DÖNEM: 23 CİLT: 72 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
119uncu
Birleşim
17 Haziran 2010 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürkün, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve
Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme ve
kuraklığa ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve
Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme ve
kuraklığa ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve
Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme ve
kuraklığa ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla
Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme ve kuraklığa
ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, Ergenedeki çevre kirliliğine
ilişkin açıklaması
3.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve
Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme ve
kuraklığa ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Atatürk Barajının
etrafının ağaçlandırılmamasından dolayı her
sene toprak kayması nedeniyle dolmasına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 34 milletvekilinin, su ürünleri sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/769)
2.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 20 milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/770)
3.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş ve 38 milletvekilinin, domuz
gribine yönelik uygulamalar konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/771)
4.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda yaylalara çıkışta yaşanan
sorunların hayvancılığa ve arıcılığa
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/772)
B) Tezkereler
1.-
Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar
Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının geri verilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1219)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- TBMM
Başkanlığına sunulan ülkemizde meydana gelen erozyon ve
kuraklığa bağlı olarak oluşan çölleşmenin
engellenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
konusundaki Meclis araştırması önergesinin görüşme gününe
ilişkin MHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.-
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, meme kanseri tedavisine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/13598)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, Aydın ziyaretinde yaşanan bir olaya
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/13695)
3.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, ceza ve tutukevlerindeki doluluk
durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/13709)
4.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Erzurum H Tipi Cezaevinde
yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/13710)
5.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, infaz koruma
memurlarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/13870)
6.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, KCK operasyonuna ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/13873)
7.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, tomografinin
sağlığa etkilerine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/13929)
8.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir mahkûmun cezaevinde
ölümüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/13951)
9.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Ordu Cezaevinde bazı hükümlülere
yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/14022)
10.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, Adli Tıp Kurumunun
DNA testine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/14282)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün
ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/14690)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.06da açılarak on iki oturum yaptı.
Mersin
Milletvekili Kürşad Tüzmenin, Kırgızistan ve Özbekistan
halkları arasında çıkan sorunlara,
İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, Kırgızistanda yaşanan
olaylara,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu cevap verdi.
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel, Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocuklar ve
ailelerinin durumuna ve 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle
Mücadele Gününe ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı.
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik,
İzmir
Milletvekili İbrahim Hasgür,
Kırgızistandaki
olaylara;
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Dışişleri Bakanının
diplomatik zafer hırsına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 29 milletvekilinin, kadın istihdamındaki
engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla (10/765),
Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 19 milletvekilinin, pamuk üretimi ve
işlenmesinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/766),
Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, Hakkârideki arama noktalarında
yapılan uygulamalar konusunda (10/767),
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, çay üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/768),
Birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
6ncı
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili
Bayram Meral ve 20 Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları
Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/788, 2/226) (S.
Sayısı: 499),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S.
Sayısı: 509) üzerindeki görüşmeler tamamlanarak elektronik
cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve
kanunlaştı.
5inci
sırasında bulunan, Kamulaştırma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/773) (S. Sayısı: 475) tümü
üzerinde bir süre görüşüldü; verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından görüşmeleri
ertelendi.
Belli bir süre
için verilen aradan sonra Genel Kurulu verilen sürenin bitiminde açmayarak
Meclise, milletvekillerine saygısızlık yaptığı
konusunda Oturum Başkanının tutumu hakkında usul
görüşmesi yapıldı.
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurtun,
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, mahkeme kararlarının yerine
getirilmesini engelleyen Anayasaya aykırı bir önergenin, işleme
alınmaması gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.
17 Haziran 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 02.57de son verildi.
|
|
|
Sadık
YAKUT |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
Gülşen
ORHAN |
|
|
Bilecik |
|
Van |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
|
Konya |
|
Burdur |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 161
II.-
GELEN KÂĞITLAR
17
Haziran 2010 Perşembe
Raporlar
1.-
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası
ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili
Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/673) (S. Sayısı: 519) (Dağıtma tarihi:
17.6.2010) (GÜNDEME)
2.- Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 520)
(Dağıtma tarihi: 17.6.2010) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak ve 34 Milletvekilinin, su ürünleri
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/769)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.04.2010)
2.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 20 Milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/770) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.04.2010)
3.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş ve 38 Milletvekilinin, domuz
gribine yönelik uygulamalar konusunda bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/771) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.04.2010)
4.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 Milletvekilinin, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda yaylalara çıkışta yaşanan
sorunların hayvancılığa ve arıcılığa
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/772) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.04.2010)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın
eşcinsellerle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13693)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin, yurtlardan kaçan çocuklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13694)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, eşcinsellere yönelik şiddet
olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13706)
17 Haziran 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele
Günü münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Mustafa Öztürke aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Öztürk.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürkün, 17 Haziran Dünya
Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme
ve kuraklığa ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm
Müslümanların Regaip Kandilini tebrik ederim.
Bugün, 17 Haziran
Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü. Çölleşmenin ana nedeni, insan
faaliyetleri sonucu atmosfere insanların attığı sera
gazlarının yeryüzünü ısıtması, ısıtmaya
başlaması ve yeryüzündeki dengenin bozulması nedeniyle
yeryüzünde ciddi değişiklikler olmaya
başlamıştır. Yeryüzünü hovardaca kullandık, atmosferi
kirletirken hiç sesimiz insanoğlu olarak çıkmadı ve bugün
yeryüzü ciddi ısınma tehdidi altındadır.
İnsanlar,
kendi konforları için havayı ısıttılar. İnsanlar
daha rahat yaşamak için bacalarından, arabalarının
egzozundan veya tarımdan çevreye, ciddi şekilde sera
gazlarını atmosfere attılar ve bunun olumsuz etkileri yeryüzünde
görülmeye başladı. Bu etkilerin en belli başlılarından
birini bugünlerde Türkiyede görüyoruz. Özellikle sıcak hava dalgası
dediğimiz hava Türkiyeyi kasıp kavuruyor bugünlerde. İşte
bu tip ani değişiklikler, ani olumsuzluklar yeryüzünde artarak devam
edecektir. Ani ve şiddetli yağışların
-altını çizerek söylüyorum- sıklığında
artışlar olacaktır, artmaya da devam edecektir.
Fırtınalarda artışlar olacaktır ve bu etkilerin
yansımaları kuraklık gibi kendini gösterecektir ve
buzulların erimesi şeklinde kendini gösterecektir. Yeryüzünde deniz
seviyesinin, sıcaklık bu hızla devam ederse 2020li yıllara
kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) -
üretim toplumuna doğru yönelelim ama çevreyle uyumlu üretim,
doğayla uyumlu üretim, ormanlarımızı artırarak üretim.
Orman alanlarımızı hep birlikte şu parti bu parti
ayrımı yapmadan, el birliğiyle artıralım ve yine
sularımızı doğayla uygun, uyumlu bir şekilde kullanmak
için göletlerimizi artıralım. Vahşi sulamaya son vermek için
çalışmalar yapılıyor; bunu hep birlikte destekleyerek daha
yaşanılabilir bir doğayı, bir çevreyi sadece Türkiye
ölçeğinde değil, dünya ölçeğinde bunun mücadelesini el
birliğiyle verelim, içeride kısır çekişmelerle bunun
mücadelesini değil, dünya ölçeğinde bunun mücadelesini verelim
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Gündem
dışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Mersin
Milletvekili Mehmet Şandıra aittir.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, 17
Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki
çölleşme ve kuraklığa ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinize saygılar sunuyorum ve yüce Meclisimizin, tüm
İslam âleminin ve milletimizin mübarek Regaip Kandilini de yürekten
kutluyorum, hayırlara vesile olmasını, ülkemizin ve İslam
âleminin, insanlığın üzerindeki sorunların çözümüne vesile
olmasını yüce Allahtan temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün gerçekten önemli bir konuyu konuşuyoruz:
Çölleşme. Bugün 17 Haziran Çölleşmeyle Mücadele Günü.
Dolayısıyla, çölleşme konusunda Meclisimize, gerekli
duyarlılığı ortaya koyarak toplumu,
insanımızı bu konuda dikkatli olmaya, yapabileceklerini yapmaya
davet etme fırsatı doğmuştur. Çölleşmeyi biraz önce
konuşan değerli hatip iklim değişiklikleri konusuna
ağırlıklı olarak bağladı. Doğrudur,
iklimlerde maalesef istikrarı kaybettik. İnsan eliyle bozulan
doğa dengeleri, sera gazı artımı dolayısıyla
maalesef iklimler yer değiştirdi, kuraklık denen bir afet bütün
dünyayı kuşatmış bulunuyor. Kuraklık sonucunda da
ülkemizde ve dünyada yoğun bir şekilde çölleşme
yaşanmaktadır.
Çölleşmenin
tek sebebi kuraklık değil. Çölleşmenin önemli sebeplerinden biri
de tarım arazilerinin yanlış kullanımıdır.
Tarım arazilerinde uygulanan tekniklerin maalesef toprakta verimi
düşürmesi, erozyona sebep olması ve sonuç itibarıyla artık
ekilebilinir, üretilebilinir olma vasfını kaybetmiş
olmasıdır.
Durumun
vahametini iyi anlayabilmemiz açısından ifade ediyorum: 1960
yılında ülkemizde kişi başına düşen tahıl
üretim alanı 1 hektarmış, 1960 yılında. Şimdi
kişi başına düşen tahıl üretim alanı 0,35 hektara
düşmüş. Üçte 1 oranında üretim alanımız, yani ekilebilen
alanımız azalmış. Dışarıda kalan
kısımlar, işte, erozyona müsait, rüzgâr erozyonuna, toprak
erozyonuna müsait bir hâle gelmiş ve sonuç itibarıyla, ülkemiz,
bugün, dünyanın en hızlı çölleşen alanlarından biri
hâline gelmiş.
Değerli
milletvekilleri, durumun, olayın vahametini anlamanız
açısından, anlatabilmek açısından ifade ediyorum:
Yılda 500 milyon ton tarım toprağı, tarım
alanlarından yılda 500 milyon ton toprak denizlere
taşınmakta. Ülke genelindeki bu taşınma miktarı 1
milyar 400 milyon ton.
Değerli
milletvekilleri, tarım yapabilmek için 40 santim toprak gerekiyor, 40
santim toprağı kazanabilmek için de 20 bin yılın geçmesi
gerekiyor. Dolayısıyla kaybettiğimiz varlık, yerine
konulamaz, telafi edilemez bir varlık. Dolayısıyla
yapılması gereken ne varsa Hükûmet olarak, Parlamento olarak, toplum
olarak, sivil toplum, üniversiteler olarak yapılması gereken ne varsa
acilen yapılması gerektiği, artık, sorunun ertelenmesinin,
ötelenmesinin imkânı kalmadığı bir noktadayız.
Türkiyemiz hızla çölleşiyor. Çölleşen bir coğrafyayı
terk ederek bir toprakları gelip yurt ettik. Artık, burayı da
çölleştirerek gidebileceğimiz bir başka coğrafyamız
yok. Bu konuda yoğun gayret gösteren TEMA Vakfına ve benzer
derneklere, sivil toplum kuruluşlarının gayretlerine Parlamento
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak çok teşekkür ediyorum ama bunlar yeterli olmuyor. Bu
çölleşmeyi, bu erozyonu durdurmak için sivil toplumun gayretleri yetmiyor.
Buna Hükûmet olarak, buna devlet olarak el atılması ve
alınması gereken tedbirlerin acilen alınması
gerektiğini bir defa daha ifade ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, Fırat Nehri yılda 108 milyon ton
toprak taşıyor, Yeşilırmak 55 milyon ton toprağı
denizlere taşıyor; Keban Barajı bir yılda 32 milyon ton
toprak birikimi yapıyor, 31 milyon ton toprak Keban ve Karakaya
Barajlarını dolduruyor. Bu çok yönlü bir tehdittir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu sebeple, parti gruplarımızın bugün bu
konuda gösterdiği duyarlılığa Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak teşekkür ediyoruz ama yeterli bulmak mümkün değil. Ümit
ediyorum ki Hükûmet de aynı duyarlılıkta. Ümit ediyorum ki bu
gündem dışı konuşmalara Hükûmetin bir sayın üyesi
gelir, burada açıklayıcı, ümit arttırıcı bilgiler
verir.
Biz, olmaması
ihtimaline binaen bugün bir araştırma önergesi de verdik, gündeme
alınması ve gruplarımızın bu konuda konuşarak
toplumu bu konuda duyarlı olmaya davet etmelerine fırsat vermek için
araştırma önergesini huzurunuza getireceğiz.
Yine, arzu
ediyoruz, temenni ediyoruz ki Parlamentomuz, Meclisimiz tüm gruplarıyla
Türkiyede çölleşmenin, erozyonun sebeplerini araştırmak,
tedbirlerini almak noktasında bir çalışma için bir komisyon
kurmaya karar verir. Uzun süreli bir çalışma. Siyaset ötesi, gelecek
nesiller adına yapılması gereken bir görev olarak algılar
ve böyle bir komisyon kurar diye düşünüyorum.
Çölleşmeye
tekrar dikkatinizi çekiyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak mübarek
Regaip Kandilinizi bir daha kutluyor, saygılar sunuyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Gündem
dışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen Edirne
Milletvekili Rasim Çakıra aittir.
Buyurun
Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Edirne Milletvekili Rasim Çakırın, 17
Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki
çölleşme ve kuraklığa ilişkin gündem dışı
konuşması
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 17 Haziran
Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü. Böylesine günler konunun
önemine binaen yılda bir gün de olsa daha titiz, daha dikkatli
hatırlanması ve yapılabileceklerin konuşulması,
eksikliklerin tespit edilmesi bakımından önemli günler diye
düşünüyorum.
Biz muhalefet
partilerine mensup milletvekilleri, böyle günlerde ülkemizin bu konularda
eksikliklerini, yetersizliklerini kürsüye çıkar ifade ederiz, söyleriz. Bu
da bizim temel görevimizdir ama iktidardan da bekleriz ki böyle günlerde bu
konularda neler yapılmış, neler yapılmaya
çalışılıyor veya bundan sonra neler yapılması
planlanıyor. Bunları da iktidar milletvekillerinden veya icradan,
Bakandan dinlemek ve bilmek isteriz milletimiz adına. Ama bugüne kadar
muhalefetin bu türden uyarılarının maalesef iktidardan bir
yanıtı gelmediği için artık bizler de bilimsel anlamda,
eksiklikleri ifade etme noktasında heyecanımızı kaybetmeye
başladık. Gerçekten çok önemli bir konu. Küreselleşme, küresel
ısınma, toprak erozyonu, çölleşme, gerçekten çok önemli bir konu
ve inanıyorum ki AKP İktidarının en zayıf olduğu,
en yetersiz olduğu, en duyarsız olduğu konu çevre. Maalesef
Türkiyede en büyük çevre felaketi AKPnin iktidara gelişidir ve
Türkiyede çevreyi koruma adına yapılması gereken en önemli
iş, bir an önce AKP İktidarından bu ülkeyi kurtarmaktır
değerli arkadaşlarım.
Bugün
çölleşmeyi konuşuyoruz. Akşam sizlerin oylarıyla, Ankarada
tarım alanı olan, yeşil alan olan önemli bir bölgenin imara
açılmasıyla ilgili bir kanunu çıkardınız. Sayın
Bakan dün basın mensuplarını toplamış, diyor ki:
Karadenizde HESler (hidroelektrik santraller) yapıyoruz. Bunları
yaparak şu kadar sera gazı salınımı azalacaktır.
Sayın basın mensupları, bağıranlara kulak
asmayın, sakın gaza gelmeyin. diye nasihatte bulunuyor. Diğer
taraftan, bakıyoruz, Bakanlık Hatayda ithal kömürle
çalışan termik santral yapma gayretleri içerisinde oluyor. Ruhsatlar
veriliyor, ÇED süreci devam ediyor.
Yani değerli
arkadaşlarım, bunları bir araya getirdiğinizde anlayabilmek
mümkün değil. Toprak, su ve hava sınırsız tabiat
varlıkları değildir. Toprağın da bir
sınırı vardır, suyun da bir sınırı
vardır, havanın da bir sınırı vardır.
Toprağı, suyu ve havayı sanki bitmeyecekmiş gibi kullanma
hakkımız yoktur. Toprağı, suyu ve havayı sanki
tükenmeyecekmiş anlayışıyla kirletmeye hakkımız
yoktur. Türkiyede Van Gölünden başlayın
Kızılırmaktan, Menderesten, Gedizden, Tuz Gölünden,
Beyşehir Gölünden Ergenesine kadar Türkiyede çevre felaketine
uğramamış, çevre sorunu yaşamayan yer altı ve yer üstü
su kaynağımız yoktur. Türkiyede erozyona
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakır, lütfen tamamlayınız.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) -
uğramamış, çölleşmeye maruz kalmamış
tarım alanı yoktur. Harran, Urfa, Konya dünyanın en bereketli
tarım alanları ama çok ciddi çevre sorunlarıyla maalesef
karşı karşıya. Sapanca Gölü, Tuz Gölü, Beyşehir Gölü
çok ciddi çevre sorunlarıyla karşı karşıya. Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak biz sürekli komisyonlar kurarak,
araştırma komisyonları kurarak bu sorunları inceledik,
gittik, gördük ve raporlar hazırladık Hükûmete, uyarılarda ve
önerilerde bulunduk ama maalesef bugüne kadar bu raporların hepsi
Parlamentonun tozlu raflarında kaldı. Bu 17 Haziranı fırsat
bilerek AKP İktidarını çölleşme ve kuraklıkla ilgili
yeni ve ciddi tedbirler almaya davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Sayın Güvel,
Sayın Nalcı ve Sayın Ertugay, kısa söz talepleriniz var,
birer dakikalık süre veriyorum.
Buyurun
Sayın Güvel.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 17 Haziran Dünya
Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme
ve kuraklığa ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, dünyada 1,2 milyar insanın hayatını
doğrudan tehdit eden çölleşme ve kuraklık son yıllarda
yaşanan küresel ısınmaya bağlı iklim
değişiklikleri nedeniyle ülkemizi de tehdit etmektedir.
Çölleşmeye karşı acil ve yerinde önlemler
alınmadığı koşulda özellikle Akdeniz Bölgesindeki
illerimizin bundan daha çok etkileneceği bilimsel raporlarla ortaya
konulmaktadır.
Orman
yangınlarında artış ve su kaynaklarında azalma,
çölleşme tehdidini artıran unsurlardır. Sulak alanların, ormanların
ve meraların korunması, toprak ve suyun doğru
kullanılması, doğal eko sistemlere zarar vermeyen tarım,
madencilik, çevre politikaları uygulanması bir zorunluluk hâlini
almıştır. Bunun için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Nalcı, buyurun.
2.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin
Nalcının, Ergenedeki çevre kirliliğine ilişkin
açıklaması
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi bu Mecliste bir ton araştırma
komisyonları kuruldu ve hepsinde raporlar düzenlendi, sorunlar tespit
edildi, çözümler sunuldu fakat bugüne kadar, bu tespit edilen sorunlar ve
çözümlerle ilgili herhangi bir şey yapılamadı.
Trakyamız
aslında, biliyorsunuz, Ergene. Ergenede çok büyük bir çevre
kirliliği söz konusu. Bunu defalarca bu Mecliste, 2007 yılından
beri en azından 20 kere dile getirdik. Bunun sorunlarıyla birlikte
çözümlerini de burada söylememize rağmen hâlen herhangi bir şey, en
ufak bir adım atılmadı.
Tabii, biz
şunu mu bekliyoruz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.
Sayın
Ertugay, buyurun.
3.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın, 17 Haziran
Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki
çölleşme ve kuraklığa ilişkin açıklaması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu 17 Haziran
Dünya Çölleşme Günü gerçekten önemli bir gün çünkü
insanlığın önünde duran en önemli problem,
yaşadığımız yerkürenin süratle elden çıkıyor
olmasıdır. Bugünün insanı, gelecek nesillere kötü bir miras
bırakmak durumuyla karşı karşıyadır.
Bu konuda,
şüphesiz, her alanda alınacak çok ciddi tedbirler var. Bunlardan biri
de -şahsen seçim bölgemde- özellikle bu son yıllarda HES konusunda
yapılan bir proje furyası
Yüzün üzerinde ruhsat
alınmış. Bu konuda büyük bir çevre katliamı yaşanmakta
ve o civardaki insanlar, özellikle Tortum, Uzundere, İspir yöresindeki
bölge insanları, bütün varlığını, hayatını o
topraktan, o sudan sağlayan insanlar büyük bir çaresizlik içindedirler.
Hükûmetin, bu konuda, gerçekten, bu işi ciddi olarak iyi rasyonalize
edecek, iyi bir tedbir alacak, rastgele projelendirmenin önüne geçecek ve bir
doğa katliamına yol açacak bu uygulamadan derhâl vazgeçilmesi
gerekir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertugay.
Sayın Köse,
buyurun.
4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin,
Atatürk Barajının etrafının ağaçlandırılmamasından
dolayı her sene toprak kayması nedeniyle dolmasına ilişkin
açıklaması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyenin en
büyük baraj gölü ve aynı zamanda dünyanın beşinci baraj gölü
olan Atatürk Barajı, ne yazık ki her sene toprak kayması
nedeniyle göl havzası toprakla dolmaktadır. Dolayısıyla
etrafında herhangi bir orman yani ağaç ekimi de
olmadığından dolayı
Orman bildiğimiz gibi hem
yağmur suyunu tutar hem toprak kaymasını önler. Bence önemli bir
sorundur. Çölleşmeye neden olmaması için Atatürk Baraj Gölünün
çevresindeki kıyı şeridinin ve aynı zamanda beslendiği
o dağ kesimindeki vadilerinin acilen ağaçlandırılması
gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 34 milletvekilinin,
su ürünleri sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/769)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki
balıkçılık ve su ürünleri sektöründe yaşanan
sorunların ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98inci ve TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını için gereğini arz ve talep ederiz. 15.04.2010
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Osman Durmuş (Kırıkkale)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
5) Mümin İnan (Niğde)
6) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
7) Erkan Akçay (Manisa)
8) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
9) Yılmaz Tankut (Adana)
10) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
11) Akif Akkuş (Mersin)
12) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
13) İzzettin Yılmaz (Hatay)
14) Hüseyin Yıldız (Antalya)
15) Beytullah Asil (Eskişehir)
16) Muharrem Varlı (Adana)
17) Mehmet Şandır (Mersin)
18) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
19) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
20) Metin Ergun (Muğla)
21) Cumali Durmuş (Kocaeli)
22) Zeki Ertugay (Erzurum)
23) Bekir Aksoy (Ankara)
24) Mustafa Kalaycı (Konya)
25) Osman Ertuğrul (Aksaray)
26) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
27) İsmet Büyükataman (Bursa)
28) Kürşat Atılgan (Adana)
29) Hasan Özdemir (Gaziantep)
30) Ahmet Bukan (Çankırı)
31) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
32) Behiç Çelik (Mersin)
33) Recai Yıldırım (Adana)
34) Necati Özensoy (Bursa)
35) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Dünyada
balıkçılık ve su ürünleri sektörü hızla gelişirken,
ülkemiz de AB süreci ile birlikte yapılan mevzuat değişiklikleri
dışında, ulusal bir politika üretilememiştir. Farklı
kurum ve kuruluşlarca yönetilen, herhangi bir vizyon ve planlaması olmayan
bir çok sorunlarla uğraşan sektör haline getirilmiştir.
Denizlerle
çevrili olan ülkemizde büyük önem arz eden balıkçılık sektörü;
balığın avlanmasından başlayıp soframıza
gelene kadar geçen birçok merhaleden ve evreden oluşmaktadır. Bu
evrelerde sektörün en büyük hedefi; avlanmanın doğru zamanda ve
doğru türler ile yapılması, ekolojik sistemi ve dengeyi bozmadan
gerçekleştirilmesi olmalıdır. Zamanı gelmeden avlanan bir
deniz ürünü nasıl balık türlerinin geleceğini tehdit ediyorsa,
zamanı geldiği halde avlanmayan bir deniz ürünü de aynı
tehlikeyi taşımaktadır. Bilinçsiz avlanma, denetim ve
plansızlık ile kültür balıkçılığında
yaşanan sorunlar kaynakların hızla tükenmesine yol açmaktadır.
Türkiye dünya su
ürünleri üretiminin binde 7sini karşılamakta olup, yüzde 71i deniz,
yüzde 7si iç su ve yüzde 18i de yetiştiricilikten
karşılanmaktadır. Balık üretiminin yüzde 81i
avcılık yapılarak elde edilmekte olup, dünyadaki balık
üretiminin yüzde 40ı ise kültür balıkçılığından
karşılanmaktadır.
Bu kapsamda,
İCCAT nezdinde, ülkemize tahsis edilen orkinos avlama kotasını
artırmaya yönelik girişimlerde bulunulması, sektörde ileri
derecede işlem görmüş, fileto edilmiş ve tütsülenmiş
balık ihracatının özendirilmesi, markalaşmanın
teşvik edilmesi ve sektörün bir meslek grubu olarak
tanımlanmasına yönelik adımlar atılması, kültür
balıkçılığımızda soğuk zincirin
bozulmaması ve ileriye yönelik sorunla
karşılaşılmaması için birtakım önleyici
kararların uygulanmasını teminen, tahta kasalarda
satışına ve soğutma tesisatı olmayan araçlarla
nakliyesine izin verilmemesi gibi bazı önlemler alınmadır.
Balıkçılık
sektörünün üretimde, yetiştirmede, kalite ve pazarlamada önemli sorunlar
bulunmaktadır. Denizlerimizde avcılık yapan 20 bin gemi/tekne
bulunuyor. Bu gemilerimizde soğutma ve dondurucu eksikliği
bulunmaktadır. Ayrıca dünyada avlanan balıklar gemilerde
anında işlenerek satılırken, ülkemizde bu düzeyde gemi
bulunmamaktadır.
Ülkemizde hali
hazırda kurulu bulunan ve/veya kurulacak olan balık çiftliklerinin AB
normlarına uygun olarak tesis ettirilmesi ve denetlenmesi, balık
yağından alınan KDVnin % 8e düşürülmesi, konserve
edilmiş su ürünlerine verilen ihracat desteğinin tüm su ürünlerini
kapsayacak biçimde genişletilmesi gerekmektedir.
Balık
fiyatlarındaki istikrarsızlıklar, balık toptancı
hallerinin AB standartlarında olmaması, balık ve diğer su
ürünleriyle ilgili üretim ve satış istatistiklerinin
tutulmaması, ülkemizde balıkçı barınaklarının
oldukça fazla olan alt yapı eksiklikleri gibi nedenlerle su ürünleri
üretimi ve tüketiminde birçok sorunlar yaşanmaktadır.
Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığı veya Denizcilik
Müsteşarlığı bünyesinde Su Ürünleri Genel
Müdürlüğünün kurularak, denizlerimizde ve diğer su
kaynaklarında su ürünleri üretimini tek merkezden yönetecek bir kamu
kurumu oluşturulmalı bu anlamda idari ve işletmecilik yönünden
çağdaş bir yönetime kavuşturulmalıdır.
Balıkçılık
sektörünün korunması, su ürünleri kooperatiflerinin geliştirilmesi,
trol avcılığının denetlenmesi konusunda mevzuatın
geliştirilmesi gerekmektedir.
Büyük bir ihracat
potansiyeli bulunmasına rağmen, iç tüketimi karşılayamayan
balıkçılık sektörünün yaşadığı sorunlar,
destek, teşvik ve bilinçli avlanma konularında yeni
politikaların hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenlerle,
balıkçılık ve su ürünleri sektörünün problemlerinin çözülmesi
konusunda Meclis araştırması açılarak, sektörle ilgili
sorunların incelenmesi, çözümüne yönelik politika ve önlemlerin en
kısa sürede hayata geçirilmesi gerekmektedir.
2.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 20
milletvekilinin, muz üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/770)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın
98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105.
maddeleri uyarınca; Muz üreticisinin sorunları ve muz üretiminin
kolaylaştırılarak gerekli tedbirlerin alınması için
bir Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 15.04.2010
1) Hüseyin Yıldız (Antalya)
2) D. Ali Torlak (İstanbul)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
5) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
6) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Yılmaz Tankut (Adana)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Cemaleddin Uslu (Edirne)
10) Reşat Doğru (Tokat)
11) Alim Işık (Kütahya)
12) Mustafa Enöz (Manisa)
13) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
14) Beytullah Asil (Eskişehir)
15) Akif Akkuş (Mersin)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Münir Kutluata (Sakarya)
18) Mümin İnan (Niğde)
19) Osman Ertuğrul (Aksaray)
20) Rıdvan Yalçın (Ordu)
21) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
Gerekçe:
Bugün ülkemizde
Alanya, Gazipaşa, Anamur, Bozyazı ve çevresinde, Toros
dağlarının koruduğu mikroklimalarda, çok
sınırlı alanlarda muz yetiştiriciliği
yapılmaktadır. Üretim miktarı, gereken destek ve değer
verilmediğinden dolayı kapasitenin çok altındadır.
Tarımsal verilere göre dünyada dekar başına muz veriminin 1,6
ton olduğu belirtilmektedir. Örtü altı muz üretiminde 5-7 ton, açık
alanda 2,5-3 ton verim alınmaktadır. Ülkemizde örtü altı muz
üretiminde ve açık alanda muz üretiminde dekar başına 4,3 ila
4,4 ton arasında değerler verilmektedir. Ülkemizde dekar
başına muz üretimi dünya ortalamasının üzerindedir. Ancak
koruyucu tedbirler bir türlü alınmadığından örtü altı
muz üretimi maliyetleri yüksektir.
Yaşanan
doğa olayları, dünyanın ekolojik dengesindeki
değişimler de muz üretimini olumsuz etkilemektedir. Muz üretimine
gereken destek ve maliyetleri azaltıcı düzenlemeler
yapıldığında dünya çapında meyve pazarında
ülkemizin büyük aşama kaydedeceği muhakkaktır. 10 yıl
içerisinde gerekli önlemler alındığında verim daha da
artacaktır.
Eski klasik
yöntemlerin bırakılarak, doku yöntemiyle fide kullanılması
muz üreticisine üretimde büyük kolaylıklar
sağlamıştır. Muz ithalatına sınırlamalar
getirilmeli ve Türk üreticisi üretim maliyetlerinin düşürülmesi
noktasında desteklenmelidir. Örtü altı üretim
yaygınlaştırılarak diğer illerimizde de muz üretimi
teşvik edilmelidir. Sektörde yaşanan sıkıntılar yüz
yüze yapılacak görüşmelerle yerinde görülmeli ve bir an önce
çözümlenmelidir. Ülkemiz dünyada layık olduğu yere muz
üreticiliğinde gelmelidir.
Bu sebeple
Türkiye Büyük Millet Meclisinden oluşturulacak bir heyet muz üretiminin
zorluklarını ve üreticisinin sıkıntılarını
yerinde değerlendirmelidir.
3.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş ve
38 milletvekilinin, domuz gribine yönelik uygulamalar konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/771)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık
Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, domuz gribi konusunda beyanatları
ile vatandaşlarımızı korku ve telaşa sevk etmiş,
doğru bilgilendirmemiştir. Sağlık Bakanının
pandemi boyunca, politika ve uygulamaları ile Anayasayı, Umumi
Hıfzıssıhha Kanununu, Tıbbi Etik Kurallarını ve
TCKnın 202, 203, 205, 209 ve 456nın ikinci fıkrasında
belirtilen suç ve fiilleri ihlal ettiği göz önüne alınırsa;
toplumda oluşan tereddütlerin giderilmesi, sorunların
araştırılması, yanlış uygulamaların tespit edilmesi
ve ileride benzer durumların yaşanılmaması amacıyla,
Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104
ve 105. maddelerince bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ederim. 21.04.2010
1) Osman Durmuş (Kırıkkale)
2) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Şenol Bal (İzmir)
6) Recep Taner (Aydın)
7) Beytullah Asil (Eskişehir)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Yılmaz Tankut (Adana)
10) Cemaleddin Uslu (Edirne)
11) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
12) Mümin İnan (Niğde)
13) Hüseyin Yıldız (Antalya)
14) Ahmet Orhan (Manisa)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Münir Kutluata (Sakarya)
17) Tunca Toskay (Antalya)
18) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
19) Necati Özensoy (Bursa)
20) Mustafa Enöz (Manisa)
21) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
22) Mustafa Kalaycı (Konya)
23) Ahmet Bukan (Çankırı)
24) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
25) Metin Ergun (Muğla)
26) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
27) Gürcan Dağdaş (Kars)
28) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
29) Kadir Ural (Mersin)
30) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
31) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
32) Murat Özkan (Giresun)
33) D. Ali Torlak (İstanbul)
34) Meral Akşener (İstanbul)
35) Hasan Özdemir (Gaziantep)
36) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
37) Recai Yıldırım (Adana)
38) Reşat Doğru (Tokat)
39) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Sağlık
Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ Eğer grip aşısı
yapılmazsa 21 milyon kişi hastalanacak, 5 bin 300 kişi ölecek
beyanatıyla milletimizi telaşlandırmıştır.
Domuz gribi daha
hızlı yayıldığı halde mevsimsel gripler kadar
korkutucu, öldürücü değildir. Aman elinizi çabuk tutun ve hemen
aşı alın denilmiştir. Peki, niçin toplum paniğe sevk
edilmiştir?
Halk
Bankasına açılan akreditif 500 trilyon mu? 800 trilyon lira mı?
Bu konuda Bakanlıktan mı Halk Bankasından mı doğru
bilgi alınabilir?
Bakan Felç,
domuz gribi geçirenlerde yüz binde bir görülüyor. Aşı olanlarda ise
milyonda bir. Üstelik onların sebebi de aşı değil,
hastanın geçirdiği enfeksiyon olarak tespit edildi. diyerek
milletimizi yanıltmaya matuf bir açıklama yapmıştır.
Başlangıçta
EMEA bir dozda 7,5 mcgr antijen ile etkisinin sağlanacağı,
sonraki açıklamada hayvan deneylerinde ölüm ve organ
hasarlarının çokluğu göz önüne alınarak 3.75 mcgrnın
yeterli olacağı belirtilmiştir. Aşılar Novartisten 6
Eurodan alınmış doz yarıya düşürüldüğünde fiyat
yarıya yani 3 Euroya düşürülmemiştir. Glaxo
aşısının 4.74 Euro ile fiyatının zaten düşük
olduğunu söylemiştir. Yüksek fiyat nedeniyle devlet zarara
uğratılmıştır. Bakanın aşı
firmalarıyla birebir görüşüp bağlantı yapması ve fiyat
belirlemesi suçtur. Kaldı ki aciliyet gerekçesi ile doğrudan temin
yoluyla alınsa dahi, farklı firmalardan farklı fiyata
aşı alınamaz. TCK irtikâbı belirleyen 209. maddesini ihlal
etmiştir.
İsviçredeki
diplomatlarımızdan hamilelere, iki yaşından küçüklere
aşı yapılmadığı bilgisi
alınmıştır.
Bu
aşının önemli yan etkileri olduğu ve yapılmaması
gerektiğini savunan uzmanlar için Sağlık Bakanı; Bu
beyanlarda bulunanları hekim veya uzman diye nitelemek, bilim insanı
diye kabul etmek mümkün değil. Bilime karşı
yapılmış açıklamalar. Hiçbir değeri yok şeklinde
suçlamıştır.
İlaç ve
Eczacılık Genel Müdürlüğümüz ruhsatlandırma yapacak ve
Hıfzıssıhhada da aşılar test edilecek.
açıklamasına rağmen Novartisden gelen ilk aşılar
inceleme yapılmadan illere dağıtılmıştır.
Televizyonlardaki uyarılarımızdan sonra sadece sterilite testine
bakılmış, zararsızlık, etkinlik, toksisite testlerine
bakılmaksızın insanlarımız faz iki denek olarak
kullanılmıştır. Faz iki denekler yan etkiler konusunda
bilgilendirilir, sigortası yapılır, gönüllü kişinin
yazılı beyanı alındıktan sonra uygulamaya geçilir.
Bakan insanları aşı olmaya, olmak istemeyenleri neden olmak
istemedikleri ile ilgili form doldurmaya zorlamıştır. Nürnberg
Protokollerine göre suç işlenmiştir.
Glaxo
Firmasının ilk gelen serilerinin 240 bin dozu,
Hıfzıssıhhada ve Etlik Veteriner Araştırma
Laboratuarında yapılan testlerinde bozuk
çıkmıştır. Aşıların kullanılmaması
ile ilgili bakanlık uyarılmıştır.
Hıfzıssıhha Başkanı Mustafa Ertek
aşıların bozuk olmadığı açıklaması ile
ilaç firmalarının temsilcisi gibi konuşmuştur. Bozuk
aşıların bölgelere gönderildiği ve bozuk
aşıların kullanıldığı iddiaları
doğru ise bu durum TCKnm 456. maddesinin ikinci fıkrasına giren
ağır bir cezayı gerektiren suçtur.
Türkçe
hazırlanması gereken aşı prospektüsü İngilizce ve
İtalyancadır. Bu işlem yönetmeliğe
aykırıdır.
4.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19
milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda yaylalara
çıkışta yaşanan sorunların hayvancılığa
ve arıcılığa etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/772)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde uygulanan yayla yasakları
sonrasında hayvan sayısında önemli ölçüde azalma yaşanmaktadır.
Doğu ve Güneydoğu Sanayici ve İş Adamları Dernekleri
Federasyonunun verilerine göre, Doğu Anadoluda 1990lara göre
büyükbaş hayvan sayısında yüzde 7, küçükbaş
sayısında da yüzde 35 azalma olmuştur. Güneydoğuda ise
1990lı yıllara göre büyükbaş hayvan sayısı yüzde 10,
küçükbaş hayvan sayısı da yüzde 30 azalmıştır.
Uygulanmakta olan yayla yasaklarının hayvancılık üzerindeki
olumsuz etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurularak sorunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz.
1) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiyede et ve
hayvansal ürün ihtiyacı nüfusa bağlı olarak artarken, hayvan
varlığımız önemli sayıda azalmıştır. Bu
duruma gelinmesinin en önemli sebepleri, kırdan kente göç nedeniyle
kırsal nüfusun azalması, hayvancılık sektörüne yönelik
teşviklerin yetersizliği, et ve canlı hayvan kaçakçılığının
önlenmesine yönelik tedbirlerin alınmaması ve denetimsizliktir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
hayvancılığın bitme noktasına gelmesinde ise
sayılan bu sebeplerin yanında, 30 yıldır süren
çatışma ve şiddet ortamı, olağanüstü hal
uygulamaları, köylerin boşaltılması ve yaylaların
yasaklanmasıdır.
Türkiyede,
küçükbaş hayvan üretiminin büyük bölümü Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde yapılıyordu. 1980li yılların
ortalarına kadar 25 milyon küçükbaş, 10 milyon büyükbaş hayvan
varlığı ile Türkiye et ihtiyacının yüzde 70i bölge
illerinden karşılanıyordu. 1980li yılların sonuna
kadar bölge hayvancılığı, iç piyasa ihtiyacının
önemli bölümünü karşılamasının yanı sıra, Orta
Doğu ülkelerine yıllık ortalama 2,5 milyon baş küçükbaş
hayvan ihracatı gerçekleştiriyordu.
Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgesinin geniş ve verimli yaylaları,
hayvancılığı büyük sürüler halinde yapan binlerce Koçer
aile için yaşam alanı ve geçim kapısıydı. Koçerler,
yazın yaylalarda kışın ise kışlaklarda hayvanlarını
otlatmaları, hem maliyetleri düşürüyor hem de
hayvancılığı büyük sürüler halinde ve muazzam deneyimleri
ile yapıyor olmaları sebebiyle köy hayvancılığına
göre çok daha büyük verim sağlıyorlardı. Ancak getirilen mera ve
yayla yasakları ile Koçerler üretimden kopartılmış, Bölge
kırsalı boşaltılmış ve kaynaklar yok
edilmiştir.
Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgesindeki yaylalarının zengin florası, ülkemiz
arıcılığı için de olağanüstü derecede
elverişli koşulları barındırmaktadır. Bölgede
yerleşik olan ve geçimini sadece arıcılık yaparak
sağlayan binlerce bal üreticisi ve onbinlerce arı kolonisi için Bölge
yaylaları hayati derecede önem taşımaktadır. Ayrıca,
bahar aylarının başlaması ile Akdeniz, İç Anadolu,
Karadeniz bölgelerinden önemli sayıda arıcı ile arı
kolonisi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki yaylalara geliyordu.
1990lı
yılların başından itibaren başlayan uygulamalar
çerçevesinde, bölgenin tüm yaylaları yasaklandı. Bu uygulamalar
nedeniyle başta Koçerler olmak üzere küçükbaş hayvan üreticileri ve
arıcılar büyük zararlara uğradılar. Koçerlerin büyük bölümü
ve hayvancılık yapan kırsal nüfus, hayvanlarını yok
pahasına satıp kentlerin varoşlarında yaşayan
işsizler ordusuna katıldı. Son bir iki yıldır yayla
yasaklarında kısmi gevşeme sağlanmasına rağmen bu
konuda yaşanan sıkıntılar devam etmektedir. Yaylaya
çıkma konusunda yaşanan sıkıntılar, mülki amirler ve
ağırlıklı olarak askeri yetkililerin keyfi
tutumlarından kaynaklanmaktadır. Çok sıradan gerekçelerle
binlerce küçükbaş hayvanın ve onbinlerce kovan arının
yaylalara çıkması engellenmekte, hayvan sahiplerine önemli
sıkıntılar yaşatılmaktadır.
Geçtiğimiz
yıllarda İçişleri Bakanlığı nezdinde yapılan
girişimler olumlu karşılanmasına rağmen, bu konudaki
sorunlar bütünüyle çözümlenmiş değildir. İşsizliğin çığ
gibi büyümeye devam ettiği ve bölge insanının önemli bir
kısmının Sosyal Yardımlaşma Fonlarından
sağlanan yardımlarla geçinmeye çalıştığı bu
süreçte, yayla yasaklarının kaldırılması zaruret
haline gelmiştir. Küçükbaş hayvan sahiplerinin ve arıcıların,
yaylalara çıkmaya hazırlandığı bu günlerde Meclisin
acilen bir araştırma komisyonu kurup sorunların yerinde
araştırılması uygun olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın
kanun tasarısının geri alınmasına dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- Taşınır Donanım Üzerindeki
Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının geri verilmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1219)
16/6/2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi:
26/5/2010 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-69/ 2381 sayılı yazı.
İlgide
kayıtlı yazımız ekinde
Başkanlığınıza sunulan Taşınır
Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN -
Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarı, Hükûmete geri verilmiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- TBMM Başkanlığına sunulan
ülkemizde meydana gelen erozyon ve kuraklığa bağlı olarak
oluşan çölleşmenin engellenmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi konusundaki Meclis araştırması
önergesinin görüşme gününe ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 17.6.2010 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla
Mehmet
Şandır
Mersin
Milletvekili
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
15 Haziran 2010
tarihinde TBMM Başkanlığına verilen Ülkemizde meydana
gelen erozyon ve kuraklığına bağlı olarak oluşan
çölleşmenin engellenmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi konusundaki Meclis Araştırma Önergemizin Genel Kurulda
bilgiye sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
17.06.2010 tarihli birleşimde sunuşlarda okunmasını ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Şandır,
Mersin milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Mübarek Regaip
Kandilini şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına
kutluyorum, hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce
Allahtan niyaz ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz, çölleşme
dediğimiz hadiseyi çok önemsiyoruz, gelecek nesiller adına bir
sorumluluk olarak görüyoruz. Çölleşme tehlikesini bir güvenlik tehdidi
olarak kabul ediyoruz. Uluslararası camia da böyle kabul ediyor,
Birleşmiş Milletler de böyle kabul ediyor. Artık, iklim
değişikliklerinin getirdiği istikrarsızlığın
coğrafyaya, doğaya yansıması, tabiata, topluma
yansıması, gıda güvenliğinin engellenmesinin ötesinde,
çöken devletler veya devletlerin istikrarını, siyasi
istikrarını kaybetmesi gibi bir sonuçla ortaya çıkmaktadır.
Dolayısıyla, çölleşme dediğimiz hadise, yalnız
kuraklıkla oluşan, erozyonla oluşan ve tarıma
elverişli toprakların ekilebilir özelliğini kaybetmesinin
ötesinde, artan nüfusu besleyememek ve bundan dolayı artan göçlerle
devletlerin istikrarının bozulması, bu sebeple de günümüzde
örneklerini gördüğümüz çöken devletler örneklerinin sonuçlarının
yaşanması gibi, çağımız açısından çok önemli
bir sorun, çağın en önemli sorunu olarak nitelendirilen bir sorunla
karşı karşıya bulunmaktayız. Çölleşme
dediğimiz hadiseyi, böyle, çevrecilerin veya entelektüel bir gevezelik
olarak görmemek gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, biraz önceki konuşmamda da ifade ettim,
bakınız, Türkiyede yılda 500 milyon ton yani her gün 400 bin
kamyon dolusu toprağımız, verimli toprağımız,
ekilebilir toprağımız, ekerek çocuklarımızın
ekmeğini kazandığımız toprağımız denizlere
taşınıyor. 1 santim kalınlığındaki
toprağı kazanabilmek için 500 yıl geçmesi gerekiyor; 40 santim
kalınlığında, ekilebilir, ürün verebilir bir tarım
toprağını kazanabilmek için 20 bin yıl geçmesi gerekiyor.
Bu kadar önemli bir değerin, bir varlığın korunabilmesi
için, Birleşmiş Milletlerin ilan ettiği Çölleşmeyle
Mücadele Günü olan 17 Haziranda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuyu
gündeme almasının, tartışmasının bir zorunluluk,
bir mecburiyet, hem bugünün nesilleri için hem gelecek nesiller için bir
mecburiyet olduğu kanaatindeyiz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bunu çok önemsiyoruz.
Çevre,
yalnız bugünün nesillerinin değil, gelecek nesillerin de. Çevre, bu
coğrafyada yalnız bizim değil, bütün insanlığın
vazgeçemeyeceği bir ortak değer. Bunu korumak noktasında
sorumluluklarımızı birlikte konuşmak, tekrar konuşmak,
üzerinde düşünmek, alınması gereken tedbirleri almak konusunda
bir duyarlılık çığlık çığlığa
değerli milletvekilleri. Şöyle Genel Kurula bakıyorum da bu
konudaki duyarlılık noktasında üzüntü ötesinde bir
durumdayız.
Biraz önceki
gündem dışı konuşmamda söyledim. Bugün üç siyasi partimiz
çevreyle ilgili, çölleşmeyle ilgili gündem dışı
konuşmalar yaptılar. Ümit ettim, bekledim ki siyasi iktidar, AKP
İktidarı, Hükûmetimiz, bir sayın bakan, gelir, burada, bu konuda
elindeki bilgilere ve belgelere dayalı açıklamalarda bulunur,
milletin umudunu artırır ama maalesef hiç öyle bir
duyarlılık yok.
Demin, bir
başka arkadaşımızın ifade ettiği gibi, sekiz
yıldır ülkemizi tek başına milletimiz adına yöneten bu
İktidarın en büyük zafiyeti çevre
duyarsızlığıdır. Bu noktada ne yapıldıysa
burada anlatılmalıdır, buna ihtiyaç vardır çünkü
dediğim gibi, ülkemiz hızla çölleşiyor. Çölleşen bir
coğrafyayı terk ederek buralara kadar geldik ve burayı bin yıldır
vatan yapmaya çalışıyoruz ama bu coğrafyayı da kendi
ellerimizle çölleştiren bir süreci maalesef bu duyarsızlıkla
meydana getirdik. İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz diyoruz
ki ülkemizin çok sorunu olabilir, Hükûmetin meşguliyeti çok fazla olabilir,
iktidar partisinin öncelikleri farklı olabilir ama çölleşmeyle ilgili
alınması gereken tedbirlerin birlikte konuşulması, bu Genel
Kurulda birlikte tartışılması ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi için burada bir komisyon kurulmasını, siyaset
ötesi, geleceğe dönük bir mecburiyet olarak bir komisyon kurulup bunun
tartışılmasını ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesini, gelin, burada bugün kararlaştıralım.
OKTAY VURAL
(İzmir) 16 kişi var AKPden.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Meclisimizin çok sayıda komisyonu var,
araştırma komisyonu var. diyebilirsiniz, Gündem dolu.
diyebilirsiniz ama tüm gündemin en başına, en öncelikli
kısmına çölleşmeyle ilgili alınması gereken
tedbirlerin araştırılmasını koymak mecburiyetindeyiz.
Bu sebeple, biz, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine bu
araştırma önergesinin gündeme alınması konusunu getirdik,
Danışma Kurulunu bunun için davet ettik. Milletime şikâyet
ediyorum: Bu konu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
tarafından gruplara duyurulmuş olmasına rağmen, iktidar
partisi grubu tenezzül buyurup Danışma Kurulu toplantısına
bile katılmadı. Eğer çölleşme, eğer kuraklık,
eğer iklimde istikrarsızlık, bunun getirdiği yoksulluk,
bunun getirdiği üretimsizlik bir sorun değilse gelin, bunu buradan ifade
edin. Türkiyeyi Türk milleti adına yönetmek durumunda olan siyasi
iktidarın bu milletin geleceğiyle ilgili en önemli konudaki bu
duyarsızlığını kabul edebilmek mümkün değil. Bu
konuda çalışan birçok sivil toplum kuruluşu kendi
kaynaklarıyla, kendi emekleriyle toplumu bilinçlendirmek yönünde
yoğun bir gayret içerisindeyken ülkemizi yöneten siyasi iktidarın bu
duyarsızlığını kabul edebilmek mümkün değil. Bu
sebeple, bir telafi imkânı olarak söylüyorum, bir suçlama olarak
değil. Gelin, oylarınızla, bu komisyonun kurulmasına karar
verelim. Bir komisyon kurulsun, uzun süreli bir çalışma yapsın.
En azından, bu konuya duyarlılığımızı, bu
konuda duyarlılığı olan çevrelere saygımızı
ifade etmiş oluruz. Seksen doksan yaşındaki TEMA yöneticilerini
düşünüyorum da onlara karşı bir saygı borcumuz var. Toprak
Dedeye karşı bir saygı borcu olması gerekir bu
Parlamentonun. O gayretlere bir destek olarak burada sembolik de olsa bir
komisyon kurulmasını çok önemsiyorum. İçinizde değerli
çevreciler var. Sayın Mustafa Öztürk Hoca, bu konuda hepimiz kadar
duyarlı ama atılması gereken adım
Hükûmetimiz
yapılması gereken her şeyi yapıyor. gibi hamasi nutuklar
yetmez. Öyle olsa, Devlet İstatistik Kurumunun verdiği bu rakamlarda
bir geriye gidiş olurdu.
Değerli
milletvekilleri, size çok vahim bir şey okuyacağım:
Bakınız, 1 milyon 300 bin hektar genişliğinde sulak
alanımız varmış. Bu, bundan kırk yıl önce 2,5
milyon hektarmış. Şimdi, sulak alanlarımızı
kurutuyoruz. Yer altı sularını aşırı kullanarak
Konya Ovasında koca koca çöküntülerin oluşmasına seyirci
kalıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu sebeple söylüyorum, bu noktada, bugünün nesillerinin
gelecek nesillere bir borcu olarak çölleşmeyle ilgili
duyarlılığı artırması gerektiği
kanaatindeyim.
Bu noktada tekrar
ifade ediyorum: Bakınız, daha önce ülkemizde yaşanan çevre
sorunlarının araştırılarak tespit edilmesiyle ilgili
kurulan komisyonun raporu, iki yıldır Başkanlıkta bekliyor.
Çevre duyarsızlığımızı ifade ederken yani siyaset
olsun, muhalefet olsun diye söylemiyorum ama çevre, çölleşme, iklim
değişiklikleri konusunda gerçekten Hükûmetin bu
duyarsızlığını kabul edebilmek mümkün değil. Bir
fırsat olarak söylüyorum: Gelin, bu komisyonu kuralım, birlikte
çalışalım. En azından bu konuda çalışan sivil
toplum kuruluşlarına bir moral motivasyon veririz, toplumun bu
noktadaki duyarlılığının öne çıkmasını
sağlarız diye düşünüyorum.
Önergemize
oylarınızı talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Önerinin
aleyhinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Her zaman ifade
ettiğim gibi, aslında usulen söz aldım. Ellerine
sağlık sayın grup başkan vekillerinin. Çünkü gerçekten,
ülkemizde meydana gelen erozyonun yarattığı çölleşme
artık korkunç boyutlara ulaşmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel gündem dışı söz alan
arkadaşlarımız da Dünya Erozyonla Mücadele Günü nedeniyle çok
önemli konuşmalarda bulundular. Keşke Çevre Bakanımız
burada olsaydı ve bu önemli konu hakkında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çok saygıdeğer üyelerini bilgilendirseydi ama ne
yazık ki Sayın Bakan burada değil.
Son dönemlerde,
değerli arkadaşlarım, kürsüden konuşmak serbest ama
gereğini yapmak ne yazık ki serbest değil. Evet, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde konuşuyoruz ama bunun gereğini yapacak olan Hükûmet
bunun gereğini yapmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, yaz yağmurları nedeniyle
vatandaşımızın canını kaybettiği gibi
malını da kaybettiğine tanık olduk. Heyelanlar meydana
geliyor, toprak kaymaları meydana geliyor. Çölleşme, kuraklık,
bu Türkiyenin çok ama çok önemli sorunu. Bakıyoruz, ormanlık alanlar
rant amacıyla yağmalanıyor. İşte, 2/B diye
tanımladığımız ormanlık alanların nasıl
yandaşlara peşkeş çekileceği konusunda olağanüstü çaba
sarf edildiğine, nasıl lobi faaliyetlerinin
yapıldığına siz değerli milletvekilleri tanık
olduğunuz gibi, çok saygıdeğer vatandaşlarımız da
bu olaya, değerli arkadaşlarım, tanık oluyor.
Tabii, bu
yılların ihmali, sadece bir yılın, iki yılın ihmali
değil. Ormanlık alanlar yağmalanıyor, dere yataklarına
inşaat izni veriliyor, tarım alanları inşaat alanına
dönüştürülüyor ve burada aslında söylenebilecek, bu işin
uzmanlarının söyleyeceği belki onlarca konu ihmal edilmek
suretiyle ülkemiz artık yavaş yavaş çölleşmeye
başlıyor.
Bu konuda
Hükûmetin bir planının olması lazım, Hükûmetin bununla
ilgili çaba sarf etmesi lazım ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
bununla ilgili yasa teklif ve tasarılarının gelmesi lazım.
Ama bakıyoruz, Hükûmetin gündeminde -işte, daha birkaç gün oldu,
görüşmelerini yaptık- belediyelerin kent alanlarında imarla
ilgili nasıl çaba sarf etmesi gerektiğine ilişkin kanun
tasarı ve tekliflerini görüşüyoruz. Yani Hükûmetin aklında olan
başka, icraatı başka. Bunları mutlaka, değerli
arkadaşlarımız, çözmemiz lazım.
Şimdi,
tabii, erozyonun kelime anlamı aşınma. Erozyon deyince,
değerli arkadaşlarım, sadece topraktaki aşınmayı
almamak lazım. Erozyon öylesine büyük bir sorun ki -birazdan ifade
edeceğim- ahlakta erozyon, değerli arkadaşlarım, muazzam
bir ahlaki aşınma var. Yapılan her tür
ahlaksızlığa kutsal birtakım kelimeler, önemli kelimeler
uydurulmak suretiyle artık ahlaki değerler de
yozlaştırılmaya başlandı, erozyona uğramaya
başladı.
Değerli
arkadaşlarım, sadece ahlaki erozyon değil, tabii ki Türkiyenin
son yıllarda yaşadığı en büyük erozyon hukuk erozyonu.
Bakın, işte -basınımızda
tartışılıyor- hukukçu kimliğiyle konuşan
kimileri, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması konusunda
yürütme organına telkin ve tavsiyede bulunduğu gibi Anayasa
Mahkemesine de telkin ve tavsiyede bulunma cüretini buluyor. Hani ağaç
ağlıyor Niye ağlıyorsun? Canın mı yandı?
diyorlar ağaca. Yok canım yanmadı, o baltanın sapı
benden de, benim dalım da, ondan canım yanıyor. diyor.
Düşünebiliyor musunuz bir Anayasa Mahkemesi raportörü ve bir dernek
kuruyor yakın zamanda, Demokrat Yargıçlar Birliği Eş
Başkanı sıfatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine, Anayasa
Mahkemesine, yürütme organına, birçok hukukçunun hukukla
bağdaşmaz kabul ettiği ifadeleri sarf ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, hukukta erozyon sadece o mu? Yine tanık oluyoruz,
Erzurum-İstanbul hattında pinpon oynanıyor. Bir
bakıyorsunuz görevsizlik kararı veriyor ilk önce savcılık.
İstanbul savcılığı o da görevsizlik kararı
veriyor Erzuruma gönderiyor, karar çıkıyor, bir türlü dosya
Yargıtaya gitmiyor, dosya İstanbul-Erzurum hattında gidip
geliyor. Yaz kararnameleri, hâkimlerimizin savcılarımızın
kararnameleri. Unvanlı kararname çıkmıyor, başsavcılar
atanamıyor. 1inci derece savcı ve yargıçlar atanamıyor.
Zorunluluktan alelacele bazı kararnameler hazırlanıyor ama
savcılarımızla ilgili yaz kararnamesi hazırlanamıyor
unvanlı ve bu hukuk erozyonunun içerisinde işte Yargıtayımızın
verdiği bir karar tartışılıyor. Adil yargılanma
hakkının ihlal edilmesinden dolayı hâkimler hakkında
tazminata hükmediyor Yargıtay 4. Hukuk Dairesi.
Değerli
arkadaşlarım, bu hukuk erozyonu sadece burada mı? Bu örneklerde
mi? Hayır. Özel yetkili savcılık ve özel yetkili ağır
ceza mahkemeleri -onların da kimi, tırnak içinde diyorum kimi, bütün
hepsini itham etmiyorum- hukuk erozyonunun son yıllarda
yaşandığı yerler oldu. Vatandaşlarımız
artık ağır ceza, özel yetkili ağır ceza
savcılarına ve kimi özel yetkili ağır ceza mahkemesi
başkan ve üyelerine güvenmiyor. Aynı orada da bir çölleşme var.
Hukukta da bir çölleşme, hukukta da bir kuraklık söz konusu.
Değerli
arkadaşlarım, sadece, erozyon hukukta dedik. Hukukun
dışında işte dış politikada erozyon,
aşınma. Şimdi ona diyorlar ki eksen mi kaydı, kaymadı
mı?
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Merkez kaymış, merkez!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Bugün bütün gazetelerimizde, bütün
televizyonlarımızda dış politikadaki erozyondan söz
ediliyor. İşte Ermeni açılımı, arkasında Gazzeye
yardım olayı, Amerika Birleşik Devletleri ile işte
Birleşmiş Milletlerdeki oylama, Arap Birliğindeki oylama.
Türkiyede bütün olay bu, bir erozyon. Belki de Türk dış
politikası bu derece erozyona uğramadı ve Türk dış
politikası bu derece çölleşmedi. Sıfır sorunlu
dış politika. dediler Hükûmetimiz, Sayın
Dışişleri Bakanımız ama dış politikada
müthiş bir erozyon söz konusu. Türkiyenin saygınlığı
Tabii, kimileri övüyor, haklı olarak, kendi görüşlerine uygun
olduğu için, ideallerine uygun olduğu için, uygun olduğunu
söylüyor.
Değerli
arkadaşlarım, peki, o mu? Peki, sadece bu mu? Değerli
arkadaşlarım, herkes artık bu erozyonu, bu
sulandırmayı, bu aşındırmayı
kanıksamış durumda. Bakın, yeni bir erozyondan söz edeyim
size, açılım erozyonu. Her önem verdiğimiz konuya bir
açılım, başına Kürt açılımı, demokratik
açılım, Ermenistan açılımı
Her önemli konu
açılım adı altında erozyona uğratıldı. Bu
açılım meselesi gündeme getirildiğinden bu yana 120
civarında şehidimiz var; yaralılarımızı,
gazilerimizi bir tarafa bıraktık. Daha dün bir şehidimiz
Son
bir ayda 40ın üzerinde sayısını unuttuk- şehidimiz
var ve bu şehit haberleri artık öylesine kanıksandı ki,
öylesine önemsiz bir hâle getirildi ki artık ne olacak, bir trafik
kazasında bir vatandaşımız canını yitirmiş,
işte öyle bir şey haberi gibi görmeye başladık.
Değerli arkadaşlarım,
eğer konular erozyona uğratılırsa, konular
aşındırılırsa, konular sulandırılırsa
hak ettiği değeri bulamaz. O önemli konuların çözüm yerleri
burasıdır, Parlamentodur, yüce Meclistir. Lafa geldiği zaman
yüce Meclis diyoruz, millet iradesi diyoruz ama yüce Meclis böylesi önemli
konularda, denetleme konularında
İşte Meclis
araştırma önergesi, Anayasamızın 87nci maddesine göre
Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevlerinden birisidir. Yasa yapmak
kadar önemli görevdir ama biz bu yasa yapma, denetleme görevini, sürekli AKP
gündem belirlediği, sayısal çoğunlukla gündem belirlediği
için bir türlü bu işin içine, özüne giremiyoruz diyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii bu arada şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, yakınlarına ve Türk ulusuna da
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Önerinin lehinde
söz isteyen Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırma
önergesinin lehine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ikinci dönem parlamenterlik görevim benim. Bu iki dönem
içerisinde çevreyle ilgili birçok konuda Meclis araştırması
açıldı, komisyonlar kuruldu, bu komisyonlar konuyla ilgili gerçekten
çok ciddi çalışmalar yaptılar, çok önemli, tarihî belge
niteliğinde raporlar hazırladılar ama maalesef,
hazırlanmış olan bütün raporlar yürütme tarafından dikkate
alınmadı ve bu komisyonların hazırlamış
olduğu raporlar hâlen Meclisin tozlu raflarında Bir gün meraklı
birisi çıkar da beni okur mu? diye bekliyor. Maalesef durum bu. Küresel
ısınmayla ilgili bir komisyon kurduk, Ergeneyle ilgili kurduk, Van
Gölüyle ilgili kurduk, Tuz Gölüyle ilgili kurduk, Sapanca Gölüyle ilgili
kurduk, Beyşehirle ilgili kurduk, Kazdağları ile ilgili kurduk;
Türkiyede çevre adına hangi sorun varsa milletvekillerimizin duyarlı
davranması sonucu hepsi ile ilgili Meclis araştırmaları
istendi, komisyonlar kuruldu ve çalışmalar yapıldı.
Şimdi,
çölleşme ve kuraklıkla, gerçekten çağımızın
insanoğlunun refahını ve medeniyetini tehdit eden en önemli
konularından birisiyle ilgili bir Meclis araştırması
istenmiş. Diliyorum bu konuda da bir komisyon oluşturulur ve önemli,
tarihe ışık tutacak çalışmalar yapar, yapacağına
da inanıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bizler eleştiriyoruz, söylüyoruz, çözüm öneriyoruz
ama nedense bu, çevreyle ilgili, sanki çok çok büyük sorunlarmış,
sanki çok çok devasa kaynaklar gerekiyormuş, sanki çözülemeyecek
sorunlarmış gibi, İktidar, bir siyasi irade, çözüme yönelik bir
siyasi irade maalesef koymuyor.
Şimdi, en
önemli eksikliklerimizden bir tanesi su kanunu. Türkiyede hâla su ile ilgili
çıkmış bir kanun yok. Böyle bir acil ihtiyacımız var,
su kaynaklarımız, yer altı-yer üstü su kaynaklarımız
kirleniyor, tükeniyor, ihtiyacımıza cevap veremeyecek noktaya
geliyor. Acilen bir su kanununa ihtiyacımız var ama Sayın
Başbakan ferman buyurmuş; Meclis kapanıncaya kadar çıkacak
olan kanunlara bakıyorsunuz, nerede bir çevre sorunu yaratılacak,
rant, arazi rantı türünden kanunlar alelacele çıkartılıp
yürürlüğe konmaya çalışılıyor. Yani, tarih sizi, bu
iki dönemlik iktidarınızda çevreye vermiş olduğunuz bu
zarardan ve bu duyarsızlıktan dolayı inanın
yargılayacak değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
Ergeneyle ilgili bir Meclis araştırması komisyonu kurduk, bir
rapor hazırladık. Bakıyorum, sorun çok önemli bir sorun,
yaşamsal bir sorun; Ergene Ovasında topraklar çöl oluyor, Ergene
tuzlu akıyor, ağır metal var içinde ve ovayı
çölleştiriyor. Peki, çözüm? Çözüm çok basit; dünyada da çok basit,
Türkiyede de çok basit. Eğer bir yerde bir çevre sorunu varsa, o çevre
sorununu yaratanları ortak etmezseniz çözüme, çözüm
bulamazsınız. Yani, bütün Trakyada yaşayan insanları
Ergenedeki sorunun çözümüne ortak etmezseniz, paydaş etmezseniz, devlet
olarak gidip de orada büyük büyük merkezî arıtmalar yaparak Ben,
işte, bu Ergeneyi temizleyeceğim. diyemezsiniz,
yapamazsınız veya 1 liraya, 1,5 liraya su satarak o suyun atık
suyunu arıtamazsınız. Yok böyle bir, dünyada kural. 1 liraya su
satacaksın veya 1,5 liraya su satacaksın, ondan sonra diyeceksin ki:
Benim şehrimin evsel atığına arıtma tesisi, ey
devlet, gel yap. Yok, böyle bir kural yok, dünyada yok. Olsa keşke de biz
de yapsak. Yani, çözüm basit. Sanayiciler de Ergeneyi kirletmek istemiyorlar
ama diyorlar ki: Ben arıtmamı çalıştırıyorum,
karşımdaki çalıştırmıyor, haksız rekabet
oluyor. Yani, bir çözüm bulun, bu haksız rekabeti önleyecek, herkesin
arıtması olsun, herkes arıtma çalıştırsın.
Yani, Ergeneyi isteyerek sanayiciler de kirletmiyor ama sistemde bir sorun
var. Eğer Trakyada havza bazında bir çözüm üretemezsek yer altı
ve yer üstü su kaynaklarını havza bazında tek bir merkezden
kullanmayı, yönetmeyi beceremezsek, atık suyu ve katı
atığı havza bazında tek bir merkezde arıtmayı,
ayrıştırmayı, yok etmeyi öngöremezsek o zaman sorunu
çözemeyiz. Bu anlamda, suyun Türkiyede beş tane karışanı
var: Devlet Su İşleri suyun patronu, yerel yönetimler patronu, il
özel idareleri patronu, sulama kooperatifleri patronu. Peki, suyun beş
tane patronu olduğu yerde suyun verimli kullanılabilmesi, rantabl
kullanılabilmesi mümkün mü? Mümkün değil. Peki, atık suyun
arıtılmasına yönelik Çevre Bakanlığının bir
tek denetim görevi var. Sadece polisiye tedbirlerle, denetimle sorunu
çözebilmek mümkün mu? Mümkün değil.
Yani,
değerli arkadaşlarım, şunu anlatmak istiyorum:
İktidarın devasa bütçeler ayırarak Ben Ergeneyi
temizleyeceğim. demesine gerek yok. Ergenenin temizlenmesinin bütçesi
gene Ergenenin içinde. Ben 10 kuruşluk kirlettiysem 10 kuruşu vermek
zorundayım, 10 liralık kirleten de 10 lirayı vermek zorunda.
Yani muhalefet milletvekili olarak bu konudaki birikimimizi bir kanun teklifi
hâline getirip Trakya su ve kanalizasyon idaresi diye Trakyanın yer
altı ve yer üstü su kaynaklarını bir merkezden yönetecek,
atık suyunu ve katı atığını bir merkezden
arıtacak, ayrıştıracak bir yapıyı önerdik ama
maalesef, yüce heyetiniz böyle bir anlayışı benimsemediği
için hayır oyu vererek kanun teklifimizi reddetti. Biz görevimizi
yaptık, muhalefet olarak görevimizi yaptık, uyardık, önerdik ama
maalesef, siyasi irade
Burada eksik olan, siyasi iradedir. O siyasi iradeye
bakarım ben. Yani Türkiyede çölleşme ve kuraklıkla ilgili
siyasi irade ne yapıyor diye baktığımda, bu konuda genel
bütçeye bakarım. Siyasi irade genel bütçede çölleşme ve
kuraklığın önlenmesine yönelik ne kadar kaynak
ayırmış? Eğer kaynak ayırmadıysa, sadece sivil
toplum örgütlerinin -başta TEMA olmak üzere- heyecanı ve
inancıyla bu işler bu ülkede yapılmaya çalışılıyorsa
o zaman bu ülkede çölleşme ve kuraklığa yönelik bir siyasi
iradenin olduğundan söz etmek imkânsızdır değerli
arkadaşlarım.
Bu anlamda
Cumhuriyet Halk Partisi olarak toprağın önemini bilen, Benim
sadık yarim topraktır. deyişinde olduğu gibi
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Kara topraktır.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Kara topraktır. -teşekkür ederim düzelttiğiniz
için- deyişinde olduğu gibi toprağın önemini bilen bir
siyasi parti olarak bu açılmak istenen çölleşme ve kuraklıkla
mücadeleye yönelik Meclis araştırmasına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakır, lütfen tamamlayınız.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) -
olumlu oy kullanacağımızı ifade eder, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mustafa Öztürk, Hatay
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin verdiği teklif fevkalade önemli. Bunu özellikle
belirtiyorum ama bu teklif çok genel, biraz önce Şandır Beye de
söyledim, bu çok genel. Bu genel yapının biraz
altlığının, altyapısının sağlıklı
olarak hazırlanması lazım. Eğer çok genel bir konu üzerinde
tartışırsak bu bir derya deniz konu, çok uçsuz bucaksız bir
konu, onun için bunun içinde boğulur kalırız. Bu sebepten
dolayı bu konunun altlığını, alt
başlıklarını doğru bir şekilde belirleyelim,
birlikte çalışalım ve sonra, bu alt başlıklar
konusunda gerekli inceleme ve çalışma yapmamız gerektiği
kanaatindeyim, bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Tabii, hedefleri
belirlerken doğru belirlememiz lazım. Hedefler altında,
çölleşmenin hangi konuları üzerinde duracağımızı
da doğru bir şekilde ortaya koymamız lazım. Tarım
sahasına mı gireceğiz yoksa bir havzadaki sulama konusuna
mı gireceğiz, Ergene konusuna mı gireceğiz, Hataydaki
termik santrale mi gireceğiz? Yani burada konular çok çok böyle
Bazı
arkadaşlar -özür dileyerek söylüyorum- konuyu bambaşka yere
götürüyorlar ve gerçekten önemli bir konuyu
Konuyu sağlıklı bir
yapıya dönüştürmek için çalışma yapmamız gerekiyor
ancak Meclis araştırma komisyonları raporlarının
geçerlilik kazanması için de Meclis İç Tüzüğünün
sağlıklı bir yapıya getirilmesi lazım. Anlatabildim mi
efendim? Yani, Meclisin denetleme mekanizmasının
sağlıklı olması için, buradan çıkan raporlar
Daha
önce böyle bir rapor hazırladık. Milliyetçi Hareket Partisinden,
Cumhuriyet Halk Partisinden, BDPden ve AK PARTİden
arkadaşlarımızla birlikte fevkalade önemli bir çalışma
yapıldı ama bunun uygulamasının takibiyle ilgili,
dediğim gibi, birlikte Meclis İç Tüzüğünün
değiştirilmesine de katkı vermemiz lazım.
Ülkemizde, 2005
yılında, çölleşmeyle mücadele ile ilgili bir ulusal eylem
planı hazırlandı ve yürürlüğe girdi. Bu çalışmaya
göre, özellikle, Türkiyede, 2012 yılına kadar, Belçika
büyüklüğünde, yani 2,3 milyon hektar arazi ağaçlandırmaya tabi
tutulacak. Bugüne kadar dikilen fidan sayısı ise 2,3 milyar adettir,
bunu da özellikle belirtmek istiyorum. Dolayısıyla
ağaçlandırmaya hep birlikte daha fazla önem vermeliyiz,
ağaçlandırma yetmiyor, bakımına da özen göstermemiz
lazım, bakımı da fevkalade önemli. Dikmek yetmiyor,
yetiştirmeye de önem vermemiz gerekiyor.
Yine, en önemli
olaylardan biri, küresel ısınma ve çölleşme gibi olaylar su
kaynaklarımızı tehdit ediyor, su kaynaklarımızın
buharlaşmasına neden oluyor. Bakın, yaklaşık on
beş sene önce Türkiyede hidroelektrik santrallerden elde edilen enerji
miktarı yüzde 38lerden -küresel ısınma nedeniyle, su
kaynaklarının buharlaşması nedeniyle, suyun
sağlıklı çalışmaması yani iklimin
sağlıklı olmaması nedeniyle- yüzde 25lere kadar
düşmüştür. Dolayısıyla, suda gölet dediğimiz
sistemleri doğru ve verimli bir şekilde yapmamız gerekiyor çünkü
ani yağışlar -biraz önceki konuşmamda da dedim- küresel
ısınma sonucu ani yağışlar, ani sel felaketleri, ani
fırtınalar, ani sıcak hava dalgaları artar, bunu
yumuşatmak için yapmamız gereken olaylardan biri, özellikle
bölgelerimizde gölet dediğimiz sistemi güçlendirmemiz lazım ama
suyun akışını da engellememek kaydıyla, suyun
akışına sağlıklı bir rejim sağlamak
kaydıyla.
Yine, ülkemizde
en önemli konulardan biri vahşi sulamadır. Vahşi sulamayla
ülkenin su kaynaklarını ciddi şekilde verimsiz
kullanıyorduk, toprağımızı
tuzlaştırıyorduk, çoraklaştırıyorduk. Bugün bu
konuda ciddi çalışmalar yapılarak modern sulamaya
geçilmiştir. İktidarıyla muhalefetiyle, belediyeleriyle, bütün
yerel yönetimleriyle, sivil toplum örgütleriyle bu konuya hep birlikte daha
fazla özen göstermemiz gerektiği kanaatindeyim.
Yine Türkiyenin
en büyük sorunlarından biri çevre düzeni planları. Çevre düzeni
planı olmadan bölgeyi sağlıklı yönetmeniz, o bölgeyle
ilgili sağlıklı kararlar almanız mümkün değildir. Bu
çevre düzeni planı o bölgenin anayasasıdır, bu anayasanın
mutlaka tamamlanması gereklidir. Elli altı ilin çevre düzeni
planı tamamlanmıştır, geriye kalan illerin de çevre düzeni
planı 2012 yılına kadar tamamlanacaktır.
Yine, küresel
ısınmayla birlikte şu ana kadar yeryüzünün
sıcaklığı ortalama 0,85 derece artmıştır. Bu
0,85 derece sıcaklık artışı topraktaki nemin
buharlaşmasına neden oluyor. Buharlaşan nemden dolayı
toprak çoraklaşıyor ve tuzlaşıyor ve çoraklaşan ve
tuzlaşan toprak kullanımı sınırlanıyor veya yok
oluyor. Yani dolayısıyla bu konuda da el birliğiyle
sağlıklı çalışmalar yapılıyor ama birlikte
daha güzel çalışmaların yapılması için Bunları
yapmıyorsun, bunları etmiyorsun. demek yerine Şunlar,
şunlar böyle değil de böyle yapılmalıdır. diye
fikirlerin ve modellerin öne sürülmesi gerektiği kanaatindeyim.
Biraz önce
arkadaşlarımızdan biri onu dedi. Dedi ki: Barajlar
ağaçlandırılmalı. Atatürk Barajı özellikle
ağaçlandırılmalı. dendi. Bütün barajların çevresi
ciddi şekilde ağaçlandırılıyor.
Ağaçlandırılma yapılmayan yer varsa lütfen buraların
fotoğraflarını çekin, bildirin, derhâl oralar
ağaçlandırılmalıdır. Sadece -altını çizerek
söylüyorum- barajlar değil, akarsu kaynaklarının çevreleri de
ağaçlandırılmalı, TEM yollarının çevreleri de
ağaçlandırılmalı. Bu konuda da ciddi çalışmalar
yapılmaktadır.
Arkadaşlar,
biraz önce Şandır Bey söyledi, sulak alan dedi. Bakın, düne
kadar biz sulak alan demezdik. Düne kadar bunun adı neydi biliyor
musunuz? Bataklıktı, bataklık. Herkes derdi ki:
Bataklığı kurutalım; bataklıkta mutlaka sivrisinek
vardır, haşere vardır vesaire. Doğanın en güzel
dengeli olduğu yer neresi biliyor musunuz? Bataklık dediğimiz
sulak alanlardır. Sera gazı salınımını azaltmak
istiyorsanız sulak alanları güçlendirmeniz, zenginleştirmeniz,
artırmanız gerekiyor, buradaki doğal dengenin ciddi şekilde
korunması gerekiyor. Dünyada doğal dengenin en zengin olduğu yer
neresi derseniz, sulak alanlardır. İşte bu sulak alanlarla
ilgili Türkiyenin hassasiyetini, iktidarıyla-muhalefetiyle daha hassas
konulara doğru el birliğiyle getirebiliriz.
Yine, özellikle
Türkiye Zirai Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı
hazırladı, yürürlüğe girdi. Bu konuda da el birliğiyle
ciddi çalışmalar yapmamız gerektiği kanaatindeyim.
Özellikle
altını çizerek söylüyorum, suların havza bazında yönetimi
şarttır. Entegre havza su yönetimiyle ilgili kanun taslağı
hazırlanmıştır. İnşallah önümüzdeki günlerde
Meclise de gelir. Bu konuyla ilgili ilk adım atılmıştır,
Devlet Su İşleri Çevre ve Orman Bakanlığına
bağlanmıştır.
Yine, Türkiyede en
önemli konulardan biri, belediyeler, su kaynaklarının, yani
şebekeye verdiği suyun bazıları yüzde 85
Geçen Doğu
Anadoluda bir ilimizin belediye başkanı Ben taksit taksit su
veriyorum. Suyu verecek param yok. diyor. Niye? Yüzde 85 su kaçak/kayıp
şekilde kullanılıyor. Bunları hep beraber el
birliğiyle önlememiz gerekiyor. Suyun bir bedeli vardır. Bedelini
doğru belirlememiz lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) - Kaynağın korunması, suyun getirilmesi, atık
suyun uzaklaştırılması, atık suyun
arıtılması ve bunun için doğru ve makul bedellerin mutlaka
belirlenmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla,
iktidarıyla-muhalefetiyle -bu konu hassas bir konu, bu konu önemli bir
konu- el birliği verelim, birlikte güzel bir çalışma
yapalım, ama bu çalışmaların -altını çizerek
söylüyorum- burada kalmaması için de Meclis İç Tüzüğünde
değişikliğe gidelim. Yoksa, burada biraz önce
arkadaşlarımız söyledi, bunları el birliğiyle
Bakın, Meclisin de bu konuda bir yaptırım mantığı
olsun diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) - Başka konularda hiç el birliği istemiyorsunuz.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) - Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Oylarınıza
sunacağım, ancak karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.46
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Yok, yok; elektronik yapın!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var, var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğu için oylamayı elektronik sistemle yapacağız.
Üç dakikalık
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Kamulaştırma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- Kamulaştırma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/773) (S. Sayısı: 475) (x)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde tasarının tümü üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştı. Şimdi tasarının tümü üzerinde
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Işık, Sayın Uslu, Sayın Vural ve Sayın Asil sisteme
girmişlerdi, girmelerini rica ediyorum.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
şu ana kadar yapılmış kamulaştırmalardan,
özellikle yol inşaatları ve diğer amaçlarla yapılan
kamulaştırmalardan bedelini alamayan çok sayıda
vatandaşımızın olduğu bilinmekte. Bu konuda
Hükûmetinizin aldığı bir tedbir var mıdır?
Ayrıca, getirilen tasarıyla ne tür iyileştirmeler söz konusudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Uslu,
buyurun.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Edirnenin Enez ilçesi Karaincirli köyü
Gölet yapımı için Karaincirli
köyünün ve Yayla köyünün arazilerinde kamulaştırma yapıldı.
Kamulaştırma bedelinden köylü memnun değil, yargıya
başvursa süre uzun.
Şu an
kamulaştırma bedeli için yargıda kaç dava, kaç dosya bulunuyor?
Şu an kamulaştırma bedeli ödemesi yapılması gereken
meblağ nedir? Bütçede bunların karşılığı var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Nalcı, buyurun.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, bu kamulaştırmalarda
Yani yapılacak projenin ilk
önce kamulaştırma projesi yapılır ve bedelleri ödendikten
sonra inşaata başlanır diye genel bir kanun var fakat
yapılan şimdi uygulamada, işler başlıyor ve yapım
müteahhitleriyle, idareyle vatandaşlar karşı karşıya
geliyor.
Acaba
kamulaştırma işlemleri başlamadan projelerine başlanan
kaç tane iş var? Veya şöyle sorumu sorayım:
Kamulaştırma işlemi bitip de başlamış olan proje
var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.
Sayın Bulut
(x)
475 S. Sayılı Basmayazı 16/6/2010 tarihli 118inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, genelde Millî Eğitim
Bakanlığı okul yapımı için valiliklerden,
kaymakamlıklardan hazineye ait boş araziler istemektedir.
Dolayısıyla şehir merkezlerinde, yerleşim alanlarına
yakın yerlerde hazine arazisi olmadığı için, uzak yerlerde,
okul yatırımı da gitmesin diye teklif ediyorlar. Okul Hanyada,
halk, çocuklar Konyada, ulaşım zor. Böyle bir mantıksızlığı,
maalesef yıllardan beri -sizin Hükûmetinizin değil sadece bu- bu
Bakanlıkta uygulanıyor ve ulaşım, trafik, her şey alt
üst oluyor. Bu konuda devlet böyle yatırımlarda,
kamulaştırarak, arazisinin, yani halkın ihtiyacını
karşılayacak yerleri alması konusunda daha dikkatli olamaz
mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Telefonla konuşan Sayın Bürokrat, lütfen dışarı
çıkar mısınız!
Sayın Bakan,
buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. Öncelikle tüm milletvekillerimizin ve bizi izleyen
vatandaşlarımızın Regaip Kandilini kutluyorum.
Kamulaştırmada,
bildiğiniz gibi, özellikle ülkemizde kamulaştırma hukuku
gereği kamulaştırmalar çok büyük bedeller tutuyor. Bu bedellerin
tutması aslında iki tane nedene dayanıyor. Bir, artık
bizdeki kamulaştırma hukuku gereği
vatandaşlarımıza ödenen bedeller neredeyse rayiçlerin ve
rayiçlerin üzerinde olabilecek nitelikte bedeller ortaya çıkıyor. Bir
de, Türkiye, ciddi anlamda, son sekiz yıldır çok büyük bir büyüme
içerisinde. Bu da yatırımların oldukça fazla olması, hemen
hemen her alanda, ulaşımda, eğitim yapılarında,
sağlık yapılarında bu tür yatırımların
artması
Bildiğiniz gibi raylı sistem özellikle bu alanda ciddi
anlamda kamulaştırma bedellerini ortaya çıkartıyor,
otoyollar kamulaştırma bedellerini ortaya çıkartıyor ve
dolayısıyla kamulaştırma bedelleri neredeyse bu projelerin
tüm yatırım payları içerisinde, miktarı içerisinde çok
ciddi bir yer tutuyor.
Bir de bu
kamulaştırma belli bir süreç de istediği için, ayrılan
ödenekler, yılı içerisinde yetersiz kalabiliyor. Onun için mümkün
mertebe Hükûmetimiz bu yatırımları seri bir şekilde,
hızlı bir şekilde tamamlama noktasında
kamulaştırma ödeneklerini yeterli hâle getirme içerisinde gayret sarf
ediyor ama buna rağmen, belli bir noktada kamulaştırma bedelleri
bazen yetersiz kaldığı noktalarda da,
vatandaşlarımızda bu ifade edildiği gibi, bedeli çok uzun
bir süreye yayılmamak kaydıyla hemen ödenebilecek zaman içerisinde
değil ama daha sonraya kalabiliyor. Bunlar da daha çok
vatandaşların rızasıyla birlikte bu
yatırımların yapımına geçilebiliyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, mahkeme kararına rağmen
kamulaştırma bedelini alamayan çok sayıda
vatandaşımız var Kütahyada, ben biliyorum. Onlarca mahkeme
kararı çıkmış, Sıraya girin. diyorlar, kimseye de
sıra gelmiyor.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Tabii, daha çok eski dönemden
kalan kamulaştırma bedelleri de bunların içerisinde olabiliyor
ama bunlar, mümkün mertebe, yapılabildiği kadar
vatandaşlarımızın hak etmiş olduğu bu
kamulaştırma bedellerini bugüne kadar ödeme noktasında çok ciddi
mesafeler katedildi. Az sayıda da olsa hâlen böyle, kamulaştırma
bedelini, yargı kararları kesinleşmiş, hak etmiş
olduğu hâlde az sayıda vardır. Bunlar da peyderpey, imkân
bulundukça ödenme yoluna gidiliyor.
Sayın
Uslunun sorusu... Şimdi, tabii özellikle Edirnede bu
kamulaştırma bedelleriyle ilgili benim elimde şu anda
detaylı bir bilgi yok. Bu konuyla ilgili yazılı size cevap
verilecektir ama şunu da ifade etmek lazım: Özellikle yapılan
tüm yatırımlarla ilgili kamulaştırma bedellerini, daha
önceden sağlıklı hesaplama yapılarak bedellerinin,
ödeneklerinin ayrılması yolunda da çok ciddi mesafe
katettiğimizi de söylemekte fayda mülahaza ediyorum.
Sayın
Nalçacı... Kamulaştırmada bedeli ödendikten sonra inşaata
başlanıyor büyük çapta, ama ödenemeden de
başlandığı da oluyor, özellikle ulaşım
alanında bunlar söz konusu.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sayın Bakanım, Nalcı, Nalcı...
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Nalcı, evet, düzeltiyorum.
Kamulaştırması
bitip başlanan projeler çok sayıda var tabii, elimde sayısı
yok ama bu sorudan şöyle bir anlam çıkmasın: Özellikle son sekiz
yıldır Türkiyede yatırım projelerinde
kamulaştırma bedellerinin en yüksek oranda ödendiği bir dönemi
de Türkiye yaşıyor. Bunu da ifade etmekte fayda görüyorum.
Sayın
Bulut... Millî Eğitim Bakanlığının hazineye ait arazi
arayışı doğru ama şu anda bildiğiniz gibi okul
yerlerinin yerleri, düzenleme ortaklık payı içerisinde artık
imar uygulamalarında ayrılıyor ama buna rağmen
geçmişte yapılaşmış, yeterli okul yeri ayrılamayan
yerler var, özellikle göç alan kentlerimizde. Mesela, benim seçim bölgem olan
Samsun da bunlardan bir tanesi. Buralarda dolayısıyla geçmişte
düzenleme ortaklık payı içerisinde yer almadığı için
okul yerleri, bu okul yerleri oluşturulurken özel mülkiyete konu olan
yerler üzerinde okul yerleri planlarda gösteriliyor idi ve
kamulaştırma durumu ortaya çıkıyor. Çok miktarda, fazla
sayıda okul yerine ihtiyaç duyulan yerlerde bu sefer, Sayın Bulut
sizin bahsettiğiniz gibi yeni yer arayışları söz konusu.
Yapılaşmış olan yerlerde de okul yerleri planlamanın
çok kolay olmadığı da malum, ama bunlar oluşturulurken,
yine sizin ifade ettiğiniz şekilde, öğrencilerin gitmekte zorluk
çekebilecek olduğu yerler değil, daha çok, kolayca ulaşım
sağlanabilecek olan yerler noktasında da bir gayret sarf ediliyor,
ama az miktarda da belki öğrencilerini biraz daha okulun kurulduğu,
yapıldığı yere uzak olan yerlerden taşıma söz
konusu olabiliyor. Ama genelde çok lokal olarak gerçekleşiyor bunlar. Ama,
bildiğiniz gibi, aslında kent merkezinde kalmış,
öğrencisi mahallelerde olan okullarımız da var bugün ülkemizde.
Genellikle büyük kentlerimizde bu söz konusu. Aslında, burada bu okul
yerlerinin satılarak, bunların daha fazla sayıda öğrencinin
daha rahat ulaşabilecek olduğu yerlerde kurulması daha isabetli
olacaktır diye düşünüyorum. Sizin tespitiniz de varsa böyle okul yeri
öğrenciye uzak yerlerde oluşturulmakta, yapılmakta olan okullar,
eğer bunlar bakanlığımıza iletilirse, sanıyorum
bunlara biraz daha dikkat edilir diye düşünüyorum.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Başka soru?
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(MHP ve CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN -
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım, ancak yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
İsimleri
tespit ediyoruz:
Sayın Oktay,
Sayın Şandır, Sayın Günal, Sayın Uslu, Sayın
Nalcı, Sayın Akkuş, Sayın Işık, Sayın Bal,
Sayın Homriş, Sayın Sipahi, Sayın Taner
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ayağa kalkan bütün
milletvekillerini saymanız gerekiyor herhâlde!
BAŞKAN
Görüyoruz efendim, tespit ediyoruz, oturuyorlar.
Sayın Bulut,
Sayın Akcan, Sayın Özkan, Sayın Ural, Sayın Çöllü,
Sayın Emek, Sayın Köktürk, Sayın Diren, Sayın Erenkaya ve
Sayın Ertemür.
20 kişi
tespit edilmiştir.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.06
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.17
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 119uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 475
sıra sayılı Kanun Tasarısının maddelerine
geçilmesinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle, yeniden yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da toplantı
yeter sayısı olmadığından, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 18 Haziran 2010 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 15.21