DÖNEM: 23 CİLT: 51 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12nci
Birleşim
3 Kasım 2009 Salı
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Denizli Milletvekili
Mehmet Yükselin, Denizli ilindeki ekonomik gelişmelere ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının, genetiği değiştirilmiş
organizmalarla ilgili yayınladığı yönetmeliğe
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Susurlukta meydana gelen
kazanın 13üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, GDOlu ürünlerin ithaline dair
yönetmeliğin iptal edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, ürünlerin GDOlu
olduğunun fark edilmesi için yapılması gerekenlere ve kene
mücadelesine ilişkin açıklaması
3.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Siirtte yaşanan sel felaketine
ilişkin açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, gelen kâğıtlar listesine
alınmamış bir konunun ön görüşmesinin
yapılmasının mümkün olamayacağına, bu nedenle AK
PARTİ Grubu önerisinde yer almaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındırın konuşmasındaki Kürt
illerinden gelen çocuklar ifadesi nedeniyle hatibin uyarılması ve
tutanaklardaki ifadenin düzeltilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 milletvekilinin, orman
yangınları konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/447)
2.- DTP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
yatılı ilköğretim bölge okullarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/448)
3.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, kamudaki geçici personelin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/449)
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- CHP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay
ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, 8-9 Eylül
2009da İstanbulda yaşanan sel felaketi konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/10)
2.- Hükümet
adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın, demokratik
açılım konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/11)
C) Tezkereler
1.- (10/333, 334,
335) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, süre uzatımına ilişkin tezkeresi
(3/993)
D) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın; Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/354), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/155)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/24) esas
numaralı, siyasette sivil-asker ilişkileri ve bazı
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
3/11/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
DTP Grubu önerisi
2.- (10/387) esas
numaralı, genetiği değiştirilmiş organizmaların
(GDO) ülkemize girişi, üretimi, tüketimi, dünyadaki uygulamalar ve gerekli
önlemlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 3/11/2009 salı
bugünkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/81,
10/138, 10/143, 10/250, 10/368) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
3/11/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
4.- Hükûmet
adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen ve
bugün bilgiye sunulan Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi konulu genel
görüşme önergesinin ön görüşmesinin 10 Kasım 2009 Salı
günkü birleşimde yapılmasına, bu birleşimde genel
görüşme önergesinin ön görüşmesinin tamamlanmasından sonra
diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 4, 10, 11, 18, 25 Kasım
ve 2, 9 Aralık 2009 günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 17, 24 Kasım ile 1, 8 Aralık 2009 Salı
günkü birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerde kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ve Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Edirne Milletvekili Rasim
Çakırın, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Sataşma
nedeniyle söz talebinin aynı oturum içinde karşılanması
gerekirken bu talebin bir sonraki oturumda değerlendirilmesinin ve gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanmayan genel görüşme önergesinin
ön görüşmesinin yapılmasının İç Tüzüke
aykırı olduğu iddiasıyla Başkanın tutumu
hakkında
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, hâkim ve savcı istihdamına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/8101)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, telefon görüşme kayıtlarıyla
ilgili bir talebe ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/8397)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, aile içi şiddete ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/8533)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, AİHM ve uluslararası tahkimde Türkiye
aleyhindeki davalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/8589)
5.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, cezaevlerinin kapasitesine ve
denetimine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/8666)
6.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Pozantı Cezaevinde
yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/8674)
7.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, İstanbuldaki kaçak yapıların
yıkımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (7/8704)
8.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesirdeki tarla
yollarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/8875)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, üniversite harçlarına
yapılan zamma ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/8900)
10.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, üniversite harçlarına yapılan
zamma ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı (7/8910)
11.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Vandaki icra takiplerine ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/8928)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Niğdedeki icra takiplerine ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/8931)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, hükümlü ve tutuklulara verilen
sağlık hizmetlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Sadullah Erginin cevabı (7/8932)
14.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bir alanda bulunan kemiklerin
kimliklendirilmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/8942)
15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, belediye işçilerinin sendika
değişikliklerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/8955)
16.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, Tuzla Tersanelerindeki iş
kazalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/8956)
17.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanakın, bir güvenlik
görevlisi hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/9033)
18.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbuldaki su
yönetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/9052)
19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöldeki korsan
taşımacılığa ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/9055)
20.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, üniversite harçlarına
yüksek zam yapılacağı haberlerine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9100)
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir ders kitabındaki
yanlışlığa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9105)
22.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, ÖSS sonuçlarının
değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı (7/9110)
23.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, üniversite harçlarına yapılan
zamma ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9112)
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Fırat Üniversitesinin ihtiyaçlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9119)
25.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, RTÜKün gelirlerine ve bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/9208)
26.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bazı elektrik
dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9209)
27.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir elektrik dağıtım
şirketinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/9212)
28.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir kamu
kuruluşunun internet sitesinde verilen medya iletişim bilgilerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/9218)
29.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, kamu görevlilerinin sendikal haklarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/9237)
30.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, bazı deprem konutlarının
kamu lojmanı olarak tahsisine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/9244)
31.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Yapı İşleri Genel
Müdürlüğünün durumuna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/9292)
32.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Çerkezköy Tapu
Müdürlüğü personeline ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/9295)
33.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, Erzurum
Tekmandaki sel felaketine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/9296)
34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumdaki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı (7/9299)
35.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyada depreme karşı alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/9302)
36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Boludaki binaların depreme
karşı güçlendirilmesine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/9303)
37.-
Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmezin, Kütahya Aslanapa ilçesinin
kanalizasyonuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9321)
38.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TRTnin bir haber ajansıyla
yaptığı anlaşmaya,
TRTde
türbanlı bir muhabirin görev yaptığı iddiasına,
Bir düğünde
TRT imkanlarının kullanıldığı iddialarına,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/9331), (7/9332), (7/9334)
39.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir düğünde TRT imkanlarının
kullanıldığına yönelik haberlere,
TRTnin izlenme
ölçüm ihalesine,
TRT Yönetim
Kurulunun bir toplantısına,
TRTnin ölçüm
kuruluşlarıyla ilişkisine ve bazı vericilerin gücünün
azaltılmasına,
TRT Türk
kanalının yapım ve yayın hizmetleri için bir şirketle
yapılan sözleşmeye,
TRTnin bir
şirketten hizmet alımına,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/9333), (7/9335), (7/9336), (7/9339),
(7/9340), (7/9341)
40.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, TRTdeki bir yayında yer alan bir konuşmaya
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/9337)
41.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, TRTdeki personel politikasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/9338)
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda yapılacak barajlara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9377)
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı Dağındaki
kirliliğe ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/9473)
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Elâzığda turizmin
geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/9492)
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, biçer döverden alınan vergilere
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9499)
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van Gevaş elektrik şebekesinin
yenilenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/9501)
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Dicledeki bazı elektrik direklerine ve
enerji nakil hattına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/9502)
48.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bingöl elektrik şebekesine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/9504)
49.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir sulama kooperatifinin elektrik borcuna
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9505)
50.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, sağlık personeli
arasındaki ücret farklılığına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/9510)
51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurum esnafına yabancı dil kursu
verilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9511)
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrıdaki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9517)
53.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Iğdırdaki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9518)
54.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki ilk ve ortaöğretim
kurumlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9519)
55.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Alparslan Türkeşin
TBMMdeki Konuşmaları adlı kitaba ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı
(7/9636)
56.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/9665)
57.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, bazı gazete yazarları aleyhinde
girişimde bulunulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/9686)
58.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Mamak Belediyesi Bilgi Evlerindeki
çalışanların sorunlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/9699)
59.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/9707)
60.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Dursunbey Barajı Projesine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/9727)
61.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, DSİ kanallarındaki boğulma
vakalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9728)
62.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batmandaki bir derenin temizlenmesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9733)
63.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir beldenin içme suyu şebekesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9735)
64.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Döşemealtı ilçesinde yapılan
helikopter pisti ve Yangın Eğitim Merkezine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9736)
65.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, TRT Çocuk Kanalında yayınlanan bir
çizgi filme ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/9737)
66.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin ihalelerine ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/9739)
67.- Adana Milletvekili
Nevingaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal cinsiyetin
gözetilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/9740)
68.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/9741)
69.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, TRTde şiddet içerikli diziler
yayınlanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/9742)
70.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRT Radyo-1 kanalındaki Zafer
Bayramı programına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/9743)
71.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir TRT personelinin türbanlı
çalıştığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/9744)
72.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Mudanyaya yeni hükümet konağı
yapımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı (7/9809)
73.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, THYnin reklam filminde İngilizce isim
kullanılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/9843)
74.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir mezraya elektrik hattı çekilmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/9847)
75.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vanda mahallelerin aydınlatma
sorunlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/9854)
76.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bütçe hazırlanmasında toplumsal
cinsiyetin gözetilmesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.
Vecdi Gönülün cevabı (7/9882)
77.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadın yönetici sayısına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı
(7/9883)
78.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, iptal edilen bir yasal düzenlemeye ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/9891)
79.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bazı
kişilerin sigortalılığının ispatının
istendiği iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/9951)
80.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, av ve yaban hayatı bölümü
mezunlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/9952)
81.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bir göletteki kirliliğe
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9953)
82.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir orman alanında düz kesim
yapılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/9954)
83.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Çömlekköy Barajı Projesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/9955)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04te açıldı.
Başkanlık
Divanı teşekkül etmemiş olduğundan, sözlü soru önergeleri
ile madencilik sektörünün sorunları ve yer altı
kaynaklarımızla ilgili Meclis araştırması önergelerini
görüşmek için 3 Kasım 2009 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşime 15.05te son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Yusuf COŞKUN
Bingöl
Kâtip
Üye
No.: 16
II.-
GELEN KÂĞITLAR
30
Ekim 2009 Cuma
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, icra takiplerine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7985)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, iptal edilen bir yönetmeliğe dayanılarak
yapıldığı iddia edilen telefon dinlemelerine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8102)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, cinsiyetçilik
kaynaklı saldırı ve ayrımcılığa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8182)
4.- Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, yeni teşvik sistemine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8594)
5.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, gemi inşa
sanayiinin teşvik kapsamına alınmamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8596)
6.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Ankaradaki icra takiplerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8603)
7.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Atanın, bir cezaevinde yapıldığı iddia
edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8604)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, üniversitelerdeki akademik ve idari
personelin özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8628)
9.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğlada yapılan bazı doktor
atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8632)
10.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, sözleşmeli personelin
eş durumundan tayinine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8633)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, anti-depresan ilaçların
kullanımının arttığı iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8634)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Köy Hizmetlerinden geçen personelin
mağdur edildiği iddialarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8635)
13.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, İstanbul İl Sağlık
Müdürünün görevden alınmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8639)
14.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, teşvik
mevzuatı çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/8649)
15.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, kredi desteği sağlanmasındaki
şartlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8708)
16.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, SSPE hastalığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8715)
17.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, bir sağlık ocağının
personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8717)
18.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, bir beldenin sağlık görevlisi
eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8718)
19.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Burdur Devlet Hastanesindeki göz
doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8719)
20.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konyadaki bazı hastane
inşaatlarına ve başhekim atamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8720)
21.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, kene ısırması
vakalarına karşı alınacak önlemlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8721)
22.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım-Kongo kanamalı
ateşi hastalığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8722)
23.-
İstanbul Milletvekili Atila Kayanın, Alman ailelerin yanına
verilen Türk çocuklarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8741)
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tasarruf sahiplerini mağdur eden
bir holdinge ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8747)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tasarruf sahiplerini mağdur eden
bir holdinge ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8748)
26.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tasarruf sahiplerini mağdur eden
bir holdinge ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8749)
27.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tasarruf sahiplerini mağdur eden
bazı holdinglere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8750)
28.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, tasarruf sahiplerini mağdur eden
bir holding ve bazı şirketlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8751)
29.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, F tipi cezaevlerinde sohbet hakkı
uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8767)
30.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Diyanet İşleri
Başkanlığından nakil yapan personele ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8770)
31.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Halkbankın kullandırdığı
kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/8786)
32.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, bazı bankalardan Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına tahsis edilen kaynaklara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8787)
33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, KEY ödemelerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/8788)
34.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, kredi kartı faiz oranlarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8789)
35.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Diyanet İşleri
Başkanlığından nakil yapan personele ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8800)
36.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, vergi adaletine ve indirimlere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8835)
37.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Alanya ve Gazipaşa devlet hastanelerinin
doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8843)
38.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Diyanet İşleri
Başkanlığından nakil yapan personele ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8844)
39.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Antalya Havalimanı terminallerinin
işletme haklarının kiralanmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8861)
No.: 17
2
Kasım 2009 Pazartesi
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetini Temsilen Tarım ve Köyişleri Bakanı ile
Avusturya Cumhuriyeti Hükümetini Temsilen Federal Tarım, Orman, Çevre ve
Su Yönetimi Bakanı Arasında Tarım Alanında
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/764) (Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2009)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik
ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/765) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.10.2009)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik ve
Spor Alanında İşbirliği Programının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/766) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.10.2009)
4.- 14
Aralık 1972 Tarihli Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 7 nci ve 26
ncı Maddeleri Uyarınca, 5 Nisan 1966 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti ile
Hollanda Krallığı Arasındaki Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin Revizyonunu Amaçlayan Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda
Krallığı Arasında Anlaşmaya Ek Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/767) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.10.2009)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/768) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2009)
6.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/769) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor; Dışişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2009)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/770) (Milli Savunma ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2009)
Teklifler
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin; 3628 Sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/519)
(Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/520)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.10.2009)
3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun; 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/521) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.10.2009)
4.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun; 5215 Sayılı Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/522)
(Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2009)
5.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın; 5664 Sayılı Konut Edindirme
Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/523) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.10.2009)
6.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin; Sanatçıların Sosyal Güvenlik
Haklarının Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/524)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2009)
7.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 23 Milletvekilinin; 4736
Sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve
Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/525) (İçişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2009)
8.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun; Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/526) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2009)
9.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 15 Milletvekilinin; 29.01.2004 Tarihli ve
5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/527) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2009)
No.: 18
3
Kasım 2009 Salı
Genel Görüşme Önergeleri
1.- CHP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay
ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, 8-9 Eylül
2009da İstanbulda yaşanan sel felaketi konusunda Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/10)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.9.2009)
2.- Hükümet
adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın, demokratik
açılım konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve
103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/11) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.11.2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 Milletvekilinin, orman
yangınları konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/447)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2009)
2.- DTP Grubu
adına Grup Başkanvekili Van Milletvekili Fatma Kurtulanın,
yatılı ilköğretim bölge okullarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/448) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.06.2009)
3.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, kamudaki geçici personelin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/449)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.06.2009)
3 Kasım 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 12nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Denizli ilindeki ekonomik gelişmeler
hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Mehmet Yüksele aittir.
Sayın
Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Mehmet Yükselin, Denizli ilindeki
ekonomik gelişmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; şahsım adına gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, son günlerde Denizli ili hakkında gerek
basında gerekse Parlamentomuzda devamlı konuşuldu. Bu
konuşmalar, genellikle Denizli halkının, Denizli sanayicisinin
hoşnut olmadığı, üzüldüğü konuşmalardı ve
eğer Türkiye olarak bizler dünya liglerinde oynamaya devam ediyorsak ve
Denizli ili de Türkiyemizin kendi sanayisini, kendi imkânlarını
ayağa kaldırmış bir il olarak bu potansiyelin, bu
potanın içindeyse, dünyada yaşanan son krizden Türkiye gibi
Denizlimizin de etkilenmemesi mümkün değil. Ancak bu öyle düzeye
getirildi ki sanki dünya, Avrupa ve Türkiye güllük gülistanlıkmış
gibi, sade Denizlide kriz varmış, sade Denizlide
sıkıntılar varmış gibi hep aksettirildi. Denizli
sanayicisi cidden bu konuda üzgün.
Bakın,
Denizli sanayisinin yapısı, yüzde 90ına varan ihracatçı
bir yapıya sahip. Dolayısıyla bütün Türkiye, Türkiye merkezli
olan 2000-2001 krizlerinde sıkıntı yaşarken,
sıkıntı çekerken Denizli bu dönemi en iyi şekilde
atlatmıştır. Ancak içinde bulunduğumuz 2008 Eylül ve
Ekiminden itibaren başlayan dünya odaklı krizde elbette Türkiye
etkilendi, diğer illerimiz etkilendi, Denizli daha çok etkilendi. 2001de
Denizli için avantaj olan ihracatçı yapımız bu dönemde bizim
için dezavantaj oldu ama biz yine bunun üstesinden gelecek durumdayız.
Bakın,
Denizli olarak baktığımızda özelliklerimiz şöyledir:
Sanayimizin çok büyük bir kısmı ihracata yöneliktir. Sanayimiz yerel
ve ulusal girdileri kullanmaktadır. Emek yoğun sektörler bünyesinde
bulunmaktadır. Ayrıca Denizli sanayisi sadece kamuoyunda tekstil
olarak bilinir ancak tekstil dışında da sanayimiz ve ticaretimiz
vardır. Dengeli bir sanayileşme yapısına sahiptir. Denizli
tekstilinin yanı sıra demir-çelik sanayisi, işlenmiş metal
ürünleri, kablo sanayisi, cam sanayisi, mermer sanayisi, deri ve kösele
sanayisi ve çeşitli gıda gibi diğer sanayilerde de
gelişmiştir ve Denizlimizde 3 milyar dolarlık
ihracatımızın 2 milyar doları tekstildir, 700-750 milyon
doları da bakır artı kablodur. Onun dışında,
mermer ve diğer sanayilerimiz vardır.
Arazilerin
toplulaştırılmasında yapılan hızlı
çalışmalar, termal sıcak suların seracılıkta
kullanılmasına başlanmasıyla birlikte, artık
seracılıkta ve modern tarımda Denizli tam bir kuluçka dönemini
yaşamaktadır.
Bunun
yanında, Pamukkale Üniversitemizle birlikte yapmakta olduğumuz
teknoparkın hayata geçirilmesiyle, artık, Denizlide sanayici-işveren,
sanayici-üniversite ilişkileri üst düzeye çıkacaktır.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, Denizli sanayisinin bazı talepleri
vardır. Bunlar, hemen hemen tüm ihracatçılarımızın
talepleridir.
İhracat
mutlaka teşvik edilmelidir. Mevcut işletme kredilerinde
darlığın giderilmesi mutlaka önemlidir. Kredi Garanti Fonu
işlemlerinin hızlandırılması gerekmektedir. Eximbank
kredileri yatırım ve ihracat şevkini artıracak şekilde
düzenlenmelidir.
1985-1990
yılları arasında olduğu gibi, firmaların bir önceki
dönemdeki ihracat performansı ve ihracat taahhütlerine göre kredi
verilmesi gerekmektedir. Bu da Denizli ve benzeri merkezlerin içinde
bulunduğu durgunluk ve gerileme dönemini aşmasına zemin
hazırlayacaktır.
Sanayicinin
mevcut KDV alacaklarının erken ödenmesi ya da devlete olan
borçlarından mahsup işleminin sağlanması yerinde bir
uygulama olacaktır.
İhraç
mallarının üretiminde kullanılan girdiler üzerinden alınan
dolaylı vergiler ihracatçıya teşvik olarak verilmelidir.
Elektrik ve
doğal gaz ürünlerinde vergilerin -ÖTV ve benzerlerinin- ihracata dönük
malların üretiminde kullanılan kısmın iadesi
ihracatçımızı dünyayla rekabet edebilir konuma getirecektir.
Kıdem
tazminatı bugün âdeta sanayicimizin omuzlarında yük olarak
durmaktadır. Mutlaka bunun çözümü gerekmektedir, hâlli gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Denizli) Mehmet Bey, bunları siz yapacaksınız.
BAŞKAN
Sayın Yüksel, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) Denizli girişimcisi bunlardan daha güzellerini hak ediyor ve
layıktır da.
Bakın,
bugün, İhracatçılar Birliğimizin açıkladığı
raporlara göre Denizli ihracatı Türkiye ihracatının da üzerinde,
yüzde 11,2lik artışla, bu dönemi, Ekim ayları
kıyaslandığında, 2008 Ekim ayı ile 2009 Ekim ayı
arasında
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Yılı söyle, yılı!
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) 2008-2009 yılları arasında.
Laf atmanıza
gerek yok Emin Haluk Ayhan Bey, laf atmanıza gerek yok.
BAŞKAN
Sayın Yüksel, Genel Kurula hitap edin siz.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Laf atmadım, söyledim. Yılı söyle,
yılı. Laf atmadım, söyledim.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) Yani Denizliyi burada batırdınız.
BAŞKAN
Sayın Yüksel, Sayın Ayhan, lütfen
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) İflas eden kent. dediniz ama Denizli batmadı, Denizli
ayaktadır, Denizli batmayacak.
BAŞKAN
Sayın Yüksel, Genel Kurula hitap ediniz.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) - Denizli yine bu dönemde ihracatıyla birincidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İntiharlar ne, intiharlar!
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) - Türkiyede şu anda ihracatta yüzde 4 gelişme vardır,
Denizlide yüzde 11 vardır.
Evet, elektrik
üretimi de Ekim 2008de 167 milyon kilovatsaat, şu anda da, Ekim 2009da
172 milyon kilovatsaate çıkmıştır. Denizli
istihdamıyla, enerjisiyle, her şeyiyle yine ayaktadır. Denizli
bunu başaracak güçtedir. Denizli tekstiliyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kaç fabrika kapandı?
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) On altı tane fabrika kapandı Beyefendi, on altı
tane.
KADİR URAL
(Mersin) Adam niye intihar etti? Mahsus mu intihar etti, başka bir
sebebi mi vardı?
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) Ölenlerin ticaretle hiçbir alakası yok, oradan ezbere
konuşma.
BAŞKAN
Sayın Yüksel, teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının, genetiği değiştirilmiş
organizmalarla ilgili yayınladığı yönetmelik hakkında
söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap Seçere aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Seçer.
2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının, genetiği
değiştirilmiş organizmalarla ilgili
yayınladığı yönetmeliğe ilişkin gündem
dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
VAHAP SEÇER
(Mersin) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
gıda ve yem amaçlı genetik yapısı
değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinin ihracatı,
ithalatı, işlenmesi, denetimi ve kontrolüne yönelik, geçtiğimiz
hafta başı, 26 Ekimde Tarım, Orman ve Köyişleri
Bakanlığının çıkarmış olduğu
Yönetmelikle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz pazartesiden bu yana kamuoyunda oldukça
yoğun bir şekilde tartışılan bir konu genetiği
değiştirilmiş organizmalar ama ne yazık ki Mecliste
tartışma fırsatı bulamadık. Sayın Bakan da bu
konuyla ilgili kamuoyuna bir açıklama ihtiyacı veya gereği
duymadı ama bu konu önemli bir konu. Bu konu toplum
sağlığını ilgilendiriyor, bu konu çevreyi
ilgilendiriyor, bu konu belki de gelecek kuşakların sağlığını
ilgilendiriyor, Türkiye'nin biyolojik çeşitliliğini ilgilendiriyor,
tarımını ilgilendiriyor. Hülasa, bu konu akşamdan sabaha
karar verilip bir yönetmelikle düzenleme yapılacak bir konu değil.
Değerli
arkadaşlarım, dünyada biyolojik teknoloji konusu geliştikçe
tabii ki ülkelerin, toplumların bu anlamda, biyoteknolojik anlamda,
biyogüvenlik anlamda ihtiyaçları doğdu. Türkiye de bu ihtiyaçlara
sahipti. 2002den bu yana iktidarın bu konuda çalışmaları
vardı, bir yasa taslağı hazırlığı
içerisindeydi. Aslında beklentimiz bu yasa taslağının Genel
Kurula gelmesi ve önemli saydığımız bu biyogüvenlik
konusunun bir tasarı şeklinde Genel Kurulda
tartışıldıktan sonra yasalaşması ve Türkiyede
insan sağlığını, çevre güvenliğini,
biyoçeşitliliği güvence altına alacak bir yasanın yüce
Genel Kurulda kabul edilerek çıkmasıydı. Ama ne oldu, nasıl
oldu, Hükûmet bu yolu tercih etmedi, bu meseleyi bir yönetmelikle halletme
yoluna gitti. Bunun gerekçeleri neydi? Tabii Sayın Bakan burada olsaydı
bu soruların yanıtlarını kendisinden alacaktık.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Burada.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Sayın Bakanımız da Genel Kurula gelmişler.
Sanıyorum bu konuda cevabi konuşmalarını da benden sonra
kendileri yapacaklar.
Değerli
arkadaşlarım, tabii bu konu, genetiği değiştirilmiş
organizmalar meselesi ticari anlamda da milyar dolar ticareti ilgilendiren, hem
tarım ürünleri anlamında hem tohumculuk anlamında oldukça büyük
ticaretlere konu olan, muhatap olan bir konu. Bunun bu şekilde bir
yönetmelikle Türkiyede ticaretinin önünün açılması,
ithalatının açılması kabul edilebilir bir durum,
anlaşılır bir durum değildir.
Daha önce
iddialarımızda bu tip ürünlerin mevzuat boşluğundan
kaynaklanan, ithalatta, ticaretinde Türkiyeye yoğun şekilde
girdiğini ve bu konuda Hükûmetin bu manzaraya seyirci
kaldığı iddialarını ve eleştirilerini sürekli
yapıyorduk ama yetkili bakan, ilgili bakan ve sayın bürokratlar bu
konuyu şiddetle, ısrarla reddediyorlardı, genetiği
değiştirilmiş ürünlerin Türkiyeye asla ve asla
girmediğinden dem vuruyorlardı.
Şimdi, geçen
haftadan bu yana özellikle entegre hayvancılık tesisleri, soya,
ayçiçeği, bunun gibi yem ham maddesi olarak yurt dışından
ithal edilen ham madde konusunda ciddi sıkıntılar
yaşıyorlar. Bunun sebebi, bu süreç içerisinde gümrük
kapılarında bekletilen ham maddeler yeni yönetmelikle ortaya konulan
kriterlere, şartlara uyum sağlıyor mu sağlayamıyor mu
konusunda Bakanlık yetkililerinin gerekli altyapıyı
oluşturmadan bu işe kalkışmasından dolayı orada,
gümrükte işlemler hızlı yürümüyor ve şu anda sektör yani
hayvancılık sektörü, yem sanayisi, âdeta hayvanlarını aç
bırakacak, yem üretemeyecek bir duruma, bir pozisyona gelmiş
durumdalar.
Değerli
arkadaşlarım, bu belge yani bu Yönetmelik Türk tarımına
vurulan ciddi bir darbedir. Biz, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya,
Arjantin çiftçilerine bir pazar oluşturmak için enerjimizi
harcamamalıyız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Seçer, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Burada Türk çiftçisinin, Türk üreticisinin ürünlerini
arttırıcı, onların refah düzeyini yükseltici, onların
ürünlerini yurt dışına, Avrupaya, Rusyaya ihraç etmek için
enerjimizi harcamalıyız ama bu çıkan Yönetmelikle âdeta yabancı
ülke çiftçilerine Türkiyeyi biz pazar hâline getirmiş oluyoruz. Hükûmetin
bu yanlıştan bir an önce dönmesi gerekiyor.
Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu konuda, bu Yönetmelikin iptali konusunda üzerimize
düşen görevi yerine getireceğiz diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Seçerin gündem dışı konuşmasına Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Vahap
Seçerin yaptığı gündem dışı konuşmayla
ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Öncelikle, tabii, Sayın
Seçere, bana bu fırsatı, bu şekilde bu bilgileri verme, sunma,
açıklama yapma fırsatı verdiği için de gerçekten
teşekkür ediyorum. Önemli bir konu ve önemli olduğu kadar da bu
yönetmeliğin amacının tamamen dışında, yüz seksen
derece dışında bir söylemle kamuoyunda, maalesef, tamamen
yanlış bir şekilde -ben yani çok kasıtlı
diyemeyeceğim ama âdeta bir dezenformasyon şeklinde- toplum
bilgilendirildi bu süre içerisinde. Onunla ilgili de açıklama yapma
imkânım olacak. Onun için, tekraren teşekkür ediyorum Sayın
Seçere.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önce şunu söyleyeyim: Tabii,
Türkiye, bu konu ile ilgili -yani dünyada genetiği
değiştirilmiş organizmalar var, yaklaşık on senedir
dünya ticari anlamda bu işin faaliyeti içerisinde- 2004 yılında
Cartagena Biyogüvenlik Sözleşmesine taraf oldu dünyada yüz kırk bir
ülkeyle birlikte ve aralarında bazı ülkelerin de olduğu elli
beş ülke de buna henüz taraf olmadı ama Türkiye Cartagenaya taraf.
Şimdi,
Türkiye, genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili
olarak bugüne kadar herhangi bir mevzuata sahip değildi. Sadece 1998
yılında çıkarılan bir Bakanlık talimatıyla
işlemler sürüyordu ve 98 yılında çıkarılan
Bakanlık talimatı, GDOlu ürünlerle ilgili beyana tabi olarak
işlem yapıyordu. Yani biri gelse dese ki Efendim bende GDO var. o
içeri alınmıyordu ama bunun dışında bir işlem
yapabilmeniz, bunu daha sıkı bir şekilde denetim altına
alabilmeniz, bunun kontrolünü daha iyi yapabilmeniz için yine uluslararası
sözleşmeler gereği bir mevzuatınızın olması
gerekiyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Evvela yasa çıkacak.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yasa
geliyor, sabredin.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Önce yönetmelik, sonra yasa!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı Bakanlar Kurulunda.
Çünkü bu konu dünyada sürekli değişen bir mevzuata sahip. Bu konuyla
ilgili şu anda dünyada 120-125 milyon hektar alanda 27-28 ülke GDOyla
ilgili ürün üretiyor arkadaşlar. Bunun 2-3 katı kadar ülke de
bunları tüketiyor serbest bir şekilde. Bir kere bunu bilelim. Ama
bizim de içinde bulunduğumuz, yani Türkiye Cumhuriyetinin ve Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin kararı da bu tür konulara liberal bir şekilde
yaklaşmak değil, aksine daha titiz, daha dikkatli, daha muhafazakâr,
bu manada konservatif yaklaşmak ve bunu, çünkü henüz riskleri tam olarak
belirlenmemiş, henüz tam olarak bilinmeyen bir alanda bunu
serbestleştirme yerine, aksine bunu denetim altına alma, bunu kontrol
altına alma ve bunu, zararlı olacak olanları da kesinlikle
engellemeye dönük bir ara mevzuat olarak, acil bir mevzuat olarak
çıkardık kanun çıkıncaya kadar. Çünkü kanun da önümüzdeki
günlerde Meclise gelecek, tasarısı hazırlandı, onu da
söyleyeyim. Ama şimdi biz kanunu beklesek en az birkaç ay daha beklememiz
gerekiyor.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sekiz yıl bekledik.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yedi senedir iktidardasınız, insaf!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yedi sene
önce değil, 2004 yılında Türkiye bizim hükûmetimiz döneminde
Cartagena Güvenlik Sözleşmesine taraf oldu.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Tamam.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sene kaç? 2009. 2004
Sene kaç?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yani onu
yapan da biziz. Onu yapan da biziz.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Zaten 2003te yürürlüğe girdi Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın size bir şey söyleyeyim: Ben biraz önce
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Niye şimdi Sayın Bakan, geçen sene değil?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ama önce
yönetmeliğin ne olduğuna bakın. Sayın Başkan Vekili,
yakışmıyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu yönetmelik geçen sene gerekli değil miydi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
önce bakın buna
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Atın önüne araba koyuyorsunuz, atın önüne araba! Önce
yasa, sonra yönetmelik.
BAŞKAN
Sayın Anadol
Sayın Bakan,
lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
değerli milletvekilleri, bilgiyle konuşmak lazım, bilerek
konuşmak lazım. Aksi takdirde, yani işte, biz bunu mahkemeye
götürürüz, şuraya götürürüz, buraya götürürüz demek, bugünkü bu
mevzuatı kaldırmak demek, açık söylüyorum, kesinlikle ama
kesinlikle GDOya kapı açmak demek olur. Bunu da söyleyelim, bunu da
bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Zeytinyağı gibi üste çıkmayın.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Eğer
siz böyle bir şey yapmaya kalkarsanız, böyle bir şey gerçekleştirirseniz,
o zaman millet de sizi tarih önünde, GDOyu engelleyen bir yönetmeliği
kaldırtmak suretiyle mahkûm edecektir, bunu da haberiniz olsun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Mahkûm oldunuz bile tarih önünde.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz kanunu getirmezseniz öyle olacak. Kanunu getirin. Yönetmelik
senin emrinle çıkıyor.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz bir yönetmeliği
çıkardık ve bakın, bu yönetmelik de Avrupa Birliği
standartları ile tamamen uyumlu, bir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kanun, kanun
Burası yönetmelik düzenleme yeri değil.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İki:
Avrupa Birliğinden daha ileri olduğumuz hükümler var. Şimdi size
okuyacağım bunu. Bakın, GDOlu ürünlerin bebek mamaları ve
bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük
çocuk ek besinlerinde kullanılması kesinlikle yasak, bizim
yönetmelikle getirdiğimiz. Avrupa Birliğinde bu yasak değil
arkadaşlar, Avrupa Birliğinde bu yasak değil. Bizim
yönetmeliğimiz, Avrupa Birliğinin mevcut mevzuatından daha
ileride.
İki
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yunanistanda uygulanıyor mu bu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Arkadaşlar, Avrupa Birliğinin tamamında, İngiltere
dışında, Avrupa Birliğinde tamamen, bebek mamalarıyla
ilgili durum, serbesttir. Biz yasaklıyoruz.
İki:
İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere
karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve
piyasaya sunulması yasaktır diyoruz. Burada da Avrupa
Birliğinden daha ilerideyiz. Diğer maddeleri ise Avrupa
Birliğiyle uyumlu. Bunu söyleyeyim.
Şimdi, bu
Yönetmelik bir mevzuat. Peki ne yapacağız biz bununla? Yani 27
Ekimden itibaren, bakın, 30 Ekim günü biz illere, seksen bir ile bir
talimat yazdık ve dedik ki: Bu Yönetmelik çerçevesinde ürünlerle ilgili
Yani içinde GDO bulunması muhtemel yirmi yedi, yirmi sekiz tane ürün var.
Bunlarla ilgili önceden yapılan gıda ve yem mevzuatı
çerçevesinde analizlere ilave olarak ekteki listede yer alan ürünler ve
bileşiminde listede belirtilen ürünler bulunan, bu ürünlerden üretilen
veya bu ürünlerden üretilen bileşen içeren gıda ve yem maddeleri için
GDO analizi yaptırılması, analiz sonucu GDO tespit edilen
ürünlerin ithalatına izin verilmemesi gerekmektedir yönetmelik
çerçevesinde.
Şimdi,
nerede ne yapılacak, bu da belli. Şimdi, bugünden itibaren işlem
şu arkadaşlar bu Yönetmelik kapsamında -bu bugüne kadar böyle
değildi, bu çok önemli bir şey- diyoruz ki: Vatandaş getirdi
herhangi bir gıda maddesi, biz kesinlikle GDO yönünden analize tabi
tutuyoruz. Eğer içinde herhangi bir şekilde GDO varsa bunun
kesinlikle ithalatına izin vermiyoruz. Ürün ve GDOlu üründen bileşen
herhangi bir gıda maddesi.
İki: Birisi
dedi ki: Ben işte şu gıda maddesini veya şu ürünü, şu
ham maddeyi ithal ediyorum. Bunun içerisinde GDO var. O da
Bu defa diyoruz
ki
Müracaat ediyor, alıyoruz, bundan on beş ayrı belge
hazırlamasını istiyoruz ve bunu bir 91 kişiden oluşan
-tamamı 91 kişi- ama 11 kişi fiilen çalışacak bir
bilimsel komite var. Bu bilimsel komitede kimler var?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Meslek örgütleri var mı içinde?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Üniversite
öğretim üyeleri var.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ziraat Mühendisleri Odası
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Üniversiteler
Bakın, size
okuyayım: Ankara, Selçuk, İstanbul, Akdeniz, Karaman,
Gaziosmanpaşa, Mustafa Kemal, Atatürk, Çukurova, Namık Kemal, Ondokuz
Mayıs, Adnan Menderes, Sabancı, Hacettepe, ODTÜ, Ege, Bilkent, Gazi,
Iğdır ve Mersin üniversitelerinden 20 üye. Ziraat, veteriner, iletişim,
mühendislik, fen-edebiyat, tıp, fen, sağlık bilimleri
fakültelerinden 8
OKTAY VURAL
(İzmir) Üyeleri sen seçtin.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Üyeleri
O
konuyla ilgili olan arkadaşım, o konuyla ilgili uzman olacak. Öyle
benim seçmemle falan değil. O diplomasını ona ben vermedim. O
diplomayı ona ben vermedim. Uzmanlık diplomasını ona ben
vermedim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yasayla kurulmuş meslek örgütlerinin temsilcisi var
mı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
TÜBİTAK Marmara Gıda Enstitüsü, İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,
buradan da 3 kişi ve 1 de Gıda Referans Laboratuvarından
Dolayısıyla, kırk farklı konuda uzmanlaşmış
toplam 91 uzman. Bunlara havale edilecek -bilimsel komite- bunlar bunu
inceleyecek. Eğer üç alanda, insan sağlığı, çevre
sağlığı, hayvan hakları ve refahı ve hayvan
sağlığıyla ilgili ve çevre sağlığıyla
ilgili en küçük bir risk gördüğü takdirde buna izin vermiyor.
Dolayısıyla fiilen bu Yönetmelikle birlikte Türkiyeye GDOlu ürünün
ithal edilmesi fiilen mümkün değildir yani sıfıra
sıfır düzeyindedir.
Ha, nedir peki bu
mesele? Bizim bu işin büsbütün dışında kalmamız, bu
teknolojiden bigâne kalmamız, bihaber kalmamız, mümkün mü böyle bir
şey? O da doğru değil. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet.
Türkiye Cumhuriyetinde bu teknoloji nedir, nasıl kullanılır,
bunu bilecek.
Onun için, bizim
bu yönetmeliğimiz, tabii bir çerçeve yönetmeliktir ama bu Yönetmelikin
gayesi, GDOlu ürünlerin ithalatını kolaylaştırmak
değil, aksine ithalatını zorlaştırmak, kontrol ve
denetim altına almaktır. Bu yönetmelik budur ve bu Yönetmelik
yakın bir tarihte çıkacak olan biyogüvenlik kanunuyla birlikte daha
üst bir hukuk normuna kavuşacak ve böylece Türkiye bu alanda çok daha ileri
bir noktaya gelmiş olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bizim, asla Türkiyenin insan sağlığı,
toplum sağlığı, çevre sağlığı ve
Türkiyenin biyolojik kaynaklarına, tarımsal kaynaklarına zarar
verecek herhangi bir şeyin içerisinde, kararın altında imzamızın
bulunması mümkün değildir. Ne uluslararası kuruluşlar ne
başka devletler ne de hiçbir kişi ve kuruluş için asla ve kata
biz böyle bir uygulamanın içerisinde olmadık, bundan sonra da
olmayız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Olmaz olur musunuz? Cargill, Cargill en iyi örnek. Cargill için
özel yasa çıkardınız.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bundan önce
olmadık, bundan sonra da olmayız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tarımı mahvettiniz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Amerikan şirketi için özel yasa çıkardınız.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu vesileyle şunu söylüyorum: Tarımla
ilgili, tarımsal ürünlerle ilgili, tohumculukla ilgili bizim
attığımız adımlar Türkiye tarım sektörünün önünü
açmıştır, Türkiye tarım sektörünün önüne yeni bir
çığır açmıştır, yeni bir çağa Türk
tarımı girmiştir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Bravo!
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Hayal görmeyin Sayın Bakan, hayal görmeyin!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bugün
Türkiye tarımsal ekonomi açısından dünyanın 8inci büyük
ekonomisine sahiptir. Türkiyenin tarımsal üretim değeri dünyada
8incidir. Genel ekonomide Türkiye AK PARTİyle 26ncı sıradan
17nci sıraya çıkmıştır. Tarım ekonomisinde
Türkiye dünyada 8inci büyük ekonomik güçtür. 4 milyar dolardan
yaklaşık 12 milyar dolara tarım ürünleri ihracatını
çıkardık. Şu anda Türkiye dünyanın 3üncü büyük tohum gen
bankasını Ankarada inşa ediyor. Bunu, bu Hükûmet zamanında
bu Bakanlık yaptı. Bu Bakanlık yaptı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Bakan, sizin sayenizde buğday ithal etmeye
başladık!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bakın,
o buğdayı Türkiye dâhilde işleyip dünyada un ihracatında
birinci sıraya çıkmak için yapıyor. Bunu da
kıskanmayın! Bunu da kıskanmayın! Türkiyenin sanayicisi,
buğdayı ithal edip un yapıp dünyaya ihraç ediyor, dünyada bir
numaraya, iki numaraya çıkıyorsa bununla da iftihar edin. Şimdi,
bakın, buğdayla ilgili bir şey söyleyeceğim: Toplum
sağlığı. Bizden önce arkadaşlar
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayenizde pancardan yapılan şekeri bile unuttuk.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bizden önce
Türkiye 20 milyon ton buğday ürettiği yıl bile, ihtiyaçtan
dolayı, kalite sorunu sebebiyle Türkiye buğday ithal ediyordu. Bunu
etmiyordu diyebilecek hiç kimse yok. Bu, gerçekten böyleydi. Ama bizim
aldığımız tedbirlerle, sertifikalı tohum üretimine ve
kullanımına getirdiğimiz destekle, süne mücadelesine havadan
ilaçlamayı sonlandırıp yer aletlerine geçmek gibi tedbirlerle,
Türkiye, bugün kesinlikle kalite ihtiyacı sebebiyle, kalite sorunu
sebebiyle buğday ithalatı yapmıyor, 17,5 milyon ton, 18 milyon
ton buğday ürettiğinde de bu kendine yetiyor. Tamam mı?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Süneyi konuşun. Süne ne oldu, süne?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiye
havadan ilaçlama yapıyordu. Havadan ilaçlama yaparken emgili dane
oranı yüzde 3,9du. Bu şu demektir: Aldığımız
buğdayın yüzde 3,9u, uçakla mücadelede ilaçlamaya rağmen yüzde
3,9u çürüktü, gidiyordu. Biz bunu yüzde 0,8e düşürdük. Yüzde 0,8e. 901
ton ilaç kullanılıyordu. İşte çevre
sağlığı bu, halk sağlığı bu, insan
sağlığı bu. Eğer siz süne mücadelesi için 900 ton
ilacı havaya püskürtüyorsanız ve biz bunu miktarını 183
tona düşürmüşsek, siz, bizi halk sağlığıyla
oynamakla itham edemezsiniz. Aksine, halk sağlığını,
toplum sağlığını, çevre
sağlığını ve tarımsal üretimde kaliteyi ve
verimliliği biz bu uygulamalarla sağladık. Sadece bununla ilgili
değil, meyve-sebze üretimiyle ilgili olarak da, pestisit
kalıntılarını ortadan kaldıracak, halk
sağlığını koruyacak şekilde tedbirler aldık.
Zirai ilaçlar tarihte ilk defa bizim dönemimizde, bizim Hükûmetimiz döneminde
reçeteyle satılmaya başlandı.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, domates kaç lira şimdi? Çiftçi ne
durumda?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şu anda
zirai mücadele ilaçları reçeteyle satılıyor, insanlarda
kullanılan antibiyotik gibi. Şimdi bu uygulamayı getirdik.
Sertifikalı
tarım danışmanlığını getirdik. Binlerce
meslektaş bu konuda eğitim gördü ve danışman
çalıştırdığı takdirde çiftçiye destek veriyoruz.
Şimdi yine
zirai ilaç bayiliği uygulamasına kıstas getirdik. Öyle herkes
istediği gibi çıkıp zirai ilaç bayisi olamıyor.
Bunların tamamı bununla ilgili.
Türkiye 30 küsur
milyon ton yaş meyve-sebze üretiyordu biz hükûmeti
devraldığımızda ve bunun için kullandığı
ilaç miktarı 55 bin tondu. Bugün Türkiye 42 milyon ton yaş
meyve-sebze üretiyor ve kullandığı ilaç 49 bin ton.
Değerli
arkadaşlar, Alo Gıda hattını biz kurduk.
Vatandaşlarımız yirmi dört saat, Türkiye'nin her tarafından
telefon açıp gıdayla ilgili şikâyetini, gıda
sağlığıyla ilgili şikâyetini bildiriyor. Bunu da biz
başlattık.
Türkiye, geçen
beş yılının dört yılında şiddetli
kuraklık problemine rağmen tarımında pozitif olarak
büyümüş bir ülkedir. Bu sene diğer sektörlerde küçülme
yaşanmasına rağmen dünyadaki ekonomik kriz sebebiyle, Türkiyede
yılın ilk altı ayında tarım sektörü yüzde 4,5
oranında pozitif büyüme gösterdi. Tarımda istihdam da arttı.
Tarım bu alanda bir tampon sektör görevi görüyor. Türkiye'nin tarım
ürünlerinin daha verimli olması için cumhuriyet tarihindeki en büyük
projeyi de biz yaptık. Türkiye Tarımsal Üretim Havzaları
Destekleme ve Üretim Modelini oluşturduk, hayata geçti. Çünkü bununla
Türkiye artık, her 2,5 dönümlük arazisinde hangi ürünler, hangi yüksek
verimlilikte yetişiyor, bunu da biliyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu Yönetmelik'le ilgili olarak
söylenen bilgiler maalesef yanlıştır, kamuoyunu yanlış
yönlendirmeye ve bilgilendirmeye matuftur. Bu vesileyle, ben, bu
yönetmeliğin GDOnun Türkiyeye fiilî olarak girişini engelleyen bir
yönetmelik olduğunu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Teşekkür
ediyorum.
Fiilî olarak
Türkiyeye kesinlikle GDOlu ürünün girmesini engelleyen, kesin bir yönetmeliktir.
Bunu da özellikle bir kez daha önemine binaen sizlerle paylaşmak istiyorum
ve hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yargı karar verecek, yargı!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Bakan, GDOlu ürün girmeyecek mi Türkiyeye?
OKTAY VURAL
(İzmir) Geliyor
Kevgire döndü zaten!
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Fabrikası var, Mustafakemalpaşada, Orhangazide
fabrikası var. Yasaklayın o zaman!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yönetmelik öyle demiyor ama. Birazdan Yönetmeliki
okuyacağız burada, GDOlu ürünlerin ithalatına müsaade ediyor.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Ama içerde üretmek serbest!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yazdım ama, girmeyecek dediniz, yazdım.
Haberiniz olsun.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Orhangazide ve Mustafakemalpaşada var fabrika.
Dışarıdan getirme o zaman! İçeride üretmişsin, halk
sağlığıyla oynamışsın ne fark eder?
BAŞKAN
Sayın Özçelik, efendim konu neyle ilgili?
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Aşırı yağışlar vesilesiyle
BAŞKAN
Neyle ilgili efendim?
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Aşırı yağışlar
vesilesiyle, bu konu hakkında iki dakika arz ediyorum.
BAŞKAN
Size o zaman daha sonra söz vereyim çünkü şu anda benden gündem
dışı söz istemiş olup da bu konuda konuşmak isteyen
arkadaşlar var, söz verememiştim.
Sizinki daha başka bir mevzu, önce Sayın Bala
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Güncel olduğu için
BAŞKAN
Sonra söz vereceğim efendim. Sayın Bala söz vereceğim.
Sayın Bal,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Şenol Balın, GDOlu
ürünlerin ithaline dair yönetmeliğin iptal edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan
biraz önce yapmış olduğu açıklamalarla herhâlde
çiftçilerimizi çok üzmüştür diye düşünüyorum.
Şimdi,
GDOlu ürünlerin ithal yoluyla uzun yıllardır, bilhassa 2003
yılından sonra
Sayın Bakan dinliyorsunuz zannediyorum?
BAŞKAN
Sayın Bakanım
Sayın Candan
ŞENOL BAL
(İzmir) Evet, 2003 yılından itibaren milyonlarca ton soya,
mısır, kanola ve pamuğun ülkemize girmesini ve hiçbir kanuni
düzenleme olmamasını ve halkın sağlığıyla
oynamayı nasıl açıklayacak bunu bilemiyorum ama alelacele,
hiçbir altyapısı olmayan, kanunu dahi çıkmamış
GDOların ülkemize girmesini serbest bırakan bir yönetmeliği
derhâl iptal etmenizi rica ediyoruz sizden.
Acaba,
tekelleşmiş şirketlerin çok baskısı altında
mı kaldınız yoksa GDOlu bir açılım mı
yapmayı arzu ettiniz Sayın Bakan siz de? Bakın,
meşrulaştırdığınız bu Yönetmelikle
Bu,
neye benziyor Sayın Bakan: Hani uyuşturucu da yurda gizlice ve
izinsiz giriyor, onun için de bir yönetmelik çıkarıp
uyuşturucunun belli kurallar içinde girmesini mi
sağlayacaksınız? GDOnun ne demek olduğunu iyi
anlamamız gerekir.
Ben teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, ben söz talep eden arkadaşlara vereceğim ama
bu, bilimsel bir konu, bildiğim kadarıyla, Sayın Bakanın da
bir doktorası var, veteriner hekim kendisi de, Sayın Bakan yok
diyor, öbür taraftan var deniyor. Bunları kendi aramızda daha
başka zeminlerde çok rahat bir şekilde konuşabiliriz. Yani,
Meclisteki bir iki dakikalık konuşma da bu konuya çözüm getirmez
kanaatini taşıyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kanun gelse
OKTAY VURAL
(İzmir) Kanunu getirseler konuşacağız Sayın
Başkan. Kanun kaçırılıyor, milletten kanun
aşırılıyor! Gelsin konuşalım, söyleyecek sözümüz
çok.
BAŞKAN
Konuşun Sayın Başkan.
Sayın
Durmuş, buyurun efendim.
2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
ürünlerin GDOlu olduğunun fark edilmesi için yapılması gerekenlere
ve kene mücadelesine ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
GDOlu ürünler
üzerine konacak GDO ibaresi dikkat çekici boyutta olmalı.
Sayın
Bakanın özellikle uçakla ilaçlama konusundaki açıklamalarına
teşekkür ediyorum ama kene mücadelesi diye parklar, bahçeler, sosyal
çevreler, meralar birçok kimyasal kirleticiyle kirletildi.
Sayın Bakan,
biyolojik mücadele diye bir olay var. Bu ilaçlar kene yiyicilerini yok ettiler,
keneler oyuklara kaçtığı için daha güçlü döndüler. Onun için siz
siz olun, çevreye kimyasal kirletici, okullara dezenfektanı göndermeyin.
Lütfen, kanser ve sağlığı bozucu birçok etkileri var. Bu
sağlığı koruyucu tedbirler mevzi olmamalı, koyunlar
için kullanılan kene ilacı da maalesef ete ve süte geçiyor. Onu da
dikkate alın.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özçelik, buyurun efendim.
3.- Siirt Milletvekili Osman Özçelikin, Siirtte
yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuyla ilgili
değil ama güncel bir konu olduğu için söz aldım Sayın
Başkan.
Bugünlerde
biliyorsunuz aşırı yağışlar var ve birçok
kentimiz bu aşırı yağışların sebep
olduğu sel felaketlerine maruz kalmakta. Siirt kentimiz de bu son
günlerdeki yağışlardan çok ciddi etkilenen bir kent, gerek
şehir merkezi gerek çevre ilçe ve köylerde çok ciddi hasarlar var. Bu sel
felaketi genç bir öğretmen arkadaşımızın da
yaşamına mal oldu. Genç öğretmen arkadaşımıza
Allahtan rahmet diliyoruz, ailesine de baş sağlığı
diliyoruz. Çok şükür ki çok daha fazla insan yaşamına mal
olmadı ama çok sayıda ev ve iş yeri ağır hasar gördü.
Belediyemiz kısıtlı olanaklarıyla, teknik ve ekonomik
kısıtlı olanaklarıyla halkın yardımına
koşuyor, vilayet de kimi çalışmalar yapıyor birlikte ama
yeterli değil. Bu anlamda Siirtin afet bölgesi kapsamına
alınması gerekiyor ve sorunun kökten çözümüne yönelik
çalışmaların yapılması lazım. Şimdiden,
ilgili bakanların ilgi göstereceğini umuyorum. Siirtte zarar gören
vatandaşlarımıza bir an önce yardım elinin
uzatılması gerekiyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ölenlere
Allahtan rahmet, Siirtli vatandaşlarımıza da geçmiş olsun
dileklerimizi iletiyoruz.
Gündem
dışı üçüncü söz, Susurluk kazasıyla ilgili olarak söz
isteyen Iğdır Milletvekili Pervin Buldana aittir.
Sayın
Buldan, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
Susurlukta meydana gelen kazanın 13üncü yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi bugün Susurluk
kazasının 13üncü yıl dönümü. 3 Kasım 1996
yılında Susurluk yakınlarında bir kaza oldu. Bölgede
zulümleriyle ün salmış korucubaşı ve aynı zamanda
milletvekili 1 şahıs, özel timin kurucularından 1 polis
şefi ve birçok katliamdan sorumlu olduğu için on sekiz
yıldır devlet tarafından arandığını
sandığımız bir katil aynı arabanın içinden
çıktı. Bu 3 kişinin
BAŞKAN
Sayın Buldan, ifadeler noktasında, hukukun genel kaidelerine riayet
ederek konuşmak daha uygun olur. Çünkü o şahısların bir
kısmı merhum, bir kısmı diğer şeyin içerisinde.
Geçmişte milletvekilliği yapmış olan bir
arkadaşımız da var. Yani o genel ifadeleri adliye yapabilir ama
siz genel ifadelerle konuşursanız iyi olur.
Buyurun.
PERVİN
BULDAN (Devamla) Ben gerçekleri anlatmaya çalışıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, gerçekleri mahkemeler tespit etsin. Lütfen, burada o şeye girmeyelim.
PERVİN
BULDAN (Devamla) Olabilir.
BAŞKAN -
Buyurun.
PERVİN
BULDAN (Devamla) Bu 3 kişinin -ben yalnız hakkımı
kullanacağım, bir dakikamı aldınız Sayın
Başkan- üzerinden ruhsatlı, ruhsatsız silahlar, devletin
arandığını sandığımız katilinin üzerinden
bizzat devletin kendisine vermiş olduğu yeşil pasaport,
ruhsatlı silah ve sahte kimlik çıktı. Dönemin İçişleri
Bakanı Mehmet Ağar Olayın bir özelliği yok, bir trafik
kazası. şeklinde değerlendirmede bulunuyor, Başbakan
Necmettin Erbakan Bütün bunlar fasa fiso. diyerek açıklama
yapıyordu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise Her şeyi
araştıralım, her şeyi tartışalım, fakat
devlete gölge düşürmeyecek tarzda tartışalım. diyerek
Susurluk dosyasında gidilebilecek yerin sınırlarını
belirledi. DYP Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı
ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller ise Devlet için
kurşun atan da yiyen de kahramandır. dedi ve böylelikle katillerin
devletin kahramanları olduğunu alenen beyan ederek son noktayı
koydu. Nitekim, sonradan kurulacak olan Susurluk Komisyonuna bilgi veren
MİTin başındaki Mehmet Eymür ve Özel Harekâtın
başındaki Korkut Eken de bu katilin devlet adına
çalıştığını doğruluyordu.
Sayın
Başkan, sayın üyeler; Susurlukta ortaya çıkmış bu
kirli ilişkiler sadece birkaç katil, siyasetçi ve emniyet görevlisinin
ilişkilerinden ibaret değildir. Bu çetelerin salt kendi
hesaplarına çalışmadıkları, bizzat devlet adına
görev yaptıkları ortadadır. Bu kirli ilişkilerin ucu
emniyetten orduya, Meclise ve devletin bütün kurumlarına kadar
uzanmaktadır. JİTEM, Çete, Ölüm timi, adına ne dersek
diyelim, devlet bu yapılanmaları kendi eliyle oluşturmuş ve
bu oluşumlar aracılığı ile de kendi illegal ve
insanlık suçu niteliğindeki faaliyetlerini
gerçekleştirmiştir ve bu nedenle de Susurluk kazası ile devletin
öteki yüzü ortaya çıkınca olayın üzeri örtülmüştür.
Yapılan tüm soruşturmalar devlet sırrı denilerek
durdurulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan Susurluk
Araştırma Komisyonu tam anlamıyla
çalışmadığı gibi, Komisyon Raporunun bir
kısmı devlet sırrı kabul edilerek Rapor
sansürlenmiştir. Komisyonda adı geçen hiçbir asker hakkında
herhangi bir soruşturma açılmamıştır. Komisyona
çağrılan üst düzey askerî yetkililer ifade vermeye gelmedikleri gibi,
gelmeme gerekçelerini de açıklamamışlardır. Komisyon,
devlet sırrı gerekçesiyle çoğunlukla hiçbir devlet kurumundan
bilgi alamamıştır.
Diğer
taraftan, yargı süreci de her zaman olduğu gibi devleti korumayı
esas alarak birkaç kişi hakkında tutuklama kararı vermiş,
bunun ötesine gidilmemiştir. Susurluk olayının baş
aktörlerinden hiçbirine dokunulmamıştır. Susurluk kazası
ile gündeme gelen ve kayıp olduğu söylenen silah ve malzemelerin
sayısı, cinsi ve hangi amaçlarla kullanıldığı
hâlâ bilinmemektedir. Konuyla ilgili olarak açılan dava da zaman
aşımına uğratılmış ve sanıklar da
serbest bırakılmıştır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Susurluk olayında Ne olursa
olsun sonuna kadar gidilecektir. denilse de devletin masum olduğunu
söyleyebilecek yere kadar gidilmiştir. Bu nedenle Şemdinli olayı
yaşandı ve tarih, Başbakanın ağzından Sonuna
kadar gidilecektir. sözünün çıkmasıyla tekerrür etti. Sorumlular iyi
çocuk oldukları gerekçesiyle serbest bırakıldılar ve biz,
aynı filmi tekrar izlemiş olduk ve yine, hiçbir şeye
dokunulmadığı için Danıştay katliamı
gerçekleştirildi, Koşuyolu Parkında siviller katledildi, Hrant
Dink öldürüldü ve en son Ergenekona vardık. Bunların hepsinin
Susurlukla ortaya çıkan güçlerin faaliyetleri olduğu
açıktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
PERVİN
BULDAN (Devamla) - Bu nedenle, kimse, Susurluk aydınlatılmadan Temiz
eller operasyonu yapıyoruz. diye bizi kandırmaya
çalışmasın. Eğer, gerçekten temiz bir Türkiye ideali varsa,
öncelikle bu ülke kendi karanlık geçmişiyle yüzleşmek
zorundadır. Bu ülkede, insanlar âdeta kırımdan geçirildiler.
Milyonlarca insana vahşet düzeyinde işkenceler yapıldı,
binlerce insan faili meçhul, aslında gayet belli kişilerce katledildi
veya kayıp edildi, cezaevi katliamları yapıldı, binlerce
köy yakıldı, topraklarımız ölüm tarlalarına çevrildi.
Bu ülkenin karanlık tarihi şimdi toprağın altından gün
yüzüne çıkmaktadır, batıda silahlar, doğuda insan kemikleri
çıkmaktadır. Bu nedenle, eğer adı Temiz eller operasyonu
konuyorsa Ergenekon davası Susurluk ile birleştirilmeli ve bu dava
Türkiye'nin karanlık geçmişiyle bir yüzleşme niteliği
taşımalıdır. Bunca insanlık suçunun işlenmesinde
sorumluluğu bulunan bakan ve başbakanlar, amir, komutan ve korucu
başları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayınız.
PERVİN
BULDAN (Devamla)
olağanüstü hal valileri bu yargılama sürecine
dâhil edilmelidirler. Mehmet Ağarın Yaptık dediği bin
operasyonun, Oral Çelikin devlet adına yaptığını
söylediği 28 eylemin, Hiram Abbasın bizzat
katıldığını söylediği 157 operasyonun ne
olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır.
Susurlukun baş aktörleri Tansu Çiller, Doğan Güreş ve Mehmet
Ağar da Ergenekon davası kapsamında yargılanmalıdır.
Binlerce kaybettirmenin ve cinayetin yaşandığı dönemde
Fıratın kenarında bir kuzu kaybolsa hesabı bizden
sorulur. diyenler yargı önünde hesap vermelidirler. Yıllardır
hasıraltı edilen Susurluk Raporu kamuoyuna
açıklanmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aydınlık bir gelecek ancak
geçmişin aydınlatılması ile inşa edilebilir.
Barış ve huzur ortamı sadece adaletin üstün güç olduğu
gerçek hukuk devletlerinde mümkün olabilir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Ulaştırma Bakanı Sayın
Binali Yıldırım gündemin Sözlü Sorular kısmında yer
alan sorulardan 1, 77, 124, 170, 240, 251, 253, 254, 255, 256, 257, 268, 320,
338, 339, 349, 350, 352, 370, 372, 381, 387, 454, 455, 456, 457, 458, 459, 507,
516, 518inci sıralardaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir.
Sayın
Bakanın bu talebini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 23
milletvekilinin, orman yangınları konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/447)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
yaşanan orman yangınlarının sebepleri ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırma Komisyonu arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ahmet Orhan (Manisa)
3) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
4) Erkan Akçay (Manisa)
5) Osman Durmuş (Kırıkkale)
6) Kürşat Atılgan (Adana)
7) Bekir Aksoy (Ankara)
8) Muharrem Varlı (Adana)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Mustafa Kalaycı (Konya)
11) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
12) Beytullah Asil (Eskişehir)
13) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Ahmet Bukan (Çankırı)
16) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
17) Münir Kutluata (Sakarya)
18) Akif Akkuş (Mersin)
19) Osman Ertuğrul (Aksaray)
20) Necati Özensoy (Bursa)
21) Reşat Doğru (Tokat)
22) Hüseyin Yıldız (Antalya)
23) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
24) Recep Taner (Aydın)
Gerekçe:
Genel orman
varlığımız, 21 milyon 188 bin 747 hektardır.
Ormanlık alan miktarı ülke topraklarının yüzde 27,2sini
teşkil etmektedir.
Türkiye'de son 10
yıl içinde 20.986 adet orman yangını meydana gelmiştir.
Ülkemizde her
yıl yaklaşık 2 bin orman yangını
çıkmaktadır. Son yıllarda bu rakamlar 3 bine
yaklaşmıştır.
Orman Genel
Müdürlüğünün (OGM) verilerine göre 2003-2006 döneminin yıllık
ortalama orman yangını sayısı yüzde 48, bu yangınlarda
zarar gören orman ekosistemi genişliği ise yüzde 110 oranında
artmıştır.
Ülkemizde orman
ekosistemlerinin yapısal özellikleri hem dikey hem de yatay olarak son
derece değişkendir ve yaklaşık olarak yüzde 60'ı orman
yangınları çıkma olasılığının en yüksek
olduğu bölgelerde bulunmaktadır. Dahası, bu bölgelerdeki
sıcaklık ve kuraklıkların küresel ısınmaya
koşut olarak giderek artacağı öne sürülmektedir Üstelik
orman-halk ilişkileri, bu bölgelerde görece olarak daha yoğundur. Ek
olarak; yaklaşık 45 milyon dönüm orman ekosistemi, yanıcı
madde birikiminin, dolayısıyla yangın çıkma
olasılığının en yüksek düzeyde olduğu 30-40
yaşlarına ulaşmıştır.
Öte yandan, yine
bilindiği gibi, orman ekosistemleri ile küresel ısınma
arasında iki yönlü bir ilişki vardır:
i) Orman
ekosistemlerinin küresel ısınmaya yol açan sera gazlarını
tutabilmesi, bu ilişkinin ülkemizde de üzerinde görece olarak daha fazla
durulan bir yönüdür. Ne var ki, ülkemizde, hangi yapısal özelliklere sahip
orman ekosistemlerinin bu işlevi görece olarak daha iyi görebildiği
henüz belirlenmemiştir.
ii) Küresel
ısınmanın yol açabileceği sıcaklık ve
kuraklık artışlarından zarar görebilecek ekosistemlerden
birisi de ormanlardır. Ancak, ülkemizde farklı bölgeler bir yana
aynı bölgede bile farklı yapısal özelliklere sahip orman
ekosistemlerinin bu süreçten ne yönde ve denli etkilenebileceği
bilinmemektedir.
Orman yangınlarıyla
mücadele stratejisi yeniden ve hiç vakit geçirmeden değerlendirilmeli.
Orman
yangınları, sadece orman teşkilatının sorunu olmaktan
çıkartılmalıdır. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı'nın, Çevre ve Orman Bakanlığı ile
derhâl işbirliği yaparak, orman içi mücavir alanlarında
yapı uygulama teknikleri, yani yanmayan malzemelerin kullanımı,
yangına karşı alınması gereken tedbirlerin
değerlendirilmesini ele alması gerekiyor. YÖK ve üniversiteleri uyarmak
gerekiyor. Orman fakülteleri harekete geçmeli.
Yangına
hassas bitki türleri bir kez daha değerlendirilmelidir.
Tüm bu
sorunların sebepleri ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
2.- DTP Grubu adına Grup Başkan Vekili Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, yatılı ilköğretim bölge
okullarındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/448)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yatılı
İlköğretim Bölge Okulları'nda yaşanan sorunların bütün
boyutlarıyla araştırılarak, alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104.
ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz. 24.06.2009
Fatma
Kurtulan
Grup
Başkanvekili
Gerekçe:
Bilindiği
gibi Yatılı İlköğretim Bölge Okulları, nüfusu az,
dağınık, okulu bulunmayan veya ilköğretim hizmetlerinin
götürülemediği yerleşim yerlerindeki, zorunlu öğrenim
çağındaki öğrencilerin parasız yatılı,
çevresindeki öğrencilerin ise gündüzlü olarak eğitim-öğretim
gördükleri ilköğretim okullarıdır. Çağdaş eğitim
sistemlerine ters ve verimi düşüren bir eğitim yöntemi olmasının
yanında, YİBO'larda fiziki yapıdan, idari işleyişe
kadar hemen hemen her açıdan sorunlar yaşanmaktadır.
Yıllardır eğitim sisteminin diğer sorunlarının
gölgesinde kalan ve genellikle yemek zehirlenmeleri ile gündeme gelen
YİBO'lar fiziki yapıdan idari işleyişe kadar âdeta bir
sorunlar yumağı haline gelmiştir. 2003 yılında Millî
Eğitim Bakanlığı Müşaviri Kadir Kellecioğlu,
YİBO'larla ilgili yaptığı inceleme sonucu hazırladığı
raporda, bu okullarda acil önlem almayı gerektiren sorunlar olduğunu
açıkça ortaya koymuş ancak sorunlar kamuoyundan saklanmış
ve Kadir Kellecioğlu bilgileri basınla paylaştığı
için görevinden alınmıştı. YİBO'larda yaygın
olarak gözlenen sorun yemekhane şartlarının hijyenik
olmaması olarak yansısa da, bir an önce önlem almayı gerektiren
yüzlerce sorun yaşanmaktadır. Çocukları mutsuz eden bu ortam,
birçok çocuğun okuldan kaçmasına sebep olmakta ve
kaçışların bir kısmının kış
aylarında olması ise birçok çocuğun yolda donarak ölmesine sebep
olmuştur. Yurtlardaki banyolar yetersiz ve çoğunda kabinli banyo
mevcut değildir. Öğrenciler günlük temizliklerini tam olarak
yapamamakta, bitlenme, uyuz gibi sağlık sorunları
yaşanmaktadır. Birçok okulda rehber öğretmen
bulunmamaktadır. Yatakhanelerin koğuş sistemi biçiminde
olduğu okullarda, odalarda da kapasitelerinin üstünde öğrenci
kalmaktadır. Büyük yaştaki öğrencilerin küçük yaştaki
öğrencilerle aynı odalarda kalması ise çeşitli istismarlara
neden olmaktadır. Ayrıca öğrencilere verilen kırtasiye
malzemeleri yetersiz ve öğrenciler velilerine istedikleri zaman
ulaşmakta sorun yaşamaktadırlar. Öğrenciler, okul
yöneticilerinden ve öğretmenlerinden fiziki şiddet gördüklerini iddia
etmektedirler. Ayrıca öğrenciler, kendi aralarında bile Kürtçe
konuşmalarına yasak konulduğunu ileri sürmektedirler. Çocuklar
için travma sayılabilecek bu uygulama, çoğu çevrelerce de bir
asimilasyon politikası olarak görülmektedir. Okulların bütçesi
hazırlanırken, okulların bulunduğu coğrafi bölge,
gelişmişlik düzeyi ve yaşanan iklim göz önünde
bulundurulmamaktadır. Öğrencilerin sosyal faaliyette
bulunmalarını sağlayacak fiziki koşullar çoğu okulda
bulunmamakla beraber, var olan sosyal tesis, spor alanları, oyun
alanları ve kütüphaneler ise gereksinimleri karşılayacak
nitelikte değildir. Öğrencilerin kişisel giderleri için bakanlıkça
gönderilen ödenekler, ufak ihtiyaçları karşılamakta bile
yetersiz kalırken, öğrencilerin, aileleri ile görüşebilmeleri
için ücretsiz telefon vb iletişim araçları bulunmamaktadır.
YİBO'larda görevlendirilen öğretmenler isteğe bağlı
atanmamakta ve çoğu sözleşmeli olarak görev yapmaktadırlar.
Yaşanan sorunlar öğretmenleri de en az öğrenciler kadar
etkilediğinden, YİBO'larda uzun süre görev yapan öğretmenlere
hemen hemen rastlanmamaktadır. Bu okullarda görev yapan öğretmenler,
öğrencilerin bütün sorunlarıyla ilgilenmek zorunda
kalmaktadırlar. Bu zor koşullar altında
çalıştırılan öğretmenler, diğer
öğretmenlerle aynı ücreti almaktadırlar. Bütün gün okulda olan
öğretmenler bu koşullar altında verimli olmakta
zorlanmaktadırlar. YİBO'larla ilgili birtakım
iyileştirmelerin yapılacağı söylenmişse de bu
konularda önemli bir gelişme sağlanamamıştır. Sürekli
olarak bir arada olan öğrenci ve öğretmenler zor şartlarda
eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdürmektedirler. Yaşanan
birçok sorunun bu şartlar altında eğitime devam etmek, mutsuz,
sosyalleşmemiş ve geleceğe dair umut beslemeyen bireyler
yetiştirmekten başka bir anlam ifade etmeyecektir. Yatılı
İlköğretim Bölge Okulları'nda yaşanan sorunların, bir
an önce kamuoyu ile paylaşılarak, kalıcı çözümlere
kavuşturulması gerekmektedir. Bu konuda bir Araştırma
Komisyonu'nun kurulmasında yarar bulunmaktadır.
3.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
kamudaki geçici personelin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/449)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuda
çalışan 4/C statüsündeki personellerin özlük hakları başta
olmak üzere karşılaştığı sorunların
araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti
amacıyla Anayasanın 98'inci, Meclis İçtüzüğü'nün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz. 25.06.2009
1) Ahmet
Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan
(Van)
4) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
5)
Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat
Ata (Batman)
7) Bengi
Yıldız (Batman)
8) M.Nezir
Karabaş (Bitlis)
9) Akın
Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel
Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin
Buldan (Iğdır)
14) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik
(Siirt)
17) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Kamu kurum ve
kuruluşlarının özelleştirilmesiyle birlikte çok sayıda
işçinin mağduriyet koşullarında olduğu biliniyor.
2007
yılında yapılan düzenlemeyle özelleştirilen bu kurum ve
kuruluşlarda çalışan yaklaşık 215 bin işçi
başka kurum ve kuruluşlarda çalıştırılarak
istenilen boyutta olmasa da mağduriyetleri giderildi.
Ancak Türkiye
genelinde 20 binden fazla işçi 657 sayılı kanunun 4/C maddesi
gereğince Geçici Sözleşmeli Personel olarak işe
yerleştirildi.
Yılda sadece
10 ay çalıştırılan 4/C statüsündeki bu personel, diğer
kamu çalışanlarıyla aynı işi yapmakla beraber,
onlardan çok daha az ücret almaktadır.
Özlük
haklarından yoksundur. 506 sayılı yasaya göre prim ödemelerine
rağmen ne memur, ne de işçi sayılmaktadırlar. Memura yasak
olan her şey 4/C statüsündekilere yasak olduğu gibi, memurlara
verilen haklardan yararlanamıyorlar. Emeklilik hakları yok.
Sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar. Vb...
Yine, 4/Cli
personel memur çalışma saatlerine göre
çalıştırılır, ayda bir gün izin verilir,
yıllık izinleri yoktur. Fazla çalıştırıldıklarında
ek ücret alamazlar.
4/C statüsündeki
personel, işçi ya da memur sayılmadığından Sendikal
Mevzuat kapsamına da girmemektedir.
Aldıkları
ücret 12 aya bölündüğünde asgari ücretin altına düşmektedir.
Yaşamış
oldukları maddi sıkıntı ve sorunlar nedeniyle 4/C
kapsamındaki çalışanlarda psikolojik sorunlar baş
göstermiş, aile huzurları bozulmuş, basına
yansıdığı kadarıyla 4/C'li personel ve genç
yaştaki çocukları arasında intihar olayları meydana
gelmiştir.
Her şeyden
önce Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olan bu durumun
düzeltilmesi bütün başvurulara rağmen mümkün
olmamıştır.
Meclise verilen
Yasa Teklifleri gündeme alınmamıştır. 4/Cli personelin
mağduriyetinin giderilerek 4/B statüsüne alınmaları,
Anayasanın eşitlik ilkesi gereği zorunludur.
Bu konuda meclis
araştırma komisyonunun kurulmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Genel
görüşme açılmasına dair iki önerge vardır, okutuyorum:
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay ve İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, 8-9 Eylül 2009da İstanbulda
yaşanan sel felaketi konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/10)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
08 - 09 Eylül
2009 tarihlerinde İstanbul'da aşırı yağışlar
sonucu meydana gelen sel felaketinde 32 yurttaşımız
yaşamını yitirmiş, ayrıca sayısı henüz
netleşmemiş kayıp yurttaşlarımız
bulunmaktadır. Aşırı yağışlar sonucu
ayrıca yüz milyonlarca dolarlık da maddi kayıp
oluşmuştur.
Bu kadar önemli
oranda yağış alacağı meteoroloji tarafından
günler öncesinden bildirilen İstanbul'da, herhangi bir önlem
alınmadığı felaketin sonuçları ile somut bir
şekilde ortaya çıkmıştır. Can ve mal kaybına yol
açan sel felaketi, İstanbul'daki çarpık ve plansız
yapılaşmanın hangi sonuçları doğuracağını
bir kez daha göstermiştir.
16
yıldır İstanbul'u yöneten Başbakan ve ekibi
aşırı yağışı, dereleri ve
vatandaşı suçlayarak kendisini ve ekibini bu sorumluluktan kurtarmaya
çalışmıştır.
Oysa
Başbakan ve ardılı Belediye Başkanları, CHP'nin,
ilgili meslek odalarının ve bilim insanlarının
uyarılarını göz ardı etmişlerdir.
İstanbul
gibi bir kentte dere yataklarının toprak döküm ve yerleşim
alanı olarak kullanılması, yaşanan felaketin nedenlerinden
biridir. Dere yataklarının imara açılması,
yapılaşmanın kesinlikle olmaması gereken bu alanlara
binaların dikilmesine izin verilmiştir.
CHP,
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nce yapılan dere
yataklarını ve su havzalarını imara açan her türlü imar
değişikliğine karşı çıkmıştır.
Ayrıca
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olan ve yönetim
kurulu başkanı da İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olan İSKİ Genel Müdürlüğü, su
havzalarında ve dere yataklarındaki kaçak yapılarla ilgili
olarak 7 bine yakın tutanak tutmuştur. İSKİ dere
yatakları ve su havzalarındaki yapılaşmaya yönelik plan tadilatlarının
iptali için İstanbul Büyükşehir Belediyesi aleyhine iptal
davaları açmıştır. Kadir Topbaş'ın İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, Ayamama Deresi
yatağında ruhsat vererek yapılaşmasına izin
verdiği okul, otel ve iş merkezleri sular altında
kalmıştır.
Dünya
Bankası'nın verdiği ve dere ıslah çalışmaları
için kullanılması gereken kredi bugüne kadar amacı dâhilinde
kullanılmamıştır.
Silivri Devlet
Hastanesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Fabrikası
da dere yatağına yapıldığı için Halk Ekmek
Fabrikası yerle bir olmuş, Devlet Hastanesi ise sular altında
kalmıştır.
16
yıldır İstanbul'u yöneten Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ve ekibinin yönetim anlayışı ve tarzı, rant
üzerine kurulduğu için ne su havzası, ne dere yatağı
tanımışlardır. Başbakan ve ekibi, rant olan her yeri
imara açarak bu vahim sonuca neden olmuşlardır.
Bu genel
görüşme talebinin amacı, yaşanan sel felaketinin nedenleri ile
yapılan yanlışlıkların tespiti ve
sorumlularının belirlenmesi ve böylesi vahim olayların tekrar
yaşanmaması için gerekli her türlü önlemin alınarak, gerekli düzenlemelerin
yapılmasıdır.
Tüm bu
gelişmelerin değerlendirilmesi için Anayasa'nın 98 ve
İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca CHP Grubu
adına Genel Görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay Kemal
Kılıçdaroğlu
Ankara İstanbul
Grup
Başkanvekili Grup
Başkanvekili
2.- Hükümet adına Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın, demokratik açılım konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/11)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
yıllarına mal olan, birlik ve beraberliğimize kasteden terör
sorununa demokratik standardımızı yükselterek kalıcı
bir çözüm getirmek amacıyla, Hükümetimiz tarafından kamuoyunca
"demokratik açılım" olarak bilinen "Milli Birlik ve
Kardeşlik Projesi'' başlatılmıştır.
Birlik ve
beraberliğimize kasteden, milletimizi ayrıştırmayı
amaçlayan teröre karşı yıllardır taviz verilmeden yürütülen
mücadele sonucunda ve bugün gelinen noktada sorunun çözümü konusunda uygun bir
ortam oluşmuştur. Milletimize yıllardır acı çektiren
bu sorunun gerçek ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması
gerekmektedir.
Terör sorununun
çözümüne ve bu konuda toplumsal mutabakat sürecinin oluşturulmasına
yönelik olarak, Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak
üzere siyasi parti liderlerinden, sivil toplum kuruluşlarına ve
vatandaşlarımıza kadar herkes tarafından çok olumlu bir
yaklaşım sergilenmiş ve toplumsal bir beklenti
oluşmuştur.
Ülkemizde birlik
ve beraberliğin güçlendirilmesi, temel hak ve özgürlükler alanında
yeni adımlar atılması ve yıllardır süregelen terörün
sonlandırılması amacıyla demokratik açılım
çalışmaları başlatılmıştır.
Demokratik
açılım çerçevesinde atılmış, atılmakta ve
atılacak olan tüm adımlar, ülkemizdeki huzur ve güvenin,
kardeşlik ve dayanışmanın, birlik ve bütünlüğün, bir
arada yaşama iradesinin pekiştirilmesine, en önemlisi bu iradenin
bizden sonraki nesillere miras bırakılmasına yöneliktir.
Demokratik
açılımın en önemli ayağı ve teröre karşı
alınan önceki tedbirlerden farklı yanı; demokratikleşme,
insan haklarının en üst düzeyde tesis edilmesi, bireysel ve kültürel
hakların tüm vatandaşlarımızı kapsayacak şekilde
geniş kapsamlı olacak şekilde uygulamaya konmasıdır.
Demokratikleşme
sürecinde yapılmakta olan çalışmalar, tüm devlet
kurumlarının katkıları ve sahiplenmesi ile bir devlet
politikası olarak yürütülmektedir.
Ortak aklın
ortaya konması ve sorunun çözümü konusunda geniş bir mutabakat
sağlanabilmesi için süreç içerisinde ilgili tüm kurum ve
kuruluşlarla, siyasi partilerle, meslek odalarıyla, sivil toplum
örgütleriyle, bilim adamları ve gazeteci-yazarlarla bir dizi
görüşmeler ve toplantılar yapılmıştır.
Baştan beri,
tüm siyasi partilerimizin, sivil toplum örgütlerimizin,
sendikalarımızın, medya mensuplarının, kısaca tüm
toplumsal ve siyasi aktörlerin bu sürece katılması ve katkı
vermesi için gayret gösterilmiştir.
Demokratikleşme
süreci kapsamında bugüne kadar yaptığımız
çalışmalarda, sorunun siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, güvenlik ve
uluslararası ilişkiler gibi bütün boyutları dikkate
alınmakta ve çalışmalar bu çerçevede yürütülmektedir.
Demokratik
açılımla ilgili çalışmalarımızın her
aşamasında bu sürecin nihai adresinin ve çözüm yerinin milletin
temsilcilerinden oluşan TBMM olduğu vurgulanmıştır.
Sorunun nihai karar ve çözüm mercii de milletin temsilcisi olan Yüce
Meclis'tir.
Yukarıdaki
hususlar çerçevesinde önümüzdeki hafta içerisinde Yüce Meclisimizi demokratik
açılım sürecinde yapılan çalışmalar ile ilgili olarak
bilgilendirmek ve katkılarını almak arzusundayız.
Bu itibarla,
Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 101 inci, 102 nci ve 103 üncü
maddeleri uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, demokratik
açılım sürecinin tüm yönleriyle ele alınmasını
amaçlayan bir genel görüşme açılması hususunda gereğini arz
ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve genel
görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişinin
hayatını kaybettiği helikopter kazası ve kurtarma
çalışmalarının tüm yönleriyle araştırılarak
benzer durumların yaşanmaması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/333, 334, 335) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum.
C) Tezkereler
1.- (10/333, 334, 335) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/993)
22/10/2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sivas
Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu ve 5 Kişinin Hayatını Kaybettiği
Helikopter Kazası ve Kurtarma Çalışmalarının Tüm
Yönleriyle Araştırılarak Benzer Durumların
Yaşanmaması İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/333, 334, 335) Esas Numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu; 05.05.2009 tarihinde göreve
başlamıştır.
Anayasa ve
İçtüzük gereği kendisine verilen 3 aylık süre içerisinde
çalışmalarını tamamlayamayan Komisyonumuz, 05.11.2009
tarihinden itibaren 1 aylık ek süre istenmesine karar vermiştir.
Gereğini
bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Hakkı
Köylü
Kastamonu
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 105inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan Araştırmasını üç ay içinde
bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince
Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup,
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/24) esas numaralı, siyasette sivil-asker
ilişkileri ve bazı iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 3/11/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 03.11.2009 salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Gültan
Kışanak
Diyarbakır
DTP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 177 nci sırasında yer alan 10/247 esas
numaralı Siyasette sivil-asker ilişkileri ve bazı
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
03.11.2009 Salı günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN DTP
grup önerisinin lehinde, İstanbul Milletvekili Sayın Ufuk Uras.
Sayın Uras,
buyurun efendim.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; Türkiye
siyasetinin öncelikli konuları arasında siyasetin sivilleşmesi,
demokratikleşmesi yer almaktadır. Toplumsal, siyasal sorunları
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında siyaset üzerinden
çözmek esastır. Bu yüzden siyasetin alanının genişletilmesi
öncelikli görevimizdir; Anayasa değişiklikleri başta olmak
üzere, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasasının
demokratikleşmesi gibi. Devlet merkezli siyasetten, toplum merkezli
siyasete geçişin bu şekilde temelleri oluşacaktır. Askerî
bürokrasinin siyasi parti gibi hareket etme keyfiyeti yoktur. Egemenlik
kayıtsız şartsız milletinse, bunun üzerinde bir irade söz
konusu değilse Türkiye Büyük Millet Meclisi öncelikli olarak bu konuyu ele
almayacak da hangi önceliği olacaktır? Silahlı kuvvetleri, orduyu
korumanın yolu orduyu siyaset dışı tutmaktan geçmektedir.
Bismarck,
zamanında Prusyanın ordusu yok, ordunun Prusyası var.
diyordu. Benzer bir durumun ülkemizde olması fırsatı
verilmemelidir. Tam da bu nedenlerden dolayı Mustafa Kemal Atatürk, 30lu
yıllarda Askerî Ceza Yasasını ittihatçı zihniyete
karşı oluşturmuş ve askerin siyaset dışı
kalmasının tedbirlerini almıştı. Bu kaygılar
çerçevesinde zamanında Sarıkız,
Ayışığı gibi darbe planları konusunda da
araştırma önergesi verdik ama Meclisimizde iktidar ve muhalefet
partileri maalesef Meclisin öncelikli olarak bu konuyu gündeme alması
hassasiyetini göstermediler. Hâlbuki Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihinde
kaç kez askerî müdahale ve muhtıra gibi demokrasi dışı
adımlarla karşı karşıya kalmıştır.
Bunlar demokrasinin yerleşmesini, kökleşmesini ve gelişmesini
engellediği gibi çok ciddi gerilemelere de neden olmuştur. Gelecekte
bu tür müdahalelerin yaşanmaması için Parlamentonun kendi
varlığını ve faaliyetinin sürekliliğini savunması
büyük önem taşımaktadır. 13/5/2008 tarihinde de araştırma
komisyonu için DTPli milletvekilleriyle bu konu gündeme getirilmişti,
bugün gündemin 207nci sırasındadır. Şimdi, fırsat bu
fırsattır, DTPnin gündeme getirdiği bu çerçevenin Meclis
tarafından benimsenmesi önemlidir. Genelkurmayın toplumu biçimlendirme
iddiası karşısında iktidar ve muhalefet partilerinin
göstereceği hassasiyet ve bu konunun Meclis çatısında ele
alınması önemli.
Bertrand Russell
İki türlü ahlak vardır. diyor: Söyleyip
uygulayamadığımız, uygulayıp da söyleyemediklerimiz.
O yüzden siyasette içimizin ve dışımızın bir
olması son derece önemlidir. Çok kültürlü, çok kimlikli, çok inançlı
bir Türkiye'nin geleceğinin şekillenmesinde, bu geleceğe matuf
her türlü demokrasi dışı arayış
karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisindeki bütün
renklerin barıştan yana, demokrasiden yana, özgürlüklerden yana tek
vücut olması beklenir. Mezarda zaten hepimiz aynılaşıyoruz.
Hayatı mezarlığa çevirmenin gereği yoktur. O yüzden
siyasetin bu anlamda tam bir samimiyet testinden geçtiğini
düşünüyoruz. Hangi partimize soracak olursak, her biri, her türlü
demokrasi dışı arayışa, her türlü hukuk
dışı arayışa karşı tutum
aldığını ifade edecektir. Ama biz zamanında bu araştırma
önergesini verdiğimizde siyasi partilerimiz maalesef sessizlikle
karşıladılar. Sadece DTP milletvekillerimizin oylarıyla bu
konuda araştırma önergesi vermiştik. Bu şimdi yeni bir
fırsattır. Bunun bu samimiyet testinden hepimizin geçmesi gerekiyor.
Montesquieu
Yasaların Ruhu kitabında yasaların tek başına
gücünün yeterli olmadığını, erdemin de gerekli
olduğunu ifade ediyor. Erdemli olan, her türlü demokrasi
dışı arayış karşısında, her türlü hukuk
dışı arayış karşısında hukukun
üstünlüğünün, Meclisin üstünlüğünün, demokrasinin üstünlüğünün
altını çizmekti. Bir sosyalist milletvekili olarak faşizmin
propagandacılarından Goebbelse hak vermek tuhaf kaçabilir ama,
Goebbels zamanında İnsanlarda düşünce tembelliği oldukça
bizim sırtımız yere gelmez. diyordu. Bizler de eğer
demokrasi dışı arayışlar karşısında,
askerî vesayet karşısında, militarizm karşısında
düşünce tembelliği ve hayırhah tutum içine girersek, biat
kültürünü sorgulamazsak, gelecek kuşaklara emanet etmemiz gereken
demokrasi ve cumhuriyet karşısında ciddi bir sorumlulukla karşı
karşıya kalırız. Halkı rencide eden âlemde, kendi rencide
olur son demde. sözü bir Anadolu bilgeliğini ifade ediyor. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bütün partileri demokrasiden yana, hukuktan yana,
demokrasinin ve hukukun temel ilkelerini rencide eden her türlü cuntacı
arayışa karşı demokrasinin bölünmez bütünlüğü
çerçevesinde bir tutum almak durumundadır.
En son Avrupa
Birliği İlerleme Raporuna da baktığımızda,
askerî mahkemelerin işleyişlerinin AB standartlarına uygun
olmamasından, Sayıştayın askerî harcamaları denetleme
yetkisinin sınırlı olmasından, Genelkurmay
Başkanının Ergenekona ilişkin
açıklamalarının yargı üzerinde bir baskı olarak kabul
edilmesine değin, matruşka siyasetinden açık siyasete geçilmeye
ve her türlü vesayete karşı tutum almaya yönelik çok açık
hükümleri vardır ama bu esas itibarıyla ilerleme raporunun değil
bizim problemimiz olmalıydı. Biz, öncelikli olarak Mecliste bu konuyu
ele almalıydık ve Meclisin iradesine paralel irade oluşturmak
isteyenler, Meclis dışında kendine güç vehmedenler yani
Ergenekon siyaseti karşısında, yani her türlü cuntacı
arayış karşısında Meclisin caydırıcı
olma işlevinin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Gülten Akın
bir şiirinde Aynı dille konuşuyoruz ama aynı dili
konuşmuyoruz. diyordu. Demokrasinin dili, hukukun üstünlüğünün
dilinin konusunda bir ortaklığı oluşturmak
açısından bu zemin önemli.
Namık Kemal,
zamanında çok sert bir ifade kullanmış: Ne utanmaz
köpekleriz/Kimi görsek etekleriz. demiş. Hakikaten, demokrasi
dışı arayışlar karşısında, hukuk
dışı arayışlar karşısında, cuntacı
arayışlara biat etme karşısında, Namık Kemalin
bize işaret ettiği doğrultuda, her türlü zorbalığa
karşı, her türlü ceberut anlayışa karşı, her
türlü siyasette otoriter eğilimlere karşı son derece açık
bir tutum almak zorundayız. Tahmin ediyorum, gelecek kuşaklara ve
çocuklarımıza bırakacağımız en iyi armağan
bu olacaktır.
O yüzden, DTP
Grubunun bu önergesi doğrultusunda hemfikir
olacağımızı umut ediyorum, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uras.
Demokratik Toplum
Partisi grup önerisinin aleyhinde, Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunç.
Sayın Tunç,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Demokratik Toplum Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün 3 Kasım, AK PARTİ'nin iktidara gelişinin
yıl dönümü. Yedi yıllık AK PARTİ İktidarı
döneminde, Türkiye, her alanda olduğu gibi, hukukun üstünlüğü ve
demokratikleşme alanında da çok önemli mesafeler
almıştır. Ülkemizde hukukun üstünlüğünün tam anlamıyla
tesis edilebilmesi için, başta Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ve
Hükûmetimiz küçümsenmeyecek adımlar atmış ve hâlen de atmaya
devam etmektedir. Atılan bu adımlarla ülkemiz Kopenhag kriterlerini
yerine getirerek Avrupa Birliğiyle müzakere aşamasına
gelmiştir.
AK PARTİ her
zaman hukuk dışı yapılanmaların
karşısında olmuştur. Kurumlarımızın
yıpratılmasına neden olacak antidemokratik tavır ve
davranışların hiçbir zaman başarıya
ulaşamayacağını ve karşısında hem hukuku hem
milletimizi hem de AK PARTİyi bulacağını her
defasında deklare etmiştir. Bugün de Sayın
Başbakanımız grup konuşmasında yaptığı
ifadelerle bunu tekrar yenilemiştir.
AK PARTİ
Hükûmeti, milletimize tuzak kurmak isteyen herkesin karşısında
olduğunu bundan sonra da ifade edecek ve bu konuda soruşturma ve
kovuşturma makamlarına gereken desteği verecek, yargı
bağımsızlığına müdahale etmek isteyenlere,
yargı sürecini sekteye uğratmak isteyenlere de fırsat
vermeyecektir.
Demokratik Toplum
Partisinin grup önerisinin konusu şu anda yargıya intikal etmiş
bir konuyla ilgilidir. Yargıya intikal etmiş bir konuda
soruşturma ve kovuşturma devam ederken Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşme yapılması, araştırma önergesi verilmesi,
Anayasamızın açık hükmü gereğince mümkün
olamamaktadır. Meclisin gündemiyle ilgili olarak siyasi parti
grupları arasında bir uzlaşma da
sağlanamamıştır. Önceki haftalarda görüşmelerine
başladığımız madencilikle ilgili araştırma
önergelerinin görüşmeleri de tamamlanamamıştır. Bugün de bu
görüşmelerin tamamlanmasına çalışılacak ve
ardından Borçlar Kanunumuz olmak üzere, gündemdeki yasalar
görüşülecektir.
Bu nedenlerle
Demokratik Toplum Partisi Grubunun önerisine
katılamadığımı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Grup önerisinin
lehinde, Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.
Sayın
Geylani, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
partimizin soruşturma önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, demokratik ülkelerde reel siyaset, hukuka uygun şekilde
kurulan siyasi partiler tarafından yapılır. Yürütme ise
halkın oylarıyla seçilmiş siyasi partilerin iktidara gelmesiyle
kurulan hükûmet tarafından icra edilir. Çağımızın
dünya siyasetinde silahlı kuvvetlerin değişim, dönüşüm ve
gelişimi çok önemli bir yer tutmaktadır. Demokratikleşme
sürecini gerçekleştiren ülkelerde ordu ve siyaset birbirinden ayrı
kurumlar olarak işlev görmekte ve olması gereken de budur zaten.
Çünkü ordu sadece güvenlik işlevini gören, sivil erkin emrinde olan bir
devlet birimidir; devlet içinde devlet değildir, olmaması gerekir. Ne
yazık ki Türkiyede silahlı kuvvetler cumhuriyet tarihi boyunca her
zaman siyasetin etkin bir aktörü olmuştur. Seçilmişler üzerindeki
askerî müdahalenin korku refleksi ve vesayeti, Türkiye siyasi tarihinde
belirleyici bir işlev üstlenmiştir. Bu korku refleksi, özgür irade ve
düşüncenin ve de demokratik söylemin oluşumuna ciddi bir engeldir.
Ülkemiz bu korku sarmalından mutlaka ama mutlaka kurtulmalıdır.
Türkiyede
güvenlik, inanç, etnik, cinsiyet, çok kültürlülük, dış düşman
fobisi ve buna bağlı yasaklar gibi nedenlerle ordunun siyasette
belirleyici rol oynaması, balans ayarlarını da aşarak,
darbe planlarıyla toplumun güvenliği, psikolojisi, yaşama
sevinci ve geleceği, pimi çekilmiş el bombası dehşetini
yaratmaktadır. İşte, tüm eylem planlarında görüldüğü
gibi, silahlı kuvvetler âdeta profesyonel düzeyde örgütlenmiş siyasi
bir parti rolüne soyunmuştur.
Son dönemlerde
ordu karargâhlarında ele geçirilen ve kamuoyundan saklama
olanağı olmayan, çuvala sığmayan mızraklar misali
gizli belgeler gazete manşetlerini ve televizyon ekranlarını
süslemektedir. Demokratik bir hukuk devletinde kabul edilmesi asla mümkün
olmayan gizli planlar, Türkiyede askerî vesayetin hangi aşamada
olduğunu gözler önüne sermektedir.
Değerli
arkadaşlar, yakın tarihimizde andıçlar, Şemdinli
davası, Ergenekon, bilgi destek planı, Genelkurmayın toplumu
biçimlendirme planı, Sarıkız, Ay Işığı,
Susurluk, irtica ile mücadele, darbe planları ve benzerleri, gelinen
noktada, ordu içinde yuvalanan siyaset ve darbe heveslilerini apaçık
ortaya çıkarmıştır.
Araştırma
önergemizin konusu olan, Eylül 2007 tarihli, Genelkurmayın Türkiyeyi
biçimlendirme planıdır. Bakınız, irtica ile mücadele eylem
planının orijinal kâğıt parçasıyla birlikte
savcılığa gönderilen belgeler arasında yer alan 2007 tarih
imzalı Ek B kodlu evrakın, önergemizin konusu olan planın üst
raporu olduğunu kanıtlamaktadır. Yani Ek A kodlu
Genelkurmayın Türkiyeyi biçimlendirme planı ile Ek B kodlu irtica
ile mücadele eylem planının belge numaraları da aynı olup,
ikisi de 1700/7dir. Görüldüğü gibi Türkiyeyi biçimlendirme planı
ile irtica ile mücadele eylem planı birbirleriyle sarmaş dolaş
örtüşmektedirler.
Bilindiği
üzere Eylül 2007 tarihli Türkiyeyi biçimlendirme planı şöyle: Üst
yargı organ başkanlarının, gazetecilerin, kanaat
önderlerinin TSK ile aynı paralelde hareket etmelerinin
sağlanması ve yönlendirilmesi, muhalif sanatçı ve
yazarların yıpratılması, kendi yandaşlarına maddi
ve manevi destek sunulması, Hükûmete ve yeni Anayasa paketine karşıtlığının
örgütlenmesi, Kürt bölgesinde halkı rahatsız edecek faaliyetlerin
icrası, DTPnin terörist olarak ilanı gibi bir dizi eylem
kararını içeriyor. Bununla, DTPnin seçilmiş bir
sıfatının olduğunu önemli bulmayan bazı odakların
ve siyasi unsurların DTPye iç düşman olarak
baktığını ve tetikledikleri, belgelerin de bunun
kanıtı olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Onun için,
DTPye yönelik geliştirilen siyasi ve fiilî linç
kampanyalarının, demokrasi mücadelesinin bütünlüğünü bölmeye ve
toplumsal barışı ötelemeye
Çok tehlikeli bir durum
olduğunun altını çizmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, kamuoyu tüm olanları büyük bir
şaşkınlık içerisinde izlemektedir. Ne var ki şimdiye
kadar gerek Genelkurmay tarafından gerekse de Hükûmet tarafından bu
konuda ciddi bir açıklama yapılmamıştır. Zaten,
iktidar adına söz alan deminki konuşmacı
arkadaşımızın da hadiseyi ötelemeden başka bir önerisi
olmadı çünkü yargılanmasının başlanması
yargıya, çağcıl hukuka aykırı değil. Nitekim Susurlukta
da bu durumu görmekteyiz. Ne var ki hadisenin başında Genelkurmay söz
konusu haberi yayınlayan gazeteyi yayınlamakla yetindi. Önce Komuta
katı tarafından onaylanmış böyle bir resmî evrak veya plan
kayıtlarda yoktur. denildi, sonra da Böyle bir plan yoktur. demekle
yetinildi. Hükûmet de, şimdi olduğu gibi, sessiz kalmayı tercih
etti ama çorap söküğü gibi çözülen darbe planları, her biri
kendisinden önce ve kendisinden sonraki planların birer karinesidir. Bu
karineler de birbirini tamamlıyor ve hadiseyi gün gibi
aydınlatıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye artık geçmişiyle
yüzleşmelidir. Sözünü ettiğimiz darbe planlarının
anası sayılan Ergenekon yapılanmasının tarihi çok ama
çok gerilere dayanmaktadır. Ergenekon, öldürülen yüzlerce Kürt aydın
ve iş adamlarının faillerinde aranmalı, fiillerinde
aranmalıdır. Ergenekon, Şemdinli davasında
aranmalıdır. Şemdinli davası aydınlanmadan, iyi
çocuklar gerçek anlamda yargılanmadan ve asıl azmettirenler ortaya
çıkarılmadan Ergenekon ve benzeri çeteler anlaşılmaz.
Hükûmet,
Şemdinli davası için Ucu nereye varırsa varsın üstüne
gideceğiz. açıklamasından sonra ne yaptı?
Yaptığı ortada. İlk iş iddianameyi hazırlayan
savcıyı görevden aldı ve daha sonra suçüstü yakalanan tetikçi
iyi çocukların tahliye ve ödüllendirme yollarını açtı.
Onun için,
Şemdinli davası, diyoruz ki bu ülkenin en büyük utancı ve yürek
yarasıdır. Şemdinli davasında harekete geçmeyen Hükûmet ve
diğer yargı yetkilileri -ne yazık ki yargı da bu konuda
siyasallaştı- bedelini Danıştay saldırısıyla
ödedi. Danıştay saldırısı
aydınlanmadığı için Hrant Dink cinayeti işlendi, Malatya
katliamı gerçekleşti ve arkası kesilmeyen darbeler ve
cinayetler.
Türkiyede
demokrasinin, parlamenter sistemin, insan haklarının ve hukukun
geleceği ve devamı için, Genelkurmayın toplumu biçimlendirme
planı için verdiğimiz araştırma önergesinin kabul edilip
derhâl bir araştırma komisyonu kurulmasının
kaçınılmaz olduğunun altını çizerek belirtmek
istiyoruz. Onun için, Türkiyede İttihat ve Terakkiden gelen darbeci
anlayış dönemi artık kapanmalıdır değerli
arkadaşlarım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Geylani, konuşmanızı tamamlayınız.
HAMİT
GEYLANİ (Devamla) Teşekkürler.
Bundan böyle
askerin kışlaya dönmesini, siyasete müdahale etmemesi gerektiğini
söylüyoruz. Böylesi bir süreçte Hükûmetin sivil siyasette direnmesi gerekiyor.
Bu gereklilik başta muhalefet partileri olmak üzere demokrasiden ve
çağcıl hukuktan yana olan herkese düşmektedir.
Özce
sunduğumuz nedenlerle Meclis konuyu araştırarak hadiseye el
koymalıdır, yoksa ıslak ve kuru imzalarla birlikte hep birlikte
yanarız hem de halkla birlikte.
Toplum olarak
yanmamak dileğiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Demokratik Toplum
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Tamam Sayın Anadol, arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.36
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
DTP Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verdiği önerinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yok karar yeter sayısı efendim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Var, var. Saysınlar.
BAŞKAN
Öneri kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
Öneriyi
okutuyorum.
2.- (10/387) esas numaralı, genetiği
değiştirilmiş organizmaların (GDO) ülkemize girişi,
üretimi, tüketimi, dünyadaki uygulamalar ve gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 3/11/2009 salı
bugünkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 03.11.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel
Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 306.
sırasında yer alan 10/387 esas nolu, Genetiği
Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) Ülkemize Girişi,
Üretimi, Tüketimi, Dünyadaki Uygulamalar ve Gerekli Önlemlerin
Alınması Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104
ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesi
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılmasının
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı
İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemize giren GDOlarla ilgili önlemlerin alınması
amacıyla, Anayasamızın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasının gündeme
alınmasıyla ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına lehte
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, günümüzde hibritli, GDOlu ve mutasyona uğramış
tohumculuk ve gıda stratejik güvenlik çerçevesinde
değerlendirilmelidir. Bu konu, emin olunuz ki askerî, siyasi meselelerden
belki daha kalıcı etkiler bırakacak kadar önemlidir. Türkiye'nin
bu kritik dönemde köklü bir tarım
stratejisi geliştirmesi çok hayati iken, endişe verici
gelişmeler sergilenmektedir.
Sayın
milletvekilleri, takriben yirmi beş ülkede tarımı yapılan
GDOların yüzde 99unun tarımının ABD, Arjantin, Kanada,
Brezilya ve Çinde olduğu ve dünya genetiği
değiştirilmiş organizmalar tarım alanının 125
milyon hektara ulaştığı çok büyük bir pazar
oluşmuştur. Her 4 patentten 3ünün Dow Chemical, Monsanto, Aventis,
Du Pont gibi firmalara ait olduğu ve genetik tarımının ABD
menşeli küresel devlerin tekelinde olduğu biliniyor, aynen hibrit
tohumlar, zirai ilaçlar ve ilaç firmalarında olduğu gibi.
Dünyada 1994
yılından beri ticarete sunulan ve insan ve hayvan sağlığına ve çevreye olan
zararları bilinen genetiği değiştirilmiş bitki ve
ürünleri ülkemize ilk 1998 yılında az bir şekilde girmeye
başlamıştı ama 2003 yılından sonra, özellikle
2003 yılından sonra hayvan yemi olarak ithal yoluyla milyonlarca ton
girmiş ve girmektedir. Ülkemize ithal yoluyla, sayın milletvekilleri,
mısır, soya, kanola, pamuk denetimsiz yani hukuki bir altyapı ve
yasa olmadığı için rahatlıkla girmektedir ve hayvan
gıdası olarak söylense de bir kısmının insan
gıdası olarak kullanıldığı Sayın Mehdi Eker
tarafından da açıklanmıştır. Bugün bin beş yüze
yakın üründe kullanılan, sucuğundan sosisine, salamına,
bisküvisinden pudingine, bitkisel yağına ve çikolatasına kadar
tüketicinin tabağına konulan bu ürünler üzerinde maalesef yeterli
çalışma yapılmamaktadır. Hatta organik diye satılan
bebek mamalarının içinde GDOnun olduğu Bursa gıda ve kontrol
laboratuvarları tarafından da tespit edilmiştir.
İthal etmeyip
kendimizin yetiştirdiği domates ve patates gibi sebzeler üzerinde
yapılan çalışmalarda bunların GDOlu olduklarının
tespit edilmesi, kaçak olarak ülkemize giren GDO tohumlarının
ekiminin yaygın bir biçimde yapılıp
yapılmadığını da gündeme getirmektedir.
Ülke olarak yüzde
90 oranında sebze tohumunda, yüzde 75 oranında hububat tohumunda
dışarıya bağımlı hâle getirildik. Bugüne kadar
GDOların ülkeye izinsiz ve habersiz girmesinin önü 2004 yılında
kabul edilen Islahatçı Haklarının Korunması ve 2006 yılında
çıkarılan Tohumculuk Yasası ile daha da
kolaylaşmıştır.
Yeterli
laboratuvar altyapısı bulunmayan, yeterli ekip ve kontrol
mekanizmasını kuramayan yönetim anlayışı
yıllardır bu duruma seyirci kalmış, bu ortamdan çok uluslu
şirketler ve onların taşeronu konumundaki dış
alım lobileri büyük rantlar sağlamışlardır.
Türkiyede
GDOlarla ilgili mevcut durumu tespit etmek, denetim mekanizmalarını
değerlendirmek, GDOların insan ve hayvan
sağlığına ve çevreye zararlarını ortaya koymak,
dünyadaki uygulamalarla karşılaştırmak ve Meclis gündemine
geleceği söylenen ama bir türlü getirilemeyen ulusal biyogüvenlik
yasasına alt zemin hazırlayabilmek için haziran ayında bir
Meclis araştırması önergesi vermiştik ama bugüne kadar bu
Meclis araştırması gündeme gelmedi.
Biliyorsunuz
Türkiyenin taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve eki
niteliğindeki Cartagena Biyogüvenlik Protokolü Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından onaylandı, 24/1/2004te de yürürlüğe girdi.
Bu protokole göre 2009 sonuna kadar ulusal biyogüvenlik yasasını
çıkarmak zorundayız. Protokolün imzalanmasından sonra beş
yıl geçmesine rağmen ulusal biyogüvenlik yasası
tasarısı Meclise getirilmemiştir. Bir taslaktan söz
edilmiştir. Bu taslağın GDOların ekimine ve ithaline izin
verdiği söylenmiştir ve büyük tepki almıştır. Daha
sonra üzerinde değişiklik yapıldığı söylenen
ikinci taslak, maalesef elimize ulaşmadı.
Ulusal
biyogüvenlik yasasını Meclise getirmeden 26 Ekim 2009da
yürür-lüğe giren bir yönetmelikle GDOların ve ürünlerinin ülkemize
girmesi meşrulaştırılmıştır. Evet, sekizinci
yıla giren bu ülke yönetiminde bu iktidar
yetkilileri halkın sağlığını hiçe sayarak
GDOlu ürünlerin ithal yoluyla ülkemize girmesini ilgili bir kanuni düzenleme
yapmadan nasıl açıklayacaklardır, merak ediyorum.
Şimdi
değerli milletvekilleri, zirai ilaçta, gübrede, hibrit tohumda
dışa bağımlı olan ülkemiz, şimdi de adım
adım GDO üreten tekellere mi teslim ediliyor? Bu yönetmelik GDO üretimine
izin vermiyormuş, Bakan böyle açıklıyor. Bir süre sonra,
herhâlde hazmettire hazmettire bu ürünlere çok para ödüyo-ruz, neden kendimiz
ekip üretemeyiz diye yeni bir yönetmelik hazırlarsınız
herhâlde. Bu yönetmeliği -biraz önce de söyledim Sayın Bakana-
mutlaka iptal etmelisiniz ve toplumda bu meselenin tartışılmasını
sağlamak zorundasınız ve bu yasa taslağı Meclise
gelirse, konu kamuoyu önünde de tartışılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, GDO, bir canlının kendi doğasında
bulunmayan, başka canlılara ait bir veya birden çok gen
aktarılarak farklı karakter veya karakterler kazandırılmasıyla
yeni özellikte bir canlı elde edilmesidir. Bugün çoğu bitki türüne
farklı genler aktarılmaktadır. Şu anda, dünyada, ticari
olarak, hâlihazırda piyasaya sürülen GDOlu birinci nesil bitkiler,
herbisitlere dirençlilik, böcek ve hastalıklara ve çevresel koşullara
dayanıklılık gibi özelliklerin
kazandırıldığı bitki türleridir. İşte,
mısır, soya, kanola, pamuk, domates, pirinç gibi, insanların ve
hayvanların tüketimine ve ticaretine sunulmuş-tur. Önümüzdeki
süreçte, çok daha değişik şekil, verim, besleme, aşı,
biyoyakıt özellikleri olan yüzlerce sebze ve meyvenin üretim onayı ve
ticari izni henüz tamamlanmamış ama genetiği
değiştirilmiş birçok bitki türünün sırasını
beklediğini hepimizin bilmesi lazım ve yine genetiği
değiştirilmiş hayvanlar gündemde. Önlemlerimizi
almadığımız takdirde, bu konuyu bir devlet politikası
hâline getirmediğimiz takdirde kobay ülke olarak denenmeye devam
edeceğiz ve hem sağlığımız hem de paramız
yok olup gidecek.
Sayın
milletvekilleri, genetik müdahale yapılmış ürünler potansiyel
olarak toksiktir yani zehirlidir. Zararlı ot öldürücü ve böcek öldürücü
genler aktarıldığında bitkilere toksik etki ortaya
çıkar. Yine GDOlu tohumlara, kendi kendini imha eden yani tohum
şirketlerine sizi bağımlı kılacak şekilde
terminatör genler ilave edilmektedir, bunların da toksik etkisi
olduğu biliniyor. Bitkilere aktarılan genlerin büyük
çoğunluğu bakteri ve virüs kökenlidir. Gen aktarımı
sırasında, bitkilerin hücrelerinin geni taşıyıp taşımadığını
anlayabilmek için antibiyotiğe direnç genleri belirleyici olarak
kullanılmaktadır. Bu genler, bu ürünleri yiyen insan ve hayvan
bünyesinde hastalık yapıcı bakteri ve virüslerle
birleşebilir ve insan sağlığı açısından
büyük risk doğurur. Yine alerji yaptığı, bu tür
genetiği değiştirilmiş bitkilerde alerji vakalarına
çok fazla rastlanmıştır. İnsan sağlığı
açısından ve çevresel olarak hem ekosistemdeki tür
dağılımının ve dengenin bozulmasına sebep olan,
genetik kaynakları oluşturan yabani türlerin yok olmasını
ortaya koyan bu teknolojiyi iyi değerlendirmemiz lazım.
Konunun ekonomik
yönleri bir başka. Sosyal ve etik yönlerini de iyi değerlendirmemiz
lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ŞENOL BAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyede akredite olmuş nitel ve nicel yöntemlerle GDO
analizi yapabilecek belki bir iki kuruluştan bahsedebiliriz ama bunlar da
çok detaylı şekilde analiz yapabilecek özellikte değildir.
Gümrüklerimiz, risk analizi için laboratuvarlarımız hazır
değil. Bu hazırlıkların bir an önce yapılması
gerekiyor. Yine, Türkiye'nin bu süreçte kendi hukuki düzenlemelerini
oluşturması gerekiyor ve ulusal biyogüvenlik yasasını
GDOların ithalini ve ekimini yasaklayarak çıkarmamız gerekiyor,
Cartagena Protokolü buna da cevaz veriyor. Bunun için, konuyu siyah ya da beyaz
platformlarda tartışmak yerine risklerin önüne geçebilmek, mevcut
durumu tespit ederek gerekli tedbirleri almak, iyi bir denetleme
mekanizması geliştirebilmek için geniş çaplı bir
araştırma yapılması gerekmektedir. Bu konunun yüce Mecliste
görüşülmesinin çok önemli olduğunu ifade ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Grup önerisinin
aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin, genetiği değiştirilmiş
organizmaların ülkemize girişi, üretimi, tüketimi, dünyadaki
uygulamaları ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla
verdikleri önergenin aleyhine söz almış bulunuyorum. Şahsım
ve Demokratik Sol Parti adına hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 26 Ekimde, Tarım Bakanlığımızın,
genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili bir
yönetmeliği yayımlandı. Önceden beri bu konu kamuoyunda
tartışılıyordu ama Yönetmelik yayımlandıktan
sonra, her kesim, kendi düşünceleri doğrultusunda kamuoyu
oluşturma noktasında bu konuyu tartışmaya açtı. Böyle
bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılması
kaçınılmazdır ve mutlaka, bu konunun burada
tartışılması gerekir.
Ben, aleyhinde
söz aldım dedim ama aslında, bu konunun yasal bir düzenlemeyle
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilerek yasasının
çıkarılması, burada enine boyuna tartışılıp
yasasının çıkarılması daha önemlidir. Bu nedenle, ben,
öncelikle yasasının çıkarılmasını istediğim
için ve yasal düzenlemelerin daha etkin ve kalıcı olduğunu
belirtmek için yasasının getirilmesini istiyorum.
Sayın
Bakanımıza 2007 yılında biyogüvenlik yasasıyla ilgili
yönelttiğim bir soruya kendisinin verdiği cevabı aynen sizlerle
paylaşacağım ve ondan sonra, niçin bu yasa buraya getirilmedi de
yönetmelik hâlinde getirildi, düşüncelerimi ondan sonra sizlerle
paylaşacağım.
Cartegena
Biyogüvenlik Protokolü, ülkemizde 24 Haziran 2003 tarihli ve 25148
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4898 sayılı Kanun
ile onaylanmış ve 24 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Bu bağlamda, Bakanlığımız
koordinatörlüğünde yürütülen proje kapsamında biyogüvenlik kurumunun
da içinde olduğu ulusal biyogüvenlik kanunu taslağı
hazırlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, 2007 yılında biyogüvenlik yasa tasarısı
hazırlanmış, iki yıl geçmiş, Türkiye Büyük Millet
Meclisine bu yasa tasarısı ne yazık ki gelememiş.
Aslında, Türkiye'nin tarımını, sanayisini, en önemlisi
insan sağlığını ilgilendiren genetiği
değiştirilmiş organizmaların, bugün olumsuz yönde birçok
tartışmaları olan bir konunun yönetmelikle Türkiye gündemine
getiriliyor olmasının ne kadar yanlış olduğunu
takdirlerinize bırakırım.
Biraz önce,
Sayın Bakanımız, 1998 yılında bu konunun sadece bakan
tebliğiyle gündeme geldiğini ve o günden bu tarafa bir işlem
yapılmadığını söyledi. Evet, 1998 yılında
Türkiye'nin gündeminde resmî bir statü, tebliğle geldiyse, AKP 3
Kasım 2002den bu tarafa yedi yıldır iktidardadır, yedi
yıllık süre içerisinde Türkiye'nin insan sağlığı
gibi önemli bir konusunu ilgilendiren bu konunun gündeme getirilmemiş
olması acaba bir eksiklik değil midir?
Bir de Bu
Yönetmeliki mahkemeye götürürseniz GDOlarla ilgili kapıyı tamamen
açarsınız. tehdidi Sayın Bakanın doğru değildir.
Acaba, mahkeme bu Yönetmeliki iptal etsin de GDOların üretimi,
Türkiyeye girişi tamamen boşluk hâlinde kalsın diye mi bu
söylenmektedir, bu tehdit savrulmaktadır veya bunu biliyor da Tarım
Bakanlığımız bunun için mi bu Yönetmeliki
getirmiştir? Açıkçası, Sayın Bakanım bunu söyledikten
sonra kaygılarımız bir kez daha artmıştır.
2007
yılında hazırlanan bu yasa tasarısı Yönetmelikten
önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülse daha doğru olmaz
mıydı? Ne yazık ki AKP iktidarında hep ilkleri
yaşıyoruz ama olumsuz anlamda ilkleri yaşıyoruz. Bir yasa
Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkar ve verilen süre içerisinde
yönetmelikleri düzenlenir ama burada görüyoruz ki önce yönetmelik getiriliyor
daha sonra yasası gelecek. Burada bu konuyla ilgili niçin yasa daha önce
getirilmedi, daha sonra yönetmelik düzenlenmedi, açıkçası bunun
açıklanmaya ihtiyacı vardır.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanımız bir de şunu söyledi,
Yönetmeliki okumadığımızı veyahut da
bilmediğimizi ima eden bir konuşması oldu. Yönetmeliki
inceledik. Yönetmelikte çocukların GDOlu ürünlerin
kullanılmasının yasaklanmasıyla ilgili veyahut da ithalatının
yasaklandığıyla ilgili bir ibare var ama başka bir ibare
daha var: GDOsuz ürünlerin üzerinde etikete GDOsuzdur ibaresinin
konulmamasını yazan bir madde var. Acaba, GDOsuz ürünlere, gıda
maddelerine böyle bir etiketin konmamasının ve bunun yönetmelik
maddesi hâline getirilmesinin anlamı nedir? Niçin bu, acaba bu Yönetmelike
kondu? İnsanlarımız GDOsuz ürünü almak istiyorsa böyle bir
etiket konarak, aldığı gıda maddesini GDOsuz alarak gönül
rahatlığıyla tüketmesi doğru değil miydi? Acaba,
kimlerin etkisi, tesiri altında böyle bir ibare kondu?
Sayın
Bakanımızın mesleği veteriner hekimliktir. Çok iyi bilirler
ki hayvan yemindeki gıdalardan dolayı süte bu hayvan yeminin
özellikleri geçer. GDOlu bir hayvan yemini tüketen bir ineğin sütünde GDO
kalıntısı mutlaka ve mutlaka oluşur. Biz bu Yönetmelikte
çocukların kullanmasını yasaklıyoruz, sütü de mi
yasaklayacağız acaba? Hangi sütte GDO kalıntısı olup
olmadığını nasıl tespit edeceğiz? Kamuoyundaki,
pazarlardaki bu durumu nasıl analiz ettirerek çocuklarımıza
gönül rahatlığıyla bu maddeyi, bu sütün tüketimini
sağlayacağız?
Yönetmelik,
açıkçası çelişkilerle dolu bir yönetmeliktir. Bu anlamda,
mutlaka ve mutlaka, ulusal biyogüvenlik yasasının Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine ivedilikle getirilerek burada
tartışılması ve ondan sonra yönetmeliğin
çıkarılması gerekiyor. Bu Yönetmelikin eğer mahkemece
iptal edilmesini istemiyorsa Tarım Bakanlığımız, bunun
yürürlüğünün durdurulması ve acilen, ivedilikle bu yasanın
getirilmesinin sağlanması gerekir.
Değerli
arkadaşlar, 2 Haziran 2009 tarihinde, Sayın Hükûmet Sözcüsü Cemil Çiçek,
bu yasanın Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığını
ve kısa süre içerisinde getirileceğini, bu nedenle GDOlu ürünlerin
yasal çerçevede tüketileceğini veya ithalatının
sağlanacağını açıklıyor. Ama, bunun
karşısında -tabii bunları biz basından
öğreniyoruz- Sayın Tarım Bakanımız Mehdi Ekerin de
Türkiyede GDOlu ürünlerin ithalatı yasak, yasak kaldırmayı da
düşünmüyoruz. şekliyle bir ifadesi var. Ama, bu Yönetmelikte de
GDOlu ürünlerin nasıl ithal edileceğiyle ilgili düzenlemeler var.
Bunlar bir çelişki değil midir? Bu çelişkiler niçin
yaratılmıştır? Niçin ulusal biyogüvenlik yasası
getirilmemektedir? Bunların açıklanmaya ihtiyacı vardır.
Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhine söz aldım. Niçin? Bu
yasanın ivedilikle getirilmesi için. Ama bu yasa getirilemiyor ise bu
görüşmenin de mutlaka yapılması kaçınılmazdır,
Türkiye'nin yararınadır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(DSP, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Macit.
Grup önerisinin
lehinde, Ankara Milletvekili Sayın Nesrin Baytok, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
NESRİN
BAYTOK (Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili önlemlerin
alınması yönünde Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu Meclis araştırması açılması önerisi
lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetimiz Açılımlardan açılım
beğen. diyerek yeni bir açılım daha yaptı sessizce. Bir
GDO açılımı yapılmış olduğunu görüyoruz. Bu
sefer kanunla değil de yönetmelikle yapılmış bir
açılım. Bir miktar, genetiği değiştirilmiş
organizmalar nedir, konuşmamız gerekiyor. Türkiyeyi bekleyen
tehditler, bu olayın riski nedir? O nedenle Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu önergeyi destekliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, çok önemli bir konuyu görüşüyoruz, sadece gıda ve
beslenmeyle ilgili boyutları olan bir konu değil.
Görüştüğümüz konu bunun çok ötesinde, tarımı,
hayvancılığı ilgilendiren, ekonomide dışa
bağımlılığımızı artırıp
artırmamayı ilgilendiren, tarımda ekonomimizin kontrolünü
dışarıya, tekel oluşturmuş firmalara bırakıp
bırakmayacağımızı ilgilendiren çok önemli, çok
çeşitli boyutları olan bir konu.
Sayın
milletvekilleri, genetiği değiştirilmiş organizmalar
diyoruz, nedir öncelikle? Genetiği değiştirilmiş gıda
ürünleri, gen teknolojisi kullanılarak kendi türü haricinde bir türden gen
aktarılarak veya geni üzerinde müdahalede bulunarak belirli özellikleri
değiştirilmiş bitki, hayvan ya da mikroorganizmalar
kullanılarak elde edilen gıdalardır. Doğal yollarla
oluşması mümkün olmayan ürünlerdir. Ticarete konu olabilmiş
olanı şu anda sadece soya, mısır, pamuk ve kolza gibi
görünse de bu konudaki araştırmalar sürmektedir ve bütün ürünler için
benzer çalışmalar yürütülmektedir, yakın zamanda ticarete konu
edilecektir. Domateste, çilekte dayanıklılığın
artırılması yönünde gen müdahalelerinin yapılmakta
olduğunu biliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, GDOlar için neler söyleniyor? Ne tür riskler içeriyor?
Bakın, çevreye zararlı olabileceği söyleniyor. Henüz bilimsel
çalışmaların sonucu netleşmeden, risk değerlendirmesi
yapılmadan ticarete konu edildiği söyleniyor. Gıda
güvenliğini olumsuz etkileyeceği endişeleri çok yüksek ifade
ediliyor. Tohum satan şirketlerin tekelleşmesi yine bir başka
önemli sorun alanı. Ekonomide dışa
bağımlılık nedeni olması, tarımsal ilaç
kullanımını azalttığı iddia edilse de işin
gerçeğinde artırıyor olduğu gerçeği ve bunların
ötesinde etik sorunların da beraberinde bulunması.
Değerli
milletvekilleri, tohum sektöründe tekelleşme, global tohum
şirketlerinin yerel piyasaları patent yoluyla ele geçirmesi, serbest
ticaret anlaşmalarının genetik çeşitlere ve
biyoçeşitliliğe zarar vermesi başlıca
kaygılarımızdandır. Biyoterörizme yol açması
olasılıkları yine kamuoyumuzu ciddi tedirgin etmektedir.
Transgen teknolojisiyle elde edilen ürünlerin insanlarda toksisite ve alerjiye
yol açabileceği, çevreye gen kaçışı nedeni ile biyolojik
çeşitliliğin ve gen kaynaklarının etkilenebileceği,
antibiyotiklere karşı direnç oluşmasına ve
zararlılarda direncin artmasına yol açabileceği yönünde bilimsel
yayınlar bulunmaktadır. Bu yönde Amerika Birleşik Devletlerinde
mayıs ayında yayınlanmış bir bilimsel bildiride GDOlu
ürünlerin hayvanlar üzerinde araştırma sonuçları
açıklanmıştır. Buna göre GDOlu yemle beslenen hayvanlarda
yavru ölüm oranlarında artış, kısırlık,
bağışıklık sorunları, hızlı
yaşlanma, insülin regülasyonunda değişim ve temel organlar ve
sindirim sisteminde değişime neden olabildiği bu bildiride
belirtilmiştir. Transgenik ürünlerden vücuda alınan genin
bağırsaktaki bakterilere geçerek burada fonksiyonunu devam ettirmesi
sindirim sistemi problemlerine yol açabileceği yönünde endişeleri
taşımaktadır.
Yine, dünyada GDO
konusunun yeterli araştırmaları bulunmadığı
bilinmektedir. GDO içeren ürünlerin potansiyel sağlık riskleri henüz
yeterince incelenmemiştir. Gelişmiş ülkeler GDO teknolojisine ve
piyasaya hâkim durumdadır. Avrupa Birliği ülkelerine
baktığımızda Avusturya, Fransa, Yunanistan, Macaristan,
Almanya ve Lüksemburg GDOlu tohumun tarımsal üretiminde
kullanımında bir yasak uygulamaktadır.
Yine, dünyadaki
uygulamalardan baktığımızda sayın milletvekilleri,
2008 yılı rakamlarına göre dünya soya üretiminin yüzde 53ü
GDOlu tohumlara dayalı olarak yapılmaktadır. Mısırda
dünya üretiminin yüzde 30u, pamukta yüzde 12si, kolzada da yüzde 5i GDOlu
tohumlarla yapılmaktadır ve bu tarımın asıl
yapıldığı ülkeler Amerika Birleşik Devletleri,
Arjantin, Brezilya, Hindistan, Kanada ve Çinden oluşmaktadır. Bu
ülkeler toplam GDOlu üretimin yüzde 94ünü gerçekleştirmektedirler.
Tohum
şirketlerinin spesifik GDOlar için spesifik kimyasal ilaçlar üretmeleri
ve alıcıyı bu ürünlerden alma zorunda bırakmaları, on
büyük tarımsal kimya firmasının bir bölümünün aynı zamanda
ana tarımsal biyoteknoloji firmaları olmaları ve her iki
kategoride aynı ülke şirketlerinin faaliyet gösteriyor olması
kaygıları çok daha yüksek düzeylere taşımaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye'de GDOlu ürünlerle ilgili piyasaya girişin ne
oranda olduğu şu anda bilinmemektedir. Sayın Bakan biraz önce
kürsüden, bu Yönetmeliki getirirken yasanın getirilmesinin beklenmesinin
olayı geciktireceğini söyledi. Ben buradan sormak istiyorum: Peki,
yedi yıldır ne yapıyorsunuz Sayın Bakan?
Bu konuda
Türkiye'de 1998 yılında Tarım Bakanlığının Transgenik
Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri Hakkında Talimatı kapsamında
yapılmış olan araştırmalar, çalışmalar
olduğunu biliyoruz. Defalarca, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin
bu konudaki sorularına yanıt alamadık. Ben şu anda kürsüden
Sayın Bakana bu sorularımı yineliyorum ve bu
araştırmaların sonuçlarını görmek istiyoruz. Çukurova
Tarımsal Araştırma Enstitüsü Karataş-Adanada, Nazilli
Pamuk Araştırma Enstitüsü Nazillide, Harran Araştırma
Enstitüsü Akçakalede ve Akdeniz Araştırma Enstitüsü de Antalyada bu
araştırmaları gerçekleştirdi. Bu
araştırmaların sonuçları hakkında lütfen bizi
bilgilendiriniz.
Bu çerçevede
eklemek istediğim bir başka temel gerçeklik, ülkemizde organik
tarım ürünlerinde ihracat potansiyelinin büyüdüğü gerçeğidir. Bu
nedenle, GDOlu ürünlere yönelmek yerine dünya pazarlarında organik
tarım ürünlerimizle yer tutabileceğimizi hatırlardan
çıkarmamalıyız.
Sayın
milletvekilleri, derhâl yapılması gereken işlerin
başında bir ulusal biyoteknoloji ve biyogüvenlik stratejilerinin
hazırlanması gelmektedir. Türkiye'yi tohum
aracılığıyla dışarıya bağımlı
kılabilecek her türlü karardan mutlaka uzak durmalıyız. Bu
yasanın çıkarılması bu bakımdan da çok önem
taşıyacak.
Ülke gen
kaynaklarımızın devamlılığı
açısından yerli tohumlarımız Türk malı olarak tescil
ettirilmelidir.
Biyogüvenlik
kanununu, ülkemizin çıkarları, milletimizin çıkarları ve
geleceğimiz doğrultusunda hazırlayarak derhâl
yasalaştırmalıyız.
GDO analizleri
yapan resmî laboratuvar sayılarını artırmalıyız.
Bu teknolojinin
ülkemizde tanınması ve etkilerinin araştırılması
için GDOlu ürünlerin üretimine yönelik bilimsel çalışmaları
mutlaka artırmalı ve etki değerlendirmelerini de piyasayla
şeffaflık anlayışı içinde
paylaşmalıyız.
Yine,
tarımsal üretimine izin verilmemesi ve bu tür tohumların ithal
edilmesi için gerekli dış ticaret önlemlerinin de alınması
şarttır.
Tüketici bu
konuda mutlaka bilinçlendirilmeli, her türlü bilimsel gerçek ve risk,
tüketicilere şeffaflıkla aktarılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Baytok, konuşmanızı tamamlayınız efendim;
buyurun.
NESRİN
BAYTOK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tarım ve
Sağlık Bakanlıkları bu konuda bir arada
çalışmalıdır.
Gen
teknolojisiyle yayılabilecek biyoterörizm tehdidine karşı da
mutlaka bir eylem planı hazırlanmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, bu kanun, bu önlemler, bu çalışmalar
yapılmadan, bir anda, hızlı bir şekilde, sessiz
sedasız bir yönetmelik getirilmiştir. Bu yönetmelikte en dikkat
çekici maddelerden birisi, GDOsuz ürünlerin etiketinde Ürünün GDOsuz
olduğuna dair ifadeler bulunamaz diyor. Neden Sayın Bakan? GDOsuz
ürün satmak isteyen, böyle ürünü piyasaya sunan, organik tarım yapan
üreticinin, çiftçinin önünü neden tıkıyorsunuz? Bu yöndeki
üretimlerin neden teşvik edilmesi yerine önleri kesiliyor?
Bu yönetmelik
kapsamında söylenecek çok şey var, ancak bu noktaya dikkat çekerek
ben sözlerimi tamamlamak istiyorum. Bu konuyu enine boyuna daha geniş
konuşmalı, tartışmalı, Mecliste ele
almalıyız.
Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu önergeyi destekliyoruz. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Baytok, teşekkür ederim.
Grup önerisinin
aleyhinde, Adana Milletvekili Vahit Kirişci.
Sayın
Kirişci, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün Meclisimizin açılışıyla birlikte
Sayın Bakanımızın gündem dışı konuşmaya
vermiş olduğu cevapta aslında bu konu çok
ayrıntılı bir şekilde ele alındı.
Dolayısıyla ben meselenin gerçekten Sayın Bakanımız
tarafından çok detaylı bir şekilde ortaya konulmuş
olmasını yeterli görürken, görüyorum ki hâlâ olmayan şeyler
varmış gibi bu grup önerisi çerçevesinde gündeme getiriliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Konuşmayalım mı Bakan konuştu diye?
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, her
şeyden önce bir konuya açıklık getirmekte büyük yarar var, o da
şudur: Sürekli tekrarlanıyor, deniliyor ki bu Yönetmelik biyogüvenlik
yasası çıkmadan neden getirildi? Ben şimdi size iki tane örnek
vereceğim. Bunlardan bir tanesi, organik üretimi yönlendiren organik
üretimle ilgili yönetmelik. İkincisi ise toprağın korunması
ve kullanılmasıyla ilgili yönetmelik. Gerek organik üretimin gerekse
toprağın korunmasının yönetmelikle düzenlendiği bir
süreçte bunların yasaları yoktu değerli arkadaşlar. Çünkü
bu yasaları AK PARTİ İktidarı çıkardı.
ŞENOL BAL
(İzmir) O ayrı bir şey.
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Hayır, burada dile getirilenleri
bir ortaya koymak açısından söylüyorum.
Kaldı ki, bu
Cartagena Protokolü ile ilgili Madem bu Protokol geçti, madem yürürlüğe
girdi, öyleyse buna ilişkin biyogüvenlik yasası niye gelmiyor?
şeklinde bir değerlendirme var.
Değerli
arkadaşlar, şurada bir madde 10 başlığı
altında Bakanlık, biyolojik çeşitliliğin, genetik
kaynakların ve ekosistemlerin korunması ve geliştirilmesine
ilişkin araştırmalar yapar veya yaptırır.
Biyoteknolojik yollarla ve/veya çeşitli ıslah metotları
kullanılarak elde edilen ürünlerin fikrî mülkiyet hakları
kapsamında korunması, kaydı, tescili, üretimi, tüketimi,
gıda olarak kullanımı, ihracatı ve ithalatı hakkında
ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınmak suretiyle
gerekli düzenlemeleri yapar. deniliyor. Bu madde 10 nerede değerli
arkadaşlar? Bu madde 10, 18 Nisan 2006 tarihinde çıkarmış
olduğumuz Tarım Kanununda. Değerli arkadaşlar, Tarım
Kanununu bu Meclis çıkardı. Tarım Kanununda madde 10da böyle
bir açık hüküm varken, doğal olarak, buna ilişkin bir
yönetmeliğin çıkarılmış olması bile
Ki ulusal
biyogüvenlikle ilgili bir yasanın çalışmalarının da
tamamlanmasının ardından, Meclisimize, Genel Kurula
geleceğini de zaten Sayın Bakanımız belirtti, bizler de bir
kez daha tekrar ediyoruz.
ŞENOL BAL
(İzmir) Niye daha önce değil?
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hepimizin
ittifak ettiği husus şudur: Bu Yönetmelik, 26 Ekim 2009 tarihine
kadar, yayınlanana kadar, bu ülkede, maalesef, 1998 yılında
bakan talimatıyla kazandırılmış bir mevzuat
vardı. Sözde bu ülkeye GDOlu ürünlerin, GDOnun ve bunların
türevlerinin girişi yasaktı. Ama 26 Ekimle birlikte artık bu
uygulama yürürlükten kalkmıştır.
Şimdi ikinci
kısmına gelelim. 26 Ekimde bu uygulama, bu Yönetmelik yayınlandıktan
sonra, değerli arkadaşlar, bakınız, 30 Ekimde tarım il
müdürlüklerine Bakanlığımızın göndermiş
olduğu bir yazı var ve bu yazıda 27 tane ürün
Bu 27 ürünün ne
olduğunu burada tek tek okumayacağım, zamanı iyi
değerlendirmek adına. Ama Sayın Baytok burada bir ifade
kullandı, dedi ki: Türkiye Fransadan bu manada ithalatta bulunuyor.
Eğer, gerçekten, bazı şeyleri iyi öğrenir, iyi anlarsak,
bunun böyle olmadığını görürüz.
Değerli
arkadaşlar, il müdürlüklerine Bakanlığımızın bu
30 Ekim tarihi itibarıyla göndermiş olduğu yazıda,
bakınız, riskli ülkeler sıralamasında kimler var: ABD,
Arjantin, Brezilya, Kanada, Çin, Paraguay, Hindistan, Güney Afrika, Uruguay,
Bolivya, Avustralya, Meksika, Romanya, Filipinler, İspanya, Şili,
Honduras, Burkina Faso, Mısır, Kolombiya, İran, Portekiz, Çek
Cumhuriyeti, Almanya, Fransa, Slovenya ve Polonya. Dolayısıyla,
şimdi burada riskli ülkeler sıralamasında yer alan bir ülkeden
bizim bir ithalat yaptığımızı bu manada ifade etmek
çok gerçekçi, çok doğru olmaz.
Ben şunu da
belirtmeden geçemeyeceğim: İki şeyden birisi doğrudur.
Bunlardan bir tanesi, kanal kanal dolaşıp bu Yönetmelikin bu ülkeye
GDOlu ürünlerin girişini serbest bıraktığının
iddia edilmesidir ki külliyen yalandır. İkincisi ise -eğer bu
doğruysa, ikincisi- biraz önce Sayın Bal da konuşmaları
içerisinde bahsetti, bu ülkenin kendi hayvanlarının -büyükbaş,
küçükbaş, kanatlı- yemlerine ham madde olarak bu ürünleri ithal
edenlerin bugün sıkıntı çektiklerini söyledi. Peki, o hâlde bu
Yönetmelik bu ithalata izin veriyorsa bu sıkıntı neyin nesi?
Niye bu sıkıntı çekilir? Dolayısıyla, bunun da gerçek
olmadığı, bunun doğru olmadığı çok açık
ortadadır değerli arkadaşlar.
Bir başka
yönü itibarıyla: Değerli arkadaşlar, eğer biz Yönetmeliki
dikkatle okuyacak olursak, bakınız bu Yönetmelikin madde 1 ve ikinci
fıkrası, yine aynı şekilde 9uncu maddesinin birinci
fıkrasının (j) bendi ve (l) bendi o kadar açık ki biz bunu
ithal etmek isteyen insanlara, bunu ithal etmek isteyenlere diyoruz ki:
Kardeşim, biz sizden başka ülkelerin istemediği -belki bu
yönüyle Türkiye eleştiri konusu bile olacak uluslararası arenada ama-
belgeleri isteyen ve bunu kendi yönetmeliği içerisine dercetmiş olan
bir İktidarız, bir Bakanlık
Bu Bakanlık bu çalışmalarını
yürütmektedir.
Bakınız,
bunlardan bir tanesini söyleyeceğim. Diyoruz ki, Türkiye flora ve
faunası için potansiyel bir tehlike oluşturmasını
engellemek üzere GDOnun Türkiyede yakın akraba ve yabanileri olan
türlere ait olmadığını gösterir bilgi ve belgelerin
istenmesi burada hükme bağlanmıştır değerli
arkadaşlar. Bunun Türkçesi nedir biliyor musunuz?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İngilizce mi okudun?
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Biz şayet GDOlu kahveyi, kahvenin
GDOsunu düşünebilirsek
Kahve de Türkiyede yetişmediği için,
bizim kendi flora ve faunamızda bulunmadığı için bu neviden
ürünlerin ithalatında, işte o zaman bizim floramıza ve
faunamıza bir zararı yoktur diye bunların ithalatını
belki düşünebiliriz diyebilirsiniz. Ama bunların hiçbiri doğru
değildir değerli arkadaşlar.
Yine Sayın
Bal burada dile getirdi, dedi ki: Türkiye çok ciddi manada tohum ithal
etmekte. Doğru, yüzde 90 rakamı özellikle hibrit sebzede doğru.
Ama o bu iktidar dönemi için değil, o Anasol-D Hükûmetinin
işbaşında olduğu
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Kirişci, ayıp oluyor ama!
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) - ...ve Milliyetçi Hareket Partili bir
milletvekili arkadaşımızın bakanlık görevini
yürüttüğü sırada bu ülkede, doğrudur, sebzelerde -özellikle
yüzde 90 nispetinde hibrit sebze tohumunda- yüzde 80 nispetinde dışa
bağımlılık söz konusudur. Ama bugün bu oran, yüzde 80-yüzde
90 belki o gün için dikkate alınmamıştır ama, bu yüzde
10luk yerli pay yüzde 35lere çıkmıştır. Kaldı ki,
bir bilgi eksikliğidir diye düşünüyorum çünkü çok büyük gaf olur öbür
türlü, örneğin hububat kendine dölleyen bir bitkidir ve bu bitkinin
ihtiyacı olan tohumların tamamı bu ülkede
yetiştirilmektedir, yüzde 100dür.
İkinci bir
husus baklagillerle ilgili. Baklagillerde de aynı durum söz konusudur.
Dolayısıyla, şimdi bütün bunların hepsi bilinirken burada
bu ülkenin insanlarının yediğinden içtiğinden kuşku
duyar hâle getirilmiş olması bu ülke insanına yapılabilecek
büyük bir haksızlıktır diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, müsaade ederseniz birkaç hususa daha değinmek istiyorum.
Bakınız, bu ülkede AK PARTİ hükûmete geldikten,
işbaşı yaptıktan sonra ilk iş olarak tabii ki
Cartagena Protokolü bu yüce Meclisten iktidar-muhalefet birlikte
geçirilmiştir. Ama buna ilave olarak bu ülkede tohumculuğun
geliştirilmesi adına ıslahçı haklarının
korunmasına dair yani bir nevi bu fikrî ve mülkiyet haklarının
teslimi adına çıkarılmış olan yasa da bu iktidar
döneminde çıkarılmıştır.
Bir başka
yönü itibarıyla, 1963 yılında çıkmış ama 1980
sonrası serbest piyasa ekonomisi uygulamasıyla birlikte liberalize
olmuş tohumculuk piyasasını düzenleyen bir kanun bizim
iktidarımız döneminde çıkarılmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Keşke çıkmasaydı!
ŞENOL BAL
(İzmir) Evet, büyük şirketlere heder ettiniz.
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) - Keşke eşzamanlı olarak
bu ülkede 1980 sonrası tohumculuk piyasası serbestleştirilirken,
liberalize edilirken bu Tohumculuk Kanunu da buna uygun bir şekilde
güncellenmiş olsaydı.
ŞENOL BAL
(İzmir) İhracatı ne kadar artırdınız?
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) - Yine bir başka yönü
itibarıyla, değerli arkadaşlar, Türkiye özellikle gen
kaynakları bakımından dünyanın yaklaşık üçte
1ini elinde bulunduran bu kendi kıtamıza
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kirişci, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Önce onları değerlendirin.
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
kendi
coğrafyamıza özel 3.900 civarındaki endemik türler -ki dünyada
bunların sayısı 12 bin civarındadır- Çin, Amerika
Birleşik Devletlerinden sonra dünyanın 3üncü büyük gen
bankasının Ankarada temeli atılmıştır.
İnşallah, bu yılın sonunda bunun
açılışı yapılacak ve bu ülkenin,
hatırlarsanız
ŞENOL BAL
(İzmir) Yerli malını pazarlıyorsunuz Sayın
Kirişci.
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) -
bu ülkede bir devre adını
veren lale
OKTAY VURAL
(İzmir) İstanbul, lale devri
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla)
maalesef, Hollandanın simgesi,
sembolü hâline gelmiştir ve bundan milyarlarca dolar döviz geliri elde
eder hâle gelmiştir.
ŞENOL BAL
(İzmir) Ne kadar bir ihracat yaptınız?
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Ama bu genlere, bu kaynaklara, bu
varlıklara sahip olmak hepimizin sorumluluğudur, gereğidir.
Ben bu vesileyle,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisinin aleyhinde olduğumuzu
belirtiyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kirişci.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz .
BAŞKAN -
Arkadaşlar, grup önerisinin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır, o talebi yerine getireceğim.
İsimleri
tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Durgun, Sayın
Çakır, Sayın Özkan, Sayın Küçük, Sayın Coşkuner,
Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Diren, Sayın Ersin,
Sayın Barış, Sayın Emek, Sayın İnce, Sayın
Seçer, Sayın Yalçınkaya, Sayın Öymen, Sayın Baytok,
Sayın Okay, Sayın Gök, Sayın Öztürk.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yoklama için üç dakikalık süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşlarımın
isimlerini okuyacağım. Eğer dışarıda olan
arkadaşlar varsa pusula vermiş onları
çağırınız.
Sayın Akif
Gülle? Burada.
Sayın Faruk
Koca? Burada.
Sayın Atilla
Koç? Burada.
Sayın
Mustafa Cumur? Burada.
Sayın Safiye
Seymenoğlu? Burada.
Sayın
Sabahattin Cevheri? Burada.
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/387) esas numaralı, genetiği
değiştirilmiş organizmaların (GDO) ülkemize girişi,
üretimi, tüketimi, dünyadaki uygulamalar ve gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
3/11/2009 salı bugünkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Öneriyi okutup oylarınıza sunacağım:
3.- (10/81, 10/138, 10/143, 10/250, 10/368) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 3/11/2009 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 03.11.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/81, 10/138, 10/143, 10/250, 10/368) Esas
Numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin,
Genel Kurulun; 03.11.2009 Salı günlü (Bugün) birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, grup önerisinin
aleyhinde 2 milletvekili arkadaşımızın söz talebi
vardır ama lehte 8 milletvekili arkadaşımızın talebi
vardır. Onun için, onlarla ilgili olarak kura çekeceğiz.
Lehte Emin Haluk
Ayhan ve Oktay Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ali Rıza Ertemür Beye devrettim efendim.
BAŞKAN
Tamam.
O zaman, ilk
konuşmacı lehte Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekilimiz.
Sayın Ayhan,
buyurun efendim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tekstil, hazır giyim sektörünün
yaşadığı sorunların araştırılarak
gerekli önlemlerin alınması amacıyla Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği araştırma önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüden, üçü
doğrudan Denizliyle ilgili olmak üzere, Denizlinin sorunlarıyla
ilgili olmak üzere defalarca söz alıp sorunları dile getirdim. Bundan
gerçekten rahatsız olanlar oluyor. Biz bu sorunları Hükûmet çözüm
bulsun diye dile getiriyoruz. Denizliyi çok seviyoruz. Bunu bile
bazıları sorun hâline getiriyor.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biz Denizlinin kan kaybetmeye
başladığını 2008 yılı Nisan ayının
22sinde bu kürsüde dile getirdik. O zaman Mart ayında dolar bazında
ihracat yüzde 3,7, YTL bazında 15,4 oranında azaldı. dedik.
Bakın, o
tarihte neler söylemişiz: Temel sektör olan tekstil ve konfeksiyonda bile Denizlili çok
zor bir duruma düşmüştür. Firmalar kapanmaktadır. Dört beş
aydır ücret alamayan binlerce işçi vardır. Denizli yanıyor,
yangın yeri gibi. AKP Hükûmetinin uyguladığı yüksek faiz,
düşük kur politikası Denizlide şirketlerin kapanmasına,
işçilerin işlerini kaybetmesine, geçen yıllara göre
ihracatın artışına rağmen YTL bazında
gelirlerinin artmamasına neden olmuştur. Binlerce tekstil konfeksiyon
sektörü çalışanı işini kaybetmeye
başlamıştır.
Mermercilik
sektörü de benzerdir. dedik. Denizlide işini kaybeden işçilerimizin
köylerine dönüşe başladıklarını ve il merkezlerinde
binlerce boş konut olduğunu söyledik.
Tekstille ilgili
olarak, Buldan, Babadağ, Kızılcabölük gibi yerleşim
birimlerimizde önemli ölçüde sıkıntıların ortaya
çıktığını söyledik. Teşvik Yasasının
Denizliyi çok büyük sıkıntılara gark ettiğini, oradaki
yatırımların teşvik nedeniyle 10 kilometre ilerideki, 20
kilometre ilerideki başka il topraklarına gittiğini söyledik.
Şimdi, biz
bunları söyledik, bu tarihte söyledik. Bu yılın Nisan
ayının 7sinde yine bu kürsüden Denizli Sanayi Odasının
genel görünüm anketini anlattım. Bakın, orada Denizli Sanayi
Odası genel görünüm anketi Ankara 2009 üzerindeki görüşlerimi
paylaşmak istediğimi belirttim ki bu İstanbul Sanayi
Odasının beş yüz büyük firmayla ilgili yaptığı
anketten, çalışmadan sonra Türkiyede en önemli bir çalışma
olarak kabul edilen bir husustur, ankettir. Şimdi, o zaman, iş
adamlarının Denizlide Denizli Sanayi Odası
mensuplarının 2009 yılı beklentisinin adının
kötümserlik olduğunu, istihdamın ağır yaralı
olduğunu, yatırımların ise tepetaklak olduğunu ifade
ettiklerini söyledim. Üretim, satış ve siparişlerde sert
düşüşler olduğunu belirttim. Kapasite
kullanımının azaldığını söyledik. Sanayide
kârları unuttuklarını, maliyet artışıyla tahsilat
vadelerinin uzaması kıskacına yakalandığını
ifade ettiklerini sanayicilerin burada belirttik. 160 bin olan 2008
Nisanındaki istihdamın, sigortalı işçinin 130 binin
altına düştüğünü söyledik.
Şimdi, bütün
bunları söyledik. Buna ilave olarak 2008 yılında
işletmelerin yüzde 64ünün üretimin artmadı dediğini, yüzde
42sinin azaldı dediğini söyledik. İşletmelerin yüzde
64,5i iç satışların artmadığını söyledi,
yüzde 43ü azaldığını söyledi; işletmelerin yüzde
54,2si dış satışlar artmadı dedi, yüzde 39u
azaldı dedi. Denizliye 2008 yılı bütçesinden yapılan
yatırımın 54,5 milyon TL olduğunu, Vana yapılan
yatırımın ise 498 milyon TL olduğunu söyledik.
Şimdi,
bunları devletin resmî kayıtlarından söyledik. AKP Hükûmeti dönemine
baktığımız zaman, bunları söylediğimiz zaman biz,
ne oluyor? Denizli hak ettiğini almış mı oluyor? Vizyon
kent mi oluyor? Gerçekten Denizli hak ettiğini alamamış,
kazanımlarının tamamını kaybetmiştir. Buna ilave
olarak, 30 bin işçisini kaybeden bir ilin vizyon kent olması mümkün
müdür?
Özel sektörün
teşvik belgeli yatırımları 440 milyon TLden 126 milyon
TLye düşmüştür.
Şimdi, bütün
bunları değerlendirdiğimizde, Denizli, gerçekten durumu
sıkıntılı olan, ekonomik krizden daha önce başlayan
sıkıntıların küresel krizle beraber Denizliyi daha çok
zora soktuğu bir hâle gelmiştir. 30 bin istihdam kaybını
4le çarptığınızda 120 bin kişinin ettiği, 120
binin şehir merkezindeki 480 bin kişinin dörtte 1ini ettiği,
dörtte 1inin -şehrin- gelir sıkıntısıyla
yaşadığını görüyoruz. Böyle bir şehrin iyi
olduğu söylenebilir mi? Biz bunları Denizliyi sevdiğimiz için
söylüyoruz, Denizlinin sorunları dile getirilsin diye söylüyoruz.
Denizli, maalesef iki teşvik düzenlemesinde de sıkıntıya
girmiştir. Bir tanesinde yatırımlar dışarı
gitmiştir. Bir tanesinde de nereye gitsin diye söylenmiştir?
Güneydoğuya taşınması için söylenmiştir. Şimdi,
bunlara baktık. Daha yakın bir süre önce yine söz aldım ben
Denizliyle ilgili. Daha on sekiz gün önce, 15/10/2009 tarihinde Denizliye
ilişkin gazetelerde yer alan başlıkları söyledim. Bunlar
bizim söylediklerimiz değil. Biraz önce söylediğim bilgiler nereden
biliyor musunuz? Denizli Sanayi Odasının İnternet sitesinden.
Öyle, bizim özellikle seçip bulduğumuz rakamlar falan değil, bütün
dünya o siteyi takip ediyor. Buna ilave olarak, basına da mı biz
yazdırıyoruz? Bakın, Denizli için neler söylemişler: Büyük
çöküş! Tekstil üssü Denizli iflas etti.
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Yazıklar olsun! Yeter artık ya! Dur ya! Dur!
BAŞKAN Sayın
Yüksel, lütfen
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) - Fabrikalar kapanıyor, borçlu kaçıyor.
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Denizliye ihanet ediyorsun, Denizliye.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, Sayın Yüksel
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim karşılıklı konuşmayalım. Sayın
Yüksel, lütfen efendim.
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Denizliye ihanet ediyorsun, Denizliye. Söyleme kardeşim!
Hangi il söylüyor, İzmir mi söylüyor?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Denizli iyi olsun diye söylüyorum. Niye alınıyorsun?
Niye alınıyorsun?
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Yazıklar olsun sana! İline ihanet ediyorsun.
BAŞKAN
Sayın Yüksel, lütfen
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Niye alınıyorsun?
BAŞKAN
Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Bakın, ben bu partideyim, bundan sonra da burada
olacağım. Sen bu söylediklerinden pişman olursun.
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Neden o?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Neden olduğunu sen biliyorsun.
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Neden bilecekmişim?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım. Buyurun efendim, Genel
Kurula hitap edin.
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Hâlâ daha aynı şeyleri söylüyor, Denizli
batmış diyor.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen
Buyurun
Sayın Ayhan.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Bu söylediklerim basında yer alıyor, alınmana
gerek yok.
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) O zaman söyleme, tekrar etme!
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Sanayi Odasının sitesindeki rakamlar da mı
yalan? Yalan mı?
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Yazıklar olsun sana!
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Yalan mı?
BAŞKAN
Sayın Yüksel, Sayın Ayhan, lütfen
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Birbirine düşürdünüz Denizliyi, birbirine
düşürdünüz.
AKPnin
uyguladığı teşvik mevzuatları gerçekten Denizliyi
sıkıntıya soktu. Teneşir vade deyimi Denizlide
oluştu. Vergi erteleme başvuruları arttı. Sivil toplum
örgütlerini birbirine düşürdü. Bu işler zengin sofralarında
açılım masalları anlatmaya benzemez. İşler iyi gidiyorsa
birileri çıksın söylesin Burada gerçekten işler iyiye gidiyor,
bizim sıkıntımız yok, biz iyiyiz. desin. Ben de Denizliyi
geziyorum, siz de geziyorsunuz. Benim, Denizli ekonomik açıdan fevkalade
iyi. demem sadece seni memnun eder ama
Denizlililerin sorunlarını bu kürsüde benim söylemem
Denizlililerin
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Arkadaşlar
Buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Denizlililerin sorunlarını burada dile
getirmemizden kim, niye rahatsız oluyor? Ne sıkıntınız
var? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Biz buraya milletvekili
olarak bu sorunları saklamak için mi geldik, söylememek için mi geldik?
Biz bunları tabii ki söyleyeceğiz.
Bakın, ben
Denizlinin sorunlarının dile getirileceğini söyleyen her
araştırmaya destek vereceğim. Denizlinin gerçekten dörtte 1i
sıkıntıda.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Grup önerisinin
aleyhinde Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Sayın
İçli, buyurun efendim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde
söz aldım ama baştan söylüyorum, oyum lehinde olacak.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Etik değil ama!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) İç Tüzüke aykırı!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Hayır
Etik olması şu: Hepiniz çok
iyi biliyorsunuz ki ben bağımsız milletvekiliyim. İç Tüzük
gereğince verilen önergelerle bir milletvekilinin konuşma hakkı
engellendiği için, sizin grup başkan vekillerinizin de
mutabakatını almak suretiyle, diğer grup başkan vekilinin
izniyle söz alıyorum çünkü takdir edersiniz ki İç Tüzükte iki lehe,
iki aleyhe söz var. Dört grup önerisi geldiği için de, ben, her salı
günü olduğu gibi bu hakkımı da kullanıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün 3 Kasım 2009, AKPnin tek başına
iktidara gelişinin 8inci yıl dönümü bugün. Türkiyenin genel durumu
şudur: Yetmiş dokuz yıllık cumhuriyetin 200 milyar
dolarlık iç ve dış borcu 500 milyar doları bulmuştur.
Yetmiş dokuz yıllık cumhuriyette Türkiyenin her yeri demir
ağlarla örülmüş, yüz akı sanayi kuruluşları
yapılmıştır ama AKP iktidara geldikten sonra bu yüz
akı kuruluşlar babalar gibi satılmış ama ona
karşın da Türkiye Cumhuriyetinin borcu 300 milyar doların
üstüne çıkmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, 2009 yılı bütçesinde AKP
İktidarının bütçe açığı öngörüsü 10 milyar TL
olmasına karşın 62,8 milyar TLyi bulmuş, yani AKP
Hükûmetinin öngördüğü bütçe açığı 6 kat fazlasıyla
gerçekleşmiştir. Sayın Bakanın dün Plan ve Bütçe
Komisyonundaki beyanına göre 2010 yılı bütçesi 50 milyar lira
açık verecektir. 2009 yılıyla orantılı olarak bakacak
olursak -yani 6 kat oran, umut ederiz ki 6 kat oran olmaz- Türkiyenin 2010
yılında çok ciddi bir şekilde bütçe açığıyla
karşı karşıya geleceği de bir gerçektir. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkanım, arkadaşlarımızı bir ikaz ederseniz,
yüksek sesle konuşuyorlar.
Sayın
Başkanım, arkadaşlar yüksek sesle
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Evet, değerli arkadaşlarım,
tarım, sanayi bitmiş durumda. İşsizlik, yoksulluk,
açlık diz boyu. İşçinin, köylünün, memurun, emeklinin durumu
hepimiz tarafından çok iyi biliniyor. Sayın Bakanın dün
Plan-Bütçe Komisyonundaki ifadesine göre de 2010 yılında her
şeye zam gelecek, ÖTVye gelecek, her şeye zam geliyor değerli
arkadaşlarım. Yine, bugün buraya çıkmadan evvel
İnternetteki haberlere göre doğal gaza da 2010 yılında
yüzde 50 ila yüzde 70 oranında zam getirileceği söyleniyor. Durum bu.
Peki, sokaktaki
vatandaşın durumu ne? Bu Genel Kurula girmeden evvel sokaktaki
vatandaşa da kulak vermek gerekiyor. Değerli arkadaşlarım,
vatandaş çok korkmaktadır, gerçekten derin korku ve kaygı
içerisindedir. Vatandaş korkmaktadır, korkutulmaktadır.
Kasıtlı olarak yapılmaktadır, gündem
değiştirilmek için yapılmaktadır. Vatandaş, Ermeni,
Kıbrıs, Kürt açılımı gibi, onların
yaratacağı sonuçlardan derin kaygı duymaktadır. Peki,
vatandaş başka neden kaygı duymaktadır? Vatandaş adalet
sisteminin aldığı yaradan çok büyük kaygı duymaktadır.
Vatandaşın adalet sistemine olan güveni gittikçe azalmaktadır.
İşte Silivrideki dava, işte Deniz Feneri davası, işte
medyaya düşen benzer birçok dava örneklerine
baktığınız zaman
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Habur davası!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Vatandaş, laik, demokratik, hukuk devleti olan
cumhuriyetimizden kaygı duymaktadır ama artık vatandaş
öylesine bir noktaya gelmiştir ki, bu korkuları da bir yana
bırakmıştır. Vatandaş artık sevdiklerinin canından,
kendi canından korkmaktadır. Neden korkmaktadır? Bugün
televizyonlara baktığınız zaman, gazeteleri okuduğunuz
zaman bir domuz gribi vakasından, açılımından
korkmaktadır. Değerli arkadaşlarım, vatandaş can
derdindedir artık çünkü vatandaş kendi bilim insanına güvenemez
duruma düşürülmüştür. Televizyonları açıyorsunuz, akademik
kariyeri olan çok saygın bilim adamlarının bu domuz gribiyle
ilgili açıklamalarını dinliyorsunuz, bir de Hükûmetin atadığı,
bürokrat nitelikli bilim adamlarına bakıyorsunuz, farklı
farklı şeyler söylüyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakan olmuyor!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Geleceğim, Sayın Başbakana da
geleceğim.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan bugün AKP grup
toplantısında Ben aşı olmayı düşünmüyorum.
demiş, gazetecilerin yanında da Bir de benim ismimi vermişsin.
diye Sayın Sağlık Bakanını bir şekilde ikaz
etmiştir. Düşünebiliyor musunuz, bu ülkenin Başbakanıyla
Sağlık Bakanı arasındaki düşünce farklı. Peki,
Sayın Başbakan eğer inanmıyorsa, Sağlık
Bakanına inanmıyorsa -biraz evvel bütçe açıklarından
bahsettim, borcumuzdan bahsettim- 40 milyon ünite aşı için 500
milyon, eski parayla 500 trilyon lira parayı niye heba ettiniz? Sayın
Başbakan, siz aşı olmayacaksanız Sayın
Sağlık Bakanının böyle bir aşı ithal etmesine
neden izin verdiniz? Niye bilim insanları farklı farklı
düşünüp de vatandaşı korkuya sevk ediyor? Böyle bir şeye
dünyanın hangi ülkesinde rastlanır? Sayın Sağlık
Bakanı da arkadan açıklama yapmış: Sayın
Başbakan çok gençtir, onun aşı vurulmasına gerek yoktur.
demiş. Peki, Sayın Başbakan gibi yaşı elli beş
civarında olan insanlar risk grubunda değilse, bu olay ne
olacaktır?
Okulları bir
hafta tatil ettiler. Bu bir salgın hastalık, grip salgını.
Televizyonlarda görüyoruz, yöneticilerimiz birtakım temizlikler
yapıyorlar. Şimdi, madem bir salgın hastalıksa, neden
okulları pazartesi gününden itibaren açtınız? Madem salgın
hastalık da niye üniversiteleri kapatmadınız? Madem salgın
hastalıksa, vatandaşın yoğun gittiği adliyeleri tatil
edip niye TRT Şeşten, tayin ettiğiniz yargıç
vasıtasıyla duruşmaları idare etmediniz? Ha, madem
salgın bir hastalıksa neden camileri kapatmadınız? Çünkü
camilerimiz bir ibadet yeri ve secde eder Müslüman vatandaşlarımız;
secde ederken de dokunulması gerekmeyen yerlerden biri olan yere secde
ederler değil mi; o zaman, bu konuda bir tedbir amacıyla neden
camileri kapatmaya yeltenmediniz? Bir de tayin ettiğiniz imam
vasıtasıyla TRT Şeşten cemaate namaz
kıldırmadınız? İroni bu. İşin ne kadar komik
bir duruma getirildiğinin, vatandaşın kaynaklarının
nasıl çarçur edildiğinin ve bu uygulanırken de vatandaşa
nasıl bir korku salındığının ironik
anlatımıdır bu anlattığım mesele. Eğer
samimiyseniz, bu konudaki Hükûmetin aczini ortaya koymanız gerekir.
Şimdi,
başka bir nokta: Bugün, AKP grup önerisiyle, Kürt
açılımıyla ilgili 10 Kasımda gündemimize Kürt
açılımı meselesini getireceksiniz. Zaman kısıtlı,
bu konuya fazla giremeyeceğim. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki
açılımın ne olduğu konusunda Hükûmetin bize söylediği
bir şey yok ama vatandaşımız kaygı duyuyor. Ama bir
tarafın ne dediği belli: Kandilde PKK demokratik açılımdan
bahsediyor, demokratik özerklikten bahsediyor, yerel özerklikten bahsediyor
değerli arkadaşlarım. Bunun ben tercümesinin ne olduğunu
size söyleyeyim, vatandaşın neden kaygı duyduğunu: Elimde
Sevr Anlaşması var. Yırtıp atıp yerine Lozanı
koymuştuk ya, cumhuriyetin senedi dediğimiz. Bakın, Sevr
Anlaşmasının 62nci maddesi: Fıratın doğusunda,
ileride saptanacak Ermenistanın güney sınırının
güneyinde ve 27. Maddenin II/2. ve 3. fıkralarındaki tanıma
uygun olarak saptanan Suriye ve Irak ile Türkiye sınırının
kuzeyinde, Kürtlerin sayıca üstün bulunduğu bölgelerin yerel
özerkliğini
Uzun
İtalyan, Fransız hükûmetlerinin atiye
temsilcilerden oluşacak bir yerel özerklikten, demokratik özerklikten
bahsettiği gibi, Sevr Anlaşmasının 64üncü maddesinde
İşbu Andlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir
yıl sonra, 62. Maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki
nüfusun çoğunluğunun Türkiyeden bağımsız olmak
istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
başvururlarsa
ve Konsey de bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli
olduğu görüşüne varırsa ve bu
bağımsızlığı onaylamayı Türkiyeye
salık verirse Türkiye bu öğütlemeye, tavsiyeye uymayı ve bu
bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi
şimdiden yükümlenir. diyor. Şimdi, siz, demokratik özerklik, yerel
özerklik gibi söylemden de çekinmeyen
Özellikle de DTP Grubu bunu netlikle
söylüyor.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Atatürk de söylemiş bunu, ona ne
diyeceksiniz peki?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Özellikle, otobüsün üstünde demokratik özerklik
demek suretiyle bunu bas bas, gözümüzün içine bakıp, bağırarak
söylüyor.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Atatürk de muhtariyet diyor Sayın
İçli, ne diyeceksiniz? Mustafa Kemale karşı
mısınız? İşinize geldiği gibi
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Ama 10 Kasımda, Atatürkün ölüm yıl
dönümünde, burada, gelecekler, bunu Meclis, devlet tutanaklarına
geçirecekler.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Başka bir şey bilmiyorsunuz, Kürtlerin
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin
gündemi bu. Ben, AKP içinde vatanını seven, yurtsever insanların
bu işe de sessiz kalmayacağına inanıyorum ve bu duygu,
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (DSP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Grup önerisinin
lehinde, Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tekstil ve hazır giyim sektörünün yaşadığı
sorunların araştırılarak gerekli önlemlerin
alınması amacıyla vermiş olduğumuz Meclis
araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen tüm
yurttaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tekstil ve hazır giyim sanayisi istihdam, üretim ve
ihracatımızın lokomotifi ve ülkemiz ekonomisinin can
damarıdır. Sektörün yerine getirdiği işlevler yalnızca
üretim ve ihracat gibi ekonomik alanlarla sınırlı değildir,
ülkemizin en büyük sorunu olan işsizliği de önlemektedir. Ne var ki
bu önemli sektörümüz her geçen gün daralmakta, yaşanan ciddi sorunlar
nedeniyle uluslararası piyasalarda rekabet gücünü kaybetmektedir. Buna
karşın, başta Çin olmak üzere, Uzak Doğu ülkelerinin dünya
pazarlarındaki payları sürekli artmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, doğrudan sağladığı istihdamı 2,5
milyonu bulan ve dolaylı olarak sağladığı istihdamla
10 milyon kişinin ekmek kapısı olan tekstil ve hazır giyim
sanayisi ülke ekonomisinin ve istihdamın bel kemiği
niteliğindedir. Toplam istihdamdaki payı yüzde 13,6yı bulan
sektörün sanayi istihdamından aldığı pay ise yüzde 23,9a
erişmektedir. Ülkemiz istihdamında oynadığı bu ciddi
rolün yanı sıra ödediği sosyal güvenlik primleri ve vergiler
yoluyla Türkiye ekonomisine kayda değer katkı
sağlamaktadır. Ne yazık ki AKP hükûmetleri dönemlerinde tekstil
ve hazır giyim sektörü izlenen hatalı politikalar ile
yanlış tercih ve uygulamalar sonucunda hızla kan
kaybetmiştir. Tekstil ve hazır giyim sektörünün önemli merkezlerinden
biri olan Denizli ilimiz başta olmak üzere, ülkemizdeki bütün büyük
tekstil merkezleri geri dönüşü olmayan bir girdabın içine
sürüklenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin ve dünyanın önemli tekstil ve hazır giyim
merkezlerinden biri olan Denizlinin yaşadığı sorunlar
ülkemizin içinde bulunduğu tablo açısından da önemli bir
örnektir. Denizli, son yıllara kadar göç alan ve büyüyen bir kentti.
Yaşanan ekonomik kriz ve gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle
artık Denizli göç vermeye başlamıştır. İflaslar
nedeniyle iş adamlarının intihar ettiği, fabrikaların
kapısına kilit vurulduğu Denizlide en temel sorun işsizlik
olmaya başlamıştır. 2009 yılı Temmuz ayı ile
geçen yılın aynı dönemini kapsayan sürede Denizlide tekstil
sektöründe işsizlik rekoru kırılmıştır. Tekstilde
10.962 kişi işini kaybetmiş ve tekstil istihdamı 36.542
kişiye gerilemiştir. Başka bir ifadeyle, Denizlide tekstil
sektöründe çalışan her 4 kişiden 1i son bir yıl içinde
işini kaybetmiştir. Rakamlar Denizlideki toplam istihdam
kaybının yüzde 80inin tekstil sektöründen kaynaklandığını
göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tekstil sektörünün içine
sürüklendiği darboğazın nedenleri bilinmektedir, bugüne kadar da
çözümü konusunda ciddi adımlar atılmamıştır.
Bakınız, Türkiyede asgari ücret üzerinde istihdam vergileri ve
sosyal güvenlik giderlerinin çalışanların işverene maliyeti
içerisindeki payı OECD ortalamasının 2 katını
aşmaktadır. Dahası, bu sektörde, zorlu rakiplerimizin neredeyse
tamamında, devlet, istihdam üzerine aşırı yükler bindirmek
bir yana iş gücü maliyetleri konusunda ciddi sübvansiyonlar
uygulamaktadır, girdi maliyetleri içindeki istihdamın
payını ciddi boyutlarda düşük tutmaktadır. Söz gelimi,
ülkemiz tekstil ve hazır giyim sanayisindeki ortalama işçi maliyeti,
en zorlu rakibimiz Çinin 4 katı
daha pahalıdır.
Tekstil ve
hazır giyim sektöründe en büyük enerji girdisini oluşturan
elektriğin ülkemizdeki fiyatı, dünya ortalamasının
neredeyse 2 katıdır.
Teşvik
uygulamaları, hedeflenenin tersine, kendi olanak ve becerileriyle
sanayileşmiş illerimizi cezalandırmakta, bölgesel ve sektörel
farklılıklar tamamen göz ardı edilerek yörelerimizin sahip
olduğu farklı rekabetçi üstünlükler dikkate alınmamaktadır.
Vakit geçirmeden, bölgeleri temel alan uygulamalardan vazgeçilerek tekstil ve
hazır giyim sanayi gibi ihracat odaklı sektörleri ön plana
çıkaran bir teşvik sistemine geçilmesi yerinde olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Denizlide yaşanan bu ekonomik
sıkıntıları incelemek üzere, 11 milletvekili
arkadaşımızla birlikte, Sayın Genel Başkanımızın
talimatıyla Denizliye gittik. Denizlide 22 Ekim 2009 tarihinde
yapmış olduğumuz bazı saptamaları sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu incelemelerde şu hususlara yer
verilmiştir:
Esnaf Odası
yetkilileri tarafından, TLnin değerinin yeniden artmaya
başlamasının, sıkıntılarının
başlıca nedeni olduğu ifade edilmektedir.
Denizlideki oda
başkanlarının bir diğer şikâyeti de teşvik
sistemidir. Özellikle Denizli gelişmiş yöre kapsamına
alınırken komşu kentlerin çok ciddi teşviklerden
yararlandırılmasının ve tekstilin doğu illerine
taşınmasına ilişkin teşviklerin, Denizlide mevcut
doğal kümelenmeyi dağıtma riski yarattığı ve ilde
yatırımların durmasına neden olduğu ifade
edilmiştir.
Diğer
taraftan, elektrik ve doğal gaz fiyatlarının yüksekliği ve
istihdam üzerindeki yüklerin ağırlığı da sanayinin
önemli sorunlarından biri olarak belirtilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Denizlide üretime ilişkin öncü göstergeler Türkiye
geneliyle uyumludur. Eylül ayında, Denizli Organize Sanayi Bölgesinde
tüketilen sanayi elektriği, geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 10,1 oranında gerilerken aynı dönemde doğal gaz tüketimi
yüzde 54,6 oranında gerilemiştir. Üretim sürecinde kullanılan
temel girdilerdeki bu düşüşler Denizlideki firmaların üretimlerinin
de düşmeye devam ettiği hususunda ipuçları vermektedir.
Denizlide
düşen kapasite kullanımı ve üretim kayıpları
yatırım talebini de etkilemektedir. 2009 yılının ilk
dokuz aylık döneminde alınan yatırım teşviklerinin,
geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 44,2 oranında
gerilediği gözlenmektedir.
İhracat
tarafında da Denizlinin durumu Türkiyeden farklı değildir.
Türkiye İhracatçılar Meclisinden verilen verilere göre,
yılın ilk dokuz aylık döneminde Türkiye'nin ihracatı, geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 32,7 düşmüş ve 68,9
milyar dolar olmuştur.
Sektörler
itibarıyla bakıldığında ise tekstil ve ham madde
ihracatının aynı dönemde yüzde 27,4, hazır giyim
ihracatının ise yüzde 23,2 oranında gerilediği dikkati
çekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu rakamlar Denizli özelinde
değerlendirildiğinde ise yılın ilk dokuz ayında
Denizlinin toplam ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 34,4 gerileyerek 1,2 milyar dolara düşmüştür. Tekstil ve
hazır giyim ihracatı ise aynı dönemde yüzde 27,1 gerileyerek 699
bin dolara inmiştir. Diğer taraftan, hem artan işsizlik hem de
tarımda düşen gelirler nedeniyle Denizli esnafı da
sıkıntı yaşamaktadır. Esnaf siciline giriş ve
çıkışlar bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak Denizli ekonomisindeki temel sorunlar
şunlardır: Kapanan iş yerleri veya işten çıkarmalar
nedeniyle artan işsizlik ve düşen istihdam, ihracat pazarlarında
küresel krize bağlı olarak yaşanan daralma, kriz nedeniyle
bankaların ürkekleşmesine bağlı olarak daralan kredi
imkânları ve Türk lirasının aşırı değer
kazanmasına bağlı olarak özellikle tekstil gibi yerli katma
değeri yüksek sektörlerin tasfiye sürecine girmesidir.
Görüleceği
üzere, Denizlide yaşanan sorunlar, Hükûmetin iddia ettiği gibi
yapısal bir değişimin veya küresel bir krizin doğal sonucu
değildir. Özelde Denizlinin, genelde Türk sanayisinin
sorunlarının arkasında Hükûmetin modası geçmiş
paradigmalara dayanan yanlış büyüme stratejisi bulunmaktadır.
Rekabet gücümüzü yeniden ayağa kaldıracak makro politikalar ve
ülkenin stratejik kaynağı olan genç nüfusu hızla üretim
seferberliğine katarak, dışarıdan finans piyasalarına
sermaye getirenlerden çok bu ülkede yaratılan katma değeri
destekleyecek yeni bir sanayileşme stratejisi Türk sanayisinin ve
Denizlinin geleceği açısından gereklilik olarak her gün daha
ağırlığını hissettirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yüce Meclisimizin bu lokomotif sektörlerimizden olan tekstil
ve hazır giyim sektörünün yaşadığı sorunlara
artık göz yummayacağına, özellikle Denizlide bu krizlerle
birlikte kapanan fabrikaların bir daha kapanmaması
açısından araştırma önergemize destek vereceğinize
olan inancımla hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertemür.
Grup önerisinin
aleyhinde Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır.
Sayın
Bayındır, buyurun efendim.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP Grubunun tekstil sanayisiyle ilgili vermiş
olduğu araştırma önergesinin usulen aleyhinde söz
almış bulunuyorum, esasta tekstil sanayisinin genel
sorunlarını ifade edeceğim.
Türkiyede 4
milyona yakın tekstil sanayisinde çalışan işçi mevcut.
Gerçi, son ekonomik krizle birlikte her şeyden önce, en başta
etkilenen çalışma sahası ve üretim sahası olması
itibarıyla da rakamların bugün itibarıyla değişkenlik
arz edeceğini takdirlerinize sunmak istiyorum. Çünkü, ucuz emeğin en
çok kullanıldığı, kayıt dışı istihdamın
olduğu küçük ölçekli ve fason işletmelerde aynı zamanda
kadın ve çocuk emeği çok fazla sömürülmektedir. Bu alanda hem çocuk
işçiliği hâlâ çok ciddi problem hem de kadınların
emeğinin sömürülmesi de diğer problemden biri.
Yine, ekonomik
krize bağlı olarak işçi sayısı azaltılarak bu
sektörde çalışanlar günde on, on iki, on dört saate kadar
çalıştırılmaktadır. Yani yasal olarak sekiz saatlik
bir iş güvenliği, iş hakkı varken ne yazık ki bu hak
pratikte gasbedilerek işçi işsizlikle tehdit edildiğinden tüm
haklarından feragat edilerek, tekstilin ağır yaşam
koşullarında uzun süreli çalışarak ne yazık ki köle
şartlarına mecbur bırakılmaktadır.
Yine, tekstil
sanayisinin en temel sorunlarından biri de tekstil sektörünün giderek
Çine kayması, Türkiyede hem üreticinin hem de işçinin
koşulları bu global tehdide karşı daha da olumsuzluk arz
etmektedir.
Bu anlamda 4
milyon çalışanın en az 3,5 milyonu sigortasız
çalışmaktadır. Yani sigortasız çalışan işçi
demek aynı zamanda kayıt dışı çalışan demek
yani pratikte çalışan ama hak ve hukukları açısından
hiçbir hakkı olmayan, sigortası yok, sağlık güvencesi yok,
kötü koşularda çalışıyor, hiçbir hak iddia etme
şansı da ne yazık ki yok. Ama bu mağduriyet sadece 3,5
milyon insanı ilgilendirmiyor yani bu sigortasızlık aynı
zamanda bu çalışanların bakmakla yükümlü oldukları
ebeveynlerini de ciddi bir şekilde mağdur etmiş oluyor.
Yine, sosyal ve
özlük haklarını koruyabilmek için en temel hak olan sendikal
örgütlenme hakkı da yine bu şekilde pratik olarak da ortadan
kaldırılmış oluyor.
Yine, tekstil
sanayisinde tekstil üretimi kötü koşullar, kayıt dışı
üretim ve yine kullanılan maddelere bağlı olarak pek çok meslek
hastalıklarına da yol açmaktadır.
Bildiğiniz
gibi uzun süredir Türkiye kamuoyunun gündeminde de ciddi yer alan kot
taşlama hastalığı da yine tekstil sektöründe görülen bir
hastalık. Normalde bunun taş ocağı, kum ocağı
hastalığı olması gerekirken ne yazık ki Türkiye'de
tekstil sanayisinde çalışan 10 bin kişi olarak varsayılan
insanın silikozis hastalığıyla karşı
karşıya olduğu tahmin edilmekte.
Bu kot
taşlama hastalığından, kotların
beyazlatılması, kişilerin zevklerine uygun bir dizayn
sağlayalım derken ne yazık ki binlerce insan beyaz kefene
bürünmek durumundadır ve genç yaşta hayatları
kararmaktadır.
Bu anlamda,
yakın bir zamanda Hükûmetin kot
taşlamayı yasaklaması bir gelişme olarak ele
alınabilir. Çünkü biz şubat ayında da bu konuya dikkat
çekmiştik, daha önce de bu konuyla ilgili araştırma önergeleri
vermiştik ama işin vahameti ve ulaştığı sonuçlar
göz önünde bulundurulduğunda atılan adımların eksik
ve mağdurların mağduriyetini gidermediği gibi,
aynı zamanda dış ticaret boyutuyla da kot taşlamanın
yani kumlamanın yasaklanması gerekiyor. Bu konuda da bakanlıklar
arası ortak protokollerin bir an önce gerçekleştirilmesi gerekiyor
çünkü gerçekten azımsanmayacak ölçüde kot taşlama
hastalığına yani silikozis hastalığına
yakalanmış
Bu silikozis
hastalığı, kotları taşlamak için kullanılan kumun
vücutta akciğerlere yerleşmesi, akciğerde partiküllerin
oluşması ve akciğerin iflasıyla birlikte hayatını
kaybetmesi demektir ve tedavisi de olmayan bir hastalık yani tedavisi
henüz yok. Hatta akciğer nakli yapıldığı hâlde, yine,
hastalığın yeniden üreme durumu da söz konusu.
Yine, bu
hastalığa yakalananların büyük çoğunluğu küçük
yaşta metropollere göç etmiş Kürt illerinden insanlar
Buradan içim
acıyarak söylüyorum -ben Bingöl Karlıovalıyım-
Karlıovanın Taşlıçay köyünden... Köy 287 hanelik ama bu
köyde, her evde en azından bir tane kot taşlama
hastalığı, yani silikozis hastalığına
yakalanmış kişi var ve yine, bazı ailelerde dört beş
kişiye varabiliyor. Bu kadar da trajik bir pozisyonda. O nedenle, biz,
Hükûmeti ve bakanlıkları, Meclisi, bir an önce, bu kot
taşlamanın kesinlikle hem dış ticaret bakımından
hem Türkiye koşullarında yasaklanmasını öngörüyoruz.
Diğer bir
boyut da, biliyorsunuz, işte, sigortalı olmak gerekiyor
sağlık hizmetinden faydalanabilmek için ya da iş kazası ya
da meslek hastalığından kaynaklı bir sonuç
geliştiğinde, işte, ağır hastalık ya da ölüm
durumlarında ne yazık ki hiçbir tedavi ya da geride kalan ailelerine tazminat
söz konusu değil. O nedenle, bu, çalışma kanununda bir
değişiklik yapılarak, en azından meslek
hastalığına ya da silikozise yakalanmış olanların
sigortalı olmasına bakılmaksızın mutlaka tedavi
hizmetleri gerçekleştirilmelidir.
Yine, işte,
biliyorsunuz kayıt dışı bir alandır, sigortasız
olduğu için de o iş yerinde çalıştığını
tespit ettirmesi öngörülüyor. Bunun için, bunun da, ne o kişilerin yani bu
hastalığa maruz kalanların ömürleri bile yetmez, gidip hangi
iş yerinde çalıştı ve bunun adli yollarla ve idari yollarla
tespit edilmesi de çok büyük zaman alacağından
İşte, bir
tane meslek hastalığı hastanesi var Ankarada. Bu meslek
hastalıkları hastaneleri biraz daha
yaygınlaştırılmalı, meslek hastalığı
sebebiyle bu tür iş yerlerinde çalışanların akciğer
kontrolünden geçmek üzere mutlaka göğüs hastanelerine
başvurmaları için bir çağrıda bulunulmalı ve meslek
hastalıkları bu teşhisi koyduğunda, devlet, bu
hastaların hem hastalıklarının tedavisi için hem
hayatlarını idame edebilmek için sigortalı sayılması
gerekiyor ve ayrıca mağduriyetleri varsa, arkasında
çocukları, ailesi varsa da bu ailenin hayatını idame
ettirebilecek bir geçim standardı da oluşturması gerekiyor.
Diğer yandan
hâlâ bu kayıt dışı çalışmayı yapanlar, bu
üretimi yapanlar ve bugün de yapmış olanların Çalışma
Bakanlığı tarafından bir an önce idari anlamda
denetlenmesi, tespit edilmesi ve yükümlülüklerinin, yani tazminat
yükümlülüklerinin yerine getirilmesini hükûmet ve devlet eliyle tesis ettirmek
lazım. Yoksa zaten zor hayat koşullarında yaşayan hasta
olmuş kişinin nefes alacak, adım atacak pozisyonu yokken, gidip
nerede çalıştım, kiminle çalıştım, bunun
tespiti için uğraştırmak hakikaten ikinci bir ceza gibi gerçekleştirilmiş
olacak.
Bu anlamda biz
tekstil sektörünün sorunlarının daha detaylı, yeniden ele
alındığı araştırmanın
ayrıntılı olarak gerçekleştirilmesi, tekstil sektöründe
çalışan kadın, çocuk
Meslek hastalığı riski
taşıyan iş yerlerinde gerçekten maske var mı, kimyevi
maddeden ya da o hayatı tehdit eden, yaşamı tehdit eden, sağlığı
tehdit eden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bayındır, konuşmanızı
tamamlayınız.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Teşekkürler.
çalışma
koşullarına karşı koruyucu önlemler var mı, tedbirler
var mı, bu konuda da çok güçlü bir iş yeri denetiminin
gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki geçen dönemde
İş Kanunu değiştirildiğinde de iş yerinde var
olan hekim bile çok görüldü, revir hekimi bile çok görüldü, hizmet satın
alımının önü açıldı. Yani çalışanların
sağlıklı olup olmaması iş yeri sahibinin, yani
işverenin inisiyatifine bırakıldı. Para kazanma
hırsıyla kurgulanmış zihniyette de insan
sağlığına önem verilmeyeceği dikkate alınarak
mutlaka hem bu risk grubundaki insanların sağlık
taramasından geçirilmesi ve ihtiyaç duyulan koşulların
oluşması için bir an önce yasal ve yönetmeliksel düzenlemelerin
yapılması gerekiyor diye düşünüyoruz ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN
Sayın Anadol
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın İçli, sizin konunuz nedir? Yoklama talebi var.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Hayır efendim. Ondan önce, Sayın
Hatip, sanıyorum dili sürçtü, konuşmasının içeriğinde
Kürt illeri. dedi.
BAŞKAN
Anladım, anlaşıldı.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Dilim sürçmedi.
BAŞKAN -
Şimdi, konuşmayı uzatırsak muhalefet başka türlü
anlayabilir. Ben, onun için, onların yoklama talebini dikkate alayım.
Teşekkür
ederim size.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Kürtüm ve Kürt illeri var. Dilim sürçmedi.
BAŞKAN
Anladım.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Bitkilerin genleriyle ve insanların kültürel
genleriyle uğraşmaktan vazgeçin artık!
BAŞKAN -
Sayın Bayındır
Sayın Bayındır
Sayın
Bayındır, karşılıklı konuşmayalım.
Efendim, Genel
Kurul salonundasınız, beraberce konuşup meseleyi
halledebilirsiniz rahat bir şekilde.
Sayın
İçli, gerekirse sonra size açıklama yapma fırsatı veririm.
Yoklamamızı
yapalım efendim.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşları tespit edeceğim: Sayın Anadol,
Sayın Okay, Sayın Ünsal, Sayın Çakır, Sayın Köse,
Sayın Bingöl, Sayın Seçer, Sayın Emek, Sayın
Barış, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Paçarız,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Dibek, Sayın Küçük, Sayın
Aydoğan, Sayın Topuz, Sayın Yıldız, Sayın Özkan,
Sayın İnce, Sayın Gök.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/81, 10/138, 10/143, 10/250, 10/368) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 3/11/2009 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
4.- Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan tarafından verilen ve bugün bilgiye sunulan Millî Birlik ve
Kardeşlik Projesi konulu genel görüşme önergesinin ön
görüşmesinin 10 Kasım 2009 Salı günkü birleşimde
yapılmasına, bu birleşimde genel görüşme önergesinin ön
görüşmesinin tamamlanmasından sonra diğer denetim
konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; Genel Kurulun 4, 10, 11, 18, 25 Kasım ve 2, 9
Aralık 2009 günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 17, 24 Kasım ile 1, 8 Aralık 2009 Salı
günkü birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine
ve Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 03.11.2009 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Suat
Kılıç
Samsun
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Hükûmet
adına Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından verilen ve bugün bilgiye sunulan Millî Birlik ve Kardeşlik
Projesi konulu Genel Görüşme önergesinin ön görüşmesinin 10
Kasım 2009 Salı günkü birleşimde yapılması, bu
birleşimde genel görüşme önergesinin ön görüşmesinin
tamamlanmasından sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
Genel Kurulun;
04, 10, 11, 18, 25 Kasım ve 02, 09 Aralık 2009 günkü
birleşimlerinde sözlü soru önergelerinin görüşülmemesi; 17, 24
Kasım ile 01, 08 Aralık 2009 Salı günkü birleşimlerde sözlü
soru önergeleri ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek
bu birleşimlerde gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi,
Genel Kurulun;
10, 17, 24 Kasım ile 1, 8 Aralık 2009 Salı günkü
birleşimlerde 15.00-23.00 saatleri arasında; 04, 05, 11, 12, 18, 19,
25 Kasım ile 02, 03, 09, 10 Aralık 2009 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerde ise 13.00-23.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi.
Önerilmiştir.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, gelen
kâğıtlar listesine alınmamış bir konunun ön
görüşmesinin yapılmasının mümkün olamayacağına,
bu nedenle AK PARTİ Grubu önerisinde yer almaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bu grup önerisini birazdan
müzakereye açacaksınız. Yalnız, bu grup önerisinin müzakeresi ve
kabulüyle ilgili hususlarda Sayın Başbakan tarafından genel
görüşme önergesinin öngörüşmesinin yapılması isteniyor.
Gelen kâğıtlar listesine alınmamış bir konunun
açıkçası öngörüşmelerinin yapılmasının
düzenlenmesi mümkün değildir. Dolayısıyla hem bugünkü gelen
kâğıtlar listesinde yoktur hem bundan öncekinde yoktur, 3 Kasım
tarihli Sayın Başbakanın yazısıdır. Dolayısıyla
grup önerisinin 10 Kasımda yapılacak bu öngörüşme
dışında ele alınması gerekiyor. Gelen
kâğıtlar listesinde yer almamıştır efendim.
BAŞKAN
Tamam Sayın Vural.
Sayın
İçli, buyurun açıklamanızı yapınız efendim.
5.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın
konuşmasındaki Kürt illerinden gelen çocuklar ifadesi nedeniyle
hatibin uyarılması ve tutanaklardaki ifadenin düzeltilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, biraz evvel DTP sözcüsü Sayın Sevahir Bayındır
konuşmasında Kürt illerinden gelen çocuklar şeklinde bir
ifadede bulunmuştur. Sanıyorum dili sürçtü. Kürt illeri diye bir
kavram yoktur. Kürt ili, Türk ili, Çerkez ili diye bir kavram yok. Bu konuda
hatibi uyarmanızı istiyorum. Tutanaklardaki bu ifadenin de
düzeltilmesini istiyorum Sayın Başkan.
Siz beni
dinlemediniz herhâlde Sayın Başkanım, o arada meşguldünüz.
BAŞKAN
Dinleyemedim, özür dilerim efendim.
Buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, biraz evvel
DTP Grubu adına konuşan Sayın Sevahir Bayındır
BAŞKAN
Şahsı adına, DTP Grubu adına değil de, grup
önerisinde
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir)
Şahsı adına konuşurken, evet.
Kürt illerinden
gelen çocuklar şeklinde bir ifade de kullanmıştır.
Umarım dil sürçmesidir çünkü Kürt illeri diye bir kavram yoktur, Türk,
Kürt ili, Türk ili, Çerkez ili gibi. Bu vatan hepimizin vatanı.
Böyle bir
tanımlama tutanaklara geçmiştir, düzeltilmesini talep ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Arkadaşlar, burada bir müzakere yapacak hâlimiz yok. Arkadaş bir
konuşma istedi, verdim. Onun için, bu konuyu bitiriyoruz.
Tamamlanmıştır.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, benim konuşmam
üzerine konuşuyor. Yani var, yok üzerine konuşursak
BAŞKAN
Arkadaşlar, birbirimizle konuşup anlaşabiliriz aynı Genel
Kurulun içerisinde. Yani medyada konuşur gibi
Bundan sonra
karşılıklı bir araya gelirsiniz, konuşursunuz,
anlaşırsınız.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Vermeyin o zaman.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, itiraz var burada.
BAŞKAN
Sayın Vuralın söylediği hususla ilgili olarak
arkadaşlarımızla da müzakere ettik. Bugün okunan bu genel
görüşme önergesi bugünkü birleşimde okundu ve gelen
kâğıtlar listesine de girecektir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, neyi okunup okunmaması önemli değil. Gelen
kâğıtlar listesine alınır. diyor. Burada da web
sayfanızda da gelen kâğıtlar listesinde yok.
BAŞKAN
Sayın Oktay, Sayın Başkan, şunu ifade ediyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, neyi okuyup okumadığınız önemli
değil.
BAŞKAN
Şunu demek istiyorum efendim
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Peki, buyurun, ben sizi dinleyeyim önce.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, gelen kâğıtlar listesini
gösterir misiniz.
BAŞKAN
Bugün itibarıyla gelen kâğıtlar listesine alınacaktır
Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Alınacaktır olur mu efendim? Böyle bir şey olur
mu? İç Tüzükte alınır diyor. Alınmayan bir konuyu
nasıl görüşeceksiniz?
BAŞKAN
Sayın Vural, bakınız, Başbakanlık tezkeresi zaten
okunmuş. Dolayısıyla, duyurusu yapılmıştır.
Genel Kurulda yani bütün milletvekillerinin huzurunda okunmuş ve
yapılmıştır. Bugüne kadar yapılmış olan
işlemler de benzeri bir işlemdir. Siz de tecrübeli bir parlamenter
arkadaşımızsınız, Grup Başkan Vekilimizsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi, Sayın Başkan, siz İç Tüzükü
uygulamakla mükellefsiniz. Sizin okuyup okumamanız beni ilgilendirmiyor.
Ben size diyorum ki: Gelen kâğıtlar listesinde derhâl yazılır.
diyor, bildirilir diyor.
BAŞKAN
Bugün itibarıyla yazılacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunu okumanız meşruiyet kazandırmaz ki.
BAŞKAN
Sayın Vural, bugün itibarıyla hazırlanacak ve yayınlanacak
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, gösterin gelen kâğıtlar listesini! Gelen
kâğıtlar listesini gösterin! Öyle bir şey olur mu? İç Tüzük
ihlali yapıyorsunuz. Mümkün değil.
BAŞKAN
Evet... Meclisin bu konudaki uygulamaları bu şekildedir. Yani
yapılan bir hata yoktur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, olabilir mi ya? Böyle bir uygulama olur mu? Burası
yolgeçen hanı değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi.
BAŞKAN
Estağfurullah, estağfurullah
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Tüzükte bunun yerini gösterin bana, gösterin.
BAŞKAN
Evet, şimdi, AK PARTİ grup önerisinin görüşmelerine
başlıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, olmaz
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim hayır
Efendim olmaz
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bu mesele çözümlenmeden olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Çözümlendi
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olur
mu ya? İç Tüzük
Gelen kâğıtlar listesinde yer almadan bugün
Sayın Başbakanın gönderdiğini hemen Meclise getiriyorsunuz.
Bu milletvekillerinin saygınlığı yok mu? Böyle bir şey
olur mu?
BAŞKAN Var
efendim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, Genel Kurula okundu, aleniyet kazandı,
dolayısıyla bu yönde bir problem yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Okunması
Zaten okumanız geçerli değil.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Genel Kurula okundu, aleniyet kazandı efendim,
dolayısıyla bir problem yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gelen kâğıtlar
listesinde yer almayan bir konu okunamaz zaten, okundu diye şey
yapılamaz.
BAŞKAN
Efendim, bakınız, Sayın Vural, geçmişten beri gelen
uygulamalar vardır, yapılan işlem İç Tüzüke uygundur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, ben, size, İç Tüzük gereğince bu
yaptığınız uygulamanın İç Tüzükün hangi
maddesine göre yaptığınızı istiyorum.
SUAT KILIÇ
(Samsun) İç Tüzükün 102nci maddesinde hüküm açık Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada olmayan bir önergeyi siz oylatırsanız olur mu?
Olmaz. Olmaz Sayın Başkanım, Genel Kurulun hukukuna dikkat edin.
Milletvekillerinin bir hukuku vardır.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, 102nci maddede hüküm açık,
102nci madde Genel Kurula okunur. diyor.
BAŞKAN
Sayın Vural, bakınız, bu hususta Sayın Başbakanın
göndermiş olduğu, Hükûmet adına göndermiş olduğu
tezkereyi alenen burada okuttuk ve bu kâğıtlar listesinde de
yayınlanacaktır, burada tartışılacak bir husus yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, nasıl yok?
Efendim,
Sayın Başkanım, lütfen, bakın, hukukla ilgili bir şey
konuşuyorsunuz. Gelen kâğıtlar listesine alınmayan bir
konuyu siz okuyamazsınız bile. Nasıl okuyorsunuz? Size kim verdi
bu yetkiyi?
KADİR URAL
(Mersin) Özel şirket mi yönetiyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, burasının hukuku var milletvekillerinin. Gelen
kağıtlar listesinde yok.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Sayın Vural,
konuyu tekrar arkadaşlarla içeride tetkik ettik ve şu hususu Genel
Kurulun da bilgilerine arz ediyorum: 102nci maddedeki hüküm dikkate
alınmak suretiyle genel görüşme önergesi okunmuş ve Genel
Kurulun bilgilerine sunulmuştur. Bugünkü tarih itibarıyla gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanacaktır. İşlemler
paralel bir şekilde yapıldığından usule
aykırı bir durum yoktur. Ayrıca 22sinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandırın vermiş
olduğu grup önerisinde getirdiği husus araştırma önergesi
de daha önce okunmamıştır, okunmadığı hâlde grup
önerisi olarak gelmiş ve grup önerisi işlemi de
yapılmıştır. Uygulamalar da bu şekildedir. Yani sizin
kendi öneriniz için de böyle yapılmış olan işlem
vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz bana bir örnek gösterebilir misiniz ki
Bizim önerimiz
üzerine itiraz edilmiş mi?
BAŞKAN
Nasıl efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) İtiraz olmuş mu?
BAŞKAN
Hayır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Doğru olan şeye itiraz edilir mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani siz, o grup önerisinin kabul edilmesi ya da
görüşülmesi konusunu bu konuyla ilişkilendirmeniz doğrusu hayret
verici. Ne alakası var?
AHMET YENİ
(Samsun) Aynı işi yapmışsınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğru bir iş yapmış Sayın
Şandır, kabul etmiş.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne alakası var efendim?
BAŞKAN -
Hayır, Sayın Vural, bakınız, Meclisin yapmış
olduğu uygulama bu. Bir tane örnek de bizzat sizin grubunuzun
getirdiği bir öneri üzerinden verdim ben.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, ben size
Bir örnek verin, Başkanlık olarak
bir örnek verin. Diyorum ki gelen kâğıtlar listesinde yer
almayıp, Genel Kurulda tartışma olup da devam edilmiş bir
tane örnek gösterin.
BAŞKAN
Tartışma olup olmaması ayrı. Bakınız, siz bir
öneri getirmişsiniz -hukukun hükümleri açık burada- ve bu öneri
işleme alınmış. Yani o zaman siz olmayan bir hükmü
getirmişsiniz gibi bir mantığa sahip olamam ben.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, alıp almamak sizin göreviniz.
BAŞKAN
Evet.
Biz, sizin
getirmiş olduğunuz
Yani Başkanlık Divanı Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekilinin getirmiş olduğu grup
önerisini aykırı bulmayarak işleme almıştır.
Bugün de yapılan işlem aynıdır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, o zaman siz İç Tüzükün bu hükmünü yok mu
sayıyorsunuz?
BAŞKAN
Hayır, var. İç Tüzüke uygun hareket ediyoruz zaten.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman, gelen kâğıtlar listesine
alınmıştır diyorsunuz, gösterin Sayın
Başkanım, gösterin.
BAŞKAN
Bugün itibarıyla yayınlanacaktır. Usule aykırı bir
işlem yoktur.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, ben göstereceğim konuşma
sırasında.
BAŞKAN
Şu anda grup önerisinin görüşmelerine başlıyoruz efendim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan tarafından verilen ve bugün bilgiye sunulan Millî Birlik ve
Kardeşlik Projesi konulu genel görüşme önergesinin ön
görüşmesinin 10 Kasım 2009 Salı günkü birleşimde
yapılmasına, bu birleşimde genel görüşme önergesinin ön
görüşmesinin tamamlanmasından sonra diğer denetim
konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; Genel Kurulun 4, 10, 11, 18, 25 Kasım ve 2, 9
Aralık 2009 günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 17, 24 Kasım ile 1, 8 Aralık 2009 Salı
günkü birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerde kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ve Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi (Devam)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Evet.
Grup önerisinin
lehinde Sayın Suat Kılıç, Samsun Milletvekili.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yasal olmayan iş yapıyorsunuz Sayın
Başkan.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünden itibaren önümüzdeki takvim içerisinde
çalışma gün ve saatlerini düzenlemeyi amaçlayan AK PARTİ grup
önerisi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi en kalbî duygularla, sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Meclisimizde Genel Kurul
çalışmaları sırasında, özellikle grup önerilerinin
görüşülmesi sırasında sıklıkla usule ilişkin
itirazlar gelmektedir ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir taraftan İç
Tüzükü, diğer taraftan uygulamanın gelenekselleştirdiği
teamülleriyle birlikte Genel Kurul idare edilmektedir. Dolayısıyla,
geçmişte başka siyasi parti grupları yaptığında
meşru olan, normal olan, uygulamanın âdet ve teamülleriyle
bağdaşan hususların AK PARTİ grup önerileri söz konusu
olduğunda yok sayılması, meşru görülmemesi ya da İç
Tüzüke aykırılık noktasında eleştiriye maruz
kalmasını çok istikrarlı bir davranışın tezahürü
olarak görmüyor, göremiyoruz.
KADİR URAL
(Mersin) Yanlış yapıyorsan problem bizde mi ya!
Yanlış yapıyorsan problem sende!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Biz kırk yıldır söylediklerimizin
arkasında duruyoruz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sayın Başkanım, 22 Ekim 2009 tarihinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu tarafından verilmiş olan bir grup önerisi var.
Diyor ki bu grup önerisi: Danışma Kurulunun 22/10/2009 Perşembe
günü, yani bugün -o gün itibarıyla- yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun TBMM Genel Kurul gündeminin
genel görüşme ve 21 Ekim 2009 tarih sayıyla verilen, ülkemizdeki
sayıları 9 milyonu bulan emeklilerinin sorunlarının
araştırılması ile ilgili bir Meclis
araştırması önergemizin işleme konulmasını arz
ederim. Kim diyor? Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili. Gelen kâğıtlar
listesinde bu kâğıtla işaret edilen araştırma önergesi
yok. Hâlen daha da Meclis Genel Kurulunda okunmuş değil.
KADİR URAL
(Mersin) Yahu itiraz edeceksin sen, itiraz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun teamülleri var. İtiraz etmek durumunda değiliz. Yani
yaptığınız işlem hukuka uygun değilse, İç
Tüzüke uygun değilse Niye itiraz etmediniz? şeklindeki bir
savunmanın burada hiçbir geçerliliği olmadığını
takdir edersiniz ki herkes düşünecektir.
KADİR URAL
(Mersin) İç Tüzükü niye çıkardınız siz ya?
SUAT KILIÇ
(Devamla) Diğer bir konu: Geçmişte yapılan uygulamalardan
siyasi parti grupları arasında uzlaşma sağlanan durumlar
var. Mesela Sayın Nevzat Pakdilin TBMM Başkanı Vekili olarak
imza koyduğu 17 Şubat 2009 tarihli bir Danışma Kurulu
kararı. Bu Danışma Kurulu kararının altında AK
PARTİ Grubu adına Sayın Bozdağın, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Okayın, MHP Grubu adına
Sayın Vuralın, DTP Grubu adına Sayın Demirtaşın
imzaları var ve buradaki Danışma Kurulu önerisiyle birlikte de
kırk sekiz saat geçmeden görüşülemeyecek bir konunun
Danışma Kurulunda karara bağlanmak suretiyle kırk sekiz
saat geçmeksizin Genel Kurula getirilmesi hususu karara bağlanmış
ve bu konu da gelen kâğıtlar listesinde yer almamış. Yani
birlikte yaptığımızda doğru, tek tek
yaptığımızda yanlış olan bir hukuk
mantığını, takdir edersiniz ki, Genel Kurula dayatmakta
hiçbirimizin haklılık payı olamaz. Kaldı ki Hükûmet tarafından genel görüşme
önergesine ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına ulaştırılmış olan
talep burada okundu, resmiyet kazandı, şu an itibarıyla da
zannediyorum Meclisin İnternet sitesinde gelen kâğıtlar
listesinde bu konu yer almış durumdadır.
Sayın
Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; başından
itibaren gayret ettiğimiz husus Genel Kurulumuzun verimli,
sağlıklı, uzun süreli çalışabilmesi ve milletimizin,
kamuoyunun beklediği yasa düzenlemelerini ivedilikle yapabilme
ortamının oluşturulmasıdır. Takdir edersiniz ki
gruplardan gelen grup önerilerinin görüşmeleri, oylanmaları bile bir
normal günlük mesai saatimizi bile -bugün olduğu gibi- doldurmuş
durumdadır. Dolayısıyla, işlevsellik noktasında çalışma
gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesi, aciliyet arz eden konuların
artırılan çalışma gün ve saatlerinde mutabakat hâlinde
Genel Kurulda görüşülüp kabul edilmesi, hepimizin beklentisi olduğu
gibi, milletimizin de aynı şekilde ihtiyacıdır ve beklentisidir.
Dileğimiz
nedir? Öncelikle, uzun bir süre önce Adalet Komisyonundan geçen, temel yasa
olarak vasıflandırılan Borçlar Kanunumuzun bölümler hâlinde
Genel Kurulda görüşülmesi ve 2010 yılı mali bütçesi
görüşmeleri başlamadan önce Borçlar Kanununun yeni hâliyle hukuk
sistemine kazandırılması öncelikli arzularımızdan
birini oluşturmaktadır çünkü bütün
meslektaşlarımızın, başta avukatlar olmak üzere,
hâkimlerin de, savcıların da, piyasanın da, iş
dünyasının da yeni Borçlar Kanunuyla gelmekte olan yeni
düzenlemelere acil ihtiyacının bulunduğu hepimiz için bilinen
bir realitedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yine Danışma Kurulu önerimizle gündeme
getirdiğimiz ve kabulü hâlinde çerçevelendirmek istediğimiz
çalışma şudur: Bildiğiniz gibi, Hükûmetimiz tarafından
başlatılmış olan bir demokratik açılım süreci var.
Millî birlik, kardeşlik, huzur ve dayanışma olarak
adlandırabileceğimiz bu sürecin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda tartışılacağını ve
muhatabının da aziz milletimiz olduğunu yolun en
başında sizlerle, kamuoyuyla, herkesle paylaştık.
Dolayısıyla, Hükûmetimizin yürütmekte olduğu
çalışmalar belli bir olgunluk düzeyine ulaşmış
olduğundan dolayı ve Genel Kurul takviminin de elvermesine paralel
bir şekilde Hükûmetimiz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun bilgilendirilmesi hem takvim olarak hem de zamanlama olarak acil
ihtiyaç hâline gelmiş bulunmaktadır.
Bu süreçte
herkesin, hepinizin söyleyecek sözü vardır mutlaka. Hepimiz, iktidar da
muhalefet de bu konuda, bu süreçte çok sözler sarf ettik. İstiyoruz ki
artık konu buraya gelsin, Hükûmetimiz, başta ifade ettiğimiz
gibi, Genel Kurulumuzu bilgilendirsin, iktidar partisi grubu görüşlerini
açıklarken iktidar partisi grubu dışında Mecliste grubu
bulunan diğer üç siyasi partimiz de grup görüşlerini dile getirsin,
milletimiz konuyu bütün boyutlarıyla öğrensin, kaygılar da,
ihtimaller de, Hükûmetimizin yapmak istedikleri de Türkiyenin tamamıyla
paylaşılabilsin.
Takvim olarak
dizayn edilen tarih 10 Kasım Salı gününe işaret etmektedir.
Öngörüşmeler bu tarihte yapılacaktır. Genel Kurulun iradesi
öngörüşmeler üzerine genel görüşme yapılması yönünde olursa
şayet, görüşmelerin de yine İç Tüzükün 103üncü maddesi hükmüne
istinaden toplanacak olan Danışma Kurulunun belirleyeceği
tarihte, kuvvetle muhtemeldir, herkes uygun görürse takip eden perşembe
günü genel görüşmenin yapılabilmesi bu çerçevede mümkün
olabilecektir. Dolayısıyla bu konuyu enine boyuna tartışmak
için hepimizin yeterince zamanı, teknik detaylarına nüfuz edebilmek
için de yine elverişli zamanımız burada hepimiz
açısından söz konusu olacaktır.
Muhalefet
sözcüleri 10 Kasım Salı gününe ilişkin belli
kaygılarını dile getirdiler. Değerli
arkadaşlarım, 10 Kasım tarihi Büyük Önder Atatürkün ebediyete
intikalinin yıl dönümü. Bu doğru. Ancak bu tarih bildiğiniz gibi
Türkiyede bir resmî tatil günü değil ve o gün Danışma Kurulu
önerimizle işaret ettiğimiz konu görüşülmese bile Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu yine kendi gündemi doğrultusunda
çalışmalarını yapmaya devam edecek. Dolayısıyla,
tatil olan bir günü iş gününe dönüştürüyor değiliz, Meclisin
çalışmayacağı bir günü çalışma gününe
dönüştürüyor da değiliz, zaten o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu açık ve çalışmalarına devam edecek. Bu takvim
içerisinde demokratik açılım sürecine ilişkin bilgilendirmeyi
uygun bir yerde konumlandırmanın gayreti içerisindeyiz.
KADİR URAL
(Mersin) Bir gün sonra yapsanız olmuyor mu Başkan? Niye 10
Kasımda görüşüyorsunuz bunu? Hayret bir şeysin ya!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bir gün öncesinin bir gün
sonrasıyla kesinlikle bir farkı söz konusu değil
KADİR URAL
(Mersin) Görüştüğün konu, demokratik açılım dediğin
şey ne?
SUAT KILIÇ
(Devamla)
çünkü 10 Kasım 2009 tarihi zaten resmî tatil değil
KADİR URAL
(Mersin) 11inde yap, ne olur?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Acelesi var!
SUAT KILIÇ
(Devamla)
ve Büyük Önderin ebediyete intikalinin yıl dönümü olan bu
tarih, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun da zaten bu
Danışma Kurulu önerisi söz konusu olmasa bile
çalıştığı bir tarihtir.
KADİR URAL
(Mersin) Özellikle mi istediler 10 Kasımda yapmanızı?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Atatürkten intikam mı alıyorsunuz?
SUAT KILIÇ
(Devamla) Diğer grup önerileri üzerinde konuşan
arkadaşlarımızın işaret ettiği bazı hususlar
var, onlarla ilgili de birkaç konuyu açıklığa kavuşturmak
istiyorum; Sayın Başbakanımızın bugünkü grup
konuşmasında domuz gribi aşısıyla ilgili olarak ifade
ettiği cümleler:
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmetimiz bu konuda yapması gerekeni
yapmış ve koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında en
ileri düzeyde ihtiyaç duyulması hâlinde bile gerekecek olan
sağlık tertibatını Sağlık
Bakanlığı üzerinden temin etmiştir yani bugün
itibarıyla Türkiye bu hastalık riski karşısında Avrupa
ve Amerika da dâhil olmak üzere risk kapsamındaki ülkeler içerisinde
bakıldığı vakit konuya en hazırlıklı
yaklaşan ülke durumundadır. Dolayısıyla Hükûmetin bu konuya
hazırlıksız yakalanması hâlinde neler
söyleyebileceğinizi düşündüğüm vakit 72 milyon insanımızın
yaşadığı bir memlekette bu koruyucu sağlık
önlemleri kapsamında atılan adımın doğru ve normal bir
adım olduğu herkes tarafından idrak edilecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) İndira Gandhi olunca öyle oluyor canım!
BAŞKAN
Sayın Kılıç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SUAT KILIÇ (Devamla)
Son olarak bir konuya temas etmek istiyorum çok değerli milletvekilleri:
DTP Grubu adına CHP grup önerisinin aleyhine konuşan
arkadaşımız konuşmasında Kürt illeri. şeklinde
bir ibare kullandı.
Değerli
arkadaşlarım, bugün 3 Kasım 2009. 3 Kasım 2002 tarihinde AK
PARTİ iktidara geldi ve milletimize, iktidar yolculuğuna
çıkarken biz şunu vaat ettik: AK PARTİ üç şeyi reddediyor
dedik:
1) Bölgesel
milliyetçilik,
2) Dinsel
milliyetçilik,
3) Etnik
milliyetçilik.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hepsini yapıyorsunuz! (MHP sıralarından
gürültüler)
SUAT KILIÇ
(Devamla) Milletimizi bölgesel, etnik ve dinsel
ayrıştırmacılık yerine bütün bu
farklılıklarımızı zenginlik kaynağı olarak
görmek suretiyle milletimizi birbirine kenetlemeyi, kardeşlik
bağlarını geliştirmeyi kendimize misyon edindik.
Dolayısıyla, Türkiyede Türk illeri, Kürt illeri şeklinde
bir ayrım kesinlikle doğru değildir. 81 vilayetimiz, 72 milyon
insanımız için kutsal vatan parçalarıdır.
KADİR URAL
(Mersin) 36ya böldünüz, elinizden gelse 72ye de bölersiniz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Grup önerisinin
aleyhinde İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay
Vural.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, Danışma Kurulu toplantısı 4 partimizin
çağrısı üzerine yapıldı. Tabii, aslında Türkiye
Büyük Millet Meclisinin şu İç Tüzükte belirlenen esaslara göre
denetim ve yasama faaliyetlerini sağlıklı yürütmesi
açısından Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun yaptığı
önerilerin hiçbiri AKP Grubu tarafından kabul edilmedi. Doğrudan
doğruya muhalefeti yok sayan, baskıcı, âdeta totaliter bir
yönetim anlayışının eseri olarak, doğrudan
doğruya muhalefetin bütün hak ve hukukunu yok sayma ve
çatışmacı bir zihniyetle Meclisi yönetmek istediğinin tipik
bir delilidir.
Bugün geldiğimiz
bu toplantıda, maalesef İç Tüzük gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş denetim görevi AKP Grubunun isteğiyle yok
sayılmaktadır ve maalesef bugün sözde demokratik açılımlar
yapanların, aslında muhalefetin hukukuna, İç Tüzüke uygun hükümlere
göre Meclisi yönetmesine bile tahammül edememesi çok ciddi bir çelişkidir.
Yani demokrasiden anladıkları buysa maazallah!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bunlar demokrasiyi bilmez.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bunun demokrasiyle ne alakası var ya! Bunun demokrasiyle ne
alakası var? Milletvekillerinin bakanlara soru sormasını
engellemenin demokrasiyle ne alakası var?
Burada
muhalefetin sizi sorgulamasını parmak çoğunluğuyla yok
sayıyorsunuz ve ne hazindir ki Meclisi yöneten Sayın Başkan
Vekilinin ortaya koyduğu gerekçelerle sizin
konuşmalarınızın birebir tutması da aslında
gerçekten bu İç Tüzükü uygulamak yükümlülüğünde olan Sayın
Meclis Başkan Vekilinin tutumunu da eleştirmemizi gerektiriyor.
Şimdi, biraz
önce söyledi tabii Sayın Grup Başkan Vekili. Tabii biraz bilgi sahibi
olmak lazım, sonra fikir sahibi olunur. (MHP ve CHP sıralarından
gülüşmeler)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Kendisi için söylüyor, fazla gülmeyin.
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi, diyor ki: 51inci madde diyor ki: Genel görüşme
önergeleri gelen kâğıtlar listesinde yayınlanır. İç
Tüzükte bu yazıyor mu? Yazıyor.
Sayın
milletvekilleri, bu İç Tüzükle ilgili, yayınlanmayla ilgili
hanginizin haberi oldu? Yayınlanır diyor. Bu yayınlama
işlemini yapmadınız. Yaptınız mı?
Yapmadınız. Biraz önce Sayın Başkan söyledi:
Yayınlanacak. dedi. Biraz önce baktım, gerçekten
yayınlamışlar. Ne zaman? Biz görüşmelere
başladıktan sonra.
Ne olur?
Şimdi size soruyorum: Bu önergenizdeki bu kısmı koymasanız
da yarın getirseniz ne olacaktı? Yayınlandıktan sonra
getirseniz de biraz hukuka uymayı, bizim hukukumuza saygı
göstermenizi beklememiz çok mu fazla bir şey? Ne olurdu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Meclis Başkan Vekili, bunları öğren de ona göre
yönet.
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi, böyle bir şey olabilir mi? Siz kalkıp orada
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi vardı. Benim önerim var, yok.
Okursunuz, okumazsınız. Okumasaydınız. Yani, sizin
yanlış bir işlem yapmış olmanız benim bugün
itiraz etmemi haklı kılmaz mı? O zaman bütün bunlarla ilgili
yayınlamayın. Gelen kâğıtlar listesine ne gerek var
arkadaşlar o zaman? Soruyorum: Ne gerek var? Gelen kâğıtlar
listesi hiç yayınlanmasın. Biz okuyalım istediğimiz zaman
Keyfîlik olmaz!
Ha, grup
başkan vekillerinin hepsinin mutabakata vardığı bir konuya
itiraz edilmemiş olması da bugün bizim yaptığımız
itirazın haksız olduğunu göstermez ki. O zaman, gelen
kâğıtlar listesinde yayınlanmadan Meclis
soruşturmalarını istediğiniz gibi işleme koyun. Böyle
bir şey kabul edilir mi? Bu keyfî bir yönetim! Eğer hukuka
uyacaksanız
Eğer demokrasiye uyacaksanız önce hukuka
uyacaksınız. Hukuka uymayanların demokrasiden bahsetmesi
gerçekten çok komik oluyor yani. Milletvekillerinin hukukuna riayet etmeyen
halkın hukukuna nereden riayet edecek?
İşte,
yani, bütün bu
Bizim hassasiyetimiz nedir? Genel Kurulda konuştuk
değerli milletvekillerimiz, bizim şeyimiz bu. Sayın Meclis
Başkanımızdan istirham ettim. Sayın Meclis
Başkanı bizim bu demokratik açılım
Ne olduğu
Bir
mutasyona uğruyor ya bu domuz gribi gibi, oradan oraya, oradan oraya
sürekli mutasyon. Şeyde de Başbakan söylüyor: Kamuoyunca demokratik
açılım olarak bilinen Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi.
Sürekli mutasyona uğrayan bir şey. Dedik ki: Biz bununla ilgili
eleştirilerimizi ileri sürüyoruz. Bu cumhuriyeti Millî Mücadeleyle,
Erzurum Kongresiyle, Sivas Kongresiyle ecdadımın çizdiği yol
haritası yerine, başka yerlerin yol haritası
kılavuzluğunda yapılıp ikinci cumhuriyeti
gerçekleştirmek isteyenlerin bindiği bir Truva atı gibi
olmuştur. diye itirazlarımızı ortaya koyuyoruz. Siz gelip
Bunu illa 10 Kasımda görüşelim
Niye 10 Kasım? Ee, Millî
Mücadeleyi gerçekleştiren, Kurtuluş Savaşını
gerçekleştiren bir liderin ölüm yıl dönümünde bunu yapalım ki
Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyetidir. diyen Atatürke
karşılık, Bak, senin en büyük eserini nasıl, Mecliste
tartışmanın önünü açıyorum. diyerek bir meşruiyet
arayışı
KADİR URAL
(Mersin) Kemikleri sızlayacak
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne alakası var?
OKTAY VURAL
(Devamla) - Meşruiyet arayışı
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ne mantık!
OKTAY VURAL
(Devamla) - Bizim bu konuda hassasiyetimiz var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne manasız şey
OKTAY VURAL
(Devamla) - Niye saygı göstermiyorsunuz? Niye göstermiyorsunuz?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ne alakası var?
OKTAY VURAL
(Devamla) - Şimdi, siz, siz bunu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hiç birini bilmiyorsun sen!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
OKTAY VURAL
(Devamla) Sizin bunu 10 Kasım yerine 11 Kasım yapmanıza itiraz
eden mi var? Yok.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Meclis açık o gün.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Yapın
Hadi size hodri meydan!
KADİR URAL
(Mersin) Pazartesi günü görüşelim hadi.
OKTAY VURAL
(Devamla) Hodri meydan! 11 Kasımda ön görüşmelerini yapalım ve
biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu ön görüşmelerin
yapılması konusunda konuşma da yapmayacağız, elimizi
kaldıracağız, genel görüşmeye
çağıracağız; var mısınız, var
mısınız?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Söyleyecek sözünüz olmadığını biliyorduk zaten!
OKTAY VURAL
(Devamla) Hadi, 10 Kasımdan vazgeçin, 11 Kasımda görüşelim.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Konuşacak bir şeyi olan konuşur!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bu konuda söyleyecek sözünüzün olmadığını
biliyorduk zaten!
OKTAY VURAL
(Devamla) Var mısınız? Ön görüşmelerin
yapılması konusunu
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak önceden
genel görüşmenin açılmasına Evet. diyeceğiz, Evet.
diyeceğiz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bu konuda söyleyecek sözünüzün olmadığını
biliyorduk zaten!
OKTAY VURAL
(Devamla) Eğer 11 Kasımda yapamıyorsanız yarın
yapalım, öbür gün yapalım.
KADİR URAL
(Mersin) Obamaya sorun, Obamaya!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bu konuda söyleyecek sözünüz yok sizin!
OKTAY VURAL
(Devamla) Niye? Niye 10 Kasım? Bir yer mi batıyor? Nereye
batıyor? Böyle bir şey olur mu?
Benim
hassasiyetime saygı göstermeyenlerin, bugün karşımıza
Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi gibi böyle bir projenin ön
görüşmelerini benim hassas olduğum bir endişeyi
taşımama saygı göstermeyenlerin samimiyetine nasıl
inanalım? Ne olurdu yani yapsaydınız? Ne olurdu? Ne olurdu? Size
soruyorum: Ne olurdu?
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) O da bilmiyor zaten.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Ben burada bunları eleştiri olarak yöneltmezdim size.
Belki haksız olarak algıladınız. Değerli
Milletvekilinin haksız olarak algıladığı bu
eleştirileri sürmek gibi bir gerekçem de olmazdı. Niye bunu
yapıyorsunuz? Niye tartıştırıyorsunuz? Ben onu
soruyorum. Bir mantığı var mı? Haklı bir gerekçesi var
mı?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Karşı çıkmanın bir
mantığı var mı?
OKTAY VURAL
(Devamla) Elinizi vicdanınıza koyun. Bir sürü milletvekilimiz benim
bu konuşmamdan sonra Ya bunun ne alakası var? diye
söylemiştir; doğrudur. Yoksa, ben de diyorum ki gelin, yoksa
alakası perşembe günü yapalım. Ön görüşmelerde, diğer
partiler de kabul ederse ön görüşmelerde konuşmayalım,
doğrudan doğruya genel görüşme yapılmasını
isteyelim ve perşembe günü de genel görüşme yapalım. Bakın,
bu kadar açık. Bu kadar açık ya. Ama niye, neden acaba böyle bir
tarih konusunda ısrar ediyorsunuz? Hiçbir anlamı olmayan, gerçekten
anlamı olmayan bir tarih. Ön görüşmelerinin yapılması
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Obamanın 29 Ekimi gibi
OKTAY VURAL
(Devamla) Biz genel görüşmenin yapılmasının
yanındayız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Kapalı da olsa
gireceğiz, onu da açıklayacağız. dedik, açığa
döndünüz. Açık da olduğu zaman, açıkçası, bununla ilgili
görüşlerimizi süreceğiz. Ön görüşmeye filan gerek yok, buyurun,
hodri meydan size! 10 Kasımdan vazgeçin, madem öyle bir niyetiniz yok,
milletvekillerinin önemli bir kısmı da benim bu eleştirilerime
itiraz ediyor, buyurun Sayın Grup Başkan Vekili, buyurun,
milletvekillerinin bu eleştiriler karşısında duyduğu
hassasiyete siz de katılın, 10 Kasım günü ön görüşmeleri
yapmayalım ve hangi tarihte istiyorsanız genel görüşme
yapalım.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz, böyle bir konuyla ilgili bu başlangıç
tarihini doğru bulmadığımızı söyledik. Neden?
Çünkü, değerli arkadaşlarım, 3 Ekim 2005 tarihinde müzakere
çerçeve belgesini imzaladığınız zaman da, 3 Ekim Mudanya
Mütarekesinin imzalandığı tarih.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Her güne bir tarih geliyor!
OKTAY VURAL
(Devamla) Bakın, Erzurum Kongresinin yapıldığı gün
de, Sayın Başbakan, o tarihî Erzurum Kongresinin olduğu yerde,
tarihî mekânda, değerli arkadaşlarım Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir. Vatan bir bütündür,
parçalanamaz dediği ecdadımızın bulunduğu orada,
Avrupa Birliğinin uyum yasalarını ABnin dayatmaları olarak
orada kabul ettiğini ifade etmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Niye bu tarihleri seçiyorsunuz? Niye bu tarihleri seçiyorsunuz?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) İntikam alıyorlar!
ASIM AYKAN
(Trabzon) Komplo teorisi yapıyorsunuz!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Cumhuriyetten intikam alıyorlar!
OKTAY VURAL
(Devamla) Dolayısıyla, eğer, bakın, birbirinin
kaygısına riayet etmeyen ve dikkate almayan sistemler çöker. Benim bu
kaygım var, yok sayarsanız, onu Meclise niye getiriyorsunuz o zaman?
Benim görüşlerimi dikkate almayacaksanız Meclise niye getiriyorsunuz?
Ya mecbur musunuz, değil mi? Tabii mecbur değilsiniz. İşte
söylüyorlar, mecbur
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) 10 Kasım sadece bizim için mi özel?
OKTAY VURAL
(Devamla) Yani, alelusul getiriyorlar. Açıkçası buraya
milletvekillerinin görüşlerini almak için getirmiyorlar, usulen
getiriyorlar. Dolayısıyla, böyle bir konu hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu grup önerisini, aslında, maalesef Meclis
Başkanlığını yöneten Sayın Meclis Başkan
Vekilinin de gerçekten son derece yadırgadığım bir
tavrıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İç Tüzüke
uygun olmayan bir eylemi İç Tüzüke uygunmuş gibi göstermesi ve
üstelik Meclis Başkan Vekili olarak benimle rekabet ediyormuş gibi
Milliyetçi Hareket Partisinin Grup Başkan Vekilinin verdiği öneri
olarak ortaya koyması çok yanlış. Keşke AKPninkini
koysaydınız, keşke
Siz Milliyetçi Hareket Partisine muhalif
misiniz? Dolayısıyla bu tavrınızı açıkçası
kabul edemediğimi paylaşmak istiyorum. Bu grup önerisi,
açıkçası, tekrarlıyorum, eğer gerçekten bu milletin 1 gram
hassasiyetine ve Millî Mücadeleyi yürüten ecdadımızın o
mücadelesine saygı gösteriyorsanız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kuruluş felsefesinin tartışıldığını
iddia ettiğimiz bir konunun ön görüşmelerini 10 Kasımda
yapmazsınız.
AHMET YENİ
(Samsun) Hayırlı bir iş konuşacağız ama.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne hayrı ya!
KADİR URAL
(Mersin) Düşünme payı ver Başkanım, sorsunlar bir!
OKTAY VURAL
(Devamla) Cenabıhak bilir, Cenabıhak bilir, değil mi? Neyin,
nerede hayır, nerede şer olduğunu Cenabıhak bilir,
değil mi?
Biz, abdesti
şüpheli olanların namazından da şüpheli olduğumuzu
ifade etmek istiyoruz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Grup önerisinin
lehinde Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, aslında özü itibarıyla grup önerimizin
içeriğinde, bir, insanlarımızın,
vatandaşlarımızın acil beklediği ve gündemde olan
konuların görüşülmesi ve bunun yasal mevzuat açısından
kanunlaştırılması adına mevcut olan birtakım
teklif ve tasarıların kanunlaşması için bekleyen bu tür
önerilerin, tekliflerin yasalaşması ve bununla birlikte de bu süre
içerisinde ne kadar daha çok iş yaparız, ne kadar daha çok
tasarı çıkartırız, insanlarımıza ne kadar daha
fazla faydalı oluruz, ne kadar daha çok hizmet ederizin gayreti
içerisinde çalışma süremizin artırılmasına
ilişkin bir öneri var. Bir ikincisi de işte konuşulan Millî
Birlik ve Kardeşlik Projesi konulu genel görüşmeyle ilgili içerik
var.
Değerli arkadaşlar, tabii ki bizler iki seneyi aşkın
süredir -şahsen ben- burada bütün görüşmeleri bir şekilde
izlemeye çalışıyoruz ve özellikle de Meclisin çalışma
saatlerine baktığınız zaman salı günleri saat üçte
başlayıp yedide kapanan, gene çarşamba ve perşembe günleri
de aynı şekilde toplam dört saatlik, bilemediniz beş saatlik bir
çalışma süresi ve bunlar da ekseriyetle, işte, grup önerileri
sunulmakla bir şekilde Meclisin çalışmalarını sekteye
uğratmak adına, birçok, İç Tüzükün bütün yollarını
denemek suretiyle
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ya, toplantı yeter sayısı, karar yeter
sayısıyla çağırıyoruz biz bu salona, hangi gelmeden
bahsediyorsun!
AHMET AYDIN
(Devamla) -
mevcut yasal düzenlemelerin önüne geçilmeye
çalışılıyor.
Değerli
arkadaşlar, biz milletvekiliyiz, milletvekili yemini yaptık ve burada
bu ülkeye hizmet etmek adına da elimizden geleni yapmak için
çalışacağız, çırpınacağız, gerekirse
gecemizi gündüzümüze katacağız
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) O zaman Meclise gelin, Meclise!
AHMET AYDIN
(Devamla) -
ve bu manada da -grup önerimizde- 10 Aralık tarihine kadar,
değerli arkadaşlar, salı günü saat 15.00-23.00 arası,
çarşamba ve perşembe günleri de 13.00-23.00 arası
çalışacağız. Çünkü Borçlar Yasası başta olmak
üzere gündemde bekleyen birçok önemli yasal düzenleme var ve bunun Meclisten
bir an önce çıkması gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, tabii birtakım değerlerin arkasına
sığınmak da bence doğru bir şey değil. Bu
değerler hepimizce saygındır, hepimizce kutsal olan
değerler vardır. Ülkesini sevmek ülkeye hizmet etmekle olur ve AK
PARTİnin 3 Kasım -ki bugün kuruluş yıl dönümü-
milletvekili seçiminde iktidara gelmiş olduğu gün. 3 Kasımdan
bugüne baktığınız tarihte, değerli arkadaşlar,
cumhuriyet tarihinde yapılmayacak birçok reformlara imza atmış
bir iktidar partisi, birçok rakamları katlayarak büyüyen bir parti. Bugün
Türkiye artık iç politikada, dış politikada, eğitimde,
sağlıkta, emniyette, adalette, her alanda, düşündüğünüz her
alanda ciddi bir gelişmenin içerisinde ve büyümenin içerisindedir.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İşsizlik, yoksulluk, bunlarda da gelişme
var!
AHMET AYDIN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın daha düne kadar ne derdik?
Türkiye'nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı da düşmanlarla
çevrili. Doğru, Türkiye'nin üç tarafı hâlâ denizlerle çevrili ama
artık dört tarafı komşularla çevrili, dört tarafı dost
komşularla çevrili. Artık düşman üretmekten vazgeçelim, gerek
içeride gerekse dışarıda düşman üretmekten vazgeçelim, el
ele, gönül gönüle potansiyelimizi daha iyi şekilde kullanmaya
çalışalım.
KADİR URAL
(Mersin) Dışarıda olmasına gerek yok, içerideler zaten!
AHMET AYDIN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, ülkemiz, komşularla, bir defa,
iyi ilişkiler, münasebetler kurarak çok ciddi bir dış
politikayla birlikte ticaret hacmini kat kat genişletti; bugün yüz ellinin
üzerindeki ülkenin oyuyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
geçici üyesi hâline geldi. Dünyada artık gündemi belirleyen bir ülke
konumuna geldik. Dikleşmedik ama her zaman da dik duruşumuzu
gösterdik, her konuda dik duruşumuzu gösterdik. (CHP ve MHP
sıralarından Bravo! sesleri) Bu sayede ki değerli
arkadaşlar, cumhuriyet tarihinden 2002ye kadar 36 milyar dolar olan
ihracat rakamını biz yedi yıl içerisinde 140 milyar dolara
yaklaştırdık, kaça katladık!
KADİR URAL
(Mersin) İthalat ne oldu, ithalat? İthalatı da söyle.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Borcu da söyle Ahmet Bey!
AHMET AYDIN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, gayrisafi millî hasılamız
230 milyar dolardan 742 milyar dolarları buldu ve Türkiye bugün
dünyanın on yedinci büyük ekonomisi hâline geldi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Borcu söyle, borcu!
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) İşsizliği söyle!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Türkiye Avrupanın da altıncı büyük ekonomisi.
İtibarı her geçen gün artan bir ülke konumunda. Bu rakamlar tabii
hoşunuza gitmiyor ama, kusura bakmayın, gerçekleri de söylemek
gerekiyor burada.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin itibarı her geçen gün artıyor.
Bölgesinde ve dünyada barış ortamının tesisi için çabalayan
İktidarımız, ülkemizin içindeki sorunların çözümüyle
birlikte barış ve hoşgörü ortamının
sağlanması için de ciddi bir çaba içerisindedir. Bugüne kadar birçok
iktidarın el atamadığı, çözümsüzlüğü çözüm olarak
gördüğü ve sorunları âdeta halının altına süpürmek
suretiyle büyüttüğü birçok mesele AK PARTİ İktidarıyla
çözüme kavuşmuştur.
Değerli
arkadaşlar, sizler de şöyle başınızı iki elinizin
arasına koyun, düşünün. 2002ye kadarki Türkiyeyle, Türkiye'nin
içeride ve dışarıdaki görüntüsü ile 2002den bugüne kadar
gelişen Türkiyeyi bir kıyaslayın, lütfen.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çok haklısın, 2002de battı! Ondan sonra
battı!
AHMET AYDIN
(Devamla) - O gazete manşetlerini hatırlayın, her gün
radyolarda, televizyonlarda, ana haber bültenlerinde, o enflasyon
canavarlarını, o zam canavarlarını, o trafik
canavarlarını hatırlayın değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi intiharlar, kepenk kapatanlar, işsizler
AHMET AYDIN
(Devamla) Sizler sorunları çözmek yerine sorunları
canavarlaştırdınız. İşte o canavarlar sizleri
sandığa gömdü değerli arkadaşlar.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Dünyanın en pahalı benzinini
kullanıyoruz!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bizler ekonomik gelişmenin demokratik gelişmeyle de
paralel yürüdüğünü biliyoruz ve bu aşikârdır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Açlık sınırında kaç kişi var? Yoksulluk
sınırında
AHMET AYDIN
(Devamla) - Evet, 16 milyondu, biz onu 13 milyona düşürdük. Bunu da biz
yaptık. Evet 13 milyona düşürdük, daha da düşüreceğiz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yok ya
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) - Devletin ödediği maaşlardan haberin yok o
zaman senin. Devletten maaş alanların hangisi açlık, hangisi
yoksulluk sınırında, haberin yok.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, işkence sıfır
toleransla yola çıkan ve yol haritasında kırmızı
çizgileri olan tüm Türkiyeyi tüm vatandaşlarıyla birlikte eşit
ve adil bir şekilde kucaklayan AK PARTİ, yirmi beş ile otuz
yıldır ülkemizin enerjisinin heba olmasına, yüreklerin
dağlanmasına sebep olan sorunu görüşmek ve müzakere etmek üzere
grup önerisi vermiş bulunmaktadır. Bunun sadece bir boyutunu size
söyleyeyim değerli arkadaşlar, en düşük rakamla teröre giden
paranın 300 milyar dolarlar düzeyinde olduğu söyleniyor. Bakın
bir GAP projesinin Adan Zye bitmesi 30 milyar dolardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Teslim olun o zaman.
AHMET AYDIN (Devamla) - 300 milyar dolar
üzerinden hesaplarsanız en az on tane GAP projesinin bitmesi demek, en az
15 milyon insana iş demektir.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Gerek yok diyorsun yani terörle mücadeleye, öyle mi?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu ve benzeri sorunlar bu Meclis
çatısı altında tartışılmayacak da nerede
tartışılacak? Önce Açık görüş yapalım gelip
konuşalım. dediniz, Açık konuşalım. dediniz, Biz
gizli konuşmayız. dediniz. Tamam buyurun, açık
konuşalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz de Hodri meydan dedik ya.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Eğer bilginiz de varsa, fikriniz de varsa buyurun salı
günü konuşalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Allaha şükür.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bütün ülkemiz bizi izliyor, bütün insanlarımız bizi
izliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gel, yarın konuşalım, hadi kaçmayın!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Burada bizler bu sorunu en ince detayına kadar konuşmak,
görüşmek zorundayız.
KADİR URAL
(Mersin) - Cumartesi günü getirin, cumartesi günü konuşalım.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Sorunlardan kaçmaktan, değerli arkadaşlar, ülkeye fayda
yok. Biz artık bu ülkenin böyle köhneleşmiş, yıllar
yılı bekleyen sorunlarını görmezden gelemeyiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Siz Habura açılım merasimlerine gidin.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu sorunları biliyoruz, görüyoruz. Şundan da emin olun,
en az sizin kadar bu ülkeyi de seviyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Açılım merasimi yaptınız, açılım
merasimi!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu ülkeyi kesinlikle ne bayrağıyla ne
sınırlarıyla hiçbir zaman tartışmaya açmadık,
açtırmayız da.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Açılım merasimlerinde miydin?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, lütfen şöyle biraz daha vicdan
muhasebesi yapalım, biraz daha sağduyulu, makul hareket edelim.
Bakın, Bu
sorun sadece AK PARTİnin sorunu değil, bu bir devlet projesidir.
diyoruz. Bu sorun hepimizin sorunu.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) - Devlet projenizi devleti kuran adamın ölüm
yıl dönümünde mi konuşacaksınız?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Orada para harcanıyorsa İstanbullusunun da, Diyarbakırlısının
da, Batılısının da, Doğulusunun da kesesinden gidiyor.
Orada insanlar ölüyorsa, insanlar şehit oluyorsa da hepimizin
insanları, hepimizin kardeşi, evlatları oralarda.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Devleti kurana bu kadar mı saygı gösteriyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu sorunun çözümü için bütün yollar
deneniyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Devlet projesi değil, ABD projesi
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bugüne kadar silahlı mücadele, ki yapıldı,
yapılmaya da devam edecek, sonuna kadar da gidecek ama artık bu
sorunu burada bir kez daha bütün milletimizin huzurunda, muhatabı olan
milletin huzurunda konuşalım, tartışalım ve
kendinizden de ülkenizden de korkmayın. Ülkemiz büyük artık. Bugün
diyoruz Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
alkışlar [!])
OKTAY VURAL
(İzmir) Bravo! Helal olsun sana!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Ve biz bu sorunu burada tartışmayacağız da
nerede tartışacağız?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yedi senedir aklın neredeydi?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu ülkenin sorunu ne kadar benim sorunumsa sizin de sorununuzdur
değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Açılım merasimi yaptınız ya Haburda.
Haburdaki açılım merasimi neydi?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu hepimizin sorunu. Bu sorunu, lütfen
Biraz daha makul, biraz
daha sağduyulu hareket gedelim, biraz daha vicdani muhasebemizi
yapalım ve bu sorunun çözümü noktasında eğer fikriniz varsa
gelin söyleyin. Bizim şu anda bir paketimiz falan da yok. Bu süreç dedik
ama bu sürece sizler de, ne olursunuz, muhalefet olarak makul bir şekilde
katkı sunmaya çalışın diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Önce devleti kuranlara saygı gösterin sonra
bizden katkı bekleyin.
BAŞKAN
Grup önerisinin aleyhinde Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır.
Sayın
Çakır, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Daha gelirken Sakin ol diyorlar Sayın Başkanım.
BAŞKAN Siz
her zaman tedbirlisinizdir zaten.
Buyurun
Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, iki dönemdir buradayız. Bu grup
önerileri hep konuşuluyor ama nedense sonuç değişmiyor. Yani
konuşuluyor, kabul edenler, etmeyenler
Değerli AKP Grubunun muazzam
oy çoğunluğuyla maalesef ana muhalefetten gelen hiçbir öneri kabul
edilmiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu biz
hep yaşıyoruz, bu gece de yaşayacağız. Yalnız, bu
bir davranış biçimidir. Ben sosyolog değilim ama bu bir
davranış biçimidir. Yani şu sekiz senede bir kere de muhalefet
partilerinin getirmiş olduğu bir grup önerisine, iktidar partisi
milletvekilleri tarafından da Yahu, şu muhalefet de doğru
söylüyor. Tamam, onun dediği gibi yapalım. dediğinize de bir
kere rastlamadım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Birlikte getirdik, Danışma Kurulu
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Şimdi, bu psikoloji nereden değerli
arkadaşlarım? Her insan doğduğunda insanın genlerinde
hümanizm vardır, insan sevgisi vardır, demokrasi vardır, ama bir
yönünde de faşizm vardır. İnsan fiziken büyüdükçe veya madden
büyüdükçe veya siyaseten büyüdükçe, güçlendikçe, o insanın geninde olan
faşist davranma duygusu ön plana çıkmaya başlar. Eğer
fiziken, madden -ekonomik olarak- veya siyaseten büyüyenler o genlerindeki
faşistlik duygularını bastırabilirler ve hümanizmi,
barışı, kardeşliği, dostluğu ve demokrasiyi içine
sindirebilirlerse o zaman bulundukları yerlerden daha da fazla büyürler.
Ama bu gücü mutlak bir güç olarak kabul edip o faşizmin dayanılmaz
etkisi altında kalırlarsa işte o zaman ne o siyasal güç o insana
yakışır ne de o parasal güç o insana yakışır. Bu
böyledir.
Biz, Sayın
Başbakanın, 2007 seçimlerinde kürsüye çıkıp, o gece Evet,
ey Türk halkı! Beni şu kadar oyla seçtiniz, ama ben bu geceden
itibaren bütün, oy veren de vermeyen de, Türkiyeyi kucaklayacağım.
dediğinde hakikaten çok umutlanmıştık, vatandaş olarak
umutlanmıştık. Ama aradan birkaç gün geçti,
Cumhurbaşkanlığı seçimi yapacağız. Seçimden önce
Herkese gideceğim, soracağım. dedi. Ama seçim bitti
Randevu
alınmıştı Cumhuriyet Halk Partisinden, gidilmedi. Ya sen,
ya sen, ya ben dendi ve Benim kardeşim bu olacak. tavrı konuldu ve
bir Cumhurbaşkanı seçtiniz siz.
Bu örnekle,
aslında, grubunuzun yönetme davranışını ortaya
koymuş oldunuz. Tabii, maalesef, bu örnek ilk örnek olmadı. Ondan
sonra Parlamentoda temel kanun, torba kanunu gibi icatlar yaptınız.
Muhalefetin sesini nasıl kısarız, muhalefeti nasıl daha az
konuştururuz, gibi siyasal dolambaçlı yollara girdiniz ve muhalefetin
önerilerini dikkate almamayı, iktidarınıza bir meziyet, bir
ayrıcalık olarak gördünüz. Ben size bir ayna tutmaya
çalışıyorum, eleştirmek değil gayretim. Ve
arkasından Kuşadası Limanında bir ihale
yaptınız. Dedik ki: Kanuna aykırı. Olsun, biz kanunu
değiştiririz. dediniz. Başbakan çıktı, Ben Hazineyi
İstanbula taşıyacağım. dedi. Olmaz Sayın
Başbakan, kanun! Kanun neymiş, ben kanunu değiştiririm.
dedi, Ben taşımak istiyorum. Yani bana kanun uyacak, ben kanuna
uymayacağım; önce ben ne yapacağıma karar vereceğim,
kanunu değiştirmek gerekiyorsa kanunu, Anayasayı
değiştirmek gerekiyorsa Anayasayı
değiştireceğim! Anlayışınız bu. Bu
anlayışla bu ülkeyi bugüne kadar yönetmeye gayret ettiniz.
Eleştirmek anlamında söylemiyorum, ayna tutmaya
çalışıyorum.
Cargill
yasası geldi. Bir sürü mahkemeden geri dönmüş, mahkemece
ispatlanmış. Ama bütün mahkemeleri bir kenara bırakarak Hayır
arkadaş, biz bunun böyle olmasını istiyoruz. Amerika bize böyle
talimat verdi, Amerikadaki dostlarımız. diyerek hukuka rağmen,
mahkeme kararlarına rağmen iki defa bu Parlamentodan
çoğunluğunuza dayanarak yasa çıkardınız ve o
işlemin yürümesinin devamını sizler sağladınız.
Cumhuriyet
tarihinde en fazla telefon dinlemeleri sizin devri iktidarınıza
rastlar. Yani o Osmanlının batışında entelijans
sistemi vardı ya, hani padişahlar çok merak ediyordu, tebaası,
vatandaşları ne konuşuyor onunla ilgili? İşte siz de
bu entelijansın büyüsüne kapıldınız. Âdeta sokakta gezen
vatandaşın bile telefonunu dinleme ve kaydetme ihtiyacı
içerisinde oldunuz.
Ondan sonra,
değerli arkadaşlarım, yüzyıllardır bir gelenek var,
insanlar sigara içiyorlar. Ben de kanuna oy verdim ama dedik ki, ya, bu
yüzyıllardır gelen bir gelenek, bir alışkanlık, bunu
bir kanun çıkararak yasaklayamazsınız. Dediniz ki: Olur mu ya,
biz iktidarız, bizim bu kadar milletvekilimiz var. Yüzyıllardır
sigara içen vatandaş, biz kanun çıkaracağız ve içmeyecek.
Ya bir geçiş dönemi olsun, bir alıştıralım.
İşte, bazı yerde içilsin, bazı yerde içilmesin ama Yok
arkadaş, olur mu? Biz güçlüyüz, iktidarız, kanunu
çıkarırız ve herkes de uyar. Bu anlayış doğru
bir anlayış değil. Kanuna oy veren bir milletvekili olarak
söylüyorum ve binlerce esnaf şu an ekonomik anlamda mağdur ve yüz
binlerce bu kötü alışkanlığa sahip insanlar da devri
iktidarınızı bu anlamda ağır biçimde eleştiriyor,
benden söylemesi.
Sonra, köylü
çıktı Ben açım. dedi, Bana destek olun. dedi, Toprak
doyursun gözünü. dediniz. Adanada bir vatandaş çıktı, yahu
dedi Biz, Başbakan, açız. Al ananı da git! dediniz. Hep,
bakın, söylediklerim bir yönetim anlayışının
tezahürleri değerli arkadaşlarım.
On tane
üniversite öğrencisi, en demokratik talebini dile getirecek, 10 tane
üniversite öğrencisinin kafasına 100 tane polis. Ya,
bırakın o 10 tane üniversite öğrencisi ne söyleyecekse söylesin,
bir şey olmaz bu ülkeye, korkmayın. Nedir yani bu korku?
Şurada,
küresel ısınmayla ilgili, Parlamentonun kapısında 100 tane
genç geldi bisikletleriyle, biz de gittik, 100 tane gencin
karşısında 200 tane polis. Yahu arkadaşlar dedim, yani biz
dağdan gelseydik herhâlde bizi daha iyi karşılardınız.
(CHP sıralarından alkışlar) Biz Ulustan geldik, Ulustan
geldik ve küresel ısınmayla ilgili dileklerimizi söylemeye
çalışıyoruz ama yanımızda yazılanlar, çizilenler
Yetmedi,
yandaş medya yaratma, yandaş insanlara usulsüz kredi destekleri
vererek yandaş medya yaratmak. Size yandaş olmayan medyayı ne
pahasına olursa olsun yok etme
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) Size mi yandaş olsun?
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Sizin yandaşlarınız.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Olmadı, olmadı, sizin suyunuza gitmeyen iş
adamlarını, üzerine gitme, baskı yapma, çelme takma
Değerli arkadaşlar, yani bu söylediğim olaylar demokrasilerde
yaşanılan olaylar değil. TÜBİTAK, biz yöneteceğiz,
Atom Enerjisi Kurumunu biz yöneteceğiz, YÖKü biz yöneteceğiz, RTÜKü
biz yöneteceğiz, Keşanda Kızılay Derneğini biz
yöneteceğiz, ilkokuldaki hademe AKPli olacak. Yani devlette
kadrolaşmayı anlarım da, bu, devleti ele geçirme sevdanız
nereden, onu bir türlü algılayamıyorum. Uyarayım diye
söylüyorum, sakın, kötü niyetle değil. (AK PARTİ
sıralarından Aaa sesleri, gürültüler.) Ama devleti ele geçirme
sevdası gerçekten bir siyasal iktidarın elini yakar.
Ve değerli
arkadaşlarım, geçen gün gerçekten şu Parlamentoda milletvekili
olarak en çok utandığım bir günü yaşadım. Bu ülkede
şehit anneleri, babaları, kardeşleri, karıları,
çocukları, kahraman gaziler, şu kahraman gazi Meclise gelmek
istediler. Biz gazi Meclise gidip orada gazi Meclise derdimizi anlatmak
istiyoruz. dediler ama sizin devri iktidarınız o şehit
analarının, babalarının ve kahraman gazilerin gazi Meclise
gelmelerini polis zoruyla engelledi.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Hiç alakası yok.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Yanlış bilgi veriyorsun.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Yanlış bilgi.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) O polise emir veren, o polise o emri veren İçişleri
Bakanını sizin ve yüce milletin huzurunda şiddetle
kınıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yanlış bilgi, yanlış.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Şiddetle kınıyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yok öyle bir şey.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bilgi yanlış. Gruplara geldiler, istedikleri herkesle
görüştüler. Meclis Başkanı tarafından da kabul edildiler.
BAŞKAN
Sayın Çakır, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Hayır, ben yaşanılan gerçeği söylüyorum.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) - Bayrakları topladılar, bayrakları.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
tarafından kabul edildiler.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Ben yaşanılan gerçeği söylüyorum.
Ve bütün bunlar
yetmiyormuş gibi, değerli arkadaşlarım, 10 Kasımda
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Baykalla da görüştüler. Genel
Başkanını takip etmiyorsun.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Ben çok güzel takip ediyorum.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Genel Başkanınızla görüştüler.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
Senin daha, biraz daha ekmek yemen lazım.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
Sayın Kılıç, lütfen
Sayın
Çakır, konuşmanızı tamamlayın.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu 10 Kasım bizim için özel bir
gün, bu ülkede yaşayan insanlar için özel bir gün. Sizin o Birlik
Projesi dediğiniz, PKKnın siyasallaşması projesidir ve
Türkiyenin bölünmesi projesidir.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ne demek yahu! Ayıp!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hayret bir şey!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Böyle bir projeyi 10 Kasım günü, bayrakların yarıya
indirildiği ve Mustafa Kemal Atatürk ve onun cumhuriyet devrimlerini
içimize sindirerek yaşamak istediğimiz bir günde böyle bir projeyi bu
Meclise getirmek, yarın İşte bak, biz yaparız, biz
bağırta bağırta yaparız, hem de 10 Kasımda
yaparız. diyebilmek için bunu 10 Kasımda getirdiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ne kadar yanlış! Ne kadar yanlış bu be!
BAŞKAN
Sayın Çakır, lütfen son cümlelerinizi alayım. Süre
uzatımı vermiştim size. Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Sayın Başkanım, bitiriyorum, bir dakikada
bitiriyorum.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Yakışmıyor size! Yapmayın bunu!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kürsüye yakışmıyor!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, sizin bu yönetim
anlayışınıza, sizin veya size akıl veren
ulemaların ne isim verdiğini siz biliyorsunuz ama bize göre bu
dünyada siyaset bilimi yapan insanların böyle bir yönetim
anlayışına verdiği tek bir isim vardır, o da
faşizmdir.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Çok ayıp be!
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Sözünü geri al! Çok ayıp!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) O da faşizmdir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Demokrasiyi sindiremediniz.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Artık bu faşist ve baskıcı
anlayışlardan vazgeçin
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sen demokrasiyi sindir de gel!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Çok ayıp be söylediğin!
RASİM ÇAKIR
(Devamla)
Lütfen, muhalefeti de dikkate alan demokratik bir
anlayışı bu Parlamentoya getirin.
İçinizde
kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Adı sosyal demokrat. Ne sosyal var ne demokrat
RASİM ÇAKIR
(Devamla)
sosyalist olarak tanımlayan, hatta Troçkist olarak, liberal
olarak, muhafazakâr olarak tanımlayan milletvekili
arkadaşlarımız var. Kendisini nasıl tanımlarsa
tanımlasın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakır, teşekkür ediyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yeter!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ayıptır!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Millî iradeyi içine sindir!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Süre bitti, süre
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Millî iradeyi içine sindir!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen sakin olunuz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, İç Tüzükün 69uncu maddesine
göre söz talebinde bulunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Yerinde konuş! Kendi grubuna geç!
BAŞKAN -
Evet, Sayın Kılıç, buyurun efendim.
Arkadaşlar,
lütfen
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, grubumuza yönelik kabul edilmesi
mümkün olmayan söz ve beyanlarda bulunulmuştur. Bu durumun
açıklığa kavuşturulması ve çarpıtılan
görüşlerimizin düzeltilmesi adına söz talep ediyorum.
BAŞKAN Ne
söyledi Sayın Kılıç?
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Faşist dedi!
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir dakika lütfen
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Sayın Başkan, o kürsü o arkadaşların olduğu
kadar benim de hakkım. Ben de buraya seçilerek geldim ve kürsüdeki
hakkımı kullandım. Hiç kimseyi de kişisel olarak rencide
edecek cümleler kullanmadım.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Grup olarak, kişisel olarak değil.
Sayın
Başkanım, siyasi parti grubuna yönelik, demokratik açılım
projesinden bahisle bölücülük isnadında bulunmuştur. Ayrıca
faşizm isnadında bulunmuştur. Dolayısıyla, bu
ifadelerin düzeltilmesi adına 69dan söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç, yerinize oturur musunuz lütfen efendim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, kimsenin sözünü
(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Sayın
Kılıç
Lütfen, arkadaşlar
Sayın
Çakır konuşması sırasında, ben de dikkat ettim,
şunu kastetti bunu kastetti ama faşizm kelimesini üstüne basarak
birkaç defa kullandı, bu yönetim böyledir, şeyin içerisinde söyledi.
Evet, burada Grup
Başkan Vekilinin talebini kabul ediyorum. İki dakika kendisine söz
vereceğim sataşma gerekçesiyle (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeden
açıklayınız.
Sayın
Kılıç, lütfen, bu konuyu da burada tamamlayalım.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Suat Bey, faşizmi bir tarif et. Tarif edebiliyorsan
konuşmanı güzel dinleyeceğim. Önce faşizmi bir tarif et.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
SUAT KILIÇ
(Samsun) Asıl faşizmi sen bilirsin!
BAŞKAN
İki dakikalık süreyi
Sayın
Kılıç
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bir tarif et sen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Arife tarif ne gerek!
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ben bilirim tarif etmesini.
BAŞKAN
Sayın Kılıç, buyurun efendim.
İki
dakikalık süre içinde, sataşmaya sebebiyet vermeden
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
Edirne Milletvekili Rasim Çakırın, AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan milletvekili arkadaşımız,
tahmin ediyorum, kayıtlardan kendisini dinlemiş olsa
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şahsı adına
BAŞKAN
Sayın Kılıç, şahsı adına
KAMER GENÇ
(Tunceli) Grup değil, grup değil, şahsı adına.
BAŞKAN
Şahsı adına
Şahsı adına
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ağzından çıkanı kulağın duysun!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerinde şahsı adına söz alan Sayın Çakır
kayıtlardan dinlemiş olsa kendisinin de gerçekten
utanacağı, yüzünün kızaracağı
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Öğren de gel! Neyin ne olduğunu öğren de gel!
SUAT KILIÇ
(Devamla)
ve hakikaten aslında benimsemeyeceği cümleleri maalesef
burada sarf etti. Art niyetli olmadığına inanıyorum, zira
bu kürsü milletin kürsüsüdür.
Atatürkten söz
etti konuşmasında, cumhuriyetimizin kurucusundan, Büyük Önderden.
Atatürkü anmak kadar anlamak da çok önemlidir. Bu kürsü, millet iradesinin
tecelligâhı olan Mecliste
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hangi millet?
SUAT KILIÇ
(Devamla)
millet adına hissiyatın, millet adına
görüşlerin seslendirildiği ama milletin temsilcilerine hakaret
edilmemesi
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Hakaret etmedim ben. Ben hakaret etmedim.
SUAT KILIÇ
(Devamla)
yalan söylenmemesi, iftirada bulunulmaması gereken bir
yerdir.
Bakınız
Sayın Çakır, Meclisimizin duvarında bir cümle var: Hâkimiyet
bilakaydüşart milletindir. Hiçbir kayda ve şarta bağlı
olmaksızın egemenlik milletindir. Egemenlik milletindir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bilakaydüşart demiyor, doğru söyle. Doğru oku!
Doğru oku!
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Doğru oku, doğru!
SUAT KILIÇ
(Devamla) İşte Atatürkü anmak kadar anlamak da önemlidir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Pano yanında pano, bilakaydüşart diye bir şey
yazmıyor öyle. Öyle bir şey yazmıyor.
ABDÜLHADİ
KÂHYA (Hatay) Nutuku oku!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sayın milletvekilleri, sayın milletvekilleri, siz bu
Türkçeyle Nutuk okuyamazsınız. Siz bu Türkçeyle Nutuk
okuyamazsınız, okusanız da anlayamazsınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Tamamını oku! Tamamını oku!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sizin Nutuku okumadığınız, sizin ezberden siyaset
yaptığınız, Nutuku okumadığınız
anlaşılıyor.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Senin yaşın kadar siyaset yaptık biz be! O
faşizme karşı direne direne geldik buralara, nasıl
konuşuyorsun?
SUAT KILIÇ
(Devamla) Ben Nutuku baştan sona okumuş bir
arkadaşınızım, Nutuku okumanızı size öneriyorum.
Büyük Önder Hâkimiyet bilakaydüşart milletindir. diyor. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Haburdaki karşılamadan bahset! Haburdan bahset!
Açılım merasimi, Haburdan bahset!
SUAT KILIÇ (Devamla)
- İtirazın mı var? İtirazın mı var? Hâkimiyet
bilakaydüşart milletindir.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ama keyfî kullanmayacaksınız, faşistçe
kullanmayacaksınız hâkimiyeti; hukuka göre kullanacaksınız,
kanunlara göre kullanacaksınız.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Bu Türkçeyi anlamadığın takdirde Büyük Nutukun
Türkçesini anlaman da mümkün değildir.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
Sayın Kılıç, tamamlayın
Lütfen
Lütfen
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Doğruyu oku, doğruyu!
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Doğruyu oku; yanlış, eksik söyleme,
doğruyu oku. Orada ne yazıyor? Ne yazıyor orada? Doğruyu
oku.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, Nutuku okumayanın Büyük Önderi
anlaması mümkün değildir. 10 Kasımda biz Büyük Önderi hem
anacağız hem anlayacağız. (MHP sıralarından
gürültüler)
KADİR URAL
(Mersin) Sen yanlış anlamışsın Atatürkü ve Nutuku!
Sen yanlış anlamışsın!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Çok saygıdeğer milletvekilleri, Sayın
Çakırın kullandığı sözcüğü tekrar etmiyorum,
önemli değil. İnşallah tutanaklardan da
çıkarılır, Sayın Başkan bunu sağlayabilir. Bu
Mecliste hiçbir milletvekili o ifadeleri ve ibareleri hak etmiyor, buna siz de
dâhilsiniz.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Arkandaki yazıyı oku!
BAŞKAN -
Efendim, bir dakika arkadaşlar, oturalım. Arkadaşlar, lütfen
Sayın
Anadol, buyurun efendim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Konuşmacı, Grup Başkan Vekili,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin Nutuku
okumadıklarını, bilmediklerini söyleyerek açıkça Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna sataşmıştır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar
Arkadaşlar, lütfen
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Sadece bu konuya
münhasır olmak üzere söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çok değerli milletvekilleri, vaktinizi
almayacağım.
Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekillerinin Atatürkçülüğünü test etmek kimsenin haddi
değildir, bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)
İki, hele
Anıtkabire gidiyorsunuz, orada sap gibi duruyorsunuz. diyen bir Genel
Başkanın Grup Başkan Vekili asla inandırıcı
değildir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yok öyle bir şey
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - Laiklik elden gidecek. diyorlar. Tabii gider yahu millet
istemezse. diyen
1993te söyledi. (AK PARTİ sıralarından
Yalan sesleri, gürültüler) 93te söyledi
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yok öyle bir şey
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - 93te söyledi
Siz böyle
davranacaksınız, böyle bir Genel Başkanın milletvekili
olarak bizim Büyük Nutuku okuyup okumadığımızı test
edeceksiniz.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Okumamışsınız!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - Size İsmet Paşanın sözcüğüyle hitap: Hadi
canım sen de! (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Uzunırmak, buyurun efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkanım, Sayın
Konuşmacı
(Gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir dakika
Efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın konuşmacı kürsüye çıkarken
(Gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir dakika
Sayın Kılıç, lütfen
Sayın
Öztürk
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Vekil kürsüye çıkarken faşizmi
en iyi sen bilirsin diyerek bizi itham etti. (Gürültüler)
BAŞKAN Yok
canım, böyle bir şey yok. (Gürültüler)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, kayıtlarda yok. Kürsüden söylemedim.
(MHP sıralarından gürültüler)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Aynen böyle söyledi. (Gürültüler)
BAŞKAN Bir
dakika, bir dakika
Sayın Uzunırmak, ben size söz vermedim efendim,
lütfen oturun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ama vereceksiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır efendim, vermedim. Lütfen oturun da bir anlayayım ben. Bir
dakika oturun efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Peki efendim.
BAŞKAN
Sayın Kılıç, siz böyle bir ifadede bulundunuz mu? (Gürültüler)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bir milletvekili yalan beyanda mı bulunacak?
Burada, milletvekillerinin huzurunda oldu bu. (Gürültüler)
BAŞKAN Bir
dakika arkadaşlar, olmazsa... (Gürültüler)
Arkadaşlar,
lütfen
Arkadaşlar
Gerekirse
tutanakları getirtirim ben, bir dakika
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen orada oturmuyor musun? Konuşmaları dinlemiyor musun?
BAŞKAN
Sayın Genç, hitap ederken ağzınızdan çıkanı,
herkes gibi sizin de kulağınız duysun. Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşulanları dinlemiyor musun?
BAŞKAN Ben
her şeyi dinliyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dinlediysen niye söz vermiyorsun?
BAŞKAN
Konuşma.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, kürsüye yürürken, Sayın
Milletvekilimiz Konuşmanıza başlamadan önce faşizmin bir
tarifini yapar mısınız? önerisinde bulundu.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kürsüdeydiniz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ben de kendisine Faşizmin tanımını sizin kadar
bilemem. diyerek, bu konudaki bilgisini teyit etmiş oldum.
Dolayısıyla
(MHP sıralarından Hayır, hayır
sesleri, gürültüler)
KADİR URAL
(Mersin) Yalan söylüyorsun.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, çok yerinde bir isnat. (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen
Sayın Kılıç
OKTAY VURAL
(İzmir) Özür dilesin.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yeni bir sataşmaya meydan vermeden iki dakika
konuyu aydınlatmak istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, tutanakları getirteceğim. Sayın Uzunırmak,
tutanakları getirteceğim. Öyle bir ifade varsa söz hakkınız
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan tarafından verilen ve bugün bilgiye sunulan Millî Birlik ve
Kardeşlik Projesi konulu genel görüşme önergesinin ön
görüşmesinin 10 Kasım 2009 Salı günkü birleşimde
yapılmasına, bu birleşimde genel görüşme önergesinin ön
görüşmesinin tamamlanmasından sonra diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel
Kurulun 4, 10, 11, 18, 25 Kasım ve 2, 9 Aralık 2009 günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 17, 24
Kasım ile 1, 8 Aralık 2009 Salı günkü birleşimlerde sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek bu
birleşimlerde kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine ve Genel Kurulun çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Grup önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi kabul edilmiştir.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.20
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 21.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, biraz önceki oturumda Sayın Ali Uzunırmak
Beyin, milletvekili arkadaşımızın söylediği ifadelere
baktım. Evet, kürsüde yapılan bir konuşma değil, kendi
aralarında geçen bir konuşma. Arkadaşlar, geçerken, tutanaktaki
arkadaşlarımız tespit etmişler.
Ali
Uzunırmak, Aydın Milletvekilimiz: Suat Bey, faşizmi bir tarif
et. Tarif edebiliyorsan konuşmanı güzel dinleyeceğim. Önce
faşizmi bir tarif et.
Suat Kılıç
Asıl faşizmi sen bilirsin. demiş.
Daha sonra Ali
Uzunırmak: Bir tarif etsen.
Oktay Vural Bey:
Arife tarif ne gerek.
Ali
Uzunırmak Bey de Ben bilirim tarif etmesini. demiş.
Aranızdaki
geçen konuşma bu.
Yani buradan
nasıl bir netice çıkıyor Sayın Uzunırmak?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yani, nasıl bir netice çıkıyor?
BAŞKAN
Şimdi, arkadaşlar yerinizden mikrofonunuzu açıp vereyim.
Şunu demek
istiyorum ben: Şimdi, milletvekili arkadaşlarımız her
aralarında geçen bu şekildeki bir tartışmayı, müzakereyi
kürsüye çıkarak izah etmeye kalkışırlarsa kendi
aralarındaki konuşmaları
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, önce bir konuyu düzeltelim,
dürüstçe düzeltelim.
BAŞKAN Ben
tutanaklardan okudum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Konuşmacı o anda kürsüdedir.
Tartışma burada başlamıştır ama
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Mikrofon henüz açılmamıştı.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Mikrofon henüz açılmadan birtakım
konuşmalar kürsüde olmuştur.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Kürsüde
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Önce bunu bir düzeltelim.
Müsaade
ederseniz
BAŞKAN
Kürsü konuşmasında yok, tutanaklarda var bu konuşmalar.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ben müsaade ederseniz konuyu yeni bir sataşmaya
meydan vermeden
BAŞKAN Ali
Bey, siz, ilk defa faşizm ifadesini kendisine karşı kullanan
arkadaş sizsiniz: Faşizmi güzel bir anlat da ben de can
kulağıyla dinleyeyim. Evet, tutanaklar böyle.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Hayır, benim kendilerine faşist diye falan
ithamım yok.
BAŞKAN
Hayır Faşizmi tarif et. diyorsunuz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Dedim ki: Faşizmi önce tarif et, çünkü
faşizmi
Burada söz konusu tartışma faşizm üzerinedir.
Dolayısıyla, konuşmacı faşizm sataşmasından
dolayı söz alarak çıkmıştır kürsüye.
BAŞKAN
Evet.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Dolayısıyla, önce faşizmi tarif etmek
gerekir. Faşizmi tarif edelim kürsüden ve yüce Meclisimiz de
aydınlansın...
BAŞKAN
Yani, iki dakika
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın)
ve bu literatür kargaşası içerisinde
siyaseten farklı anlamlar yüklenmesin.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
Sayın Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Siyaseten farklı anlamlar yüklenmesin Sayın
Başkan.
BAŞKAN - O
zaman, şimdi
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) İki dakika söz verin Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, şimdi şunu diyorum
Ben söz vermekten çekinmem de. Şimdi birisi Siz
sosyalizmi iyi bilirsiniz. dese, o arkadaş da çıkıp Ben
sosyalizmi çıkayım bir anlatayım... Öbürü başka bir
şey diyebilir.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sosyal bilimin, siyaset biliminin kabul etmediği
tanımlarla herkesin kendine göre, her siyasetçinin kendine göre bir
tanım üreterek siyaset yapması Türk milletini fakirleştirir;
tanım açısından, mantık açısından
fakirleştirir.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, ben bu hususta kimin uzman olduğunu
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Siyaset yapmak kabiliyeti açısından
fakirleştirir.
BAŞKAN
Şimdi, müsaade eder misiniz
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Buyurun.
BAŞKAN
Burada kimin uzman olduğunu, kimin uzmanlığının ne
olacağını bilemem ben şimdi. Konuşan her
şahıs kendi görüşlerini ifade etmiş olur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Faşist dedi ya doğrudan doğruya.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ben uzmanım. Sayın Başkanım, ben
uzmanım bu konuda..
BAŞKAN
Yani, böyle bir şey varsa buyurun. Sizin görüşleriniz kendi
görüşlerinizi ifade eder.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ben uzmanım bu konuda. Sayın
Başbakanın da çok yanlışları var.
BAŞKAN
Yani, bir uzman olarak çıkıp ben burada konuşturmuyorum. Böyle
bir şey yok.
Evet, buyurun,
buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, bu ülkede
BAŞKAN
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, çok zor oluyor bu söz almalar
ama inşallah hayırlısı olur bakalım.
Değerli
milletvekilleri, faşizmi siyaset biliminde tarif ederken, tekellerin,
kartellerin, uluslararası sermayenin, holdinglerin, kısacası
oligarşik diktanın en baskıcı rejimi olarak tarif ediliyor.
Dolayısıyla,
bugün ben ve partim, kurulduğu günden bugüne kadar ne uluslararası
sermayenin ne kartellerin ne tekellerin ne de oligarşik diktanın
adamı olmadık. Ama bugün mevcut şartlar içerisinde
uluslararası sermayenin, kartellerin, tekellerin kimler tarafından ne
şekilde idare edildiği ortadadır.
Sayın
Başbakan bundan kısa bir süre önce Türkiyede bürokratik
oligarşiden bahsediyor.
Peki, bürokrasiyi
kim yönetiyor kıymetli arkadaşlar? Eğer bir ülkede bürokratik
oligarşi var ise bu bürokratik oligarşiyi siyasi iktidar
yönetmektedir. Bizler bütün izmlere karşı olduk, ben ve partim.
Bizi eğer
tanımlamak gerekiyorsa, bizler Türk milliyetçileriyiz kıymetli
arkadaşlar. (MHP sıralarından alkışlar) Türk
milliyetçileriyiz derken de Türk milletini, Yüce Atatürkün ve liderimiz
merhum Alparslan Türkeşin de tarif ettiği gibi, bir ırka
dayalı değil, siyasi ve içtimai bir varlık olarak kabul
ediyoruz.
Dolayısıyla,
buradan hareketle Sayın Başbakan yeni birtakım tanımlar
getiriyor: Dinsel milliyetçiliğe karşıyım, bölgesel
milliyetçiliğe karşıyım, etnik milliyetçiliğe
karşıyım. Öyle milliyetçilikler yok kıymetli
arkadaşlar. Milliyetçilik derken, bir milletin ve o milletin meydana
getirdiği değerlerin ortak toplamına duyulan sevgi ve
saygıdır milliyetçiliğin ifadesi, yani millet ve milletin
meydana getirdikleridir. Diğeri ise ırkçılıktır,
rasizmdir. Eğer siz dinsel milliyetçilik diye tanımlamak
isterseniz, milletin meydana getirdiği değerlerin, ögelerin, millî
kültürün içerisinde bir ögedir din. Dolayısıyla dinsel
milliyetçilik diye bir şey olmaz ancak siyasi ümmetçilik olur;
bölgesel milliyetçilik diye bir şey olmaz bölgesel bölücülük,
bölgesel hareket olur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Kısacık bir zaman istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, bakınız
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Etnik milliyetçilik olmaz etnik bölücülük olur.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, istirham ediyorum, lütfen konuşma
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim, sizin konuşmalarınız Başbakanın
konuşmalarını yorumlamaya döndü, yani faşizmi
anlatacaktınız ya onun için sordum yani.
Buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Bir gün hoca hutbe veriyormuş. Hoca hutbede
diyormuş ki: Allah ne yerdedir ne gökte, ne sağdadır ne solda,
ne arkadadır ne önde. Cemaatten birisi çıkmış, fırlamış,
Yahu Hoca, sen tümden Allah yoktur. diyeceksin herhâlde ama cesaret
edemiyorsun. demiş. Sayın Başbakan milliyetçiliğe
karşı ama ekliyor önüne siyasi literatürde olmayan, dinsel
milliyetçilik, etnik milliyetçilik
Böyle bir milliyetçilik tanımı yok,
böyle bir milliyetçilik anlayışı da yok ama milliyetçiliğe
karşı. Dolayısıyla, aynı hutbe veren hoca gibi
eğer cesaretliyse çıksın açıkça bunu söylesin Sayın
Başbakan. Bizim milliyetçiliğimizi hiç kimse faşizme falan
yaklaştıramaz kıymetli arkadaşlar, beni de
yaklaştıramaz, partimi de yaklaştıramaz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Sayın Milletvekiline
sataşmadan dolayı söz verdiniz. Aslında bununla ilgili
kararı bu oturum kapanmadan önce vermeniz gerekiyordu. İç Tüzük 69a
göre
aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını takdir
eder. diyor. Dolayısıyla, Sayın Başkan, bu İç Tüzüke
uymanız gerekiyor. Aynen gelen kâğıtlarda yayınlanmamış
olan bir konuyu Ee canım, işte burada okuduk, ne var canım?
demeniz gibi
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Burada da yine
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) -
sırf sayın milletvekiline o oturumda söz vermemek
için bunu kullandınız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bu doğru olmamıştır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim efendim.
AHMET YENİ
(Samsun) Söz vermeyecektiniz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Söz vermeye gerek yok.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, ben grup önerisi
başladığı andan itibaren söze girdim ve beni görmüyorsunuz.
Ne hakla görmüyorsun sen ya! Ben milletvekiliyim. O kürsüde
Sen
milletvekilinin
O gözün görüyor orayı. Ben onu
AHMET YENİ
(Samsun) Sen ne hakla Başkanla böyle konuşuyorsun!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşma!
AHMET YENİ
(Samsun) Başkanla konuşuyorsun, sen denir mi Başkana!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen konuşma!
AHMET YENİ
(Samsun) - Başkana sen diye hitap
edilmez!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir milletvekili söz istemişse
BAŞKAN
Sizin konuşmalarınızı bütün Genel Kurul duyuyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Bir dakika
BAŞKAN -
Dikkat ediyorsunuz değil mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika beni dinle! Beni dinle!
AHMET YENİ
(Samsun) Elini indir, elini!
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sen benim sözümün gereğini yerine getirmek zorundasın! En
azından diyeceksin ki: Niye söz istiyorsunuz? Bunu söylemek
zorundasın! Ben, bir saattir orada söz istemişim. Orada, gözün
görüyor, ondan sonra çıkıyorsun, birleşime ara veriyorsun. Böyle
bir şey olur mu!
BAŞKAN
Buyurun, oturun yerinize lütfen!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim?
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim?
BAŞKAN
Oturun yerinize!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, bir dakika
BAŞKAN
Tamam
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye söz istedim diye sormuyorsun?
BAŞKAN
Sözünüz, hitabınız gerçekleşti.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Niye söz istedim?
BAŞKAN -
Lütfen, oturun yerinize!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, 63üncü maddeye göre, tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN Söz
hakkınız yok! Konuşmuyorsunuz!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, söz istiyorum.
BAŞKAN
Sözünüzü konuştunuz, ifadenizi yaptınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır
Ben 63üncü maddeye göre, tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN
Bakınız, bu üslup içerisinde oturum yönetilmez. Lütfen!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak, o kürsüde oturmak, şerefli ve namuslu bir makamdır.
BAŞKAN
Geçersiniz yerinize, yaparsınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Orayı lütfen
Ben tutumun hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmalarınıza dikkat edin! Üslubunuza dikkat
edin!
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzükün 63üncü maddesine göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Konuşmalarınıza dikkat edin, üslubunuza dikkat edin!
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Efendim, ben kimseye hakaret etmiyorum.
BAŞKAN
Konuşmalarınıza dikkat edin! Tutanaklara bakın, ne
konuştuğunuzu duyarsınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzükün 63üncü maddesine göre söz istiyorum ve burada
Sen yalnız buradan söz isteyenleri orada kale alıyorsun,
dışarıdakilere bakmıyorsun.
BAŞKAN
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Burada 550 milletvekili var ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bu uygulamanız konusunda
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben söz istiyorum, söz!
BAŞKAN
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sayın Başkan, uygulamanız konusunda ne dedim efendim?
BAŞKAN
Gereken ifadelerde bulunmuştur. Gider yerine, açar tekrar
Üslubunu
Konuşur.
Lütfen, buyurun
efendim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
OKTAY VURAL
(İzmir) Biraz önce yaptığınız uygulamayla ilgili ne
2/354 esas
numaralı
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, bakın ben, milletvekiliyim
Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifimin
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Beni dinlemek zorundasın! Yoksa benim buraya
Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, önce
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kâtip üyeye söyleyin de
Ben bir şey
söyledim. Yani, ne oldu? Yani, ne oldu? 69a göre sözünüzü aynı oturumda
Tamam dediniz, gittiniz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Tutanakları getirtti Başkan bu arada. Tutanaklar incelendi
bu arada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN
Sayın Vural, bu husustaki takdiri Genel Kurula bırakıyorum.
İstirham ediyorum, lütfen
Buyurun, önergeyi
okuyalım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/354 esas
numaralı
BAŞKAN Bir
dakika durun, okumayın lütfen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Genel Kurula neyi bırakabilirsiniz? Sizin bu konuda
yetkiniz yok ki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Burada tartışılacak her şey.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
Usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN Aç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben de 63üncü maddeye göre söz istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yaptığınız uygulamayla ilgili usul
tartışması açıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 63üncü maddeye göre tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Açıyor musunuz?
BAŞKAN
Açıyorum, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben de istiyorum aleyhine.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Zamanımızı boşa harcıyorsunuz. Bu
millet bizi bunun için yollamadı. Bu millet, bizi kanun
çıkarsın, yasa çıkarsın, araştırma önergesi
çıkarsın diye yolladı.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Sataşma nedeniyle söz talebinin aynı oturum
içinde karşılanması gerekirken bu talebin bir sonraki oturumda
değerlendirilmesinin ve gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanmayan genel görüşme önergesinin ön görüşmesinin
yapılmasının İç Tüzüke aykırı olduğu
iddiasıyla Başkanın tutumu hakkında
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, burada oturmak demek, sayın
milletvekili nerede olursa olsun keyfî yönetme hakkınızı
elinizde tutmanız demek değildir. Sizi bağlayan bir İç
Tüzük vardır. Bu İç Tüzüke göre Meclisi yönetmek
zorundasınız, mecburiyetindesiniz, içinize de sindirmek
zorundasınız. İster sevin ister sevmeyin ama keyfî yönetim
olmaz. Daha önce
(AK PARTİ sıralarından Konuya gel. sesleri)
Anlayamadın
galiba.
BAŞKAN
Arkadaşlar, müdahale etmeyin lütfen.
Sayın Vural,
buyurun efendim. Genel Kurula hitap ediniz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Anlayamadın. Grup başkan vekiliniz gelsin anlatsın.
Eğer hangi konuda olduğumuzu bilmiyorsanız o zaman niye burada
oturuyorsun? Oturma, çık dışarıda maç izle.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkana dönerek
konuşamazsınız, Genel Kurula hitap edin.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, Sayın Başkanım, gelen kağıtlar
listesinde
BAŞKAN
Sayın Vural, ben sizi duyuyorum efendim. Genel Kurula hitap edin.
Lütfen buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Genel Kurula hitap ediyorum.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Siz biraz önce, MHP Grubunun önerisini verdiğimiz zaman Genel
Kurula hitap etmediniz.
Şimdi,
kalkıp burada Sayın Milletvekilinin o sıradaki talebini dikkate
almadınız. İç Tüzükün amir hükmü var, diyor ki: Söz verme
zamanını aynı oturum içerisinde takdir edeceksiniz. Bunun
sizinle, yani sizin tavrınızla
Siz ne hakla bir milletvekilinin o
oturum içerisindeki söz talebi konusunu karara bağlamıyorsunuz! Yok
böyle bir yetkiniz. Böyle bir yetkiniz olduğunu iddia ediyorsanız,
çıkın söyleyin. Efendim, keyfî yönetimle olmaz. Biraz önce o zaman,
değerli milletvekillerinin yönetim tarzıyla ilgili ortaya
koyduğu görüşlerin Meclisi yöneten tarafından da aynen
benimsendiğini ortaya koyuyor. Bir sayın milletvekili bununla ilgili
şey yaptı, siz hemen oylamayı yaptınız, oturumu
kapattınız. Şimdi neye göre söz verdiniz, neye göre?
Sataşmadan dolayı verdiyseniz, sataşma bir önceki oturumda
olmuş.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Tutanaklar ancak geldi.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Dolayısıyla, burada Ben yaptım, oldubitti. olmaz,
riayet edeceksiniz. Biz, hukukumuza riayet edilmesini istiyoruz,
milletvekillerinin hukukuna riayet edilmesini istiyoruz. Fazla bir şey mi
istiyoruz acaba? Yani fazla bir şey mi istiyoruz ya? Yani burada iki
dakika önce, yarım saat önce konuşsa ne olurdu? Takdir etseydiniz ne
olurdu? Bu tavrınız, maalesef hem İç Tüzüke aykırı
hem de tutumunuz
Gerçekten, yani yadırgıyorum. Yayınlanacak.
diyorsunuz, web sayfasına giriyoruz, o anda yayınlanmış.
Yani şimdi neyin okunduğu, neyin yayınlandığı
konusunda bizim hakkımızı, hukukumuzu da siz
koruyacaksınız. Usule uygun olup olmadığını siz
koyacaksınız. Eğer usul yoksa esas da yoktur zaten. Yani burada,
o zaman, her türlü usulden vazgeçelim, esastan vazgeçelim, bir tek hüküm
Meclisi Meclis Başkan Vekili istediği gibi yönetir. desin,
bitirelim, bu kadar. Biz de bu tartışmayı yapmayız;
hakkınızdır, hukukunuzdur deriz. Ama bu
tavrınızı, gerçekten, bu Meclisin çalışma usulleri
açısından son derece baskıcı, dikkate almayan,
milletvekilinin o talebini dikkate almadan istediğinizi yapan
Bir Meclis
Başkan Vekili olarak bu kadar müdahilci olamazsınız. Siz Meclis
Başkan Vekilisiniz, yöneteceksiniz, usulüne göre; bellidir. Ama siz,
âdeta, milletvekillerinin üzerinde bir tahakküm kuran
Yok, yapmayın, sabredin
Bu konuda siz taraf olmamalısınız. Siz Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğünü uygulamakla yükümlüsünüz. Haa Uygulamasam ne
olur canım, Allah Allah, ne olacak! diyorsanız, gerçekten bu konuda
hiçbir endişe tanımıyorsanız, o zaman ne
yapacağız değerli arkadaşlar? Yani, kendi hukukunuzu
kendiniz oluşturur, ben kimseninkini dikkate almam
Biraz önce
konuşuyoruz, siz devam ediyorsunuz. Bir şey söyleyin, deyin ki,
bununla ilgili şundan dolayı yaptım, bundan dolayı
yaptım. Bir cevap verme durumunda bile kendinizi hissetmiyorsunuz. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Meclis Başkan Vekili, grup başkan vekili
değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisini, hepsini temsil eder. Biz,
Sayın Başkana gittiğimiz zaman, onun, şuranın
başkan vekili ya da şuranın temsilcisi olarak gitmiyoruz, bize
de öyle bakılmasını istemiyoruz. Siz, iktidarın Meclis
Başkan Vekili değilsiniz ki. Muhalefete karşı olmanız
da gerekmiyor ki. Ama, bununla ilgili gerçekten âdeta yok sayan, istediğimiz
gibi yaparız
Bir milletvekilimiz çıkıyor onu söylüyor, siz, o
milletvekilinin söylediği sataşmayla ilgili kendisine atfedilen konu
hakkındaki düşüncesini grup başkan vekiline test ettiriyorsunuz.
Bir milletvekilini diğer milletvekiline test ettiriyorsunuz ya! Böyle bir hakkınız
var mı sizin? Ona test ettiriyor, öyle mi acaba? Öyle bir şey olamaz.
Dolayısıyla
BAŞKAN
Sayın Vural, hukuku çiğnemeyelim, böyle bir şey söylemedim,
sadece, Siz böyle bir ifadede bulundunuz mu? dedim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır.
BAŞKAN Herkes
birbirinin hukukunu korumalıdır, hukuku korumak size de bir
vazifedir.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ne tür bir ifadede bulunduğumu sordu Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(Devamla) Hayır, hayır; çok teessüf ederim, sayın
milletvekilimizin o tavrını, âdeta oranın kabulüne müncer
ettiniz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Hayır, hayır; benim cümlemin ne olduğunu sordu.
BAŞKAN
Hayır, yanlış anlaşılma olmuştur, öyle bir
ifadede bulunmadım.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, yanlış anlaşılma olmuşsa,
anlaşılmayı düzeltmek lazım.
BAŞKAN
Siz böyle bir ifadede bulundunuz mu? dedim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bir milletvekilinin
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen, başkalarının hukukuna da saygı
gösterelim.
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Gösteriyorum zaten.
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Yani, kimin hukukunu
BAŞKAN
Söylemediği şeyleri isnat etmeyelim. Böyle bir ifadede
bulunmadım.
OKTAY VURAL
(Devamla) Kime isnat ettik?
BAŞKAN
Böyle bir söz söylediniz mi? ifadesinde bulundum, lütfen
OKTAY VURAL
(Devamla) Hayır, hayır, hayır, Öyle bir söz söylediniz mi?
diye ifadede bulunmadınız.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Benim ne söyleyip söylemediğimi sordu Sayın Başkan.
BAŞKAN
Benim söylediğimi siz yorumluyorsanız, Siz böyle dediniz.
diyorsanız, olmaz ki böyle bir şey!
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, siz nasıl sayın milletvekiline atfedilen konu
hakkında oturum öncesinde söz vermeyip kendinize
kullanıyorsanız, benim de bu konuda söz söyleme hakkım var.
Sizin gibi düşünmek zorunda mıyım? Mecbur muyum ya! Ne günlere
kaldık ya! Mecbur değiliz, aynı şeyi düşünmek zorunda
da değiliz. Düşünmediğimiz için de buradayız.
Ama Sayın
Meclis Başkan Vekilim, bu tutumunuz doğru değildir.
Milletvekillerinin haklarını, hukuklarını; muhalefetin
tutumlarını, hakkını ve hukukunu bu İç Tüzüke göre
yönetmek zorundasınız siz. Yani biz,
çıktığınız zaman, iktidar partisinin Meclis
Başkan Vekili olarak mı görelim sizi? Bu doğru şey
değil.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Hâlâ aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz!
OKTAY VURAL
(Devamla) Anlamadığınız için, belki onun için
tekrarlıyorum. Olur ya
İsterseniz bir daha tekrar edeyim. Olur mu?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Arife tarif gerekmez!
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet... Dolayısıyla yani şimdi keyfinize göre bir
yönetim tarzı tutturuyorsunuz. Keyfinize göre bir yönetim tarzı
tutturmanızı içinize sindirebileceğinizi düşünmüyorum
açıkçası ve bu konuda gerçekten biz bu endişelerimizi bu
kürsüden dile getirmek zorunda kalıyoruz. Sizin İç Tüzüke uygun
hareket etmenizi, İç Tüzük çerçevesinde milletvekillerimizin ya da gruplarımızın
kullandığı haklara ve itirazlara karşı İç
Tüzükün hükümleri çerçevesinde hareket etmenizi bekliyoruz. Gelen
kâğıtlar listesinde yayınlanmamış bir konuyu okuttuk,
ondan sonra yayınlanacak deyip yayınlanmasını gerekçe
gösteriyorsanız, o zaman sorarlar, niye yayınladınız? Madem
gerek yoktu da niye yayınladınız? Komik oluyor. Hukuk
yapılan yerde hukuk ihlali olmaması gerekiyor. Eğer milletimizin
çıkarttığımız bu kanunlara uymasını
istiyorsak, önce kendi aramızdaki hukuku düzenleyen İç Tüzüke ve bu
İç Tüzükü uygulamak durumunda olan Meclis Başkan Vekilinin buna göre
yönettiğine ilişkin hepimizin güven duyması gerekiyor.
O bakımdan
Sayın Meclis Başkan Vekilimizin bu iki yönetim tarzı
dolayısıyla bir usul tartışması açtım. Sayın
Meclis Başkan Vekilinin aslında, biraz önce Grup Başkan Vekili
de ifade etti, sataşmadan dolayı bir önceki oturumda söz vermesinin
hangi maddeye istinaden yapıldığı konusunu sordum. Hiçbir
cevap vermediler. Bu cevap karşısında da böyle bir usul
tartışmasının açılmasını uygun gördüm.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet, usulün
aleyhinde Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, burası yüce bir kurumdur, çok yüce bir
kurumdur. Bu kurum gerçekten milletimizin bir Kâbesidir. Burada herkesin,
özellikle şu kürsüde oturan insanların hakkaniyet, adalet ölçüleriyle
kendi kendisini test etmesi lazım. Ben o kürsüde yedi sene bulundum ve ben
inanınız ki orada bulunduğum zaman kendimi Tanrı
karşısında hesap veren bir insan statüsünde gördüm. İster
inanın ister inanmayın siz. Bunun tabii o güzelliğini
kavrayabilmek için o sorumluluk duygusunu duymak lazım.
Şimdi,
Nevzat Bey -işte 2007den beri burada parlamenteriz- öyle enteresan bir
görüntü içinde ki, grup başkan vekillerinin isteklerini nazara alıyor
-ben bağımsız milletvekiliyim, arka sıralarda oturuyoruz-
söze giriyoruz, kale almıyor; karar yeter sayısını
istiyoruz, yüzde bin karar yetersayısı yok, geçiyor.
Ya, şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, o kürsü çok yüce bir kürsüdür,
millet adına hakkaniyet ve adalet ölçülerine göre görev
yapılmasını gerektiren bir kürsüdür. Eğer bu kürsüde oturan
insanlar Allahtan korkmazsa, vicdanının sesiyle hareket etmezse, bir
siyasi partinin militanı gibi hareket ederse, Ya, ben, işte siyasi
iktidara şu tavizleri vereyim de benim de şu işlerim olsun. düşüncesiyle
hareket ederse bu Meclis çok büyük bir itibar kaybeder. Bu Meclisin itibar
kaybetmesi demek milletin itibar kaybetmesi demek. Bu çok önemli bir olay.
Şimdi, ben,
AKP Grup Başkanlığının önerisi okunduğu zaman söz
sırasına girdim. Şimdi, Başkan mecburdur, Tüzükün
60ıncı maddesine göre çok kısa bir konuşması olan
milletvekili yerinden çok kısa bir açıklama yapar. Bu İç
Tüzükün 60ıncı maddesinin gereği. Şimdi, Nevzat Bey beni
görmüyor, beni milletvekili saymıyor! Nedense! Yani bu hakkı nereden
buluyor kendisinde! Daha önceden bu kürsüde oturanlar beni görmediler ama çok
büyük sıkıntılara düştüler. Yani onu da bir şey etmesi
lazım. Ben haksız bir talepte bulunmuyorum. Şimdi ben istiyorum
ki, bu Mecliste her şeyde hakkaniyete, adalete uygun bir düzenleme
yapılması lazım.
İşte
biraz önce MHP Grup Başkan Vekili arkadaşımız söyledi,
İç Tüzükün 102nci maddesine göre, genel görüşme
açılmasını hükûmet, gruplar veya milletvekilleri isteyebilir. Bu
hemen listede yayınlanır. Daha vermemiş,
yayınlanmamış, getiriyorsunuz burada bunu görüştürme kararını
alıyorsunuz. Şimdi burada Meclis Başkanı olan,
Başkanlık makamında oturan arkadaşımız AKPnin
veyahut da bazı grupların cehaletini gidermek için bir makam
olmamalıdır. Kardeşim, orada okuma yazması olan herkes
BAŞKAN
Sayın Genç, bakın, müdahale etmedim, ifadenize dikkat edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır, konuşmayın. Sonra siz bana cevap verirsiniz.
BAŞKAN -
Bakınız, bir gruba cehalet ifadesi
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben konuşayım, ondan sonra cevap verirsiniz.
BAŞKAN -
İkaz etmek durumundayım, ikaz ediyorum sizi.
KAMER GENÇ
(Devamla) Benim şimdi on dakika konuşma hakkım var.
Ben bugün
Zaten
yurt dışındaydım, yeni geldim. Bazı konularda dile
getirmek
Yani zaten bakın konu dışına
taşımıyorum. Geçen hafta burada sorularımız
cevaplandırıldı. İki tane sorum okundu, cevap verilmedi.
Bakıyorum şimdi o sorularım Meclis
Başkanlığı tarafından gündemden
düşürülmüştür. Bu sahtekârlık! Yahu, ben soruyorum: Hangi
milletvekili yurt dışına gitti AKPnin, ne kadar harcırah
aldı? Tayyip Erdoğan hangi milletvekillerini Anayasanın 82nci
maddesine göre dışarıya götürdü ve bunlara ne harcırah
ödendi? Sorularım açık, net. Cemil Çiçek, burada o sorular okundu
ama birisine cevap vermedi. Ben burada daha o şey etmeden Başkanlık
Divanına kâğıt gönderdim. Dedim ki: Şu sorularım
cevaplandırılmamıştır. Şimdi bakıyorum
sorular listesinden düşürülmüş. Değerli milletvekilleri, böyle
bir şey yok ki. Bu Meclis Başkanlık Divanı Hükûmetin işte
suistimallerini, yolsuzluklarını örtbas eden bir makam değil ki.
Ben, kardeşim, şu sorularımı
cevaplandırmamış Hükûmet diyorum.
Şimdi, yine
geliyor, İç Tüzükün 98inci maddesi var, soru okunacak, ilgili bakan
cevap verecek, o bakanın verdiği cevaba karşı milletvekili
eğer tatmin olmamışsa yerinden buna kısa bir cevap verecek.
98inci maddeyi açın okuyun arkadaşlar. Ondan sonra bakan da isterse
buna beş dakika daha cevap verecek. Şimdi siz bunları bir tarafa
itiyorsunuz, soruları peşi peşine, gır gır gır
okuyorsunuz, bakan burada çıkıyor AKPnin propagandasını
yapıyor: Bizde hiçbir suistimal yok. Yahu, arkadaşlar, böyle
şey olmaz, böyle, milletten kaçılmaz. Ondan sonra da
çıkıyor burada bakan diyor ki: Biz bütün soruları
cevaplandırdık. Yok kardeşim, cevaplandırmadın. Bizim
burada sizinle ilgili verdiğimiz birçok soygun, yolsuzluk
sorularını cevaplandırmadan gündemden düşürüyorsunuz. Böyle
bir şey olmaz ki değerli milletvekilleri. Bakın, burası bir
Meclisse bu Mecliste milletin hakkı var, herkes duysun. Yani,
çıkalım, eğer alnımızda kara leke yoksa, halkın
karşısında bu kürsüde insanlar bizim söylediklerimizi
dinlesinler, hakikaten biz mi yalan söylüyoruz, Hükûmet mi yalan söylüyor?
Böyle bir şey olmaz. Ciddi ciddi sorularımız var. O kadar, yani
ülkede ekonomiyi iflasa götüren, devletin o en güzel KİTlerini kendi
yandaşlarına değersiz olarak veren sorularımız var.
Niye bunlara cevap verilmiyor? Çünkü Meclis Başkanlık Divanı
bunlara çanak tutuyor, bunlara araç oluyor, yani soruların Türkiye Büyük
Millet Meclisinde doğru olarak cevaplandırılmasını
engelliyor. Cevaplandırdım işte. Yahu, kardeşim ben
soruyorum, diyorum ki: Bugün -ben inanıyorum ki- AKPli bazı
milletvekilleri aldığı maaşın 4 misli miktarında
harcırah almışlar. Ben bunu soruyorum, yani inanıyorum
buna. Diyorum ki mesela: Tayyip Beyle Abdullah Bey yurt dışına
kaç tane seyahat etti? Kendisi ve ailesi için ne kadar harcırah
aldı? Bunun cevabını bana ver kardeşim. Yani, bu benim
doğal hakkım değil midir arkadaşlar? Ayrıca da
Abdullah Bey her yurt dışına gittiğinde, bana intikal eden
bir bilgiye göre, 500 bin dolar örtülü ödenekten kendisine para ödeniyor. Ben
bunu söylüyorum. Eğer hakikaten buna bir para ödenmiyorsa, bana söylerse,
ben de çıkıp derim ki: Yahu, özür dilerim, bize böyle bir şey
söyleniyor ama
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, Tayyip Beyi koruyan 500 tane
polis var. Bir yurt dışına gittiği zaman 50-60 tane polisi
dışarıya götürüyor. Bunların harcırahı kimden,
nereden ödeniyor, ne kadar bunlara mal oluyor? Ama öte tarafta insanlar aç
kardeşim ya, aç! Bana öğrenci telefon ediyor Sayın
Milletvekilim, bana 20 milyon, ayda, benim için çok büyük bir katkı.
diyor.
Değerli
arkadaşlarım, yani üniversitede okuyan öğrencilerimiz
Yurtlarımız
Üniversite açmışız yurt yok.
İnsanlar sefaletin içinde. O genç, dinamik, hayata yeni atılan o
insanlar gerçekten büyük bir umutsuzluk içinde, yoksulluk içinde,
karnını doyuracak bir şey bulmuyorlar. E, biz bunları
burada söylüyoruz
Ya, çıksın Hükûmet, arkadaşlar, bunları
cevaplandırsın. Ama burada önemli olan, Başkanlık
makamında oturan arkadaşlarımızın o makamın
gerektirdiği tarafsızlık, dürüstlük, ülkenin birlik ve
bütünlüğünü savunan ve o zaman, hiçbir zaman taraflı hareket etmeyen
bir konumda olması lazım, çünkü bu kürsü onu gerektiriyor.
Şimdi, 340
tane milletvekili var. Ben de bağımsız tek milletvekiliyim.
Gelin gidelim sokağa, inanınız ki, yani görüşelim,
bakalım halk beni mi tasvip ediyor, sizi mi tasvip ediyor? Gidelim
vallahi, şey değilim ama mesela, ben bu sırada konuşmuyorum
diye halk diyor ki: Ya, Kamer Genç seni susturdular. Diyorum
ki:Kardeşim, bana vallahi söz vermiyorlar. Bana söz gelmemesi için her
türlü hile yapılıyor.
Şimdi,
bakıyorum burada
Biliyorsunuz, kanun maddeleri üzerinde AKPli
arkadaşlarımız söz alıyorlar. Ondan sonra, eğer biz
burada isek söz isteyen var, yoksak söz isteyen yok. Böyle şey olmaz ama
Meclis Başkanlık Divanı da buna alet oluyor. Kaç defa burada
denildi ki: Efendim, söz isteyen yok. Ama ben oradan diyorum ki: Ben söz
istedim. Ha, ya senden önce başkası söz istemiş. diyor.
Değerli
arkadaşlar, bu, keyfî yönetimin daniskasıdır.
Sonra, yani
Sayın Başkan, bundan sonra bir AKPnin yandaşı olarak
hareket etmek, keyfî hareket etmek size ne şan, şöhret
kazandırabilir? Bilakis, o kürsüyü tarafsız, ülkenin, milletin
yararına, hak ve adalet ölçüleri içinde yönettiğiniz zaman büyüyeceksiniz.
Biz de size saygı duyacağız. Biz de çıkarız, böyle,
içimizden gurur duyarak Sayın Başkanımız diyeceğiz
ama benim şimdi içimden size Sayın Başkanım deme
şeyi gelmiyor. Niye gelmiyor biliyor musunuz? Keyfî
uygulamalarınız nedeniyle. Ben burada bağımsız
milletvekiliyim. Buraya geliyorum, bir talepte bulunuyorum, siz beni hiç kale
almıyorsunuz, hemen yandaki Divan üyesine diyorsunuz ki: Oku. Böyle bir
şey olmaz ki arkadaşlar. Yani, ben, ille çıkıp da kürsüde
kavga mı edeceğim? Sonra, kavga etmekten de bıktım yahu!
Vallahi bıktım arkadaşlar yahu! Artık, yani, o kadar
sıkıntıya düşüyorum ki
Ya, benim görevim burada,
gelmişim, milletin hakkını savunmak. Onun için sizden rica ediyorum
Sayın Başkan, kimseye yaranmayın, siz
vicdanınızın, onurunuzun düşüncesinde hareket edin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani hak, adalet neyse ona göre şey edin ve siz bu
şekilde hareket ettiğiniz zaman göreceksiniz, biz de size
yardımcı olacağız. Biz de inanmanızı istiyoruz,
sizin Başkanlık Divanı yönetimini çıkmaza sokmamak için
elimizden gelen desteği vereceğiz. Ama o Tüzükte her şey
belirtilmiş. Şimdi, AKP Tüzükü rafa kaldırmış. Yahu
kardeşim, İç Tüzükte diyor ki işte, Salı, çarşamba,
perşembe günü Meclis saat 15.00te toplanır 19.00da biter. Sen
şimdi onu uygulamıyorsan, getir İç Tüzük
değişikliğini yap. Hayır, İç Tüzük değişikliği
yap
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Çalışmanın ne zararı var?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben bir şey demiyorum arkadaş.
Yani, getir Saat
13.00te Meclis çalışması başlar 23.00e kadar devam eder.
de, hiç olmazsa her hafta Danışma Kurulu getirmeyin. Yani, ben,
arkadaşlar, çok çalışmaktan şikâyet eden bir kişi değilim.
Ama ikide bir İç Tüzük hükmü ortadayken siz bu İç Tüzük hükmünü
ortadan rafa kaldırıyorsunuz. Yani, bunu böyle bir uygulama
yapın.
Onun için,
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için,
rica ediyorum, bundan sonra biraz hakça davranın.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Evet, tutumum
lehinde, Sayın Suat Kılıç, Samsun Milletvekili.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
Sayın Başkanın tutumu lehinde söz almış bulunuyorum,
bu vesileyle yüce heyeti en içten duygularla selamlıyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, esasında bir usul tartışması ihtiyaçsa
şayet bu talebin muhalefetten değil iktidardan gelmiş
olması lazımdı. Zira, İç Tüzük 69 kapsamında hiçbir
şekilde söz konusu olmayan, varit olmayan bir sataşmaya istinaden
Sayın Başkan muhalefet milletvekilinin talebi üzerine söz hakkı
kullandırdı. Dolayısıyla şunu ifade etmek istiyorum:
Bir usul tartışması, Sayın Başkanın tutumu
üzerinde bir tartışma açılacaksa muhalefetin talebi üzerine
değil, iktidarın talebi üzerine olması gerekirdi. Çünkü
tutanaklar Genel Kurulda okundu sayın milletvekilleri ve benim
tarafımdan sayın muhalefet milletvekiline yönelik ya da gruba yönelik
en ufak bir isnadın olmadığı, söz konusu kelam üzerinde
bilgi talebi noktasında kendisinin daha bilgili olduğunu ifade
etmekten ibaret bir diyalog yaşandı. Dolayısıyla burada ne
bir sataşma söz konusudur sayın milletvekili açısından ne
de parti grubu açısından bir sataşma söz konusu değildir.
Dolayısıyla
burada, sayın milletvekilleri, şunu ifade etmek istiyorum: Sayın
Başkan karar verecek. İç Tüzük 69dan söz istenmiş. Sayın
Başkan kendisine sataşmada bulunulduğunu iddia eden
milletvekilinin yaklaşımına göre söz veremeyecekse, Sayın
Başkan sataştığı iddia edilen milletvekilinin
söylediği cümleler üzerine de bu sözü verip veremeyeceğinin
kararını ortaya koyamayacaksa geriye kalan tek yol vardır,
hafızaya müracaat etmek. Genel Kurulun hafızası, tutulmakta olan
tutanaklar ve kayıtlardır. Dolayısıyla Sayın
Başkan yapılması gerekeni yaptı kanaatindeyim.
Tutanakları getirdi. Tutanaklar Genel Kurulda okundu. Esasında
sıkıntının buradan kaynaklandığı
anlaşılıyor. Çünkü okunan tutanaklarda bir sataşma söz konusu
değil, dolayısıyla tutanaklardan kaynaklanan bir cevap
hakkı da kesinlikle söz konusu değil. Ama Sayın Başkan,
buna rağmen, kendisine yöneltilen bütün suçlamaların aksine, varit
olmayan bir sataşmaya istinaden bile muhalefet milletvekiline iki
dakikalık artı bir dakikalık cevap verme süresini
kullandırmak cihetine gitmiştir.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, burada esasında usulü konuşmak
yerine üslubu konuşmakta fayda görüyorum. Bu Meclisteki hiçbir
milletvekilinin ya da hiçbir grup sözcüsünün veya yöneticisinin
Başkanlık makamına parmak sallayarak, el hareketleriyle ya da İç
Tüzük kitabını sallamak suretiyle veya sen şeklindeki
hitaplarla seslenmemesi gerektiği kanaatindeyiz.
Burada bazı
arkadaşlarımız bilgiden ve cehaletten söz ettiler. Cehalet
hatırlatması yapanlara, adabımuaşeret
hatırlatmasıyla cevap veriyorum. Bu Başkanlık kürsüsü
cumhuriyetin kuruluşunda Gazi Mustafa Kemalin oturduğu kürsüdür ve
bu Başkanlık kürsüsünün bir şahsı manevisi vardır.
KADİR URAL
(Mersin) El hareketi yapma.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Bu şahsı maneviyi sorgulamak, ilzam etmek ve bu manevi şahsiyeti
tahkir eder şekilde, tezyif eder şekilde sen şeklindeki
hitaplarla hafife almak, küçük görmek, millet iradesini temsil etmek üzere bu
çatı altına gelen hiçbir milletvekilinin hakkı olamaz.
Sayın Başkanın tutumu hakkında itirazlar olabilir,
eleştiriler söz konusu olabilir, uygulamalara itirazlar seslendirilebilir.
İç Tüzükün hükümleri ortadadır, amir olan hükümleri uygulamakla da
Sayın Başkan gerektiğinde mükelleftir ama Sayın Başkan
sen değildir, sizdir. İsmiyle hitap edilecek bir isim değildir,
Sayın Başkandır. Özellikle bu kürsüde uzun yıllar görev
yapmış isimlerin bunu çok iyi bilmeleri gerekir ki,
Başkanlık makamı cumhuriyet birikimimizin ve demokrasi
kültürümüzün tecelli ettiği bir yerdir ve o noktayı hafife almak, o
noktayı el kol işaretleriyle sorgulamak, o noktaya sen demek, yüce
Meclise de, millet iradesinin tecelligâhı olan bu müesseseye de, bu
müessesenin üyelerine de yeterince saygısız bir tavırdır
diye düşünüyorum.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Başkanın tutumu
hakkında söz alındı, pek çok şey söylenecek gibi oldu ama
bilgiden de, fikirden de yoksun cümlelerle Sayın Başkan
eleştiriye maruz kaldı.
Değerli
arkadaşlarım, burada bir iş yapmaya çalışıyoruz.
Danışma Kurulu mutabakatı sağlanamadığı için
grup önerilerimiz burada tek tek oylandı. Tutanaklar geldi, tutanaklarda
iddia edilen sataşmanın da olmadığı
anlaşıldı ve dolayısıyla maksat hâsıl oldu ama
tanım yapıyoruz derken, bir grubu suçlayıcı, ilzam edici,
hafife alıcı, tahkir edici ifadeler kullanmak, değerli
arkadaşlarım, bilmelisiniz ki, cevabını bu gruptan da
aynı şekilde ortaya çıkaracaktır. Biz Genel Kurulun
saygınlığına ve mehabetine gölge düşmesin istiyoruz.
Özellikle parti genel başkanlarının, siyasi liderlerin
kişilikleriyle ilgili hakaretamiz ifadeler kullanılmamasını
arzu ediyoruz ve iktidar sözcüleri olarak muhalefetimizin çok değerli
sayın genel başkanlarına yönelik cümleler kurarken
olabildiğince dikkatli, boğazın bütün boğumlarından
bütün kelimeleri süzerek geçiren bir yaklaşımı ve üslubu
benimsiyoruz. Bu saygı dolu, bu dikkatli tavrın muhalefetin sözcüleri
ve yöneticileri tarafından da benimsenmesi kaçınılmaz bir
zarurettir. Yeryüzünde hiçbir hakaret sözcüğü ya da cümlesi olmasın
ki daha ağır bir karşılığı bulunmasın.
Ama değerli arkadaşlarım, millet adına seçilmiş 550
milletvekilinin birbirlerine yönelik saygıdan yoksun, öz güvenden yoksun,
asgari adabımuaşeret geleneklerinden yoksun ifadelerle seslenmesi bu
Meclisin kültürüne de, demokrasi birikimimize de paralel olmayan bir yaklaşım
olacaktır. Dolayısıyla biz bundan sonraki süreçte de ne kadar
tahrikkâr olunursa olunsun, ne kadar hakaretamiz ifadelere acziyet içinde
sığınılırsa sığınılsın,
muhalefet gruplarının varlığına ve genel
başkanlarının şahsiyetlerine yönelik
tutumlarımıza, söz ve beyanlarımıza olabildiğince
dikkat göstermenin gayretini vereceğiz. Bunu Grup Başkan Vekili
olarak grupta bulunan bütün arkadaşlarım adına ifade ediyorum.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, sözlerimi şu şekilde toparlamak
arzusundayım:
Değerli
arkadaşlar, bu milletin milliyetine ve manevi müktesebatına
ilişkin konularda hiçbirimiz bir diğerimize ya da hiçbir parti grubu
bir diğer parti grubuna ders vermeye, ahkâm kesmeye kalkmasın,
kalkışmasın. Biz, millet ve milliyet noktasındaki
anlayışımızı bugüne kadar hiç kimseye sorgulatmadık,
bundan sonra da sorgulatmayız. AK PARTİ Grubunun ve ailesinin
kuruluşundan itibaren, milliyetçilik anlayışı,
tanımını Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında bulan Atatürk
milliyetçiliği anlayışıdır. Bunun herkes
tarafından bu şekilde bilinmesini istiyorum. [MHP
sıralarından alkışlar(!)]
Çok değerli
milletvekilleri, şairin dediği gibi
KADİR URAL
(Mersin) Bravo yani!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Hatırlayın, hafızalarınızı siz de
tazelemiş olursunuz
Şairin dediği gibi:
Bir zamanlar ne
millet, hem ne milletmişiz,
Gelmişiz
dünyaya millet nedir, milliyet nedir öğretmişiz!
Saygılar
sunuyorum. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar (!)]
KADİR URAL
(Mersin) Senin arkadaşların bile inanmadı sana ya!
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) Sen kendi adına konuş!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Lehte, Ahmet
Yeni, Samsun Milletvekili.
Buyurun efendim.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekilinin tutumu hakkında lehte söz aldım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilimizin tutumunun İç Tüzüke uygun
olduğunu hep beraber burada görüyoruz ve biraz sonra da bu tutum
sonuçlanacak.
Ayrıca,
değerli arkadaşlar, yüce milletimiz bizi burada ekranları
başında izliyor. Kimin ne yaptığını, bu Meclisi
çalıştırmak için kimlerin gayret sarf ettiğini, engellemek
için kimlerin ne yaptığını milletimiz yakinen takip ediyor.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Kaç tane milletvekili var şurada? Bir say bakalım.
Tam 139 kişi var mı?
AHMET YENİ
(Devamla) Biz zaten salı, çarşamba, perşembe günleri
buradayız. Diğer günler de yörelerimizde
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kamuoyu, yüce milletimiz
buna karar veriyor gittiğimizde ama ben şuna çok inanıyorum:
Bizi millet buraya Gece gündüz demeden çalışın, şu
problemlerimizi halledin. diye gönderdi. O bakımdan, biz biraz daha
karşılıklı hoşgörüye dayanarak şu
çalışmalarımızı sürdürmemiz lazım. Yüce
milletimiz bizden bunu bekliyor, bununla ilgili kanunlar bekliyor.
İnşallah, biraz sonra bu çalışmalara da
başlayacağız. Herhâlde konuşmalar sona ermiş oluyor.
Ben, tekrar yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.
Evet, tutumum
hakkında lehte ve aleyhte katkıda bulunan milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Oylama yapacak mısınız Sayın Başkan?
BAŞKAN
Hayır yapmayacağım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Tam zamanı Sayın Başkan. Bakın, ciddi anlamda
AKP Grubundan da eleştiri geldi size.
BAŞKAN -
Evet, İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan
gündeme alınma önergesi vardı ama tekrar hatırlatmak istiyorum
bunu çünkü bu arada tartışmalar, müzakereler oldu. Tekrar okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
D) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın; Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/354), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/155)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/354 esas
numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifimin, Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün içerisinde görüşülmediğinden,
Meclis İç Tüzüğünün 37. maddesi gereğince doğrudan Genel
Kurul gündemine alınmasını istiyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Ayşe
Jale Ağırbaş
İstanbul
BAŞKAN
Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ayşe Jale
Ağırbaş.
Sayın
Ağırbaş, buyurun efendim.
Sayın
Ağırbaş, süreniz beş dakika efendim.
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüksek Öğretim Kanununda değişlik
yapılmasını öngören kanun teklifim hakkında Meclis İç
Tüzükünün 37nci maddesine göre gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizde
üniversiteye girme konusunda büyük bir talep olmasına rağmen,
üniversitelerin mevcut kontenjanları buna cevap vermemektedir. Ayrıca
bazı illerdeki barınma imkânlarının yetersizliği
ülkemizin kalkınmasına katkı verecek olan genç ve parlak
beyinlerin üniversite eğitiminden yararlanmalarını
engellemektedir.
Kontenjanların
artırılması tek başına genç beyinlerimizin
üniversiteye girmelerini sağlamada yeterli olmamaktadır. Özellikle
taşra illerimizde yaşayan vatandaşlarımızın maddi
durumları oldukça zayıftır. Bununla beraber, çok sayıda
çocuk sahibi olmaları nedeniyle üniversiteyi kazanan çocuklarını
başka ile gönderme imkânlarına sahip olmamaları, bu durumdaki
gençlerimizi üniversitede eğitim görmeden mahrum etmektedir.
Kendi illerindeki
üniversiteyi kazanamayan gençler başka bir ile gittiklerinde barınma
sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Ülkemizde her 4
üniversite öğrencisinden sadece 1i devlet veya özel yurtlarda
barınma şansı bulabilmektedir. Yeterli altyapıya sahip
olmayan birçok eski ve yeni üniversitelerimizde ise bu oran daha da
azalmaktadır. Yurt imkânı bulunmayan öğrenciler ise ev
kiralayarak, akraba veya tanıdıklarının yanında yerleşerek
ya da pansiyon türü yerlerde kalmak suretiyle bu sorunu aşmaya
çalışmaktadırlar. Bu olanağı olmayan öğrencilerin
ucuza barınabileceği çeşitli cemaat ile ideolojilerin etkisinde
ve yönetiminde olan yurtlara yerleşmeleri oldukça yaygın bir olgudur.
Birçok genç
üniversite eğitimini sürdürürken bireysel özgürlüklerini
geliştiremeyecekleri, birçok konuda özgür tercihlerini
yapamayacakları ve sorgulayamayacakları bir ortam içinde
barınmak zorunda kalmaktadır ya da gençlerimiz, ailelerin yüksek
maliyetleri karşılayamaması nedeniyle üniversiteyi
bırakmaktadır. Maddi imkânı olmayan öğrencilerin
barınma ihtiyaçları ve öğrenimlerine devam etmeleri için
devletimiz yeterli katkıyı vermeye çalışsa da bunun yeterli
olmadığı bugüne kadar yaşanan örneklerle görülmektedir.
Türkiye genelinde
2009 yılı verilerine göre üniversiteye yerleşen öğrenci
sayısı 1,5 milyonu bulurken, YURTKUR yatak kapasitesini ancak 230
bine çıkartabilmiştir. Bir başka ifadeyle, öğrencilerin
yüzde 82 gibi çok büyük bir oranı devletin sağlaması gereken
barınma imkânlarından yararlanamamaktadır.
Manavgat Meslek
Yüksekokulunu kazanan 110 öğrenci maddi imkânsızlıktan ve
barınma sorunundan dolayı kayıt
yaptıramamıştır.
Giresun
Üniversitesi Rektörlüğü, 2009 yılında barınma sorunu
nedeniyle toplam 734 öğrencinin okullarını
bıraktığını ya da haklarını dondurarak
Giresundan ayrıldığını
açıklamıştır.
Rektörlük,
öğrencilerin yurt sorununun çözümlenmemesi nedeniyle yeni açılan
bölümlere öğrenci almama, açılmış olanların da
öğrenci sayısının aşağıya çekilmesi yönünde
bir yola gitmiştir.
Gençlerimize
okuma imkânı sunmak ve bunu devam ettirmelerini sağlamak
koşullarını oluşturmak gerekmektedir. Bu manada ikamet
ettiği ildeki üniversiteyi tercih eden gençlerimize birtakım
kolaylıklar sağlamak, bu amaçla kanuni düzenlemeler yapmak bunu
gerçekleştirmemizin yollarından biridir.
Kanun teklifi
ikamet ettiği veya mezun olduğu ortaöğretim kurumunun
bulunduğu ildeki üniversiteyi seçen gençlerimize kontenjan
ayrılmasını önermektedir. Başarılı olmasına
rağmen maddi imkânsızlık nedeniyle başka şehirdeki
üniversiteye gidemeyecek olan öğrencilerimize bir umut kapısı
olmaktır.
Ayrıca
gençlerimiz, içinde bulunduğu maddi zayıflıklarını
fark eden, bunu değerlendirerek bir işleyiş mekanizması
yaratan ideolojik grupların elinden de kurtarılmış
olacaktır.
Vereceğiniz
kabul oyuyla gençlerimizin üniversite eğitimlerine engel olan barınma
problemi son bulacaktır. Ayrıca yüksek maliyet nedeniyle
çocuklarını üniversiteye gönderemeyen ailelere büyük bir destek
verilmiş olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ağırbaş, konuşmanızı
tamamlayınız.
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kanun teklifimin
gündeme alınması, gençlerimizin eğitim düzeyinin
artırılması ve her bireyin eğitim olanaklarından azami
ölçüde yararlanmasının önünü açacaktır. Fikri ile vicdanı
hür nesiller yetiştirmek için bu konuda gerekli adımları atmak
milletvekilleri olarak öncelikle bizlerin sorumluluğundadır. Bu
sorumluluğu, kanun teklifine evet oyu vererek yerine getireceğinizi
umuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (DSP, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağırbaş.
Teklif üzerinde
şahsı adına Muğla Milletvekili Yüksel Özden.
Sayın Özden,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜKSEL ÖZDEN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YÖK
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun
Teklifi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlarım.
Ülkede üniversite
eğitiminin yaygınlaşması, daha önce daha
sınırlı, belki de elit denilecek düzeydeki bir kesime üniversite
eğitiminin
Üniversite eğitiminin kitlesel hâle gelmesi, yüzde
10-15lerden 20ye, 25e, 35i aşan bir orana gelmesi için kaç yıldır
üniversitelerle ilgili yaptığımız çalışmaları,
üniversite sayısının artırılması, üniversite
kontenjanlarının artırılmasıyla ilgili
yaptığımız çalışmaları tüm milletimiz
izlemektedir.
Şimdi, bir
taraftan üniversite sayısının artması ve üniversite
eğitiminin yaygınlaşmasıyla ilgili konuşmalar burada
cereyan ettiğinde, konuşulduğunda hepimizin endişesi:
Evet, üniversite sayılarımızı artıralım, daha
fazla sayıda gencimiz, daha fazla sayıda çocuğumuz üniversiteyi
okusun ama eğitimin kalitesi düşmesin. dedik ve bundan dolayı
da bir tarafta üniversite öğretim elemanı yetiştirmek için her
yıl bin kadar öğretim üyesi adayının yurt
dışına gönderilmesine karar verdik ve diğer taraftan yurt
imkânlarını, üniversite imkânlarını genişletmeye
çalıştık. Çünkü burada şunu biliyoruz:
Kalkınmış, gelişmiş bir ülke olmak için şu anda
sahip olduğumuzdan çok daha fazla yüksek oranda gencimize üniversite
imkânı sunmak zorundayız. Bu nedenle her ilimizde bir üniversite var.
Bu ülkede açılan üniversite sayısı yüz elliye yaklaştı.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sadece rektörü olan üniversitenin kime ne faydası var?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) Bizim hayalimiz, çok yakın bir gelecekte çağ nüfusunun
yüzde 50ye yakın bir kısmının üniversite eğitimi
alabilmesidir. Ancak, üniversiteye girişi insanların,
çocukların, gençlerin aklıyla, zekâsıyla, cesaretiyle,
sınavda gösterdiği performansla değil de biz bunu
kontenjanlarla, yönetmeliklerle başka tür açılardan düzenlemeye
başlarsak, diğer bir deyimle futbolda
kullandığımız fair game olmaktan çıkarırsak, o
zaman üniversite eğitimine, üniversite eğitiminin kalitesine en
başta darbeyi biz vurmuş oluruz.
Biz
çocuklarımızın üniversitede okuyabilmesi için her ilde birer
üniversite açtık ve ilgili fakülteleri var. Şu anlamda teşvik
olmasını isteriz: Daha önce üniversite dendiğinde Ankarada,
İstanbulda, İzmirde, Erzurumda, Sivasta, Vanda gören
öğrenciler bunu artık kendi illerinde görüyorlar. Bunun onları
teşvik etmesini, bunun onları daha çok motive etmesini, bunun, uzakta
hayalini bile kuramadıkları üniversitenin hemen diplerinde görmesi nedeniyle
performanslarını, motivasyonlarını
artırmalarını ve kendi illerindeki bulunan üniversiteye
girebilmelerini isteriz, bu doğrultuda çalışmayı
artırmalarını isteriz. Ve şu an geldiğimiz noktada hem
örgün eğitimde hem de açık öğretimde sağlanan imkânlarla
yüzde 35 çizgisini aşmışken, diğer tarafta daha önce
yaşadığımız, katsayısı nedeniyle
yaşadığımız meseleyi çözmeye çalışırken
Çünkü sınavdaki performansın dışında şu veya bu
formülasyonla eğer biz üniversiteye girişi oynamaya başlarsak,
meslek liselerinde karşı karşıya olduğumuz durumu
tekrar başka açıdan yaşamaya başlarız. Meslek
liselerinin önünün kapanmasıyla bugün hepimiz çok iyi biliyoruz ki meslek
liselerinin önünün açılması bir memleket meselesi hâline geldi.
Sayın
Milletvekilimizin üniversite öğretiminin yaygınlaşması,
daha yoksul gruplardaki öğrencilerin üniversiteye gidebilir hâle
gelmesiyle ilgili görüşüne, kanaatine canı yürekten
katılıyorum ancak bunun yolu sınavda performans göstererek kendi
ilinde kurulan üniversiteye gidebilmesini sağlamak yerine, ona sınav
puanının dışında başka şekilde kontenjan
verilmesiyle elde edilmesini çok doğru bulmuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
37nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Teklifin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.
Arkadaşlarımın isimlerini alacağım.
Sayın Okay,
Sayın Ağırbaş, Sayın Genç, Sayın Mengü,
Sayın Öztürk, Sayın Koçal, Sayın Keleş, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Bingöl, Sayın Öğüt, Sayın Baytok,
Sayın Ekici, Sayın Özkan, Sayın Güner, Sayın Arifağoğlu,
Sayın Durgun, Sayın Sönmez, Sayın Topuz, Sayın Ertemur,
Sayın Özer, Sayın Aydoğan.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.58
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
İstem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
III.- Y O K L A M A
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 4 Kasım 2009
Çarşamba günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Sizlere
hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.21