DÖNEM: 23 CİLT: 71 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
115inci
Birleşim
10 Haziran 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Harun Tüfekcinin, Konyanın kültür ve turizme
katkıları ve Konyaya yapılan önemli yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, balıkçılık sektöründe yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık ve 19 milletvekilinin, devlet
yurtlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/753)
2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, üniversite
öğrencilerinin barınma sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/754)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, bölgeler arası
gelişmişlik farkının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/755)
4.- Van
Milletvekili Özdal Üçer ve 19 milletvekilinin, taşımalı
eğitim sisteminin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/756)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna
Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporları (1/806) (S. Sayısı:
498)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.04te açılarak dokuz oturum yaptı.
Mardin
Milletvekili Cüneyt Yüksel, Mardinin yeni kalkınma vizyonu ve turizm
potansiyeline,
Konya
Milletvekili Atilla Kart, özelleştirmeler ve uygulanmayan yargı
kararlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliğine bağlı GÜBRETAŞın, bir konsorsiyum ile
İranda özelleştirme yoluyla satın aldığı gübre
fabrikasına ilişkin gündem dışı konuşmasına
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Mardinin kültürel zenginliğine ve turizm
potansiyeline,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, tarım kredi kooperatiflerine borçlu
çiftçilerin ödeme zorluğu içerisinde bulunduğuna ve tahminen yüzde
70inin takibe düşmüş borçlu durumunda olduğuna,
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin, konuşmasında, tarım kredi kooperatiflerinin üreticilere
açtığı kredi miktarı ve bu kredilere
uyguladığı faiz oranı konusunda Genel Kurulu yanlış
bilgilendirdiğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, KİT Komisyonundan istifa ettiğine
ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının (10/749),
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, TOKİ hakkındaki
iddiaların (10/750),
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, eğitimdeki
cemaat örgütlenmelerinin (10/751),
Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, üniversitelerin
sorunlarının (10/752),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (8/10) esas numaralı,
İstanbulda yaşanan sel felaketi ile ilgili verilmiş olan genel
görüşme önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 9/6/2010
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Eskişehir Milletvekili
H. Tayfun İçlinin, lehte söz alıp aleyhte konuştuğu ve
konuşmasındaki bazı ifadelere ilişkin bir açıklamada
bulundu.
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Hatay Milletvekili Mustafa Öztürkün, grubuna,
İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek, Hatay Milletvekili Mustafa Öztürkün,
şahsına,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
grubuna,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 2
üyeliğe İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek ve İzmir
Milletvekili Harun Öztürk,
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Tunceli Milletvekili Kamer Genç,
Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal,
Seçildiler.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476),
5inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları ( 1/821, 2/670, 2/572) (S. Sayısı:
503),
Üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.
Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali, iktisadi kalkınma modellerinin bir ismi
bulunduğuna ama tercih edilen politikadaki başarı ya da
başarısızlığın bu ismi değiştirmeye
yetmeyeceğine ve konuşmasında söylediği ve
tartışmaya sebep olan 224 ülke ifadesini gümrük bölgesi olarak
düzelttiğine,
Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdır, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
bahsettiği söz konusu taş ocağından çıkan malzemeyle
Bodrum-Milas, Milas-Yatağan yollarının
yapıldığına, Karayollarının sözleşmesi
gereği mevzuat çerçevesinde çalıştırıldığına
ve kimsenin kayırılmadığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
10 Haziran 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 05.04te son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Fatih METİN Murat
ÖZKAN
Bolu Giresun
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Harun TÜFEKCİ Bayram
ÖZÇELİK
Konya Burdur
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yusuf COŞKUN
Bingöl
Kâtip
Üye
No.: 156
II.- GELEN KÂĞITLAR
10 Haziran 2010 Perşembe
Rapor
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin;
Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
(Dağıtma tarihi: 10.6.2010) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, muayene ve ilaç
katılım paylarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13464)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın bazı
ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13475)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova Kadın Doğum Hastanesi
Başhekimi hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13522)
4.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, bazı genel müdürlerin farklı
yerlerde görevlendirildiği iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13523)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık ve 19 Milletvekilinin, devlet
yurtlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/753)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.04.2010)
2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, üniversite
öğrencilerinin barınma sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/754) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.04.2010)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, bölgelerarası
gelişmişlik farkının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/755) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.04.2010)
4.- Van
Milletvekili Özdal Üçer ve 19 Milletvekilinin, taşımalı
eğitim sisteminin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/756)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.04.2010)
10 Haziran 2010
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce iki sayın milletvekili arkadaşımıza gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Konya ilinin kültür ve turizme katkıları
ve Konyaya yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Konya
Milletvekili Harun Tüfekciye aittir.
Sayın
Tüfekci, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Harun Tüfekcinin, Konyanın
kültür ve turizme katkıları ve Konyaya yapılan önemli
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
HARUN
TÜFEKCİ (Konya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Konyamızın kültür ve turizme
katkıları ve ilimize yapılan önemli yatırımlar
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hoşgörü ve sevgi deyince akla
Mevlânâ gelir. Mevlânâ deyince de akla Konya gelir. Hazreti Mevlânânın
dünyaya sevgi ve hoşgörü üzerine verdiği mesajları Konyadan
yayılmış ve kalplere nüfuz etmiştir. Bugün Mesnevinin
birçok dile çevrilmesiyle, insanlığın bu mesajlardan daha çok
istifade edeceğine inanıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Konyada Mevlânâ Kültür Merkezinin
dönemimizde hizmete girmesiyle, neredeyse her gün, Konya ilinde
değişik kültür faaliyetleri yapılmakta ve ulusal ve
uluslararası değişik faaliyetler yürütülmektedir. Turizmde
özellikle son yıllarda Antalya-Konya-Kapadokya hattının
canlandığına şahit oluyoruz. Deniz, güneş ve kumdan
bıkmış, usanmış turistlerin artık, alternatif
turizm olarak bölgemize geçmesi ve orada değişik yerlerde
ziyaretlerde bulunması arzu edilmekte ve bunun çalışması
yapılmakta. Örneğin, Seydişehirde Tınaztepe
Mağarası, Beyşehirde Beyşehir Gölünün
günbatımı, Akşehirin Nasrettin Hocasıyla, Ereğlinin
İvriziyle, Karapınarın Meke Gölüyle ki merkezde Mevlânâ
Türbesinden Selçuklu payitahtı olan değişik eserlerin
bulunduğu Konya merkezdeki eserler de artık ziyaretçiler
tarafından sıkça ziyaret edilmekte ve Antalya hattı bu anlamda
canlanmaktadır.
Dönemimizde
ayrıca Konyada birçok beş yıldızlı otel
yapılmış ve sayısı da hızla artmaktadır.
Konya marka şehir olma yolunda önemli adımlar atmaktadır.
Artık Konyamıza dört bir taraftan duble yollarla
ulaşılmaya başlanmıştır. Düne kadar bu husus
tahayyül bile edilemezdi. Diğer taraftan, istatistikler de göstermektedir
ki, duble yollarla beraber ölüm oranları yüzde 95lere kadar
azalmış ve bu şekilde, halkımızın seyahatinde
ciddi bir kolaylık sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ İktidarı
döneminde, ülkemizin dört bir yanı, son derece çağdaş
hızlı trenlerle ulaşma imkânı sağlayan demir
ağlarla örülmüştür. Bunlardan biri de, hiç kuşkusuz
Konyamızın yarım yüzyıldır rüyasını
süsleyen hızlı tren hattının açılmasıyla birlikte
Konya-Ankara arasının 1 saat 15 dakikalık bir süreye inecek
olması. Bu yıl içerisinde Konya-Ankara Hızlı Tren
Projesinin bitirilecek olması bölgemizde ayrıca bir memnuniyet
oluşturmuştur. Yine, 17 Aralıktaki Şebi-arus
programına Sayın Başbakanımız inşallah
hızlı trenle intikal edecektir.
Değerli
arkadaşlarım, yüzyılın projesi olan ve Konya
Ovasının susuzluğuna çare olacak olan KOP Sulama Projesi hayal
olmaktan çıkmıştır. Göksu Irmağının
suları mümbit Konya Ovasının toprağıyla
buluşacaktır. Tarıma, istihdama, ekonomiye önemli katkılar
sağlayacak bu proje -dönemimizde hayata geçirilecek olması- AK
PARTİ İktidarı olarak ülkemize
kazandıracağımız en önemli eserlerden biri olacaktır.
Bölgemizde
ayrıca termal turizmine yönelik de çok ciddi çalışmalar
yapılmıştır. Seydişehirde, Ilgında,
Cihanbeylide, Tuzlukçuda çok ciddi anlamda termal su bulunmuş ve
kaplıca çalışmaları devam etmektedir.
Seydişehir
Eti Alüminyum Fabrikasının özelleşmesiyle birlikte fabrikaya
dört yılda eski parayla 200 trilyonun üzerinde, 200 milyon TL üzerinde
yatırım yapılmış ve modernizasyonu sağlanmıştır.
Ayrıca, 60
milyon dolara, buhar santrali dediğimiz akışkan yataklı bir
santral yapılmış ve çevre dostu olan bu santral ile -en ufak
şekilde çevreyi kirletmeden- vatandaşımızın
memnuniyeti sağlanmıştır.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Selçuk Üniversitesinden sonra yeni
kurulacak ikinci devlet üniversitesiyle beraber iki yeni vakıf
üniversitesinin Konyaya kazandırılacak olması nedeniyle Mevlânâ
şehri olarak, tahıl ambarı olarak, KOBİ merkezi olarak
tanınan Konya, ayrıca üniversiteler şehri olarak da
tanınmaya başlanacaktır. Konya, eğitim ve kültür şehri
olmasıyla birlikte, eğitim kalitesinin yükseltilmesi için yürütülen
çalışmaların meyvelerini almaya başlamıştır.
Konyada kurulan vakıf üniversiteleri ve yeni kurulan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tüfekci, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
HARUN
TÜFEKCİ (Devamla)
yeni kurulacak olan ikinci devlet üniversitesi kente
kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda büyük katkılar
sağlayacaktır.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, dönemimizde marka şehir olan
Konyanın yatırımları elbette bunlarla
sınırlı değildir. Ancak şu hususun bilinmesini isteriz
ki, Hükûmetimiz sadece Konyayı değil, artık birçok şehri
marka şehir yapma yolunda çok önemli adımlar atmaktadır. Bu hususta
yatırımlar konusunda bizlere çok ciddi destek veren başta
Sayın Başbakanımız olmak üzere Hükûmetimizin değerli
üyelerine teşekkürlerimi sunmak suretiyle kendilerine
saygılarımı arz ediyor, siz değerli heyete de ayrıca
saygılarımı ifade ediyorum.
Hayırlı
günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüfekci.
Gündem
dışı ikinci söz balıkçılığın
sorunlarıyla ilgili olarak söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın
Fevzi Topuza aittir.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun,
balıkçılık sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
balıkçılık sektöründe yaşanan sorunlar üzerine gündem
dışı söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Balıkçılık
sektörünün toplumsal beslenmeyi sağlayan, ekonomik yönden güçlü ve iyi bir
istihdam alanı yaratan özelliğine karşın bu sektörün
sorunları ısrarla çözülmemektedir.
Türkiyenin üç
tarafının denizlerle çevrili olduğu, ülkemizde
balıkçılık politikasının olmayışı, bir
su ürünleri genel müdürlüğünün olmayışı, su ürünleri
kooperatiflerine yetki verilmeyişi
balıkçılarımızı, sorunlarının içerisinden
çıkamaz hâle getirmiştir.
Balıkçılık
sektöründe ayrımcılık yapılmaktadır. Su ürünleri
yetiştiriciliğinde faiz yüzde 6,5, kredi miktarı 1,5 milyon lira
iken, deniz balıkçılığında faiz oranı 9,75 ve
verilen kredi miktarı ise 500 bin TLdir. Bu ayrım neden
yapılmaktadır? Bu taraflı tutum öncelikle düzeltilmelidir.
Bakanlar Kurulunun
2006/11439 karar sayı ile dışarıdan et, süt ve balık
tarım ürünlerinin ithalatına izin verilmektedir. Bu izin, Avrupa
Birliği ülkelerine bir ayrımcılık olarak
tanınmıştır, karşılıklılık ilkesi
bile dikkate alınmamıştır. Bakanlar Kurulunun bu
kararı neden çıkarılmıştır?
Balıkçılığı, tarımı ve
hayvancılığı yok edecek kararları tekrar gözden
geçirmenizi beklemekteyiz.
Türkiye'de
balıkçılık bitirilme noktasındadır, oysa
balıkçılığın planlı, projeli, teşvikli bir
yapılanmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Ne yapılmak
istenmektedir, bunu da anlamış değiliz. Önce tavuk ve et
sektörüne darbe vurdunuz, şimdi sıra balıkçılığa
mı geldi? Sayın Bakana sormak istiyoruz ancak Bakanımız
burada olmadığı için AKP milletvekillerinin kendilerine
iletmesini istiyoruz: Gıda seçeneklerini artıracak ve ekonomiye
katkı sağlayacak deniz ürünlerimizden neden istediğimiz gibi
yararlanamıyoruz?
Değerli
milletvekilleri, halkımızın ucuz ve hijyenik şartlara
uygun, taze balık tüketmesi gerekmektedir. Avrupada kişi
başına 20 ila 25 kilogram balık tüketilirken, ülkemizde 7 ile 8
kilogram tüketilmektedir. Plan, proje yapamıyorsanız, hiç olmazsa,
balıkçılarımızın bu konuda çalışmasına
da engel olmayın.
Balıkçılarımızın
başka sorunları da var. Balıkçılık sektöründe faaliyet
gösterenlerin borçları her geçen gün 2ye katlanmaktadır.
Balıkçılarımızın borçlarının uzun vadede
tekrar yapılandırılması gerekmektedir.
Balığı yakalayan ile satan arasında makasın her geçen gün
açılması nedeniyle halka ucuz balık yedirme
şansını kaybetmekteyiz. Kooperatiflerin piyasada rekabet
edebilmesi için KDV oranının indirilmesi gerekmektedir.
Bir başka
sıkıntı ise, balıkçılarımızın
balık avlamaya çıkarken kullandıkları balıkçı
barınaklarının yetersiz olmasıdır. Geçmişte, 8
metre civarındaki tekneler için yapılan barınaklar, gelişen
teknoloji ile filomuzdaki teknelerin 20-25 metrelik tekneler hâline gelmesiyle
mevcut balıkçı barınakları
balıkçılarımızın ihtiyaçlarını
karşılayamaz hâle gelmiştir. Barınakların
geliştirilmesi ve yenilenmesi için ne yapılmaktadır?
Balıkçı barınaklarının birer gelir kapısı
olarak görülmemesi gerekir. Kiralarda sık sık sorunlar
yaşanmaktadır. Örnek vermek gerekirse: Herhangi bir balıkçı
barınağının kira bedelini Tarım Bakanlığına
bağlı il müdürlükleri belirlemektedir ancak bazı bölgelerde
Millî Emlak Genel Müdürlüğü, belirlenen bu değerin 10 katına
kadar bedele çıkarabilmektedir. Bu noktada tek bir kurum belirleyici
olmalı ve kamuoyu hizmeti kavramını da göz önüne
almalıdır. Balıkçı barınaklarından normal kira
ücreti dışında, kooperatiflerden, bakım, onarım
adı altında yıllık brüt gelirinden yüzde 10 oranında
katkı payı istenmektedir. Hem kira alınması hem de yüzde 10
katkı payı alınması haksızlıktır. Bu uygulamanın
bir an önce durdurulması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bizim istediğimiz, Hükûmet su ürünleri
politikalarını bir an önce belirlemeli ve
balıkçılarımıza rahat bir nefes
aldırmalıdır. Böylelikle, balıkçılarımız,
yetiştirdiği ve avladığı balıktan para
kazanır, bunun yanında bacasız sanayi diye
adlandırdığımız, her biri 25-30 kişi istihdam
eden teknelerimizin de ekonomimize katkısı devam eder.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Topuz, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiyede
ortalama 550 bin ton balık tüketilmektedir.
Balıkçılığın Türk ekonomisine yıllık
katkısı 2 milyar 300 milyon dolar civarında olup bu sektör 130
bin kişiye dolaylı veya dolaysız yönden istihdam sağlamaktadır.
AKP İktidarı yasaları altüst ederek halkımızı ve
balıkçılarımızı mağdur etmektedir.
Tüm
sorunların yanında balıkçılarımızın
sorunlarının da bir an önce çözülmesi dileğiyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 19
milletvekilinin, devlet yurtlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/753)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet
yurtlarının yetersizliği ve alınması gereken
önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasa'nın
98'inci İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Sırrı Sakık (Muş)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
19) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Üniversite
sınavına her yıl bir milyon 500 bin civarında öğrenci
başvurmakta, bunların 800 bin civarındakileri üniversitelere
yerleştirilmektedir. Ülkemizde, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumuna (YURTKUR) bağlı yurt sayısı 256 iken özel sektörün
çalıştırdığı yurt sayısı üç bin 500 dolaylarındadır.
Özel yurtların büyük çoğunluğu tarikat ve cemaatler adına
hizmet vermektedir. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna (YURTKUR)
bağlı yurtların günümüz itibariyle kapasite sayısı 229
bin 143'te kalmaktadır 2010 öğretim yılı başında
250 bin öğrenci YURTKUR'a, yurtlarda barınmak için
başvurmuş 89 bin öğrenci asil olarak yerleştirilmiş,
geriye kalan 161 bin öğrenci ise yedek olarak beklemiştir. Her
yıl buna benzer durumlarla karşı karşıya kalan
öğrenciler aylarca barınma sorunlarını çözmek için seferber
olmakta, eğitim yılının başını bu
nedenlerden dolayı kaçırmaktadırlar.
Eğitim
sistemimizin her kademesinde büyük oranda barınma sorunu
yaşanmaktadır. Özellikle ortaöğretim ve yükseköğretim
kademelerinde devlet yurdu yetersizliği aileleri özel yurtlara
yöneltmektedir. Yerleştirilen öğrencilerin fazlalığı,
Devlet Yurtlarının sayısı ve kapasitesiyle
karşılaştırıldığında, yurtların
yetersizliği açıkça görülmektedir. Özel yurt sayısı Devlet
yurtlarının 15 katından daha fazladır. Her yıl,
öğrenciler sınav sonuçları açıklandıktan sonra ilk
olarak barınma sorunuyla karşı karşıya kalmakta,
Devlet yurtları diğer yurtlara oranla daha ekonomik olduğundan
dolayı tercihlerini bu yönde kullanmak istemektedirler. Özellikle
eğitimine ailesinden uzakta devam edecek öğrencilerin büyük bir
bölümü öncelikle Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun (YURTKUR)
yurtlarını tercih etmektedir. Devlet yurduna yerleşemeyen
öğrencilerin bazılarının evlere, özel yurtlara
yerleştiğini; ekonomik durumu kötü olan öğrencilerin ise bedava
barınma imkânı sağlayan tarikat yurtlarının
ağına düştüğü görülmektedir. Tarikat ve cemaat
yurtlarının üniversite kayıtları sırasında stant
kurdukları ve broşür dağıtarak ekonomik anlamda maddi
yetersizlik içerisinde olan öğrencileri hedef kitlesi olarak seçtikleri
bilinmektedir. Devlet yurtlarının yetersizliğinin farkında
olan tarikat ve cemaatler, bu durumdan da faydalanmasını
bilmişler, mevcut hükümetten de güç alarak, genç beyinleri saflarına
katarak gittikçe daha fazla güçlenmektedirler.
Öğrencilerin
ve ailelerin mağduriyeti söz konusu olduğundan dolayı devlet
yurtlarının yetersizliği ve bu yetersizliği kendi lehlerine
çevirmeye çalışan cemaat ve tarikat yurtlarının
araştırılması için Meclis araştırma komisyonu
kurulması gerekmekte, kurulan komisyonla halkımızın
mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir.
2.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin,
üniversite öğrencilerinin barınma sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/754)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Üniversite
öğrencilerinin barınma sorunlarının ve öğrenci
yurtlarında bulunan sosyal-fiziki yetersizliklerin
araştırılması; sorunların tespit edilerek
koşulların iyileştirilmesine yönelik çözüm yollarının
tespiti için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104. ve 105.
maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Yüksek
Öğrenim Kurumuna bağlı üniversitelerin Fakülte ve
Yüksekokullarına yerleştirilen öğrencilerin başta
kayıt aşamasında olmak üzere üniversite hayatları boyunca
yaşadıkları en büyük sorunlardan biri barınma sorunudur.
Üniversiteye girmeye hak kazanmış öğrenciler ve aileleri,
barınma sorununu kendi çabaları ile çözmekte zorlanmakta, çözme
koşulları bulamayan kimi öğrenciler ise ya kayıt
yaptırmamakta ya da çok zor koşullar altında okula devam etmek
zorunda kalmaktadırlar. Üniversitelerin en önemli sorunlarından biri
hâline gelen yurt ve barınma sorunu, yeni açılan üniversitelerde daha
çok yaşanmakta ve çözüm arayışları kimi zaman sonuçsuz
kalmaktadır.
Yurt ve
barınma sorunu bir çok nedenden kaynaklanmakla beraber genel olarak
yanlış planlamadan meydana gelmektedir. Yerleştirilecek
öğrenci sayısına göre gerekli olan altyapıya sahip olmayan
üniversiteler, girmeye kazanmış çoğu öğrencisine
barınma imkânı sunamamaktadır. Araştırmalar ülkemizde
her beş öğrenciden ancak birinin devlet ya da özel yurtlarda
barınabildiğini göstermektedir. Bazı üniversitelerde özellikle
yeni açılan üniversitelerde bu oran daha da fazla olmaktadır.
Yıllardır
üniversitelerde temel bir mesele olan barınma sorunu ele alınmamakta
ve devlet kalıcı çözümler sunmakta yetersiz kalmaktadır. Ucuz ve
güvenli olacağı düşünüldüğü için öğrenciler kredi ve
yurtlar kurumunu genelde tercih etmekte ancak sınırlı kapasiteye
sahip bu yurtlarda bir çok öğrenci yer bulmamaktadır. Çoğu
öğrenci özel yurtlara yerleşmek ve ev kiralamak zorunda
kalmaktadır. Sosyal ve kültürel faaliyetlerinden kısmak zorunda kalan
öğrenciler, barınma sorununu çözmek için maddi olarak
zorlanacakları harcamalar yapmaktadırlar. Üniversitelerin
bulunduğu yerlerde ev sahipleri ve emlakçılar fiyatları yüksek
tutmakta, barınma yeri bulmakta zorlanan öğrenci söz konusu fiyatlara
razı olmak zorunda kalmaktadır.
Barınma
sorunu yaşayan öğrencilerin yanında yurtlarda barınma
imkânı bulabilmiş öğrencilerin yaşadıkları
sorunlar da en az barınma yeri bulmak kadar önemlidir. Öğrenci, yurda
kayıt yaptırmış olsa bile, yurt koşullarının
kötü olması sonucu yurttan ayrılabilmekte ve maddi güçlük
yaşayacağı ev kiralama yolunu seçebilmektedir.
İstanbul
Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Medya ve Kamuoyu
Araştırmaları Grubu (Akademedya) tarafından 2008'de
İstanbul genelinde devlet, vakıf ve özel olmak üzere 17 yurtta kalan
1.414 üniversite öğrencisiyle "Üniversite Öğrencileri Yurt
Yaşamı Araştırması"
yapılmıştır.
Katılanların
yüzde 53'ünü erkeklerin oluşturduğu araştırmanın
sonuçlarına göre, öğrencilerin yüzde 65'ini 17-21 yaş arası
gençler oluşturmakta ve yurtta kalanların yüzde 23'ü ayda 250-349 YTL
arasında bir gelirle geçinmektedir.
Yurtlardaki
öğrencilerin yüzde 51'i 4 kişilik odalarda
konakladığını belirtirken, yüzde 36'sı yurtların
temizliğini, yüzde 39'u da yemek kalitesini "orta" olarak
değerlendirmiştir.
Öğrencilerin
yüzde 24'ü kaldıkları yurtların sosyal imkânlarını
"kötü" olarak nitelendirmiş, yüzde 54'ü etüt, yüzde 75'i TV ve
yüzde 65'i de bilgisayar/internet odalarını "yetersiz"
bulmuştur.
Bu
öğrencilerin yüzde 82'si revirlerin, yüzde 50'si çamaşırhanenin,
yüzde 67'si banyo/tuvaletin, yüzde 68'i odaların fiziki durumunu, yüzde
73'ü kütüphaneleri, yüzde 78'i de elektrik prizlerini "yetersiz"
bulmuştur.
İstanbul
genelinde yapılan bu araştırmanın sonuçlarına göre
yurt koşulları böyle iken diğer illerde ve bölgelerde yurt
koşullarının daha kötü olduğu yönünde değerlendirmeler
yapılmaktadır.
Aynı
şekilde değerlendirmeler, yurtların, ortak barınma
alanından ileri gidemediğini ve öğrencilere sosyal bir ortam
sağlamadığını gösteriyor. Öğrencilerin yurtlarda
sosyal ve fiziki imkânlardan faydalanabilmeleri mümkün olmamaktadır. TV
odası, bilgisayar odası, oyun odası yetersiz olmakta, her saat
sıcak su bulunmamakta ve günlük olarak düzenli temizlik mevcut
olmamaktadır. Araştırmalar ve değerlendirmeler
yurtların fiziki ve sosyal olarak revize edilmesi gerektiğini ortaya
koymaktadır.
Söz konusu
olumsuz koşullar göz önünde bulundurulduğunda, barınma ve yurt
koşullarının üniversiteye hak kazanmış öğrenciler
açısından temel bir sorun olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle öğrencilerin barınma sorunlarının, yurt
koşullarının araştırılması ve önlem
alınması için bir Meclis araştırma komisyonu
kurulmasının gerekli olduğu düşünülmektedir.
3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
milletvekilinin, bölgeler arası gelişmişlik farkının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/755)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin aleyhine
işleyen bölgeler arası gelişmişlik düzeyi
farkının detaylı bir şekilde incelenmesi, nedenlerinin
saptanması ve gerekli önlemlerin belirlenmesi hakkında Anayasanın
98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan
(Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemizde uzun
yıllardır, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin
gelişme düzeyini yükseltmek için çeşitli teşvik ve destekler
uygulanmaktadır. Ancak yaklaşık 60 yıldır uygulanan
teşvikler gelişmişlik farkını ortadan
kaldıramamış, aksine bu fiilî durum gittikçe artmış ve
derinleşmiştir.
Türkiye'nin
batısında özelikle de Marmara ve Ege Bölgelerinde yer alan iller
çoğunlukla gelişmiş merkezleri içeren kümelerde yer
almaktadır. Aksi şekilde dezavantajlı konumda olan kümelerde yer
alan iller ise çoğunlukla Türkiye'nin doğusunda bulunmaktadır.
Sanayi
aktiviteleri ve dolayısıyla sanayi istihdamı Türkiye'nin
batısında yoğunlaşmışken doğu illerinde
sanayileşmenin çok düşük olduğu göze çarpmaktadır.
Doğu illerinde tarımsal istihdamın yüksek oluşuna
rağmen gelir ve katma değer verilerinin düşük oluşu
tarımsal yoğunlaşmanın da bu illerde
olmadığının bir göstergesidir.
Yine sosyal
veriler bakımından da tablo çok farklı değildir.
Türkiye'nin batısında yer alan illerde eğitim ve
sağlık hizmetlerine ilişkin durum doğu illerinin çok
üzerinde bir gelişmişliğe sahiptir.
Doğu ve
Güneydoğu'nun gelişmesi için yeni bir atılıma ihtiyaç
vardır. Bu süreç ancak sorunların bütünsellik içinde ele
alınması ve bir atılım programında uygulamaya
konulması halinde etkin, verimli bir sonuca ulaşabilir. Sorunlar
mevcudiyetini korurken, bölgeye yatırım yapılmasını
palyatif, parasal teşvik tedbirleri ile sağlamaya çalışan
anlayış artık terk edilmelidir.
Öncelikle,
bölgenin yatırım potansiyelini aşağı çeken faktörlerin
tespit edilerek ortadan kaldırılması, ulaşım,
eğitim, enerji, sağlık gibi temel altyapı
donanımının oluşturulması ve bölgenin mukayeseli
üstünlüklerini dikkate alan uygun yatırım ortamının tesis
edilmesi gerekmektedir. Bölgelerin yatırım ortamlarının
iyileştirilmesine koşut olarak, teşvik politikaları da, AB
ülkelerindeki gibi teknoloji, çevre, eğitim, toplumsal
farklılıkların azaltılması gibi temeller üzerinde
yeniden tanımlanmalıdır. Yine Kürt sorununun çözümü de bölgenin
yatırım için istikrarlı bir ortam oluşturulmasında
önemli bir parametre teşkil etmektedir.
Türkiye
İstatistik Kurumu'nun 2009 yılı Aralık ayı itibariyle
açıklamış olduğu işsizlik rakamlarına göre
İşsizlik Oranının en yüksek olduğu yerler ya Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yer alan illerden ya da bu iki bölgeden
yoğun göç alan illerden (Mersin, Adana vb.) oluşmaktadır. Bu
oranlar % 12,3 ile % 22,1 gibi oldukça yüksek bir aralıkta teşekkül
etmektedir.
Yine
İşgücüne Katılma ve İstihdam Oranları
bakımından da durum bu iki bölge açısından oldukça
kaygı vericidir. Sözgelimi, İstihdam % 22,3 ile % 36,8 arası gibi
çok düşük bir aralıkta seyretmektedir.
Ancak şu
gerçek unutulmamalıdır ki, işsizlik verileri genel olarak sanayi
işsizliği üzerinden hesaplanan verilerdir. Çünkü kayıt
dışı istihdam oranı yoğun olan tarım sektörü,
veriler açısından sorun teşkil edebilmektedir.
Oysa Doğu ve
Güneydoğu illerinde tarımın yoğunluğu göz önüne
alındığında, buradaki veriler gerçek verilerden daha da
uzaklaşmaktadır. Bölge illerinde nüfus yoğunluğunun
azımsanmayacak bir kısmının kırsal nüfus olduğu
göz önüne alındığında, yayınlanan işsizlik
verilerinin en az 2 ile çarpılması iktisadi olarak daha anlamlı
olacaktır.
Bilindiği
üzere tüm vatandaşlarına eşit, adil, hakkaniyet ölçüsünde
davranma ve onları mutlu etme, sosyal devlet olmanın bir
gereğidir. Ülkede sosyal barışın tam manasıyla
sağlanabilmesi, bölgeler arası gelişmişlik düzeyinin mercek
altına alınarak ayrıntılı bir şekilde incelenmesi
ve politikaların bu doğrultuda geliştirilmesi ile mümkün
olacaktır.
4.- Van Milletvekili Özdal Üçer ve 19 milletvekilinin,
taşımalı eğitim sisteminin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/756)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Taşımalı
eğitim sisteminde var olan sorunların neler olduğunun tespit
edilmesi ve bu sorunların giderilmesi amacıyla Anayasa'nın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederim.
1) Özdal Üçer (Van)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
İlköğretim
okulu bulunmayan, çeşitli nedenlerle eğitim-öğretime
kapalı, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan
ilköğretim okullarındaki öğrencilerin, taşıma merkezi
ilköğretim okullarına günü birlik taşınarak kaliteli bir
eğitim-öğretim görmelerini sağlamak amacıyla ülkemizde
taşımalı eğitim yapılmaktadır.
Yerleşim
biriminde okul bulunmayan, doğal afet ve başka nedenlerle okul
binası kullanılamayacak derecede hasarlı olan, 1'inci, 2'nci ve
3'üncü sınıflarda toplam öğrenci sayısı 10'dan az
olan, yerleşim birimindeki ilköğretim okulunda 4'üncü, 5'inci,
6'ncı, 7'nci ve 8'inci sınıflar için yeterli sayıda derslik
bulunmayan ve bu sınıflardaki toplam öğrenci sayısı
60'tan az olan bölgelerde taşımalı eğitim
yapılmaktadır.
4306
sayılı yasa gereğince 6'ncı, 7'nci ve 8'inci
sınıf öğrencileri için taşımalı ilköğretimin
yaygınlaştırılması ve çağ nüfusunun zorunlu
ilköğretimden geçirilmesi
kararlaştırılmıştır. Bu amaçla
yaygınlaştırılan taşımalı eğitim
uygulaması ile 5.754 taşıma merkezine 39.559 yerleşim
biriminden toplam 667.475 öğrenci taşınmaktadır. Bu
öğrencilerden 597.805'ine öğle yemeği verilmektedir.
Taşımalı eğitimin yıllık ortalama maliyetinin 500
milyon TL'ye yaklaştığı yemek maliyeti ile bu
meblağın yıllık 700 milyon TL'yi bulduğu
bilinmektedir.
Eğitimin
yaygınlaştırılması, yerleşim birimlerinin
dağınık olması, iç göçler, eğitim niteliğinin
yükseltilmesi, fırsat eşitliğinin sağlanması, tek
öğretmenli köylere gönderilen öğretmenlerin genellikle aday
öğretmen olması, bu öğretmenlerin çevresiyle
bütünleşememesi gibi gerekçelerle taşımalı ilköğretim
uygulaması gerçekleştirilmektedir.
Fakat
taşımalı eğitim uygulamasında ciddi sorunlar ile
karşılaşılmaktadır. Yapılan bilimsel
araştırmalarda bu sorunların özellikle ulaşım,
beslenme, ders performansı ve ders dışı faaliyetlere
katılımda yoğunlaştığı dile getirilmektedir.
Coğrafi
koşulların ve iklim koşullarının çok zor
olmamasından dolayı okula gidiş-gelişte ciddi sorunlar
olduğu bilinmektedir. Kış aylarında yolların bozularak
taşımayı güçleştirmesi, araç şoförlerinin yeterli
eğitime sahip olmaması, araçların taşımaya uygun
olmaması, öğrencileri taşıyan araçların kapasiteleri
ve kışın ısınmalarının yeterli
olmaması, öğrenci olmayan kişilerin servis araçlarına binmeleri,
çocukların ayakta gidip gelmeleri, ulaşım boyutunda yaşanan
ciddi sorunlardan birkaçıdır.
Taşınan
öğrencilerin beslenme sürecinde yaşanan sorunlardan birkaçı ise;
taşımalı eğitimde verilen öğle yemeklerinin yetersiz
ve kaliteden yoksun olması bu yemeklerin denetimlerinin yeterince yapılmaması,
taşıma merkezlerinde öğrencilerin yemek yiyebileceği uygun
bir yerin olmaması sayılabilir.
Ayrıca
öğrencilerle yeterince ilgilenmediği için; öğrencilerin ders
başarılarının çok düşük olduğu ve okul
dışı eğitsel faaliyetlere katılamadıkları da
belirtilmektedir.
Taşımalı
eğitim sisteminin diğer önemli sorunları ise; taşıma
merkezlerinin fiziki durumunun yetersiz olması, çoğunda yemekhane,
dinlenme alanının bulunmaması, eğitim araç-gereçlerinin
yetersizliği, sağlık hizmetlerinin yeterli düzeyde verilmemesi
diye sıralanabilir.
Çok yüksek
maliyetine rağmen taşımalı eğitim sistemi yerinde
yapılan eğitimin kalitesini sağlayamadığı
yukarıda belirtilen konulardan açıkça anlaşılmaktadır.
Üstelik taşıma ve yemek maliyetinin istismara açık bir konu
olması, bununla ilgili birçok yolsuzluğun kamuoyunun gündemine
gelmiş olması, taşımalı eğitim sisteminde
yaşanan sorunların boyutu hakkında belli kanaatler
oluşturmaktadır.
Taşımalı
eğitim uygulaması kapsamında her gün 600 binden fazla
öğrencinin kendi yaşadığı yerleşim biriminden
koparılarak uzak bir taşıma merkezi okuluna
taşındığı ülkemizde, taşımalı
eğitim sisteminde var olan sorunların neler olduğunun tespit
edilmesi ve bu sorunların giderilmesi amacıyla mecliste bir
araştırma komisyonunun kurulması büyük önem arz etmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (1/806) (S. Sayısı: 498) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
498 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerinde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcana aittir.
Sayın Akcan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşeceğimiz 498
sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde bugün
çalışacağımız kanun tasarısı,
görüşmeler sırasında ifade edildiği gibi dörtlü paket
olarak tanımlanıyor. Veteriner hizmetleri, hayvan
sağlığı, zooteknik mevzuatı, hayvan ıslahı
ve Gıda ve Yem Kanununu birleştirerek, birbirleriyle de
ilişkilendirmek suretiyle kimilerine göre yanlış, kimilerine
göre doğru olmayan ama işin Avrupa Birliği
müktesebatının 12nci faslıyla ilişkilendirdiğimiz
zaman gıda kontrolünde özellikle tek otoritenin muhatap kılınması
ve muhatap edilmesi mantığını esas alması boyutunu göz
önüne aldığımızda doğru olan, doğru olduğunu
ifade etmek durumunda olduğumuz bir kanun tasarısı.
(x)
498 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ben burada bu
kanun tasarısıyla ilgili olarak MHP Grubunun görüşlerini
serdederken tabii ki tarımla ilgili olduğu için, gıda üretimiyle
ilgili olduğu için, gıda güvenliği ve gıda
güvenilirliğiyle ilgili olduğu için belki Hükûmetin ve Hükûmet
partisinin milletvekillerinin çok hoşuna gitmeyecek sözler
söyleyeceğim ama bunun salt yıkıcı muhalefet
anlayışıyla değil, ibret alınacak, doğruyu
bulmada kılavuz edilecek ifadeler olarak kabul edilmesini Sayın Bakandan
ve Hükûmetten, yüce heyetten özellikle istirham ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, gıda güvenliği demek, yeterli miktarda
gıdanın üretilerek kullanıma hazır hâle getirilmesi
demektir. Üretmek ama ne pahasına olursa olsun üretmek üreticinin
değil, devletin ürettirme mantığı içerisinde,
sorumluluğundadır. Eğer çiftçi, üretici kâr edemiyorsa ve
eğer hayvan hastalığı ve bitkisel üretimin
olumsuzluklarına karşı yapılması gereken ilaç ve
kimyasala dayalı mücadele vatandaşın cebinden gidiyorsa, bu
takdirde çiftçi her türlü olumsuzluk ve hastalıkla mücadele etmeksizin
olanla yetinecek şekilde üretim yapabilir demektir, bunu böyle
algılamak lazım. İkinci önemli husus da gıda
güvenilirliği hususudur ki gıda güvenilirliği gıdanın
insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde tüketimine
arzını ifade eder.
Bir ülkede insan
sağlığı ve beslenmesi, o ülkede yetiştirilen hayvan ve
bitki popülasyonunun hastalık ve canlıyı olumsuz etkileyen
zararlara karşı korunmasıyla sıkı sıkıya
ilişkilidir. Bu nedenle, insanların yeterli ve dengeli beslenmesi ile
sağlıklarının korunması bakımından Anayasa
ile görevlendirilmiş olan devlet bu görevlerini yerine getirirken bir seri
düzenleme yapmak zorundadır. Sağlıklı hayvan ve hayvansal
ürün elde edilmesi, bir yandan hayvanların
sağlığının korunmasına, diğer yandan da bir
anlamda hayvansal ürünün hammaddesi olan yemin sağlıklı ve
güvenilir olmasına ve hastalık yapıcı ve zarar verici
unsurlar taşımamasına bağlıdır.
Öte yandan,
bitkisel kökenli gıdaların insan sağlığına uygun
olabilmesi için zararlı organizma taşımaması gerekir. Bu
zararlı organizmalar, hem bitkiden üretilecek gıdayı hijyenik
olma açısından etkiler hem de bitkisel üretimin verimliliği ve
üretimde kârlılığını etkiler. Bu nedenle bitki
sağlığının korunması her ülke ve
insanının tamamı için önemlidir. Her ülke için önemlidir
diyoruz, bundan birkaç gün önce Ukrayna Türkiye'den gelen sebzelere ambargo
koydu, karantina uyguluyor. Niye? Patates güvesi. Patates güvesi olayı,
iki seneden beri İspanyadan itibaren başlamış, Cezayir ve
Türkiye'ye de gelen bir hadise. Türkiye'de var bu. Bunun
varlığıyla bireysel olarak mücadele etmek, teker teker her bir
çiftçinin mücadele etmesiyle mücadeleden sonuç almak mümkün değildir.
Bunun için de enstrümanlar, tülle koruma, ilaçla mücadele olarak ikiye
ayrılabilir. İlaçla mücadele ettiğiniz zaman rezidü kontrolünde
ilaç kalıntıları çıktığından ithalatçı
ülkeler bize karantina uyguluyorlar. Bu durumda, Tarım
Bakanlığına düşen görev bu bitki
sağlığıyla mücadelede ilaçsız mücadele konusunda
çiftçiyi özendirmek ve bunun için teşviki geliştirmek olduğu
hâlde, maalesef Bakanlığımızın ve Hükûmetin
kılı kıpırdamamıştır. Şimdi, önce
Ukrayna arkasından Rusya, teker teker kendi üretimlerini korumak için,
üreticilerini korumak için, hastalığın kendi ülkelerine
sirayetini engellemek için böyle bir tedbir almak durumundadırlar. Onları
da haksız görmek mümkün değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde hayvan
sağlığı ile hayvanlarla yakın temas ve
gıdaların üçte 2sinin hayvansal kökenli gıda maddesi ihtiva
etmesinden dolayı insan sağlığı birbirinden ayırt
edilemez hâle gelmiştir. Bu nedenle, insan sağlığı,
koruyucu hekimlik anlayışıyla hayvan sağlığı
korunarak korunmalıdır ve korunabilir konseptine
ulaşılabilmiş ve bu konsept bütün dünyada tek sağlık
konsepti olarak ifade edilir hâle gelmiştir. Bu konseptin kabul edilmesi
sağlık koruma tedbirlerinin de bu anlayış içinde ele
alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Bir ülkenin
hayvancılığı yalnızca o ülkenin hayvansal ürün
ihtiyacını karşılamak için ve karşılayacak kadar
bir üretim anlayışına göre planlanmaz. Kaldı ki kim ne derse
desin, Türkiye bir tarım ülkesidir. İstihdamın önemli bir
kısmını tarım sektöründe yaratmak ve buradan
gerçekleştirilecek üretim ile ihracatını da
gerçekleştirerek öteki ihtiyaçlarının bir kısmını
da bu dış satım gelirleriyle karşılamak
durumundayız. Türkiye bu özelliğe yakın geçmişte sahipti ve
bu özelliği koruyordu. Ancak sekiz yıldan beri yaşanan
çöküşün sonunda geldiğimiz duruma bir bakın: 1995
yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmasıyla, AB
baskısı sonucu hiç de gerekmediği hâlde kabul edilen yılda
19 bin ton eti almamak için türlü bahaneler üretirken, şimdi
geldiğimiz durum Aman, ne olur bize et verin. sözünün söylendiği
durum olmuştur. Sizce et ihlali için yapılan ihaleler bunun en
açık delili değil mi?
Değerli
milletvekilleri, Dördüncü Plan döneminde hedef, 1 milyon 487 bin ton
kırmızı et üretimi. Bu gerçekleşiyor. Altıncı
Plan Döneminde, yani 1994-95e kadar hedef, 1 milyon 515 bin ton
kırmızı et üretimi, gerçekleşiyor ve 2010 programına,
DPT programına bakıyoruz, ortada ne tablo var ne hedef var ne bir
şey, sadece klasik ifadelerle, işte efendim, şu tarihte 215
kilogram olan karkas, fert başına karkas, şimdi 270-280
kilograma ulaşmıştır. Türkiyede ortalama 280 kilogram
karkas üretiminin gerçekleştirildiği ifadesi devlet ağzıyla
doğruyu söylememek demektir. Avrupa Birliği ülkelerinde bile
sığır başına ortalama karkasın 280 kilograma
ulaşmadığını düşünürsek, bu kocaman bir
yalandır.
Değerli
milletvekilleri, şimdiki durum ne, bir de ona bakalım. Sayın
Bakan daha yaklaşık bir ay önce hayvan sayımı
yaptırdı. Bu sayımın sonuçlarını da
açıkladı. Beside 2 milyon 200 bin baş sığır var.
Besicilikte besihaneye hayvan alınır. Besisini tamamlayan hayvan
kesime gider ve yerine yenisi genç dana konur ve onun besisiyle faaliyete devam
edilir. Yani Sayın Bakanın sayımla tespit ettirdiği
hayvanın tamamı 2010 yılında kesilmeyecektir. Niçin? Bu
sayı pratik olarak yıl ortalaması olarak kabul edilebilir.
Türkiyede besinin yapılış şeklinin yaklaşık bir
yaşlı hayvanın 200 kilogram civarında
ağırlıkta iken besiye alınıp 500 kilogram-600 kilogram
civarına kadar beslendiğini, uygulamada biraz yanlış da
olsa geleneğin bu olduğunu düşünürsek, hayvan beside on ay
civarında tutuluyor demektir. Yani Sayın Bakanın sayımla
verdiği değer olan 2 milyon 200 bin başın belki en çok
yüzde 20 fazlasını alın, besideki hayvan sayısı tüm
yılda 2 milyon 600 bin baş eder. Bu, aynı zamanda yıl
içinde kesilen hayvandır. Bu sayıyı 2010 yılı plan
hedeflerinde verilen ortalama karkas ağırlığı
doğru olmasa da 270 kilogramla çarparsak, sonuçta 2010 yılı
sığır kökenli, kemikli, yağlı kırmızı
et üretiminin 700 bin ton ve kişi başına üretimin 10 kilogram
civarında, 72 milyon alırsak nüfusu 10 kilogram civarında olduğunu
görürüz.
Türkiye'de koyun
sayısı 80li yılların başında 45 milyon idi,
şimdi 22-23 milyon başa düşmüştür. Dün,
kırmızı et üretimimizin yüzde 50sini
karşıladığımız koyun, keçi
varlığından bugün ancak yüzde 30unu
karşılayabilmekteyiz. Yani biraz önce verdiğim, kişi
başına 10 kilogram olan sığır eti üretiminin yüzde
50si olan -yüzde 30u da değil, yüzde 50sini alın- 5
kilogramlık koyun etini eklersek kişi başına
kırmızı et üretimimiz 15 kilogramdır.
Değerli
milletvekilleri, bu rakam, üretimimizi tükettiğimizi varsayarsak Avrupa
Birliği ülkelerinde ortalama 83 kilogram; 83ün yüzde 70inin
kırmızı et olduğu gerçeğini göz önüne
alırsanız aradaki farkın ne kadar büyük olduğunu
Biz 15
kilo üretiyoruz, elin adamı 75 kilo fert başına yılda et
tüketiyor kırmızı et olarak. Bu rakamın Amerika
Birleşik Devletlerinde üretim olarak fert başına
yıllık 138 kilo olduğunu da düşünürseniz övünülecek hiçbir
hâlimizin olmadığını kabul etmek zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, yapılan koyun kesimlerini de göz önüne
aldığımızda fert başına et üretimi 17 kilograma
ulaşabilmektedir. Yani 2000li yılların başında yere
yere, eleştire eleştire bir hâl ettiğiniz 57nci Hükûmet
döneminde kişi başına kırmızı et üretimi 20
kilogramın üzerindeydi. Şimdi bununla nasıl övüneceksek
övünelim.
Peki, bu sonuca
nasıl geldik, 5 kilogram düşüşün sonucuna nasıl geldik? Değerli
milletvekilleri, 2003 yılında kırmızı et,
sığır eti 6,8 lira; 2004te 7,5 lira artı 1 lira
teşvik; 2006da 8 lira; 2008de 8,5 lira; 2009un başında
-Et-Balık rakamı bu söylediğim 2009- 9 lira ödendi. Oysa
2003-2009 yılları arasındaki enflasyonu göz önüne
aldığınızda 2009 yılı sonunda bu rakamın 16
lira olması gerekiyordu. Sayın Başbakan ne dedi? Bu et
fiyatlarına benim vatandaşım katlanamaz, ucuz yemeli. E, ucuz
yemeli de nasıl ucuz yemeli? Üretimi kısarsanız,
ürettirmezseniz, arzı daraltırsanız piyasada, Sayın
Bakanın sık sık kullandığı
E ne yapalım
efendim, serbest piyasa ekonomisi şartları Türkiye'de hüküm sürüyor,
ona göre de fiyat tecelli ediyor. diyor. O tecelli eden fiyatın üzerinde arzın
yüksekliğinin hiç mi payı yok? Arzın
darlığının fiyat artışında hiç mi payı
yok? Ekonominin kuralları bunu böyle söylemiyor mu Sayın Bakan?
Dolayısıyla bu rakam karşısında üretici verdiğini
alamadı ve terk etti, arz daraldı.
Çiftçinin
faaliyetten vazgeçmesi sadece hayvansal üretimde olmadı;
tarlasını terk etti, adam milyonlarca lira yatırım
yaptığı serasında üretim yapamaz hâle geldi. Gelin,
gidelim, Antalya halinde domatesin kilosunun 20 kuruşa
satıldığını nasıl görürsünüz. 35-40 kuruşun
altında üretim maliyeti olmayan domatesini, örtü altında üretilen domatesini
20 kuruşa satmak zorunda olmasını, o seraya bir daha fide
alıp ürün yetiştirmek üzere fide koyup koymamayı ciddi
şekilde düşünen seracılarımızın olduğunu göz
önüne alırsanız, tarımın ne hâlde olduğunu net bir
şekilde görürüz. İşte bu, gıda güvenliğinin ta
kendisidir. Gıdanın üretiminin güvenlik altına
alınması, sürdürülebilir ve sürekli yapılır faaliyet
hâlinde olmasını sağlayamadığınız sürece
gıda güvenliğini sağlayamayacaksınız demektir.
Değerli
milletvekilleri, çiftçinin faaliyetten vazgeçmesinin yarattığı
arz darlığının en önemli sebeplerinden birisi de hayvan
kaçakçılığıdır. Burada
-Nurettin Bey keşke olsaydı- bir buçuk yıl önce Kamu
İhale Kanununu değiştirirken bir önerge geldi. Bu önergede
diyordu ki: Kamu İhale Kanununun istisnai hükümleri arasına Türk
Silahlı Kuvvetlerinin doğrudan teminini sağlayacak hükmün
konulması, istisna sayılması, ihaleye çıkmaması
Niye Nurettin Bey? dedim. Sayın Bakanım, TSKdan geldi bu talep.
dedi. Niye? Verilen teklifler arasında, kaçak hayvan olarak geldiği
için, Türk çiftçisi, Türk hayvan yetiştiricisi veya besici, etçi, et
tüccarı 8 liranın altında teklif fiyat veremezken 6 liradan, 6,5
liradan fiyat teklif ediliyordu. Bu yüzden, onları teşvik etmeme
adına bunu yapmak gerektiği noktasında bu önergeyi veriyoruz.
dedi. Düşünebiliyor musunuz, kızını dövemeyen dizini
dövüyor. Yani bu kaçakçılığın önüne bütün güvenlik
tedbirlerini alarak geçmekle yükümlü olan Hükûmetin güvenoyunu vericisi grup
başkan vekili bize kanunu arkadan dolaşarak, ülkede ihale nizamını
sağlamak için çıkartılmış kanunu arkadan
dolaşarak bu kanunu değiştirmeyi yeğliyor, Kaçakçılar
devam etsin kaçakçılığına ama biz kaçak eti TSKya
aldırmamak için doğrudan Et ve Balık Kurumundan temin
imkânı verelim. diyor. Bu önergenin, bu mantıkla verilmiş
önergenin başka izahı ve açıklaması olabilir mi
değerli milletvekilleri?
Şimdi, Türk
tarımını ve hayvancılığını bu hâle
nasıl getirdik? 2007 seçimleri sonrasında muhalefet milletvekilleri
olarak Meclis kürsüsüne her çıkışımızda bizler
sorunları dile getirdik. Her ne kadar Sayın Başbakan ve iktidar
sözcüleri Efendim, muhalefet öneri getirmiyor. diyerek doğruyu
söylememiş olsalar da biz hep sağlıklı öneriler getirdik.
Biz sağlıklı önerileri getirirken AKPli milletvekillerimiz
buraya çıkıp milletin kürsüsünden nereden nereye edebiyatı
geliştirdiler. Mesela biz dedik ki: Ey Hükûmet, Türkiyede
kırmızı ette dayandığımız en önemli kaynak
sığır yetiştiriciliğidir. Biz domuz eti tüketmiyoruz,
koyunculuğumuzu da kaybettik. O zaman dayanacağımız tek
nokta sığır eti. Sığırcılıkta
dayanacağımız yegâne temel süt
sığırcılığıdır. Eğer süt üretimini
ayakta tutarsanız, bunu verecek inek popülasyonunun yarısı
erkek, yarısı dişi buzağı doğurur. Dişi
buzağı damızlık olur, yurt dışından
damızlık ithal etmezsiniz. Erkek buzağıyı da besiye
alır, et üretirsiniz. Eğer sütü desteklemezseniz kesimhaneye gider ve
nitekim doğumuna bir ay kalmış inekler kesimhaneye gitti
değerli milletvekilleri. Onun sonunda biz bu noktaya geldik. Eğer süt
para ederse bu faaliyet sürdürülebilir faaliyet olur. Bunun için, fiyatlar ne
olursa olsun her çıkışta bu kürsüye bunu söyledim. Et
fiyatı şudur, süt fiyatı şudur, yem fiyatı şudur,
ne olursa olsun, dünyada bir tek parametre vardır. 1 kilo sütü
sattığınızda 2 kilo karma yem, sanayi yemi alabilirseniz,
bu faaliyeti dünya sürdürülebilir bir faaliyet olarak kabul ediyor. Ya hâle
bakın, 2008, yemin kilosu 50-60 kuruş arasında
değişiyor, sütün kilosu 40 kuruşa düşmüş. 1 kilo sütle
800 gram yem alınır hâle gelindiği için vatandaş götürdü,
hayvanlarını kestirdi. İşte bu arz
darlığıdır Sayın Bakan. Bunun böyle olduğunu da
çok iyi biliyorsunuz. Bu da fiyatlara yansıyan bir sonuçtur. Bu, üretimin
kısıtlanması, istihdamın ortadan kalkması, istihdam
edememe sorununu birlikte getiren bir sonuçtur.
Değerli
milletvekilleri, Türk insanının geleceğini risk altına
sokamayız ve sokamazsınız dedik. Bu görevi eksiksiz yerine
getirebilmek için biz şunu söyledik, öneri geliştirdik: Süt tozu
ithalatını engelleyin. dedik, engellemediniz. Süt üreticilerini,
ülke genelinde sayısı 20yi geçmeyen
Onlar da bizim
insanımız ama onlar da kendi menfaatini düşündüğü için
böyle davranıyor ama benim hayvan yetiştiricimin gerçeğiyle
uyuşmuyor. Süt üreticilerini, ülke genelindeki sayısı 20yi
geçmeyen sanayicinin insafına terk etmeyiniz. dedik. Süt Konseyini
düzgün, amacı doğrultusunda ve amaca ulaşmak için aktif hâlde
tutunuz. dedik, maalesef bunu beceremediniz ve süt fiyatları sanayicinin
inisiyatifiyle bir yılda -biraz önce söylediğim- 80 kuruştan 40
kuruşa düştü. Bunun sonucu da hayvanlar kesime gitti,
damızlıklar kesime gitti.
Değerli
milletvekilleri, nereden nereye
2002de 1 litre süt, 1 kilogram süt 360-380
bin lira arasındaydı yani 36-38 kuruş arasındaydı,
yemin çuvalı 8 milyondu, 160 bin liraya yani 16 kuruşa gelirdi yemin
kilosu, 1 kilo sütle 2 kilo 200 gram yem alabiliyordunuz. Yerdiğiniz,
nereden nereye edebiyatı geliştirerek yerdiğiniz 57nci
Hükûmetin size bıraktığı emanet buydu. Daha ileriye
götürmek gerekirken siz bunu nerelere getirdiniz.
Şimdi, size
net olarak bu sıkıntıdan kurtulmak için öneriyoruz. Eğer
Türkiye'de besiciliği ayakta tutmak istiyorsanız, kurumun fiyat
regülasyonu fonksiyonundan yararlanmak için Et ve Balık Kurumunu
nasıl yeniden Tarım Bakanlığı bünyesine
aldıysanız -ki doğrudur- bunu Türkiye'nin tamamına
yaygınlaştırmak gerekir. Artık, Süt Endüstrisi Kurumu diye
bir kurum kalmadı. Bunun yerine, yönetimi, Bakanlık,
Damızlık Yetiştiricileri Birliği, Süt Kooperatifleri
Birliğince yapılan, Türkiyenin süt üretiminin yoğun olduğu
bölgelerde kurulacak, örnek ve alımını süt mamulü üretmek için
değil, sanayicinin darbe vurmaya kalktığı,
canının istediği fiyatı vermeye kalktığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla)
Türkiye gerçekleriyle uyuşmayan fiyatları
verdiği gün, bu komisyon tarafından yönetilen fabrikalar o sütü spot
alımı hâlinde alacak, süt tozuna çevirip muhafaza edecek, çünkü sütün
başka türlü depolanma şansı yok. İşte, bunu
sağlayacak tedbiri almanızı öneriyoruz. Bunun yönetimini
sanayiciye değil, süt üreticisine, damızlık
yetiştiricisine, koordinatör olarak Bakanlığa ve devletin
yatırım kaynağını kullanarak bu süt tozu fabrikalarını
kuracaksınız, ne zaman ki süt üreticisi dara düştü, ondan spot
alım yapacaksınız.
Et ve Balık
Kurumu bu spot alımlarını yapardı. Bakanı
olduğunuz Tarım Bakanlığına şimdi bağlı
olarak çalışan bu Et ve Balık Kurumunun geçmişini, mazisini
siz çok iyi biliyorsunuz Sayın Bakan. Oraya bakarak ne
yapıldığını, aynısı süt üretimiyle ilgili
olarak da geliştirmek üzere bir sistemi kurup geliştirmek
zorundasınız. Bununla damızlık yetiştiriciliğinin
önündeki engelleri kaldırırsınız, ciddi anlamda teşvik
etmiş olursunuz.
Bütün
sonuçlarıyla, bu kanun tasarısının kanunlaştıktan
sonra
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
milletimize
hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan.
Sayın Özkan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu Tasarısının tümü üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yapılmak
istenen tasarı Avrupa Birliğine uyumu esas almaktadır ancak
bazı maddelerde bu uyumu görememekteyiz. Şöyle ki: Avrupa
Birliği müktesebatında hayvansal kökenli gıda ve yem üreten
işletmelerin onayına tabi tutulmasını zorunlu kılan
bir hüküm yoktur. Avrupa Birliği müktesebatında hayvansal kökenli
gıda ve gıda ürünlerinin sağlıklı oluşumu ve
insan sağlığına uygunluğunun kontrollerinde tek
otorite veteriner hekimliktir. Durumun bu olduğu bilindiği hâlde
gereksiz tartışmalar yapılmaktadır, hatta sanki tasarı
Veteriner Hekimlik Kanunu gibi algılanmaktadır.
Bizim isteğimiz,
bu tasarı yasalaşırken veteriner hizmetleri fonksiyonu ayrı
bir yasayla, bitki sağlığı konusu ayrı bir yasayla,
gıda ve yem konusu birlikte ele alınarak ayrı bir yasayla
düzenlenmesi gerekirdi. Çalışma alanları meslek gruplarına
göre düzenlenmeliydi.
Bu tasarıdan
gerçek anlamda ziraat mühendisleri hoşnut değildir, gıda
mühendisleri hoşnut değildir, veteriner hekimler hoşnut
değildir, ziraat teknisyeni ve teknikerleri hoşnut değildir,
veteriner sağlık teknisyeni ve teknikerleri hoşnut değildir
ki bu insanlar, bu gıda ve yem üretiminde, veteriner hizmetlerinde,
sağlıklı ürünü tüketiciyle buluşturmada görev alan
Türkiye'nin yetiştirdiği değerli insanlardır. Bunu nereden
anlıyoruz? Komisyonlardaki tartışmalardan. Sivil toplum
temsilcilerinin tepkileri, önerileri, uyarıları dikkate
alınmamıştır. Gerçek hayatı yaşayanların
özünde olanların talepleri göz ardı edilmiştir.
Yetkilendirilmiş veteriner hekim tanımı yapılmış ancak
yetkilendirilmiş mühendis, ziraat mühendisi tanımı
yapılmamıştır.
Tasarının
gerekçesinde haksız rekabetin önüne geçileceği ifade edilmektedir.
Doğru mudur? Hayır. Neden? Çünkü Türk çiftçisi dünyanın en
pahalı mazotunu, en pahalı ilacını, en pahalı
gübresini, en pahalı elektriğini kullanmaktadır. Bu girdi
maliyetleriyle Türk çiftçisi yabancı ülkelerin çiftçileriyle rekabet
edebilir mi? Mümkün değil. Tarım ve hayvancılık ülkesi olan
Anadolu coğrafyasının üreticileri yapılan ithalatlarla
âdeta cezalandırılmaktadır. Örnek mi istiyorsunuz: Etten
başlayalım, canlı hayvandan başlayalım.
Değerli arkadaşlarım,
30 Aralık 2006 Cumartesi, Bakanlar Kurulu kararı
Bakanlar Kurulu
kararının başında canlı hayvan var, et var.
Miktarları yazılmış. Kemikli parçalar 14.100 ton. Et ve
yenilen sakatat 250 ton.
Peynir altı
suyu 700 ton. Ürettiğimiz sütle övünüyoruz değerli
arkadaşlarım. Peynir altı suyunu Avrupa Birliği
ülkelerinden almayı taahhüt etmişiz. Altında Sayın
Tarım Bakanımızın imzası var, Bakanlar Kurulumuzun
imzası var, Sayın Başbakanın imzası var. Yetmiyor
değerli arkadaşlarım. Tereyağı
Ne kadar?
İçerdiği süt yağı oranı ağırlık
itibarıyla yüzde 75ten fazla fakat yüzde 80den az olanlar 3.700 ton.
Eritme peynir
Peynir ülkesiyiz. Otlu peynirle övünüyoruz, Edirne peynirimizle övünüyoruz,
Burdurun süt ve süt ürünleriyle övünüyoruz ama eritme peynir 300 ton;
yetmiyor, diğer peynirler 2 bin ton; yetmiyor, diğer peynirler
-oranları hariç- 1.000 ton; diğerleri 75 ton.
Çiçek
soğanları
Çiçekle övünüyoruz. Hollanda, Türkiye diyoruz. Lalemizle
övünüyoruz, karanfilimizle övünüyoruz. Ama tarım ve hayvancılık
ülkesi olan, bitki üreten ülke olan Türkiyemizde çiçek soğanları,
yumrular, yumrulu kökler, küçük soğanlar, sürgün başları ve
rizomlar 200 ton.
Güller 100 ton.
Burdur, göller ve güller diyarı Isparta, Burdur
Gül 100 ton değerli
arkadaşlarım. Karanfiller, orkideler, yetmiyor.
Tarım ve
hayvancılık ülkesiyiz. Zirveye çıktık. Tarımda
çiftçiyi destekledik ama çiftçinin eli hamur, karnı aç. Bunu hepinizin
bilmesini istiyorum. Keşke şurada, Bakanlar Kurulu
sıralarında diğer bakanlarımız da olsaydı, AKP milletvekillerimiz
burada olsaydı, bunları duysaydı, bunları bilseydi,
çiftçiyle paylaşsaydı.
Değerli
arkadaşlarım, yetmiyor. Krizantemler -ben bilmiyorum bunu- 100 ton.
Tohumluk 6 bin ton. Fasulye, fasulye
Bizim Burdurun fasulyesi vardır
İnsuyu fasulyesi, 50 kuruştan alıcı bulamıyor.
Yazın fasulyeyi sokaklara döküyoruz. Üretiyoruz,
çalışıyoruz, yoruluyoruz. Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürkün
dediği veciz sözü tutuyoruz. Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden
rahat yaşamak isteyen toplumlar önce hassasiyetlerini, daha sonra istiklal
ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar. diyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz o sözü tutuyoruz. Üretiyoruz,
çalışıyoruz ama fasulyemizi yurt dışından
almayı taahhüt ediyoruz Avrupa Birliği ülkelerine.
Yetmiyor. Elma
1.750 ton. Değerli arkadaşlarım, bu hafta
Ben Antalya Korkuteli
ilçesinde veteriner hekimlik yaptım yirmi yıl. Burdurumuzun
Bucakında soğuk hava depolarında
Meyve suyu fabrikaları
da almadı elmamızı, sokaklara döktüler ama dün bir markete
gittim, markette bir elma, 15 tanesini koydular 2-3 kilo gelir diye,
tarttı, fiyatını üzerine yazdı, 15 lira 50 kuruş.
Dedim ki kardeşim kuzu eti mi veriyorsunuz, ne bu? Beyefendi,
alacaksanız alın, almayacaksanız bırakın. dedi.
Doğru, haklısınız, çok özür dilerim dedim. Ama benim
memleketimde elma 50 kuruşa alıcı bulamıyor. Bu elma ne?
Bu elma starking, ithal malı. dedi. Bunun yerlisi yok mu? Golden var.
dediler. Gittim golden 2 lira 49 kuruş. Bu goldeni bizim üreticimiz 50
kuruştan satamadı değerli arkadaşlarım. Bu hazin
şeyi yaşayarak görüyoruz. Elma 1.750 ton, armut ve ayva 500 ton,
şeftali nektarin bin ton; yetmiyor, demirhindi, mahun elması
-onları hep duyuyoruz, değişik şeyler- bin ton;
çarkıfelek meyvesi, karambola, pitahaya 500 ton.
Çilek
Arkadaşlarım, Mersinde çilek üretiliyor. Öyle çilek üretiliyor ki
her biri yumurta büyüklüğünde, doğal, natürel, kokusu var ama yurt
dışından çilek getiriyoruz, 100 ton taahhüt.
Çay -Rizelilere
sesleniyorum buradan Rizelilere- 200 ton.
Buğday ve
mahlut
Sayın Bakan buğday almayacağımızı
söyledi. Bundan iki buçuk ay önce et ve et ürünleri, canlı hayvan ithal
etmeyeceğimizi de söylemişti Sayın Bakan ama geldiğimiz
noktada daha dün 8 bin ton canlı hayvan yurt dışından
Türkiyeye geldi. Hansı düşündük, Hasanı düşünmedik.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Piyasayı dengeledik.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Dimitroyu düşündük, Davutu düşünmedik.
Piyasa
dengelemesi böyle olmaz Değerli Arkadaşım, Sayın Özkan
Öksüz. Piyasa değerlendirmesinde 40 liraya kimse et almadı bu
memlekette. Bir bonfile konuşuluyor, 40 lira. Et ve Balık Kurumu 17
liraya, 18 liraya et kesti, bu etler 23e, 24e satılıyordu
Türkiyede ama en yüksek fiyattan değerlendirme yapıldı. Zaten o
etin çiftçimize maliyeti 16 liraydı. 16 liradan besi aldı
vatandaşımız, şu anda 12 liraya hayvanını
kestirmek zorunda bırakılıyor. Vardı, sayı yeterliydi,
o sayıyı hep beraber değerlendirdik, saydık, veteriner
hekimler saydı, raporlar geldi Tarım Bakanlığına ve
haklılığını kabul ettik ama o dönemde Et ve Balık
Kurumu 17,8e kesiyordu.
Değerli
Türk üreticileri, ben etin fiyatını 15 lira belirledim.
Kestirirseniz, Et ve Balık kurumları hizmetinizdedir, getirin
hayvanlarınızı keselim. deseydi, o vatandaş 15 değil,
13e hayvanını kestirecekti çünkü Zararın neresinden dönersen
kârdır. anlayışını hâkim kılacaktı ama biz
onu yapmadık, birden fiyatı ayarlama adına
Tabii ki üreticimizi
düşündüğümüz kadar tüketicimizi de düşünmek zorundayız.
Bugün, Et ve Balık Kurumu yine eti 12 liraya mal etti diyelim.
Vatandaş kaça yiyecek? 15 liraya, 17 liraya yedirirseniz sizi
alkışlarız ama et reyonlarında yine et 20 lira, 22 lira.
Biz 2 kilo et yiyeceğimize 1 kilo, 1 kilo yiyeceğimize yarım
kilo, yarım kilo yiyeceğimize yüz gramla köfte yapıp içine ekmek,
pirinç katıp doymasını biliriz, yokluğu biliriz, bu Türk
toplumu yokluğu bilir. Ama biz bunları yapmadan, Avrupa ülkelerine
verdiğimiz taahhüdü yerine getirme adına canlı hayvan
getireceğiz, arkasından besi danası getireceğiz
Bunları biz görmüştük 2008de, uyardık Gelin, bu
fabrikaları kapatmayalım, bu bacasız fabrikaları kesime
göndermeyelim. dedik. Ama ne oldu? 4 kuruş destek verdiniz, sonra onu 3,6
kuruşa çektiniz, sütte desteği, o sağmal inekler, o bacasız
fabrikalar kesime gitti.
Burdur hayvan
pazarını hiç olmazsa ayda bir ziyaret edelim değerli
arkadaşlarım. Bolvadin, Afyon, Şuhut Burdurdadır;
Eskişehir Burdurdadır; Kütahya Burdurdadır, canlı hayvan
alırlar. O dönemde hayvan pazarında o ineklerden günde en az bir ton
süt sağılıyordu. Yüreklerim sızlıyordu orada.
Sağıma gidiyor inek, oradaki Fatma bacımız ineklerin
göğüslerinden damacanalarını dolduruyor, bu inekler bir saat
sonra Bolvadinde, Afyonda, Şuhutta, Kütahyada, Eskişehirde
sucuğa sunuluyordu. Gördük bunu, uyardık. Ama bu uyarılarımız
değerlendirilmedi.
Değerli
arkadaşlarım, yine aynı şekilde yulaf
Yulafa verin, destek
veriyorsunuz. Yulafa ben destek vermeyin demiyorum, bizim üreticimiz
yulafı da yetiştirir.
Yetmiyor, malt.
Kabuklu; gri beyaz çizgili kabuklu. Kavrulmuş olsun olmasın. Bin ton,
500 ton, diğerleri 1.500 ton. Ekim amacıyla kullanılan tohum ve
meyve sporları 1.050 ton, şeker pancarı tohumları 300 ton.
O pancarı zaten unuttuk. Pancar bizim her şeyimizdi, pancar
Türkiye'nin gelir ve getiri kaynağıydı, Türk çiftçisinin
traktörüydü, Türk çiftçisinin okulda okuttuğu çocuğunun
katığıydı, bir eğitim, kültür yuvasıydı. Onu
da unutturdunuz. Kotayı serbest bıraktınız, fiyat
vermediniz, 2002nin fiyatlarıyla pancar değerlendirilmeye
çalışılıyor. Hakkı olmadan üzerinden fireler
düşüyorsunuz, pancar üreticisi de perişan.
Değerli arkadaşlarım,
bizim görevimiz sorun çözmek, siyasetin sorunu sorun çözmek. Biraz sonra çözüm
önerilerini sizlerle paylaşacağım.
Değerli
arkadaşlarım, yetmiyor. Değerli çiftçi kardeşlerim, AKPye
yüzde 47 oy verdiniz. Bu AKPye yüzde 47 oy verdiniz, hoşnutsunuz, iktidar
da hoşnut! Türkiyede bakanların Türkiyesi var, rakamların
Türkiye'si var, bankaların Türkiyesi var! Bu mevcut Hükûmet bunlarla
meşgul değil, bakanlar çok rahatlar. Bankalar da çok rahat, geçen
yıl 14 milyar dolar kâr etmişler. Bunun 9 milyar doları kamu
bankalarında. Bir arkadaşım biraz önce o kamu bankalarıyla
ilgili, Ziraat Bankasıyla ilgili bir mesaj çekti değerli
arkadaşlarım. Bu üretici Bucaktan, Alkaya köyünden Ahmet Ali Fidan.
Dört dörtlük bir insan; çalışkan, dürüst namuslu. 13 bin tavuğu
var. Diyor ki: Yumurtanın kolisini 4 liradan mal ediyorum, şu anda 3
liradan satıyorum. Değerli arkadaşlarım,
maaşımızdan 100 lira eksik olsa itiraz ederiz. Bu çiftçi ki
kolisi 4 liraya ürettiği 30 yumurtayı 3 liradan satıyor. 10
kuruş yumurtanın tanesi. Duble yumurta. Hile yok, haram yok, helal
gıda. Helal gıdadan bahsediyoruz ya, helal gıda. Yumurta,
doğal gıda; 3 kuruşa satıyor. Her kolide 1 lira zarar
ediyor. Bu arkadaşımızın 3 trilyonluk mal
varlığı var. Bucakta evi var üç katlı, köyde. Bucakta
arsası var, bunları Ziraat Bankası ipotek ediyor 3 trilyonluk.
Diyorlar: Efendim, üç katlı ev sizin köyünüzde 20 bin lira. E, ben bunu
şu kadara mal ettim. diyor. Yok diyor. İpotek
yetersizliğinden bu arkadaşımıza kredi vermiyorlar. Kredi
verilmiyor, 3 trilyonluk servetini görmezden gelip kredi verilmiyor. Bu insan
ki üretmek istiyor Tavuklar aç, yem almak istiyorum, zarar çekiyorum şu
anda. Çünkü bizim tavukçuluğumuzda ay var yılı besler, yıl
var ayı besler. Biz bekleriz, o günü bekleriz, o bir gün bize yeter, o gün
kazanırız, ama onu biz yıla yayarız, yokluğu biliriz,
yoksulluğu biliriz, ama tavuklarımızı, piliçlerimizi diri
tutmaya çalışırız, üretimden ayrılmayız. İki
oğlumla beraber çalışıyorum. diyor.
Yine,
değerli arkadaşlarım, Sayın Ramazan Kerim Özkan
Vekilimizin dikkatine: Çeltikçi ilçe Bağsaray kasabasında
seracılık yapmaktayız. Salatalık ürettik. Fiyatı 20
kuruş, en fazla 30 kuruş. 1 ton salatalık 200 TL. Gübre damlama
25 kilo 75 lira. İlaç, TRIPS ilacı 10 gram 50 lira -İsrailden
alıyoruz bu ilaçları. Tohumunu da İsrailden aldık
bunların- mazot kilogram fiyatı 3 lira. Bu şartlar altında
biz çiftçiler ne yapacağız? Tarım kredi borcumuz, Ziraat
Bankası borçlarımız, bunları ödememiz için ne
yapmalıyız? Grup toplantısında dile getirirseniz
seviniriz. diyor çiftçi Hasan emmi.
Çiftçi feryat
ediyor değerli arkadaşlarım. Bunları göz göre göre
yapmıyoruz, şu salatalığın maliyeti 50 kuruş, 20
kuruştan satıyor şu anda. Leblebi gibi o tohumuna altından
fazla para verdi, İsrail firmalarından tohum aldı. Domateste
aynı durum söz konusu, marulda aynı durum söz konusu, patlıcanda
aynı durum söz konusu, fasulyede aynı durum söz konusu, ama bunlar
yetmiyormuş gibi biz taahhüt veriyoruz Avrupa Birliği ülkelerinden
mal almaya devam ediyoruz.
Geliyoruz
sığır, koyun veya keçi yağları 3 bin ton. Yurt
dışına taahhüt etmişiz, kaçıranlar olur. Bunlar Avrupa
Birliği ülkelerinden alacağımız değerler. Ham
yağlar 18.400 ton. Yine ham yağlar 10.600 ton, homojenize müstahzar
400 ton, diğerleri 80 bin ton.
Ayçiçeğine
destek verin. diyoruz Trakya bağırıyor
Trakya
bağırıyor. Bu ülke kabak çekirdeğini yetiştiremiyor mu
değerli arkadaşım? Bir kabak yetiştiremiyor muyuz? Kabak
çekirdeğini yurt dışından alıyoruz, bademi yurt
dışından alıyoruz, cevizi yurt dışından
alıyoruz. Cilalı ayakkabı gibi, reyonlara girdiğim zaman, o
cevizi gördüğüm zaman tüylerim diken diken oluyor. Bunlar dövizle
alınıyor. Bu dövizi yaratmak için mermercilerimiz, sanayicilerimiz
olağanüstü zamanlar harcıyorlar, çalışmalar
yapıyorlar, Türkiye'nin dağlarında çoban ateşi gibi. Ee,
bunun karşılığında biz alıyoruz dövizimizi, bizim
ülkemizde yetiştirilecek olan bademe, cevize, çileğe, armuda, ayvaya
yatırıyoruz. Döviz bu. Döviz kolay kazanılmıyor. Bunun
değerini bilmemiz gerekiyor, buna bir çözüm bulmamız gerekiyor.
Mantarlar,
diğerleri
Mantarlar ve domalan (sirke veya asetik asitten başka
usullerle hazırlanmış veya konserve edilmiş) 50 ton.
Değerli
arkadaşlarım, Silikon Vadisi gibi, Antalyanın Korkuteli
ilçesinde bir vadi vardır, mantar. Bu sadece orada değil, Bursada da
aynı, Boluda da aynı, mantar, kültür mantarı. Şu anda
üretim maliyeti 3 lira, 2.200 liradan toptan satışı var.
Bu insanlar
Bütün girdileri doğal; hayvan gübresi, saman, atık, atık su.
Hiçbir şey istemiyor bizden. Yani bir ham maddesi, sokağa
attığımız değerlendirilen maddeler. O mantarı
üretiyoruz ama biz mantarı yurt dışından 50 ton
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) O zaman maliyet nasıl 3 milyon oluyor hem
dışarıdan geliyor
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Girdileri, onları da parayla değerlendiriyorlar;
onları da parayla alıyorlar, at gübresi parayla alınıyor.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Desteksiz atıyorsun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Desteksizse gider
araştırırsınız. Halep oradaysa arşın burada.
Gideriz, beraber araştırırız.
Bezelye 300 ton.
Çilekten olanlar
bin ton.
Kiraz suyu
Değerli
arkadaşım, kiraz mevsimindeyiz şu anda. Kiraz şu anda 1
lira toptan.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Nerede?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Her yerde, nerede istiyorsanız. Gelin,
Antalyanın
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya)
Kafadan atıyorsun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Burdurda, bakın, 1 lira kiraz, 1 lira!
Ankarada 3 lira. Yerine göre, dal dal
Biz toptancı fiyatını
söylüyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Keşke 10
lira olsa, keşke 10 lira olsa.
Kiraz suyu bin
ton.
Net 100 kg
ağırlık başına kıymetli 22 euroyu geçmeyenler.
Neyse o.
Yine, köpüklü
şaraplar 750 litre.
Sirkeler ve
asetik asitten elde edilen, sirke yerine geçen maddeler 2.500 ton.
Kedi veya köpek
maması. İşte. Ne kadar? 1.400 ton, diğerleri 6.700 ton.
Değerli
arkadaşlarım, bunları sizlerin değerlendirmeniz gerekiyor.
Bunlar dövizle alınacak müstahzarlar. Biz Türk çiftçisine sahip
çıkalım diyoruz. Bunlar bizde var, olmayan şey yok içinde. Sirke
var bizde, duttan sirke yapılıyor, elmadan sirke yapılıyor,
üzümden sirke yapılıyor bu memlekette.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Bunlar Avrupa Birliğiyle karşılıklı,
onları niye söylemiyorsun?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Karşılıklı,
karşılıklıysa bunun karşılığında
ne veriyorsunuz?
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Aynı şekilde onlar da bizden alıyorlar.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Karşılıklı konuşmayalım
sayın milletvekilleri.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Karşılığında ne
satıyorsunuz? Ne satıyorsunuz tarım ve hayvancılık
ülkesi olarak karşılığında?
Karşılığında
ne satıyoruz? Araba mı satıyorsunuz, traktör mü
satıyorsunuz, ne satıyorsunuz bunun
karşılığında? Bunları değerlendirmeniz
gerekiyor değerli arkadaşlarım.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Tarım ürünlerinde ihracat ne kadar?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ramazan Bey, bu çiftçiye bu kadar dertleniyorsun, bu
Bayram Özçelikin hiç derdi yok galiba çiftçiyle? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Dert olmaz mı, dert çok. Bakın,
Bakanlık olarak sağlıklı gıda üretmek zorundayız.
Bu sene
Biraz önce yine misafirlerim vardı. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Hatibi dinleyelim.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Memleketimizde güvenli gıda yetiştirmek
zorundayız. Bunu yetiştirmek için fareyle mücadele şart. Fareyle
mücadeleyi yapamadık; farenin hakkından gelemediniz, farenin,
farenin. O küçücük fare âdeta ortakçı oldu, çiftçinin ortakçısı
oldu. Zaten çiftçinin ortakçısı çoktu; karınca ortakçı,
fare ortakçı, tilki ortakçı, yetmiyor elektrik ortakçı, mazot
ortakçı, yetmiyor
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hükûmet, Hükûmet
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Çakal da
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) O çakalları sen söyledin, çakal da
ortakçı. E, bunlar, bu ortakçılar çoğaldı, çiftçinin
sırtında. O kadar yük bu çiftçiye zulüm değil midir değerli
arkadaşlarım? Buna rağmen yılmadı, o çiftçi direndi,
hastalığını unuttu, düğününü unuttu, mevlidini unuttu,
hac farizasını bir yıl, iki yıl erteledi ama o üretime her
yönüyle sahip çıktı, üretti. Ama siz Hükûmet olarak, Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak bu çiftçiye sahip çıkamadınız,
burada sınıfta kaldınız. Bunu kabul edin değerli
arkadaşlarım. Sınıfta kaldığınızın
göstergesi.
Tarım
Bakanlığının bir kanunu görüşülüyor, Tarım
Bakanına hepiniz taleplerde bulunuyorsunuz, 200 inek, 100 inek. Nerede bu
arkadaşlarım, niye gelmiyorlar buraya? İlle yoklama
olduğunda mı burada olacaklar? Destek istiyorsunuz, hibe destek
istiyorsunuz. Bakanlık koridorlarında hepinizi görüyoruz. Nerede bu
arkadaşlarımız, niye gelmiyorlar buraya? Niye getiremiyorsunuz?
Niye getirmiyorsunuz arkadaşlarınızı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Kuliste söylediklerin ile buradaki söylediklerin yüzde
yüz ayrı, tam tersi.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Hepsi doğru, hepsi. Bunları
anlatıyoruz.
BAŞKAN
Kerim Bey, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Yasanın ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyorum ama yoksulluğun, yolsuzluğun
biteceği, üretimin had safhaya ulaşacağı, çiftçinin yüzünün
güleceği mutlu günlerde buluşmak en büyük dileğimdir. Bu
dileklerle tümünüze saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici.
Sayın
Binici, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli üyeler; 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gıda
güvenliği, halk sağlığı ve koruyucu sağlık
hizmetlerindeki rolü nedeniyle, tüm dünyada gelişmişlik düzeyinin
önemli bir göstergesi olarak görülmekte, Türkiyenin Avrupa Birliğine uyum
sürecinde önemli bir hedef olarak karşımıza
çıkmaktadır. Gıda güvenliğinin sağlanması yeterli
hukuki ve teknik alt yapıya, bu alanda çalışmakta olan personel
sayısı ve niteliğinin iyileştirilmesine, bununla birlikte
süreci iyi yönetebilecek siyasi ve bürokratik irade ve anlayışa
gereksinim vardır. Bunun gerçekleştirilmesinde nesnel, bilimsel ve
ülke gerçekleriyle uyumlu, halkımızın ve ülkemizin
çıkarlarını koruyan bir mevzuat temel gerekliliktir.
Yeni yasa
taslağı, ülkemizin kanun yapma tekniğine aykırı olarak
birden fazla birbiriyle ilintili ama bağımsız çalışma
alanını aynı metin içine zoraki olarak sokma girişiminin
ruhsuzluğunu da taşımaktadır. Taslak hem içeriği hem
hukuk tekniği hem de Avrupa Birliği mevzuatına uyumu
anlamında birçok yetersizlik içermektedir. Gıda güvenliğini
sağlamaya yönelik çözüm üretmek yerine, gıda alanı, hayvansal
ürünlere indirgenmekte ve taslağın tek bir mesleğin öne
çıkarılması kaygısıyla hazırlandığı
izlenimini de vermektedir. Gıda güvenliği kavramı, bilimsel
içeriğinin ötesinde, bir meslek grubunun bütün gıda alanına
hâkim olma anlayışına kurban edilmek istenmektedir. Gıda
alanındaki düzenlemeler veteriner hizmetlerinin altında
kaybolmuştur. Oysa veteriner hizmetleri, gıda güvenliği temin
eden unsurların sadece bir alt grubunu temsil etmektedir. Sürecin tek bir
meslek üzerinde tanımlanması, gıda güvenliğinin
sağlanması amacını daha da güçleştirecektir.
Halkımız yeni tehditlerle karşı karşıya
kalacaktır.
Taslağın
bu şekliyle yasalaşması durumunda, gıda güvenliği
işlevinin azalmasına bağlı olarak halk
sağlığını olumsuz yönde etkileyecek sorunlar da
oluşacaktır. Halk sağlığı ve koruyucu
sağlık hizmetlerinin tam anlamıyla uygulanması, insan
tüketimine sunulan her türlü gıda maddesinin Gıda Yasası
kapsamında yer almasıyla mümkündür.
Taslağın
tanımlar kısmında resmî veteriner hekim yetkilendirilmiş,
veteriner hekim gibi bir mesleği işaret eden tanımların
yapılması, denetim, resmî kontrol ve başka tüm görevlerin
veteriner hekimler üzerinde gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir.
Bu durum gıda güvenliği sürecinde görev alan diğer mesleklerin
yok sayıldığının ve Bakanlığın konuya
nesnel yaklaşmadığının göstergesidir.
Resmî veteriner
hekim tanımıyla kamuda yetkilendirilmiş, veteriner hekim
tanımıyla ise özel sektörde veteriner hekimlere alan genişletme
ve istihdam yaratma çabalarının yasa aracılığıyla
zorlandığı açıkça görülmektedir.
Hayvan
sağlığı, hayvan refahı ve zootekni, veteriner
sağlık ürünleri, veteriner tıbbi ürünleri gibi bölümlerinde
sadece veteriner hekimine işaret eden vurgulamalar varken, hem
yukarıdaki çalışma alanlarında hem de bitki
sağlığı gıda ve yem bölümlerinde eş değer
yetkiye sahip mühendislerin yer almaması, özellikle gıda bölümünde
mühendislerin adının bile geçmemesi de düşündürücüdür.
Taslak, veteriner
hekim ile yardımcı sağlık personeli arasında
doğan bir görev ayrımı tanımlaması yaparken aynı
yaklaşımı mühendis ve yardımcı personel için
göstermeyerek mühendislik meslek disiplinlerini görmezden gelme
anlayışını sürdürmektedir. Veteriner sağlık
ürünlerinin toptan satışının eczacı ve veteriner hekim
sorumluluğunda yapılabileceği ifade edilirken bitki koruma
ürünlerinin neredeyse herkes tarafından satılmasına izin
verilerek bu alanda da mühendislik meslek disiplinleri gözden
kaçırılmaktadır. Taslak, veteriner tıbbi ürünler için
reçete yazma ve bunu uyguluma yetkisini yalnızca veteriner hekimlere
tanırken bitki koruma ürünlerinde reçete yazma yetkisi kamuda
çalışan tekniker, teknisyenlere de verilmekte, zirai mücadele ilaç
bayilerine reçete yazma yetkisi tanımamaktadır.
Taslak, hayvansal
üretimle ilgili olarak genelde konuya ilişkin eğitim almış
mühendislerin, özelde ise zootekni bölümü mezunu mühendislerin özlük
haklarını görmezden gelerek bu alanda geçerli mevzuatı
tanımayı âdeta reddetmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde üretim
koşullarıyla şekillenmiş yaygın üretim
anlayışı gereği hayvansal ürünler yüzde 70 oranında
tüketilmektedir. Oysa ülkemizin üretim yapısı ve tüketim anlayışı
bunun tam tersi bir seyir izlemektedir. AB uyum sürecinde aday olan ülkelerin
kendi tüketim profilinin ve geleneksel ürünlerin korunması çeşitli
belgelerle ya da raporlarla yer almaktadır. Ayrıca, ABnin
yayımladığı mevzuat hükümlerine göre tüm gıda
maddelerinin üretim ve dış ticaretinde resmî kontrolör adı
altında mühendisler imza yetkisine sahiptir. Dolayısıyla AB
ülkelerinde denetim ve kontrol hizmetlerinin tek bir meslek tarafından
yürütüldüğü doğru değildir.
Yasa
taslağının Sorumluluklar bölümünde Piyasaya arz edilecek
gıda ve yemlerden hangilerinin onay alacağı, onaya tabi
gıda ve yem işletmeleri, işin nevine göre, konu ile ilgili
lisans eğitimi almış en az bir personel
çalıştırmak zorundadır. hükümleri de yer almaktadır.
Veteriner
ürünleriyle ilgili bölümde veteriner hekimlerin görevi net biçimde
tanımlanırken gıda ve yem üretim yerlerinin hangisinin onaya
tabi tutulacağına ilişkin yetki Bakanlığa
bırakılmaktadır. Söz konusu taslakta sorumlu yöneticilik
uygulamasının tamamen kaldırıldığı da
görülmektedir. Taslakta Bakanlığın kontrolör ve mücadele
hizmetleriyle ilgili uygun göreceği görevler için kurum ve
kuruluşların görevlendirileceği hükmüne de yer verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; resmî kontrol sosyal devlet
anlayışı içinde merkezî hükûmetin yapması gereken
görevlerden biridir ve devlet olmanın gereğidir.
Bu bağlamda,
denetim ve kontrol sistemlerinin etkin ve yaygın şekilde devlet
eliyle yerine getirilmesi gerekmektedir. Yapılacak denetim ve kontrol
görevlerinin ücretlendirilmesi, birilerinin çıkar sağlama
eğiliminin dışa vurumudur. Sorumlu yöneticilik
uygulamasının sektöre yük olduğunu ve
kaldırılması gerektiğini savunan anlayışın
hizmetlerin özelleştirilmesi durumunda işletmelerin çok daha büyük
bir mali yükle karşı karşıya kalacağını
görmezlikten gelmesi anlamlıdır. Risk analizi kapsamında yer
alan risk değerlendirmesi, risk yönetimi ve risk iletişimi gibi görev
ve işlevler birbirinden ayrı kurumlar tarafından
gerçekleştirilmesi gerekirken taslağa göre bu görevlerin tümünü
Bakanlık üstlenmektedir. Bu taslak hazırlanırken konuyla ilgili
odaların görüşleri alınmamıştır fakat AKP
Hükûmeti her alanda yaptığı gibi sadece ilgili odaların
fikirlerini alarak bu önerilerin hiçbirini de dikkate
almamıştır. Bu, tümüyle antidemokratik yaklaşım
sonuçlarını bir kez daha vahim yanlışlar içeren bir taslak
ile kendisini göstermiştir.
Bu taslak,
veteriner hekim odaklı bir çalışma düzeni kurarken ziraat
mühendislerinden söz bile edilmemektedir. Bu kanun kapsamında verilen
görevleri Bakanlık adına yapmak için resmî veteriner hekim
vardır da neden aynı görevi yapmak üzere tanımlanan resmî ziraat
mühendisi yoktur? Bazı resmî görevleri yürütmek üzere Bakanlık
tarafından yetki verilen Bakanlıkta görevli veteriner hekimler
dışındaki yetkilendirilmiş veteriner hekim vardır da
neden aynı görevleri yapmak üzere yetkilendirilmiş ziraat mühendisi
yoktur. Bu soruların bilim ve meslek etiğine uygun
yanıtlarını bulmak da olanaksızdır. Buna
karşılık aynı Bakanlıkta en üst düzeyde yürütülen
veteriner hekim lobisinin yarattığı meslek taassubu gıda
sektörünün disiplinler arası bir çalışma alanı olduğu
görmezden gelinebilmekte, Bakanlıkta görevli yetkili ziraat mühendisi
bürokratlar ise bu duruma sadece seyirci kalmaktadırlar.
Taslak, veteriner
hekim ile yardımcı sağlık personeli arasında
doğal bir görev ayrımı tanımlaması yaparken aynı
yaklaşımı ziraat mühendisi ve yardımcı personel
arasında göstermeyerek ziraat mühendisliği mesleğine
ilişkin süregelen tutum da sürdürülmektedir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bu anlayış
Bakanlığın hem savcı hem yargıç olma isteğini
açığa çıkarmakta, Avrupa Birliği uygulamalarına ters
düşmektedir. Avrupa Birliğinde risk değerlendirmesi
bağımsız kurumlarca yapılmakta, risk yönetimi sorumlu kamu
kurumları tarafından gerçekleştirilmektedir.
Taslağa
göre, veteriner sağlık hizmetleri, biyolojik ürünler ile bitki
sağlık ürünlerinin üretimi, ihracatı, ithalatı ve piyasaya
arzı konularında onay gerekirken, gıda ve yemde hangi ürünlerin
onaya tabi olacağının Bakanlıkça belirleneceği hüküm
altına alınmıştır. Veteriner biyolojik ürünlerin
tamamının onayının bir veteriner hekime ya da veteriner
hekim çalıştırana verileceği, veteriner sağlık
ürünlerinde ise kimya mühendisi, kimyager, eczacı ya da veteriner hekime
sorumluluk verileceği kesin hükme bağlanmışken, insan
yaşamının sürdürülmesinin temel öğesi olan gıda maddelerinin
üretildiği iş yerlerinde hangisine onay verileceği belli
değildir. Sadece Onaya tabi işletmelerde işin nevine göre
konuyla ilgili en az lisans eğitimi almış personel
çalıştırmak zorundadır hükmü, ciddiyetsiz ve sorumsuz bir
anlayışı yansıtmaktadır.
Taslak,
tarım sektörü ve ziraat mühendisliği, su ürünleri mühendisliği
mesleğiyle ilgili düzenlemeler getiren birçok yasayı yürürlükten
kaldırarak, içeriğindeki yanlış hükümlere toplumu ve
mesleğimizi mahkûm etmektedir.
Taslak, üretim
yapımız, ekolojik faktörlerimiz, mikroklima özelliklerimiz ve genetik
zenginliğimiz dikkate alınmadan, ülkemiz gerçeklerinden uzak bir
şekilde hazırlanmıştır. Taslağın, ilgili
tarafların katılımı ve işin uzmanlarıyla birlikte
yeniden ele alınarak düzenlenmesi büyük bir önem
taşımaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, ziraat mühendisi ve ziraat teknisyeni, teknikerler
arasında bir fark görmeyen tavrını bu taslakta da
sürdürmektedir. Nitekim Bakanlık, tüm ziraat teknikeri ve teknisyenlerine,
zirai mücadele bayisi açma hak ve yetkisiyle kamuda çalışan ziraat
teknikeri ve teknisyenlerine bitki koruma ürünlerinin reçete yazma yetkisini
ziraat mühendisleriyle eş bir düzeyde vermiştir. Taslak, veteriner
sağlık ürünlerinin toptan satışının eczacı
ve veteriner hekim sorumluluğunda yapılabileceğini ifade
ederken, bitki koruma ürünlerinin neredeyse herkes tarafından
satılmasına izin vererek bu alanda da ziraat mühendisliği
mesleğine ilişkin saygısız tutum teyit etmektedir.
İlgili yönetmeliklere dayalı olarak da, uygulamada, aynı
Bakanlıkta, bitki koruma ürünlerinin okuryazarlar, ilkokul mezunları,
ortaokul mezunları, lise mezunları, tekniker ve teknisyenler
tarafından satılmasında bir sakınca görmemektedir; oysa bu
alandaki ziraat mühendislerinin görev ve yetkileri yasa ve tüzükten ileri
gelmektedir.
7472
sayılı Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanunun 2nci
maddesi, zirai mücadele alanında ziraat mühendislerini yetkili
kılmıştır. Ziraat Mühendislerinin Görev ve Yetkilerine
İlişkin Tüzükün Zirai Mücadele, Zirai Karantina ve Tarım
İlaçları başlıklı 5inci maddesi, her türlü
hastalık ve zararlılar konusunda teşhis, ilaç ve metot önerisi,
mücadele, planlama, ithal, ihraç, depolama, pazarlama, dağıtma,
karantina alanlarında ziraat mühendislerinin münhasır görev ve
yetkilerini açıklamaktadır. Veteriner ilaçlarında veteriner
hekimleri yetkili sayan Bakanlığın, bitki koruma ürünlerinde
ziraat mühendislerinin yasa ve tüzükten ileri gelen yetkilerini yok saymaya çalışması
izah edilebilir bir nitelik taşımamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bu çifte standart dahi, Türkiyede gıda
güvenliğini korumakla görevli Bakanlığın bu alanı
doğru bir şekilde düzenleme gereğinde ne denli geri
düşmüş olduğunu açıklamaya yeterli bir göstergedir.
Taslak, veteriner
tıbbi ürünleri için reçete yazma ve bunu uygulama yetkisini yalnızca
veteriner hekimlere tanırken, bitki koruma ürünlerinde reçete yazma
yetkisini kamuda çalışan teknikerlere, teknisyenlere de
tanımakta, zirai mücadele ilaç bayilerine reçete yazma yetkisi
tanımamaktadır. Görüldüğü gibi, veteriner tıbbi ürünlerinde
tavsiyede bulunmak, reçete yazmak, uyguluma yapmak yetkilerinin tamamı
yalnızca veteriner hekimlere verilmektedir. Buna karşılık,
taslakta, bitki koruma ürünlerinin uygulamasında ziraat mühendislerinin
yetkisinden söz edilmemektedir, bunun yerine Bakanlıkça, bitki koruma
ürünleri için reçete düzenleme yetkisi verilenler. deyimi
kullanılmaktadır. Taslak, hayvansal üretimle ilgili konularda genelde
ziraat mühendislerinin, özelde ise zootekni bölümü mezunu ziraat
mühendislerinin özlük haklarını görmezden gelerek bu alanda geçerli
mevzuatı tanımayı âdeta reddetmektedir.
Taslağın
Canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerin sevkleri ile hayvan
satış yerleri ve satışa ilişkin sağlık
koşulları başlıklı 8inci maddesi, ticari veya
değil tüm hayvansal ürünler, sperma, ovum ve embriyo gibi üreme
ürünlerinin sevkine ilişkin hususların Bakanlıkça
belirleneceği hükmünü taşımaktadır. Kendisi bir idare olan
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı geçerli mevzuata uymakla
yükümlüdür. Mevzuatı baypas etmeye yönelik olarak her türlü yetkiyi
Bakanlığın tasarrufuna bırakan bu düzenleme, gelecekte
yapılacak yanlış işler için âdeta şimdiden zemin
hazırlamaktadır. Bakanlık da yürürlükte olan yasa ve tüzük
hükümlerine uyarlı işlem tesis etmek ve düzenleme yapmak yerine her
alanda olduğu gibi bu alanda da her şeyi belirlemeyi kendi yetki
alanında görerek bilim ve hukuk yerine keyfîliği egemen kılmaya
çalışmaktadır. AKP Hükûmeti, bu keyfîlikle yetinmeyip bu
taslakta, gıda işletmelerinde sorumlu yöneticilik müessesesini
kaldırarak toplam 6.300 ziraat mühendisi, su ürünleri mühendisi ve
balıkçılık teknolojisi mühendisinin işini kaybetmesine
neden olacak bir düzenlemeye imza atma cüretini gösterebilmektedir. Bunun
yanında, halk sağlığını da riske etmekten
çekinmemektir.
Taslak,
tarım sektörü ve ziraat mühendisliği, su ürünleri mühendisliği,
balıkçılık teknolojisi mühendisliği mesleğiyle ilgili
düzenlemeler getiren birçok yasayı yürürlükten kaldıracaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Binici.
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) Taslağın içeriğindeki
yanlış hükümler, toplumu ve ziraat, su ürünleri ve
balıkçılık teknolojisi mühendisliğini mahkûm etmektedir. Bu
kanun, birçok hükmü itibarıyla, yürürlükten kaldıracağı
yasal düzenlemelerden daha geri hükümler taşımaktadır.
Tüm bu
değerlendirmelerle, taslağın, gerçekten katılımcı
ve demokratik ortamlarda, işin uzmanlarıyla birlikte yeniden ele
alınarak düzenlenmesinin büyük önem taşıdığı
açıkça ortadadır. Şunu çok açıkça ifade ediyorum: Ziraat
Mühendisleri Odasına üye 44 bin ziraat, su ürünleri,
balıkçılık teknolojisi ve tütün teknolojisi mühendisinin özlük
haklarını görmezden gelen ve gasbeden kanunun, bu içeriğiyle
kabul edilmesi düşünülmemelidir.
Böyle bir yasal
düzenlemenin olumlu tarım hizmetleri geliştirmeyeceğini
düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK PARTİ
Grubu adına Hatay Milletvekili Orhan Karasayar.
Sayın Karasayar,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 498 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile
ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle amacım, bu tasarı hakkında sizleri
geniş bir şekilde bilgilendirmek. Fakat burada muhalefet milletvekili
arkadaşlarımın tarımla ilgili konuşmalarını
izleyince bu konuyla ilgili de bazı hatırlatmalarda bulunmak isterim.
Değerli
arkadaşlarımız buraya çıktığı zaman
çiftçimiz hakkında öyle olumsuz, bizleri öyle karamsarlığa
götürecek açıklamalarda bulunuyorlar ki ben de şahsen bir anda kendi
kendime şunu düşünüyorum: Acaba diyorum, Türk çiftçisi mazotu
karneyle almaya mı başladı? Gübre, ilaç karaborsası mı
var?
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Aynen öyle.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Onu da yaparsınız, onu da. Eğer
kalırsanız onu da yaparsınız.
ORHAN KARASAYAR
(Devamla) Çiftçimiz tarlaya inemiyor mu? Tarlalarımız ekilemiyor
mu? Bölgeye bazen kara yoluyla gidiyorum, Hataydayım, Suriye
sınırına kadar gidiyoruz. Ankaradan
çıktığım zaman İç Anadoludaki arazilere
bakıyorum ekilmeyen bir karış alan yok, Çukurovayı
geçiyorum ekilmeyen bir karış alan yok, Dörtyol Amik Ovasına
gidiyorum ekilmeyen bir karış alan yok. Bakıyorsunuz Türk
çiftçisinin her yıl traktör alım gücü artmış. Traktörler de
artık klimalı hâle gelmiş. Türk tarım ürünlerinde ihracat
artmış. Türk tarım ürünleri, Türk çiftçisi damlama
sulamasız alan bırakmamış. Türk çiftçisinde, Türkiyede
üretilen tarım ürünlerinde kalite artmış, ihracat
artmış
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Niye o zaman hepsi borçlu çiftçinin?
ORHAN KARASAYAR
(Devamla)
ve biz sürekli köylerimizde vatandaşlarımızla
beraberiz. AK PARTİ Grubunun, AK PARTİnin çiftçilerimize,
tarıma yapmış olduğu hizmetleri anlatmaya kalksam herhâlde
burada yirmi dört saat sizlere bunlardan bahsetmem lazım. Fakat,
değerli arkadaşlarımız tabii ki Türk çiftçisinin,
tarımımızın daha ileriye gitmesini istiyor olabilirler, biz
de istiyoruz fakat gelinen noktayı da, 2002 ile şu anki durumu
karşılaştırdığınız zaman da
çiftçilerimiz, aralarına gittiğimiz zaman, her zaman
Başbakanımıza, bizlere dua ediyorlar, teşekkür ediyorlar
değerli arkadaşlar.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ooh! Sen dua ile bedduayı karıştırdın
hemşehrim. Dua ile bedduayı karıştırıyorsun.
ORHAN KARASAYAR
(Devamla) Bunları da tabii sizler de seçim sonuçlarında
görüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, mesleğim, ziraat mühendisiyim, zirai ilaç bayiliği
ve tarım makineleri bayiliği ile uğraştığım
için sizlere basit bir örnek vermek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
2001 yılında biz, bizlere gelen firma elemanlarından nakit para
vererek ürün alamazdık, zirai ilaç alamazdık. Neden? Firma
elemanı bize şunu söylerdi: Arkadaş, bak sen burada bugün bana
bu listeyi yapıyorsun, ben bu listeye fiyat veremiyorum. Akşam büroma
gittiğim zaman fiyatlar değişiyor. Yani yıllık
fiyatlar en az yüzde 100 değişirdi, tohum fiyatları yüzde 100
değişirdi. Rafınızdaki bir tohum, bir ilaç o yıl
satılmayıp bir yıl sonraki sezona kaldığında,
fiyatına yüzde 100 eklediğiniz zaman yanılmıyordunuz. Fakat
şu anda, değerli arkadaşlar, tarım ilaçlarının
birçoğunun fiyatları 2001dekinden daha uygun, 2001deki
fiyatların altında. Bunları tek tek de sizlere örnek
verebilirim.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu konular anlatmakla bitmez. Tabii, Türk çiftçimiz,
Türk tarımımız AK PARTİmizin, Hükûmetimizin çiftçilerimize
yapmış olduğu hizmetleri en iyi şekilde görüyor. Bizden
tabii beklentileri var, biz de o beklentileri, çiftçilerimizin beklentilerini
yerine getirmek için hep beraber elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
İnanıyorum ki bu tasarıyla da çiftçilerimizin ihtiyaçlarını,
gıda tüketimi konusunda, gıda üretimi konusunda, ihracat konusunda,
kalite konusunda olan bazı eksiklikleri de giderip çiftçimizin üretiminin
değerini hep beraber daha da artıracağız değerli
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı,
adından da anlaşılabileceği gibi geniş bir
tarımsal alanı kapsamaktadır. Son yıllarda önemi tüm
dünyada giderek daha da artan, ülke ekonomisi içerisinde önemli bir yere sahip
olan, üretici ve tüketici cephesinden bakıldığında toplumun
hemen tamamını ilgilendiren tarım konusunu AK PARTİ olarak
toplumumuzun geleceği ve gıda güvencesi bakımından
stratejik olarak değerlendiriyor ve tarıma stratejik
baktığımızı konuşmamın başında
belirtmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısı çok uzun
süredir üzerinde yoğun tartışmaların
yapıldığı bir tasarıdır. Bunun nedeni
tasarının öneminden kaynaklanmaktadır. Tasarı, hayvan
sağlığı, hayvan refahı ve zootekni, bitki
sağlığı, gıda ve yem güvenliğiyle ilgili konulara
ilişkin düzenlemeler getiren çok geniş bir uygulama alanını
kapsamaktadır. Aynı zamanda halk sağlığıyla
doğrudan ilişkisi nedeniyle toplumun tamamını
ilgilendirmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin burasında,
görüşmekte olduğumuz tasarının amaçları ve gerekçeleri
hakkında bilgi vermek amacıyla tasarının gerekçesinde
belirtilen bazı hususları burada zikretmek istiyorum. Çünkü
zikredeceğim bu hususların, tasarının amacını ve
gerekçelerini daha iyi anlamamızı sağlayacağını
düşünüyorum.
Güvenilir
gıda üretimi için, gıdaların birincil üretim aşaması
dâhil yem üretimi ve hayvanların yetiştirilmesi, üretim ve
dağıtımın tüm aşamaları birlikte
değerlendirilmelidir. Bu kanun ile çiftlikten sofraya gıda
güvenilirliğinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Ülke ekonomisi
açısından büyük önem taşıyan hayvan ve bitki
varlığımızın hastalık ve zararlılara
karşı korunması, mücadele yöntemleri, hayvanlardan insanlara
geçen hastalıkların önlenmesi, alınacak tedbirlerin ve
uygulamaların belirlenmesi amaçlanmıştır.
Hayvanların
sağlıklı olması ve bu hayvanlardan elde edilecek hayvansal
ürünlerin sağlıklı ve güvenilir olması, hayvanlara
yedirilen yemlerin sağlıklı ve güvenilir olmasıyla
mümkündür. Bazı hastalık etkenlerinin yemlerden hayvanlara ve
hayvanlardan elde edilen ürünlerle de insanlara bulaşma riski vardır.
Hayvanlara yedirilen yemlerin sağlıklı ve güvenilirliğini
sağlamak için düzenlemeler getirilmektedir.
Hayvanların
sağlıklarının korunması, daha fazla verimin elde
edilmesi ve hayvan hastalıklarıyla mücadelede kullanılan en
önemli unsurlardan biri de veteriner sağlık ürünleridir Bu ürünlerin
üretimi, piyasaya arzı ve kullanımı özel bir önem arz
ettiğinden, bunlara ilişkin düzenlemeler bu kanun kapsamında ele
alınmıştır.
Bitki ve bitkisel
ürünlerin korunması ve güvenli şekilde üretilmesi sağlık
açısından önem arz etmektedir Bu nedenle, zararlı organizma
taşıma riski olan bitki ve bitkisel ürünler ve diğer maddelerle
zararlı organizmaların ülkeye girişinin ve ülke içinde
yayılmasının önlenmesi amacıyla yapılan mücadele
faaliyetleri ve bu faaliyetlerde kullanılan bitki koruma ürünlerinin
üretimi, pazarlanması ve kullanımı ile ilgili düzenlemelere bu
kanun kapsamında yer verilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde çevrenin korunması ve
hayvan refahı konuları ulusların gündeminde yer bulmakta,
bunlara ilişkin yeni düzenlemeler getirilmektedir. Bu nedenle bu kanun
taslağında bu unsurlara yer verilmiştir, tasarı
kapsamında yürütülecek tüm faaliyetlerin çevrenin korunması dikkate
alınarak yürütüleceği belirtilmektedir. Bu, ülkemiz geleceği
bakımından oldukça önemlidir çünkü yürüteceğimiz tarımsal
faaliyetlerimizi çevreye zarar vermeden veya en az zararlı ekolojik olarak
yapma zorunluluğumuz vardır.
Tasarı
kapsamındaki konularla ilgili mevcut yasal düzenlemelerin gelişen
günün koşullarına yeterince cevap vermemesi, yeni ihtiyaçların
ortaya çıkması ve dağınık bir yapı arz etmesi,
mevcut yasaların yeniden ele alınarak böyle bir yasal düzenleme yapılması
ihtiyacını doğurmuştur.
Bu kanunun
hazırlanma gerekçelerinden birisi de AB üyeliğini hedef alan
ülkemizin veteriner hizmetleri, bitki sağlığı hizmetleri,
veteriner sağlık ürünleri, bitki koruma ürünleri, gıda ve yem
konularında ulusal mevzuatını AB mevzuatı ile
uyumlaştırmaktır.
Tarımsal
ürün ticaretinde gıdanın uluslararası kabul gören standartlara
uygun üretimi büyük önem taşımaktadır. Getirilen düzenlemelerle
bu standartlarda üretimin gerçekleştirilmesi ve ülke ekonomimizin
geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Gıda
güvenilirliğinde çok önemli olan izlenebilirliğin sağlanmasında
birincil üretim dâhil çiftlikten sofraya gıda zincirinin tüm
aşamaları birbiri ile bağlantılıdır. Bu nedenle,
bu hususlardaki yetki ve sorumluluğun tek bir otoritede toplanması
bunu sağlayacaktır. Bu tasarı ile bu sağlanmaktadır.
Hayvan hastalıkları
ile bitki ve bitkisel ürünlerdeki zararlı organizmalarla mücadelede resmî
kontrol ve denetimlerin etkin olarak yapılabilmesinde ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarının da Bakanlığa yardımcı olmalarını
sağlamak amacıyla iş birliği yapmaları öngörülmektedir.
Bu durum, bu alanda yürütülecek hizmetlerin daha etkin ve verimli yürütülmesine
katkı yapacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda da ifade ettiğim
gibi, özetleyecek olursak, tasarı ile veteriner hizmetleri, bitki
sağlığı, gıda ve yem güvenilirliği
konularında birçok yenilik getirilmekte, ülkemiz mevzuatı bu alandaki
AB mevzuatı ile uyumlaştırılmakta, bu konularda ilgili AB
standartlarına ulaşılması hedeflenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının getirdiği
başlıca yeniliklerden bahsedecek olursak, hayvan
sağlığı ile ilgili olarak, hayvancılık
işletmeleri ve hayvanların yeni doğan ve kesilenler dâhil
kayıt altına alınması, kayıtlarının tutulması,
böylelikle ülke envanteri çıkarılmış olacaktır.
Hayvan
varlığımızı sürdürülebilir bir şekilde korumak
amacıyla, önce bir yaklaşım benimsenerek daha hastalık
görülmeden önce hastalıklarla ilgili ulusal ve yerel acil eylem
planları Bakanlığımız tarafından hazırlanacaktır.
Bu planlarda herhangi bir hastalık görülmesi durumunda kişilerin
hangi görevleri yürüteceği ve yüklenecekleri sorumlulukları
ayrıntılı olarak yer alacaktır.
Hayvan
sağlığının korunması ve hayvan
hastalıklarının yayılmasında büyük rol oynayan hayvan
hareketleri kayıt altına alınmakta ve izleme getirilmektedir.
Hayvan ticareti
yapanlar, nakliyeciler ve hayvan nakilleri sırasında hayvan
refahıyla ilgili yeni düzenlemeler getirilmektedir. Getirilen bu yeni
düzenlemeler ile hayvan hareketlerinde izlenebilirlik ve denetim
artırılırken hayvan nakilleri ili ilgili yaşanan sıkıntılara
çözüm getirilmektedir.
Tasarı ile
hayvan hastalıklarıyla daha etkin mücadele yapılabilmesi
amacıyla, ödenen hayvan hastalık tazminatlarında üreticinin
lehine yeni düzenlemeler getirilmektedir. Şöyle ki, önceden sadece
hastalıklı canlı hayvanlara ödenen tazminat, mezbahalarda tespit
edilen ve hastalık nedeniyle imha edilen hayvanlar ile hastalık
nedeniyle imha edilen hayvansal ürünlere ve bu amaçla yapılan
dezenfeksiyon için yapılan masraflar da devlet tarafından tazmin
edilecektir. Tasarıyla ilk olarak başta insan ve hayvan
sağlığı olmak üzere ve ayrıca çevreyi de korumak
amacıyla, insanlar tarafından tüketilemeyen hayvansal yan ürünlerin
yani atıkların toplanması, taşınması,
depolanması, muamele edilmesi, imha edilmesiyle ilgili düzenlemeler getirilmekte
ve ilgililere sorumluluklar verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hayvan
hastalıklarının önlenmesinde ve mücadelesinde önemli bir rol
oynayan veteriner sağlık ürünleriyle ilgili olarak 1928 tarih ve 1262
sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanununda tek bir
madde olarak düzenleme yapılmışken bu tek bir maddelik düzenleme
gelinen noktada gelişen sektörün ihtiyaçlarını ve günün
koşullarını karşılamaktan uzaktı. Tasarıyla
veteriner sağlık ürünlerinin üretimi, satışı,
uygulanması ve kontrollerine ilişkin günün koşullarını
ve sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak
ayrıntılı düzenlemeler getirilmiştir.
Bitki
sağlığı alanında tasarıyla zirai mücadelede
kullanılan ilaçların reçeteli satışı ve kayıt
zorunluluğu getirilmektedir. Bu da bitki ve bitkisel ürünlerde ilaç
kalıntılarını önleyecektir. Bu durum, ürünlerimizin
kalıntı yönüyle daha sağlıklı ve güvenilir
olmasını sağlayacaktır. Tasarıyla daha üretim
safhasında kalıntı tespit edilmesi hâlinde
kalıntının durumuna göre ürün hasadı geciktirilecek veya
sağlık yönünden imhası gerekiyorsa ürün imha edilecektir.
Bazı bitki hastalıkları ve zararlılarına
karşı ruhsatlı ilaç bulunmaması hâlinde ihtiyaca binaen bu
hastalıklara karşı etkili olan ilaçların
kullanımına geçici olarak müsaade edilecektir. Burada ruhsatlı
ilaç yok diye üreticimiz çaresiz bırakılmayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gıda güvenilirliği
alanında ise Hükûmetimiz gıda güvencesine ve güvenilirliğine
büyük önem vermektedir. Tasarı, gıdaların birincil üretimden başlayarak
üretim, işleme, depolama, dağıtım ve satış
aşamalarıyla ilgili düzenlemeler getirmekte, gıda
güvenilirliğinin etkin bir şekilde sağlanmasında önemli bir
rolü olan izlenebilirlik zorunlu hâle getirilmektedir. Örneğin herhangi
bir olumsuzluk durumunda geriye ve ileriye doğru izlenebilirliği
sağlaması amacıyla, ürün sahibi, gıdayı nereden
aldığını ve nerelere sattığını
belgelemek zorundadır.
Tasarı,
insan tüketimine sunulan tüm gıdaların insan
sağlığı bakımından güvenilir olması hükmünü
getirmekte, güvenilir gıdanın sahip olması gereken özellikleri
belirtmekte ve bu özelliklerin sahip olması gereken kriterleri ve ölçüleri
vermektedir.
Tasarı,
gıda güvenilirliğinin sağlanmasında esas sorumluluğu
ABde olduğu gibi işletme sahibine vermektedir, kamuoyuna da denetim
yetki, sorumluluğunu vermektedir.
Gıda
üreticilerinin ürettikleri gıdanın sağlıklı ve
güvenilir olması şartıyla, gıda güvenilirliğinden
taviz vermeden bürokratik işlemlerin azaltılarak faaliyetlerinde
kolaylıklar getirilmektedir.
Tasarıyla,
5179 sayılı Kanun gereği küçük-büyük ayrımı
yapılmadan bütün gıda üreten iş yerlerinde
çalıştırılması zorunlu olan sorumlu yöneticilik
uygulaması yeniden gözden geçirilerek, gerçekten
çalıştırılmasında fayda görülen işletmeler için,
üretimin nevine göre en az lisans düzeyinde eğitim almış
personel çalıştırılması zorunluluğu
getirilmektedir.
Mevcut
uygulamada, gerek işletmeler gerekse bu işletmelerde
çalışanlar açısından bazı yönlerden
sıkıntılar yaşanmaktaydı. Küçük işletmeler, bir
mühendis veya veteriner istihdam maliyetini karşılamakta
zorlanmaktaydılar. İşletmenin büyüklüğüne göre bir
kişi beş iş yerine kadar sorumlu yönetici olarak görev
alabilmektedir. Bu, işveren ve çalışan açısından ve
gerekse denetim bakımından sıkıntılara yol
açmaktadır.
Daha önce de
ifade ettiğim gibi, bütün gıda üreten iş yerleri, büyük-küçük
ayrımı yapılmadan, bitkisel ve hayvansal kökenli olmasına
bakılmaksızın, gıda güvenilirliği bakımından
fark gözetilmeden mevzuata uygun üretim yapmak, yani başka bir ifadeyle
sağlıklı ve güvenilir gıda üretimleri gerekmektedir, yani
tasarıyla getirilen yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır.
Yine, aynı
şekilde, tasarıya göre, büyük-küçük ayırımı
yapılmaksızın bütün gıda üreten işletmeler denetim
kapsamında olup, olumsuzluk durumunda yaptırımlara
muhataptırlar. Mevcut uygulamadaki gıda iş yerlerindeki sorumlu
yöneticilik uygulaması yerine tasarıyla getirilen yeni düzenlemeye
ilişkin bazı meslek örgütlerimiz tarafından dile getirilen ve basında
da yer alan sorumlu yöneticilik konusunda birkaç hususa değinmek isterim:
Tasarıda,
gıda üretimi iş yerlerinde olan riskleri önceden önlemek, üretim
kayıplarını azaltmak, üretim aşamasına katkı
yapmaları amacıyla 30 beygir gücü üzeri motor gücü bulunan veya 10 ve
üzeri toplam personel çalıştıran iş yerlerinde işin
nevine göre personel çalıştırılmasında fayda
görülmüş ve bu amaçla personel çalıştırma zorunluluğu
getirilmiştir.
Her şeyden
önce, bazı taraflarca dile getirildiği gibi, bu tasarı bir
istihdam yasası olmayıp teknik ve sağlık önlemleriyle ilgili
düzenlemeler içeren bir yasadır. Bununla birlikte, getirilen düzenlemeyle
mevcut uygulamada sorumlu yönetici olarak görev yapan yaklaşık 20 bin
civarında ziraat mühendisi, gıda mühendisi, kimya mühendisi,
kimyager, biyolog, veteriner gibi değişik mesleklere mensup
personelin istihdamında bir azalma olmayacaktır. Çünkü,
kayıtlara göre tasarıyla getirilen ölçülere uygun personel
çalıştırılması zorunlu olan işletme
sayısı 20 binin üzerindedir.
Görüleceği
üzere, yeni düzenlemeyle ilgili istihdam edilen personel sayısında
azalma olmayacağı gibi, bu kişiler sadece bir iş yerinde
görev alacaklar, işlerinde hem işveren hem de kendi meslekleri
açısından daha verimli olacaklardır. Bu alanda getirilen düzenleme,
iş yerleri ve burada görev yapacak personel açısından, ülkemiz
koşullarında ekonomik, sosyal ve gıda güvenliği
bakımından en makul düzenlemedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla gıdalarda
olası risklerle ilgili olarak ülkemizde ilk defa bağımsız,
tarafsız, şeffaf ve bilimsel esaslara göre risk değerlendirmesi
yapmak üzere siyasi, ticari ve ekonomik kaygılardan uzak risk
değerlendirme birimleri oluşturulmaktadır. Bu birim,
gıdalar konusunda gerek kamuya gerekse halka en doğru bilgiyi verecek
ve danışman görevi yapacaktır. Tasarı, birincil üretim
dâhil tüm gıda üretimi, dağıtım, satış yerlerine
yönelik genel ve özel
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
ORHAN KARASAYAR
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tasarı,
birincil üretim dâhil tüm gıda üretim, dağıtım ve
satış yerlerine yönelik genel ve özel hijyen kuralları
getirmekte ve bu kurallara uymayanlara yaptırımlar öngörmektedir.
Bütün bu
düzenlemelerin amacı, birincil üretimden başlayarak son tüketiciye
kadar, diğer bir ifadeyle, tarladan sofraya kadar gıda
güvenilirliğini etkin bir şekilde sağlamak ve
halkımıza sağlıklı ve güvenli ürünler sunmaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi toparlayacak olursam, bu
tasarı, ister bitkisel üretim, ister hayvansal üretim olsun, birincil
üretim aşamasından başlamak üzere ve bunlardan elde edilecek ham
maddenin işlenerek ürünlere dönüştürülmesi, sağlıklı
bir şekilde depolanmaları ve dağıtılmalarını
sağlamaya yönelik gerekli olan teknik ve sağlık
kurallarını belirlemek, bu konularda AB standartlarına
ulaşmak, tarımsal ürünlerimizin uluslararası kabul gören
standartlara uygun üretimini sağlayarak rekabet edebilirliğini
artırmak ve ülke ekonomisinin, rekabetçi ülke ekonomisinin gelişmesine
katkı yapmak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN KARASAYAR
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım
BAŞKAN
Evet, alayım son cümlenizi.
Buyurun.
ORHAN KARASAYAR
(Devamla)
yetiştiricilerimizin alın teri dökerek ürettikleri
ürünlerin hak ettiği değeri bularak refah seviyelerini yükseltmek, en
önemlisi halkımıza güvenilir ürünler sunmak amacıyla
hazırlanmıştır.
Tasarı
kapsamındaki faaliyetlerin yürütülmesinde, gıda
güvenilirliğinden ve etkin denetimden taviz verilmeden, bürokratik
işlemler azaltılarak üreticilerin önü açılmış, ancak
tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ilgililere sorumluluk,
yükümlülükler getirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hazırlanma gerekçelerinin
amacını kısaca açıklamaya
çalıştığım Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısının
yasalaşması hâlinde ülkemize ve halkımıza hayırlı
olmasını diler, yasanın hazırlanmasında emeği
geçenleri kutlar, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına Adıyaman Milletvekili Sayın
Mehmet Erdoğan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gıda ve yem güvenilirliği,
hasılı halk sağlığını ilgilendiren çok
önemli bir tasarıyla karşı karşıyayız. Bu
tasarının kanunlaşması ülkemizin menfaatinedir. Gıda
ve yemdeki güvenilirlik, halk sağlığı, bitki
sağlığı, hayvan sağlığı ile hayvan
ıslahı ve refahı, tüketici menfaatleri ile çevrenin
korunması da dikkate alındığında, bu tasarı
beş yıllık bir çalışmayı, bir hazırlık
aşamasını geçirerek nihai şeklini almıştır.
Bu süreçte resmî ve özel kuruluşlar, sivil toplum
kuruluşlarının görüşleri, birlikler, odalar ve ülke
ihtiyaçlarının dikkate alınmasıyla, Avrupa Birliği
müktesebatı da taranarak titiz bir çalışma neticesinde AB
müktesebatına uyumlu bir tasarı hazırlanmıştır.
Mevcut durum
analiz edildiğinde, mevcut kanunların uygulanmasında
yaşanan sorunların giderilmesi ve yeni ihtiyaçların
karşılanması, yetki karmaşasının önlenmesi ile
yetki ve sorumluluğun tek otoritede toplanması amaçlanmakta. Tarladan
sofraya gıda güvenilirliğini sağlamak amacıyla, ilk üretim
dâhil, gıdanın üretim ve dağıtımının tüm
aşamalarıyla ilgili kuralların belirlenmesi, kontrolü ve
izlenebilirliğin temini
Avrupa Birliği üyeliğini hedef alan
ülkemizin veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, veteriner
sağlık ve bitki koruma ürünleri, gıda ve yem hijyen
kuralları ve bu hususlardaki resmî kontroller ile ilgili ulusal
mevzuatı AB mevzuatı ile de uyumlaştırıyoruz.
Gıdaların uluslararası kabul gören standartlara uygun üretiminin
sağlanması esas alınıyor. Hayvan ve bitki
varlığının hastalık ve zararlılara
karşı korunması ve bunların mücadele yöntemleri,
hayvanlardan insanlara geçen hastalıkların önlenmesi ve insan
sağlığının korunması için bu kanun
tasarısının ne kadar elzem olduğu ortadadır.
Bu kanun
tasarısı, hayvan hastalıklarıyla mücadele, bitki
zararlılarıyla mücadele, hayvan refahı, hayvan ıslahı
ve zootekni konuları, veteriner ilaçları ve bitki koruma ürünleri,
gıda ve yemin üretim ve işleme ve dağıtım
aşamaları, hijyen kuralları, risk analizi, resmî kontroller ve
cezai yaptırımların da geniş kapsamlı olarak ele
alındığı önemli hususları içermektedir.
Ayrıca, bu
kanun tasarısı çok önemli yenilikler getirmekte. Bunlardan kısa
başlıklar hâlinde sizlere bahsetmek isterim:
Hayvan
sağlığında, hayvanların tanımlanması ve
işletmelerin kayıt altına alınması, hayvan ticaretiyle
uğraşanların belgelendirilmesi, hayvan nakilleriyle ilgili
hayvan refahı kurallarının getirilmesi, hastalıklarla
ilgili ulusal ve yerel acil eylem planlarının hazırlanması,
veteriner sağlık ürünlerinin üretimi, satışı,
uygulanması ve kontrolüne ilişkin yasal altyapının
oluşturulması getirilmekte.
Yine bitki
sağlığında, Bakanlıkça belirlenen bitki ve bitkisel
ürünlerle ilgili kayıt zorunluluğunu getiriyoruz. Bitki ve bitkisel
ürün nakillerinde bitki pasaportu düzenleniyor. Bitki koruma ürünlerinin
satışında reçete zorunluluğu getiriliyor. Zararlı
organizmalarla mücadelede yeni kurallar var. Bitki koruma ürünleri kayıt
altına alınıyor. Bitki koruma ürünlerinin uygulanmasına
ilişkin yeni düzenlemeler yapılmakta.
En önemlilerinden
birisi de yine, gıdada, gıda güvenliğinde esas sorumluluğun
gıda işletmecisine verilmesi. Gıda ile ilgili yetkilerin tek
elde toplanması. Üretim izni, gıda sicili ve tescil işleri kaldırılarak
yerine kayıt ve onay sisteminin getirilmesi. Tüm gıda üreten iş
yerlerinde zorunlu olan sorumlu yönetici uygulaması yeniden
değerlendirildi. Çalıştırılmasında fayda görülen,
Bakanlıkça belirlenecek onaylı ve kayıtlı
işletmelerde, üretimin nevine göre, en az lisans düzeyinde eğitim
almış kişilerin çalıştırılmasının
zorunluluğu getirilmekte.
Risk
değerlendirme biriminin oluşturulması. İlk üretim dâhil,
hijyenle ilgili düzenlemeleri kanun kapsamında düzenleyerek cezai
yaptırımları da birlikte getiriyor. Geleneksel ürünler için
istisnalar getiriliyor. Sınır kontrol noktalarının
kurulması ve işletilmesi sağlanmış oluyor.
Yine, yemle
ilgili, insan ve hayvan sağlığı yönünden ticarete konu olan
yemler değil, kendi hayvanları için hazırlanan yemler de kapsama
alınıyor. Yemlerin tescil zorunluluğu, yem katkıları
ve özel amaçlı yemler hariç bırakılıyor. Yem
güvenilirliği kontrollerinin risk esasına göre yapılması
yine yem güvenilirliğinde öncelikli sorumluluğun yem
işletmecilerine verilmesi, yeme ilişin analizlerin
yetkilendirilmiş laboratuvarlarda da yapılabilmesine imkân verilmesi
tasarıyla getirilen yenilikler arasında.
Tabii, bu
tasarı hazırlanırken iktidar ve muhalefet partisinin
milletvekilleri olarak hem komisyonda hem alt komisyonda birlikte
çalıştık. Ama ne yazık ki Türkiye'nin tarımsal
faaliyetleri, tarımsal gelirimiz hesap edildiğinde akla hayale
gelmeyecek yanlış bilgilendirmeler yapıldığı için
bunları da tekrar ifade etmek ihtiyacı, zarureti hasıl oldu.
Tarım sektörünün gayrisafi yurt içi hasılaya katkısı 2002
yılında 23,7 milyar dolar iken AK PARTİ hükûmetleri sayesinde 57
milyar dolarlık bir durumdayız. Tarım ürünleri
ihracatımız yine 2002de 4 milyar dolar iken 11,2 milyar dolara
çıkartılmış. Bunlar hep AK PARTİnin farkı.
Tarımsal kredi kullanımı ve faiz oranları, 2002de yüzde
59la Ziraat Bankası çiftçimize kredi verirken, hem de yüzde 59 faizle
verirken, AK PARTİ döneminde yüzde 0-13 aralığında faiz,
artı 550 bin çiftçiye 2002 yılında 529 milyon kredi
kullandırılırken, bu dönemde 1 milyon 121 bin çiftçimize 9,5
milyar TLlik, 9,5 katrilyonluk çiftçiye kredi
kullandırılmıştır. Bunların geri ödemesini hesap
ettiğiniz zaman yüzde 92-97dir. Demek ki çiftçimiz memnundur. Toplam
tarımsal desteklemeler 2002 yılında 1,868 milyar TL idi, sadece
2010 yılındaki tarımsal desteklemelerimiz bütçede 5,6
katrilyondur. AK PARTİ döneminde toplam 35 katrilyonluk, çiftçimize
destekleme yapılmış olacaktır.
İlk defa
mazot desteğini getiren AK PARTİ Hükümetidir. AK PARTİ
hükûmetleri dönemi boyunca toplam mazot desteklemeleri, 2010 yılı
dâhil 3 milyar TLyi bulmuştur.
2005te ilk defa
gübre desteğini getiren yine AK PARTİ Hükûmetidir. 2,2 milyar TLlik
toplam gübre desteklemesi yapılmıştır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yalandan kim ölmüş, yalandan!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Halep oradaysa arşın burada. demişler
ya, biz milletimize anlatıyoruz, bırakın, muhalefet isterse
dinlemesin, doğruları söylemeye devam edeceğiz.
Arz
açığı bulunan ve stratejik açıdan önemli on altı ürüne
prim desteği devam ediyor.
Hayvancılık
destekleri 2002de
Deminden beri konuştunuz, 2002ye kadar
hayvancılık anlamında ne projeniz vardı, ne
politikanız vardı Allah aşkına?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Siz getirdiniz değil mi? Helal olsun!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) 2002de 83 milyon TL, 83 trilyonluk
hayvancılığa olan desteklemeniz, 2010 yılında sadece 1
katrilyon 250 milyarlık hayvancılığa desteklememiz
vardır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ortada, ortada
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Yüzde 50 hibeli kırsal kalkınma
desteklerimiz devam ediyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hayvanlar Uruguaydan
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Tarımsal ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi,
ambalajlanması, depolanması gibi ekonomik yatırımlar, alet
ve ekipman alımları, basınçlı sulama
yatırımları hâlen devam ediyor. Sertifikalı tohumluk
kullanımı, tarımsal sigorta desteği, mera ıslah
çalışmaları, bunlar, AK PARTİ sayesinde muhalefetin de
tanıdığı çalışmalar, buluştuğu
politikalar.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yapma ya!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Yem bitkisi ekim alanlarını 1,1 milyon
hektardan 2,2 milyon hektara taşımışız. Suni tohumlama
hayvancılık için önemli. Ben veteriner hekimim. Yılda 640 bin
suni tohumlama yapılırken AK PARTİ Hükûmetinde yıllık
2 milyon 600 bin suni tohumlama yapılmıştır.
Süt ve etçi
damızlık sığırcılık
yatırımlarının desteklenmesi
Anadoluyu gezin, bir
dolaşın, GAP ve DAP illerinde sütçü ve etçi damızlık
sığırlarla ilgili yapılan desteklemelere şöyle bir
bakın, vatandaş memnun mudur, değil midir?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Çok, çok memnun!
MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) Hububat fiyatları açıklandı. Adıyamandan,
seçim bölgemden kooperatif mensupları, oda temsilcileri, ziraat
odası, borsa başkanımız, hepsi, çiftçilerimiz
aradılar, Sayın Bakanımıza, AK PARTİ Hükûmetine
teşekkür ediyorlar.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Çok memnun, çok memnun!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Elektriği aylığa
bağladınız, aylık alıyorsunuz.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Siz anlamasanız da, vatandaşımız,
çiftçimiz bu durumu anladı, AK PARTİye olan desteğin ve
teveccühün -artırarak- devam etmekte.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin gelişmesi ve
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Her ay elektrik parası alıyorsunuz.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla)
halkımızın sağlıklı bir
şekilde beslenmesi için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Çiftçi maaş alıyor sanki, her ay elektrik
parası alıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
Buyurun.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla)
hayvansal ve bitkisel gıdaların
sağlıklı bir şekilde üretimi, hazırlanması,
işlenmesi, depolanması ve nakliyesi gerçekten büyük önem arz etmekte.
Çağdaş
medeniyet anlayışıyla hazırlanmış olan bu kanun
tasarısının hayata geçmesi ülkemizin yararınadır.
Bu kanunun
hazırlanmasında, başta Sayın Bakanımız olmak
üzere, iktidar ve muhalefet partisi milletvekillerine komisyonda verdikleri
katkılardan dolayı ve bürokratlarımıza, emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Kanunun
milletimiz ve memleketimiz için hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Hükûmet
adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi
Eker.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısı hakkında hem yüce heyetinizi bilgilendirmek hem de
konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, insanoğlu başlangıçta tarıma,
tarımsal üretime geçtiği tarihlerde kendi şahsi zatî
ihtiyaçları veya mahallî ihtiyaçlar için üretim yaparken,
şehirleşmenin artmasıyla, insanların topluluklar hâlinde
bir arada yaşamaya geçmesiyle birlikte artık pazar için üretim
gündeme gelmiş ve bu giderek çok daha ileri boyutlara
ulaşmıştır. Tabii, pazar için üretim söz konusu
olduğunda ham madde niteliğindeki birincil üretim yerini
işlenmiş ürünlere, bunların muhafazasına, sanayiye,
bunların ambalajlanmasına, uzak pazarlara ulaşmasına, uzun
süreler için muhafaza edilmesine ihtiyaç hissettirmiştir. Böyle bir
zorunluluk ortaya çıkarmıştır. İşte esasen bu
tasarının hazırlanmasındaki temel faktörlerden bir tanesi de
bu alanda ortaya çıkan ihtiyacı, yani gıdanın, gıda
maddelerinin tarladan sofraya, çiftlikten çatala, meradan tabağa zincirin
bütün halkalarında denetimini tesis etmek, bunun hijyenik ve
sağlıklı olduğundan emin olmak, buna ait düzenlemeleri,
mevzuatı oluşturmak ve bunu en etkin bir şekilde
uygulamaktır. Yani dünyanın her yerinde, özellikle ekonomisi
gelişmiş ülkelerde, kentleşmeyi belli bir düzeyin üzerine
çıkarmış ülkelerde bu tür bir mevzuat, esasen gerekli bir
mevzuattır.
Biz de bugüne
kadar Türkiyede bu alanda beş ayrı kanun ile düzenlenen bu konudaki
mevzuatı şimdi hem birleştiriyoruz, bir tek yasa hâline
getiriyoruz hem bu yasalardaki birtakım, teknoloji sebebiyle eskimiş
veya güncelliğini kaybetmiş veya ortaya yeni çıkmış
ihtiyaçları da dikkate almak suretiyle bunları güncelliyoruz.
Yasaları sadeleştiriyoruz, bunların uygulanabilirliğini
arttırıyoruz, yani daha pratik bir hâle getiriyoruz ve yeni bir
bakış açısıyla, yeni bir anlayışla bu alandaki
mevzuat ihtiyacını gideriyoruz.
Tabii, bu yasa
ile birlikte yürürlükten kaldıracağımız mevcut, meri
mevzuatımızda beş tane kanun var. Bunların
bazıları hakikaten çok eski. Örneğin, 6968 sayılı
Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu 1957 tarihlidir. Örneğin, Yem
Kanunu 1973 tarihlidir. En yenilerden bir tanesi, 2004 tarihli 5179 sayılı
Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanundur. Bunun
dışında, yine, 1986 tarihli 3285 sayılı Hayvan
Sağlığı ve Zabıtası Kanunu var ve 2001 tarihli
Hayvan Islahı Kanunu var ki 2001 tarihli Hayvan Islahı Kanunu, 1926
yılındaki Islahı Hayvanat Kanununa dayanılarak
düzenlenmiş ancak muhteva itibarıyla, öz itibarıyla herhangi bir
yenilik getirmemiştir.
Şimdi, biz,
bütün bunları birleştirip, bütün bunları düzenleyip ortaya
-biraz önce de arz ettiğim gibi- Avrupa Birliğinin de en son
mevzuatının gerektirdiği, onunla uyumlu, ona paralel bir yeni
düzenleme
Bir hususu da bu
çerçevede ifade etmek istiyorum, bilginize arz etmek istiyorum: Bizim, Avrupa
Birliğiyle ilgili müzakere fasıllarından bir tanesi
gıdadır, gıda güvenliğidir, gıdaya ait
fasıldır. Böyle bir düzenleme -Avrupa Birliğinin meri
mevzuatıyla uyumlu bir mevzuatın olması ve bunun tek çatı
altında, tek merkezde düzenlenmesi, bu yönde bir yeni mevzuatın
oluşması- Avrupa Birliğiyle müzakere edilecek olan gıda
faslının da açılış kriterlerinden birini
oluşturuyor. Dolayısıyla bugün biz bu kanunu görüşmek
suretiyle hem Türk milletine, Türk tüketicisine ve bu ülkede yaşayan
herkese daha hijyenik, daha sağlıklı gıda tüketmelerine
imkân sağlayacak, daha sağlıklı ve daha güvenilir, daha
hijyenik gıda maddelerine ulaşmayı rahatlatacak, kolaylaştıracak
bir mevzuat düzenliyoruz ama aynı zamanda da Avrupa Birliğiyle ilgili
bir faslın açılış kriterini de yerine getirmiş
oluyoruz. Bu, bu bakımdan çok önemli çünkü eğer biz bugün bunu yüce
oylarınızla, yüce tensibinizle kanunlaştırırsak ve bu
yayınlanırsa 30 Haziran tarihi olmadan Avrupa Birliği ile
gıda faslını da müzakereye açmış olacağız.
Bu bakımdan da önemli bir yasa tasarısı görüşmekte
olduğumuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; neleri kapsıyor bu tasarı?
Hayvan hastalıklarıyla mücadeleyi. Bitki zararlılarıyla
mücadeleyi. Hayvan refahını. Hayvan ıslahı ve zootekni
konularını, yani hayvan yetiştiriciliği
konularını. Veteriner ilaçları ve bitki koruma ürünlerini. Gıda
ve yemin üretim, işleme, dağıtımının tüm
aşamaları ve hijyen kuralları. Hızlı uyarı
sistemi. Özellikle güvenilir gıdada önemli. Acil durumlar ve bu konularla
ilgili kriz yönetimi esaslarını. Risk analizi ve risk yönetimi.
İhtiyati tedbirleri, resmî kontrolleri ve cezai yaptırımları
kapsıyor bu tasarı.
Tasarının
hayvan sağlığı alanında getirdiği yenilikleri
dikkate aldığımızda: Hayvanların
tanımlanması ve işletmelerin kayıt altına
alınması hususu. Hayvan ticaretiyle uğraşan yurttaşlarımızın
belgelendirilmesi. Hayvan nakilleriyle ilgili hayvan refahı
kurallarının getirilmesi. Yine proaktif bir yaklaşımla
hastalıklarla ilgili ulusal ve yerel acil eylem planlarının
hazırlanması. Veteriner sağlık ürünlerinin üretimi,
satışı, uygulaması ve kontrolüne ilişkin yasal
altyapı oluşturulması, bu çerçevede, hayvan
sağlığı alanında getirilen yenilikler.
Bitki
sağlığıyla ilgili olarak da getirilen yenilikler var.
Onların da sadece satır başlarını sizlerle
paylaşmak istiyorum saygıdeğer milletvekilleri.
Bakanlıkça
belirlenen bitki ve bitkisel ürünlerle ilgili kayıt zorunluluğu
getirilmesi. Bu, özellikle takipte ve bitki hastalık ve
zararlılarıyla mücadelede kullanılan pestisit ve diğer
kimyasal maddelerin izlenmesi konusunda bize büyük imkân tanıyacak bir
düzenleme.
Yine bitki ve
bitkisel ürün nakillerinde bitki pasaportu düzenlemesi zorunluluğu
getiriliyor, bu kanun içerisinde yer alıyor.
Bitki koruma
ürünlerinin satışında reçete zorunluluğu getiriliyor. Bu da
bütün vatandaşlarımızın esasen beklediği ve arzu
ettiği bir husustur.
Zararlı
organizmalarla mücadelede yeni kurallar getiriliyor ve bitki koruma ürünlerinin
uygulanmasına ilişkin keza yeni düzenlemeler getiriliyor.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gıda konusunda, yani işlenmiş gıda
konusunda gıda güvenilirliğinde esas sorumluluğun gıda
işletmecisine verilmesi getiriliyor, ki bu son derece de önemli bir husus.
Çünkü insanlar eğer imalathane sahibi iseler ve gıda
işletmelerinde bir gıda maddesi üretimi yapıyorlarsa bunun işletmecisinin
bu konuda bir sorumluluğunun bulunması gerekiyor.
Gıdayla
ilgili yetkilerin tek elde toplanması getiriliyor, ki bu, denetim ve
koordinasyonda çok büyük kolaylık sağlayacak bir düzenleme.
Üretimin izni,
gıda sicili ve tescil işleri basitleştiriliyor, bunlar
kaldırılıyor. Bunun yerine, Avrupa Birliğinde de
olduğu gibi, kayıt ve onay sistemi getiriliyor.
Yine, gıda
üreten iş yerleri yerine, risk esasına dayalı
değerlendirmeyle, Bakanlıkça belirlenen onaylı ve
kayıtlı işletmelerde üretimin çeşidine göre en az lisans
düzeyinde eğitim almış kişilerin
çalıştırılması zorunluluğu getiriliyor.
Risk
değerlendirme birimi oluşturuluyor ve birincil üretim dâhil hijyenle
ilgili düzenlemelerin kanun kapsamında ele alınarak cezai
yaptırımların getirilmesi sağlanıyor.
Geleneksel
ürünler için istisna elbette ki var.
Bir de
sınır kontrol noktalarının kurulması ve
işletilmesi yine bu mevzuatla getirilen bir husus.
Yemle ilgili
olarak da, insan ve hayvan sağlığı yönünden sadece ticarete
konu olan yemler değil, yani insanlara, başkalarına
sattıklarınız değil, kendi hayvanlarınızı
beslemek için ürettiğiniz yemler bile, orada hazırlanan yemler bile
bu kapsam içerisinde değerlendiriliyor. Yani onlara, kendi
hayvanlarına yedirdiğiniz yemlere bile bir standart getiriliyor, onlar
da bu kanun çerçevesinde yapılacak olan denetim, kontrol ve standartlar
içerisine alınıyor.
Yemlerin tescil
zorunluluğu, yem katkıları ve özel amaçlı yemler hariç
olarak kaldırılıyor. Yem güvenilirliği kontrollerinin risk
esasına göre yapılması sağlanıyor. Yem
güvenilirliğinde öncelikli sorumluluğun yem işletmecilerine
verilmesi, bir de yeme ilişkin analizlerin yetkilendirilmiş
laboratuvarlarda da yapılabilmesine imkân tanınıyor.
Saygıdeğer
milletvekilleri, biraz önce de söylediğim gibi, bu tasarının
aynı zamanda Avrupa Birliğiyle müzakere fasıllarından
birinin açılış kriteri olması hasebiyle Avrupa Birliği
mevzuatına uyumlu olmasına özen gösterildi ve bu çerçevede Avrupa
Birliğinin 2002/178, 2004/852, 2004/853 ve 2004/854 sayılı tüzükleriyle,
bunların resmî kontrollerine yönelik 2004/882 sayılı Tüzükten
oluşan yeni hijyen paketi olarak adlandırılan direktifler
dikkate alınarak hazırlandı ve bunlarla uyumlu olarak bu
tasarı hazırlandı. Bu süreç içerisinde Avrupa Birliği
Komisyonu yetkilileriyle de görüşmeler yapıldı.
Taslakta yer alan
veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve yeme
ilişkin kurallar gıda güvenilirliğinin
sağlanmasını amaçlıyor. Gıda güvenilirliğinin
sağlanmasından sorumlu Avrupa Birliğinin uygulaması
doğrultusunda tek bir yetkili otorite sağlanması hedefleniyor.
Veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve yem
hizmetleri mevzuatının ayrı ayrı taslaklar şeklinde
düzenlenmiş olması durumunda bile Avrupa Birliği mevzuatı
gereği aynı düzenlemeleri içerecektir.
Kanun
tasarısında dikkat edildiği üzere bu hususlar sanki ayrı
kanun taslakları gibi kısımlar şeklinde birbirinden
ayrılmıştır. Kanun paketinin birlikte
hazırlanması mükerrer uygulamaları, çakışma ve
çatışmaları önlemek amacıyla yapılmıştır.
Avrupa Birliğinin bu tasarıyı beklediğini tekrar ifade
etmek istiyorum saygıdeğer milletvekilleri.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii tasarıyla ilgili
yapılan eleştirileri biz hep dikkate aldık ve bu
tasarının hazırlanma sürecinde -ki, uzunca bir süreç aldı
bu- on bir tane bakanlık ve kamu kurum-kuruluşu, on kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşu, üniversite ve sivil toplum kuruluşu, bir de
kendileri doğrudan görüş gönderen kurum ve kuruluşlar da
altı olmak üzere, toplam asgari yirmi yedi kurum, kuruluş, sivil
toplum kuruluşu, kamu kuruluşundan destek alındı, onlardan
katkı alındı, görüş alındı. Bu nedenle bu
tasarının hazırlanması esnasında kimseye
sorulmadığı veya kimsenin görüşünün
alınmadığı yönündeki eleştiriler çok haklı
eleştiriler değildir saygıdeğer milletvekilleri.
Değerli
milletvekilleri, arkadaşlarımız konuyla ilgili konuşurken
tabii başka konulara da değindiler ve bir arkadaşımız
Türkiyede (1/98) sayılı Ortaklık Konseyi Kararına
bağlı Türkiyenin daha önceden imzaladığı ve
uluslararası tarımsal ticaretin esaslarını belirleyen,
dolayısıyla da aklınıza gelebilecek ne kadar tarımsal
ürün varsa bunlarla ilgili listeleri buradan okudu. Kayıtlara özellikle
geçmesi açısından bunu açıklamayı zorunlu görüyorum, çünkü
zannedildiği gibi, orada okunan bütün ürünlerde o kadar ithalat yapılmış
değildir, böyle bir şey söz konusu değil. O 1998
yılında Türkiye-Avrupa Gümrük Birliği arasında akdedilen
anlaşma, bunun çerçevesinde Türkiye Avrupa Birliğine gümrüksüz
tarım ürünü ihraç ediyor -şimdi arkadaşımız
bunları okumuyor, o listeyi okumuyor- Avrupa Birliğinden belirli
düzeydeki şartlarda ve gümrük oranlarında alınabilecek
-alınan demiyorum- ürünleri alınmış gibi söyleyip
bunlarla ilgili maalesef bilgiler verdi. Bunlar tabii doğru değildir.
Esasen, tabii,
1998 tarihinde imzalanan anlaşma yanlıştır. da demiyorum,
o günkü Hükûmet o taviz listesini karşılıklı olarak
düzenledi.
Şimdi,
arkadaşlar, biz acaba şunun farkında mıyız: Yani
dünyada ithalat yapmadan, bir gram ithalat yapmadan, bir liralık ithalat
yapmadan sadece ve sadece ihracat yapabileceğimizi mi düşünüyoruz?
Dünyada böyle bir ülke var mı? Bu hayal değil mi? Eğer biz, yani
satır aralarında bunu vaat ediyorsak, böyle bir cennet vaat
ediyorsak, doğrusu bunu da ben hem yüce Meclisin hem milletimizin
takdirine bırakıyorum. Bu söylenenler doğru değildir
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Doğru
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
çünkü bunun
bir de ihracat boyutu var, onu da söylemek lazım. Şimdi ben size onu
söyleyeyim. Mesela İsrailden bahsedildi.
Değerli
arkadaşlarım, İsraile bizim tarım ürünü ihracatımız
2009da 142 milyon lira, ithalatımız 27 milyon lira. Yani 142 milyon
liralık tarım ürünü satmışız, 27 milyon liralık
da tarım ürünü almışız. Bu bir ticaret.
Şimdi,
Avrupa Birliği ülkeleriyle
Bakın, şimdi, demin liste okundu ve
işte 100 ton çilek diyor, sanki 100 ton çilek gelmiş gibi! Yani
öyle bir şey yok. Yani olmayan ürünlerin, gerçekleşmeyen, sadece
listede ismi yazılı ürünlerin, ticarete konu olabilecek ürünlerin
listesini okuyor ve diyor ki: Niye bunu ithal ediyorsunuz?
Şimdi,
Avrupa Birliğine bizim sattığımız, ihraç
ettiğimiz tarım ürünü 2009 yılında 4,2 milyar dolar.
Aldığımız ne? 1,6 milyar dolar.
Şimdi, 4,2
milyar dolar 1,6nın kaç katı? 2,6 katı. Demek ki Avrupa
Birliğine biz 2,6 kat daha fazla tarım ürünü ihraç ediyoruz.
Genel ihracat içinde
11,2 milyar dolar geçen yılki rakamımız ve bunun ithalatı
da 9,6 milyar dolar. Buradaki fark da net Türkiye tarım ürünü konusunda
-ki bunun içerisinde tarımsal hammaddeler de dâhildir, örneğin lif
pamuk gibi, bunlar da dâhil olmak üzere- tarım ürünü ihracatçısıdır
hem dünyayla ilişkilerinde hem Avrupa Birliğiyle ilişkilerinde
ki biraz önce, demin, söyledim.
Şimdi, sebze
meyve tohumluğu söyleniyor. Biz uyguladığımız projeyle
Türkiye'nin sebze tohumluğunda kendine yeterlilik oranını yüzde
10dan devraldık, yüzde 10; şimdi yüzde 35. Beş yıl
içerisinde yüzde 35e çıkardık.
Diğer
ürünleri söylemiyorum, yani hububat tohumluğunu, diğer
tohumluğu. Oralarda, mesela ekmeklik buğdayda yüzde 95 kendi
tohumumuzu kullanıyoruz, makarnalık buğdayda yüzde 98 kendi
tohumumuzu kullanıyoruz, arpada yüzde 99, diğer bakliyatta da yüzde
100 kendi tohumumuzu kullanıyoruz; aspirde yüzde 100, tütünde 85,
fiğde yüzde 100 kendi tohumumuzu kullanıyoruz.
Şimdi, tabii
ki Türkiyede tarım sektörünün sorunları var, onları hep beraber
çözeceğiz ama bunları söylerken de bir insaf ölçüsüyle
değerlendirme yapılmasını hatırlatmak istiyorum,
kayıtlara bu şekilde geçmesi için bunları açıklama
durumunda kaldım ve kanunumuzun, tasarımızın
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim zamanlamanızdan dolayı.
Şahsı
adına son konuşmacı, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk.
Sayın
Ertürk, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonunun hazırlamış oldukları
raporları bugün Meclisimizde görüşüyoruz ve inşallah
ürettiği ürünlerle bizleri besleyen ve doyuran çiftçilerimize yeni
fırsatlar, yeni imkânlar, yeni açılımlarla, bu yasal
düzenlemeyle buluşturuyoruz, buluşturmalıyız çünkü
tarım bizim geleneğimiz ve geleceğimiz. Tarımı
geliştirmeden, tarımımızı hak ettiği noktaya
getirmeden ülkemizi ve ülkemiz insanlarını layık oldukları
fırsatlarla buluşturamıyoruz. Doğru projeler, doğru
öneriler ve doğru sözlerle gerçekten tarımımızı hak
ettiği ve layık olduğu yere taşıyabiliriz. Tabii
muhalefet partilerimizin değerli milletvekillerinin de gerek komisyonlarda
gerekse Parlamentomuzda bu yasa tasarısına yapacakları pek çok
güzel katkılar olacaktır. Örneğin dün maden yasasını
görüşürken güzellikler yaşadık. Burada zeytin ürünümüzle ilgili,
maden yasası içerisinde gerek Hükûmetimizin daha önce tasarı olarak
getirdiği ve Tarım Komisyonumuzda da olgunlaştırılan
yine beraberce olgunlaştırdığımız ve Tarım
Kanunumuzun 11inci maddesinde şekillenen ürün konseyleri maddesinden Ulusal
Zeytin ve Zeytinyağı Konseyimiz kurulmuştu. Dün Konseyimizin
değerli üyeleri de Parlamentomuzdaydı ve onların da
katkılarıyla, sivil toplum kuruluşlarımızın
katkılarıyla dün maden yasamızda zeytinliklerle ilgili bir
düzenleme yapıldı. Tabii biz katkısı olan tüm
arkadaşlarımıza zeytin bölgesi bir milletvekili olarak da teşekkür
ediyoruz.
Tabii
çalışmalarımızı sürdürüp
olgunlaştırmamız lazım. Gene burada pek çok öneriler ortaya
konuldu. Doğru olan önerileri ve sözleri, talepleri mutlaka
değerlendirerek tarımımızı da sadece çiftçilerimizin
üzerinden siyaset yapılabilir durumdan mutlaka çıkarmamız
lazım. Konuşan her arkadaşımız sanki Türkiyede
tarım yokmuş
İşte Değerli Bakanımız izah
etti; üretim nereden nereye geldi, ihracat nereden nereye geldi, tarım
ürünlerinin değerlendirilmesiyle ilgili, üretim
fırsatlarının artırılmasıyla ilgili neler
yapıldı. Pek çok güzel şeyler yapıldı ama sanki hiçbir
şey yapılmamış gibi, yok farz edilmiş gibi
değerlendirmek de elbette doğru olan değildir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Aynı sizin gibi. Siz de 2002den önceyi yok
sayıyorsunuz.
AHMET ERTÜRK
(Devamla) Burada tarımı sadece bitkisel üretim ve hayvansal üretim
olarak da görmemek lazım. Bu ürünlerin işlenmesi,
değerlendirilmesiyle ilgili de pek çok çalışmalar
yapılmaktadır.
Hayvancılıkta,
tarımla geçimini sağlayan çiftçilerimizin gerek büyükbaş gerek
küçükbaş gerek kanatlı üretimini yapan çiftçilerimize
işletmelerinin devamlılığının
sağlanması, üretimlerinin sürdürülebilir hâlde olması için
öncelikle sütün değerlendirilmesi, anne olan, bize süt veren ve her sene
bir canlı yavru veren ineklerimizin ahırlarımızda
olabilmesi, onların verimlerinin artırılması, her sene
verdikleri canlı yavrularla kendilerinden daha çok süt veren
damızlıklar yetiştirilmesi konusunda pek çok çalışmalar
yapılıyor. Bunları arkadaşlarımız biliyor,
veteriner hekim olan milletvekili arkadaşlarımız bu
çalışmaları yakinen takip ediyorlar. Bu konuda pek çok
birlikler, dernekler, sivil toplum kuruluşları kuruldu ve gene
yasalarımızda hayat bulan üretici birlikleri kuruldu, gerek
koyun-keçi birlikleri gerek damızlık yetiştirici birlikleri
gerek süt üreticisi birlikleri ve bu birliklerimizle, bu birlikler
çatısı altında örgütlenen değerli üreticilerimize,
çiftçilerimize daha fazla, daha farklı fırsatlar ve imkânlar
yaratılıyor.
Örneğin
büyükbaş süt desteği 40 lirayken, küçükbaş süt desteği 100
lira. Yani orada küçükbaş daha zor bir üretim dalı olduğu için,
ona farklı bir destekleme yapılabiliyor ve bu desteklemelerin mutlaka
örgütleri aracılığıyla yapılmasını çok
önemsiyoruz. Mutlaka, ne kadar ürettiğimizi bilebilir hâlde olmamız
lazım. Irkın iyileştirilmesi, ıslah
çalışmaları da bu yasa tasarısında derlenip
toplanıyor, hepsi 10uncu madde esprisinde bir disiplin altına
getiriliyor.
Mesela suni
tohumlamada biz katma değer vergisini yüzde 1e indirdik. Böylece hem
çiftçilerimizin hayvanlarının ırkının
iyileştirilmesinde kullandıkları projenin testinden geçmiş
spermaları daha ucuz fiyattan edinmeleri ve hayvanlarındaki
sürülerinin verimini, kalitesini artırmaları imkânını
getirdik.
Gene sütle ilgili
Ulusal Süt Konseyi kurduk ve Ulusal Süt Konseyi tabii emekleme
aşamasında daha, yeni yeni örgütleniyor, yeni yeni şekilleniyor,
yeni yeni neler yapabileceğini belirliyor, tespit ediyor. Burada hem
üreticilerimiz var ve onların temsilcileri var hem sanayicilerimiz var hem
tarımımız var hem hazinemiz var hem Tarım
Bakanlığımız var. Böylece sektörün tüm aktörleri Ulusal Süt
Konseyi içerisinde kendilerini temsil hakkı buluyorlar. Mesela bu sene çok
güzel bir fırsat yakaladık sütte. Geçmiş senelerde her sene
bahar aylarında süt üretimi artınca süt fiyatları
durgunlaşır veya düşerdi ama bu sene Ulusal Süt Konseyinin ve
Tarım Bakanlığımızın yaptığı
müşterek çalışmayla sütte regülasyon yasası
çıkarıldı ve şu anda en düşük süt fiyatları 72
kuruş seviyesinde, aşağı inmedi. 72 kuruşla 85
kuruş aralığında süt fiyatları alınıp
satılıyor üreticilerimizden. Böylece
İşte, o fazla süt ne
oldu? İşte, fazla süt bu çıkan yasalarla Tarım
Bakanlığımızın, TÜGEM Genel Müdürlüğümüzün Ulusal
Süt Konseyinin bir an evvel kurulması yönünde yaptığı etkin
çalışmalarla gayretlerle ve Konseyin kurulmasıyla ve onunla
beraber süt regülasyonu yasası gelmesiyle önce anne olan ineklerimizin
ahırlarımızda mevcut hâlde olabilmesi imkânı getirildi ve
süt fiyatları makul bir seviyede kaldı.
Tabii, sütle
beraber, süt desteğiyle beraber hayvan destekleri 275 lira,
buzağı destekleri 60 lira, brusella aşısı
yaptıranlara artı 20 lira verilmek suretiyle, Damızlık
Birliğine kaydolan hayvanlara da artı 50 lira verilmek suretiyle hem
örgütlenmeyi Bakanlığımız teşvik etti hem de
çiftçilerimizin ellerinde ne kadar hayvanlar var, bu ırklar ne kadar süt
veriyor, ne kadar et verme kabiliyetine haiz gibi pek çok bilgiyi de bu
vesileyle daha kısa yoldan temin edebilir hâle geldik. Tabii bu
hayvanlarımızın beslenmesiyle ilgili de kaba yem desteklerimiz
değerli arkadaşlarımız da,
konuşmacılarımız da anlattılar- devam ediyor.
Ayrıca gene kırsal kalkınma desteklerinden de hem üretim
destekleri, yatırım destekleri hem de ekipman destekleri devam
ediyor. Bu çok güzel bir projeydi. Çiftçilerimizin üretimlerini yeni teknolojik
aletlerle, ekipmanlarla sürdürebilmeleri için yüzde 50 hibe destekli bu proje
şu anda bitmiş gibi görünse de süresi, yeni çalışmalarla
Tarım Bakanlığımız bunu, yeni bir çalışma
yöntemiyle tekrar uzatma yönünde çalışmayı sürdürüyor.
Tabii
sağlıklı bitki bizim için çok önemli.
İnsanlarımız tükettiği ürünlerin ne olduğunu bilebilir
hâlde olmalılar. Onun için de toprak tahlili yapan çiftçilerimize yani
ürettiği ürünü doğru gübreyle gübreleyen çiftçilerimize, toprak
tahlili yapan çiftçilerimize, sertifikalı tohum ve sertifikalı fidan,
hem üreten insanlarımıza hem de bunları kullanan
insanlarımıza ayrıca desteklemeler verildi. Damlama sulama,
yağmurlama sulama yapan çiftçilerimize de sıfır faizli
tarımsal desteklemeler kullandırıldı.
Bunun
dışında, üretimde arz açığı olan ürünleri havza
destekleri marifetiyle Tarım Bakanlığımız yeni bir
yapılanmaya gitti. Ülkemiz otuz bölgeye bölündü ve bu otuz bölgede
üretilmesi istenilen ülkemizin ihtiyaç duyduğu ve açık olan ürünlerin
de -mesela yağlı tohumlar gibi- daha fazla üretilebilmesi için
desteklemeler verildi, veriliyor, verilmeye devam ediliyor. Mesela, pamukta 420
liralık bir destek veriliyor ki inşallah, çiftçilerimiz bu sene biraz
daha pamuk ekmeye heves ediyorlar.
Bunun
dışında, tabii zeytinyağı gibi, soya gibi pek çok
ürüne de destek veriliyor. Asıl söylemek istediğim konu bu cümlede
iyi tarım uygulamaları ve organik tarım desteklemeleri. İyi
tarım uygulamalarıyla artık insanlarımız
çiftçilerimizin ürettiği ürünlerden böyle endişe duymadan, yok Bu
hormonlu mu? yok Bu ilaçlı mı? yok Acaba bu benim
sağlığıma zarar verir mi? endişelerinden
arınmış bir vaziyette bu ürünleri sağlıklı bir
şekilde tüketebilecekler. İşte, Hükûmetimiz, Tarım
Bakanlığımız bunun yönetmeliklerini, tebliğlerini
çıkarmak suretiyle iyi tarım uygulaması yapan... Yani hep
yıllardan beri bunları düşünüyorduk. Doğru üretim yapan
çiftçilerimize, doğru üretim yaparak, yani kullandığı
tarım ilacını, kullandığı...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ertürk, konuşmanızı tamamlayınız lütfen,
buyurun.
AHMET ERTÜRK
(Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Değerli
milletvekilleri, tarım ilaçlarını kullanırken çiftçilerimiz
ilaç satan insanlardan bunları alarak kullanıyorlardı, ne
olduklarını belki bilemiyorlardı ama şimdi bu iyi
tarım uygulamalarıyla ve reçeteli tarım ilacı
satışıyla artık kontrollü bir üretim, derli toplu bir
üretim ve tüketen insanlarımızın da gerek iç piyasada
satılan ürünlerin kendi insanlarımızın gerekse yurt
dışına yaptığımız ihracatlarda da yurt
dışına giden ürünlerimizde ürünlerimizin geri dönmemesi için
alınan bu çalışmalar bu yasal düzenlemeyle de hem veteriner
hizmetleri hem bitki sağlığı hem gıda ve yem ile
derlenip toplanıyor. Kurallar ve kaideler insanlarımız içindir.
Doğru
üretimler, doğru çalışmalara vesile olmasını diliyorum
ve bu tasarının öncelikle Türk tarımına, üreten
çiftçilerimize ve toplumumuza yararlı faydalara vesile olması
dileklerimle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ertürk.
Sayın
milletvekilleri, tasarı üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Ağyüz? Yok.
Sayın
Durmuş? Yok.
Sayın Enöz?
Burada.
Buyurun efendim.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkanım, Sayın Bakanımıza
soruyorum:
Sınırlarımızda
hayvan kaçakçılığı yapılıyor mu?
Yapılıyorsa, tahminen yılda büyükbaş, küçükbaş olarak
ne miktarda hayvan giriş ve çıkışı yapılmaktadır?
Bu konuda ne gibi tedbirler almaktasınız?
İkinci
sorum: Canlı erkek dana ithalatı başladı. Bunun
yanında damızlık düve ithal etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Sayın Macit
HASAN MACİT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Daha önce
Sayın Tarım Bakanımıza iki defa sorduğum
yazılı bir soru önergesine alamadığım yanıt
nedeniyle tekrar sözlü olarak sormak istiyorum. 2002 ve 2009 yılları
arasında yıllar itibarıyla bitkisel üretimde ve
hayvancılık sektöründe destekleme kalemleri bazında il il toplam
olarak verilen destek miktarı ne kadardır? Destek miktarını
Sayın Bakanımız verdiler ama il il vermediler. Acaba
Bakanlığımızda böyle kayıt mı yoktur, yoksa
farklı bir yapı olduğu için mi verilmemektedir?
Bir diğer
sorum, tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarına
uygulanan sübvansiyon var mıdır veya kaldırılmış
mıdır? Kaldırılmış ise hangi tarihte
kaldırılmıştır?
Tarımsal
sulamada kullanılan elektrik borçları için 2009
yılının Haziran ayında getirilen yeniden
yapılandırılma sonucunda kaç tane çiftçimiz
başvurmuştur? Başvuran çiftçilerden kaç tanesi ödeme yapabilmiştir?
Şu anda elektrik borçlularının son durumu...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaplan...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İstanbul
Sabiha Gökçen Havalimanı, üç kara ve iki deniz limanı ithalat kontrol
sistemi ne zaman faaliyete geçecek? Tarım ve kırsal kalkınma
politikaları çerçevesinde, 8inci Fasıl olan, bu uyum yasaları
gibi bu çıkarılan bu yasayla Kıbrıs Rum yönetimine kayıtlı
olan ya da son uğradığı liman Güney Kıbrıs olan gemilerin
ve serbest malların -uçaklar dahil- serbest dolaşımı
konusunda adım atılacak mı? Çünkü atılmadığı
zaman bu fasıl geçilmemiş olacak ve şap
hastalığı, kuş gribi, Trakya bruselloz ve tüberküloz,
arilik statüsü, Newcastle hastalığı, süngerimsi ensefalopati
konusunda yönetmelik çıkarılmasına rağmen ne ilerleme
kaydedilmiş?
Son olarak,
belediyelerin itlaflarının, hayvan itlaflarının sonu
gelecek mi? Onu soruyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
daha önce, Tar-Gel Projesi kapsamında, her yıl 2.500 kişi olmak
üzere 2010 yılına kadar 10 bin adet ziraat mühendisi ve veteriner
hekimin istihdam edileceğine yönelik olarak kamuoyuna yapmış
olduğunuz açıklamalar doğrultusunda anılan dönemde, yani
2006-2010 yılları arasında Bakanlığınızca
istihdam edilen ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerin sayıları
nasıldır? Bu konunda 2010 yılı programınız nedir?
İkinci sorum
da AB istekleri doğrultusunda, âdeta Türk tarımını ve
ziraat mühendisliği mesleğini bitirmeye yönelik olan bu
tasarıda, ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin özlük
haklarının iyileştirilmesi yönünde ne tür düzenlemeler yer
almaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Coşkun
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
buğday üreticileri buğday taban fiyatının 64-70 kuruş
açıklanacağını beklerken 55 kuruş
açıklanınca büyük sıkıntıya düşmüşlerdir.
Bir de buğdayda
bu seneki çeşitli sebeplerden dolayı verim düşüklüğü göz
önüne alınarak buğday üreten çiftçilerimizin
kayıplarını giderici tedbirler almayı düşünüyor
musunuz? Düşünüyorsanız, bu tedbirleri bizlerle paylaşabilir
misiniz?
Bir de Tarım
Bakanlığının çalışan personelinin, bu kanun
tasarısıyla veya gelecekte, Tarım Bakanlığı
Teşkilat Kanununda özlük haklarında ne gibi düzenlemeler
yapılacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kasım 2009
ile 2010 Ocak ayları içerisinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde hayvancılığın desteklenmesiyle ilgili
teşvik kararnamesi çıkartılmış ve uygulamaya
konulmuştur ancak bu bölgelere yakın olan Tokat ili ise bu
teşvik bölgesinin dışında tutulmuştur.
Hayvancılık, Tokat ilinde, bitki örtüsü noktasında olsun,
diğer konularda olsun çok ciddi olarak insanların geçim
kaynakları içerisindeydi. Son yıllarda çok ciddi bir düşüş
vardı hayvancılıkla ilgili olarak. Tokatın da bu
teşvik bölgesine alınması noktasında bir çalışma
yapılacak mıdır? Çünkü haksızlık vardır. Burada
halk tarafından bir haksızlığın giderilmesi
beklenmekte. Bu noktada Sayın Bakanın görüşlerini bekliyoruz.
İkinci
olarak da Tokat ilinde Kazova bölgesinde büyük oranda dolu afeti olmuştur.
Dolu afetinden dolayı çiftçilerimiz perişan bir hâldedir.
Çiftçilerimize de bu yönlü olarak ne tür bir iyileştirme veyahut da bir
şeyler yapılabilecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yemişci
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Aracılığınızla
Bakanımıza sormak istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarından önce prim ödemesi yapılan ürün sayısı
neydi? Şimdi, kaç ürüne prim ödemesi yapılmaktadır? Ayrıca,
bu ödemelerin zamanlaması nasıl olmaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, yedi buçuk yıllık AK PARTİ iktidarında her
alanda olduğu gibi tarım alanında da önemli icraatlar
gerçekleştirilmiştir. Muhalefetin karamsar tablo çizmesi, bu
çabası AK PARTİ iktidarının birinci yılından
itibaren başlamıştır ancak milletimiz yapılan dört
seçimde de muhalefetin dediğine değil AK PARTİnin icraatına
bakarak oyunu kullanmıştır.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Soru sor, soru!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Tarım destekleri, geçmiş iktidarlarla
kıyaslanmayacak derecede kat kat artmış, yeni destekler devreye
alınarak tarımsal üretimin artırılması
sağlanmıştır. Bakanlığınızca Türkiye
Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli uygulamaya
konulmuştur. Bu modelin amacı ve içeriğiyle ilgili bilgi
verebilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Soruyla cevabı karıştırdın sen!
MUHARREM VARLI
(Adana) Avukatlıkla çiftçiliğin ne alakası var?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sel geldiğinde her şeyi götürmeye
çalışır ama kum kalır.
BAŞKAN
Sayın Koyuncu, buyurun efendim.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Bakanımıza sormak istediğim soru: Daha önce cumhuriyet tarihinde
uygulaması olmayan ama 2006 yılında devlet destekli tarım
sigortası uygulamasına başlandığını
biliyoruz. Bugüne kadar kesilen poliçe sayısı, devlet desteği ve
toplam sigorta bedelleri hakkında rakam verebilir misiniz? [MHP sıralarından
Bravo(!) sesleri]
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çırakoğlu
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Tarımda uygulanan
politikalar sonucu üretim artışları nelerdir? Önemli ürünler
için örnek verebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çolak
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, 2002 yılından önce IMF ve Dünya Bankasıyla
yapılan anlaşmalar sonucu kaldırılan destekleme
uygulamaları var mıdır? Varsa nelerdir?
İkinci
sorum: Tarımsal ihracatımız ne kadardır ve hangi ülkelere
yapılmaktadır?
Üçüncü sorum: AK
PARTİ döneminde kooperatifler aracılığıyla
dağıtılan süt ineği adedi ne kadardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum:
Çanakkale daha
çok bir tarım veya hayvancılık kenti olarak bilinmektedir. Bu
vesileyle, Çanakkalede, 2000 ve 2010 yılları arasında, on
yıllık süreçte:
1) Büyükbaş
hayvan yetiştiriciliğinde artış mı yoksa azalma
mı bulunmaktadır?
2) Küçükbaş
hayvan yetiştiriciliğinde, özellikle koyun ve keçide, on
yıllık süreç nasıl gelişmiştir? Artış
mı vardır yoksa azalma mı vardır?
3) Çanakkalede
organik et yetiştirme çalışmaları var mıdır?
Varsa bu çalışmalar hangi ilçelerimizde ve hangi merkezlerimizde
gerçekleşmektedir?
4) Çanakkale
yöresinde koyun, keçi ve inek süt fiyatları bugün ne durumdadır?
Bilgi verebilir misiniz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Evet, son olarak Sayın Öksüz, buyurun.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Bakanım, 2002 yılında hayvancılığa verilen
desteklerin genel destekler içindeki oranı ve miktarı ne idi? Kaç
destekleme kalemi mevcuttu? Günümüzdeki durumu nedir?
2003-2008
döneminde ilk kez başlatılan destekler nelerdir?
2003-2008
yılları arasında kaç bin hektar arazi
toplulaştırıldı?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bu soruları dağıttıkları nasıl
belli oldu!
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Türkiyede kimyevi gübre kullanımı ne kadardır?
Vergisi nedir? Gübre desteğinden üreticinin kârı nedir?
2003-2008
yılları arasında üretilen sertifikalı fidan adedi ne
kadardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkanım, bize sıra gelmedi.
BAŞKAN
Evet, süremiz doldu.
Buyurun
Sayın Bakanım.
Eğer
Sayın Bakanın cevabından sonra tekrar süre kalırsa olur.
Arkadaşlar,
her arkadaşımız bir veya iki soru sorsa olur. Beş tane soru
sorunca zaten Sayın Bakan da ancak arada 1-2 arkadaşa cevap verebilir
gibi geliyor bana.
ŞENOL BAL
(İzmir) Yazılı cevap versin.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Enözün söylediği,
hayvan giriş çıkışıyla ilgili bilgi olup
olmadığı. Tabii, zaten yakalanıyor.
Yakalandığında tespit o zaman edilebiliyor ama bizim
bilgilerimize göre, Türkiyede özellikle sınırlardan hayvan
kaçakçılığı minimal düzeyde, yok denecek düzeyde. Bizim
damızlık ithalatıyla ilgili şöyle bir uygulamamız var
-bu esasen daha önceden başlayan bir uygulama, biz de onu sürdürüyoruz-
sadece 100 başın üzerinde kendi işletmesinin
ihtiyacını gidermek maksadıyla damızlık
sığır ithalatı devam ediyor, gebe düve ithalatı.
Bugüne kadar da 2000-2010 yılları arasında -yani son dokuz buçuk
yılda diyelim- 25 bin 667 baş gebe düve ithalatı
gerçekleşmiş Türkiyede 2000den bu yana, 2000den beri bu sürüyor.
Sayın
Macitin tabii sorusu, il il desteklemeleri söylüyor. Tabii bunu
yazılı ancak verebilirim çünkü benim elimde şu anda Türkiye'nin
81 vilayeti için il il ürünler itibarıyla ne kadar daha önceden destek
verildiği bilgisi hazır yok. Onu ben size yazılı olarak
sunacağım.
Elektrik
fiyatıyla ilgili bir sübvansiyon var mı, yok mu? Bizim Hükûmetimiz
döneminde elektrikle ilgili borçların yapılandırılması
gerçekleşti 2003 yılında ve ayrıca o tarihte borcunu
ödeyenlere de bir indirim sağlandı. Yani ayrıca
-yanlış hatırlamıyorsam- 17,5 kuruş civarında bir
iyileşme sağlandı, onlara da bir indirim sağlandı. Tabii
elektrik fiyatlarıyla ilgili son yapılan geçen seneki düzenlemede kaç
çiftçinin başvurduğu, bunların kayıtları bize
gelmiyor, Elektrik İdaresiyle ilişkili, Tarım
Bakanlığıyla ilişkili değil, o nedenle de bende yok.
Onları biz size, temin eder ulaştırırız.
Sayın
Kaplanın sorusu, Sabiha Gökçen sınır kontrol noktasıyla
ilgili. 2007 yılında biz orayı faaliyete açtık,
açılışını da ben yapmıştım. Orada
canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalat ve ihracatı ile ilgili
yetkili bir kuruluş.
Şimdi,
şap hastalığıyla ilgili Türkiye çok önemli bir mesafe kat
etti ve o mesafe de şu: İlk defa olarak, çok uzun sürede, bu geçen
hafta 27 Mayıs tarihinde Sayın Kaplan, 27 Mayıs tarihinde
Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisinin Türkiye'nin Trakya
bölgesinin aşılı arilik statüsü kazandığına dair
verdiği sertifika, belge. Biz bunu temin ettik, sağladık. Bu,
Türkiye için önemli bir gelişme, önemli bir başarı.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Olumlu olumlu, burada belirtiyor; tek olumlu şey de o
zaten.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) 27
Mayıs, evet. Dolayısıyla bunlarla ilgili bizim gayretlerimiz
var.
Tabii, Güney
Kıbrısla ilgili, onların aslında
balıkçılıkla ilgili ön şartları var. Bu,
Fransanın da benzeri şartları var. Yani Türkiyedeki
tarımla ilgili üç tane müzakere başlığından bir tanesi
gıdadır. Bu tasarıyla birlikte bunun müzakereye
açılması gündeme geliyor. Ama iki fasılla ilgili, ülkelerin özel
şartları var ve bu şartlar genellikle Kıbrıs sorununun
çözümüyle ilişkili. O, tabii, diğer alanlarda Türkiye'nin ulusal
çıkarları çerçevesinde değerlendirilen, Hükûmet politikası
ile diğer sektörlerle ilişkileri analiz edilen ve ona göre tutum
takınılan bir durum. O da o şekilde, söyleyeyim.
Sayın
Işıkın Tar-Gelle ilgili sorduğu soru: Şimdi, bir
kere şunu söyleyeyim: 2005 yılında değil, biz 2007
yılının başında zaten başladık. Yani ilk
Tar-Gel kapsamında bizim eleman alışımız 2007
yılındadır. 2.500 kişiyi 2007 yılında
başlattık ve cumhuriyet tarihinde de bu bir ilk uygulamadır, iki
bin beş yüz köyde 2.500 tane ziraat mühendisi ve veteriner hekim
çakılı olarak çalışıyor. Özlük hakları
itibarıyla da herhangi bir sorunları yok yani sosyal güvenlik
açısından, maaş, ücretler
ALİM
IŞIK (Kütahya) Toplam kaç oldu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Toplam şu anda beş bin altı yüz civarında köyde var, 2.500
kişi de bu sene aldık, geçtiğimiz ay başladılar, 2.500
kişi daha aldık. Bundan sonraki süreç içerisinde bizim zaten
hedefimiz şuydu: Dönem sonuna kadar yani oradaki hedefimiz yasama dönemi
sonuna kadar -ki başlangıçta 2007de bunu
açıkladığımızda yasama dönemi beş yıl olarak
öngörülmüştü- dolayısıyla 2012 yılına kadar bunun 10
bine çıkarılması bizim hedefimizdi; bu hedefimiz duruyor,
şu ana kadar da yarısı gerçekleşmiş durumda.
Yine, Sayın
Coşkunun, Bakanlığın yasa tasarısının ve bu
tasarının Bakanlık çalışanlarının özlük
haklarına dair bir şey getirip getirmediğiyle ilgili bir sorusu
var. Tabii, burada özlük hakları ayrı olarak yani sadece Tarım
Bakanlığının değil, diğer bütün
bakanlıklardaki teknik elemanların veya diğer personelin özlük
haklarının iyileştirilmesi yönünde Hükûmet genelinde bir
çalışma var.
HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) Diğer bakanlıklardan kötü.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Diğer bakanlıklardan daha kötü değil. Onlarda biliyorsunuz daha
önce biz bir iyileştirme yaptık iki sene önce. Burada, şu anda
Devlet Bakanımız Sayın Hayati Yazıcının
başkanlığında kamu personeliyle ilgili bir tasarı
hazırlanmış ve bu tasarı çerçevesinde de -yakında
Meclis gündemine bu tasarı gelecek- burada bütün kamu
çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili bir düzenleme
gerçekleştirilecek.
Buğdayla
ilgili olarak bize gelen bilgiler
Ki ben geçen gün size hem Çukurovadan hem
Türkiyenin başka bazı yerlerinden gönderilen tebrik ve teşekkür
fakslarını kürsüden, bir gündem dışı konuşma
vesilesiyle yaptığım
ŞENOL BAL
(İzmir) Onlar yandaşlar, yandaşlar
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Onlar gerçek çiftçiler. Biz maliyetin ne kadar olduğunu biliyoruz
ŞENOL BAL
(İzmir) Ne kadar?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bu
maliyetin 437 lira/ton olduğunu biliyoruz. Bunun içerisinde tarla
kirası da dâhildir. Bizim verdiğimiz fiyat 550 başlangıç
için, eylül ayından itibaren her ay ton başına 10 lira geliyor,
570-580 liraya çıkıyor; artı, 50 lira prim veriyoruz; artı,
103 lira da -toplam için söylüyorum- tonda bizim verdiğimiz diğer
destekler var. Dolayısıyla, üreticimiz de bunu değerlendiriyor
ve bunun doğru olduğunu biliyor.
Sayın
Doğrunun Tokatla ilgili Neden komşu illeri hayvancılık
projesinden destekleniyor da Tokat desteklenmiyor? ifadesi oldu. Doğu
Anadolu illerinde DAP projesi kapsamında bir özel hayvancılık
projesi uygulamaya girdi. Şu anda GAP ve DAP illerinde, yani dokuz GAP
ilinde ve on altı DAP ilinde bu uygulanıyor. Bizim şu anda
Türkiye geneliyle ilgili üzerinde çalıştığımız
başka bir çalışma var ama Tokat ilinde de gerek kredi faiz
sübvansiyonlarından, ki damızlık hayvan
yetiştiriciliğinde bu yüzde 60 oranındadır, yüzde 60
oranında kredi faiz sübvansiyonundan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Herkes yararlanamıyor bundan Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Yararlanabiliyor, herkes yararlanıyor.
Şimdi, hem
Türkiye'nin tüm bölgeleri bundan damızlık hayvancılıkta
yüzde 60 faiz indirimi hem besicilikte yüzde 50 faiz indiriminden istifade
edebiliyor. Kredi faizleri de zaten bildiğiniz gibi malum.
Çok teşekkür
ediyorum, diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) Karar yeter sayısı istiyorum.
HASAN MACİT
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Evet, oylamaya sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Elektronik
cihazla oylama yapacağım.
İki dakika
süre vereceğim arkadaşlar.
Süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.10
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 115inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
498 sıra sayılı Kanun Tasarısının
maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tekrar maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 26ncı maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 498 sıra sayılı
Tasarının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Genel
Kurulda gürültü var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, saygıdeğer
arkadaşlarım, bir kısım ifadeleri kullanmak istemiyorum,
ama lütfen
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu
tasarı bu hâliyle, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının görev, yetki ve sorumluluklarının
çok önemli bir bölümünü kapsayan, veteriner hizmetlerinden bitki
sağlığına kadar, bitki koruma ürünlerinden gıda, yem,
hijyene kadar her biri başlı başına önemli ve ayrı
disiplinler olarak ele alınması gereken on beş ayrı konuyu
bir kanunda toplamış olacaktır ve yine üretimden tüketime,
kontrolden denetime, ithalattan ihracata kadar birçok önemli konu ve bu
alanlarda çalışan meslek mensuplarının görev ve
sorumlulukları da tek bir mevzuata bağlanmış
olacaktır.
Sayın Bakanın, değerli
konuşmacıların da ifade ettiği gibi, bu tasarı yüce
Meclisin gündemine Avrupa Birliğiyle görüşmelerde 12nci faslın
açılabilmesi için, yani Avrupa Birliğinin talebi doğrultusunda
getirilmiştir. Dolayısıyla, bugün içinde bulunduğumuz
şartlarda Türk çiftçinin ıztırabını dindirecek,
derdine derman olacak herhangi bir düzenleme getirmemektedir.
Ayrıca, biraz önce de ifade etmeye
çalıştığım teknik sebeplerden dolayı, her biri
ayrı ayrı ve önemli disiplinler olarak ele alınması gereken
birçok görev ve yetkinin bir mevzuatta düzenlenmesinin büyük bir kargaşaya
sebep olacağı, hizmetlerde verimliliği düşüreceği
endişesini taşımaktayım.
Bu bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
yasanın bu şekliyle düzenlenmesine karşı olduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı
çıktığı andan itibaren hâlen yürürlükte olan Gıda
Kanunu, Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu, Zirai
Mücadele ve Karantina Kanunu, Yem Kanunu ve Hayvan Islahı Kanunu yürürlükten
kaldırılmış olacaktır. Bunların birçoğu eski
yasalar olmakla birlikte, hâlihazırdaki uygulamalarda çok güzel
uygulamaları olan çok başarılı kanunlar olarak
değerlendirilen birçok yasa da yürürlükten
kaldırılmaktadır. Mesela, bunlardan biri 2001 yılında
57nci Hükûmet döneminde çıkarılan Hayvan Islahı Kanunudur. Bu
Kanun, bugüne kadar ihtiyaçlara cevap veren ve başarıyla
uygulanagelmiş bir yasadır. Şimdi, bu Yasa yürürlükten
kaldırılmaktadır. Niçin kaldırılıyor? Niye
kaldırılıyor? Ne eksiği var? Gerçekten bunu anlamak mümkün
değildir ve çıkarılan bu yasada, şu anda üzerinde
görüştüğümüz yasada o başarılı uygulamaları olan
Hayvan Islahı Kanununun bütün hükümleri yer almamaktadır.
Ayrıca, Hayvan Islahı Kanununda yer almayıp da burada getirilen
yeni bir düzenleme de yoktur.
Bu bakımdan, bu yasanın eksiğinin gediğinin
olmadığı, düzenli uygulaması olan bir yasanın
kaldırılması işgüzarlık olarak tarafımızdan
değerlendirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bakın buradan söyleyeyim:
Sorunsuz işleyen bir mevzuatı değiştirmek
yanlıştır. Bu mevzuata göre oluşmuş birimleri tedirgin
edecektir ve bu tedirginlik ülkede birçok soruna da yol açacaktır. Bu
bakımdan mevzuatın toplulaştırılması gerekçeniz
yanlıştır, tutarsızdır.
Değerli milletvekilleri, aynı
yanlışlıklar ve tutarsızlıklar diğer mevzuattan
kaldırılan yasalar, onlar için de geçerlidir. Hayvan
Sağlığı ve Zabıtası Kanunu için de geçerlidir,
Gıda Kanunu için de geçerlidir, Yem Kanunu için de Zirai Mücadele Kanunu
için de geçerlidir.
Bu oluşturulmaya çalışılan yeni yapıyla,
günümüzün en önemli konusu olan gıda güvenliğini
sağlamanız, ülke ihtiyaçlarına cevap vermeniz mümkün
değildir ve bu yasanın mutlak surette bu hâlinin, bu
yapısının değiştirilmesi gerekir.
Bize göre doğrusu şudur: Veteriner hizmetlerinin, hayvan
refahının, hayvan sağlığının, hayvan
ıslahı ve zootekniğinin, hayvan hareketlerinin, veteriner
sağlık ürünlerinin ayrı bir yasada. Bitki
sağlığı, zirai mücadele, zirai karantina, bitki
hastalık ve zararlıları, bitki koruma ürünlerinin ayrı bir
yasada, gıda ve yemin ayrı bir yasada ele alınmasıdır.
Bakın değerli milletvekilleri, devletin en önemli
görevlerinden biri olan halkın gereği gibi beslenmesi hususu bu
yasada yer almamaktadır. Hâlbuki kaldırılan 5179da, yani önceki
Gıda Yasasında açıkça halkın gereği gibi beslenmesini
sağlamak biçiminde devlete bu sorumluluk yüklenmiştir.
Yine çok önemli bir konu olarak gördüğümüz bir diğer
husus da tüketici haklarının korunmasına dair tasarıda bir
cümle dahi yoktur. Reklamlara ve tüketicilerin
yanıltılmasının önlenmesine dair ortaya konulan hükümler de
son derece yetersizdir.
Değerli milletvekilleri, yine yasada kontrol, denetim,
ithalat ve ihracat konularına, canlı hayvan ve hayvansal ürünlerle
ilgili hususlara ayrıntılı olarak yer verilmesine rağmen
bitki sağlığı, gıda ve yem konuları birkaç madde
içerisinde toplanmış ve genel bir ifadeyle
geçiştirilmiştir.
Bu bakımdan, bu sayılan konuların hiçbirinin
diğerinden daha önemli veya daha önemsiz olduğunu
düşünmediğimiz için bu düzenleme yetersizdir.
Değerli milletvekilleri, bir diğer husus: Avrupa
Birliğinde her üyenin kendisine ait bağımsız bir gıda
otoritesi bulunmaktadır. Ayrıca, Avrupa Birliğinin bir üst
organı olarak faaliyetlerini bağımsız biçimde yürüten yine
bir Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi bulunmaktadır. Bu konuda
bugün önümüze getirilen yasa da yine son derece yetersizdir zira ülkemizde
gıda güvenliği konusunda bağımsız bir gıda
otoritesi bulunmamaktadır. Bağımsız bir gıda
otoritesinin ve -altını çizerek ifade ediyorum- ayrı bir risk
değerlendirme biriminin oluşturulması çok büyük önem arz
etmektedir. Bu birimin oluşturulması, görev tanımı ve
yetkilerinin açıkça yazılarak tasarının içerisine mutlak
surette konulması gerekir. Bu, tasarının olmazsa
olmazıdır. Diğer taraftan, risk değerlendirmesi ile denetim
ayrı ayrı konulardır. Yapılması gereken en önemli
düzenleme bu yasada olmayacaksa bir gıda otoritesi,
bağımsız bir gıda otoritesi kurulamayacaksa bu yasanın
hiçbir anlamı olmayacaktır.
Sayın Başkan, zannediyorum bu arada biraz vaktimiz
gitti, ben biraz da müsamahanıza sığınarak, bugün Türkiye
tarımının içinde bulunduğu durumdan bahsetmek istiyorum.
Her vesileyle ifade ettiğimiz gibi sekiz yıllık AKP
İktidarı, tarım sektörünü ve tarım kesimini bitirme
noktasına getirmiştir. Buna dair, bu hususlara dair, üreticinin içler
acısı durumunu, çaresizliğini, kendi toprağını
terk edişini ve bugün Türkiye'de büyük bir trajedi olarak yaşanan
işsizlikteki temel patlamanın esas nedeninin tarımdan
kopuş, tarımdan ayrılış, tarımdan terk
ediliş olduğunu defalarca ifade ettik çünkü tarım,
işsizliği absorbe eden önemli sektördür. Bunları defalarca ifade
ettik ama Sayın Bakan, Bakanlık, Hükûmet hiç duymadı, duymaya da
zannediyorum niyeti yok.
Sayın Bakana tavsiyemiz, elbette ki bu yasal düzenlemeler de
önemli ancak tek marifet mevzuat düzenlemek değildir. Bunun için Türk
çiftçisine hizmeti ön plana alan ve üretimi artıracak, üretim ekonomisine
geçişi sağlayacak tedbirlerin alınması hayati önem
taşımaktadır. Bakın, Sayın Bakan, Türkiyeyi
getirdiğiniz noktaya bir örnek vereyim: Bugün hayvancılıkta
gelinen nokta son derece karanlık bir noktadır. On beş
yıldır 1 gram et ithal etmeyen bu ülke et ithalatının
kapısına gelmiştir.
Çok net olarak ifade ediyorum: Bu ithalat kararının
telaffuz edildiği andan itibaren Türkiye'nin temeline iki temel dinamit
konulmuştur. Birincisi, bu ülkede besici öldürülmüştür. Siz belki
besicinin, Türkiye genelindeki birçok yerdeki besicinin sesini
duymayabilirsiniz ama ben, Türkiye'nin her yerinden bu feryatları
duyuyorum. Önemli geçim kaynağı olan, yegâne geçim kaynağı
olan hayvancılık bölgesi kendi seçim bölgem Erzurumdan bunu
biliyorum, Sayın Bakan, ithalat kararıyla birlikte besici
ahırını boşaltmıştır. 1 tek dana, hayvan
bırakmamacasına Fiyatlar düşecek. diye, canhıraş bir
şekilde pazara çıkarmıştır.
Talihsiz bir beyanınız var; Türkiyede,
beceriksizliğiniz ve politikasızlığınız sonucu
getirdiğiniz bu vahim noktanın sorumlusu olarak 3-5 spekülatörü hatta
besiciyi sorumlu tutmanız, tersinden, besici aleyhine bir spekülasyon
olmuştur. Nasıl olduğunu da ben size söyleyeyim: Bu kararla
birlikte bir taraftan besici ahırını
boşaltmıştır, bir taraftan da gelecek için, bugünü kurtarma
pahasına attığınız bu yanlış adımla
Türkiye hayvancılığını öldürdünüz; sonucu budur.
Ben size söyleyeyim: Besici kimdir, ne iş yapar, buna bir
bakmanız lazım. Besici spekülasyon yapar mı? Yapmaz Sayın
Bakan, yapamaz çünkü -siz de gayet iyi biliyorsunuz- besi hayvanının
bir süresi vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ertugay, konuşmanızı
tamamlayınız.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Teşekkür ederim.
Dokuz aysa dokuz ay, on iki aysa on iki ay, besi süresi
dolduğu andan itibaren bir gün bile ahırda hayvanını
bekletmez, derhâl elinden çıkarır çünkü bilir ki geçirdiği her
bir saat, her bir gün, yapılan masraf ete ve süte dönüşmeyeceği
için kendisi için bir kayıptır. Bu bakımdan, bu noktadan
meseleyi ele almanızda ve bu vahim karardan dönmenizde fayda var.
Bakın, ben size bir şey daha söyleyeyim, bu kararın
çok önemli bir sonucu da şudur: Et ithalatı pirinç ithalatına
benzemez. Bu kapıyı bir defa açtınız mı geriye
döndürmeniz son derece mümkün değildir ve zordur. Gelecek on
yılları, hem besiciliğin hem ülkenin hem Türkiye hayvancılığının
gelecek on yıllarını çok büyük bir sıkıntıya
soktunuz. Sık sık milat olarak belirlediğiniz o 2002
yılından önce, yok saydığınız, ekonomide,
tarımda çökme olarak nitelediğiniz o 2002 yılı öncesi
dönemde Türkiye hiç bu noktaya gelmemişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir kez daha uzatayım Sayın Ertugay, bu
dakikanın sonunda bitiriniz efendim konuşmanızı.
Buyurun.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Sayın Bakan, bir hususu daha
ifade etmek istiyorum: Şu spekülasyon kararınızı ve
kanaatinizi, sık sık başvurduğunuz bu yorumunuzu lütfen
gözden geçirin. Eğer Bu ülkede spekülasyon yapılıyor.
derseniz, birileri de çıkar sorar: Siz orada ne iş
yapıyorsunuz? Niye bu spekülasyona fırsat veriyorsunuz? Kaldı
ki biz bu hareketlerin spekülatif hareketler olmadığını da
defalarca söyledik. Nitekim, Türkiyede Rekabet Kurumu Başkanı da
sizi yalanlamıştır.
Bir diğer husus, bu gelinen noktada
hayvancılığın içine düştüğü bu dramdan
çıkışın tek yolu derhâl bu ne idiği belirsiz hayvan
ithalatını durdurmanızdır ve ithalat yapacaksanız bu
kadar gebe düve ve süt sığırı ithal edin. Şu kısa
dönemde problemi çözmek için kapalı ahır sistemi yerine -onun da
devam etmesi mümkün olabilir- açık besiciliğe geçin ve kısa
zaman içerisinde, bu size göre spekülatif ama bize göre bu talihsiz dönemi bu
şekilde belki önleyebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ertugay, teşekkür etmem lazım
size.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Sayın Başkanım, çok
sürem gitti yani üç dakikam gitti. Söyleyecek çok şeyimiz var.
BAŞKAN Efendim, ben zaten bir dakika ilave süre verdim.
Buyurun efendim, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Son bir dakika daha.
Şimdi, benim elimde ihracatla, ithalatla ilgili rakamlar var.
Bu rakamlarla ilgili biraz önce söyledi. Gerçi Sayın Bakanın
verdiği rakamlarda zannediyorum dâhilde işleme rejimi çerçevesinde
işlenen ürünler var. Ben doğrudan doğruya toprak ürünü,
tarımsal ürün ithalat ve ihracatında gelinen noktayı söylüyorum:
2002 yılında tarımsal ihracatımızın yani
doğrudan doğruya ham ürünlerimizin ihracat fazlası 102 milyon
dolardır yani 102 milyon dolar fazla bir ihracatımız var. Bugün,
2009 rakamlarında da durum kötü de 2008 daha vahim olduğu için onu
söylüyorum, 2008 rakamlarında Türkiye'nin ham ürün olarak, toprak ürün
olarak, işlenmemiş ürün olarak tarımsal ihracatı 4 milyar
168 milyon dolardır, ithalatı ise 6 milyar 433 milyon dolardır
yani Türkiye 2 milyar 265 milyon dolarlık toprak ürünü, ham ürün fazladan
ithal etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Bunu da yeniden
değerlendirmenizi dikkatlerinize sunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Bengi Yıldız.
Buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten,
Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Bakanını ve
milletvekillerini izlediğimizde nasıl bir sanal ortam içerisinde
olduğumuzu bir kez daha gözlemlemiş oluyoruz. 1990lı
yıllarda tek kanallı televizyondan çok kanallı televizyonlara
geçtiğimizde pembe diziler vardı, mesela Brezilyadan getirilmiş
Yalan Rüzgârları ve Mariannalar vardı. Daha sonra, tabii, bunu
izleyen diziler oldu. Bir ara köye gittiğimde, saat on civarlarında
insanlarımızın tarladan eve doğru koştuğunu
gördüm, kadın, çoluk çocuk. Evdekilere sordum Ne oluyor? diye, dediler
ki: Vallahi Marianna dizisi başlıyor, Yalan Rüzgarı
başlıyor onu izlemeye koşuyor halkımız.
Şimdi, tarım politikası, hayvancılık
politikasını buradan izleyince, 1990ların o dizilerini
hatırlıyorum, aklıma geliyor çünkü Sayın Bakanla aynı
bölgenin insanlarıyız ve her hafta sonu bölgeye gidiyoruz.
Tarımda ne oluyor, hayvancılıkta ne oluyor? Gerçekten,
çatışmalı ortam döneminde bile bölgenin vermiş olduğu
göçten daha fazla göçü bu neoliberal mi, liberal politikalar mı,
adına ne derseniz deyin, bu dönemde insanlar köyünü, işini,
aşını bırakıp batı illerine göç etmek zorunda
kaldı. Hani, yine o liberal teorisyenlerin dediği gibi, görünmez bir
el var ve bu şeyi idare ediyor; o görünmez el aslında tarım ve
hayvancılıkla uğraşanların cebine giriyor, oradaki
mevcut parayı da alıp bir başka kanala
aktardığını söyleyebiliriz ve çok görünen somut bir eldir
bu el.
Sayın Bakan, bütün kanun tasarılarında ve Anayasada
da olduğu gibi, bu yasayı da aslında kimseyle konuşmadan,
tartışmadan geçiriyorsunuz Parlamentodan. Gerçi Sayın
Bakanım biraz önce dedi ki, şu kadar kuruluşla, kurumla diyalog
içerisinde olduk, hepsini dinledik. Anayasa tartışmaları
sırasında da bu Parlamentoda bir ay boyunca konuştuk, bizi
dinlediniz
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Görüş aldık.
BENGİ YILDIZ (Devamla)
birçok kesimi de dinliyor gibi
yaptınız ama en sonunda kendi istediğinizi
yaptırdınız, bu kanun tasarısı da böyle bir
şeydir. Bunun böyle olduğunu, bu tasarıdan en çok etkilenen, bu
tasarının kanunlaştığı hâlde en çok aktörü olacak
Veteriner Hekimler Derneğinin elimde yazısı, belgesi var. Bu
Derneğin Başkanı Sayın Profesör Şakir Doğan
Tuncer, bu tasarının ne getirip ne götürdüğüne ilişkin
eleştirilerini sunuyor. Devletimizin de altına imza
attığı, kanunlaştırdığı
uluslararası sözleşmelerin es geçildiğini, bunların dikkate
alınmadan bir yeniden yapılanmaya gidildiğini, özellikle
Anayasanın 90ıncı maddesine de atıfta bulunarak
uluslararası sözleşmelerin kanunların da üstünde olduğunu
belirtiyor ve ne yazık ki 1984te bu neoliberal politikaların devreye
girdiği dönemden itibaren kanun hükmünde kararnamelerle hem kanunları
hem uluslararası sözleşmeleri pas geçip düzenlemeler
yapmışız. Şimdi de özellikle, Hükûmet, bu politikayı
yürütecek, bu politikanın esas aktörleri olacak yasanın taşra
teşkilatını, merkez teşkilatını bir tarafa
bırakarak, onları yok farz ederek yeni bir düzenlemeye gidiyor ve
binlerce yeni işsiz yaratılmasının zeminini yaratıyor
değerli arkadaşlar.
Bu yasanın gerekçesine baktığımızda,
gerçekten yine o demin belirttiğimiz hiç kimsenin karşı
koyamayacağı gerekçeler sıralanmış.
Sağlıklı bir toplumun oluşturulmasında, halk
sağlığı, hayvan sağlığı, bitki
sağlığının korunması, halkın yeterli
gıdayla beslenmesi büyük önem arz etmektedir. Bunun gibi, hiç kimsenin
karşı çıkmayacağı gerekçeler ortaya konmuş. Peki,
bunu kim hayata geçirecek? Hangi organizasyonla bunu hayata geçireceksiniz?
Bunun bir açıklaması, pratik, somut bir verisi yok.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; iyi
şeyler olacak... Bu yasa metninde de belirtildiği gibi İyi
şeyler yapacağız, iyi şeyler olacakla başlayan
süreçleri çok iyi biliyoruz. Bu dönemde pratik yaşamımıza
baktığımızda toplumun giderek toplumsal bir çürümeyle
karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Mesela, her gün
basını açtığımızda, özellikle bölgemizde, son
zamanlarda özellikle yaygınlaşmaya ve açığa çıkmaya
başladı: Siirt, Van, Batmanda, dün bir partinin il yöneticisinin de
içine karıştığını, çocuk yaştaki
öğrencilerin, çocukların -burada telaffuz etmek istemediğim
kavramlarla- onurlarının, haysiyetlerinin
kırıldığını hepimiz izliyoruz.
Bu işin faillerine baktığımızda,
özellikle devlet organizasyonu içerisinde yer alan, özellikle de
korucuların çok belirleyici bir rol aldığı bir süreci
görüyoruz değerli arkadaşlar. Canımızı,
malımızı korumakla görevli olan korucuların, 71 bin
korucunun
Bugüne kadar Genelkurmay Başkanlığının
açıklamalarına göre, 5 bin-6 bin civarında suça karışmış
köy korucusu var ve her gün bu işleri, bu suçları işlemeye devam
ediyorlar. Diğer taraftan da bizim güvenliğimiz ile bizim
canımızı, malımızı, ırzımızı
korumakla görevli olduklarından bahsedilen bir organizasyon
Bunlar, bu
failler eğer yeterli derecede cezalandırılmış
olsaydı, bu olaylar bu insanların şahsında bugün de devam
ediyor olmazdı.
Yine, askerde ölümler basında çokça yer almaya
başladı değerli arkadaşlar. Dünkü, bir önceki günkü
gazetede, bir gazetemizde
Muhafazakâr bir gazete bile artık bu işe
el atmaya başladı. Bölgede onlarca insanın her gün kendi
ailelerine cenazeleri gidiyor ve bunların askerde intihar ettikleri
söyleniyor.
Değerli arkadaşlar, buna ilişkin sorular soruyoruz
-bu işin sorumlusu başta Başbakan olmak üzere Millî Savunma
Bakanıdır- ama gizlilik adı altında bu
sorularımıza cevap verilmiyor. Eğer bir ülkenin bir bölgesine
cenazeler gidiyorsa ve raporlarda da bunların birçoğunun şüpheli
ölümler olduğu söyleniyorsa, o ülkede hükûmet olan bir iktidarın, bir
partinin bunları görmezden gelen, üstünü örten bir yaklaşım
sergilemesini kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz.
Başka bölgelere ne kadar cenaze gidiyor? Niye sadece
doğu ve güneydoğuda yaşayan insanlara bu cenazeler gidiyor
meselesini iktidarın sorgulaması ve sorumlularını bir an
önce açığa çıkarması gerektiğine inanıyoruz.
Cezaevleri
Değerli arkadaşlar, 50 bin insanın
cezaevinde olduğu bir dönemden, şu anda 120 bin insanın
cezaevinde olduğu bir döneme geçmiş bulunuyoruz ve Sayın Adalet
Bakanına Bu konuda ne yapacaksınız? diye sorduğumuzda,
çok ilginçtir, bundan sonra bu Hükûmetin ülkemizi nereye taşımak
istediğinin göstergesi olan cevaplar veriyor: Yeni cezaevleri. Nasıl
cezaevleri değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız, buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
BENGİ YILDIZ (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkan.
2002 yılından 2010 yılına kadar 52 yeni
cezaevi yapılacak, bu cezaevlerinin kapasitesi 35.570 kişiymiş.
2010 yılıyla 2015 yılı arasında 86 yeni cezaevi
yapılacakmış, bunun da kapasitesi 42.422 kişi
olacakmış.
SIRRI SAKIK (Muş) Kendileri de girecek hiç korkma, sadece
biz girmeyeceğiz.
BENGİ YILDIZ (Devamla) Yani Hükûmetin politikasında
2015 yılına kadar 150 bin insanı cezaevinde
barındıracak kadar bir iyileştirme gerçekleştirilecek ve
bunun maliyeti 1 milyar 796 bin 604 liraymış. Yani sadece bu
parayı herhâlde suçu işleyen insanların rehabilitasyonuna ve
iş sahibi yapmak konusuna harcasaydı 120 bin insan bugün cezaevinde
olmayacak veyahut 2015 yılının cezaevi projelerini çizmemiş
olacaktı.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.
AK PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Ali
Koyuncu.
Sayın Koyuncu, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ KOYUNCU (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle,
saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Veterinerlik ve gıda kanunu hakkında grup adına söz
almış bulunuyorum. Tabii, bizden önce çok değerli partilerimizin
sözcüleri, temsilcileri çok önemli konuşmalar yaptılar, o
konuşmaları ben de çok dikkatli bir şekilde dinledim.
Dinlediğimde Bursanın Mustafakemalpaşa ilçesinin Ormankadı
köyüne gittim, gittiğimde aklıma şunlar geldi: AK PARTİ
Hükûmetinden önce bizim köyde -bilmiyorum sizin köylerde nasıldı da-
icra arabaları, icra memurları köy yollarında
çarpışırlardı, kaza yaparlardı, sık bir
şekilde kaza yaparlardı, onlar aklımıza geldi.
VAHAP SEÇER (Mersin) Şimdi köyde yapıyorlar, köyde!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Şimdi hapishane
yollarında yapıyorlar!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Hatta bir tane icra memuru da kaza
yapmıştı bizim köy yolunda, onu da yaralı olarak
kurtarmıştık. Onun akabinde yine aynı şekilde
VAHAP SEÇER (Mersin) Seyyar mahkemeler var şimdi!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
bizim köydeki köylü, çiftçi
vatandaşımızı, kardeşimizi hapishaneye, mapushaneye
götürmek için de yine aynı şekilde jandarma arabaları da köy
yollarında yoğun bir şekilde giderlerdi, gelirlerdi. Beni
oralara götürdünüz, oralara götürdünüz konuşmalarınızla.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Adalet Bakanına sor, en
çok artan daire icra dairesi!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Tabii ki neden böyleydi? Müteselsil
kefillikler vardı hatırlar mısınız, tarım kredi
kooperatiflerinde. Tarım kredi kooperatiflerine gidersiniz. Ne almak için?
Gübre almak için. Mazot zaten satmıyorlardı, bizim dönemimizde mazot
satışları başladı. Faizler mi? Faizleri sorma, yüzde
59du o dönemde, temerrüde girersen Yandım anam Allah türküsünü
çalardın! Onları hep biz gördük, yaşadık. Ve o dönemde
müteselsil kefilliklerle birlikte siz o gün alışveriş
yaptığınızda yandınız. 20 kişi, 30 kişi
zincirleme kefil olursunuz birbirinize. Tanımazsınız. Ahmetleri,
Mehmetleri birbirine kefil edersiniz, ondan sonra bir gün bakarsınız
ki, bugüne kadar hiç icraya düşmemiş benim Ahmet Amcamın, Mehmet
Amcamın evine icralar gelir.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Ali, şimdi hapisteler!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Bunları yaşadık,
bunları gördük. Masal, hikâye anlatmıyoruz, gerçekleri
anlatıyoruz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Ali, hikâye değil de roman
oldu roman!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Değerli kardeşlerim, sonra
ne oldu?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Bugünün gerçekleri!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Bak, anlatıyorum. Sonra 2002
seçimleri oldu, adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan Başbakan oldu.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Hemen çiftçinin 2,7 katrilyon borcunun 1,2 katrilyon lirasını sildik.
Köylerde çocuklar sofraya oturduklarında babasız bir şekilde oturuyordu,
hapishaneler dolmuştu.
M. NURİ YAMAN (Muş) Hâlen dolu hâlen.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Savcılar, hâkimler artık
bunların, hükümlülerin cezalarını nerede çektireceğiz?
Acaba okullarda mı çektirelim diye
Köylünün yarısı içeride,
yarısı dışarıdaydı. Bunları hep birlikte
gördük.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Şimdi de
70 binlik cezaevlerinde 120 bin kişi yatıyor.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Sonra 1,2 katrilyon
lirasını sildik.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 1,5 katrilyon
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Yalan söyleme!
MUHARREM İNCE (Yalova) 1,5 katrilyonun lafı mı
olur Ali bak, siliver!
ALİ KOYUNCU (Devamla) 1,5 katrilyon lirasını
sildik, geri kalanında da üç yıl vadeyle çiftçilerin
borçlarını ödemesini sağladık.
Ayrıca
SUAT KILIÇ (Samsun) Faizlerden de bahset.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Tabii ki, faizler yüzde 59du.
Şimdi kaç biliyor musunuz arkadaşlar?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Haram haram!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Bak ben söyleyeyim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Aliciğim haram,
sıfır yapacaksın! Haram yine de. 1 de olsa, 2 de olsa haram,
sıfır yapacaksın.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ramazan Bey, Burdurlu kardeşim,
bu insanlar artık 5,2yle hayvancılık kredileri alıyorlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Faiz haram, haram!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Bunun 1i de bir, bini de bir.
ALİ KOYUNCU (Devamla) İşletme
sayılarına baktığınızda da bunu böyle
göreceksiniz. Hani Türkiyede tarım bitti, çiftçi öldü, gitti
, böyle
bir şey yok. Siz sanal âlemde yaşıyorsunuz. Ben daha bu hafta
yine köyden geldim. Tarladan geldik dedik daha önce, yine aynı şeyi
söylüyorum. Ben burada masal falan anlatmıyorum,
yaşadıklarımı anlatıyorum.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Kadıköyden mi!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Şimdi bakıyorsunuz
değerli kardeşlerim, Tarım Kanunu bizden önce var
mıydı? AK PARTİ İktidarından önce bu ülkede Tarım
Kanunu yoktu.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Siz gelmeden tarım bile
yoktu!
MUHARREM İNCE (Yalova) Elektrik bile yoktu!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Yoktu. Üretici Birlikleri Kanunu
yoktu, tarımda planlama yoktu, tarımda strateji yoktu. Biz geldik
dedik ki
2002-2010 arasında tarım strateji belgelerini ortaya koyduk
mu? Koyduk. Bunları hep birlikte gördük. Ayrıca, şimdi burada
birtakım rakamlar verildi, denildi ki: Tarımsal ihracat.
Değerli arkadaşlar, verilen rakamlar bizim elimizde de
var. Evet, 2009 yılında ithalat, hani ithalatı çok seviyorsunuz
ya önce ithalattan başlayayım da gönlünüzü hoş edeyim sizin.
VAHAP SEÇER (Mersin) Siz seviyorsunuz, bizim ne alakamız
var.
ALİ KOYUNCU (Devamla) 9 katrilyon 621 trilyon lira
ithalatımız oldu. İhracatımız ne kadar? Eski parayla
11 katrilyon 190 trilyon. Bizden önce
VAHAP SEÇER (Mersin) Bir yıl önceye git, 2008e
ALİ KOYUNCU (Devamla)
ihracat ne kadardı? 3,8 milyar
dolardı değerli arkadaşlar. 3,8 milyar dolar mı daha büyük
11 katrilyon 190 trilyon lira mı daha büyük, bunu da sizin takdirlerinize
sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından gürültüler)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Senin yaşın
kaçtı sekiz yıl önce? Sekiz senede sen de büyüdün ama.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ayrıca, tarımsal
desteklemelere baktığınızda total anlamda ne kadardı?
1,8 katrilyon liraydı. Bugün ne kadar veriyoruz? 5,7 katrilyon lira destek
veriyoruz. Hayvancılığa baktığınızda,
hayvancılıktan bahsediyorsunuz, 83 trilyon liraydı değerli
kardeşlerim. 83 trilyon lira, total hayvancılığa
verdiğimiz destek 83 trilyon.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Niye canlı hayvan
alıyorsunuz o zaman, niye hayvan geliyor?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Şimdi ne kadar veriyoruz? 1,251
trilyon lira, yani 1 katrilyon 251 trilyon lira hayvancılığa
destek veriyoruz değerli arkadaşlar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Neden alıyoruz o zaman
canlı hayvan?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Şimdi, Ramazan Bey, bizden önce
inekler ne kadar süt veriyordu biliyor musunuz? Bir inek ne kadar süt
veriyordu? Sen anlıyorsun benim ne demek istediğimi. Bakın, bir
inek doğumdan doğuma -verimlilikten bahsediyorum, veteriner
olduğu için o anlıyor- 1.705, yani 1.705 litre verirken, şimdi
2.802 litre süt veriyor. İnekler bile sütü artırdı değerli
arkadaşlar bizle birlikte. Bunu da biliyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar[!])
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) 45 litre veriyordu.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bu konuşmaları
Kemalpaşada yap göreyim seni.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Değerli kardeşlerim, tabii
ki süt verimine baktığınızda, 8,4 milyon tondan 12,5 milyon
tona süt verimi çıktı.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Ee, niye
ALİ KOYUNCU (Devamla) Daha önce kayıt var
mıydı sütte? Kayıt yoktu.
Bakın, değerli arkadaşlar, biz ilk defa Türkiyede
Ulusal Süt Kayıt Sistemini kurduk. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Yani Burdurda, Ramazan Beyin köyünde, amcasının,
dayısının, akrabasının, cep telefonundan İnternete
girdiğimde, ne kadar inek sütü veriyor, ne kadar keçi sütü, ne kadar koyun
sütü, kime satıyor, kaç liraya satıyor, bakteri oranı nedir,
somatik hücre sayısı nedir, bunların hepsini biliyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Bunu bilmek sorun değil, karnı
aç çiftçinin.
ALİ KOYUNCU (Devamla) İşte, biz bu Gıda
Kanunuyla, Veterinerlik Kanunuyla da şunu yapmaya
çalışıyoruz
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Bunu bilmek sorun değil.
Bunları bilsen ne olur.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
diyoruz ki: Ey Türk milleti, biz
size bundan sonra içtiğiniz sütün nerede üretildiğini, hangi
çiftlikte üretildiğini, somatik hücre değerinin ne olduğunu,
bakteri sayısının ne olduğunu bilmeniz için bu
kanunları getiriyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Bunu bilmek sorun değil,
bunlar karın doyurmuyor.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Sizin
sağlığınızı düşünüyoruz,
çocuklarımızın sağlığını
düşünüyoruz diye bu kanunları çıkartmaya
çalışıyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Karın doyurmuyor bunlar.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Çünkü bundan sonra tüketici, evde
almış olduğu sütü nereden aldığını
izlenebilirlikle göreceksiniz. Bunlar daha önce var mıydı? Yoktu
değerli arkadaşlar. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Tabii ki üretime baktığınızda -mısır
üretimi- bitkisel üretimde de çok ciddi anlamda bu ülke tarımında
önemli gelişmeler oldu. 2 milyon ton biz mısır üretiyorduk. 2
milyonun dışında da 2 milyon ton da ithal ediyorduk. Şimdi,
4 milyon tonun üzerinde mısır üretiyoruz AK PARTİnin
geliştirmiş olduğu tarım politikaları sayesinde.
ŞENOL BAL (İzmir) Sadece mısır.
Diğerlerini de söylesene.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Sıfır faizli damlama sulama
sistemleri
Bunları biliyorsunuz yani her anlamda üretimin
arttığını, bitkisel üretimin arttığını
da biliyorsunuz.
Tabii ki artık bitti Kim ne veriyorsa
Yem bitkilerinde
(CHP sıralarından gürültüler)
Biliyorlar, biliyorlar, onları biliyorlar zaten de.
Şimdi, yem bitkilerinde her anlamda, her alanda tabii ki
üretim arttı. Sıfır faizli damlama sulama sistemleri veriyoruz
dedik. Tabii, daha önce Kim ne veriyorsa ben beş fazlasını
veririm. politikaları artık bitti. Plan var, program var.
Sürdürülebilirlik için dünyayla rekabet edebilen bir tarım
politikasını ortaya koyuyor Tarım Bakanımız ve Tarım
Bakanımızın çalışanları, Hükûmetimiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii biz bu ülkede şunları da gördük değerli
arkadaşlar: Köylere gelip de bu insanların koyunlarını,
kuzularını sayan, danalarını, ineklerini sayan, hatta
köpeklerini, merkeplerini sayan, ondan sonra da o insanlara vergi çıkaran
hükûmetler dönemini de gördük.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sen şimdi oturduğun
yerden sayıyorsun. Sen oturduğun yerden sayıyorsun
Aliciğim.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Üretmeden, o dönemde traktör yoktu,
açlık dönemleri, sefalet dönemlerinde
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ali, o dönemde cep telefonu da
yoktu.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
dedelerimizin bize
anlattıkları, yaşım genç ben hatırlamıyorum ama
dedemin bize anlattıkları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İnternet bile yoktu
MUHARREM İNCE (Yalova) Deden de senin gibi
yalancıymış.
BAŞKAN Sayın Koyuncu, bir dakika süre vereceğim,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Öküz arabalarıyla, üretmedikleri
buğdayı alan zihniyetleri de bu Türk çiftçisinin gördüklerini çok iyi
biliyorsunuz.
Ayrıca, değerli kardeşlerim, 2007 seçimlerinde bir
kahvede oturuyoruz. Bir tane siyasi partinin lideri çıkmış
anlatıyor: Ey Türk çiftçisi, mozotu ben 1 TLye vereceğim. diyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) Mazot, mazot
ALİ KOYUNCU (Devamla) Yanımızda da yedi
yaşında bir çocuk var, hiç beklemedim, dedi ki: Adam amma
atıyor ya, adam amma atıyor.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Gemicileri söyle; Ali,
gemicileri söyle, alıyor mu almıyor mu?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Son günlerde gene atmalar
başladı.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Gemi sahiplerine sor.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Birtakım insanlar birtakım
insanların söylemlerini görünce Cem Uzanı hatırlatıyorlar
bana. Desteksiz atmayın kardeşim, bu mozotu falan böyle bedava veremezsiniz.
Bunun kaynağını göstermezseniz yedi yaşında çocuk bile
der ki: Adam amma atıyor. Tamam, kendinizi yedi yaşındaki
çocuğa bile güldürürsünüz değerli kardeşlerim.
Ayrıca, bu çiftçinin oyuyla akademisyenlerin oyunun bir
olmadığını, bir olmaz dediniz 22 Temmuzdan sonra ve
köylümüz bundan üzüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Onu sen söyledin Ali, sen.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Köylüden bir özür dileyin.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Her şey
gönlünüzce olsun, Allaha emanet olun.
BAŞKAN Sayın Koyuncu, teşekkür ederim efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
AKİF AKKUŞ (Mersin) Aliciğim, yalan makinesi
diyorlar sana.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Milletvekili, bir siyasi
parti liderinin mozotu 1 liraya vereceğini söyledi. O siyasi parti lideri
mazotu 1 liraya vereceğini söylemişti, mozotu değil,
düzeltiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sayın Grup Başkan Vekilim,
düzeltmeniz için çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı
adına Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Koyuncu aslında kendi söylediklerine kendi
inanmıyor. Kendi ütopik dünyasında bir Türk tarımı hayal
ediyor, yazıyor, çiziyor orada; geliyor buraya, onu gerçekmiş gibi
sizlere aktarmaya çalışıyor. Tabii biz de burada
doğruları sizlere söylemeye çalışacağız.
Değerli arkadaşlarım, 498 sıra
sayılı kanun hakkında grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına
ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Avrupa Birliği sürecinde otuz beş faslın üçünü
oluşturan, tarıma ilişkin üçünü oluşturan fasıllardan
biri olan 12nci faslın, gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki
sağlığı faslının açılması için bu yasa
tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir an önce geçmesi
gerektiğini biliyoruz. Dolayısıyla bu anlamda da bu yasa
tasarısının geçmesi için Cumhuriyet Halk Partisi olarak
elimizden gelen katkıyı vermeye çalışacağız.
Tabii konuştuğumuz konular önemli konular. Hayvan
sağlığından bitki sağlığına, gıda
ve yem güvenilirliğinden halk sağlığına, çevre
sağlığına değişik konu ve fonksiyonları
içeren bir tasarı. Tabii Avrupa Birliği müzakere süreci
ağır aksak gidiyor. Burada tabii Avrupa Birliğinin öne sürdükleri,
özellikle bizlere de aykırı gelen, düşündürücü gelen
birtakım siyasi kriterler, örneğin Kıbrıs Rum kesimine
limanlarımızı açma konusundaki yaptığı
birtakım dayatmalar, birtakım teknik talepler, kriterler, tabii ki bu
sürece yani bu maceraya bakarsanız benim yaşımla eşit
aşağı yukarı Avrupa Birliği macerası. Tabii bu
süreç içerisinde sekiz yıllık AKP İktidarının, Avrupa
Birliğine bir an önce girme arzusu, isteğiyle yola çıkan AKPnin
özellikle 2007den sonra bu alanda ayağını gazdan çekmesi bu müzakere
sürecini sıkıntılara sokmakta. Umut ediyorum, bizim de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak desteklediğimiz ve bir medeniyet
projesi olarak değerlendirdiğimiz Avrupa Birliği müzakere
sürecinin hız kazanması ve bir an önce Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa
Birliğine dâhil olması, üye olması.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa
tasarısını desteklerken, elbette ki gözümüzden kaçmayan
birtakım aksaklıklardan sizlere -ya da eksikliklerden- bahsetmek
istiyorum. Sayın Bakan mesleği itibarıyla veteriner hekim.
İşin açıkçası, bu yasa tasarısında biraz
veteriner mesleğinin taassubunu -maalesef üzülerek söylüyorum- görüyorum,
izlenimlerim bunu gösteriyor. Örneğin, bakın, yasa
tasarısının Tanımlar başlıklı 3üncü
maddesinin seksen birinci fıkrasında yetkilendirilmiş veteriner
hekim tanımı var. Bu ne yapacak? Veteriner hekimler, Bakanlık
dışında görevli veteriner hekimlerin
Resmî görevleri yürütmek
üzere Bakanlık tarafından yetki verilen veteriner hekimlere biz bu
sıfatı veriyoruz, yetkilendirilmiş veteriner hekim ancak yine
aynı görev ve yetkiyle Bakanlık dışında bazı
yetki ve görevleri kullanacak mühendislere yetkilendirilmiş mühendis
tanımını vermiyoruz. Burada açıkça ortaya
çıkıyor, veteriner hekimler mesleki anlamda bana göre bir taassup
içerisinde.
Yine tasarının Veteriner tıbbi ürünlerin
uygulanması başlıklı 14üncü maddesine bakıyoruz;
burada, üçüncü fıkrada, Veteriner biyolojik ürünleri uygulama yetkisi
veteriner hekim veya yardımcı sağlık personeline
verilmiştir ve Bakanlığın programlı ve projeli
çalışması için uygulayıcılara, hayvan sahipleri
tarafından Bakanlıkça belirlenen uygulama ücretleri şartı
getirilmiştir. diyor ama aynı olay bitki hastalık ve
zararlılarıyla mücadelede uzman ve bir mühendis gözetiminde
yapılmasını öngörmüyor.
Oysa ki, biliyorsunuz, özellikle Türkiyenin önemli üretim
kalemlerinden olan yaş sebze meyvede ihracatta çok önemli
sıkıntılar yaşıyoruz. Kimyasal zirai ilaçların
kullanımından kalan kalıntılar dolayısıyla ürünlerimiz,
yaş sebze ve meyvelerimiz gümrük kapılarından dönüyor. Uygulamada
da
Bunu burada açıkça ifade etmek istiyorum, Türk çiftçisi tabii ki
teknik olarak, bilimsel olarak çok iyi yetişmiş ya da bu konuda
bilinçli bir kesim değil. Uygulamada görüyoruz, hiçbir şekilde
yaş sebze ve meyvede kullanılmayacak zirai ilaçlar, insan
sağlığına son derece zararlı olan zirai ilaçların
bilinçsizlikten dolayı yaş sebze ve meyvede
kullanıldığını, zirai mücadelede
kullanıldığını görüyoruz. Dolayısıyla, biz
bunu, tüketiciler olarak, yaş sebze ya da meyveyi direkt olarak alıp
tüketiyoruz ve bu bizim sağlığımıza ciddi anlamda
tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla, bu mücadelelerin
yapılmasında mutlaka bu konuda uzmanlar, ziraat mühendisleri çiftçiye
refakat etmeli, onlara teknik destek götürmeli ve bu mücadelelerin onların
gözetiminde olması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, tasarının en önemli
konularından bir tanesi özellikle gıda ve yem üreten
işletmelerde daha önce sorumlu müdürler ya da sorumlu personeller
çalıştırılıyordu ve bir yönetmelikle o kriterler
düzenlenmişti. Mevcut uygulamada 60 beygir motor gücünün üzerinde bulunan
ve 10 tane personelden fazla personel çalıştıran
işletmelerde mutlaka sorumlu bir yönetici istihdam edilmek
zorundaydı. Ayrıca bu limitin yani 60 HP motor gücü ve 10 personelin
aşağısında kalan mikro işletmeler ya da küçük
işletmeler olarak tabir ettiğimiz işletmelerin her 5 tanesi bir
tane böyle, bir sorumlu müdür ya da sorumlu personel istihdam etmek
durumundaydı. Ama yeni yapılan düzenlemede bu kriterler 30 beygir
gücü ve yine 10 personel olarak bırakıldı orada. Bunun
üzerindeki büyük işletmelerde sorumlu mühendis ya da personel istihdam
zorunluluğu devam edildi. Bunun altında kalan işletmelere böyle
bir zorunluluk ortadan kaldırılmış oldu. Daha önceki uygulamanın
daha altında, gıda güvenilirliği açısından, çevre
sağlığı açısından, insan
sağlığı açısından bir önceki yönetmelikle
yapılan düzenleme ile bugün bu tasarıdaki düzenlemeyi mukayese
ettiğiniz zaman önceki düzenlemeye göre daha geride bir düzenleme
olduğunu buradan gözlemliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede 40 bin
civarında gıda işletmesi var. Bunlar yem üretebiliyor ya da
insani gıdalar üretebiliyor. Pastaneler, fırınlar ya da yemek
üreten büyük işletmeler ya da sucuk imal eden işletmeler, bunun gibi
onlarca, binlerce işletmenin, yaklaşık olarak 40 bin
işletmenin yüzde 80i burada koyduğumuz kriterlerin yani 30 beygir
gücü ve 10 eleman istihdam eden işletmelerin altında işletmeler,
yüzde 80i yani küçük işletmeler, mikro işletmeler. Biz,
yaklaşık olarak bu 40 bin işletmenin yüzde 80ine tekabül eden
32 bin işletmede gıda güvenliği açısından, halk
sağlığı açısından bir tedbirin
alınmamasının doğal olmadığını
düşünüyoruz bu tasarıyla. Gerçekten bugünkü koşullarda Avrupa
Birliği sürecinde bu mantaliteyi ben şahsen aykırı
buluyorum. Dolayısıyla, bu konuda da, tabii ki bu bir istihdam yasa
tasarısı değil ama mevcut yapıyla 20 bin mühendisimiz -bu
ziraat mühendisidir, gıda mühendisidir- bu işletmelerde halk
sağlığı adına, gıda güvenilirliği adına
hizmet veriyor. Bu insanların da bu yeni düzenlemeyle işsiz
kalacağını düşünürsek gerçekten çok yanlış bir
iş yaptığımızı daha net görmüş oluruz.
Oysaki birçok üniversitemiz ziraat mühendisi yetiştiriyor, birçok
üniversitemiz, fakültelerimiz gıda mühendisi yetiştiriyor, mezun
ediyor. Bu insanlara niçin biz yıllarca yatırım yapıyoruz,
onların bu anlamda eğitim görmesini, tahsil görmesini
sağlıyoruz? İşte bu konularda bize yardımcı
olsunlar diye, ziraat alanında daha sağlıklı bir zirai mücadele
yapsınlar diye, gıda sektöründe insan sağlığına,
çevre sağlığına tehdit oluşturmayacak gıda
üretimine katkı sunsunlar diye biz bu insanlara yatırım
yapıyoruz, yıllar yılı bunların eğitiminin devam
etmesi ya da onların eğitimini bitirme adına devlet kesesinden
milyonlarca lirayı öğretim bütçesine koyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yasa tasarısıyla
ilgili görüşlerimi sizinle paylaştım. Geçtiğimiz günlerde
Sayın Bakan birkaç kez burada bizlere hitap etmek durumunda kaldı,
gündem dışı konuşmalara yanıtlar verdi. Bu vesileyle
de Türk tarımını değerlendirdi. Bakanlığın
yaptığı icraatlardan, Türk tarımının geldiği
noktalardan bahsetti. Dün de burada, -çok güncel bir konu olduğu için
sizinle paylaşmak istiyorum- Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan bir
arkadaşım gündem dışı konuşma
almıştı. Gübretaş firmasının, Gübretaş gübre
fabrikasının -ki, tarım kredi kooperatifleri Gübretaş
ortaklarından bir tanesidir- iki Türk ortağı ve bir
İranlı ortağıyla Vakıfbank ve Halk Bankasından 80
milyon avro kredi alarak İranda bir gübre fabrikası satın
aldığını ve bu iki Türk şirketinin de sanki bu iş
için kurulduğunu, çok yeni firmalar olduğunu, bu konuda geçmişe
dönük -bu sektörle ilgili- herhangi bir faaliyetin olmadığı
konusunda ve bu ilişkilerin kirli ilişkiler olduğunu, bu
ilişkilerden pis kokuların geldiğini burada ifade etti.
Sayın Bakan da bu konuda cevap verdi. O cevabı sırasında
Avrupa Birliğine üye ülkelerle Türkiye arasındaki gübre
fiyatlarını, mazot fiyatlarını, hülasa tarımsal girdi
fiyatlarını karşılaştırdı ve ben yerimden
kendisine bu karşılaştırmanın yanlış
olduğunu söyledim. Nihayetinde, Türkiyede artık kamu iktisadi
teşekkülleri gübre üretmiyor, yani bu piyasalara direkt ya da endirekt
müdahale etme şansı yok artık. Biliyorsunuz, bu fabrikalar,
Türkiyede kamuya ait gübre fabrikaları, İstanbulda İstanbul
Gübre Sanayisi, -daha doğrusu Kocaeli Körfezde- özelleştirildi.
Kütahya, Gemlik, Samsun, TÜGSAŞa bağlı kompoze ve nitrat
fabrikaları özelleştirildi.
Sayın Bakan dedi ki bana... Ben dedim ki: Siz
fabrikaları sattınız, gübre fabrikalarınızı;
artık üretim özel sektörün elinde ve ithalat yapıyoruz. Dedi ki:
Sen bilmiyorsun -işaret etti- bizim dönemimizde değil, daha önceki
dönemde o fabrikalar özelleştirildi. Şimdi, ben onları
çıkardım, acaba benim bilgilerim yanlış mı diye. Bakıyorum,
İGSAŞ, İstanbul Gübre Sanayisi Türkiyenin tek üre üreten
fabrikasıdır. Önemli bir tesistir. Limanıyla, alanıyla,
teknik donanımıyla 100,5 milyon dolara (A) firmasına, 2004
yılında, 18 Mart 2004 tarihinde sözleşme yaparak
satılmış. Bakınız, iyi dinleyiniz. TÜGSAŞ Gemlik
Gübre Fabrikası, 9/12/2003 tarihinde yapılan ihalede (A)
firmasına, aynı (A) firmasına 83 milyon dolara
satılmış, 83,1 milyon dolar. Yine TÜGSAŞ Kütahya
Fabrikası, yine (A) firmasına, aynı (A) firmasına,
18/10/2004 tarihinde sözleşme yapılmış ve o da
satılmış. Yani AK PARTİ iktidarları döneminde demek ki
bu fabrikaları biz özelleştirmişiz. Bunun tabii ki
özelleştirme kararı, bir önceki hükûmetler, koalisyon hükûmetleri
döneminde alınmış olabilir. Ama nasıl Et-Balık
Kurumunu özelleştirme kapsamından çıkartma gereği duydunuz,
bu fabrikaların da hiç olmazsa stratejik olan bir İGSAŞı,
Türkiyede tek üre üreten fabrikayı satmayabilirdiniz ve böyle düşük
rakamlara da satmayabilirdiniz. Gerçekten o fabrikaları bilen
arkadaşlarım, gören arkadaşlarım bu fiyatlarla mukayese
ettiği zaman, maalesef, Türkiye'nin yıllarca el emeği göz
nuruyla inşa ettiği, kurduğu, bugünkü noktalara getirdiği
fabrikaları, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını kimlere
peşkeş çektiğimizi daha iyi görecektir. Bunu tüm samimiyetimle
söylüyorum, siyaset yapma adına söylemiyorum değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, güncel konulardan bir tanesi
de hububat fiyatlarıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
VAHAP SEÇER (Devamla) Geçtiğimiz hafta bunları da
tartışmıştık. Tabii, Değerli, Sayın
Bakanımız ve burada AK PARTİyi temsilen konuşan
arkadaşlarımız üreticilerden tebrik faksları, tebrik
telefonları aldıklarını söyledi.
Değerli arkadaşlarım, insanları
yanıltmayalım. Sayın Bakana teşekkür faksı gelen bölge
Akdeniz Bölgesi, benim bölgem. O bölgenin toprakları zaten -yani bizim o
yörenin tabiriyle, orada buğday üretimi yapmak günahtır- birinci
sınıf topraklardır, yani çok daha katma değeri yüksek
ürünler yetiştirebileceğiniz alanlardır. Dolayısıyla,
orada buğday üretimi yaptığınız zaman çok ciddi,
yüksek miktarlarda ürün alırsınız. Orada, Orta Anadoluya göre,
Güneydoğu Anadolu Bölgesine göre, Trakyaya göre daha düşük
maliyetlerde buğday üretimi yapabilirsiniz.
Şimdi, tabii, Türkiyede buğday üretimi devam ediyor.
Ben ısrarla bir şeyin altını çizmek istiyorum. Sayın
Bakanın beklentisi, bu yıl Türkiyede ürün miktarının çok
yüksek olacağı ya da birim alana çok yüksek verim alacağı
yönünde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Devamla) Son bir dakika rica ediyorum, hemen
bitireceğim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
VAHAP SEÇER (Devamla) Ben ısrarla altını
çiziyorum. Türkiyede bugüne kadar hasadı biten, Akdeniz Bölgesinde
hasadı devam eden
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Ege Bölgesinde,
Trakya Bölgesinde verimde bir düşüş var, yüzde 20 civarında bir
düşüş var. Verim düşüşü demek aynı zamanda kalite
düşüşünü de beraberinde getirir. Dolayısıyla, üreticinin
Belki fiyatlar, dünya fiyatlarıyla, üretimle, maliyetlerle değerlendirme
yaptığınız zaman uygun gibi görülebilir -birinci
sınıf ekmeklik buğdaya verdiğiniz 55 kuruş alım
fiyatı ya da tona 550 TL fiyat- ancak birim alana alınan ürünle bu
hesabı yaptığınız zaman üreticinin bu yıl da para
kazanamayacağını göreceksiniz. Dolayısıyla ben
Sayın Bakanı tekrar ikaz etmek istiyorum: Destekleme primlerini
mutlaka ama mutlaka artırmak durumundasınız, yoksa Türk
üreticisi bu sezonu da mağduriyetle tamamlayacaktır diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.
Bölüm üzerinde son konuşmacı, şahsı adına
İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit, buyurun efendim.
HASAN MACİT (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Veteriner Hizmetleri,
Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun uzun bir evreden sonra,
tartışılarak, birçok konu -ilintili olması bir gerçek ama-
iç içe konularak bir kanun tasarısı hâlinde önümüze getirilmiş
bir kanundur. Aslında bu kanun değişik adlar altında
getirilseydi daha sağlıklı olurdu diye düşünüyorum. Önce
2006 yılında dörtlü hijyen paketi hâlinde dört kanun
tartışıldı, tepkiler üzerine geri çekildi; daha sonra
veteriner hizmetleri şekliyle 2009 yılında yeni bir, bitki
sağlığı ve zootekni, hayvan sağlığı da
eklenerek getirildi ama su ürünlerini, madem hepsini bir araya getiriyoruz
bunları da eklememiz gerekiyordu. Böylelikle, bitki yetiştirme ve
ıslahı ayrı tutularak bir kanun hâlinde getirilmiş oldu.
Aslında bu kanunun veteriner hizmetleri ayrı, bitki
sağlığı ve hizmetleri ayrı, gıda ve yem
hizmetleri kontrolleri ayrı olarak getirilmesi, üç ayrı kanun hâlinde
getirilmesi daha sağlıklı olurdu, Türk tarımına daha
fazla katkı koyardı. Bu hâliyle getirildiğinde bunun
altında birtakım amaçlar gizli gibi geliyor. Çünkü, kanun
incelendiği zaman Tarım Bakanlığının hizmetlerini
özelleştirmeye yönelik maddeler var, ücret almaya yönelik maddeler var,
devletin ana görevi olan konuların ücreti mukabilinde şahıslara
hizmet karşılığı verilmesi maddeleri var ama beş
dakika içerisinde ne konuşacağımızı da bilemiyoruz,
gerçekten, Türk tarımını konuşmak için saatler gerekiyor.
Biraz önce de arkadaşlarımız burada AKP İktidarı
döneminde yapılanları anlattılar ama bu AKP döneminde
yapılanları acaba, odalarımıza bırakmışlar,
devletin resmî istatistik kurumunun verilerinden tarımı bir
incelemişler mi? AKP iktidara geldiğinde veriler neymiş, bugünkü
rakamlar ne olmuş, bir incelemişler mi? Merak ettim ve bu nedenle
bunu buraya getirdim.
Sayın Bakanımız, her fırsatta işte, 5
milyar 200 milyon civarında destek verdiklerini ve işte, 30 milyar
civarında, geldiklerinden bu tarafa destek verdiklerini
açıklıyor. Bu destekler acaba nerelere gitti merak ediyoruz. Çünkü bu
destekler amacı doğrultusunda kullanılmış
olsaydı, tarımın bir noktadan belirli bir noktaya gelmiş
olması gerekirdi. Yani, iyi bir noktaya gelmiş olması gerekirdi.
Zaman da hızla geçiyor, ben buradan, ekilen alanları okumak
istiyorum, geldikleri noktadan bu noktada ekilen alanlarda ne kadar daralma
var, üretilen ürün miktarlarını okumak istiyorum, toplam, geldikleri
noktada Türkiye üretim olarak kaç ton üretim yapıyormuş, bugün kaç
ton üretim yapıyor? Merak eden AKP milletvekili arkadaşlarım
bunlara bakarlarsa, Türk tarımının hangi noktaya geldiğini
net biçimde göreceklerdir. Sayılar, istatistikler yanılmaz diye
düşünüyorum, buradan, zamanım çok az, okumuyorum, sizlere okumanızı
tavsiye ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Gübreye destek verdik. diyorsunuz.
Şöyle bir vicdanınızı yoklayın, gübre sizin iktidara
geldiğinizde kaç liraydı, şimdi kaç lira? Türk çiftçisi gübreyi
kullanamıyor arkadaşlar, burada 10 milyon tondan 7 milyon tona
düşmüş, yazıyor. Neden düştü acaba destek veriyorsunuz bu
kadar gübreye de?
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Toprak analizi yapıp öyle
kullanıyor.
HASAN MACİT (Devamla) Gelir, burada konuşursunuz.
Acaba destek veriyorsunuz da bu gübre miktarı niçin
azalıyor da artmıyor?
Değerli arkadaşlar, sizin döneminizde -tabii gübrenin
çok değişik isimler altında çok değişik
miktarları var- 250 lira olan bir gübre 770 liraya çıkmış,
373 lira olan bir gübre 920 liraya çıkmış, 206 lira olan bir
gübre 600 liraya çıkmış yani 3 kat fiyat farkı
oluşmuş. Bu 3 kat fiyat farkını kullanılan gübreyle
çarptığınız zaman, 3,5 milyar lira, sadece gübrede, AKP
İktidarında oluşan fiyat farkına verilen miktardır.
Yani sizin tüm bir yılda Türk çiftçisine verdiğiniz 5 milyar lira
desteğin 3,5 milyar lirası, bir yılda Türk çiftçisinin kullandığı
gübrenin zammına gidiyor, daha geriye 1,5 milyar diğer desteklere
para kalıyor. Mazot 3 kat artmış. Tarımsal sulama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Macit, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Desteklemelerin ne olduğunu biliyor
mu acaba?
HASAN MACİT (Devamla) Ben desteklemeleri biliyorum sevgili
arkadaşım. Gelir, burada konuşursun, bire bir de sizinle
istediğiniz yerde tartışırız, istediğiniz
kanalda
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Sizin iktidarınızda varili kaç
liraydı, şimdi kaç lira?
BAŞKAN Sayın Öksüz, lütfen
HASAN MACİT (Devamla) Sizin yandaş
kanallarınız var, hangi kanalı istiyorsanız sizinle
değil Tarım Bakanınızla tartışırım bu
konuları, istediğinizle tartışırım, oradan laf atmayla
değil
Anladınız mı?
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Laf atmıyoruz, size
anlatıyoruz.
HASAN MACİT (Devamla) Sayın Bakan, burada, biraz önce
sorduğum soruya Veriler elimde değil. diyor. Tarımsal
elektrikle ilgili, bütçe görüşmelerinde 2002 yılında
sübvansiyon kaldırıldı. dedi. Evet, 2002 yılında,
tarımsal elektriğe verilen yüzde 30 sübvansiyon Aralık 2002de
AKP İktidarı tarafından kaldırıldı
HASAN ANGI (Konya) Hayır, doğru söyle.
HASAN MACİT (Devamla) Sen doğru söylüyorsan, burada söylersin.
ve Haziran 2009da tarımsal sulamayla ilgili, yeniden
yapılandırmayla ilgili, değerli arkadaşlar, 122 bin 380
abonemiz borçlu, bunun 9 bin 200 kişisi yapılandırmaya müracaat
ediyor, yüzde 10 bile değil ve yapılandırmaya müracaat edenler
de borçlarını ödeyemeyerek kalıyor.
BAŞKAN Sayın Macit, süremiz tamamlandı.
Teşekkür için mikrofonunuzu açayım, lütfen efendim
Buyurun.
HASAN MACİT (Devamla) Yapılandırmada dahi çiftçi
elektrik borcunu ödeyemiyorsa -biraz önce duyduklarınız- acaba hayal
âleminde mi yaşıyoruz yoksa Türk çiftçisinin durumu bizim
anlattığımız gibi mi, sizin
anlattığınız gibi mi? Ben bu yorumu, bu
değerlendirmeyi Türk çiftçisine havale ediyorum.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz on beş dakika
süreyle.
Sayın Öksüz, buyurun efendim.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, deminki konuşmacıyı
dinlediniz. 2002 yılında petrolün varili ne kadardı? Şu
anda ne kadar?
Gene, gübreyle ilgili soruyorum: Türkiyede kimyevi gübre
kullanımı ne kadardır? Vergisi nedir? Gübre desteğinde
üreticinin kârı nedir?
Kooperatiflere verilen destek miktarı nedir? 2003-2008
döneminde kaç projeye ne kadar destek verildi? Bu kooperatiflerde kaç kişi
istihdam ediliyor?
2002 yılında tarımsal kredi faiz oranları
neydi? Şu anda nedir? Kullanılan tarımsal kredi miktarı ne
kadardır?
2002 yılında Ziraat Bankasından çiftçiye ne kadar
kredi verildi? Şu an nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öksüz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Genel Müdürün
maaşını bir sor.
BAŞKAN Sayın Bakanım, notları
arkadaşlar almışlardır.
Sayın Cengiz? Yok.
Sayın Akkuş, buyurun.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan;
1) Ülkemizin birçok kesiminde süt inekçiliği
desteklenmiş ve vatandaşlara binlerce damızlık hayvan
pazarlanarak süt üretimi artırılmak istenmiştir ancak süt
fiyatlarının düşük olması ve desteğinin az
olmasından dolayı süt inekleri satılmaya
başlanmıştır. Bu da inek alan vatandaşın borcunu
ödeyememekle karşı karşıya kalmasına sebep olmuş.
Süt inekçiliğinin ivme kaybetmemesi için ne gibi tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
2) Yem bitkileri üretim desteği 2007de 404.470 TL, 2008de
676.095 TL iken 2009 yılında 288.320 TLye inmiştir, sebebi
nedir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Sayın Macit, buyurun.
HASAN MACİT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Görüşülmekte olan Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısında,
Bakanlığın, hayvan sağlığı alanında
hizmetlerini yürütmek üzere resmî veteriner hekim, bu yetkilerin özel çalışan
veteriner hekimler tarafından yürütülmesi için yetkilendirilmiş
veteriner hekim müessesesi var da tasarı da neden resmî mühendis,
yetkilendirilmiş mühendis müessesesi yok? Burada bir dengesizlik, bir
adaletsizlik yok mudur? Bu bir meslek taassubu mudur?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Macit.
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, et ithalatı Türkiye'nin yeni
karşılaştığı, sonuçlarını ve etkilerini
bilmediği bir konu değildir ama yaklaşık on beş
yıl öncesinin unutulmuş olması kaygı vericidir. Gerçekten
Türkiye 1995 ve 1996 yılları arasında yaklaşık 125 bin
baş gebe düve, 470 bin baş kasaplık sığır ve 50
bin ton et ithal etmiştir. Bu süreçte, bunu izleyen yıllarda pek çok
besici iflas etmiş, sayısız üretici hayvansal üretimden
çekilmiştir. Sayın Bakan, üretici sizi en başarısız
Tarım Bakanı olarak hatırlayacaktır diyor
Bu projeksiyona
katılıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan;
1) 1 Ocak-15 Mayıs 2010 tarihleri arasında sel afetine
maruz kalan on yedi ildeki çiftçilerin tarım kredi kooperatifleri ve
Ziraat Bankasına olan borçlarının bir yıl süreyle
ertelenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararında, Kütahya iline
komşu Afyon, Manisa, Uşak, Bursa illeri dâhil edildiği hâlde, bu
illerin tam ortasında bulunan Kütahya ilinin aynı dönemde selden
etkilenmesine rağmen kapsama dâhil edilmemesinin gerekçesi nedir?
Kütahyanın da bu kapsama dâhil edilmesi yönünde bir
çalışmanız var mıdır?
2) Kütahya Tarım İl Müdürünün bir hafta önce görevden
alınmasının sebebi nedir? Bu konuda siyasi müdahalelerin
olduğu iddiaları doğru mudur?
3) Kütahya Tarım İl Müdürlüğünün, başta ziraat
mühendisi ve veteriner hekim olmak üzere özellikle teknik personel
açığı ne zaman kapatılabilecektir?
BAŞKAN Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
Yok mu?
Sayın Kahya
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında
sulamaya destek veriliyor mu? Bugüne kadar kaç üreticiye ne kadar destek
verilmiş, bu desteklerle ne kadar alan sulamaya
açılmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Daha vakit vardı Sayın
Başkan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Öksüzün sorusuyla başlıyorum.
2002 yılında, petrolün varili 20 küsur dolar idi ve AK
PARTİnin göreve geldiği gün, 18 Kasım günü, Hükûmeti
devraldığı gün, mazotun litresi 1 milyon 250 bin lira idi. Bugün
de 2,90 ile 3 lira arasında değişiyor. Dünyada, bu arada tabii,
2007-2008 yıllarında bir anormal
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, üzümün
fiyatı hiç değişmedi, 500 lira.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır)
anormal biliyorsunuz, 140 dolarlara kadar varili
çıktı, çok fahiş fiyatlara çıktı. Bundan da tabii
bütün dünya gibi Türkiye'nin de petrol faturası, ithalat faturası
oldukça arttı.
Şimdi, Türkiye'nin kimyevi gübre üretimi yaklaşık 3
milyon tondur. 3 milyon ton, 2 milyon ton da ithal edilir, 5-5,5 milyon ton
arasında Türkiye'nin kimyevi gübre -çeşitli ürünlerdeki gübre-
üretimi var. Tabii, burada şunu söylemek lazım: Türkiyede üretilen
ve ithal edilen gübrelerin ham maddelerinin tamamı, yaklaşık
yüzde 95i ithal ediliyor. Çünkü azotlu gübrelerin temel ham maddesi
amonyaktır, amonyağın kaynağı doğal gazdır
ve doğal gaz ithal edilir. Bunun dışında, diğer
fosfatlı gübrelerin de, örneğin, nitelikli kaya fosfatı, keza,
fosforik asit vesaire. Bütün bunlar ham madde olarak ithal ediliyor. Yani
Türkiye'nin verdiği, mesela bazı ülkeler için
uyguladığı gümrük vergisi gübrede yüzde 6 civarında, yüzde
18 de katma değer vergisi var.
Hükûmetimiz döneminde, 2002 yılından önce, o süreçte
kaldırılmış olan, bizden önceki Hükûmet döneminde birçok
destek gibi kaldırılmış olan kimyevi gübre desteğini
de yine kimyevi gübre desteği altında biz tekrar uygulamaya koyduk ve
geçtiğimiz yıl 700 milyon lira civarında bir destek ödemesi
yaptık. Bunu da üç kategoride veriyoruz. Tarla ürünleri için ayrı,
yani hububat ve grubu için ayrı, meyve-sebze grubu için ayrı ve
diğer endüstri bitkileri için ayrı.
Hükûmetimiz döneminde tarımsal kalkınma kooperatifleri
çok ciddi bir artışla cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine
ulaştı. Burada, genel bütçede, genel bütçe imkânlarıyla 703 tane
tarımsal kalkınma kooperatifi desteklendi. Kırsal Alanda Sosyal
Destek Projesinden 1.007 tane, toplam 1.710 tane tarımsal kalkınma
kooperatifi desteklendi. Buraya ödediğimiz destek 1,5 milyar lira yani
eski parayla 1,5 katrilyon lira. Bizden önceki dönemle bunun mukayesesini
yapacak olursak bizden önce uygulanan -ki elimde bütün bunların verileri
var- toplam kooperatif desteği 280-287 civarında ve burada çok cüzi
bir para destek olarak ödenmişti.
Tarımsal kredi miktarı: Geçtiğimiz yıl
içerisinde 9 milyarın üzerinde bir tarımsal kredi uygulandı,
ödendi çiftçilere ve bunun geriye dönüş oranı da yüzde 97,5. Yani
Türk çiftçisi aldığı 100 lira kredinin, zirai kredinin 97,5
lirasını da geri ödedi. 2002 yılında bunun geriye
dönüş oranı yüzde 38di. Yani Türk çiftçisi Ziraat Bankasından o
tarihte aldığı kredinin, 100 liranın sadece 38
lirasını geri ödüyordu. Bugün 97,5unu geri ödüyor. Bu ne demektir?
Alım gücünün de, ödeme gücünün de çok yükseldiğini gösteriyor ve bu
miktar kredi daha önce Ziraat Bankasının sadece 550 bin çiftçiye
ödediği para da 227 milyon lira idi 2002 yılında. 227 milyon
lira çıktı 9 milyar liraya ve 9 milyar lira 1 milyon 100 bin çiftçiye
veriliyor, faizler de yüzde 59dan -bildiğiniz gibi- yüzde 12-13 düzeyine
düştü. Ancak bu ödenen kredinin yüzde 90ının üzerindeki
kısmı da sübvansiyonludur yani yüzde 30 ila yüzde 60 arasında
değişen oranlarda faiz indirimine tabidir. Bunun da
bazılarında -biraz önce bazı milletvekillerimiz de sordu- damla
sulama kredilerinde örneğin, kredi faiz oranı sıfırdır
yani faizsizdir. Bunları ödedik.
Kırsal kalkınma yatırımlarının
desteklenmesi projesindeki sulama projeleriyle -bir değerli
milletvekilimizin sorusuydu- bugüne kadar 2,5 milyon dekarın üzerinde
alanda damla sulama kredisi kullandırıldı ve bu krediyle 2
milyon 558 bin dekar alanda damla sulama sistemi kuruldu. 2 türlü damla sulama
kredisi veriyoruz. Birisi zirai kredi kapsamında, faizsiz; bir de
Tarım Bakanlığının Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi Projesi kapsamında
ödediğimiz yüzde 50 hibe destek. Hem Ziraat Bankası veriyor hem de
bizler bunu sağlıyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Akkuşun süt
inekçiliğine destek verilmesiyle ilgili sorusu: Süt fiyatlarının
düşük olması sebebiyle işte ineklerin kesildiğini söyledi.
Tabii, süt fiyatları şu anda mesela Avrupada 18-20 euro senttir. Bu
da Türk parasıyla 36-40 kuruş arasında değişiyor ama
Türkiyede şu anda 72,5 kuruş ortalama sütün litre fiyatı. Biz
buna ayrıca 4 kuruş da litre başına destek veriyoruz.
Dolayısıyla 76,5 kuruş ortalama Türkiyede şu anda inek
sütünün fiyatı. Koyun sütüne bizim verdiğimiz destek ise inek sütüne
göre 2,5 kat daha fazladır. 10 kuruş orada destek veriyoruz. Hem yem
desteği hem hayvan başına ödediğimiz destek hem de süt
primi desteğiyle süt sığırcılığı
Türkiyede gelişiyor.
Esasen Türkiyede hayvancılıkla ilgili söylenecek temel
gösterge şudur: Türkiyede süt üretimi 2002 yılında 8,4 milyon
ton iken bugün 12,5 milyon tondur Türkiye'nin süt üretimi. Bu rakam 8 milyon
tonlardan 12 milyon tonlara geldiyse Türkiyede hayvancılık
gelişmiş demektir. Bunun hiç başka bir yolu yok.
Bir göstergesi daha vardır, o da çok önemlidir. 2002
tarihinde içinde 50den fazla büyükbaş hayvan bulunan işletme
sayısı, hayvancılık işletme sayısı
Türkiyede sadece 4.500dür ama bugün 18 bin 650 civarında, 18 bin 650
tane Türkiyede içinde 50nin üzerinde büyükbaş hayvan bulunan
işletme var. Bu şu demektir: Türkiye ölçek ekonomisine
ALİM IŞIK (Kütahya) Hangi illerde Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bütün Türkiyede bu var, hızla yayılıyor,
hızla büyüyor. Türkiyede artık geleneksel olarak
hayvancılık yapanların yanında, diğer sektörlerden
insanlar da hayvancılığa yatırım yapıyor. Mesela
Türkiyede başka sektörlerde çalışan insanlar, örneğin
halıcılık yapanlar veya -ne bileyim- iplik işiyle
uğraşanlar da artık hayvancılık sektörüne girip
yatırım yapıyor ve verimli hayvancılık faaliyetleri de
gerçekleştiriyorlar.
Gerek et üretimiyle gerek süt üretimiyle, ikisiyle de ilgili olarak
da Türkiyede hem hayvan başına verim artmıştır hem
üretim miktarında artış meydana gelmiştir. Spekülasyonlara
da biz fırsat vermemek maksadıyla da bir miktar kasaplık
canlı hayvan ithalatı gerçekleştirdik ve onunla da Türkiyede
bugün yüzde 20ler civarında tüketici fiyatlarında azalma oldu ama
tüketim miktarında yüzde 25 artış oldu. Bu da yapılan
işin doğru olduğunu gösteriyor. Daha Türkiyede hiç hayvan
ithalatı yapılmamışken bile fiyatlarda yüzde 20nin
üzerinde bir düşüşün meydana gelmesi bizim teşhisimizin de,
çözüm önerimizin de doğru olduğunu gösteriyor.
Sayın Başkanım, sürem doldu, kalan sorulara
yazılı cevap vereceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım, grup başkan
vekili arkadaşlarım ve Genel Kurulda olan milletvekili
arkadaşlarımla bir hususu paylaşmak istiyorum yani
müşahedelerimle, yıllara dayanan gözlemimle: Şimdi,
arkadaşlarımız bir dakika içerisinde, seri bir şekilde
tabii ki gündemlerinde olan soruları soruyorlar. Bunlar bazen üç, dört,
beş olabiliyor. Şimdi, sayın bakanlar cevap verirken -benim
gördüğüm, müşahede ettiğim, gözlemlediğim- bu sorulara
cevap vermekte zorlanıyorlar. Sadece iki arkadaşa cevap verirse bütün
süre doluyor. Eğer arkadaşlarımız soruları tek tek
veya azami iki civarında sınırlarlarsa sayın bakanlar daha
çok arkadaşa cevap verme imkânına sahip olurlar diye
düşünüyorum. Takdirlerinize sunmak istedim.
Şimdi 1inci madde üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 1. maddesinden ile hayvan ıslahı
ifadesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Muharrem Varlı Yılmaz Tankut
Afyonkarahisar Adana Adana
Hakan Coşkun Alim Işık Mümin İnan
Osmaniye Kütahya Niğde
Akif
Akkuş
Mersin
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının 1 inci maddesinin hayvan ıslahı ibaresinden
sonra gelen ve refahını ibaresinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Sırrı
Sakık Nuri
Yaman
Şırnak Muş Muş
İbrahim
Binici M.
Nezir Karabaş
Şanlıurfa Bitlis
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sayılı tasarının 1.
maddesinde hayvan ıslahı ve refahını, tüketici
ibaresinden sonra üretici ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Gürol Ergin R. Kerim Özkan Ahmet Küçük
Muğla Burdur Çanakkale
Osman Kaptan Rasim
Çakır
Antalya Edirne
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısının
1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı, gıda ve yem
güvenilirliğini, halk sağlığı, bitki ve hayvan
sağlığı ile hayvan ıslahı ve refahını,
üretici ve tüketici menfaatleri ile çevrenin korunması da dikkate alarak
korumak ve halkın gereği gibi beslenmesini sağlamaktır.
Zeki
Ertugay
Erzurum
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye katılıyor
musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ertugay, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan bu yasanın
1inci maddesiyle ilgili bir önergemiz var, onun üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Bu önergede, biraz önceki konuşmamda da ifade ettiğim
gibi, halkın sağlığının korunması ve
halkın gereği gibi beslenmesinin sağlanması için buraya bir
hüküm eklenmesi gerektiğini ifade ettik. Bunun önemini yüce Meclisin çok
iyi takdir ettiği kanaatindeyim çünkü önemli olan
insanımızın beslenmesidir. Türk insanının beslenmesinde
çok temel önemli problemler vardır, halkın gereği gibi
beslenmesinde ciddi bir protein açığı bulunmaktadır. Yani
bugün Türkiyede aşağı yukarı kişi başına
hayvansal protein miktarı, kullanılan miktarlar 21-22 gram civarındadır
ama Avrupa Birliği ortalaması 63 gramdır. Dolayısıyla
bu konuda bu yasanın amacına uygun olarak beslenme vurgusunun,
beslenmenin öneminin mutlak suretle yasaya girmesinin doğru olduğunu
düşünüyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz önce
hayvancılıkla ilgili, sürem yetmediği için, bazı ifade
etmeye çalıştığım hususlar eksik kaldı.
Sayın Bakan da biraz önce yine konuşmasında
hayvancılıkta ne kadar iyi durumda olduğumuzu -şu anda bir
soruya cevaben- tekrar ifade etti.
23/2/2010 tarihinde bu yüce Mecliste ben bir konuşma
yapmıştım ve o konuşmamda artan et ve süt fiyatlarına,
azalan hayvan varlığına, düşen üretime dikkat
çekmiştim. Yani, Türkiyede fiyatlar artıyor çünkü artık
üretici, hayvan üreticisi, besici
Hatta besiciyi de iki kısımda
değerlendirmek lazım. Bir, ahırında köylünün, bizzat
çiftçinin ürettiği bir hayvan var bir de onu yetiştiren bir besici
var; bir de o hayvanları toplayarak besicilik yapmaya çalışan ve
belki de toplu bir, daha büyük bir sermayeyle Türkiye genelinde piyasada rol
oynamaya çalışan birtakım kişiler var. Çiftçiyi burada
mutlak suretle ayırt etmek lazım. Ben köylünün, çiftçinin,
Karslının, Erzurumlunun ahırındaki durumun çok vahim
olduğunu ve bu insanların bir kısmının da o
toplayıcılar tarafından istismar edildiğine ve çok
perişan bir manzaranın olduğuna dikkatinizi çekmiştim.
Şimdi, böyle bir konuşmaya Sayın Bakan o tarihte bir cevap
vermişti: 9 milyon 800 bin baş civarında büyükbaş hayvan
varlığı var 2002 tarihinde. Ki bu rakam doğru değil,
12 milyon civarında bir büyükbaş hayvan varlığı var ve
Türkiye o tarihte büyükbaş hayvan varlığı bakımından
Avrupa Birliğinde 4üncü sırada, sığır
varlığı bakımından 4üncü sırada, koyun ve keçi
varlığı bakımından 1inci ve 2nci sırada. Bu
verilen rakam da haddizatında doğru değil, yani Sayın
Bakanın 9 milyon 800 bin baş olarak verdiği rakam doğru
değil ve devam ediyor: 2009 yılında bu 10 milyon 391 bin.
Şimdi o kadar önemli bir nokta ki hem Türkiyede gerçekte
hayvancılığın lokomotif alanı olan büyükbaş
hayvancılık ve damızlık süt sığırcılığı
kan kaybetmemiş, aksine ileri bir noktaya gitmiş hem de hayvan
başına elde edilen ürün miktarında süt ve et miktarında çok
ciddi artışlar olmuştur.
Şimdi, Sayın Bakan, Türk halkının protein
açığı meydandayken, Türkiyede kişi başına et
tüketiminde ciddi değil hiçbir artış olmamışken,
halkın refah düzeyinde bir gelişme olmamışken, Allah
aşkına, böyle bir talep artışı yokken bu tabloyu,
bugün gelinen tabloyu nasıl izah ediyorsunuz? Yani bu artış var
da niçin hayvan, canlı hayvan ve et ithal etme noktasına geldiniz?
Bizi sebepler ilgilendirmiyor şu an itibarıyla, sonuç
ilgilendiriyor. Sonuç, idare ettiğiniz Türk tarımını
getirdiğiniz nokta meydanda ve Türkiye on beş yıldır et
ithal etmiyordu, bugün et ithal ediyor ve bu da hem üretici açısından
hem tüketici açısından hem çiftçi açısından hem de
geniş kitleler açısından son derece vahim bir noktadır.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Canlı hayvan, et değil.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Bunu lütfen kabul edin ve
verdiğiniz rakamlarla vatandaşımızı,
insanımızı yanıltmayın.
Türkiye, hayvancılık noktasında çok ciddi manada
gerilemiştir. Besici, üretici ağır maliyetler altında
ezilmektedir. Süt üretiminde de çok ciddi istikrarsızlıklar
vardır ve ağır maliyetler altında üretim
Bugün, söyler misiniz, kasapta 35-40 milyona
aldığınız eti, Et ve Balık Kurumuna veya
toplayıcıların, gerçek hayvan üreticisinden kaç liraya et
aldığını? Çok büyük bir çaresizlik yaşanmaktadır
ve lütfen burada başarılarınızdan bahsederken Türk
milletini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ertugay, konuşmanızın
tamamlayınız.
Buyurun.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla)
Türk çiftçisini de hiçbir şey
bilmiyor, ne yapsak kabul ettiririz gibi saf yerine koymayın.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sayılı tasarının 1.
maddesinde hayvan ıslahı ve refahını, tüketici
ibaresinden sonra üretici ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Gürol
Ergin (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ergin. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarının 1inci maddesi için verdiğim
önerge dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Ben burada Sayın Bakanın iki gün önce bu kürsüde
değindiği konular ile AKP sözcülerinin değindiği konular
üzerinde gerçek bilgileri vermek üzere söz aldım. Böylece tarımda
yaşanan fiyaskoyu da sizlere gösterme şansı
bulacağımı düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, rakamlardan söz ediyordu Sayın
Bakan ve TÜİK rakamlarını gündeme getiriyordu. Ben de TÜİK
rakamlarını söylüyorum: 2002 yılında 23 milyon 994 bin
hektar olan işlenen tarım alanı 2008 sonunda 21 milyon 555 bin
hektara, ekilen tarım alanı 18 milyon 123 bin hektardan 2008 sonunda
16 milyon 460 bin hektara inmiştir. Hububat ekim alanı 13 milyon 414
bin hektardan 11 milyon 990 bin hektara, buğday ekim alanı 9 milyon
300 bin hektardan 8 milyon 90 bin hektara düşmüştür. Hububat ekilen
alan ile buğday ekilen alanda yaklaşık 1,5 milyon hektar azalma
olurken yağlı tohum ekim alanı Sayın Bakanın
iddiasının aksine hemen hiç artmamış, artış
yalnızca 20 bin hektar olmuştur. 2002 yılında 657 bin
hektar olan yağlı tohum ekim alanı 2008 yılında 677
bin hektardır.
Yem bitkilerine gelince: En önemli yem bitkileri yonca ve
korungadır. Bunların ekim alanları 2002de 359 bin hektar,
2008de 690 bin hektardır yani 340 bin hektar artma vardır, bu
doğrudur.
Tüm bu rakamlara baktığımız zaman, Sayın
Bakanın önceki gün söylediğinin aksine hububat ekiminden vazgeçilen
alanlarda yağlı tohum ekiminin olmadığını, yem
bitkisi üretim alanlarındaki artışın da ekilmeyen araziler
karşısında son derece önemsiz kaldığını
görmekteyiz. Kaldı ki aynı yıllarda hububat yanında
şeker pancarı, tütün ve pamuk ekim alanları da
azalmış, en önemli endüstri bitkisi olan pamuk ekim alanı 721
bin hektardan 495 bin hektara düşmüştür, çünkü çiftçi AKP döneminde
para kazanmadığından tarlasını ekmekten
vazgeçmiştir.
Hayvancılıkta durum farklı mıdır?
Sayın Bakan, 1986 ile 1996 yılları arasında
yaklaşık 1,5 milyon kasaplık canlı hayvan ithalatı
gerçekleştirildiğini söylüyor. Bu rakam doğru olabilir. O zaman
Sayın Bakana sormazlar mı: 1,5 milyon kasaplık hayvan
getirenler Türkiye'nin hayvancılık sorununu çözdüler mi ki siz bugün
yeniden kasaplık hayvan getiriyorsunuz? Eğer o gün yapılan
yanlış idiyse bugün niye aynı yanlışı
tekrarlamaktasınız?
Sayın Bakan bu kürsüden yaptığı
konuşmada, hayvancılık konusunda doğru bilgilendirme
yapmamıştır. Sayın Bakan Türkiye'de üretim
artmıştır. diyor. Oysa kırmızı et üretimine
baktığımızda, 2007de 575 bin olan üretimin 2008de 482 bin
tona, 2009da 412 bin tona indiğini görüyoruz. 2002deki üretim ise
435.365 tondu. Yani 2009 üretiminin üzerindeydi. Gerçek durum budur.
Türkiye'de 2001 ila 2009 yılları arasında
büyükbaş hayvan sayısındaki artış yalnızca 125
bindir, ancak 2007den itibaren büyükbaş hayvan sayıları sürekli
azalmıştır.
Küçükbaş hayvan sayılarına gelince: Asıl
yıkım burada olmuştur. 2001 yılında 33 milyon 994 bin
olan küçükbaş hayvan sayısı 7 milyonun üzerinde azalarak bugün
26 milyon 877 bindir.
AKP döneminde sığır sayısı yalnızca
125 bin artarken, küçükbaş hayvan sayısında azalış 7
milyon 117 bindir. Sayın Bakanın müthiş destekler vererek
yarattığını ifade ettiği tablo budur.
Hayvancılığa eskiye kıyaslanmayacak kadar
büyük destekler verildi ise ve gelinen durum bu ise, o zaman Sayın Bakana
Bu destekler nereye gitti, kimler yedi ya da çarçur edildi? diye sormak ve
yanıtını ama gerçek, doğru yanıtını istemek
hakkımızdır.
AKP döneminde çiftçilerimiz, tarımsal girdi
kullanımında, tarımsal alet, makine, traktör
alımlarında da frene basmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ergin, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Devamla) 2008 yılında traktör
satışları yüzde 39 azalırken 2009 yılında azalma
yüzde 50yi aşmış, 2009 yılının tamamında
satılan traktör sayısı 7.290 olmuştur. Oysa, o
beğenmediğiniz 1998 yılında traktör satışı
48.568dir.
Sizin TARSİM Genel Müdürü Sayın Bülent Bora, 6 Haziran
2010da -dört gün önce- Devlet primin yarısını
karşılasa bile çiftçi yine de prim ödemede zorlandığı
için mi sigorta tabana yayılmıyor? sorusuna şu yanıtı
veriyor: Prim yüksek değil ama çiftçimizin durumu da iyi değil.
Sayın Bakan, buna ben ne ekleyeyim?
Tarım Sigortaları Genel Müdürünüz de bunu böyle
söylüyor.
Şu sözü hiç unutmayın: Bütün insanları belli bir
süre, kimi insanları her zaman kandırabilirsiniz, ama tüm
insanları her zaman asla kandıramazsınız. diyorum,
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sayılı tasarının 1
nci maddesinin hayvan ıslahı ibaresinden sonra gelen ve
refahını ibaresinin kaldırılmasını arz ve teklif
ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Birliği eğer bunu böyle yapın demese
kendi iç dinamiklerimizle bu ülkede, Türkiye, bir tarım, bir
hayvancılık ülkesi deyip, yakın zamana kadar ihracat yapan bir
ülke deyip, kendi geleceğimizi, artan nüfusumuzu, 72 milyon insanımızı
düşünerek bu Mecliste kanun çıkarmayacağız demektir.
Bakın, kanunun gerekçesini okuyorum: Avrupa Birliğinin
uyum referansı doğrultusunda. Evet.
Peki, Avrupa Birliğinin gördüğü ve Hükûmeti
notlandırdığı İlerleme Raporunda ne diyor? Kontrol
kapılarından başlıyor, getiriyor
Ben demin bir soru sordum
Bakana: Şap hastalığı konusunda hakikaten ilerleme
kaydetmişler, tebrik ediyorum. Yani çalışma yaptıkları
konuda doğruysa doğru ama gelin ondan sonraki noktalara bakalım.
Trakya konusunda bu ilerleme kaydedilmiş zaten ve notlara da geçiyor.
Bruselloz ve tüberkülozdan, arilik konusundan, bulaşıcı
süngerimsi ensefalopati hastalığına kadar bakın, oradan
geliyor. Şimdi, burada çok ilginç bir noktaya denk getiriyoruz. Gıda
ve yem pazarında diyor ki Hijyen paketi, hâlâ Türkiyede bunun
uygulaması yok. Gıdalar, hijyen paketleme diye bir sistem var.
Yine geliyoruz Etiketlenme ve sunum konusunda ilerleme
kaydedilmemiştir. diyor.
Yine geliyoruz Aroma maddelerine zararlı şeyler
katılıyor. Bunun düzenlemesi yoktur. diyor. Üstelik aflatoksin ile
ilgili olanlar başta olmak üzere etkin önlemler
alınmamıştır. diyor.
Şimdi, bunların hepsi insan
sağlığını, direkt, gıda olayını,
tarım olayını, hayvancılığı ilgilendiriyor.
Şimdi soruyorum: Kardeşim, Türkiye, dışarıya
et ihraç eden, tarım ürünleri ihraç eden bir ülke iken, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Erzurumda, Karsta, Ağrıda,
Vanda, o bölgelerde Et ve Balık Kurumunun olduğu dönemlerde, orada
üretici etlerini orada rahatlıkla satıp, devletin, kamunun
gözetiminde alınıp satıldığı zaman et ithal
edilmiyordu. Ucuzdu et. Ama ne oldu birdenbire? Şimdi,
Şırnakta, Van-Hakkâri-Şırnak arasındaki Faraşin
Yaylasında 500 bin baş küçük hayvan her sene yaylaya gider.
Artık oradaki korucular da illallah etti çünkü yaylaya gidemiyorlar. 500
bin baş hayvanın nasıl gideceği konusunda yollarda
sıkıntı çıkarılıyor, engel
çıkarılıyor. En sonunda Jirki aşireti bile Biz bu
silahları bırakacağız artık. deme noktasına
geldi.
Şimdi, bir yandan bu. Diğer yandan, GAP projesinde 1
milyon hektar araziyi siz sulamaya açmadığınız,
planlamadığınız, bütçesini
oluşturmadığınız zaman, orada tarımı
üretmediğiniz zaman, gıdayı üretmediğiniz zaman, kendi
ürününüzü üretmediğiniz zaman nereye satacaksınız söyler
misiniz? Şimdi, et ithal ediyoruz. Ne demiş Avrupa Birliği
raporunda? Okuyorum aynen: Hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalat
koşulları hâlâ Avrupa Birliği ile ilgili
uyumlu
değildir. Ne diyor? Fiilî et yasağı hâlâ devam etmektedir.
Fiilî et yasağı uygulanan bir ülkede Hükûmet kalkıp sekiz
yıl iktidar olduktan sonra, dışarıdan da et ithal ettikten
sonra başarıyı konuşmasın, kimseyi
kandırmasın. Dışarıdan et geliyor. Buranın
insanı, buranın kekiklerinden, meralarından beslenen
hayvanların etleriyle büyüdü. Saman gibi etleri ithal ederek buradaki
insanların önüne koyduğunuz zaman, sandıkta bunun
hesabını sorarlar size arkadaşlar. Bu kadar basit değil.
Bakın, hayvan haklarıyla ilgili yasayı da
kaldıracaksınız. Zaten evcil hayvanlar, süs hayvanları,
köpekler, kediler, her gün bunların hepsi itlaf ediliyor. Bunların
doğru dürüst barınakları yok. E, bir de ötenaziyi koyuyorsunuz.
İnsanlarda ötenaziyi çözdünüz de hayvanlarda mı ötenaziyi
koyuyorsunuz? Söyler misiniz, zaten ötenazi mi arıyorlar belediye ekipleri
rak rak rak vurduğunu vuruyor hayvanların ya da zehirliyor
hayvanları? Al sana ötenazi! Al sana yargı! Al sana karar! Bütün
hayvanlara mahkeme mi kuracaksınız? Kurullarınız mı
ötenaziyi konuşacak?
Bakın, samimi olun. Eğer bir iş yapmak
istiyorsanız ülkenizde, sizin dışınızda bu işin
erbapları vardır, Veterinerler Odası vardır, bir de
gıda mühendisleri vardır, kimya mühendisleri vardır, ziraat
mühendisleri vardır. Bunların üyeleri 10 binlerledir. Bunların
mesleği, eğitimi, işi budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bunlar, durmadan Hükûmete,
Sayın Bakana, hepinize mektup yazıyorlar. İşte,
mektupları burada üçünün. Diyor ki: Gıda güvenliği zaten küçük
işletmelerde başlar, 10 ve altında çalışanlarda. E,
fırındı, kasaptı, ekmekti, çikolata üretendi, bilmem neydi
Diyor ki: Sizin getirdiğiniz bu yasa tasarısıyla 7.500ü
aşkın ziraat mühendisi, 5 bine yakın kimya mühendisi, 8 bini
aşkın yönetici, sorumlu konumunda, 20 bin civarında uzman,
eğitilmiş mühendis açıkta kalıyor, işsiz kalıyor.
Sizin işiniz gücünüz, Avrupa Birliğine makyaj iki yasa
çıkarıp 20 bin tane üniversite mezunu insanımızı
işsizliğe mi itmektir? E, biraz vicdan, biraz izan gerekiyor bu
işlerde.
Sizin tarım politikanız yok, Hükûmet programını
açın bakın, yok. Hükûmet programında tarım politikası
yok, bütün bütçeleme olaylarında yok. Bana bir tane kalem
çıkarın, tarımın üç yılıyla ilgili, deyin ki:
Bunları yapacağız. Yok kardeşim, sizin önünüzü
gördüğünüz yok, önünüzü görmüyorsunuz ve gerçekten bu tarım
politikası Türkiye için hayatidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Türkiyedeki insanları
düşünenlerin özellikle bunu planlaması gerekir diyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 1. maddesinden ile hayvan ıslahı
ifadesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan
(Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tankut, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vermiş olduğumuz bu
önergeyle bu maddeden hayvan ıslahı ifadesinin hiçbir anlam ifade
etmediğini düşündüğümüz için çıkartılmasını
istiyoruz. Çünkü, zaten 2007 yılında pek çok bölümü yenilenmiş
bir Hayvan Islahı Kanunu mevcuttur ve böyle bir ifadeye de gerek yoktur.
Esasen, hangi kanun teklif ve tasarısı getirilirse getirilsin, bize
göre, yönetim anlayışı değişmediği müddetçe,
büyük emek ve mesailerle çıkartılan bu ve benzer kanunların
hiçbirisi aziz milletimizin sıkıntılarını giderebilme
adına pek de bir mana ifade etmemektedir. Çünkü sekiz yıldan beri tek
başına ülkemizin ve insanımızın mevcudiyetine
hükmetmeye çalışarak iktidarda bulunan AKP zihniyetinin temelinde
bulunan insanlarımızı oyalama, aldatma ve sadece kendi siyasi
saltanatını devam ettirme anlayışı
değişmediği için bugün Meclisimizde çıkartılmaya
çalışılan bu tasarının da bize göre hiçbir anlamı
olmayacaktır.
Sayın milletvekilleri, bugün özellikle son beş altı
yıldan beri uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık
politikaları ne yazık ki köy hayatını, köylülüğü ve
dolayısıyla çiftçilik ve hayvancılığı
bitirmiştir. Oysa köylülük, bir hayat tarzıdır ve toplumumuzun
millî ve manevi dokusunun hemhâl olduğu ve asla vazgeçemeyeceğimiz
çok önemli ve kuvvetli ekonomik bir sosyal gerçeğimizdir; aynı
zamanda kültürdür, emektir, yardımlaşmadır, tükettiğini
kendisi üretmektir. Köy demek müzik demektir, folklor demektir, el sanatı
demektir. Ancak, maalesef, Türkiye'nin yarım asırdan beri ve
özellikle de son yedi yıldır karşılıksız ve iflah
olmaz bir Avrupalı olma sevdası yüzünden köy hayatımız ve
ona bağlı olarak hayvan varlığımız ve gıda
üretimimiz sistematik bir şekilde kademe kademe yok edilmektedir.
İşte bu anlayışın neticesinde de köylülük
bitirilmiş ve artık yeni halk oyunlarımız oynanamaz, yeni
Türkülerimiz söylenmez, yeni kilimlerimiz, yeni halılarımız
dokunmaz olmuştur çünkü bütün bunları çok değil,
yaklaşık daha yedi sekiz yıl öncesine kadar üreten, yetiştiren,
geliştiren, söyleyen ve ilmek ilmek dokuyan milletin efendisi olan
köylümüz, bugün âdeta köle ve dilenci durumuna düşürülmüştür.
Bugün, AKP İktidarı, Avrupa Birliği maskesi
altında bir taraftan bölücü hainleri Haburda kahramanlar gibi
karşılatırken, diğer taraftan üretmeden tüketen, tüketerek
borçlanan, borçlarını da ne var ne yok satarak ödemeye
çalışan vahim bir Türkiye tablosuna aziz milletimizi ve onun efendisi
olan köylümüzü mahkûm etmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu
onulmaz AB sevdası uğruna köyler boşaltılarak üretime darbe
vurulmuş, hayvan varlığımız çok önemli ölçüde
azaltılarak zengin bir kültür ve yaşam biçimi âdeta yok
edilmiştir.
Evet, değerli arkadaşlar, bugün yıllardan beri
uygulanan ve içi boş sloganlarla geçiştirilen popülist,
yanlış ve vizyonsuz tarım politikaları yüzünden nüfusumuz 2
kat fazlalaşırken, ne yazık ki hayvan
varlığımız yarı yarıya azalmıştır.
Türkiye, Avrupayı besleyecek tarımsal potansiyele sahip bir ülke
iken bugün Avrupa ve diğer ülkelerden et ithal etme durumuna
düşmüştür.
Değerli arkadaşlar, bakınız, 1980de Türkiye'nin
nüfusu yaklaşık 45 milyon iken hayvan varlığı 83
milyon 557 bin baş idi; 2009da nüfus 72 milyon 561 bin olmuş, hayvan
varlığı 41 milyon 512 bin başa inmiştir. Yani nüfus
yaklaşık 2 katına yükselirken hayvan sayısı yüzde 50
azalırsa tabii ki et 30 lira olacak ve Türkiye et ithal etmek zorunda
kalacaktır.
Sayın milletvekilleri, gerçekler böyle iken bugün
hayvancılığımızı geliştirecek köklü çözümler
üretmek yerine popülist bir yaklaşımla en üst düzeyde et
ithalatının yeniden gündeme getirilmesi ve ithalata
başlanması, tek kelimeyle, hayvancılığımıza
vurulan büyük bir darbedir. AKP İktidarının bu
anlayışı hem köylülerimizi hem besicilerimizi hem Türk veteriner
hekimlerini hem de tarım camiasının diğer
mensuplarını büyük bir endişeye sevk ederek hayal kırıklığına
uğratmıştır çünkü bu film daha önce görülmüştür ve bu
bir kısır döngüdür. 1991 yılında 60 milyonun üzerinde olan
küçükbaş hayvan sayısı 2009 yılında 30 milyonun
altına düşmüştür. Dolayısıyla, mevcut et
fiyatlarını spekülatif fiyat artışı olarak değerlendirmek
kadar yanlış bir yaklaşım da -bize göre- olamaz. Serbest
piyasa ekonomisi şartlarında tüm emtia ve gıda fiyatları
arz talep dengesi içerisinde meydana gelmektedir. Muhafaza ve stok şartlarının
zorluğu nedeniyle fiyatı üzerinde spekülasyon yapılabilecek en
son ürün ettir. Etin kaynağı olan besisini almış canlı
hayvanı spekülatif amaçla bekletmek her türlü bilimsel
yaklaşımla ters olduğu gibi ekonomik de değildir. Bugün
fiyatlar yüksek bulunuyorsa bunun bir tek nedeni vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tankut.
YILMAZ TANKUT (Devamla) O da özellikle başta küçükbaş
hayvan olmak üzere arz eksikliğidir ve bunun sebebi de uygulanan
yanlış hayvancılık politikalarıdır. Piyasada arz
darlığı nedeniyle besilik materyal fiyatları
yükselmiştir, buna bağlı olarak karkas et maliyetleri de
fazlalaşmıştır. Üretici ve besici hiçbir zaman için
aşırı bir kazanç temin edememiştir. Bunun yanında, Et
ve Balık Kurumu bugünkü yapısı ve uygulama politikasıyla
piyasadaki fiyat dengesini sağlama görevini de yerine getirememektedir.
Sonuç olarak, et ithalatı
hayvancılığımızın gelişmesine telafisi
mümkün olmayan ziyanlar verecektir. İthal et, halk
sağlığımız ve hayvan
sağlığımız açısından önemli riskler ortaya
koyacaktır. Et ithalatının, halk sağlığı,
hayvan sağlığı ve hayvancılığımız
açısından ortaya koyduğu bu sıkıntılar nedeniyle
biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP Hükûmetinin bu politikasına
sonuna kadar karşı olacağımızı buradan bir kez
daha hatırlatıyoruz ve Hükûmetin bu yanlış ve tehlikeli
uygulamalardan bir an önce vazgeçerek,
hayvancılığımızı, siyasi mülahazalardan uzak bir
devlet politikası şeklinde ele alarak kalkındırması
lazım geldiğini belirtiyor, önergemizi desteklemenizi temenni ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.29
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 115inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
498 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş
sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı , Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 2. maddesinde yer alan zootekni
konularını ifadesinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Abdülkadir
Akcan Alim
Işık
Mersin Afyonkarahisar Kütahya
Hakan Coşkun Mümin İnan Akif Akkuş
Osmaniye Niğde Mersin
Muharrem
Varlı
Adana
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının ikinci maddesinde yemlerin üretim ibaresinden sonra
gelmek üzere tüketim ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
R. Kerim Özkan Gürol Ergin Esfender Korkmaz
Burdur Muğla İstanbul
Ahmet Küçük Rasim
Çakır
Çanakkale Edirne
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesinin bitkisel ibaresinden sonra ve
hayvansal ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Sebahat Tuncel İbrahim Binici
Şırnak İstanbul Şanlıurfa
Sırrı
Sakık Nuri
Yaman
Muş Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Sebahat Tuncel,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından
alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının genel gerekçesinde
sağlıklı bir toplum için halk sağlığı,
hayvan sağlığı ve bitki sağlığının
sağlanması, halkın yeterince güvenli gıdayla beslenmesi
gerektiği vurgulanmış ve bunun için devletin sorumluluk sahibi
olması gerektiği ifade edilmiştir. Bu genel gerekçenin gerçek
anlamda yaşam bulabilmesi için, İktidarın, ekolojik bir
perspektife sahip olması gerekir ama ne yazık ki Hükûmet, bugüne
kadar çıkardığı yasalarda olduğu gibi, bu yasada da
ekolojik bir perspektiften yoksun, sadece Avrupa Birliği uyum
yasaları çerçevesinde ev ödevlerini yapmak üzerinde olayı ele alan ve
bu konuda kanun tasarısı çıkaran bir noktadadır. Üstelik,
bu kanun tasarısını çıkarırken birbiriyle ilgili ama
bağımsız konuları da olan konuları birlikte ele alarak
daha kapsamlı ele alınmasını da engellemektedir.
Mevcut taslak, gıda ve yem maddeleri yanında, insan
tüketim amaçlı olmayan bitkisel ürünler, hayvansal ürünler, embriyo, semen
ve veteriner sağlık ürünleri gibi çok farklı
yaklaşımlara ve bu tür ürünlere yer vermesi nedeniyle
uygulanabilirlikten uzak durumdadır. Bitki sağlığı,
hayvan yetiştiriciliği ve sağlığı, hayvan
refahı, hayvan hareketleri, veteriner sağlık ürünleri, gıda
ve yem farklı disiplinler oluşturmaktadır.
Dolayısıyla, bu 5 maddenin daha farklı kapsamda ele
alınması gerekirken, AKP İktidarı bu tasarıda
bunların hepsini iç içe almış durumdadır. Biraz önce de
ifade ettiğimiz gibi, bütün bunlar, yasalar ele alınırken,
demokratik, ekolojik bir toplum perspektifinden ele
alınmadığından sadece kâr amaçlı olarak ele
alınmaktadır, bunun sonucu olarak da insan sağlığı,
toplum yaşamı, ekolojik denge hiçe sayılmaktadır.
Bildiğiniz gibi bu hafta Çevre Koruma Haftasıdır.
5 Haziran Dünya Çevre Günü Türkiye de bunu Çevre Koruma Haftası olarak
kutlamaktadır. Çevre sorunlarının başında hava, su ve
toprağın kirlenmesi yatmaktadır. Ekolojik sorunlar bugün
insanlığın geleceğini tehdit etmektedir. O nedenle, buradan
yasalar çıkartılırken demokratik ve ekolojik bir
yaşamın olanakları ve sürdürülebilir bir yaşam
standardı düşünerek ele alınmak zorundadır. Aksi takdirde,
çıkartılan yasalar yaşamımızı
kolaylaştırmamakta, aksine, daha sonradan çok daha ciddi sorunlara
neden olmaktadır. Ancak, AKP Hükûmeti, nasıl daha çok kâr elde ederim
ilkesine göre davranmakta, birçok yasa teklifini buna göre ele almaktadır.
Önümüzdeki günlerde buraya nükleer santrallere ilişkin de yasa teklifi
gelecektir. Yine HESler konusunda AKP İktidarının
yaklaşımı ortadadır. Çevre örgütlerinin, çevrecilerin
itirazlarına rağmen, çevreye zararlı konularda AKP Hükûmeti
yasalar çıkarmaya devam etmektedir. Üstelik bu yasaları
çıkartırken de bu konuyla ilgilenen kurumlarla, kişilerle,
mühendis odalarıyla diyaloğa geçme konusunda da ne yazık ki
ketum davranmakta, özellikle görmemektedir; bu ciddi bir problemdir. Şimdi
bu sorunlar herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla, bu yasa
da, aslında, ne hayvan sağlığını ne insan
sağlığını gerçek anlamda sağlayacak bir
yaklaşım değildir, bunu belirtmek istiyorum.
Diğer bir konu, sevgili arkadaşlar, bugün bir gazetede
vardı, TMK mağduru çocuklar için dünyaca ünlü Noam Chomsky, Zizek ve
Immanuel Wallerstein Taksim Meydanında açlık grevine
oturacaklarmış. Şimdi bu ne kadar doğru bilmiyorum ama bu
Türkiye'nin temel bir sorunu olan insan hakları ve özgürlükleri konusunda
ve bir yıldır AKP İktidarının Gündeme alıyoruz,
düzelteceğiz, tartışacağız, Terörle Mücadele
Kanununda çocukları kapsam dışına
çıkaracağız. söylemlerinin aslında ne kadar gerçek
dışı olduğunu bir kez daha öğrendik ve bu konuda
çocuklar için adalet çağrıcıları birçok eylem, etkinlik
yaptı, Sayın Başbakanla görüştü. Sayın Başbakan
onlara da söz vermişti Bu düzenlemeyi bu dönemde çıkaracağız.
diye ancak yasama dönemi bitiyor, AKP İktidarının gündeminde TMK
mağduru çocukların mağduriyetini giderecek herhangi bir şey
yok ama buna karşı Diyarbakırda aileler çocuklarının
durumuna dikkat çekmek için eylemdeler, oturma eylemi yapıyorlar.
Diğer bir konu: Bazı düzenlemeler
yapılacağı konusundaki duyumlarımızın
aslında hangi düzenlemeler olduğunu biz kısa süre önce
anladık, meğer AKP İktidarı yedi tane yeni cezaevi
açacakmış. Yani düzenlemesi çocukları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tuncel, lütfen tamamlayınız
sözlerinizi.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yani AKP İktidarı, Terörle Mücadele Kanunundan
mağdur olan çocukların hak ve özgürlüklerini sağlamak, bu ülkede
gerçek anlamda barış ve demokrasiyi sağlamak yerine yeni
cezaevleri açacak, yedi tane cezaevi açacak ve muhtemel ki yeni çocuklar
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yeni cezaevlerine konulacaktır.
Bunun aslında herkes tarafından görülmesi gerekiyor. AKP
İktidarı, bu ülkenin temel sorunlarını görmezden gelerek
gerçek anlamda demokrasi ve özgürlükleri ötelemek durumundadır.
Sanırım önümüzdeki dönem bunu herkes görecektir. Biraz önce
sayın AKPli milletvekili burada konuşurken seçim meydanında
konuşuyormuş gibi ifade ediyordu. Sanırım, seçimlere de az
kaldı, herkes bir şekilde bu kürsüyü propaganda aracı hâline
getirmeye çalışıyor. Sanırım halkımız da bu
gerçekleri görüyor, AKPnin gerçek niyetini görüyor ve en kısa sürede de
sandıkta da bunu gösterecektir diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, son bir şeyi daha ifade etmek
istiyorum. Bugünkü yaşanan vahim bir durum, dün Dersimin Ovacık
ilçesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen Sayın Tuncel, benim öyle bir uygulamam
yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının ikinci maddesinde yemlerin üretim ibaresinden sonra
gelmek üzere tüketim ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Burdur Milletvekili
Kerim Özkan.
Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz önergeyle üretici ve tüketici birlikteliğini
düşünmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce -tabii ki
tarımı konuşuyoruz, Türkiye konjonktürünü konuşuyoruz-
Sayın Ali Koyuncu arkadaşımız öyle bir tablo çizdi ki, yani
evlere şenlik, her şey tozpembe! Ben de mutlu oldum.
Soyadını çok seviyorum. Koyuncu soyadı toprakla iştigal
eden, koyunla iştigal eden anlamında değerlendirilir. Demek ki
atalarında toprağa sahip çıkanlar varmış, koyuna sahip
çıkanlar varmış. Ama bugünlerde hem toprağa sahip
çıkan yok hem koyuna sahip çıkan yok. Biz ne diyoruz: Toprakla
koyun, gerisi oyun. Değerli Arkadaşım
Toprağa sahip
çıkacaksın. Bakın, üç yıldır milletvekilisin.
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen Genel Kurula hitap edin.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Okul sütü dediniz,
başaramadınız, okul elması dediniz
başaramadınız. Bu sütü niçin çocuklarla buluşturmadık,
niçin askerle buluşturmadık? Tarım ve
hayvancılığın birinci girdisi, temel girdilerinde yem var,
yem maddeleri var ama çıktı olarak et var, süt ürünleri var.
Tarımda da aynı şekilde. Üretim materyalimiz olan elma
Türkiyede büyük bir sektöre, büyük bir çiftçi kitlesine hitap ediyor. Elma
üreticisi perişan, süt üreticisi perişan. Bu
perişanlığı dile getirmediniz.
Traktör satışları arttı. Değerli
arkadaşlarım, traktör satışları arttı da
Benim
Burdurumda bir tane yediemin deposu vardı. Orada icra takibinde ya bir
buzdolabı ya bir çamaşır makinesi veya bir televizyon bulunurdu.
Şu anda Burdurda beş tane yediemin deposu var sadece merkezde. On
ilçemin onunda da yediemin deposu var. Bunlarda neler var biliyor musunuz?
Biçerden tutun tarım alet ve makinelerinden, pulluktan sabana kadar icradan
alınmış malzemeler var. Tarım ve hayvancılık o
kadar güzel de, bu materyaller niçin icra kapılarından yediemin
depolarına düştü. Bu sorunun cevabını istiyorum sizlerden.
Sayın Başbakan Denizlide aynı Sayın Ali
Koyuncu gibi Denizli halkına anlatıyordu. Dedi: Şahlandı.
Tarım şahlandı da şu kadar destek verdik, mazot
desteği verdik, gübre desteği verdik, süte destek verdik, düveye
destek verdik. Acıpayamlı Mustafa Emmi dile geldi: Sayın Başbakan,
maval okuma, bunları külahıma anlat. dedi. Ama ne yazık ki
Mustafa Emmi polisle karşılaştı, kendisini karakolda buldu.
Değerli arkadaşlarım, bunları söylemek
zorundayız. Bizler Türk toplumunun, Türkiyede üreten insanların
temsilcileriyiz. Böyle bir tablo var, bu tabloyu yadsıyamayız. Öyle
tablo sayın arkadaşımın söylediği gibi Faizler
düştü
Faizin her türlüsü haramdır. diyordunuz. 1 lirası da
haram, 10 lirası da haram. Niye sıfır faiz değil de yüzde
10 faiz o zaman? Bunu değerlendirin. Verin. Faizsiz kazanç
kutsaldır. diyordunuz. Kâr ortaklığı diyordunuz, ne oldu
o kâr ortaklıkları YİMPAŞta KOMBASSANda? Türkiye
üreticilerinin paraları haraç mezat harcandı, perişan edildi;
bunları dile getirin, bunlara çözüm bulalım. Arkasından Faizler
düştü
Vatandaş bana şunu diyor: Yavrum, her şey çok
güzel, her şey güzel oldu, dünya bal oldu ama kaşığın
sapı kırıldı. Biz bir türlü, ürettiğimiz üründen
artı değer üretemiyoruz. Artı değer üretemediğimiz
gibi, ürettiğimiz ürünleri üretim maliyetinin altında satmak zorunda
bırakılıyoruz. 47 kuruş dedi Sayın Bakan
buğdayın üretim maliyetini. Bu, Akdeniz Bölgesi için, Adana için
geçerli olabilir, ama Türkiye genelinde bunun üretim maliyetinin 62 kuruş
olduğunu herkes biliyor. Kilogramı 62 kuruş olan
buğdayı 55 kuruştan şu anda alım kampanyası
başlattınız. Ama toprak mahsulleri ofisleri
çalışıyor mu? Bölgelerde toprak mahsulleri ofislerine kaynak
aktardınız mı? Aktardığınız kaynak yeterli
mi alım için? Bunları hiç konuşmuyorsunuz. Tamam, kara gün dostuydu,
ama toprak mahsulleri ofislerinin kara gün dostu olmadığını
gelin Burdurda, Antalyada, Muğlada, Denizlide görün değerli
arkadaşlarım. O ofisleri çalıştırmak
zorundasınız. Tarım kredilerden bahsediyorsunuz, tarım
kredilerden
Tarım kredi çalışanlarının ne kadar bir
maaş aldığını, yönetim kurulu üyelerinin ne kadar
maaş aldıklarını niçin değerlendirmiyorsunuz?
Halkın üzerinden, tarım kredideki gübrenin fiyatının
serbest piyasadan daha ucuz olması gerekirken serbest piyasadan daha
yüksek olduğunu niçin değerlendirmiyorsunuz? Vatandaşlar şu
anda tarım kredilere girmek istemiyor, tarım kredilerin önünden
geçmek istemiyor. Bunları hep beraber değerlendirmemiz gerekiyor.
Bu duygularla yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Koyuncu.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sayın Başkanım, az önce
konuşan, ismimi de zikrederek
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sevdiğimizi belirttik Ali
Bey.
ALİ KOYUNCU (Bursa)
benimle ilgili birtakım
yanlış söylemlerde bulundu, yanlış ifadeler kullandı.
Bunu düzeltmek için 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Koyuncu, sataşma söz konusu
değil, onun için uygun görmüyorum.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Ama Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen Sayın Koyuncu
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Aliciğim,
sevdiğimizi belirttik, Koyuncu soyadını seviyoruz dedik,
Koyunu seviyoruz. dedik, Toprağı seviyoruz. dedik.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 2. maddesinde yer alan zootekni
konularını ifadesinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık,
Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Sayın Bakan, değerli iktidar partisi sözcüleri
burada konuşunca, haklı olarak vatandaşlarımız da bizi
Bazı soruları lütfen bizim adımıza sorar
mısınız? diye aradılar. Biraz sonra, ayrıca gelen
mesajı da Ali Bey için okuyacağım. Şimdi, bizim Kütahya
ilinin Dumlupınar ilçesinin Ağaçlı köyünden Mustafa Amcam. Aynen
şöyle: Oradan, benim dediklerimi okuyabilir misiniz Sayın Vekilim.
diye telefonla bana iletti. AKP İktidarı döneminde elimizdeki
inekler Allahın rahmetine kavuştu. Bizler de
mezarlarımızı kazdırdık, ölmek üzereyiz. Eğer
seçimlere kadar onlar bizi bu mezarlara gömmezler ise ilk seçimde biz
onları, bol keseden atanları sandığa gömmek
zorundayız
MUSTAFA ÇETİN (Uşak) Hayal bunlar, hayal.
ALİM IŞIK (Devamla) Hayal falan değil. Aynen
okuyorum buradan bakınız, mesajı da vereceğim.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Kendin yazdın, kendin
okuyorsun.
ALİM IŞIK (Devamla) Vereceğim kardeşim,
telefonunu da vereceğim.
Sayın Hocam, o AKPli kır saçlı vekil
OKTAY VURAL (İzmir) Kim, kim o?
ALİM IŞIK (Devamla) Yani, beyaz saçlı demek
istiyor, Sayın Ali Beyi kastediyor tahmin ediyorum.
...Biz gelmeden motor yoktu, merkepler ile çiftçilik
yapılıyordu. dedi. Bunu diyeceğine Elindeki motorları biz
sattırdık, mazotu 3 kat, gübreyi 3 kat çıkardık, köylüyü
geçinemez hâle biz getirdik. deseydi çok doğru söylemiş olurdu.
Ali Beyciğim, sana vereceğim bunu.
Çok teşekkür ederim.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Selamı yok mu?
ALİM IŞIK (Devamla) Selamı da var, Selamlar,
selamlar.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Bize de geldi teşekkür
mesajları.
ALİM IŞIK (Devamla) Evet, onu
Tamam
BAŞKAN Sayın Işık, lütfen Genel Kurula hitap
ediniz.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Ali, getir bakalım. Ali, getir de
okuyalım...
ALİM IŞIK (Devamla) Şimdi, yine, bazı
vatandaşlarımız soruyorlar ki: Bakanımıza sorabilir
misiniz, Türkiyede sadece Sayın Bakanın da seçim bölgesi olan
Diyarbakır ve diğer Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinde mi
tarım ve hayvancılık yapılmaktadır? Tarım
Bakanı sadece bu illerin mi bakanıdır? Niçin o bölgede
yapılan tarım destekleri, hayvancılık destekleri
Anadolunun diğer illerinde yapılmamaktadır? Lütfen bizim
adımıza bunu da iletir misiniz. diyenler var.
Sayın Bakanım, özellikle son dönemde basında et
ithalatıyla ilgili olarak çıkmış olan bazı şaibe,
endişe ve iddiaları mutlaka cevaplandırmalısınız.
İthalatçı firmaların kimler olduğunu ve Türkiyeden
kimlerle bağlantılarının bulunduğunu kamuoyuna
açıklamak zorundasınız, aksi takdirde bu et ithalatı sizi
de götürür, İktidarınızı da götürür. Bunu
açıklamanız lazım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Onu zaten biliyor. Açık, açık
Herkesin gözü
önünde.
ALİM IŞIK (Devamla) Değerli milletvekilleri,
ülkemizde birçok insanımızın gıdaya erişme
hakkından yoksun olduğu
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, böyle bir
şey olur mu? Sayın Bakan laf atıyor.
ALİM IŞIK (Devamla)
her 4 kişiden 1inin
yoksulluk sınırının altında
yaşadığı gerçeği göz önüne
alındığında, vatandaşlarımızın günümüz
şartlarında artan ve çeşitlenen gıda taleplerinin
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın
Bakan laf atmasın, meşgul ediyor Hatibi. Söyler misiniz, uyarır
mısınız?
ALİM IŞIK (Devamla)
güvenli ve sürdürülebilir olarak
karşılanması ve herkes için adaletli şekilde gıdaya
erişim hakkının temin edilmesi konusunda yasal her türlü
düzenlemelere destek vermek elbette ki bu çatı altında
bulunmamızın önemli gereklerinden birisidir. Ancak ülkemizin gerek
Avrupa ülkelerine gerekse Rusyaya sattığı malları
sağlık standartları gerekçesiyle iade edilen ve günlerce gündemden
düşmeyen ülkemiz için, üreten ve satan işletmelerin kontrol ve
denetimi, gıda maddelerinin ve gıdayla temasta bulunan madde ve
malzemelerin teknik ve hijyenik şekilde üretilmesi, muhafaza edilmesi,
depolanması ve pazarlanmasının sağlanması, tüketici
sağlığı ve ülkemizin uluslararası güvenilirliği
açısından çok büyük önem arz etmekte. Fakat sadece AB uyum sürecinin
bir gerekliliği, 12nci faslın açılabilmesi için ön şart
gibi nedenler öne sürülerek beş temel kanunun tamamen, dört kanunun
bazı maddelerinin yürürlükten kaldırılması, beş
kanunun da bazı maddelerinde değişiklik yapılması
suretiyle tam on dört kanunu ilgilendiren bir alanı bir kanunun içerisine
toplayarak mevcut eksiklikleri gidermek sadece bir hayal olabilir. Diğer
taraftan, eğer bu işi bilerek yapıyorsanız Türk
tarımını bitirme görevinizi mi yerine getirmektesiniz? Bunu
buradan sormadan geçemeyeceğim.
Özellikle birinci bölümde
veteriner hizmetlerinin, hayvan refahının, hayvan
sağlığının, hayvan ıslah ve zootekninin, hayvan
hareketlerinin, veteriner sağlık ürünlerinin bir yasada; ikinci grup
olan bitki sağlığı, zirai mücadele, zirai karantina, bitki
hastalık ve zararlıları ile bitki koruma ürünleri bir yasada;
üçüncü grupta da gıda ve yem ayrı bir yasada ele alınmak
zorundadır. Aksi takdirde, bu, sadece bir yasak savmaktan ileri giden
kanundan öteye gitmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Işık, lütfen
tamamlayınız.
Buyurun.
ALİM IŞIK (Devamla) Bu bağlamda, kanunun
kapsamını belirleyen ve tasarının 2nci maddesinde
sayılan konulardan zootekni konularını ifadesinin metinden
çıkarılması gerekir. Önergenin de aslı budur çünkü bu
konuda Almanlarla ortak yürütülen GTZ projesi kapsamında 1995
yılında kurulan ve bugün ülke geneline yayılarak dikey
teşkilatlanmasını tamamlamış olan damızlık
sığır yetiştiricileri birlikleri profesyonel bir
yaklaşımla tüm işlemlerini yürütmektedirler. 2001
yılında çıkarılan 4631 sayılı Yasa ve yönetmelik
bu alandaki boşluğu doldurmaktadır.
Dolayısıyla sözlerimin sonunda, Türk tarımını
ve ziraat mühendisliği mesleğini bitirme adına
yaptığınız bu girişimin yeniden
değerlendirilmesini talep ediyor, önergemize desteklerinizi isteyerek
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.- Y O K L A M A
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım
ancak toplantı yeter sayısı talebi vardır,
arayacağım.
Sayın Korkmaz, Sayın Vural, Sayın Şandır,
Sayın Bal, Sayın Yıldız, Sayın Varlı, Sayın
Aksoy, Sayın Günal, Sayın Coşkun, Sayın Işık,
Sayın Uslu, Sayın Orhan, Sayın Ayhan, Sayın Ergun,
Sayın Tankut, Sayın Enöz, Sayın Sipahi, Sayın Homriş,
Sayın Ural, Sayın Kumcuoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (1/806) (S. Sayısı: 498) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş
sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 3. maddesinin 15. paragrafında gösteren
kelimesinden sonra ve vasıflı kelimesinden önce olmak üzere hastalıklardan
ari ifadesinin ve 84. paragrafında üreme ve çoğalma kelimelerinden
sonra gelmek üzere hastalıklardan korunma ifadesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Şandır S.
Nevzat Korkmaz Muharrem
Varlı
Mersin Isparta Adana
Prof. Dr. Abdülkadir Akcan Hakan Coşkun Alim Işık
Afyonkarahisar Osmaniye Kütahya
Akif
Akkuş Mümin
İnan
Mersin Niğde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 498 Sıra Sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısı'nın 3. maddesinin 50. fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini, 51, 52 ve 53.
fıkraların ilave edilmesini, tasarıda sonra gelen
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve talep ederim.
"50) Gıda üreten işyeri: Gıda maddelerinin ham
maddeden başlayarak; depolama, tasnif, işleme, değerlendirme,
dayanıklı hale getirme, ambalajlama işlerinden bir veya
birkaçının yapıldığı ve gıda maddeleri
satış yerlerine gönderilmek üzere depolandığı tesisler
ile bu tesislerin tamamlayıcısı sayılacak yerlerin
tamamını,"
"51) Gıda maddeleri satış yeri: Her türlü ham,
yarı mamul ve mamul gıda maddelerinin toptan veya perakende
dağıtım ve satışının
yapıldığı ve bunların satış için
depolandığı yerleri,
52) Gıda maddeleri üreten ve satan işyeri: Gıda
maddelerinin ham maddeden başlayarak depolama, tasnif, işleme,
değerlendirme, dayanıklı hale getirme, ambalajlama
işlemlerinden bir veya bir kaçının yapıldığı
ve her türlü ham, yarı mamul ve mamul gıda maddelerinin toptan veya
perakende dağıtım ve satışının yapıldığı
ve bunların satış için depolandığı yerleri,
53) Toplu tüketim yeri: Gıda maddelerinin tekniğine
uygun şekilde işlendiği, üretildiği ve aynı mekânda
tüketime sunulduğu yerleri,"
Mehmet Ali Susam Osman Kaptan Vahap Seçer
İzmir Antalya Mersin
Mevlüt Coşkuner Ramazan Kerim Özkan Ensar Öğüt
Isparta Burdur Ardahan
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam.
Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 498 sıra
sayılı Veteriner Hizmetleri Kanunuyla ilgili söz aldım. 3üncü
maddesinde değişiklik yapılmasıyla ilgili olarak da bir
önerge verdik. Önerge okunurken dikkatle Sayın Bakanı da izledim,
Komisyon Başkanımızı da izledim. İnanıyorum ki
Sayın Bakanım bu verdiğimiz önergede ne demek istediğimizi
hem dinlemedi hem anlamadı ve o anlamıyla da rutin bir şekilde
dedi ki: Reddediyoruz.
NURİ USLU (Uşak) Nereden biliyorsun
anlamadığını?
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Ben gözlemimi aktarıyorum,
sen de dinle. Ben gözlemimi söylüyorum çünkü söylediğim şey o kadar
çok doğru ki. Verdiğimiz önerge, bir kurumun başkanı
olarak, bir bakanlığın başkanı olarak bu yasayı
çıkartırken, tanımlamalarda gıda konusunda iş
yerlerinin sınıflandırılmasının bu şekilde
yapılmasının hem kanunun işlemesi açısından hem
denetimi açısından hem cezalandırılması
açısından kendisine de büyük faydalar
sağlayacağını, üzerinde incelerse, okursa görecektir. Çok
net bir önerge verdik.
Değerli arkadaşlarım, burada bunu verirken
amacımız
Perakende piyasası çok güçlü bir piyasa. Özellikle
gıda perakende piyasası yaklaşık 300 milyar Türk
liralık bir cironun döndüğü yıllık bir piyasa. Bu piyasada
üretim ayrı, üretimden satışa kadar olan işletmeler var,
sadece üretim ve depolamanın yapıldığı işletmeler
var, üretimi yapılmış satış yapan noktalar var, bütün
bunların dışında, üretim dışında, toplu
tüketim yeri dediğimiz noktalar var.
Şimdi, eğer bunları ayırmazsanız, büyük
bir entegre süt fabrikasıyla bir yufka imalathanesini aynı kategoride
görme durumunda olacaksınız. Büyük bir sucuk fabrikasıyla bir
kasabı aynı noktada görme durumunda olacaksınız. Bunu,
zaten kanunun ruhunda çok net bir şekilde cezalara ve denetimlere
baktığınızda görüyorsunuz. Hatta muhalefet şerhlerine
baktığınızda, benim gibi düşünen Erzurum Milletvekili
Arkadaşımızın yazmış olduğu muhalefet
şerhinde de görüyorsunuz. Yani bu tanımlamada bu ayrımları
yapmazsanız işletmenin sermayesi kadar ceza yazabileceğiniz
uygulamalarla karşı karşıya kalacaksınız. Onun
için, bu kanunun ruhunda başta tanımlamalarda işletmeleri
sınıflandırmak zorundayız. Onun için dedim, bunu Sayın
Bakan okusa, bürokrat arkadaşlar okusalar bunun yararlı
olacağını görürler ve bu doğrultuda bu önergeye katkı
koyarlardı.
Değerli arkadaşlar, bu kanun, Avrupa Birliği uyum
yasaları çerçevesinde, Avrupa Birliği müktesebatından bize
çevrilerek düzenlenmeye çalışan ve en az dört kanunda olması
gereken değişimi bir kanun içerisinde toparlamış ve bu
nedenle de gerçekten bütün yetkileri Tarım
Bakanlığının uhdesine almış; bu nedenle de
uygulaması, işleyişi ve bu konuda çıkacak sorunları
çözüm anlamında çok zor bir kanun olma noktasına gelmiştir.
Sayın Bakanın, bu kanunu, Avrupa Birliğinden
çevrildiği şekliyle uygulamak ve buraya yazmak yerine yapması
gereken şuydu. Bu kanunu, Avrupa Birliğindeki genel çerçeveye alarak
bu ülke şartlarına uyarlayarak, bu ülkenin gıda sektörünün,
bitkisinin, veterinerliğin, hayvancılığın ve benzeri
tüm alanların kendine özgü koşullarını, o sektörün içinde
bulunan sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleriyle birlikte baştan
aşağıya bir değerlendirip bu kanunu ona göre dörde böler ve
o şekilde içerisinde değerlendirmeler yaparak sağlıklı
bir kanun çıkartırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın
Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Maalesef, bu kanun, ana
hatlarıyla bu içerikten yoksundur.
Önergede zamanım kısıtlı olduğu için
diğer konulara değinmeyeceğim ama daha sonraki önergelerimde
devam edeceğim. Bu anlamıyla Sayın Bakandan şunu rica
ediyoruz: Bu önergeyi okumadan reddetmek yerine, bir okuyun, getireceği
yararları bir tartın ve bu önergeye destek verirseniz, bundan sonraki
süreçte bu yasanın işleyişi açısından doğabilecek
bir sürü sıkıntıyı ortadan kaldırmaya yönelik önemli
bir katkıdır. Meslek örgütlerinin ve sektörün görüşleri
alınarak yapılmış bir öneridir. Buna dikkatinizi çekiyorum
ve önergemize destek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 3. maddesinin 15. paragrafında gösteren
kelimesinden sonra ve vasıflı kelimesinden önce olmak üzere
hastalıklardan ari ifadesinin ve 84. paragrafında üreme ve
çoğalma kelimelerinden sonra gelmek üzere hastalıklardan korunma
ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz
değişiklik önergemiz hakkında görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu önergemizde, 3üncü maddenin 15inci paragrafında
hastalıklardan ari ifadesinin yer almasını, 84üncü paragrafına
da hastalıklardan korunma ifadesinin eklenmesini istiyoruz. Neden?
Çünkü, bir hayvanın damızlık olarak nitelendirilmesi ve
kullanılabilmesi için istenen özelliklere sahip olması yetmez,
kendisinden üreyecek nesle de hastalık aktarmaması şarttır.
Öte yandan, zootekni faaliyeti bir yetiştirme faaliyetidir.
Yetiştirme ortamındaki hayvanların her türlü hastalıklardan
korunması da bu faaliyetin bir parçasıdır.
Dolayısıyla, tasarının bir eksikliğini kapatacak bu
önerimizin kabulünü temenni ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, milletvekillerinin, seçildikten
sonra tüm ülkeyi temsil ettikleri hususu bir Anayasa hükmüdür. Ancak her
milletvekilinin de kendisini seçen iline karşı bir boyun borcu, bir
vefası olmalıdır. Ispartanın haklarının
savunulması hususunda da tüm Ispartalı milletvekillerine görev ve
sorumluluk düşmektedir. Bu sorunlar karşısında susmak,
görmemezlikten gelmek ya da ilgileniyor gözükerek taşın, kovuğun
arkasına saklanmak Isparta ve Ispartalıya vefasızlık etmek
demektir. Hele hele Ispartaya hizmet konusunda yetkilendirilmiş iktidar
milletvekillerinin çok daha büyük mesuliyetleri olduğunu söylersek ancak
malumu ilan etmiş oluruz. AKP İktidarı döneminde Ispartaya
gerekli ehemmiyet gösterilmemiş, istihdam kapıları,
Ispartayı merkez yapan kamu kurumları birer birer
kapatılmış, ekonomik ve siyasi manada Isparta irtifa
kaybetmiştir.
AKP Hükûmetinin uyguladığı yanlış
teşvik sisteminden dolayı Isparta organize sanayisinin üçte 2si
boşalmış, çalışan işçiler kendilerini sokakta
bulmuşlardır. Ispartanın tekstil sanayisi, inşaat sanayisi
çökmüş, yaklaşık 4 bin kişi işsiz
kalmıştır. Kamgarn, Kotex, Sümerhalı kapanmış ya
da Hükûmetinizce kapatılmış, Afyondaki teşvikten
dolayı Üçtuğ Afyona taşınmış ve Isparta Mensucat
ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Ispartada İŞKURa
kayıtlı işsiz sayısı 11 bini bulmuştur. Bu rakam
daha 2005te 5.352 idi.
Bunlar yetmezmiş gibi, Ispartayı diğer illere göre
merkez hâline getiren kamu kurumlarının Isparta temsilcilikleri
kapatılmış ya da Ispartadan diğer illere taşınmıştır.
Değerli milletvekilleri, bunlara tesadüf diyebilir misiniz
yahut tesadüf ise, tüm bu olup bitenler neden hep Ispartanın
başına gelmektedir? Ispartanın iktidar nezdinde hukukunu
koruyacak AKPli milletvekillerimizi yapılan yanlışlara
karşı çıkmaya çağırırsak kendilerinden çok
şey mi istemiş oluruz?
Ispartalı AKP İktidarı döneminde kendisini kenara
itilmiş hissediyor iken, şimdi de Eğirdir ilçemizin de içinde
olduğu ve ülkemizde sadece dört yerde bulunan Su Ürünleri
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü kapatılmaktadır.
İktidara sorulduğunda, Efendim, Antalya Akdeniz Su Ürünleri
Enstitüsüne bağlı bir şeflik durumuna gelmekte,
kapatılmamaktadır. diyorlar. Ancak hiç eğmenin, bükmenin
manası yok, Kayseriden Balıkesire, Bilecikten Yozgata kadar tam yirmi
ilin bağlı olduğu Müdürlük Isparta Eğirdirden
alınmakta ve teşkilat, hem kullandıkları kaynak, sahip
oldukları yetki ve hem de istihdam edilen personel sayısı
açısından küçülmekte, şeflik pozisyonuna düşürülerek
sıradanlaştırılmaktadır.
AKP İktidarı döneminde, Eğirdir Kemik
Hastalıkları Hastanesi başta olmak üzere Isparta merkez ve
ilçelerinde kapatılan kurumların başına gelenler Su
Ürünleri Enstitüsüne de uygulanmaktadır. Buradan uyarmakta fayda görüyorum:
Bu olup bitenlere Isparta AKP milletvekilleri, AKP il ve ilçe
teşkilatları, hatta AKPli Eğirdir Belediyesi seyirci kalabilir,
ancak Ispartalı ve Eğirdirli sessiz kalmayacak ve demokratik
tepkisini en sert ve seri bir biçimde ortaya koyacak, hakkını
arayacaktır.
Sayın Tarım Bakanı buradayken kanayan bir
yarayı daha gündeminize getirmek istiyorum: Ispartada bulunan 7 sulama
birliğinin -ki bunlar Şarkikara-ağaç, Hoyran, Senirkent, Atabey,
Eğirdir, Yenişarbademli ve Gelendosttur- TEDAŞa toplam
borçları 25 trilyon 175 milyar liraya ulaşmıştır.
Biliyoruz ki, bu sorun tüm illerdeki sulama birliklerinin ortak sorunudur.
Çiftçimiz zor durumda-dır; üretememekte, ürettiğini
satamamaktadır. Böyle olunca borcunu ödeyemez hâle gelmiştir. Ancak
sulama yapamaz, ürününü yetiştiremez ise bu kısır döngü,
gittikçe onları çıkmaza sürükleyecektir. Bu borçlar da 36 taksitte
ödenmesi şeklinde revize edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Ancak, çiftçi o kadar zor durumdadır ki, bu borcunu
faizleriyle birlikte ödeyememekte, haciz işlemlerine maruz
kalmaktadır. Borçlarının ödenebilir olarak yeniden
yapılandırılması, borç faizlerinin silinmesi ama bir an
önce sulama faaliyetlerine devamın sağlanması gerekmektedir.
Bu vesileyle, Hükûmet ve Tarım Bakanlığından
bir an önce yanlıştan dönerek Su Ürünleri Enstitüsünü
kaldırmamasını, sulama birliklerini rahatlatmasını,
hiç olmazsa, bu kez Ispartaya hayırlı bir iş
yapmasını, Ispartayı şefkatle kucaklamasını
beklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
gelişlerine göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 4. maddesinin (ç) bendine tazminat oranları
ifadesinden sonra gelmek üzere hayvan sahiplerini mağdur etmeyecek
şekilde ibaresinin eklenmesini ve (d) bendinde yer alan veya belirli bir
bölgesinden ifadesinin kanun tasarısı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Abdülkadir Akcan Hakan Çoşkun Mustafa Enöz
Afyonkarahisar Osmaniye Manisa
Muharrem Varlı Alim Işık Mümin İnan
Adana Kütahya Niğde
Akif
Akkuş Mehmet
Şandır
Mersin Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 Sıra Sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesinin 1inci fıkrasının
a bendindeki ve koruma tedbirlerini ibaresinden sonra yıllık
rutin kontroller yapmakla ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Birinci Hasip
Kaplan Nuri Yaman
Şanlıurfa Şırnak Muş
Ufuk Uras Nezir Karabaş Sırrı
Sakık
İstanbul Bitlis Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı
Sakık, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Selam arkadaşlar.
Tabii burada uzun süredir tartışmalar devam ediyor. Biz
özellikle iktidar partisi temsilcilerini burada dinlerken, çok güllük
gülistanlık bir ülkede olduğumuzu ve
Sevgili Ali yok burada, Bursada
geçmiş dönem iktidarlarında, icra memurlarıyla
jandarmaların kafa kafaya geldiğinden, halkı
tutukladıklarından bahsediyor. Oysaki bizde icra memurları
değil, şimdi de gidin, JİTEMle terörle mücadele birimleri kafa
kafaya gelirler, Ergenekoncular kafa kafaya gelirler. 3.000 çocuk şu an
içeride. Hayatın bir kısmını görmeyen bir milletvekili, bir
iktidar bu ülkede hukuku ve demokrasiyi inşa edemez. Ülkenin bir bölümünde
bunlar yaşanıyor. Nasıl ki bütün düşüncelerin anası
düşünce özgürlüğü ise, aslında bu ülkenin temel sorunu da Kürt
sorunundan kaynaklanıyor. Siz Kürt sorununu çözmediğiniz müddetçe,
efendim, burada hangi yasaları değiştirirseniz
değiştirin sonuç alamazsınız.
Sayın Bakanım, siz bölgeyi iyi bilirsiniz. Ben 1980
yıllarında Gaziantepte, Mersinde, Adanada ihracat yapıyordum
ve Orta Doğu ülkelerine her gün binlerce canlı hayvan ihraç
ediyorduk. Bunların büyük bir çoğunluğu -biz zaman zaman Kürt
coğrafyası deyince kızıyorsunuz- doğu ve
güneydoğuda Antepe gelirdi, oradan ihraç edilirdi ama yasal olup yasa
dışı iş yapan
Ordusundan yargısına ve siyaset
dünyasına, oradaki köyleri yaktılar, yaylaları yasakladılar
ve orada on yedi yıldır hâlen gidilemeyen köyler var. Oradan Antepe,
Mersine her yıl binlerce canlı hayvan gelirken bugün o yaylalarda
tek canlı hayvan yok, hâlâ yayla yasağı var, hâlâ köyleri
yakılan insanlar devletin
Ve bu işte sorumlu devlettir, yakan da
devlettir, devletin güvenlik güçleridir; bunu siz de bilirsiniz, biz de
biliriz, Tanrı da bilir ama bunun gereğini yapmadınız, o
insanlar hâlen mağdur, o insanlar, sizden, bir an önce o zararların
tazmin edilmesini istiyor. Eğer gerçekten bu temel sorunu çözerseniz
Türkiye'nin bütün sorunlarını çözmüş olursunuz. İşte
budur ki, şu an siz, yurt dışından canlı hayvan ve et
ithali gibi bir süreçle karşı karşıyasınız. Orta
Doğunun bütün ülkelerine canlı hayvan ve et ihraç eden bir ülke
eğer bugün bu noktaya gelmişse ve dönüp temel sorunu tespit
edemiyorsa, neyi değiştirirseniz değiştirin hiçbir şey
hayata geçmez ve hep böyle keşke, ah diyorlar ya, şu Siyasi
Partiler Yasası ve Seçim Kanununun gözü kör olsun. Eğer gerçekten
Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu böyle olmamış
olsaydı, iktidar milletvekilleri sadece kendi lider kadrolarına mesaj
vermek değil, halka hesap verebilecek noktada olmuş olsalardı,
çıkıp buradan güllük gülistanlık bir Türkiyeyi
sunmazlardı. Aslında bunları sunduklarında kendileri de çok
iyi biliyor ki, Türkiye bu noktada değil.
Bakın, benim seçim bölgemde, tarım diyorsunuz; tütünü
yasakladınız, pancar belli bir kotaya geldi, canlı hayvan
sıfır noktasında, alternatif ürün diyorsunuz, ortada hiçbir
şey yok, ama burada, Türkiyede, tarım noktasında toplumun çok
rahat bir nefes alıp verdiğini söyleyen arkadaşlarımız
dönüp o bölgeye gidebilmelidirler.
Sayın Bakanım, birkaç kez size buradan soru olarak
sormuştum. Bakın, üreticiler o bölgede hâlen kendi arazilerini bir
teminat olarak bu devlete sunamıyor. Devlet oradaki arazileri teminat
olarak kabul etmiyor, gayrimenkulleri kabul etmiyor. Sizin
yaşadığınız Bismil ilçesinde üreticilerin hiçbirinin
tarım arazileri teminat olarak kabul edilmiyor ama batıda nasıl
bir uygulama var çok net bilmiyorum ama o bölgedeki uygulamanın adil
olmadığını eminim ki siz de biliyorsunuz. Eğer bir
bölgede kendi topraklarınızı teminat olarak kabul
edemiyorsanız o zaman iflas etmişsinizdir, o zaman sizin o bölgede
çıkıp bir şey söyleme hakkınız yoktur. O vesileyle
batıda farklı bir hukukla, burada farklı bir hukukla bu ülkede
demokrasiyi inşa edemeyiz. Bu olup bitenlerin asıl nedeni
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sakık, lütfen
tamamlayınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkan.
Gerçekten -başta da belirttim- bu sorunları çözeceksek,
iç barışımızı inşa edebilirsek, yani topa,
tüfeğe, silaha, çatışmaya giden paraları ekonomiye,
eğitime, sağlığa, tarıma, hayatın diğer
alanlarına yayabilirsek sorunlarımızı çözebiliriz. Hep de
söylüyorum, yani gündüz vakti gözünü kapatıp Ben, gündüzü geceye
çevirdim. diyen bir vatandaş ancak kendisini yanıltabilir. Siz
iktidarlar da bu sorunun karşısında gözlerinizi kapatarak Bu
ülkede sorun yoktur. diyorsanız ve bu Parlamento, bütün siyasi partiler
aynen gündüzün ortasında gözünü kapatan vatandaş gibi davranıyorsa
bu ülkede gerçekten sorunlarımızı çözemeyiz. Burada
sorunlarımız var. Sorunlarımızı çözmeliyiz çünkü bu,
hayatın her alanına yansıyor. Sorunun çözüm adresi Türkiye Büyük
Millet Meclisidir ve Türkiye coğrafyasıdır. Onun için herkesin
yürekli olması gerekir. Küçücük oy uğruna bu halkın
geleceğini kimse heba etmemelidir.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 4. maddesinin (ç) bendine tazminat oranları
ifadesinden sonra gelmek üzere hayvan sahiplerini mağdur etmeyecek
şekilde ibaresinin eklenmesini ve (d) bendinde yer alan veya belirli bir
bölgesinden ifadesinin kanun tasarısı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan
(Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısı,
Türkiye'nin nüfusunun önemli bir bölümünü kapsayan, sosyal yönü olan, ekonomik
yönü olan bir kanun tasarısıdır. Bu tasarının
iyileştirilmesi için ciddi çaba sarf eden milletvekili
arkadaşlarımızın gayretlerine, gerek Hükûmetten gerek
Komisyondan sürekli olumsuz oyların kullanılmış
olması, AKP klasiğinin bu kanunda da değişmediğini
ortaya koymaktadır. Parmak demokrasisini bir kez daha yaşıyor ve
bu parmak demokrasisini tarımla uğraşan bütün
vatandaşlarımıza şikâyet ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, sizin sekiz yıl içerisinde
Türkiyeyi ve Türk tarımını ve Türk köylüsünü, Türk çiftçisini
getirdiğiniz yeri rakamlarla ortaya koyacağım. Ondan sonra, bir
seyahatin sonuçlarını sizlerle paylaşmaya
çalışacağım.
Siz bu Hükûmeti devraldığınızda, 2002
yılında, bir kilo buğday ile mazot
karşılaştırmasını sizinle paylaşmak
istiyorum: 1 litre mazot alabilmek için 3,1 kilo buğday satıyordu
çiftçimiz, şimdi 6,24 kilo buğday satıyor, yani 2 mislinden daha
fazla buğday vererek ancak 1 litre mazot elde edebiliyor. Traktör
alırken de aynı şekilde, 44 ton 857 kilo buğday satarak bir
traktör alabiliyordu, şimdi 79 ton 66 kilo buğday satarak bir traktör
alabiliyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Tam tersi.
FARUK BAL (Devamla) Sulama ücretlerinde, yine, aynı
şekilde 2 kat artış var. Gübrede, ürede, 1 kilo buğday ile
0,72 kilo üre alabiliyordu, şimdi 1,40lık bir artış var,
yani 2 kattan fazla bir durum var. Bu, devri iktidarınızda çiftçinin
yüzde 50 oranında fakirleştiğine bir işarettir. Bu
fakirleşme böyle olduğu içindir ki Türkiyede bir rekoru
gerçekleştirdiniz. Bu rekor da işsizlik rekorudur, tarımdan
boşalan işsizlik rekorudur.
Sayın Bakan, zatıaliniz beni dinlemiyorsunuz efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Buyurun, dinliyorum ama söyledikleriniz yanlış,
verdiğiniz bilgiler yanlış.
FARUK BAL (Devamla) İşsizliğin farklı
sebepleri var. Esnafı çökerttiniz, verimsiz ve kalitesiz ürün üretmeye
mahkûm ettiğiniz sanayiyi çökerttiniz ama asıl olan, tarım
boşaldı. Bugün, köylerde tarım dediğimiz hadise,
verimsizlik nedeniyle, kârsızlık nedeniyle nüfusun şehirlere
boşalmasına netice verdi. Bunun sonucu olarak da maalesef bir
işsizlik külfeti ekonominin üzerindedir.
Sayın Bakan, biz geçtiğimiz haftalarda 15
milletvekiliyle -Milliyetçi Hareket Partisi milletvekiliyle- Konyayı
ziyaret ettik. Cihanbeyli ilçesinde, Taşpınar Belediyesinde,
Karabağ Belediyesinde, Ilgının merkezinde ve tüm belde ve
köylerinde, Akşehirin merkezinde ve tüm belde ve köylerinde,
Yunakın, Çeltikin tüm merkezlerinde ve belde ve köylerinde halkı
ziyaret ettik. Bu ziyarette, altı tane ilçe ve yüz elliye yakın köy
ve beldedeki çiftçilerimizle ve hayvan üreticilerimizle 15 milletvekili yüz
yüze görüştük. Sonucu size ifade ediyorum: Çiftçi sizin devri
iktidarınızda fakirleşmiştir ve çiftçi sizin devri
iktidarınızda, bir daha gelmemek üzere bir an önce bu iktidardan
uzaklaşmanızı dört gözle beklemekte ve sizlerin oraya gitmenizi
bekleyerek doğrudan size bunları anlatabilme arzusunda,
heyecanındadırlar. İnsanlarımızın birbirine çay
ısmarlamamak için, karşı karşıya geldiklerinde yol
değiştiriyoruz diyecek kadar çay parasını ikram aracı
olarak kullanamayacak şekilde sosyal hayatın bozulmasına
şahit olduk, bunu dile getiriyorlar.
Diğer taraftan elektrikle ilgili çok ciddi sorunlar
vardır. Elektriğin özelleştirilmesi neticesinde, özellikle Konya
bölgesinde peşin ödeme diye adlandırılan aylık taksitler
hâlinde elektrik borcunun tahsil edilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
FARUK BAL (Devamla) Bunu lütfen Sayın Bakanım ilginize
rica ediyorum. Not alırsanız ve ilgilenirseniz sevinirim.
Özelleştirilen elektriğin bedelini her ay tahsil etmek
istiyor şirket. Her ay çiftçinin geliri yoktur. Bundan dolayı icralar
yoğunlaşmıştır. Köye bir sarı taksi
geldiğinde icra memuru geldi diye herkes kaçacak yer aramaktadır.
İkincisi, özelleştiren şirket, tarımsal sulama
amacıyla kurulmuş olan tesisleri kırk dokuz
yıllığına 1 lira bedelle devredilmesi için
zorlamaktadır. Bu gasptır. Gasbedilen mal köylünün kendi
malıdır. Gasbeden kişi de sizin özelleştirmeyle vermiş
olduğunuz şirkettir.
Diğer taraftan, tarımsal amaçlı sulamayla ilgili
yeni bir sistem başlatılmış. Buna göre, o gün suyunu
kullanacak olan kişinin şartelinin açılabilmesi için parayı
peşin talep etmektedirler. Dolayısıyla bu uygulama, zaten ödeme
gücü olmayan, zaten fakirleşmiş olan köylüye üretim yapma demek
anlamını taşımaktadır. Bu konuya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkanım, selamlamak
için
BAŞKAN Lütfen Sayın Bal
FARUK BAL (Devamla) Peki, teşekkür ederek önergemize
desteğinizi rica ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş
sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 5. maddesinin 1. fıkrasından bütçe
imkânları ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Abdülkadir Akcan Hakan Çoşkun Akif Akkuş
Afyonkarahisar Osmaniye Mersin
Alim
Işık Mehmet
Serdaroğlu Mümin
İnan
Kütahya Kastamonu Niğde
Mehmet
Şandır Muharrem
Varlı
Mersin Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının 5 inci maddesinin 5 inci fıkrasındaki yönetmelikle
belirlenir ibaresinden sonra gelen cümlenin çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Nuri Yaman M. Nezir Karabaş
Şırnak
Muş Bitlis
Sırrı
Sakık Bengi
Yıldız
Muş Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş
Milletvekili.
Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından
alkışlar)
M. NURİ YAMAN Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
498 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 5inci maddesiyle ilgili değişiklik
önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinizi en içten
duygularla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten bugün ekranları
başında bizi izleyen ve kendilerini çok yakından ilgilendiren
bir yasa tasarısı üzerinde çiftçilerimiz buradan hayırlı
haberler bekliyor ve yıllardır çekmiş oldukları
sıkıntıların sanki yapılacak olan bu düzenlemeyle bir
noktada düzeleceği ve nefes alacağı umudu içinde ama ne
yazık ki bu yapılmak istenen değişiklikler, Avrupa uyum
yasaları kapsamındaki düzenlemeler, ne bu kapsamdaki amaçlanan
düzenlemeleri yerine getiriyor ve ne de büyük umutlarla bekleyen çiftçilerimiz
gelecek günlerine umutla bakacak bir çalışmanın sonucunu bu yasa
tasarısında görememektedir.
Bilindiği gibi, sağlıklı toplum ve halk
sağlığının sağlanması,
sağlıklı gıda ve hayvan yetiştiriciliğinden
geçer. Bu, aynı zamanda beslenme bakımından da
sağlıklı çevre ve sağlıklı bitkinin
yetiştirilmesiyle mümkündür. Güvenilir gıda üretimi de iyi bir organizasyonla
yapılan ciddi bir denetim sonucunda ancak sağlanabilir. Bugün Avrupa
Birliği ülkeleri hayvansal ve bitkisel gıdaların tümünü bu
şekilde denetim altına almışken, bunun yanında çevre
ve yetiştirilen çiçeklerde dahi belli denetim ve kontrol sistemlerini
kurmuştur. Bu denetim ve kontrol sistemleri, deyim yerindeyse, tehlike
analizi ve kritik kontrol noktaları olarak ifade edilen HACCP sistemi ve
koyduğu ilkeler düzeninde gıda güvenlikleri buralarda
sağlanmıştır, ama ne yazık ki, bu yapılan
düzenlemelerle ilgili buna ait bir umut, buna ait bir ışık
görememekteyiz.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin bilhassa Kürt
coğrafyası olarak değerlendirdiğimiz Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki insanlarımızın temel geçim
kaynakları tarım ve bunun önemli bir kolu olan hayvan
yetiştiriciliğidir. Her ne kadar yıllardan beri bu ülkede,
çeşitli hükûmetler tarafından çok çeşitli adlar altında
çekici birtakım isimlerle bunları özendiren birtakım projeler
uygulandıysa da, bunların, ne yazık ki uygulamalarının
ve denetimlerinin sağlıklı yapılmaması sonucunda da, o
konuyla ilgili uğraşan insanlar büyük sıkıntılara ve
iflaslara gitmişlerdir. Hâlen Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca bu coğrafyada DAP projesi (Doğu Anadolu
Projesi), GAP projesi, Tar-Et ve Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri
Projesi bu illerde uygulanır gibi görülmektedir ve üzülerek belirtmek
istiyorum ki -Sayın Bakanımın da dikkatini çekmek istiyorum-
bunlarla ilgili o kadar güzel böyle kitapçıklar, çekici yayınlar
yapılıyor ve bunlar, sanki köylü yapılmış olan bu
dağıtılan kitapçıkların içindekilerin
gerçekliğine inanır gibi bu tarım il müdürlüklerine, ilçe
müdürlüklerine koşuyor. Ama koşup da gördükleri manzara
karşısında da yaptıkları projelerden nasıl geri
döndükleriyle, nasıl başarısız olduklarıyla bölgede
yaptığımız bütün temaslarımızda birebir
karşılaşıyoruz.
Sayın Bakanım, siz Tar-Et Projesini Türkiye
çapında yirmi sekiz ilde uyguladınız ama bu projede bir konuyu
unuttunuz: Bu halkın büyük bir çoğunluğunun, bu proje
kapsamında yetiştirdiği 5 tane büyük baş hayvana
rağmen bunun kayıt kuyut altına alınmasından
dolayı öte taraftan sağlık sigortasından
yararlandığının ve bir bakıma onun için önemli
sağlık sigortası olan yeşil karttan da mahrum
bırakıldığının bilmiyorum farkında mısınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaman, lütfen tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Çünkü yeşil kart
uygulaması sonucunda bu kayıt kuyut altına
alınmasından dolayı bu vatandaşlarımız artık
sizin bu Tar-Et Projesi ile hiç ama hiç ilgilenmemektedir çünkü siz bir yandan
kaş yapayım derken öte yandan da göz çıkarıyorsunuz. Lütfen
bu Tar-Et Projesiyle ilgili olarak, 5 büyükbaş hayvandan tutun 250
büyükbaş hayvana kadar uygulanan bu projede o küçük düzeyde, kendi aile
geçimini, kendi ailesinin gıdasını temin etmekle bu
hayvanları besleyen kişilere bu yeşil kart uygulamasının
böyle bir varlığa sahip olmadan dolayı yok sayılmaması
konusunda gerekli düzenlemeyi yapın diyorum ve bu konudaki önlemlerin,
alınacak çalışmaların hayırlı olması
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 5. maddesinin 1. fıkrasından bütçe
imkânları ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Serdaroğlu
(Kastamonu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Serdaroğlu,
Kastamonu Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5inci maddede değişiklik
yapılması için verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz, madde metninde yer alan bütçe imkânları
ibaresinin metinden çıkarılmasını içermektedir.
Tazminatlı bir hastalık nedeniyle kesilmesi ya da itlaf edilmesine
karar verilen hayvanların tazminat bedellerinin bütçe imkânlarına
bağlanması gerçekten haksızlıktır. Bugüne kadar
tarımsal destekleme ödemeleriyle pek çok ödemeyi bir yıl, hatta bazen
iki yıl geciktirerek yaptınız. Şimdiyse köylünün hastalanan
2 hayvanının parasını ödememek için kanunla yol
aramaktasınız. Zaten köylümüz geçimini sağladığı
malını kaybetmiş, devlet olarak üç kuruş tazminat
vereceksiniz, onu da bütçe imkânlarının içine almaktasınız.
Böylece, bu gariban vatandaşın bütçe imkânı nedir, onu
düşünmüyorsunuz. Eğer 3-5 hayvanın parasını bir iki
yıl geciktirerek ödeyecekseniz vay bu Hükûmetin hâline!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son aylarda
et fiyatlarında yaşanan artış ve Hükûmetin et ithalatı
yapması sekiz yıllık AKP İktidarının ne büyük bir
plansızlık, programsızlık ve beceriksizlik içinde olduğunun
hamdolsun en açık göstergesidir!
Bakın, iktidarınızın içine düştüğü
en büyük yanlış 2002ye takılıp, patinaj yapıp,
yerinizde saymanızdır. Bütün icraatlarınızın
mukayesesini 2002ye göre yapmanın yanılgısı içindesiniz.
Tabii ki 2002, 1992den, 1992, 1982den farklı olacaktır, 2010 da
2002den mutlaka farklı olacaktır. Şayet sizin sekiz
yıllık tek başına iktidarınızda bu fark
olmadıysa, bugün buralarda övüneceğinize, caka
satacağınıza, başınızı taşlara vurup,
dövünmelisiniz ve bu büyük milletten özür dilemelisiniz.
Her fırsatta eleştirdiğiniz 2001 yılında
büyükbaş hayvan sayısı 10 milyon 500 bindir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) 12 milyon.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 11 milyon şu anda.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) 2010 yılına
geldiğimizde hayvan sayısının 2 milyon 200 bine
düştüğünü görmekteyiz. İktidarınız döneminde bu ülkede
8 milyon 300 bin büyükbaş hayvan yok olmuştur.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Doğru değil.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Soruyorum: Bundan daha büyük
bir beceriksizlik olur mu? Çiftçisine ve köylüsüne sizden daha büyük zarar
veren başka bir iktidar var mıdır?
Değerli milletvekilleri, peki bu hayvanlar nereye gitti?
Nereye gidecek; hepsi bir bir satılarak banka, gübre, yem ve mazot
borçları ödenmeye çalışıldı.
Çok değerli milletvekilleri, TÜİKin resmî
rakamlarına göre geçen yıl ülkemizde at sayısı yüzde 7,
eşek sayısı yüzde 14, katır sayısı yüzde 17
azaldı. Bu azalmanın size göre bir anlamı var mıdır
bilmiyorum. Bakın, toynaklı hayvan sayısındaki bu azalma
hepsinin organize bir şekilde kesilerek etinin
satıldığını göstermektedir.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Rakamlar yanlış.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Bununla ilgili haberleri de
sıkça duymaktayız.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Eşek sayısı
azalmamış, Sayın Bakan itiraz ediyor, çoğalmış!
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Neticede iktidara gelirken çay,
simit hesabıyla refah vaat ettiğiniz bu millete at, eşek,
katır eti yedirildiği kamuoyunun malumudur ve mal da
meydandadır. Milletine toynaklı hayvan etini reva gören AKP
İktidarının övündüğü başarının ölçüsü budur.
Değerli milletvekilleri, etin kilosu Bulgaristanda 5 lira,
Yunanistanda 6 lira, bizde ise 30 liradır. Aradaki bu devasa fark,
yıllardır uyardığımız AKP
İktidarının yanlış politikalarının
sonucudur. En son yanlışınız da terörü bahane ederek yirmi
beş vilayete destek verip diğer altmış altı vilayeti
defterden silmenizdir. Bunu büyük milletimin takdirlerine sunuyorum ve bu
yanlış asla ve asla affedilir bir yanlış değildir.
Bakın, tarım ürünleri ithalatını 3 milyar
dolardan 10 milyar dolara çıkardınız, Türk çiftçisini
desteklemek yerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Serdaroğlu, lütfen
tamamlayınız.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla)
elin çiftçisine her yıl
10 milyar dolar aktarmaktasınız. Bu 10 milyar dolar Türk çiftçisinin
cebine girseydi bugün ne tarımımız ne de
hayvancılığımız bu hâlde olurdu ve ne de milletimiz
30-40 liradan et yemek zorunda kalırdı.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak üç yıldır Tarım
ve hayvancılığı bitiriyorsunuz. diye diye dilimizde tüy
bitti. Yaptığınız yanlışları düzeltmek için
önergeler verdik, kanun teklifleri verdik ama siz Dediğimiz dedik, çaldığımız
düdük dediniz.
Bakın sayın iktidar, şunu iyi bilin, Türk
tarımına ve Türk milletine verdiğiniz zarar kolay kolay telafi
edilecek gibi değildir. Bu vesileyle rakamlarla tescillenen her alandaki
başarısızlığınızın faturasını
ödeyen bu milletimiz bu sefer de KDVli olarak sandıkta size bu
faturayı kesecektir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Bilgiç, bir söz talebiniz var.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın
Başkan, İç Tüzük 60a göre bir söz talebim var. Çok kısa.
BAŞKAN Ne için istiyorsunuz Sayın Bilgiç?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Az önce Milliyetçi
Hareket Partisi adına konuşan sayın milletvekili Isparta
milletvekilleri ve Ispartayla ilgili bir kısım
değerlendirmelerde bulunmuştur. Ona katkıda bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bilgiç, sayın hatip önerge üzerinde
söz istemişlerdir ve konuşmuşlardır. İç Tüzükte böyle
bir uygulama yok. Talebinizi yerine getiremiyorum.
6ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Efendim
BAŞKAN Lütfen Sayın Bilgiç
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın
Başkan, direkt Isparta milletvekillerini hedef alarak
konuşmuştur.
BAŞKAN Sordum size Ne için istiyorsunuz? diye. Onu
açıklamadınız Sayın Bilgiç.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Evet, Isparta
milletvekillerini hedef almıştır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
6ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 6. Maddesinin 1. paragrafının son
kısmında bulunan Bakanlıkça ve ifadesinin madde metninden
çıkarılması ve tedbirler kelimesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
mevzuatı gereği bu hususta yetki ve sorumlulukları
bulunan Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Orman
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ve
Gümrük Müsteşarlığının bağlı olduğu
Devlet Bakanlığının da görüşleri alınarak
Bakanlıkça belirlenir.
Abdülkadir Akcan Alim Işık Hakan Coşkun
Afyonkarahisar Kütahya Osmaniye
Yılmaz Tankut Muharrem Varlı Mümin İnan
Adana Adana Niğde
Mehmet
Şandır
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Osmaniye Milletvekili
Hakan Coşkun.
Buyurun Sayın Coşkun. (MHP sıralarından
alkışlar)
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 27 Mayıs 2004 tarihinde
gıda konusunda yetkilendirilen Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının geçen altı yıllık süre
içerisinde gerekli tedbirleri almadığı görülmektedir. Bu kanunla
da bu tedbirlerin alınmadığını bir defa daha ifşa
etmektedir. Bu önergemizle teklif edilen değişiklik ile ithalat ve
ihracatın konu edildiği madde metninde Gümrük
Müsteşarının bulunmadığı uygulamada eksikliklerin
ortaya çıkabileceği düşünülmektedir.
Yine metinde ilgili bakanlıkların görüşü
alınarak bakanlıkça yapılacak uygulamaların daha
sağlıklı ve koordineli olacağı, tek bir otoritenin
muhatap olacağı, yetki ve sorumluluğun ve bunun sonucunda
mesuliyetin de tek bir kurumda toplanmış olması
sağlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, 2-3 Mayıs 2010 tarihinde
Osmaniye ilimizin Kadirli ilçesinde merkez ve sekiz köyünde
aşırı yağıştan dolayı dolu felaketi meydana
gelmiştir. Altını bir defa daha çiziyorum, aşırı
yağıştan dolayı dolu felaketi meydana gelmiştir.
Kayasuyu köyümüz başta olmak üzere Yeniköy, Oruçbey,
Yukarıçiyanlı, Aşağıbozkuyu, Karakütük, Sofular,
Bekereci köylerimizde yaklaşık 8 bin dekar alan yüzde 100e
yakın hasar görmüştür. Bununla ilgili tutanakları ilçe
tarım müdürlüğümüz, mühendis, tekniker, muhtarımız ve
çiftçimiz tutarak ilgili mercilere iletmiştir.
Ağırlıklı olarak buğday, arpa, karpuz, pamuk,
ayçiçeği, zeytin, sebze ve meyveler yüzde 100 hasar görmüştür. Ancak
bu tutanakta 2090 sayılı Kanuna göre yapılabilecek bir
işlem olmadığı ilave edilmiştir. Buradan Sayın
Bakanıma ve Hükûmet yetkililerine bu sekiz köyümüzle ilgili çok fazla
tarımsal arazisinin bulunmadığını, bunların
gelirlerinin tümünün, tamamına yakınının bu
aşırı yağış ve dolu felaketi sonucunda ellerinden
gittiğini ve devletimizin yardımını beklediğini
bildirmek istiyorum.
Önerimizde, 2090 sayılı Kanundaki aşırı
yağış olarak düşünülerek, dolu felaketi bertaraf edilip
aşırı yağıştan kaynaklanan sebeplerden
dolayı 2010 yılında meydana gelen sel felaketi nedeniyle zarar
gören gerçek ve tüzel kişi üreticilerinin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan tarımsal kredi
borçlarının ertelenmesine ilişkin karar kapsamında
değerlendirilmesi ve karara Osmaniye ilinin de eklenmesini talep ediyorum.
Ayrıca, ikinci olarak da Başbakanlık Acil
Yardım Fonunun 2090 sayılı Kanun hükmünden
çıkarılması için
Bu felaketin de aşırı
yağıştan dolayı olduğu göz önünde bulundurularak -daha
önce Balıkesir ilinde yine dolu felaketinden dolayı olan bir hasardan
Başbakanlık Acil Yardım Fonu devreye girmiş, tahsis
konusuna aşırı yağıştan ibaresi konularak
oradaki çiftçilerimizin sorunlarını gidermişlerdi-
inşallah, Başbakanlık Acil Yardım Fonu Kadirli ilçemizin
sekiz köyündeki bu sıkıntıları da giderecektir, gidermesini
temenni ediyorum. Yoksa, değerli milletvekilleri, daha önceki
uygulamalarda olduğu gibi, 2007 yılındaki kuraklıkta
çıkan kararnamede -çevre illerimizi sayarsak- Maraş, Hatay, Adana,
Aksaray, Konya, Kayseri kuraklıkta, Allahın ne hikmetiyse Osmaniye
kuraklık kapsamı dışında değerlendirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Coşkun, lütfen
tamamlayınız.
Buyurun.
HAKAN COŞKUN (Devamla) Yine, çevre amaçlı tarım
arazilerinin kullanılmasıyla ilgili ÇATAK Projesi -dört yıldan
bu yana uğraşmamıza rağmen- çevre amaçlı tarım
arazilerinin kullanılması, çevreye zarar veren, kimyasal kullanan
bölgelerde ağırlıklı uygulanıyor. 82
yılından bu yana da iki ürün uygulanılan,
ağırlıklı kimyasal gübre kullanılan bölgeme talep etmemize
rağmen yine Kahramanmaraş, Adana, Aksaray, Niğde, Kayseri, Konya
var, ama ne yazık ki yine Osmaniye yok. Bu konuda, Genel
Başkanımızın bölgesi olduğu için mi ayırt
ediliyor? Bu, kafamızda bir soru işareti olarak bizim ve
hemşehrilerimizin bulunmakta.
Birinci derecede sekiz köyümüzdeki insanımızın
zararının giderilmesi için devleti göreve çağırıyor,
ikinci derecede de ÇATAK Projesinde de Osmaniye ilimizi görmek istiyor diyor
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 7. maddesinin 2. paragrafındaki
araçlarının kelimesinden sonra gelen kısmının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
uygulama ücretleri Bakanlıkça belirlenir ve hayvan sahipleri
veya bakıcılar tarafından uygulayıcılara ödenir.
Abdülkadir Akcan Hakan Çoşkun Beytullah Asil
Afyonkarahisar Osmaniye Eskişehir
Muharrem Varlı Alim Işık Mümin İnan
Adana Kütahya Niğde
Akif
Akkuş Mehmet
Şandır
Mersin Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Abdülkadir Akcan, Afyon
Milletvekili.
Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından
alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
birinci bölümünde yer alan 7nci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Önergemiz açık. Yapılması gereken mücadelede sonuç
alabilmek için devlete alan külfeti de asgariye indirmeyi hedef alan bir önerge
ama reddedilmiş durumda. Tabii, buna bağlı olarak az sayıda
iktidar milletvekili de olsa ret söz konusu olacağı için biz de bu
durumu değerlendirerek Türkiye'nin güncel konularını dile
getirmeye çalışıyoruz.
Konuyla ilgili iki hususu hazır buradayken ifade etmek
istiyorum: İlki, değerli milletvekilleri, hayvansal üretim üretici
para kazandığı sürece yapılır. Son et
ithalatında, biraz önce televizyondan izlediğim kadarıyla, 12
TLye tahakkuk edeceği ifade edilmektedir fiyatın ve bu fiyat bizim
ülkemize nasıl geliyor? Bu fiyat bizim ülkemizdeki üretim maliyetinin
altında. Değerli milletvekilleri, bununla ilgili olarak da
vatandaşa öyle bilgi aktarılıyor ki işte, Avrupada bunu
üretici nasıl 12 TLnin altında üretiyor, mal ediyor da Türkiyeye bu
rakamlarda verilebiliyor?
Bu rakamlarda destekleri ifade edeyim. Bir, her bir Avrupa
Birliği ülkesinde millî bütçeden bu üretim destekleniyor. Aynı üretim
AB birlik bütçesinden destekleniyor. Bu ürün o ülkeden bize ihraç edildiği
için ihracat teşviki alınıyor. Bu ürün yurt içinde sağlanan
katma değer vergilendirildiğinden yurt dışına
çıktığında vergi iadesi alınıyor ve sonuçta bu
katma değer vergisi de iade edildiği için bizim ülkemize veya
herhangi bir ülkeye girdiğinde o ülkenin üretim maliyetinin altında
oluyor. Yani ülkenin üreticileri destekleniyor bir biçimde. Bizde bu destekleme
bu boyutta olmadığı için
Sayın Bakan biraz önce ifade
ettiler: O bölgede de çalışıyoruz. Sayın Bakan, 2008den
beri -yirmi sekiz il veya yirmi altı il- Tar-Et programı
kapsamında uygulama yaptığınız illerde önce 1 lirayla
başlayan kilo başı karkas teşvik primi 1,5 lira olarak
uygulanmaya devam edilirken, siz, o yirmi sekiz ilin dışında
kalan öteki illerde hâlâ bir arayış içerisindesiniz.
Değerli milletvekilleri, üretim maliyetinin yüksek
olmasında rol oynayan faktörlerden birini de ucuz besiye alınacak
hayvan olarak telakki ediyoruz. Besiye alınacak hayvanın ucuz
olması hâlinde üretim maliyeti de düşecek. Bunu sağlamak için
yurt dışında -öğrendiğimiz kadarıyla-
yakında ihale yapılacakmış, kasaplık hayvan üretmek için
besiye alınacak materyali yurt dışından ithal
edeceğiz.
Biraz önce beni Karstan aradılar. Sayın Bakan, idare
ettiğiniz ülkenin seksen bir ilinden birisi olan Karsta en önemli geçim
kaynağı hayvancılık, bir ay içerisinde pazarlanan besi
danası sayısı 146. Gidin, kayıtlarınızdan kontrol
ettirin. Koskoca ilde 146 tane besi danası satılmış, besiye
almak için bunu almışlar. Almama nedenleri, hiç merak etmeyin,
Hükûmet nasıl olsa yakında bize besiye alınacak hayvanı da
ithal edeceği için diyerek. Bununla ilgili olarak talep var, 200 bin
baş besiye alınacak besi danası talebi size
yapılmış durumda. Bu imkânı açmasaydınız, Karsta
yetiştirilmiş besiye alınacak besi danası
satılacaktı. Bunu satan vatandaşımız
ihtiyacını karşılayacaktı, borcunu ödeyecekti, senedini
ödeyecekti, icra kapısını çalmayacaktı ve böylece kendi iç
kaynaklarımızı katma değer yaratarak, onu daha fazla
değer hâline getirerek, kesime hazır hâle getirerek,
ihtiyacımız olan ve arz darlığının
yarattığı fiyat artışının önüne geçecek
üretimimizi yapmış olacaktık.
Şimdi, biz besi sonunda kesime gelmiş hayvanı ithal
ediyoruz, besiye alacağımız danayı da ithal ediyoruz, ondan
sonra da Türk tarımının ve tarımsal üretimin en önemli
boyutu olan hayvancılığı geliştirdiğimizi iddia
ediyoruz. Karkas ağırlığını 180 kilodan 280
kiloya çıkarmak bir gelişimin ölçüsü olabilir. Bu parametreyle sizin
fert başına 20 kilo olan et üretimini, 15 kilo olan et üretimini 30
kiloya çıkarmış olmanız lazım, bu da yok. Sayı
azalıyor, verim artıyorsa ihtiyaç karşılanmıyor, karşılanması
gereken ihtiyacımızı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akcan, lütfen tamamlayınız,
buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
İhtiyacımız olan eti dışarıdan ithal
ediyorsak hâlâ, bu ne biçim tarımsal üretim geliştirilmesidir?
İşte, mesele bu. Şu anda, Karstan beni arayanlar
ağlamaklı arıyordu. Elimizdekini pazara çıkarıyoruz,
kapış kapış giden besiye alınacak hayvanımı
satamıyorum. Sayı da 146 oldu bir ay içerisinde. diye ifade ediyor.
Eğer biz bu vatandaşlarımıza bu şekilde
sırtımızı dönersek, onların pazarlama
şansını ortadan kaldırır, bunun yerine Avrupa
Birliği ülkesi vatandaşlarının ürettiği besi
danasının pazarı hâline getirirsek ülkemizi, biz, bunu sürekli
kılar, sürekli dışarıdan et alma noktasına gideriz,
süt alma noktasına gideriz, yumurta alma noktasına gideriz ve bu,
tarıma da, bu boyutta, bu millete en büyük zararı vermiş oluruz
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 20.30a kadar ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.55
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.36
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 115inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
498 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 8inci madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sıralarına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 8. maddesinin 1. paragrafına Bakanlıkça
belirlenen kelimelerinden önce gelmek üzere üretici ve nakliyeciye ilave
külfet getirmeyecek şekilde ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Hakan Coşkun Mümin İnan
Afyonkarahisar Osmaniye Niğde
Alim
Işık Muharrem
Varlı Mustafa
Enöz
Kütahya Adana Manisa
Akif
Akkuş Mehmet
Şandır
Mersin Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının Hayvanlar ve Hayvansal Ürünlerin Sevkleri ile
Hayvan Satış Yerleri ve Satışa İlişkin Sağlık
Koşulları başlıklı 8. maddesinin 2. fıkrasından
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın 3. fıkra olarak
eklenmesini ve bundan sonraki fıkraların buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
R. Kerim Özkan Malik Ecder Özdemir Ahmet Küçük
Burdur Sivas Çanakkale
(3) Ticari amaçla hayvan ve hayvan maddesi sevkleri mesai
dışı ve resmi tatil günlerinde de yapılır. Bu sevkler
için sevki yapan personele her yıl Bakanlıkça belirlenecek ücret
ödenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Küçük, Çanakkale
Milletvekili.
Buyurun Sayın Küçük. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 498 sıra sayılı yasanın 8inci maddesiyle
ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, önergemiz, canlı
hayvanlar ve hayvansal ürünlerin sevkleri ve hayvan satış yerleri,
satışa ilişkin sağlık koşullarıyla ilgili
maddenin üçüncü bendiyle ilgili. Ticari amaçla hayvan ve hayvan maddesi
sevkleri mesai dışı ve resmî tatil günlerinde de
yapılır. Bu sevkler için sevki yapan personele her yıl
Bakanlıkça belirlenecek ücret ödenir. demektedir. Bu, çok doğru
olduğuna inandığımız, olmazsa olmaz bir durumdur çünkü
hayvan sevkiyatında tatil günü kavramı olmamalıdır ve bu
sevkiyatla ilgili olarak meydana gelebilecek aksilikler ve sakıncalar
giderilmelidir ve bununla ilgili görev yapan personele de mutlaka ücret
ödenmelidir ve mutlaka Bakanlıkça bu ödemenin belirlenen miktarda
yapılması gerekmektedir. Bu mağduriyetin bu şekilde düzeltilmesini
amaçladık önergemizde.
Değerli milletvekilleri, bu Mecliste en çok bu dönem kanun
çıkarılan ve sorunları dile getirilen
yurttaşlarımız tarım kesimindeki
yurttaşlarımızdır. Burada en çok konuşulan konu,
tarım kesiminde gerek bitkisel tarımla gerek hayvancılık
tarımıyla ilgili, uğraşan
vatandaşlarımızın
karşılaştığı sorunlar, çektiği
sıkıntılar, bu sorunların giderilmesiyle ilgili önerilerde
bulunuyoruz ve duyarlılıkları dile getiriyoruz; ısrarla
bunları söylüyoruz ama maalesef, bu sorunları Türkiyede en az
çözülen kesim de bu kesimdir yani hayvancılık ve bitkisel
tarımla uğraşan insanlardır. Türkiyede zaten tarımla
uğraşan kesimin önemli bir kısmı da, bitkisel tarımla
uğraşan hayvancılıkla da uğraşmaktadır.
Zaten başka türlüsü de mümkün değildir. Çünkü eğer bitkisel
üretim yapan özellikle küçük işletmeler, hayvansal üretim yapmazlarsa yani
hayvanları bir fabrika hâline getirip süt ve et üretmezlerse zaten
işin içinden çıkmaları mümkün değildir.
Bakın, AKP Hükûmeti iktidara geldiğinde, 2002nin
başlarında 400 veya 40 kuruş olan -bugünkü parayla- süt
fiyatları uzun süre bu fiyatın altında ve üstünde
dalgalanmalarla son zamanlarda 56, 57 kuruşlar seviyesindeydi ve bütün
dikkati çekmemize rağmen, hayvan sayısındaki ciddi
artış ve bu kesime yapılan desteklerin yetersiz ve yersiz
yapılması, doğru yapılmaması, yönlendirici
olmaması nedeniyle hayvansal üretimde ciddi eksiklikler oluştu; hem
süt eksikliği oluştu hem et eksikliği oluştu ve sonuçta, hepimizin
bildiği gibi, 2009un Ekim, Kasım, Aralık aylarında süt
fiyatlarında bir yükselme oldu. Uzun süre hayvanlarını
beslemekten artık yorulup, usanıp veya besleyemeyip kasaba vermek
zorunda kalan ve hayvan fiyatları hızla düşen insanlar bir nefes
aldılar, umutlandılar, hayvan fiyatlarında bir yükselme oldu,
geleceğe dönük umutları arttı, et fiyatları biraz
kıpırdadı. Burada, Hükûmet, bu yönelimi, bu
artışı desteklemek veya hayvansal üretimin artışı
şeklinde bunu yönlendirmek yerine, maalesef, her zaman olduğu gibi
çiftçiyi köyünden kovma politikası diye nitelendirdiğimiz çiftçiyi
ezme, tüketme anlayışı içerisinde hemen, hem süt
fiyatlarına dolaylı yoldan hem de et fiyatlarına direkt olarak,
ithalat yoluyla müdahale ederek çiftçinin üç kuruşunda gözü kaldı değerli
arkadaşlar.
Şimdi, uçak uçak hayvan getiriliyor, et ithalatı
gerçekleştiriliyor, et fiyatları dibe düştü. O, büyük bir
heyecan içerisinde, et ve süt fiyatlarının artışıyla
artan hayvan fiyatları nedeniyle 5-6 bin liralara inek alan
yurttaşlarımız bugün yanmış vaziyettedir çünkü
bunların çoğu cebinden para verip almadı bunları,
borçlanarak aldılar, gelecek yıllarını
bağladılar. Şimdi aynı ineklerin fiyatları, 6 bin
liraya alınan inekler 2.500-3 bin lira arkadaşlar. Şimdi bunu
satsa satamaz, üretse zarar ediyor, işin içinden çıkamaz. Yani
kısacası, bu çiftçiyi köyünden kovma politikasının
sonucunda başınıza geleceği ben söyleyeyim Sayın
Hükûmet: Köylü de sizi, sandığa gittiğinde köyünden kovacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Küçük, lütfen tamamlayınız.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
ve bu aldığı,
parasını ödeyemediği ineklerin ve zarar etmesinin bedelini size
sandıkta ödetecek ama -bu AKP gider, önemli değil. Zaten yolunu
aldı, artık bavulunu topluyor, bunu herkes görüyor da- değerli
arkadaşlarım, önemli bir kesim, çiftçi kesimi, 20 milyon, 25 milyon
insan çocuklarını besleyemiyor, bırakın
hayvanlarını çocuklarının eğitimini, geleceğini
kuramıyor, geleceği kararıyor, kendine bakamıyor,
sağlığını düşünemiyor. Dolayısıyla
değerli arkadaşlarım, bu memlekete, bu memlekette yaşayan
25 milyon çiftçiye verdiğiniz zararın bedelini sandıkta
ödeyeceksiniz, bu kesin ama inanın, o çocuklarının
içemediği sütlerin, tedavi ettiremediği
hastalıklarının faturasını da öbür dünyada
ödeyeceksiniz, bunu da böyle bilin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 8. maddesinin 1. paragrafına Bakanlıkça
belirlenen kelimelerinden önce gelmek üzere üretici ve nakliyeciye ilave külfet
getirmeyecek şekilde ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Enöz, Manisa
Milletvekili.
Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanunu Tasarısının 8inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz önergeyle tasarının 8inci maddesinin
birinci paragrafına Bakanlıkça belirlenen kelimelerinden önce
gelmek üzere üretici ve nakliyeciye ilave külfet getirmeyecek şekilde
ifadesinin eklenmesini teklif ediyoruz.
Gerekçesinde de belirttiğimiz gibi, hâlen bu hususu düzenleyen
mevzuata göre üretici, tüccar ve nakliyeci haksız yere mağdur
edilmekte ve sıkıntı çekmektedir. Önerge, düzenlemeler
yapılırken bu mağduriyetin kaldırılması hususunun
dikkate alınmasını sağlamak amacıyla verilmiştir.
Önerge kabul edilirse zaten çok zor durumda olan nakliyeci esnafının
mağduriyeti giderilmiş olacaktır. Bugün nakliyecilerin de,
aynı şekilde çiftçilerin de, mazotun pahalı olması
sebebiyle, maalesef, kamyonlarında, traktörlerinde mazot yerine 10 numara
yağ kullandıkları bilinmektedir. Bu da ilk defa olarak sizin
devrinizde yapılan bir uygulamadır. Önergemizin buna göre
değerlendirilmesini rica ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, hayvan ve hayvansal ürün
ihracatçısı durumunda olan ülkelere bakıldığında
hepsinin gelişmiş ülkeler olduğu ve hayvancılığın
tarım içindeki paylarının yüzde 50lerin üzerinde olduğunu
görüyoruz. Ülkemizde ise hayvancılığın, tarım içindeki
payı maalesef yüzde 25 civarındadır. Bu oran artırılmadığı
ve buna uygun politikalar üretilmediği müddetçe, ülkemiz her geçen gün,
daha büyük damızlık hayvan ve et ithalatçısı konumuna
düşecektir.
Ülkelerin gelişmişlik ölçütlerinden birini de fert
başına yıllık et tüketim oranları
oluşturmaktadır. Her devletin, halkına sağlıklı
ve yeterli kırmızı et tüketebileceği şartları
oluşturmak temel görevidir.
Ülkemizin 1980-84 yılları arasında toplam
ihracatı 5 milyar dolar iken, Orta Doğu ülkelerine yılda 300-400
milyon dolarlık kırmızı et ihracatı
gerçekleştirilmekteydi. Günümüzde, ülkemizde kırmızı et
fiyatıyla ilgili tartışma, maalesef ithalat kararıyla
sonuçlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, dünyada bine yakın hayvan
hastalığı bulunmakta ve bunlardan 400 tanesi insanlara
bulaşabilmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinden et ithalatı
yapılmasıyla, yıllardan beri deli dana hastalığı
nedeniyle ithalatın yapılmadığı Avrupa Birliğine
böylece et ithalat kapıları açılmış olacaktır.
Et veya canlı hayvan ithalatının
başlaması, iç piyasada yükselen kırmızı et
fiyatını düşürebilir. Et fiyatının düşmesi ilk
bakışta önemli bir adım olarak görülebilir. Daha ucuza et yiyen
tüketiciler de bu durumdan memnun olacaktır. Ancak tüketiciyi kısa
vadede memnun edecek et ithalatı, hayvancılık sektörüne çok
büyük darbe vuracak, birçok besi işletmesi kapanacak, süt inekleri kesime
gidecek ve Türkiyenin hayvan varlığı azalacağı için,
bir süre sonra et fiyatı bugünden daha da yüksek olabilecektir. Bu durumda
sürekli ithalat gündeme gelecek, bu kısır döngüde bir de
bakmışsınız ki, Türkiye sadece et ve canlı hayvan
değil, et ve et ürünlerini, süt ve süt ürünlerini ithal etmek zorunda
kalabilecektir. Dolayısıyla, yerli üretim azalacak, ülkemiz
hayvancılığı tamamen dışa bağımlı
bir hâle gelecektir. Buna benzer bir süreç 1980li yılların
başında yaşandı. O dönemde de sadece
hayvancılıkta değil, tarımın pek çok alanında
yerli üretimin ithalatla terbiye edilme anlayışı benimsendi,
birçok ürüne kapılar açıldı, canlı hayvan, et, peynir ve
diğer hayvansal ürünler ithal edildi. Yapılan ithalatla Türkiye'de
hayvancılık sektörü çöktü. Sonraki yıllarda, pek çok destek
paketi açılmasına rağmen hayvancılıkta istenen üretim
ve verim düzeyine ulaşılamadı. Takip eden yıllar
itibarıyla hayvan varlığının azalması ve buna
bağlı olarak et üretiminin düşmesi sonucunda et fiyatı da
yükseldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Enöz, lütfen tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, besiciler için en önemli girdi kalemi
olan yemde çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. 2007 ve 2008de
yaşanan büyük kuraklık sonucunda arpa ve diğer yem ham maddesi
ürünlerde üretim azaldı, fiyat arttı, bu dönemde pek çok besi
işletmesi kapandı. Besicilikte bu sıkıntılar
yaşanırken benzer bir süreç süt hayvancılığında
da yaşandı. Çiğ süt fiyatı 2008de 45 kuruşa kadar
düştü, çok sayıda süt hayvanı kesime gitti, hayvan
varlığı azaldı.
Hükûmet kaçakçılığı önlemek için yeterli
tedbirleri de almıyor. Yıllardır
sınırlarımızdan ülkeye kaçak et ve canlı hayvan
girmektedir. Yine, yıllardan beri, çok konuşulmasına rağmen,
sağlıklı bir kayıt sistemi de
oluşturulamamıştır. Var olan kayıt sistemine
Tarım Bakanlığının kendisi bile inanmamakta çünkü
Bakanlık sürekli hayvan sayımı yapmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle, önergemizin kabulü yönünde oy
kullanmanızı bekler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş
sıralarına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 9. maddesinin 4. fıkrasının kesimi
sırasındaki kelimelerinden sonra gelmek üzere inanç faktörü de göz
önüne alınarak ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Necati Özensoy Muharrem Varlı
Afyonkarahisar Bursa Adana
Mümin İnan Hakan Coşkun Hasan Çalış
Niğde Osmaniye Karaman
Akif
Akkuş Alim
Işık Mehmet
Şandır
Mersin Kütahya Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesinin 3. Fıkrasının ilk
cümlesinin hayvanlara ötenazi uygulamak ancak şu şartlarda
mümkündür şeklinde değiştirilmesini ve ancak ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici Hasip Kaplan M. Nuri Yaman
Şanlıurfa Şırnak Muş
Mehmet Ufuk Uras Mehmet
Nezir Karabaş
İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nezir Karabaş,
Bitlis Milletvekili.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Nezir Karabaş, Sayın
Vekilim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu tür yasalarda, genelde Hükûmetin ve yetkili bakanın
gerekçeleri hep aynı oluyor. Sayın Bakanı dinledik, özellikle
Sayın Ali Koyuncuyu da dinledik. Türkiyede tarım, gıda sektörü
ve hayvancılıkla ilgili gerçekten Avrupa Birliğine girmeye
hazır olduğumuza yönelik açıklamalar yaptılar.
Biz de hayvancılığın bizzat göbeğinden
gelmiş
Ben kendim koçerim. Koçerler bir ara Türkiye'nin hayvancılığının
bel kemiğiydi, canlı hayvancılığının ve ben
kendim bizzat hem bunun ticaretini hem çobanlığını
yapmış kişiyim ama Sayın Bakan ve Sayın AKPli hatipler
açıklama yaptıkları zaman, ben dedim herhâlde bizde bir
yanlışlık var veya bizim coğrafya, bizim bulunduğumuz,
yaşadığımız coğrafya Türkiye
coğrafyasının dışında, sanırım
başka coğrafyadan bahsediyorlar.
Tabii, bu yasaya baktığımız zaman, birincisi
-dün Maden Yasasında da dile getirdim- bu ülkede üniversiteler
açıyoruz, insanlarımızı eğitiyoruz, mühendis
yapıyoruz, avukat yapıyoruz, işletmeci yapıyoruz ama
işe geldiği zaman, bu insanların iş bulma
olanaklarının önünü tıkıyoruz veya daha da
sınırlıyoruz. Mesela, bugün Türkiyede gerçekten birçok ülkenin
ortalamasının üzerinde veteriner var, ziraat mühendisi var, gıda
mühendisi var; bunların birçoğu işsiz. Sizler de bilirsiniz,
geçmiş hükûmetler döneminde de uzun bir süre veterinerler, ziraat
mühendisleri belediyelerde kadro alıp veya geçici çalışıp
oranın üzerinden Bakanlığa, Tarım
Bakanlığına geçiş yapıyorlardı çünkü Tarım
Bakanlığı kadro açmıyordu. Şimdi de Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı başta olmak üzere veteriner,
ziraat mühendisi, gıda mühendisi ile ilgili alanların bulunduğu
bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın
birçoğunda açık varken bu mesleği yapan mühendisler iş
bulma sıkıntısı yaşıyor.
Bu yasanın mantığına
baktığımız zaman, hele özellikle 30 beygir motor gücü
bulunan ve 10 işçinin üzerinde işçi çalıştıran
işletmeler, mühendis çalıştırmak zorundadır. gibi
getirilen kıstas, birincisi: Bu eğitim görmüş, bu konuda, bu
alanda eğitimli insanlarımızın istihdamını
sınırlarken diğer taraftan da
Şimdi, 10 işçinin
altında çalıştırdığınız zaman hiçbir
özelliği olmayan, hiçbir vasfı olmayan insanları
çalıştırabilirsiniz. Bu konuda serbest; gıda üretiyorsun, gıda
işletmeciliği yapıyorsun, insanın
sağlığını, toplumun sağlığını
ve geleceğini belirleyecek bir iş yapıyorsun ama mühendis
çalıştırmayabilirsin. Burada, Sayın Bakan da belirtti,
tasarının başında da belirtiyor, aslında biz,
Türkiyede gıda sağlığı, Türkiyede ciddi
hayvancılık, tarım ve bunu geliştirme gibi bir derdimiz
yok, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bizden talep edilenler
var. Ha şimdi, bu düzenlemeler ne için gereklidir? Biz ihracat
yaptığımız zaman, ihracat yaptığımız
ülkelerin belli standartları var, o standardın altında
işletmeler ve onların ürettiği ürünler olduğu zaman ihraç
edemiyoruz. İki: Türkiyede talep eden bir kesim var artık, yani
belli bir kesim, yüzde 20yi bulmayan. Belli garantisi olan gıdaların
ve sağlıklı hayvanın tüketilmesi konusunda talebi var. Biz,
onlara yönelik bu yasaları çıkarıyoruz. Yoksa onun
dışında, hayvan sağlığıymış,
gıda sağlığıymış, sağlıklı gıdayı
vatandaşa ulaştırmakmış, öyle bir derdimiz yok.
Şimdi, Sayın Ali Koyuncu, hayvan üretiminden ve
hayvancılığın durumundan bahsettiği zaman, hayvan
sayısını, üretilen hayvan sayısını, onun kaç kilo
süt verdiğini, sütün ne kadarının inek sütü, koyun sütü, keçi
sütü olduğunu söyledi. Sayın Bakana soruyorum bölge milletvekili
olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karabaş, lütfen
tamamlayınız.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Evet, iddia ediyorum,
hem bundan önceki hükûmetler hem bu Hükûmet, bırakın bölgede
özellikle koçerin hayvan sayısını, koyun
sayısını, kuzu sayısını, keçi sayısını,
iddia ediyorum, çocuk sayılarını bilmiyor, onların çocuk
sayısı bile doğru sayılmış değil.
Şimdi, bu mantıkla çıkıp bunları burada iddia
ettiğiniz zaman, siz, toplumun belli bir kesimini sayıyorsunuz; belli
bir büyüklükte olan, devletten teşvik alan, devletten kredi alan ve bu
konuda işletmesi de büyük olduğu için bu olanakları
yaratmış olan, ihracat yapan, ihracat yaptığı için de
zaten bu standartları yakalamış olan kesimler. Zaten bu
yasanın mantığına baktığımız zaman,
toplumumuzun yüzde 80i, bu 10 işçinin altında işçi
çalıştıran küçük işletmelerde çalışıyor ve
bizim, halkımıza yönelik sağlıklı gıda üretme ve
denetleme gibi bir derdimiz yok. Bizim ihracatı gerçekleştirme ve
toplumun yüzde 20sinin talebini yerine getirme gibi bir
mantığımız var. Onun için, bu konuda gerçekten tüm sivil
toplum örgütlerini, meslek örgütlerini ve mühendisleri katan bir
çalışmanın yapılması gerektiğini söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 9. maddesinin 4. fıkrasının kesimi
sırasındaki kelimelerinden sonra gelmek üzere inanç faktörü de göz
önüne alınarak ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Varlı (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Varlı,
Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, yine, tarımla ilgili bir yasa görüşüyoruz.
İsterdik ki çiftçimizin, rahat, huzur içerisinde,
sıkıntısı bitmiş, problemleri çözülmüş bir
şekilde bu yasaları görüşelim, onlar da bizleri böyle kafa
rahatlığı içerisinde dinlesinler ama Sayın Bakanı ve
AKP sözcülerini dinlediğimiz zaman, sanki çiftçinin sırtı berk,
cebi dolu, midesi dolu, hiçbir problemi yok, hiçbir
sıkıntısı yok, her şey güllük gülistanlık, o
kadar güzel ki, çiftçi Türkiye'nin âdeta en rahat insanı. Ama gerçekte
böyle mi? Ya biz bu ülkede yaşamıyoruz ya siz bu ülkede
yaşamıyorsunuz.
Gerçekte böyle değil değerli milletvekilleri. Gelin,
bir, halkın içerisine gidelim, onların
sıkıntılarını, dertlerini bir dinleyelim. Yani bugün
buğday biçimi başladı, buğday biçimi Çukurovada bitti,
ondan sonra buğday fiyatı açıkladınız. Çiftçi elindeki
buğdayını 450 bin liradan, 470 bin liradan sattı, ondan
sonra siz buğday fiyatı açıkladınız, çiftçinin elinde
buğday yok. Açıkladığınız fiyat da yeterli
değil de, siz masrafı kendinize göre nasıl 437 bin lira hesap
ediyorsunuz onu da bilemiyorum. Ben kendim çiftçiyim, ekip diken, biçen bir
insanım. Buğdayın masrafı nasıl 437 bin lira? Bunu kim
size hesap edip veriyor? Kim sizi bu şekilde yanıltıyor? Bunu da
anlamak mümkün değil.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Üniversite hocaları, uzmanlar, Bakanlık
uzmanları.
MUHARREM VARLI (Devamla) Üniversite hocaları, üniversite
hocaları hangi tarlayı takımı ekmişler Sayın
Bakan? Hangi tarlada çalışmışlar? Hani alın terini
dökmüşler de bu mahsulün bu parayı edeceğini biliyorlar?
Gelsinler de bana sorsunlar, üreticiye sorsunlar. Siz eğer üniversite
hocalarına hazırlatırsanız daha çok yanılgı
içerisine girersiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Konunun uzmanları
ALİM IŞIK (Kütahya) Yani uygulamadan gelmiyorlar.
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi TMOnun depoları dolu.
İçerisinde buğday alacak depo yok, hazırlık yok. Yani
buğday almamak için, çiftçiyi mağdur edebilmek için
AHMET ERTÜRK (Aydın) Nerede dolu kardeşim?
MUHARREM VARLI (Devamla) Dolu, hepsi dolu depoların, ben
biliyorum depoların dolu olduğunu.
Şimdi buraya çıkıp bazı
arkadaşlarımız siyasi şov yapıyorlar. İşte
çiftçi üzerinden siyaset yapmayın. diyorlar. Ben kendim çiftçiyim,
şov falan yapmıyorum, ben yüreği yanan bir insanım. Bu
işin sıkıntısını, çilesini çeken bir
insanım.
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) Aynen öyle.
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi, şovu kim yapıyor?
Şovu siz yapıyorsunuz. Yani Ahmet emmimden, Hasan emmimden bahsedip
güya köylü insanımızın ruhunu, sırtını okşuyorsunuz
ama Ahmet emmimle Hasan emmim öldü, mezarda şu anda. Keşke onlara
sağken sahip çıkabilseydiniz, keşke onların ürettiklerini
değerlendirebilip de onları yaşatabilseydiniz, esas o zaman
Ahmet emmim, Hasan emmim deme hakkınız vardı. Şimdi o
hakkınız yok ne yazık ki. Onun için siyasi şov yaparak,
efendim çiftçi üzerinden siyaset yapmayın. diyerek bir yere
varamazsınız. Çiftçinin sıkıntılarını
anlatıyoruz biz, çiftçinin derdini anlatıyoruz. Bizzat yaşayan,
bilen bir insanım ben.
Şimdi, değerli milletvekilleri, hepimiz evimizde bulgur
pilavı yeriz lezzetle; hepimiz unlu mamuller yeriz, ekmek poğaça;
hepimiz
VAHAP SEÇER (Mersin) Pasta yeriz!
MUHARREM VARLI (Devamla) Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler. bu
Hükûmetin zihniyeti o.
Şimdi, hepimiz afiyetle karpuz yeriz, sebze yeriz, meyve
yeriz. Acaba bunlar nasıl üretiliyor ya, nasıl üretiliyor?
Sabahın beşinde kalkıyor çiftçi, tarlasına gidiyor,
akşamın sekizine dokuzuna kadar tarlada takımda o meyveyi, o
sebzeyi üretmek, yetiştirmek için alın teri döküyor. Helal kazanç,
çiftçinin ürettiği her şey helal kazanç. Alnının teriyle
üretiyor onun hepsini. (MHP sıralarından alkışlar) Ama siz
o alın terinin hakkını bile veremiyorsunuz ne yazık ki. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, bakın Çiftçi yeni traktör alıyor. diyor Sayın
Başbakan, Sayın Bakan. Doğru, çiftçi, yeni traktör alıyor
ama gel sen çiftçiye sor bakalım nasıl alıyor bu yeni traktörü.
Nasıl alıyor? Eski traktörünün borcu bitmiş,
kışın gelmiş dama demiş, kıpırdayacak hâli
kalmamış, cebinde beş kuruş parası yok, yeni ekim
dönemi gelmiş, mısır ekemeyecek, pamuk ekemeyecek, tohum
alamayacak, satıyor elindeki traktörü -bankalar da zaten ipotekli kredi
vermeye hazır- gidiyor yeniden traktör alıyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Traktörü kim alıyor?
MUHARREM VARLI (Devamla) Kardeşim, sen kaç dönüm tarla
ekiyorsun ya?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Onu satınca traktörü kim
alıyor?
MUHARREM VARLI (Devamla) Sen ne anlarsın çiftçinin
hâlinden, sen ne bilirsin çiftçiyi ya?
BAŞKAN Sayın Varlı, lütfen Genel Kurula hitap
eder misiniz.
MUHARREM VARLI (Devamla) Senin konuşmaya hiç hakkın
yok bunları, sen sus, sen sus! Sen git KİT Komisyonunda
KİTlerle ilgili işlerine bak. Sen boşver
Sen tarımdan ne
anlarsın, çiftçilikten ne anlarsın sen ya?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Varlı, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Resmen üflüyorsun
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM VARLI (Devamla) Bakın, değerli
milletvekilleri, siz çiftçiyi öldürdünüz, duasını okumaktan da
acizsiniz, bari duasını okuyalım beraber ya. Yapmayın,
Allah aşkına, duasını okuyalım bari.
Şimdi, Sayın Bakan çıktığı zaman
prim desteklerinden bahsediyor. Doğru, evet, prim destekleri, bunu da ilk
icat eden biziz, biz verdik ilk defa çiftçiye. Siz belki bir miktar
artırmış da olabilirsiniz, bunu da kabul ederiz ama siz Avrupa
Birliği, Avrupa Birliği diyorsunuz, bu yasayı da Avrupa
Birliği istediği için çıkarıyorsun. Gelin, çiftimize Avrupa
Birliği değerinde prim desteği verelim, o zaman çiftçiden
mücadele etme şansını, o zaman çiftçiden mücadele etme
hakkını isteyelim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Avrupa prim vermiyor.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
Lütfen Sayın Bakan.
MUHARREM VARLI (Devamla) Oo, Sayın Bakan, yapmayın
gözünüzü seveyim, yapmayın. Yani bunu siz söylerseniz, vallahi, Sayın
Bakan, bunu siz söylerseniz çok yanlış olur.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle çiftçinin korunması,
üreticinin korunması adına hepinize, hepimize görev
düştüğünü vurgulayarak hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Varlı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş
sıralarına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 10. maddesinin 5. fıkrasında yer alan
veya uygulatır ibaresinin kaldırılmasını arz ve
teklif ederiz.
İbrahim
Binici Hasip
Kaplan Nuri Yaman
Şanlıurfa Şırnak Muş
Sırrı
Sakık M.
Nezir Karabaş Ufuk
Uras
Muş Bitlis İstanbul
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Zootekni başlıklı 10. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan hayvan gen kaynaklarının
korunmasını ibaresinden sonra gelmek üzere doğal
ırkların ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap Seçer R. Kerim Özkan Tekin Bingöl
Mersin Burdur Ankara
Ergün Aydoğan M.
Ali Susam
Balıkesir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının, 10 uncu maddesin dördüncü fıkrasının
aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
(4) Bakanlık, damızlık hayvanların ve üreme
ürünlerinin genetik özelliklerinin değerlendirilmesi,
performanslarının izlenmesi ve sağlık şartları
ile ilgili usul ve esasları belirler.
Bekir
Bozdağ Ayhan
Sefer Üstün Abdülkadir Akcan
Yozgat Sakarya Afyonkarahisar
Beytullah Asil Mehmet Müezzinoğlu Alim Işık
Eskişehir İstanbul Kütahya
Mustafa Enöz Hakan
Coşkun
Manisa Osmaniye
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Damızlıkta kullanılacak hayvanlar ile üreme
ürünlerinin verimleriyle ilgili damızlık vasıfları
yanında, beklenen verimleri gösterebilmeleri ve sürü
sağlığının sürdürülebilirliği
bakımından bunların sağlıklı olmaları
gerekmektedir. Bazı hayvan hastalıklarının
yayılmasında ve gelecek nesillere taşınmasında,
damızlıkta kullanılan erkek ve dişi hayvanlar ile üreme
ürünleri büyük rol oynamaktadırlar. Bu hastalıkların
yayılmasının önlenmesi için, damızlıkta
kullanılacak hayvanlar ve üreme ürünleri hastalık etkeni
taşımayıp sağlıklı olmalıdırlar. Bu
nedenle, damızlık hayvanlar ve üreme ürünleri ile ilgili, belirtilen
diğer özellikler yanında, sağlık şartları ile
ilgili aranacak hususları belirlemek.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Zootekni başlıklı 10. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan hayvan gen kaynaklarının
korunması ibaresinden sonra gelmek üzere doğal ırkların
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan
(Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından
alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
10uncu maddede verdiğimiz değişiklik önergesindeki
amacımız, ülkemizdeki doğal ırkların korunması,
tabii ki doğal ırklarımız kaldıysa mevcut
iktidarın uyguladığı hayvancılık
politikaları sonucunda.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede
hayvancılık gelişmiş ülkelerdeki gibi yapılmıyor.
Elbette ki istiyoruz Türkiyede daha modern bir hayvancılık
yapılmasını, üretimde modern hayvancılık
kurallarının, kaidelerinin dünyanın gelişmiş
ülkelerine uygun şekilde yapılmasını.
Avrupa Birliği üye ülkelerinin tersine
Tarımsal
üretimde, genelde, Avrupa Birliğine üye ülkelerde,
baktığınız zaman, bitkisel üretim oranı hayvansal
üretim oranından daha düşük. Ortalama olarak, Avrupa Birliğine
üye ülkelerde tarımsal üretimde hayvansal üretimin oranı yüzde
50-yüzde 70 arasında değişirken, Türkiyede bunun tersine,
bitkisel üretim oranı yaklaşık olarak yüzde 70
civarlarında, hayvansal üretim miktarı da yüzde 30 civarlarında.
Tabii, Türkiyede yapılan hayvancılık ile
gelişmiş ülkelerde yapılan hayvancılık arasında
ciddi farklar var. Bunun ana sebeplerinden bir tanesi, Türkiyenin tabii ki
sosyolojik açıdan ya da sosyoekonomik açıdan diğer ülkelere göre
farklılık oluşturmasından kaynaklanıyor. Biliyorsunuz,
özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde orada yaşayan
yurttaşlarımızın, vatandaşlarımızın
gelir kaynaklarından en önemlisi hayvancılıktı bu
yıllara kadar. Genelde küçük aile işletmeciliği şeklinde
yapılan hayvancılık. Hayvanların genelde meralarda,
dağlarda, otlaklarda otlatılarak gelişmesi sağlanabiliyordu
ama özellikle 1990lı yıllardan sonra ülkemizde,
dolayısıyla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde hüküm
süren terör, çatışma ortamı, oradaki
yurttaşlarımızın hayvancılık yapmasını
da güçleştirmiştir. O ya da bu şekilde, doğru ya da
yanlış, orada asayişi sağlama ya da güvenliği kontrol
etme amaçlı binlerce köy boşaltıldı, binlerce insan orada
yerinden, yurdundan, yuvasından edildi, ocağı
dağıtıldı, belki de süregelen hayatlarına artık kırsalda
değil, şehirde devam etme ihtiyacı hasıl oldu. Bu da, tabii
ki, özellikle o bölgelerde hayvancılığı etkileyen en önemli
etkenlerden bir tanesiydi. Ama asıl önemli olan, asıl önemli
etkenler, tabii ki, iktidarın bu konuda uyguladığı
politikalardır.
AK PARTİ hükûmetleri işbaşına geldiğinde
sadece hayvancılık konusunda değil, genel anlamda tarımsal
üretimde Bırakalım gelişmiş ülkeler, bu konuda
tarımı gelişmiş, tarımsal üretimi ya da bitkisel
üretimi gelişmiş ülkeler bu ürünleri üretsinler, bizim için
gelişmişlik göstergesi sanayide gelişmek, hizmet sektöründe
gelişmek, inşaat sektöründe gelişmektir.
anlayışıyla tarımsal üretimi maalesef
dışlamışlardı. Baktılar ki 2007 krizinde
özellikle, dünyada yaşanan gıda krizinde post pahalı. Yani ülke
olarak siz en azından kendinize yetecek temel gıda maddelerini
üretemiyorsanız, böyle kriz durumlarında ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliyorsunuz.
Hayvancılık politikaları genelde köylü
tarımına yönelik hayvancılığın teşviki
yönünde değil de daha çok daha büyük işletmelere, modern
işletmelere yönelik teşvikler mevcut iktidar hükûmetleri
tarafından uygun görülen politikalar oldu. Dolayısıyla küçük
aile işletmeleri ortadan kalktı. Bu hayvancılığa sağlanan
destekleri -ki buraya her AKP sözcüsü çıktığı zaman bunu
gururla, onurla söylüyor- 2002 ile 2008 hayvancılık desteklerini
mukayese ettikleri zaman yaklaşık olarak 15 kat
artırdıklarından söz ediyorlar ama şimdi burada da bir
yaman çelişki ortaya çıkıyor: 80 milyon liralardan 1,250 milyar
liraya çıkan bu hayvancılık destekleri belki rakamsal anlamda
doğru olabilir ama bu sağlanan desteklerin gerçekten yerli yerine
gittiği düşüncesi gerçekten bende şüphe uyandırıyor.
Bakıyorsunuz, o günden bugüne hayvancılık belki rakamsal anlamda
göstergeleri önünüze koyduğunuz zaman, destek rakamları
anlamında Türkiyede hayvancılık gelişiyor, Hükûmet
bunları destekliyor. gibi görünebilir ama hayvan sayılarına
bakıyorsunuz, büyükbaş hayvan varlığımızda ciddi
düşüşler söz konusu, küçükbaş hayvan sayısında ciddi
düşüşler söz konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, lütfen tamamlayınız.
VAHAP SEÇER (Devamla) İşte, bakıyorsunuz, üç
yıl önce, 2007-2008 dönemlerinde süt sektöründe süt inekçiliği yapan
işletmeler ciddi sıkıntılarla karşı
karşıya kaldı, hayvanlarına yem sağlayacak imkândan
yoksun kaldılar, o dönemlerde milyonlarca baş belki süt ineği
mecbur kalındı kesilmek zorunda kaldı. Nihayetinde bu bir makine
değil, bu bir canlı hayvan, makine değil ki şalteri
kapatıp işi bitiresiniz. Dolayısıyla sürekli beslemeniz
gerekiyor, ona yem vermeniz gerekiyor, sürekli cebinizden para harcamanız
gerekiyor. Tabii, üreticiler bunun karşısında uzun süreli
dayanamadılar ve binlerce, milyonlarca baş, büyükbaş hayvan kesilmek
zorunda kaldı. İşte, hemen geçtiğimiz günlerde yaşanan
et piyasasındaki dalgalanmaları da Türkiyede, maalesef,
hayvancılığın iyi idare edilemediğinin kesin
kanıtları olarak ben düşünüyorum.
Bu vesileyle önergemize destek vereceğinizi umut ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım
ancak karar yeter sayısı istenmiştir, yoklama
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.18
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 21.29
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 115inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır ve önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 10. maddesinin 5. Fıkrasında yer alan
veya uygulatır ibaresinin kaldırılmasını arz ve
teklif ederiz.
İbrahim
Binici (Şanlıurfa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gen kaynaklarının korunmasının bakanlık faaliyetleri
dışına çıkması neticesinde ortaya çıkacak negatif
durumların önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Daha önce kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
11inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş
sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alıyorum.
T. B. M. M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının 11. maddesindeki hayvan hastalıkları
teşhis ibaresinden sonra gelmek üzere tedavi kelimesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan Vahap Seçer Ergün Aydoğan
Burdur Mersin Balıkesir
Tekin Bingöl Yaşar Ağyüz Sacid
Yıldız
Ankara Gaziantep İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 11. maddesinin 2. fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Erkan Akçay Necati Özensoy
Afyonkarahisar Manisa Bursa
Muharrem Varlı Hakan Coşkun Alim Işık
Adana Osmaniye Kütahya
Mümin İnan Mehmet
Şandır
Niğde Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Erkan Akçay...
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 11inci madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz
aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede mayıs ayı
itibarıyla yıllık enflasyon 9,1 olarak
gerçekleşmiştir. Son birkaç yıldır enflasyonu artıran
nedenlerin başında ise tarım ürünleri fiyatlarındaki
artışlar etkili olmuştur.
Peki, ne oldu da tarım ürünlerinin fiyatları bu kadar arttı?
Bunun bir tek temel cevabı var: AKP Hükûmetinin uyguladığı
yanlış tarım ve hayvancılık politikasıdır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan diyor ya
Nereden nereye geldik. Bakalım, tarımda AKP hükûmetleri döneminde
nereden nereye gelmişiz: 2000 yılından 2009 yılına
kadar Türkiyede nüfus toplamda yüzde 11,2 artarken, aynı dönemde
tarım ürünleri artışı yüzde 9,5da
kalmıştır. Tarım ürünleri katma değeri 2000
yılında 8,6 milyar Türk lirası iken 2009 yılında ancak
9,4 milyar Türk lirası olabilmiştir. Gayrisafi yurt içi hasıla
içinde tarımın payı 2002de yüzde 11,9 iken 2009da yüzde 8e
gerilemiştir. Reel tarımsal katma değerin büyüme oranı
2002de yüzde 9,3 iken 2009da yüzde 3,3 olmuştur. Tarımda 2002de
7,5 milyon kişi istihdam edilirken istihdam 5,7 milyon kişiye
düşmüştür. Tarımın istihdam içindeki payı 2002
yılında yüzde 35 iken 2009 yılında yüzde 26ya
gerilemiştir. Aynı dönemde kırsal alanda işsizlik
oranı 2002deki yüzde 5,7den 2009 yılında yüzde 10,3e
çıkmıştır. Tarımsal ürün ithalatı 2002-2009
döneminde 1,7 milyar dolardan 4,6 milyar dolara çıkmıştır.
Tarım ve gıda ihracatının toplam ihracat içindeki payı
2002 yılında yüzde 10,4 iken 2009 yılında yüzde 8e
gerilemiştir.
Değerli milletvekilleri, Türk çiftçisi bugün dünyanın en
pahalı mazotunu kullanmaktadır. Türk çiftçisi dünyanın en
pahalı elektriğini kullanmaktadır. Türk çiftçisi dünyanın
en pahalı gübresini kullanmaktadır. Yine Türk çiftçisi dünyanın
en pahalı ilacını kullanmaktadır. Dolayısıyla,
yüksek girdi maliyetleri altında ezilen Türk çiftçisi borç
batağı içine saplanmıştır. Bugün borcu olmayan çiftçi
hemen hemen kalmamıştır. Her 10 çiftçiden 3ü icra takibi
altındadır.
Manisanın 75 bin nüfuslu Saruhanlı ilçesinde 17 bin
kayıtlı çiftçi vardır. Bu çiftçilerimizin 16 bininin icra dosyası
bulunmaktadır. Saruhanlılı çiftçilerimiz arazilerinden
yılda 220 milyon Türk lirası gelir elde ederlerken 350 milyon Türk
lirası borçlanmışlardır. 2002 yılı Aralık
ayında çiftçilerin tarımsal kredi borcu 4,2 milyar Türk
lirasıdır. Bu borç miktarı 2010 yılında 16 milyar Türk
lirasına ulaşmıştır. Bu kredilerden 946 milyon Türk
lirası takiptedir. Çiftçiler bankalardan kredi çekerken arazisini ipotek
göstermektedir. Dolayısıyla, çoğu yabancı sermayeli
bankalar kredi borcunu ödeyemeyen çiftçilerin arazilerini ellerinden
almaktadır. 2002 yılı Aralık ayı itibarıyla
çiftçilerin yabancı bankalardan kullandıkları tarımsal
kredi borcu 9 milyon Türk lirasıdır. 2010 yılı
itibarıyla ise tam 251 kat artarak 2,3 milyar Türk lirasına
ulaşmıştır. Yabancı bankalardan kullandırılan
bu kredinin 177 milyon Türk lirası da takiptedir.
Son birkaç yılda et ve süt piyasasında spekülatif fiyat
dalgalanmaları yaşanmaktadır. Her dalgalanmada hayvan
varlığı azalmaktadır. 2002 yılında 32 milyon
küçükbaş hayvan varlığı 2009 yılında 25 milyona
düşmüştür. 2002 yılında 10 milyonu geçen küçükbaş
hayvan sayısı şimdi 10 milyonun altındadır. Yerli
üretim yeterli olmayınca 1980 öncesinde canlı hayvan ve et ihraç eden
Türkiye ithalatçı olmuştur. Aynı dönemde sektörde piyasayı
düzenleyici iki kuruluş olan Süt Endüstrisi Kurumu ile Et ve Balık
Kurumunun özelleştirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu özelleştirmeler
hayvancılıkta bir çöküşe neden olmuştur. 80li
yılların başında tarımın her alanında
olduğu gibi hayvancılıkta da yerli üretim ithalatla terbiye
edilmek istenmiştir. Bu amaçla canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin
ithalatına kapılar sonuna kadar açılmıştır. Peki,
sonra ne oldu? Türkiyede hayvancılık sektörü çöktü. Sonraki
yıllarda pek çok destek paketi açılmasına rağmen
hayvancılıkta istenilen üretim ve verim düzeyine
ulaşılamamıştır. Yapılan her ithalat
hayvancılık sektörünü geriletti. Türkiye dünyanın en pahalı
etini tüketmeye mahkûm edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Eker pirinçte
olduğu gibi, et fiyatındaki artışı da ithalatla
düşüreceğini söylüyor. Tarım Bakanının bu sözleri bir
talihsizliktir. Sayın Bakan pirinç ithalatı ile et
ithalatını eş değer görüyorsa eyvah tarımın
hâline diyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının 11. maddesindeki hayvan hastalıkları
teşhis ibaresinden sonra gelmek üzere tedavi kelimesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan
(Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ergün Aydoğan,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 498 sıra sayılı tasarının
11inci maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri;
çıkardığımız kanunlar gerçekten bu sektörün
sorunlarını, vatandaşın sorunlarını çözüyor olsa
Baktığımızda, özellikle tarım ve
hayvancılıkta ciddi sorunların yaşandığı bir
dönem içerisindeyiz ama Sayın Bakan maalesef, aynı kanaatte
olmadığını, tarımda sorun
olmadığını sıklıkla ifade ediyor. Dönemlerinde
tarım ve hayvancılığı desteklediklerini, desteklerin
arttığını her konuşmasında ifade ettiğini
görüyoruz. Oysa, vermesi gereken yasal desteğin verilmediğini;
çeşitlilikten bahsettiğini, oysa önemli olan çeşitliliğin
değil, gerçekten tarım ve hayvancılığa verilen destek
miktarıdır. Şu anda yasal olarak verilmesi gereken, gayrisafi
millî hasılanın yüzde 1i verilmesi gerekirken, şu anda ancak
yarısı verilmektedir ama Sayın Bakan biraz önce de ifadesinde,
Avrupanın bu konuda prim vermediğini, destek vermediğini ifade
etti. Peki Sayın Bakan, buradan soruyorum: Döneminizde temel tarım
ürünlerini ithal noktasına gelmemizin nedeni nedir acaba? Pamuk,
buğday, arpa gibi, mısır gibi temel tarım ürünlerini
Türkiye ithal noktasına niçin geldi? Peki Sayın Bakan, siz kısa
süre önce Et ithalatına gerek yok. demediniz mi? Peki şu anda
Türkiye et ithal ediyor mu, etmiyor mu? Kısa bir süre önce sizin kendi
ifadeniz var, Türkiyede et ithalatına gerek
olmadığını ifade ettiniz. Şimdi, tarım ve
hayvancı bir ülke Türkiye et ithalatı noktasına geldi ve et
ithal ediyor.
Peki Sayın Bakan, ülkemizin bu noktaya gelmesi gerçekten
Türkiye topraklarının verimsizliği midir yoksa Türk
insanının tembelliği midir,
çalışmazlığı mıdır? Yani burada
toprağımız var, insanlarımız var,
işsizliğimiz inanılmaz boyutlara gelmiş ama Türkiye temel tarım
ürünlerini ithal etme noktasına geldi, Türkiye et ithal ediyor. Yoksa bu
tabloya gelmemizin temel nedeni acaba Hükûmetinizin uyguladığı
politikalar mıdır? Bunu buradan soruyorum.
Yine Sayın Bakan, tarım politikalarında Avrupa
Birliğinin hedef olarak gösterdiği, tarımdaki nüfusu hangi
oranda azaltmayı planlıyorsunuz? Yoksa bu
yaşadığımız sorunun temelinde Avrupa Birliğinin
bize dayatmaları sonrasında mı tarımda ve hayvancılıkta
bu sorunları yaşıyoruz? Yine tarım ve
hayvancılıkta Avrupa Birliği standartlarında destek
projemiz var mıdır, yoksa biraz önce dediğiniz gibi Avrupa
tarıma, hayvancılığa destek vermiyor. mu diyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri;
gerçekten ülkemizin tarım ve hayvancılığında çok ciddi
sorunlar var ama maalesef AKP döneminde bu, tarımdaki ve
hayvancılıktaki sorunların çözülmesi yerine bu sorunların
her geçen gün arttığını, Türk çiftçisinin toprağı
ekmekten vazgeçtiğini, toprağa küstüğünü görüyoruz. Artık
Türk çiftçisi hızla toprağını terk etti, kente göç etmek zorunda
kaldı. Peki Kente göç ettiğinde iş bulabiliyor mu? yani Kente
geldiğinde kendisini doyurabiliyor mu? diye
baktığımızda açlığın ve sefaletin hızla
yükseldiği tabloyla karşı karşıyayız. Gerçekten,
eğer AKP Hükûmetinin, sizlerin uyguladığı politikalar
doğru ise Türkiye neden bu temel tarım ürünlerini ithal ediyor, niye
Türkiye Yunanistandan pamuk ithal ediyor, niye Türkiye bir başka ülkeden
mısır ithal ediyor, niye Türkiye adını bile
bilmediğimiz başka ülkelerden et ithal ediyor?
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu
konudaki yetkililer, özellikle Sayın Tarım Bakanı her
çıktığında tarımda ve hayvancılıkta
çeşitliliğin arttığını söylüyor. Yine, burada, AKPli
milletvekili arkadaşlarımızın, tarım ve
hayvancılığın sorunlarından bahsederken müstehzi
şekilde güldüklerini görüyoruz. Peki, bu ülkede birlikte
yaşamıyor muyuz? Gerçekten, Türkiyede, tarımda ve
hayvancılıkta sorun yok mu, sorun olmadığı için mi biz
bunları ithal ediyoruz? Türk insanı tembel olduğu için mi, Türk
toprakları verimsiz olduğu için mi biz bunları ithal ediyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydoğan, lütfen
tamamlayınız.
Buyurun.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, ülkemizin
özellikle tarım ve hayvancılığında çok ciddi sorunlar
var. Doğru, akılcı politikalarla bu sorunlar çözülebilir.
Muhalefetin de önerilerini dikkate alarak bu sorunları hep birlikte
çözelim. Türkiye, ithal eden ülke olmaktan vazgeçsin. Türkiye, üreten bir ülke;
Türkiye, çalışan bir ülke olma durumuna mutlaka gelmelidir ama sizin
anlayışınızla değil, doğru tarım ve
hayvancılık politikalarıyla.
Bu konuda önergemizin kabulünü istiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 Sıra Sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 12. maddesinin (3) fıkrasına, Veteriner
Sağlık ürünlerinin onayını Kimyager, Kimya Mühendisi,
Eczacı veya Veteriner Hekim ibaresinden sonra gelmek üzere Biyolog
ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz. 26 Mayıs 2010
Oktay Vural Nevzat Korkmaz Şenol Bal
İzmir
Isparta
İzmir
Kemalettin
Nalcı Ahmet
Orhan Mehmet
Şandır
Tekirdağ
Manisa Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şenol Bal, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu 12nci maddenin
(3)üncü fıkrasında Veteriner sağlık ürünlerinin
onayını, kimyager, kimya mühendisi, eczacı veya veteriner hekim
olan gerçek kişiler veya bu kişilerden birini istihdam eden tüzel
kişiler alabilir. diyor, biyolog yok.
Yine, 18inci maddenin (7)nci fıkrasında Bitki koruma
ürünleri, ziraat mühendisleri, kimya mühendisleri veya kimyagerlerin
sorumluluğunda üretilir. deniyor, ama yine biyologlar yok.
Yine, 22nci maddenin (7)nci fıkrasına bağlı,
gıda ve yem işletmelerinden üretimin nevine göre personel
çalıştırmak zorunda olan işletmeler ve bu işletmelerde
çalışabilecek meslek mensuplarını belirleyen ek (1)
listesinde maalesef yine biyologlar yok, sadece göstermelik, hayvan beslemede
kullanılan biyoproteinler gibi belirli bazı ürünler lütfedilerek
konmuş.
Yine, 31inci maddesine bağlı olan -bu yasa
tasarısının- üretim, işletme ve dağıtım
aşamalarında resmî kontrollerden sorumlu meslek mensupları ek
(2) listesinde yine biyologlar yok.
Sayın Bakan, lütfen dinlemenizi rica ediyorum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Ben dinliyorum zaten.
ŞENOL BAL (Devamla) Bu meslek grupları içinde
biyologlar neden yok sayın milletvekilleri?
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı merkez ve
taşra teşkilatlarında birçok biyolog hâlihazırda uzman
olarak çalışmaktadır. Bakanlığın Tarımsal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Tarım İşletmeleri
Genel Müdürlüğü, Tarımsal Üretim Genel Müdürlüğü ve Koruma
Kontrol Genel Müdürlüğü birimlerinde ve bu birimlere bağlı
araştırma enstitülerinde birçok biyolog çalışıyor.
Biyologlar bu kurumlarda genetik kaynakların korunması, bitki ve
hayvan ıslahı, zirai mücadele ve bitki koruma, biyolojik
çeşitlilik, transgenik bitki ve hayvanlar, GDOlar gibi pek çok alanda
uzman olarak görev yapıyor. Ayrıca ulusal gıda referans
laboratuvarlarında GDO analizleri, toksikolojik analizler, mikrobiyolojik
analizler, biyoteknoloji ve moleküler biyoloji uygulamaları gibi alanlarda
başarıyla görev yapıyorlar.
Daha da önemlisi, bu kanun tasarısının
kapsamında olan görev ve sorumlulukların pek çoğu
hâlihazırda biyologlar tarafından zaten yürütülmüyor mu Sayın
Bakan? Öyle bakıyor Sayın Bakan.
Bu tasarıyla, biyologlar geri dönülmez bir şekilde bir
haksızlığa uğruyor, mağdur ediliyor. Biyologlar her
konuda haksızlığa uğruyor zaten. Sağlık
Bakanlığı, belli temel konularda TUS imtihanlarına girmeyi
de yasakladı. Her türlü eşitsizlik, maaş yönünden, teknik ve
sağlık alanında çalışan biyologlara bugüne kadar
yapıldı. Tüm dünyada önemi ve saygınlığı giderek
artan, hatta birçok ülkede en popüler meslek grupları
araştırmalarında ilk beş sırada yer alan ve günümüzde
birçok gelişme, biyoteknolojik ve genetik mühendisliği
gelişmelerinde çok önemli yer tutan biyologluk mesleği ülkemizde yok
edilmeye çalışılıyor, yok sayılıyor. Neden
sayın milletvekilleri?
Evet, biyologlar lobiler oluşturamıyor, biyologlar
lobicilik yapamıyorlar. Ayrıca bir meslek odaları da yok. Ama
bu, yok edilmelerinin, yok sayılmalarının bir sebebi olabilir mi
değerli milletvekilleri? Birçok konuda olduğu gibi, objektif
olunmadan, meslek taassubu ile yasalarda yer almak doğru bir
yaklaşım mı? Kanun yapıcılar olarak,
duygusallığa yer verilmeden, hakkaniyetli, mesleki yeterlilik,
bilimsel ve teknik altyapı göz önünde bulundurularak ve
Anayasamızın eşitlik ilkesi çerçevesinden hareket etmek
zorundayız.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde işsizliğin
tırmanışa geçtiği, lisans mezunlarının
işsizlikten intihara sürüklendiği bir dönemden geçiyoruz ve biyologların
hakkı gasbediliyor. Şu anda 100 bin mezun işsiz bir
şekilde, iş bulmak için uğraşıyor. Yetmiş kadar
biyoloji bölümü var. Her üniversite, fen-edebiyat fakültesi biyoloji bölümü
açıyor ve bu sayı her yıl artıyor. Her yıl 3-4 bin
mezun veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, lütfen tamamlayınız.
ŞENOL BAL (Devamla) Ayrıca, kontenjan
sayıları YÖK tarafından artırılıyor ve bu
sayı her geçen gün artarken, biz, gerçekten biyologların yapması
gereken işlerin önünü de böylelikle kapatmaya yöneliyoruz.
O yüzden, değerli milletvekilleri, hakkaniyetli bir
şekilde davranarak ve biyologların müfredatta okumuş
oldukları konuları da göz önünde bulundurarak, bu tasarıdaki
yapılan yanlışlığı bir an önce düzeltme yoluna
hep birlikte gitmeliyiz.
İnşallah, bu değişiklik önergesine destek
verirsiniz ve biyologları da sevindirirsiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 13. maddesinin dördüncü fıkrasının
ilk cümlesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Veteriner tıbbi ürünlerine ilişkin tanıtım
yalnızca Veteriner Hekimlere yönelik olarak yapılabilir.
Reşat
Doğru Abdülkadir
Akcan Muharrem
Varlı
Tokat Afyonkarahisar Adana
Hakan Coşkun Alim Işık Mümin İnan
Osmaniye Kütahya Niğde
M. Akif Paksoy Mehmet
Şandır
Kahramanmaraş Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 13. maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(1) Veteriner tıbbî ürünlerinin toptan satışı,
Veteriner ecza depoları kanalıyla, perakende satışları
ise klinik hizmetleri için Bakanlıkça ruhsatlandırılan Serbest
Veteriner Hekimler kanalıyla tedavi amaçlı olarak
kullanılır veya reçete düzenlenir. Veteriner tıbbi ürünlerin
satışına ilişkin diğer hususlar Bakanlıkça belirlenir.
R. Kerim Özkan Malik Ecder Özdemir Halil Ünlütepe
Burdur Sivas Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Halil Ünlütepe,
Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli üyeler; görüşülmekte olan Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesindeki değişiklik önergesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, veteriner hizmetleri denince
aklımıza öncelikle hayvancılık sektörü gelmektedir.
Hayvancılık sektörüne baktığımızda
iktidarınız döneminde ciddi bir gerileme olduğunu görüyoruz. Bu
gerilemenin sebeplerini incelediğimizde, bana göre birincisi
yıllardır kaçak hayvan girişine müdahale etmemenizdir. Besiciler
kaçakçılığın insafına
bırakılmıştır. Uyguladığınız
politikalarla kaçakçıyı zengin, besiciyi de yok ettiniz.
İkinci bir nedeni ise, uygulanan ekonomik politikalar
hayvancılık sektöründeki girdi fiyatlarının yüksekliği
sonucu, bu sektörde uğraşan besiciler mağdur
olmuşlardır. Uygulamalarınız sonucu hayvancılık
sektörü günden güne yok olmaktadır. Hayvan ihraç eden ülke, hayvan ithal
eden ülke hâline gelmiştir. Sektör can çekişmektedir. Bu ise
iktidarınızın hayvancılık sektöründeki
başarısızlığıdır diye yorumluyorum. Girdi
maliyetleri artan besiciler, elinde bulunan hayvanları kesime vermek
zorunda kalmış ve üretimden çekilmişlerdir.
Dünyada kırmızı eti en pahalı tüketen
ülkelerden biri Türkiye. Kırmızı et fiyatlarındaki
yükselişin ana nedeni ise hayvan varlığımızdaki
hızlı düşüştür. Etin ortalama fiyatı geçen yıla
göre yüzde 60 civarında artmıştır. Hayvan
sayısının düşüşü, etin fiyatının
yükselişi ne yazık ki at, eşek eti piyasasının
oluşmasına neden olmuştur. Bu da siyasi iktidarın en büyük
beceriksizliklerinden biridir.
İlimiz ekonomisinin en önemli kaynaklarından birisi de
hayvancılık sektörüdür. Afyonkarahisar bölgesi et ambarı
durumundadır. Fakat burada da gerilemeler başlamıştır.
Örneğin, Afyonkarahisar, iktidar olduğunuz 2003 yılında
İstanbul ilinin et ihtiyacının yüzde 45ini
karşılarken, 2007 yılında bu oran yüzde 18lere, şimdi
ise yüzde 5lerin altına düşmüştür.
Besicinin bu duruma düşmesinde tüm sorumluluğu acaba
hayvan sektörüyle uğraşanların üzerine mi yıkacağız?
Hiç mi kusurunuz yok? Sayın Bakan, sizi dinlerken, besicilik sektörü
üzerinde ciddi katkılarda bulunduğunuzu söylediniz. Elbette,
Sayın Bakan, biz size inanmak istiyoruz ama bir ildeki besilik sektörü
yüzde 45lerden yüzde 5lerin altına kadar düşüyorsa, o
yaptığınız yardımların gerçek yerine
ulaşmadığını göstermektedir. Demek ki, o yapılan
yatırımlar belirli birtakım kesimlere akmış
durumdadır.
Değerli arkadaşlar, ilimizdeki en büyük
sıkıntılardan birisi de şudur: 2006 yılında
Hükûmet doğru bir karar alarak güneydoğu illerimizde karkas etin
kilosuna 1,5 lira prim vermiştir. Hayvancılık sektörünün
ilerleyebilmesi amacıyla yapılan bu teşvik doğrudur ama
bölgesel bu teşvik, diğer bölgelerde besicilikle
uğraşanların rekabetini elinden almıştır.
İkinci bir şey daha: Bu yıl ocak ayı içinde,
Doğu Anadoluda belirli birtakım illerde, 50 baş büyük hayvan
üzerinde hayvan alanlara, inşaat yapanlara, malzeme alanlara yüzde 30la
yüzde 40 oranında bir hibe veriliyor, bu da doğru bir işlemdir
ama Türkiyenin belirli bir kesiminde bu teşviki yaparken, Afyon gibi, Ege
Bölgesinin et sektöründe en önemli illerinden birisini siz gözden
çıkarmış oluyorsunuz, o bölgedeki insanlara
Hayvancılık yapma. demek istiyorsunuz.
Bugün, ahırlar boşalmıştır, insanlar
besicilik yapamaz bir duruma gelmiştir, ülkenin içindeki besicileri
birbiriyle haksız rekabetin içine sokar bir hâle gelmişsinizdir.
Elbette hayvancılık sektörüne bir destek, prim verilecekse, bu,
bölgesel bir teşvik olmaktan ziyade sektörel bir teşvike
yönelmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Bağlıyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, uygulamalarınız hayvancılık
sektöründe bir başarıyı getirememiştir. Hayvan
sayımız azalmaktadır. İnsanlarımız
kırmızı et yiyemez bir hâle gelmiştir. Et ihraç eden,
hayvan ihraç eden bir ülke hayvan ithal eder bir duruma gelmiştir. Lütfen,
bunun üzerine eğilin, düzeltin; bu politikalarınız
çıkış yolu değildir, düzeltebilmeniz için de öncelikle
politikanızı değiştirmeniz gerektiği inancıyla
yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum ve verdiğimiz
önergeye desteklerinizi talep ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 13. maddesinin dördüncü fıkrasının
ilk cümlesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Veteriner tıbbi ürünlerine ilişkin tanıtım
yalnızca Veteriner Hekimlere yönelik olarak yapılabilir.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Reşat Doğru,
Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından
alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanunun 13üncü maddesi üzerine
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bugün Tokat ilinde Erbaa ilçesinde
kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir helikopteri düşmüştür.
Helikopterin düşmesiyle beraber 3 tane askerimiz şehit olmuştur.
Türk Silahlı Kuvvetlerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, vermiş olduğumuz önerge ile
13üncü maddenin dördüncü fıkrasına bir cümle ilave edilmesini
istiyoruz. Bu cümle Veteriner tıbbi ürünlerine ilişkin
tanıtım yalnızca veteriner hekimlere yönelik olarak yapılmalıdır.
şeklindedir. Veteriner tıbbi ürünler, veteriner hekim kontrolü ve
gözetiminde kayıt altına alınıp kullanılması
gereken ürünlerdir ve bu alanda eğitim görmemiş kişilerce tanıtım
yapılarak tüketiminin artışının sağlanması
toplum sağlığında onarılmaz zararlara sebep olacak
niteliktedir. Önergemiz ile toplum sağlığının
korunması ve Avrupa Birliği direktiflerine uyum sağlanması
amaçlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, insanlar proteinden zengin yeterli bir
beslenme sağlamalıdır. Hayvansal ürünler de
taşıdığı özelliklerinden dolayı vazgeçilemeyecek
bir protein ürünüdür. İnsanlar her 1 kilogram
ağırlığı için günlük 1 gram protein tüketmelidir.
Bunun da en az yarısının hayvansal ürünlerden
karşılanması en idealidir. Gelişmiş ülkelerde
kişi başına düşen protein miktarı 102 gram olup bunun
70 gramı hayvansal ürünlerden karşılanmaktadır. Ülkemizde
ise kişi başına 84 gram düşmekte, bunun yalnız 17
gramı hayvansal ürünlerden karşılanmaktadır. Bundan
dolayı da ülkemizde hayvancılığa mutlaka çok önem
verilmelidir ancak görüldüğü kadarıyla hayvancılık gün
geçtikçe gerilemekte, yok olmaktadır.
Hayvancılıkta ilk yapılması gereken, besi
hayvancılığına sahip çıkılması
olmalıdır. Ülkemizde besi hayvanına yönelik yeterli destek
verilmemektedir. Ayrıca, ülke koşullarına uygun besi
ırkları tespit edilerek teşvik verilmeli, üretici de teşvik
edilmelidir.
Ayrıca son zamanlarda besiciler tarafından ileri sürülen
bir konu vardır, bu da destek primlerinin hayvan sayısına göre
değil, hayvanlardan elde edilen ürün miktarına göre verilmesi
görüşüdür. Bu doğrudur, bu görüş desteklenmelidir. Hayvan
başına verilmesi, üreticileri, sayısını artırmak
için kalitesi ve verimi düşük hayvan beslemeyi teşvik etmektir. Bu da
ülke ekonomisine zarar vermektedir.
Ülkede hayvan sayısı gün geçtikçe azalmaktadır.
Özellikle, bakınız, bir örnek olması noktasında,
Tokatın Reşadiye ilçesinin Bereketli kasabasında 2002 senesinde
bölgede yaklaşık olarak 200 bin civarında küçükbaş hayvan
varken bu sayının bugün 2 binlere düşmüş olduğunu ne
yazık ki görmekteyiz. Mutlaka ama mutlaka bu durum düzeltilmelidir,
sayı artırılmalıdır. Özellikle dişi, anaç
hayvanlara ve onun yavrularına sahip çıkılmalı ve
korunmalıdır. Hayvancılığı desteklemek için
dişi hayvanların korunması ve sahip çıkılması,
süt ürünlerine mutlaka yeterli destek verilmesi başta gelir.
Ürün satış fiyatlarını üreticinin zarar
etmeyeceği seviyede tutmalıyız. Sütçülük geçmişte
korunmamış ve süt tozu ithaline izin verilmiştir. Geçmişte
bunu protesto için sütler üretici birliklerince yollara dökülüp hükûmetler
protesto edilmiştir. Bundan dolayı da mutlaka süt enstitüsü alım
merkezleri, et balık kurumları gibi kurulmalıdır. Bu
mealde, süt enstitüsünün kurulması da bütün üreticiler tarafından
istenmektedir. Üretici birliklerinin isteklerini burada dile getirmek
mecburiyetindeyiz.
Et fiyatları artıp özellikle Iraka et
ihracatının yapılması sonucu üretici dişi
hayvanlarını bile kesmiş, havancılık çok büyük oranda
zarar görmüştür.
Bölgesel teşvikler: Özellikle yirmi sekiz ildeki üreticiye
karkas etin kilosunda 1,5 milyon teşvik verilmesi doğru
olmamıştır. Bu hem yetersiz olmuş hem de bütün ülkeyi
kapsamadığı için tepkiler almıştır. Hükûmet,
doğu ve güneydoğuda yirmi beş ilde, hayvancılık
yatırımlarını özel destek kapsamına
almıştır. Doğudaki birçok il içinde Diyarbakır,
Gaziantep, Şanlıurfa, Erzurum, Erzincan, Elâzığ gibi iller
bu kapsam içerisindedir. Bu teşvik sistemine göre Hükûmet, 31 Ekim 2009
tarihinde bu kararı almıştır. Buna göre, üreticilerin kırsal
alanlarda bireysel veya bir arada yapacakları, öz sermayeye dayalı en
az 50 baş ve üzeri kapasiteye sahip projeli süt
sığırcılığı işletmesi
yatırımlarına, 2009 ve 2012 yılları arasında hibe
desteği sağlayacak. Buna göre, inşaat maliyetinin yüzde 30una,
damızlık gebe düve alımının yüzde 40ına, süt
sağım ünitesi ve soğutma tankı alımının ise
yüzde 50sine hibe desteği sağlanacak. 22 Ocak 2010 tarihli yeni bir
kararname ile et ve süt üretmek, verimliliği artırmak için kurulacak
damızlık amaçlı sığır işletme
yatırımları da kapsam içerisine alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ancak, Tokat ili gibi nüfusu devamlı düşen, geçiminin
bir kısmı için hayvan yetiştiriciliğinde bulunan iller bu
kapsam dışında bırakılınca halkta büyük tepkiler
olmaya başlamıştır.
Sayın milletvekilleri, bu vilayetler yani, İç Anadolu
Bölgesindeki, Tokat olsun Sivas olsun Amasya olsun- doğu ve
güneydoğu illerinden daha mı zengindir? Hükûmetler bunu
açıklamak mecburiyetindedir. Özellikle, Tokat ilindeki hayvan üreticileri,
bu konuda çok büyük bir mağduriyet içerisindedirler. Hayvan
sayısı konusunda
Tabii, hayvan sayısı bazen belli bir
mesafede sayılıyor ama özellikle kesime gönderilmiş olan
hayvanların veyahut da işte, kurban münasebetiyle gönderilmiş
hayvanların sayısı düşmediği için sanki hayvan
sayısı yüksek gibi görünüyor. Hayır, hiç de öyle değildir.
Bugün, Tokat ilinin nüfusu düşmüştür ve hayvancılıkla geçimini
temin etmektedir. O mealde de doğu ve güneydoğu bölgelerine DAP içerisinde
verilmiş olan o destekler, mutlaka ama mutlaka, Tokat ili gibi birçok
vilayete yani diğer illerin hepsine de uygulanmalıdır.
Ben, bu kanunun hayırlı olmasını temenni
ediyor, önergemize desteğinizi bekliyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarı"sının 14. maddesinin 3. fıkrasına
"Uygulayıcılara, hayvan sahipleri tarafından
Bakanlıkça" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve/veya Veteriner
Hekim Odalarınca" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Malik Ecder Özdemir Ramazan Kerim Özkan Vahap Seçer
Sivas Burdur Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısı'nın 14. maddesinin 4. fıkrası olarak
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve takip eden
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
(4) Veteriner Hekim veya Yardımcı Sağlık
Personeli veteriner tıbbi ürünlerini mesleğin icrası
sırasında rekabet unsuru olarak kullanamaz. Aksine uygulamalar
beşinci fıkrada belirlenecek yönetmelik esaslarına göre cezalandırılır.
Abdülkadir Akcan Muharrem Varlı Akif Akkuş
Afyonkarahisar Adana Mersin
Ahmet Deniz
Bölükbaşı Hakan
Coşkun Alim
Işık
Ankara Osmaniye Kütahya
Mümin İnan Mehmet
Şandır
Niğde Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Akif Akkuş, Mersin
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 498 sıra sayılı Yasa Teklifinin
14üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce divanı saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, ilgili maddede Veteriner hekim,
uygulayacağı veya tavsiye edeceği, reçeteye tâbi veteriner
tıbbî ürünler ve terkipler için, reçete düzenlemek, belirlenen
kayıtları tutmak ve talep edildiğinde Bakanlığa sunmak
zorundadır. diyor. Yapılan mesleki çalışmalarda
yapılan işlerin, verilen tıbbi ürünlerin kayıt altına
alınması, insan sağlığı ve beslenmesi
yanında, ülke ekonomisi açısından da büyük bir önem arz
etmektedir.
Bilindiği gibi, insan sağlığını
tehdit eden birçok hastalık yiyip içilen gıda ve gıda
ürünlerinden geçmektedir. Bu yüzden veteriner tıbbi ürünlerinin
kullanılmasının reçeteye tabi olması olumlu bir
anlayıştır. Ancak bu yasanın AB uyum yasalarına uygun
hâle getirilmek gibi bir düşünceyle gündeme getirilmiş olması
düşündürücüdür. Yani şunu demek istiyorum: Sanki bu yasada belirtilen
isteklere Türk milletinin ihtiyacı yok, bugüne kadar da bunun için,
ihtiyaç duyulmadığı için böyle bir uygulamaya geçilmedi, Avrupa
Birliğine uyum yasaları çerçevesinde -sanırım- 12nci
maddenin gündeme getirilebilmesi için böyle bir yasaya ihtiyaç duyuldu da
bundan sonra bu yasayı çıkarma yoluna gidiliyor
anlayışı hâkim. Bu beni gerçekten üzdü çünkü ben diyorum ki yüce
Türk milleti her şeye sahip olmalı ve sağlıklı,
düzenli bir, hatta standart üstü bir hayat sürmelidir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, devlet, vatandaşın
sağlıklı bir şekilde yaşaması için gerekli
tedbirleri almak zorundadır. Anlaşılıyor ki sekiz yıl
boyunca bu tedbirler alınmamıştır. Zaman zaman dile
getirdiğimiz eş dost, yandaş ve evlat zengin edilmeye
çalıştığınız düşüncesinde, burada da
haklı olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Yani onları
yaparken milletin sağlığını, milletin geleceğini
pek dikkate almıyor görünüyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, konuşmaya çıkan hemen her
AKP milletvekili 2002 ile günümüzü mukayese etmeyi bir
alışkanlık hâline getirdi ve rakamlara âdeta takla
attırarak yapılan yanlışlara bağlı
olumsuzlukları olumlu iş gibi göstermeye çalışıyorlar.
Keşke vatandaşın durumu iyileşmiş, bedenen ve ruhen
mutlu ve müreffeh olmuş olsa! Ancak öyle değil maalesef. Türk
çiftçisinin büyük emekler vererek ürettiği ürün masrafını
karşılamıyor, çiftçi, köylü doymuyor, yaşantısı
ortalama bir seviyenin altında, ürettiği ürünü üç dört sene önceki
fiyatlarla ancak satabiliyor.
Biraz önceki konuşmaları sırasında Sayın
Bakan belirttiler, işte et ürünleri, süt ürünleri, bunların
değerleri, miktarları konusunda güzel şeyler söylediler ve bizi
yine bu rakam taklalarıyla yanıltmaya çalıştılar.
Ancak bugün, bu sabah Mersin Halinden aldığım son rakamlara
göre halin fiyatları şöyle, bakın: Kavun 40 ile 50 kuruş
arasında, karpuz 20 ile 25 kuruş arasında, kiraz 70 ile 300
kuruş arasında, şeftali 70 ile 120 kuruş arasında,
dolma biber 60 kuruş, domates 80 kuruş, patlıcan 80 kuruş.
Tabii burada domatesin 80 kuruş gözükmesinin bir sebebi var. Artık
domates yavaş yavaş azalmaya başladı özellikle Antalya,
Mersin gibi üretim bölgelerinde. Bu yüzden fiyatı birazcık arttı
ama bu fiyat dün 25 kuruşa kadar düşmüştü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Niye? Tarla domatesi
çıkacak, sera domatesleri bitti, bu yüzden.
Değerli milletvekilleri, kalkınan ve gelişen,
tarıma dayalı bir ülkede üretici, ürettiği üründen
hakkını almalıdır ancak köylümüz, çiftçimiz boğaz
tokluğuna bile razı, onu da bulamıyor. Gübre fiyatları 2006
ile 2009 arasında yüzde 300den fazla artmasına
karşılık hububat fiyatları yüzde 25 civarında
artmıştır.
Sayın milletvekilleri, verdiğimiz önergeyle 14üncü
maddenin dördüncü fıkrası olarak Veteriner Hekim veya
Yardımcı Sağlık Personeli veteriner tıbbi ürünlerini
mesleğin icrası sırasında rekabet unsuru olarak kullanamaz.
Aksine uygulamalar beşinci fıkrada belirlenecek yönetmelik
esaslarına göre cezalandırılır. diye belirtiyoruz ve bu
önergemizin kabul edilmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarı"sının 14. maddesinin 3. fıkrasına
"Uygulayıcılara, hayvan sahipleri tarafından Bakanlıkça"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve/veya Veteriner Hekim
Odalarınca" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan
(Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte 498 sıra sayılı
Tasarının 14üncü maddesinde verdiğimiz değişiklik
önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde
yaşadığımız et piyasasındaki kriz aslında
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. sözünü
doğruladı. Az önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi
aslında hayvancılık sektöründeki kriz 2007-2008
yıllarında başladı. Meydana gelen gıda krizi, ham
madde fiyatlarının yükselmesi, o dönemde Hükûmetin bu konuda tedbir
alamaması, bu meselelerde gecikmesi ve süt
hayvancılığı ile besiciliğin birbirine entegre
olması, yani bir sektörde süt inekçiliğinde yaşanan krizin et
sektörüne de direkt yansımasından kaynaklanan sonuçları bugün
görüyoruz. Oysa Hükûmet yetkilileri, özellikle Sayın Koyuncu, az önce
kürsüde, hayvancılığın geldiği noktalardan
bahsettiler, Ulusal kayıt sistemini geliştirdik. dediler ama
geçtiğimiz günlerde yaşanan kriz sırasında Türkiyedeki
besi hayvan sayısını tespit etmek için nüfus sayımı
yapıldı, hayvanlara nüfus sayımı yapıldı.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Ulusal süt kayıt sistemi
VAHAP SEÇER (Devamla) Şimdi, buraya çıkıyorsunuz,
Türkiyede çok modern hayvancılık
yaptığımızı söylüyorsunuz, Hayvancılık
gelişti. diyorsunuz, Kayıt altına aldık. diyorsunuz ama
yarın Tarım Bakanlığına soralım, Türkiyede, kaç
tane büyükbaş hayvan var, kaç tane küçükbaş hayvan var?
sağlıklı yanıt veremez. Bunun zaten deneyini iki ay önce
gördük. Hayvanlar üzerinde nüfus sayımı yapıldı.
Değerli arkadaşlarım, tabii, fiyat
artışlarının sebebi, Hükûmete göre, daha doğrusu
Hükûmetin temsilcisi Sayın Bakana göre, spekülatörler. Daha önceki
gıda krizinde de, o zaman buğday fiyatlarında, pirinç
fiyatlarında, bakliyat fiyatlarında olağanüstü
artışların sebeplerini yine spekülatörlere
bağlamıştı. Yani, bu işte hırsızın
hiçbir suçu yok, uygulanan tarım politikalarının hiçbir
günahı, suçu, bugün Türk tarımının geldiği kötü
noktada hiçbir suçu, günahı yok anlamı çıkıyor buradan.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde
yaşanan kriz neticesinde, o dönemlerde, biliyorsunuz,
kırmızı et fiyatları alabildiğine yükseldi. O süreç
içerisinde, tabii, tüketici, tükettiği eti, maliyet olarak, bir anda 2
katında tüketmek durumunda kaldı. O günlerde Sayın Bakanın
açıklamaları vardı Bu durumu önlemek için asla ithalat
yapmayacağız. diye. Oysaki belirli bir süre sonra, Sayın
Başbakanın talimatları doğrultusunda, Türkiyede canlı
hayvan ya da et ithalatını yapacağını söyledi. Ne
oldu? Tabii, psikolojik olarak, bu anlamda, besiciler ya da besicilik yapan
üreticiler bu durumdan etkilendi. Yükselen piyasalarda hiçbir emtia mal sahibi
tarafından satışa sunulmaz. Besiciler, o dönemde ürettikleri
hayvanları satışa sunmadılar ama ne zaman ki ithalat
lafı piyasalarda duyulmaya başlandı elbette ki besiciler de bir
an önce fiyatların düşeceğini düşünerek ellerinden
ürünlerini ya da besi hayvanlarını çıkartma yoluna gitti.
O dönemlerde tabii hızla düşen et fiyatları
Bir
ihale yapıldı, ikinci ihale yapıldı, iki ihale sonunda
İstenen rekabet ortamı oluşturulamadı. diye bu ihaleler
iptal edilmek durumunda kaldı. Üçüncü ihalede nihayet et
bağlantısı yapıldı, daha doğrusu canlı
hayvan bağlantısı yapıldı ve sanıyorum
geçtiğimiz günlerde de Türkiyeye canlı hayvanlar gelmeye
başladı.
O esnada tabii besiciler -haklı adamlar, zarar ediyorlar-
yükselen piyasalarda yüksek fiyatlara canlı hayvan, besi materyali
almışlar, ahırlarına koymuşlar, çiftliklerine
koymuşlar, şimdi oluşan, o ithalat psikolojisiyle düşen piyasalarda
bu insanlar, emeklerini boş verin, koyduğu sabit sermayenin
karşılığını alamayacak duruma gelmiş
durumda. Sayın Bakana dediler Aman ithalat yapmayın. Et
fiyatları düştü. Biz, bu fiyatlarla sizlere et sağlayabiliriz ya
da canlı hayvan sağlayabiliriz. ama Sayın Bakan dedi ki:
Devlet blöf yapmaz. Biz ithalat yapacağımızı söyledik ve
ithalata devam edeceğiz. Şimdi, devlet blöf yapmaz değerli
arkadaşlar ama devlet tüccar olamaz. Nihayetinde bugün bu kriz
yaşanıyorsa, bu sorunlar yaşanıyorsa bunun sorumlusu,
müsebbibi bugün Türk tarımını idare eden Tarım
Bakanıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, buyurun.
VAHAP SEÇER (Devamla) Dolayısıyla, böyle durum
karşısında ben isterdim ki üreticilere Evet, sizlerin zarar
etmesine müsaade edemeyiz. Nihayetinde biz devletiz, güçlü olan biziz, siz de
yurttaşlarımızsınız, üreticilerimizsiniz, size zarar
ettiremeyiz. deyip ithalatı durdurmak olmalıydı ama Sayın
Bakan neyin inadını yaptı ben de anlamış değilim,
bir tüccar zihniyetiyle inadına bu işin üzerine gitti ve bugün
besiciler gerçekten ciddi anlamda zarara uğratılmış oldu.
Değerli arkadaşlarım, bu şekilde bir
bakanlık yönetilmez, bu şekilde bir ülke yönetilmez. Halkla,
vatandaşla, üreticiyle inatlaşamazsınız. Onları bizlerin
sırtında taşımamız gerektiğini düşünüyorum.
Onları ezmemiz gerekmiyor ama maalesef inadına onları ezme
yönünde politikalar uyguluyorsunuz. Bunları yanlış
bulduğumu ifade ediyor, verdiğimiz değişiklik önergesine
desteğinizi istiyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 4. Kısım 1. Bölümünde yer alan
Zararlı organizmaların kontrolü ve yükümlülükler
başlıklı 15. maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve talep ederiz.
15) Bitki hastalık ve zararlıları ile mücadele
ziraat mühendislerce yapılır ve bakanlıkça belirlenen ücret,
hizmet alanlar tarafından ödenir.
Vahap Seçer Mehmet Ali Susam Orhan Ziya Diren
Mersin İzmir Tokat
Mevlüt Coşkuner Cevdet
Selvi
Isparta Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının
(ç) bendinde yer alan veya belirli bir bölgesinden ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını ve (ç) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(d) Bakanlık, zararlı organizmalarla ilgili bitki
hastalık ve zararlılarla mücadelesini Ziraat Mühendislerine
yaptırır ve yapılan hizmet karşılığında
belirlediği ücreti, alanlara ödettirir.
Zeki Ertugay Hasan Coşkun Emin Haluk Ayhan
Erzurum Osmaniye Denizli
Mustafa Enöz Abdülkadir Akcan Alim Işık
Manisa Afyonkarahisar Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hakan Coşkun,
Osmaniye Milletvekili.
Buyurun Sayın Coşkun. (MHP sıralarından
alkışlar)
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinde
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her türlü zararlı
organizmaların ülkemize girişine ve transit geçişine hiçbir
şekilde izin verilmemelidir. Eğer yeterli önlem alınmazsa
Örneğin patates bitkisinde menşei yabancı olan, ülkemize hâlâ
nasıl girdiği tam tespit edilememiş olan patates siğili
veya halk arasında patates kanseri olarak bilinen
hastalığın etmeni bir fungustur. Nasıl
bulaştığı belli olmayan bu organizmanın zararlarını
ortadan kaldırabilmek için en önemli bölgemizde patates ekimine
sınırlandırmalar koyarak devlet bütçesinden telafi edici
önlemlerle üreticilerimizin zararlarını karşılamaya
çalışmaktayız. Bu sebeple, bu tür zararlı
organizmaları içeren her türlü ülkelerden ve o ülkelerin güvenli
olduğu iddia edilen bölgeleri de dâhil hiçbir bölgesinden kesinlikle bitki
veya bitkisel ürün geçişine ve girişine izin verilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, bitki hastalık ve
zararlılarıyla mücadelede daha önce belirlenmiş olan 7472
sayılı Kanunla ziraat mühendislerine verilen hakların,
yetkilerin bu kanun tasarısıyla devam ettirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, ziraat mühendislerinin bu yaptıkları hizmet
karşılığında emeklerinin
karşılığı olarak bir ücretin belirlenmesi
gerekmektedir. Bu konuda gerekli adımların atılmasını
Bakanlığımıza sizler aracılığıyla
sunuyorum.
Bu kanun tasarısında ve tarımla ilgili diğer
kanun tasarılarında bilgi ve birikimlerini bizden esirgemeyen
başta Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliğindeki
arkadaşlarımız ve diğer sivil toplum örgütündeki
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakandan Çukurova
çiftçisinden buğday fiyatı için teşekkür mesajları geldi.
ifadesini duydum. Sayın Bakan, gezdiğiniz bölgelerde çiftçilerimizle
veya çiftçi birliklerimizle, kooperatiflerimizle, ziraat odalarıyla veya
çiftçiliğin herhangi bir etmeninde bulunan insanlarla
görüştüğünüzü pek tahmin etmiyorum. Çünkü en son Osmaniye ilimize
geldiğinizde ne yazık ki Osmaniye Ziraat Odası, Kadirli Ziraat
Odasıyla görüşülmedi. Fakat bir şey biliyorum, görüşülen
yer, Kadirli Organize Sanayisine gidildi. Diğer illerde nasıl
davranıyor bilemiyorum.
Bir de değerli milletvekilleri, açıklanan 555 kuruş
buğday taban fiyatının yüksek olduğuyla AKP Hükûmeti
övünüyor. Bu maliyeti kime hazırlatıyorsunuz bilmiyorum ama burada
kaba olarak buğdayın maliyetini sizlere anlatmaya
çalışacağım. 1 dekar buğday alanı için harcanan
mazot 12-13 litre, yaklaşık fiyatıyla çarparsan 40 TL. Demin Ali
Bey övünerek anlattı Bu mazota ilk defa destek veren hükûmet biziz.
dedi, doğru ama mazota ilk defa ÖTV getiren hükûmet de sizsiniz.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Estağfurullah.
HAKAN COŞKUN (Devamla) 1 milyon lira
2003
yılında mazotu 500-600 bin liraya düşüreceğim. dediniz, 1
milyon lira 2003 yılında Özel Tüketim Vergisi getirdiniz. Şöyle
bir hesaplarsak 1 dekar alan için normal olarak 11, 12, 13 litre mazot
harcanıyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 8.
HAKAN COŞKUN (Devamla) Verdiğiniz destek 4 milyon
lira. Benim bölgemde iki ürün üretildiğini varsayarsak 25-30 litre. 30
milyon lira verirken 4 milyon lira çiftçinin cebine sokuyorsunuz. Çiftçiden 30
milyon lira alıyorsunuz 4 milyon lira cebine sokarak övünüyorsunuz. Her
neyse
Dekara, buğdaya atılacak gübre bizim bölgelerde 60-70 kilodur.
Yaklaşık maliyeti 50 TL. İlaç
Daha önce Tarım
Bakanlığı süne mücadelesi yapardı, onu da terk etti
şükür ama bu sene süne mücadelesinden, sıkıntısından
dolayı buğday verimlerinde, buğday kalitesinde büyük bir
düşüklük var Sayın Bakanım, büyük bir düşüklük var.
İlaç olarak süne, ot ve iki defa mantar ilacı atılmak zorunda,
30 bin TL, tohumluk maliyeti 30 TL, hasat masrafı 15 TL, tarla kirası
85-100 TL; topladığımız zaman dekara 250 ile 265 TL masraf
var.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 127 lira.
HAKAN COŞKUN (Devamla) 470 bin liraya
buğdayını sattı benim çiftçim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Coşkun, lütfen
tamamlayınız.
HAKAN COŞKUN (Devamla) Şu anda da oluşan fiyat
500-520 bin lira kesintilerden sonra, hatta bu süne zararından dolayı
490 bin lira. Böldüğümüz zaman, buğdayın maliyetini
kurtarabilmesi için çiftçinin 500-550 kilo buğday alması gerekiyor,
Çukurova çiftçisinin. Aldığı buğday veriminin bu seneki
ortalaması 350-400 kilo.
Bir de buğdayın görülmeyen maliyeti var. 100 dönüm tarla
işleyen insan 300 milyar liralık bir yatırım yapmak
zorunda, traktörüymüş, pulluğuymuş, diğer
masraflarıymış. 25 milyar buğday için, 50 milyar diğer
şey için peşin yapması gerekiyor- 375 milyar. Daha önce dönümü
7-8 milyar liraya giden tarlalarımız şu anda 3-4 milyar liraya
gidiyor. Satsa bunu 400 milyara. Onu da koyarsanız, 775 milyar lira para
bağlayan bir insan sıfır kazançla! Nasıl vicdan
dayanıyor, zararına nasıl vicdanınız dayanıyor?
Ama çiftçi sabırlıdır, inadına yapıyor
bunu, inadına ama sabrını, tahmin ediyorum, sandığa
saklıyor.
Kinini ve nefretini size sandıkta kusacaktır diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 4. Kısım 1. Bölümünde yer alan
Zararlı Organizmaların kontrolü ve yükümlülükler
başlıklı 15. maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve talep ederim.
15) Bitki hastalık ve zararlıları ile mücadele
ziraat mühendislerince yapılır ve bakanlıkça belirlenen ücret,
hizmet alanlar tarafından ödenir.
Vahap
Seçer (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından
alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 15inci maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, bu verdiğimiz
değişiklik önergesindeki amacımız, özellikle bitki
hastalık ve zararlılarıyla mücadelede yaşanan
sıkıntıları ortadan kaldırmak, bu işin ehli
ziraat mühendislerinin nezaretinde bu tip zirai mücadele faaliyetlerinin
yapılmasını sağlamak. Biliyorsunuz, Türkiyede, maalesef,
üreticilerimiz yeterli bilinç seviyelerinde değiller, çok ciddi bu anlamda
yanlışlıklar yapabiliyorlar. Onun için hem insan
sağlığı açısından hem çevre
sağlığı açısından hem de ekolojik dengenin sıkıntılar
yaşamaması adına bu tip mücadelelerin, bu tip kimyasalların
kullanımında ziraat mühendislerinin nezaretinin daha doğru
olacağını düşünüyoruz.
Ayrıca, bu değişiklik önergesinde Bakanlıkça
belirlenen ücret, hizmet alanlar tarafından ödenir. ibaresini de
ekliyoruz. Dolayısıyla, bu uygulamalarda Bakanlığa ek bir
mali güç gelmeyecektir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede tarımsal
üretimde ciddi artışların olduğunu, her ortamda, her
fırsatta değerli iktidar milletvekilleri kürsüyü
kullandıklarında söylüyorlar.
Şimdi söylenen rakamlar, tabii, daha çok Türkiyede
mısır üretimi arttı 2 milyon tondan 4 milyon tona
çıktı, çeltik üretimi arttı 400 bin tondan 900 bin tona
çıktı, buğday üretim 18-10 milyon tonlardan 21 milyon tonlara
çıktı gibi rakamlar veriliyor. Şimdi, ben, 2002 ile 2009 yılları
arasında artmayan ama azalan ürünleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, 2002
yılında Türkiyede 721 bin hektar alanda toplam yaklaşık
olarak 2 milyon 541 bin ton kütlü pamuk üretiliyor. Bugün geldiğimiz
noktada bu oran 420 bin hektar ile 1.725 milyon tona gerilemiştir.
Buğday üretimine bakıyoruz 2002 yılında yaklaşık
olarak Türkiyede 20 milyon ton bir buğday üretimimiz var, geçtiğimiz
2009 yılında da yine Türkiyede 20 milyon ton buğday
üretilmiş. Arpa üretimine bakıyoruz, 2002 yılında üretim 8
milyon 300 bin ton ama bugün 2009 yılında bu oran 1 milyon ton
düşmüş 7 milyon 300 bin tona gerilemiştir. Patates üretimi 5,2
milyon tondan 4,4 milyon tona gerilemiştir. Mercimek üretimi, özellikle
bakliyatın bütün çeşitlerinde, mercimek başta olmak üzere ciddi
bir üretim kayıpları vardır, istihsal kayıpları
vardır. Mercimekte üretim 2002de 565 bin tonken bugün geldiğimiz
noktalar 375 bin ton civarındadır. Nohutta aynı durum söz
konusudur. Tütünde, kuru fasulyede, bütün ürünlerde bu saydığım
2002 ile 2009u mukayese ettiğiniz zaman ciddi anlamda bir verim
düşüklüğünden ya da genel üretim düşüklüğünden söz
edilebilir.
Bu süreç içerisinde girdi fiyatlarıyla ürün
fiyatlarını da müsaade ederseniz karşılaştırmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 2002 yılında
mazotun litresi 1 lira 250 kuruş, bugün mazotun litresi 3 lira.
Yaklaşık olarak 2,5 katı bir fiyat artışı söz
konusu. Gübre fiyatlarına bakıyoruz. Temel girdilerden, tarımsal
üretimde temel girdilerden olan gübre fiyatlarında, bakınız,
amonyumsülfatta, amonyumnitratta yaklaşık olarak 2002 ile 2009
yıllarını mukayese ettiğiniz zaman en az 2-2,5 katı
bir fiyat farkı söz konusu. 2008 ile mukayese ettiğiniz zaman çok
daha yüksek, 4 kat, 3 kat, 3,5 kat çeşitlere göre -nitratlı gübreler,
DAB, kompoze gübreler- 2002 ile 2009 mukayesesinde bir fiyat
artışıyla karşı karşıya kalmış.
Dolayısıyla bu süreç içerisinde girdi fiyatlarındaki
yaklaşık olarak 2,5-3 kat artışları biz ürün
fiyatlarıyla mukayese ettiğimizde üreticinin ne durumda olduğunu
çok daha net anlayacağız.
Bakın, değerli arkadaşlarım, 2002
yılında pamuğun kilosu 80 kuruş, kütlü pamuğun kilosu
80 kuruş. 2009 yılında, geçtiğimiz yıl üretim
sezonunda kütlü pamuğun kilosu 85 kuruş. Aşağı
yukarı fiyatlar aynı seyretmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, lütfen tamamlayınız.
VAHAP SEÇER (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Mısırda 2002de fiyatlar 22,5 kuruş seviyelerinde
kilogram fiyatları, 2009da 45 kuruş seviyelerine gelmiş,
yaklaşık 2 kat artmış ama girdi maliyetleriyle mukayese
ettiğiniz zaman artış oranı daha düşük
kalmış.
Buğdayda 2002 yılında 32,5 kuruşmuş bu,
birinci sınıf ekmeklik buğday, en iyi buğday
fiyatını veriyorum- bugün 2010 sezonu fiyatlarını mukayese
ettiğimizde yani ton 550 TL ya da kilogram fiyatı 55 kuruş.
Fiyatını mukayese ettiğimizde yaklaşık 1,5-2 katı
arası, 1,7 civarında bir fiyat değişimi söz konusu. Bu da
girdi maliyetlerinin altında kalmış, arpa da aynı
şekilde, diğer ürünler de aynı şekilde.
Bu rakamlar da gösteriyor ki iktidar milletvekillerinin buradan
çıkıp bizlere ya da vatandaşlarımıza çizdiği
pembe tablolarla gerçeklerin hiçbir alakasının
olmadığını bu rakamlar gözler önüne sermektedir.
Değerli arkadaşlarım, önergemize destek
vereceğinizi umut ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sayılı yasanın 16.
maddesinin 3. fıkrasının ikinci cümlesinin yerel kıymet
takdir komisyonu, bir bakanlık temsilcisi, ziraat odası temsilcisi
ile ürün sahibinin konu ile ilgili sivil toplum kuruluşları
temsilcilerinden seçeceği bir üye olmak üzere 3 üyeden oluşur
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Malik Ecder Özdemir Mehmet Ali Susam Vahap Seçer
Sivas İzmir Mersin
Cevdet Selvi Turgut
Dibek
Kocaeli Kırklareli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 16. maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(4) Çiftçinin kusuru dışındaki sebeplerden
dolayı bitki hastalık ve zararlıları nedeniyle ürünleri
imha edilen çiftçilere ait olan Tarım Kredi Kooperatifleri ve T.C. Ziraat
Bankasına olan borçları 1 yıl faizsiz ertelenerek, Tarım
Kredi Kooperatifleri ve T.C. Ziraat Bankasının gelir kayıpları
hazinece karşılanır.
Alim
Işık Abdülkadir
Akcan Muharrem
Varlı
Kütahya Afyonkarahisar Adana
Mümin İnan Mehmet Şandır Hakan Coşkun
Niğde Mersin Osmaniye
Yılmaz Tankut Mehmet
Akif Paksoy
Adana Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Muharrem Varlı.
BAŞKAN Muharrem Varlı, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, tarımla
ilgili yasa görüşülünce tarımın sıkıntısı
Malum içerisinde yaşadığımız dönemde en
sıkıntılı günleri çiftçilerimiz geçiriyor. Biz de
çiftçilerimizin sıkıntılarını, Sayın Bakanı
ve yetkilileri burada bulmuşken, hazır da ekranda, çiftçilerimizin
sıkıntılarını dile getirmek gayesi içerisindeyiz.
Şimdi, AKP sözcüleri ve Sayın Bakan her defasında
buraya çıktığında, işte, Ziraat Bankasının
vermiş olduğu kredilerden övünerek bahsediyorlar. Yani, şimdi,
çiftçinin borcunun artması, çiftçinin borcunun 3 misli, 4 misli
katlanması acaba çiftçinin faydasına mı, zararına mı?
Yani bunu lütfen vicdanlarınızda bir tartın, bir ölçün. Çiftçi
ne kadar çok borçlanıyorsa o kadar kötü bir dönem yaşıyor
demektir, o kadar çok sıkıntı içerisinde demektir. Artı,
sadece Ziraat Bankası değil, özel bankalara da tapu ipoteği
vererek kredi alıyor çiftçi. Yani şu anda tarlalarının
birçoğu veya evlerinin, iş yerlerinin birçoğu ipotekli özel
bankalarda ve kredi almış karşılığında. Yani
bu çiftçinin ne kadar kötüye gittiğine iyi bir örnek.
Yine tarım kredilerden bahsedildi, tarım kredi
kooperatiflerinin çiftçiye destek sağladığından bahsedildi.
Tarım kredi kooperatiflerine de şu anda çiftçinin
aşırı derecede borcu var. Yeni bir yapılanma getirdiniz ama
yeterli değil, çiftçi hiç de memnun değil. Bunu kaldırması,
şu anda bu şekilde borcunu ödemesi de mümkün değil. Lütfen, bunu
yeniden bir gözden geçirin ve yeni bir yapılandırma, çiftçiye fayda
sağlayacak, çiftçiyi koruyacak, çiftçinin önünü açacak yeni bir
yapılandırma
Lütfen, bunu da bir gözden geçirmeniz gerekir.
Yine bu yıl ecri misille ilgili çok aşırı bir
sıkıntı var. Belki Maliye Bakanlığını
ilgilendiren bir konu ama doğrudan Tarım
Bakanlığını da ilgilendiren bir konu çünkü ekilen biçilen
bir arazi olduğu için bu arazilerde bu yıl aşırı bir
kira artışı oldu. Gidip tespit yapan görevli arkadaşlar
-kime sordular, kime danıştılar bilemiyorum ama- öyle
aşırı bir artışla çiftçinin karşısına
geldiler ki çiftçinin bu rakamlarla o tarlaları ekmesi, bu işin
içinden çıkması mümkün değil. Yani sulak arazide 100 lira,
işte taban arazide 80 lira, kurak arazide 60 lira gibi bir rakam ve
üstelik çiftçi bu ecri misil ödediği hazine arazilerinden prim
desteğini de alamıyor, doğrudan gelir desteğini de
alamıyor. Bununla ilgili soru önergesi verdim. Bununla ilgili Maliye
Bakanına bizzat burada sordum. Maliye Bakanı da hiç umursamadı,
siz de bu konuda bir çözüm üretemediniz. Çiftçi bir başka çiftçiden
tarlasını kiraladığı zaman onunla kira kontratı
yaptığında onun prim desteğini alabiliyor ama devlete
ödediği kira bedelinin karşılığında prim
desteğini alamıyor. Buna bir çözüm üretmemiz lazım.
Şimdi, tabii bu yasa hayvancılıkla alakalı.
Burada her defasında çıktığımızda
hayvancılığı bitirdiğinizi, yem fiyatlarının
çok aşırı yükseldiğini, sütün para etmediğini
dolayısıyla dişi hayvanların kesime gittiğini
anlattık, haykırdık âdeta; dinlemediniz,
hayvancılığın çok iyi olduğunu söylediniz. Şimdi,
çiftçinin durumunun çok iyi olduğunu söylediğiniz gibi
hayvancılığın çok iyi olduğunu söylediniz.
İşte, gelinen nokta belli. Şimdi, hayvan ithalatı
yapıyorsunuz dışarıdan. Yüzde 98i Müslüman olan bir ülkede
artık domuz kanıyla, domuz kemiğiyle beslenen hayvanların
etini mi yedireceksiniz bu insanlara, onu da bilemiyorum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Gerçek dışı konuşuyorsun, gerçek
dışı konuşma! Kafa karıştırıyorsun.
Doğru bilgilendirin.
MUHARREM VARLI (Devamla) Şimdi, tabii hayvan
besiciliği zor iş. Hayvan besiciliği yapan
insanlarımız para kazanabilmek uğruna her türlü
sıkıntıya katlanan insanlarımız. Bu insanlarımıza
destek vermek zorundayız, bu insanlarımızı korumak
zorundayız.
Yine, şap hastalığından bahsettiğiniz,
şapla ilgili korumadan bahsettiniz Sayın Bakan. Bugün Adanada,
Osmaniyede hayvan pazarları kapalı şu anda. Şap
hastalığından dolayı kapalı ve aşırı derecede
şap hastalığı yaygınlığı var.
Aşı yapılmasına rağmen var. Lütfen bu konuda bir
inceleme başlatırsanız, oradaki insanlarımız
aşı yaptırmalarına rağmen hayvanlarının
şap hastalığına yakalandığını
söylüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI (Devamla) Üreticilerimiz hayvanlarının
şap hastalığına yakalandığını
söylüyorlar. Bana bir mesaj çeken üreticimiz -Adana Ceyhan Yeşildam
köyünden- geçmiş yıllarda hayvan sayısının 500
olduğunu, şu anda hayvan sayısının 200e
düştüğünü söylüyor. Yani bu mu hayvancılığın
ilerlediği? Bu mu hayvancılığın geliştiği?
Bu mu hayvancılığı desteklemek? Verdiğiniz primlerle
bu mu hayvancılığı ileriye götürmek?
Demek ki hayvancılık ileriye gitmemiş,
hayvancılık daha da geriye gitmiş. Bunu çiftçilerimiz,
üreticilerimiz söylüyor. Size gelen tebrik mesajları kimden geliyor,
teşekkür mesajları kimden geliyor bilmiyorum ama
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Çiftçiden.
MUHARREM VARLI (Devamla)
hakiki çiftçiler, hakiki üreticiler
hiç de teşekkür etmiyorlar, hayır duası da etmiyorlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Varlı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sayılı yasanın 16.
maddesinin 3. fıkrasının ikinci cümlesinin yerel kıymet
takdir komisyonu, bir bakanlık temsilcisi, ziraat odası temsilcisi
ile ürün sahibinin konu ile ilgili sivil toplum kuruluşları
temsilcilerinden seçeceği bir üye olmak üzere 3 üyeden oluşur
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Malik Ecder Özdemir
(Sivas) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Malik Ecder Özdemir,
Sivas Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdemir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, konuşmama
başlamadan önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bizlere âdeta
dayatılan bu çalışma biçimi ve koşullarının kabul
edilebilir olmadığını ifade etmek istiyorum. Daha önce
Anayasa değişikliği çalışmalarında olduğu
gibi şimdi de -iki gündür ki- AKPnin âdeta bir dayatmasıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi karşı karşıya. Dün gece yaklaşık
saat beşe, altıya doğru buradan ancak evimize gidebildik.
Görünen o ki bugün de yarın da hatta bu ayın sonuna kadar bu
çalışma temposuyla gideceğiz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Başkanım; iktidarın bu telaşı, bu acelesi acaba niye?
Elbette, eğer ülke menfaatleri gerektiriyorsa, burada günlerce, üst üste
uyumadan çalışmamız mümkün. Bunu seve seve yaparız. Ancak
durup dururken bu telaşın, bu aceleciliğin sebebini bir türlü
anlayabilmiş değilim. Eğer söylendiği gibi, bu, Avrupa
Birliğine girişle ilgili belli fasılları açıp
kapatmaysa bu çok inandırıcı gelmiyor çünkü artık
İktidarınızın, Avrupa Birliğiyle ilgili fasıl
değil -o defteri zaten kapatmış vaziyette- giderek Avrupa
Birliğiyle defterini kapatmış, İranla Orta Doğu
eksenine doğru dönmüş bir Türkiye politikası var. Burada yalan
yanlış, eksik, noksan -yalanı düzeltiyorum- yaptığınız
yasalar, bu sefer bizim tarafımızdan Anayasa Mahkemesine
gittiğinde, Anayasa Mahkemesine ana muhalefet partisinin gitmesini âdeta
bir suç olarak kabul ediyorsunuz ve işin kötüsü, bunu siyaseten toplumu
yanıltmak adına değil, Sayın Başbakan inanarak söylüyor.
Sayın Başbakanın mantığına göre Anayasa
Mahkemesine gitmek âdeta bir suç.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, gündeme, konuya
ilişkin olarak Sayın Bakana, Sayın Bakanın dikkatine bir
şey sunmak istiyorum. Sayın Bakanım, iki gün önce Genel Kurulda
bir durumu arz etmiştim. Öncelikle size ve Müsteşarınıza,
gösterdiği hassasiyete teşekkür ediyorum. Düzenlenen tarım
makine ve ekipmanını desteklemesi için çiftçiye verilecek olan bir
hibe destek kredisi söz konusu. Bu, her ilde düzenlendiği gibi Sivasta da
düzenlenmiş. Ancak ne yazık ki kıt kanaat çiftçiye vermeye
çalıştığınız bu destekler de doğrudan
çiftçinin cebine gitmiyor, aracı kurumların ve
şahısların cebine gidiyor.
Sayın Bakanım, daha önce arz ettim, seçim bölgem
Sivasta 3 bin kişi müracaat etmiş, 312 kişi hak
kazanmış, bir liste ilan edilmiş. Ancak 7 milyar lira talebi var
Sivasın, 1,7 milyar lira para gönderilebilecek. Bu gönderilen 1 milyar
700 milyon liranın da dağıtımı ilçeler arasında
ayrı bir adaletsizlik oluşturmuş. Divriğiye 19, Zaraya
25, Hafike 26, Kangala 57, Yıldızeline 61 milyon lira ama ne
hikmetse Şarkışlaya 685 milyon lira gibi bir rakam
gönderilmiş. Şimdi, fazla gönderilen ilçeye Niye gönderildi?
demiyorum, onlar hak ediyor mutlaka, oradaki insanlarımız ama
diğer ilçelere bu kadar az tutulurken bu ilçeye niye yüksek
gönderildiğini ben, önceki gün Sivastaydım,
araştırdım. Üzülerek ifade ediyorum Sayın Bakanım, hem
Şarkışla ve hem üç ilçede, bu tür talepleri toplayan, Şarkışlada
tarım alet ve makinelerinin alım satımını yapan ve
geçen dönemde AKPden İl Genel Meclisi üyesi olmuş olan bir
arkadaşımız bu dosyaları düzenlemiş, iddia bu.
Düzenlenen her dosya başına da insanlardan 1 milyon 200 bin lira
civarında para almış. Şimdi, bunun
araştırılmasını Sayın Bakanımdan rica
ediyorum.
Başkaca haksızlıklar var. Listeye
baktığınızda, hiç çiftçilikle alakası olmayan insanlar
listede hak sahibi gibi gösterilmiş. Hatta traktörü olmayan insanlara
pancar söküm makinesi adı altında listede yer verilmiş.
Haksızlık bununla da kalmamış Sayın Bakanım. Bu
uygulamadan önce 4 bin lira mibzer 6.500 liraya, pancar söküm makinesi 26 bin
liradan 33 bin liraya, balya makinesi yine 26 bin liradan 38 bin liraya
çıkarılmış. Dolayısıyla, sizin iyi niyetle
çiftçiye vermeyi planladığınız para, hem bu yükseltilen
rakamlarla hem de aracılar eliyle, doğrudan çiftçinin cebine
gitmemiş, aracı şahısların cebine gitmiş
vaziyette.
Sayın Bakanım, çiftçilerimizin sorunlarını
burada söz alan milletvekili arkadaşlarımız dile getirdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir, buyurun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Keşke, gönül arzu
ediyor ki bu kadar ciddi konuları böyle boş sıralara
konuşmak yerine daha uygun zamanlarda, daha uygun ortamlarda
konuşabilsek.
Gördüğüm o ki Anadoluda bu sene hasadın veriminin
yüksek olacağıdır. Ancak Sayın Bakanım, Sivasta,
Yozgatta, Tokatta görüştüğüm çiftçilerin hiçbirisi gelecekten
umutlu değil çünkü tıpkı bu yıl da olduğu gibi, hasat
ne kadar yüksek olursa olsun satacaklarıyla tarlaya döktükleri gübrenin,
mazotun ve ilacın fiyatını karşılamaları mümkün
değil. O nedenle, uygulanan bu tarım politikasının
çiftçimizin lehine olmadığını bir kere daha yüce Meclisten
dile getirmek istiyorum.
Vermiş olduğumuz bu önergeye desteğinizi bekliyor,
yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 17. Maddesinin 1. fıkrasına depolayandan
sonra gelmek üzere muamele-işlemeye tabi tutan ifadesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Hakan Coşkun Alim Işık Abdülkadir Akcan
Osmaniye Kütahya Afyonkarahisar
Muharrem Varlı Yılmaz Tankut Mümin İnan
Adana Adana Niğde
M. Akif Paksoy Mehmet
Şandır
Kahramanmaraş Mersin
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sayılı tasarının
17.nci maddesinin birinci fıkrasındaki kayıt ile ilgili
Bakanlıkça belirlenen esaslara uymak ve kayıtlarını yaptırmak
ibaresinden sonra arşivlerini de tutmak ibaresinin ilavesini arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Küçük R. Kerim Özkan Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Çanakkale Burdur Malatya
Malik Ecder Özdemir Vahap
Seçer
Sivas Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Küçük, Çanakkale
Milletvekili.
Buyurun Sayın Küçük. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 498 sıra sayılı Yasa
Tasarısının Kayıt ve bitki pasaportu
başlığıyla oluşan 17nci maddesi üzerinde
verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Bu maddede verdiğimiz önergede, tutulan kayıtların
arşivlerinin de oluşturulması konusundaki
duyarlılığımızı ifade ediyoruz. Bu konunun çok
haklı bir talep olduğu fikrindeyiz ve önergemizin iktidar partisi
sıralarından da destek alacağına inanıyoruz. Bu
vesileyle de şimdiden teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, maddenin başında da
ifade edildiği gibi tarımın en temel mevzusu olan
hayvancılığın en temel girdisi de yem, bitkidir. Türkiyede
hayvancılığın yapılmasındaki en büyük sorun da
değerli arkadaşlarım, Hükûmetten sonraki en büyük sorun kaba yem
sorunudur. Çünkü, hayvancılığın en büyük sorunu olan kaba
yem sorununun olmasının nedeni de Türkiyede
varlığını zar zor koruduğumuz en büyük kaba yem
ambarı olan meralarımızın sahiplenilmemesi, 1998
yılında Mera Kanunu çıkmasına rağmen tespitlerin tam
olarak bitirilememesi, tahsislerin gerçekleştirilememesi ve
dolayısıyla, ıslah çalışmalarında kaynak
yetersizliği ve konuya olan ilgisizlik nedeniyle
oluşturulamamasından kaynaklanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bir sorun, en büyük sorunsa
ona en büyük dikkati göstermek ve o sorunu gidermek gerekir. Türkiye zaten
coğrafyası itibarıyla hayvancılıkta önemli
dezavantajlara sahiptir. Nedir bu dezavantajlar? Bir defa,
coğrafyamız yüksek bir coğrafyadır. Avrupa, bizim rekabet
ettiğimiz, içine girmeye çalıştığımız Avrupa
coğrafyasının ortalama yüksekliği 400 metreyken Anadolu
coğrafyasının ortalama yüksekliği 800 metre
civarındadır. İklim yapımız, çok
yağışlı bir iklim yapısına sahip olmamamız
nedeniyle dezavantajlı bir durum ortaya çıkarmakta ve kaba yem
ihtiyacını en önemli sorun olarak karşımıza
çıkarmaktadır. O zaman, var olan imkânımızdan, yani
meralardan en iyi şekilde yararlanmamız lazım, onun için Mera
Kanununu çıkardık. Meralar yıllarca sahipsiz kaldı,
kapanın elinde kaldı. Birileri tuttu sürdü, birileri aldı
başka amaçlarla kullandı, talan edildi meralar bu ülkede ve çok geç
olmasına rağmen, hem çevre duyarlılıkları
açısından hem de hayvancılığın, tarımın
en büyük girdisini sağlayacak hayvancılığın en büyük
sorununu halletmek adına 1998 yılında Mera Kanunu ittifakla
çıkarıldı Meclisten ama maalesef bu konuda ne ondan önceki
hükûmetler ne sekiz yıllık AKP Hükûmeti ciddi hiçbir adım
atmadı, bu konuya kaynak aktarmadı, tespitler ve tahsisler
bitirilmedi, ıslah çalışmaları yapılmadı
değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla, ben bu konuya
Hükûmetin ilgisini ve dikkatini çekiyorum. Eğer Türkiye'de hayvancılığı
kalkındıracak ve kârlı bir işletme hâline getireceksek
girdi maliyetlerini mutlaka düşürmemiz lazım. Hayvanın
beslenmesi için gerekli olan yemin tamamını satın alarak veya
kendi olanakları içinde yetiştirerek halletmeye
çalışırsak tabii ki çok daha iyi şartlar içinde bu işi
yapan Avrupayla baş etmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla,
mera ıslahlarının süratle halledilmesi, giderilmesi ve kaba yem
sorununun mutlaka çözülmesi lazım.
Değerli arkadaşlarım, hayvancılık -önceki
konuşmamda da belirttiğim gibi- tarımın en önemli girdisini
oluşturur, katma değer yaratır, gerek süt olarak gerek et olarak
bir fabrika vaziyeti görür inekler ve biz eğer hububatı hububat
olarak yetiştirip bir sürü risk alarak satmak yerine bunu silaj yapıp
hayvana yedirirsek inanın hububatın fiyatı 2 katından
fazlaya gelir ve dolayısıyla bu ülkede daha çok katma değer
bırakıp insanların daha çok para kazanmasını
sağlarız. Tabii bu arada bir de insanların bütün bu
işlemleri yaparken mutlaka para kazanması lazım yani doğru
destekleme, yönlendirici destekleme ve sürdürülebilir üretim
şartlarını, asgari şartlarını ayakta
tutmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Küçük, lütfen
Buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) Bu memlekette, önce, alabildiğine
serbest piyasa şartları içerisinde sık sık süt tozu
ithalatının kapısını çeşitli şekillerde
aralayarak veyahut da kaçak hayvan girişlerinin kapısını
açık tutarak, yol vererek, ön açarak, hayvancılığa
doğru destekler vermeden kendiliğindenci bir anlayış içinde
bu iş yapılırsa işte hepimizin yaşadığı
sorunlar yaşanır ve azalan hayvan varlığımız
nedeniyle fiyatlar yükselir ve biz tüketeceğimiz et ve sütü olması
gereken şartlar içinde üretememiş oluruz.
Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, süratle bu hayvan
ithalatı meselesinden vazgeçmek, kendi ırkımızı, kendi
ülkemizin içinde damızlığımızı üretmek ve mutlaka
hayvan sayımızı hem nitelik olarak artırmak hem de
sayısını çoğaltmak zorundayız. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 17. Maddesinin 1. fıkrasına depolayandan
sonra gelmek üzere muamele-işlemeye tabi tutan ifadesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Alim Işık
konuşacak.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık,
Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 498 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 17nci maddesinde yapmak
istediğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarıdaki 17nci madde Kayıt ve bitki pasaportu
başlıklı, (1)inci fıkrası Bakanlıkça belirlenen
zararlı organizma taşıyıcısı olabilecek bitki,
bitkisel ürün ve diğer maddeleri üreten, ithal eden, depolayan ve
ticaretini yapanlar, kayıt ile ilgili Bakanlıkça belirlenen esaslara
uymak ve kayıtlarını yaptırmak zorundadır.
şeklinde. Bizim önergemiz de bu depolayan ibaresinden sonra, bu depoladıkları
ürünleri muameleye tabi tutanların, işleme tabi tutanların da bu
kayıt kapsamına alınmasını teklif ediyor. Son derece
teknik ve normal bir önerge ama Sayın Komisyon Başkanı ve
Bakanın -tabii, takdirleri kendilerine ait olmak üzere- niye hayır
dediklerini de anlayabilmiş değilim. Bu önergenin amacı, bu
şekliyle risk gruplarının tamamının kayıt
altına alınmasıdır.
Bunu bu şekilde kısaca açıkladıktan sonra,
biraz önce sorular kısmında Sayın Bakana sorup da
cevabını alamadığım konuyu tüm Kütahyalı
hemşehrilerim adına tekrar kürsüden kendisine soruyorum: 1 Ocak-15
Mayıs 2010 tarihleri arasında sel felaketine tabi olup
borçlarının ertelenmesine karar verilen on yedi ildeki
çiftçilerimizin bu karardan yararlanmasını canıgönülden ben de
diliyorum ama ilginç olan bir şey var: Sayın Bakana kim bu bilgileri
verdi? Kütahyanın çevresindeki illerin tamamı bu kapsamda var ama
Kütahya yok.
Sayın Bakanım, özellikle bunu sizlerden istirham
ediyorum, bu kararname kapsamına Kütahyanın da
alınmasını talep ediyorum çünkü aynı sel zararı bu
dönemde Kütahyada da olmuştur ve çevresindeki illerde olduğuna göre
bunun da bu kapsamda tekrar değerlendirilmesinin yerinde
olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin de bildiği gibi AKP
iktidarları döneminde uygulanan yanlış ekonomi ve tarım
politikasının sonucu maalesef birçok milletvekilimizin ilinde de
olduğu gibi milletvekili sayısı düşen illerimizden
hızlı bir göç olmuştur. Benim ilim Kütahyada son beş
altı yılda 100 bine yakın genç, baba ocağını terk
etmek zorunda kalmıştır. Sebep? Çoğunluğu tarımla
geçinen bu illerimizde tarımın artık para etmemesi
dolayısıyla, baba ocağında doğmuş ama
karnını orada doyuramamış insanların bu illeri terk
etmek zorunda kalmasıdır. Bu gerçeği, Türkiye'nin resmî
rakamları da doğruluyor. Son dönemde, kırsal kesimde
yaşayan nüfus yüzde 25ler düzeyine düşmüştür. Bir zamanlar,
özellikle AKP İktidarının işbaşına geldiği
dönemlerde yüzde 40-50ler düzeyindeki bu oran, bugün yüzde 25e düştüyse
herkes eğri oturup doğru konuşmalıdır ve takkeyi
çıkarıp düşünmelidir: Niçin bu illerde göç oldu ve bu illerin
vekil sayıları niye düştü?
Peki, nedir durum? Kendi köyümde yaşayan ve ömrünü köyümde
geçiren seksen beş yaşındaki babamın geldiği durumu
özetleyerek sizlerle paylaşmak istiyorum. 6 çocuğunu, 30-40 koyunu ve
60-70 dekarlık kuru tarım alanında ektiği ürünlerle büyütüp
besleyip meslek sahibi etmiş babam, yaşlı olması sebebiyle
ve kardeşlerimin köyü terk etmesinden sonra, tarlalarını kiraya
vererek bugüne kadar kıt kanaat geçinegeldi. Yıl 2002de,
akrabalarım başta olmak üzere yakın tanıdıklara
tarlasını yarı yarıya yani yüzde 50 ortak olarak
ortağa veren babam, 2005te üçte 1 hisseyle, 2007de dörtte 1 hisseyle
tarlalarını ortağa verir duruma geldi. Maalesef, 2008, 2009 ve
2010 yıllarında ortakçı bulamaz durumdadır ve bugün,
tarlası ekilmeden boştadır. Sebep? Bu tarlaları ortağa
kiralayan, akraba da olsa vatandaşlarımızın, girdi
fiyatlarının yükselmesi nedeniyle aldığı ürün bedelini
maalesef harcadığı paraya denk getirememesi ve elindeki traktörü
satmak zorunda kalmasıdır. Bunun tek sorumlusu var, sekiz
yıldır tek başına çiftçi oylarıyla iktidara
gelmiş olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bunun tek sorumlusu, kimse alınmasın, sekiz
yıldır çiftçi oylarının önemli oranda desteğiyle tek
başına iktidarda bulunan AKP İktidarıdır.
Şimdi, geliniz, doğruyu konuşalım,
alınacak olan tedbirleri hep beraber alalım. Bu tasarı ABnin
dayatmasıyla bu Meclisin gündemine getirilmiştir ama maalesef Türk
çiftçisinin, hayvancılıkla uğraşan Türk
vatandaşının derdini çözecek bir tasarı olmaktan çok
uzaktır. Gıda işletmelerinde 30 beygir gücün üzerinde ve 10
işçinin üzerindeki işletmelerde bir teknik eleman zorunluluğu
var ama gerçek şu ki işletmelerin çok büyük bir bölümü bu
sınırların altında. Buralarda çalışan insanlar ne
olacak Sayın Bakanım?
Bir taraftan istihdam sorunu ve işsizlik sorunu olan bir
ülkede, siz getireceğiniz AB uyumlu yasa teklifiyle buna da yeni
işsizler ordusunu eklerseniz, herhâlde hesabını da bugün
verirsiniz diyor, önergemize desteğiniz talebiyle tekrar
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 18. Maddesine 10. Fıkrasındaki
dağıtımından ifadesinden sonra gelmek üzere ve
satışından ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz Tankut Alim Işık Hakan Coşkun
Adana Kütahya Osmaniye
Muharrem Varlı Abdülkadir Akcan Mümin İnan
Adana Afyonkarahisar Niğde
Mehmet
Şandır Şenol
Bal Mehmet Akif
Paksoy
Mersin İzmir Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı yasa
tasarısının 18. maddesinin 2. fıkrasının
sonundaki Onaya ilişkin bilgilerin gizliliği esastır
cümlesinden sonra gelmek üzere ancak, onaya ilişkin bilgiler ilgili firmaların
talepleri hâlinde, kendileri ile ilgili olan kısımları bakanlık
tarafından bildirilir cümlesinin ilave edilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Halil
Ünlütepe Orhan Ziya
Diren
Malatya Afyonkarahisar Tokat
Turgut Dibek Ahmet
Küçük
Kırklareli Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Sayın Komisyon Başkanı katılmıyorum
dedi. Neye katılmadığınızı hakikaten anlamakta
güçlük çekiyorum. Burada Onaya ilişkin bilgiler gizlidir. diyorsunuz.
Neyi kimden gizliyorsunuz? Türk üreticisi bir mal yapmış, zirai
mücadele aracı yapmış, götürmüş Bakanlığa Ben bu
aracı Türkiyede zirai mücadele aracı olarak piyasaya takdim
edeceğim. demiş ama her ne hikmetse sen bunu kabul etmiyorsun, ondan
sonra bana diyorsun ki: Bu bilgiler gizlidir. Yahu, sen beni teşvik et.
Bu ülkeyi araba mezarlığı, bu ülkeyi zirai alet
mezarlığı yapmayın Uzak Doğunun mallarını
getirerek. Yedek parçasıdır, tadilatıdır,
tamiratıdır
Eğer Tarım Bakanlığı
teşvik edecekse, Türkiyede kullanılan her türlü alet edevatı bu
ülkede imal etmeyi teşvik etsin ama hiç böyle bir düşünce de yok,
böyle bir hayal de yok. Biz kendi ürünümüzü kendimiz, kendi mücadelemizi kendi
aletlerimizle yapalım ve verdiğimiz her kuruş ülkemizde
kalsın ama hep ithalat, gel dışarıdan sat. Altı ay
sonra parçası kırılır, nereden bulacaksın?
Değerli milletvekilleri, bize bizden
başkasının faydası yoktur. Eğer biz zirai mücadelede
kullanılacak aletleri hâlâ ithal hevesiyle -eğer biz bu
düşünceye sahipsek- hâlâ daha buradaki bilgileri gizli
Neyin
gizliliği arkadaşlar ya? Kimi kimden gizliyoruz? Bana desin ki
eğer benim ürünümü kabul etmediyse, arkadaş senin bu makinen yanlıştır.
Ben de gideyim kendimi düzelteyim. Yok, gizlidir. Devam edin gizliliğe.
Bir başka konu değerli arkadaşlar: Demin bir
arkadaşım meradan bahsetti, Sayın Küçük galiba. Size bir hikâye
anlatayım mı? Bir meşhur Mera Kanunu var. Bir öğretim
kurumuna 200 dönüm arazi hibe edildi. Orada bir öğretim kurumu
yapıldı bir 50 dönümünde. Boş bir yeri vardı, orada da yine
bir öğretim kurumu yapılacaktı ama bağışlanan
öğretim kurumu değil de başka bir öğretim kurumu. Millî
Eğitim Bakanlığı değil de örneğin üniversite
diyelim. Ona bağışlanacak ama tapuya gittiğimizde
Burası mera, bunu bağışlayamazsınız ancak mera
kapsamından çıkarmak için ot bedeli ödeyeceksiniz. diyor.
Şimdi, ilgili kurum diyor ki Ben bu parayı
Mal devletin, mal
devlete hibe edilmiş birisi tarafından. Devlet, devlete hibe edecek,
orada bir eğitim kurumu yapılacak. 100 milyar ot bedeli istiyorlar.
Kim istiyor? Be kardeşim, hadi bu okulun yapılmasında taahhüt
etmek istiyor birileri, Ben bu okulu yaptıracağım diyor, Ama
arsayı ver ki yaptırayım diyor. Maalesef 100 milyar yüzünden
neredeyse o taahhütçü, o hayırsever yani Devlet 100 milyar benden daha
mı para istiyor? diye belki vazgeçecek.
Arkadaşlar, dikkatlerinize sunuyorum bu konuyu. Eğer
devletin devlete bağışlayacağı bir yerde hâlâ Mera Kanununda
ot bedeli istiyorsak bilemiyorum.
Başka bir örnek vereceğim. Çok ünlü büyük bir kurum
yatırım yapacak, yaklaşık 500 milyon dolar civarında
bir yatırım bir yere. Ruhsat alacak, burası mera, arazi
kendinin. Sen buraya yatırım yapamazsın kardeşim! Arazi
kendinin, tapu kendinin. Siz, bize 15 trilyon ot bedeli ödeyeceksiniz!
Dikkatlerinize sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, tamamlayınız
lütfen.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Diyoruz ki, aman
yatırımcı gel, kurban olayım gel diyoruz ama hâlâ, ilk defa
daha ayak basmadan sen benden 15 trilyon ot bedeli istersen, vay o
yatırımcının hâline!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 18. Maddesine 10. Fıkrasındaki
dağıtımından ifadesinden sonra gelmek üzere ve
satışından ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Tankut (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Yılmaz Tankut,
Adana Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz, tarımsal potansiyeli
son derece yüksek olan bir ülkedir. 72 milyon nüfusumuza
karşılık yaklaşık 28 milyon hektar tarım arazimiz
bulunmaktadır. Çok özel iklim isteyen birkaç ürün dışında
hemen her türlü kültür bitkisinin yetişebildiği çok güzel bir
coğrafyada yaşamaktayız. Ülkemizde çok sayıda verimli
topraklara sahip ovalarımız da bulunmaktadır. İşte bu
yüzden tarımda teknik ve teknolojinin bugünkü kadar gelişmediği
geçtiğimiz yıllarda bile dünyanın önde gelen tarım
ülkelerinden ve tarımsal ürün ihracatçılarından birisiydik.
70li yılların sonunda üniversite eğitimim için ziraat
fakültesinde okurken çok heyecanlı ve idealist genç bir ziraat mühendisi
adayı idim. Çünkü hem o tarihlerdeki ders kitaplarında
yazılı hem de hocalarımızın bize ifade ettiği
Tarımsal ürün ve gıda alanında dünyada kendi kendine yeten yedi
ülkeden birisiyiz. ifadelerini bizzat duymuş, öğrenmiş ve o
yıllarda, dünya aç kalsa, Türkiye'nin kimseye muhtaç olmadan
yaşayacağına inanmış genç insanlardan birisiydim.
Bunun doğru olduğu, o yıllardaki hemen hemen yok denecek kadar
tarımsal ürün ve gıda ithalat rakamlarından da bugün
anlaşılmaktadır. Bugün bile her türlü tarımsal ürün ve
gıda ihtiyacımızı kendi kaynaklarımızdan
karşılayacak bilgi birikimine, teknolojiye, verimli toprak ve
ekolojik şartlara sahip olduğumuz hepimiz tarafından bilinen bir
gerçektir. Ancak, ihracat bile yapabilecek potansiyele sahip bir ülke
konumundayken bugün ithalatçı bir ülke hâline gelmişsek, bunun
nedenlerini, hiçbir komplekse kapılmadan, net bir şekilde ortaya
koymamız icap etmektedir.
Bugün, maalesef, son dört beş yıldan beri temel
tarım ürünlerini dahi diğer ülkelerden ithal etmek zorunda
kalıyoruz. Dolayısıyla bu durumun, son yıllarda
tarımın hiç de iyi yönetilmediğinden meydana geldiğini
söylemek, herhâlde, bugün bizi yönetenlere karşı haksız ve
mesnetsiz bir eleştiri olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, bakınız, bugüne kadar
buğdayı dışarıya satıyorduk ama ne yazık ki
şimdi buğdayı dışarıdan biz almaktayız.
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolumuzun en önemli geçim
kaynağı hayvancılık iken, bugün, maalesef, söz konusu
bölgelerimizde hayvancılık tamamen bitmiş ve bölge
insanımız âdeta bölücü hainlerin ve AKP yandaşlarının
insafına bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, mercimek bu memlekette o kadar çoktu
ki, tüketimi fazlalaştırmak için, TRTde mercimekli yemek tarifleri
yapılarak tüketime özendirilen programlar yapılırdı.
Şimdi dışarıdan alıyoruz. Pirinci,
mısırı, susamı, arpayı, baklayı
dışarıdan alıyoruz.
Dünyanın en büyük 7nci pamuk ihracatçısıydık,
bugün dünyanın en büyük 3üncü pamuk ithalatçısıyız.
AKP İktidarında Türkiyede tarım ürünleri
ithalatı ne yazık ki her geçen gün fazlalaşmaktadır. Buna
karşılık ihracat göreceli olarak azalmaktadır ve böylece,
ülkemiz, en önemli özelliklerinden birisi olan kendi kendine yetebilme
özelliğini de kaybetmektedir.
Tespit edilen ve yakın gelecekte gerçekleşmesi yönünde
ihtimallerin en çok arttığı husus, üretimde kullanılan
girdilerin pahalandığı, buna karşılık ürün
fiyatlarının düştüğü, desteklerin
azaltıldığı tarım sektöründe faaliyet gösteren
vatandaşlarımızın üretim yapamaz hâle gelmeleridir.
Elbette, bu olumsuzlukların tabii neticesi olarak, Türkiye,
tarım ürünleri alanında net ithalatçı bir ülke konumuna
gelmektedir. Bu durum, özellikle ülkemizin fazlalaşan, artan
ihtiyaçlarının karşılanması, halkımızın
gıda güvencesinin sağlanması açısından tehlikelerle
karşı karşıya olduğunu çok açık bir şekilde
bizlere göstermektedir. En başta hububat ve yağlı tohumlarda
yaşanılan ithalat artışı ve beceriksiz
hayvancılık politikaları ile zaten az olan prim
miktarlarının daha da düşürülmesi, çiftçilerimizin üretimden
kopuşunu hızlandırmaktan başka hiçbir sonuca hizmet
etmeyecektir. Türkiyedeki yem, mazot, gübre ve tohum fiyatlarıyla, yerli
çiftçinin, ithal ürünlerle artık rekabet etme şansı
kalmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
gerçekten de Çukurova çiftçisi başta olmak üzere, ülke çiftçimiz büyük
sıkıntı ve çaresizlik içindedir. Sayın Bakanın buradan
mazot fiyatlarıyla vermiş olduğu rakamların aksine 2002
yılında çiftçimiz buğdayını ortalama 40 kuruşa
satmış ve hasat döneminde litresi yaklaşık 95 kuruş
olan mazotu 2,5 kilogram buğday satarak alabilmiş idi. Aynı
çiftçimiz, bugün için açıklanan fiyatlarla, maalesef, yaklaşık
6-7 kilogram buğday satarak 1 litre mazot alabilmektedir.
Dolayısıyla, Sayın Bakanın ve Başbakanın
çizdiği pembe ve sahte tablonun aksine gerçek tablo çok
farklıdır. Yani, AKP İktidarının ve onun sözcülerinin
iddia ettikleri bolluk ve huzurlu Türkiye tablosunun aksine yaşanan ve
yaşayan gerçek Türkiye tablosu gece ve gündüz kadar farklıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tankut, buyurun.
YILMAZ TANKUT (Devamla) Diğer yandan, değerli
arkadaşlar, özellikle biyolog mesleğine gönül veren genç
biyologların ve biyolog arkadaşlarımızın
feryadına da kulak verilmesini buradan hatırlatmak istiyorum. Meslek
taassubundan kurtularak bu tasarı kapsamı içerisinde
biyologların da değerlendirilmesi ve biyologların yıllardan
beri uğradığı haksızlıkların giderilmesi
için Hükûmeti de bu konuda duyarlı olmaya bu vesileyle davet etmek
istiyorum ve netice olarak bütün bu gerçekler
ışığında, bugün, ülke çiftçimizin ve diğer
insanlarımızın çok büyük ekonomik sıkıntılarla
karşı karşıya olduğunu artık AKP
İktidarı kabul etmelidir ve şapkasını önüne koyup
düşünmelidir diyor, önergemizin desteklenmesini temenni ederek hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 19. Maddesinin 4. Fıkrasına piyasa
koşulları ifadesinden sonra gelmek üzere çiftçinin alım gücü
ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Alim Işık Hakan Coşkun
Afyonkarahisar Kütahya Osmaniye
Mehmet Akif Paksoy Yılmaz Tankut Mehmet Şandır
Kahramanmaraş Adana Mersin
Muharrem Varlı Mümin
İnan
Adana Niğde
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı yasa
tasarısının 19. maddesinin 1. fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ensar Öğüt Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Halil Ünlütepe
Ardahan Malatya Afyonkarahisar
Turgut Dibek Malik
Ecder Özdemir
Kırklareli Sivas
Ancak, Bakanlık bölgesel ve mevsimlik özellikleri dikkate
alır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ensar Öğüt, Ardahan
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
Tasarının 19uncu maddesi üzerine vermiş olduğum önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde tarım ve
hayvancılık bir zamanlar kendi kendimize yetiyordu ama ne yazık
ki sekiz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında
dışarıya mahkûm edildik. Şu anda, ne olduğu belli
olmayan, hormonla beslenmiş hayvanlar getirilerek, Türk çiftçisini öldüren
ve dışarıdaki çiftçileri besleyen, dışarıdaki
çiftçilere para ödenen bir anlayışla et ithal ediliyor.
Şimdi, Sayın Bakan burada. Sayın Bakan, 16 Temmuz
1937de Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Başbakan İsmet
İnönü bir kararname yazmışlar ve özellikle de Karsa
göndermişler ve bütün illere de göndermişler, tarım
işletmeleri genel müdürlükleri kurulsun diye. Kurulmuş, TİGEM.
Yem fabrikaları kurulsun diye, kurulmuş.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) TİGEM değil, TİGEM 83te kuruldu.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Türk Anonim Şirketi kuruldu o
zaman da. Yani o zaman kuruldu. Efendim
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) TİGEM 83te kuruldu, 37de değil.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Müsaade eder misiniz, ben
konuşayım, ondan sonra siz gelin burada cevap verin.
BAŞKAN Sayın Bakanım, lütfen
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Yem fabrikaları kuruldu, süt
fabrikaları kuruldu. Öyle bir hâle geldi ki Türkiye, hem Rusyaya hem
İrana benim dedem de babam da mal ihraç etti 1968e kadar. Doğru mu
bu? Daha sonra 1990a kadar Gaziantepten hayvan ihraç ettik Orta Doğuya.
Bugün ne oldu da, 2002de iktidar olan sizler Türkiyeyi et ithalatına,
hayvan ithalatına mahkûm ettiniz? Şunun hesabını burada
gelin bir verin bakayım. Siz, nasıl beslendiği belli olmayan
hayvanları getiriyorsunuz, Türk köylüsünü öldürüyorsunuz.
Bakın Sayın Bakanım, bu ülkede insanlar bizi seçti
buraya gönderdi, çiftçinin derdine derman olalım. Ama çiftçinin derdine
derman olunmadı. Şu anda keşke belgeler olsaydı.
Türkiye'nin her tarafında çiftçi icraya verildi, traktörü
alındı, hayvanları haczedildi, tarlası alındı,
her taraf perişan bir durumda, çiftçi belli bir durumda üretir hâle
gelmedi ve üreten bir çiftçi değil, devamlı göç eden, işsiz
kalan, yoksullaşan bir bölge hâline geldi.
Şimdi doğu ve güneydoğuda siz
hayvancılığı geliştirmek için bir kanun veya bir
kararname çıkarttınız yirmi beş ilde. Türkiye seksen bir il
mi, yirmi beş il mi? Onu bana bir söylesenize. Türkiye seksen bir il mi,
yirmi beş il mi? Ve diyorsunuz ki: Biz yüzde 40 hibe yardımı
yapacağız 50 baş ve üstü damızlık hayvan yapanlara,
ahır yapanlara yüzde 40, süt toplama tankı yapanlara yüzde 30. Tamam
da kardeşim, siz hayvancılığı sadece yirmi beş
ilde yaparsanız diğer iller ne olacak? Tamam, yaptınız;
peki, Ardahandan beş tane proje size geldi, şu ana kadar niye onay
verip de onu uygulamadınız? Bir kere arkadaşlar iyi bilelim,
herkes bilsin, 50 baş ve üstü damızlık hayvan dediğiniz
zaman, 250 milyar lira civarında sermaye lazım. Hiçbir çiftçinin,
köylünün bu 250 milyar lirayı bulup bu hayvanları beslemesi veya bu
projeden faydalanması mümkün değil. Ama biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak diyoruz ki: Bunu 10 başa indirin, aile işletmeciliğini
geliştirin. Aile işletmesi olduğu zaman tarım ve
hayvancılık, işsizliğin panzehiridir, çünkü tarım ve
hayvancılıkta bütün aile fertleri çalışıyor. Bütün
aile fertleri çalışınca herkes işsizlikten kurtuluyor,
yoksulluktan kurtuluyor, para kazanıyor. Şimdi burada göç eden
insanlar
İşsiz kalan, yoksul kalan insanların bir
kısmı göç ediyor, bir kısmı gidiyor PKKya
karışıyor. Peki siz bunu yaparken, 50 baş ve üstü derken
kaç proje hayata geçti? Şimdi kayıtlı çiftçi olarak 3 milyon 200
bin insan var, kayıtsızı da kattığınız zaman
bu 5 milyondur, 5le çarptığınız zaman 25 milyon insan
tarım ve hayvancılık yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öğüt, lütfen tamamlayınız.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Siz, 25 milyon insanı bu kadar
zorda ve darda bırakmaya yetkili misiniz? Yani niye 50 baş ve üstü
diyorsunuz da aile işletmeciliğini geliştirip daha küçüğe
indirmiyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, şunu arz edeyim: Hakikaten
köylümüzle çiftçimiz zor durumda. Şu anda Ziraat Bankasına borcu
olanların borcu 30 Hazirana kadar uzatıldı. Ama şimdi
sizden rica ediyorum, iktidar partisisiniz, 30 Haziranı iki yıl daha
uzatın; yoksa bu çiftçi perişan, icra gidiyor evine, hayvanları
icra oluyor, traktörü icra oluyor, evi icra oluyor. Ziraat Bankasından
kredi almak için, 3 milyar, 5 milyar kredi almak için 2 tane memur kefil
istiyorsunuz, aynı Hükûmet 750 milyon doları bir kuruluşa
verirken
Bir kalemde 750 milyon dolar kredi veriyorsunuz. Bu kul hakkı
yemek değil de nedir? Bu İslamiyete de sığmaz,
Hristiyanlığa da sığmaz, Museviliğe de sığmaz.
Değerli arkadaşlar, böyle bir zulüm olabilir mi? 3 milyar kredi
alamıyor adam, 750 milyon bir kalemde bir kişiye veriliyor. Böyle bir
zulüm olmaz.
Ben önergemin kabulünü arz eder, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öğüt, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, 23üncü
Dönemde Genel Kurul salonunda cep telefonlarının
çalışması teknik olarak engellenmişti, görüşemiyorduk
cep telefonlarıyla. Buna hiçbir itirazımız yok ancak Anayasa
değişikliği görüşmelerinde AKP Grubunu toparlayabilmek için
bunu açtınız. Bu akşam yine, şu anda, on beş dakika
önce engelleyiciyi kaldırdınız -baktınız ki grubu
toparlayamayacaksınız- şimdi cep telefonları tekrar
çekiyor.
Meclis Başkanlık Divanı AKPnin grup yönetimi
değildir. Oranın alacağı kararlar AKP Grubuna uygun
kararlar olamaz. Onların isteğine göre kapatılıp
onların isteğine göre açılamaz. Telefonlarımız ya
açılsın ya kapansın. İkisine de razıyız ama
AKPnin işine geldiği zaman açılsın, işine
geldiği zaman kapansın
Adil bir yönetim tarzı değildir.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İnce, sözleriniz tutanaklara
geçmiştir. Gerçi, teknik bir konu. Meclis Başkanlığı
konuyu değerlendirecektir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, Meclis Başkanı Kapanmayacak. diye söz verdi.
Sayın Başkan, buradan, bu kürsüden Meclis Başkanı Bir daha
kapanmayacak. diye söz vermişti Anayasa görüşmelerinde.
BAŞKAN Anlaşıldı Sayın Aslanoğlu.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kapatın ya da açın ama
birini yapın.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 19. Maddesinin 4. Fıkrasına piyasa
koşulları ifadesinden sonra gelmek üzere çiftçinin alım gücü
ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Akif Paksoy,
Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesi
hakkında verdiğimiz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, malumunuz olduğu üzere
2010-2011 dönemi hububat hasat dönemi başladı. Bu vesileyle
çiftçimizin ürününün bol, kazancının bereketli olmasını
diliyorum. Ancak mevcut göstergeler benim temennilerimi pek de haklı çıkartacak
gibi görünmüyor.
Sayın Bakan, 2 Haziranda 2010-2011 dönemi için müdahale
alım fiyatını 55 kuruş olarak açıklamış,
ayrıca 5 kuruş prim verileceğini belirtmiştir. Bu fiyat
çiftçimizin alın terinin karşılığı değildir.
Nitekim verilen bu fiyat Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin 62
kuruş olarak açıkladığı buğday maliyetinin
altındadır. Yani verilen fiyat maliyeti dahi
karşılamamaktadır. Hükûmetin öncelikle ve süratle bu fiyatı
gözden geçirmesi ve az 65 kuruş olarak yeniden ilan etmesi gerekir.
Diğer yandan, Toprak Mahsulleri Ofisinin içinde
bulunduğu finansal sorunlar, personel sorunları ve alım
noktalarının azlığı dikkate
alındığında, son yedi yıldır yapılan
hataların bu yıl da tekrarlanacağı ve Toprak Mahsulleri
Ofisinin piyasaları regüle edemeyeceği endişesi vardır.
Çiftçilerimize açıklanan düşük fiyata rağmen alım
noktaları artırılmamıştır. Ödemeler peşin
yapılmaz ve işlemler hızlı bir şekilde
gerçekleştirilmez ise bu fiyatlar piyasalar tarafından taban fiyat
olmaktan ziyade tavan fiyat olarak algılanacağı endişesi
taşımaktadır. Bu endişeleri ortadan kaldırmak için
Hükûmet gerekli tedbirleri acilen almalıdır. Aksi takdirde, fiyat
oluşumu maliyetin bile altına düşebilecek ve buğday
çiftçisi mağdur olacaktır.
Müdahale alımlarında önemli olan konu piyasayı
regüle edebilmektir. Toprak Mahsulleri Ofisinin fazla ürün almasının
buğday çiftçisine çok fazla bir faydası olmadığı gibi,
görev zararı oluşmasından dolayı devlet bütçesine de
zararı vardır. Sayın Bakan çok fazla ürün satın almayı
bir maharet saymaktadır. Toprak Mahsulleri Ofisi geçen yıl son
yılların en yüksek miktarda buğdayını satın
almış ancak dile getirdiğimiz hususlar göz ardı
edildiğinden kurumun 1 milyar TL görev zararı oluşmuştur.
Sayın milletvekilleri, beceriksiz bir yönetim
anlayışı ve sırf birilerine para kazandırmak için
TMOyu zarara sokmak, beytülmalın kaynaklarını heba etmek
maharet değildir; bu açıkça kul hakkıdır, yetim
hakkıdır. Bakın, cilalı rakamlarla sunulan açıklamalara
rağmen geçen sene buğday fiyatları TMOnun alım
fiyatının altında kalmıştır. Eğer önceden
alım politikaları yanında satış politikaları
şeffaf bir şekilde açıklansaydı, satış döneminde
birilerine TMOnun buğdayı vadeli satış gibi uydurma bir
yöntemle peşkeş çekilmeseydi, tüccar piyasaya girerek ihtiyacı
olduğu kadar buğdayı alsaydı TMO zarar etmezdi.
Sayın Bakan, geçen gün yaptığınız
konuşmada Burada bizim söylediklerimizde yanlış yoktur.
dediniz. Sayın Bakan, sizin söylediklerinizde yanlış var.
Dünyadaki buğday fiyatlarını verdiniz. Neden mazot
fiyatlarını vermediniz? Veremezdiniz ama ben vereyim. Bugün mazot
ülkemizde 305 kuruştur. Mazot ABDde 110 kuruş; Avusturyada,
İspanyada, Polonyada yaklaşık 200 kuruş
civarındadır. Bunları niye söylemiyorsunuz? Gübre fiyatlarını
verdiniz. Sayın Bakan, gübrenin kullanım zamanındaki
fiyatlarını niye vermiyorsunuz? Siz de biliyorsunuz ki gübre
fiyatları kullanım zamanında artıyor, siz seyrediyorsunuz.
Kullanım zamanı geçtikten sonra düşüyor. Siz de çıkıp
bu rakamları kullanıyorsunuz.
Buradan çiftçilerimize sesleniyorum: Sayın Bakan sizi
kandırıyor. Destekleri artırdık. diyor. Sayın çiftçi
kardeşlerim, Hükûmet 2005 yılında Tarım Kanununu
çıkardı ve Tarım destekleri gayrisafi millî hasılanın
yüzde 1inden az olamaz. dendi. Şimdi lütfen Tarım Bakanına
sorun, son beş yıldır tarım destekleri gayrisafi millî
hasılanın yüzde kaçıdır? Sayın Bakandan bunu burada
cevaplamasını istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paksoy, buyurun.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) Sayın Bakan, siz ne
söylerseniz söyleyin, söylediklerimizi nasıl çarpıtırsanız
çarpıtın, Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında çiftçimizin
kullandığı mazottan vergi alınmayacaktır, Türk
çiftçisi yeşil mazot kullanacaktır; Türk çiftçisi daha ucuz gübre,
daha ucuz elektrik, daha ucuz ilaç kullanacaktır, alın terinin
karşılığını alacaktır diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Paksoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde iki adet önerge vardır; okutup,
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 20. maddesinin 1. fıkrasının
başına Bakanlıkça ibaresinden önce gelmek üzere Ziraat
Mühendisleri ve ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Abdülkadir
Akcan Muharrem
Varlı
Kütahya Afyonkarahisar Adana
Mümin İnan Mehmet Şandır Hakan Coşkun
Niğde Mersin Osmaniye
Mehmet Akif Paksoy Recep Taner Yılmaz Tankut
Kahramanmaraş Aydın Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı yasa
tasarısının 20. maddesinin 4. fıkrasındaki uygun
ifadesinin en uygun ve en zararsız şekilde olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Selçuk
Ayhan Ahmet Küçük
Malatya İzmir Çanakkale
Mehmet Ali Susam Ramazan
Kerim Özkan
İzmir Burdur
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz elektrik borçlarından ve çiftçinin
kullandığı elektrikten, tarımsal satış
kooperatifi elektrik borçlarından bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, her elektriği
kullanan parasını ödemelidir. Bunun altını çiziyorum.
Kesinlikle ödemelidir ancak siz mevsimsel ürün alan kooperatiflerden, siz
mevsimsel nakit girdisi olan, ürün girdisi olan insanlardan mevsim
dışı para isterseniz alamazsınız. Bu nedenle,
özellikle, tarım kesimine yönelik elektrik fatura
tahsilatlarının mevsimsel özellikleri dikkate alınarak buna göre
planlanması lazım. Yani siz daha ürünü ekerken, kullanılan
elektrik parasını parası olmayan çiftçiden, tarımsal
satış kooperatifinden isterseniz ödeyemez ve çiftçiyi zorla
mütemerrid yapıyorsunuz, borcunu ödeyemeyen yapıyorsunuz. Hâlbuki
TEDAŞla Tarım Bakanlığı arasında imzalanacak bir
protokolle, özellikle çiftçilerin mevsimsel özelliklerine göre, yöresine göre,
hangi ürünü ektiğine göre, onların talebine göre bir şekilde
elektrik bedellerinin o aylarda ödenmesinin temin edilmesi lazım arkadaşlar.
Ama ne yapıyor? Çiftçi ekmek zorunda, çiftçi biçmek zorunda.
Daha ürününü satmadan elektrik borcundan dolayı haciz geliyor ve öyle
zamanlar haciz geliyor ki, ne zaman, biliyor musunuz? Ta ürününün
hasatını yaparken, gelip, elektrik kesiliyor. Altını
çiziyorum, geçen yıl yedi sekiz yerde çiftçilerin başına geldi,
büyük bir tarımsal satış kooperatifi ve elektrikleri kesildi. Bu
nedenle, çiftçiye yönelik mevcut elektrik borçlarının
Affedilsin
demiyorum, altını çiziyorum, ama çok yüksek oranda uygulanan
faizlerin giderilerek bunların ödenebilir bir yapılandırmayla
mutlaka bir şekilde yapılandırmalı arkadaşlar. Aksi
hâlde çiftçiden bir kuruş alamazsınız, çiftçi ödeyemez, ödeyecek
parası yoktur. Öyle bir faiz birikimi olmuş ki bu faizi çiftçi
ödeyemez. Bu nedenle, çiftçilerin elektrik borçlarıyla ilgili, bir,
elektrik borçlarının ödemesinde mevsimsel -hangi mevsimde ürün
alıyorsa- tahsilata gidilmelidir. Yani ocak ayında siz, ağustos
ayında çıkacak bir ürünün, hasadın ekiminden dolayı
elektrik parası alamazsınız. O çiftçinin elektrik paraları
mevsimin belli aylarına bölünüp o ay tahsil edilmeli. Ancak eski
borçları da, mutlaka mutlaka, faizler ödenebilir bir orana indirilerek,
temerrüt faizleri silinerek -altını çiziyorum- temerrüt faizi
dediğimiz faizler silinerek belli bir, hazine bonosu faizi ve
bankaların mevduat faizi ortalamasıyla bulunacak faiz
ortalamasıyla, bir şekilde, uzun vadede, örneğin, kırk
sekiz aya kadar vadeyle yapılandırılıp mutlaka çiftçilere
soluk aldırılması lazım. Aksi hâlde hep bu sorunu
yaşayacağız.
Değerli milletvekilleri, eğer bir çiftçiye
parasını zamanında ödemiyorsanız çiftçi faize
boğuluyor, malzeme aldığı yerlerdeki insanlar temerrüt
faizi uyguluyor.
Sayın Bakan, bundan üç ay önce Malatyada bir don olayı
olmuştu. Dekar başı 150 lira vereceğim. dediniz. Dekar
başı 150 lirayı tartışırız. 1 dekarda kaç
ton kayısı var, bunun bedeli ne kadar? diye
tartışırız. Bu, ne kadar yetiyor, bunu burada
tartışmayacağım ama o sadece bir çiftçinin, Malatya
çiftçisinin sadece bir cep harçlığı, belki ilaç bedelidir.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Maliyeti 208 milyon.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ama zamanında
ödeyin, zamanında ödeyin Sayın Bakan. Eğer bir para
zamanında ödenmiyorsa o para hiç paradır. Onun için -aradan üç ay
geçti, Malatya çiftçisinin mazotçuya, gübreciye borcu çoktur- bir an evvel
bunun ödenmesi gerekir.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 20. maddesinin 1. fıkrasının
başına Bakanlıkça ibaresinden önce gelmek üzere Ziraat
Mühendisleri ve ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hakan Coşkun
(Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Recep Taner, Aydın
Milletvekili.
Buyurun Sayın Taner. (MHP sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 498 sıra sayılı
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanunu Tasarısının 20nci maddesinin (1)inci
fıkrasındaki maddenin başına Ziraat mühendisleri ile
ibaresini eklemek için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle, bitki
koruma konusunda daha önce reçete yazma yetkisinin 7472 sayılı Yasa
ile ziraat mühendislerine verilmiş olduğunu hatırlatmak istedik.
Zira bu düzenlemede veteriner hekimlerin yetkileri ve sorumlulukları net
bir şekilde tanımlanmakta iken ziraat mühendislerinin aynı
şekilde yasada kendilerini bulamamalarından dolayı
eleştirmekte oldukları da bir gerçektir. Bu önerge bu
serzenişlere karşı düzelenmiş bir önergedir.
Değerli milletvekilleri, bugün hepimizin ortak kanaatidir ki,
son zamanlarda hızla artan asrın hastalığı kanserin
oluşmasındaki en büyük etken denetim eksikliğidir. Mevcut
düzenlemelerdeki yetki kargaşası had safhaya
çıkmıştır. Yerel yönetim belediyelerden, Tarım
Bakanlığından Sağlık Bakanlığına,
Sanayi Ticaret Bakanlığından Çevre Bakanlığına,
tüm bakanlıklar, beş bakanlık, hepsi denetim yetkisi sahibi ama
denetimin kimin tarafından ve ne şekilde ve ne sıklıkta
yapıldığı bir muamma olarak ortada durmaktadır.
Tüm bu sıkıntılar ortadayken, bu düzenlemeyle
sorumlu yöneticilik uygulaması gevşetilerek kaldırılmak
istenmektedir. Hâlen yürürlükte olan Gıda Kanununa tabi olarak ülkemizde
faaliyet gösteren tüm gıdayı üreten işletmeler,
yaptıkları üretimi denetleyen ve gıda güvenliğini
sağlayan eleman istihdam etmekteler ve bu elemanlar, gerek gıda
mühendisi gerek diğer mühendisler, gıda üretim
aşamalarını denetliyor ve halk sağlığına
zarar verecek üretimlerin yapılmasını engelliyor. Tabii
işin normalde olması gereken boyutu bu ama gerçekte ne olduğuna
baktığımızda ise karşımıza farklı bir
manzara çıkıyor. Bugün, şehir merkezleri dahil tüm ülke
genelinde, hatta denetim faaliyeti yapacak olan birimlerin yan
binalarında, ülkede etin kilogramı 20 lira civarındayken 11-12
liradan et veya kilogramı 3 liraya sucuk satılabiliyorsa bu sistem
yeniden gözden geçirilmelidir. Ama bu görüşmekte olduğumuz
düzenlemede olduğu gibi sistemi tamamen ortadan kaldırmak
olmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, eğer görüşmekte
olduğumuz düzenlemedeki tabiriyle mikro gıda işletmelerinin
üretim maliyetlerini düşürmek, vatandaşa daha ucuza ulaşacak
gıda ortamı yaratmak amacıyla, ülkede faaliyet gösteren
yaklaşık 40 bin civarındaki gıda işletmesinin yüzde
80-85inin gıda mühendisi ve gıda uzmanı
çalıştırma zorunluluğunu ortadan
kaldırıyorsanız ve yine, eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti
Anayasamızda belirtildiği gibi sosyal devlet ise,
vatandaşın sağlıklı gıdaya
ulaşmasını temin etmek gerekmektedir ve yapmanız gereken
şey, bu işletmelerde görev yapan yaklaşık 20 bin civarındaki
gıda mühendisi ve gıda uzmanını hemen Bakanlık
bünyesine almanız olmalıdır. Yapılacak gerekli düzenlemeler
ile gıda güvenliğinde yetki ve sorumluluk tek bakanlıkta
birleştirilmeli; işletmelerin değil devletin denetim
elemanı olan uzmanlar tarafından denetimler çok daha sıkı
bir şekilde yapılmalıdır. Yoksa, ileride yaşanacak olan
sağlık sorunlarının ülkemize ve
vatandaşımıza olan maddi ve manevi maliyeti, kamuda
çalıştırılacak olan bu mühendislerin maliyetinden çok daha
fazla olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu düzenleme de yeniden gözden
geçirilmeli, mikro gıda işletmeleri dâhil tüm gıda
işletmelerinin istisnasız bir şekilde denetlenmesi ve bu
denetimlerin kamu adına, kamu gıda denetçileri tarafından
yapılması temin edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taner, buyurun.
RECEP TANER (Devamla) Yapılan denetimler neticesinde, halk
sağlığını tehdit edecek olgular bulunması hâlinde
ise adil ve uygulanabilir, caydırıcı ceza sistemi devreye
girmeli, verilecek cezaların tespitinde de mikro ve makro gıda
işletmeleri dengesi ayrıca gözetilmelidir.
Değerli milletvekilleri, AKPnin, Türkiyede, üreten kesimi
gözden çıkarıp bütün enerjisini tüketim sektörüne ve tüketicilere
verdiğinin emarelerini çok sık görmeye başladık.
Bildiğiniz gibi, dün sabah beş buçuğa kadar Mecliste
çalışılarak Maden Kanunu çıkartıldı.
Çıkarılan Maden Kanunu Tasarısında, Hükûmetin teklifine
baktığımızda, zeytin alanları maden aramasına
açılıyordu. Üretici birliklerinin ve bazı sivil toplum
örgütlerinin, Meclisteki iktidar ve muhalefet milletvekillerinin ortak
çalışmaları ile bu tasarı ortadan
kaldırıldı.
Ben Aydın Milletvekili olarak, zeytin üreticileri adına,
bu düzenlemenin, Hükûmetin tasarısının geçmemesi için oy veren
milletvekillerimize teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sayılı tasarının
21inci maddesinin 1. fıkrasının ç bendinde Herhangi bir
gıdanın insan tüketimi için uygun ibaresinden sonra olup
kelimesinin ilavesini arz ve teklif ederiz.
R. Kerim Özkan Vahap Seçer Ahmet Küçük
Burdur Mersin Çanakkale
Ensar Öğüt Selçuk
Ayhan
Ardahan İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 21. Maddesinin 1. Fıkrasının e
bendinden sonra gelmek üzere (f) bendinin aşağıdaki şekilde
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ülke ihtiyaçları göz önünde bulundurularak gıda
güvenliğinin sağlanması, üretim planlamasının
yapılması, gerekli stokların sağlanması ve gerekli
hallerde ihtiyaç duyulan yerlere gıda maddelerinin sevkiyatının
sağlanması Bakanlığın sorumluluğundadır.
Hakan Coşkun K. Erdal Sipahi Alim Işık
Osmaniye İzmir Kütahya
Abdülkadir Akcan Muharrem Varlı Mümin İnan
Afyonkarahisar Adana Niğde
M.
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Erdal
Sipahi.
Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından
alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, yüce Meclise saygılar sunarım.
Gıda güvenliği konusunda nasıl vahim bir tabloyla
karşı karşıya olduğumuzu her gün flaş basın
haberleriyle öğrenmekteyiz. Tabii, yapılan denetim ve kontroller
sonucu bu vahim tablonun yüzde kaçı ortaya çıkartılabiliyor ve
ne kadarı basına yansıyor konusu ayrıdır.
Gıda ürünleri sağlığımızı en
kolay etkileyebilecek etmenlerin başında gelmektedir. AKPnin
fakirleştirdiği insanlarımızın yeterli ve
sağlıklı beslenme imkânlarından
uzaklaştığı ülkemizde, zaten yetersiz olan beslenmenin bir
de güvenlikten giderek uzaklaşması tabloyu daha da
vahimleştirmektedir. Ama binlerce biyolog bu arada işsiz gezmekte,
sahipsiz kalmakta ve tasarıda isimleri dahi anılmamaktadır.
Bir ülke düşünün, memur emeklisinin yüzde 35i, SSK
emeklisinin yüzde 62si, BAĞKUR emeklisinin yüzde 90ı açlık
sınırının altında aylık alsın, yani
açlığa mahkûm edilsin. Karnını doyurabildiği
kadarına ise hormonlu gıdalar, mide bulandırıcı
denetim manzaraları, kokmuş kaçak etler ekleyin; işte gerçek
tablo bu!
Tarım sektörü, yani çiftçi can çekişmekte. Mazot, gübre,
ilaç fiyatları sizin mantığınızla nereden nereye
geldi, 4 çiftçiden 1i çiftçiliği bıraktı, kalanlar borç ve
ipotek altında. Sayın Bakan, tarım konusunda rakam
oyunlarına dayalı süslü laflar, çiftçi için maalesef acı bir
komediye dönüştü. Türk çiftçisi ne uğruna perişan edildi? Avrupa
Birliği talimatları uğruna. Peki, Türk çiftçisini mahvetme
uğruna Avrupa Birliğine yaranabildik mi? O da hayır. 14 Ekim
2009 AB İlerleme Raporunun Tarım, gıda güvenliği,
veterinerlik bölümü, yani fasıl 11den bazı satırlar okuyorum
size: Kalite politikası konusunda herhangi bir ilerleme
kaydedilmemiştir. AB müktesebatıyla ilgili düzenlemeler sınırlı
kalmıştır. Uygulamalar genel tarım politikasından
giderek uzaklaşmaktadır. Veterinerlik politikasında ancak
sınırlı bir ilerleme sağlanmıştır. Veteriner
gözlem ve kontrollerinin finanse edilmesi konusunda bir ilerleme
gözlenmemiştir. Hayvansal yan ürünler ve yemle ilgili kurallarda bir
ilerleme kaydedilmemiştir. İşte, gelinen nokta bu: Hem Türk
çiftçisi perişan hem de Avrupa Birliğinden zayıf not!
Ben İzmir milletvekiliyim, Bakırçay, Gediz, Menderes
havzalarında yaşayan insanlar, tarih boyunca bir elleri yağda,
bir elleri balda refah toplumları oldular ve Hükûmetiniz sayesinde,
cumhuriyet döneminde değil, tarihte ilk defa bu havzalardaki insanlar
fakir değil, aç. Tarımla ilgili pembe rakamları Mecliste
değil, cesaretiniz varsa Bergamalı, Menemenli, Bayındırlı,
Ödemişli, Tireli çiftçinin yüzüne anlatın. Pamuk bitti, tütün bitti,
sebze, meyve can çekişmekte. Mazot, gübre ve ilacı
bıraktım, çünkü onlarla ilgili birçok açıklama sayın
milletvekillerince yapıldı.
Şimdi, size çiftçinin elektrik faturasıyla ilgili
yaşadığım bir örnekten bahsedeceğim. Tarih 5
şubat 2010. Yer Menemen ilçesi Doğaköy yani bir çiftçi köyü. Köy
kahvesinde masa üstüne bırakılmış elektrik faturaları.
Evet, iyi dinleyin, şimdi o elektrik faturalarından iki örnek
vereceğim: Çiftçinin elektrik borcu 46 lira, gecikme zammı 362 lira 38
kuruş. Bir başka çiftçinin elektrik borcu 50 Türk lirası,
gecikme zammı 805 lira 88 kuruş. Soru önergesi verdim, Maliye
Bakanlığından alakasız bir cevap geldi. Keşke cevap
vermeselerdi, en azından Utançlarından cevap veremediler. derdim.
Evet, elektriği özelleştirdiniz, çiftçiyi bu özelleştirme
tuzağının soygununa terk ettiniz. Bunun adı, çiftçinin AKP
eliyle bitirilmesidir, mahvedilmesidir. Çiftçinin 50 liralık elektrik
borcunun gecikme zammı 805 Türk lirası ise bunun adına
eşkıyalık mı dersiniz, soygun mu dersiniz veya bu tabirleri
yetersiz mi buluyorsunuz? Bu konuyu ben insafınıza sunuyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kaç senede olmuş?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Kaç sene olursa olsun.
İsterse yüz senede olsun.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Efendim,
borçları yapılandırdık, taksitlendirdik
Ne işe yarar,
soyguna mâni olun. Kaldı ki bu faturalar iki gün içinde ödenmezse elektrik
kesiliyor, bir de açılım zammı.
Efendim, bunun süresi falan söz konusu değil. Allah
aşkına, bir çiftçinin 50 liralık elektrik borcu 805 liraya
nasıl çıkar? Bunu bana hangi vicdanla, hangi mantıkla izah
edersiniz? Gidin bunu Ege çiftçisine anlatın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Keyfî bir şey mi o ya? Kanun
var, nizam var. Keyfî mi yazmışlar?
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Laf atmayın
Sayın Kacır oradan.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Şimdi et
rezaleti gündemde. İthal etler, yandaş firma dedikoduları, ihale
iptalleri. Yabancıya ithal et parası vereceğinize kendi
besicinize yardım edin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sipahi, lütfen tamamlayınız.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Doğu ve güneydoğuda on altı ile yönelik yüzde 40
hibe desteğini Türkiye genelinde yapın. dedik. Bu konuda Afyon
Ticaret Borsası bir teklifte bulundu ve bütün Ege besicileri için
İzmir Ticaret Borsası teklif yaptı. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak soru önergesi verdik. Maalesef, Bakanınızdan gelen
cevap herhâlde çok gayriciddi hazırlandığı için, biz okuduk
ve bir şey anlayamadık. İşte size gıda güvenliği,
işte tarım, işte hayvancılık ve işte
ulaşılan vahim tablo.
Bu arada, hayvan kaçakçılığının hemen
hemen sıfıra indiğini söylediniz. Sayın Bakan, doğruyu
yansıtmıyor bilgileriniz. Maalesef, illerde kaçak komisyonları
vardı, sınır illerinde. Toplanıp ne iş
yaptıklarını tetkik etmenizde fayda umuyorum. Sayın
İçişleri Bakanı buradaysa incelemelerini tavsiye ederim.
Aynı şekilde, sınır illerinde bir menşe
şehadetnamesi konusu vardı. Kaçak hayvanlar yakalanıyor, birisi
gidiyor, Evet, bu yerli. diyor ve yakalanan hayvanlar yerliymiş gibi
muamele görüyor, kaçak muamelesi görmüyor; işte, Türkiye'nin gerçeği
budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Bu arada terör de
bundan yararlanmaya devam ediyor. Türkiye'nin gerçekleri bunlar.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz efendim.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım
ancak yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Şandır, Sayın Akkuş, Sayın
Ertugay, Sayın Uslu, Sayın Yıldız, Sayın Paksoy,
Sayın Asil, Sayın Bulut, Sayın Yılmaz, Sayın Enöz,
Sayın Orhan, Sayın Taner, Sayın Nalcı, Sayın
Coşkun, Sayın Işık, Sayın Cengiz, Sayın Tankut,
Sayın Sipahi, Sayın Yunusoğlu, Sayın Kalaycı.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (1/806) (S. Sayısı: 498) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sayılı tasarının
21inci maddesinin 1. fıkrasının ç bendinde Herhangi bir
gıdanın insan tüketimi için uygun ibaresinden sonra olup
kelimesinin ilavesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet Katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ramazan Kerim Özkan,
Burdur Milletvekili.
Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısını
görüşüyoruz. Bu görüşme esnasında sizlerin bazı konulara
dikkatinizi çekmek istiyorum. Bunlardan biri, Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi Hastalığı, kuş gribi, kuduz,
brusella, tüberküloz.
Değerli arkadaşlarım, kuduz
hastalığı, can almaya, can yakmaya devam ediyor ülkemizde. Daha
yeni, benim Burdur ilimin Bucak ilçesinin Yuva köyünde kuduz
hastalığı çıktı bir inekte. Bu ineğin değeri
6 milyar. Kuduz hastalığı, tazminatlı hastalıklar
kapsamında değil fakat üreticimiz, gerçekten halkını seven,
ülkesini seven bir üretici ki hayvanın semptomlarından bunun kuduz
olabileceğini düşünerek bir veteriner hekim çağırıyor
ve bu bağıran, çağıran, ağzı köpüren
hastanın, veteriner kontrolünde başını alıp
laboratuvara gönderiyor. Laboratuvarda, bunun birinci teşhisinde kuduz
hastalığı çıkmıyor ancak farelere inoküle ediliyor
beyinden alınan negri cisimciği, kuduz olduğu müspet olarak
tespit ediliyor.
Bu adamın ahırında 20 hayvanı var. Şu
anda, bu ahırda, yaklaşık 300-400 kilogram civarındaki,
litre civarındaki süt dökülüyor. Bu insanımız mağdur. Kanun
teklifim var, kuduz hastalığının tazminatlı
hastalıklar kapsamına alınmasıyla ilgili. Bu kanun teklifi
Meclisin raflarında bekliyor. Bu mağduriyetini, bu
vatandaşımız gerçekten o duyarlılığı
göstermemiş olsaydı, bu ineğini kesip, bunu
çağırıp bir kasaba verseydi, bu et, bizler tarafından,
sizler tarafından tüketilecekti.
Bu olay, geçen yıl içerisinde, Burdurumuzun Askeriye
köyünde, Kışla köyünde, merkezde, Soğanlı köyünde
yaşandı, Kastamonuda yaşandı, İstanbulda
yaşandı, Türkiye'nin birçok yerinde yaşandı. Bu konuda,
kuduz hastalığının mutlaka tazminatlı hastalıklar
kapsamına alınması ve üreticilerin mağduriyetlerinin
giderilmesi gerekiyor. Her gün, 300 kilo, 400 kilo süt bugün toprağa
dökülüyor. Bu vatandaşın mağduriyeti için devletimizin
yaptığı yardım, sadece ve sadece 500 Türk lirası. Bu
yardımla, bu hayvanlar yiyor, bu hayvanlar içiyor, bu hayvanlar
besleniyor, hayatını devam ettiriyor. Ancak, altı aylık bir
süre sonunda kuduz hastalığıyla ilgili bir ibare görülmezse
karantina kaldırılacak ve bu süt ve et tüketiciyle buluşacak.
Onun için, kuduz hastalığının bir an önce tazminatlı
hastalıklar kapsamına alınmasını ve -Bakanlık
yetkilileri buradayken- kanunumuzun Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından bir an önce Meclise getirilmesini talep ediyorum.
Ayrıca, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi can
almaya devam ediyor. Bu hastalık biliyorsunuz kenelerden
bulaşıyor.
Kuduzun da portörü yarasalardır. Yarasalar inlerde
yaşar. İnlerde yarasa aç kalır, kan emme esnasında bu
virüsü çakala, tilkiye, kurda bulaştırır. Onlar da yaban
hayvanlarıyla veyahut da bölgesindeki evcil hayvanlarla boğuşma
esnasında, onlardan bir parça alma esnasında hastalığı
evcil hayvanlara aktarır. Evcil hayvanlardan da bu hastalık insanlara
bir bulaşma sağlar ve geri dönüşü olmayan bir
hastalıktır. Hepimizi ilgilendiren bir konu. Onun için, hassasiyetle
bu konunun üzerinde durulması gerekiyor.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi de aynı
şekilde. Keneler tarafından bulaştırılıyor dedik.
O konuda meralarımızın ilaçlanması gerekiyor,
hayvanlarımızın ilaçlanması gerekiyor. Onun mücadelesinde
keklik kullanılıyor, kanatlı hayvanlar kullanılıyor.
Bu konuda, millî parklara, Çevre ve Orman
Bakanlığımızın özellikle keklik gibi
kanatlıları üretip salması gerekiyor çünkü mücadele, ancak
biyolojik mücadeleyle sağlanıyor.
Yine, aynı şekilde şap hastalığı
Şap hastalığında koruyucu hekimlik diyoruz. Tarım
Bakanlığındaki istihdam eksikliğinden dolayı koruyucu
hekimlikte veteriner hekimlerimiz yeterli olamıyor bugünlerde ve geçen ay
içerisinde Burdur Hayvan Pazarı şaptan dolayı yaklaşık
bir ay kapatıldı. Bu, millî ekonominin kaybı demektir. Yine,
Ardahanda şap hastalığı görüldü, Karsta şap
hastalığı görüldü, hayvan pazarları kapandı. Bu hayvan
pazarlarının kapanması, Türk çiftçisinin, Türk üreticisinin
mağduriyeti demektir. Bu pazarların bir hafta kapanması, sadece
belediye gelirleriyle milyonlarca lira zarar demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Onun için, koruyucu
hekimliğe önem vermemiz gerekiyor. Yine Bakanlık bünyesinde koruyucu
hekimlik aşılamalarında çalıştırılacak
veteriner hekim istihdamının, veteriner sağlık teknisyeni
istihdamının artırılması gerekiyor.
Bu konuda Bakanlığımızı, Hükûmetimizi
duyarlılığa davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 Sıra Sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısı'nın 22. maddesinin 7. fıkrasının birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere "30 beygir gücü altı motor gücü
bulunan ve 10 kişiden az personel çalıştıran
işyerlerinden sorumlu yönetici istenmez. Ancak bu işyerlerinin
denetimi için gerekli personel kamu adına Bakanlıkça
sağlanır. Bu personelin maaş ve özlük hakları ile sigorta
primlerinin karşılanması için her yıl Bakanlık bütçesine
yeterli ödenek konulur." cümlelerinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Orhan Ziya Diren Vahap Seçer Mehmet Ali Susam
Tokat Mersin İzmir
Ergün Aydoğan R. Kerim Özkan Ahmet Küçük
Balıkesir Burdur Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısı'nın 22inci maddesinin 7inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ekli 1
sayılı listenin A. Gıda Üreten İşyerleri ve B. Yem
İşletmeleri bölümlerin İşletmeler sütununda yer alan tüm
(30 beygir üzeri motor gücü bulunan veya toplam on kişiden fazla personel
çalıştıran işyerleri) ibarelerinin liste metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık
Şanlıurfa Şırnak Muş
Sebahat Tuncel Bengi Yıldız Mehmet Nezir Karabaş
İstanbul Batman Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısının
22 inci maddesinin 7 inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde ve (1) sayılı listede yer alan "30 beygir üzeri
motor gücü bulunan veya toplam 10 kişiden fazla personel
çalıştıran iş yerleri" ibarelerinin "20 beygir
üzeri motor gücü bulunan veya toplam 5 kişiden fazla personel
çalıştıran iş yerleri" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(7) Ekli (1) sayılı listede belirlenen gıda ve yem
işletmeleri, işin nevine göre, konu ile ilgili lisans eğitimi
almış en az bir personel çalıştırmak zorundadır.
20 beygir üzeri motor gücü bulunan veya toplam 5 kişiden fazla personel
çalıştıran iş yerlerinde istihdam edilecek meslek
mensuplarının sosyal güvenlik primlerinin tamamı ile
maaşlarının % 30'u Bakanlığın destekleme
bütçesinden ödenir. Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına
göre, ekli (1) sayılı listede Bakanlıkça değişiklik
yapılabilir. Bu değişiklikler Bakanlıkça
çıkarılacak bir tebliğ ile ilan edilir.
Prof. Dr. Zeki Ertugay Abdülkadir Akcan M. Akif Paksoy
Erzurum Afyonkarahisar Kahramanmaraş
Metin Ergun Mehmet Şandır Hakan Coşkun
Muğla Mersin Osmaniye
Mümin İnan Muharrem
Varlı
Niğde
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Zeki Ertugay efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Zeki Ertugay, Erzurum
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ertugay. (MHP sıralarından
alkışlar)
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bu görüşmekte olduğumuz madde ve özellikle yedinci
fıkrası, belki bu tasarının en önemli maddelerinden biridir
değerli arkadaşlar. Bu maddeyle, özellikle bu fıkrayla ülkemizde
çok yaygın olan küçük gıda işletmelerinden sorumlu yönetici
bulundurma mecburiyeti kaldırılmaktadır. Hâlbuki bu daha önce
5179 sayılı Yasada böyle bir mecburiyet vardı.
Malumunuz, ülkemizdeki işletmelerin, gıda
işletmelerinin çok büyük bir kısmı küçük işletmelerdir ve
bu küçük işletmelerin tamamı teknik bilgiye, teknik yönde denetime,
bu konudaki yapılacak ikazlara en çok ihtiyacı olan
işletmelerdir.
İkincisi, bu maddenin 5179daki gibi korunması,
ülkemizin insanlarının sağlıklı beslenmesi
açısından, gıda güvenliği açısından çok çok
önemlidir.
Üçüncü bir husus, bu konuda bugüne kadar çok önemli bir meslek
grubu, ziraat mühendisi ve gıda mühendisi istihdamı söz konusudur ve
bugün bu meslek mensupları çok büyük bir endişe ve infial
içindedirler. Hükûmet diyebilir ki küçük işletmelerin ki biz bunu
Komisyonda da gerektiği şekilde görüştük, konuştuk
Öncelikle şunu ifade edeyim: Bu yasanın birçok eksiği
olmasına rağmen, temelden birçok itirazlarımız
olmasına rağmen Komisyonda gerçekten katkı sağlamaya
çalıştık. Şimdi burada da önemli bir önerge olduğunu
düşünüyorum ve peşinen zaten Hükûmet de, Komisyon da
katılmadığını söylediler, görünen o ki bu önerge de
burada reddedilecek. Ancak bunun akabinde Türkiyede çok ciddi bir
sıkıntı yaşanacaktır, biraz önce söylediğim, üç
madde hâlinde sıraladığım sakıncalar
karşımızda duran çok önemli problemlerdir. Bu konuda Sayın
Bakan Komisyonda Çok önemli bir fark olmamaktadır, yani mevcut ziraat
mühendisi, gıda mühendislerinin istihdamında bir sorun
yaşanmayacaktır, sayıca bir fark bulunmamaktadır. gibi bir
sözlü teminat verdi. Umarım bu doğrudur.
Bu uygulamanın tekrar getirilmesi çok önemlidir, bu yasaya
konulması da çok önemli bir eksikliktir. Çünkü bu, gerçekten gıda
güvenliği bakımından çok önemlidir. Denilebilir ki Türkiyedeki
bu küçük gıda işletmelerinin çok önemli bir kısmı ekonomik
olarak büyük sıkıntılarla karşı
karşıyadır.
Önergemizde de bahsettik, bu işletmelerin hem denetimlerinin
yapılması hem teknik eleman istihdam edilmesi ama gücü yetmediği
için bu işletmelere ücretlerin ve işveren primlerinin katkı
olarak Tarım Bakanlığı bütçesine konulacak destekleme
bütçesinden karşılanmasını önemli gördüğümüzü ifade
ettim.
Buraya çıkmışken çok önemli bir hususu da tekrar
dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Sayın Bakan, son günlerde buğday,
hububat fiyatları açıklandı. Hepinizin malumu, 15 milyonu
ilgilendirmektedir bu buğday fiyatları ve açıklanan buğday
fiyatları gerçekten tam bir hayal kırıklığı
yaratmıştır ve çiftçi büyük üzüntü içerisindedir. Kesinlikle
maliyetlerin altındadır. Bugüne kadar, çeşitli vesilelerle
Sayın Bakan ifade etti, biz esasında çok çeşitli
başlıklar altında buğday üreticisine destek veriyoruz -prim
desteği veriyoruz, mazot desteği veriyoruz vesaire diye- bu
desteklerin tamamını topladığınız zaman
aşağı yukarı dönüm başına verilen destek 26 lira
80 kuruştur. Sık sık tekrar ettiğiniz 2002
fiyatlarıyla karşılaştırdığınız
zaman, 2002de verilen doğrudan gelir desteği enflasyon ölçüsünde
artırılarak devam ettirilebilseydi bugün bu rakamın yerine
aşağı yukarı 32 lira bir destek verilmiş
olacaktı. Yani, 2002 rakamlarının bile altındadır ve
çiftçi, gerçekten, açıklanan taban fiyatların, hububat
fiyatlarının ağırlığı altında
ezilmiştir, yüksek maliyetin altında düşük bir fiyat açıklanmıştır.
Sayın Bakana ne kadar ifade ediyor bilmiyorum ama bin kere
belki ifade ettik, bin birinci sefer buradan tekrar ifade ediyorum: Bakın,
2002de DAP gübresi 32 kuruş, bugün 1 lira; tam artış yüzde 203.
Mazot 2002de 1 lira 10 kuruş, bugün 3 lira 12 kuruş. 2002de 35
kuruş olan buğday fiyatı bugün 55 kuruş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ertugay, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ZEKİ ERTUGAY (Devamla) Teşekkür ederim.
Yani, aşağı yukarı, bu kadar yılda, sekiz
yılda toplam yüzde 57 artmış buğday fiyatı ama
mazottaki fiyat artışı yüzde 184, DAP gübresindeki fiyatlar
yüzde 203.
Şimdi, böyle bir maliyet artışıyla, böyle bir
ağır yük altında bu çiftçi bu üretimi ne kadar yapar? 9 milyon
300 bin hektardan 7,5 milyon hektara buğday alanının, ekilebilir
alanının düşmesi sebepsiz değildir. Bu insanlar,
artık, bu üretimden karınlarını doyuramadıkları
için caymışlardır değerli milletvekilleri. 15 milyon
insanı birinci derecede ilgilendirmektedir, aş ve ekmek
kapısıdır. Ama 72 milyonu da, temel ürünümüz olması
bakımından, ciddi manada ilgilendirmektedir.
Hükûmetin, gerçekten, bu söylediklerimize, bu kürsüde söylenenlere
kulak asmasını, bunları dikkate almasını ve
icraatlarını uygulamalarını, buna göre düzenlemesini tekrar
yüce Meclisten diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısı'nın 22nci maddesinin 7nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ekli 1
sayılı listenin A. Gıda Üreten İşyerleri ve B. Yem
İşletmeleri bölümlerin İşletmeler sütununda yer alan tüm
(30 beygir üzeri motor gücü bulunan veya toplam on kişiden fazla personel
çalıştıran işyerleri) ibarelerinin liste metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici (Şanlıurfa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Nezir
Karabaş, Bitlis Milletvekili.
Buyurun Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 22nci maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinize saygıyla selamlıyorum.
Tabii, daha önce de belirttik, açıklamalarda hemen hemen her
hatip dile getirdi, bugün Türkiyede üretim yapan işletmelerin büyük
çoğunluğu 10dan az işçi çalıştıran ve beygir
motor gücü yüzde 30un altında olan işletmeler tarafında
gıda üretimi ve yem üretimi yapılmaktadır. Bu tasarıda
üretimin çoğunluğunu gerçekleştiren ve vatandaşın
tüketiminin çoğunluğunun sağlandığı
işletmeler bu şekilde bir yerde denetim dışı
bırakılmaktadır.
Yine meslek örgütlerinin en çok eleştirdikleri konulardan
biri, bu yasa tasarısı getirildiği zaman Avrupa uyum
yasaları çerçevesinde getirildiği iddia ediliyor. Yine,
sağlıklı ve temiz gıdanın vatandaşa ulaştırılması
iddia ediliyor. Üretimin daha verimli ve denetlenebilir olması
iddiası var ancak bu konuda hem sağlıklı üretimi hem de
denetimi gerçekleştirebilecek, bu işin eğitimini
almış, lisans düzeyinde eğitim almış ziraat
mühendisleri ve gıda mühendislerinin bu işletmelerde
çalıştırılmasına ihtiyaç olmadığı dile
getiriliyor.
Değerli milletvekilleri, şunu biliyoruz: Türkiyede
genelde zaten bir kaçak çalıştırma, iş yeri ve üretim var.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki özellikle bu sayılar, belli bir miktarda
tutulan sayılar ve motor gücü işletmelere daha fazla işçi
çalıştırıyor olsa bile kaçak işçi
çalıştırmanın da yolunu açıyor. Çünkü 12, 13, 15
işçiyle çalışan işletmeler hem denetimden kurtulmak hem de
bu işin lisans eğitimini almış insanları, mühendisleri
çalıştırmamak için o sayıları 10un altına
çekmeye çalışıyor. Bu, birçok alanda böyledir. Bunun yolu
Eğer Bakanlık ve kurumlar gerçekten bazı işletmelerin zaten
zor koşullarda üretim yaptığını, zarar ettiğini
veya belli sayıda teknik eleman, lisans eğitimi görmüş mühendis
çalıştırdığı zaman sıkıntı
yaşayacağını düşünüyorsa, bu konuda gerekli bazı
alanlarda ve bazı işletme alanlarında teşvik verebilir.
Orada çalışan personelin sigorta primleri veya
çalışanlardan alınan gelir vergisinin düşürülmesi yoluna
gitti. Fakat tam tersi yapılıyor, bizler çeşitli kanunlarda,
çeşitli yasalarda bu tür teknik personelin, lisans eğitimi
görmüş, alanında eğitim görmüş personelin
çalıştırılmasının sınırlarını
mümkün olduğunca yukarı çekiyoruz. Eğer bizler bu yasayla,
Meclis bu yasa tasarısıyla çıkarmayı düşündüğü
yasayla, iktidar bu yasayla gerçekten çağdaş, gelişkin,
sağlıklı bir gıda ve yem üretimini, sağlıklı
bir denetimi istiyorsa, bu konuda bu maddenin mutlaka değiştirilmesi
gerekiyor.
Ha bu maddede tabii bir de şu belirtilmiş:
Bakanlık ihtiyaç duyduğu zaman bu oranları
değiştirebilir. Peki, bugünün Türkiyesinde Avrupa Birliği uyum
yasaları çerçevesinde bu tasarıyı getirip
yasalaştırıyorken bugün hangi ihtiyaçla bu sınırı
koyuyoruz? Bugün, yarın ne değişecek ki bu sınırı
Bakanlık değiştirme ihtiyacı duyacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Bitiriyorum
Başkan.
Onun için, bizler bu önergenin mutlaka dikkate alınması,
bu oranın tasarıda değiştirilerek,
değiştirilmiş biçimiyle kanunlaşması gerektiğini
düşünüyoruz.
Yüce heyete saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 Sıra Sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısı'nın 22. maddesinin 7. fıkrasının birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere "30 beygir gücü altı motor gücü bulunan
ve 10 kişiden az personel çalıştıran işyerlerinden
sorumlu yönetici istenmez. Ancak bu işyerlerinin denetimi için gerekli
personel kamu adına Bakanlıkça sağlanır. Bu personelin
maaş ve özlük hakları ile sigorta primlerinin
karşılanması için her yıl Bakanlık bütçesine yeterli
ödenek konulur." cümlelerinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Orhan
Ziya Diren (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyorum.
BAŞKAN Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili, önerge
üzerinde söz isteyen.
Buyurun.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanı katılmak için ikna etmeye çalışacağım
şimdi!
Bu madde gerçekten bu tasarıda önemli maddelerden bir tanesi.
Geçmişte durum neydi? 60 beygir gücü ve 10 kişi
çalıştıran iş yerleri bir lisans eğitimi
almış eleman çalıştırmak zorundaydı. Bunun
altında kalan iş yerleri de beş tanesi bir araya gelerek 1
mühendisi istihdam etme noktasındaydılar, yani büyük oranda da
belgelerini orada bulundurmak durumundaydılar. Şu an ne duruma
geliyor? Şu an 30 beygir gücüne veya 10 kişi
çalıştırana. Aslında bu veya kelimesi çıkıp 30
beygir gücü ve 10 kişi çalıştıran şeklinde
olmalıdır, bunlar birbirini aslında tamamlayan iki unsurdur.
Şimdi burada bu kanunda nasıl düşünmeliyiz? Üç
şeyi düşünmeliyiz:
Bir, bu kanunda değişiklik yapılarak kendilerinin
istihdamının engellendiğini söyleyen ve piyasada kendilerinin
yapacağı denetimi bundan sonra yapılmayacağını
söyleyen mühendis arkadaşlarımızın durumunu
düşünmeliyiz.
İki, önemli bir kısım olan, en önemli
kısım olan Türkiyede 52 bin tane gıda işletmesi var,
yaklaşık 400 bin tane satış noktası ve toplu tüketim
yeri var ve bunların yüzde 80i bu söylediğim niteliklerde küçük
işletmeler. Bu küçük işletmelerin de büyük kısmı esnaf ve
sanatkâr teşkilatı içerisinde örgütlü çıraklık,
kalfalık, ustalık belgesiyle iş yeri açarken kendisinin
ustalık belgesinin olması iş yeri açması için gerekli
görülen kesimler, bir kısmı da ticaret odasına
kayıtlı, hiç belge aranmadan olan yerler. Bir de bu yasadan
etkilenecek olan kesim tüketici kesimi yani eğer denetimsizlik olursa bu
denetimsizlik sonucu gıda maddelerinin olumsuz sonuçlarından
etkilenecek kesimler.
Bunlar arasındaki dengeyi nasıl sağlarız? Yani
bugün esnaf ve sanatkâr, küçük işletmenin geçmiş uygulamada,
diplomasıyla o arkadaşlarımızdan yeterli verimi
aldığını söylemek mümkün değil çünkü o
arkadaşlarımıza verilen ücretler de çok düşük ücretlerdi,
Beş iş yerini denetlemek için alınan ücretler düşük
ücretlerdi. Bu uygulama başarılı olmamıştır.
Şimdi ne yapmalıyız? Bir: 30 beygir gücünün
altındakilerde bunu kaldırmalıyız ama piyasayı
denetimden ve bu arkadaşları da işsiz bırakmanın önüne
geçmeliyiz. Bunun yolu bu önergede var.
Ne diyoruz biliyor musunuz? Bu piyasayı denetleyecek,
Bakanlığın bütçesine bir fon koyalım; piyasayı denetleyelim,
mühendis arkadaşlarla denetleyelim. Piyasa, tüketici, denetimden eksik
kalmasın ve bu arkadaşlarımız da mesleklerini icra edebilme
şansına sahip olsunlar ama bu fondan bunların sigortası,
özlük hakları karşılansın ve böylece bu iş
yapılsın. Bakanlığın birinci görevi budur.
Bakanlık bir kamu kuruluşudur. Hem küçük işletmelerin
sağlıklı eğitilip denetlenmesini sağlamak görevidir
hem de tüketicinin sağlıklı gıdaya erişiminin
ortamını sağlamak görevidir. Onun için,
Bakanlığın yapması gereken görev budur.
Burada ben şunu bekliyorum bu kanunda Bakanlıktan: Bana
daha çok kadro verin, Avrupa normlarına uygun bir piyasada ben denetim ve
eğitim yaparak gıda güvenliğini sağlayayım ve küçük
işletmelerin ihtiyacı olan eğitimi yapayım. Bu eğitim
için de ben meslek odalarıyla iş birliği yapayım.
Bu meslek odaları kimlerdir? Akademik meslek
odalarıdır, ekonomik meslek odalarıdır yani esnaf
odaları birlikleri ve ticaret odalarıdır, akademik meslek
odaları, ziraat odası ve benzeridir ve Bakanlıktır. Bu üçlü
işleyişle kaynağını bu fondan sağlayarak piyasa
denetimini sağlamak mümkündür. Ama bu yapılmadığı
takdirde, ciddi bir eksikliği, meslek şovenizmiyle şu olsun bu
olsun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla)
şu olsun olmasın
anlayışı doğru değildir.
Bu verdiğimiz önerge, Sayın Bakanım, çok doğru
bir önergedir. Bunun kaynağı piyasadan yaratılır, bunun
kaynağı gerçekleştirilir.
Ben hem akademik yanı olan bir kimyagerim hem
yıllardır esnaf teşkilatındayım hem de gıda
sektöründe çalışan bir insanım. Bunu bilen bir insan olarak
söylüyorum; hiç kimseyi kayırmadan, objektif bir değerlendirmeyle
bunu yapıyorum.
Onun için, bu önergeye bu açıklamalarım sonucunda
vicdanen kabul oyu vereceğinize inanıyor,
huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.34
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.58
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 115inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
498 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
23üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinin 3. fıkrasında yer alan
gıda güvenilirliği ibaresinden sonra gelmek üzere ve gıda
güvenliği ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Kadir Ural Muharrem Varlı
Afyonkarahisar Mersin Adana
Hakan Coşkun Metin Ergun Mümin İnan
Osmaniye Muğla Niğde
Mehmet
Şandır M.
Akif Paksoy Ahmet Duran
Bulut
Mersin Kahramanmaraş Balıkesir
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı yasa
tasarısının 23. maddesinin 1. maddesinin 5.
satırındaki Bu amaçla komisyonlar kurabilir ibaresinin bu amaçla
konu ile ilgili komisyonlar kurabilir olarak değiştirilmesini arz
ederiz. Saygılarımızla.
Ensar Öğüt Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Malik Ecder Özdemir
Ardahan Malatya Sivas
Mehmet Ali Susam Vahap
Seçer
İzmir
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ensar Öğüt, Ardahan
milletvekili.
Buyurun Sayın Öğüt.
CEMAL KAYA (Ağrı) Ensar Ağabey, gözünü seveyim,
bu saatte
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; evet, görüşülmekte olan 498 sayılı
Kanunun 23üncü maddesi üzerinde vermiş olduğum önerge üzerine söz
almış bulunuyorum.
Arkadaşlar, aslında bu saatte konuşmak belki yersiz
olur yani ama çok önemli olduğu için konuşuyorum.
Sayın Bakan, şimdi tüketiciye ucuz et yedirmek için et
ithal ettiniz, hayvan ithal ettiniz, ucuz vereceksiniz, bu tamam. Besiciler
ayaklandı, onlara da sus payı vermek için 14 Haziranda yani pazartesi
günü 20 bin tane hayvan getirerek, buzağı getirerek, onlara vererek,
onların da ağzını susturuyorsunuz, bu da tamam. Peki, 25
milyona yakın üretici, asıl köylü yani 3 tane, 5 tane, 10 tane
hayvanı olan bu insanların durumu ne olacak? Şimdi, eti
getirdiniz, ithal ettiniz, üretici ucuza aldı, doğru; hayvan da
getirdiniz, besiciye verdiniz, onun da ağzını susturdunuz, o da
doğru. Yani bu gariban, köyde yaşayan, köylü Ayşe teyze, Fatma
teyze, Ahmet, Mehmet amca, Hasan, Hüseyin amcalar ne olacak? Yani bunların
sahibi yok mu? Peki bunların parası, malı nasıl olacak?
Şimdi, üstelik bir de şap hastalığı var
diye bazı yerlerde hayvan pazarlarını
kapattırdınız. Yani sizin il tarım müdürlüğünüz yok
mu, veterineriniz yok mu, bunlara bakmıyor mu? Yani bu köylünün sahibi yok
mu değerli arkadaşlarım?
Bak, bu saatte -saat tam 01.00- inanın ben konuşmak
istemiyordum ama bunu sizin vicdanlarınıza ben arz ediyorum. Böyle
bir şey olabilir mi? Tüketiciye ucuz et, doğru; besiciye de ucuz
hayvan, doğru. Köylü kime satacak? Köylü nasıl üretecek? Siz köylüyü
ne yapmak istiyorsunuz? Köylü işsiz kalsın, yoksul kalsın,
perişan olsun, göç etsin, büyük şehirlerde hırsızlık
yapsın, kapkaç yapsın veya gitsin PKK ile dağda birlikte olsun,
başka yolu var mı? Yani köylüye ne veriyorsunuz? Köylüye gelince de
diyorsunuz ki: Ben senden, gidip Ziraat Bankasından kredi isterken, 2
milyar, 3 milyar, 5 milyar istediğin zaman, 2 tane memur kefil isterim,
ipotek isterim. Allaha bakın ya, böyle bir zulüm olabilir mi
arkadaşlar? Yani bana söyleyin, şu anda deyin ki, kardeşim,
doğrudur, Ziraat Bankasına gidiyor, 3 milyar için, bakın, 3
milyar, 3 milyar
3 bin TL için veya 5 bin TL için, ben memur kefil istemiyorum.
Gelin, burada söyleyin şunu, tutanaklara bir geçsin bakayım. Yok
böyle bir şey. Benim bölgemde, Ardahanda, Karsta, Erzurumda,
Ağrıda, bütün doğu, güneydoğuda inanın, yemin
ediyorum, gitsin Ziraat Bankası veya başka bankaya 5 milyar, 7
milyar, 6 milyar kredi istesin 2 memur kefil getir, bir de ipotek getir.
diyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu ülke bizim, bu
insanlar bizim. Gidin cezaevlerine bakın, cezaevlerinde yüzde 90a
yakını çocuklarımız, yüz kızartıcı suçtan
cezaevinde ve bunların yüzde 90ına yakını da doğu ve
güneydoğulu çocuklar arkadaşlar. Yani bakın, bir şey daha
söyleyeceğim, sizden istirham ediyorum, bari şunu yapın: 30
Hazirana kadar çiftçilerin borçları var Ziraat Bankasına, 30 Hazirana
kadar uzatıldı ama şu anda beni arayan bir sürü insan var, diyor
ki: Biz ödeyemeyiz, hiç olmazsa bunu iki yıl uzatsınlar faizini de
ödeyelim. Siz 2002de geldiğiniz zaman Biz faize
karşıyız, faiz almayacağız. dediniz, millet de size
oy verdi ama şimdi adam diyor ki: Ben faizi de vereceğim ama 30 Haziranı
hiç olmazsa bir yıl, iki yıl uzatsın.
Değerli arkadaşlar, çok fazla
başınızı ağrıtmak istemiyorum ama Sayın
Bakan benim sizden istirhamım var, sizden ricam, tarımı ve
hayvancılığı öldürmeyin. Avrupa Birliğine
taahhütnameniz var. Avrupa Birliğine taahhütnamenize tarıma ve
hayvancılığa 30/12/2006da
Bakın, 30 Aralık 2006da
Avrupa Birliği ülkelerine bir taahhütnameniz var Hükûmet olarak yani sizin
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti taahhütnamede bulunmuş: Ben et
ithal edeceğim, hayvan ithal edeceğim ve sebze ithal edeceğim,
meyve ithal edeceğim. Şimdi, peki, tamam, biz döviz ödeyerek
getirelim oradaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öğüt, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
çiftçileri, Avrupadaki çiftçileri besleyelim, onlara döviz
ödeyelim, onların etini alalım, kendi insanımıza yedirelim,
onların sebzesini, meyvesini alalım, yedirelim. Peki, bizim çiftçimiz
ne olacak? Allaha bakın yahu. Yani insanlardan korkmuyorsanız,
utanmıyorsanız Allahtan korkun. Başka bir şey demiyorum
ya. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinin 3. fıkrasında yer alan
gıda güvenilirliği ibaresinden sonra gelmek üzere ve gıda
güvenliği ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ahmet Duran Bulut konuşacak
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ahmet Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili...
Sayın Bulut, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilgili yasanın 23üncü maddesindeki önerge
hakkında görüşlerimi belirtmek üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarım ve hayvancılık kalkınmanın temel
dinamiklerinden. Tabii ki Türkiye gibi işsizliğin yoğun
olduğu, Türkiye gibi düne kadar kendi kendine yeten, tarım ülkesi
olmakla övünen bir ülkenin, Hükûmetin ithalata dayalı bir ekonomik
modelinin tarım ve hayvancılığa da uydurularak artık
üretimden vazgeçip dışarıdan daha ucuz ürün Türkiyeye getirerek
başka ülkelerin çiftçilerine para kazandırmak, başka ülkelerin
işsizlerine iş bulmak amacını gerçekleştiren bir
politikayla ülkemizde... Ben Balıkesir Milletvekiliyim, Balıkesirde,
mesela, Altınova, Ayvalık, Gömeç, Burhaniye ovaları yazın
bembeyaz pamuk tarlaları olurdu, şimdi pamuk ekilmiyor oralarda. Tek
tarım ürünümüz zeytin. Zeytinden 500 bin aile, dolaylı veya direkt
olarak, doğrudan yaklaşık 10 milyon insan zeytinden
geçinmektedir. İki yılda bir -bir yıl verir, bir yıl vermez
zeytin ağacı, tabii ki bu kötü bakımdan- 130 bin ton
zeytinyağı elde ettik yılda, ortalama bu.
Değerli milletvekilleri, zeytinyağı, sızma
zeytinyağının kilosu bugün 5,5 liradır, kalın
yağın fiyatı 3,5 liradır. Zeytin üreticisi bu fiyatlarla
zeytinyağını sattığı takdirde maliyetini
kurtaramaz. Hele icar aldıysa, hele tayfa
çalıştırdıysa bunun altından kalkamaz. Hâliyle
zeytinlik bölgesi, zeytin alanları üzerinde birtakım oyunlar da
oynanmakta. Zeytinliğimizin bulunduğu bölgede madenciler bilhassa,
Bakanlık bunlara, birçok firmaya arama ruhsatı vermiş, her yeri
kazmaktalar. Havranın Büyükdere diye bir köyü var. Oradaki altın
arayan firma 2 bin ağaç zeytini kökleyerek oradan kendine alan açtı.
Hâlbuki yürürlükte bir Zeytin Kanunu var. Bunun gereğinin
yapılması gerekir ama ne hikmetse güçlü firmalara söz mü geçmiyor,
diş mi geçmiyor; bunlar o bölgeyi talan etmeye devam ediyor. Elde
ettikleri madenle zaten bozdukları yolun
karşılığını, değerini devlete ödemekten âciz
bir gelirdir bu. Dolayısıyla bizim bölgemiz zeytin ve zeytin
üreticisinin mağduriyeti sürmekte.
Zeytine, zeytinyağına kiloda 24 kuruş Hükûmetimiz
destekleme yapmaktadır. Avrupa ülkelerinde 2.500 kuruş verilmektedir.
Bu desteklemeyle bunun altından kalkması ve diğer ülkelerle
rekabet etmesi mümkün değildir. Tabii ki çiçek yağının
ithal edilmiş olması da ülkedeki talep konusunda bir mağduriyet
meydana getirmekte, pazar, arz-talep dengesi içerisinde talebi azaltmakta ve
üretici mağduriyetini bir kader olarak yaşamaya devam etmektedir.
Bölgenin yine alternatifi bizim ülkemizde, üç yanı denizlerle
çevrili olan bu ülkede balıkçılık konusunda Hükûmetimiz çok
yanlış bir politika takip etmektedir. Balık yumurtlama
döneminde, havyar döneminde yakalanmaması gerektiği hâlde,
Hükümetimiz -15 Nisanda başladığı hâlde yasaklar-
gırgırların avlamasına izin verdi. Şu an,
gırgırla, 6 milin dışındaki bütün bölgede denizin dibi
taranıyor.
Marmara Denizinde salya denilen, denizin dip örtüsünü öldüren bir
salgın, bir hastalık var. Bakanlığımızın
bununla ilgili bugüne kadar hiçbir araştırma ve çalışma
yaptığını duymadım, bilmiyorum. Ancak bir gerçek var
ki denizimiz ölüyor, Türkiyenin bütün ihtiyacını
karşılayabilecek bir platoya sahip olan böyle bir zengin denizlerin
sahibi olan bizler maalesef mağdur durumdayız. Türkiyede 20.903
tekne balıkçılık yapmaktadır. 130 bin kişi
balıktan geçimini temin etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bulut, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Ancak her geçen yıl,
geçtiğimiz yıl 400 bin ton balık dışarıya ihraç
edilmesine karşın, önümüzdeki yıl ihraç edecek 100 bin ton
balığı bulmamız çok zor. Çünkü havyar döneminde balık
yakalandığı için bunun kökü kazınmaktadır. İlgili
kuruluşlar, kooperatifler, üniversiteler yasaklansın dediği hâlde
iki üç balıkçının, iki üç kişinin sözü Hükûmete geçmekte ve
15 Hazirana kadar gırgırla, 15 Hazirandan sonra trolle denizin dibi
taranacak ve balık nesli kurutulacaktır.
Tarım ve hayvancılığa, ülkeyi yönetenlerin
mutlaka dikkat etmesi, bunu bir millî politika şeklinde, gelen geçen
hükûmetlere göre değil, ülkenin, gelecek nesillerin gelecekleri
düşünülerek hareket edilmesi gerekir diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 24üncü maddesinin 3. fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayrıca GDOlu ürün ve bu ürünler kullanılarak elde
edilen öteki ürünlerin etiketlerinde ürünün GDOlu olduğu mutlaka
belirtilmelidir.
Cemaleddin Uslu Dr. Şenol Bal Prof. Dr. Abdülkadir Akcan
Edirne İzmir Afyonkarahisar
Hakan Coşkun Mehmet Şandır Muharrem Varlı
Osmaniye Mersin Adana
Metin Ergun Mümin İnan M. Akif Paksoy
Muğla Niğde Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Cemaleddin Uslu, Edirne
Milletvekili.
Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
498 sıra sayılı Tasarının 24üncü
maddesinin 3üncü fıkrasına bir ilave teklif ediyoruz: Ayrıca
GDOlu ürün ve bu ürünler kullanılarak elde edilen öteki ürünlerin
etiketlerinde ürünün GDOlu olduğu mutlaka belirtilmelidir.
İnsanların bilgilendirilmesi için fevkalade önemli bir
ilave. Zira, GDOlu ürünlerin insan sağlığını ne
şekilde etkilediği, hangi düzeyde etkilediği kamuoyunda çok
bilinmemekte. Dolayısıyla hangi ürünlerin GDOlu ürün olduğunun,
içerdiğinin etikette belirtilmesi fevkalade önem arz ediyor,
insanların bilgilendirilmesi açısından.
Değerli milletvekilleri, her ülke kendi
vatandaşının gıda güvenliğini ve gıda güvencesini
sağlamak zorundadır. Yani o ülkede yaşayan
vatandaşların yeterli beslenme düzeyinin sağlanması,
doyacak miktarda beslenmelerinin sağlanması için gıda
güvenliğinin sağlanması lazım, gıda güvencesinin
sağlanması lazım. Ayrıca, bu güvenceyi kaliteli bir şekilde
sağlamak bakımından da gıda güvenliğinin
sağlanması gerekiyor.
Şimdi, burada konuşan değerli milletvekilleri de
bahsettiler, Türkiye geçmişte kendi kendine yeten ülkelerden biriydi.
Gerçi Sayın Bakan bunu daha önceki ifadelerinde belirtti, böyle bir
şeyin doğru olmadığını, hiçbir zaman Türkiyenin
yeterli bir düzeyde üretim yapmadığını ifade ettiler. Ancak
bir ülke, az önce de bahsettiğim üzere, kendi vatandaşının
gıda ihtiyacını sağlamak için mutlaka üretmek zorunda. Bu
güvenceyi vermek için de üretemediği miktarı da ithal etmek zorunda.
Çeşitli ürünlerin geçmiş yıllara göre
değerlendirmesini yaptığımızda bazı ürünlerde
üretim yeterliliği, bazı ürünlerde yetersizliği dikkat çekmekte
ve ihtiyaç olan miktar da mutlaka ithalat yoluyla
karşılanmaktadır.
Küresel gelişmeler dünya üzerinde üretilen ürünlerin
dolaşımını çok rahatlıkla sağlayabiliyor,
dolayısıyla her mevsimde her ürünü tüketmemiz mümkün.
Dolayısıyla pazarlarda, raflarda, tezgâhlarda görüyoruz,
kışın dahi yazlık ürünlerin veya tropikal bölgelerde
yetişen ürünlerin ülkemizde tüketildiğini de görüyoruz, şahit
oluyoruz.
Türkiyenin, üretimini gerçekleştirmek için mutlaka bazı
ürünlere destekte bulunması lazım. Bu destekler
yapılmadığı takdirde üretimdeki noksanlık
ithalatı gündeme getirecektir. Bu da ülkenin diğer ülkelere döviz
aktarımını sağlayacaktır.
Özellikle ette, sütte ve yağlı tohumlarda -temel ihtiyaç
maddeleri itibarıyla söylüyorum- ciddi şekilde desteklemelerin
yapılması lazım.
Sayın Bakanın ifadeleriyle söylemek istiyorum, genelde
bu kürsüye çıktığında veya her platformda 2002 ile 2010un,
bugünün kıyaslamasını yaparken, 2002de tarıma ayrılan
desteğin bugün itibarıyla 2 katına
çıkartıldığını ifade etmekte. Doğrudur, 2002
yılında 2,8 milyar liralık bir destekleme, tarıma
ayrılan bir destek varken bugün bu, sanıyorum, 5,6 milyara
çıkmıştır. 2 kat bir artırımdan söz etmek
mümkündür. Ancak, iki dönemin, tarihlerin
karşılaştırmasını
yaptığımızda 2002deki özellikle mazotun, gübrenin
fiyatları ile bugünün fiyatlarını karşılaştırdığımızda
en azından 3 katı, 3 misli bir artıştan bahsetmek
mümkündür. Ürün fiyatları, özellikle ben kendi bölgemle, Edirne bölgesiyle
ilgili Trakya buğdayı, kırmızı, yarı sert
buğdayla kıyasladığımda buğday
fiyatlarının genelde artmadığını, aynı
fiyatlar seviyesinde devam ettiğini ama üretim girdilerinin en az 3 misli
arttığını düşünürsek, o tarihle bu tarihi
kıyasladığımızda her ne kadar tarıma ayrılan
desteklerin arttığından söz etmek mümkünse de, reel olarak
desteklerin yetersiz olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, hayvancılıkla ilgili
söylemek istediğim, Güneydoğu ve Doğu bölgelerine verilen
desteğin, ülkenin diğer bölgelerine de, özellikle Trakyaya da
verilmesini arzu ediyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Uslu.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
bu bölgelere de verilmesini arzu ediyoruz. Çünkü tarımda
geçinmenin bir yolu, mutlaka hayvancılığın da
yapılmasıdır, desteklenmesidir. En az 50 baş bir tesisin
desteklenmesinin yanında 10 baş veya 5 başlık bir tesisin
de desteklenmesi üreticilere ciddi hâlde fayda sağlayacaktır.
Yine, son olarak söz etmek istediğim, küçük işletmelerin
mühendis istihdamı konusunda bu yasa bir azaltma getiriyor veya birçok
kişi bu anlamda işsiz kalacak endişesini taşıyor. Bunu
da tekrar dile getiriyorum.
Önergemize destek beklerken, sizleri saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, ayrı
ayrı okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 25. Maddesinin 3. fıkrasının son
cümlesinde yer alan "diğer ilgililer" ibaresinden sonra gelmek
üzere "doğabilecek muhtemel zararların sorumluları veya
devlet tarafından tanzimi kaydı ile" ifadesinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
M. Kemal Cengiz Hakan Coşkun Muharrem Varlı
Çanakkale Osmaniye Adana
Cemaleddin Uslu Abdülkadir Akcan D. Ali Torlak
Edirne Afyonkarahisar İstanbul
M. Akif Paksoy Mehmet
Şandır
Kahramanmaraş Mersin
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı kanun
tasarısının 25. maddesinin 2. fıkrası 2. cümlesinde
yer alan ya da hayvan sahibi adına bakıcısı ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Vahap Seçer Mehmet Ali Susam Ahmet Küçük
Mersin İzmir Çanakkale
Selçuk Ayhan Ramazan
Kerim Özkan
İzmir Burdur
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25inci maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz gün, KİT
Komisyonunda, Tarım Bakanlığının bağlı
kuruluşu olan Atatürk Orman Çiftliği ile ilgili 2007 hesapları
ibra edilmedi, 2008 hesapları ise şartlı ibra edildi. Bunun
nedeni, Yüksek Denetleme Kurulunun, Atatürk Orman Çiftliğinin arazisinde
bulunan iki akaryakıt istasyonunun kira sözleşmesinin ihalesiz on bir
yıl uzatılması nedeniyle kamunun zarara
uğratılması yönündeki raporu. Nedir bu işin hikâyesi, hep
beraber bakalım: Atatürk Orman çiftliği arazisi içerisinde bulunan
iki akaryakıt istasyonu 1985 yılında kamu kuruluşu olan
POAŞa yirmi yıl süreyle kiralanıyor. Bu alan toplam 7 bin
metrekare. Buna ilişkin protokol de 1988 yılında
imzalanıyor. Kira sözleşmesi devam ederken o sırada POAŞ
özelleştiriliyor. Kira sözleşmesinin bitimine bir yıl süre kala
kamu kurumu niteliğinde olan Türk Petrol Dağıtım Limitet
Şirketi bu akaryakıt istasyonlarını 3 milyon dolar bayrak
bedeli, ayrıca yıllık satış kârının yüzde
25i karşılığı on iki yıllığına
kiralamak için Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne ve Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına teklifte bulunuyor, ancak bu
istasyonlar, bu teklif karşısında kamu kurumu niteliğinde
olan bu şirkete değil, yine bunun yerine özelleştirilen
POAŞa ihalesiz olarak 1 milyon 180 bin dolara -diğer teklif 3 milyon
dolar bayrak bedeli ya da ihalesiz uzatılan kira bedeli 1 milyon 180 bin
dolar, yıllık- ayrıca 12 bin TL artı KDV fiyatla tekrar on
bir yıllığına kiraya veriliyor, özelleştirilen
POAŞa. Bu arada, başlangıçta bu alan 7 bin metrekare, bu
kullanım alanı 20 bin küsur metrekareye çıkarılıyor.
Daha sonra POAŞ ne yapıyor? Atatürk Orman Çiftliğinden
kiraladığı bu alan, 13/2/2010 tarihinde eski bir bakanın
ortağı olduğu, Adalet ve Kalkınma Partili eski bir
bakanın ortağı olduğu iddia edilen bir şirkete
kiralanıyor.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) İspat et.
VAHAP SEÇER (Devamla) Bu, raporda yer alan iddialar değerli
arkadaşlarım.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) İddia etme, ispat et.
İddia etmek iftira etmektir.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) İddia bunlar.
VAHAP SEÇER (Devamla) Tabii burada mesnetsiz bir iddiada
bulunmuyorum, isim de vermiyorum. Yüksek Denetleme Kurulunun raporunu
incelersiniz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Delili varsa verirsiniz.
VAHAP SEÇER (Devamla) Bu konuda sonuç ne çıkacak hep
beraber göreceğiz. Eğer farklı bir durum varsa endişe
edecek bir şey yok. Niçin 2008 hesapları şartlı ibra
edilmiş Komisyon tarafından? Niçin 2007 hesapları ibra edilmemiş?
Demek ki Komisyon da bu konuda bir endişe taşıyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Savcılığa gitti, işlemden kalktı
o.
M. NURİ YAMAN (Muş) Hayır, hayır,
kalkmadı.
VAHAP SEÇER (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Atatürk Orman Çiftliğinin yine 396.312 metrekare arazisi Gazi
Üniversitesine veriliyor, bedeli karşılığı tahsis
ediliyor, fakülte binaları, ek binaları, sosyal tesisleri
yapılsın diye, tahsis nedeni bu. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
VAHAP SEÇER (Devamla) Daha sonra Gazi Üniversitesi, bu arazinin
bir kısmına, tahsis amacı dışında, konut
inşaatı yapma girişiminde bulunuyor ve bunun
karşılığında da Gazi Üniversitesinin bu tahsis bedeli
olarak ödemesi gereken 5 milyon 934 bin 420 lirayı, iki ayrı
inşaat şirketinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, lütfen tamamlayınız.
VAHAP SEÇER (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne -Gazi
Üniversitesinin ödemesi gereken, yatırması gereken bu parayı-
yatırdığı iddia ediliyor. Tabii, bu konuda da
Sayıştay inceleme başlatmış durumda, bunun da sonucunu
hep beraber göreceğiz.
Bir iktidarın içerisine ya da bir toplumun içerisine bu kadar
fütursuzca, bu kadar cesurca eğer istismar ya da yolsuzluk
iddiaları diyelim -daha iyimser konuşalım- girmişse o
toplumdan da, o iktidardan da gelecekte olumlu beklentiler içerisinde
olmamız mümkün değil diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 25. Maddesinin 3. Fıkrasının son
cümlesinde yer alan diğer ilgililer ibaresinden sonra gelmek üzere
doğabilecek muhtemel zararların sorumluları veya devlet tarafından
tanzimi kaydı ile ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Mustafa Kalaycı
konuşacak.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı,
Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanunu Tasarısının 25inci maddesiyle ilgili verdiğimiz
önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, gecenin bu saatinde görüşme yapılması
kararı bizim değil, bizler de bu saatte konuşma arzusunda
değiliz ama kanunların görüşülmeden Meclisten geçirilmesi de
doğru bir uygulama olmaz. O nedenle, İktidar Partisi Grubunun bu
kanunlar bitinceye kadar şeklindeki kararını gözden geçirmesini
talep ediyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin
sağlıklı ve doğru bir tarım politikası olduğundan
bahsetmemiz mümkün değildir. Çiftçimiz, en kötü dönemini
yaşamaktadır, gübre alamaz, tarlasını ekemez hâle
gelmiştir. Toplumumuzun önemli bir kesimini oluşturan çiftçilerimiz
ve köylülerimiz, AKP hükûmetleri tarafından uygulanan hatalı
politikalar sonucu çok zor günler geçirmektedir. Çiftçilerimizin ürün
girdilerine, mazota, gübreye, tohuma, elektriğe, ilaca yüksek oranda zam
yapılırken ürün fiyatları, tarımsal desteklemeler ve prim
bedelleri düşük belirlenmiş, geç ödenmiş, yetersiz
kalmıştır. Bu sebeplerden dolayı çiftçilerimiz
borçlarını ödeyemedikleri için idari ve kanuni takibe
uğramışlardır. Çiftçimizin kredi borcu, sigorta primi
borcu, elektrik borcu yüksek faiz ve gecikme cezalarıyla birlikte aşırı
arttığı için artık ödenemez duruma gelmiştir.
Çiftçilerimizin artık dayanacak gücü kalmamıştır. Zaten
yarı aç, yarı tok yaşayan çiftçimizin evine, tarlasına,
bağına, bahçesine, traktörüne haciz gelmiştir.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; özellikle iktidar
milletvekillerine sesleniyorum ve samimi olarak sesleniyorum. Yani sizlerin
yolu hiç icra dairelerine düşmüyor mu? İcra dairelerinde resmen
kuyruklar oluştu. Bunlardan haberiniz var mı? Dosya konacak yer
aranıyor. Yediemin depoları doldu, yenileri açılıyor.
Bunlar sizin eseriniz, AKP hükûmetlerinin eseridir.
Değerli arkadaşlarım, gelin, lâmı cimi
bırakalım, çiftçinin elektrik borçlarına, kredi borçlarına,
sigorta primi borçlarına ödeme kolaylığı sağlayacak
yapılandırma yapalım. Çiftçimiz bizden bunu beklemektedir.
Anapara borcuna TÜFE oranı uygulayalım, faiz ve gecikme faizi ve
cezayı kaldırıp taksitlendirelim. Hem devletimizin kaybı
olmasın hem de çiftçimizi rahatlatalım.
Ayrıca, son dönemde çiftçilerimizin -ki benim bölgemde de,
Konyada da özelleştirme nedeniyle- elektrik faturalarıyla ilgili
sıkıntıları var; her ay fatura gelmeye başladı.
Tabii, dönemsel gelir elde eden çiftçimiz her ay gelen elektrik
faturasını ödeyememektedir. Yine bu konuda icra takibiyle
karşı karşıya kalmaktadır.
Sayın Bakan, tarım desteklerini
artırdığınızı söyleyebiliyorsunuz. Bu yıl,
2010 yılında, 5,6 milyar destek öngörüldü. Ben size geçen yılki
tabloyu, değerli arkadaşlarım, tekrar hatırlatmak
istiyorum: 2009 bütçesinde 5,5 milyar lira -Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen
bütçede- ödenek öngörülmüştü ama ne yaptınız? Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tarihinde belki ilk defa, Mecliste önerge vererek, AKP
milletvekillerinin önergesiyle tarımsal desteklemelerde yüzde 10 indirim
yapıldı yani 4 milyar 950 milyon liraya indirildi. Peki, soralım
Sayın Bakana, bu ödeneği bari verseydiniz Sayın Bakan. Bunda da
tasarrufa gittiniz ve gerçekleşmeye bakıyorum, 4 milyar 495 milyon
liralık gerçekleşme var, 500 lirasını da siz
çarpmışsınız Sayın Bakan. Bu çiftçinin hakkını,
ilk öngörülene göre yaklaşık 1 milyar lira daha düşük olan bu çiftçinin
hakkını kimlere 65 verdiniz ben onu soruyorum. Tabii bütçe
gerçekleşmelerine baktığımız zaman devletin
harcamaları içerisinde azalan sadece tarımsal desteklemeler
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kalaycı lütfen
tamamlayınız.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Çiftçinin hakkını maalesef
bazı büyük patronlara aktardınız.
Yine, şunu söyleyeceğim, aslında çiftçinin
ödediği vergiler, ki tarımsal girdiler için verdiği vergiler,
mazotta ÖTV, KDV; yine gübrede, ilaçta, tohumda KDV, bunu
topladığınız zaman çiftçiye verdiğimiz desteklemeden
daha yüksek durumda yani çiftçi verdiği verginin daha altında bir
destekleme alabilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, tabii söylenecek çok söz var
ama ben tasarımızın hayırlı olmasını diliyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 26ncı madde üzerindeki önergenin
kapalı oturumda görüşülmesine dair, İç Tüzükün 70inci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.
Kapalı oturumda, Genel Kurul salonunda bulunabilecek
sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin
dışarıya çıkmaları gerekmektedir. Sayın idare
amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica
ediyorum. Ayrıca televizyonun kapatılmasını da rica
ediyorum.
Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda
kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yeminli stenograflar ve yeminli görevlilerin
dışındakilerin lütfen -bürokratlar da dâhil-
dışarı çıkmalarını rica ediyorum.
Kapanma Saati: 01.35
YEDİNCİ
OTURUM
(KAPALIDIR)
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 01.44
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf Coşkun (Bingöl)
BAŞKAN 115inci Birleşimin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
Görüşmelere devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
26ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup,
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
tasarısının 26. Maddesinin 2. Fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ayrıca Bakanlıkça oluşturulan risk
değerlendirme birimi tarafından alınan tedbirler ve elde edilen
sonuçları en güç 10 gün içinde ve devam eden süreçleri her hafta kamuoyuna
duyurmak zorundadır.
Abdülkadir Akcan Hakan Coşkun Recep Taner
Afyonkarahisar Osmaniye Aydın
Behiç Çelik Mehmet
Şandır Yılmaz
Tankut
Mersin Mersin Adana
Cemaleddin Uslu M.
Akif Paksoy
Edirne Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin çok değerli
milletvekilleri, biz Türkiye Büyük Millet Meclisi, yani burada hemen her gün
değişik bir bakanlığa ait yasa teklif ve tasarılarını
görüşüyoruz. Bu tasarı ve tekliflerle ilgili, siz eğer
bakanlıklarda bir problem görüyorsanız, bir sıkıntı
hissediyorsanız sözlerinize, değerli arkadaşlarım, 2002yi karşılaştırarak
başlıyorsunuz; rahat olduğunuzu düşündüğünüz zaman
2002den hiç söz etmiyorsunuz. Daha önceki konuşmalarımda
Elbette
içinizde uzman arkadaşlarınız var, istatistiklerin hangi
kıstaslarda yapılacağını bilmeniz gerekiyor. Üç buçuk
yıllık Milliyetçi Hareket Partisinin ortağı olduğu ama
sizin gözünüzde tek başına iktidar olarak
değerlendirdiğiniz MHP iktidarı ile sekiz yıllık
Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarlarının
sonuçlarını karşılaştırıyorsunuz yani siz
istatistiği inkâr ediyorsunuz. Böyle bir anlayışı gerçekten
size yakıştıramıyorum. Üç buçuk yıllık
yönetiminizi bizim de üç buçuk yıllık yönetimimizle
karşılaştırabilirsiniz, hiç itirazımız yok. Biz,
yaptıklarımızdan, iş ve işlemlerimizden asla
rahatsız değiliz, bunu sekiz yıldır savunuyoruz ama siz
Milliyetçi Hareket Partisini kendinize tek rakip gördüğünüz için her
sıkıştığınızda Milliyetçi Hareket Partisine
saldırıyorsunuz arkadaşlar. Milliyetçi Hareket Partisinin üç
buçuk yıllık yönetimiyle kendinizi teraziye çıkarıyorsunuz.
Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarından önce Türkiyede elli altı
tane hükûmet kurulmuştur. Bu elli altı hükûmetin hiçbirisini
karşılaştırmıyorsunuz. Sonunuzun geldiğini
anladınız herhâlde.
Değerli arkadaşlarım, bu
karşılaştırmalarda Sekiz yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde biz hiçbir hizmet
yapmadık mı, hiç iyi bir şey yapmadık mı? diye bize
soruyorsunuz zaman zaman eleştirilerimize istinaden. Ben de size
soruyorum: Sizden önce kurulmuş bulunan elli yedi tane hükûmet
şimdiye kadar bu Türkiye Cumhuriyeti devletinde hiçbir hizmet yapmadı
mı?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Yapmadı olur mu, çok
yaptı.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Peki, bugüne kadar hangi
konuşmanızda bunlardan bahsettiniz, bundan önce hizmet verenlere ne
zaman teşekkür ettiniz?
SUAT KILIÇ (Samsun) Her zaman.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım,
siz kendi hakkınızda ne söylenmesini istemiyorsanız
başkaları hakkında da bunu söylemeyeceksiniz. Söyledikleriniz
olursa 10 kat fazlasıyla duyacaklarınızın da
olabileceğini düşünmelisiniz.
Şimdi, Tarım Bakanlığıyla ilgili burada
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı ve Yem Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz. Burada 2002 yılında
Türkiye tarımıyla, hayvancılığıyla siz, bizim
hükûmetimiz dönemindekileri karşılaştırıyorsunuz.
Diyorsunuz ki: Süt üreticileri hayatından memnun. Elbette sizi
ekranları başındaki vatandaşlarımız, yani süt
üreticileri dinliyor. Sütünün sekiz yıllık AKP İktidarı
döneminde kaça satıldığını, bunun maliyetinin ne
olduğunu sizden iyi biliyor. Dolayısıyla, buradaki
konuşmalarınızla ilgili size bir not veriyor. Yine, hayvan
üreticileri bu değerlendirmeyi yapıyor. Sayın Bakan ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin sayın konuşmacıları burada hayvan
üreticiliğiyle ilgili nereden nereye geldiklerini anlatmaya
çalışıyorlar. Hayvan üreticileri de sizi izliyorlar, sizin
hakkınızda, bu söylediklerinizin doğru ya da yanlış
olduğunu en iyi onlar değerlendirecektir çünkü hayvanları
besleyen onlar, beslerken masrafını yapan onlar, satarken de
parasını alan onlar.
Değerli milletvekilleri, ben hepinizin bildiği gibi
Antalya Milletvekiliyim. Burada bizim, turizmin dışında
portakal, limon, örtü altı seracılık, muz ve pamuk üretimi
yapılır tüm Antalyada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız, lütfen
tamamlayınız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bu pamuk üretimini Allaha şükür kaldırdınız.
Yollarda seyahat ederken gördüğümüz o pamuk ürününü şu anda
Antalyada görmemiz mümkün değil. Portakalı artık
vatandaşlarımız bahçesinden toplamıyor, çünkü para etmiyor.
Limon da aynı şekilde. Sadece bunlar soğuk havaların,
donların olduğu dönemlerde bir miktar para edebiliyor.
Örtü altı seracılıkta şu anda, değerli
arkadaşlar, salatalık 15-20 kuruşa satılıyor, daha
haziranın başındayız. Domateste de buna yakın
fiyatlar.
Şimdi, siz buradan çıkıyorsunuz, Türk çiftçisinin,
Akdenizdeki seracının, narenciye üreticisinin ne kadar iyi
şartlar altında olduğunu söylüyorsunuz. Sizi o üreticiler
izliyor ve dinliyor. Onlar girdilerin fiyatlarını ve ürünlerinin
satış fiyatlarını biliyorlar. Sizler de burada, özellikle
Bursa Milletvekilimiz Ali Bey konuşma tarzında ya çok sevinçten o
konuşma üslubunu uyguladı -kendisi de bir tarım üreticisi- ya da
çok üzüntüden böyle bir uygulama yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Ben de size teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 46ncı maddedeki 2nci fıkranın
(a) bendi ve 3üncü fıkrası ile geçici madde 1 dâhil olmak üzere 27
ila 50nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi, Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları, Ziraat Mühendisleri
Odası, Türkiye Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği ve Ankara Zootekni
Derneği ortaklığında, 25 Mayıs 2010 günü Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesinde Kırmızı Et Bunalımı isimli bir
panel düzenlenmiştir.
Panele, yukarıdaki ilk üç kurumun temsilcilerine ek olarak
SETBİR (Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri
Birliği), Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Birliği ve Türkiye
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez
Birliği temsilcileri de katılmışlardır.
Yaklaşık dört saat süren panelde yapılan
değerlendirmeler ve öneriler bir basın bildirisiyle
açıklanmıştır. Bu öneriler yirmi sekiz maddede
toplanmıştır. Toplam dokuz sayfadır. Size buradan hepsini
okumak isterdim ancak bana verilen konuşma süresi içinde bunu yapmam
mümkün değil. Ben size buradan bazı maddeleri noktası virgülüne
dokunmadan aktaracağım. Böylece, et meselesi nedir ne değildir
işin sahiplerinden duyalım diyorum.
Türkiyede kırmızı et fiyatlarının
yükselmesinin sorumluları zaman zaman söylendiği gibi
sığır yetiştiricisi ya da besici değildir. Bunun
aksini savunanlar, sorumluların açığa çıkarılıp
cezalandırılmasına çalışacak yönetim gücüne
sahiptirler ve bunu yapmalıdırlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Ali Bayramoğlu
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bayramoğlu, lütfen
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) Kırmızı et
fiyatının artışının temel nedeninin Türkiyede
koyun, keçi ve sığır sayısının hızla
azalmasına bağlı üretim düşüklüğü olduğu ve
hayvan varlığındaki erozyon durdurulmadıkça sorunun
büyüyerek devam edeceği kabul edilmelidir. Gerçekten de
kırmızı et piyasasının daraldığı bir
dönemde fiyat artışı olması ülkenin üretim gücünün iyice
düştüğünü göstermektedir. Sonunda bu tespiti dışlayıp
hayvan sayısında ciddi azalmalara yol açan yanlış
politikaları göz ardı ederek çözüm üretmeye çalışmak
sağ kolu kırılanın sol bacağını alçıya
almak gibi bir etki yaratacak ve başta üreticiler olmak üzere sektörün üretim
ayağındaki unsurları büyük zarar görecektir.
Toplumu ithalata ikna etmek veya ithalat ister hâle getirmek için
sıklıkla Amerika Birleşik Devletleri ve AB ülkelerinde 2-3 dolar
veya 2-3 euro olan etin Türkiyede 34 TL olduğu söylenmiştir. Bu
bilgiler doğru değildir. Bu husus hızla kamuoyuna
duyurulmalıdır. ABDde sığır eti perakende fiyatı
5le 12,5 dolar yani 8le 20 TL arasında değişmekte,
İngilterede but eti 12,5 pound, yani 29 TL, bonfile 64 TL, Fransada
antrikot 36,5 TL, kıyma 17,1 TL, Et-Balıkta ise bonfile 34,90 TL,
dana pirzola 26,90 TL, kıyma da 18 TLye tüketiciye ulaştırılmaktadır.
Başka ülkelerle fiyat mukayesesi sadece ürünler değil, bitkisel ve
hayvansal üretimin temel unsurları bakımından da
yapılmalıdır. İthalat Türkiyede yeni karşılaştığı,
sonuçlarını ve etkilerini bilmediği bir konu değildir ama
yaklaşık on beş yıl öncesinin unutulmuş olması
kaygı vericidir. Gerçekten de Türkiye 1995-1996 yılları
arasında yaklaşık 125 bin baş gebe düve, 470 bin baş
kasaplık sığır ve 50 bin ton et ithal etmiştir. Bu
süreçte ve bunu izleyen yıllarda pek çok besici iflas etmiş, sayısız
üretici hayvansal üretimden çekilmiştir. Benzer olumsuzluklar belki de
daha şiddetli olarak ithalatı izleyen dönemde 2010 ve 2011
yıllarında da ortaya çıkacaktır. Bu yönlü bir gelişme
sadece hayvancılık sektörü için değil, Türkiye tarımı
için ciddi bir yıkım olacaktır.
Türkiyede toplam et üretiminde tavuğun payı yüzde 60a
yaklaşmıştır. Bu durum dikkate alınarak öncelikle
ülkede kırmızı et üretim hızının
artırılmasının gerekli olduğu benimsenmelidir. Bunun
için öncelik koyun ve keçide olmak üzere hayvan sayısını
artıracak önlemler alınmalıdır. Hayvan
sayısını artıracak temel politikalar içerisinde hayvansal
ürün fiyatlarında istikrar ve yeterlilik sağlamak ilk sıraya
konulmalıdır. Bu amaca hizmet ederek yeni kurum ve kuruluşlar
oluşturulabileceği gibi, mevcut kurumlardan yararlanma yoluna
gidilmelidir. Yalnız, Et-Balık Kurumunun son dönemlerde
yaptığı gibi kurum kârına odaklanmış birimlerin
bu fonksiyonu layığıyla yerine getirmeyeceği bilinmelidir.
Türkiyede yeterli sığır eti üretebilmek için
sığır varlığında sayısal artış
sağlamak bir zorunluluktur. Bunun yolu, koşulları uygun olsun
olmasın her yetiştiriciye inek dağıtmak değildir. Gebe
düve talebi yaratmak için borçlanma koşullarını hafifletmek
sadece borçlu çiftçi sayısını artırmamış,
hastalıkların ülkeye dağılmasına ve düve
fiyatlarının yükselmesine de yol açmıştır. Hayvan
hastalıklarının yaygınlığı ve düve
dağıtımı yoluyla devlet eliyle yaygınlaştırılması
insan sağlığı yanında üretim ekonomisini çok olumsuz
yönde etkilemektedir. Aşılamayla önlenebilir hastalıklar
başta olmak üzere, Türkiye, hastalıklarla mücadelede
başarısızlığa gerekçe üretecek noktayı
geçmiştir. Ülke, hayvan hastalıkları cenneti olma
ayıbıyla yaşamaktan kısa sürede
kurtarılmalıdır.
Türkiyeyi yönetenler ve hayvansal üretimle ilgilenenler bu ülkede
kırmızı et, özellikle sığır eti sorununun süt,
süt sorununun da kırmızı et sorunu olduğunu
anlamalıdırlar. Temelsiz planlar yapmak ve stratejiler belirlemek
yerine, edilgen olmayan, açık, anlaşılabilir ve ülke
gerçeklerine uygun politikalar belirlenmelidir. Bu politikalar, bir siyasi
görüşü, bir mesleği, birkaç tüccarı ya da belirli bir
anlayışı gözeterek oluşturulmamalı ya da onlara feda
edilmemelidir.
Piyasa istikrarı sağlamanın üretim
artışına katkısı kısa süreli fiyat
artışlarından daha yüksektir. Et ve süt piyasasında
istikrar sağlayacak önlemler sadece hayvan sayısındaki erozyonu
durdurmayacak, üretim ve sayı artışına da imkân verecektir.
Üretim artış hızına bağlı olarak bir müddet sonra
da fiyatlar Türkiye için makul seviyelere inecektir ama ithalat ve benzeri
müdahaleler yapıldıkça, izleyen dönemlerde sadece üretim azalmayacak,
her sefer kriz daha da büyüyerek derinleşecektir.
İşleme ve pazarlama ayaklarındaki oligopol
yapılaşmayı önlemeye ve bunun üretim ayağına
taşınmasını engellemeye yönelik tedbirler
alınmalıdır. Bunun için büyük alıcıların ve
yaygın marketlerin tedarik şekilleri incelenmeli, kural
dışı fiyat oluşturma çabalarını ortadan
kaldıracak tedbirler alınmalıdır.
Besiciye ödenen fiyat ile tüketicinin ödediği fiyat kıyaslanarak
yapılan değerlendirmeler eksiktir. İlgililer bu konudaki
eksikliklerini gidererek kamuoyunu doğru bir şekilde
bilgilendirmelidir. Böylece çeşitli kesimler üzerindeki
kuşkuların ne ölçüde gerçekçi olduğu da ortaya konmuş
olacaktır.
Hayvancılık politikalarını sosyal
politikalarla karıştırmak ne kırsal kalkınmaya ne de
hayvancılığa bir yarar sağlar. Hayvansal üretimde arzulanan
gelişmeyi sağlamanın hemen tek yolunun, üreticinin ürününün
değerini almasını sağlayacak pazarlama ortamının
gelişmiş tüm ülkelerde olduğu gibi serbest piyasa
koşullarına rağmen sağlanması olduğu akıldan
çıkarılmamalıdır.
Türkiyede hiç olmazsa iller düzeyinde üretim sistemlerini
tanımlayarak bu sistemlere uygun damızlıklar
geliştirilmelidir fakat bunun için öncelikle ABye uyumun gereği gibi
göstererek Hayvan Islahı Yasasını kaldıran ve yapay
tohumlamayı hayvan ıslahı sanan anlayıştan
vazgeçilmelidir. Aksi hâlde Türkiye, kulak numarası takıp
sığır suni tohumlamacılarına kazanç
sağlamayı hayvan ıslahı sanma yanılgısından
kurtulamayacaktır. Küçük ölçekli işletmelerin
varlığını koruyacak politikalar Türkiye
kırmızı et üretiminde istikrara katkı
sağlayacaktır. Yöneticiler ve teknik kadrolar hayvansal üretimde
yanlış bir kararın sonuçlarının kısa sürede,
doğru kararlarının sonuçlarının da birkaç yıl
sonra ortaya çıkacağını kabul etmeli ve üretimi
bırakanların büyük çoğunluğunun tekrar
başlamalarının mümkün olmadığını
bilmelidirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paksoy, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) Hayvansal üretimde
bulunanların büyük bir bölümünün üretimden ayrılmalarının
kırsal kalkınmayı engelleyip ekonomik ve sosyal sorunları
büyüteceği unutulmamalıdır. Ayrıca unutmayalım, elden
gelen öğün olmaz, olsa da zamanında bulunmaz diyor, teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Ali
Susam, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci bölüm hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Artık yeni günün bu saatlerinde bu yasayla ilgili
olarak konuşacaklarımızı biraz daha sizi rahatlatacak bir
ortamda konuşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu Mecliste, izliyorum, Tarım
Bakanımıza sürekli gündem dışı konuşmalarla
sorular soruluyor çünkü tarım bu ülkenin çok önemli bir kesimi. Bütün
milletvekillerinin de tarımla bağlantıları var. Onlara
tarımın talepleri geliyor, köylünün, üreticinin, hayvan
yetiştiricisinin sorunları aktarılıyor. Burada Sayın
Bakana sorular yöneltiliyor. Beşer dakikalık sorulara Sayın
Bakan her seferinde yirmi dakika cevap veriyor. Tekdüze, Türk
tarımında yapmış olduğu devrimleri, ilerlemeleri,
nereden alıp nereye getirdiklerini anlatıyor ve yerine otuyor. Bu
süreç hep böyle devam ediyor ama sorular da devam ediyor. Sonuçta,
bakıyoruz Türk tarımına Gerçekten Türk tarımında
Sayın Bakanın anlattığı gibi güzel şeyler oluyor
mu, var mı? diye. Bu güzel şeyler sadece siyaset açısından
var.
Az önce Ali Koyuncu arkadaşım konuştu.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne güzel konuştu.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Ne güzel konuştu değil
mi? Kendisi açısından çok güzel konuştu. Sayın
Başbakana kendisi adına çok güzel mesajlar verdi. Bu Meclise de dedi
ki: İcralar biz gelmeden önce vardı, şimdi kalktı. dedi.
O, onun sübjektif niyeti ama ben size... Ali benim hemşerim. Kemalpaşayı
da bilirim, o da benim doğduğum köyü bilir.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sen de Bursalısın
ağabey.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Tabii.
Şimdi, senin köyünde 2002deki icraları da ben bilirim,
benim köyümdeki icraları da sen bilirsin. Ben geçen hafta oradaydım.
Senin anlattığın 2002deki şey aynen şu an orada var.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Daha da fazla...
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) İcraya düşmüş
insanları ve köye sarı plakalı taksilerle gelmiş
icracıları, özellikle bunların cumartesi günü geldiklerini bana
köylü anlattı ama bırakın, bunlar bizim sübjektif niyetimiz
olabilir. Ben size şimdi, senin konuşmandan sonra, Tire Ziraat
Odasından bir yazı okuyacağım. Bak, dinleyin. Bu, bizim, ne
senin ne benim sübjektif görüşüm değil, objektif durum.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Tire Ziraat Odası...
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Tire Ziraat Odası,
başlıklı kâğıt.
Çiftçimiz 31/3/2009 tarihine kadar Ziraat Bankası
borçları 31/3/2010 tarihine kadar faizi yatırılarak bir yıl
borcu ertelenmiştir ancak bir yıl içerisinde çiftçimiz 1/4/2009 ve
sonrası kullandığı kredi borçlarını vadesi
geldiğinde bu ertelemeden faydalanamamaktadır. Yani borçların
ertelenme taksidi süresi 2009un 3üncü ayına kadar borcu olanlar
ertelenmiş ama bir yıl içerisinde gene borçlar birikmiş.
Şimdi vatandaş bu ertelemeyi istiyor.
Kullandığı kredi borçları vadesi
geldiğinde ertelemeden faydalanamamaktadır. Borcunu ödeyemeyen bu
çiftçilerimizin kanuni takipleri başlamış olup faizi ödeyip
tekrar yapılandırılması çiftçimizin üretim
yapmasını kolaylaştıracaktır. Son yıllarda
çiftçilerimizin girdi maliyetleri aşırı yükselmiştir. Bunun
en önemlilerinden birisi enerjidir. Enerji kaçağının en az
olduğu illerden birisi İzmirdir. Enerji desteği
uygulamasından ilimiz çiftçilerinin de faydalanması
sağlanmalıdır. Bunlar talebi. Ayrıca bölgemizde sulamada
kullanılan elektrik borçları ekte sunulmuş olup çiftçimize ödeme
kolaylığı sağlanmalı, sayaç okumalarının
aylık değil eskisi gibi yıllık yapılmalı ve ödeme
tarihleri ürün hasat dönemlerine göre tespit edilmelidir. Tarımsal
üretimde girdi maliyetleri gübre, mazot, elektrik enerjisi, zirai ilaç, ABD ve
AB ülkelerine göre çok yüksek olup bu ülke çiftçileriyle rekabet
sağlanması için KDV ve ÖTV indirimi yapılmalıdır.
Gemicilerde ve yatlarda kullanılan mazotta nasıl ÖTV yoksa, çiftçinin
mazotundan da ÖTV alınmamalıdır.
Şimdi, bu, ÖTV alınmamalıdır talebi, hani sen
örnek verdin, ben bir televizyonda seyrediyordum, yanımda yedi
yaşında çocuk vardı, Bak bu adama amma atıyor ha. dedin
ya. Bu, yedi yaşındaki çocuk değil, rüştünü
ispatlamış, çiftçi tarafından oda başkanı
seçilmiş, adam gibi adam, Ziraat Odası Başkanı. Diyor ki:
Mazottan ÖTV ve KDVyi kaldırın. Demek ki o Genel Başkan da
doğru söylüyormuş değil mi?
Şimdi, arkadaşlarımız var İzmir
milletvekilleri. Küçük Menderes havzasında tarımsal sulama abone
bilgilerini 28/12/2009 tarihi itibarıyla Ziraat Odası
Başkanı veriyor: İlçesi Tire, abone sayısı 3.544,
borçlu abone sayısı 2.341, ana parasının borcu 15 milyon
162 bin 246 lira 20 kuruş, yani eski parayla 15 trilyon. Toplam borç 17
milyon 888.
Bayındır, 3.987 abone sayısı var, 2.823ünün
borcu var. 15 milyon 535 bin 074 lira 68 kuruş. Kiraz, Beydağ,
Torbalı, Selçuk, Ödemişi de kattığınız zaman 59
milyon 804 bin 132 lira 23 kuruştur.
Bilgilerinize arz olunur.
Saygılarımla. 10/6/2010
Halil
İbişoğlu
Tire
Ziraat Odası Başkanı
ALİ KOYUNCU (Bursa) Tamam, bir de selam söyle benden
ağabey!
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Selamını söylüyorum
ama o önce sana selam söylüyor. Selam buraya söylüyor, bu Meclise söylüyor.
Diyor ki: Ben perişanım arkadaş, benim derdime çare bulun. 3
bin aboneden 2.800ü abone borcu nedeniyle borcunu ödeyemiyorsa sen niye
oturuyorsun orada ey milletvekili! diyor. Bunun açık yorumu bu.
Onun için, değerli arkadaşlar, öyle buradan mesaj
verirken doğru mesaj vereceğiz, buradan mesaj verirken gerçekleri
söyleyeceğiz. Bizi dinleyen insanlar bizden çare, çözüm bekliyor.
Kendimizi tatmin etmek için bu mikrofonlardan veya partimizi tatmin etmek için
bu mikrofonlardan söylediğimiz laflar bizi tatmin edebilir ama üreticileri
hiçbir zaman tatmin etmediğini bilmelisiniz.
Değerli arkadaşlar, bu, tarımın içinde
bulunduğu durum. Nasıl çıkar? Onu da söyleyeyim. Sayın
Bakan diyor ya Ben 80den aldım, 5 milyara çıkardım. diye
destekleri, tarımları.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 1,8den aldım, 5,5a çıktı.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) 1,8den 5 trilyona
çıkardım. Önemli değil yani. Çıkardım. diyor,
İyi verdim. diyor, Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1
olması gereken hedefe ulaşamadım ama ben eski dönemlere göre iyi
yaptım. diyor. Peki, iyi yaptı da neden tarım böyle, neden
köylü çaresiz?
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Neden et ithal ediyor?
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Ben size söyleyeyim bakın
neden: Köylüyü kendi başına bırakırsanız, kendi
kaderine terk ederseniz, ekimden başlayarak pazarlamaya kadar olan süreçte
onu doğru örgütlemez -kooperatif örgütleriyle ve benzeri örgütlenmelerle-
onu üretimde ve pazarlamada kendi başına bırakırsanız,
acımasız rekabet koşullarının ve kapitalizmin genel
kuralları gereği güçlü zayıfı ezer, o köylü,
koşulları içerisinde, ürününü en para etmesi gereken zamanda en ucuza
verir ve onun aracısı o üründen para kazanır, köylü para
kazanamaz. Onun için, birinci göreviniz sizin, sadece ben şunları
verdimle
Size bir örnek vereyim: Damlama sulama desteği verdik.
diyorsunuz. Ben damlama sulama desteği için müracaat ettim. Ziraat
mühendisine proje çizdirdim. Proje istiyorlar Ziraat Bankasından. Bana
gelen cevap: Projeniz yeterli olmadığı için damlama kredisinden
yararlanamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Susam, lütfen tamamlayınız.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Damlama kredisinden
yararlanamadık. dedi.
Değerli arkadaşlar, sordum ziraat mühendisi
arkadaşa: Neden ya, sen ziraat mühendisisin -bu işi en iyi yapan
köylü- sen yapamazsan köylü nasıl projelendirecek? Dedi ki
arkadaşlar
Bunu nasıl yapıyor, bana anlattı. Bu nasıl
oluyor biliyor musunuz? Damlama boru satan plastik iş yeri
dükkânları var. Bunlar projeleri, banka müdürleriyle anlaşıp
kendileri kimlere kredi verileceğinin organizasyonunu yapıyorlar, hem
o satış yapıyor hem de adamlarına göre siyasetini
yapıyor. dedi.
Değerli arkadaşlar, bunu ben
yaşadığım için söylüyorum. Sayın Bakanım, bu
sizin art niyetinizden değil. Siz iyi niyetle bunu veriyorsunuz ama
örgütsüz köylü, kendi kaderine bırakılmış köylü böyle
suistimallere her zaman açıktır, o verdiğiniz teşvikler de
hiçbir zaman yerine gitmez, bir kısım insanın cebine düşer,
az önce bir arkadaşımızın başka şekilde size
-Malik Ecderin- söylediği gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Sadece teşekkür etmek için
açarsanız
BAŞKAN Yok, lütfen Sayın Susam
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Peki, onu da vermeyebilirsiniz,
teşekkür ederim.
BAŞKAN Kural bu Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Ben meramımı
anlattım zannediyorum.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İkinci bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Yaman.
BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 498
sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının ikinci bölümüyle ilgili olarak Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gıda güvenliği, halk sağlığı ve
koruyucu sağlık hizmetlerindeki rolü nedeniyle tüm dünyada
gelişmişlik düzeyinin önemli bir göstergesi olarak görülmekte ve
Türkiyenin Avrupa Birliğine uyum sürecinde önemli bir hedef olarak
karşımızda durmaktadır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca 5/6/2004
tarihinde yayımlanan, 5179 sayılı Gıda Kanununun
değiştirilmesi çalışmaları kapsamında
hazırlanan ve gıda kanunu, yem kanunu, gıda hijyeni ile
gıda ve yemin resmi kontrolleri kanunu ve veteriner hizmetleri kanunu
taslaklarından oluşan dörtlü hijyen paket 2006 yılında
kamuoyunun görüşüne sunulmuştu. İlgili odaların söz konusu
taslak metnine ilişkin görüşleri Bakanlığa
bildirildiği hâlde metne sadece bitki sağlığı bölümü
ilave edilmiş, bunun dışındaki eleştiriler hiçbir
şekilde maalesef bu tasarıda göz önüne
alınmamıştır.
Taslak hem içeriği hem hukuk tekniği hem de AB
mevzuatına uyumu anlamında birçok yetersizlik içermektedir. Gıda
güvenliğini sağlamaya yönelik çözüm üretmek yerine, gıda
alanının hayvansal ürünlere indirgendiği ve taslağın
tek bir mesleğin öne çıkarılması kaygısıyla
hazırlandığı izlenimini edinmekteyiz. Kanun
taslağında gıda güvenliği ana şemsiyesinin
altında bitkisel ürünler, hayvansal ürünler ve su ürünleri olması
gerekirken bu amaçtan sapılmış, gıda güvenliği tali
unsur hâline maalesef bu tasarıyla dönüştürülmüştür.
Diğer yandan, gıda güvenliği açısından
son derece önemli olan bitki yetiştiriciliğinde kullanılan ilaç
ve hormonlar ile su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan ilaç
ve hormonlardan bu ürünlerde oluşabilecek toksinler ve benzeri
tehlikelerden taslak içerisinde bir kelime bile söz edilmemiştir. Yeni
taslak bu hâliyle gıda güvenliği açısından 5179
sayılı Kanunun bile gerisine düşmüş bulunmaktadır.
Ayrıca, hedefleri farklı olan temaların aynı çatı
altında birleştirilmesi mevzuatı zayıflatacak ve ciddi
kargaşaların oluşmasına da yol açacaktır. Bu nedenle,
söz konusu kanun taslağı, gıda, yem hizmetleri ve resmî kontrol,
veteriner hizmetleri ve bitki sağlığı hizmetleri olmak
üzere üç ayrı kanun biçiminde düzenlenmeli, hayvansal orijinal
gıdalara yönelik özel hükümler Gıda Kanunu kapsamında da yer
almalı idi.
Değerli milletvekilleri, kanun tasarısında resmî
kontrol tanımı da dâhil olmak üzere birçok hükümde denetim
yetkisinin kişi veya kuruluşlara devredilebileceği hükmü yer
almaktadır. Halk sağlığının korunması,
devletin birincil sorumluluğu olup, devletin bu konudaki yetkilerini ve
sorumluluğunu devretmesi mümkün olmamalıydı. AB ülkelerinin
hiçbirinde resmî kontrolün devredildiğine dair uygulama örneği
yoktur. Bu hâliyle uygulamada ciddi sorunlar ortaya çıkacağı
kesindir. Hâlen gerek AB ülkelerinde gerekse ülkemizde sadece resmî
kontrollerde alınan numunelerin analizi konusunda özel laboratuvarlara
yetki verilmektedir. Zaten uygulanabilir olan da budur. Denetimin özel sektöre
devri, gıda güvenliği sistemini zayıflatacağı gibi
birçok hukuksal sorunu da birlikte getirecektir. Bu zafiyet, tüketici
sağlığını riske atmakla kalmayacak, ihracatta en büyük
pazarımız olan AB ile olan ticaretimizi de olumsuz yönde
etkileyecektir.
Yine, kanun taslağında, ithalatta sadece belli ürün
grupları için sınırda kontrol öngörülmekte, diğer gıda
maddelerinin ise piyasa gözetimi yolu ile takibi hedeflenmektedir. Her ne kadar
bu konuda hükümler AB mevzuatıyla uyumlu olsa da ülkemizde piyasa
gözetiminin yeterince yapılmadığı ve uzunca bir süre daha
yapılmayacağı dikkate alındığında, ithalatta
tüm kontrollerin sınırdan yapılması sistemi sürdürülegelmektedir.
Değerli arkadaşlar, taslakta Ulusal Gıda Kodeksi
Komisyonu kaldırılmış, risk değerlendirmesinin
Bakanlıkça oluşturulacak bağımsız, tarafsız ve
şeffaflık esaslarına ve bilimsel kanıtlara göre
çalışan bir birim tarafından yapılması
yaklaşımı benimsenmiştir. Bu nokta oldukça
sıkıntılıdır. Hâlen var olan uygulamada, Bakanlığın,
kaldırılması düşünülen komisyonun kararlarında zaten
belirli bir oy hakkı vardır ancak buna karşın, hiçbir
komite veya komisyon olmadan sadece Bakanlığın
çalışması ve görüş bildirmesi doğru bir
değerlendirme değildir. Bu aşamada en doğrusu, ülkemizde bağımsız
bir gıda güvenliği otoritesinin kurulması, gıda kodeksinin
hazırlanmasında bilimsel tavsiyeler oluşturularak
Bakanlığa iletilmesi ve risk değerlendirmesinin de böyle bir
otoritenin görev tanımı içerisinde yer alması gerekirdi.
Bunların yanında, taslakta yer alan denetçi ve
denetçi yardımcısı ifadeleri de son derece belirsiz ve yoruma
açık ifadelerdir. Özellikle, bu kanunda yer alan gıda
güvenliğine yönelik denetimleri üstlenecek olan denetçi ve denetçi yardımcılarının
görev alacakları alanda sahip olmaları gereken minimum eğitim
düzeyleri ve uzmanlık alanları açıkça
tanımlanmamaktadır. Taslakta, sadece, onaya tabi işletmelerde
sorumlu personel istihdamı zorunlu tutularak sorumlu yöneticilik uygulaması
işlevsizleştirilmiştir.
Ayrıca, taslakta, üretim izni uygulaması da
kalkmaktadır. Hâlen var olan üretim izni uygulaması, mevzuata uygun
üretim yapılmasında ve kayıt
dışılığın önlenmesinde önemli bir işleve
sahip olduğundan, söz konusu uygulamaya, var olan sistem daha da
genişletilerek, düzenlemeler getirilerek devam edilmesi gerekmektedir
çünkü hâlihazırdaki uygulama, işletmelerin teknik ve hijyenik
kapasitesinin yükseltilmesini sağlamamaktadır. Dolayısıyla
taslak metinde yem tescili yapılması uygun görülürken insan
sağlığının korunmasında hayati önem
taşıyan gıdalar için üretim izni uygulamasının tamamen
kaldırılması çelişkili bir yaklaşımdır.
Değerli arkadaşlar, taslakta, onay alması ve
kayıt yaptırması gereken işletme ve iş yerlerinin
Bakanlıkça belirlenmesi öngörülmüştür. Oysa, birinci üretim noktaları
da dâhil tüm gıda, yem ve gıda ile temas eden madde, malzeme üreten
işletme ve iş yerleri kayıt altında olmalı ve temel
prensiplerle de olsa onay alacağı açıkça ifade edilmeliydi.
Hâlen yaşanmakta olan sorunların önemli bir kısmı
kayıt dışılıktan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle,
ilave onay prosedürü gerektirenlerin ayrıca burada bu yasa ile
düzenlenmiş olması gerekirdi.
Yine, tüketici haklarının korunması madde
başlığında yer almasına rağmen, madde
içeriğinde bununla ilgili herhangi bir husus bulunmamaktadır.
Sunum ve reklam konusunda 5179 sayılı Kanunda da daha
geniş ve kapsamlı hükümler yer alırken, yeni taslakta çok genel
ve amaca hizmet etmeyen ifadeler kullanılmıştır.
Bu taslakla ilgili olarak, üretim yapımız, ekolojik
faktörlerimiz, mikroklima özelliklerimiz ve genetik zenginliklerimiz dikkate
alınmadan, Türkiye gerçeklerinden uzak bir şekilde bir
taslağın hazırlandığını ve bunun beklenen
ihtiyaçlara cevap vermediğini üzülerek belirtmek istiyorum.
Gıda güvenliği kavramı, bilimsel içeriğinin
ötesinde bir meslek grubunun bütün gıda alanına hâkim olması
anlayışına kurban edilmek istenmektedir. Gıda
alanındaki düzenlemeler veteriner hizmetlerin altında kaybolup
gitmiştir. Oysa veteriner hizmetleri, gıda güvenliğini temin
eden unsurların sadece bir alt grubunu temsil etmektedir. Sürecin tek bir
meslek üzerinden tanımlanması, gıda güvenliğinin
sağlanması amacını daha da güçleştireceği ve
halkımızın yeni tehditlerle karşı karşıya
kalması sonucunu doğuracağı kesindir. Bu nedenle, gıda
güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili olarak genelde gıda
güvenliğinin bir noktada anayasası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaman, lütfen tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN (Devamla)
sayılan, Avrupa Birliği
ülkelerinde HACCP prensipleri olarak uygulanan bu prensiplerin bir kez daha,
değişen şartlara ve günümüzün koşullarına göre
değerlendirilmesi gerektiğini belirterek burada sözlerime son
verirken hepinizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, bu
yasanın ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.
İkinci bölüm üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
isteyen Ali Koyuncu, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Ali, sizin köye bir mesaj ver.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Kemalpaşaya da
MUHARREM İNCE (Yalova) Köye bir mesaj gönder.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ KOYUNCU (Bursa) Önce sana
mesaj, sonra köye mesaj
MUHARREM İNCE (Yalova) Tavsiye etmem bana ama sen bilirsin.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları raporlarıyla ilgili
ve kanunla ilgili söz almış bulunuyorum grup adına.
Değerli arkadaşlar, tabii ki ilerleyen bu saatte
sözlerimizin fazla uzatılmasını arzu etmiyorsunuz, bizler de
arzu etmiyoruz.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Bir mahzuru yok, biraz geç ikna oluruz.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Bugün birinci bölümdeki
konuşmamdan sonra, buraya çıkan bütün hatipler, çok sağ
olsunlar, benim ismimi zikrettiler. Tabii ki reklamın iyisi kötüsü olmaz.
Hepsine çok teşekkür ediyorum, saygılarımı iletiyorum.
Bizim ismimizi zikretmeye devam edin.
VAHAP SEÇER (Mersin) Tıklanma oranın artar hiç
olmazsa!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Tabii ki birinci bölümde
konuşmamdan sonra da yine değerli bir milletvekili
arkadaşımız, mozot dedim, mozot
olmadığını mazot olduğunu bizlere ifade ettiler.
Kendilerine teşekkür ediyorum. Neden ben bunu böyle söyledim, onu da anlatma
gereği hissettim, anlatıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bizim Türkiyemizde, şehirlerde oturan insanlar
vardır, kasabalarda oturan insanlar, beldelerde, köylerde oturan insanlar
vardır. Bu insanların da lehçe farklılıkları vardır.
Köyde oturan annelerimizin yüreklerinden koptuğu gibi, dillerinden o
yörenin sözcükleri dökülüverir. Ama onlar netliğiyle, mertliğiyle o
cümleleri söylerler. Bizler de o Anadolunun köylerinden geldik. Kusura
bakmasın kimse, milletvekilliği, makamlar, mevkiler, ne bizim
şahsiyetimizi ne bizim kişiliğimizi ne de lehçemizi
değiştiremez çünkü biz o insanların, bu lehçedeki
insanların temsilcileriyiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Bunun da böyle bilinmesini, değerli dostlar,
istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) O son model gözlük çerçevelerinden
takıyorlar mı sizin köyde? O çerçeveler 2 bin lira Ali!
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Öz Türkçeyi
öğrenmeniz lazım Ali Bey!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Tabii, değerli arkadaşlar,
buraya çıkan arkadaşlarımız bize dediler ki benim ismimi
kullanırken Gerçekleri kullansın. dediler.
MUHARREM İNCE (Yalova) O kravat da marka galiba,
ayakkabılar rugan!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ben de şimdi, değerli
dostlar, öyle, ziraat odasından miraat odasından konuşmuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Gözlüklerinin çerçevesi kaç para?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. dediği ve
onun zabıtlarıyla konuşuyorum.
Benden önce yine değerli bir milletvekili arkadaşım,
bakın ne demiş, yine bizim ismimizi zikrediyorlar ya: Demin Ali Bey
övünerek anlattı. Bu mozota ilk defa destek veren Hükûmet biziz dedi.
Doğru, ama mozota ilk defa ÖTV getiren Hükûmet de sizsiniz.
Ali Koyuncu (Bursa) Estağfurullah. demişim. Yine o
değerli arkadaşımız 1 milyon lira 2003 yılında,
Mazotu 500-600 bin liraya düşüreceğim. dediniz, 1 milyon lira 2003
yılında özel tüketim vergisi getirdiniz. Şöyle bir hesaplarsak
falan diye devam ediyor.
Yani burada, Meclisin zabıtları -ben söylemiyorum-
söylüyor değerli arkadaşlar. Diyor ki Meclisin
zabıtlarından o arkadaşımız: Özel tüketim vergisini
mazota getiren AK PARTİ Hükûmetidir 2003 yılında.
Şimdi bakıyoruz, burada var ya, bugün, o kadar çok
doğru bilinen yanlış söylendi ki, o kadar yanlışlar
söylendi! Şimdi, yine Özel Tüketim Vergisi Kanununun ne zaman
çıktığını, mozota ÖTVnin ne zaman geldiğini yine
kanunla söylüyorum. Çünkü bizim ifadelerimize güvenmiyorsunuz, herhâlde
Meclisin zabıtlarında çıkan kanun tarihlerine güvenirsiniz.
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) 1 milyon lira artmış
mı, artmamış mı?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Bakın arkadaşlar, Özel
Tüketim Vergisi Kanunu, kanun numarası 4760, kabul tarihi -dikkat edin,
hazırlanın, sıkı durun- 6.6.2002 tarihi. O dönemde kim
vardı Hükûmette? İsmini söylemiyorum arkadaşlar.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Biz vardık, biz; biz
vardık.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Siz biliyorsunuz, siz biliyorsunuz!
Bize Bu özel tüketim vergisini siz çıkardınız. diyen
arkadaşlar vardı ve özel tüketim
Resmî Gazetede yayımlandığı
tarih de 12/6/2002 tarihi değerli arkadaşlar.
Şimdi, burada söylenenler çerçevesinde yine
yanlışları düzeltmeye ben çalışayım.
Geçmişte, uygulamada olup da kaldırılan destekler var
arkadaşlar. Nedir onlar? Karma yem sübvansiyonları, 1985te fatura
bedelinin yüzde 20sinin çiftçiye ödenmesi şeklindeydi. 1988de bayi ve
fabrika çıkış fiyatının düşürülmesi şeklinde
uygulandı -bak, 85ten başladım, 2002den başlamadım-
1989 yılında uygulamaya son verildi. Kimyevi gübre desteği
1/1/2002 tarihinde kaldırıldı değerli arkadaşlar. 1985
yılında verilmeye başlanan üretici kuruluşlara tohum ve
fidan desteğinde 2001 yılında yine son verildi. Zirai mücadele
ve veteriner ilaç desteği fatura bedelinin yüzde 30una kadar -Vahap Bey,
siz bilirsiniz bunları- yine destek veriliyordu 1/1/2002 tarihinde
kaldırıldı.
YILMAZ TANKUT (Adana) Kaldırıldı, ne
getirildiğini niye söylemiyorsun?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Pazar fiyat desteği, şeker
pancarı, tütün, buğday, arpa, yulaf, çeltik, mısır ve
çavdarda uygulanmakta idi, şeker pancarı ve tütünde 2001
yılı sonunda kaldırıldı.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Yahu, bunların hepsi 2001de
mi kaldırıldı?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Sıkı durun, sıkı
durun, tarımda kullanılan elektrik desteği var ya -hani bizim
Tarım Bakanına da bugün sordu arkadaşlar- ne zaman
kaldırıldı ucuz elektrik kullanım desteği? 2002
yılında kaldırıldı değerli arkadaşlar.
VAHAP SEÇER (Mersin) Şimdi ne yapıyorsunuz?
Destekliyor musunuz.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Kredi sübvansiyonları Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri ve tarım
satış kooperatifleri üzerinden uygulanan kredi sübvansiyonları
Haziran 2000de sona ermiştir değerli arkadaşlar.
Ayrıca ülkemizde meydana gelen doğal afetlerden zarar
gören üreticilere 2090 ve 5254 sayılı yasalar çerçevesinde
çeşitli şekillerde yardım yapılmakta iken 5254
sayılı Yasa 2001 yılı itibarıyla 2090 sayılı
Yasanın fon ile ilgili hükümleri ise yine 2002 yılının
başında yürürlükten kaldırılmıştır
değerli arkadaşlar.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ali Bey, sen onları bilmezsin
ama bürokratların hazırlayıp getirmiş.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben belgelerle konuşuyorum, inanırsınız
inanmazsınız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İnanıyoruz
İnanıyoruz
ALİ KOYUNCU (Devamla) Tabii ki vatandaşlarımız
da bunu çok iyi biliyorlar ve görüyorlar.
Şimdi değerli arkadaşlar, bu mozot pahalı,
gübre pahalı denildi ya, şimdi oraya da bir izahat getirmeye
çalışıyorum.
Şimdi değerli arkadaşlar, birlikte hesabı
yapalım.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Yapalım
ALİ KOYUNCU (Devamla) Şimdi bizden önceki hükûmet
döneminde -yine ismini vermiyorum- tarıma toplam ne kadar destek
veriliyordu?
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Yüzde kaç?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ezberlediniz bugün, 1,8; 1,8
katrilyon.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Gayrisafi millî hasılanın
yüzde kaçı?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Bir dakika
Bir dakika
Bir dakika
1,8 katrilyon lira. Tarımda kullanılan mozot
miktarı ne kadar?
BAŞKAN Sayın Koyuncu, lütfen
RECEP TANER (Aydın) Bakanına sor, Bakanına!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Tarımda kullanılan mozot
(MHP sıralarından gürültüler)
Bir dakika
Hesabı kitabı yapacağız.
BAŞKAN Sayın Koyuncu, lütfen Genel Kurula hitap edin,
karşılıklı konuşmayın.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Tarımda kullanılan mozot
miktarı ne kadar? 1,5 milyon ton, 1,5 milyon ton.
Değerli arkadaşlar, esasen, AK PARTİ Hükûmeti Türk
çiftçisine mozotun bedelini sübvanse etmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Mazot, mazot.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Neye göre sübvanse etmiştir,
neye göre sübvanse etmiştir? 1,8 katrilyon aynı desteği versek
5,7 katrilyon lira verdiğimizde aradaki fark, kullanılan,
tarımdaki çiftçinin kullanmış olduğu mozotu
hesapladığınızda aradaki farkın bizim verdiğimiz
bedel kadar bile tutmadığının farkına
varacaksınız. Yani burada mozot destekleri verilirken az
veriyorsunuz, gübre desteklerini az veriyorsunuz derken sizin döneminizde
ÖTVnin verildiğini de burada yine o dönemde kanunları
çıkartarak görüyorsunuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ali Bey, mazot 0,94
liraymış 2002de.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakın, bizler tarımda ne yaptık, bizler tarımda ne
yaptık, ne yaptık? Havza bazlı üretim modeline geçiyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Şimdi 3,3, bunu da söylesene.
Ona dilin varmaz.
BAŞKAN Sayın Yıldız, lütfen
ALİ KOYUNCU (Devamla) Tarımdaki
BAŞKAN Lütfen Sayın Milletvekili
ALİ KOYUNCU (Devamla) Değerli arkadaşlar, havza
bazlı üretim modeline geçiyoruz. Bu gerçekten Türk tarımı için
çok önemlidir. Muhalefet partileri de bunu desteklemek zorundadır. Neden?
Çünkü doğru bir tane. Havza bazlı üretim modeli, gerçekten üretimi
talebe göre planlayacak, çiftçilerin de üretmiş olduğu malların
eder fiyattan satılmasını sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koyuncu, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen olmasan bu Meclisin tadı
olmaz Ali be!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ayrıca, yine Haller
Yasasını çıkarttık biz değerli arkadaşlar.
Haller Yasası bizden önce nasıldı? Köye tüccar gidemiyordu.
Eğer köydeki üretici, köyde malını sattığında,
köyden çıktığında sizin çıkartmış
olduğunuz Haller Yasası çerçevesinde zabıtalar durduruyordu,
köylü Mehmet amcanın malını yere indiriyorlardı. Artık
bundan sonra Haller Kanunuyla birlikte tüccarlar köyden üreticinin
ayağından malları alacaktır.
Yine çiftçi kardeşlerimiz üretici pazarlarında
malları satacak. Yine çıkartmış olduğumuz kanunla
birlikte üretici birlikleri, tarımla ilgili sivil toplum örgütlerinde de
hallerde yine dükkân alma, dükkân tahsis etme yetkisini de verdik.
Ayrıca şu anlatıldı burada: Sanki AK
PARTİ Hükûmetinden önce Türkiyede hayvan ithalatı olmamış
da AK PARTİ İktidarıyla birlikte bu dönemde hayvan ithalatı
olmuş.
Değerli kardeşlerim, sizin döneminizde de hayvan ithalatı
oldu, bizim dönemimizde de hayvan ithalatı oldu, daha önceki dönemlerde de
hayvan ithalatı oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koyuncu, teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bizim dönemimizde olmadı,
olmadı. Bilmiyorsun sen. Sen işine gelenleri söylüyorsun,
doğruları değil.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Et ithalatı değil, hayvan
ithalatı yapıyoruz
BAŞKAN Sayın Koyuncu
ALİ KOYUNCU (Devamla) Saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bölüm üzerinde Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
önemli bir kanun tasarısı görüşüyoruz. Türkiyede gerçekte 72
milyon vatandaşımızın daha hijyenik, daha
sağlıklı ve Avrupa Birliği standartlarında güvenilir
gıdaya ulaşmasına imkân sağlayacak, bu sistemi tesis edecek
bir mekanizmayı kurmak üzere bu tasarıyı huzurunuza getirdik.
Bu, son derece de önemli.
Geneliyle ilgili olarak arz ettiğim bilgilerdeki
hususları tekrarlamayacağım. Tabii gönül ister ki aslında
bu konuyla ilgili burada yapılan görüşmeler hakikaten bu konuya
ışık tutsun. Çünkü bu, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile
entegrasyonu için önemli bir tasarı ama ondan önce kendi
vatandaşlarımızı, kendi vatandaşımızın
yaşam kalitesini doğrudan ilgilendiren bir mesele. Bu bakımdan
çok önemli.
Şimdi, değerli arkadaşlarımız, eksik
olmasınlar, katkılarda bulundular değerli milletvekilleri fakat
tarımla ilgili birçok konuda olduğu gibi, bu tasarıyla ilgili
olarak konuşulurken de tasarının kendisinden daha çok,
tasarıyla çok da ilgisi olmayan ama tarımın her konusuyla ilgili
bilgiler sunuldu ve bunları, inanın, ben yerimden, yani ben
bunların hangisini düzeltmem gerekiyor, nasıl düzelteceğim diye
düşünüp durdum çünkü, hakikaten, arkadaşlar çok da özenli
diyemeyeceğim şekilde, tarımla ilgili istatistik bilgileri,
kavramları, olayları farklı şekillerde
yansıttılar. Bir arkadaşımız çıktı, hayvan
varlığından bahsetti, mesela, dedi ki: 2002 yılında
Türkiyede 10 milyon 686 bin büyükbaş hayvan vardı -aslında, bu,
2001 yılının rakamı- ama 2009 yılında, bu, 2,5
milyon sığıra düştü. Şimdi bu, tabii, hakikaten, çok
büyük bir yanlış, düzeltilmesi gerekiyor çünkü 2009
yılının rakamı 10 milyon 723 bin.
Arkadaşımız yerli hayvanların sayısını,
2009la ilgili yerli olanların sayısını veriyor, 2002yle
olan toplamının sayısını veriyor. Şimdi
bunları tabii düzeltmemiz lazım.
Bir arkadaşımız paritelerden bahsetti. Tabii,
paritelerden her zaman bahsedilir, yani İşte, şu kadar kilo
ürünle şu tarihte şöyle bir şey alınırdı, bugün
işte şöyle alınıyor. Bunları bütün ürünlerle ilgili
olarak söylemek mümkündür ve dedi ki arkadaşımız mesela: 2002 yılında
44 ton buğdayla bir traktör alınırdı, 2009
yılında 79 ton buğdayla bir traktör alınıyor. Hâlbuki
-biz de Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsünde bunların
hep çalışmasını yapıyoruz- 2002 yılında 84
ton buğdayla bir traktör alınıyordu ve 2009 yılında
aynı traktörü 56 ton buğdayla alabiliyoruz, çiftçi alıyor.
Traktörün ben modelini de söyleyebilirim. New Holland, TT50 12X28 model
traktörün fiyatı, yani hem 2002nin hem 2009un.
VAHAP SEÇER (Mersin) Bu mukayese yanlış zaten.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri
MUHARREM İNCE (Yalova) Traktör de hangi traktör? Oyuncak
traktör mü? Kaç motor?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) İşte modelini söyledim ya, modelini söyledim,
dinlemediniz herhâlde.
Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, bir
arkadaşımız şunu söyledi, bir ilimizin bir ilçesinden
bahsetti, dedi ki: Bu ilimizde 15-16 bin civarında çiftçi var, bunun 15
bini şu anda icralık. Ben de sordurdum, hakikaten o ilçemizde ne
kadar şu anda icra dosyası var. Bakın, rakam şu: Toplam 400
dosya var o ilçede ve bunun 1/3ü sadece tarımsal, 2/3ü tarımsal
kredilerle ilgili değil, başka konularla ilgili.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, Toprak
Mahsulleri Ofisiyle, buğday ithalatıyla, vesaireyle ilgili bilgiler
verildi, efendim, her şey söylendi, Türkiye bunları ithal ediyor.
Şimdi, tabii, Türkiye 70 milyon ülke ve dünyanın 16ncı, 17nci
büyük ekonomisi, dünyanın 8inci büyük tarımsal ekonomisi. Elbette ki
ithalat yapacak. Ben hiçbir şekilde, hiçbir ürün ithal etmeden ben sadece
dünyaya mal ihraç edeceğim deme, öyle bir hayal, öyle bir şey
olabilir mi? Böyle bir şey mümkün mü? Böyle bir ekonomi olabilir mi? Yani,
alımı olmayan, ithalatı olmayan bir ihracat olabilir mi? Böyle
bir şey mümkün mü? Şimdi, bu suç gibi gösteriliyor ve
yanlış bir şekilde söyleniyor. Bakın, buğday mesela
deniyor. Değerli arkadaşlar, buğdayla ilgili 2005
yılından bu yana size ithalat-ihracat rakamlarını
vereceğim ve bakın biz aslında ihraç mı etmişiz, ithal
mi etmişiz, bunu hep beraber görelim.
Toplamda 10 milyon 313 bin ton ithalat yapılmış,
doğru ama ihracatımızın karşılığı
14 milyon 586 bin ton. Şimdi arada 4 milyon tondan fazla sadece burada bir
ihracat fazlası var buğdayda, toplam ihracat ile ithalat
arasındaki fark ise buğday ürünlerini dikkate
aldığımızda 6 milyon 111 bin 412 tondur ve Türkiye net
ihracatçıdır. Birçok ürünle ilgili hakikatte gerçekler bunlar.
Şimdi, Türkiye, elbetti ki bazı ürünlerde bazı
sorunlar yaşayabilir dönemsel olarak. Örneğin, Türkiye pirinç problemi
geçmişte yaşadı ama Türkiye, tarihte ilk defa bizim dönemimizde
760 bin ton çeltik üretimine çıktı ve bu sene 900 bin ton üretiyoruz
ki ilk defa tarihinde Türkiye pirinçte, çeltikte kendine yeter hâle geliyor. Bu
zaman içerisinde olan bir hadise.
Hayvancılıkla ilgili aynı şekilde değerli
arkadaşlar, çünkü hayvancılıkla ilgili çok şey söylendi.
Hatta işte, ithal edilen hayvanların bilmem neyle beslendiği,
yani halkı böyle hakikaten belki rahatsız edecek ifadelerle söylendi.
Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğinde 1997 yılından bu
yana hayvansal kökenli protein ihtiva eden yemlerin kullanılması
yasaktır; kendileri için de yasaktır, dünyaya da satamazlar. Bizim de
ithalat izni verdiğimiz ülkeler, Uluslararası Salgın
Hastalıklar Ofisinin listesinde Bu ülkeler hastalıktan aridir.
denilen ülkelerdir, şartımız odur, o ülkelerden gelmek
kaydıyla ve bizim elemanlarımız gidip yerinde, o ülkede
bunları muayene etti, yerinde raporlarını da inceledi,
ayrıca muayene etti ve getirdi. Burada kesildikten sonra da her türlü
bunlarla ilgili tetkikler de burada yapılıyor. Bizim usullerimizle
bizim mezbahalarımızda kesildi. Burada da tabii millete doğru
bilgi sunmak gerekiyor, milletin kafasını gerçekten yanlış
bilgilerle karıştırmamak lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir arkadaşımız
da bize bağlı, Tarım Bakanlığına bağlı
Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili bir meseleden bahsetti, POAŞla
ilgili. Burada da şunu söyleyeyim: Dosya benim elimde, bunun bütün geçmişi
burada. Konu bize intikal ettiğinde biz bunu Teftiş Kurulu marifetiyle
inceledik. Kamu zararı var mı yok mu, bir suistimal var mı, bir
usulsüzlük var mı, bir kanuna aykırılık var mı, bütün
bunları inceledik. Yetmedi, ilgili kanuna göre kamu
harcamalarını yürüten bizim bir birimimiz var, iç denetim birimi,
yine onlar marifetiyle de bir inceleme yaptırdık ve bütün
bunların sonuçlarını Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderdik. Elimde de Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının raporu var. Ben size sadece onun
son kısmını okuyacağım. Bunun işleme
sokulmaması gerektiğini, işlemden
kaldırıldığını ifade eden belge.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Soruşturma izni vermediniz
Sayın Bakan. Soruşturma izni vermediğiniz için Savcı da
size uydu. Doğruyu söylemiyorsunuz. Ayıp oluyor!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Bakın burada. Şimdi, bak burada
Başsavcılığın raporu. Şimdi,
Başsavcılık diyor ki: İncelenen kararın eki belge ve
bilgilere göre uygunluk arz ettiği düşünüldüğünden itiraz yoluna
başvurulmamıştır. Açıklanan nedenlerden evrakın
işlemden kaldırılmasına diye Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının raporu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
Ha şimdi tekrar Komisyon Ben Atatürk Orman Çiftliğinin
2002 yılı hesaplarını ibra etmedim. diyor.
Başımız üstüne. Derhâl biz bunu tekrar bütün ekleriyle birlikte
savcılığa veriyoruz. Savcılık gereğini yapacak.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Soruşturma izni de verecek
misiniz Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ve boynumuz adalet karşısında her zaman kıldan
incedir. Bu konuda hiçbir kimsenin tereddüt etmesine, herhangi yanlış
bir şey söylemesine de gerek yok. Biz doğru olanı yaptık,
bundan sonra da doğru olanı yapmaya devam edeceğiz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Soruşturma izni
vermediğiniz için Savcılık dava açmadı Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Ben sözlerimin sonunda hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet
Ertürk, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Ertürk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET ERTÜRK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, tenkit eden arkadaşlarımız da
tarımımızı hak ettiği yere getirmeye çalışan
Hükûmetimiz de Tarım Bakanlığımız da sivil toplum
kuruluşlarımız da bugün gerçekten ülkemizi Avrupayla
buluşturacak olan çiftçilerimizi hak ettiği yere getirecek olan bir
çalışmayı birlikte olgunlaştırmaya
çalışıyoruz. Ben değişik bir konuşma yapmak
istiyorum bu kadar konuşmalardan sonra.
Şimdi ülkemizde daha çok üreten bir Türkiyeyi hedefliyorsak
eğer ve üretimini daha fazla ihracatla taçlandıran bir tarım
hedefliyorsak, bu hedef konusunda çalışmalarımızı
geliştirmemiz lazım ve ihracatımızı artırarak hem
tarımdaki katma değerimizi çoğaltmamız lazım hem de
tarımla geçimini sağlamaya çalışan çiftçilerimizin
ürünlerini hak ettiği fiyatla buluşturmamız lazım.
İşte onun için Hükûmetimiz değişik çalışmalar
yapıyor. Mesela üretim desteğiyle ilgili çalışmalar var.
Pazarın istediği ürünler yetiştirilmeye
çalışılıyor. Pazara uygun üretim yapılmaya
çalışılıyor. Ona göre tohumlar, ona göre fidanlar, ona göre
üretim şartları oluşturuluyor. Mesela bitkisel üretimde kiraz,
narenciye, erik, nektarin, incir, fındık, kayısı bodur ve
yarı bodur fidanlarla üretilen bu ürünlerden muazzam derecede ihracat
yaparak ülkemize katma değer yaratıyoruz. 11 küsur milyon dolara ulaşan
ve Türk Lirası olarak da 17 katrilyona ulaşan tarımda bir
ihracat fırsatı yakalandı. Bu üretim hazinemizin yüzde 60a
varan faiz destekleriyle desteklenmekte. Malum bildiğiniz üzere -herkes
biliyor bunları, ama bunları hiç kimse söylemiyor- çiftçilerimizden
seracılık yapanlara, damızlık süt ve et
hayvancılığı yapanlara sulamada yüzde sıfıra
varan yüzde 100 destekli sıfır faizli desteklemeler
yapılıyor. Yüzde 60 sübvansiyonlu faiz indirimleri
yapılıyor. Bunları hiç kimse söylemiyor.
RECEP TANER (Aydın) Sen söylüyorsun.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Yıllık yüzde 5le üretim
yapılabiliyor bugün tarımda çiftçilerimiz. Yüzde 50lerle, yüzde
60larla almıştık biz bunu. Şu anda yıllık yüzde
5 faizlerle üretimlerini yapabiliyor.
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Reel faiz
AHMET ERTÜRK (Devamla) Çiftçilerimiz tarlaya inmeden bütün
destekleme primlerini aldılar. Bunları biliyorsunuz değil mi
arkadaşlar? Pamuk primleri, mısır primleri, yağlı
tohumlar primleri, hayvancılık destekleri
Hükûmetimiz bunları
vaat etmişti ve çiftçimiz şu anda tarlaya inerken bütün
yağlı tohum primlerinin, hayvancılık primlerinin hepsini
aldı ve hiç kimseye muhtaç olmadan üretimini
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Ne zaman aldı?
RECEP TANER (Aydın) Geçen sene aldı.
AHMET ERTÜRK (Devamla)
bir yıl önce yetiştirdiği
ürünlerden hak ettiği primlerini, Hükûmetimiz, zamanında
tıkır tıkır ödeyerek çiftçilerimize karşı olan
vecibelerini ve sözünü yerine getirmiş oldu.
RECEP TANER (Aydın) Geçen senenin destekleri onlar Ahmet
Bey.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çiftçiler dinliyor sizi,
tıkır tıkır ödenmiyor.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Bir ikinci konumuz: Gerçekten
petrolümüz, doğal gazımız yok ama bu insanları doyuracak
çok güzel ürünlerimiz var. demiştim. İşte, bu ihracat
ürünlerimiz. Bir de ihracatı destekliyoruz. Ne yapıyoruz
ihracatı desteklerken? Mesela, ürettiğimiz
zeytinyağını eskiden dökme satıyorduk yurt
dışına, şimdi paketlenmiş, ambalajlanmış
Hatta, bunlar için de yüzde 50ye kadar varan, ambalajlama, paketleme tesisleri
kuran müteşebbislerimize de destek veriyoruz. Bu tip üretim yapan müteşebbislerimize,
iş adamlarımıza ihracat destekleri veriyoruz. Mesela,
zeytinyağında yarım kilograma kadar ambalajlarda 550 dolara
kadar, tonda, ihracat desteği veriyoruz.
Bu ihracat desteğinin çiftçimize faydası nedir?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Hiçbir şey.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Ürünler yurt dışına
satıldığı müddetçe iç piyasadan daha fazla ürün çekilerek,
çiftçimizin ürününün hak ettiği fiyata gelmesi amaçlanmakta ve
hedeflenmektedir.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Çiftçi satmıyor, tüccar
satıyor.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Bugün Avrupaya, Almanyaya ve
Hollandaya Türkiye domates ihraç ediyor değerli arkadaşlarım.
Bunları niye göz ardı ediyoruz ki? Türkiyemizin tarımı
öyle iyi noktalara doğru gidiyor ki bugün dünyanın tarım
ambarı olan, dünyanın tarımda söz sahibi olan ülkelerine,
Almanyaya, Hollandaya, Türkiye modern seralarda ürettiği domateslerini
ihraç edebilmektedir ve şu anda, arkadaşlarımız, domates
fiyatlarının düşük olduğunu söylüyorlar. İşte,
bunları çalışmamız lazım hep. Hep bu ihracat
destekleriyle pazarın istediği ürünleri çiftçilerimize ektirip,
diktirip onların ürünlerinin iyi fiyatlarla satılmasına
fırsat yaratmamız lazım.
Bugün, değerli arkadaşlarım, kiraz üretimi var
bölgemizde, ülkemizde ve kiraz üretimi ihracatta çiftçilerimizden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ertürk, lütfen tamamlayınız.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Sayın Başkanım, lütfen
3,5 lira ile 5,5 lira arasında alınıyor ve şu
anda kiraz mevsimi. Dekarda 1 ton kiraz olduğu zaman 10 dekar kiraz
bahçesi olan çiftçimiz neredeyse 40-50 bin liralık ürünle karşı
karşıya kalıyor.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Ahmet Bey, 2002de 7
liraydı o rakam.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Tamamen ihracat
yapıldığı için böyle iyi fırsatlar, iyi rakamlar
ortaya çıkıyor. İşte bu görüşmekte olduğumuz
tasarının da iyi tarım uygulamalarıyla, hijyenle, gıda
hijyeniyle yurt dışına ürünlerimizi satabilecek
fırsatları ve imkânları çiftçilerimize yöneltmeye
çalışan güzel bir çalışma olduğunu düşünüyorum.
Bu duygularımla, tasarının hayırlı
olması dileklerimle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ertürk.
Şimdi, bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Akcan, Sayın Yıldız, Sayın Özdemir,
Sayın Akkuş, Sayın Uslu, Sayın Tankut, Sayın Taner,
Sayın Susam, Sayın Yalçın, Sayın Kalaycı, Sayın
Paksoy, Sayın Coşkun, Sayın Küçük sisteme girmişlerdir.
Sekiz dakika soru sorma süresi vereceğim.
Bir dakikalık süre veriyorum.
Sayın Akcan, buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum: Talihsiz bir şekilde Danıştayın verdiği
kararla çevre düzeni planı yetkisi Bayındırlık
Bakanlığından alınıp Çevre Bakanlığına
Şimdi Çevre ve Orman Bakanlığında. Bunlar, seralar, örtü
altı yetiştiriciliğinde topraksız tarım yaparken -o
tip seraların içine girmişsinizdir Sayın Bakan- betonla kaplanıyor
belli alanlar, yani toprak komple kapatılıyor. 100 dönüm arazinin
tamamı kapatılırken, tarım amaçlı, tarımsal
üretim amaçlı kurulan hayvancılık tesisine arazinin vasfı
kaç olursa olsun, hangi derece olursa olsun yüzde 5inden fazlasına
inşaat izni verilmiyor. Bunun önüne geçerek optimum ölçekli
işletmelerin kurulmasına imkân verecek inşaat alanına
müsaadeyi sağlayacak yetkinin Bakanlığa alınması
şarttır Sayın Bakan. Bunun için bir plan veya tedbir
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, 2002 yılında tarım kredi
kooperatifleri ve bankalardan Türk çiftçisi toplam ne kadar kredi
kullanmıştır? Kaç çiftçi borcunu ödeyememiştir? Ödeyemeyen
çiftçilerin borç tutarı toplamı nedir? 2009 yılı için de
yine aynı soruyu tekrarlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Seçim bölgem Gaziantepte son dönemde
hayvancılık alanında diğer illerde olduğu gibi
teşvikli bölgelerde büyük artışlar olmuş ve sonra da
hayvancılıkta ciddi yatırımlar
yapılmıştır ancak bundan birkaç ay önce et ithalatı
konusu da gündeme gelmiş ve dışarıdan et ithal edilmiştir.
Şimdi buradaki vatandaşlarımız büyük mağduriyet
içerisindedir. Hayvanlarını pazara götürüyor, alan yok ve banka
kredilerini ödeyemiyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İkincisi, sulu tarıma geçirildi birçok yerlerde,
vatandaş teşvik edildi ancak elektrik borçları ödenemiyor ve
vatandaş son derece mağdur durumda ve bunlarla ilgili banka kredileri
acaba taksitlendirilecek mi veya bir af mı gelecek? Vatandaş son
derece perişan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akkuş
Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, 2011 yılı itibarıyla havza
modeline geçileceğini ifade ettiniz. Bu modelde bazı ürünler o
bölgeyle ilgili desteklenecek, bazı ürünler de desteklenmeyecek. Özellikle
Trakyada ve özelinde de Edirneyle ilgili sormak istiyorum. Edirne ilinde
ayçiçeği, buğday, çeltik ürünü hâkimdir. Şimdi ayçiçeği ve
buğday münavebe ürünleri yani bir yıl buğday, bir yıl
ayçiçeği ekilecek. Bu şartlarda buğday ekmek zorunda kalan
üretici bu destekten yoksun mu kalacak, cezalandırılmış
mı olacak? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, şu ana kadar yapılan ihalelerde toplam
ithal edilen kırmızı et miktarı net olarak nedir?
İthalat politikanızın belirli bir süresi ve dönemi var
mıdır? Varsa hangi dönem ve yıllar itibarıyla ithalat devam
edecektir? İthalatı geçici mi, yoksa sürekli olarak mı
düşünüyorsunuz? Özellikle, oldukça düşük seviyelere düşmüş
olan küçükbaş hayvan sayısının artırılması
konusunda öncelikle yapmayı düşündüğünüz çalışma ve
projeler var mıdır, varsa nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, 2002
yılının tarım desteklerinin gayrisafi millî hasılaya
oranı nedir, 2009 yılının oranı nedir?
İki; Aydın Çine Ziraat Odası
Başkanlığı bir faks göndermiş. Diyor ki:
Tarımsal sulama elektrik borçlarından dolayı çiftçilerimiz
sıkıntı yaşamakta olup, elektrik borçlarının hasat
zamanına yakın olan ekim ayında ödenmesi için düzenleme
istediğimizi Tarım Bakanına iletir misiniz.
Mehmet Bal
Çine Ziraat Odası Başkanı
Ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Susam
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Bakan, Küçük
Menderes Havzasında 2007 yılında kuraklık nedeniyle
DSİ tarafından sondaj yapmak yasaklanmıştı.
Şimdi, o bölgede tekrar sondaj yapabilecek yer altı suları
rezervleri oluştu fakat DSİ sondaj yapma yasağını
devam ettiriyor. Bu anlamıyla bölgede sondaj kuyularına tekrar ruhsat
alınması için ve elektrik bağlanıp sulu tarıma geçirilmesi
için ruhsat alınmasına izin verilmesi, DSİ tarafından
sağlanması, bu konuda Bakanlığınızın devreye
girmesi istenmektedir. Bu anlamıyla, o bölgede şu an sulu tarım
yapamayan çiftçimizin bu sorununu çözmek için
Bakanlığınızın DSİ ile temasa geçerek bu bölgede
sondaj açıp ruhsat almasına imkân sağlanmasını rica
ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, önceki konuşmacılar da ifade
ettiler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 50 baş üzeri
hayvancılık için yüzde 40 hibe desteği öngörüyorsunuz. Tabii, bu
bölge insanı da teşvike layıktır, oralar da Türkiyenin
vilayetleridir fakat Sayın Bakan, mesela Erzurumun, Erzincanın,
Karsın, Malatyanın; Ordudan, Giresundan, Tokattan, Amasyadan,
örneklemek gerekirse hangi kriterlere göre böyle bir teşvike daha çok
layıktır, Ordu, Giresun ya da bizim bölge hangi kriterlere göre bu
illerden daha iyi durumdadır ki böyle bir teşvike layık
görülmemektedir? Bu illerde hayvan üretimi yapan insanlar Kurban
Bayramında İstanbulda yan yana nasıl aynı hayvanları
satıp rekabet edebileceklerdir? Samimiyetle cevap vermenizi diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kalaycı
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, ben de aynı konuyu Konya için
soracağım. 28 ilde 1,5 lira et desteği, yine 25 ilde inşaat
için yüzde 30, damızlık düve alımı için ve sağım
ünitesi, soğutma tankı alımı için yüzde 40 hibe
desteği verilmektedir. Konya neden yok bu iller arasında? Yani
Konyanın, Konyalı üreticilerin eksiği nedir? Sayenizde Konyada
hayvancılık bitiyor. Yoksa Konyaya bir husumetiniz mi var?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, 1991-2002 yılları arasında
koyunlarda 48-49 kilogram olan süt verimi AKPnin iktidara gelmesinden sonra
2003-2004 yıllarında, iki yıl içerisinde yüzde 62,5 artarak 78
kilograma çıkmıştır. Benzer durum büyükbaşta da söz
konusudur. Kültür ırkı ineklerimizin süt verimi 2.009 kilogram iken
yine yüzde 33 artışla 3.888 kilogram olmuştur, melezlerde ise yüzde
39 artarak 2.711 kilograma çıkmıştır. Hiç kimse bu
artışın bilimsel izahını yapamaz. Buna göre,
açıkça rakamlarla oynanmıştır. Bu nedenle de olmayan
sütümüzü bize var gibi gösteriyorsunuz, bu düşünceme katılır
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz yedi dakikadır.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Akcanın sorusu, tabii, bu, özellikle
tarımsal yapıların daha yüksek bir düzeyde, daha doğrusu
kendi başına ele alınması bizim de Bakanlık olarak
üzerinde durduğumuz bir konu ve ilgili bakanlıklar nezdinde bu
konuyla ilgili bizim teşebbüslerimiz var yani bunu biz, acaba
tarımsal yapıları bunun dışına ne şekilde
çıkarabiliriz, bunun mevzuatında bir değişiklik nasıl
yapılabilir, bunun üzerinde biz de çalışıyoruz.
Sayın Yıldızın, 2002de Ziraat Bankası
ve tarım kredi kooperatiflerinin toplam kullandırdıkları
kredi sorusu vardı. Şimdi, 2002 yılında Ziraat Bankası
ve tarım kredi kooperatifleri toplam olarak 550 bin çiftçiye 529,8 milyon
TL kredi kullandırmıştır. 2009 yılında ise 1
milyon 215 bin çiftçiye 10 milyar 14 milyon lira kredi
kullandırılmıştır. Geri dönüş oranları ise
2002 yılında Ziraat Bankasının geriye dönüş oranı
100 lirada 38 liradır, yüzde 38dir, 2009 yılında yüzde
97,5tur. Tarım kredinin ortalaması ise yüzde 71dir geri dönüş
oranı, ortalaması yüzde 60-80 arasında değişiyor,
yüzde 71 olarak alıyoruz, 2002 yılında. 2009 yılında
da tarım kredinin kullandırdığı kredilerin geri
dönüş oranı yüzde 90dır.
Sayın Özdemirin hayvanlarla ilgili, hayvancılıkla
ilgili İşte, kesim yapılamıyor... Tabii, burada önce
şunu söyleyeyim: Türkiyede, bizim tespitlerimize göre, Türkiyenin
ihtiyacını yani geçen seneki gibi ihtiyacının tamamını
aslında içeriden karşılayabilecek kadar Türkiyede bir hayvan
varlığı mevcut, büyükbaş hayvan varlığı.
Biraz önce de söyledim, yaklaşık 11 milyon büyükbaş hayvan var.
Bunu toplumun bütün kesimleri kabul ediyor. Şimdi bunu kasaplık
güçten gittiğimiz zaman -hesabından- sadece sığır
etinde erkek danaları hesapladığımızda, artı
belli bir oranda da reformeleri hesapladığımızda,
Türkiyede nereden bakarsanız yılda asgari 800 bin ton civarında
sadece sığırlardan elde edilen et var.
Şimdi, bizim sorunumuz ne? Aslında ben isterdim ki,
arkadaşlarımız hep beraber bu sorunun üzerinde duralım. Bu
kısmen belki mevzuatımızda ama kısmen de bizim maalesef
yaşantımızla, kültürümüzle, hayat tasavvurumuzla ilgili bir
şey. Türkiyede hayvancılıktaki, etteki sorun kayıt
dışılıktır. Bakın kaçak, hayvan
kaçakçılığı değildir. Sınırlar kontrol
ediliyor ama kayıt dışılık var. 100 tane hayvan
kestiriliyor kombinada maalesef 50 tane gösteriliyor. Bu birçok alanda
ekonominin, Türkiyedeki ekonominin genel problemlerinden bir tanesi burada da
tezahür ediyor.
Şimdi, bizim aldığımız kararla Türkiyede
kuşbaşı ve kıymada 26 Nisandan bugüne yüzde 20-21
oranında perakende fiyatlarında düşme meydana geldi ama
Türkiyedeki perakende sektöründen benim her gün günlük olarak
aldığım Türkiye ortalamasındaki satış
rakamları da yüzde 25 oranında arttı, yüzde 25 oranında da
satışlar arttı ve daha piyasaya ithal edilen, sadece 88 tane
kasaplık büyükbaş hayvan geldi, kesildi Sakaryada. O da yeni
Sakaryada kesildi. Daha piyasaya da bunlar verilmeden biz son kırk beş,
elli gün içerisinde bu gelişmeleri yaşadık. Türkiyede bir
yandan hayvanlar kesiliyor, alınıyor, satılıyor, ahıra
da hayvan giriyor. Bunu da takip ediyoruz, kontrol ediyoruz. Zannediyorum, bir
psikolojik orada sorun var. Yani bazı üreticilerimiz endişe
ediyorlar. Ben her fırsatta, her imkânda, ben bu hafta sonu
Suluovadaydım, Suluovadaki besicilerle birlikteydim, onlarla iki saat
süren de bir toplantı yaptım, onlara da uzun uzun anlattım. Yani
üreticilerimizin, Türk üreticisinin, çiftçisinin endişe etmesini gerektirecek
hiçbir şey yok. Burada bir arızi durum vardı, bizim
ikazlarımıza rağmen, bunu istismar etmeye kalkanlar oldu, biz de
böyle bir yola başvurduk. Bu Türkiye kendi hayvancılık
sektörünü, kendi üretim gücünü harekete geçirmek suretiyle kendi
ihtiyaçlarını giderecektir. Biz, buna inanıyoruz ve bunu
sağlamak ve sürdürmek için de bütün gayretimizi gösteriyoruz. Bundan sonra
da böyle olacak. Şimdi...
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tamam da bu noktaya niye geldik?
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakanım,
sorularımızın birçoğu kaldı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Anlatacağım ama soru önemli yani şimdi.
Dolayısıyla bunları açıklığa
kavuşturmamız gerekiyor. Bu Et-Balık Kurumu da diğer
kombinalar da bu süreç içerisinde tabii üretici lehine devreye giriyor. Onu da
ifade edeyim.
Sayın Uslunun havza modeliyle ilgili 2011 yılında
havza modeli Edirne ilinde uygulamaya girecek dedi. Aslında 2010
yılında biz geçtik ve 17 tane üründe de hâlen uyguluyoruz. Nedir bu
ürünler? Prim uygulaması yaptığımız, yani prim ödemesi
yaptığımız ürünlerle ilgili biz zaten başladık.
Bu, her yıl biraz daha ileri geçecek. Amaç burada tabii tedrici bir
geçiştir. Çünkü birden bir geçiş, Türkiye gibi küçük ölçekte ve çok
sayıda üreticinin üretim yaptığı bir sektörde birtakım
yan etkiler, olumsuz yan etkiler çıkarabilir diye doğrusu endişe
ederiz. O nedenle de aşamalı olarak buna geçiyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakan, süreniz tamamlandı. Süreniz
tamamlanmıştır Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Edirne çiftçisinin de buğday ve ayçiçeğinin ikisi
için de bu safhada endişe edeceği herhangi bir durum yok. Onu arz
ederim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Böylece ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
27nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı tasarının
27. maddesinin doğal mineralli sular ve yapay sodaların üretimi
ibaresinden sonra gelmek üzere tüketimi ibaresinin ilave edilmesini arz ve
talep ederiz.
Selçuk Ayhan M. Ali Susam R. Kerim Özkan
İzmir İzmir
Burdur
Vahap Seçer Ahmet Küçük Cevdet Selvi
Mersin Çanakkale Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 27. maddesinin 1. fıkrasının ilk
cümlesine ihracatına ilişkin esaslar ibaresinden sonra gelmek üzere
ile gıda üretiminde kullanılan tesis suları ve çiftlik
hayvanları tüketim sularının kontrol ve analiz esasları
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Muharrem Varlı Recep Taner
Afyonkarahisar Adana Aydın
Metin Ergun Mehmet Şandır Hakan Coşkun
Muğla Mersin Osmaniye
Mümin İnan M. Akif Paksoy Emin Haluk Ayhan
Niğde
Kahramanmaraş Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Emin Haluk Ayhan
konuşacak.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Emin Haluk Ayhan,
Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesindeki
değişiklik önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının 27nci maddesinin 1inci
paragrafının ilk cümlesine ihracatına ilişkin esaslar
kelimelerinden sonra gelmek üzere ile gıda üretiminde kullanılan
tesis suları ve çiftlik hayvanları tüketim sularının
kontrol ve analiz esasları ifadesinin eklenmesini istiyoruz. Gerekçesi
de, su ve su hijyeninin yalnızca insanların içme suları için
önemli değil, aynı zamanda öteki canlılar ve gıda
üretiminde kullanılan sular için de önemli olmasıdır.
Şimdi, biraz önce Sayın Bakan kanunun esasına
ilişkin özde çok konuşma olmadığını fakat
tarımın bütün kesimlerinin konuşulduğunu ifade etti.
Doğrudur, gerçekten milletvekilleri bunları konuşuyor ama
kanunun geliş şeklini, Parlamentonun çalışma biçimini,
komisyonların çalışma şekillerini dikkate
aldığınızda hadisenin biraz bu yöne kaydığı
da görülüyor.
Şimdi, ben bir şeyi ifade etmek istiyorum: Gerçekten,
komisyonlarda çok yoğun bir tasarı bombardımanı var,
gerekli veya gereksiz. Şimdi bakıyorum: Komisyonumuzun Başkan
Yardımcısı belki bugün akşama kadar o işle
meşgul, akşam ona kadar devam etti, yarın da iki üç
toplantıyı idare edecek -vaziyeti kamera gösterse çok
sevineceğim- hemşehrim orada, Salih Erdoğan Bey
Gerçekten
sıkıntılı. Parlamentonun böyle
çalışmasının ve gelen kanunların çok iyi bir
şekilde analiz edilerek toplum önünde
tartışılmasının mümkün olduğunu söylemek mümkün
müdür?
Biraz önce Sayın Bakanla konuştuk bir başka
tasarıyla ilgili, alt komisyonuna üyeyim. Baktığım zaman
orada da şunu görüyorum: İki tane kuruluş, aynı kanun
tasarısıyla ilgili hiçbir benzer tarafı yok. Komisyonda kavga,
alt komisyonda kavga
Nasıl çözeceksiniz bunu? Ne olacak bu? Böyle
Parlamento çalışır mı? Arka sıralara
baktığınız zaman vatandaşın bizleri böyle
görmesi, böyle bir Parlamentoda bu şekilde kanun çıkması
hoş bir şey mi? Bundan mutluluk mu duyacağız? Şimdi,
hadiseye baktığınız zaman gerçekten zor.
Şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, makroekonomisi iyi
olmayan bir ülkenin tarımının, tarım sektörünün iyi
olması mümkün değil. Sizin iyi dediğiniz sektör olabilir,
iyi dediğiniz kısmı olabilir ama geneline
baktığınız zaman iyi değil.
Pirinçle ilgili problem çıkıyor, Provokatörler var
Etle ilgili problem çıkıyor, aynı şey, Birileri
spekülasyon yapıyor
Yahu, bundan kim sorumlu? Hükûmet sorumlu değil
mi? Bulun çıkarın, kim yapıyorsa koyun bunun önüne. Bunu bir de
böyle yapmak lazım, böyle bakmak lazım.
Ben tarımın finansmanıyla ilgili Devlet Planlama
Teşkilatında uzun yıllar çalıştım. Tarımla
ilgili komisyonların finansmanında Dış Ticaret
Müsteşarlığının temsilcisi olarak, Planlamanın
temsilcisi olarak çalıştım, ama işlerin bu kadar alelade
görüldüğünü hiç dikkate almadım.
Şimdi, Sarayköyde çiftçiler hakikaten çok kötü durumda.
Ziraat Bankasından, ziraattan biraz daha fazla kredi almak için
buğday yerine pamuk ektiklerini beyan ediyorlar, şimdi tekrar
beyanlarında sahtekârlıktan muamele yapılıyor. Üç
kuruş alacaklar, o da burnundan geliyor. Herkesi sahtekârlığa
itiyoruz! Bunun normal tarafı nedir?
Bakın, Hükûmet gerçekten sıkıntılı olmaya
başladı. Bir senede bu milletin 125 milyar dolarını AKP
Hükûmeti -dün de söyledim- hiç etti! Gitti, yok! Peki ne olacak?
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Nereye gitti?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Sorun ekonomiyle ilgili
bakanınıza, niye sormuyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sen anlat.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Hiç ettiniz, kayboldu.
Yapmadık deyin! Böyle bir şey olabilir mi!
İlçe pazarlarını dolaşıyoruz,
bomboş. Vatandaşlar bize diyorlar ki: Eğer emeklilerden nakit
girişi olmazsa, eğer buralarda memur olmazsa, burada para yok, esnaf
ölü, sıkıntılı. Şimdi, bunları hiç dikkate
almıyorsunuz. Ekonomisi iyi olmayanın tarım sektörünün iyi
olduğu nerede görülmüş? Sadece Cenabıhak verecek, yağacak,
iyi olacak. Bunun alternatifi başka ne?
Baktım biraz önce programa, yıllarca o tabloları
ben hazırladım. Şu 2010 yılı programına 2009
yılı alım tahminlerini, ödeme tahminlerini, fiyat tahminlerini
koyamamışsınız. Burnunuzun ucunu görmüyorsunuz çünkü! Ne
kadar alacağınızı bilmiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ayhan, lütfen tamamlayınız.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Önümüzde TMO gibi çok önemli bir
kuruluş var. Yani, TMOya fındık aldırmak kadar zül bir hadise
var mıdır! Nerede görülmüş! Böyle bir şey olabilir mi! Ben
yurt dışına temsilci olarak gittiğimde, bana orada şu
söylendi: TMOnun gücünü oradan anlamıyorsunuz. Geçenlerde KİT
Genel Müdürüyle karşılaştım Hazinede, -bizden sonraki
dönemlerdedir- Yarın özelleştirmede önünüze gelirler, dikkat edin.
dedim, bu kuruluşların, Et-Balıkın, Ziraat
Bankasının gücünü, gerekliliğini, bu memleket için
iyiliğini bu krizde görmediniz mi? Hepimiz gördük.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) İktidarınızda
çıktı, Ziraat Bankasını iktidarınızda
batırdınız.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Zar zor konuşma oradan,
dinle! (AK PARTİ sıralarından Aa sesleri, gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Niye bağırıyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Zar zor konuşma. Tamam,
olanı söylüyoruz, çok mu zor geliyor?
SUAT KILIÇ (Samsun) Hiç yakışmıyor sana.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Çok mu zor geliyor?
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Niye rahatsız
oluyorsun?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Şimdi, buna
baktığınız zaman, bunun neresi iyi? Hükûmet aynen akordu
bozulmuş müzik aleti gibi sesler çıkarıyor, aynen böyle.
Sayın Başbakan farklı bir şey söylüyor, bir başka
bakan onu farklı bir şekilde ifade ediyor. Bunun neresi iyi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayhan, teşekkür ediyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım.
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için
elektronik cihazla oylama yapacağım.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Hayret Başkan ya!
BAŞKAN Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının 27. maddesinin doğal mineralli sular ve yapay
sodaların üretimi ibaresinden sonra gelmek üzere tüketimi ibaresinin
ilave edilmesini arz ve talep ederiz.
Mehmet Ali Susam
(İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet Katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Selçuk Ayhan, İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ayhan.
SELÇUK AYHAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlıyorum.
Sabahın bu ilk saatlerinde çok yorgun olduğunuzu
biliyorum. Öğleden beri yaptığımız görüşmelerde
muhalefet partileri tarafından verilen hiçbir önergenin ciddiye alınmadığını
da biliyorum. (AK PARTİ sıralarından Ciddi
olmadığı için sesi) O nedenle ciddi olmadığı
için demenizi de ayıplıyorum, yani bunu saygısızlık
olarak görüyorum. İçeriye girip de sadece el kaldırmak veya yoklamaya
imza atmak için buraya gelip ondan sonra ciddi değil demeyi de size
yakıştıramıyorum.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Sizden hiç kimse yok.
SELÇUK AYHAN (Devamla) Siz talimatla buradasınız, biz
gereği kadar varız.
Değerli arkadaşlar, geçenlerde İzmirin Ödemiş
ilçesinin bir köyüne gittim. Girişte bir aile, karı-koca,
yanlarında genç, delikanlı oğulları çeyiz
alışverişinden geliyorlarmış. Adam dedi ki: Gelin, üç
tane gremse istedi, ben beş tane aldım. Beş tane beşibirlik
istedi, yedi tane aldım. İstemedikleri hâlde iki tane bileklik
aldım. Allah Hükûmetimizden razı olsun, durumumuz çok iyi, hasat iyi,
ürün iyi, primleri zamanında alıyoruz. Allah,
Başbakanımızı başımızdan eksik etmesin,
iktidar partimizi başımızdan eksik etmesin. (AK PARTİ
sıralarından Amin sesleri) O ara gözlerimi açmışım
ve bunun rüya olduğunu gördüm. Rüyadan uyanmış olmanın da
üzüntüsünü yaşadım.
Şimdi, sanal bir âlem kurmuşsunuz, sanal! Hani, western
filmlerinde bir film stüdyosu oluştururlar, film orada çevrilir ya, sizin
dünyanızda sanal köyler var,
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Kimin sanal olduğu
belli oluyor!
SELÇUK AYHAN (Devamla) Burada konuşurken öyle güzel
şeyler söylüyorsunuz ki, ben diyorum ki: Acaba, Türkiyede ben mi
yaşamıyorum, yoksa arkadaşlarım mı
yaşamıyor?
Şimdi bakın, sizi İzmire davet ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SELÇUK AYHAN (Devamla) Sizi İzmire davet ediyorum,
misafirim olun, istediğiniz gibi de ağırlayacağım.
Benimle birlikte, lütfen, Menderesin, Küçük Menderesin köylerine gidelim.
Sizin AKP milletvekili olduğunuzu da söylemeyeceğim, buna da söz
veriyorum. Oradaki köylüyü, kendi ağzınızla bir dinleyin.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Senin söylemene gerek yok!
SELÇUK AYHAN (Devamla) Şimdi, bakın arkadaşlar,
dünyada gelişme her zaman var. Bizim çocukluğumuzda saban vardı,
arkadan traktör çıktı, patos çıktı, biçerdöver
çıktı, bugün teknoloji daha da gelişti. Çocukluğumuzda
televizyon yoktu, kahvelerde radyo vardı, zenginlerin evinde radyo
vardı. Teyp, plak falan, Almanyadan gelenlerin evinde vardı. Zaten doğal
olarak dünyada bir gelişme var. Elbette ki ihracatta da artış
var ama şunu göz ardı etmeyin: Hollanda gibi Türkiye'nin sadece yüzde
5ine tekabül eden bir ülke, ihracatta dünya 3üncüsü. Bizim
ihracatımız artmış olabilir ama ihracat
artışı olurken ithalattan dolayı cari
açığımız da artıyor. Yani biz, zeytinyağı
alıyoruz, pamuk alıyoruz, her şeyi ithal eden bir ülke konumuna
geldik. Bunu da görmezden gelmeyin.
Şimdi, tarım bu kadar gelişiyor. Peki, bu
gelişmenin sonucunda üretilen artı değer nereye gidiyor?
Şimdi, bizim köylümüzün -geçen hafta da burada söyledim- sulama
kooperatiflerinin borçlarını yapılandırmak için müracaat
edenlerin sadece yüzde 3ü ödemelerini yapabilir durumda. Bu bir realite
arkadaşlar. Elektrik sayaçları sökülmüş. Adam, tarlasını
sulayamıyor, bahçesini sulayamıyor. Şimdi, bu realiteyi
görmezden gelebilir misiniz? Köylünün ecrimisil borçları başına
bela, tarım kredi kooperatiflerine olan borçları başına
bela, Ziraat Bankasına olan başına bela, tefeciye olan
başına bela, tüccara olan başına bela.
Biraz önce Ahmet Bey dedi ki: Primler ödendi. Evet, geçen
senekiler ödendi. Geçen sene de, evvelki senekiler yüzde 15 eksiğiyle
ödenmişti. Ben Ödemişin istasyon kahvesinde gözümün önünde dört tane
sağımlık inek kamyonunun kesime gittiğini gördüm.
İşte hayvancılık bu. Bugün dışarıdan hayvan
getiriyorsunuz, buna nasıl iyi diyebilirsiniz? Yani gelişmeleri
elbette ki görelim, olumlu olarak bakalım ama karşımızda La
Fontaineden masallar mantığıyla bir hayal dünyası
yaratırsanız acı gerçekleri göremezsiniz. Lütfen gidin, bu
insanlarla görüşün.
Kirazdan bahsediyor, kiraz elbette ki para ediyor. Bir de
kestaneye bak, kanserle boğuşan kestaneye bak.
AHMET ERTÜRK (Aydın) Gel gidelim hafta sonu.
SELÇUK AYHAN (Devamla) Ahmetciğim, tamam, haftaya seni
götüreceğim. Gel, beraber Kiraza gidelim. Gidelim arkadaş. Yani biz
burada masal olsun diye, laf olsun diye konuşmuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayhan, lütfen tamamlayınız.
SELÇUK AYHAN (Devamla) Yani ben her hafta İzmirde en az iki
köye gidiyorum. Sizi soruyorlar, AKP milletvekilleri niye gelmiyor diye
soruyorlar.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Yalan söyleme, biz de
gidiyoruz her hafta ya!
SELÇUK AYHAN (Devamla) Siz hangi köye gidiyorsunuz Beyefendi?
Kendi yarattığınız köylere gidiyorsunuz sanıyorum.
BAŞKAN Sayın Ayhan, lütfen Genel Kurula hitap eder
misiniz.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sanki biz denize
gidiyoruz.
SELÇUK AYHAN (Devamla) Neyse arkadaşlar, fazla uzatmaya
gerek yok. Sizin, kendi yarattığınız, ürettiğiniz ya
da özel olarak geliştirdiğiniz, pilot olarak seçtiğiniz
bazı köylere gittiğinizi sanıyorum. Sizi sözümün
arkasındayım- İzmire davet ediyorum. Birlikte gidelim, ondan
sonra benden özür dilemezseniz söyleyecek bir laf yok.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Her tarafa giderim seninle.
SELÇUK AYHAN (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı
tasarının 28 inci maddesindeki Ancak özel tıbbi amaçlı
diyet gıdaların üretimi ibaresinden sonra tüketim ibaresinin ilave
edilmesini arz ve talep ederiz.
Ahmet Küçük R. Kerim Özkan Vahap Seçer
Çanakkale Burdur Mersin
Muharrem İnce M.
Ali Susam
Yalova İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun
Tasarısının 28inci maddesinin birinci cümlesine esaslar
kelimesinden sonra gelen ibarenin çıkarılarak Sağlık
Bakanlığının görüşü alınarak bakanlıkça
belirlenir ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Hakan Coşkun Metin Ergun
Afyonkarahisar Osmaniye Muğla
Mehmet
Şandır Ahmet
Orhan Mümin
İnan
Mersin Manisa Niğde
Muharrem Varlı Reşat Doğru M. Akif Paksoy
Adana Tokat Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Orhan, Manisa
Milletvekili.
Buyurun Sayın Orhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET ORHAN (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 498 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısının
28inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi ile ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir Avrupa Birliği düzenlemeleri dayatması ile yetersiz
ve eksik bir kanun tasarısı ile karşı
karşıyayız. İçinde bulunduğumuz AKP İktidarı
dönemi, Türk çiftçisi için giderek daha da ağırlaşan zor
yıllar olmuştur. Biraz önce burada iktidar partisi temsilcileri Türk
çiftçisinin içinde bulunduğu durumla ilgili güzel şeyler ifade
ettiler. Ben bir tek şeyi dikkatlerinize sunmak istiyorum: Kişi
başına düşen millî gelir 8.590 dolarken çiftçi için acaba kaç
dolar? 2 bin doların altındadır. Bu bile bu gerçeği anlatmaya,
çiftçinin içinde bulunduğu durumu anlatmaya yeterli bir örneği
teşkil etmektedir.
Başta hayvancılık olmak üzere tarımsal
üretimin her alanı ve çeşidinde ortaya çıkan maliyet
yüksekliği ve üretim sırasındaki karmaşıklıklar,
olmayan desteklemeler Türk çiftçisini daha da zora sokmaktadır.
Sıkıntı ve zorluk içinde olanlar yalnız çiftçilerimiz
değildir. Veterinerlerimiz, gıda mühendislerimiz, ziraat
mühendislerimiz, kimya mühendislerimiz ve sektörde diğer
çalışanlar da zorluk içindedir.
Bu meslek gruplarının koordineli ve birbiriyle uyum
içinde çalışmaları için daha özel ve net bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır. Bu düzenlemeler her meslek grubuna alt kadroları ile birlikte
mutlu ve tatmin edecek şekilde yapılmalıdır ki milletimiz
ve çiftçimiz söz konusu profesyonellerden istifade edebilsin.
Değerli milletvekilleri, sağlıklı nesillerin
oluşturulmasında hayvansal ürünler vazgeçilmez stratejik ürünlerdir.
Bu gerçek göz önünde bulundurularak ülkemizde hayvansal ürünlerin yeterli ve
sağlıklı olarak tüketilebilmesi için gerekli önlemler
şimdiye kadar alınmalı idi fakat
alınamamıştır.
Dünyada tarım ve hayvancılığını
geliştirmeden ekonomik kalkınmasını başarmış
ülke yoktur. Bu gerçek dikkate alınarak ülkemizde kişi
başına düşen hayvansal ürün tüketiminin gelişmiş
ülkelerdeki düzeye ulaşabilmesi için hayvansal üretim
arttırılmalı ve hayvancılığın tarım
içindeki payı yüzde 50'lere yaklaştırılmalıdır.
AB ülkelerinde üretim koşulları ile
şekillenmiş yaygın tüketim anlayışı gereği
hayvansal ürünler yüzde 70 oranında tüketilmektedir. Oysa ülkemizin üretim
yapısı ve tüketim anlayışı bunun tam tersi bir seyir
izlemektedir. Gelişmiş ülkeler, bu yaklaşımla ilgili plan
ve projeleri uygulamaya koymuşlardır.
Günümüzde çevre kirliliği ve ekolojik dengedeki bozulma,
birçok mikroorganizmaya tür barajını aşarak yeni konakçıları
enfekte etme yeteneğini kazandırmıştır. Küresel
pandemik tehditlere neden olan kuş gribi, domuz gribi gibi, hayvanlardan
insanlara bulaşan hastalıklarla mücadelede, sağlıklı
yaşam için insanların vazgeçilmez temel hakkı olan gıda
güvenliği ve güvencesiyle yaşanabilir ve sürdürülebilir bir çevrenin
sağlanmasında veteriner hekimlerimizin önemini bir kez daha önümüze
getirmiştir.
Gıda güvenliğinin sağlanmasında yeterli hukuki
ve teknik altyapıya, bu alanda çalışmakta olan personelin
sayısı ve niteliğinin iyileştirilmesine, bununla birlikte
süreci iyi yönetebilecek siyasi ve bürokratik irade ve anlayışa
ihtiyaç vardır.
Bunun gerçekleştirilmesinde nesnel, bilimsel ve ülke
gerçekleriyle uyumlu, halkımızın ve ülkemizin
çıkarlarını koruyan bir mevzuat temel gerekliliktir.
Tasarıda gıda değeri olmayan ev ve süs
hayvanları, veteriner sağlık ürünleri, hayvansal yan ürünler yer
alırken, gıda ile temas eden madde ve malzemeler, yeni gıdalar,
fonksiyonel gıdalar, GDOlu ürünlerin kapsamda yer bulmaması önemli
bir çelişkidir.
Halk sağlığı ve koruyucu sağlık
hizmetlerinin tam anlamıyla uygulanması, insan tüketimine sunulan her
türlü gıda maddesinin gıda yasası kapsamında yer
alması ile mümkündür.
Hayvan sağlığı, hayvan refahı ve
zootekni, veteriner sağlık ürünleri, veteriner tıbbi ürünler
gibi bölümlerinde sadece veteriner hekime işaret eden vurgulamalar varken,
hem yukarıdaki çalışma alanlarında hem de bitki
sağlığı, gıda ve yem bölümlerinde, eş değer
yetkiye sahip mühendislerin yer almaması, özellikle gıda bölümünde
mühendislerin adının bile geçmemesi düşündürücüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Orhan, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET ORHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, kanun taslağındaki gıda
bölümü, hâlen yürürlükte bulunan 5179 sayılı Kanun'un teknik ve
içerik olarak oldukça gerisindedir.
Taslak, hem içeriği hem hukuk tekniği hem de AB
mevzuatına uyumu anlamında, birçok yetersizlik içermektedir.
Taslağın bu şekli ile yasalaşması
durumunda; gıda güvenliği işlevinin azalmasına
bağlı olarak halk sağlığını olumsuz yönde
etkileyecek sorunlar oluşacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, ilgili meslek gruplarına ve
Türk çiftçisine, yetiştiricilerine faydalı olması temennisi ile
hepinizi saygı ile selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Orhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı tasarının
28 inci maddesindeki Ancak özel tıbbi amaçlı diyet
gıdaların üretimi ibaresinden sonra tüketim ibaresinin ilave
edilmesini arz ve talep ederiz.
Ahmet Küçük
(Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
498 sıra sayılı Kanun Tasarısının
28inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, bu yasa tasarısıyla ilgili, gruplar
arasında herhangi bir görüş farkı yok. Ben konuşmamda,
birinci bölümle ilgili partim adına konuşurken söyledim: Bu yasa
tasarısı bir an önce çıkmalı. Avrupa Birliği müzakere
sürecinde 12nci faslın açılması adına bu yasayı
çıkartmamız gerekiyor, hep beraber destekleyelim, çıkartalım.
Sorun, bu yasayla ilgili değil, gruplar arasındaki problem.
Şimdi, Sayın Başbakan, sayın bakanlar, Hükûmet
yasamaya bu şekilde bir baskı kurarsa, tabii, etki, tepkiyi
doğuracaktır. Haziran ayı içerisinde otuz tane yasa
çıkacak, yoksa Meclisin çalışmaları uzayacak. Varsın
uzasın efendim. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir
çalışma koşulu olabilir mi? Az önce, bakın, bir sayın
milletvekili arkadaşımız, sinir sistemi bozuldu,
bağıra çağıra buradan ayrıldı gitti. Şimdi,
bu tablolar bize yakışıyor mu? Bu bitimi neyin nesi? Yani, bu
yasa tasarısı otuz altı saat sürse, otuz altı saat
buralarda yerlerde mi sürüneceğiz? Böyle bir ayıp olabilir mi? Yani,
baştan gruplar anlaşır, çalışma saatlerini bizim
insani çalışma koşullarımıza göre düzenler, Bu yasa
tasarıları ülkemiz için, bizler için çok önemli, çok ivedi
çıkması gerekir. der, otururlar anlaşırlar, suhuletle,
sükûnetle bu işleri çözer gideriz. Ama böyle tersleşmeyle
Ki
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; milletin iradesi, milleti temsil
ediyoruz; burada örnek olmamız gerekiyor. Ayrışma,
çatışma burada başlarsa, varsın, halk indinde problemler
nasıl çözülecek? Bizim gibi mi çözecek, halk da böyle mi çözecek,
tartışarak, kavga ederek, ayrışarak? Ben gerçekten
yadırgıyorum bu çalışma koşullarını.
Değerli arkadaşlarım, az önce Sayın Bakan, bir
önceki konuşmamda Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili iddiaları
dile getirmiştim, cumhuriyet başsavcılığının
bu konuda soruşturma açmadığını söyledi. Acaba Bakan
bu konuda soruşturma açılmasıyla ilgili izin verdi mi,
bilemiyorum; buradan da kendisine bu soruyu yöneltiyorum. Ayrıca bu iddialar
bana ait iddialar değil. Yüksek Denetleme Kurulunun ve daha sonra
Başbakanlık Teftiş Kurulunun iddiaları. Kendi Tarım
Bakanlığına bağlı Teftiş Kurulu bu konuda o
görüşe aykırı bir görüş bildiriyor; ona da saygı
duyuyorum.
Şimdi daha önce Amerikan firması Deltapine
firmasının
Bu konuda gensoru önergesine de konu oldu. Yine, bu
iddialar konusunda Sayın Bakanın, bu konular gündeme geldiği
zaman çok agresif çıkışları oluyor. Oysaki olabilir.
Tarım Bakanlığı kocaman bir kurum, yüzlerce, binlerce orada
çalışan bürokratlar var, hepsini tabii sevk ve idare etmek, kontrol
altında tutmak mümkün olmayabilir, bu tip sıkıntılar
olabilir ama bu tip iddialar dile geldiği zaman, en önce bu işin
önünde duracak olan, bu işin aydınlatılması için çaba
gösterecek olan makam Sayın Bakanın makamı. O konuda da yine
böyle bir konu gündeme geldi, gazetelerde bu haber olarak yayınlandı,
Sayın Bakandan tık çıkmadı. Daha sonra, üzerine vazife
olmayan -öyle söyleyeyim- bir sivil toplum örgütü bu konuda gitti bir dava
açtı, orada savcı takipsizlik kararı verdi, Bu iddialar gazete
haberlerinden ibarettir. dedi, yine Sayın Bakandan tık
çıkmadı ama siyasi olarak bu iş gündeme geldi, Sayın Bakan
bu konuda idari soruşturma başlattı. Bu konuyla ilgili idari
soruşturmanın neticesini de bilmiyorum. Dolayısıyla bu
konularda Sayın Bakanın hiddetlenmesine, celallenmesine gerek yok,
bizlerden çok daha fazla bu konunun üzerine gitmesi gerekiyor. Temiz toplum
yaratacaksak, şeffaf toplum yaratacaksak, yurttaşın,
vatandaşın hakkını, hukukunu kimseye gasbettirmeyeceksek en
büyük görev bize düşüyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan; bugün
tartışılan -tabii uzun saatlerdir tarım konusu
konuşuluyor- tarım tabii ki Türkiye için önemli, üçte 1 nüfus
dolaylı ya da direkt olarak bu sektörden geçiniyorsa tabii ki
konuşulacak çok şey vardır. Bundan da kimse esef duymasın,
kimse şikâyet etmesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
VAHAP SEÇER (Devamla) Dolayısıyla sorular da
soracağız, belki buraya çıkan arkadaşlarımız
yanlış bilgiler de verebilir, bu bilgeleri sehven de yanlış
verebilir ya da bilgi noksanlığından verebilir ama Türkiye'nin
bir gerçeği var: Türkiye'nin gerçeği tarım. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubundan az önce çıkan bir sayın milletvekili
arkadaşım çok güzel bir şey söyledi, ekonomiyi düzeltemezseniz,
tarım sektörü dışındaki sektörleri düzeltemezseniz
doğal olarak zaten tarım sektörünü düzeltmeniz mümkün değil.
Türkiyede her şey iyi gidiyor, tarım sektörü iyi gidiyor ama sekiz yıl
içinde 1,5 milyon insan bu sektörden kopuyor! Siz bu insanlara -tarım
politikalarını tartışmıyorum- inşaat sektöründe,
sanayi sektöründe, hizmet sektöründe bir yerlerde istihdam olanağı
sağlayamazsanız, bu insanlara iş veremezseniz demek ki sorun
sadece tarıma dayalıdır, bütün ekonomiye dayalı. Bunu bir
bütün hâlinde ele almak lazım. Dolayısıyla bu konuları
konuşmaktan burada yorulmayalım, bıkmayalım, birbirimize de
kızmayalım, mutlaka bizden daha iyi bilenler vardır, onları
bir dinleyelim.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 498 sıra sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 29. maddesinin 2. fıkrasındaki işletmecilere
ibaresinden sonra gelmek üzere bu ürünleri nakledenler ibaresinin eklenmesi
arz ve teklif ederiz.
Abdülkadir Akcan Muharrem Varlı Cemaleddin Uslu
Afyonkarahisar Adana Edirne
Hakan Coşkun Metin Ergun M. Akif Paksoy
Osmaniye Muğla Kahramanmaraş
Mehmet
Şandır Mümin
İnan
Mersin Niğde
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hasan Özdemir, Gaziantep
Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 498 sıra
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu Tasarısının 29uncu maddesiyle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Verdiğimiz bu önergeyle tasarıdaki bir eksikliğin
giderilmesi amaçlanmıştır. Vermiş olduğumuz önergeyle
tasarının 29uncu maddesinin ikinci paragrafında
işletmeleri kelimesinden sonra gelmek üzere bu ürünleri nakledenler
ifadesinin eklenmesinin doğru olacağını düşünmekteyiz.
Çünkü ürünlerin üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar izlediği
yolculukta hijyen ve sağlıklı muhafaza
şartlarının gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği
ve bunun takibi büyük önem taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti Türkiye'nin sosyal ve
ekonomik yapılarının can damarı olan tarım ve
hayvancılık sektörlerinin sorunları için sektör merkezli
çalışmalar yapmamakta ve bu sektörleri âdeta yok etmeye sevk
etmektedir. Bunun yerine çözümü sürekli dışarıda
aramaktadır. Canlı hayvan ithali konusu bu durumun son
örneğidir. Hükûmetin yapması gereken, et ithalatıyla et
fiyatını düşürmek amacıyla karanlık bir yola girmek
değildir. Hükûmet yerli üreticinin sorunlarına çözüm bulmalı,
böylece çözümü Türkiye merkezli aramalıdır. Öncelikle sorunun kaynak
noktasını bulmak gerekmektedir. Piyasada arz darlığı
nedeniyle besicilik hayvanı fiyatları yükselmiştir. Etin
satış fiyatı ise piyasanın alabileceği üst sınıra
dayanmasına rağmen üretici ve besici hiçbir zaman emeklerinin
karşılığını alamamaktadır.
Bakınız, Türkiyede 1980deki 45 milyonluk nüfusa
karşılık 80 milyon hayvan sayısı, AKP Hükûmetinin
beş altı yıllık yanlış politikaları
neticesinde, nüfusun 72 milyon 561 bin olduğu bu ülkede 41 milyon 512 bin
hayvan sayısına gelinmiştir. Bütün bu sorunlara karşı
Hükûmet Türkiyede hayvan arzını artırma seçeneğini bir
kenara koyarak doğrudan canlı hayvan ithal etmeye yönelmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin bu
anlayışı sadece hayvancılık sektörü için değil
Türk toplum yapısını da derinden etkilemektedir. Bir kere
köylülük artık bitirilme noktasına gelmiş, hem tarım hem de
hayvancılık politikasındaki yanlışlıklar
Türkiyede köylülüğü bitirmiştir. Vatandaşlarımız
bulunduğu yerlerde doyması gerekirken köyler
boşaltılmış ve büyük şehirlere göç devam etmektedir.
Orada birçoğu da varoşlarda işsizdir. Unutulmamalıdır
ki köylülük Türk toplumunda sadece ekonomik bir unsur olarak açıklanamaz.
Köylülük milletimizin millî ve manevi yapısını geliştirerek
ayakta tutan sosyal bir gerçekliktir. Bu gerçekliği görmezden gelmemek
Türk milletinin kültür birikimini gözden kaçırmamak gerekir. Kurtuluş
savaşında köylülerimizin kahramanlıklarını hepimiz
biliriz. Ülkeyi kurtarırken kendi topraklarını da
kurtardığını hiçbir zaman unutmamalıyız.
Değerli milletvekilleri, hayvancılık sektörünün zor
durumda olduğu bu dönemde teşvik politikalarıyla pek çok
girişimci büyük yatırımlar yaparak büyük hayvan çiftlikleri
kurmuştur. Bu çiftlikler çok kişiye iş kapısı olurken
et fiyatındaki artışlar bahane edilerek canlı hayvan ithali
serbest olmuştur. Seçim bölgem Gaziantep de son dönemde
hayvancılık alanında teşvikli bölgeler arasına
girmiş ve insanlarımız burada büyük çiftlikler kurmuş, ama
bakıyoruz ki, bu hayvan konusunda dışarıdan ithalle
birlikte, bu çiftliklerdeki hayvanların birçoklarını
satışa çıkarmakta, vatandaş büyük bir panik içerisinde ama
bunları da dediği fiyata satamamaktadır.
Bu sürecin sonu, Türkiyede hayvancılık sektörü
bitirilmek üzeredir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir, buyurun.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) Büyük umutlarla yapılan
yatırımlar atıl duruma düşme tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Netice itibarıyla, Hükûmetin yanlış
ve eksik hayvancılık politikalarının yansıması,
canlı hayvan ve et ithalatının serbest
bırakılmasıyla ortaya çıkmıştır. Karar,
Türkiye'nin hayvancılık sektörünün iflası anlamına gelirken
toplum sağlığının da tehdit altında olduğu
bir dönemi ifade etmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmete
çağrımız, bir an önce bu yanlışlıktan geri
dönülmesidir.
Vermiş olduğumuz önergemizi desteklemenizi bekler,
konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Yerine getireceğim Sayın İnce.
Sayın İnce, Sayın Özkan, Sayın Seçer,
Sayın Susam, Sayın Küçük, Sayın Ayhan, Sayın Uslu,
Sayın Şandır, Sayın Akkuş, Sayın Yalçın,
Sayın Paksoy, Sayın Coşkun, Sayın Tankut, Sayın Taner,
Sayın Orhan, Sayın Yunusoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Bulut, Sayın Yıldız, Sayın Akcan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın Ahmet İnal? Burada.
Sayın Cemal Kaya? Yok.
Sayın Veli Seyda? (CHP ve MHP sıralarından O da
yok. sesleri)
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.59
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 04.08
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 115inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İstem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci
yoklamada da toplantı yeter sayısı olmadığından,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 11 Haziran 2010 Cuma günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 04.12