DÖNEM: 23 CİLT: 72 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
120nci
Birleşim
18 Haziran 2010 Cuma
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, jandarma teşkilatının 171inci
kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Çankırı Milletvekili Nurettin Akmanın, jandarma
teşkilatının 171inci kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, yağmur, dolu, ve sel afetine
uğrayan çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, son zamanlarda terör olaylarının
birdenbire arttığına, ülke geneline yayılmaya
başladığına, jandarma karakollarının da
saldırıya uğradığına ve terörün bir an önce
durdurulması için ne gerekiyorsa acilen yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, jandarma teşkilatının
171inci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konyanın bazı
ilçelerinde meydana gelen dolu ve sel felaketine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Ürdün
Senatosu Başkanı Taher Al Masrinin, Karadağ Parlamentosu
Başkanı Ranko Krivokapicin ve Slovenya Ulusal Meclisi
Başkanı Pavel Gantarın beraberlerinde birer Parlamento heyeti
ile birlikte ülkemizi ayrı ayrı ziyaret etmelerinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1220)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin,
Adli Tıp Kurumunun işleyişindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/773)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, güvenlik
kuvvetlerine yönelik, orantısız güç kullanımı
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/774)
3.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 19 milletvekilinin, sosyal yardımlar
konusunun araştırılarak yoksullukla mücadelede
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/775)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 23 milletvekilinin, yatılı
ilköğretim bölge okullarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/776)
C) Gensoru Önergeleri
1.-
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu Adına Grup Başkan
Vekilleri Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın; uygulanan iç ve dış politikalarda Hükûmet
Programında verdiği sözleri yerine getirmediği, ekonomik ve
sosyal sorunları çözmede başarılı olamadığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/12)
VII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 8/6/2010
tarihli 113üncü Birleşimde alınan karar gereğince, Genel
Kurulda bugün itibarıyla günlük çalışma programına 501 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmeleriyle
başlanılması gerekirken bu konuyla
başlamadığı nedeniyle Başkanlık
Divanının tutumu hakkında
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.-
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475)
5.-
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram
Meral ve 20 Milletvekilinin; 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı: 499)
6.- İller
Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)
7.- Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507)
8.- Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı; Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Askeri
Öğrencilerden Başarı Gösteremeyenler Hakkında Kanun, Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Harp Okulları Kanunu ve Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı ve Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/843, 1/433, 2/634,
2/664, 2/665) (S. Sayısı: 501)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.-
OYLAMALAR
1.-
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Yedigöze Barajı ve HES
inşaatına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/14497)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sağlık
çalışanlarının çalışma koşullarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/14537)
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, bir özelleştirme işlemine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/14577)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada yeni açılacak cezaevi
ve mahkemelere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/14620)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Boğaziçine yapılacak
üçüncü köprünün orman alanlarına etkisine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/14629)
6.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, TEDAŞa borçlu olan
üreticilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/14704)
7.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, orman işletmelerince
çalıştırılan köylülerin sorunlarına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/14752)
8.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, çam kese böceğiyle mücadeleye
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/14803)
9.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, tutuklu ve hükümlülerin ailelerine
yakın yerlere nakledilmelerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Sadullah Erginin cevabı (7/14023)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
‑TBMM Genel
Kurulu saat 13.04te açılarak üç oturum yaptı
Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürk,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Edirne
Milletvekili Rasim Çakır,
17 Haziran Dünya
Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme
ve kuraklığa ilişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel,
Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay,
17 Haziran Dünya
Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününe ve Türkiyedeki çölleşme
ve kuraklığa;
Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı, Ergenedeki çevre kirliliğine,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Atatürk Barajının etrafının
ağaçlandırılmamasından dolayı her sene toprak
kayması nedeniyle dolmasına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 34 milletvekilinin, su ürünleri sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/769),
Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 20 milletvekilinin, muz üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/770),
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş ve 38 milletvekilinin, domuz gribine yönelik
uygulamalar konusunda (10/771),
Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda yaylalara çıkışta yaşanan sorunların
hayvancılığa ve arıcılığa etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla (10/772),
Birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Taşınır
Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının geri verilmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi okundu; Dışişleri Komisyonunda bulunan kanun
tasarısının Hükûmete geri verildiği bildirildi.
15 Haziran 2010
tarihinde TBMM Başkanlığına verilen ülkemizde meydana
gelen erozyon ve kuraklığa bağlı olarak oluşan
çölleşmenin engellenmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi konusundaki Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulda bilgiye sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 17/6/2010 tarihli birleşimde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu
Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan,
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/773)
(S. Sayısı: 475) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı;
maddelerine geçilmesi sırasında istem üzerine elektronik cihazla
yapılan her iki açık oylamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadı.
Alınan karar
gereğince, 18 Haziran 2010 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime 15.21de son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Yusuf COŞKUN Yaşar
TÜZÜN
Bingöl Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 162
II.- GELEN KÂĞITLAR
18 Haziran 2010 Cuma
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 Milletvekilinin, Adli Tıp
Kurumunun işleyişindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/773)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.04.2010)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve 19 Milletvekilinin, güvenlik kuvvetlerine
yönelik orantısız güç kullanımı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/774) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.04.2010)
3.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 19 Milletvekilinin, sosyal yardımlar
konusunun araştırılarak yoksullukla mücadelede
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/775)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.04.2010)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 23 Milletvekilinin, yatılı
ilköğretim bölge okullarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/776) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.04.2010)
Gensoru
Önergesi
1.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın; uygulanan iç ve dış politikalarda Hükümet
Programında verdiği sözleri yerine getirmediği, ekonomik ve
sosyal sorunları çözmede başarılı olamadığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında
Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri
uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/12)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010) (Dağıtma
tarihi: 18/06/2010)
No.: 162ye ek
18
Haziran 2010 Cuma
Rapor
1.- Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/869) (S. Sayısı: 521) (Dağıtma
tarihi: 18.6.2010) (GÜNDEME)
18 Haziran 2010
Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 120nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, jandarma
teşkilatının kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzüne aittir.
Sayın Tüzün, buyurun efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzünün, jandarma teşkilatının 171inci kuruluş
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; birçok devletlerin kuruluşundan daha eski
bir kuruluşa ait jandarma teşkilatımızın 171inci
kuruluş yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugünün dünden daha güvenilir
olabilmesi adına emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin
korunmasını sağlayan, askerî kanunlar dışında
yüzün üzerinde hukuk ve diğer kanunların uygulanmasını
sağlayan, bu kanunları da uygularken halkla iç içe, halkın
yanında yer alan, Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğünün
korunması konusunda büyük bir vatan sevgisiyle görev yapan jandarma
teşkilatı büyük milletimizin sevgisini ve takdirini
kazanmıştır.
Jandarma teşkilatımız ülkemizin bölünmez
bütünlüğüne kasteden tüm terör örgütlerine karşı özellikle
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile bütün ülke sathında
terörle mücadelenin en önemli unsuru olmuş ve olmaya devam etmektedir.
Ülkemizin en ücra köşelerinde gece gündüz, kar kış,
hava muhalefeti tanımadan, tüm olumsuz koşullara rağmen
canları pahasına görev yapan jandarma teşkilatı, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin halka açılan, halkla bütünleşen
penceresidir.
Hiçbir dünya milletinde olmayan bu vatanı uğruna
canlarını hiçe sayarak şehit ve gazi olmayı kendilerine
büyük rütbe kabul eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Jandarma
Komutanlığının bu görevlerini yerine getirirken
yaşadıkları sıkıntıları dile getirmezsek
onların bu onurlu duruşunu sergilemelerinde eksiklik olduğunu
düşünürüm.
Değerli arkadaşlarım, onlar, aldıkları
askerî terbiyeyle onurlu, gururlu duruşunu gösteren ve hiçbir şekilde
sorumluluktan kaçmayan insanlardır ama jandarma teşkilatı
personelinin sizler ve bizler gibi de aile yaşantısı yoktur. İki
yıl doğu, üç yıl batı olmak üzere meslek hayatları boyunca
ona yakın tayin görmektedirler. Jandarma tabiriyle söylüyorum: Üç tayin
bir yangın demektir. Allah kimsenin başına vermesin, bir
yangında evinizde kullandığımız eşyalar ne kadar
zarar görüyorsa üç tayin gören bir rütbeli de o kadar zarar görüyor.
Değerli arkadaşlarım, özellikle doğu ve
güneydoğu illerine tayin olduklarında, görev yerleri itibarıyla,
bırakın lojman bulmayı, yerleşim biriminin dahi
olmadığı karakol ve birliklerde görev aldıkları için
ailelerini göremezler, çocuklarıyla bir araya gelemezler. Bizler asker
olan çocuklarımıza altı ay, on beş ay hasretinden
dayanamazken onlar aileleriyle yıllarca hasret çekerler ama hiç
şikâyet etmezler. Batıya tayinleri çıkarken eşlerinin
tayinlerini yakınlarına yaptıramazlar. Rütbelilerimizin
eşleri genelde öğretmen veya sağlık personelidir ama özlük
hakları oldukça azdır. Uzman er ve erbaşları
bırakın fakülte mezunu olmayı yüksek lisans yapsalar dahi 1inci
derecede kadroya gelemezler. Üst rütbeye geçebilmeleri için yapılan
sınavlar üniversite sınavlarından daha zordur. Üst
sınıfa terfi ettirilecek rütbelilerin sayısı da oldukça
azdır. Bu şartlar altında görev yapan binbaşı
rütbesine gelmiş, diğer bir deyişle emekliliğini hak etmiş
üst düzey bir rütbelinin eline makam tazminatı dâhil 2.600 Türk
lirası maaş geçiyor.
Yine emekliliğini hak etmiş, bugüne kadar
yaşadığı sıkıntıları bir tarafa
bırakın, bir kıdemli başçavuşun eline aylık 2.400
lira maaş geçmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Canını, gençliğini
hiçe sayan, görev uğruna ailesini dahi ikinci plana bırakan bir uzman
çavuşun eline aylık 1.800 TL maaş geçmektedir. Jandarma
personeli bu geliriyle nasıl onurlu bir yaşam mücadelesi verebilir?
Lojman sayısı yetersizdir. Batı illerindeki ev
kirasını mı ödesin, ailesini mi geçindirsin?
Değerli arkadaşlarım, sonuç itibarıyla
jandarma teşkilatı Türk Silahlı Kuvvetlerinin halka açılan
bir penceresidir hem güzel yurdumuzun güvenliği onlara emanettir hem
sınırdaki mücadeleleri hem karakollardaki hem de cezaevindeki
görevlerini biliyorsunuz. Ancak özellikle son sekiz yıldır Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarı, Hükûmeti döneminde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve jandarma teşkilatının özlük hakları
noktasında hiçbir çalışma yapılmamıştır. Bu
konuda çok mağdurdurlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Dolayısıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, bugüne kadar vermiş olduğumuz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak kanun tekliflerimiz var. İktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızın ve Hükûmetin bu konuda yeni özlük
haklarının iyileştirilmesi noktasında
çalışmayı derhâl başlatmalarını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.
Gündem dışı ikinci söz yine jandarma
teşkilatımızın kuruluşuyla ilgili olarak söz isteyen
Çankırı Milletvekili Nurettin Akmana aittir.
Sayın Akman, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Çankırı Milletvekili
Nurettin Akmanın, jandarma teşkilatının 171inci
kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
NURETTİN AKMAN (Çankırı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin mümtaz bir
parçası olan ve yirmi sekiz yıl saflarında hizmet etmekten gurur
duyduğum jandarma teşkilatımızın kuruluş yıl
dönümü sebebiyle şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ülkemiz yüz ölçümünün yüzde 92sinin emniyet ve
asayişini, kamu düzenini sağlayan jandarma personelimizi de
saygıyla selamlıyorum.
Güzel yurdun güvenliği emanettir bizlere,
Jandarmadır ulaştıran adaleti her yere.
Bu dizelerde de anlamını bulan Türkiye Cumhuriyeti
jandarması, emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin
korunmasını sağlayan, kanun ve yönetmeliklerin kendisine verdiği
görevleri yerine getiren silahlı bir güvenlik kuvvetidir.
Jandarmamız, ülkemizin en ücra köşelerine kadar kurulan teşkilat
yapısıyla, önleyici kolluk hizmetlerinin yanı sıra,
yaklaşık beş yüz yasal mevzuatın kendisine verdiği
mülki, askeri ve diğer görevleri yerine getirmektedir.
Sayın başkan, değerli milletvekilleri; zabıta
hizmet ve faaliyetlerinin kuruluşu, insanlık tarihi ile
başlamıştır. Yurttaşlarını tam bir güvenlik
içinde yaşatmayı devlet yönetiminin temel ilkesi sayan yüce Türk
ulusu, koyduğu yasaları uygulama görevini de güvenlik
teşkilatlarına vermiştir. Göktürklerde yargan, Selçuklularda
şahne, surta, Osmanlılarda ise subaşı ve zaptiyeler
zabıta hizmet ve faaliyetlerini devirlerinin özelliklerine göre
yürütmüşlerdir. Yeniçeri Ocağının
kaldırılmasıyla kurulan askerî teşkilatlar
vasıtasıyla güvenlik hizmeti yerine getirilmiş, 1846da ise
Zaptiye Müşirliği kurulmuştur.
14 Haziran 1869 tarihinde teşkilatın ilk nizamnamesi
olan Asakir-i Zaptiye Nizamnamesinin çıkarıldığı
tarih jandarmamızın kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir.
Daha sonraki yıllarda İtalya ve Fransadan getirilen subaylar
jandarmayı yeniden teşkilatlandırmışlardır.
Jandarmamız İstiklal Savaşında, Çanakkale Harbinde çok
büyük yararlılıklar göstermiş, Anadolu ve Rumelideki
isyanların bastırılmasında büyük rol
oynamıştır.
Cumhuriyet dönemi ve daha sonraki yıllarda jandarma,
çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle kendisini yenilemiş, idari
yapımız içerisinde, modern ülkeler jandarmaları paralelinde
bugünkü yapısına kavuşmuştur. 2000li yıllara
gelindiğinde, jandarmamız günümüz şartlarına göre
modern araç-gereç, silah ve teçhizata
kavuşmuş, yüce Meclisimizden çıkarılan yasalarla, bütçe
kanunlarıyla da bugünkü gücü ve modern yapısına
kavuşmuştur. Bu anlamda yüce Meclisimize şükranlarımı
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, jandarma teşkilatı
kendi sorumluluk alanında yürüttüğü görevlerin yanı sıra,
1984 yılından günümüze kadar ülkemizin bölünmez bütünlüğüne
kasteden PKK/KONGRA-GEL başta olmak üzere tüm terör örgütlerine
karşı özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde
-kırsalında- terörle mücadelenin en önemli unsuru olmuş, bu
uğurda binlerce şehit ve yaralı vermiştir.
Huzurlarınızda, bu uğurda can veren, erinden generaline tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize sağlık ve
mutluluk dolu bir yaşam diliyorum.
Teşkilatımız bugün 238 bin kişilik personel
yapısıyla ülkemiz sınırları içerisindeki görevinin
yanı sıra dünyanın muhtelif ülkeleriyle de imzalanan
anlaşma ve protokollerle yirmiye yakın ülkenin jandarma personeline eğitim
vermektedir. Yine, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararları çerçevesinde çok uluslu organizasyonlarla icra edilen
barışı destekleme ve koruma faaliyetleriyle ilgili olarak,
Bosna-Hersek, Kosova, Gürcistan, Afganistan ve Sudanda jandarma personeli
başarıyla görev yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti
jandarması geçmişte olduğu gibi gelecekte de ülkesinin ve
milletinin hizmetinde ve emrinde olmaya devam edecektir. Bir kısım
düşünce sahipleri jandarmamızın lağvedilmesini
istemektedirler. Bu, Türkiye cumhuriyetine yapılacak en büyük kötülüktür.
Modern ülke jandarmaları bugün karabineri (jandarma) adı
altında, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya kurumlarını
yenileyerek, geleceğe güvenlik teşkilatlarını emin
adımlarla yürütmektedirler.
Onun için jandarmamızın bugünkü kuruluş yıl
dönümünü tebrik ediyorum, daha nice kuruluş yılları dilerken,
memleketimizin en ücra köşesinin her yerinde feragat ve özveriyle hizmet
eden er, uzman çavuş, sivil memur, astsubay ve subaylarımıza,
emeklilerimize başarı ve mutluluklar, sağlık dolu bir
yaşam diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akman.
Sayın Akkuş, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, son zamanlarda terör olaylarının birdenbire
arttığına, ülke geneline yayılmaya
başladığına, jandarma karakollarının da
saldırıya uğradığına ve terörün bir an önce
durdurulması için ne gerekiyorsa acilen yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AKİF AKKUŞ (Mersin) Değerli milletvekilleri, son
zamanlarda terör olaylarının birdenbire arttığı ve
ülke geneline yayılmaya başladığı dikkat çekmektedir.
Polis karakolları olduğu gibi jandarma karakolları da
saldırılarla taciz ve tahrip edilmekte ve şehitler
vermektedirler.
Yüreğine ateş düşen ana babalar
duygularını bütün çıplaklığı ve
yalınlığıyla ortaya koymakta, acilen terörün
durdurulmasını istemektedirler. Evladını Şırnak
Uluderede şehit veren bir baba şöyle diyor: Koca bir devletim var,
koca bir milletim var; 4 tane çapulcu, devleti yok, milleti yok, 4 çapulcu ile
baş edemiyorsa yazıklar olsun! diyor. Dolayısıyla, bu
babanın yüreğinin sesine katılmamak mümkün değil. Terörün
bir an önce durdurulması için ne gerekiyorsa acilen yapılsın,
diyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sipahi, buyurun efendim.
2.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahinin, jandarma teşkilatının 171inci kuruluş
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de şerefli jandarma teşkilatımızın
171inci kuruluş yıl dönümünde bu güzide camianın
şehitlerini rahmetle, gazilerini minnetle anıyorum, mensuplarına
en iyi dileklerimi, saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.
Hem bir jandarma çocuğu olarak hem de bünyesinde 2 defa görev
yapmış olmaktan gurur duyduğum jandarma
teşkilatını ben vefakâr, fedakâr ve cefakâr olmak üzere üç
kelimeyle özetlerim. Ülkenin yüzde 92sinde emniyet ve asayiş hizmetlerini
yerine getirirken bölücü teröre karşı uzun yıllar tek
başına mücadele eden, şu anda da iç güvenlik birimleri, komando
birlikleri, özel harekât birimleri ve en kritik Irak kesiminin sınır
bölümünde görev yapan şerefli jandarma teşkilatımızın
büyük gayretlerini minnetle anıyorum, mensuplarına en iyi
dileklerimi, sevgi ve saygı dileklerimi sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz
dolu afetine uğrayan çiftçilerin sorunlarıyla ilgili olarak söz
isteyen Tokat Milletvekili Reşat Doğruya aittir.
Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, yağmur, dolu, ve sel afetine uğrayan çiftçilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizin birçok yerinde sel, dolu, yağmur neticesi
mahsullerini kaybeden çiftçilerin durumlarıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sizlerin de bildiği gibi geçtiğimiz günlerde birçok
yöremizde olduğu gibi Tokat ili Turhal ve Kazova bölgesi, Emirseyit,
Büyükyıldız beldeleri, Çerçi ve Söngüt köyleri de dolu afetine
ağır bir şekilde maruz kalmıştır. Bugün ülkemizin
her yerinde afet var ve çiftçiler perişandır. Buradan Tokattaki,
Trabzondaki, Rizedeki, Konyadaki, Karstaki ve Ağrıdaki tüm
çiftçilere geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Toprağa emek verip topraktan gelecek ile
yaşamını idame ettiren çiftçilerimizin durumu içler
acısıdır. Tokat genelinde 50 bin dönüm ekili alanın hasar
gördüğünü, bunun 10 bin dönümünün ise en ağır hasarlı
olduğu Tarım İl Müdürlüğünce tespit edilmiştir. Ancak,
tespitler yapılmış ama afete uğrayanların eline bir
netice ulaşmamıştır. Yapılan incelemelerin sonucunda
varılan acı bir gerçek önümüze çıkmaktadır. Tarım
İl Müdürlüğünün yaptığı tespitlerde, örneğin
Büyükyıldız kasabasında ağır hasara uğrayan 400
çiftçiden sadece 2si ürünlerini sigortalatmıştır. Çiftçimiz
istese de ürünlerini tapu sorunundan dolayı sigorta kapsamına
aldıramamaktadır. Devletin acilen tapu sorununu çözmesi
gerekmektedir, tapu sorunu olan yerlerde sigorta ve çiftçilik belgesi
yapılmamaktadır.
Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi, buradaki çiftçilerin
başka bir geliri yoktur. Hasar tespiti incelemesi hızlı
yapılmalı, borç batağında bulunan, umutları
tükenmiş olan insanlarımızın derdine çare
bulunmalıdır. Eğer gerekli destekler zamanında verilmezse
çiftçi, faiz batağına saplanacak ve tarlasını bile
kaybedebilecektir.
Sayın milletvekilleri, son yılları çok
ağır ekonomik şartlarla geçiren çiftçimiz, artık masal ya
da siyasi bir söylem değil, çözüm istemektedir. Emeğinin
karşılığını isteyen çiftçilerimiz, birçok ürününü
sekiz yıl öncenin fiyatlarıyla satmaktadır. Çiftçilerimizden çok
ucuz fiyatlarla alınan ürünlerin tüketiciye çok yüksek fiyatlarla
satılması da ayrı bir sorundur.
2002 yılında buğday 35 kuruş, mazot 1 lira 224
kuruş, gübre 33 kuruş idi. Şimdi, 2010 yılında
buğday 55 kuruş, mazot 3 lira 50 kuruş, gübre 105 kuruştur.
Tarım Bakanlığının tespit ettiği buğday
alım fiyatları, maliyeti bile karşılamamaktadır;
sonuçta çiftçimiz kara kara düşünmektedir. Pancar, mısır dâhil,
diğer bütün çiftçinin ürettiği ürünlerde de aynı tablo
geçerlidir. Ülkemizde çiftçi can çekişmekte, her gün bir önceki günü ve
yılı aramaktadır.
Çiftçimiz artık, sofrasına koyacak ekmek
bulamamaktadır. Gübre, mazot, elektrik borçlarından dolayı 100
çiftçinin 80i bankalar ya da devlet tarafından icraya verilmiş,
ürününü gerçek değerinde satamamış, borç içerisinde de
yüzmektedir.
AKP hükûmetleri zamanında neredeyse borçlu olmayan çiftçi
bulunamaz hâle gelmiştir. Bu da Hükûmetin tarım
politikasının iflas ettiğini göstermektedir.
Doğal afetlerin getirdiği zararlar da eklendiğinde
ürününü kaybeden çiftçiye zamanında ve gerekli desteği vermezsek
tarımda da sonumuz hayvancılıkta
yaşadığımız sorunlardan daha büyük olarak
karşımıza çıkacaktır. Yanlış Hükûmet
politikaları neticesinde ülkemizde hayvancılık bitmiş ve
vatandaşlarımız ithal ete muhtaç hâle gelmiştir.
Bunları Meclis kürsüsünden sekiz yıldır dile getirdik ama
maalesef Hükûmet ısrarla ikazlarımızı dikkate
almamıştır ve sonuçta buraya gelmiştir. Artık siz de
kabul eder duruma geldiniz ve beraberinde ithal et de alınmaya
başlanmıştır. Tarımda da gerekli tedbirleri almaz,
çiftçilerimizin sorunlarını acil çözmezsek tarım ürünlerimizi de
ithal eder duruma geliriz.
Çiftçi reel manada desteklenmeyi ve sahip çıkılmayı
bekliyor. Özellikle çiftçilerin desteği birçok Avrupa Birliği
ülkelerinde veyahut da diğer ülkelere bakmış olduğumuz
zaman gerçek ve reel manada desteklenmektedir. Örneğin pancar üreticisi
Avrupa Birliği ülkelerinde harcamış olduğu paranın
neredeyse yüzde 70e varanını destek olarak almaktadır ama bizim
ülkemizde ise tam tersi pancar üreticisini, neredeyse üretiminden tamamen
vazgeçin dercesine, yüzde 8 veyahut da 10 destekle beraber bulunduruyoruz.
Aynı zamanda kotalarla beraber bir de destek verilmediği zaman pancar
üreticisi küsmüş ve aynı şekilde domates üreticisi küsmüş,
buğday üreticisi küsmüş duruma gelmiştir.
Bakınız, şu anda buğdayın maliyetine
bakıldığı zaman neredeyse 650 kuruş civarında
olması gerekirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yani Toprak Mahsulleri Ofisinin dengeleme babından
yaklaşık olarak 700 kuruşun üzerinde alım yapması
gerekirken veyahut desteklemesi gerekirken 550-600 kuruş civarında
bir fiyat verilmiştir. Bu fiyat da çiftçilerimizi üzmüş duruma
gelmiştir.
Bakınız, bu itibarla -Tokattan bahsediyorum- Tokat
bölgesi Kazova ve Kelkit Ovası dünyanın en verimli
ovalarının başında gelmektedir ama Kelkit Ovasındaki,
Kazova Vadisindeki çiftçilerimiz tamamen neredeyse üretimden vazgeçer konuma
gelmişler, Acaba ben ne tür ürün ekeyim de bu sene zarar etmeyeyim
şeklinde bir düşünce içerisinde olmuşlardır. Hatta
Büyükyıldız kasabasını belediye başkanımızla
beraber ziyaret ederken orada çiftçinin bir tanesinin söylemi çok önemlidir.
Çiftçi demiştir ki: Ben özel sektörden işte, gübreyi aldım,
fideyi aldım veyahut da çeşitli ilaçları aldım. Ben bunu
ödeyemediğim zaman yarın o benim ödeyemediğim paralar
faizlenmiş şeklinde benim karşıma gelecektir.
şeklinde söylemişlerdir.
Yani insanlar orayı ziyaret edince yüreklerinin
yanmaması mümkün değildir. Bu manada da doğa
şartlarından dolayı afete uğrayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın konuşmanızı.
REŞAT DOĞRU (Devamla)
bölgeler acilen tarımda
afet bölgesi olarak ilan edilmeli ve ivedilikle soruna çareler
bulunmalıdır.
Çiftçimiz, üreticimiz bunları bekliyor diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Kalaycı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, Konyanın bazı ilçelerinde meydana gelen dolu
ve sel felaketine ilişkin açıklaması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bu hafta içinde, başta Ereğli, Beyşehir ve
Cihanbeyli ilçelerimiz olmak üzere, Konyada meydana gelen dolu
yağışı ve oluşan sel felaketi sonucu, çiftçimizin
arpa, buğday başta olmak üzere sebzelerinde ve meyvelerinde önemli
oranlarda hasar meydana gelmiştir. Beyşehirli, Ereğlili,
Cihanbeylili, Konyalı çiftçilerimizin zararı büyüktür, çaresiz duruma
düşmüşlerdir.
Hububat ambarı ve tarım şehri olan Konyada,
çiftçilerimizin tek gelir kaynağı olan ürünlerinde meydana gelen
zarar mutlaka telafi edilmelidir; kredi, elektrik, prim gibi borçlarında
ertelemeye gidilmelidir. Hükûmetin gerekli duyarlılığı
göstereceğini ve gerekli Bakanlar Kurulu kararını
çıkaracağını ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
Buyurun:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Ürdün Senatosu
Başkanı Taher Al Masrinin, Karadağ Parlamentosu
Başkanı Ranko Krivokapicin ve Slovenya Ulusal Meclisi
Başkanı Pavel Gantarın beraberlerinde birer Parlamento heyeti ile
birlikte ülkemizi ayrı ayrı ziyaret etmelerinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1220)
17/06/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Ürdün Senatosu Başkanı Sayın Taher Al Masrinin,
Karadağ Parlamentosu Başkanı Sayın Ranko Krivokapicin ve
Slovenya Ulusal Meclisi Başkanı Sayın Pavel Gantarın
beraberlerinde birer Parlamento Heyeti ile birlikte ülkemizi ayrı
ayrı ziyaret etmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 12 Haziran 2010 tarih ve 74 sayılı Kararı
ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetlerin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şırnak Milletvekili
Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, Adli Tıp Kurumunun
işleyişindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/773)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adli Tıp Kurumunda yaşanan mevcut sorunların tespit
edilmesi ve bu sorunların giderilmesine yönelik tedbir ve önlemlerin
alınması amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104
ve 105inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Sevahir Bayındır (Şırnak)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Adli tıbbın Türkiye'deki mevcut yapılanması
dünyadaki gelişmiş ülkelerde var olan örnekler ile
karşılaştırıldığında önemli
farklılıklar göze çarpmaktadır. Türkiye'de adli tıp Adalet
Bakanlığına bağlı olarak bir resmi bilirkişilik
yapılanması oluşturmuş, Yargıtay
aracılığı ile de bilirkişilik hizmetlerinin bu
kurumdan alınması için çeşitli düzenlemeler
yapılmıştır. Adli Tıp Kurumu; dünyada örneği
olmayan bir bilirkişilik modeli olarak, bilirkişilik kavramı ve
uygulamadaki durum açısından önemli sakıncalar yaratmaktadır.
Dünyanın hiçbir demokratik hukuk devletinde yargılamanın
yapıldığı organla tarafsız bilirkişi aynı
kuruma bağlı olarak çalışmadığı
belirtilmektedir.
Adli Tıp Kurumunda yeterli derecede uzmanın
bulunmamasından kaynaklı vermiş olduğu raporlar ve rapor
tarihlerin çok ileri tarihlere atılması nedeniyle bilimsel
vasfını yitirmeye başlamıştır. Mevcut uzman
kadrolarının adli tıp uzmanları dışında
herhangi bir eğitim programı ve sertifikasyon belgesine sahip
olmadığı belirtilmektedir. Bugünkü yapısıyla, bir
insan için yaşamsal öneme sahip ve nihai nitelikte olan bilirkişi
raporlarının konusu ile ilgili olmayan kişilerce
hazırlandığı, psikiyatri alanını ilgilendiren bir
rapora; kadın-doğum, mikrobiyoloji, ortopedi uzmanının,
eczacı veya antropolog imza attığı belirtilmektedir.
Türkiye'de adli tıp ve adli bilimlerde hizmet ve insan gücü
açısından var olan bu ciddi sorunlara, acilen bir çözüm
oluşturulması gerekmektedir.
Adli tıp hizmetlerinin yürütülmesi için öncelikle Adli
Tıp Kurumu'nun acilen bağımsız ve özerk bir yapıya
kavuşturulması, adli tıp kurumunun özellikle tıp fakültesi
bulunan illerde Sağlık Bakanlığı ile eşgüdümlü
olarak hastane merkezli yapılara entegre edilmesi gerekmektedir. Türkiye'de,
233 bin kişiye bir adli tıp uzmanı düştüğü, bu alanda
yaşanan eleman sıkıntısının yargı sürecinin
de gecikmesine neden olduğu ve adli makamların bir olayla ilgili
karar verme sürecinin gecikmesinin en önemli nedeninin adli tıp
raporlarının zamanında hazırlanmamasından
kaynaklandığı belirtilmektedir. Özellikle, Doğu illerinde
adli tıp uzmanı sıkıntısının çok fazla
olduğu da bilinmektedir. Yaklaşık 70 milyon nüfusa sahip
Türkiye'de aktif halde bulunan yalnızca 300 adli tıp uzmanı
bulunduğu göz önünde bulundurulduğunda bu durumun daha uzun
yıllar daha devam edecek bir sorun olarak karşımıza
çıkacağını göstermektedir.
Adli Tıp Kurumunun, Adalet Bakanlığı yerine
Sağlık Bakanlığına bağlı
çalışması gerekmekte, bu nedenle doktorların
çalıştığı bir yerin Sağlık Bakanlığına
bağlı olması gerekmektedir. Dünyadaki örnekleri incelendiğinde,
adli tıbbın bir yere bağlı olmayan bağımsız
bir kurum olduğu da görülmektedir.
Adli tıpta özellikle cinsel şiddet mağduru
çocukların ifade verirken doktor doktor
dolaştırılması, yaşadığı olayı
karakol, savcılık, adli tıp vb. kurumlarda tekrar tekrar
anlatması ve çocuk psikiyatristilerinin, psikologların, sosyal
çalışmacıların olmadığı ortamlarda
ifadelerinin alınması, konuştuğu kişilerin
çoğunun cinsel şiddet konusunda eğitimli olmaması
mağdurların ikinci bir travma yaşamalarına neden olmaktadır.
Ayrıca, Adli Tıp Kurumu raporları geciktiği için tecavüz
suçlularının çoğunlukla serbest
bırakıldığı da belirtilmektedir.
Türkiye'deki bütün adli olguların tek bir merkeze yönlendirip
tek merkez tarafından çözülmesinin beklenmesi, kurumda çalışan
uzmanların yorum yapacağı vaka sayısının binlerce
dosya olması, ilgili uzmanların yetersizliği gibi ciddi ve
hayati önem taşıyan sorunların giderilmesi için Adli Tıp
Kurumunun yapısının incelenip var olan sorunların yasal ve
hukuksal çözümlerinin tespit edilmesi ve gerekli çözüm politikaların
belirlenmesi bir araştırma komisyonunun kurulmasını
gerektirmektedir.
2.- Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, güvenlik kuvvetlerine yönelik,
orantısız güç kullanımı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/774)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Güvenlik güçlerinin ölçüsüzce şiddet kullanma eğiliminin
araştırılması, yasalardaki boşlukların
saptanması, idari ve adli yaptırımların yeterli olup
olmadığının, denetim mekanizmalarının neler
olabileceğinin araştırılıp saptanması için
Anayasanın 98'nci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasını dilerim.
22.04.2010
1) Akın Birdal (Diyarbakır)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Güvenlik güçlerinin varlık nedeni ve temel amacı
yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Bu
görevini yerine getirirken kişinin yaşam hakkını
koruması ve şiddet kullanmaması esastır. İnsan
hakları mücadelesinin yüzyıllardır biriktirdiği
değerler, hukukun üstünlüğü ve uluslararası sözleşmeler
güvenlik güçlerinin görevlerini yerine getirme yöntemlerini belirlemektedir.
Ülkemizde ise tersi bir durum söz konusudur. Polisin gerek
toplumsal olaylara müdahale biçimi, gerekse de yakalama ve sorgulama
sırasında tutumu her zaman eleştirilmiştir. Polis Vazife ve
Selahiyetleri yasasında 2007 yılı haziran ayında
yapılan değişikliklerle polise olağanüstü yetkiler
tanınmış, kullandığı yöntemler ve
davranışlarından ise sorumsuz tutulmuştur. Bu tarihten
sonra polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle
öldürdüğü kişi sayısında ciddi bir artış
olmuştur.
Bunların yanı sıra, demokratik tepkilerini
göstermek isteyen ve etkinlik yapan bütün kesimlerin etkinliklerine ölçüsüz
oranda şiddet kullanarak müdahale etmektedir.
Örneğin 2009 yılının 1 Mayısında
İstanbul güvenlik güçlerince adeta yasak bölgeye çevrilmiş ve
binlerce gaz bombası kullanılmıştır.
Ne yazık ki bu tek olay değildir.
Bu tür haberler günlük gazetelerin, televizyon haberlerinin
nerdeyse ayrılmaz bir parçası olmuş durumdadır.
Dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle Baran
Tursun, karakolda ve cezaevinde gördüğü işkenceden dolayı Engin
Çeber, Avcılarda parkta içki içtiği gerekçesiyle Feyzullah Ete'nin
öldürülmesi ve benzer pek çok olay kamuoyu belleğinde yer etmiştir.
Son ayda ise Kuşadası'nda kovaladığı
genci yakaladıktan sonra başına ateş ederek öldüren sivil
polis çevredeki görgü tanıklarını da konuşmamaları
için tehdit etmiştir. Hakkaride annesinin elinden zorla dövülerek
alınan ve yerlerde sürüklenen 14 yaşındaki çocuğun
görüntüleri, üniversite sınavlarını protesto eden lise
öğrencilerinin dövülerek, yumruklanarak gözaltına alınması
polis şiddetinin ölçüsüzlüğünün göstergesidir.
Her demokratik tepkiyi, etkinliği bu şiddetle müdahale
etmek hukukun üstünlüğünü esas alan demokratik bir devletin
uygulaması olamaz. Bu uygulamalar olsa olsa polis devletini
anımsatır.
Bu konuda başta İnsan Hakları Derneği olmak
üzere pek çok insan hakları kuruluşları dikkat çekmekte ve
eleştirmektedir. Uluslararası insan hakları
kuruluşlarının yayınladığı raporlarda
Türkiye bu konuda uyarılmakta, Polis Vazife ve Selahiyetleri
yasasının değiştirilmesini, cezai yaptırımların
ağırlaştırılmasını ve ciddi denetim
mekanizmaları oluşturulmasını önermektedirler. Örneğin
dünyanın önde gelen insan hakları örgütlerinden İnsan
Hakları İzleme Örgütü yayınladığı raporda
Türkiye'de "2007 başından beri polis şiddeti ve işkence
şikâyetlerinde artış olduğu"nu ve
"cezasızlık kültürünün devam ettiği"ne yer
vermiştir. Örgüt, bu raporunda hükümete "başta durdurma ve arama
ile kuvvet kullanma yetkisi olmak üzere, Polis Vazife ve Selahiyetleri
Kanunu'nun nasıl uygulandığını izleyecek ve
değerlendirecek bir sistem kurulması" gibi birçok öneride
bulunmuştur.
Demokratik devlet olmanın, korkusuzca yaşamanın,
toplumsal barışın sağlanmasının koşulu bu
önerilerin yerine getirilmesinden geçmektedir.
Bu çerçevede polisin ölçüsüzce şiddet kullanma
eğiliminin araştırılması, yasalardaki
boşlukların saptanması, idari ve adli
yaptırımların yeterli olup olmadığının,
denetim mekanizmalarının neler olabileceğinin
araştırılıp saptanması için Meclis Araştırma
Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
3.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 19 milletvekilinin, sosyal yardımlar
konusunun araştırılarak yoksullukla mücadelede
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/775)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Sosyal Yardım adı altında yapılan
yardımların biçiminin, niteliğinin ve zamanlamasının
halk ve halk kültürü üzerinde yaratmış olduğu negatif
etkilerinin ortaya çıkarılması, bu yardımların
yoksullukla mücadele etmedeki etkinliğinin saptanması ve yoksullukla
mücadelede yeni yöntemlerin saptanması için, Anayasa'nın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye, uygulanan yanlış politik tercihler sonucunda,
telafisi güç sorunlarla karşı karşıya
kalmıştır. Özellikle uygulanan ekonomi politikaları
ülkemizde yetersiz yatırım, tasarruf eksikliği ve bunların
sonucunda kronik boyut kazanmış yüksek işsizlik durumunu ortaya
çıkarmıştır. İşsizlik ve artmakta olan gelir
uçurumunun en büyük sonucu ise yüksek oranlı bir yoksulluk olmuştur.
Cumhuriyet tarihi boyunca ülkemizin en büyük sorunlarından
biri olagelen yoksulluk, son ekonomik krizle beraber daha da
boyutlanmış ve derinlik kazanmıştır. Bu kriz sürecinde
ve öncesinde işsizliğe ve yoksulluğa ilişkin sonuç
alıcı önlemler alınmamış, bunun sonucunda işsiz
ve yoksul yığınlar daha da artmış ve ülkeye genel bir
yoksulluk hâli egemen olmuştur.
Dünyada yaşanan en büyük küresel kriz olan "Büyük
Resesyon", ülkemizi de derinden etkilemiş, işsizlik % 13 - % 14
bandına oturmuş, bununla beraber yoksulluk oranı ise % 20lerin
üstünde ifade edilmeye başlanmıştır. Bölgeler arası
eşitsizlik daha da artmış, işsizliğin en yüksek
olduğu ille en düşük olduğu il arasındaki fark resmî
rakamlara göre % 18,4 düzeyinde gerçekleşmiştir. Ancak, halkın
içinde yaşadığı gerçekler ve gözlemlerin vermiş
olduğu sonuçlar, bu farkların % 50'lerin üzerinde olduğunu
göstermektedir.
Milli gelirin bireyler ve bölgeler arasındaki
dağılımın adaletsizliğinden kaynaklı ortaya
çıkan yoksulluk kronik bir hâl almışken, son küresel krizle
birlikte bu durum daha da katlanılmaz bir hâl almıştır.
Ancak hükümetler bu yoksulluk durumunu görmezden geldikleri gibi, bu yoksulluk
durumu ucuz işgücü için bir kaynak ve seçim dönemlerinde de bir istismar hâli
olarak algılanmaktadır.
1973 yılında en zengin % 20'lik kesim ile en yoksul %
20'lik kesimin milli gelirden aldıkları pay arasında % 55lik
bir fark varken, bu fark zamanla artarak devam etmiş ve günümüzde bu fark
13 katın üzerine çıkmıştır.
Yoksulluk bir ülkede adaletsiz vergi sistemi, yüksek faiz ve rant
ekonomisi, piyasada tekelleşme, devlet teşviklerinin
adaletsizliği, enflasyon, işsizlik vb. durumlar sonucunda ortaya
çıkarken, yoksul olmanın ortaya çıkardığı
öncelikli ihtiyaç alanları da eğitim, sağlık, sosyal
güvenlik ve gelir ihtiyaçlarıdır.
Ancak Türkiye'de bu ihtiyaçlar
karşılanmadığı gibi özellikle seçim dönemlerinde
ortaya çıkan görüntüler tam anlamıyla insan onuruna bir
saldırı niteliği taşımaktadır. Ülkemizin
Edirne'sinden Hakkâri'sine kadar özellikle gıda yardımları
nedeniyle ortaya çıkan manzaralar bütün dünya tarafından izlenmekte
ve eleştirilmektedir. Yardımların düzenli ve doğru yerde
yapılmaması, insanların çamur içinde birbirleriyle âdeta
savaşarak yardım kapma görüntüleri, iş başvurularında
yaşanan uzun kuyruklar, sıklıkla ortaya çıkan ve kamuoyunda
derin tartışma ve kaygılara neden olan oy
karşılığında yoksul kitlelere nakit yardımı
gibi icraatlar, ülkemizde derin sosyolojik ve psikolojik travmalar ortaya
çıkarabilecek nitelikte olaylardır.
Özellikle seçim dönemlerinde yapılan kalitesiz kömür
dağıtımları AKP hükümetinin seçimlere yönelik bir
icraatı olarak algılanırken, bunun sonucunda hem halk kültürüne
bir saldırı, hem de yaratmış olduğu hava kirliliği
nedeniyle halk sağlığı üzerinde bir tehdit durumunu ortaya
çıkarmaktadır. 2009 yerel seçimlerinde seçimden hemen önce devlet
eliyle Tunceli'de dağıtılan beyaz eşyaların AKP nin
seçim rüşveti olduğu ortaya çıkmış, bu durumdan
kaynaklı dönemin Tunceli valisi mahkeme kararıyla suçlu bulunmuş
ve Tunceli İl Özel İdaresi'nin AKP seçim bürosu gibi
işletildiği ortaya çıkmıştır. Ancak bununla
beraber Diyarbakır'da kurulan Sarmaşık Derneğinin, en
yoksul ailelere gıda bankası kurarak, yoksulların markette alışveriş
yaparcasına gidip ihtiyaçlarını ücretsiz temin etmeleri üzerine,
Diyarbakır valiliği bu yaklaşımı anlaşılmaz
bir biçimde, kamu faydası olmadığı için
yasaklayabilmiştir. Bu durum, kamu faydasının AKP
faydasıyla paralel olup olmadığını da sorgular hâle
gelmiştir.
Ülkemizde yapılan devlet yardımlarının toplum
üzerinde oluşturduğu bütün negatif etkilerinin ortaya
çıkarılıp bilinmesi ve buna karşı önlemlerin
alınması için bir Meclis Araştırması'nın
açılması gerekmektedir.
4.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 23 milletvekilinin, yatılı ilköğretim bölge
okullarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/776)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kısaca YİBO olarak anılan Yatılı
İlköğretim Bölge Okulları, özellikle son zamanlarda
yalnızlığın okulları olarak
adlandırılmaktadır. Bu anlamda YİBOların
sorunları gündemi sık sık meşgul etmektedir.
YİBO'larla ilgili yapılan bilimsel çalışmalar ve son
günlerde ölümle sonuçlanan olaylar, YİBO'ların sorunlarının
ciddi boyutlara ulaştığını göstermektedir.
YİBO'lar, yatılılık kavramını da
içinde barındırdığından çok farklı kapsamlarda
değerlendirilmesi gereken yerlerdir. YİBO'larda aile hasretiyle ve
ayrıca güzel dostluklar, paylaşımlar vardır. Bunun
yanında YİBO'lar çok çeşitli zorlukları da içinde
barındırmaktadır. Çeşitli nedenlerle kurulan
yatılı okullar, diğer örgün eğitim kurumlarından
farklılık göstermektedir. Bunların en önemlisi; yatılı
okullarda yaşamın gün boyu sürmesidir. Diğer okullar belirli bir
saatte açılıp belirli bir saatte kapanırken, yatılı
okullar sürekli olarak açıktır. Bu okullar aynı zamanda
öğrencilerin barındıkları evleridir. Doğal olarak,
yaşanan sorunların etki oranı da farklı olmaktadır.
Öğretmenlerle öğrencilerin bir arada olması da bu durumu
pekiştirmektedir.
YİBO'lar ilk olarak 1939 yılında yoksulluk yüzünden
eğitim sürecine katılamamış köy çocukları için
açılmıştır. Daha sonra ülkenin dört bir tarafına
yayılmıştır. Günümüzde çoğunlukla Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde kurulan YİBO'lar, güvenlik nedeniyle
okulları kapatılan öğrenciler ile hiç okulu bulunmayan ya da
maddi durumu zayıf öğrencileri eğitim sistemi içerisine dahil
etmeyi amaçlamıştır. Bölge eğitiminin sigortası olarak
görülen bu okullar, eğitim faaliyetlerinin yanı sıra
bulundukları bölgenin halkı ile bütünleşerek, onların
sosyal, ekonomik, kültürel, sportif ve teknolojik gelişimlerini
sağlama gibi ağır bir görevi de yüklenmiştir. Ülkemizin
coğrafi açıdan dağlık, yerleşim açısından
ise dağınık bölgelerinde kurulan bu okullar, köylerinde okul
bulunmayan öğrencilere hizmet vermektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı'na göre,
YİBO'ların amaçları şunlardır: Nüfusu
dağınık olan yerleri öğretmene ve okula kavuşturmak;
köylerde özel eğitime, korunmaya muhtaç çocuklarla, okul öncesi
eğitim için sınıflar açılmasını sağlamak;
çevrenin sağlık, tarım, halk eğitimi ve her türlü
kalkınma faaliyetine bir merkez vazifesi görmek; ilkokulu bitiren çocuklar
için mecburi öğrenim çağının dışına
çıkıncaya kadar tamamlayıcı kurslar ve sınıflar
açmak ve bölge şartlarına göre çocuklara pratik kazandırmak, bu
çocuklardan yetenekli olanlara ileri öğrenim imkanları
hazırlamak; bağımsız eğitmenli okullarda mezun olan
çocukların beş sınıflı ilkokulu bitirmelerini
sağlamak; civarda tek öğretmenli ilkokullarda okuyan dördüncü ve
beşinci sınıf öğrencilerinin birkaç öğretmeni bulunan
okullardan faydalanmalarını sağlamak; çevre öğretmenlerinin
birleşip görüştükleri ve tecrübelerini paylaştıkları
bir yer olmak ve öğretmenlerin işbaşında
yetiştirilmelerine hizmet etmektir.
Son günlerde basının gündeme getirmesiyle
sorunlarının büyüklüğü bir kez daha gözler önüne serilen
YİBO'lar, ülkemizin her yerinde sorunlarla anılmaktadır.
Yöneticilerin vekaletle görevlerini sürdürmeleri; öğretmenlerin moral
motivasyonlarının düşük olması; öğrencilere psikolojik
danışma ve rehberlik konusunda yeterli hizmetin sunulamaması;
denetçilerin destek vermekten ziyade açık arayan bir görev
anlayışı içerisinde olmaları; mülki ve yerel idarenin
yetersizlikleri, okullarda hizmetli yetersizliği ve buna bağlı
olarak sağlık ve temizlik koşullarının
yetersizleşmesi; okullarda gerekli eğitsel donanımın
olmaması ve altyapı yetersizlikleri; yeni öğretmenlere meslek
içi veya öncesi eğitimlerin yetersiz yüzeysel verilmesi; konut ve lojman
yetersizliği; ek derslerin yetersiz olması ve bu ek derslerin
ücretlerinin zamanında ödenmemesi; YİBO'larda belirgin bir sistemin
olmayışı; kimi YİBO'larda yaşanan yolsuzluklar gibi
çok sayıda sorun çözülmeyi beklemektedir.
Bu bağlamda, YİBO'larda yaşanan sorunların ve
bu sorunların çözümlerinin araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Sacid Yıldız (İstanbul)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Hüsnü Çöllü (Antalya)
5) Tayfur Süner (Antalya)
6) Atila Emek (Antalya)
7) Gökhan Durgun (Hatay)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) Ali Arslan (Muğla)
10) Nevingaye Erbatur (Adana)
11) Gürol Ergin (Muğla)
12) Nesrin Baytok (Ankara)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Tacidar Seyhan (Adana)
15) Selçuk Ayhan (İzmir)
16) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
17) Hulusi Güvel (Adana)
18) Abdulaziz Yazar (Hatay)
19) Ali Oksal (Mersin)
20) Osman Kaptan (Antalya)
21) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
22) Ahmet Küçük (Çanakkale)
23) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
24) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır. Önerge daha önce
bastırılıp sayın üyelere bugün itibarıyla
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
C)
Gensoru Önergeleri
1.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata ve Batman Milletvekili Bengi Yıldızın; uygulanan iç ve
dış politikalarda Hükûmet Programında verdiği sözleri
yerine getirmediği, ekonomik ve sosyal sorunları çözmede
başarılı olamadığı iddiasıyla Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/12)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hükûmet programında verdiği sözleri yerine getirmeyen,
"açılım" derken "ayrımcılık"
yapan, AB reformlarını askıya alan, gizli dinlemelerle kişi
özgürlüğünü ihlal eden, yargıyı siyasallaştıran,
parlamentonun iradesini yok sayan, muhaliflerine baskı kuran; toplumsal
barışı tehlikeye sokan, BDP'yi hedef göstererek
milletvekillerine yönelik saldırının önünü açan, İsrail'in
yaptığı katliam sonrası ikili anlaşmaları iptal
etmeyen, Türkiye'yi ekonomide ve dış politikada
dışarıya bağımlı hâle getiren Sayın
Başbakan R. Tayyip Erdoğan hakkında Anayasanın 99. ve
İçtüzüğün 106. maddeleri uyarınca Gensoru açılması
için gereğini arz ve talep ederiz. 15.06.2010
Ayla Akat Ata Bengi
Yıldız
Batman Batman
BDP Grup
Başkanvekili BDP
Grup Başkanvekili
Gerekçe:
AK Parti hükûmet programında gençlere iş, yoksullara
aş, öğrencilere burs, memur ve işçiye de enflasyona ezdirmeme
sözü verdi. Vergi yükünün hafifletilmesi ve bazılarının da
kademeli kaldırılması, millî gelirin
arttırılması, küçük işletmelere destek verilmesi, sosyal
yardım tutarlarının arttırılması,
sağlık güvencesinin genişletilmesi, özürlülerin sigorta
bedelinin hazine tarafından ödenmesi, işsizlik fonunun kapsamının
genişletilmesi öncelikli vaatler arasında yer aldı. Demokratikleşmenin
sağlanması için başta Anayasa reformu olmak üzere Siyasi
Partiler Yasası, seçim yasalarını
değiştireceğini, AB müzakere sürecini ilerleteceğini,
işkenceye sıfır tolerans tanınacağını,
düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü geliştireceğini,
çoğulculuktan yana olduğunu, toplumsal barışı
sağlayacağını vaat etti.
Bugün geldiğimiz noktada hükûmet bu vaatlerin hiçbirisini
yerine getirmemiştir. Yargı-Yürütme-Yasama arasındaki ahenk
bozulmuş, Meclis çoğunluğu hegemonyası "saltanat
anlayışına" dönüşmüş, muhalefet âdeta
dışlanmıştır. Halkın özgür iradesi ile seçilen
Mecliste grubu bulunan partimiz dışlanmış, siyaset
dışına itilmeye çalışılmıştır.
12 Eylül Anayasasını değiştirmek yerine,
Hükümet kendi iktidar önceliklerini esas alan yama anayasa
değişikliğine giderek, toplumdaki yeni anayasa taleplerini yok
saymıştır. "Başörtüsü" konusunda geri adım
atmış, toplumsal barışı sağlama çabaları
yerine, tezkere ve operasyonlarla baskıcı politikalara
yönelmiştir. "Açılım" derken
"ayrımcılık" uygulamıştır.
Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu ve ekonomik kriz gibi
Türkiye'nin temel sorunlarının Meclis'e gelmesi engellenmiş,
çözüm Washington'da, Brüksel'de, Bağdat'ta aranmış, Türkiye IMF,
NATO, ABD ve İsrail'e daha bağımlı hale getirilmiştir.
İktidarı boyunca İsrail ile ilişkileri daha da
derinleştirmiş, Mavi Marmara gemisine saldırı sonrası
ise sadece sözde tepkiler gösterirken, ikili anlaşmaları iptal etmeye
yanaşmamıştır.
İnsan haklan alanında faili meçhul cinayetler,
işkenceler artmıştır. Emek ve meslek örgütlerine, siyasi
partilere, halka karşı acımasızca "orantısız
aşırı güç" kullanılmıştır. Silopi
ilçesinde polisin saldırısı sonucu BDP Milletvekili Sayın
Sevahir Bayındır'ın ayağı
kırılmış, diğer milletvekilleri de gazlı, biberli
saldırıya maruz kalmıştır.
Düşünce özgürlüğü yok sayılarak, muhalif kim varsa
TMK kapsamında yargı kıskacına alınmış, adil
yargılanma hakkı ihlal edilmiş, yargı
siyasallaştırılmıştır. Yasadışı
dinleme, izleme sıradan hale gelerek insan hakları ayaklar
altına alınmıştır.
İşsizlik ve toplu işten çıkarmalar
artmış, enflasyon yükselmiş, dış borç, cari açık
büyümüş, tarım sektörü çökmüş, artan zamlarla, "sosyal
adalet-eşitlik" dengesi bozulmuştur. Polis ve jandarmaya
ayrılan bütçe arttırılırken; sağlık, eğitim,
adalet ve sosyal güvenlik alanlarında kısıtlamaya
gidilmiştir.
Sosyal devletten uzaklaşılarak Sadaka Devleti
anlayışına geçilmiş, seçim malzemesi olarak
kullanılmıştır. Mülki amirler, emniyet müdürleri il, ilçe
başkanı gibi çalışmaya başlamış, güvenlik
güçleri muhalefet partilerinin seçim çalışmalarını
baskı altına alarak engellemeye başlamıştır. 29
Mart yerel seçimleri sonrası DTPnin 1600ü aşkın yöneticisi,
üyesi ve belediye başkanı tutuklanmış, yüzlerce çocuk
cezaevlerine konulmuş, ağır cezalar verilmiş; demokratik
siyasi çalışmalar engellenmiştir. Dağdakileri
indireceğim derken, düz ovadaki siyasetçiler/seçilmişler baskı
altına alınmış batıda 40ın üzerinde linç
girişimi yaşanmış, üniversitelerde öğrenciler
saldırıya uğramış, önlem alma yerine YÖK ve
İçişleri Bakanlığı Gizli Eylem Planlarını
devreye koymuştur.
Küresel Krizin yükünü emekçi halka yükleyen, toplumsal
barışın bozulmasına, ırkçı milliyetçi, linç
kampanyalarına, sosyal patlamalara zemin hazırlayan, AB sürecini
durduran, yaşama hakkının ve en temel hak ve hürriyetlerin
tehdit altına alınmasına göz yuman Başbakan Sayın R.
Tayyip Erdoğan hakkında Anayasanın 98 ve 99uncu, TBMM
İçtüzüğünün 106. maddeleri gereğince gensoru
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bilgilerinize
sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmenin gününü de kapsayan Danışma Kurulu Önerisi
daha sonra onayınıza sunulacaktır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçlinin, Bugün
itibarıyla, daha önceden Danışma Kurulunun almış
olduğu karar gereğince 501 sayılı Kanunun
görüşmelerine başlanılmadı. diye bir dilekçesi
vardır.
Sayın İçliye şu izahatı yapmak istiyorum:
Sayın İçli, usul tartışması yapmak istiyorsunuz ama
İç Tüzükü çok açık ve net olarak ifade etmek isterim. Bugüne kadar
olduğu gibi, sizin görev yaptığınız Parlamento,
geçmiş dönemlerde de hep kalan işlerden
başlamıştır. Mesela, bugün itibarıyla, diyelim ki
1inci sırada olan hususla ilgili olarak Sayın Komisyon ve Hükûmet
oturduğu zaman, oradan başlamak mecburiyetimiz vardır.
Dolayısıyla, Danışma Kurulu öyle bir karar aldı.
Efendim, bugün 501 sayılı Kanunun bitimine kadar devam edilecektir,
öbürleri görüşülmez, buradan başlanır
Böyle bir usul yok,
böyle bir uygulama da yok, böyle bir ifade de yok.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Kısaca izah
edeyim.
BAŞKAN Tatmin oldunuz mu efendim? Geçmişte böyle bir
örnek var mı? Benim verdiklerime bir itirazınız var mı?
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sizi değil,
Divanı, yüce makamı kastediyorum. İzin verirseniz kendimi ifade edeyim.
BAŞKAN İfade edeceksiniz de şunu söylüyorum: Bu
konuda Divanın yapmış olduğu,
Başkanlığın yapmış olduğu işte bir
usulsüzlük yok, İç Tüzüke uygun davranmıştır
Başkanlık, onu diyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, kürsüden söz vermeyecekseniz yakına geleyim,
bağırmayayım.
BAŞKAN Kürsüden usulüm hakkında söz veririm de yani
şunu diyorum: Siz de defaatle buradaydınız. Bugüne kadar bunlar
her gün uygulandı, hiçbir itirazınız olmadı yani bugün
itibarıyla bu iş usule aykırı diye mi bir iddianız
var?
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, benim itirazım sizin şahsınıza
değil, Divana.
BAŞKAN Hayır, ben şahsıma almıyorum
zaten, Divan olarak konuşuyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) İzin verirseniz
ifade edeyim. Bakın, burada çok ayrıntılı, her gün bir
kanunun görüşülmesinin bitmesine kadar karar alındı. Teselsül
ayrı bir olay. Dediğiniz doğrudur, çalışma kararı
alınır, bir kanun bitmez, öbür kanundan -Hükûmet oturur- devam eder
ama bakın elimdeki 8/6/2010 tarihli AKP grup önerisinde özellikle her gün
bir kanunun görüşülmesi ve bitmesi
kararlaştırılmış. Bakın, bugün sırada olacak
ve görüşülmeye başlanacak olan 475 sıra sayılı Kanun
13 Haziran günü görüşülüp bitimine kadar karar
alınmıştır. İzin verirseniz, kendimi Sayın Genel
Kurula ifade edeyim.
BAŞKAN Bakınız Sayın İçli, şunun
için diyorum. Zaten ben size üç dakikalık süre verseydim şu ana kadar
tamamlanırdı, orada bir şey yok ama şunu demek istiyorum,
bakınız, bugüne kadar hep Başkanlık Divanında görev
yapan arkadaşlarımızın takip ettiği usul şudur:
Hangi usulde yarım kalmışsa yarım kalan işlerden
başlanır. Bu iş böyledir, bu işin uygulaması da
böyledir. Aksi bir şey yok ki.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Benim ifade
ettiğim o değil ama Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, aynı.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) İzin verirseniz
ifade edeyim kendimi.
BAŞKAN Buyurun.
Sayın İçli Başkanlık Divanının usulü
hakkında bir söz istemiştir. Usulümüzün aleyhinde kendisine üç
dakikalık söz veriyorum, lütfen buyurun.
VII.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- 8/6/2010 tarihli 113üncü
Birleşimde alınan karar gereğince, Genel Kurulda bugün
itibarıyla günlük çalışma programına 501 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmeleriyle
başlanılması gerekirken bu konuyla
başlamadığı nedeniyle Başkanlık
Divanının tutumu hakkında
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, Divanın şimdiye kadar
uygulamalarıyla ilgili bir itirazım yok. Bakın, elimde 8 Haziran
2010 tarihli AKP grup önerisi üzerine Genel Kurulun aldığı bir
karar var. Bakın, teker teker tadat edilmiş. Teselsül keyfiyeti
ayrı bir olay. Demiş ki: 8 Haziran 2010 Salı günü
birleşimde 476 sıra sayılı kanun tasarısı
görüşülecek, bitimine kadar. 9, 10, 11, 15, 16, 17, 18
Bugün ayın
18i. Dün Genel Kurul toplanamadı, toplantı yeter sayısı
yoktu, dün yarım kaldı. Bugün, Genel Kurulun aldığı
karar, ki Genel Kurul neden bu kararı aldı? AKPnin grup önerisi.
Peki, AKP Grubu bu öneriyi neden verdi? Sayın Başbakan dedi ki:
Haziran ayında otuz yasa bitecek. Hatta bugün il başkanlarına seslenişinde
Arkadaşlar, bitmezse, biz bunu bitirinceye kadar
çalışacağız bu kanunları. dedi.
İşte, AKPnin grup önerisinde Genel Kurula sunduğu
çalışma takviminde, bütün günlerde hangi kanunların
görüşüleceği ve o gün hangi kanunun biteceği de karar altına
alındı. Bakın, 17 Haziranda 477 sıra sayılı kanun
görüşülecekti, 16 Haziranda 499, 15 Haziranda da bugün görüşmelerine
devam edeceğiniz kanun görüşülecekti. Bugün siz, eğer 501
sıra
Çünkü, bakın, temel kanun olarak görüşülüyor. Bir plan
yapılmış, bir kanunun ancak bir günde bile bitmeyeceği
düşünüldüğü için, gece 24ten sonra da çalışma kararı
alınmış bu kararda. O zaman, Genel Kurulun kararına
uymamız lazım. Ya AKP yeni bir grup önerisi getirecek
Çünkü geçersiz
kaldı bunlar, bu takvim artık işlemiyor. Genel Kurulun
iradesinin dışında, eski Divanın aldığı
teselsül hükümlerini burada uygulamak mümkün değil. Hemen AKPnin bir grup
önerisi getirerek, gündemde hangi kanunların görüşülmesini istiyorsa,
Genel Kurulda bunu sunması lazım. Eğer bakın, İç Tüzükü
uygulamazsak, ciddi sıkıntılar çıkıyor, bu bir.
Bir de Sayın Başkanım, milletvekilleri küçük
düşüyor. Bakın, televizyonlarda, gazetelerde, uyuyan milletvekilleri
Bugün bir işçi, bir memur dahi sekiz saat çalışıyor,
nöbetleşe bir sistem var. Yani milletvekillerinin bu derece
onurlarını, bu derece yorucu bir çalışma temposunu bu
elimizdeki takvimle uygulamak da Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığına gölge düşürür. Gelen kanun tasarı ve
tekliflerini bırakın anlamaya zaman, okumaya zaman bulamıyoruz.
Süratle, yağmur gibi kanunlar geliyor ve sağlıklı olmayan
kanun, tasarı ve teklifleri burada yasalaşıyor. Sonra Anayasa
Mahkemesine gidip iptal ettiği zaman da Anayasa Mahkemesini şikâyet
ediyoruz halka: Anayasa Mahkemesi böyle karar verdi. Biz burada adam gibi bir
kanun yapmakla yükümlüyüz ve aldığımız kararlara biz
kendimiz uymak durumundayız. Bir karar alıyoruz, hadi olmadı
gelenekler, eski Divanın aldığı kararlar. Eski divan
Şöyle karar, uygulaması şudur: Bir kanun bitmezse Hükûmet
oturmaz, komisyon oturmaz teselsül eder. Ama burada günü gününe hangi kanunun
görüşüleceği ve o kanun görüşüldükten sonra hangisinin
biteceğini kararlaştırmışız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, teşekkür ediyorum
efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Benim derdim bu Sayın Başkanım, benim itirazım
bu.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkürler ederim.
Başkanlık Divanının tutumunun lehinde
Sayın Oktay Vural, buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Aslında Sayın Tayfun İçlinin ifade ettiği
husus, Parlamentoya gelen milletvekillerinin hangi kanunun ne zaman
görüşüleceğine ilişkin daha önceki Danışma Kurulu
kararı uyarınca bilgilendirilmek isteniyor. Şimdi, 501
sayılı olduğu için, muhtemelen milletvekilleri de bugün 501
olacak ama işte AKP Grubundaki hesap Meclise uymuyor. Bugün
geldiğimiz nokta bu. Değerli milletvekillerini sabahlara kadar
çalıştırıp bitimine kadar zorla çalıştırmanın
aslında bu hesap kitaplarına uymadığını ortaya
koyuyor. Bu bakımından, sizin Başkanlık Divanı olarak
yapacak bir şeyiniz yok çünkü netice itibarıyla 501 sayılı
Kanunun bitimine kadar denilince bu kanuna kadar bütün kanunları
görüşmek durumundayız. Başkanlık Divanı olarak, bu
konuda sizin yapacağınız bir uygulama yok ama şu elimizi
vicdanımıza koyalım değerli milletvekilleri,
Danışma Kurulu önerisi getirdi -Grup önerisi- AKP Grubu, bize ne
danıştı, hiçbir şey yapmadı. Zaten muhalefeti yok
sayıyorlar, burada milletvekillerini yok sayıyorlar bitimine kadar
karar alıyorlar ama bitmiyor, uymuyor işte, tutmuyor. Yani bugün
geldiğimiz noktada bugün bitmesini öngördüğünüz kanuna bile geçilmesi
mümkün değildir. Dolayısıyla gerçekten bu çalışma
şartlarını bu şekilde empoze etmenin doğru
olmadığı ortaya çıkmıştır. Burada
Başkanlık Divanının bu uygulama açısından
yapacağı bir şey yok ama her şeyden önce çoğunluk
iradesinin -özellikle Meclisin çalışmaları konusunda ve kendileri
de 1 Temmuzda tatile gitmek istediklerine göre- bu çalışma temposu
konusunda muhakkak muhalefetle birlikte bir program hazırlarsa bu programa
uymak o kadar mümkün olur. Dolayısıyla bizim bu Danışma
Kurulu kararının alınmasında bir katkımız yoktur.
Yani böyle bir programın uygulanmayacağını da ifade ettik,
uygulanamayacağı da ortaya çıktı değerli
milletvekilleri. Yani burada gerçekten bu Meclisi yönetirken, özellikle tatile
girmeden önceki bu dönem içerisinde böyle bir uzlaşma temin etmeden bir
gündem hazırlamanın, çalışma takvimi hazırlamanın
çok sanal bir takvim olduğu ortaya çıkmıştır.
Umarım, bundan sonraki dönemler için bu bir ders olur ve bu
konuda eğer Hükûmetin acilen istediği birtakım yasalar var ise
ve bunlarla ilgili de muhalefetin, açıkçası muhalefet gerekçesi
istikametinde yapacağı katkı aranmalıdır. Böyle bir
katkı aranmamıştır, aranmamaya devam ediyor. Biz de bu
konularla ilgili görüş ve düşüncelerimizi kanunlarda,
tasarılarda dile getirmeye devam edeceğiz.
Tutumunuz doğrudur ancak çoğunluk partisinin önerisinin
yerinde olmadığı da bugünkü çalışmalardan
görülmektedir.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın
Başkan...
BAŞKAN Evet, Başkanlık Divanının
tutumunun aleyhinde Sayın Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu bu önergeyi verip
Bitimine... dediği gün ben gece buradan konuşmuştum, bitmez
demiştim. Verdiğiniz tasarılar gece 12.00de bitmez, ertesi güne
sarkar, ertesi günün çalışmasına kadar devam eder ve tekrar
ertesi gün devam edersiniz. Üç gün üst üste buraya geleceğiz.
Bakalım, iktidar mı dayanacak, muhalefet mi dayanacak? Dün pes
ettiniz. Dün çoğunluğu toplayamadınız. Kendi önergenize
kendiniz dahi ayak uyduramadınız.
Şimdi, böyle bir çalışma tarzıyla, önergeyle
Başbakan size emredebilir, kuzu kuzu geleceksiniz diyebilir, 5ine kadar
da -temmuzun- buradasınız diyebilir, eğer bu
tasarıları çıkarmazsanız 15 Temmuza kadar da
buradasınız diyebilir ama size diyebilir, yüce Meclise bu emri
sökmez. Bunu, bir kere, söyleyeyim.
Dün kimileri dedi ki: AK PARTİliler neden kayboldu? 184
kişi burada niye yok? Yeterli sayı niye yok? Niye kayboldu
birdenbire? Kimi dedi: Kandil programı çıkarmışlar, kesinlikle
kandil programı nedeniyle gittiler, böyle bir çalışmaları
vardı. Değil. Siz de insansınız, etten ve kemiktensiniz.
Siz de uyursunuz, siz de tıraş olursunuz, siz de kıyafetinizi
değiştirme gereği duyarsınız. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 4üncü maddesinde Angarya yasaktır.
dedik. Bu angaryanın yasak olduğunu Genel
Başkanınızın da bilmesi lazım.
Tabii, Türkiyenin gündemi sadece bunlar mı? Yani Türkiyenin
gündemine sıkıştırıp yirmi dört saat insanları
çalıştırmak kolay. Gelin gerçek gündemini görüşelim
Türkiyenin. Türkiyenin gerçek gündemine dönelim. Yani Türkiyede bugün
çatışma var, bugün kan akıyor, bugün insanlar ölüyor, bugün
cenazeler geliyor. Gelin bunu tartışalım. Bugün Türkiyenin
gerçek gündemi bu. Ahmet Türke yumruk atanı birinci celsede
salıverin, Diyarbakırdaki savcı, hâkime Gidin Haburdakini
gelirken serbest bırakın, sonra istediğiniz zaman
tutuklayın. deyin, yargı siyasallaşsın, bu
siyasallaşmanın çerçevesi Yargıtaya taşınsın,
Cihanerin davası Türkiyenin hukuk tarihine farklı bir şekilde
düşsün. Bu kadar karmaşa yaşanırken barış
gruplarını içeri
Bugün de il başkanlarını
toplamış Genel Başkan, tam bir saat konuşuyor
Barış ve Demokrasi Partisi
Arkadaşlar, bu Meclisin demokratik, ana muhalefet partisi,
biz olmasak, bir Genel Başkan, bir Başbakan bütün
konuşmasını bir grup toplantısında Barış ve
Demokrasi Partisine de ayırmaz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bir il başkanları
toplantısını da Barış ve Demokrasi Partisine
ayırmazdı.
BAŞKAN Sayın Kaplan, süreniz doldu. Teşekkür
ederim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Demek ki burada gerçek muhalefeti
bundan sonra göstermek gerekiyor, daha fazlasıyla, gensoruyla, daha fazla
konularla.
Gündemimize dönelim diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Lehte Sayın Nurettin Canikli.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Başkanlık Divanının lehinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın Vural da aslında belirtti. Bu grup
önerisiyle getirilen çalışma sistematiğinde o gün
görüşülecek yasalar tadadî olarak sayılmamıştır. Bir
başka ifadeyle bir günlük sınırlama söz konusu değildir.
Yani şöyle olsaydı, Şu gün, bugün mesela, 501 sıra
sayılı Kanun Tasarısı veya teklifi görüşülmeye
başlanacak ve bitirilecek. denmiş olsaydı o zaman Sayın
İçli haklı olurdu. Ama öyle değil, başlangıç
konulmuyor, bitim konuluyor grup kararlarına, önerilerine. Bugün için de
18 Haziran 2010 Cuma günkü birleşimde 501 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bitimine kadar. Bu ne anlama gelir? Bu,
sıralamada 501 sıra sayılı kanuna kadar olan tüm kanun
tasarı ve teklifleri görüşülebilir ve bunlar müzakere edilebilir. Bu
açıdan Sayın Vural haklı. Ben aynen katılıyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bravo yani!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın
İçlinin ifade ettiği itiraz üzerine söylüyoruz. Konumuz o çünkü.
Dolayısıyla orada herhangi bir sıkıntı yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz gelin kardeşim.
Niye gelmiyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın Vural da
öyle söyledi, niye itiraz ediyorsunuz ki? Aynı şeyi söyledi
Sayın Vural. Destekliyorum ben de. Sayın Başkanlık Divanının
tutumu doğrudur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Vural öyle söylemedi.
Sayın Vural sizin plansızlığınızı söyledi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani doğruyu
Sayın Vural söyleyince bir sorun olmuyor, biz söyleyince mi problem
oluyor? Yapmayın Allah aşkına!
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Plansızlığınızı söyledi. Tutanaktan
çıkarttırır, bakarız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, gündeme getirildiği için söylüyorum, dün
neden Meclis toplanmadı ya da biraz önceki ifadeyle pes ettiniz
şeklinde. Bu doğru değil. Çünkü üç tane komisyon yoğun
olarak çalışıyordu; üç büyük komisyon, Anayasa Komisyonu,
KİT Komisyonu, Plan Bütçe Komisyonu. Bu da son derece doğal, zaman
zaman bunlar olabiliyor. Pes etmedi bu grup. Hiçbir zaman da pes etmeyecek, her
zaman dimdik ayakta. Bakın, çarşamba günü gece 05.30da, sabaha
karşı 05.30da yapılan yoklamada çoğunluk, toplantı
yeter sayısı sağlandı değerli arkadaşlar, -bu
önemli bir olay- ve daha sonraki günlerde. Bir problemimiz yok bizim.
Bu Meclisin görevi yasa yapmak. Bu Meclisin en temel görevi bu,
yasa yapmak ve denetim yapmak. Herhangi bir kişi, kim olursa olsun,
Meclise bu görevini yapmasını teşvik etmesinden dolayı
suçlanabilir mi değerli arkadaşlar? Bundan daha garip bir
düşünce olabilir mi?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Canikli, yasa yapalım,
yirmi dört saat çalışalım!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yaz tatili de yapmayalım!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Evet, gece geç
saatlere kadar çalışıyoruz. Nedeni çok açık. Çünkü, mevcut
Tüzükle başka şekilde iş çıkarmak, ilerlemek mümkün
değil, mümkün değil.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yaz tatilini de yapmayalım,
gerek yok.!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani, bu Meclisin yasa
yapması gerekiyor. Yasa talepleri ortada, bunların tamamlanması
gerekiyor, bunların bitirilmesi gerekiyor. Ama bu çalışma
temposuyla
MEHMET GÜNAL (Antalya) Meclis noter değil Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İç Tüzükün
verdiği imkânları da kullanarak muhalefet, kendi açısından
-elbette İç Tüzüke uygundur- gereken her tülü engellemeyi yapıyor.
Dolayısıyla biz
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Vatandaşın gündemindeki
yasaları yapalım, sizin değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ama, Hükûmet
açısından, Meclis açısından
bakıldığında da bazı yasaların bitirilmesi,
tamamlanması gerekiyor. Dolayısıyla bu
çalışmaların yapılması gerekiyor değerli
arkadaşlar.
ŞENOL BAL (İzmir) Başbakanın istediğini
değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani, bundan, Meclisin
çalışmasından, çok çalışmasından şikâyet
etmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Canikli, teşekkür ediyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Vatandaşın istediklerini
yapalım, Başbakanın değil.
ŞENOL BAL (İzmir) Başbakanın istediği
değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Gelin, hep birlikte
Tüzükü değiştirelim ve daha etkin, daha verimli bir
çalışma ortamı sağlayalım. Bu olabilir, biz
varız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Başkanlık Divanının tutumunda bir değişiklik
olmamıştır.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
atlamayın, Başkanlık tezkereleri var.
BAŞKAN Arkadaşlar, Başkanlık Divanı
görevini yapıyor. Takip edemediğimiz hususlar olabilir,
yapılabilir. Yani, şu ana kadar bütün işlemler
gerçekleşmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu
Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Kamulaştırma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer milletvekilleri, geçen birleşimde
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı. Şimdi, maddelerine geçilmesini
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Tabii.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı. Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunacağım. Ancak ondan önce bir yoklama talebi vardır, yoklama
talebini yerine getireceğim:
Sayın İnce, Sayın Atay, Sayın Özdemir,
Sayın Ünsal, Sayın Barış, Sayın Günday, Sayın
Çakır, Sayın Ertemür, Sayın Aydoğan, Sayın Köktürk,
Sayın Sönmez, Sayın Pazarcı, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Arat, Sayın Mengü, Sayın Öymen, Sayın Özensoy,
Sayın Bal, Sayın Uslu, Sayın Paksoy, Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Gerek yok, gerek yok bu kadarına.
BAŞKAN Ayağa kalktığınız için
mecburen okudum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Bal oturmuştu Sayın
Başkanım. Bravo vallahi! 2 tane daha kazandırdınız!
Ayakta değildi, oturuyordu Sayın Bal.
BAŞKAN Sayın Günal
Sayın Günal,
bakınız
Arkadaşlar
MEHMET GÜNAL (Antalya) Oturuyordu yani. Saydık, oturuyordu,
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Günal, şunu ifade etmek istiyorum:
Bakınız, bu listeyi ben hazırlamadım. Bu liste
Başkanlık Divanının muhalefete mensup olan Kâtip Üyesi
arkadaşımdan geldi, onun için okudum. Lütfen
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir şey demedim, oturmuştu.
BAŞKAN Ne yapayım yani, okumayayım mı?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neyse, biz az daha konuşalım da
gelsinler bu arada.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika
süre veriyorum ve yoklama işletimi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475) (Devam)
(x) 475 S. Sayılı
Basmayazı 16/6/2010 tarihli 118inci Birleşim Tutanağına
eklidir.
BAŞKAN Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazmin
GEÇİCİ MADDE 6- Kamulaştırma işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç
yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile
4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu
yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis
yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen
veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası
olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik
tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde,
öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.
Tazminat müracaatı üzerine, fiilen el konulan
taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının
malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci
maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet
takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki
nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre
hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin
üçüncü fıkrasına göre teşkilolunan uzlaşma komisyonunca,
müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde 7201
sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilen bir
yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma
görüşmelerine davet edilir.
Uzlaşma; nakdi ödeme, idareye ait taşınmazın
trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı
ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka
bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle
yapılabilir.
Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel
bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç
altı ay içerisinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya
varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile
komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa
bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin
bilgi ve belgeler, açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil
etmez. Uzlaşmaya varılması halinde, üzerinde uzlaşılan
hakkın türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede
bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların
tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme
akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve
uzlaşma konusu taşınmazlar re'sen tapuya tescil veya terkin edilir.
Uzlaşılan nakdi tazminat bedeli, bütçe imkanları dahilinde,
sonraki yıllara sari olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir.
Taksitli ödeme süresince, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni
Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz
ödenir.
İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı
takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği
veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın
sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece
tazminat davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen
el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak
hakkının müracaat tarihindeki değeri, ikinci fıkranın
birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve
taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya
terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir. Tescile veya terkine
ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata ilişkin
temyiz hakkı saklıdır.
Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde
uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması halinde,
idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen
ödeneklerden yüzde iki pay ayrılır. Kesinleşen alacakların
toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını
aşması halinde, ödemeler, sonraki yıllara sari olacak
şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede,
bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate
alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre
ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı
gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer
uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya
ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.
Bu maddenin tazminata ilişkin hükümleri, vuku bulduğu
tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan
kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları
tazminat davası süre bakımından dava hakkının
düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da
uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak
kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı
davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri
uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre
evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış
oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından
nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma
yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin
hükümlerine göre işlem yapılabilir.
Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin
kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu
maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış
olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip
istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde
idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma
talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir;
uzlaşılamaması halinde, uzlaşmazlık
tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam
edilir.
Bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili
sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez."
BAŞKAN Madde üzerinde ilk konuşmacı Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin
Uslu.
Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Tasarının 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
1983 yılında çıkarılan 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununun 38inci maddesindeki Kamulaştırma
yapılmış ancak işlemleri tamamlanmamış veya
kamulaştırma hiç yapılmamış iken kamu hizmetine
ayrılarak veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilerek
üzerinde tesis yapılan taşınmaz malın malik, zilyet veya
mirasçılarının bu taşınmaz mal ile ilgili her türlü
dava hakkı yirmi yıl geçmekle düşer. Bu süre taşınmaz
mala el koyma tarihinden başlar. hükmü, 2003 yılında Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi
tarafından verilen ve 4/11/2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren iptal kararında bu maddenin Anayasamızın
2, 13, 35 ve 46ncı maddelerine aykırı olduğu
vurgulanmış ve bu nedenle iptal kararı verilmiştir.
Tasarıya baktığımızda,
tasarının, Kamulaştırma Kanununun 38 inci maddesinin
Anayasa Mahkemesince iptaline dayanak olan Anayasanın 2, 13, 35 ve
46ncı maddelerini yeterince dikkate almadığı açıkça
görülmektedir çünkü Anayasamızın 46ncı maddesinde Devlet ve
kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde,
gerçek karşılıklarını peşin ödemek
şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların
tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve
usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar
kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan
artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım
reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân
projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi,
kıyıların korunması ve turizm amacıyla
kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli
kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde,
taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde
taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı
doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının
bedeli, her halde peşin ödenir. şeklindeki açık hükmüne
rağmen, tasarıda, idarelerin bütçelerinde sermaye giderleri için
öngördükleri ödenekten yüzde 2 pay ayrılacağı belirtilmekte ve
alacakların toplam tutarının ayrılan yüzde 2 ödeneğin
toplam tutarını aşması durumunda ise taksitlerle ödemenin
gerçekleştirileceği belirlenmiştir. Oysa Anayasamızın
-biraz önce ifade ettiğim- 46ncı maddesi, kamulaştırma
bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedelinin nakden ve
peşin olarak ödeneceğini açık olarak hükme
bağlamıştır. Taksitlendirme yapılacak istisnai
durumları ise yine aynı maddede, kuşkuya yer bırakmayacak
şekilde saymıştır. Bu açık hükme rağmen,
tasarının bu hususun dikkate alınmadan düzenlenmesi uygulamada
tekrar anlaşmazlıklara yol açacaktır.
Sayın milletvekilleri, kamulaştırmasız el
koymayı yeniden düzenleyen bu tasarının, ana ilke olarak
kamulaştırma sonucu oluşan borcun Anayasanın 46ncı
maddesinde belirlendiği şekliyle nakden ve peşin olarak
ödenmesini öngörmesi gerekirdi ancak tasarı, düzenleyici etki analizi
yapılmadan hazırlandığından, Hükûmet idarelerin
nasıl bir bedelle karşılaşacağını
bilememekte, nakden ve peşin ödemeyi göze alamamaktadır.
Anayasanın 46ncı maddesi hükmüne açıkça
aykırılık teşkil etmekte olduğunu bilmesine
rağmen, Hükûmetin böyle bir düzenlemeyi bütçe imkânları
bakımından zora düşmekten çekindiği için bu şekilde
düzenlediği aşikârdır. Oysa, ciddi bir araştırma ve
düzenleyici etki analizi yapılması hâlinde bu endişelerin ne
ölçüde geçerli olduğu ortaya çıkabilirdi.
Kamulaştırma, Anayasanın 35inci maddesinde
teminat altına alınmış olan mülkiyet hakkına
getirilmiş bir sınırlamadır. İdare kendisine Anayasa
tarafından tanınan yetkileri yasaya uygun bir şekilde
kullanmadan taşınmaza el atarak kamulaştırma ilkelerine
aykırı davranamaz. Eğer kamulaştırma ilkelerine
aykırı davranmışsa bu aykırılığı
yine kamulaştırma ilkelerine riayet ederek düzeltmek ve tazmin etmek
durumundadır.
Değerli milletvekilleri, hukuk devleti, temel hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan,
Anayasaya aykırı davranışlardan kaçınan, hukuku
devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık
olan, yasaların üstünde, yasa koyucunun da bozamayacağı temel
hukuk ilkeleri ve Anayasanın bilincinde olan devlettir. Hukukun genel
ilkelerinden birisi de mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliği
ve mülkiyet hakkının zaman aşımına
uğramamasıdır. Bu nedenle, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu
tarafından bir taşınmazın malik, zilyet ve
mirasçılarına tanınmış olan hakların, hak
sahiplerince yirmi yıl boyunca kullanılmaması, o
taşınmazla aralarındaki hukuksal ilişkinin sona
erdiğini göstermez. Devletin fiilî davranışının hukuk
kurallarına uygun olması kazanılmış haklara saygı
duyulmasını gerektirir. Hukuk devletinin, hukukun genel ilkelerinin
ve kazanılmış haklara saygının amacı ise
bireylerin hukuk güvenliğini sağlamaktır. Devlet kamu
yararı gözetirken bu ilkelere uymak durumundadır.
Tasarı her ne kadar kamulaştırmayı değil,
kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminatı düzenliyorsa
da konu kamulaştırma hukuku ile doğrudan ilintili
olduğundan, başta Anayasanın 46ncı maddesi olmak üzere
kamulaştırma mevzuatına uygun bir düzenleme yapılması
gerekirdi. Bu husus dikkate alınmadığından dava yolunu
zorlaştıran bir düzenleme yapılmıştır. Oysa, Anayasa
Mahkemesinin iptal gerekçesi, dava yolunun önündeki engelleri kaldırmakta
ve bu konuda hiçbir tereddüde mahal bırakmamaktadır. Bu nedenle,
düzenleme, Anayasanın 36ncı ve 138inci maddelerine de
aykırıdır. Anayasanın 36ncı maddesinde Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamaz. 138inci maddenin dördüncü fıkrasında ise Yasama ve
yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez. denilmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarı, uzlaşma yolu ile
ödenecek tazminat bedellerinin ve kesinleşen mahkeme kararlarına
istinaden yapılacak ödemelerin, idarelerin bütçelerinde sermaye giderleri
için öngörülen ödeneklerden yüzde 2 pay ayrılmak suretiyle, ödenecek
tutarın ayrılan ödeneği aşması durumunda herkese
eşit olarak taksitlerle ödeme yapılacağını
öngörmektedir. Tasarı bu hâliyle Anayasaya aykırılık
teşkil etmektedir. Herhâlde Hükûmet ileride ne ile
karşılaşacağını bilemediği ve
öngöremediği için taksitle ödemeyi getirmektedir. Ancak bilinmeyen ve
belirsiz bir durum için yine belirsiz bir taksitlendirme şekli getirmek
doğru değildir. Bu durumda en makul çözüm, ödemenin aylık
eşit taksitler hâlinde ve azami beş yıl içinde
yapılmasıdır. Ayrıca mahkeme kararı üzerine
yapılacak ödemeler için bütçeden ayrılan yüzde 2lik pay çok
düşüktür. Bu oran, eğer endişeler gerçekleşirse, yetersiz
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, tasarıda, uzlaşma
yöntemlerinden birisi olarak imar mevzuatı çerçevesinde başka bir
yerde imar hakkı kullandırılması öngörülmektedir.
Tasarıda imar mevzuatına atıf yapılmışsa da imar
hakkı kullandırılmasının tanımı ve mahiyeti
belirsiz olduğundan ve imar mevzuatında henüz bir düzenleme
yapılmadığından bu düzenleme yerinde değildir.
Tasarıda uzlaşma yöntemlerinden biri olarak, eğer
kamu yararı kalmamışsa taşınmazın idarenin elinde
kaldığı süre için ecri misil ödemesi şartıyla
taşınmazın malikine aynen teslimi de öngörülebilirdi.
Hâlen devam eden kamulaştırmasız el atmaları
ortadan kaldırmak için 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanununun 27nci maddesindeki acele kamulaştırma hükmünün yeniden
düzenlenmesinde fayda vardır.
Bu kanun tasarısının uygulama tarihi ve
kapsamı dikkate alınarak tahminî bir maliyetin
çıkarılmasında geç de olsa düzenleme etki analizinin
yapılmasında fayda bulunmaktadır. Tasarının
görüşmeleri sırasında bu analiz yapılmadığı
için mevcut ve muhtemel dava sayıları ile ödenmesi muhtemel bedeller
konusunda tahminî bir öngörü dahi yapılamamıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi bitiriyor, sizleri
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Şahin Mengü, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamulaştırma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geçici 6ncı maddesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Başbakanlıktan yüce
Meclise gelen tasarıyı incelediğiniz zaman, bunun bir Anayasa
Mahkemesi iptaline neden olan maddenin düzenlenmesi olduğunu görüyorsunuz.
Eğer bir yasa maddesi ve kamulaştırma gibi bir yasa maddesi
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği zaman bu işin mali
tarafı olduğu için belki Bütçe Plan Komisyonunda görüşülebilir
ama Anayasa Mahkemesinin bozmasına uygun bir yeni kanun tasarısı
olup olmadığını incelemek de takdir buyurursunuz ki Anayasa
Komisyonunun görevi olması gerekir, yani Bütçe Plan Komisyonundan evvel
Anayasa Komisyonunun da bu tasarıyı incelemesi gerekirdi. Bence, bu
bir eksiklik gibi geliyor bana.
Hem mahkemenin gerekçesine baktığınız zaman
hem de kanun tasarısına baktığınız zaman diyor ki
genel gerekçede
Bu iptalden sonra, Anayasa Mahkemesinin iptalinden sonra iki
değişik içtihat oluştuğunu ortaya koyuyor ve bunlardan bir
tanesi, yirmi yıllık dava açma süresini geçirmiş olanların
artık kamulaştırmasız el koyma sebebiyle dava
açamayacağı, diğer oluşan ve gelişen bir içtihat ise
hiçbir süreye tabi olmaksızın dava açabileceği yönünde olduğundan,
bu içtihat aykırılığının giderilmesi için bu yasa
tasarısının hazırlandığı söyleniyor.
Şimdi, arkadaşlar, içtihat
aykırılıkları her zaman olur. Eğer içtihat
aykırılıklarına Parlamento müdahale etmeye başlarsa,
Parlamento bu içtihat aykırılıklarını gidermeye
başlarsa o hukukun dinamik yapısını bozarsınız,
işi iyice statik hâle getirirsiniz. Bu içtihatlar hukukunun egemen
olması hukuku daha dinamik hâlâ getirir ama -tabii çok açık,
kırılmayın, gücenmeyin ama- bunu daha Yargıtaya falan tam
hâkim olamadığınız için böyle düşündüğünüz
inancındayım. Yoksa bırakırsınız bunu kendi
sürecine, içtihadı birleştirmeye nasıl gidileceğine dair
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yöntem vardır, o yöntemi
çalıştırırsınız ve hadise yüce Kurul
tarafından yani İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu
tarafından çözülebilir.
Şimdi, işlem yapmayı gerektiren bir durum
olduğu zaman bunu halkın yararına yapması gereken siyasal
iktidarlar, yıllarca önce malları gasp edilen insanların bu hak
ettikleri paraları öderken aynı kamulaştırmada olduğu
gibi, Kamulaştırma Yasasında olduğu gibi veya Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında gelişen
şekliyle bu kamulaştırmasız el konulan gayrimenkuller
üstünde yani malı mülkü gasp edilen insanların hakkını
peşin ödemenin yolunu aramak gerekir. Eğer
kamulaştırmasız el atmalarda bu takside bağlı ödemeyi
-bunu- bir yöntem hâline getirmeye başlarsanız belediyelerin bir
konuda önünü açarsınız, bir alışkanlık
yaratırsınız. O da bir kamulaştırma yapmadan
olayı daima kamulaştırmasız el atmalarla götürme yöntemi
olur ki bu, bir hukuk devletinde hukuka saygılı olduğu iddia
edilen bir devlette olmaması gerekir.
Şimdi başka bir özellik daha var: Uzlaşmaya
çağrıda kamulaştırma hukukunda ne yapıyorsunuz? Bir
gayrimenkulü kamulaştırırken tahminî bedeli
yatırıyorsunuz ve bildiriyorsunuz. Burada uzlaştırmaya
çağırırken yani bu kamulaştırmasız el atmalarda
ne yapıyorsunuz? Uzlaşmaya çağırıyorsunuz ama
uzlaşmaya çağırırken bir tahminî bedel koymuyorsunuz. Niye
koymuyorsunuz? Yani kamulaştırırsan tahminî bedeli tespit
edebiliyorsun ve bunu yatırıyorsun, ona göre vatandaşın
önünü açıyorsun ama bunda bir bedel bildirmiyorsun. Sadece bedelle
uzlaşmaya çağırmıyorsun, gel sana başka yerde bir
gayrimenkul üstünde irtifak hakkı tesis ettim diyorsun, gel bir başka
yerde bir gayrimenkulle trampa yapalım diyorsun.
Şimdi, bütün bunlarda trampa teklifinde bulunduğunuz
gayrimenkulün de değerini yazmak durumdasınız, ne bileyim,
üstünde bir ayni hak tesis edeceğiniz gayrimenkulde de bu ayni hakkın
değerini belirtmek durumundasınız. Eğer siz bu ayni hak
belirtmelerini yani bu değerlendirmeleri hiç belirtmeden
vatandaşı bir uzlaşmaya çağırıyorsanız
ortada bir düalizm söz konusu. Kamulaştırma Kanunu da böyle, bu yasa
da böyle. Bunu yapamazsınız. O zaman Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin içtihatlarına uygun, bizim içtihatlarımıza da
uygun, bu tahminî bedelleri en azından ödemiyorsunuz, bari davete
çağırırken rakamı söylemek durumundasınız.
Şimdi, başka bir yasayı incelediğiniz zaman,
bana göre, ciddi bir Anayasaya aykırılık söz konusu. Nedir bu?
Şimdi, bakın, çok enteresan bir şekilde gerekçede diyor ki:
Gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları
davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz
ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdî ödeme yerine üçüncü
fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir
ve bu maddenin uzlaşma hükümlerine göre işlem yapılabilir.
Yani siz bu yasayla, kesinleşmiş fakat henüz icra
edilmemiş, ödenmemiş bir para varsa siz mahkeme kararını
değiştiriyorsunuz. Siz, benim hak ettiğim,
kazandığım bir davada elde ettiğim geliri nasıl tahsil
edeceğime mahkeme kararıyla nasıl karar veriyorsunuz? Bu, Anayasaya
aykırı olur. Ben bir dava açmışım, davayı hak
etmişim. Ne olacak? O parayı bana ödemek durumundasınız.
Yani bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden geldiği zaman,
şimdi Türkiyede görüyoruz, umumiyetle, devlet, iç hukukumuza göre yerel
mahkemelerin verdiği kararlarda para ödemekte hiç istekli değildir
ama maalesef Avrupadan, hatta hatta bir hakem mahkemesinden alınan karar
sonrasında bile o kadar çabuk öderiz ki paraları, o kadar çabuk
öderiz ki içiniz sızlar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre karar
almış bir insanın hakkını nasıl önleyeceksiniz?
Ve bunun bütün temelinde de bu paralar ödenirse bir anda idareler ve
belediyeler bir bütçe sıkıntısına girer
mantığı mı olacak? Yani, bir özel ve tüzel kişi bir
insanın, benim malımı gasp ederse, o özel ve tüzel kişi
hakkında benim aldığım mahkeme kararının
uygulanması farklı olacak, onda -hiçbir şekilde- bu üçüncü
şahsın malını gasp eden özel ve tüzel kişi parayı
şakır şakır ödeyecek ama bunu yani gaspı, aslında
hiç yapmaması gereken devlet yapar ise
Yani özel bir şahıs bir
vatandaşın malını gasp eder
Ahlaki zaafı vardır,
bilmiyordur, aklınıza hangi şartı koyarsanız koyun,
yaptı. Onun aleyhine aldığı mahkeme kararında hiç
böyle bir şey yok, kütür kütür evindeki buzdolabına kadar satar,
alacağınızı alırsınız. Peki, bütün yetkileri
elinde bulunan, her türlü hakkı olan devlet bu gaspı yaptıktan
sonra, nasıl olacak da siz bu adamın parasını belli
şartlarda ödeyeceksiniz? Bunu hiçbir hukuk devletinde kimseye anlatamazsınız.
Değerli arkadaşlarım, çok tehlikeli yere götürürüz
ülkeyi. Gasbeder
Bakın, fiilen yapılmış şeyler
vardır Türkiyede. Bir kavşağa bir yonca
yaprağını (A) parseli üstüne de koyabilirsiniz, (B) parseli
üstüne de koyabilirsiniz. Eğer siz bu tarzda bir para ödeme modelini o
belediyelere, o kamu kuruluşlarına getirirseniz bunu çok kişisel
tercihlerle kullanırlar çünkü burada birini mağdur edebilirsiniz,
birini mamur edebilirsiniz. Getirirsiniz, (A) parseli üstüne oturttuğunuz
bir kamu binasını, dediğim gibi, bir yonca
yaprağını koyarsınız, Seneler sonra gel, sen bunun
parasını benden beş yılda taksitle, benim bütçem nasıl
imkân veriyorsa öyle al. dersiniz. Peki, o yonca yaprağını
koyduğunuz zaman, diğer tarafındaki (C) parselinin değerinde
meydana gelecek artışı bir başka şahsa
bahşettiğimizi hiç mi göz önüne almayacağız? Şimdi,
yasanın bu Anayasaya aykırı hükümlerini çok ciddi bir
şekilde elden geçirmek lazım. Burada çok ciddi Anayasaya
aykırılık var. İki noktada Anayasaya aykırılık
var: Bir tanesi ki bir alınmış mahkeme kararını
değiştirme hakkına sahip değilsiniz. Bakın, her
Anayasa Mahkemesine gittiğimizde kızıyorsunuz, söyleniyorsunuz.
Şimdi, siz, bir kazanılmış hakkı, mahkeme
kararıyla kazanılmış bir hakkı bir parlamentodan
çıkaracağınız kanunla nasıl
değiştireceksiniz? Bugün bu, yarın başka nelerin
gelebileceğini kestirebiliyor musunuz? Bugün, sizin siyasal
iktidarınız bunu yaptı, yarın bir başka gelen siyasal
iktidar tam aksi bir şey yapar. Mahkeme kararlarını parlamento
kararlarıyla, kanunlarla değiştirirse nasıl çözeceğiz
hukuk devletinin sorunlarını? Hukuk devleti böyle çökertilir.
Mahkemenin verdiği kararla oynayamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Mengü, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, eğer bu yasa
tasarısı, inanıyorum ki Anayasa Komisyonuna gelseydi Plan ve
Bütçe Komisyonundan evvel, çok daha farklı bir şekillendirme olurdu,
Anayasaya açıkça aykırı olan bu hükümler düzeltilebilirdi.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Mengü.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Sayın Sakık, buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına buradayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bu kamulaştırmayla ilgili aslında
sorunlarımız bir miktar fazla, sürekli bunları gündeme
taşıdık ama bu ülkede hukuk ve yargı bir türlü, yani
farklı bir şekilde işliyor. Yani günümüze, bugüne de dönersek
yargının aslında ne kadar adaletsiz bir şekilde
yansıdığını hep birlikte görürüz.
Yani Muşun Bulanık ilçesinde yapılan Alpaslan I
Barajının
Aradan sekiz on yıl geçmiş, hâlen bir grup
mağdurların hakları verilmedi. Su altında kalan evler var,
üç yüzün üzerinde ev su altında. Bütün başvurulara rağmen bu
konuda herhangi bir adım atılmadı ve insanların büyük bir
çoğunluğu çadırlarda yaşamını sürdürüyor. Yani
hep sayın bakanlara sorduk, yetkili birimlere bu konuda sualler ilettik
ama bir netice alamadık. Yargı işlemiyor, adalet yok. Yani
adınız her ne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi ise de adaletin
Ası yok gerçekten.
Şimdi bu insanların gidip malını, mülkünü,
köyünü alıp istimlak edeceksiniz, parasını vermeyeceksiniz, yani
geçmişiyle, toprağıyla, mezarıyla, anılarıyla
suyun altında kalacak, bunların hakkını vermeyeceksiniz.
Hep söyledik ve işlemiyor. Onun için bu konuda çok fazla bir şey
söylemeyeceğim.
Sevgili arkadaşlar, son iki güne dönüp bakarsak Türkiyede
neler oluyor, neler bitiyor. Şimdi, bu yasalar dört dörtlük de olsa iç
barışımız olmadığı müddetçe yasaların
hayata geçme şansı yoktur. Bakın, iki gündür Türkiyede neler
oluyor:
Sınır ötesi operasyonlar, askerî ve kara
Yani
şimdi bunları yıllarca yaşamadık mı? Bu
sınır ötesi operasyonlar sorunlarımızı çözdü mü?
Çözmedi. Peki, çözmediği noktada niye eskiyi tekrarlayıp yeniden
sınır ötesi operasyonlar, yeniden Türkiyeyi bir çatışma
ortamına sürüklüyoruz? Buradan, gerçekten geçmişten ders
alınmalıdır.
Yine, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelle ilgili günsüz zorla getirme kararı
alıyor ve dava ne? Barış ve Demokrasi Partisi Kadın
Meclisine ait broşür, yani bir demokratik hakkını kullanmak ve
burada yargı halkın iradesini yok sayarak Sebahat Hanımı
polis zoruyla götürmek istiyor.
Yine, birkaç gündür gazeteciler Namık Durukan, İrfan
Aktan, biri yedi yıl altı ay hapis cezasıyla
cezalandırılmak isteniyor, biri de bir yıl altı ay ceza
aldı. Bu da sizin açılım döneminizde olan bir uygulama.
Yine, Roman açılımı dediniz. Bu
açılımda Sayın Başbakana karşı bir grup
öğrenci, parasız eğitim talebinde bulundu. Bu öğrencilerle
ilgili iki gün önce savcı, on beş yıl ceza istiyor. Bu
nasıl bir açılım, bu nasıl bir demokratik hak, onu
anlamakta zorluk çekiyoruz.
Rizede çalışan bir grup Kürt işçisinin, orada,
İkizderede işlerine son veriliyor. Sadece gerekçe, kimliklerinden
dolayı ve bu işçilere oradaki güvenlik birimleri Biz sizin can
güvenliğinizi sağlayamayız
ve işlerine son veriyorlar ve
bu Kürtler kendi coğrafyasına geri dönüyor.
Yine, ekim ayında Haburdan giriş yapan bir
barış grubu vardı. Sevgili arkadaşlar, bu barış
grubu geldiğinde aslında hepimizi umutlandıran bir süreçti.
Sayın Başbakan İyi şeyler olacak. diyordu. Sayın
Cumhurbaşkanı da İyi şeyler oluyor. dediği zaman bir
grup insan, Haburdan çıkıp geldiler, Kandil ve Haburdan.
Geldiklerinde de Biz neye geldik, barış sürecine katkı sunmak
üzere geldik. dediler ve geldikleri gün bu söylemlerle savcılar
onları serbest bıraktı. Aynı savcılar, dün
Diyarbakırda bunları yeniden tutukladı.
Şimdi, bunların elinde silah vardı geldiklerinde,
silah olduğu hâlde serbest kaldılar. Silahlarını
bırakıp demokratik zeminde siyaset yapmak üzere buraya geldiler ve
dün onları tutukladınız, bir taraftan da adına
açılım diyorsunuz. Peki, serbest bırakan aynı savcı,
tutuklayan aynı savcı, arada ne değişti? O insanlar gelip
burada silahlı bir eylem mi yaptılar? Hayır. Ne oldu? 3B
fırtınasına yakalandınız, Baykalın, Bahçelinin
ve Başbuğun fırtınasına. Onun için, boyun
eğdiniz ve tekrar döndünüz, onları tutukladınız, tekrar
Türkiyeyi bir çatışma ortamına sürüklediniz.
Şimdi, bu elinde silah olmayan insanları tutuklayarak
nasıl barışı sağlayabilirsiniz?
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Kim tutukluyor, Hükûmet mi
tutukluyor?
SIRRI SAKIK (Devamla) Kim tutukluyor? Siz peki, nesiniz,
göreviniz ne? Hükümetin görevi köşe laflar etmek midir?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yargı
bağımsız, yargı bağımsız. Yargının
bağımsız olduğunu bilmiyor musun? Yargı
bağımsız, yargı. Yargı hükümetin de askerin de emrinde
değil, yargı bağımsız.
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, Sayın Başbakanı
dinledim. Sadece böyle hamasi nutuklar atarak bu ülkede iç barış
sağlanamaz. Bu barışı sağlayacaksanız elinizde
bir yol haritası olacak, barışı sağlayacaksanız
yüreğiniz olması gerekir. Amerikaya, İsraile rest çekiyorsunuz
ama buradaki güçlere karşı boynunuz kıldan ince.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Boş boş
konuşma! Yargı bağımsız. Ezbere konuşma!
Yargı bağımsız.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ya, bırakın. Yargının
bağımsız olmadığını en çok siz
söylüyorsunuz. Bugün gazetelerde Adalet Bakanının yargının
bağımsız
Peki, size bir şey sorayım: Bugün, size bir
şey
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Siz kendinize
bakın esas! Siz kendinize bakın, kendinize bakın! Milletten
aldığınız yetkiyi nerede kullanıyorsunuz? Kimden
talimat alıyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım.
Evet efendim, buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bütün konuşmalarımızı
bu şekilde sabote etmeyiniz. Bugün, bakınız, Erzincan
Başsavcısının Yargıtaydan nasıl tahliye
olduğunu
Yargı bağımsız mıdır, söyler misiniz
bana?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bakın,
yargının kararları kesindir, herkes ona uyacak, ister sevin
beğenin, ister beğenmeyin.
BAŞKAN Sayın Canikli, sırası geldiğinde
konuşalım efendim lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biz de bazı
kararlarını beğenmiyoruz, bazı kararları bizim de
hoşumuza gitmiyor, biz de beğenmiyoruz bazı
kararlarını ama uymak zorundayız.
BAŞKAN Sayın Canikli
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, Sevgili Kardeşim, bak,
ben size bir şey söyleyeyim. Bakın, zamanımı çalmayın.
Ben, daha önce biz ve grubumuz
Boluda bir gazete şunu yaptı, dedi
ki: Ölen her şehit için 5 tane DTPli milletvekilini öldürürseniz
mübahtır. Oradaki savcı Burada suç yok. başvurumuz var, yerel
mahkeme Suç yok. Yargıtay Suç yok. diyor ve Yargıtay burada
düşüncenin ifade edildiğini ve
BURHAN KAYATÜRK (Ankara) Tarafsız yargı,
tarafsız.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ben burada, Ali Suat Ertosun, bununla
ilgili bu kürsüde bir konuşma yapmıştım ve onunla ilgili
iddialar vardı ve ben de döndüm, bu iddiaları burada seslendirdim.
Sayın Başkan da ikaz etmişti ve bu zat dün beni 7,5 milyar lira
mahkûm ettirdi. Bizi öldürün diye talimat verenlere bu düşünce suçudur ama
bu kürsüde bir şey söyleyince beş gün içerisinde bu dava
sonuçlandı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır,
bakın, beğenmeyebilirsiniz, biz de bazı şeyleri
beğenmiyoruz ama yargı bağımsız.
SIRRI SAKIK (Devamla) Buyurun işte, tarafsız
olmadığını söylüyorum. Bu kişiden kişiye
değişiyor. Biz
Kürtlere karşı yargının
nasıl acımasız olduğunu siz de bilirsiniz, bütün dünya da
bilir. Yargının askıya alındığını
hepimiz biliyoruz.
Bakın, bugün Ahmet Türke saldıran serbest kaldı,
oysaki elindeki silahı getirip, bırakıp Ben barışa
katkı sunuyorum. diyenler tutuklanıyor. Şimdi, buradan
nasıl yargının bağımsız olduğunu
söylüyorsunuz? Biz yargının siyasallaştığını
söylüyoruz. Yargı herkes için eşit koşullarda davranmak
zorundadır. Eğer gerçekten hukukun ve huzurun ülkesi aranıyorsa,
yargının bağımsız olması gerekir ama siz,
yargının bu olup bitenlerine çıkıp, sahip çıkıyorsunuz.
Ben size onlarca örnek veriyorum. Bakın, 1999
yılında yine bir barış grubu geldi, silahlı güçler,
Türkiye sınırları dışına gidildi ve iki grup
geldi, biri silahlı biri silahsızdı ve bu insanları
tutukladınız. Hâlen içeride. Getirip silahlarını teslim etti
ve siz, hâlen dönüyorsunuz, yargının bağımsız
olduğunu söylüyorsunuz. Saldırıyı gerçekleştirenler
özgür bırakılıyor ve Ben silah ve şiddetin
dışında barışa katkı sunmak için buraya
geliyorum. diyen insanlar cezalandırılıyor.
Şimdi, Sayın Başbakanın bugün
açıklamaları var. Barış ve Demokrasi Partisini şer
cepheleriyle yan yana koymaya çalışıyor. Barış ve
Demokrasi Partisinin hedefi barıştır. Kimse şiddetten
nemalanmıyor. Açıkça söylüyorum: Kim ki kandan ve şiddetten
nemalanıyorsa alçaktır ve bize de bu konuda iftira atan varsa onlar
da alçaktır. Biz, hiçbir dönem, ne şiddetten ne kandan
nemalanmadık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sakık, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla)
ve kimsenin de kandan şiddetten
nemalanmasına müsaade etmeyiz. Bu ağır ithamlardan siz bu
ülkenin iç barışını sağlayamazsınız.
Terörü rant olarak gösteriyorsunuz, oysaki bu şiddetin ve
kanın kimin neması olduğunu, kimin bunlardan
nemalandığını siz hepiniz bizden çok çok iyi biliyorsunuz.
Onun için, kanın ve şiddetin durması için hepinize
sorumluluklar düşüyor, hepiniz bu sorumlulukları yerine getirmek
zorundasınız, bundan kaçamazsınız. Yani sizin gücünüzün
bazı birimlere yetmediğini biliyoruz. En masum insanları
alıp tutuklayan bu yargı ve bölgede generaller çıkıp
şunu demiyor muydu: Ben görevdeyken bazı savcı ve hâkimlerin
evine bomba koyuyordum. Onları kendi noktamda karar vermeye
Bunlarla
ilgili yargı dava açtı mı? Bunlar mahkûm oldu mu? Bunlarla
ilgili küçük bir işlem yapıldı mı? Biz belgeli konuşuruz.
Biz böyle afaki şeyler konuşmayız. Onun için, yanlış
yanlışsa bu yanlışa karşı bir duruş
sergilemeliyiz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hükûmetimizle bir
alakası yok, ben onu söylüyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) Eğer bir yanlış varsa
hepimiz bu yanlışa karşı bir duruş sergilemeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sakık, tamamladınız
mı efendim konuşmanızı? Son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Evet, barışın gelmesini engellemek isteyen güçler
var. Bundan nemalanmak isteyen güçler var. Bu güçler biliniyor ve
tanınıyor. Ama bize bir görev düşüyor, hayat bize bir şey
öğretti: Bu argümanlarla, bu yol, yöntemle bu ülkede iç
barışımızı sağlayamayız. Sayın
Başbakanın da birilerini hedef tahtasına oturtarak olmayan bir
projesini varmış gibi topluma sunmaya hakkı yoktur çünkü
elinizde bir proje yok, elinizde bir yol haritası yok, nasıl
çözeceğiz, bununla ilgili küçük bir projeniz yok. Bu işler
İnşallah, maşallahla; anneler çocuklarına sahip çıksın.
ile olmuyor. Giden çocuklar yirmi beş yaşında. Tıp
eğitimi almış, hukuk eğitimi almış, üniversiteyi
bitirmiş bir çocuk annesini, babasını dinler mi? Sayın
Başbakan bunu iyi biliyor. Askere giden çocuklar da annelerinin iradesiyle
ölüme gitmiyor. Onun için, Sayın Başbakana da, size bize de, hepimize
de bir uzlaşı kültürü ve bir diyalog kültürü gerekli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum. İkinci dakikayı
vermiştim Sayın Sakık, teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Devamla) Peki Sayın Başkan, teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kocaeli Milletvekili Sayın Eyüp Ayar, buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP AYAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi hakkında grup
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Mülkiyet hakkı
kutsaldır. diyoruz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
göre de bakınız, Bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve
yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine
uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. diyor. Bunun
yanında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi diğer
uluslararası insan hakları belgeleri de mülkiyet hakkını
tanımaktadır.
Mülkiyet hakkını ihlal eden
kamulaştırmasız el koymanın Anayasamızda da
dayanağı yoktur ve haksız fiil olarak nitelendirilmiştir,
temel insan haklarından mülkiyet hakkına müdahaledir.
Dolayısıyla bedelinin devletçe vatandaşa ödenmesi gerekir.
Devlet vatandaşını hiçbir şekilde mağdur etmemelidir.
Devleti ayakta tutan en temel değer adalete verdiği önemdir. Vatandaşlarda
devlete karşı aidiyet duygusu, adalet duygusunun
varlığı ile yeşerir ve büyür. Bu bağlamda en temel
insan hakkı olan mülkiyet hakkına azami özen göstermek en başta
devletin temel görevidir. Bu tasarıyla yapacağımız
düzenleme de bu amaca hizmet etmekte ve geçmişte yapılan
yanlışları düzeltmektedir.
Değerli arkadaşlar, -burada, hassas bir konu- hem
vatandaşın mülkiyet hakkını korumak kollamak bu devletin
birinci görevi ama aynı zamanda devletin işlerinin de tabii ki
yürümesi gerekiyor, devlette bir devamlılık da var. Şimdi,
burada yapacak olduğumuz şey, bu düzenlemeyle birlikte
2942
sayılı Kamulaştırma Kanununun 38inci maddesinde yer alan
bir hüküm var. Zaten bu yasa bir maddelik, 2 ve 3üncü maddeleri de yürürlük ve
yürütme maddeleri.
Konu zaten aşağı yukarı bütün herkes
tarafından ortaya konulmuştur. Yani burada, kamulaştırma
yapılmış veya kamulaştırma süreci
tamamlanmamış veya kamulaştırma yapılmadan bir kamu
hizmetine ayrılmış bir yerde, bir yanlışlık
varsa, bir itiraz varsa bunlarla ilgili yirmi yıllık bir süre
konulmuş. Yani vatandaş, devlete, mahkemeye, bu konuyla ilgili, hem
malikleri olsun hem zilyet veya varisleri yirmi yıl içerisinde müracaat
edebilir hükmü var.
Şimdi Anayasa Mahkemesi
Tabii bunlar AK PARTİ
İktidarından çok önce dönemlerde olan işler. 2003
yılında Anayasa Mahkemesi, süreyle ilgili bu hükmü iptal etmiş.
Şimdi, Yargıtayda iki tane görüş ortaya çıkmış.
Bir kısmı diyor ki: Anayasa Mahkemesi kararları geriye
doğru işlemez. Diğer bir görüş de, Bu, süreyle ilgili
olduğu için geriye doğru işler. diyor. İşte
sıkıntı burada. Yani, geriye doğru işlediği
zaman, ilk İstimlak Kanunu 1956 yılında çıkmış.
Şimdi, buraya kadar gidecek olduğu kesin ama daha öncelere de
gidebilir. Bununla ilgili ortaya ne çıkacak? Gerçekten -muhalefet partisi
milletvekili arkadaşların da söylediği gibi- bunun bir
hesabı kitabı da yapılamamış, yapılması da
mümkün değil çünkü belki elli, altmış, yetmiş sene
öncesinden beri olan bu işlerle ilgili dava sayısı ne olacak, bu
bilinmiyor. Ama ayrıca, bir bilinmeyen şey daha var: Mahkemeler bu
kararları verirken genelde -Türkiyede maalesef ihtisas mahkemelerinin
sayısı da fazla olmadığı için- bilirkişi
heyetleri oluşturuyorlar ama açıkça söylüyorum -Türkiyede bunun
yüzlerce, belki binlerce örneği var- bilirkişi raporlarının
da suistimallere çok açık olduğu da ortada.
Ben, yaşamış olduğumuz bir örneği burada
vermek istiyorum: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Gebze ilçesinin
yanından geçen E-5 üzerindeki bir köprünün genişletilmesi için 1.431
metrekare yeri -yani 1,5 dönüm de değil- istimlak etmek istedi ve bununla
ilgili, o günkü parayla, 2006 yılında 1 trilyon 253 milyar bir bedel
ortaya koydu ama bu hak sahipleri mahkemeye gittiler, mahkeme de bilirkişi
heyeti oluşturdu. Bakınız, bilirkişi heyetinin aynı
1.431 metrekare yere vermiş olduğu rakam, 9 trilyon 938 milyar. Mahkeme
de aşağı yukarı buna uydu. Bilir kişinin bu raporuna
uyarak mahkemenin 1.400 metrekare yere vermiş olduğu değer 9
trilyon 233 milyar. Tabii ki yaklaşık 10 trilyon paranın bu
kadar yere verilip bunun yapılması da mümkün değil. Köprü, bir
köprü daha yapıldı ama bağlantıları
yapılamadığı için köprü kaldı havada. Bunun için yani
geçmişten bugüne kadar gelecek olan davaların ne kadar
olacağı, tutarların ne olacağı da belli değil.
Şimdi, burada yapılmak istenen, bu düzenlemeyle
birlikte, bir uzlaşma olsun istiyoruz. Bir uzlaşma komisyonu
kurulacak, bundan önce bir değer tespit komisyonu oluşturulacak,
burada belirlenen değerlere göre şikâyette bulunan kişi veya
uzlaşma komisyonuna şikâyetten önce müracaat eden kişi burayla
ilgili hakkını arayacak burada.
M. FATİH ATAY (Aydın) Şikâyet değil,
hakkını arayan kişi!
EYÜP AYAR (Devamla) Yani uzlaşmaya çağrılacak, bu
yerle ilgili eğer uzlaşabilirlerse
Yani burada hep para üzerinde
duruldu, Nakit olarak peşinen ödensin. diye. Bir defa, demin de bir
örnek verdim. Bunun ne kadar tutacağı, bunun peşin ödenip
ödenmeyeceği de belirli değil. Ama bunun yanında yeni
geliştirilen usuller var, Trampa yapılabilir. deniliyor, Takas
yapılabilir. deniliyor, ayrıca imar hakkı
kullandırılabilir. Şimdi, arkadaşların bir itirazı
da buna, imar hakkı kullandırılmak için imar mevzuatında
değişiklik yapılması gerektiğini söylüyorlar.
Aslında buna gerek yok çünkü imar mevzuatları açık, bugün
uygulanıyor da zaten. İmar hakkı kullandırmak demek,
adamın 20 dönüm yerinin eğer 5 dönümünü almışsan, oradan
yol geçmişse veya başka bir iş için bunu almışsan
kalan 15 dönümle ilgili
Yani o yerin özelliğine göre, imarın
durumuna göre burası belki konut alanıysa iş yerine çevrilebilir
veya burada ne bileyim bir iş merkezi yapılmasına veya bir
sağlık tesisinin yapılmasına veya bir otel
yapılmasına, buna benzer bir imar hakkı verilerek, belki o
konuyla ilgili karşı tarafı da ikna ederek böyle bir
anlaşma sağlanılabilir düşünülüyor.
M. FATİH ATAY (Aydın) Bu, kişisel menfaat, kamu
menfaati değil ki.
EYÜP AYAR (Devamla) Bir diğer konu da 2003
yılında bu Anayasa Mahkemesi bu iptal kararını vermiş,
işte, neredesiniz bu zamana kadar deniliyor ama burada daha önceden de
milletvekilliği yapmış arkadaşlar var, iki dönemdir,
inanın
Biliyorsunuz İç Tüzüke göre Meclis 15.00-19.00 arası
çalışıyor, haftada üç gün -salı, çarşamba,
perşembe- ama iki dönemdir böyle mi çalıştık?
ALİM IŞIK (Kütahya) Sabahlara kadar
çalışıyoruz.
EYÜP AYAR (Devamla) İki dönemdir sabahlara kadar
çalışıyoruz, doğru söylüyor Alim Bey de oradan. Sabahlara
kadar çalışıyoruz. Yani boş durduğumuz yok. Onun için
ha bire kanun çıkarıyoruz, ha bire geçmişte kalmış, ne
kadar kıyıda köşede, otuz senedir, kırk senedir
çıkmayan kanunları çıkarıyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bu kanunlarla kime menfaat
sağlıyorsunuz?
EYÜP AYAR (Devamla) Bunlar Türkiye'nin ihtiyaçları.
Bakın, Diyanet teşkilat yasası gelecek, otuz senedir
çıkmayan bir yasaydı; Karayolları Teşkilat Yasası
geliyor; yani biz Türkiye'nin ne kadar problemleri varsa hepsini tek tek
çözüyoruz, çözmeye de devam edeceğiz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Hangi şirkete menfaat
sağlıyorsunuz?
EYÜP AYAR (Devamla) Bu konuyla ilgili bir şey daha söyleyip
sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, yasal süreçle ilgili söylenecek olan
söylenmiştir ama yine idarelerin elinin kolunun bağlanmaması
için haciz getirilemeyecek diye de bir son madde koyuyoruz. Yani idare
vatandaşa olan borcunu ödeyecek. Yani hem milletin parasını
alacaksın hem üzerine yatacaksın, onu ödemeyeceksin. Böyle bir
anlayış olmaz!
M. FATİH ATAY (Aydın) Ne kadar sürede? Ne kadar
sürede?
EYÜP AYAR (Devamla) Biz bunu KEYlerde gösterdik, biz bunu
nemalarda gösterdik. Vatandaş devletine güvenmeli, devlet de
vatandaşına eziyet etmemeli, onun hakkını vermeli ama bunu
yaparken diğer taraftan da hizmetlerin yürümesinde sıkıntı
olmayacak. İdarenin
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Devlette devamlılık
esastır.
EYÜP AYAR (Devamla) Eğer uzlaşma olmazsa yine
mahkemeye gidecek.
M. FATİH ATAY (Aydın) Nereye gidiyor? Tahsil imkânı
yok.
EYÜP AYAR (Devamla) Yani mahkeme ortadan kalkmıyor ama
mahkemeye gitmeden önce bir uzlaşı yolu, bir ara formülle beraber
belki hem bu vatandaşların sıkıntıları giderilir
hem de devlet belki daha büyük yüklerden, daha büyük tazminatlardan da kurtulmuş
olur. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ayar, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
EYÜP AYAR (Devamla) Peki.
Bu yasanın hayırlı olmasını temenni
ediyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına İzmir Milletvekili Tuğrul
Yemişci
Yok.
Bursa Milletvekili Sayın Sedat
Kızılcıklı
O da yok.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Işık, buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Kütahya ili Emet ilçesi Çalcağıl köyü,
Etibor Maden İşletmesi sahası kenarında yer alan bir
köyümüz. Köyün 1969 yılından bu yana yaklaşık 20 bin dekar
arazisi kamulaştırılmış durumda. Ancak, köyün
sakinlerinden Eti Maden İşletmesine on üç yıl önce bir kişi
alınmış, ondan bu yana bir kişi dahi
alınmamış. İleri sürülen şartlar oldukça
ağır. Endüstri meslek lisesi mezunu olacak ve benzeri
Biliyorsunuz o
şartları. Şu anda köyün nüfusu 500lerden 60a düşmüş.
Son dönemde köyün tamamının
kamulaştırılacağı ve arazinin bir
kısmının daha kamulaştırılacağı
haberleri gerçekten köy halkını iyice tedirgin etmiş durumda.
Şimdi Çalcağıl köyü kamulaştırılacak
mıdır? Köy nereye taşınacak, bu belirli midir? Karar
alınmış mıdır? Bir de köy sakinlerinin, gerçek köy
sakinlerinin işe yerleştirilmeleri konusunda özel bir düzenleme
yapılabilir mi? Çok ciddi bir problem. Çalcağıl Emet.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Asil
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Eskişehir-Ankara Hızlı Tren
Projesi tamamlandı. Eskişehir-İstanbul yolu da yapım
aşamasında. Yalnız bu yol yapılırken istimlak
bedellerine yapılan itirazlar sonucunda çoğu
vatandaşımız aldığı istimlak bedelinden daha
fazla avukat masrafı ve mahkeme masrafı ödemek zorunda kaldılar.
Şimdi, bunun için de icra işlemleri başlatılmış,
büyük mağduriyetler var. Zaten tarla sahipleri tarlalarının ikiye
bölünmesi sonucunda ve yol yapım aşaması noktasında hafriyat
çalışmaları nedeniyle tarlalarının büyük bir
kısmını kaybetmiş durumdalar. Bu mağduriyetleri
gidermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Görüşülmekte olan tasarı,
kamulaştırmasız el atma davalarında yirmi yıllık
hak düşürücü sürenin kaldırılmasına dair Anayasa Mahkemesi
kararı neticesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
getirilmiştir, ancak Anayasa Mahkemesinin kararı 2003
yılındadır. Aradan geçen yedi yıllık süre içerisinde
ne oldu da tasarı bugün Genel Kurul gündemindedir? Bu yedi
yıllık sürede yirmi yıllık hak düşürücü süre
bağlamında 1983 öncesine dair kaç dava
açılmıştır? Açılan davalarda belirtilen toplam tazminat
miktarı nedir?
Aynı soruyla ilgili, 1983 öncesine dair seçim bölgem
Gaziantep merkezli kaç dava açılmıştır? Bu davalarda
belirtilen toplam tazminat miktarı nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Adananın Ceyhan ve Yumurtalık ilçeleri
sınırları içerisinde bu enerji bölgesiyle alakalı
Çalık Grubunun özellikle vatandaşların ekip biçtiği ecri
misil ödediği hazine arazileriyle ilgili kamulaştırma
yaptığı yönünde bilgiler gelmektedir. Zaten
sıkıntılı günler geçiren köylülerimizin elinden
alınıp bu gruba verilen arazilerle ilgili
vatandaşlarımızın, köylülerimizin mağduriyetini
gidermek açısından onlara bir desteğiniz, katkınız
veya bu arazilerin onların elinde kalması yönünde bir
çalışmanız olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, sekiz yıllık AKP Hükûmeti döneminde ne
kadar kamulaştırma yapılmıştır? Ne kadar ödeme
yapılmıştır? Ne kadar ödenmeyen bedel
kalmıştır? Antalya ilinde yapılan
kamulaştırmalarla ilgili ne kadar dava
açılmıştır? Kaçı karara
bağlanmıştır? Kaçı idarenin lehinedir, kaçı vatandaşın
lehinedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Orhan
AHMET ORHAN (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Manisanın Alaşehir ilçesi yılda 60 bin tırla
ihracat yapan önemli gümrük kapılarından bir tanesidir. Manisa
Alaşehirden hareket eden 60 bin tırın en az yarısı
Alaşehir-Kula kara yolunu kullanmaktadır. Mevcut yol tır
trafiğini kaldıracak durumda olmayıp, kamulaştırma
yapılmak suretiyle yolun genişletileceğine dair müteaddit
açıklamalar olmuştur. Bu yol üzerindeki kamulaştırma
çalışmaları ne durumdadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, bir arkadaşımız kaldı.
Sayın Atay, buyurun efendim.
M. FATİH ATAY (Aydın) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, idarelerin keyfî uygulamalar yapmamaları
için hukuk kuralları konulur. Burada da idarenin kişilerin mülkiyet
hakkından doğan alacaklarının, kamulaştırma
yaparak elde etmesi gereken paraların taksitler hâlinde ödenmesi
belirtilmektedir. Bunun süresini belirtmek hukuk devletinde olması gereken
bir kural değil midir? Niçin böyle belirsiz bir şekilde bu kanunu
getirirken böyle bir işlem yapmaya gerek duydunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Işıkın sorusu
Evet, 1969
yılında 20 bin kamulaştırma
ALİM IŞIK (Kütahya) 69dan bu yana 20 bin
dekarlık arazisi kamulaştırılmış bir köy.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Evet. Şimdi tabii ben oradaki konunun detayını bilmiyorum ama
ALİM IŞIK (Kütahya) Size verebilirim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Vatandaşlarımızın köyünün altmış haneye
düştüğünü ifade ediyorsunuz. Tekrar bir kamulaştırma olup
olmadığını bir araştıralım, bu konuda size
bilgi verelim. Fakat, bildiğiniz gibi, bir şekilde özellikle
yatırımlar konusunda kamulaştırma gerçekleştirildiğinde
-bu özellikle sulama projeleri olabilir, diğer altyapı projeleri
olabilir, özellikle enerji yapılarında da olabilir-
kamulaştırma yapıldığında
vatandaşlarımızın bir iskân talebi olması durumunda
Bakanlığımızca bunlara yer tespitleri yapılıp,
hak sahiplikleri tespit edilip, vatandaşlar ayrıca, uygun gördükleri,
onların da rızası istikametinde iskân edilebiliyorlar.
Bakanlık olarak, eğer kamulaştırılmadan mütevellit yer
değiştirildiğinde
Ki vatandaşın yer
değişikliğinden dolayı en az mağduriyete
uğraması için yapılan bir çalışmadır bu. Bundan
önceki çalışmaların tamamında da Türkiyede büyük çapta,
hem kamulaştırmanın, işlemlerin yürüyüşü
açısından hem de vatandaşımızın
aldığı bedel açısından mağduriyet
olmamaktadır. Hatta bazen, rayiç bedellerin üzerinde de
kamulaştırma bedelleri de genelde ödenmektedir.
Sayın Asilin sorusu: Bu avukatlık masraflarıyla
alakalı ve icra takiplerinde, anladığım kadarıyla,
vatandaşın alacak olduğu kamulaştırma bedelinin bir
kısmı masraflara gidiyor.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Fazlası, fazlası.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Şimdi burada, özellikle kamulaştırmada vatandaşın hak
arama sisteminde buna benzer şeyler olagelmektedir ama genelde bu tabii,
vatandaşlarımızın biraz daha takip etmesi, dikkat etmesi
gereken bir konudur fakat bedeli itibarıyla, aldığı
bedelle, mahkeme masraflarındaki, oradaki oranlar, avukatların
alması gereken ücretlerin, bu bahsettiğiniz şekildeki gibi bir
mağduriyete sebebiyet vermeyecek şekilde aslında düzenlendiğini
ben biliyorum.
Bununla ilgili, Adalet Bakanımızla görüşelim ve
yazılı olarak da, ne yapılabilir, size bilgi
ulaştıralım.
Sayın Özdemirin sorusu: Şimdi, niye 2003
yılında Anayasa Mahkemesi 38inci maddeyi iptal etti
Kamulaştırma Kanununda? 38inci madde, 1983 yılında
çıkmıştı. 83 yılında çıkan bu Kanunun
38inci maddesi, bu Kanunun çıktığı tarihten önce bir
şekilde kamulaştırma bedeli ödenmeden -netice itibarıyla
söylüyorum- el atma diye tabir edilen nitelikte bir kamu
yatırımı, herhangi bir şekilde kamunun eline geçmiş
olan arazi sahiplerinin hak arama yolunu düzenleyen bir kanundu ve bu hak arama
yolunu da yirmi yılla sınırlandırmıştı. Yani
el atmanın gerçekleştiği tarihten itibaren eğer yirmi
yıl geçmiş ise vatandaşa dava açma hakkı
tanımıyor idi. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etti. Gerekçesi de
burada da ifade edildi mülkiyet hakkı ve hak arama yolları
sınırlandırılamaz şeklinde gerekçeyle, özeti
itibarıyla söylüyorum. Şimdi biz bunu düzenliyoruz. Buradaki
düzenlemenin kapsadığı alan 1983 yılından önce -1956
yılı arasında- bedeli ödenmeden el atılmış,
vatandaşın arazileri kullanılmış,
yatırımlardaki o hak sahiplerine bugün bu hakkı yirmi yıl
süreyi kaldırarak yeniden düzenliyoruz aslında. Mesela
yasalaştığı takdirde bu tasarı 1983 yılından
sonraki herhangi bir kamulaştırma işlemleriyle alakalı
herhangi bir konuyu kapsamıyor. Orada hak arama yolu açık. Burada
kamuoyuna da bilgilendirme açısından bu açıklamayı
getiriyoruz.
Bir de o zamanki bu el atma olarak gerçekleştirilen bu
alanların birçoğunda da aslında bir kısım hak
sahiplerinin -o günkü- bugün varislerinin babaları, dedeleri -varsa- veya
hâlâ sağsa kendileri bu kamu hizmetlerinin gelmesine büyük ölçüde
rıza göstermiş olan insanlar aslında. Belki
kamulaştırma bedelini talep etmeden de bu gerçekleşmişti.
Gerçekleşenler var bunların içerisinde.
BAŞKAN Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlar mısınız efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Onun için, burada o gün mağdur olmuş, Anayasa Mahkemesinin
gerekçesine göre de düzenlenmiş olan bir tasarıdır. Neden süre
konulamıyor? diye burada soruda var. O da şudur: Bu konuda öne
gelecek olan açılan davalarda ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarının nasıl bir mali portreyle, yükümlülükle
karşı karşıya kalacağını şu anda
hesaplayamıyoruz. Ama tasarının metninde uzlaşı
olması hâlinde peşin ödeme de söz konusu. Yüzde 2 yıllık
yatırım bütçesini geçmediği takdirde yine peşin ödeme söz
konusu.
M. FATİH ATAY (Aydın) Süre ne kadar, süre ne kadar?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Onun için, yani zorunlu bir taksitlendirme olarak algılamamak lazım.
BAŞKAN Sayın Bakanım süremiz doldu efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Diğer kalan sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz
Sayın Başkanım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde
yedi adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre
okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım.
Buyurun efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının çerçeve
1inci maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa
eklenen Geçici 6ncı maddenin dördüncü fıkrasında geçen en geç
altı ay ibaresinin en geç üç ay olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Durdu
Mehmet Kastal
Osmaniye
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının çerçeve
1inci maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa
eklenen Geçici 6ncı maddenin dördüncü fıkrasında geçen en geç
altı ay ibaresinin en geç üç ay olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Safiye
Seymenoğlu
Trabzon
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının çerçeve
1inci maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa
eklenen Geçici 6ncı maddenin dördüncü fıkrasında geçen en geç
altı ay ibaresinin en geç üç ay olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının çerçeve
1inci maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa
eklenen Geçici 6ncı maddenin dördüncü fıkrasında geçen en geç
altı ay ibaresinin en geç üç ay olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ahmet
Yeni
Samsun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Tasarının 1inci maddesi ile 4/11/1983 tarihli ve 2942
sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenmesi öngörülen Geçici
6ncı Maddenin yedinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali Rıza Öztürk Malik Ecder Özdemir
Trabzon Mersin Sivas
Ali İhsan
Köktürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şevket
Köse
Zonguldak Malatya Adıyaman
Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde
uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, idarelerin yılı
bütçelerinde yeterli ödenek ayrılır. Zamanında yapılamayan
ödemeler nedeniyle 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz
ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi
ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma
yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin
hükümlerine göre işlem yapılabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının çerçeve 1inci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı
Manisa Mersin Konya
Abdülkadir Akcan Cemaleddin
Uslu
Afyonkarahisar Edirne
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra sayılı yasa
tasarısının 1 nci maddesi Anayasanın 46. maddesine
aykırı olduğundan tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Osman Özçelik Akın Birdal
Şırnak Siirt Diyarbakır
Hamit Geylani Sırrı
Sakık
Hakkari Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurun efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, kamulaştırma davalarında
2000li yıllara kadar çok yüklü tazminatlar ödedi Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararları sonucu ve Avrupa Birliği üyelik
sürecinde Anayasada 46ncı madde değiştirildi. O dönem bu
değişikliği yapan koalisyon hükûmetlerine burada teşekkür
etmek istiyorum gerçekten.
Ne diyor 46ncı madde? Devlet diyor, Kamu tüzel
kişileri diyor, kamulaştırma yapacağı zaman
gerçek
karşılıklarını peşin ödemek şartıyla
kamulaştırma yapmaya yetkilidir. diyor. Anayasanın hükmü bu.
Peşin, tıkır tıkır, nakit. Hani gidiyorsunuz ya;
böyle, taksit taksit değil, demokrasi gibi değil. Sizin hükûmet
anlayışında hani taksitle demokrasi var ya. Buna bir ikinci
fıkra getirmiş, diyor ki, kamulaştırmada Tarım
reformu, kıyı şeridi, turizm
Saymış belli
başlı konuları. Bu konularda diyor, kanun gereği diyor,
taksitlendirme yapılabilir. Dikkat edin.
Bu kanun neyi düzenliyor arkadaşlar?
Kamulaştırmasız el atmayı düzenliyor. Devletin gasbını,
devletin kurumlarının, devletin kuruluşlarının,
devletin belediyelerinin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin, Park, Oran
Vadisi dâhil o vadilerin hepsini kentsel dönüşüm adı altında
kamulaştırmasız el atmasını düzenleyen bir yasa hükmü.
Yani burada kamulaştırma yok, kamulaştırmasız el
atmayı düzenliyor. Durum bu iken çok açık bir şey var, Anayasa
hükmüne aykırı yasa teklifi verilemez. Anayasaya aykırı
yasa teklifi verirseniz Anayasa Mahkemesinden tekrar dönecek. Zaten
Anayasanın 90ıncı maddesi uluslararası sözleşmeleri
bu konuda amir kılıyor.
Şimdi, Türkiyenin taraf olduğu Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 1inci maddesindeki mülkiyet hakkı
ihlalinde kamulaştırmasız el atma durumu mülkiyete erişimin
sürekli ihlali olduğu için müruruzaman yoktur denilen davalardandır
dikkatinizi çekerim. Yani Anayasa Mahkemesinin 83 tarihli yasa hükmünün iptali
dahi, yirmi yıl zaman aşımı dâhil bütün bunlar dikkate
alındığı zaman bu Anayasaya aykırı bir kanun teklifi
var. Şimdi, diyebilirsiniz: Çoğunluğumuz var, biz bunu, bir
kanunla bu Anayasayı da değiştirebiliriz. Vallahi yani buna da
pes denilir. Yani azıcık içinizde hukukçu yok mu? Birilerinin gidip
bunun, böyle olmayacağını Anayasanın 46ncı
maddesinde kamulaştırma hükmünün 2001de
yazıldığını, peşin peşin ödeneceğini,
bunun öyle olmayacağını bir hukukçunun anlatması gerekiyor.
Anayasa Mahkemesinden dönmüş bir dava sonucu alınan bir
kararı 2003te, yedi sene sonra Meclise getiriyoruz, onu da elimize
yüzümüze bulaştırıyoruz. Bu olmaz arkadaşlar, bunun mutlaka
Anayasaya uygun hâle getirilmesi lazım. Onun için bu maddede yeniden bir
yazılma gerekiyor. Nedir yeniden yazılma? Bakın, üç önemli ihlal
var. Bir, taşınmazın el koyma tarihindeki niteliği. Ne
münasebet, yirmi yıl, otuz yıl el koymuşsun vatandaşın
malına mülküne, şehir büyümüş, orada kıymetli bir arsa
olmuş. Efendim, otuz sene önce gasbettiğim senin arazin
tarlaydı, al sana tarla parası. diyeceksiniz bu vatandaşa.
Vatandaş başka bir devletin vatandaşı mı? Yok, kendi
vatandaşın. O zaman onun mülkünü, kutsal hakkını niye
korumuyorsunuz?
Şimdi, burada ciddi bir hata var: Bugünkü değeri,
niteliği dikkate alınır. Diyorsunuz ki: Taksitle... Taksitle
olmaz, bunun peşin olması gerekiyor.
Yine, diyorsunuz ki: Üç ay içinde dava açılır. Siz
yirmi yıllık zaman aşımını getirip üç aylık
bir dava zaman aşımıyla kesip neyi kurtarmak istiyorsunuz, kimi
kurtarmak istiyorsunuz? Gökçeki mi kurtaracaksınız? Kimleri
kurtaracaksınız? Gerçekten, bunu düşününce korkuyorum. Biraz
sonra bir önerge getireceksiniz -daha geçen geri çekildi ya geçici maddeyle
ilgili- getirirseniz hiç şaşmam. Gökçek istemiştir. O önerge
gelirse, burada da oylanırsa, hiç şaşmam.
Arkadaşlar, bunu yapmayın. Bu, yanlıştır.
Bu, gidişat yanlıştır. Genel
Başkanınızın ruh sağlığı iyi
değil. Bugün bize bir saatini ayırdı. Diyor ki: Birileri rant
sağlıyor bu çatışmalardan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Tamamlıyorum.
Birileri rant sağlıyor, evet. Bakacaksınız,
kimin cebi var, kimin cipi var, kimin cüzdanı var, kimin şirkette
hisseleri nedir ve bakacaksınız, kimin gemicikleri
kayıtlıdır gemi sicilinde, o rantı son sekiz senede kim
kapmış, ona bakacaksınız. Rantsa rant, ihaleyse... Kim kime
neyi ihale ediyor? Bunu çıkıp açık koymalı. Bir
başbakan bu ülkeyi yönetiyorsa, neyin ihalesini, kim, nerede
almış?
Ama bir şey söyleyeceğim burada: Haburdan
barış grupları geldiği zaman Başbuğla,
Sayın Beşir Atalayla, Başbakanıyla, Müsteşarıyla
hepimiz Haburdaydık ve hepsinin bilgisi dâhilinde MİT
Müsteşarının görüşmeleriyle gelen planı
açıklasınlar. Çıksın Başbakan, açıklasın. Ne
ölçüde, ne pazarlıkla, ne konuda geldiler de ne oldu da o gün serbest
bırakıp dün tutukladınız?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gizli kapaklı bir
şey yok!
HASİP KAPLAN (Devamla) Ne değişti arada, ne
değişti? Çıkıp açıklayacaksınız.
EYÜP AYAR (Kocaeli) Hem hukukçuyum diyorsun hem de...
HASİP KAPLAN (Devamla) Hem görüşeceksiniz hem
Görüşmedim. diyeceksiniz, hem konuşacaksınız hem Konuşmadım.
diyeceksiniz. Ondan sonra gideceksiniz oraya... Yok öyle, yok böyle hikâye...
Herkes doğru oturup doğru konuşacak. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Varsa bildiğin
açıkla.
III.- YOKLAMA
(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Yoklama talebini yerine
getireceğim.
Sayın Vural, Sayın Günal, Sayın Enöz, Sayın
Yıldız, Sayın Özensoy, Sayın Taner, Sayın Asil,
Sayın Homriş, Sayın Orhan, Sayın Özdemir, Sayın Özkan,
Sayın Akcan, Sayın Paksoy, Sayın Bulut, Sayın Çelik,
Sayın Ünsal, Sayın Akıncı, Sayın Köktürk, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Pazarcı, Sayın Aydoğan,
Sayın Günday.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra sayılı Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 1inci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında bu Kamulaştırma Kanununda yapılan
değişiklik, Anayasa Mahkemesinin iptaline dayanak teşkil eden
Anayasanın 2, 13, 35 ve 46ncı maddeleri dikkate alınmadan
yapılmıştır. Bir taraftan Anayasa Mahkemesinin iptali için
bir değişiklik getiriyorsunuz ama Anayasa Mahkemesinin diğer
maddelerini de dikkate almadan hazırlanmaktadır. Bu bakımdan,
özellikle Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla ortaya çıkan içtihat
farklılığını ortadan kaldırıyorsunuz ama bu
konuda her şeyden önce Yargıtayın içtihadı birleştirme
kararının da beklendikten sonra böyle bir düzenlemenin
yapılması daha uygun olurdu. Muhtemelen yargının
vereceği bu karardan dolayı, zannederim, bir beklenti
olumsuzluğu olduğu için böyle bir düzenleme, bu içtihadı
birleştirme kararı beklenmeden bugün getirilmiştir. Burada, bu
karardan korkulduğu anlaşılmaktadır. Niye korkuluyor,
bilmiyorum. Yani vatandaşın hakkını ve hukukunu koruyan bir
mahkeme kararından İnsanı yaşat ki devlet yaşasın
diye nutuklarla siyaset yapanların niye korktuğunu anlamıyorum.
Yani, böylelikle, bir gücün, yürütmenin baskısıyla,
haklarını kaybedenlere karşı mahkemelerin o hakkı
koruması karşısında, gücü elinde tutanların
insanların bu haklarının yok olmasını beklemesi,
doğrusu, bir siyaset anlayışının
çarpıklığını da ortaya koymaktadır.
Şimdi, bu tasarı da, uzlaşma yoluyla ödenecek
tazminat bedellerinin bütçe imkânları dâhilinde, taksitler hâlinde
ödenebileceğini ifade ediyor. Dolayısıyla, idarelerin yıl
içerisindeki bütçelerinde de yüzde 2 pay ayrılmak suretiyle ödeme
yapılacağını söylüyor. Dolayısıyla, böyle bir
düzenleme de taksit süresini ve tutarını belirsiz hâle getirmektedir.
Anayasanın 138inci maddesine göre derhâl ödenmesi gerekir. O
bakımdan, Hükûmet taksitle ödemeyi de öngörmektedir. Bu bakımdan, bu
haksız ve belirsiz bir düzenlemedir. Böyle bir taksitlendirme şekli
getirmek de doğru değildir. Bu durumda en makul çözüm, ödemenin
aylık, eşit taksitler hâlinde, azami beş yıl içerisinde
yapılmasıdır. Böylelikle, Anayasanın 46ncı maddesine
uygun olacaktır.
Diğer taraftan, bütçeler için ayrılan yüzde 2lik pay da
çok düşüktür gerçekten. Yani yüzde 2lik paylarla, bu durumda 2009
yılı için Karayolları bütçesinde ayrılacak pay sadece 60
milyon TLdir ki, bu, zannederim, bütün bu endişeler gerçekleşirse
yetersiz olacaktır. İşte, açıkçası, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, son günlerde, sürekli olarak, insanlarımızın,
milletimizin hakkını ve hukukunu gücü elinde tutanların
gasbetmeye çalıştığı kanun tasarı ve teklifleri
gündeme geliyor. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.
diyen Türkiye Büyük Millet Meclisinde, insanlarımızın o
tasarruflarıyla aldıkları mülklere, devlet Nasıl el
koyarım, buradan nasıl rant dağıtırım? diye
kanun tasarı ve teklifleri getiriyor. Doğrusu, bugünlerde çok
dikkatli olmamız gerekir değerli milletvekilleri. Geçenlerde
olduğu gibi, kesinleşmiş mahkeme kararlarını bile
Bu
mahkeme kararlarından dolayı da milletin hakkını ödemesi
gerekenleri bu yaptığı usulsüz işlemler karşısında
sorumsuz hâle dönüştürmek isteyen önergelerin nasıl gece
yarısı geldiğini görüyoruz. O bakımdan, gerçekten dikkatli
olmamız gerekiyor. Bu çerçevede, milletvekillerimizin oyunu ve
parmağını kullanmak suretiyle aslında kendilerinin rant
dağıtım mekanizmasını oluşturmak isteyen
düzenlemeler yer almaktadır. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak özellikle bu tür kanun tasarı ve tekliflerinin bu son dönemde
sıkıştırılmasını da çok enteresan
gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizce, mülkleri
kamulaştırılan vatandaşlarımızın
haklarını zamanında vermek devletin görevidir. Eğer bir
hakkı alıyorsan bu hakkın bedelini de ödeyeceksin. Bu önergemiz
de bunu temin etmeyen geçici bu maddenin çıkarılmasına
yöneliktir. Hükûmet yeni bir teklifle, yeni bir tasarıyla geldiği
takdirde, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu hakkı, hukuku gözeten bir
düzenlemeye destek verebileceğimizi ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) Milletimizin hakkını ve hukukunu
korumayan bu geçici maddenin kaldırılmasına yönelik önergemizin
kabul edilmesini arz ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim sayın Vural.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Tasarının 1inci maddesi ile 4/11/1983 tarihli ve 2942
sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenmesi öngörülen Geçici
6ncı Maddenin yedinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde
uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, idarelerin yılı
bütçelerinde yeterli ödenek ayrılır. Zamanında yapılamayan
ödemeler nedeniyle 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz
ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi
ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma
yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin
hükümlerine göre işlem yapılabilir.
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köktürk, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 475 sıra
sayılı Yasa Tasarısı ile Kamulaştırma Kanununa
eklenmesi öngörülen geçici 6ncı maddenin yedinci fıkrasına
yönelik önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısı, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi
Hareket Partisi grupları adına konuşan sözcülerin de ifade
ettiği gibi, gerek gerekçesi gerekse düzenlediği hükümlerin
niteliği itibarıyla hem Adalet Komisyonunun hem de Anayasa
Komisyonunun görüş ve değerlendirmelerine ihtiyaç hissettiği
hâlde bu tasarı sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek
suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna indirilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisinin parmak çoğunluğuna
dayalı Meclis uygulamalarında gerek temel kanun gerek torba kanun
gerekse komisyonların bay-pas edilmesi suretiyle gerçekleşen İç
Tüzük ihlallerine burada bir yenisi ekleniyor. İç Tüzükün 23üncü
maddesi, açıkça komisyonların, ana ve tali komisyonlar ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının görev ve yetkilerini
düzenlemektedir. Burada birden fazla komisyonun görev alanına, sorumluluk
alanına ve değerlendirmelerine ihtiyaç duyulan bir tasarı
görüşülmesine rağmen, sadece ve sadece bir tek komisyonun
görüşünün alınarak İç Tüzükün 23üncü maddesi açıkça ihlal
edilmiştir. Ben komisyon gündeminden kaçırılan Adalet
Komisyonunun bir üyesi olarak öncelikle bu tavrı benimsemediğimizi,
burada bir kez daha tekrar etmeyi görev sayıyorum ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanını görev ve sorumluluklarını İç
Tüzükün kendisine vermiş olduğu yetki ve sorumluluklar çerçevesinde
yerine getirmeye davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıda haksız işgal
tazminatının belirlenmesinde, hepimizin bildiği gibi, hem dava
yolu hem de uzlaşma yolu öngörülmektedir. Ancak her iki yöntemin
benimsenmesinde maalesef öngörülen seçenekler farklı olarak
düzenlenmiş, dava yolunu benimseyenler âdeta
cezalandırılmıştır. Az önce Sayın Vuralın
da ifade ettiği gibi, hükmolunan tazminatların, haksız el koyma
tazminatlarının ödenmesinde, idarelerin yıllık bütçelerinde
ayrılan yatırım ödeneğinin yüzde 2si oranında bir
tutarın bütçeye konulması öngörülmüş, toplam haksız el
koyma tazminatlarının bu miktarı aşması hâlinde ise
taksitlere bölünerek yıllar itibarıyla ödeneceği ifade
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu düzenleme, uzlaşma yoluyla
tazminatların ödenmesinde getirilmemiş, böyle bir sınırlama
öngörülmemiştir. Getirilen sınırlama, açıkça Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkını ihlal ettiği gibi, bu adil
yargılanma hakkına paralel olarak, Anayasamızda Hak arama
hürriyeti başlıklı 36ncı maddesinin de açıkça ihlali
niteliğini taşımaktadır. Yine Anayasamızın
138inci maddesinde düzenlenen mahkeme kararlarının bağlayıcılığı,
değiştirilemezliği ve geciktirilemezliği ilkesini de
açıkça ihlal etmektedir.
Anayasanın 36ncı maddesine
baktığımızda, 36ncı madde açıkça şunu ifade
ediyor değerli milletvekilleri: Herkesin meşru yollardan faydalanmak
suretiyle davacı ve davalı olarak yargı makamları önünde
adil yargılanma hakkına sahip olduğunu ifade ediyor. Oysaki
burada dava yoluyla hükmolunan tazminatların ödenmesinde bütçeye
sınırlı bir ödenek koymak suretiyle, dava yolunu kullanmak
isteyenler caydırılmaya çalışılmakta ve
Anayasanın 36ncı maddesine aykırı olarak, davacı ve
davalı olarak yargılama makamlarında dava açma hakkı
engellenmeye çalışılmaktadır.
Yine Anayasanın 138inci maddesine
baktığımızda, yasama ve yürütme organlarıyla idarenin
yargı kararlarıyla bağlı olduğu açıkça ifade
edilmiştir. Bu organlar, yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarını değiştiremeyeceği gibi mahkeme
kararlarının uygulanmasını da geciktiremez. Ancak
tasarının geçici 6ncı maddesinin yedinci fıkrasında,
bütçeye sınırlı bir ödenek koymak suretiyle ve bu ödeneği
aşan toplam el koyma tazminatları durumu söz konusu olduğunda,
yıllara ve taksitlere bölmek suretiyle mahkeme kararlarının
uygulanması değiştirilmekte ve geciktirilmektedir. Bu her iki
madde, aynı zamanda Anayasanın 2nci maddesinde yer alan hukuk
devletinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Gerek Anayasanın
36ncı maddesi gerekse 138inci maddesi, Anayasanın 2nci maddesinde
yer alan değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen hukuk devleti
ilkesinin özünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla, söz konusu
tasarıyla Anayasanın 36ncı maddesi ve 138inci maddesi ihlal
edildiği gibi, daha üst hukuk normu olan hukuk devleti ilkesi ve hukuki
güvenlik ilkesi ortadan kaldırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bunların örneğini,
örneğin, mayınlı araziler yasasında gördük.
Mayınlı araziler yasasında Anayasa ve Adalet Komisyonu
gündeminden kaçırılan ve Mecliste yasalaşan tasarı,
hepimizin bildiği gibi Anayasa Mahkemesinin gözünden
kaçırılamamıştı. Ancak bizim dileğimiz,
halkımızın Anayasayla güvence altına alınan mülkiyet
hakkını açıkça ihlal eden ve Anayasaya açıkça
aykırılık oluşturan bu tasarının,
halkımızın oylarıyla Meclise gelen milletvekillerinin
gözlerinden kaçmamasıdır. Öncelikle, bunun Anayasaya
aykırılığı ve mülkiyet hakkını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.
III.- YOKLAMA
(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Enöz, Sayın Özensoy, Sayın Vural,
Sayın Günal, Sayın Uslu, Sayın Yıldız, Sayın
Homriş, Sayın Işık, Sayın Özdemir, Sayın Taner,
Sayın Bulut, Sayın Akcan, Sayın Orhan, Sayın Çelik,
Sayın Paksoy, Sayın Akıncı, Sayın Ünsal, Sayın
Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Özkan.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ismini
kaydetmiş olduğumuz arkadaşlarımız lütfen sisteme
girmesinler.
Yoklama için iki dakikalık süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.47
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 17.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 120nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN 475 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde verilen, Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle yeniden yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
şimdi okutacağım dört önerge de aynı mahiyette
olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının çerçeve
1inci maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa
eklenen Geçici 6ncı maddenin dördüncü fıkrasında geçen en geç
altı ay ibaresinin en geç üç ay olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ahmet
Yeni
Samsun
Diğer önerge sahipleri:
İkram Dinçer
Van
Safiye
Seymenoğlu
Trabzon
Durdu Mehmet Kastal
Osmaniye
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergelere katılıyor
musunuz efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen önerge ile uzlaşma görüşmelerinin daha kısa
sürede sonuçlandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
1inci maddeye bağlı geçici 6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, 1inci maddeye yeni bir
geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
Geçici Madde 7- Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe
kadar Kamulaştırma Kanununun 38 inci maddesine göre el konulan
taşınmazlarının bedelini her ne suretle olursa olsun
alamayan hak sahipleri, taşınmazların el konulduğu
tarihteki durumu esas alınarak hesaplanacak bugünkü değerini talep
edebilirler. Belirlenen değer üzerinde uzlaşılamaması
hâlinde ortaya çıkan ihtilaf bu kanun hükümlerine göre
sonuçlandırılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk burada mı efendim?
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Taşınmazlarına
kamulaştırmasız el konulan hak sahiplerinin
mağduriyetlerinin giderilmesi için işbu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Çerçeve 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsala aittir.
Sayın Ünsal, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Kamulaştırma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin
yıllar evvel iptal ettiği şey nihayet aklımıza geldi
ve Meclis tatile girmeden sıkıştırılan kanunlar
arasına da bunu koyduk. Tabii bu kanunu da koyarken ciddi bir
hazırlık yapılmadığı için, kanun da tüm eksiklikleriyle,
tekrar Anayasaya aykırılıklarıyla ve vatandaşı
cezalandırırcasına tekrar gündeme getirilmeye
başlandı.
Kanunda uzlaştırılma özendirilmeye
çalışılıyor. Konuşan arkadaşlarımız da
bunun, uzlaştırmanın önemli olduğuna dair sözler söylediler
ama uzlaşmayıp dava açmaya kalktığınız zaman,
işte o zaman yandınız. Burada bir cezalandırma yöntemi
vardır. Maalesef ve maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldiği günden beri vatandaşı cezalandırma konusunda çok
hünerli davranmaya başlamıştır. Bu yasa bir ceza
yasasıdır. Uzlaşmazsan git mahkemeye, mahkemeye gidersen yirmi
yılda öderim, uzlaşırsan benim söylediğim rakamı al,
onu da ben size bir ila beş yıl arasında öderim.
Bu konuyla ilgili biraz evvel Sayın Bakana sordum.
Bayındırlık Bakanımız uzlaşmayla ilgili ciddi bir
rakam vermedi. Hükûmetin elinde bir hazırlık da yok, ne kadar yer
kamulaştırılacak, ne kadar para ödenecek, bütçede ne kadar pay
ayrılmış, henüz ellerinde bir rakam dahi yok.
Değerli arkadaşlarım, bu ceza iyi bir şey
değil. Telefonda dinliyorsunuz, ceza verdiriyorsunuz. Bir ticaret
odası başkanı, bir iş adamı, herhangi birisi
çıkıyor konuşma yapıyor, vergi cezası veriyorsunuz.
Bir sanayici konuşuyor, sigorta cezası veriyorsunuz. Şimdi de bu
cezayı Ben senin malına el koyacağım, eğer malını
vermezsen git dava aç. diyerek, Yirmi yılda ben senin paranı
öderim. diyerek, yatırımlara ayrılan paranın yüzde 2si
kadar bütçede pay ayrılarak, maalesef uzun bir süreye yayılıyor.
Ben, bu konuyla ilgili fazla uzun konuşmadan, devletin
elindeki bir mülkiyetin nasıl hunharca saldırılarak usulsüz bir
şekilde çarptırıldığını ve el
konulduğunu anlatmak istiyorum değerli arkadaşlarım. Bu bir
vicdan meselesi. İki gün evvel Kentsel Dönüşüm Yasasını
çıkarttık ve bugün de gazetelerde okuduk ki Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Bu muhalefet yapan milletvekillerine ben kentsel
dönüşüm dersleri veririm. diyor.
Şimdi, bir kentsel dönüşümle ilgili bir şey
anlatmak istiyorum ve sizlerin vicdanına bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım, şu tapu, Gazi Mustafa Kemal
Paşanın Atatürk Orman Çiftliği tapusu. Bu da vasiyeti. Atatürk
Orman Çiftliğini bırakırken bir vasiyet etmiş ve bu
vasiyet üzerine de bir kanun çıkmış. Bu kanunun 9uncu ve
10uncu maddesi çok açık: Müdürlüğün bütün malları Devlet
malı hükmündedir. Bu mallar aleyhine suç işleyenler Devlet
malları aleyhine suç işler. der.
10uncu madde ise Atatürk Orman Çiftliğinin bu kanunun
yayımı tarihindeki sınırları içinde bulunan
gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devir ve temliki ve
kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına
bağlıdır. der.
Buraya kadar doğru ve bunun üzerine Gazi Üniversitesi,
tıp fakültesi yapmak ve tıp fakültesinde okuyan
çocuklarımıza yurt yapmak amacıyla 1983 yılında
başvurmuş ve Meclisten bir kanun çıkmış ve bu kanunda
da, bugünkü adı Çukurambar mevkisi olan ve çok ciddi değeri olan bu
arsaların büyük bir kısmı Gazi Üniversitesine devredilmiş
ama devredilmeyen bir kısmı da var.
Değerli arkadaşlarım, bu devredilmeyen
kısmıyla ilgili oynanan oyun işte burada ortaya çıktı,
bu da bir KİT Komisyonu esnasında çıktı ve Atatürk Orman
Çiftliği arazileri üzerinde yapılan yanlış bir uygulamadan
dönülmesiyle ilgili Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun bir
önerisi var. Dolayısıyla bu öneri hiç ciddiye alınmadı. Bu
öneride Burası tıp fakültesi yapmak üzere verilmiştir. deniyor
ama Gazi Üniversitesi adına tıp fakültesi yapmak yerine, Gazi
Üniversitesi adına parayı bir özel inşaat şirketi
yatırıyor. Bu özel inşaat şirketinin de adı bu raporda
geçiyor, Kuzu İnşaat, yani TOKİnin en önemli inşaat
şirketlerinden bir tanesi. Esas, tabii, bu Kuzu İnşaatı
herkes biliyor; Sayın Başbakan ilk defa milletvekili olurken ona
seçim bürolarını açan inşaat şirketi ve bu Kuzu
İnşaatın neden buralara bu parayı
yatırdığını hep beraber merak ediyoruz, esas
sıkıntısı burada. Çünkü tıp fakültesi yapılacak
yere niye böyle bir para yatırsın? Bu arada öğreniyoruz ki
Büyükşehir Belediyesi ve Sayın Melih Gökçekin kentsel dönüşüm
projesi var ve Atatürkün miras bıraktığı ticari,
sınai ve konut alanı yapılmayacak alanlar, maalesef burada bir
konut alanına çevrilmiş ve Kuzu İnşaat da bunun adına
parayı yatırıyor.
Değerli arkadaşlarım, burada Atatürkün
mirasına ve devletin malına bir suç işlenmektedir. Bu konuyu biz
çok yakın zamanda Meclis gündemine getirip tekrar sizlerle
tartışmak istiyoruz. Bu konuyla ilgili kentsel dönüşüm projesi
hazırlanmış ve bu projelerin uzun bir süre -tarihlerini vermek
istiyorum: Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisinin 16/2/2007, 495
sayılı Kararıyla; 16/3/2007, 797 sayılı
Kararıyla; 16/3/2007, 804 sayılı Kararıyla; 14/12/2007,
3203 sayılı Kararıyla; 14/2/2008 günü, 470 sayılı
Kararıyla kentsel dönüşüm projesi- ısrarla üzerinde
durulmuş, her ısrarın üzerine dava açılmış.
Ankara 13. İdare Mahkemesi, Ankara 4. İdare Mahkemesi ve tekrar
Ankara 4. İdare Mahkemesi üç tane karar vererek bu kentsel dönüşüm
projesinin olmayacağını söylemiş. Bakın, 4. İdare
Mahkemesi ne diyor: Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi
alanlarının spekülatif girişimlere el verdiği, kamu
yararından çok kişi yararı gözettiği. Bir diğer
kararda ise değerli arkadaşlarım: Atatürk Orman Çiftliği
mülkiyetinde bulunan alanı kamu kuruluşu olarak satın alan Gazi
Üniversitesinin kamu hizmetine yönelik olarak kullanımı yerine
alanların konut yapılaşması ve rant
paylaşımına dönüştürülmesinin kamu yararına uygun
düşmeyeceği. diyor fakat ısrarla bunun üzerinde duruluyor.
Bakın, Yüksek Denetleme Kurulu da bu konuda
kararını vermiş ve demiş ki: Atatürk Orman Çiftliği
üzerine Gazi Tıp Fakültesi yapılması gerekirken 9 trilyon 600
milyar lira paranın Atatürk Orman Çiftliği hesaplarına Kuzu
Toplu Konut İnşaat tarafından yatırılmasının
uygun olmayacağını, usulsüz olacağını
söylemiş.
1919 yılından beri Atatürke ve Atatürkçülüğe karşı
saldırılar düzenlenmekte ama Atatürkün mirasına bu derece
saygısızca davranmak, üstelik Atatürkün vasiyetinde olmasına
rağmen Atatürk Orman Çiftliğinin amaç dışı
kullanılmasına izin vermek çok yanlış bir
anlayıştır. Değerli arkadaşlarım, bu konu tekrar
Meclis gündemine gelecek ve Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerindeki bu
yanlış uygulamanın üzerine hep beraber gideceğiz.
Ben burada bir konuyu daha sizlere söylemek istiyorum, bu
kamulaştırma yasasıyla ilgili olarak. Kamulaştırma
yasası tamamen hukuka aykırı olarak gelişmiştir. Demin
bir arkadaşımız konuşmasında belirttiler,
kamulaştırma yasası maalesef Adalet Komisyonuna
getirilmemiştir ve tekrar Anayasaya aykırı bir şekilde
çıkarılmak istenmektedir. Bir: Kamulaştırma yasasıyla
ilgili bu hazırlıklar yapılırken, maalesef, Bakanlar Kurulu
kamulaştırılacak alanlarla ilgili olası bir rakamı
ortaya koymamıştır, kamulaştırmayla ilgili
alanların metrajları ortaya konulmamıştır ve şu
anda da vatandaşa bir cezayla bu ortaya konulmak istenmektedir. Bunun çok
yanlış bir anlayış olduğunu ve üstelik de tatile giren
Meclisimizin bu dönemlerine sıkıştırılarak
getirilmesinin çok sıkıntılı olduğunu tekrar belirtmek
istiyorum.
Sözlerime son verirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünsal.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri
Milletvekili Sayın Hamit Geylani, buyurun efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın
2nci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, mülkiyet hakkı Anayasada temel
haklar ve ödevlere ilişkin ikinci bölümde 35inci maddede
düzenlenmiştir. Kişilere bu hakkın tanınması ve
korunması yanında kamu yararı amacıyla veya yasayla
sınırlama getirilerek mülkiyet hakkının
kullanılmasının toplum yararına aykırı
olamayacağı belirtilmiştir.
Medeni Yasanın 683üncü maddesinde Bir şeye malik olan
kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde
dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine
sahiptir. denilmektedir.
Yine Medeni Yasa'nın sınırsız mülkiyet
kavramına Anayasa'nın 35inci maddesi sınırlama
getirmiştir. Anılan maddede yapılacak yasal sınırlamada
kamu yararı gözetilmektedir. Yine Anayasa'da hakkın niteliği ve
kapsamı açıklanmamıştır. Kamulaştırma ve
devletleştirmeye ilişkin 46ncı ve 47nci maddelerde bedel
verilmeye yönelik düzenleme yapılarak mülkiyet hakkı
korunmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne eklenen ve
mülkiyet hakkını da kapsayan protokol Türkiye tarafından 1954
yılında kabul edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, uluslararası sözleşme niteliğindedir ve
dolayısıyla Sözleşme'yi kabul eden devletler yönünden de
bağlayıcıdır.
Türkiyeyle ilgili olarak, 2004 yılında 7nci
sırada olan mülkiyet hak ihlali, ne yazık ki 2005 ve 2006
yıllarında büyük artış göstererek 2nci sıraya
yükselmiştir.
Gayrimenkul alanında da en çok başvuru konusu
Kamulaştırma Yasasıyla ilgilidir. Kıyı-kenar, tapuya
veya kazandırıcı zaman aşımına dayalı
başvurular ile imar planı, orman, Kadastro Yasası
ihtilaflarıdır.
Ek protokolün 1inci maddesinde mülkiyet hakkına müdahale
için üç şart öngörülmektedir:
Birincisi, müdahale kamu yararı amacına yönelik
olmalıdır.
İkincisi, müdahalenin yasayla öngörülen koşullara ve
uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olması gerekiyor.
Üçüncüsü ise, mülkiyete yönelik müdahalede amaca ulaşmak için
başvurulan yöntem ile hedeflenen amaç arasında
orantılılık ve adil denge olmalıdır.
Kamulaştırma Yasasıyla ilgili başvurularda
kişinin mal varlığından yoksun bırakılması
sonucunu doğurduğundan, kamu yararı ile bireylerin
yoksunluğu arasındaki adil denge ve orantılılık
ilişkisiyle olmalıdır.
Bedelin zamanında ödenmesi ya da az ödenmesi en çok
karşılaşılan konulardan biri. Bir de hiçbir bedel ödenmeden
devletin el koyduğu taşınmazlar vardır ki bu konu,
görüştüğümüz yasa tasarısının en önemli boyutunu oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlar, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükleri
koruyup, güçlendiren, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, hukuku devlet
organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık olan,
bireyin ve haklarının devlete karşı korunduğu bir
sistemdir. Devletin fiilî davranışının hukuk
kurallarına uygun olması, kazanılmış haklara
saygı duyulması gerekir. Hukuk devletinin, hukukun genel ilkelerinin
ve kazanılmış haklara saygının amacı ise,
bireylerin hukuk güvenliğini de sağlamalıdır. Devlet kamu
yararı gözetirken de bu ilkelere kuşkusuz uymak zorundadır.
Kamulaştırma yöntemini kullanmadan yapılan el
atmalar, itiraz konusu kurallara göre yirmi yıl geçtikten sonra yasal bir
kamulaştırmanın bütün sonuçlarını doğurmakta ve
taşınmazın idarenin tapu kütüğüne tesciliyle
sonuçlanmaktadır. Bu anayasal ve yasal dayanağı olmayan,
kamulaştırma olmaksızın bir el koymadır. Yirmi
yıllık hak düşürücü sürenin geçmesiyle taşınmaz
malikinin her türlü dava açma hakkının engellenmesi ve
taşınmazın parayla ifade edilen bir bedel ödenmeksizin idareye
geçmesi, evrensel hukuk normları bakımından ve de hakkaniyet
gereği kabul edilmez bir durumdur.
Anayasa Mahkemesi 2003 yılında aldığı bir
kararla Kamulaştırma Yasasının 38inci maddesinin yirmi
yıllık hak düşürücü süreyi düzenleyen hükmünü iptal
etmiştir. Tasarı, genel gerekçede de belirtildiği üzere Anayasa
Mahkemesinin iptal kararının ardından ortaya çıkan hukuksal
çelişkileri gidermeye yöneliktir ancak bize göre tasarının temel
amacı, muhtemel tazminat ödemeleri nedeniyle bütçe imkânlarının
yeterli olamayacağı düşüncesiyle ödemelerin uzun bir vadeye
yayılması ve yurttaşların yine mağdur edilmesini
beraberinde getireceği kaygısını taşıyoruz.
Tasarı kamulaştırmasız el koyma hâlinde
ödenmesi gereken tazminatın miktarının tayinine ilişkin
olarak iki yol belirlemiştir. Bunlar uzlaşma yolu ve dava
yollarıdır ancak tasarı her iki yolun seçilmesine ilişkin
olarak mülk sahiplerine eşit ve adil yaklaşmamıştır
çünkü idareyle uzlaşmayarak dava yolunu tercih eden malikler
cezalandırılmaktadır.
Tasarıya göre, her iki yolda da uzlaşılan bedel
veya hükmedilen bedel bütçe imkânları çerçevesinde ödenecektir.
Tasarıda, uzlaşma yoluyla ödenecek tazminat bedelinin bütçe
olanakları dahilinde taksitler hâlinde ödenebileceğini,
kesinleşen mahkeme kararları gereğince yapılacak ödemelerin
de, idarenin yıllık bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen
ödeneklerden yüzde 2 pay ayrılmak suretiyle ödenecek tutarın
ayrılan ödeneği aşması durumunda taksitlerle ödeme
yapılacağı öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, kısaca özetlediğimiz bu
çelişki ve ilişkilerin çokça pratikte sonuçlarını da
görüyoruz. İzin verirseniz hukuksuzluğun ve mağduriyetin somut
bir örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şemdinli ilçemizin bir köyünde, uzun dönem
avukatlığını da yaptığım askerî amaçlı
kamulaştırmasız el koyma davası 1984 yılında açılmış
ve anılan dava hâlen devam etmektedir. Aradan yirmi altı
yıllık bir süre geçmiş, askerî baskılar, bilirkişi
olmayışı veya bilirkişinin reddi, hâkim
değişikliği, iklim koşulları, takdir ve hesap
bilirkişilerinin yandaşlığı, güvenlik gerekçeleri ve daha
da sayacağımız engeller karşısında bugüne kadar
bu dava sonuçlanmamıştır. İşte, hak, hukuk ve
adaletten söz etmek olanaklı mıdır?
Değerli arkadaşlar, demek hukukun her alanında
siyasallaştığını, burada mülkiyet haklarının
verilmesinde de görmekteyiz. Daha yeni, milletvekilimiz Sayın Sebahat
Tuncelin zorla yakalanma kararının çıkması. Kendisi
aramızda, gelip buradan da götürseler şaşmamak gerekir.
Yine, yasaların arkasından dolanarak Erzincan Cumhuriyet
Savcısının Yargıtay tarafından tahliye edilmesi, Sayın
Ahmet Türke darbe girişiminde bulunan ve suçüstü yakalanan kişinin
çok kısa bir zaman diliminde tahliye edilmesi ve yeni
saldırıların önünün açılması, toplumsal
barışa bir nefes, bir mesaj ve bir katkı olsun diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Geylani,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
HAMİT GEYLANİ (Devamla)
devletin güvencesine
güvenerek dağdan ve Mahmur Kampından gelen barış
gönüllülerinin davasının da, maalesef devlet söz ve vaatlerinden
vazgeçerek tutuklama ile sonuçlanması büyük bir güvensizlik
yaratmıştır. Bunlar son iki günün hukuk skandallarıdır
değerli arkadaşlar.
Sistemin hak, hukuk ve adalet anlayışına
kavuşması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Behiç Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 475 sıra
sayılı Tasarı üzerinde grubum adına söz aldım. Bu
münasebetle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasa deyince, anayasa devletin
çatısını oluşturan yazılı bir metin olmanın
yanında, devlet, toplum ve birey ilişkilerini ve bu unsurlar
arasındaki hak, yükümlülük ve özgürlükleri de düzenleyen bir metinler
zincirinden ibarettir. Bu itibarla, bireyin her türlü hak ve özgürlüğünü
garanti altına alan bir ülkede, demokratik bir ülkede yegâne metin
anayasadır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da
hem devletin kurum ve kuruluşlarını, devletin
yapısını ve devletin nasıl işleyeceğine
ilişkin hususları, devlet kurumları arasındaki
ilişkileri hüküm altına alırken, bireyin ekonomik, sosyal,
siyasal ve temel hak ve özgürlüklerini veciz bir şekilde düzenler.
Bu sebeple, Anayasanın içeriğine aykırı yasa
yapmak da mümkün değildir. Siyasal iktidarlara düşen, Anayasa
hükümlerine uygun yasayı mümkün olduğunca yapabilmektir.
Parlamentoların, Parlamentomuzun bu konuda başarısı ve
hukuk devletinin gereğini ifa ederken yapmış olduğu
çalışmalardaki isabet, anayasa yargısı denetiminden sonra
ortaya çıkar.
Bu itibarla, özellikle iktidar partisi AKPnin anayasa
yargısından sürekli şikâyet ediyor olması, demek ki
Parlamentoda çoğunluğu oluşturan iktidar partisinin, AKPnin hukuk
devletinin temel nizamına, bireyin hak ve özgürlüklerine, devlet
kurumlarının iyi ve ahenkli işleyişine aykırı
yasal metinleri Parlamentoya sunmasından ileri gelmektedir.
Bu sözümden hareketle, karşımızda bulunan
Kamulaştırma Yasa Tasarısı da yine böyle bir eksik, topal
ayağı ifade etmektedir. Kamulaştırma Yasası,
kamulaştırmasız el atmalar ve kamulaştırma
yapılmakla birlikte işlemi tamamlanmamış işlerle
ilgili burada anayasa yargısından dönen bir metnin ortaya
çıkardığı boşluğu giderme amaçlı getirildiği
iddiasında bulunuyorsunuz. Aslında böyle mi? Değil. Bu son
günlerde özellikle getirilen teklif ve tasarıların içeriğinin
neredeyse tamamına yakını yine bizim devletimizin temel
işleyişlerine aykırı bir durum arz etmekte.
23üncü Dönem Milletvekili olarak üç yılda gördüğüm
tablo -bir vatandaş olarak ifade ediyorum bunu- iktidar partisinin
devletin bütün kurumlarını, devletin bütün kurallarını
aşındırma eğiliminde hareket etmesinin yanında, muhalefet
olarak -bilhassa kendimiz adına söylüyorum, Milliyetçi Hareket Partisi-
tam tersine, milletin üstün çıkarlarını koruyan, devleti
yıpratmamaya çalışan bir anlayışı ortaya koymaya
çalışıyoruz ama iktidar bu konuda fevkalade lakayıt
içerisinde. Buna benzer kanunları getirerek devleti yıpratmada,
devleti tahrip etmede, devleti yerden yere vurmada iktidar partisinin üzerine
yok. Böyle bir şeyin tersi olması gerekir. İktidar daha sorumlu
davranır, devleti korur, milleti korur; lakayıt içerisinde olma
özgürlüğüne sahip olan muhalefet olmalı. Muhalefet sorumlu, iktidar sorumsuz
ve gayet large, ucunu bırakıvermiş, neredeyse Türkiye
Cumhuriyetini yıkma noktasına kadar getirme eğiliminde olan bir
anlayışı temsil ediyor. Burada kopmalar var arkadaşlar.
Bu itibarla, Kamulaştırma Kanununa tekrar dönersek,
iktidar partisinin bu konuda bilinçli hareket etmesi ve özellikle öbür
yasalarla birlikte, tartıştığımız
İller
Bankası sorunu var, geçen gün çıkardığımız yine
bir yasa daha var, Ankara Büyükşehir Belediyesinin uygulamalarıyla
ilgili burada bütün hatipler bunu ifade ettiler; bizim de tespitlerimiz
kısmen bu yönde. Ama, siz toplumun temel sorunlarına eğilme
yerine, yapay, bazı belediye başkanlarını tatmin edecek
düzenlemeleri bu Parlamentoya getiriyorsunuz.
Şimdi ben, buradan Türk milletine sesleniyorum,
konuşmacı olarak çıkmış olduğum bu önemli, kutsal
kürsünün başından ifade ediyorum: Konuşmaya çıkmadan önce,
Parlamentomuzda, Genel Kurulumuzda iktidar partisinin milletvekillerini
saydım 34 kişiydi, 34 kişi. Şimdi görüyorum ki bu 34ün de
bir kısmı gitmiş. 34 olduğunu farz edersek 302
milletvekiliniz nerede? Nerede? Mademki gelmeyeceksiniz o zaman Genel Kurulu
kapatın, çalışmayın. Böyle, koltukları bomboş bir
iktidar grubu olmamalı burada. Bu tasarıyı getiren de sizsiniz.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamulaştırma, biliyorsunuz Türkiyemizin birçok ilinde
yıllardır
Biz istimlak dediğimiz günlerden gelmekteyiz.
Devlete lüzumlu olan herhangi bir hususta kamulaştırma yapmak
önemlidir, yapılması da gerekir ama ben mesleği idarici olan bir
arkadaşınız olarak şunu ifade etmek isterim size:
Kamulaştırmanın hayırlı olanları var,
hayırsız olanları var. Hayırlı olan
kamulaştırmalar topluma çok büyük katkılar yapar ve bunlar büyük
getiriler olarak geri döner ama bunun yanında öyle
kamulaştırmalara tanıklık ettim ki
Örneğin, OSB
kamulaştırmaları, baraj kamulaştırmaları gibi ya
da yol kamulaştırmaları gibi kamulaştırmalar ve iyi
niyetli, İmar Kanununun icaplarını yerine getiren belediye
kamulaştırmaları gibi fevkalade önemli
kamulaştırmaları takdirle karşılıyoruz.
Bunların olması da gerekir ama OSB kamulaştırmalarında
öyle enteresan işler görüyorsunuz ki her şey ayarlanmış
oluyor. Birtakım avukatlar oluyor, birtakım farklı meslek
mensupları oluyor, bir çarkın içerisinde ve dönen bir kısır
döngü ve sonuçlandığı zaman siz çırpınıyorsunuz.
Devletin kaynaklarını optimal kullanmak ve
kamulaştırdığınız gayrimenkulün
karşılığını tam anlamıyla vermek için çırpınmanıza
rağmen, kamu yararını çok titiz bir şekilde korumanıza
rağmen, ne yazık ki o çark size izin vermiyor ve devlet
milyarlarını, trilyonlarını kaybediyor. Onun için,
eğer Hükûmet bu tasarıyı getirirken
kamulaştırmasız el koymalara bir çözüm bulma şeklinde bir
kılıfın altında eğer kentsel bir rant kanunu
çıkarmak istiyorsa ya da bir Deli Dumrul yasası hâlinde bunu
getiriyorsa, topluma yine yazık edersiniz. Biraz önce verdiğim OSB
örneğinde olduğu gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Bu sebeple, bizim Milliyetçi
Hareket Partisi olarak öncelikle burada kamulaştırmada
titizlendiğimiz husus, kamunun, halkın çıkarlarını en
yüksek düzeyde devlet olarak biz koruyalım ama bunun yanında devleti
de yenilecek bir meta hâline düşürmeyelim, devletin de
çıkarlarını koruyalım. Devlet, bütün kötülüklere
karşı halkın üzerinde bir şemsiye gibi durur. Devlet
olmazsa toplum da olmaz, devlet olmazsa kurumlar da olmaz. Yapıyı bu
şekilde algılamamız gerekir. Onun için buradan bu Deli Dumrul
yasalarına son diyorum ve ayrıca rant kanunu şeklinde
getirilmek istenen böyle yasalara son diyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Şahsı adına Denizli Milletvekili Sayın Mehmet
Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 475 sıra
sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 2942
sayılı Kamulaştırma Kanununun 38inci maddesinde
Kamulaştırma yapılmış, ancak işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırma hiç yapılmamış
iken kamu hizmetine ayrılarak veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca
tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz malın
malik, zilyed veya mirasçılarının bu taşınmaz mal ile
ilgili her türlü dava hakkı yirmi yıl geçmekle düşer. Bu süre
taşınmaz mala elkoyma tarihinden başlar. hükmü Anayasa
Mahkemesince 10/4/2003 tarihinde iptal edilmiş, bu iptal kararı da
4/11/2003 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanmış ve süre
içerisinde de iki tane farklı içtihat ortaya çıkmış. Bu
içtihatlardan bir tanesi Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye
yürümediği, iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihe
kadar yirmi yıllık dava açma süresinin geçerli olduğu.
diğeri de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile yirmi
yıllık hak düşürücü süre ortadan
kaldırıldığı için, kamulaştırmasız
elkoyma sebebiyle her zaman dava açılabileceği yönünde ve birbirinin
tamamen zıddı olan içtihat farklılığı.
Burada, Plan ve Bütçe Komisyonuna tasarı geldiği andan
itibaren gerek muhalefet partili milletvekili arkadaşlarımız
gerekse iktidar partili milletvekili arkadaşlarımız ve daha
sonra alt komisyonda ve Bayındırlık İskân Bakanlığımızın
Değerli Bakanı, Müsteşarı, bürokrat
arkadaşlarımız da konu üzerinde enine boyuna
tartıştılar. Zaten tasarıda da görüleceği gibi,
muhalefet partisindeki milletvekili arkadaşlarımızın
karşı oy yazıları ve muhalefet şerhleri de var. Burada
önemli olan husus, vatandaşın kaybolmuş hakkının
tekrar tesis edilmesi, bir taraftan da, biraz önceki konuşmacı
arkadaşımızın söylediği gibi, devletimizin yani
kamumuzun da haklarının korunması çünkü 1983ten önceki döneme
ait, 1956 ile 1983 arasındaki döneme ait hak davası, hak için
açılacak davanın sayısı ve miktarı net olarak
bilinmemektedir. Bu miktarın, kamu kurumlarını, Devlet Su
İşleri, Karayolları, özel idareler, belediyelerimiz ve buna
benzer kamu kurumlarının bütçelerini, onların işlemlerini
ne derece olumlu veya olumsuz etkileyeceği kesin olarak bilinmemektedir.
Bu da dava sayısının ve miktarının bilinmemesinden
kaynaklanmaktadır. Burada hiç değilse kamunun eline bir fırsat
verilmekte, uzlaşma fırsatıyla
vatandaşımızın kaybolan hakkını yeniden
almasının sağlanması, öncelikle uzlaşma yönüyle,
konunun mahkemeye taşınmadan halledilebilmesi hesaplanmış,
planlanmıştır. Çünkü mevcut hâliyle zaten yargının
elinde dosyalar oldukça fazladır, yeni ilave dosyalar gelip de olayı
hepten çıkmaza sokmamak birinci planda düşünülmüş ve bir an önce
vatandaşın hakkının verilmesi hesap edilmiştir.
Tabii, bunu yaparken belki eksik kalan yanları olmuş
olabilir ama hedef, niyet tamamıyla vatandaşın
kamulaştırma sırasında el koyma suretiyle
mağduriyetinin giderilmesi, hakkını arama imkânının
sağlanması. Buna karşı muhatap olarak da devletin, Devlet
Su İşleri, Karayolları, özel idareler ve belediyeler gibi
kurumlarına sayısı ve miktarı belli olmayan taleplerin çözümü
için vatandaşın dava açma hakkı saklı olmak üzere
uzlaşarak problemlerin çözülmesi fırsatını veriyor ve
vatandaşımızın da hakkına bir şekilde
ulaşabilmesini sağlamış oluyoruz.
Bu suretle, yasanın hazırlanmasında emeği
geçen tüm iktidar, muhalefet milletvekili arkadaşlarımıza
eleştiri ve katkılarından dolayı teşekkür ediyorum ve
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığımızın çok değerli personeline de bu
konuda şükranlarımı sunuyorum.
Yasanın hayırlı olmasını diliyor, sevgi
ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Şahsı adına Sayın Oktay Vural, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın milletvekilleri,
şahsım adına söz almak istememim sebebi
Aslında mülkiyet
hukuku ile demokrasi arasında son derece önemli bir ilişki
vardır. Yani mülkiyet hukukuna riayet edilmediği ülkelerde
demokrasinin
Özellikle vatandaşlarımızın demokratik
haklarını kullanması son derece
sıkıntılıdır. O bakımdan, demokrasinin en önemli
hususu vatandaşların mülkiyet hakkına riayet etmektir.
Dolayısıyla, bu mülkiyet haklarına riayet etmeyen ve
vatandaşın hukukunu ortadan kaldıran bir anlayış hem
demokrasiyi hem de devletin temelini sarsmaktadır. Bu bakımdan, esas
itibarıyla, Anayasamız kamulaştırmayla ilgili Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı
amacıyla, kanunla sınırlanabilir. diyor.
Şimdi, kamu yararı amacıyla kanunla
sınırlanabilmesi aslında son derece dikkat edilmesi gereken bir
konudur. Çünkü kamu yararı kararı veren mercilerin bu kararı
alırken gerçekten kamu yararı mı yoksa kamu adına özel bir
kesime rant sağlamak amacıyla mı bu hususta karar
aldığı son derece dikkat edilmesi gereken bir husustur. O
bakımdan, tekrar dikkatinize vurgulamak istiyorum, yani kentlerde,
işte devletin, merkezî yönetimin ya da belediyelerin bu
kamulaştırma olsun ya da kentsel dönüşüm adı
altında vatandaşların haklarını ve
hukuklarını ortadan kaldırmaya yönelik bu girişimler
ceberut devlet anlayışının bir neticesidir. Çağdaş
demokrasilerde böyle bir anlayışın kabul edilmesi mümkün
değildir. Bu konuda vatandaşlarımızı gerçekten göz
ardı eden ve bu konularla ilgili sürekli olarak işte Biz kentlerin
düzelmesi için bu kararları alıyoruz. demek suretiyle böyle büyük
kamusal yararları dile getirirken alttan aslında özel yararların
dağıtımını sağlayan bu tuzaklara dikkat etmek
gerekir. O bakımdan, gerçek manada kamu yararı nedir? Bugün
geldiğimiz bu noktada Toplu konut yapacağım. diye bir yerlerde
vatandaşların topraklarını alıyorsunuz,
kamulaştırıyorsunuz ama yıllar geçiyor yapmıyorsunuz,
ondan sonra orada rantı oluşturacak yolları geçirmeden önce
yandaşlarınıza kooperatif olarak dağıtıyorsunuz,
ondan sonra o vatandaşların hakkı hukuku kayboluyor.
Dolayısıyla, böyle bir zihniyet açıkçası çok tehlikelidir
ve bu zamanlarda özellikle AKP İktidarında vatandaşın özel
mülkiyet hukukunu ve özellikle kamu yararını da özel yararlarla
açıkçası kamufle etmek suretiyle hak ve hukuk zıyaına sahip
olduğuna şahadet etmekteyiz. Bu bakımdan, bir yerde kamu
payı olarak yüzde 40ını vatandaştan aldıktan sonra
yeşil alan olarak oluşturduğunuz bu alanları daha sonra
yine bir kararla ticari ve konut alanına çevirdiğiniz zaman
inanılmaz şekilde rantı dağıtmış
oluyorsunuz. Bu Meclis, rant dağıtma meclisi olarak görülmemelidir.
Değerli milletvekilleri, aslında bir konuya özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum. Bugün Sayın Başbakan il
başkanları toplantısında özellikle Türkiye Büyük Millet
Meclisine ve milletvekillerine kimsenin tasvip edemeyeceği bir üslup
kullanmıştır.
M. NURİ YAMAN (Muş) Meydan okudu meydan!
OKTAY VURAL (Devamla) Bu üslup bir başbakana
yakışmıyor, bir milletvekiline yakışmıyor. Ve
kalkıp orada Tatil matil yok, beyefendiler kuzu kuzu Meclise gelecekler!
diyerek milletvekillerini hakir ve memur göstermek kimsenin haddi değildir.
Biz milletin iradesi için buradayız. (MHP sıralarından
alkışlar) Hiç ayrım yapmıyorum ama Meclisin
çalışmasını istemek doğrudur ama kimse Beyefendiler
kuzu kuzu Meclise gelecekler. diye
Biz kimsenin kuzusu değiliz, sözümüzü
de sesimizi de burada esirgemeyiz. Buraya milletvekilleri geliyorsa, sadece
kullandıkları parmaktan dolayı gelmiyor, milletin sesi ve
sözcüsü olsun diye geliyor. Haksızlık karşısında susan
dilsiz şeytan mı olalım? Sadece parmağınızı
mı istiyor? Bir milletvekiline Kuzu kuzu gelirsiniz
Memur gibi
davranmak bir Başbakana, bir milletvekiline yakışmıyor.
Burada hangi partiden olursa olsun kendi milletvekillerini memuru gibi gören,
milletin vekillerini kuzu gibi gösteren bir anlayış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Meclisin
çalışacağını söylüyor, öyle bir şey yok
Sayın Oktay. Meclis elbette çalışacak, Meclis görevini yapacak.
BAŞKAN Sayın Vural konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) Gerçekten yani bu Meclisin
milletvekillerine kuzu muamelesi yapmak kimsenin haddi değil. Ne zaman ne
yapacağını milletin vekilleri gösterir. Bu sözü kim
kullanıyorsa zamanında da göstermesini bilir ama Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve milletvekillerinin saygınlığını
sağlamak hepimizin görevidir. Milletvekillerine kuzu muamelesi yapmak,
memur muamelesi yaparak tahkir etmek değerli arkadaşlarım kabul
edebileceğimiz bir üslup değildir. O bakımdan Sayın
Başbakanın, bilmiyorum, kendisi nerede kuzu gibi olmuş
bilemiyorum ama
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hiçbir yerde
Aslanlar
gibi.
OKTAY VURAL (Devamla)
başka yerlerde kuzu gibi milletine
gelince aslan gibi kesiliyor! Türkiye Büyük Millet Meclisinden her milletvekili
de kuzu değil, milletin sesi ve sözcüsü olmalıdır.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kimlerin kuzu kuzu
olduğunu biliyoruz.
BAŞKAN Sayın Vural teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım lütfen
Saygıdeğer milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Madde görüşmelerinin İç Tüzük 72 uyarınca devam
etmesini arz ederiz.
Oktay Vural Beytullah Asil Behiç Çelik
İzmir Eskişehir Mersin
Hamit Homriş Recep Taner Mustafa Enöz
Bursa Aydın Manisa
Gerekçe:
Milletvekillerinin daha fazla bilgilendirilmesini temin etmek
için.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Tamam.
Sayın İnce, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Ünsal, Sayın Pazarcı, Sayın
Öztürk, Sayın Arslan, Sayın Dibek, Sayın Ertemür, Sayın
Baratalı, Sayın Aydoğan, Sayın Kesici, Sayın Günday,
Sayın Özkan, Sayın Orhan, Sayın Özdemir, Sayın
Işık, Sayın Yıldız, Sayın Homriş, Sayın
Taner, Sayın Çelik.
Sayın milletvekilleri, oylamadan önce bir yoklama talebi
vardır, şimdi onu yerine getireceğim.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
On dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Burada ekranda görünmüyordu, arkadaşlarımızın
isimlerini okuyorum: Sayın Yıldız, Sayın Işık,
Sayın Taner, Sayın Dibek, Sayın Özdemir.
Sayın Taner, buyurun efendim.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, sekiz
yıllık AKP İktidarı döneminde Aydın ilinde
yapılan toplam kamulaştırma miktarı ne kadardır?
İki, yine Aydın ilinde kamulaştırmalarla
ilgili ilk tahakkuk ile dava sonrası tahakkuk tutarı ne
kadardır?
Üç, lehinize sonuçlanan davaların yüzdesi kaçtır?
Dört, ağırlıklı olarak kamulaştırma
davalarını kaybetmenize rağmen neden rayiç bedellerini
yükseltmeyi düşünmüyorsunuz?
Beş, Aydınlı vatandaşlarımızın
kamulaştırmalarıyla ilgili ödenmeyen meblağ nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, kamunun vatandaştan bir alacağı
olduğunda vatandaş borcunu ödeyinceye kadar ayni ve nakdi
varlıklarını kullanamamakta, ödemelerini yapma amacıyla
bankalardan kredi alabilmek için gayrimenkulleri üzerinde ipotek işlemi
bile yapamamaktadır. Araçları yolda bağlanmaktadır.
Vatandaş da kamudan alacaklarını tahsil edinceye kadar
alacaklı olduğu kurumun gelirlerine temlik koyabilecek midir? Burada
devlet uzlaşmadan bahsedebilmekte ama vatandaş uzlaşma talep
edememektedir, bunu nasıl açıklayacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, 2003-2010 döneminde Kütahya ili genelinde
yapılan kamulaştırma sayısı bu
kamulaştırmalardaki toplam alan büyüklüğü ve
kamulaştırma bedelleri ne kadardır? Bu kamulaştırma
işlemlerinden kaçı mahkemelik olmuş, kaçı kamu aleyhine
sonuçlanmış ve ne kadarının bedeli ödenmemiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek, buyurun.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın Bakan, benim
soracağım soru şu: Tasarıda önce bir uzlaşma yöntemi
getiriyorsunuz yani uzlaşmaya gelmeyen kimsenin dava açma hakkı yok
ama bizim Anayasamızın 36ncı maddesi var, hak arama
hürriyetinden bahsediyor. Şimdi açıkça bu hüküm Anayasamızdaki
36ncı maddeyle çelişmiyor mu? Yani bu madde Anayasaya
aykırı değil mi? Bu konudaki düşüncenizi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Sayın Özdemir, buyurun efendim.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Görüşülmekte olan teklifte
idarenin dava sonrasına beş yıl gibi bir süre ödeme yapması
hüküm altına alınmaktadır ancak bu beş yılda
ödemelerin hukuk devleti ilkesine de aykırı olarak yargı
denetiminin nasıl olacağı gösterilmemektedir. Yine faiz
denetiminin nasıl olacağı da bilinmemektedir. Bu konuda bir
düzenleme yapacak mısınız? Bu denetimler nasıl yapılacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Tanerin sorusuna yazılı cevap
vereceğiz.
Sayın Yıldızın sorusuna da yazılı
cevap vereceğiz Sayın Başkanım.
Sayın Işıkın sorusu da teknik bilgileri ve
sayısal bilgileri kapsadığı için ona da yazılı
cevap vereceğiz.
Sayın Özdemirin sorusunda, önce uzlaşmaya gelmeyenin
dava açma hakkı
Pardon, ismi yanlış yazmışım.
Şimdi, mevcut davalar var şu anda bekleyen, karar için
Yargıtay Genel Kurulunda. Bu yasanın yasalaşmasından sonra
-eğer yasalaşırsa- bunlarla ilgili bir süreci de tarif ediyor
aslında tasarı fakat her halükârda vatandaşın yargıya
gitmesinin önünde kesin burada bir engel yok. Yani zaten vatandaşın
yargıya gitmesinin önünde bir düzenlemeyle herhangi bir şekilde bir
engel getirilmiyor ama yapılan sistem, özellikle bir
kamulaştırma davası, kamulaştırma olarak
algılamamak lazım. Zaten tasarının isminden
anlaşılacağı gibi, tazmin etmenin usulünü burada biz
düzenliyoruz. Tazminin içerisinde, o günkü gayrimenkulün o günkü değerine
göre de bir değer tespiti de söz konusu. Burada değerli hatiplerin
konuşmasında da oraya atıf yapıldı; o günkü
gayrimenkulün konumunu tespit etmeden bugün herhangi bir uzlaşıya
veya tazmine esas bir bedeli tespit etme imkânında yoksun
kalırız. Mesela, bugün, eğer Kızılayın
göbeğinde bundan kırk yıl önce bir bedelsiz el atma
gerçekleşmiş ise o günkü Kızılayın konumundaki o
gayrimenkulün bedeliyle bugün arasında mukayese edilemeyecek kadar çok
farklar var; 20 kat, 30 kat, 50 kat. Şimdi, bugün aslında, eğer,
bir tazmin söz konusu ise o günkü gayrimenkulün bugünkü eş değer
gayrimenkulün değerini bulmaya yönelik bir değer esasına
aslında gitmek lazım; tazmini de belki ona göre belirlemek
lazım.
Tekrar ifade etmekte fayda var; aslında bu bedelsiz el atma
diye tabir ettiğimiz kavramın çoğunluğunu
Eğer
incelenecek olursa o gün de hak arama yolları ve Kamulaştırma
Yasası mevcut idi. Bunların çoğu rıza ile veya büyük
bazı yerlerde kamu hizmeti gelsin de bizim diğer
alanlarımıza hem hizmeti alalım, diğer yerlerimiz
kıymetlensin anlayışı da bunlarda söz konusu olabiliyor
çünkü bugün bunu tek şekilde kategorize etme imkânına sahip
değiliz.
Onun için vatandaş her hâlükârda idareye gelip eğer
uzlaşı yapılabilirse yargı sürecine gitmeden, orada
peşin ödenme imkânı da söz konusu. Uzlaşı olamazsa
şayet, normal, buradaki yasada ifade edildiği gibi yargıya
müracaat edecek, oradan çıkan karar neticesinde kendisine ödeme
yapılacak. Fakat bizim, özellikle, bu süreyle ilgili yani
yatırım bütçesinin yüzde 2 kadarlık kısmıyla ancak
ödeme yapılabilirin ifadesinde Anayasaya aykırılık ifade
ediliyor, biz bunun Anayasaya aykırılık ifade etmediğini
düşünüyoruz. Sebebi şu: Özellikle tüm bu kuruluşlar kamu
adına iş ve işlem yapan, yatırım yapan
kuruluşlar. Eğer herhangi bir kurumun kendi yatırım bütçesi
ve mali imkânlarının üzerini aşacak kadar bir mali yük ortaya
geldiğinde o kurumun çalışamaması durumuyla karşı
karşıya kalabiliyoruz.
Yine, diğer bir soru: Beş yıllık süre
içerisinde bir faiz denetimi var mı? diye soruldu Sayın Özdemir
tarafından. Faiz denetimi var, Kanuni yasal faiz uygulanır. diye
ifade ediyor.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde yedi adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 2- Bu Kanun yayımından 6 ay sonra yürürlüğe
girer.
Mustafa Kemal Cengiz Erkan Akçay Behiç Çelik
Çanakkale Manisa Mersin
M. Akif Paksoy Akif Akkuş Metin Çobanoğlu
Kahramanmaraş Mersin Kırşehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının 2nci
maddesinde geçen yayımı tarihinde ibaresinin 31.12.2010 tarihinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Safiye
Seymenoğlu
Trabzon
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının 2nci
maddesinde geçen yayımı tarihinde ibaresinin 31.12.2010 tarihinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının 2nci
maddesinde geçen yayımı tarihinde ibaresinin 31.12.2010 tarihinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yeni
Samsun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının 2nci
maddesinde geçen yayımı tarihinde ibaresinin 31.12.2010 tarihinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Durdu
Mehmet Kastal
Osmaniye
TBMM Başkanlığına
475. sıra sayılı Tasarının 2. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 2- Bu Kanun yayımından 8 ay sonra yürürlüğe
girer.
Oktay Vural Mehmet Günal Ahmet Duran Bulut
İzmir Antalya Balıkesir
Alim
Işık Recep
Taner Behiç
Çelik
Kütahya Aydın Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Tasarının 2nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali Rıza Öztürk Malik Ecder Özdemir
Trabzon Mersin Sivas
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Fatih
Atay Şevket
Köse
Malatya Aydın Adıyaman
Madde 2- Bu Kanun 01.01.2011 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarının
hazırlanmasının esas amacı, gerekçesine
baktığımızda, 4/11/1983 tarihinden önce
taşınmazlarına kamulaştırmasız el konulan
kişilerin haklarını düzenlemek için bu tasarının
getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi 2942
sayılı Kamulaştırma Kanununun 38inci maddesinde yer alan
Kamulaştırma yapılmış ancak işlemleri
tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç
yapılmamış iken kamu hizmetine ayrılarak veya kamu
yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan
taşınmaz malın malik ve zilyet veya
mirasçılarının bu taşınmaz mal ile ilgili her türlü
dava hakkı yirmi yıl geçmekle düşer. Bu süre taşınmaz
mala el koyma tarihinden başlar. hükmünü iptal etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, burada düşünülmesi
gereken esas meselelerden birisi, şimdi Anayasa Mahkemesi bunu neden iptal
etmiş? Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkının temel hak ve
hürriyetlerden olduğunu kabul ederek, bu mülkiyet hakkında hak
düşürücü sürenin olamayacağını belirtmiş ve bu nedenle
bunu iptal etmiştir. Şimdi, siz, Anayasa Mahkemesinin Anayasaya
aykırı olduğu nedenle iptal ettiği bir düzenlemeyi yeniden
Anayasaya aykırı bir şekilde getiriyorsunuz yani
hukuksuzluğu hukuk kuralı hâline getiriyorsunuz.
AKPli milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum, bu demin
görüşülen maddenin altıncı fıkrasında İdare ve
malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde,
uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya
ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona
erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece
tazminat davası açılabilir...
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi
hak düşürücü süre olmayacağı nedenle iptal ediyor. Siz, bu
tasarının 1inci maddesinin altıncı fıkrasında üç
aylık süre geçmekle tazminat davası açamayacağını
söylüyorsunuz. Şimdi, arazinin tapusu benim, üç ay geçti, üç ay geçtikten
sonra ben dava açamayacağım. Bu araziyi ne yapacağım ben?
Bu arazinin turşusunu mu kuracağız değerli
arkadaşlarım? Yani kâğıt kadar değeri olmayan bir tapu
senedi olabilir mi? Bu kadar, Anayasanın iptal ettiği
boşluğu doldurmak için, Anayasaya uygun yasa yapılması
gerekirken, bile bile, Anayasaya aykırılığı
açıkça belli olan bir maddeyi niye getiriyorsunuz? İnsanların
ellerindeki mülkiyet hakkını hiçe sayarak o insanların elindeki
malı niye gasp etme yoluna gidiyorsunuz?
Şimdi, esas olan şey burada
kamulaştırmadır. Kamulaştırma kuraldır. Elbette
ki kamu hizmetine ayrılması gereken ve kamu hizmeti yapılacak
yerlere ilişkin arazilerde kamulaştırmanın nasıl
yapılması gerektiği 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanununda açıkça belirtilmiştir. Ancak,
kamulaştırmasız el koyma, yani haksız fiil temeline dayanan
bu işlem, aslında çok istisnai hâllerde yapılması gereken
bir durumdur. Ama siz, getirdiğiniz düzenlemeyle bu
kamulaştırmasız el koymayı da kural hâline getiriyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, Anayasaya aykırı
yasa yapma huyunuzdan lütfen vazgeçiniz? Bakın, dün burada Kentsel
Dönüşüm Kanunu yapıldı; 14 paragrafı ve 764 kelimeden
oluşan bir madde vardı. Yani makale yazar gibi -maşallah- kanun
maddesi yazıyorsunuz. 14 fıkradan, 764 kelimeden oluşan bir
madde olur mu? Şimdi de getiriyorsunuz, Kamulaştırma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunda 10
paragraf, 667 kelimeden oluşan bir madde metni getiriyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Burada milletvekilleri Meclis araştırma
önergesi verdiği zaman bile 500 kelimeden fazla olanlar kabul edilmiyor
ama siz, bir maddede çok sayıda paragraf, çok sayıda da kelimeden
oluşan, makale gibi maddelerden oluşan bir kanun tasarısı
getiriyorsunuz ve kanun yapma tekniğine aykırı
davranıyorsunuz.
Şimdi, bu Kamulaştırma Kanunu aslında Adalet
Komisyonunu ilgilendirmesi gerekirken, bunu, hiç ilgisi olmayan Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşüyorsunuz. Artık, bunu alışkanlık
hâline getirdiniz. Bakın, askerî ceza mahkemelerinde değişiklik
yapılmasına ilişkin kanun Millî Savunmadan geçiyor. Ya, Allah
aşkına, usul kanunu bu, usul kanunu! Usul kanunu birinci derece
yargılama yöntemiyle ilgilidir. Dolayısıyla, Adalet Komisyonu
burada esas komisyon olmalıdır. Yani, ilgisiz komisyonlardan ilgisi
olmayan yasaları gözle kaş arasında geçirip Genel Kurula
getiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Burada da Anayasa Mahkemesi, aynı
şekilde Mülkiyet hakkında hak düşürücü süre olmaz. dediği
hâlde, siz, bu hak düşürücü süre geçtikten sonra, üç aylık bir süre
koyuyorsunuz, dava açamayacağı hükmünü getiriyorsunuz. Yani, siz,
Anayasada hüküm altına alınmış, Anayasa hükmüyle
korunmuş mülkiyet hakkını bile korumuyorsunuz; siz, özgürlükleri
böyle mi koruyacaksınız? Siz, insanların ellerini
kollarını bağlayarak, mülkiyet hakkını çatır
çatır ellerinden alıyorsunuz. Mülkiyet hakkının temeline
dinamit koyuyorsunuz. Bu, Anayasaya aykırıdır ve Anayasa
Mahkemesinden yarın döndüğü zaman da yine
bağıracaksınız.
Şimdi, esas olan şey, çıkan yasaları
Anayasaya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesi
iptal edince bağırmak değildir. Burada eleştirileri dikkate
alarak, Anayasaya ve hukuk kurallarına uygun yasa yapmak esas
olmalıdır. Siz, Anayasaya aykırı yasa yapmayı kural
hâline getirmişsiniz. Tabii ki ondan sonra, buradan çıkan Anayasaya
aykırı yasaların iptali için Anayasa Mahkemesine gidilecektir,
bundan daha doğal bir şey olamaz. Bu kürsüde açıkça söylüyoruz,
Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesine aykırı bir şekilde bir
düzenleme getiriyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
475. sıra sayılı Tasarının 2. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 2- Bu Kanun yayımından 8 ay sonra yürürlüğe
girer.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Behiç Çelik konuşacak.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
475 sıra sayılı Tasarının 2nci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.
Biraz önce grup adına yapmış olduğum konuşmada da
aslında bu değişikliklerle ilgili görüşlerimi yüce
heyetinize arz etmiştim ancak bu konuşmamda farklı bir hususa
değinmek isterim.
Bilhassa Anayasamızda ifadesini bulan 46ncı maddenin
yani mülkiyet hakkıyla ilgili söz konusu maddenin çok muhkem bir madde
olduğunu belirtmek istiyorum. Bu madde, mutlak ayni haklardan olan
mülkiyet hakkının kişinin vazgeçilmezleri arasında mütalaa
edilmesi nedeniyle Anayasaya hüküm olarak girmiştir. Ancak bunu korumak
ve Toplum yararına kamulaştırmalar yapıyoruz. diyerek
mülkiyet hakkını sulandırmak ve sonuçta anayasal güvencenin
sulandırılması şeklinde neticelenecek bir mecraya sokmak
tabii ki asla kabul edilemez.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, özellikle
Kurtuluş Savaşına giden süreçte, Balkan Harbinden ve Birinci
Dünya Savaşından itibaren Osmanlı coğrafyasında
tarihçilerin ifadesine göre 5 milyon 200 bin insanını kaybetti.
Tarihî konulara girmeden şunu arz etmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti
kurulduktan sonra bu ülke, Lozan Anlaşmasını yapma
başarısını gösterdi. Türkiye gibi anlaşmayla
toprakları dünyanın en sağlam toprakları hâline
getirilmiş dünyada ikinci bir ülke yok. Onun için Türkiye Cumhuriyetinin
tapusu dünyada en geçerli tapulardan bir tanesidir. Bunun nedeni, bütün Avrupa
devletlerinin ve Sovyetler Birliğinin, dolayısıyla, hepsinin
birden tanımış olduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin, yani
egemenliğini ve bağımsızlığını
tanımış olduğu Türkiye Cumhuriyetinin kesmiş
olduğu bu tapunun sağlamlığını Lozanla biz sonuç
itibarıyla elde etmiş olduk. Bunun çok büyük bize bir avantajı
var. Bir İngiliz, Fransız, İtalyan ya da Alman, Türkiyeye gelip
tapu aldığı zaman bu tapu dünyanın en muhkem, en
sağlam tapusu. Aynı tapuyu bir Türk vatandaşı Almanyada ya
da İngilterede temin edemez, alamaz çünkü bizim kuruluşumuzun
uluslararası birtakım anlaşmalara dayalı olması
hasebiyle.
Bu itibarla, değerli arkadaşlar, bizim temel mülkiyet
hukukumuzu ve insanlarımızın mülkiyet hakkına ilişkin
pozisyonlarını, statülerini bu coğrafyada dağıtmadan
muhafaza etmemiz gerekiyor. Bir zamanlar ben de okumuştum, Lozan Zafer
mi, Hezimet mi? diye; işte, tapumuzun sağlamlığı dahi
gösteriyor ki, Lozan zaferdir, ama bunları iddia eden maalesef bağnaz
ve cahiller hâlâ mevcuttur, o ayrı bir konu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyemiz
kamulaştırma hukuku açısından bugüne kadar uygulanan
onlarca yanlışla bugüne gelmiştir. Ancak, iktidar grubuna
düşen, bu yanlışları bir bir ortaya çıkarıp
Kamulaştırma Kanununun eksiklerini yeni baştan bir
değişiklik kanunu olarak getirip yapmaktır; burada bu
yapılmamaktadır ya da yeni bir kamulaştırma
yasasının yapılması gerekmektedir; bu da
yapılmamaktadır. Burada toplum yararı da gözetilmemektedir. Onun
için, biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak toplumsal meselelere
duyarlı, milletimizin üstün millî çıkarlarını önceleyen bir
anlayışla çalışmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Ama, görmekteyiz ki bu maalesef olmamakta. Özellikle Hükûmetin,
iktidar partisi grubunun da demiyorum, Hükûmetin dayatmalarıyla maalesef
iktidar grubu kuzu kuzu zorla çalıştırılmakta, oradan
gönderilen metinler iktidar grubuna dikte ettirilmektedir. Onun için, bütün bu
tasarı ve teklifler manzumesini sizler ele alarak, yeni baştan bir
bir inceleyerek toplum lehine karar vermek durumundasınız yoksa siz,
içinizden çıkan bir avuç elitin sözlerine itibar etmek durumunda değilsiniz.
Onun için, sözümü burada noktalıyor ve önergemizin kabulünü
yüce heyetinize arz ve teklif ediyor, saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler. Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört
önerge de aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/773 Esas Numaralı Kanun Tasarısının 2nci
maddesinde geçen yayımı tarihinde ibaresinin 31.12.2010 tarihinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Durdu
Mehmet Kastal
Osmaniye
Diğer önerge sahipleri:
Ahmet Yeni
Samsun
İkram Dinçer
Van
Safiye
Seymenoğlu
Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu önerge ile kanunun yürürlüğe gireceği
tarihin yıl sonuna ertelenmesi, böylece kanunda yapılacak olan
değişiklikler hakkında tarafların bilgi sahibi olması
ve uygulayıcıların kanun hükümlerine göre bütçelerini
tasarlamaları amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- Bu Kanun yayımından 6 ay sonra yürürlüğe
girer.
Mustafa Kemal Cengiz
(Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamulaştırma işlemlerine idarenin ve hak
sahiplerinin uyumu amacıyla süre verilmesi düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Pervin Buldana aittir.
Sayın Buldan, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerine Barış
ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öngörülen değişiklik ile 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununun 38inci maddesinin iptaline dair Anayasa
Mahkemesi kararının gerekçeleri ve maddenin iptal edilmesinden sonra
yirmi yıllık dava açma süresini geçirmiş olanların
artık kamulaştırmasız el koyma sebebiyle dava
açamayacağı ve hiçbir süreye tabi olmaksızın dava
açabileceği yönünde doğan ve birbirinin tamamen zıttı olan
içtihat farklılığı giderilmeye
çalışılmış ise de getirilen düzenleme bireylerin
mağduriyetlerini gidermekten çok uzaktır. Zira, içtihat
farklılığı, kişinin yargı yoluna gitmesini
öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi şartına bağlayarak
giderilmeye çalışılmaktadır oysa mülkiyet hakkı
Anayasa ile korunma altına alınmış ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesiyle düzenlenmiş olup önceliği esastır.
Dava açmaksızın uzlaşma yoluna gidilmesi hâlinde
taşınmazın değerinin neye göre tespit edileceği
muğlaktır. Bu durumun bireyin zararına olduğu açıktır.
Ayrıca, düzenleme, bireye yapılacak olan ödemeyi taksitlere
bağlamayı öngörmektedir. Bu hâlde de taşınmazı
üzerinde tasarruf hakkı engellenen birey, bu hakkın tazmin yolundan
bir yarar elde edemeyecektir. Tasarı uyarınca, idarenin dilediği
yerde kamulaştırmasız el koyma yolu ile
taşınmazın vatandaşça kullanımını
engellemesi karşısında bireyin uğradığı
zararın tazmini hususunda devletin kaynaklarının
yetersizliği bahane edilerek taksitlendirme yolu önerilmektedir.
Taksitlendirme yöntemi ise bireyin hakkına ulaşmasını
geciktirici bir yöntem olmanın dışında, tam olarak
ulaşmasını da engellemektedir. Zararını parça parça
tazmin eden birey, hakkına tam olarak ulaşmış
sayılmaz. Bu noktada ihlal edilen hak, bireyin mülkiyet
hakkıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarı ile öngörülen diğer
husus da bireyin zararının uzlaştırma komisyonunca takdir
edilmesi ve taksitlendirmenin yanında, idare ile
taşınmazına el konulan malik arasında idareye ait bir
taşınmazın mülkiyetinin devri veya taşınmaz üzerinde
sınırlı ayni hak tanınması veya imar hakkı
transferi yapılması hususlarıdır. Addedilen hususlar da
yine bireyin zararına, idarenin yararına durumlardır. Bu
noktada, kamu yararından da söz edilmesi mümkün olmamaktadır.
Kamulaştırmasız el koyma yolu neticesinde kamu yararına bir
durumdan da söz edilemez. Bireyin taşınmazından dilediği
gibi tasarrufta bulunmasının yıllarca engellenmiş
olması ve bu keyfî uygulamanın da herhangi bir yaptırıma
bağlı olmaması hukuk devleti ilkesinin en önemli
unsurlarından biri olan hukuk güvenliği ilkesini zedelemektedir.
Anayasanın 13üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin, kamu düzeninin,
genel sağlığın korunması amacı ile ayrıca
Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle Anayasanın
özüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceği ancak
temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamaların
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı
ve öngörüldükleri amaç dışında kalınmayacağı, bu
maddede yer alan genel sınırlama sebeplerinin temel hak ve
hürriyetlerin tümü için geçerli olduğu düzenlenmiştir. Bu husus,
çağdaş, demokratik toplum düzeninde aynı zamanda demokrasinin
gereğidir.
Temel hak ve özgürlüklerin genişçe yer alması ve bunun
da meşru yollarla korunmasına imkân verilmiş olması
aslında bir lütuf değil zorunluluktur. Bir hak ihlali
karşısında, bu ihlalin kaldırılması, yok
edilmesi, düzeltilmesi vesaire için meşru ve yasal yollarla başvurma
hakkının uzlaşma şartına bağlı
kılınması da Anayasaya aykırılığın
tartışılmaz sebebidir. Bireyin şahsına özgü, aynı
zamanda hukuk devletinin temel taşlarından olan bu hak ve özgürlük
ile kamu yararı arasında bulunan dengenin güçsüz bireye
karşı güçlü olan idare lehine bozulmuş olması bireyin
sosyal ve hukuk devleti ilkesine olan güvenini de sarsıcı nitelikte
olduğu açıktır.
Mülkiyet hakkı, hukuk devletinin supabı niteliğinde
bir haktır ve bunun ihlali bireyin sisteme, sosyal ve hukuk devletine
karşı olan güvenini sarsıcı düzeyde olup devlet ve devleti
temsil eden kurum ve organların her türlü hak ihlal ve hataları
aynı zamanda kendisinin de sorgulanmasına ve eleştirilmesine
neden olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 13üncü bölümünde yer alan hakların korunması ile
ilgili hükümler başlıklı kısmın (a) bendinin, 17nci
maddesinde: Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete,
topluluğa veya kişiye, Sözleşme'de tanınan hak ve
özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş
ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir
etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkını sağlar
biçimde yorumlanamaz.
Yine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek
Protokol-1, madde 1de, Mülkiyetin korunması başlıklı
kısmında: Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı
vardır.
Bu düzenlemeler, bilhassa Anayasanın 90ıncı
maddesinde de belirtildiği üzere taraf olduğumuz uluslararası
anlaşmaların yasa hükmünde olmaları da göz önünde
bulundurulduğunda, idareler, bu hükümleri de ihlal ederek, bireyin özel
mülkiyet hakkını ve buna bağlı olarak kişisel menfaatlerini
zedelemektedir. Böylece idarenin, kamu yararı gözeterek kişilerin
mülkiyet hakkını kullanmaktaki sınırlamanın ve
zararının tazmininde ortaya konulan çözümsüzlüğün kriterlerini
düzenleyen doğrudan Anayasanın 2nci, 35inci ve dolaylı olarak
da 13üncü maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13üncü
bölümünde Hakların korunması ile ilgili hükümler
başlıklı kısmın (a) bendine, 17nci maddesi ve Ek
Protokol-1 madde 1deki hükümlere aykırılık oluşturacak bir
şekilde, aşarak ihlal etmiş olduğu aşikârdır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Buldan, teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy.
Sayın Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, usulde ve gelenekte yasa adaleti,
eşitliği, vatandaşın hukukunu korumak için
çıkarılır. Yüce Meclis, millet adına, milletin
hakkını, hukukunu korumak için yasa yapıyor. Bizim temel
görevimiz bu. Ancak son zamanlarda AKP Hükûmetine bir hâller oldu. Meclise apar
topar getirilen tasarı ve tekliflere baktığımızda,
milletin hakkının ve hukukunun korunması yerine,
yandaşların gözetildiğini, bir kısım yolsuzluk ve hukuksuzlukların
üstünün örtülmek istendiğini görmekteyiz.
Kıymetli arkadaşlar, işinize gelmediği zaman,
başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yüksek yargıya, mahkemelere
insafsız, haddinizi aşan tenkitler yöneltiyorsunuz. Bakın,
Anayasa Mahkemesi 2942 sayılı Kanunun 38inci maddesini 10 Nisan
2003 tarihinde iptal etmiş, bu iptal kararı 11 Nisan 2003 tarihinde
Resmî Gazetede yayımlanmış. Aradan sekiz yıl geçmiş,
kılınız kıpırdamamış. Hatta, bu sürede
yargı kararlarını etkisizleştirme suçunu
işlemişsiniz. Ben, bu tasarıyı yüce Meclis gündemine
getirmekteki acelenizi iktidardan gideceğiniz korkunuza
bağlıyorum.
Getirdiğiniz düzenleme iptal kararının
karşılığı değil. Komisyonlarda
arkadaşlarınız ve diğer muhalefet milletvekillerinin
haklı öneri ve eleştirilerini dikkate almadınız. Sırf
sayısal çoğunluğunuzdan hareketle toplumdaki
dayanışmayı ve uzlaşmayı bozduğunuz
yetmiyormuş gibi, şimdi de yasalarla hem mevzuatı hem de
Türkiye'nin geleceğini kilitliyorsunuz.
Bu tasarı, sorunları çözmekten öte, daha büyük sorunlara
yol açacaktır. Bakın, Komisyonda arkadaşlarımız,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yakın bir zamanda içtihadı
birleştirme kararı vereceğini belirterek söz konusu
içtihadın da değerlendirilmesi suretiyle yasal düzenleme
yapılmasının daha sağlıklı olacağını
ifade etmişler. Bu anlamda, yasal düzenleme yapılmadan önce kararın
açıklanmasının beklenmesi gerektiğini ısrarla
vurgulamışlar. Siz bu uyarılara kulak asmadınız.
Yarın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar verdiğinde
oluşabilecek çelişkileri nasıl gidereceksiniz? Bunun cevabı
bu tasarıda yok.
Bir başka husus: Kamulaştırma bedellerinin nakden
ve peşin olarak ödeneceği mevzuatımızda hüküm altına
alınmıştır. Bu tasarıyla
kamulaştırmasız el koyma bedellerinin de aynı şekilde
ödenmesi hüküm altına alınmalıydı. Ancak
tasarının düzenleyici etki analizi
yapılmadığından Hükûmet idarelerin nasıl bir bedelle
karşılaşacağını bilememiş, bu yüzden nakden
ve peşin ödemeyi göze alamamıştır. Bu düzenleme pratikte
hiçbir sonuç doğurmayacak -gerekçesinde ifade edildiği- çok
sayıda dava açılmasına mâni olamayacaktır.
Bir hukuk düşünün ki vatandaşlarını
hukuksuzluğa mahkûm etsin ve mağduriyetleri ortadan
kaldırmayı hedeflerken mağduriyetlere sebebiyet versin,
insanları mahkemelere mecbur etsin. Bütçeden kamulaştırma
bedelleri için ayrılan yüzde 2lik pay ile bu ödemelerin yapılma
imkânı bulunmamaktadır. Bu düzenleme, tıpkı bundan önce
yüce Meclisten AKPnin sayısal çoğunluğuyla geçen birçok
düzenleme gibi dostlar alışverişte görsün kabilinden bir
düzenlemedir ve yüce Meclisin zaman kaybından başka bir işlevi
de olmayacaktır diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, AKP Türkiye'nin gerçek gündemini
saptırarak suni konularla yüce Meclisi meşgul etmektedir. Bizim
gerçek gündemimiz, mesela, hububatın hasat mevsimidir. Hastalık ve
iklim koşullarından dolayı özellikle buğday rekoltesi
önemli oranda azalmıştır. Türkiye tarımda hızla
üretimden uzaklaşmakta, ithalatçı konuma düşmektedir. Bu durumda
yüce Meclisin yapması gereken Türk çiftçisinin sorunlarına çözüm
bulmaktır.
Yine, et ithalatı yapılarak ülkemizde
hayvancılık öldürülmekte, besiciler perişan edilmektedir.
İnsanların alın teriyle helalinden para kazanmaları devri
kapanmış bulunmaktadır.
Son zamanlarda bölücü terör
azgınlaşmıştır. Hatta Türkiye Cumhuriyeti devletine
meydan okunmaya başlanmıştır. Bölücü terör bu cüreti
Hükûmetin sözde açılımından, kararsız
politikalarından, milli meseleleri oya tahvil etme
kurnazlığından almıştır. Türk milliyetçilerini,
şehit cenazelerini istismar etmek gafletinde bulunanların
vicdanları ak olamaz. Şehit cenazelerinde "Şehitler ölmez,
vatan bölünmez., Kahrolsun PKK" sloganları atmak ne zamandır
istismar oldu?
Bakın, bir şehit babası ne diyor,
kulaklarınızı açın ve iyi dinleyin: "Hükûmet, sürüm
sürüm sürün. Hükûmet, dört çapulcuyla baş edemiyorsan ben başka ne
diyeyim! Koca bir devletin var, koca bir milletin var. Dört tane çapulcu,
devleti yok, milleti yok, dört çapulcuyla baş edemiyorsa yazıklar
olsun! Biz savaşmadık mı, bu millet savaşmadı mı?
Biz de gideriz oraya. Analarımız, bacılarımız kazma
kürek ile sopayla savaşmadı mı? Hep beraber savaşmadık
mı? diyor.
Bu Meclisin bugün tartışması gereken konu, bu
şekildeki eksiz, hukuksuz düzenlemeler değildir, Türkiyenin gerçek
gündemidir. Türkiyenin gerçek gündemi de yoksulluktur, yolsuzluktur, daha da
önemlisi bölücü terördür. Esas kandan nemalananlar ise yaldızlı
nutuklar atarak güvenliklerini sağlamaktan âciz oldukları Türk
vatandaşlarını İsrailin katletmesine seyirci
kalanlardır, Kırgızistandaki hadiseleri görmezden gelenlerdir.
Haksız olanlar, Zonguldaktaki maden kazasında hâlâ cesedine
ulaşılamayan maden şehitlerini yok farz edip tazminat ödemeyen,
aylık bağlamayanlardır. Bizim bunları konuşmamız
lazım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu Kamulaştırma
Kanunundaki değişikliğin, Anayasanın 35inci maddesinde
güvenceye alınmış olan mülkiyet hakkının doğrudan
gaspı olduğunu ve bu değişikliğin Anayasa Mahkemesinin
daha önceki iptal kararında belirttiği gerekçeye tümüyle
aykırı olduğunu az önce belirtmiştim.
Şimdi, AKPnin bir huyu var: AKP, Türkiye'nin bugünkü tablosunu
söylediğimiz zaman, hemen 2002nin durumunu ortaya döküyor. 2002 ile
bugünün arasında aşağı yukarı dokuz yıllık
bir süre geçti. Zaten 2002deki mevcut durumlar kötü olduğu için, halk
tarafından o durumların beğenilmemesi nedeniyle halk
yığınları AKPye oy verdi, AKPyi iktidar yaptı. AKP o
zaman halk yığınlarından oy alırken, zaten 2002deki
durumu düzelteceğini taahhütte bulunarak, halka karşı âdeta
senet imzalayarak onlardan oy aldı. Ama, şimdi, aradan geçen dokuz
yıllık süreye rağmen, Türkiye siyasal tarihine
baktığımız zaman, aralıksız, kesintisiz, en fazla
iktidar olabilme şansını yakalamış bir siyasal parti
olduğunuzu düşündüğümüzde, bu süreye rağmen hâlâ daha dokuz
yıl sonra, dokuz yıl önceki sorunları gerekçe yaparsanız
halka inandırıcılığınız
olmadığı gibi, siz bu sorunları çözemediğinizi bu
kürsülerden itiraf etmiş olursunuz.
Değerli arkadaşlarım, 1994ten bugüne kadar
İstanbul Belediyesi AKP zihniyetiyle yönetiliyor ama bugün
İstanbulda bir sel felaketi olduğu zaman, bu kürsülere, televizyon
ekranlarına çıkılıyor, 1994ten önceki yani fi tarihindeki
yönetimler suçlanabiliniyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 335 -yanılmıyorsam- AKP
milletvekili arkadaşımız var. Yasa ve kanun tekliflerinin
nasıl görüşüldüğü belli. Yasa ve kanun teklifleri iktidar
partisinden geldiği zaman kabul ediliyor, muhalefetin haklı talepleri
bile reddediliyor. Oysa kendi hazırladıkları yasa ve kanun
tekliflerini Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirme sorumluluğu
çoğunluk partisi olarak iktidar partisinindir ama iktidar partisi burada
335 milletvekili olmasına rağmen, toplantı için yeterli olan 164
milletvekiline 20 daha koyarsak 184, karar için yeterli olan 139 milletvekilini
dahi bulunduramıyor. Sayın Başbakan da televizyon ekranlarına
çıkıyor, muhalefetin Anayasa ve İç Tüzükten kaynaklanan
haklarını kullandığı nedenle, gerçekten hukuk
dışı, gerçekten siyaset dışı sözler, haksız
sözler söyleyebiliyor. Değerli arkadaşlarım, eğer
Cumhuriyet Halk Partisi bir sene sonra iktidar olursa, siz muhalefet olarak
bulunmasanız bile biz burada -toplantı yeter sayısı olarak-
kendi getirdiğimiz kanun ve teklifleri çıkarmak için 184
sayısını bulunduracağız. Yani siz kendi
yükümlülüğünüzü yerine getirmiyorsunuz, bunu muhalefete yüklemeyi pekâlâ
biliyorsunuz.
Yine, değerli arkadaşlarım, Adalet
Bakanlığında Sayın Bakan HSYKnın
toplantılarına katılmıyor. Türkiye siyasal tarihinde bugüne
kadar çeşitli siyasi görüşlerden iktidarlar geldi, sağ
iktidarlar geldi, sol iktidarlar geldi, bu iktidar süresince yaşanmayan
olaylar yaşandı. Burada HSYKnın toplantılarını
Sayın Bakan ve Müsteşar kilitliyor. Hâkim ve Savcıların yaz
kararnameleri geçen sene ilk defa eylül aylarına sarkıyor. Eylül
ayında çıkması gereken güz kararnamesi 2010
yılının Ocak ayında çıkıyor ve Adalet Bakanı
burada kalkıyor, Hâkim ve Savcıları suçlayabiliyor.
Değerli arkadaşlarım, iktidar olmak gerçekten bir
sorumluluk gerektirir. Yani iktidarda yapamadığınız
şeyleri
Başkalarını suçlamakla bir yere
varamayacağınızı artık bilmeniz gerekiyor.
Bakın, Fazilet Partisi Grubu adına Anamuhalefet Partisi
olarak bizim görevimiz, milletimiz için en güzel şeyleri samimi olarak
temenni etmektir. İktidar olarak sizin göreviniz de, temenni edilenleri,
iyilikleri, güzellikleri temin etmektir. Zira, güç sizdedir, icra yetkisi de
sizdedir. Doğru iş yaparsanız, ülkenin hayrına adımlar
atarsanız, hiç şüpheniz olmasın ki, size en büyük destek bizden
gelir.
1961den beri, en fazla Meclis desteğine sahip bir
hükümetsiniz. Hemen her yasayı çıkaracak bir çoğunluğunuz
var. Yerimiz dardı, oynayamadık da diyemezsiniz. Ne kadar güzel
bir söz değil mi arkadaşlarım? Yani gerçekten tam da bugün
görülerek söylenilmiş bir laf bu. Yani siz 1961den beri değil, belki
Türkiye Cumhuriyeti siyasal tarihinde en fazla desteğe sahip, sayısal
desteğe sahip bir iktidar partisisiniz, yani çok şeyi söylerken
Çoğunluk bizde. diyorsunuz, Bizim dediğimiz olacak. diyorsunuz
ama şurada Meclisi bile çalıştıramıyorsunuz kendi
getirdiğiniz kanunlarda. Ondan sonra Sayın Başbakan
çıkıyor, çok haksız bir şekilde muhalefeti suçluyor.
Şimdi, bu sözler, bu doğru sözler değerli
arkadaşlarım, o zaman Fazilet Partisi Grubu adına bu kürsüden 24
Haziran 1999 günü Sayın Cemil Çiçek tarafından söylenilmiş
sözlerdir. Bu sözlerin altına ben bugün de imzamı atıyorum ama
Sayın Cemil Çiçekin bugün iktidar-muhalefet ilişkilerini düzenlerken
buna bakması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün, dokuz yıl sonra
gelinen tabloya baktığımız zaman, iktidar partisinin
iyiliği veya kötülüğü eleştirilirken iktidar partisinin, bundan
on yıl önceki tabloyla değil, Bugün Türkiye'nin nerede olması
gerekir sorusuna cevap aramak gerekiyor? Yani, siz bugün Türkiyeyi dokuz
yıl önceki Türkiyeyle
karşılaştırdığınızda elbette ki bugünkü
Türkiye dokuz yıl önceki Türkiyeden daha güzel olacak, yarının
Türkiyesi bugünün Türkiyesinden daha güzel olacak ama burada tespit edilmesi
gereken husus şudur: 2010 yılında, 2011 yılında
Türkiye hangi noktada olması gerekiyordu ve nerededir? Türkiye'nin
komşuları hangi noktada, Türkiye bu komşularına göre
nerededir? Bunlara bence bakmak lazım.
Şimdi, Birleşmiş Milletler İnsani
Kalkınma Endeksine göre krizdeki Yunanistan 24üncü sırada, iyi
durumdaki Türkiye 79uncu sırada. İşsizlik: Krizdeki
Yunanistanda yüzde 11,6; iyi durumdaki Türkiyede yüzde 14,4. Kayıt
dış istihdam: Türkiyede yüzde 48, nisanda cari açık 4 milyar
361 milyon dolar, ocak-nisan cari açık 14 milyar 251 milyon dolar, nisan
ayında yıllıklandırılmış olarak cari
açık 24 milyar 650 milyon dolar. Sıcak para ve yüksek kur tehlike
olmaya devam ediyor. Bankalardaki mevduatın yüzde 42si sadece 28 bin
hesap sahibine ait. Yoksul sayısı 12-13 milyon civarında.
AKP Grup Başkan Vekili Sayın Caniklinin bir televizyon
programında söylediği gibi gerçekten utanç verici tablo, ben
Canikliyi kutluyorum. Ancak, bu tablonun utanç verici olduğunu söylemek
yetmez Sayın Canikli, bu tabloyu değiştirmek lazım. Bu
tabloyu değiştirebilmek gücü, iktidarı sizdedir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hangisi utanç verici
tablo?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bir televizyonda söylediniz.
12-13 milyon yoksulluk. Bu, utanç vericidir. dediniz, ben kulaklarımla
duydum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, hukuk
devleti
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 2002de 19 milyondu
onu da söyle bak.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Daha bir hafta önceki televizyon
programında söylediniz.
Değerli arkadaşlarım, daha devam ediyoruz.
Adaletsizlik, yasama, yürütme ve yargı boyutunda yaşanagelmekte.
Adaletsizliğe ilişkin olarak yüzlerce olay yazılabilir,
söylenilebilir çünkü Türkiyede yaşananlar bu konuda çok zengin bir utanç
verici arşiv sunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde en çok mahkûm edilen
ülke Türkiye. Adalet Bakanlığının verdiği verilere
göre, en çok ihlal kararı çıkan 2nci ülke Türkiye, 1inci ülke
Rusya. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde adil yargılanma
hakkının dünyada en fazla ihlal edildiği ülke Türkiye, 1inci
sırada. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dosyaların
yüzde 10undan fazlası Türkiyeye ait, ihlal kararlarının yüzde
18i Türkiyeye ait, hak ihlallerinde Rusya, Ukrayna ve Romanyayla ön
sıralarda.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, adil
yargılanma hakkının ihlalinin 1inci sırada olduğu bir
Türkiyede bakın, tutukluluğun devamının
kararının verilmesi -soyut tutukluluk devamının kararı
verilmesi- hiçbir gerekçe belirtilmemesi Adalet
Bakanlığının bize bildirdiği soru önergesine
verdiği yanıta göre, bir hak ihlalidir, adil yargılanma
hakkının ihlalidir ve bu nedenle Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi tarafından Türkiye, tazminata mahkûm edilmektedir. Yani mevcut
delil durumu, işte suçun vasıf ve mahiyeti gibi nedenlerle, soyut,
afaki nedenlerle, hiçbir gerekçe belirtmeden insanların haksız
tutuklanmasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hak ihlali
saymaktadır ve bundan dolayı da Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi tarafından dört yüz otuz dokuz tane tazminata Türkiye, mahkûm
edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye böyle bir noktada.
Şimdi, böyle bir noktadaki Türkiyede hiç sağa sola gerekçe bulmadan,
dünü karalamadan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Çünkü siz iktidar olmak,
sorunları çözmek için iktidara geldiniz. Siz 2002den önceki tabloyu zaten
görüyordunuz. 2002den önceki tablo çok kötü olduğu için ve o siyasi
partilerin hiçbirisi 2002de Türkiye Büyük Millet Meclisine giremedi. Yani
malumu ilan etmenin anlamı yok ama bugün mesele olan şey şudur:
Yarın siz de dünü karalayarak, dünü kötüleyerek bugünün
icraatlarını aklayamazsınız. Aslında doğru olan
şey, siz bugün gerçekten hukuk devleti ve hukuk güvenliğini
sağlıyor musunuz? İnsanların aç karnını doyuruyor
musunuz? Gerçekten siz insanların haklarına, hukukuna saygı
duyuyor musunuz? Sizin bugün burada getirdiğiniz Kamulaştırma
Yasası bile Anayasanın 35inci maddesinde hüküm altına
alınmış olan mülkiyet hakkının gasbıdır.
Sizin burada getirdiğiniz, Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkında hak
düşürücü süre olması demesine rağmen, siz üç aylık hak
düşürücü süre koyuyorsunuz değerli arkadaşlarım. Gerçekten
AKP İktidarının hakla, hukukla ilgisi
kalmamıştır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına Giresun Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Sayın Nurettin Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 3üncü madde üzerinde AK PARTİ Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Esasında, söz alıp zamanı daha fazla çalmak gibi
bir niyetim yoktu ama Sayın Öztürkün bahsettiği bir husus var, ona
açıklık getirilmesi gerekiyor; o nedenle söz aldım.
Şimdi, bir televizyon programında doğru, bugün yani
şu an itibarıyla, en son yayınlanan rakamlar itibarıyla
Türkiyede fakir sayısı 13 milyon civarında. Gerçekten çok büyük
bir rakam, çok ürkütücü bir rakam. Keşke
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) O yanlış o.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yok, doğru,
doğru, hayır rakam doğru, 13 milyon. 13 doğru, rakam
doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır yanlış, 18 milyon.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Boşuna
uğraşmayın, rakam doğru yani hiç kimse
OKTAY VURAL (İzmir) 13 milyon değil 18 milyon.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın Öztürkün
bu rakamı doğru yani bu devletin resmî rakamları, ondan yana
problem yok, rakam doğru, rakam bugün 13 milyon. Bunda bir
sıkıntı yok, hiç şey yok, bugün 13 milyon. Sayın
Öztürk de belirtti.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Öztürkün değil
sizin söylediğiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) 18
18
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) O zaman, milyarder sayısı
arttı.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Tabii, her zaman
söylüyoruz yani statik bir değerlendirme çoğu zaman
yanıltıcı olur
OKTAY VURAL (İzmir) 18 milyon üzerinden yap
hesabını.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
yani herhangi bir
rakamı, herhangi bir göstergeyi bir an itibarıyla alıp ortaya
koyarsanız, ifade ederseniz bu çok aydınlatıcı bir
yaklaşım olmaz, çok anlam ifade etmez.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Onu siz yapıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bunun mutlaka bir
şeyle karşılaştırılması gerekir doğal
olarak.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangisini, 18i mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Fakirlik
Her rakam
için geçerli, her kriter için geçerli, konumuz olan fakirlik sayısı
için de geçerli.
OKTAY VURAL (İzmir) 18 milyon, evet.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şu an
itibarıyla 13 milyon.
OKTAY VURAL (İzmir) 18
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi, tabii biz
neyle karşılaştıracağız AK PARTİ olarak?
İktidara geldiğimiz yılla
karşılaştıracağız doğal olarak. Yani burada
hiç kimse başka bir şey aramasın, yani 2001le
karşılaştıramayız, 99la
karşılaştıramayız. Neden? Çünkü, bir siyasi partinin,
bir siyasi iktidarın performansının ölçülebilmesi için iktidarı
devraldığındaki gösterge ve rakamlarla şu anı ya da
devrettiği ya da tartıştığımız şu an
itibarıyla aradaki fark açısından değerlendirmemiz gerekir.
Dolayısıyla, bu çerçevede sorulması gereken soru
şu: Bugün 13 milyon olan fakir sayısı
OKTAY VURAL (İzmir) 18
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
2002
yılında ne kadardı?
OKTAY VURAL (İzmir) 18 bugün.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ya da 2003
yılının başında ne kadardı değerli
arkadaşlar? Ne kadardı, tahmin edin? 19,5 milyon.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Tamam 19 olsun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) 19,6 milyon, 2002
yılının sonunda, AK PARTİ iktidarı
devraldığında Türkiyedeki yoksul sayısı bu.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) İşsiz sayısı ne
kadardı, işsiz sayısı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bunun anlamı
şu değerli arkadaşlar: Yedi yıllık, sekiz
yıllık AK PARTİ iktidarında yoksul sayısı tam 6,5
milyondan fazla azalmış. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Allah Allah!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Evet. Yani
hoşunuza gitmemiş olabilir.
AKİF AKKUŞ (Mersin) İnanıyor musunuz
arkadaşlar?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hoşunuza gitmemiş
olabilir ama gerçek bu.
Tabii, bütün siyasi iktidarlar bu hedefle iktidara gelirler,
göreve talip olurlar, milletten destek isterler ama geçmişe
baktığınız zaman, hemen hemen hiçbirisi
başaramamış, tam aksine, yoksulluk sayısı her yıl
artmış.
AKİF AKKUŞ (Mersin) İnsanlar aç geziyor sokakta,
aç. Çıkın sokağa.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sadece bir
istisnası var, AK PARTİnin iktidar olduğu dönem.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Ancak gidersin, ancak!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Teşekkür etmeniz
lazım değerli arkadaşlarım. O azalan yoksulluk için
teşekkür etmeniz lazım. Sadece bunun için değil, 6,5 milyon
insan için teşekkür etmeniz lazım.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) AKPnin yoksulları
zenginleşmiş olabilir, ona itirazımız yok Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hedefimiz, elbette
minimum seviyeye indirmek, onun için çalışıyoruz ve AK
PARTİ hükûmetlerinin bu yönde başarılı olacağına
da hiç kimsenin kuşkusu yok. Neden? Geçmişe
baktığımız zaman, 19 milyonluk fakir
sayısını 13 milyona indiren bir siyasi iktidar, bunu
gerçekleştirebilen, başarabilen bir siyasi iktidar mevcut olan
şu yoksulluk sayısını da minimize edebilir.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru değil o, doğru
değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bundan hiç kimsenin
kuşkusu olmasın.
OKTAY VURAL (İzmir) 2002 yılındaki dolarla
bugünkü doları mukayese ediyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sadece bu kadar
değil değerli arkadaşlar.
Bakın, aynı şey gelir dağılımı
OKTAY VURAL (İzmir) Dolar üzerinden yoksul sayısı
tespit edilir mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sürekli
arkadaşlarımız çıkıyor, gelir
dağılımının bozuk olduğundan, gelir
dağılımının bozukluğundan bahsediyorlar.
Doğru, gerçekten Türkiyede kronik sıkıntılardan bir tanesi
de gelir dağılımının bozukluğudur.
AKİF AKKUŞ (Mersin) İşsizlik
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Aynı
şekilde, 2002 yılına kadar baktığınız zaman
gelir dağılım hep bozulmuş.
AKİF AKKUŞ (Mersin) İşsizlik ne,
işsizlik?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hep bozulmuş
gelir dağılımı. 2002den itibaren tablo değişmiş.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Şahısların borcu 141
milyar!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Örnek olarak, çok
fazla zamanınızı almak istemiyorum iki tane rakam
vereceğim: Bakın, 2002 yılı sonunda Türkiyenin en fakir
yüzde 20sinin millî gelirden aldığı pay yüzde 5,1 iken 2007 -en
son rakam bunlar, yayınlanan en son rakamlar- yılı sonunda
değerli arkadaşlarım, yüzde 6ya çıkmış.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Kim yayınlıyor
Sayın Canikli, yayınlayan kim?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Aynı
şekilde, Türkiyede en zengin yüzde 20nin millî gelirden
aldığı pay yüzde 50den 44e düşmüş değerli
arkadaşlar.
Bakın, herkes bir şey söylüyor ama kusura bakmayın,
kusura bakmayın yani politik konuşmalar bunlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Benimki politik değil Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Gerçek anlamda ciddi,
samimi konuşmalar rakamlarla olan konuşmalardır. Bilimsel
konuşmalar, anlamı olan konuşmalar da bunlardır
değerli arkadaşlar. Çıkarsınız ölmüş,
bitmiş
Tamam da yani bunların mutlaka bir şeye dayanması
gerekiyor değerli arkadaşlar ve dayanması gereken şey de
elbette datalardır, rakamlardır. Bunları biz
yayınlamadık, bunların kriterlerini biz koymadık. Elli
yıldan beri, altmış yıldan beri aynı şekilde
hesaplanıyor. O noktada da herhangi bir istikrar söz konusu,
değişim söz konusu değil. Dolayısıyla rahat olun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hiç TÜİKin rakamlarına
bakmıyorsun; her sene revizyon!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi bakın
değerli arkadaşlar, uzatmaya gerek yok.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Kaç tane yeşil kartlı
var?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bugün dünya
kavruluyor. Bugün dünya kavruluyor. Amerika çok ciddi bir sarsıntı
geçirdi. Avrupa Birliği üyesi başta Yunanistan olmak üzere
İspanya, İngiltere, Portekiz yanıyor değerli
arkadaşlar, ekonomik anlamda söylüyorum, yanıyor. Bugün
Yunanistanın iflasından bahsediliyor. Yunanistanın
iflasından bahsediliyor. İngilterede çok ciddi
sıkıntılardan bahsediliyor. İspanya borçlanmakta
zorlanıyor. Bakın, İspanya gibi AB üyesi, Avrupanın 5inci
büyük ekonomisi borçlanmakta zorlanıyor değerli arkadaşlar ve
IMFden çok ciddi kredi almak için şu anda başvurdu. Kredi almak için
başvurdu.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizin keyfiniz iyi yani!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bizim keyfimiz
değil, milletin keyfi iyi, milletin keyfi değerli arkadaşlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Neden biliyor
musunuz? Bakın, dünyadaki ekonomi yayınlarını okuyun.
Dünyada yayınlanan, ekonomi alanında haber yapan gazeteleri okuyun
değerli arkadaşlar, okuyun ve orada hep Türkiyeden övgüyle
bahsediliyor. Bütün uluslararası derecelendirme kuruluşları,
bütün uluslararası iktisadi kuruluşlar Türkiye'nin ekonomi
politikasından ve uygulamasından başarıyla söz ediyorlar.
Dereceler yükseltiliyor sürekli olarak, bakın, dereceler sürekli
yükseltiliyor değerli arkadaşlar. Bu gurur hepimizin.
OKTAY VURAL (İzmir) Lafla peynir gemisi yürümez Sayın
Canikli!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu gurur hepimizin,
sadece iktidar için değil; sizin de değerli arkadaşlar, sizin
de. Siz de bununla gurur duyun, utanmayın Allah aşkına yahu!
Türk milletinin bir vatandaşı olarak bu hepimiz için geçerli. Yani
yurt dışına çıktığınız zaman Ben
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. dediğiniz zaman size
bakışlar çok farklı artık. Başarılı olan,
IMFye muhtaç olmayan, kendi evlatları tarafından başarıyla
yönetilen bir ekonomiye sahip olan bir ülkenin vatandaşları. (MHP
sıralarından Yürü be! sesleri) Siz gülebilirsiniz ama gerçek
bunlar, dışarıya çıktığınız zaman
bunları görüyorsunuz değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Onun için, lütfen, buraya çıktığınız
zaman rakamlarla konuşun yani ciddi olarak konuşun. Ha, bir
yanlışlık varsa biz bunu söylüyoruz zaten.
İşsizlik için de bakın
Zamanımız belki
yok. Esas, bir ekonomik yönetimin, bir hükûmetin gerçek anlamdaki
performansı -işsizlik anlamında söylüyorum, istihdam
anlamında söylüyorum- tarım dışı istihdamda
yaratılan istihdam kapasitesiyle ölçülür.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ne alakası var!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bunu ben söylemiyorum,
bunu bütün iktisatçılar söylüyor değerli arkadaşlar, bütün
iktisatçılar söylüyor.
O açıdan baktığınızda 2002den 2009
yılına, 2010 yılına kadar tarım dışı
alanda tam 3,5 milyon istihdam oluşturulmuş, 3,5 milyon. Bu, gerçek.
Kabul etmeseniz de inkâr etseniz de bu gerçek arkadaşlar, bunu
değiştiremezsiniz.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Canikli, 100 bin
kişi uyuşturucudan geçiniyor bu ülkede, 100 bin kişi!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sorun şu:
Bakın, bütün gelişmiş ekonomilerde tarım kesiminde
çalışan insanların sayısının toplam istihdam
içindeki payı yüzde 5-6 civarında ama biz
devraldığımızda yüzde 34; şu anda yüzde 24e
düştü, daha da düşecek, düşmesi de gerekir. Neden?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Kamulaştırmayla bunun ne
alakası var?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
tarımda çalışan insanların sayısında azalma
olduğu hâlde
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, artma var! Olur mu yahu,
yeni rakamlarda artma var!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
tarımda üretimde
bir azalma yok. Neden? Çünkü bunlar gizli işsiz. Tarımda
çalışıyor gözüküyorlardı çalışmıyorlar.
Bunların hepsi gerçek, hepsi reel değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Sanal, sanal!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani bu ülkenin
gelişmesinden, bu ülkenin başarısından, bu ülkedeki gelir
dağılımının düzelmesinden -ha, yeterli değil,
hâlâ sıkıntı, sorun devam ediyor, onu da söyleyelim- kimseye bir
zarar gelmez. Elbette bundan en büyük kazancı milletimiz alıyor
değerli arkadaşlar.
Onun için, rahat olun, gerçekleri kabul edin. Ha,
eleştirilmesi gereken bir şey varsa çıkın konuşun, ona
da hiç kimsenin bir itirazı olamaz elbette. Şunu da söylemiyorum:
Her şey bitti, her şey halloldu. Hayır, öyle bir şey
söylemiyoruz ama dünyanın kasıp kavrulduğu, Avrupanın en
güçlü ekonomilerinin ciddi sarsıntılar geçirdiği bir dönemde ve
global krizin bütün dünyayı ciddi anlamda sarstığı bir
dönemde Türkiye ekonomisi, IMFnin parasına, finansal desteğine
muhtaç olmadan, onun teknik desteğine muhtaç olmadan başarıyla
götürebiliyorsa ve bu dönemde, bu sıkıntılı dönemde
reytingini artırabiliyorsa bunun takdir edilmesi gerekir değerli
arkadaşlarım, teşekkür edilmesi gerekir. Yapılması
gereken budur, başka bir şey değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Bence bir cesaret madalyası da
alın!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Şahsı adına Çorum Milletvekili Sayın Cahit
Bağcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
CAHİT BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken sizleri saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, tasarının gerek tümü
gerekse maddelerinin müzakeresinde, kanunun hazırlanma sebebinin, Anayasa
Mahkemesinin 2003 tarihinde 112 sayılı Kararıyla iptal edilen
2942 sayılı Kanunun 38inci maddesinin ilgili hükümlerinin yeniden
düzenlenmesine yöneliktir. Burada, Anayasa Mahkemesince iptalinden sonra Yargıtay
nezdinde meydana gelen içtihat farklılıkları ve
gayrimenkullerine kamulaştırmasız el atılan
vatandaşlarla doğan ihtilafları en aza indirmek ve
uzlaşmayı tekrar tesis etmek amaçlanmaktadır.
Düzenleme ile taşınmaza malikin rızası
olmaksızın kısmen veya tamamen idarece el konulması
sebebiyle tazminat talebinde bulunulması hâlinde öncelikle uzlaşma
yoluna gidilmesi öngörülmektedir. Uzlaşılan nakdî tazminat
bedellerinin taksitli olarak da ödenebilmesi kolaylığı
getirilmektedir. İdare ile malik arasında uzlaşma
sağlanamazsa malik tarafından tazminat davası
açılabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işbu
kanunun yayımı tarihine kadar gerek iç hukuka gerekse
uluslararası hukuka göre kazanılmış ancak tazminatları
ödenmemiş olanlara, nakdî ödeme yerine idareye ait başka bir taşınmazla
trampa veya üzerinde ayni hak veya başka bir yerde imar hakkı
kullandırma teklif edilebilecektir. Bu maddenin kapsamında olup bu
maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazminat davası açmış
olanlar, bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içerisinde
isterlerse uzlaşma taleplerini ilgili idareye veya mahkemeye
yazılı olarak bildirebilecektir. Bu talepte bulunan vatandaşlar
için açtıkları davalar uzlaşma sonuna kadar bekletilecektir.
Bu kanun, kamu yatırımları için geçmişte el
koyma veya kamulaştırma işlemlerinden doğan çok sayıda
ihtilafın uzlaşma yoluyla çözülmesine de vesile olacaktır diyor,
kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı olması temennisiyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bağcı.
Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Ahmet
Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 475 sıra sayılı Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sekiz yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarında yüce milletimizin menfaatine olan birçok kanun
çıkarılmıştır. Bizim hedefimiz, 73 milyon milletimizin
huzuru, güvenliği, mutluluğudur, ülkemizi medeni ülkeler seviyesinin
üzerine çıkarmak, insanımızı hak ettiği imkânlardan
istifa ettirmektir, ülkemizi dünyada sözü geçen lider ülke yapmaktır,
Türkiye ekonomisini dünyanın ilk on ekonomisi içerisine sokmaktır.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Yeni, karıştırıyorsun
herhâlde. Anayasanın iptal ettiği bir madde, yeni düzenleme
değil!
AHMET YENİ (Devamla) Milletin hak ve hukukunu en iyi bir
şekilde biz koruyoruz, biz koruyacağız. Yüce milletimizi mutlu
ve memnun ettiğimiz için bizi dört seçimdir Türkiye'nin her bölgesinde
birinci parti hâline getirmiştir. Bizim ifade ettiğimiz yolsuzlukla
mücadele, yoksullukla mücadele ve yasaklarla mücadele son bir şekilde
devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİnin yaklaşık
sekiz yıllık iktidarı süresince ortaya koyduğu
başarılar hiçbir dönemle kıyaslanamaz ama nereden nereye
geldiğimizin hatırlatılması için, 2002 başlangıç
rakam olduğu için, başlangıç yıl olduğu için, bunu
2002den önceki yetmiş dokuz senede Türkiyede 6.101 kilometre duble yol
yapılırken biz yedi senede 14.450 kilometre duble yol yaptık.
2002de Türkiyenin IMFye 23,5 milyar dolar...
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yanına şerit çekildi.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Pantolon paçası değil
bunlar, yol, yol. Nasıl yapıldığını biliyoruz.
AHMET YENİ (Devamla)
IMFye 23,5 milyar dolar borcu varken
biz bunu 7,1 milyar dolara gerilettik. Bunları hatırlatmayalım
mı? AK PARTİ iktidara geldiğinde yani 2002de kamu net borç
stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 67 iken bugün yüzde
34e düşürmek. Bunu hatırlatmayalım mı?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Var mı metninde? Kaç kilometre?
AHMET YENİ (Devamla) 2002yi biz
hatırlattığımız zaman rahatsız olanlar var. Hiç
rahatsız olmayın, milletimiz mutlu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Metinde var mı? Onu da oku. Kaç kilometre?
AHMET YENİ (Devamla) Ben İstanbulda
yaşardım daha önce. İstanbuldaki çöp sorunlarını,
dağlarını, su problemlerini konuşmayacağız,
hatırlatmayacağız, doğrudur. İSKİyi
hatırlatmayacağız.
RECEP TANER (Aydın) Hâlâ devam ediyor, hâlâ devam ediyor.
AHMET YENİ (Devamla) 22 bankanın ülkede
battığını, batırıldığını
hatırlatmayacağız, doğrudur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, bir daha bizi
konuya gel diye uyarmayın. Arkadaş İcraatın içinden
yapıyor!
AHMET YENİ (Devamla) Biz, duble yollar, Boğaz
köprüleri, KÖYDES, BELDES, hızlı tren çalışmaları,
Marmaray, hastaneler, okullar, toplu konutlar...
RECEP TANER (Aydın) Deniz Fenerleri.
AHMET YENİ (Devamla) Ve uçakla seyahat etmeyen tüm
vatandaşlarımızı uçakla seyahat ettirmektir bizim hedefimiz,
Türkiyede petrol aramalarını genişletmektir. Biz, hizmetin,
demokrasinin, adaletin, huzurun, güvenin, istikrarın, özgürlüğün,
içte ve dışta saygınlığın sembolü
olmuşuzdur. Türkiyede üretimin, değişimin ve gelişimin
lideri olmuştur. Farklılıkların, özgürlüklerin, bireysel
tercihlerin, her türlü demokratik tepkinin güvencesi olmuşuz. AK
PARTİ kadar her bir ferdin hakkına, hukukuna, yaşam tarzına
ve düşüncesine samimiyetle saygı duyan, 72,5 milyon vatandaşımızı
kucaklayan başka bir parti yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kendin bile inanmıyorsun, bak
gülüyorsun!
AHMET YENİ (Devamla) AK PARTİ, millet eliyle, millet
iradesiyle demokrasinin, adaletin, barışın ve huzurun mümkün
olduğunu kanıtlayan bir partidir. AK PARTİnin mücadelesi,
millet adına, milletle omuz omuza verilen ulvi bir mücadeledir.
OKTAY VURAL (İzmir) Seçim beyannamesinden okuyor!
AHMET YENİ (Devamla) AK PARTİnin mücadelesi,
Türkiyeyi daha mutlu ve daha aydınlık bir geleceğe
taşıma mücadelesidir.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Yeni, kamulaştırmaya
gel, kamulaştırmaya.
AHMET YENİ (Devamla) Vatanını, milletini ve
medeniyetini cansiperane savunan kahraman ecdadımıza borcumuzu ödeme,
emanete hakkıyla sahip çıkma mücadelesidir.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Kim yazdırdı o
yazıyı? Eline kim verdi?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Ahmet Bey, seni çok seviyoruz!
AHMET YENİ (Devamla) AK PARTİ, ülkenin doğusundan
batısına, kuzeyinden güneyine her karışını
görmekte ve işçisinden sanatçısına, çiftçisinden
bürokratına, her emeğin ve emekçinin alın terinin değerini
veren bir parti ve iktidardır. Çünkü AK PARTİ milletin partisidir, AK
PARTİ milletin vicdanıdır, milletin sesidir, milletin ta
kendisidir. [MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hangi milletin?
AHMET YENİ (Devamla) Kanun tasarısı
hayırlı olsun, milletimize hayırlı uğurlu olsun.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, üç
dakika daha süre verin de, gerçekten çok veciz bir konuşma yaptı,
herkes gülüyor çünkü!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Sayın Yıldız, buyurun efendim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, kayıtlara geçmesi açısından bu
soruyu soruyorum, cevaplarsınız da sevinirim.
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
kamulaştırmasız el koyma yoluyla, taşınmazlara,
uluslararası ilişkilerden dolayı, kamu yararı bulunduğu
gerekçesiyle, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ya da
küresel şirketler adına el koyma yolu da dâhil midir? Böyle bir
planlamanız var mıdır? Örnekle sormam gerekirse, mayın
yasasıyla, tarım yapılması amacıyla İsraile
vereceğiniz söylenen mayınlı araziler, Ceylanpınar Devlet
Üretme Çiftliği de var mıdır?
Kayıtlara geçmesi açısından soruyorum,
cevaplarsanız teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın Yaman
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, bildiğiniz gibi, Alparslan 1
Barajının sularının yükselmesi sonucunda Bulanık
Erentepe beldesindeki Fatih Mahallesinde 300 tane haneyi sular bastı.
Bunların içinden yaklaşık 190 tanesini, merada
yapıldığı gerekçesiyle kamulaştırma kapsamı
içine almadınız. Ancak, Kamulaştırma Yasasının
gereği olarak, en azından bunların enkaz paralarını
ödemeniz gerekirken, şu ana kadar bu konuda herhangi bir işlem
yapılmadı ve vatandaşlar mağdur. Bu enkaz
paralarını, 180-190 hanenin enkaz paralarını ne zaman
ödemeyi düşünüyorsunuz?
İkincisi, yine bu baraj nedeniyle yaklaşık 12 köyden
8 tanesi şu anda sular altında kaldı ve bunların yeni köy
yerleşim yerleri şu tarih itibarıyla yapılmadı. Yeni
köy yerleşim yerlerini ne zamana kadar tamamlamayı ve bu köylülerin
herkesin kendi merasında, kendi tarlasının başında
dağınık bir şekilde bulunmalarını
Nasıl bir
çözümle bir araya getireceksiniz? Yeni köy yerleşim yerlerini ne
kadarlık bir süre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, partinizin Ordu iline önemli
taahhütlerinden bir tanesi çevre yolu idi. Son seçimde de milletvekili
arkadaşlarımız bu konuyu çok yoğun olarak kullandılar
fakat hâlen çevre yolu çalışmaları başlamadı, Ordu
merkez için söylüyorum.
Sayın Bakanım, daha önemli bir problem ise yani bu yol
başlamadığı gibi çevre yolu yapılacak diye -istimlak
edilen yerlerde vatandaşlarımızın çok ciddi bir
mağduriyeti var- vatandaşlarımız bu yerler üzerinde ev
yapamıyor, tasarrufta bulunamıyor. Yani ne devlet buraya yol yapıyor
ne de kamulaştırılan taşınmazları
vatandaşın tasarrufuna terk ediyor. Bu konuda partinizin ya da
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır? Bizlerle paylaşırsanız çok memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Tasarıda, el koymaya konu olan
taşınmazlar üzerinde belirlenecek değer tespitinin Kanunun
8inci maddesine göre belirlenmesi öngörülmektedir. 8inci maddede de
kıymet takdir komisyonunun kamulaştırmayı yapacak idare
bünyesinde oluşturulması hüküm altına alınmaktadır.
Öte yandan, bu komisyonun belirleyeceği değer üzerinde uzlaşma
ya da dava yolu şeklindeki seçenek hak sahibi için belirlenmiştir.
Ancak, tasarıda, uzlaşmada peşin ödeme söz konusu iken dava
yolunda ödemenin taksitler hâlinde yapılması öngörülmekte, böylece
hak sahibine havuç değil, sopa gösterilmektedir. Bu durum hak sahibine
karşı haksız bir durum ortaya çıkarmamakta mıdır?
Bildiğiniz gibi, kamulaştırmasız el atma bir haksız
fiil niteliğindedir. Siz, idareye beş yıl gibi bir ödeme
planı sunarak, idareyi hukuksuzluğa özendirmektesiniz. Bu anayasal
suçtur. İlgili hükmün hukuk devleti ilkesiyle çelişip
çelişmediğini düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, TKİ Genel Müdürlüğüne bağlı
Kütahya ili Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri Müessese
Müdürlüklerince kamulaştırılan sahalarda şimdiye kadar kaç
kişi istihdam edilmiştir? Bunların yakında Elektrik Üretim
A.Ş. tarafından özelleştirilecek olan termik santrallerle
birlikte özelleştirme kapsamına alınması hâlinde, buraya
alınan ve istihdam edilen işçilerin durumu ne olacaktır?
Özellikle, bu konuda Hükûmetin görüşünü öğrenmek isterim, birçok
vatandaşımız var, cevaplayabilirseniz memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özellikle, Sayın Yamanın sorusu, enkaz parası
İskân edilmiş yerlerde, bildiğim kadarıyla, böyle bir
paranın şu anda ödenmediği şeklinde.
Kamulaştırılıyor, vatandaşa kamulaştırma
bedeli ödeniyor. Bizim Bakanlığımızın
M. NURİ YAMAN (Muş) Tapusuz bunlar, merada olduğu
için
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Evet, o konuyla alakalı notumuzu bir alalım, şu anda bir bilgi
yok, konunun detayıyla yazılı olarak cevap verelim ama şunu
ifade etmek istiyorum: Sekiz tane köyden de bahsettiniz,
kamulaştırılmış, ama henüz
M. NURİ YAMAN (Muş) Yerleşim yerleri
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
yerleşim noktası tespit edilmemiş. Bunların
bildiğiniz gibi önce hak sahiplikleri oluşturuluyor. Yani,
vatandaşların müracaatları alınıyor,
kamulaştırma yapıldıktan sonra, eğer vatandaş bir
alanda iskân edilmek istiyor ise müracaatta bulunuyor ve bu müracaatlara göre
de yer tespitleri yapılıyor. Projelendirilerek,
Bakanlığımız, İskân Kanunundan aldığı
yetkiyle birlikte bunları yerleştiriyor. Bu konuyla alakalı daha
önce de bunu ifade etmiştiniz. Üzerinde biz tekrar
çalışacağız. Sizin söylediğinizden sanki iskân edilmek
isteyip edilememiş ifadesi çıkıyor ama bizdeki kayıtlarda,
iskân edilmek isteyip -yani hak sahipliği oluşmuş- edilemeyen
şu anda yok. Yerleştirilmiş olan var, şu anda
çalışması devam eden bir bölüm var ama siz ifadenizde, sanki
yerleşmeyi istiyor, yerleştirilememiş
vatandaşlarımızdan bahsediyorsunuz, bizde böyle bir kayıt
yok ama hemen konuyu araştırıyoruz.
M. NURİ YAMAN (Muş) Böyle yerleşim yerlerini tespit
etmeniz gerekiyor.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Evet.
Orduda kamulaştırma yapılmış yer var.
Sayın Milletvekilim, ben orayı tam anlayamadım, herhâlde yol
yapımına başlanılmamış, dolayısıyla bir
problemden bahsettiniz yoksa kamulaştırma kararı
alınmış
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Bakanım,
kamulaştırma yapıldı, çevre yoluna ne
başlıyorsunuz ne de vatandaşlara iade ediyorsunuz
taşınmazlarını. Yani ya yolu yapın ya da
vatandaşa iade edin, insanlar ev yapacak.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Hayır, kamulaştırma yapılmışsa -yani o çok
doğru bir ifade değil- kamulaştırma gerçekleşmiş,
yapılmış ise -şu anda bende bilgi yok- ya proje
safhasındadır ya ihale safhasındadır. Ama
kamulaştırmayı yaptınız, yolu projelendirdiniz,
yapmıyorsanız yeri vatandaşa iade etme olayı çok doğru
değil.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Ben on yıldır siyaset
yapıyorum, on yıldır aynı.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Bildiğiniz gibi, Ünyeden geçiş inşaat hâlinde şu anda,
hızlı bir şekilde devam ediyor. Ordudan da
Ciddi anlamda böyle
bir projesi var ama Sayın Ulaştırma Bakanımıza biz
bunu ifade edelim, yazılı olarak size bu konuda bir cevap versin.
Sayın Özdemirin sorusu, 8inci maddedeki komisyon
marifetiyle, uzlaşma çalışmalarını orası
yürütüyor, beş yıllık süre ile birlikte bu düzenleme
çelişmiyor mu diye, anladığım doğruysa
Şimdi,
Sayın Özdemir, şöyle: Bizim şu anda düzenlediğimiz
aslında kamulaştırma konusundaki ödemelerin
dışında farklı bir düzenleme. Tasarının isminden de
anlaşılacağı gibi bu bir tazmin edilme olayı; 83
yılından önceki, kamulaştırılıp bedeli ödenmeden
mülkiyeti kamuya geçmiş olan alanlarla ilgili, arazilerle ilgili.
Dolayısıyla, bu arazilerin şu anda geri dönüşü de söz
konusu değildir yani bu kamuya geçmiş, kamu hizmetlerinde bu araziler
kullanılıyor. Böyle bir statüdeki gayrimenkulü siz zaten yeni
kamulaştırmaya tabi tutma imkânına da yeteri kadar sahip
değilsiniz, onun için adı tazmin olarak ifade ediliyor. Ama bu
tazmin bedelini, yaptığınız çalışmayla birlikte,
o günkü değerinin bugüne taşınmasıyla birlikte bir
kamulaştırma bedeline esas olacak bir bedele getirebilirsiniz, bu
ayrı bir şey. Onun için, Anayasadaki hüküm kamulaştırmayla
ilgili bedelin ödenmesiyledir, bu bir tazmindir, yani onun için Anayasaya
aykırılığı söz konusu değildir.
Sayın Işıkın sorusu, yine, oradaki istihdamla
ilgili.
Sayın Işık, tabii, TEDAŞla ilgili,
bildiğiniz gibi, özelleştiğinde yeni, ilave bir istihdam çok
fazla sağlamıyor ama 2nci maddedeki sorunuzla ilgili şifahen de
görüştük. Bildiğiniz gibi, yörelerde eğer mesleki açıdan
istihdamda bir zorluk varsa şayet, İŞKURla birlikte ortak bir
çalışma yapılarak o tesisin etrafında oturan ailelerin
çocukları, gençler, işsizlerimiz meslek kursundan geçirilerek önce
orada çalışabilecek hâle getirilip bu konuda fayda sağlanabilir.
Çalışma Bakanlığımıza biz bunu iletelim.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, üç maddede üç
soru sordum, cevap vermeye tenezzül etmediniz. Herhâlde soruya benzemiyordu
sorularım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde yedi adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Ali Rıza
Öztürk Beytullah
Asil Ahmet Orhan
Mersin Eskişehir Manisa
Abdülkadir Akcan Mustafa Enöz Hasan Çalış
Afyonkarahisar Manisa Karaman
Akif
Akkuş Behiç
Çelik Ahmet Duran
Bulut
Mersin Mersin Balıkesir
Oktay
Vural
İzmir
Madde 3 Bu kanun hükümlerini Kültür ve Turizm
Bakanlığı yürütür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Hüseyin
Yıldız Recep
Taner Necati
Özensoy
Antalya Aydın Bursa
Akif
Akkuş Mustafa
Enöz Behiç Çelik
Mersin Manisa Mersin
Mehmet
Günal
Antalya
Madde 3 Bu kanun hükümlerini Ulaştırma
Bakanlığı yürütür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Behiç Çelik Hüseyin Yıldız Recep
Taner
Mersin Antalya Aydın
Alim
Işık Hasan
Çalış
Kütahya Karaman
Madde 3- Bu kanun hükümlerini Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı yürütür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda değişiklik yapılmasına
dair kanun tasarısının 3. üncü maddesinde yer alan Bakanlar
Kurulu ibaresinin Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Alim
Işık Mümin
İnan M. Akif
Paksoy
Kütahya Niğde Kahramanmaraş
Erkan Akçay Ahmet Orhan Hasan Çalış
Manisa Manisa Karaman
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra sayılı kanun
tasarısının 3. md.nin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Madde-3: Bu kanun hükümleri Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı tarafından yürütülür.
Sırrı
Sakık Ayla
Akat Hamit
Geylani
Muş Batman Hakkâri
Pervin Buldan Fatma Kurtulan Nuri Yaman
Iğdır Van Muş
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri birlikte
işleme alacağım ve talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
475 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
3.ncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 3
- Bu Kanunu İçişleri Bakanı yürütür.
Kayhan Türkmenoğlu İdris Güllüce İsmail Göksel
Van İstanbul Niğde
Dr. Cafer
Tatlıbal Lütfi
Çırakoğlu
Kahramanmaraş Rize
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Tasarının 3üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali Rıza Öztürk Malik Ecder Özdemir
Trabzon Mersin Sivas
Fatih Atay Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şevket
Köse
Aydın Malatya Adıyaman
Turgut
Dibek
Kırklareli
Madde 3- Bu Kanun hükümlerini İçişleri Bakanı
yürütür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, efendim, bu
önergeyi okudunuz ama bu önergenin gerekçesi yok.
BAŞKAN Hangi önerge?
OKTAY VURAL (İzmir) AKP Grubunun önergesinin gerekçesi yok.
Gerekçesiz önergeler işleme alınmaz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçesi içinde
efendim.
BAŞKAN Fotokopisini
OKTAY VURAL (İzmir) İlave
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Gerekçesi var.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, gerekçeli olup
olmadığını
Lütfen bize göndersinler.
BAŞKAN Burada okuttuğumuzda gerekçe var, fotokopisini
göndereyim Sayın Vural size.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet efendim çünkü önergenin usulüne
uygun verilip verilmediğini bilmemiz gerekir. Onun için, gönderdikten
sonra işlem yapın efendim.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz. demiştim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Dibek, buyurun efendim.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 3üncü maddeyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge hakkında söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, son madde. Aslında bu maddeye
kadar ısrarla söylendi ama ben de sözlerimin başında belirtmek
istiyorum. Bu tek maddelik, yani Kamulaştırma Kanununa geçici bir
madde ilave edilmesiyle ilgili olan bu madde de, tek maddelik bu kanun
tasarısı da aslında açıkça Anayasaya aykırı.
Geçen akşam, yani dün değil ondan evvelki akşam burada bir
milletvekili arkadaşımızın, İstanbul Milletvekili
Sayın Bayraktarın verdiği, Belediye Kanununda
değişiklikle ilgili yine tek maddelik bir teklif vardı
aslında o da tasarıydı ama- o teklif de açıkça Anayasaya
aykırıydı. Ben şuna dikkat çekmek istiyorum: Israrla AKP
Grubu ya tasarı olarak ya da teklif olarak Anayasaya aykırı
olan bu teklifleri veya tasarıları Meclisin gündemine getiriyor.
Tabii, bunları burada dile getirmek zorunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün Sayın
Başbakanın il başkanları toplantısında
yaptığı konuşmanın bir kısmına ben
tanık oldum. Sayın Başbakan orada, Yargıtayın
geçtiğimiz günlerde vermiş olduğu ve basına da
yansıyan bir kararla ilgili olarak Yargı bu kararla
güvenilirliğini yitirmiştir. gibi bir beyanda bulundu. Şimdi,
hem bu yaptıklarınızı bir taraftan görüyorum,
değerlendiriyorum, bir taraftan da Sayın Başbakanın bu
konuşmalarını veya bu açıklamalarını
karşılaştırdığımda tabii ki ortada büyük bir
çelişki, büyük bir yanlış olduğunu da tespit ediyorum
değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan bunu niye söyledi?
Biliyorsunuz, bir soruşturma nedeniyle İstanbulda hâlâ tutuklu olan
Sayın Mehmet Haberalla ilgili olarak Yargıtayın vermiş
olduğu bir tazminat kararı var hâkimlerle ilgili olarak. Mahkeme
kararını vermiş, gerekçesini bilmiyoruz, Sayın
Başbakan da bilmiyor ama o kararla ilgili olarak diyor ki Yargı güvenilirliğini
yitirmiştir.
Arkadaşlar, Yargıtay dün de bir karar verdi Sayın
Cumhurbaşkanıyla ilgili olarak. Biliyorsunuz, yerel bir mahkeme karar
verdi Kayıp trilyon davasıyla ilgili olarak
yargılanmalıdır. diye ama Yargıtay Hayır, olmaz.
dedi. Yani, Başbakanın bakış açısıyla
baktığımızda, o karar da yanlış, orada da bu
Yargıtaya güvenilmez gibi düşünmemiz lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunları tabii
konuşurken çok dikkatli olmamız lazım. Türkiyede, maalesef, bak
bunu üzülerek belirtmek istiyorum yani bir taraftan da bir hukukçu olarak çok
üzülüyorum ama AKP döneminde, yargı öyle bir hâle getirildi ki bunu
kötülük olarak da aslında addetmek yani bunu Türkiyeye
yaptığınız en büyük kötülüklerden biridir. demek de bana
göre hafif kalır yani bu, artık bir ihanet boyutuna gidiyor.
Yargı bölündü, siyasete alet edildi. Orada, Erzurumda, bir mahkeme, her
türlü yasal talebe rağmen bir dosyayı ısrarla dört aydır
göndermiyor. İnsanlar aylarca tutuklu, kimsenin sesi çıkmıyor.
Sayın Başbakanın veya AKP İktidarının
düşünceleri doğrultusunda kararlar verilirse yargı
bağımsız ve tarafsız ama bunun dışında
kararlar verilirse yargı güvenilirliğini yitirmiş durumda.
Değerli arkadaşlar, şimdi biz, bu kanunla ilgili
olarak -buradan geçecek- nereye gideceğiz? Anayasa Mahkemesine
gideceğiz. Oradan bir karar çıkacak. Yine mi yargı
güvenilirliğini yitirmiş olacak eğer karar bizim talebimiz
doğrultusunda çıkarsa? Çok açık arkadaşlar, burada ne
getiriyorsunuz? Vatandaşın yıllar evvel mülkiyeti kendisine ait
olan taşınmazına el koymuş devletin herhangi bir kurumu,
öyle veya böyle, işte, yol yapılacak veya başka bir
şekilde, bedeli ödenmemiş, kamulaştırma kararı
alınmamış. Vatandaş, taşınmazının
bedelini talep edecek, diyorsunuz ki Sana iki tane yol, önce birincisi,
uzlaşma için bize geleceksin, buraya gelmeden dava açmaya gidemezsin.
Şimdi, uzlaşma için geldiğinde, tabii hangi şartları
önüne koyacaksınız, o uzlaşmak için ilgili devletin
memurları bu vatandaşa ne diyecek? Onları tabii ki burada sizler
de biliyorsunuz, bizler de biliyoruz. Ama, vatandaşa Sen dava
açmayacaksın, önce bize geleceksin, biz sana bir şeyler
söyleyeceğiz, bizim önereceğimiz fiyatı kabul edersen edersin.
Eğer kabul edersen belki -o da belki- bunu sana peşin ödeyebiliriz.
Çünkü yasanın ben içeriğine baktığımda orada da
peşin ödeme gözükmüyor, o da bir anlamda öyle açık
bırakılmış. Ama dava açarsan yani bizimle uzlaşmazsan
biz bunu taksitler hâlinde yıllara -hani halk arasında bir tabir var,
teneşir vade denilir, öyle- sâri bir şekilde ödeyebiliriz.
Değerli arkadaşlar, Anayasanın bir 36ncı
maddesi var, orada Hak arama hürriyeti diyor. Vatandaş gider,
hakkını arayabilir. Anayasanın 138inci maddesi var, orada da
son fıkrasında diyor ki: Yargı kararları yasama, yürütme
ve idareyi bağlar. Bu kararlar değiştirilemez ve yerine
getirilmesi de hiçbir şekilde geciktirilemez. Bütün bunlara
baktığımızda, bu kanun metni açıkça yasaya
aykırı değerli arkadaşlar, ama ısrarla bunu getiriyorsunuz
ve Mecliste de bir anlamda dayatıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, tabii, bunu yapmamanız gerekir diye belirtiyoruz
ama biz uyarılarımızı yapacağız.
İnşallah daha sonra gelecek olan kanunlarda da bu uyarılarımızı
yapmayalım diyorum yani o durumda kalmayalım ama maalesef bunlar
oluyor.
Sayın Canikli burada az önce konuşurken rakamlardan
bahsetti. Canikli burada mı bilmiyorum ama... Şimdi, yoksulluk
sınırlarıyla veya sayılarıyla ilgili birtakım
rakamları vermişti arkadaşımız, o da kalktı,
Rakamlarla konuşalım. dedi. Ben de Sayın Canikliye burada
birkaç rakamdan bahsedeyim. Çantamda taşıyorum çünkü
konuştuğunuz zaman hemen çıkarmak adına.
Bakın, 2007 seçimlerinde Türkiyede yeşil kartlı
sayısı elimde. İl il var bunlar ama. Sayın Caniklinin ili
de var, onu da söyleyeceğim. 14 milyon 300 bin küsur yeşil
kartlı sayısı varmış 31 Temmuz 2007 tarihi
itibarıyla Türkiyede, değerli arkadaşlar. Yani yeşil kartın
kimlere verildiğini biliyoruz, bunlar yoksulun da yoksulu. Bu sayıya
bir dikkat etsin. Sayın Caniklinin ilinde de, Giresunda da 2007nin sonu
itibarıyla yani 31 Temmuz itibarıyla 120.700 tane yeşil
kartlı var. Giresunun nüfusunu kendisi bilir. Ondan sonra tabii ki, bu
sayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK (Devamla) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, yani bu sayılar gerçek
sayılar. Ben yeşil kartın kimlere verildiğini çok iyi
biliyorum, asgari ücretin 1/3ü kadar geliri dahi olmayan insanlara veriliyor.
Ama 15 milyon yeşil kart, 2007de, sizin iktidarınızda bu ülkeye
dağıtmışsınız. Bu kadar yoksul, yoksulun da
yoksulu yani asgari ücretin 1/3ü kadar geliri olmayan insanlar var, 15 milyon.
Bir de bunun asgari ücretlisini görelim, yani 550-570 lira aylığa
sahip olan insanları, asgari ücrete sahip olan insanları.
Baktığımız zaman, bu sayının 30 milyonları
falan bulduğu zaten ortaya çıkıyor.
Yani Sayın Canikli de konuşurken rakamlara bir
baksın, eğer bunlar çıkarsa
Bizim de elimizde bu rakamlar var,
biz de sizlere bunları hatırlatmayı görev biliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yürütme değiştirilmektedir.
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerini tespit edeceğim:
Sayın Özensoy, Sayın Çelik, Sayın Vural, Sayın Günal,
Sayın Paksoy, Sayın Asil, Sayın Akkuş, Sayın Enöz,
Sayın Akçay, Sayın Taner, Sayın Akcan, Sayın Sipahi,
Sayın Yıldız, Sayın Işık, Sayın
Serdaroğlu, Sayın Bulut, Sayın Korkmaz, Sayın Yalçın,
Sayın Uslu, Sayın Ayhan.
Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir.
Önergeleri birlikte işleme alacağım ve talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra sayılı kanun
tasarısının 3. md.nin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 3: Bu kanun hükümleri Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı tarafından yürütülür.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda değişiklik yapılmasına
dair kanun tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan Bakanlar
Kurulu ibaresinin Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Sakık, buyurun efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tekrar merhaba hepinize.
Biraz önce Canikli buradan konuşuyordu, Milletin keyfi
yerinde. diyordu. Yıl işte 1980, ihtilal olmuş. Vali, hem
belediye başkanlığına bakıyor hem bütün
kurumların başı o, on yerden maaş alıyor, geliyor
Muş Belediyesinin önünde Mefreze diye bir temizlik işçisiyle
karşılaşıyor. Mefreze oradan karı süpürürken vali
diyor ki Mefreze, keyif senin keyfin. falan. O da dönüyor diyor ki Vali, sen
belediyeden maaş alıyorsun, sen bilmem valilikten alıyorsun,
vakıftan alıyorsun, yenge hanım da öğretmen. Keyif senin
değil de Mefrezenin keyfi. Yani Sayın Caniklinin de
anlattığı, keyif onun değil ama yani Mefrezenin keyfi.
Vatandaş nasıl mutlu, vatandaş nasıl huzurlu!
Yani siz, biz, hepimiz feryat ediyoruz. Biraz önce yine konuştum,
yargının siyasallaştığını söyledim, yine
sizin grubunuzdan sesler yükseldi. Bugün en çok feryat eden Sayın
Başbakandı, yargının
siyasallaştığını en çok söyleyen kendisiydi. Ne diyor?
Diyor ki Burada şunu söylemek istiyorum: Kısa bir süre önce, malum 9
tane yargı mensubu, malum yine bir dava açılması sonucu bunlar
cezalandırıldı. Anayasayı çiğneyerek bu karar
alındı. ve diyor Biz nereye sığınacağız?
Bu feryadı bu ülkenin Başbakanı, sizin Genel
Başkanınız yapıyor. Biz de işaret ediyoruz ama oradan
feryat ediyorsunuz, yargı bağımsız
E siz de bilirsiniz, Allah da bilir, yargı
bağımsız değil, yargı siyasallaştı. Beş
gün içerisinde bir dava sonuçlanır mı? Evet, ben mahkûm oldum dün.
Yargının siyasallaşması budur işte. Yani zaten Kürtler
için yargı ilk günden bugüne kadar siyasal kararlar veriyor ve bugün,
bakın, yine söyledim: Cihanerin davası. Yani suçlu mu, suçlu
değil mi, onu bilmiyoruz ama karar, halkın vicdanında mahkûm
olan bir karardır. Yazboz tahtasına dönüştü. Erzurumdan
Diyarbakır, Diyarbakırdan İstanbul
Ben hukukçu değilim
ama az çok biliyorum ve nereden nasıl bir karar
çıktığını az çok hepimiz biliyoruz ve bugün yine
Balyoz Operasyonunun mimarları tahliye oldu. Kaç kezdir tahliye
oluyorlar, ihtilal sonrası tekrar yargılanıyorlar ve tekrar
tutuklanıyorlar.
Şimdi, böyle bir ülkede gerçekten sizler dönüp yargının
bağımsız olduğunu söyleyebilir misiniz sevgili
arkadaşlar? Burada hepimizin sığınabileceği son
limanın yargı olması gerekirken, ne yazık ki toplumun büyük
bir bölümünde
Evet, bizim cephemizde biz yargıya bu konuda güvenmiyoruz,
yargının siyasallaştığını söylüyoruz. Elinde
silah olmayan insanları serbest bırakıyorsunuz ama elinde silah
olan
Elinde ıslak imza olan insanlar serbest kalıyor, diğerleri
tutuklanıyor. Burada yargının bağımsızlığından
bahsedemeyiz sevgili arkadaşlar.
Ve Sayın Başbakan tehdit ediyor, diyor ki: Elimizde
dosyalar var. Kimle ilgili? Barış ve Demokrasi Partisinin belediye
başkanlarıyla ilgili. Açıklayın. Açıklamak
zorundasınız. Her gün belediye başkanlarımızın
ensesinde müfettişler duruyor ve hiç bugüne kadar akçeli işlerle
ilgili bir tek dava açılmadı. Sayın Başbakan,
çıkıp bunları kamuoyuna açıklamak zorundasınız.
Tehdit ve şantajla bu işler olmaz. Barış ve Demokrasi
Partisiyle kavga ederek olmaz. Bize gücünüz yetmez kavga etmekle, biz
kavganın içinden geliyoruz.
Bakın, size karşı bir cephe oluştu. Hem
uluslararası arenada bir Çin Seddi oluştu size karşı, iç
kamuoyunda da böyle bir kampanya başladı size karşı ama biz
bu cephede yer almak istemiyoruz. Biz sorunlarımızı oturarak,
konuşarak çözmek istiyoruz. Bizi diğer cephelerle, şer
cepheleriyle bir arada tutmayın. Biz gerçekten
sorunlarımızı barışçıl bir şekilde çözmek
istiyoruz. Hep de çıkıp buradan feryat ediyoruz. Biz
sorunlarımızı hukuk ve huzur içerisinde çözmek istiyoruz. Bizi
farklı cephelerle iç içe göstermeye kimsenin hakkı yok ve siz
seçimlere endeksli çıkıp açıklamalar yaparak yani milliyetçi
cephelere oynayarak Türkiyede barışı
sağlayamazsınız. Siz çıkıp barış
saflarına uygun tespitler yapmalısınız, buna uygun
şiarlarla halkı daha çok kucaklayabileceğinizi düşünmeniz gerekirken
ama ne yazık ki dönüp geçmişin argümanlarıyla bu sorunları
çözmeye çalışıyorsunuz. Geçmişin argümanları bu ülkede
sorunları çözmedi, tam tersine bir kangren hâline dönüştürdü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sakık, buyurun, tamamlayın
konuşmanızı.
SIRRI SAKIK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hepimizin acıları var, hepimizin yaraları var. Bu
yaraları sarmak zamanıdır.
İşte, yarın, tanıklar konuşuyor, gerçek
buluşma. İşte bu sürecin mağdurları var. Yani
işte bunlar da hak, hukuk ve adalet istiyor, yargıdan bu
sorunların bir an önce çözülmesini istiyor. Ne diyor? Kapı
çalındı, açtık. Resmi adamlar vardı, iki tane de sivil
vardı. Kocamı alıp götürdüler. Üç beş dakika sonra silah
sesleri geldi. Koştum. Yağmur yağıyordu. İki ev ötede
kocam kanlar içinde yerdeydi. Oturdum yanına, başını dizime
koydum. Tek kurşunla başından vurmuşlardı. Yaraya
bastırdım parmağımı, yara kanıyordu, kan
damlıyordu. Bağırdım, yardım istedim, kimse
duymadı, kimse gelmedi! diyor.
Hepimizin yaraları var, yaraları sarmak zorundayız.
Hepinize saygılar. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık? Yok.
Sayın Vural, gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun hükümlerinin Bakanlar Kurulu yerine doğrudan ilgili
Bakanlık olan Bayındırlık ve İskân
Bakanlığınca yürütülmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Behiç
Çelik (Mersin) ve arkadaşları
Madde 3- Bu kanun hükümlerini Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı yürütür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarının genel gerekçesinde Anayasa Mahkemesi'nin iptal
kararıyla ortaya çıkan içtihat farklılığını
gidermenin amaçlandığı ifade edilmektedir. Oysa içtihat
farklılığının yine Yargıtay tarafından
giderilmesi, ya da Yargıtay'ın içtihadı birleştirme
kararından sonra yasal düzenleme yapılması daha uygun olurdu. Bu
tasarının TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülmemesini de bir usul
noksanlığı olarak değerlendiriyoruz.
Anayasa'nın 46 ncı maddesinde öngörülen ve temel unsuru
"kamu yararı" olan kamulaştırma, bir
taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının, kamu yararı
için karşılığı ödenmek suretiyle, malikinin
rızasına bakılmaksızın idarece
kaldırılmasıdır. Kamulaştırma bedeli nakden ve
peşin ödenir. Kamulaştırmasız el koymayı yeniden
düzenleyen bu tasarının da ana ilke olarak,
kamulaştırmayı düzenleyen Anayasa'nın 46 ncı maddesine
paralel olarak, tazminatı da nakden ve peşin olarak öngörmesi
gerekirdi.
Ancak, tasarının düzenleyici etki analizi
yapılmadığından hükûmet idarelerin nasıl bir bedelle
karşılaşacağını bilememekte ve nakden ve
peşin ödemeyi göze alamamaktadır. Açıkçası hükûmet bütçe
imkânları bakımından zora düşmekten çekinmektedir. Oysa
ciddi bir araştırma ve düzenleyici etki analizi yapılması
halinde bu endişelerin ne ölçüde geçerli olduğu ortaya
çıkabilirdi.
Kamulaştırma, Anayasa'nın 35 inci maddesinde
teminat altına alınmış olan mülkiyet hakkına
getirilmiş bir sınırlamadır. İdare, kendisine Anayasa
tarafından tanınan yetkileri yasaya uygun bir şekilde
kullanmadan taşınmaza el atarak kamulaştırma ilkelerine
aykırı davranamaz. Eğer kamulaştırma ilkelerine
aykırı davranmışsa, bu aykırılığı
yine kamulaştırma ilkelerine riayet ederek düzeltmek ve tazmin etmek
durumundadır.
Yürütmede etkinlik açısından verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
Madde 3 Bu kanun hükümlerini Ulaştırma
Bakanlığı yürütür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi ve yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben, gerçekten ne yapmaya
çalıştığını AKP Grubunun ve Hükûmetin
anlayamıyorum çünkü siz
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Daha çok okumam lazım herhâlde, biraz daha
çalışacağım, inşallah ya da siz biraz Türkçe
öğreneceksiniz ya da bir şeyler öğreneceksiniz.
Şimdi, sizi de anlayamıyorum, sadece Grubu değil,
milletvekillerini de anlayamıyorum, grup yönetimini değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen de hiçbir şey
anlamıyorsun.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Ne anlıyorsun ya?
Anladığın bir şey var mı senin?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın Başbakan demiş ki:
Efendim, biz bir takvim belirledik. O takvime göre, uymazlarsa kuzu kuzu
gelirler, çalışırız. Vallahi
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Me
Me
MEHMET GÜNAL (Devamla) Aferin, o me sesi ancak size
yakışır. Bence kuzu mu olacaksınız, koyun mu
olacaksınız onu siz bilirsiniz. Bizden olsa olsa kurt olur kurt, kuzu
da olmaz, koyun da olmaz. (MHP sıralarından alkışlar) Siz
kuzu kuzu burada bekleyeceksiniz, bu anlaşıldı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Başbakanın talimatı bizim için geçerli değil,
onun için biz kuzu kuzu gelmeyiz. Biz, geliriz, kurt gibi burada otururuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Kimin kuzu
Vallaha, onu siz bilirsiniz dedim, öylesiniz demedim.
Başbakan Kuzu kuzu gelecekler. diyor. Biz MHP Grubu olarak, biz kurt
gibi geliriz, gerisini siz bilirsiniz çünkü geliyorsunuz buraya gelen önergeleri
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Benim şöyle bir önerim var size, anlayamadım dedim ama
anladığım kısmını bir anlatayım isterseniz;
burada şöyle bir kolaylık yapalım bence, böyle sabahlara kadar,
akşamdan başlayıp sabahın 10.00unda komisyon, öğleden
sonra Genel Kurul, sabaha kadar uğraşacağımıza sizi de
kurtaralım: Biz, size buradan bir kanun hükmünde kararname yetkisi
verelim, siz de ikide bir içeri gir, yoklama yap, koş, oraya git, parmak
kaldırdan kurtulun. Sayın Başbakan da kafasına göre gelsin,
istediği kararnameleri imzalasın, KHK çıkarın, Anayasa
Mahkemesinden de kurtulun, Meclisten de kurtulun, hepsinden kurtulun, muhalefet
de kalmasın. Vallahi bu işin başka çaresi görünmüyor bu
şartlarda.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sizin zamanınızda
öyle miydi?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi, eğer
Değerli
arkadaşlarım, -burada, biz, komisyon üyesi
arkadaşlarımız da var- Plan ve Bütçe Komisyonunu ilgilendiren
öyle kanunları oradan yangından mal kaçırır gibi
kaçırdınız ki burada Adalet Komisyonu tali komisyon oluyor.
Nasıl bir anlayıştır, ben anlamıyorum. Burada sadece
ödenecek tazminatlarla ilgili kısmı, Plan ve Bütçe Komisyonunu
ilgilendiren kısım var. Bir sürü teşkilat kanunu bize gelmesin
diye, sorun olacak diye baypas edildi. Hatta Komisyon
Başkanımızın Meclis Başkanlığına
uyarı yazısı var. Arşivden isterseniz size gönderebilirim.
Şimdi, ben bu şartlarda zorlanıyorum yani böyle o
komisyondan oraya, buradan buraya, sabah oraya... Peki, bunların aciliyeti
ne? Az önce Sayın Canikli de Sayın Yeni de AKP Hükûmetinin
icraatlarından pembe tablolar çizdiler. İcraatın içinden
Başbakanımızdan sonra milletvekilleri de herhâlde oradan
alıp özet mi okuyorlar anlayamıyorum, onu da anlayamıyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Anlayamazsın, çok
çalışman lazım!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi, konuyla alakası olmayan
konularda önümüze getiriyorsunuz. Biraz da siz çıkın anlatın
diye söylüyorum. Maddelerde boşluk var.
Şimdi, arkadaşlar, burada ya rakamları
yanlış okuyoruz, ya başka bir milletten siz söz ediyorsunuz ya
başka bir ülkede yaşıyorsunuz. Ben anlayamıyorum, bunu da
anlayamıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Hesap bilmiyorlar.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bakın, rakam veriyorsunuz Sekiz
yıllık iktidarda şunu yaptık. diye. Peki, ben,
itirazı varsa
Burada ekonomiyle ilgili arkadaşlarımız da
var, bürokratlar da var. Siz geldiğinizde seksen yılda
yapılamayan dediğiniz şeyler var ya, seksen yıllık iç
borç rakamı 150 milyardı, şimdi kaç? Ben anlamıyorum, onu
siz anlıyor musunuz? 340. Nereden nereye?
ÜNAL KACIR (İstanbul) O iş öyle hesaplanmaz! Öyle
hesaplanmaz o! Gayrisafi millî hasılaya oranını söyle!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Tamam, anlatırsınız sonra.
Ben söyleyeyim de hesabını siz TÜİKten hesaplarsınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hayır, hayır, sen bu
işin uzmanısın, gayrisafi millî hasılaya oranını
söyle!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bakın, dış borç
neredeymiş? 130. 130dan nereye çıkmış? 270 bine. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani yüzde 100den daha fazla. Bravo,
bravo yani.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Matematik bilir misin,
matematik?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Peki, işsizlikle ilgili
rakamları söylüyor arkadaşlarımız. Kendi
rakamlarınızla 3,6 olmuş. Onun içerisine, içine
koymadığınız TÜİKin sürekli maniple ettiği ve
iş arayıp da vazgeçenler, iş aramaktan umudunu kesenler,
mevsimlik işsizleri de eklediğiniz zaman 6,5-7 milyon insan
yapıyor.
Şimdi siz, yoksullukta efendim şu kadar yoksul
varmış diyorsunuz. Yoksulluk sınırı 820 milyon diyor,
605 lira asgari ücret veriyorsunuz. Şimdi, bunların hepsi, asgari
ücret alanlar yoksulluğun altında mı değil mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz 180 lira veriyordunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Peki, sekiz senedir siz ne
yapıyorsunuz? Sekiz senedir ne yapıyorsunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen ne yaptın?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bakın değerli
arkadaşlarım, 3,5 milyona... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) Normal şartlarda
işsizliğin azalması için yılda 700 bin kişiye iş
bulunması lazım.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Günal,
lütfen yerinize oturun.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen. Sonuna geldik,
tamamlayalım.
Sayın Günal, buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın Başkan, burada
yardımcılarınız var. Arkadaşlar ayakta duruyor, hem de
talimat veriyorlar yani.
BAŞKAN Estağfurullah.
Buyurun efendim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Kendisini komisyon sözcüsü zannetti.
Burası komisyon değil Sayın Bilgiç, burada sizin sözcülüğünüz
yok, Divan burada.
Toparlıyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, böyle heyecanlanmayın.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlat, gerçekleri anlat.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Eğer söylediğim rakamlarda bir
yanlışlık varsa kürsü burada, bakanlar burada, Hükûmetin
temsilcisi burada, TÜİKin rakamları burada.
Sayın Başbakan şunu söylemiş -bir şey
daha söyleyeyim de orayı da belki siz kapatırsınız,
anlatırsınız bana- İşsizliği yüzde 10a
düşüreceğiz. Bunun bir yolu, sadece bir iki aylık yaz
mevsiminde geçici işçilerle kısmen düşer ki geçen yıllara
da bakacaksınız. Başka bir yolu da TÜİKin yine tanım
değiştirmesidir. Herhâlde ancak o çözümü buldunuz.
Kusura bakmayın, bu şartlarda, bu hukuk
tanımazlıkla, bu çalışma ortamıyla, sizin her
şeyi biz biliriz anlayışınızla bunun düzelme
şansı yok. İstihdam yaratan bir büyüme anlayışına
geçmeden, üreten bir büyüme anlayışına geçmeden maalesef bunlara
devam edeceğiz ama sıcak paraya mahkûm, düşük kur-yüksek faize
mahkûm bir Hükûmetin de istihdam yaratacak bir üretim ekonomisine geçmesini
bekleyemiyoruz.
Biz kurt gibi burada hazır durmaya devam edeceğiz, siz
kendiniz bilirsiniz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım,
yoklama talep ediyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yetmiyor sayı. [MHP
sıralarından ayağa kalkmalar; AK PARTİ
sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN Önergenin oylamasından önce yoklama talebi
vardır.
Sayın İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Barış, Sayın Erenkaya,
Sayın Ünsal, Sayın Yalçınkaya, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Dibek, Sayın Ertemür, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Özyürek, Sayın Pazarcı, Sayın Öztürk, Sayın Günal,
Sayın Özensoy, Sayın Asil, Sayın Uslu, Sayın Enöz,
Sayın Akkuş.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 Sıra Sayılı
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 3. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 3- Bu kanun hükümlerini Kültür ve Turizm
Bakanlığı yürütür.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KADİR TINGIROĞLU
(Sinop) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Öztürk, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamulaştırma Kanununun
değiştirilmesine dair kanun tasarısının 3üncü
maddesinde verilen önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında burada
-yapılması gereken, önerilmesi gereken- Bu kanunu Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Sayın
Başbakan birlikte yürütürler. demek en doğrusuydu çünkü bu ve bundan
önceki, dün geçen kentsel dönüşüm kanununun, kamuoyunda yükselen seslere
göre, Sayın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih
Gökçekin telkinleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği konusunda
çok ciddi iddialar vardır.
Değerli arkadaşlarım, AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Nurettin Bey bu kürsüde konuşurken Milletin keyfi yerinde.
dedi, yoksulluk rakamlarını kıyaslarken 2002deki sayı ile
2009daki sayıyı verdi. Şimdi, tabii, ben, Başbakan
Sayın Recep Beyin keyfinin yerinde olduğunu, onun yol
arkadaşlarının keyfinin yerinde olduğunu biliyorum ama
keşke milletin de keyfi yerinde olsaydı. Milletin keyfinin yerinde
olmasından bir milletvekili olarak değil, sade bir vatandaş
olarak mutluluk duyardım. Bu ülkede Sayın Başbakan 10
milyarlık Başbakanlık maaşına rağmen
geçinemediğini söylüyor ise 500-600 milyon asgari ücret alan bir
vatandaşın geçinemediği çok ortadadır.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sen kaç lira alıyorsun?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, oturduğumuz yerden kürsüde konuşan hatibe laf
atarak düşüncelerimizi kabul ettirebileceğinizi
sanıyorsanız
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sen ne alıyorsun?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
bu düşünce ilkelliktir,
çağ dışıdır değerli arkadaşlarım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın
Nurettin Beye burada söylemek istediğim konu şudur: Bir ülkenin
yoksulluk sınırı, yoksulluk rakamları konuşulurken
uluslararası normlarda esas alınan, yoksullukta esas alınan
kriter göreli yoksulluktur, o ülkenin ortalama yoksulluğudur. 2002de bu
oran yüzde 14,7 iken 2008de yüzde 15,1miş bu rakam. Bu rakamlar,
TÜİKin verdiği rakamlardır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Değil.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) TÜİK kime bağlı?
TÜİK Başbakana bağlıdır. Çıkarsınız,
yanlış dersiniz canım? Burada reel yoksulluk nerede Sayın
Nurettin Canikli, reel yoksulluk nerede?
Şimdi, bakın, Türk-İş yoksulluk
sınırını 826 lira açıklamış, sizin
yandaş sendikanız 925 lira açıklamış
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) TÜİKin
rakamları, TÜİKin
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Yani, bakın, sizin
yandaş sendikanızı alırsak, Türkiyede yoksulluk diz
boyudur çünkü bugün yoksulluk sınırı 2.691 lira, açlık
sınırı 826 ve 925 lira. Şimdi, ortalama emekli
maaşları 750-800 lira. Türkiyede 9 milyon 180 bin emekli var.
Bunların ortalama maaşları 750-800 TL olduğuna göre, demek
ki bu memur emeklilerinin yüzde 75i değerli arkadaşlarım, bu
açlık sınırının altında. Bu TÜİK,
Başbakana bağlı TÜİK her gün hasar raporları
yayınlamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, hukuk devleti, insan
haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk
düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün
faaliyetlerinde hukuka ve Anayasaya uyan devlettir. Anayasanın
egemenliği ve bağlayıcılığı yanında,
yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu ilkeler ve evrensel hukuk
kuralları da vardır. Kamusal yetkilerin kaynağı,
dayanağı ve sınırı olan Anayasanın herhangi bir
maddesine aykırı bir yasa kuralı, doğal olarak hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşamaz değerli arkadaşlarım.
Demek ki yasaları koyan, Anayasayı çıkaran bu Meclis, aynı
zamanda, bu yasa kurallarına da, bu Anayasaya da uymak zorundadır
yani getirdiği kanunların teklifi budur.
Değerli arkadaşlarım, yine Anayasamızın
138inci maddesinin son fıkrası çok açık bir şekilde diyor
ki: Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır. Yani burada şöyle bir hüküm yok: Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanı Sayın Recep Bey yargı kararlarına
uymayacak. diye bir hüküm yok; uymak zorunda, herkes uymak zorunda.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ayıp, ayıp!
Yakışmıyor, ayıp!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ama değerli
arkadaşlarım, Başbakan AKP İl Başkanları
Toplantısında yaptığı bir konuşmada
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bu şekilde
konuşamazsın!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
Yargıtayın bir
kararına atıfta bulunarak -benden önceki arkadaşım da
söyledi- bir yasa hükmünün uygulanmasına atıfta bulunarak Yargı
güvenilirliğini yitirdi. diyor.
Değerli arkadaşlarım, Bunun gerekçesi nedir?
diyor. Tabii, gerekçesini biz okumadık ama söylemek istediğim konu
şudur: Bakın, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573üncü maddesi
Hâkim ve icra reisi aleyhine aşağıda yazılan sebeplere
binaen tazminat davası ikame olunabilir:
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) İki taraftan birini tesahüp
ve iltizam veya garez ve nefsaniyet dolayısıyla diğeri aleyhine
kanuna ve adalete mugayir bir hüküm ve karar verilmiş olması,
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede doktorların,
avukatların sorumluluğu vardır. Eğer
Bir yargıç
kanuna aykırı bir karar verdiği zaman, yasaya aykırı
bir karar verdiği zaman bu kararından sorumludur. Bu kararın
yasaya aykırı olup olmadığını denetleme yetkisi
bir üst mahkemeye aittir. Şimdi, burada görülmekte olan bir dava nedeniyle
verilen bir karadan dolayı hakkı ihlal edildiğine inanan bir
vatandaşımız Yargıtayda dava açıyor. Elbette ki
Yargıtayda dava açacak, çünkü hakkında dava açılanları
görecek mahkeme Yargıtay 4. Hukuk Dairesidir.
Yine burada AKP tarafından getirilen ve şu anda bu Genel
Kurulda görüşmeyi bekleyen Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 141inci
maddesinde, devam eden maddelerinde hâkimlerin tazminat ödeme
sorumluluğunu düzenleyen maddeler vardır değerli
arkadaşlarım, eski kanunda da vardır, yeni kanunda da vardır.
Bugüne kadar vatandaşların hâkimlerden, savcılardan
korktuğu nedenle dava açamamış olmaları bu yasa
kurallarının olmadığı anlamına gelmez. Zaten o
nedenledir ki AKPnin getirdiği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bu hâkimlere ödenen
tazminatların devlet tarafından
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum, sağ
olun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı, ismimden bahsederek...
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, Sayın Konuşmacı ismimi zikrederek hem
sataşmada
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dinleyelim lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İsmimi zikrederek
hem sataşmada bulundu
BAŞKAN Ne gibi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Çok net olarak hem de
söylemediğim şeylere başka anlamlar izafe ederek
OKTAY VURAL (İzmir) Ne dedi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 69uncu maddeye göre
söz istiyorum Sayın Başkanım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hangi sataşma Sayın
Başkan?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kaç defa zikretti
Sayın Başkan. Beş, altı defa ismimden bahsetti.
BAŞKAN Sayın Canikli, ne ifade ettiğini ben
artık kaçırmış olabilirim. Ne söyledi efendim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Benim bahsettiğim
yoksulluk rakamlarından bahsetti.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Evet.
BAŞKAN Evet.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Fakat yanlış
şeyler söyledi, benim söylemediğim şeyleri söyledi. Çok net
olarak benim kullanmadığım ifadeleri bana atfetti, izafe etti.
69uncu madde çok açık Sayın Başkan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tutanakları getirttirin
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Üzerinize almayınız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer arkadaşlarım, şunu ifade
ediyorum: Yani yoksulluk rakamlarını, TÜİK şöyle söyledi,
böyle söyledi, tartışarak burada bir yere gidemeyiz ama başka
bir kısım faydaları var mıdır bu işlerin, onu
bilmiyorum. Ama burada yoksullukları tartışarak bir yere
gidemeyiz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, bu yasayla
alakası olmayan şeyleri niye konuşuyor?
RECEP TANER (Aydın) Grup Başkanına söyle.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bu yasayla hiç alakası yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Yeniye söyle.
BAŞKAN Sayın Kacır, oturun efendim lütfen. Allah
Allah!
Sayın Canikli, buyurun efendim.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Değerli
arkadaşlar, şimdi, bakın, bir konuyu
tartışıyoruz. Yani kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi
gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir) Yanlış mı
bilgilendiriliyor demek bu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) O nedenle söz
aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii bu rakamlar kullanılırken bu
rakamların ne anlama geldiği, nasıl yorumlanması
gerektiği konusunda detaya vâkıf olabilmek gerekiyor. O
olamadığı zaman çok gülünç ve askıda kalıyor
gerçekten. Şimdi, bakın, bir karşılaştırma
yapılırken, hem bilimsel hem akademik bir değerlendirme
yapılırken aynı bazın aynı bazla karşılaştırılması
gerekir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Göreli yoksulluk o işte.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani kamuoyu
ifadesiyle elmanın elmayla, armudun armutla
karşılaştırılması gerekir. O zaman bir anlam
ifade eder. Yoksa bir anlam olmaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Doğru, doğru.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi,
TÜİKin rakamlarını kullanıyorum ben, herkes TÜİKin
rakamlarını kullanıyor. 2002 yılından da önce
TÜİKin rakamları kullanılıyordu ve bugün, TÜİK, 2002
yılından önce Türkiye İstatistik Kurumu hangi kriterleri kullanarak
bu rakamları, dataları üretiyorsa bugün de aynı yöntemi
kullanıyor değerli arkadaşlar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ee tamam, göreli yoksulluk.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi, eğer,
siz, TÜİKin rakamlarını bir başka kurumun, bir başka
kişinin rakamlarıyla karşılaştırırsanız
hiçbir anlam ifade edemezsiniz, hiçbir şey ortaya çıkmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Mehmet hep TÜİKten bahsetti.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ben çok net olarak,
siz şimdi sendikaların ya da başka kuruluşların
rakamlarını karşılaştırdınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Canikli, biz de TÜİK
rakamlarını söyledik.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bunun anlamlı
olabilmesi için şunu söylemeniz gerekirdi. Diyelim ki Türk-İşin
yoksulluk rakamları, yoksulluk sayıları 2002 yılında
ne kadar? Bunu söyleyebiliyor musunuz? Söyleyemiyorsunuz bunu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben size göreli rakamlardan
bahsediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sadece 2002deki
TÜİKin rakamlarıyla 2009 yılındaki ya da 2010
yılındaki Türk-İşin rakamlarını
kıyaslıyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hayır, hayır.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Böyle bir şey
olur mu değerli arkadaşlar? Olduğu gibi butlan. Sizin hukuk
diliyle söylüyorum, butlandır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
TÜİKin rakamlarını verdim size, göreli yoksulluk, göreli
yoksulluk.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın
değerli arkadaşlar, şimdi, elbette Türkiye'nin sorunları
var, herkesin sorunları var.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Göreli yoksulluk neymiş, onu
söyleyin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ben şunu
söylüyorum: Sorunlar 2002 yılında daha ağırdı, bugün
daha hafif ama var. Daha çok yapacak işimiz var. O nedenle millet zaten AK
PARTİyi iktidara getirmeye devam ediyor. Çünkü onun
ışığını gördü, bunu fark etti, bunu keşfetti
değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, 2002deki
göreli yoksulluk kaç?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Niye getiriyor biliyor
musunuz? Bakın, 1978-1979
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Canikli, teşekkür ediyorum efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Söylesene, 2002de kaçtı?
OKTAY VURAL (İzmir) Fişi dışarıda,
fişi dışarıda.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açayım, teşekkür edin
Sayın Canikli.
Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Teşekkür ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) 2002dekini söylesene Sayın Canikli.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S.
Sayısı: 475) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün
oylamasından önce, oyunun rengini belirtmek üzere, İç Tüzükün
86ncı maddesine göre, aleyhte Sayın Harun Öztürk, İzmir
Milletvekili.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; oyumun rengini belirtmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kamulaştırma Kanunu, Anayasanın 35inci maddesinde
öngörülen mülkiyet hakkına ve hakkın özüne zarar vermeden, kamu
yararı gereği ne şekilde sınırlama getirileceğini
ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir. Kanunun
benimsediği ana ilke, kamulaştırılacak taşınmazla
ilgili olarak mal sahibiyle uzlaşılan bedel üzerinden
kamulaştırmanın yapılması şeklindedir. Kanun,
uzlaşma sağlanamaması hâlinde ihtilafın çözüm yerini asliye
hukuk mahkemeleri olarak belirlemiştir. Kanunun açıklanan bu genel
düzenlemesi Anayasamızın 35inci maddesine uygun bulunmakla
birlikte, 38inci maddesiyle, kamulaştırmasız el konulan
taşınmazlar için maliklerine hak talep edebilmeleri konusunda yirmi
yıllık zaman aşımı getirilmesi Anayasaya
aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Yüksek Mahkemenin 2003 yılında Resmî Gazetede
yayınlanan iptal kararı gerekçesinde şu ifadeler yer
almaktadır: Kamulaştırma, Anayasanın 35inci maddesinde
güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına
getirilmiş anayasal bir sınırlamadır. İdare kendisine
Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri yasaya uygun bir
biçimde kullanmaksınız taşınmaza el atarak
kamulaştırma ilkelerine aykırı davranamaz. Yirmi
yıllık hak düşürücü sürenin geçmesiyle taşınmaz
malikinin her türlü dava açma hakkının engellenmesi ve
taşınmazın hiçbir karşılık ödenmeden idareye
geçmesi mülkiyet hakkının sınırlanmasını aşan,
hakkın özünü zedeleyen bir durumdur ve hukuk devleti ilkesine
aykırıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de önüne
gelen değişik davalarda kamulaştırmasız el
koymayı mülkiyet hakkına aykırı bulmuştur.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Anayasa Mahkemesinin bu
iptal kararı üzerine ortaya çıkan durumu değerlendirelim:
İptal ile birlikte mahkemeler, iki farklı görüşten hareketle
farklı kararlar vermektedir.
Bir görüş Anayasa Mahkemesi iptal kararının geriye
yürümeyeceği gerekçesiyle iptal tarihi itibarıyla yirmi
yıllık dava açma zaman aşımını geçmiş
olanların bir hak talep edemeyecekleri yönündedir.
Diğer görüş ise, iptal ile birlikte yirmi
yıllık hak düşürücü süre ortadan
kaldırıldığından ve Anayasanın 90ıncı
maddesi gereği usulüne uygun olarak onaylanan uluslararası
sözleşmeler iç hukukumuzun üstünde olduğundan yirmi yıllık
süreyi geçirmiş olan hak sahipleri de her zaman dava açma hakkına
sahiptirler.
Bu iki farklı görüş nedeniyle Yargıtayın bir
içtihadı birleştirme kararı vermesi gerekmekte olup konunun Yargıtayın
gündeminde olduğu da bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, yapılan bu açıklamalar
çerçevesinde ne yapılabilir:
Birinci seçenek, yasal bir düzenleme yapılmadan önce
Yargıtayın içtihadı birleştirme kararı beklenebilir.
İçtihat zaman aşımı süresi dikkate
alınmaksızın ilgililerin dava açabilecekleri yolunda olur ise,
mahkemelerin vereceği tazmin kararlarına göre vatandaşların
mağduriyetleri giderilebilir. İçtihat, Anayasa Mahkemesi
kararının geriye yürümeyeceği yolunda olur ise, bu kapsama giren
vatandaşlarımızın, haklarını aramak için Avrupa
İnsan Hakları Mahkemelerine gitmek zorunda kalacaklarıdır.
Yargıtayın bu ihtimalleri değerlendirdikten sonra vereceği
içtihadı birleştirme kararının, öncelikle beklenmesinin
yerinde olduğu düşünülmektedir. Hükûmet, sözünü ettiğimiz bu
seçeneği bir tarafa bırakarak, bu tasarıyla
yapıldığı gibi, Yargıtayın içtihadı
birleştirme kararını beklemeden boşluğu doldurmak
üzere yasal bir düzenleme yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu
tasarı, Anayasada öngörülen mülkiyet hakkının kamu
yararına kanunla sınırlandırılmasında mülkiyet
hakkının özüne dokunmaktadır. Bu nedenle Anayasaya
aykırılık sürmektedir. Gerçekten de tasarı,
Kamulaştırma Kanununa eklemeyi öngördüğü geçici maddeyle
38inci madde kapsamındakilere anılan Kanunda öngörülen bedel
tespiti ödeme şekil ve süreleri ile faizler, yargı kararları
gereği yapılması gereken tazminler için getirilen bütçe
kısıtları gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
konularda farklı, sınırlayıcı ve hak
aramadan caydırıcı hükümler getirilmekte ve
kamulaştırmada hak sahipleri arasında eşitsizlik
yaratmaktadır.
Bütün bunlar, bu tasarının da Anayasaya
aykırı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Yapılması gereken, Kamulaştırma Kanununa eklenecek bir
geçici maddeyle 38inci madde mağdurlarına anılan Kanunun genel
hükümleri çerçevesinde başvuru hakkı tanımak ve tespit edilen
bedelleri Kamulaştırma Kanununda öngörülen aynı usullerde
ödeyerek vatandaşlar arasında ayrım yapmamaktır.
Biraz önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda olmam nedeniyle,
vermiş olduğum bu konudaki geçici önergede düşüncelerimi
açıklama fırsatı bulamadım, bu vesileyle belirtmiş
oluyorum ve oyumun rengi hayır diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Oy sayısı : 220
Kabul : 212
Ret : 8
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz :
- (x)‑
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatih
Metin Yaşar
Tüzün
Bolu Bilecik
Tasarının milletimize hayırlar getirmesi diliyorum.
Saat 21.00de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.14
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 120nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
5inci sırada yer alan Karayolları Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20 Milletvekilinin
5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Karayolları Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20
Milletvekilinin; 5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/788, 2/226) (S.
Sayısı: 499) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 499 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu
tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir.
Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın Kaplan, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 499 sıra sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Barış ve Demokrasi
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere grup adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, daha önce, erişime kapalı
kara yollarıyla ilgili bir tasarı Meclise gelmişti ancak bu
tasarı geri çekildi ve daha sonra, Karayolları Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
olarak yeni bir kanun düzenlendi, Meclise gönderildi. Eğer bu tasarı
sadece Karayolları Genel Müdürlüğünün teşkilat ve görevlerini
belirlemeyle ilgili olsaydı elbette ki grup olarak farklı bir
bakış açımız olurdu ancak bunun içine özelleştirme
konulduğu zaman, bütçe yapısı değiştirildiği
zaman, genel bütçeden özel, katma bütçeye dönüştürüldüğünde, yine
kamulaştırmayla ilgili esaslar eklendiği zaman, arazi
trampası eklendiği zaman, farklı bir kanun olarak, karma bir
kanun olarak gelmiş oluyor ve bu yönleriyle baktığımız
zaman liberalleşme ve özelleştirme uygulamalarına pek sıcak
bakan Hükûmetin, yine bu anlayışla Karayollarının
teşkilat ve görevleriyle ilgili bir yasanın içine özelleştirme
hükümlerini koymak suretiyle farklı bir düzenlemeye gittiğini
görüyoruz.
Şimdi burada birkaç başlığa vurgu yapmakta
yarar görüyorum. 5018 sayılı Yasada genel bütçeli kurum, tasarı
ile özel bütçeli bir kurum hâline geliyor. Yine kamulaştırma, arazi,
tesis kiralama 3996 sayılı yap-işlet-devret modeli ile kamu-özel
iş birliği hedefleniyor ki, bu da kamunun örgütlenmesine
aykırı bir durum. Kamulaştırma, tahsis konusunda da Genel
Müdürlük yetkili kılınıyor. Yine geçiş ücretleri,
köprülerde yerel yönetimler dışlanıyor. Örneğin,
İstanbuldaki boğaz köprülerinin ücretlerinin belirlenmesinde yerel
yönetimlerin görüşü alınmıyor, bu konuda katılımı
sağlanmıyor çoğulculuk adına. Erişimi kontrollü
uygulaması, belediye sınırları içinden geçen yollarda,
hız yollarıyla çelişki olarak belediyelerin, yerel yönetimlerin,
özellikle İstanbul gibi, İzmir gibi, Antalya gibi büyük metropol
kentlerimizde, büyükşehirlerde yerel yönetimlerin maalesef
katılımcılığı sağlanmıyor. Yani, bu
noktadan baktığımız zaman, kara yollarının
güzergâh tespitinde de şehir imar planları bulunmasına
rağmen belediyeler devre dışı bırakılıyor.
Yine, trampa yetkisiyle, hazine arazilerinin özelleştirme
adı altında veya kamulaştırma adı altında,
kamulaştırılan alanlardaki mülk sahiplerine, hazineden
başka yerlerden arazi verilerek bu şekilde bir trampa yetkisi getiriliyor
ki bu tür şeyler, özellikle seçim dönemleri yaklaştığı
zaman genellikle tartışmalı bir durum yaratıyor.
Tesisat kurulması, yerlerinin değiştirilmesi,
otoyol ve tesis işletme hakları konusunda, gerçekten
özelleştirmenin tamamen alanı içinde, Karayolları
teşkilatıyla hiçbir ilgisi olmayan bir yaklaşım ile hükme
alınıyor ve burada kurulacak tesisler, dinlenme yerleri, hatta, kimi
zaman diyorlar işte, Bolu Dağı Tünelinden çıkış
alanında Bolu Dağındaki esnafın kurulacak oradaki
tesisleri, hatta hissedarları, oradaki esnaf, her şey, daha önceden
belirlenmiş denildiğine vâkıf oluyoruz.
Yine bu yasa tasarısıyla, Orman Kanunu diskalifiye
ediliyor, demir yollarında yine bu konudaki kararnamelerle bir
çelişki yaratılıyor ve yollarda bir tanımlama getiriliyor.
İşte, devlet otoyolları, devlet yolları, il yolları
olarak bir değişim ve örgütlenme getiriliyor. Burada
kamulaştırma yetkisi sorunlu. Demin, bir önceki
Kamulaştırma Yasası tartışmalarını
yaşadık, Mecliste oldukça hararetli tartışmalar oldu.
Karayollarıyla ilgili çok ciddi kamulaştırma sorunları hâlâ
bekliyor. İşte, Bozüyük-Bilecik yolundaki Karayolu istimlakleri hâlâ
tartışmalı, Alanya yolunda tartışmalar var, başka
birçok yerlerde bu kamulaştırmayla Karayolları arasında
sorunlar var.
Şimdi, Maden Kanunu temel bir kanun olarak Meclise gelecek.
Maden Araştırma Komisyonu bugün raporunu Meclis
Başkanlığına teslim etti ve yine Maden Kanunu
değişikliği olmadan, henüz ana Maden Kanunu
tartışılmadan bu tasarı getiriliyor.
Bunların hepsini bir arada gördüğümüz zaman bu felsefik
olarak bir yaklaşım tarzıdır. Hükûmet özelleştirmeyi
çok seviyor, özelleştirmeyle devlet ortaklıklarını
getirmeyi hedefliyor, buna da liberalleşme diyor. Bundan sonra
otoyollarda özel şirketlerin memurları, trafik polisleri yerine
artık para cezası kesebilecekler, köprü ücretlerini belirleyebilecekler
ve bunların denetimi konusunda da INTOSAI denetim kuralları dikkate
alınmayacak. Sayıştay Kanunu, Plan Bütçe Komisyonundan yeni
çıktı. Sayıştay Kanununa göre, özelleştirmeyle
verilecek bu otoyolların yeni oluşumunda denetim problemi
doğacak.
Böylesi bir durumda ister istemez Acaba AK PARTİ Hükûmeti
-adım adım değil- dört nala seçime mi gidiyor? diye sormak
geçiyor içimden. Yap-İşlet-Devret Yasasıyla
Yap-işlet-devret modeli biliyorsunuz yaygın. İşte,
Galataportun bugünlerde ihalesi olacak veya olmuştur, Harem
İskelesinin ihalesi gündemde, üçüncü köprünün ihalesi
yap-işlet-devret modeliyle oldu. E, bunlar, rakamlara vurduğunuz
zaman, gerçekten çok çok büyük rakamlar, çok çok üzerinde
tartışılacak konular.
Akçeli işlerle ilgili bu tür yasaların
çıkması
Örneğin, daha önce de, bir iki gün önce de 70 bin kadro
eğitime, emniyet teşkilatına çıktı. Yani bütün
bunları topladığınız zaman herhâlde seçim için
Sayın Başbakana da özel kanun komisyondan geçti, Başbakan olarak
Cumhurbaşkanı adayı olabilecek. Hayırlı olsun diyoruz,
ne diyeceğiz? Bu ülkede kişiye özel kanunlara hiç gerek yoktu, Meclis
üyelerinin hepsi için de benzeri bir hüküm getirilebilirdi.
Bütün bunlar Türkiye'nin gerçek gündemi değil. Bu gerçek
gündemi de olmayınca, AK PARTİ hükûmetlerinin de liberal piyasa,
serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde özellikle sermaye ile iş yapma
potansiyeli olan bu yasaları hızla geçirdiğini görüyoruz. Böyle
olunca da doğrusu biz Meclisteki tek demokratik ana muhalefet olarak da böyle
bir oy vermeyeceğiz. Zaten, Meclise bir bakıyorum, solumda kuzular,
sağımda kurtlar var. Öyle dedi arkadaşlar, demin espri
yaptılar. Onların arasında da bir de gerçek bir muhalefete
ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Siz açıkta
kalmışsınız.
M. NURİ YAMAN (Muş) Kaplan, kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şakası bir yana,
arkadaşlar, günlerdir sabahladık burada -iki üç gün- bugün de geç
saatlere kadar çalışacağız. Çokça komisyon
toplantısı da bu arada oluyor, arada bir komisyonlara gidiyoruz.
Eğitim, emniyet, belediyeler, kamulaştırma
Bugün de
Karayollarını görüşüyoruz, arkasından, askerî mahkemelerin
kuruluşuyla ilgili yasa tasarısı var.
Elbette ki bunları küçümsemiyoruz, büyük bir ülkeyiz,
sorunlarımız da çok. Mecliste çok çalışıyoruz da, sabahlıyoruz.
Öyle ki dün yorgunluktan arkadaşlarımız gelemedi, yoklamada
yeterli sayı çıkmadı. Dün iki buçuk saat sonra Meclis
çalışamadı. Tabii, diğer yanda ülkemizde neler oluyor?
Güncel gündemi ne ülkenin? Bir yıl önce bugünlerde Güzel şeyler
oluyor. diyordu Sayın Cumhurbaşkanı. Açılım
rüzgârı, barış umutları yayılıyordu, medyada
toplantılar, sivil toplumla görüşmeler sürüyordu. Silahların
susmasını, çatışmaların bitmesini,
barışın gelmesini halkımız da çok arzuluyordu ancak
Haburdan 34 terörist
diyorlar bazıları, bazı siyasi
kesimler. 4 tanesi bebekti, 2 tanesi anne kucağındaydı.
Altı aylık, bir yaşında, üç yaşında, altı
yaşında teröristlerle tanışma fırsatını
Haburda bulan milletvekillerinden biriyim, resimlerini de çektim.
Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi bu 4 çocuğun
büyümesini bekliyor, dava açmadı, eğer büyüseler onlara da dava
açacaklar örgüt üyeliğinden. Şimdi 26 tanesi Mahmurdan mülteci
konumunda Birleşmiş Milletler statüsünde ve oradan gelen, Türkiyeye
dönen insanlarımız. Bunlar 12 bin kişi Mahmurda. Şimdi
savcı dava açmış, Haburda serbest bırakan savcı,
hâkimler -aynı hâkim, savcılar- dava açmış Mahmur
kampındakiler örgüt üyesidir
Öyle bir karar çıkarsa 12 bin tane
örgüt üyesi eşittir Mahmur demek. Onlar terörist diyor. 93te köyleri
yakılan, faili meçhule uğrayan ve Saddamın zulmü döneminde
Iraka sığınan, on sekiz senedir orada olan
yurttaşlarımız, özbeöz yurttaşlarımız kendi
topraklarına gitmiş. 12 bin tane Mahmurdaki mülteciyi eğer bu
şekilde suçlar, mahkeme örgüt üyesi yaparsa, Türkiye, kucağında
yepyeni bir dış sorun, Birleşmiş Milletlerin mülteciler
hukuku kapsamında kucağında yeni bir sorun bulacaktır hiç
şüphesiz. Bu bir sorun.
Yine, silahlarını bırakıp Kandilden gelen ve
daha sonra sivil kıyafetlerle halkın arasına karışan
insanları, hiçbir şey değişmeden, yine ayni hâkim,
savcılar, dışarıda dolaşırken
çağırdılar Pişman mısın? diye Teslim olmaya
mı geldin? diye sormaya başladılar. Bu da vahim bir olay çünkü
12 Eylül askerî darbesi döneminde bir madde vardı, 170inci madde
Cezasızlık hâli başlığı altındaydı. O
cezasızlık hâli yerine şimdi böyle bir gurur
kırıcı, onur kırıcı suçlamayla insanların
içeri alınması
Şimdi Bu dağdakileri indireceğiz. derken
barış için gelenleri içeri almaya başlayınca, Ahmet Türke
yumruk atanı da serbest bırakıyoruz bir celsede, arkasından
da Yargıtayda bir şeyler oluyor, bir tahliye çıkıyor,
Balyoz davasından bir bakıyorsunuz tahliyeler çıkıyor. Yani
yargının siyasallaşması, Türkiye'nin geleceği
açısından korkunç bir hata olarak önümüze çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, iyi yönetilemeyen bir
barış girişiminin trajik sonucu çatışmalar yeniden
başladı. Her gün ölüm haberi geliyor ve sınır ötesi kara ve
hava operasyonları oluyor, ülkenin kuzeyinde, güneyinde
çatışmalar oluyor. Böyle bir ülkenin acil gündemi
çatışmalar, ölümler, kardeş kavgası, yaşam söz konusu
olunca, ülkenin birliği dirliği söz konusu olunca, burada
kamulaştırma, Karayolları üzerinde konuşmanın çok da
fazla anlamı olmuyor.
Ben vicdanen rahat değilim. Sanmıyorum, siz Meclisin
değerli üyeleri, Hükûmetin üyeleri de vicdanen rahat
olmamalısınız diye düşünüyorum. Taş atan çocuklardan
gizli dinlemeye, yargının siyasallaşmasına,
bırakın, toplumda umudun, ümidin kırıldığı,
gerilimlerin arttığı, şiddetin
tırmandığı bu manzara karşısında rahat
olmamalıyız.
Bizim içimiz yanıyor çünkü bu karmaşanın en çok
yükünü, acısını yaşayan bir ilin milletvekiliyim.
Yüreğimiz kanarken Karayolları Yasasını görüşerek
cenazelerimiz daha çabuk ulaşsın diye daha güzel yollar mı
yapacağız? Hayır. Elbette ki yolları
konuşacağız; konuşacağımız yollar
barışa, kardeşliğe açılan yollar olmalı. Bin
yıldır birlikte yaşayan ve tarihin kardeşliğe mahkûm
ettiği Türk-Kürt kardeşliğinin güçlendirileceği
yolları aramalıyız.
Hiçbirimiz masum değiliz. Mecliste bulunan tüm
milletvekilleri, tüm partiler masum değil ve bu sonucun
sorumlularıdır. İstiklal Savaşında, Çanakkalede,
Anafartalarda, Dumlupınarda yan yana yatan şehit dedelerimizin,
ecdadımızın karşısında, bu turuncu koltuklarda,
kırmızı plakalarda, kardeş kanını görmeyecek
kadar duyarsız olabilme vicdansızlığı, nasır
bağlamış bir sorumsuzluğu, hareketsizlik ve
çaresizliği içinde seçimlerin küçük hesabına ülkemizin geleceğini
heba edemeyiz.
Değerli milletvekilleri, müdafaai hukuk cemiyetlerinde yabancılara,
emperyalistlere karşı birlikte mücadele ettik. Meclis, Türklerin ve
Kürtlerin meclisi sözü Mustafa Kemal ve İnönüye ait. Lozanda vaat
edilen ortak ev kurulacaktı, ortak ev projesini hayata geçiremedik.
Birlikte devletler kuran, direnen, aynı mevzide ölen Kürt kardeşin
Türk kardeşiyle eşit yaşamayı isteme hakkının var
olduğu inancını hayata geçiremedik. Tarihsel kin yok
aramızda. İsyanlar yaşadık, otuz yıldır süren bir
çatışma ortamı yaşıyoruz ancak bu bir Türk-Kürt
çatışması, boğazlaşması olmaktan uzaktır.
Koçgiri ayaklanmasında çok sayıda Türk kökenli Alevinin
katıldığı yadsınamıyor. Bugün Madımak
Otelinin müze olması için adımlar atılması bu
sağduyunun eseri. Şeyh Sait ve Dersim isyanına az da olsa Türk
kökenliler de katılmışlardır. Ağrı isyanına
sürgünde Çerkezlerin kimileri katılmıştı. O hâlde bu
isyanları Türklere karşı değil, dönemin iktidarlarına
ve siyasetlerine karşı olarak değerlendirmek daha uygun olur.
Böylesi bir bakış açısı sorunun çözümüne de
yardımcı olacaktır çünkü bin yıllık kardeşliğimizde
aşılamayan tek seçilmiş travma yoktur. Böylesi unutulmayan
felaketlerin Türk-Kürt ilişkilerine damgasını vurduğu
söylenemez. Geçmişte yaşadıklarımız, bin yıldır
süren kardeşliğimiz tehlike altındadır.
Çatışmalar, operasyonlar, şiddetin asla çözüm
olmadığını, tek çözüm yerinin Meclis ve demokratik siyaset
olduğunu birlikte hayata örmek, projelerini koymak zorundayız. Bunun
da tek yolu diyalog, konuşma ve uzlaşmadan geçiyor. Liderlerin
böylesi bir günde bir araya gelmesi gerekiyor, partilerin böylesi bir günde bir
araya gelmesi gerekiyor. Değerli arkadaşlarım, böylesi bir günde
bütün bu ekonomi yasalarını bir kenara bırakıp Meclisin
acil gündemine, bu gündemle bir an önce gelmesi gerekiyor. Başkanlık
Divanının bir an önce bu konuda acil bir gündem
toplantısıyla, gerekirse tatile çıkmayarak, hafta sonları
da, böyle bir çalışmayı başlatmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Dünya eski dünya değildir. Bir ırmakta iki kez
yıkanılmıyor. Militarizm Demoklesin kılıcı gibi
toplumun tepesinde sallanıyor on yılda bir yapılan darbelerle,
ama çözüm kılıçta ve silahta değildir. Siyasi sivil yöntemler
Meclisin çözüm adresidir. Demokrasi, hukukun, adaletin
kılıcından başka kılıç hiçbirimiz
tanımamalıyız.
Çağdaş, demokratik, uygar, güçlü ve
kalkınmış bir Türkiye için, 21inci yüzyıla ayak basan
aydınlık Türkiye için, Orta Çağdan kurtulmuş ve feodal
kalıntılarını yenmiş bir Türkiye için, günümüzde
yaşanan cepheleşmeden kurtulmuş, gerçek anlamda demokratik, laik
bir Türkiye için, bölücülük fobisinden sıyrılmış,
kardeşçe ve birlik içinde yaşayan bir Türkiye için, gelin, ülkenin
gerçek gündeminde birleşelim, kardeş kavgasına son verecek
çözümleri geliştirelim, ülkemize barışı getirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Bağlıyorum Sayın
Başkan.
Barış ve uzlaşmanın ön koşullarından
biri şiddete karşı olmaktır. Nereden gelirse gelsin
şiddet, çatışma çözümsüzlüktür. Hiçbir haklı nedeni,
gerekçesi olamaz. Özellikle de çatışma alanı ve
çatışan tarafların dışında kalan, sivil halka
yönelik bireysel ya da kolektif şiddetin -resmî adı örgütsel
şiddetin- herkes karşısında olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda gerçekten üzerimize
düşen görev, çağdaş, demokratik, çok dilli, çok kültürlü,
problemlerine çare arayan bir toplumun yaratılması ve
acıların dindirilmesi için, çözüm için kendini sorumlu hisseden her
kesimin, yapının, çevrenin de Meclisle omuz omuza olması,
özellikle de medyanın bu konuda üzerine çok büyük görev
düştüğünün bilinciyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, lütfen son cümlelerinizi
alayım.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bitiriyorum.
bu konuda Meclisin bu duyarlılığı göstererek,
bu yoğun çalışma temposu içinde bu konuda bir araya gelmesini
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Metin
Arifağaoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karayolları Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20
Milletvekilinin; 5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair 499 sıra sayılı Tasarı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Karayolları güçlü kuruluşlarımızdan biridir.
1950 yılında kurulan Karayolları Genel Müdürlüğü, merkez ve
taşra teşkilatları ile ülkemizin yol konusunda uzman
kuruluşlarından biridir.
Karayolları teşkilatında gerçekten kendini çok iyi
yetiştirmiş teknisyenler ve mühendisler bulunmaktadır.
Yıllardır teknik kadroların beklentisi
gerçekleşmemiştir. Sekiz yıllık AKP İktidarında
teknik elemanların ekonomik koşullarında herhangi bir
iyileşme yapılamamıştır. Karayolları Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Kanunu, Hükûmet tarafından
yeniden düzenlenmektedir ancak 16.817 kara yolu çalışanı
hakkında ekonomik koşulların iyileştirilmesine yönelik bir
değişikliğe rastlamak mümkün değildir.
Önceki yıllara oranla karayollarında personel
sayısı gittikçe azalmaktadır. Bugün, 11.268 işçi ve 5.549
memur ve teknik elemanı ile Karayolları, 64 bin kilometre yolun
bakım ve onarımını gerçekleştirmekte, ayrıca
programında bulunan yeni yol yapımlarını da uygulamaya
koymaktadır. Bu kadar personel ile 780 bin kilometrekare ülke
coğrafyası üzerinde bulunan 64 bin kilometre yola hizmet vermede
zaman zaman müşavir firmalardan hizmet alındığını
biliyoruz. Yağmurda, feyezanda, heyelanda ve her koşulda
Karayollarında çalışanların gecesi gündüzü yoktur.
Şube şefinden bölge müdürüne kadar personel, ulaşımda
hizmetin aksamaması için çaba sarf etmektedir. Yetki verirsiniz, iş
istersiniz ancak maaş konusuna çözüm getirmezsiniz. Bu kadar köklü bir
yasa tasarısında, çalışanların, emek verenlerin
ekonomik koşullarını düzeltmemek en büyük eksiklik değil
midir? Sekiz yıllık iktidarınızda işçisinden memuruna,
teknisyeninden mühendisine kadar bordrolara imza atanlar mağdur
edilmiştir, mutlu edilememiştir.
Karayolları çok önemli kuruluşlardan biridir. Çok iyi
yetişmiş insan gücüyle yıllardır ulaşım
sorunlarını çözmede Karayolları mensuplarının
çalışmaları küçümsenemez. Mühendisinden teknikerine, formeninden
topoğrafına, iş makinesi operatöründen düz işçisine kadar ücret
politikasının iyi olduğunu söylemek mümkün değildir. Otuz
yıllık bir mühendisin aldığı ücretle, üniversitede
okuyan çocuğuna ve zaruri ev ihtiyaçlarına maaşını
yetiştirmesi mümkün gözükmemektedir. Yetki verdiğiniz ve iş
beklediğiniz teknik kadronun maalesef maaşları iyi
değildir.
Bu tasarıyla getirilen yenilikler nelerdir? Bunlardan çok
azını olumlu buluyoruz ancak geneline katılmamız mümkün
değildir. Yol güzergâhı ve değişikliklerine ilişkin
imar yollarının yapımında, imar planı yapım
ilkelerini ve belediye meclislerinin var olan yetkilerini yok saymakta, imar
planı yapma yetkisi Karayollarına verilmektedir. Planlama
alanında giderek artan kurumsal ve yerel kaos ortadayken, bu yetkiyle,
imar planı yapımlarında var olan çok
başlılığa Karayolları da ilave edilmektedir. Bu durumu
doğru bulmamız mümkün değildir. Yeni yapılacak olan yollar
için yapılacak imar planı uygulamalarında 3194 sayılı
İmar Yasasının 18inci maddesi hükümleri dâhilinde
alınacak düzenleme, ortaklık payına dâhil edilmesi imar
planı uygulamalarını rahatlatmayacak; aksine,
zorlaştıracaktır. Ayrıca, imar planı uygulamalarında
yol güzergâhlarının dâhil edilmesi, 3194 sayılı
Yasanın 18inci maddesini değiştirmeden mümkün değildir.
Otoyol özelleştirilmelerini durduran Danıştay
kararına karşı yasal düzenlemeyle, Karayollarının
sorumluluğunda olan ve işletilen otoyolların
özelleştirilmesinin önü açılmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, büyük gelir getiren otoyolların işletilmesinin
özelleştirilmesini uygun bulmuyoruz. Bu durum, Tekel ve SEKAda
yaşandığı gibi, çalışanların işlerinden
uzaklaştırılmasına neden olacaktır. Böylece,
işsizliğin büyümesi tetiklenecektir.
Mevcut otoyolların özelleştirilmesini uygun bulmuyoruz.
Ancak, yapım programında olan otoyolların yap-işlet-devret
modeliyle uygun ve makul şartlarla yapılmasının daha
doğru olacağını düşünüyoruz. Yerli ve yabancı
firmaların yeni güzergâhları yap-işlet-devret modeliyle
yapmasını olumlu ve ülke çıkarlarına uygun bulduğumuzu
özellikle belirtmek istiyorum.
Otoyollarda işletme hakkının verilmesi bir
finansman modelidir, borçlanmadan çok farklı değildir. Borçlanma,
bugün alınacak bir finansman karşılığında ileriki
yıllarda elde edilecek gelirlerden ödeme taahhüdüne girilmesidir.
İleriki yıllardaki gelirlerimi bekleyemem, bana şimdi
sıcak para lazım. mantığıyla otoyolları
özelleştirmeyi asla doğru bulmuyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarının 4üncü maddesinin (n) bendinde 3996 sayılı
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve 3465
sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki
Kuruluşların Otoyol Yapımı, Bakımı ve
İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında
gerçekleştirilecek yatırım ve hizmetlerle ilgili görevlendirilen
şirketlere gerektiğinde ortak olmak ve bununla ilgili işlemleri
yapmak şeklinde görev verilmiştir. Bu görev, Anayasa ve kamu ve özel
hukuk hükümlerine tamamen aykırıdır.
Karayolları Genel Müdürlüğü ihale alan ve ihale eden
konumundadır. Ayrıca, sözleşmenin uygulanması
sırasında sözleşmenin her iki tarafında
olacağından tarafsız ve objektif olması mümkün olabilir mi?
Elbette ki, olamaz.
Tasarının 18inci maddesinde, kamu kurum ve
kuruluşlarının hizmet taleplerinin
karşılanmasına, derneklerin de kapsam içine
alınmasının mantığı ve yararı
anlaşılır değildir. AKP iktidarında bazı
derneklere tanınan ayrıcalıklar vatandaşların
dolandırılmasına neden olmuştur. Burada benzer bir durumun
yaşanacağından endişe duymaktayız.
Karayolları gibi köklü ve donanımlı kuruluşta
birçok ehil mühendisin bulunmasına rağmen tasarının 27nci
maddesiyle yabancı personel çalıştırılmasının
önünün açılmasının ülkemiz gerçekleri ile örtüşmesi mümkün
değildir.
Karayollarında bulunan tüm mevcut kadroların iptal
edilmesi ve yeniden ihdas edilmesi, siyasi kadrolaşma uygulamalarına
devam edileceğinin açık ifadesidir.
5539 sayılı Kanunda yer alan daire
başkanlıklarının tamamına yakını taslak
metnin 7nci maddesinde değiştirilmiştir. Şöyle ki:
Strateji Geliştirme Daire Başkanlığına -dikkat
buyurun Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı-
sadece si eki geliyor. Makine İkmal Daire
Başkanlığı araya bir ve konuyor, Makine ve İkmal
Dairesi Başkanlığı olarak değiştirilmiştir.
Bir diğer örnek: Yapım Dairesi Başkanlığı Yol
Yapım Dairesi Başkanlığı şeklinde
değiştirilmektedir. Karayolları elbette ki yol yapacak, yol
kelimesinin başa gelmemesi, gelmesi bir şeyi değiştirmez.
Çok küçük ekleme ve çıkarmalarla, mevcut daire
başkanlığı kadrolarının iptalini ve yeni
kadroların ihdasını tamamen yanlış buluyoruz.
Kadrolaşmayı amaçlayan uygulamalarınızı doğru ve
hukuka uygun bulmuyoruz. Çalışan, emek veren, hizmet veren kesimin
herhangi bir yersiz ve haksız tayinlerinde Danıştaya gitme
hakkını ortadan kaldırmaya yönelik bu tasarıya destek
vermemiz mümkün değildir. Sekiz yıllık AKP İktidarı
döneminde en çok rastlanan yasal düzenlemelerde, siyasi kadroları
yerleştirmek için bütün kadroların iptali ve yeni kadroların
ihdası maddesine yer verilmektedir. Demokratik açılım
diyorsunuz. Çalışanların haklarının elinden
alınması ve yargı yolunun kapatılmak istenmesi hangi ülkede
demokratik açılım olarak değerlendirilmektedir? Bu
yaklaşımınızı, rejimin geleceği
açısından çok sakıncalı bulduğumuzu özellikle
belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarının 12nci maddesiyle Karayolları Genel Müdürlüğünün
para ve mallarının statüsüne istisna ve muafiyetler getirilmektedir.
Vergi muafiyetlerinin vergi yasalarında düzenlenmesi gerekmektedir. Kamu
tüzel kişiliğine sahip olan bu kurumun bazı faaliyetleri bir
iktisadi işletme konumu oluşturmaktadır. Bu iktisadi
işletmeye vergi muafiyeti tanınması eşitlik ilkesine
aykırı değil midir?
Taşıtların köprü geçiş ücretlerini düzenleyen
14üncü maddesinde en temel eksiklik, köprü geçiş ücretlerinin
belirlenmesinde yetkinin bakana verilmesidir. Şehir içi
ulaşımlarında köprü geçişleri, koordinasyonun
sağlanması açısından oldukça önemlidir. Köprü ücretlerinin
belirlenmesinde, yerel yönetimlerin temsil edileceği bir komisyon
tarafından belirlenmesinin daha doğru olacağını
düşünüyoruz.
Kara yolları ağında bulunan yolların
rehabilite edilerek başkentten bütün illere bölünmüş yolla
ulaşılması projesi oldukça doğrudur. Uygulamanın
geciktirilmesi veya yavaşlatılması trafik kazalarının
artmasına davetiye çıkartmaktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yol konusunda uzman kuruluş olarak Karayolları Genel Müdürlüğünü
kabul ediyoruz ve bütün yolların bu kuruluş tarafından
yapılmasının doğru olacağını
düşünüyoruz. Bazı illerimizde yapılan barajlar nedeniyle yeni
yollar Devlet Su İşleri tarafından
yapılmıştır, bir kısmının yapımı
da devam etmektedir. Bütün illere bölünmüş yolla gidilmesi projesine
elbette ki destek vereceğiz ancak 2002 ve 2003 yılında
yapımına başlanılan yollar için neden bölünmüş yol
projesi düşünülmemiştir? Örnek: Borçka-Artvin arası. İkinci
örnek: Yapımı devam eden Artvin-Erzurum yolu. Bu yollar bölünmüş
yol olarak maalesef projelendirilmemiştir. Bu yollar Devlet Su
İşleri tarafından yapılmaktadır. Baraj gölü içinde
kalan ve kalacak yollar hangi standartta ise Devlet Su İşleri
tarafından, baraj gölü üstünden, aynı standartta yol
yapılmaktadır. Böylece, gelişen ve trafik yoğunluğu
her gün artan ülkemizde, yollar yeni yapılmasına rağmen, trafik
güvenliği ve rahatlığına kavuşmak mümkün
olamamaktadır. Barajlardan dolayı Devlet Su İşleri
tarafından yapılan yolların eksikleri olabilir, proje standartları
eleştirilebilir, ancak hızlı ve süratli bir yapım
çalışmasının uygulandığını özellikle
belirtmek isterim. Barajlardan dolayı bazı ilçelerin ve bazı
köylerin yolları uzamıştır. Hükûmetler halkın
yaşantısını kolaylaştırmak, yaşam
standardını yükseltmek için vardır, ancak Artvinde halkın
yaşantısını kolaylaştıran değil zora sokan
uygulamalar yapılmıştır. Örnek: Borçkadan Taraklı
köyüne eskiden 7 kilometreye gidiliyordu, şimdi, baraj
yapıldıktan sonra bu yolun uzunluğu 16 kilometre oldu. Artvin
Köprübaşından Ardanuç ilçesine önceden yirmi-yirmi beş dakikada
gidiliyordu, şimdi, bir saat-bir saat on dakikaya gidiliyor.
Değerli milletvekilleri, hükûmetler halkın
yaşantısını kolaylaştırmak için vardır
dedim. Ancak şimdi çok bariz örnek veriyorum: Artvinin Ardanuç ve
Şavşat ilçelerinden kalkan bir vasıta, Berta Köprüsü denen
yer
Tarihî Berta Köprüsü şu anda çalışıyor, ancak,
istikbalde, Deriner Barajı su tuttuktan sonra buradaki Berta Köprüsü baraj
gölü içinde kalacaktır. Berta Köprüsünün yanına büyük bir viyadük
yapıldı. Viyadüğün yapılması doğru. Şu
sıralarda da inşaatı bitmiş olacak. Bu viyadükten geçtikten
sonra Artvine gitmek isteyenler
Eski yol vardı, bu eski yol
genişletilerek servis yolu olarak inşa edildi, şimdi, servis
yolu olarak inşa edilen bu yol daimî yol, kalıcı yol olsun
istiyorlar, Artvin halkı bunu kabul etmiyor. Şu anda
çalışan ve tarihî Berta Köprüsü, yani Ardanuç ve Şavşat
yollarının birleştiği yerden Erzuruma gitmek isteyen bir
kişi, bir otobüs, bir taşıt Artvine gidecek, Artvinden
dolaşacak. Çoruh Nehrinin Şavşat suyuyla birleştiği
noktaya gelebilmesi için 33 kilometre gitmesi lazım, 33 kilometre! Yani,
kulağı böyle göstermektense böyle gösteriyoruz. Bunu biz kabul
etmiyoruz. Ne istiyoruz? Bu Berta Köprüsünden şu anda devam eden, şu
anda çalışan, vadi boyunca yol vardır. Bu yolun üst
kotlarından, baraj gölü üstü kotlarından, yataydan 7-8 kilometre
yolla Şavşat suyunun Çoruh Nehriyle birleştiği noktaya
ulaşıyorsunuz. Buraya bir viyadük istiyoruz. Niye istiyoruz? Şu
anda Artvin-Erzurum yolu Çoruh Vadisinin sol sahilinden yapılıyor,
şu anda yeni yapılan yol sol sahilinden. Peki, mevcut yol, şu
anda çalışan yol Çoruh Vadisinin sağ sahilindendir. Eski yol
sağ sahilinden yeni yol sol sahilinden. Vatandaşın
yaşamını kolaylaştırmak için, Şavşat suyunun
Çoruh Nehriyle birleştiği noktaya mutlaka bir viyadük gerekmektedir.
Bu konuda Sayın Bakana ben bir soru önergesi yazdım. Bu önergem 16
Aralık 2009 tarihinde. Sayın Bakan, bana 24 Mart 2010 tarihinde cevap
veriyor ve Sayın Bakanımız diyor ki: Bizim Devlet Su
İşleriyle protokolümüz vardır. Bu protokol gereğince bu
yolu ve viyadüğü Devlet Su İşleri yapacak. Bu, Sayın
Bakanın bize cevabi yazısını yanıma aldım, Devlet
Su İşlerine gittim. Devlet Su İşleri haritaları
açtı, haritalar üzerinden tartıştık ve buradaki görevliler
Evet, bu yola ihtiyaç vardır ancak bizim protokolümüzde yoktur. diyor.
Sayın Bakan, size bu yazıyı takdim edeceğim
konuşmamın bitiminde. Sayın Bakanın yazısında
Devlet Su İşleri...
MUHARREM İNCE (Yalova) İmzası yok mu?
METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) İmzası
var, Sayın Binali Yıldırımın imzası var.
Sayın Bakanın yazısında diyor ki: Bu
viyadüğü Devlet Su İşleri yapacak. Devlet Su
İşleriyle gittik, tartıştık. Devlet Su
İşleri Bizim protokolde buna yer verilmemiştir. diyor.
Artvine gittim, Artvinde Devlet Su İşleri Bölge Müdürüyle bu konuyu
müzakere ettik. Artvinin geleceğini ilgilendiriyor. Bu, bir yıl
değil, beş yıl değil, elli yıl değil, yüz
yıllar hizmet edecek. Buradaki vatandaşlara zulüm etmeyin. Bu yolun
yapılması lazım, bu viyadüğün yapılması
lazım. dedim. Dediler ki: Evet, doğrudur. Fakat bu az bir proje
değil, büyük projedir. Evet, büyük projedir. Ancak Artvin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Arifağaoğlu.
METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Artvin bugüne
kadar özveride bulunmuştur. Muratlı Barajı ve Borçka Barajı
üretime geçmiştir, ancak üretime geçinceye kadar oranın tozunu,
sıkıntısını orada yaşayanlar çekmiştir.
Deriner Barajı devam ediyor, bir yıl sonra su tutacak. Su tutmadan bu
viyadüğün mutlaka yapılması lazım. Viyadük, doğrudur,
450 metre kadar uzunluğunda, orta ayakları yüksekliği 180-200
metre olabilir. Fakat bu viyadüğe ve tarihî Berta Köprüsünden bu bahsettiğim
viyadüğe kadar olan yola da ihtiyaç bulunmaktadır. Sayın Bakan,
Artvinlilerin bu sorununu çözeceğinize inanıyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Tekrar, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Gerekçesindeki ifadelere göre, esasen AKPnin iktidara
geldiği dönemde yasalaşması gereken tasarıyı aradan
ancak sekiz yıl geçtikten sonra görüşmekteyiz. Tasarının
eleştirilecek birçok yönü olmasına rağmen,
sınırlı bir sürede, önemli bulduğumuz sakıncaları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Nisan 2008de Maliye Bakanlığı tarafından
Meclise gönderilen 1593 sayılı Erişme Kontrollü Karayolları
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı için o dönemde komisyonda dile getirilen
uyarılara rağmen, tasarı Genel Kurul gündemine indirilmiş, ancak
iktidar durumun vahametini geç de anlamış ve tasarıyı
tekrar, geri çekmek zorunda kalmıştır. Aradan geçen iki
yılı aşkın zaman içinde
Bugün görüşmekte
olduğumuz tasarı, Karayolları Genel Müdürlüğünü
bağlayan iki kanunu, 1593 sayılı Kanun ile 5539 sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunun esasen birleştirilmesini amaçlasa da, Karayolları Genel
Müdürlüğüne, gerek özelleştirme gerekse karayollarındaki
işlemler için TOKİ mahiyetinde yetkiler tanınmaktadır.
Yeni tasarı neler getiriyor diye
baktığımızda, AKP Hükûmeti, 18 Aralık 2009da Meclise
gönderdiği Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ülkenin fiziki
altyapısında olumsuz ve genel kabul görmemiş radikal
değişikler yapacağının niyetini o günden belli
etmiştir. Geldiğimiz noktada önümüzdeki tasarı, maalesef,
Anayasamıza ve hukuka aykırı maddeler barındırmakta,
diğer yandan, köprü ve otoyollarımızın sorunsuz satılabilmesi
için hukuki boşlukları kapatmaya yöneliktir. Genel müdüre ve
bağlı bulunduğu bakana çok fazla yetkiler tanıyan bu
tasarı tam anlamıyla keyfîliğe neden olabilecek düzenlemeler
içermektedir.
Özelleştirme için Maliye Bakanlığı
tarafından hazırlanan önceki taslak, mevcut inşa edilecek yollar
üzerindeki işletmelerin satılmasını amaçlamakta ve
Karayolları Genel Müdürlüğünün eskiden olduğu gibi inşa
edilecek yol üzerinde kalan arsaları kamulaştırmasını
öngörmekteydi. Ancak görüşmekte olduğumuz tasarıya göre,
yolların geçeceği arsalar devletin diğer arsalarıyla takas
edilerek hem yolun geçtiği arsalar yolun işletici firmasına hem
de hazine veya devletin tasarrufu altındaki başka arsalar yolun
geçtiği toprağın eski sahibine satılabilecektir.
Kentsel arazilerin düzenlenmesinde belediyelerin
kullandığı bu uygulamaların Karayolları Genel
Müdürlüğü için de geçerli olması kurumun bir yıkım
makinesine dönüştürülmesini kolaylaştıracak ve TOKİ gibi,
kentin her bölgesinde kamulaştırma maliyeti ödemeden kent
planlarını geçersizleştirecek yeni yollar ve rant bölgeleri inşa
edilebilecektir.
Diğer yandan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kurumları
yeterince izlemesine engel olan ve bütçelerin gelir ve gider
hesaplarını mevcut durumdan düşük gösteren trampa
uygulamasını da iktidar
benimsemiş gözükmektedir. Ancak ne olursa olsun bu dönemlerin
gerekli denetiminin zamanı geldiğinde
yapılacağını, yapılanın hesabının
sorulacağını unutmamak gerekir.
Değerli milletvekilleri, tasarıya eklenen bir başka
maddeyle de Orman Kanununun değiştirilmesi istenmektedir. Buna göre
karayolları özelleştirme uygulamaları kapsamında
yap-işlet-devret modeliyle yapılıyorsa, orman arazilerine
rastlasa dahi Çevre ve Orman Bakanlığının iznini beklemeye
gerek kalmayacaktır. Yolun tüm alanında ormana
karşılık gelen büyüklük oranındaki kısmı,
işletme hakkı bedeliyle çarpılacak ve elde edilen fiyatın
binde 5i bir defaya mahsus olarak Orman Genel Müdürlüğüne ödenecektir.
Her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olacak bu tutarın
dışında ne izin alınmasına gerek kalacak ne de
başka bir ödeme yapılacaktır.
Yol ve güzergâhın, yol ve üzerindeki tesisi işletecek
olan şirketin işletme hakkı için ödeyeceği toplam
tutarın bir bölümünü Orman Genel Müdürlüğüne ödemesi, ormanları
yağmalama izni olarak algılanabilecektir. Bu uygulamayla
İstanbulda yapılması düşünülen üçüncü köprü
güzergâhında birçok orman alanımız katledilebilecektir. Tabii,
bunun bahanesini şimdiden duyuyor gibiyiz: Yerine yeni ağaçlar
dikecek, genç ormanlar oluşturacağız. Ancak bu bahaneyi ileri
sürenler unutmamalıdırlar ki, orman ve bitki örtüsünün yetişmesi
için yıllar gerekmektedir. Bu noktada, üçüncü köprünün seçilen
güzergâhıyla ilgili olarak, maddeler üzerinde vereceğimiz önergeler
sırasında yüce Meclisi bütün detayıyla bilgilendireceğimizi
hatırlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla yasal süreçlerin
işlemesi gereksiz görülmektedir. AKPnin alışkanlık hâline
getirdiği ve gerçekte ciddi sıkıntılara neden olan bir
uygulamayı yine bu tasarıda görmekteyiz. Karayolları Genel
Müdürlüğünün statüsü değiştirilerek genel bütçeye dâhil olan kurum
özel bütçeli hâle getirilmektedir. Devlet tüzel kişiliği
dışında özel bir kişilik kazanacak olan Karayolları
Genel Müdürlüğü, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda belirlenen 1 no.lu Kamu İdaresi Cetvelinden
çıkarılarak, TOKİnin de yer aldığı 2 no.lu Kamu
İdaresi Cetveline yerleştirilmektedir. Kurum her ne kadar kamu tüzel
kişiliğini haiz yapılmak istense de görevleri gereği
aynı zamanda iktisadi bir kuruluştur, bu yüzden vergi muafiyeti
tanınması eşitlik ilkesine aykırılık içermektedir.
Vergi muafiyeti tanınması vergiyle ilgili kanunlarda
gerçekleştirilmelidir, doğru olanı budur.
Kamu tüzel kişiliği kazanan Genel Müdürlük, kendi
başına gelir tahsis eden ve bu gelirlerden harcama yapma yetkisine
sahip bir kurum hâline gelecektir. Aynı zamanda, Karayolları Genel
Müdürlüğünün projeleri üzerindeki DPTnin vizesi de kalkmış
olacak, kurum, harcama ve kararlarında DPTnin incelemelerinden
uzaklaştırılmış olacaktır. Uzun zamandır, iktidarın
gereğinden pahalı, katma değer yaratmayacak birçok siyasi
projelerine, görevi gereği verimli olmadığı için
karşı çıkan DPT, böylelikle devlet projelerinden, özellikle
ulaştırma ve DSİ projelerinden uzaklaştırılarak
atıl durumda bırakılmaktadır.
Daha önce, kentlerin planlamasında etkili kurumlar olan
İller Bankası ve Arsa Ofisinin etkisizleştirilerek, kentlerin
mevcut planlarını alt üst eden Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi, TOKİ gibi
Karayolları Genel Müdürlüğünde de pek çok kente çevre yolları
yaparak kentlerin kontrolsüz biçimde çeperlere doğru yayılmasına
sebep olacaktır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz
tasarı ile şirketlere yap-işlet-devret yöntemiyle
satacağı tüm yollar için kurum, ayrıca o yolun çevresindeki
arazileri de yeniden düzenleyerek yapılaşmaya açılmasına
önayak olacaktır. Böylelikle, valiliğin onayı veya TOKİnin
hazırladığı imar planlarıyla belediye
sahasının dışındaki arazilerde de arsa
vurguncularının hareket alanı genişletilmiş
olacaktır.
Tasarının 3üncü maddesiyle, Ulaştırma
Bakanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğine
sahip Karayolları Genel Müdürlüğü kurulmak istenmektedir ancak
Ağustos 2007de zaten Ulaştırma Bakanlığına
bağlanan Genel Müdürlük, bu değişiklik ile hiçbir yasal
düzenlemeyi üç yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirememiştir. Aradan otuz dört ay geçmesine rağmen bu konuda hâlen
hukuki sıkıntılar doğurabilecek yasal düzenlemeleri giderme
ihtiyacı bulunmaktadır. Örneğin, Karayolları Genel
Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme
Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve
İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanunun Uygulama
Yönetmeliğinde ilgili bakanlık hâlen Bayındır ve
İskân Bakanlığı olarak gözükmektedir, oysa idarenin
başında bulunanların yönetim becerilerini aksaklıklara
mahal vermeden tüm yönleriyle göstermeleri gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, diğer yandan, tasarıyla
yapılmak istenen bir başka üzücü durum ise ülkemize ciddi gelir
getiren bu yatırımlarımızın da elden
çıkarılmak istenmesidir. 2002-2009 yılları arasında
özelleştirme uygulamalarının 30 milyar doları aşan
gelirlerinin nerelerde kullanıldığına
baktığımızda, büyük bir kısmı ülkemizin borç ve
faiz ödemesinde, bütçe açıklarının kapatılmasında ve
kalanı, idarenin giderlerinde kullanılmıştır. Hangi
özelleştirme uygulamasının geliriyle ne kadarlık yeni
istihdam ve üretim alanı yaratılmıştır, bunu
sanırım Sayın Bakan kendisine ait konuşma bölümünde
açıklayacaktır.
Değerli milletvekilleri, tasarı, köprü ve otoyol
kullanım ücretlerinde, özelleştirme sonrası
kullanıcıların daha yüksek kullanım ücreti ödeyebilecekleri
ifadeleri barındırmaktadır. Bugün liman
özelleştirmelerinden tutun, birçok özelleştirme sonrası
kullanım ücretleri bir şekilde artmış ve bu hususta davalar
devam etmektedir. Yeri gelmişken bu durumun hukuki tespitini de gözler
önüne seren bir davayı kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum:
Ankara 10. İdare Mahkemesi köprü ve otoyollara Ağustos 2007de
yapılan zammın yürütmesini durdurmuştu. 7 Kasım 2006da
aldığı ara kararla, davalılara, yeni -Karayolları Genel
Müdürlüğü ve Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına- geçiş ücretlerinin belirlenmesinde esas
alınan ölçülerin ne şekilde belirleyici olduğunu ve önceki
zammın yapıldığı 1 Temmuz 2004ten bu yana elde edilen
gelirlerin miktarını sormuştur. Yine mahkeme, bu gelirin
bakım, onarım, amortisman giderlerinin ne kadarını
karşıladığını, enflasyon oranları dikkate
alındığında geçiş ücretinin ne kadar olması
gerektiğinin açıklanmasını istemiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü ise otoyolların maliyetinin çok
yüksek olduğu, yüksek finansman kaynakları gerektirdiği,
gelişmiş ülkelere oranla ülkemizde ücretlerin daha düşük
olduğu, yıllık enflasyon artışının da yeni
yapım maliyetlerini fazla yükselttiği gibi gerekçeler öne
sürmüştür. Bunun üzerine, Ankara 10. İdare Mahkemesi, 31 Ağustos
2007 yılında, köprü ve otoyollara yapılan zammın yürütmesini
durdurma gerekçesinde Zammın herhangi bir ölçüye
dayanmadığı, ortada kapsamlı bir araştırma
bulunmadığı, zammın iç kaynak teminine yönelik olduğu
anlaşılmaktadır. Ulaşım sektörünün devlet gelirini
artırıcı bir kalem olarak görülmesi, gelişmiş ülkelerdeki
geçiş ücretlerinin emsal alınması hakkaniyete, külfetlerin adil
dağıtılması ilkelerine aykırıdır. diyerek
yürütmeyi durdurmuştur. Böylesine sürdürülebilir yüksek getiri
sağlayan köprü ve otoyol gibi varlıklarımızı
özelleştirdiğimizde elimizde çok az varlığımız
kalacaktır. Kâr eden varlığı özelleştirmek
kolaydır ancak bugüne kadar zarar eden hangi
varlığımız rasyonel ölçülerde
özelleştirilebilmiştir? Bu durumun da kamuoyuna açıklanması
gerekecek ve yararlı olacaktır.
Sayın milletvekilleri, tasarının gerekçesinde,
özelleştirme geliri ile yeni otoyolların yapılabilmesi için
kaynak sağlandığı ifade edilmektedir; Günümüzde 1
kilometrelik otoyolun maliyeti 10 milyon TL civarındadır.
şeklinde ifadeler var. İktidarın yap-işlet-devret modeliyle
yapmayı planladığı 6 yeni otoyolun uzunluğu
bağlantı yollarıyla birlikte 2.300 kilometreyi bulacaktır,
bunun maliyeti de 23 milyar TL civarında olacaktır. Şimdi, bu
tasarıyla yapılacak özelleştirmeyle Hükûmet ne kadar bir gelir
elde etmeyi planlamaktadır ki yukarıda kabaca verdiğim maliyetin
önemli bir kesimini karşılayabilsin? Üstelik tasarı
incelendiğinde, otoyol ve köprüleri alan işletmeci şirketlere
birçok maddi imkân sunulduğu da görülmektedir. Yapılmak istenen düzenlemelerle
otoyollarda yapılabilecek tesislere ilişkin kısıtlamalar
kaldırılırken ne tür tesislerin kurulabileceğine, ne tür
faaliyetlerin yapılabileceğine ya da yapılamayacağına
ilişkin hiçbir yasal sınırlama da getirilmemektedir. Tesislerin
kurulması, yapılacak faaliyetlerin belirlenmesi yapılacak sözleşmelere
bırakılmaktadır. Bu durum, yapılacak tesislerin
niteliğini, sayısını, sıklığını,
özelleştirme sonucunda işletmeyi üstlenen firma ile iktidar
arasındaki yakınlığın belirleyeceği bir yönteme
karşılık gelecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; düzenlemenin
gerçekleşmesi bir yandan ihale mevzuatına ve ahlaki
değerlerimize açıkça aykırı gelişmelerin
yaşanmasına neden olabilecek, diğer yandan otoyollarda trafik
güvenliğini tehlikeye düşürecek gelişmelerin yaşanması
kaçınılmaz hâle gelecektir. Otoyol özelleştirmelerini özellikle
belirli bir kesim için avantajlı duruma getireceği
anlaşılan düzenlemelerin yapılması sonrasında,
otoyolların şehir geçişleri ve bağlantıları, trafik
güvenliği ve çevresel değerler açısından en doğru
yerden değil, işletmeciler açısından en kazançlı
yerden yapılacaktır. Otoyol amacıyla
kamulaştırılan alanlarda geçmişte olduğu gibi
yalnızca akaryakıt satış istasyonları ile dinlenme
tesisleri değil, işletmecinin sözleşme aşamasında
kabul ettirebildiği her türlü tahsis yapılabilecektir.
Tasarının bu hâliyle yasalaşması hâlinde yakın
gelecekte maden işletmelerinden sanayi tesislerine, turizm tesislerinden
alışveriş merkezlerine kadar otoyol ile doğrudan ilgisi
olmayan çok ilginç tesislerin otoyollar boyunca kurulması gündeme gelebilecektir.
Tasarıda gördüğümüz diğer bir eksiklik ise ana
hizmet danışma, denetim ve yardımcı birimlerin görev, yetki
ve sorumluluklarının yönetmelikle düzenlenmesi isteğidir. Bu
yaklaşım, Anayasamız ve 3046 sayılı Kanuna
aykırılık teşkil edecektir. Yine, hâlen görevdeki birçok
çalışanımız bu tasarıyla mağdur edilmiş
olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak otoyol ve köprülerimizin
özelleştirilmesi gerekçelerine katılmıyoruz. Yap-işlet
modeliyle yapılması planlanan yeni otoyol ve köprülerimizde de
geçiş ücreti, işletme süresi ve kalite güvencesinin
yarıştırılmasını savunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısıyla,
Karayollarının etkinliğinin
azaltıldığını görüyoruz. Etkinliğinin
azaltılması, kendi görev alanının, öteki kara yollarının
da Karayolları Genel Müdürlüğünün bünyesine alınarak, ucube,
kalitesiz yol yapımının önüne geçerek, hatta hatta, kara yolu
ağına, Karayollarının bugün köy statüsünde bulunan köy
yollarının, köy-belde, belde-ilçe arası yolların
yapımını da Karayollarının görev alanına
almayı planlamamız gerekirken, bu görevlerden
uzaklaştırarak Karayolları Genel Müdürlüğünü farklı
noktalara çekmeye çabalıyoruz.
Değerli milletvekilleri, yapılan bölünmüş yollarla
ilgili olarak yaptığımız incelemeler, gerçekten kaliteden
uzak yol yapılıyor olmasını göstermektedir. Bu incelemeler
sonunda, Sayın Başbakan tarafından açılan yollara
bakıyoruz. Sayın Başbakan en son nereyi açtı değerli
milletvekilleri? 57nci Hükûmetten önce de yapılmış, üstünün
aşınması iki defa değiştirilmiş, Ankara-Sivrihisar
arasını da içeren Ankara-İzmir bölünmüş yolunu
açmıştır.
Değerli milletvekilleri, 57nci Hükûmetin
Karayollarından sorumlu Bakanı olarak bizim o yolun
açılmasını değil, üstünün yeniden yeniden
yapılmasını gündeme getirip aşınan yüzeyin olumsuzluklarını
kaldırdığımız bir yolun, Sayın Başbakan
tarafından sadece İzmirden bakılarak, aslında
İzmir-Manisa, Manisa Köprülü Kavşağı, Manisa-Turgutlu
Köprülü Kavşağı, Manisa-Kulu arası bölünmüş yol,
57nci Hükûmet döneminde yapılmış, kullanıma
açılmış iken, Uşak-Afyon arası bölünmüş yol ihale
edilmiş ve bir firma tarafından neredeyse bitirilme noktasına
gelmişken, sadece Afyonun İscehisar ilçesiyle Emirdağ
kavşağı ve Sivrihisar arasındaki yolun AKP
İktidarı döneminde ihale edilmişliğini bir yana
bırakarak, sanki tamamı bu iktidarlar döneminde ihale edilmiş,
yapılmış ve kullanıma sunulmuş gibi, Sayın
Başbakanın konuşmalarında da Bizden öncekiler yan gelip
yattı, hiçbir şey yapmadı. İşte biz bu yolları
yaptık, şimdi de açıyoruz. konuşmasını,
sözlerini dinleye dinleye bu yolların açılmış olduğunu
görüyoruz. Ama bu açtığı yolların
Kendi iktidarları
döneminde, sekiz yıllık dönemde sadece 125 kilometrelik
Hatta onun
25 kilometrelik kısmı da İscehisar-Afyon merkez arası
yapılmıştı, 100 kilometrelik kısmının ihale
edilip yapılmışlığı tamamlanmış bile
değil değerli milletvekilleri. Bu yol hâlâ, şu anda
inşaatı devam eden bir yoldur.
İnşaatı devam eden yolları bitmiş, kendi
dönemlerinde yapılmış ve açılmış gibi,
yandaş medyayı da birlikte taşıyarak kamuoyuna anlatmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akcan.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
dünyanın 17nci büyük ekonomisinin ait olduğu bu ülkeyi
yöneten Hükûmetin Başbakanı sıfatıyla bu şekilde algılayıp,
kamuoyuna aktarmasını çok doğru bulmuyoruz.
Nasreddin Hocaya sormuşlar Dünyanın merkezi neresi?
diye. Rahmetlinin kabrinin türbesinin yanı başında bir yuvarlak
nokta var Dünyanın merkezi burası. diye gösteren, o noktada
sormuşlar: Dünyanın merkezi burası. demiş. Ya, olur mu
Hoca? Yapma. dediklerinde İnanmıyorsanız gidin, ölçün.
demiş. Sayın Bakan günü geliyor 9.500 kilometre bölünmüş yol
yaptık. diyor, aradan altı ay geçiyor, bu yol 11 bin kilometreye
çıkıyor. Ya, olur mu böyle şey? denildiğinde, siz de
inanmıyorsanız değerli milletvekilleri gidip ölçebilirsiniz;
inanmıyorsanız gidin, ölçün! Nasılsa kimse gidip bunu
ölçmeyecek, üfür Allah üfür!
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Halil Aydoğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Grup adına hep Afyonlular konuşuyor Halil Bey! Evet, bir
de sizi dinleyelim bakalım.
Buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 499 sıra
sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlarken sizi, yüce Meclisi ve halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
5539 sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun yürürlüğe
girdiği 1950 yılından bugüne kadar geçen süre içinde tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de kamu yönetimi ve işletmeciliği
anlayışı değişime uğramıştır. Bu
kanun tasarısıyla, toplumsal yaşantıda hayati önemi haiz
kara yolu ulaşımının daha çağdaş standartlar
çerçevesinde, diğer ulaşım sistemleriyle uyumlu bir şekilde
düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Böylece, ülkemizde artan nüfus, ekonomik ve sosyal gelişmenin
gerekleri doğrultusunda sürekli artarak devam eden kara yolu
ihtiyacı, Ulaştırma Ana Planı, Stratejik Plan ve programlar
çerçevesinde karşılanmış olacaktır.
Kara yollarının yapım, bakım ve
onarımıyla ilgili hizmetlerin gerçekleştirilmesinde
Karayolları Genel Müdürlüğü dışındaki özel kişi
ve kuruluşlardan da yararlanılmakla birlikte, bu konuda kara
yolları ile ilgili mevzuatın ülkemizin bugün ulaşmış
bulunduğu düzeye ve ihtiyaçlara cevap verebilir yapıya
kavuşturulması özel önem taşımaktadır. Niteliği
itibarıyla büyük finansman gerektiren kara yollarının
yapım, bakım ve onarım işleri ile günümüz ihtiyaç ve
şartlarına uygun kalitede yolların yapımında ve
işletilmesinde özel sektörün sermaye katkısını ve
işletmecilik anlayışını devreye sokacak ya da daha
etkin kılacak yeni kanuni düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Modern
ve gelişmiş ulaştırma ve taşıma sistemlerine
sahip olmak, bu sistemler arasında en iyi entegrasyon ve koordinasyonu sağlamak,
teknolojik gelişmelere ayak uydurmak ekonomik kalkınmanın ve
refahın artırılması ve sürdürülmesinde önemli rol
oynamaktadır. Ayrıca buna uygun yapı oluşturmak devletin de
bir görevidir. Ulaştırma, kendi bünyesinde başlı başına
bir ekonomik faaliyet olduğu gibi diğer bütün sektörlerle yakın
ilişkisi olan ve bu sektörleri olumlu yönde etkileyen önemli bir hizmet
sektörüdür. Bu nedenle, Adalet ve Kalkınma Partimizin parti
programında, partimiz, ulaştırma ve haberleşmenin ülke
ekonomisinin en önemli altyapılarından birini oluşturduğuna
inanmaktadır. Bu nedenle ulaşım unsurları arasında
entegrasyonu sağlayan, hızlı ve ekonomik bir hizmet sunan,
büyüme amacına en fazla katkıyı sağlayabilen ve çevreyi
tahrip etmeyen bir ulaştırma ve haberleşme
altyapısını oluşturmak temel amacımızdır.
Partimiz, ülkemizdeki ulaştırma ve haberleşme
sisteminin çağdaş standartlara kavuşturulabilmesi için
ulaştırma sistemleri arasında optimum dengeyi sağlayacak
olan kara, deniz, hava ve demir yolu için Ulaştırma Ana Planını
uygulamaya koyacaktır. Devlet kara yollarını bölünmüş yol
hâline getirecek, güvenliği artırıcı eğitim, denetim
ve mühendislik hizmetlerini etkinleştirecektir. denilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partimizin 2002 yılı seçim
beyannamesinde ulaştırma alt sektörlerinin hemen hepsinde
plansız, birbirinden bağımsız ve kısa vadeli çözümlere
yönelinmesi ülkemizdeki ulaştırma sisteminin en önemli sorunu olarak
gözükmektedir. Türkiye'nin coğrafi konumuna ve uluslararası su
yolları ve enerji kaynaklarına yakınlığı dikkate
alınarak Avrupa-Asya trafiği için ulaştırma sektörlerinin
tamamını kapsayan entegre bir taşımacılık sistemi
geliştirilecektir. Kara yolu altyapısı trafiğin
gerektirdiği kesimlerde bölünmüş yol sistemiyle güçlendirilecek, ana
güzergâhlardaki kuzey-güney bağlantıları iyileştirilecek,
kara yollarımızda trafik kazalarının
yoğunlaştığı kara noktaların ortadan
kaldırılmasına olağanüstü önem gösterilecektir. 15 bin
kilometre kara yolu, bölünmüş yol hâline getirilecektir. Özellikle büyük
yük çeken bazı ara arter durumundaki devlet kara yolları, bir
seferberlik anlayışı içinde en kısa zamanda bölünmüş
yola dönüştürülecektir. denilmiştir.
58inci AK PARTİ Hükûmetimizin Programında
Ulaştırma sektöründe Hükûmetimizin birinci önceliği,
ulaşımın alt sektörleri arasındaki bütünleşmenin
temini, ekonomik büyüme amacına en
fazla katkının sağlanması ve çevreyi tahrip etmeyen bir
ulaştırma altyapısının
oluşturulmasıdır. Ulaştırma alt sektörlerinin
tamamını ele alan bir ulaştırma bilgi sistemi
geliştirecektir. denilmiştir.
59uncu AK PARTİ Hükûmetimizin Programında Ulaşım
sistemimiz deniz taşımacılığı ve demir yolu
işletmeciliği öncelikli olmak üzere hazırlanmakta olan
ulaşım ana planı çerçevesinde kara ve hava
ulaşımıyla da bir bütünlük içerisinde ele alınarak
ulaşım modları arasında denge sağlanacaktır.
denilmiştir.
2007 Yılı AK PARTİ Seçim Beyannamesinde de
Türkiye, coğrafi konumu itibariyle tüm ulaşım türlerinin
rahatça kullanılabileceği bir ülke olmasına rağmen,
geçmişte uygulanan politikalar nedeniyle neredeyse tek tür
taşımacılığın yapıldığı bir
ülke hâline gelmişti. AK PARTİ İktidarının
önceliği, ulaşım türleri arasında bütünlüğün
sağlanmasıdır. Diğer bir ifade ile hava yolu ile kara ve
demir yolunun birlikte, deniz yolu ile demir yolu, kara yolu ve hava yolunun
müşterek kullanılabildiği kombine
taşımacılığın geliştirilmesidir.
denilmiştir.
60ıncı AK PARTİ Hükûmetimizin Programında da
AK Parti İktidarı göreve geldiğinde ilk iş olarak
ulaşım sistemlerinin dengeli bir şekilde gelişimini
sağlayacak bir Ulaştırma Ana Plan Stratejisini
hazırlamıştır. Bu planda hedef gelecek on yıl için;
kara, deniz, demir yolu ve hava
taşımacılığının birbirine paralel
gelişimini sağlamak, gerçekleştirilecek projelerle deniz ve hava
taşımacılığı ile demir yolu öncelikli olmak üzere
tüm ulaşım türleri arasındaki dengeyi sağlamaktır.
denilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak ulaşım
projelerinde planlama önceliklerimiz, verimli, erişilebilir, ekonomik,
güvenli, sürdürülebilir, eşitlikçi, çevreye duyarlı, yolculuk
süresini, maliyeti ve modlar arasındaki dengeyi esas alan bir politika
anlayışı olmuştur ve bu anlayış bugün de aynen
devam etmektedir.
İktidarlarımız döneminde cumhuriyet tarihimizin en
büyük kara yolu seferberliğine hızla devam ederek 2003
yılında 6.101 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğunu 17.474
kilometreye çıkardık. 2012 hedefimiz 22.500 kilometredir.
Cumhuriyetimizin 100üncü yılında, yani 2023 yılındaki
hedefimiz 32 bin kilometre bölünmüş yol, 22.500 kilometre demir yolu
ağı, 10 milyar dolarlık gemi inşa geliri, hava
yollarında da bölgesinde üs olmak ve dünyanın en büyük 10
ekonomisinden 1i olmaktır.
Ulaşım sektörüne son yedi yılda 60 milyar TL
yatırım yapılmıştır. 2010 yılında en
büyük yatırım ödeneği 3 milyar 818 milyon 412 bin TL ile demir
yollarına ayrılmıştır. Bildiğiniz üzere,
Ankara-Eskişehir hızlı tren hattı işletmeye
açılmış, Eskişehir-İzmit, Ankara-Konya ve Ankara-Sivas
hattı inşaatları devam ediyor.
İktidarımızda Her Türk vatandaşı
hayatında en az bir kere uçağa binecek. hedefine uygun olarak hava
yolu halkın yoluna dönüştürülmüştür.
İktidarımızda gemi inşa sanayisi 23üncü sıradan,
sipariş adedi bazında dünya 5inciliğine, yat inşaatı
hızında da dünya 3üncülüğüne yükselmiştir. Ayrıca, on
yedi yıldır tamamlanamayan Bolu Dağı Tüneli, yirmi dokuz
yıldır konuşulan Muğla-Göcek Tüneli, otuz yıldır
bir türlü bitirilemeyen Karadeniz sahil yolu, Bursa çevre yolu, İzmir
çevre yolu kuzey geçişi, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun büyük
bir kısmı, Adapazarı-Mekece-Bilecik geçişi Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarlarında tamamlanmıştır. Demir
yollarımıza AK PARTİ İktidarı döneminde yapılan
yatırım miktarı, son kırk yılda yapılanın
üzerine çıkmıştır.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında
ulaşım sektöründe yapılan diğer hizmetleri de özet olarak
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kara yolu taşıma sektöründe düzeni ve güvenliği
sağlamak amacıyla Karayolu Taşıma Kanunu
çıkarılmış ve belge sistemine geçiş
sağlanmıştır. Böylece mali yeterlilik, mesleki yeterlilik
ve mesleki itibarı esas alan düzenleme ile sektörün
sağlıklı yapılanmasını temin edecek adımlar
atılmıştır.
2009 yılında proje stoku 2003 yılına göre
yüzde 28 artmasına rağmen, yapım süresi yirmi dört yıldan
yedi yıla düşürülmüştür. 11.373 kilometre ilave bölünmüş
yolun sağladığı yıllık seyahat süresinin
azalması, yıllık akaryakıt sarfiyat tasarrufu ile hem 3 milyar
815 milyon TL ekonomik tasarruf ve 1 milyon 650 bin ton emisyon
salımında azalma ile çevresel fayda sağlanmıştır.
Araç muayenesi özelleştirilerek seksen bir ilde 191 sabit ve
72 adet seyyar istasyonla daha modern ve güvenilir sistemlerle araçlar muayeneye
tabi tutulmuş, yol kenarı denetimlerinde 2003 yılına kadar
ortalama 20 bin araç kontrol edilirken, 2009 yılında 4 milyon 95 bin
882 araç kontrol edilmiştir.
Yaptığımız kanuni düzenleme sonucunda 26 Mart
2010 tarihine kadar 18.443 araç hurdaya ayrılarak eski model
ağır ticari taşıtların tasfiyesi
sağlanmıştır.
Demir yolu hatları ve demir yolu araç filosu yenilerek ve
uluslararası koridorlar geliştirilerek demir yolu yük
taşımacılığı sürekli artarken, bunun doğal
sonucu olarak yerli demir yolu sanayi oluşumunu ve gelişimini
hızlandırmıştır.
İktidarımızda kara yollarında kuzey-güney
akslarının yüzde 54ü tamamlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve
Kalkınma Partisinin parti programında, özelleştirme, daha
rasyonel bir ekonomik yapının oluşması için önemlidir.
Özelleştirme, ekonomide verimi artırmayı, devleti rekabet
ortamını bozabilecek faaliyetlerden çıkarmayı sağlayacak
bir uygulamadır. Partimiz, hızlı ve toplumsal faydayı
sağlayacak bir özelleştirmeye imkân hazırlayacak hukuki ve idari
düzenlemeleri yapacaktır. Hızlı ve şeffaf bir
özelleştirme gerçekleştirecektir.
Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılı Seçim
Beyannamesinde Otoyol yapım ve işletiminin özel sektör
tarafından gerçekleştirilmesine yönelik uygulanabilir finansman
modelleri gelişti-rilecektir. denilmiştir.
58 ve 59uncu AK PARTİ hükûmet programlarımızda
Özelleştirmenin temel amacı ekonomide serbest piyasanın daha
iyi işlemesi için gerekli koşulların oluşumunu
sağlamak, etkinlik ve verimliliği artırmaktır. Piyasa
ekonomisinde kamunun iktisadi rolü, piyasa mekanizmasının iyi
çalışması için gerekli düzenleyici ve denetleyici
mekanizmaları oluşturmaktır. Özelleştirmeye gerekli önem
verilecek ve özelleştirme hukukuna ve yönetimine evrensel standart
getirilecektir. denilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisinin 2007 yılı Seçim
Beyannamesinde de Kamu altyapı yatırımlarında özel sektör
katılımını artırıcı modeller
geliştireceğiz. Geleneksel olarak kamu kaynaklarından
karşılanan bazı altyapı yatırımlarının
tamamen özel sektör tarafından yapılıp işletilmesini
sağlayacak modelleri yaygınlaştıracağız. Kamu
yatırımları için kaynak sorununu çözen, yatırım ve
işletme aşamalarında verimliliği artırmakta olan
kamu-özel sektör iş birliği modellerini, Avrupa Birliği
müktesebatına uygun, sağlam bir yasal zemine
kavuşturacağız. denilmiştir.
60ıncı AK PARTİ Hükûmetimizin programında da
Hükûmetimiz özelleştirme uygulamalarını sadece kamu için bir
gelir kaynağı olarak görmemekte, üretimdeki verimliliğin ve
istihdamın artmasını sağlayacak önemli bir politika
aracı olarak değerlendirmektedir. Önümüzdeki dönemde de
özelleştirme programımızı kararlılıkla devam
ettireceğiz. denilmiştir.
İş bu kanun tasarısında mevcut
otoyolların işletme hakkının devrine ilişkin gerekli
hukuki düzenlemelere de yer verilmiştir. Genel Müdürlüğün
sorumluluğunda bulunan mevcut otoyollar ile bunlar üzerinde bulunan
bakım ve işletme tesisleri, hizmet tesisleri ve diğer mal ve
hizmet üretim birimleri ve varlıklarının işletme
hakkının verilmesinin 4046 sayılı Kanun çerçevesinde
yapılacağı düzenlenmiştir. Böylelikle işletme
hakkının verilmesine ilişkin iş ve işlemler
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
yerine getirilecektir.
Öte yandan, 3465 ve 3996 sayılı Kanun hükümleri madde
metninde saklı tutulmak yoluyla bu kanunlara göre yapılacak devir
işlemleri Genel Müdürlük tarafından yerine getirilecektir. Zaten
şu anki meri mevzuat çerçevesindeki uygulama da bu yöndedir.
1985-2002 arasında, on sekiz yılda yapılan
özelleştirme tutarı sadece 8 milyar dolar iken, 2003
yılından bugüne kadar yapılan özelleştirme toplamı 30
milyar dolar civarına ulaşmıştır. Böylece, kamunun
ekonomideki ağırlığı azaltılırken, özel
sektörün rolü artırılmıştır. Devletin birçok sektörde
üretim ve ticaretten çekilmesi serbest piyasa ekonomisinin gelişmesine
imkân sağlamıştır.
Adalet ve Kalkınma Partisi, 4 Kasım 2002
yılında genel seçimlerde aldığı yüzde 34,29 oy
oranını, 28 Mart 2004 yılında yerel seçimlerde
aldığı yüzde 41,67 oy oranını, 22 Temmuz 2007
tarihinde genel seçimlerde aldığı yüzde 47 oy oranını
ve nihayet 28 Mart 2009 tarihinde yerel seçimlerde aldığı yüzde
39 oy oranını partimizin programı, seçim beyannameleri ve
hükûmetlerimizin programlarına dayanarak ulaşımda ve kara
yollarında yaptığı başarılı icraatlar
yanında, başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere, AK PARTİ hükûmetlerinin bütün alanlarda
gerçekleştirdiği üstün performans sonucu halkımızın
kendisine gösterdiği teveccühle sağlamıştır ve bu
teveccüh bugün de aynı şekilde devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun
tasarının Komisyondaki görüşmeleri sürecinde teknik,
ayrıntılı ve kapsamlı değerlendirmeler
yapılmıştır. Bu kanun tasarısı ile
Karayolları Genel Müdürlüğü özel bütçeli bir kuruluş olmaktadır.
Genel Müdürlüğün özel bütçeli bir kuruluş olarak düzenlenmesi
nedeniyle her türlü iç ve dış borçlanması Hazine
Müsteşarlığının iznine tabi
kılınmaktadır. Otoyollar ile erişme kontrolünün
uygulandığı karayollarının geçişi ücreti olacak
kesimlerini belirleme yetkisi bu kesimlerdeki ücretleri geçiş ücretleri
ile gelecek yıllarda geçiş ücretlerinde yapılacak
değişiklikler, ücretlendirilen kara yolunun mesafesi, trafik
yoğunluğu, aracın cinsi, sosyal ve ekonomik faktörler dikkate
alınarak çıkarılacak yönetmelikte belirtilen esas ve usuller
çerçevesinde Genel Müdürün teklifi üzerine Bakanın onayıyla
yönetmelikle yürürlüğe girecektir.
Otoyolları ile erişme kontrolünün
uygulandığı karayolları için belirlenen geçiş
ücretlerini ödemeden geçiş yapanlara o güzergâhın en uzun mesafesine
ait geçiş ücretiyle birlikte bu ücretin 10 katı tutarındaki ceza
Genel Müdürlük açısından idari para cezası olarak düzenlenirken
işletme hakkını devralan işletici şirket açısından
da sadece ceza olarak düzenlenmiştir.
Genel Müdürlüğün görev alanına giren işlerin
yürütülmesiyle ilgili olarak ortaya çıkabilecek ve ivedilikle çözülmesinde
yarar görülen Genel Müdürlük ile kamu kurum ve kuruluşları, gerçek
veya tüzel kişiler arasında çıkan ve henüz yargı
mercilerine, hakeme veya icraya intikal etmemiş olan
uyuşmazlıklarda sulh yoluyla çözüm amacıyla belirlenen limitler
dâhilinde Genel Müdür, Bakan ve Bakanlar Kurulunun yetkileri
düzenlenmiştir.
2918 sayılı Trafik Kanununun 50nci maddesinde
yapılan değişiklikle
motorlu araçların cins ve kullanma
amaçlarına göre sürülebileceği en çok ve en az hız
sınırlarının, şehirlerarası çift yönlü kara
yollarında 90 km/s, bölünmüş yollarda 110 km/s, otoyollarda 120 km/s
hızı geçmemek üzere yönetmelikte belirlenir. şeklinde
düzenlenmiştir.
Biraz önce çok Değerli Bakanımız konuştular.
Ben biliyorum ki, Ula-Uşak, Uşak-Afyon, Afyon-Sivrihisar yolları
AK PARTİ iktidarları döneminde AK PARTİnin bakanları
tarafından gerçekleştirilmiş projelerdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu kanun tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonundaki,
gerek alt komisyon gerekse üst komisyonundaki çalışmalarda her türlü
destek ve katkıyı veren başta Komisyon Başkanımız
olmak üzere, Sayın Ulaştırma Bakanımıza, Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğluna, diğer bakanlarımıza,
bakanlıklarımıza, kamu kurum ve kuruluşlarının
çok değerli temsilcilerine ama özellikle Komisyonda görev yapan iktidar ve
muhalefet ayırımı gözetmeksizin Komisyondaki bütün üye
arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.
Sözlerime son verirken Karayolları Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
HALİL AYDOĞAN (Devamla)
yüce Meclisimiz
tarafından uygun görüldüğü takdirde, ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını dilerken, tekrar sizi, yüce Meclisimizi ve
halkımızı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.56
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 120nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
499 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Altıncı sırada yer alan, İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- İller Bankası Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve
İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371,
1/101) (S. Sayısı: 477)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Yedinci sırada yer alan, Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun; 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
7.- Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun; 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162,
2/443) (S. Sayısı: 507)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8inci sırada yer alan, Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı; Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Askeri Öğrencilerden
Başarı Gösteremeyenler Hakkında Kanun, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu, Harp Okulları Kanunu ve Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı ve Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Askeri Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı; Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Askeri
Öğrencilerden Başarı Gösteremeyenler Hakkında Kanun, Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Harp Okulları Kanunu ve Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı ve Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/843, 1/433, 2/634,
2/664, 2/665) (S. Sayısı: 501) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 501 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu
tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Zekeriya Akıncı.
Sayın Akıncı, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok çeşitli konularda
değişiklik yapılmasını öngören ve yeni
yapılanmaları, yeni uygulamaları getirmekte olan çok
kapsamlı bir yasa düzenlemesini görüşmekteyiz. Burada Seferberlik
Kanunundan tutunuz, askerî mahkemelerin kuruluşu ve yargılama
usulüne, Askerî Öğrencilerden Başarı Gösteremeyenler
Hakkındaki Kanundan uzman erbaşların bazı konularda durumlarının
iyileştirilmesine kadar çok çeşitli konularda yasa düzenlemesi
yapmaktayız.
Umut ediyorum ki biraz sonra yapılan görüşmelerin
sonrasında yeni bazı düzenlemelerle belki çok daha önemli
sorunları da çözme imkânımız olacak. Bunlardan bir tanesi kuşkusuz
telefon suçları olarak tanımlanan suçlar olacaktır.
Bu düzenlemelerin bir kısmı değerli
arkadaşlarım, teknik konular. Yani, silahlı kuvvetlerin
işleyişinin daha hızlı, daha verimli ve daha yararlı
olması hedefleniyor burada. Örneğin Millî Müdafaa Mükellefiyeti
diye tanımladığımız, hepimizin Seferberlik Kanunu
diye bildiği Kanunla bugüne kadar bütçeye gereksiz yükler getirmekte olan
kimi uygulamalar kaldırılıyor ve yeni bir düzenleme getiriliyor.
Askerî Hava Lisesi öğrencileri ile Deniz Lisesi
öğrencileriyle ilgili düzenlemeler var.
Yine aynı şekilde, uzun süreden beri belirgin bir
haksızlık olarak orta yerde duran Gülhane Askerî Tıp Fakültesi
öğrencilerinin teğmen maaşı alabilmelerini öngören yeni bir
düzenleme de var.
Yine, mayın arama ve tarama, temizleme sırasında
malul olanlarla, ölenlerin dul ve yetimlerinin de kimi haklardan
yararlanabilmesine olanak sağlayan, özlük hakları
farklılıklarının giderilmesini sağlayan düzenlemeler
var ve daha başkaca birçok konuda da düzenlemeler getirmekteyiz.
Bunların içinde bir tanesine özellikle dikkatinize çekmek
istiyorum. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de askerî mahkemelerin
kuruluşuna dönük olan düzenleme. Kısa bir bilgi: 353 sayılı
Askeri Mahkemelerin Kuruluş ve Yargılama Usulü Kanununda, 2nci
maddeye göre, bu askerî mahkemelerde bugüne kadar 2 hâkim 1 subay
bulunmaktaydı. Şimdi yapmış olduğumuz düzenlemede ise
mahkeme heyetinin tümünün hâkimlerden oluşmasını
sağlamaktayız. Bunu belki Avrupa Birliği uygulamalarına
uyum adına da yapıyor olabiliriz ama sonuç itibarıyla
baktığımızda, askerî mahkemelerde, 2nci maddenin
değiştirilmesi yoluyla, 3 askerî hâkimden, 3ü de hâkim olan askerden
kurulmasını hükme bağlamaktayız.
Burada benim dikkatinizi çekmek istediğim konu şu: Yani
bir taraftan Tamam, işin uzmanları olacak, bir uyum sağlanacak,
askerî mahkemelerin 3 üyesi de hâkimden oluşacak. diyoruz, subayları
çıkarıyoruz mahkemelerden ama hepiniz
hatırlayacaksınız, çok kısa bir süre önce de
yaptığımız bir
Anayasa değişikliği düzenlemesi de Sayın
Cumhurbaşkanına yoldan geçen herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşını Anayasa Mahkemesine üye yapma hakkını
veriyordu ve bunu içine sindirenler vardı. Şimdi, bir tarafta
silahlı kuvvetler kendi mahkemelerini kurarken 3 üyenin de hâkim
olması şartını koyuyor ama öbür taraftan, her türlü yol
denenerek, en ince hülle yöntemleri kullanılarak Anayasa Mahkemesine
kafamıza göre 1 yedek üye gösterdik atamak için; bin türlü şeyler
yapıyoruz. Buradaki çelişkiye dikkatinizi çekmek istiyorum. Eğer
biz Avrupa Birliğine uyum sağlayacaksak yani sadece askerî
mahkemelerin düzenlenmesi sırasında değil, Anayasa Mahkemesinin
düzenlenmesinde, oluşmasında da Avrupayı bir parça kendimize
örnek alabilmeliyiz. Burada Askerlerin 3ü de hâkim olsun. derken Siviller,
yoldan geçen, bu işle hiç ilgisi olmayan Ahmet Efendi de Anayasa
Mahkemesine üye olabilir. diyorlarsa burada bir gariplik vardır diye
dikkatinizi çekmek ve özellikle iktidarı da uyarmak istiyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Fransada aynen var.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) Onları çok konuştuk
Sayın İyimaya, onları çok konuştuk.
Ayrıca, bu düzenlemelerin bir kısmı sadece teknik
düzenlemeler olma durumunda değillerdir. Birtakım sorunlar
biliyorsunuz neredeyse toplumda sosyal yaralar hâline dönüştü. Bu yasa
düzenlemeleriyle bu yaraları da bir parça iyileştirme
şansını bulacağız, bu sorunları da
çözeceğiz.
Bir örnek vermek istiyorum değerli arkadaşlarım:
Bende var, hiç kuşkum yok size de geldi çok sayıda faks ve mektuplar,
burada özellikle ailelerden ve askerî öğrencilerden gelen mektupların
hemen hemen içeriği aynıydı. Hepsi, askerî okullardan
çeşitli nedenlerle ayrılan öğrencilerin yükümlü oldukları
masraflara ilişkin konularda düzenlenme yapılması zorunluluğuydu.
Sorun ne? Sorun şu: Çeşitli nedenlerle askerî okuldan ayrılan
öğrencilere biliyorsunuz bir senet veriyorlar. Bu senetlerde, 2003-2006
yılları arasında ne yazık ki -yükleme senetlerinde-
personel ve amortisman giderleri de ilave edilmiş. Oysa daha önce
çıkarılmış olan yasa düzenlemesinde, 3/9/1985 günkü Resmî
Gazetede yayınlanan düzenlemede ödettirilecek masraflar tek tek
sayılmış ama personel ve amortisman giderleri
sayılmamış. Bir büyük haksızlık, bir dengesizlik,
eşitsizlik. 2003 ve 2006 yılları arasında askerî okullardan
ayrılmak durumunda olan öğrencilere amortisman ve personel giderleri
ilave edilmiş. Ama o kadar garip ki bu masrafların hemen hemen yüzde
50sini de bu personel ve amortisman giderleri teşkil ediyor. Hâlbuki bu
iki kalem masraf, devlet açısından sabit gider olup, askerî okuldan
çıkarılan veya ayrılan öğrencilerin ayrılması
veya öğrenimine devam etmesi nedeniyle azalan veya artan masraflar
değildi. Yani 2002de giren öğrenci, tahminen 19 milyon
civarında bir para ödemek zorunda kalıyorsa, aynı okula 2003
yılında girmiş ve ayrılmak zorunda kalmış bir
öğrenci neredeyse 35-40 bin lira civarında bir para, yani milyar para
ödemek zorunda kalıyor idi. Şimdi, bu yasa düzenlemesiyle, bu
öğrencilerimiz arasında ödeyecekleri giderler açısından, masraflar
açısından ortaya çıkmış olan eşitsizliği de
kaldıracağız. Yaklaşık, bu ödemeler yüzde 50
civarında azalacaktır, personel ve amortisman giderlerinin
düşürülmesiyle. Bunun da okullarında daima başarılı
olmuş ve kendilerine askerliği bir meslek olarak seçmiş genç
çocuklarımızın yaşadıkları ve ailelerin
yaşadıkları zorlukların aşılması için önemli
bir düzenleme olduğu kanaatindeyiz. Bu nedenle de Denizli Milletvekili
arkadaşımızın gayretlerine de, Sayın Ertemüre de
özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Bir başka önemli düzenlememiz, değerli
arkadaşlarım, hepiniz biliyorsunuz, uzun bir süreden beri Türkiye çok
önemli bir terör sorunu yaşamakta ve terörle mücadele içerisinde de son
yıllarda etkin olarak kullanılmakta olan personelimizin
başında 3269 sayılı Yasayla istihdam edilmiş olan
uzman erbaşlar gelmektedir. Hiç kuşku yok, uzman
erbaşlarımız en zor koşullarda, canları pahasına
daima bu mücadelenin, terörle mücadelenin en önünde ve en etkin yerlerinde ön
aldılar, yer tuttular ve bunların bugün sayıları 60 bin
civarında. Yaklaşık 30 bin civarında yurttaşımızın
da uzman erbaşlıktan ayrılmış olduklarını
düşünürsek, aileleriyle birlikte tümünün yaklaşık 400 bin
kişilik bir geniş yurttaş topluluğunu oluşturduğunu
dikkatinize sunmak isterim.
Ama bunlar, çok önemli bir sorun yaşadılar bugüne kadar,
inşallah, bu akşam yapacağımız düzenlemelerle
onların bu sorunlarını da çözeceğiz. Çünkü onlar, bugüne
kadar bu görev süreleri içerisinde ortaya çıkan çeşitli
sorunlarının çözümü için kurmuş oldukları Emekli Uzmanlar
Derneği aracılığıyla çok çeşitli çabalar
gösterdiler, yasalara saygılı bir biçimde, sabırlı ve
kararlı bir biçimde bu sorunların çözümünü talep ettiler. Bazen ek
gösterge istediler, bazen sosyal tesis taleplerini dile getirdiler. Ama bugün
yapacağımız düzenleme onların mazeret izinlerinin
yıllık izinlerinden düşülmesini ortadan kaldıracak ve bir
de malul, gazi uzman erbaşların tıpkı subay, astsubay,
uzman jandarmalarda olduğu gibi göreve devam edebilmelerine kimi
koşullarda olanak sağlayacaktır.
Kuşkusuz bu düzenlemelerin her biri uzman
erbaşlarımız için önemli ama hepimiz biliyoruz, sizler de
biliyorsunuz, uzman erbaşlarımızın en temel sorunu, hiç
kuşkusuz, bildik tanımıyla, emeklilik sorunu. Yani kırk
beş yaşına kadar yirmi beş yıl boyunca da hizmet
etmiş olsalar, kırk beş yaşında yasal olarak orduyla
ilişkileri kesildiği andan itibaren, deyim yerindeyse, sudan
çıkmış balığa dönüyorlar ve tam bir çaresizlikle, tam
bir açmazla yüz yüze kalıyorlar çünkü bunca hizmetlerine
karşılık emekli olabilmeyi hak edemiyorlar. O yüzden
arkadaşlarım, sizler de biliyorsunuz, dışarıda da
sohbet ettik, her birimize, kim bilir günde kaç tane, askerlikten
ayrılmış uzman erbaş iş bulma umudu ve talebiyle
geliyor ama tek tek bulunabilecek işlerin bu büyük kitlenin sorununu
çözebilmesi mümkün değil. Hatta şu anda görev yapmakta olan
sözleşmeli subay ve astsubayların da en büyük sorunu olmaya adaydır bu emeklilik
sorunu. O yüzden, sivil-asker, hepimizin üzerinde düşünmesi gereken ve en
kısa sürede bir çözüm yolu bularak, derin bir yaraya dönüşen bu
sorunun üstesinden gelmemiz gerekmektedir, bunun şartları
olgunlaşmıştır. Bunu, yaşamlarının en güzel
yıllarını terörle mücadele içerisinde yaşayarak geçiren
Anadolunun dört bir köşesindeki evlatlarımızın
fazlasıyla hak etmiş olduğuna da inanıyoruz. Özellikle
basında, son günlerde, kendilerine bir sürpriz yapılacağı,
bir müjde verileceği biçimindeki haberlerin de onları nasıl
umutlandırdığını ve hepsinin, bugün
yaptığımız görüşmeleri nasıl bir umutla ve
merakla izlediklerini de biliyorum. İnanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti
devletinin olanakları, bu yurttaşlarımıza emeklilik
haklarını sağlayacak bir yükü fazlasıyla
karşılayacak güçtedir. Onlara bu müjdeyi, bu gece, buradan sizlerin
aracılığıyla vermek hem Hükûmet kanadının hem de
bizim üzerimizde önemli bir görev olarak durmaktadır. İnşallah
bir önergeyle, bu arkadaşlarımıza, bu akşamki
oturumumuzdan, yıllarca bekledikleri bu müjdeyi vereceğiz.
Bu düşünce ve duygularla, konuşmamı tamamlarken
düzenlemelere Cumhuriyet Halk Partisi olarak da evet oyu vereceğimizi
ifade ediyor, hepinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akıncı.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanunu ve diğer kanunlar hakkında
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, bir önceki Hatip de açıkladılar, muhtelif
konuları içeren bir karma, torba yasa tasarısı ve tekliflerinden
oluşan 501 sıra sayılı bir Kanun Tasarısı.
Burada, tabii, dikkat çekmek istediğim bir konu var: Askerî
Mahkemeler, 353 denildiği zaman hukukçuların kafasına 12
Eylül, 12 Eylül askerî yargılamaları, sıkıyönetim
mahkemeleri, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu, onun
işleyişleri gelir. İnşallah, ülkemiz, bir daha, hiçbir zaman
bu darbe ve sıkıyönetim dönemlerini yaşamayacak ve bu tür
yargılamalara gerek kalmayacak. Ancak biz, yargı birliği
açısından, askerî yargılamanın da -askerî idari
yargılamanın da, ceza yargılamasının da- yargı
birliği içinde ele alınmasının doğru olduğuna
inanan bir parti olarak, gerçekten, yine askerî
yargıçlarımızın da yer alacağı Yargıtay
bünyesinde kurulacak dairelerle bunun pekâlâ olabileceğini, ancak bunun
ciddi bir Anayasa reformu konusu olduğunu, Anayasa reformu olmaktan öte
yargı stratejisi çerçevesinde ciddi olarak ele alınması gereken
bir konu olduğunu düşünüyoruz.
Tabii ki, gönül arzu eder ki Mecliste bazı yasalar,
tasarılar iç dinamiklerle şekillensin -doğrusu bu- iç
dinamiklerin tetiklemesiyle bazı değişimler olsun ama çok zor
oluyor. Yani bunu gördük. Eğer, Avrupa Birliğinin uyum yasaları
olmasaydı, bu askerî mahkemelerdeki subay üyenin değiştirilmesi,
hâkim teminatı konusu ve güvencesini konuşmayacaktık. Oysaki
askerle, emniyetten polisle ilgili gelen her türlü yasa burada makul ölçülerde
bütün grupların desteğiyle geçiyor. Biz bugüne kadar -hiçbir
şekilde- muhalefet dozumuzda sürekli dikkatli davrandık ve şunu
ifade etmek istiyorum, yani şunu paylaşmak istiyorum milletvekili
arkadaşlarımla: Şimdi, Anayasa Mahkememiz bir karar veriyor ve
Anayasa Mahkememizin verdiği karar her ne kadar burada yeni bir karar olarak
geçse, 2009 Yargı Reformu Stratejisinde Avrupa Birliği
müzakerelerinde böyle bir söz verme durumu olsa dahi, daha önceden de Anayasa
Mahkememizin verdiği kararlar vardı, yani mahkemelerin
yapısı, yargıç teminatı, subay üyelerin durumuyla ilgili.
Ancak nedense kendi mahkemelerimizde biraz yargı konusunda
Evet, bu son
zamanlarda yargı siyasallaştırılıyor, çok
şiddetli eleştiriler de var, tartışmalar da var. Bu
tartışma sancıları umuyorum ki, Türkiyeyi doğru bir
çizgiye getirir. Evet, Anayasa Mahkemesinin kararları da var Türkiyede.
Daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar
var, İncal kararıyla -meşhurdur- İzmirli bir avukatın
başvurusuyla verilen kararların sonucu, verilen kararın
akabinde, daha sonra devlet güvenlik mahkemeleriyle ilgili kararlar verildi ve
2001 yılında asker üyenin, devlet güvenlik mahkemelerinden
çıkarılması sağlandı, ancak yerine özel ağır
ceza mahkemeleri kuruldu. Yani aslında şöyle bir hiyerarşi çizersek:
Önce istiklal mahkemesi, sonra sıkıyönetim mahkemeleri, sonra devlet
güvenlik mahkemeleri ve şimdi de özel ağır ceza mahkemeleri, bu
silsile içinde geliyor. Burada çıkan kararlardan, askerî mahkemelerin
kuruluşu çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
6ncı maddesinin adil yargılanmayla ilgili bölümündeki kriterler
karşısında, 2004te Meclisin Anayasanın 90ıncı
maddesini değiştirmesiyle, uluslararası sözleşmelerin iç
hukukun üstünde olması sonucunu doğuran yükümlülük karşısında
askerî mahkemelerin de buna uydurulması mecburiyeti hasıl oldu. Bir
subay üye ibaresi, aslında buradan kaynaklanıyor. 12 Eylülde
sıkıyönetim davalarına giren avukat
arkadaşlarımız bilirler, biz o dönemi çokça yaşadık,
subay üye, hukukçu olmayan bir disiplin subayından oluşurdu,
mahkemenin de başkanlığını yapardı yani o tür bir
durum vardı, oy hakkı vardı, oy hakkını
kullanırdı bir üye olarak. Tabii, bu düzenleme açısından
baktığımız zaman, teknik anlamda, dış
dinamiklerin etkisiyle bir değişiklik yapıyoruz, keşke buna
gerek kalmadan biz yapabilmiş olsaydık derdim.
Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dava
dosyalarında özellikle Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanunuyla
ilgili ciddi sorunlar var. Şimdi, askerin disiplin suçlarında, gizli
belge olayı karşısında, belgeyi dahi görmeden
yargıçların verdiği kararlar vardı, bununla ilgili bir
düzenleme olayı var.
Silahların eşitliği ilkesi yani iddia ve
savunmanın eşitliği ilkesi çerçevesinde bir düzenleme olayı
var, bu da dikkate alınmış.
Ancak ile başlayan bir parantez var, güvenlik, risk,
konumlar itibarıyla konulan bir hüküm, bu da bu ihtiyaçtan
doğmuş.
İşte, dört tane madde saydım, bunların hepsi,
eğer böyle bir ihtiyaç olmasa değişmeyecekti.
Tabii, burada şunu ifade etmek istiyorum: Bazen
düşünüyorum bir hukukçu olarak, 12 Eylül askerî darbesi sonrası
sıkıyönetim askerî mahkemelerindeki yargılamalardaki
yargıçlarla bugünkü siyasi davaları veya özellikli davaları
-Ergenekon çetesi olsun, KCK soruşturması olsun-
karşılaştırdığımız zaman bugün çok daha
büyük bir dehşete düşüyoruz arkadaşlar. Bugün yargının
daha da çok siyasallaştığını, yargının daha
çok ön yargısının arttığını,
yargının takım tutar gibi taraf tutar bir konuma
düştüğünü görüyoruz. Böylesi bir olayın yaşandığı
bir süreçte özel yasalar ile işte 250nci madde CMKyla bir
bakıyorsunuz Adalet Bakanlığı yapmış, yıllarca
bu reformların üzerinde çalışmış değerli bir
insan, Sayın Seyfi Oktayı çok rahatlıkla alıp yirmi dört
saat insanlar sorguya çekebiliyorlar veya bir telefon dinlemesine, bir
başkasının telefon dinlemesinden çok rahatlıkla
ulaşılabiliyor.
Bu kadar zorluklar yaşanan bir yargı süreci içinde bu
değişiklikler yapılırken arada teknik, görevin
gerektirdiği bazı değişiklikler de var. Tabii, bu arada 20
bini aşkın asker askerlik görevi yaparken
Hepiniz
yapmışsınızdır askerliği, o zaman manyetolu
telefonlar vardı -yaşlı olanlar bilir- veya sırayla girilen
kabin telefonları vardı, şimdi cep telefonları var, otuz
beş milyon tane cep telefonu var. Yani en çok da askerde ne çekilir?
Hasretlik. Askerler de arıyor, yani bir ağacın gölgesinde
oturduğu zaman annesini, babasını, ailesini arıyor.
Şimdi, bunlarla ilgili yirmi bini aşkın disiplin dosyası
olduğu yönünde gelen talepler var. Grupların bu konuda bu disiplin
cezalarına bir çözüm bulmasının doğru bir
yaklaşım olduğunu düşünüyorum çünkü askerliğini
bitiriyor, terhis oluyor, gidiyor memleketine, arkasından evrak geliyor,
sivil mahkemede yargılanmaya devam ediyor.
Yine, kademe kademe bazı iyileştirmeler olsa da teknik
anlamda, örneğin uzman erbaşlık konusunda izin konusu çözülüyor.
Emeklilik konusunda çözüm yok. Tabii ki tam bir yeterlilik var mı, yok mu,
biz buradan söyleyince laf oluyor. Bir gün, Sırrı Bey buradan uzman
erbaşlarla ilgili bir iki söz söyledi, Genelkurmay
Başkanımız tepki gösterdi. Yani doğru değil mi? 60 bin
tane uzman çavuş var; çocuğu, arkadaşı astsubay
çocuğuyla gidiyor -aynı yerde görev yapmışlar- astsubay
gazinosunun kapısından geri dönüyor veya emekliliğinde,
kırk beş yaşında
Yani kırk beş yaşında
sokağa bırakılan hiçbir çalışan yoktur bir sosyal
devlette. Yani buna benzer insani değişimler konusunda adımlar
atılması önemli.
Ben, tabii ki burada teknik konular var, girmek istemiyorum.
Örneğin, Millî Savunma Bakanlığına bağlı özel
bütçeli ve tüzel kişilikli kurulan Akaryakıt İkmal ve NATO POL
tesisleri konusunda sadece şunu
Sayıştay Kanunu geliyor,
Sayıştay Kanunu çerçevesinde Meclisin denetiminin olabileceği
alanlarda yapılan değişikliklerde Meclisin kaygı
duymaması gerektiğini düşünüyorum ama mutlak surette, bunun
denetimini Meclis adına Sayıştayın ilgi yönetmelikle
yapması gerektiğini düşünüyorum.
Burada karavanayla ilgili bazı teknik düzenlemeler var ama en
önemlisi, bir şey söylemek istiyorum: Burada askerlerle ilgili, askerî
mahkemelerle ilgili bir düzenleme var. Yeri geldiği zaman, herkes vicdan,
şey konusu yapıyor, doğru olarak da, haklı olarak da
konuşuluyor. Görev zamanında, görev anında yaralananlar, malul
olanlar, çokça bu otuz yıl süren çatışma döneminin ki -ne
yazık ki diyorum- Yüzyıl Savaşları bile otuz yıl
sürmemiş dünyada
Eğer bakarsanız, Yüzyıl
Savaşlarının ömrünün, bir tanesinin altmış yıl,
geri kalan beş tanesinin otuz yıl olduğunu görürsünüz. Bu
konuda, alacağımız önlemler konusunda ben, şahsen, partim
olarak buna köklü bir çözüm bulmanın -artık otuz yıl sonra-
arifesinde olmamız gerektiğini düşünüyorum. Yani biz,
sonuçları iyileştirmeyle bir çözüme gidemeyiz. Sonuçların
sebeplerini ortadan kaldırmak, ülkeyi şiddet sarmalından,
çatışma ortamından kurtarmak zorundayız. Budur, bu Meclisin
görevi bu. Eğer bunu sağlayabilirsek inanın çok daha önemli
adımlar atarız. Nasıl yapabiliriz? Çatışma
ortamını sadece eleştirmek veya ilgili tarafları mahkûm
etmek türünden soyut sözler, örneğin, kahrolsun sloganları ile
çözüm bulunmuyor, bulamayız. Çözüm projelerdedir. Siyasetin, bilimin,
insanlığın devreye girmesi gerekiyor, Meclisin bunu şekillendirmesi
gerekiyor, Meclisin bunların üzerinden bir çözüm araması gerekiyor.
Şiddet ve karşı şiddet
Şiddete
başvuranların değişimlerine, dönüşümlerine yönelik yol
gösterici siyasetlerin de devreye girmesi şarttır. Bunu tekrar
ediyorum: Şiddet ve karşı şiddete başvuranların
değişimlerine, dönüşümlerine yönelik yol gösterici siyasetlerin
de devreye girmesi şarttır. Otuz yıldır askere havale
edilen, sıkıyönetimlere, DGMlere, özel ağır ceza
mahkemelerine havale edilen çözüm, çözümsüzlüktür. Türkiyeli, herkesin
kendisini serbestçe ifade edebileceği, eşit ve özgür koşullarda
yaşayabileceği, bir başkasının etnik kökenine,
farklı kültürüne, ana diline, inancına saygı duyabileceği,
yeniden yapılanmış bir devlet içindeki çözüm en akılcı
ve en gerçekçi çözüm olacaktır.
Sayın milletvekilleri, çatışma ortamının
giderilmesi, gerginliğin azaltılıp rahatlamanın
sağlanması, zıtlaşan, inatlaşan siyasetlerin
yumuşatılması konusunda herkese görev düşmektedir ancak bu
konuda kamuoyunun oluşmasında inkâr edilemez rol oynayan
basın-yayın organlarının, aydınların,
politikacıların ve demokratik kuruluşların
sorumlulukları daha bir üst düzeydedir. Çağdaş, demokratik, çok
dilli, çok kültürlü, problemlerine çare arayan bir toplumun
yaratılması, o acıların dindirilmesi için, çözüm için,
kendini sorumlu hisseden herkesin bu konuda adım atması gerekiyor;
baskı gruplarının harekete geçmesi gerekiyor; siyasetin
dışında da bu ülkenin her insanının bu konuda
aynı şekilde sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerekiyor. Bugün
geldiğimiz nokta, kritik, tehlikeli, felaketlere kapı
açıcı, kışkırtılmış şuursuz
kitlelerin kontrol edilemez noktaya geldiği bir linç
paranoyasının fotoğrafını veriyor.
Elias Canetti Kitle ve İktidar adlı kitabında
Kışkırtılmış kitlelerin çabucak
ulaşacağı bir hedefi vardır. diyor. Hedef bilinir, riskin
olmadığı hızla büyüyen kitlenin sınırsız
üstünlüğü, cinayetlerin işlenmesinde ceza alma
kaygısının olmaması çok tehlikelidir. diyor. Kışkırtılmış
kitlelerin hedefi çoğalıp belirsizleşince şuursuzca
sağa sola saldırır. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi
düşman görüyor, tahammülsüzlük had safhaya çıkıyor,
saldırganlaşınca hukuku, yasaları çiğnemeye, suç
işlemeye başlıyor. İşte, Yugoslavyadaki milis
ramboların Yugoslavyayı getirdiği son durum budur.
Bizim, bunun karşısında, şiddetin tansiyonunu
düşürmek için, başta Meclis, Meclisteki bütün gruplara ve liderlere
çok büyük görevler düşüyor. Çatışma ortamındaki herkesin
kendini gözden geçirmesi gerekiyor. 12 Eylül felsefesinin bize miras
bıraktığı olağanüstü hâllere karşı,
baskıcı uygulamaların yarattığı karşı
tepkici, ırkçı, şoven milliyetçiliğe karşı,
şiddete, silaha sarılmaya, ayrılıkçı oluşum ve
yaklaşımlara, bölünme ve iç savaş ile dış
müdahalelere, askerî maceralara, darbelere yol açacak tehlikeli uygulama ve
mevzuatlara karşı, ülkenin birliği, bütünlüğü içinde
demokratik siyasetin çözüm adresi olduğunu göstermek, gereklerini yerine
getirmek için diyalog ve uzlaşı kanalları açık
tutulmalı ve bu konuda liderler gereğini yapmalıdır.
Liderler bu Mecliste, bunun tehlikesini görüp, Türkiye'nin geldiği yol
ayrımında cesaretle bu kürsüden gerek açık gerek kapalı
oturumlarla bunun çözümünü aramalıdır. İnanıyorum ki çözüm
çok zor değildir Türkiyede ve çözüm, üzerinde durulduğu zaman çok
yakındır. İnanın silahların sustuğu, Türkiye
gündeminden düştüğü bir ülkede biz de böyle yasaları yapmak
zorunda kalmayız, bu tür yasaların, bu tür önlemlerin
alınmasına da gerek kalmaz. Bunu, gerçekten, ülkemizin bir yol
ayrımında olduğu
Türkiye'nin Nereye? sorusunun kaygıdan uzak
yanıtı aranmalı ve elbette ki demokratikleşme
olmalıdır diyoruz. İnsanlık tarihi demokrasi
kavramını da evrensel değerlere göre belirlemiştir.
Değerli arkadaşlar, bu konuştuğumuz konu,
belki de demokrasinin üçlü sacayağı olan siyasal demokrasi, ekonomik
demokrasi ve kültürel demokrasi konusunda Meclisin ciddi bir çalışma
yapmasıyla birçok sorunun çözümünün sağlanabileceğine
inanıyoruz. Silahları susturmak, çözüm sağlayabilecek bir
uzlaşı ortamını yaratmak ve süreci harekete geçirmek
Türkiyeli politikacıların, Meclisin en başta gelen görevidir.
Biz parti olarak Meclisi bu konuda harekete geçmeye çağırıyoruz.
Bu konuda gerçekten, gerekirse Meclisin tatile girmeden, gerekirse cumartesi,
pazar günleri de çalışarak ama bu konuyu görüşerek, ama bu
konuya çözüm arayarak, bunu seçim kaygısından uzak, parti, grup
çıkarlarından uzak, ülkenin çıkarlarını göz önüne
alarak hayata geçirmek zorundayız. Biz bunu hayata geçirmediğimiz
zaman, bu çatışma ortamında doğacak çocuklarımız,
büyüyecek çocuklarımız yarın Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet
Meclisinin 23üncü Dönemini tarih ve halk karşısında sorguya
alacaktır. Bunun hesabını, eğer dökülen kanların önüne
geçememe gayreti ve çabası içine girmediğimiz zaman, inanın,
çocuklarımız, torunlarımız bunların hesabını
bize soracak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bağlıyorum Sayın
Başkan.
Şunu soracaklar: Siz Mecliste Anayasa görüşmelerinde
sabahladınız, siz 1 Temmuzda tatile gitmek için Mecliste sabahlara
kadar çalıştınız. Ekonomik yasalarla, ihale
yasalarıyla, kamulaştırma yasalarıyla
uğraştınız. İnsan hayatı hiç mi önemli
değil? Yaşam hiç mi önemli değil? Bin yıldır tarihin
kardeşliğe mahkûm ettiği Türk ve Kürt halkının
kardeşliğinin, birlikte yaşamanın, Türkiye'nin birliği
içinde demokratik çözüm ve siyaseten çözüm aramanın hiç mi önemi yoktu?
Hiç mi harekete geçmediniz? diye bizden hesap soracaklardır. Bunun
farkındayız.
Bütün arkadaşlarımızın bu
duyarlılığı duymasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Kamil Erdal Sipahi, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir)
Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunarım.
Bugün Meclis gündeminin açılması sırasında
bazı milletvekili arkadaşlarımızla birlikte
ilettiğimiz gibi, kahraman jandarma teşkilatımızın
171inci kuruluş yıl dönümünü tekrar kutluyorum. Jandarmanın
şehitlerini rahmetle, gazilerini minnetle, mensuplarını
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Vefakâr, cefakâr, fedakâr jandarma
teşkilatımıza nice uzun yıllar başarılar,
mutluluklar diliyorum.
501 sıra sayısıyla bugün Meclis gündemine gelen ve
içinde şahsıma ait teklifi de kapsayan yasa tasarısının
tümü üzerinde partimin görüşlerini belirteceğim.
Çok genel kapsamlı kırk altı maddenin tamamı
yerine önemli gördüğüm bazı maddeler üzerinde ve bu vesileyle
ülkemizi sarsan vahim gelişmelerle ilgili konuşacağım.
Tasarının tümüne olumlu bakıyoruz ancak
görüşmeler sırasında artık vahim boyuta erişen uzman
erbaş kardeşlerimizin emeklilik sorunlarını
değişiklik önergesiyle bugün burada halletmek istiyoruz. Her gün
şehit haberlerini işittiğimiz bu uzman erbaşların yani
yiğit Anadolu çocuklarının emekli olamadan aileleriyle birlikte
sokağa atılmalarına Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugün
Artık yeter, diğer partiler de bu işe katılsın ve bu
işi burada çözelim. diyeceğiz. Bu konuda üç yıldır
Mecliste mücadele ediyoruz. Bugün kimse yeni bahaneler aramadan, yan çizmeden,
daha önce kanun teklifi verdiğimiz, defalarca önerge verdiğimiz bu
konuyu burada halletmek istiyoruz. Bu konuda olumlu bir girişim
olduğu konusunda duyumlar almış bulunuyoruz. Böyle bir
girişimden ancak memnuniyet duyarız.
Biz, uzman erbaş kardeşlerimizle Ankara
soğuğunda Abdi İpekçi Parkında yaptıkları eylemde
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak birlikte olduk. Gücümüz
yettiğince basınımızı bu konuda ilgi duymaya davet
ettik. Ortadoğu ve Tercüman gazeteleri, sağ olsunlar, o zaman bizleri
kırmadı. Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mehmet
Şandırla beraber onlar için kanun teklifi verdik, şimdi de
değişiklik önergesi verdik. Bu konuda Emekli Uzman Derneğiyle
sürekli temas hâlindeyiz. Uzman erbaş kardeşlerimizin hemen hemen her
birisiyle temas hâlindeyiz.
Şu anda 57 bin uzman erbaş kardeşimiz görevde,
sınır boylarında, en ücra vatan köşelerinde memleketi
korumakla, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü uğruna
canlarını ortaya koymakla meşguller. Şehit haberlerinde en
fazla onların adı geçiyor. Şu anda 357 uzman erbaş
kardeşimiz ailesiyle birlikte işsiz ve aç. Bir genelge gereği
kamu kurumlarına işe alınmaları gerekiyor ama bütün kurum
ve kuruluşların kapıları onlara kapalı, ya bugün git
yarın gel veya dosya altı veya biz seni sonra ararız...
Eğer bugün 357 olan sayıyı halledemezsek 2020 yılına
kadar 18 bin uzman erbaş emekli olamadan ailesiyle sokağa
atılacak. Millî Savunma bütçesi görüşülürken Sayın Bakana AKP
Hükûmetinin bu yiğit Anadolu çocuklarıyla alıp veremediği
nedir? diye sormuştum. İşte bugün bu soruya cevap vermenin
zamanıdır. Önerimize Evet deyin ve bu soruyu bugün çözelim.
Aynı şekilde, en zor şartlarda canını
ortaya koyan yiğit uzman jandarma kardeşlerimiz var,
yıllardır eşitsizlik yaşıyorlar. Lise mezunu
şartıyla işe başlayıp da ortaokul mezunu gibi ücret
alan başka bir meslek grubu örneği Türkiye Cumhuriyetinde mevcut
değil. Bu çarpıklığı sadece uzman jandarma
yaşamakta. Kaldı ki bunların büyük bir çoğunluğu lise
mezunu da değil, Avrupa Birliğiyle yapılan bir sözleşme
gereği bunların yüzde 80ine yakını yüksek tahsil
yapmış durumda ama ortaokul mezunu gibi işe başlayıp
ortaokul mezunu olarak emekli oluyorlar.
Aynı şekilde subay ve astsubayların eğitim
süreçleri fiilî hizmetlerden sayılırken aynı Silahlı
Kuvvetlerde aynı Devlet Memurları Kanununa göre görev yapan uzman
jandarma kardeşlerimizin askerî eğitimleri hizmetten
sayılmıyor, fiilî hizmetten sayılmıyor.
Bu arada, astsubaylarımızla ilgili önemli sorunlar var.
Bu sorunları geçmişte Milliyetçi Hareket Partisi olarak defalarca
dile getirdik, kanun teklifi verdik, önerge verdik. Millî Savunma
Bakanlığımızın, emeklileri dâhil
astsubaylarımızla ilgili verilmiş çok, geçmiş yıllara
ait sözler var, vaatler var ama maalesef çok ciddi anlamda gerçekleşen bir
tek vaat yok. Emeklilerine, bazı diğer meslek gruplarına
yapıldığı gibi, aylık 100 Türk lirası seyyanen
zam verilecekti. Ne oldu? Üç yıl önce bu konu görüşülmüştü,
geçen yıl tekrar gündeme getirilmişti, maalesef hâlen ses yok, seda
yok.
Gene üç yıl önce Mecliste komisyonda kabul edilip daha sonra
AKPlilerin geri çektiği astsubaylarımızla ilgili bir derece,
kademe ilerlemesi konusu vardı. O ne oldu? Onun sonucu belli değil.
Bu konu komisyonda kabul edilip geri çekildiği için, bir noktada,
Meclisimizin, şerefli astsubay camiasına bir borcudur. Bu borcu siz
ödemezseniz biz MHP iktidarı döneminde bu borcu öderiz, merak etmeyin.
Gelelim iki hafta öncesine. Evet, 31 Mayıs günü iki
çarpıcı ama maalesef beklenen, Hükûmetimizin basiretsizliği
nedeniyle göz göre göre gelen iki olayla hep beraber sarsıldık:
İsrail saldırısı ve İskenderun
saldırısı. Her iki olaydaki aziz şehitlerimizi, yardım
duyguları uğruna can verenleri rahmetle anıyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Her iki olay aslında
ülkemize savaş ilanıdır. Birini terörist, haydut ve korsan
devlet İsrail, diğerini bölücü hainler işlemiştir.
İkisi de bile bile, göz göre göre gelmiştir; sürpriz, baskın,
beklenmeyen olay diyemezsiniz; AKP Hükûmetinin gözüne parmağını
soka soka gelmiştir.
Birincisinden başlayalım: İsrailin bu tip
sabıkaları biliniyor mu? Evet. İsrailde mevcut hükûmetin bu
konudaki sabıkası biliniyor mu? Ona da evet. Türkiye-İsrail
ilişkilerindeki gerginlik biliniyor mu? O da evet. Saldırgan
İsrail Hükûmeti bu konuda yapacaklarını 27 Mayıs tarihinden
itibaren açıkça ikaz ve ilan etmiş mi? O da evet.
Sayın Bakan, şimdi soruyorum: Bunlar biline biline otuz
iki milletin insanı ve kendi 400 insanımızı ateşe
atıp sahte kabadayılığa soyunmanın, sonra da
ağzımıza yüzümüze bulaştırıp
itibarımızı yerle bir etmenin mantığını bana
lütfen birisi açıklasın. Önceden bir risk analizi
yapılmış mıdır? Olası kriz ve güvenlik
planlaması yapılmış mıdır? İsraille
ilişkiler bilinirken ortak tatbikat ve savunma sanayisi projeleri hâlen
devam etmiş midir? Eğer ediyorsa bu ikiyüzlü bir politika
mıdır, yoksa değil midir? Neden bunlar milletten
saklanmıştır? Kaldı ki Suriye sınırında
mayın temizleme olayının İsraile nasıl
peşkeş çekilme olduğunu muhalefet olarak geçen sene burada
sizlerle tartıştık.
Konunun teferruatına girmeyeceğim, sadece bir husus
üzerinde durmak istiyorum. Bakın, Orta Doğuda zor durumda olanlara
yardım ve iyi niyet ayrı şeydir, Orta Doğunun
pisliğine bulaşmak ayrı şeydir. Neden ikincisini tercih ettik,
anlamış değiliz.
Çok kabadayı isek, konvoya deniz kuvvetleri refakat etse,
havadan güvenlik devriyesi -kep görevi diye
adlandırdığımız görev- sağlansa olmaz
mıydı? Olmaz. Çünkü kendi ordusuna düşman iktidarımız
sayesinde deniz kuvvetlerimizin yarısı hapishanede, geri kalan
yarısı soruşturmada; teröristler karşılama
törenlerinde, onlarla mücadele edenler ise Ermeninin, İsraillinin
duyduğu kinle sorgulanıp hapishanede. Türk ordusuna, kendi ordusuna
kin duymak, düşman olmak moda.
Gelelim teröre ve açılıma. 31 Mayısta 7 vatan
evladı İskenderunda kahpece şehit ediliyor. Unutuldu, varsa
yoksa İsraile sahte kabadayılık, rezaletin atıp tutmalarla
örtülmeye çalışılması. Sanki İskenderunda hiçbir
şey olmadı, 7 vatan evladı şehit düşmedi. Nerede
Hükûmetimiz, nerede basınımız? Yok.
2002de AKP Hükûmeti neredeyse bitmek üzere olan bir terör
devraldı ve yedi sene sonra terör olayı sayısı 10 misli
-rakamlarla sabittir- şehit sayısı 17 misli
artmıştır. Terör için sorumlu arayanlar aynaya baksın
yeter.
Bu yetmiyor, bir de PKK açılımı var. 6 Nisan
2009da Obama Mecliste açılım talimatı veriyor. Bir ay sonra
yani 9 Mayıs 2009da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu ABD
talimatının Türkçe mealini açıklıyor: Güzel şeyler
olacak. 22 Temmuzda aynı konuda Sayın Başbakanın
açılım müjdeleri. 1 Ağustos 2009da İçişleri
Bakanı hem de Polis Akademisinde çalıştay başlatıyor;
konu malum, 12 ne idiği belirli adamla açılım. Hangi adamlar?
Hani hangi yandaş televizyonu açsanız hacıyatmaz gibi orada
artık seyretmekten midemizi bulandıran adamlar. Terörle mücadelenin
koordinatörü olması gereken İçişleri Bakanı, terörle
müzakerenin, PKK ile açılım iş birliğinin ve Habur
karşılamasının koordinatörü.
Hatay Milletvekilimiz Sayın Turan Çirkin 29 Mayıs
2010da Hatayda basın açıklaması yapıyor, belgelidir:
Katil terör örgütü Hatayda üstelendi, Amanoslarda üstlendi. Hatayda kötü
gelişmeler olacak. Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili
Sayın Turan Çirkinin Hatay basınına yaptığı ve
birçok basın organında yapılan açıklama bu. Bunu milletvekilleri
biliyor, Hatay halkı biliyor ama İçişleri Bakanı bilmiyor,
olaydan on gün sonra Amanoslarda tedbir alacağız. diyor.
Bütün bunları Hatayda vatandaşlar bilirken,
milletvekillerimiz ikaz ederken, Haburda teröristleri karşılatan,
Ankarada çuvalcı ABDli generali bizzat karşılayan
İçişleri Bakanı meşgul çünkü Iraktan aşiret reisi
gelecek, onu karşılama hazırlığında. Hangi
aşiret reisi? Çok bilmiş bir Bakanımızın Postal
yalayıcısı. dediği, sonra karşıladığı,
Dışişleri Bakanının ağabeyi.
Evet, açılım kronolojisine devam edelim:
11 Ağustos 2009, açılım konusunda Milliyetçi
Hareket Partisinin Hükûmeti ikazı. Bu gidiş tehlikeli,
aklınızı başınıza alın. Bu
açılımın sonu önce ayrışmaya, sonra
çatışmaya, sonunda kardeş kavgasına gider. diyoruz.
17 Ağustos 2009, İmralıdan açılım
konusunda yol haritası açıklanıyor. Böylece ABD talimatlı
olduğundan sonra, açılımın İmralı-PKK iş
birliği boyutu da ortaya çıkıyor.
Evet, daha sonra, 20 Ağustos 2009da Millî Güvenlik Kurulu
toplantısından açılıma destek var diye bir haber
çıkıyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna çok sert bir tepki
gösterince Genelkurmay bir açıklama yapıp bu konudaki
endişelerini dile getiriyor. Böylece de açılımın devlet
politikası olduğu, bütün kurum ve kuruluşların
desteklediği şeklindeki Hükûmet açıklamalarının yalan
olduğu belgeleniyor.
Sonuç: Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Güzel şeyler
olacak. sözünden, yani açılımından bu yana, 18 Haziran 2010
itibarıyla açılımın bedeli 107 Mehmetçik, 4 kahraman polis,
6 geçici köy korucusu olmak üzere 117 şehit. Demek ki Hükûmetimizin
mantığıyla güzel şeyler bunlar. Söylenecek bir tek şey
var: Sakın başka sorumlu aramayın, lütfen aynaya bakın.
MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) Siz bakın aynaya!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Siz bakın da,
biz nereye bakacağımızı iyi biliriz.
Evet, bu arada birkaç konuya daha değineceğim.
Açılım konusundaki, PKK terörüyle mücadele konusundaki siyasi
basiretsizlik bir yana bir de proje bazında basiretsizlikler var. Nedir o?
3 Ekim 2008de Aktütün olayından sonra Sayın Başbakanın
girişimiyle TOKİ, hani o meşhur TOKİ, harikalar yaratan
TOKİ iç güvenlik ve sınır karakollarının
yapımı için görevlendiriliyor. Yirmi aydan fazla geçti, yüz elli dört
tane karakol yapılacak, yapılan bana bir tane örnek gösterin. En
hassas olan Aktütün Karakolu. Geçenlerde oraya giden kum kamyonlarına PKK
eylem yapıyor, Aktütün, en hassas durumda karakola daha kum yeni gidiyor,
takdirlerinize sunuyorum.
İkincisi, helikopter projesi, ATAK Projesi. Ben bu ATAK
Projesinin teknik konuları üzerinde, efendim, ihale projesi üzerinde hiç
durmadım. Sayın Bakan da hatırlarlar, ben bu projenin sadece,
terör olayları devam ettiği için, ATAK Projesi gerçekleşinceye
kadar geçecek sürede terörle mücadelenin desteğini nasıl
sağlayacağız konusunda defalarca endişelerimi dile getirdim
yaşayan birisi olarak çünkü silahlı helikopter veya taarruz
helikopterleri terörle mücadelenin olmazsa olmazıdır, en büyük destek
vasıtalarından bir tanesidir.
Burada silahlı helikopter olarak
kullandığımız whiskey tipi ve benim ciddiye
almadığım (P) tipi kobra helikopterlerinin sayılarının,
durumlarının açıklamalarına girmeyeceğim. Sayın
Bakan arzu ederlerse teker teker her birisinin durumunu da
tartışmaya, teknik durumlarını, baraka çöktüğü zaman
hangisinin ne hâle geldiğini, şu anda ne hâlde olduklarını
tekrar açıklamaya hazırım.
Ben bu konuyu hassasiyetle dile getirdikçe, Sayın Bakan bu
konuda bir hassasiyet olmadığını dile getirdi, bu
cevabı verdiler bana.
Ben tekrar ediyorum, konunun ihale boyutu, teknik boyutları
üzerinde hiç durmadım. İnşallah proje başarılı
olur, zamanından önce gerçekleşir çok büyük bir ihtiyaç olan proje.
Hatta Sayın Bakan bu konuda yapılacak Meclis
araştırmasına Keşke yapılsaydı. şeklinde
de güzel bir jestte bulunmuştu ancak terörle mücadelede ne yapacağız
arkadaşlar? Elde silahlı helikopter kalmadı, büyük bir zafiyet
var ve biz bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak ikaz ettiğimizde
Hayır, hassasiyet yok. dendi ama şimdi terör azdı, terör
arttı, işitiyoruz ki Hükûmetimiz telaşla, aceleyle taarruz
helikopteri temin etme peşinde. Bunun için de İtalyan T-129 modelinin
kiralanması veya paket alımı şeklinde bir projenin
Bu
konuda Savunma Sanayii Müsteşarlığında görüşmeler
yapıldığına dair basın haberlerini aldık.
Doğrudur yanlıştır üzerine gitmeyeceğim. Bu konuyu,
burada, ben, Sayın Bakana daha önce de hatırlatmıştım.
Maalesef Millî Savunma Komisyonu olarak bizler, AKPli
arkadaşlarım dâhil, millî savunma konusundaki bütün projelerimizi
basın haricinde bilgi edinmekten mahrum ediliyoruz Millî Savunma
Bakanlığı tarafından. Bu bir gerçektir Sayın Bakan. Lütfen,
Millî Savunma Komisyonu olarak
İktidarıyla muhalefetiyle bizden
saklanan, gizlenen, brifing vermekten çekinilen her konuyu biz basından
öğreniyoruz. Ondan sonra da Efendim, gerçekler öyle değildir.
diyorsunuz. Gerçekleri bize söylediniz, brife ettiniz de biz hayır mı
dedik? Bu konuyu son hatırlatma olarak lütfen kabul buyurursanız
memnun olacağım.
Evet, şimdi, eğer bu haberler, basında yer alanlar
doğruysa, almayı düşünülen T-129 helikopterlerinden Allah
Türkiye Cumhuriyetini korusun. İtalyan ordusunun
kullanamadığı, modifiye etmek için para kaynağı
bulamadığı bir helikopter. Biz de bunu beğenmediğimiz
için zaten ATAK Projesiyle bunun gelişmişi üzerine durduk, bunu
modifiye etmeyi düşündük. Bu helikopteri almayı lütfen
düşünmeyin, istirham ediyorum, bir bilen olarak söylüyorum. Türkiye
şartlarında bu helikopterler uçamazlar. Modifiye etmek
zorundasınız bu helikopterleri almak için. Modifiye etmek için gövde,
motor, transmisyon, rotor, bütün bu modifiyeyi yaptığınız
zaman asgari iki sene demektir. İki sene sonra zaten ATAK Projesi devreye
girecek 2013te Sayın Bakan. Demek ki bu çözüm değil. Lütfen,
eğer bu konuda bir çözüm aranıyorsa paket alımı için
başka bir çözüm arayın. Güneydoğudaki mücadelenin desteği
için bunu bir bilen olarak ben size sadece teklif ediyorum.
Bir başka konu, malum, istihbarat konusundaki en önemli husus
iki tane: Bir tanesi, Amerika güya istihbarat desteği verecek de
kullanacağız. Ne kadar ciddi istihbarat desteği verdiği
konusunda benim çok ciddi endişelerim var çünkü Amerikayla terörle
iş birliği konusunda çok canı yanmış, Amerika-PKK
iş birliği konusunda çok, bizzat olaylar yaşamış bir
arkadaşınızım. Birçok örneği gerekirse size açık
açık anlatırım. Bu sabıkaları bile bile
Amerikanın istihbarat desteğinden hâlâ ne umulur, anlamış
değilim.
Kaldı ki basında bir haber yer aldı -onun da
doğruluğunu bilmiyorum-Amerikanın verdiği
istihbaratın altı veya sekiz saat geriden geldiği söyleniyor.
Buna istihbarat literatüründe istihbaratın eskiliği tabiri
kullanılır. Terörle mücadele gibi bir dönemde altı sekiz saat
geriden gelen istihbarat hiçbir işinize yaramaz. Bir de bu istihbarata
karşı tepki göstermek, etki göstermek için geçecek süreyi hesaba
katarsanız bu istihbaratı yok sayabilirsiniz değerli
arkadaşlar. O hâlde bunu ciddiye almayın.
Geriye ne kaldı? İnsansız hava aracı.
Tutturduk İsraille bir Heron Projesi. Sanki başka bunu yapma
imkânımız yoktu, İsrailden başka yer yoktu. Tutturduk bir
Heron Projesi, yıllardır, geç verildi, motor arızası, o
arızası, bu arızası, İsrailin peşinde
koşuyoruz. Tazminat alın, verdiler vermediler, başka kaynak
bulunmadı. Zamanında bu Heron Projesine
başlandığında üniversitelerle, Türkiyedeki teknik bu
konudaki iş birliği yapılacak insanlarla eğer gerekli
araştırma geliştirme faaliyetleri birlikte
yapılmış olsaydı Türkiye kendisi millî imkânlarıyla bu
İHA Projesini İsraile muhtaç olmadan, kimsenin peşinde
koşmadan kendisi gerçekleştirmişti. Ama Heron Projesine bel
bağladık, bu yüzden millî projelerimiz de gecikti, onlar da ikinci
planda kaldı. Şimdi Heronların ne olacağı belli
değil, bir kısmı teslim edildi, bir kısmı teslim
edilmedi, teslim edilenler için
İsrail aldı personelini, son gelişmelerden sonra, gerisin geriye
götürdü. Eğitim konusu yarıda kaldı. Bunların teknik
desteği, malzeme desteği, lojistik desteği ne olacak?
Eğitim ihtiyaçları bitti mi, onu bilmiyoruz. Bu proje Türkiye'nin
işine yarayacak mı yaramayacak mı? Yarın arızalar,
düşmeler, eğitim sorunları başladığı zaman,
İsraille ilişkiler koptu, ne yapacağız belli değil.
Bunu biz neden daha önce akıl edemedik arkadaşlar? Neden akıl
edemedik? Herona ve İsraile bu kadar çok bel bağlamak zorunda
mıydık? Türkiye bu kadar aciz bir ülke miydi? İsraile bu kadar
mı muhtaçtı? Türkiyedeki binlerce mühendis, Türkiyedeki yüzlerce
savunma sanayisi kuruluşu
Altı üstü insansız hava aracı
dediğimiz, fotoğraf makinesi takılmış, model
uçağın geliştirilmişi. Yapamayacak mıydı Türkiye
bunu? Neden o projelerimiz geride
kaldı? Evet, bunların cevabını ben Sayın Bakandan
bekliyorum.
Şimdi, maalesef İsrailin peşinden koşmakla
meşgulüz. Bu konuyu biraz yana yakıla anlattım ama yüce Meclisin
bu konularda bilgilenmesinde fayda umuyorum.
Konumuza geri dönersek, bu askerî mahkemelerde 2 askerî hâkim
yanında 1 de hâkim sınıfı dışında bir subay
görevliydi. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin kararı üzerine, tamamı
askerî hâkim üyelerden oluşacak. Şeriatın kestiği parmak
acımaz, doğrudur. Zamanında, tabii, yeteri kadar askerî hâkim
olmadığı için ve kıta tecrübesi de bu askerî yargı
işlemine karışsın diye alınmış bir
karardı. Buna bir diyeceğimiz yok.
Ben, bu vesileyle Sayın Bakana bir konuyu hatırlatmak
istiyorum. Bir dakika daha sürem olacak herhâlde.
Bir de malumunuz, disiplin mahkemeleri var. Bu disiplin
mahkemeleri de alay, tugay seviyesindeki birliklerimizde kuruluyor. Ancak,
bizim askerî birliklerimiz gerek terörle mücadele gibi çok özel görevlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sipahi, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) - Tamamlayacağım efendim.
gerekse yurt dışındaki birçok
barışı koruma, sağlama görevlerinde görev
yaptıkları için artık bu disiplin mahkemeleri de kıta
subaylarının yürüteceği görevler olmaktan çıktı. Bu
konuda bazı birliklerimizde örnek çalışmalar
yapıldığını ve hâkim sınıfından
bazı arkadaşlarımızın disiplin mahkemelerinde görev
aldığını biliyorum. Benim, yine silahlı kuvvetlere
otuz altı yılını vermiş birisi olarak Sayın
Bakana teklifim, disiplin mahkemelerinin de artık hâkim
sınıfından olması. Bunların hem kendi
komutanlarına adli müşavirlik yapması hem de kıtanın
içerisinde kazanacakları bu tecrübeleri daha sonra askerî hâkim olarak
askerî mahkemelerde kullanma imkânlarının sağlanması
konusudur.
Millî müdafaa mükellefiyeti konusuna girecektim ancak zaman geçti.
İkinci Dünya Harbi şartlarından kalma bir Millî Müdafaa
Mükellefiyeti Kanunumuz var. Komisyonda da bahsettim, bunun süratle
yenilenmesi lazım. Zaten Sayın Bakana orada da
hatırlatmıştım, Millî müdafaa mükellefiyeti nedir,
nasıl uygulanır? diye bir broşür var. O broşür
inşallah vardır mevcudu Bakanlıkta; o olmadan bu kanunu anlamak
mümkün değil.
Evet, ben sözlerimi bitirirken Milliyetçi Hareket Partisi olarak
değişiklik önergelerimiz hariç, tasarıya olumlu oy
vereceğimizi belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu ve şahsı adına Nurettin Akman
Çankırı Milletvekili.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN AKMAN (Çankırı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetlerinin güncel bir kısım ihtiyaçlarının
karşılanması amacıyla Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanunu ile 13 kanun ve kanun hükmündeki kararnamede
değişiklik yapılmasını içeren tasarıyla ilgili
olarak grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle jandarma teşkilatımızın
kuruluşunu tebrik ediyor, vatanımızın en ücra
köşesinde hizmet eden jandarma personelimize şükranlarımı
sunuyor, vatan uğrunda şehit olan evlatlarımıza Allahtan
rahmet diliyorum.
Uygulamadan doğan bazı eksikliklerin giderilmesinin
amaçlandığı söz konusu değişikliklerden ilki 353
sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanununda yapılan düzenlemedir.
353 sayılı Kanunun Mahkeme kuruluşu
başlıklı 2nci maddesine göre askerî mahkeme heyeti hâlen 2
askerî hâkim ve 1 subay üyeden oluşmaktadır. Genelkurmay
Başkanlığı kuruluşundaki askerî mahkeme ise general ve
amiralleri yargıladığı zaman 3 askerî hâkim ile 2 general
veya amiralden kurulmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin kararı ile 353 sayılı Kanunun
2nci maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan bir
subay ibaresi Anayasaya aykırı görülerek iptal edilmiş ve
iptal hükmünün, kararın Resmî Gazetede yayınlanmasından
başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar
verilmiştir. Ayrıca 2009 Yılı Yargı Reformu
Stratejisinde de askerî mahkemelerden subay üyelerin
çıkarılmasına ilişkin kanuni değişikliğin kısa
vadede gerçekleştirileceği ifade edilmiştir. Anayasa
Mahkemesinin hâkim bağımsızlığı ve hâkim
teminatı ilkeleri çerçevesinde askerî mahkemelerin meslekten hâkimlerden
kurulması yönündeki kararı dikkate alınmıştır.
353 sayılı Kanunun 2nci maddesi değiştirilerek askerî
mahkemelerin 3 askerî hâkimden kurulacağı hükme bağlanmış
ve bu doğrultuda uygulama alanı kalmayan 353 sayılı
Kanunun Subay üyelerin nitelikleri, Subay üyelerin seçimi ve Kanunda
yazılı nitelikte subay üye bulunmaması başlıklı
3, 4, 5inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca aynı Kanunun 19uncu maddesinde yapılan
düzenlemeyle kurulla ve tek hâkimle bakılacak işler yeniden
belirlenerek, subay ve astsubayların işledikleri suçlara ait davalar
ile ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlara ait davalar hariç
olmak üzere, üst sınırı beş yıla kadar hapis
cezasını gerektiren davalara tek hâkimle bakılacağı
yönünde düzenleme yapılmıştır.
Madde metinlerinde subaylara ilişkin hususlar bulunan 353
sayılı Kanunun 45inci, 116ncı ve 244üncü maddeleri yeniden
düzenlenmiştir.
Değerli arkadaşlarım, tasarıyla getirilen bir
diğer değişiklik, askerî okullardan çıkarılan veya
ayrılan öğrencilerden personel ve amortisman giderleri
alınmamasına yönelik düzenlemedir. Geçtiğimiz günlerde Harp
Okulu dördüncü sınıftan ayrılan emekli asker bir veli otuz
yıllık çalışması sonucu aldığı
ikramiyenin tamamını oğlu için tazminat kapsamında
ödediğini belirtti ve çok mağdur bir durumda olduğunu ortaya
koymuştu. İşte, biz bu düzenlemeyle, bu durumda olan velilerin,
bir anlamda, masraflarını yüzde 50 kısaltmış oluyoruz.
5401 sayılı Askeri Öğrencilerden Başarı
Gösteremeyenler Hakkında Kanunun 3üncü, yine Harp Okulları
Kanununun ilgili maddeleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun
45inci maddesi, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 18inci maddesi gereğince, sağlık nedenleri
dışında bir nedenle askerî öğrencilikten
çıkarılan veya kendiliğinden ayrılanlara devletçe
yapılan masraflar, yasal faizi ile birlikte, öğrenci ve kefiline ödettirilmektedir.
Askerî okula alınan öğrenciler ile silahlı kuvvetler
hesabına fakülte ve yüksekokullarda okuyan öğrenciler için,
Resmî Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe giren -ki tarihi 3/9/1983- yönetmelik ekinde yer alan yüklenme
ve kefalet senedi formatında, ödettirilecek masraflar kalemleri tek tek
sayılmış ve söz konusu yönetmelikte değişiklik
yapılarak personel ve amortisman giderleri masraf kalemleri arasına
alınmış. İlave edilen bu iki kalem masraf, tahakkuk
ettirilen masrafların yüzde 50sinden fazlasını içermektedir.
Ancak, bunlar sabit gelirler olup askerî okuldan çıkarılan veya
ayrılan öğrencilerin ayrılması veya öğrenimine devam
etmesi nedeniyle azalan veya artan bir masraf kalemi
olmadığından, bu konuda düzenleme yapılması
gerekliliği doğmuştur.
2003 yılı ve sonrasındaki yıllarda askerî
okullara girmiş olup da sağlık nedenleri dışında
bir nedenle askerî öğrencilikten çıkarılan -akademik
başarısızlık ve disiplinsizlik gibi- veya
kendiliğinden askerî öğrencilikten ayrılan öğrenci velisi
ve kefillerine kısmen de olsa maddi yönden bir rahatlama
sağlaması için bu yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 9uncu maddesiyle, mayın arama ve temizleme
faaliyetlerinin fiilen icrası sırasında malul olanlar ile
ölenlerin dul ve yetimleri de 5434 sayılı Kanunun ek 77nci maddesi
kapsamına alınarak bu kişilerin maaşlarının da
emsalleri gibi yükseltilmesine imkân tanınmıştır.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
Yüksek İdare Mahkemesi dava dosyalarındaki gizli belgelerin
başvuru sahiplerine incelettirilmemesinin, silahların
eşitliği ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bu bağlamda, silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde adil
yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın
gereklerindendir.
Tasarı ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülen
davalarda gizli bilgi ve belgelerin taraf ve vekilleri tarafından
incelenmesi ve idarece karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgeler için
taraf ve vekillerine itiraz imkânı tanınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Işıklar Askerî Lisesi, Hava Kuvvetleri Komutanlığına
devredilerek 2008-2009 eğitim-öğretim yılından itibaren
Hava Kuvvetleri Komutanlığı teşkilatında eğitim
vermeye başlamıştır. Işıklar Askerî Hava Lisesi,
Hava Harp Okulunun asıl kaynağını teşkil eden pilot
adayı askerî öğrenci yetiştirmektedir. Bu maksatla, askerî hava
lisesi öğrencilerine havacılık nosyonu kazandırmak, Hava
Kuvvetleri Komutanlığına olan aidiyet duygularını
arttırmak amacıyla paraşüt, planör ve benzeri
havacılık eğitim faaliyetlerine, deniz lisesi
öğrencilerinin de dalış eğitimine
katılmalarını sağlama gerekliliği hasıl
olmuştur.
Bu ihtiyaçtan hareketle tasarıda Türk Silahlı
Kuvvetlerinde eğitim ve öğrenim gören on altı
yaşını tamamlamış tüm askerî öğrencilerin
uçuş, dalış ve paraşütle atlamalarından dolayı
sakat kalmaları veya şehit olmaları hâlinde 2629
sayılı Kanundan yararlanmalarının sağlanmasına
yönelik düzenleme hayata geçirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gülhane
Askerî Tıp Akademisi bünyesinde bulunan tıp fakültesinde lisans
düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin özlük hakları 2955
sayılı Kanunun 39uncu maddesine göre düzenlenmektedir. Bu maddeye
göre öğrencilere 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu hükümlerine göre harçlık öngörülmektedir. Dolayısıyla
Gülhane Askerî Tıp Fakültesi öğrencileri ancak altı
yıllık öğretim süresinin sonunda teğmen maaşına
hak kazanmaktadırlar. Buna karşın emsalleri olan harp okulu
öğrencileri ise dört yılın sonunda mezun olarak teğmen
maaşı almaya başlamaktadırlar. Ayrıca, beşinci ve
altıncı sınıflarda öğrenim gören Gülhane Askeri
Tıp Fakültesi öğrencileri, bu sınıflarda yoğun olarak
eğitim hastanesinde çalışmakta ve sağlık hizmeti
vermektedirler. Bu durum uygulamada eşitsizliğe ve Gülhane Askerî
Tıp Fakültesinin tercih edilmemesine neden olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıda iaşe, ibate ve diğer giderler dikkate
alındığında, Gülhane Askeri Tıp Fakültesi 5inci ve
6ncı sınıf öğrencilerinin maaşlarının
artırılmasına yönelik düzenleme yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, silahlı kuvvetlerde subay,
astsubay, uzman jandarmaların yanı sıra uzman çavuş, uzman
erbaş istihdam edilmektedir. Uzman jandarma çavuşlar özel kanuna
tabidir. Bugün, biz grup olarak verdiğimiz bir önergeyle uzman
çavuşlarla ilgili çok önemli bir eksikliği gidermiş oluyoruz.
Zannediyorum...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Uzman erbaş.
NURETTİN AKMAN (Devamla) Uzman çavuş, uzman
erbaş, hepsi, uzman onbaşılar da dâhil. Yani buradaki sistem,
ifade ettiğim gibi üç tane; uzman jandarma var, uzman erbaş var,
uzman çavuş var. Uzman erbaşa uzman çavuş ve uzman
onbaşılar da dâhil.
Bugün getirdiğimiz bu önergeyle, değerli
arkadaşlarım, uzman erbaşların bu çok önemli
eksikliğini, inşallah, onayınızla, yüce Meclisimizin
takdiriyle hep birlikte bir konsensüs içinde hayata geçireceğiz. Çünkü
zannediyorum, seçildiğimizden bu yana en çok bize müracaat eden kadrolar
uzman çavuşlar olmuştu.
Bu arkadaşlarımız, Türk Silahlı Kuvvetlerine,
1986 yılında kanunu çıkarılmış, 1989
yılında da bu kanun uygulamaya geçilmiş ancak 2000
yılında, 2000-2001 yılında çıkarılan Sosyal
Güvenlik Yasasıyla sıkıntılı bir noktaya
gelmişler. Çünkü yaş hadlerini geçtikleri için -önceden yirmi
yılı doldurduklarında emekli olma haklarına sahipti- bir
yaş haddi geldiği için, maalesef, kırk beş
yaşında bu arkadaşlarımızı Türk Silahlı
Kuvvetlerinde emekli de edemiyoruz ve sokağa bırakıyoruz. Bu
anlamda gelecek vaat etmediği için, uzman çavuşlar
sözleşmelerinin sonunda sözleşmelerini feshederek
ayrılmaktadırlar ve bu anlamda da bugün ülkemizde kanayan bir yara
meydana gelmiş.
Değerli arkadaşlarım, bu yasanın
onaylanmasını müteakip, uzman çavuşlarımız -ki vatan
uğrunda kahramanca hizmet eden, bu uğurda şehit olan uzman
çavuşlarımız- kırk beş yaşını
doldurduktan sonra, sivil giyimli olarak, elli iki yaşına kadar,
Genelkurmay Başkanlığımızın ve Millî Savunma
Bakanlığımızın uygun gördüğü kurumlarda
hizmetlerine devam edecekler ve elli iki yaşında emeklilik haklarını
kazanmış olacaklardır. Ben buradan temenni ediyorum, bugün,
uzman erbaşlara vermiş olduğumuz bu hak ve bu sorunu nasıl
giderdiysek
Astsubay ve uzman jandarma çavuşlarımızın da
sorunları mevcut, bu konuda gerekli çalışmalar da
yapılmakta. İktidarımızla muhalefetimizle hep birlikte, bu
sorunları da en kısa zamanda, ümit ediyoruz, birlikte çözmüş
olacağız.
Diğer taraftan, yine uzman erbaşların
kadrolarında devamlılık arz eden, teknik ve kritik görevlerde
yetişmiş personel ihtiyacını karşılama
amacıyla bunların temini ve hizmet şartları ortaya
koyulmakta. Hakları, yükümlülüklerine ilişkin usul ve esaslar ilgili
kanunla düzenlenmiştir. Bu kanuna göre, her uzman erbaşın
yılda, yol hariç, bir ay izin hakkı bulunmaktadır. Ancak, 3269
sayılı Kanunda, diğer kamu görelilerinin aksine, uzman
erbaşlara mazeret izni verilmesine ilişkin bir düzenleme
yapılmamıştır. Günlük bir kısım ihtiyaçların
karşılanması da dâhil, ölüm, yangın, deprem ve su
baskını gibi olağanüstü mazeretler nedeniyle uzman
erbaşlara verilen izinler yıllık izinlerinden düşülmek
zorunda kalınmaktadır. Bu durum, özellikle iç güvenlik harekâtı
icra eden birliklerde görevli personelin moral motivasyonunu olumsuz
etkilemektedir. Bunun yanında, 3269 sayılı Kanunda, terörle
mücadelede yaralanarak malul olan uzman erbaşların görevlerine devam
edebilmelerine yönelik bir hüküm bulunmamaktadır. Tasarıyla, subay,
astsubay ve uzman jandarmalarda olduğu gibi, uzman erbaşlara mazeret
izni verilmiş, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında malul olan gazi uzman erbaşların göreve devam edebilmesi
imkânı tanınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıyla, ayrıca, sözleşmeli subay ve astsubaylar ile uzman
erbaşlar hakkında taban aylığı, kıdem
aylığı veya yabancı dil tazminatı ödemelerinde
uygulamada karşılaşılan tereddütler giderilmekte, bu
personele 375 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 1inci maddesinin
(d) bendinde düzenlenen 750 Türk lirası tutarındaki tazminatın
ödenmesi sağlanmaktadır.
Bunun dışında, Akaryakıt İkmal ve NATO
POL Tesisleri İşletme Başkanlığı,
barışta ve savaşta Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve
dış takviye kuvvetlerin akaryakıt ve madeni yağ
stoklarını muhafaza etmekte ve bunları akaryakıt boru
hattı veya diğer nakliye araçları ile askeri birliklere
ulaştırmakta ve Türkiye-NATO boru hattı ile akaryakıt
tesislerinin işletme, bakım ve çalışır hâlde
bulundurulmasını sağlamaktadır. Değerli
arkadaşlarım, bu Başkanlık da yeni bir kuruluşa,
yapıya kavuşturulmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, son olarak, kazandan
beslenecek askerî personel konusunda uygulamada yaşanan tereddütler
giderilmekte, doğal afetlerde görev alan personel ile komando
birliklerinde görev yapan personel de kazandan beslenecekler arasına dâhil
edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, dünyada lider ülke olmak
güçlü bir yönetim, güçlü bir ekonomi, güçlü bir silahlı kuvvetlerin
varlığıyla mümkündür. Temenni ediyoruz, bu
değişiklikler Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gücüne güç
katacaktır.
Diğer taraftan, benden önceki konuşmacı
milletvekilimiz savunma sanayisi ile alakalı olarak tabii farklı bir
şekilde gündeme getirdiler, bir hakkı teslim etmek durumundayım.
Bizim Hükûmetimiz döneminde Savunma Sanayii
Müsteşarlığımız çok önemli bir yapıya
kavuşmuş, Sayın Başbakanımızın
başkanlığında yılda iki defa toplanan İcra Komitesi,
TAI, Aselsan, Roketsan gibi bu kuruluşlar da çok büyük icraatlara imza
atmıştır. İşte, bugün haberlerde görmüşsünüzdür,
Fransada bir aracımız, âdeta -efendim, orada işte gazetelere
konu olduğu gibi- örnek, modern bir silah olarak takdim edilmiştir.
Onun için, hakkı teslim etmek durumunda olduğumuzu özellikle ifade
etmek istiyorum ve bugün, savunma sanayimiz yüzde 50 yerli katkıyı
hayata geçirmektedir. Onun için, ben Değerli Bakanımıza ve
Savunma Sanayii Müsteşarlığımıza
şükranlarımı sunuyorum.
Bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor,
verdiğiniz katkılardan dolayı şükranlarımı
sunuyorum. Saygılar sunarım efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm madde 19a
bağlı ek geçici madde 89 ve ek geçici madde 90 dâhil 1 ila 23üncü
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ali Rıza Ertemür, Denizli milletvekili.
Sayın Ertemür, konuşacak mısınız?
ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) Evet.
BAŞKAN - Sayın Ertemür, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 501 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla ilgili vermiş
olduğum kanun teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, hemen ifade etmeliyim ki
Parlamentomuz hazırladığımız bu teklifimizi
yasalaştırması hâlinde, bugüne kadar süregelen bir
olumsuzluğu ortadan kaldıracak ve binlerce aile rahat bir nefes
alacaktır. Bu nedenle, kanun teklifimize destek vermenizi, siz
değerli milletvekillerimizden, fakslarıyla bizlerden yardım
isteyen aileler adına talep ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 5401 sayılı Askerî
Öğrencilerden Başarı Gösteremeyenler Hakkında Kanunun
3üncü, 4566 sayılı Harp Okulları Kanununun 38inci, 2955
sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun 45'inci maddeleri
ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun
18'inci maddesinin (a) bendi gereğince, sağlık nedenleri
dışındaki bir nedenle askeri öğrencilikten
çıkarılan veya kendiliğinden ayrılanlara, personel ve amortisman
giderleri de dâhil edilerek, ilgili okul komutanlıklarınca tahakkuka
bağlanan masraflar yasal faiziyle birlikte öğrenci veya kefillerine
ödettirilmektedir.
Personel giderleri, askerî okulda istihdam edilen general, subay,
astsubay, sivil memur ve işçilere ödenen yıllık
aylıkları toplamının öğrenci sayısına bölünerek
bulunan miktardır. Amortisman giderleri ise askerî okul binaları ve
demirbaşların yaşlanması, yıpranması nedeniyle
maliyet hesabına dâhil edilen bir masraf kalemidir. Değerli
milletvekilleri, hâlbuki bu iki kalem masraf, devletimiz yönünden yerine
getirilmesi gereken bir yükümlülük olduğu gibi, bir kısım
öğrencilerin okutulması veya okuldan ayrılmasıyla azalan
veya çoğalan masraf kalemleri de değildir.
Personel ve amortisman giderleri, askerî okuldan ayrılan veya
çıkarılan öğrenciler nedeniyle tahakkuk ettirilen masraf
toplamının kara kuvvetlerine bağlı askerî okullarda
yarısından fazlasını, hava ve deniz kuvvetlerine
bağlı askerî okullarda ise neredeyse üçte 2sine yakın bir
bölümünü teşkil etmektedir. Örneğin, deniz lisesinde dört yıl
okuduktan sonra ayrılan bir öğrenciye çıkarılan masraf 75
bin TL, kara kuvvetlerine bağlı askerî liselerden ayrılan
aynı durumdaki bir öğrenci için çıkarılan masraf ise 50 bin
TL civarındadır.
Değerli milletvekilleri, askerî okulların
yatılı olması nedeniyle bu okullarda okuyan öğrencilerin
neredeyse tamamına yakını dar gelirli veya orta gelir
seviyesinde aile çocuklarıdır. Pek çok öğrenci velisi ya
kırsal kesimde geçimini bin bir güçlükle sağlayabilen bir aile,
memur, SSKlı, BAĞ-KURlu veya emeklidir; aldıkları aylık
veya ücretlerle, askerî okul idareleri tarafından hesaplanan askerî okul
masraf ve faizlerini ödemeleri mümkün olamamaktadır, bu yüzden pek çok
öğrenci velisi perişan bir durumdadır. Borcunu ödeyebilmek için
bir kısım veliler istemedikleri hâlde emekliye ayrılmakta ve
emekli ikramiyelerini borcun ödenmesinde kullanmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, bu durumdan askerî
öğrencilikten ayrılan ve kendisinden çok şey beklediğimiz
gençlerimizin de fazlasıyla olumsuz yönde etkilendikleri kuşkusuzdur.
2003 yılından önceki yıllarda askerî okullara giren ve daha
sonraki yıllarda ayrılan öğrencilerden personel ve amortisman
giderleri alınmamıştır. Hâlbuki 2003 yılından
önce yürürlükte olan mevzuat hükümleri ile 2003 yılı ve sonraki
yıllarda askerî okullara giren öğrencilere yapılan masraflar
bire bir aynı olduğu hâlde bu iki kalem masraf 2003
yılından önce girenlerden alınmazken, 2003 yılından
sonra askerî okullara girmiş olan öğrencilerin okula kayıtları
sırasında alınan yükleme senetlerinde artış ve
personel giderleri yazılı olduğu için bu masraf kalemleri
ödettirilmektedir.
Görüleceği gibi, mevcut uygulama, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 10uncu maddesinde öngörülen Kanun önünde
eşitlik ilkesine açıkça aykırılık teşkil
etmektedir. Hem çeşitli yıllarda giren askerî öğrencilerden
alınan masrafların farklı olması nedeniyle aralarında
meydana gelen eşitsizliğin giderilmesinin sağlanması ve hem
de dar ve orta gelirli ailelerin ödeme sıkıntılarının
kısmen de olsa giderilmesi için bu yasanın
çıkarılmasında fayda görülmektedir. Askerî okuldan
ayrılanlardan alınan masrafların devletin diğer
okullarında okuyan öğrencilere yapılan masraflardan farklı
olarak, yapılan masraflarla sınırlı olması gereklidir.
Bu masraflar da askerî öğrenciye yapılan giyim, kuşam, yiyecek,
içecek, öğrenci harçlığı, kitap, kırtasiye,
aydınlatma, ısıtma, temizlik, ilaç, tedavi ve ulaşım
masraflarıdır. Bu masrafların ödetilmesinde öğrenci
velilerinin hiçbir itirazı yoktur.
Değerli milletvekilleri, yine ilgili yasalarda yapılan
değişiklik ile 2003 ve daha sonraki yıllarda askerî okula girip
de ve daha sonraki yıllarda askerî öğrencilikten
ayrılanların yanında, gelecek yıllarda da aynı durumla
karşılaşmaları mümkün olan aileler yönünden de ileride bu
tür sorunların ortaya çıkması önlenmiş olacaktır.
Bu nedenle, hazırladığımız, huzurunuza
getirdiğimiz kanun teklifime desteklerinizi bekliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ertemür, çok teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Mustafa Enöz.
Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 501 sıra
sayılı Yasa Tasarısının birinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, dünya coğrafyasında
jeopolitik açıdan çok önemli bir konumda olan ülkemizin doğal olarak
güçlü bir orduya ve gerekli teçhizata ihtiyacı bulunmaktadır.
Ülkemize yönelik tehditler her zaman olagelmiş, olmaya da devam edecektir.
Son yüzyılda tehdit ve riskin nereden geleceği de belli
olmamaktadır. Bu zor coğrafyada güçlü bir devlet olmanın yegâne
şartının güçlü bir ordu ile mümkün olabileceği herkes
tarafından bilinmektedir. Askerî güç gelişen teknolojinin ürünü olan
modern silahlarla ve bu silahları kullanacak profesyonel elemanlarla
donatılmadıkça etkinliğinden kaybedecektir. Türk Silahlı
Kuvvetleri de son yıllarda profesyonel orduya geçişte önemli
adımlar atmaktadır. Bu bağlamda, uzman erbaşların
orduda istihdam edilmeleri son derece önemlidir. Uzman erbaşlar,
kendilerine sunulan kıt imkânlarla bu ülke uğruna görevlerini büyük
bir fedakârlıkla ve sabırla yerine getirmektedirler,
gerektiğinde canlarını ülkemiz uğruna feda etmektedirler.
Canları pahasına görev yapmakta olan uzman erbaşların özlük
haklarının tam istenildiği şekilde teslim edildiğini
söylemek mümkün değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin erbaş
kadrolarında teknik ve devamlılık gerektiren
çağımızın teknolojik araç, gereç ve silahlarını
en iyi şekilde kullanmak üzere yetişmiş personel edinebilmek
amacıyla 1986 yılında 3269 sayılı Uzman Erbaş
Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Bu Kanunda çeşitli zamanlarda
değişiklikler yapılarak uzman erbaşların
durumları düzeltilmeye çalışılmıştır. Bu
durumun düzeltilmesi amacıyla, 3269 sayılı Uzman Erbaş
Kanununun izinlerini düzenleyen 11inci maddesi Her uzman erbaşın
yılda yol hariç bir ay izin hakkı vardır. İzinler Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği esaslarına göre
düzenlenir. Uzman erbaşlara yıllık izinleri
dışında ayrıca 1111 sayılı Kanunun 78inci
maddesinde belirtilen esaslara göre izin verilir. Verilen bu izinler
yıllık izinden sayılmaz. hükmünü ifa etmektedir. Bu izinleri
düzenleyen madde, görüşmekte olduğumuz kanunun 27nci maddesi ile
yeniden düzenlenerek uzman erbaşların barışta her yıl
alacağı izin 45 güne çıkartılarak bu iznin 15 günü mazeret
izni olarak düzenlenmektedir. Yine uzman erbaşlara ana, baba, eş,
çocuk ve kardeşlerinin ölümü hâlinde 10 gün, yangın, deprem, su
baskını gibi felaketlerde de izinleri verilmektedir.
Bunlar gerçekten iyi şeylerdir ancak bugün uzman
erbaşların içinde bulundukları sıkıntıları
had safhaya ulaşmıştır. Türk devleti ve Türk milletinin
varlığı uğruna hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan bu
kahramanlar kırk beş yaşına geldiklerinde yıllarca
hizmet ettikleri ordu saflarından zorunlu olarak
ayrılmaktadırlar. Bu arkadaşlarımız emekli olabilmek
için kapı kapı dolaşmakta ancak adamları olanlar iş
bulabilmektedir. Bu insanları bu duruma düşürmek, refüze etmek bize
yakışmaz. Bu arkadaşlara yazık etmeyelim. Bunların da
çoluğu çocuğu ailesi var ve hepsi bugün ekranları
başında bizleri izliyor ve bu sorunlarına çözüm
bulmamızı bekliyor. Hükûmetin bu konuda adım atmasını
bekliyoruz. Verilecek önergenin kabulüyle bu sorunu çözelim. Bu konuyla ilgili
kanun teklifimiz ve önergemiz bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yine uzman erbaşların
jandarmada olduğu gibi lise mezunlarının en az bir yıl
okulda eğitim almalarıyla unvanları uzman çavuş olarak
değiştirilmelidir. Bu arkadaşlarımız üniversite mezunu
bile olsalar maalesef ek gösterge alamıyorlar, bunu da düzenlememiz
lazım. Yine güneydoğunun ağır şartlarında dört
yıllık görev süresinin de kısaltılmasında fayda
bulmaktayız.
Bu duygu ve düşüncelerimizle kanunumuzun hayırlı
olması temennisiyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Enöz, çok teşekkür ederim.
Şahsı adına Hüseyin Gülsün, Tokat Milletvekili.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 501 sıra sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu
ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün huzurlarınızda görüşülen bu tasarı ve
teklifler ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin güncel bir kısım
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla toplam on
dört kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişikliğe
gidilmektedir. Uygulamadan doğan bazı eksikliklerin düzeltilmesi,
günümüz şartlarına uyulması amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki
şu ana kadar gruplar adına konuşan değerli hatipler, hangi
konularla ilgili düzenleme yapıldığını geniş bir
şekilde açıklamıştır. Ben, düzenlemesi yapılan,
askerî mahkemelerin durumu, 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti
Kanunu ile seferberlik ve savaş hâlinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin
daha pratik olmasını temin etmek, askerî öğrencilerin uçuş,
dalış ve paraşütle atlamalarından dolayı sakatlanma
veya ölüm hâlinde 2629 sayılı Kanundan yararlanmaları ve yine,
Gülhane Askerî Tıp Akademisinde okuyan tıp öğrencilerinin
beşinci, altıncı sınıfta maaş almasının
sağlanması ve uzman erbaşların izni ve özlük hakları
gibi önemli konularda yapılan kanun değişikliklerinin, Türk
Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gülsün, çok teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle
değiştirilen 357 sayılı Askeri Hakimler Kanununun 8 inci
maddesinin; birinci fıkrasında yer alan "ve sıralı
sicil üstlerinden yeterli sicil alan" ibaresinin metinden
çıkarılmasını, bir ve ikinci fıkralarında, üçüncü
fıkrasının ilk cümlesinde, aynı fıkranın (b)
bendinin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentlerinde, beş ve
altıncı fıkralarında bulunan "temel askerlik ve
subaylık anlayışı kazandırma" ibarelerinin
"adaylık öncesi intibak" şeklinde, beşinci
fıkranın (b) bendindeki "sağlık, disiplin ve
ayırma" ibaresinin "sağlık ve disiplin"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Nurettin Canikli Nuri Uslu
Yozgat Giresun Uşak
Celal Erbay Mehmet Sarı Halil Aydoğan
Düzce Gaziantep Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Katılıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesinin 08 Ocak 2010 tarihli ve 27456
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 08 Ekim 2009 tarih ve 2006/105
Esas ve 2009/142 Karar sayılı kararı ile 26/10/1963 tarihli ve
353 sayılı Askeri Hakimler Kanununun 12 nci maddesinin (b) bendinin
(1) numaralı alt bendinde yer alan "kıdemli hakimler birlikte
çalıştıkları hakimlerin" ibaresi iptal
edilmiştir. Bu sebeple askeri mahkemelerde görev yapan yedek subay askeri
hakimler sicil alamamaktadır. Askeri hakim sınıfına
alınacak kaynaklar arasında bulunan askeri hakim yedek subaylar ile
hukuk fakültesini bitirmiş çeşitli sınıflara mensup yedek
subay askeri hakim adayları arasında eşitsizliğin ortadan
kaldırılması amacıyla sicil şartı madde metninden
çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra Sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 15 inci maddesi a) fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural K. Erdal
Sipahi
Mersin İzmir İzmir
Beytullah Asil Cemaleddin Uslu Mustafa Enöz
Eskişehir Edirne Manisa
Mehmet Günal Mümin
İnan
Antalya Niğde
a) Sağlık sebepleri dışında
ilişikleri kesilenlere, personel ve amortisman giderleri hariç, devlet
tarafından yapılan masraflar, sarf tarihinden tahsil tarihine kadar
geçen süre hesaplanarak ödettirilir. Bu ödemelerde faiz alınmaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bir öğrenim süreci için yapılan masraflara faiz
uygulanmasının mantıksal ve gerçekçi bir nedeni yoktur.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19a bağlı ek geçici madde 89u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 19a bağlı ek geçici madde 90ı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 19uncu maddeyi ekleriyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 20yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair üç adet önerge vardır.
Sayın milletvekilleri, üç önerge de aynı mahiyettedir.
Malumlarınız olduğu üzere görüşülmekte olan tasarı
veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, aynı mahiyette olan üç
önergeyi birlikte işleme alacağım ve önergeleri okuttuktan sonra
Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13
üyesiyle katılırsa önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeleri işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına, çerçeve 20 nci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural K. Erdal
Sipahi
Mersin İzmir İzmir
Beytullah Asil Cemaleddin Uslu Mehmet Günal
Eskişehir Edirne Antalya
Mümin
İnan
Niğde
Madde 21- 16.06.1964 tarihli ve 477 sayılı Disiplin
Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve
Cezaları Hakkında Kanuna 61 nci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki madde eklenmiştir.
Yasak edilen cihaz ve aletleri bulunduran veya kullananlar"
Madde 61- a.Kıt'a, karargah ve kurumlarda ya da görev
esnasında bulundurulması veya kullanılması emirle yasak
edilen; cep telefonu, bilgisayar, radyo, teyp, fotoğraf makinesi gibi
görüntü, ses ve benzeri verileri ve bilgileri kaydeden, depolayan veya ileten
her türlü cihaz ve aletler ile aksamlarını bulunduran veya
kullananlar on günden bir aya kadar oda veya göz hapsi cezasıyla cezalandırılırlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına, çerçeve 20 nci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Nurettin Akman Suat Kılıç
Yozgat Çankırı Samsun
Ahmet Yeni Ayşe Nur
Bahçekapılı Nurettin
Canikli
Samsun İstanbul Giresun
Madde 21- 16/6/1964 tarihli ve 477 sayılı Disiplin
Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve
Cezaları Hakkında Kanuna 61 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Yasak edilen cihaz ve aletleri bulunduran veya kullananlar:
Madde 61- a.Kıt'a, karargah ve kurumlarda ya da görev
esnasında bulundurulması veya kullanılması emirle yasak
edilen; cep telefonu, bilgisayar, radyo, teyp, fotoğraf makinesi gibi
görüntü, ses ve benzeri verileri ve bilgileri kaydeden, depolayan veya ileten
her türlü cihaz ve aletler ile aksamlarını bulunduran veya
kullananlar on günden bir aya kadar oda veya göz hapsi cezasıyla
cezalandırılırlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına, çerçeve 20 nci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Rıza
Yalçınkaya Metin
Arifağaoğlu Zekeriya
Akıncı
Bartın
Artvin Ankara
Ali Rıza
Öztürk Hikmet
Erenkaya
Mersin Kocaeli
Madde 21- 16.06.1964 tarihli ve 477 sayılı Disiplin
Mahkemelerinin Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları
Hakkında Kanuna 61 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki madde eklenmiştir.
Yasak edilen cihaz ve aletleri bulunduran veya kullananlar"
Madde 61- a.Kıt'a, karargah ve kurumlarda ya da görev
esnasında bulundurulması veya kullanılması emirle yasak
edilen; cep telefonu, bilgisayar, radyo, teyp, fotoğraf makinesi gibi
görüntü, ses ve benzeri verileri ve bilgileri kaydeden, depolayan veya ileten
her türlü cihaz ve aletler ile aksamlarını bulunduran veya
kullananlar on günden bir aya kadar oda veya göz hapsi cezasıyla
cezalandırılırlar.
BAŞKAN Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki
önergelere salt çoğunluğunuzla katılıyor musunuz efendim?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, çoğunluk vardır, ben de gördüm.
Komisyon önergelere salt çoğunlukla katılmış
olduğundan önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
Herhangi bir söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece, maddeye yeni 21inci madde
eklenmiş ve tasarının bundan sonraki madde numaraları
teselsül ettirilmiştir. Bundan sonraki görüşmelerimizde
karışıklığa meydan vermemek için Komisyon metnindeki
madde numaralarından devam edeceğiz ancak kanunun yazımı
esnasında madde numaraları teselsül ettirecektir.
Madde 21i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 22yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 23ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi -birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır- ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 24 ila 46ncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla
selamlarım.
Ben on dakika konuşmayacağım, hakkım on dakika
ama niye konuşmayacağım? Bütün gruplar zaten oy birliğiyle
bu tasarıları destekliyor. Ben de teklif veren bir
arkadaşınızım. Bu kanunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak destekliyoruz, hayırlı olmasını diliyoruz.
Yalnız, şunu söylemek istiyorum sevgili
arkadaşlarım: Bu hafta verdiğimiz şehitlerin içinden bir
tanesinin babası, televizyonlara yansıyan bir şekilde, çok
canıgönülden isyan ediyordu, tepki gösteriyordu, Milletimiz büyük, devletimiz
büyük, ordumuz büyük, bu şehitler niye devam ediyor? diyordu. Evet, bu
şehit ailemize başsağlığı diliyorum, bütün
şehit ailelerine başsağlığı diliyoruz ama bu
şehit ailemizin söylediği söze de hak vermemek işten
değildir. Devletimiz büyük, milletimiz büyük, ordumuz büyük fakat siyasal
İktidarımız küçük. Siyasal İktidarımızın
terör konusundaki kafa karışıklığı sorunları
maalesef çözemiyor. Bu terörle mücadele konusunda Sayın
Cumhurbaşkanımız Tarihî fırsat. diyordu, Şehit
vermeden, maddi kayıp vermeden terör belasından siyasal
adımlarla kurtulmamız mümkün. diyordu. Başbakan Güzel
şeyler olacak. diyordu. Hükûmet bu sözlerle açılımı
başlattı. O günden, o açılımın başladığı
günlerden bugüne 120 şehit verdik. Hani tarihî fırsattı? Hani
güzel şeyler olacaktı?
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Behiç Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan
önce hepinize saygılar sunuyorum. Bu yasanın ülkemize, milletimize,
ordumuza ve bu yasanın hükümlerini uygulayacak kurum ve kuruluşlara
öncelikle hayırlı olmasını yürekten diliyorum.
Millî müdafaa mükellefiyeti konusu olsun, askerî yargı konusu
olsun, uzmanlarımızın sorunları olsun bu yasayla bir nebze
olsun çözülmüş olacak. Türkiye, devlet olarak her zaman güçlü bir
devlettir, köklü kurumlar oluşturabilmiş bir devlettir ve bu devletin
milleti de, büyük Türk milleti de büyük bir millettir, tarih yazmış,
çağ açmış, çağ kapamış bir millettir. Bu itibarla
bu büyük milletin ve devletin ordusu da büyük ordudur. Buna layık olarak
bütün parti gruplarının birlikte millî meselelerde
dayanışma içerisinde olması, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bizim grubumuzun yürekten temennisidir.
Bu duygularla tekrar hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın
Nurettin Canikli.
Sayın Canikli, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten hep birlikte, bütün arkadaşlarımız, bütün
Meclis, muhalefete mensup arkadaşlarımızla birlikte önemli
sorunları çözüyoruz bu akşam. Özellikle, uzun yıllardan beri
sıkıntı içerisinde olan, canla başla bu ülkenin
bekası, bağımsızlığı için
canlarını feda etmekten çekinmeyen uzman er ve erbaş
kardeşlerimizin sorunlarını çözüyoruz yine hep birlikte. Bu da
son derece önemli bir gelişmedir.
Gerçekten uzun yıllar son derece zor şartlar
altında mücadele ettikten, hizmet verdikten sonra hayatının
baharında, kırk beş yaşında âdeta sokağa terk
edilmelerine hiç kimsenin gönlü razı olamazdı. Bu konuda bütün
toplumda bir konsensüs söz konusuydu ve Sayın
Başbakanımızın da talimatıyla, bu sorun hep birlikte,
bütün diğer grupların da katkılarıyla, onların da
destek vermeleriyle çözülmüş olacak.
Öncelikle bu arkadaşlarımıza, uzman er ve
erbaşlarımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerimize inşallah bu
güzel adım hayırlı olur, hayırlara vesile olur çünkü
gerçekten onların -aileleriyle birlikte düşünüldüğünde- en
verimli çağını, dönemini burada geçirdikten sonra, artık
sivil hayatta başka, alternatif olarak hayatını idame ettirme
imkânı hemen hemen bulunmayan bu arkadaşlarımıza toplumun
bu katkısı, bu desteği gerekiyordu. Hep birlikte çözüyoruz.
Ben emeği geçen tüm arkadaşlara,
Bakanlığımıza, Silahlı Kuvvetlerimize, muhalefete
mensup arkadaşlarımıza, herkese teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ikinci
bölüm üzerideki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeler, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza arz edeceğim.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25 inci maddesinin aşağıdaki
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Sait Dilek Bekir Bozdağ
Giresun Isparta Yozgat
T. Ziyaeddin Akbulut Hüseyin Gülsün Mehmet Ceylan
Tekirdağ Tokat Karabük
Ahmet
İyimaya
Ankara
Madde 25 - 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman
Erbaş Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
bu cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler
eklenmiştir.
"Bunlardan;
a) İstihdam edildikleri kadronun görev özelliklerine göre
sınıf ve branşları ile ilgili sağlık nitelikleri
uygun olanların,
b) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu kapsamında malul olanlardan
istekleri, bilgi ve tecrübelerinin sınıfı için faydalı olması
ve fiziki noksanlıklarını kapatabilmesi
şartıyla mensup olduğu kuvvet komutanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik
Komutanlığı ile Genelkurmay Başkanlığınca
uygun görülenlerden, istihdam edilecekleri kadronun sağlık
niteliklerini taşıyanların, müteakip sözleşmeleri, bir
yıldan az, beş yıldan fazla olmamak şartıyla azami
kırkbeş yaşına girdikleri yıla kadar
uzatılabilir. Yaş sınırı nedeniyle Silahlı
Kuvvetlerden ayrılacak olanlardan istekliler, merkezi yönetim bütçe
kanunlarında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın,
Milli Savunma Bakanlığı, MSB ANT Başkanlığı
ve Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı dâhil) kadrolarında emekli
aylığına hak kazandıkları tarihe kadar Devlet memuru
olarak istihdam edilirler. Atama işlemleri yaş
sınırının dolmasından önce tamamlanır ve
atanılan görevin aylık ve diğer mali haklarına göreve
başlanılan tarihten itibaren hak kazanılır. Bunların
uzman erbaşlıkta geçen hizmet süreleri 2/2/2005 tarihli ve 5289
sayılı Kanun hükümleri dikkate alınmak suretiyle, öğrenim
durumlarına göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydıyla
kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde
değerlendirilir. Bu fıkra uyarınca atama işlemine tabi
tutulanlara 16 ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alan ikramiye
ödenmez. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yaş sınırı nedeniyle emekli olmadan Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmak zorunda kalan uzman
erbaşların, mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla emekli
aylığına hak kazandıkları tarihe kadar Milli Savunma
Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında
memur olarak istihdamları sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sayılı Askeri Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 28 nci Maddesinin sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural K. Erdal
Sipahi
Mersin İzmir İzmir
Beytullah Asil Mehmet Günal Cemaleddin Uslu
Eskişehir Antalya Edirne
Mümin
İnan
Niğde
"Uzman erbaşlar sözleşmeleri sona erdikten sonra,
emekli olmaya hak kazanıncaya kadar, öncelikle Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki uygun kadro görevlerinde, mümkün olmadığı
takdirde önceden tespit edilecek kamu kurum ve kuruluşlarında
istihdam edilirler."
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 Sıra Sayılı kanun ile
bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapılması hakkındaki kanun tasarısının 28.
Maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Zekeriya
Akıncı M.
Rıza Yalçınkaya Osman
Kaptan
Ankara Bartın Antalya
Metin
Arifağaoğlu Hikmet
Erenkaya
Artvin Kocaeli
Uzman erbaşlar sözleşmeleri sona erdikten sonra, emekli
oluncaya kadar TSK de kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam
edilirler.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükümet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Biraz önce kabul ettiğimiz önergeyle maksat hasıl olmuştur, onun
için katılmıyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Buyurun.
Gerekçe:
Uzman erbaşlara emekli hakkı vermek için.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sayılı Askeri Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 28 nci Maddesinin sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
"Uzman erbaşlar sözleşmeleri sona erdikten sonra,
emekli olmaya hak kazanıncaya kadar, öncelikle Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki uygun kadro görevlerinde, mümkün olmadığı
takdirde önceden tespit edilecek kamu kurum ve kuruluşlarında
istihdam edilirler."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükümet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Sipahi
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, yüce Meclise saygılar sunarım.
Önergemiz şuydu: Uzman erbaşlar sözleşmeleri sona
erdikten sonra, emekli olmaya hak kazanıncaya kadar, öncelikle Türk
Silahlı Kuvvetlerindeki uygun kadro görevlerinde, mümkün
olmadığı takdirde önceden tespit edilecek kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilirler.
Bu konuda iktidar partisinin hazırladığı bir
değişiklik önergesinde 25inci madde hâlinde, üç yıldır
mücadelesini verdiğimiz bir konunun halledildiğini burada
yaşamaktan, duymaktan duyduğumuz memnuniyeti, ben uzman
erbaşlarımızla, onların aileleriyle ve yıllardır
sokağa atılmış bir şekilde yaşayan bu kardeşlerimizin
aile fertleriyle paylaşmaktan son derece memnunum, onların sevinçlerine
ortak olmaktan son derece memnunum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak üç yıldır onların
kırk beş yaşına girdiklerinde aile fertleriyle birlikte
sokağa atılmamaları için mücadele ettik. Abdi İpekçi
Parkındaki eylemde onlarla beraber olduk, basında onlarla beraber
olduk, kanun teklifleri verdik, soru önergeleri verdik. Gecikmiş de olsa
onların bu gecikmiş haklarının yerine getirilmesinden,
onların sınır boylarında, en ücra vatan köşelerinde
terörle mücadele ederken canları pahasına, aile fertleriyle birlikte
yaptıkları mücadelenin karşılığını
görmüş olmalarından duyduğum memnuniyeti burada onlarla
paylaşıyorum bütün diğer parti milletvekilleriyle birlikte.
Özellikle kırk beş yaşını doldurduğu
için yaklaşık altı ay önce sokağa atılan ve üç
beş defa telefonla beni arayan, kendisi hasta, 1 çocuğu hasta, yeni
doğum yapmış bir hanımefendinin, sokakta bulunmanın
verdiği, aç olmanın verdiği ızdırapla defalarca beni
telefonla aramasının hususiyetini ve
duygusallığını yaşamıştım. Buradan,
eğer beni televizyon başında izlemeye devam ediyorsa, gelecek
günlerin onlar için güzel olmasını, onunla birlikte bu kötü kaderi
paylaşan bütün arkadaşlarımın güzel kaderlerinin devam
etmesini diliyorum.
Bir geçici maddeyle şu anda ayrılmış olan
uzman erbaşlarımızın problemlerinin de müracaat hâlinde
çözülme durumunda olduğunu öğrenmiş bulunuyorum.
Ben, buraya sadece teşekkür için çıktım. Hem bu
vesileyle, bu 25inci maddeyle bu problemin hâllinden duyduğum
teşekkürü ilgililere, hazırlayanlara iletiyorum hem de uzman
erbaş kardeşlerime aile fertleriyle beraber hayırlı olsun
diyorum.
İyi akşamlar. Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 29 ncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural K. Erdal
Sipahi
Mersin İzmir İzmir
Beytullah Asil Mümin İnan Cemaleddin Uslu
Eskişehir Niğde Edirne
Mehmet
Günal
Antalya
Madde 29 28.5.1988 tarihli ve 3346 sayılı Uzman
Jandarma Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde
yer alan ilişkileri kesilenlere ibaresinden sonra gelmek üzere personel
ve amortisman giderleri hariç ibaresi ve maddenin sonuna
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Uzman Jandarmaların, uzman jandarma okulunda geçen
öğretim ve eğitim süreleri fiili hizmet süresinden sayılır.
Uzman Jandarmalar için belirlenen gösterge tablosunda, lise veya dengi okul
mezunu olmaları esas alınır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Sipahi, buyurun efendim.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, yüce Meclise saygılar sunarım.
Bu konuyu konunun bütünü hakkında konuşurken de
defalarca bu konudaki açık haksızlığı sizlerle
paylaşmaya çalışmıştım.
Yine Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak çok
sık gündeme getirdiğimiz, kanun teklifi verdiğimiz, Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Mehmet Şandır ile beraber, bir konu
bu.
Gerçekten bu konuda açık bir haksızlık var. Bu
konuya neden Hayır. dendiğini anlamış değilim. Bu
konu Hayır. denilecek bir konu değildi. Aslında ben çok
isterdim -bu uzman jandarma konusu İçişleri
Bakanlığını ilgilendiren bir konudur. Çünkü jandarma uzmanlık
bir jandarma geleneğidir ve bunlar devlet memurlarıdır-
Sayın İçişleri Bakanının burada olmasını
tercih ederdim. Ancak Millî Savunma ile ilgili bir kanun içerisinde personel
konusunu ihtiva ettiği için buraya gelmişti. Bu açık
haksızlığı sizlerle bir kere daha paylaşıyorum.
İnşallah bundan sonra tekrar bir kanun teklifi vesilesiyle veya
silahlı kuvvetlerle ilgili başka bir torba kanun veya personelle
ilgili bir kanun geldiğinde bu konuyu şimdiden kulak dolgunluğu
olması için sizin bilgilerinize sunuyorum. Lütfen, bu konudaki açık
haksızlığı sizler kabul edin. Vicdanlarınızda
kabul edin bu yeter, gene Hayır. diyecekseniz deyin sayın AKPli
milletvekilleri ama bu açık haksızlığı hiç olmazsa
vicdanlarınızda kabul edin, bir dahaki sefere Evet. dersiniz.
Konu şu: Bu arkadaşlarımızı lise mezunu
olma şartıyla işe alıyorsunuz. Lise ve dengi okul mezunu
olmadan uzman jandarma olma şansı yok bu arkadaşların. Bu
şartla aldığınız arkadaşlarımızı
ortaokul mezunu olarak işe başlatıp ortaokul mezunu olarak
emekli ediyorsunuz. İşte açık haksızlık bu. Kaldı
ki bu arkadaşların yüzde 90ı da yüksek tahsil yapmış
durumda. Yaptığınızın açık şeyi bu,
haksızlık bu. Bana böyle bir meslek grubu gösterin, lise mezunu
olarak işe alınıp da ortaokul mezunu gibi meslek hayatı boyunca
maaş alan, öyle işe başlayıp öyle emekli olan bana
başka bir meslek grubu lütfen gösterin Türkiye Cumhuriyetinde.
İşte yaptığınız açık haksızlık bu.
İkinci bir konu: Bunlar devlet memuru. Silahlı
kuvvetlerde devlet memuru olan başka kimler var 657ye tabi? Subaylar var,
astsubaylar var. Subayların harp okulunda geçen eğitim süreleri fiilî
hizmetten sayılıyor, astsubayların meslek yüksekokulunda geçen
iki yıllık eğitim süreleri fiilî hizmetten sayılıyor.
E, bunlar da devlet memuru, uzman jandarmalar. Bunların bir
yıllık bir askerî eğitim süreleri var, diğerleri fiilî
hizmetten sayılıyorken bunların o bir yıllık
hizmetleri neden sayılmıyor, bunun bana birisi mantıki
izahını yapsın. Bu açık bir eşitsizliktir.
Ben bu konuyu sizlere bu şekilde arz etmiş olayım,
hem bu konunun bütününde hem de şimdi arz etmiş olayım.
Bilmiyorum ben Sayın Komisyonun ve Hükûmetin bu konudaki Hayır.
kanaatlerine katılır mısınız ama en azından
vicdanınızda Evet. diyeceğiniz inancındayım;
şimdi Hayır. deseniz bile bu size açıkça
anlattığım konulara bir daha sefere inşallah şimdi,
dersiniz- Evet. demenizi tercih ederim.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sipahi, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Madde 29u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 30u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 31i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 32yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 33ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 34ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 35i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 36yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 37yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 38i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 39u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 40ı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 41i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 42yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
43üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 43 üncü maddesiyle
değiştirilen 5668 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Besleme Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
yüzer birlik personeli ibaresi, gemide çeşitli sebeplerle bulunan kişiler
de dahil yüzer birlik personeli şeklinde değiştirilmiştir.
Bekir Bozdağ
Nurettin Akman Suat Kılıç
Yozgat Çankırı
Samsun
Nurettin Canikli Ayşe Nur
Bahçekapılı Ahmet
Yeni
Giresun İstanbul Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL YARDIMCI
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tatbikat, uluslararası yardım harekatı veya denizde
insani yardım gibi faaliyetler nedeniyle gemide zorunlu olarak bulunan
kişilerin de kazandan beslenmeleri amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 43ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 44ü oylarınıza sunuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, çok
kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şimdi, üzerinde mutabık
kaldığımız bir konu. Bütün partiler oy veriyor. Şimdi,
madem bu önergeler verilecek, neden iktidar partisi tarafından veriliyor
bunlar? Grup başkan vekilleri olarak bunlara imza atabilirdik, bu
önergeleri ortak verebilirdik. Burada bir nezaketsizlik var. Bunun
kayıtlara geçmesini istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
MUHARREM İNCE (Yalova) Böyle olmamalıydı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, izin verirseniz
MUHARREM İNCE (Yalova) Bizim de orada
imzalarımızla birlikte olmalıydı. Biz anlayış
gösteriyoruz, destek veriyoruz, MHP destek veriyor, Cumhuriyet Halk Partisi
destek veriyor. Daha nazik bir geçiş olabilirdi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
Sayın Canikli, buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, Sayın İncenin, yani Böyle bir ortamda nezaketsiz
oldu. ifadesini açıkçası biraz yadırgadım, önce onu
söyleyeyim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Aynı nezakette olabilirdiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ayrıca şu
var: Bakın, bunların hepsi teknik düzenlemeler ve biz,
arkadaşlarımıza Önergeleriniz varsa birleştirelim. diye
de önerdik. Muharrem Bey size de söyledim ve size de söyledim, yani Ortak
önergelerde birlikte hareket edelim. diye söyledim. Dolayısıyla Biz
ayrı vereceğiz. dediler. Bu nedenle
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır, hayır. Öyle bir
şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır. Ortak olan o
cep telefonu
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bakın, Allah
aşkına! Çok net olarak şunu söyledim Sayın
Başkanım: Kesinlikle ne böyle bir amacımız var ne böyle bir
niyetimiz var. Yani daha önceki görüşmelerde de ya da mutabakata
vardığımız konularda da hep birlikte imzalayarak verdik.
Dolayısıyla böyle bir, yani yanlış bir amaçla ya da art
niyetli -öyle söyleyelim- bir amaç, hedef kesinlikle söz konusu değildir
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Anladım. Yani diğer grup başkan
vekili arkadaşlarımız da AK PARTİnin bu verdikleri
önergelerde bizim de imzalarımız olsaydı, çünkü mutabakat
üzerine geçiyor, bizim de zaten bunlara bir itirazımız yoktur.
ifadesini kullandılar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, madem
teknik bir önerge hepimizin imzası olabilirdi.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın
Canikli Önerdik. dedi. Böyle bir önerge gelmedi, önümüze de gelmedi.
Bakın emekliliklerle ilgili husus vardı. Sayın Bakan, bizim
önergemize Biz daha önce kabul ettik. demiş. Bu önergenin nerede
hazırlandığını biliyoruz, kimin
hazırladığını biliyoruz. Keşke gruplara gelinseydi
de Burada ortak bir şekilde verelim. denseydi de her şey
mutabakatla olsaydı, ona da Evet. diyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ama böyle bir
önergenin geleceği biliniyordu zaten Sayın Başkan. Bu önergede
gizli, saklı, kapaklı bir şey yok ki Allah aşkına!
Yapmayın yani! Böyle bir
OKTAY VURAL (İzmir) Yani dolayısıyla böyle bir,
AKP Grubunun bu önergeler konusunda Birleştirelim. diye bir şeyi
olmamıştır, kaldı ki burada birleştirilen husus da
oldu. Herkesin önergeleri burada aynı mahiyette olduğu için
oylandı ve eklendi biliyorsunuz cep telefonlarıyla ilgili.
BAŞKAN Evet, inşallah, bundan sonraki başka bir
kısım görüşmelerde hep beraber hareket edersiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet, bundan sonrakinde böyle
olmasın Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hepinize teşekkür ediyorum efendim.
Madde 44ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarıya yeni geçici madde ihdasına dair iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ
Nurettin Akman Nurettin Canikli
Yozgat
Çankırı Giresun
Ahmet Yeni Ayşe Nur
Bahçekapılı Suat
Kılıç
Samsun İstanbul Samsun
"Geçici Madde-1 Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce, Kanunun 21 inci maddesiyle 477 Sayılı Kanuna eklenen
61 a maddesinde belirtilen eylemler sebebiyle emre itaatsizlikte ısrar
suçundan askeri mahkemelerce verilmiş ve henüz kesinleşmemiş
olan hükümler ile kesinleşmiş ancak infaz edilmemiş olan
mahkumiyet kararları hakkında; hükmü veren askerî mahkeme
tarafından, sanık veya hükümlülerin başvurusu
aranmaksızın ve askerî savcının yazılı
görüşü alınmak suretiyle, dosya üzerinden inceleme yapılarak,
şartları mevcut ise infazın durdurulmasına, askerî
mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın yetkili ve görevli disiplin
mahkemesine gönderilmesine karar verilir.
Bu dosyalardan Askerî Yargıtay
Başsavcılığında ve Askerî Yargıtay'da inceleme
aşamasında olanlar, hükmü veren askerî mahkemeye iade edilir ve
bunlar hakkında da birinci fıkra hükmü uygulanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Önerge ile, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce cep telefonu ve sair elektronik eşyaları bulundurmak
veya kullanmaktan kaynaklanan emre itaatsizlikte ısrar suçundan,
haklarında askeri mahkemelerce karar verilmiş sanık veya
hükümlüler hakkında yapılacak işlemlere ilişkin geçiş
hükmü öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece teklife, tasarıya yeni
bir geçici madde eklenmiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ
Nurettin Akman Nurettin Canikli
Yozgat
Çankırı Giresun
Suat
Kılıç Ayşe
Nur Bahçekapılı Ahmet
Yeni
Samsun İstanbul Samsun
Geçici Madde 2- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce yaş sınırı nedeniyle Silahlı Kuvvetlerden
ayrılan ve emeklilik aylığına hak kazanamamış
olan uzman erbaşlar, üç ay içerisinde Milli Savunma Bakanlığına
müracaat etmeleri halinde, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun bu
Kanunun 26 ıncı maddesiyle değiştirilen 5 inci maddesi
hükmünden yararlandırılırlar."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yaş
sınırı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan
ve emeklilik aylığına hak kazanamamış olan uzman
erbaşlara da memuriyet hakkının tanınması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece tasarı ve tekliflere yeni bir geçici madde
eklenmiştir.
45inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 501 sıra sayılı Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 45 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir Bozdağ Nurettin Akman Suat Kılıç
Yozgat Çankırı Samsun
Nurettin Canikli Ayşe Nur
Bahçekapılı Ahmet
Yeni
Giresun İstanbul Samsun
Madde 45: Bu Kanunun;
a) 26ncı maddesi
1/8/2010 tarihinde,
b) Diğer hükümleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL
YARDIMCI (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile, Devlet memurluğuna geçirilecek uzman
erbaşların kadro çalışmalarının tamamlanabilmesi
amacıyla 25 inci maddenin yürürlük tarihinin yeniden belirlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde madde 45i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 46yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Milletimiz için ve Türk Silahlı
Kuvvetleri için ve konuya ilgisi olanlar için hayırlar getirmesini
diliyorum. Hayırlı, uğurlu olsun inşallah.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, grup
başkan vekili arkadaşlarımıza ve sizlere, hepinize canıgönülden
teşekkür ediyorum.
Sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 22 Haziran
2010 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen seyircilerimize, izleyicilerimize
hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.05