerle 25 maddeye çıktı ve kanunun
neredeyse değişmedik maddesi kalmadı. Tasarının
orijinal hâli ile bugün Meclisimizin onaylayarak çıkaracağı son
hâli arasında maalesef hiçbir benzerlik olmayan bir kanun oldu.
Diğer
taraftan, biraz önce de belirttim, Tarım, Orman ve Çevre
komisyonlarının görüşmeden, sadece komisyon
başkanlarının görüş bildirerek, tali komisyon görüşü
olarak Başkanlığa görüş bildirmesi de belki de bu Mecliste
yaşanan ilk olaylardan birisi olarak değerlendirilebilir.
Öte yandan, fazla
düşünülmeden hazırlandığına dair önemli göstergelerin
bulunduğu bu tasarıda, Hükûmetten gelen ilk tasarıda
bulunmadığı hâlde, sonradan gelen tekliflerle bu tasarıya
eklenen ve ülkemizi uluslararası sözleşmelerde
sıkıntıya sokacak Kara Avcılığı Kanunundaki
değişiklikler, zeytincilik sektöründe çok ciddi sorunlar
yaşanmasına yol açacak değişiklikler ve Orman Kanununda
nispeten sonradan önergelerle düzeltilmiş hâliyle yine bazı
sıkıntılara yol açacak değişiklikler şu anda
tartıştığımız tasarıda var ancak sevindirici
bir tarafı, en azından, zeytinlik alanları ve kara
avcılığıyla ilgili alanlarda bu tasarıdan ilgili
maddelerin çıkartılması konusu, tüm grupların
ittifakıyla hazırlanan önergelerle, anlaşma
sağlandığı için biraz sonra sanırım önergelerle
çıkartılacak. Hiç olmazsa bunu bir gelişme olarak
değerlendiriyoruz ancak Sayın Bakan başta olmak üzere, iktidar
partisinin değerli milletvekillerinin bu tür kanunlarda ve bundan sonra bu
Meclise gelecek kanunlarda uzlaşma kültürünü toplumumuzun diğer
kesimlerine de yayma adına muhalefetin sesine kulak vermesinin
onların da lehine olduğunu anlamış olmalarını umut
ediyorum.
Bu vesileyle, bu
kanunun, sektörün şimdiye kadar yaşanmış olan
değişik sorunlarının çözümüne katkı
sağlamasını ümit ediyorum ancak her şeye rağmen,
birçok konuda eksiklikleri olan bir kanun fakat Anayasa Mahkemesinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
ALİM IŞIK
(Devamla) -
kararı gereğince tanınmış olan süre
yarın doluyor. O nedenle bu kanunun çıkması gerekiyor. Aksi
takdirde, hepimiz, iktidarıyla muhalefetiyle bu sektöre bir şeyler
söyleyememek durumunda kalabiliriz. O nedenle bizim bundan sonraki maddelerde
vereceğimiz önergelerdeki değişikliklerin yüce Meclis
tarafından dikkate alınarak, hiç olmazsa eksiklikleriyle de olsa
katkıların ilavesiyle biraz daha az eksikli bir kanun
tasarısı şeklinde bu yüce Meclisten bunun
çıkmasını temenni ediyor, tekrar hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Nuri
Uslu, Uşak
Konuşmuyorsunuz.
Sayın
Mustafa Cumur, Trabzon
Yok.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, 2004 yılından bugüne kadar kaç adet maden arama
ruhsatı verilmiştir? Sayıyı neden gizli tutuyorsunuz,
sabahtan beri açıklayamıyorsunuz?
Kayseri AKP
İl Başkanının iki yüz elli dört adet ruhsat
aldığı doğru mu? Bunun doksan beşini
sattığı doğru mudur? Doğruysa, bu siyasi
yandaşlık değil mi?
İktidarın
gözdesi Çalık Grubuna ne kadar arama ruhsatı verilmiştir? Bunun
kaçı petrol ruhsatıdır? İtalyada sözleşme
imzalanırken Berlusconiyle Çalık masada, siz Türkiye Cumhuriyetinin
Bakanı olarak arkada el pençe divan duruyorsunuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yunusoğlu
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan,
tasarıda yıllık işletme ruhsatı harcı kadar çevre
uyum teminatı eklenmiş. Çevre uyum teminatı haziran ayı
sonuna kadar yatırılmak zorunda. Şu an 10 Haziran
itibarıyla görüştüğümüz bu tasarı yasalaşırsa -ay
sonuna kadar çok az bir zaman kalmaktadır- girişimcileri zor durumda
bırakmamak adına çevre uyum teminatı ödemeleri için bir süre
uzatımı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
üç kez sormama rağmen cevap vermedi. Ben dördüncü kez soracağım.
Vermediği takdirde tekrar sormaya devam edeceğim. Sekiz yılda ne
kadar ruhsat verdiniz? Sekiz yılda verdiğiniz bu ruhsatlardan kaçı
taş ocağı idi? Antalya ilinde kaç adet taş ocağı
ruhsatı verdiniz, kaç adet taş ocağı faaliyettedir?
İşi bırakan taş ocaklarından kaçı çevreye
verdiği zararı düzenlemiştir?
Sayın Bakan,
istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kulkuloğlu
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Bakana sizin
aracılığınızla üç sorum var:
Birincisi,
Türkiye, tarihî zenginliği olan ve her yanı höyüklerle dolu bir ülke.
Maden arama ruhsatı alarak sondaj çalışması adı
altında höyük patlatan hazine avcıları var mıdır? Bu
yönde bir denetim çalışması yapılmış
mıdır?
İkincisi,
demin cevaplamadığınız iki sorumu yine soracağım:
5 bin TLye bugün mal olan 2 bin hektarlık dördüncü grup bir arama
ruhsatı 65 bin TLye minimum yükselmektedir. Bunun Kayseri İl
Başkanı ve avanesi gibi ruhsat ticareti yapan siyasi yandaşlara
ikinci el pazarı oluşturmak gibi bir gayesi var mıdır?
Üçüncüsü,
Sayın Bakan Hilmi Güler zamanında görevden alınan ve
hakkında yargılanması ve görevden alınmasıyla ilgili
teftiş kurulu raporu bulunan Ömer Sezginin Türkiye Kömür
İşletmeleri Yönetim Kurulu Üyeliğine ve Genel Müdür
Yardımcılığına atanmasının, Genel Müdür
Yardımcılığını eskiden
yaptığınız Kayseri ve Civarı Elektrikin termik santral
yatırımlarına olan ilgisiyle alakası var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, son beş yılda Malatyada
hangi kaynak çeşitlerine göre kaç tane arama, kaç tane işletme
ruhsatı verilmiştir? Bu işletme ruhsatlarından acaba kaç
tanesi ilk alanlara göre devredilmiştir? Hâlâ arama ruhsatı olup işletmeye
geçen, ruhsatı devam edenler var mıdır?
Yani sözlü
olmayabilir, yazılı da cevap verebilirsiniz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Susam
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakan, İzmir Kemalpaşa ilçesi
Yenmiş köyünde taş ocağı işletmesiyle ilgili olarak
size Komisyonda da durumu anlatmıştım, bir dosyayla takdim
etmiştim. ÇED raporundan kaçmak için de daha düşük metrekare
gösterilerek ÇED raporu almadan köye
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
çevreye duyarlı madenciliği savunuyoruz. En son Balıkesirde
İl Tarım Müdürünün Balıkesir Balyada hayvan ölümlerinin
Balyadaki maden atıklarından kaynaklandığı yönünde
açıklaması olduğunu sizlere iletiyorum.
Yine,
Balıkesir İvrindi ilçesinde antimon atıklarının dereye
aktığını ve bu dereye akan zehirli atıklardan da sulama
aracı olarak kullanıldığını buradan
aktarıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ayrıntılı cevap
vermem istendi, biraz ayrıntılı cevap vereceğim, ondan
dolayı kusura bakmayın.
Antalya iliyle
alakalı, Sayın Yıldızın sorduğu sorularla
alakalı söyleyeceğim. Taş ocağı, mıcır
ruhsat sahaları -işletmede bulunan- Antalya iliyle alakalı
bilgileri veriyorum:
2001
yılında 1 adet kalker, 2002 yılında yok, 2003
yılında dolomit var 1 tane.
2004
yılında 1 adet dolomit, 1 adet kalker, 1 adet de ikinci grup kalker
var, yani toplam 3 adet.
2005
yılında kalker var yine 3 adet, ikinci grup kalkerden 16 adet,
mıcırdan da 4 adet.
2006
yılında kalker 3, ikinci grup kalker 3 ve mıcır 11 adet.
Bir de diğer tür bir mıcır var, o da 1 adet. Bununla beraber
toplam 18 adet 2006 yılında verilmiş.
2007
yılında diyabazdan 1 tane, kalkerden 1 tane, mıcırdan 5
tane, kireç taşından 1 tane ve kum -çakıldan 2 tane olmak üzere
toplam 10 tane verilmiş.
2008
yılında kalkerden 7 tane ve diğer tür mıcırdan da-
çeşitli, burada var- 1 tane olmak üzere toplam 8 tane.
2009
yılında dolomitten 2 tane. Dolayısıyla toplam 2 tane
oluyor.
2010
yılında verilen yok.
Şimdi,
bunların verilmesiyle alakalı, yalnızca, ön görünümü çok fazla
dikkat çeken ve sahile bakan Kocaeli, Muğla ve Antalyaya has olmak üzere
2006 yılından itibaren valiliklerin yetkisine verilerek ilgili
kurumların katılımıyla, izin şartı ve
işletme şartı Maden İşleriyle beraber ilgili il
valiliğine veriliyor yetki, Şuralarda olmaz, buralar uygun
değil, buralara yapmak gerçekten uygun değil. dediği yerlere
verilemiyor.
Şimdi,
bunların sayısı nedir? Özellikle 21/06/2007den sonra izin
alamayan ruhsat sayısı 60 tane. Yine Antalya için söylüyorum: 4
tanesi terk edilmiş, 7 tanesinin faaliyeti durdurulmuş, 49 tanesi
yürürlükte ancak izinleri tamamlayamamış şu veya bu gerekçeyle.
Dolayısıyla toplam gelinen rakam bu.
Türkiyedeki
sayılarını da, onları da istemiştiniz, şimdi
onları da vereceğim.
Yalnız,
arkadaşlar, tabii yeri tespit edilmek, doğru tespit edilmek
kaydıyla, Türkiyede yapılan bu kadar duble yolların -hem asfaltın hem de çimentonun, biri
yüzde 80i, biri yüzde 90ı itibarıyla- yıllık minimum 150
milyon tonu buralardan elde edilen malzemelerle sağlanıyor. Eğer
turizmde bir refah, bir ferahlama varsa, bir hizmet götürülüyorsa, yollar
zamanında yapılıyorsa, AK PARTİ hükûmetleri zamanında
ve siz de Antalyada muhalefet milletvekili olmanıza rağmen bu
refahı hissediyorsanız -ki hissedeceksiniz- bunların her birinde
bu tür katkıların olduğunu unutmamamız lazım.
Tamam, yerinin
doğru seçilmesi lazım.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Bakan, yorumu
bırakın da sorularımıza sıra gelsin.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Yani nimetinden
faydalandıktan sonra bunlarla alakalı şikâyetlerimizi aynı
noktaya koymamız lazım.
Şimdi neyi
düzenliyoruz biz burada bu Maden Kanunuyla? Ön görünüm diye bir ibare koyduk
ve bunları kanunla da düzenlemiş olacağız. Ne olabilir
bunun sonunda? Biraz maliyetler artabilir, oraya 5 kilometreden getirtilecek
malzemeyi 15 kilometreden getirebilir, olsun, ama sonuçta o görüntü
kirliliği oluşmamış olur. Yani özellikle 2006nın
sonundan itibaren hem yerel yönetimin hem de merkezî yönetimin
katkılarıyla beraber oradaki -Muğla, Antalya ve Kocaeli için
söylüyorum- bu işlemler yapılmıştır.
Türkiyedeki
agregaların toplam taş ocağı, mıcır işletme
ruhsatları itibarıyla baktığımızda, toplam 2.197
tane, agregalar için verilmiş işletme ruhsatı var. Bunun 1.769
tanesi işletme izni alanlar. 15.080 tane arama ruhsatı var.
Bunların da detaylarını vereceğim, fazla detaydır diye
lütfen şikâyet etmeyin.
Mıcır
-amfibolitten olmak üzere- 2006 yılında 1 tane verilmiş toplam.
Andezitten 2000
yılında 5 tane, 2001 yılında 1 tane, 2002 yılında
5 tane, 2003 yılında 6 tane, 2004 yılında 8 tane, 2005te
18 tane, 2006da 16, 2007de 10, 2008de 5 olmak üzere toplam 79 adet.
Andezit
yalnızca 2005 yılında 1 tane Türkiyede.
Dekoratif
taş mıcır olmak kaydıyla o da Türkiyede 2005
yılında olmak üzere 1 tane.
Kanun
değiştikten sonra, andezit mıcır 2004te 2 tane, 2005te 13
tane, 2006da 6, 2007de 4, 2008de 8, 2009da 4 ve 2010da da 1 tane olmak
üzere toplam 38 tane.
Ariyet malzemesi
de 2004te 1, 2006da 2 tane olmak üzere toplam 3 adet ediyor. Bazalt
dediğimiz, çok fazla kullanılan, toplam 70 tane. Yıllara sâri,
2000 yılında 1 tane, 2001de 3 tane, 2002de 1 tane, 2003te 4 tane,
2004te 13 tane, 2005te 24, 2006da 12, 2007de 9, 2008de de 3 tane olmak
üzere toplam 70 tane.
Bazalt
mıcır tarzında 2005te 22 tane, 2006da 30 tane, 2007de 36
tane, 2008de 43, 2009da 33 ve 2010da 5, toplam 169 adet.
Bazalt andezit
mıcır 2005 yılında 1 tane.
Breş
mıcır dediğimiz, adını çok fazla
duymadığımız mıcırın bir tarzıdır,
türüdür bu da, az bulunur. Bu, 2006da 1 tane, toplam 1 tane verilmiş.
Diyabazdan 2000
yılında 2 tane, 2005te 1, 2006da 1, 2007de 1 olmak üzere toplam 6
tane.
Bunları not
alabiliyor muyuz, yoksa fotokopi vereyim mi?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Konuşmanızdan alacağım.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Tamam.
Diyabaz 1 tane,
2008de de 1 tane vermişiz, toplam 2.
Dolomitten 2000
yılında 5 tane, 2001de 12 tane, 2002de 7, 2003te 15, 2004te 12,
2005te 8, 2006da 11, 2007de 8, 2008de 8, 2009da 6 olmak üzere toplam 102
tane.
İkinci grup
dolomitler var bir de; 2005 yılında 5 tane, 2006 yılında 2
tane, 2008 yılında 1 tane, toplam 8.
Kalkerde 706
tane
2000 yılında 16, 2001 yılında 11, 2002de 23, 2003
yılında 17, 2004te 22, 2005te 212, 2006da 198, 2007de 87, 2008de
62, 2009da 20 ve 2010da 3 tane, toplam 706 tane.
İkinci grup
kalkerde 387 tane: 2001de yanlış söylemeyeyim- 1 tane, 2004te 33
tane, 2005te 299 tane -300 tane olmamış yalnız o, 299- 2006da
52 tane, 2007de 1, 2008de 1, toplam 387 tane.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süremiz doldu. Sabahın artık bu vaktine
geldik
[CHP sıralarından alkışlar (!)]
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkanım, ayrıntılı bilgi
BAŞKAN -
Diğerlerini artık arkadaşlara yazılı olarak falan
verirsiniz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ne güzel cevaplar verdin ya, ne güzel cevaplar verdin!
BAŞKAN
Arkadaşlar
Saygıdeğer arkadaşlarım,
sorularınıza tabii ki karışmıyoruz, takdirle
karşılıyoruz. Şimdi, Türkiyede kaç kişi ruhsat
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kayseri İl Başkanı ruhsat aldı
mı, almadı mı, onu soruyorum ben.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ruhsat aldı mı, almadı mı, onu
soruyorum ben. Altın arama ruhsatlarını kime verdin, onu
soruyorum ben. Onlara cevap ver, onlara.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Veriyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yazılı veriyorsun, sözlü versene.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sözlü veriyorum.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Demagoji yapıyorsun, başka bir şey
yapmıyorsun.
BAŞKAN
Arkadaşlar
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Deminden beri hikâye
anlatıyorsun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hikâye, masal
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Şimdi demek ki
BAŞKAN
Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım beyler.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Yorumunuzla, AKP il
başkanının sizin nezaretinizle o ruhsatları
aldığını, bu ticareti yaptığını da zımnen kabul etmiş oluyorsunuz.
Tutanaklara geçsin.
BAŞKAN
Sayın Kulkuloğlu, lütfen efendim
Lütfen
Arkadaşlar,
Türkiyenin bütün maden meselelerini soru-cevapla
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Türkiyenin meselesiyse eğer,
cevap verilir.
BAŞKAN -
Yani siz takdir ediyorsunuz ki, İç Tüzükün öngördüğü on beş
dakikalık süre içerisinde halledilebileceğini düşünüyor musunuz?
Hiçbir aklıselim bunu kabul ediyor mu? Soruyorsunuz, cevap verecekler.
Lütfen böyle...
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) İcraatın içinden
yapıyor, demagoji yapıyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Demagoji yapıyor.
BAŞKAN
Yani, ne Antalyanın meselesini halledebilirsiniz ne filan yerin meselesini
halledebilirsiniz.
Sayın
Bakanım, tamam efendim, Başkanlık Divanı olarak tamam
efendim, soru-cevap işlemi bitmiştir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kayseri il başkanı aldı mı,
almadı mı, sattı mı satmadı mı?
BAŞKAN -
Sonra versin efendim yazılı, ben ne yapayım?
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Onları beyan etti mi, gelir
vergisini ödedi mi? Hangi parayla?
BAŞKAN - O
zaman İç Tüzükü değiştirelim, diyelim ki soru-cevap işlemi
iki saat sürer, olsun.
Böyle bir
işlem olmaz.
Evet,
teşekkür ediyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Cevap versene!
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Nasıl konuşuyorsun öyle?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkanım
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Yıldız
Arkadaşlar,
Sayın Bakan burada Sayın Yıldız, gelip sorun lütfen
efendim, istirham ediyorum; soru-cevap işlemi tamamlandı. Hayır,
buyurun efendim, gelin burada sorun, Sayın Bakan burada.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, ne diyeceğimi
duymadınız, bilmiyorsunuz. Sayın Bakana teşekkür etmek
istiyorum verdiği cevaplardan dolayı, yadırganacak ne var
Başkanım?
BAŞKAN -
Yapma Hüseyin Bey ya.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN -
Sayın Şandır, İç Tüzük haklarını kullanırken
herkes aynı şeyi bahsediyor. Şunu demek istiyorum: Yani süre
tamamlandı. Yani Sayın Bakana ayrıca teşekkür etmek için
böyle bir usul yok ki. Lütfen.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakanım, verdiğiniz cevaplardan
dolayı teşekkür ediyorum. Keşke ilk sorduğumda cevap
verseydiniz, bunları yaşamasaydık.
BAŞKAN -
Evet, teşekkür ediyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bu tür suçlamalarla Enerji Bakanı o koltukta
oturamaz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sen
saygısızlık yapma, yeter!
BAŞKAN
17nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
503 sıra
sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 17. maddesinde düzenlenen Ek madde 7nin
son cümlesindeki Maden Kanunundan sonra gelmek üzere ve İş
Kanunundan ibaresinin kanun metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Halil Ünlütepe |
|
Zonguldak Kırklareli Afyonkarahisar |
|
Rasim
Çakır Mehmet
Ali Susam |
|
Edirne İzmir |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 17.
maddesinin sonuna; Bakanlar Kurulunca çıkartılan teşviklerden
rödövansçılar da yararlandırılır. cümlesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut |
|
Kütahya Edirne Adana |
|
Muharrem Varlı Recep Taner Akif Akkuş |
|
Adana Aydın Mersin |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA CUMUR (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılımıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Akif Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 503
sıra sayılı Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 17nci maddesinde
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde ile 3213 sayılı Kanuna ek madde 7
eklenmiştir. Buna göre, maden ruhsatı almış olanlar ruhsat
sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü
kişilerle redevans sözleşmesi yapabilmektedirler, yani ruhsat
haklarını bir başkasına devredip işletmeye
onların devam etmesini sağlamaktadırlar. Bu alanlarda
yapılacak madencilik faaliyetleri sırasında ortaya çıkacak
idari, mali ve hukuki sorumlulukların redevansçıya ait olduğu da
belirtilmektedir. Yani bu sahayı çalıştıran kişi bu
tür birtakım sorumluluklarla karşı karşıya
bırakılmıştır.
Madencilik
faaliyetleri sırasında birçok iş kazasının meydana
gelmesi sık sık karşılaştığımız
olaylardandır. Geçtiğimiz ay Zonguldak-Karadon ocağında
meydana gelen ve 30 madencinin hayatını kaybettiği grizu
gazı patlamasına bağlı maden kazası bunlardan
birisidir. Bu konuda yapılan araştırma çalışmaları
kazanın meydana gelmesinde birçok ihmalin bulunduğunu belirtmektedir.
Böyle kazaların tekrar tekrar meydana gelmesi İş Kanunu ve
işçi sağlığı güvenliğiyle alakalı
tedbirlerin alınmadığını maalesef göstermektedir yahut
işletmelere göz yumulduğunu ortaya koymaktadır. Yine burada
gözlemler yapmış olan gerek siyasetçi gerek gazeteci gerekse uzman
kişilerin belirttiğine göre, birtakım olması gereken
aparatların bulunmadığı, bunun sonucunda da grizu
birikmesinin anlaşılmadığı ve patlamanın meydana
geldiği belirtilmiştir ki, bunların her biri ihmal
sayılmaktadır.
1900lü
yılların üçüncü çeyreğinde zayıflayan vahşi kapitalizm
dünyanın birçok ülkesinde ortadan kalkmış olmasına
rağmen, maalesef AKP döneminde, 2000li yılların
başında ülkemizin baş belası hâline gelmiştir.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Nereden anlayacağız?
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Efendim?
Para ve mal mülk
hırsıyla yandaşlar, oğul ve kızlar, sınır
tanımaksızın hukuku istismar ederek vatandaşın can ve
malını istismar etmektedir. Bugün birkaç yüz adet ruhsat alarak vatanı
parsellemiş vatandaşlar bulunmaktadır. Biraz önce bir
arkadaşımız belirtti burada. Kayseri İl
Başkanının 294 kadar bu şekilde ruhsatının
olduğu belirtildi. Bunu tabii bütün AKPli arkadaşlara sunuyorum ve
gerçekten, bunun ne kadar doğru, yanlış olduğunu
vicdanlarında muhakeme etsinler. Ancak sahaların birçoğu
çalıştırılmamakta, zaman zaman bir miktar hafriyat
alındığı gözlenmekte, yani göz boyanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, özellikle son yılların en popüler madencilik
işi taş ocağı işletmeciliği olmuştur.
Taş ocağı ruhsatı alan kişi ne çevreye ne çevredeki
tarım alanlarına ne de orada yaşayan insanlara verdiği
zararı düşünmeden gelişigüzel bir şekilde tabiatın
dengesini bozuyor. Tarsus çevresi de bundan nasibini almış ve birçok
taş ocağı açılmış bulunmaktadır. Bu
ocaklardaki taş çıkarma sırasında ve onların
taşınması sırasında ortaya çıkan toz, çevredeki
tüm canlılara zarar vermektedir. Bitkilerin üstü, bitki
yapraklarının üstü aşağı yukarı 1-
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Yeter.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Bir dakika var daha ya.
Bu taş
ocağı işletmeleri gerçekten her şeye zarar veriyor. Mesela,
bir Roma Yolu var Tarsusun hemen kuzeyinde, dağların üstünde
biliyorsunuz büyük kesme taşlar yan yana getirilerek
yapılmış yollar ve bu yolla taş ocağı olarak
işletilen o çukur arasında 3-4 metrelik bir mesafe kaldı.
Dinamit atıldığı zaman o yolların taşları da
yerinden oynamaktadır. Yani, turizme de önemli derecede zararı var
demek istiyorum.
Bu maddeye göre
İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluk redevansçıya ait olmasına
karşın, redevansçı, Bakanlar Kurulunca çıkarılan
teşviklerden yararlanamamaktadır. Bu önergeyle
redevansçıların da teşviklerden faydalanmasını
istiyoruz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akkuş, teşekkür ederim efendim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN
- Tamam, önergeyi oylarınıza
sunup, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 03.09
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 03.16
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
17nci madde
üzerinde Kütahya Milletvekili Alim Işık ve
arkadaşlarının önergesinde karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
503 sıra
sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 17. maddesinde düzenlenen Ek madde 7nin
son cümlesindeki Maden Kanunundan sonra gelmek üzere ve İş
Kanunundan ibaresinin kanun metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
- Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Köktürk, buyurun efendim.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 17nci maddesine yönelik
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
-görüşmekte olduğumuz Maden Yasa Tasarısı üzerinde- bundan
kısa bir süre önce yitirdiğimiz, Zonguldakta, Balıkesirde,
Bursada yitirdiğimiz, iş kazalarında ve meslek
hastalıklarında kaybettiğimiz tüm maden emekçilerimizi bir kez
daha saygı ve şükranla anmayı bir borç biliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde ek madde 7yi düzenliyor. Maden ruhsat sahiplerinin
ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü
kişilerle yapmış oldukları redevans sözleşmelerinde,
bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak
İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili idari, mali ve hukuki sorumlulukların redevansçıya ait
olacağını düzenliyor. Oysaki bu düzenleme hukukun, özellikle
iş hukukunun en temel prensipleriyle çatışmaktadır çünkü
iş hukukunun en temel prensibi üst işverenin alt işverenle
birlikte özellikle çalışanlara karşı müşterek ve müteselsilen
sorumluluğunu düzenlemektedir çünkü iş hukukunda işçi lehine
yorum ilkesi geçerlidir. Yerin yüzlerce metre altında, ağır ve
tehlikeli maden işlerinde çalışan maden emekçilerimizin
haklarının aslında güvence altına alınması bu
maden yasasında öncelikle ele alınması gereken temel bir
sorundur. Oysaki bu düzenlemeyle üst işveren olan ruhsat sahipleri,
özellikle devletin elinde olan maden ocakları düşünüldüğünde,
ruhsat sahipleri ve devlet sorumluluk alanı dışına
çıkarılmakta, çalışanlar iş kazalarında, meslek
hastalıklarında yaşamını yitiren veya
hastalananların özel sektördeki redevans sahipleriyle baş başa
bırakılmasını doğuran bir düzenlemeyi getirmektedir.
Oysaki biliyoruz ki özel sektörde açılan iş kazası ve tazminat
davalarında, çoğu zaman özel sektörün mal
varlığını bulmak veya tahsil etmek, tazmin etmek mümkün
değildir; bunu hukukçu arkadaşlarımız çok iyi bilmektedir.
Dolayısıyla, devletin, ruhsat sahiplerini üst işveren
olarak sorumluluk dışına taşıması, işçiyi,
korumasız olan, çok ağır şartlarda çalışan maden
emekçilerini özel sektör temsilcileriyle baş başa bırakması
hukuk devleti ilkeleriyle, sosyal devlet ilkeleriyle
bağdaşmadığı gibi, iş hukukunun en temel
prensipleriyle de bağdaşmamaktadır.
Özelikle iş
kazaları ölümlerinin meydana geldiği, içinden geçtiğimiz
süreçte, aslında bu konuya çok daha hassasiyetle
yaklaşılması gerekirken, madenlerde çalışan
emekçilerimizin haklarını koruyan, gözeten düzenlemeler getirilmesi
gerekirken, sanki bu kazalar hiç yaşanmamış gibi, hiç
olmamış gibi tam tersine bir düzenlemeyle, yani bu olayın hemen
akabinde, sıcağı sıcağına Meclise böyle bir
tasarıyı getirmek sanıyorum hem akıl hem vicdan hem de
hukuki ilkelerle bağdaşmamaktadır.
Tüm parti
gruplarının son derece önemli ve aynı zamanda hukukun temel
ilkeleriyle bağdaşan bu öneriye destek vereceklerini umut ediyorum.
Aksi takdirde, az önce söylediğimiz gibi hem yitirdiğimiz maden
emekçilerimize karşı hem de bundan sonra yitireceğimiz maden
emekçilerimize karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri
olarak görevimizi yerine getirmemiş bir duruma düşme olgusuyla
karşı karşıyayız.
Bu duygu ve
düşüncelerle önerimizin kabulünü diliyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.-
Y O K L A M A
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Evet, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Susam, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ayhan,
Sayın Köktürk, Sayın Ağyüz, Sayın Kulkuloğlu,
Sayın Aydoğan, Sayın Seyhan, Sayın Seçer, Sayın
Öztürk, Sayın Şandır, Sayın Uslu, Sayın
Yıldız, Sayın Tankut, Sayın Işık, Sayın
Taner, Sayın Yunusoğlu, Sayın Coşkun, Sayın
Akkuş, Sayın Cengiz.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
hayırdır, uykunuzu mu açıyorsunuz? Lütfen
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları ( 1/821, 2/670, 2/572) (S. Sayısı:
503) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, madde 17ye bağlı olarak ek madde 8 ihdasına
dair bir adet önerge vardır.
Malumlarınız
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok
yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerine
yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzükün
87nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle,
önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 13 üyesiyle katılıyorsa önergeyi işleme alacağım.
Önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Maden Kanununda
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısına aşağıdaki maddenin, tasarının 17.
maddesine ek madde 8 olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Ali Susam Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali İhsan Köktürk |
|
İzmir Malatya Zonguldak |
|
Ergün
Aydoğan Vahap
Seçer |
|
Balıkesir Mersin |
Ek Madde 8-
Ruhsat sahası ile ilgili bir önceki yıla ait teknik nezaretçilik
ücretinin ödendiğine dair belgelerin her yıl nisan ayı sonuna
kadar Genel Müdürlüğe verilmesi zorunludur. Aksi takdirde, Kanunun 10.
maddesinde yer alan hata ve noksanlık kapsamında
değerlendirilir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN
Evet, salt çoğunluğunuzun olduğunu ben de tespit ettim.
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde
yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Madde üzerinde
söz talebi? Yok.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, madde 17yi ek maddeleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 18e
bağlı geçici madde 13 üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı yasa tasarısının 18.
maddesine bağlı geçici 13. maddesinin sonunda iade edilir
ifadesinden önce öncelikle ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Yaşar Ağyüz Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali İhsan Köktürk |
|
Gaziantep Malatya Zonguldak |
|
Selçuk
Ayhan Vahap
Seçer |
|
İzmir Mersin
|
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
18. maddesinin Geçici 13. maddesinde geçen
girdiği tarihten önce
ibaresinin
girdiği tarihe kadar ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
|
Mustafa
Kemal Cengiz |
|
Çanakkale
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Mustafa Kemal Cengiz konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Cengiz, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 503 sıra sayılı Yasa Teklifinin çerçeve
18inci maddesinin geçici 13üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi ve yüce Türk milletini
günaydın diyerek selamlamak istiyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, gerçekten sabahın üç buçuğunda
bir yasa yapıyoruz. Bizi izlemek isteyen madencilik sektörünün
temsilcileri ve çevre ve çevreci temsilcilerimiz bu maden yasasını
titizlikle takip ediyorlar ve izliyorlardı. Fakat gecenin üç
buçuğunda, tabii ki, daha önce önemli yasalarda olduğu gibi, Anayasa
teklifinde, SSK Yasasında, akabinde Vakıflar Yasasında ve
301inci maddede olduğu gibi sabaha doğru, kimsenin görmediği
bir vakitte, millet uyurken milletin yasalarını geçirme
alışkanlığı devam ediyor. Yani ettiğimiz dua:
İki takla bir bakla. Yarabbim, sen beni sakla. Geldiğimiz nokta bu!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ne dedi, ne dedi? Anlamadık! Bir daha söyle!
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri,
hazırlamış olduğumuz bir Komisyon çalışmamız
var, Madencilik Sektörünün Sorunlarını Araştırma Komisyonu.
Sayın Başkanımız da burada Karapaşaoğlu ve
birlikte 16 tane milletvekili ve 14 tane uzman arkadaşımızla
birlikte ve bu Komisyon çalışmamızı gerçekten dört ayda
bitiremedik ve bu çalışmamızın içine derinlemesiyle
girdiğimizde, Sayın Başkanım ve değerli milletvekili
arkadaşlarım ve 14 tane uzman arkadaşlarla birlikte 14 tane il
ziyareti yapıldı. 7 tanesi iptal edildi ve 1 tane Kanada ziyaretiyle
gerçekten Türk madenciliğinin önüne bir vizyon ve bir misyon koyalım
diye gerçekten çok uzun, yorucu bir çalışma yaptık. Ama
şunu gördük ki: Madencilik gerçekten Türkiye için çok önemli. Türkiyenin
yer altı zengin, yer üstü zengin ve bizler de zengin toprakların
fakir bekçileriyiz.
İşte bu
bağlamda bu çalışmanın Türk madenciliği için bir model
olduğuna inanarak, bir model olması düşüncesiyle
çalışmalarımızı gece gündüz yürüttük. Gönül isterdi ki
bu kanun tasarısı çıkmadan önce, bu kanun
tasarısını oluşturmadan önce, sadece en azından
Anayasanın ve Danıştayın iptal ettiği 7nci maddeyle
sınırlı kalıp, daha sonra, kısa sürede, önümüzdeki
süreçte bu Komisyonumuzun çalışmaları göz önüne de alınarak
daha geniş bir revizyonla bu yasalarımızı yapmak ve
gerçekten hem Türk madenciliği açısından hem de çevreci
düşünceyi ortaya koymaktı. Bu çalışmamızın en
önemli ruhu, bu çalışmamızın en önemli odak noktası,
çevreyi koruyan, çevreyi kollayan ve çevre hassasiyetini en üstte tutan bir
madencilik anlayışı ve bunları yaptığı
noktada da madenciliğe saygılı bir çevreyi tesis etme ve bu iki
olguyu birlikte, bu tasarımızla birlikte, bu
çalışmamızla birlikte Türk madenciliğiyle Türk
çevreciliğinin çok uygun şartlarda bir hedefte
buluşmasını sağlama amacı oldu.
Gerçekten,
çalışmamıza baktığınızda, hem uzman
arkadaşlarımız hem de milletvekillerimiz çok büyük bir emek
verdi ve bu, önümüzdeki hafta içinde de Meclis Başkanımıza
sunulacak ve Meclisimize havale edilecek ama -Sayın Başkanım da
burada, bana katılıyorlar- 16 tane milletvekilimiz de şunu ifade
ediyoruz: Bu Komisyon çalışmamızın Türk madenciliği
açısından çalışma
süresinin yeterli olmadığı, olmasının da mümkün
olmadığı, özellikle de önümüzdeki süreçte veya yeni bir dönemde,
mutlaka çok büyük bir katma değer üreten bu sektörün, özellikle küresel
krizin dünyayı kasıp kavurduğu bir süreçte bu krizden
çıkmaya çalışan ülkelere baktığımızda
ülkelerin, özellikle bu reel sektörlerin üretime dayalı ve üretimi
destekleyen, özellikle maden sektörüne giren ve maden sektöründe üretimi
destekleyen bir anlayışı bu krizde de benimsediklerini
görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Biz de Türkiye Cumhuriyeti devletimizin, gerçekten bu
krizden halkımızın çıkması için, üretime dayalı
ve özellikle de madencilik sektörünün daha da katma değer üretici ve
ekonomiyi destekleyici ve bunun da uluslararası düzeyde, işte,
gayrisafi millî hasıladan 1,5 değil -bugün Avustralyada veya
Kanadada olduğu gibi- yüzde 8ler, 9lar civarında bir gelirin
buradan elde edilmesini düşünüyoruz.
Diğer
bölümde de konuşmalarımız devam edecek. Bu konuda, hem Komisyon
olarak çok ciddi hazırlandık hem de bu konudaki önerilerimiz var, Komisyonumuzda
hazırlamış olduğumuz öneriler var. Bir vizyonumuz var,
misyonumuz var ve biz burada da hem madencilik yasamızla ilgili hem de
çalışmalarımızla ilgili hem de önerilerimizle ilgili bu
Meclise önümüzdeki konuşmalarda da bazı sunumlar yapacağız.
Şimdi yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı yasa tasarısının 18.
maddesine bağlı geçici 13 maddesinin sonunda iade edilir
ifadesinden önce öncelikle ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
Selçuk
Ayhan (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım efendim?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Ağyüz
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
503 sayılı maden yasasını Çevre Haftasının
kutlandığı bir dönemde Mecliste görüşüyoruz. Maden
yasasının geçici 13üncü maddesinde verdiğimiz önerge
hakkında söz aldım.
Tabii her
işin gerekçesi, sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir büyüme. Peki,
sürdürülebilir yaşam, sürdürülebilir çevre, sürdürülebilir doğa neden
bu Hükûmet döneminde hiç düşünülmüyor? Verilen maden arama
ruhsatlarına, altın arama ruhsatlarına
baktığımız zaman da orada yaşayan insanların
yaşamı tehlikede, gelecekleri tehlikede. Doğa tahrip ediliyor ve
o ruhsatı alan insanlar, altın arama ruhsatını alan
insanlar Hükûmet güvencesi içerisinde. TEMA Vakfının yöneticileri
Orada ağaç katliamı var mı? diye gittiklerinde içeri
sokmuyorlar, dövmeye kalkıyorlar insanları ve sorduğumuz soru
önergesinde de Çevre Bakanlığı 1.600 civarında ağaç
tarafımızdan gözetimimizde kesilmiştir. diye cevap veriyor.
Şimdi, sizin
birilerine rant sağlayacaksınız diye 1.600 tane ağacı
yok etmeye ne hakkınız var? Yani doğa tahribatı değil
mi bu? Siyanürlü altın araması o çevredeki arazileri, o çevredekileri,
bitki örtüsünü, endemik özelliği olanları yok etmiyor mu?
Bunları niye göz ardı ediyoruz?
Şimdi, Uzun
süredir çalışma yapılan bir yasa getirdik. diyorsunuz. Peki, bu
yasada elimde bir resmî yazı var. Bakanlık, harita mühendislerine
diyor ki: Harita ve kadastro mühendisinin yetki ve sorumluluk alanına
giren hizmetlerin 15/7/2005 tarih ve 25876 sayılı Resmî Gazetede
Bakanlar Kurulu kararıyla yayımlanarak yürürlüğe giren Büyük
Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği çerçevesinde
düzenleme yapılmasına kanunda yer vereceğiz.
Biraz önce sordum
yetkili bir bürokrata, AKPli Komisyon üyelerine sordum. Vay efendim, maliyeti
artırırmış! Peki, siz orada trilyonlarca rantı
insanların cebine koyuyorsunuz da teknikten, bilimsellikten uzak bir
çalışmayı neden esirgiyorsunuz? Harita mühendisleri bugün bilimsel,
teknik çalışma yapmıyor mu? Beyefendi bana Topoğraflar
yetiyor. diyor. İşte bu mantıkla yönetilen Enerji
Bakanlığının geldiği hâl de budur. Sorulara cevap
alamazsınız. Deminden beri soruyoruz Ne kadar arama ruhsatı
verdiniz? Kimlere verildi? Bunu niye sır gibi saklıyorsunuz yani? Ben
bilmek istiyorum, gözdeniz Çalık Grubu ne kadar petrol arama ruhsatı
aldı, ne kadar maden arama ruhsatı aldı? Başbakanın
çocuklarının ortak olduğu mücevhercinin maden arama ruhsatı
var mı? Bunları bilmek istiyorum ben ve -arkadaşım söyledi-
AKP il başkanına sizin döneminizde ruhsat verildi mi? İki
kelimelik laf
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -Benim dönemimde ruhsat
verilmedi.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) - Kaç tane verildi, kaçını sattı?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -Net söylüyorum, benim
dönemimde ruhsat verilmedi.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Sıra geldiğinde cevap verirsin.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Net bir cümle, tekrar
edebilirim.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, müdahale etmeyin.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Zaten senin döneminde bir arama ruhsatları
arttı, bir de cenazeler arttı! Balıkesir, Bursa, Zonguldak,
senin döneminde yaşandı. Onun için, böyle bir olay Batı
ülkelerinde olsa yirmi dört saat oturmaz bakan o koltukta ama siz
oturuyorsunuz, helal olsun!
Şimdi,
değerli arkadaşlar, sürdürülebilir kalkınma doğa
tahribatıyla olmaz. Maden yasasını görüştüğümüz
noktaya gelinceye kadar, Maden Araştırma Komisyonunun da raporu
beklenmeden, siz, döneminizde, altmış yetmiş tane maden
kazasında insanın ölümüne yol açtınız; tedbirsizlikten yol
açtınız, ilkellikten yol açtınız, bilimselliği göz
ardı ettiniz ve şimdi de çok geniş yetkilerle maden arama
ruhsatlarını dağıtmanın yolunu açıyorsunuz. Niye
kapılarda enerji ruhsatlarınız, maden ruhsatlarınız 5
milyon dolara, 10 milyon dolara el değiştiriyor? Bunun sebebini
soralım. Bilmiyor musunuz yani, sağır sultan duydu bunu!
Sağır sultan duydu! Kimler aldı bunu? Yandaşlar. Halka din,
iman; yandaşlara han hamam. Ne güzel bir dünya ya, ne güzel bir düzen bu
ya! Ondan sonra da Yetimin hakkını yedirmeyeceğiz. Yetimin
hakkını yedirmeyeceğiz demenizin anlamı şu: Yetimin
hakkını yedirmeyeceğiz, biz yiyeceğiz demek istiyorsunuz da
vatandaş bunu anlamamış ama bu seçimlerde görecek, vatandaş
görecek bunu ve sandıkta gerekli cevabı verecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) İdareler şeffaf olmak zorundadır,
Sayın Bakan da şeffaf olmak zorundadır. 2002den beri 592
kişi maden ocaklarında ölmüş ise ve sadece bir bakanın
döneminde, 2009 Martından sonra bir yıllık süreç içerisinde
altmış yetmiş tane iş kazası olmuşsa bunun
hesabını bakan vermek zorundadır, Çalışma Bakanı
da vermek zorundadır. Bunu ne kaderciliğe bağlayabilirsiniz ne
de burada Sayın Çalışma Bakanının söylediği
sözcüklerin arkasına sığınarak savunabilirsiniz. Biz
bunları soruyoruz. Şeffaf olacaksınız. Siz seçilirken böyle
dediniz. Yoksulluğa, yolsuzluğa, yasaklara karşı biz
savaş açtık. dediniz. Böyle oy aldınız. Döneminizde
yolsuzluk artmadı mı? Arttı. Yoksulluk artmadı mı?
Arttı.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Artmadı, artmadı.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Demokrat
Kendinize demokratsınız kendinize!
Yasaklar artmadı mı? Basın tehdit altında. Dinleme, izleme
sizin döneminizde artmadı mı? Bunların hesabını
vereceksiniz, vereceksiniz. Sandıktan kaçamazsınız.
Teşekkür
ederim. Saygılar
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 13ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 14
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
18inci maddesinde geçen geçici 14üncü maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Akif Akkuş Yılmaz Tankut |
|
Kütahya Mersin Adana |
|
Cemaleddin
Uslu Mustafa Kemal
Cengiz |
|
Edirne Çanakkale |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 503
sıra sayılı Yasa Teklifinin çerçeve 18inci maddesine eklenen
geçici 14üncü maddede verdiğimiz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçici 14üncü maddeyle daha önceki maddelerde altı grup
hâlinde kategorize edilen madenlerin arama, ön işletme ruhsatları;
işletme projesi verilen maden gruplarında maden, mermer, iki, üç ve
dördüncü grup işletme ruhsatları ise işletme izninin
bulunduğu grupta ruhsatlandırılmaktadır. İşletme
ruhsatlarına sahip olanlar altı ay içinde hak
sağladığı diğer grup madenler için işletme izni
talebinde bulunabilmelerini amir olan bir hüküm getirilmek isteniyor. Bu
maddede önemli bir değişiklik olmadığı
anlaşılıyor ve son derece karmaşık bir ifade arz
ediyor. Bu yüzden, bu maddenin farklı gruplarda yer alan bazı
madenlerde kargaşalara sebep olmasından dolayı tümüyle
çıkartılması uygun olacaktır diyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Maden Kanununda bazı değişiklikler yapılması
kaçınılmazdır, yani bunu yadırgamak mümkün değil
günümüzde. Çünkü madenlerin kullanıldığı alanlar ve
değeri, onların çıkartılma teknikleri, kullanılma
şekilleri günümüzde hızla değişmektedir. Ayrıca,
madenler bir defa kullanılır ve her kullanım onun
azalmasına sebep olur.
Bakıyoruz
şimdi, bu şekilde bir defa kullanılıp yerine tekrar
konulamayan bu madenler çıkartılırken,
ruhsatlandırılırken çevrenin hiç dikkate
alınmadığını görüyoruz. Yani, ormanlık alanlarda
ise ormanlar tahrip ediliyor, ormanlık olmayan yerlerde özellikle su
yataklarında ise buradaki eski yerleşmeler, kalıntılar,
onlar göz ardı ediliyor. Dolayısıyla bu kanun biraz aceleye
gelmiş gibi gözüküyor bu bakımdan ele
alındığında.
Tabii, dün
kıymetsiz olan ve ihracata konu olmayan birçok maden bugün ihracat
şampiyonu hâline gelmiştir. Mesela, mermer bunlardan birisidir. Yirmi
otuz yıl önce mermer bazı binalarda, bazı sanat
yapılarında kullanılan bir maden olmasına rağmen,
bugün artık birçok sahada kullanılan bir maden hâline gelmiştir.
Ülkemiz
madenciliği uzun yıllar değişik mevzuatlarla
yürütülmüştür. Bugün önemli bir madencilik kolu olan taş
ocağı işletmeciliği Taşocakları Nizamnamesi
adı altında il özel idareleri tarafından idare edilmiştir
1985 yılına gelinceye kadar. 1985 yılından itibaren 3213
sayılı Maden Kanunu ülke madenlerinin işletilmesinde esas
olmuş olmasına rağmen, Taşocakları Nizamnamesiyle
arasında kesin bir çizgi oluşturulamamıştır. Mesela
kil, alüminyum oksit oranına bağlı olarak
ruhsatlandırılmıştır. Alüminyum oksit
oranının yüzde 30dan az olması durumunda Taşocakları
Nizamnamesiyle, yüksek olması durumunda ise Maden Kanunu kapsamında
ruhsatlandırılmıştır. Bu da işletme sahibi ile
ruhsat mercisi arasında bazı olumsuzlukların
yaşanmasına, hatta birtakım kirli ilişkilerin meydana
gelmesine sebep olmuştur diye belirtebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi ülkemiz kalker kaynakları
bakımından yani mermer, oniks ve traverten gibi yataklar
bakımından oldukça zengindir ancak bunlar da sonsuz değildir.
Bunların bir başka özelliği de su rezervuarları
olmasıdır. Özellikle çevresinde az miktarda kalker alanları olan
iç bölgelerimizi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) - ...özellikle Konyayı ele
aldığımızda Konyanın çevresinde fazla miktarda
olmayan kalkerler var ancak bunlar, Ankaradan Konyaya doğru yahut
Konyadan Ankaraya doğru gelip giderken görmüşsünüzdür, koskocaman bir
dağ kütlesi bitmek üzere! Keza, İzmirden Ankaraya gelirken yine
görürsünüz, Kemalpaşaya doğru gelindiğinde orada koskocaman bir
dağ, aşağı yukarı 1970lerden günümüze hemen hemen yok
oldu. Bütün bunların sebepleri maalesef taş ocaklarıdır.
Bunları gelişigüzel bir şekilde ve sorumsuzca tüketiyoruz.
Bunlar bir gün bize o kadar lazım olacak ki, biz temiz, taze su
kaynağı olarak istifade ettiğimiz bu yerlerden artık
istifade edemez olacağız. Bu yüzden diyorum ki madenciliğimizin
gelişmesi yanında çevreye de duyarlı olmamız gerekiyor.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 14ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 15
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
18. maddesinde geçen geçici 15inci maddenin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut |
|
Kütahya Edirne Adana |
|
Hasan
Özdemir Mustafa Kemal
Cengiz |
|
Gaziantep Çanakkale |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 503 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 15inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasıyla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin geçici
15inci maddesiyle 5177 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce verilmiş olan ruhsatın talep edilen ruhsat grubu
adına tahsil edilmesi, talep edilen alanda aynı grubu ait başka
bir ruhsat bulunmaması ve aynı alan içinde öncelik hakkı olan
diğer grup ruhsat alanındaki faaliyetlere engel olmamak
şartıyla 3212 sayılı Kanun kapsamına alınan
madenler için arama, ön işletme ve işletme ruhsatıyla ilgili
düzenlemeler konu edilmektedir. Teklifte getirilen düzenlemeler madencilik
sektörünün sorunlarına çare bulmaktan uzak görünmektedir.
Madencilik
alanında altı aydır hiçbir yatırım
yapılamamaktadır. Bütün yatırımlar durmuştur. Yeni
izinlerin alınması konusunda çok ciddi sorunlar
çıkmaktadır. Neticede, yeni ocak açılamadığı için
yatırım yapılamamaktadır. Üreticilerin ellerindeki stoklar
da tükenmek üzeredir. Bu durumdan pek çok fabrika da etkilenmiştir. Bir
kere fabrikada cevher, mal olmadığı için fabrikalar üretim
yapamamaktadır ve çok sayıda fabrika bu nedenle kapanmak zorunda
kalmıştır. Diğer fabrikalar da cevher bekliyor ve onlar da
üretim bakımından ciddi sorunlar yaşamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, öte yandan ruhsatlar konusunda da sektörün ciddi problemleri
vardır. Maden Kanunundaki değişikliklerle maden
sahalarının ruhsat teminat değerleri yükselecek ve herkes ruhsat
alamadığı için madencilik zor durumda kalacaktır.
Madencilik sektörünün içinde bulunduğu darboğaz göze
alındığında bu düzenleme
sorunları daha da artıracaktır.
Bildiğiniz
gibi madenler milyonlarca yılda oluşan ve yenilenemeyen enerji
kaynaklarıdır. Bu nedenle madenlerin etkin bir planlama çerçevesinde
üretiminin yapılması gerekmektedir. Üretimin ihtiyaçları göz
önüne alınırken yapılan üretimlerde çevreye duyarlı bir
şekilde ve kamu yararı
öncelikli olarak hareket edilmelidir. Bu çerçevede bilimsel ve teknik bilgilerin
kullanılması madencilik faaliyetlerinin kaynak kaybına yol
açmadan çevreyle uyumlu, akılcı ve ekonomik kurallara göre ve iş
güvenliği esasları çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde AKP Hükûmetleriyle birlikte yasalar çok çabuk
eskimekte ve yerine yeni bir yasa koyma ya da o yasa üzerine
değişiklik yapma ihtiyacı hemen doğmaktadır. Bu durum
AKP Hükûmetlerinin plansız, programsız bir şekilde âdeta Ben
yaptım oldu. mantığıyla hareket ettiğini
göstermektedir. AKP iktidarları, kendi kabul ettikleri yasaları
değiştiren ya da ortadan kaldıran pek çok örneklerle doludur.
Mevcut Maden
Kanununda yapılması öngörülen değişiklikler için ortaya
konulan gerçeklerin madencilik sektörünün genel sorunlarını tam
olarak kavramamış olması sebebiyle sektörün beklentilerini
karşılamaktan uzak görünmektedir.
Bireyi merkeze
koyan, madencilik faaliyetlerinde kamunun etkin gözetim ve denetimini
sağlayan, çevrenin korunmasını gözeten, temel olarak ekonomik
kalkınmayı hedeflerine yönlendiren bir ulusal madencilik
politikası Maden Kanununun temeli olmalıdır ancak
görüşmekte olduğumuz teklifte dahi böyle bir hedefi görmek mümkün
değildir.
Önergemize
desteklerinizi bekliyor ve konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, geçici madde 15
üzerinde önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kaldırın, sayalım arkadaşlar.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Neyi sayacaksınız ki 65 kişi var!
BAŞKAN
Gelen arkadaşlarımız lütfen otursunlar da sayalım
arkadaşlar, ayakta durmayalım.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Başkanım, yeniden başlayın,
karışıyor çünkü.
BAŞKAN -
Evet, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Fotoğrafını çekerim sonra...
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 16
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum.
Arkadaşlar,
lütfen oturalım şöyle bir, şu işleri yapalım.
İstirham ediyorum. Lütfen
İki önerge
aynı mahiyette olduğundan birini okutup diğerinin imza
sahiplerini okutacağım.
Buyurun efendim.
T. B. M. M Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 16.
maddesinin sonundaki 1 yıl içinde ifadesinin 6 ay içinde olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Selçuk Ayhan |
|
Trabzon Malatya İzmir |
|
Vahap
Seçer Mehmet Ali
Susam |
|
Mersin İzmir |
Diğer
önerge:
|
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut |
|
Kütahya Edirne Adana |
|
Beytullah
Asil Mustafa Kemal
Cengiz |
|
Eskişehir Çanakkale |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi siz mi
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Evet.
BAŞKAN -
Buyurun efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sabahın bu saatinde huzurunuza çıkıp vaktinizi
aldığım için üzgünüm.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Gecenin
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sabahın
Artık geceyi geçtik sabaha
doğru geliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, ben, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin yasa yapma
anlayışı konusundaki gözlemimi sizlerin bilgisine, dikkatine
sunmak istiyorum. Sabaha kadar çalışmak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
için sorun değildir.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya)
Kaç kişi varsınız? Kaç kişi varsınız?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bizim için hiç sorun değildir.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Siz kendinize bakın.
RECEP TANER
(Aydın) Önce ardına bak.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Lütfen arkadaşlar dinleyelim. Sabahın bu
vaktinde lütfen sakin olalım.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) İzin verirseniz konuşmama devam edeyim
arkadaşlar.
Ben yirmi dört
saat, otuz altı saat çalışmaya alışkın bir
insanımdır çok uzun yıllardır. Ancak, bakın, bugün
ayın 10u, 10 Haziran 2010. Bu tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine
ne zaman sevk edilmiş Başbakanlıktan? 3 Mart 2010da. Peki,
hangi nedenle sevk ediliyor bu tasarı? Anayasa Mahkemesinin 15 Ocak 2009
tarihinde vermiş olduğu bir iptal kararı üzerine. Bu iptal
kararı ne zaman Resmî Gazetede yayımlanmış? 11 Haziran
2009 tarihinde. 11 Haziran 2009 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanmış bir iptal kararı var ve bu iptal
kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüş,
yani 11 Haziran 2010 tarihinde, yani yarın bu iptal kararı
yürürlüğe girecek. Bu aceleyi anlıyorum ama lütfen geri dönüp
Sayın Bakana, Hükûmete bir soru soralım, diyelim ki: 11 Haziran 2009
tarihinde Resmî Gazetede yayınlanmış bir iptal kararından
sonra bir yıl neden beklediniz? Hükûmetin görevi değil midir bu
yasayı zamanında hazırlayıp Parlamentoya getirmek?
Bakın,
şimdi Plan ve Bütçe Komisyonunda bir vergi tasarısı var elli bir
maddelik. Yakinen takip ediyorum, hepsini izliyorum; uygun bir kanun, mükemmel
bir kanun olması için de çalışıyorum, bütün
arkadaşlarımızla çalışıyoruz. O tasarı da
bir Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine
hazırlanmıştır, sürenin bitimine doğru Hükûmetten
Meclise gelmiştir, muhtemelen bu ayın sonlarına doğru yine
böyle sabaha kadar sürecek mesailerle biz bunu yasalaştırmaya
çalışacağız. Şimdi, yürütmenin kontrolünde, Hükûmetin
kontrolünde, sayın bakanların, Hükûmetin yetersizliklerini gidermeye
odaklanmış bir Parlamento Türkiye Cumhuriyetine yakışmıyor;
tablo budur. Lütfen dönüp sayın bakanlara soralım. Sayın Bakanın
konuşmalarını, açıklamalarını izliyorum.
Sayın Bakan rakamlar veriyor, ihracat rakamları verdi, yakinen takip
ettim. Sayın Bakanın vermiş olduğu ihracat rakamları
kendisinin imzasını taşıyan şu 2010 yılı
Programındaki rakamlarla uyum içerisinde değil. Sayın Bakan
rakamlarına hâkim değil. Sayın Bakana Kayseriyle ilgili,
arkadaşlarımız sorular soruyor. Süresinin bitimine kadar
zamanı kullanarak sorunun esasına gelmiyor, bir başka şey
söylüyor.
Değerli
arkadaşlar, sabaha kadar çalışalım, yarın akşama
kadar ara vermeden de çalışabiliriz. Buna ben kişisel olarak
alışkın bir insanım, otuz altı saat, kırk sekiz
saat çalışabilirim, hepimiz çalışabiliriz, hepimiz
çalışalım arkadaşlar ama geri dönüp Sayın Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanımıza da bir yıl Anayasa Mahkemesi
kararı üzerine ne yaptınız diye soralım. Verilen önergeler,
düzeltme önergeleri, iktidar partisinin önergeleri Türkçe
yanlışlarıyla dolu; bunları düzeltmek için zamanım
olmadı, Türkçe yanlışlarıyla dolu. Lütfen, Sayın Grup
Başkan Vekillerinden rica ediyorum, Sayın Bakanın kontrolünde
bir yasama faaliyetine izin vermeyelim. Bu yasayı çıkaralım, bu
yasaya esas olarak destek veren bir anlayışla burada oturuyoruz, bu
yasayı destekliyoruz; katılmadığımız maddeleri
var, eksik maddeleri var ama ana prensip olarak destekliyoruz. Tabii,
zeytincilikle ilgili, kara avcılığıyla ilgili birtakım
yanlış düzenlemelerin çıkacağını
düşünüyoruz. O konuda önergelerimiz var, sanıyorum iktidar partisi de
aynı noktaya gelmiş durumda. Devam edelim, sabaha kadar devam edelim
ama kendi irademizle devam edelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Bakanın, Hükûmetin eksikliklerini
telafi etmeye yönelik, onların yanlışlıklarını
savunmaya yönelik, ona destek vermeye yönelik bir yasama faaliyeti bizi
yüceltmeyecektir diye düşünüyorum.
Sözlerimi burada
bitirirken, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Diğer
önergede, Sayın Asil siz mi konuşacaksınız?
Sayın Asil,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 503 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 18inci maddesinde oldu, onda yer
alan geçici 16ncı maddedeki bir düzeltme için verdiğimiz önerge
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, saat 04.00; tam on beş saattir kesintisiz
çalışıyoruz, bazı arkadaşlarımız da uyuyor.
Ne yapıyoruz? Ülke için, Türk insanı için, madencilik sektörü için,
katma değerin en yüksek olduğu, istihdamın en yüksek olduğu
bir sektör için bir yasa tasarısı gündemde, bu yasayı yapmaya
çalışıyoruz. Herkes hayatından bezmiş, bir an önce
bitsin de gidelim noktasında. Şu anda en az 20
arkadaşımız da uyuyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Öyle bir şey yok.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Devam, devam.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Şimdi, bu noktada böyle bir yasa yapma
tekniğini eğer siz içinize sindirerek burada oturuyorsanız benim
söyleyeceğim hiçbir şey yok. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar sabahın hayrıyla karşılık verelim
birbirlerimize, lütfen sakin olunuz.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın, bu
işler ciddi işler. Meclisi çalıştırmak sizin
göreviniz, iktidarın görevi.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Engellemek de sizin göreviniz.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Bunun da
Biz de katkı vermekle görevliyiz ve burada
bunu yapmaya gayret ediyoruz. Muhalefet görevini hiç kimse engelleme
noktasında bir iftira ile suçlayamaz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) İftira değil canım, komisyonlarda yaptınız,
yeterince yaptınız.
MUHARREM VARLI
(Adana) Gidiyorsunuz, geliyorsunuz ortalığa laf atıyorsunuz.
RECEP TANER
(Aydın) Dön arkana bak kaç kişi varsınız?
BAŞKAN
Sayın Poyraz, Sayın Taner, Sayın Varlı, lütfen.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi, gerek
maden ocaklarında gerekse diğer sektörlerde meydana gelen iş
kazaları neticesinde çok kısa süre içerisinde birçok
insanımızı kaybettik. Niye kaybettik? 4857 sayılı İş
Kanunumuz var, bu İş Kanunu da 81inci maddesinde diyor ki: Devamlı
olarak en az 50 işçi çalıştıran işverenler Sosyal
Sigortalar Kurumunca sağlanan tedavi hizmetleri dışında
kalan işçilerin sağlık durumunun ve alınması gereken
iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin
sağlanması, ilk yardım ve acil tedaviyle koruyucu sağlık
hizmetleri yürütmek üzere iş yerlerindeki işçi
sayısını ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha
fazla iş yeri hekimi çalıştırmak ve bir iş yeri
sağlık birimi oluşturmakla yükümlüdür.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu sorumluluğu işverenlere
yüklemişiz ama bugün iş güvenliği personeli sayısı 2
bini geçmiyor. Ülkemizde iş güvenliği müfettişi ihtiyacı 20
binler civarında. Ne yapılacak? Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bir yönetmelik çıkartacak, bu yönetmelik
çerçevesinde de eğitim almış bu arkadaşlarımız
sınavdan geçirilecek ve iş güvenliği uzmanı olarak
görevlendirilecek.
Yönetmelik
Danıştay tarafından iptal edilmiş ama hâlâ bir yönetmelik
çıkarılmamış. Ondan sonra da iş yerindeki, iş
kazalarındaki ölüme Kader. diyeceksiniz. Böyle bir anlayış, böyle
bir sorumluluktan kaçmayı kabul etmek mümkün değil.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Pişmiş kelle bile böyle pişirilmez
yahu!
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM VARLI (Adana)
Ortaya söyleyeceğine grup başkan vekillerine söyle, Sayın
Bakana söyle.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen kendi işine bak, bize karışma!
BAŞKAN
Evet, buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız
Sayın Asil.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Şimdi, burada konuşmacılara laf
atmayı âdet hâline getirdiniz. Eğer konuşulanlara
itirazınız varsa, yüreğiniz de yetiyorsa,
alırsınız söz...
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Yüreğimiz yetiyor.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) ...herkesin söz hakkı var, gelirsiniz, burada cevap
verirsiniz. Oturduğunuz yerden burada hiç kimseye laf atmaya hiç kimsenin
hakkı yok.
Değerli
arkadaşlarım, önergemize destek istiyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum...
RECEP TANER
(Aydın) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Evet, iki
önergeyi birlikte oylarınıza sunacağım: Önergeleri kabul
edenler... Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
önergeler reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 17
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
18. maddesinde yer alan Geçici 17. Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Ahmet Orhan Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Manisa Edirne |
|
Yılmaz
Tankut Mustafa Kemal
Cengiz |
|
Adana
Çanakkale |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN -
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Cengiz, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; gerçekten dünya parlamentolarına da örnek olacak
bir çalışmayı gerçekleştirirken ben de Komisyonumuzun 16
milletvekilinin ve 14 uzman arkadaşımızın bu
çalışmalarını anlatmaya devam edeceğim çünkü bu
çalışmalarımızla hem model oluşturma hem de gelecek
mevzuat çalışmalarına altyapı yapma noktasında ve
özellikle gelecek hükûmetlere de bir vizyon oluşturma noktasında bir
çalışma yaptık, bir emek harcadık, dört ay boyunca da
gezmediğimiz yer kalmadı.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten Komisyonumuz hem 21 tane önergeyi incelemiş hem
de 14 tane ili ziyaret etmiş. Bu illerin içinde ilçeler ve beldeler de
bulunmaktadır. Nallıhan ve Beypazarından
başladığımız araştırma gezimiz, inceleme
gezimizde özellikle Bursa, Kütahya ve Eskişehirdeki
çalışmalarla devam etti, daha sonra İzmire geldik.
İzmirde özellikle çevreci hassasiyetleri de ortaya koyan ve Komisyon
arkadaşlarımızın özellikle sadece madencilik sektörünün sorunlarını
araştırma değil, madencilikle sorunu olduğu iddia edilen
çevrecilerin de hem sorularını hem şikâyetlerini hem de
hassasiyetlerin dinleme fırsatı bulduk. Özellikle İzmirdeki
Efemçukurundaki İzmirlilerin hassasiyetini bizatihi yerinde dinledik,
yerinde gördük, yerinde inceleme fırsatı yakaladık ve
Efemçukurundaki hassasiyetleri de burada yansıttık.
Buradan
Bergamaya geçtik. Özellikle, Bergamadaki Kozak Yaylası köylülerimizin,
Kozak Yaylası muhtarlarımızın ve Kozak Yaylasındaki o
çam fıstığının ihya ettiği o bölgeyi, o
yaylayı ve o insanların hassasiyetlerini ve
yakarışlarını da gördük. Özellikle o bölgedeki köylülerimiz,
kızlarımız, efendim yaşlılarımızla bir
tepkiyi de ortaya koydular ve bunu da Komisyon olarak dinledik.
Daha sonraki
süreçte özellikle Manisanın Soma ilçesi ve Manisada ve daha sonra
Turgutludaki hassasiyeti gördük. Turgutludaki çevrecilerle birlikte o
bölgedeki tarım sektörünün, halkımızın, köylümüzün ve
muhtarlarının hassasiyetlerini dinledik.
Daha sonra
Salihliye geçtik. Bildiğiniz gibi, ekonominin göstergesi olan
paranın icat edildiği ve milattan önce 640 yılında da ilk
paranın basıldığı Sardın bulunduğu Salihli
beldesine gittik. Tam üç bin yıldır orada altın madeni
işleyen ve onu devam ettiren bir sektörle de karşı
karşıya geldik ve Pomza adı altındaki bu şirketin
çalışmalarını da buradan takdir etmek istiyorum ve bu
çalışmaları da burada size anlatmak istiyorum. Çünkü bu
altın madeninde siyanür kullanılmamaktadır, kimyasal maddeler
kullanılmamaktadır ve tarihî süreç içinde bu doğal sistemi orada
koruyan Pomzaya ve onun sahibi Hakan Ürüne de buradan, bu çevreci
yaklaşımından dolayı teşekkür ediyorum.
Özellikle hem
Çevre Komisyonu üyesi olarak, daha önce de Çevre Araştırma Komisyonunda
görev yapmış, aynı zamanda Komisyonun sözcüsü olarak da her iki
unsurları da birleştirmeye çalıştık. Bu bağlamda,
özellikle Güneydoğu gezimiz gerçekten görülmeye değerdi. Cudi
Dağının tepesine çıkıldı, Şırnaka
gidildi, Batmana gidildi. Batmandaki Batı ve Doğu Ramandaki petrol
rezervleriyle ilgili
Nusaybinde, Mardinde, Mazıdağında,
Diyarbakırda, Elâzığda, Elâzığın Maden
ilçesinde, Erganideki çalışmaları yerinde görme
fırsatı bulduk. Gerçekten o bölgeyi gördükten sonra, Güneydoğu
Anadoluyu gördükten sonra bazı kafamızda şekiller meydana
geldi. Acaba yer altı zenginlikleri ve yer üstü zenginlikleriyle
bezenmiş Güney Anadoluda ve Anadolunun her karışında,
bazı uluslararası senaryoların da kitaplarda ciltlerle
yazdığı gibi, bazı senaryoların bu yer altı
zenginliklerimizi acaba Türk devletinin eline geçmemesi noktasında
bazı manipülelerin olduğu da mı akla geldi ve bunlar da bizlere
ifade edildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Cengiz, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) İşte bu çalışma, gerçekten
gelecekte de hem Meclisimize hem madencilik sektörüne yön veren genel
müdürlüklere hem de gelecek hükûmetlere de bir model oluşturması
açısından da ileri bir ufku ortaya koymaya çalıştı.
Bu kanun geçmeden
önce gerçekten bu çalışma bitseydi ve bu revizyon
çalışmamızı daha geniş manada yapabilseydik ve
buradaki muhalefetin hassasiyetlerine de kulak vererek bu hassasiyetleri hem de
bu yasaya yansıtabilseydik çok daha mükemmel olacak, hem de bugün bu
yasadan da şikâyet eden madencilerimizin hem de yasadan tedirgin olan
çevrecilerimizin de bir nebze olsun belki yaklaşımlarını
daha birbirlerine yakın ve sıcak yapabilecektik.
Bu duygu ve
düşüncelerle, inşallah gelecekte daha sağlıklı yasalar
çıkarmak dileğiyle saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Cengiz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 18
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
18inci maddesinde yer alan geçici 18. maddesinde geçen altı ay ibaresinin
12 ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut |
|
Kütahya Edirne Adana |
|
Mustafa
Kemal Cengiz |
|
Çanakkale |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Cengiz siz mi konuşacaksınız?
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Evet.
BAŞKAN
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; arkadaşlar, gecenin sabahında tabii ki bu
eziyeti yaşamak istemeyiz, bizler de istemeyiz ama biz de
çalışmalarımızı, önerilerimizi inatla anlatmaya
çalışıyoruz bu saatte de. İnanıyorum, bizi bu saatte
izleyenler de var çünkü arıyorlar. Buradan halkımız bizi
anlıyor ama benim şuradaki konuşmamla bir şeyler anlatmaya
çalışıyoruz, bir şeyler yapmaya çalışıyoruz
ve buraya da katkı sağlamaya çalışıyoruz.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Nesini anlatıyorsun?
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) O zaman biz muhalefet yapmayalım, biz de
gelmeyelim, sizler geçirin, gidin. Biraz daha ciddiyetle bu olaya
yaklaşırsak belki gelecek nesillerin önüne de ciddi bir şeyler
koymaya çalışırız.
Değerli
arkadaşlar, bakın bugün madencilik sektöründe uzun bir süreç var.
İlk maden yasamızla ilgili çalışmalar başlamadan önce
1858 yılında Arazi Kanunuyla bu iş başlamış,
1901 yılında Taş Ocakları Nizamnamesiyle
şekillenmiş, 1906 yılında Maadin Nizamnamesiyle bu Maden
Yasasının altyapısı yapılmış, 1954
yılında 6309 sayılı Maden Kanunuyla şekillendirilmiş,
1985 yılında 3213 sayılı Maden Kanunu
çıkarılmış, 2004 yılında 5 Haziranda 5177 sayılı
Kanunla son şeklini almış.
İşte,
biz, bu kanunlarla birlikte yüz yıldır bir şeyler yapmaya
çalışıyoruz ama bakın, şurada, iki, dört, altı
tane kanun düzenlemesiyle hâlâ madencilik sektörümüze yön verememişiz.
Madencilik sektörümüzü bir yerlere taşıyamamışız. Hâlâ
bugün ortaya koyduğumuz şekilde, ciddi manada madencilik sektörünün
sorunları var. Nedir mesela bu sorunlar, nedir bu sorunları yaratan
sebepler? Bakın, burasını özellikle dinlemenizi istirham
ediyorum, bazıları da uykudan uyanabilir.
Bir: Madendeki
ana sorunların birinci sebebi Maden Kanunundan kaynaklanmaktadır.
İkincisi,
diğer bakanlıkların mevzuatından kaynaklanmaktadır.
Üçüncüsü,
madencilik sektöründeki finans ve teşviklerin yetersizliğinden ve
araştırma aşamasında teşvik verilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Dört: Yerli
sermayenin maden sektöründeki riskleri göze alamadığından, risk
sermayesini bulamadığından ve geri dönüşü, sermayenin geri
dönüşü geç olduğundan ve uzun olduğundan dolayı bir problem
yaşamaktayız.
Yine,
madenciliğimizi yöneten, yönlendiren, denetleyen ve arayan, hatta
çıkaran veya pazarlayan kurumlarımızın yeniden
yapılandırılması, hareketlendirilmesi, MİGEM, Maden
Tetkik ve Arama, Eti Maden Genel Müdürlüğü, Orman ve Çevre Bakanlığına
bağlı kurum ve kuruluşlar ile ve diğer bunlara
bağlı kuruluşlar arasında bir koordinasyonun
olmamasıdır. İstişare ve koordinasyon manasında
koordinasyonu sağlayacak bir kurulun oluşmaması ve bu kurumlar
arasında bir çatışmanın ve bu kurumlar arasındaki
iletişimin ve bu kurumlar arasındaki diyaloğun olmaması
madencilik sektörünün önündeki sorunları birinci sıraya
koymaktadır.
Yine, Türk
madenciliğinin araştırma ve geliştirme stratejisini
kurgulayacak güçlü, önder ve yönlendirici bir ARGEsinin olmamasıdır.
Bugün gerçekten yönlendirici ve yöneltici, önder bir ARGEnin
oluşmaması da Türk madenciliği açısından en önemli
eksikliklerden biridir.
Diğer bir
eksiklik de yine dünyada akredite olmamış ve dünyada da kabul
edilebilir bir laboratuvarımızın da şu anda bir görev
yapmaması, bulunmaması da en büyük eksikliklerimizden birisidir. Yine
bu bağlamda üniversitelerimiz ve bilim adamlarımızın
madenlerimizin tespitinde, arama tekniklerinde, çıkarma tekniklerinde,
işletme aşamasında, ham madde ve mamullerinde ve ileri uç
ürünlere ulaşmada bilimsel bir yaklaşımla maden mühendisi
gençlerin yetiştirilmesinde sektörün içine ve bilim
adamlarımızın, üniversitelerimizin ve üniversitedeki bu
profesörlerimizin sektöre
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Cengiz, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla)
madencilik sektörüne üniversitelerimizin ve bilim
adamlarımızın fikir önceliği yapmamaları ve bu konuda
öncü olmamaları, ARGE desteğini üniversitelerimizin gerekli manada
gerçekleştirmemeleri, rehberlik, öğretici, eğitici işletme
ve tesisleşme noktasında yine üniversitelerimizin yol gösterici
olmamaları, madencilik sektörümüzün bugün gelemediği noktayı bu
maddeler en iyi şekilde anlatmaktadır.
Bugün Kanadaya
baktığımızda, Afrikaya baktığımızda,
Avustralyaya baktığımızda ve bu konuda gelişmiş
ülkelere baktığımızda daha çok şeyler almamız ve
yapmamız gerektiğini bizlere ifade etmektedir.
Bu
konuşmalarımız devam edecektir.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Cengiz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.-
YOKLAMA
(MHP ve CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akkuş, Sayın Şandır, Sayın
Yıldız, Sayın Korkmaz, Sayın Uslu, Sayın Tankut,
Sayın Işık, Sayın Yunusoğlu, Sayın Asil,
Sayın Taner, Sayın Coşkun, Sayın Varlı, Sayın
Cengiz, Sayın Özdemir, Sayın Hamzaçebi, Sayın Susam, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Ayhan, Sayın Seyhan, Sayın Seçer,
Sayın Aydoğan, Sayın Ağyüz, Sayın Kulkuloğlu,
Sayın Öztürk.
Evet,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ismini
yazmış olduğumuz arkadaşlarımız lütfen sisteme
girmesinler.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar...
Lütfen beyler
Arkadaşlar,
bir şey yok, yani yoklama yaptık, arkadaşların burada
olduğunu tespit ettik. Lütfen, istirham ediyorum.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları ( 1/821, 2/670, 2/572) (S. Sayısı:
503) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 19u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici maddelerin
bağlı olduğu çerçeve madde 18i oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu madde
üzerinde üç adet önerge vardır. Üç önerge de aynı mahiyette
olduğu için önergelerin birisini okutup diğerlerindeki imza
sahiplerini okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19 uncu maddesi ile 3573 sayılı Kanunun
20nci maddesinde değişiklik öngören çerçeve maddenin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Cemaleddin Uslu Ayşe Nur
Bahçekapılı Polat
Türkmen |
|
Edirne İstanbul Zonguldak |
|
Alim
Işık Altan
Karapaşaoğlu |
|
Kütahya Bursa |
Diğer
önergedeki imza sahiplerini okutuyorum:
|
Tacidar Seyhan Hüseyin Pazarcı Ergün Aydoğan |
|
Adana Balıkesir Balıkesir |
|
Mehmet
Ali Susam Selçuk
Ayhan |
|
İzmir İzmir |
Diğer
önergedeki imza sahiplerini okutuyorum:
|
Mehmet Şandır Yılmaz
Tankut |
|
Mersin Adana |
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeleri mi okutalım?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum, buyurun.
Gerekçe:
Bir başka
kanun ve komisyonu ilgilendiren hususların bu tasarıda yer
alması uygun değildir.
Gerekçe:
3213
Sayılı Maden Kanununun 7. Maddesi ve bu maddeye bağlı
yönetmeliklerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin
ardından sektör sıkıntılı günler geçirmiştir.
Maden Kanunu
dışındaki kanunlarda değişiklik yapılmasına
yönelik düzenlemeler, Meclis Başkanlığı tarafından
Plan Bütçe, Çevre ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Tali
Komisyon olarak görevlendirilmiştir. Ancak, konunun uzmanı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ihtisas komisyonlarında
görüşülmemiştir.
Sektörün ruhsat
alabilmek için acil olarak beklediği, bu komisyonun konusu olan
düzenlemeler dururken, komisyonun uzman olmadığı yasalarda,
alanlarda değişiklik yapması belki de düzenlemenin iptaline
kadar gidebilecek sonuçları doğuracaktır.
Düzenleme ile
zeytincilik sahaları içinde zeytinyağı fabrikası, küçük
ölçekli tarım işletmesi ve maden arama faaliyetlerine izin
verilmektedir.
Türkiyenin ciddi
kaynaklar ayırarak desteklediği, dünya pazarında önemli pay
sahibi olmayı hedeflediği zeytin ve zeytinyağı sektörünü
yakından ilgilendiren değişikliğin ilgili ihtisas
komisyonunda görüşülmeden yapılmaması amacıyla iptal
edilmesi amaçlanmıştır.
Gerekçe:
Bugüne kadar
mevcut kanunun 20nci maddesine istinaden ilgili valiliklerce uygulamalar
yürütülmekte, bir çok ilde bazı madenler hariç ruhsatlara izin konusunda
engel çıkarılmamakta iken mevzuatta geçen 3 kilometrelik mesafede
kalan alanda koruma kurulunun toplanması ve karar verilmesi süreci göz
önüne alındığında gelecekte sıkıntılara
neden olacağından maddenin taslaktan tamamının
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi 20nci
maddede -19uncu madde olarak- üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19 uncu maddesi ile 6831 sayılı Kanunun 16
ncı maddesinin birinci fıkrasının değiştirilmesini
öngören fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan için maden
ruhsatı verilmesi ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı Polat
Türkmen M. Altan
Karapaşaoğlu |
|
İstanbul Zonguldak Bursa |
|
Zekeriya Aslan Dr. Mehmet Nil
Hıdır Tahir
Öztürk |
|
Afyonkarahisar Muğla Elâzığ |
|
Mehmet
Erdoğan |
|
Gaziantep
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
19. maddesi ile değiştirilen 6831 sayılı Orman Kanununun
16. maddesinin birinci fıkrasında yer alan maden ruhsatı
verilmesi ibaresinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca
maden ruhsatı verilmesi şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk Mehmet Ali Susam Rahmi Güner |
|
İzmir İzmir
Ordu |
|
Selçuk
Ayhan Yaşar
Ağyüz |
|
İzmir
Gaziantep
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19.
maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinden önce
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Konuya
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
|
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut |
|
Kütahya Edirne Adana |
|
Muharrem Varlı Recep Taner Mehmet Şandır |
|
Adana Aydın
Mersin |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanunun 19uncu maddesinde doğru bir düzenleme
yapılmaktadır. Bu düzenlemede Devlet ormanları sınırları
içindeki tohum meşcereleri, gen koruma alanları, muhafaza
ormanları, orman içi dinlenme yerleri, endemik ve korunması gereken
nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda maden aranması ve
işletilmesi için maden ruhsatı verilmesi, Çevre ve Orman Bakanlığının
muvafakatine bağlıdır. diye bir hüküm getirmektedir. Bu hüküm
doğrudur çünkü gerçekten orman varlığımızın çok
özel alanlarının madenciliğin tahribatına veya madenciliğin
gerçekten zararlarına karşı korunması gerekiyor. Daha
önceki kanunda veya 6831 sayılı Orman Kanununda genel hükümler
vardır ama burada getirilen, işte, endemik ve korunması gereken
türlerin bulunduğu alanlarda maden işletmeciliğinin verilmemesi,
ruhsat verilmemesi, muhafaza ormanlarında, tohum meşcerelerinde, gen
ormanlarında bu türlü madencilik işlerinin kontrol altında
tutulması gereklidir, doğrudur ve doğru bir düzenleme
yapılmaktadır.
Aslında,
Sayın Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğünü bir yük
altından da kurtarmak gerekirdi ve bu muvafakate bağlı olmak
değil, doğrudan yasaklamak gerekirdi, yasaklanmış
olsaydı çok daha doğru bir iş yapılmış olurdu.
Böylelikle, Orman ve Çevre Bakanlığı ile Orman Genel
Müdürlüğünü de birtakım baskıların etkisinden, baskılardan
da kurtarmış olacaktık ama denilmektedir ki: Çok özel
durumlarda inisiyatif kullanılması gerekebilir; bunun için, bütünüyle
kanunla elimizi kolumuzu bağlamayalım, böyle bir düzenleme
yapalım. Bu düzenleme doğru bir düzenlemedir ve doğru
uygulanmasını da tavsiye ediyorum. Bu konuda ormancılara, orman
teşkilatına büyük görevler düşmektedir. Gerçekten,
ormanlarımızın varlığının devamını
veya ormanların toplumsal fonksiyonlarının devamını
temin edecek bu alanların madenciliğin tahribatından korunması
açısından böyle bir düzenleme yapılması uygun
olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, gecenin bu saatinde -tabii ki sabahın bu saatinde demek
gerekiyor- niye böyle bir durum yaşanıyor? Sayın Bakan, mutlaka
haklı olarak Niye benim kanunumda böyle bir durum yaşanıyor?
diye düşünüyordur. Kendisinin şahsıyla ilgili değil.
Arkadaşlarımızın soruları oldu, sorulara cevap
verirken bazı gerginlikler yaşandı ama münhasıran
Sayın Bakanla ilgili değil.
Bakınız,
bu kanunun hazırlanmasında yaşananlar -demin Sayın Alim
Işıkın ifade ettiği gibi- hoş olmadı.
Şimdi, bu kanun bir yıldır bekliyor, iki buçuk aydır da
komisyonlarda görüşülüyor. Komisyonlarda bütün gayrete rağmen bir
uzlaşma temin edilemedi. Bu zeytinlik alanların
çıkarılması, kara avcılığıyla ilgili
düzenlemenin kanun metninden -şimdi, biraz önce
çıkardığımız o maddenin, biraz sonra da
çıkaracağımız bir başka maddenin-
çıkarılması ısrarla istendi ama ne hikmetse iktidar partisi
grubu buna itiraz etti, alt komisyonda itiraz etti, sonra itiraz etti,
birtakım başka tartışmalar oldu ve bir tereddüt
gelişti.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan burada sitem etti veya arkadaşlardan,
iktidar partisi grubu milletvekillerinden konuşmacılar sitem ettiler,
Her kanunun arkasında bir başka endişe, gizli bir yer
ararsanız doğru olmaz. diye. Haklısınız ama bu
tereddüdü siz oluşturdunuz, kusura bakmayınız. Yoksa bu kanun
gerekli bir kanun, biz tenkit ediyoruz yani baştan da tenkit ettik,
sorularımızda da ifade ettik, Türk madenciliğini
geliştirmek açısından alınması gereken tedbirler için
komisyon kurduk. Bu Komisyonun raporu da beklenilseydi bu zamanlama
baskısından kurtulabilmek için Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
iki maddeyi düzenleyip de geri kalan hususları bir bütünlük içerisinde
çağın, ülkenin ihtiyaçları, değerleri doğrultusunda
tanzim etsek daha iyi olmaz mıydı? diye ısrar ettik ama ne
hikmetse bir acelecilik içerisinde
Farkında
mısınız değerli milletvekilleri, burada
görüştüğümüz kanunların yüzde 90ı hep değişiklik
kanunu. Bir ay önce yaptığımız kanunu bir ay sonra
değiştiriyoruz, değiştirmek gereğini duyuyoruz. Niye?
İyi çalışmıyoruz üzerinde. Farkında mısınız,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ait tüm konuşmacılar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla)
gerçekten çok hazırlıklı geliyorlar ve
bizim konuşmacılarımızın tamamı yazılı
konuşuyor farkındaysanız, hazırlık yapıyorlar.
Şimdi, bu
kanunla ilgili de arkadaşlarımıza söyledik Biz bu kanunun
maddelerinde önergeler vereceğiz, katkı anlamında da
konuşacağız. Bunun gizlisi saklısı yok. Böyle, bir
uzlaşma bozan taraf biz değiliz ve gerçekten katkı vermek
niyetiyle -yani biraz önce konuşan, kendisi belediyeci, mimar olan
arkadaşımız Mustafa Kemal Cengizin konuşmaları ne
kadar dolu, eğer dinleyebilseydiniz, Sayın Bakan bu imkânı
bulabildiyse sabahın bu saatinde. Gerçekten katkı vermek için
konuşuluyor ve yazılı konuşuluyor, öyle nutuk olsun veya
genel siyasette muhalefet yapalım diye konuşulmuyor, bundan
faydalanasınız diye konuşuluyor. Ama yazık oluyor tabii,
Meclisimize yazık oluyor, sizlere yazık oluyor. Gecenin, sabahın
bu saatinde müzakere olmaz arkadaşlar, bu müzakereden bir hayır
hasıl olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla
hem Meclisimize yazık ediyoruz hem Sayın Bakana da
haksızlık yapılıyor. Dolayısıyla, ben bu tür
çalışmaları yani bu bitime kadar çalışmaları
inanınız ki onurumuza, kişiliğimize bir
saygısızlık olarak görüyorum. Böyle bir çalışma olmaz.
Böyle bir çalışmayı kendimize bir mecburiyet olarak görmememiz
gerekir. Daha rahat zeminlerde, uzlaşarak, anlaşarak, buralara kadar
gelmeden
Bakın, size söylüyorum, şimdi, 11 madde olarak Hükûmet getirmiş,
Komisyonda 23 maddeye çıkarmışsınız, iktidar partisi
grubu olarak burada da 14 tane önerge verdiniz. Kanun böyle mi
hazırlanır arkadaşlar, böyle mi müzakere edilir? Bu kadar önemli
bir kanun, bu kadar zorunlu bir kanunun hazırlanması böyle mi olur,
böyle mi görüşülür?
Dolayısıyla,
bu çalışmanın, bu görüntünün sorumlusu muhalefet partileri
değil, özellikle de Milliyetçi Hareket Partisi değil. Bu noktada,
bundan sonra da birlikte çalışacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Tekrar durup düşünmenizi ve doğruyu yapmanızı
tavsiye ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
19uncu maddesiyle değiştirilen 6831 sayılı Orman
Kanununun 16ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan maden
ruhsatı verilmesi ibaresinin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığınca maden ruhsatı verilmesi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
Hayırlı olsun sesleri)
Saygıdeğer
arkadaşlarım, herkes İç Tüzükten kaynaklanan
haklarını kullanıyor. Lütfen, sükûneti bozmayalım.
Buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 503 sıra sayılı Maden Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 18inci maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, çerçeve 18inci maddeyle 6831 sayılı Orman
Kanununun birinci fıkrasında değişiklik
yapılmaktadır. Değişiklik ihtiyacı mevcut fıkrada
Maden Kanununun 7nci maddesine yapılan atıftan kaynaklanmaktadır.
Mevcut fıkrada ormanlık alanda maden aranması ve
işletilmesi izninin verilmesi Maden Kanununun 7nci maddesindeki
koşullara bağlanmıştı. Atıfta bulunulan Maden
Kanununun 7nci maddesinin izin koşullarını yönetmeliğe
bırakması ise yasayla düzenleme yapılması gerekçesiyle
Anayasa Mahkemesinin 15/1/2009 tarihli kararıyla iptal edilmiş idi.
Bu iptal kararının 11/6/2010 tarihinde yürürlüğe girecek
olması nedeniyledir ki ortaya çıkan boşluğu doldurmak üzere
bu düzenleme yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Orman Kanununun 16ncı maddesinin birinci
fıkrasında yapılan düzenlemenin birinci cümlesinde, devlet
ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi için Çevre ve
Orman Bakanlığınca izin verilmesinin genel koşulu
belirtilmekte ancak ile başlayan ikinci cümlesi ise, devlet
ormanları içinde kalan bazı özellikli yerlerde Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığınca maden ruhsatı verilmezden önce Çevre
ve Orman Bakanlığının muvafakatinin alınmasını
hükme bağlamaktadır. İktidar grubu, ikinci cümlede geçen maden
ruhsatı verilmesi ibaresinin Çevre ve Orman Bakanlığınca
verilecek şeklinde anlaşılabileceği düşüncesiyle
için maden ruhsatı verilmesi ibaresinin metinden
çıkarılmasını önermiştir.
Değerli
milletvekilleri, eğer bu yönde bir değişiklik yaparsak,
fıkrada öngörülen ve ancak ile başlayan istisna hükmü istisna
olmaktan çıkacak ve fıkra anlamsızlaşacaktır. Lütfen,
önergenizden sonra fıkranın yeni aldığı şekli bir
kez daha dikkatle okuyunuz. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak ve
Bakanlığın ruhsatı kimin vereceği konusundaki
tereddüdünü de ortadan kaldırmak amacıyla işbu önergemiz
verilmiştir.
Önergemiz bu
açıklamalar çerçevesinde dikkatle incelenirse değerlendirilecektir
diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, çok teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19 uncu maddesi ile 6831 sayılı Kanunun 16
ncı maddesinin birinci fıkrasının
değiştirilmesini öngören fıkrasının ikinci cümlesinde
yer alan için maden ruhsatı verilmesi ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
taslağında devlet ormanları sınırları içindeki
tohum meşcereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları,
orman içi dinlenme yerleri, endemik ve korunması gereken nadir
ekosistemlerin bulunduğu alanlarda madenlerin aranması ve
işletilmesi için maden ruhsatının alınabilmesi Çevre ve
Orman Bakanlığının muvafakatine bağlı olup, bahse
konu olan alanların Orman Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde ilan
ediliş şekli ve koordinatlandırılmasına yönelik
hükümlerin bulunmaması nedeniyle bir belirsizlik durumu ortaya
çıkmaktadır. Ayrıca, Orman Kanunundaki bir hükme is-tinaden
Maden Kanununda ruhsat vermeye ilişkin bağlayıcı bir
hükmün bulunması uygulamada sıkıntılara neden
olacağından orman için önemli olan bu alanlara ruhsat düzenlenmeden
önce değil, ruhsat düzenlenmesini müteakip arama, işletme için izin
verilmesi aşamasında Çevre ve Orman Bakanlığının
muvafakatinin aranması daha uygun olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
20nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 503 sıra sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarının 20nci
maddesiyle 4915 sayılı Kanunun 4üncü maddesinde
değişiklik öngören çerçeve maddenin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Cemaleddin Uslu Polat Türkmen Altan Karapaşaoğlu |
|
Edirne Zonguldak Bursa |
|
Alim Işık Zekeriya Aslan Mehmet Nil
Hıdır |
|
Kütahya Afyonkarahisar Muğla |
Diğer önergedeki imza sahiplerini
okutuyorum:
|
Tacidar Seyhan Selçuk Ayhan Mehmet Ali Susam |
|
Adana İzmir İzmir |
|
Ergün
Aydoğan |
|
Balıkesir |
Diğer önergedeki imza sahiplerini
okutuyorum:
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
BAŞKAN
Önergelerin üçü de metinden çıkarılmasıyla ilgilidir. Onun için
birlikte işleme aldık.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeleri mi okutayım Sayın Şandır?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, konuşacak mısınız?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Evet.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabii, sabahın bu saatinde hepinize günaydın olsun
yani saat beş.
Gerçekten,
ülkemiz madenciliği açısından olmazsa olmaz ve olması
gereken düzenlemeyi yapıyoruz. Burada eleştirilerimizi söyledik,
birçok arkadaşımız da söyledi, komisyonlarda da ifade ettik.
Keşke Meclis Araştırma Komisyonu çalışmaları
sonrasında gerçekten ileriye dönük bir yasal düzenleme
yapılsaydı. Ama Komisyon çalışmalarında da, Mecliste
de günün bu saatinde bizi izleyen sivil toplum örgütünün temsilcileri var.
Özellikle Komisyonda uzun süre tartışılan -Sayın Bakan da
ifade etti, iki buçuk ay gibi bir süre tartışıldı- bu
tartışma süresi içerisinde de, bölgemizdeki yerel yöneticiler,
belediye başkanları ve bu sektörün temsilcileri, UZK temsilcileri
olmak üzere, oda temsilcileri olmak üzere sabahın bu saatinde de bizleri
şu anda izliyorlar. Bu ilgi ve hassasiyet sonrasında bütün siyasi
partilerin, özellikle zeytin alanlarının korunmasıyla ilgili
göstermiş olduğu hassasiyete teşekkür ediyorum. Ortak akıl,
kolektif akılla, zeytincilik sektörünün sorunlarının,
zeytinciliğin ileriye dönük yaşayacağı sorunların
giderilmesiyle ilgili Meclisimizin almış olduğu karar nedeniyle
ben gerçekten Meclisimize teşekkür ediyorum, bütün siyasi partilere
teşekkür ediyorum zeytin üreticileri adına.
Gerçekten, her
madencilik düzenlemesiyle ilgili sürekli gündeme gelen zeytin
alanlarının yeniden düzenlenmesiyle ilgili bu dönemde de uzun uzun
tartışıldı ve bu tartışmalar sonrasında da
zeytin üreticisinin hassasiyeti dikkate alındı ve bu tasarıdan
çıkarıldı.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; gerçekten bugün geç saatlere,
sabahlara kadar süren bu düzenlemenin madencilik sektörünün
sorunlarını çözmeyeceği, ileriki günlerde tekrar yasal
düzenlemelerin yapılacağını hem Meclis Araştırma
Komisyon Başkanı hem de Sayın Bakan ifade etti. Biz de bunu
Komisyon çalışmalarında söyledik, bugün de söyledik. Gerçekten, bu yapılan
çalışmalar, bu yapılan düzenlemeler madenciliğin ileriye
dönük sorunlarını çözmeyecektir. Burada
(AK PARTİ
sıralarından Of, of sesleri)
Evet Of sesleri
yükseliyor. Yani görevli arkadaşlarımız uyuyor, bürokrat
arkadaşlarımız uyuyor, milletvekili
arkadaşlarımız uyuyor ama ben zeytincilikle ilgili gösterilen
hassasiyete tekrar teşekkür ediyor, bu yasanın hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Diğer
önergelerin gerekçelerini okutuyorum:
Gerekçe:
Bir başka
kanun ve komisyonu ilgilendiren hususların bu tasarıda yer
alması uygun değildir.
Gerekçe:
Yaban hayatı
koruma ve geliştirme sahalarında bugüne kadar maden arama ve
işletme faaliyetleriyle bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere
Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin
verilmesi durumunda uygulamada sıkıntılara neden
olacağından bu maddenin taslaktan çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
müştereken kabul edilmiştir ve madde metinden
çıkarılmıştır.
Böylece şu
anda 20nci madde olarak kabul edilen maddede önerge yoktur.
Maddeyi ekli
listeyle birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci maddede
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
T.B. M. M
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/821 esas numaralı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Yılmaz Tankut Cemaleddin Uslu |
|
Kütahya Adana Edirne |
|
Mustafa
Kemal Cengiz |
|
Çanakkale |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunlar
kişilere özel olmamalıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 503 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 22.
Maddesinin, Bu kanun yayımı tarihinden itibaren 3 ay sonra
yürürlüğe girer. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık Cemaleddin Uslu Süleyman Lâtif Yunusoğlu |
|
Kütahya Edirne
Trabzon |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Süleyman Lâtif Yunusoğlu
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 22nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
AKP döneminde
Maden Kanunumuzda yapılan üçüncü değişiklik
tasarısını görüşüyoruz. Anayasa Mahkemesinin vermiş
olduğu karar doğrultusunda hazırlanan bu tasarı, Komisyonda
yapılan değişikliklerle madencilik mevzuatımızda
kökten değişiklik yapmaktadır.
Türkiye maden
çeşitliliği ve rezervleri bakımından dünyada madencilikte
adı geçen 132 ülke arasında toplam maden üretimi itibarıyla
28inci, üretilen maden çeşitliliği açısından 10uncu
sırada bulunmaktadır. Buna rağmen, madencilik sektörümüzün
ülkenin gayrisafi millî hasılası içindeki payı yüzde 1,5
seviyesindedir. Bu durum ülkemizin kendi kaynaklarını etkin ve
verimli bir şekilde kullanamadığını net bir
şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye yer altı kaynakları
bakımından sahip olduğu madenlerin hem rezerv miktarı hem
kalitesi bakımından dikkate alındığında
dünyanın sayılı ülkelerinden birisidir. Böylesi yer altı
zenginlikleriyle dolu olan ülkemizde bu yer altı zenginlikleri etkin bir
şekilde değerlendirilememekte, madenciliğin gayrisafi millî
hasıla içerisindeki payı bir türlü artırılamamaktadır.
Türkiye'nin maden ocakları var, maden mühendisleri var, ama madencilik
sektörü istenilen düzeyde maalesef değildir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında 3
Aralık 2009 tarihinde kurulan madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu henüz
raporunu sunmamıştır. Bu Komisyonun raporu
değerlendirilmeden böyle bir kanun tasarısının Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülüyor olması o Komisyon
çalışmasına katılan milletvekillerine ve uzmanlara
haksızlıktır, onların emeğini yok saymaktır. Bu
sebeple, biz yürürlük maddesini değiştirerek yayımı
tarihinde yürürlüğe girer hükmü yerine yayınlandıktan üç ay
sonra yürürlüğe girer hükmünü teklif ediyoruz. Bu kanun
tasarısı ile Komisyon çalışmalarından sonra ortaya
çıkacak olan önerilerin örtüşmemesi hâlinde yeni bir düzenleme
yapılması gerekecektir.
Ayrıca, bu
tasarıda, madencilik sektörünün en büyük sorunlarından biri olan
iş kazalarını önlemeye yönelik ciddi bir düzenleme de
bulunmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, sektörde zaman zaman kazalar yaşanmaktadır.
Özellikle yer altı ocaklarında göçük ve gaz nedeniyle yaşanan
iş kazalarında her yıl onlarca sektör
çalışanımız hayatını kaybetmektedir. Maalesef, bu
kazaların sebepleri arasında madencilerimizin başında
iş güvenliği ve sağlığı önlemlerinin yeteri kadar
alınmaması gelmektedir. Bursada Balıkesirde ve Zonguldakta maden
ocaklarında onlarca yurttaşımız maalesef hayatını
kaybetmiştir.
Madencilik
sektöründe meydana gelen ölümlerin, Sayın Başbakanın
söylediği gibi kader olmadığını ve yine Sayın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin güzel ölüm
dediği gibi karşılanmaması gerekmektedir. Hükûmetin görevi
bütün önlemleri almak, aldırmak ve denetlemektir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının genel olarak madencilik sektörünün
sorunlarının çözümünden daha çok devlet hakkı ve ruhsat
teminatlarının artırılmasıyla getirilen yeni
teminatlar, yeni cezalar ile devletin gelirlerinin artırılmasına
yönelik olduğu, getirilen cezalarla madenci üzerinde daha etkin bir
baskı oluşturulmasının amaçlandığı
açıkça görülmektedir. Madencilik faaliyetleri için izin alınma
sürecinde siyasi tercihlerin ön plana çıkacağı bir düzenleme
yapılmıştır. Zaten sorunlarla boğuşan madencilik sektörü
bu tasarının yasalaşması durumunda tamamen bir çıkmaza
girecektir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla, sektörün öncelikli ihtiyaçları
arasında bulunmamasına rağmen ormanlık alanların,
zeytinliklerin ve yaban hayatını koruma alanlarının maden
arama ve işletmesine açılmış olması, özellikle Kaz
Dağlarında bulunan zeytinlik alanlarındaki altın madenine
göz dikmiş yabancı sermaye destekli madencilik şirketlerinin
önünü açmaktadır. Ancak Milliyetçi Hareket Partisinin de ısrarla
karşı çıkmasıyla zeytinlik alanlarının
kurtarılması yönündeki maddenin bu kanundan
çıkarılmış olması dolayısıyla yüce Meclise
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu, konuşmanızı tamamlayınız,
buyurun efendim.
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Devamla) İçinde yaşadığımız
çevre, yer altı ve yer üstü kaynaklarımız büyüklerimizin bize
emanetidir ve sürdürülebilir
kalkınma ilkesi çerçevesinde bunları çocuklarımıza
bırakmalıyız. Tasarıyı doğru
bulmadığımızı, eksik bulduğumuzu ifade etmekle
beraber bu tasarının kanunlaşarak madencilik sektörüne
hayırlar getirmesini temenni ediyor, önergemize destek vereceğinizi
ümit ederek yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, hayırlı
sabahlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yunusoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Öncelikle grup
başkan vekili arkadaşlarımıza ve bu saate kadar burada
oturumu takip eden bütün arkadaşlarımıza canıgönülden
teşekkür ediyorum, anlayışlarına
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın
Bakanımız, saygıdeğer milletvekilleri, üç beş cümle de
olsa bir teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun
Sayın Bakanım, bu kadar yorgunluktan sonra bir teşekkür hak
edildi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; tabii, öncelikle
teşekkür ediyorum. Daha iyi bir Maden Yasasıyla inşallah
sektörün önünü açmış olacağız.
Çok fazla
şey konuşmayacağım. Bazı arkadaşlarıma
vereceğim cevabı kendimde saklıyorum ve inşallah onlara
iade edeceğim. Yalnız, 90 milyon adetten zeytin ağacı sayısını
alıp da 160 milyon adede çıkartan bir AK PARTİ Hükûmetinin,
ihracatını artıran bir AK PARTİ Hükûmetinin, madencilik
sektörüyle alakalı bütün rakamların artışındaki bir AK
PARTİnin iradesini gördüğümüz inşallah bir kanun olacak.
Muhalefet partisinden katkı koyan bütün arkadaşlara da teşekkür
ediyorum.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Zeytin kanununun bu yasadan çıkarılması
konusunda muhalefetin koyduğu katkıya da bir teşekkür edin.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) İnşallah,
daha iyi bir seviyede yakalayacağımız, daha iyi bir nokta
yakalayacağımız inşallah Türkiye temenni ediyorum
yavrularımıza, çocuklarımıza ve geleceğimize daha iyi
bir Türkiye bırakmak açısından. Hepinize hayırlı
sabahlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sizlere de
emekleriniz için teşekkür ediyoruz, yönetici arkadaşlara da.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 10 Haziran 2010 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı
sabahlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 05.04