DÖNEM: 23 CİLT: 73 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
124üncü Birleşim
25 Haziran 2010 Cuma
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Çankırı
Milletvekili Nurettin Akmanın, Kore Savaşının
60ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Kütahya Tavşanlı Garp Linyitleri İşletmesi Müessese
Müdürlüğünde yaşananlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, tarım ve ithal mısır
atığı sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V. - AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Kore Savaşına katılan kahraman
ordumuza, şehit ve gazilerimize ilişkin açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Mehmet
Altan Karapaşaoğlunun, Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın Garp Linyitleri İşletmesi Müessese
Müdürlüğüne ilişkin yaptığı gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Garp Linyitleri İşletmesi Müessese
Müdürlüğü hakkında yaptığı gündem dışı
konuşmasıyla ilgili Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının
açıklamada bulunmamasına ilişkin açıklaması
4.- Niğde Milletvekili
Mümin İnanın, Niğdeli bir vatandaşın
arabasının arka camında bulunan Türk Bayrağıyla
gezmesinin engellenmesine ilişkin açıklaması
5.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, mısır üreticilerinin
desteklenmesine ilişkin açıklaması
6.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, GDOlu ürünlere ve biyoetanol
atığına ilişkin açıklaması
7.- Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaşın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerine ilişkin açıklaması
8.- Konya Milletvekili Atilla
Kartın, Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordunun, konuşmasında
isminden bahsetmesine ilişkin açıklaması
9.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordunun,
konuşmasında isminden bahsetmesine ilişkin açıklaması
10.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Diyanet İşleri
Başkanlığının dinin siyasete alet edilmemesi konusunda
herhangi bir görüşüne rastlamadığına ilişkin
açıklaması
VI. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Van Milletvekili Özdal
Üçer ve 19 milletvekilinin, madde bağımlılığı
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/789)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, pamuk sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/790)
3.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 27 milletvekilinin, üniversite mezunu
işsizlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/791)
4.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldızın, yolsuzluk
sorununun araştırılarak yolsuzlukla mücadele için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/792)
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
3.- Milletlerarası Para
Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Karayolları Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20
Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı: 499)
5.- İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)
6.- Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162,
2/443) (S. Sayısı: 507)
VIII. - OYLAMALAR
1.- Karayolları Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Teklifinin oylaması
IX. -
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Aydın Milletvekili
Recep Tanerin, bazı ormanlık alanlardaki böcekle mücadeleye
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/14628)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahya Şeker Fabrikasının değer
tespitine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/14767)
3.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafakın, bir şirketin vergi borcuna
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/14824)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, tarihî bir caminin restorasyonuna ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/14856)
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, yazılı soru önergelerinin
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/15100)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
11.03te açılarak yedi oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Mehmet
Emrehan Halıcının, özgür İnternet kullanımına
ilişkin gündem dışı konuşmasına
Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım cevap
verdi.
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Denizlide
yaşanan sel felaketine,
İstanbul Milletvekili
Algan Hacaloğlu, gazeteci yazar İlhan Selçukun vefatına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan ve 24 milletvekilinin, belediyelerin mali yapısındaki
sorunların (10/785),
Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan ve 24 milletvekilinin, dâhilde işleme rejiminin (10/786) ,
Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan ve 23 milletvekilinin, serbest bölgelerin sorunlarının
(10/787),
Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve 21 milletvekilinin, özelleştirme uygulamalarındaki
sorunların (10/788),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mehmet Ali Şahinin, Suriye Halk Meclisi Başkanı Mahmoud Al
Abrashın vaki davetine icabetle, Şamda düzenlenecek olan İslam
Konferansı Örgütü Parlamento Birliği (İKÖPAB) Olağanüstü
Konferansına katılmak üzere, Suriyeye resmî ziyarette
bulunmasına,
AB Uyum Komisyonu
Başkanı Yaşar Yakışın, Gürcistan Başbakan
Yardımcısı Giorgi Baramidzenin vaki davetine icabetle, 15-17
Temmuz 2010 tarihlerinde Gürcistanın Tiflis kentinde düzenlenecek olan
Gürcistanın Avrupa Yolu Konferansına katılmasına,
İlişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Birleşmiş Milletler
Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının 5 Eylül 2010 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFIL Harekâtına iştirak etmesi hususunda Anayasanın 92nci
maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata ve Batman Milletvekili Bengi Yıldızın, uygulanan iç ve
dış politikalarda Hükûmet Programında verdiği sözleri
yerine getirmediği, ekonomik ve sosyal sorunları çözmede
başarılı olamadığı iddiasıyla Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesinin (11/12) gündeme alınıp
alınmamasına ilişkin ön görüşmesi tamamlandı; yapılan
oylama sonucunda önergenin gündeme alınması kabul edilmedi.
Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak, 2002 yılından bugüne kadar Türkiyede yapılan
yatırımların hangi kaynaklardan yapıldığına,
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, Devlet Bakanı Hayati Yazıcının
sınırların yeniden değişebileceğine dair bir
açıklaması üzerine, Türkiyenin emperyal talepleri olmaması
gerektiği, bu konuda bir çalışma var ise Parlamentoyu
bilgilendirmeleri gerektiğine,
Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan, Adana Milletvekili Ömer Çelikin, gensoru önergesinde ifade
etmediklerini söyleyerek tahrifat yaptığına,
Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan, konuşmasında sarf ettiği sözler nedeniyle Genel
Kuruldan özür dilediğine,
Adana Milletvekili Ömer
Çelik, Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, şahsına ve AK PARTİ Grubuna
sataşmasına,
Batman Milletvekili Bengi
Yıldız, Adana Milletvekili Ömer Çelikin, BDP Grubuna
sataşmasına,
Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Batman Milletvekili Bengi Yıldızın sözleri ve
Başkanlık Divanının tutumuna,
İstanbul Milletvekili
Şükrü Mustafa Elekdağ, Adana Milletvekili Ömer Çelikin, sözlerini
tahrif ettiğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Kadın-Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, AK PARTİ
Grubunca aday gösterilen Bursa Milletvekili Ali Koyuncu seçildi.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/761) (S. Sayısı:
458),
Görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4üncü sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan Karayolları Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20 Milletvekilinin, 5539
Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/788,
2/226) (S. Sayısı: 499) ikinci bölümünün 37nci maddesine kadar kabul
edildi.
Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, 499 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı ve
Teklifinin birçok maddesinin çeşitli kanunların değişik
maddelerinde birden fazla değişiklik içerdiğine, buna rağmen
tek madde gibi işlem gördüğüne; bu
yanlışlığın uygulamada düzeltilmesi gerektiğine
ilişkin bir açıklamada bulundu.
25 Haziran 2010 Cuma günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşime
23.54te son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Harun
TÜFEKCİ Yusuf
COŞKUN
Konya Bingöl
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih METİN
Bolu
Kâtip
Üye
No.: 167
II.- GELEN KÂĞITLAR
25 Haziran 2010 Cuma
Tezkereler
1.- Aksaray Milletvekili
Osman Ertuğrulun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1234) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
2.- Mardin Milletvekili Emine
Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1235) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna ) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
3.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binicinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1236) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.6.2010)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanakın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1237) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.6.2010)
5.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1238) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
6.- Van Milletvekili Özdal
Üçerin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1239) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
7.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halisin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1240) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
8.- Van Milletvekili Özdal
Üçerin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1241) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
9.- Edirne Milletvekili
Bilgin Paçarızın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1242) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
10.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1243) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
Raporlar
1.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S.
Sayısı: 524) (Dağıtma tarihi: 25.6.2010) (GÜNDEME)
2.- Mali Kural Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/891) (S.
Sayısı: 525) (Dağıtma tarihi: 25.6.2010) (GÜNDEME)
3.- Terörle Mücadele Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakırın;
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın; Hakkari Milletvekili
Hamit Geylaninin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet
Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman
Milletvekili Mehmet Emin Ekmenin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S.
Sayısı: 526) (Dağıtma tarihi: 25.6.2010) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van Milletvekili Özdal
Üçer ve 19 Milletvekilinin, madde bağımlılığı
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/789) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.04.2010)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 Milletvekilinin, pamuk sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/790) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.04.2010)
3.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 27 Milletvekilinin, üniversite mezunu
işsizlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/791)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.04.2010)
4.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldızın, yolsuzluk
sorununun araştırılarak yolsuzlukla mücadele için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/792)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.04.2010)
25 Haziran 2010 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, 25 Haziran Kore Savaşının başlamasının
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Çankırı Milletvekili
Nurettin Akmana aittir.
Buyurunuz Sayın Akman.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Çankırı Milletvekili Nurettin Akmanın, Kore
Savaşının 60ıncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
NURETTİN AKMAN
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Türk insanın zihninde askerî ve siyasi tarihimizde önemli bir yeri olan
Kore Savaşının başlamasının 60ıncı
yıl dönümü nedeniyle şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, dün, vatan
savunması uğruna şehit olan aziz kahraman askerlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailelerine
başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza da
acil şifalar temenni ediyorum.
Bugünün dünyasının
sayılı demokrasi ve ekonomilerinden biri olan Güney Kore Sabah
ülkesi anlamına gelmektedir. Geçmişte Kore Yarımadası uzun
yıllar savaşlara sahne olmuştur. Kore Harbi, istilaya uğramış
bir ülkenin özgürlüğü uğrunda Birleşmiş Milletler Örgütüne
üye devletlerin bir kısmının iştirakiyle yapılan ilk
ve müşterek silahlı karşı koymadır.
1948 yılında
yapılan seçimlerle Kore kuzey ve güney olmak üzere ikiye
ayrılmıştır. Sovyetler ve Çinin desteğini alan Kuzey
Kore 25 Haziran 1950 tarihinde saldırıya geçmiş ve Güney Koreyi
işgale başlamıştır. Bunun üzerine Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kuzey Koreye askerî müdahale kararı
almıştır. Bu çağrıya olumlu cevap veren Türkiye,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 Haziran 1950 tarihli oturumunda Güney
Koreye asker gönderme kararı vermiş ve Genelkurmay
Başkanlığınca 1 tugay ile 241inci Piyade Alayı bu
ülkeye görevlendirilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kurtuluş Savaşından beri
savaşa girmemiş olan Türk askeri Kore Savaşında destanlar
yazmış, çok büyük kahramanlıklar göstermiştir. Bu
başarılar Türkiye'nin 1952 yılında NATOya
alınmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Korede
savaşan Türk tugayı savaşın kaderini 4 kez
değiştirmiştir. Kunuri, Kumyangjang-Ni muharebeleriyle Çin
ordularını yenmiş, Birleşmiş Milletler kuvvetlerini
büyük bir hezimetten kurtarmış, Seul savunmasıyla başkentin
düşmana geçmesine mâni olmuş, nihayet Wegas muharebesiyle de
ateşkes anlaşmasının yapılmasına imkân
sağlamıştır.
Bu başarıları
sebebiyle tugayımız Kore Cumhurbaşkanlığınca
Birlik Nişanı, Amerika Kongresince Mümtaz Birlik Madalyası ve
Beratı, Amerika Birleşik Devletleri
Başkanlığınca da Legion of Merit Nişanıyla
taltif edilmiştir.
Kore savaşlarında
741 askerimiz şehit olmuş, 2.147 askerimiz yaralanmış, 234
askerimiz esir düşmüş, 175 askerimiz ise kaybolmuştur. Korede
şehit olan askerlerimizin isimleri Ankarada inşa edilen Kore
Anıtında yer almaktadır. Hâlen Korede Pusan şehrinde bir
şehitliğimiz mevcuttur. Kore Savaşına iştirak eden
askerlerimize 1005 sayılı Kanun
Kore Savaşı,
aynı zamanda canını hiçe sayarak kahraman Mehmetçiklerimizin
destanlarıyla doludur. 22 Nisan 1951de Çin kuvvetlerince
kuşatılan Türk piyade bölüğünde görevli Topçu Üsteğmen
Mehmet Gönençten şu telsiz mesajı alınmıştır:
Düşman bulunduğum tepeyi işgal etti. Çok şehit verdik,
telsizcimiz de şehit oldu. Koordinat veriyorum, bataryalar ateş
etsin. Bunun üzerine topçu istihbarat subayı telsizle şu ikazı
yapar: Verdiğiniz koordinatlar bulunduğunuz yerdir. Üsteğmen
Gönenç: Evet, öyle; biz düşmana teslim olmak istemiyoruz. Bizi onlara
teslim etmeyin. Vasiyetim budur. Bizi ateşlerimizle şehit edin.
Üsteğmen Gönençin bu vasiyeti üzerine bu vasiyeti yerine getirilmiştir.
Kore Savaşı, Türk
ve Güney Kore halkları arasında sarsılmaz bir kardeşlik
bağı oluşturmuştur. Anadoluda Kore Savaşına
katılan gazilerimiz Koreli olarak anılmaktadır. 2002 Dünya
Futbol Şampiyonasında Kore halklarının Türk Millî
Takımına gösterdiği yakınlık ve destek her türlü
takdirin üzerindedir. Bugün Güney Korenin önde gelen firmaları Hyundai
Rotem, SK Group ülkemizde çok önemli icraatlar yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber 2
Bakanımız, iktidar, muhalefet milletvekillerimizden oluşan bir
heyetle Değerli Cumhurbaşkanımıza eşlik ettik,
fevkalade karşılandık. Kan kardeşi ülke olarak Türkiye
anılmaktadır. Orada nükleer enerjiyle ilgili imzalar
atıldı. Nükleer santralleri gezdik, Pusan şehitliğimizde
çok duygusal anlar yaşadık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
NURETTİN AKMAN (Devamla)
Ben, Kore Savaşının başlaması yıl dönümü
vesilesiyle Kore Savaşıyla birlikte temelleri atılan ülkemiz ve
Güney Kore arasında dostluk ve kardeşlik bağının daha
da yücelmesini diliyor, şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor,
yaşayan gazilerimize şükran duygularımızı belirtiyor,
sağlıklar diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akman.
Sayın Doğru,
sisteme girmişsiniz. Bu konuyla ilgili mi?
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Kore
Savaşına katılan kahraman ordumuza, şehit ve gazilerimize
ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milletimizin kahramanlık
gösterdiği Kore Savaşına katılan ordumuzun bütün
personelini, şehitlerini, gazilerini saygıyla ve şükranla
anıyorum. Gazilerimizin, şehitlerimizin haklarını
ödeyemeyiz. Onlar vatanları, bayrakları, milletimiz için şehit
ve gazi oldular. Ancak gazilerimizin bizden istekleri vardır. Önce
gaziler, aileleri ve şehit aileleri saygı, sevgi bekliyorlar, onlara
sevgiyle, saygıyla yaklaşmalıyız.
Gazilerimizin durumları
iyi değildir. Gazi maaşları artırılmalıdır,
gazi çocukları da şehit çocukları gibi askerlikten muaf
tutulmalıdır. Gaziler arasında subay, astsubay, yedek subay olarak
ayrım yapılmasına son verilmelidir. Maluliyetlerin tespiti
Sosyal Güvenlik Kurumundan alınmalı Millî Savunma
Bakanlığına verilmelidir. Sonuçta da ülkemizde son zamanlardaki
terörle beraber şehit ve gazilerimizin artmış olduğu
düşünülürse şehit ve gazilerimizi de içerisine alan bir bakanlık
kurulmalıdır. Bu tür bakanlıklar dünyanın birçok ülkesinde
vardır.
Söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru.
Gündem dışı
ikinci söz Kütahya Tavşanlı GLİ Müessese Müdürlüğünde
yaşananlar üzerine söz isteyen Kütahya Milletvekili Alim Işıka
aittir.
Buyurunuz Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahya Tavşanlı Garp Linyitleri
İşletmesi Müessese Müdürlüğünde yaşananlara ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Kütahya ili
Tavşanlı ilçemizde bulunan Garp
Linyit İşletmeleri, kısaca GLİ Müessese Müdürlüğünde
yaşananlarla ilgili olarak gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Ayrıca, birkaç gündür
vatan savunması adına
hayatlarını kaybeden şehitlerimize tekrar Allahtan rahmet
diliyor, milletimizin başı sağ olsun diyorum. Bu konuda bugün
saat on birde konuya gösterdiği hassasiyet nedeniyle bir basın
toplantısı düzenleyip konuyu gündeme taşıyan Cumhuriyet
Halk Partisi Konya Milletvekili Sayın Atilla Karta da ayrıca
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
GLİ Müessese Müdürlüğü 1938 yılında Etibanka
bağlı olarak kurulan Değirmisaz İşletmesinin
değişik dönemlerde bazı düzenlemelerin ardından en son
TKİ Yönetim Kurulunun 2004 yılında aldığı bir
kararla müessese müdürlüğü hâline getirilmiş ve bugün 2589 personelin
çalıştığı, ülkemizde yıllık toplam 50 milyon
ton satılabilir linyit üretiminin yaklaşık yüzde 8inin
karşılandığı çok önemli bir işletmemizdir. Ama ne
yazık ki bu işletmeyle ilgili yaşanan birçok olumsuzluk maalesef
hepimizi rahatsız etmektedir.
Cumhurbaşkanlığı
makamına ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına
ulaşan bir ihbarda yer alan Tavşanlı Garp Linyit
İşletmesi Müessese Müdürlüğüne bağlı Tunçbilek
İşletmesinde 1 Haziran 2005 tarihinde dağıtılan
kömürlerin sevk fişleri üzerine görevlilere baskı uygulanarak 31
Mayıs 2005 tarihinin yazıldığı, kredili kömür
dağıtımının 31 Mayıs 2005 tarihinde sona erdiğinin
ve 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren kömüre zam geleceğinin
bilindiği, kömüre gelen zammın kredili satışlara
yansıtılmayarak eski fiyatlarla satılmasına göz
yumulduğu iddiaları üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının 28 Haziran 2005 tarih ve 359 sayılı
yazılarıyla görevlendirilen başmüfettişlerin
yaptıkları soruşturmalar sonunda hazırlanan raporda
iddiaların doğruluğu tespit edilmiş ve müessese müdürüyle 4
personele idari ceza verilmiştir.
Teftiş raporunda yönetim
kurulu kararlarını yok sayarak kendi doğrularıyla hareket
eden müessese müdürüne, disiplin yönünden idarecilik görevini ortadan
kaldıran aylıktan kesme cezası öngörülmüş ve aynı
görev unvanıyla memuriyetine devamının uygun olamayacağı
görüşü de ilgili Genel Müdürlük makamına bildirilmiştir.
Öte yandan, konuyla ilgili
olarak bir vatandaş tarafından Tavşanlı Cumhuriyet
Başsavcılığına yapılan başvuruya istinaden,
anılan Başsavcılıkça Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesinde
açılan dava sonucunda 1 Temmuz 2008 tarihli 2008/296 sayılı
Kararla da müessese müdürü ve görevli 5 personel hakkında görevi kötüye
kullanmak suçundan Türk Ceza Kanununun 257/1inci maddesi uyarınca
takdiren bir yıl ancak aynı Ceza Kanununun 62nci maddesi
gereğince 1/6 oranında takdiren indirim yapılarak onar ay hapis
cezasıyla ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar
verilmiştir. Bu karar ve Teftiş Kurulu raporu ilgili Genel Müdürlük
tarafından onaylanmış ve gereği için Hukuk Dairesine ve
Personel Dairesine iletildiği hâlde aradan geçen beş yıllık
süre boyunca, maalesef, bu konuda bir adım dahi atılmadan görevliler
hâlâ görevlerine devam etmektedirler.
Bu konuda şahsım ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak çok farklı girişimlerde
bulunulmuş, 2009-2010 yıllarında 10 adet -farklı
tarihlerde- önerge, 1 adet Meclis araştırma önergesi verilmiş;
ayrıca, madenciliğin araştırılmasıyla ilgili
sorunlar çerçevesinde bu önergemizin ele alınması konusunda 2 kez
yirmi ve onar dakikalık konuşma yapılmış; diğer
taraftan, madenciliğin sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili kurulan komisyon
başkanlığına bizzat şahsım tarafından,
inceleme gezisi içerisine GLİnin de alınması dilekçeyle talep
edilmiş olmasına rağmen, maalesef beklenen sonuçların
hiçbirisi alınamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİM IŞIK (Devamla)
Çok teşekkür ederim.
Sadece bir soru önergesine
Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın vermiş
olduğu 26/1/2010 tarih ve 1188 sayılı cevabi
yazısında, özetle önergede belirtilen tarihler doğru olmamakla beraber,
Söz konusu personel ile ilgili dosyanın Yargıtayda temyiz süreci
devam ettiğinden görev değişiklikleriyle ilgili bir işlem
yapılamamıştır. denilmekle yetinilmiştir. O günden
bugüne verdiğim iki önerge hâlen işlemde ve cevapsız
durumdadır.
Aynı Hükûmetin
Tarım Bakanı Kütahya İl Müdürünü bir teftiş sonucunda
kınama cezası aldığı gerekçesiyle görevden alabilirken
yargı kararı ve müfettiş raporları ortada olmasına
rağmen, bu konuda bir adım atılmamasını yüce Meclisin
takdirlerine ve kamuoyuna bırakıyorum.
Son yaptığım
bu gündem dışı konuşmayla ilgili olarak şuradan
şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakana ve ilgili bürokratlarına
yirmi günlük süre, bu sürenin sonunda herhangi bir işlem yapılmaması
hâlinde şahsım, bizzat, cumhuriyet
başsavcılığına bu konuyla ilgili suç duyurusunda
bulunacak ve gerekli işlemlerin takibini yaparak
sonuçlandıracaktır.
Saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
Gündem dışı
üçüncü söz, tarım ve ithal mısır atığı sorunları
hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncüye aittir.
Buyurunuz Sayın Tütüncü.
3.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, tarım ve ithal
mısır atığı sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken PKK
terörünü lanetliyorum, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, yüce Türk
milletine başsağlığı diliyorum, yaralılara acil
şifalar temenni ediyorum. Türkiye'nin dört bir yanında, şu anda
köylerde, kasabalarda, beldelerde, ilçelerde PKK terörünü lanetleyen
toplantılar yapılmaktadır. Bunlardan bir tanesi de
Tekirdağın Malkara ilçesidir. Trakya, PKK terörünü lanetlemede
ayağa kalkmaya başlamıştır. Teröre dolaylı ya da
dolaysız olarak destek verenlere duyurulur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında tarımın
sorunlarını anlatmak için saatler yetmez. Burada konumuz bir ithalat
patlamasının tarıma getirmiş olduğu ek yüklerle ilgili
ama şunu söylemek istiyorum: Ne yazık ki, AKP İktidarında
tarımı, tarım sektörünü ekonominin sırtında kambur
olarak gören bir anlayış hâkim oldu ve uygulanan politikalar, Türkiye
ekonomisini bu kamburdan nasıl kurtarabilirize dönük olarak kurgulandı
ve tarımın, çiftçinin, hayvancılığın durumu ortada,
perişan.
Şimdi, yem girdileri
piyasası ithal mısır atığıyla boğulmak
üzere. Sorunun özü, esası şudur Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri: Gereksiz bir ithalat patlaması yapıldı. Biyoetanol
atığı damıtma küspesi -kısaca DDGS olarak
adlandırılıyor- bir de mısır nişastası
atığı, mısır grizi de deniyor buna. İthalat
bağlantısı yapıldı, son on beş günlük süre içinde
300 bin tonu aşkın bir ithalat bağlantısı
yapıldı Amerika Birleşik Devletlerinde. Neden, niçin? Nerede
kullanılıyor bu? Bu ürünler, büyükbaş hayvan yemi ve
kanatlılar yem üretiminde girdi olarak kullanılıyor. Protein
değeri çok yüksek, en azından buğday kepeğinden oldukça
yüksek, ayçiçeği küspesine eşdeğer bir protein değerine
sahip.
Şimdi, Dünya Ticaret
Örgütüne bir taahhüdü var Türkiyenin, bu ürünlerle ilgili gümrük vergisi
maksimum yüzde 4 olacak. Bu ne anlama geliyor? Konunun özüne
ışık tutma açısından bu rakamları sizlerle
paylaşmak durumundayım. Ne anlama geliyor? Dünya Ticaret Örgütüne
vermiş olduğumuz bu maksimum gümrük vergisi oranı
mısır, ayçiçeği tohumu, soya fasulyesi, buğday kepeği
vergi oranından düşük. Türkiyede geçen sezonun ayçiçeği
küspeleri depolarda bekliyor, satılamıyor. Siz, Amerika Birleşik
Devletlerinden daha düşük gümrük vergisiyle mısır küspesi ve
damıtma küspesi ithal ediyorsunuz, ithalatı patlatıyorsunuz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; böylesine bir saçmalık olur mu?
Ayıptır, günahtır! Ne yapmak istiyorsunuz? Ne olacak? Size ne
olacağını kısaca anlatmaya çalışayım. Önce,
yerli yem katkı maddelerinin fiyatı düşecek yani bu ithalat
patlaması önce buğday kepeğini vuracak -nitekim vuruyor- sonra
ayçiçeği küspesini vuracak ve kanola küspesini vuracak. Bu kadarla kalacak
mı? Hayır. Daha sonra yumuşak buğdayın, yemlik
buğdayın fiyatını vuracak, kanolanın
fiyatını vuracak, ayçiçeği ürününün fiyatını
aşağıya çekecek.
Bakınız, şu
anda kanola biçiliyor, fiyat 55-60 kuruş. Geçen seneden düşük. Oysa
çiftçi 75 kuruş, hatta 80 kuruşluk bir fiyat bekliyordu. Şimdiden
bu ithalat patlaması kanolanın fiyatını
aşağıya çekti. Aynı sıkıntıyı
ayçiçeği fiyatlarında yaşayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ayrıca, bu ürünlerin
GDOlu mu yoksa GDOsuz mu olduğu konusunda ne yazık ki bir
açıklama yok. Bunun ithalatının, kimler tarafından
yapıldığını bilmiyoruz. Eğer bunun kontrolü
yapılmadıysa, yapılıp
yapılmadığının da burada açıklanması
gerekiyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği ülkeleri bu ürünlerin
ithalatını sıfırlamışlar. Türkiyede ithalat
patlaması yaratılıyor yani Avrupa Birliği gitmiş
Mersine biz gidiyoruz tersine. Neden? Kimleri yine abat ediyorsunuz? Kimleri
yine zengin ediyorsunuz?
Değerli milletvekilleri,
Amerika Birleşik Devletlerinden düşük gümrük vergisiyle bu
ithalatın Türk çiftçisine çok büyük darbe vurduğunu dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
Lütfen ithalatı acilen durdurunuz. Söz konusu ithalatın Türkiye
açısından hangi haklı gerekçelerle
başlatıldığını burada açıklayınız
ve bu ithalat kimler tarafından yapılmaktadır,
açıklayınız ve GDO yani, genetiği
değiştirilmiş organizma- açısından acaba bu ürünlerin
kontrolü yapılmış mıdır, yapılmamış
mıdır; bunu da açıklayınız.
Çok teşekkür ederim.
Hepinizi sevgiyle,
saygıyla tekrar selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tütüncü.
Sayın
Karapaşaoğlu, sisteme girmişsiniz
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, biraz önce Kütahya
Milletvekilimizin yaptığı konuşmayla ilgili bir notu
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlunun, Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın Garp Linyitleri İşletmesi
Müessese Müdürlüğüne ilişkin yaptığı gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; biraz önce Alim Işık
Arkadaşımızın açıklamasından
aldığım bir cümleyi düzeltmek istiyorum.
Evet, kendileri Maden
Sorunlarını Araştırma Komisyonuna müracaat ettiler, bu konu
hakkında bilgi verdiler ancak Komisyonumuzun kuruluş amacı
Komisyonumuzu oluşturan 21 tane önergeydi. Bu önergeler doğrultusunda
Komisyonumuz çalıştı.
Ayrıca,
araştırma komisyonlarının bürokrasinin
soruşturmalarını deruhte etmek gibi bir yetkisi
olmadığı için biz bu konuyla ilgilenmedik. İnşallah
soruşturma komisyonu olursa o zaman ilgileniriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Karapaşaoğlu.
Sayın Işık,
siz tekrar sisteme girmişsiniz, ne için acaba?
ALİM IŞIK (Kütahya)
Efendim, bu gündem dışı söz talebim üç gün önce size
ulaştığında, ilgili Bakana
ulaştırılmış olmasına rağmen, Sayın
Bakanın, burada bu konuyu önemsemeyerek bulunmamasını esefle
karşıladığımı ifade edeceğim. Ayrıca
bir ek açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Kısa bir
şey olarak lütfen
Buyurun.
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Garp Linyitleri
İşletmesi Müessese Müdürlüğü hakkında
yaptığı gündem dışı konuşmasıyla ilgili
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının açıklamada
bulunmamasına ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Söz talebimin üç dört gün
öncesinden Başkanlığınıza iletildiği ve
Başkanlığınızın da ilgili Bakanlığa
bunu ilettiğini düşündüğüm için, bugün, burada, Sayın
Enerji Bakanımızın, bu çok ciddi iddiaya ve zaman zaman ulusal
basına kadar çıkmış, beş yıldır Türkiye
gündemini meşgul eden bu konuyla ilgili bir açıklamada
bulunmamasını esefle karşılıyorum.
Ayrıca, son dönemde, bu
işletmede çalışan personelin banka promosyon gelirlerinin tam
ödenmediği yönünde, şu anda Tavşanlıda birçok
insanımızın iddia ettiği çok ciddi iddialar var. Bu
işletmeyle ilgili bu iddiaların mutlaka bu kısa süre içerisinde
ilgili Bakan tarafından bir açıklamada bulunularak düzeltilmesini ve
gerekli işlemlerin yerine getirilmesini talep ediyorum. Bu yirmi günlük
süreye bu talebim dâhildir.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Sayın İnan, siz...
MÜMİN İNAN
(Niğde) Sayın Başkanım, Niğdedeki bir olayla ilgili
çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
4.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın, Niğdeli bir
vatandaşın arabasının arka camında bulunan Türk
Bayrağıyla gezmesinin engellenmesine ilişkin
açıklaması
MÜMİN İNAN
(Niğde) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Konu İçişleri
Bakanımızı ilgilendiriyor ama Sayın Hükûmet üyesi
Ulaştırma Bakanımız da burada. Niğdede aylardır
arabasının arkasında Türk Bayrağı resmiyle gezen bir
vatandaşımız -ismi Talat Ayhan- bir kardeşimiz, dün emniyet
güçleri tarafından çevrilmek suretiyle arabasının
arkasındaki Türk Bayrağının kazınmasını ve
aksi takdirde alınan ruhsatının geri verilmeyeceğini ifade
etmişlerdir. Vatandaşımız Türk Bayrağını
kaldırmıştır. Bu bir suç mudur, yoksa -aylardır
arabasının arkasında Türk Bayrağıyla gezen birçok
insanımız var- son zamanlarda, özellikle Türkiyede meydana gelen
terör olaylarının arkasından Türk Bayrağını bir
tahrik edici unsur olarak mı görmektedirler ve bunun için mi
kaldırmaktadırlar? Vatandaşımız bunu sormaktadır.
Ben de Talat Ayhan adına ve Niğde Milletvekili adına, Hükûmet
üyelerinden bunu hassaten cevaplamalarını arzu ediyorum.
Teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın İnan.
Sayın Köse, siz hangi
konuyla ilgili...
Buyurunuz.
5.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, mısır
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünyada ve ülkemizde
tarımın önemli bir ürünü olan mısırın
kullanımında şüphesiz bir artış vardır. Bu
artışın sebebi, büyük ölçüde, ülkenin gelişmesi, nüfus ve
gelir artışı ve aynı zamanda kentleşmedir. Bu anlamda,
mısır ve mısırdan elde edilen diğer ürünler
açısından mısır üreticileri mutlaka desteklenmelidir. Ne
yazık ki AKP İktidarı döneminde bu destek yeterince
verilememektedir, mısır ithaline gidiliyor. Sebebi de,
mısır üretiminin girdilerinin çok pahalı olması ve
satışta da gerçek değerini bulmamasıdır. İthal
edilen mısırların da GDOlu ürün şüphesi olması
nedeniyle
Gümrük kapılarında yeterince laboratuvar da bulunmamaktadır.
Sayın Bakan burada olsaydı, gerçekten, dikkat çekmek
açısından bu bilgileri sunması gerekirdi.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Köse.
Sayın Tütüncü, siz
konuşmuştunuz, ne için istiyorsunuz?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Konuşmuştum efendim de, hoşgörünüze
sığınarak, kısa, iki saniyelik bir açıklama yapma
ihtiyacını hissettim arkadaşımızdan sonra.
BAŞKAN Nedir,
anlayamadım?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Konuşmamla ilgili.
BAŞKAN Düzeltme mi
yapacaksınız?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) 60ıncı maddeye göre.
BAŞKAN Buyurun.
6.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, GDOlu ürünlere ve
biyoetanol atığına ilişkin açıklaması
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan, hoşgörünüze
teşekkür ederim.
Düzeltme değil, çok
önemli -Sayın Kösenin konuşmasından sonra- bir açıklama
yapma ihtiyacı hasıl oldu.
Efendim, bu GDO olayı
çok önemli (genetiği değiştirilmiş organizmalar) ve ne
yazık ki bu 300 bin tonluk ithalat bağlantısıyla büyük bir
olasılıkla bu ürünler Türkiyeye geliyor. Hayvan yeminde yani büyükbaş
ve kanatlı hayvanların yeminde kullanılıyor ve Türkiye,
insanımız bunu ne yazık ki alacak.
Asıl konu şu: Bu
biyoetanol atığı küspesinde yüzde 8 ile 11 arasında
yağ var, yani düşük gümrük vergisiyle bu ürünleri ithal edenler,
dolayısıyla çok düşük gümrük vergisiyle de yağ ithal etmiş
oluyorlar.
Bana bu konuyla ilgili
açıklama fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Sağ olun Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Van Milletvekili Özdal Üçer ve 19 milletvekilinin, madde
bağımlılığı sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/789)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde çocuklarda ve genç
nüfusta madde bağımlılığı giderek
artmaktadır. Başta Van olmak üzere ülke genelinde ilköğretim ve
ortaöğretim öğrencilerinde, başta çocuklar olmak üzere genç
nüfusta bağımlılık yapan madde kullanımının
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Özdal Üçer (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı
Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de uyuşturucu madde kullanım yaşı gittikçe
düşmektedir. EGM KOM Daire Başkanlığına
bağlı Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM)
verilerine göre en fazla kullanıcının bulunduğu yaş
aralığının 15-24 yaş arası olduğu
görülmektedir. 2007 yılında yapılan bir çalışmada
ülkemiz genelinde genç nüfusta herhangi bir madde kullanım oranı %
2,9 olarak tespit edilmiştir.
Çocuklarda ve gençlerde madde
kullanımını tetikleyen birçok neden bulunmaktadır. Madde
kullanımını tetikleyen nedenler arasında; merak ve
arkadaş etkisi ilk iki sırayı almaktadır. Bunun yanında
gençlerin ergenlik döneminde, rol-model arayışları da madde
kullanımında diğer bir önemli etkendir. Bu önemli etmenlerin
tamamının toplu olarak sergilendiği mecralardan en önemlisi de
hiç şüphesiz televizyondur. Madde kullanımı açısından
risk grubu içindeki okul çağındaki çocuklarda dizi izleme oranı
da % 70 olarak tespit edilmiştir. Okul çağı gençlerde dizi film
izleme oranı da dizilerin kahramanları ve işlenen konular
bakımından bir kat daha önem kazanmaktadır. Diğer bir
önemli neden de öğretmenlerin tükenmişliği ve öğrenci için
güçlü bir model olamayışıdır. Günümüzde ilköğretim
başlarında çocuk için en güçlü model olan öğretmenin yerini
arkadaş almıştır.
Son 12 aylık dönemde
kullanıldığı bildirilen maddeler içinde, öğrencilerin
yüzde 3'ünden fazlası esrar, yüzde 2'den fazlası da uçucu madde
kullandığını ifade edilmektedir. Kullananlar arasında
ilk kullanılan maddeler esrar, sakinleştirici ya da sedatifler ve
ectasydir. Gençlerde madde kullanımı ile mücadelede başta Millî
Eğitim Bakanlığı olmak üzere bir çok kuruma çok ciddi
görevler düşmektedir. Fakat Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından yürütülen programların pek çoğunda temel sorumluluk
rehberlik öğretmenlerinde olup psikolojik danışmanlık ve rehberlik
öğretmenleri sayıca yetersizdir. Okullarda sosyal ve psikolojik
olarak destek programlarının temel sorumlusu olan psikolojik
danışmanlık ve rehberlik öğretmenlerinin
kadrolarının artırılması sağlanmalıdır.
Ayrıca, öğretmenlerin rehberlik ve psikolojik
danışmanlık kapasitesinin geliştirilmesine yönelik hizmet içi
eğitim programları düzenlenmelidir. Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından çocuklara yönelik programlar
sırasında aileler ile görüşmeler yapılması
gerekmektedir. Ancak, ailelerin çalışma temposunun
yoğunluğu nedeniyle bu iletişim kurulamamaktadır. Bu konuda
okul aile birlikleri de yetersiz kalmaktadır. Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü tarafından ülke çapında gençlerin gelişmesine
yönelik olarak, gençlik kampları, gençlik kulüpleri, gençlik merkezlerinde
spor etkinliklerine katılması sağlanmaktadır. Ancak, hedef
grubuna göre çok az sayıda genç bu kuruluşlardan
yararlanabilmektedir. Bu kulüplere devlet tarafından yapılan ödemeler
son derece sınırlıdır. Kamplara alınacak
öğrencilerin başarılı olanlardan seçilmesi, eğitimde
ödüllendirme kuramı ile uygun olmasına karşılık;
özellikle madde kullanan veya kullanma eğilimi olup risk grubunu
oluşturan gençlerin ders başarısının çok düşük
olduğu belirlenmiştir.
Madde
bağımlılığı ile mücadelede diğer önemli bir
görev de madde bağımlısı olan gençlerin bu
bağımlılıktan kurtulmasında Sağlık
Bakanlığına düşmektedir. Fakat ülkemizde madde
bağımlılarının tedavisi için gerekli olan merkezlerin
sayısı oldukça sınırlıdır. Madde bağımlılığı
konusunda toplam 20 tedavi merkezi bulunmaktadır. Tedavi merkezlerindeki
yatak sayısı 495tir. Bu sayıyı artırması
gerekirken İzmir'de 18 yaş altındaki madde ve alkol
bağımlısı çocuk ve ergenlerin ayaktan ve yatılı
tedavi gördüğü Ege Üniversitesi Çocuk ve Ergen Alkol, Madde Bağımlılığı
Araştırma ve Uygulama Merkezi (EGEBAM) yatılı bölümü,
güvenlik ve temizlik personeli krizi nedeniyle kapanmıştır.
Ülkemizde madde
bağımlılığından kaynaklı ölümlerin 2002
yılından 2008 yılına kadar 17 kat artmış
olması (2002:9, 2003:6, 2004:29, 2005:26, 2006:51, 2007:147, 2008:159,
ölüm sayısı 2002'den 2008'e kadar %1766 artmıştır)
ilköğretime kadar başta esrar ve diğer maddelerin
kullanımının yaygınlaştığı göz önüne
alındığında gençlerde madde kullanımına
ilişkin önlemlerin acilen alınması gerekmektedir.
Özellikle Van ilinde madde
kullanımı 10 yaşına kadar düştüğü ve öğrenciler
arasında esrar, bali, tiner vb. maddelerin kullanımı son derece
yaygınlaşmış durumdadır. Özellikle Van'da güvenlik
güçlerinin ve okul idarecilerinin duyarsız kaldığı dile
getirilmektedir. Uyuşturucu uyutur, herkes uyursa asayiş
berkemaldır. mantığı ile
yaklaşıldığı belirtilmektedir. Hatta resmi
yetkililerin, gençlerin ve çocukların madde bağımlısı
olmasına göz yumdukları iddia edilmektedir.
Anayasa'nın 58'inci
maddesinde "...Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden,
uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü
alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri
alır." hükmü ile devletin bu konudaki sorumluluğu ve ödevi
belirtilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalar gerekçesinde, ülkemizde genç nüfusta madde
bağımlılığına ilişkin kapsamlı bir
çalışmanın ve kurumlar arası ortak bir stratejinin
olmamasını da göz önünde bulundurularak başta Van olmak üzere
ülke genelinde ilköğretim ve ortaöğretimde öğrenciler ve genç
nüfusun bağımlılık yapan madde kullanımı
hakkında kapsamlı bir araştırma yapılması büyük
önem arz etmektedir.
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin,
pamuk sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/790)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
En önemli endüstriyel
tarım ürünlerinden biri olan pamuğun dünyada üretiminin 7 bin
yıl öncesine kadar dayandığı bilinmektedir. Pamuğun
ülkemizdeki mazisi de yeni değildir. Türkiye'de M.Ö. 330 yılına
dek geriye giden uzun bir tarihçesi olan pamuğun asıl gelişmesi
11. yüzyılda 14. yüzyılda. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından
sonra ise pamuk tarımına büyük önem verilmiştir.
Pamuk; yalnızca bir
tarım ürünü değildir. Kullanıldığı alanlar
itibariyle pamuk, sanayiyi ve dolayısıyla ekonomiyi doğrudan
etkileyen ürünlerdendir. Endüstri bitkileri türlerinden hem lif hem de yağ
bitkilerinin sınıfına giren pamuk, çok sayıda sanayinin
temel ham maddesini karşılayan önemli bir bitkidir. Lifi ile tekstil
sanayinin, çekirdeğinden elde edilen pamuk yağı ile bitkisel
yağ sanayinin, kapçık ve küspesi ile yem sanayinin, ayrıca
lifleri selüloz sanayinin de ham maddesini teşkil etmektedir.
Dünya nüfusunun hızla
artması, öte yandan sanayileşen ve kalkınan toplumlarda hayat
seviyesinin yükselmesi pamuk tüketim ve gereksinimi
arttırmıştır. Pamuk lifi kullanımı son verilere
göre, tüm kullanılan lifler içerisinde %49luk bir paya sahip olup,
tüketilen tekstil bitkileri içerisinde son 10 yıl içerisinde en yüksek olan
liftir. Geçtiğimiz 30 yıl içerisinde toplam dünya pamuk tüketimi
%50'nin üzerinde artarak, yaklaşık 19 milyon tona
ulaşmıştır. Kimyasal lifler hâlâ tüketilen lifler
içerisinde daha yüksek bir paya sahip olmalarına rağmen,
insanların doğal maddelere olan tutkularının artması,
sağlık koşullarının doğal ürünleri tercihe
yöneltmesi ve kimyasal liflere doğal liflerdeki bir çok özelliğin
kazandırılamaması sebebiyle pamuk, cazibesini artan bir
şekilde muhafaza etmektedir.
Dünyada pamuğun önemi
her geçen gün artarken, ülkemizde bu önemin gerekleri henüz
yapılmamaktadır. Gün geçtikçe de bu önem kaybedilmektedir. 2010
yılında açıklanan tarımsal destek miktarları da bunun
göstergesi olmuştur ve bu rakamlar büyük hayal
kırıklığı yaratmıştır. 2010
yılı pamuk prim miktarında hiçbir artış
yapılmaması hem üreticiyi hem de pamuk üretiminden etkilenen sanayi
sektörlerini olumsuz etkilemektedir. Geçen yılın destekleme primi
olan sertifikalı tohumda 42 Krş/Kg, sertifikasız tohumda 35
Krş/Kg olan miktar yüzde sıfır artış yapılarak bu
sene yine aynı kalmıştır. Tespit edilen bu prim
miktarı pamuk üretiminin yukarı ivme kazanmasına ilişkin
umutları yeniden başka bir bahara bırakmıştır.
2002/2003 sezonunda 900 bin ton olan Türkiye pamuk üretiminin, 2000/2010
sezonuna gelindiğinde 380 bin tona kadar düşmesi de ülkemizde pamuğa
verilen önemin göstergesidir.
Ortaya çıkan tablo,
kendi kendine yeten bir Türkiye'den dışa bağımlı bir
Türkiye görüntüsüdür. Türkiye Pamuk üretiminin; pamuk tüketimini
karşılayamadığı ve üretimin 2003 yılından bu
yana dramatik bir şekilde düştüğü ve yine bahsi geçen 6 yıl
boyunca ithal edilen pamuğa toplam olarak yaklaşık 6,5 milyar
dolar kaynak harcandığı görülmektedir. Oysa GAP'ın
bitirilmesi ya da sulama ayağına önem verilmesi durumunda bile
ülkemizde pamuk üretiminde büyük bir gelişme yaşanacaktır. GAP
kapsamındaki illerden biri olan Adıyaman da pamukta yaşanan
sorunlardan etkilenmektedir. Son iki yıldır Adıyaman'da pamuk
üretimde büyük düşüşler yaşanmıştır. 2010 için
8-9 bin tonluk bir üretim beklenmektedir.
Hem tarımı hem de
sanayiyi, başka bir ifadeyle tüm ekonomiyi etkileyen ve dünyada gittikçe
önemi artan pamuk sektörünün sorunlarının ve bu sorunların çözüm
önerilerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın
98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Selçuk Ayhan (İzmir)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Hulusi Güvel (Adana)
5) Tayfur Süner (Antalya)
6) Abdulaziz Yazar (Hatay)
7) Ali Oksal (Mersin)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
10) Osman Kaptan (Antalya)
11) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
12) Ahmet Küçük (Çanakkale)
13) Hüsnü Çöllü (Antalya)
14) İsa Gök (Mersin)
15) Abdullah Özer (Bursa)
16) Ali Koçal (Zonguldak)
17) Ali Arslan (Muğla)
18) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Çetin Soysal (İstanbul)
21) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
3.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 27
milletvekilinin, üniversite mezunu işsizlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/791)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede 94'ü devlet, 45'i
vakıf olmak üzere toplam 139 üniversite bulunmakta, bu üniversitelerde
yaklaşık 3 milyon öğrenci eğitim görmekte ve her yıl
250 bin civarında öğrenci mezun olmaktadır. 2006
yılından itibaren 41 devlet, 22 vakıf olmak üzere 63 yeni
üniversite kurulmuş ve böylece üniversitesi bulunmayan ilimiz kalmamıştır.
2006 yılından
itibaren açılan yeni üniversitelerle beraber, öğrenci
sayılarında da büyük artışlar meydana gelmiş ve her
yıl çok sayıda öğrencinin mezun olmasıyla beraber
diplomalı işsizlik hızla büyümeye
başlamıştır.
Türkiye İstatistik
Kurumu, 2008 yılı verilerine göre; Türkiye de üniversite mezunu nüfus,
3 milyon 508 bin 954'dür. Bu üniversite mezunlarından 18-21 yaş
arasında 17 bin 794, 22-24 yaş arasında 143 bin 337, 25-29
yaş arasında ise 705 bin 93 gencimiz bulunmaktadır. 2009
yılı verilerine göre ise bu oranlar oldukça yükselmiş,
üniversite mezunu nüfus, 4 milyon 290 bin 454 olmuştur. Bu üniversite
mezunlarından 18-21 yaş arasında 108 bin 081, 22-24 yaş
arasında 423 bin 519, 25-29 yaş arasında ise 901 bin 385
gencimiz bulunmaktadır.
Türkiye İstatistik
Kurumunun Hanehalkı İşgücü Araştırması 2010 Ocak
dönemi sonuçlarına göre, Türkiye de işsiz sayısı 3 milyon
591 bin kişi olmuştur. Genç nüfusta işsizlik oranı ise
yüzde 25,9dur.
2009 yılı
itibariyle yükseköğretimliler arasındaki işsizlik oranı
yüzde 13,5 olmuştur. Bu oran 2008 yılında 10,3; 2007
yılında 9,7; 2006 yılında ise 9,6'dır. Bu göstergeler
üniversiteli genç işsizlerin, oranının her geçen yıl daha
da artmakta olduğunu kanıtlamaktadır. Maalesef Türkiyedeki
mevcut eğitim sistemi, üniversite mezunu genç işsizler ordusu
yaratmaktadır. İstihdam olanakları ve Türkiye'nin ihtiyaç
duyduğu meslekler dikkate alınmaksızın, plansızca
açılan bölümlerden mezun olmuş çok sayıda diplomalı
işsiz bulunmakta, bu işsizlerin birçoğu ise artık değişik
meslek edindirme kurslarına katılarak yeni belge sahibi olmaya ve bu
belgeleriyle iş bulmaya çalışmaktadırlar.
TÜİK'in 2009
yılı işgücü araştırması verilerine
baktığımızda; sosyal hizmetler bölümü mezunlarında
işsizlik oranı yüzde 31.3, sanatla ilgili bölümlerde okuyanlarda
24,1, ulaştırma ve çevre korumada 21,1, bilgisayarda 20,6,
gazetecilik de 19,1, iş ve yönetim de 16,7, işletmede 15,4, fizik
bilimlerinde 14,7, öğretmen eğitimi ve eğitim bilimlerinde 12,2,
mimarlık ve inşaat da 12,1, matematik-istatistik de 12,0,
tarım-ormancılık-balıkçılık da 15,3, veterinerlik
de 6,8, hukuk da 4,3, sağlık da 4,0 ve güvenlik hizmetlerinde ise
işsizlik oranı 1,6 olmuştur.
OECD'nin üye ülkelerdeki
toplumsal gelişmeleri inceleyen "Bir Bakışta Toplum
2009" raporuna göre ise Türkiye; OECD ülkeleri arasında, en fazla
üniversite mezunları işsiz gezen ülke olmuştur. Maalesef
Türkiyede her 3 üniversite mezunundan biri işsizdir. Yukarıda da
rakamsal olarak bahsedildiği üzere Türkiyede doktorlar, mühendisler,
hemşireler, işletmeciler, iktisatçılar, öğretmen
adayları işsizdir.
4 yıllık üniversite
eğitiminin maliyetinin, 20 ile 30 bin TL arasında
değiştiği ülkemizde, aileler üniversiteye hazırlık
için her yıl yaklaşık 3 milyar dolar para harcamaktadır.
2009 yılı verilerine göre 477 bin olan üniversite mezunu işsiz
sayısının 247 bini kadın, 230 bini ise erkektir. Bu oran
her geçen gün giderek artmaktadır. Böylesi düşündürücü bir durum
karşısında, Türkiye'nin üniversite eğitim sisteminin ciddi
bir şekilde masaya yatırılması, devletin hedeflerini
doğru olarak belirlemesi, üniversiteli işsizler sorununa bir an önce
çözümler üreterek yeni politikalar oluşturması gerekmektedir.
Sonuç olarak; büyük
zorluklarla üniversitelere yerleşmeye hak kazanarak, eğitimleri için
milyarlarca lira para harcamış ve zor koşullar altında
eğitimlerini sürdürerek mezun olmuş ve artık ülkesine, milletine
faydalı olmayı düşünen üniversite mezunu işsizlerimizin,
sorunlarının araştırılarak, onlara iş
olanakları yaratacak politikaların tespit edilmesi ve gerekli
önlemlerin alınması amacıyla, Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
2) Tayfur Süner (Antalya)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Ali Arslan (Muğla)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) Nevingaye Erbatur (Adana)
7) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
8) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
9) Şevket Köse (Adıyaman)
10) Gürol Ergin (Muğla)
11) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Nesrin Baytok (Ankara)
13) Sacid Yıldız (İstanbul)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Tacidar Seyhan (Adana)
16) Selçuk Ayhan (İzmir)
17) Abdulaziz Yazar (Hatay)
18) Ali Oksal (Mersin)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Ahmet Küçük (Çanakkale)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Hüsnü Çöllü (Antalya)
23) İsa Gök (Mersin)
24) Abdullah Özer (Bursa)
25) Ali Koçal (Zonguldak)
26) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
27) Çetin Soysal (İstanbul)
28) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
4.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili
Bengi Yıldızın, yolsuzluk sorununun
araştırılarak yolsuzlukla mücadele için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/792)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de var olan yolsuzluk
sisteminin deşifre edilmesi, yolsuzlukla mücadele yöntemlerinin
saptanması ve gerekli önlemlerin açığa
çıkarılması için Anayasa'nın 98. ve İçtüzüğün 104
ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
Bengi
Yıldız
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Yolsuzluk, tarihin hemen her
döneminde bir çıkar devşirme yöntemi olarak kullanılırken,
toplum tarafından da sürekli olarak ahlaki yönden mahkûm edilmiş ve
dışlanmış bir uygulamadır. Özellikle kamusal
alanın temel bir sorunu hâline gelen yolsuzluk, kamusal çıkarın
kamu çalışanlarınca karşı tarafa haksız olarak
kullandırılmasıdır. Dünya Bankası ise yolsuzluğu,
"...kamu gücünün özel çıkar için kullanılması" olarak
tanımlamaktadır.
Yazılı
kuralların yanı sıra toplumun ahlaki değerleri de yolsuzluk
ve rüşvet gibi eylemlerin karşısında iken, yolsuzluğu
önleyemeyen veya göz yuman yasalar, toplumsal ahlakı da yozlaşmayla
karşı karşıya bırakmaktadır.
Cumhuriyetin ilk
yıllarındaki bürokratik kadro, büyük oranda Osmanlı
İmparatorluğu döneminde de bu görevlerde bulunanlarca devir
alınmıştır. Özellikle Osmanlı döneminde, devlet
içindeki yolsuzluk olayları herkesin bildiği bir konu haline
gelirken, Kanuni devrinde başlayan ve 3.Murat dönemiyle zirveye
ulaşan yolsuzluk olayları, âdeta devlet yönetiminin temel idare
yöntemi hâline gelmiştir. Ünlü Divan Şairi Fuzuli'nin şiirinde
dile getirdiği "...selam verdim rüşvet değildir diye
almadı" cümlesi âdeta dönemin niteliğini özetlemektedir.
Cumhuriyet tarihinde de Peyami Safa, Kemal Tahir gibi bir çok edebiyatçı
da yolsuzluğun nasıl sistematik bir işleyişe
dönüştüğü konusunda bir çok şey yazmışlardır.
Rüşvet, özellikle kolay
ispatlanamayan bir eylem olduğu için, ortaya çıkan kamu zararına
endeksli sonuçlar itibariyle anlaşılabilirken, aleni biçimde ortaya
çıkan yolsuzluk da oldukça sınırlıdır. Bir kamu
icraatı sonucunda kamu faydası ne kadar azalmış ise,
bireysel çıkar ve rantta o kadar yükselmekte ve yolsuzluğun düzeyi de
bu biçimde ortaya çıkmaktadır.
Türkiyede yapılan birçok
kamu icraatı, kamusal fayda açısından tartışmalı
ve şaibeli ilan edilirken, yakın geçmişimizde dahi yolsuzluk
iddiasından kaynaklı birçok siyasetçi yüce divana kadar
gitmiştir. Ayrıca ülkemiz tarihine damgasını vuran birçok
yöneticinin yolsuzluk ve rüşvet konularına kayıtsız
kaldığı da, yine birçok habere ve eleştiriye konu
olmuş, "benim memurum işini bilir"
yaklaşımıyla bu tür eylemlerin övüldüğü ve
meşrulaştırıldığına da halkımız
tanıklık etmiştir.
Kuşkusuz
yolsuzluğun kategorileri olmakla beraber, büyük ve küçük çaplı
yolsuzluklar toplum ve siyasal yapı arasındaki güvensizliğin
temel nedenlerinden biri hâline gelmektedir. Bunun sonucunda yine zarar gören
halk ve halk kültürü olmaktadır. Yolsuzluk, ücretlerdeki düşük düzey
ve geçim sıkıntısının ortaya çıkarabildiği
bir durum olmakla birlikte, kamuya vermiş olduğu zararlar itibariyle
yoksulluğun ve işsizliğin de nedeni hâline gelebilmektedir.
Türkiye'de yapılan
birçok bilimsel araştırma yolsuzlukla demokratikleşme
arasında ters orantılı bir ilişki olduğunu ortaya
koymuştur. Yine yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda,
yolsuzluk endeksiyle kamu gelirleri, kişi başına gelir,
ulaştırma yatırımları ve enerji
yatırımları arasında ters orantılı bir
ilişki olduğu belirtilmiştir..
Yolsuzluğun devletlerin
ortaya çıkmasıyla başladığı üzerinde bir çok
görüş mevcutken, bu durum "çürüme" olarak nitelendirilmektedir.
Ünlü, Nobel ekonomi ödüllü bilim adamı G.Becker'ın ifade ettiği,
"devletten vazgeçtiğimiz zaman çürümeden de kurtuluruz" sözü bir
çok bilim adamı tarafından da kabul edilirken, devletlerde özellikle
yolsuzlukla mücadelelerini kendi meşruiyetleri için önemsemek ve
yolsuzluğu asgariye çekmek sorumluluğuyla da karşı
karşıyadırlar.
Avrupa Konseyi bünyesinde
Yolsuzlukla Mücadele Grubunun hazırlamış olduğu raporda,
Türkiye' de siyasi partilerin mali yapılarının şeffaf
olmadığı dile getirilmiş ve raporda "Türk
yasaları hakimler, yabancı kuruluşlar ve özel sektörlerde
oluşabilecek yolsuzluklara karşı herhangi bir yaptırım
öngörmüyor, bu alanda büyük boşluklar var" demiştir. Siyasi
partilerin seçim kampanyalarıyla ilgili giderlerinin de kontrol
altında olmadığı vurgulanan raporda, yolsuzluğun
cezalandırılmasına ilişkin kanunun "son derece
karmaşık" olduğu belirtilmektedir.
Yolsuzluk veya çürüme siyasal
partilerden çoğu kez bağımsız olmakla beraber, ideolojik
algılarla da bağlantılı olabilmektedir. Özellikle son
zamanlarda gündeme gelen ve Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya'da
yürütülen soruşturmalar sonucunda bazı firmaların Türkiye'de de
belli dönemlerde devlet adamlarına rüşvet verdikleri yönünde mahkeme
kararları, Türkiye'de hükümetin de bu konuda zafiyeti ve rolü
olduğunu gözler önüne sermektedir.
Diğer bir adı da
"çürüme" olan yolsuzluk bir an önce Meclis gündemine gelmeli ve bir
Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Alınan karar
gereğince gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan,
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan,
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan,
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan,
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram
Meral ve 20 Milletvekilinin; 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram
Meral ve 20 Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı:
499) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde ikinci
bölümde yer alan 36ncı madde kabul edilmişti.
Şimdi, 37nci maddeye
geçiyoruz.
37nci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
Sıra Sayılı Yasa tasarısının 37. maddesinin
sonundaki (verilebilir) ibaresinin (verilir) olarak değiştirilmesini
arz ederim.
|
Kamer
Genç Orhan Ziya
Diren Derviş
Günday |
|
Tunceli Tokat Çorum |
|
Selçuk
Ayhan Halil
Ünlütepe Fevzi
Topuz |
|
İzmir Afyonkarahisar Muğla |
|
Şevket Köse |
|
Adıyaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 37.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal Oktay Vural M. Akif Paksoy |
|
Antalya İzmir Kahramanmaraş |
|
Nevzat Korkmaz Alim
Işık Abdülkadir
Akcan |
|
Isparta Kütahya Afyonkarahisar |
|
Akif Akkuş Mustafa
Kalaycı Mümin
İnan |
|
Mersin Konya Niğde |
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkanım, şimdi, bu maddede
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir
şey arz etmek istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika,
işlem yapıyorum Sayın Genç. Bir işleme başladım,
işlemi bitireyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
benim de bu konuda bir önergem vardı. Başkanlık Divanı
diyor ki: Ben bunu işleme koymuyorum. Efendim, ama bakın
BAŞKAN Sayın Genç, bir dakika dinler misiniz. Şimdi
sizin imzanız olan bir önerge okundu, o işleme girdi.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, o başka bir önerge. Şimdi, burada bir konunun
anlaşılması lazım. Oradaki, Divandaki arkadaşlar
diyorlar ki: Bu 91inci madde uygulamasında bir parti grubuna mensup
milletvekilleri ancak bir önerge verebilir.
BAŞKAN Öyledir
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Değil ama efendim, isterseniz
BAŞKAN Bugüne kadar
yaptığımız bütün uygulama ve yapılanlar,
bağımsızlar
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkanım, bakın
Ama
müsaade ederseniz ben size izah edeyim. Bundan önceki her konuda AKP
Grubu milletvekilleri, o hakkını almak için her madde -temel kanun-
üzerinde ikişer önerge veriyorlardı. Bakın, orada açıp
bakarsanız, onlar şey edilebilir.
BAŞKAN Sayın
Genç, bir dakika
91inci maddeye göre, daha
önce de uygulamalarını çok yaptık. Şimdi
yaptığımız uygulamada, benim şahsen
yaptığım, Başkanlık olarak yaptığım
uygulamada gruplar adına ve şahsı adına, milletvekilleri
bağımsız ise onlara her zaman öncelik tanıdık.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bağımsızlık yok efendim.
BAŞKAN
Bağımsız milletvekillerine verdik, grupları olanlara da
birer hakkını tekrar verdik. Bağımsızların
dışında milletvekillerine söz vermedik, grupları yok ise
önergelerine
Sadece grupları olanlara gruplara, bağımsız
olanlara da bağımsızlara
Oradaki İç Tüzük hükmü son derece
açık. Bağımsızları korumak ve onların da önerge
verme hakkına öncelik tanımak içindi. Bazı partilerimize mensup,
gruplara mensup milletvekilleri bu yolu kapamak için, sizin dediğiniz
gibi, vermiş olsalar bile, kapamak için değil de farklı
yorumlayarak vermiş oldukları önergeleri de biz Başkanlık
olarak geri çektirip, bağımsızların haklarını ve
önerge verme şeylerini öne almak için öyle uyguladık.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu
konuda bir şey arz edebilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sizin
söylediklerinizi dinledik.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bakın, binlerce uygulama var Sayın Başkan.
Bağımsız konusu da söz konusu değil. Ben
bağımsız milletvekiliyken, AKPliler her temel kanunun her
maddesi üzerinde iki önerge veriyordu ve bizim verdiğimiz önergeleri
işlevsiz hâle getiriyordu. Ben bunun için size bin tane örnek veririm.
İsterseniz bu 91inci
madde üzerinde bir usul tartışması açın.
BAŞKAN - Sayın
Genç, temel kanunlarda daha önce de aynı tartışmaları
yaptık.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, bu konuda tartışma yapmadık Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tekrar yapmak
istemiyorum ve bu konu kapanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu
konuda tartışma yapmadık Sayın Başkan.
BAŞKAN - Daha önce,
bağımsızların haklarını gözetmek için ben en
azından bu şekilde yorumladım ve uyguladım. Konu bu
şekilde kapanmıştır.
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama,
Sayın Başkan, uygulama değişik oldu.
İsterseniz, 63üncü
maddeye göre bir usul tartışması açın.
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
şimdi, Sayın Başkan, yanlış yapılıyor
efendim.
BAŞKAN - Şimdi,
önerge işlemini tamamlatayım lütfen. Lütfen... Müsaade ederseniz
Çalışmamızı kesintiye uğratıyorsunuz Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, 91inci madde ne diyor? Milletvekilleri, Hükûmet ve gruplar önerge verebilir diyor.
BAŞKAN Sayın
Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Grupların birer önerge hakkı var, milletvekillerinin iki önerge, yani
550 milletvekilinin
BAŞKAN - Sayın
Genç, çalışmamıza başlamış bulunuyoruz. En
azından, bu önergenin işlemini tamamlamam gerekiyor.
Şimdi önergeyi tekrar
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 37. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon bu
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 37.
maddesi 21/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
ilgili olup, tasarıyla ilgili değildir ve tasarı metninden
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı yasa tasarısının 37. maddesinin
sonundaki (verilebilir) ibaresinin (verilir) olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Kamer Genç (Tunceli) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon bu
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) Sayın Fevzi Topuz
BAŞKAN Sayın
Topuz, buyurunuz efendim.
FEVZİ TOPUZ (Muğla)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Karayolları
Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının 37nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun tasarısı görüşülmesi esnasında Parlamentonun
işleyişine aykırı olarak ek maddeler eklenmektedir. Bir
kanunu yapmanın yol ve yöntemi bellidir. AKP İktidarı
komisyonlardan ve muhalefet partilerinden neyi saklamaktadır? Gizli
saklı çalışma yapılmamalıdır. Meclisin
işleyiş kurallarını altüst ediyorsunuz. Kimden, neyi
kaçırmak istiyorsunuz, bir türlü anlamış değiliz.
Bir yasa yapılırken
gerekçesi vardır, toplum çıkarı vardır ve halktan yana olma
zorunluluğu vardır. Yapılmak istenen, açık ve net olarak
görülmektedir. Bu yasa sonrası kimler, ne çıkar sağlayacak
açıklama bekliyoruz. Daha açık olunması gerekiyor. Devredilecek
alanların şimdi burada açıklanması gerekiyor.
Özelleştireceğiniz alanları açıklamanız da yetmez.
Kimlere bu malların devredileceğinin de açıklanması
gerekiyor. Yandaşlarınıza kamunun mallarını peşkeş
çekmekten artık vazgeçin. Yapılan gizli saklı vurgun ve talan
eninde sonunda ortaya çıkacaktır.
AKP
İktidarının son dönemde hazırladığı kanun
tasarılarına baktığımızda, kendi konusuyla ilgisi
olmayan konularda yasa düzenlemesi yapılmaktadır. Bu kanun
tasarısı da böyle konuları içermektedir. Hazırlanan kanun
tasarısında kara yolları haricinde neler düzenleniyor, bir
gözden geçirelim.
Orman Kanununda
değişiklik yapılmaktadır. Orman Kanununun 17nci maddesine
atıfta bulunarak kamuya kullanım hakkı verilen alanlarda ve
özelleştirme kapsamındaki alanlarda kamuya ait bir bedel ödenmesini
kaldırmaktadır. Madencilik faaliyetleri sonucu doğal
yapısı bozulan orman alanları rehabilite edilecek. Bu yetki
büyükşehir belediyelerine veriliyor. Belediyelerin görev alanı
değiştirilmiş oluyor.
399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname kamu iktisadi teşebbüsleri personel rejiminin
düzenlemesini yapıyor. KİTlerde çalışan personelin
ekonomik ve sosyal hakları ile ilgili düzenlemenin kara yolları ile
ne ilgisi var? İşin ilginç yanı, Karayollarında çalışanlar
değil de Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğündeki
çalışanlar bu kanunla düzenleniyor.
4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanuna ek
yapılıyor. 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda değişiklik
yapılmaktadır.
Bir kanun
yapılırken diğer kanunlar neden değiştirilmektedir?
Bunlar, tek tek düzenlemesi yapılması gereken kanunlardır.
Başka bir kanunu değiştirirken bir şeyleri gözden
kaçırma mantığı artık
bırakılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkındaki Kanun Tasarısı içinde yapılan bu düzenleme, 399
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin
Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararnameye ek yapılmasıyla ilgilidir. Yani, bu düzenlemenin
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunla yakında uzaktan ilgisi yoktur.
Kamuda çok farklı
statülerde sözleşmeli personel istihdam edilmektedir. Sözleşmeli
personel istihdam eden kamu idarelerinden biri de kamu iktisadi
teşekkülleridir. KİTlerin idari yapılanması 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle oluşmaktadır.
KİTlerde çalışan personelin ekonomik ve sosyal hakları ise
399 sayılı Kararnameyle düzenlenmiştir yani 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname, KİTlerde sözleşmeli personel
çalıştırma kararnamesidir.
Değerli milletvekilleri,
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Sosyal Yardımlar
başlığı altındaki 33üncü maddesi, Sözleşmeli
personel, bedelini ödemek şartıyla teşebbüs veya bağlı
ortaklığın lojman, misafirhane, eğitim ve dinlenme
tesisleri, diğer sosyal imkânlarından yararlanır. İşin
gerektirdiği araç, gereç ve giyim eşyası teşebbüs veya
bağlı ortaklığın demirbaşı olarak
verilebilir. Ancak bu yardımlar hiçbir surette nakdî ödeme şeklinde
yapılamaz. demektedir. Yapılan kanun düzenlemesinde, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel
Müdürlüğünde tren üzerinde fiilî görev yapmakta olan sözleşmeli
personele, tren üzerinde görev yaptığı sürelere göre belirlemek
ve günde iki öğünü geçmemek üzere, belirlenecek esaslara göre ücretsiz
yemek ve kumanya verilebilir. denmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FEVZİ TOPUZ (Devamla)
Sağ olun, teşekkürler Sayın Başkan.
Biz bunun verilir diye
düzeltilmesini talep etmekteyiz.
Bu noktada, Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünde görev yapan
sözleşmeli personelin ücretsiz yemek yemesine bir şey demiyoruz,
elbette çalışanların en
doğal hakkıdır. Bu düzenlemede eksik olan bir şey
vardır. Bu düzenleme yapılırken bir kamu kurumu
çalışanlarına yönelik sorun çözülmekle beraber diğer
kurumlardaki çalışanlar ihmal edilmektedir. Sözleşmeli
çalışan diğer kurumlardaki çalışanlar mağdur
edilmemelidir. Kısaca, tüm sözleşmeli personel bu haktan
yararlanmalıdır diyoruz.
Değerli arkadaşlar,
eğer çıkardığımız kanunlar halkın
yararına ise biz her zaman Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek
olmaktayız. İktidarın yandaşlarına geçmişte yaptığınız
ve yapacağınız her türlü talan ve rantın hesabını
da soracağımızı belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Topuz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer maddede
38inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, önerge kabul edildi dediniz diye duydum.
BAŞKAN Hayır,
maddeyi söyledim, 37nci madde kabul edildi dedim, önerge değil.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 38.
maddesinde yer alan sıra numaraları ibaresinden sonra gelmek üzere
buna göre ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal Hasan
Çalış Behiç
Çelik |
|
Antalya Karaman Mersin |
|
Oktay Vural Şenol
Bal Hüseyin
Yıldız |
|
İzmir İzmir Antalya |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 499 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 38.
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Şevket Köse Ali İhsan
Köktürk Kamer
Genç |
|
Adıyaman Zonguldak Tunceli |
|
Orhan Ziya Diren Rasim Çakır Selçuk Ayhan |
|
Tokat Edirne İzmir |
|
Enis Tütüncü Hulusi Güvel Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Tekirdağ Adana Malatya |
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Selçuk Ayhan efendim.
BAŞKAN Sayın
Ayhan, buyurunuz.
SELÇUK AYHAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Görüşülmekte olan
Karayolları teşkilat ve görevleriyle ilgili kanunun 32nci maddesine
dönük verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım.
Sözlerime başlarken öncelikle şunu ifade etmek istiyorum değerli
arkadaşlar: Bugün, Atatürkün İzmir Milletvekili seçilişinin
87nci yıl dönümü. Bir İzmir Milletvekili olarak bunu hem
anımsatmak hem de gurur duyduğumu ifade etmek istedim.
Şimdi konumuz
ulaşım olduğuna göre, dünkü görüşmelerde üçüncü Boğaz
köprüsüyle ilgili konular dile getirildi. Üçüncü köprünün bizzat Başbakan
tarafından karar verildiği konusunda İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaşın basında
açıklamaları var.
Hürriyet Emlak dergisinin
Mayıs 2008 sayısında, bazı büyük firmaların tahminî,
köprü güzergâhında arazi kapattıklarına dair açıklamalar
yer aldı firma isimleri de verilerek. 20 Ağustos 2009 Perşembe
günü bazı TV kanallarında konuşan emlak firması sahipleri
de bu güzergâhtaki arazilerin önemli ölçüde el değiştirdiğini
açıkladılar. 21 Ağustosta bunları soru önergesi hâline
getirdim ama bugüne değin bir yanıt alamadım, yani
yanıtı gizlendi. Bunu bir kabullenme olarak algılıyorum.
Sadece ismi geçen firmalardan Ülker grubu, üst düzey bir yöneticisine beni
aratarak, kendilerinin o bölgede yeni alınmış arazileri
olmadığını, eskiden kalma arazilerinin olduğunu, bunun
da kullanımının önünde bazı engellerin bulunduğunu
ifade ettiler. Şimdi, bu tip konularda ya yanıt verilmiyor soru
önergelerine ya da yanıtlar üstünkörü veriliyor. Daha öncede Eximbank ile
ilgili Sayın Ali Babacana bir soru sormuştum, Hükûmetin
atadığı yönetim kurulu üyelerinin kurdukları
şirketlerle Eximbankı boşalttıklarına dair iddialarla
ilgili. Yanıt şuydu: Yüzde 25ten fazla hissesi olan yönetim kurulu
üyelerine kanunen kredi verilmez. Yani bu şu anlama geliyordu: Yüzde
24,99 olursa verilir. Bunun da açıklamasını şu şekilde
yaptılar: Ticari sırlar kapsamına girdiği için yanıt
veremiyoruz.
Şimdi, çok değerli
bir Başbakanımız var değerli arkadaşlar, hepimizi
mutlu eden, bilgi ise bilgi, görgü ise görgü, deneyim ise deneyim. Helikoptere
biniyor, İstanbulun üstünde uçuyor Şuraya köprü yapıla.
diyor. Burada mühendislik hizmetine gereksinim yok, burada araziyle ilgili
çalışma yapmaya gerek yok, burada şehir ve bölge planlama
açısından bir çalışma yapmaya gerek yok, burada çevre
açısından bir çalışma yapmaya gerek yok. Sayın
Başbakan evde mobilyaların yerini yerleştirir gibi Şuraya
yapıla. diyor. O zaman bu köprünün yapılması için herhangi bir
ihaleye de gerek yok. İşçilere verelim, iş makinelerini de kamudan
koyalım, Sayın Başbakan çıksın Şurası
deline, şurası yıkıla, şurası örüle. desin bu
köprüyü de bitirelim.
Şimdi, evvelsi günkü
konuşmamda Marshall Planıyla birlikte yolcu ve yük
taşımacılığında Türkiye'nin treni
kaçırdığını, dışa bağımlı
hâle geldiğini, ciddi bir ekonomik kayıp
yaşadığını söylemiştim. Bunu bir iki örnekle
pekiştirmek istiyorum. Bugün Devlet Demiryollarına
baktığımızda 1950den sonra yapılan yol
sayısı toplam
Şimdi,
limanlarımıza İzmir özelinde örnek vermek istiyorum. İzmir
Limanı ciddi bir sorun olarak yıllardır duruyordu, en son
Sayın Bakanımızın İzmire geçen hafta geldiği
toplantıda ciddi kararlar alındı ve Sayın Bakan bu işin
bir yıl ile üç yıl arasında çözümleneceğini söyledi. Bundan
mutluluk duyduk ve takip edeceğimizi de bildiriyorum.
Yine Çandarlı
Limanıyla ilgili de bu yıl içinde o bölgede en azından
dalgakıranların ihalesinin yapılacağını
Sayın Bakan yine söyledi. Onu da takip edeceğimizi sizlere ifade
etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
SELÇUK AYHAN (Devamla) Evet
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, Aliağa bölgemizde bir tersane ve gemi söküm
bölgesi var. Tersane için ayrılan alan kamulaştırmada gemi söküm
bölgesi olarak ilan edildiği için bu bölgeye ne tersane
yatırımı yapılabiliyor ne de yüksek kira bedelleri
nedeniyle gemi sökümcüler kullanabiliyor. Bugün gemi söküm sektörünü
Hindistana ve Pakistana Türkiye terk etmiş durumda.
Yine, aynı bölgede
Çaltıderede bir yat limanı, yat tersanesi konusu var. Nedense
tersane planlamaya konduktan sonra ecri misil bedelleri hızla yükseltildi
ve oraya da hiçbir yatırımcı gelmiyor. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Türkiyeyi hep paraya bakarak yönetemeyiz.
Şimdi, en son vakit kalmadığı
için şunu söylüyorum: Sayın Başbakan, Ayılıp
bayılanı göstermeyin. dedi. Allah kimseye evlat acısı
vermesin değerli arkadaşlar. O ayılıp bayılanlar
çocuklarını kaybettiler. O ayılıp bayılanların
yaşadığı acıyı ancak evladını
kaybedenler anlar.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ayhan.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
38inci madde üzerinde
İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve elektronik cihazla yeter sayıyı
arayacağım.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 38.
maddesinde yer alan sıra numaraları ibaresinden sonra gelmek üzere
buna göre ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Hüseyin Yıldız
BAŞKAN Sayın
Yıldız, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan ve muhalefet partilerinin
maddeleri üzerinde konuşmalarını engellemek amacıyla temel
kanun olarak Meclise getirilen, gece yarısı alt ve üst komisyonlarda
görüşülüp tartışılması istenmeyen konularda ek madde
ihdası yoluyla kanunlaşacak olan tasarı üzerinde vermiş
olduğumuz önerge için söz aldım. Öncelikle, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
üzerinde görüşmeler yaptığımız kanun
tasarısının, kara yolları ağının
kalkınma planları, ulaştırma ana planı, stratejik plan
ve programlar çerçevesinde ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla iş
birliği içinde ulusal düzeyde geliştirilmesi için Karayolları
Genel Müdürlüğünün teşkilatının yeniden
yapılandırılmasını amaçlamakta olduğu belirtilse
de gerçek nedenin bundan farklı olduğu tüm kamuoyu tarafından
bilinmektedir.
Bilindiği gibi
Danıştay, Resmî Gazetede yayınlanan otoyollar ve köprülerin
özelleştirme programına alınmasına ilişkin
Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararının yürütmesinin
durdurulması kararını 4 Ağustos 2008 tarihinde oy birliğiyle
vermişti.
Karar gerekçesinde ise hukuki
yönden özelleştirmeye hazırlık işlemleri, diğer bir
ifadeyle, yasal altyapısı tamamlanmadan özelleştirme
programına alınmasının mümkün olmadığı açıkça
belirtildiği için yasal boşluğu doldurmak gerekmiş, AKP
Hükûmeti mevcut tasarıya bu hususları da ilave ederek
karmaşık ve yetersiz bir metin ortaya çıkmasına sebep
olmuştur. Gerçek amacın, otoyollar, köprüler ve bunların
üzerindeki tesislerin özelleştirilmesiyle birlikte yeniden kullanma
bahaneleriyle partizan kadrolaşmanın önünü açmak olduğu ayan
beyan ortadadır. Diğer kurumlarda yaptıklarınızı
Karayollarında da yapmak için çaba göstermektesiniz. Bir kamu hizmeti olan
ulaşımın otoyol kullanıcılarına,
ulaşımdan yararlananlara eşit ve daha kaliteli hizmet sunulmasını
günümüz şartlarına uyumlandırarak yasal düzenlemeler beklerken,
erişme kontrollü kara yollarını aleni özelleştiremedik, hiç
olmazsa Karayolları Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılmasının
satır aralarına gizleyerek kanunlaştırmak istemektesiniz.
Sekiz yıllık Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarının icraatları ve
uygulamaları, yüce Meclise getirdikleri kanun tasarıları ve
milletvekillerine verdirdikleri kanun tekliflerinin satır aralarına gizledikleri
veya son dakika değişiklik önergeleriyle komisyon denetiminden
kaçırarak Meclisteki sayısal çoğunluğunuzla
yasalaştırdığınız, ülkemizin geleceğine
ipotek koyacak olan yasa tasarılarınıza bu kanunla bir yenisini
daha ekleyeceksiniz. Getirdiğiniz kanun tasarısıyla, hiçbir
katkı ve emeğinizin olmadığı, sürekli
kötülediğiniz hükûmetlerin halktan aldığı vergilerle
yapılan otoyol ve köprüleri de özelleştirerek, zenginleşen,
sermayeyi bulan, sermayesi yoksa bile devlet bankalarından finanse ederek
yandaşlarınıza ya da küresel güçlere bu coğrafyada yeni
avantajlar sağlayarak iktidarda kalabilmeyi sürdürmek istemektesiniz.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak özelleştirmeye
karşı değiliz. Yaptırmayız da sattırmayız
da diyenlerden değiliz. Yapılsın da satılsın da özelleştirilsin
de. Yapılırken de satılırken de özelleştirilirken de
yolsuzluk yapılırsa karşılığımız
onadır. Coğrafyamızın stratejik yapısının
göz önünde tutulmamasınadır
karşılığımız. Stratejik tesislerimizin
satılmasınadır karşılığımız.
Satılan tesislerimizden elde edilen gelirlerden yeni istihdam
alanları yaratılmamasınadır tepkimiz. Kıt
kaynaklarımızla yapılan tesislerimizin kelepir
satılmasınadır itirazımız. Sizden önceki hükûmetlerin
hizmetlerini yok saymanıza, küçümsediğiniz hükûmetlerin
yaptığı tesisleri satarken özelleştirmeyi nasıl
başarıyla yaptığınızla sıkılmadan
övünmenizedir tepkimiz.
Değerli milletvekilleri,
dün yokluk içindeyken bugün iktidar gücüyle millet malından haksız
kazanç sağlanmasınadır tavrımız.
İnançlarımızın istismar edilmesinedir üzüntümüz.
İnançlı olduğunu söyleyenlerin mal sahibinin de mülk sahibinin
de Yüce Allahın olduğunu unutmasınadır tavrımız.
Devlet malına Hazreti Ömer adaleti, Hazreti Ali cesaretiyle sahip
çıkmamanızadır tavrımız.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde oylamasına
geçmeden önce Komisyonun bir düzeltme talebi vardır, söz veriyorum.
Buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın
Başkanım, Komisyon raporumuzdan sonra kabul edilen bazı
kanunlardan dolayı madde metninde geçen bazı numaraların
değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Bu düzeltmeyle
birlikte 38inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39/a üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 39.
maddesinin (a) bendinde yer alan "ve Hazine geri ödeme garantisi
tanımında yer alan "sair yerel yönetim
kuruluşları" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 5018
sayılı Kanunun II/B sayılı cetvelinde yer alan
idareler" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal Hasan
Çalış Oktay
Vural |
|
Antalya Karaman İzmir |
|
Mümin İnan Behiç Çelik Şenol
Bal |
|
Niğde Mersin İzmir |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 499 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 39.
maddesinin 1. fıkrasının a bendinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Şevket Köse Ali İhsan
Köktürk Hulusi
Güvel |
|
Adıyaman Zonguldak Adana |
|
Hüseyin Ünsal Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Akif
Hamzaçebi |
|
Amasya Malatya Trabzon |
|
Faik Öztrak Enis Tütüncü Ahmet Ersin |
|
Tekirdağ Tekirdağ İzmir |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)
FAİK ÖZTRAK
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 499 sıra sayılı Karayolları Yasa
Teklifinin 39uncu maddesinin birinci fıkrasıyla ilgili olarak
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Mevcut yasayla
Karayolları Genel Müdürlüğünü genel bütçeli bir kuruluş olmaktan
çıkarıyoruz, özel bütçeli bir kuruluş hâline getiriyoruz. Tabii,
özel bütçeli bir kuruluş demek ne demek normal olarak tanımına
baktığımız zaman? Harcamalarını kendi öz
gelirleriyle belli ölçüde veya tamamen karşılayabilen bir
kuruluş olması lazım özel bütçeli kuruluşun. Tabii, bu
durumda özel bütçeli kuruluşlar da yine 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanunu çerçevesinde dış borcu
kullanırken Hazinenin aldığı dış borcu, Hazine
dış borcu alıyor, bunu aynı şartlarla özel bütçeli
kuruluşa devrediyor, sorumluluk özel bütçeli kuruluşta oluyor, bu
borcu da özel bütçeli kuruluş geri ödüyor. Yine dış borcun
ikrazı var. Aynı şekilde mali şartlarında
değişiklik olmakla birlikte yine Hazine bu borcu o kuruluşa
aktarıyor ve o kuruluş bu borcun ödenmesinden sorumlu oluyor. Ancak
bu maddeyle yaptığımız düzenleme sonucunda özel bütçeli bir
kuruluş olmuş olan Karayolları Genel Müdürlüğünü
dış borcun tahsis edilmesi kolaylığından
yararlandırıyoruz, yani 4749 sayılı Yasayı
değiştiriyoruz. Ne oluyor? Şimdi burada Hazine borcu
alıyor, kullanılmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğüne
tahsis ediyor ama borcun geri ödenmesinden sorumlu olan Hazine.
Evet,
baktığımız zaman Karayolları Genel Müdürlüğünün
özel bütçeli kuruluş yapılmasının nedenlerinin
arkasındaki en önemli neden, kuruluşun bir tüzel kişiliğe
hizmetlerini yürütebilmek için ihtiyacı olduğu belirtildi ve bunun da
arkasındaki en önemli sorunun hukuki davaları takip etmekte
kuruluşun zorlanması olduğu belirtildi. Biz bu sorunu genel
bütçeli kuruluşların hukuki davaları takip etmesinde belli
kolaylıklar sağlamak, onlara sadece Maliye
Bakanlığındaki avukatlık biriminden değil, kendi avukatlık
birimlerini de kurmak suretiyle bu sorunu çözme imkânı vereceğimize,
aldık Karayollarını getirdik özel bütçeli kuruluş hâline,
statüsüne soktuk. Ne oldu? Geliri olmadığı için, yani bu
kuruluş harcamalarını gelirleriyle karşılamadığı
için, o zaman dedik ki genel bütçeli kuruluşlara
tanıdığımız dış borcun tahsisi
imkânından bu kuruluşu da yararlandıralım.
Fakat ondan daha önemli bir
düzenleme daha var bu maddenin içinde. O da şu: Aynı zamanda, biz,
otuz beş tane özel bütçeli kuruluşa, bundan önce olmamasına
rağmen, hazine garantili borç kullanma imkânını verdik.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, özel bütçeli kuruluşlar, merkezî yönetime dâhil olan
kuruluşlardır. Dolayısıyla bunların borçları da
merkezî yönetim borcudur. Şimdi, getirip bunlara, eğer biz garantili
kredi kullanma imkânını verirsek, merkezî yönetimin borçları
içinde gözükmesi gereken bazı miktarları hazine garantili borçlar
bölümüne kaydırıyoruz. Dolayısıyla merkezî yönetimin
borçları olduğundan düşük gözüküyor.
Değerli milletvekilleri,
bu düzenlemeler, özellikle Borçlanma Kanunundaki bu düzenlemeler, 2001de
yaşadığımız krizden sonra getirilmiştir ve bu
düzenlemeler, aslında bu düzenlemelerin her biri örtük bir mali
kuraldır. Maalesef, bu örtük mali kuralların hepsini bir bir ortadan
kaldırıyoruz. Hatırlayacaksınız, geçen yıl,
borçlanma limitleriyle ilgili örtük mali kuralı
değiştirmiştik; yine, raporların, bu ekonomik ve mali
raporların yayınlanmasıyla ilgili mali kuralları
değiştirmiştik. Şimdi, bugün burada bunu yapıyoruz. Bundan
sonra bir madde daha gelecek. Yap-işlet-devretlerle ilgili bir önerge
gördüm. O da aynı şekilde, mali kuralın, örtük bir mali
kuralın ihlalidir.
Şimdi, ben şunu
sormak istiyorum: Yapılan nedir? Yani yarın, öbür gün burada mali
kuralla ilgili yasayı görüşeceğiz ama bu arada daha önceden
mevcut olan örtük bütün mali kuralları tek tek ortadan
kaldırıyoruz. Bu, açıkçası samimiyetsizliktir ve bu
yapılanlarla, biz, bundan sonra çıkarılacak olan mali kurala
duyulacak güveni de ortadan kaldırmış oluyoruz. Dolayısıyla,
burada yapmış olduğumuz düzenleme gerçekten kritik bir düzenlemedir.
Bunun üzerinde birkaç defa düşünülmesi lazımdır ve gerçekten
daha sonra yapılacak düzenlemelerle ilgili olarak da
sıkıntı yaratacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FAİK ÖZTRAK (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu arada değerli
milletvekilleri, yine Karayolları bütçesini görüştüğümüze göre
Geçen gün iki turistik yoldan bahsetmiştim, ilimdeki. Yine,
Tekirdağda iki yoldan daha bahsetmek istiyorum, bir de son bir konuya
değinmek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi,
Malkara-Hayrabolu arasındaki yolun mutlaka ve mutlaka iyileştirilmesi
gerekiyor. Gerçekten standardı çok kötü.
Yine, İpsalaya kadar
giden yolun -yani ana yol- standardının mutlaka yükseltilmesi
gerekiyor.
Bu arada Sayın Bakan,
son dönemde Çerkezköy-İstanbul arasındaki elektrikli tren
çalışmıyor. Heyelan olduğu söyleniyor ama yük trenleri
geçiyor. Çerkezköyü İstanbula bağlayan bu elektrikli tren
hattı orada yaşayanlar için son derece önemli. Bir an önce bu yolun
hizmete açılmasını diliyor, Genel Kurula
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Öztrak.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 39.
maddesinin (a) bendinde yer alan ve Hazine geri ödeme garantisi
tanımında yer alan sair yerel yönetim kuruluşları
ibaresinden sonra gelmek üzere ve 5018 sayılı Kanunun II/B
sayılı cetvelinde yer alan idareler ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
499 sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
39uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Bu önergemizde, gerekçesinde
belirtildiği gibi, bir ibarenin çıkartılması talep
edilmekte. Sebebi de Karayolları Kanununun dışında bir
başka kanuna veya mevzuata atıfta bulunulmasıdır. Sayın
Bakan, umarım tekrar değerlendirilir.
Değerli milletvekilleri,
söz Karayolları Kanunu olunca -tabii, dün Afyon Milletvekilimiz de
bahsetti- Ankara-İzmir otobanı, hızlı tren hattı ve
Antalya-İstanbul hızlı tren hattı projeleri önemli projeler.
Bu projelerin geçtiği her il bu projelere hakikaten ilgi duyuyor.
Şimdi, Sayın
Bakanımızın, Afyonda, Bu mutlaka Afyondan geçmelidir.
dediğini dün Afyon Milletvekilimiz burada, kürsüde söyledi. Kütahyada da
buna benzer ifadelerle, İşte, arada, çalışmalar devam ediyor,
Kütahyadan da geçebilir, Afyondan da geçebilir veya her iki ile
uğramadan da geçebilir. şeklinde açıklamalarının
olduğunu da biliyoruz.
Tabii, doğru olan en
doğru yerden geçmesi. En doğru yer, mademki otoban ve hızlı
tren projesi ise, başlangıç ve bitiş noktaları
arasındaki en kısa yoldur. Bu en kısa yol Kütahyadan
geçmektedir.
Diğer illerimizin
milletvekilleri de haklı olarak bunların kendilerinden geçmesini
talep edebilirler ama bu konunun bilimsel gerçeklerle doğru
değerlendirilmesi yönünde Sayın Bakanımıza bir kez daha bu
konuyu hatırlatıyorum.
Bir diğer önemli konu,
Ulaştırma Bakanlığımızın yakından
ilgilendiği ve şimdiye kadar, 2004 yılından bu yana Kütahya
kamuoyunda, Afyonda ve Uşakta konuşulan ama bir türlü sonucuna
ulaşamadığımız Zafer Bölgesel Havaalanı Projesidir.
Bu proje birçok çalışmadan sonra, gerek bürokratıyla gerek
milletvekilleriyle gerekse Sayın Bakanımızın bizzat
ilgisiyle ihale aşamasına getirildi. En son 1 Mart tarihinde ihale
olacaktı, ertelendi, 1 Nisan oldu. 1 Nisan şakası gibi o tarihte
yapılan ihaleye hiçbir firmamız müracaatta bulunmadı ya da
ekonomik bulmadığı gerekçesiyle teklif vermediği ortaya
çıktı. Bundan sonra, firma yetkilileriyle Devlet Hava Meydanları
İşletmesi Genel Müdürlüğünün ayrı ayrı
yaptığı görüşmeler sonucunda projenin yeniden
değerlendirdiğini ve bu değerlendirmeler sonucunda tekrar, 28
Haziran Pazartesi günü ihalesinin yapılacağını daha önceden
Resmî Gazeteden ve basından öğrendik ama bugün
öğrendiğimize göre, 28 Haziran tarihindeki ihale yeniden iptal
edilmiş ve 28 Temmuza ertelenmiş. Gerçekten, bu haber Kütahya
kamuoyunu, Afyon kamuoyunu ve Uşak kamuoyunu yeniden derinden
üzmüştür Sayın Bakanım. Bu konunun doğrusu, niçin bu
ihalenin ertelendiği, yapılan değerlendirmeler sonucunda yine
ekonomik bulunmadıysa devletimizin Kütahya, Afyon ve Uşak illerinin
birlikte kullanacağı bu Zafer Havaalanı Projesinde
altyapıyı niçin diğer illerde olduğu gibi kendisinin
yapmadığını, üstyapı ihalesiyle bu yapılabilecekken
altyapı ve üstyapının birlikte ihaleye sunulmasının bu
Bölgesel Havaalanı Projesini gerçekte
Bakanlığımızın yapmayı düşünmediğini mi
ifade etmektedir? Bunun açıklanmasını istiyoruz. Bu
havaalanı yapılacak mı, yapılmayacak mı? Yapılacaksa
hangi şartlarda yapılacak ve ne zaman yapılacak?
Yapılmayacaksa artık altı yıldır, dört seçim
malzemesinde kullanılan bu konunun gündemden düşmesini talep
ediyoruz. Ya yapılacak ya yapılmayacak kararını bizzat en
yetkili ağız olan Sayın Bakanımızın
ağzından bugün duymak istiyoruz. Kütahya bunu bekliyor, Afyon bunu
bekliyor, Uşak bunu bekliyor.
Sayın Bakanım, bu
konuda eğer en son açıklamayı en doğru bilgilerle
yaparsanız, ben ilin milletvekillerinden birisi olarak sizlere buradan
teşekkür edeceğim.
Bu vesileyle, önergemize
desteğinizi bekliyor, tekrar hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Bakan, bir açıklama yaparsanız memnun oluruz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan, kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Değerli Konuşmacının
özellikle Zafer Havaalanıyla ilgili sürece ilişkin sözlerine
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
Bilindiği gibi, Kütahya,
Uşak ve Afyonun müşterek kullanacağı Altıntaş
bölgesindeki havaalanıyla ilgili kamulaştırma
çalışmaları, ÇED değerlendirme çalışmaları,
havaalanı yapılmasına yönelik kurumların görüşleri
toplanmış, bütün işlemler tamamlandıktan sonra ihaleye
çıkılmıştır. Bu havaalanı diğer
havaalanlarından farklı şekilde tamamen sıfırdan yap-işlet-devret
modeliyle yapılacak bölgesel bir havaalanıdır. Yani bir arazi
vereceğiz, araziye pist yapılacak, taksi yolu yapılacak, park
alanları, terminali vesaire bütün müştemilatıyla birlikte
yapılacak bir havaalanıdır ve ilk denemedir. Türkiyede
yap-işlet-devret modeli çok başarılı şekilde
uygulanmış ancak terminal ile sınırlı olarak
yapılmıştı. Bu, sıfırdan anahtar teslim bir
projedir. Dolayısıyla, Sayın Hatibin dediği gibi bu
havaalanı yapılacak mı, yapılmayacak mı
tartışması artık çok geride kalmıştır.
İlk ihalede teklif
gelmemesinin sebebi: Dokuz dosya alınmasına rağmen
gelmemiş, bazı öneriler dikkate alınarak ihale yenilenmiş,
bu kez de beş firma, teklifi yetiştiremeyeceklerini ifade ederek süre
istemişlerdir. Dolayısıyla, 28 Haziran olan süre bir ay
uzatılmış, 28 Temmuzda da nihai teklifler alınacaktır.
Yapılan düzeltmelerle daha rekabetçi, daha fizibl hâle getirildiğini
düşünüyoruz ve bu ihalede teklifi alıp inşallah,
havaalanının yapımını başlatacağız bu
sene içerisinde.
Bu açıklamayı
yapmakta yarar gördüm.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
39/a maddesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... 39/a maddesi
kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair
bir önerge vardır.
Önergeyi okutacağım
ve Komisyonda salt çoğunluk arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın 39
uncu maddesinin a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin
eklenmesini ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ Hayrettin Çakmak Recep Koral |
|
Yozgat Bursa İstanbul |
|
Erdal
Kalkan Ömer
İnan |
|
İzmir Mersin
|
b) 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan
"kullandırılmasına karar vermeye;" ibaresinden sonra
gelmek üzere: "3996 sayılı Kanun hükümlerine göre
Yap-İşlet-Devret modeli ile genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri tarafından gerçekleştirilen yatırım ve hizmetlere
ilişkin sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili
idareler tarafından devralınması halinde sözleşmelerinde
öngörülmüş olması kaydıyla söz konusu yatırım ve
hizmetler için sağlanan dış finansmanı üstlenecek
kuruluşu ve üstlenim koşullarını belirlemeye;"
ibareleri eklenmiştir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) Sayın Başkan, Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor efendim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, sayınız.
Evet, salt çoğunlukla
katılıyor. Salt çoğunlukla katıldığı için
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Gruplar adına
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Faik Öztrak
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Mehmet Günal
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Öztrak.
Buyurunuz Sayın Öztrak.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAİK
ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verilmiş olan önerge üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddeyle getirilmek
istenen düzenleme şu: Yani herhangi bir şekilde
yapılmış olan bir yap-işlet-devret sözleşmesinin
feshedilmesi hâlinde bu yap-işlet-devret modeli içinde
gerçekleştirilen projeye dönük olarak kullandırılan
dış kredinin akıbeti ne olacak? Bunun belirlenmesini Hükûmete
bırakıyoruz ve Hükûmete bırakırken de burada
açıkçası üstü kapalı bir garanti veriyoruz.
Değerli milletvekilleri,
genelde yap-işlet-devret projelerine baktığımız zaman
bunların kullanmış oldukları dış kredilere
aslında garanti vermiyoruz ya da garanti verdiğimiz zaman, bütçenin
tespit etmiş olduğu, belirlemiş olduğu garantili krediler
limiti içinde bunları izliyoruz.
Şimdi, bu yapılan
düzenlemeyle, burada üzeri kapalı, üzeri örtülü, bu kredilere,
yap-işlet-devret projelerinin kullanılacağı kredilere
garanti vermiş oluyoruz yani ilk başlandığı zaman bu
kredi, bu yap-işlet-devret projesinin kullandığı kredi
devlet garantisi, Hazine garantisi kapsamında görülmeyecek ama herhangi
bir geri ödemede sıkıntı olması hâlinde ya da
sözleşmesinin feshedilmesi hâlinde o zaman devreye Bakanlar Kurulu girecek
ve büyük bir ihtimalle de Hazine bu krediyi devralmak durumunda kalacak
üzerindeki şartlarla birlikte.
Şimdi, böyle
baktığımız zaman, değerli milletvekilleri, buradaki en
önemli sıkıntı şu: Bugün bütçe kanunlarında yer alan,
tespit edilmiş olan garantili kredi limitlerini baypas etmiş oluyoruz
ve üzeri örtülü bir biçimde garanti verdiğimiz dış krediyi Hazine
garantisi kapsamında göstermiyoruz ama bu borcun geri ödenmemesi sorunuyla
karşı karşıya kaldığımız noktadan
itibaren de birdenbire bu devletin borcuna ilave edilmiş olacaktır.
Diyeceksiniz ki bunda ne var?
Şimdi, ben, şunu söyleyeyim: Bizim geçmişte gördüğümüz,
örneğin 2001 yılında görmüş olduğumuz, 2000
yılında görmüş olduğumuz Asya krizi bu tür uygulamalardan
kaynaklanmıştır. Bankacılık sistemine üzeri örtülü
birtakım garantiler verilmiştir, sistemik risk olması hâlinde
bankacılık sisteminin ödeyemediği dış borçları
ben üzerime alırım, denmiştir. Bütün dünyada böyle olmuştur
ve bu risk gerçekleştiği noktada bütün bu borçlar kamunun üzerine
gelmiştir ve o güne kadar örneğin Asya ekonomilerinde sürdürülebilir
olarak gözüken kamu borçları birdenbire sürdürülemez olmuştur ve
dünyada kriz yaşanmıştır.
Bu tür, işte borcu
garantili borç olmakla beraber gizlemeye dönük birtakım uygulamalar
saydamlığı ihlal ettiği için fark edildiğinde
uluslararası piyasalarda da ciddi sıkıntı yaratabilir. Yine
getirilmiş olan, biraz önce bahsettiğim üstü örtülü mali kuralın
da değiştirilmesidir, yani bütçeyle belirlenen garantili borç
limitlerinin tamamen geçersiz, büyük ölçüde bu uygulamalarda,
yap-işlet-devret uygulamalarında geçersiz hâle getirilmesidir. Yani,
dışarıdan yap-işlet projesine garanti verecek olan
yabancı yatırımcı burada bu maddenin olduğunu
gördüğünde hemen bunun arkasında belli bir hazine garantisi
olduğunu varsayacaktır ve bu varsayımla gelecektir. Buralarda
çok ciddi risk iştahı yüksek olacaktır bu tür projeler için,
buralarda çok ciddi birikintiler olacaktır, daha sonra bu projeler
gerçekleşmediği zaman sıkıntı yaratacaktır.
Yine, böyle
baktığımız zaman, önümüzde özellikle Ulaştırma
Bakanlığımızla ilgili iki tane proje vardır. Bunlardan
bir tanesi yap-işlet-devretle yapılacak olan Körfez Geçişi
Projesi, ikincisi de benim görebildiğim kadarıyla Üçüncü Boğaz
Köprüsü Projesidir. Demek ki her iki projede de yap-işlet-devret modeli
kapsamında verildikten sonra belli sıkıntıların ortaya
çıkabileceği tahmin ediliyor ve bu çerçevede de gerekirse
bunların kullandıkları dış borçların,
sıkıntıya düşmeleri hâlinde, devlet borcu hâline
getirilmesi planlanıyor. Peki, bu ne kadar tutar diye
baktığınız zaman, her iki projenin toplam tutarı
aşağı yukarı 10 milyar dolar civarındadır, yani
şu maddeyle, bugün getirilmiş olan önergeyle -kabul edilmesi hâlinde
bu önergenin- ileriye dönük olarak bütçenin üzerine bu projelere
başlanmasıyla birlikte 10 milyar dolar civarında görünmeyen
ilave bir yük getirmiş oluyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bunları yapıyoruz, bunları büyük yaratıcılık
zannediyoruz, bu tür bütçenin içine bu uygulamaları yerleştiriyoruz
ama sonra bir bakıyoruz, bunlar fark edildiği zaman Türkiye çok ciddi
bedeller ödüyor. Yani Karayolları Kanununa, bu Kanuna, dün akşamdan
beri yapılan eklemelere dikkat ettiğim zaman, şöyle bir
telaş görüyorum, yani bu belediyelerin üstünde, başka yerlerde, gizli
saklı, birikmiş, yürümeyen ne varsa her şeyi bütçeye
aktarıyorsunuz. Bu da bana şu izlenimi veriyor açıkçası:
Galiba, artık Hükûmetten gideceğinizi anladınız. O
çerçevede elinizde kalan belediyelerin rahat hareket etmesi, diğer
taraftan da ileriye dönük olarak bütçenin önemli ölçüde
sıkıntıya girmesini sağlayacak, sıkışmaya
girmesini sağlayacak birtakım düzenlemeleri yapıyorsunuz ama hiç
merak etmeyin, Türkiye büyük ülke, bu harcamaları yapacak kaynak da
rahatlıkla temin edilir, bulunur; yeter ki bu işleri
yapmasını biliniz diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Öztrak.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurunuz Sayın Günal.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dün akşam geç saatlere kadar konuştuk ve
benim sizlere söylediğim maddelerden bir tanesiyle daha karşı
karşıyayız, yine madde eklenmeye devam ediliyor. Az önce, yine,
aynı maddenin (a) bendinde konuştuğumuz husus da sadece
Karayolları Genel Müdürlüğünü değil, 2/B cetvelindeki tüm
diğer kuruluşların da kapsama alınmasını
içeriyordu.
Şimdi, ben, merak
ediyorum çünkü bu gelen maddelerin hepsi sonradan intikal ettirildiği için
birilerinin sıkıntısını gidermeye yönelik gibi
görünüyor. Akşam da eklediğiniz maddeleri konuşmuştuk.
Diyorum ki: Bu madde kimin
için? Bu sözleşmeler süresinden önce neden feshedilmiş?
Yap-işlet-devret modeli neden yapılamamış? Süresinde
bitirilememesinin nedeni nedir, teknik bir zorluk mu var, idarede mi sorun var,
üstlenicide mi bir sorun var? Yani işi ihale eden kamu idaresinin
yöneticilerinin sorumluluğu yok mu? Neden bu ihale edildikten sonra bu
yap-işlet-devret modeline göre yapılamamış? Belki
üstlenicide olabilir, belki bizim idarecimizde olabilir. Bu konuda da bir
bilgimiz yok.
Peki, dış
finansmanı üstlenecek kuruluşu ve üstlenim koşullarını
belirlemeye yetki alıyor Sayın Bakanım. Şimdi, bu
nasıl bir şeydir ben anlayamadım. Dış finansmanı
üstlenecek kuruluşu yani başka
bir kuruluş mu belirleyeceğiz? Bu dış finansmanı kim
üstlenecek? Yani Karayolları Teşkilat Kanunundan bahsediyoruz,
Ulaştırma geliyor, dış finansmanı üstlenecek
kuruluşu ve üstlenim koşullarını belirleme yetkisi
Yani
siz Hazinenin yerine girip daha önce dış finansmanı kimin
sağlayacağı, nereden sağlanacağı belliyken,
Ulaştırma Bakanlığı da değil, ben burada
doğru okuyorsam 39uncu maddeden sonra görev ve yetkilerle ilgili bir
ekleme yapılıyor. Ben bunu anlamakta gene zorlanıyorum,
arkadaşlar hepsini söylüyorlar, hâlen daha anlayabilmiş değilim
yani bunu nasıl bir şekilde aktaracağız, kim bunu
belirleyecek? Hazineden sorumlu Bakanlık ne diyor? O konuda bir görüş
var mı? Hazineyle ilgili bir bilgi var mı?
Bir de merak ettiğim
başka bir husus var: Dünden beri -kaç tane olduğunu unuttum- bir sürü
madde eklendi. Ulaştırma Bakanlığının
bunların altına girecek mali kaynakları mı var? Ben
şimdi buraya baktığım zaman, bir nevi Ulaştırma
Bakanlığı kamunun kredi garanti kurumu hâline gelmiş,
herkese garanti veriyor, koltuğunun altına alıyor. Nerede sorun
varsa, belediyenin sorunu var, alalım, yap-işlet-devrette sorun var,
alalım. Yani ben anlayamıyorum. Ulaştırma
Bakanlığı sanki kamunun kredi garanti kurumu hâline gelmiş.
Nerede sorun varsa Ulaştırma Bakanlığının,
Karayollarının altına alıyoruz.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Hazine Bakanlığını da oraya
bağlayalım. Hazineyi de size bağlayalım.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Böyle bir şeyi hâlâ anlamakta güçlük çekiyorum. Sanki Hazine ile Maliyenin
yerine Ulaştırma Bakanlığı geçmiş gibi oluyor.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Bu çadır devlet anlayışıyla devlet
yönetimidir Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Peki, Ulaştırma Bakanlığının bütçesi ne kadar,
nerede? Yani nereden bu kaynakları bulacak? Yarın
sıkıştığı zaman neyle ödeyecek? Bu konularda
bilgi yok.
Bütün söylemeye
çalıştığım şey şu: Meclisin
çalışma şekillerinde komisyonların başında
ihtisas komisyonları yazıyor değerli arkadaşlarım.
İhtisas komisyonları neyle ilgili? Herkes, kendi alanında
ihtisas sahibi olan arkadaşlarımız o komisyonlarda emek sarf
ediyorlar; daha olmadı, daha fazla ihtisas gerekiyorsa, alt komisyon kurup
bürokratlarla beraber, diğer katılımcılarla, sivil toplum
örgütleriyle beraber bunları irdeliyoruz.
Benim merak ettiğim
sorular
Dün de sormuştum. Şimdi bu sorduğum sorularla ilgili
yüce Meclisinizde bilgi sahibi olar var mı? Tekrar soruyorum. Hayır,
komisyon üyesi olarak benim bile burada haberim olduğu için kanunun alt
komisyon sorumlusu olmama rağmen, ben şu anda bu sorduğum
sorularla ilgili en ufak bir ipucu bilmiyorum.
Dolayısıyla, böyle
bir kanun yapma tekniği, böyle bir usul olamaz.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Oluyor, oluyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Yani, 1 değil, 2 değil, 3 değil, 4 değil,
sayısını unuttuk; arkadaşlarımız Sonra teselsül
ettireceğiz. dediler, 40 küsur oldu, 50yi geçti 40 küsur maddelik kanun.
Peki, bu söylediğim
ihtisas komisyonunda biz yukarıda neler görüşüyoruz, biliyor musunuz?
Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız nereden geldiler?
Kamu kurumlarının borç ve alacaklarının silinmesiyle ilgili
tasarının görüşmesinden geldiler.
RECAİ BERBER (Manisa)
Silme diye bir şey yok, mahsuplaşma.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Silinen de var canım. Nerede bir sıkıntı varsa
Ben
yukarıda sormuştum. Mali Kural Tasarısı da yukarıda
görüşülüyor, kel alaka
Bir tarafta mali kural, Efendim, AB istiyor
yetiştirelim. Bunun neresi mali kural Allah aşkına ya! Bütün
kurumların borcunu al sil, oradan oraya aktar, buradan oraya aktar, sonra
da bizi boş yere orada yor, Efendim, Avrupa Birliği bunu istiyor, bu
faslı açmamız lazım.
RECAİ BERBER (Manisa)
Mali kural
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ne
mali kuralı? Hangi mali kural?
RECAİ BERBER (Manisa)
Mali kural 2011de.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu
bütçe böyle delik deşik olursa, her kurumunkini oradan oraya buradan
buraya aktarırsak, böyle bir mali kural olur mu dostlar
alışverişte görsün diye?
RECAİ BERBER (Manisa)
Mali kural gelince tartışacağız, haftaya gelecek.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Dolayısıyla bütçemiz delik deşik. Biz, orada bir bütçe kanunu
çıkardık, her bakanlığın da kendi harcamaları
belli, yatırım programı belli, gelirleri belli, ona göre konulmuş
bir bütçemiz var. Şimdi ne oluyor? Tamamıyla, burada, önergelerle
bunlar değiştirilmiş oluyor. Aynı şey işte. Mali
kuralla ilgili de arkadaşlar itiraz ediyor, ama bu iş de mali kurala
aykırı, bütün bunların hepsi aykırıdır. Mali
kural, koyduğunuz kurala, çıkardığınız bütçeye
uymak, onu deldirmemek demektir. Neyse harcayacağınız şey,
önceden gelirsiniz izah edersiniz, bütçeler buna göre çıkar.
Değerli
arkadaşlarım, şu anda maalesef çok kötü bir yasama süreci
izliyoruz. Maalesef alelacele gelen
maddeler nereden geliyor, nasıl oluyor bilemiyoruz. Alt komisyonu
bırakın, üst komisyonda, Plan Bütçede bile
tartışılmadan burada kanun yapıyoruz. Dolayısıyla
bunun çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum.
Hele hele son birkaç gündür bu, diğer kanunlarda da görüyoruz ama
Komisyona gelen eklemelere de baktığımız zaman, AKP
Hükûmetinin yoğun bir telaş içerisinde olduğunu anlıyorum.
Giderayak birtakım şeyleri tasfiye edip, borçları devredip, ucuz
bir şekilde bunlardan kurtulmak, belediye başkanlarını
kurtarmak, sıkıntıda olan kuruluşların idarecilerini
kurtarmak. Başka türlü bir şey anlayamıyorum. Mali kuralda da
aynısını söylemiştim; galiba siz Hükûmetten gidişin
ayak seslerini hissettiniz. Sayın Başbakan da siz de anketlere çok
düşkünsünüz, gerçek anketleri görünce, herhâlde giderayak birtakım
işlerin temizliği yapılıyor gibi geliyor. Aksi takdirde, bu
kanun böyle çıkmamalıdır. Eğer itiraz ediyorsanız
normal sürecinde gelmeli, çıkmalıdır. Eğer aceleyle bunu
yapıyorsanız, aceleniz var, bir şeyleri yetiştirmeye
çalışıyorsunuz diye anlaşılır.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Bir şeyleri kaçırmaya çalışıyorlar!
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
İnşallah bu söylediğimiz şeyleri dikkate
alırsınız ve bu süreci yeniden gözden geçirirsiniz, bu kanunun
böyle çıkmasını engellersiniz diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Günal.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Oradan Senin aklın ermez. diye
Bir milletvekiline
Aklın ermez. demek ne kadar
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Siz öyle mi
yaptınız?
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Biz ne yaptıysak kendi irademizle yaptık.
Sayemizde şimdi huzur içindesiniz. O huzuru bozuyorsunuz şu anda.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Yok.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Yok değil, öyle.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan
BAŞKAN - Yerinizden mi
konuşmak istiyorsunuz?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Evet.
BAŞKAN Kürsüden de
konuşabilirsiniz; buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Aklınız ere ere bu hâle getirdiniz Türkiyeyi.
AHMET YENİ (Samsun)
Sayın Bakanı dinleyelim arkadaşlar.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) İnsan utanır ya! Bir milletvekiline Aklın
ermez. demek
BAŞKAN -
Karşılıklı konuşmayınız lütfen.
Buyurunuz Sayın Bakan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
Karayolları Teşkilat Kanununun 39uncu maddesi ve yeni bir madde
ihdas edilmesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bu yeni ihdas edilen
maddenin gayesi, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Hakkındaki Kanunun
4üncü maddesinin (a) bendine bir hüküm ilavesiyle ilgilidir. Burada ilave
edilen hüküm şudur: 3996 sayılı Kanun hükümlerine göre
yap-işlet-devret modeli ile genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
tarafından gerçekleştirilen yatırım ve hizmetlere
ilişkin sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili
idareler tarafından devralınması hâlinde sözleşmelerinde
öngörülmüş olmasıyla şartıyla, kaydıyla söz konusu
yatırım ve hizmetler için sağlanan dış finansmanı
üstlenecek kuruluşu ve üstlenim koşullarını belirlemeye
Hazine Müsteşarlığının görüşü ve Bakanın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Yani getirilen hüküm, genel
bütçeli idarelerin üstlendikleri sözleşmelerin işin belirli bir
yerinde feshedilmesi hâlinde Hazinenin görüşü, Bakanlar Kurulu
kararıyla bu kredi borçlarını devralması ve buna
karşı sorumlu olmasıdır. Dolayısıyla bu konu da
aslında Hazine Müsteşarlığının, bağlı
Bakanlığın ve Bakanlar Kurulunun kararıyla
yapılabilecek bir işlemdir. Bu, esasen başka kurumlar için
mevcut olup genel bütçe içerisinde, merkezî bütçe içerisinde yer alan ve bu
şekildeki projelere giren kuruluşlar bakımından mevcut
olmayan bir düzenlemedir. Bu maddeyle birlikte bu yasal boşluk
giderilmiş oluyor. Esasen, Hazinenin bir anlamda yasal yetkiye sahip
olması anlamına geliyor, yoksa, Ulaştırma
Bakanlığının Hazinenin yerine geçip onun yerine borçlanma
yapması anlamına gelmiyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hazinenin yetkisi zaten vardı Sayın Bakanım, niye koydunuz?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bu gibi kuruluşlar için yok.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Bu nereden ihtiyaç oldu Sayın Bakanım? Ne tür
ihtiyaç, nereden kaynaklandı? Sorulan soru o Sayın Bakanım.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hangi kurumun ihtiyacı var?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Efendim, şimdi, bu madde
hazırlanırken Hazineyle birlikte çalışılmış
bir hükümdür. Hazinenin yetkisi var ama merkezî bütçeli kuruluşlar
bakımından bir yasal boşluk olduğu için bu hükmün yer
alması kararlaştırılmıştır.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Komisyondayken niye gelmedi efendim?
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başbakanın imzasıyla tasarı
buraya gelirken niye getirmediniz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, soru-cevap bölümü de vardır bunda, o zaman
sorularınızı sorunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Belki gerek olmaz Sayın Başkan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şöyle: Yani, sizde biliyorsunuz ki
sayın milletvekilleri, yasalar hazırlanırken tasarı
şeklinde Bakanlar Kurulundan geldiğinde, komisyonlarda, alt
komisyonlarda, üst komisyonlarda enine boyuna inceleniyor ve
iyileştiriliyor, rafine hâle getiriliyor. Bazen bu da kâfi gelmiyor, Genel
Kurulda da verilen önergelerle, bu şekilde, olabildiğince daha
mükemmel hâle gelmesi için çalışılıyor. Yani, Genel Kurulda
görüşülen yasa tekliflerinde madde ihdası bizim icat ettiğimiz
bir şey değildir ve bu, uygulanan doğrudan görüşme,
uygulanan bir yöntemdir. Bu da o uygulamalardan bir tanesidir.
Tabii, ben, bütün parti
gruplarına teşekkür ediyorum. Yani, bu önemli bir yasadır. Bu
yasa, esas itibarıyla Karayollarımızın değişen
şartlara göre yeniden yapılanmasını öngören bir yasadır
ama dolaylı olarak yine Karayollarımızın daha etkin çalışması,
kamu kaynağının kâfi gelmediği durumlarda alternatif finans
yollarının da kullanılmak suretiyle daha kısa sürede büyük
projelerin gerçekleşmesine imkân sağlayacak bir düzenlemedir. O
bakımdan ben bu yasada getirdiğimiz bu hususlar için verdiğiniz
destekten dolayı bütün parti gruplarına teşekkür ediyorum.
Verdiğiniz destek sizlere hizmet olarak dönecektir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Şahsı adına
Tunceli Milletvekili Kamer Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir korsan önergeyle yine
baş başayız. Şu Meclisin kurulduğundan beri
gelenekleri var. Kanun tasarı ve teklifleri evvela komisyonlara gider,
komisyonda enine boyuna tartışılır ve Genel Kurula gelir,
burada müzakere edilir.
Şimdi, AKPnin bir huyu
var. Bakın, şu Bakanlar Kurulu sıraları boş. Hâlbuki
bundan önce bu Bakanlar Kurulu sıraları dolu olurdu. Onun anlamı
şu: Burada, Hükûmete karşı, gelen kanun tasarı ve
tekliflerine milletvekilleri bir söz söyledikleri zaman, icabında öteki
bakanın yetki alanına giren konularda ona müdahale eder. Devletteki
istikrar böyle temin edilebilir.
Şimdi, bir önerge, son
anda gelen bir önerge... Tabii işin özü ne? Aslına bakarsanız,
Türkiyede, yani mevcut sisteme göre her sene bütçede Hazinenin garanti
verebileceği limit belli. İşte, kendi kaynaklarına göre
Hazine, bütçe yapılırken, o sene hazine garantili dış
borçlar orada gösterilir. Şimdi, getirilen bu önergeyle bu prensip ihlal
ediliyor. Hazine garantili borçları bütçede göstermiyor, bunu göstermiyor
yap-işlet-devret şeyinde, efendim, bunları sonradan
Eğer o
kuruma karşı ödemede bir sıkıntı olursa hemen Bakanlar
Kurulu kararıyla, bunun garantisini almak suretiyle, ilgili finans
kurumuna bu para ödenecek. Böyle akıl
Yani, akıl ve nizama uymayan
bir şey. Peki, yarın öbür gün, Bakanlar Kurulu üzerine almadı,
ne olacak? Almadı, Ödemiyorum. dedi. O zaman Türkiye Cumhuriyeti
devletinin itibarı da sarsılır. Onun için, arkadaşlar
Şimdi, öyle bir kanun
getirmişler ki, genel kanun, genel kanunun içinde genel kanun; bir
maddeyle on tane madde değiştiriliyor. Şimdi, Mehmet Ali
Şahin çıkıp da Anayasa Mahkemesine akıl vereceğine,
gelsin -şu Meclisteki o Danışma Kuruluna Başkanlık
yaparken- doğru dürüst görev yapsın. Diyor ki: Anayasa Mahkemesi,
efendim, bu Anayasa değişikliğini inceleyemez. Yahu, sen kimsin
kardeşim? Senin hukuk bilgin kaç? Nereden mezun oldun?
MURAT YILDIRIM (Çorum) Sen
kimsin? O, Meclis Başkanı.
KAMER GENÇ (Devamla)
Anayasa 138inci madde diyor ki: Görülmekte olan davalarda kimse Anayasa
Mahkemesine talimat veremez. Ee, sen Meclis Başkanısın,
nasıl böyle bir talimat veriyorsun?
Değerli
arkadaşlarım, getirdiğiniz Anayasa değişikliğinin
özü şu: Şimdi, Anayasa Mahkemesinin yapısını
değiştiriyorsunuz. Nasıl değiştiriyorsunuz? 11 üyeyi
17 üyeye çıkarıyorsunuz. 17 üyenin 3ünü Meclis seçiyor, 14ünü
Abdullah Gül seçiyor.
AHMET YENİ (Samsun)
Karayolları değil mi konumuz?
KAMER GENÇ (Devamla) -
Abdullah Gül nasıl seçti bunu? Nasıl seçtiği belli.
Danıştaya atadıkları kişiler belli. Ondan sonra,
getirdi dışarıdan hülleyle bir tane raportörü atadı, 42
yaşında.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van)
Neresinde bu önergenin?
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, bu sizin kabul ettiğiniz Anayasayla oraya giderse tam yirmi
yedi sene orada üyelik yapacak.
Şimdi, bu Anayasa
Mahkemesinin bu statüsünü değiştirmekle, siz, aşağı
yukarı on iki yıl Anayasa Mahkemesini AKPnin bir şubesi hâline
getiriyorsunuz. Yani, Tayyip Bey biliyor ki, iktidardan düştükten sonra
hakkında yapılan soruşturma nedeniyle yüce Divana gidecek. Yüce
Divanda işte bazı özel yetkili hâkim ve savcıların
kendisinin paralelinde hareket ettiği kadar bu Anayasa Mahkemesi de
artık bariz suçlarını affedecek, bütün hesap bu. Yoksa ki,
Anayasa Mahkemesi eğer hakikaten demokratik bir yapıya ulaşsa
biz niye şey edelim.
Abdullah Gül burada bir
kurnazlık yaptı. Buradan çıkan kanunu 3 gün sonra onaylasa bunun
120nci günü 12 Eylüle gelmez. Tabii, bunların hepsi
danışıklı dövüş. Bakın, 3 gün sonra onaylasa
arkadaşlar
Aslında Yüksek Seçim Kurulu da burada hatalı
davrandı. Neden davrandı? Dedi ki: Bu 120 gündür. Referandum süresi
120 gündür. Peki, referandum süresinin 120 gün olduğuna ilişkin
kanunu, biz burada referandumu 60 güne indirirken onu kaldırmadık
mı? Kaldırdık. Yani, nasıl oluyor Yüksek Seçim Kurulu
burada 120 günü uyguluyor, burada da hata etti. Bunun doğrusu şu idi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) -
Şimdi, Anayasaya göre seçim kanunlarında yapılacak
değişiklik bir sene sonra uygulanacağına göre Yüksek Seçim
Kurulu şöyle bir uygulama yapacaktı: Bunu bir sene sonra ancak
uygulayacaktı ve bir sene sonrasına kadar 60 gün içinde referanduma
gidecekti, doğrusu bu. Yoksa ki 120 gün olan hüküm
kaldırıldı, biz burada kaldırdık bunu. Yani
kaldırılmış bir kanun hükmünü nasıl
uygularsınız? Yani görüyorsunuz ki her taraf
karmakarışık. Yani ne başı belli, ne sonu belli.
Şimdi, Abdullah Gül o
zaman tutup da bunu 3 gün sonra şey etse 12 Eylüle gelmez. Hep birlikte
hareket ediyor. Biliyordu zaten kendisi. Bunun 120 gün uygulanacağına
dair zaten oradan gerekli bilgiyi alıyor. Yani Türkiyeyi öyle bir
karanlık kaosa sürüklüyorsunuz ki ille bütün şeyler bizim gibi
hareket etsin ama bu size ve memlekete çok büyük sıkıntılar
yaratacak. Arkadaşlar, hukuku yok ediyoruz.
AHMET YENİ (Samsun)
Sayın Cumhurbaşkanı diyeceksin, Sayın
Cumhurbaşkanı
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben
kime nasıl hitap edeceğimi iyi biliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Devamla) - Sen
kendine hâkim ol. Ben kime nasıl hitap edeceğimi biliyorum.
BAŞKAN - Sayın
Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Onun
için, getirilen bu kanunlar ülkenin başına çok belalar getirecektir.
Tabii, zaman yetmediği için bunları şey etmek mümkün değil.
Bakın, geçici 1inci
madde var bu kanunda. Tutuyor bazı kurumları feshediyor. AKPnin en
önemli taktiği bu. Eğer birilerini görevden almak istiyorsa, bir
kanunla o kurumu feshediyor, orada doğru dürüst çalışan namuslu,
yurtsever insanların
kadrolarını açıkta bırakıyor, ondan sonra yeni bir
kanunla onları atarken onların elindeki müktesep haklarını
alıyor. Dolayısıyla ne oluyor? O insanlar yargıya da
gidemiyor. Ya, bu bir zulümdür. Zulüm yapanların sonu yine zulüm olacak
arkadaşlar. Bu memlekette siz hukuku bu kadar ayak altına
alamazsınız, bu devleti bu kadar küçültemezsiniz, bu devletin
kurallarını yok edemezsiniz. Yaptıklarınız bu. Acaba,
biz, AKP ne yapacak da daha, önümüzdeki seçimde iktidara gelecek? Ya, siz,
zaten, eğer bu millete sağlıklı bir hizmet ettinizse millet
yine sizi getirir.
Şu Hükûmetin vaziyetine
bak ya! Utanır insan ya, utanır! Bunlar nerede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) -
Uçaklara atla yurt dışında git, gez, gel! Bu milletin
parası bunlara haram olur ya, haram! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, efendim, Sayın Bakan bizim komşu ilimiz
Erzincandan. Tabii, kendisine teşekkür ediyoruz, yani oralı
olmasından da büyük huzur duyuyoruz.
Şimdi, bakın,
Türkiyede kara yollarına en az para harcanan il Tuncelidir. Bir Pülümür
yolumuz var, kuzeyden güneye gelen bir şey var, efendim, kırk senedir
o yol hâlâ tozludur, oradan geçen, o ara yoldan geçen o araçların,
tırların çıkardığı toz bütün o bölgeyi
yaşanmaz hâle getiriyor. Defalarca ilgililere telefon ettik.
Bakın, bizim ilimizde
kara yollarının aşağı yukarı hepsi bozuk. Yani
Nazımiye yolu bozuk, Pülümür yolu bozuk, Mazgirt yolu bozuk,
Çemişgezek yolu bozuk, Hozat yolu bozuk, Pertek yolu bozuk. Ya
kardeşim, oradaki insanlar da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı!
Nahiye yollarımızın büyük bir kısmı hâlâ maalesef
asfaltlanmadı. Defalarca soruyoruz ama maalesef bir şey
alamıyoruz.
Bir Pertek köprümüz var. Yani
bu Pertek köprüsü gerçekten kuzey ile güney arasında çok önemli bir
ulaşım aracıdır. Birkaç defa Tayyip Bey oraya belediye
seçimleri arifesinde gitti Biz bu köprüyü yapacağız. dedi ama
aradan sekiz sene geçti, hâlâ yapılmadı. Yani
politikacıların sözüne güvenilir insan olması lazım,
verilen sözlerin yerine getirilmesi lazım. Defalarca bunları
söylüyoruz Sayın Başkan.
Yani ben özellikle orada
konuşmadım. Sayın Bakan bize cevap versin. Yani yüz
yıllık ilçelerimizin yolları hâlâ tek araç geçebilecek
durumdadır. Bunları defalarca söyledik ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
Sayın Nalcı,
buyurun.
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Tekirdağ ili Çerkezköy-Kınalı, Çerkezköy TEM girişinden
Kınalı yolu ve Çorlu-Tekirdağ arasındaki yolun bir
programı var mı?
İki: Bilindiği
üzere, Tekirdağın Şarköy ilçesi hem yazlık
açısından hem İstanbuldaki insanların gelmiş
olduğu bir yer. Fakat bizim sizinle daha önce de görüşmelerimizde
arka taraftaki Uçmakdereyi Valiliğin yapacağına
Fakat Malkara
ayrımından Şarköy yoluyla ilgili bir çalışma var
mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Nalcı.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Sinop)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Gerze-Sinop kara yolunda yapılan çalışmalar on iki tane evin
istimlakiyle ilgili adliyedeki bir aksaklıktan dolayı aksadı.
Müteahhit var, para var, her şey var, yol yapmak için her şey var. On
iki tane evin adliyedeki işlemleriyle ilgili Gerze Adliyesinde yeterli
hâkim olmamasından dolayı, keşif yapılamamasından
dolayı, eski mevcut yolda da işlem yapıldığı için
Daha bir ay içinde iki tane çok ciddi kaza oldu. Bu kazaların birinde 1
vatandaşımız hayatını kaybetti, birinde de 3
vatandaşımız çok ciddi yaralandı. Bu konuyu dikkatinize,
ilginize sunuyorum ve çözümüyle ilgili Adalet Bakanlığıyla bir
çalışma yaparsanız, bundan sonra olacak kazaları da
önlemiş olursunuz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altay.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri arkadaşlarım; sayın milletvekillerimizin
sorularını cevaplandırmak istiyorum.
Sayın Gençin
Tuncelinin yollarıyla ilgili gündeme getirdiği soruyu
cevaplandırmaktan başlıyorum. 2002 yılı sonu
itibariyle Tuncelide sadece
Elazığ-Bingöl
ayrımı Tunceli devlet yolu
Tunceli-Pülümür yolu: Bu yol
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Bakanım, bir tek araç orada çalışıyor. Sizden
rica ediyorum, bu tozdan bizi kurtarın.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Evet, oraya hız vereceğiz ama
arazi şartlarının ve çalışma
şartlarının zor olduğunu biliyorsunuz. Geçen sene orada
güvenlik sorunları yaşadık ve şantiye, biliyorsunuz,
baskına uğradı, sıkıntı yaşandı. Bu
sene tedbirleri arttırarak çalışmaları
hızlandıracağız.
Diğer yol projeleriyle
ilgili detaylar var. Bunları yazılı olarak
KAMER GENÇ (Tunceli) Davet
edelim de bir orada gezdirelim sizi Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Tunceliye davet edip size ilçe yollarını gezdirelim.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Geleceğim, geleceğim, beraber
gezeriz.
ZEKİ ERGEZEN (Bitlis)
Beraber gidin
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Beraber gezeceğiz ama ha!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Beraber gezeriz
Zeki Bey orada
konuşuyor; sen de yapmadın.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Nalcı,
uyarılarınız için teşekkür ederiz. Zaten programımızda
bu çalışmalar. Onları takip edeceğiz.
Sayın Engin
Altayın bahsettiği konu biraz yargıyla ilgili. Bunun da
takipçisi olacağız.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi
var.
Tespit yapalım:
Sayın Hamzaçebi, Sayın Altay, Sayın Seçer, Sayın Kart,
Sayın Ateş, Sayın Paçarız, Sayın Genç, Sayın
Öztürk, Sayın Ağyüz, Sayın Pazarcı, Sayın Arslan,
Sayın Tütüncü, Sayın Kesici, Sayın Günday, Sayın
Yıldız, Sayın Öztrak, Sayın Küçük, Sayın Özyürek,
Sayın Kök, Sayın Baytok.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram
Meral ve 20 Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı:
499) (Devam)
BAŞKAN Yeni madde
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
39/b madde üzerinde aynı
mahiyette iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki önergeleri birlikte
işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Aynı mahiyetteki iki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 39.
maddesinin (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal Osman Ertuğrul Mehmet Şandır |
|
Antalya Aksaray Mersin |
|
Recep Taner Rıdvan
Yalçın Kadir
Ural |
|
Aydın Ordu Mersin |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 499 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 39.
maddesinin 1. fıkrasının b bendinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Kamer Genç Orhan Ziya Diren Şevket Köse |
|
Tunceli Tokat Adıyaman |
|
Hulusi Güvel Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Enis
Tütüncü |
|
Adana Malatya Tekirdağ |
|
Rasim
Çakır Tansel
Barış |
|
Edirne Kırklareli |
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki bu iki önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
499 sıra sayılı Kanun Tasarısının 39/b
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
öyle bir karmakarışık bir kanun ki
Şimdi, Karayolları
Genel Müdürlüğü önce genel bütçe içindeyken şimdi özel bütçe içine
alınıyor. Ondan sonra, özel bütçe içinde yer alan, 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi Kanununa göre özel bütçeli idarelerin yapacakları
tasarruflardan ayrı bir sistemde bunlara dış kredi sağlama
imkânı getiriliyor.
Bir devlette önemli olan
istikrardır. Yani siz bir kuruma ayrı bir imtiyaz tanıyıp
ötekine ayrı tanıdığın zaman o zaman temel kanunu yok
etmiş oluyorsunuz. O zaman 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
Kanununun genel ilkelerini ortadan kaldırıyorsunuz. Onun için, yani
bu aklına gelen her bakanlık kendi kendisine bu işleri yaparsa
devlet diye bir şey kalmaz. Devlet bir düzen meselesidir, bir temel kanunlar
vardır. İşte, 5018 sayılı Kanun Muhasebei Umumiye
Kanununun yerine geldi ama maalesef Muhasebei Umumiye Kanunundaki kurallar
bana göre bu devletin daha sağlıklı işlemesine
yardımcı olurken 5018 sayılı Kanun getirildi, bu, birçok
temel kurallardan saptırıldı.
Biraz önce tabii Sayın
Bakan benim mali konularla ilgili söylediğim şeylere cevap verdi.
Efendim, bizim orada, Pülümür-Mutu yolu arası -Erzincan yolu- çok
kısa bir yol. Yani, orada ciddi bir çalışma yapılsa, en kısa
zamanda 3 kilometrelik, 4 kilometrelik yol yapılır ama maalesef...
Ben daha önce de söyledim, 2007 yılında Pülümürde bal festivali
yapılıyordu. Bal festivaline Münih Belediye Başkanı
gelmişti, dedi ki: Ben otuz beş sene önce bu Pülümüre avlanmak için
geldim. Bu Pülümür ile Erzincan arasındaki bu yol tozdan geçilmiyordu.
Otuz beş sene sonra geldim hâlâ bu yol tozdan geçilmiyor. dedi.
Sayın Bakanım, yani oradan çıkan toz biraz da Erzincana
gidiyor, oradaki toprakları da örtüyor. Sizden rica ediyorum, buraya bir
hız verirseniz, bir kısa zamanda bu hallolursa çok memnun olurum.
Kusura bakmayın, aslında kamuoyu önünde de bunları dile getirmek
istemezdim ama yani çok defalarda bunları dile getirdik. Bizim şey
yollarımız da gerçekten çok dar, bunların genişletilmesi
lazım.
Bir de Sayın
Bakanım, bu Pertek Köprüsü çok önemli bir köprü, yani siz de biliyorsunuz
ve bunun maliyeti de çok yüksek değil. Lütfedip bu konuda da bir şey
ederseniz, yani şunu yaparız derseniz, en azından oradaki
insanlarımız, demek ki bizim de köprümüz yapılıyor derler
ve tabii ki, bunun şerefi size ait olur. Yaparsanız, kamuoyu önünde
çıkar size teşekkür de ederiz. O bakımdan, bizim için,
birincisi, Pülümürle Erzincan arasındaki o toz topraktan o
insanların kurtulması çok önemli. Bir de Pertek Köprüsünün
yapılması da çok önemli. Tabii, o Pertek yollarının,
virajların kalkması lazım. Yani siz de takdir edersiniz ki,
Tunceli hudutları içinde en az duble yol olan bir yer, yani
Şimdi, değerli
milletvekilleri, gerçekten AKP hükûmetleri zamanında bu Meclis gerçek
rayından çıkarıldı. Arkadaşlar, şimdi, kanunlar
enine boyuna tartışılmazsa, son anda verilen korsan önergelerle
birçok insana devlet kaynakları haksız olarak
aktarılmış olur. Bu önergeleri verenlerin de bazen bunlarla
menfaat ilişkisi olur. Geçen gün bir önerge verildi. Efendim, mahkemenin
verdiği kararı yok sayıyor. Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar? Hangi hukuk devletinde mahkemede bir vatandaş
hakkında verilmiş karar, sen kanunla bunu yok sayıyorsun? Böyle
bir hukuk devleti olur mu?
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin özellikle AKP Grubu Melih Gökçekin emrine girerek buradan kanun
çıkarmaya çalışıyor ve Melih Gökçekin şu anda
hazineye 4 katrilyon, 4,5 katrilyon borcu var. Kardeşim, peki, bunun
imtiyazı nereden geliyor? Orada o 4,5 katrilyon borcunu ödemezken,
getiriliyor ha bire buna rant kapısı açılıyor. Arkadaşlar,
bir belediye başkanı bu kadar şımartılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözleriniz tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Yine,
İstanbul Belediye Başkanı. Bakın, o köprü ve yolları
özel davetiyeyle yapmış, hakkında Danıştayın
soruşturma açılmasına dair kararı var. Peki, bu
soruşturmayı niye yaptırmıyorsunuz savcılara? Ankara
Cumhuriyet Başsavcısını niye atamıyorsunuz? Çünkü,
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı atandığı takdirde,
sizin belediye başkanlarınız ve sizin birtakım
bürokratlarınız hakkında soruşturma yapacak.
Peki, bu yargıyı
susturmakla, yargının önünü kesmekle nereye varabilirsiniz?
Yargı herkese lazım arkadaşlar. Tayyip Bey diyor ki: Türkiyede
yargı değerini yitirmiştir. Peki, sen Başbakansın. Eğer
yargı değerini yitirmişse sen nasıl Başbakanlık
yapacaksın? Her gün Türkiye mahkemelerine giden milyonlarca insan var. Bir
devletin Başbakanı Ya, yargı itibarını
yitirmiştir. dedikten sonra bu nasıl Başbakanlık orada
yapıyor ve o vatandaş hakkında karar veren hâkimin değerli
olduğunu veya tarafsız olduğunu nasıl diyebilir
arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki
efendim.
Şimdi, bakın,
Abdullah Gülle ilgili Yargıtay 11. Dairesi bir karar verdi. Neydi
kararın özü? Abdullah Gül, bir partinin yönetimindeyken o parti Anayasa
Mahkemesince kapatıldı. O partinin elinde hazineden
alınmış 1 trilyonun üzerinde para vardı. Normal olarak o
para, parti kapatıldığına göre devlete gitmesi lazım,
devlete, hazineye iade edilmesi lazım. Ama Abdullah Gülün yönetiminde
olduğu o yönetim, o 1 trilyon lirayı veya daha fazlasını
hazineye intikal ettirmedi. Ne etti? Getirdiler naylon faturaları, sahte
faturaları düzenlediler, onu harcanmış gösterdiler. Şimdi,
kendisi...
ALİ TEMÜR (Giresun)
Yalan!
KAMER GENÇ (Devamla)
Mahkeme ortada.
ALİ TEMÜR (Giresun)
Yalan konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla)
Kendisi bu işte aktif olmasa bile, o yönetimde bir insan olduğuna
göre, o diyebilirdi ki ya ben devletin hakkının yenilmesine müsaade
etmiyorum. En azından o yönetimden istifa etmesi lazımdı. O
zaman orada mahkeme ne etti? Sonra Yargıtayın verdiği kararda
hata var. Diyor ki: Dava açan kişi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Son
cümlemi söyleyeyim.
BAŞKAN İkinci
dakikanız da bitti efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
Sayın Akcan, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, günün erken ama
tasarının ilerlemiş seviyesinde söz almayı
düşünmüyordum. Ancak, biraz önce, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun
değerli üyeleri orada oturdular. Verilen önergelerle yeni madde
ihdasları oldu. Sayısını ben bilmiyorum, tasarıyı
başından beri takip ediyorum. Bir iktidar milletvekili
arkadaşımız çıksın, şu kadar oldu diye söylesin.
On beşin üstünde sayı var.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) On beş yok, beş.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) Değerli milletvekilleri, en son konu görüşülürken
Sayın Günal burada konuşuyor Sen anlamazsın. diye bir laf,
oradan. Anlasaydın eğer sayın milletvekilim, orada
oturmazdın, eğer sen anlasaydın orada oturmazdın.
Türkiyede akademik konusu makro iktisat olan, hazinenin ne olduğunu
bilen, Merkez Bankasında görev yapmış, şimdi de, Allah
nasip etmiş, milletvekili olarak burada görev yapan bir akademisyene Sen
anlamazsın. lafını orada oturup da, kendi komisyonunda
ısrarla görüşülmesi gerekirken görüşülmeyen on beşin
üzerinde maddeyi Ne münasebet kardeşim, benim irademi buradan
alıkoyuyorsun. deyip oturmaması gerekip orada oturan adam,
kalkıyor Sen anlamazsın. diye laf atıyor. Hicap duyuyorum.
EYÜP AYAR (Kocaeli)
Şaka demiştir.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) Şakayla falan alakası yok. Bu işin böyle
şakası olmaz Sayın Vekil.
İşsizlik had
safhada. Açın bugünün gazetelerini. Adanada işsizlik yüzde 26,5.
Buna çare üretmek zorunda iktidar. Afyonda iş gücüne katılım
oranı yüzde 44. Tarım kesimi dâhil yüzde 39,9 -TÜİKin dünkü
açıklamaları- işsizlik. Buna çare bulmak zorundasınız,
bununla ilgili finansman yaratmak zorundasınız. Belediyelerinizin,
yerel yönetimlerinizin basiretsiz, tüyü bitmedik yetimin hakkını
gaspa yönelik icraatlar sonunda ortaya çıkmış
borçlarının gaspını ortadan kaldıracak maddeleri
burada, kamuoyundan kaçırarak madde ihdası hâlinde getiriyorsunuz,
ondan sonra da burada, kalkıp hiç sıkılmadan Sen anlamazsın.
diye laf atıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin coğrafyası dağlık bir coğrafya. 57nci
Hükûmet döneminde, Çimento Müstahsilleri Birliği ile birlikte
Karayolları Genel Müdürlüğümüzün bir protokolü imzalandı. Bu
protokol gereği, denemek üzere, İstanbul, Orta Anadoluda bir bölge
ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bir bölge olmak üzere en az ikişer
kilometrelik beton yol yapılması protokole bağlandı. Biz,
asfaltı rafineriden elde ediyoruz, rafineride ham petrolden elde ediyoruz.
Ham petrolümüzü dışarıdan ithal ediyoruz, Türkiye'nin en önemli
ithalat kalemi ve artı ham petrolden elde edilen her türlü petrol ürününe,
türevine -asfalt ve bitüm de bunlardan birisi- petrokimya sanayisinin ham
maddesi olarak, sanayide başka üretim kollarında
ihtiyacımız var ama buna karşılık, dağlar bizi
bekliyor, kullanılmayı, işlemeyi bekliyor. Kurun, teşvik
edin elli altmış tane çimento fabrikasını, orada insan
istihdam edersiniz, beton yol yaparsınız, Sayın Bakanın dün
de, evvelsi gün de söylediği gibi, her defasında yenilemek zorunda
kalmayacağımız yollar üretirsiniz. Bunun ilk örneğini
Afyonda, Afyonun girişinde yapmıştık. Bu yolun bir
kısmının yapımı bizim dönemimize rastladı, bir
kısmı da sizin 58inci İktidar döneminize rastladı. Niye
sürdürmüyorsunuz?
Tasarı ilk
görüşülmeye başlandığında, Tekirdağ
Milletvekilimiz Kemalettin Nalcı Bey bu konuyu dile getirdi. Bu konuya
Sayın Bakan asla değinmiyor. Türkiye'nin ciddi anlamda
işsizliğine çare, taşımacılığına çare
olacak, ciddi anlamda katma değer yaratacak bir sektörü olan çimento
sanayisini, Türkiye'yi dünyada dev yapacak bir sektörü kıpırdatacak,
şaha kaldıracak bir enstrüman olarak kara yollarının beton
yol olarak yapılmasında bir adım atmamıştır AKP
iktidarları. Sekiz senedir bu işle uğraşıyorsunuz ama
bunu getirmek yerine (X), (Y), (Z), (T) belediyelerinin borcunu kamufle edecek
tasarılarla burada yüce Meclisi oyalıyorsunuz. Buna
hakkımız yok değerli milletvekilleri ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla)
her birimiz diğer milletvekillerinin müktesebatına
saygı duymak zorundayız, Türkiye'nin derdine derman olacak çare
üretmek zorundayız. Keşke bu konu üzerinde değil de beton yol
yapımıyla ilgili bir madde ihdası olsaydı da Sayın
Bakan ve ekibini ve buna destek veren iktidar milletvekillerini yürekten tebrik
ederek, teşekkür ederek alkışlama fırsatımız
olsaydı diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akcan.
Aynı mahiyetteki bu iki
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Çalık,
sisteme girmişsiniz, ne için acaba?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Sayın Bakana soru sormak üzere soru-cevap esnasında girmiştim,
fakat süre geçildi.
Sayın Başkan,
sonraki
BAŞKAN Soru-cevap
bölümü bitti efendim.
Sayın Göktaş,
buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaşın, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerine
ilişkin açıklaması
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; az önce
kürsüde konuşan Tunceli Milletvekili, Cumhurbaşkanımızla
ilgili birtakım iddialarda bulunmaktadır. Zaten bütün
konuşmalarında bu iddiaları dile getirmekte ve
konuşmalarını esasında buna oturtmaktadır. Öncelikle
de şunu esefle söylemek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti büyük bir
devlettir, güçlü bir devlettir, onun da çok saygın bir
Cumhurbaşkanı vardır. Ona buradan ismiyle hitap etmeyi
kınıyorum, yakıştıramıyorum. Bu Parlamentoda bulunan
bir kişiye asla yakıştıramıyorum. Ona Sayın deme
nezaketini gösteremeyen bir şahsın burada, bu sıralarda
oturmaması lazım; bir.
İki: İkide bir, o
zamanki partide, geçmişte
çalıştığı partide, genel başkan
yardımcılığı yaptığı partide maliyeden,
mali işlerden sorumlu hiçbir görevi yoktu Sayın Cumhurbaşkanımızın.
O zaman Sayın Cumhurbaşkanımız, dış
ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı idi, yani
mali işlerde asla hiçbir sorumluluğu yoktu. Kaldı ki o dönemin
başkanlık divanında yani parti yönetiminde bulunan herkes
yargılanmıştır ve beraat etmiştir. Bu meyanda
Cumhurbaşkanımızın da bununla ilgili,
yargılanmasıyla ilgili konu yargıda da görüşülmüş ve
olumsuz mütalaa belirtilmiş, yani yargılanmaması
doğrultusunda görüş bildirilmiştir.
Şimdi burada ikide bir
çıkıp dürüstlük edebiyatı ortaya atarak, kendisi çok dürüst,
herkes yolsuzluk yapmış, herkes vurgun yapmış, herkes
talan yapmış. deyip milletin kafasını aklınca karıştırmaya
çalışıyor.
Ben şimdi kendisine,
geçen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Göktaş, açıklamanız
anlaşılmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, ben de bu konuda bir açıklama yapabilir miyim?
Hakaret
BAŞKAN Siz
açıklamanızı yaptınız efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN O da
açıklama için bir şey söyledi, yanlış anlama
olacağını düşünerek 60a göre bir katkıda bulundu.
Teşekkür ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram
Meral ve 20 Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı:
499) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
39/b maddesini oylamadan önce Komisyonun bir düzeltme talebi var, onu
dinliyoruz.
Buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın
Başkanım, 4749, 5909 ve 5917 sayılı yasaların
ilişkili maddelerinde sehven bir hata yapılmıştır. Bu
yüzden geçici 18inci ifadesinin geçici
BAŞKAN Tamam.
Komisyonun düzeltme talebiyle
birlikte, önerileriyle birlikte 39/byi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
39/b kabul edilmiştir.
40ıncı madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 40.
maddesinde yer alan ile hasılat payı alınmaz ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal Hasan
Çalış Oktay
Vural |
|
Antalya Karaman İzmir |
|
Recep Taner Behiç
Çelik Şenol
Bal |
|
Aydın Mersin İzmir
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 40. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Şevket Köse Ali İhsan
Köktürk Selçuk
Ayhan |
|
Adıyaman Zonguldak İzmir |
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Enis
Tütüncü Rasim
Çakır |
|
Malatya Tekirdağ Edirne |
|
Hulusi
Güvel Orhan Ziya
Diren Ali
Arslan |
|
Adana Tokat Muğla
|
|
Tayfur
Süner |
|
Antalya |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Ali Arslan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan yasanın 40ıncı maddesinde Cumhuriyet
Halk Partisinin önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa tasarısının genel gerekçesini
okuyunca söz almak ihtiyacı duydum. Genel gerekçede şöyle bir cümle
var: Daha önceleri devletçilik anlayışı çerçevesinde kamu
kurumları tarafından klasik usullerle
Yani böyle, devletçilik
anlayışını biraz küçümseyerek ki hedeflerinizden birisi de
bu. Devletçilik anlayışıyla yapılan otoyolların,
köprülerin satışını da amaçlayan bir şey bu.
Doğrudan yürütülen pek
çok kamu hizmeti günümüzde liberalleşme ve özelleştirme
uygulamaları çerçevesinde özel sektörün işletmesine
bırakılmıştır. Şimdi bu cümleyi okuyunca, ben
Muğladan bir örnekle bütün Türkiyeyi uyarmak istedim bu yasa konusunda.
Değerli
arkadaşlarım, içinizde belki bu tünelden geçen vardır. Bizim
meşhur bir tünelimiz var, Göcek Tüneli. Göcek Tünelinin meşhur
olmasının sebebi, Türkiyede, tek, özel sektörün yapıp
işlettiği tüneldir Göcek Tüneli. Yıllardan beri yöre insanı
büyük bir talep içindeydi ve AKP İktidarı döneminde bu tünel
yap-işlet-devret modeliyle gerçekleşti. İyi bir hizmet gerçekten
yani kullananlar çok da mutlu, yolu oldukça zaman olarak kısalttı.
Fakat uygulamada Muğlalıları çok rahatsız eden Yani biz
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz; niye başka
illerde, başka bölgelerde bu tür uygulamalar yok da böyle, Muğlada
var? diye insanların içini sızlatan bir uygulama Göcek Tünelindeki
ücretlendirme uygulaması.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakın, devletin yaptığı
bir Aydın-İzmir otoyolu var. Bu Aydın-İzmir otoyolunda bir
Selatin Tüneli var,
Değerli
arkadaşlarım, neler yapılabilir? Mesela
kullandığımız köprülerde, diğer başka otoyollarda
bir uygulama var OGS, KGS diye, aynı yoldan birkaç defa geçmek zorunda
kalan, defalarca aynı ücreti ödemek zorunda olanlara kartlı
geçiş sistemi tanınarak hiç olmazsa fiyatta birazcık bir indirim
yapılıyor. Bu talebimiz de özel sektör tarafından
-yıllardan beri dile getiriyoruz- maalesef hayata geçirilemedi. Aynı
yolu kullanmak durumunda kalan, günde üç beş defa kullanmak durumda kalan
yurttaşlarımız var, aynı tünelden geçmek zorunda kalan.
Hakikaten Bakanlıktan ben bu konuda müteahhitle, işleticiyle hiç
olmazsa görüşerek bir iyileştirme yapılmasını bölge
halkı adına, Muğlalılar adına, hatta -turizm bölgesi
bildiğiniz gibi- sadece Muğlalılar değil, bütün Türkiye,
bütün dünya vatandaşları bu geçidi kullanıyor, tüneli
kullanıyor onlar adına talep ediyorum buradan.
Değerli
arkadaşlarım, Muğla bildiğiniz gibi Türkiye'nin yer
altı ve yer üstü zenginlikleri açısından çok önemli bir ili.
Turizm geliri açısından İstanbul ve Antalyadan sonra üçüncü
sırada ama kamu hizmetlerinin Muğlaya gelmesi, özellikle bu yollar
konusunda
Biraz önce Göcek Tünelinden bahsettim, şimdi Göcek Tüneli özel
sektör tarafından yap-işlet-devret modeliyle yapılan bir tünel
ama başka illeri gidiyorsunuz kamu tarafından, mesela
Bayraklı-Karşıyaka arasında bir tünel var, çok daha
kaliteli bir tünel, gene çift tüplü, daha çok şeritli tüneller, bedava.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ ARSLAN (Devamla)
Bayraklıdan Karşıyakaya giderken kullanan
arkadaşlarımız vardır, bedava. Yani, sanki Muğlalılar
böyle AKPyle olan ilişkileri, soğuk ilişkileri yüzünden sanki
cezalandırılıyormuş gibi bir durumda.
Değerli
arkadaşlarım, Muğla, söylediğim gibi, turizmin en önemli
merkezlerinden. Muğlanın başka bir özelliği daha var, 2009
yılında yapılan, açıklanan istatistik sonuçlarına
göre, 1 milyon nüfusa, trafik kazası sayısına göre 3.007 kaza
ile Türkiye birincisi. Yani insan şaşırıyor niye böyle?
Yani neden Muğla hem Türkiye ekonomisine büyük katkılarda bulunacak
hem de yapılamayan yatırımlar ya da yanlış yatırımlar
ya da geç kalan yatırımlar nedeniyle de trafik kazalarında
Türkiye şampiyonu olmak zorunda kalacak? Bu konuda da bir an önce
devletin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Karayollarının ya da başka kurumların Muğladaki bu
trafik kazalarının azaltılması konusundaki
Yaz
aylarında bildiğiniz gibi turizm nedeniyle bu yollarda çok
sayıda kaza oluyor. Yabancılar geliyor, turistler ölüyor; büyük maddi
hasarlı çok sayıda ölümleri olan ve maalesef hepimizi üzen kazalar
oluyor. O açıdan ben, özellikle Ulaştırma
Bakanlığının kara yollarının kalitesinin
artırılması ve duble yol yapımının Muğlada
hak ettiği düzeyde yapılması konusunda daha duyarlı
davranacağına inanıyorum.
Bu duygularla, özellikle bu
Deli Dumrul Köprüsünü andıran, Deli Dumrul Köprüsündeki uygulamayı
andıran, Göcek Tünelindeki fiyatlandırma, ücretlendirme konusunda
gerekli hassasiyeti gösterecekleri inancıyla hepinize saygılar
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Arslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 40.
maddesinde yer alan ile hasılat payı alınmaz ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hasılat
payının alınmaması adil değildir.
Dolayısıyla bu ibarenin metinden çıkarılması
önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
40ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
40ıncı madde kabul edilmiştir.
41inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 41.
maddesinde yer alan (4) ibaresinin ve buna bağlı listenin tasarı
metninden çıkarılmasını ve sonraki liste
numarasının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal Hasan
Çalış Oktay
Vural |
|
Antalya Karaman İzmir |
|
Mümin İnan Behiç Çelik Şenol Bal |
|
Niğde Mersin İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı "Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın
41. maddesine bağlı ek (3) sayılı listeye, "Program ve
İzleme Dairesi Başkanı" ünvanından sonra gelmek üzere,
Genel İdare Hizmetleri Sınıfına dahil, 1'inci dereceden, 1
adet, serbest "Bilgi Teknolojileri Dairesi Başkanı"
unvanının eklenmesini, aynı listede yer alan 10'uncu dereceden
"Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni" unvanlı
serbest ve toplam kadro adedinin 15'e düşürülmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali İhsan Köktürk Tansel Barış |
|
Malatya Zonguldak Kırklareli |
|
Şevket
Köse M. Ali
Susam |
|
Adıyaman İzmir |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Olumlu görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 7.
maddesinin 4. fıkrasına c bendi ile Genel Müdürlük hizmet birimlerine
Bilgi Teknolojileri Dairesi Başkanlığı eklenmesine
paralellik sağlanması amacı ile tasarı eki listenin
düzenlenmesine ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 41.
maddesinde yer alan (4) ibaresinin ve buna bağlı listenin tasarı
metninden çıkarılmasını ve sonraki liste
numarasının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Günal, buyurunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütün uyarılarımıza, önerilerimize,
eleştirilerimize rağmen siz bildiğinizi okuyarak bu kanunu da
tamamlamak üzeresiniz. Maalesef siz dinlemiyorsunuz ama siz dinlemeseniz de biz
gerçekleri kamuoyuyla, Türk milletiyle paylaşmak durumundayız,
sizlere de uyarımızı sürdürmek durumundayız. Bugün olmaz
yarın, bunda olmaz diğer kanunda dikkate alırsınız
diye umut ediyorum. Ama hâlâ benim anlamadığım konuları
çıkıp da anlatan bir kişi çıkmadı; hâlâ bekliyorum,
yani anlatırsanız -ama özel ama kürsüde- dinleyeceğim ve hâlâ
söylediğim sözün arkasındayım, özür dileyeceğim. Benim
anlamadığım yeri bana anlatan çıkarsa gelip bu kürsüden
özür dileyeceğim.
Değerli
arkadaşlarım, bu önemli bir kanundu. İtirazımızın
nedenini hepsinde sizlere ifade ettik.
Şimdi bu maddede bile
söylediğimiz çarpıklığın bir eseri var. Siz dikkatle
yine dinlemediniz ama bir tane ek cetvel var, ben onun kapsamdan
çıkarılmasını söylüyorum. Ekstradan bir cetvel konulmuş.
Müşavirlerle ilgili 1 sayılı cetvelde zaten vardı.
Eğer artırmak istiyorsanız bunu 10 yerine 20 yaparsanız bir
tane daha cetvel koymazsınız. Onun için diyorum, bunlar sonradan
gelip eklendiği için başka bir amaca hizmet etsin diye, o
arkadaşlarımızı görevden alınca müşavir kadrosu
açılsın diye koyduğumuz için amacımız sırf
yaptığımız cetvelde bile belli oluyor, ayrı bir yere
koyuyoruz. Yani müşavir kadrosu her yerde aynıdır. Genel idari
hizmetler sınıfı, 1inci derecede müşavir, koymuşuz
10, ekstradan 1 tane daha ekimiz var. Bütün söylediğimiz budur Sayın
Bakanım, istiyorsanız, 10u 20 yapın. Ayrı bir cetvele ne
gerek var? Sanki o 10 kişi ayrı birine ayrılmış da
oraya da onları alınca atayacakmışız gibi duruyor.
Söylediğimiz yanlışlıklardan bir tanesidir bu.
Önergenin kabul edilip
edilmemesi sizin takdirinizde, ancak bu kanun yapma süreci, maalesef,
doğru dürüst burada işletilmemiştir, Genel Kurul bir komisyon
hâline gelmiştir, Plan ve Bütçe Komisyonu da buraya taşınmış
durumdadır. Bunların ne Anayasaya ne İç Tüzüke ne de genel
mevzuat hükümlerine göre doğru olduğunu düşünüyorum. Maalesef,
yasamaya yürütmenin tahakkümü burada gerçekleşmiş, kuvvetler
ayrılığı yerine kuvvetler birlikteliği oluşmuştur.
Bizim itirazlarımız bunlaradır.
Bu çerçevede bu önergemizin
kabulüyle, en azından yaptığınız şekli
yanlışlıkların düzeltilmesini istirham ediyoruz.
Yanlışlıkları, eksiklikleri hepsiyle beraber geçecek ama
diğer bir sürü kanun bunun içerisine girdi ve hukuken de usulen de uygun
değildir.
Tekrar bu önergemizi dikkate
almanızı diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
41inci maddenin
oylamasından önce Komisyonun bir düzeltme talebi vardır; buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan,
ekli 5 sayılı liste ile Karayolları Genel Müdürlüğünün
taşra teşkilatına ihdas edilen kadroların toplam rakamı
sehven 5.630 olarak hesaplanmıştır; toplam rakamın 5.545
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN Kabul edilen
önerge ve düzeltme talebiyle birlikte 41inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
41inci madde kabul edilmiştir.
42nci madde üzerinde önerge
yoktur.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
42nci madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde iki
önerge vardır; okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı yasa tasarısının geçici 1 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Atilla Kart Ferit Mevlüt
Aslanoğlu M.
Rıza Yalçınkaya |
|
Konya Malatya Bartın |
|
Enis Tütüncü Orhan Ziya Diren Gürol Ergin |
|
Tekirdağ Tokat Muğla |
Bu kanunla yapılan
düzenlemeler neticesinde kadro ve/veya görev unvanları değişen
veya kaldırılan personelin, bu kanunla ihdas edilen yeni kadrolara
atanmalarında bir defaya mahsus olarak hizmet içi eğitim süresi ve
sınav şartı aranmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
Geçici 1. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal Oktay Vural M. Akif Paksoy |
|
Antalya İzmir
Kahramanmaraş |
|
Nevzat Korkmaz Akif Akkuş Mustafa Kalaycı |
|
Isparta Mersin Konya |
|
Alim
Işık Mümin
İnan |
|
Kütahya
Niğde
|
(2) Bu Kanunla yapılan
düzenlemelere göre kadro unvanları kaldırılan veya
değiştirilen daire başkanları, bu Kanunla oluşturulan
daire başkanı kadrolarına, eski kadroları dikkate
alınarak otuz gün içinde atanırlar. Bunların, atandıkları
yeni kadrolarının aylık, ek gösterge, her türlü zam ve
tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net
tutarının, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda
almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar
ile diğer malî hakları toplamının net tutarından az
olduğu takdirde aradaki fark, atandıkları kadroda kaldıkları
sürece, farklılık giderilinceye kadar, herhangi bir vergi ve
kesintiye tâbi olmaksızın tazminat olarak ödenir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Şandır, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir kanunu
tamamlıyoruz. Karayollarımızın değişen
şartlara göre yeniden teşkilatlanması, yeniden düzenlenmesiyle
ilgili bir hukuku tamamladık. Kara yolları önemli, her anlamda
önemli. Kara yolları, her şeyden önce insanımızın can
güvenliğini çok doğrudan ilgilendiren bir alan olduğu için,
Karayollarının hukukunu, teşkilat yapılanmasını,
kadro düzenlemesini yaparken çok titiz davranmak gerekiyordu. Komisyonlarda,
alt komisyonda ve komisyonda yapılan uzun tartışmalardan sonra
kanun Genel Kurula geldi ve Genel Kurulda yine de uzun sayılacak bir
tartışma yaptık ama bu tartışmalarda da maalesef
birçok konuda, fazla da bir mutabakat sağlanabildiğini söylemek
mümkün değil.
Değerli milletvekilleri,
kanunun sonunda, hayırlı olması temennisinden önce bazı
hususları da arz etmek istiyorum: Özellikle, bu
taşıyıcılar kooperatiflerinin sorunları konusunda bu
kanun bir çözüm üretmeliydi. Bu öz mal şartı
taşıyıcılar kooperatiflerini ve kamyoncularımızı
çok zor duruma düşürmektedir. Zaten kamyoncular çok zor şartlarda çalışıyorlar,
yani ekmeklerinin karşılığını
Buradan zengin
olan kimse yok, ancak çoluk çocuğunun ekmeğini kazanmak için
kamyonculuk yapıyorlar ve çok ağır şartlarda yollarda geçiyor
hayatları, bunların sorunlarına bu kanunla bir çözüm
üretmeliydik diye düşünüyorum.
Bir başka şey: Bir
teşkilat kanunu çıkartıyoruz.
Çıkarttığımız teşkilat kanununda o
teşkilatın çalışanlarının özlük haklarına
bir düzenleme, bir iyileşme, bir gelişme yapmalıydık. Çok
yapabildiğimizi söylemek mümkün değil. Eğer bu önergemiz
Eğer burada bir müzakere yapıyor olabilseydik, birlikte
konuşabiliyor olsaydık, birlikte düşünüyor olabilseydik,
inanıyorum ki bu önergemiz okunabilmiş olsaydı kabul edilecekti.
Çünkü burada söylediğimiz hadise, değiştirilen veya
kaldırılan kadroların sahiplerinin bir mağduriyeti
olmasın, bu mağduriyetini düzenleyebilmek için eski
aldıkları ücreti alabilme imkânları olabilsin yönünde bir
düzenleme, bir ilave yapmıştık ama bir usuldür, muhalefet teklif
eder iktidar reddeder, hatta dinlemez de, hatta aklın ermez de der!
Dolayısıyla bu müzakere şekli ülkemize, Meclisimize gerçekten
bir şey vermiyor ama maalesef bir şekil şartını yerine
getiriyoruz değerli milletvekilleri. Bu da beni üzüyor. Yani burada
bilgilerimizle, emeğimizle, aklımızla ülkemizin yönetimine,
halkımızın, insanımızın ihtiyacına, hukuk
oluşturmaya katkı vermek gibi önemli ve güzel bir görev yapmayı
arzu ediyoruz ama bu eğer talep edilirse, eğer iltifat görürse
yapılabilinir. Bu da iktidarın elinde, iktidar grubunun elinde ama
burada çok önemli bir kanun görüşülürken bile iktidar partisinin
milletvekillerinin ilgisi ortada.
Ben bu arada bir şeyler
söylemek istiyorum. Tabii, Karayollarında geçici işçiler
çalışıyor. Kadroları yok. Bunların çok ciddi
sorunları var. Bir teşkilat kanunu çıkartıyorsunuz, kendi
çalışanlarınızın sorunlarını çözmüyorsunuz.
Çözmek mecburiyetindesiniz. Fazla mesai ücretleri konusunda birçok sorun var,
karayolları gibi çok ağır kış şartlarında
çalışan insanların yıpranma paylarının ödenmesi
veya mahrumiyet zamlarının ödenmesi yönünde gerçekten önemli sorunlar
var ama çıkarttığımız bu kanun bu sorunlara yeterince
çözüm bulmuyor.
Şimdi, bu kanunla,
birçok kanunla ilgili, birçok konuyla da ilgili düzenlemeler yaptık. Yani,
üzülerek ifade ediyorum: Bir kanun çıkartıyorsunuz, o kanunun
konusuyla ilgili olmayan birçok konudaki kanunlarda da değişiklikler
yapıyorsunuz. Yani, bu, kapkaç düzenlemesi gibi bir şey. Giderken
düzüyor; hani, yörüğün göçü giderken yolda dizilirmiş misali.
Komisyonda değiştirmiyor. Tasarı bu
Yani, Hükûmet, bu
tasarıyı buraya getirirken tüm devlet kurumlarının
görüşlerini alarak, bir mutabakatla buraya getirmiş olması
lazım. Komisyonda, alt komisyonda birçok çalışmalar
yapılıyor; önergeler, tartışmalar, konuşmalar
Tüm
bunlardan geçiyoruz, Genel Kurula geliyoruz, maalesef, Genel Kurulda yine
eksik, yine yanlış. Burada Hükûmetin talepleri doğrultusunda
birçok önerge verilerek, gelenden -kuş geliyor, deve çıkıyor
misali- buradan maalesef çok farklı bir şey çıkıyor. Bu
anlamda, tabii, bir kanun düzenlenirken o kanunla ilgisi olmayan konularda
yapılan düzenlemeleri de çok iyi niyetli görmüyoruz değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Dün akşam şahit
olduk, üzüldük. Yani, hatta o ara aklıma geldi, karşıda
oturuyordu arkadaş, şu anda yok, Hakkâri milletvekilinin, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının
başarısızlıklarını burada gecenin saat 11inde,
23.00te kanun çıkartarak örtmeye, onu telafi etmeye ne mecburiyeti var
değerli arkadaşlar? Başaramamış Ankara Büyükşehir
Belediyesi veya işte, bir yerler başaramamış, o
başarısızlığı siz burada bize kanun
çıkartarak telafi ettiriyorsunuz. Yani, yargıdan
kaçırıyorsunuz. Hukuk oluşturarak,
yanlışlığı ve usulsüzlüğü meşrulaştırıyorsunuz.
Buna hakkınız yok. Dün bir sayın milletvekilimiz söyledi, buna
Saygıdeğer Bakanı da alet ediyorsunuz. Bakanın
imzasıyla, Sayın Bakanın imzasıyla burada bir önerge veriyorsunuz,
bu kanunla hiç ilgisi olmayan bir konuda Ankara Büyükşehir Belediyesinin
başaramadığı bir konuyu Bakanlığın üzerine
alıyorsunuz. Yani, bunlar doğru değil.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Şandır, lütfen, Sayın Bakanın haberi
olmadan olur mu?
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
- Yani milletin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şandır, lütfen sözlerinizi bitiriniz.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Efendim, Sayın Bakanın haberi yok demiyorum ama öyle bir sonuç
Burada Karayollarının Teşkilat Kanununu yapıyoruz
değerli arkadaşlar. Karayolları Teşkilat Kanununda
büyükşehir belediyelerinin raylı sistemlerindeki acziyetini telafi
etmeye ve çözüm üretmeye mecbur muyuz? Getirin ayrı kanunu
tartışsın, sorgulansın. Komisyonda
tartışılmamış, kurumlar arası mutabakat temin
edilmemiş, tasarı hâline gelirken bu düzenleme
yapılmamış, komisyonda da
tartışılmamış, burada gecenin bir saatinde bir
önergeyle böyle bir düzenleme yapmanızın arkasında bir niyet
sorgulaması yapılır değerli arkadaşlar.
Bu sebeple, kanunun
hayırlı olmasını diliyorum ama bu kanunun sektörün
sorunlarına çözüm üretmekten uzak olduğunu
Gerçekten kamyoncular çok
sorunlu, büyük sorunlar var. Türkiyede kara yolları kazalarındaki
ölüm oranı dünyada belki de birinci, orada bir hesap hatası
olduğu da söyleniyor. Çalışanların sorunlarına da çözüm
üretemiyorsa, yeterince çözüm üretemiyorsa, dolayısıyla kanun,
işte emekle kanun çıkarıyoruz ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
sonuç, bu cümlelerle de tenkit ediliyor. Ben, yine de,
çıkardığımız, şimdi kabul edilecek olan bu
kanunun ülkemize, Karayolları camiasına, tüm sektöre
hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 499
sıra sayılı yasa tasarısının geçici 1 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Atilla Kart (Konya) ve
arkadaşları
Bu kanunla yapılan
düzenlemeler neticesinde kadro ve/veya görev unvanları değişen
veya kaldırılan personelin, bu kanunla ihdas edilen yeni kadrolara
atanmalarında bir defaya mahsus olarak hizmet içi eğitim süresi ve
sınav şartı aranmaz.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçici 1inci maddeyle
ilgili olarak tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kamu hizmeti kavramının içini boşaltan, kamu
alanlarının, ortak toplumsal alanların pazarlanmasını
amaçlayan, kamu personel rejimindeki adaletsiz yapıyı daha ileri
boyutlara taşıyan, bir başka boyutuyla da partizan
kadrolaşmayı hedefleyen yeni bir tasarıyla karşı
karşıyayız. Adalet ve Kalkınma Partisi,
hatırlayacaksınız, Acil Eylem Planında bir yıl içinde
kamu personelinin tümünü kapsayan kıdem, liyakat ve
uzmanlığı hedefleyen bir tasarıyı getireceğini
vaat etmişti.
Kabul etmek gerekir ki
değerli milletvekilleri, kamu personel rejimindeki adaletsizlikleri
giderecek kıdem, liyakat ve uzmanlığı esas alacak bir
yapılanmayı gerçekleştirecek olan bir siyasi iktidar Türkiyeye
en büyük ve en önemli hizmetlerden birisini gerçekleştirmiş
olacaktır. Aradan geçen sekiz yıl içinde bu konuda hiçbir ciddi
girişimin olmadığını görüyoruz. Böyle bir
çalışma yapılmadığı gibi mevcut adaletsizlikleri
ve yanlışlıkları daha ileri boyutlara taşıyan bir
süreç yaşanmıştır. Bu konu tarafımızdan,
Cumhuriyet Halk Partisi adına 2003, 2004 ve 2006 yıllarında
ısrarla dile getirilmiştir. Hükûmet adına cevap veren ilgili
Bakan Mehmet Ali Şahin her defasında şu cevapları
tekrarlamıştır: En son 2006 yılındaki cevabında,
bu çalışmaların son aşamaya geldiğini,
taslağın Başbakanın önünde bulunduğunu,
Başbakanın konuya çok önem verdiğini, bir iki madde üzerinde
tereddüdü bulunduğunu ifade ederek, 2006 sonu ya da 2007 yılı
başında bu tasarının Genel Kurula
sunulacağını beyan etmiştir. Genel Kurul
tutanaklarında bunlar mevcuttur. Aradan geçen sekiz yıl, Hükûmet
adına cevap veren Mehmet Ali Şahinin aslında taammüden gerçek
dışı beyanda bulunduğunu göstermiştir. Ortada hiçbir
çalışma yoktur.
Esasen kamu yönetiminde parti
memuru, cemaatin memuru kavramını egemen hâle getiren bir siyasi
iktidarın kıdem, liyakat ve uzmanlığı esas alan
adaletli kamu personel rejimini hayata geçirmesi söz konusu olamazdı,
böyle bir beklenti gerçeklerle bağdaşamazdı. Gelişmeler,
Hükûmet adına yapılan açıklama ve vaatlerin hiçbir
karşılığının olmadığını,
tamamen o anı, o günü kurtarmak amacıyla yapılmış
popülist ve gerçek dışı söylemlerden ibaret olduğunu ortaya
koymuştur, göstermiştir.
Bu tasarıda da yine
bunun bir başka yansımasını görüyoruz. O tasarıyla
ilgili kuruma özgü düzenlemelerin yapıldığını
görüyoruz, bütüne yönelik hiçbir sistematik çalışmanın
yapılmadığını görüyoruz.
Tasarının bu
maddesinde kamu avukatlarıyla ilgili bir düzenleme yapılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın bu konu da gene Cumhuriyet Halk
Partisi adına beş altı yıldan bu yana ısrarla dile
getirdiğimiz bir konudur. Burada sayıları Türkiye genelinde
1.100e ulaşan kamu avukatlarının bu sorunları ısrarla
dile getirilmiştir ama bu tasarıda da yine bir çözüm
getirilmemiştir. Bir çözüm getirilmediği gibi, kamu
avukatlarının 2010 yılı için yaklaşık her birinin
6.500 Türk lirası tutarındaki alacakları Şubat 2010 tarihi
itibarıyla ödenmesi gerekirken bugüne kadar hâlen ödenmemiştir. Kamu
avukatlarının ek göstergelerinde teknik hizmet
sınıfına uygun bir düzenleme yapılmamıştır.
İlgili bakanlar Mehmet Ali Şahin ve Sadullah Ergin 2004
yılından itibaren bu konuda sözler vermişler ise de, bu
sözlerinin arkasında yine durmamışlardır. Bunları bu
vesileyle bir kez daha ifade etmek gereğini duyuyoruz.
Burada yeri gelmişken
değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan Konyayla ilgili olarak da
kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Konya, siyasi iktidara hem
22nci yasama döneminde hem 23üncü Yasama Döneminde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) -
en büyük desteği veren illerden birisidir ama Konya buna rağmen kamu
yatırımlarından bu iktidar döneminde sekiz yıl içinde hak
ettiği payı alamamıştır.
Ben sadece iki
yatırımı Sayın Bakanın dikkatine sunmak istiyorum ve
bu konuda Genel Kurulu ve kamuoyunu bilgilendirmesini istiyorum.
Bunun dışında
da son cümle olarak şunu ifade etmek istiyorum: Parti memuru
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
ATİLLA KART (Devamla) -
yapılanmasını, cemaat memuru yapılanmasını kamu
yönetiminde egemen hâle getirmiş iseniz bir siyasi iktidar olarak orada
hukuk devleti adına, demokrasi adına, kamu hizmeti verimliliği
adına, toplumsal barış adına bir gelişmeyi sağlayamazsınız;
bu bir sosyolojik gerçektir, bilimsel bir gerçektir, siyasetin ta kendisidir.
Bu değerlendirmelerle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
43üncü madde üzerinde önerge
yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
44üncü madde üzerinde önerge
yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
44üncü madde de kabul
edilmiştir.
İç Tüzük madde 86ya
göre lehte Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu.
Buyurunuz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
içeriği, bugün Genel Kurulda gündem dışında yapılan
bir konuşmayla ilgili. Bu konuşmada -çok özet olarak, burada
bulunamadığımız için, ilimizi de değerli
arkadaşlar, ilgilendirdiği için- gündem dışında,
Kütahyadaki bir müessesede ilgili kurum müessese müdürünün neden görevden
alınmadığıyla ilgili bir konu gündeme getirildi ve bu
konuyla ilgili de -biraz evvel bu konuyu gündeme getiren değerli
arkadaşımız Alim Beyle de bendeki olan bilgileri
paylaştım, o yüzden burada da paylaşıyorum-
Bakanımızdan cevap istenmiş. Grup Başkan Vekilimizden
aldığım bilgiye göre
BAŞKAN Sayın
Ordu, biliyorsunuz, oyunuzun rengini belirtmek üzere
çıkmıştınız, lehte.
Buyurunuz.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) Oyumun
rengini de belirteceğim Sayın Başkanım, oyumun rengini
belirteceğim.
bu görüşme
esnasında kendisiyle yaptığı konuşmada konuyla ilgili
bilgi verdiğini ve bu konuşmanın içeriğinin o boyutta
olacağını Grup Başkan Vekilimize iletmiş Sayın
Bakanımız. Tabii, cevap verme durumu da Kütahya Vekili olarak bize
düştü.
Değerli arkadaşlar,
bu konu şudur özü itibarıyla: Kömür işletmelerinde kömürler yaz
döneminde genelde satışa arz edilemediği için -mevsim
itibarıyla- kurum yönetim kurulu bir karar alır, kömürlerin
yazın güneşten, soğuktan, nemden kendi hâlinde stoklarda
yanmaması için kredili kömür vasıtasıyla sattırır,
kredili kömür meselesini açar. Bununla ilgili bir tarih verir -31 Mayıs
2005 tarihi itibarıyla bir karar vermiş, bir tarih vermiş- bu
süreç içerisinde de kömürler satılırken son gün, o tarihlerde
Sayın Atilla Kart da bugün
basın açıklaması yapmış. Ben Genel
Başkanıyla, bu konuda, Habertürkte bu konuyu paylaştım.
Kendisiyle de -burada zamanımız yok- arzu ettiği ve
istediği yerde bizdeki olan bilgileri her platformda paylaşabiliriz.
Bence zamanı ve yeri burası değil diye düşünüyorum.
Bu konuyla ilgili kurum
yetkilileri gece saat 24.00ten sonra meteorolojideki hava
şartlarındaki sıkıntı, TEDAŞtaki elektrik
kesintilerinden dolayı 24.00e kadar sırada olan -sabahtan
girmiş- birtakım firmalara kredili kömürle ilgili işlemi yapamaz
hâle gelmiş ve 24.00te kurum müdürünü aramışlar. Demişler
ki: Saatimiz doldu ama TEDAŞta elektrik kesintisi oldu, meteorolojide de
hava şartları oldu. Bu yüzden kömürü, edimlerini vatandaş yerine
getirdiği hâlde, biz 24.00 saat itibarıyla veremiyoruz. Dört beş
tane sırada insan kalmış. Kurum yetkilisi, müessese müdürü de
gece 24.00ten sonra kendisine intikal eden bu konuyla ilgili takdir
hakkını kullanmış Bir tazminat davasıyla
karşı karşıya kalabiliriz. Vatandaşların bu
noktada bir problemi yok. Biz sırada kalan, giren işleme devam
edelim. demiş ve 24.00ten sonra işleme devam etmiş ve bu konu
yargıya intikal etmiş özetle arkadaşlar. Yargı süreci
sonucunda, kurum, her ne kadar bu konuyla ilgili kurum amiri takdir yetkisini
kullansa da bir tazminatla karşı karşıya kalmaktan korksa
da 233e göre, kendisine bir disiplin cezası verilmiş aylıktan
kesmeyle ilgili. Ayrıca, yargı safahatı devam etmiş,
yargı safahatı sonunda da on ay
Ama iyi hâllerinde de bir
sıkıntı olmadığı
Yani bu süreç içerisinde hâkim
kararıyla bu karar da ertelenmiş.
Şimdi ortada iki tane
karar var. Alim Bey diyor ki: Disiplin cezası var, Sayın
Bakanımız niye görevden almadı? 657nin 132nci maddesine göre
aylıktan kesmeyle cezalandırılan disiplin cezalarında
müessese müdürlerine görevden alma yetkisi Bakanlığa vermiyor, yasa
vermiyor. Yasa çok açık, 657nin 132nci maddesi. Gene 657nci maddenin,
Devlet Memurları Kanununun 48inci maddesine göre de, on aylık
ertelenen cezayla ilgili de, ilgililer temyize başvurmuş, temyizde
henüz karar kesinleşmemiş. Karar kesinleşse bile, ilgili cari
mevzuatımıza göre bir yıldan fazla ceza almadığı
için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ordu, sürenizi uzatıyorum ama hâlâ oyunuzun rengini anlayamadık.
Buyurunuz efendim.
HÜSNÜ ORDU (Devamla)
Teşekkür ederim, söyleyeceğim.
Bir yıldan fazla ceza
alırsa ancak Kanunun ilgili 48inci maddesi görevden alma yetkisi veriyor
ilgili Bakana. Dolayısıyla, Bakanımızın buradaki
yaptığı tutumla ilgili, 657nin 48inci maddesine, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 132nci maddesine
aykırı olan bir tutum yok. Üstelik, yapılan işlemle ilgili
de vicdanen bu kurumlardaki çalışan insanları
değerlendirdiğimizde, onların hukukunu da hakikaten insani ve
vicdani olarak gözetmek durumundayız.
Ben, bu vesileyle ilgili,
Kütahya söz konusu olduğu için, Sayın Bakanımız da bu
konuyla ilgili gündem dışında bir cevap getirmediği için
cevaplamak zorunda kaldığımı hissediyorum.
Oyumun rengini de lehte
olarak belirtiyorum.
Hepinize saygılar ve
sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ordu, Hükûmetin yerine geçtiniz.
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan, ismimden söz edildiği için, kısa bir söz
talebim olacak.
BAŞKAN Buyurunuz.
Siz, Sayın
Işık, siz de sisteme girmişsiniz.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Benim de aynı şekilde, ismimden söz edildiği için
BAŞKAN Sayın
Kart, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Kütahya Milletvekili Hüsnü
Ordunun, konuşmasında isminden bahsetmesine ilişkin
açıklaması
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ordunun
sözünü ettiği süreçte asliye ceza mahkemesi kararı var. Ayrıca,
kurum yetkilileri hakkında 10 Şubat tarihinde verilmiş bir de
ağır ceza mahkemesi kararı var. Görevi kötüye kullanmanın
yanında, ihalelere fesat karıştırma iddiası ve sübuta
eren bir mahkeme kararı var.
Bizler burada milletvekilleri
olarak yargılama dosyalarına mektup yazıp, savcılara mektup
yazıp orada delilleri takdir etme yetkisine sahip olan kişiler
değiliz, bunu anlatıyoruz biz. Orada, bu mahkûmiyet kararlarına
rağmen, müfettiş raporlarına rağmen, orada, kurum
hakkında, kurum yetkilileri hakkında siyasi iktidar neden idari
önlemleri uygulamıyor, oradaki yolsuzlukların kurumsal hâle gelmesine,
sürmesine göz yumuyor? Bunu soruyoruz biz. Bunun takipçisi olacağız.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kart.
Sayın Işık
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordunun, konuşmasında isminden bahsetmesine
ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Ben de Sayın Orduya,
tabii, bir il milletvekili olarak göstermiş olduğu hassasiyetten ve
yaptığı açıklamadan dolayı teşekkür ediyorum.
Bizim
yaptığımız gündem dışı konuşmanın
muhatabı Sayın Bakandır. Sabah da söylediğim gibi,
Sayın Bakanın bildiği ama milletvekilleri olarak bizlerin
bilmediği, bilemediği, elimizde olmayan çok bilgi var. O nedenle,
bunun açıklamasının mutlaka Sayın Bakan tarafından
Genel Kurulu aydınlatacak şekilde yapılmasında büyük yarar
olduğu düşüncesindeyim.
Ben bu vesileyle, burada,
yapılmış olan bir yolsuzluk ve mahkeme kararı var ise ve
aynı Bakanlıkta adına iddiada bulunulması hâlinde görevden
alınan birçok bürokrat var ise, aynı Hükûmetin farklı
bakanlıklarında kınama cezasıyla bir müdür görevden
alınıyor da burada mahkeme kararı yerine getirilmiyorsa bunun
cevabını mutlaka Sayın Bakanın vermesi gerektiğini
düşünüyor, teşekkür ediyorum size.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Elitaş, siz
niçin girdiniz sisteme acaba?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, Sayın Işık biraz
önceki ifadesinde ve gündem dışı konuşmasında üç gün
önceden size müracaatıyla birlikte gündem dışından
Sayın Bakanın haberdar olduğunu ama tenezzül edip de burada,
Genel Kurulda bulunmayıp cevap vermemesini
kınadığını ifade etti. Ben izin verirseniz
BAŞKAN O zaman ifade
etmişti efendim.
Hükûmetin adına mı
konuşacaksınız?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır efendim.
Şu anda yine aynı
şeyi söylüyor. Sayın Bakanın Plan-Bütçe Komisyonuna giderken
bana ifadesi vardı: Biz Sayın Işıkla konuştuk,
konuyu anlattım. Gündem dışı konuşmasında değiştirecek
ve ikna oldu benim dediğime. dedi.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Hayır, ben bu konuda Sayın Bakanla konuşmadım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Biri farklı bir şey söylüyor. Sayın Bakanla
otursunlar konuşsunlar. Yani burada Sayın Bakanın
söylediğiyle Sayın Işıkın söylediği farklı.
Tutanaklara geçsin. Sayın Işık ile Sayın Bakan...
BAŞKAN Tutanaklara
geçti efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Efendim, benim Sayın Bakanla hiçbir konuşmam olmadı konuyla
ilgili.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz efendim. Konu kapanmıştır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram
Meral ve 20 Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı:
499) (Devam)
BAŞKAN Aleyhte,
İstanbul Milletvekili Ahmet Tan.
Buyurunuz Sayın Tan.
AHMET TAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önce
Sayın Elitaşa teşekkür etmek istiyorum. Onun verdiği
imkânla konuşuyorum.
Şimdi, efendim Devlette
devamlılık var. sözümüz, atasözümüz ne yazık ki Mecliste
devamlılık var. biçiminde devam etmiyor.
Burada söylemek
istediğim şu: Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan
Trafik Güvenliği Kurulunun raporu kitaplaştırıldı. Bu
kitabın şu anda ne yazık ki dağıtımı
yapılmadı. Bu kitap geçen dönemde, 21inci Dönemde kurulan ve bütün
partilerin oy birliğiyle -Sayın Salih Kapusuz Grup Başkan
Vekiliydi- başkanlığına getirildiğim Komisyondaki
kararların hepsini yok sayarak bir kanun çıkartıyoruz burada.
Şimdi, dünyada iki
önlenebilir ölüm nedeni vardır: Birisi trafik, öteki sigara. Trafikteki
ölümlerin adedi -tabii hepsi can olduğu için kıyaslanamaz ama- her
gün daha fazla artmaktadır çünkü biz sadece ve sadece kaza anındaki
ölüleri sayıyoruz. Oysaki Avrupa Birliğinde kazayı takip eden
otuz gün içindeki ölümler trafik ölümleri sayılıyor. Çok sayıda
görevdeki milletvekili arkadaşlarımızı kaybettik. Biraz
sonra bunu, Sayın Komisyona, Sayın Bakana armağan edeceğim,
zaten Meclisin bastığı bir kitaptır bu. Burada ön sözünü
müsaadenizle okuyacağım, zaten herhâlde beş dakika içinde bütün
trafiğin acı manzarasını sergileme imkânı yok: Her
elli beş dakikada bir yollarda can veren aziz
yurttaşlarımız ile görevleri sırasında trafiğe
kurban verdiğimiz sevgili milletvekili
arkadaşlarımızın aziz anısına güvenli ve uygar
bir trafik ortamına kavuşmak dileğiyle diye Meclis Komisyonunun
ve Büyük Millet Meclisinin kitaplaştırdığı bu belge,
ne yazık ki, hiçbir anlam taşımamaktadır biraz sonra
oylanıp herhâlde kabul edilecek bu kanunla çünkü süratleri
artırmaktadır bu kanun.
Bütün dünyada trafiği en
güvenli iki ülke var: Birisi Amerika Birleşik Devletleri, birisi
İngiltere. Bu güvenliği sağlayan onların fert
başına düşen millî geliri yahut da yolların güvenliği
falan değil. Bu güvenliği sağlayan 65 milden, yani 100 kilometreden
ötede hiçbir sürate izin verilmemesi, mahkemelik suç kabul edilmesi. Oysaki biz
bu kanunla bölünmüş yollarda, yani bildiğimiz yeni ifadesiyle duble
yollarda sürati 110 kilometreye çıkarmaktayız ve onların hepsini
birer otoyol hâline getirmekteyiz. Bu son derece tehlikeli bir kanun
olacaktır ne yazık ki çünkü yeni çıkan arabalar,
dokunduğunuz anda fırlayan modern teknolojiye sahip ama aynı
süratte giden arabayı durdurma imkânı da bulunmamaktadır. Bu yüzden
de müthiş ölümler
Ayrıca, bundan bir
yıl önce Sayıştaya Büyük Millet Meclisi bir rapor
hazırlatmıştı. Bu Sayıştay raporunda da -gene
kütüphanede yahut da elimizin altında bulunabilir- şehir içi
ölümlerinde dünya rekoru kıran bir manzaramız var, yüzde 21ini
teşkil ediyor yaya ölümleri. Terörün geçen haftaki çarpmasıyla
kaybettiğimiz vatandaşlar dolayısıyla 5
yurttaşımızı şehit verdik, Mehmetçiğimizi,
aynı gün 22 ölü vardı trafikte, kaza anındaki ölü ve bunlar
gazetelerin 22nci sayfasındaydı. 22 ölü, bir anda ölü. Bütün aileler
ortadan kalkıyor fakat biz, ne yazık ki, sürate yol veriyoruz. Son
derece yanlış bir iş yapıyoruz.
Bir başka konu: Gene bu
raporu
Tabii, bu mikyastaki bir raporu okuma imkânı yok ama trafiğin
bir insan hakkı olduğuna dair uluslararası belgeler var, güvenli
trafiğin. İnsanların sabahleyin evlerinden selametle
işlerine gidip akşam güvenlikle evlerine dönmesi bir numaralı
insan hakkıdır. Anlayış budur ama biz, bu süratleri
artırarak, hele de 15 milyonluk bir öğrenci kitlemiz vardır,
taşımalı eğitimle evinden okula, okuldan evine götürülen bu
çocuklarımızı tehlikeye atmaktayız, açmaktayız. O
yüzden, yani ölüm Allahın emri ama trafik olmasaydı dedirtecek bir
duruma kendi kendimizi mahkûm ediyoruz. Çok yanlış yapıyoruz.
Bilmiyorum, artık çok geç belki. Ama bu bölünmüş yollarda sürati
artırmak son derece tehlikeli. Çünkü onların mühendislik
hesapları bölünmüş yol, ara yolun üzerine yapılan bir
genişletim çalışması olduğu için büyük risk
taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET TAN (Devamla) Son
sözüm şudur: Türk milletinin tabiatında zaten risk alma
yatkınlığı fazladır, o yüzden de çok sigara içen bir
milletiz. Onu, çok şükür, hepimizin desteğiyle çıkan kanunla
önlemiş olduk, eğer yargıdan bir darbe yemezsek. Ama kendi
elimizle kendi vatandaşlarımızın hayatını çok
tehlikeye atmış olacağız. O yüzden bu kanunun tehlikesine
dikkat çekerek hepinize saygılar sunuyorum.
Belki bir dakikalık
demeyelim de yarım dakikalık bir şey daha vereceğim.
Sayısız soru önergesi verdim Sayın Başbakana fakat
hiçbirisini yanıtlamadı. Çünkü trafikte bütün sorumluluk ne
yazık ki bu görüştüğümüz kanunla Sayın Başbakanın
üzerindedir çünkü trafikte çok başlılık vardır. O çok
başlılık dolayısıyla Sayın Başbakana
trafiğin başı olma görevi, Trafik Güvenliği Yüksek Kurulu
Başkanlığı verilmiştir, koordinasyondan o sorumludur
ve altı ayda bir toplamak zorundadır. Kanun hükmü Toplayabilir.
demiyor ama ne yazık ki Sayın Başbakan 2003 yılından
beri...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET TAN (Devamla) -
...hatta Trafik Yılı ilan edilen 2004 yılında bile bu
kurulu toplamamıştır. Bu Kurul, belki Sayın
Başbakanın trafikle uğraşması bu iş hacmi içinde
mümkün değildir deniyorsa, o zaman bir Sayın Başbakan
yardımcısına trafikle ilgili yükümlülük verilmelidir.
Meteorolojinin hak ettiği devlet katında temsili, bakanlık
düzeyinde temsili trafik de hak etmektedir.
Saygılar sunuyorum, iyi
günler diliyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tan.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tümünün oylamasına
geçmeden önce, Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
33üncü maddede geçen barınak ifadesinin bakımevi olarak
düzeltilmesini arz ederiz.
BAŞKAN
Düzeltiyorsunuz. Bu düzeltme dikkate alınacaktır.
Ayrıca, yeni eklenen
maddeler nedeniyle tasarının madde numaraları buna göre teselsül
ettirilecektir. Bunu da bilgilerinize sunuyorum:
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Açık
oylama kabul edilmiştir.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram
Meral ve 20 Milletvekilinin; 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama
sonucunu arz ediyorum:
Oy sayısı : 199
Kabul : 191
Ret : 8 (x)
|
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
Bayram
Özçelik Harun
Tüfekci |
|
Burdur Konya |
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan, kısa
bir teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurunuz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı Genel Kurulda kabul edilerek
yasalaşmıştır. Ben, tasarının
hazırlanmasından itibaren, Ulaştırma Bakanlığı
çalışma arkadaşlarıma, Karayollarındaki
arkadaşlarımıza, Alt Komisyonda tasarının rafine edilmesinde,
tasarının daha da geliştirilmesinde katkı sağlayan tüm
Komisyon üyelerine, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyelerine ve Genel
Kurulda bulunan tüm milletvekilleri ve gruplara bu önemli tasarının
yasalaşması için verdikleri destekten dolayı öncelikle
teşekkür ediyorum.
Hepimizin
bildiği gibi, altyapı, kara yolları, demir yolları, deniz
yolları, hava yolları, ülkelerin kalkınması, refahı ve
küresel rekabette yarışması için çok büyük önem arz etmektedir.
1950 yılından beri yürürlükte olan Karayolları Teşkilat
Kanunu bu değişiklikle güncelleştirilmiş ve bundan sonra
yapılacak yol çalışmalarında sadece kamu kaynağı
kullanmakla yol yapımı değil, bunun yanı sıra alternatif
finans modellerini de kullanabilecek şekilde imkânlar getirilmiştir.
Özellikle, tasarıyla
birlikte, kara yollarının yapımı, bakımı,
onarımı konusunda daha etkin, hızlı, verimli hizmet
sunulabilmesine imkân sağlayan düzenlemeler mevcuttur. Teşkilat
yapısında yapılan değişiklikle, akıllı
ulaşım sistemlerine imkân veren, bilgi teknolojilerini daha fazla
kullanacak yeni bir yapılanmaya fırsat sağlanmaktadır.
Bilhassa yol
yapımında, kamulaştırmada karşılaşılan
sorunların sulhen çözümü konusunda da bu yeni yasayla bazı
iyileştirmeler söz konusudur.
Ayrıca, kara
yollarının geçtiği güzergâhlarda imar planlarına bu
güzergâhların işlenmesi konusunda yerel idarelerle bir iş
birliği imkânı getirilmiştir ve böylece süreçlerin
kısaltılması imkânı sağlanmıştır.
Trampa yetkisi
alınmıştır. Böylelikle kamulaştırma için kaynak
ihtiyacı asgari düzeye indirilmeye
çalışılmıştır.
Burada bu vesileyle Kuzey
Marmara ve Boğaz Köprüsü ile raylı sistemler hakkında Genel
Kurulu, değerli milletvekillerimizi kısaca bilgilendirmek istiyorum
çünkü birçok konuşmada bu konuya özellikle temas edildi. Burada bazı
yanlış anlaşılmaları, bazı eksik bilgileri
gidermek bakımından bu bilgilendirmenin yararlı olduğunu
düşünüyorum. Kuzey Marmara ve 3üncü Boğaz köprüsü esasen 1992
yılında dönemin hükûmetleri tarafından teklif edilmiş ve
DPT yatırım programına girmiş bir projedir ancak projeyle
ilgili, 90lı yıllarda çok fazla ilerleme
sağlanamamış, yapılan fizibilite etütleri de zaman
geçtiği için güncelliğini kaybetmiştir. Biz, bu Kuzey Marmara
Otoyolu ve 3üncü Boğaz köprüsüyle ilgili toplam altı güzergâhta
çalışma yaptık. Bir buçuk yıl süren bu çalışma
sonucu güzergâh belirlenmesinde bir sonuca ulaşılmış ve bu
güzergâh belirlenirken üzerinde durduğumuz hususiyetler de kısaca
şu şekildedir: Mevcut yerleşim alanları üzerinden geçmemesi
ve yerleşim alanlarına olumsuz etki sağlamaması ve bilhassa
köprü ayaklarından Anadolu yakasına ve Avrupa yakasına ortalama
Bir başka üzerinde durduğumuz
husus, bu da çokça tekrarlanıyor: Bu bir transit yoldur ve buradaki trafik
hacmi de oldukça azdır.
Değerli arkadaşlar,
yollar bugünün ihtiyacına göre yapılmaz, gelecek yirmi
yılın, otuz yılın, elli yılın ihtiyacı
düşünülmek mecburiyetindedir. Kaldı ki bu oranlar da doğru
değildir. Bugün, 50 bin aracın, ağır vasıtanın bu
köprüden geçmesi günlük öngörülmüştür. Bildiğiniz gibi, bir
diğer
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Daha önceki yapılan
köprülerde öngörülen kapasite bugün 2 katına, 2,5 katına
çıkmıştır, burada da aynı şey
yaşanacaktır. Bilhassa bu güzergâhta kömür ocakları ve makilik
alanlar tercih edilmiş, bu bakımdan da çevrenin korunmasına özen
gösterilmiştir.
Sayın
Şandırın raylı sistemle ilgili
Tabii ki bilgimiz var. Bu,
bir zorunluluktan doğmuştur. Belediyelerimiz, kaynak
sıkıntısıyla birlikte başladıkları büyük
altyapı projelerinde -burada muhalefet iktidar ayrımı yok-
sıkıntı yaşamaktadırlar. Bunların, bu projeleri
tamamlayıp o şehirde yaşayan insanların beklentilerini
karşılama imkânları yoktur. Projeler gecikmekte, ihtiyaçlar bir
başka bahara ertelenmektedir. Hâlbuki, bütçe imkânları,
değişik imkânlarla merkezî Hükûmetin, Bakanlığın bu
projeleri belirli bir takvime göre yapması mümkündür. Bir ihtiyaçtan
doğmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bitiriyorum sözlerimi Sayın
Başkanım.
Hiçbir belediyeye mahsus,
kişiye özel bir düzenleme olarak dikkate alınmamıştır,
bu hususu ifade ediyorum.
Ayrıca, tüm
görüşmeler süresince Başkanlık Divanına, Sayın Meclis
Başkan Vekiline, kâtip üyelerine, emeği geçen bütün
arkadaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.
Bu yasanın, ülkemize,
milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi, 5inci
sırada yer alan, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında
Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarını görüşmeye
başlayacağız.
5.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun
Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S.
Sayısı: 477)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer
alan, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507)
(x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 507 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle
tasarı tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı
Teşkilat Kanun Tasarısına ilişkin olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Sözlerimin başlangıcında sizi saygıyla selamlıyorum.
Son derece önemli bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Diyanet İşleri
Başkanlığı cumhuriyetin ilk kurumlarından birisidir,
hatta cumhuriyet öncesine kadar götürebileceğimiz bir kurumdur. Daha 1920 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu zaman Şeriye ve Evkaf Vekâleti
adı altında örgütlenen bir kurumdur. Cumhuriyetin ilanından
sonra da, 1924 yılında o zamanın Türkiye Büyük Millet Meclisinin
3 Mart 1924 tarihli oturumunda kabul edilen üç kanundan birisi Diyanet
İşleri Reisliği Teşkilat Kanunudur. Diğer iki kanun
ise Tevhidi Tedrisat Kanunu, yani Türkçesiyle Eğitim Birliği Kanunu
ve Hilafetin Kaldırılmasına Dair Kanundur. 3 Mart 1924 tarihli
Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumunun üç önemli kanunundan birisi Diyanet
İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunudur.
Diyanet İşleri
Başkanlığı teşkilatı bir cumhuriyet projesidir.
Bu kurumun kurulmasında öncü olan Atatürkün bu konuda söylediği
cümleler gerçekten bugün için bile çok önemlidir; bize, geleceğe yön verecek,
bizi aydınlatacak niteliktedir. Türk milleti dindardır, Türk milleti
bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır. Hakikate nasıl
inanıyorsam, dinime de öyle inanıyorum. diyen Atatürk bidat ve
hurafelerden arınmış bir dindarlığın Türk toplumu
için ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. İşte, bugün
Teşkilat Kanununu görüştüğümüz Diyanet İşleri
Başkanlığı böylesi bir anlayışla, böylesi bir
vizyonla, ta cumhuriyetin ilk yıllarında
şekillendirilmiştir.
Bugün görüştüğümüz
tasarı, 1965 yılında kabul edilmiş olan ve önemli hükümleri
itibarıyla hâlen yürürlükte olan 633 sayılı Kanunda
değişiklik düzenlemektedir. 633 sayılı Kanunun 1970li
yıllarda değiştirilen bazı maddeleri, dönemin
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinde açmış olduğu
dava sonucunda 1979 yılında iptal edilmiş ve o tarihten bu
zamana geçen otuz bir yıllık süre içerisinde herhangi bir yasal
düzenleme yapılmamıştır. Yani bu tasarı, aslında
bir anlamda otuz bir yıllık boşluğu doldurmaya gayret eden
bir tasarıdır. O nedenle, işin bu yanını önemli
bulduğumu, önemsediğimi ifade etmeliyim. Tabii ki bu otuz bir
yıllık süre, Diyanet İşleri Başkanlığı
açısından, Teşkilat Kanununun örgütlenmeye ilişkin
hükümlerinin yokluğu nedeniyle oldukça sıkıntılı
geçmiştir, oldukça zor geçmiştir. Yönetimin manevra alanını
zayıflatan, onun hareket kabiliyetini sınırlayan bir durumdur
bu. Bu, son derece önemlidir. Aynı zamanda bu otuz bir yıllık
süre, Türk toplumunda ihtiyaçların değiştiği, bir
değişimin, dönüşümün yaşandığı bir süre
olmuştur. Dolayısıyla bu tasarıda ilk olarak bakmamız
gereken, otuz bir yıllık boşluğun yarattığı
sorunların ve otuz bir yıllık sürede toplumsal hayatta meydana
gelen değişimlerin, meydana gelen, ortaya çıkan
ihtiyaçların karşılanıp
karşılanmadığıdır, buna bakmak gerekir. Bunu
yaparken, pozitif bir muhalefet anlayışıyla bardağı
dolu tarafından görmeye çalıştığımızı,
olabildiğince o yönü öne çıkarmaya
çalışacağımızı ifade etmeliyim. Tabii ki
eksiklikleri söyleyeceğiz. Tasarının daha iyi olması için,
tıpkı Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız
çalışmanın benzeri bir anlayışla, burada yine
katkılarımızı sunmaya devam edeceğiz. Bunu son derece
önemsiyoruz. Eksikleri söyleyeceğiz ama bunu yapıcı bir
muhalefet anlayışıyla, tasarıyı daha mükemmele
taşımak, toplumun ve Diyanet İşleri Başkanlığının
beklentilerini, ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
yapacağımızı ifade edeyim.
Değerli arkadaşlar,
633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Teşkilat Kanunu, Diyanet İşleri
Başkanlığının görevlerini üç grupta
toplamıştır, üç ana görevi vardır Diyanet İşleri
Başkanlığının. Birincisi, İslam dininin
inançlarıyla ibadet ve ahlak esaslarını düzenlemek, bunlarla
ilgili işleri yapmaktır daha doğrusu, birinci grup budur.
İkinci grup, toplumu din konusunda aydınlatmaktır. Üçüncü grup
görev ise ibadet yerlerini yönetmektir. Bu üç ana görev o günden bugüne
aynıdır, bugün görüştüğümüz tasarıyla da bu üç ana
görevde herhangi bir değişiklik öngörülmemektedir.
Şimdi bakmamız
gereken, Diyanet İşleri Başkanlığının bu üç
ana görevi hakikaten layıkıyla yerine getirip getiremediğidir ve
bu çerçevede bu tasarıda yapmamız gereken bir düzenleme olup
olmadığıdır. Evet, Diyanet İşleri
Başkanlığı ibadet ve esaslarıyla ilgili konularda
vatandaşlarımızın sorunlarını
karşılıyor, ibadet yerlerini yönetiyor, bu konularda gerekli
kadroyu oluşturuyor, bunların hepsi çok güzel. Hepsi çok güzel ama
toplumu din konusunda, toplumu ahlak esasları, İslam dininin ahlak
esasları, ahlak anlayışı konusunda yeterince
aydınlatabiliyor mu dersek, bu konuda o kadar olumlu
konuşamayacağım. Bu konuda gerçekten toplum olarak Diyanet
İşleri Başkanlığından beklediğimizin, Diyanet
İşleri Başkanlığından olan beklentilerin
karşılandığını maalesef söyleyemeyeceğim.
Bunun üzerinde durmamız gerekir, bu nedenle, bu tasarıda belki bu
çerçevede bazı iyileştirmeler, düzeltmeler yapabiliriz.
Nedir peki, İslam
dininin ahlak esasları nedir? Toplumu din konusunda aydınlatmak
deyince neyi tarif ediyoruz? Bugün, İslam dini denince genellikle akla
gelen dinimizin ritüelleridir, yani namaz kılmak, oruç tutmak, zekât
vermek, hacca gitmek, kelimeişahadet getirmek, bütün bunlar İslam
dininin ritüelleri. Bunda herhangi bir sorun yok, bu konularda Diyanet
İşleri Başkanlığımız gayet iyi
çalışıyor, hiçbir sorun yok ama İslamiyet deyince, din
deyince bu ritüelleri mi anlamalıyız, yoksa bu ritüellerle
varılmak istenen İslamiyetin insana vermek istediğini mi
anlamalıyız?
İslamın
esası, ahlaken iyi olanı
bulmaktır, ahlaklı insanı yaratmaktır, herkesi ahlak sahibi
kılmaktır; dinin esası, ahlaktır. Bütün bu ritüeller ahlaklı
insanı yaratmak içindir; Allahı hatırlamak, onu unutmamak ve bu
ahlakı toplum hayatına egemen kılmak içindir.
Demek ki, bu ritüellerle
ilgili, bu faaliyetlere ilgili olarak Diyanet İşleri
Başkanlığı toplumu, insanı aydınlatırken
aslında varılmak istenen, ulaşılmak istenen hedef,
ahlaklı insanı yaratmak olduğu için buna acaba ulaşabiliyor
muyuz? Birinci madde de sayıldığı gibi, ahlak esasları
konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı toplumu
aydınlatabiliyor mu, efendim din konusunda toplumu aydınlatabiliyor
mu, sorularını sorduğumuz zaman vereceğimiz cevapta
Bunları evet aydınlatıyor, ahlak esaslarını herkes
çok iyi biliyor. diyebilmemiz gerekir. Bu noktada Diyanet İşleri
Başkanlığını takviye etmemiz, desteklememiz
gerektiğini düşünüyorum.
Dinin esası,
ahlaktır, adalettir. Adalet, sadece 1789 Fransız İnsan ve
Yurttaş Hakları Bildirisinin topluma, bütün insanlığa
armağan ettiği bir kavram değildir. Bugün modern demokrasilerin
birçok kavramını 1789 Fransız Devrimine götürüp
dayandırırız. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik kavramları,
bu üçleme, Fransız Devrimiyle meşruiyet kazanır ama gerçekte
tarihe indiğimizde bu üç kavramın aslında İslamiyette
olduğunu görürüz. Özgürlüğün
temelinin İslamiyette olduğunu görürüz, eşitliğin
yani adaletin temelinin İslamiyette olduğunu görürüz,
kardeşliğin temelinin İslamiyette olduğunu görürüz. Ne der
dinimiz? Zarar vermek veya zarara zararla karşılık vermek
yoktur., İnsanlar özgür doğar. İslam dini akla dayanır.
Akıl özgürlüğü getirir. Akıl özgürlük demektir, akıl
eşitlik demektir, akıl adalet demektir yani Allahın
tebliğleri vahiyle insanlığa tebliğ edilirken insanın
aklı olduğunu esas alır. Akılla ulaşılabilecek
olan bütün güzellikler, bütün doğruluklar, bütün olumlu kavramlar esasen
dinin de dinimizin de insanlara, insanlığa vermek istediği
kavramlardır, vermek istediği ilkelerdir.
Eşyada aslolan ibahadır.
böyle der İslamiyet yani bir şey yasak değilse, bir şey
haram değilse helaldir. Bakın, özgürlük buradan türer. Efendim,
Allahtan daha büyük ilah yoktur. bu nedir? Devleti ve otoriteyi bireyin
özgürlüğü karşısında oldukça sınırlayan bir
yaklaşımdır. Buradan özgürlük doğar. Aynı
özgürlüğü 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirisinin 1inci maddesinde görüyoruz. Bakın, bildiri şunu diyor:
İnsanlar haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar ve
yaşarlar. Madde 4, Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirisinden okuyorum: Özgürlük başkasına zarar vermeyecek her
şeyi yapabilmektir. Ne diyordu İslamiyet? Zarar vermek ve zarara
zararla karşılık vermek yoktur. Dinimizin bir diğer
kuralı nedir? Emaneti ehline verin. Evet, Fransız İnsan ve
Yurttaş Hakları Bildirisi Madde 6: Tüm yurttaşlar yasa önünde
eşit olduklarından herkes bilgisine ve yeteneğine göre bir yere
gelir. Devleti yönetmek demek devletin yöneten insanların o işin
ehli olması demektir. Eğer biz bunu sağlayamıyor isek
şeklen demokrasinin birtakım formalitelerini yerine getirip, seçimler
yapmamız, oradan bir yönetim oluşturmamız bir anlam ifade
etmiyor. İslamiyette devlet, adaleti dağıtma yeridir. Siyaset
adaletin dağıtılması yeridir, adaletin sağlanması
yeridir. Yöneticiler, emanetin, yani yöneticilik görevinin kendisine
verildiği kişiler bunu sağlamakla yükümlüdür. O nedenle, bir
emanet görev olarak görülür bunlar, emanettir bunlar. Kimse, hiçbir kamu
yöneticisi bunu kendi şahsi ve ailesinin çıkarları için kullanamaz.
Bunlar çok önemli kavramlardır.
Şimdi, bunları
şunun için söylüyorum: Kamu yönetiminde söz sahibi olanlar acaba bu
kurallardan ne kadar haberli demeyelim de bu kuralları ne kadar
içselleştirmişlerdir? İslamın ritüellerini her gün
yaparken, gösterişli yerlerde namazlar kılınırken
İbadet, aslında öyle gösterilerek de yapılmaz, dinimizde bu
yoktur ama bugün, devleti temsil noktasında, devleti yönetme
noktasında olan yöneticilerimiz bunları göstere göstere
yapıyorlar. Bu doğru değil, yok dinimizde böyle bir şey.
Bu, kulla Allah arasındadır. Kamu, siyaset, nema dağıtma
yeri değildir, adalet dağıtmanın yeridir.
ASIM AYKAN (Trabzon)
Namazı gizli mi kılacağız Akif Bey?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hayır, öyle bir şey söylemiyorum. Öyle bir
şey söylemiyorum. Söylediklerimi gayet iyi anlıyorsunuz da bir
Cumhuriyet Halk Partiliden belki bunları beklemediğiniz için tepki
gösteriyorsunuz.
ZEKİ ERGEZEN (Bitlis)
Namaz hariç hepsini çok güzel konuşuyorsun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, izin verirseniz devam
edeyim. İnandığım şeyleri söylüyorum. Bu, politika
yapılacak veya popülizme vurulacak bir alan değil. Bu konuları
başka bir yere de taşıma niyetinde değilim, kesinlikle.
Değerli arkadaşlar,
bakın, emanet, ehliyet, meşveret, yani müşavere etmek,
danışmak, bunlar hep İslamın sosyopolitik
değerleridir. Danışarak, kararları danışarak
almak. Bugün demokrasimiz bu noktada mıdır diye bakarsak, maalesef
demokrasimizde bunu göremiyoruz. Danışmak, konsensüs demektir.
Danışmak, bütün toplumu karar sürecine katmak demektir. Bunlar var
mı? Bunları maalesef göremiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bunları keşke bütün hayatımıza uygulayabilsek. Bütün
insanlar, bütün toplum bunu hayatına uygulasa ve Diyanet İşleri
Başkanlığı bu konuda rehber olsa. Evet İslamın
özü ahlaktır. dedik, kardeşliktir. dedik; paylaşmak demektir.
Yönetime ceketiyle gelip, ceketiyle gitmek demektir; budur.
Peygamberimiz vefat ederken
Hazreti Ayşeyi çağırır, seslenir: 7 dirhemimiz
vardı; ne oldu? der. Duruyor der. Onu derhâl fakirlere infak edelim.
dağıtalım, verelim der yani. Rabbimin huzuruna bir mülkiyetle
çıkmaktan hayâ ederim. Mülkiyeti kınamıyorum, öyle bir şey
söylemiyorum ama bir güzel, temiz din anlayışını vurgulamak
istiyorum. Bunları son derece önemsiyorum.
Demek ki yapılması
gereken, Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumu din
konusunda daha iyi aydınlatacaktır, aydınlatmalıdır.
Ahlaklı insanı yaratacaktır. İnsanı en mükemmel ahlaki
değerlere ulaştıracaktır. Ahlaksızlık
anlamında bir vurgu yapmak istemiyorum, herkesin bir ahlakı
vardır tabii ki, ama bunu mükemmele ulaştırmak. İnsanda var
olan, esasen her insanda var olan o değeri alıp, onu işleyip,
mükemmele ulaştırmaktır. Eğer bunu yapabilsek, zaten birçok
sorunu kendiliğinden aşarız.
Değerli arkadaşlar,
Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanununu
değerlendirirken Otuz bir yıllık beklentilerin
karşılanıp karşılanmadığını
değerlendirmek gerekir. dedim. Otuz bir yıllık süre içerisinde
toplum hayatında meydana gelen değişikliklerin bu tasarıyla
karşılanıp karşılanmadığını
değerlendirmek gerekir.
Bu çerçevede
baktığımızda tasarının bazı konularda
eksiklikleri olduğunu görüyoruz. Evet, çok güzel düzenlemeler var,
katkı verdiğimiz çok güzel düzenlemeler var. Mushafları
İnceleme ve Kıraat Kurulunun yeniden yapılanması, Din
İşleri Yüksek Kurulunun yeniden yapılanması, yetkilerle
donatılması bu birimlerin, Din İşleri Genel
Müdürlüğünün İslami yorum çevreleriyle ilgili araştırma
yapacak olması, bunların hepsini son derece olumlu buluyorum, hepsi
güzel düzenlemeler ama Hükûmetin, özellikle de Diyanetten sorumlu Sayın
Bakanın açılım adı altında Alevi
vatandaşlarımıza yönelik olarak yapmış olduğu
çalışmaların, kamuoyuna yansıyan
çalışmaların bu tasarıda herhangi bir izini görebilmiş
değiliz. Belki bunlar bir yasa konusu bile değildir, bu bir uygulama
meselesidir aslında. 633 sayılı Kanun bile İslam dininin
inançları diyerek esasen Diyanet İşleri
Başkanlığına bu konuda bir manevra alanı, bir
geniş hareket alanı sağlamış durumda.
Şimdi, bu tasarıyla
İslamın çeşitli yorum çevreleriyle ilgili araştırma
yapma konusunda Din İşleri Genel Müdürlüğüne verilen görev de
Diyanet İşleri Başkanlığına bunu veriyor. Bu da
iyi bir açılım ama bu açılım nerede? Alevi vatandaşlarımız
bu toplumun önemli bir kesimi, önemli bir kitlesi; beklentileri var, Hükûmet
beklentiye itmiştir. Hükûmet doğru bir yerden hareket etmiştir
ama sonuçları burada yoktur. Sayın Bakana bunu sorduğumuzda Bin
dört yüz yıllık bir mesele, biraz daha bekleyebilir. diyor. Evet ama
zaman şimdi Sayın Bakan. Tasarı burada, önümüzde, istersek bu,
burada şekillenebilir veya şunu da diyebilirsiniz: Bu bir uygulama
meselesidir. Katılırım, yasal düzenlemenin daha ötesinde bir
uygulama meselesidir, buraya mutlaka birtakım maddeleri yazmak gerekmiyor.
633 sayılı Kanunun 1inci maddesi bu açılımı yapabilecek
olanağı Sayın Bakana veriyor. İsterim ki Sayın Bakan
gelip açıklasın: Biz şunları yapacağız. Alevi
vatandaşlarımızın beklentileri şunlardır. Biz
bunları yapmak istiyoruz. Diğer inanç gruplarımız var,
diğer mezheplerimiz var, bunların hepsinin beklentisini
karşılamak gerekir. Eğer bu beklentiyi karşılamazsak
bu vatandaşlarımızı yine küstürmüş oluruz; bu
doğru değil. Gelin, burada bunu yapalım, en azından
Sayın Bakan bu konuda programını bize sunsun. Bunu son derece
önemsiyorum.
İkinci konu, otuz bir
yıllık beklenti bağlamında ifade edeceğim ikinci konu:
Tasarı özlük hakları yönünden de önemli düzenlemeler yapıyor.
Prensip olarak bunları olumlu buluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Müftülerimizin, imamlarımızın,
vaizlerimizin diğer kamu personeliyle arasındaki farkları,
eşitsizlikleri kesinlikle gidermek gerekir. Bakın, cumhuriyetin ilk
Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi devletin belki 2 numaralı
plakasını taşıyan kişiydi, araçta. Son derece önemli
bir kişiydi. Bu kadar önemlidir. Millî mücadelede çok büyük de görevleri
olmuştur. Çok önemli. Bu noktada Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline yapılanları herhangi bir
şekilde bir olumsuz değerlendirme konusu yapmak doğru
değildir. Yüzde 45e varan oranda artışlar vardır özellikle
merkezdeki yönetici personelde ama taşradaki müftülerimizde, diğer
din adamlarımızda bu oranda artışlar var mıdır
dersek, bu yok, bunu gidermeliyiz. Emaneti ehline verin. demek budur,
yöneticilik budur. Karşıma kul hakkıyla gelme. der dinimiz.
Evet, kul hakkını demek ki korumamız lazım. Taşradaki
personelin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Teşekkür ederim.
haklarını korumak
gerekir.
Din hizmetleri
sınıfının dışındaki personel,
aşağı yukarı 100 bin kişilik Diyanet
teşkilatının yaklaşık 6 bini bu gruptadır.
Israrlarımız üzerine, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin, Plan ve
Bütçe Komisyonundaki ısrarları üzerine 135 TLlik bir artış
yapıldı bu personelin maaşlarında, yüzde 10 ama bir yanda
yüzde 45e varan artışlar, bir yanda yüzde 10larda kalan
artışlar. Yani, merkez ve taşradaki din personelinin, müftüler
ve diğer, merkezdeki genel müdürler gibi, olarak, örneklersek
aralarında maaş artışı konusunda uçurum olduğu
gibi, din hizmetleri sınıfının dışındaki
diğer personel ile din hizmetleri personeli arasında da uçurumlar
var, bunu gidermek gerekir, adalet bunu gerektirir. Diyanet İşleri
Başkanlığından sorumlu Sayın Bakanın bu konuda
diğer bakanlardan çok daha fazla hassas olması gerekir.
Sanıyorum sürem bitti.
Söyleyeceğim daha çok şey var ama bölümler ve önergeler üzerinde ben
ve arkadaşlarım tasarıyı daha iyiye ulaştırmak
için olumlu katkılarımızı vereceğiz. Bu
tasarıyı eksikliklerine karşın desteklediğimizi ifade
etmek istiyorum.
Sözlerimi bitirirken hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Karabaş.
BDP GRUBU ADINA MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunda değişiklik üzerine
tartışıyoruz ama Diyaneti tartışmadan önce, din, din
ile devlet ilişkileri, geçmişte bunun nasıl yürütüldüğü ve
bugün dünyada devletin din ile ilişkisi, dinde devletin yerinin ne
olduğuyla ilgili bir değerlendirme yapmamız gerekiyor. Tabii,
din, toplumlar için insanlığın doğuşundan bu yana
toplumun en önemli değerlerinden biri. Tarihin birçok döneminde toplumun
hukuku, işleyişi, devlet yapıları dinî kurallara göre
belirlenmiş, dinî esaslara göre devlet yapılanmış, belli
dönemler arasında ciddi, dinler arası savaşlar, inançlar
arası savaşlar yaşanmış, bir devlette veya bir
toplumda, o toplumun idari yapısında etkin olan din hangisiyse,
diğer dinler, inançlar dışlanıp bu temelde düzenleme
yapılmış. Türkiye Cumhuriyetinin ilk kuruluşundan sonra
din işleri bir dönem bir bakanlık kurularak bakanlık bünyesinde
yürütülmüş, 1924ten itibaren de Diyanet İşleri
Başkanlığı kurulmuştur.
Şimdi, Diyanet
İşleri Başkanlığının kurulmasına bir
bakmamız gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti 1924te hem
Anayasasında hem de işleyişinde laik devlet esası üzerine,
laiklik üzerine kurulmuştur. Diyanet İşleri
Başkanlığı cumhuriyetin ilk dönemlerinde etnik, kültürel,
diğer tüm bireyleri ve toplulukları ilgilendiren konularda
olduğu gibi, dinde de, dini devletin denetimi ve gözetimi altına alan
bir kurumdu. Bugün çağdaş dünyaya baktığımız
zaman; Avrupaya, Amerikaya veya birçok gelişmiş ülkeye, laik,
demokratik olan ülkelere baktığımız zaman devletin idari yapısı
içinde Diyanet benzeri bir kurum yoktur. Diyanetin kurulmasının
nedeni, insanların inançlarına, toplumun inançlarına, bu
inançlar doğrultusunda, toplum içindeki değişik kesimlerin,
toplulukların inançları doğrultusunda, inançlarıyla ilgili
karar verme, inançlarını gerçekleştirme ve nasıl, nerede
gerçekleştireceklerine, bunu nasıl yapacaklarına karar verme,
güvenmeme anlamındadır. Devlet, 1924le birlikte Diyanet
İşleri Başkanlığıyla inanç kesimlerini ve
inancı denetim altına almıştır ve süreç içinde de bu
kurum sadece Sünni İslamı örgütleyen, o temelde yapılanan bir
kurum hâline gelmiştir.
Şimdi, Türkiyede
cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, özellikle 1960dan sonra en çok
tartışılan konu laiklik konusudur. En çok
tartışılan ve öne çıkan konu din ile devlet
ilişkileri, dinin devlet ilişkilerinde kendi özgürlüğünü yaşayan,
devletin hiçbir şekilde dini ve belli dinî kesimleri öne almayan, belli
bir inanç grubuna veya belli bir dine mesafeli olan bir yapı
anlıyoruz. Ama Türkiyede maalesef öyle olmamış. 1960 darbesini
gerçekleştirenler, işte, laiklik elden gidiyor söylemi de var,
diğer birçok şeyin içinde en önemli, öne çıkan laiklik
söyleminin elden gittiğidir ve 1961 Anayasasıyla ve sonradan da 1982
Anayasasıyla Diyanet İşleri Başkanlığı
anayasal bir kurum hâline de getirilmiştir. Şimdi, dinin ne
olduğu, İslamın ne olduğu, İslamın mezhepleri,
diğer inanç grupları, bunların inançlarını yerine
getirme konusunda devlet her zaman belirleyici olmuştur ve yönlendirici
olmuştur. Bugün toplumda tartışılan Alevilik sorunu, mezhep
sorunları, İslamın dışındaki diğer dinler,
Hristiyanlıktır, Yahudiliktir, bunların yaşamı ve
kendilerini ifadesi her zaman sorun olmuştur. Birincisi Lozan
Antlaşmasından sonra getirilen kurallarla gayrimüslimler yani
Hristiyanlar ve Yahudiler kendi inançlarını, inançlarını
nasıl yaşayacaklarını, kiliselerini,
sinagoglarını nasıl yöneteceklerini, kimlerin bu konuda
kendilerine öncülük edeceğini kendileri belirlemiştir. Bu
çağdaş bir yapıdır, doğrudur ama 1925te tekke, zaviye
ve dergâhların yasaklanmasından sonra bunu belirlemek tümüyle
devletin işi olmuştur. Devlet, insanlar dinini nasıl
yaşayacak, İslam nedir, dinî kurallar nasıl belirlenecek,
şeriat kuralları nedir, ritüeller nasıl yapılır veya
hem ibadet yapmada, imamlıkta hem de bu ibadetlerin biçiminde öncülük
yapanlar, dinî öncüler bu faaliyetlerini nasıl yürütecek, neleri dile
getirecek ve kimler olacak, hep devlet tarafından belirlenmiş.
Bugün Avrupaya bakalım.
Bir taraftan laikliği aldığımız bir dünya, diğer
taraftan bugün Avrupa Birliğine giriyorken
çıkardığımız birçok yasayı Avrupa Birliği
uyum yasaları çerçevesinde çıkarıyoruz.
Bugün, değerli
milletvekilleri, Avrupanın hangi ülkesinde, hangi devlet -Avrupa devleti-
insanların inançlarını, düşüncelerini, dini belirliyor? O
inancın nasıl yerine getirileceğini, o inancın nerelerde
yerine getirileceğini, o inanç gruplarının kendi
inançlarına nasıl baktığını hangi devlet
belirliyor?
İnanç, insanların
bireysel veya toplumsal olarak bir diğerinin yaşam alanına, bir
diğerinin inancına ve düşüncesine müdahale etmediği sürece,
başta devlet olmak üzere hiç kimsenin karışma hakkının
ve haddinin olmadığı bir alandır ama Türkiyede dini
nasıl yaşayacağınız, dinin nasıl
yürütüleceği, bu konuda kadroların nasıl belirleneceği
tümüyle devlet tarafından denetlenir. Diyanet İşleri
Başkanlığı devletin bir kurumudur, Diyanet İşleri
Başkanlığından merkezî kadrolara, en alttaki kadrolara
kadar hem görev yaptığı alanda hem de bu dinî görevlerini ve
bununla ilgili faaliyetlerini yürütürken devletin bir memuru statüsünde
gerçekleştiriyorlar.
Şimdi, hepiniz 12 Eylül
döneminden sonra, hele özellikle bölgede o şiddet, çatışma
dönemlerinin yoğunlaştığı dönemlerde ve tabii yeri
geldiği zaman, tüm Türkiyede hutbelerin nasıl
hazırlandığını ve okutulduğunu bilirsiniz.
Dünyanın hiçbir yerinde merkezî olarak hazırlanmış ve tüm
Türkiyeye, en küçük birime kadar fakslanmış hutbelerin
okutulduğunu bilmeyen bir milletvekili var mı?
Peki, biz, bu şekilde
bir Diyanet, bu şekilde bir örgütlenme, dini bu şekilde denetim
altına alma olduğu sürece nasıl Türkiyeye laik devlet diyeceğiz;
diğer taraftan, biz, herkesin dinî inancına ve o dinî
inancını istediği gibi kullanmaya açığız
diyeceğiz? Hutbeyi hemen hemen herkes bilir. Dinî ibadet yapma konusunda
sürekli, bu faaliyetlerini aralıksız yapanlar da bunu yapmayanlar da
Türkiye'nin koşullarında mutlaka ya bir cuma veya bir bayram hutbesi
dinlemişlerdir.
Hutbe, İslamda, hem
dinî anlamda insanların, toplumun ihtiyaçlarını ve
beklentilerini hem ahlaki anlamda topluma verilmesi gerekenleri hem de o
hutbenin verildiği yerde, birimde insanların sosyal, toplumsal,
ekonomik, kültürel her türlü ihtiyaçlarının
tartışıldığı, konuşulduğu ve bu konuda
yetkin kişiler tarafından verildiği bir ritüeldir. Peki,
yıllarca Türkiyede, Ankarada hazırlanıp, fakslanıp, hatta
her camide, Hakkâriden tutun Edirneye, Trabzondan tutun Akdenize, Mersine
kadar her camide de bunun ne derece gerçekleştirildiği, ne derece
yerine getirildiğinin denetlendiğini hepimiz bilmiyor muyuz?
Peki o zaman, dini,
insanların özgürce inandığı, bir diğerinin
inancına ve bir diğerinin ibadetine ve yaşamına, özgürlük
alanına müdahale etmediği sürece istediği gibi
yaşadığı bir inanç biçimi olarak bizler nasıl
anlatacağız? Bunu anlattığımız zaman bu
kürsülerden ve yetkili ağızlardan, ne kadar inandırıcı
olacağız, ne kadar samimi görüneceğiz?
Elbette, Türkiyede 1924
yılında Diyanet İşlerinin kurulması ve dinin tüm
yönleriyle devletin denetimine alınması gerçekten
yanlıştı, keşke gerçekleşmeseydi.
İnsanların, Avrupada ve dünyanın
çağdaşlaşmış, gelişmiş her yerinde,
inançlara, farklılıklara ve dine saygısı olan ülkelerde
olduğu gibi, herkesin dinî inancını özgürce yapabildiği ve
onu denetleyebildiği bir alan olsaydı. Şu anda birçok zaman
tartışılıyor, bazı kesimler dile getiriyor Diyanetin
kaldırılması gerekir. şeklinde. Birçok zaman da, bazı
kesimler belki dinin dünyada bugün nasıl uygulandığını
bilmediği için, bazı kesimler de siyaseten onu kullanmaya
çalışıyor. Diyanetin kaldırılmasını istemek
dine karşı bir faaliyet gibi görülüyor ama biz şunu da çok iyi
biliyoruz ki, insanların özgürce bir araya gelip dinî ibadetlerini,
inançlarını gerçekleştirebilecekleri camileri, cemevlerini,
kiliseleri, sinagogları kurma konusunda ciddi bir engel yaşandı,
bugüne kadar da Diyanet kurumu bir şekilde oturdu Türkiyede. Gerçi
gayrimüslimler bu yapının dışında ama biz, bir anda
Diyaneti kaldırma gibi bir lüksümüz yok, bunu tartışamayız.
Diyaneti kaldırmak gerekir. diyenlerin aslında teorik anlamda bir
doğruları var ama bugünkü koşullarda, dinin özgürce, dini
yaşayan bireylerin ve toplulukların örgütlendiği, bu konuda
kendi inançlarını yerine getirebilecek koşulların
olmadığı ortamda bunu tartışamayız ama mutlaka
Diyanetin bugüne kadarki yapısından kurtulması gerekiyor.
Mademki Din hiçbir şekilde devletin denetiminde olamaz, siyasetin
malzemesi olamaz ve yönlendirilemez. diyorsak dinin tümüyle özerkleşmesi
gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığının,
başkanlıktan tutun en alt birimine kadar özerkleşmesi gerekiyor.
Bu konuda tüm kesimlerin, tüm mezheplerin ve başta da milyonlarca,
inancı taşıyan Alevilerin de güçlü bir şekilde temsil
edildiği, hiçbir mezhebin, hiçbir inancın dışında
tutulmadığı bir yapıya kavuşturulması gerekiyor.
Fakat, biz, bu
tasarıyı, buradaki getirilen düzenlemeleri okuduğumuz zaman,
evet, birçok konuda yasal düzenleme yoktu veya şimdi bazı
iyileştirmeler var ama tasarının mantığına
baktığımız zaman bugün hem gerçekten insanların
inancının baskı altına alınmasını tümüyle
Türkiyede artık gündemden çıkarma hem Avrupa Birliğine uyum
çerçevesinde dinî alanın özgürleştirilmesi ve özerkleştirilmesi
konusunda bu tasarı gerçekten çok geridir. Dile getirdi daha önceki
hatipler burada, bu tasarı tartışılırken de komisyonda
birçok milletvekili bu konudaki düşüncesini dile getirmiş. Maalesef
Türkiyede bir yıldır Alevi açılımı çerçevesinde yapılan
toplantılar, değerlendirmeler, o toplantılardan çıkan
sonuçlara baktığımız zaman, bu tasarı
hazırlandığı zaman dikkate alınmamış bu
tartışmalar. Alevilerin talepleri ve o çalıştaylar
sonucunda çıkan kararların veya en azından
ortaklaştırılan, Alevilerin tümüyle, tüm kesimlerinin
taleplerini karşılamıyorsa bile o tartışmalarda
ortaklaşılan, ortak bir noktaya gelen konularda bile bir düzenleme
yapılma ihtiyacı duyulmamış. Bunu gerçekleştirmediğimiz
sürece, bizim, laiklik veya devletin tüm dinlere, inançlara eşit mesafede
olduğu söylemimiz kesinlikle havada kalır; inandırıcı
da olmaz, samimi de olmaz, kimseye de bunu inandıramayız.
Tabii, tasarıdaki
bazı düzenlemelerle ilgili de birkaç şey söylemek gerekiyor. 100 bin
civarında bir personel yapısına sahip Diyanet. Bir defa hem
anayasal anlamda -çünkü Anayasada da bazı düzenlemeler
yapılması gerekiyor- hem Anayasada hem yasalarda hem de Diyanet
İşleri Başkanlığı yasasında ciddi
değişiklikler yaparak Alevilerin cemevlerinin ibadethane olması
yani laik bir ülkede devlet veya hiçbir kurum, devlete bağlı bir
kurum, bir insanın inancı doğrultusunda nereyi ibadethane,
nereyi belli inancının farklı bir şekilde bir araya
getireceği medrese veya başka bir ad takamaz. Onun için, devletin,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bugüne kadar ve bugün de yasalarında
cemevini Alevilerin bir araya geldiği alan olarak görüp, ibadethane kabul
etmeme gibi bir lüksü yoktur. Bu, insan haklarına
aykırıdır. Bu, inançlarını özgürce ifade etme ve inançlara
saygı duymaya aykırıdır. Bu konuda kesinlikle
düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Yine, bu tasarıda
yapılan düzenlemelerde, daha önceki sayın hatip de dile getirdi,
personele iyileştirmelerin yapılması gerekiyor. Türkiyede
bugüne kadar birçok kurumlarda, o kurum personeline kamudan yapılan
ödemelerin bir kısmı diğerlerinde yapılmamış ama
biz bu tasarıya bakıyoruz, bu tasarı hazırlanırken bu
konuda düzenleme yapma, Diyanet İşleri Başkanlığı
bünyesinde çalışan personelin özlük ve ekonomik durumunu
iyileştirmeye yönelik bazı düzenlemeler varken, kendi eliyle bu defa
yapı içinde bir farklılaştırma, yapı içinde adaletsiz
bir dağıtım vardır. Bu konuda mutlaka bu tasarı
görüşülürken, görüşmeler sürecinde verilecek önergelerle bunun düzeltilmesi
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Tamamlıyorum Başkan.
Bu Başkanlık
bünyesinde bulunan tüm çalışanların ekonomik
durumlarının iyileşmesi ve bu ekonomik durumu
iyileştirirken herkese eşit ve adil davranılması, din
işleri personeli veya idari personel olarak ayrım veya merkezî
çalışanla taşra çalışanı gibi tüm
ayrımların mutlaka değiştirilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar,
bir şeye daha değineceğim. Şimdi, bu tasarı
hazırlanırken dille ilgili hiçbir değerlendirme yok içinde. Bu
ülkede kimisi 15, kimisi 20 milyon Kürt yaşadığını
söylüyor. Diyanet İşleri Başkanlığının
görevi ve onun personelinin görevi dini, dinî inancı, bunun vecibelerini,
gereklerini halka anlatmak. Düşünebiliyor musunuz, bunu birçoğunuz
bilirsiniz, bizler bire bir yaşadık; siz gidiyorsunuz, bir tek kelime
Türkçe bilmeyen, Kürtçeden başka bir dil bilmeyen bir köye, bir kasabaya,
bir mahalleye, oraya
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Tamamlıyorum Başkan.
Kürtçe bilmeyen bir imam
atıyorsunuz. O imam çıkıp o cemaate hutbe okuyor, o cemaate vaaz
veriyor ama ne imam o cemaatin dilini biliyor ne de o cemaat imamın ne
söylediğini anlıyor. Bu tasarıda bununla ilgili tek bir sözcük
yok. Ha, şu söylenebilir, Biz bu konuda, Kürtçeyle ilgili birçok
düzenleme yapıyoruz. denilebilir ama bu tasarı
yapılıyorken mutlaka burada ona değinen ve o konuda düzenleme
yapılan maddeler olması gerekiyordu.
Şimdi, bir taraftan
zaten siz, insanların özgür alanına girmişsiniz; dinini,
ibadetini nasıl yapacağına müdahale ediyorsunuz, kimin ona
imamlık yapacağına karar veriyorsunuz, ondan sonra da onun
dilini bilmeyen, onunla konuşamayan, onun meramını bilmeyen bir imamı
atıyorsunuz.
Bu konuda mutlaka
düzenlemelerin yapılması gerekir diyoruz, hepinize saygılar
sunuyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Karabaş.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Günal.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
yüce heyetinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün bu saatte başlamış olduğumuz
bu tasarı, Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunla ilgili
çalışmamız aslında çok gecikmiş bir çalışma
ve çok önemli, toplum hayatı açısından önemli bir
çalışma.
Öncelikle, kısaca bu
süreçle ilgili size bilgi vermeden önce, neden Diyanet İşleri
Başkanlığının, din eğitiminin önemli
olduğuna geçmeden önce kısa bazı bilgiler aktarmak istiyorum.
Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı din
eğitimiyle ilgili ve cumhuriyetin kuruluşundan öncesinde de olan
ancak kanunu cumhuriyetin kuruluşundan sonra
çıkarılmış olan, hemen çıkarılan kurumlardan bir
tanesidir.
İnsanlık tarihi
boyunca, din, insanların ve toplumların vazgeçemediği sosyal bir
olgudur, genel olarak inanış ve davranış şekilleriyle
insanlar arası ilişkileri düzenleyen, insanların iyi işler
yapmasını, barış ve huzur içinde bir arada
yaşamasını sağlayan bir kurallar bütünüdür. Bu,
dolayısıyla aynı zamanda dinin amacını da ortaya
koymaktadır.
Din, insanın
ahlakileşmesi, ahlaki olgunluğunu tamamlaması için vardır,
yani dinin hedefi insandır. Çünkü en son tahlilde din, insanı hem
kendisiyle hem içinde yaşadığı toplumla hem de maddi ve
manevi çevresiyle uyumlu hâle getirmeyi hedeflemektedir. Bu uyumu
kurmamış olan insanların kendi içlerinde de huzurlu olabilmeleri
mümkün değildir. Tabii ki iç huzurunu sağlayamayan bu insanların
da toplum hayatında huzurlu olmaları ve sosyal barışın
temin edilmesi mümkün değildir.
Bu kapsamda dinin doğru
anlaşılması, doğru anlatılması çok önemli bir
husustur. Sistemli bir eğitim yoluyla din eğitiminin doğru bir
şekilde yapılması sağlanamadığı zaman, o
zaman, din ile siyasetin, din ile iktisadın, din ile diğer
alanların birbirine karışması çok muhtemeldir. Bu
çerçevede, dinin doğru öğretilmesi, doğru
anlaşılması, doğru anlatılması gerekmektedir.
Onun için de eğitim kurumlarına ihtiyacımız vardır.
Din eğitimini de Türkiyede, örgün din eğitimi ve öğretimini
yürüten Millî Eğitim Bakanlığıyla, yaygın din
eğitimi ve öğretimini yürüten Diyanet İşleri
Başkanlığı yürütmektedir. Değerli
arkadaşlarım, bu çerçevede, din eğitimi ve öğretimiyle
birlikte Diyanet İşleri Başkanlığının ne
kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu kapsamda
baktığımız zaman Diyanet İşleri
Başkanlığının kuruluşunu aynı zamanda çok
önemli bir şekilde Atatürk, Genelkurmay Başkanlığıyla
beraber aynı gün çıkarılan kanunlarla kurdurmuş ve
statüsünün yüksek olduğunu gösterebilmek için de maaşının
daha yukarıda olmasını tavsiye etmiş ve cumhuriyetin
kuruluşundan itibaren böyle bir Diyanet İşleri
Başkanlığının hem Başkanın maddi, özlük
hakları anlamında hem de kurumsal statü anlamında önemli bir
yere konulduğu anlaşılıyor. Bu kapsamda bunun önemini bilen
bir parti olarak Milliyetçi Hareket Partisi de bugün değil, önceki seçimde
değil, ondan da önce, 1999 seçimlerinden önce
hazırladığı kitapçıkla Diyanet İşleri
Başkanlığı ve din hizmetleri politikası konusundaki
görüşlerini kamuoyuyla paylaşmış. Esas itibarıyla
bugünkü görüşlerimizde de çok farklı bir değişiklik yok.
Bugün yapılmaya
çalışılan esas olarak, kanun tasarısının geneline
baktığımız zaman, kurumsal yapı açısından
daha güçlü bir kurum olması, içerideki eksikliklerin giderilmesi, uzun
yıllardır kanunsuz olarak çalışan bu teşkilatın
bir teşkilat kanununa kavuşmasına Milliyetçi Hareket Partisi
olarak itirazımız olmadığı gibi, az önce
bahsettiğim gibi 1999 yılında kamuoyuna görüşlerimizi
sunmuşuz. Onun için öncelikle işin esası itibarıyla bu
kanunun çıkması gerektiğine inanıyoruz, geç
kaldığına da inanıyoruz ancak burada tasarının
hazırlanma sürecine ve yasalaşma sürecine
baktığımız zaman bazı endişelerimizi de sizlerle
paylaşmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, bu gerçekten çok önemli bir konu. Bütün sosyal
hayatımızı da etkileyen, kültürel hayatımızı
etkileyen bir hususta, dinle ilgili, dinin eğitimiyle, öğretilmesiyle
ilgili bir kurumun tasarısını görüşüyoruz.
Açıkçası ben şöyle beklerdim: Sayın Bakan, Alevi
çalıştaylarına katılıyor, birtakım
açılım çalıştayları yapıyorsunuz,
toplantılar yapıyorsunuz. Ben isterdim ki böyle bir din
şûrasında Diyanet İşleri teşkilatı, din
eğitimi, din öğretimi, bütün bu konular partiler üstü bir
şekilde bütün mensuplarca, o çevrelerce, akademisyenlerce, geçmişten
bu yana emeği geçen Diyanet İşleri başkanlarınca,
kimler varsa etraflı bir şekilde tartışılsın
çünkü çok uzun yıllardır bekliyor. Kaç tane taslak
hazırlanmış kalmış, hazırlanmış
kalmış, o dönemde çıkarılanları da Anayasa Mahkemesi
değişik eksikliklerden dolayı bozmuş. Maalesef böyle devam
ediyor.
Yani, özetle, burada, bu
sürecin iyi bir şekilde yönetilmediğini, bütün çevrelerle daha
katılımcı bir şekilde taslak ortaya çıkmadan önce
tartışılmadığını ifade etmek istiyorum.
Hazır hâle gelmiş, sunulmuş. Neden öyle söylüyorum? Sayın
Bakanım burada gayret ettiğini
söyleyecektir ama daha önce çıkan şey üzerinde Komisyonda da, alt
komisyonda da arkadaşlarımızı çağırdık,
belli konularda görüştürdük ama yine bizim
hazırladığımız gibi, tasarı çıktıktan
sonra arkadaşlarımız uğraşmışlar, Türk
Diyanet Vakıf-Senin yine hem karşılıklı olarak
maddeler hâlinde önerileri hem bu işin geçmişten bugüne geliş
safahatına ilişkin önerileri var. Bizler, hepsinden hem Komisyon
sürecinde hem öncesinde hem sonrasında faydalandık, onların da
görüşlerini aldık ve bütün sendikaların -sadece Türk Diyanet
Vakıf-Sen değil, Memur-Sene bağlı sendikadan
arkadaşlarımız da geldi, onların da- personelle ilgili taleplerini aldık, bir teklif hâlinde
değerli Hükûmet üyelerine, Komisyondaki arkadaşlarımıza
takdim ettik ama önemli olan hususların birçoğu yine buraya
kaldı.
Az önce
Karayollarını görüşürken de söylemiştim. Genelde komisyonda
hâlledilmesi erteleniyor veya bırakılıyor, Genel Kurulda
alelacele bir şekilde geçirmeye çalışıyoruz. Maalesef böyle
bir eksik kanun yapma sürecimiz var.
Değerli
arkadaşlarım, bu çerçevede baktığımız zaman
maalesef bu sürecin iyi değerlendirilmediğini ve kanun yapma süreciyle
beraber bu sıkıntıların
yaşandığını söylemek zorundayız. Örnek vereyim:
Şimdi, elinizdeki, eğer sıra sayısını
aldıysanız bakın, üzerinde, kanun tasarısıyla beraber
bir de teklif yazıyor, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet
Serdaroğlunun teklifi. Yukarıda Sayın Bakana da
arkadaşlara da ilettim. Orada bir alt komisyon raporu da var, komisyon
raporumuz var. O süreçten bu tarafa gelen her şey oraya
yazılmış. Maalesef muhalefet milletvekilinden geldiği için
gündemin içerisinde bir küçücük paragraf olarak dahi yer almadı. Söylemeye
çalıştığım şey budur. Kanunla beraber gelen bir
teklif var, ikisi birleştirildi, vekil imamlarla ilgili. Şimdi, yine
maddi olarak arkadaşlarımız düzenledi, bakacağız.
Sayın Bakan, Yapacağız. diyor ama bilemiyorum artık çünkü
yukarıdan aşağıya gelinceye kadar dikkat edilmeyince her
seferinde biz, az önce Karayollarında olduğu gibi, bu sefer
şüphelenmeye başlıyoruz. Sürekli yeni maddeler
çıkıyor, araya eklemeler çıkıyor. İnşallah bu
tasarıda onu yaşamayız.
Bu nedenlerle genel olarak
baktığımız zaman bu yasama süreci içerisinde ve
taslağın tasarıya dönüşmesinden sonraki süreçte de çok
katılımcı bir yaklaşım sergilenmediği,
uzlaşmacı bir tavır sergilenmediği için biz bu usul
açısından ve süreç açısından tasarıya genel olarak
muhalifiz. Çıkması konusunda desteğiz çünkü ihtiyaç var ama
eksikliklerin tamamlanarak bu hususların ortaya konulması ve
eksikliklerin tamamlanması suretiyle bu kanunun çıkarılması
gerekirdi diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Osmanlıdan bu tarafa diyanet devam ediyor. Yeni
bir kurum değil ancak kanunlarında değişiklikler
yapıyoruz. Diyanet İşlerinin Osmanlı devlet yönetiminde de
karşılığı meşihat idi ve ilginçtir orada da
meşihatı temsil eden şeyhülislam Bakanlar Kurulunun bir üyesiydi
ve diğer nazırların aksine doğrudan padişah
tarafından atanıyordu. Yani orada da bu kurumun daha farklı
olduğu ortaya konulmuş durumda ve yine cumhuriyet döneminde de az
önce kurulurken bahsettiğim gibi, kurulduktan sonra da o statü korunarak
devam ettirilmiş. Sonraki süreçlerde 1961 Anayasasıyla birlikte de
anayasal bir kurum hâline gelmiş. 154üncü maddesinde aynen şöyle
diyor: Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri
Başkanlığı özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir. Yani anayasal bir kurum hâline gelmiş. Yine 1982
Anayasasında ise 136ncı maddede Diyanet İşleri
Başkanlığı düzenleniyor ve Genel idare içinde yer alan
Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir. deniyor. Yani, milletçe bütünleşmenin de bir aracı
olduğu, o dayanışmayı sağlamanın bir aracı
olduğu da buraya eklenmiş durumda.
Dolayısıyla, her
türlü siyasi görüş ve düşüncenin üstünde kalarak birlik, beraberlik,
fedakârlık ve yardımlaşma gibi dinimizin yüce prensiplerini de
halkımıza, insanlarımıza benimsetmekle görevli bir
kurumdur. Bu çerçevede, İslamın güzel ahlak sistemi içinde
vatandaşlarımızın mutlu olmalarını, dinî ve millî
sorumluluk duygusu içinde çalışmalarını sürdürmelerini,
insani ve manevi değerlere, millî ülkülere
bağlılıklarını sağlamak için yurt içinde ve yurt
dışında yoğun bir disiplin içerisinde
başarılı, etkin ve yaygın bir din hizmeti sunmak da bu
kurumun, yani Diyanet İşleri Başkanlığının
temel görevidir.
Kısacası, Diyanet
İşleri Başkanlığı görev ve sorumlulukları
itibarıyla, kamu düzeni açısından ve toplumsal
barışın sağlanması açısından, sosyal
hayatımız açısından da gerçekten etkili olması gereken
bir kurumdur. İşte, bunun farkında olan Milliyetçi Hareket
Partisi, az önce bahsetmiş olduğum gibi, o kitapçığı
hazırlamış, sunmuştur. Hâlâ içerisindeki şeyler
geçerlidir ama buraya baktığımız zaman bazı hususlar var
ki
Aksaklıklar, alt komisyon ve komisyonda yaptığımız
çalışmalara rağmen devam ediyor. Ben onlardan
bazılarına burada değinmek istiyorum. Umulur ki Sayın
Bakanımız bu tekliflerimizi dikkate alır, eleştirilerimizi
dikkate alır, bu süreç içerisinde o eksiklikleri de gidererek gerçekten
olması gerektiği gibi, siyaset üstü, partiler üstü, Türkiye'nin
güzide bir kurumu olan Diyanet İşleri
Başkanlığına hem Osmanlıda hem Atatürkün
koyduğu yerde kalmasını sağlayacak bir düzenleme
yaparız ve tüm tartışmaların üstünde bu kurumu tutarak
dinimizi, yüce dinimizi insanlarımıza anlatmayı sağlayacak,
diğer konularda da bilgilendirecek bir kurum hâline getiririz diyorum.
Bu vesileyle, tasarıya
ilişkin birkaç görüşlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum
değerli arkadaşlarım.
Birincisi, teşkilat
yapısında bazı sıkıntılar var. Bu getirilen
düzenleme, öncelikle toplumda barışı sağlayacak bir kurumun
kendi çalışanları içerisinde adaleti ve barışı
sağlaması birinci husus olmalıdır diye düşünüyorum.
Taşra ve merkez teşkilatı arasında eğer bir ikilik
yaratırsanız ki asıl yük taşradadır. İnsanlarla
yüz yüze gelen, onlara dinî konularda eğitim veren, onların günlük
ibadetlerinde aracı olan, çocuklarını eğiten, öğreten
genelde daha çok taşradaki çalışanlarımızdır.
Onun için, öncelikle bu barışı sağlayacak, bütçe
imkânları nispetinde onların özlük haklarını da
iyileştirecek hususlara yer verilmesi gerekir. Yani bunu tekraren
söylüyorum: Bugünün konusu değil, siyasi polemik hususu olarak
söylemiyorum. Aynen söylediğim hususlar, özlük haklarının
iyileştirilmesi olarak ve aradaki kurumlarla ilgili önerilerimiz bizim de
mevcut ama eldeki imkânlar nispetinde ne yapabiliyorsak burada uzlaşma
içerisinde ama çalışma barışını bozmadan, sınıflar
arasında, taşra ve merkez arasındaki hem ücret hem de
ödeneklerle ilgili adaleti bozmadan, hem de kadrolarla ilgili geçişler
yaşanacak bir yeniden yapılanma yapılıyor, ona da dikkat
ederek, hassas olan bu kurumu yıpratmadan bu kanunu buradan
çıkarmamız gerekiyor.
Şimdi, başka bir
husus var değerli arkadaşlarım: Az önce Karayolları
Kanununda da konuştuk. Gelen bütün kanunlarda var. 3046 sayılı
Kanun burada duruyor. Her seferinde gösteriyorum, arkadaşlara söylüyorum. Bakanlıkların
kuruluş ve görevleri hakkında, teşkilatları hakkında
kanunumuz var. Arkadaşlara söylediğimiz zaman
Böyle bir süzgeçten
geçmeden geliyor, sıkıntımız orada. Birisinde düzeltiyoruz,
öbüründe eksik kalıyor; birisinde birazını düzeltiyoruz,
diğer kanunda yine eksik kalıyor. Bir standart olması gerekiyor.
Aslında bunların hepsinin kamu personel rejiminde köklü bir
değişikle, bütün sınıfların, unvanların,
aşamaların belirlenmesi gerekiyor.
Burada neyimiz var?
Örneğin, hizmet birimlerinin hepsini tek maddede saymışız.
Bakın 6ncı maddeye, içinden çıkma şansınız var
mı, yukarıdan aşağıya bir bakın. Hepsi, tek madde
içerisinde bütün genel müdürlükler sayılmış. Ana hizmet
birimleri, yardımcı hizmet birimleri, denetim, danışma
birimleri ayrı ayrı 3046ya göre sınıflandırılması
gerekiyor. Söylediğimiz zaman
Böyle kaldı. Genel müdür
yardımcılığı yok. Bir genel müdürlüğün
kurulabilmesi için 3 tane daire başkanı, onun altında şube
müdürleri diyoruz, arkadaşlarımız daha farklı bir
örgütlenmeye gitmenin doğru olduğunu düşünüyorlar ama bir ikilik
yaratıyoruz. Yani altında belli şeylerin doluyor olması
lazım. Dolayısıyla burada bir sıkıntımız
var.
Diğer bir önemli husus:
Teşkilatla ilgili, teftiş kuruluyla ilgili konularda iktidar mensubu
arkadaşlarımızla anlaşmazlığımız var.
Diyanet İşleri Başkanlığı da biraz da yumuşak
olsun diye Rehberlik ve Denetim Başkanlığı
demişlerdi, bizim ricamız üzerine yine Teftişi koydular ama
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı dediler. Gerekçesi
güzel: Efendim, önce rehberlik edelim. Güzel ama rehberlik etmek zaten bütün
yöneticilerin görevi, rehberliği zaten yapacaklar, hem bize yapacaklar hem
oradaki idarecilere yapacaklar. Dolayısıyla teftiş işi
farklı bir iştir, kariyer mesleğidir. Bu konuda da hassas
olmamız gerekiyor, çünkü diğer bir önemli husus olan örneğin hac
ve umre hizmetlerimiz var. Bu konuların kesinlikle Şüyuu vukuundan
beter. diyeceğimiz birtakım şeylerle, isnatlarla
karşılaşması çok kötü bir şey olur. Onun için
teftiş müessesesi hem bu işlerdeki şeffaflığı
sağlama hem kamuoyunu bilgilendirme anlamında hem de soru
işaretlerini giderme anlamında önemli bir kurumdur. Bu konuda biraz
daha dikkatli olmamız gerekiyor. Önergelerimiz var. İnşallah o
konuyu da yeri geldiği zaman sizlere sunacağız.
İllerdeki teftiş
kurulları da kaldırılıyor, murakıplık
kalkıyor bu şartlarda. Dolayısıyla aşağıya
doğru bir sıkıntımız olacak.
Ücretlerdeki
eşitsizliği söylemiştim.
Hac ve umre işleriyle
ilgili sıkıntı da tam giderilemedi.
Arkadaşlarımızın eleştirileri var.
Ucuzlamasını, rekabetçi hâle gelmesini istiyoruz. Ancak şeffaf
bir şekilde, hesap verebilir bir şekilde kaynaklarının ve
harcamaların nereye gittiğinin denetlenmesi gerekiyor ki kamuoyu bu
yaptığı ibadetle ilgili herhangi bir sıkıntıya,
insanlarımız, düşmesin diye bilgilendirilmesi gerekiyor.
Özet olarak, bu konularda
bazı çalışmaların yapılması gerekiyor. Başta
söyledim, Sayın Mehmet Serdaroğlunun vekil imamlarla ilgili teklifi
vardı, Sayın Bakan Dikkate alacağız. diyor, inşallah
alırız.
Yine, geçiş döneminde
birtakım personelin sıkıntıları var, şube
müdürlerimiz var, onların sıkıntılarının
giderilmesi gerekiyor.
Genel idare hizmetleri
sınıfıyla ilgili yukarıda belli bir iyileştirme
yaptık ama burada Sayın Bakanım -bilemiyorum- Maliye
Bakanlığına bir daha bu süreçte ricada bulunabilir. Yüzde 25lik
bir şey ilave edildi, sonra yüzde 50 denildi ama tazminatsız olarak
baktığımız zaman ek ödeme hariç, o da yüzde 25in
altına geliyor. Biz onun hiç olmazsa yüzde 35e
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Artı, Diyanet
İşlerinde de eğitim birimlerimiz var ama bir diyanet akademisi,
bir polis akademisi gibi, yine adalet akademisi gibi daha büyük çapta, merkezî
bir şeyin kurulması gerektiğini önermiştik.
Esas itibarıyla burada
başka bir husus da
Yine az önceki konuşmacılar da değindi.
İçinde bir maddede muğlak bir şekilde geçiyor, Alevi
vatandaşlarımızla ilgili hususlarda bir müessese, teşekkül
falan diye laflar geçiyor ama somut bir şey yok. Bu konuda da Sayın
Genel Başkanımızın on madde somut bir şekilde
önerileri vardı. Bu konularda da Milliyetçi Hareket Partisi olarak gelecek
olan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
önerilere açık
olduğumuzu söylüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu, normalde ne kadar eksiklik olursa olsun önerilerle
tamamlanabilecek bir tasarı. En azından bu önemli kurumla ilgili
tasarıyı siyasi mülahazalarla değerlendirmeyelim diyorum
sizlere, bu kurumun güzide yerini koruyalım, daha iyi geliştirelim,
toplumsal huzurumuzu, barışımızı sağlamada, çocuklarımızı
daha iyi insan olarak yetiştirmede hem ülkemize, milletimize hem de tüm
insanlığa, İslam âlemine hayırlı çocuklar olarak,
hayırlı evlatlar olarak yetiştirmemize vesile olacak bu kuruma
hep beraber emek verelim diyorum. Atatürkün söylediği, o dönemde Diyanet
İşleri Başkanına ve Diyanet kurumuna verdiği önemi
sürdürelim ve dinin öğretilmesi konusunda, İslam dininin bir
akıl dini olduğunu, Elmalılı Ahmet Hamdiye
yazdırdığı tefsirde İtikaden Matüridî olsun Hoca
Efendi. diye dipnot düşürdüğünü de aklımızdan
çıkarmayalım.
İslam dininin akıl
dini olduğunu, aklımızı kullanarak bu meseleleri, bu
eksiklikleri de önergelerle giderebileceğimizi düşünüyor,
inşallah bu uyarılarımı dikkate alır, bu kurumun
tartışılmasını önleyecek bir yasayı da bu Genel
Kuruldan çıkarırız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Günal.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çiçek.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Diyanet İşleri
Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken gruplar
adına konuşma yapan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili
Sayın Akif Hamzaçebiye, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına konuşan Mehmet Nezir Karabaşa, MHP Grubu adına
konuşan Mehmet Günal Bey arkadaşlarıma teşekkür ederek
sözlerime başlamak istiyorum çünkü Diyanet İşleri
Başkanlığının ifade ettiği o mükemmel yeri en
güzel şekilde, veciz bir şekilde değişik perspektiflerden
ele alarak ortaya koydular, yakışan oydu. İnşallah
kanunumuzun bu yakışan tarzda çıkarılmış
olması hepimize mutluluk verecektir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Diyanet İşleri
Başkanlığı teşkilatı cumhuriyetimizle beraber
kurulan en köklü ve en eski teşkilatlarımızdandır. 1920
yılında kurulan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmetinde Diyanet
İşleri Başkanlığı Şeriye ve Evkaf Vekâleti
adıyla bakanlık olarak yer almıştır. Diyanetin o günkü
konumu, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün İslam
dinine ve Diyanet İşleri Başkanlığına verdiği
önemi göstermektedir. Daha sonra 3 Mart 1924te bakanlık vasfıyla
kurulmuş, 429 sayılı Kanun
Diyanet İşleri
Başkanlığının konumunun, görüldüğü gibi, 1920den
itibaren kademe kademe gerilediğini, belli bir süre sonra da Anayasa
Mahkemesinin Kuruluş Kanununun ilkin 1976 tarihinde, ikincisinde ise 1979
tarihinde iptal edilmesiyle kararnameler ve genelgelerle idare edilen, o günden
bu yana kaderine terk edilen, kanun düzenlemesi bir türlü yapılamayan,
otuz küsur seneden beri bugünü bekleyen teşkilat hâline geldiğini
görüyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, biraz önce Akif Hamzaçebi Beyin de
belirttiği gibi, Atatürk döneminde Diyanet İşleri
Başkanlığının protokoldeki yeri
cumhurbaşkanı, başbakandan sonra üçüncü sıradır.
Diyanet İşleri Başkanlığından sonra Genelkurmay
Başkanlığı yer alıyordu dördüncü sırada.
Şimdi Genelkurmay Başkanlığı yerini muhafaza ediyor,
Diyanet İşleri Başkanlığı bütün kurum ve
kuruluşlardan sonra
Birkaç tanesini sayayım size: En son Türkiye
Bilimler Akademisi Başkanlığı, Merkez Bankası, Rekabet
Kurulu Başkanlığı, Başbakanlık Özelleştirme
İdaresi Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulundan sonra elli birinci
sırada yer alıyor. Bu bize, Diyanet İşleri
Başkanlığına Atatürkün verdiği değeri ve bugünkü
konumumuzu en güzel şekilde, protokol listesine baktığımızda
ortaya koyuyor.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Niye yapmadınız sekiz yıldır?
MEHMET ÇİÇEK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Diyanet İşleri
Başkanlığı anayasal bir kuruluştur.
Anayasamızın 136ncı maddesinde Genel idare içinde yer alan
Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin
dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir. denmektedir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, çeşitli
maddeleri Anayasa Mahkemesince iptal edilen 633 sayılı Teşkilat
Kanunu ise ülkemizde İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla
ilgili işleri yürütme, din konusunda toplumu aydınlatma ve ibadet
yerlerini yönetme görevini Diyanet İşleri
Başkanlığına vermiştir. Demek oluyor ki Diyanet
İşleri Başkanlığının misyonu toplumun dinî
ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermek, millî birlik ve beraberliğe,
toplumsal dayanışmaya katkı sağlamak amacıyla
İslam dininin temel kaynaklarına dayalı, doğru ve güncel
bilgilerle toplumu din konusunda aydınlatmak, inanç, ibadet, ahlak
esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, iç ve dış
mihrakların dinimize karşı hazırladıkları nifak
planlarını tespit edip onlara karşı toplumun inanç ve ahlak
değerlerini korumak, ibadet yerlerini yönetmektir. Diyanet
İşleri Başkanlığı İslam dininin doğru
anlaşılması ve aslına uygun uygulanmasıyla ilgili
konularda Türkiyede ve bütün dünyada referans olan bir kuruluştur, bütün
İslam ülkelerinin örnek aldığı bir teşkilattır.
Hizmetlerini güvenilirlik, birleştiricilik, kuşatıcılık,
doğru ve güncelleştirilmiş bilgiyi esas alarak laiklik ve
demokratik değerlere saygılı, tutarlılık
kurallarına uygun tarzda yönetmektedir. Diyanet İşleri
Başkanlığının ilke ve hedeflerini de şöyle
özetleyebiliriz, bu bir noktada Diyanet İşleri
Başkanlığının misyonunu da ortaya koymaktadır:
Toplumu din konusunda aydınlatırken dinin temel kaynağı
olan Kuran ve sünnete dayalı, sağlam bilgiyi esas almak,
Müslümanların on dört asırlık dinî tecrübesini göz önünde
bulundurmak, modern hayatı ve insanlığın ortak birikimini
de göz ardı etmemek, din konusunda mezhep, anlayış ve uygulama
ayrımı yapmaksızın vatandaşlık esasına göre
hizmet sunmak, sürekli bilgi üretmek, bilgiyi toplumla paylaşmak ve güncel
sorunlar hakkında yerinde ve zamanında açıklamalar yapmak,
toplumun yarısını
oluşturan kadınları din hizmetlerinin temel öğesi olarak
kabul etmek, kadın hakları, töre ve namus cinayetleri, kız
çocuklarına yönelik ayrımcılık, kız
çocuklarının eğitimi, zorla evlendirilmesi gibi konularda
toplumsal bilinci artırmak, engelli, kimsesiz, yaşlı, yoksul,
hükümlü ve tutuklu gibi ilgi ve desteğe muhtaç
vatandaşlarımızın yanında olmayı din hizmetimizin
ayrılmaz bir parçası kabul etmek, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın asimile olmadan kendi öz kimliklerine
bağlı kalmalarına ve yaşadıkları toplumla uyum
içinde olmalarına katkı sağlamak, yurt dışında
Türkiye'nin dinî alandaki tecrübe ve birikimlerinin
tanıtılmasını, İslam dininin doğru
anlaşılmasını sağlamak, asrın idrakine
İslamı en doğru şekilde sunmak, Müslümanların
yanında bütün dünya insanlığına insanca yaşamanın
ve yaşatmanın örneklerini sunmak.
İslam dini caminin dört
duvarı arasında kabul edilip uygulanamaz çünkü İslam dini inanan
insanın bütün yaşamıyla ilgili kurallar koyar ve bu
kuralların uygulanmasını ister. Onun için, Diyanet İşleri
Başkanlığı, insanımızın her türlü problemlerini
tespit edip onlara çözüm yolu bulmak mecburiyetindedir.
Diyanet İşleri
Başkanlığı teşkilatı mensuplarının bu
devletin kuruluşunda, İstiklal Savaşımızın
kazanılmasında ve cumhuriyetin kurulmasında kanı vardır,
teri vardır, gözyaşı vardır, emeği vardır. Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları İstanbulda İstiklal
Savaşının hazırlığını yaparlarken
hemen yanında İstanbulun din uleması vardı. Belgeler bunu
gösteriyor. Samsuna çıkışında onu Havza Müftüsü, Amasya
Müftüsü Hacı Tevfik Efendi karşıladı. Sivas, Erzurum
müftüleri kongrelerde organizatör oldular. Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi,
Yunanlılar İzmiri işgal edince cuma günü bütün camileri ibadete
kapatarak, cuma saatinde cemaat müftülük önünde toplanınca Bugün
vatanımız işgal edilmiştir. Vatanı işgal edilen,
hürriyeti elinden alınanlara cuma namazı farz değildir. Evvela
düşmanı yurdumuzdan atacağız, sonra cuma namazı
kılacağız. diyerek Egede ilk direnişi Denizlide
başlatmıştır.
İzmir Müftüsü
Rahmetullah Efendi ise aynı gün, zamanın İzmir Valisi İzzet
Beyin Yunan işgaline karşı çıkılmaması
şeklindeki telkini üzerine, İzmirde yapılan mitingde şöyle
hitap ediyordu: Vatan sevgisi imandandır. İzmirin asırlardır
ezan sesi yükselen semalarında kulakları tırmalayan çan
seslerine katlanmaktansa şerefle ölerek şehadet şerbetini içmek
daha iyidir. Kardeşlerim, ciğerlerimizde bir soluk nefes
kaldıkça, damarlarımızda bir damla kan kaldıkça,
anavatanımızı düşmanlara teslim etmeyeceğimize
Kuran-ı Kerime el basarak benimle beraber yemin ediniz. Vali Beye
dönerek Vali Bey, bu sakalım kanla kızarabilir ama bu alnıma
Yunan alçaklığını sükûnetle selamlamış
olmanın karasını sürerek huzuru ilâhiye çıkamam. diyerek
İzmir halkının ilk direnişini
başlatmıştır.
Ankarada cumhuriyetin
kuruluş hazırlıklarında, herkesin tereddütle
karşıladığı bir zamanda, Atatürkü Ankaraya
gelişinde, Dikmen sırtlarında Ankara Müftüsü Rifat Börekçi Hoca,
cemaatiyle karşılamış ve ölünceye kadar Atatürkün
yanında yer almıştır. Rifat Börekçi Hoca, Ulustaki
dükkânını, Keçiörendeki bağını satarak bugün
Papazın Bağı diye bilinen araziyi alıp
Cumhurbaşkanımıza -Atatürke- Köşkün yerini hediye
etmiştir. Atatürk de hemen yanındaki binayı Rifat Börekçi Hocaya
lojman olarak vermiştir. Ama ne yazık ki Rifat Börekçi Hocadan sonra
hiçbir Diyanet İşleri Başkanı bu mekânda ikamet
etmemiştir.
Bunları niçin sizlere
sundum değerli arkadaşlar? Bugün teşkilat kanununu
görüştüğümüz bu teşkilat, genel idarede hizmet veren
sıradan bir teşkilat olarak görülmemelidir, görmediğiniz için
sizlere teşekkür ediyorum. Bu din, siyasi kanaatimiz, mezhebimiz,
meşrebimiz ne olursa olsun hepimizin dinidir. Dinimizin hayatiyetini devam
ettiren bu kuruluş da hepimizin kuruluşudur.
Bugün ülkemizde
tartışıp durduğumuz problemlerimizin temelinde dinî,
ahlaki, kültürel, ekonomik alanlarda zafiyetimiz yatmaktadır. Bu
problemlerimizin hâllinde bilgili, yetkilerle donatılmış, bunun
karşılığında da sonuna kadar sorumlu tutulmuş bir
Diyanet İşleri Başkanlığının olması
gerekir. Diyanet her konuda görevini yapacak konumda olursa ülkemizin
gündeminde iç tehdit olarak adlandırılan irtica diye bir meseleye
rastlayamazsınız, illegal din adına faaliyet gösteren
kuruluşlar ülkemizde yer bulamaz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, dinî hayattaki otorite boşluğu dinî anarşiyi
meydana getirir. Tarihimize baktığımızda mezhep ve
meşrep kavgalarının tamamının temelinde dinî
otoritenin zafiyeti vardır. Diyanet İşleri
Başkanlığı ülkemizde bütün mezhep ve meşreplerin, din
adına hizmet üretmeye çalışan bütün sivil toplum kurum ve
kuruluşlarının, bütün tarikat mensuplarının hepsine
eşit ve adaletle yaklaşan bir kuruluştur, böyle
olmalıdır.
Camiler sadece namaz
kılınan mekânlar değildir. Geçmişte camiler aynı
zamanda müspet ilimler dâhil, bütün ilim dallarında eğitimin
yapıldığı yerlerdi, bugün de öyle olmalıdır.
Namazın kılındığı cami ile niyazın, yani
Allaha zikir ve duanın değişik usullerle, metotlarla ve
enstrümanlarla uygulandığı mekânların her birisinin
ihtiyacını karşılamak için hizmet veren Diyanet
İşleri Başkanlığı bu kurum ve
kuruluşların üzerinde bir şemsiye görevini ifa etmelidirler.
Mesela, ülkemizde camilerde her cuma günü tahminen 15 milyon insan cuma
namazı kılıyor, bayram namazlarında bu sayı 20 milyon
civarına ulaşıyor. Camiye gelen cemaat yarım saat ile bir
saat arasında camide vaaz dinliyor, hutbe dinliyor. Bu faaliyetlerle
Diyanet İşleri Başkanlığı milyonlarca insanı
dinî, millî, sosyal, kültürel, ekonomik ve benzeri konularda eğitiyor.
Diyanet bu yönüyle, tabiri caizse yediden yetmişe, bütün, kadın-erkek
milyonlarca Müslümana eğitim veren bir kurumdur.
Diyanet İşleri
Başkanlığı cami dışındaki faaliyetlerini
başarıyla sürdürüyor. Konferanslar, paneller, televizyon
programları, halkın ilgi ve ihtiyaç duyduğu haftalık ve
günlük neşir organları, Kutlu Doğum haftaları, Din
Görevlileri Haftası, millî günler, kandil geceleri kutlamaları
yapılıyor. Milyonlarca insana bu günlerin ve gecelerin önemi
anlatılıyor.
Her yıl 100 binin
üzerinde hacı vatandaşımıza, bütün dünya Müslüman
ülkelerine örnek olacak tarzda hac farizasının eksiksiz
yapılması için hizmet veriyor. İslam ülkeleri bu konuda Diyanet
İşleri Başkanlığını örnek kabul ediyorlar.
Bu konuda faaliyet sürdüren özel sektör turizm kuruluşlarına bilgi ve
lojistik destek vermeyi sağlıyor.
Diyanet eğitim
merkezleri aracılığıyla din görevlilerimizin bilgilerini
yenilemeleri ve değişen dünyamızın şartlarına
göre yeniden eğitilmeleri için programlar uygulanıyor. Kuran
kursları ve camilerde uygulanan yaz Kuran kursları
aracılığı ile 100 binlerce insanımız her yıl
bu konuda eğitiliyor. Ayrıca YÖK ile yapılan bir protokolle din
görevlilerimizin fakülte mezunu olmaları için açık öğretim
programları düzenleniyor, ilahiyat fakülteleri bünyesinde açılan
ilahiyat lisans tamamlama programlarına görevlilerinin
katılımları sağlanıyor.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Diyanet İşleri
Başkanlığı aynı zamanda uluslararası hizmet veren
bir kuruluşumuzdur. Yurt dışı hizmet ve
çalışmalarını koordine etmek üzere hâlen 18 ülkede
büyükelçilik bünyesinde din hizmetleri müşavirliği ve 24 başkonsolosluk
bünyesinde de din hizmetleri ataşeliği bulunuyor. Ayrıca
müşavirlik ve ataşeliklerin emrinde sınavdan geçirilmiş
1.119 din görevlisi şu an görev yapmaya devam ediyor. Bugün
itibarıyla Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri,
Kanada, Japonya, Avustralya, Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar ve diğer
vatandaş ve soydaşlarımıza yönelik olarak bilgilendirme ve
din hizmetleri açısından rehberlik yapma görevlerini din görevlisi
arkadaşlarımız sürdürmeye devam ediyorlar. Türk cumhuriyetleri
ile Balkan ve Kafkaslarda yaşayan Türk ve Müslüman toplulukları din
görevlisi ihtiyacını karşılamak amacıyla
açılmış bulunan Azerbaycan, Kırgızistan ve
Kazakistanda ilahiyat fakülteleri, Romanya ve Bulgaristanda yüksek İslam
enstitüsü, ilahiyat koleji, Azerbaycan Bakû Türk Lisesi, Romanyada yine bir
Türk lisesi, Bulgaristanda Rusçukta, Mestanlıda imam-hatip liseleri
faaliyetleri sürdürüyor. Ayrıca, değerli arkadaşlar, Türk
dünyasında misyonerlik faaliyetlerinin değerlendirildiği
sempozyumlar düzenleniyor.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şöyle, Diyanet İşleri
Başkanlığının genel kadrolarına
baktığımızda ülkemizde 81.433 mevcut camimiz var. Kadrolu
cami sayısı da 69.596, kadrosuz cami sayısı 11.748. Bu
kadrolar 4/B sözleşmeli, fahri görevli, hiç görevlisi olmayanlar olarak
baktığımızda bu kadroların süratle normal
kadrolaşmaya geçilerek değerlendirilmesi gerekir. Ülkemizde din adamı ihtiyacını
karşılamak için yapılan faaliyetler bunlardır ama bunlar
yeterli değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı
personelinin olmadığı camiler kontrolsüzdür,
dolayısıyla bu çalışmalarımızı, kadro
çalışmalarımızı artırarak devam etmeliyiz.
Şimdi, görüşüp
inşallah kabul edeceğimiz kanun teklifinde ne gibi
değişiklikler var, kısaca birkaç başlık hâlinde
onlardan da bahsetmek istiyorum. Diyanet İşleri
Başkanının beş yıl süre ile ve bir kimsenin en fazla
iki defa başkan seçilmesi şartı getiriliyor. Başkan
yardımcısı kadroları 5ten 3e indiriliyor. Din İşleri
Yüksek Kurulu üyelerinin hâlen yedi olan görev süreleri beş yıla
indiriliyor. Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanlarının kariyer
uzmanlıkları hâline getirilmesi temin ediliyor. Mushafları
İnceleme Kurulunun Mushafları düzenlemesi, üye
sayısının 8e yükseltilmesi, başkan ve üyelerinin beş
yıl süreyle atanması şartları getiriliyor. Teftiş
Kurulu Başkanlığı sadece teftiş eden, insanların
eksiklerini bulma anlayışının dışında
rehberlik görevi getiriliyor ki Diyanet İşleri
Başkanlığının temel görevlerinden birisi görevlilerine
ve bulunduğu çevredeki insanların tamamına rehberlik
yapmaktır.
Başkanlık hizmet
birimlerinin genel müdürlük tarzında düzenlenmesi getirilmiş.
Başkanlığın görev alanıyla ilgili konularda radyo
televizyon yayını yapması getiriliyor. İl ve ilçe
müftülüklerinde ihtiyaca göre şube müdürlüklerinin açılması
düzenlenmiş son derece isabetli tarzda. Başkanlık merkez
teşkilatında diyanet işleri uzmanlığı ve
yardımcılarının istihdam edilmesi getirilmiş.
Vaizlik mesleğinin
adaylık döneminden sonra vaiz, uzman vaiz ve başvaiz; Kuran kursu
öğreticilerinin Kuran kursu uzman öğretici ve Kuran kursu
başöğreticisi; imam-hatiplik mesleğinin de adaylık
döneminden sonra imam-hatiplik, uzman imam-hatiplik ve başimam-hatiplik
tarzında düzenlenmesi getiriliyor. Böylelikle teşkilat içerisinde
görevlilerin rekabet ederek belli yerlere gelmesi temin ediliyor.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Diyanet İşleri
Başkanlığı, resmî ve gayriresmî, üç haneli köyde bile
temsilcisi olan büyük bir teşkilattır. Atatürkün kuruluşundan
itibaren değer verdiği bu teşkilatın bugün maalesef, biraz
önce de söylediğim gibi, protokoldeki yerine bakarak konumunu yeniden
değerlendirebiliriz. O hâlde biz Diyanet İşleri
Başkanlığının yerini Atatürkün koyduğu yer
olarak belirlemek suretiyle bu güzide teşkilatımızı
asıl olması lazım gelen yerde görebiliriz. Sayın Hamzaçebi
bunu belirtti. İnşallah bu kanundan sonra Diyanet İşleri
Başkanlığının misyonu belirlenirken bu eksiklikler
giderilir.
Ülkemizin dinî, siyasi,
kültürel, ekonomik her türlü probleminin çözümünde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ÇİÇEK (Devamla) -
ayrıcalığın her türlüsünün ortadan
kaldırılmasını hedeflemiş, ön yargılardan
uzaklaşmış, özgür, dinamik, gerçekçi düşünebilen,
asrın imkânlarının tamamını kullanarak ülkemizin dinî ve
millî problemlerini çözme imkân ve kabiliyetinde, iyi gelişmiş,
inanan, dürüst ve gerçekçi, ülkesi ve ülkesinin bütün insanlarını
hiçbir ayrıma tabi tutmadan öz varlığı gibi sevebilen, her
türlü radikallikten uzak, dengeli, bilgisi ve becerisiyle halkı her konuda
aydınlatabilen, hayatı ve yaşayışıyla insanlara
örnek olan bir Diyanet teşkilatına ve onun kadrosuna her zamankinden
daha fazla bugün de yarın da ilelebet ihtiyacımız var.
Bu kanun düzenlenmesinin
milletimize, ilgili kurumlara hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Çiçek.
Şahsı adına
Tekirdağ Milletvekili Necip Taylan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Taylan.
NECİP TAYLAN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çıkacak olan Diyanet
yasasıyla ilgili kişisel konuşmamı yapıyorum.
Süre kısa. Olaya biraz
farklı bakmak istiyorum. Biraz da bu benim mesleğimle alakalı.
Yani sadece, Diyanet kuruluşunun, Diyanet teşkilatının
rakamları, bütçesi ve birkaç defa olan önemli değişiklik,
anayasal bir kurum olduğu meselesi zaten hep söylendi. Ancak biraz
farklı yönden görmemiz gereken bir konu var, ben kısaca onu toparlamaya
uğraşacağım.
Ülkemizde din konusu, bir
manada, şu anlaşamadığımız, bir türlü bir araya
gelemediğimiz terör problemi gibi bir problem olarak maalesef ortada
duruyor. Bunun sebebi, başta, birinci derecede sebebi, dine ve
dindarlığa
Bunlar farklı şeyler. Din, sosyal tarafı
olan, toplumu ilgilendiren, yani bir manada özel bir bilimi, yani din
sosyolojisini ilgilendiren bir konu. Dindarlık, o da ayrı bir
şey, bireyi ilgilendiren ve onun için de ayrı bir bilim dalı,
din psikolojisi. Bunlar birer bilim meselesi, ilim meselesi.
Şimdi, ülkemizde en çok
tartışılan konu, belki şimdiden sonra daha da
tartışılacak konu, din konusudur; tabii, buna bağlı
olarak laiklik meselesi. Şimdi, sıkıntı nereden
kaynaklanıyor birinci derecede? Çok çok duyuyoruz, bir aydınlanma
sözüdür duyuyoruz. Türkiye aydınlanmasını tamamlayamadı,
onun için Türkiyede din ve dindarlık bir problem. deniyor. Bu bana göre
çok saçma bir söz. Aydınlanma gökten gelecek bir şey değildir,
aydınlanma çok farklı bir şey. Aydınlanma dediğimiz
kavram, tarihî süreç içerisinde 18inci yüzyılın kavramıdır
ve evet, aydınlanma önemlidir. 18inci yüzyıl, aynı zamanda
aydınlanmayla beraber din ile toplumun ilişkilerinin gözden geçirilip
laiklik sisteminin kurulduğu yüzyıldır, laikliğin temellendirildiği
yüzyıldır.
Efendim, aynı şeyi,
konfeksiyon elbise gibi aynı şeyi getirip bize uygulamaya
kalktığınızda önermelerimiz isabetli olmuyor, neden
olmuyor? Batı dünyası Hristiyanlıkla, Batı diniyle,
Hristiyan dünyasındaki -dünyadaki- efendim, düşünce-din, felsefe-din,
toplum-din ilişkilerini aynen getirip ülkemize uygulamaya kalkarsak yani
bu süreci yaşamadan, bu süreci, efendim, sürecin bedelini ödemeden, biz
aynen Batılı normları getirmeye kalkarsak burada
varacağımız sonuçlar isabetli olmayacaktır değerli milletvekilleri.
Biz, bir anlamda laikliği bir şablon olarak aldık ve onun için
üzerinde de durmadık şimdiye kadar ve ideolojik baktık, problem
buradan kaynaklandı hep, ideolojik. Dünya görüşü bir kişinin,
herhangi birinin, dünya görüşü neyse, felsefesi neyse bunu aynen alıp
dine de uygulamaya kalktı, dini de o şablonun içine oturtmaya
kalktı. Onun için bir türlü din konusunda maalesef anlaşamadık
ve yaklaşık doksan yıllık cumhuriyet tarihimizde en çok
enerji tükettiğimiz konulardan bir tanesi de maalesef -belki en çoğu-
bu laiklik meselesidir. Laiklik konusunda da henüz anlaşmış
değiliz bu toplumda, ne yazık ki anlaşmış
değiliz. Neden anlaşamıyoruz? Sebebi de çok basit: Dinin bir
bireysel yönü var, bir de toplumsal yönü var. Çok zaman bunları birbirinden
ayırmadan dinin bireysel yönüne de biz farklı bakıyoruz;
baktık şimdiye kadar, baktık. Hatırlarsınız,
60lı yılları yaşı müsait olanlar, efendim bir evde
toplanıp bir şeyler, Kur'an okuyanlar bile sıkıntıya
girmişti. Ben hatırlıyorum, o zamanlar öğrenciydim. Böyle
durumlar oldu. Sebep: Dinin bireysel yönüyle toplumsal yönünü birbirine
karıştırmaktan oldu bu. Onun için, biraz da bu konuya, Diyanet
meselesine, Türkiyedeki dindarlığa biraz da bilimsel bakmak
gerekiyor galiba. Galibası fazla, bilimsel bakmak gerekiyor. İdeolojileri
bir tarafa terk edip, dünya görüşlerini bir tarafa bırakıp bu
konuda anlaşmamız gerekiyor.
Dikkat edersek Türkiyede
siyasi partiler kendilerini belirlerken önemli ölçüde din üzerinden
birtakım atıflar, referanslar yaparak belirlemeye
uğraşıyor ve neticede siyaset bunu yapınca tabanda halk,
insanımız ister istemez ayrışıyor: Laik-antilaik, din
düşmanı-din taraftarı, dindar ve dindar olmayan. Bu
ayrışmanın, tabanda bu ayrışmanın
sıkıntısı esasen siyasetin buraya referans olarak
kullanılmasıdır.
Şimdi, hep söylüyoruz:
Dini siyasete karıştırmayalım. Evet, temel ilke, hepimiz
buna evet diyoruz. Din siyasete karışmayacak kesinlikle. Camiye
siyaseti sokmayacağız. Bu konuda müttefikiz, bu konuda kimsenin
farklı düşündüğü yok. Ancak, burada din algısı, din
hakkındaki bizim dünya görüşümüz sebebiyle biz yine maalesef din
üzerindeki yargılarımızdan kurtulamıyoruz. O bakımdan,
artık bu din meselesini -Diyanet bir kurum, ayrı bir şey-
bilimsel ölçülerle, üst düzeyde, derli toplu, bunun üzerinde bir konsensüs, bir
anlaşmayla, bir neticeye varıp siyasi partilerimizin de dine
bakışı konusunda bir ittifak olması gerektiği
zamanı geldi geçti çünkü çok fazla enerji harcadık, çok fazla bu
ülkede efendim, vaktimiz gitti, toplumu ayrıştırdık, buna bir
son vermenin zamanı herhâlde geldi.
Şimdi, ülkemizde dinin
bir gelişimi var, bir tarihi var. Din, bizim geçmiş devletimizin çok
önemli bir unsuruydu. Bunda detaya girmek istemiyorum fakat önemli bir
kırılma dönemi, çok önemli bir değişim dönemi, malum
19uncu yüzyıl, yani bu problemi, bu sorunu, sıkıntıyı
biz cumhuriyetle beraber yaşamadık sadece. İyi takip edenler
bilirler, daha 19uncu yüzyılda, ki bunun yaklaşık Tanzimat
falandır kırılma zamanı, Tanzimattan sonra bu ülkede,
bugünküne benzer birtakım tartışmalar başladı. 19uncu
yüzyılın ikinci yarısında çok ciddi
sıkıntılar çekti bu toplum. Henüz o zaman laiklik bir mesele
olarak ortaya konmamıştı. Toplum laik
Yani düzen, sistem,
hukuk, devlet nizamı, laiklik meselesi söz konusu değildi ama buna
rağmen çok ciddi tartışmalar oldu 19uncu yüzyılın
ikinci yarısında. Sebep? Sebep yine, dünya görüşü, felsefesi,
insanların dünyaya bakışı, dünya görüşleri
belirliyordu dindarlıklarını da dine
bakışlarını. Daha o zamandan başladı ve biz bu
konuda, yeterli fikrî, zihnî hazırlığı yapmadan, yapamadan,
maalesef yapamadık bu hazırlığı ve yepyeni bir din
algısıyla karşılaştık 20'nci yüzyılın
ilk çeyreğinde. Bu hazırlığı yapamadık, zihnî
hazırlığımızı yapamadık.
Efendim, bu konuda yeterli
önderimizi yetiştiremedik, yeterli düşünce
adamlarımızı yetiştiremedik, tartışamadık, yine
o zaman da
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NECİP TAYLAN (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, vakit çok
kısa, yapılacak bir iş yok artık. Ya bırakın,
geçmişte olan oldu, efendim, sıkıntılar çektik, pek çok
enerji harcadık. Bugün yapılması gereken bir iki husus var,
kısaca söyleyip bitiriyorum.
Efendim, birincisi, bir defa
din ve dindarlık meselesinin bir
bilim işi olduğunu kabul etmek mecburiyetindeyiz. İki
tane koskoca bilim dalı var: Din psikolojisi, din sosyolojisi, daha
ötekiler de var, tarihi var, antropolojisi var, şusu var, busu var, geçin
ama bu iki bilim
Bir defa dine, dindarlığa bilim olarak
bakmamız lazım birincisi.
İkincisi, değerli
milletvekilleri, dinin eğitiminin çok dikkatli yapılması
gerekiyor. Bu konuda da iki husus var. Biri bunun ülkemizde bir gerçek, Kur'an
kursları. Aileler işte geldi, yaz Kur'an kursları diyoruz,
çocuklar okutulacak, camilere gidecekler, din kültürü verilecek; biri bu. Bu
biraz özel ama esas genel olanını Diyanet üstlendi bu işin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
NECİP TAYLAN (Devamla)
Bitirdim Sayın Başkanım.
Diyanetin
yaptığı buradaki misyon, üstlendiği misyon bir kitle eğitimidir,
bir toplumsal eğitimdir. Az önce Değerli
Konuşmacımızın, Mehmet Beyin söylediği gibi, bir cuma
namazında, bir bayram namazında, efendim, milyonlarca insan bu ülkede
vatanın birliği, bütünlüğü için dua ediyor ve amin diyor. Buna
çok dikkat etmek gerekiyor. Evet, vatanın birliği ve bütünlüğü
için, ordumuzun, efendim, başarısı için dua ediliyor ve amin
deniliyor.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Tek taraflı konuşuyorsun, kendi ideolojini
anlatıyorsun.
NECİP TAYLAN (Devamla)
Bu sebeple, efendim, bu konuya biraz daha farklı bakmak gerektiğini
düşünüyorum, hepimize saygılar sunuyorum. Diyanet yasasının
da ülkemize tartışmasız bir gelecek temin etmesini temenni
ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Taylan.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, çok kısa bir açıklamam olacak.
BAŞKAN Sayın
İnce, 60a göre.
Buyurunuz Sayın
İnce.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Diyanet
İşleri Başkanlığının dinin siyasete alet
edilmemesi konusunda herhangi bir görüşüne rastlamadığına
ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Milletvekili dinin
siyasete alet edilmemesi konusunda görüş birliği içerisinde
olduğumuzu söyledi, ben de katılıyorum, doğru.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Bireysel olarak söyledi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Bireysel olarak söyledi.
Ama, ben şunu merak
ediyorum: Diyanet İşleri Başkanlığı, namaz, oruç,
zekât, aklınıza gelebilecek bütün toplumsal olaylar, ne geliyorsa, her
konuda görüş bildiriyor. Ben, şu ana kadar Diyanet İşleri
Başkanlığının dinin siyasete alet edilmemesi konusunda
herhangi bir görüşüne rastlamadım. Ben mi eksiğim? Eksiğim
varsa, Sayın Bakan bunu düzeltsin. Diyanet İşleri
Başkanlığının dinin siyasete alet edilmemesi konusunda
da açıklama yapması gerektiğini düşünüyorum.
Bir başka şey, yine
Sayın Milletvekili Din konusunda, laiklik konusunda
anlaşamıyoruz. dedi. Bence dindarlarla anlaşıyoruz.
Dindarlarla bu toplumun bütün katmanlarının hiçbir sorunu yok.
Dindarlarla hiç kimsenin problemi yok. Bizim derdimiz, dindar geçinenler ve
dinden geçinenlerle.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İnce.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
6.- Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633
Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507)
(Devam)
BAŞKAN Hükûmet
adına Sayın Çelik konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Çelik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ülkemizi, toplumumuzu ve Orta Asyadan Balkanlara,
Kıta Avrupasından Japonyaya ve Amerika Birleşik
Devletlerinden Avustralyaya kadar çok geniş bir coğrafyayı
yakından ilgilendiren, Diyanet İşleri
Başkanlığımızın ve tüm mensuplarının
otuz yılı aşkın bir süredir beklediği son derece
önemli bir tasarının görüşmelerine başlamış
bulunuyoruz. Öncelikle, bugün, tüm milletimiz için ve özellikle de Diyanet
teşkilat mensuplarımız için son derece önemli günlerden biri.
Bildiğiniz gibi, 1924 yılında kurulan, 1935 yılında
ilk düzenlemelerine kavuşan, yapılan, gerçekleştirilen ve 1965
yılında kapsamlı bir düzenlemeye kavuşan Diyanet
Teşkilatı Yasamız aslında otuz bir yıldır
ikincil mevzuatla idare edilen bir konumda idi. Bugün 2010 ve 2010
yılında 23üncü Dönem Parlamentosu, hepimiz birlikte milletimizin
beklediği, Diyanet teşkilatının beklediği bu
yasayı birlikte gerçekleştiriyoruz.
Öncelikle, bu
tasarının olgunlaşmasına emeği geçen AK PARTİ
öncesindeki tüm bakanlara, tüm Diyanet İşleri başkanlarına
ve AK PARTİ iktidar olduğu dönemde bu görevi üstlenen çok
değerli Devlet Bakanımız Mehmet Aydın Beye, Said Yazıcıoğlu
Beye, Plan ve Bütçe Alt Komisyonu Başkan ve üyelerine, ayrıca Plan
ve Bütçe Komisyonu üyelerine, Diyanet İşleri
Başkanlığımıza, Diyanet İşleri
Başkanlığı teşkilatı mensuplarına,
hasılı emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum.
Değerli milletvekilleri,
az önce de ifade edildiği gibi, cumhuriyetimizle yaşıt en eski
ve en köklü kuruluşlarımızdan biri olan Diyanet İşleri
Başkanlığı 1924 yılında kuruldu ve 429 sayılı
Şeriye ve Evkaf ve Erkan-ı Harbiyei Umumiye Vekaletlerinin
İlgasına Dair Kanunun 1inci maddesiyle getirilen Türkiye
Cumhuriyetinde muâmelatı nâsa dair olan ahkamın teşri ve
infazı Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun teşkil ettiği
Hükümete ait olup dini İslamın bundan maâdâ îtikâdât ve ibâdâta dair
bütün ahkam ve mesâlihinin tedviri ve müessesâtı diniyenin idaresi için
Cumhuriyetin makarrında bir Diyanet İşleri Reisliği
makamı tesis edilmiştir. hükmünün, cumhuriyetimizi kuran iradenin
Diyanet İşleri Başkanlığına atfettiği önem
ve yüklediği görevi açıkça ortaya koyması açısından
son derece önemli olduğu inancı içerisindeyim.
Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ilgili çok farklı görüşler,
farklı değerlendirmeler, farklı söylemler, özellikle son
günlerde de ifade ediliyor. Bu çerçevede şunu ifade etmek isterim: Diyanet
İşleri Başkanlığı, genç Türkiye Cumhuriyetinin
çağdaş ve özgün yapısını tamamlayan bir cumhuriyet
kurumudur. Bize düşen görevler var tabii ve bizim de hep birlikte
belirlediğimiz bu alanda hedefler var: 21inci yüzyılın Türkiye
Cumhuriyetine yaraşır, bütün kesimleri kuşatan bir kurum hâline
dönüştürmektir Diyanet İşleri
Başkanlığını. Türkiyeden beklentisi olan -yalnız
ülkemiz açısından değil, Diyanet İşleri
Başkanlığı, biraz sonra da ifade edeceğim gibi, seksen
bir ülkeye yayılmış, hizmetleriyle ün salmış, önemli
kurumlarımızdan bir tanesi- tüm Türk ve İslam dünyasına da
model olacak bir teşkilat hâline Diyanet İşleri
Başkanlığımızı dönüştürme hedefi,
çabası ve gayreti içerisindeyiz.
Değerli milletvekilleri,
429 sayılı Yasa yürürlüğe girdikten sonra, 1935
yılında yeniden bir dizayna ihtiyaç duyulmuş, yeniden dizayn
edilmiş ve 1965 yılına kadar, ağırlıklı,
özellikle Diyanet İşleri Başkanlığının
görevleri meselesi ikincil mevzuata atfedilmiş, ikincil mevzuat
çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanı görevlerini
sürdürmüş. Burada doğan ihtiyaca binaen Yasa 1965 yılında
tekrar ele alınıyor ve 1965 yılında 633 sayılı
Yasa yürürlüğe giriyor, Parlamento bunu kabul ediyor, onaylanıyor ve
1975 yılına kadar bu şekilde geliniyor. 1975 yılında
yine ihtiyaç duyulması neticesinde 633 sayılı Yasada bazı
değişiklikler yapılıyor.
O esnada
Cumhurbaşkanlığı makamı ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi arasında yaşanan tartışma
Tartışmanın konusu şu: Cumhurbaşkanı,
yasaların ikinci kez görüşülmesi konusunu
Yani Yasaları ikinci
kez görüşülmek üzere Meclise gönderir mi göndermez mi?
tartışması yapılıyor. O tartışma
neticesinde, Cumhurbaşkanlığının görüşü
gönderebileceği, yüce Meclisin görüşü ise gönderemeyeceği
istikametinde gelişiyor ve Meclis, görüşülmemesi istikametindeki
yazısını makama gönderip yasanın
yayınlanmasını sağlıyor. Cumhurbaşkanı da o
süreçte yasayı Anayasa Mahkemesine götürüyor ve yasa, biçim
açısından iptal ediliyor. Yani, Cumhurbaşkanı ikinci kez
görüşülmek üzere bu yasayı Meclise gönderebilir. düşüncesini
Anayasa Mahkemesi haklı buluyor ve biçim açısından iptal ediyor.
Yani, yasanın özü itibarıyla bir değerlendirme neticesinde bir
iptal söz konusu değil. Yasa, biçim açısından
-anlattığım olay çerçevesinde- iptal ediliyor ve bir
yıllık bir süre veriyor. Bir yıllık süre içerisinde bu
konunun görüşülmesi
MUHARREM İNCE (Yalova)
Hangi yıl Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Tabii, ihtilal süreci, 79 yılı ihtilal süreci
geliyor. Bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar veriyor Anayasa
Mahkemesi. İşte o bir yıl, bugünkü gün oluyor yani tam otuz bir
yıl geçmiş oluyor değerli milletvekili arkadaşlarım.
Böyle önemli bir düzenlemeyi
bugün birlikte gerçekleştiriyoruz. Söyleyeceğim çok şey var ama
zamanı da dikkate alarak burada ifade edilen bazı konulara öncelikle
değinmek istiyorum:
Onlardan biri: Avrupa
Birliğiyle din-devlet ilişkileri konusu ele alındı, dile
getirildi. Öncelikle şunu ifade edeyim: İngilterede kral veya
kraliçe kilisenin başıdır. Danimarkada Kilise
Bakanlığı bulunmaktadır. Türkiyede Diyanet
İşleri Başkanlığının yani diyanetin
kamusallığı, din hizmetini herkese taşıma görevi
vardır. Ayrıca, Avrupa AB Anayasasının 52nci maddesi her
üye ülkenin dinî kurumlarını kendi tarihî gelenek ve yorumuna
bırakmıştır.
İkinci olarak, Avrupa
ülkelerinde dinî kurumların devletle daha kapsamlı bir ilişki
içinde olduğunu müşahede ediyoruz, görüyoruz.
Üçüncü olarak da Almanyada
kilise çalışanlarının sayısının 1 milyon
civarında olduğunu da yüce heyetle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
yine burada birçok konuya değinildi. Genel idare hizmetleri
sınıfındaki din hizmetleri sınıfına ödenen yüzde
25lik miktar, Komisyonda bütün gruplarla birlikte
yaptığımız değerlendirme neticesinde yüzde 50ye
çıkarılmıştır.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Bütün gruplar yüzde
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Yaptığımız değerlendirmelerde
yüzde 25lik miktar yüzde 50ye çıkarılmıştır. Tabii,
arkadaşlar, yani ben sizlere teşekkür ediyorum, ne Komisyonda ne Genel
Kurulda bunu bir politik malzeme hâline getirmedik. Devletimizin imkânları
ortadadır ve Diyanet camiamızın talepleri ortadadır, her
alanda özlük haklarıyla ilgili çok ciddi iyileştirmeler
gerçekleştirildi. Bunu birlikte yaptık. Onun için ben sizlere de
teşekkür ediyorum. 135 liralık bir ek ödeme imkânı
sağlandığını burada ifade etmek istiyorum.
Hutbelerle ilgili bazı
konulara değinildi. Merkezî hutbe yazımının üç yıl
önce kaldırıldığını yine belirtmemde yarar var
diye düşünüyorum.
Sayın Hamzaçebi önemli
konulara burada temas etti. Şu şekilde ifade edebilirim: Diyanet
İşleri Başkanlığı ahlaka vurgu yapmıyor.
gibi bir yanlış anlaşılmanın, yani onu kastederek
söylediği inancında değilim ama Diyanet İşleri
Başkanlığının bütün dönemler itibarıyla
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Ahlakı tartışmadı, belki iyi ahlak demiştir.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) İslam Dini, iyi ahlak dini. dedi Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Hayır, böyle bir anlaşılma olmasın
diyorum. İfadesi de o değildi, niyeti de o değildi ama böyle bir
sanki Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda bir zaaf
içinde gibi bir anlaşılma oldu. Onu kendi adına da, kendi
adıma da söylüyorum, böyle bir niyeti de yok zaten Sayın
Hamzaçebinin. Çok ciddi bir şekilde bu konuya vurgu
yaptığını belirtmek istiyorum. Özellikle doğru bilgiye
dayalı ahlak eksenli dindarlık konusu üzerinde Diyanet
İşleri Başkanı yoğun bir gayret ve çaba sergilemektedir.
Mükemmel midir bu? Bu yönüyle bir eleştiri varsa, bunun mükemmel
olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Bu konuların
gündeme getirilmesinden de son derece memnuniyet duyduğumu ifade etmek
istiyorum.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Belki iyi ahlak demiştir Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla)
ve hassasiyetle geliştirilmesi, üzerinde
durulması açısından bunu ifade ediyorum.
Son yedi yılda
yapılan yayınlar, inanın, mukayese etmenizi istiyorum,
yetmiş yılda yapılan yayınlar mesabesindedir. Yani burada
nasıl bir yol izlediğini, nasıl bir çaba sarf edildiğini,
nasıl bir emek sarf edildiğini belirtmek açısından
yararlı olduğu inancındayım. Milletimizin nezdinde Diyanet
İşleri Başkanlığının itibarı
artmıştır. Uluslararası arenada da
danışılan, müracaat edilen en önemli kurumlardan bir tanesidir.
Avrasya şûraları, Afrika dinî liderleriyle yapılan
toplantılar, Balkan müftüleriyle yapılan periyodik toplantılar,
hatta Avrupa dinî liderlerle yapılan toplantılar dikkate
alındığı zaman, Diyanet İşleri
Başkanlığının geldiği nokta, ufuk
açısından, olaylara bakışı noktasında son derece
önemli gelişmeler katetmiştir.
2002 yılında
Diyanet İşleri Başkanlığı 28 ülkede bu
hizmetlerini sürdürürken, bugün birçok topluluk ve ülke bazında 81e bu
rakamın ulaştığını da belirtmemde yarar var.
Tabii ki, inanıyorum, hangi iktidar olsa, Türkiye'nin en önemli
kurumlarından bir tanesinin nasıl geçmişte
sayısının 28e çıkarılması konusunda bir gayret
sarf edilmişse, 81lere, 101lere çıkarılması konusunda
herkes aynı gayreti gösterecekti ama bu, bizim İktidarımız
dönemine kısmet olmuş. Bunu söylüyoruz. Umuyorum ki herkes aynı
çabayı gelecek dönemlerde de gösterir.
Vekil imamların kadroya
alınmasıyla ilgili burada talepte bulunuldu. Bunları da
Komisyonda tartıştık. Bir önergeyle, inanıyorum ki,
hepimizin ve özellikle vekil imam kardeşlerimizin beklediği bu soru
da cevabını bulacak. 2005 yılından sonra altı
aylık bir süre vekil imamlık yapmış din görevlilerimiz, altı
aylık süre içerisinde yapacakları müracaatlar neticesinde, böyle bir
imkânı yüce Meclisin kabul etmesi hâlinde gerçekleşmiş olacak.
Ayrıca, 2010
yılı içinde yasayla tanınan, yasayla elde edilen 9.882 kadronun
5 binine de açıktan atama imkânı getiriyoruz. Bu da Komisyonda kabul
edilmiş idi. Genel Kuruldan geçince, yasa yürürlüğe girince 5 bin
kadroyu da alma imkânımız olacak. Bunun önemini de
arkadaşlarımız belirttiler, son derece önemlidir. 11 bin
civarında, bugün camilerimizin görevlisinin, kadrolu görevlisinin
olmadığı dikkate alınırsa bu hizmetlerin önemi ve
nasıl verilmesi gerektiği konusundaki bilincin yüce Meclis ve
milletimiz tarafından takdir edileceği inancındayım.
Tasarı
hazırlanırken tüm kesimlerin görüşleri
alınmıştır. Yıllardır aslında bu yasa -otuz
bir yıldır- hazırlanıyor ve bugün huzurlarınıza
gelmiş bulunuyor, bunda da bir eksiklik olduğu kanaatinde
değilim.
Din Şûrası -Mehmet
Bey burada ifade ettiler- belli periyotlarda toplanıyor. Dördüncü Din
Şûrası toplandı ve gündemi Sosyal Hayat ve Din idi. Bu konunun
uzmanları günlerce bu konuyu tartışıyorlar, bunlar bir eser
olarak da daha sonra milletimize kazandırılıyor. Önümüzdeki
süreç içerisinde öne çıkan konular yine bu Şûra tarafından
tartışılacak ve milletimize bu bilgiler emanet edilecektir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz,
böyle geniş tartışılsaydı dedik Sayın Bakan,
şûra yapılmıyor demedik.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Evet, Diyanet Akademisi fikri bizim
tarafımızdan da uygun bulunan bir görüştür. İhtisas
merkezleri şu anda kuruyoruz, yedi ihtisas merkezi, yedi bölgede
düşünüyoruz, bu son derece önemli. Bunun bir akademi şeklinde ele
alınmasını tabii ki uygun buluyoruz fakat kurumlar arası
yaptığımız görüşmede bir mutabakat elde
edilemediği için bu çerçevede kalmış bulunuyor.
Yine, önemine binaen bugün
burada ifade edilen özellikle Alevilik konusu ve diyanet konusu ele
alındı, bu konuyla ilgili de bir iki hususu belirtmek istiyorum.
Öncelikle Diyanet
İşleri Başkanlığı Alevi
vatandaşlarımızın yaşadığı illerdeki
bütün görevlilerini Alevilik, Bektaşilik konusunda hizmet içi bir
eğitime tabi tutuyor. Öteden beri, klasik, kulaktan duyma yapılan
şikâyetlerin artık bugün olmadığını net bir
şekilde ifade etmek istiyorum. Bu hassasiyetlerin Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından gözetildiğini belirtme
açısından. İlk defa hutbelerde, vaazlarda ve televizyon
programlarında konu bilimsel olarak ele alındı. 21
Alevi-Bektaşi klasiği yayınlandı ve Alevilik referans
kaybından âdeta kurtuldu.
Bildiğiniz gibi,
şifahi kültür hâlindeki Alevi-Bektaşi geleneği yazılı
bir kültüre, olmasına rağmen, günümüze aktarılamadığı
için dönüştürülememiş idi. Bu konuyla ilgili Alevi-Bektaşi
klasikleri çerçevesinde Hacı Bektaşi Velinin eseri olan Makalât,
Şerhi Besmele ve Velâyetnâme gibi eserler günümüz Türkçesine Diyanet
teşkilatı tarafından kazandırılmasının
yanında, Dilgüşâ, Cabbar Kulu,
Dastanı İbrahim, Kitabı Dâr, Erkanname, Hızırname,
İlmi Cavidan ve Sarayname gibi Alevi klasiklerinin günümüze
kazandırılması konusunda da Diyanet İşleri
Başkanlığımızın gayretleri, çabaları
ortadadır. Bunların da takdirle
karşılandığını ifade etmek istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Alevi çalıştayları ile Diyanet Teşkilat
Yasasını tıpatıp mukayese etmeyi ben şahsen
doğru bulmuyorum. Bu çalışma son derece önemli bir
çalışmadır, otuz bir yıldır Türkiye'nin en önemli
kurumlarından biri olan Diyanet teşkilatının ve
teşkilat mensuplarının beklediği bir yasadır. Alevi
çalıştayları ise uzunca yıllardır ihtilaf konusu olan
bir konunun cumhuriyet tarihi değil, daha öncesinde de hiç ele
alınmayan bir ihtilaf konusunun ilk kez devlet tarafından ele alınmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) İlk kez devlet olarak ele aldık, taraflarla
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sonuçta bir şey yok ki! Hep konuşuluyor, icraat
yok! Neye bağlandı?
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bakınız, bu konu çok önemli bir konudur,
sonucu da göreceksiniz.
bir araya geldik,
konuştuk, şimdi önümüzdeki haftalarda raporunu ve bütün
konuşmacıların konuşmalarını içeren
tutanakları, her şeyi sizinle paylaşacağız, size
vereceğiz. Geldiğimiz noktada, bir: Sembolik anlamda önem
taşıyan Madımak Otelinin kamulaştırmasını
gerçekleştirdik. 15 Temmuzda mal sahibi yargıya götürmüş konuyu,
inanıyorum ki bedel artırımı olsa da olmasa da neyse o konu
bitmiştir, kamulaştırılmıştır.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Cemevleri ne oldu?
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Müsaade edin efendim.
İki:
Çalıştaylarda çıkan önemli bir konu din kültürü ve ahlak bilgisi
müfredatı konusudur. Şu anda Alevisiyle, diğer kesimleriyle Din
Öğretimi Genel Müdürlüğünün başkanlığında
müfredat çalışması, din kültürü-ahlak bilgisi öğretiminin
nasıl olması gerektiğiyle ilgili çalışma şu anda
devam ediyor ve önümüze bir metin gelecek. Bunu yine ilgili kesimlerle
tartışıp, artık çocuklarımıza din
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkanım, müsaadenizle.
Şimdi bu konuyu da derli
toplu bir şekilde ilgili taraflarla paylaşıp, bunun Din
Kültürü-Ahlak Bilgisi kitabı olarak çocuklarımıza
okutulmasını sağlayacağız.
Üçüncüsü, cemevlerinin
statüsü konusudur. Çalıştaylarda statü verilmesi konusunda ittifak
sağlanmıştır. Ama, ne olur, ülkemizin birliği,
dirliği her şeyin önündedir. Bu konularda mümkün mertebe çok
konuşmama, bu nazik konuyu hassas bir şekilde götürme çabası
içerisindeyiz. Şu anda Hukuk Komisyonumuz Adalet Bakanlığı
Müsteşarının Yardımcısının
başkanlığında kuruldu.
Ve cemevinin statüsü
nasıl olacak, mevzuatımızda nasıl yer almalı?
Bakın ben Cumhuriyet Halk Partisinin programını da okudum bu
konuda, sizin program da elimizde var. Yani burada toplumsal barışa
katkı sağlayacak bir şekilde bu talebin, insan haklarına
dayalı bu talebin yerine getirilmesi çabası, gayreti içerisindeyiz.
Yani bugüne kadar hiç ele alınmayan bir konu çözüm aşamasına,
çözüm virajını dönme noktasına gelmiş bulunuyor. Burada
birkaç aylık, bir iki aylık bir tahammülü de ben sizden istirham
ediyorum. Çıkacak olan neticeyi de sizlerle paylaşacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Çelik, lütfen tamamlayınız.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Son, toparlıyorum Sayın Başkanım.
Onun için özellikle şunu
söylüyorum: Geleceğin Türkiyesinde Diyanet vizyonu, Diyanet
Teşkilatı vizyonu ve tüm İslami yorumların bunun içinde yer
alması konusu bugün açısından farklı bir konudur, gelecek
açısından anlamlı bir konudur. Bunu bu şekilde kısa
bir cümleyle ifade ediyorum ve son olarak şunu söylüyorum: Diyanet
İşleri Başkanlığı Kurumu milletimizin
doğumunda var, düğününde var, tasasında var, sevincinde var,
şehidinde var, gazisinde var, istikbalinde var, bekasında var,
nihayet cenazesinde var. Toplumsal kabul ve meşruiyetin en güçlü kurumu
Diyanet İşleri Başkanlığıdır diye ifade
ediyorum. Tekrar tüm teşkilat mensuplarına bu yasanın
hayırlı olmasını diliyorum, milletimize hayırlı
olmasını diliyorum, bütün partilerin bu bakış
açısı ve bu katkılarından dolayı da bütün siyasi
partilere teşekkür ediyorum, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Çelik.
Sayın milletvekilleri,
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.20
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
507 sıra
sayılı Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, şahsı
adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yorucu bir haftanın sonuna geldik. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu hafta iki önemli kanunun
birini bitirdik, birine başlıyoruz. İkisi de
teşkilatlandırma kanunu. Kuruluş ve görevlerle ilgili hukuk
oluşturuyoruz.
Diyanet İşleri
Başkanlığının önemini tüm konuşmacılar
vurguladı. Gerçekten, ülkemiz ve insanımız açısından
Diyanet İşleri Başkanlığı
çok önemli görevler yapmaktadır. Olmazsa olmaz mahiyetinde bir
fonksiyonun, hem bireyin hem toplumun inanç dünyasını,
inancını, ibadetini ve bu hizmetin karşılayacak olduğu
alanları yöneten, bu konuda organizasyonu kuran, teşkilatları
yöneten bir kuruluş olarak Diyanet İşleri
Başkanlığı 1924 yılından bu yana,
cumhuriyetimizle yaşıt, çok değerli bir kurumumuzdur.
Diyanet İşleri
Başkanlığı -tüm anayasalarımızdaki yeri şu
cümlelerle ifade edilmiştir- Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün
siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve
milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek görev yapar.
diye Anayasamızda çok önemli bir alanı belirlemiştir. Bana
göre, bize göre burada iki önemli husus vardır. Tüm siyasi görüş ve
düşüncelerin dışında kalmak, ama bunu yaparken din ve
devlet işlerinin ayrı tutulması ilkesinin yani laiklik
ilkesinin, doğrultusunda böyle bir görevi yapmak ama bu görevi yaparken de
milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaçlamak.
Değerli milletvekilleri,
inanmak bireysel olarak her insanın en önemli hassasiyetidir.
Eylemlerimizi belirleyen çok temel duygu inanmaktır. İnanç
alanını, bu alana dönük hizmetleri programlayan, yöneten kurum olarak
Diyanet İşleri teşkilatı bu toplumun ve bireyin en temel
ihtiyacını, bu ihtiyacının
karşılanmasını tanzim eden çok değerli bir
kuruluştur, çok önemli bir fonksiyondur. Dolayısıyla biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Diyanet İşleri
Başkanlığını çok önemsiyoruz, çok değer
veriyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığında
çalışan tüm çalışanları, hocalarımızı,
görevlilerimizi, emeklerini çok değerli buluyoruz, onları her türlü
takdirin üstünde tutuyoruz, onların toplum hayatında ve bireyin
hayatındaki yerini biliyoruz, çok önemsiyoruz, onlarla ilgili bir
yapının hukukunu oluştururken de çok dikkatli olmamız
gerektiğini, çok üzerinde durmamız, düşünmemiz gerektiğini
tekrar ifade ediyoruz.
Otuz bir yıldan bu yana,
geç kalmış; maalesef, üzüntüyle ifade ediyorum, tüm hükûmetlerin, tüm
Parlamento tarihinin bir eksiği olarak ifade ediyorum, 1979dan bu yana
Diyanet İşleri Başkanlığı bir hukuka dayalı
olmadan yönetilmekte. İkincil hukuk dedi Sayın Bakan. Diyanet
İşleri Başkanlığının temel
fonksiyonlarını hukuklaştıran teşkilat
yasasının 12 temel maddesini Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, bir
yıl süre vermiş olmasına rağmen, otuz bir yıldan bu
yana bu bir yıl tamamlanmadı ve bu teşkilat yasası maalesef
çıkarılamadı, bugüne gelindi. Bugün, eksikliklerini ümit ederim
ki burada tamamlarız ama sonuç olarak bir teşkilat
yasasının çıkartılmış olmasını,
tamamlanmış olmasını, buraya getirilmiş
olmasını çok önemsiyorum. Buna karar veren iradeye ve katkı
veren tüm emeklere Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok teşekkür
ediyorum.
Bu kapsamda, bu anlamda, bu
kanunun bir teşkilat kanunu olması açısından
kapsayıcı olması gerektiği kanaatindeyim. Bu kanun
teşkilatın tüm alanlarını ve verdiği hizmetin tüm
yönlerini kapsayıcı olmalı. Bu kapsamada özellikle özlük
hakları konusunda Sayın Bakan adaletli olmalı. Taşra
teşkilatıyla merkez teşkilatı arasında özlük
haklarında eğer bir adaletsizlik varsa, inanç dünyasıyla ilgili
bir hizmeti tanzim eden böyle bir kurumun hukukunda böyle bir adaletsizlik
taşınamaz bir husus olur. Bu noktada şikâyetler var.
Hazırlanılan bu kanun tasarısında adaleti bütünüyle temin
etmediği yönünde teşkilatınızın içinden birimlerin
şikâyeti var, bunu önergelerimizde, bunu maddelerin üzerinde, bölümlerin
üzerindeki konuşmalarımızda ifade edeceğiz.
Bir başka husus: Diyanet
teşkilatı, Diyanet İşleri Başkanlığı
bin dört yüz yıllık geleneğin devamını, onun hizmetini
yürütüyor. Bu sürekliliği bozmamalı. Bir hukuk oluştururken,
günümüzün şartlarına uygun bir hukuk oluşturmak gayesiyle yeni
bir yapı kurulurken o geleneği bozmamalıyız.
Bir başka husus:
Müktesep mutlaka korunmalı. Bu hizmeti zor şartlarda bugüne kadar
veren insanlar, bu konuda alın teri döken, emek veren insanların
müktesebi korunmalı, yeni yapıya adapte etmeli, hizmetlerinin devamı
temin edilmeli. Bu anlamda, işte, fahri öğreticiler, Kuran
kurslarının hocaları, 4/Blilerin durumu, vekil imamların
durumu mutlaka, mümkün olabildiği kadar tatmin edici ama mutlaka adaletli
bir şekilde tanzim edilmeli. Otuz bir yıl beklemiş bir kanunu aceleye
getirmememiz gerekiyor. Sayın Bakan dedi ki: Tüm taraflarla uzun uzun
konuştuk. Yeterince konuşulmadığı, özellikle Diyanet
teşkilatıyla ilgili, özellikle taşra teşkilatıyla
ilgili olarak yeterince istişare edilmediği yönünde şikâyetler
bulunmaktadır. Bunlarla, ümit ediyorum ki bu müzakereler
sırasında eksik olan hususları burada tamamlarız.
Değerli milletvekilleri,
din hizmetlerinin, inanç ve ibadet hizmetlerinin ve ahlaklı nesiller
yetiştirilmesi hizmetlerinin değerini, önemini hep beraber burada ifade
ettik ama bunu ifade ederken unutmayalım ki inanmak duygusu en büyük ortak
paydamız. Bu ortak paydayı yaralayıcı,
ayrıştırıcı bir hukuk da geliştirmemeliyiz.
İnsanlar Yaradanın birleştirici ortak paydasında kendi
inançlarıyla ilgili neye ihtiyaç duyuyorlarsa onu karşılamak
mecburiyetindeyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı
İslam inancının ibadet, inanç ve ahlak kısmının
hizmetini sunmakla görevli ama mümkün olabiliyorsa tüm inançların, tüm
farklılıkların Yaradan ortak paydasında, inanmak ortak
paydasında talebini, ihtiyacını karşılayacak bir hukuk
geliştirmemiz lazım.
Ben Sayın Bakanın
hassasiyetine katılıyorum. Bazı konularda acele etmemek, çok
konuşmamak gerekiyor ama sorunları da sürekli erteleyerek, yok
sayarak ve o ayrışmayı görmezlikten gelerek çok da doğruyu
yapmış olmayız diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Bunun için, başladığınız ve Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Sayın Genel Başkanın dört defa grup
konuşmalarında ifade ettiği, teklif ettiği çözümleri de
dikkate alarak başladığınız bu Alevi kurultayı,
çalıştayı çalışmalarını
sonuçlandırmalısınız ve her anlamda bir olduğumuz,
beraber olduğumuz, kardeş olduğumuz, aynı Allahın
yarattığı en şerefli varlıklar olarak bu
coğrafyada birlikte yaşadığımız Alevi
kardeşlerimizin, Alevi inancına, Alevi İslam inancına
bağlı kardeşlerimizin taleplerini de mutlaka Diyanet gibi, yani
inancın hukukunu, inanç hizmetlerinin hukukunu belirleyen bir yapıda
yerini buldurmamız lazım.
Katılıyorum, acele
etmeyelim. Üzerinde çok polemik yapmadan, hatta hiç siyaset yapmadan yani parti
siyaseti yapmadan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
tamamlayınız sözlerinizi.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
-
sabırla ama istişare ederek, doğruyu yaparak, ama böyle bir
temel yapı kurarken mutlaka onları da bu
kapsayıcılığın içerisine alarak adaletli bir
şekilde o hususun da tanziminde, düzenlenmesinde adım atmamız
gerekir diye düşünüyorum.
Bu yasayı çok
önemsiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda iki grubu çok uzun
müddetten bu yana çalıştırıyoruz. Sayın Bakan bu
konunun taslağını bize getirdiği andan itibaren hem Plan
Bütçe Komisyonunda hem onun dışında, hocalardan, gerek Meclis
içerisinde milletvekili arkadaşlarımızdan gerekse
dışarıdaki uzmanlardan, bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi
ARGEsinin hazırladığı yayınlardan da faydalanarak
uzun bir çalışma yaptık. Ümit ediyoruz Sayın Bakan bir
karşıtlık olarak algılamaz. Biz önergelerimizde,
konuşmalarımızda bu kanuna katkı vermek istiyoruz. Bu
kanunun mükemmel çıkması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şandır, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Sayın Başkanım, bitirdim
Demin burada bir sayın
milletvekili ifade etti En fazla tartışılan, en fazla sorun
alanı olan, en çok sorunun çıktığı bir konuda kanun
çıkartıyoruz. dedi. Ben din, Diyanet işlerinin sorun
kelimesiyle anılmasını bir haksızlık olarak görüyorum.
Yani biz birçok konuda tartışabiliriz ama inanç konusunda, din
konusunda, özellikle de Diyanet konusunda, hoca efendileri
tartışarak, bu kurumu tartışarak biz bu kuruma çok da
iyilik etmiş olmayız. Suhuletle, sabırla iyiyi, mükemmeli bulmak
için burada karşılıklı katkı vermek niyetiyle, uzun
tartışmalarla bu kanunun mükemmel bir şekilde
çıkmasına katkı vereceğimizi ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Süremiz yirmi dakikadır.
Sayın Çalış,
Sayın Asil, Sayın Bulut, Sayın Ağyüz, Sayın
Yıldız, Sayın Çelik, Sayın Paksoy, Sayın Köse ve
Sayın Baratalı sisteme girmişler.
Soruların birer dakika
olduğunu tekrar yineliyorum.
Buyurunuz Sayın
Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuzdan Kastamonu Milletvekilimiz Sayın Mehmet
Serdaroğlunun vekil imamlara kadro verilmesiyle ilgili kanun teklifinin,
görüşmekte olduğumuz tasarıda yerini bulmadığını
görüyoruz. Görüşmekte olduğumuz bu kanuna ortak bir önerge ekleyerek
vekil imam, fahri öğretici ve 4/Bli
din görevlilerine kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çalış.
Sayın Asil
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, ilki 3-4
Haziran 2009da Ankarada başlayan Alevi açılımının,
sanırım, yedinci çalıştay ile ilk etabı sona erdi.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk kültürüne ve millî kimliğe ve
kardeşliğe büyük katkıları olacağına
inandığımız çözüm çabalarına katkı sağlamak
amacıyla değişik vesilelerle düşüncelerimizi ortaya koyduk.
Çalıştaylarda Alevi kuruluşlarımızın görüş
ve değerlendirmeleri ışığında ve hukukun
içerisinde olgunlaşan mutabakat zemini oluştuğunu memnuniyetle
gördük. Ancak bütün bunların tasarıya
yansımadığını görüyoruz. Çalıştaylarda Alevi
İslam inancına mensup kardeşlerimizin sorunları ve
beklentileri neler olmuştur? Bu sorunların çözümünde ve beklentilerin
cevaplandırılmasında ne gibi çalışmalarınız
olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Asil.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, Devlet Memurlarının Şikâyet
ve Müracaatları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde Türk Diyanet
Vakıf Sendikası, Başkanlığınıza
yazdığı yazılara cevap verilmemesi üzerine 12/11/2009
tarihinde 2825 sayılı yazı ile BİMERe müracaat
etmiştir. Şimdi, bu Yönetmelikin 14üncü maddesine göre cevap
vermeyen görevlilerin, Devlet Memurları Kanununun 125inci maddesine göre
disiplin cezası ile cezalandırılmaları gerekir. Bu konuda
ne gibi bir çalışma yaptınız?
İkinci sorum:
Balıkesir ilinde kaç cami vardır? Bu camilerin kaçında devletin,
sizin resmî görevliniz yoktur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın Ağyüz
Yok.
Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Hükûmetinizce dinler arası diyalog çalışmalarına destek
verdiğiniz bilinmektedir. Diyanet İşleri
Başkanlığı da buna maddi ve manevi katkı
sağlamaktadır. Hak geldi, batıl zail oldu. ayeti kerimesi ile
dinler arası diyaloğu nasıl izah etmektesiniz?
Ülkemizde değişik
isimler adı altında misyonerlik faaliyetlerinin köylere kadar
indiği günümüzde, vatandaşlarımızın dinî
değerlerinin korunması ve yaşatılması için ne gibi
tedbirler almaktasınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldız.
Sayın Çelik
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de özellikle
camilerimizin konumuyla ilgili, mimari durumuyla ilgili bir soru yöneltmek
isterim. Türkiyede camilerimizin, özellikle çarşı içerisinde ve kent
merkezinde olan camilerin, uygun, ibadetin huşu içerisinde
yapılmasına elverişsiz bir keşmekeş içerisinde
olduğunu görüyoruz. Cenaze namazlarında dahi, cenaze namazı
kıldırılamayacak bir konumda olduklarını görüyoruz.
Altları dükkân olarak açılıyor, kiraya verilen bölümleri oluyor.
Bundan arındırılarak estetiğe ve mimariye uygun hâle mümkün
olduğunca getirebilir miyiz camilerimizi? Birinci sorum bu.
İkincisi, yine
karmaşa içerisinde cami yapımı için para toplanıyor. Bunun
da sistematize edilmesi mümkün değil mi? Eski bir mülki amir olarak buna
çözüm bulmanızı istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelik.
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
yıllarını bu kuruma veren ve yapmış oldukları
çalışmalarla kurumu ve hizmetleri bugüne ulaştıran Diyanet
çalışanlarının emeğinin yeteri kadar
değerlendirilmediğini düşünüyorum. Hak ve adaleti tavsiye eden
kurumda bu durumu emeğe saygı ve adaletle nasıl izah edersiniz?
Durumunu iyileştirdiğinizi söylediğiniz personelin başka
bir kurumda çalışan personel ile maaşını kıyaslar
mısınız?
İkinci sorum:
Sözleşmeli Kur'an kursu öğreticilerini kadroya almayı
düşünüyor musunuz? Bu konuda hâlihazır bir çalışmanız
var mıdır? Yoksa bu konuda bir çalışma yaparak ilerisi için
söz konusu personele bir vaatte bulunur musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Paksoy.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ibadethanelerin elektrik borçları Diyanet İşleri Başkanlığınca
ödeniyor. Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bir tasarıyla
ibadethanelerin birikmiş elektrik borçları faizleriyle birlikte
silindi. Cemevlerinin elektrik borçları bu kapsamda silinecek midir?
Sayın Bakan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Alevilikten bahsetmek elbette ki cesur ve olumlu bir
adımdır. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyetinin Büyük Millet Meclisine
çok teşekkür ediyorum.
Merak ettiğim bir soru
var: Diyanet İşlerinin 100 bin civarında personeli var, bu
personel arasında Sünni İslam inancının
dışında, örneğin Alevi İslam inancını
taşıyan kaç kişi çalışıyor? Bunu merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın Baratalı
BÜLENT BARATLI (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle AKP Grubu
adına konuşan Sayın Milletvekilimiz Denizli, İzmir ve
Samsun müftülerinden bahsetti Kurtuluş Savaşımıza destek
veren, kendilerini yâd etti. Ben de onları yâd ediyorum ama tarihe not düşerken
Dürrizade Abdullah Efendiyi de unutmamak gerekiyor. Dürrizade Abdullah Efendi,
Atatürk ve millî mücadeleye katılanlar için idam fetvası veren bir
şeyhülislamdır. Türkiyede kalamamıştır. Rodosa
gitmiş ve daha sonra Osmanlıya en büyük hatam kılıç
çekmektir diyen Şerif Hüseyine sığınmış ve
Türkiyeye gelememiştir. Bunu katkı için söylüyorum değerli
arkadaşıma.
Sayın Bakana bir soru
sormak istiyorum: Sayın Bakan, 21inci maddenin altıncı
bölümünde din hizmetleri sınıfında, altıncı bölümde
Diyanet İşleri Başkanlığı Dinî Yüksek İhtisas
Merkezi Müdürüne de bir makam tazminatı veriyoruz. Bunu son derece olumlu
olarak karşılıyorum ancak bunu yaparken Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreter yardımcılarını devreden
çıkarıyoruz. Bu kul hakkı yemek demek olmuyor mu Sayın
Bakan? Kul hakkı gözetemiyoruz burada.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Baratalı.
Sayın Tan
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) -
Başkanım bir açıklama getirebilir miyim?
AHMET TAN (İstanbul)
Efendim, İstanbulda Zincirlikuyu Mezarlığının
girişinde bir ayeti kerîme yer alır. Her canlı ölümü
tadacaktır. diye. Bu ayeti kerimenin çevirisinde bir eksiklik olduğu
ifade edilmektedir. Külli nefsin zaikatül mevt., Bütün nefisler ölümü
tadacaktır. diye. Bu çeviriyi Belediye mi yapmıştır,
Diyanet İşleri mi yapmıştır? Bu çevirinin bir de
altından 100 binlerce insan geçtiği dikkate alınırsa din
psikolojisi açısından etkileri nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Tan.
Sayın Çiçek
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat)
Sayın Başkanım, Sayın Baratalının
İstanbulda Dürrizadenin vermiş olduğu fetvayı
hatırlatması üzerine söz almış bulunuyorum.
BAŞKAN Soru-cevap için
sisteme girdiniz efendim. Onun için söz vermedim size.
Buyurunuz.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat)
Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığı
teşkilatının tarihin her döneminde hizmetlerinden bahsederken
İstanbulda Atatürkle beraber ulemanın ve İstanbuldaki din
görevlilerinin müşterek İstiklal Savaşının
hazırlanmasının planlarının
hazırlandığını ifade etmiştim. Bu konuda belgeler
Kasımpaşadaki kayıkçı imalathanelerinde. İstanbulun
ileri gelen bütün ulemasının orada bulunduğunu daha sonra da
Dürrizadenin vermiş olduğu bu fetvanın İngilizlerin
baskısı üzerine verildiğine dair İsmet Bozdağın
belgeleri yayınlanmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Daha kötü olmuş o zaman.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat)
Şunu söylemek istiyorum: İşgal dönemindeki olayları tarihî
şahsiyetlerle bağlı hâle getirmemek lazım. Diyanet
Teşkilatının, o günkü şeyhülislamlığın İstiklal
Savaşının hazırlanmasında fiilen orada olduğunu
herkes biliyor. Dürrizadeyi de zaten bu konuda kimse tasvip etmemiştir.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Ben de onu söyledim.
BAŞKAN
Anlaşılmıştır efendim.
Sayın Bakan, buyurunuz.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, öncelikle bu
BİMERe yapılan bir müracaatla ilgili bir konu dile getirildi.
Doğrusu ben bu konunun içeriğini bilemiyorum. Bu eğer
tarafımıza iletilirse yazılı veya sözlü olarak bunun
cevabını verebileceğimizi ifade ediyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Tarih sayısını verdim.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Tamam, aldım, yazılı olarak
cevabını
Balıkesirde 1.424 imam
hatip kadrosu var, 1.400ü dolu, 24ü boş. Zaten yasa bunu da
karşılayacak şekilde düzenlemeler içeriyor.
Bu dinler arası
diyalogla ilgili Hak geldi batıl zail oldu. ayeti kerimesiyle mukayesesi
nasıl yapıldı? Doğrusu, ben onu bilemiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Diyanet İşleri Yüksek Kurulu Başkanı
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Hayır. Diyalog ve ayeti kerimenin içeriği, zail
olan ve batıl olan şey belli. Semavi dinler aynı zamanda
İslamın içinde olan dinlerdir. Orada batıl diye ifade
edeceğimiz şeyden kastın ne olduğu gayet açıktır.
Yani, siz bununla, öyle tahmin ediyorum ki, Hristiyanlığı, Yahudiliği
kastetmiyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Onlar da batıl.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) - Onun için, burada şunu ifade edebilirim:
Başkanlık
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Tahrif edilmiş hâlleri batıl Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Tabii, bunlar ayrı tartışmalar. Yani, gelen
son dinin İslam olduğu vurgusu orada vardır. Yoksa
içeriğiyle ilgili diyalogla nasıl bağlantı kurulduğunu
anlayamadığım için söylüyorum.
Başkanlık, dinlerle
ilgili toplantılarda dinlerin teolojileri, inanç ve esaslarını
değil, dinlerin toplumsal ve evrensel barışa
katkısını değerlendirmektedir.
Başkanlığın bakışı bu. Bu sebeple, daha
önceleri kurulan Başkanlık bünyesindeki Dinler Arası Diyalog
Müdürlüğü, bugün Dinler Arası İlişkiler Müdürlüğü
olarak düzeltilmiş, değiştirilmiştir. Bunun belirtilmesinde
yarar görüyorum.
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) Doğru mu sizce Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) - Ben doğrusu, bu ayeti kerimeyle bahse konuyu bir
arada tutmayı anlamakta zorlandığımı ifade ediyorum.
Bir diğer soru: Her
nefis ölümü tadacaktır. Mezarlıkta bir ayeti kerime sorusu
vardı. Bunun, tabii belediyeye sorulması gerekiyor. Diyanet
İşleri Başkanlığının görev alanları
içerisinde bir alan değil mezarlıklar ama yani ilk bakışta
da mezarlar, biliyorsunuz diriler ölüleri götürürler. Böyle bir ayeti kerimenin
orada olmasının da ben doğrusu Her nefis ölümü
tadacaktır. anlamındaki ayeti kerime oraya uygun bir ayeti
kerimedir. Herhâlde bu düşünülerek belediye mi yaptı,
başkaları mı yaptı? Diyanet teşkilatının
uhdesinde, görev alanında bir işlem olmadığını
söylemeye çalışıyorum. Diğeri
BAŞKAN Tercümesinin
yanlış olduğunu söyledi Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Ben onu anlayamadım.
AHMET TAN (İstanbul)
Tercümesinin
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Yani tercüme anlamının; tamam anladım.
BAŞKAN Tercümesi
yanlış diye söyledi.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Ben onu anlayamadım Sayın Başkanım.
Eğer öyleyse
BAŞKAN Düzgün
tercümesinin konulmasını talep etti.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Yani bu hassasiyetinize teşekkür ediyorum. Böyle bir
durum söz konusu ise tabii ki ilgili arkadaşlara gerekli talimatları
bu akşamdan veririz. Böyle bir ayeti kerimenin yanlış aksetmesi
gibi bir durum söz konusu olamaz.
Şimdi, bir diğer
konu, işte efendim Diyanette hangi inanca veya hangi mezhebe mensup
insanlar var? gibi bir soruyu, doğrusu böyle bir soruyu Diyanet
sorumluları, yetkilileri eleman alımında sorma hakkına
sahip değiller. Oradaki ana kriter Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır.
Bunun bilinmesinde yarar vardır. Ama Diyanetin
kuşatıcılık yönünün de hele hele bu yasayla birlikte çok
daha önemli noktalara taşındığını, hepimizin
geleceğe dönük de çok sağlıklı bakışlar
içerisinde olduğumuzu hepiniz ifade ettiniz.
Bir diğer soru;
maaş kıyasında bulunuldu. Ek ödemeler alan kurumların
dışında maaşlarda bir ciddi farklılığın
olmadığını, bu düzenlemelerin ciddi anlamda bir
eşitlik sağladığını Diyanet personeli
açısından rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu Alevi
çalıştayı ile ilgili konuları tamamladık. Bununla
ilgili komisyonlar çalışıyor. Grupları da
bilgilendireceğimi ifade ediyorum, sizlerin de görüşlerinizi alarak
birlikte, neticeye ortak bir şekilde gitmemizin yararını,
önemini bir kez daha vurguluyorum.
Vekil imamlarla ilgili,
yasada neden teklif yer almadı? Tabii, bu, ağırlıklı,
Komisyondaki teknik bir çalışmanın ürünü, bizim bir dahlimiz söz
konusu değildir. Fakat vekil imamların kadroya alınmasıyla
ilgili, biz Hükûmet olarak bir irade ortaya koymuş bulunuyoruz. Yüce Meclisin
de buna katkı sağlayacağı inancı içerisindeyim ve
vekil imamları bu şekilde kadroya almış olacağız.
Bunlar mesleki formasyon sınavı, yeterlik belgeleri olan insanlar,
görevliler. Dolayısıyla bunların kadroya geçirilmesi bu anlamda
mümkün olacaktır Meclisin kararı ile.
4/Blilerle ilgili, az önce
sayın grup başkan vekili arkadaşlarımız da ifade
etmişlerdi, sormuşlardı. 15 bin civarında 4/Bli personel
var. Yalnız, diyanet teşkilatında değil, birçok kurumda bu
sözleşmeli personel statüsü söz konusu. Bunların tümünü kadroya
geçirme durumu arzu edilebilir, bizim tarafımızdan da arzu
edilebilir. Bu teklifi de bu talebi de saygıyla karşılarız
fakat gerçekleşmesi tabii ki maliyeyle olan müzakerelerimizde gündeme de
alınmayan bir konudur, onu da açıkça ifade edeyim. Gerekçesini
biliyorsunuz, rakamlar çok yüksek ve bu konuda bir uzlaşı
sağlanamayacağı düşüncesiyle ele almış
değiliz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Genelde, burada ifade edilen sorular bu kadar.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Elektrik borçları Sayın Bakan
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Sayın Bakan, büyükşehir belediyelerinin genel sekreter
yardımcılarının
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Bir dakika, ben sorulara bakıyorum yani hepsini not
ettim.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Makam tazminatı kalkıyor yani burada bir kul hakkı gözetiniz
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Belediyelerle
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Hangisi efendim?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Genel sekreter yardımcıları
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Belediyelerle ilgili
Tabii, imar mevzuatında
bundan sonra ibadethanelerin ne şekilde yapılacağı
tanımlandı uzunca bir süredir ama daha önceleri, yıllardır
yapılan ibadethanelerin, şehir içinde kalan ibadethanelerin
çeşitli sosyal donatı alanlarında imkânlara sahip
olmadıklarını biliyoruz. Bazı yerel yöneticilerin, bu
alanları, bu ibadet merkezlerini, mekânlarını
rahatlattıklarını görüyoruz, istimlakleri gerçekleştirerek.
O şekilde bir rahatlama gerçekleşecek. Bunun dışındaki
yeni alanlarla ilgili böyle bir sorun, yeni ibadet yerleriyle ilgili böyle bir
sorun yaşanmadığını
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) İbadethane adı altında çok kötü yapılar var.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK
(Bursa) - Çünkü imar mevzuatı çerçevesinde bunlar gerçekleştiriliyor
ama özelde bahsettiğiniz yerler varsa
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) - İyileştirilebilir mi mevcutlar?
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) - Tabii, iyileştirilebilecekse bu konuda katkılar
sunulabilir.
Bu, su ve elektrik
parası çok yoğun şekilde kullanılıyor. Diyanetin
bütçesinde ayrılmış çok cüzi bir miktar vardır yani
camilerin elektrik ve su giderleri Diyanet tarafından
karşılanıyor, bütçeden karşılanıyor. gibi bir
yaklaşım doğru değil. Bunun rakamlarını size
yazılı olarak verebiliriz. Ağırlıklı olarak
dernekler tarafından karşılanıyor ve gitgide de geçmiş
yıllara göre yoğun bir şekilde bu sivil örgütlere devrediliyor.
BAŞKAN Süremiz doldu
Sayın Bakan.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Efendim, genel sekreter yardımcılarının makam
tazminatı kaldı Sayın Bakan,
büyükşehir belediyelerinin genel sekreter
yardımcılarının.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Bunlar makam tazminatını başka yerden
aldıkları için buraya yazılması uygun bulunmuş, teknik
olarak arkadaşlar değerlendiriyorlar.
BÜLENT BARATALI (İzmir)
Cetvelden kalkıyor.
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Yazılı olarak bunu size
cevaplandırabiliriz.
BAŞKAN Sayın
Bakan
DEVLET BAKANI FARUK
ÇELİK (Bursa) Bir de şunu söyleyerek kapatalım: Merkezdeki
personelin ücretlerinin artırıldığı, taşradakiyle
bir dengesizlik olduğu ifade edildi. Bu doğru değil. Statü
değişikliğinden kaynaklanan merkezdeki ücretli
artışlarını dikkate almak gerekiyor yani Diyanet
teşkilatında genel müdürlük yok. Şimdi, genel müdürlük olunca
sanki merkezde ücret artışı varmış gibi görülüyor,
değil. Bu adalet gözetilmiştir. Taşrada müftülerin 3.000 olan
göstergesi 3.600e çıkarılmıştır ama genel müdürlük
olmadığı için şimdi 6.400 göstergeye 7 kişi
atanıyor. Oraya baktığınız zaman sanki ücretler çok
yükselmiş gibi görünüyor, böyle bir durum söz konusu değil. Genelde
bir eşitlik var ama yasa maddeleri görüşülürken yapılacak
düzenlemeler var, bizim de tekliflerimiz olacak, bunları rahat bir
şekilde konuşabiliriz.
Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Maddelerine geçilmesi onaylanmıştır.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.16
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
507 sıra
sayılı Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Grupların
uzlaşmaları üzerine, diğer işlerde de komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, sözlü soru
önergeleriyle, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 29 Haziran 2010 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.23